298

DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Kuran'ın gönderilme amaçlarından birinin düşünmeye davet etmek olduğu Bakara Suresi'nin 164. ayetinde şöyle bildirilir: “Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün ard arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip-çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler (ibret ve deliller) vardır.”

Citation preview

Page 1: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN
Page 2: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN
Page 3: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN
Page 4: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

YAZAR ve ESERLER‹ HAKKINDA

Harun Yahya müstear ismini kullanan yazar Adnan Oktar, 1956 y›l›ndaAnkara'da do¤du. ‹lk, orta ve lise ö¤renimini Ankara'da tamamlad›. Dahasonra ‹stanbul Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde ve‹stanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde ö¤renim gördü. 1980'li y›llardanbu yana, imani, bilimsel ve siyasi konularda pek çok eser haz›rlad›. Bun-lar›n yan› s›ra, yazar›n evrimcilerin sahtekarl›klar›n›, iddialar›n›n geçer-sizli¤ini ve Darwinizm'in kanl› ideolojilerle olan karanl›k ba¤lant›lar›n›ortaya koyan çok önemli eserleri bulunmaktad›r.

Harun Yahya'n›n eserleri yaklafl›k 30000 resmin yer ald›¤› toplam45.000 sayfal›k bir külliyatt›r ve bu külliyat 41 farkl› dile çevrilmifltir.

Yazar›n müstear ismi, inkarc› düflünceye karfl› mücadele eden iki pey-gamberin hat›ralar›na hürmeten, isimlerini yad etmek için Harun ve Yah-ya isimlerinden oluflturulmufltur. Yazar taraf›ndan kitaplar›n kapa¤›ndaResulullah'›n mührünün kullan›lm›fl olmas›n›n sembolik anlam› ise, ki-taplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Bu mühür, Kuran-› Kerim'in Allah'›n son kita-b› ve son sözü, Peygamberimiz (sav)'in de hatem-ül enbiya olmas›n› rem-zetmektedir. Yazar da, yay›nlad›¤› tüm çal›flmalar›nda, Kuran'› ve Resu-lullah'›n sünnetini kendine rehber edinmifltir. Bu suretle, inkarc› düflüncesistemlerinin tüm temel iddialar›n› tek tek çürütmeyi ve dine karfl› yönel-tilen itirazlar› tam olarak susturacak "son söz"ü söylemeyi hedeflemekte-dir. Çok büyük bir hikmet ve kemal sahibi olan Resulullah'›n mührü, buson sözü söyleme niyetinin bir duas› olarak kullan›lm›flt›r.

Yazar›n tüm çal›flmalar›ndaki ortak hedef, Kuran'›n tebli¤ini dünyayaulaflt›rmak, böylelikle insanlar› Allah'›n varl›¤›, birli¤i ve ahiret gibi temelimani konular üzerinde düflünmeye sevk etmek ve inkarc› sistemlerin çü-rük temellerini ve sapk›n uygulamalar›n› gözler önüne sermektir.

Nitekim Harun Yahya'n›n eserleri Hindistan'dan Amerika'ya, ‹ngilte-re'den Endonezya'ya, Polonya'dan Bosna Hersek'e, ‹spanya'dan Brezil-ya'ya, Malezya'dan ‹talya'ya, Fransa'dan Bulgaristan'a ve Rusya'ya kadardünyan›n daha pek çok ülkesinde be¤eniyle okunmaktad›r. ‹ngilizce,Frans›zca, Almanca, ‹talyanca, ‹spanyolca, Portekizce, Urduca, Arapça,Arnavutça, Rusça, Boflnakça, Uygurca, Endonezyaca, Malayca, Bengoli,S›rpça, Bulgarca, Çince, Kishwahili (Tanzanya'da kullan›l›yor), Hausa (Af-rika'da yayg›n olarak kullan›l›yor), Dhivelhi (Mauritus'ta kullan›l›yor),Danimarkaca ve ‹sveçce gibi pek çok dile çevrilen eserler, yurt d›fl›nda ge-nifl bir okuyucu kitlesi taraf›ndan takip edilmektedir.

Dünyan›n dört bir yan›nda ola¤anüstü takdir toplayan bu eserler pekçok insan›n iman etmesine, pek ço¤unun da iman›nda derinleflmesine ve-

Page 5: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

sile olmaktad›r. Kitaplar› okuyan, inceleyen her kifli, bu eserlerdeki hik-metli, özlü, kolay anlafl›l›r ve samimi üslubun, ak›lc› ve ilmi yaklafl›m›nfark›na varmaktad›r. Bu eserler süratli etki etme, kesin netice verme, itirazedilemezlik, çürütülemezlik özellikleri tafl›maktad›r. Bu eserleri okuyanve üzerinde ciddi biçimde düflünen insanlar›n, art›k materyalist felsefeyi,ateizmi ve di¤er sapk›n görüfl ve felsefelerin hiçbirini samimi olarak savu-nabilmeleri mümkün de¤ildir. Bundan sonra savunsalar da ancak duygu-sal bir inatla savunacaklard›r, çünkü fikri dayanaklar› çürütülmüfltür. Ça-¤›m›zdaki tüm inkarc› ak›mlar, Harun Yahya külliyat› karfl›s›nda fikrenma¤lup olmufllard›r.

Kuflkusuz bu özellikler, Kuran'›n hikmet ve anlat›m çarp›c›l›¤›ndankaynaklanmaktad›r. Yazar›n kendisi bu eserlerden dolay› bir övünme için-de de¤ildir, yaln›zca Allah'›n hidayetine vesile olmaya niyet etmifltir. Ay-r›ca bu eserlerin bas›m›nda ve yay›nlanmas›nda herhangi bir maddi ka-zanç hedeflenmemektedir.

Bu gerçekler göz önünde bulunduruldu¤unda, insanlar›n görmedikle-rini görmelerini sa¤layan, hidayetlerine vesile olan bu eserlerin okunma-s›n› teflvik etmenin de, çok önemli bir hizmet oldu¤u ortaya ç›kmaktad›r.

Bu de¤erli eserleri tan›tmak yerine, insanlar›n zihinlerini buland›ran,fikri karmafla meydana getiren, kuflku ve tereddütleri da¤›tmada, iman›kurtarmada güçlü ve keskin bir etkisi olmad›¤› genel tecrübe ile sabit olankitaplar› yaymak ise, emek ve zaman kayb›na neden olacakt›r. ‹man› kur-tarma amac›ndan ziyade, yazar›n›n edebi gücünü vurgulamaya yönelikeserlerde bu etkinin elde edilemeyece¤i aç›kt›r. Bu konuda kuflkusu olan-lar varsa, Harun Yahya'n›n eserlerinin tek amac›n›n dinsizli¤i çürütmek veKuran ahlak›n› yaymak oldu¤unu, bu hizmetteki etki, baflar› ve samimiye-tin aç›kça görüldü¤ünü okuyucular›n genel kanaatinden anlayabilirler.

Bilinmelidir ki, dünya üzerindeki zulüm ve karmaflalar›n, Müslüman-lar›n çektikleri eziyetlerin temel sebebi dinsizli¤in fikri hakimiyetidir.Bunlardan kurtulman›n yolu ise, dinsizli¤in fikren ma¤lup edilmesi, imanhakikatlerinin ortaya konmas› ve Kuran ahlak›n›n, insanlar›n kavray›pyaflayabilecekleri flekilde anlat›lmas›d›r. Dünyan›n günden güne daha faz-la içine çekilmek istendi¤i zulüm, fesat ve kargafla ortam› dikkate al›nd›-¤›nda bu hizmetin elden geldi¤ince h›zl› ve etkili bir biçimde yap›lmas›gerekti¤i aç›kt›r. Aksi halde çok geç kal›nabilir.

Bu önemli hizmette öncü rolü üstlenmifl olan Harun Yahya külliyat›,Allah'›n izniyle, 21. yüzy›lda dünya insanlar›n› Kuran'da tarif edilen hu-zur ve bar›fla, do¤ruluk ve adalete, güzellik ve mutlulu¤a tafl›maya bir ve-sile olacakt›r.

Page 6: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Bu kitapta kullan›lan ayetler, Ali Bulaç'›n haz›rlad›¤›"Kur'an-› Kerim ve Türkçe Anlam›" isimli mealden al›nm›flt›r.

Beflinci Bask›: Kas›m, 2002

Alt›nc› Bask›: A¤ustos, 2005

ARAfiTIRMAYAYINCILIK

Kartaltepe Mahallesi, Belediye Cad.,

Limano¤lu ‹fl Merkezi,

No: 3/64 Sefaköy - ‹stanbul

Tel: (0 212) 580 32 25

Bask›: Entegre Matbaac›l›k

Sanayi Cad. No: 17 Yenibosna-‹stanbul

Tel: (0 212) 451 70 70

w w w. h a r u n y a h y a . o r g - w w w. h a r u n y a h y a . n e t

Page 7: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

GÖKLERDEK‹ VE YERDEK‹ DEL‹LLER

DÜfiÜNEN‹NSANLAR ‹Ç‹N

fiüphesiz, mü’minler için göklerde ve yerde ayetler vard›r.Sizin yarat›l›fl›n›zda ve türeyip-yayd›¤› canl›larda kesin bilgiyle inanan bir kavim için ayetler vard›r.

(Casiye Suresi, 3-4)

HARUN YAHYA

Page 8: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

OKUYUCUYA

● Bu kitapta ve di¤er çal›flmalar›m›zda evrim teorisinin çöküflüne özel bir yer ayr›lma-s›n›n nedeni, bu teorinin her türlü din aleyhtar› felsefenin temelini oluflturmas›d›r.Yarat›l›fl› ve dolay›s›yla Allah'›n varl›¤›n› inkar eden Darwinizm, 140 y›ld›r pek çokinsan›n iman›n› kaybetmesine ya da kuflkuya düflmesine neden olmufltur. Dolay›s›y-la bu teorinin bir aldatmaca oldu¤unu gözler önüne sermek çok önemli bir imani gö-revdir. Bu önemli hizmetin tüm insanlar›m›za ulaflt›r›labilmesi ise zorunludur. Kimiokuyucular›m›z belki tek bir kitab›m›z› okuma imkan› bulabilir. Bu nedenle her kita-b›m›zda bu konuya özet de olsa bir bölüm ayr›lmas› uygun görülmüfltür.

● Belirtilmesi gereken bir di¤er husus, bu kitaplar›n içeri¤i ile ilgilidir. Yazar›n tüm ki-taplar›nda imani konular, Kuran ayetleri do¤rultusunda anlat›lmakta, insanlarAllah'›n ayetlerini ö¤renmeye ve yaflamaya davet edilmektedir. Allah'›n ayetleri ileilgili tüm konular, okuyan›n akl›nda hiçbir flüphe veya soru iflareti b›rakmayacak fle-kilde aç›klanmaktad›r.

● Bu anlat›m s›ras›nda kullan›lan samimi, sade ve ak›c› üslup ise kitaplar›n yedidenyetmifle herkes taraf›ndan rahatça anlafl›lmas›n› sa¤lamaktad›r. Bu etkili ve yal›n an-lat›m sayesinde, kitaplar "bir solukta okunan kitaplar" deyimine tam olarak uymak-tad›r. Dini reddetme konusunda kesin bir tav›r sergileyen insanlar dahi, bu kitaplar-da anlat›lan gerçeklerden etkilenmekte ve anlat›lanlar›n do¤rulu¤unu inkar edeme-mektedirler.

● Bu kitap ve yazar›n di¤er eserleri, okuyucular taraf›ndan bizzat okunabilece¤i gibi,karfl›l›kl› bir sohbet ortam› fleklinde de okunabilir. Bu kitaplardan istifade etmek is-teyen bir grup okuyucunun kitaplar› birarada okumalar›, konuyla ilgili kendi tefek-kür ve tecrübelerini de birbirlerine aktarmalar› aç›s›ndan yararl› olacakt›r.

● Bunun yan›nda, sadece Allah r›zas› için yaz›lm›fl olan bu kitaplar›n tan›nmas›na veokunmas›na katk›da bulunmak da büyük bir hizmet olacakt›r. Çünkü yazar›n tümkitaplar›nda ispat ve ikna edici yön son derece güçlüdür. Bu sebeple dini anlatmakisteyenler için en etkili yöntem, bu kitaplar›n di¤er insanlar taraf›ndan da okunma-s›n›n teflvik edilmesidir.

● Kitaplar›n arkas›na yazar›n di¤er eserlerinin tan›t›mlar›n›n eklenmesinin ise önemlisebepleri vard›r. Bu sayede kitab› eline alan kifli, yukar›da söz etti¤imiz özellikleri ta-fl›yan ve okumaktan hoflland›¤›n› umdu¤umuz bu kitapla ayn› vas›flara sahip dahabirçok eser oldu¤unu görecektir. ‹mani ve siyasi konularda yararlanabilece¤i zenginbir kaynak birikiminin bulundu¤una flahit olacakt›r.

● Bu eserlerde, di¤er baz› eserlerde görülen, yazar›n flahsi kanaatlerine, flüpheli kay-naklara dayal› izahlara, mukaddesata karfl› gereken adaba ve sayg›ya dikkat edilme-yen üsluplara, burkuntu veren ümitsiz, flüpheci ve ye'se sürükleyen anlat›mlara rast-layamazs›n›z.

Page 9: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

‹Ç‹NDEK‹LERG‹R‹fi 09

1. BÖLÜM:

KURAN'DA D‹KKAT ÇEKEN DÖRT HAYVAN 14

2. BÖLÜM:

‹NSAN 51

3. BÖLÜM:

CANLILARDAK‹ ‹BRETLER 92

4. BÖLÜM:

DÜNYA 183

5. BÖLÜM:

SON B‹L‹MSEL BULGULAR VE KURAN 199

6. BÖLÜM:

EVR‹M TEOR‹S‹ 225

7. BÖLÜM:

MADDE VE DIfi DÜNYA 252

SONSÖZ 293

Page 10: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

O, biri di¤eriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde

yedi gök yaratm›fl oland›r. Rahman (olan Allah)›n

yaratmas›nda hiç bir 'çeliflki ve uygunsuzluk'

(tefavüt) göremezsin. ‹flte gözü(nü) çevirip-gezdir;

herhangi bir çatlakl›k (bozukluk ve çarp›kl›k)

görüyor musun?

Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz

(uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmifl bir

halde bitkin olarak sana dönecektir.

(Mülk Suresi, 3-4)

Page 11: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Bugün birçok toplumda, Kuran, as›l amac›ndan çok farkl› de¤er-lendirilmektedir. Soruldu¤unda "ben Müslüman›m" diyen insanlar›nnüfusun ço¤nulu¤unu oluflturdu¤u ülkelerde ve hatta ‹slam dünyas›-n›n genelinde, Kuran'›n içinde nelerin yazd›¤›n› bilen insan say›s› ol-dukça azd›r.

Kuran, genellikle evlerin duvarlar›nda süslü bir muhafaza içindeas›l› durur. Ve yine genellikle, yafll›lar taraf›ndan okunur. Okuyan kifli-leri "kazadan-beladan" koruyaca¤› umulur. Bu bat›l inanca göre, belala-ra karfl› bir nevi muska olarak görülür.

Oysa, Kuran ayetlerinde Allah, Kuran'›n gönderilifl amac›n›n tümbu say›lanlardan çok farkl› oldu¤unu bize bildirir. Örne¤in ‹brahim Su-resi'nin 52. ayetinde; "‹flte bu (Kuran) uyar›l›p korkutulsunlar, gerçektenO'nun yaln›zca bir tek ilah oldu¤unu bilsinler ve temiz ak›l sahipleri iyi-ce ö¤üt al›p düflünsünler diye bir bildirip-duyurmad›r" fleklinde Allahbuyurmaktad›r. Buna benzer pek çok ayette, Kuran'›n indiriliflininönemli bir amac›n›n, insanlar› düflünmeye davet etmek oldu¤u vurgu-lan›r.

Kuran'da, insanlar, toplumun verdi¤i inanç ve de¤erleri körü körü-ne kabul etmekten vazgeçmeye ve düflünmeye davet edilir; tüm önyar-g›lar›, tabular›, insan zihnine uygulanan bask›lar› bir kenara b›rak›p öz-gürce düflünmeye...

‹nsan, nas›l var oldu¤unu, yaflam›n›n amac›n›n ne oldu¤unu, ne-den öldü¤ünü ve ölümünden sonra kendisini nelerin bekledi¤ini dü-flünmelidir. Kendinin ve içinde yaflad›¤› evrenin nas›l var oldu¤unu vevar olmaya devam etti¤ini sorgulamal›d›r. Bunu yaparken de, kendinitüm bask› ve önyarg›lardan kurtarmal›d›r.

Böylece, vicdan›n› tüm toplumsal, ideolojik ve psikolojik bask›lar-dan kurtararak düflünen insan, hem kendisinin hem de evrenin üstünbir güç taraf›ndan var edilmifl oldu¤unu rahatl›kla kavrayacakt›r. Yal-n›zca kendi bedenini ya da do¤adaki herhangi bir fleyi inceledi¤inde,büyük bir uyum, plan ve ak›l bulacakt›r.

‹flte bu aflamada insan›n rehberi yine Kuran'd›r. Kuran'da insana,neler üzerinde düflünmesi, neleri incelemesi gerekti¤i bildirilir. Allah'›nvarl›¤›na inanan bir kifli, Kuran'da verilen düflünce yöntemleri sayesin-de, Allah'›n yaratmas›ndaki mükemmelli¤i, sonsuz ak›l, bilgi ve gücüdaha iyi anlayacakt›r. Allah'›n varl›¤›na inanan bir insan, Kuran'da ve-rilen yöntemle düflünmeye bafllay›nca, tüm evrenin O'nun güç vesanat›n›n bir göstergesi oldu¤unu fark eder. Çünkü "tabiat bir sanatt›r;

Girifl

Page 12: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

sanatç› olamaz" ve her sanat eseri, o eseri yapan›n üstün yetene¤ini ser-gilemek ve vermek istedi¤i mesajlar› aktarmak için vard›r.

Kuran'la tüm insanlar, Allah'›n varl›¤›na, birli¤ine ve s›fatlar›naaç›kça flahitlik eden pek çok olay ve canl› üzerinde inceden inceye dü-flünmeye davet edilir. Ve Kuran'da bütün bu flahitlik eden varl›klara,"ispatl› delil, kesin bilgi ve gerçek ifade eden" anlam›na gelen "ayet" is-mi verilir. Dolay›s›yla, Allah'›n ayetleri, evrenin her köflesinde Allah'›nvarl›¤›n› ve vas›flar›n› gösterip-bildiren tüm varl›klar› kapsar. Bakmas›-n› bilen bir göz ise, asl›nda bütün varl›k aleminin yaln›zca Allah'›n ayet-lerinden olufltu¤unu görecektir.

‹flte insan›n görevi budur, Allah'›n ayetlerini görmek... Böylece,kendisini ve tüm di¤er varl›klar› yaratan Rabbimizi tan›yacak, O'nayak›nlaflacak, varl›¤›n›n ve hayat›n›n anlam›n› çözecek ve kurtuluflaulaflacakt›r.

Kuflkusuz ‹nsan›n ald›¤› nefesten, toplumsal ve politik geliflmele-re, evrendeki büyük uyumdan, tüm varl›klar›n yap›tafl› olan atoma ka-dar herfley Allah'›n birer ayetidir ve O'nun koydu¤u kurallarla, O'nunkontrolü ve bilgisi dahilinde ifller. Bu nedenle Allah'›n ayetlerini bilip-tan›mak, her insan›n kendi bafl›na giriflece¤i bir çabad›r. Herkes, kendiakl› ve vicdan› oran›nda Allah'›n ayetlerini bilip-tan›yacakt›r.

Elbette her konuda oldu¤u gibi, bu noktada da insan›n yol gösteri-cisi Kuran'd›r. ‹nsan, tüm evrenin Allah'›n yaratt›¤› fleylerin bir bütünüoldu¤unu kavrayacak düflünce yap›s›na kavuflmak için, Kuran'da özel-likle dikkat çekilen belirli konular› inceleyebilir.

‹flte bu kitap, Allah'›n Kuran'da dikkat çekti¤i ve üzerinde düflünül-mesi istedi¤i baz› konular› gündeme getirmek için yaz›lm›flt›r. Allah, do-¤adaki ayetlerin önemini, Kuran'›n Nahl Suresi'nde flöyle haber vermek-tedir:

Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, a¤aç ondand›r (ki) hay-vanlar›n›z› onda otlatmaktas›n›z. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurma-l›klar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. fiüphesiz bunda,düflünebilen bir topluluk için ayetler vard›r.Geceyi, gündüzü, Günefl'i ve Ay'› sizin emrinize verdi; y›ld›zlar da O'nunemriyle emre haz›r k›l›nm›flt›r. fiüphesiz bunda, akl›n› kullanabilen birtopluluk için ayetler vard›r. Yerde sizin için üretip-türetti¤i çeflitli renk-lerdekileri de. fiüphesiz bunda, ö¤üt al›p düflünen bir topluluk için ayet-ler vard›r. Denizi de sizin emrinize veren O'dur, ondan taze et yemektesi-niz ve giyiminizde ondan süs eflyalar› ç›karmaktas›n›z. Gemilerin onda(sular›) yara yara ak›p gitti¤ini görüyorsun. (Bütün bunlar) O'nun fazl›n-

10

Page 13: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

dan araman›z ve flükretmeniz içindir. Sizi sars›nt›ya u¤rat›r diye yerdesars›lmaz da¤lar b›rakt›, ›rmaklar ve yollar da. Umulur ki do¤ru yolu bu-lursunuz. Ve iflaretler de; onlar y›ld›z(lar)la da do¤ru yolu bulabilirler. Ya-ratan, hiç yaratmayan gibi midir? Art›k ö¤üt al›p-düflünmez misiniz?(Nahl Suresi, 10-17)Kuran'da ayr›ca ak›l sahiplerini Allah, di¤er insanlar›n hiç düflün-

medi¤i -ya da "evrim", "tesadüf", "do¤a mucizesi" gibi "kuru isimler"lesözde aç›klamalarla geçifltirmeye çal›flt›klar›- konular üzerinde düflün-meye davet eder:

fiüphesiz göklerin ve yerin yarat›l›fl›nda, gece ile gündüzün art arda geli-flinde temiz ak›l sahipleri için gerçekten ayetler vard›r. Onlar, ayakta iken,otururken, yan yatarken Allah'› zikrederler ve göklerin ve yerin yarat›l›fl›konusunda düflünürler. (Ve derler ki:) 'Rabbimiz, Sen bunu bofluna yarat-mad›n. Sen pek Yücesin, bizi ateflin azab›ndan koru'. (Al-i ‹mran Suresi,190-191)Bu ayetlerde de görüldü¤ü gibi ak›l sahiplerinin sorumlulu¤u, Allah'›n

ayetlerini görmek ve gördükleri bu mükemmelliklerden yola ç›karak Allah'›nsonsuz bilgi, güç ve sanat›n› kavramaya çal›flmakt›r.

Çünkü Allah'›n ilmi sonsuz, yarat›fl› kusursuzdur...Ve düflünen insanlar için, çevrelerindeki herfley bu yarat›fl›n birer

delilidir...

Page 14: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

12

Page 15: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

13

"fiüphesiz Allah, bir (difli) sivrisine¤i de, ondan üstün olan› da,

(herhangi bir fleyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman

edenler, kuflkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek oldu¤unu

bilirler; inkâr edenler ise, 'Allah, bu örnekle neyi amaçlam›fl?'

derler. (Oysa Allah,) Bununla birço¤unu sapt›r›r, birço¤unu da

hidayete erdirir. Ancak O, fas›klardan baflkas›n› sapt›rmaz."

(Bakara Suresi, 26)

"fiüphesiz Allah, bir (difli) sivrisine¤i de, ondan üstün olan› da,

(herhangi bir fleyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman

edenler, kuflkusuz bunun Rablerinden gelen bir gerçek oldu¤unu

bilirler; inkâr edenler ise, 'Allah, bu örnekle neyi amaçlam›fl?'

derler. (Oysa Allah,) Bununla birço¤unu sapt›r›r, birço¤unu da

hidayete erdirir. Ancak O, fas›klardan baflkas›n› sapt›rmaz."

(Bakara Suresi, 26)

Page 16: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Kitab›n girifl bölümünde de vurgulad›¤›m›z gibi, Kuran'da Allah insan-lar›, do¤ay› incelemeye ve burada yarat›lm›fl olan "ayetleri" görmeye ça¤›r›r.Çünkü evrendeki canl›-cans›z tüm varl›klar, "yap›lm›fl" olduklar›n› göstereniflaretlerle doludur ve kendilerini Yaratan›n güç, bilgi ve sanat›n› göstermekiçin vard›rlar. ‹nsan, akl›n› kullanarak bu iflaretleri görmek ve Allah'› tan›-makla sorumludur. Kuran'da ayr›ca Allah'›n özel olarak dikkat çekti¤i baz›canl›lar da vard›r. Sivrisinek, bunlardan biridir. Bakara Suresi'nin 26. ayetin-de sivrisinekten Allah flöyle bahseder:

fiüphesiz Allah, bir (difli) sivrisine¤i de, ondan üstün olan› da, (herhangibir fleyi) örnek vermekten çekinmez. Böylece iman edenler, kuflkusuz bu-nun Rablerinden gelen bir gerçek oldu¤unu bilirler; inkâr edenler ise,'Allah, bu örnekle neyi amaçlam›fl?' derler. (Oysa Allah,) Bununla birço-¤unu sapt›r›r, birço¤unu da hidayete erdirir. Ancak O, fas›klardan baflka-s›n› sapt›rmaz. (Bakara Suresi, 26)De¤ersiz ve s›radan bir canl› gibi görülen sivrisinek bile asl›nda Allah'›n

ayetlerini tafl›mas› bak›m›ndan dikkat edilmesi, incelenmesi, üzerinde düflü-nülmesi gereken bir hayvand›r. ‹flte bu nedenle de Allah "sivrisine¤i de, on-dan üstün olan› da, (herhangi bir fleyi) örnek vermekten çekinmez."

S‹VR‹S‹NE⁄‹N OLA⁄ANÜSTÜ MACERASISivrisineklerle ilgili olarak genelde bilinen, onlar›n kan emici yarat›klar

olduklar› ve kanla beslendikleridir. Oysa bu tam olarak do¤ru bir bilgi de¤il-dir. Çünkü sivrisineklerin tamam› de¤il sadece diflileri kan emer. Ayr›ca difli-lerin kan emme sebepleri beslenme ihtiyaçlar› de¤ildir. Hem diflilerin hem de

14

Sivrisinek

I. BÖLÜM: "KURAN'DA D‹KKAT ÇEK‹LEN DÖRT HAYVAN"

Page 17: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

15

erkeklerin besinleri çiçek özleridir. Diflilerin, erkeklerden farkl› olarak kanemmelerinin tek nedeni, tafl›d›klar› yumurtalar›n olgunlaflmak için kanda bu-lunan proteinlere ihtiyaç duymalar›d›r. Baflka bir deyiflle difli sivrisinek sade-ce türünün devam›n› sa¤lamak için kan emer.

Buradaki önemli nokta ise, Allah'›n ayette "difli sivrisineklere" dikkat çe-kiyor olmas›d›r. Daha önce de belirtti¤imiz gibi kan emen ve erke¤e göre da-ha üstün özelliklere sahip olanlar, sadece difli sivrisineklerdir. Kuran'›n indi-rildi¤i dönemde bu önemli ayr›nt›n›n bilinmiyor olmas›na ra¤men, Allah'›nayette özellikle "difli" sivrisine¤e dikkat çekmesi elbette oldukça anlaml›d›r.

Sivrisine¤in en ola¤anüstü ve hayranl›k uyand›r›c› özelliklerinden biri degeliflim sürecidir. Bir canl›n›n küçük bir kurttan, çok farkl› de¤ifliklikler geçirerek

Çiftleflme olgunlu¤una gelen erkek sivrisinek difli-sini bulmak için iflitme organ› olan duyargalar›n›kullan›r. Erke¤in duyargalar› diflininkinden farkl›bir görev üstlenmifltir. Duyargalar›n ucundaki incetüyler, difli sivrisine¤in ç›kard›¤› sese karfl› son de-rece hassas bir alg›lama yetene¤ine sahiptir. Er-kek sivrisineklerin cinsel organlar›n›n yan›nda ha-vadaki çiftleflme s›ras›nda diflilerini tutmaya yara-yan uzant›lar vard›r. Erkek sivrisinekler bir bulutolufltururcas›na grup halinde uçarlar. Bu grubunaras›na bir difli girince onu yakalama flans›na sa-hip olan erkek, uçufl esnas›nda çiftleflmeyi de ger-çeklefltirir. Çiftleflme k›sa sürer ve erkek sivrisinekgrubuna geri döner. Difli sivrisinek, iflte bu andanitibaren yumurtalar›n›n geliflmesi için kana ihtiyaçduyar.

Page 18: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

sivrisine¤e dönüflümünün k›sa öyküsü flöy-ledir:

Kanla beslenen ve olgunlaflan sivrisi-nek yumurtalar›, yaz ya da sonbahar ayla-r›nda, nemli yapraklar›n üzerine veya ku-rumufl gölcüklere difli sivrisinek taraf›ndanb›rak›l›rlar. Anne sivrisinek ilk önce karn›-n›n alt›ndaki hassas al›c›lar yard›m›yla, ze-minde yumurtalar için uygun koflullararar. Gereken özelliklere sahip bir yer bul-du¤unda yumurtlamaya bafllar. Uzunluk-lar› 1 milimetreyi dahi bulmayan yumurta-

lar tek tek ya da gruplar halinde olmak üzere s›rayla dizilirler. Baz› türler iseyumurtalar›n› bir sal olufltururcas›na birbirine yap›flm›fl flekilde b›rak›rlar. Buyumurta gruplar›n›n baz›lar›nda 300 kadar yumurta bulunur.

Anne sivrisine¤in özenle yerlefltirdi¤i beyaz renkli yumurtalar hemen ko-yulaflmaya bafllar ve bir-iki saat içinde de tamamen simsiyah hale gelirler. Bu ko-yu renk, böceklerin ve kufllar›n kendilerini fark etmelerini engelledi¤inden yu-murtalar için önemli bir koruma sa¤lar. Yumurtalardan baflka baz› larvalar dabulunduklar› mekana göre renk de¤iflimine u¤rarlar ve bu sayede korunurlar.

Çeflitli etkenlerden faydalanarak renk de¤ifltirmek oldukça karmafl›kkimyasal ifllemlerin sonucunda gerçekleflir. Elbette ki sivrisineklerin de¤iflikevrelerindeki renk de¤iflimlerinden ne yumurtalar›n, ne larvalar›n, ne de an-ne sivrisine¤in haberi yoktur. Bu canl›lar›n böyle bir sistemi kendilerininoluflturmas› ya da bu sistemin tesadüfen ortaya ç›km›fl olmas› da söz konusude¤ildir. Sivrisinekler ilk ortaya ç›kt›klar› andan itibaren bu sistemlerle birlik-te yarat›lm›fllard›r.

YUMURTADAN ÇIKIfiKuluçka dönemi tamamland›¤›nda kurtçuklar hemen hemen ayn› za-

manda yumurtadan ç›kmaya bafllarlar. Aral›ks›z bir flekilde beslenen kurtçuk-lar süratle büyürler. K›sa bir zamanda derileri daha fazla büyümelerini engel-leyecek kadar gerginleflir. Bu ilk deri de¤iflimi zaman›n›n geldi¤inin bir göster-gesidir. Bu evrede, oldukça sert ve gevrek olan deri kolayca k›r›l›r. Sivrisinekkurtçu¤u, geliflimini tamamlay›ncaya kadar iki kez daha deri de¤ifltirecektir.

Kurtçuklar›n beslenmesi için tasarlanm›fl olan yöntem oldukça ilginçtir.Kurtçuklar, tüylerden oluflan yelpaze biçimindeki iki uzant›yla su içinde kü-çük girdaplar oluflturarak, bakteri ve di¤er mikroorganizmalar›n a¤›zlar›na

16

Pupa dönemindeki sivrisinek

Page 19: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

17

do¤ru akmalar›n› sa¤larlar. Su içinde bafla-fla¤› duran kurtçuklar›n solunumu ise dal-g›çlar›n kulland›¤› "flnorkel" benzeri bir ha-va hortumuyla sa¤lan›r. Vücutlar›nda salg›-lanan yap›flkan bir salg› da suyun hava al-d›klar› deliklerden içeri kaçmas›n› engeller.Görüldü¤ü gibi bu canl›, birçok hassas den-genin birarada ifllemesi sayesinde yaflam›n›sürdürmektedir. Hava hortumu olmasa siv-risinek kurtçu¤u yaflayamayacak, yap›flkansalg› olmasa hortum suyla dolacakt›r. Bu ikisistemin birbirinden farkl› zamanlardaoluflmas› sivrisine¤in bu evrede ölmesi de-mektir. Bu da sivrisine¤in bütün sistemle-riyle eksiksiz ortaya ç›kt›¤›n› yani yarat›ld›-¤›n› kan›tlar.

Kurtçuklar bir kez daha deri de¤ifltir-mifllerdir. Son deri de¤ifltirme di¤erlerin-den oldukça farkl›d›r. Bu evrede kurtçuklargerçek bir sivrisinek olmak için son aflamaolan "pupa" dönemine girmifllerdir. ‹çindebulunduklar› k›l›f iyice gerginleflmifltir. Buda pupan›n art›k bu k›l›ftan kurtulma za-man›n›n geldi¤ini gösterir. K›l›f›n içindenöylesine farkl› bir canl› ç›kar ki, bunlar›nayn› canl›n›n farkl› geliflim evreleri oldu¤u-na inanmak gerçekten zordur. Görüldü¤ügibi bu de¤iflim, ne kurtçu¤un, ne difli siv-risine¤in tasarlayamayaca¤› kadar kar-mafl›k ve hassas bir ifllemdir...

Bu son de¤iflim s›ras›nda bir boruarac›l›¤›yla suyun üstüne uzanm›fl olan sol-unum delikleri kapanaca¤›ndan, hayvanhavas›z kalma tehlikesiyle yüz yüze gelir.Ama yeni ç›kan canl›n›n solunumu art›k bu kanaldan de¤il, bafl taraf›nda be-liren iki boru arac›l›¤›yla yap›lacakt›r. Bu yüzden k›l›f de¤ifltirmeye bafl-lamadan önce bunlar su yüzüne ç›kar. Pupa kozas›n›n içindeki sivrisinek ar-t›k iyice geliflmifltir. Bir anten biçimindeki duyargalar›, hortumlar›, ayaklar›,

SOLUNUM S‹STEM‹: Sivrisine¤e dönüflecek olankurdun solunum için kulland›¤› sistemin esas›,içi bofl bir borunun su üstüne ç›kar›larak hava-n›n solunmas›na dayanmaktad›r. Bu s›rada kurt-çuklar su içinde ters as›lm›fl halde durmaktad›r-lar. Vücutlar›n›n salg›lad›¤› yap›flkan bir salg› su-yun, hava ald›klar› deliklerden içeri kaçmas›n›da engeller.

Page 20: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Sivrisinek kabu¤undan ç›karken kafas›n›n su ile hiç temas etmeme-si gerekir. Çünkü bir an bile havas›z kalmas› ölümüne sebep olacak-t›r. Bu yüzden esecek en küçük bir rüzgar veya sudaki küçük birak›nt› bile sivrisinek için son derece tehlikelidir. Sivrisinek bunu bi-lirmiflçesine hareket eder ve sudan büyük bir beceriyle ç›kar. Sivrisi-nek suyun içinde aflama aflama d›fl dünyadaki yaflam› için haz›rlan-m›flt›r. Sivrisineklere sahip olduklar› bütün özellikleri veren herfleyinhakimi olan Allah't›r.

gö¤sü, kanatlar›, karn› ve bafl›n›n büyük bölümünü kaplayan gözleri ile siv-risinek art›k uçmaya haz›rd›r. Pupan›n kozas› bafl taraftan y›rt›l›r. Bu aflama-da en büyük tehlike kozan›n içine su girmesidir. Ancak y›rt›lan kozan›n bafltaraf›, sine¤in kafas›n›n su ile temas›n› engelleyecek yap›da özel bir yap›flkans›v›yla kaplanm›flt›r. Bu an çok önemlidir; en ufak bir rüzgar bile suya düflüpölmesine yol açaca¤› için sivrisinek suya sadece ayaklar› de¤erek ç›kmakzorundad›r. Bunu baflar›r.

Acaba ilk sivrisinek böyle bir dönüflümü geçirecek "yetene¤e" nas›l ulafl-m›flt›r? Bir kurtçuk, kendi kendine, üç kez deri de¤ifltirip bir sivrisine¤edönüflmeye "karar" m› vermifltir?

Elbette hay›r, aç›kt›r ki, Allah örnek verdi¤i bu canl›y› özel olarak buflekilde yaratm›flt›r.

18

Page 21: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

19

Sivrisinekler, son derece hassas ›s›alg›lay›c›lar›na sahiptirler. Etrafla-r›ndaki varl›klar›, yandaki resimde-ki gibi s›cakl›klar›na göre renk renkalg›layabilirler.Bu alg›lama ›fl›¤a ba¤›ml› olmad›¤›için, karanl›k bir odada bile kan da-marlar›n› rahatl›kla bulurlar. Sivrisine¤in ›s› alg›lay›c›lar›, 1/1000derecelik s›cakl›k de¤iflmelerini bilefark edecek hassasiyettedir.

ÇEVRES‹NDEK‹ CANLILARI

BÖYLE ALGILIYOR

Page 22: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

20

Sivrisine¤in say›s› 100'e varan gözü var-d›r. Bunlar bafl›n üzerinde petek fleklin-de yerleflmifltir. Üstteki resimde bu göz kümesi içindenüç tanesinin kesiti al›nm›flt›r. Sa¤da, bugözler üzerinde bir objenin görüntüsü-nün beyne nas›l iletildi¤i gösterilmifltir.

Page 23: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

21

AKILALMAZ KAN EMME TEKN‹⁄‹Sivrisine¤in "kan emme" tekni¤i ise ak›llara durgunluk verecek kadar

detayl› yap›lar›n birlikte ifllemesiyle oluflan kompleks bir sisteme ba¤l›d›r.Hedef üzerine konan sivrisinek, hortumundaki dudakç›klar arac›l›¤›yla

önce bir nokta seçer. Sivrisine¤in bir fl›r›ngaya benzeyen i¤nesi özel bir k›l›flakorunmufltur. Kan emme ifllemi s›ras›nda iflte bu k›l›f i¤neden s›yr›l›r.

Deri, san›ld›¤› gibi i¤nenin bas›nçla deriye bat›r›lmas› yöntemiyle delin-mez. Buradaki as›l görev, b›çak keskinli¤indeki üst çene ve üzerinde geriyedo¤ru e¤imli difllerin bulundu¤u alt çeneye düflmektedir. Alt çene testere gi-bi ileri-geri hareket eder ve deri üst çenenin yard›m›yla adeta kesilir. Aç›lanyar›ktan içeri sokulan i¤ne kan damar›na ulafl›nca delme ifllemine son verilir.Sivrisinek art›k kan emmeye bafllayacakt›r.

Ancak bilindi¤i gibi insan vücudu, damarlardaki en ufak bir zedelenmekarfl›s›nda kan› an›nda p›ht›-laflt›rarak, o bölgedeki kanak›fl›n› durduran bir enzimesahiptir. Asl›nda bu enziminsivrisinek için büyük birproblem oluflturmas› gerek-

k›l›f

i¤ne

Page 24: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

22

‹⁄NE

KILIF

Page 25: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

mektedir. Çünkü sine¤in açt›¤› deli¤e de vücut an›nda tepki gösterecek, onoktadaki kan hemen p›ht›laflmaya bafllayacak ve yara onar›lacakt›r. Tabii kibu da sivrisine¤in hiç kan emememesi demektir.

Ama sivrisinek için bu sorun tamamen ortadan kald›r›lm›flt›r. Sivrisinekkan emmeye bafllamadan önce, vücudunda salg›lad›¤› özel bir s›v›y› soktu¤ucanl›n›n damar›nda açt›¤› deli¤in içine b›rakmaktad›r. Bu s›v›, kandaki p›h-t›laflmay› sa¤layan enzimi etkisiz hale getirir. Böylece, p›ht›laflma sorunu ol-madan, sivrisinek besinine ulaflabilir. Sivrisine¤in soktu¤u yerde oluflankafl›nt› ve fliflmeye neden olan da iflte bu p›ht›laflmay› engelleyici s›v›d›r.

Bu, kuflkusuz ola¤anüstü bir ifllemdir ve karfl›m›za flu sorular› ç›kar›r:1) Sivrisinek, insan vücudunda bu tür bir p›ht›laflt›r›c› enzim oldu¤unu

nereden bilmektedir?2) Bu enzime karfl› kendi vücudunda bir salg› gelifltirmesi için, enzimin

içeri¤ini (kimyas›n›) bilmek zorundad›r. Bu nas›l olabilir?3) Böyle bir bilgiye ulaflsa(!) bile, nas›l olup da kendi vücudunda böyle

bir salg› üretip, bunu i¤nesine aktaracak "teknik donan›m"› oluflturabilir?Asl›nda bütün bu sorular›n cevab› basittir: Sivrisinek bunlar›n hiçbirini

baflaramaz. Ne bunun için gerekli akla, ne kim-ya bilgisine, ne de salg›y› üretecek "laboratu-var" donan›m›na sahiptir. Bahsetti¤imiz var-l›k, bir kaç milimetre büyüklü¤ünde ak›ls›zve bilinçsiz bir sinektir, o kadar!...

Onu böyle inan›lmaz, ola¤anüstü vehayranl›k verici bir sisteme sahip k›lan ise,insan› da sivrisine¤i de yaratan, "göklerin,yerin ve her ikisi aras›ndakilerin Rabbiolan" Allah't›r.

Bu foto¤raf, sivrisineklerinüzerinde parazit olarak yafla-yan küçük bir hayvana ait.Sivrisine¤in sahip oldu¤u vesadece bir bölümünü inceledi-¤imiz beslenme, üreme, solu-num, kan dolafl›m› gibi sistem-lerin yan›nda, sivrisine¤in üs-tünde yaflayan bu küçük bitinde karmafl›k sistemleri ve ya-flamsal fonksiyonlar› bulundu-¤u düflünüldü¤ünde Allah'›nayetlerinin s›n›rs›zl›¤› daha iyianlafl›lmaktad›r.

Göklerde ve yerde olanlar›n tümü Allah'› tesbih etmifltir. O, üstün ve güçlü (aziz)oland›r, hüküm ve hikmet sahibidir. Göklerinve yerin mülkü O'nundur. Diriltir ve öldürür. O,herfleye güç yetirendir.

HH A D ‹ D S U R E S ‹ , 1 - 2

23

Page 26: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

"Rabbin bal ar›s›na vahyetti..."

"Rabbin bal ar›s›na vahyetti..."

Page 27: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

"Rabbin bal ar›s›na vahyetti: Da¤larda, a¤açlarda

ve onlar›n kurduklar› çardaklarda kendine evler edin.

Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin

sana kolaylaflt›rd›¤› yollarda yürü-uçuver.

Onlar›n kar›nlar›ndan türlü renklerde flerbetler ç›kar,

onda insanlar için bir flifa vard›r. fiüphesiz düflünen bir

topluluk için gerçekten bunda bir ayet vard›r."

(Nahl Suresi, 68-69)

"Rabbin bal ar›s›na vahyetti: Da¤larda, a¤açlarda

ve onlar›n kurduklar› çardaklarda kendine evler edin.

Sonra meyvelerin tümünden ye, böylece Rabbinin

sana kolaylaflt›rd›¤› yollarda yürü-uçuver.

Onlar›n kar›nlar›ndan türlü renklerde flerbetler ç›kar,

onda insanlar için bir flifa vard›r. fiüphesiz düflünen bir

topluluk için gerçekten bunda bir ayet vard›r."

(Nahl Suresi, 68-69)

Page 28: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Ar›lar›n üretti¤i bal dedi¤imiz maddenin insan vücudu için ne denliönemli bir besin maddesi oldu¤unu art›k hemen herkes bilmektedir. Fakat bude¤erli besin maddesini üreten ar›n›n ola¤anüstü özellikleri çok az kifli tara-f›ndan bilinir.

Ar›lar›n besin kayna¤› bilindi¤i gibi çiçek özleridir. Ancak k›fl aylar›ndaçiçek özü bulmalar› mümkün de¤ildir. Bu sebeple, toplad›klar› çiçek özlerinivücutlar›ndaki özel salg›larla birlefltirerek, yeni bir besin maddesini yani ba-l› üretir ve bunu k›fl için depolarlar.

Burada dikkat çeken nokta, ar›lar›n, ihtiyaçlar›n›n çok üzerinde bal de-polamalar›d›r. Tabii akla gelen ilk soru, ar› için gereksiz zaman ve enerji kay-b› gibi gözüken bu "afl›r› üretim"den niçin vazgeçilmedi¤idir. Sorunun ceva-b› ise Allah'›n Kuran'da bildirdi¤i "vahiy"de gizlidir.

Ar›lar yarat›l›fllar› gere¤i sadece kendilerine de¤il insanlara da bal yap-maktad›rlar. Yani ar›lar da yeryüzündeki birçok canl› gibi insanlar›n hizmeti-ne sunulmufllard›r. T›pk› her gün kendisine pek faydas› olmamas›na ra¤menen az bir yumurta veren tavuk veya yavrusunun ihtiyac›n›n çok üstünde sütüreten inek gibi...

KOVAN ‹Ç‹NDEK‹ MÜKEMMEL ORGAN‹ZASYONAr›lar›n kovan içi yaflant›lar› ve bal üretimleri de son derece ilginç bilgi-

ler içerir. Biz, fazla ayr›nt›ya girmeden, ar›lar›n "sosyal yaflam"lar›n› temelözellikleriyle tan›yal›m. Ar›lar›n yapmalar› gereken çok say›da "ifl" vard›r vemükemmel bir organizasyonla bu ifllerin üstesinden gelirler:

Nemin ayarlanmas› ve havaland›rma: Bala önemli derecede koruyucuözellik kazand›ran kovan içi nem daima belli bir s›n›rda olmal›d›r. Kovan›niçindeki nemin normalin alt›nda veya üstünde olmas› durumunda bal, hembesleyici hem de koruyucu özelli¤ini kaybedecek, yani bozulacakt›r. Ayn› fle-kilde kovan›n ›s›s› da on ay müddetince tam 320 C olmak zorundad›r. Kovan-daki ›s› ve nemin devaml› olarak gerekli s›n›rlarda tutulmas› için özel bir'vantilatör grubu' görevlendirilmifltir.

S›cak bir günde ar›lar›n kovanlar›n› havaland›rd›klar› kolayca görülebi-lir. Kovan girifli ar›larla dolar, zemin tahtas›na adeta kenetlenir ve kanatlar›y-la kovan› yelpazelerler. Standart bir kovanda hava, bir taraftan girip öteki ta-raftan ç›kmas› için zorlan›r. Kovan›n içindeki ekstra yelpazeciler de havay›dört bir tarafa sürerler.

Kovan içi havaland›rma sisteminin bir di¤er yarar› da, kovan› duman-dan ve havadaki kirlilikten korumakt›r.

Sa¤l›k sistemi: Ar›lar›n bal›n niteli¤inin bozulmamas› için gösterdikleriçaba sadece ›s› ve nem ayar› ile s›n›rl› de¤ildir. Kovanda, bakteri üremesine

26

Bal ar›s›

Page 29: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

"Biz onlara (hayvanlara) kendileri için boyun e¤dirdik;

iflte bir k›sm› binekleridir, bir k›sm›n›(n da etini)

yiyorlar. Onlarda kendileri için daha nice yararlar ve

içecekler vard›r. Yine de flükretmeyecekler mi?"

(Yasin Suresi, 72-73)

Page 30: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

neden olan bütün olaylar› kontrol alt›nda tutmak için mükemmel bir sa¤l›ksistemi çal›flt›r›l›r. Bu sistem ilk olarak bakteri üretmesi ihtimali olan madde-lerin ortadan kald›r›lmas›n› hedefler. Sa¤l›k sisteminin ana prensibi yabanc›maddelerin kovana girmesini engellemektir. Bu nedenle kovan›n giriflindedaima iki nöbetçi bulundurulur. Bu tedbire ra¤men içeri yabanc› bir böcek yada cisim girmiflse, bunun en k›sa zamanda kovandan uzaklaflt›r›lmas› için ar›-lar seferber olurlar ve bunu hemen d›flar› atarlar.

Kovan d›fl›na at›lamayacak büyüklükteki yabanc› cisimler için ise baflkabir korunma mekanizmas› devreye girer: Ar›lar bu yabanc› cisimleri "mum-yalar"lar. Ar›lar böyle durumlar için "propolis (ar› reçinesi)" ad› verilen birmadde üretir ve bununla mumyalama ifllemini gerçeklefltirirler. Çam, kavak,akasya gibi a¤açlardan toplad›klar› reçinelere baz› özel salg›lar ekleyerek üre-tilen ar› reçinesi kovan içindeki çatlaklar›n yamanmas›nda da kullan›l›r. Ar›-lar taraf›ndan çatlak üzerine sürülen reçine hava ile temasa geçti¤inde kuru-yarak sert bir yüzey oluflturur, böylece her türlü d›fl etkiyi engeller. Ar›lar pekçok ifllerinde bu maddeyi kullan›rlar.

Bu noktada akla pek çok soru gelecektir. Propolisin özelli¤i, içinde bak-teri bar›namamas›d›r. Bu da propolisi mumyalama ifli için ideal bir madde ha-

28

Page 31: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

line getirir. Ar›lar bu maddenin mumyalama için ideal bir madde oldu¤ununereden bilmektedirler? Belli seviyede bir kimya bilgisi ile, laboratuvarlardave teknoloji kullan›larak üretilebilecek bir maddeyi awr›lar nas›l üretmekte-dirler? Bir böcek öldü¤ünde bakteri üreyece¤ini ve bunun mumyalama iflle-mi ile önlenece¤ini nas›l bilmektedirler?

Ar›n›n bu konu hakk›nda ne bir bilgisinin, ne de vücudunda bir labora-tuvar›n bulunmad›¤› aç›kt›r. Ar› sadece 1-2 cm.lik bir böcektir ve sadece ken-disine Allah'›n ilham etti¤i flekilde davranmaktad›r.

EN AZ MALZEME ‹LE EN FAZLA DEPOLAMABal ar›lar› küçük balmumu parçalar›na flekil vererek, 30.000 ar›n›n yafla-

yabilece¤i ve birlikte çal›flabilece¤i bir kovan infla ederler. Kovan, her bir yüzünde yüzlerce küçük hücre bulunan balmumu duvar-

l› peteklerden oluflur. Bütün petek hücreleri tam› tam›na ayn› büyüklüktedir.Bu mühendislik harikas›, binlerce ar›n›n birlikte çal›flmas›yla yap›l›r. Ar›lar,bu hücreleri, besin depolamak ve genç ar›lar›n bak›m› için kullan›rlar.

Bal ar›lar›, petek hücrelerini milyonlarca y›ld›r (100 milyon y›l öncesineait ar› fosili bulunmufltur) alt›gen fleklinde infla ederler. Acaba neden sekiz-gen, veya beflgen gibi geometrik flekiller de¤il de özellikle alt›gen seçilmifltir?Bu sorunun cevab›n› matematikçiler veriyor: "Birim alan›n maksimum kulla-n›m› için en uygun geometrik flekil alt›gendir." Petekler alt›gen yerine baflkabir biçimde infla edilseydi kullan›lmayan bölgeler ortaya ç›kacak, böylece da-ha az bal depolanabilecek ve kovandan daha az say›da ar› yararlanabilecekti.

Derinlikleri ayn› oldu¤u sürece üçgen ve dörtgen hücrelerde de alt›genhücrelerdeki kadar bal depo edilebilirdi. Ancak bu flekillerden çevresi en k›saolan alt›gendir. Ayn› hacime sahip olmas›na ra¤men, alt›gen hücreler için kul-lan›lan malzeme üçgen veya dörtgen için kullan›landan daha azd›r.

Bu durumda flu sonuca var›l›r: Alt›gen hücre, en çok miktarda bal depo-larken, inflas› için en az balmumu gerektiren flekildir. Karmafl›k geometri ifllem-leri ile ortaya ç›kan bu sonuç, elbette ar›lar taraf›ndan hesaplanm›fl de¤ildir. Buküçük hayvanlar, alt›geni, yarat›l›fllar›n›n bir gere¤i olarak, yaln›zca kendileri-ne ö¤retildi¤i, bir baflka deyiflle "vahyedildi¤i" için kullanmaktad›rlar.

Ar›lar›n alt› köfleli hücreleri her yönden kullan›fll› bir tasar›md›r. Hücre-ler birbirine uygun ve duvarlar› ortakt›r. Bu, yine en az balmumuyla en fazladepolamay› sa¤lar. Hücre duvarlar› oldukça ince olmalar›na ra¤men kendia¤›rl›kl›klar›n›n birkaç kat›n› tafl›yabilecek güçtedirler.

Ar›lar hücrelerin yan yüzeylerinin yan›nda, dip taraflar›n› da yaparkenen çok tasarruf ilkesini göz önünde bulundururlar.

Petekler, s›rt s›rta vermifl iki s›ral› bir dilim fleklinde yap›l›r. Bu durum-da iki hücrenin birleflim noktalar› problemi do¤acakt›r. Bu sorun, hücre ta-

29

Page 32: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

banlar›n›n, üç eflkenar dörtgeni birlefltirerek infla edilmesiyle çözülmüfltür.Pete¤in bir yüzünde üç hücre yap›lmas›, taban›n öteki yüzdeki bir hücre ta-ban›n›n kendili¤inden yap›lm›fl olmas› demektir.

Taban eflkenar dörtgen fleklindeki balmumu plakalar›ndan olufltu¤undan,bu yöntemle yap›lan hücrelerin dibinde afla¤› do¤ru bir derinleflme görülür. Buhücrenin hacminin, dolay›s›yla da depolanacak bal›n miktar›n›n artmas› de-mektir.

PETEK HÜCRELER‹N‹N D‹⁄ER ÖZELL‹KLER‹Bal ar›lar›n›n petek inflas› s›ras›nda dikkat ettikleri bir baflka özellik,

hücrelerin e¤imidir. Hücreler her iki yana do¤ru 13'er derece yükseltilerek ye-re tam paralel olmalar› engellenir. Böylece bal, a¤›z k›sm›ndan ak›p gitmez.

‹flçi bal ar›lar› çal›fl›rken birbirlerine halkalar fleklinde as›larak salk›m bi-çiminde toplan›rlar. Bundaki amaç, balmumu üretimi için gerekli olan ›s›n›nsa¤lanabilmesidir. Kar›nlar›ndaki torbac›klar saydam bir s›v› üretirler. Bu s›-v›, d›flar› s›zar ve beyaz ince balmumu tabakalar›n› sertlefltirir. Ar›lar, balmu-munu ayaklar›ndaki küçük kancalarla toplarlar. Bu balmumunu a¤›zlar›nakoyarlar ve yumuflay›ncaya kadar a¤›zlar›nda ifllerler ve peteklerde onu fle-killendirirler. Birçok ar› birlikte hareket ederek, balmumunun yumuflak ve ifl-lenebilir halde kalmas› için çal›flma yerinin tam istenilen ›s›da olmas›n› sa¤-larlar.

Pete¤in inflas›nda çok ilginç bir nokta daha vard›r: Pete¤in yap›lmas›nakovan›n üst k›sm›ndan bafllan›r ve ayn› anda iki-üç dizi afla¤› do¤ru örülür.Bir petek dilimi her iki yana do¤ru genifllerken, önce içerdi¤i iki s›ran›n ta-banlar› birleflir. Bu ifl gayet uyumlu ve düzenli bir flekilde gerçekleflir. Öyle kipete¤in farkl› iki ya da üç parçadan meydana getirildi¤ini fark etmek müm-kün de¤ildir. Ayn› anlarda de¤iflik uçlardan yap›lan petek dilimleri o kadardüzgündür ki, yüzlerce aç› bar›nd›rmas›na ra¤men tek parça bir yap› izleni-mi verir.

Bunun oluflabilmesi için, ar›lar›n bafllang›ç ve birleflme noktalar› aras›n-daki uzakl›klar› önceden hesaplay›p, hücrelerin boyutlar›n› ona göre planla-malar› gerekir. Binlerce ar›n›n bu kadar hassas bir hesab› tutturabilmesi bilimadamlar›n› hayretler içinde b›rakm›flt›r.

‹nsanlar›n bile alt›ndan kalkamayaca¤› bu ifli ar›lar›n düzenleyebilecek-lerini düflünmenin ak›lc› olmad›¤› ortadad›r. O kadar ince bir hesap ve ayr›n-t›l› bir organizasyon vard›r ki, bunu kendi kendilerine baflarmalar› mümkünde¤ildir. Öyleyse ar›lar bunu nas›l baflarmaktad›rlar? Evrim taraftarlar›n›n bukonuda söyleyecekleri tek fley, olay›n "içgüdü" sayesinde baflar›ld›¤›d›r. Amabu içgüdü denilen, nas›l bir fleydir ki, ayn› anda binlerce ar›ya hitap etmekteve onlar›n kollektif bir ifl yapmalar›n› sa¤lamaktad›r? Çünkü ar›lar›n her biri-

30

Page 33: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

nin kendi "içgüdüleri" ile böyle bir ifle yönlendirilmeleri yetmez; yapt›klar›iflin birbiriyle uyumlu olmas› da gerekmektedir. Bu sebeple ayn› merkezdengelen bir "içgüdü" ile yönlendirilmelidirler. Farkl› noktalardan kovan› infla et-meye bafllayan, en sonunda da hiçbir aç›kl›k kalmadan ve tüm alt›genler eflitolacak biçimde infla ettiklerini birlefltiren ar›lar, hiç flüphesiz ki ayn› merkez-den "içgüdü"sel mesajlar al›yor olmal›d›rlar!...

Yapt›¤›m›z aç›klamada kulland›¤›m›z "içgüdü" kelimesi asl›nda Allah'›nYusuf Suresi'nin 40. ayetinde "Sizin Allah'tan baflka tapt›klar›n›z, Allah'›nkendileri hakk›nda hiçbir delil indirmedi¤i, sizin ve atalar›n›z›n ad olarakadland›rd›klar›n›zdan baflkas› de¤ildir." hükmüyle haber verdi¤i isimler-den baflka bir fley de¤ildir. Böylesine apaç›k gerçekleri örtbas edebilmek en-diflesiyle "kuru isimler" üzerinde ›srar etmenin bir faydas› yoktur. Ar›lar, top-luca tek bir yerden yönlendirilmekte ve böylece asla kendi bafllar›na yapama-yacaklar› iflleri baflarmaktad›rlar. Onlar› buna yönelten de ismi konulmufl fa-kat hiçbir tan›m› olmayan içgüdüler de¤il, Nahl Suresi'nde Allah'›n bildirdi-¤i üzere, "vahiy"dir. Bu küçük hayvanlar, kendilerini belirli bir görev için ya-ratm›fl olan Allah'›n, kendilerine verdi¤i "program"› uygulamaktan baflka birfley yapmamaktad›rlar.

YÖNLER‹N‹ NASIL TAY‹N ED‹YORLAR?Ar›lar ço¤u zaman yiyecek bulmak için uzaklara giderek genifl alanlar›

taramak zorunda kal›rlar. Kovanlar›n›n 800 m. ötesine kadar uzanan bir alaniçerisinde, k›r çiçeklerinden bal özü ve çiçek tozu toplarlar. Çiçekleri bulan

31

"Sizin yarat›l›fl›n›zda

ve türetip-yayd›¤› canl›larda

kesin bilgiyle inanan

bir kavim için ayetler vard›r."

(Casiye Suresi, 4)

Page 34: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

ar›, bunlar›n yerini haber vermek üzere kovan›nadöner. Ancak bu ar›, kovandaki arkadafllar›na çi-çeklerin yerini nas›l anlatacakt›r?

Dans yoluyla!... Kovana dönen ar› bir çeflitdans yapmaya bafllar. Bu dans, di¤er ar›lar›n, çi-çeklerin yerini bulabilmeleri için kullan›lan bir anlat›m yoludur. Ar›n›n yap-t›¤› tekrarl› dans, di¤er ar›lara hedefe ulaflmak için gereken do¤rultu, yön,uzakl›k gibi bütün bilgileri eksiksiz olarak verir.

Dans, ar›n›n devaml› olarak çizdi¤i "8" fleklinden ibarettir (üstte). Ar›, se-kizin ortas›n›, kuyruk k›sm›n› titreterek zig-zaglar halinde çizer. Zig-zagl› yo-lun Günefl-kovan aras›ndaki do¤rultuyla yapt›¤› aç›, çiçek kayna¤›n›n tamyönünü verir. (Afla¤›da)

Kayna¤›n yönünü bilmek de tek bafl›na bir ifle yaramaz. ‹flçi ar›lar balözü toplayabilmek için, ne kadar uza¤a gitmeleri gerekti¤ini de "bilmeli"dir.Kovana dönen ar›, di¤er ar›lara, yine belirli vücut hareketleriyle çiçek polen-lerinin bulundu¤u uzakl›¤› "anlat›r". Bunu gövdesinin alt k›sm›n› sallay›p ani

hava ak›mlar› oluflturarak belirtir. Di¤er ar›lar da antenleri ile bu ak›mlar› al-g›layarak gidecekleri besin kayna¤›n›n uzakl›¤›n› tesbit ederler. Örne¤in; 250metre uzakl›ktaki yeri "tarif etmek" için yar›m dakikal›k bir süre içinde vücu-dunun alt k›sm›n› 5 kez sallar. Böylece belirtilen aç› ve uzakl›kla hedefin yerikesin olarak belirtilmifl olur.

Ama kayna¤a gidifl-gelifl süresi uzun süren uçufllarda, ar›y› yeni bir so-run bekler: Besin kayna¤›n› sadece Günefl'e göre tarif etme yetene¤ine sahipolan ar›, kovana dönene kadar, Günefl her 4 dakikada bir 1 derece yer de¤ifl-tirir. Buna göre ar›, yolda geçirdi¤i her 4 dakika için arkadafllar›na verdi¤iyönde bir derece hata yapacakt›r.

Elbette ar›n›n böyle bir problemi de yoktur. Çünkü gözü yüzlerce minik

32

Page 35: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

alt›gen mercekten oluflur. Her mercek t›pk› bir te-leskopta oldu¤u gibi çok dar bir alan› görür. Gü-nün belirli bir an›nda Günefl'e do¤ru bakan birar›, uçarken sürekli olarak yerini bulabilir. Ayr›caar›n›n bu hesab›, zamana göre Günefl'in verdi¤i ay-d›nl›¤›n de¤iflmesinden faydalanarak yapt›¤› tahminedilmektedir. Sonuçta ar›, Günefl ilerledikçe kovandaverece¤i yönde düzeltme yaparak hedefin yönünü hatas›zolarak belirler.

Ç‹ÇEK ‹fiARETLEME YÖNTEM‹Bal ar›lar›, bir çiçe¤in nektar›n›n daha önce baflka ar›larca tüketildi¤ini

konar konmaz anlar ve hemen çiçe¤i terk ederler. Bu sayede hem vakit hemde enerji kayb›ndan kurtulurlar. Peki ar› çiçek üzerinde inceleme yapmadannektar›n tükendi¤ini nereden anlamaktad›r?

Çünkü çiçekten faydalanan ve nektar› tüketen "arkadafllar›" o çiçe¤i,özel kokulu bir damla b›rakarak iflaretlerler. Onlardan sonra gelen herhangibir ar› çiçe¤e konar konmaz önceden b›rak›lan kokuyu al›r ve çiçe¤in ifle ya-ramaz oldu¤unu anlayarak hemen baflka bir çiçe¤e yönelir. Böylece birdenfazla ar›n›n ayn› çiçekle zaman kaybetmeleri engellenmifl olur.

Page 36: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

"...Onlar›n (ar›lar›n) kar›nlar›ndan türlü

renklerde flerbet ç›kar, onda insanlar için

flifa vard›r..."

(Nahl Suresi, 69)

Page 37: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

BAL MUC‹ZES‹Allah'›n küçücük bir hayvan kanal›yla insanlara sundu¤u bal›n ne denli büyük

bir besin kayna¤› oldu¤unu biliyor musunuz? Bal, fruktoz ve glukoz gibi flekerlerin yan› s›ra magnezyum, potasyum, kalsi-

yum, sodyum klorür, kükürt, demir ve fosfor gibi minerallere sahiptir. Nektar ve po-len kaynaklar›n›n niteliklerine göre de¤iflmekle birlikte, balda B1, B2, C, B6, B5 ve B3vitaminleri bulunmaktad›r. Ayr›ca bak›r, iyot, demir ve çinko da az miktarlarda bulu-nur. Bal›n içeri¤inde bunlar›n d›fl›nda baz› hormonlar da vard›r.

Bal, Kuran ayetinde vurguland›¤› gibi, "insanlara flifa" olma özelli¤i tafl›makta-d›r. 20-26 Eylül 1993'te Çin'de yap›lan Dünya Ar›c›l›k Kongresi'nde bilim adamlar›n›nbal hakk›ndaki yorumlar› da bunu do¤rulamaktad›r: "Kongre'de, ar› ürünleri ile teda-vi konusu a¤›rl›k kazand›. Özellikle ABD'li bilim adamlar› bal, ar› sütü, polen ve ar›reçinas›n›n (propolis) birçok hastal›¤› tedavi etti¤ini bildirdiler. Romanyal› bir doktorbal› katarakt hastalar› üzerinde denedi¤ini ve 2094 hastadan 2002'sinin (%95) bal sa-yesinde tam olarak iyileflti¤ini aç›klad›. Polonyal› doktorlar ise ar› reçinas›n›n hemo-roid, deri hastal›klar›, kad›n hastal›klar› gibi birçok hastal›¤a iyi geldi¤ini tespit ettik-lerini bildirdiler." (Hürriyet Gazetesi, 19 Ekim 1993)

Bilimde en ön s›ralar› alan ülkelerde ar›c›l›k ve ar› ürünleri art›k bafll›bafl›na biraraflt›rma dal› durumundad›r. Bal›n di¤er yararlar› ise flöyle s›ralanabilir:

Kolayca sindirilir: ‹çindeki flekerlerin bir baflka cins flekere (fruktozun glukoza)dönüflebilme özelli¤i sayesinde bal, yüksek miktarda asit içermesine ra¤men en has-sas mideler taraf›ndan bile kolayl›kla sindirilir. Ayn› zamanda ba¤›rsaklar›n ve böb-reklerin daha iyi çal›flmas›na yard›mc› olur.

Süratle kana kar›fl›r: Bal ›l›k suyla kar›flt›r›ld›¤›nda 7 dakika içinde kana kar›fl›r.‹çerdi¤i serbest flekerlerden dolay› beynin çal›flmas› kolaylafl›r.

Kan yap›m›na destek olur: Bal, kan yap›m› için vücudun gereksinim duydu¤uenerjinin önemli bir bölümünü karfl›lar. Ayr›ca kan›n temizlenmesine de yard›mc›olur. Kan dolafl›m›n› hem düzenleyici, hem de kolaylaflt›r›c› yönde etkisi vard›r. Da-mar sertli¤ine karfl› önemli bir koruyucudur.

‹çinde bakteri bar›namaz: Bal›n bakteri bar›nmas›na olanak tan›mayan özelli¤i"inhibine etki" olarak adland›r›l›r. Yap›lan deneyler suland›r›lm›fl bal›n bakteri öldürü-cü özelli¤inin saf bala göre iki kat artt›¤›n› göstermifltir. ‹lginç olan ise, ar› kolonisineyeni dahil olacak kurtçuklar›n, kendilerine bakmakla görevli ar›larca -suland›r›lm›flbal›n bu özelli¤ini bilirmiflcesine- suland›r›lm›fl balla beslenmeleridir.

Ar› Sütü: Ar› sütü, kovandaki iflçi ar›lar›n üretti¤i bir maddedir. Çok besleyiciolan ar› sütünde fleker, protein, ya¤ ve birçok vitamin bulunur. Vücudun kuvvetsizdüfltü¤ü durumlarda ve doku yafllanmalar›ndan ileri gelen bozukluklarda kullan›l›r.

Ar›lar›n ihtiyaçlar›ndan çok fazla ürettikleri bal›, insanlar için ve insanlara uygunolarak yapt›klar› aç›kt›r. Bu inan›lmaz görevi "kendi bafllar›na" yapamayacaklar› da...

35

Page 38: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

36

"Bakm›yorlar m› o deveye nas›l yarat›ld›?""Bakm›yorlar m› o deveye nas›l yarat›ld›?"

"Bakm›yorlar m› o deveye; nas›l yarat›ld›? Gö¤e,

nas›l yükseltildi? Da¤lara; nas›l oturtulup-kuruldu?

Yere; nas›l yay›l›p-döflendi? Art›k sen, ö¤üt verip -

hat›rlat. Sen, yaln›zca ö¤üt verici bir hat›rlat›c›s›n."

(Gafliye Suresi, 17-21)

"Bakm›yorlar m› o deveye; nas›l yarat›ld›? Gö¤e,

nas›l yükseltildi? Da¤lara; nas›l oturtulup-kuruldu?

Yere; nas›l yay›l›p-döflendi? Art›k sen, ö¤üt verip -

hat›rlat. Sen, yaln›zca ö¤üt verici bir hat›rlat›c›s›n."

(Gafliye Suresi, 17-21)

Page 39: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

37

Tüm varl›klar›n sahip olduklar›özelliklerle kendilerini YaratanRabbimiz'in sonsuz gücünü ve ilminigösterdiklerine hiçbir kuflku yoktur.Allah, Kuran'daki birçok ayette bugerçe¤i bildirmekte, Allah'›n her ya-ratt›¤›n›n bir ayet, yani 'bir delil veibret' oldu¤una sürekli dikkat çek-mektedir.

Gafliye Suresi'nin 17. ayetindede üzerinde dikkatle düflünülmesi veibret al›nmas› gereken bir hayvan-dan, "deve"den bahsedilmektedir.

Bu bölümde, Allah'›n Kuran'da"bakm›yorlar m› o deveye nas›l yara-t›ld›" ifadesiyle dikkat çekti¤i bu can-l›y› inceleyece¤iz.

Deveyi "özel bir canl›" yapan,en a¤›r flartlardan bile etkilenmeyenvücut yap›s›d›r. Bu öyle bir vücutturki açl›k ve susuzlu¤a günlerce daya-n›r, günler boyu, s›rt›nda yüzlerce ki-lo a¤›rl›kla yol katedebilir.

Devenin, ayr›nt›s›n› ilerleyensayfalarda görece¤iniz özellikleri,onun, kurak ortamlar için özel bir ya-rat›l›flla var edildi¤ini ve insan›n hiz-metine verildi¤ini göstermektedir. Vebu da düflünen insanlar için aç›k biryarat›l›fl delilidir.

"Allah'›n göklerde ve yerde ya-ratt›¤› fleylerde korkup-sak›nanbir topluluk için elbette ayetlervard›r." (Yunus Suresi, 6)

Page 40: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Besin deposuhörgüç

● Bir ya¤ y›¤›nt›s› fleklindeki hörgüç, Hecindevesinin k›tl›k an›nda periyodik olarak bes-lenmesini sa¤lar. Hayvan bu sayede 3 haftasu içmeden yaflayabilir. Bu s›rada vücut a¤›r-l›¤›n›n %33'-ünü kaybeder. Ayn› koflullar al-t›nda insan, vücut a¤›rl›¤›n›n %8'ini kaybederve 36 saat içinde vücut suyunu tamamen yiti-rerek ölür.

Is›ya karfl›yal›tkan kürk

●Bu kürk, hayvan›n vücudunu s›ca-¤a ve so¤u¤a karfl› koruyan, su kay-b›n› azaltan kal›n ve keçeleflmifl tüy-lerden oluflmufltur. Hecin devesigündüzleri iç s›cakl›¤›n› 41 dereceyekadar ç›kararak terlemeyi geciktirir.Böylece su kayb›n› engellemifl olur.

● Kal›n kürkü sayesinde, Asya'n›n,yaz›n (+) 50 dereceye varan s›ca¤›-na, k›fl›n ise (-) 50 dereceye kadarulaflan so¤u¤una dayanabilir.

Page 41: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Her türlü araziye uygun ayaklar

● Ayaklar, esnek bir yast›kla birleflmifl iki parmakla donanm›flt›r. Hayva-n›n topra¤› daha iyi kavramas›n› sa¤layan bu yap›, ya¤›ms› dört toptanoluflmufltur. Her türlü arazi flart›na uygundur.

●T›rnaklar aya¤› herhangi bir çarp›flmadan dolay› olu-flacak zararlardan korur.

● Dizler bir boynuz kadar sert ve kal›n bir zardan olu-flan nas›rla kapl›d›r. Bu nas›rlar hayvan kumlara yatt›-¤›nda onu afl›r› s›cak olan zeminden ve yaralanmalar-dan korur.

Kumdan korunan bafl

● Kirpikleri birbiri içine geçebilen birsisteme sahiptir. Herhangi bir tehlikean›nda otomatik olarak kapan›rlar. ‹ç içegeçen kirpikler hayvan›n gözüne en ufakbir toz tanesinin bile girmesine izin ver-mezler.

● Burun ve kulaklar, kum ve tozdan ko-runmas› için uzun k›llarla kapl›d›r.

● Uzun boynu yerden 3 metre yüksek-likteki yapraklar› bile yemesine imkantan›r.

Page 42: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

AÇLIK VE SUSUZLU⁄A OLA⁄ANÜSTÜDAYANMA YETENE⁄‹: Deve, 50°C s›cakl›kta 8 günaç-susuz kalabilir. Bu süre içinde toplam a¤›rl›¤›n›n%22'sini kaybeder. ‹nsan, vücudunda bulunan suyun%12'sini kaybetti¤inde ölürken, deve, vücudundaki su-yun %40'›n› kaybetti¤i halde ölmez. Devenin susuzlu¤adayan›kl›l›¤›n›n di¤er bir sebebi de, gündüz vücut ›s›s›-n› 41°C'ye kadar ç›kartan bir mekanizmaya sahip olma-s›d›r. Bu sayede gündüz afl›r› çöl s›ca¤›nda su kayb›n›minimum seviyede tutabilmektedir. So¤uk çöl gecele-rinde ise vücut ›s›s›n› 30°C'ye kadar düflürebilmektedir.

MÜKEMMEL SU KULLANIM ÜN‹TES‹: Develer, 10 dakikada a¤›rl›kla-r›n›n üçte biri oran›nda su içerler. Bu miktar kimi zaman 130 litreyi bulabilmek-tedir. Bunun yan› s›ra deve, insana oranla 100 kat daha genifl alan› kaplayan birburun mukozas›na sahiptir. Hayvan, çok büyük ve k›vr›ml› burun mukozas› sa-yesinde, havadaki nemin %66's›n› tutabilmektedir.

BES‹NLERDEN VE SUDAN MAKS‹MUM ‹ST‹FADE: Hayvanlar›n ço¤uböbreklerinde biriken üre kana kar›flt›¤› anda zehirlenerek ölürler. Oysa deve,vücudunda oluflan üreyi defalarca karaci¤erinden geçirerek, sudan ve besinler-den maksimum derecede istifade edebilmektedir.

Devenin kan ve hücre yap›s› da, çöl flartlar›nda uzun süre susuz yaflayabil-mesini sa¤layabilecek flekildedir.

Hücre duvarlar›, hücrelerinin fazla su kaybetmesiniengelleyecek bir yap›dad›r. Kan yap›s› ise, devenin vücu-dunda su minimuma indi¤inde bile kan ak›fl›nda bir a¤›r-laflmaya olanak vermeyecek biçimdedir. Ayr›ca kan›nda,susuzlu¤a dayan›kl›l›¤› art›ran albümin enzimi, di¤ercanl›lardan daha fazla miktarda bulunmaktad›r.

Devenin bir baflka destekleyicisi de hörgücüdür.Hörgüçlerde vücut a¤›rl›¤›n›n beflte biri kadar ya¤ de-po edilmifltir. Devede ya¤›n tek bir noktada toplanma-s›, vücudun -ya¤a ba¤l› olarak- her yerinde yo¤unoranda su at›lmas›n› engeller. Bu da devenin suyu mi-nimum oranda kullanmas›na sebep olur.

Bir hörgüçlü deve, normalde günde 30-50 kilo be-sin alabilirken, zor flartlarda günde sadece 2 kg kuru ot-la bir ay boyunca yaflayabilmektedir. Devenin a¤›z vedudak yap›s›, ayakkab› köselesini delecek kadar sivri

Page 43: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

dikenleri bile rahatl›kla yiyebilece¤i flekildedir. Dört yüzlümidesi ve sindirim sistemi ise önüne ç›kan herfleyi ö¤ütebile-cek kadar güçlüdür. Normalde yiyecek s›n›f›na girmeyenkauçuk gibi maddelerden bile istifade etmesini bilir. Kurakortamlarda bu özelli¤in ne kadar de¤erli oldu¤u aç›kt›r.

HORTUMLARA VE FIRTINALARA KARfiI ÖNLEM:Devenin gözleri iki kat kirpiklidir. Kirpikler, kapan gibi içiçegeçerek, gözü fliddetli kum f›rt›nalar›na karfl› tam bir koru-maya al›rlar. Develer ayr›ca burun deliklerini de kum girmesini engellemekiçin kapatabilirler.

KAVURUCU SICA⁄A VE DONDURUCU SO⁄U⁄A KARfiI ÖNLEM:Bütün vücudunu kaplayan s›k tüyler çölün yak›c› güneflinin hayvan›n derisi-ne ulaflmas›na engel olurlar. Bunlar ayn› zamanda so¤ukta da hayvan›n ›s›n-mas›n› sa¤larlar. Çöl develeri 70°C'lik s›cakl›ktan etkilenmezken, çift hörgüç-lü develer s›f›r›n alt›nda 52 derecelik so¤uklarda yaflayabilmektedir. Bu tipdeveler, 4.000 metrelik yüksek yaylalarda bile hayatlar›n› sürdürebilmekte-dirler.

KIZGIN KUMLAR ‹Ç‹NÖNLEM:Bacaklar›na oranla sonderece büyük olan ayakla-r› da özel olarak "dizayn"edilmifl, hayvan kumabatmadan yürüyebilsindiye geniflletilip yay›lm›fl-t›r. Ayak tabanlar›ndakiözel kal›n deri ise k›zg›nçöl kumlar›na karfl› al›n-m›fl bir tedbirdir.

41

Hecin develeri, Orta Asya'n›n yüksekyaylalar›nda -52 derecelik so¤u¤akarfl› dayanabilmektedir.

KAYNAKLAR:The Camel, Hilde Gauthier-Pilters & Anne Innis Dag, The University of Chicago Press,1981... Ça m'intéresse, Aral›k 1992... Science Illustrée Temmuz 1993, Il grande librodegli animali e lambiente, Paolo Schmidt di Friedberg, Vallarddi Industrie Grafiche,Lainate-Italia, 1975.

Page 44: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

42

Görmüyor musunuz ki, flüphesiz Allah, göklerde ve yerde olanlar›emrinize amade k›lm›fl, aç›k ve gizli sizin üzerinizdeki nimetlerinigeniflletip-tamamlam›flt›r. (Buna ra¤men) ‹nsanlardan öyleleri vard›r ki,hiçbir ilme dayanmadan, bir yol gösterici ve ayd›nlat›c› bir kitapolmadan Allah hakk›nda mücadele edip durur.

LL O K M A N S U R E S ‹ , 2 0

Tüm bu bilgilerin ›fl›¤›ndadüflünelim: Deve, kendi vücu-dunu çöl ortam›na göre kendisimi ayarlam›flt›r? Burun muko-zas›n› kendisi oluflturup, tepe-sindeki hörgücü o mu meydanagetirmifltir? Ya da hortum ve f›r-t›nalara karfl› göz ve burun ya-p›s›n› kendisi mi tasarlam›flt›r?Kan ve hücre yap›s›n›, deveninkendisi mi 'su harcamama esas›'üzerine düzenlemifltir? Vücu-dundaki tüylerin dokusunu omu seçmifltir? O mu kendisini"çöl gemisi"ne dönüfltürmüfltür?

Deve -canl›lar›n tümündeoldu¤u gibi- elbette ki bunlar›yapamaz. "Bakm›yorlar m› odeveye, nas›l yarat›ld›?" ayeti,gerçekten de bu ola¤anüstühayvan›n varoluflunu en iyi bi-çimde aç›klamaktad›r. Deve de,di¤er bütün varl›klar gibi yara-t›lm›fl, özelliklerle bezenmifl veAllah'›n yaratmadaki üstünlü-¤ünün bir iflareti olarak yeryü-züne yerlefltirilmifltir.

Deve, bu tür üstün fizikselözelliklerle yarat›l›rken, insanahizmetle görevlendirilmifltir. ‹n-san ise, tüm varl›k alemininiçindeki buna benzer yarat›l›flmucizelerini görmek ve tümvarl›klar›n yarat›c›s› olan Allah'›bilip-tan›makla...

Page 45: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN
Page 46: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

44

"B‹R S‹NEK B‹LE YARATAMAZLAR..."

"B‹R S‹NEK B‹LE YARATAMAZLAR..."

Ey insanlar, (size) bir örnek verildi

flimdi onu dinleyin. Sizin, Allah'›n

d›fl›nda tapmakta olduklar›n›z

-hepsi bunun için biraraya

gelseler dahi- gerçekten bir sinek

bile yaratamazlar...

Onlar, Allah'›n kadrini hakk›yla

takdir edemediler. fiüphesiz Allah,

güç sahibidir, azizdir.

(Hac Suresi, 73-74)

Page 47: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

45

Page 48: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

46

Sine¤in gözlerini oluflturan mer-

ceklerin alt›gen yap›s› s›radan bir

mercekten çok daha genifl bir gö-

rüfl alan› sa¤lar. Bu merceklerin

say›s› baz› sineklerde 5000'e ka-

dar ç›kmaktad›r. Ayr›ca gözlerin

küresel yap›s› sine¤e arkas›n› gör-

me imkan› da vermekte, tabi bu

düflmanlar›ndan kaç›flta büyük

avantajlar sa¤lamaktad›r.

Binlerce mercekten panoramik bak›fl

Page 49: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

47

Page 50: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

48

Sineklerin bir di¤er il-

ginç özelli¤i besinlerini

di¤er birçok canl› gibi

a¤›zlar›nda de¤il d›flar›-

da ö¤ütmeleridir. Sinek-

ler besin maddesi üzeri-

ne hortumlar› vas›tas›yla

özel bir s›v› boflalt›rlar.

Bu s›v› besinleri sine¤in

emebilece¤i k›vama ge-

tirir. Sinek daha sonra

bo¤az›ndaki emici pom-

palarla besini içine do¤-

ru çeker.

Sine¤in emici pompas›: Hortum

Page 51: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

49

Page 52: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

"‹nsan önceden,

hiçbir fley de¤ilken,

gerçekten Bizim

onu yaratm›fl

bulundu¤umuzu

düflünmüyor mu?"

(Meryem Suresi, 67)

Page 53: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

II. BÖLÜM: "‹NSAN"

E¤er insan, akl›n› kullan›p "ben nas›l var oldum?" sorusuna samimi bir cevapbulmaya çal›flmazsa, genellikle "nas›l oldumsa oldum!..." gibi bir mant›¤a kap›la-cakt›r. Bu mant›¤a kap›l›nca da zaten, ona bu tür konular üzerinde bir daha düflün-meye pek zaman b›rakmayacak bir hayat tarz›n› benimseyecektir.

Oysa ak›l sahibi insana düflen, nas›l var oldu¤u üzerinde düflünmek ve ha-yat›n anlam›n› buna göre belirlemektir. Bunu yaparken de, kimilerinin yapt›¤› gi-bi, varaca¤› sonucun "ben yarat›lm›fl›m" fleklinde ç›kmas›ndan korkmamal›d›r.Çünkü sözünü etti¤imiz insanlar, kendilerini bir Yarat›c›ya karfl› sorumlu hisset-mek istemezler. Yarat›lm›fl olduklar›n› kabul ettiklerinde, hayat tarzlar›n›, kuruludüzenlerini veya ba¤l› olduklar› ideolojilerini terk etmek zorunda kalmaktan çe-kinirler. Ya da kendilerini Yaratana boyun e¤mekten kaçarlar. Bu psikolojiyi tafl›-yanlar, Kuran'da Allah'›n bildirdi¤i gibi "vicdanlar› kabul etti¤i halde, zulüm vebüyüklenme dolay›s›yla" (Neml Suresi, 14) Allah'› inkar edenlerdir.

Varl›¤›n› "zulüm ve büyüklenme"ye ka-p›lmadan, ak›l ve vicdan ölçüsünde de¤erlen-diren insan ise, kendinde Allah'›n yarat›fl›ndanbaflka birfley görmeyecektir. Varl›¤›n›n, kendi-sinin yaratmad›¤› ve kontrol edemedi¤i binler-ce karmafl›k sistemin uyumuna ba¤lanm›fl ol-du¤unu fark edecektir. "Yarat›lm›fl" oldu¤unukavrayacak ve Yarat›c›m›z olan Allah'› tan›y›pO'nun kendisini hangi amaca yönelik olarakyaratt›¤›n› anlamaya yönelecektir.

‹nsan "yarat›lm›fl" oldu¤unu izlerken, ona rehberlik eden bir kaynak vard›r:Kuran. Bu kitab›, Yarat›c›m›z olan Allah ona ve di¤er insanlara indirmifltir. Kurantüm insanlar için bir "yol göstericidir". Yarat›l›fl olay›n›n aynen Kuran'da tarifedildi¤i gibi gerçekleflmifl olmas› da, ak›l sahibi insanlara önemli mesajlar ver-mektedir. ‹leriki sayfalarda, ak›l ve vicdan sahiplerine nas›l "yarat›ld›klar›n›" vebu yarat›l›fl›n içindeki muhteflemli¤i gösteren bilgilere yer verilmifltir.

‹nsan›n yarat›l›fl›n›n öyküsü, birbirinden çok uzak iki ayr› yerde bafllar. ‹n-san, kad›n ve erkek bedeninde birbirinden tümüyle ba¤›ms›z olarak oluflan, amabirbiriyle tümüyle uyumlu olan iki ayr› özün birleflmesiyle hayata ad›m atar. Er-kek bedeninde oluflan spermin erke¤in iste¤i ya da kontrolü ile oluflmad›¤› orta-dad›r, ayn› kad›n bedeninde oluflan yumurtan›n kad›n›n iste¤i ya da kontrolü ileoluflmad›¤› gibi. Onlar›n bu olaylardan haberi bile yoktur.

Sizleri Biz yaratt›k, yine de tasdik etmeyecek misiniz? fiimdi (rahimlere)dökmekte oldu¤unuz meniyi gördünüz mü? Onu sizler mi yarat›yor-sunuz, yoksa yarat›c› Biz miyiz? (Vak›a Suresi, 57-59)Asl›nda, çok aç›kt›r ki, erkekten gelen öz de, kad›ndan gelen öz de, birbir-

lerine uyumlu olarak yarat›lm›fllard›r. Bu iki özün yarat›l›fl› da, birleflmeleri de,geliflip insan haline dönüflmeleri de gerçekte büyük birer mucizedir.

51

Rahimlerdeki yarat›l›fl

O'nun bilgisi olmaks›z›n, hiçbir difligebe kalmaz ve do¤urmaz da. Ömürsürene, ömür verilmesi ve onun öm-ründen k›salt›lmas› da mutlaka birkitaptad›r. Gerçekten bu, Allah'a gö-re kolayd›r.

FF A T I R S U R E S ‹ , 1 1

Page 54: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

TEST‹S VE SPERMLERYeni bir insan yarat›lmas›n›n ilk basama¤› olacak spermler erkek vücu-

dunun "d›fl›nda" üretilir. Bunun sebebi üretimin ancak vücut ›s›s›n›n yaklafl›k2 0C alt›nda gerçekleflebilmesidir. Bu ›s›n›n sabitlenmesi için bir de testis üs-tüne yerlefltirilmifl özel deri çal›fl›r. Bunun fonksiyonu so¤ukta büzüflerek, s›-cakta ise genleflip terleyerek gerekli olan ›s›y› sabit tutmakt›r. Acaba bu has-sas dengeyi erke¤in kendisi mi "ayarlay›p" düzenlemektedir? Elbette ki hay›r.Erke¤in bundan haberi bile yoktur. Yarat›l›fl› reddetmekte direnenler, bununancak "insan vücudunun keflfedilmemifl bir fonksiyonu" oldu¤unu söyleyebi-lirler. Bu "keflfedilmemifl fonksiyon" sözü ise "kuru bir isimlendirme"den bafl-ka bir fley de¤ildir.

Testislerde dakikada ortalama 1000 adet üretilen spermler erkekten ka-d›n›n yumurtalar›na do¤ru yapaca¤› yolculuk için sankioradaki ortam› "biliyormuflcas›na" özel bir dizayna sahip-tirler. Sperm, bafl, boyun ve kuyruktan oluflur. Kuyru¤u,spermin bir bal›k gibi ana rahminde ilerlemesini sa¤laya-cakt›r.

Bebe¤in genetik flifresinin bir bölümünü bar›nd›racakolan bafl k›sm› ise özel bir koruyucu z›rhla kaplanm›flt›r. Buz›rh›n faydas› anne rahminin giriflinde fark edilir: Burada-ki ortam son derece asidiktir. Spermin, bu asidin varl›¤›n›bilen "birisi" taraf›ndan koruyucu z›rhla kapland›¤› ise sonderece aç›kt›r. (Bu asidik ortam›n da nedeni annenin mik-roplardan korunmas›d›r.)

Erkekten rahme at›lan sadece milyonlarca sperm de-¤ildir. Meni birbirinden farkl› s›v›lar›n kar›fl›m›ndan olu-flur. Allah Kuran'da, bu gerçe¤i flöyle vurgular:"Gerçek flu ki, insan›n üzerinden, daha kendisi an›lmaya de-¤er bir fley de¤ilken, uzun zamanlardan bir süre gelip-geçti.fiüphesiz Biz insan›, karmafl›k olan bir damla sudan yarat-t›k..." (‹nsan Suresi, 1-2)

Meni içindeki bu s›v›lar spermlerin gerek duydu¤u enerjiyi karfl›layacakolan flekeri içerir. Ayr›ca baz özelli¤iyle ana rahminin giriflindeki asitleri nöt-ralize etmek, spermin hareket edece¤i kaygan ortam› sa¤lamak gibi görevleride vard›r. Burada da yine iki ayr› ve ba¤›ms›z varl›¤›n birbiriyle kusursuz biruyum içinde yarat›ld›¤›n› görüyoruz.

Spermler yumurtaya varana kadar annenin vücudunda zorlu bir yol-culuk geçirirler. Kendilerini ne kadar savunurlarsa savunsunlar, 200-300 mil-yon spermden yumurtaya ulaflanlar›n say›s› bini pek aflamaz.

52

Testislerin iç görüntüsü ve spermler

Page 55: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

YUMURTASperm yumurtaya uygun olarak düzenlenirken,

çok ayr› ve farkl› bir ortamda da yumurta hayata to-hum olmaya haz›r hale getirilmektedir... Kad›n›n habe-ri bile yokken, yumurtal›klarda oluflan bir yumurta ön-ce kar›n bofllu¤una b›rak›l›r ve hemen sonra ana rahmi-nin fallop tüpü denen uzant›lar›n›n ucunda yer alankollar sayesinde yakalan›r. Ard›ndan yumurta falloptüpünün iç yüzeyindeki tüylerin hareketiyle ilerlemeyebafllar. Büyüklü¤ü ise bir tuz tanesinin ancak yar›s› ka-dard›r. (sa¤da)

Yumurta-sperm buluflmas›n›n yeri fallop tüpüdür. Burada yumurta özelbir s›v› salg›lamaya bafllar. ‹flte bu s›v› sayesinde spermler yumurtan›n yerinibulurlar. Dikkat edelim: Yumurta "salg›lamaya bafllar" derken bir insandanya da fluurlu bir varl›ktan söz etmiyoruz. Bu ufac›k protein y›¤›n›n›n, "kendikendine" böyle bir fleye "karar vermesi", daha da ötesi spermi kendine çeke-cek bir kimyasal bileflim "haz›rlay›p" salg›lamas› tesadüfle aç›klanamaz. Or-tada aç›k bir tasar›m vard›r.

Özetle, vücudun üreme sistemi özellikle yumurtayla spermi bulufltura-cak flekilde haz›rlanm›flt›r. Ve kad›n üreme sistemi spermlere, spermler de ka-d›n vücudundaki ortama uygun olarak yarat›lm›flt›r.

SPERM VE YUMURTA BULUfiMASIYumurtay› dölleyecek sperm yumurtaya

yaklaflt›¤›nda, yine yumurtan›n salg›lamaya"karar verdi¤i" (!) ve sperm için özel olarak ha-z›rlanm›fl bir s›v›, spermin koruyucu z›rh›n› eri-tir. Bunun sonucunda da bu kez spermin ucun-da olan ve yine özel olarak yumurta için haz›r-lanm›fl bulunan eritici enzim kesecikleri a盤aç›kar. Sperm yumurtaya ulaflt›¤›nda bu enzim-ler yumurtan›n zar›n› delerek spermin içeri gir-mesini sa¤larlar. Yumurtan›n etraf›n› kuflatanspermler içeri girmek için büyük bir yar›fla bafl-larlar. Ancak yumurtay› genelde tek bir spermdöller.

Allah'›n Kuran'da bu aflama ile ilgili olarakverdi¤i bilgiler son derece dikkat çekicidir. Allah Kuran'da, insan›n s›v›n›nyani meninin özünden meydana getirildi¤ini flöyle bildirmektedir:

53

Yumurtan›n etraf›n› saran spermler.

Page 56: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

"(Allah) sonra insan›n neslini bir özden, de¤ersiz bir s›v›n›n özündenmeydana getirdi." (Secde Suresi, 8)Allah'›n ayette bildirdi¤i gibi, yumurtay› spermleri tafl›yan s›v›n›n ken-

disi de¤il, içinde tafl›d›¤› tek bir sperm, hatta onun da "özü" olan kromozom-lar döllemektedir. Tek bir spermi içeri alan yumurtaya art›k bir baflka spermingirmesi mümkün de¤ildir. Bunun sebebi yumurtan›n etraf›nda bir elektrikselalan bulunmas›d›r. Yumurta çevresi (-) elektrik yüklüdür ve ilk sperm yu-murtaya girer girmez bu potansiyel (+) olur. Böylece d›flar›daki spermlerleayn› elektrik yükünü tafl›yan yumurta, bu kez onlar› itmeye bafllar.

Yani birbirinden ayr› ve ba¤›ms›z olarak oluflan iki özün elektriksel yük-leri de birbirleriyle uyum içindedir.

Sonunda spermdeki erke¤in DNA's›yla kad›n›n DNA's› birleflir. Art›kannenin karn›nda yabanc›, yeni bir hücre (zigot), yeni bir insan›n ilk tohumuvard›r.

VE B‹RLEfiME ANI...Uzun ve zorlu biryolculuk geçirenspermlerden biriyumurtay› dölle-mek için içerigiriyor...

Yumurtay› dölleyecek sperm yumur-taya yaklaflt›¤›nda, yumurta birdenbi-re özel bir s›v› salg›lar ve bu s›v› sper-min koruyucu z›rh›n› eritir. Böylecespermin ucunda özel olarak haz›rlan-m›fl bulunan eritici enzim kesecikleria盤a ç›kar. Sperm yumurtaya ulaflt›-¤›nda bu enzimler yumurtan›n zar›n›delerek spermin içeri girmesini sa¤lar.

Page 57: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

RAH‹ME YAPIfiAN ALAK...Erkekten gelen sperm ve kad›ndaki yumurta üstte de¤indi¤imiz flekilde

birleflti¤inde, do¤acak bebe¤in ilk özü de oluflmufl olur. Biyolojide "zigot" ola-rak tan›mlanan bu tek hücre, hiç zaman yitirmeden bölünerek ço¤alacak vegiderek bir "et parças›" haline gelecektir.

Ancak zigot bu büyümesini bofllukta gerçeklefltirmez. Rahim duvar›natutunur, sahip oldu¤u uzant›lar sayesinde topra¤a yerleflen kökler gibi orayayap›fl›r. Bu ba¤ sayesinde de, geliflimi için ihtiyaç duydu¤u maddeleri anne-nin vücudundan alabilir.

Kuflkusuz böyle bir detay, çok iyi bir t›p bilgisi olmadan bilinemez. Bun-dan 14 yüzy›l önce insanlar›n böyle bir bilgiye sahip olamayaca¤› da aç›kt›r.Ama ne ilginçtir ki, Allah Kuran'da anne karn›nda büyümeye bafllayan zigot-tan söz ederken, onu hep "alak" olarak tan›mlamaktad›r:

Yaratan Rabbin ad›yla oku. O, insan› bir alak'tan (as›l›p tutunan fleyden)yaratt›. Oku, Rabbin en büyük kerem sahibidir. (Alak Suresi, 1-3)‹nsan, "kendi bafl›na ve sorumsuz" b›rak›laca¤›n› m› san›yor? Kendisi,ak›t›lan meniden bir damla su de¤il miydi?Sonra bir alak oldu, derken (Allah, onu) ya-ratt› ve bir "düzen içinde biçim verdi." Böyle-ce ondan, erkek ve difli olmak üzere çift k›l-d›." (K›yamet Suresi, 36-39)Bu "alak" kelimesinin Arapçadaki anlam›

ise, "bir yere as›l›p tutunan fley"dir. Hatta kelimeas›l olarak bir bedene yap›fl›p oradan kan emensülükler için kullan›l›r. Bu kelimenin, rahim du-var›na yap›fl›p oradan yaflam› için gerekli fleyleri

55

Hücre toplulu¤unun

ana rahmine as›lm›fl

hali.

Tek bir hücreyle baflla-yan geliflim, hücrelerinsürekli bölünmesiyledevam eder.

Page 58: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

emen zigotu tan›mlamak için kullan›labilecek en uygun kelime oldu¤u iseaç›kt›r.

Allah'›n Kuran'da zigot hakk›nda verdi¤i bilgiler bununla da bitmez. Dölyata¤›na tam anlam›yla tutunmufl olan zigot geliflmeye bafllar. Anne rahmi ise,zigotu saran ve "amnion s›v›s›" denen bir s›v› ile doludur. Bebe¤in içinde büyü-dü¤ü amnion s›v›s›n›n dikkati çeken en önemli özelli¤i, d›flar›dan gelecek dar-belere karfl› bebe¤in güvenli¤ini sa¤lamas›d›r. Kuran'da bu gerçe¤i de Allahflöyle bildirmektedir:

"Sizi basbaya¤› bir sudan yaratt›k. Sonra onu savunmas› sa¤lam bir kararyerine yerlefltirdik." (Mürselat Suresi, 20-21)‹nsan›n oluflumu ile ilgili olarak verilen bilgiler, Kuran'›n bu oluflumu en

ince ayr›nt›s›na kadar bilen bir kaynaktan geldi¤ini göstermektedir bize. Budurum, bizlere Kuran'›n Allah'›n sözleri oldu¤unu bir kez daha ispatlar.

ÜÇ KARANLIK BÖLGE

Çocu¤un döllenmeden itibaren geliflimi üç bölge içinde olmaktad›r. Bu üç bölge:1. Fallop borusundaki bölge; bu bölge spermle yumurtan›n birleflti¤i veyumurtal›¤›n rahime ba¤l› oldu¤u bölümdür.2. Ceninin tutunarak geliflmeye baflla-d›¤› rahim duvar›n›n içindeki bölme.3. Ceninin özel bir s›v› dolu kese içeri-sinde geliflmeyi sürdürdü¤ü bölge.Kuran-› Kerim'de Allah konuyla ilgiliolarak flöyle buyurmaktad›r:"...Sizi annelerinizin kar›nlar›nda, üçkaranl›k içinde, bir yarat›l›fltan sonra(bir baflka) yarat›l›fla (dönüfltürüp) ya-ratmaktad›r. ‹flte Rabbiniz olan Allahbudur, mülk O'nundur. O'ndan baflkailah yoktur. Buna ra¤men nas›l çevrili-yorsunuz?"(Zümer Suresi, 6)

GÖZ OLUfiURKEN . . .

Page 59: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Bu arada, zaman geçtikçe, bafllang›çta jelatiniand›ran ceninde büyük bir de¤iflim görülür. ‹lk bafl-taki o yumuflak yap›n›n içinde vücudun dik durma-s›n› sa¤layacak sert kemikler oluflmaya bafllar. Öyleki bafllang›çta ayn› yap›ya sahip olan hücreler fark-l›laflarak, kimi ›fl›¤a karfl› hassas göz hücrelerini, ki-mi s›ca¤›, so¤u¤u ya da ac›y› alg›layan sinir hücre-lerini veya ses titreflimlerini alg›layan hücrelerioluflturur. Bu farkl›laflmaya hücreler mi karar ver-mektedir? Kendi kendilerine, insan gözünü ya dakalbini oluflturmaya karar verip, bu ak›lalmaz iflionlar m› baflarmaktad›r? Yoksa onlar bu ifle uygunolarak m› yarat›lm›fllard›r? Ak›l ve vicdan kuflkusuz ikinci seçene¤i kabuledecektir.

Bütün bu anlat›lan ifllemlerin sonunda, bebek annesinin karn›ndaki ge-liflimini tamamlam›fl ve dünyaya gelmifltir. Bu haliyle anne karn›ndaki halin-den 100 milyon kat büyük, 6 milyar kat da a¤›rd›r... Burada anlat›lanlar, bafl-ka herhangi bir canl›n›n de¤il, bizim hayata bafllang›ç hikayemizdir. ‹nsaniçin, böylesine karmafl›k, ola¤anüstü bir olay›n kayna¤›n› bulmaktan dahaönemli ne olabilir?

Bütün bu karmafl›k ifllemlerin "kendi kendine" olufltu¤unu düflünmekak›l d›fl›d›r. Hiç kimse kendi kendini ya da baflka bir insan› veya herhangi birmaddeyi yaratma gücüne sahip de¤ildir. Anlat›lan mükemmel sistemlerinhepsini Allah yaratmaktad›r. Hem de her an›n›, her saniyesini ve her aflama-s›n›...

"O'nun bilgisi olmaks›z›n, hiçbir difli gebe kalmaz ve do¤urmaz da. Ömürsürene, ömür verilmesi ve onun ömründen k›salt›lmas› da mutlaka bir ki-taptad›r. Gerçekten bu, Allah'a göre kolayd›r." (Fat›r Suresi, 11)"Ak›t›lan bir meniden" insana dönüflen vücudumuz milyonlarca hassas

denge içerir. Biz fark›nda olmasak da, vücudumuzda yaflamam›z› sa¤layanson derece karmafl›k ve hassas sistemlervard›r. Tüm bu sistemleri, insan›n, ken-disinin "yarat›ld›¤›n›" anlamas› için, her-fleyin tek sahibi, Yarat›c›m›z ve Rab-bimiz olan Allah var etmektedir.

‹nsan Allah'›n yaratt›¤› bir varl›kt›r.Yarat›ld›¤›na göre, "kendi bafl›na vesorumsuz" b›rak›lacak de¤ildir.

57

Yoksa onlar, hiçbir fley olmaks›z›n m›yarat›ld›lar? Yoksa yarat›c›lar kendi-leri mi? Yoksa gökleri ve yeri onlar m›yaratt›lar? Hay›r; onlar, kesin bir bil-giyle inanm›yorlar.

TT U R S U R E S ‹ , 3 5 - 3 6

Page 60: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

"Sizi suretlendirdi, suretinizi deen güzel k›ld›."

(Mümin Suresi, 64) ‹nsan yüzünün ilk günleri (solda) vesonras›...

21 günlük 31 günlük

1 2

5

43

Page 61: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

ANNE SÜTÜ...Spermden bebe¤e dönüflen yeni insan›n beslenmesi de bafll›bafl›na bir

mucizedir. Bebek için özel olarak haz›rlanan ve ne annenin ne de baflkas›n›nyap›m›na katk›da bulunmad›¤› anne sütü, olabilecek en iyi besindir.

Anne sütü bileflimindeki maddeler sayesinde hem yeni do¤an yavruiçin mükemmel bir besin kayna¤›, hem de bebe¤in ve annenin hastal›klarakarfl› direncini art›ran bir maddedir. Doktorlar suni olarak üretilen mamala-r›n ancak sütün yetersiz gelmesi halinde kullan›lmas›, çocu¤un özellikle ilkaylarda kesinlikle anne sütüyle beslenmesi gerekti¤i konusunda birleflmekte-dirler. Anne sütünü biraz tan›yal›m:

● Anne sütünün en ilginç özelli¤i, bebe¤in geliflme dönemlerine görekar›fl›m›n›n de¤iflmesidir. Sütün kalori miktar› ve besin dengesi, bebe¤in er-ken veya zaman›nda do¤mufl olmas›na göre de de¤ifliklikler gösterir. Bebekerken do¤umla dünyaya gelmiflse, anne sütünün içerdi¤i ya¤ ve protein mik-tar› normal olgunluktaki bebe¤inkine göre daha fazlad›r. Çünkü erken do¤anbebe¤in yüksek kaloriye ihtiyac› vard›r.

● Bebe¤in ihtiyac› olan savunma sistemielemanlar›, yani antikorlar ve savunma hücre-leri, anne sütünün içinde bebe¤e haz›r olarakverilir, adeta paral› askerler gibi ait olmad›klar›bir vücut için savunma yapar ve bebe¤i düfl-manlar›ndan korurlar.

● Antibakteriyeldir. Oda s›cakl›¤›nda alt›saat tutulan sütlerde bakteriler geliflerek sütübozdu¤u halde, bu süre zarf›nda anne sütündebakteri oluflmaz.

● Bebe¤i damar sertli¤inden korur.● Bebek taraf›ndan k›sa sürede sindirilir.Modern laboratuarlarda beslenme uzman-

lar›nca yap›lan mamalar›n hiçbirinin anne sütükadar yararl› olmad›¤›n› biliyoruz. Bu bebekmamalar›ndan daha üstün olan bebek sütünün,bir laboratuvarda de¤il, insan vücudunda veannenin haberi bile yokken kimin taraf›ndanüretildi¤i sorusu nas›l aç›klanabilir? Aç›kt›r ki,anne sütünü, o süte ihtiyac› olan bebe¤i deyaratan Allah var etmifltir.

59

EMME REFLEKS‹

Bebekler anne karn›ndan emme refleksinikazanm›fl olarak do¤arlar. Anne karn›ndaparmak emme ile bafllayan emme talimle-ri do¤um sonras› bebe¤in beslenmesi içinbüyük önem tafl›maktad›r. Çünkü bebe-¤in, tek besin kayna¤› olan sütü baflka birflekilde almas›na olanak yoktur.

"...O'na mülkünde ortak yoktur,herfleyi yaratm›fl, ona bir düzen ver-mifl, belli bir ölçüyle takdir etmifltir."

FF U R K A N S u r e s i , 2

Page 62: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN
Page 63: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Allah, Kuran'›n pek çok ayetinde insan›n yarat›l›fl›na dikkat çekmifl ve in-sanlar› bu yarat›l›fl üzerinde düflünmeye davet etmifltir:

"Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karfl› seni aldat›p-yan›ltannedir? Ki O, seni yaratt›, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir iti-dal üzere k›ld›. Diledi¤i bir surette seni tertib etti." (‹nfitar Suresi, 6-8)‹nsan›, Allah belli bir düzen içinde yaratm›flt›r. ‹nsan do¤adaki en mükem-

mel, en karmafl›k ve en ola¤anüstü sistemlere sahip canl›lardan biridir.‹nsan vücudu, ortalama 60-70 kiloluk bir et ve kemik y›¤›n›d›r. Bilindi¤i gi-

bi et do¤adaki en dayan›ks›z malzemelerden biridir. Aç›kta kald›¤›nda birkaç sa-atte bozulur, bir-iki gün içinde kurtlan›r ve dayan›lmaz bir koku yaymaya bafllar.Bu çürük malzeme, insan›n vücudunun büyük bölümünü oluflturur. Ama onubesleyen kan dolafl›m› ve d›flar›daki bakterilerden koruyan deri sayesinde, 70-80y›l boyunca, bozulmadan, çürümeden saklan›r.

Vücudun yetenekleri ise hayranl›k vericidir. Örne¤in befl duyu, ayr› ayr› bi-rer mucizedir. ‹nsan d›fl dünyay› bu duyular sayesinde tan›r, bu duyulardaki bü-tünlük sayesinde rahatça yaflam›n› sürdürebilir. Görme, koklama, dokunma, iflit-me, tad alma duyular› incelendi¤inde karfl›lafl›lan detaylar, ortaya ç›kan kusursuztasar›mlar bir Yarat›c›n›n varl›¤›n› kan›tlayan deliller olarak karfl›m›za ç›kar.

‹nsan vücudundaki mucizevi yap›lar sadece befl duyu ile s›n›rl› de¤ildir.Ha-yat› bize kolaylaflt›ran bütün organlar›n tümü ayr› birer mucizedir. Hepsi tam ih-tiyac› karfl›layacak fonksiyonlara sahiptir. Elsiz olarak yarat›lm›fl olsak, ne kadarzor yaflard›k bir düflünelim. Bacaklar›m›z olmasa, vücudumuz deriyle de¤il dedikenlerle, pullarla veya kabukla kapl› olsayd› neler olurdu?

Bu say›lanlar›n yan› s›ra, insan vücudunun içindeki solunum, beslenme,üreme, savunma gibi karmafl›k sistemlerin varl›¤› ve insan vücudunun esteti¤i deayr› ayr› mucizelerdir.

Görüldü¤ü gibi insan vücudu içinde çok say›da hassas denge vard›r. Birbi-rine tamamen ba¤l› çal›flan sistemlerin, vücuttaki di¤er sistemlerle olan kusursuzba¤lant›s› sayesinde insan hayati fonksiyonlar›n› hiçbir aksama olmadan gerçek-lefltirebilmektedir.

Üstelik bunlar›, özel bir çaba göstermeden, hiçbir zorlukla da karfl›laflmadanyapmaktad›r. Hatta tüm bunlar olup biterken ço¤u zaman kiflinin bunlardan ha-beri bile olmaz. Midesindeki sindirimin ne zaman bafllay›p ne zaman bitti¤inden,kalbinin ritminden, kan›n vücuttaki gerekli yerlere tam da en gereken maddeleritafl›mas›ndan, görmesinden, duymas›na kadar ço¤u fleyden insan›n haberi dahiolmaz.

‹nsan vücudunda kusursuz bir sistem kurulmufltur ve mükemmel bir flekil-de ifllemektedir. Bu gökten yere her ifli evirip düzene koyan Allah'›n yaratmas›d›r.

61

Vücudumuzdaki makineler

Page 64: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Allah evrendeki herfleyi, her detay› tüm canl›lar› gereken özelliklere sahip olarakyaratm›flt›r. ‹nsan vücudu da detayl› incelendi¤inde fark edilen tasar›m Allah'›nyaratma sanat›ndaki örneksizli¤in ve eksiksizli¤in bir delili olarak karfl›m›za ç›kar.

Allah evrendeki kusursuzlu¤a Mülk Suresi'nde flöyle dikkat çeker:...Rahman (olan Allah)›n yaratmas›nda hiçbir 'çeliflki ve uygunsuzluk' (te-favüt) göremezsin. ‹flte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlakl›k(bozukluk ve çarp›kl›k) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çe-virip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmifl bir haldebitkin olarak sana dönecektir. (Mülk Suresi, 3-4)‹nsan vücudu içindeki bu say›s›z hassas dengeden bir kaç tanesi flöyledir:Befl duyu, tam insan›n ihtiyac›na yönelik olarak düzenlenmifltir. Sözgelimi

kulak ancak belirli s›n›rlar aras›nda gelen ses titreflimlerini alg›lar. Çok daha ge-nifl s›n›rlar içinde duymak ilk baflta avantajl› gibi gözükebilir. Ancak, "duyum efli-¤i" olarak adland›r›lan bu alg› s›n›rlar›, belirli bir amaca yönelik olarak ayarlan-m›flt›r. E¤er çok hassas bir kula¤a sahip olsayd›k, kalbimizin atarken ç›kard›¤›sesten, yerdeki mikroskobik böceklerin ç›kard›¤› h›fl›rt›lara kadar birçok sesle heran muhatap olmak durumunda kalacakt›k. Bu da bizim için oldukça rahats›zl›kverecek bir durum meydana getirecekti.

Ayn› "hassas ayar" dokunma duyusu için de geçerlidir. ‹nsan derisinin alt›n-da yer alan dokunmaya hassas sinirler, olabilecek en iyi biçimde duyarl›laflt›r›l-m›fl ve vücuda da¤›t›lm›fllard›r. En çok sinir ucu, parmak uçlar›nda, dudaklardave cinsel organda yer al›r. Buna karfl›n daha "önemsiz" bölgelerde, örne¤in s›rtbölgesinde oldukça az say›da sinir ucu vard›r. Bu insana büyük avantajlar sa¤lar.Bunun aksinin oldu¤unu düflünelim: Parmak uçlar›n›n son derece duyars›z oldu-¤unu, tüm sinir uçlar›n›n s›rtta topland›¤›n› varsayal›m. Bu kuflkusuz oldukçazorluk verici olurdu; elimizi do¤ru düzgün kullanamazken, s›rt›m›za temas edenen ufak maddeyi bile -mesela elbisemizin k›vr›mlar›n›- hissederdik.

Vücudumuzdaki di¤er yap›lar›n geliflimi de birer "hassas denge" örne¤idir,sözgelimi saç ve kirpikler: Her ikisi de sonuçta birer "k›l" olmas›na karfl›n, geçenzamanda eflit olarak uzamazlar. Kirpiklerin saç kadar uzay›p gözlerimizin önünedüfltü¤ünü bir düflünün. Hem görüflümüzü engelleyecek, hem de göze girerek bi-zim için hayati önem tafl›yan bu organ›m›za zarar vereceklerdi. Kirpiklerin belir-li bir uzunlu¤u vard›r ve bu uzunluk sabit kal›r. Yanma ve benzeri bir kaza sonu-cu kirpiklerimiz k›sal›rsa, yeniden eski "ideal" boya gelinceye kadar uzar ve yinedururlar.

Dahas› kirpiklerin flekilleri de çok önemlidir. Hafif yukar› do¤ru k›vr›k ol-malar› nedeniyle hem gözün görüfl alan›n› daraltmaz, hem de son derece estetikbir görünüm kazand›r›rlar. Kirpikler göz kapa¤›n›n ucundan ç›karken burada bu-lunan özel bezler taraf›ndan ya¤lanarak kaplan›rlar. ‹flte kirpiklerin f›rça gibi

62

Page 65: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

sert ve düz olmamas› bu özel kaplama sayesindedir. ‹nsan bedeninin her nokta-s›nda, kesinlikle tam bir "ince tasar›m" söz konusudur...

Bu ölçülü yarat›l›fl, yeni do¤an bir bebekte de, geliflme ça¤›ndaki insanlardada kendini çarp›c› bir flekilde ortaya koyar. Mesela yeni do¤an bir bebe¤in kafatas›kemikleri çok yumuflakt›r. Ve bu kemikler, birbirlerinin üzerinde az da olsa hareketedebilirler. Bu esneklik sayesinde bebe¤in bafl› do¤umda bir hasar görmez. E¤er ka-fatas› kemikleri do¤um s›ras›nda sert bir yap›da olsalard›, anne karn›ndan ç›karkençatlayabilir hatta k›r›larak bebe¤in beyninde büyük hasarlara yol açarlard›.

Ayn› kusursuzlukla, geliflme ça¤›ndaki bir insanda tüm organlar, birbirineuyumlu olarak büyür. Örne¤in, geliflen kafa yap›s›nda, beyinle birlikte onu çev-releyen kafatas› da büyümektedir. Beyne oranla daha yavafl geniflleyen bir kafa-tas› olsayd›, beyni s›k›flt›racak ve k›sa sürede insan›n ölümüne neden olacakt›.

Ayn› denge kalp ve akci¤erlerle gö¤üs kafesi, göz ile göz çukuru gibi baflkaorganlar için de geçerlidir.

Bu nedenle, yarat›l›fltaki sanat› ve kudreti görebilmek için kendi bedenimiz-deki ola¤anüstü yap›lar› incelemekte fayda vard›r. Üstün bir teknoloji ile donat›l-m›fl ve en geliflmifl fabrikalardan daha kusursuz bir yap›ya sahip olan bu bedeninher parças›, Allah'›n benzersiz yarat›fl›n› göstererek, O'nun tüm bedenimiz üze-rindeki egemenli¤ini ispatlamaktad›r.

‹nsan vücudundaki sistemler ve organlar incelendi¤inde kusursuz ve ölçü-lü bir yarat›l›fl›n delilleri daha yak›ndan görülecektir.

S‹ND‹R‹MSindirimin hemen bafl›nda devreye giren tükürük salg›s›, besinleri ›slatarak

difller taraf›ndan ö¤ütülmelerini ve yemek borusundan afla¤› kaymalar›n› kolay-laflt›r›r. Bir di¤er özelli¤i kimyasal yap›s› sayesinde niflastay› flekere çevirmesidir.Peki a¤›zda böylesine önemli bir madde olan tükürü¤ün salg›lanmad›¤›n› düflü-nün. Böyle bir durumda ne yediklerimizi yutabilir, ne de a¤›z kurulu¤undan do-lay› do¤ru dürüst konuflabilirdik. Kat› hiçbir besin alamaz, sadece s›v› ve s›v›yayak›n maddelerle beslenebilirdik.

Midedeki sistemde de mükemmel bir denge söz konusudur. Besinlerinmidedeki sindirimi, bu organ›n içindeki hidroklorik asit taraf›ndan gerçeklefltiri-lir. Ancak bu asit o denli güçlüdür ki, yaln›z besinleri de¤il, mide duvar›n› bileeritebilecek güçtedir. Fakat bunun çözümü yarat›lm›flt›r elbette: Sindirim s›ras›n-da salg›lanan mukus adl› bir madde midenin tüm duvarlar›n› kaplar ve asidinparçalay›c› etkisine karfl› mükemmel bir koruma sa¤lar. Böylece midenin kendikendini yok etmesi engellenmifl olur. Mukusun bileflimindeki bir hata onun koru-yucu özelli¤ini bozabilir. Oysa, gerek midenin sindirim için kulland›¤› asitte,

63

Page 66: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

gerekse o salg›dan mideyi korumak içinortaya ç›kan mukusta kusursuz bir uyumvard›r.

Mide boflken, proteinleri yani et gibihayvansal g›dalar› parçalamakla sorumlusalg› midede bulunmaz. Daha do¤rusumide boflken bu salg› tamamen farkl›, par-çalay›c› özelli¤i olmayan bir madde ola-rak midede mevcuttur. Protein içeren birbesin mideye geldi¤inde, mideye salg›la-nan HCL, bu etkisiz maddeyi çok güçlübir protein parçalay›c›s› haline getirir.Böylece mide bofl kald›¤›nda bu güçlüprotein parçalay›c›, proteinlerden yap›l-m›fl olan mideye zarar vermez.

Burada dikkat edilmesi gereken, sözkonusu sistemi evrimin hiçbir flekildeaç›klayamad›¤›d›r. Çünkü evrim, küçükyap›sal de¤iflikliklerin, basamak basamaküst üste eklenmesiyle, ilkel canl›lardanbugünkü karmafl›k organizmalar›n olufl-tu¤unu savunur. Oysa aç›kça görüldü¤ügibi, midedeki sistemin basamak basa-mak oluflmas›na imkan yoktur. Tek birfaktörün bulunmamas› canl›n›n sonunugetirir. Evrimin tutars›zl›¤›n› daha iyi an-lamak için bir örnek yeterli olur. Midesinde üretti¤i asitle, kendi midesini eritenbir canl› düflünün; ac›lar içinde önce midesi parçalan›r, daha sonra di¤er iç organ-lar› bu asit taraf›ndan tahrip edilir. Kendi kendini, canl› canl› yiyerek ölür.

Midedeki s›v›n›n, besin geldi¤inde parçalay›c› özellik kazanmas›, bir dizikimyasal ifllem sonucunda gerçekleflir. Sözde evrim süreci içinde, midesinde böy-lesine planl› kimyasal dönüflüm yap›lamayan bir canl› düflünün. Midesindeki s›-v› bir türlü parçalay›c› özellik kazanmayan canl›, yediklerini sindiremeyecek, kar-n›nda sindirilmemifl bir yiyecek kütlesi oldu¤u halde, besinsizlikten ölecekti.

Konuya bir baflka aç›dan bakal›m. Mide asidini üreten mide hücreleri-dir. Bu hücreler de, vücudun herhangi bir yerindeki di¤er hücreler de (örne-¤in göz hücreleri) ayn› hücrenin anne karn›nda bölünmesiyle oluflmufl kardeflhücrelerdir. Dahas› her ikisi de ayn› genetik bilgiye sahiptirler. Yani her ikihücrenin bilgi bankas›nda hem gözün ihtiyac› olan proteinlerin, hem de mi-

64

a¤›z bofllu¤u

tükürük bezleri

karaci¤er

safra kesesi

tükürük bezleri

yemek borusu

mide

pankreas

kal›n ba¤›rsak

ince ba¤›rsak

rektum

anüs

Sindirim sistemi a¤›z, tükürük bezleri, mide, pankreas,karaci¤er, ince ve kal›nba¤›rsaklar›n birbirleriyle uyumiçinde çal›flt›klar›, her eleman›n kendi görevini yerinegetirdi¤i bir sistemdir. Bu sistemde bulunan organlar-dan birinin veya birkaç›n›n görevini tam olarak yapa-mamas› bütün sistemi kilitler.

Page 67: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

dede kullan›lan asitin genetik bilgisi bulunur. Fakat nereden geldi¤i bilinme-yen bir emre uyan göz hücresi, milyonlarca bilgi içinde yaln›zca göze ait bil-gileri, mide hücresi de mideye ait bilgileri kullan›r. Peki, göze ait proteinleriniçin üretti¤ini bile bilmedi¤imiz göz hücreleri, bir gün mide asidini üretme-ye bafllasalar -ki mide asidinin nas›l üretilece¤ine ait bilgilere gerçekten sa-hiptirler- sonuç ne olur? ‹nsan kendi gözünü oldu¤u yerde eritir ve sindirir.

Kendi içimizdeki mükemmel dengeyi incelemeye devam edelim: Sindirim iflleminin devam› da ayn› derecede planl›d›r. Besinlerin sindi-

rim sistemi taraf›ndan parçalanm›fl, ifle yarayan k›s›mlar›, ince ba¤›rsak çeper-leri taraf›ndan emilerek kana kar›fl›r. ‹nce ba¤›rsa¤›n iç yüzeyi enine k›vr›mlar-la kapl› olup burufluk bir kumafl› and›r›r. Her k›vr›m›n üzerinde 'villus' ad› ve-rilen daha küçük k›vr›mlar vard›r. Bu k›vr›mlar sa-yesinde emme ifllemini yapan ba¤›rsak yüzeylerimuazzam bir flekilde artar. Villuslar›n üzerindekihücrelerin üst k›s›mlar›nda da 'mikrovillus' denilenmikroskobik uzant›lar bulunur. Bu uzant›lar birerpompa gibi çal›flarak besinleri emerler. Dahas› bupompalar›n içleri, farkl› besinler için farkl› iletimyollar›yla döflenmifl kusursuz bir iletim sistemiyledolafl›m sistemine ba¤lanm›fllard›r. Böylece bupompalar›n emdikleri besinler, dolafl›m sistemiylevücudun her yan›na ulaflt›r›l›rlar.

Her bir villus yaklafl›k olarak 3000 mikrovil-lusa sahiptir. ‹nce ba¤›rsa¤›n iç çeperinde bir mili-metre karelik alan, 200 milyon kadar mikrovillus-la kapl›d›r. Bir milimetre karede 200 milyon pom-pa her an insan›n hayat›n› sürdürmesi için yorul-madan, bozulmadan çal›flmaktad›r. Bu kadar çokpompa, çok büyük ve genifl bir yüzey buruflturula-rak, çok küçük bir yere s›k›flt›r›lm›flt›r. Bu sistem,ald›¤›m›z besinlerden vücudumuzun maksimum derecede yararlanmas›n›,sonuç olarak da hayat›m›z›n devam›n› sa¤lar.

SOLUNUMSolunum hassas dengeler üzerine kuruludur. Solurken ci¤erlerimize çekti¤i-

miz havan›n so¤uk ve kirli olmas› sa¤l›¤›m›z› olumsuz yönden etkiler. Bu yüzdenhavan›n önceden temizlenmifl ve ›s›t›lm›fl olmas› gerekmektedir. Burnumuz tam dabu ifle uygun olarak yarat›lm›flt›r; burun duvarlar›nda bulunan k›llar ve içerideki

65

‹nce ba¤›rsakta bulunan ve yiyecek-lerin posas›ndan gerekli besinleriemen bir pompa (villüs). Bir mili-metre karede 200 milyon adet bulu-nan bu pompalar yaflam›n›z› sürdü-rebilmeniz için her saniye çal›fl›rlar.fiekilde pompalar›n içinde bulunanve farkl› besinleri farkl› yollardanvücuda kazand›ran özel kanallar(damar, k›lcal damar ve lenf damar-lar›) görülüyor.

villus

(pompa)

lenf

kanal›

damar

damar

Page 68: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

yap›flkan madde, içeri giren havadaki tozlar› yutarak süzme iflini gerçeklefltirir.Ayr›ca hava, burun içindeki k›vr›mlardan geçerek ›s›n›r. Burun kemikleri içindeöyle özel bir yap› vard›r ki içeri giren hava, burun içinde ancak birkaç tur att›ktanve ›s›nd›ktan sonra ci¤erlere gidebilir. Küçücük bir kemi¤in içinde hava ak›m›nabir kaç tur att›racak yap› ancak özel bir tasar›m sayesinde ortaya ç›kabilir. Çünkühavan›n hareketini yönlendirmek bir tak›m hesap ve planlaman›n sonucunda ger-çeklefltirilebilir. Böyle özel bir yap›n›n, bir baflka sistemin ihtiyac›na cevap vermek-ci¤ere giden havay› ›s›tmak ve temizlemek-için var olmas› her iki sistemin de ayn› Yarat›c›taraf›ndan, özel olarak yarat›ld›¤›n›n bir delili-dir. Bütün bu sayd›¤›m›z basamaklar sonucun-da içeri giren hava nemlendirilmifl ve tozlardanar›nm›fl flekilde nefes borusuna gelir.

‹SKELET‹skelet bafll› bafl›na bir mühendislik hari-

kas›d›r. Vücudun yap›sal destek sistemidir. Ay-n› zamanda beyin, kalp, akci¤er gibi hayati or-ganlar›n korumas›n› yapar, iç organlara destekolur. ‹nsan vücuduna, hiçbir yapay makina ta-raf›ndan taklit edilemeyen üstün bir hareketkabiliyeti verir. Dahas› kemik dokusu ço¤ukimsenin zannetti¤i gibi cans›z de¤ildir. Kemikdokusu vücudun kalsiyum, fosfat ve birçokönemli mineralinin bankas›d›r. Vücudun ihti-yac›na göre bu mineralleri depo eder veya da-ha önceden depo ettiklerini vücuda verir. Bü-tün bunlar›n yan› s›ra k›rm›z› kan hücrelerininüretimi kemikler taraf›ndan yap›l›r.

‹skelet bütün olarak mükemmel bir iflleve

66

‹skelet 206 ayr› parçan›n birlefltirilmesin-den oluflmufl gerçek bir mühendislik ha-rikas›d›r. ‹nsan vücudu, birbirine eklen-

mifl bu parçalar sayesinde ola¤anüstübir hareket kabiliyetine sahip olur. Bu-

güne kadar yap›lm›fl hiçbir robot, insanvücudunun hareket kabiliyetini taklit

edememifltir.

Vücutta bulunan bütünsistemler (sindirim,dolafl›m, solunum veboflalt›m) birbirleriyleuyum ve iflbirli¤i içindeçal›fl›rlar. fiekilde busistemlerin birbirleriyleolan iliflkileri veba¤lant›lar› görülüyor.

S‹ND‹R‹M

S‹STEM‹

SOLUNUM

S‹STEM‹

karbondioksit ve

at›k ihrac›

besin

su

tuz

O2 C02

fazla su, tuz ve

at›k ihrac›

besin posas›

ihrac›

kafatas›

yüz kemikleri

boyun kemi¤iclavicle

scapula

humerus

radius

ulna

carpals

metacarpals

phalanges

femur

patella

tibia

fibula

tarsals

metatarsals

phalanges

sternum

le¤en kemi¤i

Y‹YECEK VE SU

ALIMI

OKS‹JEN

G‹R‹fi‹

su ve çözeltiler

hücrelere ve

hücrelerden ulafl›m

DOLAfiIM

S‹STEM‹

BOfiALTIM

S‹STEM‹

Page 69: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

sahip olmas›n›n yan›nda, iskeleti oluflturan kemikler de üstün bir yap›ya sahip-tirler. Vücudun tafl›nmas› ve korunmas› gibi önemli bir görevi üstlenen kemikler,bu ifli rahatl›kla yerine getirebilecek kapasitede ve sa¤laml›kta yarat›lm›fllard›r.Vücudun karfl›laflaca¤› zor durumlar da hesaba kat›lm›flt›r. Örne¤in; uyluk kemi-¤i, dikey durumda bir ton a¤›rl›¤› kald›rabilecek kapasitededir. Nitekim at›lanher ad›mda bu kemi¤imize, vücut a¤›rl›¤›m›z›n üç kat› kadar bir yük binmekte-dir. Hatta s›r›kla yüksek atlama yapan bir atlet yere inerken kalça kemi¤inin hersantimetrekaresi 1400 kiloluk bir bas›nca maruz kal›r. Peki kemik denen ve bir tekhücrenin bölünmesi sonucunda ortaya ç›kan bu yap›y›, bu kadar kuvvetli k›lannedir? Sorunun cevab› kemiklerin eflsiz yarat›l›fl›nda gizlidir.

Konuyu daha iyi anlamak için günümüz teknolojisinden bir örnek vermekyerinde olacakt›r. Büyük ve yüksek yap›lar›n inflas›nda kafes sistemleri kullan›l›r.Bu inflaat tekni¤inde yap›n›n tafl›y›c› elemanlar›, yekpare yap›da de¤il, birbiriiçine geçmifl, kafes fleklinde çubuklardan oluflur. Ancak bilgisayarlar›n yapabile-ce¤i karmafl›k hesaplar sayesinde, büyük köprüler ve endüstriyel yap›lar çok da-ha dayan›kl› ve daha ucuza infla edilmektedirler.

‹flte kemiklerin iç yap›s› da, insanlar›n binalarda ve köprülerde kulland›¤›bu kafes yap› sistemiyle benzer bir yap›dad›r. Önemli bir farkla; kemik içindeki

‹nsan vücuduna ait uzunkemiklerin içindeki muhteflem

organizasyon ve kemik kesi-tinin mikrografi¤i. Kan

hücreleri üreten, vücudunmineral bankas› olan kemikler

canl›d›rlar.

besin kanal› (kandamarlar› ve sinir-lerin kemik ili¤inegirifl ve ç›k›fllar›için

sar›kemikili¤i

sertkemikili¤i

süngerimsidoku

osteosit

lakuna

asteosit üretimiyap›lan küçük tüneller

kemik ili¤i vek›lcal kandamarlar› içinkanallar

sert d›fldoku

Page 70: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

sistem, insanlar›n gelifltirdi¤inden çok daha üstün ve karmafl›kt›r. Bu sayede ke-mikler, hem son derece sa¤lam, hem de rahatl›kla kullan›labilecek hafifliktedirler.E¤er aksi olsayd›, yani kemiklerin içi, d›fl› gibi sert ve tamamen dolu olsayd›, hemkemik a¤›rl›¤› insan›n tafl›yabilece¤inin çok üzerinde olurdu, hem de kemi¤in ya-p›s› gevrek ve sert olup en küçük bir darbede çatlama ve k›r›lma yapard›.

Kemiklerimizin bu mükemmel tasar›m›, bizim son derece rahat bir hayatsürmemizi, çok zor hareketleri kolayl›kla ve hiç ac› duymadan yapabilmemizisa¤lamaktad›r. Kemi¤in yap›s›n›n bir baflka özelli¤i de vücudun gerekli bölgele-rinde esnek bir yap›ya sahip olmas›d›r. Örne¤in gö¤üs kafesi; kalp ve akci¤er gi-bi hayati organlar› korurken, bir yandan da akci¤erlere havan›n dolmas›n› ve bo-flalmas›n› sa¤layacak flekilde genifller ve büzülür.

Kemiklerin esneklikleri zamanla de¤iflebilir. Örne¤in kad›nlarda le¤en ku-fla¤› kemikleri, hamileli¤in son aylar›na do¤ru gevfler ve birbirlerinden biraz ay-r›l›rlar. Bu son derece önemli bir ayr›nt›d›r, çünkü bu gevfleme sayesinde bebe¤inbafl› do¤um s›ras›nda ezilmeden d›flar› ç›kabilir.

Kemikteki mucizeler bunlarla da s›n›rl› kalmaz. Kemikler esneklikleri, da-yan›kl›l›klar› ve hafifliklerinin yan› s›ra, kendilerini tamir etme özelli¤ine de sa-hiptirler.Bu da vücuttaki pek çok ifllem gibi, milyonlarca hücrenin beraber çal›fl-mas›yla gerçekleflir.

‹skeletin hareket kabiliyeti de üzerinde durulmas› gereken önemli bir ayr›n-t›d›r. Her ad›m at›fl›m›zda omurgam›z› oluflturan omurlar birbiri üstünde hareketederler. Bu sürekli hareket ve sürtünme, omurlar›n afl›nmas›na sebebiyet verecek-ken bu tehlikeyi önlemek için her bir omur aras›na disk denen dayan›kl› k›k›rdak-lar yerlefltirilmifltir. Bu diskler amortisör görevi yaparlar. Dahas› her ad›m at›flta,vücut a¤›rl›¤›ndan kaynaklanan bir tepki kuvveti yerden vücuda gelir. Bu kuv-vet, omurgan›n sahip oldu¤u amortisörler ve "kuvvet da¤›t›c›" k›vr›ml› flekli sa-yesinde, vücuda zarar vermez.E¤er tepkiyi azaltan esneklik ve özel yap› olmasa,ortaya ç›kan kuvvet direk kafatas›na iletilirdi ve omurgan›n üst ucu, kafatas› ke-miklerini parçalayarak beynin içine girerdi.

Kemiklerin birbirlerine eklendikleri yerlerde de yarat›l›fl›n delilleri görülür. Ek-lemler bir ömür boyunca hareket ettikleri halde ya¤lanmaya ihtiyaç duymazlar. Biyo-loglar bunun nedenini araflt›rd›lar: Eklemlerdeki sürtünme nas›l ortadan kalk›yordu?

Bilim adamlar›, olay›n "tam bir yarat›l›fl mucizesi" olarak nitelendirilebilecekbir sistemle çözüldü¤ünü gördüler: Eklemlerin sürtünme yüzeyleri, ince ve göze-nekli bir k›k›rdak tabakas›yla kaplanm›flt›r ve bu tabakalar›n alt›nda a¤dal› ve kay-gan bir s›v› bulunur. Kemik, eklemin bir yerine bask›da bulunursa bu s›v› gözenek-lerden d›flar› f›flk›r›r ve eklem yüzeyinin "ya¤ gibi" kaymas›n› sa¤lar.

Tüm bunlar insan bedeninin çok mükemmel bir tasar›m›n, daha do¤rusu üstün

68

Page 71: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

bir yarat›fl›n ürünü oldu¤unu göstermektedir. ‹nsan bu mükemmel tasar›m sayesin-de birbirinden çok farkl› hareketleri büyük bir h›z ve rahatl›k içinde yerine getirir.

Herfleyin bu kadar mükemmel olmad›¤›n› mesela tüm baca¤›m›z›n tek biruzun kemikten meydana geldi¤ini düflünün. Yürümek büyük bir sorun haline ge-lecek, son derece hantal ve hareketsiz bir bedenimiz olacakt›. Bir yere oturmak bi-le güçleflecek, bu tür hareketler s›ras›ndaki zorlamalar nedeniyle bacak kemi¤i ko-layl›kla k›r›labilecekti. Oysa insan›n iskeleti, vücudunun her hareketine kolayl›k-la izin verecek bir yap›dad›r.

‹skeletin sahip oldu¤u tüm özellikleriAllah yaratm›flt›r ve halen de yaratmaktad›r.Allah, yaratt›¤› insan› bu gerçek üzerinde dü-flünmeye ise flöyle davet eder:

...Kemiklere de bir bak nas›l birarayagetiriyoruz, sonra da onlara et giydiri-yoruz?... (Bakara Suresi, 259)‹nsana düflen bu gerçe¤i düflünmek ve

kendisini yaratm›fl olan Allah'›n gücünü tak-dir edip, O'na flükretmektir. Bunu yapmad›¤›takdirde ise büyük bir kayba u¤rayacakt›r. Ke-mikleri ilk kez yarat›p sonra da onlara et giy-diren Allah, bunu diledi¤i zaman diledi¤i fle-kilde yapmaya kadirdir. Allah bu gerçe¤i Ku-ran'da flöyle bildirir:

‹nsan, Bizim kendisini bir damla sudanyaratt›¤›m›z› görmüyor mu? fiimdi o,apaç›k bir düflman kesilmifltir. Kendiyarat›l›fl›n› unutarak Bize bir örnekverdi; dedi ki: "Çürümüfl-bozulmufl-ken, bu kemikleri kim diriltecekmifl?"De ki: "Onlar›, ilk defa yarat›p-inflaeden diriltecek. O, her yaratmay› bilir."(Yasin Suresi, 77-79)

VÜCUTTAK‹ KOORD‹NASYON‹nsan vücudunda, belli bir amaç için, yani vücudun canl›l›¤›n›n devaml›l›¤›

için, bütün sistemler birarada, ba¤lant›l› bir flekilde ve tam bir uyum içinde çal›-fl›r. Her gün yapt›¤›m›z çok küçük hareketler, mesela nefes almak, gülmek bile in-san vücudundaki kusursuz koordinasyonun bir sonucudur.

69

At›lan her ad›mda, vücudun a¤›rl›¤›yüzünden, yerden vücuda do¤ru birtepki kuvveti do¤ar. E¤er omurlararas›nda bulunan amortisörler olma-sa ve omurga dümdüz bir yap›ya sa-hip olsayd›, bu kuvvet direkt olarakkafatas›na iletilirdi. Bunun sonucun-da, omurgan›n üst ucu, beynin içinegirer, kafatas› kemiklerini parçalard›.

BOYUN OMUR-

GALARI

AKC‹⁄ER

BÖLGES‹ OMUR-

GALARI

BEL

OMURGALARI

KUYRUK SOKUMU

SACRUM

OMURGA

ARASI D‹SK

Page 72: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

‹çimizde her an iflleyen, ak›lalmaz karmafl›kl›kta ve büyüklükte bir koordi-nasyon a¤› vard›r. Amaç canl›l›¤› devam ettirmektir. Bu koordinasyon özellikle vü-cudun hareket sisteminde görülür. Çünkü en küçük hareket için bile iskelet siste-mi, kaslar ve sinir sistemi mükemmel bir ifl birli¤i içinde çal›flmak zorundad›r.

Vücuttaki koordinasyonun ilk flart› do¤ru bilgi teminidir. Ancak do¤ru bil-gilerin elde edilmesiyle, yeni de¤erlendirilmeler yap›labilir bunun için de son de-rece geliflmifl bir haber alma a¤› mevcuttur.

Koordine edilmifl bir hareketi yapabilmek için herfleyden önce o hareketle il-gili vücut organlar›n›n konumlar›n›n ve birbirleriyle iliflkilerinin bilinmesi gerek-lidir. Bu bilgi beyne; gözlerden, iç kulaktaki denge mekanizmas›ndan, kaslardan,eklemlerden ve deriden gelir. Her saniye milyarlarca bilgi ifllenir, de¤erlendirilirve bunlara göre yeni kararlar verilir. ‹nsan›n ise kendi vücudunda gerçekleflen bubafl döndürücü h›zdaki ifllemlerden haberi bile yoktur. O yaln›zca hareket eder,güler, konuflur, koflar, yemek yer, düflünür. Bu ifllemlerin yap›lmas› için hiçbir ça-bas› olmaz. Örne¤in basit bir gülümseme için bile on yedi kas›n ayn› anda çal›fl-mas› gereklidir. Bu kaslardan birinin çal›flmamas› veya yanl›fl çal›flmas› yüz ifade-sini tamamen de¤ifltirir. Yürüyebilmek için ise ayaklarda, bacaklarda, kalçada, ka-s›klarda ve s›rtta elli dört ayr› kas uyum içinde çal›flmal›d›r.

Kaslar ve eklemlerin içinde, vücudun o anki konumuna ait bilgileri verenmilyarlarca küçük, mikroskobik alg›lay›c› vard›r. Bu alg›lay›c›lardan gelen mesaj-lar, merkezi sinir sistemine ulafl›r ve burada yap›lan de¤erlendirmeye göre, kas-lara yeni emirler gönderilir.

Vücuttaki koordinasyonun mükemmelli¤i flu örnekle daha iyi anlafl›lacak-t›r: Yaln›zca elinizi havaya kald›rman›z için omuzunuzun bükülmesi, "biceps" ve

70

fiekilde görülen sistem-lerden tek bir tanesininbile kendi kendinetesadüfen oluflmas›imkans›zd›r. Kald› ki busistemlerin teker tekeroluflmalar›n›n bir an-lam› yoktur.Birbirleriyle mutlak biruyum içinde, ayn› andavar olmalar› gerekir.

Page 73: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

"triceps" denilen ön ve arka kol kaslar›n›z›n s›rayla kas›l›p gevflemeleri, dirse¤i-niz ve bile¤iniz aras›nda bulunan kaslar›n bile¤i döndürmeleri gerekir. Hareketinher aflamas›nda, bu kaslar›n içindeki milyarlarca alg›lay›c›, her an kaslar›n ko-numlar›n› merkeze bildirir. Merkezden de kaslara bir an sonra ne yapmalar› ge-rekti¤i iletilir. Tabii ki insan bütün bunlar›n fark›na varmaz, yaln›zca elini kald›r-mak ister ve kald›r›r.

Mesela vücudun dik durmas› için, bacak kaslar›nda, ayaklarda, s›rtta, kar›n-da, gö¤üste, boyunda bulunan milyarlarca alg›lay›c›dan gelen bilgi de¤erlendiri-lir ve bu emirlerin hepsi her saniye kaslara iletilir.

Konuflmak için de özel bir çaba harcamay›z. ‹stedi¤imiz sözcüklerin a¤z›-m›zdan dökülmeleri için, ses tellerinin hangi aç›kl›kta, ne kadar titreflmesi gerek-ti¤ini, a¤z›m›zdaki, dilimizdeki, bo¤az›m›zdaki yüzlerce kastan hangilerini, han-gi s›ra ile kaç defa, ne oranda kas›p gevfletece¤imizi, ci¤erlerimize kaç santimet-reküp hava al›p, bu havay› hangi h›z ve aral›klarla boflaltmam›z gerekti¤ini otu-rup da hesaplamay›z. ‹stesek de bunu yapamay›z! Çünkü a¤z›m›zdan ç›kan tekbir kelimenin oluflumu, insan›n solunum sisteminden sinir sistemine, kaslar›ndankemiklerine kadar uzanan pek çok yap›n›n uyumlu çal›flmas›n›n bir sonucudur.

Bu koordinasyonda bir aksakl›k olmas› durumunda neler olur? Gülümse-mek isterken yüzümüzde baflka bir ifade oluflabilir ya dakonuflmak istedi¤imizde baflaramayabiliriz, yürüyemeye-biliriz. Oysa ne zaman istersek güleriz, konufluruz, yürü-yebiliriz, hiçbir aksakl›k olmaz. Çünkü burada anlat›lanherfley "sonsuz kudret" gerektiren bir yarat›l›fl sonucundagerçekleflir.

Bu nedenle insan, her zaman için tüm hayat›n› ve

71

a) Ön kol kas›. b) Kas demetleri c) Kas demetleri için-deki kas lifleri. Bu lifler aras›ndakisensörler, kaslar›n oanki konumlar›n› mer-kezi sinir sisteminebildirirler. Merkezi si-nir sistemi milyarlarcareseptörden ulaflanbilgiler sayesinde kas-lar üzerinde mutlakbir denetim sa¤lar.

kol ön kas›

ba¤lay›c›

dokunun d›fl k›l›f›

kas liflerini

ba¤lay›c› doku

myofibril

kas lifi demeti

kas hücresi

(kas lifi)

a

b

c

Page 74: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

1kas

demetigerilir

8kas

hücrelerikas›l›r

varl›¤›n›, kendisini yaratan Allah'a borçlu oldu¤unu bilmelidir. ‹nsan›n, övüne-cek, böbürlenecek hiçbir fleyi yoktur. Sahip oldu¤u güç, sa¤l›k ya da güzellik, ken-disinin eseri de¤ildir ve kendisine ebediyen verilmifl de de¤ildir. Mutlaka yaflla-nacak, mutlaka sa¤l›¤›n› ve güzelli¤ini yitirecektir. Allah Kuran'da bu gerçe¤eflöyle dikkat çekmektedir:

"Size verilen herfley, yaln›zca dünya hayat›n›n meta› ve süsüdür. AllahKat›nda olan ise, daha hay›rl› ve daha süreklidir. Yine de, ak›llanmayacakm›s›n›z?" (Kasas Suresi, 60)E¤er bunlar›n çok daha üstününü, ebediyen, ahirette elde etmek istiyorsa;

Allah'›n kendine verdi¤i nimete flükretmeli ve O'nun istedi¤i biçimde hayat›nayön vermelidir.

Bu örneklerde de görüldü¤ü gibi insan vücudundaki organlar›n ve sistem-lerin hepsi "mucizevi" özelliklere sahiptir. Bu özellikler incelendi¤inde insan, var-l›¤›n›n ne denli ince hesaplara dayand›¤›n› ve yarat›l›fl›ndaki mucizeleri görecek-tir ve Allah'›n sonsuz ilmini ve insan üzerindeki kusursuz sanat›n› bir kez dahakavrayacakt›r.

72

UYARI

kas demeti

2 kaslardaki

reseptörlerden

sinirlere mesaj iletilir.

3 sinirler

mesaj› tafl›r4 mesaj omurili¤e ulafl›r ve motornöronu

adl› hareket denetleyici devreye girer

5 kaslar›n yeni konumlar›n›

almalar› için gerekli emir verilir6 motor nöronunun kasa

temas etti¤i yer

omurilik

7 motor nöronundan gelen emir sayesinde kaslar hareket eder

HAREKET

Kaslardaki alg›lay›c›lardan, omurili¤e bilginin ulaflmas› ve bu bilginin do¤rultusunda omuri-li¤in kasa yeni emir vermesinin flematik anlat›m›. Milyarlarca reseptörün verdi¤i milyarlar-ca bilginin de¤erlendirilmesi ve verilen bütün emirler her saniye gerçekleflmektedir. Bukompleks sistemin varl›¤›ndan pek çok kimsenin haberi yoktur ancak her insan bu özel sis-teme sahip olarak do¤ar. Rahman ve Rahim olan Allah kullar›n› gözetip-koruyand›r.

Page 75: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

KARAC‹⁄ERKar›n bofllu¤unun sa¤ üst k›sm›nda yer alan karaci¤er, kan dolafl›m› içinde

mükemmel bir filtre görevini üstlenmifltir. Suda çözülebilen, vücut art›¤› basitmaddeler böbrekte temizlenirken, ilaçlar ve hormonlar gibi karmafl›k yap›l› at›k-lar› karaci¤er temizler.

Savunma sistemini lojistik yönden destekler: Karaci¤er sadece beslenmeve metabolizma at›klar› için bir filtre olarak kalmamakta, ayr›ca ba¤›fl›kl›k mad-deleri olan globulinleri ve damar tamir gruplar› olan enzimleri de üretmektedir.

Bakterileri temizler: Karaci¤erde bulunan Kupffer hücreleri, buradan geçen,özellikle de ba¤›rsaklardan gelen kanda bulunan önemli miktardaki bakterileriyutarlar. Kupffer hücreleri kandaki parçac›klar›n ya da öteki yan ürünlerin artma-s› durumunda, bunlar› kandan filtre edebilmek için kendi say›lar›n› da art›r›rlar.

Vücudun enerji kaynaklar›n› üretir: Karaci¤erin özelliklerinden biri de vü-cudun en önemli enerji kayna¤› olan glukozu üretmesidir.

Normal beslenme s›ras›nda al›nan glukoz, glikojene çevrilerek karaci¤erdedepolan›r. Karaci¤er kandaki glukoz oran›n› devaml› kontrol eder. Yemek arala-r›nda besin al›nmad›¤› ve kandaki glukoz miktar› düflmeye bafllad›¤› zaman, ka-raci¤er depolad›¤› glikojeni tekrar glukoza çevirerek kana verir. Böylece kandakiglukoz düzeyinin fazlaca düflmesi engellenmifl olur. Karaci¤er ayr›ca ya¤ asitlerive amino asitlerden de glukoz üretebildi¤i gibi, enerji üretiminde kullan›lmas›mümkün olmayan di¤er karbonhidratlar› da glukoza çevirebilir.

Kan› depolar: Karaci¤er, geniflleyebilen veya küçülebilen bir yap›ya sahip-tir. Bu özelli¤i sayesinde kan damarlar›ndaki kan› depolayabilir veya salabilir.

Karaci¤er sa¤l›kl› bir vücutta, toplam kan›n %10'unu, yani 450 ml kan› bün-yesinde tutar. Baz› durumlarda, örne¤in kalp yetmezli¤i söz konusu oldu¤undavücutta dolaflan kan miktar›, kalbin çal›flma temposuna fazla gelecektir. Bu du-rumda karaci¤er kan tutma hacmini iki kat daha art›rarak, 1 litre kan› fazladandepolar. Böylece kalbin, kald›rabilece¤i bir tempoda çal›flmas›na f›rsat yarat›r.

Vücutta kan ihtiyac› artt›¤›nda ise (örne¤in a¤›r egzersizler s›ras›nda) kara-ci¤er, bünyesinde depolad›¤› kan› dolafl›ma vererek kan ihtiyac›n› giderir.

Ekonomik çal›fl›r: Kaslarda glukoz harcanmas› s›ras›nda, metabolizma art›¤›olan laktik asit a盤a ç›kar. Laktik asit kasta kald›¤› sürece ac› verir ve çal›flmas›n›engeller. Karaci¤er bu asidi kaslardan toplar ve yeniden glukoza döndürebilir.

Ölü alyuvarlar›n yenilerini üretir: Karaci¤er ve dalak, ölen alyuvarlar›n ye-rine yenilerinin üretildi¤i, proteinin büyük bir k›sm›n›n parçaland›¤› ve aminoasitler olarak yeniden farkl› amaçlar için kullan›ld›¤› yerdir. Karaci¤er ayr›ca, vü-cutta önemli ifllevleri olan demirin de depoland›¤› organd›r.

Bu haliyle vücudun en geliflmifl deposudur. Tüm mineralleri, proteinleri, azmiktarda ya¤› ve vitaminleri karaci¤er depolar. ‹htiyaç duyuldu¤unda, depolad›-¤› maddeyi en k›sa yoldan gerekli bölgeye verir. Vücudun yeterli enerjiye sahip

73

Page 76: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

olup olmad›¤›n› hassas bir biçimde denetler, bunun için özel bir haberleflme sis-temi gelifltirmifltir. Vücuttaki tüm organlar karaci¤er ile ba¤lant›l›d›r.

Kendi kendini onarabilir: Karaci¤erin kendi kendisini tamir etme yetene¤ide vard›r. Bir k›sm› tahrip olsa, kalan di¤er hücreler hemen ço¤alarak eksik k›sm›tamamlar. Hatta organ›n üçte ikisi al›nsa bile, kalan k›s›m karaci¤eri bir bütünolarak yeniden meydana getirebilir.

Organ kendi kendisini onar›rken, ölen ve zedelenen hücrelerini ortamdanuzaklaflt›r›r ve yerine yenilerini koyar. Bir karaci¤er hücresi, yaklafl›k 500'den faz-la ifllemi yapabilecek yetenektedir. Bu ifllemleri, birbiri arkas›ndan de¤il ço¤u kezayn› zamanda baflarmaktad›r.

DER‹Metrelerce uzunlukta ama tek parçadan oluflan bir doku düflünün; bu hem

›s›nmay›, hem de serinlemeyi sa¤layacak özelliklere ayn› anda sahip olan; sa¤lamama ayn› zamanda çok estetik, her türlü d›fl etkiye karfl› çok etkin bir koruma sa¤-layan bir doku olsun.

‹nsan vücudunu ve di¤er tüm canl›lar›n vücutlar›n› türlere göre baz› de¤iflik-likler göstererek kaplayan deri dokusu yukar›daki özelliklerin tümüne sahiptir.

Deri dokusu da, di¤er pek çok yap› gibi, eksikli¤i durumunda insan›n yafla-m›n› tehlikeye atacak kadar önemli bir organd›r. Derinin sadece bir bölümününbile tahrip olmas› öncelikle vücutta önemli bir su kayb›na sebep olaca¤› için ölü-me yol açar. Bu özelli¤iyle tek bafl›na deri evrim teorisini çürüten bir organd›r.Çünkü her organ› tamam ama derisi henüz evrimleflmemifl veya k›smen ortayaç›km›fl bir canl›n›n hayatta kalabilmesi mümkün de¤ildir. Bu da bize insanlar›nda, hayvanlar›n da tüm vücut parçalar›n›n eksiksiz ve kusursuz olarak hep bir-likte ortaya ç›kt›¤›n› yani yarat›lm›fl olduklar›n› gösterir.

Birbirinden tamamen farkl› yap›lardan meydana gelen derinin alt k›sm›ndaya¤dan oluflan bir katman vard›r. Bu ya¤ katman› ›s›ya karfl› yal›t›m görevi görür.Bu tabakan›n üstünde deriye esneklik özelli¤ini veren ve büyük k›sm› proteinler-den oluflan baflka bir bölüm vard›r.

Derimizin 1 cm alt›n› kald›rd›¤›m›zda karfl›laflaca¤›m›z manzara; iflte buya¤lar›n ve proteinlerin oluflturdu¤u, çok çeflitli damarlar›n da bulundu¤u este-tik olmayan, hatta ürkütücü bile say›labilecek bir görüntü olacakt›r. Deri, bütünbu yap›lar› kapat›c› özelli¤i sayesinde hem vücudumuza çok önemli bir estetikkatk›da bulunurken, hem de tüm d›fl etkenlerden korunmam›z› sa¤lar ki sadecebu özelli¤i bile derimizin varl›¤›n›n ne kadar önemli oldu¤unu göstermeye yeter.

Derinin bütün fonksiyonlar› hayatidir. ‹flte bunlardan birkaç›:Vücudun su dengesinin bozulmas›n› engeller: Üst derinin her iki taraf› da

su geçirmez bir yap›ya sahiptir. Derinin bu özelli¤i sayesinde vücuttaki su mikta-

74

Page 77: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

r›n›n kontrolü sa¤lan›r. Deri, kulaktan, burundan hatta gözden bile önemli bir or-gand›r. Di¤er duyu organlar›m›z olmadan yaflayabiliriz. Ama deri olmadan insa-n›n hayat›n› sürdürmesi mümkün de¤ildir. Çünkü insan vücudunun en hayati s›-v›s› olan "su"yun deri olmadan vücutta tutulmas› mümkün de¤ildir.

Dayan›kl› ve esnektir: Üst deri yüzeyindeki hücrelerin önemli bir k›sm›ölüdür. Alt deri ise canl› hücrelerden oluflur. Üst deri hücreleri bir süre sonra hüc-re niteliklerini kaybetmeye bafllarlar ve 'keratin' ad›n› verdi¤imiz sert bir madde-ye dönüflürler. Ölen bu hücreleri keratin maddesi birarada tutar ve vücudu koru-yucu bir z›rh oluflturur. Derinin daha sert ve kal›n olmas› halinde koruyucu özel-li¤inin artaca¤› düflünülebilir. Ancak bu yan›lt›c›d›r. E¤er bir filin ya da gergeda-n›nki kadar sert ve kal›n bir deriye sahip olsayd›k, oldukça hareketli olan bedeni-miz bu yetene¤ini yitirecek ve hantallaflacakt›.

Zaten hangi canl› türü olursa olsun deri hiçbir zaman gere¤inden kal›n ol-maz. Derinin yap›s›nda çok ölçülü, çok kontrollü bir plan vard›r. Üst deri hücre-lerinin sürekli öldü¤ünü ve bu ifllemin belli bir yerde durmad›¤›n› düflünelim. Budurumda derimiz kal›nlaflmaya devam edecek bir süre sonra timsah derisi gibikal›n bir hale dönüflecekti. Ama hiçbir zaman böyle olmaz, deri hep gerekti¤i ka-l›nl›ktad›r. Peki bu nas›l olur? Deri hücreleri nerede duracaklar›n› nas›l bilirler?

Deri dokusunu oluflturan hücrelerin nerede duracaklar›n› kendi kendilerinebulduklar›n› ya da bu sistemin tesadüfi bir flekilde olufltu¤unu iddia etmek sonderece mant›ks›z ve komik bir iddia olacakt›r. Derinin yap›s›nda apaç›k birtasar›m vard›r. Bu tasar›m› oluflturan da hiç kuflkusuz ki alemlerin Rabbi olan,Tek ve Bir olan Allah't›r.

75

Basit bir yap›da oldu¤u zannedi-len deri, asl›nda birçok tabakadanoluflan, içinde alg›lay›c› sinirler,dolafl›m kanallar›, havaland›rmasistemleri, ›s› ve nem ayarlay›c›la-r›, bulunan, gerekti¤inde Günefl'ekarfl› kalkan üretebilen oldukçakarmafl›k bir organd›r.

k›l

alg›lay›c›

sinir ucu

ya¤ bezi

d›fl

tabaka

orta

tabaka

tabaka

düz kas

k›l kökü

ter bezi

kan damar›

1

Page 78: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

S›cak havalarda vücudun serinlemesini sa¤layan mekanizmalar› içerir:Alt deriyi çok ufak k›lcal damarlar sarm›flt›r. Bunlar sadece deriyi beslemezler, ay-n› zamanda derideki kan miktar›n› da kontrol ederler. Vücut ›s›s› artt›¤›nda da-marlar geniflleyerek gere¤inden fazla s›cak olan kan›n vücudun nispeten serinolan d›fl k›sm›ndan geçmesini ve ›s›n›n d›flar› verilmesini sa¤lar. Vücudu serinle-ten bir baflka mekanizma da terdir. ‹nsan derisi "gözenek" ad› verilen deliklerle do-ludur. Gözenekler ter bezlerinin bulundu¤u alt deriye kadar uzan›rlar. Bu bezlerkandan ald›klar› suyu gözeneklerden geçirerek vücudun d›fl›na atarlar. D›flar› at›-lan s›v› buharlaflmak için vücudun ›s›s›n› kullan›r, bu da bir serinleme yarat›r.

So¤uk havalarda vücut s›cakl›¤›n› korur: So¤uk havalarda derideki terbezleri çal›flmalar›n› yavafllat›r ve kan damarlar› daral›r. Böylece deri alt›nda kandolafl›m› azalaca¤›ndan vücut ›s›s›n›n d›flar› kaçmas› engellenmifl olur.

Tüm bunlar›n bize gösterdi¤i sonuç, insan derisinin hayat›m›z› kolaylaflt›r-mak için özel olarak tasarlanm›fl mükemmel bir organ oldu¤udur. Deri hem ko-rur, hem "klima" görevi görür, hem de esnekli¤i sayesinde hareket kolayl›¤› sa¤-lar. Dahas›, son derece estetiktir.

Bu tür bir derinin yerine sert, kal›n ve kaba bir derimiz olabilirdi. Esnekolmayan, bu nedenle biraz kilo ald›¤›m›zda çatlay›p yar›lacak bir derimiz deolabilirdi. Ya da yaz›n s›caktan bayg›nl›k geçirmemize, k›fl›n kolayca donma-m›za neden olacak bir deriye de sahip olabilirdik. Ancak bizi yaratan Allah,en konforlu, en kullan›fll› ve en estetik flekilde deriyle bedenimizi kaplam›fl-t›r. Çünkü O, "...Yaratan'd›r, kusursuzca var edendir, flekil ve suret veren-dir." (Haflr Suresi, 24)

KALP‹nsan vücudundaki 100 trilyon hücreyi teker teker gezen dolafl›m sisteminin

en önemli eleman›, hiç kuflkusuz ki kalptir. Kalp; kirli ve temiz kan›n birbirlerinekar›flmadan vücudun farkl› bölgelerine pompalanmas›n› sa¤layan dört farkl›odac›¤›yla, emniyet sübab› görevi yapan kapakç›klar›yla son derece hassas den-geler üzerine kurulmufl bir tasar›ma sahiptir.

Hiçbir müdahalemiz olmamas›na ra¤men yaflam›m›z boyunca belirli birtempoda hiç ara vermeden atan kalbimiz, Yarat›l›fl›n aç›k delillerinden biridir.

Henüz anne karn›ndayken atmaya bafllayan kalp, dakikada 70-100 at›fll›kbir tempoyla yaflam boyunca hiç ara vermeden çal›fl›r; sadece her çarpma aras›n-da yar›m saniye dinlenir ve bir gün içinde yaklafl›k 10.000 kez atar. Bu rakam› in-san ömrünün uzunlu¤unu gözönüne alarak de¤erlendirirsek karfl›m›za hesapla-makta oldukça zorlanaca¤›m›z bir rakam ç›kacakt›r.

‹flleyiflinde son derece hassas bir düzen olan kalpteki bütün yap›lar özel ola-rak tasarlanm›flt›r. Kalpte; temiz ve kirli kan›n birbirlerine kar›flmamalar›ndan,

76

Page 79: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

vücut bas›nc›n›n ayarlanmas›na, besinlerin tüm vücuda tafl›nmas› için gerekli ifl-lemlerden, kan› gerekti¤i kadar pompalayan sistemlere kadar her detay için fark-l› bir özellik düflünülmüfl ve kalp buna göre dizayn edilmifltir.

Bir tasar›m harikas› olan kalpte; kesinlikle tesadüfen oluflamayacak komp-lekslikte bir sistem vard›r. Bu özelliklerin hepside kendilerini tasarlayan›; yani alemlerin Rabbiolan, kusursuz ve örneksiz Yaratan Allah'› bizetan›t›rlar.

‹flte kalbin özelliklerinden birkaç›;Kalp, vücudun en güvenli yerlerinden

birine yerlefltirilmifltir: En önemli organlardanolan kalp, yine özel bir tasar›mla gö¤üs kafesi-nin içinde yer alarak, d›flar›dan gelecek darbele-re karfl› oldukça iyi korunmufltur.

Temiz ve kirli kan hiçbir flekilde birbiri-ne kar›flmaz: Kalpte temiz ve kirli kan süreklihareket halindedir. Özel bir doku sayesinde kalp4 farkl› özellikte odac›¤a bölünmüfltür. Sol vesa¤ kulakç›ktan oluflan üst iki bölüm dolumodac›klar›d›r. Kendilerine gelen kan› alttaki ka-r›nc›klara yollarlar. Buradaki hassas düzen saye-sinde kanlar birbirlerine kesinlikle kar›flmazlar.

Kan bas›nc›n› organlara zarar vermeye-cek flekilde ayarlar: Kalbimiz tek bir pompa gi-bi de¤il de yanyana duran iki pompa gibi çal›-fl›r. Her pompan›n kendi kulak盤› ve kar›nc›¤›vard›r. Bu bölünme ayn› zamanda dolafl›m sis-temini de ikiye ay›r›r. Kalbin sa¤ taraf› kirli ka-n› nisbeten düflük bir bas›nçla akci¤erlere yollar.Sol taraf ise temiz kan› yüksek bir bas›nçla tümvücuda pompalar. Bu bas›nç ayar› vücut için

çok önemlidir, çünkü e¤er akci¤ere giden kan, vücuda yay›lan kanla ayn› bas›nç-ta pompalanm›fl olsayd›, akci¤erler bu bas›nca dayanamayarak parçalan›rlard›.Kalpteki mükemmel denge sayesinde akci¤erlerde hiçbir zaman böyle bir prob-lem olmaz. Çünkü kalpte kusursuz bir tasar›m vard›r.

Vücudun ihtiyaç duydu¤u, birçok maddenin organlara iletilmesini sa¤lar:Kalpten gelen temiz kan, aort yoluyla dokulara yollan›r ve bütün hücrelere ula-flan damarlar arac›l›¤›yla tafl›d›¤› oksijeni dokulara b›rak›r. Kan; k›lcal damarlar-daki bu dolafl›m s›ras›nda oksijenden baflka içine ald›¤› hormon, besin ve di¤ertürden maddeleri de dokulara da¤›t›r.

77

‹nsan vücudundaki 100 trilyon hüc-reyi tek tek besleyen dolafl›m siste-mi. fiekilde k›rm›z› renkli damarlaroksijence zengin kan›, mavi renklidamarlar az oksijenli kan› gös-teriyor.

karotid atardamarlar jugular toplardamarlar

akci¤er damarlar›

brakial

atardamarlar

böbrek, karaci¤er

ve sindirim sis-

temine ait damar-

lar

iliak atar ve

toplardamarlar

femoral atar ve

toplardamarlar

tibial atar ve

toplardamarlar

aort kavisi

kalp

vena cava

aorta

Page 80: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Kan›n ak›fl yönünü düzenleyen ve son derece uyumlu çal›flan kapakç›k-lara sahiptir: Kalpte her odac›¤›n a¤z›nda yer alan ve kan›n ak›m yönünün tersi-ne dönmesini engelleyen kapakç›klar vard›r. Kulakç›klarla kar›nc›klar aras›ndakibu kapakç›klar lifsi dokulardan oluflur. Bunlar çok ince kaslar taraf›ndan tutul-maktad›r. Bu kaslardan tek bir tanesi çal›flmasa kulakç›klara do¤ru fazla kan aka-ca¤›ndan, bu durumda insan› ölüme kadar götüren a¤›r kalp yetmezli¤i ortaya ç›-kard›. Böyle bir problemle ancak bir hastal›k durumunda karfl›lafl›r›z. Aksi bir du-rum hiçbir zaman söz konusu olmaz.

De¤iflen flartlara göre, gerekti¤i kadar kan pompalar: Kalbin pompalad›¤›kan miktar› vücudun ihtiyac›na göre de¤iflir. Normal flartlarda kalp dakikada 70kez atar. Yorucu egzersizler s›ras›nda ise kaslar›m›z daha çok oksijene ihtiyaçduydu¤u için, kalp çal›flma temposunu dakikada 180 defaya kadar yükselterekpompalad›¤› kan miktar›n› art›r›r. Böyle olmasayd› ne olurdu? Vücudun dahafazla enerjiye ihtiyaç duydu¤u bir anda, kalp normal bir tempoda çal›flsayd›, den-gesi bozulaca¤›ndan vücutta hasarlar meydana gelirdi. Oysa kalbin sahip oldu¤umükemmel yap› sayesinde böyle bir fley olmaz. Bizim bir ayarlama yapmam›zagerek kalmadan kalp, pompalanacak kan miktar›n› kendisi ayarlar.

Kontrolümüz d›fl›nda ama gerekti¤i kadar çal›fl›r: Kalbin pompalayaca¤›kan miktar›n› özel bir sinir sistemi kontrol eder. ‹ster uykuda olal›m, ister uyan›kolal›m sinir sistemimiz pompalanmas› gereken kan miktar› ve kan pompalan›fl h›-z›n› kendili¤inden ayarlar. Nerede, ne zaman, ne kadar kan gerekti¤ini hiçbir mü-dahale olmadan ayarlayan kalpteki yap› tek kelimeyle kusursuzdur. Bu sistemi

78

Kalp iki farkl› özellikte kan› birbirlerine kar›flt›rmadan vücudun farkl› bölgelerine pompalayan,dört farkl› odac›¤›, emniyet sübab› görevi gören kapakç›klar› bulunan ve son derece hassas den-geler üzerine kurulu, üstün bir tasar›ma sahiptir.

üst vena cava

sa¤ pulmoner atardamar

sa¤ pulmoner toplardamar

pulmoner damar gövdesi

aorta

damarlar

sol pulmoner toplardamar

sa¤ atrium (kulakç›k) sol atrium (kulakç›k)

sa¤ ventrikül (kar›nc›k)

alt vena cava

apex (kalbin ucu)

septum (ara duvar)

vücudun üstk›sm›ndangelen kirlikan›n girifli

akci¤ere gidentemiz kan

vücudun altk›sm›ndangelen kirlikan›n girifli

KAN DOLUYOR(Kalp gevflek du-

rumda)

KAN POMPALANIYOR(Kalp kas›lm›fl durumda)

temiz kan›n vücudapompalanmas›

kirli kan›n temizlen-

mek üzere akci¤ere

pompalanmas›

sol ventrikül (kar›nc›k)

semilunar kapaksemilunar kapak

atrioventriküler kapakatrioventriküler kapak

Page 81: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

kalp kendi kendine oluflturamayaca¤›na ya da bu mükemmel sistem tesadüfenoluflamayaca¤›na göre, kalp yarat›lm›flt›r. Sonsuz ilim sahibi olan Allah kalbimizide olabilecek en kusursuz flekilde yaratm›flt›r.

Kendine has bir elektriksel sistemle çal›fl›r: Kalbin atmas›n› sa¤layan vekalp adalesi denen kas, vücudumuzda bulunan di¤er kaslar›n tümünden farkl›-d›r. Vücuttaki adale hücreleri sadece sinir sistemi uyar›da bulununca kas›l›rlar.Oysa kalp adalelerinin hücreleri kendi kendilerine kas›l›rlar. Bu hücrelerde kendielektriksel ak›mlar›n› bafllatma ve yayma özelli¤i vard›r. Her bir hücrenin bu ye-tene¤i olmas›na karfl›n hiçbiri birbirinden ba¤›ms›z olarak kas›lmaz ve kendileri-ni kontrol eden elektriksel sistemin talimat›na ayk›r› hareket etmez. Yani biri ka-s›l›rken di¤eri gevflemek suretiyle kalbin çal›flmas›n› sekteye u¤ratacak bir karga-flaya düflmezler. Bir zincir halinde duran bu hücreler elektriksel sistemden gelenemirle hep birlikte hareket ederler. Yine kusursuz bir uyum söz konusudur.

Bütün özelliklerinde de görüldü¤ü gibi kalpteki yap› da bize ondaki kusur-suz tasar›m› yani "yarat›lm›fll›¤›" gösterir ve kendisini tasarlayan üstün güç sahibiAllah'›n sanat›n› tan›t›r. Allah bir ayette Kendisi'nden baflka ‹lah olmad›¤›n› flöylehaber vermektedir:

‹flte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan baflka ‹lah yoktur. Herfleyinyarat›c›s›d›r, öyleyse O'na kulluk edin. O, herfleyin üstünde bir vekildir.(Enam Suresi, 102)

ELLER‹M‹ZDEK‹ TAKL‹T ED‹LEMEYEN TASARIMBir çay› kar›flt›rmak, gazetenin sayfalar›n› çevirmek, yaz› yazmak gibi s›-

radan gördü¤ümüz ifllemleri yürüten elimiz gerçekte inan›lmaz bir mühen-dislik harikas› olarak çal›flmaktad›r.

Elin en önemli özelli¤i, tamamen standart bir yap›s› olmas›na ra¤men birbi-rinden çok farkl› kullan›m alanlar›nda büyük bir verimle ifllemesidir. Çok say›dakas ve sinire sahip olan kollar›m›z, flartlara göre elimizin kuvvetli veya yumuflakkavramas›nda yard›mc› olurlar. Örne¤in insan eli, yumruk s›k›lmam›fl haldeykenbile herhangi bir nesnenin üzerine 45 kilo a¤›rl›¤›nda bir güçle darbe indirebilir;di¤er taraftan da baflparmak ve iflaret parma¤› aras›na ald›¤›, milimetrenin ondabiri inceli¤indeki bir ka¤›t parças›n› da hissedebilir.

Görüldü¤ü gibi bu iki ifllem de birbirinden tamamen farkl› niteliklere sahipifllemlerdir. Biri çok ince bir ayar gerektirirken, di¤eri tam tersine büyük bir güçgerektirmektedir. Ama biz, ka¤›d› al›rken de, yumruk atarken de 1 saniye bile na-s›l yapmam›z gerekti¤ini düflünmeyiz, ikisi aras›ndaki güç fark›n› ayarlamay› dadüflünmeyiz. "fiimdi bir ka¤›t alaca¤›m en iyisi 500 graml›k bir güç uygulayay›m,flimdi de su dolu kovay› kald›raca¤›m bunun için de 40 kiloluk bir güç uygulaya-y›m" demeyiz. Bunlar akl›m›za bile gelmez.

79

Page 82: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Çünkü insan eli bütün bu ifllemleriayn› anda yapabilecek flekilde tasarlanm›fl-

t›r. El, bütün özellikleriyle birlikte, kendisineba¤l› bütün yap›larla birlikte ayn› anda yarat›l-

m›flt›r.Eldeki bütün parmaklar, ifllevlerine göre en uygun

uzunluktad›rlar ve en uygun yerdedirler, ayr›ca birbirlerineorant›l›d›rlar. Mesela, normal baflparma¤a sahip bir elle at›lan

yumru¤un gücü, normalden daha k›sa bir baflparma¤a sahip elinatt›¤› yumru¤un gücünden daha fazlad›r. Çünkü baflparmak, kendisi

için seçilen uygun uzunluk sayesinde di¤er parmaklar›n üzerine k›vr›la-bilmekte, böylece onlar› destekleyerek güç art›r›m›n› sa¤lamaktad›r.

Elin yap›s›nda çok ince detaylar vard›r; mesela kas ve sinirlerin yan›ndabaz› küçük yap›lar› da bar›nd›r›r. Mesela parmaklar›m›z›n ucundaki t›rnaklar ke-sinlikle gereksiz aksesuarlar de¤ildir. Yere düflmüfl bir i¤neyi al›rken, parmaklar›-m›z kadar t›rnaklar›m›z›n da yard›m›na baflvururuz. Elimizdeki parmak izlerinioluflturan pürüzler ve t›rnaklar sayesinde de küçük fleyleri rahatl›kla kavrar›z.Hepsinden önemlisi t›rnaklar, parmaklar›n, tuttuklar› cisme uygulamalar› gere-ken hassas bas›nc›n ayarlanmas›nda büyük rol oynarlar.

Elimizi di¤er organlar›m›zdan ay›ran bir baflka özelli¤i de yorulmamas›d›r. T›p ve bilim dünyas›n›n en büyük çabalar›ndan biri; insan elinin bir benze-

rini yapay olarak üretebilmektir. Yap›lan robot eller; güç aç›s›ndan insan eliyle ay-n› performansa sahiptirler, ancak insan elinde var olan dokunmadaki hassasiyet,mükemmel manevra yetene¤i ve de¤iflik ifller yapabilme yetenekleri konusundaayn› fleyi söylemek mümkün de¤ildir.

Nitekim birçok bilim adam›, insan elinin tüm fonksiyonlar›na sahip ro-bot bir elin yap›lamayaca¤›n› düflünmektedir. "Karlsruhe Eli" olarak adland›-r›lan robot eli yapan mühendis Hans J. Schneebeli bu konuda, "Robot eller üze-rinde ne kadar çok çal›fl›rsam, insanlar›n sahip olduklar› ellere de o kadar çok hayranoluyorum. ‹nsan elinin yapt›¤› iflin bir k›sm›na bile ulaflabilmemiz için daha çok za-man›n geçmesi gerekir" demektedir.

Di¤er yandan el genelde gözün ortakl›¤›yla iflleyen bir organd›r. Gözün al-g›lad›¤› sinyaller beyne ulaflt›r›l›r ve beyinden gelen yeni bir komutla; el, yapaca-¤› ifle uygun olarak harekete geçer. Tabii ki bunlar çok k›sa sürede ve bizim bu ifliçin özel bir çaba sarf etmemize gerek kalmadan gerçekleflir. Robot eller ise, ancakya görme ya da dokunma özelli¤ini esas alarak hareket edebilirler. Yapacaklar›her ifllem için farkl› komutlar verilmesi gereklidir. Ayr›ca robot eller farkl› farkl›fonksiyonlar› da yerine getiremezler. Örne¤in piyano çalabilen bir robot el, çekiçtutamaz. Çekiç tutan bir robot el ise yumurtay› k›rmadan tutamaz. Yo¤un araflt›r-

80

Robot ne kadar geliflmifl olursaolsun gerçek bir elin özellikle-

rine sahip olamaz.

Page 83: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

81

Sizin yarat›l›fl›n›zda ve türetip-yayd›¤›

canl›larda kesin bilgiyle inanan bir

kavim için ayetler vard›r.

(Casiye Suresi, 4)

Sizin yarat›l›fl›n›zda ve türetip-yayd›¤›

canl›larda kesin bilgiyle inanan bir

kavim için ayetler vard›r.

(Casiye Suresi, 4)

Page 84: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

malar sonucunda yeni yeni üretilmeye bafllayan baz› robot eller, bu ifllemlerin 2-3 tanesini birarada yapabilmektedir ama bu, elin kabiliyetlerinin yan›nda son de-rece ilkel kalmaktad›r.

Tüm bunlar›n üstüne; insanda iki elin ayn› anda, mükemmel bir uyumla ça-l›flt›¤› da eklenince, eldeki tasar›m›n kusursuzlu¤u daha net ortaya ç›kmaktad›r.

Allah eli insanlar için özel olarak tasarlam›flt›r. Her özelli¤iyle Allah'›n yaratmasanat›ndaki kusursuzlu¤u ve örneksizli¤i bizlere gösterir.

SONUÇ‹nsan vücudunun sahip oldu¤u bu mükemmel mekanizmalar, ço¤u kez biz

fark›nda olmadan çal›flmaktad›r. Kalbimizin atmas›, karaci¤erin fonksiyonlar›,derinin kendini yenilemesi bizim bilgimiz d›fl›ndad›r. Burada de¤inmedi¤imizyüzlerce organ ayn› durumdad›r. Böbreklerin kan› süzdü¤ünden, midenin yedik-lerimizi sindirdi¤inden, ba¤›rsaklar›n hareketlerinden, ya da nefes almam›z› sa¤-layan akci¤erlerin uyumlu çal›flmas›ndan haberimiz bile olmaz.

‹nsan, kendine verilmifl olan bu vücut adl› mükemmel mekanizman›n de¤e-

82

Page 85: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

rini, ancak hastaland›¤›nda, bir organ› ifllevini yerine getiremez hale geldi¤indeanlamaktad›r.

Peki içinde yaflad›¤›m›z bu mükemmel mekanizma nas›l var olmufltur? Ak›lve vicdan sahibi bir insan için, bu vücudun "yarat›lm›fl" oldu¤unu anlay›p hisset-mek zor de¤ildir kuflkusuz.

Bu vücudun tesadüfler sonucu var oldu¤unu öne süren evrimcilerin iddias›son derece gülünçtür. Çünkü, evrimciler, tesadüflerin birbiri üzerine eklenerekbir organizma var etti¤ini öne sürerler. Oysa insan vücudu, ancak tüm organlar›birden var oldu¤unda çal›flabilir. Böbreksiz, kalpsiz, ba¤›rsaks›z bir insan yaflaya-maz. Bu organlar var olsa da, e¤er görevlerini tam yerine getirmiyorlarsa yine in-san yaflam› sürmez.

Dolay›s›yla, insan vücudu, yaflayabilmek ve neslini sürdürebilmek için, birbütün olarak eksiksiz bir biçimde var olmufl olmal›d›r. ‹nsan vücudunun, "bir an-da, tümüyle eksiksiz bir biçimde var olmas›"n›n di¤er bir söylenifl tarz› da "yara-t›lm›fl olmas›"d›r. Allah bu gerçe¤i Vak›a Suresi'nde flöyle haber vermektedir:

"Sizleri Biz yaratt›k, yine de tasdik etmeyecek misiniz? fiimdi dökmek-te oldu¤unuz meniyi gördünüz mü? Onu sizler mi yarat›yorsunuz, yok-sa yarat›c› Biz miyiz? Sizin aran›zda ölümü takdir eden Biziz ve Bizimönümüze geçilmifl de¤ildir; benzerlerinizi getirip-de¤ifltirme ve siziflimdi bilemeyece¤iniz bir flekilde-infla etme konusunda." (Vak›a Suresi,57-61)

83

Page 86: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Bilindi¤i gibi ülkelerin varl›klar›n› sürdürebilmeleri için en fazla önem ver-mek zorunda olduklar› konu savunmad›r. ‹çten ve d›fltan gelebilecek her türlütehdit, sald›r›, savafl ve terör durumuna karfl› daima haz›rl›kl› olmak zorundad›r-lar. Bu yüzden devlet bütçelerinin büyük bir bölümü savunma harcamalar›na ay-r›l›r. Ordular en ileri teknoloji ürünü uçaklar, gemiler, silahlarla donat›larak sa-vunma gücü hep üst düzeyde tutulur.

‹nsan vücudu da birçok düflman ve tehlike oda¤› ile çepeçevre kuflat›lm›fldurumdad›r. Bu düflmanlar bakteriler, virüsler ve buna benzer mikroskobik can-l›lard›r. Düflmanlar, solunan havadan, içilen suya, yenilen yemekten içinde bulu-nulan ortama kadar her yerde bulunur.

Ço¤u insan›n hiç fark›nda olmad›¤› bir gerçek ise, insan vücudunun düfl-manlara karfl› savaflan üstün bir orduya, bir savunma sistemine sahip olufludur.Bu, farkl› görevdeki birçok "asker" ve "subay"dan oluflan, özel e¤itilmifl, yüksekteknoloji kullanan, fiziksel ve kimyasal silahlarla çarp›flan gerçek bir ordudur.

Bu ordu ile düflman kuvvetleri aras›nda her gün, hatta her dakika haberimi-zin olmad›¤› bir savafl yaflan›r. Bu savafl, küçük yerel çat›flmalar halinde sürebil-di¤i gibi, tüm vücudun topyekün savafla giriflti¤i ve alarma geçti¤i büyük çarp›fl-malar fleklinde de meydana gelebilir. Bu büyük çaptaki savafllar›, biz "hastal›k"olarak isimlendiriyoruz.

Bu savafl›n genel mant›¤› hemen hiç de¤iflmez; vücuda s›zan düflman›n ken-dini kamufle ederek karfl› taraf› yan›ltmaya çal›flmas›, savunma güçlerinin düflma-n› deflifre amac›yla özel e¤itimli keflif kolu göndermesi, düflman›n tespiti ve düflma-n› imha edecek uygun silahlar›n üretilmesi, s›cak temas, düflman›n yenilmesi, atefl-kes, savafl alan›n›n temizlenmesi ve yenilen düflman›n tekrar sald›rma ihtimalinekarfl›, düflman hakk›ndaki her türlü bilginin dosyalanmas›...

fiimdi bu ilginç savafl› biraz daha yak›ndan inceleyelim.

Kuflat›lm›fl Kale: ‹nsan Bedeni‹nsan vücudunu düflmanlarla kuflat›lm›fl bir kaleye benzetebiliriz. Düflman-

lar her an bu kaleyi iflgal etmek için bir yol ararlar. ‹flte insan derisi de bu kaleninsurlar› konumundad›r.

Deri hücrelerinde bulunan keratin maddesi bakteri ve mantarlar için afl›lma-s› çok zor bir engel oluflturur. Deri üzerine gelen yabanc› canl›lar bu duvar› afl›p içe-ri giremezler. Dahas› keratin içeren d›fl deri sürekli dökülür ve alttan gelen deri iletazelenir. Böylece deri aras›na s›k›flan istenmeyen misafirler, derinin bu içten d›flado¤ru yenilenme hareketi sayesinde, ölü deri ile birlikte vücuttan uzaklaflt›r›l›rlar.Düflman›n içeri girmesi, sadece deri üzerinde aç›lan bir yara ile mümkün olur.

84

Savunma Sistemimiz

Page 87: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Ön CepheVirüslerin vücuda girmek için kulland›klar› yollardan bi-

ri de havad›r. Düflman, solunan bu hava sayesinde vücuda girmeyidener. Ancak burun mukozas›nda bulunan özel bir salg› ve akci¤erler-de bulunan hücre yutan savunma elemanlar› (fagositler), bu düflmanlar› karfl›lar veço¤u kez tehlike büyümeden duruma el koyarlar. Yiyecekler yoluyla bedene girme-ye kalkan mikroplar›n çok büyük bölümü de mide asidi ve ince ba¤›rsaktaki sindi-rim enzimleri taraf›ndan saf d›fl› edilirler.

Düflmanlar›n Çat›flmas›‹nsan vücudunun çeflitli bölgelerine (deri, deri k›vr›mlar›, a¤›z, burun, göz,

üst solunum yollar›, sindirim kanal›, genital organlar) yerleflen ancak hastalan-mam›za neden olmayan birtak›m mikroplar vard›r.

Bu mikroplar herhangi bir yabanc› mikrobun vücuda girmesiyle birlikte, ya-flad›klar› bölgeler de iflgal alt›na girmifl olaca¤›ndan -kendi yaflam alanlar›n› ya-banc›lara "kapt›rmamak" için- vargüçleriyle savafl›rlar. Bunlar› vücut için çal›flanparal› askerler olarak da tan›mlayabiliriz. Menfaat karfl›l›¤›nda bulunduklar› böl-geyi korumaya çal›fl›rlar. Böylece vücudumuzdaki kompleks orduya, bir de bumikro destekçiler eklenmifl olur.

Bedenimizi koruyan ilk savunma hatt›n› deri oluflturur.Deri üzerinde bir çizik veya yara aç›ld›¤›nda ise, vücutiçin tehlike bafllam›fl demektir. Virüs ve bakteriler bu-radan içeri kolayl›kla girebilirler. Böyle bir yara olufl-tu¤unda "fagosit" olarak adland›r›lan "virüs ve bakte-ri düflman›" hücreler, h›zla olay yerine gelerek d›flar›-dan vücuda s›zan mikroorganizmalar› yutmaya çal›fl›r-lar. Di¤er taraftan yabanc› maddelerin vücuda giriflinindurdurulabilmesi için derideki yara onar›lmaya bafllanm›flt›r bile.

Page 88: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

V‹RÜSÜN "HÜCREY‹ ELEGEÇ‹RME" OPERASYONU

S›cak Savafla Ad›m Ad›mVücuda giren yabanc› bir mikroorganizma, nö-

betçi savunma elemanlar›n› ve paral› asker gibi görevyapan bakterileri atlat›rsa, savafl›n bafllamas›na nedenolur. Art›k vücut düzenli ordusuyla bu yabanc› ordu-

ya karfl› mükemmel bir sald›r›-savunma savafl› verecektir. Savunma sistemimizinsavafl› dört önemli bölümden oluflur;

1- Düflman›n tespiti ve ilk müdahale,2- Savunman›n güçlendirilmesi ve sald›r› silahlar›n›n haz›rlanmas›,3- Sald›r› ve çat›flma,4- Normal duruma dönüfl.Düflman birliklerini ilk karfl›layan hücreler "fagositoz yapan" yani düflman›

yutan makrofaj hücreleridir. Bu hücreler düflmanla s›cak temas sa¤lay›p, gö¤üs gö-¤üse bir mücadele verirler. T›pk› düflman birlikleriyle süngü savafl› yapan ve ordu-nun en ön saflar›nda bulunan piyade askerleri gibi.

Dahas› makrofajlar ordunun istihbarat birimi, bir anlamda gizli servisi gibi deçal›fl›rlar. Parçalad›klar› düflman›n bir parças›n› saklarlar. Bu parça düflman›n kimli-¤inin tan›nmas›na ve özelliklerinin tespit edilmesine yarayacakt›r. Makrofajlar elle-rindeki bu parçay› di¤er bir istihbarat birimi olan mesajc›-T hücrelerine ulaflt›r›rlar.

Genel AlarmBir ülke savafla girdi¤inde yurt çap›nda seferberlik ilan edilir. Bütün do¤al

kaynaklar ve bütçe birinci planda savafl giderleri için harcan›r. Ekonomi tamamenbu ola¤anüstü duruma göre bafltan ayarlan›r ve ülke topyekün bir hareket içine

86

1. Virüs, yanaflt›¤› hücre ile ba¤lant› kurarak hücrenin yüzeyineyap›fl›r. (fiemada bakteri hücresi üzerinde gösterilmifltir.) 2. Virüs, yanaflt›¤› hücrenin zar›n› eritecek özel bir enzimi temasnoktas›na boflalt›r. Bu reaksiyon sonunda hücre duvar›nda bir delikoluflur. Virüs kuyru¤unu çekip, büzülerek içindeki nükleik asidi (DNAveya RNA) hücrenin içine afl›lar. 3. Hücre içine giren virüsün nükleik asidi hücredeki kontrolü eleal›r. Hücrenin yaflamsal etkinlikleri durur. Virüsün nükleik asidi, hüc-renin kaynaklar›n› kullanarak kendi kopyalar›n› yapar. 4. Virüsün oluflan parçalar› biraraya gelip birleflerek yeni virüsleriolufltururlar.5. Yeterli say›da yeni virüs oluflunca hücre patlar ve tamamlanm›flvirüsler yeni ev sahibi hücreler bulmak üzere harekete geçerler. Virü-sün yeni bir hücreye girmesinden üreme sonuna kadar olan süreç20-25 dakika kadard›r. Her kopyalama sonucu bir ev sahibi hücreden200-300 kadar yeni virüs ç›kar.

Hücre duvar›

Bakteri kromozomu

Kapsid

Nükleik asid1

2

3

4

Page 89: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

girer. Vücudun savunma ordusunun bütün hatlar›yla kat›laca¤› bir savaflta damutlaka bir seferberlik ilan edilir. Nas›l m›?

Sald›r›ya geçen süvari birlikleri (makrofajlar), e¤er düflman bafledebilecek-lerinden daha fazla ise özel bir madde salg›larlar. Bu maddenin ad› "projen"dir vebir nevi alarm durumuna geçme ça¤r›s›d›r. "Projen" uzun bir yolu katederek be-yine ulafl›r ve beynin atefl yükseltici merkezini uyar›r. Bu uyar›n›n ard›ndan be-yin, vücudu alarm durumuna geçirir ve insan›n atefli yükselir. Atefli yükselen has-ta, do¤al olarak dinlenme ihtiyac› hisseder. Böylece savunma ordusunun ihtiyac›olan enerji baflka alanlarda harcanmam›fl olur. Görüldü¤ü gibi, ortada inan›lmazderecede karmafl›k bir planlama ve bir tasar›m vard›r.

Düzenli Ordu DevredeVücuda giren yabanc› mikroorganizma ile

savunma sistemi aras›ndaki savafl, "seferberlik"ilan›ndan -yani sizin yata¤a düflmenizden- sonradaha da karmafl›k bir hale gelir. Piyadeler (fagosit-ler) ve süvariler (makrofajlar) yetersiz kalm›fl, bü-tün vücut genel alarma geçmifl ve savafl tam anla-m›yla k›z›flm›flt›r. ‹flte bu aflamada devreye lenfo-sitler (T ve B hücreleri) girer.

Süvariler (makrofajlar) düflman hakk›nda elegeçirdikleri bilgiyi yard›mc›-T hücrelerine verirler.Bu hücreler de savafl alan›na öldürücü-T hücreleri-ni ve B hücrelerini ça¤›r›rlar. Bunlar, savunma sis-teminin en etkili savaflç›lar›d›r.

87

Makrofajlar vücudun savunma siste-minde ön saflarda savaflan eleman-lard›r. Kandaki her türlü yabanc›maddeyi yutar ve sindirirler. Di¤erbir görevleri düflmanla karfl›laflt›kla-r›nda yard›mc› T hücrelerini olay ye-rine ça¤›rmakt›r. Soldaki foto¤raftabir makrofaj, uzant›lar›n›n yard›m›y-la bir bakteriyi yakalamaya çal›fl›r-ken görülüyor. Bu olay düflman› yoketmek için yap›lan bir operasyondanfarkl› de¤ildir.

Bakterilerle kaplanm›fl bir Bhücresi.

Page 90: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Silah Yap›m›B hücreleri düflmanla ilgili bilgiyi al›r almaz "antikor" adl› silahlar›n üretimi-

ne bafllarlar. Bu silahlar, güdümlü bir füze gibi, yaln›zca hakk›nda bilgi verilendüflman› vurmak üzere yap›l›r. Bu üretim o kadar mükemmeldir ki, vücuda girenyabanc› organizman›n üç boyutlu yap›s›yla, üretilen silah›n üç boyutlu yap›s› tamolarak birbirlerine oturur. Bu uyum t›pk› anahtarla kilit aras›ndaki uyuma benzer.

Antikorlar düflman›n üzerine gidip kenetlenirler. Bu aflamadan sonra düfl-man, paletleri, topu ve tüfe¤i çal›flmayan tahrip olmufl bir tank gibi etkisiz halegetirilir. Daha sonra savunma sisteminin baflka elemanlar› gelip etkisiz hale geti-rilmifl düflman› tamamen ortadan kald›r›rlar.

Burada dikkat edilmesi gereken çok önemli bir nokta vard›r: Savunma sis-teminin karfl›laflaca¤› milyonlarca çeflit düflman vard›r. Düflman her kim olursaolsun, B hücreleri bu düflmana uygun silah üretebilirler. Bu, flu demektir: Savun-ma sistemi, milyonlarca çeflit kilide uygun anahtar› do¤ufltan yapabilecek bilgi vebeceriye sahiptir. fiuursuz hücrelerin milyonlarca çeflit antikor yapabilecek bir ye-tene¤e sahip olup, bu yetene¤i baflar›l› bir biçimde kullanmalar›, çok üstün birgüç sahibinin gerçeklefltirdi¤i yarat›l›fl›n varl›¤›n› ispatlamaktad›r.

Kald› ki, sistem daha da karmafl›kt›r. B hücreleri ürettikleri güdümlü silah-larla düflman› tahrip ederken, öldürücü T hücreleri de düflmana karfl› zorlu bir sa-vafl verirler. Kimi virüsler bir hücrenin içine girdiklerinde, B hücrelerinin üretti¤isilahlardan gizlenebilirler. ‹flte öldürücü T hücreleri, kamuflaj yapm›fl bu düflma-n›n gizlendi¤i hastal›kl› hücreleri bulur ve tahrip ederler.

88

Fagositoz olarak adland›r›lan olayda makrofaj çok say›da-ki bakteriyi yutmak için uzan›yor (üstte). Bakteriler mak-rofaj›n bir uzant›s› taraf›ndan sar›lm›fl durumda (sa¤ üst-te). Ve bir hücre taraf›ndan yutuluyorlar (sa¤da). Dahasonra makrofaj içindeki güçlü kimyasal maddeler sald›rga-n› parçalar›na ay›r›p yok etmektedirler. Bir di¤er deyifllemakrofaj düflman› yutmakta, sindirmekte ve a盤a ç›kanmaddeleri kullanmaktad›r.

Page 91: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Zaferin Ard›ndanDüflman›n yenilgiye u¤rat›lmas›ndan sonra devreye bask›lay›c› T hücreleri gi-

rer. Bu hücreler savunma ordusuna ateflkes emri verir, öldürücü T ve B hücrelerininfaaliyetlerini durdurmalar›n› sa¤larlar. Böylece vücut gereksiz yere seferberlik hali-ni devam ettirmez. Savafl bittikten sonra, savafl için üretilen T ve B hücrelerinin ço-¤u ömürlerini tamamlar ve ölür. Ancak yap›lan bu zorlu savafl unutulmayacakt›r.Savafl öncesinde düflman tan›n›p, gerekli haz›rl›klar yap›lana kadar biraz süre geç-mifltir. Ancak düflman bir daha gelirse vücut çok daha haz›rl›kl› olacakt›r. Düflma-n›n özelliklerini tan›yan bir grup bellek hücresi, bundan sonra savunma sistemindesürekli görev yapacakt›r. Olas› bir sald›r› tekrar›nda, savunma sistemi, bellek hüc-relerindeki bilgi sayesinde düflman güçlenmeden tepki verme imkan›na sahip ola-cakt›r. Bir kez kabakulak ya da k›zam›k olduktan sonra bir daha olmamam›z, yani"ba¤›fl›kl›k" kazanmam›z, savunma sisteminin bu haf›zas›ndan kaynaklan›r.

Bu Mükemmel Sistem Nas›l Var Olmufltur‹nceledi¤imiz tüm bu bilgilerin ard›ndan, hayat›m›z› borçlu oldu¤umuz bu

mükemmel savunma sisteminin nas›l var oldu¤u sorusu üzerinde biraz durup dü-flünmemiz gerekir. Ortada kusursuz bir plan vard›r. Gerekli olan herfley bu plan›niflleyebilmesi için eksiksiz olarak biraradad›r; makrofajlar, projen maddesi, beyninatefl yükseltme merkezi, vücudun atefl yükseltme mekanizmalar›, B hücreleri, Thücreleri, silahlar... Peki ama bu mükemmel sistem nas›l ortaya ç›km›flt›r?

Canl›lar›n rastlant›larla ortaya ç›kt›¤›n› öne süren evrim teorisi, elbette buson derece kompleks sistemin nas›l ortaya ç›kt›¤›n› aç›klayamaz. Evrim teorisininiddias›, canl›lar›n ve canl› sistemlerinin küçük rastlant›lar›n birbirine eklenmesisayesinde aflama aflama olufltu¤udur. Oysa savunma sisteminin "aflama aflama"oluflmas› söz konusu olamaz. Çünkü sistemi oluflturan faktörlerden tek biri bileolmasa ya da ifllevini görmese, sistem çal›flamaz ve insan, hayat›n› sürdüremez.Sistemin eksiksiz ve kusursuz bir biçimde, bütün parçalar› ile tam olarak ortayaç›kmas› gerekmektedir. Bu gerçek, "rastlant›" kavram›n› anlams›zlaflt›r›r.

Peki bu plan› yapan kimdir? Vücudun ›s›s›n›n yükselmesinin gerekti¤ini,ancak böylece savunma ordusunun ihtiyac› olan enerjinin baflka yerlere harcan-mayaca¤›n› bilen kimdir? Makrofajlar m›? Makrofajlar sadece küçük birer hücre-dirler. Düflünme yetenekleri yoktur. Ancak kurulmufl bir üst sisteme itaat eden vegörevlerini yapan canl›lard›r.

‹nsan m›? Hay›r. ‹nsan kendi vücudunda böylesine mükemmel bir sisteminiflledi¤inden haberdar bile de¤ildir. Oysa fark›nda olmad›¤› bu sistem onu mut-lak bir ölümden korur. Aç›kt›r ki, savunma sistemini yaratan, tüm insan bedeni-ni yaratan, üstün bilgi ve güç sahibi bir Yarat›c›d›r. ‹flte o Yarat›c›, insan vücudu-nu "bir damla sudan" yaratan Allah't›r.

89

Ey insanlar, siz Allah'a muhtaçlar-s›n›z; Allah ise, Ganiy (hiçbir fleyeihtiyac› olmayan)d›r, Hamid (övül-meye lay›k)t›r...

FFATIR SURES‹, 15-17

Page 92: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Savunma SistemiSavunma SistemiSay›lar› bir trilyon civar›nda olan akyuvarlar, ileriderecede özelleflmifl bir savunma ordusu olufltu-rurlar. Bu ordunun en önemli elemanlar› ve birdüflmanla savafl s›ras›nda üstlendikleri görevleriafla¤›da belirtilmifltir.

YARDIMCI T HÜCRES‹Ba¤›fl›kl›k sisteminin yöneticisigörevini üstlenmifltir. Düflman›saptad›ktan sonra dalak ve lenfbezlerine gider ve di¤er hücrele-ri hastal›k etkeni ile savaflmaküzere uyar›r.

ÖLDÜRÜCÜ T HÜCRES‹Yard›mc› T hücresi taraf›ndanuyar›lan bu hücre yabanc› orga-nizmalar›n iflgal etti¤i hücrelerive kanser hücrelerini yok eder.

B HÜCRES‹Biyolojik silah fabrikalar› olanbu hücreler dalak ve lenf bezle-rinde bulunurlar. Yard›mc› Thücreleri taraf›ndan uyar›l›ncaantikor denen güçlü kimyasalsilahlar üretirler.

ANT‹KORY fleklindeki bu protein molekü-lü hastal›k etkenine yap›flarakonu etkisiz hale getirir ve yokedici hücreler için hedef halinegetirir.

BASKILAYICI T HÜCRES‹T hücrelerinin bu üçüncü tipi di-¤er T ve B hücrelerinin etkinlik-lerini yavafllat›r veya durdurur.Hastal›k yenildikten sonra sald›-r›n›n durmas›n› sa¤lar.

BELLEK HÜCRES‹‹lk kez hastal›k geçirildi¤indeoluflturulan savunma hücresidir.Y›llarca vücutta kalarak ayn› has-tal›k etkeniyle tekrar karfl›laflt›¤›n-da savunman›n çok süratli ve etki-li olmas›n› sa¤lar.

1SAVAfiBAfiLIYOR

Virüsler bedende yay›l›rken bir kaçtanesi makrofajlar taraf›ndan yutulur.Makrofajlar virüsün antijenlerini ay›-rarak kendi yüzeylerine yerlefltirirler.Kan dolafl›m›nda bulunan milyonlar-ca yard›mc› T hücresinden çok az›bu özel antijeni 'okuma' yetene¤inesahiptir. Makrofaja ba¤lanan bu Thücreleri etkin hale geçerler.

V‹RÜSBir genetik bilgi paketi olan virüsharekete geçmek için çevreye ba-¤›ml›d›r. Ço¤alabilmek için bir ko-nakç› hücredeki mekanizmalar›kullanmak zorundad›r.

MAKROFAJBir gözcü ve ön saflardaki savun-ma hücresidir. Kandaki her türlüyabanc› maddeyi yutar ve sindi-rir. Yabanc› bir organizma ile kar-fl›lafl›nca yard›mc› T hücreleriniolay yerine ça¤›r›r.

Page 93: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

2 SAVUNMA HÜCRELER‹ ÇO⁄ALIYOR

Yard›mc› T hücreleri etkin hale geçince ço-¤almaya bafllarlar. Daha sonra az say›-

daki, düflman virüse duyarl› olan öl-dürücü T hücrelerini ve B hücre-

lerini uyar›rlar. B hücreleri-nin say›s› artarken yar-

d›mc› T hücreleri on-lara antikor yap-

malar› için ifla-ret verir.

4 SAVAfi SONRASI

Hastal›k yenilgiye u¤rat›l›ncabask›lay›c› T hücreleri tüm

sald›r› sistemini durdururlar.Bellek T ve B hücreleri,

e¤er tekrar ayn› virüslekarfl›lafl›l›rsa hemen

harekete geçmeküzere, kan ve lenf

sisteminde kal›rlar.

3 HASTALI⁄IN YEN‹LMES‹

Bu s›rada virüslerin bir k›sm› hücrelerin içinegirmifllerdir. Virüsler sadece hücre içinde

ço¤alabilir. Öldürücü T hücreleri salg›-lad›klar› kimyasal maddelerle bu hüc-

relerin zarlar›n› delerek ölümlerineneden olur, böylece hücre için-deki virüsün ço¤almas›n› önle-

rler. Antikorlar da do¤rudan virüsünyüzeyine ba¤lanarak onu nötralize eder

hücrelere giriflini önler ve içine s›z›lan hücreleriyok edecek kimyasal tepkimeler bafllat›rlar.

Page 94: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

III. BÖLÜM: "CANLILARDAK‹ ‹BRETLER"

Hud Suresi'nin 6. ayeti ile Allah, tüm canl›lar›n "r›z›k"lar›n› yani yaflamalar›n›sa¤layan besinlerin tümünü Kendisi'nin yaratt›¤›n› bildirmektedir:

Yeryüzünde hiçbir canl› yoktur ki, r›zk› Allah'a ait olmas›n. Onun ka-rar yerini de ve geçici bulundu¤u yeri de bilir. (Bunlar›n) Tümü apaç›kbir kitaptad›r. (Hud Suresi, 6)‹nsan, ak›l ve vicdan gözüyle etraf›na bakt›¤›nda, Allah'›n tüm canl›lar› nas›l "r›-

z›kland›rd›¤›n›" rahatl›kla görebilir. Yiyip-içtiklerimizin tamam› "yarat›lm›fl" madde-lerdir. ‹çilen su, yenilen ekmek, sebze ve mevyeler, tümü özel bir yarat›l›fl›n sonucu-dur.

Bir meyveyi, sözgelimi bir portakal› düflünürsek... Bu meyve, asl›nda bir tahtakütlesinden baflka bir fley olmayan bir a¤ac›n dal›nda oluflmufltur. A¤aç, topraktan suve mineral alacak, bunu güneflten ald›¤› enerjiyle birlefltirecektir. Sonuçta ortaya, yal-n›zca insan›n kullanaca¤›, insan vücudu için son derece yararl›, son derece lezzetli vegüzel kokulu bir ürün ç›kacakt›r. Hem de çok estetik ve sa¤l›kl› bir ambalaj içinde.

A¤aç, nas›l olup da böyle bir ürün ortaya ç›karmaktad›r? Bu ürün neden insanvücudu için son derece yararl›d›r? Neden tüm meyveler tam da yetifltikleri mevsim-lere göre gerekli vitaminleri içermektedirler? Neden son derece lezzetlidir, ac› da ola-maz m›yd›? Neden güzel kokuludur, son derece kötü de kokamaz m›yd›?

Kuflkusuz a¤aç ancak bir tahta kütlesidir ve "kendi kendine" bir meyve üretme-si, hele bunu insan için gerekli özelliklerle donatmas› söz konusu de¤ildir.

Ayn› insan gibi di¤er tüm canl›lar› da Allah r›z›kland›r›r. ‹lerleyen sat›rlarda ba-z› canl›lar›n r›z›klar›na ulaflmak için kulland›klar› çarp›c› ve flafl›rt›c› avlanma sistem-lerini inceleyece¤iz.

Canl›lar›n besinlerine ulaflabilmek için sahip olduklar› sistemleri ak›l, mant›k vevicdan ölçüleri içinde de¤erlendiren bir insan için Allah'›n güç ve kudretini anlamakson derece kolayd›r. Bu bölümde yer verdi¤imiz her bir hayvan Allah'›n yeryüzündeyayd›¤› büyük delillerdendir. Örne¤in yandaki resimlerde gördü¤ünüz bal›¤›n "av-lanma tekni¤i" hayret vericidir. Bu bal›k ne av›n› kovalar ne de kayalar ard›na gizle-nip av›n›n üzerine at›lmay› bekler. Bal›¤›n ilk bak›flta di¤erlerinden bir fark› yok. Amayüzgecini kald›r›r kald›rmaz birdenbire s›rt›nda bir "sahte bal›k" belirir. Di¤er bal›klaryüzgecin sahibini fark etmeyip, küçük sahte bal›¤› avlamak için yaklaflt›klar›nda iseavc› bal›¤a oldukça kolay bir yem olurlar...

Acaba bu bal›k yüzgecine bal›k görüntüsünü kendi mi vermifltir? Yoksa rastlan-t›lar rastlant›lara eklenip bal›¤a tesadüfen böyle bir özellik mi katm›fllard›r? Elbetteböylesine bilinçli bir hareketin ve plan›n bir bal›k taraf›ndan yap›labildi¤ini iddia et-mek mümkün de¤ildir. Kuflkusuz canl›lar›n sahip oldu¤u tüm özellikler karfl›m›za tekbir gerçe¤i ç›karmaktad›r: Do¤ada var olan üstün akl›n ve tasar›m›n tek sahibi,Rabbimiz olan Allah't›r.

92

Profesyonel avc›lar

Page 95: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

93

1

2

3

11. Bal›¤›n yüzgeci kapal› durumdayken 2. Bal›k di¤er bal›klar›n dikkatini çekmek için yüzgecini açar ve sahte bal›k ortaya ç›kar.3. Sahte bal›¤›n cazibesine kap›larak yaklaflan av fark edemedi¤i avc› için kolay bir yemolur.

Page 96: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Bilindi¤i gibi, örümcekler, avlanmak için bir a¤ örerve buna tak›lacak hayvan› beklemeye koyulurlar. Bunakarfl›n, s›çrayan örümcek, di¤erlerinin tersine, av›na kendi-si gitmeyi tercih eder. Av›na ulaflmak için çok usta bir s›ç-ray›fl yapar. Yar›m metre ötesinden geçmekte olan bir sine-¤i, s›çrayarak havada yakalayabilir.

Örümcek, flafl›rt›c› s›çray›fl›n›, hidrolik bas›nç ilkeleri-ne dayanan 8 aya¤› ile yapar ve sald›r› alan›ndaki av›n›nüzerine bir anda çökerek güçlü k›skaçlar›n› av›na geçirir.

Bu atlay›fl ço¤u zaman bitkiler aras›ndaki karmafl›k ortamlarda gerçekleflir. Hayvan,baflar›l› bir atlay›fl için en uygun aç›y› hesaplamak, yakalamak istedi¤i av›n›n h›z veyönünü de göz önünde bulundurmak zorundad›r.

Daha da ilginç olan, av›n› yakalad›ktan sonra ölmekten nas›l kurtuldu¤udur.Örümcek ölebilir, çünkü av›n› yakalamak için atlarken do¤al olarak kendini de bofl-lu¤a atmaktad›r ve bulundu¤u yüksek mesafeden (ço¤unlukla bir a¤ac›n tepesinde-dir) yere çak›labilir.

Ama, örümcek böyle bir sonla karfl›laflmaz. Çünkü s›çramadan hemen önce sal-g›lad›¤› ve bulundu¤u dala yap›flt›rd›¤› iplik, onu yere düflmekten kurtar›r, havadaas›l› tutar. Bu iplik, hem kendini, hem de yakalad›¤› av›n› tafl›yacak kadar sa¤lamd›r.

Bu örümce¤in di¤er bir ilginç özelli¤i kurban›na enjekte etti¤i zehirin, yakala-d›¤› hayvan›n dokular›n› s›v› hale getirmesidir. Çünkü örümce¤in besini, av›n›n s›-v›laflm›fl dokular›ndan baflka birfley de¤ildir.

Kuflkusuz hayvan›n sahip oldu¤u bu özellikler, tesadüflerin ona bir hediyesi(!)de¤ildir. Çünkü hem s›çrama, hem de kendisini düflmekten koruyacak bir a¤ yapmayetene¤ini ayn› anda kazanm›fl olmas› gerekmektedir; e¤er s›çrayamasayd›, aç kal›rve ölürdü, a¤ yapamasa veya a¤› yeterince sa¤lam olmasa bu kez de yere çak›l›rd›.Hayvan›n hem s›çramaya uygun bir vücut yap›s› olmal›, hem de kendisini ve av›n›tafl›yabilecek güçte bir halat salg›layabilece¤i sistemi olmal›d›r.

Kald› ki örümcek sadece iplik üreten ve s›çrayan bir mekanizma de¤il, komplebir canl›d›r ve tüm özellikleriyle ayn› anda var olmak zorundad›r. Biri sonraya kala-maz. Örne¤in sindirim sistemi tamamlanmam›fl bir örümcek düflünebilir misiniz?...

SIÇRAYAN ÖRÜMCEK

Page 97: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

95

S›çrayan örümce¤in gözlerinin birbirinden ba-¤›ms›z görebilme yetene¤i, hayvan›n, cisimleridaha çabuk alg›layabilmesini sa¤lar. Resimler-de siyah olan göz kameraya, aç›k olan göz bafl-ka bir yere bakmaktad›r. Acaba neden di¤erbenzerleri iki gözlüyken, s›çrayan örümcek se-

kiz gözlüdür ve görüfl aç›s› 360 derecedir? Elbette hayvan, böyle olmas›n›n kendisi içindaha faydal› olaca¤›n› "düflünmüfl" de, kendineilave gözler imal etmemifltir. Ya da bu gözler te-sadüfen meydana ç›kmam›flt›r. Örümce¤i tümbu özelliklerle birlikte Allah yaratm›flt›r.

SIÇRAYAN ÖRÜMCEK 360 DERECEY‹ DE AYNI RAHATLIKLA GÖRÜR

Örümce¤ingörüfl

alan›n›gösteren

çizim.

S›çrayan örümce¤in son dereceilginç bir baflka özelli¤i ise, gör-me yetene¤idir. ‹nsan da dahilolmak üzere ço¤u yarat›k, sahipolduklar› iki göz ile yaln›zca be-lirli bir alan› görebilir, arkalar›n›ise hiç göremezler. Oysa s›çra-yan örümcek, kafas›n›n üzerin-deki dört çift özel gözle, arka-s›ndakiler dahil etraf›ndakiherfleyi görebilir. Bu gözlerin ikitanesi kafan›n ortas›ndan testtüpleri biçiminde ileri uzanm›fl-t›r. Bu iki büyük göz, yuvalar›-n›n içinde sa¤a-sola ve yukar›-afla¤› hareket edebilir. Kafan›nyan›ndaki di¤er dört göz ise gö-rüntüyü tam olarak alg›laya-maz, ancak etraftaki her hare-keti fark edebilir. Bu, örümce¤earkas›n› görme imkan› verir.

Page 98: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

96

KARINCALARIN KAMUFLAJ TEKN‹⁄‹Üstteki resimde ne gördü¤ünüz sorulsa, do¤al olarak, "yapra¤›n alt›nda

ve üstünde birkaç kar›nca var" dersiniz.Oysa resimdekilerden yapra¤›n alt›nda olan, canl› kar›ncalar› avlaya-

bilmek için pusuda bekleyen bir s›çrayan örümcektir. S›çrayan örümce¤in butürü, kar›ncalara o denli benzer ki kar›ncalar bile onu kendilerinden sanarlar.

Kar›ncayla örümce¤i ay›rt eden tek özellik bacak say›lar›d›r. Örümcek8 bacakl›, kar›nca ise 6 bacakl›d›r.

S›çrayan örümcek, kolayca tan›nmas›n› sa¤layacak bu "a盤›" gidermekiçin, öndeki iki baca¤›n› daha da öne uzat›r ve havaya kald›r›r. Bu sayede, buiki baca¤› aynen kar›ncalar›n antenlerine benzer.

Ama kamuflaj bundan ibaret de¤ildir. Hayvan›n, bir de kendisini kar›n-ca gibi gösterecek bir göz motifine ihtiyac› vard›r. Çünkü kendi gözleri, kar›n-can›nki gibi büyük ve siyah bir nokta fleklinde de¤ildir. Ama, yarat›l›fl›ndakibir özellik, bu sorunu çözer. Bafl›n›n iki yan›nda iki büyük siyah benek vard›r.Bu iki benek, ayn› kar›nca gözlerine benzer. (Üstteki resimde yapra¤›n alt›n-da duran örümce¤in kafas›n›n yan›ndaki beneklere dikkat ediniz.)

Yanda iki kar›ncabir de s›çrayanörümcek var. Han-gisinin kar›nca,hangisinin örümcekoldu¤unu anlaya-bilmek için, kar›n-calar›n bacaklar›n›saymak yeterliolacakt›r.

Page 99: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Gerçekten, gece ile gündüzün ard› ard›nageliflinde ve Allah'›n göklerde ve yerdeyaratt›¤› fleylerde korkup-sak›nan bir topluluk için elbette ayetler vard›r.

(Yunus Suresi, 6)

BALI⁄IN SU TABANCASI

Bu bal›k a¤z›na doldurdu¤u suyu, suüzerine sarkm›fl olan dallardaki bö-ceklere püskürtüyor. Böcek, bas›nçl›su nedeniyle düflüyor ve bal›¤a kolaybir yem oluyor. Burada dikkat edilmesi gereken nok-ta, bal›¤›n bu sald›r›y› gerçeklefltirir-ken bafl›n› sudan hiç ç›karmamas› vesu alt›ndan böce¤in yerini do¤ru ola-rak tespit edebilmesidir.Bilindi¤i gibi su içinden bak›ld›¤›ndad›flar›daki cisimler -›fl›¤›n k›r›lmas›nedeniyle- bulunduklar› yerden farkl›bir yerde gözükürler. Dolay›s›yla, suiçinden d›flar›y› "vurmak" için, ›fl›¤›nsuda hangi aç›da k›r›ld›¤›n› bilmek ve"at›fl"› da bu aç› fark›na göre yapmakgerekir.Ama bu bal›k, yarat›l›fl› gere¤i, busorunun üstesinden gelir ve her de-fas›nda tam isabet kaydeder. Bal›¤abu hesaplama yetene¤ini veren YüceAllah't›r.

Page 100: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

98

Zehir bezi

Burun deli¤i

Difl k›l›f›

Uzun sivri difl

Yedek uzun sivri difller

Kavrama diflleri

Beslenme s›ras›nda nefes

alma deli¤i

Kavrama diflleri

Koku alg›lay›c› dilAlt çene kemikleri

aras›ndaki esnek dokuKuvvetli kasl› kuyruk

Erkek çiftleflme organlar›

Deri

Ç›ng›rak

Böbrekler

Ba¤›rsak

Safra kesesi

Ya¤ tabakas›

Mide

Kapaks›z gözIs› alg›lama çukuru

ÇINGIRAKLI YILANBu y›lan türünün bafl›n›n ön k›sm›ndaki yüz çukurlar›nda bulunan ›s›

alg›lay›c›lar, çevresindeki av›n vücut s›cakl›¤›n›n neden oldu¤u infrared ›fl›n›-n› saptar. Bu saptama, ortam s›cakl›¤›ndaki 1/300'lük bir derece art›fl›n› tes-pit edebilecek kadar hassast›r. Y›lan, koku alma organ› olan çatal dilinin yar-d›m›yla, koyu karanl›kta yar›m metre ilerisinde yere çömelmifl hareketsiz birsincab›n durdu¤unu anlayabilir. Av›n›n yerini hatas›z tespit eden y›lan önceona sessizce sokulur, sald›r› mesafesine girer, ard›ndan boynunu yay gibi ge-rer ve av›n›n üzerine büyük bir h›zla at›l›r. Bu s›rada 180 derece aç›labilengüçlü çenesindeki difllerini av›na geçirmifltir bile.

Tüm bunlar, bir otomobilin yar›m saniye içinde s›f›rdan 90 km/saat h›-za eriflmesi ile eflde¤er bir süratte olup biter. Y›lan›n, av›n› etkisiz hale getir-mek için kulland›¤› en büyük silah› olan 'zehir diflleri'nin uzunlu¤u 4 cm ka-dard›r. Bu difllerin içi oyuktur ve zehir bezlerine ba¤l›d›r. Bez kaslar›, y›lan›s›rd›¤› anda büzülür ve zehiri önce difl kanal›na, oradan da av›n cilt alt›nabas›nçla püskürtürler. Y›lan zehiri, ya av›n, merkezi sinir sistemini felce u¤-rat›r ya da kan›n› p›ht›laflt›rarak ölümüne neden olur. Baz› y›lanlar›n 0.028graml›k zehiri, 125.000 fareyi öldürecek kadar güçlüdür. Zehir, av›n y›lana birzarar vermesini engelleyecek kadar çabuk etki eder. Art›k y›lan›n yapaca¤› ifl,felce u¤ram›fl av›n› son derece esnek olan a¤z›yla yutmakt›r.

Page 101: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

99

Y›lanlar çene kemi¤ine sahip olmad›klar›ndana¤›zlar›n› diledikleri kadar çok açabilmektedirler.Yandaki foto¤raflarda kendisinden oldukça bü-yük olan yumurtay› y›lan›n nas›l kolayca yedi¤igörülmektedir. Av, bafl›ndan bafllanarak, yavaflyavafl bir bütün fleklinde yutulup sindirilir.

KUMDA NASIL HAREKET ED‹YOR?

Çölde yaflayan bu y›lankumun üzerinde oldukçaseri biçimde hareket ede-bilmektedir. Y›lan gö¤üskaslar›n› aflamal› olarakkasarak vücudunu S flek-linde hareket ettirir.Hareketinin bafl›nda vücu-dunu bir k›vr›m halindebüker ve kafas›n› kald›ra-rak havada tutar. Bu ha-reketi sa¤layan kas›lmakuyru¤a do¤ru ilerlerken,hayvan›n kafas› ilerideyere de¤er. Bu arada ka-s›lma hareketi kuyruk k›s-

m›na gelir. Bafllayan yenibir dalga kuyru¤un kum-dan kald›r›larak bafl›n hi-zas›na gelmesini sa¤lar.Böylece y›lan ortalama 45derecelik e¤ime sahip bir-birine paralel izler b›raka-rak öne do¤ru ilerler. Buhareket s›ras›nda y›lan›nsadece iki noktas› kumade¤er. Bu ilerleyifl flekliyley›lan›n, korkunç derecede›s›nm›fl kuma en az flekil-de temas ederek vücudu-nun kavrulmas› engellen-mifl olmufl olur.

Page 102: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Y›lan›n zehirli oluflu herkesçe bilinen bir konu oldu¤undan, hemen hiçkimse bunun nas›l olabildi¤i üzerinde düflünmez. Oysa, bir hayvan›n baflkabir hayvan› zehirleyerek öldürme gibi bir "teknoloji"ye sahip olmas›, gerçek-ten de flafl›rt›c› ve ola¤anüstüdür.

Allah'›n varl›¤›n› inkar etmekte diretenler, y›lan›n nas›l böylesine ola-¤and›fl› bir yetene¤e sahip oldu¤unu aç›klayamazlar elbette. Çünkü y›lan›na¤z›nda yer alan zehir sistemi, son derece karmafl›k ve hesapl› bir sistemdir.Bu sistemin ifllemesi için hayvan›n içleri oyuk özel "zehir diflleri" olmas›, budifllere ba¤l› zehir bezleri olmas›, bu bezlerin içinde düflmanlar›n› an›nda felçedecek kadar güçlü bir zehirin oluflmas› ve hayvan av›n› soktu¤u anda bu sis-temi çal›flt›racak bir refleksin ortaya ç›kmas› gerekir. Bu çok parçal› sistemintek bir parças› dahi olmasa, sistem çal›flmaz. Bu da y›lan›n avlamak için seç-ti¤i hayvanlara yem olmas›yla sonuçlanacakt›r. Hayvan›n ›s› de¤iflikliklerinive kokular› alg›lamadaki ola¤anüstü yetenekleri de karfl› karfl›ya oldu¤umuzdizayn›n ne denli detayl› oldu¤unu gösterirler.

Ortada al›fl›lm›fl›n d›fl›nda ve ancak "mucize" terimiyle ifade edilebilecekola¤anüstü bir olay vard›r. Do¤an›n ise, "do¤aüstü" olan mucizeyi yaratmas›gibi bir durum söz konusu olamaz. Do¤a, çevremizde gördü¤ümüz düzenintümüne konulmufl bir isimdir. Bu düzeni kuran da elbette bu düzenin kendi-si de¤ildir. Do¤a kanunlar› Allah'›n koydu¤u ve yaratt›klar› aras›ndaki iliflki-leri düzenleyen kanunlard›r. Kavramlar› do¤ru tan›mlamak gerçekleri ortayaç›kar›r. Kavramlar› kar›flt›rmak ise inkar edenlerin bir özelli¤idir. Bunu dagerçekleri örtbas etmek, de¤ifltirmek amac›yla yaparlar.

100

ATEfi BALI⁄I

Göz al›c› renklere sahip bubal›k, küçük bal›klar› kaya-l›k veya ma¤ara biçiminde-ki yerlerde s›k›flt›rd›ktansonra, gö¤üs yüzgeçlerinibir a¤ gibi kullanarak bal›k-lar›n kaç›fl yollar›n› kapat›r.Kaçmaya çabalayan bal›klarbu kez atefl bal›¤›n›n zehirlidikenleriyle tan›fl›rlar. Ateflbal›¤›n›n son derece kuv-vetli olan zehiri an›nda et-kisini göstererek kurban›nölümüne neden olur.

Page 103: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

ZEH‹RL‹ MIZRAKAkreplerin bazeninsan› bile öldüre-cek derecede olankuvvetli zehirlerivücutlar›n›n arkataraf›nda bulunanm›zraklar› vas›ta-s›yla düflmanlaraaktar›l›r.

C‹⁄ERLERKar›nlar›nda sekiz adet nefesdeli¤i bulunur. Bunlardansadece biri aç›k olsa bile hiçzorlanmadan nefes almayadevam eder. Güçlü ci¤erlerisayesinde iki gün suyun al-t›da rahatl›kla kalabilir.

GÜÇLÜ ZIRHVücudunu bir z›rh gibisaran kabu¤u, onu yal-n›z düflmanlar›ndande¤il, radyasyondanbile koruyacak kadardirençlidir. ‹nsan vücu-dunun radyasyona di-reci 600 rads dolay›n-dad›r. Oysa akreplerdebu direnç 40-150 binrads'a kadar yükse-liyor.

KARIN BÖLGES‹Difli akrebin karn› tarak ad›verilen çok duyarl› organlarlakapl›d›r. Bunlarla topra¤›nsertlik düzeyini tespit eder veyumurtalar› b›rakmak için enuygun yeri belirler.

KISKAÇLARAkrebin k›skaçlar›-n›n görevi, kurbanla-r›n› i¤nesiyle sokma-dan önce etkisiz halegetirmektir. Ayr›cak›skaçlar vas›tas›ylakumu kaz›p yer alt›-na gizlenebilirler.

AYAKLARAyaklar›ndaki al›c›larhayvan›n her türlü hare-keti, sesi ve titreflimi alg›-lamas›n› sa¤maktad›r. Bual›c›lar o kadar hassast›rki, akrep, yak›n›ndaki bircanl›n›n kumda neden ol-du¤u titreflimleri, saniye-nin 1/1000'i kadar bir sü-rede alg›l›yabilir.

BEY‹NBafl›ndan kuyru¤una kadaruzanan 15 sinir dü¤ümündenoluflan bir beyin yap›s›na sa-hiptir. Beyinin bu yap›s› hay-van›n süratli karar alma, ref-leks ve gerekli emirlerin or-ganlara ulaflt›r›lmas› içinbüyük bir avantaj sa¤lar.

SAVAfi MAK‹NES‹: AKREP

OLTA BALI⁄IBu bal›k avlanmak istedi-¤inde, kafas›ndan ç›kanuzant›y› bir olta gibi salarve beklemeye bafllar. Buuzant›y› küçük bir bal›kzannederek yaklaflan di¤erbal›klar birdenbire ortayaç›kan avc›ya yem olmak-tan kurtulamazlar. Bal›¤›nkendi kendine vücudundabir olta var edecek bir ye-tene¤e sahip olmad›¤›n›kesindir. Böyle bir olay,"tesadüfen böyle olmufl"gibi anlams›z bir aç›klamaile de geçifltirilemez.

Page 104: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Bal›kla beslenen bu kuflun av-lanmak için kulland›¤› yöntemde son derece hayret vericidir. Kufl, önce bal›klar için bir yembulur. Su kenar›na kadar a¤z›n-da getirdi¤i yemi suya b›rak›r vesab›rla beklemeye koyulur.Yemin etraf›na toplanan küçükbal›klar herfleyden habersiz bes-lenmeye bafllad›¤›nda kufl, anibir hareketle bal›klar› avlar.Bu takti¤i kufla ilham edenherfleyin hakimi olan Allah't›r.Kufl bal›klara yem getiriyor...

Yemi suyab›rak›yorve bekle-meye bafl-l›yor...

Bal›klar yeminetraf›ndatoplan›yorlar...

Ve kufl bal›klar› avl›yor...

Page 105: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

103

Kamuflaj yetene¤i ile yarat›lm›fl bir baflka hayvan da"stargazer" adl› bal›kt›r. Bal›k, denizin dibindekikumlar›n alt›na kendini tamamen gömerek gizler.Bal›¤›n a¤z›n›n üstünde difle benzer saçakl› bir yap›bulunur. Difle benzeyen ve kumlardan ay›rt edile-meyen bu organ sayesinde kumun alt›nda rahatl›klanefes al›r. Bir av gelene kadar tuzakta bekler, av›kendine yaklaflt›¤›nda ani bir hareketle kumunaras›ndan f›rlar ve onu yakalar.

Kamuflaja uygun olarak yarat›l-m›fl d›fl görünümleri, kimi hay-vanlara avlanma konusunda bü-yük avantaj sa¤lamaktad›r. Ör-ne¤in kumun içinde gizlendi¤in-de üstteki y›lan› fark etmekmümkün de¤ildir. Bu flekildebekleyen y›lan için, kendisinifark etmeden burnunun dibinekadar giren av›n› yakalamak ol-dukça kolay olmaktad›r.

11

22 33

Page 106: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

KAMUFLAJ: Bukalemun kamuflaj konusunda kuflkusuz ilk ak-la gelen hayvand›r. Bukalemun üstünde bulundu-¤u zemine göre renkten renge girer.Yandaki resimde k›sa bir süre için bukalemununs›rt›na b›rak›lan e¤reltiotunun, hayvan›n derisin-de b›rakt›¤› iz görümektedir Buna yol açan tep-kimelerde, hem ›fl›k hem de ›s› de¤iflimlerinin ro-lü oldu¤u düflünülmektedir. Gerçekte bukale-mun, kendisine büyük avantaj sa¤layan bu renkde¤ifltirme yetene¤inin fark›nda bile de¤ildir.Vücudu, o herhangi bir fley yapmadan, kendili-¤inden, dokundu¤u ortam›n rengini alacak fle-kilde yarat›lm›flt›r.

D‹L: Bukalemunun dili a¤z›n›n

içinde bir akordeon gibi katlan-m›flt›r. Dilinin ortas›nda ucu sivri bir

k›k›rdak vard›r. Dilin ucundaki daireselkaslar kas›l›nca, dil d›flar› f›rlar. Ayr›ca dil, ya-p›flkan bir s›v› ile kapl›d›r. Av›na yeteri kadaryaklaflt›¤›nda bukalemun a¤z›n› açar ve dilini

h›zla av›n›n üzerine f›rlat›r. ‹ç içe geçmifl kaslarsayesinde yap›flkan dil, hayvan›n uzunlu¤unun

1,5 kat› mesafeye kadar ulafl›r. Bukalemunun di-linin av› yakalay›p geri çekilme süresi ise sadece

0.1 saniyedir.

USTA B‹R AVCI: BUKALEMUN

Page 107: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Otlar aras›nda mükemmel derece kamufle olmufl bu kaplan, çevikli¤i, güçlü çe-nesi, pençeleri, sürati ve gücüyle tam bir avc› olarak yarat›lm›flt›r. Kaplan›n di¤erbir özelli¤i de pusuda av›n› izlerken rüzgar› kesinlikle arkas›na almamas›d›r. Çün-kü arkas›ndan esecek rüzgar kendi kokusunu av›na tafl›yacak ve fark edilmesinesebep olacakt›r.

Page 108: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

FARKLI B‹R AVCI: VENÜS B‹TK‹S‹Bitkiler aras›nda avlananlar, et ile

beslenenler vard›r. Birbirinden flafl›rt›c›yöntemlerle avlanan bitkilerden biri iseVenüs bitkisidir.

"Venüs", üzerinde dolaflan böcekleriyakalar ve bunlarla beslenir. Bu bitkininavlanma sistemi son derece karmafl›kt›r.Çeflitli bitkiler etraf›nda gezinerek kendineyiyecek arayan bir sinek, birdenbire olduk-ça cazip bir bitki ile, yani venüsle karfl›lafl›r.Bir çana¤› kavram›fl ellere benzeyenbu bitkiyi cazip k›lan fley, yapraklar›-n›n dikkat çekici k›rm›z› rengi ve da-ha da önemlisi, bu yapraklar›n çevre-sindeki bezlerden salg›lanan fleker ko-kulu salg›d›r. Kokunun dayan›lmaz cazi-besine kap›lan sinek fazla tereddüt etme-den bu ilginç bitkinin üzerine konar. Yiye-cek kayna¤›na do¤ru ilerlerken bitki üze-

Page 109: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

rindeki zarars›z görünümlü tüylere de ister istemez dokunur. ‹flte bunun üze-rine bitki aniden kapan›verir. Sinek, ans›z›n üzerine s›ms›k› kapanan bir çiftyapra¤›n aras›nda s›k›fl›p kal›r. Venüs bitkisi biraz sonra "et eritici" s›v›s›n›salg›lamaya bafllayacak ve k›sa bir süre içinde sine¤i bir tür pelteye dönüfltü-recek, sonra da emerek tüketecektir.

Bitkinin sine¤i yakalamaktaki h›z› son derece etkileyicidir. Bitkinin ka-panma h›z›, insan elinin maksimum kapanma h›z›ndan daha fazlad›r (elinizaç›kken ortas›na konan bir sine¤i yakalamay› denerseniz, büyük olas›l›kla ba-flaramazs›n›z, ama bitki bu ifli baflarabilmektedir). Peki kaslar›, kemikleri ol-mayan bir bitki nas›l olup da böyle ani bir hareket yapabilmektedir?

Page 110: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Araflt›rmalar venüs bitkisinin içinde elektriksel bir sistem oldu¤unu or-taya koymufltur. Sistem flöyle çal›fl›r: Bitkinin tüycüklerinde sine¤in çarpma-s›yla oluflan mekanik etki, tüycüklerin alt›ndaki al›c›lara iletilir. E¤er mekanikitme yeterince güçlüyse, al›c›lardan t›pk› bir havuzdaki dalgalar gibi tümyaprak boyunca elektriksel sinyaller yollanacakt›r. Sinyaller yapraklar› ani birbiçimde hareket ettiren motor hücrelere ulafl›r ve sine¤i yutacak mekanizmaharekete geçer.

Bitkinin uyar› sisteminin yan›nda, yapraklar›n›n kapanmas›n› sa¤layanmekanik sistem de son derece mükemmel bir yarat›l›fltad›r. Bitki içindekihücreler elektriksel uyar› al›r almaz bünyelerindeki su dengelerini de¤ifltirir-ler. Yapraklar›n oluflturdu¤u kapan›n iç taraf›ndaki hücreler bünyelerindekisuyu b›rak›p çökerler. Bu olay havas› al›nm›fl bir balonun sönmesine benzer.Kapan›n hemen d›fl›ndaki hücreler ise afl›r› su alarak flifler. Böylece insan›nkolunu hareket ettirmesi için bir kas›n gevflerken ötekinin kas›lmas›na benzerflekilde, kapan kapan›r. ‹çerde hapsolan sinek ise her ç›rp›nmas›nda tüyleretekrar tekrar de¤erek, elektriksel itmenin tekrar oluflumuna ve dolay›s›yla dayapra¤›n daha s›k› kapanmas›na neden olmaktad›r.

Bu arada kapan›n yüzeyindeki haz›m bezleri de uyar›lmaktad›r. Uyar›sonucunda bezler sine¤i yavaflça eritecek s›v›y› salg›lamaya bafllarlar. Böyle-ce bitki, protein bak›m›ndan hayli zengin bir çorba haline gelen sine¤in pel-tesini kullanarak beslenir. Sindirimin sonunda ise, tuza¤›n kapanmas›n› sa¤-layan mekanizma tersine iflleyerek kapan›n aç›lmas› sa¤lan›r.

Ayr›ca sistemin bir ilginç özelli¤i daha vard›r: Tuza¤›n harekete geçme-si için tüylere üst üste iki kez dokunulmas› flartt›r. ‹lk dokunma elektrik po-

108 Sinek tüylerititrefltiriyorve reaksiyonbafll›yor...

(Üstte) Çiçe¤in avlanma mekanizma-s›n› harekete geçiren, yapraklar›n›n içyüzeyinde bulunan birkaç tüydür.

Kimyasal re-aksiyonlarlaoluflan elekt-riksel uyar›laryapra¤a yay›-l›yor...

Ve çiçek sine¤i avl›yor!

Page 111: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

tansiyelini oluflturmakta fakat tuzak kapanmamaktad›r. Tuzak ancak ikincibir dokunmayla elektrik potansiyelinin belirli bir boflalma düzeyine ulaflma-s› sonucu kapanmaktad›r. Sinek tuza¤› bu çift hareketli mekanizma sayesin-de gereksiz yere kapanmaz. Örne¤in bitkinin içine bir ya¤mur damlas›n›ndüflmesi durumunda kapan harekete geçmez.

fiimdi bu etkileyici avlanma sistemi üzerinde düflünelim. Bitkinin av›n›yakalayabilmesi ve sindirilebilmesi için tüm sistemin var olmas› gereklidir.Bir parçan›n bile eksikli¤i bitki için ölüm demektir. Örne¤in; yaprak içindekitüyler olmasa böcek içerde gezmesine ra¤men reaksiyon hiçbir zaman baflla-yamayaca¤›ndan bitki kapanamayacakt›r. Veya kapanma sistemi olsa ancakböce¤i sindirecek salg›lar olmasa, tüm sistem bofla gidecektir. Bitki sineklericezbedecek bir koku salg›lamasa, bu kez kapan kendisine av bulamayacakt›r.

Bir fare kapan› gördü¤ünüzde, bunun bir tasar›m örne¤i oldu¤unubilirsiniz. Çünkü hassas mekanizman›n her parças›, fareyi yakalamak içinözel olarak ayarlanm›flt›r. Sinek yakalayan bu bit-ki ise, bir fare kapan›ndan çok daha karmafl›k veince bir tasar›md›r.

Ortada öyle büyük bir tasar›m ve kusursuzbir planlama vard›r ki, bunun sahibinin hem ve-nüs bitkisini, hem de tüm do¤ay› yaratm›fl olanAllah oldu¤u apaç›k bir gerçektir.

109

Sundew'in TüyleriBu bitkinin yapraklar› uzun k›rm›z› tüylerle doludur. Bu tüylerin ucu, böcekleri kendine çeke-cek koku içeren bir s›v› ile kapl›d›r. S›v›n›n bir baflka özelli¤i ise son derece yap›flkan olmas›-d›r. Kokunun kayna¤›na yönelen böcek, bu yap›flkan tüylere tak›l›r. Böcek kurtulmak için de-belendikçe, tüyler hayvan› daha iyi kavrayacak flekilde bükülmeye bafllar. K›p›rdayamaz halegelen böcek protein parçalay›c› salg› içinde hazmedilir. Bitkinin hareket sistemi Venüs bitki-sininkine benzemektedir. Tepesinde ve sap›ndaki tüycükler titreflir ve diplerinde oluflanelektriksel uyar›lar reaksiyonu bafllat›r.

Allah, herfleyin Yarat›c›s›-d›r. O, herfley üzerinde ve-kildir.

ZZ Ü M E R S U R E S ‹ , 6 2

Page 112: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Yandaki resimde görülen hayvan y›lan de¤il, sadece küçük bir t›rt›l. Bu hayvany›lana benzerli¤i sayesinde düflmanlar›ndan korunuyor. Bu küçük yarat›k, düflmansald›r›s›na u¤rad›¤›nda büyük bir so¤ukkanl›l›kla kuyru¤unu düflman›na çeviriyor veflifliriyor. ‹flte o anda düflman›n›n karfl›s›na korkunç bir y›lan dikiliveriyor... Tabii düfl-man› için art›k kaç›p can›n› kurtarmaktan baflka bir seçenek yok...

T›rt›l›n sahip oldu¤u bu kuyruk y›lana o kadar benziyor ki, y›lan gözü yerine ge-çen kara lekelerin içindeki göz par›lt›lar› dahi eksik b›rak›lmam›fl. Son derece yavaflhareket eden ve bu nedenle düflmanlar› için çok kolay bir av olan t›rt›l, vücudundakibu ola¤anüstü özellik sayesinde ço¤u tehlikeden kurtulmay› baflar›yor.

Peki, t›rt›l nas›l olup da böyle bir özelli¤e sahip olmufl? Bu denli çarp›c› bir "di-zayn" elbette doyurucu bir aç›klama gerektiriyor. fiimdi sorunun cevab›yla ilgili ola-rak, üretilebilecek senaryolara bir göz atal›m:

Senaryo 1: Uzun y›llar önce düflman sald›r›lar›ndan korunman›n çaresini ara-yan bir 't›rt›l' çevresini dikkatle gözlemlemeye bafllar. Bir gün tüm has›mlar›n›n y›lan-dan korktu¤unu fark eder. O anda vücudunu gözden geçirir ve kendini y›lana "ben-zetmeye" karar verir. (Vücudunu nas›l olup da y›lana "benzetebilece¤i", d›fl görünü-münü, derisinin rengini ve vücudunun fleklini nas›l ayarlayaca¤› sorusuna herhangibir aç›klama getiremiyoruz! "Kendini zorlar, birfleyler yapar" diyelim!...) Ama "de¤ifl-mek" için vakti k›s›tl›d›r. Hayat›n küçük bölümünü t›rt›l olarak geçirecek sonra kele-bek olup uçacakt›r.

Vücudunu "de¤ifltirirken" eksik birfley kalmamas› çok önemlidir. Çünkü yenikuyru¤unu denemek için tek bir imkan› vard›r. ‹lk deneme baflar›l› olamaz ve düflma-n›n› kand›ramazsa tüm emekleri bofla gidecek, üstelik can›ndan da olacakt›r. Tabii buyeniden yap›lanma süreci içinde hayat›n› da sürdürmek zorundad›r. Düflmanlar›ndankorunarak sonunda zoru baflar›r ve kuyru¤unu y›lana "benzetir".

Senaryo 2: A¤aç, çiçek, böcek, gökyüzü, su, ya¤mur, günefl vs. yani dünyada ha-yat süren tüm varl›klar ortaklafla hareket ederek kendilerine bir sistem kurmufllar, busistem içinde t›rt›la da bir kuyruk ekleyivermifllerdir!

Temelde evrim teorisine dayanan bu senaryolar›n tutarl› olmad›¤›n› anlamakiçin çok da zeki olmaya gerek yok! Ne t›rt›l uyan›k bir gözlemci veya tasar›mc›d›r, nede dünya üzerinde, tasarlama ve var etme yetene¤ine sahip bir sistem bulunur. Di¤erbir deyiflle; ne bir canl› istedi¤i zaman vücuduna müdahale ederek üstün özellikler ka-zanabilir veya kendini de¤ifltirerek yeni bir canl›ya dönüflebilir, ne de d›flar›da bunuyapabilecek bir mekanizma vard›r.

Asl›nda do¤ay› bir bak›ma üstün yetenekli bir makina olarak görüp "do¤a icatetti", "do¤a harikas›", "tabiat ana" vs. gibi yorumlara yönelenler de gayet iyi bilirlerki "do¤a" olarak adland›rd›klar› fley, hava, su, toprak, a¤aç, çiçek, böcek k›saca dün-yay› ve dünyan›n içinde bulundu¤u Günefl Sistemi'ni ifade etmektedir. ‹nsanlara

110

Savunma Teknikleri

Page 113: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

111

"Gerçekten hayvanlarda da siziniçin bir ibret vard›r."

(Müminun Suresi, 21)

Korkunç bir y›lan görü-nümündeki bu hayvan,asl›nda birkaç santimlikbir t›rt›ldan baflka birfleyde¤ildir.

tüm canl›lar›, tüm güzellikleri "dünya yapt›" veya bunlar "topra¤›n eseri" denmifl ol-sa herhalde gülüp geçerlerdi. Ama "tabiat-do¤a" gibi kelimelerle yap›lan genifl çapl›propagandalar, kiflilerin do¤ay› neredeyse bilinç sahibi bir güç olarak görmeye bafl-lamalar›na sebep olabilmektedir. Oysa unutmamak gerekir ki do¤a, gördü¤ümüzola¤anüstü düzenli ve mükemmel sistemin ad›d›r, bu sistemi kuran ve ona sürekliolarak hayat verenin de¤il! Dünya üzerinde hayat›n› sürdüren her canl›y› Allah ya-ratm›flt›r ve Allah kendilerini hangi özelliklerle yaratt›ysa, onlarla varl›klar›n› sür-dürmektedirler.

Page 114: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

112

Bu gerçe¤in ›fl›¤›nda, do¤adaki baz› canl›lar›n sahip olduklar› savunma sistem-lerini inceleyelim. Bunu yaparken ak›lda tutmam›z gereken en önemli nokta, do¤an›ncanl›lar aras›nda sürekli devam eden bir avlama-avlanma iliflkisi üzerine kurulu oldu-¤udur. Bu iliflki öyle hassas bir dengeye oturmufltur ki, milyonlarca y›ld›r, milyonlar-ca tür canl› bir di¤erini yiyerek beslenmekte, ama bu canl›lar yok olmamaktad›r. E¤eravlama-avlanma zinciri içindeki önemli türlerden birinin soyu tükense, büyük birdengesizlik ortaya ç›kar. Örne¤in dünyadaki kar›ncayiyenlerin soyu tükense, kar›nca-lar k›sa sürede büyük topraklar› istila edebilirler.

Canl›lar aras›ndaki bu avlama-avlanma iliflkisi, insano¤lunun zararl› müdahale-leri olmad›¤› sürece, büyük bir uyum içinde devam etmektedir. Bu dengenin sürme-sini sa¤layan en önemli sistem ise, canl›lar›n sahip olduklar› avlama ya da savunmasistemleridir. Önceki sat›rlarda, baz› canl›lar›n son derece ola¤anüstü avlanma sistem-leri ile birlikte yarat›ld›klar›n› ve bu sayede "r›z›kland›r›ld›klar›n›" gördük. Ama do¤a-da yaln›zca bu tür sald›r› sistemlerine sahip canl›lar olsayd›, yem olmaya aday canl›-lar› afl›r› biçimde tüketip, soylar›n›n yok olmas›na neden olurlard›. Bu canl›lar yokolunca, onlar› yiyenler de aç kalacak ve do¤a yokolufla sürüklenecekti.

Ama Allah'›n kurdu¤u büyük denge içinde bu problem de çözülmüfltür. Çünkü"avc›" hayvanlar mükemmel sald›r› sistemleriyle donat›l›rken, "yem" statüsündeki hay-vanlar da yine mükemmel savunma sistemleriyle donat›lm›fllard›r. ‹ki taraf›n yetenek-leri birbirini dengelemektedir. Ve bu ola¤anüstü yetenekler insana, bu yetenekleri ya-ratan Allah'›n sonsuz güç, ak›l ve bilgisini az da olsa tan›ma f›rsat› vermektedir.

Her canl›, kendisini savunmak için farkl› yeteneklerle birlikte var edilmifltir. Ki-misi çok h›zl› ve çeviktir; kendini kaçarak kurtar›r. Kimisi yerinden k›m›ldayamaz;ama sa¤lam z›rhlarla kapl›d›r. Kimisi önceki sayfada yer alan t›rt›l gibi ola¤anüstü"korkutma" becerilerine sahiptir. Baz›lar›, zehirli, yak›c›, ya da kötü kokulu gazlarpüskürtür. Daha baflkalar›, ölü taklidi yapabilecek yetenekte yarat›lm›fllard›r. Vücut-lar› kamuflaj için ola¤anüstü derecede uygun olarak var edilenler de bulunur. Amaunutmamak gerekir ki, bunlar yaln›zca birer örnektir ve canl›lar burada de¤inemedi-¤imiz, hatta insano¤lunun henüz keflfedemedi¤i daha binlerce ilginç sistemle donat›l-m›fllard›r. Tüm bu sistemler, Allah'›n yaratt›¤› evrende hiçbir 'çeliflki ve uygunsuzluk'olmad›¤›n› ve O'nun güç, ak›l ve ilminin sonsuz oldu¤unu göstermektedir. Allah bugerçe¤i Kuran'da flöyle haber vermektedir:

"... Rahman'›n yaratmas›nda hiçbir 'çeliflki ve uygunsuzluk' göremez-sin. ‹flte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlakl›k (bozukluk veçarp›kl›k) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir;o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmifl bir halde bitkinolarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)

Page 115: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

ÖLÜ VE YARALI TAKL‹D‹

OPOSSUM isimli bu hayvan kendiniölü taklidi yaparak koruyacak flekildeyarat›lm›flt›r. Düflman›, karfl›s›ndakininbir lefl oldu¤unu sand›¤›ndan ona iti-bar etmez. Rolünü öyle güzel yapar kikalp at›fllar› durma noktas›na kadaryavafllar. Kalp at›fllar›n› yavafllatabil-mesi, kuflkusuz hayvan›n sonradan ka-zand›¤› bir yetenek de¤il, yarat›l›fl›ndaona verilmifl bir yetenektir.

HOGNOSE YILANI da kendini ölü numaras›yla korur.S›rtüstü a¤z›n› açar ve ölü bir y›lan gibi hiç k›p›rdama-dan bu pozisyonda kal›r.

KAPLAN GÜVES‹ de ölü taklidi yapar. Fa-kat onun bir numaras› daha vard›r. Yantarafa do¤ru düfltü¤ünde portakal rengigövdesi görülür. Bu parlak renk, avc›yagüvenin tad›n›n kötü oldu¤unu haber ve-ren bir uyar›d›r. Kuflkusuz, güve ne böy-lesine bir "takti¤i" hesaplayacak bir aklasahiptir, ne de kendi vücudunun rengini,karfl› tarafa tad›n›n ac› oldu¤u mesaj› ve-recek bir renge sokabilecek beceriye... O,bu ilginç özellikle birlikte yarat›lm›flt›r.

YA⁄MUR KUfiU, yavrular›na göz diken hayvan-lar› uzaklaflt›rmak için kanatlar›ndan birini k›r›k-m›fl gibi yere b›rak›r ve yaral› gibi yerde sürü-yerek düflman›n› kendi üzerine çeker. Yuva gü-venli¤e al›nana kadar düflman›n kendisini taki-bine izin verir. Düflman›n›n yuvadan yeterinceuzaklaflt›¤›na kanaat getirdi¤inde rol yapmay›b›rak›r ve h›zla yavrular›n›n yan›na döner.

Bir-iki istisna d›fl›nda "avc›" hayvanlar, yemolarak canl› hayvanlar› tercih ederler. Lefleti ise pek ra¤bet görmez.Bu e¤ilim, baz›canl› türlerinin savunmalar›n›n temelinioluflturur. Resimlerde birkaç örne¤ini gör-dü¤ünüz canl›lar ölü veya yaral› taklidi ya-parak düflman sald›r›lar›ndan kurtulurlar.Bu bilgiyi onlara veren, nas›l taklit yapa-caklar›n› ilham eden Allah't›r.

Page 116: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Kimi canl›lar, üretimi için çok ileri teknoloji gereken oldukça karmafl›k kim-yasal bileflimleri kendi bünyelerinde laboratuvar hassasl›¤›nda ve son derece ko-layca üretebilirler. ‹flte bunlardan baz›lar›:

BOMBARDIMAN BÖCE⁄‹Yandaki resimde gördü¤ünüz hayvan›n ismi "Bombard›man böce¤i"dir. Bu

böce¤in savunma yöntemi di¤er hayvanlara pek benzemez. Hayvan, düflman sal-d›r›s›na u¤rad›¤› anda, vücudunun alt taraf›nda birbirinden ayr› iki bölmede de-polanan iki kimyasal maddeyi (hidrojen peroksit ve hidrokinon) 'yakma odas›'olarak adland›r›lan özel bir bölmede birlefltirir. Ayn› anda bu 'yakma odas›'n›n du-varlar›ndan salg›lanan özel bir katalizör (peroksidaz) maddenin h›zland›r›c› etki-siyle, kar›fl›m 100OC'lik korkunç bir kimyasal silaha dönüfltürür. Bas›nçla f›flk›rt›-lan bu çok s›cak kimyasal maddeyle hafllanan düflman ise, pani¤e kap›larak avlan-maktan vazgeçer.

"Bu son derece karmafl›k savunma mekanizmas› nas›l var olmufltur?"sorusuna cevap arad›¤›m›zda ise, böce¤in bu mekanizmay› "kendi ken-dine" gelifltirmesinin imkans›z oldu¤unu görürüz.

Bir böcek, birbirine kar›flt›¤› anda patlayacak iki ayr› kim-yasal maddenin formülünü nas›l oluflturabilir? Farz edelimoluflturdu, bunlar› nas›l kendi vücudunda salg›lay›p birik-tirebilir? Salg›lad› diyelim, bunlar için kendi vücudundaiki ayr› 'bekleme' ve bir de 'yanma' odas› nas›l meyda-na getirebilir? Tüm bunlar› 'baflarsa' bile, iki madde-nin reaksiyonunu h›zland›racak bir katalizör madde-nin formülünü nas›l hesaplay›p bunlara ekleyebilir?Üstelik tüm bunlar›n ard›ndan bir de, kendi kendi-ni yakmamak için, 'yanma odas›'n›n ve kar›fl›m›püskürttü¤ü borunun duvarlar›n› yanmaz bir ala-fl›mla 'izole' etmelidir!

Böce¤in 'yapt›¤›' bu ifllemleri, kimyagerler d›-fl›nda, insanlar dahi yapamazlar. Kimyagerler debu ifllemi kendi vücutlar›n›n içinde de¤il, ancak la-boratuvarda yapabilirler.

Böce¤in böy-lesine üstün bir kim-ya uzman› oldu¤unuve kendi vücudunu,yapaca¤› reaksiyonagöre dönüfltürüp-düzenleyecek yete-ne¤e sahip birmucizevi tasa-

K‹MYASAL S‹LAHLAR

Page 117: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

r›mc› oldu¤unu kabul etmek elbette ak›l d›fl›d›r. Belli ki böcek, buinan›lmaz ifllemleri, içeri¤inin fark›nda olmadan, yaln›zca bir refleksolarak yapmaktad›r. Tabiatta böylesine üstün bir güce ve akla sahipbir varl›k yoktur. ‹nsan da böyle bir canl›y› var edemez. B›rak›nböylesine kompleks bir canl›y› var etmek, bilim adamlar› canl›l›¤›nen basit temeli olan proteini bile -ellerinde örne¤i oldu¤u halde- ya-pabilmifl de¤illerdir. Aç›kt›r ki bu böce¤i, son derece üstün bir bilgi-

ye ve güce sahip olan Allah yaratm›flt›r. 'Bom-bard›man böce¤i', yarat›lm›fl milyarlarca

canl› gibi, Rabbimizin sonsuz gücününve benzersiz yaratmas›n›n bir ör-

ne¤idir.

Page 118: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

116

KOKARCA VEKABAK BÖCE⁄‹N‹NKOKU BOMBALARI

KIZIL YÜZLÜ TIRTIL,AS‹TL‹ SAVUNMA

Kokarcalar›n (yanda) düflmanlar›nakarfl› püsküttükleri kimyasal mad-denin tek özelli¤i oldukça kötükokmas›d›r. Bu tiksindirici ve kal›c›koku onlar› düflmanlar›ndan koru-maya yeter. Üstte gördü¤ünüz"kabak böce¤i" da ayn› korunmasistemiyle yarat›lm›fl hayvanlardanbiridir.

Bombard›man bö-ce¤ine benzer birsavunma sistemi-ne sahip olan K›-z›l Yüzlü T›rt›l,kendisine sald›randüflmanlar›na kar-fl› vücudunda üre-tilen bir asit püs-kürtür. Elbette oda, ayn› bombar-d›man böce¤i gibiola¤anüstü birkimyager, sihirlibir biyolog vemucizevi bir tasa-r›mc› de¤il,Allah'›n varl›¤›n›nve gücünün örne-¤i olarak yarat›l-m›fl bir "ayet"tir.

Page 119: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Soldaki Viceroy Kelebe-¤i'nin kufllar için oldukçagüzel bir tad› vard›r. An-cak, bu cins kelebeklerinkufllar›n tad›n› hiç sevmedi-¤i Monark kelebeklerine(üstte) benzer flekilde yara-t›lm›fl olmalar›, onlar› kufl-lar›n tehdidinden büyük öl-çüde korumaktad›r.

Y›rt›c› aspidontus bal›¤›, temizlikçi bal›¤a olanbenzerli¤inden istifade eder (Üstteki resimde herikisi alt alta görülüyor). Temizlenmeyi bekleyenbal›klara yaklaflarak bunlar›n kuyruklar›ndan veyüzgeçlerinden parçalar kopart›r. (yanda)

BENZERL‹⁄‹N KAZANDIRDIKLARI

Üstteki resim bir ar›ya, onun alt›ndaki isebir sine¤e ait. Bu benzerlik sayesinde sine-¤in düflmanlar›, karfl›lar›ndakini ar› sana-rak yaklaflmaya çekinmektedirler. Sine¤in,ar›ya olan bu görünüm benzerli¤inin ya-n›nda bir de aynen ar›lar gibi v›z›ldamaözelli¤i bulunmaktad›r. Dahas›, bu sinekdüflman sald›r›s›na u¤rad›¤›nda kanatlar›-n› yukar› do¤ru kald›r›p, gövdesini önedo¤ru bükerek ayn› ar›lar›n sald›r› pozis-yonunu almaktad›r. Alttaki resimde yabanar›s›na benzeyen bir güve görülmektedir.

Page 120: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Pangolinin sert z›rh› birkozala¤› and›r›r. K›vr›ld›-¤›nda üzerindeki z›rhlardikilir. Oldukça keskinkenarlara sahip bu z›rh›,kolay kolay hiçbir hay-van açamaz.Armodillo da z›rh›n› pan-golin gibi kullanarakkendini korur.

Armodillo

Tesbih böce¤i tehlike an›nda içine k›vr›larak top gibibir hal al›r ve dayan›kl› kabu¤u sayesinde korunur.

Kirpi, savunmas›n› dikenle sa¤layan hayvanlar›n enünlüsüdür. Oldukça yavafl hareket edebilen bu canl›,e¤er böyle bir sistemle korunmufl olmasayd›, kuflkusuzmilyonlarca y›l önce yok olup gidecekti. Hayatta kal-mas›n› sa¤layan korunma yöntemi ise, kuflkusuz nekendisinin "akledip" üretti¤i, ne de tesadüflerce olufl-turulmufl bir sistemdir. Allah kirpiyi bu üstün özellik-lerle yaratm›flt›r.

Bu sürüngen bir tehlike an›nda kuyru¤unu a¤z›naal›r ve yuvarlak bir flekil al›r. Bu flekilde bütün vücu-dunu kaplayan z›rh› onu d›flar›dan gelebilecek hertürlü tehlikeye karfl› korur.

Baz› hayvanlar son derece yavafl hareket ederler, buyüzden düflmanlar›ndan kaçma ya da gizlenme gibibir imkanlar› yoktur. Ama onlara verilen baflka savunma mekanizmalar› vard›r: Z›rhlar› ve dikenleri.

ZIRH VE D‹KENLER

Page 121: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

KAMUFLAJ

Baz› hayvanlar, yaflad›klar› ortama son de-rece uyumlu flekilde yarat›lan vücut yap›la-r› ile korunma alt›na al›nm›fllard›r. Allah'›nbu hayvanlara verdi¤i "kamuflaj" özellikleribulunduklar› ortama o denli uyumludur ki,konuyla ilgili baz› resimlerin bir bitkiye mi,yoksa bir hayvana m› ait oldu¤unu anla-mak veya ortam içinde hayvan› seçebilmekneredeyse imkans›zd›r. Kamuflaj o kadaretkili ve ustacad›r ki, özel biçimde planla-n›p "yarat›lm›fl" bir savunma mekanizmas›oldu¤u aç›kça görülmektedir. Bu resimlerdeki Mantisler de bulunduklar› or-

tamda saklanabilecekleri renk ve flekilleresahipler.

Orkidenin üzerine konan bir Mantisi çiçekten ay›rt et-mek oldukça zor. (afla¤›da)

MANTISLER, yaflad›klar› çevre-ye uyumlu olarak yarat›lancanl›lardand›r. Bazen bir yap-ra¤›n, bazen de bir dal›n ara-s›nda gizlenirler. Tek silahlar›vücutlar›n›n flekli ve rengidir.Bu sayede düflmanlar›ndan eniyi biçimde gizlenebilirler.

Page 122: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

120

Yapraklar aras›nda ve a¤aç gövdesindekamufle olmufl iki kelebek.

KURUMUfi YAPRAK MI? KELEBEK M‹?‹lk bak›flta kurumufl birer yaprak san›labilecek buresimler (alt ve üst) asl›nda kelebeklere ait. Damar-lardan, çürümüfl bölgelere ve tonlamalara kadarher türlü ayr›nt›y› üzerinde tafl›yan bu yaprak ben-zeri kanatlar, kelebekler için çok güzel bir korun-ma sa¤l›yor. Kelebe¤in yapra¤a böylesine ola¤a-nüstü bir flekilde (yapra¤›n damarlar› ve kurumuflk›s›mlar› bile ihmal edilmeden) benzemesine "rast-lant›" deyip geçmek elbette mümkün de¤il. Kele-be¤in kendi kendini "yapraklaflt›rd›¤›n›" kabul et-mekse ayn› oranda mant›k d›fl› bir iddiad›r. BuAllah'›n üstün yarat›fl›n›n bir örne¤idir.

"Sizin Allah'tan baflka tapt›klar›n›z,Allah'›n kendileri hakk›nda hiçbir delil

indirmedi¤i, sizin ve atalar›n›z›n adolarak adland›rd›klar›n›zdan baflkas›

de¤ildir. Hüküm, yaln›zca Allah'›nd›r. O,Kendisi'nden baflkas›na kulluk etmem-

enizi emretmifltir...

YY u s u f S U R E S ‹ , 4 0

Page 123: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN
Page 124: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

122

Sinekleri yakalamak için saklanan sar› örümce¤i de,üzerinde bulundu¤u çiçekten ay›rt etmek pek dekolay de¤il.

Kufl pisli¤i görünümündeki t›rt›l. Diken benzeri yaprak bitleri.

‹lk bak›flta çiçekle dolu görünü-mü veren bu dalda asl›nda on-larca t›rt›ldan baflka bir fley yok.

Yaprakla beslenen çekirgele-rin ömürleri do¤al olarakyapraklar›n aras›nda geçer.Sahip olduklar› renk yaprak-la birebir benzeflti¤inden, enbüyük düflmanlar› olan ker-tenkele ve kufllar›n çekirge-leri fark etmeleri geneldemümkün olmaz. Böylece çe-kirgeler güvenlik içinde ya-flamlar›n› sürdürür ve besle-nirler. Herhalde çekirgelerinyapraklar›n yan›nda dura du-ra "yapraklaflt›¤›n›" kimse id-dia edemez. Ya da kendikendilerini, her nas›lsa, "yap-raklaflt›rd›klar›n›"...Aç›kt›r ki, yaprak yiyen çekir-geler, yaflamlar›n› sürdürme-leri için böyle bir kamuflajözelli¤i ile birlikte yarat›lm›fl-lard›r.

Page 125: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

123

Bir baflka kamuflajl› yarat-ma örne¤i: A¤aç gövdesi-nin deseninden farks›z derirengine sahip iki kurba¤a.

Yeflil yapraklar ve yeflil kurba¤a.

Ceylan›n otlarla ayn› olanrengi kendisi için çok bü-yük bir avantajd›r. Yaprak üzerinde kurba¤a ve yumurtalar›.

Yerde yuva yapan kufllar›ntüy renkleri ve desenleri dekendilerine yapraklar aras›ndakusursuz bir gizlenme sa¤lar.Bu cins kufllar›n yumurtalar›da saklanmalar› için ayn› çeflitrenk ve desenlere sahiptir.

Page 126: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

124

Yandaki Bak›rbafll› y›lan, orman›n yapraklarla örtü-lü zeminine mükemmel flekilde kamufle olabilmek-tedir. Derisinin rengi ona savunmada oldu¤u kadar,avlanmada da büyük avantaj sa¤lamaktad›r.

Üstte gördü¤ünüz vahfli görünümlü hayvan da ka-muflaj›n kendisine sa¤lad›¤› avantajlarla hayat›n›sürdüren canl›lara bir baflka örnektir.

Resimlerdekiy›lanlar›yapraklararas›nda fark etmekoldukça zordur.

Page 127: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

125

MEVS‹ME VE ZEM‹NE GÖRE DE⁄‹fiENTÜY RENG‹Üstte yer alan kuflun ve alttaki tavflan›n ortaközelli¤i mevsimlere göre tüy renklerinin de-¤iflmesidir. Bu hayvanlar, k›fl aylar›nda bem-beyaz bir k›yafet kuflan›rken, bahar geldi¤in-de topra¤›n ve bitki örtüsünün rengine bire-bir uygun yepyeni bir görünüme bürünürler.Ortama göre renk de¤ifltirme olay›, hayvanla-r›n vücutlar›nda yarat›lm›fl olan oldukça kar-mafl›k mekanizmalar sayesinde gerçekleflmek-tedir. Güneflte kalan insan derisinin k›zar›p-koyulaflmas›na benzetilebilecek bu mekaniz-malar, hayvanlar›n deri ve tüylerinde renkde¤iflikliklerine yol açmaktad›r. Vücudumu-zun güneflte yanmas›n› engelleyemememiz

(özel korunma yöntemleri hariç) gibi hayvan-lar da vücutlar›ndaki de¤iflimi kontrol kabili-yetine sahip de¤illerdir. Önemli olan, bu tüy de¤ifliminin hayvan içinbüyük bir korunma mekanizmas› oluflturmas›-d›r. K›fl›n karl› günlerinde beyaz, di¤er mev-simlerde toprak renginde olan tüyleri, kamuf-laj yönünde büyük avantaj sa¤lar. Bunun tersi de olabilir ve hayvan k›fl›n toprakrengi, yaz›n bembeyaz kalabilirdi. Ya da hiçrenk de¤ifltirmeyebilirdi. K›sacas› renklerinmevsimlere göre de¤iflmesinde aç›k bir ak›lve hesap vard›r. Ve hayvan bunu kendisi he-saplay›p kontrol edemez. Kuflkusuz hayvan›yaratan Rabbimiz onu böylesine bir korunmamekanizmas› ile donatm›flt›r.

Page 128: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Yapra¤›n renklerinebürünmüfl bir kurba¤a

Page 129: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

127

Minnov bal›¤›n›, derin olmayan bir havuzda bile çak›l tafllar›aras›nda fark etmek oldukça zordur.

Tafllar›n aras›nda, zeminle tam an-lam›yla bütünleflmifl, 13 tane boy-nuzlu kertenkele var.

Kaya bal›klar›n›n, üstü plankton ve yosunlarla kapl›tafllardan pek farklar› yok.

Kertenkele kumda.Kertenkele kumda.

Bukelamun dalda.

Page 130: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

128

Baz› hayvanlar›n korunmalar›, k›rm›z› rengin cay-d›r›c›l›¤›na ba¤lanm›flt›r. Örne¤in, a¤aç çekirgesitehlike an›nda s›rt›ndaki k›rm›z›l›¤› düflman›nagösterirken, yengeçler k›skaçlar›ndaki k›rm›z› ren-gi a盤a ç›kar›rlar. ‹lginç olan, hayvan›n vücudun-daki k›rm›z›l›¤›n normalde görünmeyen ama tehli-ke an›nda kolayca aç›l›p gösterilebilecek bir bölge-de yer almas›d›r. Bu sayede, sald›rgan üzerindegerekli "flok etkisi"ni oluflturulabilmektedir.

Baz› kelebekler ve güveler kanatlar›ndakik›rm›z›l›¤› göstererek düflmanlar›n› korkuturlar.

KIRMIZININ AYRICALI⁄I...

Page 131: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Resimdeki küçük kertenkele tehlike an›nda kendisini fliflirerek vücudunu görünenden çok daha bü-yük bir hale getiriyor. Hayvanfliflti¤inde, bafl›n›n çevresinde belirenbir yele ise görüntüsünün daha daürkütücü olmas›na yol aç›yor...

OLDU⁄UNDAN KORKUNÇ GÖZÜKME

AT KESTANES‹ BALI⁄I, ilginç bir savunma me-kanizmas›yla donat›lm›flt›r. Bu bal›k, tehlikean›nda su yutar ve flifler. Vücudunun heryan›ndan ç›kan dikenler avc› bal›klar›cayd›rmaya yeterlidir.

Page 132: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Son derece flafl›rt›c› ve hayranl›k uyand›r›c› bir baflkasavunma yöntemi ise, "sahte gözler"dir. Baz› hayvan-lar›n vücutlar›nda "sahte gözler" denebilecek flekillervard›r. Bu "sahte gözler" o denli inand›r›c›d›r ki, bucanl›lar› avlamak isteyen di¤erleri, gözler nedeniyle,karfl›lar›nda çok daha devasa bir hayvan oldu¤unu sa-n›p kaçabilirler. "Sahte gözler"e sahip hayvanlarsa,fark›nda bile olmad›klar› bu özelliklerinin kendilerinesa¤lad›¤› rahatl›¤› yaflarlar.

SAHTE GÖZLER

Baz› kelebekler kanatlar›n› açt›klar› anda karfl›m›za bir çift gözç›kar. Bütün ayr›nt›lar›yla ve simetrisiyle eksiksiz iki gözdür bunlar.Sadece bu gözler bile, düflmanlar›n› karfl›lar›ndaki canl›n›n bir kele-bek olmad›¤› konusunda ikna etmeye yeter de artar. Özellikle üstte-ki fiönling Kelebe¤i gibi baz› kelebek türlerinin sahte yüzleri; ortas›n-daki p›r›lt›lar›yla gözleri, yüz hatlar›, çat›k kafllar›, a¤z› ve burnuylaöylesine mükemmeldir ki, ortaya ç›kan görüntü birçok düflman içinoldukça cayd›r›c›d›r. Peki bu gözler nas›l ortaya ç›km›flt›r?

Bu ola¤anüstü görüntünün, "ilginç bir rastlant›" sonucunda orta-ya ç›kt›¤›n› iddia etmek mümkün de¤ildir. Üstteki resim detayl› ince-lendi¤inde kusursuz bir tasar›ma sahip olan bu yüz fleklinin rastlant›y-la oluflamayaca¤› kolayl›kla anlafl›lacakt›r. Rastlant›lar simetri olufltu-rabilirler mi? Rastlant›lar ayn› renk ve t›pat›p ayn› desenleri farkl› ikiyerde oluflturabilirler mi? Tabii ki oluflturamazlar. Böyle bir iddia bi-limsellikle alakas› olmayan, son derece anlams›z bir iddiad›r. Kelebekfaydal› olaca¤›n› düflündü¤ü için kendi kendine bu sistemi olufltur-

mufl olabilir mi? Bu sorunun cevab› da tabii ki "hay›r"d›r.Bir kaç haftal›k ömrü olan bir t›rt›l›n, kendi renkleriyle, desenleriyle oynay›p, res-

samlara tafl ç›kartacak bir çizimi gerçeklefltirmesi ve bunu savunma için kullanmas› sözkonusu bile de¤ildir. Yeryüzündeki tüm canl›lar gibi "sahte gözleri" olan bu canl›lar› daAllah yaratm›flt›r. Onlardaki kusursuz tasar›m›n sahibi hiç kuflkusuz ki alemlerin Rabbiolan Allah't›r.

Page 133: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Sahte organlar, yaln›zca korkutmaya de¤il,bazen de kaçmaya yard›mc› olur. Üstteki re-simdeki güvenin kuyruk k›sm›, üzerinde an-tenleri de olan bir kafa görünümündedir. Buflekil, sald›rganlar›n, güvenin kuyru¤unu kafa-s› sanarak oraya yönelmesine yol açar. Zatengüve de arkas›n› dönerek sald›rgan›n aldan-mas›na yard›mc› olur. Bu hedef flafl›rtma ope-rasyonu küçük güveye kaçmak için zaman ka-zand›r›r. Ayn› "sahte kafa" görüntüsü, soldakikelebekte de vard›r.

(Üstte solda) Bu t›rt›l da kuyruk k›sm›ndaki sahte gözler sayesinde düflmanlar›ndan korunuyor.(Sa¤da) Tropik ormanlarda yaflayan bu kufl, yuvas›ndaki yavrular›na ve yumurtalar›na ya da kendisine birdüflman sald›rd›¤›nda birden kanatlar›n› açar. Kanatlarda aniden beliren iki parlak renkli flekil, sald›rgan›nüzerinde cayd›r›c› bir etki oluflturur.

Soldaki resimde Müren bal›¤›n›n gerçek kafas› ve gözleri görülmektedir.Sa¤daki resimde Müren bal›¤› uyurken yuvas›n›n içine girer ve üzerinde sahte bir çift göz bulunan kuy-ru¤unu d›flar›da b›rak›r. Kuyruktaki sahte gözler nedeniyle Müreni uyan›k sanan bal›klar yaklaflmaya ce-saret edemezler.

Page 134: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Kitab›n önceki sayfalar›nda, bal ar›lar›n›n ola¤anüstü özelliklerini incele-mifltik. Ar› kolonisinin, büyük bir mühendislik harikas› say›lan kovan› nas›l inflaetti¤ini, kovan›n inflas›nda çok ince ve hassas hesaplar›n kullan›ld›¤›n› görmüfl veinsanlar›n bile baflarmakta zorlanaca¤› ifllemlerin ar›lar taraf›ndan otomatik ola-rak yap›ld›¤›n› belirlemifltik.

Ar›lar, konuyu incelerken de vurgulad›¤›m›z gibi, bu ola¤anüstü zor ifli, in-sanlardan daha zeki olduklar›ndan de¤il, kendilerine öyle "vahyedildi¤i" için ya-parlar. Aksi halde, binlerce bilinçsiz hayvan›n, tek bir merkezden kontrol gerekti-ren o denli zor ve karmafl›k bir ifllemi baflarmalar› mümkün olamazd›.

Ama do¤adaki kusursuz mimarlar, yaln›zca ar›lar de¤ildir. ‹lerleyen sayfa-larda, yine ar›lar›nki kadar zor ve karmafl›k "inflaat" ifllerini büyük bir ustal›klabaflaran hayvanlara göz ataca¤›z. Bu hayvanlar da, ayn› ar›lar gibi kendilerine"vahyedilen" bilgiyi kullanarak, yarat›l›fllar›nda kendilerine verilen baz› ilginçözelliklerin yard›m›yla mimari harikalar meydana getirirler.

Do¤adaki kusursuz mimarlardan akla ilk gelen kunduzlard›r. Bu hayvanlar,yuvalar›n› durgun bir göletin içinde yaparlar. Ancak bu göletin özelli¤i, kunduz-lar›n dere üzerinde infla ettikleri bir baraj ile suni olarak oluflturulmufl olmas›d›r.

Kunduz, suyun önünü kesmek ve kendisine yuva yapabilece¤i durgun birgölet oluflturabilmek için bir baraj infla etmeye koyulur. Bunun için, ilk olarak ka-l›n dallar› dere yata¤›n›n içine iter. Ard›ndan daha ince dallar›, daha a¤›r olanla-r›n üzerine y›¤ar. Ama karfl›s›na ç›kan en büyük sorun akan suyun bu kitleyi al›pgötürme tehlikesidir. E¤er baraj dere yata¤›na sa¤lam bir flekilde kenetlenemezseakan su k›sa sürede onu tahrip edecektir. Baraj›n su taraf›ndan da¤›t›lmamas› içinyap›lacak en güzel fley, önce dere yata¤›na kaz›klar çakmak ve bu kaz›klar üzeri-ne baraj› infla etmektir. Bu nedenle kunduzlar, barajlar›n› yaparken ana tafl›y›c›olarak büyük kaz›klar kullan›rlar. Ama bu kaz›klar› dere yata¤›na çakmakla u¤-raflmazlar, onlar›n yapt›¤› kaz›k olarak kullanacaklar› parçalar› tafllarla a¤›rlaflt›-rarak su içinde sabitlemektir. Kunduzlar, en son olarak y›¤d›klar› dallar›, kil veölü yapraklardan yapt›klar› özel bir harçla birbirlerine yap›flt›r›rlar. Bu harç su ge-çirmedi¤i gibi, suyun afl›nd›r›c› gücüne karfl› da çok dayan›kl›d›r.

Kunduzun, infla etti¤i baraj, suyun önünü tam 45 derecelik bir aç›yla keser.Yani hayvan baraj›n›, dallar› suyun önüne rastgele atarak de¤il tamamen planl› birflekilde infla etmektedir. Burada ilginç olan günümüz hidroelektrik santrallerinintümünün bu aç›yla infla edilmesidir. Kunduzlar, bunun yan ›s›ra, suyun önünü ta-mamen kesmek gibi bir hata da yapmazlar. Baraj› istedikleri yükseklikte sututabilecek flekilde infla eder, fazla suyun akmas› için özel kanallar b›rak›rlar.

132

fiafl›rt›c› mimarlar

Page 135: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN
Page 136: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Su alt›

1

5

2

Kunduzun yarat›l›fl›, yapaca¤› inflaat ifliiçin özel tasar›mlarla doludur.Hayvan›n en önemli aleti, diflleridir.Yapt›¤› baraj›, diflleriyle kemirip-kesti-¤i a¤aç dallar›yla infla eder. Do¤al ola-rak da, diflleri sürekli y›pran›r, afl›n›r,s›k s›k da k›r›l›r. E¤er bu ifl için özel birsistemle donat›lm›fl olarak yarat›lmasayd›, hayvan k›sa sürede difllerini yi-tirebilir ve aç kalarak ölebilirdi. Ancak, dedi¤imiz gibi, hayvan›n bu prob-lemi, en bafltan çözülmüfltür. Çünkü a¤açlar› kemirmek için kulland›¤› dörttane ön difli, hayvan›n hayat› boyunca sürekli büyür.Acaba difller nas›l olmufltur da böyle bir özelli¤e sahip olmufllard›r? Kun-duz, difllerinin k›r›ld›¤›n› görünce, onlar› uzatmaya m› karar vermifltir?Yoksa, tesadüfen, ilk baraj› yapan kunduzun diflleri uzamaya m› bafllam›fl-t›r? Aç›kt›r ki, hayvan, böyle bir özellikle yarat›lm›flt›r. Bunun özel bir yara-t›l›fl oldu¤u, arka difllerin boyunun sabit kalmas›ndan da anlafl›lmaktad›r.Çünkü e¤er hayvan›n bütün diflleri sürekli olarak uzasayd›, afl›nmayla kar-fl›laflmayan arka difller, afl›r› büyüyecek, hayvan›n çenesini zorlayacak, a¤z›kullan›lmaz hale gelecekti. Ama yaln›zca öndeki dört difl uzamaktad›r: Ya-ni a¤aç kemirirken kulland›¤› difller... Kunduzun difllerinden baflka pek çokorgan› özel olarak yapt›¤› ifle uygun flekilde yarat›lm›flt›r. Su alt›nda çal›-fl›rken gözün zarar görmesini engelleyen fleffaf perdeler, burnuna ve ku-lak içlerine su kaçmas› engelleyen özel kapakç›klar, su içinde bir bal›k gibihareket etmesini sa¤layan tarakl› arka ayaklar, ayr›ca yass›, genifl ve sertbir kuyruk hayvan›n yarat›l›fltan sahip oldu¤u ayr›cal›klard›r.

3

4

Page 137: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Set

Havaland›rma deli¤i

Yuva zemini

Su seviyesi

Akarsu zemini

Page 138: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

TERM‹TLER‹N GÖKDELENLER‹Do¤adaki mimarlar aras›nda termitlerin yeri tart›fl›lmazd›r. Görünüfl ola-

rak kar›ncalara çok benzeyen bir böcek türü olan termitler, topraktan yapt›kla-r› görkemli yuvalarda yaflarlar. Bu yuvalar›n yükseklikleri 6 metreyi, geniflli¤iise 12 metreyi bulur. ‹flin en ilginç yan› ise, bu hayvanlar›n kör olmalar›d›r.

Yuvan›n yap› malzemesi iflçilerin salyalar›n› toprakla kar›flt›rarak yap-t›klar›, sert ve dayan›kl› bir harçt›r. Termitlerin yap› sanat›n›n en ola¤anüstüözelli¤i ise, koloniye düzenli hava ve flafl›lacak bir sabitlikte ›s› ve nem sa¤la-mas›d›r. Topraktan yapt›klar› gökdelenlerin kal›n ve sert duvarlar›, yuvan›niç k›sm›n›n d›flar›daki s›caktan uzak tutulmas›na yarar. Hava çevirimi için yu-van›n iç duvarlar› boyunca uzanan özel koridorlar yaparlar. Di¤er taraftangözenekler havay› sürekli filtre eder.

Orta boydaki bir yuvan›n sakinlerinin ihtiyaç duydu¤u oksijen için, hergün 1500 lt hava gereklidir. E¤er bu hava do¤rudan do¤ruya içeri al›n›rsa, yu-vada oluflan ›s› termitler için son derece tehlikeli boyutlara ç›kacakt›r. Ancaktermitler bafllar›na gelece¤i biliyormuflças›na bunun tedbirini alm›fllard›r.

Afl›r› ›s›nmaya karfl› yuvan›n alt›na nemli mahzenler yaparlar. BüyükSahra'da yaflayan türler ise zemininin 40 metre kadar afla¤›s›na bir su cetvelikaz›p, yukar›daki yuvaya suyun buharlaflarak ulaflmas›n› sa¤lar. Gökdeleninkal›n duvarlar› ise içerdeki nemin korunmas›na yard›mc› olur.

S›cakl›k kontrolü de nem gibi büyük hassasiyetle yap›l›r. D›fltaki hava, yu-van›n yüzeyine yap›lm›fl ince kanallardan geçerek nemli mahzenlere girer veburadan yuvan›n en üstündeki bir hole uzan›r; orada hava, böceklerin bedenle-riyle temas edip ›s›narak yükselir. Böylece basit bir fiziksel ilke yoluyla, koloniiflçilerinin sürekli olarak denetledi¤i bir hava dolafl›m› sistemi sa¤lanm›fl olur.

Ayr›ca yuva d›fl›nda, su bask›nlar›na karfl› e¤imli bir dam ve oluklar gö-ze çarpar. Görme yetene¤inden yoksun, bir milimetreküpten bile küçük birbeyine sahip olan bu canl›lar, bu kadar karmafl›k bir inflaat› nas›l baflarmakta-d›rlar?

Termitlerin yapt›¤› bu ifl, aç›kt›r ki, hayvanlar aras›ndaki kollektif bir ça-l›flman›n sonucudur. Çünkü "hayvanlar birbirlerinden ba¤›ms›z tüneller ka-z›yorlar da, bunlar tesadüfen birbirine uygun ç›k›yor" demek yaln›zca bir saf-satad›r. Ama bu noktada flöyle bir soruyla karfl›lafl›yoruz: Hayvanlar bu kar-mafl›k ifli yaparken birbirleriyle nas›l uyum içinde çal›flabilmektedirler? Butür bir inflaat insanlar taraf›ndan yap›ld›¤›nda, inflaat›n bir mimar taraf›ndanönceden çizildi¤ini, sonra planlar›n›n iflçilere da¤›t›ld›¤›n› ve tüm inflaat›n birflantiyede organize edilip düzenlendi¤ini biliyoruz. Ama aralar›nda bu tür bir

136

Page 139: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Boylar› birkaç santimi geçmeyen termitler hiçbir araç-gereçkullanmadan yüksekli¤i 4.5 metreye ulaflan gökdelenler yapa-biliyorlar. Bu görkemli yuva, içinde yaflayan ve say›lar› bir mil-yonu aflan termit kolonisini düflmanlar›ndan ve d›flar›daki el-veriflsiz yaflam koflullar›ndan mükemmel bir biçimde koruyor.

iletiflim olmayan, üstelik bir de kör olan termitler, nas›l böyle dev bir inflaat›uyum içinde baflarm›fllard›r?

Konuyla ilgili yap›lm›fl olan bir deney, yukar›da sordu¤umuz soruya ce-vap bulunmas›n› kolaylaflt›rm›flt›r.

Deneyde, inflas›na bafllanan bir termit evi, daha ilk aflamada ikiye ayr›l-m›flt›r. ‹nflaat boyunca iki grup termitin birbirleriyle temaslar› engellenmifltir.Sonuç oldukça flafl›rt›c›d›r. Ortaya iki ayr› yuva de¤il, bir yuvan›n iki parças›ç›km›fl›r. Parçalar biraraya getirildi¤inde, yap›lan tüm kanal ve yollar›n birbi-rini tuttu¤u görülmüfltür.

Bu olay nas›l aç›klanabilir? Öncelikle, termit evinin, bütün olarak inflas›hakk›nda gerekli olan bilginin bütün termitlerde var olmad›¤› aç›kt›r. Bireyolarak bir termit dahil edildi¤i sürecin ancak bir k›sm›n› bilebilir. Bu nedenle

137

Page 140: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

tüm bilgilerin korundu¤u yerin termitler toplulu¤u oldu¤u sonucuna varabi-liriz. Bu durumda biz bilgiden, daha do¤rusu büyük bilgiden bahsedebiliriz.Böyle bir bilgi ancak ayn› türe ait bireyler toplulu¤unun söz konusu edilmesihalinde var olur. Kald› ki bu örnek tek de¤ildir. Örne¤in çekirgeler, topluca uç-tuklar› zaman ço¤unlukla belirlenmifl bir yöne uçarlar. fiimdi bu topluluktanbir çekirgeyi ay›r›p kapal› bir kutuya koysak, hareket yönünü o anda kaybe-der ve panik içinde her tarafa uçmaya çal›fl›r. E¤er bu kutuyu uçan o¤ulun or-tas›na koysak kutunun içindeki çekirge birdenbire do¤ru olan istikameti bulurve flimdi ancak bir yöne, yani o¤ulun uçtu¤u yöne süratle uçmaya bafllar!

K›sacas›, ferdi organizmalar›n toplu olarak meydana getirdikleri eser-lere ve organizasyona ait bilgi, ancak topluluk düzeyinde ortaya ç›kar. Birey-lerde ayr› ayr› mevcut de¤ildir. Bir baflka deyiflle, termit ve ar› gibi kollektif"inflaat"lar yapan hayvanlar, bireysel olarak ne yapt›klar›n›n fark›ndade¤illerdir. Ancak hepsinin ötesinde, hepsini kontrol eden ve hepsinin yapt›-

138

Merkezbaca

yanbacalar

besindeposu

mantarbahçeleri

larvalar›nb›rak›ld›¤› odalar

yeralt›na ç›kantüneller

Yeralt›ndaki yuvan›nüzerine infla edildi¤idestek

kraliçeodas›

Termit yuvas›n›n içi

Page 141: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

¤› ifli biraraya getirerek mükemmel sonucu var eden bir baflka ak›l vard›r.Kuran'da bal yap›m›n›n ar›lara "vahyedildi¤i"nin bildirildi¤ini önceki

sayfalarda incelemifltik. Ayn› fley termitler ve di¤er bütün hayvanlar için desöz konusudur.

Kuflkusuz, bu mükemmel ifllemler, hayvanlara "ö¤retilmifl", hayvanlar,bu ifli yapacak flekilde programlanm›fllard›r. Çünkü yapt›klar› inan›lmaz in-flaat›, insanlar ancak y›llarca mimari e¤itimi gördükten sonra ve pek çok tek-nik alet kullanarak gerçeklefltirebilirler. ‹nsan gibi ak›l ve bilinç sahibi ol-mayan bu canl›lar›n, bu ifli yapacak flekilde özel olarak yarat›ld›klar› ve böy-lece kendilerini Yaratan›n sonsuz bilgi ve gücünü göstermeye arac› olduklar›apaç›k ortadad›r.

Yapt›klar› büyük mimari harikalar›n sonucunda, övülmeye ve hayranolunmaya lay›k olan, kuflkusuz bu küçük yarat›klar de¤il, onlar› bu yetenek-le var edip-yaratan Allah't›r.

139

GÖKDELEN ‹Ç‹NDE TARIM

Baz› termitler, gökdelenin içinde yapt›klar› bahçelerde, beslenmek amac›ylamantar yetifltirirler.Ancak, bu mantarlar, normal yaflamsal faaliyetleri sonucu, termitlerin sa¤-lad›¤› s›cakl›k dengesini bozacak flekilde ›s› yayarlar. Bu afl›r› ›s› art›fl›n› ter-mitlerin mutlaka dengelemeleri gerekmektedir. Termitler, hem kendilerininmeydana getirdi¤i ›s›y›, hem de yuva içindeki bahçedeki mantarlar›n meta-bolizmalar›ndan a盤a ç›kan ›s›y› uzaklaflt›rmak için ilginç yollara baflvurur-lar. Oluflan s›cakl›k yuvadaki ana kuleye (bacaya) do¤ru yükselir. Hava dola-flarak duvarlara yak›n küçük kanallar boyunca yan bacalara geçer. Burada

oksijen içeri al›n›p, ken-dilerinin ve mantarlar›nç›kard›¤› karbondioksitgeri verilir. Bundan do-lay› bir termit yuvas›bütün koloni için devbir ci¤er gibi çal›fl›r. Ha-va k›lcal kanal sistemiboyunca ilerledikçe se-rinler.Sonuçta; devaml› serinve oksijence zengin ha-va, dakikada yaklafl›k12 cm kadar h›zla içerigirer ve böylece içer-deki s›cakl›k devaml›olarak 30 derecede sa-bit kal›r.

Termitlerin mantar bahçesinden bir görünüm.

Page 142: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

LARVADAN D‹K‹fi MAK‹NES‹ OLUR MU?Birkaç kar›nca ayak ve a¤›zlar›yla yap-raklar›n kenarlar›n› tutarken di¤erleride kuluçka yuvas›ndan yar› geliflmifl lar-valar getirir.Larvalar a¤›z salg›lar›yla birlikte mekikvazifesi görecektir. Yetiflkin kar›ncalarlarvalar› yaprak kenarlar›na bast›r›ncalarvalar›n a¤ salg› bezleri çal›flmaya bafl-lar. Kar›ncalar yapraklar birbirine s›m-s›k› tutununcaya kadar larvalar› bir dikifli¤nesi gibi ileri getirip götürürler.

Dokumac› kar›ncalar Afrika'n›n ya¤›fll› ormanlar›nda yaflarlar. Bu kar›ncalar›n özelli¤i yuvalar›n› di¤erhemcinsleri gibi toprak alt›nda de¤ilde a¤açlar›n tepelerinde yapraklar›kullanarak yapmalar›d›r.

DOKUMACI KARINCALAR

Kar›ncalar ilk aflamada yerleflmeyi planlad›klar› a¤aç üzerine da¤›l›rlar.(üstte) A¤ac›n yuva yapacaklar› bölgesini tespit ettikten sonra süratleifle koyulurlar. Kullanacaklar› yapraklar› kenarlar›ndan bükerler. Yap-raklar› biraraya getirmek için, birbirlerine kenetlenerek asma köprülerolufltururlar (solda ve altta). Zincirin en bafl›ndaki, yapra¤› ucundan ya-kalar ve kendine kenetlenen ikinci kar›ncaya uzat›r. Bu nakil ifllemi,yaprak ucunun en son kar›ncaya ulaflmas›na ve iki yapra¤›n üst üstegelmesine kadar sürer.

Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'›nd›r. Allah, herfleyi kuflatand›r.

NN ‹ S A S U R E S ‹ , 1 2 6

Page 143: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

D›flar›dan gelecek sald›r›lar da göz önüne al›narak yap›lan yuva bazen üç a¤aca yay›lacak kadar büyükolur. Yuva her türlü ihtiyaca cevap verebilecek flekilde haz›rlanm›flt›r. Özel çocuk odalar›ndan,

gözetleme kulelerine kadar birçok bölüm vard›r.

Page 144: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Canl›lar›n nesillerini sürdürebilmeleri, sahip olduklar› üreme sistemlerinin ku-sursuz olmas›yla mümkün olmaktad›r. Ancak insan ve hayvanlarda üreme sistemleri-nin var olmas› yeterli de¤ildir; üremeyi cazip görmeleri için özel bir dürtü de (cinsel-lik dürtüsü) gereklidir. Aksi halde, üreme imkanlar› olmas›na ra¤men, ço¤u bu ifle kal-k›flamayacakt›r. Di¤er taraftan do¤um veya yumurtlama ve ard›ndan gelen kuluçkadöneminin zorluklar›n› fark ettiklerinde bunlara neden olan giriflimden titizlikle kaç›-nacaklard›r.

Bunun yan›s›ra canl›lar çiftleflip dünyaya yeni bir canl› getirseler bile, e¤er onabakma, onu koruma iste¤ine sahip olmazlarsa türleri sona erebilir. E¤er, canl› türleri-nin ço¤unun sahip oldu¤u anne-baba flefkati olmasayd› türler yok olacakt›. Buradaevrimci mant›ktaki kimseler "nesilleri devam ettirme bilinci"nden bahsederler. Onlaragöre nas›l her fert, kendini savunmak için ola¤anüstü çaba gösteriyorsa neslinin deva-m› için de çaba harcamaktad›r. Oysa bir hayvan›n "benden sonra soyum devam etme-li, onun için de yapmam gerekenleri yapmal›y›m" diye düflünemeyece¤i ortad›r. Hay-van bir fleyler umarak veya gelecekle ilgili menfaat beklentileriyle de¤il, öyle var ol-du¤u için yavrusunu kollay›p-gözetir.

Buna karfl›n baz› canl›lar dünyaya getirdikleri yavrular›n› b›rak›p giderler, amabu canl›lar bir kerede çok fazla yavru dünyaya getirmekte ve hiçbir koruma olmaks›-z›n da bunlar›n baz›lar› sa¤ kalabilmektedir. E¤er bunlar› korumaya çal›flacak flekildeyarat›lm›fl olsalar, bu kez türlerinde büyük bir nüfus patlamas› yaflan›r ve do¤an›ndengesi bozulurdu.

K›sacas› canl›l›¤›n sürmesinin birinci flart› olan üreme, canl›l›¤›n sürmesi içinAllah'›n yaratt›¤› bir sistemdir. Allah, "hayat veren"dir. Canl›lar› var eden de O'dur,var ettiklerinden yeni canl›lar ç›karan da O'dur. Tüm canl›lar Allah'›n dilemesiyle ya-flamaktad›rlar. Hayatlar›n›, anne, babalar›n› kendilerini ve herfleyi yaratan Allah'aborçludurlar. Allah Kuran'da, bu konuda flöyle buyurmaktad›r:

"O, sizi yeryüzünde yarat›p-türetendir ve hepiniz yaln›zca O'na topla-

nacaks›n›z." (Müminun Suresi, 79)

‹lerleyen sayfalarda, Allah'›n baz› canl›lara verdi¤i üreme sistemlerine de¤inece-¤iz. Bu canl›lar, türlerinin devam›n› sa¤layabilmek için büyük zorluklara katlan›yor-lar. Ve kuflkusuz bunlar›, "türümüzün devam›n› sa¤lamam›z gerekiyor" gibi bir man-t›k yürüttüklerinden de¤il, Allah'›n onlara verdi¤i flefkat ve merhamet dürtüleriyle ya-p›yorlar.

Baz› çarp›c› sistemlere sahip olan bu canl›lar yaln›zca birer örnektir. Asl›nda hercanl›n›n üremesi, bafll› bafl›na bir mucizedir.

142

Hayvanlar›n üremesindeki s›rlar

Page 145: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

SONDAJCI ARIBu ar› cinsi yavrular›n› sireks ad› verilen baflkabir ar›n›n larvas› ile besler. Ama karfl›laflt›¤› birsorun var: Sireks larva dönemini, a¤aç kabu-¤unun 4 cm. kadar alt›nda geçirir. Bu nedenle,sondajc› anne göremedi¤i sireks larvalar›n›nönce yerini tespit etmelidir.Ar›, sireks larvas›n›n yerini tesbit için vücudu-na yerlefltirilmifl olan çok hassas al›c›lar› kulla-n›r ve ilk sorun, yani yer tespiti böylece çö-zümlenmifl olur. Peki ya ikincisi?... Bunu daa¤aç kabu¤unu delerek yapar.Ar›n›n a¤aç kabu¤unu delmek için sahip oldu-¤u organa 'Ovipositor' ad› verilmifltir. Bu özelorgan, ar›n›n tüm vücudundan daha fazla biruzunlu¤a sahiptir. Bu organ kuyruktan ç›kaniki uzant›n›n birleflmesiyle oluflur ve ucu kes-kin bir b›çak gibidir. B›ça¤›n a¤z› kullan›mamac›na uygun olarak t›rt›kl› olarak yarat›l-m›flt›r.Sondajc› ar›, kabuk alt›ndaki sireksin yerinibulur bulmaz delme uzant›lar›n› en kestirmeyolu izleyecek biçimde hedefine yöneltiyor.

‹ki uzant›, bir testere gibi ilerigeri hareket ederek kabu¤udeliyor. Ar› sirekse isabet e-der etmez, kendi yumurtas›n› borusu arac›l›¤›yla larvan›n içine b›rak›yor. Ve yav-

ru yaban ar›s›, annesinin bulup kendisine hem yem, hem s›¤›nak olarak b›rakt›¤›kurtçu¤un içinde büyüyerek hayata bafll›yor.Bu denli mükemmel bir tasar›m›n, asla tesadüflerin eseri olamaz. Tamtersine sonsuz ak›l ve güç sahibi olan Allah'›n eseri oldu¤unu aç›kça or-

taya koymaktad›r.

143

ÇÖMLEKÇ‹ ARIResimdeki yaban ar›s› büyük bir

maharetle çamurdan yapt›¤› yuvas›nda,larva halinde bulunan yavrular›n› çok

ilginç bir biçimde besliyor:Önce büyükçe bir t›rt›l buluyor ve t›rt›l›n

hareket merkezine ait 9 bölgesini sokuyor. Bu operasyon sonucu t›rt›lölmüyor ama felç edilerek hareket

etmesi engellenmifl oluyor. Ard›ndan bir ölü gibi hareketsiz olan

t›rt›l› büyük bir dikkatle yuvaya sokuyor.Bu felçli t›rt›l, yaban ar›s› yavrular›n›n,

erginleflip yuvadan ç›kana kadarki etihtiyaçlar›n› karfl›l›yor.

Page 146: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

144

Page 147: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

KUTUP ‹KL‹M‹NE GÖRE YARATILAN PENGUENPenguenlerin yaflad›¤› kutup dairesinde hava s›cakl›¤› -40°C'ye kadar düflmekte-

dir. Penguenlerin bu denli so¤uk bir ortamda hayatlar›n› sürdürebilmeleri için vücut-lar› kal›n bir ya¤ tabakas›yla kaplanm›flt›r. Bunun d›fl›nda besinleri çok h›zl› parçala-yan bir sindirim sistemine sahiptirler. Bu iki unsur biraraya geldi¤inde ortalama+400C'lik bir vücut ›s›s›na kavuflan penguenler için so¤u¤un pek önemi kalmaz.

HERfiEY YAVRU PENGUENLER ‹Ç‹NPenguenlerin kuluçkaya yatt›klar› dönem kutup k›fl›na rastlar. Üstelik kuluçkaya

yatan da difli de¤il, erkek penguendir. Penguen çiftini bu zamanda -40°C'ye kadar dü-flen so¤u¤un yan›nda bir de buzul da¤lar› zorlayacakt›r. K›fl boyunca buzullar gittik-çe büyüyecek, kuluçka yeri ile en yak›n besin kaynaklar›n›n bulundu¤u deniz k›y›s›aras›ndaki mesafe fazlas›yla artacakt›r. Bu mesafe bazen 100 km'yi geçebilmektedir.

Difli penguenler sadece bir yumurta yumurtlar ve kuluçka görevini erkeklerinedevredip denize dönerler. Erkek kuluçkaya yatt›¤› dört ay boyunca h›z› zaman zaman120 km'yi bulan kutup f›rt›nalar›na karfl› koymak zorundad›r. Bu süre içinde sürekliyumurtalar›n bafl›ndad›r, bu yüzden avlanma imkan› da bulamaz. Zaten en yak›n yi-yecek kayna¤› birkaç günlük mesafededir. Dört ay boyunca hiçbir fley yemeden yatanerkek bu süre zarf›nda yar› yar›ya kilo kaybeder. Ama asla yumurtay› terk etmez. Ay-larca aç kalmas›na ra¤men kendisi için av bulmaya ç›kmaz, açl›¤a katlan›r.

Dört ay sonunda yumurtalar k›r›lmaya bafllad›¤›nda birden difli belirir. Bu dört

Page 148: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

146

ay boyunca bofl durmam›flt›r, sürekli yavrusu için çal›flm›fl, kursa¤›nda yemek birik-tirmifltir.

Anne yüzlerce penguenin aras›ndan efli ve yavrusunu güçlük çekmeden bulur.Anne geçen zaman içerisinde sürekli olarak avland›¤›ndan son derece dolu bir kur-sakla gelmifltir. Kursa¤›ndakileri boflaltarak bak›m iflini üstlenir.

Bahar geldi¤inde buzul erimeye bafllam›fl ve buz tabakas› üzerinde denizin orta-ya ç›kt›¤› delikler belirmifltir. Art›k anne ve baba bu deliklerden bal›k avlayarak bes-lenecek, yavrular›n› da ayn› yiyecekle besleyeceklerdir.

Yavruya bakmak oldukça zahmetli bir ifltir; onun beslenmesi için ebeveynlerbazen uzun süre hiçbir fley yemezler. Ayr›ca her yerin buzlarla kapl› oldu¤u ortam-da yuva yapma olana¤› yoktur. Anne ile baban›n, yavruyu buzun so¤u¤undan ko-rumak için yapabilecekleri tek fley, yavruyu ayaklar›n›n üstüne koyup, kar›nlar›yla›s›tmakt›r.

Hayvanlar›n yumurtlamadaki zamanlamalar› da oldukça önemlidir.Acaba niçin penguenler yaz›n de¤il de k›fl›n yumurtlarlar? Bunun tek sebebi var-

d›r: e¤er yaz›n yumurtlanm›fl olsa, yavrunun büyümesi k›fla rastlayacak o zaman daetraftaki denizler donmufl olacakt›. Bu durumda hem hava flartlar› çok a¤›r oldu¤un-dan, hem de besin kayna¤› olan deniz çok uzaklarda kald›¤›ndan ebeveynler yavru-yu besleyecek besini zor bulacaklard›.

Penguenler, son derece so¤uk olan kutup ikliminin etkisinden korunmak için biraraya topla-n›rlar. Böylece bu toplulu¤un üyesi olan yavrular so¤uk rüzgarlar›n da etkisinden korunaraktoplanma imkan› bulabilirler.

Page 149: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Gerçekten de do¤a Darwin'in dedi¤i gibi olsayd›, yaniher birey yaln›z kendi yaflam›n› düflünseydi, hiçbir canl›yavrular›n› büyütmek, beslemek ve korumak pahas›nabu kadar enerji, zaman ve yiyecek kayb›na katlanmazd›.

Page 150: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN
Page 151: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

OLA⁄ANÜSTÜ B‹R DO⁄UM H‹KAYES‹N‹N KAHRAMANI: KANGURUKangurular›n üreme sistemi di¤er memelilerden oldukça farkl›d›r. Kanguru

embriyosu, normalde rahimde geçirmesi gereken evrenin bir k›sm›n› rahmin d›fl›ndatamamlar.

Döllenmeden k›sa bir süre sonra, henüz bir santimetre boyunda olan kör kangu-ru yavrusu dünyaya gelir. Genellikle bir seferde tek yavru do¤ar. Bu aflamadaki yav-ruya "neonat" ad› verilir. Bu aflamay› tüm memeliler anne karn›nda geçirirken, kangu-ru yavrusu daha bir santimetre boyundayken dünyaya gelmektedir. Henüz do¤ru dü-rüst geliflmemifltir; ön ayaklar› belli belirsiz bir halde ve arka ayaklar› da küçük ç›k›n-t›lardan ibarettir.

Elbette bu haldeyken annesinden ayr›lmas› mümkün de¤ildir. Rahimden ç›kanneonat ön ayaklar›yla kendisini çekerek annesinin kürkünün içinde hareket etmeyebafllar ve yaklafl›k üç dakikal›k yolculuk sonunda annesinin kesesine var›r. Di¤er me-meliler için anne rahmi neyse, küçük kanguru için de bu kese odur. Ama önemli birfark vard›r. Di¤erleri dünyaya bebek olarak gelirken, kanguru yavrusu, rahimden ç›k-t›¤›nda flekil itibariyle tam bir embriyodur. Ayaklar›, yüzü ve daha pek çok uzvu he-nüz son halini almam›flt›r.

Anne kesesine ulaflan yavru dört meme ucundan birine tutunur ve süt emmeyebafllar.

‹flte tam bu dönemde anne yeniden çiftleflme sürecine girmifl, rahminde yeni biryumurta oluflmufltur. Difli yeniden çiftleflir ve yeni yumurta döllenir.

Ancak bu sefer yumurta hemen geliflmeyebafllamaz. Bu esnada Orta Avustralya'da ço¤u kezoldu¤u gibi kurakl›k varsa, rahimdeki döllenmiflyumurta kurakl›k atlat›lana kadar yine geliflmemiflolarak durur. Ama tam tersine ya¤›fllar yo¤unsa veiyi yetiflmifl otlaklar bulunuyorsa yumurtan›n geli-flimi yeniden bafllar.

Tabi burada karfl›m›za, bu hesab› kimin yapt›-¤›, yumurtan›n geliflimini, d›flardaki flartlara göre kimin ayarlad›¤› sorusu ç›kmakta-d›r. Bu ayarlamay›, elbette yumurtan›n kendisi yapamaz; o zaten henüz tam bir canl›de¤ildir, bilinci yoktur, d›flardaki hava durumundan ise hiç haberi yoktur. Bu ayarla-may›, annenin kendisi de yapamaz, çünkü o da di¤er canl›lar gibi, vücudunun içinde-ki geliflmeleri kontrol etme imkan›na sahip de¤ildir. Bu ola¤anüstü olay›, kuflkusuzyumurtay› da, anneyi de yaratan Allah denetlemektedir.

Hava flartlar› uygun oldu¤unda, döllenmeden 33 gün sonra fasulye büyüklü-¤ündeki yeni neonat, annenin rahim a¤z›ndan k›vr›larak ç›kar ve ayn› kardefli gibi sü-rünerek keseye ulafl›r.

Bu arada kesede bulunan ilk neonat da bir hayli büyümüfltür. Kesedeki 1 cm.likkardefline hiçbir zarar vermeden hayat›n› sürdürür. 190 günlük oldu¤unda, kesenin

149

O'nun bilgisi olmaks›z›n, hiçbirdifli gebe kalmaz ve do¤urmazda. Ömür sürene, ömür verilmesive onun ömründen k›salt›lmas›da mutlaka bir kitaptad›r. Ger-çekten bu, Allah'a göre kolayd›r.

FF A T I R S U R E S ‹ , 1 1

Page 152: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

150

d›fl›na ilk yolculu¤unu yapacak erginli¤e eriflmifltir. Bundan sonra zaman›n› daha çokkese d›fl›nda geçirecek, do¤umunun 235. gününde ise keseyi tamamen terk edecektir.

Difli ikinci yavrunun do¤umundan k›sa süre sonra bir defa daha çiftleflir. Böyle-ce difli kendisine ba¤›ml› üç bebe¤e sahip olur. Birincisi, genç, ayakta ot kemirebilenancak arada süt emmeye geri dönen, ikincisi memeden süt emerek geliflen küçük yav-ru, üçüncüsü ondan çok daha küçük olan neonat.

De¤iflik geliflim sürecindeki üç yavrunun anneye ba¤›ml› olmas›ndan daha da il-ginç olan, 3 yavrunun da büyüklüklerine göre farkl› nitelikteki sütle beslenmesidir.

Bir yavru kese içindeki memeye vard›¤›nda emmeye bafllad›¤› süt renksiz ve berrakiken, giderek beyazlaflmaya ve gerçek süt görünümünü almaya bafllar. Sütün birleflimin-deki ya¤ ve di¤er bileflikler yavrunun büyümesine paralel olarak zamanla iyice artar.

Bu yavru kendi bünyesine göre haz›rlanm›fl sütü emmeye devam ederken he-men ard›ndan do¤an ikinci yavrunun ulaflt›¤› memeden de hazm› kolay olan süt ve-rilmeye bafllan›r. Böylece anne vücudu ayn› anda iki de¤iflik nitelikte süt üretmeyebafllar. Üçüncü yavru dünya geldi¤inde ise, farkl› nitelikte üretilen sütlerin say›s› üçeç›kar. Büyükler için yüksek besin de¤erli, küçükler için düflük ya¤ ve besin oran›na sa-hip üç de¤iflik süt üretilir. Burada dikkat çekici bir di¤er nokta da her do¤an yavru-nun kendine haz›rlanan memeyi bulabilmesidir. Aksi takdirde vücuduna zararl› ola-cak birleflimdeki sütü emecek ve ald›¤› süt kendisine zarar verecektir.

Bu beslenme sistemi de ola¤anüstüdür ve özel bir yarat›l›fl›n eseri oldu-¤u çok aç›kt›r. Annenin bu ifli bilinçli olarak düzenleme imkan› yoktur. Birhayvan, nas›l olur da, farkl› büyüklüklerdeki yavrular›n ihtiyac› olan sütünbileflimini hesaplar? Hesaplasa bile, bunu nas›l kendi vücudunda üretebilir?Bu üç ayr› sütü, üç ayr› kanaldan nas›l verebilir?

Kuflkusuz kangru bunlar›n hiçbirini yapmamaktad›r, onun, vücudun-dan ç›kan sütün üç ayr› türü oldu¤undan haberi bile yoktur. Bu, ola¤anüstüifllem, kuflkusuz Allah'›n üstün yarat›fl›ndan kaynaklanmaktad›r.

Page 153: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN
Page 154: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

OTTANYUVAOTTANYUVA

Page 155: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

153

Anne timsahson derece han-tal ve vahfli gö-rünümüne ra¤-men, yavrular›-

n›n üzerine ade-ta titrer. Koru-

mas›z yavrular›-n› a¤z›ndaki

özel kesede top-layarak onlar

için güvenli birortam oluflturur.

T‹MSAH NASIL B‹R ANNED‹R?Nehirlerin vahfli yarat›¤› timsah›n yavrusuna gösterdi¤i özen oldukça flafl›r-

t›c›d›r.Hayvan, yumurtalar›n›n geliflimi için bir çukur kazar. Ancak bu çukurda ›s›

hiçbir zaman 30 0C'yi geçmemelidir. Çünkü bu s›cakl›¤›n biraz artmas› yumurtaiçindeki yavrular›n hayat›n› tehdit edecektir. Timsah, bu ifl için önceden bir ted-bir alm›fl ve yumurtalar›n› yerlefltirdi¤i çukurlar›n yerini fazla günefl almayacakflekilde ayarlam›flt›r. Ancak bu tek bafl›na yeterli bir önlem olmayabilir. Anne tim-sah bu ihtimalden haberdarm›flças›na yumurtalar›n› sabit s›cakl›kta tutabilmekiçin ola¤anüstü bir çaba harcar.

Baz› timsah türleri ise çukur kazmak yerine (yan sayfadaki resimdeki gibi)serin suyun üzerine ottan bir yuva infla ederler. Buna önleme ra¤men e¤er yuva-daki ›s› yükselirse bu defa üzerine üre serperek ortam› serinletirler. Yumurtalar›nk›r›lma aflamas›nda yuvadan oldukça kuvvetli sesler gelmeye bafllar. Bu sesleranne için kritik an›n geldi¤ini bildiren uyar›d›r. Anne timsah hemen yumurtalar›a盤a ç›kart›r. Yavrular›n d›flar› ç›kma çabas›na difllerini adeta bir c›mb›z gibi kul-lanarak yard›m eder. Do¤an yavrular için en güvenli yer, annelerinin a¤z›nda bu-lunan ve özel olarak bu ifl için yarat›lm›fl olan ve yaklafl›k yar›m düzine yavruyubar›nd›rabilecek kapasitedeki koruyucu kesedir.

Buraya kadar verilen birkaç örnekte de görüldü¤ü gibi tüm canl›lar aras›n-da bir yard›mlaflma ve bir fedakarl›k söz konusudur. Bilinçli bir insan için do¤a-da görülen mükemmel uyum, üstün bir Yarat›c›n›n varl›¤›n›n delillerini aç›kça or-taya koyar. Yani göklerdeki ve yerdeki herfleyin Yarat›c›s› olan Allah'›n apaç›kvarl›¤›n›n delillerini...

Page 156: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

MEGAPOD KUfiU'NUN ISI TEKNOLOJ‹S‹Pasifik adalar›nda yaflayan megapod isimli kufl, yavrular› için ilginç bir

"kuluçka makinesi" haz›rlar. Difli megapod, yaz mevsimi boyunca her 6 günde bir tane yumurta yu-

murtlar. Ancak megapodun yumurtalar› kendi boyutuna göre oldukça büyük,neredeyse devekuflu yumurtas› kadard›r. Bu nedenle de anne megapod, ancakbirinin üzerinde kuluçkaya oturabilir. Bu durumda, ilerleyen her 6 günde birannenin yumurtlayaca¤› yeni yumurtalar, aç›kta kalma, dolay›s›yla da ›s› ye-tersizli¤inden ölme tehlikesiyle karfl› karfl›ya kal›r. Oysa megapod için bu birsorun de¤ildir. Çünkü az önce de belirtti¤imiz gibi, bu sorun, bir tür kuluçkamakinesi sayesinde çözülür. Baba megapod, do¤ada en kolay bulunan mater-yalleri yani kum ve topra¤› kullanarak, kuluçka makinesi üretecek yetenekteyarat›lm›flt›r.

Bunun için baba megapod, daha yumurtlama devresi bafllamadan 6 ay ön-ce, dev pençeleriyle 5 m. çap›nda ve 1 m. derin-li¤inde bir çukur kazmaya bafllar. Ard›ndançukuru yafl otlar ve yapraklarla doldurur. Bu-ndaki amaç, çürüyen bitkilerdeki bakterilerinüretti¤i s›cakl›¤›, yumurtalar için kullanmakt›r.

Ancak bu ifllemin gerçekleflmesi için ekdüzenlemeler de gerekmektedir. Çünkü bit-kilerin çürümelerinin ve ›s› a盤a ç›karmala-r›n›n as›l nedeni, megapodun bitki y›¤›n› içi-ne yapt›¤› huni biçimindeki deliktir. Bu delikk›fl boyunca ya¤murun içeri s›zmas›n› ve or-ganik maddelerin nemli tutulmas›n› sa¤lar.Böylece nem nedeniyle üzeri kumla örtül-müfl olan bitkilerde çürüme bafllar ve ›s› aç›-¤a ç›kar.

‹lkbahar›n, yani Avustralya için kurakmevsimin bafllamas›ndan az önce erkek, çü-rümüfl bitki tabakas›n› havaland›rmaya bafl-lar. Bu ›s› dengesinin korunmas› içindir. Diflikufl da aras›ra çukurun yan›na gelerek erke-¤in çal›fl›p çal›flmad›¤›n› kontrol eder. So-nunda difli, çürüyen bitkilerin üzerindekikuma yumurtlar.

Baba megapod yumurtalar için çukur kaz›yor.

Page 157: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

155

Baba megapod, yumurtalar için çukur kazarken, difli bu iflehiç müdahale etmeden yanl›zca

denetçilik yapar.

Yumurtalar, çatlamavakti geldi¤inde, kum

y›¤›n› içinden ç›kar›l›rlar.

HASSAS B‹R TERMOMETRE; ERKEK MEGAPOD"Kuluçka makinesi"nin üstündeki yavrular›n geliflebilmesi için, ›s›n›n (+)

33oC'de sabit tutulmas› gerekmektedir. Erkek, bunu sa¤layabilmek için, birtermometre kadar hassas gagas› ile s›k s›k kumlar›n ›s›s›n› ölçer. Gerekirseyükselen ›s›y› düflürmek için havaland›rma delikleri açar. Öyle ki d›flar›dankum öbe¤inin üzerine 1-2 avuç toprak at›lacak olsa, erkek megapod hemenfazla kumu ayaklar›yla d›flar› atarak, ›s›daki en küçük bir de¤iflimi bile engel-ler. Bu koruma alt›nda yavrular dünyaya gelir. Dünyaya yeni gelen yavrularo kadar geliflmifltir ki, yumurtadan ç›kt›ktan birkaç saat sonra uçabilirler.

‹nsano¤lunun bile yapmakta zorlanaca¤› böyle bir ifli, bu hayvanlarmilyonlarca y›ld›r nas›l baflarmaktad›r? Hayvanlarda, insan gibi bir bilinç ol-mad›¤›n› bildi¤imize göre, bu olay›n tek aç›klamas›, hayvan›n bu ifl için"programlanm›fl", önceden bu ifli yapacak flekilde yarat›lm›fl oldu¤udur. Ak-si halde, ne bu ifl için 6 ay önceden haz›rl›k yapmas›, ne de karmafl›k kimya-sal ifllemin yap›s›n› bilmesinin aç›klanmas› mümkün de¤ildir. Neden yumur-talar› korumak için böyle bir zahmete giriflti¤i ise bafll› bafl›na bir sorudur.Tek cevab› ise, Allah'›n canl›lara verdi¤i ço¤alma ve yavrular› koruma iste-¤inde gizlidir.

Page 158: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

GUGUK KUfiUGuguk kuflunun, baflka kufllar›n yuvalar›na

yumurtlay›p, yavrular›n› bu yuvalardaki ebeveyn-lere bakt›rd›¤›n› biliyor muydunuz?...

Difli guguk, yumurtlama vakti geldi¤inde ade-ta zamanla yar›fl›r. Devaml› uyan›k ve dikkatli olankufl, yapraklar aras›nda gizlenerek, yuva yapançiftleri gözler. Daha önceden iyi tan›d›¤› bir kufl tü-rünün yuva yapt›¤›n› görünce ne zaman yumurtla-mas› gerekti¤ine karar verir. Art›k, yavruya baka-cak kufl belirlenmifltir.

Guguk, bak›c› kuflun yumurtlamaya bafllad›-¤›n› görür görmez harekete geçer. Kufl yumurtla-d›ktan sonra yuvadan ayr›l›r ayr›lmaz, hiç vakitkaybetmeden yuvaya gider ve kendi yumurtas›n›b›rak›r. Ama burada çok ak›ll›ca bir fley daha yapa-rak, yuvan›n gerçek yumurtalar›ndan birini afla¤›atar. Bu, yuvan›n sahibi olan kuflun flüphelenmesi-ni engelleyecektir.

Anne guguk kuflu, yavrusunun güvenilir birhayata at›lmas› için flafl›lacak kadar mükemmel birstrateji ve zamanlama yapmaktad›r. Çünkü difli gu-guk bir mevsimde 1 de¤il tam 20 tane yumurta ya-par. Buna uygun olarak, çok say›da bak›c› ebeveynsaptay›p, bunlar› gözetlemesi ve yumurtlama za-manlar›n› iyi ayarlamas› gerekmektedir. Anne gu-guklar›n iki günde bir yumurtlamalar› ve her yu-murtan›n yumurtal›kta befl günde oluflmas› dolay›-s›yla, kuflun kaybedecek bir dakikas› yoktur.

12 günlük bir kuluçka devresi geçirip yumur-tadan ç›kan guguk yavrusu, 4 gün sonra gözleriniilk kez açt›¤›nda, ona çok müflfik davranan -ama as-l›nda kendisinin olmayan- ebeveynleri ile karfl›lafl›r.Yumurtas›ndan ç›kar ç›kmaz ilk ifli de, ebeveynlerinolmad›¤› bir zamanda, yuvadaki di¤er yumurtalar›afla¤› atmakt›r. Bak›c› ebeveynler kendilerinin san-d›klar› yavruyu büyük bir özenle beslerler. Yavru-nun yuvadan ayr›laca¤› 6. haftaya do¤ru karfl›m›zaufak iki kuflun (ebeveynin) doyurdu¤u koca bir ku-

Difli guguk kuflu, yumurtalar›n›baflka bir kuflun yumurtalar›n›nyan›na b›rak›r. Bunun için seçti¤ibir yuvay› uzun süre gözetler. Yu-van›n sahibi uzaklafl›nca, hemenyuvaya gizlice bir yumurta b›ra-k›r. Bu arada yuvadaki yumurta-lardan birini de afla¤› atarak, du-rumun fark edilmesini önler.

Page 159: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

flun, yani gugu¤un ilginç görüntüsü ç›kar. Guguk kuflunun, yavrular›n› baflka kufllar›n himayesine terk

etmesi üzerinde düflünelim. Acaba anne guguk, yavrular›na bak-maya üflendi¤inden veya yuva yapmay› bir türlü beceremedi¤in-den mi böyle bir yola baflvurmufltur? Yoksa, daha önceleri yuvayap›p yavrusuna bakt›¤› halde, bunun oldukça zahmetli bir ifl ol-du¤unu fark etmifl, ard›ndan bu yöntemi mi keflfetmifltir? Sizce birkufl kendi bafl›na böyle bir plan yapabilir mi? Elbette ki bu varsa-y›mlar›n hiçbiri do¤ru de¤ildir. Bu canl›ya neler yapaca¤› ilhamedilmektedir. Guguk kufllar› da di¤er bütün varl›klar gibi Allah'›nkendilerine emrettiklerini yapmaktad›rlar.

157

YAVRU HANG‹S‹?Bak›c› kufl, 6 hafta geçmesine ve guguk kuflu yavrusu kendisinin birkaç mislibüyüklü¤e ulaflmas›na ra¤men annelik vazifesini özenle sürdürür.

Yavru guguk kuflu-nun yumurtadan ç›-kar ç›kmaz yapt›¤› ilkifl yuvadaki di¤er yu-murtalar› s›rtlayarakyuvadan afla¤› at-makt›r. Böylece yuva-daki bak›c› ebeveyn-ler yaln›zca kendisinibesleyecektir.

Page 160: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

YABAN ARISI "PEPS‹S"‹N TARANTULA ‹LE SAVAfiIDev yaban ar›s› "pepsis" üreme mevsimi boyunca, di¤er birçok hayvan›n

aksine, yuva yapmak, kuluçkaya yatmak gibi ifllerle u¤raflmaz. Çünkü yarat›-l›fl›nda ona verilen üreme mekanizmas› çok farkl›d›r. Yaban ar›s›, dünyan›n eniri ve en zehirli örümce¤i olan tarantulay› kullanarak yumurtalar›n› besleyip-koruyacakt›r.

Tarantulalar genellikle toprak alt›nda kazd›klar› tünellerde saklan›rlar. An-cak yaban ar›s›, tarantulan›n kokusuna hassas özel alg›lay›c›larla donat›lm›flt›r vebu nedenle av›n› bulmas› pek de zor olmaz. Ancak tarantula s›k rastlanacak tür-den bir hayvan de¤ildir. Bu yüzden yaban ar›s›n›n tek bir tarantula bulmak içinsaatlerce toprak üzerinde yürüdü¤ü olur. Bu yolculuk s›ras›nda duyargalar›n›nhassasiyetlerini kaybetmemesi için onlar› s›k s›k temizlemeyi de ihmal etmez.

Tarantula bulundu¤unda ise büyük bir savafl bafllar. Tarantulan›n as›l sila-h› öldürücü olan korkunç zehiridir. Mücadelenin ilk bafl›nda tarantula hemenar›y› sokar. Ama bu yaban ar›lar› (pepsis) tarantulan›n zehirine karfl› özel birpanzehirle korunmufltur. Vücutlar›ndaki özel bir salg› sayesinde örümce¤inkuvvetli zehirinden etkilenmezler.

Bu durumda örümce¤in ar›ya karfl› yapabilece¤i pek bir fley yoktur. Sok-ma s›ras› ar›ya gelmifltir. Örümce¤i karn›n›n solüst taraf›ndan sokan ar› zehirini buraya boflalt›r.Örümce¤in vücudunun bu k›sm›n›n seçilmesison derece ilginçtir; çünkü örümce¤in en hassasyeri bu bölgedir. Olay›n en ilgi çekici yan› buaflamadan sonra bafllar: Ar›n›n zehiri, tarantula-

y› öldürmek için de¤il onu felç etmek için vücuduna konulmufltur. Hareketsiz kalan tarantulay› sürükleyerek uygun bir yere tafl›yan yaban

ar›s›, burada bir çukur kazar ve tarantulay› çukurun içine tafl›r. Bundan sonratarantulan›n karn›nda bir delik açan yaban ar›s› buraya tek bir yumurta b›rak›r.

Birkaç gün içinde yumurtadan pepsisin yavrusu ç›kar. Yavru de¤iflim ge-çirece¤i koza dönemine kadar tarantulan›n etini yiyerek beslenecek ve onun vü-cudu içinde korunacakt›r.

Yaban ar›s›, üreme mevsimi boyunca b›rakaca¤› 20 yumurtan›n her biriiçin, bir tarantula bulmak zorundad›r.

Bu inan›lmaz yönteme bakt›¤›m›zda görünen, ar›n›n üreme sistemininözel olarak tarantulaya ayarlanm›fl biçimde yarat›ld›¤›d›r. Aksi halde, ar›n›n vü-cudunda tarantula zehrine karfl› panzehir bulunmas›, ya da tarantulay› felç ede-cek nitelikte bir s›v› salg›lamas› hiçbir flekilde aç›klanamaz.

158

E¤er akl›n›z› kullanabiliyorsan›z, O,do¤unun da, bat›n›n da ve bunlararas›nda olan herfleyin de Rabbidir.

fifi U A R A S U R E S ‹ , 2 8

Page 161: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

159

Pepsis tarantulay› karn›n›n sol üst taraf›ndan sokar (altta). Bu bölge tarantulan›n felç olmas› için en uygun noktad›r.

Page 162: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

160

Page 163: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Kuran'da Allah, "Onlar, üstlerinde dizi dizi kanat aç›p kapayarak uçankufllar› görmüyorlar m›? Onlar› Rahman (olan Allah)'dan baflkas› tutmu-yor. fiüphesiz O, herfleyi hakk›yla görendir." (Mülk Suresi, 19) ayetiyle, kufl-lar›n uçufllar›na dikkat çekmektedir. Bu bölümde, özellikle göçmen kufllar eleal›nm›fl, bunlar›n göklerde ne denli mükemmel dengelerle yolculuk ettiklerive vücutlar›n›n sahip oldu¤u sistemler anlat›larak, Allah'›n onlar› "gökte tut-mas›" ile ilgili s›rlar›n›n ana hatlar›na yer verilmifltir.

GÖÇ ZAMANINI NASIL BEL‹RL‹YORLAR?Kufllar›n nas›l ve neden göç etmeye bafllad›klar›, "göç karar›"n› neye da-

yanarak ald›klar› yüzy›llard›r merak edilen bir konudur. Kimi bilim adamla-r› göçün nedenini mevsim de¤iflikliklerine, kimileri de yiyecek aray›fl›na ba¤-larlar. Önemli olan, bu uzun mesafeli uçufllar›n kendi bedenlerinden baflkahiçbir korunmaya, teknik donan›ma ve güvenli¤e sahip olmayan bu hayvan-lar taraf›ndan nas›l gerçeklefltirildi¤idir. Çünkü göç olay› yön bulma, g›da de-polama, uzun süre uçabilme gibi beceriler gerektirmektedir. Bu özelliklere sa-hip olmayan bir hayvan›n birdenbire göç eden bir hayvana dönüflmesi müm-kün de¤ildir.

Bu konuya cevap vermek için yap›lan deneylerden biri flöyledir: Bahçebülbülleri, ›s› ve ›fl›k gibi iç koflullar› de¤ifltirilebilen bir laboratuvarda deney-lere tabi tutulmufltur. ‹çerideki koflullar d›flar›dakilerden farkl› olarak düzen-lenmifltir. Örne¤in d›flar›da k›fl mevsimi yaflan›rken, laboratuvarda bahar or-tam› sa¤lanm›flt›r, bunun üzerine kufllar içerideki flartlara göre vücutlar›nda-ki düzenlemeleri yapm›fllard›r. Ayn› göç vaktinin yaklaflt›¤› zamanlarda yap-t›klar› gibi, yak›t için ya¤ depolam›fllard›r. Fakat kufllar, yapay mevsime görekendilerini ayarlay›p, erkenden göç edecekmifl gibi haz›rlansalar da, göç ha-reketine vaktinden önce giriflmemifllerdir. Kufllar d›flar›daki mevsime uymufl-lard›r. Bu sonuç kufllar›n göçe bafllama karar›n› mevsim flartlar›n› gözlemle-yerek almad›klar›n›n bir ispat›d›r.

Peki kufllar göç vaktini neye dayanarak belirlerler? Bilim adamlar› busorunun cevab›n› hala bulamam›fllard›r. Bu nedenle, canl›larda, kapal› bir or-tamda zamanlama yapabilmeyi ve mevsim de¤iflikliklerini ay›rt edebilmeyisa¤layan bir "iç saat"in var oldu¤unu düflünüyorlar. Ama, "kufllar›n bir iç sa-ati var, bu sayede göç vaktini anl›yorlar" cevab› bilim d›fl› bir cevapt›r. Bu na-s›l bir saattir, vücudun hangi organ›na ba¤l›olarak çal›flmaktad›r ve nas›loluflmufltur? Bu saatin bozulmas›, geri kalmas› durumunda ne olur?

Ayn› sistemin sadece tek bir göçmen kufl için de¤il, bütün göç eden canl›lariçin geçerli oldu¤unu düflünürsek bu sorular›n cevaplar› daha da önem kazan›r.

161

Kufllar›n göçleri

Page 164: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Bilindi¤i gibi göçmen kufllar ayn› yerden göçe bafllamazlar, çünkü herbiri ayn› yerde bulunmamaktad›r. Ço¤u tür, önce belirli bir yerde toplan›r,sonra hep birlikte göçe bafllarlar. Peki bu zamanlamay› nas›l yapmaktad›rlar?Nas›l olup da, kufllar›n sahip olduklar› kabul edilen "saat"ler, birbiriyle budenli uyumludur? Bu denli düzenli bir sistemin kendi kendine oluflmas› dü-flünülebilir mi?

Göç gibi planl› bir hareketin kendi kendine oluflmas› imkans›zd›r. Ayr›-ca kufllarda ve göç eden di¤er tüm canl›larda ne çeflitte olursa olsun bir saatyoktur. Göç eden bütün canl›lar bunu her sene kendi belirledikleri zamanlar-da yaparlar, ama bunu bir iç saate uyarak yamzalar. Baz› kiflilerin iç saat ola-rak nitelendirdikleri fley; Allah'›n bu canl›lar üzerindeki kontrolüdür. Evren-deki herfley gibi göç eden canl›lar da Allah'›n emirlerine uymaktad›rlar.

ENERJ‹ KULLANIMIKufllar uçmak için büyük bir enerji sarfederler. Bu

yüzden de kara ve denizdeki tüm canl›lardan daha çokyak›ta ihtiyaç duyarlar. Örne¤in, 3.000 km.'lik Hawai-Alaska mesafesini katedebilmek için birkaç graml›k"sar›salk›m kuflu", yolculu¤u boyunca 2.5 milyon kezkanat ç›rpmak zorundad›r. Buna ra¤men 36 saat gibiuzun bir süre havada kalabilmektedir. Bu yolculu¤u s›-ras›ndaki sürati ise saatte ortalama 80 km.dir. Bu kadar

yorucu bir uçufl s›ras›nda, kufllar›n kan›ndakiasit miktar› afl›r› derecede artar ve yükselenvücut ›s›s› nedeniyle de kufl bay›lma tehlike-siyle karfl› karfl›ya kal›r. Baz› kufllar bu tehlike-yi karaya inerek engellerler. Peki engin deniz-lerin üzerinde göç etmekte olanlar nas›l kurtu-lacakt›r? Kufl bilimciler bu durumda kufllar›nkanatlar›n› mümkün oldu¤u kadar aç›p, ken-dilerini b›rakarak serinlediklerini gözlemle-mifllerdir.

Göçmen kufllar›n metabolizmalar› da, buifli kald›racak kadar güçlüdür. Örne¤in göç edenen küçük kufl olan "kolibri"nin vücudundakimetabolizma hareketi, bir filinkinden 20 kat da-ha fazlad›r. Kuflun vücut s›cakl›¤› 62°C'ye ulafl›r.

Sar› salk›m kuflu

Sar› salk›m kuflunun göç yollar›

Alaska

Hawai

Göç yollar›

Kuluçka yeri

Kuluçka yeri

K›fllama yeri

K›fllama yeri

Page 165: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

UÇUfi TEKN‹KLER‹Kufllar, böyle zorlu uçufllar için uygun bir tarzda yarat›lm›fl olmalar›n›n

yan›nda, bir de elveriflli rüzgarlardan faydalanmalar›n› sa¤layacak yetenek-lerle donat›lm›fllard›r.

Örne¤in leylek, yükselmekte olan ›l›k hava ak›mlar›yla 2.000 m.ye kadar ç›-kar, ard›ndan kanat ç›rpmaks›z›n bir sonraki ›l›k hava ak›m›na do¤ru süzülür.

Kufl sürülerinin bir baflka uçufl tekni¤i ise "V" fleklindeki uçufltur. Bu sa-yede, önde giden kuvvetli ve büyük kufllar, karfl› hava ak›m›na karfl› bir çeflitkalkan oluflturarak, daha zay›f olanlar›n ifllerini kolaylaflt›r›rlar. Uçak mühen-disi Dietrich Hummel bu flekilde bir organizasyonun sürü genelinde %23 ta-sarruf sa¤lad›¤›n› ispatlam›flt›r.

YÜKSEK ‹RT‹FADA UÇUfiGöçmen kufllar›n bir bölümü çok yüksek irtifada uçarlar. Örne¤in kazlar

8.000 m. yükseklerde uçabilirler. Atmosferin, 5.000 m.'de bile deniz seviyesine

163

S›cak hava dalgas› içinde yükselen kufl, en yukar› ulaflt›¤›nda kendini afla¤› b›rakaraksüzülür. Bu kufla büyük bir enerji tasarrufu sa¤lamaktad›r.

Görmedin mi ki, göklerde ve yerdeolanlar ve dizi dizi uçan kufllar, gerçek-ten Allah'› tesbih etmektedir. Her biri,kendi duas›n› ve tesbihini flüphesiz bil-mifltir. Allah, onlar›nifllediklerini bilendir.

(Nur Suresi, 41)

Page 166: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

k›yasla %63 daha az yo¤un oldu¤u hat›rland›¤›nda kazlar›n uçtu¤u yüksekli-¤in ne denli ak›lalmaz oldu¤u anlafl›lmaktad›r. Çünkü, atmosferin bu denli sey-rek oldu¤u bir yükseklikte uçan kufl, daha h›zl› kanat ç›rpmak ve dolay›s›yladaha fazla oksijen bulmak zorundad›r.

Ancak bu hayvanlar›n ci¤erleri, yükseklerdeki oksijenden maksimumoranda faydalanabilecek flekilde yarat›lm›flt›r. Memeli hayvanlar›nkindenfarkl› bir flekilde çal›flan akci¤erler, kufllar›n seyrek havadan normalden fazlaenerji almalar›n› sa¤lar.

MÜKEMMEL DUYMA YETENE⁄‹ Kufllar göçleri s›ras›nda hava olaylar›na da dikkat ederler. Örne¤in yak-

laflan bir f›rt›nan›n oda¤›na girmemek için yollar›n› de¤ifltirirler. Kufllar›n buözelli¤ini araflt›ranlardan ornitolog Melvin L. Kreithen baz› kufllar›n atmos-ferde çok uzak mesafelere yay›lan son derece küçük frekansl› sesleri iflittikle-rini saptam›flt›r. Bu sayede göçmen kufl, bulundu¤u yerden çok uzaktaki birda¤›n üzerinde patlayan f›rt›nay› veya yüzlerce kilometre ileride, denizinüzerindeki gök gürültüsünü iflitebilmektedir. Ayr›ca, kufllar›n göç yollar›n›,hava flartlar›n›n genelde tehlikeli oldu¤u bölgelerden uzak tuttuklar› da bilin-mektedir.

Page 167: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

HER YIL B‹NLERCE K‹LOMETRE GÖÇ EDEN KUfiLARDAN BAZILARI

165

Page 168: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

YÖN ALGILAMA

Kufllar, binlerce kilometrelik uçufllar› s›ras›nda, pusula, harita ya da ben-

zeri yön belirleyicilerden yoksun olarak, nas›l do¤ru yönü bulmaktad›rlar?...

Bununla ilgili olarak ilk öne sürülen teori, kufllar›n yer flekillerini ezber-

ledikleri ve böylece yolu flafl›rmadan katedebildikleri fleklindeydi. Ama yap›-

lan deneyler, bu teorinin yanl›fl oldu¤unu göstermifltir.

Konuyla ilgili olarak güvercinler üzerinde yap›lan bir deneyde, hayvan-

166

1

2

34

5

667 7

8

9

1010

12

11

Yukar›daki illustrasyon, kufllar›n uçarken faydaland›klar› 12 unsuru göstermektedir. 1- Günefl,2- Zamanlama hissi, 3- Y›ld›zlar›n konumlar›, 4- Ultraviyole ›fl›nlar›, 5- Polarize ›fl›k, 6- Çok düflük fre-kansl› sesler, 7- Çok uzaklardan gelen dalga, gökgürültüsü gibi sesler, 8- Dünyan›n manyetik ala-n›, 9- Yerçekimi, 10- Meteoroloji de¤erlendirmesi, 11- Uygun rüzgarlar, 12- Yeryüzü flekilleri.

Page 169: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

lar›n gözlerine etraf› görmelerini engelleyen donuk lensler tak›lm›flt›r. Ancak,böylece yeryüzü flekillerini görmeleri engellenmifl güvercinler, sürülerindenbirkaç kilometre ötede b›rak›lsalar bile, yine gidecekleri yolu bulabilmifllerdir.

Daha sonra yap›lan araflt›rmalarda, dünyan›n manyetik alan›n›n özellik-le kufl türleri üzerinde etkili oldu¤u anlafl›lm›flt›r. Yap›lan çeflitli çal›flmalarla,kufllar›n yerin manyetik alan›ndan yararlanarak yönlerini bulmalar›n› sa¤la-yan oldukça geliflmifl bir "manyereseptör" (manyetik alan alg›lay›c›s›) sistemi-ne sahip olduklar› ortaya konmufltur. Bu sistem sayesinde, kufllar, göç s›ras›n-da dünyan›n de¤iflen manyetik alan›n› hissederek, yönlerini belirlemektedir-ler. Deneyler, göçmen kufllar›n, manyetik alandaki %2'lik bir de¤iflimi bile al-g›lad›klar›n› göstermifltir.

Baz›lar›, kufllar›n vücudunda bir tür pusula oldu¤unu söyleyerek, konu-yu aç›klad›klar›n› zannetmektedirler. Ancak, as›l büyük soru bu noktadando¤maktad›r.

Soru fludur: Kufllar. nas›l olmufl da birer "do¤al pusula" ile donat›lm›fl-lard›r? Pusulan›n, "icad" edilen bir fley oldu¤unu, insan akl› taraf›ndan yap›l-d›¤›n› biliyoruz. Peki insan›n bilgi birikimiyle ortaya ç›kard›¤› bir ayg›t olanpusula, kufllar›n vücudunda nas›l var olmufltur? Acaba y›llar önce, bir kufl tü-rü, yön bulurken dünyan›n manyetik alan›ndan yararlanman›n faydas›n› dü-flünmüfl ve kendi vücudu için bir "manyereseptör" mü icad etmifltir? Yoksayine y›llar önce, bir kufl türü "tesadüfen" böyle bir mekanizma ile mi donan-m›flt›r? Kuflkusuz hay›r...

Ne kuflun kendisi, ne de bir tesadüf, vücuda son derece geliflmifl bir pu-sula ekleyemez. Kuflun vücut yap›s›, akci¤eri, kanatlar›, sindirim sistemi vb.gibi, yön bulma yetenekleri de Allah'›n kusursuz yarat›fl›n›n örne¤idir:

Dediler ki: "Allah o¤ul edindi." O, (bu yak›flt›rmadan) yücedir. Hay›r,göklerde ve yerde her ne varsa O'nundur, tümü O'na gönülden boyune¤mifllerdir. (Bakara Suresi, 116)

167

Çok küçük olmas›na ra¤-men uzun göç yolculuklar›yapabilen kolibri.

Page 170: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN
Page 171: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

MONARK KELEBEKLER‹N‹N HAYRET VER‹C‹ YOLCULU⁄UGüneydo¤u Kanada'da yaflayan Monark kelebeklerinin göç öyküsü ise,

kufllar›nkinden daha da karmafl›kt›r.Monark kelebekleri, normalde, t›rt›ll›ktan kurtulup tam bir kelebek ol-

duktan sonra ancak 5-6 hafta yaflarlar. Bir y›l içinde, 4 Monark nesli yaflar. Budört neslin üçü, ilkbahar ve yaz aylar›nda yaflar.

Sonbahar geldi¤inde durum de¤iflir. Çünkü sonbaharla birlikte, göç bafl-layacakt›r ve bu göçü üstlenecek olan Monark nesli, ayn› y›l içinde gelip-geç-mifl olan di¤er nesillerden çok daha uzun yaflayacakt›r. Göç edecek olan Mo-narklar, mevsimin dördüncü kuflak kelebekleridir.

Göç, çok ilginç bir biçimde, tam sonbaharda gecenin gündüze eflitlendi-¤i gecede bafllar. Güneye göçen bu kelebekler, önceki di¤er üç kuflaktan alt›ay daha fazla yaflayacaklard›r. Çünkü ç›kt›klar› yolculu¤u tamamlay›p geridönebilmeleri için bu kadar süre yaflamalar› flartt›r.

Güneye inen kelebekler, Yengeç Dönencesi'ni geçip so¤uklar› geride b›-rakt›klar›nda da¤›lmazlar. K›tan›n yar›s›n› aflan bir göçten sonra milyonlarcakelebek Meksika'n›n ortas›nda konaklar. Buras› üzeri zengin bitki örtüsü ilekapl› volkanik da¤lar›n s›rtlar›d›r. 3000 m. yükseklikteki bu yer kelebeklerinyaflayabilece¤i kadar s›cakt›r. Burada Aral›k'tan Mart'a kadar 4 ay boyuncahiçbir fley yemezler. Yaflamlar›n› vücutlar›ndaki ya¤ stoklar›yla sürdürürken,yaln›zca su içerler.

‹lkbaharda açmaya bafllayan çiçekler Monarklar için önemlidir. 4 ayl›k birbekleyiflten sonra ilk defa kendilerine bir bal özü ziyafeti çekerler. Art›k KuzeyAmerika'ya dönüfl için gerekli enerjiyi depolam›fllard›r. 2 ayl›k yaflam süresini se-kiz aya geniflletilmifl olarak yaflayan bu kufla¤›n baflka yönlerden di¤erlerinden

169

Page 172: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

hiçbir fark› yoktur. Mart sonunda yola koyulmadan önce çiftleflirler. Tam geceile gündüz eflitlendi¤i gün koloni kuzeye uçmaya bafllar. Yolculuklar›n› ta-mamlay›p Kanada'ya vard›ktan az sonra da ölürler. Ancak, ölmeden önce,soylar›n›n devam› için gerekli olan kufla¤› da dünyaya getirirler.

Yeni do¤an kuflak, y›l›n ilk neslidir ve yaklafl›k bir buçuk ay yaflayacak-t›r. Daha sonra ikinci ve üçüncü kuflaklar... Dördüncü kufla¤a gelindi¤indegöç yine bafllayacak, bu kuflak yine di¤erlerinden alt› ay daha fazla yaflaya-cakt›r ve zincir böyle sürüp gidecektir...

Bu ilginç sistem, akla birçok soru getirmektedir: Nas›l olmaktad›r da,her dört nesilden biri alt› ay daha uzun yaflayacak flekilde do¤maktad›r? Na-s›l olmaktad›r da, bu uzun yaflayan nesil binlerce y›ld›r tam k›fl aylar›na denkgelmektedir? Nas›l olmaktad›r da, kelebekler göçe tam gece ile gündüzün eflitoldu¤u günde bafllamakta, bu ince hesab› tutturabilmektedir, yoksa takvimmi kullanmaktad›rlar?

Kuflkusuz bu sorular›n evrim ya da benzeri teorilerin içinde hiçbir ceva-b› bulunamaz. Çünkü, kelebekler bu ilginç özellikleri var olduklar› andan be-

170

Monarklar›n binlercesi bir a¤aca konduklar›nda, a¤aç neredeyse görünmez olur.

Page 173: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

ri tafl›yor olmal›d›rlar. E¤er dünya üzerindeki ilk dördüncü Monark nesliuzun yaflama özelli¤ine sahip olmasayd›, bütün kelebekler o k›fl içinde ölür-dü ve hayvanlar›n nesli tükenirdi.

Monarklar, var edildikleri andan itibaren bu ola¤anüstü özelli¤i tafl›yorolmal›d›rlar. "Tesadüf"ler, hayvan›n neslini göçe göre ayarlama gibi bir yete-ne¤e flüphesiz sahip de¤ildir. Kelebekler, flöyle bir düflünüp, dördüncü nesil-lerini uzun yaflatmaya karar vermifl, sonra da metabolizmalar›n›, DNA'lar›n›,genlerini buna göre ayarlam›fl da olamazlar.

Aç›kt›r ki, Monarklar, böyle bir özelli¤e sahip olarak yarat›lm›fllard›r.Herfleyden haberdar olan Allah yaratma sanat›n›n benzersizli¤iniMonarklar›n yaflamlar›nda bir kere daha bize göstermektedir.

171

Sözünüzü ister gizleyin,ister a盤a vurun. fiüphesizO, sinelerin özünde sakl›

duran› bilendir. O,yaratt›¤›n› bilmez mi? O,

Latif'tir; Habir'dir. (Mülk Suresi, 13-14)

Page 174: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

172

‹nsano¤lu her geçen gün teknolojide ilerlemeler kaydetmekte, tasar›mve üretimde harikalar meydana getirmektedir. ‹nsan, kendisine Allah'›n ver-di¤i yeteneklerle yeni ürünler tasarlayabilmekte ve üretebilmektedir. Fakatbu nokta çok önemlidir; çünkü bu yetene¤i kendisine Allah vermifltir. Bu ne-denle kiflinin gururlanmaya ya da büyüklenmeye hakk› yoktur.

Bunun böyle oldu¤unun bir delili de do¤ad›r. Çevresine dikkatli bir göz-le bakan her insan Allah'›n do¤ay› say›s›z harikal›klarla donatt›¤›n› görecek-tir. Bitkilerden, hayvanlara, karalardan denizlere kadar her yer ve her canl›flafl›rt›c› özelliklerle donat›lm›flt›r. ‹flte teknolojiye örnek olan canl›lar›n tan›t›l-d›¤› bu bölümün bir amac› da, insan›n kendi becerisiyle ulaflt›¤›n› sand›¤›fleylerin, do¤ada zaten var oldu¤unu göstermek ve insan›n kendi kendisiyleövünmesinin ne denli büyük bir hata olaca¤›n› hat›rlatmakt›r.

‹nsanl›¤›n büyük bir bilgi birikimi, y›llar süren araflt›rmalar, u¤rafl›lar veteknolojik geliflmeler sonucu üretti¤i baz› fleyler do¤ada milyonlarca y›ld›rbulunmaktad›r. Bunu fark eden bilim adamlar› çok uzunca bir süredir do¤a-y› gözlemlemekte ve bulufllar›nda do¤adan yararlanmaktad›rlar. Yine do¤a-daki örneklere bakarak yeni modeller gelifltirmeye bafllam›fllard›r. Kendi kul-land›klar› tekniklerle do¤adaki mükemmel teknikler aras›ndaçok büyük bir fark oldu¤unu da hayretle fark etmifller-dir. Bu da onlar› do¤aya hakim olan üstün bir ak›lsahibinin varl›¤›na götürmüfltür. Çünkü tüm buinceliklerin tesadüflerle oluflmas›n›n imkans›zl›-¤›n› görmektedirler. Bilim yoluyla kavrad›klar›bu üstün akl›n sahibi, kuflkusuz göklerin ve ye-rin Rabbi olan Allah't›r.

Do¤a ve Teknoloji

GEM‹ PRUVASI - YUNUSYunuslar›n burun ç›k›nt›s›, mo-dern büyük gemilerin pruvas›namodel olmufltur.Günümüzde infla edilen büyükgemilerde "V" fleklindeki pruva-lar yerine yunuslar›n burun ç›k›n-t›s›na benzer bir yap› kullan›l-maktad›r. Bu biçimdeki pruva suyüzeyini daha iyi yarmakta, böy-lece daha az enerji harcamas›yladaha süratli yol al›nmas› sa¤lan-maktad›r. Yunus burnu fleklinde-ki bu tip pruvalardan %25’e ula-flan oranda yak›t tasarrufu sa¤-lanmaktad›r.

Page 175: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

173

SONAR - YUNUSYunuslar bafllar›n›n önündeki özel bir organdan saniyede 200.000 titreflime sahip ses dalgalar›yollarlar. Bu titreflimlerin yard›m›yla sadece yollar›ndaki engelleri hissetmekle kalmaz ayn› za-manda, yank›n›n özelliklerinden söz konusu cismin yönünü, uzakl›¤›n›, h›z›n›, büyüklü¤ünü vefleklini de ayr›nt›lar›yla hesaplayabilirler. Sonar›n çal›flma prensibi yunuslar›n bu alg›s›yla ayn›d›r.

Sözgelimi, önceleri "V" biçimliyap›lan gemi pruvalar›na, yunuslarincelendikten sonra, "yunus burnu"ad› verilen bir ç›k›nt› yerlefltirilmifltir. Çünkü, yu-nuslar›n burun tasar›mlar›n›n, suyun enmükemmel biçimde yar›lmas› için ide-al oldu¤u anlafl›lm›flt›r. Elbette yunu-sun sadece burun yap›s› de¤il, tafl›d›¤›tüm özellikler kendisi için idealdir çünkü her biri "ku-sursuzca yaratan" (Haflr Suresi, 24) Allah'›n eseridir.

Bu bölümde, yunus örne¤inde oldu¤u gibi do¤adan taklit edilerek yap›-lan modellere yer verecek ve Allah'›n yarat›fl›ndaki üstünlü¤e dikkat çekece-¤iz. Canl›lardaki her biri tasar›m harikas› olan bu özellikler, Allah'›n büyük-lü¤ünü takdir etmek bak›m›ndan önemlidir. Burada yer verilen canl›lar›nözellikleri milyonlarca y›ld›r yani yarat›ld›klar› andan beri vard›r. Oysa insa-no¤lu bunlar› ancak son bir-iki yüzy›ld›r taklit edebilmektedir. Allah'›n yüce-li¤ini görebilenler için, do¤adaki herfley böyle özelliklerle donat›lm›flt›r. Budurumu Allah bir ayette flöyle haber vermektedir:

"(Bunlar,) '‹çten Allah'a yönelen' her kul için 'hikmetle bakan bir iç göz've bir zikirdir." (Kaf Suresi, 8)

CONCORDE - YUNUSYunus pruvas› ayn› zamanda Concorde’un tasa-r›mc›lar›na da model olmufltur. "Mühendisler, ha-van›n Concorde'un d›fl yüzeyinde yapt›¤› sürtün-meyi engellemek için yapt›klar› çal›flmada, yunusbal›¤›n›n i¤ biçimindeki burnundan etkilendiler.Bu bal›¤›n kuyruk yüzgeci suyun içinde adeta birmotor görevi görüyor. Concorde'un da motorlar›yunustaki gibi arkaya yerlefltirilmifl ve mükem-mel bir sonuç elde edilmifltir."

Page 176: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

DEN‹ZALTILAR - YUNUSYunuslar›n mekik biçimindeki vücut yap›lar› onlara büyük bir h›zda hareket yetene-¤i kazand›rmaktad›r. Ancak bilim adamlar› bal›¤›n bu kadar h›zl› gitmesinde büyükbir rol oynayan baflka bir yap› daha keflfettiler:

Yunus derisi üç katmandan oluflur. D›fltaki katman ince ve çok esnektir; içteki kat-

man kal›nd›r ve bu katmana plastik k›ll› bir f›rça görünümünü sa¤layan esnek k›l-

lardan kuruludur. Katmanlar›n üçüncüsü olan ortadaki ise süngerimsi bir maddeden

yap›lm›flt›r. Son h›zla yüzen yunus bal›¤›na etki edebilecek ani bir bas›nç iç katmanlara iletile-rek söndürülür.Alman denizalt› mühendisleri, dört y›ll›k bir araflt›rmadan sonra bu özelli¤e sahipsentetik bir kaplama yapmay› baflard›lar. Söz konusu kaplama iki kauçuk tabakadanolfluyor ve tabakalar aras›nda yunusun deri hücrelerine benzeyen kabarc›klar bulu-nuyordu. Bu kaplamalar›n kullan›ld›¤› denizalt›lar›n h›zlar›nda %250 oran›nda birart›fl görüldü.

Kavun

Beyin

Page 177: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

UÇAK TASARIMCILARI KUfi KANATLARINI ÖRNEK ALIYORKufllar uçarken kanatlar›n› maruz kald›klar› flartlara göre en iyi biçimde

kullan›rlar. S›cakl›k ve rüzgar gibi de¤iflkenlere göre gerekli de¤iflik-likleri otomatik olarak yapacak bir flekilde yarat›lm›fl olduklar›için de en iyi uçucu olarak kabul edilirler. fiu anda uçak teknolo-jisine yön veren firmalar kufllar›n bu yarat›l›fl özelliklerindenfaydalanarak projeler yapmaktad›rlar.

NASA, Boeing flirketi ve ABD Hava Kuvvetleri, uça¤ayerlefltirilmifl bir bilgisayardan gelen bilgilere görebiçim de¤ifltirme yetene¤i tafl›yan, cam liflerdenyap›lm›fl esnek bir kanat tasarlam›fllard›r. Söz ko-nusu bilgisayar ayn› zamanda uçufl koflullar›n› (s›cakl›k,rüzgar kuvveti) bildiren ölçü ayg›tlar›n›n verdi¤i bilgileri iflleme yetene-¤ine de sahip olacakt›r. Bilgisayar bu flekilde ald›¤› bilgilere göre, kanatlar›ne¤rili¤ini en uygun biçimde de¤ifltirebilecektir.

Bu konuda çal›flan bir baflka firma da Airbus't›r. Airbus da uça¤›n kanat-lar›na, t›pk› kufllar›nki gibi uçufl koflullar›na göre flekil alabilme özelli¤i ka-zand›racak uyarlanabilen kanatlar (adaptive wings) yapmaya çal›flmaktad›r.Amaçlar› ise yak›t sarfiyat›n› en aza indirmektir.

K›sacas› kufllar›n uçufl flekilleri ve kanat yap›lar› tam anlam›yla bir tasa-r›m harikas›d›r. Kufllardaki bu eflsiz tasar›m y›llardan beri uçak mühendisle-rinin ilham kayna¤› olmufltur. Allah bu canl›lar› uçmaya en elveriflli sistem-lerle donatm›flt›r.

175

Gerçekten hayvanlarda da sizin içinbir ders (ibret) vard›r; kar›nlar›n›n

içinde olanlardan size içirmekteyizve onlarda sizin için daha birçok

yararlar var…

MM ü m i n u n S u r e s i , 2 1

Kuflla-r›n kanatyap›lar› bir tasa-r›m harikas›d›r. Kufl,ayn› kanat yap›s›yla hems›cakta hem de so¤ukta uça-bilir. Rüzgarda ya da durgun ha-vada da ayn› kanatlarla uçar. Kuflde¤iflen flartlara karfl› kanad›n› en bafla-r›l› biçimde kullanarak uçabilir. Kufllar›n buüstün özelli¤i bilim adamlar›n›n dikkatini çek-mifl ve de¤iflen flartlara göre biçim de¤ifltirebilenkanatlar yapmay› amaçlam›fllard›r. Resimde buamaçla tasarlanan bir kanad›n kesiti görülüyor.

Page 178: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

KÖPEK BALI⁄I DER‹S‹NDEN ÖRNEK ALINARAK HAZIRLANAN

MAYOLAR VE SUYUN YÜZEY D‹RENC‹1/100 saniyenin alt›n madalyay› belirledi¤i olimpiyat ya-

r›flmalar›nda, yar›flmac›lar aç›s›ndan suyun vücutlar›n›n üze-rinde oluflturdu¤u sürtünme direnci oldukça önemlidir. Bu ne-denle birçok yüzücü, sürtünme direncini en aza indirecek yenimayolar› tercih etmektedir.

Bu mayolar yüzücüde olabildi¤ince genifl bir yüzeyi kap-lar ve vücuda s›ms›k› yap›fl›r. Mayonun kumafl›, dikey reçinefleritleri üstüne köpek bal›¤› derisinin özelliklerini tafl›yan birdokumadan ibarettir.

Köpek bal›klar› üzerinde taramal› elektron mikroskobuy-

176

Köpek bal›¤›n›n derisindeki pullarda U biçimi kanallar bulunur. Bu kanallar girdaplar olufltu-rarak suyu vücuda yaklaflt›r›r ve suyun yüzücüye karfl› oluflturdu¤u direnci de azalt›r. Yukar›-daki büyük resimde köpek bal›¤›n›n derisinin taramal› elektron mikroskobundaki görünüflüyer al›yor. Sidney Olimpiyatlar›nda Avustralyal› Ian Thorpe gibi alt›n madalyal› tüm yüzücülerköpek bal›¤› derisinin özelli¤ini tafl›yan mayolar giydiler. Bu, yeni bir ifl sahas›n›n aç›lmas›n›sa¤layacak kadar önemli bir geliflmeydi. Mayo üretiminde dünyan›n en ünlü isimleri aras›ndayer alan Speedo, Nike ve Adidas gibi firmalar biyomekanik ve hidrodinamik konusunda bir-çok uzman› ifle ald›lar.

Page 179: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

la yap›lan incelemelerde, bal›¤›nderisinin fleritler içerdi¤i görülmüfl-tür. fieritler, dikey su girdaplar› ve-ya su spiralleri oluflturarak suyubal›¤›n vücuduna daha çok yap›flt›-r›r ve suyun yüzmeye karfl› direnci-ni azalt›r. fieritlerin bu etkisi "Ribb-let etkisi" olarak bilinir ve bu konuile ilgili NASA'n›n Langley Araflt›r-ma Merkezi'nde Ribblet deri arafl-t›rmalar› yap›lmaktad›r. Son on y›l-d›r da bu etki mayolar üzerinde uy-gulanmaktad›r.

Yeni lifler ve yeni dokuma tek-nikleri ile yap›lan mayolar, yüzücü-nün vücudunu sararak suya en azdirenç gösterecek flekilde üretil-mektedir. Nitekim yap›lan araflt›r-malar bu mayolar›n di¤er mayo tip-lerine oranla sürtünme direncini %8oran›nda azaltt›¤›n› göstermifltir.

EIFFEL KULES‹-‹NSANKEM‹⁄‹Kulenin mimar› Eiffel'in yar-d›mc›s› Maurice Koechlin,ünlü kulenin projesini çizer-ken vücudun en hafif ve endirençli kemi¤i olan uylukkemi¤inden etkilenmifl. So-nuç: kendinden havaland›r-mal› ve sars›lmaz bir mimari.Kuleye ilham kayna¤› olan

kemik, boru fleklinde ancakiçi i¤li bir yap›ya sahiptir. Buyap› kemiklere esneklik vehafiflik kazand›r›rken sa¤-laml›klar›ndan da hiçbir fleykaybettirmez. Ayn› flekildeyap›lan binalarda hem mal-zeme tasarrufu sa¤lanmak-ta hem de yap›n›n iskeleti,kemikteki gibi sa¤laml›k veesneklik kazanmaktad›r.

M‹MAR‹-ÖRÜMCEK A⁄IÇi¤ örümce¤inin yapt›¤› a¤›ngergin yap›s›, a¤a y›rt›lmazbir özellik kazand›rmaktad›r.Günümüzde bu prensip infla-at mühendisleri taraf›ndanfark edilmifl ve tel örgüleryard›m›yla kullan›lmaya bafl-lanm›flt›r. Örne¤in Cidde Ha-vaalan› Hac Terminali ve Mü-nih'teki hayvanat bahçesi buprensipten yararlan›larak ya-p›lan binalardand›r.

Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileriyaratan Rabbinize kulluk edin ki sa-k›nas›n›z. O, sizin için yeryüzünü birdöflek, gökyüzünü bir bina k›ld›...

BB A K A R A S U R E S ‹ , 2 1 - 2 2

Page 180: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

HEL‹KOPTER-YUSUFÇUKSavafl araçlar› ve roketler üretenMBB firmas›, BO 105 tipi helikopteri üre-tirken, Yusufçu¤un yap›s›n› ve uçufl stilinikendine örnek alm›fl. Helikopter üreten Amerikan Skorsky firmas› da yusufçu-¤u do¤rudan helikoptere adapte ederek yeni bir tasar›myapm›flt›r. Yukar›da helikopterin tasar›m› s›ras›nda, bu iflinnas›l yap›ld›¤›n› gösteren arabasamaklar yer al›yor.

DEN‹ZALTILAR-NAUTILUSNautilus isimli deniz canl›s› dalmakistedi¤inde vücudunda bulunan içibofl odac›klar› su ile doldurur. Yüze-ye ç›kmak istedi¤inde ise, üretti¤iözel bir gaz› bu dal›fl hücrelerinepompalar ve suyun boflalmas›n›sa¤lar. Denizalt›larda da Nauti-lus'taki gibi dal›fl odalar› yap›lmak-ta, içeri al›nan suyun boflalt›lmas›n-da ise su motorlar›ndan faydalan›l-maktad›r.

Page 181: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

%100 Verimle Ifl›k ÜretenAtefl BöcekleriAtefl böcekleri kar›n k›s›mlar›nda yeflil-sar››fl›k üretir. Atefl böceklerinde ›fl›k üreten hüc-reler, oksijen ve "lusiferaz" adl› bir kimyasal-la reaksiyona giren "lusiferin" adl› bir kimya-sal içerir. Böcek, hücrelerine nefes alma tüp-leriyle sa¤lad›¤› hava miktar›n› ayarlayarak›fl›¤›n›n yan›p sönmesini kontrol eder. Nor-mal elektrik ampulleri %10 verimle çal›fl›rlar,%90'› ise ›s› olarak a盤a ç›kar. Buna karfl›natefl böcekleri %100'lük bir verimle ›fl›k üre-tirler. Atefl böceklerinin bu baflar›l› elektriküretimi bilim adamlar›na örnek teflkil etmek-tedir.Peki ama atefl böceklerini bu kadar verimlibir üretim yapmaya yönelten güç nedir? Ev-rimcilere göre bu güç fluursuz atomlar, tesa-düfler ya da hiçbir zorlay›c› gücü olmayan d›fletkenlerdir. Ancak bu sayd›klar›m›z›n hiçbiribu verimli çal›flmay› bafllatacak güce sahipde¤ildir. Allah'›n sanat› benzersizdir ve son-suzdur. Allah Kuran'daki pek çok ayette akl›-n› kullanan insanlar›n yarat›lm›fl olan varl›k-lar› düflünerek ö¤üt almalar› gerekti¤indenbahseder. Dolay›s›yla insana düflen yarat›l›flmucizeleri üzerinde düflünmek ve sadeceAllah'a yönelmektir.

RADAR-YARASAGörme duyular› 'kör' dene-bilecek kadar zay›f olan ya-rasalar ultrason denilen çokyüksek titreflimli ses dalga-lar› yayarlar. Bu sesler sani-yede 20.000 titreflimin üze-rinde oldu¤undan, insan ta-raf›ndan duyulamaz. Yaras›-n›n yayd›¤› ses dalgalar› ha-vadaki ve yerdeki hayvanla-ra veya hayvan›n önündekidi¤er engellere çarparakyans›r. Yarasa, yans›yan vekendine gelen bu titreflimle-re göre yönünü ve harekettarz›n› belirler. Radar›n ça-l›flma prensibi de ayn›d›r.

KED‹ BALI⁄INDAN ALINAN ÖRNEK:Kedi bal›¤›n›n vücudunun hidrodinamik aç›danelveriflli yass› biçimi, uçak tasar›mc›lar›na örnekolmufltur. Yass› biçimli modeller bugün hem sa-vafl sanayinde hem de sivil havac›l›kta kullan›l-maya bafllanm›flt›r. Mc Donald Douglas'›n 'Orient Express' modeli,kedibal›¤› görünümdedir. Sesten yaklafl›k 2 katdaha h›zl› olan bu yeni modelin yass› biçimi,uçarken karfl›laflt›¤› hava direncinin minimumseviyede olmas›n› sa¤lamaktad›r.

Page 182: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

180

Bonn Üniversitesi'nden Dr. Wilhelm Barthlott, mikroskop alt›nda yapt›¤› incelemelerde,

en az temizlik gerektiren yapraklar›n en pürüzlü yüzeylere sahip oldu¤unu fark etmifltir.

Dr. Barthlott, bunlar›n en temizi olan Lotus bitkisi üzerinde, bir çivi yata¤› gibi minik

noktalar oldu¤unu buldu. Bir toz ya da kir zerresi yaprak

üzerine düfltü¤ünde, belli belirsiz biçimde bu noktalar

üzerinde iki yana sallan›r. Bir damla su, bu minik nok-

talar üzerinde yuvarlan›nca zay›f flekilde tutunmufl

olan kiri al›p götürür. Di¤er bir deyiflle, nilüfer çiçe¤i,

kendi kendini temizleyen bir yapra¤a sahiptir. (Jim

Robbins, Engineers Ask Nature for Design Advice", New

York Times, 11 December 2001) Nilüfer çiçe¤inin bu özel-

li¤i araflt›rmac›lara ilham kayna¤› olmufl ve LOTUSAN ad›

verilen, 5 y›l kendisini temiz tutaca¤› garantisi verilen d›fl

cephe malzemesi üretilmifltir.

Üzerinde s›v› bulunan Lotusbitkisinin yapra¤›

Ya¤mur damlas›n›n

lotus yapra¤›

üzerindeki temizleyici

etkisi

Su damlas›n›n normal

bir yüzeydeki etkisi

Lotusanla kapl› bir bina

cephesinde su

damlalar›n›n temizleyici

etkisi

LOTUS B‹TK‹S‹ VE DIfi CEPHE KAPLAMA MALZEMES‹

Page 183: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

181

MÜN‹H OL‹MP‹YAT STADI VE YUSUFÇU⁄UN KANATLARI

Yusufçuk böce¤inin kanatlar›, milimetrenin1/3000'i kal›nl›¤›ndad›r. Bu denli ince olmas›na

ra¤men oldukça dayan›kl›d›r. Bunun sebebiböce¤in kanatlar›n›n say›lar› 1000'e varan böl-

melerden oluflmas›d›r. Bu bölmeli yap› saye-sinde hayvan›n kanatlar› y›rt›lmamakta, uçar-

ken oluflan bas›nca dayanabilmektedir. MünihOlimpiyat Stad›'n›n çat›s› da (küçük foto¤raf)

ayn› prensip kullan›larak yap›lm›flt›r.

MÜN‹H OL‹MP‹YAT STADI VEÖRÜMCEK A⁄LARIMünih Olimpiyat Stad›'ndaki tavankaplama alanlar›n›n inflas›nda, "tepelitoygar örümce¤i"nin ot ve çal›lar›n üze-rine a¤ gererek yapt›¤› yuvas›n›n yap›s›(yanda) örnek al›nm›flt›r.

Münih Olimpiyat Stad›

Yusufçu¤un kanad›Yusufçu¤un kanad›

Page 184: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

182

"Görmüyor musunuz ki, flüphesiz Allah, göklerde ve yerde olanlar› emrinize amade k›lm›fl, aç›k ve gizli sizin

üzerinizdeki nimetlerini geniflletip-tamamlam›flt›r. (Buna ra¤men) ‹nsanlardan öyleleri vard›r ki, hiçbir ilme

dayanmadan, bir yol gösterici ve ayd›nlat›c› bir kitap olmadanAllah hakk›nda mücadele edip durur."

(Lokman Suresi, 20)

Page 185: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

IV. BÖLÜM: "DÜNYA"

Materyalist felsefe, evrendeki düzen ve denge karfl›s›nda tek bir aç›kla-ma öne sürer: Tesadüf...

Bu iddiaya göre tüm evren tesadüflerle flekil alm›flt›r.Oysa evreni biraz inceledi¤imizde bile bu iddian›n tamamen gerçek d›fl›

oldu¤unu görürüz. Çünkü tesadüfler ortaya sadece karmafla ç›kar›r, evrendeise karmafla de¤il düzen vard›r. Bu düzen de bize, evreni yoktan var etmifl vesonra da flekillendirmifl olan Allah'›n varl›¤›n› ve sonsuz gücünü ispatlar.

Evreni incelemeye kalkt›¤›m›zda say›s›z düzen örnekleriyle karfl›lafl›r›z.Yaflad›¤›m›z Dünya da bunlardan biridir. Dünya sahip oldu¤u tüm özellikler-le, canl›l›¤›n sürdürülebilmesine uygun olacak flekilde son derece hassas den-geler üzerinde yarat›lm›flt›r.

Dünya'n›n Günefl'e olan uzakl›¤›, ekseninin yörüngesine olan e¤imi, at-mosferdeki dengeler, Dünya'n›n kendi etraf›nda ve Günefl etraf›ndaki dönüflh›zlar›, Dünya üzerindeki okyanuslar›n, da¤lar›n fonksiyonlar›, canl›lar›n sa-hip olduklar› özellikler ve bunlar›n birbirleriyle olan ba¤lant›lar› bu ekolojikdengenin parçalar›ndan sadece birkaç›d›r.

Evrendeki di¤er gezegenler ve Dünya karfl›laflt›r›ld›¤›nda Dünya'n›n in-san için özel olarak tasarland›¤› daha da belirginleflir. Örne¤in su uzayda çoknadir rastlanan bir bileflimdir. S›v› halindeki su Günefl Sistemi'nde sadece bi-zim gezegenimizde vard›r. Üstelik Dünya'n›n %70'lik bir bölümü sularla kap-l›d›r. Milyonlarca çeflit canl› bu ortamda hayatlar›n› sürdürür. Suyun donma-s›, ›s›y› çekme ve tutma kapasitesinin bulunmas›, okyanuslar gibi son derecegenifl su kütlelerinin varl›¤› ve ›s›n›n bu sayede Dünya üzerinde dengeli birflekilde da¤›lmas›, hepsi Dünya'ya özgü özelliklerdir. Baflka hiçbir gezegendeböyle sürekli dönüflüm halinde bulunan bir s›v› kütlesi yoktur.

Dünya'n›n ekseni yörüngesine 23 derecelik bir aç›yla e¤im yapar. Mev-simler bu e¤im sayesinde oluflur. Bu e¤im flimdiki de¤erinden daha fazla ya dadaha az olsayd›, mevsimler aras›ndaki s›cakl›k fark› afl›r› boyutlara ulaflaca¤›n-dan yeryüzü üzerinde dayan›lmaz s›cakl›kta yazlar ve afl›r› so¤uk k›fllar yafla-n›rd›.

Dünya'n›n kendi etraf›ndaki dönüflü de canl›lar için en uygun h›zdad›r.Günefl Sistemi'ndeki di¤er gezegenlere bakt›¤›m›zda bunlar›n da geceyi vegündüzü yaflad›klar›n› görürüz. Ancak zaman farklar› Dünya'n›nkinden çokdaha uzun oldu¤u için gündüz ve gece aras›ndaki s›cakl›k farkl›l›klar› da çokfazlad›r. Di¤er gezegenlerin atmosferindeki fliddetli rüzgar hareketleri, budengeli dönüfl sayesinde Dünya atmosferinde yaflanmaz.

Atmosferi oluflturan gazlar›n cinsleri ve atmosfer içindeki miktarlar› dayaln›zca insan›n de¤il, yeryüzündeki tüm canl›lar›n varl›¤› için son derece

183

‹nsan için yarat›lan gezegen

Page 186: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

önemlidir. Atmosferdeki gazlar›n Dünya üzerinde tam gerekti¤i oranlardaoluflmas› ve bu oranlar›n sabit kalmas› da pek çok hassas dengenin biraradabulunmas›yla gerçekleflir.

Bu sayd›¤›m›z özelliklerin d›fl›nda daha yüzlerce madde ç›kar›labilir. An-cak buraya kadar verilen örnekler bile, bizlere kesin bir gerçe¤i göstermektedir.

Üzerinde yaflad›¤›m›z Dünya, canl› hayat› için çok özel bir biçimde inflaedilmifltir. Tesadüflerin de¤il, tamamen bilinçli bir düzenlemenin ürünüdür.

Tüm evrene de hakim olan bu kusursuz düzen bizi tek bir sonuca götü-rür. Evreni sonsuz bir güç ve ak›l sahibi olan bir Yarat›c› yani alemlerin Rab-bi olan Allah yaratm›flt›r.

ATMOSFERDEK‹ BÜYÜK DENGEDünya'n›n atmosferinde dört temel gaz bulunur. Bunlar azot (%78), ok-

sijen (%21), argon (%1'den az) ve karbondioksittir (%0.03). Atmosferde bulu-nan gazlar "reaksiyona giren" ve "reaksiyona girmeyen" olarak iki ana s›n›faayr›l›rlar. Reaksiyona giren gazlar› inceledi¤imizde bunlar›n yapt›klar› reak-siyonlar›n hayat için vazgeçilmez oldu¤unu, di¤er gazlar›n ise reaksiyonagirmeleri durumunda canl›l›¤› yok edecek bileflikler oluflturduklar›n› sapta-yabiliriz. Örne¤in argon ve azot pasif gazlard›r, bunlar çok çok az kimyasalreaksiyona dahil olabilirler. Ancak bunlar örne¤in oksijen gibi kolayl›kla re-aksiyona girebilselerdi, okyanuslar nitrik asit haline gelirlerdi.

Öte yandan oksijen di¤er atomlarla, organik bilefliklerle ve hatta kaya-larla bile reaksiyona girer. Bu reaksiyonlar su gibi, karbondioksit gibi hayat›nvarl›¤› için en temel molekülleri olufltururlar.

Gazlar›n reaksiyona girme-girmeme özelliklerinin yan›s›ra, mevcutoranlar› da canl› hayat› için son derece kritiktir.

Örne¤in oksijeni ele alal›m. Oksijen atmosferimizde en yo¤un bulunanreaktif gazd›r. Atmosferimizdeki bol oksijen bizi di¤er gezegenlerden de ay›-ran bir özelliktir, çünkü Günefl Sistemi'ndeki di¤er gezegenlerde oksijeninzerresine bile rastlanmam›flt›r.

Atmosferde flimdikinden daha fazla oksijen olsayd›, yanma reaksiyonla-r› daha süratli olarak gerçekleflecek, kayalar ve metaller çok daha çabuk afl›-nacakt›. Bu yüzden yeryüzü h›zla afl›n›p eriyecek ve canl› yaflam› için büyükbir tehdit oluflacakt›. E¤er biraz daha az oksijenimiz olsayd›, solunum zorla-flacak, daha az ozon gaz› üretilecekti. Ozon miktar›ndaki de¤iflmeler de can-l›l›k için öldürücü olacakt›. fiimdikinden daha az ozon, Günefl'in morötesi›fl›nlar›n›n Dünya'ya daha fliddetli ulaflmas›na ve canl›lar›n yok olmas›na se-bebiyet verecekti. fiimdikinden daha fazla ozon ise günefl ›s›s›n›n Dünya'yaulaflmas›n› engelleyece¤inden öldürücü etkiye sahip olurdu.

184

Page 187: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Karbondioksit de benzeri hassas den-gelere sahiptir. Bitkiler bu gaz sayesindeGünefl'in radyasyonunu al›r, onu suyla ka-r›flt›r›r, bunun sonucunda da kayalar› eriten bikarbonat› oluflturur ve onu ok-yanuslara b›rak›rlar. Yine bu gaz› ayr›flt›rarak oksijeni atmosfere geri verirler.Canl›lar›n vazgeçilmez ihtiyac› olan oksijen bu sayede atmosfere sürekli ola-rak verilir. Öte yandan yine bu gaz sayesinde Dünya bir "sera etkisi" yaflaya-rak flimdiki ›s›s›n› muhafaza eder.

E¤er daha az karbondioksit olsayd›, karadaki ve denizdeki bitkilerinmiktar› azalacakt›, böylece hayvanlar için daha az besin üretilmifl olacakt›.Okyanuslarda ise daha az bikarbonat olacak, bunun sonucunda da asit oran›artacakt›. Atmosferdeki karbondioksitin artmas› ise k›talar›n kimyasal olarakafl›nmas›n› h›zland›racak, okyanuslarda zararl› alkali bir ortam oluflacakt›.Öte yandan sera etkisi artaca¤›ndan Dünya'n›n yüzey ›s›s› yükselecek ve ha-yat yok olacakt›. Görüldü¤ü gibi Dünya'daki yaflam›n süreklili¤i aç›s›ndanatmosferin varl›¤› son derece önem tafl›maktad›r. Atmosferin varl›¤›n›n ger-çekleflmesi için baz› astrofizik flartlar›n birarada bulunmas› gerekir.

A ) Dünya yüzeyi belirli bir s›cakl›kta, devaml› ve ›l›ml› ölçüler için-de kalmal›d›r: Bunun sa¤lanmas› için:

1- Dünya Günefl'e belli bir uzakl›kta olmal›d›r. Çünkü bu uzakl›k Gü-nefl'ten Dünya'ya ulaflan ›s› enerjisinin miktar›nda rol oynayacakt›r. Dünya-n›n bugün Günefl etraf›nda izledi¤i yörüngeden, biraz yak›nlaflma ya dauzaklaflma fleklindeki bir sapma, Günefl'ten Dünya'ya ulaflan ›s› enerjisininmiktar›nda büyük de¤iflmelere neden olacakt›r. Hesaplara göre Dünya'yaulaflan günefl enerjisindeki %13'lük bir azalma yeryüzünün 1000 metre kal›n-l›¤›nda bir buzul tabakas›yla örtülmesiyle sonuçlan›r. Enerjinin biraz artmas›halinde ise tüm canl›lar kavrularak öleceklerdir.

2- Yerkürenin bütünündeki ›s›n›n homojen olmas› gereklidir. Bu amaçlaDünya'n›n kendi etraf›nda belirli bir h›zda (Ekvatorda 1670 km/saat) dönme-si gerekir. E¤er Dünya'n›n dönüflü belirli h›zdan daha fazla olursa, atmosferfazlaca ›s›naca¤›ndan gaz moleküllerinin Dünya'dan kaç›fl h›zlar› artacak, bunedenle de atmosfer uzaya da¤›larak yok olacakt›. Dünya'n›n dönüfl h›z› ge-rekenden daha az olsayd›, bu sefer Dünya'dan kaç›fl h›zlar› azalan gaz mole-külleri, yerçekiminin etkisiyle toprak taraf›ndan emilerek yok olacakt›.

3- Dünya'n›n ekseninin 230 27´lik e¤imi, kutuplarla ekvator aras›ndakiatmosferin oluflmas›nda engel oluflturabilecek afl›r› s›cakl›¤› önler. E¤er bue¤im olmasayd›, kutup bölgeleriyle ekvator aras›ndaki s›cakl›k fark› çok da-ha artacak ve yaflanabilir bir atmosferin var olmas› imkans›zlaflacakt›.

185

Göklerde ve yerde nice ayetlervard›r ki, üzerinden geçerler de,ona s›rtlar›n› dönüp giderler.

YY U S U F S U R E S ‹ , 1 0 5

Page 188: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

B ) Oluflan ›s›n›n da¤›lmas›n› önleyecek bir tabakaya ihtiyaç vard›r: Dünya'n›n yüzey ›s›s›n›n kararl› kalmas› için özellikle geceleri ›s› kayb›n›n

önlenmesi gerekir. Bunun için atmosferde ›s› yans›mas›n› engelleyen bir bilefli-¤e ihtiyaç vard›r. Bu ihtiyaç, atmosfere karbondioksit ilave edilerek giderilmifl-tir. Bu gaz, yeryüzünü adeta bir yorgan gibi örterek ›s›n›n uzaya da¤›l›p yok ol-mas›n› engeller.

C ) Yeryüzünde, kutuplar ile ekvator aras›ndaki ›s› fark›n›n dengelen-mesini sa¤layan yap›lar vard›r:

Bilindi¤i gibi Dünya'n›n ekvatoru ile kutuplar› aras›nda 120°C'lik bir ›s›fark› vard›r. E¤er böyle bir ›s› fark› fazla engebesi olmayan bir yüzeyde gerçek-leflmifl olsayd›, burada öyle fliddetli bir atmosfer hareketi olurdu ki, h›z› saat-te 1000 km'ye varan f›rt›nalar Dünya'y› allak bullak ederdi. Bu f›rt›nalar sonu-cunda, k›sa sürede atmosferdeki statik denge yok olur ve atmosfer da¤›l›rd›.

Halbuki yeryüzü, ›s› fark›ndan dolay› ortaya ç›kmas› muhtemel kuvvet-li hava ak›mlar›n› bloke edecek engebelerle donat›lm›flt›r. Bu engebeler,Çin'de Himalayalarla bafllar, Anadolu'da Toroslarla devam eder ve Avrupa'daAlplere kadar s›rada¤lar halinde uzanarak bat›da Atlas Okyanusu, do¤udaBüyük Okyanus'la birleflir. Okyanuslarda ise ekvatorda oluflan fazla ›s›, s›v›-lar›n ›s› fark›n› dereceli bir flekilde dengelemesi sayesinde kuzeye ve güneyedo¤ru aktar›l›r.

Görüldü¤ü gibi yaflam›n en önemli temellerinden biri olan havan›n var-l›¤› binlerce fizik ve ekolojik dengenin kurulmas› sayesinde sa¤lanm›flt›r. Üs-telik Dünya üzerinde canl›l›¤›n devam› için gezegenimizdeki flartlar›n tek ba-fl›na gerçekleflmifl olmas› da yeterli de¤ildir. Dünya, jeofizik yap›s›ndan uzay-daki hareket flekillerine kadar bugünkü haliyle var olsa, ancak bulundu¤u ga-laksideki konumu farkl›l›k gösterse, gerekli dengeler yine alt-üst olacakt›.

Örne¤in Günefl'in yerinde daha küçük bir y›ld›z›n var olmas›, Dün-ya'n›n afl›r› derecede so¤umas›na, büyük bir y›ld›z›n var olmas› ise Dünya'n›ns›caktan kavrulmas›na neden olurdu.

Dünya'n›n birtak›m tesadüflerin eseri olmad›¤›n› anlamak için uzaydakimilyonlarca ölü gezegene bakmak bile yeterlidir. Yaflam için gerekli koflullar,asla ve asla "kendili¤inden" oluflamayacak kadar karmafl›kt›r ve yaln›zcaDünya, yaflam için özel bir yarat›l›flla yarat›lm›flt›r.

AZOT DENGES‹ VE BAKTER‹LERDünya'n›n insan yaflam› için yarat›ld›¤›n›n bir baflka göstergesi de, yer-

yüzündeki azot çevrimidir. Azot tüm canl›lar›n dokular›nda bulunan entemel elementlerden biridir. Atmosferin %78'ini oluflturdu¤u halde havadaki

186

Page 189: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

azot, insanlar ve hayvanlar taraf›ndan do¤rudan do¤ruya al›namaz. Azot ih-tiyac›n›n karfl›lanmas›nda en önemli görev bakterilere verilmifltir.

Azot çevrimi havadaki azot gaz› (N2) ile bafllar. Baz› bitkilerde yaflayanbakteriler, havadaki azotu amonya¤a (NH3) dönüfltürürler. Baflka cins bak-teriler ise amonya¤› nitrata (NO3) çevirirler. (Havadaki azotun amonya¤a çe-viriminde y›ld›r›mlar da önemli rol oynamaktad›r.)

Bir sonraki aflamada nitrat, yeflil bitkiler gibi besinini kendi üreten can-l›lar taraf›ndan emilir. Kendi besinlerini üretemeyen insan ve hayvanlar an-cak bu bitkileri yiyerek azot ihtiyaçlar›n› karfl›larlar.

‹nsanlar ve hayvanlardaki azotun yeniden do¤aya dönmesi ise, bu can-l›lar›n at›klar› ve ölülerinin yine bakterilerce parçalanmas› ile gerçekleflir.Bakteriler bu ifli yaparken sadece temizlik ifli yapmakla kalmaz, azotun temelkayna¤› olan amonya¤› da tekrar ortaya ç›kar›rlar. Amonya¤›n bir k›sm› bafl-ka bakterilerce karbona dönüfltürülerek tekrar havaya kar›fl›rken, di¤er birk›sm› da yine baflka çeflit bakterilerce nitrata dönüfltürülür. Bunlardan bitki-ler faydalan›r ve çevrim böyle sürüp gider.

Dikkat edilirse, bu çevrim içinde sadece bakterilerin bulunmamas›n›nbile hayat›n sonunu getirece¤i anlafl›lacakt›r. Çünkü bakteriler olmadan bitki-ler karbon ihtiyaçlar›n› karfl›layamayacak ve yok olacaklard›r. Bitkilerin ol-mad›¤› bir ortamda ise elbette hayat söz konusu olamayacakt›r.

187

Amonyak (NH3)

Nitrat bitkilerce kullan›l›r

Bitkiler, hayvanlarca yenir

Havadaki azot gaz›

Azot y›ld›r›mlarlaamonya¤adönüflür vetopra¤a geçer

Azotun bir k›s›mbakterilerceamonya¤açevrilir

Amonyakbakterilercedönüfltürülür

Nitrat (NO3) haline gelir

Nitrat›n bir k›sm› yinebakterilerce kullan›laraktekrar azota çevrilir

Bakteriler aminoasitleri amonya¤a çevirir

Parçalanma

Ölü bitkiler

Hayvan d›flk›lar›ve ölü hayvanlar

Page 190: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

DÜNYA'NIN KORUNMUfi TAVANI: ATMOSFERBiz ço¤unlukla pek fark›nda olmay›z, ama her gezegene oldu¤u gibi

Dünya'ya da çok say›da göktafl› düflmektedir. Di¤er gezegenlere düfltüklerin-de dev kraterler açan bu göktafllar›n›n Dünya'ya zarar vermemelerinin nede-ni, gezegenimizi saran atmosferin düflmekte olan göktafllar›na karfl› büyükbir direnç göstermesidir. Göktafl› bu dirence fazla dayanamaz ve sürtünme-den dolay› yanarak büyük bir kütle kayb›na u¤rar. Böylece, büyük felaketle-re yol açabilecek bu tehlike, atmosfer sayesinde savuflturulmufl olur. Ku-ran'da, atmosferin yarat›l›fl›ndaki bu özelli¤i Allah flöyle bildirmektedir:

"Gökyüzünü korunmufl bir tavan k›ld›k, onlar ise bunun ayetlerindenyüz çevirmektedirler." (Enbiya Suresi, 32) Gökyüzünün "korunmufl bir tavan" oluflunun en önemli örneklerinden

biri Dünya'y› saran manyetik aland›r. Atmosferin en üst tabakas› "Van Allen"ad› verilen bir manyetik kuflaktan oluflur. Bu kuflak Dünya'n›n çekirde¤ininsahip oldu¤u özellikler nedeniyle ortaya ç›km›flt›r.

Çekirdek, demir ve nikel gibi manyetik özelli¤i olan a¤›r elementleri içe-rir. Ancak bunlardan daha önemlisi çekirde¤in iki farkl› yap›dan oluflmufl ol-mas›d›r: ‹ç çekirdek kat›, d›fl çekirdek ise s›v› haldedir. Çekirde¤in bu iki kat-

man› birbiri etraf›nda hareket eder. Bu hareketa¤›r metaller üzerinde bir çeflit m›knat›slanmaetkisi yaparak bir manyetik alan oluflturur. ‹fl-te Van Allen Kuflaklar› bu manyetik alan›n, at-mosferin en d›fl›na kadar ulaflan bir uzant›s›-d›r. Bu manyetik alan sayesinde Dünya, uzay-dan gelebilecek olan tehlikelere karfl› korun-mufl olur.

Bu tehlikelerin en önemlilerinden biri,"Günefl rüzgarlar›"d›r. Günefl, Dünya'ya ›s› ve›fl›ktan baflka, radyasyon ile beraber saatteki

h›z› 1.5 milyar kilometreyi bulan, proton ve elektronlardan oluflan bir rüzgarda gönderir. Günefl rüzgarlar›, Dünya'n›n 40.000 mil uza¤›nda manyetik hal-kalar çizen Van Allen Kuflaklar›'ndan geçemezler. Parçac›k ya¤muru fleklinde-ki günefl rüzgar›, bu manyetik alanla karfl›lafl›r ve ayr›larak bu alan›n çevresin-den akar. Günefl'ten gelen X ve ultraviyole ›fl›nlar›n›n büyük bölümü ise at-mosfer taraf›ndan emilmektedir. Bu emilme olmadan, yeryüzünde hayat ol-mas› ise mümkün de¤ildir.

Etraf›m›z› saran atmosferik kuflaklar, sadece zarars›z orandaki ›fl›nlar,radyo dalgalar› ve görünür ›fl›¤›n Dünyam›za ulaflmas›na imkan verecek birgeçirgenli¤e sahiptirler. E¤er atmosferimiz bu geçirgenlik özelli¤inden yok-

188

Van Allen Kuflaklar›

Page 191: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

sun olsayd›, ne haberleflme dalgalar›n› kullanabilir, ne de canl›l›¤›n temeliolan gün ›fl›¤›n› bulabilirdik.

Dünya'y› saran ozon tabakas› da Günefl'ten gelen ve canl›lar için zararl›olan morötesi ›fl›nlar›n yere kadar ulaflmas›n› önlemektedir. Günefl'ten gelenultraviyole ›fl›nlar› yeryüzündeki tüm canl›lar› öldürecek kadar fazla enerjiyüklüdürler. Bu nedenle, Dünya'da yaflam›n var olabilmesi için, gökyüzünün"korunmufl tavan"›na bir de ozon tabakas› eklenmifltir.

Ozon, oksijenden üretilir. Oksijen gaz›n›n (O2) moleküllerinde 2 oksijenatomu bulunurken, ozon gaz›n›n (O3) moleküllerinde 3 oksijen atomu bulu-nur. Günefl'ten gelen ultraviyole ›fl›nlar›, oksijen gaz›na bir atom daha ekleye-rek ozonu olufltururlar. Ve ultraviyole sayesinde oluflan ozon tabakas›, öldü-rücü ultraviyole ›fl›nlar› tutarak yeryüzünde yaflam›n en temel flartlar›ndanbirini oluflturur.

K›sacas›; e¤er Dünya çekirde¤inin manyetik alan oluflturacak bir özelli¤iolmasayd›, atmosfer zararl› ›fl›nlar› süzecek yap› ve yo¤unlukta olmasayd›,kuflkusuz Dünya üzerinde yaflam söz konusu olamazd›. Ve kuflkusuz hiçbir in-san›n ya da baflka bir canl›n›n bunlar› düzenlemesi de mümkün de¤ildir. Aç›k-t›r ki, insan›n yaflam› için "olmazsa olmaz" flartlar olan bu koruyucu özellikle-rin tümünü Allah var etmifl ve gökyüzünü, "korunmufl bir tavan" olarak yarat-m›flt›r.

Baflka gezegenlerin bu tür "korunmufl tavan"lardan yoksun olmas›,Dünya'n›n insan yaflam› için özel olarak yarat›ld›¤›n›n bir baflka göstergesi-dir. Örne¤in, Mars gezegeninin çekirde¤i kat›d›r ve bu nedenle etraf›nda damanyetik bir koruma söz konusu de¤ildir. Mars'›n büyüklü¤ü Dünya'n›nkikadar olmad›¤› için çekirdekte s›v› k›sm› oluflturacak kadar bir bas›nç do¤u-ramam›flt›r. Ayr›ca gezegenin uygun büyüklükte olmas› da manyetik alan

189

Atmosferin koruyucu flemsiyesi olmasayd›, Dünyam›z, göktafl› ya¤muruna karfl›savunmas›z kalacakt›.

Page 192: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

190

"Görmüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi de onu yeriniçindeki kaynaklara yürütüp-geçirdi. Sonra onunla çeflitli renklerde ekinlerç›kar›yor. Sonra kurumaya bafllar, böylece onu sararm›fl görürsün. Sonra da

onu kurumufl k›r›nt›lar k›l›yor. fiüphesiz bunda, temiz ak›l sahipleri içingerçekten ö¤üt al›nacak bir ders (zikr) vard›r." (Zümer Suresi, 21)

için yeterli de¤ildir. Örne¤in, Venüs'ün çap› yaklafl›k Dünya'n›nki kadard›r.Kütlesi Dünya'n›nkinden ancak %2 daha azd›r ve a¤›rl›¤› da hemen hemenDünya'n›nkine eflittir. Dolay›s›yla hem bas›nç aç›s›ndan, hem de di¤er neden-lerle Venüs'te de metalik bir s›v› çekirdek k›sm›n›n oluflmas› kaç›n›lmazd›r.Buna ra¤men Venüs'te de manyetik alan yoktur. Bunun sebebi Venüs'ün Dün-ya'ya göre oldukça yavafl dönmesidir. Dünya kendi etraf›ndaki turunu 1 gün-de tamamlarken Venüs bir turu 243 günde tamamlar.

Dünya'n›n "korunmufl tavan"›n› oluflturan manyetik alan›n var olmas›için, Ay'›n ve komflu gezegenlerin büyüklükleri ve Dünya'ya uzakl›klar› daönemlidir. Komflu gezegenlerden birinin flimdikinden büyük olmas›, o geze-gene büyük bir çekim kuvveti kazand›racakt›. Komflu gezegenin sahip olaca-¤› bu büyük çekim kuvveti, Dünya'n›n çekirde¤indeki kat› ve s›v› k›s›mlarda-ki hareket h›z›n› de¤ifltirecek, bugünkü flekilde bir manyetik alan›n oluflmas›-na engel olacakt›. K›sacas› Dünya gö¤ünün "korunmufl tavan" özelli¤ine sa-hip olmas›, Dünya'n›n çekirde¤inin yap›s›, dönüfl h›z›, gezegenler aras› uzak-l›k ve gezegenlerin kütleleri gibi pek çok de¤iflkenin en uygun noktada bir-leflmesini gerektirmektedir.

SU DÖNÜfiÜMÜ VE HAYAT Her an milyonlarca metre küp su, okyanuslardan atmosfere, oradan da

karalara tafl›n›r. ‹nsan yaflam›, ancak bu dev su dolafl›m› sayesinde sürebil-

Yo¤unlaflma

Ya¤›fl

Terleme

Buharlaflma

Yeralt› sular›

Page 193: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

mektedir. E¤er bu dolafl›m› biz organize etmeye kalksayd›k, kuflkusuzDünya'n›n tüm teknolojisini biraraya getirsek dahi baflaramazd›k. Ancak bu-harlaflma yoluyla, hayat›m›z›n birinci flart› olan su, bize masrafs›z ve zahmet-siz bir biçimde verilmektedir. Her y›l okyanuslardan 45 milyon metre küp subuharlafl›r. Buharlaflan su bulutlar haline sokulup rüzgarlar vas›tas›yla kara-lara tafl›n›r. Ve böylece her y›l 3-4 milyon kilometre küp su, okyanuslardan ka-ralara, yani bize ulaflm›fl olur.

K›sacas›, bizim hiçbir flekilde dolafl›m›n› kontrol edemedi¤imiz ve onsuzbirkaç günden fazla yaflayamayaca¤›m›z su, bizlere özel olarak gönderilmek-tedir. Kuran'da, bunun insan›n "flükretmesi" için en aç›k iflaretlerden biri ol-du¤unu Allah flöyle haber vermektedir:

"fiimdi siz, içmekte oldu¤unuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi bulut-tan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? E¤er dilemifl olsayd›k onutuzlu k›lard›k; flükretmeniz gerekmez mi?" (Vak›a Suresi, 68-70)

YA⁄MURDAK‹ ÖLÇÜKuran'da ya¤mur hakk›nda verilen bir di¤er bilgi ise, ya¤murun belli

bir ölçü ile indirildi¤idir. Zuhruf Suresi'nde flöyle buyurulur:Ki O, belli bir miktar ile gökten su indirdi de, onunla ölü bir memleketi'diriltti (ve her yan›na hayat) yayd›'; siz de böyle (kabirlerinizdendiriltilip) ç›kar›lacaks›n›z. (Zuhruf Suresi, 11)Ya¤murdaki bu ölçü de, yine ça¤›m›zdaki araflt›rmalarla tespit edilmifl-

tir. Ölçümlere göre, yeryüzünden bir saniyede 16 milyon ton su buharlaflmak-tad›r. Bir y›lda bu miktar 505 trilyon tona ulafl›r. Bu, ayn› zamanda bir y›ldaDünya'ya ya¤an ya¤mur miktar›d›r. Yani su, sürekli bir denge içinde, "bir öl-çüye göre" dönüp durmaktad›r. Yeryüzündeki hayat›n devam› da, bu su dön-güsü sayesinde sa¤lan›r. ‹nsan sahip oldu¤u tüm teknolojik imkanlar› kullan-sa dahi bu döngüyü asla yapay olarak gerçeklefltiremez.

E¤er bu miktarda çok küçük bir de¤ifliklik olsa bile, k›sa bir zaman son-ra büyük bir ekolojik dengesizlik ortaya ç›kacak ve bu da hayat›n sonunu ge-tirecektir. Fakat hiçbir zaman böyle olmaz; ya¤mur, Kuran'da bildirildi¤i gibi,yeryüzüne her sene ayn› miktarda inmeye devam eder.

Ya¤murdaki ölçü sadece miktar›nda de¤il, ayn› zamanda ya¤murdamlalar›n›n düflüfl h›z›nda da söz konusudur. Ya¤mur damlas› ne kadarbüyük olursa olsun, yeryüzüne düflme h›zlar› belli bir limitin üzerine ç›kmaz.

Nobel ödüllü Alman fizikçi Philipp Lenard, çal›flmalar› sonucunda ya¤-mur damlalar›n›n çaplar› geniflledikçe, düflme h›zlar›n›n artt›¤›n› tespit et-mifltir. Ancak düflme h›z›ndaki bu art›fl, ya¤mur damlas›n›n çap› 4.5 mm ola-na kadar devam etmekteydi. Daha büyük ya¤mur damlalar›nda ise, düflme

191

Page 194: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Okyanuslar›n yüzeyinde,her an, köpüklenmedendolay› oluflan say›s›z kü-çük hava kabarc›¤› patla-makta ve deniz tuzlar›n-ca zengin pek çok sudamlac›¤› atmosfere f›r-lat›lmaktad›r. Atmosfer,bu damlac›klar›n rüzgar-la tafl›nmas› sayesinde,günde 27 milyon ton tuzkazan›r. Bu tuzlar sonra-dan oluflacak ya¤murdamlas›n›n çekirde¤inioluflturacakt›r.

Su parçac›klar›,okyanuslardan bu-

lutlara kadartafl›nan tuz kristal-

lerinin etraf›nda bi-raraya gelerek,

ya¤mur damlalar›n›olufltururlar.

Böylece havadandaha a¤›r bir konu-ma gelen damlalarbuluttan ayr›l›r ve

ya¤mur fleklindedüflmeye bafllarlar.

h›zlar› saniyede 8 m'yi geçmemektedir. (http://www.island-net.com/~see/weather/history/lenard.htm) Bunun sebebi damlalar›n dü-flerken ald›klar› flekildir. Ya¤mur damlalar›n›n bu özel flekli, atmosferin sür-tünme etkisini art›r›r ve damlalar›n belli bir h›z limitini aflmalar›n› önler.

Görüldü¤ü gibi Kuran'da, ya¤murun indirilifli ile ilgili, 1400 sene öncebilinmesi mümkün olmayan hassas bir ayara dikkat çekilmektedir.

YA⁄MURUN OLUfiUMUYa¤murlar›n oluflmas› için gerekli evrelerin neler oldu¤u ancak hava ra-

darlar›n›n keflfiyle ortaya ç›kar›ld›. Buna göre ya¤mur 3 evreden geçerek olu-fluyordu: Birincisi rüzgar›n oluflmas›, ikincisi bulutlar›n meydana gelmesi,üçüncüsü ya¤mur damlac›klar›n›n ortaya ç›k›fl›. Kuran'da ya¤murun oluflma-s› ile ilgili olarak aktar›lanlar da, söz konusu bulgularla büyük bir paralellikgöstermektedir:

"Allah rüzgarlar› gönderir (1. evre), böylece bir bulut kald›r›r da onu na-s›l dilerse gökte yay›p da¤›t›r ve onu parça parça k›lar (2. evre); nihayetonun aras›ndan ya¤murun ak›p ç›kt›¤›n› görürsün (3. evre). Sonunda

Page 195: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Kendi kullar›ndan diledi¤ine verince hemen sevince kap›l›verirler."(Rum Suresi, 48)B‹R‹NC‹ EVRE: "Allah rüzgarlar› gönderir..."Okyanuslardaki köpüklenme ile oluflan say›s›z hava kabarc›¤› sürekli

patlamakta ve su damlac›klar› sürekli gökyüzüne f›rlamaktad›r. Tuzca zenginbu damlac›klar daha sonra rüzgarlarla tafl›n›r ve atmosferde yukar› do¤ru yolal›rlar. Aerosol ad› verilen bu küçük parçac›klar, su tuza¤› ifllevi görür ve yi-ne denizlerden yükselen su buhar›n› kendi çevrelerinde minik damlalar ha-linde toplayarak bulut damlalar›n› olufltururlar.

‹K‹NC‹ EVRE: "...böylece bir bulut kald›r›r da onu nas›l dilerse gökteyay›p da¤›t›r ve onu parça parça k›lar..."

Tuz kristallerinin ya da havadaki toz zerreciklerinin etraf›nda yo¤unla-flan su buhar› sayesinde bulutlar oluflur. Bu bulutlar içerisindeki su damlac›k-lar› çok küçük olduklar›ndan (0.01 ila 0.02 mm çap›nda) havada as›l› kal›rlarve gö¤e yay›l›rlar. Böylece gök bulutlarla kaplan›r.

ÜÇÜNCÜ EVRE: "...nihayet onun aras›ndan ya¤murun ak›p ç›kt›¤›n›görürsün."

Tuz kristallerinin veya toz zerreciklerinin etraf›nda biraraya gelen suparçac›klar› iyice yo¤unlafl›r ya¤mur damlalar›n› olufltururlar. Böylece hava-dan daha a¤›r bir konuma gelen damlalar buluttan ayr›l›r ve ya¤mur fleklin-de düflmeye bafllarlar.

YA⁄MURUN TATLI KILINMASIKuran'da, ya¤murun "tatl›" olufluna da Allah flöyle dikkat çekmektedir:"fiimdi siz, içmekte oldu¤unuz suyu gördünüz mü? Onu sizler mi bulut-tan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz? E¤er dilemifl olsayd›k onutuzlu k›lard›k; flükretmeniz gerekmez mi?" (Vak›a Suresi, 68-70)"...Size tatl› bir su içirmedik mi?" (Mürselat Suresi, 27)"Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, a¤aç ondand›r (ki) hay-vanlar›n›z› onda otlatmaktas›n›z." (Nahl Suresi, 10)Bilindi¤i gibi, ya¤mur suyunun kayna¤› buharlaflmad›r ve buharlaflma-

n›n %97'si "tuzlu" okyanuslardan olmaktad›r. Oysa ya¤mur suyu tatl›d›r. Ya¤-murun tatl› olmas›n›n sebebi Allah'›n koydu¤u baflka bir kanundur. Bu kanu-na göre, su, ister tuzlu denizlerden, ister mineralli göllerden, ya da çamurla-r›n içinden buharlafls›n yan›nda baflka hiçbir yabanc› madde tafl›maz.

193

Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek on-dan, a¤aç ondand›r (ki) hayvanlar›n›z› ondaotlatmaktas›n›z. Onunla sizin için ekin, zey-tin, hurmal›klar, üzümler ve meyvelerin hertürlüsünden bitirir. fiüphesiz bunda, düflüne-bilen bir topluluk için ayetler vard›r.

NN A H L S U R E S ‹ , 1 0 - 1 1

Page 196: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

"Biz, gökten tertemiz su indirdik..." (Furkan Suresi, 48) hükmü gere¤i,duru ve tertemiz bir biçimde yere iner.

ÖLÜ B‹R BELDEY‹ CANLANDIRAN YA⁄MURLARKuran'da Allah, ya¤murun "ölü bir beldeyi diriltme" ifllevine birçok

ayette dikkat çeker:"...Biz gökten tertemiz bir su indirmekteyiz. Onunla ölü bir beldeyi (top-ra¤›) canland›rmak ve yaratt›¤›m›z hayvanlardan ve insanlardan birço¤u-nu onunla sulamak için." (Furkan Suresi, 48-49)Ya¤murun, canl›lar için kaç›n›lmaz bir ihtiyaç olan suyu yeryüzüne b›-

rakmas›n›n yan›nda bir de gübreleme özelli¤i vard›r.Denizlerden buharlaflarak bulutlara ulaflan ya¤mur damlalar›, ölü topra-

¤› "canland›racak" baz› maddeler içerirler. Bu "canland›r›c›" özellikli ya¤murdamlalar›na 'yüzey gerilim damlalar›' ad› verilir. Yüzey gerilim damlalar›, bi-yologlar›n deniz yüzeyinin mikro katman› dedikleri üst k›s›mda oluflurlar; mi-limetrenin onda birinden daha ince olan bu yüzeysel zarda, mikroskobik alg-lerin ve zooplanktonun bozulmas›ndan gelen pek çok organik art›k vard›r. Buart›klar›n baz›lar›, deniz suyunda çok az bulunan fosfor, magnezyum, potas-yum gibi elementleri ve ayr›ca bak›r çinko, kobalt, ve kurflun gibi a¤›r metal-leri seçip ay›rarak, kendi içlerinde toplan›rlar. Yeryüzündeki tohum ve bitkileryetiflmeleri için gereksinim duyduklar› çok say›daki madensel tuzlar› ve ele-mentleri iflte bu ya¤mur damlalar›nda bulurlar.

Kuran'da, bir baflka ayette Allah bu olay› bize flöyle bildirir:"Ve gökten mübarek (bereket ve rahmet yüklü) su indirdik; böyleceonunla bahçeler ve biçilecek taneler bitirdik." (Kaf Suresi, 9)Ya¤›fllarla topra¤a inen bu tuzlar, verimi art›rmak için kullan›lan gele-

neksel gübrelerin baz›lar›n›n (kalsiyum, magnezyum, potasyum v.b.) küçük

194

"O'nun ayetlerinden biri de, senin gerçekten yeryüzünü huflu içinde(solmufl, boynu bükülmüfl ve kupkuru) görmendir. Ama Biz onun üze-rine suyu indirdi¤imiz zaman, deprenir ve kabar›r. fiüphesiz onu diril-ten, ölüleri de elbette dirilticidir. Çünkü O, herfleye güç yetirendir."(Fussilet Suresi, 39)

Page 197: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

örnekleridir. Bu tür aerosellerde bulunan a¤›r metaller ise, bitkilerin gelifli-minde ve üretiminde verimlilik art›r›c› elementleri olufltururlar.

K›sacas›, ya¤mur önemli bir gübredir. Fakir bir toprak, yaln›zca ya¤murarac›l›¤›yla gelen bu gübrelerle bile, yüzy›ll›k bir süre içinde bitkiler için ge-reken tüm elementleri kazanabilir. Ormanlar da, yine bu deniz kökenli aero-soller yard›m›yla geliflir ve beslenirler. Bu yolla, her y›l kara parçalar›n›n top-lam yüzeyi üzerine 150 milyon ton gübre düflmektedir. Bu do¤al gübrelemeiflleyifli olmasayd›, Dünya üzerinde çok daha az bitki olacak, hayat dengesibozulacakt›.

ÜSTTEN DONMANIN FAYDASISuyun en ilginç ve önemli özelliklerinden biri, di¤er tüm maddelerin aksi-

ne, kat› halinin s›v› halinden -yani buzun sudan- daha hafif olmas›d›r. Bu neden-le, denizlerde donma üst taraftan bafllar, çünkü donan tabaka, suyun di¤er s›v›kesiminden daha hafiftir. Bu sayede, denizin tümünün donmas› ve canl›l›¤›nyok olmas› tehlikesi ortadan kalkar. Çünkü donan ve üste ç›kan tabaka, denizinaltta kalan s›v› k›sm›n› d›flardaki so¤uk havadan izole eder.

E¤er buz, sudan a¤›r olsayd› (ki normalde olmas› beklenecek durum dabudur) bu kez denizler de alttan donmaya bafllayacakt›. Bu durumda, sözkonusu izolasyon gerçekleflmedi¤i için denizlerin tümü kolayca donabilir vesudaki yaflam yok olabilirdi. Donan su, s›v› sudan daha çok yer kaplad›¤›için, donan denizler eskisine göre daha çok yer kaplayacak ve di¤er denizle-rin yükselip taflmas›na neden olacakt›.

Bunun yan›s›ra, suyun en a¤›r halinin, +4°C'deki hali olmas› da yaflamiçin büyük önem tafl›r. Denizlerde +4°C ›s›ya ulaflan su en a¤›r konumundaoldu¤undan dibe çöker. Bu nedenle yüzeyi buz da¤lar› ile kapl› denizlerin di-

195

Page 198: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

196

Kendinden (bir nimet olarak) gök-lerde ve yerde olanlar›n tümünesizin için boyun e¤dirdi. fiüphesizbunda, düflünebilen bir kavim içingerçekten ayetler vard›r.

CC A S ‹ Y E S U R E S ‹ , 1 3

bi daima s›v› haldedir ve canl›lar›n yaflayabilece¤i +4°C'lik bir ›s›da-d›r. Ayn› flekilde k›fl aylar›nda buz tabakas› ile kaplanan göl ve nehir-lerin de alt k›s›mlar› yaflama elverifllidir.

SUYUN GEÇ ISINIP GEÇ SO⁄UMA ÖZELL‹⁄‹ Suyun di¤er bir özelli¤i de buharlaflma ve donma h›z›n›n çok ya-

vafl olmas›d›r. Yaz aylar›nda gündüz s›ca¤› ile çok çabuk ›s›nan kumun,gece ile birlikte çok çabuk so¤udu¤u bilinir. Buna karfl›n, deniz suyu s›-cakl›¤› gece ile gündüz aras›nda ancak 2-3 derece fark etmektedir. Bu-nun nedeni suyun ani ›s›nmalarda veya so¤umalarda sahip oldu¤u s›-cakl›¤› bir ölçüde koruyarak buharlaflma ve donma olay›n› geciktirme-sidir. Suyun bu etkisini yeryüzünün tamam› için düflünecek olursak,okyanuslarda ve atmosferde s›v› veya buhar halde bulunan suyunDünya'n›n s›cakl›¤›nda en önemli rolü oynad›¤› görülür. Yeryüzünükaplayan sular, Dünya'n›n günefl ›fl›nlar›na maruz kalan k›sm›nda s›-cakl›¤› emerek fazla ›s›nmay› engeller. Ayn› flekilde günefl ›fl›n› alama-yan k›s›mlarda ise okyanuslar ve di¤er sular sahip olduklar› ›s› saye-sinde kalorifer görevi görerek s›cakl›¤›n fazla azalmas›n› önlerler. Böy-lece gece ile gündüz aras›ndaki s›cakl›k fark› daima insanlar›n ve di¤ercanl›lar›n dayanabilece¤i bir s›n›rda kalmaktad›r. Dünya üzerindeki sumiktar›n›n karalara oran› daha az olmufl olsayd›, gece ile gündüz s›cak-l›klar› aras›ndaki fark çok artacak, Dünya çöle dönecek ve yaflam im-kans›zlaflacak ya da en az›ndan çok zorlaflacakt›.

BULUTLARIN A⁄IRLI⁄IBulutlar inan›lmayacak kadar a¤›r olabilmektedir. Örne¤in, "Cu-

mulo-nimbus" türü f›rt›na bulutunda 300.000 ton a¤›rl›¤a ulaflan mik-tarlarda su toplanmaktad›r. Gökyüzünde 300.000 tonluk bir kütlenindurabilece¤i bir düzenin "kurulmufl" olmas› kuflkusuz hayret verici-dir. Bir Kuran ayetinde bulutlar›n a¤›rl›¤›na Allah flu flekilde dikkatçekmektedir:

"Rahmetinin önünde rüzgarlar› bir müjde olarak gönderen O'dur.Bunlar a¤›rca bulutlar› kald›r›p yüklendi¤inde, onlar› (kurakl›k-tan) ölmüfl bir flehre sürükleyiveririz ve bununla oraya su indiri-riz de böylelikle bütün ürünlerden ç›kar›r›z. ‹flte Biz, ölüleri deböyle diriltip-ç›kar›r›z. Ki ibret alas›n›z." (Araf Suresi, 57)

Page 199: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

197

BB A K A R A S U R E S ‹ , 2 5 5

RÜZGARLAR" Ve rüzgarlar› (belli bir düzen içinde) yönetmesinde akl›n› kullananbir kavim için ayetler vard›r." (Casiye Suresi, 5)Rüzgar, farkl› ›s› merkezleri aras›nda oluflan hava ak›m›d›r. Atmos-

ferdeki farkl› ›s›lar, farkl› hava bas›nçlar› oluflturdu¤undan, hava sürekliolarak yüksek bas›nçtan alçak bas›nca do¤ru akar. Bas›nç merkezleri, ya-ni atmosferdeki ›s›lar aras›ndaki fark e¤er büyük olursa, hava ak›m› yanirüzgar fliddetli olur ki, büyük y›k›mlara yol açan kas›rgalar böyle olufl-maktad›r.

‹lginç olan, ekvator ve kutuplar gibi aralar›nda çok büyük fark olan›s› ve bas›nç kuflaklar›na ra¤men, baz› engel ve "ayarlama"lar sayesinde,Dünyam›z›n çok sert rüzgarlara maruz kalmamas›d›r. E¤er kutuplar veekvator aras›nda gerçekleflecek dev hava ak›m› birazdan sayaca¤›m›z ne-denlerle yumuflat›lm›fl olmasayd›, Dünya yüzeyi sürekli olarak fliddetlikas›rgalar›n yafland›¤› bir ölü gezegene dönüflürdü.

Öncelikle Dünya'daki yükselti farklar› rüzgarlar› yumuflat›r. Büyükyükselti fark› bulunan yerler, s›cak ve so¤uk cephe sistemleri do¤urur.Da¤ eteklerinde görülen bu sistemler, yeni rüzgarlar› do¤urur. Böyleceekvator-kutup aras›ndaki iki merkezli sistem, yükseltiler sayesinde çokmerkezli sisteme dönüflür ve rüzgarlar farkl› aç›lara da¤›larak yumuflar.Yerkabu¤u üzerindeki s›rada¤lar ise dev hava koridorlar› niteli¤indedir.Koridorlar sayesinde hava, rüzgarlarla Dünya'ya eflit olarak yay›l›r.

Rüzgarlar›n yumuflat›lmas›nda Dünya'n›n e¤iminin de büyük rolüvard›r. E¤er, Dünya uzayda dimdik dursayd›, bir uçtan di¤erine, fliddet-li rüzgarla kavrulan bir gezegen olurdu. Halbuki gezegenimizin ekvato-ru, bilindi¤i gibi hareket düzlemine göre 23°27´ e¤iktir. Böylece iki kutuparas›ndaki bölgelerde ›s› her zaman ayn› kalmaz, mevsimlere göre de¤i-flir. Bu, hava bas›nc›n›n dengelenmesi ve dolay›s›yla rüzgar›n fliddetininde k›r›lmas› demektir. Ekvatorla her iki kutup aras›ndaki ›s› fark› azal-d›kça rüzgarlar ›l›ml› eser.Is› farkl›l›¤›n› dengelemek için bir de gezegeninetraf›nda iki gaz tabakas› oluflturulmufltur. Ozon ve karbondioksit taba-kalar› atmosferin ›s›s›n› dengeler. Ozon tabakas›, "ihtiyaç fazlas›" günefl›fl›nlar›n› emer. Karbondioksit ise tersine bir etki gösterip, kazan›lan ›s›y›koruyarak so¤umay› önler.

Bütün bu bilgilerin bize gösterdi¤i, hayat›m›z›n birbirinden karma-fl›k alt-sistemler içeren bir büyük sistemin sayesinde sürdü¤üdür. Tümyeryüzü, insan yaflam›n› sa¤lamak için yarat›lm›flt›r.

Allah... O'ndan baflka ilah yoktur. Di-ridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uykututmaz. Göklerde ve yerde ne varsahepsi O'nundur. ‹zni olmaks›z›n O'nunKat›nda flefaatte bulunacak kimdir?

Page 200: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

"O, biri di¤eriyle 'tam bir uyum' içinde yedi gökyaratm›fl oland›r. Rahman'›n yaratmas›nda hiçbir

'çeliflki ve uygunsuzluk' göremezsin. ‹flte gözü(nü)çevirip-gezdir; herhangi bir çatlakl›k (bozukluk ve

çarp›kl›k) görüyor musun? Sonra gözünü iki keredaha çevirip-gezdir; o göz umudunu kesmifl bir

halde bitkin olarak sana dönecektir."

(Mülk Suresi, 3-4)

Page 201: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

199

Allah ‹sra Suresi'nin 88. ayetinde, Kuran'›n ilahi özelli¤ine dikkat çekerkenflöyle buyurmaktad›r:

"De ki: E¤er bütün ins ve cin (topluluklar›), bu Kuran'›n bir benzerini ge-tirmek üzere toplansa, -onlar›n bir k›sm› bir k›sm›na destekçi olsa bile-onun bir benzerini getiremezler." (‹sra Suresi, 88)Kuran'› 14 as›r evvel Allah yeryüzüne indirmifltir ve 20. yüzy›l teknolojisiy-

le keflfedilen baz› gerçekleri bize as›rlar öncesinden Kuran ile bildirmifltir.Kuran'›n Allah Kat›ndan indirilmifl oldu¤unun ve insanlar taraf›ndan bir

benzerinin asla getirilemeyece¤inin pek çok delili vard›r. Bu delillerden biri de, Ku-ran'daki ayetlerde dikkat çekilen konular›n, içinde bulundu¤umuz evrende her ay-r›nt›s›yla var olmas›d›r:

"Biz ayetlerimizi hem afakta hem kendi nefislerinde onlara gösterece¤iz;öyle ki, flüphesiz onun hak oldu¤u kendilerine aç›kça belli olsun..." (FussiletSuresi, 53) ayetinin hükmü uyar›nca, Kuran'da Allah'›n verdi¤i tüm bilgiler, d›fldünyada karfl›l›¤›n› bulur. Çünkü evrendeki herfleyi yaratan ve dolay›s›yla onuntüm bilgisine sahip olan da, Kuran'› indiren de Allah't›r. Bu nedenle, Kuran'da ve-rilen tüm bilgiler, yap›lan tüm tahliller, basireti (kalp gözü) aç›k, ak›ll› ve vicdan-l› kifliler taraf›ndan görülüp tan›nacakt›r.

Allah Kuran'›n indirilifl amac›n› ayetlerde flöyle bildirmektedir:"...Bu bir Kitap't›r ki, Rabbinin izniyle insanlar› karanl›klardan nura, Ogüçlü ve övgüye lay›k olan›n yoluna ç›karman için sana indirdik." (‹bra-him Suresi, 1)"(Kuran) Temiz ak›l sahipleri için bir hidayet rehberi ve bir zikirdir."(Mümin Suresi, 54)K›sacas› Kuran, müminlere rehber olmak üzere indirilmifltir. Onlara, Allah'a na-

s›l kulluk edeceklerini, O'nun r›zas›n› nas›l arayacaklar›n› aç›klamaktad›r.Ancak Kuran'da evrenin yarat›l›fl›, insan›n do¤umu, atmosferin yap›s›, gök-

yüzündeki ve yeryüzündeki dengeler gibi birtak›m konular hakk›nda da temelbilgiler verilir. Bu konularda verilen bilgilerin, modern bilimin son bulgular›ylauyum içinde olmas› ise, Kuran'›n "Allah sözü" oldu¤unu bir kere daha ortayakoymas› aç›s›ndan önem tafl›maktad›r. Çünkü "Onlar hâlâ Kuran'› iyice düflün-müyorlar m›? E¤er o, Allah'tan baflkas›n›n Kat›ndan olsayd›, kuflkusuz içindebirçok ayk›r›l›klar (çeliflkiler, ihtilaflar) bulacaklard›." (Nisa Suresi, 82) ayetis›rr›nca, kuflkusuz Kuran'›n haberleri ile d›fl dünya aras›nda tam bir uyum vard›r.

‹lerleyen sayfalarda Kuran ayetlerinin evren hakk›nda verdi¤i baz› bil-gilerin bilim ile olan ola¤anüstü paralelli¤ine de¤inece¤iz.

Kuran ayetleri ve evren

V. BÖLÜM: "SON BILIMSEL BULGULAR VE KURAN"

Page 202: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

GÖKLER‹N YARATILIfiI

"Geceleyin gökyüzüne bir bak›fl, insana güçlü bir "de¤iflmeyen evren" izlenimi ve-rir. Do¤ru; bulutlar Ay'›n önünde sürüklenirler, gökkubbe kutup y›ld›z› çevresindedöner; daha uzun zaman diliminde Ay'›n kendisi büyür ve küçülür; Ay ve gezegen-ler, y›ld›zlar›n oluflturdu¤u bir zemine göre hareket ederler. Fakat biliyoruz ki bun-lar yaln›z Günefl Sistemimizin içindeki hareketlerin neden oldu¤u yerel olaylard›r.Gezegenlerin ötesinde, y›ld›zlar hareketsiz gibidirler..."

Yukar›daki sat›rlar, ‹lk Üç Dakika kitab›n›n yazar› Steven Weinberg'e ait. Ger-çekten de gökyüzüne do¤al gözle bir bak›fl, herfleyin çok dura¤an ve sabit oldu-¤u hissini uyand›rabilir. Oysa durum farkl›d›r. Gökyüzünde büyük bir hareketli-lik vard›r ve ç›plak gözle asla fark edilemeyen bu gerçek, Kuran'da as›rlar öncehaber verilmifltir.

Kuran'da gökyüzü ile ilgili birço¤u ço¤ul olarak kullan›lan çok say›da aye-te rastlamak mümkündür. Arapça semavat olarak geçen "gökler" kelimesi hemDünya'n›n atmosferini, hem de uzay bofllu¤unu ifade etmektedir. Burada ilk ola-rak üzerinde duraca¤›m›z nokta, gökler ifadesindeki ço¤ul kullan›md›r. Bu ço¤ulkullan›m Kuran'›n mucizelerinden birisidir. fiimdi bunu aç›klayal›m.

Aç›k havaya ç›karak bafl›n›z› gö¤e çevirdi¤inizi düflünün. Ne görürsünüz?Yaz aylar›ndaysan›z ya masmavi bir gökyüzü veya belki rüzgarla hareket edenbulutlar; k›fl aylar›ndaysan›z da gri, puslu bir gökyüzü ve her yan› kaplayan bu-lutlar vard›r görüntüde. Fakat her ne görürseniz görün, Dünya'y› saran atmosfe-ri göremezsiniz. Üstelik bu atmosferin birçok katmandan olufltu¤unu hiç bile-mezsiniz. Elbette ki ç›plak gözle fark edilemeyecek bu ayr›nt›ya Kuran ayetlerin-de iflaret edilmesi Kuran'›n Allah'›n sözü oldu¤unun büyük bir delilidir. AllahKuran'da atmosferin katmanlar›na flöyle dikkat çekmifltir:

"O, biri di¤eriyle 'tam bir uyum' içinde yedi gök yaratm›fl oland›r..."(Mülk Suresi, 3)

BIG BANG TEOR‹S‹ VE Ö⁄RETT‹KLER‹‹çinde bulundu¤umuz uçsuz bucaks›z evrenin nas›l var oldu¤u, nereye

do¤ru gitti¤i, içindeki düzen ve dengeyi sa¤layan kanunlar›n nas›l iflledikleri herdevirde insanlar›n merak konusu olmufltur.

20. yüzy›l›n bafllar›na dek hakim olan görüfl, evrenin sonsuz boyutlara sahipoldu¤u, sonsuzdan beri var oldu¤u ve sonsuza kadar da var olaca¤› fleklindeydi."Statik evren modeli" ad› verilen bu anlay›fla göre, evren için herhangi bir bafllan-g›ç veya son söz konusu de¤ildi.

Materyalist felsefenin de temelini oluflturan bu görüfl, evreni sabit, dura¤anve de¤iflmez bir maddeler bütünü olarak kabul ederken bir Yarat›c›n›n varl›¤›n›

200

Page 203: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

da reddediyordu. Oysa 20. yüzy›lda geliflen bilim veteknoloji, materyalistlere zemin sa¤layan dura¤an ev-ren modeli gibi ilkel anlay›fllar› kökünden y›km›flt›r.21. yüzy›l›n bafllar›nda oldu¤umuz flu dönemde, evre-nin bir bafllang›c› oldu¤u, yok iken bir anda büyük birpatlamayla yarat›ld›¤› modern fizik taraf›ndan pek çokdeney, gözlem ve hesapla ispatlanm›fl durumdad›r.Ayr›ca, evrenin, materyalistlerin iddia ettikleri gibi sa-bit ve dura¤an olmad›¤›, tam tersine sürekli bir hare-ket ve de¤iflim içinde oldu¤u, geniflledi¤i saptanm›flt›r.Bugün bu gerçekler bütün bilim dünyas› taraf›ndankabul edilmektedir. fiimdi de bu çok önemli gerçekle-rin bilim dünyas› taraf›ndan nas›l ortaya ç›kar›ld›¤›n-dan bahsedelim:

EVREN‹N GEN‹fiLEMES‹ 1929 y›l›nda California Mount Wilson gözlem evinde, Amerikal› astronom

Edwin Hubble astronomi tarihinin en büyük kefliflerinden birini yapt›. Hubble,kulland›¤› dev teleskopla gökyüzünü incelerken, y›ld›zlar›n, uzakl›klar›na ba¤l›olarak k›z›l renge do¤ru yaklaflan bir ›fl›k yayd›klar›n› saptad›. Bu bulufl bilimdünyas›nda büyük bir yank› yaratt›. Çünkü bilinen fizik kurallar›na göre, gözle-min yap›ld›¤› noktaya do¤ru hareket eden ›fl›klar›n tayf› mor yöne do¤ru, gözle-min yap›ld›¤› noktadan uzaklaflan ›fl›klar›n tayf› da k›z›l yöne do¤ru kayar. Hub-bel'›n gözlemleri s›ras›nda ise y›ld›zlar›n ›fl›klar›nda k›z›la do¤ru bir kayma farkedilmiflti. Yani y›ld›zlar bizden sürekli olarak uzaklaflmaktayd›lar.

Hubble, çok geçmeden çok önemli bir fleyi daha keflfetti: Y›ld›zlar ve galak-siler sadece bizden de¤il, birbirlerinden de uzaklafl›yorlard›. Herfleyin birbirin-den uzaklaflt›¤› bir evren karfl›s›nda var›labilecek tek sonuç, evrenin her an "ge-nifllemekte" oldu¤uydu.

Konuyu daha iyi anlamak için, evreni fliflirilen bir balonun yüzeyi gibi düflün-mek mümkündür. Balonun yüzeyindeki noktalar›n balon flifltikçe birbirlerindenuzaklaflmalar› gibi, evrendeki cisimler de evren geniflledikçe birbirlerinden uzak-laflmaktad›rlar. Asl›nda bu gerçek daha önceden de teorik olarak keflfedilmiflti.

201

Göklerde ve yerde olanlar›n tümü Allah'›tesbih etmifltir. O, üstün ve güçlü (aziz)oland›r, hüküm ve hikmet sahibidir.Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Diriltir veöldürür. O, herfleye güç yetirendir.

HH A D ‹ D S U R E S ‹ , 1 - 2

Edwin Hubble

Page 204: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Yüzy›l›n en büyük bilim ada m› say›lan Albert Einstein, teorik fizik alan›nda yap-t›¤› hesaplamalarla evrenin dura¤an olamayaca¤› sonucuna varm›flt›. Fakat odevrin genel kabul gören dura¤an evren modeliyle ters düflmemek için bu bulu-flunu bir kenara b›rakm›flt›. Einstein bu davran›fl›n› daha sonra, 'hayat›n›n en bü-yük hatas›' olarak adland›racakt›.

Peki evrenin geniflliyor olmas›n›n, evrenin varoluflu konusundaki önemineydi? Evren geniflledi¤ine göre, zaman içinde geriye do¤ru gidildi¤inde evre-nin tek bir noktadan bafllad›¤› ortaya ç›k›yordu. Yap›lan hesaplamalar, evrenintüm maddesini içinde bar›nd›ran bu "tek nokta"n›n, "s›f›r hacme" ve "sonsuz yo-¤unlu¤a" sahip olmas› gerekti¤ini gösterdi. Evren, s›f›r hacme sahip bu nokta-n›n patlamas›yla ortaya ç›km›flt›. Evrenin bafllang›c› olan bu büyük patlamayaingilizce karfl›l›¤› olan "Big Bang" ismi verildi ve bu teori de ayn› isimle an›lma-ya baflland›.

Asl›nda s›f›r hacim bu konunun teorik bir ifade biçimidir. Bilim, insan akl›-n›n kavrama s›n›rlar›n› aflan "yokluk" kavram›n› ancak "s›f›r hacimdeki nokta"ifadesi ile tarif edebilmektedir. Gerçekte ise "s›f›r hacimdeki bir nokta", "yokluk"anlam›na gelir. Evren de yokluktan var olmufltur. Di¤er bir deyimle yarat›lm›flt›r.

Modern fizi¤in ancak bu yüzy›l›n sonlar›na do¤ru ulaflt›¤› bu büyük gerçe¤iAllah, Kuran'da bize 14 yüzy›l önceden flöyle haber vermekteydi:

"O Allah gökleri ve yeri yoktan var edendir." (Enam Suresi, 101)Bilindi¤i gibi Big Bang teorisi, bafllang›çta evrendeki tüm cisimlerin birara-

da olduklar›n› ve sonradan ayr›ld›klar›n› göstermifltir. Allah Big Bang teorisininortaya koydu¤u bu gerçe¤i de, zaman›m›zdan tam 14 as›r önce insanlar›n evrenhakk›ndaki bilgilerinin son derece k›s›tl› oldu¤u bir dönemde yine Kuran'da flöy-le bildiriyordu:

"O inkar edenler görmüyorlar m› ki bafllang›çta göklerle yer birbiriyle bi-

202

Page 205: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

tiflikken, Biz onlar› ay›rd›k ve her canl› fleyi sudan yaratt›k. Yine de onlarinanmayacaklar m›?" (Enbiya Suresi, 30)Yani herfley, hatta henüz yarat›lmam›fl olan "gökler ve yer" bile, tek bir nok-

tadayken büyük patlama ile yarat›lm›fl ve birbirlerinden ayr›larak evrenin bugün-kü fleklini meydana getirmifllerdir. Ayetin ifadelerini Big Bang teorisi ile karfl›lafl-t›rd›¤›m›zda tam bir uyum içinde olduklar›n› görürüz. Oysa Big Bang'in bilimselbir teori olarak ortaya at›lmas› ancak 20. yüzy›lda mümkün olmufltur.

Evrenin genifllemesi, Büyük Patlama teorisinin yani evrenin yoktan var edil-di¤inin en önemli kan›tlar›ndan biridir. Evren yarat›ld›¤›ndan beri süregelen. bugerçek, modern bilim taraf›ndan ancak bu yüzy›lda keflfedildi¤i halde Allah bugerçe¤i yine bundan 14 as›r önce haber vermifltir:

"Biz gö¤ü 'büyük bir kudretle' bina ettik ve flüphesiz Biz (onu) geniflleti-ciyiz." (Zariyat Suresi, 47)1948 y›l›nda George Gamow, Big Bang'e ba¤l› olarak yeni bir iddia ortaya

sürdü. Buna göre evrenin Büyük Patlama ile oluflmas› durumunda, evrende bupatlamadan arta kalan bir radyasyonun da olmas› gerekmekteydi. Üstelik bu rad-yasyon evrenin her yan›nda eflit olmal›yd›.

"Olmas› gereken" bu kan›t çok geçmeden bulundu. 1965 y›l›nda Arno Pen-zias ve Robert Wilson adl› iki araflt›rmac› bu dalgalar› rastlant›sal olarak keflfetti-ler. "Kozmik Fon Radyasyonu" ad› verilen bu radyasyon, yerel kökenli de¤il, ev-renin tümüne da¤›lm›fl bir radyasyondu. Böylece uzun süredir evrenin her yerin-den eflit ölçüde al›nan ›s› dalgas›n›n, Big Bang'in ilk dönemlerinden kalma oldu-¤u ortaya ç›kt›. Penzias ve Wilson, bu bulgular›ndan ötürü Nobel Ödülü kazan-d›lar. 1989 y›l›na gelindi¤inde ise, Amerikan Uzay Araflt›rmalar› Dairesi NASA,Kozmik Fon Radyasyonu'nu araflt›rmak üzere uzaya KOBE uydusunu gönderdi.Bu geliflmifl uyduya yerlefltirilen hassas taray›c›lar›n, Penzias ve Wilson'›n ölçüm-lerini do¤rulamas› yaln›zca sekiz dakika sürdü. KOBE, evrenin bafllang›c›ndakibüyük patlaman›n kal›nt›lar›n› bulmufltu.

Big Bang'in di¤er bir önemli delili ise, uzaydaki hidrojen ve helyum gazla-r›n›n miktar› oldu. Günümüzde yap›lan ölçümlerle anlafl›ld› ki, evrendeki hidro-jen-helyum gazlar›n›n oran›, Big Bang'den arta kalan hidrojen-helyum oran›n›nteorik hesaplamalar›na uyuyordu. E¤er evrenin bir bafllang›c› olmasayd› ve evrensonsuzdan beri var olsayd›, içindeki hidrojen tamamen yanarak helyuma dönüfl-müfl olurdu. Tüm bu aç›k deliller Big Bang teorisinin bilim dünyas›nda kesin birkabul görmesine yol açt›. Big Bang modeli bilimin, evrenin oluflumu ve bafllang›-c› hakk›nda ulaflt›¤› son noktayd›. Uzun y›llar sabit durum teorisini savunan Den-nis Sciama, ard› ard›na gelen ve Big Bang'i ispatlayan tüm bu deliller karfl›s›ndaiçine düfltükleri durumu flöyle anlat›r:

203

Page 206: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Sabit durum teorisini savunan-larla onu test eden ve bence onuçürütmeyi uman gözlemcileraras›nda, bir dönem çok sert çe-kiflme vard›. Bu dönem içindeben de bir rol üstlenmifltim.Çünkü gerçekli¤ine inand›¤›miçin de¤il, gerçek olmas›n› iste-di¤im için 'sabit durum' teori-sini savunuyordum. Teoriningeçersizli¤ini savunan kan›tlarortaya ç›kmaya bafllad›kça FredHoyle bu kan›tlar› karfl›lamadalider rol üstlenmiflti. Ben de ya-

n›nda yer alm›fl, bu düflmanca kan›tlara nas›l cevap verilebilece¤i konusunda fikiryürütüyordum. Ama kan›tlar biriktikçe art›k oyunun bitti¤i ve sabit durum teori-sinin bir kenara b›rak›lmas› gerçe¤i ortaya ç›k›yordu. (Stephen Hawking, EvreniKucaklayan Kar›nca, Alk›m Kitapç›l›k ve Yay›nc›l›k, 1993, s. 62-63)

California Üniversitesinden Prof. George Abell de "bugünkü mevcut deliller,evrenin milyarlarca y›l önce Big Bang ile bafllad›¤›n› gösteriyor. Big Bang teorisini kabuletmekten baflka çaremiz yok" demektedir.

Big Bang'in bu zaferi ile birlikte, materyalist felsefenin temeli olan "ezelimadde" kavram› da tarihe kar›flm›fl oldu. Peki o zaman Big Bang'den önce ne var-d› ve "yok" olan evreni bu büyük patlama ile "var" hale getiren güç neydi? Elbet-te ki bu soru, A.S. Eddington'›n ifadesiyle materyalistler için "felsefi olarak itici"olan gerçe¤i, yani bir Yarat›c›n›n varl›¤›n› göstermektedir. Ünlü felsefeci AntonyFlew, bu konuda flunlar› söyler:

"‹tiraflarda bulunman›n insan ruhuna iyi geldi¤ini söylerler. Ben de bir itirafta bu-lunaca¤›m: Big Bang modeli, bir ateist aç›s›ndan oldukça s›k›nt› vericidir. Çünkübilim, dini kaynaklar taraf›ndan savunulan bir iddiay› ispat etmifltir: Evrenin birbafllang›c› oldu¤u iddias›n›. Sadece evrenin bir sonunun ve bafllang›c›n›n olmad›¤›-n› kabul etti¤imiz sürece, evrenin flu anki varl›¤›n›n mutlak bir aç›klama oldu¤unusavunabiliriz. Ben hala bu aç›klamaya inan›yorum, ama bunu Big Bang karfl›s›ndasavunman›n pek kolay ve rahat bir durum olmad›¤›n› itiraf etmeliyim." (HenryMargenau, Roy Abraham Vargesse. Cosmos, Bios, Theos. La Salle IL: Open CourtPublishing, 1992, s. 241)

Kendisini ateist olmak için körü körüne flartland›rmayan pek çok bilim ada-m› ise, evrenin yarat›l›fl›nda sonsuz güç sahibi bir Yarat›c›n›n varl›¤›n› kabul et-mifl durumdad›r. Bu Yarat›c›, hem maddeyi hem de zaman› yaratm›fl olan, yani

204

Page 207: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

her ikisinden de ba¤›ms›z bir varl›kt›r. Ünlü Amerikal› astrofizikçi Hugh Ross bugerçe¤i flöyle aç›klar:

"E¤er zaman ve madde, patlamayla birlikte ortaya ç›km›flsa, o zaman evreni meyda-na getiren nedenin, evrendeki zaman ve mekandan tamamen ba¤›ms›z olmas› gere-kir. Bu bize Yarat›c›'n›n evrendeki tüm boyutlar›n üzerinde oldu¤unu gösterir. Ay-n› zamanda Yarat›c›'n›n baz›lar›n›n savundu¤u gibi evrenin kendisi olmad›¤›n› veevreni kaplad›¤›n›, sadece evrenin içindeki bir güç olmad›¤›n› kan›tlar." (Hugh Ross,The Creator and the Cosmos: How Greatest Scientific Discoveries of The Century RevealGod, Colorado: NavPress, revised edition, 1995, s. 76)

Madde ve zaman, tüm bu kavramlardan ba¤›ms›z olan sonsuz güç sahibi birYarat›c› taraf›ndan varedilmifltir. O Yarat›c›, göklerin ve yerin Rabbi olan Allah't›r.

Allah bu gerçe¤in bilimsel delillerini, 14 as›r önce indirdi¤i Kitab›'nda bizle-re varl›¤›n›n apaç›k delilleri olarak bildirmifltir.

EVRENDEK‹ KUSURSUZLUK"O, biri di¤eriyle 'tam bir uyum' içinde yedi gök yaratm›fl oland›r. Rah-man'›n yaratmas›nda hiçbir 'çeliflki ve uygunsuzluk' göremezsin. ‹flte gö-zü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlakl›k (bozukluk ve çarp›kl›k) gö-rüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz umudunukesmifl bir halde bitkin olarak sana dönecektir." (Mülk Suresi, 3-4)Evrendeki milyarlarca y›ld›z ve galaksi mükemmel bir uyum içinde kendileri

için tespit edilmifl yörüngelerinde hareket ederler. Y›ld›zlar, gezegenler ve uydularhem kendi etraflar›nda, hem de ba¤l› olduklar› sistemlerle birlikte dönerler. Hattabazen içinde 200 -300 milyar y›ld›z bulunan galaksiler birbirinin içinden geçip gi-derler. Bu geçiflte, evrendeki büyük düzeni bozacak herhangi bir çarp›flma olmaz.

Evrende h›z kavram› dünya ölçüleriyle karfl›laflt›r›ld›¤›nda ak›l durduracakboyutlardad›r. Milyarlarca, trilyonlarca ton a¤›rl›¤›ndaki y›ld›zlar, gezegenler ve sa-y›sal de¤erleri ancak matematikçilerin anlayabilece¤i büyüklükteki galaksiler vegalaksi kümeleri uzay içinde korkunç bir süratle hareket ederler.

Örne¤in, Dünya saatte 1670 km. h›zla kendi ekseni çevresinde döner. Bugünen h›zl› merminin saatte ortalama 1.800 km.lik bir sürate sahip oldu¤u düflünülür-se Dünya'n›n dev boyutlar›na ra¤men süratinin ne denli büyük oldu¤u anlafl›l›r.

Dünya'n›n Günefl etraf›ndaki h›z› ise merminin yaklafl›k 60 kat›d›r: saatte108.000 km. (Böylesine büyük bir süratle yol alabilen bir araç yap›labilseydi Dün-ya'n›n çevresini 22 dakikada dolaflacakt›.)

Verdi¤imiz bu say›lar sadece dünya içindir. Günefl Sistemi ise daha da il-ginçtir. Bu sistemin sürati mant›k s›n›rlar›n› zorlayacak derecededir. Evrende sis-temler büyüdükçe sürat artar. ‹flte Günefl Sistemi'nin galaksi merkezi etraf›ndaki

205

Page 208: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

"Gökleri ve yeri bir örnek edinmeksizin yara-tand›r... (Enam Suresi, 101)

‹flte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan baflkailah yoktur. Herfleyin yarat›c›s›d›r, öyleyse O'nakulluk edin. O, herfleyin üstünde bir vekildir.Gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün gözleriidrak eder. O, latif oland›r, haberdar oland›r.Gerçek flu ki size Rabbinizden basiretler gel-mifltir. Kim basiretle-görürse kendi lehine, kimde kör olursa (görmek istemezse) kendi aley-hinedir.." (Enam Suresi, 102-104)

Page 209: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

207

dönüfl sürati: -Saatte tam 720.000 km., 200 milyar y›ld›z› bünyesinde bulunduran"Samanyolu Galaksisi"nin uzay içindeki h›z› ise saatte 950.000 km. dir.

Bu bafldöndürücü h›z, asl›nda Dünya üzerindeki yaflam›m›z›n pamuk ipli-¤ine ba¤l› oldu¤unu gösterir. Böylesine karmafl›k ve h›zl› bir sistem içinde dev ka-zalar›n oluflmas› oldukça mümkündür. Ancak Allah'›n ayette bildirdi¤i gibi, tümbu sistem içinde hiçbir "çeliflki ve uygunsuzluk" yoktur. Çünkü evren de bir amaçüzere yarat›lm›flt›r ve Allah'›n koydu¤u dengeye göre ifllemektedir.

YÖRÜNGELER VE DÖNEN EVRENEvrendeki büyük dengenin en önemli nedenlerinden biri, kuflkusuz gök cisim-

lerinin belirli bir yörünge izliyor olmas›d›r. Bu yörüngelere, yak›n zamana kadar bi-linmedi¤i halde, Kuran'da da dikkat çekilmifltir. Allah ayette flöyle buyurmaktad›r:

"Geceyi, gündüzü, Günefl'i ve Ay'› yaratan O'dur; her biri bir yörüngedeyüzüp gitmektedirler." (Enbiya Suresi, 33)Y›ld›zlar, gezegenler ve uydular hem kendi etraflar›nda, hem de ba¤l› bu-

lunduklar› sistemle birlikte dönmekte, evren t›pk› bir fabrikan›n difllileri gibi in-ce bir düzen içinde çal›flmaktad›r.

Evrendeki yörüngeler sadece baz› gök cisimlerinin hareketi de¤ildir. GüneflSistemimiz hatta di¤er galaksiler, baflka merkezler etraf›nda büyük bir hareketli-lik gösterirler. Dünya ve onunla birlikte Günefl Sistemi her y›l, bir önceki yerin-den 500 milyon kilometre uzakta bulunur. Gök cisimlerinin yörüngelerinden enufak bir sapman›n bile sistemi altüst edecek kadar önemli sonuçlar do¤urabilece-¤i hesaplanm›flt›r. Örne¤in Dünya yörüngesinde, normalden fazla veya eksik 3milimetrelik bir sapma bak›n nelere yol açabilirdi:

"Dünya Günefl çevresinde dönerken öyle bir yörünge çizer ki her 18 milde do¤ru birçizgiden ancak 2.8 mm ayr›l›r. Dünya'n›n çizdi¤i bu yörünge k›l pay› flaflmaz, çün-kü; yörüngeden 3mm'lik bir sapma bile büyük felaketler do¤ururdu: sapma 2.8 ye-rine 2.5 mm olsayd› yörünge çok genifl olurdu ve hepimiz donard›k, sapma 3.1 mmolsayd› hepimiz kavrularak ölürdük." (Bilim ve Teknik Dergisi, Temmuz 1983)

Gök cisimlerinin bir baflka özelli¤i de, yörüngelerinin d›fl›nda bir dekendi etraflar›nda dönmeleridir. "Dönüfllü olan gö¤e andolsun." (Tar›k Sure-si, 11) ise tam da bu gerçe¤e iflaret eder.

KARANLI⁄IN YARATILMASI"Görmediler mi, Biz geceyi onda sükun bulmalar› için, gündüzü de ay-d›nl›k(la görsünler) diye yaratt›k. fiüphesiz, iman eden bir kavim içinbunda ayetler vard›r." (Neml Suresi, 86)Dikkat edilirse ayette gecenin özel olarak yarat›ld›¤› bildirilmektedir. Bundan

Page 210: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

k›sa bir süre öncesine kadar bilim adamlar› evrendeki y›ld›z say›s›n› ve ürettikle-ri ›fl›¤› hesaplad›klar›nda evrenin asl›nda sürekli ayd›nl›k olmas› gerekti¤i sonu-cuna varm›fllar ve karanl›¤›n sebebini anlayamam›fllard›. Bu konu ancak karade-liklerin keflfiyle aç›kl›¤a kavufltu. Çünkü evrenin her yerine da¤›lm›fl olan karade-likler, sahip olduklar› korkunç çekim alanlar›yla y›ld›zlar›n üretti¤i ›fl›nlar› büyükölçüde yutmakta ve karanl›¤a sebep olmaktad›rlar. Bir baflka deyiflle, karanl›közel olarak üretilmekte yani "yarat›lmaktad›r".

KARADEL‹KLER20. yüzy›lda evrendeki gök cisimleri ile ilgili pek çok yeni keflif yap›lm›flt›r.

Günümüzde henüz yeni tan›nan bu cisimlerden biri de karadeliklerdir. Karade-likler, yak›t› tükenen bir y›ld›z›n kendi içine do¤ru büzülmesi ve en sonunda, y›l-d›z yerine s›n›rs›z yo¤unlukta ve s›f›r hacimde çok büyük bir çekim alan›n›n or-taya ç›kmas›yla oluflmaktad›r. Karadeli¤i, yüzey yerçekimi oldukça güçlü oldu¤uve ›fl›k içinden kaçamad›¤› için, en büyük teleskoplarla bile göremeyiz. Ancak içi-ne çöken y›ld›z bulundu¤u yerin çevresine olan etkisiyle alg›lanabilir. Allah Va-k›a Suresi'nde y›ld›zlar›n yerleri üzerine yemin ederek bu konuya flöyle dikkatçekmifltir:

Hay›r, y›ld›zlar›n yer (mevki)lerine yemin ederim. fiüphesiz bu, e¤er bilirse-niz gerçekten büyük bir yemindir. (Vak›a Suresi, 75-76)"Karadelik" kavram› ilk kez 1767 y›l›nda ‹ngiliz bilim adam› John Michell ta-

raf›ndan ortaya at›lm›fl ve "karadelik" ifadesi ise ilk kez Amerikal› fizikçi JohnArchibald Wheeler taraf›ndan 1969 y›l›nda kullan›lm›flt›r. Önceleri tüm y›ld›zlar›görebildi¤imizi varsayarken, sonraki y›llarda uzayda ›fl›klar›n› göremedi¤imizy›ld›zlar›n da var olduklar› anlafl›lm›flt›r. Çünkü enerjisi tükenen bu y›ld›zlar›n›fl›klar› da yok olmaktad›r.

Karadelik, bir kütlenin, ›fl›¤›n art›k s›zamayaca¤› kadar küçük bir alandatoplanmas›d›r. fiiddetli çekim alan›, fotonlar› ve en h›zl› parçac›klar› dahi bu böl-gede hapseder. Günefl'in 3 kat› büyüklü¤ündeki kütleye sahip tipik bir y›ld›z›nyanmas› ve patlamas› sonucunda oluflan karadeli¤in çap› sadece 20 km kadard›r.Kara delikler "kara"d›r, yani do¤rudan gözlemlemek mümkün de¤ildir. Kendile-rini dolayl› olarak, di¤er gök cisimlerine uygulad›klar› yüksek çekim güçleriylebelli ederler. Afla¤›daki ayette de k›yamet günü tasvirlerinin yan› s›ra, bir yönüy-le de karadeliklerle ilgili bu bilimsel bulguya iflaret ediliyor olabilir:

Y›ld›zlar 'örtülüp (›fl›klar›) silindi¤i' zaman, (Mürselat Suresi, 8)Ayr›ca büyük kütleye sahip y›ld›zlar uzayda bükülmeye sebep olurlar. Fa-

kat karadelikler sadece uzayda bükülmeye sebep olmaz, ayn› zamanda uzay› de-lip geçerler. Bu sönmüfl y›ld›zlar›n, karadelikler olarak adland›r›lmalar›n›n nede-ni de budur. Tar›k Suresi'nin üçüncü ayetinde ise "delen y›ld›z"dan söz edilmek-

208

Page 211: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

tedir. Ayetlerde flöyle buyrulur:Gö¤e ve Tar›k'a andolsun, Ta-r›k'›n ne oldu¤unu sana bildi-ren nedir? (Karanl›¤›) Deleny›ld›zd›r. (Tar›k Suresi, 1-3)Ayetin Arapças›nda "delik" an-

lam›na gelen "sakb" kelime kökün-den, "delik açan, delen ve delip ge-çen" anlamlar›na gelen "essakibu"ifadesi kullan›lmaktad›r. Kardelikle-ri tarif eden bilimsel yay›nlarda ise"delik açmak, delmek" anlamlar›nagelen "puncture" kelimesi kullan›l-maktad›r. Karadeliklerin özelli¤iniifade etmek için Kuran'da kullan›lanbu kelime son derece hikmetlidir.Ayette y›ld›zlarla ilgili bu bilgiye dedikkat çekilmifl olmas›, Kuran'›nAlah'›n sözü oldu¤unu ispatlayanbir di¤er önemli bilgidir.

GER‹ DÖNDÜREN GÖK Kuran-› Kerim'de, Tar›k Suresi'nin 11. ayetinde gökyüzünün "geri döndürü-

cü" özelli¤inden flöyle bahsedilir: Dönüfllü olan gö¤e andolsun. (Tar›k Suresi, 11)Kuran meallerinde "dönüfllü" olarak tercüme edilen "rec'i" kelimesi, "geri çe-

viren" ya da "geri döndüren" anlamlar›na gelmektedir.Bilindi¤i gibi Dünya'y› çevreleyen atmosfer pek çok katmandan oluflur. Her

katman›n, canl›l›¤›n yarar›na yönelik önemli bir görevi vard›r. ‹ncelendi¤i zamanher tabakan›n kendisine ulaflan madde ya da ›fl›nlar› uzaya ya da yeryüzüne geridöndürme özelliklerinin oldu¤u anlafl›lm›flt›r. Burada atmosfer katmanlar›n›n ge-ri döndürme özelli¤ini birkaç örnekle inceleyelim.

Örne¤in 13 ile 15 km yükseklikteki Troposfer tabakas›, yeryüzünden yükse-len su buhar›n›n yo¤unlafl›p ya¤›fl olarak yere geri dönmesini sa¤lar. 25 km yük-seklikteki Stratosferin alt tabakas› olan Ozonosfer, uzaydan gelen radyasyon vezararl› ultraviyole ›fl›nlar›n› yans›tarak, yeryüzüne ulaflamadan uzaya geri dön-melerini sa¤lar. ‹yonosfer tabakas› da yeryüzünden yay›nlanan radyo dalgalar›n›bir uydu gibi yeryüzünün farkl› bölgelerine geri yans›tarak, telsiz konuflmalar›-n›n, radyo ve televizyon yay›nlar›n›n uzak mesafelerden izlenebilmesini sa¤lar.

209

Page 212: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Manyetosfer tabakas› ise, Gü-nefl'ten ve di¤er y›ld›zlardanyay›lan zararl› radyoaktif par-çac›klar›, yeryüzüne ulaflma-dan uzaya geri döndürür.

Gökyüzü tabakalar›n›nhenüz yak›n bir geçmiflte kefl-fedilen bu özelli¤inin yüzy›l-lar öncesinden Kuran'da belir-tilmesi, Kuran'›n Allah'›n sözüoldu¤unu bir kez daha tasdiketmektedir.

GÜNEfiDünya'dan 150 milyon

km. uzakta olmas›na ra¤men,Günefl bizim için gerekli olanenerjiyi kesintisiz olarak ulafl-t›r›r.

Bu dev enerjili gök cis-minde hidrojen atomlar› de-vaml› olarak helyuma çevril-mektedir. Her saniye 616 mil-yar ton hidrojen, 612 milyon

ton helyuma çevrilmektedir. Bu esnada d›flar› sal›nan enerji 500 milyon hidrojenbombas›n›n patlamas›na denktir.

Dünya'da hayat Günefl'ten gelen enerjiyle sa¤lan›r. Yeryüzündeki dengenindevam› ve canl›l›k için gereken enerjinin %99'u Günefl'ten sa¤lan›r. Söz konusuenerjinin yar›s› gözle görünür ve ›fl›k olarak al›n›r. Geriye kalan enerjinin büyük birk›sm› gözle görülmeyen, ama s›cakl›k biçiminde ortaya ç›kan k›z›l ötesi ›fl›nlard›r.

Günefl'in bir özelli¤i de çan gibi genleflip sal›nmas›d›r. Bu olay her befl daki-kada bir tekrarlanmakta Günefl'in yüzeyi bu s›rada saatte 1080 km. h›zla, 3 km. ka-dar bize do¤ru ilerleyip sonra geri dönmektedir.

Günefl, Samanyolu'nu oluflturan 200 milyar y›ld›zdan biridir. Dünya'dan325.500 defa büyük olmas›na ra¤men, evrendeki küçük y›ld›zlardan say›lmakta-d›r. Çap› 125 bin ›fl›k y›l› olan Samanyolu'nun merkezine 30 bin ›fl›k y›l› uzakl›k-tad›r. (1 ›fl›k y›l›= 9.460.800.000.000 km.)

210

Page 213: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

GÜNEfi'‹N G‹D‹fi ‹ST‹KAMET‹Kuran'da Günefl ve Ay'dan bahsedilirken her birinin belli bir yörüngesi

oldu¤u vurgulan›r:Geceyi, gündüzü, Günefl'i ve Ay'› yaratan O'dur; her biri bir yörüngedeyüzüp gidiyor. (Enbiya Suresi, 33) Yukar›daki ayette geçen "yüzme" kelimesi Arapçada "sabaha" olarak ifa-

de edilir ve Günefl'in uzaydaki hareketini anlatmak üzere kullan›lmaktad›r.Bu kelime Günefl'in uzayda hareket ederken kontrolsüz olmad›¤›, ekseni üze-rinde döndü¤ü ve dönerken bir rota izledi¤i manas›ndad›r. Günefl'in sabit ol-mad›¤› belli bir yörüngede yol almakta oldu¤u, bir baflka ayette de flöyle bil-dirilmektedir:

Günefl de, kendisi için (tespit edilmifl) olan bir karar yerine do¤ru ak›pgitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir. (Yasin Suresi, 38)Kuran'da bildirilen bu gerçekler, ancak ça¤›m›zdaki astronomik gözlem-

lerle anlafl›lm›flt›r. Astronomi uzmanlar›n›n hesaplar›na göre Günefl, SolarApex ad› verilen bir yörünge boyunca Vega Y›ld›z› do¤rultusunda saatte720.000 km'lik muazzam bir h›zla hareket etmektedir. Bu, kabaca bir hesapla,Günefl'in günde 17 milyon 280 bin km yol katetti¤ini gösterir. Günefl'le birlik-te onun çekim sistemi içindeki tüm gezegenler ve uydular› da ayn› mesafeyikatederler.

211

...Günefl'e, Ay'a vey›ld›zlara Kendibuyru¤uyla bafle¤direndir. Haberiniz ol-sun, yaratmak da, emirde (yaln›zca) O'nundur.Alemlerin Rabbi olanAllah ne Yücedir.

(Araf Suresi, 54)

Page 214: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

ATMOSFER‹N KATMANLARIKuran ayetlerinde evren hakk›nda verilen bilgilerden biri, gökyüzünün

yedi kat olarak düzenlendi¤idir:Sizin için yerde olanlar›n tümünü yaratan O'dur. Sonra gö¤e istiva edipde onlar› yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herfleyi bilendir. (Ba-kara Suresi, 29)Sonra, duman halinde olan gö¤e yöneldi... (Fussilet Suresi, 11)Böylece onlar› iki gün içinde yedi gök olarak tamamlad› ve her bir gö¤eemrini vahyetti... (Fussilet Suresi, 12)Kuran'da pek çok ayette kullan›lan gök kelimesi tüm evreni ifade etmek

için kullan›ld›¤› gibi, Dünya gö¤ünü ifadeetmek için de kullan›l›r. Kelimenin bu anla-m› düflünüldü¤ünde, Dünya gö¤ünün, birbaflka deyiflle atmosferin, 7 katmandanolufltu¤u sonucu ortaya ç›kmaktad›r.

Nitekim bugün Dünya atmosferininüst üste dizilmifl farkl› katmanlardan mey-dana geldi¤i bilinmektedir. (http://royal.oka-

nagan.bc.ca/mpidwirn/atmosphereandclima-

te/atmslayers.html; Michael Pidwirny, Atmospheric

Layers, 1996) Kimyasal içerik veya hava s›-cakl›¤› ölçü al›narak yap›lan tan›mlamalar-da, Dünya'n›n atmosferi 7 katman olarakbelirlenmifltir. (http://www.tpub.com/weat-

her3/4-27.htm) Bugün halen 48 saatlik havadurumu tahminlerinde kullan›lan ve "Li-mited Fine Mesh Model" (LFMII) olarakadland›r›lan atmosfer modeline göre de at-mosfer 7 katmand›r. Modern jeolojik ta-n›mlamalara göre atmosferin 7 katman› fluflekilde s›ralanmaktad›r:

1- Troposfer2- Stratosfer3- Mezosfer4- Termosfer

5- Ekzosfer6- ‹yonosfer7- Manyetosfer

MEZOSFER

50km

80km

15km

TERMOSFER

EKZOSFER

TROPOSFER

STRATOSFER

‹YONOSFER

MANYETOSFER

Page 215: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Bu konuyla ilgili bir di¤er mucizevi yön ise Fussilet Suresi'nin 12. aye-tinde geçen "Her bir gö¤e emrini vahyetti" ifadesinde yer almaktad›r. Yaniayette Allah'›n her tabakay› belli bir görevle görevlendirdi¤i belirtilmektedir.‹leriki bölümlerde daha detayl› inceleyece¤imiz gibi, yukar›da sayd›¤›m›z ta-bakalar›n her birinin insanlar›n ve yeryüzündeki tüm canl›lar›n yarar› aç›s›n-dan çok hayati görevleri vard›r. Ya¤murlar›n oluflmas›ndan zararl› ›fl›nlar›nengellenmesine, radyo dalgalar›n›n yans›t›lmas›ndan göktafllar›n›n zarars›zhale getirilmesine kadar her tabakan›n kendine özgü bir ifllevi bulunmakta-d›r.

Afla¤›daki ayetler ise bize atmosferin 7 katman›n›n görünümü ile ilgilibilgi vermektedir:

"Görmüyor musunuz; Allah, yedi gö¤ü birbirleriyle bir uyum (mutaba-kat) içinde yaratm›flt›r?" (Nuh Suresi, 15)O, biri di¤eriyle 'tam bir uyum' (mutabakat) içinde yedi gök yaratm›floland›r... (Mülk Suresi, 3)Bu ayetlerde Türkçeye "uyum" olarak çevrilen Arapça "tibakan" kelime-

si, ayn› zamanda "tabaka, bir fleyin uygun olan kapa¤› ve örtüsü" anlamlar›-na da gelir ki, üst kat›n alt kata uygunlu¤unu vurgular. Kelimenin ço¤ul kul-lan›m›nda ise "tabaka tabaka" anlam› kazanmaktad›r. Ayette tarif edilen taba-ka tabaka halindeki gök, kuflkusuz atmosferi en mükemmel flekilde ifadeeden aç›klamalard›r.

20. yüzy›l teknolojisi olmadan tespit edilmesi hiçbir flekilde mümkün ol-mayan bu bilgilerin, 1400 y›l önce indirilmifl olan Kuran-› Kerim'de aç›kça bil-dirilmesi ise elbette ki çok büyük bir mucizedir.

DÜNYA'NIN YUVARLAKLI⁄IGökleri ve yeri hak olarak yaratt›. Geceyi gündüzün üstüne sar›p-örtüyor,gündüzü de gecenin üstüne sar›p örtüyor. (Zümer Suresi, 5)Kuran'›n evreni tan›tan ayetlerinde kullan›lan ifadeler olduk-

ça dikkat çekicidir. Üstteki ayette "sar›p örter" olarak tercümeedilen Arapça kelime "yukevviru"dir. Bu kelimenin Türk-çe karfl›l›¤›, "yuvarlak birfleyin üzerine bir cisim sar-mak"t›r. (Örne¤in Arapça sözlüklerde "bafla sar›k sar-ma" gibi yuvarlak cisimleri içeren fiiller için bu ke-lime kullan›l›r). Ayette, gecenin ve gündüzün bir-birlerinin üzerlerini sar›p-örtmeleri (tekvir et-meleri) konusunda verilen bilgi, ayn› zamandaDünya'n›n biçimi konusunda kesin bir bilgiiçermektedir. Ancak ve ancak Dünya'n›n yu-varlak olmas› durumunda bu ayette ifade edi-

Page 216: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

len fiil gerçekleflebilir. Yani 7. yüzy›lda indirilen Kuran'da Dünya'n›n yuvarlak ol-du¤una iflaret edilmifltir.

Unutmamak gerekir ki, o dönemdeki astronomi anlay›fl› Dünya'y› dahafarkl› alg›l›yordu. O dönemde Dünya'n›n düz bir sat›h oldu¤u düflünülüyorduve tüm bilimsel hesap ve aç›klamalar da buna göre yap›l›yordu. Kuran'da ise ozaman›n yanl›fl bilgileri ile ilgili hiçbir ifadeye rastlamay›z. Aksine Kuran ayetle-ri bize henüz bu yüzy›lda ö¤rendi¤imiz bilgileri vermektedir. Kuran Allah'›n sö-zü oldu¤u için evreni tarif ederken olabilecek en do¤ru kelimeler kullan›lm›flt›r.

DA⁄LARIN DEPREMLER‹ ENGELLEMES‹"O, gökleri dayanak olmaks›z›n yaratm›flt›r, bunu görmektesiniz. Arzdada, sizi sars›nt›ya u¤rat›r diye sars›lmaz da¤lar b›rakt› ve orada her canl›-dan türetip yay›verdi..." (Lokman Suresi, 10)"Biz, yeryüzünü bir döflek k›lmad›k m›? Da¤lar› da birer kaz›k?" (NebeSuresi, 6-7)Jeolojik bulgular sonucunda da¤lar hakk›nda edinilen bilgiler Kuran ayetle-

riyle tam bir paralellik içindedir. Da¤lar›n en önemli özelliklerinden birisi birbiri-ne yaklaflarak s›k›flan yer tabakalar›n›n birleflim noktalar›nda yükselmeleri ve butabakalar› sabitlemeleridir. Bu özellikleriyle da¤lar tahtalar› birarada tutan çivile-re benzetilebilir.

Bunun yan›nda da¤lar›n yerkabu¤unda yapt›¤› bas›nç, Dünya'n›n merke-zindeki ma¤ma hareketlerinin etkisinin yeryüzüne ulaflarak yerkabu¤unu parça-lamas›na engel olur.

Page 217: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

OKYANUS TORTU

K›tasal kabuk

OKYANUS- 0

-10

-20

-30

-40

-50

Çekirdek kabu¤uile yer kabu¤uaras›ndaki aral›k

Çekirdek kabu¤uYatay uzakl›k ölçeklendirilmemifltir.

- Da¤lar›n toprak seviyesinin oldukça derinlerinde kökleri vard›r.

Britanya Adalar› Kuzey Almanya Alpler Rus setiAvrupa

- fiematik kesit. Kaz›k fleklindeki da¤lar›n topra¤›n içerisine iyice

yerleflmifl kökleri vard›r.

Kafkaslar

Da¤ silsilesi

Da¤ kökü

ErozyonDeniz seviyesiÇökelti

Çekirdek kabu¤u

- Da¤lar›n derin kökleri dolay›s›yla flekil olarak kaz›klara

benzediklerini gösteren di¤er bir resim.

215

Page 218: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

YARATILIfiTAK‹ Ç‹FTLER"Yerin bitirmekte olduklar›ndan, kendi nefislerinden ve daha bilmedik-leri nice fleylerden bütün çiftleri yaratan (Allah çok) Yücedir." (Yasin Su-resi, 36)Erkeklik diflilik, "çift" kavram›n›n bir karfl›l›¤› olmakla birlikte, ayette bahse-

dilen "bilmedikleri nice fleylerden" ifadesi daha genifl bir anlam içermektedir. Ni-tekim maddenin çiftler halinde yarat›ld›¤›n› ortaya koyan ‹ngiliz bilim adam› Pa-ul Dirac, 1933 y›l›nda Nobel Fizik Ödülü'nü kazand›. "Parité" ad› verilen bu bu-lufl, maddenin anti madde denilen bir çifti oldu¤unu ortaya koymufltur. Anti-madde, maddenin tersi özellikler tafl›r. Örne¤in maddenin tersine anti-maddeninelektronlar› art›, protonlar› da eksi yüklüdür. Bu gerçek bilimsel bir kaynakta flöy-le ifade edilmektedir:

... Her parçac›¤›n z›t yükte bir antiparçac›¤› vard›r. Karars›zl›k iliflkisi bize bu çift-lerin varoluflu ve yokoluflunun her yerde ve her zaman ayn› anda olufltu¤unu gös-termektedir. ( http://www.2think.org/nothingness.shtml; Nothingness: The Scienceof Empty Space, Henning Genz, s. 205)

Yarat›l›fltaki çiftlere bir di¤er örnek de bitkilerdir. Botanikçiler bitkilerde cin-siyet ayr›m› oldu¤unu ancak 100 sene evvel keflfedebilmifllerdir. Oysa bitkilerinçiftler halinde yarat›ld›¤› Kuran'da 1400 sene önce ayetlerle aç›kça bildirilmifltir:

O, gökleri dayanak olmaks›z›n yaratm›flt›r, bunu görmektesiniz. Arzda da, si-zi sars›nt›ya u¤rat›r diye sars›lmaz da¤lar b›rakt› ve orada her canl›dan türe-tip yay›verdi. Biz gökten su indirdik, böylelikle orada her güzel olan çifttenbir bitki bitirdik. (Lokman Suresi, 10)Ki (Rabbim), yeryüzünü sizin için bir beflik k›ld›, onda sizin için yollar döfle-di ve gökten su indirdi; böylelikle bununla her tür bitkiden çiftler ç›kard›k.(Taha Suresi, 53)Ayn› flekilde meyveler de difli ve erkek olarak farkl› yap›lara sahiptirler. Ku-

ran'da bu bilgi Rad Suresi'nin 3. ayetinde ifade edilmektedir:O'dur ki arz› uzatt›, orada sabit da¤lar ve ›rmaklar var etti, orada her meyve-den iki çift (erkek-difli) yaratt›. Geceyi gündüzün üzerine örter. fiüphesizbunda düflünen bir toplum için ayetler vard›r. (Rad Suresi, 3)Ayette "çift" olarak çevrilen "zevceyni" kelimesi, Arapça'da "efl" manas›nda

kullan›lan "zevc" kelimesinden gelmektedir. Bilindi¤i gibi olgunlaflan bitkilerinürünlerinin son flekli meyveleridir. Meyveden önceki aflama ise çiçektir. Çiçekle-rin de erkeklik ve diflilik organlar› bulunmaktad›r. Çiçe¤e polen tafl›narak döllen-me gerçekleflti¤inde -erkek ve difli üreme hücreleri birleflti¤inde- meyve vermeyebafllar. Zaman içerisinde meyve olgunlafl›r ve tohum dökmeye bafllar. Bu gerçek -meyvelerde farkl› cinsiyetlere ait özellikler oldu¤u- Kuran'da iflaret edilen bir bafl-ka bilimsel bilgidir.

216

Page 219: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

DEN‹ZLER‹N B‹RB‹R‹NE KARIfiMAMASI"Birbirleriyle kavuflup karfl›laflmak üzere iki denizi sal›verdi. ‹kisi aras›n-da bir engel (berzah) vard›r; birbirlerinin s›n›r› geçmezler." (Rahman Su-resi, 19-20)Yukar›daki ayette, bilinen iki su kütlesinin birbirleriyle karfl›lafl›p birleflti¤i

fakat bir engel sebebiyle kar›flmad›klar› vurgulanmaktad›r. Bu nas›l olabilir? Nor-malde beklenen iki denizin birbirleriyle karfl›laflt›¤›nda sular›n›n kar›flarak hemtuzluluk oranlar›n›n hem de ›s›lar›n›n eflitlenmeye do¤ru gitmesidir. Oysa olayböyle olmamaktad›r. Örne¤in Akdeniz ve Atlas Okyanusu, K›z›ldeniz ve HintOkyanusu birbirleriyle görsel olarak birleflseler de sular› birbirine kar›flmamak-tad›r. Bunun sebebi aralar›ndaki bir engeldir. Bu engel ise "yüzey gerilimi" olarakbilinen kuvvettir.

217

Bu Kur'an, Allah'tan baflkas› taraf›ndan yalan olarak uy-durulmufl de¤ildir. Ancak bu, önündekileri do¤rulayan vekitab› ayr›nt›l› olarak aç›klayand›r. Bunda hiç flüphe yok-tur, alemlerin Rabbindendir. Yoksa: "Bunu kendisi yalanolarak uydurdu" mu diyorlar? De ki: "Bunun benzeri olanbir sûre getirin ve e¤er gerçekten do¤ru sözlüysenizAllah'tan baflka ça¤›rabildiklerinizi ça¤›r›n."

YY U N U S S U R E S ‹ , 3 7 - 3 8

Atlas Okyanusu Akdeniz

Atlas Okyanusu suyu‰ 36.0'dan dahadüflük tuzluluk oran›

Akdeniz'in suyu

Der

inlik

(m

etre

)

Cebelitar›k Bo¤az›‰ 36.5 dan daha yük-sek tuzluluk oran›

Akdeniz'de ve Atlas Okyanusu'nda büyük dalgalar, güçlü ak›nt›lar ve gel-gitler vard›r.Akdeniz'in suyu, Cebelitar›k Bo¤az›'nda Atlas Okyanusu ile karfl›lafl›r. Ama bu karfl›laflmasonucu kendi s›cakl›k, tuzluluk ve yo¤unluk özellikleri de¤iflmez. Çünkü iki deniz aras›ndagörülmeyen bir s›n›r vard›r.

Page 220: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

DEM‹RDEK‹ SIRDemir, Kuran'da dikkat çekilen elementler-

den biridir. Kuran'›n "Hadid", yani "Demir" adl›Suresi'nde flöyle buyrulur:

... Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlariçin (çeflitli) yararlar bulunan demiri de indirdik...(Hadid Suresi, 25)

Demir dünya üzerinde üçüncü en yayg›nelementtir ve yer kabu¤unun yüzde beflini olufl-

turur. Demir elementi, Dünya'da bu kadar fazla miktarda bulunmas›na kar-fl›n, demirin oluflumu Dünya d›fl›nda gerçekleflmifltir. Modern astronomikbulgular, Dünya'daki demir madeninin d›fl uzaydaki dev y›ld›zlardan geldi-¤ini ortaya koymufltur.

Kuran'da bu bilimsel gerçek mucizevi bir flekilde bildirilmektedir. Ha-did Suresi'nin 25. ayetinde, demir için kullan›lan "enzelna" yani "indirme" ke-limesi, mecazi olarak insanlar›n hizmetine verilme anlam›nda düflünülebilir.Fakat kelimenin, ya¤mur ve günefl ›fl›nlar› için kullan›lan "gökten fiziksel ola-rak indirme" fleklindeki gerçek anlam› dikkate al›nd›¤›nda, ayetin yukar›daifade etti¤imiz bu önemli bilimsel gerçe¤e iflaret etti¤i görülmektedir. SadeceDünya'daki de¤il, tüm Günefl Sistemi'ndeki demir, d›fl uzaydan elde edilmifl-tir. Çünkü Günefl'in s›cakl›¤› demir elementinin meydana gelmesi için yeterlide¤ildir. Günefl'in 6000 0C'l›k bir yüzey ›s›s› ve 20 milyon 0C'lik bir çekirdek›s›s› vard›r. Demir ancak Günefl'ten çok daha büyük y›ld›zlarda, birkaç yüzmilyon dereceye varan s›cakl›klarda oluflabilmektedir. Nova veya Süpernovaolarak adland›r›lan bu y›ld›zlardaki demir miktar› belli bir oran› geçince, ar-t›k y›ld›z bunu tafl›yamaz ve patlar. Demirin uzaya da¤›lmas› iflte bu patlama-lar sonucunda mümkün olur. (Dr. Mazhar, U. Kazi, 130 Evident Miracles in the Qur'an,

Crescent Publishing House, New York, 1997, ss. 110-111; http://www.wamy.co.uk/announce-

ments3.html)

Bilimsel bir kaynakta bu konu ile ilgili olarak flu bilgiler yer almaktad›r:

Daha yafll› Süpernova olaylar›n› gösteren deliller de vard›r: Deniz taban›nda biri-ken demir-60 yaklafl›k 5 milyon y›l önce Günefl'ten 90 ›fl›k y›l› uzakl›kta meydanagelen bir Süpernova patlamas›n›n delili olarak yorumlanm›flt›r. Süpernova patla-mas›nda oluflan demir-60, 1.5 milyon y›l yar›lanma ömrü olan radyoaktif bir izo-toptur. Dünya'n›n yer alt› katmanlar›nda bulunan demir-60 izotopu, yak›n uzaydabulunan elementlerin nükleosentez geçirip, önce Dünya atmosferine oradan da yeralt› katmanlar›na saplanmas› sonucu oluflmufltur. (http://www.istanbul.edu.tr/fen/astro-

nomy/populer/cevre/cevresi.htm)

218

Page 221: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Tüm bunlardan anlafl›laca¤› gibi demir madeni Dünya'da oluflmam›fl,Süpernovalardan tafl›narak, ayn› ayette bildirildi¤i flekilde "indirilmifltir". Bubilginin Kuran'›n indirilmifl oldu¤u 7. yüzy›lda bilimsel olarak tespit edile-meyece¤i ise aç›kt›r. Ancak bu gerçek, herfleyi sonsuz bilgisiyle kuflatanAllah'›n sözü olan Kuran'da yer almaktad›r.

Günümüz astronomi bilgileri bize di¤er elementlerin de Dünya'n›n d›-fl›nda olufltu¤unu göstermektedir. Ayetteki "demiri de indirdik" ifadesindegeçen "de" vurgusu bu gerçe¤e dikkat çekiyor olabilir. Ancak ayette, demireözellikle dikkat çekilmesi ise, 20. yüzy›l›n sonlar›nda elde edilen bilgiler dik-kate al›nd›¤›nda son derece düflündürücüdür. Ünlü mikrobiyolog MichealDenton, Nature's Destiny (Do¤a'n›n Kaderi) adl› kitab›nda demirin öneminiflu sözleriyle vurgulam›flt›r:

Tüm metaller içinde demirden daha çok hayati önem tafl›yan› yoktur. Bir y›ld›z›n çe-kirde¤inde demirin birikmesi süpernova patlamas›n› tetikler ve böylece hayat içingerekli olan atomlar›n tüm evrene yay›lmas›na imkan verir. Demir atomlar›n›nDünya'n›n ilk aflamalar›nda çekirdekte oluflturdu¤u yerçekimiyle üretilen ›s›, Dün-ya'n›n bafllang›çtaki kimyasal farkl›l›klar›na neden olmufl ve atmosferin oluflumu ilesonuçta hidrosferin meydana gelmesini sa¤lam›flt›r. Dünya'n›n merkezinde bulu-nan erimifl demir, dev bir m›knat›s görevi yapar ve dünyan›n manyetik alan›n› olufl-turur. Bu alan sayesinde Dünya'n›n yüzeyini yüksek enerjili y›k›c› kozmik radyas-yondan koruyan Van Allen radyasyon kuflaklar› oluflur ve hayati önem tafl›yan ozontabakas›n› kozmik ›fl›n y›k›m›ndan korur..

Demir atomu olmaks›z›n evrende karbona ba¤l› yaflam olmas› mümkün olmazd›;süpernovalar olmaz, Dünya'n›n ilk dönemlerinde ›s›nmas› gerçekleflmez, atmosfer

El-Hadid Suresi Kuran'›n 57. suresidir, El-Hadid kelimesinin Arapçadaki say›sal de-

¤eri ise 57'dir. Sadece "hadid" kelime-sinin say›sal de¤eri 26'd›r. Yandaki

periyodik cetvelde de görüldü¤ügibi 26 say›s› demirin atom nu-

maras›d›r. Üstün kudret sahibiolan Allah, Hadid Suresi'nde

indirdi¤i ayetle hem demi-rin nas›l olufltu¤una dik-

kat çekmekte hem deayetin içerdi¤i ma-

tematiksel flifrelerile bilimsel birmucizeyi bizegöstermektedir.

219

Page 222: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

ya da hidrosfer olmazd›. Koruyucu manyetik alan olmaz, Van Allen radyasyonkuflaklar› oluflmaz, ozon tabakas› olmaz, (insan kan›nda) hemoglobini meydana ge-tirecek hiçbir metal bulunmaz, oksijenin reaktifli¤ini yat›flt›racak metal oluflmaz veoksidasyona dayanan bir metabolizma meydana gelmezdi.

Hayat ve demir ile kan›n k›rm›z› rengiyle uzaktaki bir y›ld›z›n ölümü aras›ndaki bugizemli ve yak›n iliflki sadece metallerin biyoloji aç›s›ndan önemli oldu¤unu göster-mekle kalmaz, ayn› zamanda evrenin biyolojik yönden önemini vurgular. (Michael J.Denton, Nature's Destiny, The Free Press, 1998, s. 198)

Demir atomunun önemi, bu aç›klamalarla rahatl›kla anlafl›lmaktad›r.Kuran'da özellikle demire dikkat çekilmesi de bu madenin önemini vurgula-maktad›r. Peygamberimiz (sav) döneminde demir kullan›l›yor ve çeflitli alet-ler imal ediliyordu; ancak demirin insan hayat›ndaki önemi hakk›ndaki bilgi-ler çok yetersizdi. Dünyan›n çekirde¤inde demir bulundu¤u, insan›n kan›n-da demir oldu¤u ve demirin canl›l›k için hayati önemi, 20. yüzy›la kadar he-nüz bilinmeyen gerçeklerdi. Tüm bunlar›n yan› s›ra Kuran'da demirin önemi-ne dikkat çeken bir s›r daha vard›r.

‹çinde demirden bahsedilen Hadid Suresi'nin 25. ayeti iki matematikselflifre içermektedir:

"El-Hadid", Kuran'›n 57. suresidir. "El-hadid" kelimesinin Arapçadakisay›sal de¤eri, yani ebcedi hesapland›¤›nda karfl›m›za ç›kan rakam da ayn›-d›r: "57". (Ebced hesaplar› ile ilgili bilgi için bkz. Kuran'da Ebced Hesab› bö-lümü)

Sadece "hadid" kelimesinin say›sal de¤eri 26'd›r. 26 say›s› ise demirinatom numaras›d›r.

KURAN'DA KEL‹ME TEKRARLARIKuran'›n flimdiye dek inceledi¤imiz mucizevi özelli¤inin d›fl›nda bir de "ma-

tematiksel mucize"si vard›r. Bu mucizeye bir örnek, Kuran'daki kelime tekrarlar›-n›n say›s›d›r. Birbiriyle ilgili baz› kelimeler flafl›rt›c› bir biçimde ayn› say›da tekrar-lan›r. Afla¤›da bu tür kelimeler ve Kuran içindeki tekrarlan›fl adetleri verilmifltir.➧ "Yedi Gök" tabiri 7 kere geçiyor. "Göklerin yarat›l›fl› (halku semavat)"

ifadesi de 7 kere tekrarlan›r.➧ "Gün (yevm)" tekil olarak 365 kere geçerken, ço¤ul yani "Günler (eyyam ve

yevmeyn)" kelimeleri 30 defa tekrarlan›r. Ay kelimesinin tekrar say›s› ise12'dir.

➧ "H›yanet" kelimesi 16 kere geçerken, "habis" kelimesinin tekrar say›s› da 16.➧ "Bitki" ve "a¤aç" kelimelerinin tekrar say›s› ayn›: 26.➧ "Ceza" kelimesi 117 kere yer al›rken, Kuran'›n temel prensiplerden olan "af

220

Page 223: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

etmek" ifadesi bu say›n›n tam 2 kat› kadar yani 234 kere tekrarlan›yor.➧ "De" kelimelerini sayd›¤›m›zda ç›kan sonuç 332. "Dediler" kelimesini

sayd›¤›m›zda da ayn› rakam› görüyoruz. ➧ "Dünya" kelimesi ve "ahiret" kelimesinin tekrarlan›fl say›lar› da ayn›: 115.➧ "fieytan" kelimesi 88 kere geçiyor. "Melek" kelimesinin tekrar say›s› da 88.➧ "‹man" (tamlama almadan) kelimesi Kuran boyunca 25 kere tekrarlan›r,

"küfür" kelimesi de...➧ "Zekat" kelimesi 32 kere tekrarlan›rken, "bereket" kelimesinin tekrarlan›fl

say›s› da 32.➧ "Rahmet" kelimesi 79, "hidayet" kelimesi de 79 kere tekrarlan›r.➧ "‹yiler (ebrar)" 6 kere, facirler ise tam yar›s› kadar yani 3 kere geçer.➧ "Yaz- s›cak" kelimeleri ile "K›fl-so¤uk" kelimelerinin geçifl say›lar› da ayn›: 5.➧ "Sizi (insan›) yaratt›" ifadesi ve "kulluk" kelimesinin geçifl say›lar› da ayn›: 16.➧ "fiarap (h›mr)" ve "sarhoflluk (sekere)" kelimeleri de ayn› say›da tekrarlan›r: 6.➧ "Zenginlik" 26 ve "fakirlik" ise yar›s› kadar, 13 kere geçer.➧ "‹nsan" 65 kere geçer; insan›n yarat›l›fl safhalar›n›n say›s›n›n toplam› da

ayn›d›r:Toprak (turabun) 17Nutfe (nutfun) 12Embriyo (alak) 06Bir çi¤nemlik et (meda'a) 03Kemik (›zamun) 15Et (lehmun) 12TOPLAM 65

KURAN'DA 19'LARKuran'›n matematiksel mucizesinin bir baflka örne¤i ise 19 say›s›n›n ayetle-

rin içine flifresel bir biçimde yerlefltirilmifl olufludur. Müddessir Suresi'nin 30. aye-tinde dikkat çekilen bu say›, Kuran'›n baz› yerlerinde flifrelenmifltir. Bunun örnek-lerini flöyle sayabiliriz:➧ Besmele 19 harftir.➧ Kuran 114 (19x6) sureden oluflur.➧ ‹lk vahyedilen 96. sure sondan 19. suredir.➧ ‹lk vahiy olan, 96. surenin ilk 5 ayeti, tam 19 kelimeden oluflur.➧ Bu 19 kelime 76 (19x4) harftir.➧ Vahyedilen ilk sure 19 ayete sahiptir.➧ Son vahyedilen sure olan Nasr 19 kelimedir. Ayr›ca bu surenin

Allah'›n yard›m›ndan söz eden ilk ayeti de 19 harftir.➧ Kuran'da 114 (19x6) besmele bulunur.

221

Page 224: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

➧ Kuran'da bafl›nda besmele bulunmayan tek sure 9 numaral› Tevbe Suresi'dir. Bu sureden evvel yer alan 8. sureden 19 sure sonra gelen 27 numa-ral› Neml Suresi'nin hem bafl›nda hem de 30. ayetinde besmele vard›r. Besme-leleri 114'e tamamlayan 27 surenin 30 ayetidir. Sure ve ayet numaralar›n› yani27 ve 30'u toplad›¤›m›zda 57 (19x3) say›s›n› buluruz.

➧ Kuran'da geçen toplam "Allah"say›s› 2698 (19x142)'dir. ➧ Kuran'da geçen toplam "rahim"say›s› 114 (19x6)'tür. ➧ Kuran'da geçen tüm say›lar› (tekrarlar› dikkat al›nmadan) toplad›¤›m›zda

ç›kan say› 162.146 yani 19x8534'tür. (1+2+3+4+5+6+7+8+9+10+11+12+19+20+30+40+50+60+70+80+99+100+200+300+1000+2000+3000+5000+50000+100000)

➧ Bafllang›ç harfli ilk sure ile bafllang›ç harfli son sure aras›nda 38 (19x2) adet bafllang›ç harfsiz sure vard›r.

222

Page 225: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

➧ 29 surenin bafl›nda 14 harften oluflan 14 de¤iflik harf kombinezonu bulunur. 29+14+14=57 (19x3)

➧ Allah'›n isimlerinden dört tanesinin say›sal ebced de¤eri 19'un tam kat›d›r.Vahid (tek) 19 (19x1)Zulfadlil azim (Büyük Lütuf Sahibi) 2698 (19x142)Mecid (Yüce) 57 (19x3)Cami 114 (19x6)

➧ Kuran'›n en bafl›ndan itibaren 19 ayete sahip ilk suresi ‹nfitar Suresi'dir. Bu su-renin di¤er bir özelli¤i son kelimesinin Allah olmas›d›r. Bu ayn› zamanda Ku-ran'daki sondan 19. Allah kelimesidir.➧ Sure numaralar› 19'un kat› olan surelerin ayet say›lar›n› (besmele dahil) topla-d›¤›m›zda:

Sure No Ayet Say›s›19. sure 9938. sure 8957. sure 3076. sure 3295. sure 9

114. sure 7TOPLAM 266 (19x14)

➧ Kaf harfi ile bafllayan 50. surede 57 (19x3) adet kaf harfi vard›r. Bafl›nda kaf harfi bulunan 42. surede yine 57 (19x3) adet kaf harfi bulunur. 50. surenin45 ayeti vard›r. Bunlar› toplarsak sonuç 95 (19x5)'tir. 42. surenin 53 ayeti var-d›r. bunlar› toplarsak 42+53 yine 95 (19x5)'tir.

➧ Kaf Suresi'nin ilk ayetinde Kuran için kullan›lan Mecid kelimesinin ebced de¤eri 57(19x3)'dir. Ayn› flekilde sure içindeki kaf harflerinin toplam› da 57'dir.

➧ Kaf Suresi'ndeki kaf harflerinin geçti¤i ayetlerin numaras›n› toplad›¤›m›zda19'un 42 kat› olan 798 say›s›n› elde ederiz. 42 say›s› ise bafllang›ç harfleri ara-s›nda kaf olan di¤er bir surenin numaras›d›r.

➧ Nun harfi sadece 68. surenin bafl›nda bulunur. Bu suredeki nun harflerinin toplam say›s› 133 (19x7)'tür. Tüm Kuran'da;

➧ Rasul (elçi) kelimesi 513 (19x27) kere,➧ Etiu (itaat ediniz) kelimesi 19 kere,➧ Rab (tamlama ile kullan›lmayanlar) kelimesi 152 (8x19) kere,➧ Abd (kul), Abid (kulluk eden kifli) ve ibadet kelimeleri ise toplam 152

(8x19) kere geçmektedir.

223

Page 226: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN
Page 227: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

VI. BÖLÜM: "EVR‹M TEOR‹S‹"

Darwinizm, yani evrim teorisi, yaratılıfl gerçe¤ini reddetmek amacıylaortaya atılmıfl, ancak baflarılı olamamıfl bilim dıflı bir safsatadan baflka bir fleyde¤ildir. Canlılı¤ın, cansız maddelerden tesadüfen olufltu¤unu iddia eden buteori, evrende ve canlılarda çok açık bir "tasarım" bulundu¤unun bilim tara-fından ispat edilmesiyle çürümüfltür. Böylece Allah'ın tüm evreni ve canlılarıyaratmıfl oldu¤u gerçe¤i, bilim tarafından da kanıtlanmıfltır. Bugün evrim te-orisini ayakta tutmak için dünya çapında yürütülen propaganda, sadece bi-limsel gerçeklerin çarpıtılmasına, taraflı yorumlanmasına, bilim görüntüsüaltında söylenen yalanlara ve yapılan sahtekarlıklara dayalıdır.

Ancak bu propaganda gerçe¤i gizleyememektedir. Evrim teorisinin bi-lim tarihindeki en büyük yanılgı oldu¤u, son 20-30 yıldır bilim dünyasındagiderek daha yüksek sesle dile getirilmektedir. Özellikle 1980'lerden sonrayapılan arafltırmalar, Darwinist iddiaların tamamen yanlıfl oldu¤unu ortayakoymufl ve bu gerçek pek çok bilim adamı tarafından dile getirilmifltir. Özel-likle ABD'de, biyoloji, biyokimya, paleontoloji gibi farklı alanlardan gelen çoksayıda bilim adamı, Darwinizm'in geçersizli¤ini görmekte, canlıların kökeni-ni artık "bilinçli tasarım" (intelligent design) kavramıyla açıklamaktadırlar.Söz konusu "bilinçli tasarım", tüm canlıları Allah'ın yaratmıfl oldu¤unun bi-limsel bir delilidir.

Evrim teorisinin çöküflünü ve yaratılıflın delillerini di¤er pek çok çalıflma-mızda bütün bilimsel detaylarıyla ele aldık ve almaya devam ediyoruz. Ancakkonuyu, taflıdı¤ı büyük önem nedeniyle, burada da özetlemekte yarar vardır.

DARWIN'‹ YIKAN ZORLUKLAREvrim teorisi, tarihi eski Yunan'a kadar uzanan

bir ö¤reti olmasına karflın, kapsamlı olarak 19. yüz-yılda ortaya atıldı. Teoriyi bilim dünyasının günde-mine sokan en önemli geliflme, Charles Darwin'in1859 yılında yayınlanan Türlerin Kökeni adlı kita-bıydı. Darwin bu kitapta dünya üzerindeki farklıcanlı türlerini Allah'ın ayrı ayrı yarattı¤ı gerçe¤inekarflı çıkıyordu. Darwin'e göre, tüm türler ortak biratadan geliyorlardı ve zaman içinde küçük de¤i-

flimlerle farklılaflmıfllardı. Darwin'in teorisi, hiçbir somut bilimsel bulguya

dayanmıyordu; kendisinin de kabul etti¤i gibi sadecebir "mantık yürütme" idi. Hatta Darwin'in kitabındaki

"Teorinin Zorlukları" bafllıklı uzun bölümde itiraf etti¤i gibi,

225

Tarihin En Büyük Bilim Sahtekarl›¤›

Charles Darwin

Page 228: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

teori pek çok önemli soru karflısında açık veriyordu.Darwin, teorisinin önündeki zorlukların geliflen

bilim tarafından aflılaca¤ını, yeni bilimsel bulgularınteorisini güçlendirece¤ini umuyordu. Bunu kitabındasık sık belirtmiflti. Ancak geliflen bilim, Darwin'inumutlarının tam aksine, teorinin temel iddialarını bi-rer birer dayanaksız bırakmıfltır.

Darwinizm'in bilim karflısındaki yenilgisi,üç temel bafllıkta incelenebilir:

1) Teori, hayatın yeryüzünde ilk kez na-sıl ortaya çıktı¤ını asla açıklayamamaktadır.

2) Teorinin öne sürdü¤ü "evrim meka-nizmaları"nın, gerçekte evrimlefltirici bir et-kiye sahip oldu¤unu gösteren hiçbir bilimselbulgu yoktur.

3) Fosil kayıtları, evrim teorisinin öngö-rülerinin tam aksine bir tablo ortaya koymak-tadır.

Bu bölümde, bu üç temel bafllı¤ı ana hatlarıile inceleyece¤iz.

AfiILAMAYAN ‹LK BASAMAK: HAYATIN KÖKEN‹ Evrim teorisi, tüm canlı türlerinin, bundan yaklaflık 3.8 milyar yıl önce

ilkel dünyada ortaya çıkan tek bir canlı hücreden geldiklerini iddia etmekte-dir. Tek bir hücrenin nasıl olup da milyonlarca kompleks canlı türünü olufl-turdu¤u ve e¤er gerçekten bu tür bir evrim gerçekleflmiflse neden bunun iz-lerinin fosil kayıtlarında bulunamadı¤ı, teorinin açıklayamadı¤ı sorulardan-dır. Ancak tüm bunlardan önce, iddia edilen evrim sürecinin ilk basama¤ıüzerinde durmak gerekir. Sözü edilen o "ilk hücre" nasıl ortaya çıkmıfltır?

Evrim teorisi, yaratılıflı reddetti¤i, hiçbir do¤aüstü müdahaleyi kabul et-medi¤i için, o "ilk hücre"nin, hiçbir tasarım, plan ve düzenleme olmadan, do-¤a kanunları içinde rastlantısal olarak meydana geldi¤ini iddia eder. Yani te-oriye göre, cansız madde tesadüfler sonucunda ortaya canlı bir hücre çıkarmıflolmalıdır. Ancak bu, bilinen en temel biyoloji kanunlarına aykırı bir iddiadır.

"HAYAT HAYATTAN GEL‹R"Darwin, kitabında hayatın kökeni konusundan hiç söz etmemiflti. Çün-

kü onun dönemindeki ilkel bilim anlayıflı, canlıların çok basit bir yapıya sa-hip olduklarını varsayıyordu. Ortaça¤'dan beri inanılan "spontane jeneras-

226

Frans›z biyolog Louis Pasteur

Page 229: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

yon" adlı teoriye göre, cansız maddelerin tesadüfenbiraraya gelip, canlı bir varlık oluflturabilecekle-rine inanılıyordu. Bu dönemde böceklerin ye-mek artıklarından, farelerin de bu¤daydanolufltu¤u yaygın bir düflünceydi. Bunu is-patlamak için de ilginç deneyler yapıl-mıfltı. Kirli bir paçavranın üzerine birazbu¤day konmufl ve biraz beklendi¤indebu karıflımdan farelerin oluflaca¤ı sanıl-mıfltı.

Etlerin kurtlanması da hayatın can-sız maddelerden türeyebildi¤ine bir delilsayılıyordu. Oysa daha sonra anlaflılacaktıki, etlerin üzerindeki kurtlar kendiliklerindenoluflmuyorlar, sineklerin getirip bıraktık-ları gözle görülmeyen larvalardan çıkı-yorlardı.

Darwin'in Türlerin Kökeni adlı kita-bını yazdı¤ı dönemde ise, bakterilerin cansız maddeden oluflabildikleri inan-cı, bilim dünyasında yaygın bir kabul görüyordu. Oysa Darwin'in kitabınınyayınlanmasından befl yıl sonra, ünlü Fransız biyolog Louis Pasteur, evrimetemel oluflturan bu inancı kesin olarak çürüttü. Pasteur yaptı¤ı uzun çalıflmave deneyler sonucunda vardı¤ı sonucu flöyle özetlemiflti:

"Cansız maddelerin hayat oluflturabilece¤i iddiası artık kesin olarak tarihe gömül-müfltür."1

Evrim teorisinin savunucuları, Pasteur'ün bulgularına karflı uzun süredirendiler. Ancak geliflen bilim, canlı hücresinin karmaflık yapısını ortaya çı-kardıkça, hayatın kendili¤inden oluflabilece¤i iddiasının geçersizli¤i daha daaçık hale geldi.

20. YÜZYILDAK‹ SONUÇSUZ ÇABALAR20. yüzyılda hayatın kökeni konusunu ele alan ilk evrimci, ünlü Rus bi-

yolog Alexander Oparin oldu. Oparin, 1930'lu yıllarda ortaya attı¤ı birtakımtezlerle, canlı hücresinin tesadüfen meydana gelebilece¤ini ispat etmeyeçalıfltı. Ancak bu çalıflmalar baflarısızlıkla sonuçlanacak ve Oparin flu itirafıyapmak zorunda kalacaktı:

"Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan en karanlık noktayıoluflturmaktadır."2

227

Rus biyolog Alexander Oparin

Page 230: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

228

Charles Darwin'in önemli fakat az bilinen bir özelli¤i, Avrupal› beyaz ›rklar› di¤er insan ›rk-lar›na göre çok daha "ileri" sayan bir ›rkç› olmas›d›r. Darwin, insanlar›n maymun benzericanl›lardan evrimleflti¤ini öne sürerken, baz› ›rklar›n çok daha fazla geliflti¤ini, baz›lar›n›n

ise hala maymunsu özellikler tafl›d›¤›n› iddia etmifltir. Türlerin Kökeni'nden sonra yay›nlad›¤› ‹n-san›n Türeyifli (The Descent of Man) adl› kitab›nda, "insan ›rklar› aras› eflitsizli¤in apaç›kl›¤›" gi-bi yorumlar yapm›flt›r.1 Darwin söz konusu kitab›nda zenciler ve Avustralya yerlileri gibi ›rklar› go-rillerle ayn› statüye sokmufl, sonra da bunlar›n "medeni ›rklar" taraf›ndan zamanla yok edilecek-leri kehanetinde bulunarak flöyle demifltir:

Belki de yüzy›llar kadar sürmeyecek yak›n bir gelecekte, medeni insan ›rklar›, vahfli ›rklar› ta-mamen yeryüzünden silecekler ve onlar›n yerine geçecekler. Öte yandan insans› maymunlarda… kuflkusuz elimine edilecekler. Böylece insan ile en yak›n akrabalar› aras›ndaki boflluk da-ha da geniflleyecek. Bu sayede ortada flu anki Avrupal› ›rklardan bile daha medeni olan ›rklarve flu anki zencilerden, Avustralya yerlilerinden ve gorillerden bile daha geride olan ba-bun türü maymunlar kalacakt›r.2

Darwin'in bu saçma fikirleri yaln›zca teoride kalmam›flt›r. Darwinizm, ortaya at›ld›¤› tarihten iti-baren ›rkç›l›¤›n en önemli sözde bilimsel dayana¤› olmufltur. Canl›lar›n bir yaflam mücadelesiiçinde evrimlefltiklerini varsayan Darwinizm, toplumlara uygulanm›fl ve ortaya "Sosyal Darwi-nizm" olarak bilinen ak›m ç›km›flt›r.

Sosyal Darwinizm, insan ›rklar›n›n, evrimin çeflitli basamaklar›nda yer ald›klar›n›, Avrupal› ›rk-lar›n "en ileri" ›rklar oldu¤unu savunmufl, di¤er pek çok ›rk›n ise hala "maymunsu" özellikler tafl›-d›¤›n› iddia etmifltir.

Darwin kendince "afla¤› ›rklar" olarak gördü¤ü milletlerin aras›nda, Yüce Türk Milleti'nide saym›flt›r! Evrim teorisinin kurucusu, W. Graham'a yazd›¤› 3 Temmuz 1881 tarihli mektubun-

Editörlü¤ünü Charles Darwin'in o¤lu Francis Darwin'in yapt›¤› "The Lifeand Letters Of Charles Darwin" (Charles Darwin'in Hayat› ve Mektuplar›)isimli kitab›n girifl sayfas›.

DARWIN'‹N IRKÇILI⁄I

ve TÜRK DÜfiMANLI⁄I

Page 231: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

229

da, bu ›rkç› düflüncesini flöyle ifade etmiflti: Do¤al seleksiyona dayal› kavgan›n, medeniyetin ilerleyifline sizin zannetti¤inizden daha fazlayarar sa¤lad›¤›n› ve sa¤lamakta oldu¤unu gösterebilirim. Düflünün ki, birkaç yüzy›l önce Avru-pa Türkler taraf›ndan istila edildi¤inde, Avrupa milletleri ne kadar büyük bir tehlikeyle karfl› kar-fl›ya gelmifllerdi, flimdi ise bu çok saçma bir düflüncedir. Avrupal› ›rklar olarak bilinen mede-ni ›rklar, yaflam mücadelesinde TÜRK BARBARLI⁄INA karfl› galip gelmifllerdir. Dünyan›nçok da uzak olmayan bir gelece¤ine bakt›¤›mda, BU TÜR AfiA⁄I IRKLARIN ço¤unun mede-nileflmifl yüksek ›rklar taraf›ndan elimine edilece¤ini (yok edilece¤ini) görüyorum.3

Görüldü¤ü gibi Charles Darwin, Büyük Önder Atatürk'ün "Türk Milleti'nin karakteri yüksek-tir, Türk Milleti çal›flkand›r, Türk Milleti zekidir" ve "Türklük, benim en derin güven kayna-¤›m, en engin övünç dayana¤›m oldu" gibi sözleriyle övdü¤ü necip Türk Milleti için "barbar" ve"afla¤› ›rk" ifadelerini kullanmaktad›r. Oysa flüphesiz insanlar aras›nda bir ›rk farkl›l›¤› ve ayr›m›olamaz. Bir millet, ancak kültür ve ahlak›yla yükselebilir ve üstünlük elde edebilir. Büyük Türk Mil-leti ise çok köklü bir kültüre ve üstün bir ahlaka sahip olan, bu özellikleriyle tarihe yön vermifl fle-refli bir millettir. Tarihteki sekiz büyük dünya devletinden üçünün sahibi olan Türk Milleti'nin kur-du¤u medeniyetler, Türk'ün yüksek kültür, ak›l, ahlak ve inanc›yla meydana getirdi¤i eserlerdir.

Darwin ise, "Türk barbarl›¤›", "afla¤› ›rk" gibi sald›rgan ifadelerle gerçekte o dönemdeki Avrupa-l› emperyalist devletlerin Türk düflmanl›¤›n› ortaya koymufltur. Türklerin hakimiyet ve gücünü eli-mine etmeye (yok etmeye) çabalayan bu güçler arad›klar› fikri temeli Darwinizm'de bulmufllard›r.

Bu güçler, Türk'ün Kurtulufl Savafl›'nda, bu çirkin düflüncelerini uygulamaya çal›flm›fllar, ancakTürk Milleti'nin azmi, akl›, cesareti ve kararl›l›¤› sayesinde büyük bir hüsrana u¤ram›fllard›r.

Bir ›rkç› ve Türk düflman› olan Darwin'in bilim karfl›s›nda geçersiz olan teorilerini bugün Türki-ye'de savunanlar ise belki de fark›nda olmadan ayn› siyasi hedeflere hizmet etmektedirler.

1 Benjamin Farrington, What Darwin Really Said. London: Sphere Books, 1971, s. 54-56.2 Charles Darwin, The Descent of Man, 2. bask›, New York: A L. Burt Co., 1874, s. 178.3 Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, Cilt 1. New York: D. Appleton andCompany, 1888, s. 285-286.

Söz konusu kitab›n 285. (solda) ve 286. (sa¤da) sayfalar›ndaki Türkler'e hakaretle dolu olan Dar-win'in mektuplar›. Darwin'in burada "Kafkasyal› (Caucasian) ›rklar" dedi¤i ›rklar, Avrupal›lar'd›r.(Modern antropoloji, Avrupal› ›rklar›n Kafkasya bölgesinden geldiklerini kabul eder.)

Page 232: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Oparin'in yolunu izleyenevrimciler, hayatın kökeni ko-nusunu çözüme kavuflturacakdeneyler yapmaya çalıfltılar. Budeneylerin en ünlüsü, Amerika-lı kimyacı Stanley Miller tarafın-dan 1953 yılında düzenlendi.Miller, ilkel dünya atmosferindeoldu¤unu iddia etti¤i gazları birdeney düzene¤inde birlefltire-

rek ve bu karıflıma enerji ekleyerek, proteinlerin yapısında kullanılan birkaçorganik molekül (amino asit) sentezledi.

O yıllarda evrim adına önemli bir aflama gibi tanıtılan bu deneyin geçer-li olmadı¤ı ve deneyde kullanılan atmosferin gerçek dünya koflullarından çokfarklı oldu¤u, ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktı.3

Uzun süren bir sessizlikten sonra Miller'in kendisi de kullandı¤ı atmos-fer ortamının gerçekçi olmadı¤ını itiraf etti.4

Hayatın kökeni sorununu açıklamak için 20. yüzyıl boyunca yürütülentüm evrimci çabalar hep baflarısızlıkla sonuçlandı. San Diego Scripps Enstitü-sü'nden ünlü jeokimyacı Jeffrey Bada, evrimci Earth dergisinde 1998 yılındayayınlanan bir makalede bu gerçe¤i flöyle kabul eder:

Bugün, 20. yüzyılı geride bırakırken, hala, 20. yüzyıla girdi¤imizde sahip oldu¤u-muz en büyük çözülmemifl problemle karflı karflıyayız: Hayat yeryüzünde nasıl bafl-ladı?5

HAYATIN KOMPLEKS YAPISI Evrim teorisinin hayatın kökeni konusunda bu denli büyük bir açmaza

girmesinin bafllıca nedeni, en basit sanılan canlı yapıların bile inanılmaz de-recede karmaflık yapılara sahip olmasıdır. Canlı hücresi, insano¤lunun yaptı-¤ı bütün teknolojik ürünlerden daha karmaflıktır. Öyle ki bugün dünyanın engeliflmifl laboratuvarlarında bile cansız maddeler biraraya getirilerek canlı birhücre üretilememektedir.

Bir hücrenin meydana gelmesi için gereken flartlar, asla rastlantılarlaaçıklanamayacak kadar fazladır. Hücrenin en temel yapı taflı olan proteinle-rin rastlantısal olarak sentezlenme ihtimali; 500 amino asitlik ortalama birprotein için, 10950'de 1'dir. Ancak matematikte 1050'de 1'den küçük olasılıklarpratik olarak "imkansız" sayılır. Hücrenin çekirde¤inde yer alan ve genetikbilgiyi saklayan DNA molekülü ise, inanılmaz bir bilgi bankasıdır. ‹nsan

230

Stanley Miller

Page 233: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

DNA'sının içerdi¤i bilginin, e¤er ka¤ıda dökülmeye kalkılsa, 500'er sayfadanoluflan 900 ciltlik bir kütüphane oluflturaca¤ı hesaplanmaktadır.

Bu noktada çok ilginç bir ikilem daha vardır: DNA, yalnız birtakım özel-leflmifl proteinlerin (enzimlerin) yardımı ile efllenebilir. Ama bu enzimlerinsentezi de ancak DNA'daki bilgiler do¤rultusunda gerçekleflir. Birbirine ba-¤ımlı olduklarından, efllemenin meydana gelebilmesi için ikisinin de aynı an-da var olmaları gerekir. Bu ise, hayatın kendili¤inden olufltu¤u senaryosunuçıkmaza sokmaktadır. San Diego California Üniversitesi'nden ünlü evrimciProf. Leslie Orgel, Scientific American dergisinin Ekim 1994 tarihli sayısında

bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:

231

Evrim teorisini geçersiz k›lan gerçeklerden bir tanesi, canl›l›¤›n inan›lmaz derecedeki kompleks yap›s›d›r. Canl› hücrelerinin çekir-

de¤inde yer alan DNA molekülü, bunun bir örne¤idir. DNA, dört ayr›molekülün farkl› diziliminden oluflan bir tür bilgi bankas›d›r. Bubilgi bankas›nda canl›yla ilgili bütün fiziksel özelliklerin flifreleri

yer al›r. ‹nsan DNA's› ka¤›da döküldü¤ünde, ortaya yaklafl›k900 ciltlik bir ansiklopedi ç›kaca¤› hesaplanmaktad›r. lbette

böylesine ola¤anüstü bir bilgi, tesadüf kavram›n› kesinbiçimde geçersiz k›lmaktad›r.

Evrimcilerin en büyük yan›lg›lar›ndan bir tanesi de yukar›da temsili resmi görülen ve ilkel dün-ya olarak nitelendirdikleri ortamda canl›l›¤›n kendili¤inden oluflabilece¤ini düflünmeleridir.Miller deneyi gibi çal›flmalarla bu iddialar›n› kan›tlamaya çal›flm›fllard›r. Ancak bilimsel bulgu-lar karfl›s›nda yine yenilgiye u¤ram›fllard›r. Çünkü 1970'li y›llarda elde edilen sonuçlar, ilkeldünya olarak nitelendirilen dönemdeki atmosferin yaflam›n oluflmas› için hiçbir flekilde uygunolmad›¤›n› kan›tlam›flt›r.

Page 234: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin (RNA veDNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak oluflmaları aflırı derecede ihti-mal dıflıdır. Ama bunların birisi olmadan di¤erini elde etmek de mümkün de¤ildir.Dolayısıyla insan, yaflamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olma-dı¤ı sonucuna varmak zorunda kalmaktadır.6

Kuflkusuz e¤er hayatın do¤al etkenlerle ortaya çıkması imkansız ise, budurumda hayatın do¤aüstü bir biçimde "yaratıldı¤ını" kabul etmek gerekir.Bu gerçek, en temel amacı yaratılıflı reddetmek olan evrim teorisini açıkça ge-çersiz kılmaktadır.

EVR‹M‹N HAYAL‹ MEKAN‹ZMALARIDarwin'in teorisini geçersiz kılan ikinci büyük nokta, teorinin "evrim

mekanizmaları" olarak öne sürdü¤ü iki kavramın da gerçekte hiçbir evrim-lefltirici güce sahip olmadı¤ının anlaflılmıfl olmasıdır.

Darwin, ortaya attı¤ı evrim iddiasını tamamen "do¤al seleksiyon" meka-nizmasına ba¤lamıfltı. Bu mekanizmaya verdi¤i önem, kitabının isminden deaçıkça anlaflılıyordu: Türlerin Kökeni, Do¤al Seleksiyon Yoluyla...

Do¤al seleksiyon, do¤al seçme demektir. Do¤adaki yaflam mücadelesiiçinde, do¤al flartlara uygun ve güçlü canlıların hayatta kalaca¤ı düflüncesine

dayanır. Örne¤in yırtıcı hayvan-lar tarafından tehdit edilen birgeyik sürüsünde, daha hızlı ko-flabilen geyikler hayatta kala-caktır. Böylece geyik sürüsü,hızlı ve güçlü bireylerden olufla-caktır. Ama elbette bu mekaniz-ma, geyikleri evrimlefltirmez,onları baflka bir canlı türüne, ör-ne¤in atlara dönüfltürmez.

Dolayısıyla do¤al seleksi-yon mekanizması hiçbir evrim-lefltirici güce sahip de¤ildir.Darwin de bu gerçe¤in farkın-daydı ve Türlerin Kökeni adlıkitabında "Faydalı de¤ifliklikleroluflmadı¤ı sürece do¤al seleksiyonhiçbir fley yapamaz" demek zo-runda kalmıfltı.7

232

Do¤al seleksiyona göre güçlü olan ve yaflad›¤› çevr-eye uyum sa¤layabilen canl›lar hayatta kal›r, di¤er-leri ise yok olurlar. Evrimciler ise do¤al seleksiyonuncanl›lar› evrimlefltirdi¤ini, yeni canl› türleri meydanagetirdi¤ini öne sürerler. Oysa do¤al seleksiyonunböyle bir sonucu yoktur ve bu iddiay› do¤rulayantek bir delil bile bulunmamaktad›r.

Page 235: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

LAMARCK'IN ETK‹S‹Peki bu "faydalı de¤ifliklikler" nasıl oluflabilirdi? Dar-

win, kendi döneminin ilkel bilim anlayıflı içinde, bu so-ruyu Lamarck'a dayanarak cevaplamaya çalıflmıfltı.Darwin'den önce yaflamıfl olan Fransız biyolog La-marck'a göre, canlılar yaflamları sırasında geçirdiklerifiziksel de¤ifliklikleri sonraki nesle aktarıyorlar, nesil-den nesile biriken bu özellikler sonucunda yeni türlerortaya çıkıyordu. Örne¤in Lamarck'a göre zürafalarceylanlardan türemifllerdi, yüksek a¤açların yapraklarınıyemek için çabalarken nesilden nesile boyunları uza-mıfltı.

Darwin de benzeri örnekler vermifl, örne¤inTürlerin Kökeni adlı kitabında, yiye-cek bulmak için suya giren bazıayıların zamanla balinalara dönüfl-tü¤ünü iddia etmiflti.8

Ama Mendel'in keflfetti¤i ve20. yüzyılda geliflen genetik bili-miyle kesinleflen kalıtım kanunları,kazanılmıfl özelliklerin sonraki ne-sillere aktarılması efsanesini kesinolarak yıktı. Böylece do¤al seleksi-yon "tek baflına" ve dolayısıyla tü-müyle etkisiz bir mekanizma ola-rak kalmıfl oluyordu.

NEO-DARWIN‹ZM VE

MUTASYONLARDarwinistler ise bu duruma

bir çözüm bulabilmek için 1930'la-rın sonlarında, "Modern SentetikTeori"yi ya da daha yaygın ismiyleneo-Darwinizm'i ortaya attılar.Neo-Darwinizm, do¤al seleksiyo-nun yanına "faydalı de¤ifliklik se-bebi" olarak mutasyonları, yani

233

Frans›z biyolog Lamarck

Lamarck zürafalar›n ceylan benzeri hayvanlar-dan türediklerine inan›yordu. Ona göre otlarauzanmaya çal›flan bu canl›lar›n zaman içinde bo-yunlar› uzam›fl ve zürafalara dönüflüvermifllerdi.Mendel'in 1865 y›l›nda keflfetti¤i kal›t›m kanun-lar›, yaflam s›ras›nda kazan›lan özelliklerin son-raki nesillere aktar›lmas›n›n mümkün olmad›¤›n›ispatlam›flt›r. Böylece Lamarck'›n zürafa masal›da tarihe kar›flm›flt›r.

Page 236: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

canlıların genlerinde radyasyon gibi dıfletkiler ya da kopyalama hataları sonu-cunda oluflan bozulmaları ekledi.

Bugün de hala dünyada evrim adı-na geçerlili¤ini koruyan model neo-Dar-winizm'dir. Teori, yeryüzünde bulunanmilyonlarca canlı türünün, bu canlıların,kulak, göz, akci¤er, kanat gibi sayısızkompleks organlarının "mutasyonlara",yani genetik bozukluklara dayalı bir sü-reç sonucunda olufltu¤unu iddia etmek-tedir. Ama teoriyi çaresiz bırakan açık birbilimsel gerçek vardır: Mutasyonlar can-lıları gelifltirmezler, aksine her zamaniçin canlılara zarar verirler.

Bunun nedeni çok basittir: DNA çokkompleks bir düzene sahiptir. Bu molekül üzerinde oluflan herhangi rasgele biretki ancak zarar verir. Amerikalı genetikçi B. G. Ranganathan bunu flöyle açıklar:

Mutasyonlar küçük, rastgele ve zararlıdırlar. Çok ender olarak meydana gelirler veen iyi ihtimalle etkisizdirler. Bu üç özellik, mutasyonların evrimsel bir geliflme mey-dana getiremeyece¤ini gösterir. Zaten yüksek derecede özelleflmifl bir organizmadameydana gelebilecek rastlantısal bir de¤iflim, ya etkisiz olacaktır ya da zararlı. Birkol saatinde meydana gelecek rasgele bir de¤iflim kol saatini gelifltirmeyecektir. Onabüyük ihtimalle zarar verecek veya en iyi ihtimalle etkisiz olacaktır. Bir deprem birflehri gelifltirmez, ona yıkım getirir.9

Nitekim bugüne kadar hiçbir yararlı, yani genetik bilgiyi gelifltiren mu-tasyon örne¤i gözlemlenmedi. Tüm mutasyonların zararlı oldu¤u görüldü.Anlaflıldı ki, evrim teorisinin "evrim mekanizması" olarak gösterdi¤i mutas-yonlar, gerçekte canlıları sadece tahrip eden, sakat bırakan genetik olaylardır.(‹nsanlarda mutasyonun en sık görülen etkisi de kanserdir.) Elbette tahripedici bir mekanizma "evrim mekanizması" olamaz. Do¤al seleksiyon ise, Dar-win'in de kabul etti¤i gibi, "tek baflına hiçbir fley yapamaz." Bu gerçek bizleredo¤ada hiçbir "evrim mekanizması" olmadı¤ını göstermektedir. Evrim meka-nizması olmadı¤ına göre de, evrim denen hayali süreç yaflanmıfl olamaz.

FOS‹L KAYITLARI: ARA FORMLARDAN ESER YOKEvrim teorisinin iddia etti¤i senaryonun yaflanmamıfl oldu¤unun en

açık göstergesi ise fosil kayıtlarıdır. Evrim teorisine göre bütün canlılar birbir-lerinden türemifllerdir. Önceden var olan bir canlı türü, zamanla bir di¤erine

234

Rastgele mutasyonlar insanlara ve di¤ertüm canl›lara her zaman zarar verirler.Resimde mutasyona u¤rad›¤› için iki bafl-l› olarak do¤mufl bir buza¤› görülüyor.

Page 237: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

dönüflmüfl ve bütün türler bu flekilde ortaya çıkmıfllardır. Teoriye göre bu dö-nüflüm yüz milyonlarca yıl süren uzun bir zaman dilimini kapsamıfl ve kade-me kademe ilerlemifltir.

Bu durumda, iddia edilen uzun dönüflüm süreci içinde sayısız "ara tür-ler"in oluflmufl ve yaflamıfl olmaları gerekir.

235

Evrim teorisi, canl› türlerinin yavafl de¤iflimlerle birbirlerinden evrimlefltiklerini iddia eder. Oysafosil kay›tlar› bu iddiay› aç›kça yalanlamaktad›r. Örne¤in 530 milyon y›l önce bafllayan Kambriyendevrinde, birbirinden çok farkl› olan onlarca canl› türü bir anda ortaya ç›km›flt›r. Bu çizimde tas-vir edilen bu canl›lar çok kompleks yap›lara sahiptirler. Jeolojik dilde "Kambriyen Patlamas›" ola-rak tan›mlanan bu gerçek, yarat›l›fl›n aç›k bir delilidir.

Page 238: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Örne¤in geçmiflte, balık özelliklerini taflımalarına ra¤men, bir yandanda bazı sürüngen özellikleri kazanmıfl olan yarı balık-yarı sürüngen canlılaryaflamıfl olmalıdır. Ya da sürüngen özelliklerini taflırken, bir yandan da bazıkufl özellikleri kazanmıfl sürüngen-kufllar ortaya çıkmıfl olmalıdır. Bunlar, birgeçifl sürecinde oldukları için de, sakat, eksik, kusurlu canlılar olmalıdır. Ev-rimciler geçmiflte yaflamıfl olduklarına inandıkları bu teorik yaratıklara "arageçifl formu" adını verirler.

E¤er gerçekten bu tür canlılar geçmiflte yaflamıfllarsa bunların sayıları-nın ve çeflitlerinin milyonlarca hatta milyarlarca olması gerekir. Ve bu ucubecanlıların kalıntılarına mutlaka fosil kayıtlarında rastlanması gerekir. Darwin,Türlerin Kökeni'nde bunu flöyle açıklamıfltır:

E¤er teorim do¤ruysa, türleri birbirine ba¤layan sayısız ara-geçifl çeflitleri mutlakayaflamıfl olmalıdır... Bunların yaflamıfl olduklarının kanıtları da sadece fosil kalıntı-ları arasında bulunabilir.10

DARWIN'‹N YIKILAN UMUTLARI Ancak 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir yanında hum-

malı fosil arafltırmaları yapıldı¤ı halde bu ara geçifl formlarına rastlanama-mıfltır. Yapılan kazılarda ve arafltırmalarda elde edilen bütün bulgular, evrim-cilerin beklediklerinin aksine, canlıların yeryüzünde birdenbire, eksiksiz vekusursuz bir biçimde ortaya çıktıklarını göstermifltir.

Ünlü ‹ngiliz paleontolog (fosil bilimci) Derek W. Ager, bir evrimci olma-sına karflın bu gerçe¤i flöyle itiraf eder:

Sorunumuz fludur: Fosil kayıtlarını detaylı olarak inceledi¤imizde, türler ya da sı-nıflar seviyesinde olsun, sürekli olarak aynı gerçekle karflılaflırız; kademeli evrimlegeliflen de¤il, aniden yeryüzünde oluflan gruplar görürüz.11

Yani fosil kayıtlarında, tüm canlı türleri, aralarında hiçbir geçifl formuolmadan eksiksiz biçimleriyle aniden ortaya çıkmaktadırlar. Bu, Darwin'inöngörülerinin tam aksidir. Dahası, bu canlı türlerinin yaratıldıklarını gösterençok güçlü bir delildir. Çünkü bir canlı türünün, kendisinden evrimleflti¤i hiç-bir atası olmadan, bir anda ve kusursuz olarak ortaya çıkmasının tek açıkla-ması, o türün yaratılmıfl olmasıdır. Bu gerçek, ünlü evrimci biyolog DouglasFutuyma tarafından da kabul edilir:

Yaratılıfl ve evrim, yaflayan canlıların kökeni hakkında yapılabilecek yegane iki açık-lamadır. Canlılar dünya üzerinde ya tamamen mükemmel ve eksiksiz bir biçimde or-taya çıkmıfllardır ya da böyle olmamıfltır. E¤er böyle olmadıysa, bir de¤iflim sürecisayesinde kendilerinden önce var olan bazı canlı türlerinden evrimleflerek meydana

236

Page 239: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

gelmifl olmalıdırlar. Ama e¤er eksiksiz ve mükemmel bir biçimde ortaya çıkmıfllar-sa, o halde sonsuz güç sahibi bir akıl tarafından yaratılmıfl olmaları gerekir.12

Fosiller ise, canlıların yeryüzünde eksiksiz ve mükemmel bir biçimdeortaya çıktıklarını göstermektedir. Yani "türlerin kökeni", Darwin'in sandı¤ı-nın aksine, evrim de¤il yaratılıfltır.

‹NSANIN EVR‹M‹ MASALIEvrim teorisini savunanların en çok gündeme getirdikleri konu, insanın

kökeni konusudur. Bu konudaki Darwinist iddia, bugün yaflayan modern in-sanın maymunsu birtakım yaratıklardan geldi¤ini varsayar. 4-5 milyon yılönce baflladı¤ı varsayılan bu süreçte, modern insan ile ataları arasında bazı"ara form"ların yafladı¤ı iddia edilir. Gerçekte tümüyle hayali olan bu senar-yoda dört temel "kategori" sayılır:

1) Australopithecus2) Homo habilis3) Homo erectus4) Homo sapiensEvrimciler, insanların sözde ilk maymunsu atalarına "güney maymunu"

anlamına gelen "Australopithecus" ismini verirler. Bu canlılar gerçekte soyu tü-kenmifl bir maymun türünden baflka bir fley de¤ildir. Lord Solly Zuckerman veProf. Charles Oxnard gibi ‹ngiltere ve ABD'den dünyaca ünlü iki anatomistin

237

Büyük resimde 100 milyon y›ll›k Nautilus fosili görülüyor. Solda ise günümüzde yaflayan Na-utilus. Fosil ile günümüzdeki Nautilus (sa¤da hayvan›n kabu¤unun kesiti yer al›yor) karfl›lafl-t›r›ld›¤›nda her ikisinin de birebir ayn› özelliklere sahip oldu¤u görülmektedir.

Page 240: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Australopithecus örnekleri üzerin-de yaptıkları çok genifl kapsamlıçalıflmalar, bu canlıların sadecesoyu tükenmifl bir maymun türü-ne ait olduklarını ve insanlarlahiçbir benzerlik taflımadıklarınıgöstermifltir.13

Evrimciler insan evrimininbir sonraki safhasını da, "homo"yani insan olarak sınıflandırırlar.‹ddiaya göre homo serisindekicanlılar, Australopithecuslar'dan

daha geliflmifllerdir. Evrimciler, bu farklı canlılara ait fosilleri ardı ardına di-zerek hayali bir evrim fleması olufltururlar. Bu flema hayalidir, çünkü gerçek-te bu farklı sınıfların arasında evrimsel bir iliflki oldu¤u asla ispatlanamamıfl-tır. Evrim teorisinin 20. yüzyıldaki en önemli savunucularından biri olanErnst Mayr, "Homo sapiens'e uzanan zincir gerçekte kayıptır" diyerek bunu ka-bul eder.14

Evrimciler "Australopithecus > Homo habilis > Homo erectus > Homo sapi-ens" sıralamasını yazarken, bu türlerin her birinin, bir sonrakinin atası oldu-¤u izlenimini verirler. Oysa paleoantropologların son bulguları, Australopithe-cus, Homo habilis ve Homo erectus'un dünya'nın farklı bölgelerinde aynı dö-nemlerde yafladıklarını göstermektedir.15

Dahası Homo erectus sınıflamasına ait insanların bir bölümü çok modernzamanlara kadar yaflamıfllar, Homo sapiens neandertalensis ve Homo sapiens sa-piens (modern insan) ile aynı ortamda yan yana bulunmufllardır.16

Bu ise elbette bu sınıfların birbirlerinin ataları oldukları iddiasının ge-çersizli¤ini açıkça ortaya koymaktadır. Harvard Üniversitesi paleontologla-rından Stephen Jay Gould, kendisi de bir evrimci olmasına karflın, Darwinistteorinin içine girdi¤i bu çıkmazı flöyle açıklar:

238

SAHTESAHTE

Evrim yanl›s› gazete ve dergilerde ç›-kan haberlerde yandakine benzer ha-yali "ilkel" insanlar›n resimleri s›kl›klakullan›l›r. Bu hayali resimlere dayana-rak oluflturulan haberlerdeki tek kay-nak, yazan kiflilerin hayal gücüdür.Ancak evrim bilim karfl›s›nda o kadarçok yenilgi alm›flt›r ki art›k bilimseldergilerde evrimle ilgili haberlere da-ha az rastlan›r olmufltur.

Page 241: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

E¤er birbiri ile paralel bir biçimde yaflayan üç farklı hominid (insanımsı) çizgisi var-sa, o halde bizim soy a¤acımıza ne oldu? Açıktır ki, bunların biri di¤erinden gelmiflolamaz. Dahası, biri di¤eriyle karflılafltırıldı¤ında evrimsel bir geliflme trendi göster-memektedirler.17

Kısacası, medyada ya da ders kitaplarında yer alan hayali birtakım "ya-rı maymun, yarı insan" canlıların çizimleriyle, yani sırf propaganda yoluylaayakta tutulmaya çalıflılan insanın evrimi senaryosu, hiçbir bilimsel temeli ol-mayan bir masaldan ibarettir.

Bu konuyu uzun yıllar inceleyen, özellikle Australopithecus fosilleri üze-rinde 15 yıl arafltırma yapan ‹ngiltere'nin en ünlü ve saygın bilim adamların-dan Lord Solly Zuckerman, bir evrimci olmasına ra¤men, ortada maymunsucanlılardan insana uzanan gerçek bir soy a¤acı olmadı¤ı sonucuna varmıfltır.

Zuckerman bir de ilginç bir "bilim skalası" yapmıfltır. Bilimsel olarak ka-bul etti¤i bilgi dallarından, bilim dıflı olarak kabul etti¤i bilgi dallarına kadarbir yelpaze oluflturmufltur. Zuckerman'ın bu tablosuna göre en "bilimsel" -ya-ni somut verilere dayanan- bilgi dalları kimya ve fiziktir. Yelpazede bunlar-dan sonra biyoloji bilimleri, sonra da sosyal bilimler gelir. Yelpazenin enucunda, yani en "bilim dıflı" sayılan kısımda ise, Zuckerman'a göre, telepati,altıncı his gibi "duyum ötesi algılama" kavramları ve bir de "insanın evrimi"vardır! Zuckerman, yelpazenin bu ucunu flöyle açıklar:

Objektif gerçekli¤in alanından çıkıp da, biyolojik bilim olarak varsayılanbu alanlara -yani duyum ötesi algılamaya ve insanın fosil tarihinin yorumlan-masına- girdi¤imizde, evrim teorisine inanan bir kimse için herfleyin müm-kün oldu¤unu görürüz. Öyle ki teorilerine kesinlikle inanan bu kimselerin çe-liflkili bazı yargıları aynı anda kabul etmeleri bile mümkündür.18

‹flte insanın evrimi masalı da, teorilerine körü körüne inanan birtakıminsanların buldukları bazı fosilleri ön yargılı bir biçimde yorumlamalarındanibarettir.

DARWIN FORMÜLÜ!fiimdiye kadar ele aldı¤ımız tüm teknik delillerin yanında, isterseniz ev-

rimcilerin nasıl saçma bir inanıfla sahip olduklarını bir de çocukların bile an-layabilece¤i kadar açık bir örnekle özetleyelim.

Evrim teorisi canlılı¤ın tesadüfen olufltu¤unu iddia etmektedir. Dolayı-sıyla bu iddiaya göre cansız ve fluursuz atomlar biraraya gelerek önce hücre-yi oluflturmufllardır ve sonrasında aynı atomlar bir flekilde di¤er canlıları veinsanı meydana getirmifllerdir. flimdi düflünelim; canlılı¤ın yapıtaflı olan kar-bon, fosfor, azot, potasyum gibi elementleri biraraya getirdi¤imizde bir yı¤ın

239

Page 242: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

oluflur. Bu atom yı¤ını, hangi ifllemden geçirilirse geçirilsin, tek bir canlı olufl-turamaz. ‹sterseniz bu konuda bir "deney" tasarlayalım ve evrimcilerin aslın-da savundukları, ama yüksek sesle dile getiremedikleri iddiayı onlar adına"Darwin Formülü" adıyla inceleyelim:

Evrimciler, çok sayıda büyük varilin içine canlılı¤ın yapısında bulunanfosfor, azot, karbon, oksijen, demir, magnezyum gibi elementlerden bol mik-tarda koysunlar. Hatta normal flartlarda bulunmayan ancak bu karıflımın için-de bulunmasını gerekli gördükleri malzemeleri de bu varillere eklesinler. Ka-rıflımların içine, istedikleri kadar (do¤al flartlarda oluflumu mümkün olma-yan) amino asit, istedikleri kadar da (bir tekinin bile rastlantısal oluflma ihti-mali 10950 olan) protein doldursunlar. Bu karıflımlara istedikleri oranda ısı venem versinler. Bunları istedikleri geliflmifl cihazlarla karıfltırsınlar. Varillerinbaflına da dünyanın önde gelen bilim adamlarını koysunlar. Bu uzmanlar ba-badan o¤ula, kuflaktan kufla¤a aktararak nöbetlefle milyarlarca, hatta trilyon-larca sene sürekli varillerin baflında beklesinler. Bir canlının oluflması içinhangi flartların var olması gerekti¤ine inanılıyorsa hepsini kullanmak serbestolsun. Ancak, ne yaparlarsa yapsınlar o varillerden kesinlikle bir canlı çıkar-tamazlar. Zürafaları, aslanları, arıları, kanaryaları, bülbülleri, papa¤anları, at-ları, yunusları, gülleri, orkideleri, zambakları, karanfilleri, muzları, portakal-ları, elmaları, hurmaları, domatesleri, kavunları, karpuzları, incirleri, zeytin-leri, üzümleri, fleftalileri, tavus kufllarını, sülünleri, renk renk kelebekleri vebunlar gibi milyonlarca canlı türünden hiçbirini oluflturamazlar. De¤il bura-da birkaçını saydı¤ımız bu canlı varlıkları, bunların tek bir hücresini bile el-de edemezler.

Kısacası, bilinçsiz atomlar biraraya gelerek hücreyi oluflturamazlar. Son-ra yeni bir karar vererek bir hücreyi ikiye bölüp, sonra art arda baflka karar-lar alıp, elektron mikroskobunu bulan, sonra kendi hücre yapısını bu mikros-kop altında izleyen profesörleri oluflturamazlar. Madde, ancak Allah'ın üstünyaratmasıyla hayat bulur.

Bunun aksini iddia eden evrim teorisi ise, akla tamamen aykırı bir saf-satadır. Evrimcilerin ortaya attı¤ı iddialar üzerinde biraz bile düflünmek, üst-teki örnekte oldu¤u gibi, bu gerçe¤i açıkça gösterir.

GÖZ VE KULAKTAK‹ TEKNOLOJ‹Evrim teorisinin kesinlikle açıklama getiremeyece¤i bir di¤er konu ise

göz ve kulaktaki üstün algılama kalitesidir. Gözle ilgili konuya geçmeden ön-ce "Nasıl görürüz?" sorusuna kısaca cevap verelim. Bir cisimden gelen ıflınlar,gözde retinaya ters olarak düfler. Bu ıflınlar, buradaki hücreler tarafından

240

Page 243: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

elektrik sinyallerine dönüfltürülür ve beynin arka kısmındaki görme merkezidenilen küçücük bir noktaya ulaflır. Bu elektrik sinyalleri bir dizi ifllemdensonra beyindeki bu merkezde görüntü olarak algılanır. Bu bilgiden sonra flim-di düflünelim:

Beyin ıflı¤a kapalıdır. Yani beynin içi kapkaranlıktır, ıflık beynin bulun-du¤u yere kadar giremez. Görüntü merkezi denilen yer kapkaranlık, ıflı¤ın

asla ulaflmadı¤ı, belki de hiç karflılaflma-dı¤ınız kadar karanlık bir yerdir. Ancaksiz bu zifiri karanlıkta ıflıklı, pırıl pırıl birdünyayı seyretmektesiniz.

Üstelik bu o kadar net ve kaliteli birgörüntüdür ki 21. yüzyıl teknolojisi bileher türlü imkana ra¤men bu netli¤i sa¤la-yamamıfltır. Örne¤in flu anda okudu¤u-nuz kitaba, kitabı tutan ellerinize bakın,sonra baflınızı kaldırın ve çevrenize ba-kın. fiu anda gördü¤ünüz netlik ve kalite-deki bu görüntüyü baflka bir yerde gördü-

241

Gözü ve kula¤›, kamera ve ses kay›t cihazlar› ile k›yaslad›¤›m›zda, bu organ-lar›m›z›n söz konusu teknoloji ürünlerinden çok daha kompleks, çok dahabaflar›l›, çok daha kusursuz tasar›mlar oldu¤unu görürüz.

Page 244: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

nüz mü? Bu kadar net bir görüntü-yü size dünyanın bir numaralı tele-vizyon flirketinin üretti¤i en gelifl-mifl televizyon ekranı dahi veremez.100 yıldır binlerce mühendis bu net-li¤e ulaflmaya çalıflmaktadır. Bununiçin fabrikalar, dev tesisler kurul-makta, arafltırmalar yapılmakta,planlar ve tasarımlar gelifltirilmek-tedir. Yine bir TV ekranına bakın,bir de flu anda elinizde tuttu¤unuzbu kitaba. Arada büyük bir netlik vekalite farkı oldu¤unu göreceksiniz.Üstelik, TV ekranı size iki boyutlubir görüntü gösterir, oysa siz üç bo-yutlu, derinlikli bir perspektifi izle-mektesiniz.

Uzun yıllardır on binlercemühendis üç boyutlu TV yapmaya,

gözün görme kalitesine ulaflmaya çalıflmaktadırlar. Evet, üç boyutlu bir tele-vizyon sistemi yapabildiler ama onu da gözlük takmadan üç boyutlu görmekmümkün de¤il, kaldı ki bu suni bir üç boyuttur. Arka taraf daha bulanık, öntaraf ise ka¤ıttan dekor gibi durur. Hiçbir zaman gözün gördü¤ü kadar net vekaliteli bir görüntü oluflmaz. Kamerada da, televizyonda da mutlaka görün-tü kaybı meydana gelir.

‹flte evrimciler, bu kaliteli ve net görüntüyü oluflturan mekanizmanın te-sadüfen olufltu¤unu iddia etmektedirler. flimdi biri size, odanızda duran tele-vizyon tesadüfler sonucunda olufltu, atomlar biraraya geldi ve bu görüntüoluflturan aleti meydana getirdi dese ne düflünürsünüz? Binlerce kiflinin bira-raya gelip yapamadı¤ını fluursuz atomlar nasıl yapsın?

Gözün gördü¤ünden daha ilkel olan bir görüntüyü oluflturan alet te-sadüfen oluflamıyorsa, gözün ve gözün gördü¤ü görüntünün de tesadüfenoluflamayaca¤ı çok açıktır. Aynı durum kulak için de geçerlidir. Dıfl kulak,çevredeki sesleri kulak kepçesi vasıtasıyla toplayıp orta kula¤a iletir; ortakulak aldı¤ı ses titreflimlerini güçlendirerek iç kula¤a aktarır; iç kulak dabu titreflimleri elektrik sinyallerine dönüfltürerek beyne gönderir. Aynengörmede oldu¤u gibi duyma ifllemi de beyindeki duyma merkezinde ger-çekleflir.

Gözdeki durum kulak için de geçerlidir, yani beyin, ıflık gibi sese de ka-

242

Page 245: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

palıdır, ses geçirmez. Dolayısıyla dıfları-sı ne kadar gürültülü de olsa beynin içitamamen sessizdir. Buna ra¤men en netsesler beyinde algılanır. Ses geçirmeyenbeyninizde bir orkestranın senfonilerinidinlersiniz, kalabalık bir ortamın tümgürültüsünü duyarsınız. Ama o andahassas bir cihazla beyninizin içindekises düzeyi ölçülse, burada keskin birsessizli¤in hakim oldu¤u görülecektir.

Net bir görüntü elde edebilmekümidiyle teknoloji nasıl kullanılıyorsa,ses için de aynı çabalar onlarca yıldırsürdürülmektedir. Ses kayıt cihazları,müzik setleri, birçok elektronik alet, se-si algılayan müzik sistemleri bu çalıfl-malardan bazılarıdır. Ancak, tüm tek-nolojiye, bu teknolojide çalıflan binlercemühendise ve uzmana ra¤men kula¤ınoluflturdu¤u netlik ve kalitede bir sese ulaflılamamıfltır. En büyük müzik sis-temi flirketinin üretti¤i en kaliteli müzik setini düflünün. Sesi kaydetti¤indemutlaka sesin bir kısmı kaybolur veya az da olsa mutlaka parazit oluflur ve-ya müzik setini açtı¤ınızda daha müzik bafllamadan bir cızırtı mutlaka du-yarsınız. Ancak insan vücudundaki teknolojinin ürünü olan sesler son dere-ce net ve kusursuzdur. Bir insan kula¤ı, hiçbir zaman müzik setinde oldu¤ugibi cızırtılı veya parazitli algılamaz; ses ne ise tam ve net bir biçimde onu al-gılar. Bu durum, insan yaratıldı¤ı günden bu yana böyledir.

fiimdiye kadar insano¤lunun yaptı¤ı hiçbir görüntü ve ses cihazı, göz vekulak kadar hassas ve baflarılı birer algılayıcı olamamıfltır.

Ancak görme ve iflitme olayında, tüm bunların ötesinde, çok büyük birgerçek daha vardır.

BEYN‹N ‹Ç‹NDE GÖREN VE DUYAN fiUUR K‹ME A‹TT‹R?Beynin içinde, ıflıl ıflıl renkli bir dünyayı seyreden, senfonileri, kuflların

cıvıltılarını dinleyen, gülü koklayan kimdir?‹nsanın gözlerinden, kulaklarından, burnundan gelen uyarılar, elektrik

sinyali olarak beyne gider. Biyoloji, fizyoloji veya biyokimya kitaplarında bugörüntünün beyinde nasıl olufltu¤una dair birçok detay okursunuz. Ancak,bu konu hakkındaki en önemli gerçe¤e hiçbir yerde rastlayamazsınız: Beyin-

243

Page 246: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

de, bu elektrik sinyallerini görüntü, ses, koku ve his olarak algılayan kimdir? Beynin içinde göze, kula¤a, burna ihtiyaç duymadan tüm bunları algıla-

yan bir fluur bulunmaktadır. Bu fluur kime aittir?Elbette bu fluur beyni oluflturan sinirler, ya¤ tabakası ve sinir hücreleri-

ne ait de¤ildir. ‹flte bu yüzden, herfleyin maddeden ibaret oldu¤unu zanne-den Darwinist-materyalistler bu sorulara hiçbir cevap verememektedirler.Çünkü bu fluur, Allah'ın yaratmıfl oldu¤u ruhtur. Ruh, görüntüyü seyretmekiçin göze, sesi duymak için kula¤a ihtiyaç duymaz. Bunların da ötesinde dü-flünmek için beyne ihtiyaç duymaz.

Bu açık ve ilmi gerçe¤i okuyan her insanın, beynin içindeki birkaç santimet-reküplük, kapkaranlık mekana tüm kainatı üç boyutlu, renkli, gölgeli ve ıflıklıolarak sı¤dıran Yüce Allah'ı düflünüp, O'ndan korkup, O'na sı¤ınması gerekir.

MATERYAL‹ST B‹R ‹NANÇBuraya kadar incelediklerimiz, evrim teorisinin bilimsel bulgularla açık-

ça çeliflen bir iddia oldu¤unu göstermektedir. Teorinin hayatın kökeni hak-kındaki iddiası bilime aykırıdır, öne sürdü¤ü evrim mekanizmalarının hiçbirevrimlefltirici etkisi yoktur ve fosiller teorinin gerektirdi¤i ara formların yafla-madıklarını göstermektedir. Bu durumda, elbette, evrim teorisinin bilime ay-kırı bir düflünce olarak bir kenara atılması gerekir. Nitekim tarih boyuncadünya merkezli evren modeli gibi pek çok düflünce, bilimin gündeminden çı-karılmıfltır. Ama evrim teorisi ısrarla bilimin gündeminde tutulmaktadır. Hat-ta bazı insanlar teorinin elefltirilmesini "bilime saldırı" olarak göstermeye bi-le çalıflmaktadırlar. Peki neden?...

Bu durumun nedeni, evrim teorisinin bazı çevreler için, kendisinden as-la vazgeçilemeyecek dogmatik bir inanıfl olufludur. Bu çevreler, materyalistfelsefeye körü körüne ba¤lıdırlar ve Darwinizm'i de do¤aya getirilebilecekyegane materyalist açıklama oldu¤u için benimsemektedirler.

Bazen bunu açıkça itiraf da ederler. Harvard Üniversitesi'nden ünlü birgenetikçi ve aynı zamanda önde gelen bir evrimci olan Richard Lewontin,"önce materyalist, sonra bilim adamı" oldu¤unu flöyle itiraf etmektedir:

Bizim materyalizme bir inancımız var, 'a priori' (önceden kabul edilmifl, do¤ru var-sayılmıfl) bir inanç bu. Bizi dünyaya materyalist bir açıklama getirmeye zorlayan fley,bilimin yöntemleri ve kuralları de¤il. Aksine, materyalizme olan 'a priori' ba¤lılı¤ı-mız nedeniyle, dünyaya materyalist bir açıklama getiren arafltırma yöntemlerini vekavramları kurguluyoruz. Materyalizm mutlak do¤ru oldu¤una göre de, ‹lahi biraçıklamanın sahneye girmesine izin veremeyiz.19

Bu sözler, Darwinizm'in, materyalist felsefeye ba¤lılık u¤runa yaflatılanbir dogma oldu¤unun açık ifadeleridir. Bu dogma, maddeden baflka hiçbir

244

Page 247: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

245

Bütün hayat›m›z› beynimizin içinde yaflar›z. Gördü¤ümüz insanlar, koklad›¤›m›z çiçekler,dinledi¤imiz müzik, tatt›¤›m›z meyveler, elimizde hissetti¤imiz ›slakl›k... Bunlar›n hepsibeynimizde oluflur. Gerçekte ise beynimizde, ne renkler, ne sesler, ne de görüntüler var-d›r. Beyinde bulunabilecek tek fley elektrik sinyalleridir. K›sacas› biz, beynimizdeki elektriksinyallerinin oluflturdu¤u bir dünyada yaflar›z. Bu bir görüfl veya varsay›m de¤il, dünyay›nas›l alg›lad›¤›m›zla ilgili bilimsel bir aç›klamad›r.

Hareket

Düflünme Dokunma

KonuflmaGörme

Tat alma

Koku almaiflitme

Page 248: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

varlık olmadı¤ını varsayar. Bu nedenle de cansız, bilinçsiz maddenin, hayatıyarattı¤ına inanır. Milyonlarca farklı canlı türünün; örne¤in kuflların, balıkla-rın, zürafaların, kaplanların, böceklerin, a¤açların, çiçeklerin, balinaların veinsanların maddenin kendi içindeki etkileflimlerle, yani ya¤an ya¤murla, ça-kan flimflekle, cansız maddenin içinden olufltu¤unu kabul eder. Gerçekte isebu, hem akla hem bilime aykırı bir kabuldür. Ama Darwinistler kendi deyim-leriyle "‹lahi bir açıklamanın sahneye girmemesi" için, bu kabulü savunmayadevam etmektedirler.

Canlıların kökenine materyalist bir ön yargı ile bakmayan insanlarise, flu açık gerçe¤i göreceklerdir: Tüm canlılar, üstün bir güç, bilgi ve aklasahip olan bir Yaratıcının eseridirler. Yaratıcı, tüm evreni yoktan var eden,en kusursuz biçimde düzenleyen ve tüm canlıları yaratıp flekillendirenAllah'tır.

EVR‹M TEOR‹S‹ DÜNYA TAR‹H‹N‹N EN ETK‹L‹ BÜYÜSÜDÜRBurada flunu da belirtmek gerekir ki, ön yargısız, hiçbir ideolojinin etki-

si altında kalmadan, sadece aklını ve mantı¤ını kullanan her insan, bilim vemedeniyetten uzak toplumların hurafelerini andıran evrim teorisinin inanıl-ması imkansız bir iddia oldu¤unu kolaylıkla anlayacaktır.

Yukarıda da belirtildi¤i gibi, evrim teorisine inananlar, büyük bir variliniçine birçok atomu, molekülü, cansız maddeyi dolduran ve bunların karıflı-mından zaman içinde düflünen, akleden, bulufllar yapan profesörlerin, üni-versite ö¤rencilerinin, Einstein, Hubble gibi bilim adamlarının, Frank Sinatra,Charlton Heston gibi sanatçıların, bunun yanı sıra ceylanların, limon a¤açla-rının, karanfillerin çıkaca¤ına inanmaktadırlar. Üstelik, bu saçma iddiaya ina-nanlar bilim adamları, pofesörler, kültürlü, e¤itimli insanlardır. Bu nedenleevrim teorisi için "dünya tarihinin en büyük ve en etkili büyüsü" ifadesinikullanmak yerinde olacaktır. Çünkü, dünya tarihinde insanların bu dereceaklını baflından alan, akıl ve mantıkla düflünmelerine imkan tanımayan, göz-lerinin önüne sanki bir perde çekip çok açık olan gerçekleri görmelerine en-gel olan bir baflka inanç veya iddia daha yoktur. Bu, eski Mısırlıların GüneflTanrısı Ra'ya, Afrikalı bazı kabilelerin totemlere, Sebe halkının Günefl'e tap-masından, Hz. ‹brahim'in kavminin elleri ile yaptıkları putlara, Hz. Musa'nınkavminin altından yaptıkları buza¤ıya tapmalarından çok daha vahim ve akılalmaz bir körlüktür. Gerçekte bu durum, Allah'ın Kuran'da iflaret etti¤i birakılsızlıktır. Allah, bazı insanların anlayıfllarının kapanaca¤ını ve gerçeklerigörmekten aciz duruma düfleceklerini birçok ayetinde bildirmektedir. Buayetlerden bazıları flöyledir:

246

Page 249: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

fiüphesiz, inkar edenleri uyarsan da,uyarmasan da, onlar için fark etmez; inan-mazlar. Allah, onların kalplerini ve ku-laklarını mühürlemifltir; gözlerinin üze-rinde perdeler vardır. Ve büyük azab on-laradır. (Bakara Suresi, 6-7)…Kalpleri vardır bununla kavrayıp-anla-mazlar, gözleri vardır bununla görmezler,kulakları vardır bununla iflitmezler. Bun-lar hayvanlar gibidir, hatta daha afla¤ılık-tırlar. ‹flte bunlar gafil olanlardır. (Araf Su-resi, 179)

Allah baflka ayetlerde ise, bu insan-ların mucizeler görseler bile inanmaya-cak kadar büyülendiklerini flöyle bildir-mektedir:Onların üzerlerine gökyüzünden bir kapıaçsak, ordan yukarı yükselseler de, mutla-ka: "Gözlerimiz döndürüldü, belki biz bü-yülenmifl bir toplulu¤uz" diyeceklerdir.(Hicr Suresi, 14-15)

Bu kadar genifl bir kitlenin üzerinde bu büyünün etkili olması, insanla-rın gerçeklerden bu kadar uzak tutulmaları ve 150 yıldır bu büyünün bozul-maması ise, kelimelerle anlatılamayacak kadar hayret verici bir durumdur.Çünkü, bir veya birkaç insanın imkansız senaryolara, saçmalık ve mantıksız-lıklarla dolu iddialara inanmaları anlaflılabilir. Ancak dünyanın dört bir ya-nındaki insanların, fluursuz ve cansız atomların ani bir kararla biraraya gelip;ola¤anüstü bir organizasyon, disiplin, akıl ve fluur gösterip kusursuz bir sis-temle iflleyen evreni, canlılık için uygun olan her türlü özelli¤e sahip olanDünya gezegenini ve sayısız kompleks sistemle donatılmıfl canlıları meydanagetirdi¤ine inanmasının, "büyü"den baflka bir açıklaması yoktur.

Nitekim, Allah Kuran'da, inkarcı felsefenin savunucusu olan bazı kimse-lerin, yaptıkları büyülerle insanları etkilediklerini Hz. Musa ve Firavun arasın-da geçen bir olayla bizlere bildirmektedir. Hz. Musa, Firavun'a hak dini anlat-tı¤ında, Firavun Hz. Musa'ya, kendi "bilgin büyücüleri" ile insanların toplan-dı¤ı bir yerde karflılaflmasını söyler. Hz. Musa, büyücülerle karflılafltı¤ında,büyücülere önce onların marifetlerini sergilemelerini emreder. Bu olayın an-latıldı¤ı ayetler flöyledir:

(Musa:) "Siz atın" dedi. (Asalarını) atıverince, insanların gözlerini büyü-

247

Firavun'un büyücüleri, astronomiden t›bbakadar her alanda söz sahibiydiler. Sahip ol-duklar› bilgiyi, toplumu etkilemek ve böyleceFiravun'un bask›c› yöntemine güç kazand›r-mak için kullan›yorlard›. Üstte büyücüleri tümdünyay› ayakta tutarken tasvir eden bir eskiM›s›r kabartmas›.

Page 250: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

leyiverdiler, onları dehflete düflürdüler ve (ortaya) büyük bir sihir getir-mifl oldular. (Araf Suresi, 116)Görüldü¤ü gibi Firavun'un büyücüleri yaptıkları "aldatmacalar"la -Hz.

Musa ve ona inananlar dıflında- insanların hepsini büyüleyebilmifllerdir. An-cak, onların attıklarına karflılık Hz. Musa'nın ortaya koydu¤u delil, onların bubüyüsünü, ayetteki ifadeyle "uydurduklarını yutmufl" yani etkisiz kılmıfltır:

Biz de Musa'ya: "Asanı fırlatıver" diye vahyettik. (O da fırlatıverince) birde baktılar ki, o bütün uydurduklarını derleyip-toparlayıp yutuyor. Böy-lece hak yerini buldu, onların bütün yapmakta oldukları geçersiz kaldı.Orada yenilmifl oldular ve küçük düflmüfller olarak tersyüz çevrildiler.(Araf Suresi, 117-119)Ayetlerde de bildirildi¤i gibi, daha önce insanları büyüleyerek etkileyen

bu kiflilerin yaptıklarının bir sahtekarlık oldu¤unun anlaflılması ile, söz konu-su insanlar küçük düflmüfllerdir. Günümüzde de bir büyünün etkisiyle, bi-limsellik kılıfı altında son derece saçma iddialara inanan ve bunları savunma-ya hayatlarını adayanlar, e¤er bu iddialardan vazgeçmezlerse gerçekler tamanlamıyla açı¤a çıktı¤ında ve "büyü bozuldu¤unda" küçük duruma düflecek-lerdir. Nitekim, yaklafl›k 60 yafl›na kadar evrimi savunan ve ateist bir felsefe-ci olan, ancak daha sonra gerçekleri gören Malcolm Muggeridge evrimteorisinin yak›n gelecekte düflece¤i durumu flöyle aç›klamaktad›r:

248

Geçmifl zamanlarda timsaha tapan insanlar›n inan›fllar› ne derece garip ve ak›l almazsa günü-müzde Darwinistlerin inan›fllar› da ayn› derecede ak›l almazd›r. Darwinistler tesadüfleri vecans›z fluursuz atomlar› yarat›c› güç olarak kabul ederler hatta bu inanca bir dine ba¤lan›r gi-bi ba¤lan›rlar.

Page 251: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Ben kendim, evrim teorisinin, özellikle uygulandı¤ı alanlarda, gelece¤in tarih kitap-larındaki en büyük espri malzemelerinden biri olaca¤ına ikna oldum. Gelecek kuflak,bu kadar çürük ve belirsiz bir hipotezin inanılmaz bir saflıkla kabul edilmesini hay-retle karflılayacaktır.20

Bu gelecek, uzakta de¤ildir aksine çok yakın bir gelecekte insanlar "tesa-düfler"in ilah olamayacaklarını anlayacaklar ve evrim teorisi dünya tarihininen büyük aldatmacası ve en fliddetli büyüsü olarak tanımlanacaktır. Bu flid-detli büyü, büyük bir hızla dünyanın dört bir yanında insanların üzerindenkalkmaya bafllamıfltır. Evrim aldatmacasının sırrını ö¤renen birçok insan, bualdatmacaya nasıl kandı¤ını hayret ve flaflkınlıkla düflünmektedir.

1- Sidney Fox, Klaus Dose, Molecular Evolution and The Origin of Life, New York: Marcel Dekker, 1977, s. 2

2- Alexander I. Oparin, Origin of Life, (1936) New York, Dover Publications, 1953 (Reprint), s.196

3- "New Evidence on Evolution of Early Atmosphere and Life", Bulletin of the American Meteorological Society, c. 63, Kasım 1982,

s. 1328-1330

4- Stanley Miller, Molecular Evolution of Life: Current Status of the Prebiotic Synthesis of Small Molecules, 1986, s. 7

5- Jeffrey Bada, Earth, Şubat 1998, s. 40

6- Leslie E. Orgel, The Origin of Life on Earth, Scientific American, c. 271, Ekim 1994, s. 78

7- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 189

8- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 184

9- B. G. Ranganathan, Origins?, Pennsylvania: The Banner Of Truth Trust, 1988

10- Charles Darwin, The Origin of Species: A Facsimile of the First Edition, Harvard University Press, 1964, s. 179

11- Derek A. Ager, "The Nature of the Fossil Record", Proceedings of the British Geological Association, c. 87, 1976, s. 133

12- Douglas J. Futuyma, Science on Trial, New York: Pantheon Books, 1983. s. 197

13- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, s. 75-94; Charles E. Oxnard, "The Pla-

ce of Australopithecines in Human Evolution: Grounds for Doubt", Nature, c. 258, s. 389

14- J. Rennie, "Darwin's Current Bulldog: Ernst Mayr", Scientific American, Aralık 1992

15- Alan Walker, Science, vol. 207, 1980, s. 1103; A. J. Kelso, Physical Antropology, 1st ed., New York: J. B. Lipincott

Co., 1970, s.221; M. D. Leakey, Olduvai Gorge, vol.3, Cambridge: Cambridge University Press, 1971, s. 272

16- Time, Kasım 1996

17- S. J. Gould, Natural History, c. 85, 1976, s.30

18- Solly Zuckerman, Beyond The Ivory Tower, New York: Toplinger Publications, 1970, s. 19

19- Richard Lewontin, "The Demon-Haunted World", The New York Review of Books, 9 Ocak 1997, s. 28

20- Malcolm Muggeridge, The End of Christendom, Grand Rapids: Eerdmans, 1980, s.43

249

Page 252: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

250

Kufllar›n sürüngenlerden evrimleflti¤ini iddia eden evrim teorisi, bu iki ayr› canl›s›n›f› aras›ndaki dev farklar› asla aç›klayamamaktad›r. Kufllar; içi bofl hafif kemikler-den oluflan iskelet yap›lar›, kendilerine özgü akci¤er sistemleri, s›cakkanl› metaboliz-malar› gibi özellikleriyle sürüngenlerden çok farkl›d›rlar. Kufllarla sürüngenlerin aras›-na afl›lmaz bir uçurum koyan bir baflka özellik ise, tamamen kufllara has bir yap› olantüylerdir.

Sürüngenlerin vücutlar› pullarla, kufllar›n vücutlar› ise tüylerle kapl›d›r. Evrimci-ler sürüngenleri kufllar›n atas› sayd›klar› için, ister istemez kufl tüylerinin de sürüngenpullar›ndan evrimleflti¤ini öne sürmek zorunda kal›rlar. Oysa pullar ile tüyler aras›ndahiçbir benzerlik yoktur.

Connecticut Üniversitesi'nde fizyoloji ve nörobiyoloji profesörü olan A. H. Brush,bir evrimci olmas›na ra¤men, "tüyler ve pullar... genetik yap›lar›ndan geliflimlerine,morfolojilerinden doku organizasyonlar›na kadar herfleyde birbirlerinden farkl›d›rlar"diyerek bu gerçe¤i kabul eder.1 Dahas›, Prof. Brush'a göre "kufl tüylerinin protein ya-p›s› da di¤er omurgal›lar›n hiçbirinde görülmeyen, tümüyle özgün" bir yap›d›r.2

Bunun yan›s›ra, kufl tüylerinin sürüngen pullar›ndan evrimlefltiklerini gösterebi-lecek hiçbir fosil delili de yoktur. Aksine, Prof. Brush'›n ifadesiyle, "tüyler fosil kay›tla-r›nda sadece kufllara has bir özellik olarak bir anda belirirler".3 Sürüngenlerde kufltüylerine köken oluflturabilecek "hiçbir epidermal (üst deriye ait) yap› ise belirleneme-mifltir".4

1996 y›l›nda büyük bir medya propagandas› ile gündeme getirilen "Çin'de bulu-nan tüylü dinozor fosilleri" hikayesinin tümüyle gerçek d›fl› oldu¤u, sözü edilen Sino-

sauropteryx fosilinin gerçekte kufl tüyünebenzer hiçbir yap›ya sahip olmad›¤› ise1997 y›l›nda yap›lan incelemelerle anlafl›l-m›flt›r.5

Öte yandan, kufl tüylerinde hiçbir ev-rimsel süreçle aç›klanamayacak kadarkompleks bir tasar›m vard›r. Ünlü kuflbilim-ci Alan Feduccia, "tüylerin her özelli¤i ae-

Kufl tüyleri detayl› ola-rak incelendi¤inde, bir-birine özel kancalarlatutunan binlerce küçüktüycük ortaya ç›kar. Bueflsiz tasar›m, çok üstünbir aerodinamik özellikoluflturmaktad›r.

Evrimin Aç›klayamad›¤› Tasar›m:

KUfi TÜYLER‹

Page 253: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

251

rodinamik fonksiyona sahiptir. Hafiftirler, kald›rma kuvvetleri vard›r ve kolayl›kla eskibiçimlerine dönebilirler" der. Feduccia, evrim teorisinin çaresizli¤ini ise flöyle kabuleder: "Uçmak için böylesine tasarlanm›fl bir organ›n, nas›l olup da ilk baflta baflka biramaca yönelik olarak ortaya ç›kt›¤›n› anlayam›yorum." 6

Tüylerdeki bu tasar›m, Charles Darwin'i de çok düflündürmüfl, hatta tavuskuflutüylerindeki mükemmel estetik kendi ifadesiyle Darwin'i "hasta etmifl"ti. Darwin, ar-kadafl› Asa Gray'e yazd›¤› 3 Nisan 1860 tarihli mektupta "gözü düflünmek ço¤u za-man beni teorimden so¤uttu. Ama kendimi zamanla bu probleme al›flt›rd›m" dediktensonra flöyle devam ediyordu: "fiimdilerde ise do¤adaki baz› belirgin yap›lar beni çokfazla rahats›z ediyor. Örne¤in bir tavuskuflunun tüylerini görmek, beni neredeysehasta ediyor." 7

Darwin'i, kendi deyimiyle, "hasta eden" tavuskuflu tüyleri

1 A. H. Brush, "On the Origin of Feathers", Journal of Evolutionary Biology, Vol. 9, 1996. s. 132.2 A. H. Brush, "On the Origin of Feathers", s. 131.3 A. H. Brush, "On the Origin of Feathers", s. 133.4 A. H. Brush, "On the Origin of Feathers", s. 131.5 "Plucking the Feathered Dinosaur", Science, Cilt 278, 14 Kas›m 1997, s. 1229.6 Douglas Palmer, "Learning to Fly", (Review of The Origin of and Evolution of Birds by Alan Feduccia, Yale

University Press, 1996), New Scientist, Cilt 153, 1 Mart 1997, s. 44.7 Norman Macbeth, Darwin Retried: An Appeal to Reason. Boston: Gambit, 1971, s. 101.

Page 254: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

VII. BÖLÜM: "MADDE VE DIfi DÜNYA"

252

Akıl ve vicdan yoluyla çevresini izleyen kifli fark eder ki, evrendeki can-lı-cansız herfley yaratılmıfltır. Peki tüm bunlar kim tarafından yaratılmıfltır?

Açıktır ki, evrenin her noktasında kendini belli eden "yaratılmıfllık", ev-renin kendisinin bir ürünü olamaz. Örne¤in bir böcek kendi kendisini var et-memifltir. Günefl Sistemi, bitkiler, insanlar, bakteriler, alyuvarlar, kelebeklerkendi kendilerini yaratmamıfllardır. Tüm bunların "tesadüfen" oluflmaları gi-bi bir ihtimal de, kitabın önceki sayfalarında inceledi¤imiz gibi, söz konusude¤ildir.

Dolayısıyla flu sonuca varabiliriz: Gözümüzle gördü¤ümüz herfley yara-tılmıfltır... Ancak gözümüzle gördü¤ümüz fleylerin hiçbiri "Yaratıcı" de¤ildir.O halde, Yaratıcı, gözümüzle gördü¤ümüz herfleyden baflka ve üstün bir var-lıktır. Kendisi görünmeyen, fakat yarattı¤ı herfleyin Kendisi'nin varlı¤ını vevasıflarını gösterdi¤i üstün bir güçtür.

‹flte Allah'ın varlı¤ını tanımayanların saptı¤ı nokta da buradadır. Bu ki-fliler, Allah'ı gözleriyle görmedikleri sürece, O'nun varlı¤ına iman etmemeyeflartlandırmıfllardır kendilerini. Ancak bu durumda, evrenin her yerinde apa-çık görünen "yaratılmıfllık" gerçe¤ini gizlemek, evrenin ve canlıların yaratıl-mamıfl oldu¤unu iddia etmek zorunda kalırlar. Bunu yapmak için yalanlarabaflvururlar. Evrim teorisi, bu konuda baflvurulan yalanların, sonuçsuz çırpı-nıflların en belirgin örne¤idir.

‹nkar edenlerin temel yanılgısı, aslında Allah'ın varlı¤ını inkar etmeyen,ancak çarpık bir Allah inancına sahip olan pek çok kifli tarafından da paylaflı-lır. Toplumun ço¤unlu¤unu oluflturan bu kifliler, yaratılıflı reddetmezler, an-cak Allah'ın "nerede" oldu¤una dair ilginç batıl inançları vardır: Ço¤u,Allah'ın yaln›zca "gökte" oldu¤unu sanır. Bilinçaltlarındaki bat›l düflünceyegöre, Allah çok uzaklardaki bir gezegenin arkasındadır ve çok nadiren "dün-ya ifllerine" müdahale eder. Ya da hiç etmez; evreni yaratmıfl ve bırakmıfltır,insanlar kendi kaderlerini çizerler...

Kimileri de Kuran'ın Allah'ın "her yerde" oldu¤una dair haberini duy-mufltur, fakat bunun anlamını tam olarak çözemezler. Bilinçaltlarındaki batıldüflünce, Allah'ın radyo dalgaları ya da görünmez, hissedilmez bir gaz gibi(Allah'› tenzih ederiz) maddeleri çevreledi¤i fleklindedir.

Oysa bu düflünce ve bafltan beri saydı¤ımız, Allah'ın "nerede" oldu¤unubir türlü çözemeyen (belki de bu yüzden O'nu inkar eden) düflünceler, ortakbir yanlıfla dayanmaktadırlar: Hiçbir temeli olmayan bir ön yargıyı benimse-mekte, ondan sonra da Allah ile ilgili olarak zanlara kapılmaktadırlar.

Nedir bu ön yargı?..

Maddenin Ard›ndaki S›r

Page 255: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

253

Bu ön yargı maddenin varlı¤ı ve niteli¤i ile ilgilidir. ‹nsanlar›n büyük birk›sm› gördü¤ümüz maddesel evrenin, var olan gerçekli¤in ta kendisi oldu¤ukonusunda flartlanmıfllard›r. Oysa modern bilim, bu ön yargıyı da yıkarak,çok önemli ve etkileyici bir gerçe¤i ortaya koymaktadır. ‹lerleyen sayfalardaKuran'da da iflaret edilen bu büyük gerçe¤i açıklayaca¤›z.

Elektrik Sinyallerinden Oluflan EvrenYafladı¤ımız dünya ile ilgili tüm bilgilerimiz bize befl duyumuz aracılı¤ı

ile gelir. Yani biz gözümüzün gördü¤ü, elimizin dokundu¤u, burnumuzunkokladı¤ı, dilimizin tattı¤ı, kula¤ımızın duydu¤u bir dünyayı tanırız. Do¤u-mumuzdan itibaren bu duyulara ba¤lı oldu¤umuz için "dıfl dünya"nın, duyu-larımızın bize tanıttı¤ından farklı olabilece¤ini hiç düflünmemiflizdir.

Oysa, bugün birçok bilim dalında yapılan arafltırmalar son derece farklıbir anlayıflı beraberinde getirmifl, algılarımız ve algıladı¤ımız dünya ile ilgiliciddi flüphelerin oluflmasına neden olmufltur.

Bu yeni anlayıflın çıkıfl noktası ise fludur: Bizim "dıfl dünya" olarak algı-ladıklarımız, yalnızca elektrik sinyallerinin beyinde oluflturdu¤u etkilerdir.Elmanın kırmızılı¤ı, tahtanın sertli¤i, dahası anneniz, babanız, aileniz, sahibioldu¤unuz bütün mallar, eviniz, ifliniz ve bu kitabın satırları yalnızca ve yal-nızca beyninizdeki elektrik sinyallerinden ibarettir.

Frederick Vester bilimin bu konuda ulafltı¤ı noktayı flöyle ifade eder:

Bazı düflünürlerin, 'insan bir hayaldir, aslında bütün yaflananlar geçici ve aldatıcı-dır, bu evren bir gölgedir' fleklindeki sözleri günümüzde bilimsel olarak kanıtlanı-yor gibidir.1

Konuyu tam olarak açıklamak için öncelikle, dıfl dünya hakkında bizebilgi veren duyularımızdan söz edelim.

Nasıl Görüyoruz, Duyuyoruz, Tadıyoruz?Görme olayı oldukça aflamalı bir biçimde gerçekleflir. Görme sırasında,

herhangi bir cisimden gelen ıflık demetleri (fotonlar), gözün önündeki lensiniçinden kırılarak geçer ve gözün arka tarafındaki retinaya ters olarak düfler-ler. Buradaki hücreler tarafından elektrik sinyaline dönüfltürülen görme uya-rıları, sinirler aracılı¤ı ile, beynin arka kısmındaki görme merkezi adı verilenküçük bir bölgeye ulaflırlar. Bu elektrik sinyali bir dizi ifllemden sonra beyin-deki bu merkezde görüntü olarak algılanır. Yani görme olayı, gerçekte beyninarkasındaki küçük, ıflı¤ın hiçbir flekilde giremedi¤i, kapkaranlık bir noktadayaflanır.

fiimdi genelde herkesçe bilinen bu bilgiye bir kez daha dikkatlice baka-

Page 256: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Pencereden d›flar›daki manzaraya ba-kan bir insan, gerçekte, d›flar›daki

de¤il, beynindeki manzaraya aitgörüntüyü seyreder.

IfiIK

ELEKTR‹KS‹NYAL‹

‹nsan›n gözüneulaflan ›fl›k, gözde-

ki hücrelertaraf›ndan elektrik

sinyalinedönüfltürülerek,

beynin arkas›ndakigörme merkezine

gelir. Ve beyni-mizin içindeki "bir

fluur", beyne gelenelektrik sinyallerini

manzara olarakalg›lar.

ELEKTR‹KS‹NYAL‹NDEN

OLUfiAN MANZARAGÖRÜNTÜSÜ

254

Page 257: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

255

lım: Biz, "görüyorum" derken, aslında gözümüze gelen uyarıların elektriksinyaline dönüflerek beynimizde oluflturdu¤u "etkiyi" görürüz. Yani "görüyo-rum" derken, aslında beynimizdeki elektrik sinyallerini seyrederiz.

Hayatımız boyunca gördü¤ümüz her görüntü bir kaç cm3'lük görmemerkezinde oluflur. Okudu¤unuz bu satırlar da, ufka baktı¤ınızda gördü¤ü-nüz uçsuz bucaksız manzara da, bu küçücük yerde meydana gelmektedir. Buarada gözden kaçırılmaması gereken bir nokta daha vardır. Az önce belirtti-¤imiz gibi, kafatası ıflı¤ı içeri geçirmez, yani beynin içi kapkaranlıktır. Dola-yısıyla beynin ıflı¤ın kendisiyle muhatap olması asla mümkün de¤ildir.

Buradaki ilginç durumu bir örnekle açıklayalım. Karflımızda bir mumoldu¤unu düflünelim. Bu mumun karflısına geçip onu uzun süre izleyebiliriz.Ama bu süre boyunca beynimiz, muma ait ıflı¤ın aslı ile hiçbir zaman muha-tap olmaz. Mumun ıflı¤ını gördü¤ümüz anda bile kafamızın ve beynimizin içikapkaranlıktır. Kapkaranlık beynimizin içinde, aydınlık, ıflıl ıflıl ve renkli birdünyayı seyrederiz.

R.L.Gregory, bizim çok do¤al karflıladı¤ımız görme olayındaki mucize-vi durumu flöyle ifade etmektedir:

Görme olayına o kadar alıflmıflız ki, çözülmesi gereken sorular oldu¤unun farkınavarmak büyük bir hayal gücü gerektiriyor. Fakat bunu dikkate alın. Gözlerimize mi-nik tepetaklak olmufl görüntüler veriliyor, ve biz çevremizde bunları sa¤lam nesne-ler olarak görüyoruz. Retinaların üzerindeki uyarıların sonucunda nesneler dünya-sını algılıyoruz ve bu bir mucizeden farksız aslında.2

Aynı durum di¤er algılar için de geçerlidir. Ses, dokunma, tad ve koku,birer elektrik sinyali olarak beyne ulaflır ve buradaki ilgili merkezlerde algı-lanırlar.

Duyma olayı da böyledir: Dıfl kulak, çevredeki ses dalgalarını kulakkepçesi vasıtasıyla toplayıp orta kula¤a iletir; orta kulak aldı¤ı ses titreflimle-

Bir cisimden gelen uyar›-lar elektrik sinyaline dö-nüflerek beyinde bir etkiolufltururlar. Görüyorumderken, asl›nda zihnimiz-deki elektrik sinyallerininetkisini seyrederiz.

Page 258: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

rini güçlendirerek iç kula¤a aktarır; iç kulak da bu titreflimleri elektrik sinyal-lerine dönüfltürerek beyne gönderir. Aynı görmede oldu¤u gibi duyma ifllemide beyindeki duyma merkezinde gerçekleflir. Kafatası ıflı¤ı geçirmedi¤i gibisesi de geçirmez. Dolayısıyla dıflarısı ne kadar gürültülü de olsa beynin içi ta-mamen sessizdir.

Buna ra¤men en net sesler beyinde algılanır. Öylesine bir netliktir ki bu;sa¤lıklı bir insan kula¤ı hiçbir parazit, hiçbir cızırtı olmaksızın herfleyi duyar.Ses geçirmeyen beyninizde bir orkestranın senfonilerini dinlersiniz, kalabalıkbir ortamın tüm gürültüsünü duyarsınız, bir yapra¤ın hıflırtısından jet uçak-larının gürültüsüne dek genifl bir frekans aralı¤ındaki tüm sesleri algılayabi-lirsiniz. Ama o anda hassas bir cihazla beyninizin içindeki ses düzeyi ölçülseburada derin bir sessizli¤in hakim oldu¤u görülecektir.

Koku algımızın oluflması da buna benzerdir: Vanilya kokusu, gül koku-su gibi uçucu moleküller, burnun epitelyum denilen bölgesindeki titrek tüy-lerde bulunan alıcılara gelir ve bu alıcılarda etkileflime girerler. Bu etkileflimbeynimize elektrik sinyali olarak iletilir ve koku olarak algılanır. Sonuçta bi-zim güzel ya da çirkin diye adlandırdı¤ımız kokuların hepsi uçucu molekül-lerin etkileflimlerinin elektrik sinyaline dönüfltürüldükten sonra, beyindeki

256

Hayat›m›z boyunca gördü¤ümüz her görüntü beynin arka taraf›ndaki görme merkezinde olu-flur ve bu görme merkezi sadece ve sadece 2,5 mm kal›nl›¤›nda ve birkaç cm2 büyüklü¤ünde-dir. Dar bir oda görüntüsü de, genifl bir manzara görüntüsü de bu çok küçük alana s›¤makta-d›r. O halde bizim gördü¤ümüz, d›flar›da var olan gerçek büyüklük de¤il, sadece beynimizinalg›lad›¤› büyüklüktür.

Page 259: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

257

algılanıfl biçiminden baflka bir fley de¤ildir. Bir parfümü, bir çiçe¤i, sevdi¤inizbir yeme¤i, deniz kokusunu, hoflunuza giden ya da gitmeyen her türlü koku-yu beyninizde algılarsınız. Fakat koku molekülleri beyne hiçbir zaman ulafla-mazlar. Ses ve görüntüde oldu¤u gibi koku almada da beyninize ulaflan yal-nızca elektrik sinyalleridir. Sonuç olarak, do¤du¤unuz andan itibaren dıfları-daki nesnelere ait olarak bildi¤iniz kokular duyu organlarınız aracılı¤ı ile his-setti¤iniz elektrik uyarılarıdır.

Benzer flekilde, insan dilinin ön tarafında da dört farklı tip kimyasal alı-cı vardır. Bunlar tuzlu, tatlı, ekfli ve acı tadlarına karflılık gelir. Tad alıcılarımızbir dizi kimyasal ifllemden sonra bu algıları elektrik sinyallerine dönüfltürürve beyne iletirler. Bu sinyaller de beyin tarafından tad olarak algılanırlar. Birçikolatayı ya da sevdi¤iniz bir meyveyi yedi¤inizde aldı¤ınız tad, elektriksinyallerinin beyin tarafından yorumlanmasıdır. Dıflarıdaki nesneye ise aslaulaflamazsınız; çikolatanın kendisini göremez, koklayamaz ve tadamazsınız.Örne¤in, beyninize giden tad alma sinirleri kesilse, o an yedi¤iniz herhangibirfleyin tadının beyninize ulaflması mümkün olmaz; tad duyunuzu tamamenyitirirsiniz.

Bu noktada karflımıza bir gerçek daha çıkar: Bir yiyece¤i tattı¤ımızda birbaflkasının o yiyecekten aldı¤ı tadın veya bir sesi duydu¤umuzda baflka biri-sinin duydu¤u sesin bizim algıladıklarımız ile aynı oldu¤undan emin olma-mız mümkün de¤ildir. Bu gerçekle ilgili Lincoln Barnett flöyle demektedir:

Hiç kimse kendisinin kırmızıyı ya da Do notasını duyuflunun baflka bir insanınkiile aynı olup olmadı¤ını bilemez.3

Dokunma duyumuza gelince de, de¤iflen bir fley olmadı¤ını görürüz.Bir cisme dokundu¤umuzda dıfl dünyayı ve nesneleri tanımamıza yardımcıolacak bilgiler, derideki duyu sinirleri aracılı¤ıyla beyne ulafltırılırlar. Dokun-ma hissi beynimizde oluflur. Zannedildi¤i gibi dokunma hissini algıladı¤ımızyer parmak uçlarımız ya da derimiz de¤il, yine beynimizdeki dokunma mer-kezidir. Bizler nesnelerden gelen elektriksel uyarıların beynimizde de¤erlen-dirilmesi sonucu sertlik ya da yumuflaklık, sıcaklık ya da so¤ukluk gibi, nes-neleri tanımlayan farklı farklı hisler duyarız. Hatta bir cismi tanımaya yara-yan her türlü detayı bu uyarılar sonucunda elde ederiz. Bu önemli gerçekleilgili olarak B. Russel ve L. Wittgeinstein gibi ünlü filozofların düflünceleriflöyledir:

…Bir limonun gerçekten var olup olmadı¤ı ve nasıl bir süreçle varlafltı¤ı sorulamazve incelenemez. Limon, sadece dille anlaflılan tat, burunla duyulan koku, gözle gö-rülen renk ve biçimden ibarettir ve yalnız bu nitelikleri bilimsel bir arafltırmanın veyargının konusu olabilir. Bilim, nesnel dünyayı asla bilemez.4

Page 260: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

258

Yani beynimizin d›fl›ndaki maddesel dünyaya ulaflmamız imkansızdır.Muhatap oldu¤umuz tüm nesneler, gerçekte görme, iflitme, dokunma gibi al-gıların toplamından ibarettir. Algı merkezlerindeki bilgileri de¤erlendirenbeynimiz, yaflamımız boyunca maddenin bizim dıflımızdaki "aslı" ile de¤il,beynimizdeki kopyaları ile muhatap olur. Biz ise bu kopyaları dıflımızdakigerçek madde zannederek yanılırız.

Beynimizin ‹çinde Oluflan "Dıfl Dünya"Buraya kadar anlattı¤ımız fiziksel gerçekler bizi tartıflılmaz bir sonuca

ulafltırır: Bizim gördü¤ümüz, dokundu¤umuz, duydu¤umuz ve adına "mad-de", "dünya" ya da "evren" dedi¤imiz kavramlar, asl›nda beynimizde yorum-lanan elektrik sinyalleridir. Biz hiçbir zaman maddenin, beynimiz d›fl›ndakiasl›na ulaflamay›z. Ancak, d›fl dünyan›n beynimizde oluflan görüntüsünü gö-rür, duyar ve tadar›z.

Örne¤in meyve yiyen biri, aslında meyvenin beynindeki algısıyla mu-hataptır, aslıyla de¤il. Kiflinin "meyve" diye nitelendirdi¤i fley, meyvenin biçi-mi, tadı, kokusu ve sertli¤ine ait elektriksel bilginin beyinde algılanmasındanibarettir. E¤er beyne giden görme sinirini keserseniz, meyve görüntüsü de biranda yok olur. Veya burundaki algılayıcılardan beyne uzanan sinirdeki birkopukluk, koku algınızı tamamen ortadan kaldırır. Çünkü meyve, birtakımelektrik sinyallerini beynin yorumlamasından baflka bir fley de¤ildir.

Üzerinde düflünülmesi gereken ayrı bir nokta da uzaklık hissidir. Uzak-lık, örne¤in bu kitapla aranızdaki mesafe, sadece beyninizde meydana gelenbir boflluk hissidir. Bir insanın kendisinden çok uzakta sandı¤ı maddeler deaslında beyninin içindedir. Örne¤in insan gö¤e bakıp yıldızları seyreder vebunların milyonlarca ıflık yılı uzakta olduklarını sanır. Oysa yıldızlar onuniçinde, beynindeki görüntü merkezindedirler. Bu yazıları okurken içindeoturdu¤unuzu sandı¤ınız odanın da aslında içinde de¤ilsiniz; aksine oda si-zin içinizdedir. Bedeninizi görmeniz, sizi odanın içinde oldu¤unuza inandı-rır. Ancak flunu unutmayın; bedeniniz de beyninizde oluflan bir görüntü-dür.

Tüm di¤er algılarınız için de aynı durum geçerlidir. Örne¤in siz yanodadaki televizyonun sesini duydu¤unuzu sanırken aslında beyninizin için-deki sesle muhatapsınızdır. Metrelerce uzaktan geldi¤ini sandı¤ınız ses de,hemen yanınızdaki kiflinin konuflması da aslında beyninizdeki birkaç santi-metrekarelik duyma merkezinde algılanmaktadır. Bu algı merkezinin dıflındasa¤, sol, ön, arka gibi bir kavram yoktur. Yani ses sa¤dan, soldan veya hava-dan size ulaflmaz; sesin geldi¤i bir yön yoktur.

Page 261: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

259

Algıladı¤ınız kokular da böyledir; hiçbiri uzak bir mesafeden size ulafl-maz. Koku alma merkezinizde oluflan etkileri, dıflarıdaki maddelerin kokusuzannedersiniz. Oysa bir gülün görüntüsü nasıl ki görme merkezinizin için-deyse, o gülün kokusu da aynı flekilde koku alma merkezinizin içindedir; dı-flarıdaki gülün ve kokusunun aslı ile muhatap olamazs›n›z.

Çünkü bizim için "dıfl dünya", aynı anda beynimize ulaflan "elektrik sin-yalleri bütünü"nden baflka bir fley de¤ildir. Beynimiz hayatımız boyunca businyalleri de¤erlendirir. Biz de bunları maddenin "dıflarıdaki" aslı sanarak ya-nıldı¤ımızın farkında olmadan bir ömür süreriz. Yanılırız, çünkü algılarımız-la maddenin kendisine asla ulaflamayız.

"Dıfl dünya" sandı¤ımız sinyalleri yorumlayıp anlamlı hale getiren de,yine bizim beynimizdir. Örne¤in duyma algısını ele alalım. Kula¤ımızın içinegelen ses dalgalarının yorumunu yaparak onu bir senfoniye çeviren aslındabeynimizdir. Yani müzik, beynimizin oluflturdu¤u bir algıdır. Renkleri görür-ken de aslında gözümüze ulaflan sadece ıflı¤ın farklı dalga boylarıdır. Bufarklı dalga boylarını renklere çeviren yine beynimizdir. "Dıfl dünyada" renkyoktur. Ne elma kırmızı, ne gökyüzü mavi, ne de a¤açlar yeflildir. Onlar, sa-dece öyle algıladı¤ımız için öyledirler.

Nitekim gözdeki retinada oluflan küçük bir bozukluk renk körlü¤ünesebep olur. Kimi insan maviyi yeflil, kimisi kırmızıyı mavi, kimisi de renklerigrinin çeflitli tonları fleklinde algılar. Bu noktadan sonra dıflarıdaki nesnenin

Kifli rüyas›nda da uyan›kken oldu¤u gibi olaylar› çok gerçekçi yaflayabilmekte hatta heyeca-n›n›, coflkusunu net olarak hissedebilmektedir.

Page 262: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

renkli olup olmaması önemli de¤ildir.Ünlü düflünür Berkeley de bu gerçe¤e flu sözleriyle dikkat çekmektedir:

‹lkin renklerin, kokuların, v.b. "gerçekten var oldu¤u" sanıldı; ama daha sonra, buçeflit görüfller reddedildi ve görüldü ki, bunlar duyumlarımız sayesinde vardır.5

Sonuç olarak; biz nesneleri onlar renkli oldu¤undan ya da dıflarıda mad-di bir varlı¤a sahip olduklarından renkli görmeyiz. Çünkü, varlıklara yükle-di¤imiz tüm nitelikler, "dıfl dünyada" de¤il, içimizdedir.

Peki o zaman "dıfl dünya"y› tam olarak bildi¤imizi nas›l iddia edebiliriz?

‹nsan›n S›n›rl› BilgisiBuraya kadar anlatt›¤›m›z gerçe¤in ortaya koydu¤u en önemli sonuçlar-

dan biri, insan›n d›fl dünya hakk›ndaki bilgisinin asl›nda son derece s›n›rl›olufludur.

D›fl dünya hakk›ndaki bilgilerimiz hem befl duyu ile s›n›rl›d›r, hem debu duyular›n bize alg›latt›¤› dünyan›n "as›l dünya" ile birebir uyumlu oldu-¤unu gösterecek hiç bir kan›t yoktur.

Dolay›s›yla as›l dünya, bizim alg›lad›¤›m›zdan çok daha farkl› olabilir.Orada bizim alg›layamad›¤›m›z pek çok varl›k ve varl›k boyutu olabilir. Bi-zim bilgimiz, evrenin en uzak noktalar›na varsak bile, eksik olarak kalmayadevam edecektir.

Tüm varl›klar› eksiksiz ve kusursuz bir biçimde bilen ise, tümünü yarat-m›fl olan Yüce Allah't›r. Allah'›n yaratt›¤› varl›klar, ancak O'nun izin verdi¤ikadar bilgi sahibi olabilirler. Bu gerçek, Kuran'da flöyle haber verilmektedir:

Allah... O'ndan baflka ilah yoktur. Diridir, kaimdir. O'nu uyuklama ve uy-ku tutmaz. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. ‹zni olmaksızınO'nun Katında flefaatte bulunacak kimdir? O, önlerindekini ve arkalar›n-dakini bilir. (Onlar ise) diledi¤i kadar›n›n d›fl›nda, O'nun ilminden hiçbirfleyi kavray›p-kuflatamazlar. O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kapla-yıp-kuflatmıfltır. Onların korunması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pekbüyüktür. (Bakara Suresi, 255)

Yapay Olarak Oluflturulan "Dıfl Dünya"Tanıdı¤ımız tek dünya, zihnimizin içinde olan, orada çizilen, seslendiri-

len ve renklendirilen, kısacası zihnimizde meydana gelen bir dünyadır.Beynimizde seyretti¤imiz bu algılar kimi zaman "yapay" bir kaynaktan

da geliyor olabilirler.Bunu flöyle bir örnekle zihnimizde canlandırabiliriz: Önce, beyninizi vücudunuzun dıflına çıkarıp, cam bir kübün içinde suni

260

Page 263: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

261

olarak yaflattı¤ımızı düflünelim. Bir de bunun yanına, her türlü elektrik sin-yalinin üretilebildi¤i bir bilgisayar yerlefltirelim. Sonra, herhangi bir ortamaait görüntü, ses, koku gibi verilerin elektrik sinyallerini yapay olarak bu bil-gisayarda üretelim ve kaydedelim. Bu bilgisayarı elektrik kablolarıyla beyni-nizdeki algı merkezlerine ba¤layalım ve burada kayıtlı olan sinyalleri beyni-nize gönderelim. Bu sinyalleri algıladıkça beyniniz (bir baflka deyimle "siz"),bunların karflılı¤ı olan ortamı görecek ve yaflayacaktır.

Bu bilgisayardan beyninize, kendi görüntünüze ait elektrik sinyalleri degönderebiliriz. Örne¤in bir masada otururken algıladı¤ınız bütün görme, iflit-me, dokunma gibi duyuların elektriksel karflılıklarını beyninize gönderdi¤i-mizde, beyniniz kendisini bürosunda oturmakta olan bir ifladamı sanacaktır.Bilgisayardan gelen uyarılar devam ettikçe de bu hayali dünya devam ede-cektir. Yalnızca bir beyinden ibaret oldu¤unu ise hiçbir flekilde anlayamaya-caktır. Çünkü beynin içinde bir dünya oluflması için beyindeki ilgili merkez-lere gerekli uyarıların ulaflması yeterlidir. Bu uyarılar yapay bir kaynaktan,örne¤in bir kayıt cihazından ya da daha farklı bir algı kayna¤ından geliyorolabilir.

Ünlü bilim felsefecisi Bertrand Russell bu konuda flunları söyler:

…Parmaklarımızla masaya bastı¤ımız zamanki dokunma duyusuna gelince, buparmak uçlarındaki elektron ve protonlar üzerinde bir elektrik etkisidir. Modern fi-zi¤e göre, masadaki elektron ve protonların yakınlı¤ından oluflmufltur. E¤er par-mak uçlarımızdaki aynı etki, bir baflka yolla ortaya çıkmıfl olsaydı, hiç ma-sa olmamasına ra¤men aynı fleyi hissedecektik.6

Maddesel karflılıkları olmayan algıları gerçek sanarak aldanmamız çokkolaydır. Nitekim bu gerçe¤i rüyalarımızda sık sık yaflarız. Rüyada tamamengerçek gibi duran olaylar yaflar, insanlar, nesneler, ortamlar görürüz. Amahepsi birer algıdan baflka bir fley de¤ildir. Rüya ile "gerçek dünya" arasındaise temel bir fark yoktur; her ikisi de zihinde yaflanır.

Algılayan Kim? Buraya kadar anlaflılaca¤ı gibi, içinde yafladı¤ımızı sandı¤ımız ve "dıfl

dünya" adını verdi¤imiz maddesel dünyanın aslında beynimizde olufltu¤unakuflku yoktur. Ama asıl önemli soru burada ortaya çıkar: Bildi¤imiz bütünmaddesel varlıklar gerçekte birer algı ise, o halde beynimiz nedir? Beynimizde kolumuz, baca¤ımız ya da baflka herhangi bir nesne gibi maddesel dünya-nın bir parçası oldu¤una göre, o da di¤er maddeler gibi bir algı olmalıdır.

Rüya ile ilgili bir örnek konuyu daha iyi açıklayacaktır. fiimdiye kadarolan anlatımımıza uygun olarak beynimizin içinde bir rüya seyretti¤imizi dü-

Page 264: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

262

flünelim. Rüyada hayali bir bedenimiz olacaktır. Hayali bir kolumuz, hayalibir gövdemiz, hayali bir gözümüz ve de hayali bir beynimiz. Rüya sırasındabize "nerede görüyorsun?" gibi bir soru gelse verece¤imiz cevap "beynimdegörüyorum" olacaktır. Ama ortada gerçek bir beyin yoktur. Sadece hayali birvücut, hayali bir kafatası ve hayali bir beyin vardır. Rüyanızdaki görüntüyügören irade ise, rüyadaki hayali beyin de¤il, ondan daha "ötede" olan bir var-lıktır.

Rüyadaki ortamla gerçek hayat dedi¤imiz ortam arasında herhangi birfiziksel fark olmadı¤ını biliyoruz. Öyleyse, bize gerçek hayat dedi¤imiz or-tamda, "nerede görüyorsun?" sorusu soruldu¤unda da üstteki örnekteki gibi"beynimde" cevabını vermenin bir anlamı yoktur. Her iki durumda da görenve algılayan irade, bir et parçası niteli¤indeki beyin de¤ildir.

Buraya kadar hep d›fl dünyan›n bir kopyas›n› beynimizde izledi¤imiz-den söz ettik. Bunun önemli bir sonucu, d›fl dünyan›n asl›n› hiç bir zamantam olarak bilemeyece¤imizdir.

En az bu kadar önemli olan ikinci bir gerçek ise, beynimizde izledi¤imizbu dünyay› izleyen "irade"nin, beynin kendisi olamayaca¤›d›r. Beyin, kendi-sine gelen verileri iflleyen ve görüntüye çeviren bir bilgisayar-monitör sistemigibidir; ama dikkat edilirse bilgisayarlar kendi kendilerini izlemezler. Varl›k-lar›n›n fluurunda da de¤ildirler.

Bu fluuru aramak için beyni analiz etti¤imizde karflımıza, di¤er canlı or-ganlarda da bulunan protein ve ya¤ molekülleri gibi moleküllerden dahafarklı bir malzeme çıkmaz. Yani beyin dedi¤imiz et parçasında, görüntüleriseyrederek yorumlayacak, bilinci oluflturacak, kısacası "ben" dedi¤imiz fleyiyaratabilecek bir fley yoktur.

R.L.Gregory beynin içinde görüntünün algılanması ile ilgili insanlarındüfltükleri bir yanılgıyı flöyle dile getirmektedir:

Gözlerin beyinde resimler oluflturdu¤unu söylemeye yönelik bir e¤ilim söz konusu-dur, fakat bundan kaçınmak gerekir. Beyinde bir resim olufltu¤u söylenirse bunugörmesi için içte bir göz daha olması gerekir -fakat bu gözün resmini görebilmek içinbir göze daha ihtiyaç olacaktır,... ve bu da sonsuz bir göz ve resim olması anlamınagelir. Bu mümkün olamaz.7

Maddeden baflka bir varlı¤ı kabul etmeyen materyalistlerin içinden çı-kamadıkları sorunlardan biri budur: Gören, gördü¤ünü algılayan ve tepki ve-ren "içteki göz" kime aittir?

Karl Pribram da bilim ve felsefe dünyasında, algıyı hissedenin kim ol-du¤u ile ilgili bu önemli arayıfla dikkat çekmifltir:

Yunanlılardan beri, filozoflar "makinenin içindeki hayalet", "küçük insanın içinde-

Page 265: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

263

ki küçük insan", vb. üzerine düflünüp durmufllardı. Ben" -beyni kullanan varlık-nerededir? Asıl bilmeyi gerçeklefltiren kim? Assisi'li Aziz Francis'in de söyle-mifl oldu¤u gibi: "Aradı¤ımız fley bakanın ne oldu¤udur."8

fiimdi flunu düflünün: Elinizdeki kitap, içinde oturdu¤unuz oda, kısacaönünüzdeki bütün görüntüler beyninizin içinde görülmektedir. Peki bu gö-rüntüleri atomlar mı görüyor? Hem de kör, sa¤ır, bilinçsiz atomlar... Nedenatomların bir kısmı bu özellikleri kazanmıfl da, di¤erleri kazanamamıfl?... Dü-flünmemiz, kavramamız, hatırlamamız, sevinmemiz, üzülmemiz, bütün bun-lar bu atomların arasındaki kimyasal reaksiyonlardan mı ibaret?

Bu soruları dikkatle düflündü¤ümüzde, atomlarda irade aramanın biranlamı olmadı¤ını görürüz. Açıktır ki, gören, ifliten ve hisseden varlık, mad-de ötesinde bir varlıktır. Bu varlık "canlı"dır ve ne madde, ne de görüntüdür.Bu varlık vücut görüntümüzü kullanarak önündeki algılarla muhatap olur.

‹flte bu varlık "Ruh"tur. Bu satırları yazan ve okuyan akıllı varlıklar, birer atom ve molekül yı¤ı-

nı -ve bunların arasındaki kimyasal reaksiyonlar- de¤il, birer "ruh"tur.

Gerçek Mutlak VarlıkTüm bu gerçekler, bizi çok önemli bir soruyla daha karflı karflıya getirir:

Madem bizim muhatap oldu¤umuz dünya, gerçekte ruhumuzun gördü¤ü al-gılard›r, o halde bu algıların kayna¤ı nedir?...

Bu soruya cevap verirken dikkat edilmesi gereken gerçek fludur; bizmaddeyi sadece hayalimizde görürüz, d›flar›daki asl› ile hiçbir zaman muha-tap olamay›z. Madde bizim için bir algı oldu¤una göre, "yapay" bir fleydir. Ya-ni bu algının bir baflka güç tarafından yapılması, daha açık bir ifadeyle yara-tılması gerekir. Hem de sürekli olarak. E¤er sürekli bir yaratma olmazsa, bualgılar da yok olur giderler. Bu, bir televizyon ekranında görüntünün devamedebilmesi için, yayının da sürekli devam etmesi gibidir.

Peki kim bizim ruhumuza yıldızları, dünyayı, bitkileri, insanları, bede-nimizi ve gördü¤ümüz di¤er herfleyi sürekli olarak seyrettirmektedir?

Çok açıktır ki, içinde yafladı¤ımız tüm maddesel evreni yaratan ve sü-rekli yaratmaya devam eden üstün bir Yaratıcı vardır. Bu Yaratıcı, bu denligörkemli bir yaratılıfl sergiledi¤ine göre de, sonsuz bir güç ve bilgi sahibidir.

Nitekim o Yaratıcı, bize indirdi¤i kitap yoluyla Kendisi'ni, evreni ve bi-zim neden var oldu¤umuzu anlatır.

O Yaratıcı Allah, kitabının ismi ise Kuran'dır.Göklerin ve yerin, yani evrenin sabit ve kararlı olmadı¤ı, sadece

Allah'ın yaratmasıyla varlık buldukları ve Allah yaratmayı durdurdu¤unda

Page 266: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

264

yok olacakları bir ayette flöyle ifade edilir:fiüphesiz Allah, gökleri ve yeri zeval bulurlar diye (her an kudreti altın-da) tutuyor. Andolsun, e¤er zeval bulacak olurlarsa, Kendisi'nden sonraartık kimse onları tutamaz. Do¤rusu O, Halim'dir, ba¤ıfllayandır. (FatırSuresi, 41)Elbette bu ayette maddesel evrenin Allah'›n kudreti alt›nda tutulmas›

anlat›lmaktad›r. Allah evreni, dünyay›, da¤lar›, canl› cans›z tüm varl›klar› ya-ratm›flt›r ve onlar› her an kudreti alt›nda tutmaktad›r. Allah'›n Halik s›fat› bumaddesel evrende tecelli etmektedir. Allah Halik'tir, yani herfleyi yaratan,yoktan var edendir. Bu da bize göstermektedir ki, beynimizin d›fl›nda,Allah'›n yaratt›¤› varl›klardan oluflan maddesel bir evren vard›r. Ancak, Allahbir mucize ve yarat›fl›ndaki üstünlü¤ün ve sonsuz ilminin bir tecellisi olarak,bu maddesel evreni bize bir "hayal", "gölge" veya "görüntü" gibi izlettirir.Allah'›n yarat›fl›ndaki mükemmeli¤in bir sonucu olarak, insan beyninin d›-fl›ndaki dünyaya asla ulaflamaz. Bu gerçek maddesel evreni bilen sadeceAllah't›r.

Fat›r Suresi'ndeki bu ayetin bir baflka tevili de, insanlar›n görmekte ol-duklar› maddesel evren görüntülerini de Allah'›n her an tutmakta oldu¤udur.(En do¤rusunu Allah bilir.) Allah zihnimize dünya görüntüsünü gösterme-meyi dilese, tüm evren bizim için yok olur ve bir daha asla ona ulaflamay›z.

Page 267: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

265

Bizim maddesel evrenin kendisine asla ulaflamad›¤›m›z gerçe¤i, insan-lar›n pek ço¤unun akl›n› meflgul eden "Allah nerede" sorusunun da cevab›n›ortaya ç›kar›r.

Giriflte de belirtti¤imiz gibi, insanların ço¤u, Allah'ın gücünü kavraya-madıklarından, O'nu göklerde bir yerlerde bulunan ve dünya ifllerine müda-hale etmeyen bir varlık olarak düflünürler. (Allah'› tenzih ederiz) Bu mantı¤ıntemeli, evrenin bir maddeler bütünü oldu¤u, Allah'ın ise bu maddelerin "dı-flında" bir yerlerde bulundu¤u fleklindedir.

Oysa, flimdiye dek inceledi¤imiz gibi, maddesel evrene hiç bir zamanulaflamad›¤›m›z gibi, onun mahiyetini de tam olarak bilemeyiz. Tek bildi¤i-miz, tüm bunlar› yaratan Yarat›c›'n›n, yani Allah'›n varl›¤›d›r. ‹mam Rabbanigibi büyük ‹slam alimleri, bu gerçe¤i ifade etmek için "var olan tek mutlakvarl›k sadece Allah'tır, O'ndan baflka herfley gölge varlıklardır" demifllerdir.

Çünkü gördü¤ümüz dünya zihnimizdedir ve bunun d›fl dünyadaki kar-fl›l›¤›na ulaflmam›z kesinlikle imkans›zd›r.

Böyle olunca da, Allah'ın, hiç bir zaman ulaflamad›¤›m›z bir maddi ev-renin "dıflında" oldu¤unu düflünmek yanl›fl olur.

Allah gerçekte "her yerde"dir ve her yeri kaplamaktadır. Bu gerçek Ku-ran'da flöyle açıklanır:

…O'nun kürsüsü, bütün gökleri ve yeri kaplayıp-kuflatmıfltır. Onların ko-runması O'na güç gelmez. O, pek Yücedir, pek büyüktür. (Bakara Suresi,255)Dikkatli olun; gerçekten onlar, Rablerine kavuflmaktan yana derin birkuflku içindedirler. Dikkatli olun; gerçekten O, herfleyi sar›p-kuflatand›r.(Fussilet Suresi, 54)Allah'ın mekandan münezzeh oldu¤u ve her yeri çepeçevre kuflattı¤ı

gerçe¤i bir baflka ayette de flöyle belirtilmektedir: Do¤u da Allah'ındır, batı da. Her nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (kıble-si) orasıdır. fiüphesiz ki Allah kuflatandır, bilendir. (Bakara Suresi, 115)Maddesel varlıklar Allah'ı göremezler, ama Allah, kendi yarattı¤ı madde-

yi her flekliyle görür. Kuran'da "gözler O'nu idrak edemez; O ise bütün göz-leri idrak eder" (Enam Suresi, 103) denilerek bu gerçek haber verilmektedir.

Yani biz Allah'ın varlı¤ını gözlerimizle algılayamayız ama Allah bizimiçimizi, dıflımızı, bakıfllarımızı, düflüncelerimizi tam olarak kuflatmıfltır.O'nun bilgisi dıflında biz tek bir söz söyleyemeyiz, hatta tek bir nefes dahi ala-mayız.

"Dıfl dünya" sandı¤ımız algıları seyrederken, yani hayatımızı sürerkende, bize en yakın olan varlık, Allah'ın Kendisi'dir. Kuran'da yer alan "Andol-sun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte oldu¤unu

Page 268: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

266

biliriz. Biz ona flahdamarından daha yakınız" (Kaf Suresi, 16) ayetinin sırrıda bu gerçekte gizlidir. Bir insan kendi bedeninin "madde"den olufltu¤unuzannetti¤inde bu önemli gerçe¤i kavrayamaz. Çünkü örne¤in "kendi" zannet-ti¤i yer beyniyse, dıflarısı olarak kabul etti¤i yer kendisine 20-30 cm. gibi be-lirli bir uzaklıkta olur. Ama madde diye bildi¤i herfleyin zihnindeki alg›lar ol-du¤unu kavradı¤ında, artık dıflarısı, içerisi, uzak, yakın gibi kavramlar an-lamsızlaflır. Allah kendisini çepeçevre kuflatmıfltır ve ona "sonsuz yakın"dır.

Allah insanlara "sonsuz yakın" oldu¤unu, "kullarım Beni sana soracakolursa, muhakkak ki Ben (onlara) pek yakınım..." (Bakara Suresi, 186) ayetiile de bildirir. Bir baflka ayette geçen, "muhakkak Rabbin insanları çepeçev-re kuflatmıfltır" (‹sra Suresi, 60) ifadesi de yine aynı gerçe¤i haber verir.

‹nsan kendisine en yakın olan varlı¤ın yine kendisi oldu¤unu sanarakyanılır. Oysa Allah bize, kendimizden bile daha yakındır. "Hele can bo¤azagelip dayandı¤ında, ki o sırada siz (sadece) bakıp-durursunuz, Biz ona siz-den daha yakınız; ancak görmezsiniz." (Vakıa Suresi, 83-85) ayetleriyle de bugerçe¤e dikkat çekmifltir. Ancak ayetlerde de bildirildi¤i gibi insanlar gözle-riyle görmedikleri için bu ola¤anüstü gerçekten habersiz yaflarlar.

Öte yandan, ‹mam Rabbani'nin ifadesiyle bir gölge varlıktan baflka birfley olmayan insanın, Allah'tan ba¤ımsız bir güce sahip olması da mümkünde¤ildir. Nitekim "Sizi de, yapmakta olduklarınızı da Allah yaratmıfltır"(Saffat Suresi, 96) ayeti yafladı¤ımız tüm olayların Allah'ın kontrolü altındagerçekleflti¤ini gösterir. Kuran'da bu gerçek bildirilmekte ve "... attı¤ın za-man sen atmadın, ama Allah attı..." (Enfal Suresi, 17) ayetiyle, hiçbir fiilinAllah'tan ba¤ımsız olmadı¤ı vurgulanmaktadır. ‹nsan gölge varlık oldu¤uiçin atma eylemini yapan kendisi olamaz. Ancak Allah bu gölge varlı¤a ken-disinin attı¤ı hissini vermektedir. Gerçekte ise tüm fiilleri gerçeklefltirenAllah'tır.

Gerçek budur. Bir insan bunu kabullenmek istemeyebilir, kendisiniAllah'tan ba¤ımsız bir varlık sanmaya devam edebilir, ama bu hiçbir fleyi de-¤ifltirmez.

Sahip Oldu¤umuz Herfley Aslında Hayaldir...Açıkça görüldü¤ü gibi, bizim "dıfl dünya" ile do¤rudan muhatap olma-

d›¤›m›z, Allah'ın sürekli ruhumuza gösterdi¤i bir kopyas› ile muhatap oldu-¤umuz bilimsel ve mantıksal bir gerçektir. Ne var ki insanlar bunu pek dü-flünmek istemezler.

Bu konuda biraz samimi ve cesur düflünecek olursanız, evinizin, içinde-ki eflyalarınızın veya antikalarınızın, yazlı¤ınızın, yeni aldı¤ınız arabanızın,

Page 269: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

267

ofisinizin, mücevherlerinizin, bankadaki hesabınızın, gardrobunuzun, eflini-zin, çocuklarınızın, ifl arkadafllarınızın ve sahip oldu¤unuz di¤er fleylerin de,asl›nda zihninizde oldu¤u gerçe¤ini fark edersiniz. Etrafınızda gördü¤ünüz,duydu¤unuz, kokladı¤ınız kısacası befl duyunuzla algıladı¤ınız herfley bu"kopya dünya"ya aittir; en sevdi¤iniz sanatçının sesi, oturdu¤unuz iskemle-nin sertli¤i, kokusu hoflunuza giden bir parfüm, sizi ısıtan günefl, renkleriylegöz alıcı bir çiçek, pencerenizin dıflında uçan bir kufl, denizin üzerinde hızlailerleyen sürat motoru, bol ürün veren bahçeniz, iflinizde kullandı¤ınız bilgi-sayar ya da dünyadaki en kaliteli teknolojiye sahip müzik setiniz...

Gerçek budur, çünkü dünya yalnızca insanı denemek için yaratılan biralemdir. ‹nsanlar kısa yaflamları boyunca asla gerçe¤ine ulaflamayacaklar› al-gılarla denenirler. Bu algılar ise, özellikle süslü ve çekici gösterilir. Bu gerçek,Kuran'da flöyle haber verilmektedir:

"Kadınlara, o¤ullara, kantar kantar yı¤ılmıfl altın ve gümüfle, salma güzelatlara, hayvanlara ve ekinlere duyulan tutkulu flehvet insanlara 'süslü veçekici' kılındı. Bunlar, dünya hayatının metaıdır. Asıl varılacak güzel yerAllah Katında olandır." (Al-i ‹mran Suresi, 14) ‹nsanların ço¤u sahip oldukları ya da olmaya çalıfltıkları malların, para-

ların, yı¤dıkları altınların, gümüfllerin, dolarların, mücevherlerin, taflıdıklarıhesap cüzdanlarının, kredi kartlarının, kullandıkları dolaplar dolusu kıyafet-lerin, son model arabaların, kısacası her türlü zenginli¤in büyüsüyle dinleri-ni bir kenara bırakır, ahireti unutur ve yalnızca dünyaya yönelirler. "‹flimvar", "ideallerim var", "sorumluluklarım var", "vaktim kısıtlı", "yetifltirmemgereken ifller var", "ileride yapaca¤ım" diyerek, dünyanın "süslü ve çekici"yüzüne aldanarak namaz kılmaz, mallarını fakirlere vermez, ahirette kazançsa¤layacakları ibadetlere yönelmezler. Aksine yalnızca dünyada kazanç sa¤-lamaya çalıflarak ömürlerini tüketirler. "Onlar, dünya hayatından dıflta olanıbilirler, ahiretten ise gafildirler" (Rum Suresi, 7) ayetinde iflte tam bu yanıl-gı tarif edilir.

Kitabın bu bölümünde anlattı¤ımız gerçek ise, bütün bu hırsları ve ba¤-lılıkları anlamsızlafltırması açısından çok önemlidir. Çünkü bu gerçe¤in anla-flılması, insanların sahip oldukları ve olmaya çalıfltıkları herfleyin, hırsla sahipoldukları mülklerinin, varlıklarıyla övündükleri çocuklarının, kendilerine enyakın sandıkları efllerinin, en sevdikleri arkadafllarının, bedenlerinin, bir üs-tünlük olarak gördükleri mevkilerinin, okudukları okulların, geçirdikleri tatil-lerin birer gölge varl›ktan ibaret oldu¤unu göstermektedir. Bu durumda bun-lar adına yapılan hırslar, geçirilen zamanlar, harcanan çabalar da boflunadır.

O halde bazı insanlar sahip oldukları mal ve mülkleriyle, yatlarıyla, he-

Page 270: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

268

likopterleriyle, fabrikalarıyla, holdingleriyle, köflkleriyle, arazileriyle sankibunlar›n asl› ile muhatap olabilirmifl gibi övündükleri zaman küçük düflmek-tedirler. Yatlarında "kasılarak" dolaflan zenginler, arkadafllarına arabalarıylagösterifl yapanlar, zenginliklerini her fırsatta dile getirenler, mevkilerinin ken-dilerini herkesten üstün kıldı¤ını zannedenler, bunlarla gösterifl yaptıklarınısananlar, aslında zihinlerindeki görüntüler ile gösterifl yaptıklarını anladıkla-rında ne duruma düfleceklerini bilmelidirler.

Bunların benzerlerini rüyalarında da sık sık görürler. Rüyalarında daevleri, çok süratli arabaları, son derece de¤erli mücevherleri, tomar tomar do-larları, yı¤ın yı¤ın altın ve gümüflleri vardır. Rüyalarında da yüksek bir mev-kide bulunurlar, binlerce kiflinin çalıfltı¤ı bir fabrikaları olur, pek çok insanahükmedebilecek bir güçleri olur, herkesin hayran kaldı¤ı kıyafetler giyerler...Ancak nasıl rüyada sahip oldukları ile övünmek onları komik duruma düflü-rürse, aynı flekilde bu dünyada muhatap oldukları görüntüyle övünmek debuna eflde¤erdir. Rüyalarında gördükleri de, bu dünyada muhatap olduklarıda sonuçta zihinlerindeki birer görüntüden ibarettir.

Bunun gibi dünyada yafladıkları olaylara gösterdikleri tepkiler de, ger-çe¤i anladıklarında, bu insanları utandıracaktır. Kendini kaybetmifl flekildekavga edenler, ba¤ırıp ça¤ıranlar, dolandırıcılık yapanlar, rüflvet alanlar, sah-tekarlık düzenleyenler, yalan söyleyenler, cimrilik yapanlar, insanların canınıyakanlar, onları dövüp sövenler, gözü dönmüfl saldırganlar, içleri makammevki hırsı ile dolu olanlar, haset edenler, gösterifl yapmaya çalıflanlar, kendi-lerini yüceltmek için u¤raflanlar ve di¤erleri, bir hayal içinde bunları yaptık-larını fark ettiklerinde rezil olacaklardır.

Bilinmelidir ki, tüm evreni yaratan ve her insana ayr› ayr› gösteren Allaholdu¤una göre, bu dünyadaki tüm malın gerçek sahibi de yalnızca Allah'tır.Nitekim bu gerçek Kuran'da flöyle haber verilir:

Göklerde ve yerde ne varsa tümü Allah'ındır. Allah, herfleyi kuflatandır.(Nisa Suresi, 126)Aslı ile muhatap olunamayan hırslar u¤runa dini bir kenara bırakmak

ve bunun neticesinde sonsuz yaflamı kaybetmek ise, çok büyük bir akılsızlık-tır. Dahası insana sonsuz kayıp getirir.

Bu konuda flu nokta çok iyi anlaflılmalıdır: Karflı karflıya oldu¤umuzgerçek, "tüm bu sahip oldu¤unuz ve hırsını yaptı¤ınız mallar, zenginlikler,çocuklar, efller, arkadafllar, makam-mevki ileride yok olacaktır, o yüzden biranlamı yoktur" dememektedir. "Bu sahip olduklarınızın hiçbirinin asl› ile fluanda zaten muhatap de¤ilsiniz, hepsi yalnızca bir beyninizde izledi¤iniz biralg›dan ibaret, Allah'ın sizi denemek için gösterdi¤i birer görüntü" demekte-dir. Dikkat ederseniz ikisi arasında çok büyük bir fark vardır.

Page 271: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

269

‹nsan bu gerçe¤i flu an kabul etmek istemese ve tüm sahip olduklarınıvar kabul ederek kendini aldatsa bile, sonuçta ölümünün ardından yenidendirildi¤inde, yani ahirette herfley çok net ortaya çıkacaktır. O gün insanın "gö-rüfl gücü keskinleflecek" (Kaf Suresi, 22) ve herfleyi çok daha açık fark ede-cektir. Ama e¤er dünyadaki yaflamını hayali amaçlar peflinde koflarak harca-mıflsa, orada hiç yaflamamıfl olmayı dileyecek, "keflke o ölüm kesip bitirsey-di, malım bana hiçbir yarar sa¤layamadı, güç ve kudretim yok olup gitti"(Hakka Suresi, 27-29) diyerek helak olacaktır.

Akıllı bir insana düflen ise, tüm kainatın bu en büyük gerçe¤ini zamanvarken burada kavramaya çalıflmaktır. Aksi halde bütün ömrünü hayaller pe-flinde koflmaya harcayıp sonunda büyük bir yıkıma u¤rar. Allah, dünyada ha-yaller (ya da "seraplar") peflinde koflup Yarat›c›m›z olan Allah'› unutan bu in-sanların son durumlarını flöyle bildirmektedir:

‹nkar edenler; onların amelleri dümdüz bir arazideki seraba benzer; susa-yan onu bir su sanır. Nihayet ona ulafltı¤ında bir fley bulamaz ve yanındaAllah'ı bulur. (Allah da) Onun hesabını tam olarak verir. Allah, hesabıçok seri görendir. (Nur Suresi, 39)

Materyalistlerin Mantık BozukluklarıBu bölümün baflından itibaren maddenin, materyalistlerin iddia ettikle-

ri gibi mutlak bir varlık olmadı¤ı, aksine Allah'ın yoktan yarattı¤ı ve bizim deasl›na ulaflamad›¤›m›z bir gölge varl›k oldu¤u bilimsel olarak ortaya kondu.Materyalistler ise, bütün felsefelerini yok eden bu açık gerçe¤e karflı son de-rece dogmatik bir tutumla direnmektedirler ve geçersiz karflı mantıklar getir-mektedirler.

Örne¤in materyalist felsefenin 20. yüzyıldaki en büyük savunucuların-dan biri olan koyu Marksist George Politzer, maddenin asl›na ulaflabildi¤i-nin "büyük delili" olarak "otobüs örne¤i"ni vermifltir. Politzer'e göre, idealistdüflünürler de otoyolda otobüs gördükleri zaman ezilmemek için kaçmakta-dırlar ve bu maddenin asl› ile muhatap olduklar›n›n ispatıdır.9

Bir baflka ünlü materyalist Johnson ise kendisine maddenin asl›na ulafla-mad›¤› anlatıldı¤ında, tafllara tekme atarak onların asl› ile muhatap oldu¤u-nu "kanıtlamaya" çalıflmıfltır.10

Benzer bir örnek, Politzer'in akıl hocası ve diyalektik materyalizminMarx'la birlikte kurucusu olan Friedrich Engels tarafından verilmifl, Engels,"e¤er yedi¤imiz pastalar birer algı olsaydı, açlı¤ımızı geçirmezlerdi" diyeyazmıfltır.11

Marx, Engels, Lenin gibi materyalistlerin kitaplarında hep bu tür ör-

Page 272: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

270

nekler ve "maddenin varlı¤ını tokat yiyince anlarsınız" gibi öfke dolu cüm-leler yer almaktadır.

Materyalistlerin tüm bu örnekleri vermelerine neden olan kavrayıfl bo-zuklu¤u ise, "maddenin asl›na ulaflamay›z" açıklamasını, sadece görme du-yusu ile ilgili bir aç›klama gibi anlamalarıdır. Algı kavramının yalnızca gör-meyle sınırlı oldu¤unu, dokunma gibi algıların ise bizi do¤rudan maddeninasl›na ulaflt›rd›¤›n› sanmaktadırlar. Otobüsün insana çarpması üzerine de,"bakın çarpıyor, demek ki asl› ile muhatab›z" demektedirler. Anlamakta zor-luk çektikleri nokta, otobüs çarpması sırasında yaflanan sertlik, darbe ve acıgibi bütün algıların da asl›nda zihinde olufltuklarıdır.

Rüya Örne¤iOysaki befl duyunun hangisinden yola ç›karsak ç›kal›m, d›fl dünyan›n

d›flar›da var olan asl›na hiç bir zaman ulaflamay›z. Bunu bize gösteren önem-li bir gerçek,ortada bir "d›fl dünya" yok iken bile onu var sanabilmemizdir.Bu, rüyalarda olur. ‹nsan, rüyasında çok gerçekçi olaylar yaflayabilmektedir.Merdivenden yuvarlanıp baca¤ını kırabilmekte, ciddi bir trafik kazası geçire-bilmekte, bir otobüsün altında kalabilmekte, acıktı¤ında bir pasta yiyip doya-bilmektedir. Günlük yaflamda rastlanan olayların benzerleri rüyada da aynıinandırıcılıkla, aynı hislerle yaflanmaktadır.

Rüyasında kendisine otobüs çarptı¤ını gören kifli yine rüyasında, kazayaptıktan sonra gözünü hastanede açabilir; sakat kaldı¤ını anlar ama aslındabu bir rüyadır. Yine rüyasında; bir trafik kazasının ardından öldü¤ünü, ölümmeleklerinin canını aldı¤ını, ahiret hayatının baflladı¤ını görebilir.

Rüyasında yafladı¤ı tüm bu olayların görüntülerini, seslerini, sertlik his-sini, acıyı, ıflı¤ı, renkleri, her türlü hissi gayet berrak bir flekilde duyumsa-maktadır. Rüyada muhatap oldu¤u algıların tümü gerçek yaflamdaki kadardo¤aldır. Rüyasında yedi¤i bir pasta algılardan ibaret olmasına ra¤men kar-nını doyurur. Çünkü doymak da bir algıdır. Oysaki, gerçekte o anda kifli ya-takta uzanmıfl durumdadır. Ortada ne merdiven, ne trafik, ne otobüs, ne pas-ta bulunmaktadır. Rüyadaki kifli, dıfl dünyada karflılıkları bulunmayan algıve hisleri yaflamakta ve görmektedir. Rüyada, "dıfl dünya"da hiçbir maddikarflılı¤ı bulunmayan olayların yaflanıyor, görülüyor, hissediliyor olması, "dıfldünya"nın bizim hiç bir zaman mahiyetini tam olarak bilemeyece¤imiz biralem oldu¤unu kan›tlamaktad›r. Bu alemin as›l mahiyetini ancak, onu yarat-m›fl olan Yüce Allah'›n vahyinden ö¤renebiliriz.

Materyalist felsefeyi benimseyenler, özellikle de Marksistler, kendilerinebu gerçek anlatıldı¤ında öfkelenmektedirler. Marx'ın, Engels'in, Lenin'in bu

Page 273: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

271

konudaki yüzeysel ve cahilce mantıklarından örnekler vermekte, ateflli açık-lamalar yapmaktadırlar.

Oysa bu kifliler aynı açıklamaları rüyalarında da yapabildiklerini dü-flünmelidirler: Rüyalarında da Das Kapital'i okumakta, mitinglere katılmakta,bafllarına tafl isabet etmekte ve hatta bu yaranın sızısını hissetmektedirler. Rü-yalarında kendilerine soruldu¤unda, o an gördükleri fleyleri de "mutlak mad-de" sanmaktadırlar. Tıpkı uyanıkken gördükleri fleyleri de "mutlak madde"sandıkları gibi. Ama, ister rüyada olsun, ister günlük yaflamda olsun, gördük-lerinin, yafladıklarının, hissettiklerinin birer algı oldu¤unu ve bunlar›n kay-na¤›na hiç bir zaman ulaflamayacaklar›n› bilmelidirler.

Sinirleri Paralel Ba¤lama Örne¤iPolitzer'in trafik kazası örne¤ini ele alalım: Bu kazada, otobüsün altında

ezilen kiflinin befl duyu organından beynine giden sinirler, bir baflka insanın,örne¤in George Politzer'in beynine paralel bir ba¤lantıyla ba¤lansa, kazadakikifliye otobüs çarptı¤ı anda, o sırada evinde oturmakta olan Politzer'e de oto-büs çarpacaktır. Daha do¤rusu, kaza geçiren adamın yafladı¤ı hislerin tama-mını, bir müzik teybine ba¤lanan iki ayrı kolondan aynı flarkının dinlenmesi-ne benzer biçimde, Politzer de yaflamaya bafllayacaktır. Politzer de evindeoturdu¤u halde otobüsün fren sesini, otobüsün vücuduna de¤mesini, kırıkkol ve akan kan görüntülerini, kırık a¤rılarını, ameliyathaneye sokuluflunungörüntülerini, alçının sertli¤ini, kolunun güçsüzlü¤ünü hissedecek, görecekve yaflayacaktır.

Kazadaki adamın sinirleri kaç kifliye ba¤lansa bunların hepsi, aynı Polit-zer gibi, kazayı baflından sonuna kadar yaflayacaktır. Kazadaki adam koma-ya girse, hepsi komaya girecektir. Hatta, söz konusu trafik kazasına ait algıla-rın tümü bir alete kaydedilse ve bu algılar sürekli bafla alınarak bir baflka ki-fliye verilse, bu kifliye de defalarca otobüs çarpacaktır.

Peki o halde, hangisine çarpan otobüs gerçektir? Materyalist felsefeninbu soruya verebilece¤i çeliflkisiz bir cevap yoktur. Do¤ru cevap, trafik kaza-sını hepsinin kendi zihinlerinde tüm ayrıntılarıyla yafladı¤ıdır.

Pasta ve tafla tekme atma örnekleri için de durum aynıdır. Pasta yiyincekarnında pastanın fliflli¤ini ve toklu¤unu hisseden Engels'in duyu organları-na ait sinirler paralel olarak ikinci bir kiflinin beynine ba¤lansa, Engels pastayedi¤i ve doydu¤u anda o kifli de pasta yiyecek ve doyacaktır. Tafla tekmeatınca aya¤ı acıyan materyalist Johnson'ın sinirleri paralel olarak bir baflka ki-fliye ba¤lansa, bu kifli de tafla vuracak ve canı acıyacaktır.

Peki hangi pasta ve hangi tafl gerçektir? Materyalist felsefe, buna da çe-

Page 274: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

272

liflkisiz bir cevap veremez. Do¤ru ve çeliflkisiz cevap fludur: Hem Engels hemdi¤er kifli pastayı kendi zihinlerinde yiyip doymufllardır. Hem Johnson hemikinci kifli, tafla tekme atıfl anını kendi zihinlerinde tüm detaylarıyla yaflamıfl-lardır.

Yukarıda Politzer'le ilgili olarak verdi¤imiz örnekte flöyle bir de¤ifliklikyapalım; evinde oturan Politzer'in sinirlerini otobüsün çarptı¤ı adamın bey-nine, otobüsün çarptı¤ı adamın sinirlerini de Politzer'in beynine ba¤layalım.Bu durumda ise, Politzer aslında evinde oturdu¤u halde kendisine otobüsçarptı¤ını zannedecek, otobüsün çarptı¤ı adam ise kazanın tüm fliddetinera¤men, bunu asla fark edemeyecek, çünkü kendisinin evde oturdu¤unu dü-flünecektir. Bu mantık pasta ve tafla tekme atma örnekleri için de düflünülebi-lir.

Tüm bunlar, materyalizmin ne kadar büyük bir ba¤nazl›k oldu¤unu or-taya ç›karmaktad›r. Bu felsefe, maddenin tek varl›k oldu¤u varsay›m› üzeri-ne kuruludur. Oysa insan maddenin kendisi ile hiç bir zaman muhatap de¤il-dir ki, her fleyin maddeden ibaret oldu¤unu iddia edebilsin. Muhatap oldu-¤umuz evren, gerçekte zihnimizde gördü¤ümüz alg›lar evrenidir. ‹ngiliz fel-sefeci David Hume bu gerçek üzerindeki düflüncelerini flöyle ifade etmifltir:

Çok samimi olarak, kendim dedi¤im fleye dahil oldu¤um zaman ben sıcak ya da so-¤u¤a, ıflık ya da gölgeye, aflk ya da nefrete, acı ya da lezzete dair özel bir algıya yada baflka bir fleye daima rastlarım. Ben bir algı olmaksızın herhangi bir zamandakendimi asla yakalayamam ve asla algıdan baflka bir fleyi gözleyemem.12

Bu alg›lar› afl›p maddenin asl›n› hiç bir zaman kavrayamayaca¤›m›zagöre, ulaflamayaca¤›m›z "madde" hakk›nda felsefe üretmek, daha do¤rusu"madde"yi muhatap oldu¤umuz mutlak bir varl›k olarak kabul etmek tama-men saçmad›r... Bu nedenle materyalizm en bafltan çökmüfl bir teoridir.

Algıların Beyinde Olufltu¤u Felsefe De¤il,

Bilimsel GerçektirMateryalistler, burada anlattıklarımızın felsefi bir görüfl oldu¤unu iddia

etmektedirler. Oysaki "d›flar›daki" maddesel dünyay› de¤il, zihnimizdekidünyay› gördü¤ümüz gerçe¤i, bir felsefe de¤il, bilimsel bir gerçektir. Görün-tünün ve hislerin beyinde nasıl olufltu¤u, bütün tıp fakültelerinde detaylı bi-çimde okutulmaktadır. Baflta modern fizik olmak üzere 20. yüzyıl bilimininortaya koydu¤u gerçekler, maddenin asl›na hiç bir zaman ulaflamad›¤›m›z›,herkesin bir anlamda "beynindeki ekran"ı izledi¤ini açıkça göstermektedir.

Bunu, ister ateist olsun, ister budist olsun, ister baflka bir görüfle ya dadüflünceye sahip olsun, bilime inanan herkes kabul etmek zorundadır. Bir

Page 275: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

273

materyalist kendince Allah'ın varlı¤ını inkar edebilir ama bu bilimsel gerçe¤iinkar edemez.

Yafladıkları devirlerin bilim anlayıflı ve bilimsel imkanları yetersiz dahiolsa, Karl Marx, Friedrich Engels, George Politzer ve di¤erlerinin bu kadarkolay ve açık bir gerçe¤i kavrayamamaları, yine de flaflırtıcıdır. Ama günü-müzde bilimin ve teknolojinin imkanları son derece geliflmifltir ve bu imkan-lar zaten çok açık olan bu gerçe¤in kavranmasını daha da kolaylafltırmakta-dır. Materyalistler ise, hem kısmen de olsa bu konuyu kavramanın, hem debu konunun kendi felsefelerini ne kadar kesin bir biçimde çökertti¤ini fark et-menin verdi¤i büyük bir korku içindedirler.

Materyalistlerin Büyük KorkusuTürkiye'deki materyalist çevrelerden, elinizdeki kitapta anlatılan bu ko-

nuya, yani maddenin zihinde algıland›¤› gerçe¤ine bir süre için belirgin birtepki gelmedi. Bu ise, bizde, bu konunun yeterince açıklanmadı¤ı ve daha de-taylı bir anlatıma geçilmesi gerekti¤i yönünde bir izlenim do¤urmufltu. An-cak kısa bir süre sonra materyalistlerin gerçekte bu konunun gündeme geti-rilmesinden çok büyük bir rahatsızlık duydukları, hatta bundan büyük birkorkuya kapıldıkları açık bir biçimde ortaya çıktı.

Materyalistler yafladıkları bu korku ve pani¤i, bir süre sonra kendi ya-yın organlarında, konferanslarında, panellerinde yüksek sesle ifade etmeyebafllad›lar. Kullandıkları endifleli ve ümitsiz üsluba bakıldı¤ında, ciddi bir fik-ri kriz içinde girdikleri anlaflılıyordu. Felsefelerinin sözde temeli olan evrimteorisinin bilimsel yönden çökertilmesiyle zaten ciddi bir flok yaflamaya bafl-lamıfllardı. Ancak, flimdi Darwinizm'den çok daha önemli bir dayanaklarını,bizzat maddenin mutlakl›¤› inanc›n› kaybetmeye baflladıklarını anladılar veçok daha büyük bir flok içine girdiler. Bu konunun, kendileri açısından "enbüyük tehlike" oldu¤undan, kendi "kültürel dokularını tamamen yıktı¤ın-dan" söz etmeye bafllad›lar.

Türkiye'deki materyalist çevrelerin yafladıkları bu endifle ve pani¤i enaçık biçimde ifade edenlerden birisi, materyalizmi savunmayı görev edinmiflbulunan Bilim ve Ütopya dergisinin yazarı ve aynı zamanda bir ö¤retim üye-si olan Rennan Pekünlü oldu. Pekünlü, gerek söz konusu dergide yazdı¤ı ya-zılarda, gerekse söz aldı¤ı birtakım panellerde, Evrim Aldatmacası kitabını birnumaralı "tehlike" olarak gösterdi. Pekünlü'yü en çok endiflelendiren konuise, kitabın Darwinizm'i geçersiz kılan bölümlerinin de ötesinde, asıl olarakflu anda okumakta oldu¤unuz kısımdı. Okurlarına ve (oldukça az sayıdaki)dinleyenlerine "sakın kendinizi idealizmin bu telkinlerine kaptırmayın, ma-

Page 276: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

274

teryalizme olan sadakatinizi koruyun" mesajları veren Pekünlü, kendisinedayanak olarak Rusya'daki kanlı komünist devriminin lideri Vladimir I. Le-nin'i bulmufltu. Lenin'in bir asır önce yazdı¤ı Materyalizm ve Ampiryokritisizmisimli kitabı okumayı herkese ö¤ütleyen Pekünlü'nün yaptı¤ı tek fley ise, yi-ne Lenin'e ait olan "sakın bu konuyu düflünmeyin, yoksa materyalizmi kay-bedersiniz ve kendinizi dine kaptırırsınız" fleklindeki uyarıları tekrarlamakoldu. Pekünlü, söz konusu materyalist yayın organında yazdı¤ı bir makale-de, Lenin'den flu satırları aktarıyordu:

Duyularımızla algıladı¤ımız nesnel gerçekli¤i bir kere yadsıdın mı, kuflkuculu¤a(agnostisizm) ve öznelcili¤e (subjektivizme) kayaca¤ından, fideizme (dini inanca)karflı kullanaca¤ın tüm silahları yitirirsin; bu da fideizmin istedi¤i fleydir. Parma-¤ını kaptırdın mı, önce kolun sonra tüm benli¤in gider. Duyuları nesnel dün-yanın bir görüntüsü olarak de¤il de, özel bir ö¤e olarak aldı¤ında, di¤er bir deyifllemateryalizmden ödün verdi¤inde, benli¤ini fideizme kaptırırsın. Sonra duyular hiçkimsenin duyuları olur, us hiç kimsenin usu, ruh hiç kimsenin ruhu, istenç hiç kim-senin istenci olur.13

Bu satırlar, Lenin'in büyük bir korkuyla fark etti¤i ve hem kendi kafasın-dan hem de "yoldafl"larının kafalarından silmek istedi¤i gerçe¤in, günümü-zün materyalistlerini de aynı biçimde tedirgin etti¤ini göstermektedir. AmaPekünlü ve di¤er materyalistler Lenin'den daha da büyük bir tedirginlik için-dedirler; çünkü bu gerçe¤in bundan 100 yıl öncesine göre çok daha açık, ke-sin ve güçlü bir biçimde ortaya kondu¤unun farkındadırlar. Bu konu, tümdünya tarihinde ilk kez bu kadar karflı konulamaz bir biçimde anlatılmakta-dır.

Ama yine de birçok materyalist bilim adamının "maddenin asl›na ulafla-mad›¤›m›z" gerçe¤ini son derece yüzeysel bir bakıfl açısıyla de¤erlendirdi¤ifark edilmektedir. Çünkü burada anlatılan konu bir insanın hayatında karflı-laflabilece¤i en önemli, en heyecan verici konulardan biridir. Bu derece çar-pıcı bir konu ile daha önce yüzyüze gelmifl olmaları mümkün de¤ildir. Bunara¤men söz konusu bilim adamlarının gösterdikleri tepkiler, ya da konuflmave yazılarındaki üslup, son derece sı¤ ve yüzeysel bir kavrayıfla sahip olduk-larını ele vermektedir.

Öyle ki bazı materyalistlerin burada anlatılanlara gösterdikleri tepkiler,materyalizme olan körü körüne ba¤lılıklarının onlarda bir tür mantıksal tah-ribat oluflturdu¤unu ve bu nedenle konuyu anlamaktan çok uzak olduklarınıgöstermifltir. Örne¤in yine bir Bilim ve Ütopya yazarı ve ö¤retim üyesi olanAlaeddin fienel, aynı Rennan Pekünlü gibi "Darwinizm'in çökertilmesi bir ya-na, asıl tehlike bu konu" mesajları vermifl, kendi felsefesinin bir dayana¤ı ol-

Page 277: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

275

madı¤ını hissetti¤i için de, "öyleyse siz anlattıklarınızı ispatlayın" anlamınagelen isteklerde bulunmufltur. Ancak asıl ilginç nokta, söz konusu yazarın,tehlike olarak gördü¤ü gerçe¤i bir türlü kavrayamadı¤ını gösteren satırlaryazmıfl olmasıdır.

Örne¤in fienel, tamamen bu konuyu ele aldı¤ı bir makalesinde, dıfl dün-yanın beynin içinde görüntü olarak algılandı¤ını kabul etmifltir. Ama görün-tülerin maddi karflılı¤ı bulunan ve bulunmayan görüntüler olarak ikiye ayrıl-dı¤ını söyleyerek, dıfl dünya ile ilgili görüntülerin maddi karflılı¤ına ulafl›la-bilece¤ini öne sürmüfltür. Bu iddiasını desteklemek için de bir "telefon örne-¤i" vermifltir. Kısaca, "beynimdeki görüntülerin dıfl dünyada karflılı¤ı olup ol-madı¤ını bilmiyorum, ama aynı fley telefonla konuflma yaptı¤ımda da geçer-lidir; telefonla konuflurken karflımdaki kifliyi göremem, fakat sonradan yüz-yüze konuflurken bu konuflmayı do¤rulatabilirim" diye yazmıfltır.14

Söz konusu yazar, bu benzetmeyle flunu kastetmektedir: "E¤er algıları-mızdan kuflkulanırsak, maddenin aslına bakıp gerçe¤i kontrol edebiliriz."Oysa bu çok açık bir yanılgıdır, çünkü bizim maddenin aslına ulaflmamız ke-sinlikle mümkün de¤ildir. Hiçbir zaman zihnimizin dıflına çıkıp "dıflarıda"olan bir fleye ulaflamay›z. Telefondaki sesin karflılı¤ı olup olmadı¤ı telefon-daki kifliye do¤rulatılabilir. Ama bu do¤rulatma da tamamen zihinde yaflan-maktad›r.

Nitekim bu kifliler aynı olayları rüyalarında da yaflarlar. Örne¤in, fienelrüyasında da telefonla konufltu¤unu, ardından bunu konufltu¤u kifliye onay-lattı¤ını görebilir. Veya Pekünlü rüyasında da "büyük bir tehlike"yle karflıkarflıya oldu¤unu hissedip, karflısındaki insanlara Lenin'in asırlık eserlerinitavsiye edebilir. Ama, söz konusu materyalistler ne yaparlarsa yapsınlar ya-fladıkları olayların, konufltukları kiflilerin kendileri için birer algıdan ibaret ol-du¤u gerçe¤ini inkar edemezler.

O halde beyindeki görüntülerin karflılı¤ı kime do¤rulatılacaktır? Yinebeyinde izlenen gölge varlıklara mı? Kuflkusuz materyalistlerin beynin dıflı-na ait bilgi sa¤layabilecek, do¤rulama yapabilecek bir bilgi kayna¤ı bulmasımümkün de¤ildir.

Her türlü algının beyinde olufltu¤unu kabul etmek, ama istendi¤indebunun "dıflına" çıkılıp algıların gerçek dıfl dünyaya do¤rulatılabilece¤ini san-mak ise, aslında bir insanın anlayıfl düzeyinin sınırlı oldu¤unu, bozuk birmantık örgüsü içinde düflündü¤ünü gösterir.

Oysa burada anlatılan gerçek, normal anlayıfl düzeyine ve mantık örgü-süne sahip bir insan tarafından hemen rahatlıkla anlaflılabilecek bir konudur.Ön yargısız her insan, bu anlatılanlar do¤rultusunda, dıfl dünyanın asl›na du-yu organları aracılı¤ıyla varamayaca¤›n› anlar. Ancak görüldü¤ü kadarıyla

Page 278: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

276

materyalizme olan körü körüne ba¤lılık, insanların akıl yürütme yetenekleri-ni bozmaktadır. Bu yüzden günümüzdeki materyalistler de, maddenin asl›naulaflt›klar›n› tafllara tekme atarak ya da pasta yiyerek "ispatlamaya" çalıflanakıl hocaları gibi, ciddi mantık bozuklukları göstermektedirler.

Bunun aslında flaflırtıcı bir durum da olmadı¤ını belirtmek gerekir. Çün-kü akledememek, yani dünyayı ve olayları düzgün bir mantık örgüsü içindeyorumlayamamak, inkarcıların ortak vasfıdır. Allah, Kuran'da inkarcıların"akıl erdiremeyen bir topluluk" (Maide Suresi, 58) olduklarını özellikle be-lirtmektedir.

Materyalistler Tarihin En Büyük Tuza¤ına

DüflmüfllerdirTürkiye'deki materyalist çevrelerde bafl gösteren ve burada sadece bir

kaç belirtisine de¤indi¤imiz panik atmosferi, aslında materyalistlerin tarihboyunca karflılaflmadıkları kadar büyük bir hezimetle yüzyüze olduklarınıgöstermektedir. Maddenin asl›na ulaflamad›¤›m›z gerçe¤i, modern bilim tara-fından ispat edilmifltir ve dahası çok açık, kesin ve güçlü bir biçimde ortayakonmaktadır. Materyalistler tüm felsefelerini üzerine dayand›rd›klar› mad-desel dünyanın, asl›nda hiç bir zaman aflamayacaklar› bir alg› s›n›r›n›n öte-sinde oldu¤unu görmekte ve buna karflı hiçbir fley yapamamaktadırlar.

‹nsanlık tarihi boyunca materyalist düflünce hep var oldu ve bu kiflilerkendilerinden ve savundukları felsefeden çok emin bir flekilde, kendileriniyaratmıfl olan Allah'a bafl kaldırdılar. Ortaya attıkları senaryoya göre maddeezeli ve ebediydi ve tüm bunların bir Yaratıcısı olamazdı. Yalnızca kibirlerin-den dolayı, Allah'ı reddederlerken muhatap olduklar›n› zannettikleri madde-nin ardına sı¤ındılar. Bu felsefeden öylesine eminlerdi ki, hiçbir zaman bununaksini ispatlayacak bir açıklama getirilemeyece¤ini düflünüyorlardı.

‹flte bu yüzden, maddenin aslı ile ilgili olarak bu kitapta anlatılan ger-çekler bu kiflileri büyük bir flaflkınlı¤a düflürmüfltür. Çünkü burada anlatılan-lar felsefelerini temelden yıkıp atmıfl, üzerinde tartıflmaya dahi imkan bırak-mamıfltır. Tüm düflüncelerini, hayatlarını, kibirlerini ve inkarlarını üzerine bi-na ettikleri madde, ellerinden bir çırpıda uçup gitmifltir. Hiç bir insan madde-nin asl›n› görmemifltir ki, buna dayal› bir felsefe olabilsin.

Allah'ın bir sıfatı, inkarcılara tuzak kurmasıdır. "...onlar bu tuza¤ı tasar-lıyorlarken, Allah da bir düzen (bir karflılık) kuruyordu. Allah, düzen ku-rucuların (tuzaklarına karflılık verenlerin) hayırlısıdır" (Enfal Suresi, 30)ayetiyle bu gerçek bildirilir.

‹flte Allah, maddeyi mutlak bir varl›k zannettirerek materyalistleri tuza-

Page 279: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

277

¤a düflürmüfl ve tarihte benzeri görülmemifl flekilde küçültmüfltür. Mallarını,mülklerini, mevkilerini, ünvanlarını, içinde bulundukları toplumu, tüm dün-yayı mutlak varl›k sanmıfllar, üstelik bunlara güvenerek Allah'a karflı büyük-lenmifllerdir. Böbürlenerek Allah'a isyan etmifl ve inkarda ileri gitmifllerdir.Bunları yaparken de güç aldıkları tek fley maddenin mutlakl›¤› inanc› olmufl-tur. Ama öyle bir anlayıfl eksikli¤i içine düflmüfllerdir ki, Allah'ın kendileriniçepeçevre sarıp kuflattı¤ını hiç düflünmemifllerdir. Allah inkarcıların anlayıfl-sızlıkları sonucunda düflecekleri durumu Kuran'da flöyle haber vermifltir:

Yoksa hileli-bir düzen mi kurmak istiyorlar? Fakat (asıl) o inkar edenlerhileli-düzene düflecek olanlardır. (Tur Suresi, 42)Bu, belki de tarihin gördü¤ü en büyük yenilgidir. Materyalistler kendi-

lerince büyüklenirken, aslında büyük bir oyuna gelmifller, Allah'a karflı çirkinbir cesaret göstererek açtıkları savaflta kesin olarak yenilmifllerdir. "BöyleceBiz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli-düzenler kursunlar diye-oranın suçlu günahkarları kıldık. Oysa onlar, hileli-düzeni ancak kendile-rine kurarlar da bunun fluuruna varmazlar" (Enam Suresi, 123) ayetiYarat›c›m›z olan Allah'a bafl kaldıran bu gibi inkarcıların nasıl bir fluursuzlukiçinde olduklarını ve nasıl bir sonla karflılaflacaklarını en açık flekilde haberverir.

Bir baflka ayette ise bu gerçek flöyle vurgulanır:(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar, yalnızca kendile-rini aldatıyorlar ve fluurunda de¤iller. (Bakara Suresi, 9)‹nkarcılar kendilerince tuzak kurmaya kalkıflırlarken ayetteki "fluuruna

varmazlar" ifadesiyle açıklandı¤ı gibi, çok önemli bir gerçe¤i fark edememifl-lerdir: Yafladıkları tüm olayların asl›nda zihinlerinde gerçekleflti¤ini ve iflle-dikleri her fiil gibi, kurdukları tuzakların da zihinlerinde oldu¤u gerçe¤ini...Bu kavrayıflsızlıkları sebebiyle de, Allah ile yalnız olduklarını unutarak ken-di kendilerini hileli bir düzene düflürmüfllerdir.

Her dönemde oldu¤u gibi bu dönemde de Allah inkarcıların tüm hilelidüzenlerini temelinden yıkacak bir gerçekle onları yüzyüze getirmifltir. Allah"...hiç flüphesiz, fleytanın hileli-düzeni pek zayıftır" (Nisa Suresi, 76) ayetiy-le, bu düzenlerin daha ilk kuruldukları anda sonuçlarının yıkım olaca¤ını dahaber vermifltir. Ve müminleri de "...onların hileli düzenleri size hiçbir za-rar veremez" (Al-i ‹mran Suresi, 120) ayetiyle müjdelemifltir.

Allah bir baflka ayetinde, "inkar edenlerin iflleri bir seraba benzer, su-sayan onu bir su sanır, elini uzatır fakat yanında bir fley bulmayıverir"(Nur Suresi, 39) diye haber verir. Materyalizm de bu ayette iflaret edildi¤i gi-bi, isyan edenler için bir "serap" oluflturur; ona güvenerek ellerini uzattıkla-rında, bu felsefenin aldat›c›l›¤›n› anlarlar. Allah onları böyle bir serapla kan-

Page 280: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

278

dırmıfl, maddeyi mutlak varl›k gibi göstermifltir. "Koskoca" insanlar, profesör-ler, astronomlar, biyologlar, fizikçiler, ünvanları, mevkileri her ne olursa ol-sun maddeyi kendilerine ilah edinmeleri sebebiyle bu oyuna gelmifller, birerçocuk gibi aldanmıfl ve küçük düflmüfllerdir. Hiç bir zaman asl›na ulaflama-d›klar› maddeyi mutlak sanarak onun üzerine felsefelerini, ideolojilerini kur-mufllar, hakkında ciddi tartıflmalara girmifller, sözde "entellektüel" anlatımlarkullanmıfllardır. Tüm bunlardan dolayı da kendilerini çok akıllı saymıfllar, ev-renin gerçe¤i hakkında fikir yürütebileceklerini düflünmüfller ve en önemlisikendi sınırlı akıllarıyla Allah'ı yorumlayabileceklerini sanmıfllardır. Allah, on-ların içine düfltükleri bu durumu bir ayetinde flöyle bildirir:

Onlar (inanmayanlar) bir düzen kurdular. Allah da (buna karflılık) bir dü-zen kurdu. Allah, düzen kurucuların en hayırlısıdır. (Al-i ‹mran Suresi 54)Dünyada bazı tuzaklardan kurtulmak mümkün olabilir; ancak Allah'ın

inkar edenlere kurdu¤u bu tuzak öyle sa¤lamdır ki, asla bir kurtulufl imkan-ları kalmamıfltır. Ne yaparlarsa yapsınlar, kime baflvururlarsa vursunlar, ken-dilerini kurtaracak, Allah'tan baflka bir yardımcı bulmaları da mümkün de¤il-dir. Allah'ın Kuran'da haber verdi¤i gibi, "...kendileri için Allah'tan baflkabir (vekil) koruyucu dost ve yardımcı bulamayacaklardır." (Nisa Suresi,173)

Materyalistler böyle bir tuza¤a düfleceklerini hiç beklemiyorlardı. 21.yüzyılın bütün imkanları ellerindeyken rahatça inkarda diretebileceklerini veinsanları da inkara sürükleyebileceklerini sanıyorlardı. Allah inkarcıların ta-rih boyunca taflıdıkları bu zihniyeti ve u¤radıkları sonu Kuran'da flöyle habervermifltir:

Onlar hileli bir düzen kurdu. Biz de onların farkında olmadı¤ı bir düzenkurduk. Artık sen, onların kurdukları hileli düzenin u¤radı¤ı sona birbak; Biz, onları ve kavimlerini topluca yok ettik. (Neml Suresi, 50-51)Ayetlerde anlatılan gerçe¤in bir anlamı da fludur: Materyalistlere sahip

oldukları herfleyin asl›nda zihinlerinde oldu¤u açıklanmıfl, yani ellerindekiherfley topluca yok edilmifltir. Ve onlar, mutlak varl›k zannettikleri malları-nın, fabrikalarının, altınlarının, dolarlarının, çocuklarının, efllerinin, dostları-nın, makam ve mevkilerinin, hatta kendi bedenlerinin ellerinin arasından ka-yıp gitti¤ine flahitlik ederken, bir anlamda "yok olmufllardır". Maddenin de-¤il, Allah'›n mutlak varl›k oldu¤u gerçe¤iyle yüz yüze gelmifllerdir.

Kuflkusuz bu gerçe¤in farkına varmak materyalistler için olabilecek endehflet verici olaydır. Çünkü çok güvendikleri maddenin kendilerinden afl›l-maz bir s›n›r ile ayr›lm›fl olmas›, kendi tabirleri ile onlar için henüz dünya-dayken, "ölmeden bir ölüm" hükmündedir.

Bu gerçekle birlikte, bir Allah, bir de kendileri kalmıfltır. Nitekim Allah,

Page 281: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

279

"kendisini tek olarak (ve yapayalnız) yarattı¤ım (flu adam)ı Bana bırak"(Müddessir Suresi, 11) ayetiyle, her insanın Kendi Katında aslında yapayalnızoldu¤u gerçe¤ine dikkat çekmifltir. Bu ola¤anüstü gerçek daha pek çok ayet-le haber verilmifltir:

Andolsun, sizi ilk defa yarattı¤ımız gibi (bugün de) 'teker teker, yapayal-nız ve yalın (bir tarzda)' Bize geldiniz ve size lütfettiklerimizi arkanızdabıraktınız... (Enam Suresi, 94)Ve onların hepsi, kıyamet günü O'na, 'yapayalnız, tek bafllarına' gelecek-lerdir. (Meryem Suresi, 95)Bu ayetlerde anlatılan gerçe¤in bir manası da fludur: Maddeyi ilah edi-

nenler, Allah'tan gelmifl ve yine O'na dönmüfllerdir. ‹steseler de, istemeselerde Allah'a teslim olmufllardır. fiimdi hesap gününü beklemektedirler ve o günhepsi tek tek sorguya çekileceklerdir. Her ne kadar anlamak istemeseler de...

Konunun ÖnemiBu bölümde anlatt›¤›m›z maddenin ard›ndaki s›r konusunu do¤ru kav-

ramak son derece önemlidir. Gördü¤ümüz tüm varlıklar, da¤lar, ovalar,çiçekler, insanlar, denizler, kısacası gördü¤ümüz herfley, Allah'ın Kuran'davar oldu¤unu, yoktan var etti¤ini belirtti¤i her varlık, yaratılmıfltır ve var-dır. Ancak, insanlar bu varlıkların asıllarını duyu organları yoluyla göremezveya hissedemez veya duyamazlar. Gördükleri ve hissettikleri, bu varlıklarınbeyinlerindeki kopyalarıdır. Bu ilmi bir gerçektir ve bugün baflta tıp fakül-teleri olmak üzere tüm okullarda ö¤retilen bilimsel bir konudur. Örne¤in fluanda bu yazıyı okuyan bir insan, bu yazının aslını göremez, bu yazının aslınadokunamaz. Bu yazının aslından gelen ıflık, insanın gözündeki bazı hücrelertarafından elektrik sinyaline dönüfltürülür. Bu elektrik sinyali, beynin ar-kasındaki görme merkezine giderek, bu merkezi uyarır. Ve insanın beynininarkasında bu yazının görüntüsü oluflur. Yani siz flu anda gözünüzle,gözünüzün önündeki bir yazıyı okumuyorsunuz. Bu yazı sizin beyninizin ar-kasındaki görme merkezinde olufluyor. Sizin okudu¤unuz yazı, beyninizinarkasındaki "kopya yazı"dır. Bu yazının aslını ise Allah görür.

Ancak unutulmamal›d›r ki, maddenin beynimizde oluflan bir hayal ol-ması onu "yok" hale getirmez. Bize, insanın muhatap oldu¤u maddeninmahiyeti hakkında bilgi verir, ki bu da maddenin aslı ile hiçbir insanınmuhatap olamadı¤ı gerçe¤idir. Kald› ki d›flar›da maddenin varl›¤›n›, bizdenbaflka gören varl›klar da vard›r. Allah'›n melekleri, yaz›c› olarak tayin etti¤ielçileri de bu dünyaya flahitlik etmektedirler:

Onun sa¤›nda ve solunda oturan iki yaz›c› kaydederlerken

Page 282: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

O, söz olarak (herhangi bir fley) söylemeyiversin, mutlaka yan›nda haz›rbir gözetleyici vard›r. (Kaf Suresi, 17-18)Herfleyden önemlisi, en baflta Allah herfleyi görmektedir. Bu dünyay›

her türlü detay›yla Allah yaratm›flt›r ve Allah her haliyle görmektedir. Kuranayetlerinde flöyle haber verilmektedir:

... Allah'tan korkup-sak›n›n ve bilin ki, Allah yapt›klar›n›z› görendir.(Bakara Suresi, 233)De ki: "Benimle aran›zda flahid olarak Allah yeter; kuflkusuz O, kullar›n-dan gerçe¤iyle haberdard›r, görendir." (‹sra Suresi, 96)Ayr›ca unutmamak gerekir ki, Allah tüm olaylar› "Levh-i Mahfuz" isim-

li kitapta kay›tl› tutmaktad›r. Biz görmesek de bunlar›n tamam› Levh-i Mah-fuz'da vard›r. Herfleyin, Allah'›n Kat›nda, Levh-i Mahfuz olarak isimlen-dirilen "Ana Kitap"ta sakland›¤› flöyle bildirilmektedir:

fiüphesiz o, Bizim Kat›m›z'da olan Ana Kitap'tad›r; çok Yücedir, hükümve hikmet doludur. (Zuhruf Suresi, 4)... Kat›m›z'da (bütün bunlar›) saklay›p-koruyan bir kitap vard›r. (KafSuresi, 4)Gökte ve yerde gizli olan hiçbir fley yoktur ki, apaç›k olan bir kitapta(Levh-i Mahfuz'da) olmas›n. (Neml Suresi, 75 )

SonuçBuraya kadar anlattı¤ımız konu, yaflamınız boyunca size anlatılmıfl en

büyük gerçeklerden biridir. Çünkü gördü¤ümüz ve maddesel dünya dedi¤i-miz her fleyin asl›nda zihnimizde oldu¤unu, maddesel dünyan›n d›flar›da varolan asl›na ise hiç bir zaman do¤rudan ulaflamad›¤›m›z› ispatlayan bu konu,Allah'ın varlı¤ının ve yaratıflının kavranmasının, O'nun yegane mutlak varlıkoldu¤unun anlaflılmasının önemli bir anahtarıdır.

Bu konuyu anlayan insan, dünyanın, insanların ço¤unun sandı¤ı gibibir yer olmadı¤ını fark eder. Dünya, caddelerde amaçsızca dolaflanların, mey-hanelerde kavga edenlerin, lüks kafelerde birbirlerine gösterifl yapanların,mallarıyla övünenlerin, hayatlarını bofl amaçlara adayanların sandı¤ı gibigerçekte var olan, mutlak bir yer de¤ildir. Zihnimizde seyretti¤imiz ve asl›naulaflamad›¤›m›z bir görüntüdür. Saydı¤ımız insanların hepsi de, bu algılarızihinlerinin içinde seyretmektediler, ama bunun bilincinde de¤ildirler.

Bu konu çok önemlidir ve Allah'ı inkar eden materyalist felsefeyi en te-melinden çökertir. Marx, Engels, Lenin gibi materyalistlerin bu konuyu duy-duklarında pani¤e kapılmaları, öfkelenmeleri, yandafllarını "sakın düflünme-yin" diye uyarmaları bu yüzdendir. Aslında bu kifliler, algıların beyinde olufl-

280

Page 283: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

tu¤u gerçe¤ini bile kavrayamayacak kadar büyük bir akli zaafiyet içindedir-ler. Beyinlerinin içinde seyrettikleri dünyayı "dıfl dünya" sanmakta, bununaksini gösteren apaçık delilleri ise bir türlü anlayamamaktadırlar.

Bu gaflet, Allah'ın inkarcılara vermifl oldu¤u akıl eksikli¤inin bir sonu-cudur. Çünkü Kuran'da bildirildi¤ine göre, inkarcıların "kalpleri vardır bu-nunla kavrayıp-anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulaklarıvardır bununla iflitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha afla¤ılıktır-lar. ‹flte bunlar gafil olanlardır." (Araf Suresi, 179)

Bu noktanın daha ötesini, kendi samimi düflüncenizi kullanarak da bu-labilirsiniz. Bunun için, dikkatinizi toplayarak konsantre olmanız, etrafınız-daki cisimleri nasıl gördü¤ünüz ve onlara nasıl dokundu¤unuz hakkında dü-flünmeniz gerekir. E¤er dikkatlice düflünürseniz, gören, ifliten, dokunan, dü-flünen ve flu anda bu kitabı okuyan akıllı varlı¤ın, sadece bir ruh oldu¤unu vesanki bir tür perde üzerinde "madde" denen algıları seyretti¤ini hissedebilir-siniz. Bunu kavrayan insan, insanlı¤ın büyük bölümünü aldatan maddi dün-ya boyutundan uzaklaflıp, gerçek varlık boyutuna girmifl olur.

Sözünü etti¤imiz gerçek, tarih boyunca bazı dindarlar ya da felsefecilertarafından anlaflılmıfltır. Bu gerçe¤i yanl›fl anlayan ve tüm mahlukat›n varl›-¤›n› reddeden "Vahdet-i Vücut" görüflü hatal› bir yola sapm›fl olsa da, büyükmüceddid ‹mam Rabbani, bu konudaki do¤ru ölçüyü koymufltur. ‹mam Rab-bani'ye göre tüm varl›klar, Allah'a k›yasla "gölge varl›k"t›r. ‹mam Rabbani,Muhyiddin Arabi, Mevlana Cami gibi ‹slam alimleri bu gerçe¤i Kuran'ın ifla-retleriyle ve akıl yoluyla bulmufllardır. George Berkeley gibi bazı Batılı felse-feciler de aynı gerçe¤i akıl yoluyla kavramıfllardır. ‹mam Rabbani, tüm mad-desel evrenin bir "hayal ve vehim (algı)" oldu¤unu ve tek mutlak varlı¤ın daAllah oldu¤unu Mektubat'ında flöyle anlatmıfltır:

Allah... yarattı¤ı varlıkların vücutlarını yokluktan baflka bir fley yapmadı... Tümbunları, his ve vehim (algı) derecesinde yarattı... Alemin varlı¤ı his ve vehim dere-cesinde olup, maddi derecede de¤ildir... Gerçek manada dıflarıda (dıfl dünyada) Yü-ce Zat'tan (Allah'tan) baflkası yoktur. (‹fadeler Türkçelefltirilerek alınmıfltır.)14

‹slam tasavvufu konusunda bir uzman olan Abdülhakim Bilge, "MutlakVarl›k, Gölge Varl›k ve Yokluk" bafll›kl› makalesinde, ‹mam Rabbani'nin bukonuda ortaya koydu¤u do¤ru ölçüyü flöyle özetlemektedir:

‹mam-ı Rabbani nazarında, alem, "yokluk" mertebelerinden ibarettir ki, ‹lahi isim-ler ve sıfatlar, ilim dairesinden o yokluk mertebelerine aksetmifl ve dıfl plandaAllah'ın var kılmasıyla, o akıfl ve yokluk mertebelerinden "gölge varlık"lar (vucud-i zilliler) halinde mevcut olmufllardır.

Bu flekilde anlaflılıyor ki, alem, hariçte aslı ve hatta zati bir vücutla mevcuttur ve fa-

281

Page 284: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

kat bu "hariç" de vücut ve sıfatlar gibi o haricin gölgesidir. Alem için, "Allah'ın ay-nıdır" demek mümkün de¤ildir. Zira, aralarında harici bir ayrılık ve aykırılık var-dır. Tıpkı, bir kimsenin gölgesi, mecazi olarak, o kimsenin aynı ve kendisidir, demekdo¤ru olmadı¤ı gibi...

‹mam-ı Rabbani... O, gölgenin, harici varlı¤ı oldu¤unu, yani gölge varlı¤ın, dıflvarlık aleminde mevcut oldu¤unu kabul eder ve kesinlikle gölgeyi, aslına birlefltir-mez.15

Ancak bu gerçe¤i kavrayanların sayısı tarih boyunca hep sınırlı kalmıfl-tır. ‹mam Rabbani gibi büyük alimler, bu gerçe¤in kitlelere anlatılmasının sa-kıncalı olabilece¤ini, ço¤u insanın bunu anlayamayaca¤ını yazmıfllardır.

‹çinde yafladı¤ımız ça¤da ise, söz konusu gerçek, bilimin ortaya koydu-¤u kanıtlarla açıklanır hale gelmifl bulunmaktadır. Maddenin mutlak varl›kolmad›¤› ve bizim onun hakk›ndaki bilgimizin çok s›n›rl› oldu¤u gerçe¤i,dünya tarihinde ilk kez bu denli somut, açık ve anlaflılır bir biçimde izah edil-mektedir.

Bu nedenle 21. yüzyıl, insanların yaygın olarak ‹lahi gerçekleri kavraya-cakları ve tek mutlak varlık olan Allah'a dalga dalga yönelecekleri bir tarih-sel dönüm noktası olacaktır. 21. yüzyılda, 19. yüzyılın materyalist inançlarıtarihin çöplü¤üne atılacak, Allah'ın varlı¤ı ve yaratıflı kavranacak, mekansız-lık, zamansızlık gibi gerçekler anlaflılacak, insanlık asırlardır gözünün önüneçekilen perdelerden, aldatmacalardan ve batıl inanıfllardan kurtulacaktır.

Bu kaçınılmaz gidiflin hiçbir gölge varlık tarafından durdurulması damümkün de¤ildir...

282

1 Frederick Vester, Düflünmek, Ö¤renmek, Unutmak, ‹stanbul: Ar›tan Yay›nevi, 1991, s. 62 R.L.Gregory, Eye and Brain: The Psychology of Seeing, Oxford University Press Inc. New York, 1990, s.93 Lincoln Barnett, Evren ve Einstein, Varl›k Yay›nlar›,Çev: Nail Bezel, sf.204 Orhan Hançerlio¤lu, Düflünce Tarihi, Remzi Kitabevi, ‹stanbul: 1987, s.4475 "Treaties Concerning the Principle of Human Knowledge", 1710, Works of George Berkeley, vol. I, ed. A. Fraser, Ox-

ford, 18716 Bertrand Russell, Rölativitenin Alfabesi, Onur Yay›nlar›, 1974, s.161-1627 R.L.Gregory, Eye and Brain: The Psychology of Seeing, Oxford University Press Inc. New York, 1990, s.98 Karl Pribram, David Bohm, Marilyn Ferguson, Fritjof Capra, Holografik Evren I, Çev: Ali Çak›ro¤lu, Kurald›fl› Ya-

y›nlar›, ‹stanbul: 1996, s.379 George Politzer, Felsefenin Bafllang›ç ‹lkeleri, ‹stanbul: Sosyal Yay›nlar, 1989, s. 5310 Orhan Hançerlio¤lu, Düflünce Tarihi, ‹stanbul: Remzi Kitabevi, 6.b., 1995 Eylül, s. 26111 George Politzer, Felsefenin Bafllang›ç ‹lkeleri, ‹stanbul: Sosyal Yay›nlar, 1989, s. 6512 Paul Davies, Tanr› ve Yeni Fizik, Çev:Murat Temelli, ‹m Yay›n Tasar›m Yaflam Kitaplar›-1, ‹stanbul 1995, s.180-18113 Rennan Pekünlü "Aldatmacan›n Evrimsizli¤i", Bilim ve Ütopya, Aral›k 199814 Alaettin fienel, "Evrim Aldatmacas› m›?, Devrin Aldatmacas› m›?" Bilim ve Ütopya, Aral›k 199815 Abdülhakim Bilge, "Mutlak Varl›k, Gölge Varl›k ve Yokluk", Arafiyan Dergisi, Kasım 1994

Page 285: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Bu noktaya kadar anlatt›klar›m›zla birlikte, gerçekte "üç boyutlu bir me-kan"›n asl› ile muhatap olmad›¤›m›z, tüm yaflam›m›z› zihnimizdeki bir me-kan içinde sürdü¤ümüz kesinlik kazanmaktad›r. Bunun aksini iddia etmek,ak›l ve bilimsellikten uzak bir bat›l inanç olacakt›r. Çünkü d›fl›m›zdaki dün-yan›n asl› ile muhatap olmam›z mümkün de¤ildir.

Bu durum, evrim teorisinin de temelini oluflturan materyalist felsefeninbirinci varsay›m›n› çürütür. Bu varsay›m, maddenin mutlak ve sonsuz oldu-¤u varsay›m›d›r. Materyalist felsefenin ikinci varsay›m› ise, zaman›n mutlakve sonsuz oldu¤u varsay›m›d›r ki, bu da di¤eri kadar bat›l bir inan›flt›r.

Zaman Alg›s›Zaman dedi¤imiz alg›, asl›nda bir an› bir baflka anla k›yaslama yöntemi-

dir. Bunu bir örnekle aç›klayabiliriz. Bir cisme vurdu¤umuzda bundan belir-li bir ses ç›kar. Ayn› cisme befl dakika sonra vurdu¤umuzda yine bir ses ç›kar.Kifli, birinci ses ile ikinci ses aras›nda bir süre oldu¤unu düflünür ve bu süre-ye "zaman" der. Oysa ikinci sesi duydu¤u anda, birinci ses sadece zihnindekibir hayalden ibarettir. Sadece haf›zas›nda var olan bir bilgidir. Kifli, haf›zas›n-da olan›, yaflamakta oldu¤u anla k›yaslayarak zaman alg›s›n› elde eder. E¤erbu k›yas olmasa, zaman alg›s› da olmayacakt›r.

Ayn› flekilde kifli, bir odaya kap›s›ndan girip sonra da odan›n ortas›nda-ki bir koltu¤a oturan bir insan› gördü¤ünde, k›yas yapar. Gördü¤ü insan kol-tu¤a oturdu¤u anda, onun kap›y› açmas›, odan›n ortas›na do¤ru yürümesi ileilgili görüntüler, sadece beyinde yer alan bir bilgidir. Zaman alg›s›, koltu¤aoturmakta olan insan ile bu bilgiler aras›nda k›yas yap›larak ortaya ç›kar.

K›sacas› zaman, beyinde saklanan birtak›m bilgiler aras›nda k›yas ya-p›lmas›yla var olmaktad›r. E¤er bir insan›n haf›zas› olmasa, beyni bu tür yo-rumlar yapmaz ve dolay›s›yla zaman alg›s› da oluflmaz. Bir insan›n "ben otuzyafl›nday›m" demesinin nedeni, beyninde söz konusu otuz y›la ait baz› bilgi-lerin biriktirilmifl olmas›d›r. E¤er haf›zas› olmasa, ard›nda böyle bir zaman di-limi oldu¤unu düflünmeyecek, sadece yaflad›¤› tek bir "an" ile muhatap ola-cakt›r.

Zamans›zl›¤›n Bilimsel Anlat›m›Bu konuda görüfl belirten düflünür ve bilim adamlar›ndan örnekler ve-

rerek konuyu daha iyi aç›klamaya çal›flal›m. Nobel ödüllü ünlü genetik pro-fesörü ve düflünür François Jacob, Mümkünlerin Oyunu adl› kitab›nda zama-n›n geriye ak›fl› ile ilgili flunlar› anlat›r:

Tersinden gösterilen filmler, zaman›n tersine do¤ru akaca¤› bir dünyan›n neye

283

Zaman›n De¤iflkenli¤i ve Kader Gerçe¤i

Page 286: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

benzeyece¤ini tasarlamam›za imkan vermektedir. Sütün fincandaki kahveden ayr›-laca¤› ve süt kab›na ulaflmak için havaya f›rlayaca¤› bir dünya; ›fl›k demetlerinin birkaynaktan f›flk›racak yerde bir tuza¤›n (çekim merkezinin) içinde toplanmak üzereduvarlardan ç›kaca¤› bir dünya; say›s›z damlac›klar›n hayret verici iflbirli¤iyle su-yun d›fl›na do¤ru f›rlat›lan bir tafl›n bir insan›n avucuna konmak için bir e¤ri bo-yunca z›playaca¤› bir dünya. Ama zaman›n tersine çevrildi¤i böyle bir dünyada,beynimizin süreçleri ve belle¤imizin oluflmas› da ayn› flekilde tersine çevril-mifl olacakt›r. Geçmifl ve gelecek için de ayn› fley olacakt›r ve dünya tastamam bi-ze göründü¤ü gibi görünecektir.1

Beynimiz belirli bir s›ralama yöntemine al›flt›¤› için flu anda dünya üst-te anlat›ld›¤› gibi ifllememekte ve zaman›n hep ileri akt›¤›n› düflünmekteyiz.Oysa bu, beynimizin içinde verilen bir karard›r ve dolay›s›yla tamamen iza-fidir. Gerçekte zaman›n nas›l akt›¤›n›, ya da ak›p akmad›¤›n› asla bilemeyiz.Bu da zaman›n mutlak bir gerçek olmad›¤›n›, sadece bir alg› biçimi oldu-¤unu gösterir.

Zaman›n bir alg› oldu¤u, 20. yüzy›l›n en büyük fizikçisi say›lan Einste-in'›n ortaya koydu¤u Genel Görecelik Kuram› ile de do¤rulanm›flt›r. LincolnBarnett, Evren ve Einstein adl› kitab›nda bu konuda flunlar› yazar:

284

Page 287: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Salt uzayla birlikte Einstein, sonsuz geçmiflten sonsuz gelece¤e akan flaflmaz ve de-¤iflmez bir evrensel zaman kavram›n› da bir yana b›rakt›. Görecelik Kuram›'n› çev-releyen anlafl›lmazl›¤›n büyük bölümü, insanlar›n zaman duygusunun da renkduygusu gibi bir alg› biçimi oldu¤unu kabul etmek istemeyiflinden do¤uyor...Nas›l uzay maddi varl›klar›n olas›l› bir s›ras› ise, zaman da olaylar›n olas›l› birs›ras›d›r. Zaman›n öznelli¤ini en iyi Einstein'in sözleri aç›klar: "Bireyin yaflant›-lar› bize bir olaylar dizisi içinde düzenlenmifl görünür. Bu diziden hat›rlad›¤›m›zolaylar 'daha önce' ve 'daha sonra' ölçüsüne göre s›ralanm›fl gibidir. Bu ne-denle birey için bir ben-zaman›, ya da öznel zaman vard›r. Bu zaman kendi için-de ölçülemez. Olaylarla say›lar aras›nda öyle bir ilgi kurabilirim ki, büyük bir say›önceki bir olayla de¤il de, sonraki bir olayla ilgili olur.2

Einstein, Barnett'in ifadeleriyle, "uzay ve zaman›n da sezgi biçimleri ol-du¤unu, renk, biçim ve büyüklük kavramlar› gibi bunlar›n da bilinçten ayr›-lamayaca¤›n› göstermifl"tir. Genel Görecelik Kuram›'na göre "zaman›n da,onu ölçtü¤ümüz olaylar dizisinden ayr›, ba¤›ms›z bir varl›¤› yoktur."3

Zaman bir alg›dan ibaret oldu¤una göre de, tümüyle alg›layana ba¤l›,yani göreceli bir kavramd›r.

Zaman›n ak›fl h›z›, onu ölçerken kulland›¤›m›z referanslara göre de¤iflir.Çünkü insan›n bedeninde zaman›n ak›fl h›z›n› mutlak bir do¤rulukla göstere-cek do¤al bir saat yoktur. Lincoln Barnett'in belirtti¤i gibi "rengi ay›rt edecekbir göz yoksa, renk diye bir fley olmayaca¤› gibi, zaman› gösterecek bir olayolmad›kça bir an, bir saat ya da bir gün hiçbir fley de¤ildir."4

Zaman›n göreceli¤i, rüyada çok aç›k bir biçimde yaflan›r. Rüyada gör-düklerimizi saatler sürmüfl gibi hissetsek de, gerçekte herfley birkaç dakikahatta birkaç saniye sürmüfltür.

Konuyu biraz daha aç›klamak için bir örnek üzerinde düflünelim. Özelolarak dizayn edilmifl tek pencereli bir odaya konup, burada belirli bir süregeçirdi¤imizi düflünelim. Odada geçen zaman› görebilece¤imiz bir de saatbulunsun. Ayn› zamanda odan›n penceresinden güneflin belirli aral›klarla do-¤up-batt›¤›n› görelim. Aradan birkaç gün geçtikten sonra, o odada ne kadarkald›¤›m›z soruldu¤unda verece¤imiz cevap; hem zaman zaman saate baka-rak edindi¤imiz bilgi, hem de güneflin kaç kere do¤up batt›¤›na ba¤l› olarakyapt›¤›m›z hesapt›r. Örne¤in, odada üç gün kald›¤›m›z› hesaplar›z. Ama e¤erbizi bu odaya koyan kifli bize gelir de, "asl›nda sen bu odada iki gün kald›n"derse ve pencerede gördü¤ümüz güneflin asl›nda suni olarak oluflturuldu¤u-nu, odadaki saatin de özellikle h›zl› iflletildi¤ini söylerse, bu durumda yapt›-¤›m›z hesab›n hiçbir anlam› kalmaz.

Bu örnek de göstermektedir ki, zaman›n ak›fl h›z›yla ilgili bilgimiz, sa-dece alg›layana göre de¤iflen referanslara dayanmaktad›r.

285

Page 288: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Zaman›n göreceli¤i, bilimsel yöntemle de ortaya konmufl somut bir ger-çektir. Einstein'›n Genel Görecelik Kuram› ortaya koymaktad›r ki zaman›nh›z›, bir cismin h›z›na ve çekim merkezine uzakl›¤›na göre de¤iflmektedir.H›z artt›kça zaman k›salmakta, s›k›flmakta; daha a¤›r daha yavafl iflleyereksanki "durma" noktas›na yaklaflmaktad›r.

Bunu Einstein'›n bir örne¤i ile aç›klayal›m. Bu örne¤e göre ayn› yafltakiikizlerden biri Dünya'da kal›rken, di¤eri ›fl›k h›z›na yak›n bir h›zda uzay yol-cu¤una ç›kar. Uzaya ç›kan kifli, geri döndü¤ünde ikiz kardeflini kendisindençok daha yafll› bulacakt›r. Bunun nedeni uzayda seyahat eden kardefl için za-man›n daha yavafl akmas›d›r. Ayn› örnek bir baba ve o¤ul için de düflünüle-bilir; "e¤er baban›n yafl› 27, o¤lunun yafl› 3 olsa, 30 dünya senesi sonra babadünyaya döndü¤ünde o¤ul 33 yafl›nda, baba ise 30 yafl›nda olacakt›r."5

Zaman›n izafi oluflu, saatlerin yavafllamas› veya h›zlanmas›ndan de¤il;tüm maddesel sistemin atom alt› seviyesindeki parçac›klara kadar farkl› h›z-larda çal›flmas›ndan ileri gelir. Zaman›n k›sald›¤› böyle bir ortamda insan vü-cudundaki kalp at›fllar›, hücre bölünmesi, beyin faaliyetleri gibi ifllemler da-ha a¤›r ifllemektedir. Kifli zaman›n yavafllamas›n› hiç fark etmeden günlük ya-flam›n› sürdürür.

Kuran'da ‹zafiyetModern bilimin bu bulgular›n›n bize gösterdi¤i sonuç, zaman›n mater-

yalistlerin sand›¤› gibi mutlak bir gerçek de¤il, göreceli bir alg› olufludur.‹flin ilginç yan› ise, 20. yüzy›la dek bilimin fark›nda olmad›¤› bu gerçe¤in,bundan 14 as›r önce indirilmifl olan Kuran'da bildirilmesidir. Kuran ayetlerin-de, zaman›n izafi bir kavram oldu¤unu gösteren aç›klamalar bulunur.

Modern bilim taraf›ndan do¤rulanan, zaman›n psikolojik bir alg› oldu-¤u, yaflanan olaya, mekana ve flartlara göre farkl› alg›lanabildi¤i gerçe¤inipek çok Kuran ayetinde görmek mümkündür. Örne¤in bir insan›n bütün ha-yat›, Kuran'da bildirildi¤ine göre çok k›sa bir süredir:

Sizi ça¤›raca¤› gün, O'na övgüyle icabet edecek ve (dünyada) pek az birsüre kald›¤›n›z› sanacaks›n›z. (‹sra Suresi, 52)Gündüzün bir saatinden baflka sanki hiç ömür sürmemifller gibi onlar›bir arada toplayaca¤› gün, onlar birbirlerini tan›m›fl olacaklar… (YunusSuresi, 45)Baz› ayetlerde, insanlar›n zaman alg›lar›n›n farkl› oldu¤una, insan›n

gerçekte çok k›sa olan bir süreyi çok uzunmufl gibi alg›layabildi¤ine iflaretedilir. ‹nsanlar›n ahiretteki sorgular› s›ras›nda geçen afla¤›daki konuflmalarbunun bir örne¤idir:

286

Page 289: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

Dedi ki: "Y›l say›s› olarak yeryüzünde ne kadar kald›n›z?" Dediler ki: "Birgün ya da bir günün biraz› kadar kald›k, sayanlara sor." Dedi ki: "Yaln›z-ca az (zaman) kald›n›z, gerçekten bir bilseydiniz. (Müminun Suresi, 112-114)Baflka baz› ayetlerde de, zaman›n farkl› ortamlarda farkl› bir ak›fl h›z›y-

la geçti¤i bildirilir:... Gerçekten, senin Rabbinin Kat›nda bir gün, sizin saymakta olduklar›-n›zdan bin y›l gibidir. (Hac Suresi, 47)Melekler ve Ruh (Cebrail), ona, süresi elli bin y›l olan bir günde ç›kabil-mektedir. (Mearic Suresi, 4)Gökten yere her ifli O evirip düzene koyar. Sonra (ifller,) sizin saymaktaoldu¤unuz bin y›l süreli bir günde yine O'na yükselir. (Secde Suresi, 5)Bu ayetler, zaman›n izafiyetinin çok aç›k birer ifadesidir. Bilim taraf›n-

dan 20. yüzy›lda ulafl›lan bu sonucun bundan 1400 y›l önce Kuran'da bildiril-mifl olmas› ise, elbette, Kuran'›, zaman› ve mekan› tümüyle sar›p kuflatanAllah'›n indirdi¤inin bir delilidir.

Kuran'›n daha pek çok ayetinde kullan›lan üslup aç›kça zaman›n bir al-g› oldu¤unu ortaya koymaktad›r. Özellikle de k›ssalarda bu anlat›m› görmekmümkündür. Örne¤in Allah Kuran'da bahsedilen mümin bir topluluk olanKehf ehlini üç yüzy›l› aflk›n bir süre derin bir uyku halinde tutmufltur. Dahasonra uyand›rd›¤›nda ise bu kifliler zaman olarak çok az bir süre kald›klar›n›düflünmüfller, ne kadar uyuduklar›n› tahmin edememifllerdir:

"Böylelikle ma¤arada y›llar y›l› onlar›n kulaklar›na vurduk (derin bir uy-ku verdik). Sonra iki gruptan hangisinin kald›klar› süreyi daha iyi hesapetti¤ini belirtmek için onlar› uyand›rd›k." (Kehf Suresi, 11-12)"Böylece, aralar›nda bir sorgulama yaps›nlar diye onlar› dirilttik (uyan-d›rd›k). ‹çlerinden bir sözcü dedi ki: "Ne kadar kald›n›z?" Dediler ki: "Birgün veya günün bir (kaç saatlik) k›sm› kadar kald›k." Dediler ki: "Ne ka-dar kald›¤›n›z› Rabbiniz daha iyi bilir..." (Kehf Suresi, 19)Afla¤›daki ayette anlat›lan durum da zaman›n asl›nda psikolojik bir alg›

oldu¤unun önemli bir delilidir. "Ya da alt› üstüne gelmifl, ›ss›z duran bir flehre u¤rayan gibisini (görme-din mi?) Demiflti ki: "Allah, buras›n› ölümünden sonra nas›l diriltecek-mifl?" Bunun üzerine Allah, onu yüz y›l ölü b›rakt›, sonra onu diriltti. (Veona) Dedi ki: "Ne kadar kald›n?" O: "Bir gün veya bir günden az kald›m"dedi. (Allah ona:) "Hay›r, yüz y›l kald›n, böyleyken yiyece¤ine ve içece¤i-ne bak, henüz bozulmam›fl; efle¤ine de bir bak; (bunu yapmam›z) seni in-sanlara ibret-belgesi k›lmam›z içindir. Kemiklere de bir bak nas›l bir ara-ya getiriyoruz, sonra da onlara et giydiriyoruz?" dedi. O, kendisine (bun-

287

Page 290: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

lar) apaç›k belli olduktan sonra dedi ki: "(Art›k flimdi) Biliyorum ki ger-çekten Allah, herfleye güç yetirendir." (Bakara Suresi, 259) Görüldü¤ü gibi bu ayet zaman› yaratan Allah'›n zamandan münezzeh

oldu¤unu aç›kça vurgulamaktad›r. ‹nsan ise Allah'›n kendisi için takdir etti¤izamana ba¤›ml›d›r. Ayette görüldü¤ü gibi insan ne kadar uykuda kald›¤›n›dahi bilmekten acizdir. Böyle bir durumda (materyalistlerin çarp›k mant›¤›n-da oldu¤u gibi) zaman›n mutlak oldu¤unu iddia etmek, son derece ak›l d›fl›olacakt›r.

KaderZaman›n izafi oluflu, bize çok önemli bir gerçe¤i göstermektedir: Bu iza-

fiyet o kadar de¤iflkendir ki, bizim için milyarlarca y›l süren bir zaman dili-mi, bir baflka boyutta sadece tek bir saniye bile sürebilir. Hatta, evrenin bafl›n-dan sonuna kadar geçen çok büyük bir zaman dilimi, bir baflka boyutta, birsaniye bile de¤il, ancak bir "an" sürüyor olabilir.

‹flte ço¤u insan›n tam olarak anlayamad›¤›, materyalistlerin ise anlaya-mayarak tümden reddettikleri kader gerçe¤inin özü buradad›r. Kader,Allah'›n geçmifl ve gelecek tüm olaylar› bilmesidir. ‹nsanlar›n önemli bir bö-lümü ise, Allah'›n henüz yaflanmam›fl olaylar› önceden nas›l bildi¤ini sorarlarve kaderin gerçekli¤ini anlayamazlar. Oysa "yaflanmam›fl olaylar", bizim içinyaflanmam›fl olaylard›r. Allah ise zamana ve mekana ba¤l› de¤ildir, zatenbunlar› yaratan Kendisi'dir. Bu nedenle Allah için geçmifl, gelecek ve flu anhepsi birdir ve hepsi olup, bitmifltir.

Lincoln Barnett, Genel Görecelik Kuram›'n›n bu gerçe¤e nas›l iflaret etti-¤inden, Evren ve Einstein isimli kitab›nda bahsetmektedir. Barnett'e göre, bü-tün anlam›nda varl›klar› ancak "bütün yüceli¤iyle kozmik bir zihin" kavra-yabilir.6 Barnett'in "kozmik zihin" dedi¤i ‹rade, tüm evrene hakim olanAllah'›n ilmi ve akl›d›r. Bizim bir cetvelin bafl›n›, ortas›n›, sonunu ve arala-r›ndaki tüm birimleri bir bütün olarak tek bir anda kolayca görebilmemiz gi-bi, Allah da bizim ba¤l› oldu¤umuz zaman› bafl›ndan sonuna kadar tek bir anolarak bilir. ‹nsanlar ise sadece zaman› gelince bu olaylar› yaflay›p, Allah'›nonlar için yaratt›¤› kadere tan›k olurlar.

Bu arada toplumda yayg›n olan kader anlay›fl›n›n çarp›kl›¤›na da dikkatetmek gerekir. Bu çarp›k anlay›flta, Allah'›n insanlara bir "al›nyaz›s›" belirledi-¤i, ama onlar›n kimi zaman bunu de¤ifltirdikleri gibi bat›l bir inan›fl vard›r.Örne¤in ölümden dönen bir hasta için "kaderini yendi" gibi cahilce ifadelerkullan›l›r. Oysa kimse kaderini de¤ifltiremez. Ölümden dönen kifli, kaderindeölümden dönmesi yaz›l› oldu¤u için ölmemifltir. "Kaderimi yendim" diyerek

288

Page 291: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

kendilerini aldatanlar›n bu cümleyi söylemeleri ve o psikolojiye girmeleri de,yine kaderlerindedir.

Çünkü kader Allah'›n ilmidir ve tüm zaman› ayn› anda bilen ve tüm za-mana ve mekana hakim olan Allah için, herfley kaderde yaz›lm›fl ve bitmifltir.

Allah için zaman›n tek oldu¤unu Kuran'da kullan›lan üsluptan da anla-r›z; bizim için gelecek zamanda olacak baz› olaylar, Kuran'da çoktan olup bit-mifl bir olay gibi anlat›l›r. Örne¤in, ahirette insanlar›n Allah'a verecekleri he-sab›n belirtildi¤i ayetler, bunu çoktan olup bitmifl bir olay gibi anlatmaktad›r:

Sur'a üfürüldü; böylece Allah'›n diledikleri d›fl›nda, göklerde ve yerdeolanlar çarp›l›p-y›k›l›verdi. Sonra bir daha ona üfürüldü, art›k onlar aya-¤a kalkm›fl durumda gözetliyorlar. Yer, Rabbinin nuruyla par›ldad›; kitapkondu; peygamberler ve flahidler getirildi ve aralar›nda hak ile hükümverildi... ‹nkar edenler, cehenneme bölük bölük sevkedildiler... Korkup-sak›nanlar da, cennete bölük bölük sevkedildiler... (Zümer Suresi, 68-73)Bu konudaki di¤er örnekler ise flöyledir:(Art›k) Her bir nefis yan›nda bir sürücü ve bir flahid ile gelmifltir. (Kaf Su-resi, 21)Gök yar›l›p-çatlam›flt›r; art›k o gün, 'sarkm›fl-za'fa u¤ram›flt›r.' (Hakka Su-resi, 16) Ve sabretmeleri dolay›s›yla cennetle ve ipekle ödüllendirmifltir. Oradatahtlar üzerinde yaslan›p-dayanm›fllard›r. Orada ne (yak›c›) bir günefl vene de dondurucu bir so¤uk görürler. (‹nsan Suresi, 12-13) Görebilenler için cehennem de sergilenmifltir. (Naziat Suresi, 36) Art›k bugün, iman edenler, kafir olanlara gülmektedirler. (Mutaffifin Su-resi, 34) Suçlu-günahkarlar atefli görmüfllerdir, art›k içine kendilerinin girecekle-rini de anlam›fllard›r; ancak ondan bir kaç›fl yolu bulamam›fllard›r. (KehfSuresi, 53)Görüldü¤ü gibi, bizim için ölümümüzden sonra yaflanacak olan bu

olaylar, Kuran'da yaflanm›fl ve bitmifl olaylar olarak anlat›lmaktad›r. ÇünküAllah, bizim ba¤l› oldu¤umuz izafi zaman boyutuna ba¤l› de¤ildir. Allah tümolaylar› zamans›zl›kta dilemifl, insanlar bunlar› yapm›fl ve tüm bu olaylar ya-flanm›fl ve sonuçlanm›flt›r. Küçük büyük her türlü olay›n, Allah'›n bilgisi da-hilinde gerçekleflti¤i ve bir kitapta kay›tl› oldu¤u gerçe¤i ise afla¤›daki ayettehaber verilir:

Senin içinde oldu¤un herhangi bir durum, onun hakk›nda Kur'an'danokudu¤un herhangi bir fley ve sizin iflledi¤iniz herhangi bir ifl yoktur ki,ona (iyice) dald›¤›n›zda, Biz sizin üzerinizde flahidler durmufl olmayal›m.Yerde ve gökte zerre a¤›rl›¤›nca hiçbir fley Rabbinden uzakta (sakl›) kal-

289

Page 292: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

maz. Bunun daha küçü¤ü de, daha büyü¤ü de yoktur ki, apaç›k bir kitap-ta (kay›tl›) olmas›n. (Yunus Suresi, 61)

Materyalistlerin EndiflesiMaddenin gerçe¤i ile zamans›zl›k ve mekans›zl›k konular›n› ele ald›¤›-

m›z bu bölümde anlat›lanlar, asl›nda son derece aç›k gerçeklerdir. Daha öncede ifade edildi¤i gibi bunlar kesinlikle bir felsefe ya da bir düflünce biçimi de-¤il, reddedilmesi mümkün olmayan bilimsel sonuçlard›r. Teknik bir gerçekolmas›n›n d›fl›nda, akla dayal› ve mant›ksal deliller de bu konuda baflka alter-natife imkan tan›mamaktad›r: Bir insan için evren, onu meydana getirenmaddeler ve içindeki insanlarla ve zamanla birlikte bir görüntü varl›kt›r. Ya-ni asl› ile muhatap olamad›¤›, zihninde yaflad›¤› bir alg›lar bütünüdür.

Materyalistler bu gerçe¤i anlamada zorluk çekerler. Örne¤in tekrar ma-teryalist Politzer'in otobüs örne¤ine dönecek olursak; Politzer alg›lar›n›n d›-fl›na ç›kamayaca¤› gerçe¤ini teknik olarak bildi¤i halde, bunu sadece belirliolaylar için kabul edebilmifltir. Yani Politzer için otobüs çarpana kadar olay-lar beyninin içinde oluflmaktad›r, ama otobüs çarpt›¤› anda olaylar birdenbeyninin d›fl›na ç›karak maddesel bir gerçeklik kazanmaktad›r. Buradakimant›k bozuklu¤u aç›kça ortadad›r; Politzer de "tafla vuruyorum, aya¤›m ac›-yor, demek ki var" diyen materyalist Johnson'›n hatas›na düflmüfl, otobüsçarpmas›nda hissedilen fliddetin de asl›nda bir alg›dan ibaret oldu¤unu kav-rayamam›flt›r.

Materyalistlerin bu konuyu anlayamamalar›n›n bilinçalt›ndaki as›l ne-deni ise, anlad›klar›nda karfl› karfl›ya kalacaklar› gerçekten büyük bir korkuduymalar›d›r. Lincoln Barnett, bu konunun sadece "sezilmesinin" bile mater-yalist bilim adamlar›n› korku ve endifleye sürükledi¤ini flöyle belirtiyor:

Filozoflar tüm nesnel gerçekleri alg›lar›n bir gölge dünyas› haline getirirken, bilimadamlar› insan duyular›n›n s›n›rlar›n› korku ve endifle ile sezdiler.7

Maddenin asl› ile muhatap olamad›¤› ve zaman›n bir alg› oldu¤u gerçe-¤i anlat›ld›¤›nda bir materyalist büyük bir korkuya kap›l›r. Çünkü madde vezaman mutlak varl›k olarak ba¤land›¤› yegane iki kavramd›r. Bunlar adetatap›nd›¤› birer puttur; çünkü kendisinin madde ve zaman taraf›ndan (evrimyoluyla) yarat›ld›¤›na inanmaktad›r.

‹çinde yaflad›¤› evrenin, dünyan›n, kendi bedeninin, di¤er insanlar›n, fi-kirlerinden etkilendi¤i materyalist filozoflar›n, k›sacas› hiçbir fleyin as›llar› ilekarfl›laflamad›¤›n› hissetti¤inde ise tüm benli¤ini bir dehflet duygusu sarar.Güvendi¤i, inand›¤›, medet umdu¤u herfley bir anda kendisinden uzaklafl›pkaybolur. Asl›n› mahfler günü yaflayaca¤› ve "o gün (art›k) Allah'a teslim ol-

290

Page 293: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

mufllard›r ve uydurduklar› (yalanc› ilahlar) da onlardan çekilip uzaklafl-m›flt›r" (Nahl Suresi, 87) ayetinde tarif edilen çaresizli¤i hisseder.

Bu andan itibaren materyalist kendisini maddenin d›flar›daki asl› ilemuhatap oldu¤una inand›rmaya çabalar, bunun için kendince "delil"ler olufl-turur; yumru¤unu duvara vurur, tafllar› tekmeler, ba¤›r›r, ça¤›r›r, ama aslagerçekten kurtulamaz.

Materyalistler, bu gerçe¤i kendi kafalar›ndan atmak istedikleri gibi, di-¤er insanlar›n da zihninden uzaklaflt›rmak isterler. Çünkü maddenin gerçekmahiyeti insanlar taraf›ndan bilindi¤i takdirde, felsefelerinin ilkelli¤inin vecahil bak›fl aç›lar›n›n ortaya ç›kaca¤›n›n, görüfllerini anlatacak bir zemin kal-mayaca¤›n›n fark›ndad›rlar. ‹flte burada anlat›lan gerçekten bu denli rahats›zolmalar›n›n nedeni, yaflad›klar› bu korkulard›r.

Allah inkarc›lar›n bu korkular›n›n ahirette daha da fliddetlenece¤ini bil-dirmifltir. Hesap günü Allah onlara flöyle seslenecektir:

"Onlar›n tümünü toplayaca¤›m›z gün; sonra flirk koflanlara diyece¤iz ki:"Nerede (o bir fley) san›p da ortak kofltuklar›n›z?" (Enam Suresi, 22)Bunun ard›ndan inkarc›lar, dünyada asl›na ulaflt›klar›n› zannederek

Allah'a flirk kofltuklar› mallar›n›n, evlatlar›n›n, çevrelerinin kendilerindenuzaklaflt›¤›na ve tamamen yok olduklar›na flahit olacaklard›r. Allah bu gerçe¤ide, "bak, kendilerine karfl› nas›l yalan söylediler ve düzmekte olduklar› dakendilerinden kaybolup-uzaklaflt›" (Enam Suresi, 24) ayetiyle haber vermifltir.

‹nananlar›n Kazanc›Maddenin mutlak olmad›¤› ve zaman›n bir alg› oldu¤u gerçe¤i, mater-

yalistleri korkuturken, inananlar için tam aksi gerçekleflir. Allah'a iman edeninsanlar maddenin ard›ndaki s›rr› kavrad›klar›nda büyük bir sevinç duymak-tad›rlar. Çünkü bu gerçek her türlü konunun anahtar›d›r. Bu kilit aç›ld›¤› an-da tüm s›rlar a盤a ç›kar. Kifli belki anlamakta zorluk çekti¤i pek çok konuyubu sayede rahatl›kla anlar hale gelir.

Daha önce de ifade edildi¤i gibi ölüm, cennet, cehennem, ahiret, boyutde¤ifltirme gibi konular anlafl›lm›fl ve "Allah nerede", "Allah'tan önce ne var-d›", "Allah'› kim yaratt›", "kabir hayat› ne kadar sürecek", "cennet ve cehen-nem nerede", "cennet ve cehennem flu an var m›" ve bunlar gibi önemli soru-lar böylece kolayca yan›tlanm›fl olur. Ve Allah'›n tüm bir evreni nas›l bir sis-temle yoktan var etti¤i kavran›r. Hatta öyle ki bu s›r sayesinde "ne zaman" ve"nerede" gibi sorular da anlams›z hale gelir. Çünkü ortada ne zaman, ne demekan kalmaz. Mekans›zl›k kavrand›¤› takdirde cennet, cehennem, dünyahepsinin asl›nda ayn› yerde oldu¤u da anlafl›l›r. Zamans›zl›k kavrand›¤› tak-

291

Page 294: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

292

dirde ise herfleyin tek bir anda oldu¤u fark edilir; hiçbir fley için beklenmez,zaman geçmez, herfley zaten olup, bitmifltir.

Bu s›rr›n kavranmas›yla birlikte, dünya inanan insan için cennete ben-zemeye bafllar. ‹nsan› s›kan her tür maddesel endifle, kuruntu ve korku kay-bolur. ‹nsan, tüm evrenin tek bir Hakimi oldu¤unu, O'nun tüm maddeseldünyay› diledi¤i gibi yaratt›¤›n› ve yapmas› gereken tek fleyin O'na yönelmekoldu¤unu kavrar. Art›k o, "her türlü ba¤›ml›l›ktan özgürlü¤e kavuflturul-mufl olarak" (Al-i ‹mran Suresi, 35) Allah'a teslim olmufltur.

Bu s›rr› kavramak, dünyan›n en büyük kazanc›d›r.Bu s›rla birlikte yine Kuran'da bahsedilen çok önemli bir gerçek daha

anlafl›l›r: Daha önce de bahsetti¤imiz, Allah'›n insana "flah damar›ndan dahayak›n" (Kaf Suresi, 16) oldu¤u gerçe¤i… Bilindi¤i gibi flah damar› insan›niçindedir. ‹nsana kendi içinden daha yak›n bir mesafe olamaz. Bu durum in-san›n zihninin d›fl›na ç›kamad›¤› gerçe¤i ile kolayca aç›klanabilir. Görüldü¤ügibi bu ayet de, bu s›rla birlikte çok daha iyi anlafl›lmaktad›r.

‹flte gerçek budur. Bilinmelidir ki, hiçbir insan için Allah'tan baflka dostve yard›mc› yoktur. Allah'tan baflka hiçbir fley mutlak de¤ildir; kendisines›¤›n›lacak, yard›m istenecek, karfl›l›k beklenecek tek mutlak varl›k O'dur...

Ve her nereye dönersek, Allah'›n yüzü oradad›r…

1 François Jacob, Mümkünlerin Oyunu, Kesit Yay›nlar›, 1996, s. 111.2 Lincoln Barnett, Evren ve Einstein, Varl›k Yay›nlar›, 1980, s. 52-53.3 Lincoln Barnett, Evren ve Einstein, s. 17.4 Lincoln Barnett, Evren ve Einstein, s. 58.5 Paul Strathern, Einstein ve Görelilik Kuram›, Gendafl Yay›nlar›, 1997, s. 57.6 Lincoln Barnett, Evren ve Einstein, s. 84.7 Lincoln Barnett, Evren ve Einstein, s.17-18.

Page 295: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

293

Kitab›n bafl›ndan bu yana inceledi¤imiz tüm canl›lar, tüm sistemler bizeaç›kça flunu gösterdi: Bütün evren ve içindeki bütün varl›klar› Allah yaratm›flt›r.‹nsan da dahil olmak üzere, her canl› yaflam›n› Allah'a borçludur. Canl›lara hayatveren de, onlar› belirli bir vakte kadar canl› tutan da O'dur. Hayatta olduklar› sü-rece onlar› besleyen, koruyan, onlara flifa veren de yine Allah't›r.

Allah'›n yaratmas›n›n delilleri -ki bunlar›n ancak çok az bir k›sm›n› kitapboyunca incelemeye çal›flt›k- o kadar aç›kt›r ki, biraz akla ve vicdana sahip her-hangi bir insan üstte sayd›¤›m›z gerçekleri rahatl›kla görüp kabul edebilir. Ancakinsan›n bu noktaya kadar gelmesi, yani etraf›n›n Allah'›n yarat›fl›n› gösteren de-lillerle dolu oldu¤unu kabul etmesi yeterli de¤ildir. Kuran'da, Allah'›n varl›¤›n›kabul eden, ancak yine de do¤ru yolda olmayan kimselerden flöyle söz edilir:

"De ki: Göklerden ve yerden sizlere r›z›k veren kimdir? Kulaklara ve göz-lere malik olan kimdir? Diriyi ölüden ç›karan ve ölüyü diriden ç›karankimdir? Ve iflleri evirip-çeviren kimdir? Onlar: Allah diyeceklerdir. Öy-leyse de ki: Peki siz yine de korkup-sak›nmayacak m›s›n›z? ‹flte bu, sizingerçek Rabbiniz olan Allah't›r. Öyleyse haktan sonra sap›kl›ktan baflkane var? Peki, nas›l hala çevriliyorsunuz?" (Yunus Suresi, 31-32)Ayette anlat›lan insan modeli çok önemlidir: Söz konusu kifliler, kendilerine

Allah'›n varl›¤› ve s›fatlar› ile ilgili olarak sorulan tüm sorulara do¤ru cevap ver-mekte, herfleyi Allah'›n yaratt›¤›n› kabul etmektedirler. Ancak buna ra¤men yinede kendilerine "peki siz yine de korkup-sak›nmayacak m›s›n›z?" ya da "peki, na-s›l hala çevriliyorsunuz" gibi uyar›lar yap›lmaktad›r.

Bu bize flunu gösterir: Allah'›n varl›¤›n› kabul etmek, "sap›kl›k"tan kurtul-mufl olmak anlam›na gelmemektedir. (fieytan da Allah'›n varl›¤›n› reddetmez, an-cak O'na isyan eder). Bir insan Allah'›n varl›¤›n›, yaln›zca baz› geleneksel inanç-lar›n etkisiyle, anlam›n› kavramadan da tasdik ediyor olabilir. Nitekim üsttekiayette tarif edilen insan modeli bu flekildedir. Bu kifliler, Allah'›n varl›¤›n› yaln›z-ca sözde kabul etmekte, ancak bu büyük gerçek üzerinde düflünmemekte, bu bü-yük gerçe¤in anlam›n› kavrayamamaktad›rlar. Kuran'da bu durum "Onlar,Allah'›n kadrini (kudretini, büyüklü¤ünü) hakk›yla takdir edemediler. fiüphe-siz Allah, güç sahibidir, azizdir" (Hac Suresi, 74) ayetiyle aç›klan›r.

Buna karfl›l›k, Allah'›n kadrini hakk›yla takdir etmeye bafllayan bir insanüstteki modelden çok farkl›d›r. Çünkü o insan art›k görür ki, bütün evren biramaca göre yarat›lm›flt›r. Kendi yarat›l›fl›n›n amac› ise, evrenin her köflesinde yeralan yarat›l›fl gerçe¤ini (Allah'›n ayetlerini) görmek, ve bunun Sahibi'ni övüp,O'na teslim olmak, O'na kulluk etmektir. Allah, bu gerçe¤i "Ben, cinleri ve insan-lar› yaln›zca bana kulluk etsinler diye yaratt›m" (Zariyat Suresi, 56) ayeti ile ha-ber verir. Evrendeki tüm ayetler de insana Allah'a kul olma görevini hat›rlatmakiçindir. Bunu haber veren bir ayette Allah flöyle buyurmaktad›r:

Sonsöz

Page 296: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

294

"‹flte Rabbiniz olan Allah budur. O'ndan baflka ilah yoktur. Herfleyin Ya-rat›c›s›'d›r, öyleyse O'na kulluk edin. O, herfleyin üstünde bir vekildir."(Enam Suresi, 102)Madem insan› bir damla sudan yaratan, onu büyüten, besleyen, ona iflitme

ve görme veren, hastaland›¤›nda sa¤l›¤›na kavuflturan (vücudun inan›lmaz sa-vunma sistemini de, ilaçlar› da, t›bba ait bilgileri de, doktorlar› da Allah'›n yarat-m›fl oldu¤unu unutmay›n) Allah't›r; dolay›s›yla insan elbette yaln›zca O'na kul ol-mal›, O'na ibadet etmeli ve O'na itaat etmelidir.

Bir insan›n Allah'a kulluk etti¤inin en aç›k göstergesi ise, O'ndan korkup-sa-k›nmas›d›r. (Allah'› yaln›zca sözde tan›yanlar ise, üstte aktard›¤›m›z Yunus Sure-si'nin 32. ayetine göre, O'ndan korkup-sak›nmayanlard›r). Evet, Allah'a gerçekteninanan (iman eden) bir insan O'ndan korkar ve O'na karfl› gelmekten sak›n›r.Çünkü Allah'›n evrenin dört bir yan›ndaki ayetlerini görmekle, O'nun büyük gü-cünü, büyük ihtiflam›n› da hissetmifl olmaktad›r.

Ayr›ca Allah'a iman eden bir insan, O'nun kitab›ndan bir baflka gerçe¤i da-ha ö¤renir: Bu evren ve bu dünya yaln›zca geçici bir süre için yarat›lm›flt›r. ‹nsanburada k›sa bir süre kalacakt›r. Daha sonra da, "Ey insan, gerçekten sen, hiç dur-maks›z›n Rabbine do¤ru bir çaba harcay›p durmaktas›n; sonunda O'na vara-caks›n" (‹nflikak Suresi, 6) hükmü gere¤i, Allah'a dönecektir. O'nun kendisine ve-rece¤i yeni bir bedenle ebedi ahiret hayat›na bafllayacakt›r. Bu hayat›n›n sonsuzgüzelliklerle dolu olan cennette mi, yoksa büyük bir azab›n yafland›¤› cehennem-de mi geçece¤i ise, dünyada yapt›klar›na ba¤l›d›r. E¤er dünyada Allah'a itaat ed-er, O'na kul olur ve O'nun yolunu izlerse, Allah'›n r›zas› (hoflnutlu¤u) ve cennet-le ödüllendirilecektir. Allah'a isyan etti¤i takdirde ise ahirette onun için yaln›zcaafla¤›lanma ve cehennemin yak›c› azab› vard›r.

‹flte dünyan›n en büyük gerçe¤i budur ve insan için de bundan daha önem-li bir fley olamaz...

Ancak ilk baflta da belirtti¤imiz gibi, baz› insanlar bu gerçe¤e gözlerini ka-pamaya, Allah'›n varl›¤›n› tan›mamaya ya da yaln›zca sözde tan›maya ve ahiretiunutmaya son derece e¤ilimlidirler. Bu durum Kuran'da Hz. Yusuf'un a¤z›ndanflöyle anlat›l›r: "...Hüküm, yaln›zca Allah'›nd›r. O, Kendisinden baflkas›na kul-luk etmemenizi emretmifltir. Dosdo¤ru olan din iflte budur, ancak insanlar›nço¤u bilmezler." (Yusuf Suresi, 40). Baflka ayetlerde ise "...insanlar›n ço¤u bil-mezler. Onlar, dünya hayat›ndan (yaln›zca) d›flta olan› bilirler. Ahiretten ise ga-fil olanlard›r." (Rum Suresi, 6-7) denilir. Bu kifliler, ayetlerde bildirildi¤i gibi dün-yan›n yaln›zca "d›flta olan" k›sm›n› bilirler. Örne¤in döviz kurlar›n› ya da moda-y› çok iyi biliyor olabilirler. Ancak her yerde var olan Allah'›n ayetlerini göremez,Allah'›n kudretini fark edemezler. Allah'›n varl›¤›n› belki sözde kabul ediyorlard›rancak bu tamamen çarp›k bir inançt›r: Bir ayetin ifadesiyle, "O'nu arkalar›nda-

Page 297: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

295

unutuluvermifl (önemsiz) bir fley edinmifl"lerdir. (Hud Suresi, 92)Ve ayetlerde de vurguland›¤› gibi, bu tür insanlar, insanlar›n ço¤unlu¤unu

olufltururlar. ‹çinde yaflad›¤›m›z toplumun ço¤unlu¤u da kuflkusuz bu kurala uy-gun olarak Allah'›n ve ahiretin gerçek anlamda fark›nda de¤ildir. Bu nedenle be-nimsedikleri toplumsal düzen de, Allah'› tan›mamaya, O'nun varl›¤›n› göz ard›etmeye dayanan bir sistemdir. Allah'tan gafil olan bu kifliler ne kadar "kültürlü"gibi gözükseler de koyu birer cahildirler ve bu yüzden de bu tür kiflilerin olufltur-du¤u topluma Kuran'da "cahiliye toplumu" ad› verilir.

Bu toplumdaki insanlar tek bafllar›na Allah'›n fark›na varamazlar. Bu neden-le de Allah, insanlara "yol gösterici" (Bakara Suresi, 2) olarak Kuran'› indirmifltir.Kuran insanlara bilmedikleri gerçekleri bildirir ve onlar› Allah'› tan›y›p O'na kulolmaya davet eder. Kuran'›n insanlar aras›nda yay›lmas› ise, Allah'›n kanunu ge-re¤i, Kuran'a iman edenler, yani müminler arac›l›¤›yla olacakt›r. Müminler,Allah'›n, dinin anlat›lmas› konusunda verdi¤i say›s›z emir gere¤i, Kuran'› di¤erinsanlara da ulaflt›rmak, onlar› da Allah'›n dosdo¤ru yoluna ça¤›rmakla yüküm-lüdürler.

Biz de bu kitapta Kuran'da Allah'›n dikkat çekti¤i baz› konular› elimizdengeldi¤ince aç›klamaya çal›flt›k. Allah'›n yeryüzündeki sonsuz ayetlerinden küçükbir k›sm›na dikkat çekmeye, onlar› daha görülür hale getirmeye gayret ettik.Allah'› unutmufl olan cahiliye toplumunun göremedi¤i büyük gerçekleri biraz ol-sun ayd›nlatmay› denedik. fiimdi bu kitab›, ya da yine Kuran'›n yoluna davet et-mek amac›yla yaz›lm›fl baflka herhangi bir kitab› okuyan kiflinin önünde iki seçe-nek vard›r:

Birincisi Allah'›n yoluna yönelmektir. Evet madem bizi yaratan O'dur, biz deO'na kulluk etmekle yükümlüyüz. Bir insan hayat›n›n herhangi bir döneminde,herhangi bir gününde oturup bu gerçe¤i düflünebilir ve Allah'› tan›madan geçmifleski hayat›ndan vazgeçebilir. Allah'tan ba¤›fllanma diler ve O'nun gösterdi¤i fle-kilde yepyeni bir hayata bafllar.

‹kinci seçenek ise, kiflinin okudu¤u kitab›n kapa¤›n› kapat›p, hiçbir fley ol-mam›flcas›na yoluna devam etmesidir. Bu durumda söz konusu kifli, Allah'›n far-k›nda olmayan "insanlar›n ço¤u" gibi yaflamaya devam edecek, içinde bulundu-¤u cahiliye toplumunun sistemine uymay› sürdürecektir.

Birinci seçenek, insan› sonsuz mutluluk ve kurtulufla götürecek olan yoldur.‹kincisinin sonunda ise yaln›zca ac›, hüsran, hayal k›r›kl›¤› ve azap vard›r.

Seçim insana aittir...

Page 298: DÜŞÜNEN İNSANLAR İÇİN

...Sen Yücesin, bize ö¤retti¤inden

baflka bizim hiçbir bilgimiz yok.

Gerçekten Sen, herfleyi bilen,

hüküm ve hikmet sahibi olans›n.

(Bakara Suresi, 32)