16

LK_Ocak2014

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Liseli Kıvılcım Dergisi Ocak 2014

Citation preview

Page 1: LK_Ocak2014
Page 2: LK_Ocak2014

2liselikıvılcım AYAKKABI KUTULARININ İÇİNDE

PARASIZ EĞİTİM VAR!

Hepimiz gördük!Hepimiz şahidiz! Milyonlarca do-

ları usulsüzce hesaplarına geçirenler açık ettiler. Her-kes gördü, herkes şahitlik etti çalmışlardı. Peki ne idi çaldıkları, birkaç milyarder-den hesaplarına geçirdikleri usulsüz paralar mı idi sadece? Ya da devletin hazinesinden aktardıkları gayrimenkuller mi?

BizimParalarımız!Evet, şimdi başta Başbakan Erdoğan olmak üzere sürekli manipüle etmek suretiyle ver-diği demeçlerin tüm özeti bu-dur. Birileri diğerlerine tuzak mı kurmuş? Yıllarca birlikte çaldıkları paraları şimdi mi açık etmişler? Sizce buların bir önemi var mı? Orada bu-lunan paralar Halkın paraları, halkın sağlık, eğitim, barın-ma, ulaşım ve temel yaşam ihtiyaçları bakanların oğulla-rına gerçekleştirilen yolsuzluk operasyonu ile açık edildi. Devlet içerisindeki ayrılık derinleşti ve Tayyip Erdoğan’a ve uyguladığı politikalara kar-

şı daha öncede rahatsızlığını defalarca belirten cemaat güç-leri, 17 Aralık günü yolsuzluk hamlesi ile pisliği deşifre etti.

Bize Düşen Ne?Herkes ilk önce operasyonun boyutu, çalınan paraların miktarı v.b konularla ilgilense de, zaman geçip ortam so-ğumaya başladıkça akıllarda bir başka tepki oluşuvermişti. Peki bu çalınan paralar ne olacaktı, daha fazlası olduğu söylenen bu paralar bizlerin vergilerinden, bizlerin emek gücünden çalınan paralar değiller miydi? Evet öyleydiYıllarca Halktan alınan vergi-ler usulsüzce iktidar partisine ve onu var eden sermaye gruplarına peşkeş çekilmişti. Ayakkabı kutularının içinde-kiler ücretsiz sağlık talebimiz, ücretsiz barınma ve ulaşım haklarımızdı. Şimdi zaman egemenler arası çatışmayı izleyip, değerlendirme za-manı değildir. Şimdi zaman haklarımızın, bizim olanın peşinde koşma hak sorma, hesap sorma zamanıdır.Susma, korkma, itaat etme!

Kutuların İçinde, Eğitim Hak-kın Var Yıllardır kesintisiz olarak mü-cadelesini verdiğimiz parasız eğitim için bütçe talebimiz, her zaman egemenlerce engellendi ve ötelendi. Veri-len bütçe raporları, eğitime yıllardır dönemlik yapılan ya-malar, geçiştirme kararlar ve göz boyamalarla geçen onca yıl. Hepsi sert, net ve pis bir engele takıldı. Kirlilik ortaya saçıldı, binlerce öğrencinin hakkı olan paralar, eğiti-me aktarılmayan o paralar yolsuzluk operasyonunda ele geçirilmişti.Bir kez daha haklı çıktıkYıllarca savunduklarımız, meydanlarda haykırdıkla-rımız şimdi bir yolsuzluk operasyonunda ortaya çıkı-yordu. Eğitim hakkı sokakta verilen mücadele ile alınır ve kazanılır. Hiçbir egemen güç bunu bize bahşetmez, hak-kımızı almak, yolsuzlukları deşifre etmek ve bizim olanı geri alabilmek için sokağa, eyleme, mücadeleye.Eğitim hakkın için mücadele et, geleceğin ayakkabı kutula-rının içinde heba oluyor.

Ayakkabı kutularının içindekiler ücretsiz sağlık tale-bimiz, ücretsiz barınma ve ulaşım haklarımızdı. Şimdi

zaman egemenler arası çatışmayı izleyip, değerlendirme zamanı değildir. Şimdi zaman haklarımızın, bizim olanın

peşinde koşma hak sorma, hesap sorma zamanıdır.

Page 3: LK_Ocak2014

3liselikıvılcım

4 yılı ardımızda bıraktık, kavgamızı büyüttük 4 yılda. Liseliler olarak

çaktığımız kıvılcımı büyüt-tük ve büyütmeye de devam ediyoruz.Liseli gençlik olarak yaşadı-ğımız sorunlara karşı kendi bilinç ve irademizle çözüm üretme, eşit, parasız, bilim-sel, anadilde eğitim müca-delemizde birer  özne olma, özgürlük, eşitlik kavgamız sürüyor.Görkemli  Gezi  direnişiyle birlikte toplumsal  muhalefe-tin, bütün kanallarında hızla ivme kazandığı bu dönemde liseli gençliğin mücadelesi de büyük bir ivme kazandı.Dershanelerin kapanması ko-nusunda ısrarcı olan iktidara ve sermayesini dershanelerle büyüten sermayedarlara karşı parasız; anti-bilimsel, ezberci eğitime karşı bilimsel; cinsi-yetçi, şoven eğitime karşı eşit eğitim hakkımızı alabilmek için örgütlü mücadelenin şart old delemize sahip çıkıyor ve örgütlülüğümüzü büyütüyo-ruz.Sistemin polisiyle, tomasıyla, gazıyla yaratmaya çalıştığı korku hegemonyasına karşı 

cesareti, asimilasyon politi-kalarına karşı onuru, bireyci-leştirme politikalarına karşı dayanışmayı  örerek liseli gençliğin sesi olmayı hedefli-yoruz.Gezi direnişinden sonra bazı yerellerde forumlara dönüşen liseli hareketine bizler Liseli Kıvılcım olarak yerellerde liseli insiyatifleri kurarak ve kampanya düzenleyerek yön vermeye çalıştık. Gezi ruhunu yansıtan ve liselilerin yara-tıcılığıyla şekillenen kam-panyamızda amacımız farklı yerellerde liselilerin yaşadığı farklı sorunlara ve genelde yaşadığımız eğitim sistemine dair sorunlara karşı politik tepkimizi ve taleplerimizi ortaya koymaktır.Eğitim sistemimiz öyle bir hal aldı ki her gün yeni bir politi-kayla karşı karşıya kalıyoruz. Artık olması gereken eğitim hakkı talebimizi istemekten çok,  “acaba bugün neyle karşılacağız” diye düşünür olduk. Sene başında devam-sızlıkların 10 güne indirilme-siyle başlayan eğitimi tasfiye politikaları, 4+4+4 eğitim modelinin getirisi olan ‘çocuk gelin’  politikası, arkasından

dersten geçme notunun 50’ ye çıkarılması iktidarın derdinin bize nitelikli bir eğitim ver-mek olmadığının, aksine bizi tamamen bir kargaşanın içine sokmak olduğunu kanıtlar nitelikte. Tüm bunların üstüne, bizlerle dalga geçer gibi Dershane tartışılması yürütülmesi ise egemenlerin ikiyüzlülüğünü deşifre eden son nokta olarak karşımızdaVakit eğitim hakkımızı elimizden almaya çalışan zihniyete karşı boyun eğme vakti değildir! Liselilerin söyleyecek sözü değiştirecek gücü var! Bütün bu politika-lara karşı Şimdi #Direnişzamanı

#Direnişzamanı

Sistemin polisiyle, To-ma’sıyla, gazıyla yarat-

maya çalıştığı korku hegemonyasına karşı 

cesareti, asimilasyon po-litikalarına karşı onuru, bireycileştirme politika-larına karşı dayanışmayı 

örerek liseli gençliğin sesi olmayı hedefliyoruz.

gİZEM sAMSUN

Page 4: LK_Ocak2014

4liselikıvılcım

Erdal ErenErdal ın adını duyma-yanınız yoktur. Yürek-

lere yer etmiş, cuntanın en masum kanıdır Erdal yoldaş..12 Eylül cuntası öncesinde katledilen ODTÜ öğrencisi Sinan Suner’in protesto gös-terilerine katıldığı gerekçe-siyle gözaltına alınmış, bir eri öldürdüğü iddiasıyla hüküm giymiş ve suçsuzluğu kanıt-landığı halde ‘’ibret olsun’’ diye 17 yaşında yaşı büyütüle-rek idam edilmiştir! Umudun türküsüdür Erdal Eren!Son sözü ezilen yığınlara eşit ve özgür bir dünya dilemek ve devrim yolunda ölümden kati suretle korkmadığını söy-lemek olmuştur..

Uyan! Berkin El-van

Berkin Nispi olgular, tota-liter baskılar sonucu ortaya çıkan görkemli gezi parkı direnişi bir halk ayaklanması olmuştur. Bireylerin birleşe-rek taleplerini dile getirmesi demokratik, meşru haklarıdır. Direnişe renklerini katan li-seli gençlikte temrin, sathi ve anti demokratik eğitim siste-

mine kaşı en ön saflarda demokratik lise talepleri-ni haykırmışlardır. Ber-kin i unutmadık… Lise öğrencisi Berkin Elvan bir sabah ekmek alma-ya çıkmıştı evinden, ve bir daha dönememişti.. Gezi eylemleri sırasında halkın meşru taleplerine karşı polisin attığı gaz kapsülü kafasına isabet etmişti. Berkin aylardır uyuyor..

Anti Demok-ratik Eğitim Yasalarına Karşı Eğitim-Sen Alan-daEğitim sen Ankara eylemi Anti demokratik eğitim sisteminde eğitim emekçileri de ezberci anlayışın ürünü

olmayı redetti.Eşit, parasız, bilimsel, anadilde eğitim taleplerini dile getirmek, eğitim ala-nında öğrenci ve eğitim-cilerin çektiği sıkıntıları demokratik haklarını kul-lanarak beyan etmek için Milli Eğitim Bakanlığı’na

yürümek isteyen Eğitim-Sen üyelerine, polisin müdahalesi oldukça sertti. Üstelik polis hızını alamamış bürolara, evlere de gaz bombası atmıştı. Müdahale sırasında bir eğitim emekçisi başına gelen gaz kapsülüyle yaralanıp hastane-ye kaldırılmıştı.

Önce dövdüler sonra.. Onur-ları için sokağa dökülen eğitim emekçileri polisin sert saldırısıyla zor kulla-nılarak dağıtıldı. Ardından Bakırköy’de emniyet ekiple-ri trajikomik bir pankartla öğretmenlerin öğretmenler gününü kutladı.Eğitim emekçilerine yapılan saldırı çeşitli yerellerde pro-testo edildi.

Erdal Eren Ölümsüzdür! sERPİL kIRDAĞ

Page 5: LK_Ocak2014

5liselikıvılcım

1970’li yıllarda kapitalizm, içine girdiği krizi çözmek için, kamusal alanları tas-

fiye ettiği neoliberal politika-larla, kimi alanları sermayeye teslim etti. Bunların başında eğitim sistemi gelir. Özel okullar ve dershaneler parası olan için ek eğitim olmasa da sınavlara hazırlık olanağı sağlarken, günde 10-12 saat çalışıp emek gücünün çok altında ücret alarak yaşamını sürdürmeye çalışan aileler için imkansızlaştı.  Tanka, tüfeğe, bombaya, ope-rasyonlara ayrılan bütçeyle eğitime ayrılan bütçe arasında dağlar kadar fark herkesin gözleri önünde iken, bir de özel okul ve dershanelerde eğitim almış öğrenci ayrımı ile eşitsizlik katmerlendi. Devlet okullarındaki nitelik-siz eğitimi almış öğrencilerin dersanelere gidenlerle aynı sınav sistemine tabii tutulma-sı gibi bir eşitsizlik sanırım bütün tartışmaları alaşağı eden bir gerçeklik.

DershaneAldatmacasıDershane değil, ranthane!!AKP hükümeti geçtiğimiz günlerde dershanelerin kapa-tılması gerektiğini söyleyerek gündemi meşgul etmişti. Peki, dershaneleri kaldırmayı düşünmeden önce eğitim sis-temi köklü bir şekilde değişti-rilemez miydi?Aslında AKP için sorun ne öğrencilerin başarısı ne de eşitsiz bir eğitim sisteminin varlığı...

Mesele AKP’ nin kendisine rakip gördüğü Gülen Cema-ati’ nin dershaneler aracılı-ğıyla öğrencileri kendi safına çekme ağını sınırlamaktı. Dershane gündeminin ardına baktığımızda anlıyoruz ki, meselenin özü dershanelerin işlevinin ne olup olmadığı değil. İktidar partisi AKP, sadece siyasal iktidarla ye-tinmiyor, halkı bütünüyle ele alarak, kendine uyumlu bir halk yaratmak istiyor. 2014-2015 yıllarında AKP hükümetinin kendi kural-larına itaat eden ve AKP zihniyetine sahip “yeni nesil gençleri” yaratabilmek için yürüttüğü politikalar gayet açık değil mi?Dershane gündemi ile AKP-Cemaat arasındaki geri-lim şahsi bir mesele olmaktan çıkmış öğrencilerin geleceği kullanılarak politik bir çatış-maya dönmüştür. 

Peki Ya Muhalefet?Diğer bir taraftan hükümet karşıtı CHP’ ye bakacak olur-sak, kendi içinde çeliştiğini bariz bir şekilde görmüş olu-ruz. CHP dershanelerin ka-patılmasını istemezken 2008 yılındaki önergesi bunun tam tersini söylüyor. CHP lideri 2008 yılında verdiği bir önergeyle cemaate ait okulların araştırılmasını istemiş ve 20 vekilin imzasıyla

bunu sunmuştu.  2008 tarihli önerge dershaneleri yerden yere vururken, Kılıçdaroğ-lu dershane tartışmasında “Bugünkü koşullarda dersha-nelerin kapatılması pek akıllı politika değil” diyerek dönü-şüme karşı çıkıyor.Böylelikle anlıyoruz ki eşitsiz eğitimin varlığı ne AKP’ nin umurunda, ne de CHP’nin. Aslında bu duruma yabancı değiliz.Biz bunların ipliğini “Gezi” de açığa çıkarmıştık zaten.Ne CHP’nin ne de düzen içi herhangi başka bir gücün, dün dediğine bugün başka bir şey diyeceğini tahmin etmek zor değil artık bizler için. Gezi bize bunu öğrettiği sağ-ladığı gibi, hakkından nasıl gelinebilineceğini de öğretti elbet.Gezi direnişi sonrası hakla-rı için mücadeleye katılan bizler, eğitim dayanışması v.b organizasyonlarla mücadele-mizi diri tutmayı sürdürüyo-ruz.Biliyoruz ki bizlerin gerçek kurtuluşu egemenler ara-sı güçlere dayanarak değil, halkın kendi öz-bağımsız gücünü örgütleyip harekete geçirmekle mümkün olacak-tır. Bugün dershane, yarın bir başka konuda karşımıza çıkacak bin bir türlü ilüzyona karşı tek parolamız bu olma-lıdır.

DershanelerpINAR dEMİRKOL

Page 6: LK_Ocak2014

6liselikıvılcım

#GeziGezi Direnişini Leylek’ler mi yoksa Bas-

kılar mı Getirdi?Başkaldırıyoruz, öyleyse varız!

Baskının olduğu yerde ayaklanmak, isyan etmek meşrudur. Kendiliğinden olan hiçbir şey yoktur. Baskılar Zaman içinde örgütlenir, bütün olur.  Belli seviyeye ulaşır ve bir yerde patlar, işte gezi de olan buydu.  Toplumsal güçlerin hepsi sokaktaydı ve hepsinin bir nedeni vardı sokakta olmak için. Gençlik, kadınlar, Lgbt bireyleri, Aleviler, işçi-ler-işsizler, savaş karşıtları, taraftarlar. Kısa-cası baskının hissedildiği toplumsal alanların bütün özneleri artık yeter demek için sokağa çıkıp direnişin türküsünü söylemeye başla-dılar. Barikatları kurarak, bu barikatlar aynı zamanda ötekileştirmeye, paraya, bencilliğe, anti-militarizme, homofobiye karşı kuruldu. Özgürlüğe bir beden olup daha insancıl, da-yanışma içinde paylaşımcı kin ve öfke, nefret duygusu olmadan bir arada durdular. Gezi parkı isyanını sönümlendirmek ve ken-dini temize çıkarmak isteyen hükümet, gezi isyanını yaptığı  baskı ve zorbalıklarla değil de dış güçlerin, faiz lobisinin ülkesini sevme-yenlerin işi diye lanse etmeye çalıştı. Medya  yalancılığını yaptı, gözlerini yumdu, sustu, ama halk artık sokaktaydı medyaya da bu hükümete de artık inanmıyordu. Kıvılcım çakıldı ateş oldu, sokaklara taştı yumruk oldu!

GençlikGezi isyanında öncülüğünü çeken toplum-

sal güçlerin %90’ı gençlikti. Gençlik için eleştirilerin çokça olduğu bir dönemde apoli-

tik, duyarsız olarak  gösterilen  gençlik sözünü sokakta söyledi. Gezinin neşesini, ufkunu, yaratıcılığını baskıya inat ortama dayattı ve herkesi içine alan bir ortamı var etti. Peki neden daha öncesinde sesini çıkarmayan,

apolitik olarak suçlanan gençlik, nasıl oluyor-du da mücadelenin en önünde onun lokomo-tifi oluveriyordu.  Eğitimde uygulanan neo-liberal politikalar-dan kaynaklanan  bilimsel olmayan eğitim ve tamamı ile sermayenin güdümüne sokulmuş olan eğitim sistemi gezi direnişinin tohum-larını gençliğin dünyasına çoktan ekmişti. Gezi’de ortaya çıkan isyan anlarının altında bu politikaların etkisinin olmadığını taraflı tarafsız kim inkar edebilir ki?  

KadınlarGezi parkında  barikatlarda en ön safta yer

edindiler. AKP’nin 11 yıllık sürecinde  kadınların öldürüldüğü,”erkeklerin öldürdüğü ve korunduğu bir iktidarı gördük. Kadınların emeği, bedenleri üzerine durmadan söz söy-leyen bir iktidar gördük. Ne giyileceğine, ne yapılacağına, nerde çalışacağına, nasıl davra-nacağına, kaç çocuk doğuracağına  karışan bir iktidar gördük. Ve en son kürtajı yasaklamak istemesi sanırım bıçağın kemiğe dayandığı an

Baskının olduğu yerde ayaklanmak,

isyan etmek meşru-dur. Kendiliğinden

olan hiçbir şey yok-tur. Baskılar Zaman

içinde örgütlenir, bütün olur.  Belli seviyeye ulaşır ve

bir yerde patlar, işte gezi de olan buydu.

Page 7: LK_Ocak2014

7liselikıvılcımolmuştur. Kadın be-

deni üzerinde bu ka-dar laf söyleyen bir hükümet bulunma-mıştır daha. ‘’Kadın mıdır, kız mıdır’’, ‘’Tecavüze uğrayan kadın doğursun, ge-rekirse devlet bakar’’, ‘’Kadın erkek eşitli-ğine inanmıyorum’’ dediler ve giderek pervasızlaştılar. Hükümet konuş-tukça  onlarca kadın ölmeye devam ediyordu. Gezi Parkında en önde barikatlarda olmaları bunun öfkesiydi. Tencereleri, önlükleri, erkek-leri , arkalarında bırakıp öfkelerini haykırma-ya özgürleştirmek için barikatların en önüne gittiler. Hiç kimse nedensiz sokakta değildi.  

LGBTGezi parkının

neşesi oldular. Neşesi olurken en aktif bileşenleri de oldular. Bizde burada-yız dediler.  Ve oldular da dediğimiz gibi hiç kimse nedensiz sokak-ta değildi. Kanayan bir yara vardı ve bunun adı özgür-lüktü. LGBT birey-leri  ötekileştirildiler ve yalnızlaştırıldılar.

Medya ve hükümetin doğrudan hedefi oldu-lar. Her gün onlarca LGBT bireyi öldürülüyor, sokakta yürürken her an saldırıya uğrayacak korkusuyla  yaşıyorlar. Ölmemek, özgürleş-mek için mücadele ediyorlar, herkesin özgür-ce dolaşabileceği, yaşayabileceği bir düzen istedikleri için gezi parkındaydılar.Ve herkes onlara alıştı, bizde varız demenin en güzel, en iyi yolunu seçip özgürlük müca-delesinin en önlerinde yer alarak toplumun bütünü ile kaynaştılar. Hepimiz onları orada daha iyi tanımadık mı? Aslında… ile başlayan cümleler kurup lgbt bireylerinin varlığını ger-çek anlamda hissetme ve kabullenme sürecini yaşamadık mı? 

Taraftarlar Tribünün ren-

gini, bütün-lüğünü, coşku-sunu sokaklara taşıdılar. Tek vücut oldular barikatlara  yük-lendiler. Maçlar-da  diğer  takım taraftarlarıyla bir araya gelemeyen-ler  gruplar, gezi parkında sırt sırta, kol kola vererek çatıştı. Ta-raftar grupları, içinde toplumsal odakların hepsini  barındırıyordu. Bu odaklar kendile-rini  tuttuğu takımlarla ifade ettiler ve özgür-lük genel paydası altında binler olup aktılar. Genel itibari ile hayatta yaşadığı  sıkıntılardan dolayı  kendini taraftar grupları ile ifade edip, talepleri hem özgün hem futbolun içinde hem de dışında toplumsal  taleplerdi.Varoş mahallerin gençliğinden, kent merkez-lerine büyük bir coşku havuzunu bir araya getiren bu olgu, hükümetin bir numaralı korkusu haline geldi.Nasıl olmasın, 80 bin kişilik “Çarşı” yürüyü-şü hala akıllarda, eminiz ki onlarında hala rüyalarına girmekte, kabusları olmaya devam etmekte.

Son Olarak  Gezi direnişi esnasında ve sonrasında sık

sık kullandığımız bir şey vardı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.!!Evet Gezi direnişi ile meydanları dolduran korku duvarını aşan Halk artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını bizlere ispatlamış oldu. Bizler Liseliler bu direnişin en önemli bileşeni olan gençliğin geziden sonrada sesini kısmayacağını, haykıracağını mücadelesine devam edeceğini biliyoruz.Bu daha başlangıç mücadeleye devam..!!

Halk artık hiçbir şeyin eskisi gibi olma-yacağını bizlere ispatlamış oldu. Bizler

Liseliler bu direnişin en önemli bileşeni olan gençliğin geziden sonrada sesini

kısmayacağını, haykıracağını mücadele-sine devam edeceğini biliyoruz.

Page 8: LK_Ocak2014
Page 9: LK_Ocak2014
Page 10: LK_Ocak2014

10liselikıvılcım

Ne bitmek tükendi yıllar ne de eskidi düzen, sistem daha

da cinsiyetçi bir sistem! Elini nereye atacağını bilemeyen devlet… Evet elini nereye atacağını bilemeyen devle-tin cinsiyetçi politikalarının şimdiki hedefleri biz liseli kadınlarız. Yanlış anlamayın biz liseli kadınlar yeni hedef olmuyo-ruz sadece ülkemizin günde-mi o kadar yoğun oluyor ki arada unutuluyoruz(!) ama üzülmeyin tekrar hatırlandık. Devlet büyüklerimiz bizlerle ilgili her zaman ki gündem-

lerine yenile-rini ekleyerek muhafazakar söylemlerini devam ettiri-yorlar. Bizlerin kılık kıyafetine, saçına, küpe-sine el atmaya devam edi-yorlar. Bu da yetmezmiş gibi AKP’nin sözde ‘’muhafazakar terbiyesi’’ ile yetişmiş mü-dürlerini biz liseli kadınlarla ilgili kararlar almaya da teşvik ediyorlar. Neler bunlar; kız öğrenciler etek giymesinler!. Durun daha bitmedi! Köhne hü-

kümetimizin tarihin tozlu raflarında kalan düşünceleri bir bir ortaya çıkıyor. Yıllar boyunca başımıza dert olan kılık kıyafet yönetmeliği ile -sözde kaldırmışlardı- ilgili dayatacakları varmış, tövbe biz demiyoruz, onlar diyor dayatacaklarını. Önce yıllar boyunca tek tip üniformala-rın içine sıkıştırdılar sonra serbestlik adı altında bu uygulamayı kaldırdılar ama biliyorsunuz eğitim sistemi-miz yapboz gibi, şimdi de bu serbestliğin yoksul öğrenciyle zengin öğrenci arasında ay-rım yaptığını liseli kadınların ‘’zıvanadan çıktığını’’ söyleye-rek kaldırıyorlar. Oysa bu düşünce biçimi bili-yoruz ki çok büyük gaflettir.

OKULDA, SIRADA, SOKAKTALİSELİ KADINLAR KAVGADA!

dİLARA aKGÖZ

Bizi cinsel obje olarak gören zih-niyete karşı şimdi direniş zamanı!. Cinsiyetçi müfredata, okullardaki cins ayrımcı uygulamalara karşı şimdi direniş zamanı!. Eteğimize, saçımıza, takımıza yapılan müdeha-lelere karşı şimdi direniş zamanı

Page 11: LK_Ocak2014

11liselikıvılcım

Bu insanların bize eğitim-öğ-retim diye anlattıkları tek şey ellerindeki cetvellerle etek boylarımızı ölçmek, öğütler vermek oluyor. Bununla da kalmıyor, saçımız boyalıysa, küpemiz varsa öğrencilerin içinde rencide ediliyoruz. Hele bir de bir erkek arkada-şınızla birlikte görünün, aynı sırada oturun ailelere kadar haber gidiyor. Sonuç mu? Sonuç: 45 cm’den başlayıp 1 metreye kadar çıkabilen bir

kadınla bir erkeğin arasındaki mesafe oluyor. Sonuç mu? Di-yarbakır’da kızlı-erkekli aynı kantini kullanamama olu-yor. Sonuç mu? Gecenin bir yarısında evleriniz basılarak kızlı-erkekli kalıyor musunuz diye denetleme oluyor. Anlayacağınız yasaklarına yasak eklemeye devam edi-yorlar. Pantolon giyiniyorsan paçasını daraltmak yasak, aman bacak hatların belli ol-masın! Makyaj yapmak yasak, takı-toka takmak yasak. Bu durumlara artık şaşıramıyo-

ruz bile. İlk okuldan itibaren başlayan ders kitaplarında örnek aile resimlerinde kız çocukları annenin yemek yapmasına yardım ediyor, erkek çocuklar ise babalarıyla maç izliyor. Sistem kadın öğrencilerin ha-yat kurgusunu çoktan yapmış belli ki. 4+4+4 ve devamsızlı-ğın 10 güne düşürülmesi gibi konular ise bizi çocuk gelinler sorunun içine attıkça atıyor. Sadece bunlarla kalmayıp bizi

düşündüklerinden okullarda emzirme odaları açıyorlar. Ve bizden yaşça büyük olan adamlara ellerinden gelen her iyiliği yapıyorlar. Bunlara karşı tepkisiz kalmayan biz liseli kadınlar söz konusu bizim hayatlarımız olunca susmayacağız aksine sesimizi yükselteceğiz. Ve biz liseli kadınlar ; Hayatı-mıza yön vermeye çalışanlara karşı şimdi direniş zamanı!.. 4+4+4’lerle bizim için kurgu-lanan ‘’evinin kadını, ço-cuklarının anası’’ söylemine

karşı şimdi direniş zamanı!. Bizi cinsel obje olarak gören zihniyete karşı şimdi direniş zamanı!. Cinsiyetçi müfreda-ta, okullardaki cins ayrımcı uygulamalara karşı şimdi direniş zamanı!. Eteğimize, saçımıza, takımıza yapılan müdehalelere karşı şimdi direniş zamanı diyeTÜM LİSELİ KADINLARI HAYKIRMAYA ÇAĞIRIYO-RUZ..!

Sonuç mu? Sonuç: 45 cm’den başlayıp 1 met-

reye kadar çıkabilen bir kadınla bir erkeğin arasındaki mesafe olu-

yor. Sonuç mu? Diyarba-kır’da kızlı-erkekli aynı

kantini kullanamama oluyor. Sonuç mu? Ge-

cenin bir yarısında evle-riniz basılarak kızlı-er-kekli kalıyor musunuz diye denetleme oluyor.

Page 12: LK_Ocak2014

12liselikıvılcım

Dünya’da yeni bir emperyalist paylaşım savaşı yaşanıyor.

Bunun adı belki 3. Dünya savaşı değil ama orta doğuya bakıldığında emperyalist ül-keler yılar önceden hepimizin önünde kademe kademe önce Irak’ı sonra Suriye’yi paylaştı-lar. Peki bu iş bu kadar kolay oldu mu? Tabi ki hayır Daha önce ırak’ta yerel di-renişçi güçlere takılan ABD Suriye’yi vurmaya cesaret edemedi.

Çünkü Suriye’nin önünde ırak gibi kanlı bir örnek vardı. Savaştan her türlü baskı ve sömürüden kurtulmak toplumsal yaşam hakkında ve yaşama yön veren temel kararların alınmasında söz ve karar sahibi olmak için ‘’sessizliği’’ bozmak gerekiyor. Akp ve ABD savaş istiyor. Ne olursa olsun Suriye’yi vurma çabasındaydılar. Ancak barış için müdahale etmek savaş ve güç arayışlarının reddini gerektirir. Haksız bir savaşa karşı çıkmak suç değildir. Di-renme hakkının doğruluğunu anlamaktan uzak kalanlar, barış için direnmezlerse ken-dilerini uçurumdan attıkları gibi savaşan ülkelerin halkla-

rını da yanlarında sürüklerler. Barış için tek yol savaşı iste-yenlerin hukuku içinde yol arayışına girmek değil, savaşa karşı büsbütün ve kararlı bir şekilde direnmektir.

Arap Baharı’n-dan Günümüze İsyan Her YerdeMeydanlar işgal ediliyor, önce orta doğuda sonra bir domi-no etkisi yaratarak ispanya, ve en son Brezilya ve Taksim’de. Tunus’lu işsiz üniversite me-zunu bir gencin ülkesindeki ekonomik koşulların olum-suzluğunu iş bulma olanak-larının azınlığını, devlet ve kamu yönetimindeki yolsuz-lukları, gelir dağılımındaki eşitsizliği ve daha birçok top-lumsal aksamayı ve yetersizli-ği protesto etmek için kendini kentin meydanında yakma olgusunun yarattığı kelebek etkisinin Arap dünyasında

büyük ayaklanmalara yol aç-tığını hep beraber izledik. Genel olarak Arap halkı ve özelliklede kadınlar, top-lumsal, ekonomik, ve siyasal istemlerle sokaklara döküldü.

Yakınmalarını ve beklenti-lerini ortaya koydu. Yıllar-dır görülmemiş bir şekilde Arap halkı özgürlük ve demokrasi çığlıklarını tüm dünyayı hayret ve hayranlı-ğa düşürecek şekilde açık-

lamaya, hükümetleri istifaya davet etmeye ve yeni bir Arap dünyasının kurulması yo-lunda isteklerini haykırmaya başladı. Arap baharını ani ve beklenmeyen bir siyasal olgu olarak kabul edemeyiz. Arap toplumu uzun bir süreden bu yana önemli değişimler göstermektedir. En önemli değişiklik toplumsal yapıda ve özellikle kadının değişen gelişen statüsünde yer al-maktadır. Son döneme kadar Arap kadınlarının doğurgan-lık oranı kadın başına 7 çocuk iken günümüzde bu değer 2 doğuma kadar düşmüştür. Bu sonuç kadının sadece çocuk doğurma aracı olmaktan uzaklaşması ve kadının top-

Dünyada Paylaşım Savaşları! eGE aKARCA

Direnme hakkının doğruluğunu anlamaktan uzak ka-lanlar, barış için direnmezlerse kendilerini uçurumdan attıkları gibi savaşan ülkelerin halklarını da yanlarında sürüklerler

Page 13: LK_Ocak2014

13liselikıvılcım

lum yaşamında aktif olarak rol almaya başlamasının ilk ürünüdür. Artık Arap ka-dınları erkek egemen top-lumunun ezilen ve dışlanan bireyleri değil; erkek ile eşit söz hakkı isteyen özgürlük kavramını tanıyan ve hakları için mücadele edebilen bir konuma gelmiştir. Bir başka önemli etmen ise Arap coğrafyasında yaşanan adaletsiz gelir dağılımı ve

bunun sonucu açığa saçılan yoksulluk olmuştu. Esasen toplumsal güçleri ha-rekete geçiren dinamik bu idi, daha sonra egemenlerce ma-nipüle edilmeye çalışılsa da direnişin tohumları eşitsizliğe karşı verilen mücadelelerde ekildi.

DuvarlarÖrülüyor, Halk-larınMücadelesi,BüyüyorTürkiye-Suriye sınırının Türkiye tarafına hükümetin örmeye çalıştığı duvar artık hepimizin malumu. Nusay-bin-Kamışlı, Ceylanpınar-Se-rekaniye ve Kilis-Afrin arası-na yapılan bu duvar, AKP’nin şu iki konuda yaşadığı çare-sizliği ortaya koymaktadır.

Birincisi; bu duvar AKP’nin iktidara geldiği günden bu yana, izlediği dış politikasının iflas ettiğinin bir sembolüdür. İkincisi ise, AKP  bu duvarla gerek sınırın bu tarafında gerekse öbür tarafında kalan Kürtlerin, yıllardır verdikleri mücadele sonucu elde etti-ği kazanımları yok etmeyi amaçlamaktadır. Yıllardır Suriye’de yoksulluğa terk edilmiş ve kimliksiz ya-

şayan Kürtler verdikleri mü-cadele sonucu bugün bunun meyvelerini toplamaktadır. Rojava Devriminde cisimle-şen Kürt uyanışını engelle-mek ve bu devrimi sınırın bu yakasındaki Kürtlerin görme-mesi için örülüyor bu duvar. Ne de olsa sınırın bu yaka-sında özel okullarda anadilde eğitim Kürtlere devrim olarak sunulurken, sınırın öbür tara-fında Rojava’da Kürtler kendi kendilerini yönetmeye ve anadillerinde eğitim yapmaya başladılar. Bu duvar aynı zamanda aylardır hükümet ile Kürt ha-reketi arasındaki barış görüş-melerinin de aslında içi boş olduğunu gösteriyor. Duvar-lar savaşların bir ürünüdür ve duvar ören bir zihniyetin barış getirdiği hiçbir yerde

görülmemiştir.Son olarak şu bir gerçektir ki o duvar yıkılacaktır. AKP’nin dış politikadaki çaresizliği ile halkın uyanışı üzerine örülmek istenen bu çaresizlik duvarı daha şimdiden sar-sılmaktadır. Duvarın altında  kimin kalacağını hep beraber göreceğiz.

Halkların Mücade-lesini BüyütelimBaşta Ortadoğu olmak üzere Dünya üzerinde emperyalist-lerin öncülüğünde gerçek-leşen paylaşım savaşları her zaman Halkların aleyhine so-nuç vermiştir. Talepler geriye itilmiş ve savaş harcamaları ön plana alınmış ve düzen ye-niden halkların karşıtlığında restore edilmiştir. Egemenler arası güç savaşında tarafımızı her zaman halkın çıkarları ekseninde yükseltmeliyiz. Paylaşım savaşlarının bizlere yönelik uyguladığı manipü-lasyon, taraf seçmek ve halk-ların taleplerini ertelememiz yönünde olmaktadır.Bu tuzağa düşmeyelim.

Başta Ortadoğu olmak üzere

Dünya üzerinde emperya-listlerin öncülüğünde ger-

çekleşen paylaşım savaş-ları her zaman Halkların aleyhine sonuç vermiştir. Talepler geriye itilmiş ve

savaş harcamaları ön pla-na alınmış ve düzen yeni-

den halkların karşıtlığında restore edilmiştir.

Page 14: LK_Ocak2014

14liselikıvılcım

Müziğin evrensel ve birleştirici bir unsur olduğu sıklıkla dile

getirilen bir düşüncedir. Bu nedenle Ölümünün 40. Yılı nedeniyle Victor Jara’yı ha-tırlamak ve temsilcisi olduğu “Yeni Şarkı” akımını biraz yakından incelemek gerekti-ğini düşünmekteyim.Yeni şarkı akımı 60’ların sonunda Küba devrimi ile ivme kazanan adına Trova denilen klasik gitar eşliğin-de söylenen yerel müziğin etkisiyle gelişen sosyal/protest bir müzik türüdür. Bu akım Latin Amerika’nın genelinde etkisini göstermiş, daha sonra tüm dünyayı etkileyen güçlü ve popüler bir akım haline gelmiştir. Şili bu akımın ge-lişiminde önemli bir döne-meçtir. Bu sebeple içerisinde geliştiği politik tarihe değin-mek yerinde olacaktır.1970 yılında daha önce örneğine rastlanmayan bir duruma ev sahipliği yap-mıştır Şili. Unidad Popu-lar (halk birliği) partisinin adayı Allende serbest seçimle iktidara gelmiş ve böylelikle seçilşmiş ilk Marksist devlet baskanı olmuştur. Bu durum Şili sınırlarını aşmış ve kendi diktatörlerinin boyunduru-ğu altındaki halklara ilham kaynağı olmuştur. Dönemin önemli simgelerinden biri olan “Şarkısız devrim olmaz”

sloganı ile birlikte yeni şarkı akımı güçlü bir şekilde yay-gınlaşmakta, Latin Amerika sınırlarını aşarak Franco zul-müne karşı gelen İspanya’da, Salazar’a karşı Portekiz halkı-nın barikatlarında hissedilir olmuştur. Başlangıç itibariyle yerel bir müzik türünün evrimi olan yeni şarkı akımı, dünyadaki mevcut siyasi kı-rılmalar ile enternasyonal bir kimlik kazanmıştır.And dağları müzik kültü-ründe sıkça kullanılan quena (And flütü), zampona (pan flüt), on telli charango bu mü-zik türünde sıklıkla kullanılan enstrumanlardır. Sözlerde ge-nellikle yoksulluk, mücadele ve faşizm karşıtlığı görülmek-tedir. Ama bu tür yayıldığı her ülkede o ülkenin kültürel dokusu ile harmanlanmış ve ortaya çok zengin bir müzik türü ortaya çıkmıştır. İnti İllimani, Mercedes Sosa, Joan Baez bu müzik türünün önemli temsilcileridirler. Victor Jara İlk albümü yaptığı 1966 yılında Şili’de dikkatli üzerine çekmiştir. Bu sırada tiyatro yönetmenliği de yapan Jara,1970 yılında Unidad Po-pular yararına birçok konser verir. 1973 yılında Pinochet’in karşı darbesini yaptığı sırada Jara Teknik üniversitedeki konseri esnasında tutuklanır ve birçok kişi ile birlikte San-tiago Stadyumu’nda işkence

görür. İşkence altında iken şarkı söylemeyi sürdüren Jara’nın dipçik darbeleri ile öldürülür. 2003 yılında bu stadyumun ismi Estadio Vic-tor Jara olarak değiştirilir.Ülkemizde de bu akımın etkileri görülmektedir. Genel itibariyle protest müzik grup-ları olarak adlandırılan Grup Yorum, Yeni Türkü, Moğollar, Düşbaz ve Zülfü Livaneli’nin müziklerinde yeni şarkı akımı görülmektedir. Livaneli’nin Hiroşima’ da yaşanan katli-amı, Nazım Hikmet’in “Kız Çocuğu” adlı şiirini Japon ezgilerini kullanarak yorum-laması bu türe dair karakte-ristik bir örnektir. Bu türün temsilcisi müzisyenler kendi folkloründen de yararlanarak bir başka ülkenin acısını yada direnişlerini anlatabilmişler-dir. Yazının başlığında enter-nasyonalizm kullanılmasının bir nedeni de budur. Yeni şarkı akımı ile sadece müzik değil mücadeleler ve dene-yimler de ortaklaşmaktadır.

Müzikte EnternasyonalizmNueva Cancion ve Victor Jara

aRDA yILMAZ

Özgürlükçü Gençlik Gazetesi Ocak Özel Sayısı. Sahibi ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Mert Can HepgoncalıAdres: Hüseyinağa Mah. Nane Sk. No: 15 K. 3 Beyoğlu/İstanbul

Baski: Yön Matbaacilik Davutpasa Cad. Güven Is Merkezi B Blok No: 366 Topkapi-Istanbul Tel. 0212 544 66 34

A
Underline
Page 15: LK_Ocak2014

15liselikıvılcımKIVILCIM

bir yaşama tutkusuydu alevimizi canlı tutanve özgürlüğe olan sevdamızdı en ön safta çarpışanbundan böyle yeminimizdirdünyanın dört bir yanındakionlarca farklı renkten, dilden, dinden ve umutlu bakışlarla seyreden dünyayımilyonlarca farklı penceredendoğaya,emeğe ve insanlarayeminimizdir kurtuluş günümüzdüşmeyecek toprağa bu sözümüz

bir kıvılcımdır yüreklerimizde tutuşankaranlıkları yakıp geceyi yırtacakisyanımızın gür sesidünyanın dört bir yanında yankılanacak ve beklenen günün şafağı sökerkenbu yoldan gelmiş ve geçmiş olanlargüneşin kızıl aydınlığıyla parıldayacak toprağı hür insanı hür ve emeği hüryeryüzünde ... Arda Doğancı

Page 16: LK_Ocak2014