84
Evde yüz bakımı Çocukları evden kaçmaya iten sebepler Kilo artışını önleyecek 10 öneri JAAR 4 | NR. 38 | 15 NOVEMBER 2011 De Stem van de Multi-Culti Vrouw Evlilikte mutluluk testi can mı yakacak? Sibel Eraslan: Her kadının içinden geçtiği bir çölü var TESETTÜR modaya kurban mı oluyor?

Kadın Dergisi Kasım 2011

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Kadın Dergisi Kasım 2011, Sayı 38

Citation preview

Page 1: Kadın Dergisi Kasım 2011

Evde yüz bakımıÇocukları evden kaçmaya iten sebeplerKilo artışını önleyecek 10 öneri

JAAR

4 |

NR.

38

| 15

NOV

EMBE

R 20

11

JAAR

4 |

NR.

38

| 15

NOV

EMBE

R 20

11

De Stem van de Multi-Culti Vrouw

Evlilikte mutluluk testi

can mı

yakacak?Sibel Eraslan: Her kadının içinden geçtiği bir çölü var

TESETTÜR

modaya

kurban mı

oluyor?

Page 2: Kadın Dergisi Kasım 2011
Page 3: Kadın Dergisi Kasım 2011
Page 4: Kadın Dergisi Kasım 2011

4 | KADIN 4 | KADIN

KADIN

PMG

EBUBEKİR TURGUT

MÜNEVVER ESRA TURGUT

ÖZLEM ÖZYOL, SEVİM HÜLYA GERİLAKAN

SELİM TURAN, M. TAHTALI, HATİCE TURGUTM.KÜBRA, MUSTAFA TOGA, FUAT ASLAN

EMİNE BOZKURT, FATMA KOŞER KAYA, B. MEERKERK, SADIK YEMNİ, ÖZLEM ÖZYOL, FUNDA MÜJDE, JESSICA MAAS, SELMA COŞKUNER, AV. TENZİLE ERDALNEVİN ÖZÜTOK, NURAY BOSSINK TUNA, SEMA MARAŞLI, SABAHATTİN UÇAR, NİLÜFER ÇAKIROĞLU

SELÇUK ÖZTÜRK T. 020 - 614 53 63F. 020 - 613 24 23

BURHAN CALLAK, HAYRİYE, BÜYÜKEKEN, SELMA GECİKMEZ, TURGUT OKAN, BANU ÇELİK, KERİME SAHİN, YETER AKIN

P-Ajans: [email protected]

AV. İSMET ÖZKARA

HOLLANDA SENELİK 25,00 EURO (PER JAAR)BELÇİKA SENELİK 25,00 EURO (PER JAAR)DİĞER ÜLKELER 60,00 EURO

HOLLANDA GENELİ

POSTBUS 69026, 1060 CA AMSTERDAM

DERKINDERENSTRAAT 108 B, 1061 VX AMSTERDAMT. 020 - 614 53 63 / F. 020 - 613 24 [email protected] / WWW.KADINDERGISI.NL

İmtiyaz Sahibi / Uitgever

Algemeen Directeur

Genel Yayın Yönetmeni / Hoofdredacteur

Yazı İşIeri Müdürü / Eindredacteur

Haber & Araştırma / Nieuws & Onderzoek

Yazarlar / Schrijvers

Reklam Satış Pazarlama / Advertentie

Bu sayıda katkıda bulunanlarAan dit nummer werkten verder mee

Sayfa Tasarımı / Lay-Out

Hukuk Danışmanı / Juridisch adviseur

Abone / Abonnee

Dağıtım

Yazışma Adresi / Post Adres

İdare Merkezi / Bezoek Adres

Kadın Dergisi Ekim Sayısı Kapağı

©2008 PMGYAYINLANAN YAZILARIN SORUMLULUĞU YAZARLARA VE REKLAMLARIN İÇERİĞİNDEN REKLAM VERENLER SORUMLUDUR.

DOĞACAK HUKUKİ SORUMLULUK HİÇ BİR ŞEKİLDE DERGİMİZİ BAĞLAMAZ. DERGİMİZDE YER ALAN YAZI, RESİM, KARİKATÜR İSMİMİZ

BELİRTİLMEK SURETİYLE KULLANILABİLİR. REKLAMLAR MÜSADE ALINMADAN KESİNLİKLE KULLANILAMAZ.

HET IS NIET TOEGESTAAN OM, ZONDER VOORAFGAANDE TOESTEMMING VAN KADIN, DOOR KADIN GEPUBLICEERDE ARTIKELEN, ONDERZOEKEN

OF GEDEELTEN DAARVAN OVER TE NEMEN, TE (DOEN) PUBLICEREN OF ANDERSZINS OPENBAAR TE MAKEN OF TE VERVEELVOUDIGEN.

OP ONZE AANBIEDINGEN EN OVEREENKOMSTEN ZIJN VAN TOEPASSING ONZE ALGEMENE VOORWAARDEN, WELKE ZIJN GEDEPONEERD BIJ DE

KAMER VAN KOOPHANDEL TE AMSTERDAM

ISSN: 1574-022638-4014-29 8-13

YIL / JAAR: 4SAYI / NUMMER: 37

15 NOVEMBER2011

10 DOSYA: FACEBOOK CAN MI YAKACAK?

30 EVLİLİK TERAPİSİ:

ERKEKLERİN KORKULU

RÜYALARI!

31 EVLİLİK TERAPİSİ:

ÇOCUKLARI EVDEN KAÇMAYA

İTEN SEBEPLER

26 ZİRVEDEN AŞAĞI İNERKEN:

GEÇMIŞIN VE BUGÜNÜN

ÜNLÜ DIKTATÖR EŞLERI

18 BAKIM:

YÜZÜNÜZÜ GENÇLEŞTİRİN

inhou

d

Page 5: Kadın Dergisi Kasım 2011

68 CANSEVER: HİÇ BİR SANATÇI

DOĞRU DÜRÜST MUTLU OLMADI

70 SAĞLIK: ÇOCUKLARDA KARIN

AĞRISI CİDDİYE ALINMALI!

74 DİYET: KILO ARTIŞINI

ÖNLEYECEK 10 ÖNERI

80 GÜLSÜM TATAR: HAKEMLERLE

MÜCADELE ETMEK ZORUNDA KALDIM

38 AYIN TESTİ:

EVLİLİKTE MUTLULUK TESTİ

48 KARİYER: İŞİNİZİ SEVMEK İÇİN

ATMANIZ GEREKEN İLK ADIM

40 MODA:

MODA RÜYASI

44 MODA: TESETTÜR MODAYA

KURBAN MI OLUYOR?

64 SİBEL ERASLAN: HER KADININ İÇİNDEN GEÇTİĞİ BIR ÇÖLÜ VAR

66 SEMRA SIMA: ORTADAN KAYBOLAN YAPIMCILAR VAR

Page 6: Kadın Dergisi Kasım 2011

6 | KADIN

De Stem van de Multi-Culti Vrouw!

+ 31

(0)2

0 61

4 53

63

Postbus 69026 • 1060 CA Amsterdam • t. +31 (0)20 - 614 53 63 • f. +31 (0)20 - 613 24 23 • [email protected] • www.kadindergisi.nl

Artık Kadın’ın Adı Var

Hollanda’da Bir İlk

Page 7: Kadın Dergisi Kasım 2011

a

Yeniden Merhaba,Aile sosyolojisi diyince, ailenin görevi yapısı tarihi süreç içindeki geli-şimi aileyi teşkil eden bireyler ve bunların rol ve statüleri ailenin içinde bulunduğu toplumun siyasal dini ekonomik sosyal ve kültürel yapısı hakkında araştırmalar yapan bir sosyoloji alt dalıdır.Pek çok sosyolog ve sosyal düşünür her çağda ailenin sosyal fonksi-yonları üzerinde durmuşlar ve onu toplumun önemli kurumlarından biri olarak görmüşlerdir. Hatta bazıları sosyal huzursuzlukların temelinde aile yapısında meydana gelen çözülmeyi göstermişlerdir.Bilindiği gibi aile; yeni yetişen nesillere ilk şekli veren onları eğiten koruyan yetiştiren kurumdur; ancak ailenin bu rolü giderek başka ku-rumlara intikal etmiş ya da değişikliğe uğramıştır. Özellikle günümüz ailesi artık bireyin sosyalleştirildiği geçimini sağla-dığı şahsiyetini geliştirdiği koruduğu yegâne merkez ve ocak olmaktan çıkmış; ailede bireylerinin statü ve rolleri de değişmiştir.Evlilik ilişkileri yeni şekiller almıştır. Kadın eski şartlar içinde değildir. Eskiden görülen ve anne baba büyükanne büyükbaba amcalar ve çocukların oluşturduğu geniş aile; yerini baba anne ve evlenmemiş çocuklardan oluşan “çekirdek aile”ye bırakmıştır. Ailevi ilişkilerde fark-lılaşma meydana gelmiştir.Bütün bu sosyal değişmeler karşısında toplumun temeli olan aile kuru-munun yeni şartlara rahatlıkla uyumunu sağlamak için bazı tedbirler al-mak gerekmektedir. İşte bu ve benzeri konular “kurumlar sosyolojisi”nin önemli bir dalı olan “aile sosyolojisi”nin ilgi alanına girmektedir.Aile ortamı çocuğun sosyalleştiği ilk ortam olduğundan çocuğa karşı bilinçli gelecekte yaklaşım kendine güvenli sağlıklı düşünebilen uyum-lu sevmeyi ve sevilmeyi bilen sorumluluk ve kişilik sahibi bireyler ye-tişmesi için ilk adım olacaktır. Aile içinde çocuğa karşı tutum çocuğun karakterinin gelişmesinde çok önemli bir etkendir. Bundan dolayı anne babanın çocuğa tutarlı bir şekilde anlayış ve sabırla yaklaşması gerekirİşte bu zorlu yolda, çocukların istekli ya da istek dışı ailenin dışına düş-mesi bazen zorunluluk arz ediyor. Böylesi bir ortamda koruyucu aileler yardıma koşuyor.Çocukların sağlıklı gelişebilmeleri için kendilerini koruyacak, sevecek, destekleyecek, güven sağlayacak, sosyal ve maddi gereksinimlerini karışlayabilecek sıcak bir aile ortamına ihtiyaçları vardır. Kuşkusuz an-ne-babalar da çocuklarını en iyi şekilde yetiştirmek için çaba harcarlar. Ancak yaşam her zaman düşünülenler gibi olmayabilir. Bazı aileler zi-hinsel, bedensel ya da psikolojik sorunları veya ekonomik yetersizlikle-ri, boşanma, ölüm, hükümlülük gibi sosyal sorunları nedeniyle bütün-lüklerini devam ettiremez ve çocuklarının gereksinimlerini karşılayamaz hale gelmektedirler.Böyle durumlarda çocuklara yardım etmenin en iyi yolu öz ailesinin ko-şulları iyileşinceye kadar başka bir ailenin yanında bakımlarının şartlarını oluşturmak. Bu şartlar bilakis devlet tarafından, sosyal hizmetler uzman-lığında, gerçekten her yönüyle uygun koşulların olduğu ailelere çocuk-lar teslim edilmeli. İyi araştırmak ve güvenli ortamlara çocukları bırak-mak gerekir. Unutmayalım her çocuk güvenli ortamda sağlıklı bir birey olarak toplumdaki yerini alıp. Bireysel ve toplumsal işlevini yerine getirir.

Çocuğumu “doğru” yetiştireceğim demekten çok çocuğuma nasıl yak-laşırsam onun için daha iyi bir ebeveyn olurum demelisiniz.

Sevgi ve güvenli bir yaşam dileğiyle...

Sevim Hülya [email protected]

EDİTÖRDEN

Page 8: Kadın Dergisi Kasım 2011

8 | KADIN

Page 9: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 9

DOSYA

Page 10: Kadın Dergisi Kasım 2011

10 | KADIN

DOSYA

Page 11: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 11

Sanal dünyanın yükselen yıldızı, ya da evimizin keskin ilacı

DOSYA

can mı yakacak?Sanal alem, adı üzerinde henüz sanal... Aslına

bakarsanız bence sanal olmaktan çoktan çıktı bile. Çünkü bir çok insanın günlük hayatını işgal ediyor. İşimizi gücümüzü internet üzerinden takip ettiğimiz

gibi, zamanımızın çoğunu yine internetin vesile olduğu işlerle yürütüyoruz. Hayatımızın büyük

kısmını etkisi altına alan bir sistem nasıl olur da sanal olarak kalabilir ki? Sanal falan değil, bal gibi

kocaman bir gerçek!

Mehtap KAYAOĞLU (Psikolojik Danışman&Psikoterapist&Aile Danışmanı)

Page 12: Kadın Dergisi Kasım 2011

12 | KADIN

DOSYA

Hangi köy kahvesindeki Hasan Amca, arkadaşlarıyla sohbet edeceği ortama girerken Amerikan kovboyları gibi kapıyı tekmeleyerek girerdi ki? Hangi Fatma Teyze, komşusu Zehra Hanım’ın evine girerken kapıyı tıklamadan paldır küldür dalardı?

Seanslarda ilgimi çekiyor, pek çok danışanımdan, özel hayatımdaki ünlü arkadaşlarımdan benzer şikayetler du-yuyorum. Gelen elektronik postalar mesajlar cabası. Özetle Facebook ma-gandaları türemişti zaten! Normal şart-larda günlük hayatta yapmayacakları, belki de kendilerine yakıştırmadıkları için yapamayacakları davranışları ser-gileyen kişilerden bahsediyorum. Bu birinci grup.

Yazımızın konusu yeni beliren ikinci grup; iyi niyetli paylaşımlar adı altında insanların profillerini işgal eden kişiler. Etiketleme modası. Beğendiği resmi daha çok kişi görsün diye, sevdiği bir ünlünün ismini etiketliyor! Hopp resim

daha geniş kitlelere ulaşıyor. Beğendiği bir kişinin videosunu yine aynı yöntem-le çok sayıda insana izletmek istiyor. Derken farklı bir sistem devreye giriyor. “50 arkadaşını etiketle, hediye kazan!” ne kadar çok kişinin ismini etiketlerse hediye çekilişine katılıyor ve çekilişte kazanıyor!

*****

Eskiden büyükşehir hayatının yaygın olmadığı dönemlerde insanlar küçük köylerde, kasabalarda yaşarlardı. Köy odalarında toplanıp sohbet ederlerdi. Derken şehir hayatı devreye girdi. Ma-halle halkı, birbirinin evine gidip gelme-ye, ev gezmeleri kültürümüz gelişmeye

başladı. Günler geçti, zaman ilerledi ama insanoğlunun en temel ihtiyacı var olmaya devam etti. Yani sohbet etme ihtiyacı! Sosyal ortamlar değişti, sosyal paylaşım biçimleri değişti; ama sohbete olan ihtiyacın kendisi hiç mi hiç değiş-medi. İnternet icat edildi, kişiler klavye-leriyle dünyanın bir ucundaki insanlarla konuşmaya başladı. Bir yanıyla hayal gibi. Muhteşem bir gelişme. Fakat gör-gü kurallarına ne oldu?

Hangi köy kahvesindeki Hasan Amca, arkadaşlarıyla sohbet edeceği ortama girerken Amerikan kovboyları gibi kapıyı tekmeleyerek girerdi ki?

Hangi Fatma Teyze, komşusu Zehra

Page 13: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 13

DOSYA

Hanım’ın evine girerken kapıyı tıklama-dan paldır küldür dalardı?

Hangi 16 yaşındaki delikanlı, kendi oturmamış düşüncelerine birazcık ters düştüğü düşüncesiyle, 45 yaşında ve bildiklerini öğrenmek için çookk ciddi bedeller ödemiş bir beyefendiye “Sen kendini ne zannediyosun!” diye efele-nebilirdi?

Hepsinin belirli seviyede bir adabı vardı. Hasan Amca, sohbet ortamına girerken selamını verir; Fatma Teyze komşusunun müsait olup olmadığını sorduktan sonra eve girer; 16 yaşındaki delikanlı, kendisi-ne ters düşen bilgiyi duyduğunda efendi tarzını bozmadan öyle düşünmediğini söylerdi. Anlayacağınız her şey adabı muaşeret kurallarına uygundu.

Nedir adabı muaşeret? Ahlak, terbiye ve nezaket kuralları demektir. Ayrıca zerafet, usluluk ve edep. Uymayanların para cezasına çarptırılıp hapse atılma-dığı; fakat insani özellikler açısından kişinin saygı görmeyi hak ettiği davranış biçimidir.

Birisinin duvarına gidiliyor ve onun hoş-lanıp hoşlanmayacağına bakılmaksızın etiketlemeler yapılabiliyor! Birisinin yaz-dığı bir söze diğerleri gayet saygısız ifa-delerle yorum yazılabiliyor.

Tamam… insanların isimleri gizli… ru-muzlarla kendilerini saklıyorlar ya! Endi-şelenmelerine gerek yok! Nasılsa sanal ortamda sanal kişiler olarak sörflerini yapıyorlar!

Görgü kurallarımıza ne oldu? İnternet icat edildi nezaket yerle bir mi oldu?Peki ahlak neydi? Kişinin kendi nefsiyle kurduğu ilişkisi. Yani kişinin kendisine olan saygısının, başka insanlara yansı-ması değil miydi? Görgü kurallarımıza ne oldu? İnternet icat edildi nezaket yerle bir mi oldu?

Trafikte kırmızı ışıkta durmakla ilgili bir tanımlama vardır bilir misiniz? Bir ülke-nin gelişmiş veya gelişmemiş olmasını bu örnekle açıklanır. Şöyle ki; gelişme-

Sanal alemlerdeki açık düz cümle: Ben aslında eşimi aldatacak bir kadın

değilim ama işte karşılıklı sohbetlerde kendimi kaybetmişim. Nasıl oldu

anlayamadım, şiir konuşmalarımız bir anda cinsel içerikli konuşmalara

döndü. Bir baktım ki otelde buluşmaya başlamışız. Birbirimizden

kopamıyoruz! Eşimden de ayrılamam. Ne olur bana yardım edin!

Page 14: Kadın Dergisi Kasım 2011

14 | KADIN

DOSYA

miş ülkelerde insanlar, geceleri ortalık-ta trafik polisi yoksa kırmızı ışıkta basıp gider, derler. Oysa gelişmiş ve insani yaşam kurallarını oturtmuş ülkelerde, gecenin bir yarısında, kuytu bir böl-gede dahi olsa sürücüler kırmızı ışıkta durur. Ve sürücülerin bu hassasiyeti, ülkedeki medeniyetin ve eğitim seviye-sindeki oturmuşluğun göstergesi ola-rak anlatılır.

Örnekte anlatılmak istenen şartlar ne olursa olsun, insanların genel davranış kurallarına uyma eğilimindeki gelişmişli-ğidir. Tıbkı görgü kurallarına uymayı alış-kanlık edinmekle, görgü kurallarını hiçe sayarak yaşamak arasındaki fark gibi.

Görgü kuralları temelde kişiyi hedef alır görünür ama aslında toplumsal yaşam

uyumu için vazgeçilmezdir. Yollarda herkesin tükürdüğünü, dar geçişlerde insanların birbirini ezerek yürüdüğünü, toplu oturulan mekanlardan insanların kocaman sesleriyle bağıra bağıra ko-nuştuğunu, işe pijamalarıyla gittiğini düşünemiyoruz bile. Bazı sosyal yaşam kuralları oturdu.

Sanal falan değil, bal gibi

Trafikte kırmızı ışıkta durmakla ilgili bir tanımlama vardır bilir misiniz? Bir ülkenin gelişmiş veya gelişmemiş olmasını bu örnekle açıklanır. Şöyle ki; gelişmemiş ülkelerde insanlar, geceleri ortalıkta trafik polisi yoksa kırmızı ışıkta basıp gider, derler. insani yaşam kurallarını oturtmuş ülkelerde, gecenin bir yarısında, kuytu bir bölgede dahi olsa sürücüler kırmızı ışıkta durur. Ve sürücülerin bu hassasiyeti, ülkedeki medeniyetin ve eğitim seviyesindeki oturmuşluğun göstergesi olarak anlatılır.

Page 15: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 15

kocaman bir gerçek!Gelelim sanal aleme… adı üzerinde he-nüz sanal… aslına bakarsanız bence sa-nal olmaktan çoktan çıktı bile. Çünkü bir çok insanın günlük hayatını işgal ediyor. İşimizi gücümüzü internet üzerinden ta-kip ettiğimiz gibi, zamanımızın çocuğunu yine internetin vesile olduğu işlerle yürü-tüyoruz. Hayatımızın büyük kısmını etkisi altına alan bir sistem nasıl olur da sanal olarak kalabilir ki? Sanal falan değil, bal gibi kocaman bir gerçek!

O halde bir an önce kuralları oturmalı. İnsanlar yüzlerinde maske varmış gibi davranmaktan vazgeçmeli. Bilgisayarın tuşlarına dokunarak yazdıkları her cüm-lenin kendilerini temsil ettiğini unutma-malı. Rumuz da kullanılsa, kendi ismiyle de alemlere aksa, sonuçta ahlaki yapı-lanmanın bir getirisi olarak kendisine yakıştıracağı davranış şeklini seçebil-meli. Böylece eşya bize hizmet etmiş olur, biz eşyanın kölesi olmayız. Ara-besk filmleri gibi davranmak zorunda kalmayız: “Beni yedin bitirdin İstanbul! Alacağın olsun!” İstanbul’un ne suçu var! O adamlara inanırsan başına gele-cekler kaçınılmazdı zaten! Kendi düşen ağlar sonuçta.

Türk filmlerindeki gizli bilindışı mantık: Ben yapmadım, o yaptı!

Sanal alemlerdeki gizli bilinçdışı man-tık: Ben yapmadım, o yaptırdı!

Sanal alemlerdeki açık düz cümle: Ben aslında eşimi aldatacak bir kadın deği-lim ama işte karşılıklı sohbetlerde ken-dimi kaybetmişim. Nasıl oldu anlayama-dım, şiir konuşmalarımız bir anda cinsel içerikli konuşmalara döndü. Bir baktım ki otelde buluşmaya başlamışız. Birbiri-mizden kopamıyoruz! Eşimden de ayrı-lamam. Ne olur bana yardım edin!

*****

Özetle… en ince konuşma ve uslup adaplarından tutun, en uçtaki sanal alem entrikalarıyla dolu cinsel sapma-lı olaylara kadar her şey ama her şey bizim elimizde! Kimse kimseye isteme-diği bir şeyi asla ama asla yaptıramaz!

Kişiler yapmak istedikleri ama bastırdık-ları duygularını, uygun zaman ve zemin bulduklarında açığa çıkarırlar o kadar! Şu yazıyı okuyan ve akşama kadar vak-tinin çoğunu internet başında geçiren herkes, kendisini falanca otelde yazış-tığı kişiyle uygunsuz biçimlerde buldu mu? Yoo hayır! O halde yapanla yap-mayan arasındaki fark ne?

Elbette… 1) Allah korkusu, 2) Temel görgü ve iletişim kurallarını kullanıyor olmak.

Ben şimdi buraya kendime göre hazır-ladığım bazı uyarıları yazacağım. Sizler de kendi gözlemlerinizi ve uyarmak is-tediklerinizi yazarsanız harika olur…

Facebook için görgü kuralları:1. İnsanlar toplum içinde bir arada ya-şamak zorunda oldukları gibi, internet ortamındaki paylaşım ağlarında da bir arada yazışmak zorundalar. O halde bu alanda pek çok nezaket kuralına uymak zorunda olduğumuzu kabul etmek zo-rundayız.2. Yazışmalarda iyimser ve hoşgörülü olmalıyız.3. Olgun/kibar kişiliğe sahip olmak için çaba göstermeliyiz.4. Katılmadığımız, eleştirmek istediği-miz durumlar için doğru kelimeleri, na-zik ifadeleri tercih etmeliyiz.5. Yeni moda olan etiketle hediye kazan

tarzındaki sanal seyyar satıcılık oyunla-rına gelmemeliyiz. (bazı apartmanların girişlerinde hala yazıyor: Seyyar satıcı-lar ve dilenciler giremez! İnternet dün-yasının seyyar satıcısı olmayalım.)6. Küfür, hakaret içerikli cümleler kul-lanmamalıyız. İtirazlarımızı, medeni tarzda dile getirmeye gayret etmeliyiz.7. Göstermek istediğimiz resim, video-ları, kendi profilimizden paylaşmalıyız. Önümüze gelen herkesi etiketlememe-liyiz. Birinin evine girip, onun eşyaları-nın yerini değiştirmek neyse, facede etiketlemek aynıdır, unutmamalıyız.8. Eleştirileri yerinde ve zamanında yapmalıyız.9. Özelimize girmeye çalışan konuşma-lardan uzak durmalıyız. Kibarca uyarı yapmalıyız.10. Hoşumuza gitmeyen etiketlemeleri yapan kişileri listemizden çıkarmalıyız. (ki ben bunu yaptırıyorum ekibime. Say-gısızca bir ifade gördüğüm hiç kimseyi facebook listemde tutmuyorum. Anında sildiriyorum. Listemde saygısızlara asla yer yok! Çünkü birisi bir duygusunu paylaşıyor, diğeri onun duygusuyla dal-ga geçen cümleler yazıyor. Bu duruma müsaade etmiyorum. Kibar, güzel in-sanların, insani paylaşımlar yapmaları için açtım sayfamı. Kaba saba, kırıcı kişileri ortamda tutmuyorum. Aynısını sizlere de tavsiye ederim.)11. Hoşunuza gitmeyen eleştiri aldığınız ki-şileri ciddiye alıp cevap yazmayınız. Yazış-

DOSYA

Page 16: Kadın Dergisi Kasım 2011

16 | KADIN

DOSYA

maları karşılıklı tartışmalara çevirmeyiniz.12. Gerektiğinde özür dilemesini bilme-liyiz. Çünkü karşımızdaki insan!13. Uygun olmayan kaba, saygısız şa-kalar yapmaktan kaçınmalıyız.14. Herkese açık sanal ortamlarımız-da kullandığımız resimlerin seçimine dikkat etmeliyiz. (Bazen şikayetler alı-yorum, faceden bana sarkıntılık yapı-yorlar, diye. Merak edip danışanımın face sayfasına bakıyorum, bu kızcağıza niye sarkıyor insanlar acaba diye. Aman Yarabbi! O ne! Öyle bir resimler atmış ki! Sanki davetiye. Ee bunları eklersen tabii ki insanlar sarkar, dediğimde “Ama kendi sayfama istediğim resmi koya-mayacak mıyım? Ailem zaten dışarıda her giydiğime karışıyor. Sayfamda bari rahat olayım.” Diyebiliyor. Bilmem anla-tabildim mi?)15. Kıyafet, bir anlamda dış dünyamız-daki kendi hakkımızda tavsiye mektubu-dur. Nasıl birisi olduğumuzu, kimliğimizi temsil eder. Sokakta giyinemeyeceği-miz tür giysilerle çekilmiş fotoğrafları-mızı internet ortamında kullanmayalım. Sonra şantajcılar başınıza bela oluyor uyarmadı demeyin.16. İnsanların yanlış anlamasına vesile olacak kavgacı, tahrik edici, sinir edici ifa-deleri kullanmamaya özen göstermeliyiz.17. Aksi görünüm verecek resim, cüm-le ve sözlerden kaçınmalıyız. (Bazen danışanlarım şikayet ediyor. Faceden sürekli adamlar bana asılıyor diye. Şa-şırıyorum doğrusu. Yıllardır internet kullanıyorum, hamdolsun kimse bana asılmadı. Merak ediyorum niye size asılıyorlar diye. Sonra bayan diyor ki “Duvarımdaki yazıdan olabilir mi?” olur ya… “ne duvarınızdaki yazı” diyorum. “Kadınsı seksiliğimle değil, kişiliğimle ilgilenenler bana arkadaşlık göndersin lütfen” yazdım diyor. Bazı cümleler res-men davet etmek için yazılıyor sanki.)18. Muhatabın düzeyine göre konuşul-malı, argo içeren ifadelerden kaçınılma-lı. (Pekçok sanatçı/yazar arkadaşımdan duyuyorum. Normalde yolda görsem selam vermeyeceğim insanlar tarafından saygısız cümleler duymaktan bıktım. Fa-ce’imi/twitter’ımı kapatacağım.” diyor. Doğru üsluplarla kullanılırsa insanları bir-birine yaklaştırıyor ve mesafeleri kapatı-yor sosyal paylaşım ağları. Niye usulüne uygun kullanılmasın ki?)

19. Yeni tanıştığımız kişilere karşı me-safeli davranalım. Kim olduğunu bilme-den iki günde can ciğer kuzu sarması olunmaz! Aman dikkat diyelim.20. Muhatabımıza konuşma hakkı ver-meyi unutmayalım.21. Her tanıştığımız kişiye kendimiz ve sorunlarımız hakkında bilgi vermeyelim. Dertleşmek için yakınımızdan insanlar seçelim. Yoksa uzmanlara gidelim.22. Adı sanal olan bu alemin aslında sa-nal olmadığını, etten kemikten insanlar-ca kullanıldığını unutmayalım. Karşımız-dakini tanımıyor olabiliriz ama hepimiz kendimizi tanıyoruz. Her gün aynada kendimizi görüyoruz. Kendimize yakış-mayacak hiçbir davranışı, internet or-tamında yapmayalım. Adabı muaşerete en fazla bu ortamda ihtiyaç var…bir kez

daha hatırlayalım…

*****

Görgü kurallarının faydaları nelerdir biliyor musunuz?Yazılı olmayan bu tatlı kurallar, insan-larla aranızdaki belirsizliği önler ve dav-ranışlarınızda istikrarlı olmanızı sağlar. İnsanlarla aranızda olan tatlı sınır, cahil ve kırıcı insanların sizi hırpalamasını, in-citmesini engeller.İnsanların zaafları var… ve bu zaaflar iliş-kilere zarar verebilir. Temel nezaket kural-larıyla hareket ettiğimizde kişilerin zaafla-rından olabilecek en az zararı görüyoruz. Kurallar bizi rahatlatır. Hareket alanımızı genişletir. Dikkatsiz/saygısız insanların pervasızca yapacağı hatalardan bizi korur.

Page 17: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 17

DOSYA

Page 18: Kadın Dergisi Kasım 2011

18 | KADIN

Yanlışlar

Yüzünüzdeki akneleri sakın sıkmaya çalışmayın. Cildinize zarar verir ve cildinizin mikrop almasına neden olabilirsiniz.

Sivilcilerinizi sıkmayın ve benlerinizi koparmayın. Çeşitli enfeksi-yonlara neden olabileceği gibi daha fazla sivilce ile karşılaşabi-lirsiniz.

Peeling maskelerini tercih etmemelisiniz. Çünk üdaha fazla de-rinin soyulmasına neden olur.

Doğrular

Ellerinizi antibakteriyel bir sabunla yıkayın.

Bir göz makyajı çıkarıcısı ile göz etrafınızı temizle-dikten snora yine bir makyaj temizleyicisi ile tüm cildinizi silin.

Kaynayan bir sudan 20 cm uzakta dura-rak, buharın etkisiyle yüzünüzü tüm kirler-den arındırabilirsiniz.

Buhar banyosunun ardından, yüzünüze yuvarlak daireler çizerek nemlendirici bir kremle masaj yapın.

Ardından cilt tipinize uygun bir yüz mas-kesi kullanın. Karma ciltler “T bölgesi” ve kuru bölgeler için ayrı kremlere ihtiyaç duyar.

Tüm cilt tipleri için en uygun nemlendirici yo-ğurttur. 1 çay kaşığı limon suyuyla, bir yemek kaşığı yoğurdu karıştırarak yüzünüze sürün. Daha sonra ılık suda beklettiğiniz pamukla cil-dinizi temizleyin.

Akneye sebep veren tuzlu, ekşili, baharatlı, yağlı yiyeceklerden ve et ürünlerinden kaçınmanız ge-rekiyor. Daha çok sebze, salata ve meyve ile soğuk içecekleri tercih edin.

Bitkisel ürünlerle hazırlanmış kremler ya da nohut mas-kesi yüze dışarıdan uygulanabilecek medikal tedavi yön-temleridir.

Uzmanlar günde 10 bardak su içilmesini tavsiye ediyor.

Nermin Sönmez

BAKIM

Evde yüz bakımı

Page 19: Kadın Dergisi Kasım 2011
Page 20: Kadın Dergisi Kasım 2011

20 | KADIN

BAKIM

Güzellik Uzmanı Mülkiye Aytar:

Günlük cilt temizliği mutlaka yapılmalıdır

Merhaba Mülkiye Hanim sizi tanıyabilirmiyiz?Merhabalar, ben Mülkiye Aytar-Güllü İzmir Ege Üniversitesi Gıda Bölümü Me-zunuyum. Yüksek lisans için geldiğim Hollanda’da eşimle tanıştım ve 2000 yılından beri Hollanda’dayım. Bir oğlum var ve Son üç yıldır Hollanda’da eğitimini aldığım güzellik uzmanlığı mesleğini icra ediyorum. Bunun yanında kalıcı makyaj uzmanıyım. Dansys Huid Clin-ic olarak ANBOS’ UN kayıtlı üyesiyiz. Hollanda genelinde bütün sigortalarla çalışıyoruz, müşterilerimiz bize öde-dikleri seans ücretlerini sigortalarından geri alabiliyorlar. Sağlıklı bir cilt için ne kadar sürede bir cilt bakımı yapılmalıdır?Öncelikle sağlıklı cilt kişinin kendis-inde başlar günlük cilt temizliği mutlaka yapılmalıdır. Biz güzellik uzmanlarının 6, 7 haftada bir yaptığı cilt bakımı, günlük bakım olmadığı taktir de yeterli gelmeyebilir. Cildi en çok yaşlandıran şeyler nedir?Cildimizi yaşlandıran 3 ana factor vardır. Bunlar: Güneş, Sigara ve Alkol. Bu 3,factorden kendimizi olabildiğince ko-ruyabilirsek cildimizi yaşlanmaya karşı korumuş oluruz.

Bize günlük temizlik için bir reçete verebilirmisiniz?Günlük temizlik için en basit yapabileceğimiz işlem, her aksam uyu-madan önce cildin temizleme sütüyle temizlenmesi ve ardından tonikle açılan gözeneklerin sıkılaştırıp tekrardan kapatılması. Ve son olarak nemlendirici bir krem sürülmesidir. Önümüz Kış, okuyucumuzlar için ne önerebilirsiniz?Öncelikle şunu söylemeliyim, düzenli uyku ve beslenme önceliklerimiz olmalı. Bunun yanında cildin kendini tazelem-esini sağlayan sadece 15 dakikamızı alacak 4 tane doğal maske önerebilirim.• Limon suyuna, bir yumurta sarısını koyun ve cildinize uygulayın. • Bal, limon suyu ve bir tatlı kaşığı zeytinyağını cilde uygulayın.• Yarım Avokado ve 1 tatlı kaşığı bal, 2

damla limon bunları karıştırıp cilde uygu-layabiliriz. • 1 Elmayı sütle pişirip, ılıklaşınca cilde uygulayabilirsiniz. Yaşlara göre nasıl bir cilt bakımı önerirsiniz? Yaşlara göre cilt 4 dönemde incelene-bilir. Bebeklik, ergenlik, erişkin dönem, ileri dönem. Ergenlik döneminde, seks hormonlarının etkisiyle yağ bezeleri büyüyerek, yağ salgısı artar ve böylelikle cilt yağlı bir içerik kazanır. Komedon ve sivilcelerin oluşmasını önlemek için içerisinde düşük oranda meyve asitleri içeren kremler ve peelingler uygulanabil-ir. Ve bunlara ek olarak nemlendiriciler önemlidir. Erişkin dönemde ise, cilt elas-tikiyetini kaybedip kurumaya başladığı için cildin nem oranını düzenleyen ve protein içeren ürünlerin kullanılması gerekmektedir. İleri yaş dönemlerinde, cilt yağ salgısını kaybetmiş, yenilenme özelliğini yitirmiş ve nem oranı çok düşük seviyelere geldiği için içerisinde, C Vitamini bulunan kremlerin yanında kolajen, keratin, hidrolize proteinler, elastikler ve mukopolisakkaritler içeren ürünler eklenmesi gerekir. Tüm bu cilt tiplerinde mutlaka güneş korumu fak-törü içeren güneşten koruyucu ürünlerin kullanılması çok önemlidir. Son olarak ne söylemek istersiniz?Biz dansys huid clinic olarak müşterilerimize günümüzün teknolojisin-den faydalanmalarını, kaliteli urun, dogru bilgi ve doğru adres olmayı ilke edindik. Lazer, kalıcı makyaj,Derma Roller, cilt bakımı ve daha bir çok bakım için www.dansys.nl web adresimizi ziyaret ederek daha geniş bilgi edinebilirler.

M. Kübra

Dansys Huid Clinic sahibi Güzellik ve cilt uzmanı Mülkiye Aytar ile ilginizi çekecek bir röportaj gerçekleştirdik.

Page 21: Kadın Dergisi Kasım 2011
Page 22: Kadın Dergisi Kasım 2011

22 | KADIN

BAKIM

Kış mevsiminde ayak bakımı

Sevgili okurlar,Eğer düzgün, yumuşacık ayaklara sa-hip olmak istiyorsanız, özellikle kış aylarında. Ayaklarınızı yıkadıktan sonra nemlendirici bir kremi kullanmanızda yarar var. Bu kremleri gece yatarken ve sabah evden çıkmadan önce ayaklarınıza uygulayabilirsiniz. Kuaföre gidecek

vaktiniz yoksa haftada bir Gün evde kendi başınıza yapacağınız pedikür de tırnaklarınızın güçlü ve pırıltılı bir görünüm kazanmasını sağlayacak, ayak bakımınızı tamamlayacaktır. Tırnaktaki eski ojeyi iyice temizleyin. Tırnak dibine yumuşatıcı bir krem sürün. Bir kap Sıcak suya yarım Limon Suyu

ve birkaç damla banyo köpüğü katın. Ayaklarınızı bu sıcak suya batırın. Her parmağınıza iki Dakika masaj yaparak Suda bekletin. Daha sonra tırnak di-plerinizi hafifçe geriye itin ve ellerinizi durulayıp, kurulayın. Bir törpü ile tırnak üstlerinizi törpüleyin. Bu, kan dolaşımını arttıracak ve tırnaklara parlak görünüm

Ayaklarımız sürekli kullanılan bizi her yere taşıyan ve en çok da ihmal edilen bölge olarak desem haksiz sayılmam galiba. Ayaklarımıza simdi başlayarak düzenli bakım yapmaya ne dersiniz! Biz uzmanlara göre, her zaman göz önünde olmayan ayağın bakımlı olmasının ilk şartı, onlara özen göstermekten geçiyor.

Döndü YılmazGüzellik uzmanı

Page 23: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 23

BAKIM

kazandıracaktır. Tırnaklarınıza şekil verin ve sonra ayaklarınıza nemlendirici bir ayak kremiyle masaj yapın. Ayaklarınız kremi emdikten sonra pedikürünüzü, oje veya tırnak cilası sürerek tamamlayın.

AYAKLARA MASAJ:Kış mevsimi boyunca kapalı kalan ayakların ekstra bir bakıma ihtiyaç duyduğunu vurgulayan uzmanlar, bu se-beple, özellikle kış aylarında ayaklara rahatlatıcı bir masaj uygulamanın, ayak sağlığı açısından çok gerekli olduğunu kaydediyor. Uzmanlar, yapılacak masa-jla, ayak tabanındaki sinir noktalarının uyarılarak rahatlanabileceğini belirti-yor. Uzmanlar, evde yapılacak ayak masajı için şunları öneriyor: “Önce, ayak tabanını Sıcaklık hissedinceye kadar vü-cut fırçasıyla fırçalayın. Sonra bir vücut kremiyle ya da özellikle ayak için üretilmiş olan ayak kremleriyle topuktan ayağın ortasına ve ayak bileğine kadar masaj yapın. Ayrıca her parmağa küçük dairesel hareketlerle masaj uygulayın. Böylece ayaklarınız zindeliğine kavuşacaktır. Gü-zel görünmesi için haftada bir ayaklarınıza pedikür yapmalı, ayak tırnaklarınıza şekil vererek bakımlı olmalarını sağlamalısınız. Ayrıca, banyodan sonra topuklarınızı ponza taşıyla ovmayı ihmal etmemelisin-iz. Bu sayede ayaklarınızı ölü hücrelerden arındırarak, ferahlatıp Hava almasını sağlayabilirsiniz. Bu işlemden sonra krem kullanarak ayaklarınızı yumuşatın. Ayaklarınızın terlemesine karşı ter önley-ici krem ve pudralardan kullanırsanız, hoş kokulu ayaklara sahip olabilirsiniz”.

Ayak bakımınız ve için evde yapabileceğiniz, basit, kısa süreli ve etkili öneriler...• Gece yatmadan önce ellerinizi bir kabın içine koyduğunuz zeytinyağına batırın. Yaklaşık 10 dakika kadar tutun. Çıkarın, kurulayın ve pamuklu bir eldiven giyerek yatın, sabah kalktığınızda yumuşacık olduğunu göreceksiniz. • Bir kabın içine bir miktar susam yağı koyun ve bir limonun yarısını sıkın. İyice karıştırdıktan sonra tırnaklarınıza sürün, beslendiklerini, güçlendiklerini gö-receksiniz. • Ilık suyun içine nane yapı, susam yağı ve bir miktar pudra dökün. Ayaklarınızı,

bacaklarınızı bu karışımla ovun. Kuru ciltler için harika bir karışım.

Kışın soğukla, yazın da sıcakla her an temas halinde olan eller ve tırnaklar, yaşınızı, yüzünüzden daha çabuk ele veriyor. Bunun yanı sıra, sürekli yapılan diyet kürleri de vücuttaki albümin ve mineralleri yok ederek, tırnaklarınızın kolayca kırılmasına ve yumuşamasına sebep oluyor. Ellerin ve tırnakların ültravi-yole ışınlarına ve serbest radikallere karşı dayanıklı olmaları için bakımlarına özen gösterilmesi gerekiyor. Yazın sık sık giy-ilen sandaletlerin içinde bakımlı ve sağlıklı ayaklara sahip olmak için, pediküre de ayrı bir önem verilmeli. Normal şartlarda dört hafta boyunca yeterli olan pedikür, yazın en fazla üç haftada bir yapılmalı. Uzmanlar, manikür yapmanın en iyi zamanının, alınacak uzun ve ılık bir duş sonrası olduğunu bildiriyor. Tırnak etlerinin yumuşaması ve manikürden iyi bir sonuç alabilmek için, ellerin sabunlu suda bir müddet bekletilmesi gerektiğini belirten uzmanların diğer önerileri ise şöyle: “Ojenizi temizledikten sonra yumuşaklık ve parlaklık kazanmaları için, tırnaklarınızı limonla ovun. Tırnak etlerin-izi kesmek yerine, tırnak çubuğu ile dibe doğru itin ve temizleyin. Yumuşak ve sterilize edilmiş bir törpü ile tırnaklarınızı düzeltin. Ellerinize nemlendirici sürmeyi unutmayın. Ellerinizi son kez ılık suda duruladıktan sonra tekrar nemlendirici sürün. Tırnaklarınıza önce sertleştirici sürün. Böylece tırnaklarınız hem güçle-necek hem de kalıcı parlaklık kazanmış olacak. Ojenizi sürdükten sonra, çabuk kurumasını istiyorsanız, ellerinizi buzlu suda bir müddet bekletin. Tırnaklarınızı ve ojenizin rengini korumak için, bir kat da tırnak koruyucusu sürebilirsiniz.”

AYAKLARUzmanlar, yazın sık sık giyilen sandaletler-in içinde bakımlı ve sağlıklı ayaklara sahip olmak için, pediküre ayrı bir önem ver-ilmesi gerektiğini de kaydediyor. Normal şartlarda dört hafta boyunca yeterli olan pedikürün, yazın en fazla üç haftada bir yapılmasını öneren uzmanlar, ojeleri iyice temizledikten sonra ayakların sabunlu ve limonlu suyun içinde yaklaşık 10 dakika kadar bekletilmesi gerektiğini vurguluyor.

Uzmanlar, deniz, kumsal gibi faktörl-erden ayakların mikrop kapıp enfeksi-yonlara maruz kalmaması için, tırnakların etlerin dibinden kesilmemesi gerektiğini hatırlatarak şu önerilerde bulunuyor: “Tırnaklarınızı yuvarlak değil, düz kes-meye dikkat edin. Çabuk uzamaması için etlerinizi kesinlikle kesmeyin. Ayaklarınıza ponza taşı ile masaj yapın. Ağrıyan ve şişen ayak bileklerinizi, ılık suda dinlendi-rin. Kan dolaşımını düzene sokmak için ise ayak masajınızı ayaklardan dizlerinize doğru yapın. Ayaklarınızı suda bir müd-det bekletin ve havluyla nemini alın. Daha sonra da dilediğiniz renkte bir oje sürün. Pedikürünüz bittikten sonra, ayaklarınıza bakım kremi sürün ve sprey sıkın.” Uzmanlar, çok yürüyen kişilerin ayaklarını mutlaka dinlendirmesi gerektiğini de if-ade ederek, bunun için yapılacak işlemin çok basit olduğunu anlatıyor: “Orta boy bir leğenin içine sıcak su doldurun, içine antiseptik veya deniz tuzu katarak erime-sini bekleyin. Ayaklarınızı 15 dakika boyunca bu suyun içinde dinlendirin. Daha sonra ayaklarınızı sudan çıkarın, iyice kurulayın ve yorgunluk alıcı bir jel veya krem ile bir süre masaj yapın.”

Sağlıklı huzurlu ve bakımlı günler dileğimle.

Page 24: Kadın Dergisi Kasım 2011

ŞEHİR IŞIKLARIŞEHİR IŞIKLARI

Hollanda Amatör Ligi üçüncü Klasta mücadelede eden kısa

adı AGB olan Amsterdam Gençler Birliği başarıdan başarıya

koşuyor. Kulüb Genel Koordinatörü Deniz Yurttaş,Türk işadam-

larımızdan Komfortours sahibi Sayın Osman Çelik’e AGB’ye katkılardan dolayı çok teşekkür ediyor.

Zülfi Livaneli konserinde Platform ve Kadın Dergisi yoğun ilgi gördü.

Hollanda Beşiktaşlılar derneğinden Rotterdam Başkonsolosu Sayın Toğan Oral’a hoş geldin ziyareti.

Ervan Turhan yaş gününde arkadaşlarıyla doyasıya eğlendiler.

Hollanda Türk İş Adamları Derneği (HOTİAD) tarafından düzenlenen toplantıya, Lahey Büyükelçisi Uğur Doğan,

Rotterdam Başkonsolosu Togan Oral, Deventer Başkonsolosu

Nihat Erşen, iş adamları ve çeşitli kurum ve kuruluşlardan temsilciler katıldı

Huriye ve Serkan çiftine bir ömür boyu mutluluklar dileriz.

Page 25: Kadın Dergisi Kasım 2011

ŞEHİR IŞIKLARI

Genc iş adamlarımızdan Rana Mobilya sahibi Fatih Kaya eşi ile birlikte sevgili kardeşi Yahya’nın mutlu

gününde doyasıya eğlendi.

ŞEHİR IŞIKLARI

Osterpark Meubel sahibi Murat Bey ailesi ile birlikte biricik kayının düğününde doyasıya eğlendi.

Cumhuriyeti coşku ile kutladılar.

Fatma ve Yahya Kaya çiftine mutluluklar dileriz.

Rotterdam,Deventer konsolosluğu ve lahey elçiliklerinde Cumhuriyet coşku ile kutlandı.

İki kardeş tatilde hasret giderdiler.

Page 26: Kadın Dergisi Kasım 2011

26 | KADIN

HAYATIN İÇİNDEN

Zirveden aşağı inerken Geçmişin ve bugünün

ünlü diktatör eşleri

Orta Doğu’da diktatörler devrilirken, iktidarın gölge ortağı eşlerinin saltanatı da bitiyor. Ünlü diktatörlerin kadınlarının hikâyeleri çarpıcı ancak hepsinin sonu aynı: Şatafatlı yılları acı, yoksulluk ve ölüm izliyor..İşte geçmişin ve bugünün ünlü diktatör eşleri.

Imelda Marcos (Filipinler)Ayakkabı koleysiyoncusuÜlkeyi soyup soğana çevirdiği için liderlikten devrilen Ferdi-nand Marcos’un eşi Imelda Marcos’a Demir Kelebek lakabı verildi. 1986’ya kadar 20 yıl boyunca ülkede iktidarı elinde tutan kocası Filipinler hazinesinden büyük paralar çal-makla suçlandı. O dönem binlerce ayakkabısıyla kocasının devrilişinden çok dünya medyasına konu oldu. Eşi öldük-ten sonra bile iktidarı bırakmak istemeyerek seçimlere girdi ve kaybetti. Ardından kocasıyla beraber zimmetlerine

Selma Gecikmez

Page 27: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 27

HAYATIN İÇİNDEN

geçirdikleri milyarlar için yargılandı ve ceza aldı. Aradan geçen bunca yıldan sonra Imelda Marcos 80 yaşındayken 2010 yılında tekrar ülkesinde seçim-lere katıldı.

Elena Çavuşesku (Romanya)Diktayla gelen lüks, saraylar ve sahte akademik kariyerRomanya 1965 yılında Nikolay Çavuşesku’nun tahakkümüyle tanıştı. Ancak Rumenler’in şikâyetçi oldukları şey sadece Nikolay’ın tiranlığı olmadı. Bu listeye karısı Elena Çavuşesku’nun bitmek tükenmek bilmeyen lüks ve is-raf düşkünlüğü de katıldı.1937’den beri Komünist Parti militanı olan Elena fakir bir köylü ailesinin kızıydı ve neredeyse hiç okuma yazma bilmiyordu. Nikolay Çavuşesku ile parti bünyesinde tanıştı ve evlendi. Nikolay’ın 1965’te parti ge-nel sekreteri olarak devletin başına geçmesiyle Elena birdenbire akademik kariyer sahibi oldu.Hatta Romanya Bilimler Akademisi üyesi oldu. Bununla da kalmayarak zorla başkalarına yazdırılan tezlerle pek çok doktora tezi sahibi oldu. Kocasının dikta yönetimi kadar Elena’nın lüks düşkünlüğü de Romanya devlet hayatına damgasını vurdu. Rumenlerin “Korkunç Elena” lakabını verdikleri bu tiran eşi, 1989’da yargılanmalarının ardından kocasıyla beraber kurşuna dizildi.

Leyla Bin Ali (Tunus)Kocasından çok nefret ediliyorTunuslular Zeynelabidin Bin Ali’den ne-fret ediyorlardı ama ondan daha çok ne-fret ettikleri biri daha vardı: Karısı Leyla Bin Ali. Kocası isyan dalgası karşısında iktidarını bırakırken bile onun daha fazla direndiği, hatta kocasını uzaklaştırarak iktidarı bizzat eline alma planları yaptığı söylendi durdu. Ülkede büyük bir nüfuz alanı oluşturduğu, kurduğu mafya gibi çalışan sistemle ülke kaynaklarını ele geçirdiği, önemli makamları akrabalarıyla doldurduğu gibi Tunusluların yıllardır ses çıkaramadığı konular isyanla dünya gün-demine girdi.

Madam Mao (Çin)Oyunculuktan çete üyeliğineKomünist Çin’in ünlü lideri Mao’nun üçüncü karısı Jiang Qing, sahne adıyla Lan Ping, kocasının iktidarına ortak olan güçlü bir kadındı. Madam Mao, 1966-67’deki Çin kültürel devriminde önemli rol oynadı ve radikal politik kararları alan “Dörtlü Çete”yi kurdu. “Proletaryan Kül-türün Bayrak Taşıyıcısı” olarak da bilin-en, komünist güçlere katılana dek oyun-culuk yapan Qing ile Mao 1938’de parti üyelerinin itirazlarına rağmen evlendiler. 1940’larda Mao’nun kişisel sekreteri, 50’lerde ise propaganda bölümünün başındaydı. 1960’ların başında poli-tik gücünü artırdı ve kültürel devrimde büyük rol oynadı. Kurduğu Dörtlü Çete’nin bir üyesi olarak ülkedeki bütün

kurumlar üzerinde kontrol sahibi oldu. 1976’da Mao’nun ölümünden bir yıl son-ra Komünist Parti’den çıkarıldı. 1980 ve 81’de Dörtlü Çete’nin bir üyesi olarak yargılandı. Ölüm cezası 1983’te ömür boyu hapse çevrildi. Hapiste kansere yakalanan Qing, 1991’de bir hastanede intihar etti.

Michele Duvalier (Haiti)Yoksul Ülkenin First Lady’siJean Claude Duvalier, 18 yaşında babasının yerine Haiti’nin başına geçtik-ten sonra evlendiği Michele Duvalier’nin bu diktatöre en önemli etkisi sadece onu değil aynı zamanda devletin kasalarını da zayıflatmak oldu. Fakirliğin hüküm sürdüğü Haiti gibi bir ülkede diktatörün düğünü bile 3 milyon doları bulmuştu. Oysa aynı günlerde ülkenin kuzeyindeki kırsal topraklarda hüküm süren açlık

binlerce Haitili köylünün ölümüne sebep olmaktaydı.Ülkenin bu halinde bile dik-tatör eşinin sarayda düzenlediği şatafatlı balolar ise fakirliğin kol gezdiği ülkede televizyondan naklen yayınlanıyordu.

Mirjana Miloseviç (Yugoslavya)Yugoslavya’nın “En büyük mafya şefi”Sırp Kasabı olarak da bilinen Slobo-dan Miloseviç’in karısı Mirjana Milos-eviç de kocalarının iktidarıyla güç ve parayı arayanlardan biri olarak biliniyor. 1994’te güçlü sol partiler koalisyonunu da yöneten Mirjana oldukça büyük bir yolsuzluk şebekesini yöneterek eski Yugoslavya’nın “en büyük mafya şefi” olmakla suçlanıyor. Bugün Rusya’da sürgünde yaşıyor.

Page 28: Kadın Dergisi Kasım 2011

28 | KADIN

HAYATIN İÇİNDEN

Suzan Mübarek (Mısır)Mısır’ın Marie Antoinette’iMısırlı bir doktorla İngiliz bir hemşirenin kızı olan Suzan 20 yıldan fazla Mısır’a first lady oldu. Ülke dışında adı bilin-mese bile hem ailesi içinde hem de Mısır dâhilinde tam bir iktidar kadını olarak tanındı. Mısırlılara göre kocası üzerinde büyük etki sahibi olan Suzan Mübarek, ailesinin iktidarını kaybetmesinden he-men önce Ahmet Şefik’in de başbakan olarak atanmasını sağlayan kişi oldu. Resmi herhangi bir makamda bulunma-makla beraber özellikle kadın ve çocuk-lara yönelik birçok dernek ve dayanışma örgütünü yönlendirdi. O da bu yönüyle Mübarek diktasının insancıl ve sempatik maskesi olarak etkin oldu. Ancak şimdi yardım kurumları için toplanan 5 milyar doları şahsi hesaplarına geçirmekle itham ediliyor.

Eva Peron (Arjantin)Diktanın melek görünümlü propaganda aracıİsmi bugüne kadar bir iyilik meleği olarak efsaneleşerek gelen Eva Peron gerçekte kocası Albay Juan Peron’un yönetimi için ustalıkla kullanılan bir pro-paganda aracı vazifesi gördü. Varlıklı bir toprak ağasıyla aşçısının gayrimeşru çocukları olarak dünyaya gelen Eva 15 yaşında Buenos Aires’e gelerek şöhretli bir oyuncu olmak için şansını denedi.Al-bay Juan Peron’la tanışana kadar ancak ikinci sınıf filmlerde roller bulabildi. An-cak daha sonra bir darbeyle Arjantin’in başına geçen Juan Peron ile evlendi ve gösterişliliği ve medeni cesareti sayes-

inde kocasının yönetimi ile işçi sınıfı arasında köprü kuran bir figüre dönüştü. Kocasının dikta rejiminde sadece bir first lady olmakla kalmayıp, doğrudan politik ve sosyal alana inerek altı yıl Çalışma ve Sosyal Yardım Bakanlığı’nın başında bu-lundu. Fakirlerin ilgisini çekecek popül-ist politikalarla adeta bir yıldıza dönüştü.

Eva Braun Hitler (Almanya)İntihar etmeden önce evlendilerHitler üzerinde iz bırakan ilk kadın, 40 yaşındayken yanına taşınan, kız kardeşinin kızı 20 yaşındaki Geli Rau-bal idi. Çok kıskanç bir kadın olan Geli, özellikle Eva Braun’u kıskanıyordu. Bir kavganın ardından Hitler onu terk ettiğinde kalbine sıktığı kurşunla intihar etti. Raubal’in intiharından sonra Hitler Eva Braun’u daha çok görmeye başladı. 17 yaşında Hitler’e ilk görüşte aşık olan Eva da çok kıskançtı ve 1932’de kendisi-ni boynundan vurarak intihar girişiminde bulundu, fakat kurtuldu. Bu olay Hitler’i Eva’ya daha çok bağladı. Devlet işlerine karışmayı aklında geçirmedi “tek isteğim seninle olmak, kendime seni her zaman takip edeceğime dair söz verdim, ölüme bile” diyordu.

Rachele MussoliniOnlarca metres evliliklerini yıkmadıMussolini’ye beş çocuk veren ve on-larca metresini görmezden gelen karısı Rachele, 1910’da Benito Mussolini ile birlikte yaşamaya başladı. 1914’te Benito ilk karısı Ida Dalser ile evlendi. Fransız usulü bir güzellik salonu sahibi olan ve salonu başarıyla işleten Dalser,

Mussolini’nin gençlik yıllarındaki politik aktivitelerini finanse etti. Fakat Musso-lini 1915’te oğulları Benitino doğmadan kısa süre önce Rachele Guidi ile evlen-di. Dalser ilk karısı olduğunu kanıtlamak için Papa’ya, Kral’a, her yere mektuplar yazdı, fakat aldığı karşılık bir akıl hasta-nesine kapatılmak oldu. Hatta evlilikleri sonradan faşist İtalyan yönetimince kayıtlardan silindi. Oğulları Benitino da annesinin öldüğü söylenerek önce yatılı okula, sonra bir polise evlatlık verildi. Mussolini’nin oğlu olduğunu iddia ed-ince o da 1942’de, 27 yaşında ölene de yaşadığı bir akıl hastanesine kapatıldı. Mussolini’nin nikâhlı karısı Rachele ise faşist İtalyan yönetimince “ideal anne ve ev kadını” olarak büyük itibar gördü.

Simone Gbagbo (Fildişi sahili)Kocasının iktidarı pekiştiren dişi kaplanKocaları halen yönetimde olan eşler arasında son dönemlerde en çok adından söz ettirenlerden biri de Fildişi Sahili’nin first lady’si Simone Gbagbo. Gbagbo kocasıyla beraber o kadar aktif bir siyaset mücadelesi veriyor ki adeta bir militan gibi çalışıyor. Üstelik suistimaller ve katliamlarla itham edilen milislerle yakın ilişkide olması sebebi-yle çekinilen bir kişilik olarak niteleni-yor. Bunun yanında evanjelist kilisesinin son derece aktif bir üyesi. Kocasının iki eşinden birincisi olan Simone kocasının seçim kampanyası için de son derece ateşli çalışmalar yürütüyor ve ülkesinde ciddi polemiklere girmekten çekinmiyor. Eşiyle beraber sahip oldukları 1,3 milyar dolar civarındaki servetleri ise bir başka tartışma konusu.

Page 29: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 29

HAYATIN İÇİNDEN

Page 30: Kadın Dergisi Kasım 2011

30 | KADIN

EVLİLİK TERAPİSİ

Erkeklerin korkulu rüyaları!

1- Kadınların keskin hafızaları erkekleri her zaman korkutmuştur çünkü erkeklerin hafızası asla böyle çalışmaz. Bir kadın, yıllar önce yaşadığı bir tartışmadaki ufacık bir ayrıntıyı, yıllar sonra hiç beklemediğiniz bir anda hatırlayabilir. Örneğin yedi yıl önce Sahil Güvenlik dizisini izlerken sev-gilisinin kendine dönerek ‘göğüs büyütme ameliyatının neresi kötü ki?’ dediğini yıllar boyunca unutmayan bir kadın, bunu yıllar sonra bir başka tartışmada kullanabilir.

2- Kadınların ortalama yaşam süresi, erkeklerinkinden yaklaşık 15 sene daha fazladır. Bu da demek oluyor ki hayatındaki erkek öldükten sonra bir kadın onun eşyalarını ele geçirerek in-celeyebilir, günlüğünü okuyup dalga geçebilir, hatta arkadaşlarına anlatabilir, adamın özenle biriktirdiği çizgi roman koleksiyonunu çocuklara satabilir.

3- Tipik bir çalışan kadın, Belçika’nın yıllık bütçesine denk bir parayı ayakkabı, çanta ve bluzlara harcayabilir. Üstelik bir sezon sonra bütün aldıklarını elden çıkararak yenilerini alacaktır. Kadınların alışveriş merakı dağcılığa benzer; aslında pratik bir faydası yoktur, ama heyecan vericidir!

4- Erkeklerin göbekleri daha büyük olabilir ama aslında kadınların iştahı erkeklerden çok daha fazla. Örneğin erkekler için seks kısa sürelidir ve hemen arkasından uykuya ihtiyaçları olur, ama kadınlar için bunun tam tersi geçerlidir. İşte hayatın diğer alanlarında da bu du-

rum geçerliliğini korur! Kadınlar peş peşe dört müze gezip, hafif bir öğle yemeği yiyip, bütün öğleden sonra çocuklarla ilgilenip, akşam da dans etmeye enerji bulabilirler. Fakat bunların yarısını yapan bir erkek, akşama ölmüş olur!

5- Belki de yüzyıllardır bastırılmış olmanın acısıyla direksiyon başına geçtikleri za-man kadınlar gerçekten çılgın gibi araba kullanıyorlar. Bir elinde cep telefonu, diğerinde diyet kola varken dizleriyle araba süren kadınlar erkekleri gerçekten korkutuyor.

6- Kadınlar için ne anlatmak istediğini doğrudan söylemek, alışverişe gidip de eli boş dönmekten çok daha zordur. Örneğin ‘Bir şey duydun mu?’ dedikler-inde asıl söylemek istedikleri şudur: ‘Ayağa kalk, dışarı çık ve orada baltalı bir katil olup olmadığını kontrol et!’ Tabii ki bu örnekleri artırmak mümün. ‘Acıktın mı?’ dediklerinde, bilinki kendisi çok acıkmıştır ve yiyecek bir şeyler almanız için dışarı çıkamınızı istiyordur.

7- Erkekler, daha ilkokulda hayatın acı

gerçeğini keşfederler. İstedikleri her şey kadınların elindedir: Seks, anne, belki de sinemaya gidebilecek bir arkadaş, yönünüzü kaybettiğinizde size destek olabilecek bir kişi... Ancak tüm bunlara karşılık olarak kadınlar da erkeklerden tek bir şey ister: Neslin devamını sağlamak! Erkekler için bu yegane istek yeterince korkutucudur, çünkü çok ciddi bir kararı ve ömür boyu bağlanmayı gerektirir.

8- Erkekler, geçmişleriyle ilgili çok fa-zla bilgi vermekten hoşlanmazlar, ama kadınlar yatağa gitmeden önce mutlaka bilgi edinmeye çalışırlar. Ayrıca kadınların öğrenmek istediği şeyler erkekler için ‘özeldir’, bu yüzden anlatmak istemezler.

9- Erkeklerin çocuksu, kaba saba, basit isteklerin esiri oldukları gerçeği, onları zaten rahatsız eder. Fakat bundan da korkuncu, karşılarındaki kadını gerçek-ten neyin mutlu edeceğini bilememektir. Doğum gününde ona ne almalı? Doğru zamanda doğru sözleri nasıl söylemeli ki karşıdaki kadının yüzü gülsün? Bunları keşfedebilmek için bir erkeğin ömrünü vermesi gerekebilir.

Erkekler, daha ilkokulda hayatın acı gerçeğini keşfederler. İstedikleri her şey kadınların elindedir: anne, belki de sinemaya gidebilecek bir arkadaş, yönünüzü kaybettiğinizde size destek olabilecek bir kişi

Page 31: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 31

Çocukları evden kaçmaya iten sebepler

EVLİLİK TERAPİSİ

Son yıllarda evden kaçan çocukların sayısı artıyor. Niye giderler, ne amaç güder-ler bilirseniz engellemeniz de mümkün olabilir diye düşündüm. Konuyla ilgili bir şeyler yazayım dedim.Öncelikle bilmeliyiz ki; evden kaçma duygusu genellikle ergenlik döne-minde görülür. Evden kaçan çocuk, zihninde geliştirdiği bir maceraya ulaşmak için evden kaçma eğilimi gösterir. Her macera, tabiatı gereği belirsizliklerle doludur. Dolayısıyla evden kaçan çocuk, dışarıda başına ne geleceğini, hangi süreçlerden geçeceğini uzun uzadıya hesaplayamaz. Bulutları çatı yapan ergenin kimlerle karşılaşacağı, sokaklara kaçtığında başına gelecek her şey tamamen tesadüfl erle doludur. İkinci olarak bilmemiz gereken mesele; evini terk eden her çocuk, daima günlük hayatında hayal kırıklığına uğramış yaralı bir varlıktır. Anlayışsız, sevgisini göstermeyen, aşırı cezalar veren anne/babasının eseridir. Yaşadığı gerçek dünya çekilmez hale gelen çocuk, hayalini kurduğu rüya alemlerine dalarak tehlikelere yelken açmaktadır. Böylece kendisini nefes alabileceği ortamlara taşıdığını zanneder. Oysa yanıldığını anlaması uzun zaman almaz. Dönebilirse evine gelir, dönemezse sokakların olur.Biz yetişkinler için kara senaryo olan sokak hayatı, ergen-lerin dünyalarında heyecan dolu macera gibi hissediliyor ve bu durum evden kaçmalarını kolaylaştırıyor. Öyleyse onların macera dolu sandıkları rüya alemlerinden ayırmak; gerçek dünyalarını yaşanılır hale getirmek için çaba harcamalıyız. Sevgimizi, ilgimizi esirgememeliyiz. Sevilmediğini, anne/babası tarafından istenmediğini, kendisinden yaka silkindiğini düşündürtmemeliyiz. Aile içindeki sevgide, arkadaşlar arasındaki dostlukta sadakatsizliğe uğradığını düşünen evlatlarımızın yanında olmalıyız.Gerçek dünyasının kendisine sırt çevirdiğini düşünen gençler, hayali dünyalar oluşturarak, o hayale kavuşmak amacıyla evden kaçabilirler. Ger-çek dünyalarını huzurlu/yaşanılır kılmaya çalışmalıyız.Lafa gelince evden kaçıyorlar diye kızıyoruz ama kaçırtana değil; hep kaçana bozuluyoruz. Gidenle gitmeyenin gerekçelerini iyi anladığımızda, gidenlerin sayısını azaltacağımızdan şüphemiz olmasın.Unutmayalım! Evden kaçan çocuk varsa, yuvasından kaçırtan anne/babası mutlaka vardır!

Son yıllarda evden kaçan çocuk sayısı neden artıyor... Onları ailesini bırakıp sokaklara sürükleyen sebehler nelerdir? Evlatlarımızı sokaklardan kurtarabilir miyiz?

Mehtap Kayaoğlu

Page 32: Kadın Dergisi Kasım 2011

EVLİLİK TERAPİSİ

Güzel giyinin kuşanın baş başa kalın Selim Turan

32 | KADIN

Page 33: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 33

EVLİLİK TERAPİSİ

Evililikte sevmek ve sevilmek yetmiyor. Duyguların ifade edilmesi de gerekiyor. Emir kipi yerine rica kipiyle konuşmak, güzelce giyinip baş başa vakit geçirmek, birbiriniz için sesli dua etmek evliliği canlandırıyor. ABD’de evli çiftler üzeri-nde yapılan bir araştırmada eşlerin birbirlerinin ellerini tutmasının sinirlerin fark edilir bir şekilde gevşemesine se-bep olduğu ve eşin eli tutulduğunda, duyguların daha rahat ortaya çıktığı saptanmış. Evliliklerde en çok yaşanan sıkıntıların başında eşlerin birbirlerine karşı asık suratlı ve somurtkan bir tavır sergilemeleri geliyor. Asık bir su-rat, baskılanmış öfke ve sıkıntıların su yüzüne çıkmasına yol açıp, negatif en-erji yayıyor. Güleryüz ve tebessümün, muhabbetin kaynağı olduğuna dikkat çeken uzmanlar, ‘’Muhabbet, bizi mutlu edecek yegane ilaçtır. Eşinize karşı tebessüm göstermek zor olmasa gerek. Sevgi sözcüklerini sık kullanın, ilişkinizin sağlamlaştığını göreceksiniz diyor.

DUANIN GÜCÜ ADINA ‘’Eşinizle oturun ve ellerinizi açın, birbiriniz için sesli dua edin’’ diyen uzmanlar, şu şekilde devam ediyor: ‘’İçinizden geldiği gibi sözcükleri sıralayın. Dua etmek istediğinizden emin değil misiniz? O zaman bunun yerine sahip olduğunuz nimetleri saymayı deneyin. Her gün başınıza gel-en üç iyi (büyük ya da küçük) şeyi yazın ve bu iyi şey neden gerçekleşti diye sorun. Araştırmalar bunu yapanların 3 ay sonra ciddi derecede daha mut-lu hale geldiklerini gösteriyor. 30 yıl boyunca duanın gücünü araştıran Harwardlı bilim adamı Dr. Herbert Ben-son, bütün dua etme biçimlerinin stresi yatıştırdığını, bedeni sakinleştirdiğini ve şifalı gevşeme tepkisi uyandırdığını söylüyor.’’

SEVGi NOTLARI BIRAKIN Kadınların evlilik yıl dönümü, doğum günü gibi özel günlerde çok hassas olduklarını kaydeden evlilik terapistleri, erkeklerin en azından doğum ve evlilik yıl dönümünü unutmamalarının öne-mine işaret ediyor. Eşin görebileceği yerlere bırakılan sevgi notlarının evliliği canlandırıcı etkisini olduğuna işaret eden terapistler, ‘’Evde minik kağıtlara minik sözler yazıp kimsenin ulaşamayacağı (size özel yerler olursa iyi olur) yerlere bu mesajları bırakın. Sevginizi ifade et-mek, bu duygunun beslenmesine vesile olacaktır’’ diyor.

MUHABBETİ ARTIRIN Eşlerin ailelerine göstereceği mu-habbetin, birbirlerine muhabbeti de artıracağına dikkat çeken uzmanlar, eşlerin birbirleri hakkında ima edici, itham edici, yargılayıcı, denetley-ici sözler sarf etmesinin ve bunun davranışlarla da yapılmasının olumsuz sonuçlar doğuracağını belirttiler.

Restoranda romantik akşam yemeği terapi gibi Emretmek, bütün konuşmalarda emredi-ci bir üslup kullanmanın hitap edilen kişiyi rencide ettiğini ifade eden uzmanlar, “bu kişinin eşiniz olmasının daha da üzücü olacağından, emir kipiyle konuşmak yerine, rica etmeyi deneyin” diyor. Sa-bah kahvaltılarının beraber yapılmasını öneren uzmanlar, ‘’Uyku mahmurluğunu yenip, eşinizle biraz da erken kalkıp kahvaltıda muhabbet etme fırsatı bu-labilirsiniz’’ diyorlar. Dışarıda baş başa yemek yemek de evlilik için terapi niteliği taşıyor. Uzmanlar ‘’Aynısı evde daha az maliyetli olur diye düşünmeyin. Özellikle çocuk sahibi olan çiftlerin en önemli sorunlarından biri, kendilerine vakit ayıramamalarıdır. Bütün gün çocukla

işle uğraşmak anne ve babayı yorar. Bir saat de olsa çocukları bir yakınınıza emanet edip, eşinizle dışarıda yemek yemek size güç katacaktır. Aslında ihtiyacınız olan farklı bir ortamda, yalnız konuşabilme, birbirinize vakit ayırma fırsatı verecektir” görüşünde.

PİJAMA GİYMEYİN Eşlerin, işleri, dostları için giyindiklerini, erkeklerin, eve gelir gelmez pijamalarını giymemeleri gerektiğini belirten uzman-lar, kadınların da eşlerinin geleceği saa-tte daha güzel giyinmeleri gerektiğini belirtiyorlar. Eşlerin iyi giyinmesi, süslen-mesi ve birbirlerine değer verdiklerini hissettirmeleri çok önemli olduğunu, lakin bugün bunun ters işlediğini savu-nan uzmanlar, ‘’İş ve arkadaşlar için iyi giyinilirken, eşler birbirlerine bu yönde değer vermezler. Siz de haftada bir gün güzelce giyinin, ama dışarı çıkmayın, evde baş başa vakit geçirin’’ önerisinde bulunuyor.

“Eşinizle oturun ve ellerinizi açın, birbiriniz için sesli dua edin” diyen uzmanlar, şu şekilde devam ediyor: “İçinizden geldiği gibi sözcükleri sıralayın. Dua etmek istediğinizden emin değil misiniz? O zaman bunun yerine sahip olduğunuz nimetleri saymayı deneyin.”

Page 34: Kadın Dergisi Kasım 2011

34 | KADIN

BENCE

Merhaba sevgili okuyucularım, yine kafanızı allak bullak eden ko-nularla sizlerleyim. Feminizm deyince hemen Türk kadınının aklına nedense Duygu Asena gelir. Oysa hepimiz farkında olmadan femi-nist çıkmışız dır da haberimiz olmadan yaşıyoruzdur. Nerde? Diye soracak olursanız bir çırpıda diyebilirim ki Avrupa’nın her ülkesin-de. Şimdi hemcinslerim belki de ne alaka ya? Türkiye’de feminist düşünen kadınlar yok mu? gibi öfkeli bir cevap fışkırıyor olabilirsi-niz. Biraz sabır ve makalemin akışını takip edelim. Evet feminizm ilk defa Amerika’da kadın haklarının şiddetle savunulduğu tarih olan 1948 yılında bir yasayla getirildi.Daha öncesin de de sadece İslam ülkeleri değil, diğer ülkeler de de kadın ikinci planda tutuluyordu.Oysa bizim araştırma yapmayan kadın kesimi bilmiyorlar ki kadın her ülkede şiddet ve tecavüz mağduru..diğer ülkeler de de kadın ezilmiştir tarih mitolojisinde.. Gelelim AVRUPA’DA feminizmin nasıl sağlandığına ve hala korundu-ğuna. Ben bu yoruma diğer Avrupa ülkelerini katmaksızın yaşadığım ülke olan Hollanda’dan başlamak istiyorum. Kadının en büyük sorunu bu ülkede kocasının içki, kumar, gece hayatına düşkünlüğü ve uyuş-turucu gibi sorunlarla çoğunlukla karşılaşmış olması... Ve çözüme ilk çare yine şeffaf kadın yasaları sunan Hollanda Devletinden geliyor. Ve ayrıca teşekkürler bu yasaları getirenlere. Kadın AVRUPA’DA nasıl feminist oluyor, diyelim ki çalışmayan ve eşinden ayrılmış bir kadına ilk öncelikle belediyeler destek veriyor. Sosyal maaşı adı altında, aka-binde kadının ayrıldığı eşi ile geliri yüksekse kadın otomatikman dul sayıldığı için devlet kira vesaire gibi ödemelerde kolaylıklar sağlıyor.Her ne kadar asgari ücret adı altın da da olsa ,kadın kocasının eziyeti-ne katlanmak zorunda kalmıyor.Yani bizim ilk feminizm atılımımız yine sağ olası devletin gücü ile gerçekleşiyor..güzel buna itirazımız yok..en azından kadının sosyal egemenliği ve fi nansal durumu devlet güven-cesinde..Biz büyük olasılıkla şanslı kadınlarız.. Gelelim şimdi Türkiye kadınına. Genelde okumamış bir genç kızken ailesinin ya da kendi tercihi olarak seçtiği evliliği, düşündüğünün tersine kötü gitmişse asıl o zaman mağduriyet başlıyor.Yani kadının kocasına katlanma sabrı imkanlarla ve olanaklarla alakalı bir du-rumdan ibarettir.Birde doğu ve güneydoğu yörelerine baktığınızda hala ailesinin tercihi ile evlenen,küçük yaştaki henüz bedenleri ke-male ermemiş daha çocuk sayılan, kız çocuklarının zoraki evlendi-rildiklerini görürsünüz.Bunlar halen devam eden kısırdöngü!Şimdi

bu ve buna benzer olaylarda diyebiliriyiz ki, git eşini boşa!hayatını kur,kendi ayaklarının üzerinde dur!hiçbir tahsil tamamlamamış ayrıca köyünden,eşinden kaçan bir kadına ne tür bir muamele yapılacağını anlatmam için, ne fazla Türk fi lmi izlememize gerek var nede başka kaynaklara.Haberleri izlediğinizde kıskanç kocasının darbeleriyle ve terk edilmeyi kabul etmeyen eşlerin işlediği cinayet haberleri size yabancı değil sanırım.Türkiye’de dul kaldığında aynı imkanlar sunul-madığından kadın her zaman mağdur!yani yılda bir yapılan 8 mart DÜNYA KADINLAR GÜNÜ konferansları bu cinayetlerin önüne ge-çemedi.Bu ülkemizin her ilinde başa gelebilecek hikayedir. Bizim şartlarımız ile başka şartlarda yaşayan kadınların imkan koşul-ları aynı değildir.Burada bir kadın suç duyurusu yaptığında eşi için gerekirse hukuk mercileri, o eşe sokağa bile girememe yasası geti-riyor, belki de yaptığı şiddetten ödediği tazminat boyunu aşıyor.kim-se böyle riski göz alamadığından kadının boşanıp ayaklarının üze-rinde durma düşüncesine boyun eğmek zorunda kalıyor.O yoluna devam ederken kadın devletin verdiği imkanlarla hem maddi, hem manevi açıdan huzura kavuşuyor,Bilanço iyi çünkü eşi istediği hayatı seçerken ,kadın da büyük adımlar atıyor hayatında..kadını feminist güce kavuşturan, bize sunulan kanuni imkanlardır..kabul etsek te etmesek te..Türkiye’de sadece kendi işinin patronu olmuş, yada sa-dece sigortalı işe sahip olan ve okumuş kesimin meslek sahipleri kadınlar feministçe yaşıyorlar hayatını..buda müstesna.. Bu yazıyı tamamlarken kimin tarafı olduğumu merak ederseniz bu-yurun! Ben ne bir feminist düşünce savunucusu, nede erkek ege-menliğini savunan bir yazarım. Ben sadece insan haklarının ısrar-la savunucusuyum. İster savaş ortasında ağlayan bir yetim çocuk olsun, ister eşinden haksız yere dayak yiyen bir kadın olsun, ister tüm çabasıyla yuvası için çalışıp evine helal rızk getirdiği halde hala karısının egosunu tatmin edemeyen bir koca olsun; mağdur kimse rolünde kim oynuyorsa ben onun yanındayım. Son dileğim aldığımız kararlar sadece bir ideoloji altında olmasın. Aldığımız kararla da geleceğe uyarlayarak alalım. Belki de ufak so-runlara çözüm için yaratanın da istediği gibi (SABIR) .Bakalım bize neler getirecek? Evlilik hikayelerinizi,ayakta kalma mücadelelerinizi benimle paylaşın..sizlerinde sorunlarının sesi olabilirim..hep mutlu kalınız..kendi egemenliğinizde..

Bizleri feminist yapan, Avrupa’da yaşıyor olmak belki de

Nilüfer Çakıroğ[email protected]

Page 35: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 35

BENCE

Page 36: Kadın Dergisi Kasım 2011

36 | KADIN

AYIN RÖPORTAJI

Kısa olarak kendinizi tanıtırmısınız?İrfan Çelik: 1984 İzmir doğumluyum 2008 yılından beri Hollanda’da yaşa-maktayım = Madame Ent.Devrim Savaş: 1981 İzmir doğumlu-yum. 2009 yılından beri Hollanda’da ya-şıyorum = Elf agency MADAME Entertainment kimdir?2005 yılında İzmir’de çeşitli club ve res-toranların işletmeciliğinin yani sıra, farklı mekanlarında reklam, promosyon ve ta-nıtımlarını yapmaya başlamıştır.MADAME Entertainment Hollanda’da ise 2009 yılında alt çalışmalarına baş-layıp 2011 yılında resmi olarak kurulup, uluslar arası etkinlikler ve organizasyon şirketi olarak hayatına başlamıştır.

ELF Agency kimdir?2001 yılında Elf Agency İzmir’de profes-yonel olarak is hayatına başlamıştır.2009 yılında Hollanda da on çalışmala-rını yapıp 2011 yılında ise profesyonel ekip ve ekipmanlar ile resmi olarak kuru-lup hizmet vermektedir

Neden bu alanda çalışmaya karar verdiniz?İrfan Çelik: kendimi en rahat en iyi ve en motive olmuş şekilde bu sektörde bulabiliyorum. Bu isi yaparken mutlu

olabiliyorum, eğer bir insan yaptığı işten memnun oluyorsa, severek isteyerek hep bir adım daha nasıl ileri götürebilirim diye düşünüyor ise işte budur çalışmaya karar verilmesi gereken iş.Devrim Savaş: fotoğraf makinesini ilk elime aldığımda bu mesleğe aşık oldum. fotografcilik benim hayatım oldu ve ara-dan dolu dolu 15 yıl geçmesine rağmen

ilk günkü heyecan hiç kaybolmadı. Sanı-rımda kaybolmayacak

Sizinle aynı sektörde yer alanlardan farkınız nedir? İrfan Çelik: Madame Entertainmnet ve ELf agency olarak yenilikçi bir vizyona sahibiz. Bu sahip olduğumuz Yenilikçi-lik bizimle aynı sektörde olan firmaların

Selçuk Öztürk

İrfan Çelik

MADAME Entertainment ve ELF Agency profesyonel çalışmalara imza atacakHollanda’da aktif olarak yer alan MADAME Entertainment ve ELF Agency profesyonel çalışmalara imza atmaya başladı. MADAME Entertainment’ten İrfan Çelik ELF Agency ‘den Devrim Savaş dergimize çalışmaları hakkında şu bilgileri sundu.

Page 37: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 37

AYIN RÖPORTAJI

birçok adım ilerisine taşıyor. Buna ek olarak hizmet ve kalite anlayışınıda ek-lerseniz Madame entertainmnet ve Elf agency ‘nin farklılığını bulabilirsiniz.

MADAME Entertainment ve ELF Agency hizmetleri nelerdir? Devrim Savaş: MADAME Entertain-ment ve ELF agency geniş bir hizmet yelpazesine sahiptir.

Hizmetlerimiz:– Kültür ve Sanat projeleri– Eğlence ve gece club organizasyonları– Reklâm ve Pazarlama– Promosyon ve Tanıtım—ürün reklâmları— ajans hizmetleri.

MADAME Entertainment ve ELF agency ‘nin verdiği hizmetler kendi aralarında da bölümlere ayrılmaktadır.

Vizyonunuz ve Misyonunuz nedir? İrfan çelik: Vizyonumuz Basta Hollanda olmak üzere, ardından tüm Avrupa’da verdiğimiz hizmetlerle ve kalite açısından ismimizi 4yıl içerisinde bir marka haline getirmektir.

Misyonumuz vizyonumuzu gerçekleştirmek için hiz-met, kalite ve marka değerlerini profes-yonel ekibimizle özveri ve dayanışma içerisinde çalışarak müşterilerimize hiz-metlerimizi sorunsuz ve başarılı bir şekil-de sunmaktayız.

Markalaşmayı düşünüyor musunuz? Devrim savaş: Hedefimiz 4 yıl içerisinde MADAME Entertainmnet ve ELF ismini basta Hollanda ardında tüm Avrupa’da verdiğimiz hizmetler doğrultusunda mar-ka haline getirmektir.

Türkiye’den hangi sanatçıları getir-meyi düşünüyorsunuz? İrfan Çelik: Aslına bakarsanız Hollanda’ya gelmeyen Ya da getirilmeyen sanatçı kalmadı diyebiliriz ama biz MADA-ME Entertainmnet ve ELF Agency olarak olayı başka bir boyuta taşıyacağız. onemli olan sanatçı getirmek Ya da organizas-yon yapmak değil, geceye katılan konuk-

lara farklı heycanlarla bunu suna bilmek iste biz Hollanda’ya bunu getirdik.

Gelecek sene Hollanda Türkiye ilişki-lerinin 400.yılı kutlanacak. Bu amaç-la herhangi bir çalışma düşünüyor musunuz? Devrim Savaş: Bu konu ile alakalı çok kapsamlı, ayni zamanda farklı ve heye-can verici bir proje üzerinde çalışmak-tayız. MADAME Entertainmnet ve ELF Agency olarak 400. yıl kutlamalarına ka-tılan tüm misafirlerimize unutamayacak-ları ve yüzlerinde gülümsememin eksik olmayacağı bir gece hazırlıyoruz.

Devrim Savaş

Page 38: Kadın Dergisi Kasım 2011

38 | KADIN

Eşinize bir çanta hediye edeceksi-niz, hangi rengi tercih eder? a) Siyah b) Kahverengi c) Bordo d) Gri e) Bej

Ona bir kazak alacaksınız, hangi rengi tercih eder? a) Beyaz b) Kırmızı c) Mavi d) Yeşil e) Siyah

Aşağıdakilerden hangi hediyeye daha çok sevinir? a) Manto b) Takı c) Altın saat d) Fotoğraf makinesi e) Bilgisayar

Nasıl bir arabaya sahip olmak ister? a) Rahat, sıradan bir araba b) Spor bir araba c) Mercedes d) BMW e) En iyi yerli

Yurtdışı tatil için nereye gitmek ister? a) Orta Asya b) Ortadoğu c) Avrupa d) Amerika e) Afrika

Sizinle bir hafta sonu için hangi şehri tercih eder? a) Bodrum b) Yalova c) Paris d) Moskova e) Kahire

Aşağıdaki yemeklerden hangisini tercih eder? a) Kuru fasulye b) Balık c) Döner d) Açık büfe e) Makarna

Aşağıdakilerden hangisini tanımayı ister? a) Beğenilen bir yazarıb) En sevdiği politikacıyıc) Önemli bir din adamınıd) Takdir ettiği bir sporcuyue) Sevdiği bir sanatçıyı

Eşiniz sizin en çok hangi özelliğinizi beğeniyor? a) Sesinizi b) Gözlerinizi c) Gülüşünüzü d) Ona karşı tutumunuzu e) Genel davranışlarınızı

Evlilikte mutluluk testi

Yapılan araştırmalar, evli çiftlerin yarıdan fazlasının birbirlerini tam anlamıyla tanımadıklarını gösteriyor. Birbirlerini çok iyi tanıyan çiftlerin sevgilerinin her geçen gün arttığı ise ispatlanmış bir gerçek. Ancak, hâlâ

“Eşimin beğenileri nelerdir?” sorusunun cevabını bilmiyorsanız yanlış yoldasınız demektir.

Peki siz eşinizi ne kadar tanıyorsunuz ? İşte, Memory Center Nöropisiki-yatri Merkezi uzmanlarından Psikiyatr Profesör Doktor Nevzat Tarhan’

dan, bunu anlamanıza yardımcı olacak test…

TEST

Page 39: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 39

TEST

Aşağıdaki olumlu özelliklerden han-gisi eşinizde en fazladır? a) Dürüstlük b) Cesaret c) Soğukkanlılık d) Cömertlik e) Tutumluluk

Aşağıdaki evlerden hangisine sahip olmayı ister? a) Dağ evi b) Kır evi c) Köy evi d) Deniz kenarında ev e) Şato gibi bir ev

Aşağıdaki olumsuz özelliklerden hangisi eşinizde en azdır? a) Acelecilik b) Yalancılık c) Korkaklık d) Cimrilik e) Savurganlık

Eşiniz sizinle beraber ne yapmak-tan hoşlanır? a) Müzik dinlemek b) Maç seyretmek c) Gezmek d) Sohbet etmek e) Yemek yemek

Hangisinden nefret eder?a) Soğuk b) Yağmur c) Sıcak d) Fırtına e) Kalabalık

En ağır mecburiyeti hangisi? a) Doktora gitme b) Kuyrukta bekleme c) Hesap kitap yapma d) Dişçiye gitme e) Büyükleri ziyaret etme

Eşlerin yukarıdaki 15 soruyu ayrı ayrı cevaplamaları, cevap kâğıdını birbir-lerine göstermemeleri gerekir. Önce kendi açınızdan doğrunun ne olduğu-nu işaretleyin, sonra eşinizin açısından soruları cevaplayın. Sonra karşılıklı olarak birbiriniz hakkındaki görüşleri-nizi karşılaştırın.

- Yanlışlarınız 3’ ten daha azsa Eşinizi çok iyi tanıyorsunuz demektir. Birbirini-zin zevklerini, hayallerini, eğilimlerini, ne his-settiğini, neyi sevdiğini, nelerden nefret ettiğini biliyorsunuz. Harika bir çift olmak için mükem-mel bir altyapınız var. Sizi kutlamak gerekir.

- Yanlışlarınız 3 - 6 arasındaysa Eşiniz hakkında zaman zaman yanılıyorsu-nuz. Endişelenmeyin, insanlar birbirlerine çok yakın da olsalar birinin bir başkasını tam anla-mıyla tanıması zordur. Kaygılanmayın, bildik-leriniz sizi mutlu etmek için yeterli.

- Yanlışlarınız 7 - 10 arasındaysa Beraberliğiniz geçmişi çok eski değilse, bu so-

nuç normaldir. Daha iyi tanımak için zamana ihtiyaç var. Ama eğer evliliğiniz uzun yıllara dayanıyorsa bu sonuç ortada bir problem olduğunu gösterir. Eşiniz sessiz ya diyaloğa kapalı biriyse, onun hissettiklerini hissetmek, düşündüklerini anlamak için çaba sarf etme-lisiniz. Karşılıklı konuşmaya, tartışmaya, bir-birinizi anlamaya yönelik iletişime ihtiyacınız var. İnsan ilişkileri monoloğa değil, diyaloğa dayanmalıdır. Beraber yaşadığınız olayları, konuları, kaygıları paylaşın, evlilik kalbe karşı kalp demektir. Kalbi diyalog eksikliğinizi gö-rüp tamamlarsanız, daha mutlu bir beraberlik sizi bekler.

- Yanlışlarınız 11 - 15 arasındaysa Durum ciddi. Bu, eşiniz hakkında hemen he-men hiçbir şey bilmediğiniz anlamına gelir. Yine de sakin olun. Bunun düzeltilmesi gere-ken bir durum olduğunu kabullenin, hatta itiraf edin. Mutlu olmak ve evliliğinizi uzun ömürlü kılmak için özel bir gayrete ve çözümler geliş-tirmeye ihtiyacınız olduğunu unutmayın.

DEĞERLENDİRME

Page 40: Kadın Dergisi Kasım 2011

40 | KADIN

MODA

Bu kış siyah ve kahve kombinasyonlarına çok rastlayacaksınız, zaten kahverenginin kızılından sarımsıya her tonu, hardal, kiremit renkleri vitrinlerde yerlerini aldi bile. Bu renklerin dışında kış aylarında giymeye alışık olmadığımız, içimizi ısıtıcak bordo, kırmızı ve mürdüm renkleri de seneye damgasını vuracak. Desen olarak ekose geri gelmiş bulunuyor. Fotografl adigimiz bayanda da oldugu gibi özellikle etek ve pardesülerde bu deseni görmek mümkün.

Aksesuar olarak yine otantik taşlı, iri küpeler ve şallar bu sene de baştacımız. Büyük çaplı özellikle kahverengi deri çantalar vazgeçilmezlerimiz arasında gardrobumuzda olmazsa olmazlardan.

Deri demişken bir parantez açalım. (Çok değil bundan birkaç sene önce belki eleştirerek baktığımız, yesilçam fi lmlerinde görüp kahkahalar attığımız deri!!.. ) Alışsak iyi olucak deri ceket neyse de tayt, pantalon derken deri elbiselerde çok revanşta.

Hazırlayanlar:Esra Toprak DemirSerap Kaya AslanModa di

SueNo

Sonbahar yerini kışa bıraktığı şu günlerde biz de MODA di SUEÑO ekibi olarak sizler için 2011-2012 sonbahar - kış trendlerini araştırdık. Modanın kalbinin attığı sokakların akışına bıraktık kendimizi ve trendleri yansıtan bayanlardan KADIN

DERGiSiNE poz vermelerini istedik. Sizlerin içinden sizler için seçtiklerimiz:

Moda rüyaSModa rüya

Saliha, 19 yaşında

Ervan, 19 yaşında

SueNo

Organi atie S

Düğün, nişan, kına, bekarlığa veda, doğum günü, şirket yemekleri, mekan temini, catering, (bayan)

DJ/fotoğrafçı ve kamera ekibi, nikah şekeri & davetiye ve daha fazlası...

Page 41: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 41

MODA

Bu sezon pardesüler hem modern hem sportif ve bir o kadar şlk. Özellikle parlak civil civil renkleri seven tesettürlü hanımları memnun edecek gibi görünüyor. Tasarımcıların büyük bir çoğunluğunun yeni sezon tesettür giyim ve eşarp koleksiyonlarinda, her zamankinden daha canlı ve sezonun moda renkleriyle uyumlu tonajlar kullanmaya çalıştıkları, göze çarpan farklılıklardan ilki.

Eğer deri elbise hiç tarzım değil diyorsanız, oxford ayakkabılarla başlayan (maskulen olarak ta anılan) daha erkeksi kesim deri ceketleri, ipek gömleklerle kombine etmenizi tavsiye ederiz.

Ayakkabılara da kısaca değinecek olursak bu sene ya çok uzayıp yüksek topuklu 9 pont ayakkabı giyilicek ya da ben rahatımı severim deyip düztaban kısa çizme ve bagcıklı spor ayakkabılarımızla rahat ve son moda olucağız.

Makyaj da ise natural renkler hakim bunu biraz çarpıcılaştırmak için kalın eyeliner çekebilir, gözlerinizi ön plana çikarabilirsiniz. Son olarak bu senenin sloganını açıklıyoruz “DOĞALLIK”.

Sevgili Kadın dergisi dostlarımız ne giyerseniz giyin, ama modayı takip edin, vucudunuzu iyi tanıyın ve kendi tarzınıza göre şekillendirmeye özen gösterin!

Bir dahaki sayıda görüşünceye dek!

Feyza, 19 yaşında

Aysel, 20 yaşında

SueNo Organi atie S

İNANILMAZ KAMPANYA!YAT GEZİSİ KİŞİ BAŞI SADECE 25 EURO*

*vraag naar de voorwaarden

www.suenoorganisatie.comwww.facebook.nl/suenoorganisatie

+31(0)642555606+31(0)641587058

Yorum ve fotoğrafl arınızı [email protected]’a

gönderin. Fotografl arımız CT photography tarafından çekilmiştir.

Page 42: Kadın Dergisi Kasım 2011

42 | KADIN

Makyaj LekeleriHemen bir bebek bulun! Tamam, makyaj lekesini kapa-mak için tüm gece birinin bebeğini tutmayın. Ama elbi-selerin üzerindeki makyaj lekelerini azaltmak veya yok et-mek için ıslak mendil kullanabilirsiniz. Ayrıca, bu bezlerle elbise ve ayakkabılarınızı da temizleyebilirsiniz.

Düşük Etek UçlarıÇabucak bir etek ucu yapmak için düşük etek uçlarına boru şeklindeki biyelerin kısa olanlarını kullanabilirsiniz. Profesyoneller ve müzikçiler daime donanımları için ka-nal şeklinde olan biyeleri veya pinpon biyeleri kullanırlar böylelikle bu işlem çok zamanınızı almaz. Diğer bir nokta ise küçük peruk tarzındaki biye, bu sorunu çözebilir ama kişinin bunları bulması da şansına bağlıdır.

Düşen Sutyen AskılarıSutyen askılarının sürekli düşmesinin dışında sizi bu ka-dar kızdıracak başka bir şey daha olamaz. Çift-kenarlı şe-ritler veya boru şeklindeki şeritler bu problemi çözebilir. Bu düşen sutyen askılarına göre uygun olan küçük ve güvenli bir iğne kullanın.

TaytlarTaytınızdaki küçük kaçmalar tamamen küçük yırtılmalara dönüşebilir. Taytlardaki kaçıkları ( küçük yırtıkları) oje kul-lanarak önleyebilirsiniz. Saç spreyleri de sizin için basit çözüm olabilir.

Kırılan TopuklarBu, zor bir durum olabilir. Bütün akşam olduğunuz yer-de kalın veya topuğunuzu yapıştırmak için birkaç yapıştı-rıcı kullanmayı deneyin. Yapıştırıcı, kırık diğer şeyler gibi ayakkabılar içinde iyi bir fikir olabilir.

Takılan FermuarlarTakılan fermuarlar tam bir baş belası olabilirler. Sorun

olan yerlere sabun veya bal mumu sürmeyi de-neyin. Biraz manipülasyon ile fermuar gevşeyebilir.

Gevşek Düğmeler ve Yıpranmış Düğme TehditleriGevşemiş bir düğme, her an düşüp kaybolabilir. Düğ-menin düşmesini önlemek için düğmenin alt kısmına bi-raz oje sürün.

Süveterden Çıkan Küçük İpliklerÇıkan küçük iplikleri elinizle gidermeye çalışın. Bundan bir sonuç alamıyorsanız kesinlikle bu küçük ipleri kesme-yin ve çekmeyin. Bunun yerine, kapalı bir kalem ucuyla bu iplikleri süveterin iç kısmına doğru itin. Süveterin iç kısmından çıkan bu küçük ipliği bağlayın ve iç kısımda ka-lacak şekilde ojeyi o kısma sürerek yapışmasını sağlayın.

Kopuk İpliklerBu, dikkat edilmezse proble-matik ve can sıkıcı olabi-lir. Uzun ayakkabı bağ-larıyla kopuk iplikleri değiştirin. ( bot ip-likleri uzun olduk-ları için daha ideal olurlar) . İşe yarayan bir iğne ile bu so-run çözülebilinir ve nahoş bir fazlalık bile yaratılabilinir.

Süveterde TüylenmeSüveterlerinizde tüy-lenmeler olabilir ve bunları yok etmek için cırt cırtlarla o bölgeleri ovalayarak bu tüylen-meleri giderebilirsiniz.

MODA

Kusurlu kıyafetleriçin öneriler

Bir toplantıya koşuyorsunuz, bu sırada ayakkabılarınız takır tukur sesler çıkartıyor ya da elbisenin uç kenarlarının düştüğünü fark ettiğinizde

düğündesiniz. Çoğu uygunsuz zamanlarda gardıroplar kullanım dışı gibi görünürler. İşte giydilerinizle başınız derde girdiğinde size

yardımcı olacak 10 tavsiye..

Page 43: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 43

Sonbahar-Kış sezonunda Prada, Fendi, Marc Jacobs, Chloe, Miu Miu, Dolce&Gabbana, Dior gibi aksesuar koleksiyonlarıyla bir tutku yaratan dünyaca ünlü marka-lar, modanın yönünü belirliyor.

Sezonda, platform ve dolgu topuklu ayakkabı, çizme ve botlar, büyük, valiz tipi çantalar, uzun ve gösteriş-li kolyeler, yün bereler, kadife ve yumuşak deri kalın kemerler, Mary Jane tarzı, yuvarlak burunlu nostaljik ayakkabılar, bizleri 70’lerin görkemli dönemlerine gö-türen iri küpeler, kalın tokalı, vintage görünümlü ke-merler, yine sivri burunlu, uzun topuklu stiletto’lar, ya-rım botlar, deri eldivenler çok moda.

Vintage yine modaAksesuar modasında modernize edilmiş, nostaljik gö-rünümlü materyaller öne çıkıyor. Vintage görünümlü tüm bu detaylar arasında, dore ve kadife birlikteliği, es-kitilmiş deriler, iri tokalar retro elbiseler, renkli ve uzun trikolar, grafik desenli bluzlar ve dar kesimli denim pan-tolonlarla kombine ediliyor. Yine modern tarzlara eşlik eden aksesuarlar arasında yüksek topuklu ayakkabılar, kapitone çantalar, kaşkoller, fötr angora şapkalar, deri eldivenler, altın rengi kolye ve küpeler var.

Sokak modasını takip eden herkes için detaylar önem-li. Renkli atkılar, iri tokalı veya zincirli kemerler, kısa botlar, spor ayakkabı, bere ve şapkalarla tamamlaya-bileceğiniz bu tarz, yaratıcılığınızı ortaya koymak için sizleri özgür bırakıyor. Accessories, Coquet, Claire’s, Yargıcı Accesoires, Kokosh, Agahta, Mudo Accessori-es, So Chic gibi en moda parçaları bulabileceğiniz bu mağazalar, moda konusunda kendinizi gösterebilme-niz için iyi bir fırsat!

Detaylarda saklı olan şıklık

MODA

Son birkaç sezondur modaya ağırlığını koyan aksesuarlar, “kişisel” bir tarz ortaya koymanızda belirleyici rol oynuyor. Aksesuar kullanmanın belirli kuralları yok. Sizden,

kendinizi hangi tarza yakın buluyorsanız o yönde karar vermeniz bekleniyor. Sezon modasında öne çıkan parçalarda en sade kıyafetin bile havasını değiştirebilirsiniz. Kaldı

ki, daha iddialı bir görünüm ortaya koymak istiyorsanız daha şanslısınız!

Selma Gecikmez

Page 44: Kadın Dergisi Kasım 2011

44 | KADIN

MODA

TESETTÜRmodaya kurban

mı oluyor?Tesettürlü insanların ihtiyaçlarına yönelik ürünler satılacağını

düşündüğümüz mağazaların da bu ihtiyacı görmezden geldiğini görmek şaşırtıcı.

Nazan Kara

Page 45: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 45

Son yıllarda modada öne çıkan bazı eğilimler, tesettür giyim-de pek de hoş olmayan görüntülerin oluşmasına neden olu-yor. Mesela ipek etoller, başörtülü gençlerin daha çok tercih ettiği ürünler oldu hep. Son zamanlarda vual şallar ve ipek şallar daha çok gündemde.

Özellikle 18-24 yaş aralığında başörtülü gençlere dikkat etti-ğinizde çok azının klasik ipek eşarp taktığı görülür. Bunda öğ-renci olmalarının ve şalların hareket rahatlığı sağlamasının etkisi büyük. Fakat şalların bağlanma şekilleri uyumdan uzak bir hal almaya başladı. Normalde düzgün durması için çaba sarf edilen başörtüler, yerini oldukça biçimsiz sivri üçgen tepelere bırak-mış. Kimin şalları daha sivri ise o kadar havalı sanki! Dahası şal-ları iğnesiz takmak oldukça moda. Özellikle yazın şal takanların birçoğunun iğnesiz, öylece serbestçe omzuna attığını ve bunun ne kadar çoğaldığını gördük. Boyunları açıkta bırakan, kulaklardaki küpelerin bile çok rahat görüldüğü bu şal bağlama tarzı hızla yayılıyor. Hatta bu şal bağ-lama modası, bone ya da iç başörtüsü kullanmadan saçların ön kısmının göründüğü bir tarza doğru gidiyor. Kimin nasıl örtün-düğü elbette kendisini ilgilendirir ama bu görüntüler İslam’daki ‘örtünme’ tanımından oldukça uzak. Bana trajikomik gelen yanı ise internet sitelerinde genç kızların birbirlerine nasıl bu şekilde bağlayabileceklerine dair tarifler vermesi. Kısa desen değil, uzun desen hiç değilBir de midi etekler var. Kısa desen değil, uzun desen hiç değil. Kışın uzun çizmelerle giyildiğinde fazla dikkat çekmiyordu bu etekler ama bu moda yazın da devam edince başörtülü insanla-rın giyim tarzıyla uyuşmayan bir sonuç ortaya çıktı. Fatih gibi te-settür giyim müşterisine hitap eden bir semtte bile birçok eteğin boyunun kısa olduğunu görmek mümkün. Ya eteği bir beden büyük alıp düşük bel giyeceksiniz ki, bazen bu da yetmiyor ya da almayacaksınız. Mağazalara sorunca, “Müşteri bunu istiyor.” diyor. Ama istediği boyda etek bulamayanlar da çoğunlukta. Tesettürlü insanların ihtiyaçlarına yönelik ürünler satılaca-ğını düşündüğümüz mağazaların da bu ihtiyacı görmez-den geldiğini görmek şaşırtıcı.Eskiden kolluklar vardı. Her rengini bulabiliyordunuz. Nerdeyse bone gibi bir ürün olmuşlardı. Şimdi pek gündemde değiller. Zira bilekleri açıkta bırakan fakir kol bluzları artık kolluk takma-dan kullanmayı sorun etmiyor birçok insan. Global markaların yaz-kış her sezon ürettiği fakir kol gömlek tunikler neredeyse klasikleşti. Dahası birçok başörtülü kadın bu kol boylarını özellik-le yazın içine body giymek istemediği için modelini çok beğen-se de almıyor. Tesettür giyime yönelik ürünler satan mağazala-rın birçoğunda ise kol boylarının yine kısa olduğunu görüyoruz. Tesettürlü insanların ihtiyaçlarına yönelik ürünler satılacağını düşündüğümüz mağazaların da bu ihtiyacı görmezden geldiğini görmek şaşırtıcı. İnsanların bu ürünlerin kısa olmasını artık dert etmemesi de bu durumun sebeplerinden biri muhtemelen. Pardösü markası bazı firmaların kataloglarında yarım kollu modellerin, gömlek ya da body ürünler kullanılmadan çekil-

diğini görmek de üzücü. Liste aslında şallar, fakir kollar ya da midi eteklerle bitmiyor. Bir-çok farklı detay var konuşulabilecek. Başörtülü insanların da güncel ve güzel giyinmek istemesi çok doğal. İnsani bir durum. Fakat bunu yaparken örtünme ölçüleri artık çok fazla göz ardı ediliyor. Şal moda diye boyunların açıkta bırakılması, küpeli ku-lakların görünmesi vs. Düşündürücü olan bu görüntülerin hızla benimsenmesi ve gittikçe normalleşmesi...

MODA

Neler göz ardı ediliyor? •Boyunları ve kulakları açıkta bırakan şal başörtüler.•Fakir kol gömlekler.•Midi boy etekler. Ne uzun ne kısa.•Diz altı etekler de artık başörtülü kadınların kullandığı bir ürün. •Ten rengi çorap, diz altı etek ve başörtüsü oldukça çe lişkili bir görüntü.• Dar kot pantolonların üstüne giyilen kısa tunikler.•Kuş yuvası gibi birçok iç başörtüsü kullanılarak şişiri len baş bağlama yöntemi. Hem estetik değil, hem de örtünmekten uzak.•Örgü gibi tepeye dolanan başörtüler.•Bone ya da iç başörtüsü kullanmadan saçların önden göründüğü yeni stiller.•Şu an çok moda olan skini jeanler. Bunlar bildiğimiz tayt gibiler ve kısa tuniklerle kullanılıyor.

Page 46: Kadın Dergisi Kasım 2011

46 | KADIN

1 - Dergilerde ve televizyonlarda gördüğünüz o muhteşem kıyafetlere bakıp iç geçiriyorsunuz. Onlar gibi görünmek is-tiyorsunuz. Peki sizin vücudunuz bu kıyafetleri taşımaya hazır mı? Ya da cüzdanınız? Stilinizi belirlemek için körü körüne moda dergilerine bağlanıp, moda kurbanı olmayın. Kendinizi tanıyın, taşıyamayacağınız hiçbir şeye para harcamayın.

2- Hepimizin başına gelmiştir, hani bir kaç kilo verince tam olacak bu pantolonun beli. Rejimdesiniz tamam ama bu etek-le de nefes de alamıyorsunuz ki canım, haftaya kesin tam olur ama Bedeninize uymayan, dar, küçük kıyafetleri nasıl olsa kilo ve-ririm umuduyla almamanız gerektiğini hatırlatmamıza gerek var mı? Asla bu tuzağa düşmeyin. Hafif bolluklarınsa çaresi var. Unut-mayın pek çoğumuzun vücudu mağazalarda satılan standart bedenlere uygun yaratılmamıştır. Bel, kol boyu, pantolon paçası gibi kıyafetin duruşunu etkileyen detayları ölçüle-rinize göre ayarlatmayı atlamayın.

3- Belli renk ve stillere takıntılı kalma-yın. Giyim seçimlerimizde tutarlılığın iyi izlenim yarattığına katılıyorum. Bir de işin bütçe tarafı var tabii, kıya-fetlere yatırdığımız bütçeyi kontrol altında tutmak için bizi yıllarca taşı-yan klasik tarzlar iyi bir dost olurlar. Aman dikkat; tutarlılıkla tekdüzeliği karıştırmayın, monoton bir görün-tünün esiri olmayın. Gözünüzü açın, renkleri, kumaşları keşfedin. Üzerinizde küçük sürprizlerle stili-nize renk katın.

MODA

Moda tuzağından kaçının!En sık düşülen moda tuzaklarını ve kendinizi koruma yollarını duymak ister misiniz? Başlayalım öyleyse...

Meral Yaprak

Page 47: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 47

MODA

Page 48: Kadın Dergisi Kasım 2011

48 | KADIN

KARİYER

İŞİNİZİ SEVMEKiçin atmanız gereken ilk adım

İşimizde mutlu değilsek özel yaşamımızda mutlu olmamız da güçleşiyor. Peki işimizi heyecan verici bir maceraya dönüştürmek için

ne yapabiliriz? İşte basit ama etkili 5 öneri.Bazı insanlar işine neredeyse bir tutkuyla bağlıyken geri kalanların profesyonel yaşamda mutluğu

bulamamış olması üzücü bir gerçek. Ancak profesyonel tatmin sanıldığı kadar uzak değil. Biraz çabayla geçici gözüyle baktığınız bir işi bile

muhteşem bir kariyere dönüştürebilirsiniz.

Page 49: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 49

KARİYER

İşinizi sevmek için atmanız gereken ilk adım, işinizi zevkli hale getirmenin kendi elinizde olduğunu kabul etmek. Her şey-den önce, bunu kendinize borçlusunuz. Çünkü zamanınızın ve enerjinizin neredey-se tümünü adadığınız işiniz, size sıkıntı ve yorgunluk değil, zevk vermeli. Akşam eve döndüğünüzde bir şeyler üretmiş olmanın mutluluğunu taşıyor olmalısınız ki yorgun-luğunuz işten arta kalan zamanınızın kalite-sini düşürmesin. Bu yüzden dış koşullar ne olursa olsun işinizi zevkli hale getirmenin bir yolunu bulmanız gerekiyor. Size sun-duğumuz önerileri okuduğunuzda, aslında bunun hiç de zor olmadığını göreceksiniz.

1- ÖNÜNÜZE BİR HEDEF KOYUNKariyer basamaklarını tırmanırken bir son-raki adımınızın ne olduğunu biliyor musu-nuz? Yoksa iki adım sonrasını düşünme-den mi ilerliyorsunuz? Önünüze ulaşılabilir bir hedef koymak, yaşamınıza bir anlam katacaktır, ki bu da bir insanın işinden zevk almasını sağlayan anahtar faktör niteliğini taşıyor. Bu hedef mesleğinizde ilerleme-nize de yardımcı oluyor. Eğer hala kendi-nize bir hedef belirlemediyseniz, beş yıl sonra nerede olmak istediğinize ve o yere nasıl ulaşacağınıza karar verin. Amacınıza ulaşmanız eğitim almanızı, belki bir koç ya da mentor bulmanızı, iletişim becerilerini-zi geliştirmenizi gerektirebilir. Bu yönde atacağınız adımlar sadece kendinize olan güveninizi artırmakla kalmayacak, aynı zamanda maaş artışı ve terfi gibi fırsatları daha kolay yakalamanızı sağlayacak. Gü-nümüzde birçok şirket, çalışanlarına eği-tim imkanları sunuyor. Bu imkanlardan en iyi şekilde faydalanmanın yollarını arayın. Eğer böyle bir imkanınız yoksa da şirket içinde size bir şeyler öğretebilecek kişi-lerle çalışmaya gönüllü olmayı deneyebi-lirsiniz. Deneyimli ve başarılı insanları göz-lemlemek, işleri nasıl yürüttüklerine tanık olmak bile başlı başına bir eğitim olabiliyor.

2- İŞ ARKADAŞLARINIZLA ARKADAŞ OLUNAraştırmalar, iş yaşamında mutlu olan insan-ların ortak yönünün, çalışma arkadaşlarıyla iyi geçinmeleri olduğunu ortaya koyuyor. Bu, bütün boş zamanlarınızı iş arkadaşları-nızla geçirmeniz gerektiği anlamına gelmi-yor. Tam aksine, iyi geçinen iş arkadaşla-rının ofis dışında görüşmeleri aslında nadir görülen bir durum. Ancak birlikte çalıştığı-nız, güvenilir ve kişiliğinden hoşlandığınız kişilerle iyi ilişkiler geliştirmek, işyerinde

geçirdiğiniz zamanın kalitesini inanılmaz derecede artırıyor. Arkadaş olduğunuz bu kişiler, her sabah kalkıp işe gitmenizi kolay-laştıran en önemli unsur haline gelebiliyor. Ofiste işler karışıklaşıp zorlaştığında en azından dertleşebileceğiniz birinin olması bile son derece rahatlatıcı olabiliyor. İş ar-kadaşlarınızla geliştireceğiniz iyi ilişkilerin takım çalışması adına ne kadar faydalı ola-cağını ise söylemeye bile gerek yok!

3- KENDİ İŞ TANIMINIZI KENDİNİZ OLUŞTURUNİnsanların neredeyse yok denecek kadar az bir kısmı terzi elinden çıkmışçasına tam kendine göre, bütün beceri ve ilgi alanlarına uygun bir iş bulabiliyor. İş dün-yasına baktığımızda en mutlu çalışanların, işlerini kendine göre şekillendirmiş olanlar olduğunu görüyoruz. Bu yüzden işinizin sevdiğiniz yanlarını belirleyip bu yönde-ki faaliyetlerinizi artırmanız, sevmediğiniz yanlarını ise yine doğru bir şekilde yerine getirmekle birlikte, biraz daha azaltmaya çalışmanız gerekiyor. Birçok yönetici, ça-lışanlarının potansiyellerini en yüksek se-viyeye çıkarmasını istediğinden, bu türden çabaları destekliyor. Bu yönde atılacak ilk adım, bir proje üretmek olabiliyor. Şirket içinde yaptığınız iş veya konumunuz ne olursa olsun, etrafınıza baktığınızda mut-laka geliştirilmesi gereken bir şeyler ol-duğunu göreceksiniz. İşin İşin daha rahat yürümesi adına fikirler geliştirin ve bunları yöneticinizle paylaşın.

4- STRESLE MÜCADELE EDİNİşinizdeki dış kaynaklı stresi yok etmenin

ne yazık ki sihirli bir formülü bulunmuyor. Ancak stresin çoğunlukla iç kaynaklı ol-duğu da bilinen bir gerçek. Kural 1: De-ğiştiremeyeceğiniz şeyler için kaygı duy-mayın! Eğer yöneticinizin hazırlamak için bir hafta uğraştığınız raporu beğenme-yeceğinden korkuyorsanız, orada durup bir düşünün. Elinizden gelenin en iyisini yaptıysanız, artık bu konuyla ilgili düşün-meyi bırakıp enerjinizi başka bir yöne ak-tarmalısınız. Stresle mücadele etmenin başka bir yolu da sizi zorlayacak projele-re hiç düşünmeden başlamak ve hemen içine dalmak olabiliyor. Eğer yapacaklar listenizde normalden daha zor ve çaba gerektiren bir iş duruyorsa ve siz onu sü-rekli erteliyorsanız, aslında yaptığınız şey stresten kaçmak değil, stresi artırmak oluyor. Ayrıca, biraz çelişkili gibi görünse de özellikle en yoğun olduğunuz zaman-larda daha fazla ara verin. Bu kısa aralık-lar zaman kaybetmenize neden olmuyor, aslında tazelenmenizi sağlıyor.

5- RİSK ALINProfesyonel yaşamda ilerlemenizi sağla-yacak şeyleri düşünün: Önemli bir sunum yapmak, yöneticinizden zam istemek veya zorlu bir projede liderliği üstlenmek. Bü-tün bunların ortak özellikleri, risk içeren hamleler olması. Kariyerinizde ilerlemenizi sağlayan şeyler genellikle sizi rahatlık sınır-larının oldukça ötesine taşıyor. Başarısız-lıktan korkmak son derece normal olsa da olumsuz duyguların sizi geriye çekmesine izin vermemelisiniz. En büyük tatminin kişi-sel zorluklarla baş etmekten ve zor zaferler kazanmaktan geldiğini unutmayın.

Page 50: Kadın Dergisi Kasım 2011

50 | KADIN

‘Siz Tarihi Belirleyin Sonrası Bizim İşimiz’ sloganıyla hizmet veren düğün organizas-yon şirketi SUENO organizasyondan Esra Toprak Demir ve Serap Kaya ile siz Kadin dergisi okuyucuları için görüstük. Stresten uzak durmak isteyen ya da zamanı olmayan çiftlerin imdadına yetişiyor! Üstelik gelin ve damat sadece bir kere için o heyecanı yaşarken; onlar yüzlerce defa aynı stresi yaşıyor. Bu şirketin en önemli görevi; çift-lerin kendi düğün törenlerine birkaç saat kala misafir gibi gelerek, eğlencenin tadını çıkarmalarını sağlamak... Gelin çiçeğinden müzik seçimine kadar A’dan Z’ye her türlü ayrıntıyı üstlenen bu firma düğün pastasın-dan nikah şekerine, özel gösterilerden gör-kemli süslemelere, müzik sistemlerinden giriş dansına koreografisine kadar birçok işi uzman ekipleriyle hallediyor. Bir gelin ve damat size geldiğinde ilk na-sıl bir yönlendirmede bulunuyorsunuz?Herkesin bir hayali var. Sueno’da rüya an-lamına geliyor. Bize de çiftler rüya gibi bir düğün hayaliyle geliyorlar ve bu detaylar üzerinden gidiyoruz. İlk görüşmemiz soh-bet havasında geçiyor. Onların hayallerini dinleyip kaç kişilik bir organizasyon olacağı gibi detayları alıyoruz. Ikinci görüşme ise, birinci görüşmenin ışığında hazırlanan me-kan seçimiyle geçiyor. Mekan seçiminin ar-dından çiftle beraber onlar için gerekli olan ek hizmetleri inceliyoruz. Organizasyonun içine neler giriyor, hangi kalemlerde düğün hizmeti suna-biliyorsunuz?En önemlisi mekan seçimi.. Genelde müş-teriler düğün tarihine bile karar vermemiş olarak geliyorlar. Tercihini belirlemiş müşte-rilerimiz bizim aracılıgımızla o mekanla an-laşmamız sayesinde alabilicekleri en uygun fiyatı alıyorlar. Düğün mekanı şecimi yapma-mış müşterilerle de misafir sayısını, ulaşımı ve düğünkonsepti düşünerek olabilecek yerleri gösteriyoruz. Daha sonra ise müşterilerimize masa, dekor, ambiyans, nikah şekeri, daveti-ye, gelinlik-damatlık, catering gibi konularda

yardımcı oluyoruz. Üstelik bu detaylar genel konseptle uyumlu olduğu zaman çok daha vurucu ve etkili oluyor. Çiftlere nasıl bir hizmet sunuyorsunuz?Biz her şeyden önce bir weddingplanner olarak, düğün hazırlığındaki çiftlerin üzerin-deki iş yükünü minimuma indiriyoruz. Dü-ğünlerini başından sonuna organize edip tüm aşamalarda çiftlerimizin yanında olu-yoruz. Pek çok deneyimli ekip üyemiz var ancak biz en üst sorumlular olarak düğün-lerimizde bulunuyor ve tüm organizasyonun düzgün yürümesini sağlıyoruz. Peki bir organizasyon şirketiyle anlaşın-ca daha pahalıya mal olmuyormu?Hayır. Şöyle ki Hollanda çapında hemen hemen bütün mekanlar ve bu işle ilgisi olan insanlarla anlaşmalarımız olduğundan daha uygun fiyatlar çıkartıyoruz. Düğün organizasyonunun dışında baş-ka hizmetlerde sunuyor musunuz?Evet, çok geniş bir hizmet yelpazemiz var. Sünnet, kına, nişan, bekarlıga veda partisi, dogumgünü, babyshowers, ev davetleri, iş yemekleri, kongre ve seminerlere kadar ak-lınıza gelebilecek her türlü organizasyonu

A’dan Z’ye gerçekleştiriyoruz. Hatta çok yakında KADIN dergisi olarak siz-lerin de destekledigi ve dopdolu bir program içeren bir EVLILIK FUARI organize edecegiz. Düğün yapacak çiftlerin hertürlü ihtiyaçların-dan yola çıkarak hazırlanan bu organizasyon, gençlerimizin ve ailelerin ilgilerini çekecek bir konsepte sahiptir. Bu organizasyonla Hollanda’da bir ILKE imza atacagız. Davetliler arasında ünlü isimlerde bulunacaktır. Düğün alişverişini kolaylaştırıcak, en son trendlerin olacagı bu fuarda, müşterilerle esnafı sıcak bir ortamda buluşturacağız. Bu sektorde hizmet sunan gelinlikciden, çeyizciye, pasta-cıdan balayı otellerine, güzellik salonlarından mobilyacılara kadar tüm ilgili esnaflar hizmet sunacaktır. Gösteri ve yarışmalarla renkli ve basına açık bir fuar sizleri bekliyor. Stand açmak isteyen işyeri sahipleri de bu konuda bizimle irtibata geçebilirler.

Size ulaşmak isteyenler nasıl ulaşabilir?Websitemiz www.suenoorganisatie.com Telefonla ulasım 0641 587 058 / 0642 555 606 Bu keyifli röportaj ve verdikleri değerli bilgiler için SUENO ORGANIZASYON’a çok teşekkür ediyoruz.

‘Siz hayal edin, organizasyon bizim işimiz’

AYIN RÖPORTAJI

Page 51: Kadın Dergisi Kasım 2011
Page 52: Kadın Dergisi Kasım 2011

52 | KADIN

HABER

Page 53: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 53

HAYATIN İÇİNDEN

Yeni yayın dönemiyle birlikte yaklaşık 80 dizinin kıyasıya rekabetine sahne oluyor televizyon dünyası. İlk 10’a gire-meyen projelerin sallantıda olduğu, her an ‘mecburi final’ yapabileceği artık her-kesin malumu.Rekabet bazen gözleri öylesine kör edi-yor ki, yapımcılar tutunabilmek için ‘tüm silahlarını’ kullanıyor. Özellikle de ilk bölümlerde yapıyorlar bunu. İzleyiciler daha Aşk-ı Memnu, Bin Bir Gece ve Fatmagül’ün Suçu Ne gibi dizilerdeki çarpık ilişki ve tecavüz sahnelerini unutamamışken, yeni diziler evlere ade-ta bomba gibi düştü.Lale Devri’nde önce ablası, sonra da küçük kız kardeşiyle ilişki yaşayan bir erkek ekseni etrafında şekillendi senaryo. Muhteşem Yüzyıl’a Malkoçoğlu karak-teriyle giren Burak Özçivit’in gördüğü her kadını taciz etmesi reyting kaygısı taşımayan bir projede soru işaretinden başka bir şey bırakmadı kafalarda. Show TV’de tanıtımları yayınlanan Nurgül Yeşilçay ve Murat Han’ın rol aldığı ‘Sen-siz Olmaz’daki sahneler ile Star TV’deki İffet’in ormanda çekilen sahnesinin ekran-lara gelmeden önce gazete sayfalarına düşmesi masum bir tanıtım çalışması olarak yorumlanabilir mi? Kanal D’nin yeni dizisi Umutsuz Ev Kadınları’nda ya da Star TV’deki Firar’da yayınlanan sözümona cesur (!) sahneler olmasa ‘dizi ne kaybe-der?’ diye düşünmeden edemiyoruz.Geçtiğimiz gün Türkiye’nin suç oranları yansıdı TV kanallarına. Bazı şehirlerde büyük artış var. Bunda dizile-rin pervasızlığının etkisi nedir acaba? Bu cinsellik ve çarpık ilişki bombardımanı, çocukların gelişimini nasıl etkiler ya da ruhi olarak yeterli olgunluğa ulaşmamış, eğitimsiz insanlarda hangi duyguları tetikler? Cinsel istismarın sorumlusu sadece medya ve diziler demek tabii ki

yanlıştır. Ancak cinsellik sömürüsüyle reyting artıran televizyon kanallarının, bu dizileri 7’den 70’e herkesin izlediği gerçeğini göz ardı etmemesi gerekir. Bazı

dizilere bakınca; ‘Birileri aile değerlerini, aşk kavramını, kadın erkek ilişkilerini aşındırmak için sistemli olarak çalışıyor’ diyesi geliyor insanın.

Zehir saçan Türk dizileriEkranda dizi bolluğu yaşanıyor. Çoğu dizi ekran macerasına erken veda ederken seyirci tarafından tutan dizilerdeki çarpık ilişkiler dikkat çekiyor. Özlem Özyol

Page 54: Kadın Dergisi Kasım 2011

54 | KADIN

Page 55: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 55

Bu sene yapmış olduğum girişimler sayesinde birçok ünlü modelin menajerliğini üstlendim. Bunun yanı sıra Hollanda’ nın unlu moda tasarımcısı Maik de Boer’un organize etmiş olduğu ba-sarili tasarımcı ve model yarışması MAF Fashion Battle 2011 birinci seçilen mod-el Leila Aigbedion’un da menajerliğini de aldım.Kadın Dergisinin de desteğiyle sizlere Leila Aigbedion’u tanıtmak istiyor ve ona gereken desteği vermenizi rica ediyorum.

Mijn naam is Leila Onome Aigbedion. Nigeriaans van afkomst geboren in De-venter.

Naast het studeren heb ik ook nog een aantal hobby’s en grote passies voor deze hobby’s. In het dagelijks leven doe ik ook aan dans. Ik ben een dans docent bij ‘’Priscilla’s dance place’’ in Beverwijk. Hier geef ik les aan de leeftijds catego-

rie van 6 tot 18+ jaar. Ik geef les in de stijlen Hiphop, jazz en modern. Dansen is voor mij leven. Dansen is mijn hart en ziel mijn grote liefde, mijn passie. Ik ben winnaar van MAF Fashion Battle verkiezingen 18-09-2011.Ik doe mee aan een nieuwe miss verkiezing die gehouden word in Neder-land ‘’Miss Excelence’’.En zit ik in de finale. De finale van Miss Excellence vindt plaats op zaterdag 17 december a.s. van 20.00 uur tot 03.00 uur in de Kon-ing Party & Events te Amsterdam. Isolatorweg 29,1014 ASAmsterdam Ik wil een rol model zijn voor jonge meiden. Voor dat je een rol model kan zijn of de wereld wilt veranderen moet

je eerst naar jou zelf kijken en je zelf veranderen. Hier ben ik samen met mijn manager Aydin Acik iedere dag stap voor stap mee bezig. Ik ben ook dankbaar aan Turkse sponsors die mij steunen. De tittel Miss Excellence wil ik heel graag. ‘’Because I dare to make the difference’’

Leila Aigbedion

Leila Aigbedion:Desteğinizi bekliyoruz

HABER

Info: ModelNaam: Leila AigbedionLeeftijd: 20Lengte: 1.75Confectiemaat: 36Taille:73Manager: Aydın Açık, www.kmodels.com Sponsors: www.pinargold.nl, www.cherieboutique.com, www.galajurkenhawa.nl

Aydın Açık

Page 56: Kadın Dergisi Kasım 2011

56 | KADIN

HABER

Sevgi Okan / Ekonomi Ulusal Bürosu tarafından 200 binden fazla kadın üzeri-nde yapılan araştırmalarda, kadınların erkeklere oranla daha mutsuz oldukları kanıtlanmış.Kadınların mutlu olmak için çabalamadıklarını söyleyen yaşam koçu Kiki Weingarten, bunu 3 temel nedene bağlıyor. 1. Son birkaç yıldır kadınların görev ve sorumluluklarının abartılmasıKadınlar üzerlerine bir çok konuda so-rumluluk alıyorlar ve bunları eksiksiz yerine getirmeyi istiyorlar. Kadınlar, evde eş, anne, ev hanımı, işte iş kadını gibi birçok sorumluluk üstleniyor. Her işe yetişmeye çalışan kadın, hem fizik-sel olarak hem manevi olarak çok yıpranıyor. Kendine zaman ayıramayan kadın, bu sorumlulukların altında eziliyor ve mutsuzlaşıyor. Hayatta başkaları için yaşamaya başlıyor. Hayatta başarılı olan kadınlar, önlerine ydukları hedeflerden tatmin oldukları za-man mutlu olmaya başarıyorlar. Bunun için eşlerinin destek olması gerekiyor. 2. Mutluluğu çok fazla zorlama, mutlu

olamayınca da acı çekme, bedbaht olma. Weingarten, mutlu olmanın zaman-la zorunluluk ve hedef gibi algılandığını belirterek, bazen işlerin yolunda gitmeyebileceğini belirtiyor. İnsanların negatif duygulardan uzak kalmasını sağlayacak hiçbir şey yok, zaten ara sıra negatif olmazsak bir yanlış vardır. Mutsuzluğundan utanma daha büyük ve çözümü zor sorunlara neden olabilir. Weingarten göre, mutluluk bir kısa süren bir durum. Hayatta böyle anlar her zaman olacak ancak uzun sürmesi çok nadirdir. Mutluluk yardımı: Hayatın her zaman ma-sal dünyası gibi olmadığını bilmek ger-çek bilgeliktir. Negatif duyguları yöne-

tirken, inadına mutlu ve keyifli olmayı bilmek de elimizde. 3. Teknoloji yüzünden başkalarıyla ken-dini kıyaslamak mutsuzlaştırıyorWeingarten, Facebook’un sürek-li insanların birbiriyle karşılaştırma yapmasına neden olduğunu belirtiyor. Ayrıca, sürekli insanlar arasında bilgi alışverişinin olması insanların üzülme-sine veya sıkılmasına neden olabiliyor. Teknolojiden ve insanlardan uzak bir tatil bazen insanın kendine gelme-sine yardımcı oluyor. Teknoloji aslında insanları birbirinden uzaklaştırıyor. Yan yana oturan iki eşin anne çocuğun muhabbet etmesine engel olabiliyor. Aradaki iletişimin kopması sorunlarını paylaşamayan insanları mutsuzlaştırıyor.

Kadınlar mutsuzlaşıyor ama neden?Ekonomi Ulusal Bürosu tarafından 200 binden fazla kadın üzerinde yapılan araştırmalarda, kadınların erkeklere oranla daha mutsuz oldukları kanıtlanmış.

Page 57: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 57

Page 58: Kadın Dergisi Kasım 2011

KISA KES

Adamın biri koşarak bir berber dükkânına girip koltuğa oturarak:— Üçü nüde kısa kes! Demiş.Berber şaşkınca sormuş: — Neyi?Adam:—Saçı, Sakalı ve lafı!-Haa, pu kadar uşağu alacak yerum yok!

GÜVENİN MERAKI

—Annesi kızına:

— Güveler niçin halıları yiyerek delik açar

biliyor musun?

Kızı:—Herhalde halının altında ne var ne yok diye

merak ederler de ondan.

HIRSIZIN BÖYLESİ

Hakim hırsıza şöyle sordu.—Söyle bakalım, soyduğun dükkâna nasıl girdin?Hırsız:- Efendim, biz buraya yargılanmaya mı yoksa zanaat öğretmeye mi geldik ?

NE OLDU?

Temel, binanın altıncı katından düştü. He-

men etrafına bir kalabalık toplandı.

Yoldan geçen biri, kalabalığı yararak

yaralı Temel’in üzerine eğilerek sordu:

- Ne oldu?Temel zorlukla konuştu:

-Vallahi pilmeyrum , pen de çim tu kaltum.

NEYLE KARIŞTIRIYOR?

— Ercan ve Özcan iki arkadaştı. Özcan arkadaşı Ercan ‘a:—Çayını nasıl karıştırıyorsun? Diye sorar. Ercan,—Sağ elimle, diye cevap verir. Özcan arkadaşına:—Çok tuhaf. Herkes çayını kaşıkla karıştırır.

KAÇ ZAYIFI VARMIŞ?

Temel ile Dursun, yatılıda okuyorlarmış. Yaz tatili geldiğinde Temel, köye karne-sini almadan gelmiş.Dursun’a “Eğer karnemde bir zayıf varsa Muhammed’in, iki zayıf varsa iki Muhammed’in selamı var dersin “demiş— Karne zamanı gelince Temel, Dursun’u aramış- Dursun: Ula Temel, sana Ümmet-i Muhammed’in selamı var. Demiş. MİSAFİR

Misafi r:— Kahve içersem uyuyamıyorum, der,

Temel atılır:-Pen tam tersi , uyurken kahve içemeyrum !

Ömer Muhtar

FIKRALAR

Page 59: Kadın Dergisi Kasım 2011

SOFRA

Page 60: Kadın Dergisi Kasım 2011

Sadık [email protected]

MİZAH

HABERLER: Uyum kurslarının

temiz mahkemesince iptal ed-

ilmesi ile Hollanda’da yaşayan

Türkler uyum kursları için

ödedikleri paraları ve yaptıkları

masrafl arı geri istiyor.

Leyla kafede otururken arkadaşı Şirin içeri girer. Yanına gelir ve karşısındaki sandalyeye oturur.

Şirin: Eeee... Kutlayalım artık.

Leyla: Neyi?

Şirin: Kazandığın paracıkları.

Leyla: O da nesi?

Şirin: Türkler için uyum kursları kaldırılmış. Uyum kursları için yapılan masrafl ar geri ödenecek-miş. Türkler tarafından kurulan Entegrasyon Vakfına bugüne kadar toplam 2000 Türk kayıt yaptırmış. Bu vakıf Kursa mecbur tutulan ve

bu yüzden masraf yapan Türklerin hakkını arıyormuş. Devlete karşı açtıkları davada toplam 104 milyon euro talep ediyormuş. Böylece müstakbel nişanlının ve senin bu masrafl arı yapmanıza gerek kalmadı.

Leyla: Bu mu kazancım? Bir şey vermedim, almadım.

Şirin: Aldın. Bak dinle. Diyelim bütün kurs, otel, yol vb. masrafl arı için 3.600 euro harcadınız. Bu paranın tamamını geri alamayacak-tın. Çünkü bütün masrafl ar için fi ş istenecekti. Harcamaların üçte biri fi şsiz, faturasız yapıldığından , en az 1.200 euro zarara uğrayacak-

tınız. 250 euro da avukata verile-cek. Ne eder?

Leyla: 1.450 euro.

Şirin: Yuvarlak hesap 1.500 euro kârın var.

Leyla: Pes valla. Kırk yıl düşünsem böyle bir kazanç kaynağına sahip olduğum aklıma gelmezdi.

Şirin: Bu nedenle çaylar ve yiye-ceğim tost senden. Şimdilik tabii. Buradan çıkınca da pamuk eller cebe anlarsın ya!

Leyla kaşlarını yalandan çatar ve servise bakan kıza iki çay ısmarlar.

Leyla’nın Kısmeti

eyla, Amsterdam’da doğmuş büyümüş bir genç kadındır. Bekârdır. Şirin Hollanda’ya dört yaşında gelmiştir. Evlidir ve altı yaşında bir kız çocuğu vardır. Lise yıllarından tanışan Leyla ile Şirin her ayın ilk cumartesi günü, öğle üzeri Amstel kanalı üzerindeki De Magere Brug kafesinde buluşup dertleşmeyi adet edinmişlerdir.L

60 | KADIN

Page 61: Kadın Dergisi Kasım 2011

GEZİ REHBERİ

Hayriye Büyükeken

Garda Gölü (İtalyanca: Lago di Garda ya da Benaco), İtalya’daki en büyük göldür. Kuzey İtalya’da yer alan göl Venedik ve Milano kentlerinin arasındadır. Alplerin bu bölümü son buzul çağında bu-zullar tarafından biçimlendirilmiştir. Göl bir buzul gölüdür. Göl ve gölün kıyıları, güneydoğuda Verona ili, güneybatıda Brescia ili ve kuzeyde Trento ili arasında bölünmüştür. Brenner Geçidi ile kuzey-den kolayca ulaşımın sağlandığı göl bölgesi, pek çok otel ve tatil köyünün bulunduğu turistik bir alandır. Sevgilinizle ya da eşinizle romantik bir haftasonu düşünüyorsanız Garda gölü ideal yeriniz. İtalya seyahatinizi planlarken bu güzel çevreye ayıracak en az bir gününüz olsun. Ayrıca Garda Gölü her türlü ulaşım imkanına sahiptir. Renklerle dolu muhteşem bir doğal manzaranın yanı sıra Akdeniz ikliminin sunduğu her türlü güzelliği bulacağınız Garda gölü civarında zeytinyağı ürünleri ve yörenin nefi s İtalyan şarapları ziyaretçilerin favorisi.

Neler yapabilirizGöl kenarında yerleşik pastel renkli kasabalar arasında zigzaglar çizerek dolşan tekne turlarına katılabilirsiniz.Gölün kuzeydoğu-sunda Malcesine kasabasının evlerindeki hoş mimariye dikkat. Baldo tepesine teleferikle çıkarak nefes kesen panoramanın ta-dını çıkarın.Gölün güney ucundaki Sirmione, gölün içine doğru uzanan incecik bir yarımada. Rüzgar sörfü yapmak için çok iyi bir seçenek.Eğer gözlerinizi gölün masmavi sularından alabilir-seniz Valpolicella bölgesinin bağları ve şarapları sizi bekliyor.

NEREDE KALINIR? • Art-nouveau klasik tarzdaki Villa Feltrinelli bölgedeki en lüks otel. www.villafeltrinelli.it• Yakınlarda aile işletmesi bir otel de Villa Giulia. www.villagiulia.it• Malcesine’de Hotel Castello, göl kenarında manzaralı ve büt-çeye uygun bir seçenek. www.h-c.it

NEREDE YENİR? Gargnano’nun bir ara sokağındaki La Tortuga ev yapımı makar-na seçneklerinin yanı sıra ‘lavarello’suyla meşhur. Laverello, bi-ber ve küçük domateslerle servis edilen bir göl balığı. Mekan biraz küçük ama 30 Euro gibi bir fi yata doyabilirsiniz.Malcesine’deki Vecchia Malcesine çok zengin Akdeniz yemek-leri menüsü sunuyor. Daha ucuz ve basit bir şeyler için Gar-da’daki Pino Due yiyebileceğiniz en taze balıkları sunuyor. İki kap yemek ve şarap dahil 20 Euro gibi bir fi yat buradaki stan-dart hakkında bir fi kir verebilir.

NASIL GİDİLİR?Brescia veya Verona’ya uçak veya trenle ulaştıktan sonra 3 günlüğüne otomobil kiralayabilirsiniz. Kalacağınız otel de size Brescia veya Verona’dan özel ulaşım veya otobüsle transfer imkanı sunabiliyor.

Garda GölüGarda GölüGarda Gölü

KADIN | 61

Page 62: Kadın Dergisi Kasım 2011

26 | KADIN

KÜLTÜR SANAT

Değerli okuyucular!

Platform Dergisi 7. Avrupa şiir yarışmasına katılan ve beğenilen şiirlerden örnekler vermeye devam ediyoruz.

İyi okumalar dileğiyle.

YOKLUĞUNA

Bir şiirin gölgesinde serinlerken yorgun bedenim,Kelimelerin her hecesinde vazgeçilmezliğin şahikasında bulurum kendimiAb-ı Hayat suyunun berraklığı gezinirken gözlerimde, Bir tebessümün büyüsüne kapılır gider yüreğim..

Hayatın en ücra köşelerinde yer alırken avare gönlüm Birde üzerine eklenince beyhude suskunluğum, kalırım yapayalnız..Bir dağın en doruğuna çıkmak gibi tek başınaUfuklara haykırmak yitik sevdanıHüma kuşlarıyla donatmak dört bir yanı..Işte öylesine hasretim uzaktan görünen visaline..Ve böylesine tutkunum ardından yakılan türkülere..

Serinlerken gölgesinde ahenkle dans eden yapraklarınGidişinin nedenlerini düşünürüm usanmadan.. Hayalini canlandırırım..Nihavende ulaşmanın yollarını ararken şehla bakışlarındaÜlkemin ayazlı akşamlarında bulurum benliğimi..Ve bir sabıkadır elime tutuşturulan..Ve yine sürgündür bana düşen..Yüreğinden kovulmanın acı gerçeğidir yüzüme tokat gibi vurulan..

Biliyorum sen güçlü bir yiğitsin ferdalara uzananBen ise yarip bir şeyda, kaldırımlara takılanYüreğinde yerim med ve cezirYüreğimde yerin asırlık bir makam..

Hatice Özdemir - (Nijmegen)

DÜZEN VER AŞK SAZINA

DÜZEN VER AŞK SAZINA VURMADAN MIZRABINIGÖNLÜMÜN TELLERİNE BAM ETME GÜZEL AMAN KENDI RIZASIDIR DE SORANDA HESABINIAŞKINLA PİŞİR BENİ HAM ETME GÜZEL AMAN GEZEYİM MEHTABINI İÇEYIM ŞARABINIŞU KÖRPE GENÇLİĞİMİ GAM ETME GÜZEL AMAN KİMSELERE DUYURMA RUHUMUN AZABINIADIMI DİLDEN DİLE NAM ETME GÜZEL AMAN FEDA ET BENİM İÇİN BİR GECELİK HABINISENSİZ KOCA ÖMRÜ TAM ETME GÜZEL AMAN SEYRETMEK DİLİYORUM OL MÜBAREK CENABINIKAFİ BU DENLİ HASRET ZAM ETME GÜZEL AMAN KAZANMAK PAHASINA KAYBEDER HİCABINIŞU EŞKIYA KALBİMİ RAM ETME GÜZEL AMAN

(İsimsiz)

Page 63: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 27

KÜLTÜR SANAT

GELMEDİM Mİ ?

Kaç gece bekledim insafsız,Kaç gece uykusuz ettim sabahı,Bana bıraktığın bu çile gamı,Bırak da gel dedin. GELMEDİM Mİ ?

Hani bahar gelecekti, bize de gülecek ti kader,Ne baharım geldi, nede bitecek bu keder,Neylesin bu Aşık , dertten olur derbeder,Bırak da gel dedin. GELMEDİM Mİ ?

Bir bakışın etti beni perişan,Seni anlamaya yetmiyor tek bir lisan.Vefasız bu kadar mı olur bir insanBırak da gel dedin. GELMEDİM Mİ ?

Meftunum sana ey güzel kaşlı,Gözlerim bakar, kirpiğim yaşlı,Ölüm karşısında bu can telaşlıÖlde gel dedin. GELMEDİM Mİ ?

Belma Yeşilkaya (Almanya)

Sen’siz Geçen Günler

Sensiz geçen günlere bilmem nideyim ?Yad ellerde kimsesiz kime ne söyleyim ?***Her ayrılık eder yüreğim pare pare,Bir şey gelmez elden gönül, buna ne çare ?***Derdetme gönül, kavuşursun elbet yare,Elemin, derdin duyulmasın hiç ağyare… Bahri Bölükcü (Fransa)

ÇOCUKLARIMA

Diyelim ıslık çalacaksın, ıslıkSen ıslık çalıncaNe ıslık çalıyor diye şaşacak herkes.Kimse çalamamalı senin gibi güzel.Örneğin kıyıya çarpan dalgaları sayacaksın,Senden önce kimse saymamış olmalıSenin saydığın gibi doğru ve güzelHem dalgaları, hem saymasını severek.De ki sinek avlıyorsun, sinekEn usta sinek avcısı olmalısınDünya sinek avcıları örgütünde yerin başta,Örgüt yoksa seninle başlamalı.Diyelim zindana düştün, bir ip alGörmediğin yıldızları diz ipe bir bir.Sonra yıldızlardan kolyeyiDüşlemindeki sevgilinin boynuna geçir.Say ki hiçbir işin yok da düşünüyorsunDüşün düşünebildiğince üç boyutluAmma da düşünüyor diye şaşsın dünyaSanki senden önce düşünen hiç olmamış.Dalga mı geçiyor, düşler mi kuruyorsunÖyle sonsuz, sınırsız düşler kur ki çocuğumDüşlerini som somut görüp şaşsınlarBöyle bir dalgacı daha dünyaya gelmedi desinler.Dünyada yapılmamış işler çoktur çocuğum.Derlerse ki bu işler bişeye yaramazDe ki bütün işe yarayanlarİşe yaramaz sanılanlardan çıkar…

Aziz NESİN

Page 64: Kadın Dergisi Kasım 2011

64 | KADIN

KİTAPLIK

Her kadının içinden geçtiği bir çölü var

Sibel Eraslan, bir dörtlemenin son halkası olan Nil’in Melikesi isimli yeni kitabında Hz. Musa’ya annelik eden Firavun’un karısı Hz. Asiye’nin hayatını anlatıyor. Eraslan Asiye ile ilgili en önemli izleğinin Tahrim Suresi’nde geçen “Rabbim katından bana bir ev bağışla” duası olduğunu söylüyor

Gazeteci-yazar Sibel Eraslan, “cennetle müjdelenen kadınlar” dörtlemesini, Hz. Fatıma, Hz. Meryem ve Hz. Hatice’nin ardından Hz. Asiye’yi anlattığı Nil’in Melikesi ile sonlandırıyor. Hz. Asiye’yi merhametin öznesi olarak tanımlayan yazarın en önemli izleği “ev” metaforu. Eraslan, “Rabbim! Katından bana bir ev bağışla” diye dua eden Melike yani mülkler sahibinin bu istek ve arayışının arkaplanını irdeliyor.

Kitabın daha en başlarında kavrayıcı ve sürükleyici bir motto var: “Unutma! Her çocuk Tanrı’dan bir haberdir...” Hz. Asiye ile ilgili bir kitap yazacağınızı epeydir biliyor ve bekliyorduk. Sizin bu “demlenme” aşamasında zihninizde takılı olan ve hikaye akışının damarları-nı oluşturan esas cümleler nelerdi?Hz. Peygamberin (sav), Cennet sultanı dört kadın hadisinden yola çıkan dörtlemenin

son kısmıydı Nil’in Melikesi, Hz.Asiye adlı kitabımız. 2000 yılından beri süren bir oku-ma, iz sürme sürecinin ardından 11 yıllık bir demlenme diyebiliriz. Hz. Asiye, Hz. Mer-yem, Hz. Hatice ve Hz. Fatıma. Dört uzun çizgi, dört taşıyıcı sütun, dört kurucu özne, birbirlerinin içinde izlerini sürebileceğiniz dört okyanus. Demlenme sürecini kesintili olarak yaşadığımı söyleyemem, uzun yıllar-dır peşlerindeyim. Mahsusen Hz. Asiye’yle alakalı seyran, onun Tahrim Suresi’nde de zikredilen duasıdır; “Rabbim katından bana bir ev bağışla” diyor. Sizce de çok entere-san değil mi, Melike yani mülklerin sahibi, devasa ehramları, binlerce yılık yazıtları, anıttaşları, höyükleriyle dünyanınen eski evi olan Mısır’ın Melikesi, Rabbinden bir ev istiyor. Hep “ev”e dairdi yolculuğum Hz. Asiye’nin izini sürerken.

Evet, hikayenin bütününde bir ev metaforu var. Tahrim Suresi’ndeki

“Allah, inananlara da Firavun’un karı-sını misal gösterdi. O: Rabbim! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavun’dan ve onun (kötü) işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar! demişti.” ayeti de buna vurgu yapıyor. Ve Melike’nin son günü eve dönüş günü olarak nitelendiriliyor. Bir metafor olarak ev, bu hikayede neye tekabül ediyor.Aslında ilk günden beri eve dönüşün yo-lunu arıyoruz. Hz. Adem yeryüzüne indi-rildiğinde yıllarca hiç susmadan ağlamıştı derler. Varoluşun kopuş ve ayrılık içeriğiyle anlamı, tasavvuf dünyasının hikmet özünü kurar. Hikmet, dünyanın gelip geçici bir ko-naklama yeri olduğu terbiyesini fısıldar. Ha-kiki vatan, gerçek ev, asıl yurt, dünya haya-tının hitamından sonradır der arifler. Melike bile olsanız bu değişmez, yani evsizliğin, ayrı düşmüşlüğün sızısı, şayet hikmet gö-züyle bakıyorsanız, yakar kavurur sizi...

Röportaj: Turgut Reis

Page 65: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 65

KİTAPLIK

Hz. Asiye için kullandığınız “Nil’in kız kardeşi” ifadesi çok çarpıcı. Nil çevre-sindeki coğrafyaya hayat veren anaç ve dişil bir kahraman. Hz. Asiye ise ço-cuğu olmayan bir kadın. Çocukluğu da kayıp ve evli olmasına rağmen kadınlı-ğı da kayıp... Bu kayıpları nasıl değer-lendiriyorsunuz? Bir imtihan mı, ya da Musa gibi bir peygamber olacak çocu-ğun annesi olmaya bir ön-hazırlık mı?Nil Nehri sahra çölü için nasıl bir anlam-sa, soykırıma uğrayan insanlar için de Hz. Asiye o şekilde bir kurtuluş manası taşıyor. Melike Asiye, Hz. Musa için hayat demek. Su demek... Yaşadığı sınavlar, elbette onu hayatın içindeki esas rolüne hazırlayan mertebeler. Nasıl ki Nil Nehri, yeryüzüne çıktıktan sonra nice badireler, sınavlar aşa-rak akıyorsa... Başını taşlara vurarak zorlu bir yolu koşuyorsa... Su burcundan olan insanlar da alçakgönüllü ve fedakar yapıla-rıyla türlü sınavlardan geçerler... Her nehir özlediği yere akar sonuçta... Nil, ummana, Melike Asiye ise Rabbine kavuşuyor zorlu hayat hikayeleri sonucunda...

Nil, çölü besleyen bir verim olarak edebiyata ne yönde bir etki sağladı? Ondan aldığınız ilham nasıl bir edebi-yat büyüsüne dönüştü?Her kadının içinden geçtiği bir çölü var-dır. Her kadının taşıdığı bir alın yazısı da... Tıpkı Nil Nehri gibi... Dava; çölü, nehirle geçmekte, çöle nehir olmakta.

Hz. Asiye’yi ta en başında nasıl bilirdi-niz? Yazdıkça bu bilgi ne yöne evrildi?Hz. Asiye’yi çocukluk masallarımdan bir kahraman olarak bilirdim ilkin. Nil Nehri’ne salınmış bebek Musa’yı nehirden kurtarıp büyüten iyi yürekli anne olarak tanırdım. Oysa dörtleme çerçevesinde çıktığım yol-da, kadın olarak kendi özlerinde yaşadıkla-rı gerçeklerle karşılaştım. Şaşırtıcı bir şeydi bu. Çok muhterem, mukaddes kadınlardı elbette, ama aynı zamanda bizlere de çok

benziyorlardı, yaşadıkları sınavlar, cesaret-le içinden geçtikleri zorlu anlar, bugünkü kadınlar olarak bizlerin yaşadıklarıyla çok benzerlikler de taşıyordu. Örneğin Hz. Asi-ye, nefret suçlarıyla mücadele eden akti-vist bir kadın aynı zamanda...

Çok zalim olduğu halde İmparator Pareamon’a merhametle yaklaşıyor-sunuz. Bunun en temel sebebi nedir?Mevlana Celaleddin-i Rumi, Hz. Asiye, Hz. Musa ve Firavun’un gerçek kişiler oldukları kadar, kişiliğimizin içindeki istidatlar, meyil-ler olarak da ele alır bu güçlü karakterleri. Hepimizin içinde gizli bir Firavun ve onu sürekli kışkırtan Haman saklıdır. Yine he-pimizin içinde Hz. Asiye’nin sesi dolaşır. Dava, içimizdeki masum bebek Musa’yı nehirden ve zalimlerin elinden kurtarmak. Mevlana’nın öğretisine göre, tıpkı Asiye annemiz gibi sonuna kadar içimizdeki Firavun’u iyiliğe ikna etmeye çalışmalıyız, Kuran’daki Hz. Musa da bunu yapar za-ten... Onların hepsi içimizde yaşıyor, dışarı-da aramak gereksiz...

“Zaman, Mısır’daki en değerli köley-di aslında...” tespitini yapıyor ve tüm medeniyetin, ayrıntılar ve ayrıntıların mükemmel tekrarları üzerine kurulu olduğunu vurguluyorsunuz. Bir mede-niyetin ana unsurunu ortaya koyması bakımından üzerinde durulması gere-ken bir konu...Bir medeniyetin kudreti onun mükemme-lik algısıyla çok ilintilidir. Mısır, dünyanın en kudretli medeniyetlerindendi, yazı ve mimari başta olmak üzere, bilim ve sanat hat safhada görkemli sunumlarıyla adeta insanlığın tarihini kayda geçirmiştir. Günü-müz modern algısıyla çok da benzeşiyor aslında. Zamanı kullanma konusundaki titizlik, hız ve haz düşkünlüğü bugünün mükemmelci bakışını andırıyor.

Elveda, Gayret ve Merhaba bahsi, kitabın en önemli bölümleri... Süley-man Çelebi’nin Mevlid’ini akla getiren bu bahisler, kitabın bütünlüğü içinde nasıl bir yerde duruyor?Kitap geleneksel hikayatımızı ihya etmeyi kendine hayati bir borç bildiği için, edebi si-ret ananemizin çerçevesine selam etmeyi uygun gördük. Attar’ın, Galib’in, Rumi’nin, Fuzuli’nin, Süleyman Çelebi’nin evladı ola-rak, evimizin büyüklerine selam vermek

bizim için onurdur. Onur olduğu kadar bu-nun kendi edebiyatım adına hayati bir şey olduğunu da düşünüyorum. Evi arayış gibi bir şey bu benim yazım serüvenimde.

Dört seçilmiş çocuktan, insanlık halle-rini temsil eden dört ayrı karakter çıkı-yor... Onların yetişme şartlarını, bilge hocalarının onlara karşı tutumlarını ve iktidar ilişkileri içinde üstlendikleri rolleri dataylı olarak anlatmışsınız. O günden bugüne değişen nedir, dört çocuk bir arketip olarak sürüyor mu sizce?Çok doğru bir tesbit, dört çocuk, dört ar-ketip aslında. İçimizdeki dört büyük kuv-vet, meyil, istidat... Ben bu dört çocuğun dördününün de sesini işitiyorum kendi nefsimde. Ateş, su, rüzgar ve toprak, anasır-ı erbaa... Varoluşun çarpıcı karışı-mı ve içteki çetin mücadele...

Çok köklü bir kültür olan Mısır kültü-rü kitapta detaylı olarak aktarılmış. Nakkaşlar köyü, Arslan terbiyecileri, köleler, muhacirler, kahinler... Büyülü hatta fantastik olabilecek bir dünya-nın kapıları aralanıyor. Sanki bu edi-nimlerle, yeni hikayeler doğacak. Ne dersiniz?Dört yıldan beri Ömer Lekesiz’in mode-ratörlüğünü yaptığı iki ayrı okuma gu-rubunun okuyucularındanım. Kur’an, İncil, Tevrat’dan başlayıp, tasavvuf me-tinlerinden, Zend Avesta ve Tao’ya ka-dar akan, ontolojik okumalar. Arabi’den Heidegger’e, Hacı Bektaş’tan Malinowski ve Yung’a kadar rengarenk bir yelpaze... Sorular basit ve çok ağır aynı zamanda: Ben kimim, buraya nereden geldim, ne-reye gidiyorum, buradaki anlamım ne?... Elbette bu münbit soruların edebi dip uç-ları, zamanla ortaya çıkacaktır... Hümeyra Şahin ve Gönül Utku Yonar’ın son eserleri de benzeri okumalar ve sorular çerçeve-sinde meyve verdi zaten.

Page 66: Kadın Dergisi Kasım 2011

66 | KADIN

SİNEMA

Diziler olarak Serseri,Günahım neydi Allah’ım,Dadı,Cennet mahallesi, Sinema olarak ta bu yıl 3 projede yer aldım... Özcan Denizin yazıp yönettiği ya sonra.Hatice Aslan ile vucud Alanya’da çekimlerini tamamladığımız Kabaktan mı.Dudaktan mı,Sinema filminde Derya sen ve sefa çorbacı baş rol aldılar...Bende bu ekipte yer aldım film kısa zamanda vizyona girecektir..

Semra Sima:

Ortadan kaybolan yapımcılar var

Nilufer Çakıroğlu

Page 67: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 67

SİNEMA

Semra Sıma Kimdirİstanbul Beşiktaş doğumluyum. Sinema ve film oyuncusu bunun yanı sıra şarkı sözü yazarıyım. Üç çocuk annesiyim. Babamla birlikte yaşıyorum inançlarına bağlı insanları seven doğal bir kadınım.

Semra Sıma ilk oyunculukla nasıl tanıştıOyunculuğa 1975 yılında bir fabrika işçi-siyken bizim fabrikada grev dönemimiz-de Cüneyt Arkın sinema filmi yapacaktı.Film seti bizim fabrikaya kuruluyordu ve Cüneyt Arkın bana gel sende oyna dedi ve başladım sinema hayatıma......Bu ilk olmuştu benim için.....

Hangi Projelerde Yer AldınızDiziler olarak Serseri,Günahım neydi Allah’ım,Dadı,Cennet mahallesi,Sinema olarak ta bu yıl 3 projede yer aldım.....Özcan Denizin yazıp yönettiği ya son-ra.Hatice Aslan ile vucud Alanya’da çekimlerini tamamladığımız Kabaktan mı.Dudaktan mı,Sinema filminde Derya sen ve sefa çorbacı baş rol aldılar...Ben-de bu ekipte yer aldım film kısa zaman-da vizyona girecektir..Bu filmin senaristi yönetmen ve yapımcısı Bülent Çağlayan-dır...belirtmek istedim....

Sanatın Başka Alanlarında da Yer Alı-yor musunuzTiyatro.Şarkı sözü yazarlığı ve şiir yaza-rım..Zaten şarkı sözü yazma arzum önce şiirle başladı ve bu işin ustalarından nasıl yazılır şeklinde eğitim aldım..

Özel Hayatınızda Şu Anda Biri Var mıHenüz yok ama olmasını isterdim...Özel-likle de kendi sektörümden biri ile olma-sını dilerdim.Çünkü bizim sektörün saati ve mesaisi belli değil. Buna ancak açık görüşlü davrana bilecek kişi yine bizim sektörden olur diye düşünüyorum...

Yazdığınız Şarkı Sözleri Biri İçin Yazıl-mış Özel ŞarkılarımıydıEvet şarkılarım özel olan aşık olduğum birine yazılmıştı

Oyuncu Olmasaydınız Neyi Meslek SeçerdinizYine bu sektörde olup yapımcı olmak is-terdim

Hayatınızda Umudunuzu Yitirmeden Beklediğiniz Hala Bir Hayaliniz Var mıSinema da bir hanım ağayı oynamak ya da bir padişahın annesini oynamak isterdim...

AŞK geçici sevgi baki kalandır...Aşka Nasıl Bakıyorsunuz..Yaşanması gereken güzel bir duygudur aşk ama bildiğim bir şey var ...AŞK geçi-ci sevgi baki kalandır...

Şu Anki Türk Sinemasına Nasıl Bakı-yorsunuzİyi paralar harcandığında güzel projeler çıkabiliyor..Buna örnek Muhteşem Yüzyıl dizisi.Hanımın Çiftliği.Yahşi Cazibe en iyi örnek....Fakat piyasa da dolandırıcı ya-pımcılarda var .Oyuncunun parasını öde-meyip ortadan kaybolan oyuncu kızlara sarkıntılık eden her tür yapımcı var.Yani özde ve sözde yapımcılar diye bana göre ikiye ayrılıyorlar....

Elinde Sihirli Bir Değnek Olsa idi Neyi Değiştirirdin HayatındaÖncelikle kendi hayatımı değiştirip.

ekonomik rahatlığımı sağlardım daha iyi anlamda,ikinci etapta dünyaya barış getiren neyse onu yapmaya çalışırdım ve üçüncü isteğim ki keşke olabilse Atatürk’ü diriltmek isterdim ki bu bana değil yüce yaratana mahsustur.

Röportaj Bitimine Eklemek İstediği-niz Bir Şeyler Var mıÖncelikle tüm yapımcılara seslenmek iste-rim...Sürekli aynı karakterlerin başrol oyun-cusu olarak görülmesi bana göre doğru değil yeteneği üstün yardımcı oyuncuların-da başrollerde görülmesini istiyorum.

Sevgili Semra Sıma dergimiz adına benle yaptığın röportaj için dergimiz ve kendi adıma çok teşekkür ediyo-rum...Sanat hayatında şansınız bol yolunuz daha aydınlık olsun.....Ben teşekkür ederim tüm ekibinize dergi-nizin sahibi Ebubekir Turgut beyefendiye ve ayrıca sırdaşım yakın arkadaşım Nilüfer sana....Tüm ekibinize başarılar diliyorum...

İyi paralar harcandığında güzel projeler çıkabiliyor... Buna örnek Muhteşem Yüzyıl dizisi. Hanımın Çiftliği, Yahşi Cazibe en iyi örnek... Fakat piyasada dolandırıcı yapımcılar da var. Oyuncunun parasını ödemeyip ortadan kaybolan, oyuncu kızlara sarkıntılık eden her tür yapımcı var. Yani özde ve sözde yapımcılar diye bana göre ikiye ayrılıyorlar...

Page 68: Kadın Dergisi Kasım 2011

68 | KADIN

MÜZİK

Yakalandığı hastalık belini büken sanatçı Cansever ameliyatlar sonrasında 15 yıl sonra sırtüstü yatabildi. Estetik karşıtı olan Cansever sanat camiasına çok tepkili.

Cansever de şikayetçi olan sanatçılardan biri…15–16 yıldan beri onu tanıyanlar bi-lir; bir tür romatizmal hastalığa yakalandı. Yıllar geçtikçe beli bükülmeye başladı. Son yıllarda hastalığı iyice ilerlemişti, ken-di deyimiyle gökyüzünü göremez olmuştu. Almanya’ya gitti ve zor bir ameliyat geçir-di… Çok şükür sağlığına kavuştu kavuşma-sına ama kalbi çok buruk Cansever’in….Ameliyatında sadece üç sanatçı arkadaşı kendisini aramış… Oysa sanatçı arkadaş-larının moraline,desteğine çok ihtiyacı var-dı. Cansever sadece sanatçı dostlarından değil, basından da, televizyon yapımcıların-dan da şikâyetçi…

İNSANI İKİ BÜKLÜM YAPAN BİR ROMATİZMA ÇEŞİDİRahatsızlığının tam olarak adı nedir?Morbus behterew. Doğrusu Türkçesini bilmiyorum. Bir tür romatizma çeşidi. Hem de romatizmanın en kötüsü, insanı iki bük-lüm yapıyor. Bütün beliniz bükülüyor, yu-karı bakamıyorsunuz. Mesela gökyüzünü göremiyorsunuz. Selamlaştığınız zaman

insanların yüzüne bakamıyorsunuz. Hep yere bakıyorsunuz. Ben de bu aşamaya kadar gelmiştim tabi. Almanya’ya gittim ve omurilik ameliyatı oldum.

Neden Almanya? Türkiye’de olmuyor muydu bu ameliyat?Almanya’ya gitmeden önce ortopedi yani bu işi yapan doktorlarımıza göründüm. Ma-alesef bana “Bu öyle bir hastalık ki; ömür boyu arkadaş gibi taşıyacaksın, alışacaksın onunla yaşamaya” dediler. Ve hiçbir tedavi önermediler. Tabi çok üzülmüştüm. Ama hiçbir zaman Allah’tan umudumu kesme-dim. İnandım, bekledim, sabrettim.

Bu rahatsızlığın doğuştan mı?Doktorlar bende çocukluğumdan beri olduğunu söylüyor. Rahatsızlığa kapılma-dan önce çok hareketli bir insandım. Beş yıl Break dans bile yaptım. Sonra bir anda boynum, belim ağrımaya başladı. Herhal-de sahneden kaynaklanan bir şeydir diye düşündüm. Bekledim ama geçmedi. Bu romatizma çeşidi bir anda gösteriyormuş

kendini. Bazılarında çok erken gösteriyor bazılarında çok geç gösteriyor. Bende biraz geç gösterdi ama birden gösterdi kendini.

İlk ne zaman fark ettin?1994 yılında 23–24 yaşlarındaydım.

Almanya’ya gitmeye nasıl karar verdin?Almanya’ya bir konsere gittim. Doğal ola-rak akrabalarımın evlerinde kaldım. Hem ziyaret hem ticaret misali. Orada yaşayan teyzemin kızı benim bu durumuma çok üzülüyordu.”Ne olacak senin bu halin, neden firman seni iyileştirmiyor?” diye söy-leniyordu. “İstersen burada bir araştırma yapalım” dedi. Sonra çok sevdiğim ağabe-yim Mardinli Ferhat’ın desteğiyle ve yeğen-lerimin yardımıyla oturumumu aldık ondan sonra sigortam oldu. Böylece ameliyat ola-cağım hastaneye ulaşmış oldum.

SANAT CAMİASINDAN KİMSE ARAMADIAmeliyattan hiç korkmadın mı?Yok, hiç korkmadım. Sadece çok üzül-düm. Sanat camiasından kimse aramadı,

Cansever:

Hiçbir sanatçı tam mutlu olmadı

Nursel Tozkoparan

Page 69: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 69

MÜZİK

arkadaşlarım aramadı. Arayıp moral ver-melerini isterdim. “Canseverciğim korkma Allah büyüktür, biz senin yanındayız” de-melerini bekliyordum..

Gerçekten kimse aramadı mı?Sanat camiasından Hamiyet, Kalender ve bir de Kader aradı. Başka yok.

Magazinciler aradı mı?Yok. Hiç kimse aramadı, hiç kimse de ge-lip çekmedi de.

ŞÖHRET, İNSANI SOLLADIĞI ZAMAN, O İNSAN İNSANLIKTAN ÇIKARPeki, neden sanat camiası vefasızdır? Şöhret, insanı solladığı zaman o insan in-sanlıktan çıkıyor artık.

Şöhret mi insanı bozuyor?Tabii. Şöhret bozuyor. Yani şöhret Allah’a mahsustur. Benim bildiğim, eğer övüne-cek biri varsa o da Allah’tır. Biz insanlar insanlara boyun eğmeyiz. Ben secde ede-mem bir insana ancak Rabbime secde ederim. Sadece sanat camiasında değil herhangi bir meslekte şöhret insanı solladı-ğı zaman o insan zaten insanlıktan çıkıyor. Onu gerçekten sevenlerini unutuyor. Ona yağcılık yapanları seviyor. Ben onlardan birisi değilim. Ben de şöhretim hem de büyük bir şöhrettim ama kişiliğim asla de-ğişmedi değişmezde. Ben de Allah’ın bana bahşettiği sesimle ekmeğimi kazanıyorum, aileme götürebilirsem, katkıda bulunabilir-sem ben dünyanın en zenginiyim.

MADEM ŞARKICI, SESİ İLE BİR YERLERE GELSİNMadem sanatçı, şarkıcı diyorsunuz o zaman sesi ile bir yerlere gelsin. Şarkıcı ama şurası ile burası ile gündeme geldiği zaman olmaz. Gençlerimiz de onlar gibi olmak istediği için yanlış rol model oluyorlar. Allah razı olsun herkesten çünkü binlerce kişi bana dua etti. Ben artık geleceğime bakıyorum. Basın olsa da olmasa da hiç önemli değil. Benim kasetlerim zaten reklamsız da satıyor.

Ameliyatın basının, magazincilerin dik-katini çekmedi ama bir aşk yaşarsan belki dikkatlerini çekersin.Yok, o da dikkat çekmez.

Neden?Çünkü ben Sibel Can gibi güzel kadın de-

ğilim, şuramı buramı göstermediğim için onların ilgisini çekmem. Tabi emir büyük yerden geliyor. O kameramanların ve rö-portaj yapanların da suçu yok. Yani illa bir abımız bir dayımız olması lazım bu piyasa-da hak ettiğimiz yerlere gelebilmemiz için. Cansever süper bir ses ama hak ettiği yer-de değil bunu benim hayranlarım söylüyor.

O zaman sen de Sibel Can gibi bir seri estetik yaptır. Düşünür müsün estetiği? Asla. Büyük konuşmayayım ama Rabbimin verdiği güzellik ne ise odur. Bence insanın kalbinin güzelliği yüzüne yansıyor. Bunlar o kalbin güzelliğini kaybetmişler ki oralarını buralarını kesiyorlar.

Estetiğe karşı mısın?Yapana da karşıyım yaptırana da. Onlar daha modern bir pozisyondan bakıyorlar. Ben Allah’n yolundan bakıyorum ben o gözle bakıyorum. Belki yanlış düşünüyo-rum belki yanlış konuşuyorum ama bana göre benim tarzım benim sitilim değil.

15 SENEDİR SIRTÜSTÜ YATMAYA HASRET KALMIŞTIMPeki, ameliyattan sonra ne hissettiniz?İşte bu çok güzel bir soru. Önceden sırt üstü yatamıyordum. Hep C şeklinde yatı-yordum. 15–16 sendir sırtüstü yatmaya, kendimi rahat yatağa bırakıp uyumaya has-ret kalmıştım. Ameliyattan sonra uyandığım-

da bir baktım ki dümdüz yatıyorum. Üç gün sonra ayağa kalktım ve yürümeye başladım.

Gardolabında değişiklik yaptın mı?Eve gelir gelmez hemen dolabımı açtım, elbiselerimi giydim.Hepsi bana büyük gel-meye başladı.Ameliyattan önce 40 beden giyiyordum vücudumundaki eğikliği kapat-sın diye. Şimdi 38 beden giyiyorum.

Evliliğe karşı mesafeli gördüm seni, korkuyor musun?Yok korkmuyorum. Sadece kendimi hazır hissetmiyorum. Ben sanatımla evlendim, ben ailemleyim. Hiçbir güç beni onlardan ayıramaz. Allah herkesi mutlu etsin. Gençli-ğimde, yuva kurma zamanımda yapmadım bu işi şimdi 43 yaşındayım, bu saatten son-ra olmaz diye düşünüyorum.

Kimleri genelde dinliyorsun?Ben genelde Arap müziğini dinliyorum, Hint müziğini dinliyorum. Türkiye’de de din-lediğim sesler var. Başka İbrahim Tatlıses olmak üzere, Emrah, Güllü’yü dinliyorum, Kibariye’yi dinliyorum.

Peki, sesinizin güzelliği genetik mi? Babamın sesi çok güzeldi, ses tonu Hint-liler gibiydi.

Babanız ne iş yapardı?Babam tarlada çalışan bir ırgattı.

Page 70: Kadın Dergisi Kasım 2011

70 | KADIN

Çocuklarda karın ağrısı problemiyle sık karşılaşılıyor. Karın ağrısı sorunu yaşa-yan çocuklarda akla ilk gelen problem ise apandisit. Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Na-dir Tosyalı, “Karın ağrısı çok önemli bir belirti, ciddiye alınmalıdır.” dedi.

Göbek çevresinde başlayan, genellik-le 6-8 saat sonra sağ alt kasığa yer-leşen ağrı ile ağrı başladıktan sonra görülen kusma, iştahsızlık ve halsizlik, apandisite işaret ediyor. Apandisit, toplum genelinde yüzde 7 oranında görülürken, karşılaşılan tüm hastala-rın yüzde 1’ini 0-15 yaş arası çocuklar oluşturuyor.Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Cerra-hisi Uzmanı Op. Dr. Nadir Tosyalı ço-cuklarda karın ağrılarının önemsenme-si gerektiğini belirtiyor ve apandisitin ağır tablolara neden olmadan kontrol altına alınmasının önemini vurguluyor.Çocuğunda apandisitten şüphelenen anne ve babaların, çocuklarının karın ağrısını geçirmek için evde ağrı kesi-ci vermemesi, soğutma ya da sıcak uygulaması yapmaması ve karın ağrı-

sını baskılamadan çocuğu hastaneye getirmesi gerektiğini belirten Op. Dr. Tosyalı, “Karın ağrısı farklı yöntemlerle baskılanmaya çalışılarak zaman kay-bedildiğinde apandisit patlıyor ve için-de biriken çok sayıda mikroorganizma kanı zehirlemeye başlıyor.” diye bilgi verdi.Apandisit şüphesinde, çocuğun öykü-sünün iyi alınması gerektiğini aktaran Op. Dr. Tosyalı, şöyle devam etti: “Öy-künün ardından klinik bulgular tanım-lanıyor ve iyi bir fizik muayene ile çok önemli ipuçları elde ediliyor. Apandisit tanısı konduktan sonra, gelişen tek-noloji ve etkin antibiyotikler sayesin-de uygun ameliyat şartları sağlanana kadar hasta hazırlanıyor. Kusması ve enfeksiyonu olan hastayı hemen ame-liyata almaktansa, damar yolunu aça-rak vücudun gereksinim duyduğu sıvı ve elektroliti yerine koyup, uygun ağrı kesici ve antibiyotiklerle daha güvenilir şartlarda ameliyata alıyoruz. Ameliyat-tan sonra hasta genel olarak 12 saat sonra yemek yiyebiliyor, 24 saat sonra da taburcu ediliyor.”Op. Dr. Nadir Tosyalı, çocuklarda ka-

rın ağrısının solunum sistemi hastalığı, idrar yolları sorunu, kan hastalığı ya da merkezi sinir sistemine ait bir durum-la ilgili olabileceğini ifade ederek, “Bu nedenle karın ağrısı şikayeti ile gelen çocukların mutlaka çok geniş bir yel-pazede değerlendirilmesi gerekir.” diye konuştu ve apandisit ağrısının hangi ağrılarla karıştırıldığı konusunda şu bilgileri verdi: “Barsak iltihabı, boğaz enfeksiyonu sonrası karın içinde beze oluşumu, İd-rar yolları enfeksiyonu, karın zarı iltiha-bı, karıniçi barsak örtüsünün dönmesi (torsiyon), içi boş organ delinmesi, karıniçi yangı veya iltihaplanma, kasık bölgesine ait olaylar, boğulmuş kasık fıtığı, yumurtalık kistlerinin kanama-sı, çatlaması, karın içerisinde kalmış testisin dönmesi (torsiyon), ikinci kör barsak varlığı, diyabetin ilerlemiş klinik tablosu, akut romatizmal ateş, hemofi-li hastalarında arın içi kanamalar, sağ akciğerde zatürree, kabızlık, kawasa-ki hastalığı, crohn hastalığı, kanamalı üriner sistem hastalıkları (Hemolitik üremik sendrom), ailevi Akdeniz ateşi, psikolojik nedenler”

Çocuklarda karın ağrısı ciddiye alınmalı!Uzmanlar uyarıyor: “Çocuklarda görülen karın ağrısı birçok hastalığın belirtisi olabilir, ciddiye alınmalı”

SAĞLIK

Page 71: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 71

Çocukların fiziksel ve psikolojik gelişi-mini en güzel şekilde aile içinde tamam-ladığı belirtildi. Hem annenin hem de babanın ilgisine, sevgisine, şefkatine muhtaç bir varlık olan çocuk, anne baba ayrılınca büyük sıkıntı yaşıyor. Ebeveyn-lerinin ayrıldığı çocuk, boşanmanın mü-sebbibi olarak kendisini görüp, ruhsal çöküntüye girebiliyor. Avukat Ahmet Köse, çocuğun ruhsal ve zihinsel açıdan sağlıklı olmasının baş-ta gelen şartlarından birisinin kişiliğinin ideal bir aile tarafından yoğrulması oldu-ğunu kaydetti. Köse, “Şu bir gerçek ki; boşanmanın yükünü en fazla ve ağır bir şekilde çocuklar çekiyor. Boşanma ço-cuğun hiç istemediği, fakat kaçınılmaz

olarak sonuçlarına katlanmak zorunda kaldığı bir durumdur. Boşanan eşler ye-terince sorumlu davranmadıkları takdir-de çocukta uyum ve davranış sorunları ortaya çıkabilir.” dedi.

ANNE-BABASININ KENDİSİ YÜZÜNDEN AYRILDĞINI DÜŞÜNEBİLİRÇocuğun dünyasından bakıldığında, ge-nellikle boşanmadan dolayı kendilerini suçlu hissettiklerine dikkat çeken Köse, çocuğun anne ve babasının kendisi yü-zünden anlaşamadığını düşünebileceği-ne dikkat çekti. Çocuğun böylece suçlu-luk psikolojisine girdiğini belirten Sosyal Hizmet Uzmanı Avukat Ahmet Köse şun-

ları kaydetti:“Çocuk, ebeveynin onun yüzünden boşandıklarını zanneder. Bu durumda anne ve babanın yaklaşımları daha da önem kazanmaktadır. Anne babalar ara-larındaki sorunları çocuğa yansıtmaktan özenle kaçınmalılar. Çocuk aile içindeki anlaşmazlıkların kaçınılmaz sonuçlarını zaten görür, bu durumun sorumlusu-nun kendisi olduğunu düşünür. Anne babası boşanan bir çocuk zaten o yaşta yaşayabileceği en büyük travmalardan birini yaşamaktadır. Boşanma öncesin-de devamlı didişen anne baba, çocuğu depresyona iten bir sebeptir. Aileler bo-şanma öncesinde ve sonrasında arala-rındaki sorunları çocuklarına asla yansıt-mamalıdır.”Boşanmanın doğal olduğunu, ancak eş-lerin boşanmaya giden süreç içinde bir-birlerine olan davranışlarının çok önemli olduğuna işaret eden Sosyal Hizmet Uz-manı Ahmet Köse, zaman zaman med-yada çıkan haberlerde ebeveynlerinin ayrıldığı çocukların şiddete yönlendiğini hatırlattı. Köse, “Çocuklar hata yapsalar da anne ve babalarının koruması altın-da olduklarını bilirler. Anne babalar ne yapıp edip çocuğu kendi aralarındaki sorunlardan uzak tutmalı, kaldıramaya-cağı sorunları çocuğa yansıtmamalıdır. Ancak boşanma çocuktan saklanılama-yacak bir durumdur. Sorunları çocuğa yansıtmamak için olan biteni ondan sak-lamak çözüm değildir. Çocuk zaten ai-lesinde yaşananları takip edecek, anne baba onu bu konudan haberdar etmez-se olayları zihninin elverdiği ölçüde yo-rumlayacaktır.” diye konuştu.

Boşanmanın yükünü çocuklar çekiyorUzmanlar, ebeveynlerinin ayrıldığı çocuk, boşanmanın müsebbibi olarak kendisini görüp, ruhsal çöküntüye girebilir uyarısında bulunuyor

SAĞLIK

Page 72: Kadın Dergisi Kasım 2011

Su içerekz a y ı f l a m a k

Suyun zayıfl ama üzerine olan etkisi göz ardı edilemeyecek kadar fazla. Midede yarattığı hacimden dolayı daha az yemeyi

ve metabolizmayı çalıştırıp günlük harcanan enerjiyi arttırıyor. Tüm bunlar düşünüldüğünde su içmek eziyet olmamalı, aksine

keyif vermeli.

BESLENME

Nuray Bussink Tuna

72 | KADIN

Page 73: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 73

Suyun faydaları— Hücrelere oksijen ve besin öğelerinin taşınmasını, ayrıca atık ürünlerin taşına-rak böbreklerden atılmasını sağlar.

— Ağız, göz ve burun gibi vücut dokula-rının nemlenmesini sağlar.

— Vücuttaki kan, gastrit sıvı, tükürük, amniyotik sıvı (gebelikte) ve idrar gibi vücut sıvılarının büyük bir kısmı sudur.

— Dışkının yumuşamasını sağlayarak kabızlığın önlenmesine katkıda bulunur.

— Cilt sağlığında, bağışıklık sisteminde, vücut ısısının denetiminde, ödemin atı-mında rolü vardır.

— Tükürük ve mide salgısında besinle-rin sindirilmesinde görev alır.

— Kilo alıp vermeden dolayı oluşan sarkmaları sporla birlikte önler.

— Vücudun ihtiyaç duyduğu iz mineral-lerin pek çoğunu sağlar.

— Soğuk algınlığı, idrar yolu enfeksiyon-ları, böbrek taşları ve mesane kanseri riskini düşürür.

— Zayıfl ama diyetlerinde metabolizma-yı çalıştırmanın yanında, midede ha-cim oluşturarak tokluk hissi vermede işe yarar.

— Su yaşamın vazgeçilmezleri arasında olmasına rağmen asıl problem su içme kültürünün geliştirilememesidir.

— Hiçbir sıvının, tam anlamıyla suyun yerini tutmadığını unutmamak gerekir.

Su içmek için susamayı beklemeyin!

Su içmenin zamanı ve miktarıSu dışındaki pek çok sıvı hayatımızda ciddi ölçüde yer alıyor. Çalışma haya-tının vazgeçilmez ikramları çay, kahve, neskafe, meyve suları, bitki ve meyve çayları vb. içecekler.

Bu içeceklerden bazılarının diüretik et-kisi olduğundan vücudun ihtiyacı olan sıvıyı karşılamayacağı ve hatta vücuttan sıvı atımını arttıracağı için suyu su ola-rak içmek gerekir. Öğünlerden 30 veya 15 dakika önce alınan suyun metabo-lizmayı hızlandırma üzerine ve midede hacim oluşturarak öğünde fazla besin alımı engellemek adına göz ardı edile-meyecek faydaları bulunuyor.

Yemek yerken su içilir mi?Son günlerde sıkça tartışılan konular-dan biriyse yemek yerken su içelim mi? Eğer ki kişinin yemek yerken su içme alışkanlığı varsa bunu devam ettirmeli. Ancak tüketmiyorsa kendini de zorla-mamalı. Çünkü bir öğünde sıvıyla birlik-te midenin alabileceği kapasite bellidir.

Yemekle birlikte su alındığında mide-ye daha az besin alınır. Su içilmeyen günlerde ise kalan kısım da yemekle doldurulmak istenir, daha fazla besin tüketilir. Suyun faydasını en üst düzey-de sağlayabilmek için yemeklerden 15 dakika önce su içmeli ve yemek sıra-sında su içme alışkanlığı varsa devam ettirilmelidir.

Su içmeme kabızlık nedeniSuyun; yemek yenildikten sonra alınan besinlerin sindiriminden, metabolik atıklarının dışarı atılmasına kadar her aşamada çok önemli görevleri vardır. Su, kabızlığa en iyi çaredir. Su eksikliği sırasında vücut, iç dokularından (özel-likle de kalın bağırsaktan) su çekerek dışkının sertleşmesine, dolayısıyla ka-bızlığa yol açar. Yeterli su tüketildiği takdirde bağırsakların çalışması normal seyrinde olur ve kabızlık önlenir.

El, ayak ve bacaklardaki ödemi engellerVücutta özellikle el, ayak ve bacaklar-da oluşan ödemi engellemek için en iyi yöntem su tüketmek. Ödemi yok etmek için alınan ilaçlar, bitkisel ürünler geçici bir yöntem. Ayrıca su, kasların denge-sini sağlar, cilt kuruluklarını önler ve kilo kaybından sonra gelişen sarkmaları en-gelleyerek cildin esnekliğini sürdürür.

Günlük su tüketimi ne olmalı?Kilo kaybetmek, kilo korumak ve fazla besin alımını engellemek için bol su içil-mesi gerekir. Peki ama günlük su tüke-timi ne kadar olmalıdır? Sağlıklı bir ka-dının günde 10 bardak, erkeğin ise 14 bardak su içmesi önerilmektedir. Kilo fazlası olan kişilerin bu miktardan daha fazlasını tüketmeleri gerekmektedir.

Nescafe ve çayla su için!İçilen çay, kahve, kola gibi içecekler diüretik oldukları için asla suyu yerini tutmamakta, vücuttan su atımını artırı-yor. Nasıl Türk kahvesi yanında su içi-liyorsa, aynı şekilde çay ve neskafe ile de su içilmesi gerekyoir. En iyi çözücü, saf, katkısız ve doğal olan içecek su olduğu için günlük sıvı ihtiyacının 3/4’ü su olarak tercih ediliyor. Özellikle yaz döneminde suya daha bir önem vermek gerekiyor.

BESLENME

Page 74: Kadın Dergisi Kasım 2011

74 | KADIN

DİYET

Kilo artışını önleyecek

10 öneri

1. Metabolizmanızı iyi çalışır duruma getirmek için mutlaka güne kahvaltı yaparak başlamanız gerekmektedir. İyi bir kah-valtı ile güne başlamak hem direncinizi koruyacak, hem kilo kontrolünde siz yardımcı olacak hem de metabolizma hızınızın yavaşlamasını engelleyecektir.

2. Ara öğün atlamak hem ana öğünlerde daha fazla yemenize hem de iştahınızın sürekli açık kalmasına neden olacaktır.

3. Yazın sıcaklar nedeniyle rahatlıkla içtiğimiz suyu soğuk ha-valarda rahatlıkla tüketemeyiz. Su vücudumuzdaki bütün meta-bolik reaksiyonların temel direğidir. Soğuk havada su kaybımız daha az olduğu için susama hissimiz azalır, ancak su ihtiyacı-mızı yine de karşılamamız gerekir. Metabolizmanızı çalıştırmak için susamasanız bile günde 2-2,5 (10-14 bardak) litre su tü-ketilmesi gerekmektedir.

4. Soğuk havalarda genellikle sıcak içecekler tüketilir. Sıcak içecek olarak de kafein-tein içeriği yüksek olan çay ve kahve tercih edilir. Ancak C vitamini içerdiği için kuşburnu çayı, gaz so-runlarına iyi geldiği için rezene çayı tercih edilirse daha iyi olur.

5. Hastalıklardan korunmak, savunma mekanizmamızı güçlen-dirmek için de A ve C vitamininden yeterli beslenmek gerekir. Sonbahar ve kış sebze-meyveleri de bu konuda bize yeterli oranda A ve C vitamini sağlayacaktır. Narenciye (portakal, mandalina, greyfurt), havuç, kivi, lahanagiller (karnabahar, la-hana, brokoli, Brüksel lahanası), yeşil yapraklı sebzeler (may-danoz, tere, ıspanak) A ve C vitamininden zengin besinlerdir.

6. Gerek günlerin kısalması, gerekse havaların soğuması ile birlikte fi ziksel aktiviteler azalır. Lifl i besinlerin tüketiminin de azalması sonucu kabızlık sorunu kendini gösterir. Bu neden-le kuru baklagillerin, kepekli tahılların (esmer ekmek, bulgur,

kepekli makarna/pirinç/erişte/un) ve özellikle C vitamininden zengin sebze ve meyvelerin tüketimine ağırlık verilmeli.

7. Kış yaklaştıkça, vücudumuz ısı değişikliğine uyum sağlaya-bilmek adına harcadığı enerjiyi düşürür. Azalan fi ziksel aktivite-ye paralel olarak yağ ve şeker tüketimi de kısıtlanmalı.

8. Bu aylarda güneş yüzünü daha az gösterdiğinden, D vitami-ni gereksinmesini karşılamakta sıkıntılar yaşanır. Bu nedenle havanın güneşli olduğu günlerde 20-25 dakika kadar güneş ışığından direkt olarak yararlanmaya (hafi f tempolu yürüyüşler olabilir) ve haftada 2-3 kez balık yiyerek kalp sağlığınızı koru-maya çalışın.

9. Uzun süreli açlıklardan kaçınılmalıdır. Enerji ihtiyacının kar-şılanması için fast-food ya da yağdan, şekerden zengin gıda-lara yönelmek yanlıştır. Soğuk günlerde “Tatlı yersem ısınırım” mantığından vazgeçilmeli, gün içerisinde yeterli ve dengeli beslenerek vücudun ısı dengesinin korunması sağlanmalıdır.

10. Mevsim geçişlerinde kilo artışı kaçınılmaz oluyorsa mutla-ka uzman yardımı alınmalıdır.

Mevsim geçişleri kilo kontrolü açısından önemli bu dönemde ideal kilonun korunması için dikkat edilmesi gereken noktalar şöyle:

Diyetisyen Nazan Bektaş

Page 75: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 75

HAZIRLANIŞI: Ipanakları ince ince kıyıp,üzerine tız serpiştirdikten sonra iyice ovalayın.Fazla suyunu elinizle sıkarak çıkardıktan sonra,sıvıyağda pembeleştirdiğiniz soğanlara ilave edi

SOFRA

KADIN | 75

MALZEMELER:2 paket (80’er gramlık)Bitter çikolata150 gr tereyağı3 adet yumurta¾ su bardağı tozşeker1 çorba kaşığı un1 çorba kaşığı kakaoBir tutam tuz

HAZIRLANIŞI:Çikolata ve terayağını benmari şekilde eritin. Ilınmaya bırakın. Yumurtanın sarılarını ve aklarını ayırın. Bir kap içerisinde yumurtaların sarıları ile tozşekeri hafi fçe çırpın. Ilınan çikolatalı karışımı kabın içine ekleyip karıştırın. Un ve kakaoyu eleyin ve kaptaki karışıma ilave edin.  Derin bir kap içerisinde yumurta aklarını ve tuzu köpük haline gelinceye kadar çırpın. Çırptığımız karışımı başta hazırladığımız kaba ilave edin ve alttan üste doğru birkaç kez karıştırın. Sufl e kaplarına bu karışımları paylaştırın. Fırın tepsisinin içine sıcak su doldurun ve sufl e kaplarını fırın tepsisinin içerisine yerleştirin. Ön-ceden 175 dereceye ısıttığımız fırında pişirmeye bırakın. 8-10 dakika sonra sıcak olarak servis yapabilirsiniz.

Çikolatalı Sufl e

MALZEMELER:

5 su bardağı un1 çay bardağı çiçek yağı3 adet yumurta sarısı1 çorba kaşığı tuzYarım limonun suyu

İç harcı için1 çorba kasesi beyaz peynir ve maydanoz karışımı

HAZIRLANIŞI:Karıştırma kabının içine unu alın. Üzerine yumurta sarıları, tuz, limon suyu ve alabildiğince su ekleyerek yoğurmaya başlayın. Kulak memesinden biraz daha sert kıvamda bir hamur elde edeceksiniz. Hamurlardan cevizden biraz daha büyüklükte bezeler yapın.Bezeleri tabak boyutunda açın. Açtığımız bezeleri üst üste koyacaksınız. Aralarına bir çorba kaşığı çiçek yağı süreceksiniz. Yaklaşık 4-5 kat olacaktır. Son kata yağ sürmeyin. 10 dakika boyunca dinlendirin. Ham-uru merdaneyle açın. İçine bardak girebilecek aralıkta peynir harcından koyun. Bir hamur daha açarak peynirl-erin üzerini kapatın. Çay bardağı ile hamurları kesin. Bol kızgın yağda çevirerek kızartın. Börekleri bir havlunun üzerine alarak yağını çekmesini sağlayın. Servis yapabilirsiniz.

Puf Böreği

HAZIRLANIŞI: Ipanakları ince ince kıyıp,üzerine tız serpiştirdikten sonra iyice ovalayın.Fazla suyunu elinizle sıkarak çıkardıktan sonra,sıvıyağda pembeleştirdiğiniz soğanlara ilave edi

MALZEMELER:1 litre süt1 su bardağı tozşeker4 çorba kaşığı mısır nişastası1 parça damla sakızı2 çorba kaşığı pirinç

HAZIRLANIŞI:Tencereye sütü alın ve kaynatmaya başlayın. Pirinçleri haşlayın. Süt kaynamak üzereyken damla sakızını ve tozşekeri ekleyin. Tencereye pirinçleri de alın. Kaynat-maya devam edin. Nişastayı suyla açıp, tencereye yavaş yavaş ilave edin. Kıvamı çok katı olmaması gerekir. Tencereyi ocaktan alın. Sütlacı kâselere doldurun. Fırın kabına yarısını geçecek kadar su doldurduktan sonra, kâseleri fırın kabına alın. Önceden 200 dereceye ısıttığımız fırında üzerleri kızarana kadar pişirin. İsteğe göre sıcak yada soğuk servis edebilirsiniz. Afi yet olsun. Afi yet olsun

Fırın Sütlaç

Afi yet olsun

Afi yet olsun

Page 76: Kadın Dergisi Kasım 2011

RÜYA TABİRLERİ

Hazırlayan: Hatice Turgut

RÜYARÜYA TABİRLERİAMALİYAT

Rüyada görülen amaliyat,hastalığı simgeler. Bazen de yangına,üzüntüye ya da, ölüme işaret

eder. Bazen de yeni bir iş değişikliğine işaret eder,yeni bir göreve atanmaya yorumlanır. Kimi zaman da doğacak bebeğe işaret eder. Hasta bir kimse rüyada kendisine amaliyat yapıldığını

görse,iyileşeceğine yorumlanır.

BOSTANRüyada görülen bostan,çeşitli çağrışımlar yap-

maktadır. Bazen gelinin sofrası olarak yorumlanır. Bazen de doğuma,berekete ya da sevinç sofrası olarak yorumlanır. Bazende berekete,sevinç duy-

maya yorumlanır.

CENAZERüyada görülen cenaze,uzun bir ömrü simgeler. Bazen gurbete çıkmayı işaret eder.Kimi zaman

sağlık ve ya beklenmeyen bir mirasa yorumlanır. Ayrıca düğün evi olarakta yorumlanır.

ÇİÇEKRüyada görülen çiçek,karşı cinse duyulan aşka işaret eder. Bazende kısa süren bir

dostluğa,geçici bir hastalığa işaret sayılır.Kimi zaman da gebeliğe ve ya evliliğe işaret eder.

DOMATES Rüyada görülen domates zorlukla kazanılan para olarak yorumlanır. Bazen de sıkıntıyı,sevinci çağ-rıştırır.Kimi zaman da,hoş sözlü bir kimseyi işaret

eder.

DEFTERRüyada görülen defter kişinin davranışlarıdır. Ayrıca rüyada defter görmek, rüya sahibinin yaptığı hayırlı

işlerle,ya da işlediği günahları işaret eder.

DÜĞÜNRüyada görülen düğün cenazeyi çağrıştırdı-ğından hayra yorumlanmaz. Bazen üzüntülü bir habere,ayrılığaişaret eder. Bazen ise,her

şeye kayıtsız davranan kimseyi çağrıştırır. Bazı yorumcular,çalgısız ve eğlencesiz yapılan düğünü,ha

yırlı,bereketli,sevinçli bir olay işaret saymıştır.

EVLENMEKRüyada görülen evlilik verilen sözün yerine getirile-ceğini gösterir. Bir kimse rüyada şahitler huzurunda evlendiğini görse, o kimsenin verdiği sözde duran ve çevresinde sayğı duyulan biri olduğuna işaret eder. Eğer ölmüş bir kimseyle evlendiğini görürse,kısa bir zamanda ümit etmediği bir işte başarı sağlayacağı-

na yorumlanır.

FİNCAN Rüyada görülen fi ncan,nazik,terbiyeli ve duyğulu

genç bir kimseyi işaret eder.

FİSTAN Rüyada görülen fi stan hamarat bir kadına işaret eder.

FOTOĞRAFRüyada görülen fotoğraf,görünenin kendisidir.Rüya

sahibine çağrışım yapar.

Not: Rüya tabirleri tamamen güvenilir kaynak eserlerden araştırılarak hazırlanmıştır.

76 | KADIN

Page 77: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 77

BULMACA

5 6 7 4

2 7

3 1 8

3 5

7 9 8

8 3

7 5 6

5 4

2 4 6 9

2 8 9 4 1 5

9 1 6 8

8 7 5 9 3

8 1 3 9 4 2

4 2 5 6 9 1

1 9 4 2 8 6

1 4 6 8 3

3 7 8 6

5 8 7 4 3 2

6 9 3

6 9

8 3 1

8 6 9

9 5 8

6 8 4

3 2 6

8 3

7 9 2

8 7 5 6 3 9

5 7 4 8

6 5

9 4 7 1

4

1 7 5 6

7 3

8 2 3 4

5 4 9 8 1 2KO

LAY

ZO

R

OR

TAÇ

OK

ZO

R

Page 78: Kadın Dergisi Kasım 2011
Page 79: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 79

BULMACA

Page 80: Kadın Dergisi Kasım 2011

80 | KADIN

SPOR

Gülsüm TatarHakemlerle mücadele etmek zorunda kaldımRöportaj: Selim Turan Foto: Mustafa Toga

Page 81: Kadın Dergisi Kasım 2011

KADIN | 81

SPOR

Rotterdam kentinde yapılan Büyük Ba-yanlar Avrupa Boks Şampiyonası’nda Türkiye’ye 2 altın madalya kazandıran mil-li boksörler Gülsüm Tatar ve Şemsi Yara-lı, çok zorlu rakiplerle mücadele ettikleri-ni, ancak İstiklal Marşı’nı dinlettikleri için çok mutlu olduklarını söyledi.”Ancak, bu Avrupa Şampiyonası’nda rakiplerden çok hakemlerle mücadele etmek zorun-da kaldım.

Rotterdam kentinde yapılan Büyük Ba-yanlar Avrupa Boks Şampiyonası’nda Türkiye’ye 2 altın madalya kazandıran milli boksörler Gülsüm Tatar ve Şemsi Yaralı, çok zorlu rakiplerle mücadele ettiklerini, ancak İstiklal Marşı’nı dinlet-tikleri için çok mutlu olduklarını söyledi.

Gülsüm Tatar, her sene daha güçlü rakiplerle mücadele ettiğini belirterek, “Ancak, bu Avrupa Şampiyonası’nda rakiplerden çok hakemlerle mücade-le etmek zorunda kaldım. Hemen her müsabakamda rakip lehine verilen hak-sız puanlara karşın, benim hak ettiğim puanları vermekte oldukça zorlandılar. Her şeye rağmen altın madalyaya uzan-dığım ve onlara rağmen şampiyon oldu-ğum için çok mutluyum” dedi.

Tatar, şampiyonluğa adım adım ulaştığını ifade ederek, “Özellikle 4’üncü maçım-dan sonra altın madalya alacağıma iyice inanmaya ve kendime olan güvenimi de tam anlamıyla kazanmaya başladım. Ardından gelen birincilik kürsüsü, önü-müzdeki dünya şampiyonası öncesi beni daha da motive etti. Şimdi önümde iki hedefi m var. Birincisi ve önceliği olan dünya şampiyonasında bir kez daha altın madalya alarak, 2012 Londra Olimpiyat-ları vizesini cebime koymak, ikincisi de ilk kez olimpiyatlara alınan bayan boks tarihinde Türkiye’ye ilk altın madalyasını kazandırmak” diye konuştu.

Londra Olimpiyatları için bayanlar kate-gorisinde 51, 60 ve 75 kiloların kabul edildiği, bu nedenle olimpiyatlarda mü-cadele edebilmek için 4 kilo düşmesi gerektiğinin altını çizen Gülsüm Tatar, şunları söyledi:

“Ancak, zafere giden yolda çekilen çile

kutsaldır. Bunun için kilo düşülmesi ge-rekiyorsa, düşerim. Bu durum beni asla zorlamaz. Ülkem için, başarı için katla-namayacağım hiçbir şey, çekmeyece-ğim hiçbir çile yoktur. Avrupa’da sözde seri başıydım. Fakat birçok maç yap-mak durumunda kaldım. Şimdi 2012 Dünya Şampiyonası’nda da seri başı olarak mücadele edeceğim, umarım orada seri başı avantajımı kullandırırlar.”

Avrupa Şampiyonası’nda rakiplerini bir bir dize getiren +81 kilo boksörü Şemsi Yaralı da kadınlar için yüzlerinde oluşan morlukların ve şişliklerin pek doğal kar-şılanmadığını vurgulayarak, “Ancak, bi-zim için öyle değil. Bizler artık boksun birer parçası olmuşuz ve bu sporu se-verek yapıyoruz. Örneğin, benim şam-piyonadaki maçlarımda her ne kadar koruyucu kask da kullansak, yüzüme aldığım darbelerle hem morluklar ve şişlikler oluştu, hem de dişlerimi halen daha hissetmiyorum. Her şeye rağmen müsabaka sonrası yüzümde oluşan morlukları ve şişlikleri, kazandığım ma-dalya nedeniyle hiç önemsemedim” şeklinde konuştu.

Yaralı, özellikle fi nal maçında karşılaş-tığı Rus rakibi karşısında bir ara umut-suzluğa kapıldığını itiraf ederek, “Final maçında ‘asla yenemem’ dediğim ra-kibimi, kendime olan güven duygum sayesinde yendim. Bu başarımızda

şampiyona öncesi çok iyi bir hazırlık kampı geçirmemizin ve hocamızın kat-kısı büyük oldu. Önümüzde bir dünya şampiyonası var. Hedefi m önce ikinci kez dünya şampiyonu olmak. Londra Olimpiyatları için benim sıkletim kabul edilmedi. Oraya da arkadaşlarıma des-tek vermek için gideceğim. Umuyorum en kısa sürede olimpiyatlara benim ki-lomu da dahil ederler, ben de bu büyük organizasyonda bayrağımızı göndere çektirip, İstiklal Marşımızı dinletirim.

Page 82: Kadın Dergisi Kasım 2011

82 | KADIN

AYIN KARİKATÜRÜ

Page 83: Kadın Dergisi Kasım 2011
Page 84: Kadın Dergisi Kasım 2011