28
Avrupa Birliği Kanatlı Beslemede İşlenmiş Hayvansal Protein Kullanım Yasağı Konusunda U- Dönüşü Planlıyor facebook.com/tavder • twitter.com/tavder Tavukçuluk Sektöründe Devam Eden Sorun: Mycoplasma Gallisepticum (Mg) İnfeksiyonuna Genel Bir Bakış İnkübasyonun Civciv Kalitesine Etkileri “Veteriner Sağlık Ürünleri Sektörü Yeniden Şekilleniyor”

Mektup Ankara / 2013-2

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Veteriner Tavukçuluk Derneği Dergisi

Citation preview

Page 1: Mektup Ankara / 2013-2

Avrupa Birliği Kanatlı Beslemede İşlenmiş Hayvansal Protein Kullanım Yasağı Konusunda U- Dönüşü Planlıyor

facebook.com/tavder • twitter.com/tavder

Tavukçuluk Sektöründe Devam Eden Sorun: Mycoplasma Gallisepticum (Mg) İnfeksiyonuna Genel Bir Bakış

İnkübasyonun Civciv Kalitesine Etkileri

“Veteriner Sağlık Ürünleri Sektörü Yeniden Şekilleniyor”

Page 2: Mektup Ankara / 2013-2

SEKTÖR ORTAKLARIMIZIN

DİKKATİNE!Kanatlı endüstrisine yönelik güvenilir çözüm önerilerimizden

Tylan® oral çözelti tozu, hizmetinize bundan böyle

1 kg’lık kraft torbasında sunulacaktır!

Ayrıntılı bilgi için;

BİLEŞİMİ: Tylan Oral Çözelti Tozu; açık sarı renkte toz formunda, 1000 g tilosin baz aktivitesine eşdeğer tilosin tartarat içerir. FARMAKOLOJİK ÖZELLİKLER: Tilosin, fermentasyon yoluyla Streptomyces fradiae kültüründen elde edilen makrolit grubu bir antibiyotiktir. Bakterilerde 50-S ribozomal alt birime bağlanarak bakteri gelişimini durdurur. Antibakteriyel spektrumunda mikoplazma türleri, Gram-pozitif ve bazı Gram-negatif mikroorganizmalar bulunur. Antibakteriyel spektrumu ağırlıklı olarak Gram-pozitif (Streptococcus, Staphylococcus, Bacillus, Corynobacterium, Actinomyces, Clostridia, Erysipelothrix) olup; Pasteurella, Sphaerophorus necrophorus, Campylobacter, Fusobacterium, Chlamydia ve Spiroketleri de kapsar. Mikoplazma türlerine de özellikle etkilidir. Ağız yoluyla verildikten sonra emilen tilosin BOS hariç, tüm vücut kesimlerine etkili yoğunlukta geçer. Vücutta pek değişime uğramadan başlıca safra ve kısmen de idrarla atılır. KULLANIM YERİ / ENDİKASYONLARI: Tavuk ve hindilerde, Mycoplasma gallisepticum ve Mycoplasma synoviae enfeksiyonlarına bağlı solunum yolu enfeksiyonlarının kontrolü ve tedavisinde, Tavuklarda, Clostridium perfringens’in yol açtığı nekrotik enterit enfeksiyonlarının kontrolüne yardımcı olmak üzere, Buzağılarda, tilosin’e hassas Mikoplazma ve Pastörella etkenlerinin oluşturduğu, sığır solunum yolu enfeksiyonlarının kontrolü ve tedavisinde kullanılır. UYGULAMA ŞEKLİ VE DOZU: Veteriner hekim tarafından başka şekilde tavsiye edilmediği takdirde; Tavuklarda solunum yolu enfeksiyonları için 3 gün, hindilerde 2-5 gün süresince, 1000 Lt içme suyuna 500 g Tylan Oral Çözelti Tozu kullanılır. Tavuklarda Clostridium perfringens’in sebep olduğu nekrotik enterit kontrolünde yardımcı olarak, 5 gün süresince, 1000 Lt içme suyuna 150 g Tylan Oral Çözelti Tozu kullanılır. Buzağılarda, hayvan başına bir gram Tylan Oral Çözelti Tozu, yedi ila on dört gün arasında, günde iki kere oral yolla süt veya buzağı maması içinde uygulanır. Dozlar günlük tüketilebilecek su içerisinde uygulanmalı; kanatlı hayvanların gün boyunca sadece ilaçlı suyu içmesi sağlanmalıdır. İlaçlı su her gün taze olarak hazırlanmalıdır. İlaçlı su hazırlanırken önce, bir kap içerisinde Tylan Oral Çözelti Tozu üzerine bir miktar ılık su (100 gram Tylan Oral Çözelti Tozu için 5 litre ) eklenerek karıştırılır. Oluşan solüsyon su tankına boşaltılarak karıştırılmalıdır. İSTENMEYEN ETKİLER: Tilosin, güvenli bir madde olup, belirtilen dozlarda ve hayvan türlerinde kullanılması durumunda herhangi bir yan etki görülmez. İLAÇ ETKİLEŞİMLERİ: Tylan Oral Çözelti Tozu fenikoller, linkozamidler ve diğer makrolit grubu antibakteriyellerle eş zamanlı olarak uygulanmamalıdır. GIDALARDA İLAÇ KALINTI UYARILARI: Kanatlılarda solunum yolu hastalıkları tedavisinde İlaç Kalıntı Arınma Süresi (i.k.a.s.): Tedavi süresince ve son ilaç uygulamasından sonra, eti için yetiştirilen tavuklar 1 gün geçmeden kesime gönderilmemelidir. Eti için yetiştirilen hindiler için yasal arınma süresi “0” gündür. Yumurta tavuklarında yumurta için yasal arınma süresi “0” gündür. Tavuklarda nekrotik enterit kontrolünde İlaç Kalıntı Arınma Süresi (i.k.a.s.): Et ve yumurta için yasal arınma süresi “0” gündür. Buzağılarda solunum yolu hastalıkları kontrolünde İlaç Kalıntı Arınma Süresi (i.k.a.s.): Tedavi süresince ve son ilaç uygulamasından sonra, eti için yetiştirilen sığırlar 14 gün geçmeden kesime gönderilmemelidir. KONTRENDİKASYONLARI: Tedavi dozlarında hedef türlerde kontrendikasyonu bulunmamaktadır. Tilosin tek tırnaklı hayvanlara kesinlikle verilmemelidir. GENEL UYARILAR: Kullanmadan önce ve beklenmeyen bir etki görüldüğünde veteriner hekime danışınız. Çocukların ulaşamayacağı yerde bulundurunuz. Gıda maddelerinden uzakta bulundurunuz. Ambalajı hasarlı olan ürünleri satın almayınız ve kullanmayınız. DOZ AŞIMI VE ALINACAK ÖNLEMLER: Tilosin, kanatlı hayvanlar için oldukça güvenli olup; pratikte karşılaşılabilecek doz aşımlarında dahi yan etki görülmemektedir. UYGULAYICININ ALMASI GEREKEN ÖNLEMLER: Tilosin irritasyona yol açabilir. Tilosin gibi makrolitler enjeksiyon, soluma, yutma, deri veya gözle temas sonrası aşırı duyarlılığa (alerji) yol açabilir. Tilosine olan aşırı duyarlılık diğer makrolitlerle çapraz reaksiyonlara (veya tam tersi) yol açabilir. Bu maddelere gelişen alerjik reaksiyonlar nadiren ciddi olabilir. Bu sebeple doğrudan temastan kaçınılması gerekir. Ürünün kullanımı sırasında koruyucu eldiven ve elbise giyilmelidir. Uygulama sonrasında eller yıkanmalıdır. Cilt veya göze temas halinde bol suyla yıkanmalıdır. Üründeki hammadelere alerjik olan kişiler temas etmemelidir. Maruz kalmayı takiben deri döküntüleri gibi alerji belirtileri ortaya çıkarsa bir tıp hekimine bu ürün bilgisiyle beraber başvurunuz. Yüz, dudaklar ve gözlerde şişme veya soluma güçlüğü daha ciddi semptomlar olup, acil tıbbi müdahale gerektirir. MUHAFAZA ŞARTLARI VE RAF ÖMRÜ: Orijinal ambalajında direkt güneş ışığı almayan kuru yerlerde ve 25 °C’nin altında saklayınız. Raf ömrü imal tarihinden itibaren 3 (üç) yıldır. Orijinal ambalaj açıldıktan sonra, kapağını katlayarak saklamak şartıyla ürünün tamamı 28 gün içinde kullanılmalıdır. 24 saat içinde kullanılmayan ilaçlı su boşaltılmalıdır. TİCARİ TAKDİM ŞEKLİ: 1000 g tilosin baz aktivitesine eşdeğer tilosin tartarat içeren kraft torba içinde sunulmaktadır. SATIŞ YERİ VE ŞARTLARI: Veteriner hekim reçetesiyle veteriner muayenehanelerinde ve eczanelerde satılır (VHR). PROSPEKTÜS ONAY TARİHİ: 23.05.2012 GIDA TARIM VE HAYVANCILIK BAKANLIĞI PAZARLAMA İZİN TARİH VE NO.SU: 23.05.2012-14/046 PAZARLAMA İZİN SAHİBİ VE ADRESİ: Lilly İlaç Ticaret Ltd. Şti. Kuşbakışı Caddesi No:4 Altunizade / İstanbul ÜRETİM YERİ: Eli Lilly and Company Limited, Speke Operations, Fleming Road, Liverpool, L24 9 LN, İngiltereElanco, Tylan ve çapraz çubuk, Eli Lilly and Company’e, iştiraklerine veya bağlı şirketlerine ait veya onlar adına lisanslı tescilli markalardır.

Page 3: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA 1Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

BaşyazıBaşyazı

Sevgili Dostlar,

Tavukçuluk sektörü 2012 yılını da büyüyerek tamam-

lamıştır. Beyaz et üretimi 1.830 milyon ton üretim

yapmıştır. Kişi başına yıllık beyaz et tüketimi 20 kg’a

ulaşırken, ihracat da 567 milyon $’a yükselmiştir. Bu

artış hızı ile Beyaz et ihracatının 4-5 yıl içersinde 1

milyar $ olacağını varsaymak hayalperestlik olarak

görülmemelidir. Sektörün yine bu yıl içindeki cirosu

4.5 milyar $ olmuştur. İstihdam 600.000 kişi olup po-

pülasyon karşılığı 2.4 milyon kişidir.

Sahada yetiştirilmekte olan broyler piliçler 43 günde

dişi erkek karışık 2.4 kg canlı ağırlığa ulaşmaktadır.

Yetiştirmenin temelini teşkil eden broyler piliçlerin

sürekli yenilenen anaçlarında yapılan bilimsel ve

teknik çalışmalar ile daha yüksek verimli hatlar oluş-

turacağı bunun sonucunda da 10 yıl içersinde 32-35

günde 2.7kg canlı ağırlığa ulaşılacağı görülmektedir.

Yalnız erkek civcivlerle yaptığımız bir araştırmada 42

günde 3.2 kg canlı ağırlığa ulaşılmıştır. Zamanla bu

durumun sahaya da yansıyacağı açıktır. Broyler üre-

timinin önündeki önemli bir problem yüksek düzeyde

civciv ölümleridir (%10). Bu seviyenin % 5’i aşmaması

konusunda gerekli önlemler alınmalıdır.

Gerek Türkiye de ve gerekse dünyada tavukçuluk ala-

nında 2013 yılı içersinde de uluslar arası kongre ve fu-

arlar düzenlenmiş bulunmaktadır. Bunlardan 2. Ulus-

lararsı Beyaz Et Kongresi 25-27 Nisan 2013 tarihleri

arasında Antalya da yaklaşık 900 kişinin katılımı ile ve

büyük bir başarı ile gerçekleştirilmiştir.

Yine 2012 yılı içersinde yumurta üretimi de artmış

ve 15.7 milyara ulaşmıştır. Kişi başına düşen yumurta

üretimi 216 ve ihracat da 351 milyon $’ye çıkmıştır.

Üretilen yumurtanın % 27’si ihraç edilmektedir. Sek-

törün yine bu yıl içersindeki cirosu 3 milyar $ ve istih-

dam kapasitesi de 100 bin kişi olup popülasyon kar-

şılığı 400 bin kişidir. Yumurta sektörünün paydaşları

da 31Ekim-3 Kasım 2013 tarihleri arasında Antalya’da

“Yumurta Zirvesi”nde toplanarak gelişmeleri, sorun-

larını ve beklentilerini görüşeceklerdir.

VTD olarak üyesi olduğumuz WVPA’nın iki yılda bir üye

ülkelerden birinde düzenlediği ve bu yıl 19-23 AĞUS-

TOS 2013 tarihleri arasında Nantes/Fransa’da yapıla-

cak olan “18. WVPC DÜNYA VETERİNER TAVUKÇULUK

KONGRESİ’ne katılmayı planladık. Bilindiği gibi bu

kongrelerden 14.sünü İstanbul/Türkiye’de 2005’de

VTD olarak bizler başarı ile yapmıştık. Tavukçuluk ko-

nusunda çalışan veteriner hekimlerin bu çok önemli

toplantısında en yeni gelişmeleri yakından izleme fır-

satı bulup, meslektaşlarımızla görüşeceğiz.

Veteriner Tavukçuluk Derneği olarak Salmonella konu-

sunu yakından takip etmekteyiz. Kümesten soframıza

gelene kadar gıda zincirinin her aşamasında karşımıza

çıkan bu yeryüzü hastalığına ilişkin olarak bilimsel ça-

lışmalar, alınacak önlemler ve yasal düzenlemelerin

yeniden gözden geçirilmesi gereği vardır ve sektörün

öncelikle çözüm beklediği konulardan biridir.

Selam sevgi ve başarı dileklerimle.

Prof. Dr. Ahmet ERGÜN

VTD Başkanı

Page 4: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA2 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

Yerel Süreli Yayın

Veteriner Tavukçuluk Derneği’nin yayın organıdır.

Yılda 4 kez 3 ayda bir yayımlanır.

Veteriner Tavukçuluk Derneği

Adına Sahibi

Prof. Dr. Ahmet ERGÜN

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü

Prof. Dr. U. Tansel ŞİRELİ

Yayın Kurulu

Prof. Dr. Mehmet AKAN

Prof. Dr. Erol ŞENGÖR

Dr. Serdar ERTAŞ

Uzman Vet. Hek. Mücteba BİNİCİ

Vet. Hek. Ekrem T. YÜCESAN

İdare Yazışma Adresi

İrfan Baştuğ Caddesi No: 26/3 Dışkapı / ANKARA

Tel: 0312 517 25 65 • Faks: 0312 517 25 65

Banka Hesapları

REKLAM GELİRLERİ

Türkiye İş Bankası

Dışkapı Şubesi 4206 932790

IBAN No: TR 1500064 00000 142060932790

ÜYE AİDATLARI

Türkiye İş Bankası

Dışkapı Şubesi 4206 917468

IBAN No: TR 0400064 00000 142060917468

Dergide yayımlanan yazıların sorumluluğu yazarlarına aittir.

Alıntı Yapılamaz.

Grafik Tasarım ve Baskı

Elma Teknik Basım Matbaacılık Ltd. Şti.

Çatal Sok. 11/A Maltepe/ Ankara

Tel: 229 92 65 • Fax: 229 92 65

www.elmateknikbasim.com

[email protected]

Basım Tarihi: 06.06.2013

Page 5: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA 3Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

Avrupa Birliği protein maliyetini hafifletmek için domuz ve kümes hayvanları beslemesinde işlen-miş hayvansal protein (PAP) kullanımı konusunda-ki yasağı kaldırmayı düşünüyor.

Reuters, bu değişikliğin at eti skandalı sonrasında Avrupa’da gıda güvenliği konusunda artan tüketici kaygılarının arttığı bir zaman dilimine denk gelece-ğini bildirmişti. Yasağın kaldırılması ile ortaya çıka-bilecek kanibalizmin önlenmesi için, içinde bağırsak, kemik, kan ve tüy bulunan işlenmiş hayvansal pro-teinlerin kullanımı üzerinde sıkı güvenlik kuralları uygulanacaktır.

Yeni kuralların uygulamaya konulması ve buna para-lel olarak ne kadar proteinin kullanılacağı konusun-da tüketicilerin ihtiyatlı davranışlarının endüstriye olası maliyeti tam belirgin değildir. AB’nin Sağlık ve Tüketici Politikası Komiseri sözcüsü Tonio Borg, “Şu anda işlenmiş hayvansal proteinlerin tavuk ve domuz yemlerinde kullanımına 2014 yılından itibaren yeni-den izin verme konusunu üye ülkelerle tartıştıkları-nı” belirtmiştir.

Domuz ve tavuk kesimhane yan ürünlerinin kullanımı BSE salgını sonrasında bir önlem olarak 2000 yılında yasaklanmıştı ve Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verile-rine göre AB’de vaka sayısı 2001 yılında 2.167 den 2009 yılında 45’e inmişti.

Avrupa’da işlenmiş hayvansal proteinler hali hazırda pet mamalarında kullanılmaktadır. Bu yıl Haziran ayı

itibariyle balık yemlerinde kullanımına da izin veri-lecektir. Bundan sonraki planlanmış olan adım onla-rın kanatlı ve domuz yemlerinde de kullanımına izin vermek olacaktır. Bu uygulama Avrupa’yı tekrar ABD, Çin, Tayland, Avustralya gibi BSE konusunda önemli vakaların bildirilmediği pek çok ülkeyle aynı hizaya getirecek ve Türkiye’nin AB’ye kanatlı eti ihracatı önünde olası bir engelin de kaldırılıyor olması açısın-dan önemli olacaktır.

İtalya ve Yunanistan hala yumurta kafeslerin-deki yasaklamaya karşı çıkmaktadır

İtalya ve Yunanistan yasa dışı olan eski sistem ka-feslerde yürüttükleri yaklaşık 20 milyon yumurtacı tavuk sayısıyla hala yasaklara kafa tutmaya devam eden son iki AB Üyesi Ülke olma durumundadır.

AB Komisyonu geçen yıl resmi rakamları vermeyi dur-durdu, fakat World Poultry’nin bildirdiğine göre son rakamın Dünya Tarımında Şefkatli Uygulamalar Vakfı

AVRUPA BİRLİĞİ KANATLI BESLEMEDE İŞLENMİŞ HAYVANSAL PROTEİN KULLANIM YASAĞI KONUSUNDA U- DÖNÜŞÜ PLANLIYOR

Avrupa Bi r l iğ i Kanat l ı Bes lemede İş lenmiş Hayvansal Prote in Ku l lan ım Yasağı Konusunda U- Dönüşü P lan l ıyor

Prof. Dr. Erol ŞENGÖR

Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi Zootekni Bölümü

Veteriner Tavukçuluk Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

E-Posta:[email protected]

cobb-vantress.com

Cobb 500 Infovet ad 21/01/2013 09:06 Page 2

Page 6: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA4 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

tarafından Hollandalı bir hükümet kaynağı aracılığıy-la elde edildiği düşünülmektedir. Kafes sistemiyle il-gili yeni mevzuatın 1.Ocak.2012 tarihinde yürürlüğe girdiği gün 14 AB Üyesi ülke buna uyum sağlayama-mış ve 50 milyondan faz-la yumurtacı tavuk da bu yasadan yararlanamamış durumdaydı. Yasanın yü-rürlüğe girişinin ardından sağlanan gelişmeler hayvan refahı savunucularını mem-nun etmiştir.

Yasanın yürürlüğe girişinin üzerinden geçen bir yıldan daha fazla zamana rağmen Yunanistan ve İtalya hala yasaya uyum sağlama ko-nusunda direnç göstermek-tedir.

Dünya Tarımında Şefkat-li Uygulamalar Vakfı İtalya şubesi başkanı Annama-ria Pisapia’nın beyanına göre İtalya’da hala 20 mil-yondan fazla yumurtacı tavuk işkence aracı olan bu acımasız kafes grupla-rı içinde barınmaktadır ve bu kafeslerden hala kurtu-lamamış olması AB Üyesi olan İtalya için utanç ve-rici bir durumdur. Dünya Tarımında Şefkatli Uygu-lamalar Vakfı Avrupa yö-

neticisi Olga Kikou’ da Yunanistan’daki du-

rumu da içler acısı olarak tanımlamaktadır.

AB Komisyonu konunun Avrupa Adalet Mahke-

mesine intikal ettirildiğini, bir sonuca ulaşılma-

sının en az bir yıl kadar süreceğini ve suçlu bu-

lunması halinde cezanın üye ülkenin ödeme

gücüne göre hesap edileceğini belirtmektedir.

AB’ye üye olma sürecinde ilerleyen ülkemizin yumur-

ta üreticileri açısından yararlı olabilecek ve ileriki yıl-

larda önemi artma ihtimali olan bilgileri sektör ilgilileri-

mizle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

Tüm dostlarıma saygılar sunuyorum.

Avrupa Bi r l iğ i Kanat l ı Bes lemede İş lenmiş Hayvansal Prote in Ku l lan ım Yasağı Konusunda U- Dönüşü P lan l ıyor

Page 7: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA 5Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

Giriş:

Mycoplasmalar doğada çok yaygın olarak bulunur-lar, Mycoplasma genusunda yer alan 100 den fazla mycoplasma türü insan, memeli, kanatlı, kemirgen, balık, artropod ve bitkilerde kronik infeksiyonlara neden olmaktadırlar (Stipkovits 1996).

Kanatlıların önemli infeksiyöz etkenlerinden biri olan Mycoplasma gallisepticum (MG),civcivlerde chronic respiratory disease (CRD), hindilerde infeksiyöz si-nusitis etkenidir ve kanatlı sektöründe önemli eko-nomik kayıplar oluşturan en patojenik mycoplasma türüdür. MG infeksiyonu civcivlerde öksürük, raller, hava kesesi yangısı ve büyümede gerilik ile karakte-rizedir. Sekonder infeksiyonların (özellikle E.coli) işe karışması ile tablo daha da ağırlaşabilmektedir. Yine viral aşı uygulamaları, kötü bakım besleme, zayıf hijyen koşulları, IBD, IB, ILT ve diğer infeksiyonları-nın varlığı broylerlerde infeksiyonu şiddetlendirerek ekonomik kayıpların artmasına neden olabilir. Broy-lerlerde ekonomik kayıplar canlı ağırlık artışında azalma (%20-30), yemden yararlanmada düşüş (%10-20), mortalite (%10-20) ve karkas kaybı (%10-20) dir (Stipkovits 1996, Levisohn 2000, Ley 2008).

Yumurtacılarda klinik belirtiler çok nadirdir; ancak yumurta kalitesi ve yumurta veriminde düşmeler gözlenebilir. Damızlıklarda transovarian geçişe ne-den olması sebebi ile kontrol programlarında MG free damızlık kümesler öngörülmekte ancak farklı yaşta hayvanların (multi-age) bir arada tutulduğu iş-letmelerde bunu gerçekleştirilmesi çok zor olmakta-dır.Damızlık ve yumurtacılarda meydana gelen eko-nomik kayıplar %10-20 yumurta üretiminde düşme ve embriyo mortalitesinde %5-10 artış olarak sıralana-bilir (Stipkovits 1996, Ley 2008).

Hastalığın etkeni MG çok küçük olması, hücre duva-rının bulunmaması ile diğer mikroorganizmalardan ayrılır. Müşkülpesent yapısı nedeni ile in vitro koşul-larda üretilmesi; ancak belirli altyapı ve eğitilmiş personel bulunan özel laboratuvarlarda gerçekleşti-rilebilir. Agarda tipik “friedegg” kolineler oluşturur ve hücre duvarı sentezine mani olan antibiyotiklere dirençlidir (Levisohn 2000).

MG hücre duvarı olmamasından dolayı dış koşullarda çok kırılgandır. Altlık, kümes gibi ortamlarda can-lılığını 2-3 günden fazla sürdüremezken, yumurta içinde canlılığını 6 - 18 hafta sürdürebilir (Tablo 1) (Collett 2005)

TAVUKÇULUK SEKTÖRÜNDE DEVAM EDEN SORUN: Mycoplasma gallisepticum (MG)İNFEKSİYONUNA GENEL BİR BAKIŞDr. Ümit ÖZDEMİR

Pendik Veteriner Kontrol Araştırma Enstitüsü

MADDE YAŞAM SÜRESİMadde Yaşam süresiPamuk 4 günKauçuk, lastik 2 günSap, saman 2 günTalaş 8 saatTahta 1 günYem 4 saatTüy 4 günSaç 3 günBurun 1 günDeri 4 saatten azTampon 1 günKanatlı dışkısı 1-3 günKumaş giysi 20⁰C ‘de 3 gün, 37⁰C’de 1 gün Yumurta sarısı 20⁰C’de 6 hafta, 37⁰C’de 18 hafta

Tablo1: Çeşitli maddelerde MG’nin yaşam süresi

Tavukçuluk Sektöründe Devam Eden Sorun: Mycoplasma Gal l isept icum (Mg) İn feks iyonuna Genel B i r Bak ış

Page 8: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA6 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

Bulaşma direkt kontakt yol veya vertikal geçiş-le olmaktadır. Üst solunum yollarına kolonize olan mycoplasmalar özellikle akut dönemde, öksürük, na-zal akıntı ve solunum ile etrafa saçılırlar. MG ile in-fekte olan bir kanatlı yaşamı boyunca kronik infekte olarak kabul edilir. MG yüzeyde sergilenen mikoplaz-malipoproteinlerinde fenotipik değişiklik oluşturmak sureti ile yüzey epitoplarını detaylandırabilmekte-dirler, bu durum konakçı immun yanıttan kaçmasına rağmen konakçı dokusunda canlılığının devam etti-rebilmesine, dolayısı ile infeksiyonun kronikleşmesi-ne yol açmaktadır (Razin 1998, Levisohn 2000).

Hastalığın akut döneminde solunum sisteminde mik-roorganizma miktarı en yüksek seviyededir. Bu dö-nemde tracheada 102-107 ccu MG bulunur. Kronik infeksiyonlarda ve antibiyotik uygulamasından sonra canlı bakteri sayısı çok azaldığından moleküler yön-temlerle teşhis yapılabilir (Levisohn 2000).

İnfeksiyondan 4 hafta sonra vertikal geçiş %25-50 lere kadar ulaşabilir, daha sonra 8. haftadan itibaren % 3-5 lere kadar geriler (Stipkovits 1996).

Hastalığın oluşumunda mikroorganizmanın patoje-nitesi kadar pek çok çevresel faktörlerde rol oyna-maktadır. Beslenme, ısı, hava kalitesi, ışık, altlık, yoğunluk, hastalıklar, yem, su ve ventilasyonda ye-tersizlik, damızlığın genotipi önemli olduğu kadar tracheal epitelyumda aşı virusunun replikasyonu, amonyak, formalin fumigasyonu, toz da önemlidir. Ayrıca, soğuk hava ciliar hücrelerde paraliz meydana getirerek, sıcak hava rutubetin azalması ise, mukus viskozitesinde artma ile infeksiyonun şiddetinde rol oynar. Yine stres kortikosteroidlerin salınımını art-tırarak humoral ve hücresel immun yanıtta immun-supresive etki göstermekte, yangıyı azalttığından dolayı makrofaj göçü azalmakta ve fagositoz inhibe edilmektedir (Razin 1998, Ley 2008).

Hastalığın Türkiye’de durumu

MG infeksiyonu tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaygındır. Ülkemizde CRD infeksiyonunun varlığı ilk kez 1956 yılında Özkal tarafından bildirilmiştir (7). Esendal (1991), Ankara çevresinde incelenen 900 tavuk serumunun RPA ile 182 (%20,22)’sinde, he-maglütinasyon inhibisyon testi ile 128 (%14,22)’inde, agar jel presipitasyon ile 51 (%5,67)’inde, ELISA ile de 543 (%60,35)’ ünde pozitiflik saptadığını ortaya koymuştur.

Ülgen ve ark. (1991) Bursa ve çevresinde incelenen

137 tavuğa ait örneklerin 15’inden MG’yi izole ettik-lerini bildirmiştir. Ayni çalışmada incelenen 499 kan serumundan, SPA ile 242, hemaglütinasyon testi ile 263 pozitif serum saptandığı bildirmiştir.

Gürbüz (1998), Konya bölgesinde daha önce solunum sistemi problemi geçirmiş ve Konya Veteriner Kont-rol Araştırma Enstitüsünde serolojik olarak CRD en-feksiyonu teşhisi konmuş farklı yaşlarda 15 yumurta-cı kümesten 73 tavuğa ait 300 kan örneğini ELISA ve RPA ile, 365 sıvap örneğini bakteriyolojik olarak ve PCR ile araştırmıştır. Serumların 127’si RPA ile, 243’ü ELISA ile, sıvapların ise 3’ünü bakteriyolojik olarak ve 9’unu PCR ile pozitif bulmuştur (9).

Bağcıgil (2002), Marmara Bölgesindeki işletmelerden ve mezbahalardan toplanan 96 tavuğa ait trachea örneklerini PCR ve etken izolasyonu ile incelemiş ay-rıca bu tavukların kan serumu örneklerini SPA ile test etmiştir. Trachea örneklerinin 47’sinde spesifik DNA saptanırken, 3’ünden izolasyon yapmıştır. Serolojik olarak 10 serumu pozitif ve 10 serumu da şüpheli bulmuştur (7).

Özdemir (2006), Konya ve çevresindeki yumurtacı tavuk işletmelerinde solunum sistemi problemi olan ya da infeksiyonu geçirmiş 33 sürüden 192 tavuğa ait solunum sistemi organlarını İmmunoperoksidaz ile incelemiş ve 20 kümeste MG tespit etmiştir (8).

Tavukçuluk Sektöründe Devam Eden Sorun: Mycoplasma Gal l isept icum (Mg) İn feks iyonuna Genel B i r Bak ış

Page 9: Mektup Ankara / 2013-2

www.evonik.com/[email protected]

Daha fazla bilgi için yandaki kodu telefonunuzun QR okuyucusu ile taratınız.

Sahip olduğunuz fırsatları keşfedin Evonik hayvan beslemeye yönelik ürün ve servisleri ile daha verimli, sürdürülebilir ve karlı yem ve hayvansal üretim gerçekleştirmenize imkan veren bir dünyanın kapılarını açıyor.

Siz neyi seçeceğinizi bilirsiniz.

13-01-089 Adaption AZ_EYO, Eifelturm und Pyramiden, 21x29,7cm, tuerkisch.indd 2 01.03.13 15:48

Page 10: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA8 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

Akan ve ark. (2008), serolojik ve moleküler olarak 43 broyler damızlık işletmenin % 16,3’ünü MG yönünden pozitif bulmuşlardır.

Patogenez

Mikoplazmalarda patojenitenin moleküler mekaniz-ması halen büyük ölçüde anlaşılamamış olup, gelişen klinik tablo ve patolojik hasar, mikoplazma hücre komponentlerinin direkt toksik etkisinden çok kona-ğın immun yanıtı ve yangısal tepkisinin sonucu olarak görülmektedir. MG infeksiyonlarında da aynı durum geçerli olup hangi hücresel ve moleküler olayların klinik belirti ve lezyonları oluşturduğu tam olarak bilinmemektedir (Evans 2005, Ley, 2008).

Lateral /horizontal bulaşmada etken üst solunun yolu veya konjuktivadan girer. İnfekte ettiği konakta esas olarak solunum yolları ve konjuktiva yüzeyinde paraziter yaşam sürer fakat kimi zaman beyin gibi başka organlara da yerleşmesi geçici sitemikinfeksi-yona neden olabildiğini göstermektedir. Bu durumda çoklu yerleşimli akut veya kronik hastalık tablosu gelişir. Mikoplazmaların konağın epitel yüzeyine tu-tunması kolonizasyon ve infeksiyon için ön şartdır ve tutunma aynı zamanda önemli bir virülens fak-törüdür. MG, konak hücreye ait yüzey glikoprotein-lerine ‘terminal organel’i ile tutunur. Bu yapı ayrıca MG’nin kayma hareketinden sorumludur ve koloni-zasyonu kolaylaştırdığı düşünülmektedir. Tutunma ve patogenezde rol alan proteinler GapA ve CrmA’dır (Bradbury 2008; Ley, 2008).

MG infeksiyonu sonucu trachea epitelinde gelişen patolojik değişiklikler müköz granüllerin salınımı so-nucu silyalı ve silyasız epitel hücrelerinde harabiyet ve dökülmedir. İnfekte tavuk embriyolarında yoğun silya dökülmesi, yüzey erozyonu ve yangısal hücre infiltrasyonu meydana gelir. Bu değişimler ve özellik-le silyalar üzerindeki etki muhtemelen patogenezde doğrudan ve dolaylı rol oynamaktadır. MG’nin silyalar üzerindeki bizzat etkisinin yanı sıra silya aktivitesini bozan diğer faktörler (amonyak ve diğer patojenle-rin verdiği zarar gibi) eğer varsa MG’nin kolonizasyo-nunun kolaylaştığı düşünülmektedir. Etkenin konak hücrelere tutunmasının diğer olumsuz etkileri ise hücrenin transport mekanizmasınının bozulması ve ürettiği hidrojen peroksit ile konak hücre membra-nında oksidatif stres oluşturmasıdır. Hücre kültürle-rinde yapılan çalışmalarda MG’nin konak hücre içine girebildiği tespit edilmiştir. Bu özellik MG’ye; immun sisteme ve antibiyotik tedavisine karşı koyma, kro-nik infeksiyon oluşturabilme ve solunum yolları mu-kozal bariyerlerinden geçerek sistemik infeksiyona yol açabilme yeteneklerini verir ( Razin 1998, Brad-bury ve Morrow, 2008; Ley, 2008).

Kanatlı immun sistemi ile MG’nin etkileşimi hakkın-da sınırlı bilgi mevcuttur. Fakat patogenezde MG tarafından B ve T lenfositlerinin baskılanması veya sitümülasyonu ile sitokinlerin stimülasyonunun rolü olduğu bilinmektedir. MG infeksiyonunun göze çar-pan bir özelliği infeksiyon yerinde lenfoprolifera-tif yanıt oluşması ve infektehücrelerin heterofil ve lenfositleri çeken kemotaktik faktörler üretmesidir (Ley, 2008).

Çevresel stres faktörleri veya diğer patojenlerle infeksiyonun olmadığı durumlarda kimi zaman MG infeksiyonu kendini sınırlar fakat antikorlar mev-cut olsa bile etken persiste durumdadır (taşıyıcılık). Güçlü immun yanıta rağmen oluşan bu gibi kronik durumlar muhtemelen majör yüzey antijenlerinin yüksek frekanslı fenotipik varyasyonu veya etkenin hücre içine girebilme yeteneği sayesindedir. Koliba-silloz başta olmak üzere birlikte diğer infeksiyonların olduğu durumlarda veya bazı canlı aşılar uygulandı-ğında ise MG infeksiyonunun şiddeti artar. Hastalığın şiddetini artıran diğer muhtemel faktörler immuno-supresyon ve kötü çevre koşullarıdır (Ley, 2008).

İnfeksiyona yakalanmış ve klinik olarak iyileşmiş ta-vuk ve hindiler az veya çok bağışıklığa sahiptirler. Fakat bu hayvanlar hala etkeni taşıyıp lareral/ho-rizontal veya vertikalolararak sağlıklılara bulaştıra-bilirler. Kan serumu antikor titresi ile infeksiyondan korunma arasında düşük korelasyon bulunmaktadır. Ancak solunum yolları salgılarında bulunan antikor-ların re-enfeksiyona kaşı direnç sağladığı bilinmek-te, bunun da antikorların mikroorganizmanın trake epiteline tutunmasını engellemesi sayesinde olduğu tahmin edilmektedir. Embriyolu yumurtada bulunan antikorlar MG’ninin ovopatojenitesini azaltmakta ve embriyo yaşama oranını artırmaktadır. Trake üzerin-de yapılan bir çalışmaya göre infeksiyonun kontro-lünde lokal humoral immun yanıtın primer rolü bu-lunmakta, bunun dışında CD8+ lenfositler ve doğal öldürücü (NK) hücrelerde de artış olmaktadır (Razin, 1996, Ley, 2008).

Klinik belirtiler

Doğal koşullarda inkubasyon periyodu 3-38 hafta arasında değişmektedir. Eğer sürü yumurta yolu ile infekte ise; klinik belirtiler 3-6 hafta arasında görü-lür. Yumurtalara egg-dipping uygulaması yapılmışsa ve kümeste iyi hijyenik koşulların mevcutsa stres faktörleri veya miks bir infeksiyon oluşuncaya kadar klinik belirti gözlenmeyebilir (Levisohn 2000).

En yaygın klinik belirtiler: nasal akıntı, treheal ral-ler, öksürük, hırıltı, infraorbiteal sinuslardan birinin veya ikisinin birden şişmesi ve hafif konjunktivitistir.

Tavukçuluk Sektöründe Devam Eden Sorun: Mycoplasma Gal l isept icum (Mg) İn feks iyonuna Genel B i r Bak ış

Page 11: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA 9Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

Büyümede gerilik yemden yararlanma ve yumurta üretiminde azalma gibi spesifik olmayan belirtiler de gözlenir. Klinik belirtiler erkeklerde dişilere göre, hindilerde civcivlere göre daha ağırdır. Mortalite %1 seviyelerinden %5-10 düzeyine ulaşabilir, komplike olaylarda %30 a kadar çıkabilir (Ley 2008).

Lezyonlar

Hafif üst solunum yolu belirtilerinden şiddetli tablo-lara kadar değişir. Nekropsi bulgularında hava kesesi yangısı oldukça önemlidir. Diğer etkenlerin olaya ka-rışması tabloyu şiddetlendirir. Sinus, trachea, bronş-lar, akciğer ve hava keselerinde kataral eksudat, hava keselerinde opaklaşma görülür. Ayrıca hava keseleri ve oviduktda kazeöz eksudat, perikarditis, perihepatitis, salpingitis gözlenen lezyonlar arasın-dadır (Stipkovits 1996, Ley 2008).

Teşhis:

Hastalığın teşhiş edilmesinde doğru örnek seçimi bü-yük önem arz etmektedir. Canlı kanatlılarda, trac-hea, orofarenks, burun, göz ve kloakadan alınan svaplarla etken izole edilebilir. Ayrıca sürü içeri-sinde klinik olarak belirti gösteren birkaç hayvanın nekropsisi yapılarak lezyonlu dokulardan, örneğin akciğer, trachea, hava kesesi, burun boşluğu, inf-

raorbital sinuslarından svaplar alınmalıdır. Svaplar lezyonlu ve eksudatlı bölgeye sürülerek transport medium içine svapların uç kısmı kırılarak bırakılmalı ve kuru olarak gönderilmemesine dikkat edilmelidir. Doku örneklerinde ise steril makas ve pens yardımı ile örnekler küçük parçalar halinde transport medi-um içinde atılmalıdır. Örneklerin +4°C sıcaklıkta ve aynı gün içerisinde laboratuara gönderilmesi izolas-yon şansını önemli ölçüde etkilemektedir. Hastalığın kronikleşmesi durumunda veya antibiyotik uygula-ması sonucu izolasyon şansının azaldığı durumlarda moleküler yöntemlerle teşhis önem taşımaktadır. Bu amaçla alınan svap örnekleri steril fizyolojik tuzlu su içinde ve 4-5 sıvap örneği bir arada laboratuara gön-derilebilir (OIE terrestrial manual 2008, APHIS 2004).

Hastalığın direkt teşhisinde etken izolasyonu, PCR, Real Time PCR veya in vivo bio-assay testlerinden yararlanılır (Mallinson 1981, Kempf 1998, Garcia 2005, Kahya 2009) . Teşhis amaçlı laboratuarlarda en yaygın kullanılan yöntemler; etkenin mycoplasma besi yerlerinde izole ve identifiye edilmesi veya MG DNA’sının infekte organ veya svaplardan moleküler yöntemlerle direkt olarak tespit edilmesidir. (Kle-ven, 1998). İzole edilen etkenin identifikasyonunda biyokimyasal testlerin yanı sıra Üreme İnhibisyon Testi (GIT) (Clyde 1983) veya etken DNA’sının tespi-tine yönelik moleküler teknikler uygulanır. OIE Ter-restrial Manual 2008’da MG izolasyonu identifikas-yonu ve valide edilmiş PCR testleri detaylı biçimde açıklanmaktadır.

İnfeksiyonda gelişen antikorların tespiti amacıyla serolojik olarak, Çabuk Serum Aglütinasyon Testi (RSA), Hemaglütinasyon İnhibisyon Testi (HI) ve ELI-SA en yaygın olarak kullanılan teşhis yöntemleridir (Gasbert 1994, Ley, 2003, APHIS 2004, OIE terrestrial manual 2008). RSA testi infeksiyonun ilk dönemlerin-de gelişen IgM’leri tespit eder sensitivitesi yüksek, spesifitesi düşüktür. RSA testi ile antijenik yakınlığı olan Mycoplasma sp.ler ile reaksiyonlar gelişebile-ceği gibi nonspesifik reaksiyonlar da gelişebilir. HI IgG leri tespit eder, Ig G ler kanda birkaç ay boyunca tespit edilebilir, bu testin spesifitesi yüksek, sen-sitivitesi RSA dan düşüktür. ELISA ise yine IgG leri tespit eder, sensitivitesi yüksek, spesifitesi HI dan düşüktür. ELISA ile yağ adjuvantlı aşılamalar sonra-sı ve yaşlı kanatlılarda nonspesifik reaksiyonlar veya antijenik yakınlığı olan mycoplasmalar ile kros reak-siyonlar görülebilir (Stipkovitis 1996, Kleven 1998).

Serolojik testler sürü taramaları amacıyla uygun olup, spesifitesi ve sensitivitesi düşük olması nede-niyle şüpheli sürülerde kültür veya PCR testi ile doğ-rulama yapılması gerekmektedir (Kleven 1988)

The American Assosiation of Avian Pathologists

The American Assosiation of Avian Pathologists

Tavukçuluk Sektöründe Devam Eden Sorun: Mycoplasma Gal l isept icum (Mg) İn feks iyonuna Genel B i r Bak ış

Page 12: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA10 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

Korunma ve Kontrol:

MG infeksiyonu canlı kanatlılar, kuluçkalık yumur-ta veya kontamine materyalin taşınması ile sürüye girer. Biyogüvenlik önlemleri hastalığın yayılmasın-da ve korunmada önemli rol oynar. İnfeksiyonu eli-mine etmek amacı ile tüm sürüyü elden çıkarmak ve takibinde bina ve ekipmaları dezenfekte etmek önemlidir. Bu amaçla phenolic veya cresylic asit de-zenfektanlar, hipoklorid veya %0.1 glutaralaldehid kullanılabilmektedir (CFSPH 2007).

MG nin kontrolünde pek çok ülkede olduğu gibi Ül-kemizde de Ticari Damızlık sürülerin MG infeksiyo-nundan ari olması gerekmektedir. ABD de NPIP ile, Avrupa’da 90/539/EEC sayılı AB direktifi ile ve ül-kemizde de “Damızlık İşletmelerin Sağlık Kontrol Yönetmeliği” ile bu düzenlemeler sağlanmıştır. Bu düzenlemelere göre çok yüksek düzeyde biyogü-venlik, serolojik olarak rutin izleme ve infekte sü-rülerin elden çıkarılması ağır kontrol programları uygulanmaktadır. Kanatlı üretiminin hızla arttığı günümüzde, özellikler yumurtacı işletmelerde farklı yaşta hayvanların bir arada olduğu bir birine yakın kümeslerde infeksiyondan korunmak çok mümkün olmamaktadır. Bu gibi durumlarda uygun antibiyo-tik tedavisi ile klinik belirtilerin azaltılması, üretim kayıplarının önüne geçilmesi ve yumurtaya geçişin düşürülmesi amacı ile uygulanmaktadır (Levisohn 2000).

Mycoplasmalar penisilin gibi hücre duvarı sente-zine mani olan antibiyotiklere dirençli olmaları-na rağmen, makrolitler, tetrasiklinle, kinolonlar, pleuromutilin’e duyarlıdır. Antibiyotikler klinik belir-tileri ve infeksiyonun sürü içinde yayılmasını azaltır ancak, antibiyotik tedavisi ile etkenin eradikasyonu mümkün değildir. Tekrarlama sıklığı, direnç gelişimi, ve rezidü riski ise antibiyotik kullanımının diğer de-zavantajlarıdır (Stipkovits 1966).

Gharaibeh ve Al-Rashdan (2011), çalışmalarında 3 yıl ara ile Ürdün’de izole edilen MG saha suşları ara-sında antibiyotiklere karşı belirgin bir direnç gelişi-mi gözlemlediklerini bildirmişlerdir. Çalışmalarında Tiamulin’in her iki grupta da en etkili antibiyotik ol-duğunu, erithromycine ve gemtamycine karşı her iki grupta da direnç geliştiğini, tilmicosin, tylosin, cip-rofloxacin, enrofloxacin, chlortetracycline, doxyc-ycline, andoxytetracycline ne karşı ise 2. grupta ilk izole edilen gruba oranla istatistiki olarak önemli ölçüde direnç gelişimi gözlemlemişlerdir.

Pakpinyo ve Sasipreeyajan (2007), Tayland’dan izole edilen MG saha suşları ile yaptıkları çalışmada, tüm izolatların lincomycin, oxytetracycline, tiamulin ve tylosine duyarlı olduklarını, josamycinin orta düzey-de duyarlılık gösterdiğini, eritromycine ve enroflo-

xacine karşı ise direnç geliştiğini bildirmektedirler.

MG nin tüm dünyada yaygın bir infeksiyon olması, lateral olarak kolayca bulaşabilme özelliği, yine ti-cari yumurtacılarda farklı yaşlarda kanatlıların bir arada bulunması hastalığın kontrolünde aşılamayı önemli bir alternatif haline getirmektedir. Aşılama-nın amaçları: sürüyü solunum sistemi hastalığından korumak, yumurta verimindeki azalmayı önlemek, MG nin yumurta yolu ile yayılımını önlemek, farklı yaşlarda kanatlıların bir arada bulunduğu işletme-lerde rezervuarların sayısını azaltmaktır. Bu amaç-la bakterin aşılar veya canlı aşılar kullanılmakta-dır. Bakterin aşılar canlı aşılara göre daha güvenli olmakla birlikte, yüksek maliyetli olup, hayvanlara bireysel uygulama zorlukları vardır. Çeşitli ülkeler-de ruhsatlanmış 3 canlı MG aşısı mevcuttur. F suşu, tavuklar için apatojen olamakla birlikte broyler ve hindiler için patojendir. ts-11; Avusturalya’da izole edilen M.gallisepticum’un kimyasal mutagenesisi ile geliştirilmiştir. 6/85; modifiye MG (S6) suşudur. Ülkemizde de ruhsatlı olan 6/85 ve ts-11 suşları ile hazırlanmış canlı aşılar yumurtacı sektörde kulla-nılmakta olup, civciv ve hindiler için avirülenttir, hayvandan hayvana yayılma özelliği göstermezler ve virülent MG eprüvasyonuna direnç gösterirler (Whit-hear 1996, Evans 2005).

Neden MG sorun olmaya devam ediyor?

Hastalık bir sürüden diğerine lateral olarak çok kolay yayılabiliyor.

Hücre duvarı olmaması nedeni ile hücre duvarı sen-tezine mani olan antibiyotiklere dirençli.

Vertikal geçiş en önemli sorun, yumurtada uzun süre canlılığını koruyabiliyor ve bu şekilde çok farklı yer-lere taşınabiliyor.

Konakçı immun sisteminden kaçmada rol alan vari-able yüzel proteinlerine sahip, bundan dolayı infek-siyon kronikleşip bir hayvan ömür boyu infekte kala-biliyor ve bu hayvanlarda periyodik saçılma meydana geliyor.

Antibiyotikler mikroorganizmayı tam olarak elemine edemiyor ve antibiyotiklere direnç gelişiyor.

Aşılama ile aşının saha infeksiyonundan önce sürüye yerleşmesi gerekli.

Kontrol programları gereği izlemenin yapılabilmesi için damızlıklara aşı uygulanmıyor bu da broylerler-de infeksiyonu engellemiyor.

Yumurtacılara uygulanabilen aşılar mevcut; ancak aşı tek başına yeterli değil biyogüvenlik önlemleri ile birlikte uygulanmalı.

Not :Kaynaklar yazarından temin edilebilir.

�������������������� ��������� ������������������

Tavukçuluk Sektöründe Devam Eden Sorun: Mycoplasma Gal l isept icum (Mg) İn feks iyonuna Genel B i r Bak ış

Page 13: Mektup Ankara / 2013-2

�������������������� ��������� ������������������

Page 14: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA12 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

2012 yılına girerken, VISAD yakın süreçler için sektör gelişimine yönelik tahminlerini oluştururken “Vete-riner tıbbi ürünler hakkında yönetmelik kapsam olarak, bu ürünleri üretenler ve pazarlayanların yanında; ürünlerin ticaretini yapanlar, kullanan sağlık profesyonelleri, eğitim ve araştırma kuru-luşları, akademisyenler, sürü sağlığı programcıla-rı, hayvan sahipleri, hayvansal gıda üreticileri, tüketiciler ve halk sağlığı açısından da önem arz ediyor. Özellikle veteriner hekimlerin ürünün sa-tışı konusunda yetki alma açısından duydukları hassasiyet kadar, ürün kalitesi ve güvenliği ko-nusunda müşterisine karşı emin olacağı değişimin bu yönetmelikle sağlanmasını istiyor. Bakanlık ve sanayici diğer yandan mesleki kuruluşlar ile işbirliğinin artarak geliştirilmesi hususu uygula-ma kapasitesi açısından da kaçınılmaz görünüyor. Bunun yanında eğitim kuruluşlarının İyi Üretim Uygulamaları esaslarını müfredatına eklemesi, sanayici ile yakın işbirliği yapması, öğrencilerin uygulamalı eğitim almasının sağlanması, mesleki kuruluşların üyelerine yönelik bilgilendirme et-kinliklerini artırması gerekiyor. Ayrıca yönetme-liğin uygulanması açısından saha denetimlerinin etkinleştirilmesi ve Bakanlık birimlerinin kalifiye personel eksikliğinin giderilmesi zorunlu hale ge-liyor.” yaklaşımı ile 2012 ve 2013 yılı beklentilerini özetlemişti.

Günümüze gelindiğinde bu yolculuğun en önem-li parçalarından biri olan mevzuatın oluşturulması, yayınlanması ve belki de en zoru olan reel sektör tarafından uygulamalarına ait sonuçların görülme-si beklenmekte. Sektör paydaşlarının daha entegre ve daha çok paylaşımcı olarak görev alacağı zamanı yaşıyoruz. Veteriner Sağlık Ürünlerinin hammadde tedarik aşamasından, üretim ve dağıtım aşamaları-na kadar her noktada kaydi esasların doğru ve za-manında oluşumuna, geriye dönük tüm bilgilerin şeffaflaşarak analiz edilebillir durumda saklanacağı bir platforma doğru ilerliyoruz. Bu yolculuğun sektör paydaşları tarafından uygulamalarında doğal olarak sıkıntılar, zorluklar ve geçiş süreçlerinde yaşanacak

deneyimler sektörün geleceğini oluştururken geniş bir perspektif ile Veteriner Sağlık Ürünlerinin gele-ceğini bugünden analiz etmek durumundayız.

Türkiye ekonomisinin büyümesi ile hayvancılık ve Veteriner Sağlık Ürünleri pazarının gelişimi arasında kuvvetli bir ilişkinin olması 2010 ve 2011 yıllarında gerçekleşen yüksek büyüme oranlarının 2012 yılın-da daha yavaş gerçekleşmesinin etkileri Veteriner Sağlık Ürünleri pazarında etkisini göstermektedir. Bu perspektif ile bakıldığında sektör oyuncularının yatı-rım ve AR&GE faaliyetlerine ayırabilecekleri fonların büyüklüğüne hayvancılık sektörüne ait finansal kon-jonktürlerin etken olduğu anlaşılıyor. 2012 yılında ülkemiz hayvancılık endüstrisinin gelişimi, Veteriner Sağlık Ürünleri’nin yatırım planlarını oluşturmakta en önemli endekslerden bir tanesi olacaktır.

5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu altında hizmete sunulan ve 24.12.2012 tarihli Resmi Gazete’ de yayınlanan Veteriner Tıbbi Ürünler Hakkında Yönetmelik ışı-ğında Veteriner Sağlık Ürünleri sanayisi yeni bir vizyon ile yapılanıyor. Bu yapılanmaya daha yakın-dan bakıldığında Avrupa Birliği ile yüzde yüz uyumlu bir mevzuatın tüm sektör paydaşlarını her yönden etkileyeceği yadsınamaz bir gerçek. Yukarıda gös-terilen büyüme eğrisi ve yayınlanan bu mevzuatın gerektirdiği yatırım boyutları yanyana getirildiğinde sanayimizi bekleyen yatırım boyutunun önemli bir büyüklükte olduğu ve bu yatırım süreçleri sonucunda sanayimizin sadece Türkiye’ de değil ihracat alanın-da gelişim göstermesi gerektiği gerçeği gün yüzüne çıkıyor. Bu noktada sanayinin en önemli temsilcisi Vİ-SAD, Resmi otorite ve sektör arasında oluşturulacak geçiş ve yapılandırma süreçlerinde en önemli rolü oynayacak. Bu süreç içerisinde sanayinin ilgili bi-rimlerini eğitmekte, çeşitli konferans ve toplantılar organize ederek, bu süreci uyum içerisinde tamam-lama hedefini güdüyor. Böylece 2012 yılını %12’ lik büyüme endeksi ile tamamlayan VİSAD üyeleri ve sektör paydaşları, 2013 yılında yatay bir büyüme endeksi sergileyerek uyum sürecine daha fazla

“Veter iner Sağl ık Ürün ler i Sektörü Yeniden Şek i l len iyor”

“VETERİNER SAĞLIK ÜRÜNLERİ SEKTÖRÜ YENİDEN ŞEKİLLENİYOR”VİSAD

Burçak Zorlu,

Başkan Yardımcısı

Page 15: Mektup Ankara / 2013-2

erpilic tse helal ilani 21x29.7cm.indd 1 20.02.2013 17:25

Page 16: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA14 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

konsantre olacak.

İthal Veteriner Sağlık Ürünlerinde; ürünün üretim yerine ait, Bakanlıkça verilmiş veya Bakanlıkça kabul edilen, uluslararası kabul görmüş kuruluşlarca (ter-cihen PIC’S üyesi) verilen ilgili ülkenin yetkili otori-tesi tarafından onaylanmış İyi Üretim Uygulamaları (Good Manufacturing Practice-GMP) belgesi istene-cek. Yerli Veteriner Sağlık Ürünlerinde ise Bakan-lıkça verilmiş İyi Üretim Uygulamaları (GMP) belgesi zorunlu hale gelecek. Üretimin iyi üretim uygula-maları çerçevesinde yapılması sayesinde ülkemizde üretilen ürünlerin ihracatında öne sürülen önemli bir engel aşılmış olacak. GMP konusunda VİSAD-Ba-kanlık işbirliğinde bilgilendirme ve eğitim toplantı-ları düzenlenecek ve yukarıda bahsedildiği gibi aynı paralelde tüm sektör paydaşlarının katılımı ile geçiş sürecini yapıcı olarak tamamlayacak.

Uluslararası kayıt düzeyi ve kalite standartları ile rekabetçil bir sektör.

Türkiye’ nin jeo-politik yeri ve ihracata uygun lojis-tik kabiliyeti ile bölgesinde lider bir Veteriner Sağlık Ürünleri sağlayıcısı olacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Günümüzde Türkiye Veteriner Sağlık Ürünleri sana-yisi, bölgesinde varolan en profesyonel hayvancılık sektörüne hizmet etmektedir. Ülke deneyimi çok yüksek olan sanayi, bu deneyimini ihracat ülkelerin-de kullanacak ve bölgesel ve uluslar arası rakiplerine göre çok daha avantajlı satış pratiği kabiliyeti sağla-yacaktır. Özellikle dünyada 8.inci sırada olan Tüki-ye Kanatlı Sektörünün tecrübelerini diğer ülkelerde paylaşmak, yön verici olmak, ülkemiz sanayicisini li-der pozisyona taşımakta önemli bir rol oynayacaktır.

Kayıt ve izlenebilirlik düzeyindeki kalite artışı ve ge-riye dönük şeffaflık, tüketici ve uygulayıcı için en önemli kriter olan objektif rekabette en büyük avan-taj haline gelecektir. Yayınlanan mevzuatın içeriğin-de kaydi esasların bir çok noktada zenginleştirilmesi ve geriye dönük detaylı üretim bilgilerine her alanda ulaşılabilir olması uluslararası tedarikçiliğin kalitesi-ni artıracak ve tercih edilecek bir unsurdur.

Kanatlı Sektöründe Veteriner Sağlık Ürünleri-ne ait kalite algısı.

Bir çok gelişmiş ülkede olduğu gibi Veteriner Sağlık Ürünleri, özellikle kanatlı sağlığı sektöründe yaşana-bilecek ve geniş üretim alanlarını etikeleme ihtimali olan epidemik hastalık krizlerine karşı mücadelede kullanılacak en önemli unsurdur. Bu anlamda özel-

likle son yıllarda dünyada yaşanan hastalık krizleri ve hayvan sağlığının insan sağlığı ile direk ilgisi Vete-riner Sağlık Ürünleri sektörünün stratejik öneminin altını bir çok kez çizmiştir. Bu önem çerçevesinde yaşanabilecek potansiyel krizlerin aşılmasında ve daha geniş bir perspektif ile bakıldığında sürdürü-lebilir sağlık çizgisini koruma anlamında Veteriner Sağlık Ürünlerinin devamlı surette kalite normlarını yükseltmek önem arz etmektedir. Türkiye’de kısa süre içerisinde dünya sekizinciliği seviyesine gelen kanatlı endüstrisinin tüm risklere karşı korunması zaruri olduğu gibi ülkenin stratejik bir zorunluluğu-dur. Bu zorunluluk endüstrinin gerçeği olarak kabul edildiğinde, yerli Veteriner Sağlık Ürünlerine ait ka-lite algısının yüksek olması aynı politik plan çerçeve-sinde önemli bir faktörü tamamlayacaktır.

Dağıtım Kanalları ve Sorumluluk.

Veteriner Sağlık Ürünlerinin dağıtımı ve saklanması-na yönelik yönetmelik içeriği detaylı olarak incelen-diğinde, üreticiden uygulayıcıya kadar gerçekleşen tüm yolculuğun doğru ve bilinçli kişiler tarafından yapılması gerektiği, dağıtım noktalarına ait kalite seviyesinin ölçülebilir ve değerlendirilebilir olması gerektiği anlaşılmaktadır. Bu noktada dağıtım ağının büyük bir bölümünde Veteriner Hekimlerimizin ta-kibi ve kontrolü önemlidir. Geri bildirimin ve saha sonuçlarının üretim noktasına kadar ulaşarak üretim kalitesini yükselten ve doğal olarak üretim platfor-munun öncesi ve sonrası devamlı surette sorgulanan Farmakovijilans içeriği, ülkemizde uygulanabilir ve raporlanabilir hale gelmiştir. Bugüne kadar bir çok noktanın açık kaldığı ve kontrolsüz alanların var olduğu dağıtım kanalları uluslararası kabul görmüş GDP (İyi Dağıtım Uygulamaları) seviyesine doğru ka-rarlılıkla yükselmektedir. Bu süreç içerisinde İlaç Ta-kip Sistemi uygulaması yakın vadede sektöre hizmet verebilir hale gelecektir.

Geçiş Süreci,

Uzun yıllardan beri var olan yapının ve sistemlerin reform olarak adlandırılabilecek ve Avrupa Birliği ile yüzde yüz uyumlu yeni bir yapı ile yer değiştir-mesi kolay olmayacaktır. Bir çok alanda yaşanacak zorluklar gerek yatırımlar bazında, gerek uygulama ve denetleme süreçlerinde düzenleyici ve uygulayıcı arasında önemli problemlerin oluşmasına sebebiyet verebilecek durumdadır. Bu problemlerin önlenmesi sürecinde düzenleyici ve uygulayıcının objektif bir platformda buluşma zorunluluğu çok önemlidir. Bu süreç içerisinde VİSAD’ a önemli görev düşüyor. Prob-

“Veter iner Sağl ık Ürün ler i Sektörü Yeniden Şek i l len iyor”

Page 17: Mektup Ankara / 2013-2
Page 18: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA16 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

lemlerin oluşum evresinde, ara çözümlerin üretil-mesi, geçiş süreçlerinin makul ve yeterli seviyelerde tutulması VİSAD için önemli görevlerdir. Sektör pay-daşlarının geçiş sürecinde yaşayacağı pratik ve hu-kuki zorlukların çözümlenmesine yönelik çalışmalar, VİSAD çerçevesinde oluşturulacak çalışma gurupları içerisinde çözümlenecektir. Geçiş süreci içeriğinde mevzuat dahilinde yaptırımların revizyonlarını teş-vik edici ve yapıcı yönde oluşturulması hedeflenmek-tedir. Bu süreçte yapıcı ve motive edici yaklaşımlar, gelecek süreçlerde daha profesyonel ve uygulanabi-lir yönetmelikleri şekillendirecektir.

2014 yılı sonrası beklentiler,

5996 sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu altında hizmete sunulan ve 24.12.2012 tarihli Resmi Gazete’ de yayınlanan Veteriner Tıb-bi Ürünler Hakkında Yönetmelik ile Veteriner Sağlık Ürünleri sanayisinin yeni bir vizyon ile yapılandığını yukarıda belirtmiştik. Bu sürecin 2013 ve 2014 yılla-rında emek ve sermaye yoğun bir süreç içerisinde or-ganize edileceği, bu süreç içerisinde gerek finansal gerek entellektüel gereksinimlerin artacağı bir süreç yaşayacağız. Kalitatif yönde yükselecek olan sektö-rün paralel olarak uluslararası gelişimleri devamlı olarak takip edebilmesi için aynı yoğunluğu 2014 sonrasında da yaşanması muhtemel. Avrupa Birliğin-de günümüze kadar tamamlanmış olan bu yolculuk bugünlerde, İnovasyonu teşvik, prosedürlerin sade-leştirilmesi ve mevcut uygulamaların entegre hale getirilmesi ile tüm sektör paydaşları söz konusu dü-zenlemelere ve mevzuata yönelik alt yapı çalışma sonuçlarını memnuniyetle beklemektedir. Dengelen-miş çözümlerin düzenleyiciler, paydaşlar ve hayvan refahı için kazan-kazan-kazan durumunu getirmesini ummaktadırlar. Sektörün bu ittifakı, veteriner he-kimler ve üreticiler için “kazan-kazan-kazan” fırsat-larının yakın gelecekte “kazandı-kazandı-kazandı” haline gelmesini ümit etmektedirler.

Avrupa Birliğinde Veteriner Sağlık Ürünleri ve istatistiksel durum :

2012 yılı sonunda Avrupa Birliği bölgesine ait rakam-lara bakıldığında Veteriner Sağlık Ürünleri toplam satış rakamları 4.5 milyar Euro seviyesine ulaştığını görmekteyiz, bu rakamın %28 oranı Aşılar, %17 ora-nı Antimikrobiyaller, %29 oranı Antiparaziterler, %7 oranı Topikal ve kalan %20 oranı Diğer ürünler ola-rak dağılım sergilemektedir. Görüldüğü üzere Anti-mikrobiyal oranının Aşılara göre daha düşük olması Veteriner Sağlık Ürünlerinin koruyucu veteriner he-

kimlik sistemi üzerine kurulu olduğu, tedaviye yöne-

lik ürünlerin sadece ihtiyaca yönelik olduğu algısını

ortaya çıkarmaktadır.

Avrupa Birliği ortalamasına göre yeni bir ürünün keş-

finden üretimine ve sahaya sürülmesine kadar olan

süreç yaklaşık 5-11 yıl arasında olup ortalama yatı-

rım maliyeti 150 milyon Euro olarak belirtilmektedir.

Görüldüğü üzere çok yüksek maliyetler gösteren yeni

ürün çıkartma bütçesi üreticilerin mevcut ürünlerin

piyasa şartlarında kalması yönünde ve mevcut çalış-

maların devamlılığı yönünde karar vermesini sağla-

mıştır. Bu karar üzerine ortalama bütçelerinin %12

sini AR&GE faaliyetlerine ayıran çok uluslu şirketler,

bu bütçenin sadece %35 oranını kullanarak mevcut

ürünlerin devamlılığı ve pazarda daha fazla tutun-

ması yönünde araştırmalarına fon ayırmaktadır.

Veteriner Sağlık Ürünlerine yeni bir bakış DIS-CONTOOLS :

Son yıllarda yaşanan hastalıklara karşı savunmada

sadece yeni aşı üretmekten ziyade mevcut aşı ve

marker aşıların daha fazla geliştirilmesi ve ihtiyaca

yönelik modifiye edilmesinin önemi ortaya çıkmıştır.

Aşı kullanımı ve teşhis kitlerinin daha efektif kulla-

nılması Veteriner Sağlık Ürünlerini daha etkin şekilde

kullanılabilir hale getirecektir. Eradikasyon yöntemi

ile bertaraf edilmesi planlanan durumlarda aşılar ve

teşhis kitleri önemini korumaktadır.

DISCONTOOLS projesi endüstrinin paydaşları tara-

fından yönetilen ve bu amaca hizmet eden bir ça-

lışmadır. Bu çalışmaya düzenleyiciler, birlikler, araş-

tırma gurupları katılım sağlamaktadır. Avrupa Birliği

komisyonunun aktif olarak desteklediği bu proje 1

mart 2008 tarihinde başlamış olup, geçen beş sene

boyunca yoğun bir mekanik ile konsantrasyon alanla-

rını belirlemiş, öneceliklerine göre Veteriner Sağlık

Ürünlerine yönelik yeni gelişim ve stratejik planlama

ile çalışmaktadır. Günümüzde dünya geneline açılan

DISCONTOOLS projesi tüm paydaşların katkı vermesi

amacıyla profesyonellerin kullanımına ve bilgi payla-

şımına açılarak internet üzerinden bilgi akışına baş-

lamıştır. Detaylar için www.discontools.eu sitesini

ziyaret edebilirsiniz.

“Veter iner Sağl ık Ürün ler i Sektörü Yeniden Şek i l len iyor”

Page 19: Mektup Ankara / 2013-2
Page 20: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA18 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

A n t i - F l y P r o g r a m

Ani etki Kolay uygulama

Güçlü Sinek Öldürücü

Karasineklere Karşı Etkin Çözüm!

İNSEKTİSİT

A n t i - F l y P r o g r a m

Ani etki Kolay uygulama

Güçlü Sinek Öldürücü

Karasineklere Karşı Etkin Çözüm!

İNSEKTİSİT

Bir kuluçkahanede civciv kalitesini en iyi düzeye çıkarabilmek için optimize edilmesi gereken birçok faktör vardır. İnkübatörün dizaynı, inkübasyon pe-riyodu, yumurta kabuğu ısısı, karbondioksit (CO2) konsantrasyonu gibi faktörler embriyo gelişimini ve buna paralel olarak civciv kalitesi ve daha sonraki performansı etkilemektedir.

Kuluçka randımanının optimize edilmesinin yanısıra, kuluçkahanenin önemli bir hedefi de çıkımda kusur-suz civcivler elde edip, piyasaya sunmaktır. Civciv kalitesini ideal hale getirebilmek için kaliteyi ölçe-bilecek iyi bir metoda sahip olmak gerekir. Kaliteyi ölçecek bu metodun inkübasyon işlemini değerlendi-rebilecek niteliğe sahip olması gerekmektedir. İleriki yaşlardaki performansın değerlendirilmesinde dikka-te alınan veri civciv boyudur (uzunluğudur). Civciv uzunluğu, civcivin bir cetvel hizasında gerdirilerek gagadan ayakucuna kadarki mesafe ölçülerek ta-nımlanır. Bu uzunluk civcivin yumurta sarısı dışında kalan vücut kütlesi (kalıntı halde bulunan yumurta sarısı haricindeki canlı ağırlık) ile pozitif korelasyo-na sahiptir ve bu kütle inkübasyon sırasında yumurta sarısının ne kadarının gelişen vücuda dönüştüğüne işaret eder.

Civciv kalitesini optimize edebilmek için birçok fak-törün dikkate alınması gerekir. Civciv kalitesi, kuluç-ka öncesi dönemdeki faktörlerden damızlığın genetik yapısı, damızlık sürünün yaşı ve sağlık durumundan etkilenebilir. Yumurta yumurtlandıktan sonra ise fol-luk hijyeni ve damızlık kümesteki depolama koşul-ları gibi faktörler yumurta kalitesi, embriyo yaşama gücü ve civciv kalitesini etkiler. Damızlık sürü idaresi bir kuluçkahanenin kusursuz günlük civciv elde edip edemeyeceğini kısmen belirler.

İnkübatör Dizaynı ve Yumurta Kabuğu Isısı

Optimal embriyonik gelişme için inkübasyon sırasın-da inkübatördeki tüm yumurtaların optimal yumurta kabuğu ısısına sahip olması gerekir. Çok yüksek veya çok düşük yumurta kabuğu ısısı civciv kalitesini ve üniformiteyi olumsuz etkiler. İnkübatörün her yerin-de optimal ve üniform yumurta kabuğu ısısı sağla-mak için inkübatör dizaynı çok önemlidir. İnkübatör içindeki hava akış hızının her yerde aynı olması ge-

rekir çünkü hava akış hızındaki varyasyon havanın ısı transfer kapasitesinde ve yumurta kabuğu ısısında varyasyona neden olur.

Bağıl nem de ısı transferinin önemli bir bileşenidir. Nemli hava, ısıyı kuru havaya göre daha iyi iletir. İn-kübasyonda optimal yumurta kabuğu ısısını sağlamak için inkübasyon periyodu boyunca yüksek bir bağıl nemi muhafaza etmek idealdir. İnkübasyonun ilk 9 gününde embriyonik ısı üretimi düşüktür ve çevresel havadaki ısı, bağıl nem yüksek ise embriyoya daha kolay geçer. Dokuz günlük inkübasyondan sonraki dönemde embriyonik ısı üretimi gitgide hızlanır ve bağıl nem yüksek ise embriyodaki ısı çevresel havaya daha kolay geçer. Ancak inkübasyon boyunca yüksek bir bağıl nem mümkün değildir çünkü inkübasyonun 18. gününde, kuluçka randımanını maksimize etmek için yumurta ağırlığının en az %10’unun kaybedilmesi gerekir. Bu nedenle yumurta kabuk ısısını muhafa-za etmek amacıyla ısı transferini kontrol etmek için gereksinim duyulan bağıl nem ile yumurtanın ağırlık kaybı için gereksinim duyulan bağıl nem arasında bir denge bulunmalıdır. İnkübasyonda optimal yumurta kabuğu ısısını tespit etmek amacıyla yapılan çalışma-larda en iyi civciv kalitesinin yumurta kabuğu ısısının 37.8°C (100 F) tutulduğu koşullarda elde edildiğini göstermektedir. İnkübasyonun 1. ve 3. haftasında yumurta kabuk ısısının 37.8°C’den yüksek veya dü-şük ısılarda olması halinde 2. kalite civciv oranları-nın %5’in üzerinde arttığı ve 5 mm’ye varan düzeyde daha kısa civcivlerin elde edildiği görülmüştür. İn-kübasyonun 7. gününden sonuna kadar olan sürede yumurta kabuk ısısının 38.9°C’ de olmasının ileriki dönemlerde asites görülme sıklığını artırdığı ortaya konulmuştur.

Kuluçka işlemi sırasında yumurta kabuğu optimal ısısı konusunda pek çalışma yapılmamıştır. Kuluçka periyodunun son haftasında kabuk ısısının 37.8oC ye-rine 38.9°C olması halinde 2. kalite civciv oranının %2 arttığı yani civciv kalitesini olumsuz etkilediği bi-linmektedir.

Kuluçka periyodunda tüm embriyoların optimal ge-reksinimlerinin karşılanması zordur çünkü embriyolar ve civcivler, aynı anda kuluçkanın farklı evrelerinde (yumurta iç zarının delinmesi, dış zarın delinmesi,

İNKÜBASYONUN CİVCİV KALİTESİNE ETKİLERİ

Dr Inge van Roovert-Reijink

Çeviren: Doç. Dr. Mehmet Yardımcı

Afyon Kocatepe Üniversitesi Veteriner Fakültesi

İnkübasyonun Civc iv Ka l i tes in i E tk i le r i

Page 21: Mektup Ankara / 2013-2

A n t i - F l y P r o g r a m

Ani etki Kolay uygulama

Güçlü Sinek Öldürücü

Karasineklere Karşı Etkin Çözüm!

İNSEKTİSİT

A n t i - F l y P r o g r a m

Ani etki Kolay uygulama

Güçlü Sinek Öldürücü

Karasineklere Karşı Etkin Çözüm!

İNSEKTİSİT

Page 22: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA20 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

ıslak olarak çıkmış civciv, kurumuş civciv fazları) bulunuyor olabilirler. İnkübatörde ve çıkım makine-sinde birörnek kabuk ısısının sağlanması, embriyonik gelişmedeki varyasyonun minimize edilmesi için çok önemlidir. Embriyonik gelişmedeki varyasyon en aza indirildiğinde, kuluçka makinesindeki embriyonun gereksinimleri paralelinde çevresel koşulların opti-mizasyonu kolaylaşır.

CO2 YoğunluğuTicari kuluçkahanelerde gelişmekte olan embriyola-ra yeterli temiz hava ve oksijenin sağlanabilmesi için CO2 yoğunluğu genellikle maksimum düzeyin altında tutulur. Yüksek CO2 konsantrasyonlarının inkübasyo-nun çeşitli evrelerinde embriyonik gelişme ve civciv kalitesi üzerine etkilerini inceleyen bazı araştırma-cılar inkübasyonun ilk 10 gününde %1’in üzerinde tedricen artan CO2 konsantrasyonunun yaşamın ilk haftasında bağıl büyümeye olumlu bir etkisinin ol-duğu fakat kesim çağında yüksek bir canlı ağırlıkla sonuçlanmadığını ortaya koymuşlardır. Civciv embri-yoları inkübasyonun 10 ile 18. günler arasında yük-sek CO2 konsantrasyonlarını (%4) civciv kalitesine herhangi bir etki olmaksızın tolere edebilmektedir.

Pratikte, bazı kuluçka yöneticileri kuluçka makine-sine giren taze havayı azaltarak kuluçkadan ilk çı-kan civciv ile son çıkan civciv arasında geçen süreyi (hatch window) azaltmaya çalışırlar. Havalandırma oranındaki azaltma, kuluçka makinesindeki CO2 kon-santrasyonunu %0.8’in üzerine çıkarabilir. Bu durum maksimum CO2 konsantrasyonunun %0.35’in altında olduğu hale göre embriyonun daha erken çıkımını te-tikler. Yüksek CO2 konsantrasyonundan dolayı daha erken çıkım olmakla birlikte bu durumun civciv kali-tesine olası etkisi bilinmemekte hatta olumsuz olma ihtimali de yüksek görülmektedir.

Bazı ticari inkübatörlerde, inkübatörün soğutma ka-pasitesi kısmen giren temiz hava miktarına bağlı ola-bilir. Böyle inkübatörlerde havalandırma oranındaki azalma kabuk ısısında ciddi artışa neden olur. İnkü-basyonun son haftasında 38.9°C’lik kabuk ısısı civ-civ kalitesini olumsuz etkiler. Kuluçka periyodunda yüksek kabuk ısısı ile yüksek CO2 konsantrasyonunun kombinasyonu civciv kalitesinin daha da kötüleşme-sine neden olabilir.

Yumurta Kabuğu ve Rektal Sıcaklık

Maksimum civciv kalitesini elde etmek için inkü-basyon boyunca birörnek ve optimal kabuk ısısı çok önemlidir. Birörnek ve optimal kabuk ısısının sağ-lanması için inkübatör dizaynı, havalandırma hızı ve bağıl rutubetin inkübasyon boyunca dikkate alın-ması gerekir. Civciv embriyoları yüksek CO2 konsant-rasyonlarını inkübasyonun 18. gününe kadar tolere

edebilmektedir. Ancak, yüksek CO2 oranının kuluçka periyodunda civciv kalitesi üzerine olan etkisi bilin-memektedir. Civciv kalitesini olumsuz etkileyecek olan kabuk ısısında artışa neden olabileceğinden dolayı kuluçka makinesinde havalandırma oranının azaltılması tavsiye edilmemektedir. Çıkım sonrası civciv kalitesini yüksek olarak muhafaza etmek için civcivlerin rektal ısılarının broiler kümesine yerleştirilene kadar 40.0 ile 40.6°C arasında olması gerekir.Çıkım Sonrası KoşullarÇıkım anından kümese ulaşana kadar civcivlerin rek-tal ısılarının 40.0 ile 40.6°C arasında olmasının sağ-lanması gerekir. Yüksek sıcaklıklarda civcivler hızlı hızlı soluyarak buharlaşma yoluyla vücutlarını serin-letmeye çalışırlar. Hızlı soluma, civcivlerin yem ve sudan mahrum oldukları dönem olan broiler küme-sine ulaşana kadar geçen sürede dehidre hale gel-melerine neden olabilir. Çıkım sonrası aşırı sıcaklığa maruz kalma ileriki dönemde büyüme performansı ve ölümler üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Ku-luçka makinelerinin dizaynı, civciv bekletme ve mu-amele odaları ve civciv taşıma kamyonları, çıkımdan kümese kadarki geçen süreçte her bir civcive uygun çevre koşullarının sağlanması bakımından kritik öne-me sahip faktörlerdir.

Kaynak Inge van Roovert-Reijink (2013) Incubation Affects Chick Quality. World Poultry, 29 (3): 22-23.

HAYVANLAR İÇİN. SAĞLIK İÇİN. SİZİN İÇİN.

DÜNPFIZERHAYVAN SAĞLIĞIBUGÜN ZOETİS

12x8 cm

8x12 cm

DÜNPFIZERHAYVAN SAĞLIĞIBUGÜN ZOETİS

HAYVANLAR İÇİNSAĞLIK İÇİNSİZİN İÇİN

İnkübasyonun Civc iv Ka l i tes in i E tk i le r i

Page 23: Mektup Ankara / 2013-2
Page 24: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA22 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

Dünya çapında bir marka olan Hol-landa, Utrecht merkezli Tavuk-çuluk ve Teknolojileri Fuarı VIV, Meksika’dan Çin’e, Tayland’dan Rusya’ya kadar uzanan geniş bir coğrafyada beyaz et ve kanatlı hay-van sektörünün lider isimlerini yıl-lardan beri tek bir çatı altında top-layarak dünya genelindeki kanatlı hayvan sektörüne büyük katkılarda bulunmaktadır. Beyaz et sektörüyle ilgili ihtisas fuarlarının başında yer alan ve dünyanın çeşitli kıtaların-daki farklı şehirlerde düzenlenen VIV Fuarlarının Türkiye ayağı olan VIV TÜRKİYE Fuarı, başta Türkiye olmak üzere Orta Doğu, Balkanlar ve Türkî Cumhuriyetlerdeki beyaz et sektörünün pusula fuarı niteli-ğindedir.

“Yemden tüketim etine et güvenli-ği” konsepti ile hareket eden VIV TÜRKİYE, sektörel endüstri ku-ruluşları için kaçırılmaz bir fırsat niteliğinde olmasının yanı sıra, Dünya Fuar Organizasyonları Birliği UFI’nin kalite onayına da sahiptir. Tavukçuluk entegreleri ve tüm tek-nik gereçlerinden yem hammaddesi ve katkı ürünlerine, paketleme ve lojistik sistemlerinden danışmanlık hizmetlerine kadar pek çok ürün ve hizmetin sergileneceği VIV TÜRKİ-YE 2013 Fuarı, besleme ve sulama sistemlerinden et ve yumurta üre-ticilerine, tarım sistemlerinden yumurta toplama ve etiketleme sistemlerine kadar geniş bir katılımcı he-def kitlesine de sahiptir. Çiftçiler, gıda işleme sana-yii yöneticileri, yem fabrikası yöneticileri, üniversite öğretim görevlileri, gıda toptancıları ve bunun gibi daha pek çok ilgili gruplar ise VIV TÜRKİYE Fuarının ziyaretçi profilini oluşturmaktadır.

13-15 Haziran 2013 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi Salon 9-10 ve 11’de 6. Kez düzenlenecek olan Tavukçuluk ve Teknolojileri Uluslararası İhtisas Fuarı VIV TÜRKİYE 2013 beyaz et sektörüne yön ve-ren lider isimlerin buluşma noktası olacaktır.

Sizlerin de gerek katılımcı, gerek ziyaretçi olarak VIV TÜRKİYE 2013 Fuarı’na iştirakınızı bekliyoruz.

KANATLI SEKTÖRÜNÜN BULUŞTUĞU YER “6.TAVUKÇULUK TEKNOLOJİLERİ ULUSLAR ARASI İHTİSAS FUARI -2013”Prof. Dr. Ahmet ERGÜN

Veteriner Tavukçuluk Derneği Başkanı

Kanat l ı Sektörünün Buluştuğu Yer “6.Tavukçuluk Teknolo j i le r i U lus lar Aras ı İh t isas Fuar ı -2013”

Page 25: Mektup Ankara / 2013-2

veteriner_215_275_c.fh11 7/30/12 5:42 PM Page 1

Page 26: Mektup Ankara / 2013-2

MEKTUP ANKARA24 Yıl: 2013 Cilt: 11 Sayı: 2

En verimli döneminde beklenmedik bir anda ara-

mızdan ayrılan uzman veteriner hekim Erhan Uçtu 7

Ekim 1949 yılında Akhisar/ Manisa’da doğmuş, 1968

yılında Manisa lisesini bitirmiş 1968 yılında girdiği

Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesinden 1973 yı-

lında mezun olmuştur.

Sivas ilinde merkez veteriner hekimi olarak göreve

başlamış, 1979 yılında Ankara Üniversitesi Veteriner

Fakültesi Bakteriyoloji ve Salgınlar kürsüsünde uz-

manlık eğitimini tamamlayarak Bornova Veteriner

Araştırma Enstitüsü Tavuk Hastalıkları Laboratuarın-

da çalışmalarını sürdürmüş ve tavukçuluk alanında

uzmanlaşmıştır.

Tavukçuluk sektöründe, yoğun olarak Ege Bölgesi ve

Türkiye genelinde kanatlı üretimi ve sağlığı konula-

rında kongre, seminer ve yurt dışı toplantılara ka-

tılmış ve katkılar sağlamış, kanatlı özel sektörünün

gelişmesinde önemli görevler almış ve bu sektörün

duayenleri arasına girmiştir.

İngilizce ve Almanca bilen Veteriner Tavukçuluk Der-

neği üyesi Tavuk Hastalıkları Uzmanı Veteriner He-

kim Erhan Uçtu 26 Mayıs 2013 tarihinde zamansız

aramızdan ayrılmış olup, evli, iki kızı ve bir aylık

torunu bulunmakdır.

Sevgili Erhan’a Allah’tan rahmet ailesine, meslek-

taşlarımıza, dost ve akrabalarına başsağlığı dileriz.

ACI KAYBIMIZ

UZMAN VETERİNER HEKİM ERHAN UÇTU (1949-2013)

Acı Kaybımız

Page 27: Mektup Ankara / 2013-2

IBVAR 2- veteriner tavuk.indd 1 10.05.2013 17:48

Page 28: Mektup Ankara / 2013-2