20
GİRİŞ İnsanlık tarihi boyunca devletler ve toplumlar, diğer devletler veya toplumlar üzerinde üstünlük sağlamak amacıyla zamanın teknolojik o l a- naklarını kullanmı şlardır. 20.yy’daki bilim ve teknolojideki gelişime kadar savaşlarda kullanılan silahlar patlayıcı madde bazlı iken, kimya, fizik ve mikrobiyoloji alanındaki hızlı ilerlemeye bağolarak kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar geliştirilmiştir. Günümüzde klasik olarak askeri silahlar, patlayıcı bazlı (konvansiyonel) silahlar ve kitle imha silahları (KİS) olarak iki ana grupta incelenmektedir (1). Tek bir kitle imha silahı bile yüksek patlama gücüne sahip yüzlerce, hatta binlerce konvansiyonel silahtan daha fazla tahrip gücüne sahiptir. KİS genellikle, kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlar ile bunları taşıma kabiliyeti olan füzeleri içeren bir tanımlamadır. KİS yapı ve etkileri açısından; nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar (NBC) olarak üç kategoriye ayrılmaktadır. Cilt 63, No 1,2,3 S : 1 - 20 Türk Hij Den Biyol Derg 2006 Bİ YOLOJİ K Sİ LAHLAR ve Bİ YOTERÖRİ ZM Selçuk KILIÇ 1 ÖZET Eylül 2001 tarihinde ABD’deki terörist saldırıdan sonra, tüm dünyada dikkatler biyolojik savaş ajanlarına ve biyoterörizm üzerine yoğunlaşştır. Biyolojik savaş veya biyoterörizm, mikroorganizmalar ve mikrobiyal, bitkisel veya hayvansal kökenli toksinlerin insan, hayvan ve bitkilerde hastalık oluşturmak ve ölüme neden olarak toplumda panik ve afet yaratmak amacıyla kasıtlı kullanımıdır. Biyolojik savaş ajanlarının terörist saldırılarda kullanılması, bu ajanların kolay elde edilebilmeleri ve düşük maliyetle büyük miktarlarda üretilebilmeleri, genel güvenlik sistemlerince saptanamamaları ve kolayca taşınabilmelerine bağlanabilir. Bu derlemede, biyolojik savaş ve biyoterörizm kavramları, biyolojik silah ajanlarının özellikleri, tarih içerisindeki gelişimi, uluslararası konvansiyonlar, kullanılan ajanların özellikleri ve biyolojik saldırı durumunda epidemiyolojik yaklaşım ve biyolojik savunmanın bileşenleri irdelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Biyolojik silahlar, biyoterörizm BIOLOGICAL WEAPONS AND BIOTERRORISM SUMMARY Since the terrorist attack on the United States in September 2001, attention has been focused on the threat of biological warfare and bioterrorism all over the world. Biological warfare or biological terrorism is the intentional use of microorganisms, and toxins, generally of microbial, plant or animal origin to produce disease and death in humans, livestock and crops, leading to disaster and panic in the community. The attraction of biological warfare agents for use in terroristic attacks is attributed to easy access to a wide range of disease-producing biological agents, to their low production costs, to their non-detection by routine security systems, and to their easy transportation from one place to another. This review examines concept and history of biological war and bioterrorism, international conventions, agents of bioterrorism and their specifications, epidemiology of bioterrorist threat, and components of biological defence. Key Words: Biological weapons, bioterrorism 1 Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı, Salgın Hast. Arş. Müd., Ankara, Yazı şma Adresi: Uzm.Dr.Selçuk KILIÇ, R.S.Hıfzıssıhha Merk.Ba şk.,Salgın Hast.Arş.Müd., Bakteriyel Zoonozlar Araş.L a b.Cemal Gürsel Cad. No:18, Sıhhiye - Ankara Tel: +90 312 458 21 69 Fax: +90 312 458 24 08 e-posta: [email protected] VOL 63, NO 1,2,3 2006 1 D E R L E M E

BİYOLOJİK SİLAHLAR ve BİYOTERÖRİZM - journalagent.com · sel zarar veren organizmalar (bakteri, riketsiya, virüs, mantar ve parazit) ilebitki,hayvanveya mikroorganizmalartara-fından

  • Upload
    buinhi

  • View
    228

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

GİRİŞİnsanlık tarihi boyunca devletler ve toplumlar,

diğer devletler veya toplumlar üzerinde üstünlüksağlamak amacıyla zamanın teknolojik o l a-naklarını kullanmışlardır. 20.yy’daki bilim veteknolojideki gelişime kadar savaşlarda kullanılansilahlar patlayıcı madde bazlı iken, kimya, fizik vemikrobiyoloji alanındaki hızlı ilerlemeye bağlı olarak kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlargeliştirilmiştir. Günümüzde klasik olarak askeri silahlar, patlayıcı bazlı (konvansiyonel) silahlar ve

kitle imha silahları (KİS) olarak iki ana gruptaincelenmektedir (1). Tek bir kitle imha silahı bileyüksek patlama gücüne sahip yüzlerce, hattabinlerce konvansiyonel silahtan daha fazla tahripgücüne sahiptir.

KİS genellikle, kimyasal, biyolojik ve nükleersilahlar ile bunları taşıma kabiliyeti olan füzeleriiçeren bir tanımlamadır. KİS yapı ve etkileriaçısından; nükleer, biyolojik ve kimyasal silahlar(NBC) olarak üç kategoriye ayrılmaktadır.

Cilt 63, No 1,2,3 S : 1 - 20Türk Hij Den Biyol Derg 2006

BİYOLOJİK SİLAHLAR ve BİYOTERÖRİZM

Selçuk KILIÇ1

ÖZET

Eylül 2001 tarihinde ABD’deki terörist saldırıdan sonra, tüm dünyada dikkatler biyolojik savaş ajanlarına vebiyoterörizm üzerine yoğunlaşmıştır. Biyolojik savaş veya biyoterörizm, mikroorganizmalar ve mikrobiyal, bitkiselveya hayvansal kökenli toksinlerin insan, hayvan ve bitkilerde hastalık oluşturmak ve ölüme neden olarak toplumdapanik ve afet yaratmak amacıyla kasıtlı kullanımıdır. Biyolojik savaş ajanlarının terörist saldırılarda kullanılması, buajanların kolay elde edilebilmeleri ve düşük maliyetle büyük miktarlarda üretilebilmeleri, genel güvenlik sistemlerincesaptanamamaları ve kolayca taşınabilmelerine bağlanabilir. Bu derlemede, biyolojik savaş ve biyoterörizmkavramları, biyolojik silah ajanlarının özellikleri, tarih içerisindeki gelişimi, uluslararası konvansiyonlar, kullanılanajanların özellikleri ve biyolojik saldırı durumunda epidemiyolojik yaklaşım ve biyolojik savunmanın bileşenleriirdelenmiştir. Anahtar Kelimeler: Biyolojik silahlar, biyoterörizm

BIOLOGICAL WEAPONS AND BIOTERRORISM

SUMMARY

Since the terrorist attack on the United States in September 2001, attention has been focused on the threat ofbiological warfare and bioterrorism all over the world. Biological warfare or biological terrorism is the intentional useof microorganisms, and toxins, generally of microbial, plant or animal origin to produce disease and death in humans,livestock and crops, leading to disaster and panic in the community. The attraction of biological warfare agents foruse in terroristic attacks is attributed to easy access to a wide range of disease-producing biological agents, to theirlow production costs, to their non-detection by routine security systems, and to their easy transportation from oneplace to another. This review examines concept and history of biological war and bioterrorism, internationalconventions, agents of bioterrorism and their specifications, epidemiology of bioterrorist threat, and components ofbiological defence. Key Words: Biological weapons, bioterrorism

1Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Başkanlığı, Salgın Hast. Arş. Müd., Ankara, Yazışma Adresi: Uzm.Dr.Selçuk KILIÇ, R.S.Hıfzıssıhha Merk.B a şk . ,Salgın Hast. Arş .M ü d., Bakteriyel Zoonozlar Araş.L a b.Cemal Gürsel Cad. No:18, Sıhhiye - AnkaraTel: +90 312 458 21 69 Fax: +90 312 458 24 08 e-posta: [email protected]

VOL 63, NO 1,2,3 2006 1

D E R L E M E

Eskiye kıyasla daha kolay elde edilebildikleri içinradyolojik maddelerin terörist faaliyetlerdekullanılma olasılıkları artmıştır. Böyle bir durumdaoluşturacakları hastalık ve ölüm oranlarınınyüksekliği nedeniyle radyolojik maddelerKİS içerisinde değerlendirilmeye başlanmıştır.

Biyolojik silahlar daha geniş etki potansiyelinesahip olmaları, etkilerinin kalıcı ve giderek artanözellik göstermesi, diğer kitle imha silahlarınagöre daha kolay ve ucuza elde edilebilmelerive kullanım kolaylığı gibi özellikleri nedeniylediğer KİS’dan ayrılmaktadır (2). Klasik olarak,“Biyolojik Silahlar” sadece yaşayan canlılara kitle-sel zarar veren organizmalar (bakteri, riketsiya,virüs, mantar ve parazit) ile bitki, hayvan veyamikroorganizmalar tara-fından üretilen toksinlerolarak tanımlanmaktadır (3).

B i y o t e r ö r i z m i s e kişiler, gruplar veyahükümetler tarafından gerek ideolojik, gereksepolitik veya finansal kazanç sağlamak amacıylahastalık yaratıcı mikroorganizma veya ürünlerinin(biyolojik silahların) insanlarda, hayvanlarda vebitkilerde hastalık oluşturmak ve/veya ölüme ne-den olmak amacıyla açık veya gizli şekildeyayılması şeklinde tanımlanabilir. Bu tanımdany o l a çıkarak askeri yapılanmaları hedef alansaldırılar "biyolojik savaş", sivil halkı hedefalan saldırılar ise "biyoterörizm" olarak kabuledilmektedir (4, 6).

BİYOLOJİK SİLAH AJANLARIKonvansiyonel, nükleer ve kimyasal silahlar

gibi diğer KİS ile karşılaştırıldığında biyolojiksilahların çeşitliliği onları diğerlerinden ayıranen önemli özelliği oluşturmaktadır. Bulaşıcılığıyüksek, kolay ve hızlı üretilebilen, aşı ve tedavisikullanıcı tarafından kendi yandaşlarına kolaylıklauygulanabilen hemen hemen tüm mikroorganiz-malar biyolojik saldırı amaçlı kullanılabilir (1, 3, 6).

Biyolojik silahlar, mikroorganizmalar, biyolojikolarak elde edilmiş maddeler (Biologically derivedbioactive substances-BDBS) ve yapay olarakdizayn edilmiş biyolojik maddeleri taklit edenmaddeler olmak üzere üç grupta incelenebilir.Mikroorganizmalar; hedef konağı enfekte edenve çoğalarak hastalık oluşturan veya doğada

patojen olmayan ancak genetik olarak patojeniteözelliği kazandırılmış organizmalardır. Biyolojikolarak elde edilmiş maddeler ise; hedef konaktahastalık veya ölüme neden olan, ç o ğ u n l u k l amikrobiyal orijinli metabolizma ürünleri (toksinler,hormonlar, nöropeptid ve sitokinler) olaraktanımlanabilir. Üçüncü grupta ise; laboratuvarlar-da çeşitli biyolojik işlemler sonucunda sadecebelli hedeflere veya hücre tipine yönelik geliştiril-miş yapay maddeler yer almaktadır (2, 6-8). Tablo1’de potansiyel biyolojik savaş ajan gruplarıverilmiştir.

Günümüzde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ),Birleşmiş Milletler (BM), Kuzey Atlantik İttifakıÖrgütü (NATO) ve Biyolojik Silahlar Konvansiy-onu gibi kuruluşlara göre 43 mikroorganizma(15 bakteri, 24 virüs, 2 mantar ve 2 parazit)biyolojik silah olarak geliştirilme ve kullanılmapotansiyeline sahiptir (9, 10). Biyolojik silahüretimi amacıyla üzerinde çalışıldığı tespit edilen,biyolojik silah olarak kullanılan veya kullanılmapotansiyeline sahip olan önemli mikroorga-nizmalar ve toksinleri, ABD Hastalık Kontrol veÖnleme Merkezi (CDC) tarafından yayılım vekullanım kolaylığı, o l u ş turacağı hastalık veölüm sayısının şiddeti ve kullanılma olasılığınadayanarak üç bölümde kategorize edilmiştir(Tablo 2) (11).

CDC’nin biyolojik silahlara yönelik bu kate-gorizasyonunda yer alan biyolojik silah ajan-larından 10 tanesi, ABD Askeri EnfeksiyonHastalıkları Tıbbi Araştırma Enstitüsü (USAMRIID)tarafından:

• Aerosol yolla enfeksiyon oluşturma potan-siyeline sahip olmaları,

KILIÇ S.

TÜRK HİJ DEN BİYOL DERGİSİ2

Tablo 1. Potansiyel biyolojik silah/savaş ajanı grupları

Bakteri, Riketsiya, Klamydia, Parazit, Mantar ve VirüslerMikrobiyal toksinlerHayvansal toksinler

Bitki ve deniz yosunu kaynaklı toksinlerYılan ve örümcek zehirleri

Nöropeptidler

• Aerosol yolla salındığında çevresel koşul-lara dirençli olmaları,

• Çoğu toplumların bu etkenler tarafındanoluşturan enfeksiyonlara duyarlı olmaları,

• Yüksek morbiteye ve/veya orta düzeydemortaliteye neden olmaları,

• Bazı etkenlerin insandan insana bulaşarak,ikincil ve üçüncül olgulara neden olması,

• Bu etkenlerin neden olduğu enfeksiyonlarınözellikle gelişmiş ülkelerde nadir görülmesinedeniyle, tanı ve/veya tedavisindeki sorunlar,

• Teknolojik gelişime bağlı olarak bazı özel-liklerin (çevresel koşullara ve antibiyotiklere

daha dirençli suşların geliştirilmesi vb.) kazan-dırılma olasılığı gibi kriterler göz önüne alınarake n yüksek risk grubun d a olarak kabul edil-mektedir.

Bu grupta yer alan ajanlar; B . a n t h r a c i s,Brucella sp., Y.pestis, C.burnetii, F. tularensis,Variola major (çiçek), viral ensefalit, viralhemorajik ateş, botulizm toksini ve Stafilokoksikenterotoksin B'dir (12). Ancak bu geniş listelereyer almayan bazı parazit (Ascaris sp. ve Giardialamblia vb), toksin ve bitkilere yönelik ajanlarınında biyolojik silah olarak kullanılma olasılığı gözardı edilmemelidir (3).

BİYOLOJİK SİLAHLAR ve BİYOTERÖRİZM

VOL 63, NO 1,2,3 2006 3

Tablo 2. CDC’nin biyolojik silah ajanları sınıflandırması (11)

Kategori Ajanlar Özellikleri• Variola major (Smallpox, çiçek) Ulusal Güvenlik açısından yüksek risk oluşturan• Bacillus anthracis (şarbon) biyolojik ajanlar• Yersinia pestis (veba) • Ortamda kolayca yayılabilmesi ve insandan insana • Clostridium botulinum toksini bulaşma özelliği ile ikicil-üçünçül vakaların gelişmesi • Francisella tularensis (tularemi) • Yüksek mortalite ve halk sağlığını tehdit potansiyeli

A • filovirüs • Halk arasında panik ve sosyal karışıklıklara neden olması• Ebola hemorajik ateşi • Halk sağlığı açısından özel hazırlıklar gerektirmesi• Marburg hemorajik ateşi

• Arenavirüs• Lassa• Junin vb.

Coxiella burnetti (Q humması) İkincil öneme sahip ajanlar:• Brucella sp. • Orta dereceli yayılım.• Burkholderia mallei• Alpha virüs • Orta düzeyde morbidite ve düşük. mortalite

• -Venezuella ensefalomiyeliti• -Doğu- Batı equine ensefalomiyeliti • Spesifik CDC tanı kriterleri ile surveyans sisteminin

B • Ricin toksini geliştirilmesine ihtiyaç.• Clostridium perfringens toksin• Staphylococcus enterotoksin B• Salmonella spp• Shigella dysenteriae• Eschericia coli O157:H7• Vibrio cholerae• Criptosporidium parvum

• Nipah virüs • Kolay elde edilebilir olması• Hanta virüs • Üretimi ve yayılımının kolay olması

C • Tickborne hemorajik ateş virüsü • Yüksek morbidite ve mortalite potansiyeli • Tickborne ensefalit virüsü • Yüksek Halk sağlığını tehdit potansiyeli• Sarı humma virüsü• Çoğul ilaç dirençli tüberküloz

1980’li yıllardan sonraki biyoteknolojikgelişmeler ve genetik mühendisliği uygulamalarısonucunda;

1 . Rekombinant DNA tekniği ile patojenmikroorganizmaların virülansının artırılması,çevresel koşullara ve/veya antibiyotiklere dirençlisuşların geliştirilmesi,

2. Toksinlerden daha güçlü, lethal dozu dahadüşük toksinlerin üretilmesi,

3. Hastalık oluşturmayan bakterilere genetikmanipülasyon ile patojenite kazandırılması veyabu bakterilerden kobra, akrep ve örümcek toksin-leri üreten zehirli bakterilerin geliştirilmesi,

4. Patojen mikroorganizmaların ve toksinlerindış çeperinin laboratuvar şartlarında özelmaddelerle kaplanması veya kapsüllenmesi ileolumsuz meteorolojik koşullarda kullanılması,

5. Konak dışı yaşama özelliği olmayan virüs-lerin etkilerinin ve ömürlerinin arttırılması içinmikrokapsülleme yöntemine tabi tutulması ileklasik biyolojik silah konseptinde değişiklikolmuştur (8, 13).

Biyolojik silahların hedefleri canlı organiz-malar, yaşam ve hububat üretim alanlarıdır.Temel olarak insan (asker veya sivil halk), lojistikamaçlı hayvan ve bitkilerde hastalık oluşturmak,su-gıda kaynaklarının kullanımının engellenmesive ordu veya halk tarafından boşaltılmasıamacıyla toprağın kirletilmesi gibi tüm saldırılarbu kapsam içerisinde yer almaktadır (2, 10, 13 ).

Biyolojik-kimyasal silah geliştirme proğramıyürüten ülke sayısı 1960’lı yıllarda dört iken,1990’lı yıllarda 11’e yükselmiştir. Günümüzdeen az 17 devletin biyolojik-kimyasal geliştirmeproğramı yürüttüğüne dair güçlü kanıtlar bulun-maktadır. Buradaki en önemli özellik, biyolojiksilah proğramlarının “savunma proğramı” adıaltında sürdürülüyor olmasıdır. Biyolojik silahlarınb a z ı sorunlar yüzünden savaş alanlarındakullanılamadığı bilinmektedir. Çeşitli mikroorga-nizmalar veya biyolojik silah özelliği kazandırılmışetkenler savaşlarda olmasa da, bireysel veyagruplar tarafından terör olaylarında kullanıl-mışlardır (2, 1 0 , 14 , 15). Bilinen (duyurulan)biyoterörizm saldırıları, daha çok söylenti tarzındaveya toplumsal panik yaratma amacıyla devletler

tarafından açıklanan bilgilere dayanmaktadır.20.yy’da 100’den fazla yasa dışı biyolojik ajankullanımı bildirilmiştir. Bunlardan 19’u devlet dışıorganizasyonlar tarafından gerçekleştirilmişolup, çok azı gerçek bir biyoterörizm olgusudur(14). Ancak, açıklanmamış biyolojik saldırılarve girişimlerin olabileceğini de akılda tutmakgereklidir.

Biyolojik Silahların Kullanım YollarıBiyolojik ajanların kullanımı temel olarak üç

yolla olmaktadır:1. Su veya gıdalar aracılığıyla, 2. Enfekte vektörler ve3. Aerosol formda (inhalasyon yolu ile).Günümüzde gelişmiş ülkelerdeki su sistem-

lerinin filtrasyon-purifikasyon özelliği ve işlemdengeçirilen su miktarının fazlalığı (binlerce ton/gün)nedeniyle çok miktarda biyolojik ajana ihtiyaçduyulduğundan s u k a y n a k l ı biyolojik saldırılardaha sınırlıdır (16-18). Biyolojik silahların suve gıdalar aracılıyla kullanılması durumundagelişecek hastalıkların morbiditelerini n y ü k s e k(kapasite düşürücü ajanlar), m o r t a l i t e l e r i n i ndüşük olması bu ajanların tercih edilmemesineetki eden diğer bir faktördür.

Enfekte vektörler aracığı ile kullanım ise,bulaştırıcılık oranın düşük ve salınımı n g ü çolması gibi nedenlerle pek tercih edilmemektedir(2, 6, 10).

Biyolojik silahların daha etkili olması i ç i netkenin aerosol formda olması gereklidir. Çünkü,aerosol formdaki biyolojik silah ajanları, dahageniş bir alanda yayılmakta ve solunum ilealveollere kadar ulaşarak, burada birikmektedir.Et k e n al v e o l e r d e n sistemik dolaşıma geçerekhedef doku ve organlara yayılmaktadır. Vücudundoğal anatomik ve fizyolojik savunma mekaniz-m a l a r ı y l a , solunum yolların d a f i l t r a s y o n v emukosilier aktivite ile büyük partiküller akciğerlereulaşmadan tutunmaktadır. Nazal filtrasyon ile10 µm çapından daha büyük partiküller tutulmak-ta iken, trakea-bronşial ağacın mukosilierörtüsünde 2-10 µm boyutundakiler %90 oranındatutulurlar. Daha küçük partiküllerin (0.5-2 µ mçapındaki) büyük bir kısmı alveol kanallarına ve

KILIÇ S.

TÜRK HİJ DEN BİYOL DERGİSİ4

alveollere ulaşarak yer çekiminin etkisiyle buralar-da depo edilirler. Bu bölgedeki alveoler makrofa-jlar ve alveol epitelinin savunma mekanizmasıylauzaklaştırılabilirler. Genel olarak, 5 µm çapındandaha küçük partiküller alveollere kadar ula-şabilme potansiyeline sahiptirler. Diğer yandan,0.5 µm çapından daha küçük partiküller alveollerekadar ulaşmasına karşın, buralarda yeterli miktar-larda birikemezler. Ayrıca, küçük çaplı partiküllerhavada daha kısa süreyle asılı kalırlar ve çevreselkoşullara nispeten daha dayanıksızdırlar (19).Örneğin, B.anthracis sporlarının tipik partikül çapı2-6 µm (Bir insan saç telinin çapı ise 70 µm’dir)o l d u ğ u n d a n kolayca alveollere ulaşabilir (20).Bir mikroorganizmayı veya toksin molekülünüaerosol forma dönüştürmek için enfektif dozdakimiktarının sentetik veya doğal taşıyıcı partiküllereabsorbe edilmesi gereklidir. Bu aerolizasyon işle-minde kullanılan partiküller ülkeden ülkeye veyalaboratuvara göre farklılık göstermektedir. Bu par-tiküllerin saptanması biyolojik silahın neredeüretildiği hakkında bilgi verebilir. Sonuç olarak,yüksek mortalite ve morbiteye neden olmasıve hedef kitlelere yönelik uygulanma kolaylığınedeniyle biyolojik silahların kullanılmasında ençok tercih edilen yol aerosol formdur (6, 7, 9, 13).

Biyolojik Silahları Atma Araçları Aerosol şeklinde hazırlanmış biyolojik

silahlar, çok basit ekipmalardan oldukça karmaşıks i s t e m l e r e kadar değişen yollarla o r t a m averilebilirler. En basit sistemler arasında, uçak,helikopter, gemi veya otomobil, kamyonet gibiaraçlara monte edilen veya sırtta taşınabilenilaçlama aparatları gibi sprey tankları bulunmak-t a d ı r. Ayrıca, aerosol formdaki biyolojik silahajanlarının, kalabalık merkezlerde liyofilize bakterii ç e r e n a m p u l l e rl e a t ı ld ı ğ ı v eya m e k t u p l abile gönderildiği saptanmıştır. Bunlara ek olaraktopçu sistemleri de bu grup içerisinde yer alır( 1 , 3 , 7 , 9 , 1 5 , 1 6 ).

Karmaşık sistemler ise, füze ve savaş uçak-ları gibi askeri savaş muhimmatlarıdır. Bunlariçerisinde en uygun olanları aerosol püskürtmetekniğini kullanan düşük hızlı ve alçaktan uçanuçaklar (özellikle insansız uçaklar) ile cruise gibi

füzelerdir. Örneğin, botilinum toksini ile yüklenmişbir SCUD füzesi, uygun sistem ve meteorolojikkoşullarda atıld ı ğ ı n d a 3700 km2’lik bir alanatoksini dağıtabilir. Bu etki aynı şekilde kulla-nılacak olan kimyasal silah sarine göre 16 katdaha yüksektir. Aerosol yolla biyolojik ajanlarıortama salınarak etkili olabilmesi için ideal mete-orolojik koşullar gereklidir. Bu ajanlar ş i d d e t l irüzgar, yağmur ve direk güneş ışınlarına maruzk a l d ı ğ ı n d a a z a l m ak t a d ı r . Uygulama hatasınabağlı olarak kullanıcının zarar görmesi de sözkonusudur (2, 6, 17, 21).

Biyolojik silahların çok çeşitli olması, hangia j a n ı n kullanılacağının önceden bilinememesi,kullanıldıklarında kolayca tanımlanamamaları,kimyasal silahlarda olduğu gibi hemen belirtivermemeleri nedeniyle olay mahallinin biline-memesi ile kuluçka süresi gibi nedenlerle ilkolguların belirli bir zaman sonra saptanmaları,benzer hastalık tablosu nedeniyle hangi ajanınk u l l a n ı l d ı ğ ı n ın saptanmasındaki zorluklar ile obölgede doğal bir salgın olabileceği ihtimali gibietmenler bir biyolojik saldırının saptanmasınıönemli ölçüde güçleştirmektedir (3, 13,17, 22, 23).

BİY O L O JİK SİL A H A J A NL A RINI N T A R İ H Ç E S İBiyolojik ajanların silah olarak kullanılması

tahmin edildiğinden daha eski bir geçmişedayanmaktadır. Bu ajanların kullanımına ait eneski veriler MÖ 6. yüzyıla dayanmaktadır.Biyolojik savaşın bilinen en eski örneği,Asurlular tarafından düşmanların içme suyu içinkullandıkları kuyu ve rezervuarları insan vehayvan ölüleri ile kirletilmesidir. Aynı dönemlerde,Asyalılar da düşmanın su kaynaklarını zehirlemekiçin Rye ergot alkolodilerini (çavdar mahmuzu)kullanmışlardır (14, 24).

Güney Amerika yerlileri tarafından çeşitlibitkilerden ve hayvanlardan elde edilen biyolojiktoksinlerin, mızrak ve okların uçlarına sürülerekkullanılması ile aynı şekilde okların dışkıya ya daçürümüş ete batırılarak kullanılması da biyolojiksavaşın ilk örnekleri olarak kabul edilebilir (25).Yazılı belge olmasına karşın, Yunan ve Romaİmparatorluğu dönemlerinde de biyolojik silahlarınk u l l anıldığı bilinmektedir (26). Tarihsel olarak

BİYOLOJİK SİLAHLAR ve BİYOTERÖRİZM

VOL 63, NO 1,2,3 2006 5

kayıtlı biyolojik silah kullanımları Tablo 3’deverilmiştir (14,16,27-31).

I. Dünya Savaşı'nda Almanya, geliştirdiğibiyolojik silahları düşman birliklerinin lojistikolanaklarını ve süvari birliklerini savaş dışıbırakmak amacıyla kullanmıştır. Fransız ordu-suna gönderilecek olan süvari atlarını Burkholde -ria mallei (ruam hastalığı etkeni) ve Romanya'danRusya'ya gönderilecek olan koyun ve sığırlarıise B . a n t h r a c i s ile sabotaj amacıyla e n f e k t eetmişlerdir. Benzeri sabotajları, ABD, İspanyave Arjantin’den Fransa’ya gönderilecek koyun,sığır ve atlara gerçekleştirdiklerine dair belgelerde bulunmaktadır (1, 7, 26, 29).

I. Dünya Savaşını takiben biyoteknolojidekigelişmelere paralel olarak Belçika, İngiltere,Kanada, Fransa, Hollanda, İtalya, Polonya,Macaristan ve Sovyetler Birliği gibi ülkeler biyo-lojik silah geliştirme proğramlarına başlamışladır(1, 27).

İngiltere ve Kanada’nın Biyolojik SilahProgramı

1930’lu yıllarda başlayan Birleşik Kr a l l ı kBiyolojik Silah Programı, temel olarak hayvanve bitkisel mahsulleri yok etmek üzerine yoğun-laşmıştır. Kanada’da özellikle sığır vebası etkeniüzerinde çalışmalar yürütülmüştür. ABD ilebirlikte insanlar üzerinde kullanılmak üzereB.anthracis üretilmiştir. İngiltere’de B.anthracis ‘li5000 sığır küspesi kalıbı hazırlanmış ancakkullanılmamıştır (1,14,26). 1942 yılında İskoç-ya’nın batı kıyılarındaki Gruinard adasındaşarbon basilinin k u l l a n ı l d ı ğ ı çok sayıdadeneme yapılmıştır. Ada üzerine tahminen 4x104

spor bırakılmış ve düzenli aralıklarla sporlarıntoprakta kalıcılığı kontrol edilmiştir. 36 yıl boyun-ca ada topraklarında sporlar varlığını sürdür-müştür. Adanın dekontamine edilmesine 1979yılında başlanmış ve iki milyon ton deniz suyu ile280 ton formaldehit karışımı kullanıldıktan sonra

KILIÇ S.

TÜRK HİJ DEN BİYOL DERGİSİ6

Tablo 3. 20.yy’la kadar biyolojik saldırıların tarihçesi (14,16, 27-31)

TARİH BİYOLOJİK SALDIRIMÖ 184 Hannibal ve Yunan Kralı Eumenes arasındaki deniz savaşında, Hannibal’ın denizcileri tarafından

Yunan gemi güvertelerine içi zehirli yılanlarla dolu testilerin atılması.MS 1155 Kral Barborosa tarafından İtalya Tortona’daki su kaynaklarının insan cesetleriyle kirletmesiMS 1346 Tatar ordusunun günümüzde Ukrayna sınırlarında yer alan Feodossia (Kaffa) kentini kuşatmaları

esnasında mancınıkla vebadan ölmüş insan ve hayvan cesetleri atması. Takip eden yıllarda veba gemilerdeki fareler aracılığı ile Avrupa kıtasına taşınmış ve 1348-52 yılları arasında epidemi oluşturarak 25-30 milyon insanın ölümüne neden olmuştur .

MS 1495 İspanyollar tarafından Napoli’de Fransızlara lepralı hasta kanı ile karıştırılmış şarapların verilmesi.MS 1500’ler İspanyol Kaşif Pizarro’ n u n Orta ve Güney Amerika’da yerlilere çiçek virüsüyle kontamine kıyafetleri vermesi.MS 1650 Polonya ordusu tarafından kuduz köpek salyası içeren kürelerin düşman birliklerine atılması.MS 1710 Rus ordusu tarafından Estonya’da İsveçlilere karşı vebalı cesetlerin kullanılması.MS 1763 Kuzey Amerika’da İngiliz ve Fransızlar arasındaki savaşta F r a n sa tarafında yer alan K ı z ı l d e r il i l e r e ,

Kuzey Amerika’daki İngiliz Kuvvetlerinin komutanı olan Sir Jeffrey Amherst tarafından çiçek hastalarınınyattığı hastaneden alı n a n kontamine battaniyeler ve mendillerin dağıtılması. Bu uygulamadan ilham alan kaptan Ecuyer 1763'de çiçek virusu ile enfekte mendil ve battaniyeler hediye ettiği Ohio Vadisi yerli-lerinde büyük bir epidemi çıkmasını sağlamıştır. Bu epidemi daha önce çiçek virusuyla hiç karşılaş-mamış ve immunolojik açıdan tamamen korunmasız durumdaki yerli kabilelerde büyük kayıplara neden olmuş ve %90'a varan ölümler görülmüştür.

MS 1797 Napolyon İtalya seferinde kuşattığı Mantua Şehrinde yaşayanlara sıtma hastalığı bulaştırmaya çalışmıştır.MS 1800’ler Kuzey Amerika’da beyaz yerleşimcilerin yerli halka çiçek ya da kızamık nedeniyle ölmüş kişilerin

battaniyelerini dağıtması.MS 1862 Amerikan İç Savaşı sırasında çiçek ve sarı humma virüsü içeren kıyafetlerin dağıtılması.

ancak 1987 yılında tam anlamıyla temizlenebil-miştir (32). Bu program ile ayrıca botilinum toksi-ni, Salmonella sp. ve Y.pestis üzerinde çalışmalarda yürütülmüştür. (1, 7, 25).

Japonya’nın Biyolojik Silah ProgramıJaponya, 1932-45 yılları arasında işgal

ettiği Mançurya’da Dr. Shiro Ishii ve Dr.KitasanoMisaji komutasında biyolojik ve kimyasal silahçalışmalarını yürütmüştür. Biyolojik silahgeliştirme programının ana yürütücüsü olan 731nolu ünit, 150 bina ve 5 uydu kamptan oluşankomplekste 3000 bilim adamı ve teknisyendenoluşan bir kadroyla iki aşamadan oluşan birbiyolojik silah geliştirme projesi uygulamıştır(1, 14, 27, 33). İlk aşamada, 1932-39 yıllarıarasında bölge hapishanesindeki mahkumlarüzerinde B . a n t h r a c i s, Neisseria meningitidis,Shigella sp., V.cholerae, Y.pestis, B.mallei,Brucella sp., C.tetani, Corynebacterium diphteriaeve kanamalı ateş etkenleri ile deneyler yapıl-mıştır. Bu deneyler sonucunda 13 yılda yaklaşık10.000 mahkumu n hayatını kaybettiği tahminedilmektedir. Mahkumlar üzerinde denenenbakterilerin biyolojik silaha dönüştürülmesiyle halküzerinde kullanıldığı ikinci aşamaya geçilmiştir(25, 29, 33). Çin'deki 11 kentin içme suyu kay-nakları Salmonella sp., Shigella sp. ve V.choleraeile kontamine edilmiştir. Ayrıca, evlerin içinespreylerle B.anthracis sporları püskürtülmüş veY.pestis taşıyan pireler (her atakta yaklaşık 15milyon) uçaklarla şehirlerin üzerine bırakılmıştır.Ünit 100 adı verilen diğer askeri birim ise bitki,hayvan ve insanlar üzerinde zoonoz etkenlerinikullanmıştır. Japon ordusunun yeterince hazırlıklı,eğitimli ve donanımlı olmaması nedeniyle1941 yılında Changteh kentine yapılan saldırısonrasında çoğu koleradan olmak üzere 10.000Japon askeri hastalanmış ve 1700'ü ölmüştür(2, 10, 27, 33). Çin’de ise küçük çaplı bir kolera vetifüs salgını gelişmiştir. Bu olay II. Dünya Savaşıöncesi ve sırasında Japon ordusunun biyolojiksilah üretimi ve kullanımında yeterince deneyimlio l m a d ı ğ ı n ı göstermektedir. Savaş sonundaSovyetler Birliği tarafından esir alınan JaponBiyolojik silah geliştirme programı yürütücüleri

savaş suçları mahkemesinde yargılanm ı şv e büyük çaplı 12 deney yürüttüklerini kabuletmişlerdir. ABD, deneylerin teknik, içerik vesonuçları kendilerinde saklı kalmak şartıyla bukişileri ülkesine almıştır (1, 2, 27).

Almanya’nın Biyolojik Silah ProgramıII. Dünya Savaşı sırasında Nazi toplama

kamplarındaki mahkumlar üzerinde R i c k e t s i aprowazekii, Ricketsia mooseri, Hepatit A virüsüve Plasmodium sp. ile deneyler yapılmıştır.Bu araştırmalardaki temel amaç, biyolojik silahuygulaması değil, bu etkenlerin patogenezinina n l a ş ı l m a s ı , Riketsiyal enfeksiyonlara karşıaşı bulunması ve sulfonamid tedavisinin geliş-tirilmesiydi (2, 25, 27). Savaş sırasında dezen-feksiyon ve aeresoller üzerine de bazı merkez-lerde çalışmalar yürütülmüştür. B.anthracis sporuile Y.pestis’in kurutulmuş saman, tahıl sapları veipek iplikler üzerindeki canlılığı, F . t u l a r e n s i s’ i nenfekte hayvan dokularından izolasyonu, bakteriiçeren yağ emulsiyonlarından suda çözünebilenözel paketler üretilmesi ve B.anthracis sporlarıiçeren suda çözünebilen maddelerin diş macunutüpleri içerisine yerleştirilmesi gibi araştırmalaryapılmıştır (2).

Sovyetler Birliği’nin Biyolojik Silah Progr a m ıS o vyet biyolojik silah geliştirme progr a m ı

1 9 2 0’ l i yılların ortasında başlamıştır. 1930-40y ı l l a rı arasında Kızıl Ordu BakteriyolojiEnstitüsünde C.perfringes, C.tetani, C.botilinumve Y.pestis ile bu ajanların uçak ve top güllelerineyerleştirilmesi üzerine çalışmalar yürütülmüştür(14, 26). II. Dünya Savaşı sırasında biyolojiksilah olarak tifüs ve Y . p e s t i s’in uçaklardanatılması için sistem geliştirilmiştir. 1951’ d eKore Savaşı sırasında ABD’nin biyolojik silahkullanıldığı yönündeki şüpheler s o n u c un d aSovyetler Birliğinde, tüm ülkeye dağılmış hızlısalgın incelemeye yönelik bulaşıcı hastalıklarenstitüleri ile bunlara bağlı yerel laboratuvarlarve epidemiyolojik araştırma ekipleri kurulmuştur( 1 ) .

Sovyetler Birliği Savunma Bakanlığı, Sağlık,Tarım Bakanlığı, KGB ve Bilimler Akademisi

BİYOLOJİK SİLAHLAR ve BİYOTERÖRİZM

VOL 63, NO 1,2,3 2006 7

tarafından çok geniş kapsamlı “Biyopreparat”adı verilen bir biyolojik silah geliştirme programıyürütülmüştür. Biopreparat programının enönemli amaçları, biyoteknolojik yöntemler kulla-narak biyolojik ajanların virulanslarının artırılmasıv e antibiyotiklere direnç kazandırılması, b uajanların depolanması sırasında canlılık veaerosol formunun korunmasını ile “kimerik” orga-nizmalar yaratılmasıdır.

Biopreparat programı ile biyolojik ajanlarınçevresel koşullara ve antibiyotiklere karşı dirençlisuşları geliştirilmiştir. Örneğin, tedavi ve kemo-praflakside kullanılabilecek tüm antibiyotiklerekarşı dirençli B.anthracis suşlarının geliştirildiğiyönünde bulgular vardır. Biyoteknoloji ile farklıkaynaklardan istenilen özellikler bir araya geti-rilerek, süper organizmaların (Kimerik organiz-malar) yaratılmasına çalışılmıştır. SözgelimiÇiçek virüsü ile Venezuella beygir ensefalitvirüsünün genomlarının birleştirilmesiyle oluştu-rulan veepox adı verilen kimerik bir organizmayaratılmıştır. Bu şekilde zaten mortalitesi yüksekolan çiçek hastalığına bir de ensefalit klinik tablo-sunun eklenmesiyle mortalitenin daha da artmasısağlanmıştır (1, 8). Aynı şekilde Ebola virüsününgenomunun bir bölümü İnfluenza virüsüne ente-gre edilmiştir.

1970-1980 yılları arasında en az altıaraştırma laboratuvarı ve beş üretim tesisinde55.000 bilim adamı ve teknisyenin görev aldığıtahmin edilmektedir (8, 10, 11, 27). 20-30 sivil veaskeri laboratuvarda 25.000-32.000 teknikpersonelin yer aldığı bu proğram ile 40,000 m3 tonbiyolojik ajan üretilerek depolanmış ve çoğu silahhaline getirilmiştir. Bu merkezlerden birisi olan ve4000 personelin çalıştığı Novosibirsk Koltsovo’da-ki laboratuvarda, çiçek, Ebola, Marburg ve diğerkanamalı ateş virüsleri üretilmiştir (26, 3 0 ) .Biyopreperat proğramı ile B.anthracis, F.tularen -s i s, Y . p e s t i s, Brucella sp., Tifüs, C . b u r n e t i i,B.mallei, Botilinum toksini, Çiçek, Ebola, Marburgve diğer kanamalı ateş virüsleri üretilerek silahhaline getirilmiştir. Bu ajanların bazıları AralDe n i z i’ndeki Vozrozhdeniye Adasında testedilmiştir. Biyopreparat programı ile üretilen çiçekvirüsü kıtalararası balistik füze ve bombalara

yüklenmiştir (8, 30). 1992 yılında Biyopreparat progr a m ı n

sonlandırılması ve yaşanan sistem değişikliğ in e d e n i y l e güvenlik önlemlerini n azaldığı buaskeri ve sivil laboratuvarlar ile üretim tesis-lerinden kaçaklar olduğu şeklinde bilgiler mev-cuttur. Ayrıca, bu programda görev alan bilimadamları biyolojik silah geliştirme bilgi v ed e n e y i m l e r i n i şimdi başka ülkelerde devletadına veya farklı organizasyonlar adına kullan-maktadırlar (8).

1979'da eski Sovyetler Birliği'ndeki SverdlovskKenti’ndeki 19 nolu askeri üsteki mikrobiyolojilaboratuvarının filtresinin değiştirilmemesi nede-niyle havaya karışan şarbon sporları 50 km çaplıbir alana yayılmıştır. Tarihte bilinen bu en büyükakciğer şarbonu salgınında 79 kişi hastalanmış,64’ü ölmüş ve 17 kişide ise deri şarbonugelişmiştir. Gerçek hasta ve ölü sayısının resmiolarak açıklanan bu sayıdan çok daha yüksekolduğu iddia edilmektedir. 1980 yılında kontaminehayvan ve etlere bağlı o l d u ğ u açıklanan busalgının, biyolojik silah üretimi sırasındaki sızıntısonucu geliştiği 1992’de Boris Yeltsin tarafındanitiraf edilmiştir. Laboratuvardan açığa çıkan sızıntımiktarının bir gramdan daha az olduğu tahminedilmektedir. Olguların tümünün 4 km çapındakibir alanda yaşayanlar olduğu ve hastalığınbaşlangıç zamanının 4-45 gün arasında değiş-tiği bildirilmiştir. İlk ölümlerin 4-6 gün içerisindegörülmesi ve ölüm nedenlerinin otopsi ile saptan-ması, akciğer şarbonunun yüksek oranda mortalseyrettiğini göstermektedir. Şarbon sporlarınınrenksiz, kokusuz ve görünmez olması nedeniyle50 km’lik bir alana yayıldığı ve takiben bu alan-daki hayvanlarda da şarbon geliştiği gözlenmiştir(10, 14, 25, 29, 34).

ABD’nin Biyolojik Silah ProgramıABD 1943 yılında saldırı amaçlı biyolojik

silah programını Camp Detrick Maryland'dekimerkezde başlatmıştır. Bu proğram ile B . a n t h r a c i s,botulinum toxin, F . t u l a r e n s i s, Brucella suis,C . b u r n e t i i, Stafilokoksik enterotoksin B, sarıhumma ve Venezuelan beygir ensesefalit viruslarıgibi biyolojik ajanlar üretilmiştir (26, 27).

KILIÇ S.

TÜRK HİJ DEN BİYOL DERGİSİ8

II. Dünya Savaşında şarbon sporlarıyla dolu5000 bomba üretilmiş, bunlar savaş sonrasındailaç endüstrisinde kullanılmıştır. 1954 yılındaBrucella suis, 1960 yılında Francisella tularensisABD Silahlı Kuvvetleri tarafından silah halinegetirilmiş ve füze başlıklarına yerleştirilmişlerdir.Biyojik silah üretim proğramının en üst düzeyeyükseldiği 1950-60 yılları arasında 3400 bilimadamı ve teknisyen görev almıştır (1, 2 1 ) .Bitkilere yönelik olarak Pyricularia oryzae v ePuccinia graminis isimli ajanlar geliştirilmiş ancaksilah haline getirilmemiştir (1).

1950’li yılların başında Amerikan ordusutarafından biyolojik bir silahı taklit amacıylaSan Fransisco ş e h rine Serratia marcescensisimli bakteri yayılmıştır. Normalde solunumyoluyla bulaşarak hastalık yapmayan bubakterinin kullanılmasındaki amaç, gerçek birbiyolojik silahın kullanılması halinde meteorolojikkoşulların etkisinin araştırılmasıdır. 1970 yılındaThe Washington Post gazetesi tarafındanyayımlanıncaya kadar halktan gizlenen budenemeden sonra şehirde S.marcescens’e bağlınozokomiyal üriner sistem infeksiyonu salgınıolmuş ve Stanford Üniversitesi hastanesinde birhasta endokardit nedeniyle yaşamını yitirmiştir.Bu salgının ordunun yaptığı denemeyle olanilgisi hala netlik kazanmamıştır. Ancak, CDCtarafından ABD’de görülen 100 S.marcescensvakasının hiçbirisinde ordu tarafından kullanılan8UK suşunun saptanmadığı bildirilmiştir (2, 7, 21,27). Bu çalışmaların en önemlisi şarbon sporununsalınımını simüle etmek amacıyla 1966 yılındaNew York metro istasyonunun havalandırmas i s t e m i nden patojen olmayan B . g l o b i g i i‘ n i nkullanılmasıdır. Bu deneyin sonucunda birmilyondan fazla insanın etkene maruz kaldığıgözlenmiştir (2, 26, 29).

1955'te, insanların biyolojik silahlara olandayanıklığını ölçme, aşı ve tedavi geliştirmeamacıyla asker ve sivil gönüllülerin üzerindeçeşitli deneyler başlatılmıştır. 1956 yılında sağlıksisteminin Sarı humma hastalığını ve hastalar-daki etkilerin i tanımlama kapasitesini d e ğ e r-lendirmek amacıyla, bu virüs ile enfekte sineklerFlorida’da belli bölgelere bırakılmıştır (21, 27).

1969 yılında Başkan Nixon tarafından saldırıamaçlı biyolojik silah üretim proğramı tek taraflıolarak sonlandırılmıştır. 1949-1969 yılları arasın-daki 20 yıllık süreçte toplam 249 yerleşimalanında biyolojik ajanların kullanıldığı çalışmalaryapılmıştır. 1943-1969 arasında süren bu çalış-malar sırasında 456 laboratuvar personeli hasta-lanmış ve ikisi şarbondan olmak üzere üç kişiölmüştür. Kore Savaşında Kuzey Kore'ye,Sovyetler Birliği’ne ve Çin'e karşı biyolojik silahkullanmakla suçlanan ABD biyolojik silahlarasahip olduğunu, fakat bunları kullanmadığınıuluslararası alanda deklare etmiştir (1, 7, 14, 21,26, 27, 35).

Güney Afrika Cumhuriyeti’nin BiyolojikSilah Programı

Irkçı Güney Afrika Cumhuriyeti, 1980-1993yılları arasında “Sahil Projesi” kod adlı biyolojiksilah proğramını yürütmüştür. Bu proğramile öncelikle B . a n t h r a c i s ve daha az orandaV . c h o l e r a e, C . p e r f i r i n g e s, Y . p e s t i s, Salmonella sp.ile botilusmus toksini üretilmiştir. Bu proğramınen önemli özelliği genetik mühendislik ilegünümüzde kullanılan şarbon aşısının koruyucuözellik göstermediği B . a n t h r a c i s s u ş u n u ng e l i ş t i r i l me s i d i r. Ayrıca, biyolojik silahlarıngeleneksel saptama sistemleri tarafındana l g ı l a n m a s ı ve tanımlanmasını önlemek ama-cıyla modifiye edilmel e r i ve özel bir paketsistemine sahip olmalarıdır. Bir diğer önemlinokta ise; C.perfringens’in epsilon toksin salgıla-tan genin i n izole edilerek E . c o l i b a k t e r i s i n i ngenomuna entegre edilmesidir. Böylece, toksinindaha kolay ve daha fazla miktarda üretilmesimümkün olmaktadır (1, 25).

Şarbon sporları G. Afrika’da rejim mualiflerinekarşı bireysel saldırılarda, V . c h o l e r a e i s eNamibya ve diğer bölgelerdeki özgürlük savaş-çılarına karşı kullanılmıştır (26). Gen modifikas-yonu ve paketleme tekniğinin kullanıldığı buproğramın günümüzdeki durumu ve üretilmişolan biyolojik silah ajanlarının akibeti bilinme-mektedir. Ancak bu program ile üretilen biyolojikürünlerin bazı grupların eline geçtiği yönündeistihbarat verileri bulunmaktadır (1, 25).

BİYOLOJİK SİLAHLAR ve BİYOTERÖRİZM

VOL 63, NO 1,2,3 2006 9

Irak’ın Biyolojik Silah Programı1974 yılında Al Hazen’de başlayan Irak’ın

biyolojik silah geliştirmeye yönelik çalışmalarındailk olarak C.botilinum, B.anthracis ve influenzavirüsleri çalışılmıştır (5,26). 1986 yılındakiBM Özel Komisyonu’nun (UNSCOM) incelemeleririsin, trikotesen mikotoksin ve aflatoksin gibiçeşitli toksinlerin üretildiğini göstermektedir. 1990yılından itibaren virüsler ile genetik manipülas-yonları içerecek şekilde program genişletilmiştir.1991 yılındaki Körfez Savaşı sonrasındaki BMincelemeleri, savaşta kullanılmamış olmakla bir-likte, Irak'ın elinde şarbon dahil bir çok biyolojiksilah türünün (Botilinum toksin ve aflatoksin gibi)kullanıma hazır bekletildiğini ortaya koymuştur( 1 , 1 0 , 1 4 , 2 5 ) .

Irak tarafından 8400 lt B.anthracis (spor /hüc-re sayısı 109/ml), 19 000 lt botulinum toksini ( p o t e n-si bilinmemekte), 3400 lt Clostridium perfringenssporu, 2200 lt aflatoksin ve 10 lt risin toksinininstoklandığı deklare edilmiştir. 6000 lt B.anthracissporu 50 bomba ve beş füzeye, 12000 lt botuli-num toksini 100 bomba ve 16 füzeye ve miktarıbilinmeyen aflatoksin yedi bomba ve dört füzeyeyerleştirilmiştir (36). Aflatoksinin biyolojik silaholarak kullanılmasına yönelik bir veri olmamasınarağmen, kanserojen olması nedeniyle sivilhalk üzerinde panik havası yaratmak amacıylaüretildiği öne sürülmektedir. Daha önemlisiise; aflatoksinin daha tehlikeli bazı biyolojikajanları kaplamak amacıyla kullanıldığı yönündekiiddiaların varlığıdır (37).

Ulusal Programlar Dışındaki BiyoteröristSaldırılar veya Girişimler

Yakın tarihte devlet dışı biyolojik silahgeliştirme çalışmaları ve bazı etkenlerinkullanımına ait örnekler bulunmaktadır. 1960yıllarda Japonya’daki hastanelerde bir mikro-biyolog tarafından gerçekleştirilen birkaçgıda kaynaklı tifo ve dizanteri salgını saptanmıştır(38).

1978 yılında BBC’de çalışan Bulgar yazarGeorgi Markov, Bulgar Gizli Servisi tarafındanplanlanan bir suikastte, şemsiye ucuna yerleştiril-miş ricin toksini içeren misketin bacağına enjekte

edilmesiyle hayatını kaybetmiştir. Aynı yıl Paris’tebaşka bir Bulgar muhalife de benzer bir suikastgirişiminde bulunulmuştur (10, 27, 39).

1980'de Almanya'da Baader Meinhoff terörörgütünün kullandığı bir evde, C l o s t r i d i u mbotulinum kültürleri bulunmuştur (1). 1984 Eylülayında ABD Dallas Oregon'da yerel seçiminsonuçlarını etkilemek amacıyla Rajneesh tarikatıtarafından bölgedeki on restoranın salatabarlarına Salmonella typhimurium k a r ı ş t ı r ı l m a ksuretiyle 751 kişi zehirlenmiştir (40).

1995 yılında Japonya'da Tokyo metro istas-yonunda sarin gazıyla yapılan saldırının sorum-lusu olan “Yüce Gerçek” (Aum Shinirikyo)tarikatı, Tokyo'nun çeşitli kesimlerinde en azsekiz defa şarbon ve botulizm toksini ile saldırılargerçekleştirmiş, ancak bilinmeyen nedenlerle busaldırılarda herhangi bir hastalık oluşmamıştır.Yüce Gerçek tarikatının elinde bunları püskürt-mek için sprey tanklarıyla donatılmış küçükuçaklarının bile bulunduğu; Ebola virusunu getirt-mek üzere bazı grup üyelerini 1992'deki salgınsırasında Zaire'ye yolladığı ortaya çıkmıştır(1, 7, 14, 41).

ABD’de 11 Eylül 2001 tarihinde DünyaTicaret merkezi ve Pentagon’a yapılan teröristsaldırılardan bir hafta sonra bir medya kuruluşuyöneticisine içinde şarbon tozu bulunan bir mek-tup gönderilmiştir. Ekim ve Kasım ayları içerisindeSenato üyeleri, Dışişleri Bakanlığı, AnayasaMahkemesi ve diğer kuruluşlara da benzermektuplar yollanmıştır. ABD’de 11’i akciğer ve11’i deri şarbonu olmak üzere toplam 22 olgugörülmüş, akciğer şarbonu görülen 11 olgununbeşi yaşamını yitirmiştir. Mektupların postayaverildiği tesislerdeki bazı çalışanlar ile şüpheliposta materyallerini n açıldığı yerlerde çalışan28 kişide serolojik olarak B . a n t h r a c i s’e karşıantikor geliştiği bildirilmiştir. Merkezi hava-landırma sistemi nedeniyle mektupların postayaverildiği ve işlendiği posta merkezi çalışanları ilemektupların açıldığı ortamda bulunan yüzlercekişi etkene karşı aşılanmıştır. Başta postamerkezi çalışanları ile dağıtım işinde görevli olan-lar olmak üzere 32.000 kişiye kemoproflaksibaşlanmış ve bunlardan 5.000 kişiye 60 gün

KILIÇ S.

TÜRK HİJ DEN BİYOL DERGİSİ10

süreyle uygulanmıştır (41). Ondan fazla bina geçi-ci olarak kapatılmıştır. Binaların arındırma işlem-leri şarbon sporu içeren mektupların postayaverildiği iki posta işletmesinden birisinde 125milyon $ ve Senato binasında ise 13 milyon $’amal olmuştur. Bu arada Kenya, Pakistan veArjantin’deki değişik adreslere gönderilen bazımektupların içinde de şarbon sporları bulunmuş,ancak şimdiye kadar ABD dışından şarbonayakalanan bir kişi bildirilmemiştir (42). ABD’dekiposta kaynaklı biyoterörizm faaliyetinde kullanılandört mektubun içinde bulunan B . a n t h r a c i ssporlarının ABD Hayvan Hastalıkları Kültür Kolek-siyonuna kayıtlı olan bir suşa (Ames) ait olduğu,aşı çalışmalarında kullanılmak üzere çeşitlimerkezlere gönderildiği ve mektup zarflarınakonan toz materyalin içinde taşıyıcı partiküllerebağlanmamış sporlar olduğu yönünde henüzdoğrulanmamış bilgiler bulunmaktadır. Aynıdönemde, ABD’den Litvanya’daki ABD Elçiliğinegönderilen bir diplomatik pakette şarbon sporlarısaptanmıştır. Bu paketin, Dışişleri Bakanlığındaçapraz kontaminasyona uğradığı tahmin edil-mektedir. Yeni Zellanda’daki ABD Büyükelçiliği’nesiyanür içeren bir mektup ve İngiltere’deki poli-t i k a c ı l a r a okaliptüs yağı şeklinde gizlenmişsodyum hidroksit içeren paketler postalanmıştır.

Biyolojik Silahların Kontrolü Girişimleri veUluslararası Hukuk

Biyolojik maddelerin silah olarak kullanımınıengellemek amacıyla ilk girişimler 19.yy sonundabaşlamıştır. 1899 tarihinde “zehir ve zehirlisilahların kullanımını” yasaklamak amacıylaDan Hague’da “karadaki savaşlarda yasalarve gelenekler” isimli bir konferans düzenlenmiştir.Bu konferans ile kimya bilimindeki ilerlemeyebağlı olarak yeni kimyasal silahların geliştirilmesive kullanımının engellenmesi amaçlanmış vesonuç bildirgesi 24 ülke tarafından (ABD veİngiltere hariç) imzalanmıştır. Bu konferansınikincisi 1907 yılında yapılmıştır (2).

I. Dünya Savaşı sırasında özellikle kimyasalsilahlar (zehirli gazlar) askeri hedeflere karşıyaygın olarak kullanılmıştır. Ancak dünyada busilahların kullanılmasına karşı önemli bir tepki

oluşmuş ve kimyasal-biyolojik silahları vesavaşlar sırasında kullanımını engellemek üzere1925'te Cenevre Protokolü i m z a l a n m ı ş t ı r .Cenevre Protokolünde stratejik olarak biyolojiksilahların (i) kullanımı, (ii) geliştirilmesi, (iii)üretilmesi ve stoklanmasının uluslararasıdüzeyde yasaklanması hedeflenmiştir (1,10,14,43). Bu protokol ile savaşlarda kimyasal vebiyolojik ajanların kullanımı yasaklanmasınarağmen, özellikle biyolojik silahların araştırılması,üretilmesi ve stoklanmasına bir sınır konula-mamış ve doğal olarak, protokolu imzalayanülkelerden bazıları çalışmalarına yine devametmişlerdir. ABD ise Cenevre Protokolünüimzalamamıştır (25).

II. Dünya Savaşı ve sonrasındaki soğuksavaş ortamı biyolojik silahlanma çabalarınıgündemde tutmuş ve Cenova protokolü buanlamda başarısız olmuştur. 1970 yılında DünyaSağlık Örgütü, çeşitli biyolojik silah ajanlarınkullanılması durumunda oluşabilecek hastalık,ölüm ve ekonomik kayıplar üzerine bir raporyayınlamıştır (44). Bu raporu takiben 1972 yılındauluslararası planda biyolojik ve toksik silahlarıngeliştirilmesini, üretilmesini, bulundurulmasını,stoklanmasını ve başka ülkelere transferiniyasaklayan Biyolojik Silahlar Konvansiyonu(BSK-BWC) anlaşma metni oluşturulmuştur.1972 protokolü, 143 ülke tarafından imzalanmışve daha sonra 18 ülkenin de katılmasıyla 1975'teyürürlüğe girmiştir. (5, 45). BM tarafından yürü-tülen denetleme ve yaptırım mekanizmasınınetkin olmaması her iki sözleşmenin de zayıfyönleri olarak görülmektedir. BSK'nın savunmaamaçlı biyolojik silah araştırmalarına u y g u nolduğu şeklinde yorumlanması da başka birsorun yaratmaktadır (2, 43). Ayrıca, bu sözleş-meler sadece imzalayan ülkeler için bağlayıcıo l d u ğ u n d a n biyoterörizm riskini engelleyeme-m e k t e d i r. Günümüzde uluslararası K i m y a s a lSilahları Yasaklama Örgütü olmasına rağmen,biyolojik silahlar için benzer bir yapılanmanınb u l u n m a m a s ı büyük bir eksiklik olarak kabuledilmektedir (2).

Uzun yıllardır biyolojik ve t oksik silahlarınkontrolü bu silahların üretimi, stoklanması ve

BİYOLOJİK SİLAHLAR ve BİYOTERÖRİZM

VOL 63, NO 1,2,3 2006 11

kullanımını önleyebilmek için uluslararası plat-formda toplantılar yapılmaktadır. Bu alandaki songelişmeler çiçek konusuna odaklanmıştır. Sonçiçek vakası 1977 yılında Somali’de görülmüş ve1980 yılında hastalığın eradike edildiği deklareedilmiştir. 1999 yılındaki Cenevre toplantısında,WHO tarafından dünyadaki tüm çiçek virusu stok-larının 2002’ye kadar yok edilmesi kararıalınmasına rağmen, 2002 yılındaki toplantıdabunun gerçekleşmediği saptanmıştır. Çiçekvirüsünün tümüyle yok edilip edilmemesi üzerineaçığa çıkan tartışmalar sonunda, WHO, birisiRusya (Vector Facility, Novosibirsk), diğeri deABD’de (CDC, Atlanta) olmak üzere dünyada ikimerkezde bu stokların tutulmasını ve 2005 yılınakadar da diğer ülkelerdeki tüm stokların yokedilmesini karar altına almıştır (46, 47).

BİY O L O JİK SİL A H A J A N L A RINI N Ö Z E L LİK L E RİBiyolojik silah olarak mikroorganizmaların

kullanılmasının avantajları (2, 6, 7, 10-13, 44):1. Etki alanının geniş olması: Biyolojik silah

ajanları uygun meteorolojik koşullar ile çok genişalana yayılabilmektedir.

2. Kolay ve büyük miktarlarda üretile-bilmeleri ve depolanabilmesi,

3. Düşük maliyetle üretim: Bir km2’d e k ikişilerin %50’sini etkileyen doz (LD50) bazalınarak maliyet hesaplandığında, konvansiyonelsilahlar 2000 $, nükleer silahlar 800 $, kimyasalsilahlar 600 $, biyolojik silahlar 1 $’ a m a lolmaktadır (B . a n t h r a c i s örneği). Bu nedenlebiyolojik silahların “Fakirin Atom Bombası” olaraktanımlanması yanlış değildir.

4. Kullanımların kolay olması ve kullanılıpkullanılmadıklarına karar vermenin zorluğu:Zirai ilaçlama uçağı, helikopter, tekne veyakamyonet gibi kolaylıkla bulunabilen araçlarayerleştirilebilen sprey cihazları ile biyoterörizmamacıyla ortama kolayca verilebilirler. Biyolojiksilah ajanları aerosol şeklinde ortama verildiğinde,renksiz, kokusuz, tatsız olması ve mikroskopikboyutu (ideal olarak, 1-5 µm çapında) nedeniylefarkedilemezler. Bu özellikleriyle solunum yoluylaakciğerlerin en uç bölgelerine hızla ulaşabilirler.Etkilerinin ancak kuluçka süresinin sonunda

görülmesi nedeniyle etkene maruz kalanlar,semptomlar ortaya çıkana kadar hedefolduklarının farkına bile varamazlar ve bu aradasalgın yayılmış olur.

5. Yüksek hastalık ve/veya ölüme nedenolma potansiyeli: Az miktarının dahi büyük kitlelerietkilemesi ve oldukça fazla sayıda insandahastalık ve/veya ölüme neden olabilmesi, biyolojikajanların en önemli özellikleridir.

6. Dış ortam koşullarına dirençlilik: Örneğinşarbon sporunun toprakta 40 yıldan dahauzun süre kalabilmesi, C.burnetii’nin dış ortamkoşullarına oldukça dirençli olması gibi.

7. Bazı etkenlerin insandan insanabulaşması: Örneğin veba, çiçek, kanamalı ateşgibi biyolojik silah ajanları insandan insanabulaşarak salgın oluşturabilir. Böylece silahınhedef aldığı kitleden çok daha büyük bir kitleyietkilemesi mümkün olmaktadır (kullanıldıkçaçoğalan başka bir silah yoktur).

8. Üretimlerinde antibiyotik, aşı, gıda veyem üretim teknikleri gibi genel teknolojininkullanılması nedeniyle üretimlerinin ve kamufla-jının çok kolay olması,

9. Kitleler üzerinde panik etkisi yaratmasıve sağlık sisteminde çökmeye neden olmasısayılabilir.

1 9 6 0’ l ı yılların sonl a r ı nda biyolojik silahajanlarının genel etkileri, yayılımları ve etkilerininkarşılaştırılması üzerine ilk hesaplamalaryapılmıştır. DSÖ'ye bağlı bir uzman komitesininyaptığı tahminlere göre, 5 milyon nüfusa sahip birşehre, uçaktan 50 kg şarbon sporunun aerosolhalinde atılması halinde, 250.000 kişide enfeksi-yon gelişeceği ve bunlardan 100.000 kişinintedavi dahi edilemeden öleceği hesaplanmıştır(44).

1993 yılında Amerikan Kongresi TeknolojiDeğerlendirme Komitesi tarafından hazırlananraporda ise, Washington D.C. Bölgesinde, rüzgaryönünde 100 kg. aeresol şeklindeki şarbonsporunun yayılmasını takiben 130.000 ile3.000.000 arasında değişen sayıda ölümgözleneceği ve bu etkinin bir hidrojen bombasınınyaratacağı etkiye eşit veya üzerinde olduğuöngörülmüştür (48). Bir kg B.anthracis sporunun

KILIÇ S.

TÜRK HİJ DEN BİYOL DERGİSİ12

10 milyon nüfuslu bir kent üzerinde salınmasınınantibiyotik proflaksisine rağmen 100.000 kişininölümüne neden olacağı tahmin edilmektedir (49).50 kg’lık biyolojik silah ajanının 500.000 nüfuslubir kentin üzerinde 2 km boyunca bir uçaktarafından salınması sonucu gelişecek hastalık,ölüm ve rüzgarla etkenin taşınma özellikleriTablo 4’de verilmiştir (27).

Patojen ajanların arazideki kalıcılığı saatler-den günlere kadar (sporlar yıllarca kalabilir),toksinlerin kalıcılığı ise günlerden haftalara kadardeğişebilir. Biyolojik silah ajanlarının rüzgaraltıtehlike bölgesi alanı ise 500 km2'ye kadar çıkabilir.

CDC tarafından geliştirilen ekonomik modelegöre ise; biyolojik saldırıya maruz kalan heryüz bin kişi için 478 milyon (Brucella sp.kullanım senaryosu) ile 26.2 milyar dolarlıkbir bütçe kaynağı gerekmektedir (şarbon kullanımsenaryosu) (50).

Biyolojik silah potansiyeline sahip birçok ajanolmasına karşın, b u n l a r ı n kullanımını sınırlandıranbazı faktörler de vardır. Bu faktörler kısaca şuşekilde sıralanabilir:

1) Elde edilebilirlik: Antraks vb ajanlarıneldesi kısmen daha kolayken, dünyada doğalolarak sadece belirli bölgelerde gözlenen Ebolaile yeryüzünden eradike edilmiş ve sadece bellilaboratuvarlarda bulunduğu bilinen çiçek virüsü-nün eldesi çok daha zordur.

2) E t k i n l i k : Kullanım amacına göre ajanyüksek mortaliteye sahip olmalı veya hedefpopülasyonda büyük oranda etkinlik kaybına

neden olabilmelidir. Kullanılacak ajanın dahaetkili olması, bireyden bireye bulaşma özelliğinebağlıdır. Ayrıca ajanın yayılımında bir arakonağaihtiyaç duymamalıdır.

3) Üretim, taşıma, silah haline getirilme(yükleme) ve kullanım aşamalarında çalışan-ları koruma güçlüğü: Bazı biyolojik silah ajan-larının üretimi için biyogüvenlik düzeyi (BGD)3 ve 4 laboratuvar olanaklarına ihtiyaç vardır.Ayrıca, Özellikle BGD 4’de çalışacak yetişmişteknik personel ve üretim-toplama aşamalarıesnasında kalite kontrolü sağlamanın z o r l u ğ ugibi problemler de söz konusudur. Yetersiz şart-larda çalışıldığı veya biyogüvenlik uygulamalarınau y u l m a d ı ğ ı zaman çevresel kontaminasyongelişim olasılığı Sverdlosk’ta olduğu gibi çokyüksektir.

4) Depolanma koşulları: Biyolojik silahajanları, etkilerini koruyabilmeleri için özel koşullaraltında saklanmalıdır. Ayrıca, biyolojik ajantaşıma sistemlerinin yüklenmiş ve kullanıma hazırhalde o l m a s ı, kullanım zorluğu yaratmaktadır.Saldırı sırasında savaş başlıklarının depolardanalınıp, hemen roket-füze sistemlerine monteedilebilmesi gereklidir.

5) Biyolojik ajanların dağılım özellikleri:Biyolojik savaş ve biyoterörizmde geniş kitlelerüzerinde daha büyük hasar oluşturmak içinkullanılacak ajanların aerosol formuna dönüş-türülebilmesi zorunludur. Etken aerosol içerisindestabil kalabilmeli ve akciğerde en uç noktalaraulaşabilmesi için 1-5 µm partikül büyüklüğündeolmalıdır. Gıda ve su kaynakları da bu tipsaldırılar için uygun görülmesine rağmen,g ü n ü m ü z d ek i gelişmiş su filtrasyon sistemlerinedeniyle aerosol yolla görülen aynı etkiyi oluştur-mak için çok daha büyük miktarlara gereksinimduyulmaktadır. Kimyasal ajanlarda olduğu gibid e r id e n temas y o l u y l a enfeksiyon yaratı lm a s ımümkün değildir. Bu durumda, eğer biyolojik ajandoğru bir şekilde tespit edilebilirse, buna karşısavunma kimyasal ajanlara karşı savunmadandaha kolaydır (Tablo 5).

6) Etkin salınım düzenekleri ve çevreselfaktörler: Çoğu biyolojik silah ajanı UV ışık vekurulukta yok olmaktadır. Anthrax sporları, bazı

BİYOLOJİK SİLAHLAR ve BİYOTERÖRİZM

VOL 63, NO 1,2,3 2006

Tablo 4. Biyolojik ajanların etkilerinin karşılaştırılması(27)

Biyolojik Ajan Rüzgarla taşınma Ölü Etkilenen mesafesi (Km) sayısı nüfus

Rift Vadisi ateşi 1 400 35,000Kene kaynaklı ensefalit 1 9,500 35,000Tifüs 5 19,000 85,000Brucella sp. (Bruselloz) 10 500 125,000C.burnetii (Q humması) >20 150 125,000F.tularensis (Tularemi) >20 30,000 125,000B.anthracis (Şarbon) >20 95,000 125,000

13

toksinler gibi kuru ajanlar kalıcı olmalarınarağmen, birçok biyolojik ajanın etkisi zamanlaçok çabuk azalır. Aerosol formda salınım için,uygun meteorolojik koşullara ihtiyaç vardır.Yağmur, şiddetli rüzgar, direkt güneş ışını partikülbüyüklüğüne bağlı olarak ajanın e t k i n l i -ğinin % 90-99 oranında azalmasına neden ola-b i l m e k t e d i r .

7) Bağışıklama ve/veya tedavi problemleri:Biyolojik silahların geliştirilmesi ve kullanımındaaşı ve/veya tedavisinin bilinmesi en önemli faktör-lerden birisidir. Bilinen bir aşısı ve/veya tedavisiolmayan etkenler şüphesiz en tehlikeli silahlarıdoğuracaktır (3, 6, 7, 13, 17, 39).

Biyolojik si l a h l a r ı n d i ğ e r olumsuz yönleriarasında, uygun olmayan meteorolojik koşullarveya salınım durumunda kendisini kullananlarazarar verebilmesi; dağılımının ve etkilerininönceden tahmin edilememesi ve uzun süredoğada k a l ar a k çevresel kirlenmeye neden olmasıs a y ı l a b i l i r .

Biyolojik silah olarak virüslerin (i) üretilme vedepolanmaları için daha yüksek teknolojiye gerekolması, (ii) hücre içi yaşam özelliği nedeniyleçoğunun dış ortama dayanıksız olması, (iii)kullanıcı açısından yayılımlarını kontrol etmeninzorluğu ve (iv) bazılarına karşı etkili bir aşıve tedavi bulunmaması gibi olumsuz yanlarımevcuttur (10, 21, 41).

Bütün bu kriterler göz önüne alındığındabiyolojik ajan olarak B . a n t h r a c i s, F . t u l a r e n s i s,

Y . p e s t i s, C . b u r n e t i i ve çiçek virusü ön planaçıkmaktadır. Diğer taraftan, genetik manipülas-yonlarla geliştirilen daha virülan süper mikroorga-nizmalar veya antibiyotiklere dirençli suşlar gibiyeni sorunlarda b u l u n m a k t a d ı r. Savaş aracıolarak kullanımı zor gibi görünse de bu ajanlar,temel amacı moral ve politik değerleri bir kenaraiterek toplumda korku ve panik yaratmakolan biyoterörizm için oldukça kullanışlı silahlardır( 3 9 , 4 5 ) .

BİYOTERÖRİZMİN EPİDEMİYOLOJİSİGenel olarak biyolojik silah kavramı, askeri bir

yaklaşım gibi değerlendirilmektedir. Biyolojiksavaşa yönelik olarak bağışıklama (Şarbonve çiçek), savunmaya yönelik olarak NBCeğitimi, erken tanımlama sistemlerinin geliştiril-mesi, yaygınlaştırılması ve koruyucu ekipmanihtiyacının sağlanması ile teyakkuz durumundaolmak gibi askeri hazırlık ve yapılanmalar sözkonusudur. Ancak, biyoterörizm için sadeceaskerler risk grubunu oluşturmazlar. Ayrıca,son yirmi yılda gelişen olaylar dikkate alındığındasivil halkın bu saldırılara maruz kalma riskigiderek artmaktadır (51).

Biyoterörist saldırıların üstesinden gelebilmekiçin sağlık çalışanlarının temel epidemiyolojik bilgive donanıma sahip olması gereklidir. Bir bölgedegörülen salgının biyoterörist saldırılara bağlıolarak mı yoksa doğal yolla mı geliştiğinin ayırıcıtanısı en önemli sorundur. Aerosol formundakibiyolojik silah ajanlarının görünmez, renksiz vekokusuz olması ve su-gıda kaynaklı saldırılarıngizli gerçekleştirilmesi nedeniyle bu ayırımıyapmak oldukça zordur. Herhangi bir küçükveya geniş çaplı salgının biyoterörist saldırınedeniyle olup olmadığının belirlenmesi içinyapılacak ilk incelemeler zaman alıcı olmamalıdır( 1 0 , 13, 17, 5 2 ).

Bir bölgedeki salgın durumdaki olasılıklar:• Bölgede bilinen endemik bir hastalığa bağlı

ani gelişen bir salgın mı ?• O bölgede yeni veya yeniden önem k a z a-

nan bir enfeksiyon etkenine bağlı bir salgın mı ?• Laboratuvar kaynaklı bir kaza mı ?• Bir biyolojik silah ajanının salınımı mı ?

KILIÇ S.

TÜRK HİJ DEN BİYOL DERGİSİ

Tablo 5. İdeal koşullar altında biyolojik silah ajanlarınoptimal dağılımı (17)

Enfektif Doz: < 100 partikül/organizmaCanlılık ve virülansında azalma olmamalıEtkenin konsantrasyonu: 1010/mlOptimal hava koşulları*

• Orta dereceli hava akımı,• Uygun nem• Saatte 20 km hızla sabit esen rüzgar

Gece yarısı 100 m yukarıdan aşağıya ve rüzgar yönünde salınım5 lt/km hızla 50 km yayılımEtkenin en az % 10’unun aerosol şeklinde ve <5µm çapında olması* Yağmur; 5 µm çapındaki partikülerin % 99’unu ve 3µm çapındakilerin ise%90’ını yok etmektedir.

14

Epidemiyolojik inceleme bu olasılıkları ayırtetmez, ancak ayırımında yardımcı olabilir.Özellikle başlangıçta olguların sayısı çok azise, etkeni veya olağan dışı şeylerin oluşumunusaptamak çok zor olabilir. Bunun çözümü mevcutsurveyans sisteminin güçlendirilmesi veya send-romik surveyans uygulanmasıdır. Sadece olağandışı hasta sayısı değil, örneğin tek bir akciğerşarbonu gibi özellikli olgular da sistemi uyarmalıdır( 3 5 , 5 1 ) .

Etkisi hemen gözlenen kimyasal silahlarınaksine, biyolojik ajanlara bağlı ilk olgular etkenininkübasyon süresine bağlı olarak birkaç gün veyahafta içinde görülecektir (Şekil 1).

Biyolojik ajan kullanıldığına dair herhangibir veri yoksa, ilk olguların görülmesine kadargeçen süre (inkübasyon süresi), sağlık sistemininkontrolü dışında gelişen bir dönemdir (48, 51).Temas edenlerde klinik belirtiler görülmesiyletanı ve müdahale evresi başlamış olacaktır.Sağlık sistemin kontrolünde olan bu evrelerde,surveyans ve bildirim sistemi, biyolojik saldırılarakarşı anahtar savunma mekanizmasıdır. Etkili,hızlı ve güvenilir bir surveyans ve bildirim sistemi,etkenin bulaşması ve olgu sayısının arttığılag süresinin azaltılmasında ana işleve sahiptir.Acil durumlara yerinde yanıt vermek için, işleyenpratik acil durum hazırlık planlarının varlığı daesastır. Müdahale süresince, farklı kurum vekuruluşlar arasında eşgüdümlü ve hızlı birişbirliğinin yürütülmesi hastalığın yayılımınıazatlamak için gereklidir. Acil durum planları vekurumlar arası planlamalar biyolojik saldırıya ver-ilen yanıtta gereksiz gecikme ve hataların ortadankaldırılmasına yardımcı olacaktır (3, 9)

Potansiyel bir biyolojik saldırıya karşı temelepidemiyolojik yaklaşım, diğer standart epidemi-yolojik yaklaşıml a rdan farklı değildir. Birinciaşamada, laboratuvar ve klinik veriler/bulgularile salgının olup olmadığı saptanmaya çalışılır.Hızlı bir şeklide, vaka tanımı yapılarak, olgu sayısıve atak hızı belirlenmelidir. Bu tanımlar yapılırkendoğru vakaların ve vaka sayısının yakalanmasıiçin mutlaka objektif kriterler kullanılmalıdır. İkinciaşamada ise, tahmin edilen olgu sayısı öncekiyıllardaki sayılar/oranlar ile karşılaştırılarak

normalden sapma olup olmadığı bulunmalıdır.Vaka tanımı yapılıp atak hızı belirlendikten sonrasalgının yer, zaman, ve etkilenen k i ş il e r g i b igeleneksel bilgileri kolayca karakterize edilebilir(22, 51, 53).

Zaman ve olgu sayısına yönelik verilerepidemiyolojik eğriden hesaplanabilir. Hastalıkpaterni, doğal veya biyolojik saldırı ayırımındaöncelikli bir faktördür. İnsandan insana veyavektör aracılığıyla bulaşan doğal enfeksiyonlarabağlı salgınlardaki hasta sayısının artışı, genel-likle temas eden duyarlı populasyonun azalmasıve bağışıklık gelişimiyle birlikte a z a l m a k t a d ı r .Biyolojik saldırı durumunda ise büyük bir olasılıklapopulasyondaki herkes aynı anda etkenle temasedecektir. Sonuçta, fizyolojik ve temas farklarınarağmen, saatler veya günler içinde hızlı bir tepeyapan “baskılanmış” bir epidemiyolojik eğri eldeedilecektir. Eğer, biyolojik silah ajanı insandani n s a n a d a bulaşıyorsa, birinci tepeden sonrai k i n c i b i r tepe oluşumu görülecektir. Ancak,biyoterörist saldırıda beklenen epidemiyolojikeğri, diğer noktasal kaynaklı temaslarda görülen(örneğin gıda kaynaklı salgınlar) eğriye benzer

BİYOLOJİK SİLAHLAR ve BİYOTERÖRİZM

VOL 63, NO 1,2,3 2006

Şekil 1. Bulaşıcı hastalığın zamana bağlı olgu sayısı vetanı, müdahale zamanları

15

Bulaşıcı olmayan hastalık

Kuluçka dönemi Müdahale dönemiTeşhis Süresi

Müdahale önlemleriSaldırının farkedilmesi

Gecikme Zamanı

Biyolojik Saldırıİlk olguların hastalığı yaymaya başlaması

İlk olgularda klinik semptomların açığa çıkışı

Z a m a nE k s e n i

olduğu için, bu durum biyolojik saldırı için,patognomonik değildir (Şekil 2)(51, 53, 54).

Eğer özel bir grup etkilenmişse, epidemi-yolojik eğri temas zamanını gösterecektir.B u veriden yararlanarak, inkübasyon süresihesaplanabilir ve böylece potansiyel etkentanımlanabilir. Eğer, inkübasyon süresi alışıla-gelmişden çok daha kısa ise; bu durum yükseki n o kü l a s y o n dozuna bağlı olabilir. İnkübasyonsüresinin hesaplanması, etkenin insandan insanabulaşımını da saptamaya yardımcıdır (51).

Aşamalı epidemiyolojik eğri doğal noktakaynaklı salgınlarda da görülebildiğinden biyolojiksaldırının gelişip gelişmediğine karar verebilmekiçin bazı ek özellikler araştırılmalıdır. Ancak buipuçların hiçbirisi tek başına biyolojik saldırınınvarlığını kanıtlamaya yeterli değildir (22, 51, 54).

E p i d e mi y olojik açıdan biyolojik sa l d ı r ıgöstergeleri;

1. Çok şiddetli hastalık tablosu; akciğerşarbonu veya akciğer vebası, tifoidal tularemi,ruam, kanamalı ateş, tifüs gibi olağanüstütehlikeli hastalıklar,

2. Zoonotik hastalık salgınları veya ekzotikenfeksiyonların görülmesi,

3. Yeryüzünden eradike edilmiş çiçekhastalığının görülmesi,

4. Bu coğrafyada görülmeyen bir enfeksiyonhastalığı veya endemik olmayan bir bölgede aynıayda çok sayıda vaka görülmesi,

5. Farklı hastalıklara ait birden çok anibaşlayan salgın,

6. Enfeksiyonun normal bulaşma dönemidışında görülmesi,

7. O bölgede bulunmayan bir vektörlebulaşan hastalığın görülmesi,

8. Aynı hastalığın veya semptomlarıngörüldüğü birçok vakanın varlığı; bir toplulukta anibaşlayan ve çok sayıda bireyi etkileyen enterit,pnömoni vb. hastalıklar.

9. Yaş grubuna uygun olmayan hastalıklarıngörülmesi,

10. Alışılmadık yollarla maruz kalınan has-talık; örneğin botilinum veya Stafilokok ente-rotoksin B gibi toksin hastalıklarının aerosol yolile oluşması (Sverdlosk örneği),

11. Nedeni bilinmeyen ani ölümlerin varlığı, 1 2 . Belirli bölgelerde bulunanlarda yüksek atak

hızının varlığı (Örneğin etken kapalı bir alanaverilmişse bina içerisinde yüksek atak hızı veyadış ortama salınmışsa bina içindekilerde düşükatak hızının saptanması),

13. Belirli bir meslek grubunda hastalık g ö-r ü l m e s i (Posta çalışanları, devlet memurları vb. ) ,

1 4 . Potansiyel bir saldırının istihbaratı veya biyo-lojik ajanın salınıma dair direkt kanıtların varlığıolabilir (10, 39, 51, 52).

Yukarıda sayılan göstergelerin bir veyabirkaçının varlığında bile biyolojik saldırınınolduğunu söylemek kolay değildir. Örneğin 1984Oregon Salmonella salgınının saptanması birkaçayı almıştır (40).

Laboratuvar açısından biyolojik saldırıgöstergeleri:

1. Nadir görülen veya hiç görülmeyenmikroorganizmaların neden olduğu salgındanetken izolasyonu,

2. Olağan dışı direnç paterni gösteren suşlarile salgın gelişimi,

3. Normal olarak belli bir vektör ile bulaşanbir mikroorganizmanın, vektörü olmadan yayıl-ması,

4. Belli bir coğrafik bölgede ya da mevsimdealışılmamış bir mikroorganizmanın veya toksininsaptanması,

KILIÇ S.

TÜRK HİJ DEN BİYOL DERGİSİ

Şekil 2. Doğal ve biyolojik saldırıya bağlı gelişensalgınların epidemiyolojik eğrileri

Biyolojik Saldırıdurumunda salgın

Doğal Salgın

Zaman

16

5. Farklı zaman ve yerlerden elde edilenedilen organizmaların aynı genetik tipte olması.

Çoğu biyolojik silah ajanının nadir görülenenfeksiyonlar olu ş t u rması nedeniyle, ö z e l l i k l eilk olguların tanısında sorunlar yaşanacak vegeç tanı konulacaktır. Bu durum özellikleinsandan insana bulaşan etkenlerle o l u ş a nenfeksiyonların daha da hızlı yayılması anlamınagelecektir. Ayrıca, çoğu biyolojik silah ajanınınoluşturduğu semptomlar spesifik değildir. Böyledurumlarda sendromik surveyans uygulanmasısalgının daha erken tanımlanmasını sağlayabilir( 2 2 , 2 3 , 3 9 ) .

Mevsimsel veya coğrafi olarak olağan dışıe n f e k s i y o nlar saptanması, salgının doğalolmadığının bir göstergesi olabilir. Biyolojik saldırıgenellikle tüm olguların tek bir zaman periyodun-d a kümelendiği noktasal salgın şeklindedir.Bu özellik, gıda kaynaklı salgınlar dışında diğerenfeksiyon hastalıklarında görülmemesinerağmen, bioterörist saldırı için patognomikdeğildir. Akciğerde şarbon, veba veya tularemigibi atipik klinik formların belirli bir bölgedekipopulasyonda yüksek oranda görülürken,bu bölge dışındaki insanlarda az veya hiçgörülmemesi biyolojik saldırı lehine bir bulgudur.Eğer birkaç noktada ani başlayan salgınlarsöz konusu ise, bu büyük olasılıkla biyolojiksaldırıya bağlıdır (17, 51).

BİY OT E R Ö R İ Z M D E S A V U N M A VE KORUNMABiyolojik silah ajanlarının hangisinin ne

zaman kullanılacağının bilinmemesi, bazı ajanlarakarşı aşı gibi koruyucu önlemlerin uygulanmasınıda imkansız kılmaktadır. Günümüzde yalnızcaşarbon, çiçek ve veba aşıları lisanslı olaraküretilmektedir. Bu etkenlerin dışında, botilinumtoksini, tularemi, Q humması (Avusturalya’dakullanılan bir aşıdır) ve beygir ensefalitlerine karşıaşı geliştirme çalışmaları devam etmektedir.Bu nedenle oldukça geniş bir biyolojik silah listesiiçinde yalnızca üç etkene karşı aşı ile bağışıklamamümkündür (55). Biyolojik saldırı sonrasındaetkene maruz kalan populasyona aşı uygulansabile antikor yanıtı gelişene kadar geçen süredekemoproflaksi uygulanmalıdır. Biyolojik saldırıdan

sonra bazı ajanlara karşı antibiyotik proflaksisiuygulanabilirse de genetik olarak bu ilaçlara karşıdirençli hale getirilmiş ajanların olabileceği de gözönünde bulundurulmalıdır (5, 16, 41).

Etkili bir savunma için, saldırı olmadan öncebelli organizasyonların rasyonel ve ekonomikbir şekilde düzenlenmeleri ve eğitilmeleri gerekir.CDC, biyolojik silahlara karşı savunma strate-j i l e r in i beş ana başlık altında sınıflandırmıştır(11, 50, 53, 54, 56):

I. Hazırlık ve önlemeII. Saptama ve gözetim (ilk olgular, otopsi)III. Etkenin özelliklerini tanımlamaIV. Koruyucu yöntemlerin geliştirilmesiV. İletişim ağının sağlıklı çalışmasıHazırlık ve önleme; ne zaman ve nereden

geleceği tahmin edilemeyen biyoterörist saldı-rılara %100 hazırlıklı olmanın olanağı yoktur.Fakat, hangi biyolojik ajanın karşı tarafınelinde olduğunu bilmek, bu ajanlara karşı tanı,tedavi ve korunma açısından hazırlık yapmaolanağı sağlayacaktır. Bu amaçla, yerel düzeydesağlık kurumları arasında biyoterörizme (tüm KİSkarşı) karşı plan ve protokollerin geliştirilmesi(hastanelerin acil durum planlarının yeni geliş-melere uygun olarak yenilenmesi, acil servis önüarındırma sistemlerinin kurulması, hastaların veşüpheli temaslıların izolasyonu veya karantinauygulanmasına yönelik planlama, kemoproflaksi,aşı, otopsi ve diğer koruyucu önlemler vb), sağlıkpersonelinin KİS’e yönelik olarak sürekli eğitimiile bu nlara yönelik rehberlerin ve uygulamas t a n d a r t l a r ın ı n h a z ı r l a n m ası ve yayınlanmas ıgereklidir (11).

Araştırma ve saptama; Biyolojik saldırılardakullanılabilecek etkenlerle oluşabilecek hasta-lıklara yönelik ulusal ve bölgesel düzeydesürveyans sisteminin veya sendromik s u r v e-yansın oluşturulması, potansiyel biyolojik silahajanlarına yönelik vaka tanımlarının hazırlan-ması, şüpheli vakaların titizlikle araştırılması veşüpheli ölümlerde otopsi uygulamasını içermek-tedir.

Tanı koyma ve nitelendirme; Biyolojik silahajanlarının hızlı ve doğru olarak tanımlanması içinyüksek kapasiteli, gelişmiş bir ulusal referans

BİYOLOJİK SİLAHLAR ve BİYOTERÖRİZM

VOL 63, NO 1,2,3 2006 17

laboratuvarının kurulması, ulusal laboratuvarlarıntanı olanaklarına göre kategorize edild i ğ i b i rlaboratuvar ağının oluşturulması (kim, nasıl tanıkoyacak; hangi laboratuvarlar hangi düzeydetest yapacaklar) ve laboratuvar ağı içerisindeverilerin sağlıklı paylaşımı için bilgisayar ağınınkurulmasıdır.

Müdahale ve ya n ı t ; Hastanelerin aktiveedilmesi, epidemiyolojik araştırma, hastalarıntıbbi tedavisi, izolasyon, karantina, şüphelitemaslı kişilerin ilaçla korunması, aktif veyapasif bağışıklama, dekontaminasyon önlemlerinina l ı n m a s ı v e ilgili birimlerin koordinasyonununve lojistik desteğinin sağlanmasıdır.

İletişim; Ulusal ve bölgesel düzeyde ilgilibirimler arasında hızlı ve etkin bir iletişimağının oluşturulması, kesin ya da şüpheli saldırıdurumlarında paniğe meydan vermeden halkınbilgilendirilmesi ile biyolojik ve kimyasal teröristsaldırılara karşı halkın bili n ç l e n d i r i l m e s i n isağlayan bir web sitesi hazırlanmasıdır.

Ulusal düzeyde i ş b i r l i ğ i v e k oo r d i n a sy ons a ğ l a n a r a k , kurumsal bazdaki hazırlıklaryukarıdaki basamak ve esaslara göre planlanmalıve yürütülmelidir. Böylesi bir strateji ve planlamaolası kaybı en az düzeye indireceği gibi panikhavasını da önleyecek ve organize bir yanıtverilmesini sağlayacaktır.

Biyolojik silah ajanlarına karşı korunma,bireysel ve toplu korunma olmak üzere ikibölümde incelenebilir. “Biyolojik silahlarlayapılan saldırılara karşı kişisel korunmadaen etkin yol koruyucu giysi ve maske kullanmaktır”.

Biyolojik silah ajanlarının aerosol formdakullanılma potansiyeli nedeniyle deriden konağagirişi genellikle mümkün değildir, ancak konjoktivave mukozal yüzeyler de etkenin giriş kapısı ola-bilir. Savaş ortamında aerosol yolla yapılan birbiyolojik atakta, yüzü ve gözü tümüyle kapatanmaskeler, solunan havayı adsorbsiyon kapasitesiyüksek bir karbon filtresinden süzerek, 1-10 µ'lukpartikülleri tutmaktadır. Özellikle ajanın ciltletemasını önlemek için kişisel koruyucu elbisekullanılmalıdır. B u e l b i s el e r tipine göre belliderecelerde koruma sağlamaktadır (Tablo 6).Biyolojik silahların aksine kimyasal silahların çoğunormal kumaştan kolaylıkla geçebild i ğ i n d e n ,koruyucu elbisenin dış yüzü yağa dirençli, ko-laylıkla arındırma işlemi yapılabilecek pamuk vesentetik karışımı olan butil kauçuktan, iç yüzeyiise, aktif kömür partiküllerinden oluşan bir filtretabakasından imal edilmektedir. NBC koruyucuelbiseler, yoğun bir gaz ortamında en az altı saatk o r unma sağlayabilmektedir. Bütün teknolojikgelişmelere rağmen, sabunlu su ile vücudun veellerin yıkanması, halen oldukça geçerli birkorunma yöntemidir.

Uygun, güvenli ve yeterli havalandırma vefiltre sistemlerinin kurulu olduğu sığınaklar,askerler kadar sivil halk için de toplu korun-ma alanlarıdır. Sığınakların olmadığı yerlerdeevin bir odasını sığınak olarak hazırlamak,pencere ve kapı çerçevelerini kalın bantlarlabantlamak, naylon örtü ile kaplamak suretiyledışarıdan sızmayı önlemek gibi tedbirler dealınabilir (9).

KILIÇ S.

TÜRK HİJ DEN BİYOL DERGİSİ

Tablo 6. NBC olaylarında kullanılacak kişisel korunma teçhizatları ve korunma düzeyleri

Düzeyi Hangi Durum ? ÖzellikleriSeviye A En üst düzeyde koruma sağlar, çok yüksek “Hava geçirmeyen kıyafet".

konsantrasyonda toksik-kimyasal ajan Tam bir kimyasal koruma sağlayan; uygulanması durumunda kullanılır. pozitif basınçlı solunum cihazı,

kimyasal geçirmeyen çift katlı eldiven ve çizme vardır.Seviye B Deri ile temas tehlikesinin az olduğu Hava geçirmezlik dışında, A seviyesindeki

durumlarda kullanılır, gibi tam bir solunum koruması.Seviye C Ajanın havadaki konsantrasyonu çok Yüzü koruyan maske, kimyasal geçirmeyen

düşükse kullanılır. eldiven ve çizmesi olan kıyafet.Seviye D Kimyasal atak tehlikesi olmayan durumda Solunum koruması yoktur, latex eldiven ve mukozal

kullanılır. yüzeylerle teması engelleyecek gözlük ve maske.

18

Biyolojik a j a n l a r ı n sivil hedeflere yönelikkullanımında, olay yerinde çalışacak görevliler velaboratuvar çalışanları için s e ç i l e c e k kişisel k o r u n-ma techizatları çalışma koşullarına u y g u no lm al ı d ı r. Biyolojik savaş veya biyolojik saldırıdurumunda, besin ve su kaynakları zincirinin debiyolojik ajan açısından izlenmesi gereklidir (9).

Biyolojik saldırı sonrasında gelişen salgındaenfeksiyon zincirin kırılması ve duyarlı populas-yonun sayısının azaltılması amacıyla proflaktikönlemlere başvurulmalıdır. Bu amaçla, ilk planda“maruziyet-temas proflaksisi” uygulanmalıdır.Temas proflaksisi, enfeksiyon kaynağının (yanihastaların) izolasyonu ve hastalarla yakın temasiçinde olan sağlıklı bireylerini n k a r a n t i n aya a l ı n m a s ıişlemlerini içermektedir. Ek olarak, h a s t an ı n e n f e k t eç ı k a r t ı l a r ın ı n kontamine eşyalarınn ı n a r ı n d ı r ı l m a s ı -d e z e n f eksiyonu, ölü defin işlemleri ile enfektehayvanların imhası s a ğ l a n m a l ı d ı r (22, 41).

Açık veya tanımlanmış bir biyolojik saldırınınvarlığında etkene maruz kalanlar ile insandani n s a nabulaşan biyolojik silah ajanlarını n v a r l ı ğ ı n d ahastalarla temas eden sağlıklı bireyler ve laboratu-var çalışanlarına dispozisyon proflaksisi uygulan-abilir. Bu uygulama, kullanılan/kullanılma olasılığıolan biyolojik silah ajanına göre maruziyet öncesive sonrasında kemoproflaksi ve/veya aşı ile aktif vepasif bağışıklama (temas sonrası) işlemlerini

kapsamaktadır. Ancak kemoprolaksi sadecebakteriyel ajanlara yöneliktir. Günümüzde aşı ilebağışıklama, lisanslı olarak üretilmesi nedeniylea n c a k şarbon, çiçek, veba ve botilinum toksininekarşı mümkündür. Tularemiye karşı sadecel a b o r a t uvar çalışanlarına uygulana n canlı attenüeaşı, Avustrulya’da Q hummasına karşı risk grubunauygulanan aşı ile deneysel olarak beygir ensafalitaşıları bulunmasına rağmen, tedarik edilmel e r ioldukça güçtür. Temas edenlere aşı uygulansa daantikor yanıtının geç oluşması ve koruyucu antikord ü z eyinin sağlanması için tekrarlayan dozlaraihtiyaç olması nedeniyle aynı zamanda kemo-proflaksi de uygulanmalıdır. Bir diğer önemli prob-lem ise, veba ve t u l a r e m in i n ağır formlarına karşıa ş ı l a r ı n koruyuculuğunun düşük olmasıdır (10, 1 1 , 5 5 ) .

Sonuç olarak; KİS’ e karşı tümüyle hazırlıkl ıolma olasılığı yoktur. Ancak biyolojik saldırılarakarşı etlili bir mücadele için; NBC alanında m u l t i-disipliner bir yapılanmanın oluşturulması, k u r u m l a rarası işbirliği ile acil durum planlarının yaratılması,biyolojik silah ajanlarına yönelik epidemiyolojikhazırlık planlarını n geliştirilmesi, ulusal laboratuvarağının kurulması, sağlık personeline eğitimv e r i l m e s i v e toplumun acil durumlar konusundaeğitilmesi gelecekte önümüzde duran en önemlig ö r e v l e r d i r .

BİYOLOJİK SİLAHLAR ve BİYOTERÖRİZM

VOL 63, NO 1,2,3 2006

KAYNAKLAR

1 . Lietenberg M. Biological weapons in the twentieth century: a review and analysis. Crit Rev Microbiol 2001; 27(4): 267-320.2. Prevention of a Biological and Toxin Arms Race and the Responsibility of Scientists. Eds. Geissler E, Haynes RH.Akademie-Verlag Berlin 1991. 3. Kortepeter MG, Parker GW. Potential biological weapons threats. Emerg Infect Dis 1999; 5: 523-7. 4. Dolev E: Bioterrorism and how to cope with it. Clin. Dermatol. 2002; 20: 343-5. 5. Hillemann MR. Overwiew: cause and prevention in biowarfare and bioterrorism. Vaccine 2002; 20: 3055-67.6. Spencer RC, Wilcox MH. Agents of biological warfare. Rev Med Microbiol 1993; 4: 138-43.7 . Von Lubitz KJE Dag. Bioterrorism: Field Guide to Disease Identification and Initial Patient Management. Taylor & Francis 2 0 0 5 .8. Alibek K, Handelman S. Biohazard. Random House, New York, USA. 1999. 9. Public health response to biological and chemical weapons: WHO guidance. 200410. USAMRIID’s Medical Aspects of Chemical and Biological Warfare.ed. Eds: Sidell FR, Takafuji ET, Franz DR.Borden Institute, Washington D.C 1997: 415-66.1 1 . Anonymous. Biological and Chemical Terrorism: Strategic Plan for Preparedness and Response. Recommendationsof the CDC Strategic Planning Workgroup. MMWR. 2000; 49: RR-412. USAMRIID’s Medical Management of Biological Causalties Handbook.4rd ed. 2001.13. Bellamy RJ, Freedman AR. Bioterrorism. Q J Med 2001; 94: 227-34.

19

KILIÇ S.

TÜRK HİJ DEN BİYOL DERGİSİ

14. Atlas RA. Bioterrorism before and after September 11. Crit Rev Microbiol 2001; 4: 355–79.15. Henderson DA. The looming threat of bioterrorism. Science 1999; 283: 1279–82.16. Atlas RM. The medical threat of biological weapons. Critical Rev Microbiol 1998; 3: 157-68. 17. Spencer RC, Lightfood NF. Preparedness and Response to Bioterrorism. J Infect 2001; 43: 104-10.18. Burrows WD, Renner SE. Biological warfare agents as threats to potable water. Environ Health Perspect. 1999December; 107(12): 975–84.19. Storch GA. Respiratory System. In: Scjaechter M, Medoff G, Eisentein BL eds. Mechanisms of MicrobialDisease. 2nd ed.Williams &Wilkins 1993: 675-95.20. http://www.3m.com/us/home_leisure/filtrete/anthrax_qa.pdf. Erişim: 19 Aralık 2006.2 1 . Secret Agents: The Menace of Emerging Infections. Ed: Madeline Drexler. Joseph Henry Press Washington, D.C 2002.22. Khan AS, Morse S, Lillebridge S. Public-health preparedness for biological terrorism in the USA. The Lancet2000; 356: 1179-82. 23. Henderson DA. Bioterrorism as a public health threat. Emerg Infect Dis, 1998; 4: 488-92. 24. Mayor A. Dirty tricks in ancient warfare. Quarter J Mil His 1997: 32-37.25. Wheelis M. A short history of biological warfare and weapons. Eds: Chevrier MJ, Chomiczewski K, Dando MR,Garrique H, Granasztoi G, Pearson GS. The implementation of legally binding measures to strengthen thebiological and toxin weapons convention. Springer Netherlands, 2004: 15-31.26. Roffey R, Tegnell A, Elgh F. Biological warfare in a historical perpective. Clin Microbiol Infect 2002; 8: 450-4.2 7 . Christopher GW, Chieslak TJ, Pavlin JA, Eitzen EM. Biological warfare, a historical perpective. JAMA 1997; 2 7 8 : 4 1 2 - 7 .2 8 . Derbes VJ. De Mussis and the great plague of 1348: a forgotten episode of bacteriological war. JAMA 1996; 196: 5 9 – 6 2 .29. Frischknecht F. The history of biological warfare. EMBO Rep. 2003; 4(Supp1): 47–52.30. Henderson DA, Inglesby TV, Barlett JG et al. Smallpox as a biological weapon. JAMA 1999; 281: 2127-37. 31. Durham B. The background and history of manmade disasters.Top Emerg Med 2002; 24: 1-14.32. Koneman EW, Allen SA, Janda JM, Schreckenberger PC,WinnWC. The Aerobic Gram Positive Bacilli. ColorAtlas and Texbook of Diagnostic Microbiology, 5th ed. , Lippincott Raven Pub. Philadelphia: USA ,1997: 651-64.33. Harris S. Japanese biological warfare research on humans: a case study of microbiology and ethics. Ann N YAcad Sci 1992; 666: 21-52.3 4 . Meselson M, Guillemin J, Hugh-Jones M et al. The Sverdlovsk anthrax outbreak of 1979. Science 1994; 266: 1 2 0 2 – 8 .35. Kadlec RP, Zelicoff AP, Vrtis AM. Biological weapons control. Prospects and implications for the future.JAMA 1997; 278: 351–636. Zalinskas RA. Iraq's biological weapons. The past as future?. JAMA 1997; 278: 418–24.37. http://www.sipri.se/pubs/Factsheet/unscom.html. Stockholm International Peace Research Initiative. SIPRI factsheet. Iraq: the UNSCOM experience.38. Anonymous. Deliberate spreading of typhoid in Japan. Science J 1966; 2: 11–2.39. Simon JD. Biological terrorism. Preparing to meet the threat. JAMA 1997; 278: 428-30.40. Torok TJ, Tauxe RV, Wise RP et al. A large community outbreak of salmonellosis caused by intentionalcontamination of restaurant salad bars. JAMA1997; 278: 389–95.4 1 . Henderson A, Inglesby V, O’Toole T. Bioterrorism Guidelines for Medical and Public Health Management. ASM press 2002.42. Ahmad K, Dil AS,Kazi BM, Us-Saba N, Ansari J,Nomani K. Pakistan's experience of a bioterrorism-relatedanthrax scare. East Mediterr Health J. 2004; 10(1-2): 19-26.43. Fidler DP. Facing to global challenges posed by biological weapons. Microbes Infect 1999; 1: 1059-66.4 4 . Report of WHO Group of Consultants. Health Aspects of Chemical and Biological Weapons. Geneva 1970, WHO.45. Hamburg MA. Bioterrorism: responding to an emerging threat. Trends Biotechnol 2002; 20: 296-8.4 6 . Tegnell A, Wahren B, Elgh F. Smallpox-eradicated but a growing terror threat. Clin Microbiol Infect 2002; 8 : 5 0 4 - 9 .47. Berche P. The threat of smallpox and bioterrorism. Trends in Microbiology 2001; 1: 15-18.4 8 . Stephenson J. Confronting a biological Armageddon: experts tackle prospect of bioterrorism. JAMA1997; 276: 3 4 9 – 5 1 .4 9 . Wein LM, Craft DL, Kaplan EH. Emergency response to an anthrax attack. Proc Natl Acad Sci 2003; 1 0 0 : 4 3 4 6 – 5 1 .50. Kaufmann AF, Meltzer MI, Schnid GP. The economic impact of a bioterrorist attack: Are prevention and pastattack intervention programs justifiable?. Emerging Infectious Diseases. 1997; 3: 83-94. 51. Pavlin JA. Epidemiology of Bioterrorism. Emerg Infect Dis 1999; 4: 528-30.52. McDade JE, Franz D. Bioterrorism as a public health threat. Emerg Infect Dis 1998; 4: 493-4.53. Khan AS, Lewitt AM, Sage MJ et al. Biological and Chemical terrorism: Strategic plan for preparedness andresponse recommendations of the CDC Strategic planning Group. MMWR 2000; 49: 1-14.5 4 . Keim M, Kaufmann AF. Principles for emergency response to bioterrorism. Annals Emerg Med 1999; 34 (2): 177-82.55. Russell PK. Vaccines in Civilian Defense Against Bioterrorism. Emerg Infect Dis 1999; 4: 530-4.56. Eitzen EM. Education is the key to defence against bioterrorism. Annals Emerg Med 1999; 34 (2): 221-3.

20