45

İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

  • Upload
    others

  • View
    16

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI
Page 2: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

TMMOBİNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASIİZMİR ŞUBESİ

haber bülteni

2

3

4678

10

13

16

20

21

23

24

26

2830

Kölelik Sözleşmesine Hayır 31

3233343436

383940

424344

Bir Köprü Nasıl Tasarlanabilir ki?

ÜYELERİMİZDEN

genç -İMO

KÜLTÜR VE SANAT

Felsefe Üzerine Birkaç Söz

Gateshead Millenium Köprüsü

OYUN

İŞ SAĞLIĞI ve GÜVENLİĞİ

VERGİ

SAĞLIK

HUKUK

Şiirleriyle Nazım'a Dair

Ekonomik Kriz ve Hukuksal Yansımaları - 3

2 Temmuz Sivas Katliamı AnısınaYapıların Güçlendirilmesi ile İlgili Bilgiler

Çalışma Yaşamında Sağlık ve Güvenlik

BAŞYAZI

YAYIN KURULUNDAN

ŞUBE'DEN

Sağlıkta Tam Gün Karmaşası

İMO'dan Haberler

Haberler

İNCELEMELER

BETON

The Paramount: 39 Katlı Öngerilmeli Beton Binanın Tanıtımı

Kablo ve Kafes Elemanlardan Oluşan Ön Gerilmeli Sistemler

PREFABRİK

Başyazı

Duyurular

Mayıs Haziran 2009 Etkinliklerimiz

17 Ağustos Marmara Depremi'nden Günümüze

Bulmaca

Merhaba

BriçSatranç

Mayıs-Haziran 2009 genç -İMO Etkinlikleri

Gelirin Elde Edilmesinde Dönemsellik ve Tahakkuk İlkesi

Mizah KöşesiŞiirKitaplar Arasında

Betonun Hasarlarının Onarımı

Page 3: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Başyazı

2

Prof. Dr. Ömer Zafer ALKUİMO İzmir Şube Başkanı

İran’ın nüfusu 80 milyon. Haziran 2009 başında yapı-lan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 46 milyon seç-menin % 85’i seçime katıldı. Muhafazakar aday Ah-medinecad oyların % 63’ünü, ılımlı aday Musavi ise oyların % 34’ünü aldı. Musavi seçimi kazansaydı ne yapabilirdi? Bunun için İran Anayasasına bakmak, devlet yapısını görmek lazım.

İran’ın karmaşık bir siyasi yönetim sistemi vardır. İran’ı gerçekte bir “dini lider (rehber)” yönetir. Yasama, yü-rütme, yargı konusundaki bütün kararları, dış politi-kayı, dini lider belirler. Dini lider islamın hukukçu ule-ması tarafından, yani mollalar hiyerarşisi tarafından belirlenir. Dini liderin altında Anayasa Koruyucuları Konseyi vardır. Bu konseyin 6 üyesi ulemadan, 6 üye-si ulema dışındaki hukukçulardan olmak üzere top-lam 12 üyeden oluşur. Bu konsey Cumhurbaşkanlığı dahil olmak üzere bütün siyasi görevlere aday olanla-rı denetler, hatta veto edebilir. Bu konsey ordu, yargı, medya, camiler gibi tüm bürokratik kurumları denet-ler. Devlet yapısı içindeki yeri parlamentonun üstün-dedir. Denetimde uyguladığı ölçütler İran’ın İslami il-keleri doğrultusundadır. Yasaların İslama uygunluğu-nu, Konseyin sadece 6 üyeden oluşan ulemaları de-netler. 290 vekilden oluşan meclis, 22 bakanlı kabine, devlet başkanına bağlıdır. Cumhurbaşkanı ve mecli-sin ekonomik ve sosyal politikaları belirleme yetkisi vardır. Ama konseyin yasaları veto etme, sistemi blo-ke etme yetkisi de vardır. İran Anayasasının temel il-keleri İslamın ilkeleridir. Siyasal ve hukuk sistemi, top-lumsal yaşam ve ilişkiler İslami ilkelere göre düzen-lenmiştir.

1979 yılında yoksul halk zenginleşen yönetici sınıfına karşı İran Devrimini gerçekleştirmişti. Ülke kaynakla-rını aşırı silahlanma, kendini ve etrafını koruma ve kol-lama nedeniyle tüketen Şah devrilmişti. Şah Anayasa-sının 1. maddesinde rejim “İslam Cumhuriyeti” olarak tanımlanıyordu. Bugünkü İran Anayasasının 1. mad-desi yine aynı. Bu durumda 1979 yılındaki İran Dev-rimini İran Radikal İslam Devrimi olarak tanımlamak doğru olur. İfade özgürlüğü, basın özgürlüğü, giyim kuşam özgürlüğü gibi temel özgürlüklerin olmadığı, demokrasinin olmadığı bir oluşum nasıl devrim adını taşır? Bu şartlar altında Musavi seçimi kazansaydı, ne yapabilirdi? Belki de hiçbir şey. Ancak seçmenin üçte birinin reform istediğini de görmek gerekiyor.

İran bugünlere nasıl ve neden geldi?

Şah diktasından bunalmış İran halkı mollaların oyu-nuna geldi. Yalnızca halk değil, okur yazar, liberal, hat-

ta solcu vatandaş bile Humeyni’nin “demokratik İran” masalına inanmıştı. Bu masal çabuk bitti. Önce ay-dınlar susturuldu. Devrimi destekleyen İranlı aydınlar kısa bir süre sonra ya sürgüne gönderildi ya da öldü-rüldü. Devrim adı altında başlayan değişim, kalıcı ve zorba bir şeriat devletine dönüştü.

80’li yıllarda İran’da nüfus patlaması oldu. Bugün, nü-fusun % 67’sinin yaşı 30’un altında. Çünkü Irak’la sü-rüp giden savaşın etkisiyle, dini lider çok çocuk politi-kası güdüyordu. Otuz yaşından küçük yaklaşık 50 mil-yon genç bu dini rejim baskısı altında yetişmiş olma-sına rağmen, bugün bu genç nüfus toplumsal çalkan-tılara ve istikrarsızlığa neden olabilir. Tek çare genç nüfusa iş yaratmaktır.

Petrol geliri İran bütçesinin ana kaynağıdır. Bu kay-nağın istihdam yaratan bir büyüme için kullanılma-sı gerekmektedir. Ancak Ahmedinecad petrol ge-lirlerini popülizm yaparak kendini fakir babası, halk adamı, İran’ı da nükleer silah sahibi süper güç yap-mak için harcıyor. Ahmedinecad önceki dönemin-de İran’daki 30 ilin tamamını ziyaret etti. 2000 bel-dede konuşma yaptı. Hiçbir üst düzey yetkilinin git-mediği ücra yörelere gitti. Yoksul bölgelerin güveni-ni ve sevgisini kazandı. Meydanlarda halk ile diyaloğa girdi. Altyapı yatırımı isteklerine ayak üstü söz verdi. Meydanlara konuşmasını dinlemeye gelenlere küçük de olsa para dağıtıldığı, hesapsız maaş zamları yaptı-ğı yazılanlar arasındadır. Popülizm ve sadaka siyaseti Ahmedinecad’ın tekrar devlet başkanı olmasını sağ-ladı. Ancak piyasaya hesapsız pompalanan para ne-deniyle enflasyon arttı, emlak fiyatları yükseldi, paha-lılık ve işsizlik katlandı.

İran Amerikan emperyalizmine direniyor. Bu neden-le izole edilmiş durumda, yani İran’a ambargo uygu-lanıyor. İran’da bu politikadan dönülse bile dış des-tek almadan sanayileşme yatırımları, büyüme ve is-tihdamın sağlanması çok güç görünüyor. Üstelik ge-çen yıllarda elde edilen ve popülist yaklaşımla dağıtı-lan petrol gelirlerinin bugün daha çok kısıtlı olduğu-nu biliyoruz.

İran büyük bir ülke. Tarihi ve kültür varlıkları olan bir ülke. Üstelik kısıtlı olsa bile petrol geliri, ülkenin ko-layca kalkınmasını sağlayacak kadar büyük. İran bu politika ile bir yere varamayacağını elbette görecek-tir. Ama 30 yılını kaybettiğini hala göremedi.

Biz bir şeyler görebiliyor muyuz acaba?

İRAN ÖRNEĞİ

Page 4: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 3

Yayın Kurulundan

Sıcak yaz günlerinin başlangıcında yine birlikteyiz. Ya-ğışlar bereketli geçmiş, barajlarda sular üst seviyelere ulaşmış, bu arada Dünya Su Forumu bile ülkemizde ya-pılmış; yerel seçimler gelmiş geçmiş, eh işte siesta mev-simi de gelmiş çatmış o halde bu sayımızda biraz ha-vadan sudan, nehirlerden, artan ve düşen uygulamalar-dan konuşalım istedik.

Emek, insan, yaşam, üye, meslek, ülke gibi kavramla-rı gündelik yaşam içinden birlikte izleyelim, gözleyelim istedik bu sayımızda.

Türkiye’de işsiz sayısı Mart 2009’da 3.776.000 kişiye ulaşmış. Bir önceki yılın aynı dönemine göre işsiz sayı-sı 1milyon 244 bin kişi artmış. Bu durumda Mart ayına göre işsizlik oranı %10,7 den %15,8’e artmış. Üstelik bu oran Şubat 2009 da %16,81 ile Cumhuriyet Tarihinin en yüksek oranına ulaşmış. Buna rağmen istihdam oranın-da 241 bin kişilik bir düşüş olmuş. Kadınların iş gücü-ne katılma oranı %23’e düşmüş.Üstelik bu durumlar sa-dece kayıt altında olanları kapsamaktaymış. Yaptığı iş-ten dolayı sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı olmadan çalışanlar da kapsam içinde düşünülürse bu sayılar çok daha büyük boyutlara ulaşırmış. İşsizlikle ilgili en endi-şeli durum genç nüfusta ortaya çıkarak genç nüfusta iş-sizlik oranı % 27,5’e ulaşmış. Meslek ve sektörümüzdeki işsizlik ve genç inşaat mühendislerinin sorunlarına iliş-kin durumu hemen hemen her Bültende okumaktası-nız zaten.

Toplumsal olarak şiddete meyil artmış, bazı kesimler-de uygulanagelen şiddet vahşet boyutlarına ulaşmış. Bu yetmiyormuş gibi şiddetin her türlüsü toplumsal ya-şamda bana necilik anlayışının da artması nedeniyle ka-nıksanır hale gelmiş. Bu tür haberler yazılı ve görsel ba-sının baş haberlerine yükselmiş. Bunlardan da ve yaşa-dıklarımızdan da görüyoruz ki hayret şiddet her yerde.

Ya da haziran ayında Başbakanın ziyareti öncesi Beledi-yenin önünde bulunan 1’i çıplak 3 kadın heykelini de-poya kaldıran Kars Belediye Başkanı ile, dünyanın ender sahillerinden biri olan Antalya Kemer Belediye Başkanı-nın benzer uygulamalarıyla 1990’lı yıllardaki Ankara Bü-yükşehir Belediye Başkanının “sanata tükürme” anlayışı yeniden yükselmiş.

Ya da ülkenin her yerinde olduğu gibi Karadeniz Bölge-sindeki derelerin, nehirlerin üzerine “can suyu” kesilecek şekilde hesapsız kitapsız denetimsiz yapılan HES uygu-lamaları hız kazanmış. Hatta bu uygulamalar nedeniyle danışmanlık yapmak için kamu görevinden ayrılan eski mesai arkadaşları birbirlerine düşmüşler.

Kamusal alan olan güzelim Fethiye, Güllük gibi koylar-

da; yasalardaki boşluklardan ve bu durumun yarattığı hoşluklardan yararlanarak 10 yıldır uygulaya geldikle-ri işgallerin tespit(cik) edilmelerine işgalciler hayret et-miş. Bu koylara kondurdukları yüzer kondular için “Dev-let 40 yıldır neredeydi. Bugüne kadar göz yumanlar, do-kunmayanlar şimdi yıkıma geliyor” diye beyanat vermiş emlakçı, armatör tırnak içinde iş adamları bir de bu uy-gulamanın intihar etmesine neden olacağını beyanına ilave etmiş.

Ya da kapalı kapılar ardında yapılan toplantıların ve alı-nan kararların ortaya çıkmaması için bildiklerini meza-ra kadar götüreceğini beyan eden siyasetçinin bu beya-nındaki asıl amacı anlaşılamamış. Bu siyasetçinin dün-yayı kasıp kavuran emperyalizmin sonucu oluşan küre-sel krizin bizi teğet geçeceği tespiti de halen unutulma-mış.

Havadan denizden konuşmaya devam edecek olur-sak; onur, haysiyet , insan değeri, emeğe saygı gibi kav-ramlar unutulmaya yüz tutmuş. Deniz Feneri davasın-da olan bir üst kamu kurumu başkanının basına dağıt-tığı bir belgenin de “hava” olduğu ortaya çıkmış. Ama bahse konu zat halen görevine devam ediyormuş. Az daha unutuyorduk, Rusya’dan savaş helikopteri alacak-mışız. Sahi hava yoluyla Ankara’dan İzmir’e gelmeye ça-lışan emekli öğretmen uçaktan indirilirken 2mt yüksek-ten yani uçaktan piste nasıl düşürülmüş.

Düşürülme işleminin bununla sınırlı olmadığı yetkililer-ce yapılan açıklamalarda görülmektedir. Merkez Banka-sınca “küresel ekonomideki olumsuzlukların giderilme-sinin uzun zaman alacağı” açıklanmış, yine Merkez Ban-kasının brüt döviz rezervleri 67 milyar 90 milyon dola-ra inmiş. Bankaların toplam mevduatı 415,1milyar lira-ya gerilemiş, bunlar olurken İstanbul borsasında yaban-cı payı %65’i geçmiş. Ve yine açıklamalardan öğreniyo-ruz ki reel ekonomideki sorunlar devam edecekmiş.

Dünya dönmeye devam ettiği müddetçe iyi ve kötü, güzel ve çirkin, doğru ve yanlış hep birlikte olagelecek-tir. Önemli olan bizim ürettiklerimizin ve yanında yer al-dıklarımızın ne olduğudur. Dünyayı ve yaşananları de-ğiştirmek, hakim olan emperyalist küreselleşmenin kar-şısına başka bir küresel dünya oluşturmak mümkündür.Bu ise; değişimin ve gelişimin insandan ve toplumdan yana olduğu bir küreselleşme, eşitsizliğe karşı eşitliği, yoksulluğa karşı refahı, tüketimciliğe karşı üretkenliği, bireyciliğe karşı toplumsal dayanışma ile akıl ve bilimin yol göstericiliğini sahiplenerek olanaklıdır.

Sevgilerimizle...

Page 5: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Şubeden

4

1 Mayıs 2009

Sendikalar ve meslek odaları tara-fından organize edilen Alsancak Gündoğdu Meydanındaki 1 Mayıs mitingine TMMOB İzmir İl Koordi-nasyon Kurulu pankartı altında ka-tıldık.

9 Mayıs 2009

-su, İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde bir konser verdi.

-zenlediği 3. İzmir Kayıkları Yarışı’na katıldık.

10 Mayıs 2009

İnş. Müh. Ahmet GÜREL’in rehberlik ettiği “Atatürk Temalı Gezi” yapıldı. Karşıyaka Latife Hanım Köşkü Anı Evi, Zübeyde Hanım Mezarı, Atatürk Müzesi, Apikam Kent Tarihi Müze-si, İnönü Evi, Uşakizade Köşkü’nün gezilmesi ardından Asansörde çay molası verildi.

14 Mayıs 2009

İnş. Yük. Müh. Erhan Karaesmen’in sunduğu “Ulaşım Yapılarındaki Çağ-daş Gelişmeler” semineri Şubemiz konferans salonunda gerçekleşti.

15-16 Mayıs 2009

İnşaat Mühendisliğinde Yeni Açılım-lar ve Yaklaşımlar başlıklı iki günlük seminerler dizisi Şubemiz konfe-rans salonunda gerçekleşti.

21 Mayıs 2009

- “Yapı Dinamiğinin Temel İlkeleri” konulu seminer Prof. Dr. Hikmet H. Çatal tarafından Şubemiz konferans salonunda sunuldu.

- İlçe Temsilcilikleri Ortak toplantısı Şubemizde yapıldı.

- Celal Bayar Üniversitesi’nde “İnşa-at Mühendisliğinde Çalışma Alan-ları ve Çalışma koşulları” başlığıy-la yaptığımız sunumda mesleğimi-zi ve Odamızı tanıttık.

22 Mayıs 2009

Geleneksel 6. Kısır Mısır günü Tepe-kule Teras katında yapıldı.

23 Mayıs 2009

Şubemiz Türk Halk Müziği Ko-rosu Konseri İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde bir konser verdi. Kon-

serde ayrıca, Şubemiz Halk Oyunları Topluluğu da oyunlarını sundu.

26 Mayıs 2009

“Kat Mülkiyeti Kanunu” konulu se-mineri Şubemiz konferans salonun-da İnş. Müh. Hasan Hüseyin Tunçde-mir tarafından sunuldu.

27 Mayıs 2009

İşyeri Temsilcileri Ortak Toplantısı Şubemizde yapıldı.

28 Mayıs 2009

“Deprem Tepki Spektrumları Hesap-lanması ve Yorumlanması” konu-lu seminer Prof. Dr. Hikmet H. Çatal tarafından Şubemiz konferans salo-nunda sunuldu.

29 Mayıs 2009

- 29-30 Mayıs 2009 tarihlerin-de İstanbul’da yapılan Yapı Dene-tim Çalıştayı’na Şubemizden Yöne-tim Kurulu Sayman Üyemiz Ayhan Emekli, Yönetim Kurulu üyemiz Şe-fika SEYHAN HAS ile üyelerimiz Şa-hin TÜZEN, Mehmet KOCAGÖZOĞ-LU, Ali İhsan ARGIT ve Atilla ZAĞPUS katıldılar.- Schulz Boya Alman Patentli Ürün Tanıtımı ve Eğitimi Şubemiz Konfe-rans Salonunda gerçekleşti. Tanıtım sonrası kokteyl verildi.

Page 6: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 5

Şubeden

15 Haziran 2009

KESK İzmir Şubeler Platformu tara-fından KESK‘e yönelik uygulamala-rı protesto etmek için düzenlenen, Basmane Meydanı‘ndan Konak‘a yapılan yürüyüş ve kitlesel basın açıklamasına TMMOB İKK olarak ka-tıldık.

18 Haziran 2009

- Geleneksel hale gelen İzmir Körfe-zi Vapur Gezisi etkinliğimiz yoğun üye katılımı ile gerçekleştirildi.- 18-22 Haziran 2009 tarihleri ara-sında İTÜ Ayazağa Kampüsünde ya-pılan TİMÖB 2009 (Türkiye İnşaat Mühendisliği Öğrencileri Buluşma-sı) etkinliğine 5 genç-İMO üyesi öğ-renci katıldı.

21 Haziran 2009

İnşaat Mühendisleri Odası, Danış-tay tarafından yürütmesi durdu-rulan “TMMOB İMO Serbest İnşa-at Mühendisliği Hizmetleri Uygula-ma, Tescil, Denetim ve Belgelendir-me Yönetmeliği” değişiklik taslağını görüşmek üzere Olağanüstü Danış-ma Kurulu Toplantısı düzenledi. İMO İstanbul Şubesi’nin ev sahip-liğinde, tüm şubelerden katılım-la, gerçekleştirilen toplantının açı-lış konuşmasını İMO Yönetim Kuru-lu Başkanı Serdar Harp yaptı. Serdar Harp’in ardından İMO Genel Sek-reter Yardımcısı Gülsüm Sönmez TMMOB İMO Serbest İnşaat Mühen-disliği Hizmetleri Uygulama, Tescil, Denetim ve Belgelendirme Yönet-meliğine Dair Değişiklik Taslağı’nda yer alan maddelerin amaç ve içe-riklerini dair bir sunum yaptı. Gül-süm Sönmez’in ardından sırasıyla Eski İMO Başkanı Hilmi Yüncü, İMO Danışma Kurulu Üyesi İhsan Kaş, Afet Hazırlık ve Müdahale Kuru-lu Başkanı Mutlu Öztürk, Belgelen-dirme Kurulu Üyesi Fikret Keskinel, Ankara Şube Sekreter Üyesi Taylan Ulaş Evcimen, Adana Şube Başka-nı Sadi Sürenkök, Muğla Şube Baş-

04 Haziran 2009

Dokuz Eylül Üniversitesi 4. sınıf öğ-rencilerine Odamız tanıtıldı.

06 Haziran 2009

Nazım Hikmet Ran’ın ölüm yıldö-nümünde Şubemizde “Şiirleriyle Nazım’a Dair” başlıklı bir dinleti ya-pıldı.

10 Haziran 2009

“Bentley Mühendislik Çözümleri” ürün tanıtımı Şubemiz konferans salonunda gerçekleştirildi.

11 Haziran 2009

“Konak Kentsel Yenileme Projesi: Kadifekale Heyelan Bölgesinin Bo-şaltılması” konulu seminer İnş. Müh. Yaser POLAT tarafından Şubemiz konferans salonunda sunuldu.

12 Haziran 2009

Torbalı İlçe Temsilciliğimizin faaliyet göstereceği yeni binaya taşınması dolayısıyla yapılan açılışa Şube Baş-kanımız Prof. Dr. Ömer Zafer Alku, Şube Yönetim Kurulu Sayman Üye-miz Ayhan Emekli, Şube Yönetim Kurulu Üyemiz Şefika Seyhan Has ve Şubemiz Mesleki Denetim Gö-revlisi Soner Bilge katıldılar.

Torbalı Temsilciliğimizin yeni faali-yet adresi: Hükümet Caddesi Tepe-kule Mah. No: 1/3 Tetik İşhanı / Tor-balı

kanı Alifer Atasever, İzmir Şube Say-man Üyesi Ayhan Emekli, Diyarbakır Şube Sekreteri Turan Kapan, Balıke-sir Şube Başkanı Hikmet Cesur, Ay-dın Şube Başkanı Kazım Zeyrek, İs-tanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, Danışma Kurulu Üyesi A. Fuat Gü-nak söz aldı. Toplantıda söz alan konuşmacılar üç yıldır yürürlükte olan Yönetmeli-ğin meslek ve meslektaşlarına fayda sağladığını belirterek Yönetmeliğin devamı için gerekli çalışmaları sür-düreceklerini ifade ettiler.

23 Haziran 2009

DEÜ bitirme tezleri poster sunumu-na katıldık. DEÜ’de stand açıldı.

24 Haziran 2009

24-26 Haziran 2009 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleşen Uluslararası Deprem ve Tsunami Konferansı’na Şubemizden Şube Yönetim Kuru-lu Sayman Üyemiz Ayhan Emekli ile Yönetim Kurulu Üyemiz Sadık Can Girgin katıldılar.

Page 7: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Şubeden

6

29-30 Mayıs 2009 tarihinde İstanbul’da Yapı Denetim Çalıştayı yapıldı.

Çalıştay İnşaat Mühendisleri Odası Ankara, İstanbul, İzmir, Kocaeli Şube yöneticilerinin ve Şubelerin Yapı Denetim Komisyonlarının ortak çalışması olarak ger-çekleştirildi.

Bu çalıştayda sunulan sunumlar, öneriler, görüş-ler Ekim ayında İstanbul’da yapılacak Yapı Denetim Sempozyumunda değerlendirilmek üzere rapor ha-line getirildi.

Konular çalıştay öncesi belirlendi. Raportörler su-numlarını yaptıktan sonra soru ve cevaplar alındı.

İstanbul Şubesi’nin konusu : Genel olarak yapı dene-tim ve yapı denetimi yasasının amacı nedir?

Şu andaki uygulamalar bu amacı sağlıyor mu ?

İzmir Şubesinin konusu : yapı denetim yönetmeliği ile birlikte uygulamaya ilişkin sürecin değerlendirilmesi.

Ankara Şubesi’nin konusu : yapı denetim kuruluşlarının ya-pısı, kuruluş ve işleyiş sürecinde karşılaşılan sorunlar, yetki-ler ve sorumluluklar.

Kocaeli Şubesinin konusu : Yapı denetim sürecinde Meslek Odalarının yeri ve önemi.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası’nın, Avrupa İnşaat Mü-hendisleri Konseyi ve Dünya İnşaat Mühendisleri Konseyi ile ortaklaşa düzenlediği “Uluslararası Deprem ve Tsunami Konferansı” 22-24 Haziran 2009 tarihleri arasında İstanbul Teknik Üniversitesi Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. ABD’den Yeni Zelanda’ya kadar 25 ülkeden akademisyen ve mühendislerin katılımıyla üç gün gerçek-leştirilen sempozyumda ilk gün “Yapıların Sismik Değerlen-dirilmesi ve Güçlendirilmesi”, ikinci gün “Tsunaminin Yapıla-ra Etkisi”, “Geoteknik Deprem Mühendisliği” ve üçüncü gün “Yapıların Sismik Kontrolü ve Korunması” ve “Sismik Riskle-rin Azaltılması” konu başlıklarında bildiriler sunuldu.

Konferansın açılış konuşmalarını sırasıyla Uluslararası Dep-rem ve Tsunami Konferansı Yerel Düzenleme Kurulu Başka-nı Prof. Dr. Tuğrul Tankut, İMO Yönetim Kurulu Başkanı Ser-dar Harp, Avrupa İnşaat Mühendisleri Konseyi Eski Başka-nı ve Yönetim Kurulu Üyesi Richard Coackley, Dünya İn-şaat Mühendisleri Konseyi Başkanı Prof. Jose Medem, İTÜ Rektör Danışmanı Prof. Ural Derin, Sarıyer Belediye Başkanı Şükrü Genç ile Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Müsteşar Yar-dımcısı Mahmut Küçük yaptı. Açılış konuşmalarında doğal afetlerin etkileri ve afetlere karşı alınması gereken tedbirler ortaya konuldu.

YAPI DENETİM ÇALIŞTAYI

Şefika Seyhan HASİMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi

DEPREM VE TSUNAMİ KONFERANSI

Sadık Can GİRGİNİMO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi

Çalıştaya katılan Şubeler yuıkarda belirtilen konular çerçe-vesinde sunumlarını gerçekleştirdiler.

İkinci gün öğleden sonra değerlendirme bölümünde ra-portörlerin çalıştaya katılanların önerilerini ve katkılarını alarak yeniden düzenledikleri raporları sunmaları ile son buldu.

Başarılı bir çalıştay yapıldı.

Konferansın son gününde “Zarar Azaltma Politikaları-İstanbul Bazında Bir Değerlendirme” konulu panele Dün-ya Bankası Türkiye Ofisi, İstanbul Valiliği, Sayıştay ve Japon-ya Uluslararası İşbirliği Ajansı Türkiye Ofisi’nden katılımcılar İstanbul’da depremlerde oluşabilecek zararların ve hasarla-rın azaltılmasına yönelik olarak neler yapıldığı ve yapılması gerektiği üzerinde sunumlar gerçekleştirdiler.

Page 8: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 7

Şubeden

17 AĞUSTOS MARMARA DEPREMİ’NDEN GÜNÜMÜZE…

Vedat YORULMAZELİnşaat Mühendisi

Sadık Can GİRGİNİnşaat Yüksek Mühendisi

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nin üzerinden tam on koca yıl geçti. Sabaha karşı 03.00 sularında meydana gelen 7,4 büyüklüğündeki deprem 45-50 saniye sürdü. 17 bin 480 kişinin yaşamını yitirdiği, 44 bin kişi yaralandığı, yaklaşık 200 bin kişinin evsiz kal-dığı depremde, 66 bin 441 konut, 10 bin 901 işyeri yı-kıldı. 67 bin 242 konut, 9 bin 927 işyeri “orta”, 80 bin 160 konut ve 9 bin 712 işyeri de “az” derecede hasar gördü. Sayısal veriler işin vehametini ortaya koyuyor; ancak ülkemizde bu süre içerisinde bu tablodaki du-rumu hafifletecek neler yapıldı, neler eksik kaldı bun-ları hatırlamak gerekli.

Yapılanlar- Anma programları ve etkinlikleri düzenlendi,- Sivil toplum örgütleri ve akademisyenlerin katılı-mıyla 2004’te Deprem Şurası düzenlendi.-‘Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelik’ hazırlandı ve Mart 2007’de yürürlüğe gir-di. - Altyapı tesislerinin doğal afetlere dayanıklı tasarımı, malzeme seçimi, yapımı, işletilmesi, bakım ve onarı-mı için asgari şartların belirlendiği ‘Alt Yapılar İçin Afet Yönetmeliği’, 15 Şubat 2007’de yürürlüğe girdi.- Deprem riski taşıyan okulların yaklaşık % 15 i güç-lendirildi,

Yapılmayanlar- Mühendislik verilerinden yoksun olan imar planları güncellenemedi,- 2001 yılından bu yana 19 pilot ilde uygulanmakta olan yapı denetimi hala ülke geneline yayılamadı,- Yapı denetim şirketlerinin denetimlerinin gerçekleş-tirilmesi için gerekli mekanizmalar oluşturulamadı,- 2004 yılında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafın-dan yapılan “Birinci Deprem Şurası”nda ortaya konu-lan tespitler uygulanamadı, önerilen kurumsal yapı-lanmalar oluşturulamadı ve gerekli yasal düzenleme-ler hayata geçirilemedi,- Afetlere hazırlık ve etkilerinin azaltılmasına yönelik olarak hazırlanan deprem master planları içerisindeki öneriler ve hususlar uygulanamadı,- Deprem Konseyi Ocak 2007’de lağvedildi ve yerine başka bir oluşum kurulamadı,- Kırdan kente göçün neden olduğu sağlıksız kentleş-me ve kaçak yapılaşma önlenemedi,

- Kentsel Dönüşüm Projelerinde bölgelerdeki rant odaklı çözümlerden sosyal odaklı çözümlere geçile-medi,- Afet öncesi hazırlık, planlama ve zarar azaltma-ya yönelik afet politikaları geliştirilemedi. Toplumun deprem öncesinde değil de yalnızca deprem sonrası sonuçlarına hazırlanması yeterli görüldü,- 1 Temmuz 2006’da yürürlüğe konan “Dokuzuncu Kalkınma Planı”nda afetlerle ilgili konulara yer veril-medi,- Depremde hasar görebilecek yapıların tespitleri ye-terli düzeyde yapılamadı,- Deprem Erken Uyarı Sistemi ile ilgili bir çalışma ya-pılmadı.Görüldüğü üzere, hala depremlerle ilgili etkin politi-kaların üretilememesine bağlı olarak insanlarımız ka-derlerine terk edilmektedir. Afet gerçeğini yansıtan bilimsel çalışmaların ışığında karar vericilerin bu ko-nuyu öncelikle masaya yatırması ve irdelemesi artık kaçınılmazdır.

Page 9: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Şubeden

8

2942 sayılı Kamulaştırma Kanununda, 4650 sayılı Kanunla 24.04.2001 tarihinde değişiklik yapılıncaya kadar, il merkez-leri için il, ilçe merkezleri için ilçe idare kurullarında kamulaş-tırma alanında oluşturulan listelerde çok farklı serbest mes-lek gruplarından kişilerin de bilirkişilik yapmaları söz konu-suydu. Ancak bahsi geçen değişiklik ile il ve ilçe idare kurul-ları listelerinde kamulaştırma bilirkişiliği yapma görevi mü-hendis ve mimarlara verilmişti. Bu durum, kamulaştırma ala-nında mesleğinde uzman olan teknik elemanlara duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmakla birlikte, aslında mühendis ve mi-marlar lehine olan yasal düzenlemedir.

Ancak çok ihtiyaç duyulmasına rağmen inşaat mühendisi meslektaşlarımızın, kamulaştırma bilirkişilik alanında göre-ve talip olmadıklarını görüyoruz.

Bilindiği gibi 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 15 inci maddesine göre her yeni yıl için;

a) Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’ne bağlı ihtisas odalarının her biri tarafından, üyelerinin oturdukları yeri göz önünde bulundurarak her il için on beş ila yirmi beş,

b) Ayrıca il merkezleri için il, ilçeler için ilçe idare kurulların-ca bu bölgelerde oturan ve mühendis veya mimar olan ta-şınmaz mal sahipleri arasından on beş bilirkişi en geç Ocak ayının ilk haftasında seçilerek isim ve adres listeleri valilikle-re bildirilmektedir.

Buradan da anlaşılacağı gibi, mahkemelerde Kamulaştırma Kanunu gereği, kamulaştırma davalarında, 5 kişilik bilirkişi kurullarının üç üyesi odalar listesinden, iki üyesi de İl veya İlçe İdare Kurulu listelerinden seçilmektedir.

Ülkemizde 81 il ve 841 ilçe merkeziyle toplam 922 ayrı nok-tada inşaat mühendislerinin görev ve sorumluluk alabilece-ğini düşünebiliriz. Bu gruptaki listelerde en az iki inşaat mü-hendisi olabileceği düşünülürse toplamda 1844 inşaat mü-hendisine ihtiyaç olduğu görülmektedir.

Ayrıca, Odamızca 81 il için hazırlanması gereken minimum 15 kişilik Kamulaştırma Bilirkişilik Listelerinde toplam 1215 inşaat mühendisine ihtiyaç vardır. Her iki grubun toplam sa-yısı 3059’u da göstermektedir ki İnşaat Mühendisleri Odası üyeleri bu alanda aktif olmalıdır.

Bilindiği gibi 2942 sayılı Kanunun 15 inci maddesi gereği;

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin görüşü alınmak suretiyle “Kamulaştırma Davalarında Bilirkişi Olarak Görev Yapacakların Nitelikleri ve Çalışma Esaslarına İlişkin Yönet-melik” Maliye Bakanlığı tarafından 24 Kasım 2006 tarih ve 25356 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiş-tir.

Adı geçen yönetmeliğin 12 inci maddesi (1) fıkrasınca, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğine bağlı ihtisas odaları ile il ve ilçe idare kurullarınca hazırlanacak listelerde yer almak isteyen mühendis, mimar ve şehir plancıları, bilirkişi yet-ki belgesi almak için Birliğin gözetiminde ihtisas odaların-ca düzenlenen bilirkişi meslek içi eğitim kurslarına katılma zorunluluğu getirilmiştir.

Yeni yönetmeliğin 11 inci maddesi gereği TMMOB Yönetim

KAMULAŞTIRMA BİLİRKİŞİLİK KURSU

Kurulu’nun 10 Şubat 2007 tarihli toplantısında belirlenen; “Kamulaştırma Davalarında Bilirkişi Olarak Görev Yapacak Mühendis, Mimar ve Şehir Plancılarının Nitelikleri, Belgelen-dirilmesi ve Çalışma Koşullarına İlişkin Usul ve Esaslar” doğ-rultusunda, kamulaştırma bilirkişiliği görevini üstlenmek is-teyen meslektaşlarımız için Oda merkezimizce 19 saat sü-

reli Kamulaştırma Bilirkişilik Kursu 4-6 Eylül 2009 tarih-

lerinde İzmir’de yapılacaktır.

Kamulaştırma Bilirkişilik eğitimine eksiksiz katılanlara eği-tim sonunda test şeklinde yazılı sınav uygulanacak. Kursa katılan üyelerimizin başarılı sayılabilmesi için, 100 üzerin-den en az 70 puan alması gerekmektedir. Sınavda başarısız olan üyelere diğer şubelerde açılan eğitimler sonundaki sı-navlara ücretsiz olarak iki defa katılma hakkı verilmektedir.

Bilirkişi Yetki Belgesi olmayan hiçbir meslektaşımız gerek meslek Odamız gerekse İl ve İlçe İdare Kurullarınca kamu-laştırma bilirkişisi olarak atanmayacaklardır.

Kurs eğitim programı Yargıtay 5. Hukuk Dairesi Tetkik Haki-mi Sayın Mehmet ŞENOL tarafından verilecektir.

Kamulaştırma Bilirkişilik Kursu birden çok sayıda şube üyelerinin katılımı ile yapılacak olup kursa katılım ücreti 220.-TL’nin İzmir şubenin banka hesaplarına üyelerce yatı-rılması gereklidir.

Etkinlik katılım ücreti İzmir şubenin banka hesaplarına ha-vale edildikten sonra üyelerimiz başvuru formu ekinde ban-ka dekontunu İzmir Şube’ye faks çekerek etkinliğe katılımla-rı hakkındaki yazılı başvuruda bulunmalıdırlar.

Düzenlenen bu etkinliğin sonunda Oda üyelerimizin alacak-ları belgelerin, ülkemizin ağır ekonomik şartlarında, üye le-hine bir kazanım olduğu unutulmamalıdır.

Oda merkezimiz ile birlikte düzenlediğimiz Kamulaştırma Bilirkişilik Kursuna katılarak kamulaştırma davalarında bilir-kişi olarak görev almanızı arzu etmekteyiz.

Etkinlik duyurusunu bilgilerinize sunarız.

Saygılarımızla,

EK: 1

EK-1: KAMULAŞTIRMA BİLİRKİŞİLİK KURSU ÜYE EĞİTİM

VE BAŞVURU BİLGİLERİ

1) Kursa katılım ücreti ile ilgili ödemeler İMO İzmir Şubesinin Garanti Bankası Bornova Şubesi (031)- 6662914 no’lu hesa-bına yatırılması gereklidir.

2) Kursa kayıt için banka kanalı ile yapılan ödemelerde, kur-sun adı ile katılımcı Adı Soyadı ve Oda Sicil No’su yazılı olan dekont’ un İMO İzmir Şubesinin 0232 462 11 67 no’lu faksı-na Başvuru Formu İle birlikte gönderilmesi gerekmektedir.

3) Kursa katılımda Odamız üyesi olma şartı aranacaktır.

4) Yönetmelik gereği bilirkişilerin, bilirkişilik yapacağı alan-da en az üç yıldır fiilen mesleki faaliyeti icra ediyor olması gerektiğinden, kursa 74024 ve daha küçük Oda Sicil No’lu üyelerimiz katılabilir.

Page 10: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 9

Şubeden

5) Kurslar sonunda sınavda başarılı sayılan meslektaşlarımı-za verilecek “Bilirkişi Yetki Belgesi” beş yıl geçerlidir.

6) Kurs Eğitim Gün ve Saatleri:

4 Eylül 2009 Cuma

Birinci Oturum : 09:00-12:00 (3 saat)

İkinci Oturum : 13:30-16:20 (3 saat)

5 Eylül 2009 Cumartesi

Üçüncü Oturum : 09:00-12:00 (3 saat)

Dördüncü Oturum : 13:30-16:20 (3 saat)

6 Eylül 2009 Pazar

Beşinci Oturum : 09:00-12:00 (3 saat)

Altıncı Oturum : 13:30-16:20 (3 saat)

Sınav : 16:30-17:20 (1 saat)

7) Kurs son başvuru tarihi 2 Eylül 2009 Çarşamba günü mesai saati bitimine kadardır.

8) Kursa katılım ile ilgili ulaşım, konaklama vb, giderler kur-siyerlerin kendilerince, öğle yemekleri ve ara ikram giderle-ri İMO İzmir Şubesince karşılanacaktır.

9) Etkinliğe diğer şubelerden katılacak üyelerin konaklama-ları ile ilgili olarak üç alternatifli çalışma İzmir Şubesince ya-pılarak konuk şubelere bildirilecektir.

10) Kurs eğitim yeri İzmir’dir. Eğitim yeri adresi başvuru sa-hiplerine daha sonra bildirilecektir.

11) Kurs hakkında detaylı bilgi İzmir Şubemizden alınabilir.

Telefon: 0 232 462 56 55 - web: www.imoizmir.org.tr

Page 11: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Şubeden

10

2 Temmuz 1993’te Sivas’ta gerici güçler tarafından gerçek-leştirilen katliamın üzerinden 16 yıl geçti. Sivas’a kültür et-kinliği için giden 35 aydın, yazar, sanatçı, semah öğrencisi, her şeyden önemlisi insan, Madımak Oteli’nde gericiler ta-rafından yakılarak katledildi.

İnsanların, farklı düşünce, inanç ve kültürlerinden dolayı yakılarak öldürülmesi, tarihin sayfalarına kara bir not ola-rak düştü. Bu insanlık suçu ne yazık ki ülkemiz toprakla-rında işlendi. İlk değildi bu katliam; daha önce Malatya’da, Kahramanmaraş’ta, Çorum’da benzer katliamlar gerçekleş-tirilmiş, ırkçı-gerici saldırganlar tarafından yüzlerce masum insanımız katledilmişti.

Her yıl 2 Temmuz’da bir araya gelen on binler, anma etkin-likleri kapsamında katliamı kınıyor, unutulmasına izin ve-rilmeyeceğini haykırıyor, katliama yol açan zihniyetin sor-gulanması, sorumlulardan hesap sorulması çağrısında bu-lunuyor. Son yıllarda ise katliamın yaşandığı Madımak Oteli’nin müze haline getirilmesi talebinin 2 Temmuz etkin-liklerinde öne çıktığı gözlemleniyor.

2 Temmuz 2009 vesilesiyle bir kez daha vurgulanmalıdır ki, ne anma etkinliklerinin devamlılığının sağlanması ne de Madımak Oteli’nin müze yapılması tek başına yeterlidir.

Maraş’ta, Malatya’da, Çorum’da, Madımak’ta yaşanan acı-ların müsebbibi gericilik, çağdışı zihniyet, farklı görüş ve inançlara tahammülsüzlük ne yazık ki olanca ağırlığı ile var-lığını hissettirmekte, geleceğimizi belirlemektedir. Önem-li olan bu zihniyetin kültürümüzden, siyasal, sosyal hayatı-mızdan sökülüp atılmasıdır.

Ne yazık ki bugün bu noktadan çok uzağız. Türkiye AKP ikti-darı eliyle adım adım muhafazakârlaştırılmakta, ılımlı İslam adı altında emperyalizmle bütünleşmiş gerici-neoliberal bir anlayış kalıcı kılınmaya çalışılmaktadır. Türkiye kabuk değiştirme sürecindedir ve dikkat edilmelidir ki kabukta, Maraş’ın, Malatya’nın, Sivas’ın, Madımak’ın izleri bulunmak-tadır. Bu izi ne Madımak’ın müze yapılması ortadan kaldı-rabilir ne de her yıl anma etkinliklerinin gerçekleştirilmesi.

Madımak katliamına yol açan zihniyet bugün değişik kis-ve altında iktidardadır. Dolayısıyla 2 Temmuz gericiliğe kar-şı mücadelenin simgesi olarak görülürse, Madımak’ın müze yapılması bu mücadelenin moral gücü olarak algılanırsa asıl anlamına kavuşacaktır.

Bu duygularla Sivas Madımak katliamını bir kez daha lanet-liyor, kaybettiğimiz arkadaşlarımızı özlemle anıyoruz.

-yor; neoliberalizm kentleri yaşam değil, rant alanları olarak düzenlemek istiyor. Kentsel dönüşüm projeleri bu düzenle-menin odak noktasını oluşturuyor. TOKİ bugün neoliberaliz-min ileri kurumu statüsündedir.

-ma hırsına kurban ediliyor. İnsanlar evinden barkından, do-ğup büyüdüğü mahalleden uzaklaştırılıyor. Kent yoksulları, kent dışında itiliyor. Sistem yoksulluğu ortadan kaldıracağı-na, yoksulluğu saklamak, yoksul mahalleri uydu kentlere çe-virmek istiyor.

-

KESK Yönetim Kurulu üyesi Songül Morsümbül ve Eğitim-Sen Kadın Sekreteri Gülçin İşbert’in İzmir ve İstanbul’da sürdürülen bir soruşturmayla ilgili gözaltına alınmasını ta-kiben, KESK Genel Merkez Binası’nın polis tarafından bası-lıp aranmasını demokrasiye ve emek hareketine yapılmış bir saldırı olarak değerlendiriyor ve protesto ediyoruz.

Türkiye ne yazık ki son dönemde hukuksuzluğun zirve yap-tığı, tırmandırıldığı, keyfiliğin egemen olduğu bir ülke hali-ne getirilmiştir. Siyasi iktidar kendisi gibi düşünmeyen, ken-disine engel olarak gördüğü bütün toplumsal ve siyasal ke-simleri baskı altında tutmayı, ezmeyi, sindirmeyi iş edinmiş-tir.

Belli ki siyasi iktidarın KESK’ten rahatsız olması için haklı ge-rekçeleri bulunmaktadır. Çünkü KESK yüz binlerce kamu emekçisinin sözcüsüdür; emek ve demokrasi mücadele-sinin baş aktörlerindendir. KESK her toplu sözleşme dö-neminde siyasi iktidarın tekerine çomak sokmakta, kamu emekçilerinin haklarının masa başında gasp edilmesine karşı direnmektedir. KESK bu nedenle “etkisizleştirilmeli ve devre dışı” bırakılmalıdır.

Siyasi iktidar bilinçli olarak at izini it izine karıştırmakta, ya-ratılan kaos ortamında tek sesli bir ülke yaratmaya çalış-maktadır. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’nin basılıp aranması ile KESK’e yapılan muamele aynı zihniyetin ürü-nüdür.

Toplu görüşmelerde iktidar cephesinden gelen önerile-re itiraz etmeyen işçi ve memur sendikaları, siyasi iktidar-la aynı dünya görüşüne sahip sözde toplumsal dayanışma ağı örmeye çalışan kurumlar, teslim alınmak istenen yar-gı, mevcut uygulamalara ses çıkartmayan meslek odaları, TBMM’de mutlak hâkimiyet ve bu gidişata direnenlere ya-pılan yasadışı muamele, yaratılmak istenen Türkiye budur.

İnşaat Mühendisleri Odası, KESK Genel Merkezi’ne ya-pılan saldırıyı kınamakta ve beraberinde Türkiye’nin AKP’lileştirilmesini karşı direneceğini beyan etmektedir.

2 TEMMUZ GERİCİLİĞE KARŞI

MÜCADELENİN SİMGESİDİR2 Temmuz Sivas katliamının 16. yıl dönümü dolayısıyla İnşaat

Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 1 Temmuz 2009

ROBİN HOOD EFSANESİ SONA

ERDİ; TOKİ ARTIK ZENGİNLERE

“AKILLI EVLER” YAPIYORİnşaat Mühendisleri Odası tarafından hazırlanan Odası “TOKİ

Değerlendirme Raporu” 2 Haziran 2009

DEMOKRASİYE VE EMEK HAREKETİNE SALDIRI

KESK Genel Merkezinin polis tarafından basılması ile ilgili olarak İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 28 Mayıs 2009

Page 12: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 11

Şubeden

Çorum Valiliği tarafından düzenlenen İl Koordinasyon Kurulu toplantısında Çorum Valisi Mustafa Toprak’ın, meslektaşımız Jeoloji Mühendisi Veysel Uykan’ı kılık kıyafeti gerekçe göste-rerek azarlaması ve toplantıdan çıkarmasını kabul edilemez buluyor ve protesto ediyoruz.

Çorum Valisi Mustafa Toprak’ın tavrını rencide edici, çağdışı olarak değerlendiriyoruz.

Mühendisler ve tabiî ki bütün kamu çalışanları kimsenin emir eri değildir. Makamı ve mevkii ne olursa olsun, kimsenin bir başkasına böyle davranmaya hakkı yoktur.

Ezmeye, hükmetmeye çalışan o ilin en üst düzey yetkilisidir. Ezilen, kırılan ise emeği ile geçinen kamu çalışanı bir mühen-distir. Çorum Valisi bulunduğu makamdan aldığı güç ve yetki-yi otoriter emellerine alet etmek istemiş, bu yolda bir meslek-

İMO’nun kurucu üyelerinden olduğu Dünya İnşaat Mühen-disleri Konseyi (WCCE), 4. Genel Kurul Toplantısı’nı İstanbul’da gerçekleştirdi. 25-26 Haziran 2009 tarihlerinde İTÜ Süleyman Demirel Kültür Merkezi’nde yapılan genel kurulda 2011 yılına kadar WCCE’ye başkanlık edecek olan Dr. Emilio Colon göre-vi devraldı. Kurulda 2011 yılından itibaren başkanlık görevini Edelmiro Rua’nın sürdürmesine de karar verildi.

Devir-teslim töreninin ardından yeni başkan Dr. Emilio Colon yaptığı konuşmada WCCE’nin önümüzdeki dönem yol hari-tasını çizdi.

İMO adına İMO Uluslararası İlişkiler Kurulu Başkanı Prof. Tuğ-rul Tankut’un katıldığı Genel Kurul’da alınan diğer kararlar şöyle:

yönetimlere yaptıkları işleri anlatan yazılı bir kaynak bırak-maları karara bağlandı.

-rilmesi için gerekli ön çalışmanın yapılması kararlaştırıldı.

-mete özel belgelerin yayınlanmasına karar verildi.

-leye ulaştırılması için bir ön çalışma yapılması kararlaştırıl-dı.

İMO Yönetim Kurulu Başkanı Serdar Harp Genel Kurul’da çe-şitli temaslarda bulundu. Harp, WCCE yetkilileriyle yaptığı gö-rüşmelerde Konsey ve İMO ilişkilerinin geleceği hakkında da görüş alışverişinde bulundu.

MÜHENDİSLER EMİR ERİ DEĞİLDİRÇorum Valisi’nin, bir jeoloji mühendisini azarlayarak

toplantıdan çıkarmasıyla ilgili olarak İnşaat Mühendisleri Odası tarafından yapılan açıklama. 19

Haziran 2009

WCCE GENEL KURULU İSTANBUL’DA

YAPILDI

yutunu Toplu Konut İdaresi başkanlığı (TOKİ) örgütlüyor.

-mıştır. Toplu konuttan gecekonduyla ilgili yasalara kadar ge-rekli değişiklikler yapılmış, TOKİ denetim dışına çıkartılmış, TOKİ için altın yıllar 2000’lerle birlikte başlamıştır.

-nut seferberliğine kalkışan TOKİ, kısa sürede bu noktadan uzaklaştı. İstanbul örneğinde olduğu gibi yüzde 56 ile orta ve üst sınıflara konut üretmeye başladı.

ihtiyacı ile birleşince içinden çıkılamaz devasa bir sorun or-taya çıkıyor. Siyasi iktidar inşaat sektörünün sorunlarını çöz-mek yerine TOKİ’nin gücünü ve yetkilerini artırıyor; kentsel dönüşüm projelerine ağırlık veriyor. TOKİ büyüyor ama inşa-at sektörü sorunlarla boğuşuyor.

-malar içindedir. Ayrıca Kamu İhale Kanunu’nun 5. maddesiy-le de çelişki arz etmektedir. Askeri darbe dönemlerinin sav-cılarının yaklaşımı söz konusu olsa, “TOKİ’nin Anayasayı ‘ilga, tağyir, tebdil suçu” işlediği iddia edilebilirdi.

-yüyen şirketler tarafından yapılmaktadır. Şirketlere bakıldı-ğında ağırlığının AKP iktidarına siyaseten yakınlığı ile tanı-nan, AKP üst yönetimiyle akrabalık ilişkisi bulunan sermaye gruplarının çoğunluğu oluşturduğu görülecektir.

-neği (MÜSİAD), Anadolu Aslanları İşadamları Derneği (AS-KON), Türkiye Sanayici ve İşadamı Dernekleri Konfederas-yonu (TUKSON) üyesi şirketler almaktadır. 2004-2005 yılları baz alındığında, konut ihalelerinin % 68’lik kısmının AKP’ye yakınlığı ile bilinen şirketlere aktarıldığı görülecektir.

bir barınma sorunu olarak görmekte ve kamu idaresinin il-gili kurumlarının bu yaklaşıma uygun çalışma yürütmesi ge-rektiğini savunmaktadır. TOKİ Değerlendirme Raporu, İnşa-at Mühendisleri Odası’nın hassasiyetini ortaya çıkarmakta-dır. İMO, bundan sonra da TOKİ ve ilgili konuların takipçisi olacak, görüş ve düşüncelerini kamuoyuyla paylaşmaya de-vam edecektir.

taşımız zor durumda bırakmakta beis görmemiştir.

Azarlayan da azarlanan da kamu görevi yapmaktadır. O halde Çorum Valisi’ne sormak gerekiyor: Bu yetkiyi nereden alıyor-sunuz? Kamu görevlilerine böyle insani olmayan bir biçimde davranmak hakkını hangi yasal dayanakta buluyorsunuz? Vali olmanız saldırgan tutum takınmanızı, aşağılayıcı davranma-nızı sağlar mı?

Valinin nereden güç aldığı açıktır. Bu talihsiz olay, son yıllarda özellikle başbakanın soru soran, sorununu iletmeye çalışan vatandaşlarına karşı takındığı saldırgan tutumun bir yansı-masıdır. Başbakan vatandaşını azarladıktan sonra, bir valinin kamu görevlisini azarlamasına şaşırmamak gerekmektedir.

Kamu idaresinde baskıcı, otoriter, insani olmayan bir tarz ha-kim hale gelmiştir ki, bunun örneklerinin sık yaşanmaya baş-lamasına dikkat çekmek istiyoruz. Bu ülkenin en dinamik, en üretken potansiyeline sahip mühendislerin, üretim sürecin-deki rolü ve öneminin değil de, kılık kıyafetinin kriter alın-masını çağdışı bir yaklaşım olarak görüyoruz. Yaşanan talih-siz olayın toplantıya katılanların, gazetecilerin, kameraların önünde vuku bulmuş olmasını insan hakkı ihlali olarak de-ğerlendiriyor ve Çorum Valisini tüm kamu çalışanlarından özür dilemeye çağırıyoruz.

Anlaşılan o ki Çorum Valisi mazruftan daha çok zarfa önem veren bir zihniyetin temsilcisidir.

Çorum Valisi utanılası bir kötülüğe yol açmıştır; asıl Valinin utanması gerekmektedir ama biliyoruz ki, o değil, 21. yüzyıl-da hâlâ bu zihniyetle hareket eden kamu yöneticisine sahip bir toplum olmanın utancını bizler yaşayacağız.

Page 13: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Şubeden

12

KONU ������ ����� �

������������ ��������������

�� ������������������� ���������� !"

�� �������!����������� #$���%��&"�!'!

�� '�������(���%���)���*��(������ %���)�������+��,���� -��� ���#.#

�� �������������� ��������������'�������(���

��������# ����������/�0���&"1�

�� '��(���)���%���)���*��(������ !��������2������������ /�����1���&��&"

�� 2��3�4�����-���(��� �����&)� ������5��� ����/6"��.

� ���������-���������,��/���������������

�� ����%���)���������-���������� ������7������������/��������������� .����&*8���8

� �

6��5��)�-��������,��&)��+��)����

�� 6��5��)�7��������� ������(�(�������� �6�������&.

� �

&��(�)���,����,���)�����)(����

�� ����)���,�����������)���/���4���&������������(������ ����)���/���4�����(���,��!7�������,���)�� 6���(����������(�9,����������,��&���� &��(�)���,��&���&��)��������� ��,���)�,����,���)�����)(������ &)��(���&5��&��(�)���,��%���)�����

��������/��������������� 6���(����&��(�)����,������������ %���)�����!�������!��)���������

���������%+���������,��&)0�������� ���� ��6��������,������������)(�������� �����%���)�����,����(������ ���� ��/�������������������)(���������� &)�,���������!7����

&�������:����"

SEMİNERLERSEMİNERLERSEMİNERLER

�� !��4���;� �)� �)������� �5�������� 7��� ���� ���)����� 5���0���4��� ��� ����������������������� ��5���)���(��<

�� /������������)���(�����������;��������� �(� ��(����7���������(�������5����<

���������� ������ ����������

2��3��������,����������=2>

�� /��5�����������'+�(������,��/(����(����-�������������,��������

���=�/?@@;��/ABC;���'�-'�D@@E>�� ��(��������)� �4��/��(�������������

-�������������,���������� 2��3����(�������������-�������������

,��������

/�����&8�������#�8#�!'!

����/6"��.��7��!�/8!"

�� !��4���;�5���)��� �)������5�������� �������)��+��)��������5�����;�0��������(��������������3��0������������5�������(�)��������+���(�� ��5���)���<

�� ���(��;�������� �)�(���������3�4����� ���������5������ �������7��������(���$����0���0������3���������� ���������,�����4��(��<�

�� ���(����D@@F�,��������� ����������������� ����������(���0���4��(��<�� %���)������0�����(��������;�GF���)����������������)(�����������������,�����4��(��<�� �������� ������0����5������� �(����������)�0��������(�� ����(�� ��<�� �������(������GCH@@I���0�)�� �4��;�JI������(�����4��(��<�� ���(�������(������0������D@��8I���<�� /��(�K������0�������5�����(�������LC@I�����(�������������<�� ! ��(����0�����,���� �(��5�H�@�DJD�AFD�?F�??�9�G@A�=M���(�:���(����>

-�����(����4�������������(���������(�������������������;���������� ������0����5���������4��0������5���)������0�����(���������4��(��<

ÇALIŞMA GRUBU EĞİTİMİÇALIŞMA GRUBU EĞİTİMİÇALIŞMA GRUBU EĞİTİMİ

EĞİTİM PROGRAMIEĞİTİM PROGRAMIEĞİTİM PROGRAMI

���� ������ ������ ��

1. HA

FTA

������������������� �������

������������ �

��������

�������������������

Proje Okuma ve Düzenleme��������

�������������������

Proje Okuma ve Düzenleme�������

�������������������

Proje Okuma ve Düzenleme��������

2. HA

FTA �������

����������������������!���������������

�"������

�������������������

Proje Okuma ve Düzenleme�#������

������� $��%��&�������������

'&��(�)&������*������

������������+������

Proje Okuma ve Düzenleme��������

3. HA

FTA �������

�),�-������$�)�������'����&���.�� *��/������

������� �),�-������$�)����

���'����&���.��*+�/������

������� �),�-������$�)����

���'����&���.��*0�/������

Page 14: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 13

İncelemeler

KABLO ve KAFES ELEMANLARDAN OLUŞAN

ÖN GERİLMELİ SİSTEMLER

Ege Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği Bölümü

Efe SELMANYüksek Lisans Öğr.

Yrd. Doç. Dr. Ayhan NUHOĞLU

Öz: Kablo ve kafes elemanlardan oluşturulan ön gerilmeli sistemlerinin genel bir tanıtımıdır. Taşıyıcı bir sistem olarak mekanik özellikleri belirtilmekle beraber, avantajları ve dezavantajları söylenerek karşılaştırılmıştır. Avantajları doğrultusunda kullanım alanlarının altı çizilmiştir. Farklı geometrilerdeki örnekleri sunulduktan sonra, çözüm yöntemleri ve çözüm yöntemlerindeki hesap esasları üzerinde kısa bir irdeleme yapılmıştır.

1. Giriş

Mühendislik yapılarının tasarlanmasında genel yaklaşım, her zaman, yapının taşıyıcı eleman kesitlerinde oluşacak normal ve kayma gerilmelerin karşılanmasına yöneliktir. Tarihsel süreçte bu durum için birçok alternatif ileri sürülmüştür. Sunulan çözümler arasında taşıyıcı sistemin yapının türüne, konumuna ve kullanım amacına uygun olması gerekliliği mevcuttur. Bu gereklilik çerçevesinde değerlendirilen taşıyıcı sistemler, temel ölçütler olan fonksiyonellik, ekonomik ve estetik özellikleri de içinde barındırmalıdırlar.

Taşıyıcı sistemlerde açıklıklar büyüdükçe, sistem elemanlarına verilen kesitlerde büyümektedirler. Ayrıca bu büyük açıklıkları geçmek için tasarlanan sistemlerin zati ağırlıklarının oldukça yüksek değerlere ulaştığı gözlenmiştir.

Nasıl derenin diğer kenarına devrilen bir ağaç köprü mühendisliğinin doğuşunu tetikleyici bir etki yaratmışsa, yüksek ve geniş açıklıkları geçmede örümceklerin oluşturdukları ağ yapıları da kablo ve kafes sistemlerin kullanımı için yapı mühendislerine ışık tutmuştur.

Ön gerilmelendirerek rijitliği sağlanan kablo sistemler ile kafes sistemlerin iç içe kullanılarak oluşturulan taşıyıcı sistem tipleri değişik geometrilerde tasarlanarak birçok formda karşımıza çıkmaktadır. Geniş açıklıklar daha düşük zati ağırlıklı daha rijit elemanlarla geçilmiştir.

Bir diğer üstün özelliği ise rijit ve narin çubuklardan oluşan bu sistem elemanlarında oluşan kayma gerilmelerin ihmal edilecek kadar küçük olmasıdır. Bu yüzden diğer taşıyıcı sistemlere göre kolayca modellendirilebilip daha kolay çözümlenebilir.

Asma çatı, köprüler, teleferik, soğutma ve haberleşme kuleleri gibi birçok kullanım alanı bu üstün özellikleri sayesinde olmuştur.

Bu üstün özellikleri yanı sıra elemanların esnek olması sonucu aşırı deplasman davranışı sergiledikleri belirtilmelidir.

Taşıyıcı sistemler dış yükler tesirinde ihmal edilebilecek kadar küçük deplasman yapıyorsa çözümün sonucunu belirleyen denge eşitlikleri şekil değiştirmemiş ilk konum üzerinden kurulur. Büyük kolaylık sağlayan bu

tarzdaki hesapta yürütülecek yaklaşım “Birinci Mertebe Teorisi” olarak bilinir. Fakat bu tür sistemlerde olduğu gibi deplasmanlar aşırı değerlere ulaşıyorsa, deplasman öncesi ve sonrası konumların geometrileri dolayısıyla yapısal davranışları göz ardı edilemeyecek kadar farklı olacaktır. İşte bu durumda “İkinci Mertebe Teorisi” nin esas alındığı, denge eşitliklerinin değişen yeni geometriye ve iç kuvvetlere göre yeniden yazıldığı “Geometrik lineer olmayan analiz” uygulanmalıdır. Dolayısıyla sonuca benzer ve ardışık işlemlerin yapıldığı bir iterasyon yöntemi ile ulaşılır.

2. Sistemin oluşturulan değişik geometrik formları

Kavramsal olarak ilk Fuller isimli araştırmacının ortaya koyduğu kablo ve kafes elemanlarından oluşan ön gerilmeli bu sistemler Pugh isimli araştırmacının çalışmalarında ilk kez kategorize edildiği gözlenmiştir. Pugh bu sistemleri elmas formu, halka formu ve zigzag formundaki sistemler olarak sınıflandırdıysa da zaman içerisinde araştırmacılar bu gruplandırmaları geliştirmişlerdir. Bu gruplar:

1. Küresel formdaki sistemler

Bu formdaki sistemlerde tüm kafes çubukları, kablo ağlarına bir küresel hücre oluşturacak şekilde bağlıdırlar.

a. Baklava dilimi konfigürasyonuna sahip sistemler

Resim1. Rombik (baklava dilimi konfigürasyonuna sahip) sistemler(ince ve koyu çizgiler kabloları, kalın ve gri çizgiler kafes

elemanları göstermektedirler. )

Resim2. Rombik(baklava dilimi konfigürasyonuna sahip) prizmatik sistemler(ince ve koyu çizgiler kabloları, kalın ve gri çizgiler kafes

elemanları göstermektedirler. )

Page 15: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

İncelemeler

14

b. Halka konfigürasyonuna sahip sistemler

Resim3. Halka konfigürasyonuna sahip sistemler (ince ve koyu çizgiler kabloları, kalın çizgiler kafes elemanları göstermektedirler.)

c. Zigzag konfigürasyonuna sahip sistemler

Resim4. Halka konfigürasyonuna sahip sistemler(ince ve koyu

çizgiler kabloları, kalın çizgiler kafes elemanları göstermektedirler.)

2. Silindirik sistemler

Bu formdaki sistemlerde, rombik sistemlere destek çubukları eklenerek silindirik yapıya benzetilerek oluşturulur.

3. Yıldız formundaki sistemler

Bu formdaki sistemlerde tüm kafes çubukları, kablo ağları ile yıldız formu oluşturacak şekilde bağlıdırlar.

Temel anlamda formlar bu gruplar olup, bu form gruplarının şekillendirilmesi ile yeni oluşumlara da ulaşılabilmektedir.

3. Sistemin çözüm yöntemleri

Kablo ve kafes elemanlarından oluşan ön gerilmeli sistemler lineer olmayan çözüm esaslarınca literatürde birçok hesap yaklaşımının mevcut olduğu gözlenmektedir. Bunlardan matris yöntemleri, enerji metotları, diferansiyel eşitlik metotları ve dinamik relaksasyon yöntemi en çok kullanılan yöntemlerdendir.

Tüm bu prosedürlerin gereğinde, geometrik açıdan doğrusal olmayan sistemlerin çözümü temelde iki aşamada gerçekleşir.

Birinci aşamada bilinmeyen iç kuvvetleri ve deplasmanları kapsayan denge eşitlikleri kurulmaktadır.

F = K * D (F: Kuvvet vektörü, K:Rijitlik vektörü, D:Deplasman vektörü) (1)

(1)’de, rijitlik vektörü ile belirtilen ifade, elastik ve geometrik rijitlik vektörlerinin toplamından oluşan tanjant rijitlik vektörüdür.

KT = KE + KG (KT: Tanjant rijitlik matrisi, KE: Elastik rijitlik matrisi KG: Geometrik rijitlik matrisi) (2)

İkinci aşama ise, seçilecek uygun bir iteratif yöntemle istenilen duyarlılıkta deplasman ve içsel kuvvet gibi sonuçlara ulaşmaktır. Bu iteratif yöntem Newton-Raphson yöntemi veya Artım İterasyonu metodu genellikle seçilmektedir. Newton-Raphson prosedüründe artım metoduna göre daha yakın sonuçlar çıkmasına karşın ıraksama sorunuyla daha sık karşılaşıldığından Artım metodu daha sık kullanılmaktadır.

Fakat gerek aşırı zaman kullanımı gerekse de fazla bellek kullanımı gibi karşılaşılan sorunlar tüm bu işlemlerin bilgisayar ortamında gerçekleşmesine imkân tanımaktadır.

4. Örnekler

Resim5. Georgia Kubbesi (Levy, 1992) (www. arch. mcg)

Resim6. Sanatçı Kenneth Snelson’ın çalışmalarından bir seçme (www. kennethsnelson. net)

Resim7. Fuller jeodezik kubbe tasarımı (www. bfi. org)

Page 16: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 15

İncelemeler

6. Sonuç

Mühendislik yapılarının tasarlanmasında, taşıyıcı sistem seçiminde sıklıkla tercih edilen sistemlerden biri de kablolu kafes elemanlardan oluşan ön gerilmelendirilmiş sistemlerdir. Bu tür sistemler içerisinde birçok avantajı bulundurmaktadır. Bunların başında geniş açıklıkları diğer taşıyıcı sistem kesitlerininkilere göre daha düşük zati ağırlıklarla geçmesidir. Taşıyıcı sistem kesitlerinde kayma gerilmeleri hesaplarda dikkate alınmayacak kadar küçüktür. Bu durum hesaplamalarda büyük kolaylık doğurur. Kolay modellenebilirliği ve istenilen düzeyde rijit hale getirilebilmeleri diğer üstün özelliklerindendir. Bunların yanı sıra aşırı esnek olduklarından dolayı deplasmanların büyük olması ve elemanlar arasında ön gerilme dağılımında karşılaşılan zorluklar dezavantajlarına girmektedirler.

Baklava dilimi, silindirik ve yıldız gibi oldukça değişik topolojilerde ve geometrilerde formları oluşturulabilen sistemlerdir.

Aşırı deplasman gösterdiklerinden dolayı, geometrik açıdan doğrusal olmayan analize göre değerlendirilmelidir. (lineer olmayan analiz)Bu tür sistemlerin çözüm yöntemlerinde dikkat edilmesi gereken temelde iki aşama vardır. Birinci aşama bilinmeyen iç kuvvetlerin ve deplasmanların kendi arasında rijitlik cinsinden bağıntı kurulmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, lineer olmayan çözüm söz konusu olduğundan tanjant rijitlik matrisinin alınma gerekliliğidir. İkinci aşama ise, lineer olmayan çözümde kullanılacak iteratif yöntemin seçilip uygulanması bölümüdür. Sıklıkla daha az ıraksama gösterdiğinden artım metodu tercih edilmektedir.

Bu çözüm yöntemi, iteratif yöntemin uzunluğu zaman kaybı ve fazla bellek kullanımı gerektireceğinden daha kesin ve doğru sonuçlar elde edebilmek amacıyla bilgisayar ortamında yapılması salık verilmiştir.

Kaynakça:

1. Fu Feng, Structural behavior of Tensegrity Domes, Journal of Constructional Steel Research 61 (23-35), 2004

2. Nuhoğlu Ayhan, Kablolu Sistemlerin Geometrik Nonlineer Statik Hesabı, Cilt:6, Sayı:1, 2004

3. Juan S. H. , Tur J. M. M. , Tensegrity frameworks, Mechanism and Machine Teory, 2007

4. Skelton R. E. , Sultan C. , Corless M. , Symmetrical reconfiguration of tensegrity structures, International Journal of Solids and Structures 39 (2215-2234), 2001

5. Zhang J. Y. , Ohsaki M. , Stability conditions for tensegrity structures, , International Journal of Solids and Structures 44 (3875-3886), 2006

ÜNİVERSİTEDEN STAJ SÜRESİNCE

SİGORTA

Sabri İNCEİnşaat Mühendisi

Staj aslında bir işyerinde fiilen çalışma olarak karşımıza çıkmaktadır. Öğrencilerin çalışma hayatına ilk adımları diyebileceğimiz staj sırasında üniversite öğrencilerinin önemli kısmı sigortasız çalıştırılmaktaydı. Uzun süredir işyerlerini ve stajyerleri sıkıntıya sokan bu durum çözülmüş gibi durmakta. 1 Ekim 2008’den önce, stajyer öğrenciler staj süresi içerisinde sigortalı sayılmıyorlardı. Bu tarihten sonra yapılan bir değişiklik ile 5510 sayılı Kanuna göre, zorunlu staja tabi tutulan öğrencilerin sigorta primleri öğrenim gördükleri yüksek öğretim kurumu tarafından ödenecektir. Bu sigorta sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortasını kapsamaktadır. Stajını yapacağı yeri ayarlayan öğrenci, üniversitenin belirlediği koşullarda staj bilgilerini üniversitesine bildirmelidir. Çünkü staja gönderilen öğrencileri SGK’ya bildirme yükümlülüğü iş yerinde değil, üniversitededir. Staj sırasında kazaya uğrayan öğrencinin durumu 3 iş günü içerisinde SGK’ya bildirilmelidir. Bu bildirimi ilgili üniversite yapacaktır. Eğer bildirmezse SGK tarafından verilebilecek olan iş kazası parası (ödenek) üniversiteden alınır.

Page 17: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Beton

16

BETON HASARLARININ ONARIMI

Tuğrul BAŞTANİnşaat Mühendisi

Onarım, hasar görmüş bir yapının hasar önceki duru-muna getirilmesi, güçlendirme ise, yapının mevcut duru-munda bir iyileştirme yapılmasıdır (yapının taşıma gü-cünü arttırma).Betonarme yapılar zaman içerisinde değişik nedenler-le hasar görebilir. Mesela, durabilite problemleri nede-ni ile betonarme yapılarda sorunlar doğabilir. Beton içe-risindeki donatı korozyona uğrayabilir, beton sülfat, asit, donma çözülme vb. etkisinde kalabilir, betonda çatlak ve bozulmalar oluşabilir. Yani yeterli durabilite özelliği-ne sahip olmayan yapılarda zaman içerisinde onarım ih-tiyacı doğabilir. Ayrıca, ülkemiz deprem bölgesinde bu-lunduğundan, deprem etkisi sonucunda yapılarda ha-sarlar oluşabilir. Bu hasarlardan dolayı yapının onarılma-sı gerekebilir. Ya da yapıların depreme karşı güçlendiril-meleri amaçlanabilir. Otoyollar, köprüler ve viyadükler-de trafik koşullarının değişmesi (örneğin trafik yükünün artması) nedeniyle güçlendirme gereği ortaya çıkabilir.Burada sunulacak bilgiler deprem veya mekanik neden-lerle hasar görmüş yapıların güçlendirilmesi veya tadila-tı için gerekli bilgileri içermemekte, mantolama, ek taşı-yıcı eleman yapılması gibi ciddi betonarme ve yapı sta-tiği bilgileri gerektiren uygulama ve teknikleri kapsama-maktadır. Yerel olarak ortaya çıkan beton hasarlarının giderilmesinde, korozyon ve yapım kusurları sebebiyle betonun dökülmesi, donatının ortaya çıkması durumla-rında yapılacak onarımları içermektedir.Yapılarda oluşan hasarın doğru tespiti için ilk etapta ha-sara hangi faktörlerin sebep olduğunun belirlenmesi gereklidir. Doğru teşhis konulmadan yapılacak onarım, takviye gibi işlemler bir yarar sağlamayacağı gibi, bazen de yapıya zarar vermesi olasıdır. Ayrıca olay kısa zaman sonra tekrarlanabilir. Örneğin, hasar orta şiddetteki bir çevresel etkinin sonucunda oluşmuş ise, beton kalitesi-nin yetersizliği söz konusu olabileceğinden, iyi kalitede bir beton uygulamasıyla problem ortadan kaldırılabile-cektir. Ancak betonun iyi kalitede olduğu bilinen bir be-tonda hasar oluşmuş ise, çok kaliteli özel beton üretimi, yalıtım uygulamaları veya çevresel koşulların değiştiril-mesi gerekebilir.Günümüzde betonarme yapı elemanları için, Onarım - güçlendirme ve depreme karşı takviye konularında bir-çok malzeme bulunmaktadır ve bu malzemelerin özel-likleri sürekli geliştirilmektedir. Bu nedenle amaca uy-gun malzeme kullanmak önemlidir.Onarım ve güçlendirme malzemeleri,

��Çimento bağlayıcılı olanlar,��Polimer ile modifiye edilmiş çimento bağlayı-

cı olanlar,��Polimer bağlayıcılı olanlar

olmak üzere 3 grup altında toplanabilir.Bunların dışında onarım ve güçlendirme için, çelik lev-halarla takviye yapılabileceği gibi, özellikle son yıllarda geliştirilen lif takviyeli polimer kompozitler (FRP) de kul-lanılabilir. Ancak bu tarz uygulamalar da bu yazının dı-şında bırakılmıştır.

Çimento Bağlayıcılı Olanlar

Çimento esaslı olarak, döküm harcı (grout), harç ve be-ton sayılabilir. Mesela bir harç söz konusu olduğunda;Portland çimentosu bağlayıcı olarak kullanılır. Karışım ince agrega (kum), filler, kimyasal katkı (su azaltıcı, ade-rans arttırıcı, korozyon önleyici), mineral katkı (uçucu kül, silis dumanı vb.), değişik lifler içerebilir.Hazır beton olarak, vibrasyon uygulamanın zor veya im-kansız olduğu kesitlerin onarım ve güçlendirilmesin-de kendiliğinden yerleşme özelliği gösteren beton kul-lanılabilir. Püskürtme beton veya lifli betonlar da çeşitli onarım ve güçlendirme uygulamalarında tercih edilebi-lir. Pudra inceliğinde aktif malzemeler kullanılarak üre-tilen reaktif pudra betonları (RPC) ile yüksek oranda çe-lik tel içeren Sifcon betonu da yavaş yavaş kullanım ala-nı bulmaktadır.

Polimer İle Modifiye Edilmiş Çimento Bağlayıcılı

Olanlar

Harç ve betonlar değişik polimerlerle modifiye edilerek özellikleri değiştirilebilir, iyileştirilebilir. Klasik betonun içerisine çimento özelliklerini modifiye etmek maksa-dıyla bazı polimer esaslı katkılar eklenir.

Polimer Bağlayıcılı Olanlar

Bağlayıcı olarak çimento yerine polimer kullanılarak elde edilen polimer harç ve betonları da onarım ama-cı ile kullanılabilir. Karışımda çimento bulunmaz. Bağla-yıcı tümüyle polimerden oluşur. Çimento yerine reçine esaslı bir polimer ve polimerizasyonu sağlamak amacı ile sertleştirici olarak adlandırılan ikinci bir polimer kul-lanılır. Karışım, polimer bağlayıcılar (epoksi, poliester, poliüre-tan vb.), kum, filler, mineral katkılar, lifler vb. içerirler.Onarım malzemeleri uygulanırken iki önemli sorun göz önüne alınmalıdır.

��Onarım malzemesinin mevcut alt beton ile uyumu,

��Onarım malzemelerinin durabilite özellikleri.Mevcut Beton Uyumu

Onarılan malzeme ile onarım malzemesinin elastiklik modülünün çok farklı olmaması gerekir. Elastiklik mo-

Page 18: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 17

Beton

dülü yüksek olan malzeme yükün büyük kısmını üze-rine alır. Onarım yapılarak oluşturulan ikinci tabakanın yük taşımaya katkısının olması için onarılan malzemeye göre bir miktar daha yüksek olması istenir.Kullanılacak onarım malzemesi rötre (büzülme) davra-nışı gösterirken, mevcut beton rötresini tamamlamıştır veya çok daha az miktarda gösterir. Onarım malzeme-sinin yaptığı rötre ve sahip olduğu elastisite modülüne bağlı olarak onarım tabakasında çekme gerilmeleri ve bunun sonucunda çatlaklar oluşabilir. Aynı zamanda bu rötrenin onarım gören malzeme tarafından kısıtlanma-sı nedeniyle de onarım malzemesinde çatlaklar oluşabi-lir. Tercih edilen onarım malzemeleri rötre açısından in-celenmelidir. Rötre yapmayan harçlar tercih edilmelidir. Polimer ile modifiye edilmiş harçlar çimento esaslı harç-lara göre daha az rötre yapar. Ayrıca onarım malzemesi-nin polipropilen lif içermesi, çekme dayanımını arttırdı-ğı için, çatlama riskini azaltır.Benzer bir uyumsuzluk yük altında oluşan sünme davra-nışlarında da gözlenebilir.Diğer bir uyum problemi farklı ısıl genleşme katsayıla-rı nedeni ile oluşur. Alt beton ile onarım malzemesinin farklı sıcaklıklarda farklı genleşme ve büzülme yaratma-ları sorun teşkil edebilir. Yani, sıcaklık değişimleri kar-şısında boyutunun çok fazla değişmemesi gerekir. Isıl genleşme katsayısının mevcut beton ile uyumlu olması gerekir. Özellikle çimento esaslı bir alt beton ile polimer bağlayıcılı bir onarım malzemesi arasında bu tür farklı ısıl şekil değiştirmeler nedeni ile birbirlerine gerilme uy-gulamaları söz konusu olabilir.Aderans özellikleri yeterli olmalıdır.

Dayanıklılık (Durabilite) Özellikleri

Onarım öncesi, yapının hangi çevre etkileri altında bu-lunduğu iyi bir şekilde etüd edilmelidir. Çevre etkileri, klor veya karbonatlaşma yolu ile korozyon, deniz sula-rı ya da sülfatlı suların etkisi, donma-çözülme çevrim-lerinin etkisi, alkali-silika etkisi ya da asit etkisi şeklinde olabilir. Onarımın başarılı olabilmesi için yapının hasar durumu ve içerisinde bulunduğu çevre koşulları dikka-te alınarak malzemenin seçilmesi gerekir. Durabilite açı-sından geçirimsizlik şart olduğundan, klor, karbondiok-sit, nem, oksijen geçirimsizliği önemli parametrelerdir.Bir başka çevre etkisi ise yüksek sıcaklık - yangın etkisi-dir. Uygulanan onarım malzemesi ve eski beton ile ade-ransı bu koşullara dayanıklı, en azından belirli bir süre için dayanıklı olmalıdır. Özellikle polimer esaslı onarım malzemelerinin yüksek sıcaklık dirençlerinin düşük ol-duğu, bu nedenle, örneğin yangın etkisi altında onarım malzemeleri devreden çıksa bile yapının ana taşıyıcısı-nın ayakta kalmayı sürdürmesi güvence altına alınma-sı sağlanmalıdır.

Beton Tamir Harçları

Tamir harçları elemanlarda yerel olarak ortaya çıkan be-ton hasarlarının giderilmesinde yaygın biçimde kullanı-

lır. Onarım işlerinde, çoğunlukla yama, boşluk doldurma tarzı tamiratlar söz konusudur. Kolon, kiriş, döşemelerde korozyon ve yapım kusurları sebebiyle beton dökülmesi meydana gelmiş, donatı ortaya çıkmış ise tamir harcı uy-gulaması yapılabilir.Tamir harçları genel olarak çimento esaslı, polimer ile modifiye edilmiş, rötresi düşük, yapışma, basınç, çekme mukavemeti gibi fiziksel özellikleri, içerisindeki özel kat-kılarla arttırılmış kullanıma hazır malzemelerdir.Tamir harcı uygulanan yüzey dışa açık olduğu için, at-mosfer koşullarına dayanıklı olması ve düşük geçirimli-liğe sahip olması istenir. Kururken büzülmesinin düşük olması ve işlenebilme için düşük S/Ç oranlı süper akış-kanlaştırıcı içermesi tercih sebebidir. Kolon veya perdelerde karot alınmasıyla açılan boşluk-lar da hazır tamir harcı ile doldurulmalıdır.Polimer esaslı harçların çimento esaslı harçlara göre ya-pışma özellikleri daha iyidir. Geçirimsizlik özellikleri ye-terlidir. Su emme oranları daha düşüktür. Basınç daya-nımları daha yüksek, elastisite modülleri daha düşüktür. Kimyasal etkilere karşı daha dayanıklıdır. Yüksek sıcaklı-ğa dayanım açısından zayıftır.

Çimento Esaslı Tamir Harçları

Çimento esaslı tamir harçlarının, göreceli olarak ucuzlu-ğu, yüksek sıcaklığa dayanıklı olmaları, betona benzer fi-ziksel özellikleri olmaları (ısıl genleşme katsayısı, elastisi-te modülü vb.) ve geniş yüzeyde kullanılabilmeleri avan-tajlarıdır.Uygulamada önce beton yüzeyindeki gevşek parçalar, bozulmuş hasar görmüş kısımlar, toz ve kirler temizlene-rek yüzey pürüzlendirilmelidir. Yüzeyde su sızıntısı mev-cutsa, bu sızıntı durdurulmalıdır. Hasar donatı korozyo-nundan kaynaklanıyorsa, donatı çeliği kumlanarak veya sert bir fırça ile üzerindeki pas temizlenmelidir. Üzeri-ne korozyona karşı koruyucu kimyasal sürülmelidir. Ko-rozyon sebebiyle mevcut donatının kesiti küçülmüş ise yeni donatı çubukları ilave edilmelidir. Donatı çubukları veya hasır donatı yerleştirildikten sonra, tamir harcı uy-gulamasında önce yüzey suya doygun hale getirilmeli, aderans arttırıcı uygulanmalı ve daha sonra mala veya püskürtülerek onarım yapılmalıdır.

Resim 1: Hasar görmüş yapının onarılması, aderans arttırıcı katkı uy-gulaması

Page 19: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Beton

18

Tamir harcı uygulanacak kısım 30 mm den kalın olacak ise ve etriye yoksa, harç kalınlığındaki gerilmeleri alabil-mek için, yüzeye tel veya çelik hasır bağlanmalıdır.Harç yüzeyinin düzeltme işleminden sonra, sıcaklık veya rüzgar gibi nedenlerle hızla kuruyarak içindeki hidratas-yon suyunu kaybetmemesi için bitmiş kesitte bakım ya-pılmalıdır.

Resim 2: Hasar görmüş yapının çimento esaslı tamir harcı ile onarıl-ması

Polimer İle Modifiye Edilmiş Çimento Esaslı Tamir

Harçları

Hasarlı elemanların yamanmasında, eski beton ile yeni betonun iyi aderans yapması amacı ile korozyona uğra-mış elemanların onarımında, çatlakların doldurulmasın-da bu malzemelerden yaygın olarak yararlanılmaktadır.Kullanım amacına bağlı olarak çimento hamuru, grout, harç ve beton şeklinde uygulanabilir.Onarım amaçlı kullanımda, yüzeyden tüm zayıf eleman-lar kumlama veya tel fırça ile kaldırılıp temizlendikten sonra yüzey ıslatılır. Genel olarak 30 mm den küçük ka-lınlıklarındaki onarımlarda harç, daha kalın onarımlarda beton seçilmelidir. Onarımı tamamlanmış yüzeylerde, normal çimento esaslı onarım malzemeleri gibi kür edilmezler. Polimerin polimerizasyonu için polimer tanelerinin suyunu kay-betmesi gerekir. Öte yandan çimentonun hidratasyonu için su gereklidir. Dolayısıyla kür yöntemi olarak, ilk bir-kaç gün ıslak kür, sonraki günlerde kuru bir ortam sağ-lanması öneriliyor.

Polimer Esaslı Tamir Harçları

Polimerlerin onarımda kullanım şekli, polimer betonu veya harçlarıdır. Bu malzemelerde, geleneksel beton ve harçlardaki karışımlar kullanılır. Ancak bağlayıcı olarak çimento ve su yerine polimer geçmiştir.Polimerlerin ve polimer beton ve harçların geleneksel betona ve metallere yapışma kapasiteleri yüksektir. Yük-sek bağlayıcılık özellikleri, hızla yüksek dayanım kazan-maları nedeniyle onarımlarda tercih edilmektedirler. Sıvı ve gazların geçişini engellerler. Bu nedenle korozyona karşı yapılan onarımlarda oksijen ve karbondioksit gaz-larının geçişine izin vermeyecekleri için başarılı olurlar.

Kimyasal etkilere (asitler ve bazlar) dayanıklılıkları yük-sektir.Betondan farklı fiziksel özellikleri olması, ıslak yüzeylere uygulanamaması, yüksek sıcaklığa dayanıksızlıkları, gibi olumsuz etkileri büyük yüzeyli alanlı onarımlarda kulla-nılmalarını kısıtlar.

Resim 3: Hasar görmüş yapının polimer esaslı tamir harcı ile onarıl-ması

Polimerin yaygın kullanım alanı çatlakların onarılması-dır. Epoksi reçineleri bu amaçla en çok kullanılan poli-merlerdir. Daha çok çatlak ve küçük boşlukların enjeksi-yonla doldurulmasında kullanılmaktadır.

Epoksi Reçineleri

Epoksi ve benzeri reçineler, betonarme kolonlar, kirişler, döşemelerdeki çatlakların doldurulmasında ve ince çe-lik elemanların betona yapıştırılmasında kullanılır. Suya, aside ve alkaliye dirençleri çok iyidir ve zamanla özellik-lerini yitirmezler. Çatlağa doldurulmuş epoksi yapıştırı-cısı, çatlağın yarattığı süreksizlik ortamını sürekli duru-ma dönüştürür.Yangına karşı dayanıksızlılığı, epoksi reçinelerinin zayıf tarafıdır. Isıya dayanımı azdır. 80 oC nin üzerinde dayanı-mını kaybettiği için, epoksili elemanın yangına karşı ko-runması gereklidir.Genellikle 5 mm ye kadar olan çatlaklara yalnız epoksi uygulanır. Daha geniş çatlaklar da ise dolgu maddesi ka-tılmış epoksi harcı kullanılmaktadır. Çatlak, ince kumla doldurulduktan sonra epoksi enjeksiyonu şeklinde de tamir edilebilir.Epoksi ile yerel çatlak onarımı yapıldığı unutulmamalı-dır. Bir elemanı veya bir bölgeyi güçlendirmek için ge-nellikle tek başına kullanılmaz. Diğer güçlendirme yön-temleriyle beraber epoksi uygulaması tercih edilir.

Epoksi İle Çatlakların Onarımı

Herhangi bir onarım yapmadan önce çatlağın tamamen temizlenmesi esastır.

Page 20: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 19

Beton

Tüm çatlak düzlemi belirlenebilecek şekilde yüzeyde-ki sıva alınmalıdır. Uygulama yapılacak beton yüzey toz, yağ, inşaat atığından arındırılıp, gevşek betonun ve di-ğer yabancı maddelerin uzaklaştırılması gereklidir.Çatlak genişliği, derinliği ve ortam koşullarına bağlı ola-rak giriş delikleri düzenlenir. Giriş borularının yerleştiri-leceği bu delikler genellikle 75 – 250 mm aralıklı ve 25 – 40 mm derinliğinde düzenlenir. Giriş deliklerinin ve bo-rularının düzenlenmesinden sonra çatlak yüzeyi ve giriş borularının etrafı epoksi, uygun bir macun (aynı reçine il hazırlanabilir) ya da çimento harcı ile kapatılır. Belirli bir giriş borusundan reçine + sertleştirici karışımı enjeksi-yonuna başlanarak, karışımın komşu giriş borusundan çıkışına kadar devam edilir. Bu aşamadan sonra bu boru kapatılır ve enjeksiyona diğer borudan başlanır. Düşey ve eğimli yüzeylerde, enjeksiyon işlemi en düşük nokta-dan yukarıya doğru ilerleyerek gerçekleştirilir.Reçinenin çatlağa işleme hızı, çatlağın genişliğine, reçi-nenin viskozitesine ve uygulanan basınca bağlıdır. Çat-lak genişliği en önemli faktör olmakla birlikte, enjeksi-yon basıncının artması, reçinenin viskozitesinin düş-mesi enjeksiyon hızını arttırır. Çatlak reçine ile dolduk-ça akmaya karşı direnç artar ve enjeksiyon hızı düşer. Bu problem enjeksiyon basıncının arttırılması ile halledile-bilir. Ancak aşırı basınç uygulamanın çatlağın genişle-mesine veya yüzeyde çatlakların kapatılması için kulla-nılan harcın hasar görmesine yol açabileceği unutulma-malıdır. 10 oC nin altındaki ortam sıcaklıklarında reçine-nin sertleşmesi oldukça yavaşlar.Onarımın başarılı düzeyi, ultrases cihazları yardımı ile belirlenebilir. Çatlak onarımı yapılan kesitten karot ör-neği alınarak da çatlağın doldurulma oranı belirlenebilir.

Resim 4: Giriş deliklerinin ve borularının düzenlenmesi

Resim 5: Çatlak yüzeyi ve giriş borularının etrafı uygun macun ile ka-patılması ve reçine + sertleştirici karışımı enjeksiyonu

Resim 6: Epoksi enjeksiyonu ile onarılmış elamanın görünümü

KAYNAKLAR

Özkul M.H.,”Onarım ve Güçlendirme Malzemeleri” İMO İzmir Şube Seminer Kayıtları, 2004

T.C. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı, Deprem Şurası-2004, “Yapı Mal-zemeleri Komisyon Raporu”, Ankara, 2004

İMO İstanbul Şubesi, İTÜ İnşaat Fakültesi, Degussa A.Ş., “Prof Dr. Kemal Özden’ i Anma Semineri”, “Yapıların Onarım ve Güçlendiril-mesi Alanında Gelişmeler”,Bildiriler Kitabı, 2. Baskı, Ocak 2003, İs-tanbul

Baradan B., Yazıcı H., Ün H., “Betonarme Yapılarda Kalıcılık (Durabi-lite)” Dokuz Eylül Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Yayınları, Ya-yın No: 298, İzmir, 2002

Bayülke N., “Depremlerde Hasar Gören Yapıların Onarım ve Güç-lendirilmesi” İnşaat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yayınları, Ya-yın No:15, İzmir, 2001

Page 21: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Prefabrik

20

THE PARAMOUNT39 KATLI ÖNGERİLMELİ BETON BİNANIN TANITIMI

Soner Bilge İnşaat Yüksek Mühendisi

Proje : The ParamountYer : San Francisco, California, A.B.D.Mal Sahibi : The Related CompaniesMüteahhit Firma : Pankow Builders, Ltd.Prefabrike Beton Taşeron Firma : Mid-state Precast, LLCYapı Mühendisleri : Robert Englekirk Consulting Structural Engineers, Inc.Mimarlar : Kwan Henmi, Architecture and Planning and Elkus/Manfredi Architects, Ltd.

The Paramount yeni yapısal sistemler kullanılarak inşaa edilen en yüksek prefabrike, Öngerilmeli betonarme binadır. A.B.D. California Eyaleti, San Francisco şehrinde Mississippi nehrinin batısında yer alan ve ardgermeli

kolon-kiriş birleşim sistemi kullanılarak inşaa edilen The Paramount Binası prefabrike betonarme moment aktaran kolon-kiriş çerçeve taşıyıcı sistemi ile oluşturulmuştur. Aynı zamanda yüksek sismik bölgede yer alan yapı konut ve ticari amaçlı kullanılmaktadır.The Paramount 39 katlı ve yüksekliği 128 metredir. Toplam inşaat alanı 61380 m2 olan yapının yaklaşık maliyeti 93 milyon dolardır. Bu son derece yüksek ve dolayısıyla esnek yapıda, kolon-kiriş birleşimlerinde oluşacak büyük deformasyonları güvenlikle taşıyabilecek ve deprem kaynaklı mekanik enerjiyi sönümlendirebilecek özelliklere sahip bir ardgermeli birleşim sistemi kullanılmıştır.

Kullanılan Prefabrike Betonarme Elemanlar;�� 478 Adet Prefabrike Moment Aktaran Kolon�� 732 Adet Prefabrike Moment Aktaran Kolon�� 68 Adet Prefabrike Kolon�� 641 Adet Prefabrike Panel�� 312 Adet Öngerilmeli Kiriş

Toplam 2231 parça prefabrike betonarme eleman kullanılmıştır.

Kaynaklar : (1) Robert E. Englekirk, “Design-Construction of the Paramount – A-39 Story Precast Prestressed Concrete Apartment Building”, sayfalar 56-71, PCI Journal, July-August 2002(2) Şener, Murat, “Betonarme Prefabrike Yapılarda İleri Teknoloji Kullanımı: Ardgermeli Birleşimler ve Sismik Yapı Yalıtımı” isimli yazısı 2003,Yapı Merkezi Prefabrikasyon A.Ş.

Page 22: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 21

İş Sağlığı ve Güvenliği

Bir önceki sayımızda, Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı’nın tanıtımını yapmış ve bu sayımızda Şubat 2009’da Vakıf tarafından yayın-lanmış “Çalışma Yaşamında Sağlık ve Güvenlik” kita-bının tanıtımını yapacağımızdan ve bazı bölümlerini aktaracağımızdan söz etmiştik.

Kitap Prof. Dr. Gürhan Fişek tarafından gerçekleştiri-len 52 haftalık radyo programlarının dökümünden oluşuyor. İş güvenliğinin yaşamsal önemini, tarihsel süreçten günümüz mevzuatına kadar, tüm çalışanla-rın anlayabileceği bir yalın bir dille anlatıyor. İş Kaza-ları, Meslek Hastalıkları ve Sosyal Boyut başlıkları al-tında 53 alt başlıkta çalışma yaşamında sağlık ve gü-venlik konuları bir öykü, söyleşi akıcılığında anlatılı-yor, aktarılıyor.

Uzun söze gerek kalmadan Kitabın Giriş Bölümünde yer alan “İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinin Çok Bilimli Ka-rakteri” başlıklı yazıyı aktarmak sanırız kitabın bütü-nüne ilişkin bir görüş oluşturacaktır.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliğinin Çok Bilimli Karakteri

İnsanı ve insan yaşamını kavramaya hangi bilim da-lının gücü yetebilir? “İnsanı etkileyen çevreyi incele-yen” bilim dallarının sayısını, bir ile sınırlamaya ola-nak varmıdır? Hangi meslekten olursa olsun, bir in-san, kendi mesleksel sağlığını göz ardı edebilir mi? İş yaşamı, insan yaşamının bir parçası olduğuna göre “onu bütünden soyutlamak” ya da “bütünün onu gör-mezden gelmesine” olanak var mı?

Artan iş bölümünün, uzmanlıkları arttırıcı etkisi, in-sanların bir olguya bütünsel bakışını zedelese de, ba-şarı, bir konuyu ne ölçüde tüm boyutlarıyla kavraya-bildiğimizle yakından ilgilidir.

Bilim dünyasını kabaca üç ana dala ayırsak, tıp, mü-hendislik ve sosyal bilimler desek, bunların her biri-nin alt dalları arasında “işçi sağlığı iş güvenliği”ne (ya da daha çağdaş bir söyleyişle sağlık-güvenlik-çevre konusuna) sıklıkla rastlarız.

Tıp bilimleri, çalışma yaşamında sağlık-güvenlik-çevre ile yakından ilgilidir. Halk sağlığında bulaşıcı hastalıklara, iş fizyolojisinden iş patolojisine, dermo-tolojiden odyolojiye, nörolojiden toksikolojiye, en-dokrinolojiden fizyolojiye pek çok dal, çalışanların sağlığı konusuna yakından ilgi duymaktadır. Yalnız-

ca hastalandıkları zaman değil, henüz erken tanı aşa-masında da, işçilerin olası meslek hastalıkları tıp bi-limlerinin ilgi alanına girmiştir. Öte yandan sağlık hiz-metlerinin sunumunun en özellikli boyutlarından bi-rini oluşturan, ilk basmak sağlık hizmetlerinin, işyeri düzeyindeki çalışmaları, gitgide daha çok sağlıkçıla-rın ilgisini çekmeye başlamıştır.

Mühendislik bilimlerine gelince..Üretim ile doğrudan doğruya ilgili bir çok mühendislik dalı, “iş ile onun sağlık yönünün ayrılmazlığı” ilkesi dolayısıyla, zaten doğallıkla, işçileri sağlıksız etkenlerden sakınmak zo-runda kalmaktadır. Onun için her mühendis ve tek-nik eleman, işçi sağlığı ve iş güvenliğini öğrenmek zorunda. Ama bunun ötesinde mühendislik bilimleri-nin, işçi sağlığı iş güvenliğine olan etkilerini iki başlık altında toplayabiliriz;

��Dolaylı etkiler

��Dolaysız etkiler

Dolaylı etkiler, işin gereği olarak yapılması gere-ken, ama aynı zamanda işçilerin sağlığı üzerinde de, dolaylı-olumlu etkiler yapan uygulamalardır.

��Vinç, ceraskal gibi kaldırma iletme araçlarının kontrolu; kompresör, kazan gibi basınçlı kapla-rın kontrolu, yangınla mücadele önlemleri, işte bu bölümde incelenebilecek olan ve işçi sağlığı iş güvenliğini dolaylı etkileyen uygulamalardır.

��Tüm süreçlerde uygulanan bakım onarım çalış-maları, amacı başka da olsa, işçilerin sağlığı üze-rinde olumlu etkiler yaratır.

��İşin işçiye, işçinin işe uydurulması çabası olarak tanımlayabileceğimiz ergonomi (insan mühen-disliği) uygulamalarını da bu kapsama sokmak yanlış olmayacakır; çünkü sağlık boyutu burada ikinci plana itilmiştir.

Bunların tümü işçi sağlığını iş güvenliğini olumlu yönde etkiler.

Dolaysız etkiler ise, doğrudan doğruya işçilerin sağ-lığını koruma amacıyla yapılan uygulamaları kapsa-maktadır.

��Solunum zararlılarına ve termal konfor faktör-lerine karşı yapılan havalandırma, ısıtma vb. uy-gulamalar; gürültüye karşı yürütülen mühen-dislik önlemleri böylesi uygulamalardır.

��Bunların dışında çevresel ve biyolojik ölüm-

ÇALIŞMA YAŞAMINDA SAĞLIK VE GÜVENLİK

Alpaslan ERTÜRKÖğr. Gör. Maden Yük Müh. İş Güvenliği Uzmanı(A)

DEÜ Mühendislik Fak. Maden Müh. Böl.

Page 23: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

İş Sağlığı ve Güvenliği

22

ler için, hem araç-gereçlerin tasarımlanması ve üretimi, hemde bunların kullanılması, tamamıy-la teknik bir uygulamadır.

��Çevreye yönelik uygulamalar, üretim süreçle-rinde maliyetleri arttırsa da, hem çalışanların ve hem de çevre halkının (hatta çok uzaktakilerin bile) sağlığı açısından çok önemlidir; bu konuda bir çok mühendislik dalının, ortaklaşa çalışmalar yapması gerekli olmaktadır.

Sosyal bilimlere gelince.. Çalışma ilişkilerinden iş hu-kukuna, istihdam politikalarından sosyal güvenliğe, iş psikolojisinden iş sosyolojisine; makro iktisattan çalışma ekonomisine; eğitimden sosyal hizmetlere, daha bir çok sosyal konu, işçi sağlığı iş güvenliğini de önemli bir uygulama alanı olarak ele almaktadır. Üre-timin kesintisiz ve artarak sürdürülmesi başlığı altın-da topladığımız etkenler de işçi sağlığı iş güvenliği ile dolaylı ve olumsuz bir etkileşim içerisindedir. Bu et-kenler şunlardır:

a) İşçi giriş-çıkışının artması,

b) İşten uzak kalmanın (absenteeism, devam-sızlık) artması,

c) İş kazalarından kaynaklanan maliyet artışla-rı,

d) İş verimini etkileyen diğer etmenler,

e) Sağlıksız işçi akışı ve güvensiz teknoloji akı-şı (Standartların yükselmesi nedeniyle, bu standartları benimsemeyen kuruluş ya da ülkelere doğru ortaya çıkan akış)

f ) Rekabet eşitsizliğinin artması (İşçi sağlığı iş güvenliğine uyan ve uymayan işverenler arasında, maliyet artışında ortaya çıkan uçu-rum)

g) Kaliteye önem verilmemesi

Sorun, tüm bu bilim dallarının kendi başına hareket etme çabasından kaynaklanmaktadır. Takım oyunu-nu ve ekip hizmetini gerçekleştirmek için, eğitim aşa-masında birliktelikler kurmak zorunlu olmaktadır. Bir-birini anlayan, konularının sınırlarını iyi çizen ve uz-manlığa saygı duyan, hoşgörülü ve takım oyununu hedefleyen bilimcilere ve uygulamacılara gereksin-memiz var.

Page 24: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 23

Vergi

GELİRİN ELDE EDİLMESİNDE DÖNEMSELLİK VE TAHAKKUK İLKESİ

Aykut KOLATARVergi Denetmeni

Vergi mevzuatında sağladığı birtakım avantajlar nede-niyle mimar, mühendis ve doktor gibi serbest meslek erbabları Limited Şirket kurarak da bu faaliyetlerini yü-rütebilmektedirler. Ancak serbest meslek faaliyetlerinde geçerli olan gelirin elde edilmesinin tahsilata bağlı ol-duğu ilkesinin şirket kurularak bu unvan altında göste-rilen serbest meslek faaliyetlerinde de geçerli olduğu yanılgısı serbest meslek erbablarının vergisel olarak bir takım cezai müeyyideler ile karşılaşmasına neden ola-bilmektedir. Bu nedenle şirket kurarak faaliyet göste-ren mimar, mühendis ve doktor gibi serbest meslek er-bablarının aşağıdaki açıklamalarımızı dikkate almalarını önemle belirtiriz.

1 Seri no.lu Muhasebe Sistemi Uygulama Genel Tebliği’nde dönemsellik kavramı; “İşletmenin süreklili-ği kavramı uyarınca sınırsız kabul edilen ömrünün, belirli dönemlere bölünmesi ve her dönemin faaliyet sonuçları-nın diğer dönemlerden bağımsız olarak saptanmasıdır...”  şeklinde tanımlanmıştır.Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 6. maddesi; “Kurumlar Vergisi birinci maddede yazılı mü-kelleflerin bir hesap dönemi içinde elde ettikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanır.” Safi kurum kazancının tes-pitinde, Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hükümleri uygulanır….hükmüne yer vermiştir. Yine Ku-rumlar Vergisi Kanunu’nun 14. maddesinin birinci fık-rasında “... Beyanname ilgili bulunduğu hesap döneminin  sonuçlarını içerir...” denilmektedir. Ayrıca aynı kanunun 16. maddesinde;”...Kurumlar Vergisinde vergilendirme dö-nemi hesap dönemidir...” denilmek suretiyle dönemsel-lik ilkesi vurgulanmıştır. Tahakkuk İlkesi ise , gelir ve gi-derlerin tahsil edildikleri veya ödendikleri döneme ba-kılmaksızın, maliyet veya tutar itibariyle kesinleştikle-ri dönemin gelir ve gideri olarak dikkate alınmasını ifa-de etmektedir.Gelir Vergisi Kanunu’nun 39. maddesin-de; “Elde edilen hasılat, tahsil olunan paralarla tahakkuk eden alacakları; giderler ise, tediye olunan ve borçlanılan meblağları ifade eder.” denilmektedir.  Bu ifade ile, öde-me veya tahsilatın önemli olmadığı yani;

Bir hasılatın “gelir” olarak dikkate alınabilmesi için tahsil edilmiş olmasına ihtiyaç bulunmadığı, alacak olarak tahakkuk etmesinin gerekli ve yeterli oldu-ğu,

Bir giderin “gider” olarak dikkate alınabilmesi için ödenmiş olmasının şart olmadığı, borç olarak ta-hakkuk etmesinin gerekli ve yeterli olduğu

anlaşılmaktadır.

Yukarıda değindiğimiz gibi tahakkuk esasının gereği ti-cari kazançta bir hasılatın yada giderin ilgili olduğu dö-nemde ödenmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Ticari kazanç açısından giderin ve gelirin tahakkuk etmiş olması yeterlidir. Ancak dönemsellik ilkesinin gereği ola-rak bir gelir veya gider tahakkuk etmiş olsa bile ilgili ol-duğu dönemle ilişkilendirilmesi gerekir.

Bu nedenle Limited Şirket kurarak faaliyet gösteren mi-mar, mühendis ve doktor gibi serbest meslek erbabla-rı Vergi Kanunları açısından herhangi bir cezai müeyyi-de ile karşılaşmamaları yani vergi ziyaına sebebiyet ver-memeleri için vermiş oldukları hizmet karşılığında, ileri-ki aylarda veya yıllarda yapılan tahsilata göre değil, hiz-metin tamamlandığı tarihten itibaren en geç 7 gün için-de faturalarını düzenlemeleri gerekmektedir.

genç-İMO Bülten’in 2. Sayısı yayınlanmıştır. Bülteni genç-İMO üniversite ve sınıf temsilcileri ile Şubemizden ücretsiz alabilirsiniz.

Page 25: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Sağlık

24

SAĞLIKTA “TAM GÜN” KARMAŞASI

Dr. Fatih SÜRENKÖKİzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi

Son günlerde hatta son aylarda tıp fakültesi öğretim üyeleri için rotasyon, “tam gün” yasa tasarısı, kamu has-tane birlikleri yasa tasarısı başta olmak üzere bir dizi de-ğişiklik gündemdedir. Birçok gerekçeyle de kavram kar-gaşası ve yorum farklılıkları yaşanmaktadır. Yıllardır ‘Tam Gün’ü savunan TTB’nin değerlendirmelerine dair spekü-lasyonlar yapılmaktadır.1980 yılından önce zamanın sağlık bakanı Dr. Mete Tan tarafından getirilen, kısmen de olsa sağlık çalışanlarının özlük ve ekonomik hakları ile halkın sağlık hakkını göze-ten ‘tam gün’ ile bugün AKP hükümetinin sağlık bakanı Dr. Recep Akdağ tarafından namus meselesine çevrilmiş ‘tam gün’ yasası arasında belki de tek benzerlik isimleri-dir. Ancak yasanın özü, halkın sağlık hakkı ve sağlık ça-lışanlarının özlük ve ekonomik hakları ile konularda hiç bir benzerlik yoktur.Sağlık Bakanı Sayın Dr. Recep Akdağ tarafından maale-sef her yasada olduğu gibi, taraflara sorulmadan çıkarıl-maya çalışılan tam gün yasası ile hekimlere yarı zaman-lı çalışmayı kaldırarak ya hastanede-tip fakültesinde ya da muayenehanede çalışma zorunluluğu getirilmekte-dir. İlk bakışta olumlu görülen tam gün yasası nedir ne değildir?Bu yasada hekimlerin çalışma alanları üçe ayrılmıştır:1- Kamu sağlık birimleri2- SGK ile anlaşmalı özel sağlık birimleri3- SGK ile anlaşması olmayan sağlık birimleri ve muaye-nehaneler.Hekimler bunlardan sadece birini seçmek durumunda-lar. Zorunlu Meslek Sigortası yaptırmak zorundadır.Bu yasa ile kamu sağlık biriminde çalışan hekimin eline geçen ve emekliliğine yansıyacak ücretinde hiç bir iyi-leştirme yapılmazken, Sayın Bakan başında 14 bin TL maaş alacak hekimlerden bahsetmektedir. Bu gün 30 yıllık bir hekim 1750 TL maaş almakta ve emekli olunca da eline 1360 TL geçmektedir. Bakanlık son yıllarda has-tanelere işletme mantığını yerleştirerek, döner sermaye üzerinden kazanç yolunu açmış hastaneleri isletme has-taları müşteri konumuna getirmiştir.Olabildiğince kısa ve net cevaplarla “en çok merak edi-len” konulardan başlayarak TTB’nin görüşlerini, katkıla-rımla sizlere aktarmak istiyorum.1- Tasarı yasalaşırsa ne gibi sonuçları olur?Özlük hakları kaybı, niteliksiz hizmet, eğitim için daha da azalan zaman, hekim niteliğinin düşmesi, sağlık hakkı-nın tamamen gözden çıkarılması ve çalışanların sağlığı-nın bozulması gibi sonuçlar gündeme gelecektir. 2- Tasarı hekimlerin çalışma koşullarını ve Tıp eğitimi-ni nasıl etkileyecektir?

-memektedir.

çalışanların sağlığını bozacaktır. Tasarı günlük 8 saatlik mesainin üzerine aylık 130 saat nöbet, 120 saat icap nö-beti tutturup parasını ödeyeceğini, aylık 160 saatlik nor-mal çalışma süresinin üzerine 250 saat de fazla çalıştık-tan sonra daha da fazla çalıştırabileceğini, ancak bu-nun parasını ödemeyeceğini söylemektedir! Uluslarara-sı Çalışma Örgütü (İLO) sözleşmeleri herhangi bir mes-lek mensubunun fazla çalışmasının yılda 270 saati aşa-mayacağını söylüyor. Tasarı bir yıllık toplam fazla çalış-ma süresini sadece 1 ayda yaptırmayı öngörebiliyor.

-lışma barışı daha da bozulacaktır.

-ğu kadarının da bozulmasına yol açacaktır.

-ğerler performans ödeme sistemi koşullarında “ne kadar tetkik/ameliyat o kadar kazanç” anlayışıyla iyice tükene-cektir.

büyük ölçüde sağlık hizmeti sunumuna bağlanmakta-dır.

-rencisinin ve uzmanlık öğrencisinin eğitimi, sürekli mes-leki gelişim etkinlikleri vb.) olumsuz etkileyecektir.

gerek yoktur. Tıbbi araştırmalar yok sayılmaktadır.

(ki bugün böyledir ve daha da düşürülmek istenmekte-dir) kamu/özel bütün hekimlerin, sağlık alanındaki bü-tün çalışanların ücretinin düşürülmesi demektir.3- Tasarı vatandaşın sağlık hizmetine ulaşımını nasıl et-kileyecektir?

toplumun sağlık durumunu bütüncül olarak gözeten herhangi bir yanı yoktur.

-mayacaktır. Tasarı prim ödeyemeyenlerin sağlık hizme-ti alamamasına, sağlık sigortası primi ödeyebilenlerin her sağlık hizmetini alamamasına, cebinden ilave para ödeyemeyen sigortalıların hizmete ulaşamamasına özel hastanelerin cebinden para ödeyen kişilerin gittiği bö-lümler ile parası olmayan sigortalıların gittiği bölümleri ayırmasına seyirci kalmaktadır. Hatta bütün bunları ya-ratan nedenleri çoğaltmakta, pekiştirmektedir.

-lışma koşullarını nitelikli hizmet sunumu açısından (saat, nöbet, olanaklar vs) düzenlemeyen girişimler, uzun süre

Page 26: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 25

Sağlık

çalışmayı ve niteliksiz hizmeti doğurur. Tasarıda yer alan düzenlemeler performans sistemi üzerinden bunu ge-tirmektedir. Bu durum hasta haklarını/sağlık hakkını doğrudan tehdit eder.

süresi göz önüne alındığında bu koşullarda çalışan bir hekimin güvenli, nitelikli sağlık hizmetini verebileceği-ni söylemek günde 20 saat araç kullanan bir sürücünün kaza yapmayacağını iddia etmektir. Artık hekimler çok daha uzun süre çalışacak ve daha çok hata yapma riskiy-le karşı karşıya kalacaktır.

4- Tasarıda neden zorunlu sigorta yer almaktadır?

-da çok daha fazla hata riski olan sağlık çalışanını sigorta yapmak gerekecektir. Böylece hekimin çalışma koşulla-rını belirleyen Bakanlık ayni zamanda kendisinden kay-naklanan nedenlere karşı bizleri `Zorunlu Mesleki Sigor-ta` yapmaya zorlamaktadır. Hem de sigorta ücreti he-kimlerin cebinden ödenmek üzere! Yani Bakanlık far-ları yanmayan, freni tutmayan, bakımı yapılmamış bir otobüse halkımızı doldurmuş, bize de şoförlük yaptırı-yor. Diğer taraftan da parmağını sallayarak “hata yapar-sanız vay halinize” demekte. Hükümetin diğer bir ama-cı da sigorta piyasasını canlandırmaktır. Çünkü ne hata oluşmasını önlemek için gerekli önlemler alınmakta, ne de komplikasyon dahil bir nedenle zarar gören hastala-rın zararlarını hemen tazmin etmek için çözüm getiril-mektedir. Su an büyük kentlerde hastayı muayene bile etmeden reçete vermek zorunda kalan hekim gerçeğini en önce Sayın Sağlık Bakanı bilmektedir.

Diğer yandan da daha fazla hata yapacak hekim yetiştir-mek için durmadan altyapısız tıp fakülteleri açılmakta, kontenjanlar artırılmaktadır.

5- Tasarı sağlık hizmetlerinin seyrini uzun vadede nasıl etkiler?

Tasarı tedavi edici hizmetleri önceleyen bir yaklaşımla hazırlanmıştır. Hekimlere verilecek döner sermaye te-davi edici hizmetlere odaklanmıştır. İlaç ve tıbbi malze-me dolayısıyla çok uluslu tekellere aktarılan kaynak ar-tacaktır.

6- TBMM gündeminde olan Kamu Hastane Birlikleri’nin (KHB) “tam gün” tasarısı ile ilişkisi nedir?

KHB mevcut hastanelerin birer işletmeye dönüştürüle-rek devlet yardımı almaksızın elde ettikleri gelirle hiz-met sunmalarını öngörmektedir. SUT fiyatları üzerinden elde edilecek gelirle; maaş artı ek ödeme ve yatırım ya-parak ayakta kalmak söz konusu olamaz. Bu nedenle ça-lışanların sözleşmeli, güvencesiz ve düşük ücretle uzun süre çalıştırılması gerekecektir. İşte Kamu Hastane Birlik-leri Yasası’nın yaşama geçebilmesi ve bu koşullarda ça-lışabilecek hekimler bulabilmesi “tam gün” tasarısı ile mümkün olabilecektir. Tersten söylersek Kamu Hastane Birlikleri yasa tasarısıyla birlikte “tam gün” yasası da ger-çekleşmiş olacaktır. Hatta ayrı bir yasaya gerek bile kal-mayabilecektir.

7- TTB ”Tam Gün Yasa Tasarısı”na karşı mıdır, destekle-mekte midir?

-da bir Tam Gün Yasa Tasarısı yoktur.

çarpıtmaktır.

8- Bu yasa tasarısı “tam gün” tasarısı değil ise nedir?Bu yasanın doğru adı “Hekim İşgücü Piyasası Düzenle-me Yasası” olmalıdır.9- Bu tasarı ile nasıl bir hekim işgücü piyasası düzenlen-mektedir?İş gücü piyasası, “piyasa” koşullarında çalışanları tek ba-şına ve güçsüzleştirerek daha düşük ücretle istihdam et-mek için oluşturulan ortamdır. İşgücü piyasası ile ilgili düzenlemeler; emeğin karşılığını vermek ve böylece ni-telikli hizmet sunumunu sağlamakla ilgilenmezler. He-kim İşgücü Piyasası Düzenleme Yasası, hekimleri piyasa-cı sağlık sisteminde piyasa dinamikleriyle çalışmaya zor-lar ve bu başarılınca (piyasa gözüyle) önemli bir maliyet unsuru azaltılmış olur. Hekim emek gücü sağlık alanında sayısal ve nitelik açı-dan önemli bir gruptur. Türkiye’de yaklaşık 110 bin he-kim vardır. Bu sayının yaklaşık 90 bini kamuda, 20 bini ise tamamen özelde çalışmaktadır. Kamuda çalışan 90 bin hekim içerisinde yaklaşık 20 bininin yarı zamanlı ça-lıştığı tahmin edilmektedir (muayenehane, kurum he-kimi, işyeri hekimliği gibi). Üniversitede özel muayene/ameliyat yapan ama ayrıca bir muayenehanesi olmayan hekimler buna dahil değildir.Son olarak söylenmesi gereken şudur:Mevcut sağlık ortamımız 1980’lerden başlayarak iyileş-tirme yerine çok bilinçli bir şekilde kötüleştirilmiş, kamu sağlık kurumları çökertilmiş ve sağlık çalışanlarının çalış-ma ortamları bozulmuştur.Bugün tıp fakültelerinde yaşanan sorunlar başta olmak üzere, sağlık alanında yaşanan olumsuzluklar AKP’nin (de) sorumlu olduğu neoliberal politikaların sonucudur.

KAYBETTİKLERİMİZ

ÜyemizNecati Bulut’un annesi

Çeşni Bulut

30 Haziran 2009 tarihinde vefat etmiştir.

Üyemizin acısını paylaşır,kendilerine ve yakınlarına başsağlığı dileriz.

Page 27: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Hukuk

26

EKONOMİK KRİZ VE HUKUKSAL YANSIMALARI - 3

Avukat Baki OKAN

Ekonomik krizin yaşamın önemli bir bölümünü oluşturan hukuksal alanda yarattığı sorunlar üzerine değindiğim ya-zılardan sonuncusunda iş hukukuna ilişkin bir konuyu ele alacağım. Ekonomik kriz fabrikaların kapanmasına, binler-ce işçinin işini kaybetmesine, işsizlik oranının görülmemiş boyutlara ulaşmasına neden oldu ve olmaya devam et-mekte. Ekonomik bunalımın iş hukukuna ilişkin yansıma-larından sözederken; İş Kanununun öngördüğü ücretsiz izin, çalışmanın geçici olarak durdurulması, kısa çalışma gibi uygulamaları sayabiliriz. Gerçekten de krizin ülkemiz-de kendisini hissettirdiği günlerden başlayarak pek çok iş-yeri, çalışma sürelerinin düşürülmesi, ücretsiz izin uygula-maları, çalışmanın geçici olarak durdurulması gibi uygula-malara sahne oluyor. 2003 yılından bu yana mevzuatta ol-masına rağmen pek dikkat çekmeyen bir düzenleme bir süredir/kriz süreciyle birlikte gündemde: Kısa çalışma… İlk kez uygulanan ve bir geçmiş pratiği, içtihadı, teamü-lü bulunmayan kısa çalışma, duraksamalara neden oluyor.

Kısa çalışma ilk kez 4857 sayılı İş Kanunu ile çalışma yaşa-mında varlığını duyurdu. İş Kanunu’nun kısa çalışmayı dü-zenleyen maddesi 15.05.2008 tarihinde 4447 sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na Ek 2. madde olarak aktarıldı. Böyle-ce kapsamı İş Kanunu dışındaki sigortalıları da kapsayacak şekilde genişletildi. Bu maddenin uygulanmasına ilişkin olarak gerek İş Kanunu ve gerekse İşsizlik Sigortası Kanu-nu çerçevesinde yönetmelikler çıkarıldı. Bugün 13 Ocak 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan “Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik” yürürlükte.

Kısa çalışma nedir?

Kanunda sigortalı sayılan kişileri hizmet akdine tabi ola-rak çalıştıran işverenin “genel ekonomik kriz veya zorlayı-cı sebeplerle işyerindeki haftalık çalışma sürelerini geçici olarak önemli ölçüde azaltması veya işyerinde faaliyeti ta-mamen veya kısmen geçici olarak durdurması” kısa çalış-ma olarak tanımlanmaktadır. Bu tanım yönetmelikte daha ayrıntılı biçimde düzenlenmektedir. Buna göre de kısa ça-lışma: “En fazla üç ay süreyle; işyerinde uygulanan çalışma süresinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılma-sı veya en az dört hafta süreyle işyerindeki faaliyetin ta-mamen veya kısmen durdurulmasını” ifade etmektedir.

Kısa çalışmanın süresi

Kısa çalışma süresi Kanuna ve yönetmeliğe göre 3 ayı ge-çemez. Ancak bu süre 18.02.2009 gün ve 5838 sayılı Ka-nunla 2008 ve 2009 yılında kısa çalışma için yapılan baş-vurulara özgü olmak üzere geçici olarak 6 aya çıkarılmıştır.

Kısa çalışmanın uygulanması

1. Kısa çalışma yapılmasını talep eden işveren, öncelikle durumu İşkur’a ve varsa toplu iş sözleşmesi tarafı sendika-

ya yazılı olarak bildirecektir.

2. Kurum işverenin kısa çalışma talebini, öncelikle sebep ve şekil yönünden değerlendirecektir.

3. Genel ekonomik kriz veya zorlayıcı sebeplerle yapı-lan başvuruların uygunluk tespiti Bakanlık iş müfettiş-leri tarafından yapılacak, talebin uygun bulunması ha-linde kısa çalışmanın başlama ve bitiş tarihleri Kurum tarafından işverene bildirilecektir.

4. İşveren de varsa toplu iş sözleşmesine taraf işçi sendika-sına bildirecek ve işyerinde yazılı olarak ilan ederek işçile-re duyuracaktır.

’Genel ekonomik kriz’den ne anlaşılmalıdır?

Kuşkusuz ‘genel ekonomik kriz’ kavramının tanım ve kap-samı ile varlığının belirlenmesi/açıklanması kısa çalışma için en önemli gösterge olarak karşımıza çıkmaktadır. Yö-netmelik uyarınca, genel ekonomik krizin varlığı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından açıklanacaktır ve bu açıklama yapılmadan genel ekonomik kriz gerekçesi ile yapılan başvurular Kurum tarafından reddedilecektir. Aynı şekilde ile zorlayıcı sebeplerle bağdaşmadığı halde, nakit darlığı, ödeme güçlüğü, pazar daralması ve stok artışı gibi sebeplere dayalı olarak yapıldığı tespit edilen başvurular da Kurum’ca dikkate alınmayacaktır.

Küresel ekonomik bunalımın ülkemizde yayılıp derinleş-meye başlamasına karşın başbakanın karikatürlere konu olacak denli trajikomik açıklamalarını düşünürsek, genel ekonomik krizin varlığının idareye bırakılmasının ciddi tartışma yaratacak bir durum olduğu açıktır.

Bakanlık denetimlerinde kısa çalışma talebinin uygunlu-ğu yönünden bugüne kadar yapılan uygulamalar bir dizi soruya da açıklık getirmektedir:

Yönetmelikte “kısa çalışma ödeneği, işyerinde uygulanan haftalık çalışma süresini tamamlayacak şekilde çalışılma-yan süreler için verilir” hükmü yer almaktadır. Bu neden-le kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilmek için işye-rinde haftalık çalışma sürelerinin en az üçte bir oranında azaltılması şartı aranmaktadır. Yani çalışma sürelerinin 30 saat veya daha aşağı düşürülmüş olması gerekmektedir. Bu düzenleme, kısa çalışma imkânlarını sınırlayan, daral-tan bir düzenlemedir. Bu düzenleme uygulamada durak-samaya neden olmuştur.

Acaba haftalık çalışma süresinin 30 saat ve daha aşağı dü-şürülmeden, aylık çalışma süresi en az üçte bir oranında azaltılırsa, örneğin ayda 7 gün veya daha fazla süreyle iş-çilere ücretsiz izin verilse bu durum kısa çalışmaya uygun bulunacak ve işçiler kısa çalışma ödeneğinden yararlana-bilecekler midir?

Bakanlık tarafından bu çerçevede 3 noktada duraksama ortaya çıktığı belirlenmiştir. Bu hususlar şunlardır:

Page 28: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 27

Hukuk

1. “İşyerinde geçici olarak en az dört hafta işin durması” hususunun kısa çalışma uygunluk tespitleri sırasında “ke-sintisiz” olarak mı, yoksa mevzuatta belirlenen diğer ko-şulları sağlamak şartıyla “aralıklı olarak” mı yapılması ge-rektiği,

2. Kısa çalışma süresinin başlangıç tarihi olarak ayrı ayrı iş-çilerin kısa çalışmaya başlama tarihinin mi, yoksa işyerin-de kısa çalışmaya başlama tarihinin mi esas alınacağı,

3. Denetim tarihi itibariyle işyerinde kısa çalışmaya baş-lanmamışsa ne yapılması gerektiği.

Bakanlık uygulaması, kanun ve yönetmelikte “İşyerinde geçici olarak en az dört hafta işin durması” ibaresinin yer aldığını ve “açık bir düzenleme bulunmadığı sürece hakla-rın kullanılmasının kısıtlanamayacağı” ilkesinden hareket-le, bu durmanın kesintisiz olabileceği gibi aralıklı da yapı-labileceği yönündedir. Ancak Bakanlık, bir haftadan kısa süreyle yapılacak çalışma süresi azaltmalarının “işyerin-de uygulanan haftalık çalışma süresinin geçici olarak en az üçte bir oranında azaltılması” kapsamında değerlendi-rileceği için, aralıklı durmaların en az bir hafta ve üzerin-de sürelerle yapılması, toplamda ise işyerinde uygulanan kısa çalışma süresinin başlama ve bitiş tarihine kadar en az dört hafta süreyle tamamen ya da kısmen durmanın ger-çekleşmesi gerektiği görüşündedir.

Denetimde uygunluk açısından, işyerinde kısa çalış-

maya başlanmış olması şart mıdır?

Bakanlık uygulamasına göre denetim tarihi itibariyle iş-yerinde kısa çalışma uygulamasına başlanmış ise dene-tim yapılacaktır. En az dört hafta işin durmasını gerektiren durumlarda ise kısa çalışma uygulamasına başlanmış ol-ması ancak ve işveren veya vekili tarafından ileriye yönelik olarak toplamda en az dört haftalık durmayı içerecek bir planlama ve taahhüt sunulması durumunda, şekil şartları-nın eksikliği gerekçesiyle incelemeden vazgeçilmeyecek, kısa çalışma talebi incelenecektir.

Denetim işverence bildirilen kısa çalışmaya başlama tari-hinde önce yapılmışsa, işverene kısa çalışmaya denetim tarihi itibariyle de başlayabileceği söylenmekte ve işve-rence uygulamaya başlanması durumunda uygunluk tes-piti yapılmaktadır. İşverenin uygulamaya talep formun-da bildirdiği tarihte başlayacağı beyan etmesi durumun-da ise ileriye yönelik olarak bir planlama ve taahhüt su-nulması ile mevzuatta belirlenen diğer koşulları sağlamak şartıyla uygunluk değerlendirmesi yapılabilmektedir.

Bakanlık iddiası, denetimlerin, işverence verilen kısa çalış-maya başlama tarihi gözetilerek ve bu tarihe en yakın ta-rihlerde yapıldığı yönündedir. Bakanlık denetim için, kısa çalışmaya başlama tarihinden itibaren en az dört hafta geçmesini beklememektedir.

Kısa çalışma ödeneği ne zaman başlayacaktır?

Kısa çalışma süresinin başlangıç tarihi olarak 4447 sayılı Kanunun Ek 2. Maddesindeki “işyerinde geçici olarak en az dört hafta işin durması veya kısa çalışma hallerinde iş-çilere çalışmadıkları süre için işsizlik sigortasından kısa ça-lışma ödeneği ödenir” hükmüne dayanılarak İş Müfettişi

tarafından yapılan uygunluk tespitinde işyerinde kısa ça-lışmanın başladığı tarih esas alınacaktır. Kısa çalışma öde-neğine hak kazanma koşullarını işyerinde kısa çalışmanın başladığı tarihten sonra sağlayan işçiler, hak kazandıkla-rı tarihte kısa çalışma yapacak işçilere dahil edilebilecek-lerdir ve ancak bu ödenekten yararlanabilecekleri süre iş-yerinde kısa çalışmanın sona erdiği tarihe kadar olacaktır.

İşyerinde kısa çalışma uygulandığında, işçinin kısa

çalışma ödeneğinden yararlanabilmesinin koşulları:

Yasaya göre, işçinin bu ödenekten yararlanabilmesi için; çalışma süreleri ve işsizlik sigortası primi ödeme gün sayısı bakımından işsizlik ödeneğine hak kazanma şartlarını ye-rine getirmesi gerekir. Bu husus yönetmelikte de yinelen-mektedir ve işçinin “kısa çalışmanın başladığı tarihte, 4447 sayılı Kanunun 50. maddesine göre çalışma süreleri ve iş-sizlik sigortası primi ödeme gün sayısı bakımından işsizlik ödeneğine hak kazanmış olmasının” zorunlu olduğu belir-tilmektedir. Yani işçinin son 120 gün prim ödeyerek sürek-li çalışmış ve son üç yıl içinde; 600 gün sigortalı olarak ça-lışıp işsizlik sigortası primi ödemiş olması gerekmektedir.

Bakanlığın, 30.01.2002 gün ve 24656 Resmi Gazete’de ya-yımlanan 3 No.lu Tebliği gereğince: “Hizmet akdinin sona erdiği tarihten önceki son 120 gün içinde, hizmet akdi de-vam etmekle birlikte, hastalık, ücretsiz izin, disiplin ceza-sı, gözaltına alınma, hükümlülükle sonuçlanmayan tutuk-luluk hali, kısmi istihdam ile grev, lokavt, genel hayatı et-kileyen olaylar, ekonomik kriz, doğal afetler nedeniyle iş-yerinde faaliyetin durdurulması veya işe ara verilmesi ha-linde, prim yatırılmayan süreler için Sosyal Sigortalar Ku-rumu (SSK) kayıtları esas alınır ve 120 günün hesabında prim yatırılmayan bu süreler kesinti sayılmaz.”

Kısa çalışma ödeneğinin miktarı:

Yasa ve yönetmelik, günlük kısa çalışma ödeneğinin mik-tarının işsizlik ödeneğinin miktarı kadar olduğunu belirt-mektedir. 18.02.2009 gün ve 5838 sayılı yasayla 2008 ve 2009 yılında kısa çalışma için yapılan/yapılacak başvuru-lara özgü olmak üzere kısa çalışma ödeneği miktarı % 50 oranında artırılarak ödenecektir. Böylece, işsizlik ödeneği oranı en az %40 ‘dan %60’ a, en fazla ise %80’den %120’ye yükseltilmiştir. Buna göre 01.01.2009-30.06.2009 tarihleri arasında kısa çalışma ödeneğinin miktarı en az 399,60 TL, en fazla ise 799,20 TL olarak hesaplanmaktadır.

Kısa çalışma ödeneğinin kesilmesi:

Kısa çalışma ödeneği alanların işe girmesi, yaşlılık aylığı al-maya başlaması, herhangi bir sebeple silah altına alınma-sı, herhangi bir kanundan doğan çalışma ödevi nedeniy-le işinden ayrılması veya geçici iş göremezlik ödeneğinin başlaması halinde kısa çalışma ödeneği kesilecektir.

İşveren, ilan ettiği süreden önce, normal faaliyetine başla-maya karar vermesi halinde durumu; Kurum birimine, var-sa toplu iş sözleşmesi tarafı sendikaya ve işçilere altı işgü-nü önce yazılı olarak bildirmek zorundadır. Bildirimde be-lirtilen tarih itibariyle kısa çalışma sona erecektir.

Page 29: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Üyelerimizden

28

YAPILARIN GÜÇLENDİRİLMESİ VE ONARILMASI İLE İLGİLİ BİLGİLER

Alim ŞADANİnşaat Mühendisi

Yapıların incelenmesi, veri toplanması,rölöve projelerinin hazırlanması,malzeme örneği alıp, deney yapma işlemleri inşaat mühendislerinin sorumluluğundadır.Binalardan bilgi toplanması kapsamında yapısal sistemin tanımlanması, bina geometrisinin, temel sisteminin ve ze-min özelliklerinin belirlenmesi, eleman boyutlarının tespi-ti, malzeme özelliklerinin saptanması, evvelce yapılmış de-ğişiklik ve onarımın belirtilmesi, toplanan bilgilerin varsa projesine uygunluğunun araştırılması gerekmektedir.Mevcut yapıların taşıyıcı sistemlerindeki belirsizlikler, bilgi düzeyi katsayıları ile hesap yöntemlerine yansıtılacaktır. Bil-gi düzeyi ve katsayıları (0.75 sınırlı,0.90 orta,1.00 kapsamlı) değerlendirilecek ya da güçlendirilecek binalar ile ilgi-li deprem performansı belirleme çalışmaları, düşey yükle-rin ve deprem etkilerinin bileşik etkileri altında değerlen-dirilecektir. Yapı elemanlarının performansı,kesit hasar bölgeleri ile ta-nımlanmıştır. Kesit hasar sınırlarını belirlemek için üç sınır durum tanımlanmıştır. Bunlar (MN) minimum hasar sınırı, (GV) güvenlik sınırı ve (GÇ) göçme sınırıdır.Minimum Hasar Sınırı: Kesitin elastik ötesi davranışının baş-langıcını,Güvenlik Sınırı: Kesitin dayanımını elastik ötesi davranış sı-nırını,Göçme sınırı: Kesitin Göçme Öncesi davranışı sınırını belirt-mektedir.Kritik kesitleri MN’ ye ulaşmayan elemanlar minimum ha-sar bölgesinde, MN ile GV arasında kalan elemanlar belir-gin hasar bölgesinde ve GV ile GÇ arasında kalan eleman-lar belirgin hasar bölgesinde kabul edilecektir. Bu Şekilde, maksimum hasar durumuna sahip kesitinin hasar durumu ile elemanın hangi hasar bölgesinde olduğu belirlenmiş olacaktır.Unutulmamalıdır ki bu sınırlar ancak sünek elemanlar için geçerlidir. Gevrek elemanlar için minimum güvenlik sınırı-nın aşılmasına bile izin verilmeyecektir. Tablo 7,2–7,3 Beto-narme elemanlar, kırılma türü eğilme ise “Sünek”, kesme ise “gevrek” olarak sınıflanırlar. Sünek Kolon veya Kirişlerin kritik kesitlerinde, eğilme

kapasitesi ile uyumlu kapasite kesme kuvvetinin (Ve),

kesme kapasitesini (Vr) aşmaması gerekir. Aksi takdir-

de bu elemanlar gevrek eleman olarak tanımlanır.

(Ve) kolonlar ve kirişler için Deprem Yönetmelik. 2007 de tanımlandığı şekilde, (Vr), Ts500 Şubat 2000 ‘e göre hesap-lanacaktır.Deprem hesabında madde 2.4.2 de tanımlanan bina önem

katsayısı 1,0 alınacaktır.

Zemin parametreleri Bölüm 6’ya göre belirlenecektir.Kat serbestlik dereceleri her katın kütle merkezinde tanım-lanacak, ayrıca ek dış merkezlik uygulanmayacaktır.

Analizde beton ve donatı çeliğinin bölüm 7,2’de tanım-lanan bilgi düzeyine göre belirlenen mevcut dayanımla-

rı esas alınacaktır.

Bölüm 2’de modelleme ile ilgili olarak verilen diğer

esaslar geçerlidir.

Binaların deprem performanslarının belirlenmesi için kul-lanılacak doğrusal elastik hesap yöntemleri 2,7 ve 2,8 de tanımlanmış olan hesap yöntemleridir, Eşdeğer deprem

yükü yöntemi, bodrum üzerinde toplam yüksekliği 25 metreyi ve toplam kat sayısı 8’i aşmayan, ayrıca ek dışmer-kezlik göz önüne alınmaksızın hesaplanan burulma dü-zensizliği katsayısı ηbi < 1,4 olan binalara uygulanacaktır. Toplam eşdeğer deprem yükünün (taban kesme kuvveti) Denk. (2.4)’e göre hesabında Ra=1 alınacak ve denklemin sağ tarafı λ katsayısı ile çarpılacaktır. λ katsayısı bodrum ha-riç bir ve iki katlı binalarda 1.0, diğerlerinde 0.85 alınacaktır.

Mod Birleştirme Yöntemi ile hesapta Denk.(2.13)’de Ra=1 alınacaktır.

Doğrusal elastik hesap yöntemleri ile betonarme Sünek elemanların hasar düzeylerinin belirlenmesinde kiriş, kolon ve perde elemanlarının ve güçlendirilmiş dolgu duvarı ke-sitlerinin etki/kapasite oranları (r) olarak ifade edilen sayısal değerler kullanılacaktır

BİNALAR İÇİN HEDEFLENEN PERFORMANS DÜZEYLERİ

50 yılda aşılma olasılığı %50 olan depremin ivme spektru-munun ordinatları, 2,4’de tanımlanan spektrumun ordinat-larının yaklaşık yarısı olarak alınacaktır.

50 yılda aşılma olasılığı %2 olan depremin ivme spektru-munun ordinatları ise 2,4’de tanımlanan spektrumun ordi-natlarının yaklaşık 1,5 katı olarak kabul edilmiştir.

7.8.2. Mevcut veya güçlendirilecek binaların deprem per-formanslarının belirlenmesinde esas alınacak deprem dü-zeyleri ve bu deprem düzeylerinde binalar için öngörülen minimum performans hedefleri Tablo 7.7’de verilmiştir.

Güçlendirme Türleri

Binanın kolon, kiriş, perde, birleşim bölgesi gibi deprem yüklerini karşılayan elemanlarında dayanım ve şekil değiş-tirme kapasitelerinin arttırılmasına yönelik olarak uygula-nan işlemler, eleman güçlendirmesi olarak tanımlanır.

Binanın taşıyıcı sisteminin dayanım ve şekil değiştirme ka-pasitesinin arttırılması ve iç kuvvetlerin dağılımında sürek-liliğin sağlanması, binaya yeni elemanlar eklenmesi, birle-şim bölgelerinin güçlendirilmesi, deprem etkilerinin azal-tılması amacıyla binanın kütlesinin azaltılması işlemleri sis-tem güçlendirmesi olarak tanımlanır.

BİNA DEPREM PERFORMANSININ BELİRLENMESİ

Herhangi bir katta, uygulanan her bir deprem doğrultusu için yapılan hesap sonucunda kirişlerin en fazla %10’u Belir-gin Hasar Bölgesi’ne geçebilir, ancak diğer taşıyıcı

Page 30: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 29

Üyelerimizden

Elemanlarının tümü Minimum Hasar Bölgesi’ndedir. Eğer varsa, gevrek olarak hasar gören elemanların güçlendiril-meleri kaydı ile, bu durumdaki binaların Hemen KullanımPerformans Düzeyi’nde olduğu kabul edilir.Eğer varsa, gevrek olarak hasar gören elemanların güçlen-dirilmeleri kaydı ile, aşağıdaki koşulları sağlayan binaların Can Güvenliği Performans Düzeyi’nde olduğu kabul edilir:(a) Herhangi bir katta, uygulanan her bir deprem doğrultu-su için yapılan hesap sonucunda, ikincil (yatay yük taşıyıcı sisteminde yer almayan) kirişler hariç olmak üzere, kirişlerin en fazla %30’u ve kolonların aşağıdaki (b) paragrafında ta-nımlanan kadarı İleri Hasar Bölgesi’ne geçebilir.(b) İleri Hasar Bölgesi’ndeki kolonların, her bir katta kolon-lar tarafından taşınan kesme Kuvvetine toplam katkısı %20’nin altında olmalıdır. En üst katta İleri Hasar Bölgesi’ndeki kolonların kesme kuvvetleri toplamının, o kattaki tüm ko-lonların kesme Kuvvetlerinin toplamına oranı en fazla %40 olabilir.(c) Diğer taşıyıcı elemanların tümü Minimum Hasar Bölgesi veya Belirgin Hasar Bölgesi’ndedir. Ancak, herhangi bir kat-ta alt ve üst kesitlerinin ikisinde birden Minimum Hasar Sını-rı aşılmış olan kolonlar tarafından taşınan kesme kuvvetle-rinin, o kattaki tüm kolonlar tarafından taşınan kesme kuv-vetine oranının %30’u aşmaması gerekir (Doğrusal elastik yöntemle hesapta, alt ve üst düğüm noktalarının ikisindeBirden Denk.(3,3)’ün sağlandığı kolonlar bu hesaba dâhil edilmezler).

Göçme Öncesi Performans Düzeyi

Gevrek olarak hasar gören tüm elemanların Göçme Bölgesi’nde olduğunun göz önüne alınması kaydı ile, aşağı-daki koşulları sağlayan binaların Göçme Öncesi PerformansDüzeyi’nde olduğu kabul edilir:(a) Herhangi bir katta, uygulanan her bir deprem doğrultu-su için yapılan hesap sonucunda, ikincil (yatay yük taşıyıcı sisteminde yer almayan) kirişler hariç olmaküzere, kirişlerin en fazla %20’si Göçme Bölgesi’ne geçebilir.(b) Diğer taşıyıcı elemanların tümü Minimum Hasar Bölge-si, Belirgin Hasar Bölgesi veya İleri Hasar Bölgesi’ndedir. An-cak, herhangi bir katta alt ve üst kesitlerinin ikisinde birden Minimum Hasar Sınırı aşılmış olan kolonlar tarafından taşı-nan kesme kuvvetlerinin, o kattaki tüm kolonlar tarafından taşınan kesme kuvvetine oranının %30’u aşmaması gerekir (Doğrusal elastik yöntemle hesapta, alt ve üst düğüm nok-talarının ikisinde birden Denk.(3.3)’ün sağlandığı kolonlar bu hesaba dâhil edilmezler).(c) Binanın mevcut durumunda kullanımı can güvenliği ba-kımından sakıncalıdır.

7.7.5. Göçme Durumu

Bina Göçme Öncesi Performans Düzeyi’ni sağlayamıyorsa Göçme Durumu’ndadır.Binanın kullanımı can güvenliği bakımından sakıncalıdır.

Kaynak bilgiler:01-Yapısal Onarım ve Güçlendirme sh281-282

02-Deprem Bölgelerinde Yapılacak Yapılar hk. Yönetmelik bölüm 7

Page 31: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Üyelerimizden

30

2 TEMMUZ SİVAS KATLİAMI ANISINA

Hüseyin KUZUİnşaat Mühendisi

Tarih 2 Temmuz 1993’tü. Ben daha 11 yaşındaydım. Ne olduğunu anlayamıyordum. Sanki bir film çekiliyordu. Yönetmen kes diyecek insanlar duracaktı. Ama öyle miydi? İnsanlar çıldırmış gibi heykelleri bile ısırmış, on-ları dövmeye çalışıyordu. “Cumhuriyet Sivas’ta kurul-

du Sivas’ta yıkılacak” “Şeriat gelecek” “Kahrolsun

laiklik” sloganları atıyorlar, insanları yakmaya çalışıyor-lardı. Söyleyin bana hangi dinde hangi mezhepte hangi kitapta insan yakmak caizdir?

Oysa ne de güzel başlamıştı şenlik. Ne de olsa Pir Sul-tan Abdal şenliğiydi. Yani “Gelin canlar bir olalım” di-yen, tüm insanlığı seven, haksızlıklara karşı duran oza-nın şenliğiydi. Yazarlar kitaplarını imzalamış, sazlar ça-lınmış, türküler söylenmiş, semahlar dönülmüştü. Med-rese gezilmişti. Hatta kültür araştırması yapan yabancı bir konuk bile vardı.

Sonra bir yangın… İnsanlar nefes alamıyor, insanlar du-man soluyor, insanlar yanıyordu. Otel dışında zafer na-raları atılıyor, gözlerde kan ölüm haberleri bekleniyor-du. Ama içerde insanlar hala şeriata karşı, karanlık güç-lere karşı türküler söylüyorlardı. Türkülerin yanmadığı-nı, yakılamayacağını gösteriyorlardı.

Peki devlet neredeydi, güvenlik güçleri neredeydi. Dün-yanın dört bir yanına asker gönderen ordumuz nere-deydi, polis neredeydi? Devlet olay anında “Halkla bizi

karşı karşıya getirmeyin” demiş olaydan sonra ise “Çok şükür otel dışındaki halka bir şey olmamıştır”

deme cüretini göstermişti. Otel dışındakiler halktı da oteldekiler halk değil miydi?

Yargı da suçluyu bulmuştu. Kendisini dinsiz olarak tanı-tan Aziz NESİN’di suçlu. Zaten olay da birkaç kişinin bir anlık öfkesiydi.

Yıllar öyle göstermedi ama. Olayın örgütlü olduğu, şen-likten önce çevre illerden çeşitli şer odaklarınca örgüt militanları getirildiği anlaşıldı. Hatta bunlar çeşitli ör-gütlere ait evlerde kaldı. Dağıtılan bildiriler ve militanla-rın Cuma namazından sonra kitleleri kışkırtması ile tüm Türkiye’nin tüm dünyanın gözü önünde katliam yaşan-dı. Bu durum komplo boyutunu gözler önüne sermek-tedir.

Olayı münferit bir olay olarak değerlendirenler oldu. Onlara sormak istiyorum. Bu olay münferit ise, Maraş olayı, Çorum olayı, Gazi olayı da mı münferitti. Mum-cularımızı, İpekçilerimizi, Kışlalılarımızı da mı münferit olaylara kurban ettik.

Hedef Aziz NESİN’di diyenler oldu. Peki Aziz NESİN şen-likten kısa bir süre önce Sivas’a gelmedi mi? Neden o zaman katliam Pir Sultan Abdal şenliklerine denk geldi?

Yargı sürecinde katliam görüntüleri mevcut, suçlular açıkça ortadayken, insanlık katliamına, insanlık dramı-na yol açan, insanları canlı canlı yakmaya çalışanları sa-vunan avukatlar nasıl olur da bu ülkede meclise girebi-liyordu. Katliamı caiz gören insanlara nasıl olur da dev-letimizi, geleceğimizi teslim edebiliyorduk?

Bunlar açıkça gösterdi ki: Sivas olayı münferit bir olay değil, belirli bir örgütlenme sonucu, hedefinin Cumhu-riyet ve Laiklik olduğu bir insanlık dramıdır.

Bugün 27 yaşındayım. Ama hala Sivas Katliamı bir film gibi geliyor. Şeriat yanlısı karanlık güçlerin planlayıp, ya-zıp yönettiği; belirli yerlerde kilit oyuncuları seçtiği bir film ve sonunda masum insanların yanarak katledildiği, canlarımızın toprağa düştüğü, güllerimizin solduğu…..

Sivas katliamı denince insanlığımdan utanıyor, boğa-zımda bir yumru düğümleniyor. Sivas içimizde hep ka-nayan bir yara oldu, olmaya da devam ediyor. Çok mu zordu Madımak’ı müze yapmak. Bunu bile reva görme-diler. Ama unutmadık, unutmayacağız, unutturma-

yacağız...

Page 32: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 31

Üyelerimizden

KÖLELİK SÖZLEŞMESİNE HAYIR!

Levent ÇELİKİnşaat Mühendisi

ABD-AB Emperyalizminin dediklerini harfiyen uygula-yan AKP iktidarından işçi sınıfımıza yeni bir saldırı: Kira-lık İşçi Sözleşmesi.

Siyasi iktidar bir gece yarısı operasyonuyla işçi düşma-nı tavrını bir kez daha gösterdi. 2008 yılı 1 Mayıs’ında “ayak takımı” diye nitelediği işçi sınıfına nasıl düşman olduğunu işçileri Orta Çağ’ın kölesi yapan Kiralık İşçi Sözleşmesi’ni kabul ederek gösterdi.

9 yıl önce 22.5.2003 tarihinde kabul edilen 4857 sayı-lı İş Yasa’sının 90.maddesine ekledikleri “İş ve İşçi Bul-maya Aracılık” adı altında getirdikleri Özel İstihdam Büro’larına işlerlik kazandırmak için bir adım daha at-tılar.

İşçi sınıfı ve emekçi halkın yeterli tepki göstermeyişin-den güç aldılar. Fotokopilerle kamuoyunu oyalarlarken işçi düşmanı yasaları meclisten geçirdiler.

26.6.2009 tarihinde kabul edilen 5920 sayılı kanun ile 4857 sayılı İş Kanununa ekledikleri 7A maddesiyle “Mesleki Anlamda Geçici İşçi İlişkisi” kurma yetkisi Özel İstihdam Büro’larına verildi. Bu bir saldırıdır. “Kiralık İşçi Sözleşmesi”ni kabul ettirdiler.

Kiralık İşçi Sözleşmesi bir kölelik sözleşmesidir. Kapita-list düzende bir işçi iş ararken işverenle muhatap olur ve işini işverenden alır. Aracı bulunmaz.

Tarım işinde “Dayıbaşı”ları işçiyi kiralar ve işçilerin üze-rinden komisyon alır. Özünde işçi simsarlığı yaparlar.

Kiralık İşçi Sözleşmesi’yle getirilmek istenen aynen bu-dur. Özel İstihdam Büro’ları kurulacak, işverene işçi-yi bu bürolar kiralayacaktır. İşverenle muhatap olacak-lar belirli bir iş süresi için işçileri kiralayacaklar. İşçi sim-sarlığı yapacaklar. İşçilerin üzerinden komisyon alacak-lar. İşveren “belirli bir süre için işçileri kiraladıkları” için yasa gereği kıdem ve ihbar tazminatı ödemeyecektir işçiyi işten çıkardığı zaman. İşçi sınıfımızın yasal hakkı olan kıdem ve ihbar tazminatı kiralık işçi olduklarından ödenmeyecektir. Bu parababalarının çıkarına işçi sını-fının aleyhine bir durumdur. Bunu yeni bir düzenleme ile gerçekleştirdiler. “Özel istihdam bürolarının bu faa-liyet için istihdam edecekleri işçiler yapacakları belirli süreli iş sözleşmeleri esaslı nedene dayalı zincirleme iş sözleşmesi niteliği taşırlar.” denildiğinden ve belirli sü-reli iş sözleşmelerinde işçilere ihbar ve kıdem tazminatı ödenmediğinden Özel İstihdam Büroları tarafından iş-verene kiralanan işçilerin hiçbiri bu haklarını (İhbar ve Kıdem Tazminatlarını) alamayacaklardır. Bu iş sözleş-melerinin süresi bir yılın altında tutulduğunda ise yıllık izin hakkı da olmayacaktır.

Bu yasa ile işçinin işverene karşı işe iade dava açma hakkı da olmayacaktır.

İşçi sınıfının toplu sözleşme ve sendikalaşma hakkı bu sözleşme yaygınlaştırılarak ortadan kaldırılacaktır. Bu gidişe dur dememiz gerekir.Hakkını arayan işçi kardeşlerimiz modern köle tacirle-ri tarafından sokağa atılacaklar, bir hak elde edemeye-ceklerdir.İşsizlik ve pahalılık cehenneminde yanan halkımızın çektiklerini mühendisler de çekmektedir. Çünkü mühendis kardeşlerimiz de işçi sınıfımızın bir parçasıdır. İşgücünü işverene belirli bir saat karşılığı satmaktadır. Bu nedenle işçi sınıfına dönük bu saldırı-dan mühendisler de nasibini alacaktır. Kiralık Mühen-dis furyası başlayacak, Özel İstihdam Büro’ları aracılı-ğıyla mühendisler belirli bir süre için işverenlerce kira-lanacak, süreleri bittiği zaman da kendilerine ödenme-si gereken ihbar ve kıdem tazminatı ödenmeyecektir. İşçi Simsar’larının kölesi olarak sömürülmeye devam edeceklerdir.Özel İstihdam Büroları “Amele pazarı”, işçi sınıfı da “Mo-dern Köle” olacaklar bu yasayla. ABD ve AB ülkelerinde tarım sektörü ve ev işlerinde uy-gulanan bu kölelik sözleşmesini siyasi iktidar tüm sek-törlerde uygulayarak işçi düşmanı yüzünü bir kez daha göstermiştir. ABD ve AB bile buna cesaret edemezken hükümet bu cesareti göstererek parababaları iktidarı olduğunu dosta düşmana göstermiştir. Yetkin mühendisler, kalifiye teknik elemanlar hepsi özel istihdam büroları aracılığıyla işverene kiralanacak-ları için vazgeçilmezlikleri ortadan kalkacaktır. Sürek-li kadro yerine geçici olarak işgüçlerini satacaklar, hak ettikleri parayı alamadıkları gibi başlarında sürekli işsiz-lik kılıcı sallanacaktır. Bu durumda mühendisler de iş-sizler ordusunun neferi olacaklar. Çünkü alınan elemanlar, işverenlerin çıkarları doğrultu-sunda çalışmadıkları ve teknik koşullara uygun dene-tim yaptıkları zaman işveren özel istihdam büroların-dan bana bu eleman yerine uygun eleman bul diye ta-limat verebilecektir. Bu da işsizlik korkusundan mühen-dis kardeşlerimizin teknik kalitesini düşürecektir. Bu durumda onurunu düşünen her mühendis arkadaş 5920 sayılı yasa ile getirilen özel istihdam bürolarına ve kiralık işçi sözleşmesine karşı açık tavır almalı ve bu ya-sanın geri çekilmesi için mücadele etmelidir. Modern köle olmak istemiyorsak,Amele pazarlarında kiralanmak istemiyorsak,Bu kölelik sözleşmesinin parçalanıp atılması için müca-dele verelim.Unutmayalım ONUR YAŞAMDAN DEĞERLİDİR.

Page 33: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

genç-İMO

32

MAYIS-HAZİRAN 2009 genç-İMO ETKİNLİKLERİMİZ

01.05.2009 1 Mayıs İşçi Bayramı Kutlamaları

1 Mayıs İşçi Bayramını öğrenci arkadaşlarımızın katılı-mıyla kutladık. Diğer meslek odaları öğrenci örgütlen-melerinin de katıldığı kutlamalarda, hepimiz TMMOB bayrağı altında toplandık. Yaşasın özgürce kutlanan 1 Mayıslar.

09.05.2009 Gemi Mühendisleri Odası 3. İzmir

Kayıkları Yarışı

genç-İMO İzmir olarak, ilk defa katıldığımız yarışta ekibi-miz 8 kişiydi. İnciraltında yapılan ve belli bir yere kadar kürek çekilen, sonra yelkenli olarak devam eden yarışta, dördüncü olduk.

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanımız Aziz KOCAOĞLU’nun da ödül törenine katıldığı etkinlik için Gemi Mühendisleri Odası İzmir Şubesine teşekkürü bir borç biliriz. Böyle etkinlikler sayesinde diğer meslek odalarımızla olan örgütlenmemiz artacak, TMMOB ruhu yaşatılacaktır.

21.05.2009 CBÜ Oda Tanıtım Toplantısı

Celal Bayar Üniversitesi’nde “İnşaat Mühendisliğinde Ça-lışma Alanları ve Çalışma Koşulları” başlığıyla yaptığımız sunumda mesleğimizi ve Odamızı tanıttık.

22.05.2009 Geleneksel 6. Kısır Mısır Günü

genç-İMO İzmir’in en çok bilinen Kısır-Mısır günümüzün bu yıl altıncısını düzenledik. Yoğun katılımın sağlandığı etkinliğimizde, grup Betonarmy, CBÜ İktisat Oyuncuları ve Grup Gevendeler sahne aldılar. Halat çekme yarışıyla, şarkılarıyla, halaylarıyla devam eden etkinliğimize sene-ye yine kaldığımız yerden devam edeceğiz.Yeniden “Hoş geldin Meslektaşım, Güle Güle Arkadaşım” demek için.

29.05.2009 Nazım Hikmet Dinletisi Hazırlık Çalışması

06 Haziran 2009 Cumartesi günü düzenlenmesi planla-nan Nazım Hikmet’i anma etkinliği için, Ali KURT arkada-şımız gönüllü olmuştur. Nazım Hikmet’in hayat hikayesi-ni, şiirleriyle harmanlayıp özet bir biyografi çıkarıldıktan sonra, görev paylaşımları yapılmıştır.

04.06.2009 DEÜ Oda Tanıtım Toplantısı

Dokuz Eylül Üniversitesi 4. sınıfl öğrencilerine Odamız tanıtıldı.

06.06.2009 Nazım’a Dair

Yaklaşık 40 kişinin katıldığı etkinliğimizde, Nazım Hikmet’in hayatını şiirleriyle, hep beraber andık. Bu et-kinliğimizde bize gönülden destek veren öğrenci arka-daşlarımıza çok teşekkür ederiz

Page 34: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 33

genç-İMO

18–22.06.2009 TİMÖB 2009 (Türkiye İnşaat

Mühendisleri Öğrencileri Buluşması 2009)

18–22 Haziran 2009 tarihleri arasında İTÜ Süleyman De-mirel Kültür Merkezinde gerçekleşen buluşmaya genç-İMO İzmir’den Ahmet Taylan Atasoy, Salih Deniz Islakoğ-lu, Ali Kemal ÖZTÜRK, Latife DOĞAN ve Onur TANYERİ arkadaşlarımız katılmıştır.

23.06.2009 Dokuz Eylül Üniversitesi Bitirme Tezi

Poster Sunumları

genç-İMO İzmir standımızın açıldığı poster sunumların-da, öğrenci arkadaşlarımızın tezleri teker teker dinlen-miş ve meslek hayatları boyunca İMO İzmir Şubemizin yeni meslektaşlarımıza desteğini hiçbir zaman esirge-meyeceği gösterilmiştir.

25.06.2009 genç-İMO İzmir Temsilciler TİMÖB 2009

Değerlendirme Toplantısı

18-22 Haziran 2009 tarihleri arasında gerçekleşen Tİ-MÖB 2009, organizasyona katılan arkadaşlarımız tara-fından değerlendirilmiştir.

FELSEFE ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZAhmet Taylan ATASOY

Dokuz Eylül Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 1. Sınıf

Felsefe nedir sorusuyla başlarsak bence felsefe dünyaya başkaldırıştır, düşünmenin sınırsız dünyasında sistemli bir şekilde gezinmektir. İnsanların yaşamak için temel gereksinimleri vardır; yemek yemek, uyumak gibi. Felsefe de bu temel gereksinimlerden birisidir. Aslında felsefe üzerine yazılan kitaplar tam olarak felsefenin sınırlarını içeremez. Çünkü felsefenin bir sınırı olamaz. Ben yazımda felsefenin sadece bir bölümüne değineceğim.

Latince ‘Carpe diem‘ anlamı ‘Yaşadığın günü kavra ve anı dolu dolu yaşa” olan felsefe akımı üzerine birkaç söz ve alıntıyla yazıma devam edeceğim.“Carpe Diem”; her daim ölüm gerçeğinin farkında olarak, geçen her saniyenin, kısacası zamanın değerini bilenlerin, anı yaşamaya özen gösterenlerin felsefesidir. Carpe Diem “Günü yakala, anı yaşa” der ve yol gösterir. “Günü kurtar, boş ver gitsin” demez. Yaşamı hoyratça harcamamızı tembih etmez tam tersi, zamanımızı kendimiz, çevremiz ve insanlık için çalışarak geçirmemizi söyler.

Sokrates insanın nasıl mutlu bir hayat yaşayabileceğini sorguluyordu. M.Ö 300’lü yıllarda Epikuros Atina’da bir felsefe okulu kurdu (Epikurosçuluk). Epikurosçular bir bahçede bir araya geldiğinden bunlara ‘bahçe filozofları’ denir. Bahçenin girişindeki tabelada : ‘Ey yabancı! Burada mutlu olacaksın. Burada haz en büyük iyiliktir.’ Epikuros haz ile yalnızca bedensel hazzı kastetmez. Dostluk, sanat gibi değerleri de kasteder.

Genellikle dinsel şüpheleri olan kişiler Epikuros’un bahçesine geliyorlardı. İyi bir hayat sürmek için ölüm korkusunu yenmiş olmak da önemliydi. Epikuros gayet basit bir şekilde ‘ölüm bizi ilgilendirmez’ diyordu.’Biz varolduğumuz sürece, ölüm yoktur; ölüm olunca da artık biz yokuz’. (Bu anlamda kimse ölümden acı çekmez.)

Epikurosçular Stoacıların tersine politika ve sosyal yaşamla fazla ilgilenmediler. Epikuros’un öğüdü ‘gizli yaşa’ idi. Onun ‘bahçe’sin de günümüzün kolektif yaşama biçimiyle karşılaştırabiliriz belki. Günümüzde de kocaman toplum içinde sığınacak bir ada, bir ‘liman’ arayan birçok kişi yok mu? İşte bu liman Epikurosçuların bahçesiydi.

Shakespear’in hayatı bir tiyatroya benzettiğini ilk okuduğumda çok etkilenmiştim. Shakespear şöyle diyor: ‘Tüm dünya bir sahnedir yalnızca birer oyuncu olan kadınlar ve erkeklerin sahneye girip çıktığı. Ve bir insanın ömrü boyunca pek çok rol oynadığı.’

Diğer bir eserinde de Shakespear şöyle diyor : ‘Gezinen bir gölgedir hayat, gariban bir aktör sahnede bir ileri bir geri saatini doldurur ve sonra duyulmaz sesi, bir masaldır gürültücü bir salağın anlattığı ki yoktur hiçbir anlamı.’

Yukarıdaki paragraflarda az çok, insan hayatının anlamına ve mutlu olabilme üzerine sorulan soruların cevaplarına değindim ve son cümlemi Seneca’dan bir alıntıyla bitirmek istiyorum:

“Hayatta en büyük engel beklemektir; daha sonra gelecek olan her şey belirsizliğin alanına girer. Şu andan itibaren yaşa.”

Page 35: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

genç-İMO

34

ŞİİRLERİYLE NAZIMA DAİRAli KURT

Celal Bayar Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 3. Sınıf Öğrencisi

6 Haziran 2009 Cumartesi günü toplandık Şubemizde us-tayı anmak için, hayatını, sanatını, davasını, sevdasını anlat-maya çalıştık; aslında unutmadığımızı göstermek, saygıyla andığımızı bildirmek içindi elbet herşey…

“Önemli bir şairdi, sadece Türkiye için değil dünya için,

Bugün Türkiye’nin yurt dışında en çok tanınan en çok oku-nan şairi hala Nazım Hikmet’tir.

Her isyanda her eylemde illaki bir dizesi geçer hala mey-danlarda, her taze aşık muhakkak okur onun dizelerini ken-di yazmışcasına.

Hangimiz sevmeyiz karlı kayın ormanını?

Hangimiz saat dört yoksun demedik?

Güzel günler göreceğimiz inancı, motorları maviliklere sür-me sevdası ondan miras kalmadı mı bir çoğumuza…

Hiroşima’da ölen çocuklara en güzel ağıtı onun yazdığı bir şiirden yakmadık mı?

Tamam, hepimiz aşığız Ege’ye ama en güzel deniz daha git-memiş olduğumuzdu muhakkak değil mi?

Şeyh Bedrettin’i ondan öğrenmedik mi?

Hangimiz onun şiirleriyle sılayı özlemedik?

Kelimeleri kullanamazken kendimizi, derdimizi en iyi anla-tanın “yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür, ve bir orman gibi kardeşçesine” dizesi olduğunu fark etmedik mi hayranlık içinde?

Şaşıp kalmadık mı “dört nala gelip uzak asyadan akdenize bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim” deyişine, böyle de güzel sevişine memleketimizi…

Haksızlığa uğramanın nasıl bir şey olduğunu, dünya vatan-daşı olmanın nasıl bir şey olduğunu onun hayatından öğ-renmedik mi?

Bir destan olan Kuvayi Milliye’yi en güzel o anlatmadı mı?

Dava adamı olmayı, inançlı ve inatçı sevdaları onun şiirle-rinden öğrenmedik mi?

Sevmenin ekmeği tuza banmaya benzer bir şey olduğunu, dünyanın her şeye rağmen ümit dolu olduğunu ve dünya-nın barışı çocuklardan öğreneceğini,

Sen yanmadan ben yanmadan karanlıklarla baş edilemeye-ceğini,

ve vatan hainliğinin şiir yazmakla bir ilgisi bulunmadığını!”

diyerek bitirdik etkinliğimizi.

Ölümünün; haksızlık ve aydınlık içinde geçmiş ömrünün ni-hayetlenişin üzerinden 45 yıl geçmiş oldu böylelikle büyük Türk şairi Nazım Hikmet’in. Evet, böyle tanınıyor, böyledir sıfatı dünyanın bir çok yerinde.Nâzım, ne mutlu sana /cân ü gönülden, /ferah ve emin, /«Merhaba,» diyebildin. Demişti üstat 1940 yılında kendi-sine. 2009’da her yıl olduğu gibi ondan aldığımız selamın hakkını vermek için çaba sarfettik.Sevdiğin müddetçe ve sevebildiğin kadar, sevdiğine her şeyini verdiğin müddetçe ve verebildiğin kadar gençsin.Demişti, bu dizeleri de etkiliydi elbet sevmemiz için onu, şüphesiz hala devam eden gençliği de onun böyle sevebil-mesindendi.Sadece bir edebiyat devrimcisi, iyi bir şair olmaktan çok daha ötesiydi o.Nazım Hikmet ki Atilla İlhan’ı kazanışımızın vesilesidir belki de. Malumunuz bir şaire yakışır edebi hayatı sevgilisine ver-diği bir Nazım şiiri ile başlar Atilla İlhan’ın.Yine o Nazım Hikmettir ki Türk Resmine İbrahim Balaban’ı armağan etmiştir.Yine o Nazım Hikmettir ki Orhan Kemal’i kazandırmıştır Türk Edebiyatına.Ve ondan feyz alıp gönlünü sanata vermiş nice Türk aydını-nı ona borçluyuz bir bakıma.Yine o Nazımdır ki ilham olmuştur Ezginin Günlüğü’ne, Cem Karaca’ya, Zülfü Livaneli’ye ve daha nicelerine... Onun o bir orkestra eserini andıran şiirlerini besteleri ile gerçek ezgiye kavuşturmuştur onun izindeki bir çok sanatçı. Yüre-ğimizle beraber kulağımızda da yer etmiştir anlayacağınız.Gerçeklerin, ülke gerçeklerimizin acı olduğunu da ondan öğrendik neredeyse, onunla başlayıp Yılmaz Güney’le, Ah-met Kaya’yla devam eden bir süreçti bu. Bu isimler sürgün-lüğün en kötü kısmını yaşadılar ve yaşattılar bize... yaban el-lerde göçüp gittiler. daha niceleri var ki ömrünün bir çoğu-nu Nazım Hikmet gibi vatanını özleyerek doldurdu.Misal Cem Karaca’nın yorgunum kaptan şarkısını bilirsiniz muhakkak; Nazım Hikmet o şiiri memleketine giremediği zamanlarda Varna’da yazmıştır karşı kıyıdan çok sevdiği ül-kesine bakarak ve ne acıdır ki bestecisi Cem Karaca’ya da sürgünde nasip olmuştur bu şiiri bestelemek... Ve en az bu hazinlik içerisinde yüzlerce acıklı öyküsü daha ülkemizin güzel insanlarının...Sözün özü ismi gibi dolu dolu bir hayatı olan büyük Türk Şairi Nazım Hikmet Ran bizlere de en az o yoğunlukta ya-şattı şiirini, şiirleri gibi de tesir etti hayatımıza bir çok kol-dan. Her ne kadar onu bir köy mezarlığında bir çınar ağacı altına defnedememiş olmanın burukluğunu taşısak da içi-mizde; onu tanımak, aynı Anadolu’ya aşk ile bakmak, aynı İstanbul’a hayranlık duymak ve kendi derdimizi onun şiirle-ri vasıtası ile duyurmak -şairin de dediği gibi- yaşıyoruz çok şükür der gibi her daim bizim için.

Page 36: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 35

genç-İMO

GATESHEAD MİLLENİUM KÖPRÜSÜİnan MUTAF

Ege Üniversitesi, İnşaat Mühendisliği, 4. Sınıf Öğrencisi

IABSE (International Association For Bridge And Structural Engineering) Uluslararası Köprü ve Yapı Mühendisliği Top-luluğu Üstün Yapı Ödülü 2005 sahibi köprü, eliptik şekliyle ve dönme hareketiyle oldukça dikkat çekmektedir. Mühen-disliği Gifford Ltd. şirketi, mimarisi ise Wilkinson Eyre Mi-marlar şirketi tarafından yapılmıştır.

Köprü yerine tek parça halinde yerleştirildi. Bu yerleştirme işlemi dünyanın en büyük yüzen vinçlerinden biri olan Asya Hercules II tarafından yapıldı.

6 adet 45 cm çapında hidrolik kollar köprüyü büyük mil ya-taklarının üzerinde geri doğru yatırıp gemi geçişine izin vermektedir. Köprünün kapalı konumdan açık konuma (40 derecelik bir açı) geçmesi yaklaşık 4.5 dakika sürmektedir. Bu süre rüzgar hızına bağlı olarak değişim göstermektedir. Bu açılma şekli yüzünden Göz Kırpan Köprü olarak da anıl-maktadır. 105 m. lik nehrin geçildiği köprü 130 m. uzunluğa sahip olup kemerlerinden biri nehir yüzeyinden 45m. yükseklik-tedir. Bu kemer 18 kablo yardımı ile diğer kemeri destek-lemektedir.Toplam genişliği 8m. olan köprünün üstünde yaya yolu ve bisiklet yolu bulunmaktadır.

Köprü hakkında bazı bilgiler

36,000 kişi izledi.

için gereken, çelik kullanıldı.-

nabilir.-

tadır. Bu motorlar 589HP beygir gücüne sahiptir. Bir Ferrari F50 den veya 8 adet Ford Focus’tan daha güçlü-dür.

üzerine oturmaktadır.

poundluk metal para-ların üzerinde köprü-nün resmi vardır.

Page 37: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

genç-İMO

36

BİR KÖPRÜ NASIL TASARLANABİLİR Kİ?

Caner GÜLENÇDEÜ İnşaat Mühendisliği, 4. Sınıf Öğrencisi, Tatonner Takım Kaptanı

Her şey aslında bir ders çıkışında Türkay Baran hocamla İs-tatistik sınavının üzerine konuşmamızla başladı. Sınavda kı-rılan puanlarımın acımasızca olduğu konusunda serzenişte bulunuyordum ki hoca bir ara;- İleride ne yapmayı düşünüyorsun, diye sordu. -Ben de, Köprüler hoşuma gidiyor hocam, sanırım onlarla ilgili bir şeyler yaparım.-Ee o zaman sen de bizim köprücülere katıl. Bu sene Boğaziçi’ndeki yarışmaya katılacaklar.-Bilemiyorum ki hocam, yani pek de bir şeyler bilmiyorum bu konuda henüz ikinci sınıftayım.-Olsun. Onlarla birlikte olursun, ne yapıyorlar ne ediyorlar takip edersin, hem belki bir yardımın dokunur.2008 yılında takımımız talihsiz bir şekilde yarışma dışında kalan altı takımdan biri olsa da “ağabeylerimiz ve ablaları-mızın” ortaya çıkardığı tasarım kuşkusuz yarışmanın en öz-gün tasarımıydı. Zaten estetikte aldıkları ikincilikle de bunu kanıtladılar. Ama bence asıl önemli olan; bu tip bir orga-nizasyona Dokuz Eylül Üniversitesi’nden oluşturulacak bir grubun da katılabileceğini bizlere gösterip, önümüzdeki kapıyı açmış olmalarıydı.Yarışmayı yerinde izledim. Gerçekten çok ilham vericiy-di. Bu konuyla ilgili kesinlikle bir şeyler yapmalıydım ve ne olursa olsun seneye ben de burada yarışmalıyım diye içim-den geçirdim. Kafamda artık bir köprünün ortaya nasıl çıka-rılabileceğiyle ilgili epeyce fikir vardı. İzmir’e döner dönmez bizimkilere konuyu açtım. Baştan sona anlattım bütün gör-düklerimi. Herkes çok etkilenmişti ama eminim hepsinin aklına da benim ilk duyduğumdaki soru gelmişti.“Bir köp-rü nasıl tasarlanabilir ki?”Çok uzun ve zor geçen bir yaz tatilinin ardından gecikme-li de olsa okula gelmeyi başarabilmiştim. Kasım ayına geldi-ğimizde aklımdan bir türlü çıkaramadığım yarışmanın afişi-ne internette rastladım ve hemen harekete geçtim. İki gün boyunca olayı etraflıca bir değerlendirmeye aldığımda gör-düm ki; henüz yalnızca ikinci sınıf bilgileriyle donatılmış ol-mamıza rağmen, biz de basit bir köprü tasarlayıp yarışma-da şansımızı deneyebilirdik. Konuyu çok geciktirmeden ar-kadaşlarıma anlattım. Geçen sene çektiğim fotoğrafları gösterdim. Yarışma görüntülerini izlettim. Herkes çok be-

ğendi elbette ama aynı soru hep akıllardaydı, nasıl? Onlara düşündüklerimi anlattım.Bütün anlattıklarımı dinlediklerinde onların da artık benim-le aynı heyecanı paylaştıklarını görebiliyordum ve birlikte bu işe girmeye karar verdik. Hemen bankaya katılım ücre-tini yatırdık. Hepimizin kafasındaki şey çok netti. Bu sene çok basit, çok kolay bir köprü tasarlayalım, tecrübe kaza-nalım. Seneye arttırdığımız bilgi birikimi ve deneyimimizle çok kuvvetli bir ya da birkaç takım olarak kazanmaya gide-riz. Tabi hiçbir şey düşündüğümüz kadar kolay olmayacak-tı. Bizi önümüzdeki beş aylık süreçte fazlaca zorlayacak bir-çok engel bekliyordu.Kafamızdan geçen tasarımları hemen kâğıda dökmeye baş-ladık. Bir, iki, üç hafta geçti. Güzel bir şeyler ortaya çıkma-ya başlamıştı, derken çok geçmeden yanıldığımızı anladık. Çok saçma ve ters yollara defalarca girip çıktık. Her seferin-de yeniden denedik. Sonunda bir ay geçti, ortada bir şey yoktu. Ama her defasında bir tane daha olamayacak bir şey keşfettik, artık olasılıklar azalıyor, sonuca ulaşıyoruz diyerek yolumuza sabırlı bir biçimde devam ettik. Bu elbette çok kolay olmadı. Sanki birisi bizimle sürekli oyun oynuyordu. Çok geçmeden yarışma web sitesinden yarışmaya başvu-ran takımlar belli oldu.18 farklı üniversiteden tam 38 takım başvurmuştu. Bu takımlardan proje safhasında eleme yapı-lacağını ve 15 takıma düşürüleceğini o gün öğrendiğimiz-de moraller bir kez daha bozulmuştu. Henüz üçüncü sınıfa yeni başlamış olmamız ve bizim okuldan tamamını dördün-cü sınıfların oluşturduğu iki ayrı takımın daha başvurmuş olması gerçekten durumları oldukça zorlaştırmıştı.Kağıdı, kalemi bir tarafa bıraktık. Artık biraz taktik çalışma-mız gerekiyordu. Yarışmanın iki senelik geçmişindeki tüm köprüleri ince ayrıntılarına kadar inceledik. Yapmamız ge-reken sadece ilk 15’e kalabilmekti. Gerisinin hiçbir önemi yoktu. Bu deneyimin bize çok şey kazandıracağını biliyor-duk. Eski köprülere nazaran alışılagelmişin dışında, olabilir-liği yüksek, verilen kuralları kesinlikle ihlal etmeyen, deplas-man limitleri içinde kalan, birleştirilmesi zor olmayan, çok ağır da olmayan bir köprü işimizi görürdü. Öyle bir köprü olmalıydı ki, jüri onu gördüğünde bunu dışarıda bırakama-yız demeliydi. Kesinlikle farklı bir şeyler yapmalıydık. Zorla-dık, elimizden ne geliyorsa yaptık. Düşündük, olmadı, de-ğiştirdik. Yeniden düşündük, yine olmadı. Sonra yine değiş-tirdik. Sonra yine... Sonunda kafamızda tasarımı netleştir-

Page 38: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 37

genç-İMO

meye başladık. Gerçekten ortaya bir şey çıkmıştı. İsmimize yakışan bir yolla “el yordamıyla” bulmuştuk, Tatonner.

Tabi sürekli karşımıza yeni engeller çıktıkça ve biz bu en-gelleri her seferinde iyi kötü aşmaya başladıkça kendimi-ze olan özgüvenimiz de ziyadesiyle artmıştı. Şimdi ne ya-pabiliriz acaba diye düşündük. Aslında bu sorunun ceva-bı çok açık ve netti.”Elde çözemiyorsan bilgisayarda çöze-ceksin.” Bir akşamüstü Yusuf Hoca’nın tavsiyesiyle hemen bir SAP 2000 kitabı edindik ve heyecanla bilgisayarın ba-şına oturduk. Önce kitaptaki örnekleri çözmeye başladık. Hiç fena gitmemişti. Kısa sürede işimize yarayacak bilgile-ri toplayabileceğimizi düşünmeye başlamıştık, derken uy-kusuz bir gecenin ardından ertesi günün akşam saatlerine doğru köprümüzün üç boyutlu modelini oluşturmuş, çok-tan analiz sonuçlarını incelemeye başlamıştık bile. Değer-ler oldukça güzel çıkıyordu. Yavaş yavaş boyutlandırmala-ra başlamıştık. Ancak verileri optimize etmek birkaç hafta-mızı almıştı.

Proje son teslim tarihi olan 30 Ocak hızla yaklaşıyordu. Aci-len bir sponsora ihtiyacımız vardı. Köprünün bitmek tüken-mek bilmeyen sorunları her geçen gün bir yenisini daha çı-kartıyordu. Ufak bir sorunumuz daha vardı: Finaller. Çok sı-kışmaya başlamıştık. Bunca işin arasında sponsor firma et-kileme çalışmalarını başlattık ve köprümüzü karşımızdaki insanlara daha rahat anlatabilmek için 1/10 ölçekli bir mo-delini yaptık. Önce takım üyelerimizden Özgür’ün dış da-nışmanı olan Atilla Zağpus Bey’e gittik. Projemizi anlat-tık. Sonra kendisi bizi Tevfik Seçer Bey’e yolladı. Ve son ola-rak da Tevfik Seçer Bey bizi köprümüzün imalatını yapacak olan sponsorumuz olan Ateş Çelik’e yönlendirdi. Bir hafta gibi kısa bir sürede kriz ortamında sponsorumuzu bulmuş-tuk. Bu sefer şansımızın yaver gittiğini söylemeden geçe-meyeceğim.

Şubat tatilinin ortasında sonuçlar açıklandığında listede “Dokuz Eylül Üniversitesi-Tatonner” yazısını görmek bizim için gerçekten çok onur ve mutluluk vericiydi. Hedeflediği-miz noktaya ulaşmıştık. 23 Nisan’da İstanbul’da yapılacak finallere katılmaya hak kazanmıştık. Muazzam bir durum-du. Tatilden döner dönmez koşuşturmaca yine kaldığı yer-den devam ediyordu. Artık proje bitmiş, gerçek hayat baş-lamıştı. Uçtan uca yedi metre uzunluğundaki köprümüzü inşa edecek olmamız hepimizde inanılmaz bir heyecan ya-ratıyordu. Ateş Çelikle üretime başlamak için bir tarih be-lirlemek üzere görüşmelere başladık. Günler süren titiz ça-lışmaların ardından daha detaylı çizimler hazırladık. Üre-tim ha başladı ha başlayacak derken oldukça zaman kay-betmiştik.

Yine bu dönemde kazandığımız tecrübeleri bizden son-

ra okulumuzu bu ve bunun gibi yarışmalarda temsil ede-cek arkadaşlara aktarmak için bir “Yapı Kulübü” kurmak üze-re kolları sıvamıştık. Bu fikirle İnşaat Mühendisleri Odası İz-mir Şubesi’nin kapısını çaldık. Yönetim Kuruluna bir sunum yapıp gelecekle ilgili fikirlerimizi onlara aktardık. Yanımız-da birinci ve ikinci sınıflardan oluşturacağımız bir kafile ile İstanbul’a gitmek istediğimizi, bu girişimin genç arkadaş-larımız ve üniversitemizin bu gibi yarışmalardaki istikbali için çok önemli olduğunu anlatmaya çalıştık. Başta İMO İz-mir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanımız Prof. Dr. Ömer Zafer Alku olmak üzere tüm üyeler bu girişimimizi sonuna kadar büyük bir içtenlikle desteklediler.Köprümüzün imalatı bazı aksamalardan dolayı tahmin etti-ğimizden bir hafta geç başladı ve maalesef birinci vizeleri-mize paralel bir biçimde devam etti. Üretim sürecinde de-falarca Kemalpaşa’ya, fabrikaya gitmek durumunda kaldık. Belki on, on beş kez. Her seferinde acilen çözülmeyi bekle-yen yeni bir problemle karşılaştık. Yine ilk dönem sonunda olduğu gibi sınavların son günü işi bitirdik. Köprüyü okula getirmeyi başardık.Gerçekten zorlu geçen günlerin ardından artık vakit gel-mişti. İMO İzmir Şubesi biletlerimizi alıp bize gönderdi. İs-tanbul seyahatimiz başlamıştı. Otobüs yolculuğum sırasın-da ilk günümüzü ve o günü düşündüm. Önemli bir iş başar-mıştık, bu aşamadan sonrası gerçekten de çok önemli de-ğildi. Bunu ancak o an anlayabilmiştim. İstanbul’a vardığı-mızdan itibaren her şey çok güzeldi. O yorucu beş ayın yor-gunluğunu atacağımızdan emindim ve öyle de oldu. Boğa-ziçi Üniversitesi Yapı Kulübü gerçekten çok güzel bir orga-nizasyonla bizi ve ülkenin dört bir yanından gelen 15 ta-kımı ağırladı. Bir yarışmadan çok festival havasında ge-çen bu organizasyonda kokteyl ve tekne partisinde yeni arkadaşlar edindik. Bol bol da eğlendik. Karadeniz Teknik Üniversitesi’nin birinci olduğu yarışmada takımımız doku-zuncu olmuştur ve kazandığı tecrübelerle ilerisi için umut vaat eden bir kulüp olma yolunda emin adımlarla ilerleye-rek yoluna devam etmektedir. Seneye umarım Dokuz Ey-lül Üniversitesi Yapı Kulübü olarak daha güçlü takımlarla bu yarışmaya katılacak ve üniversitemizi ulusal arenada daha da iyi temsil edeceğiz. Emeği geçen ismini söylemeyi unut-tuğum herkese takımım adına çok teşekkür ederim.

Takım Üyeleri: Caner GÜLENÇUğur Özgür BARKIŞYıldıray SÖNMEZSerhan SARIDOĞANAlpar DALGIÇ

Page 39: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Kültür ve Sanat

38

İnş. Müh. Alim ŞADAN

DİNAMİK

KISA TEORİ VE PROBLEMLER Prof Dr. Mehmet BAKİOĞLU

İstanbul Teknik Üniversitesi

Dinamik dersi Statik dersi ile birlikte bir bütünün par-çalarıdır. Bu iki ders Teknik Mekanik veya Mühendislik Mekaniği gibi isimler altın-da okutulur.

Genelde Bütün Mühendis-lik dallarında okutulan Mü-hendislik Mekaniği der-

si İnşaat, Makine, Gemi, Uçak gibi Fakültelerde ayrı bir önem taşır. Yapı Dinamiğinin Önemi son zamanlarda Türkiye de önemsenen depremlerin yanında yapı tasarı-mında ki gelişmelerden de görülebilir. Yapı tasarımında üç evre bulunmaktadır.

A) Klasik Evre: Sadece yapı sistemlerine etki eden statik yükler göz önüne alınarak sistemlerin tasarlandığı evre

B) Modern Evre: Sisteme gelen dinamik etkiler ve yapı-nın bu etkilere karşı tepkisi göz önüne alınarak tasarım-ların yapıldığı evre. Halen bu evrenin gerekleri kullanıla-rak sistemler tasarlanmaktadır.

C) Post Modern Evre: Yapı sisteminin Dinamik etlkilere karşı tepkisi bir geri besleme sistemi ile kontrol edilip buna göre gerekli kontrol kuvvetlerinin sisteme uygu-landığı evre.

Halen sayıları azda olsa gittikçe artan aktif kontrollu ya-pılar bu evrede yapılmaya başladı. Bu tip yapılara dina-mik bakımdan akıllı yapılarda denilmektedir. Burada Di-siplinler arası bir çalışma gerekmektedir.

Kitap onbeş (15) bölümden oluşmaktadır.(Maddesel Nok-tanın Kinematiği,Bağıl Hareketin Kinematiği,Maddesel Noktanın Doğrusal hareketi,Titreşimler,Maddesel nok-tanın Eğrisel Hareketi,Enerji İlkesi,Momentum ve Açı-sal Momentum İlkesi,İmpuls Momentum İlkesinin Uygulamaları,Kepler yasaları Merkezsel Hreket,Bağıl Hareketin Kinetiği,Katı Cismin Kinetiği,Katı Cismin Dinamiği,Katı Cismin Düzlemsel Hareketi,Katı Cisimler-de Enerji ve Momentum İlkesi)

YAPISAL ONARIM VE

GÜÇLENDİRME SEMPOZYUMU

BİLDİRİLER KİTABI7-8 ARALIK 2006, DENİZLİ

Sempozyum Pamukkale Üniversitesi İnşaat Mühendisli-

ği Bölümü 30.yıl ansına düzenlenmiştir. Kitapta 65 bildi-

ri yer almaktadır. Sunulan bildiriler onarım/güçlendirme

alanında çalışan/çalışmayı düşünen meslektaşlarımıza

faydalı olacaktır. Mevcut yapıların deprem bakımından

değerlendirilmesi ve güçlendirilmesi ile ilgili bir çok ça-

lışma yapılmaktadır. Özellikle 1992 Erzincan depremin-

den sonra, üniversitelerimizin öncülüğünde başlatılan

araştırma ve uygulamaya aktarma çalışmaları devam et-

mektedir. (2007 Deprem Bölgelerinde Yapılacak Bina-

lar Hakkında Yönetmelik) bölümlerinin iyi anlaşılması ve

uygulamaya aktarılması önemlidir. Kitapta yer alan ko-

nuların bu amaca katkı sağlaması hedeflenmiştir.

Page 40: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 39

Kültür ve Sanat

UNUTMAM SİVAS

Seneler değil de asırlar geçseUnutamam Sivas, unutmam seniYobazın tırpanı boynumu biçseUnutamam Sivas, unutmam seni

İki Temmuz bin dokuz yüz doksan üçSende semah dönmek oldu bize suçBeni yaksan, assan, eylesen de linçUnutamam Sivas, unutmam seni

Uzaktan seyretti yine hainlerGözlerinde vardı o eski kinlerBu gün on bin geldik yarin yüz binlerUnutamam Sivas, unutmam seni

İnine girecek korkak yobazlarTürküden, semahtan hiç anlamazlarŞiirler okunup çalacak sazlarUnutamam Sivas, unutmam seni

Yobazı ateşe ben atmadım kiİnsan olanlara kin tutmadım kiDedem Pir Sultanı unutmadım kiUnutamam Sivas, unutmam seni

Kul Sefili, Sivas, Çorum, Maraş’ıÜstüme gelseler sopalı, taşlıİki temmuz günü gözlerim yaşlıUnutamam Sivas, unutmam seni

Kul Sefili

SİVAS AĞIDI

2 Temmuz sıcağındaBen yanarım Sivas yanarPir Sultan’ın ocağındaBen yanarım Sivas yanar

Ya dost derim yana yanaŞavkım vurur Horasan’aCanım kurban Pir Sultan’aBen yanarım Sivas yanar

Ben hallaca aşık oldumNesimi’ye beşik oldumKör gözlere ışık oldumBen yanarım Sivas yanar

Bu sahip olduğum ölümeDostlar dil sürer külümeDulda etmeyin yerimeBen yanarım Sivas yanar

Koç gibi ve girdim dizeKaşanlı’da döndüm közeAnlar beni Seyit RızaBen yanarım Sivas yanar

Pirim Pir Sultan adındaErler cem tutar odundaİnsanlığın hudundaBen yanarım Sivas yanar

Ozan Ekmekçi

Sivas DRAMI

Allah Allah dost diyerekKoştuk Sivas ellerineHalk türküsü söyleyerekCoştuk Sivas ellerinde

Madımak’ta şimsek çaktıAlevler göklere çıktıKime kızdı, kimi yaktıŞaştık Sivas ellerinde

Alev kapladı yanımızHakk’a ulaştı canımızAteşle yandı tenimizTaştık Sivas ellerinde

Devlet baba, devlet babaNe kötülük ettik sanaDöne döne yana yanaPiştik Sivas ellerinde

Mahzuni tekbir seslilerİçerde yanıyor canlarTüm Sivas’ın suçu yokturAma yaktı Sivaslılar

Sivas’tan göklere uçtuk gönlümüz Hakk’ı dilerAlevlerle kucaklaştı Muhlis’ler Nesimi’lerYıldız daği toz dumanlı yollarımızı tutmayınBiz bu yolun son yolcusu siz bizi unutmayın

Bu yol çok yolcular gördü Gültekin’ler Gülsüm’lerBiz Hakk’ı severek öldük sevmeyenler ne bilsinlerVerdiğiniz bu duman sanma ki bizi boğarBir Pir Sultan kurban olur yüz bin Mahzuni doğar

Mahzuni Şerif

Page 41: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Kültür ve Sanat

40

����������� ������������

����������� ������������������������������������-��������������� �����!�����"��#������$�������-#������%&'������������#����$��(�����������%������$��%�����%������������$�

����%����'����������������������$��������&��%&���$)����*��������*����%���!������&���(����$��$��&�����"����(������� ���� ������ �#����� ���� ������ ��������� ���� �-�����$��&���+

�����*���&���� �,���� ������$����������.&������&���-��$��������.����������������������,�*��������#�����������������������!������$�%&'����+��

��'%��*�������������#����$����������$�����/

0���,���"��������������%&'���#�����������$��.&��������������$�$�����������������������������������������-$����%�,�����$�����

.&�������%&'����������$�������������������������������-���,��������$��.�����������%&��������������������-'����,�������$���!�%�����������$�

�����$�$�����������������������$����������(�������-��������$���������"������$����������$�

++

����%����&�������������&���������������$����$������-*�����%&'��������%&���$���������"���������������$/

0�1����*���������,����������*�����

.&����)

0�2�������������������������'������������'�������-��$����

0��������������%&�������&'���#�����������&����-rum.

.&�����%&'�������%&��������������$����������������$��4'�����������,�����,����������$�����������

0�2��������%&����������$�������������������������-*�������������������������������!����"���5

0���������������+

0�6�������'������������*�"�'����+

����������$������'��,����������������$�����7�*����-�������� ������������$� �� �'�������� ��,���� $����� �$���-����*�"����

0����������������'�$�������!�����'������$����������������$)

�������������� ������������������������� !

0�8���������'�� ����$�������'�� 9�� ���"�� ��������������������������������*�"������������#+

�������&����������#����,����%����$�������"����$���)

- Anlatsana

0�6,����%������'�%&������������+�

.&������������������ �,��� �,����%�������������������-��"���/

0�2������$��,����%����$����;��������������������������������$����

0���������#���#���%&����������.&����)

0����� ��������� ����$����� ����*��� ������ ���������$�����������������

0�<�������$����&���������

0�����������'����������*������,����������$���������,���������+

0���������������������%&���������������$������

0�=����$�������'�����$�����������������'������#������,����������� �*���!� $������ &���������� �������������������*�"�'�����

������ ����� !�,�� �&���� ��������� %&����$����� ��-��������&������+�;���������������������$����$����-����(������$��������$�#��!���������������������'��-���%�'�������/

0�������������$��������������+�

��������,��������%&'��������������$�������#�/�

0���,�������� ������� �������� �������$�� ���� $�������������������'�����������

.&���������������������������������%�'%��*��'���������������$�����������������

.&�����%&����������������'�������,����������������#������������������������'����� �,���%&'������� ,����-������"��$������

(�'������������$&�����������#��/

287/� >?� ���� &�*�� ��'����$� ���� ��'�+�� @� ��,�!�%�������B���+�

.�(2�./� �"���C�*��"����6,���'�������'�����DE0D?�������(����*�����0�6�����

Page 42: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 41

Kültür ve Sanat

Page 43: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Oyun

42

Kare Bulmaca

İnş. Yük. Müh. Şakir YOKAŞ

BRİÇ DÜNYASINDAN HABERLER

GEÇEN SAYININ PROBLEMİNİN ÇÖZÜMÜ - 1

BU SAYININ PROBLEMİ

Güney trefl altıya yerden ufak koyar. Karo As ve Karo 2 yer-den kup ve yerden pik Vale oynanır.

1- Doğu ufak pik koyar ise Güney Trefl Asını çeker, ufak Trefle elden çakar. Elden Karo Rua ve yere Karo kup ve tek-rar yerden Trefli gelip kup ya-par. Kör As kör oynar. eldeki AD pik iki yapar. Doğu son si-neğe pik 8 veya R ile çakarsa üste çakar. Dışarı bir kör verir.

Güney pik (7) oynar. Batı kör atamaz. Çünkü güney kör oynar, yeri sağlar.

* Karo atarsa doğu karo ve körleri tutmak zorunda. Doğu treflini atar son kez çekilince trefl atarsa, trefl empası ile löveye gelinir., batı bir karo daha atar. Kör atarsa doğu, Trefli As ile yere geilir, kör oynar, karodan yatırır.

* Trefl atarsa, doğu karo atar. Güney Trefl As ve Trefl kup yapar. Batı sıkışır karo oynarsa karo sağlanır, kör atarsa Güney Karu Ruayı çe-ker ve Kör 6’yı oynar. Körü alan doğu son körünü Güneye teslim et-mek zorundadır.

2- Doğu Pik Ruasını koyar ise Güney Pik Ası ile alır, yere Pik 10’lu ile gider ve kör valesini oynar. Doğunun Ruasını As ile ezer. Son Du-rum şöyledir:

Bu yılki Geleneksel Antalya Briç Şampiyonası Antalya Talya Otelde yapıldı. Türkiye Şampiyonluğunu Fikret ve Nevzat Aydoğdu takı-mı Kolbastı kazandı.

Açık ikili şampiyonları da yine Nevzat Aydoğdu Haldun Vahaboğ-lu oldu.

2009 İstanbul İkili Şampiyonasını Mehmet Ali İnce ve Namık Kök-ten aldı.

Bornova Briç Kulübü açıldı.

BULMACA ÇÖZÜMLERİ

Sudoku 1

Sudoku 3

Sudoku 2

8 2 5 9 3 4 6 1 7 4 3 9 6 7 1 2 8 5 6 1 7 5 2 8 9 3 4 2 9 4 8 1 3 5 7 6 3 5 1 2 6 7 8 4 9 7 8 6 4 5 9 3 2 1 5 4 2 7 8 6 1 9 3 1 7 8 3 9 5 4 6 2 9 6 3 1 4 2 7 5 8

3 9 2 1 4 5 6 7 8 4 5 6 2 8 7 1 9 3 1 8 7 3 6 9 5 4 2 7 4 9 8 1 3 2 5 6 8 2 1 6 5 4 7 3 9 5 6 3 7 9 2 4 8 1 2 1 4 9 7 8 3 6 5 6 7 8 5 3 1 9 2 4 9 3 5 4 2 6 8 1 7

2 4 6 7 5 8 1 9 3 3 7 9 6 1 2 4 8 5 5 1 8 3 9 4 6 7 2 9 8 3 5 4 1 2 6 7 7 2 5 8 6 3 9 4 1 4 6 1 9 2 7 3 5 8 6 3 4 1 8 5 7 2 9 1 5 2 4 7 9 8 3 6 8 9 7 2 3 6 5 1 4

V106V1053210A942

1052R3V73210942

-10532-A9

Atak= Trefl 6

Atak= Karo 5

Güney her savunmaya karşı 6 pik yapar

Kontrat: 6 Karo

AD732A6AR32R3

AR43AV32AR1098-

736R63

94987DV9810876

DVD107655A8765

-98DV108

R85RD47543DV5

987698D64RDV3

-R475DV

K

G

B D

K

G

B D

K

G

B D

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

1 S P E K Ü L A T Ö R 2 E V E R A S E T 3 M T T E N M E N 4 P � D E E D A A 5 O R A A T A K � 6 Z E V A L � S A L 7 Y A S K A R � T 8 U N K A L E C � K 9 M E S A N E � B O 10 Y A T T E M E K

Page 44: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147İMO İzmir Şubesi Bülteni - www.imoizmir.org.tr 43

Oyun

Enis BİLYAP

Her Sene Daha Yukarıya:

BATUM’DAN 1 ALTIN, 1 GÜMÜŞ VE 1 BRONZ!

8 Yaş Altı Avrupa Satranç Şampiyonası’nda 8 Yaş kız-larda Ece Alkım Erece Altın ve Çiğdem Onur Gümüş Ma-dalya aldı. 8 Yaş erkeklerde ise Bora Bölükbaşı ikinciliği paylaştı ancak averajla üçün-cü oldu. Ayrıca kızlarda Ya-ren Dağ kılpayı Avrupa altın-cısı oldu.

2008-2009 TÜRKİYE KULÜPLER ŞAMPİYONASI’NDA

FİNALE DOĞRU

41 merkezde toplam 71 grup, 297 ku-lüp ve yaklaşık 3500 sporcunun katılı-mıyla 15 Mart 2009 Pazar günü muh-telif illerde başlayan, 2008 - 2009 Tür-kiye Kulüpler Şampiyonası İl Yöre Ya-rışmaları 31 Mayıs 2009 tarihinde ta-mamlandı. Final grubuna katılma hakkı elde eden kulüplerimiz 03 - 10 Temmuz 2009 tarih-lerinde Konya Selçuk Üniversitesi Yerleşkesi-19 Mayıs Spor Salonu’nda yapılacak finallerde yarışacaklar.

HABERTÜRK’TE SATRANÇ YAZI DİZİSİ

Gazete Habertürk’ün eğitim editörü Pervin Kaplan’ın hazır-ladığı “Ailelerin Yeni Yarışı Satranç” yazı dizisi gazetenin ön sayfasından da duyurularak yayınlanmaya başlandı. Ailele-rin çocuklarına kazanmaları için yaptığı baskıya yer veren ve federasyonun bu soruna karşı aldığı önlemleri anlatan yazı dizisinin birinci bölümünde 8 Yaş Avrupa Şampiyonası’nda birinciliğe ulaşan Ece Alkım Erece’nin de hikayesi yer alıyor.

2009 BAYANLAR ŞAMPİYONASI ARZUM

SPONSORLUĞUNDA RİXOS OTEL’DE

2009 Bayanlar Şampiyonası 09 - 15 Temmuz 2009 tarihleri arasında ARZUM Sponsorlu-ğunda Rixos Otel / Konya’da düzenlenecektir. ELO sıra-lamasında ilk 20 sporcu ve 2009 Türkiye Yaş Grupla-rı Şampiyonası’nda ilk üç de-receye giren sporcularımızın konaklama giderleri (İki kişi-lik oda) federasyon tarafın-dan karşılanacaktır.

MİNİKLER SATRANÇ ŞENLİĞİ’NDE BÜYÜK BULUŞMA

İş Bankası Minikler Satranç Şenliğinin 3.üncü gününde minik satranççıların kendileri gibi minik ama bir o kadar önemli misafirleri vardı. 8 Yaş Altı Avrupa Şampiyonasın-da derece alan Şampiyonumuz Ece Alkım Erece, 2.inci Çiğ-dem Onur, 8 Yaş erkekler 3.üncüsü Bora Bölükbaşı ve aile-leri, Minikler Satranç Şenliği sırasında İş Bankası Çamlıca te-sislerinde İş Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Tülin Aykın, Ge-nel Müdür Yardımcısı Özcan Türkakın, Kurumsal İletişim Bö-lüm Müdürü Suat Sözen, Kurumsal İletişim Birim Müdürü Zuhal Üreten, Gazeteci Yazar ve Şair Sunay Akın, Gazete-ci Ali Öztürk ve Federasyon Başkanı Ali Nihat Yazıcı, Dünya Satranç Federasyonu Asbaşkanı Zurab Azmaiparashvili, As-başkan Kuvay Sanlı, Asbaşkan Mehmet Kaya, Milli Takımlar Menajeri Özgür Solakoğlu ile kahvaltıda buluştular. Basının ve şenliğe katılan minik sporcuların yoğun ilgi gösterdiği kahvaltı esnasında minik şampiyonlarımız Ece ve Çiğdem’in mini konseri izleyenlere oldukça keyifli dakikalar yaşattı.

Gazeteci, Yazar ve Şair Sunay Akın minik şampiyonlarımıza büyük ilgi gösterirken, kendileriyle bol bol fotoğraf çektir-meyi de ihmal etmedi. Satranç Federasyonu ve İş Bankası yetkilileriyle turnuva salonunu da ziyaret eden Sunay Akın, gördüğü manzara karşısında çok etkilendiğini ve bu kadar minik satranççı ile bir arada bulunmaktan büyük bir mut-luluk duyduğunu, çocuklarımız büyük düşünsün, geleceği-mize ışık tutsun diye İş Bankası’nın satranca vermiş olduğu desteğin önemini dile getirdi. Ayrıca minik satraççılar ve ve-lileri için son kitabı Kule Cambazı’nı imzaladı.

NATO ŞAMPİYONASI’NDA TÜRKİYE ALTINCI OLDU

Geçtiğimiz yıl hem takım halinde hem de bireyselde Serkan Yeke ile NATO Şampiyonluğu’na ulaşan Türkiye Ordu Mil-li Takımı, 15-19 Haziran tarihlerinde Almanya’nın Hammel-burg şehrinde yirminci kez düzenlenen şampiyonada altın-cı olurken en iyi bireysel dereceyi 4,5 puanla 15.olan Dev-rim Alaşlar elde etti.

Türkiye’nin geçtiğimiz yıl ilk kez geride bırakmayı başar-dığı güçlü Almanya, bu yıl evinde birinciliğe ulaşırken bi-reysel NATO Şampiyonu ise uluslararası usta Andreas Schenk(2507) oldu. Birinciliği paylaşan Polonyalı Sypien ikinci, 2007’de Ankara’da yapılan NATO Şampiyonası’nda birinci olan Litvanyalı uluslararası usta Vaznonis ise 5,5 pu-anla üçüncü oldu.

Page 45: İNŞAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Temmuz 2009 - 147

Oyun

44

İnş. Müh. Ali İhsan ARGIT

Çözümleri Sayfa 42’de

KARE BULMACA

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10

1

2

3

4

5

6

7

8

9

10

������������1– ����������������������((�������� ����������������0����(�������;�,����4�<�2 – �����(��7�����7�0������. 3 – ��(�� ��I��������� – &���,�4�������)� ���– '��������;����,������<�4– '� ,��,���4���������– ��,���);�(�,��<�5 – �� ���–���5��)(�� �)���)�0� ���– ����0����5�<�6 –�'�������;� �������������������+�=����4�>� –�#��)(����;�0����7�((�<�7 –�����5�)�(�0����������4��<�8 –�6��(����)�(�7���–�!����I��0�����5���<�9 – &�����(��0����–����������������+ ���)�<�10 –�6������(����������O��!7���������0�� ����)�����(�����5�������������������,� ���������������;���4���<

��� ���������1– ������0����������������)�������<�2 –� &���I��0��� ��5���� –� :P������ 0��� 5����<� 3 –� '���� 0��� �������(���0���4����0�5����� ������)� ����–���������0���7��������������������5�� ���������������0�),�����–�"���7�4�����(���<�4 –�'����;��� ���� ,� ���� ����7������� ������5+����–�-��7����0���+�5��0�������0+��������)�(����5�������7���0���<�5 –� &���������)�����(������(���������–��� ��)����$�(���7�������0��������������;�����K<�6 –��+(�;�0��0�(;�5����+(��– ������)�� ���� �� ��� ��+������5<�7–�!�����I����������–������ ������0�����0����)��� �����)�0+���<�8 –�!��K���� –���(�;����,���,0<�0�(���������P������ �������4����;�����<�9 –��������������������0���)� �����7���������� ��;���,����–�������� ���;�����������(��<�10 –������������–��+����5�)���<

SUDOKU 1( kolay )

8 5 3 11 5

1 5 99 1 5

3 5 1 4 95 9

11 8 5

5 8

SUDOKU 2( zor )

9 1 5 75 8 9

13 5

8 2 6 5 9

2 7 57 1 4

4 1

SUDOKU 3( çok zor )

5 37 41 9

9 3 4 27 1

2 54 1 82 6

6