18
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 1 Ünite 3. Müzik Teorisine Giriş Müzik teorisi, müziği açıklamak için kullanılan sistematik düşünce sistemidir. Bir anlamda müziğin grameri yani dil bilgisidir. Müziğin matematiksel, fiziksel ve kuramsal kavramlarını ifade etmek, anlamak ya da anlatmak üzerine kurulu bir bilim dalıdır. Müziğin temel bilimi olarak da belirtilebilir. Ancak şunu belirtmek gerekir ki her teori bir bakış açıdır ve mutlak bir teoriden söz etmek imkânsızdır. Tarih boyunca müziğin sistematik yapısına çok farklı pencerelerden bakılmış, birden çok teorik çerçeve geliştirilmiştir. Ancak biz müzik yaparken yalnızca bir kuramsal çerçeveyi esas alırız ve icra ettiğimiz müziğin tüm dinamiklerini bu bakış açısı üzerinden değerlendiririz. Örnek vermek gerekirse 13’üncü yüzyıldan bu yana Türk müziği nazariyatına yani teorisine ilişkin birçok bakış açısı ortaya çıkmıştır. Ancak biz günümüzde 20’nci yüzyılda geliştirilen Arel-Ezgi-Uzdilek makam nazariyatı sistemini geçerli olarak kullanmaktayız. Peki, ama müzik teorisi hangi konuları kapsamaktadır? Başta nota yazısı olmak üzere gamlar, aralıklar, tonalite, makam, mod, ritim, usul ve armoni gibi konuların her biri müzik teorisinin birer alt başlığıdır. Bu ünite içinde tüm bu konulara değinilecek olup ilk olarak nota kavramı üzerinden müzik teorisine giriş yapmak yerinde olacaktır. Müzik Yazısı Bilindiği gibi müzik soyut bir sanattır ve felsefi anlamda özünde bir defaya mahsus bir olaydır. Yani her müzik icrası icra edildiği zamana, ana ait bir gerçeklik içinde anlam kazanmaktadır. Söz konusu bu durumu aşmak için insanlık zihin dünyasında yarattığı sesleri bir biçimde korunmanın ve kayda almanın yollarını aramış ve müziğin varlığına endeksli bir yazı sistemine ihtiyaç duymuştur. Sonunda da nota olarak ifade edilen bir müzik yazı sistemi ortaya koymuştur. Latince “yazı, yazılı işaret” anlamına gelen nota kelimesi sesi grafiksel ve görsel olarak temsil eden işaretler bütünüdür. Müzik sanatında nota kelimesi ve nota anlayışı 17’nci yüzyıldan itibaren Avrupa’da 19’ncu yüzyıldan itibaren ise Osmanlı ve diğer kültürlerde yaygınlaşmaya başlamıştır. Daha önceki dönemlerde uluslararası nitelikte bir nota yazısı henüz bilinmiyor, onun yerine her kültürün icat ettiği çeşitli semboller, grafikler, işaretler, çizgiler, harfler, imler kullanılıyordu. Müzik yazısının ilk defa ne zaman ve nerede ortaya çıktığı konusuyla ilgili kaynaklarda çeşitli bilgiler bulunmaktadır. Sümerlerin milâttan önce 2000 yıllarında müziklerini yazmayı başardıkları; Fenikeliler, Bâbilliler, Eski Mısırlılar, İbrânîler ve daha sonra Habeşler gibi diğer Sâmî kavimlerinin müzik yazısı kullandıkları; Uygurlar, Çinliler ve Hintlilerin de milâdın ilk yıllarında müzik yazılarını oluşturdukları; milâttan önce beşinci yüzyılda Yunanlılar ve milâttan önce ikinci yüzyılda Romalıların değişik birer müzik yazısı geliştirdikleri kabul edilmektedir. 1 1 Süreyya Agayeva, Nota, TDV İslam Ansiklopedisi, 2007.

Ünite 3. Müzik Teorisine Giriş - web.hitit.edu.trweb.hitit.edu.tr/dosyalar/duyurular/omercansatir@hititedutr291220180H7... · MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can

  • Upload
    others

  • View
    15

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 1

Ünite 3. Müzik Teorisine Giriş

Müzik teorisi, müziği açıklamak için kullanılan sistematik düşünce sistemidir. Bir

anlamda müziğin grameri yani dil bilgisidir. Müziğin matematiksel, fiziksel ve kuramsal

kavramlarını ifade etmek, anlamak ya da anlatmak üzerine kurulu bir bilim dalıdır.

Müziğin temel bilimi olarak da belirtilebilir. Ancak şunu belirtmek gerekir ki her teori

bir bakış açıdır ve mutlak bir teoriden söz etmek imkânsızdır. Tarih boyunca müziğin

sistematik yapısına çok farklı pencerelerden bakılmış, birden çok teorik çerçeve

geliştirilmiştir. Ancak biz müzik yaparken yalnızca bir kuramsal çerçeveyi esas alırız ve

icra ettiğimiz müziğin tüm dinamiklerini bu bakış açısı üzerinden değerlendiririz. Örnek

vermek gerekirse 13’üncü yüzyıldan bu yana Türk müziği nazariyatına yani teorisine

ilişkin birçok bakış açısı ortaya çıkmıştır. Ancak biz günümüzde 20’nci yüzyılda

geliştirilen Arel-Ezgi-Uzdilek makam nazariyatı sistemini geçerli olarak kullanmaktayız.

Peki, ama müzik teorisi hangi konuları kapsamaktadır? Başta nota yazısı olmak üzere

gamlar, aralıklar, tonalite, makam, mod, ritim, usul ve armoni gibi konuların her biri

müzik teorisinin birer alt başlığıdır. Bu ünite içinde tüm bu konulara değinilecek olup ilk

olarak nota kavramı üzerinden müzik teorisine giriş yapmak yerinde olacaktır.

Müzik Yazısı

Bilindiği gibi müzik soyut bir sanattır ve felsefi anlamda özünde bir defaya mahsus bir

olaydır. Yani her müzik icrası icra edildiği zamana, ana ait bir gerçeklik içinde anlam

kazanmaktadır. Söz konusu bu durumu aşmak için insanlık zihin dünyasında yarattığı

sesleri bir biçimde korunmanın ve kayda almanın yollarını aramış ve müziğin varlığına

endeksli bir yazı sistemine ihtiyaç duymuştur. Sonunda da nota olarak ifade edilen bir

müzik yazı sistemi ortaya koymuştur.

Latince “yazı, yazılı işaret” anlamına gelen nota kelimesi sesi grafiksel ve görsel olarak

temsil eden işaretler bütünüdür. Müzik sanatında nota kelimesi ve nota anlayışı 17’nci

yüzyıldan itibaren Avrupa’da 19’ncu yüzyıldan itibaren ise Osmanlı ve diğer kültürlerde

yaygınlaşmaya başlamıştır. Daha önceki dönemlerde uluslararası nitelikte bir nota yazısı

henüz bilinmiyor, onun yerine her kültürün icat ettiği çeşitli semboller, grafikler,

işaretler, çizgiler, harfler, imler kullanılıyordu. Müzik yazısının ilk defa ne zaman ve

nerede ortaya çıktığı konusuyla ilgili kaynaklarda çeşitli bilgiler bulunmaktadır.

Sümerlerin milâttan önce 2000 yıllarında müziklerini yazmayı başardıkları; Fenikeliler,

Bâbilliler, Eski Mısırlılar, İbrânîler ve daha sonra Habeşler gibi diğer Sâmî kavimlerinin

müzik yazısı kullandıkları; Uygurlar, Çinliler ve Hintlilerin de milâdın ilk yıllarında

müzik yazılarını oluşturdukları; milâttan önce beşinci yüzyılda Yunanlılar ve milâttan

önce ikinci yüzyılda Romalıların değişik birer müzik yazısı geliştirdikleri kabul

edilmektedir.1

1 Süreyya Agayeva, Nota, TDV İslam Ansiklopedisi, 2007.

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 2

Müzik yazısı tarihi incelendiğinde her kültürün ilkel döneminde aynı tip yazı aşamasını

geçirdiği ve ortak bir yöntem olan harf yazısı yöntemini kullandığı görülmektedir. Harf

yazısının özelliği seslerin (perdeler) her halkın diline, alfabesine özgü harfler veya

harflerden türetilmiş imlerle gösterilmesidir. Harfler ve bunlardan sonra kullanıma

giren heceler belirli bir ses yüksekliğini değil basamakları adlandırmak, sesler

arasındaki oranları, aralıkları tespit ederek müziğin orijinaline yakın icra edilmesini

sağlamak için kullanılıyordu. Meselâ A harfi ile gösterilen herhangi bir başlangıç sesinin

günümüzdeki la, re, sol veya do seslerine karşılık olarak kabul edilmesi mümkündür.

Burada önemli olan, ilk sesle ardından gelen diğer sesler arasında ilişkileri, aralıkları

koruyarak ezginin doğru bir şekilde seslendirilmesidir. Harf yazısının değişik yöntemleri

günümüzde de kullanılmaktadır. Batı müzik sanatında çok defa gam seslerini, eserin

bestelenmiş olan tonu (gamı) göstermek için eskiden olduğu gibi Latin harflerinden

oluşan özel müzik alfabesi ve Latince kelimeler kullanılır. Nitekim Mozart’ın meşhur

“Türk marşı” A dur (la major) tonunda, Beethoven’ın piyano için bestelediği 14. sonat

(“ay ışığında”) cis moll (=do # minör) tonunda yazılışı harf sistemiyle belirlenir. Burada

“dur” kelimesi Latince’de “sert”, “moll” ise “yumuşak” anlamına gelmektedir.2

Doğuştan genel olarak tek sesli (monodi) olan müzik Hıristiyanlığın gelişiyle çok

sesliliğe doğru ilerledi. Dini temsil eden “kutsal üçlü” ilkesinin müzik vasıtasıyla etken

bir şekilde yaygınlaşmasını amaçlayarak kilise ve manastırlarda üçlüğü yansıtan üç sesli

akorsal müziğin uygulama çalışmaları başladı. 9’uncu yüzyılda Hıristiyanlığa özgü

Gregoryenlerin icat ettiği “neumatik” müzik yazısı günümüzün nota sisteminin temelini

oluşturmuştur. Neumalar (nöm) Ortaçağ Avrupası’nda kullanılan müzik yazısı

sembolleridir. Ortaçağ kilise ve manastırlarındaki koro şefleri elleriyle yaptıkları

hareketlerle tempoyu, ezginin hareketini, vurgularını ve ezginin özelliklerini

gösteriyorlardı. Aynı hareketler şarkıcıların ellerinde bulunan kâğıda yazılmış sözlerin

üzerinde taklit edici çizgilerle, virgül ve noktalarla işaretlenmiştir. 9’uncu yüzyılda

neumalar dizeğin üzerine yazılmaya başlandı. 11’nci yüzyılda İtalyan müzik teorisyeni,

Benedictine Manastırı rahibi Guido d’Arezzo dört çizgili porteyi ve okumayı

kolaylaştıran renkli çizgileri kullandı, bu da açkılı dizek yazısının başlangıcı oldu.

Arezzo’nun diğer önemli bulgularından biri günümüzde de öğretilen “sol-fa” (solfeggio,

solmization) okuma metodudur. Altı basamaklı dizinin (hexachord) kilise ilâhisinin

sözlerinin ilk heceleri ve sesleriyle okunması onun müzik ve nota sisteminin temelini

oluşturdu. Dizi (gam) basamaklarının adları şu sözlerin hecelerinden türetilmiştir: Ut

(sonradan do) queant laxis; resonare fibris; mira gestorum; famuli tuorum; solve

polluti; labii reatum. Yedinci satırda kullanılan Sancte İohannes (Johannes) isminin ilk

harfleri bazı kaynaklara göre gamın sonradan icat edilen yedinci sesin si olarak

adlandırılmasına sebep olmuştur. Ortaçağdan Aydınlanmaya giden dönemde Avrupa

müziğinde gelişen yatay ve dikey çokseslilik anlayışı zaman ve ezgi organizasyonu

bağlamında ölçeğe bağlı yeni nota yazısının gelişimini hızlandırmıştır. 1496 yılında

Franchino Gafori, “semibrevis” (bugünkü sekizli) olarak adlandırılan ritim biriminin

2 Süreyya Agayeva, Nota, TDV İslam Ansiklopedisi, 2007.

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 3

uzunluğunu “dinlenmiş adamın nabzı” (60-80 atış) olarak tespit etmiştir. 17’nci

yüzyıldan itibaren dizek üzerinde ses yüksekliğini ve zaman değerini gösteren kare “■”,

baklava “♦” ve daha sonra yuvarlak “●” şeklinde olan imlerle nota şekilleri oluşmaya

başlamıştır. Günümüzdeyse yalnız kendine özgü içerdiği işaretler, rakamlar ve

kelimelerle seslerin süresini, yüksekliğini, hızını, gürlüğünü ve her türlü anlatımsal

özelliğini büyük ölçüde belirleyerek müzik eserinin tasarlanmasını, biçimlenmesini,

dinleyiciye ulaşmasını ve en önemlisi belgelenmesini sağlayan uluslararası Avrupa/Batı

nota yazısı insanlık tarihinin en gelişmiş müzik yazısı olarak öne çıkmaktadır. Ancak

şunu da söylemek gerekir ki müzik yazısının bütün tarihî aşamalarında müziği

yansıtamayan gölgeli bölgeleri kalmaktadır; bu ise müziğin tabiatından ileri

gelmektedir.3

Toparlarsak tarih boyunca dört tip nota yazısı ortaya çıkmıştır: Harf yazısı, harf-şekil

yazısı, nota yazısı ve tablatura. Harf yazıları Mezopotamya, Anadolu, Antik Mısır ve

Yunan’a kadar uzanırken, harf-şekil yazıları Kilise ve Bizans müziğinin vazgeçilmez bir

parçasıdır. Org ve lavta çalgıları içinse tablatura müzik yazısı kullanılmıştır. Birçok harf

yazısı bulunmakla birlikte buna verilecek en iyi örnek günümüzde de halen geçerliliğini

koruyan perde harfleridir. İngiliz perde harflerine göre A=la; B=si; C=do; D=re; E=mi;

F=fa; G=sol’dür. Alman perde sistemi ise farklı olarak si notası H harfi ile

gösterilmektedir. Ayrıca Alman perde harf sisteminde “is” diyezi, “es” ise bemolü temsil

etmektedir. Harf-şekil yazılarına verilecek en iyi örnek Neumalardır ve günümüzdeki

nota yazısı bu sistem üzerine inşa edilmiştir. Tabela sözcüğünden türeyen tablaturalar

ise çalgılar üzerindeki perdelerin seslerini ifade etmek için kullanılmaktadır.4

Günümüz Notasına İlişkin Bazı Bilgiler

Günümüzün müzik yazısında kullanılan ana işaretler şöyledir: Nota, susma, anahtar ve

değiştirici işaretler. Tüm bu işaretler bilindiği gibi birbirine paralel beş yatay çizgi

üzerine yani dizek veya porteye yazılır. Dizek/porte beş çizgi ve dört boşluktan oluşur.

Dizeğin hemen başında anahtar, daha sonra eğer varsa donanım ve ardından da ölçü

rakamı gelir. Dizek üzerine konumlanan notanın şekli (içi boş veya dolu olma, saplı-

sapsız, çengelli durumu) zaman organizasyonuna yani ritme ait bir veri sunarken, ilgili

notanın dizek üzerindeki konumu ses aralıklarının nasıl olması gerektiği konusunda

bilgi sunar. Dizek üzerinde notaların nasıl adlandırılacağını belirtmeye yarayan

işaretlere ise anahtar denir. Üç anahtar biçimi mevcuttur: sol anahtarı; fa anahtarı ve do

anahtarı. İki tip sol anahtarı vardır. Birinci çizgi ve ikinci çizgi sol anahtarı. Yine iki tip fa

anahtarı vardır. Üçüncü ve dördüncü çizgi do anahtarı. Do anahtarının ise dört türlü

kullanımı vardır. Birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü çizgi do anahtarı. Peki ama neden

birden fazla anahtar kullanılır? Çünkü sol anahtarı ince seslerin, do anahtarı orta

seslerin, fa anahtarı ise kalın seslerin yazılışında kullanılır. Günümüzde en çok kullanılan

anahtar sol ve dördüncü çizgi fa anahtarıdır. Do anahtarının kullanım alanı 18’nci

3 Süreyya Agayeva, Nota, TDV İslam Ansiklopedisi, 2007. 4 Gonca Girgin Tohumcu, Müziği Yazmak, 2006.

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 4

yüzyıldan bu yana giderek azalmıştır. Ancak şuan çalgı ve ses müziğinde alto sesleri

üçüncü çizgi do anahtarı, tenor sesleri ise dördüncü çizgi do anahtarı karşılamaktadır.5

Müzik yazısında kullanılan bazı yardımcı terim ve işaretler de burada önem arz

etmektedir. Bunlar sırasıyla; tacet, akolat, oktav çizgisi, legato, staccato, spiccato,

apajatür yani abantı, çarpma, mordan, grupetto yani kümecik, tril, tremolo. Ayrıca

müzikte nüans ve anlatım ifadeleri de nota yazısına dahildir. Crescendo (cresc.),

Decrescendo (decresc.), dinimuendo (dim.), pianissimo, piano, mezzo piano, mezzo

forte, forte, fortissimo, molto fortissimo, forzando-con forza, forte piano vb. Anlatım

ifadelerinin bazıları ise, amabile (sevimli), animato (canlı), cantible (şarkı söyler gibi),

deciso (kararlı), dölce (tatlı), doloroso (hüzünlü), furioso (öfkeli), maestoso (görkemli),

misterioso (gizemli), parlando (konuşur gibi), scherzo (şakacı), serio (ciddi), spiritoso

(espirili), vigoroso (etkili).

Müzikte Ritim ve Zaman Organizasyonu

Ritim olgusu müziğin zaman organizasyonunu karşılamaktadır. Bir ritim için en az iki

sesin art arda gelmesi ve bu seslerden birinin diğerinden daha güçlü olması gerekir.

Ritmi bütünleyen müzikteki hareketi belirleyen şey ise ölçüdür. Ölçü bir eserin süre

olarak birbirine eşit parçacıklara bölünmesidir. Bir diğer deyişle ölçü eşit zaman

kümeleridir. Bu kümeler müzik yazısında birbirinden ölçü çizgisiyle ayrılırlar.6 Ayrıntılı

bir bakışla ölçü, seçilen bir birim notadan kaç adetin bir araya getirileceğini ifade eden

bir toplam ve eşit süre kavramıdır. Ölçüde birim nota esastır. Bu nedenle ölçü sayılabilir

niteliktedir. Ölçü notasyonunda birim ve nota ve adet gösteren rakamsal bir ölçü sayısı

mevcuttur. Bu rakamların belirlediği kurallar dâhilinde ikişerli veya üçerli grupların bir

araya gelmesiyle ölçü sayılabilmekte, toplam değer aşılmamak kaydıyla değişik nota

değerlerinin bir araya gelerek ritimler oluşturmasına olanak tanımaktadır.7

Ölçü, kendi içinde eşit parçalara ayrılmaktadır. Bu parçaların her birine zaman denir.

Zamanı belirten şeyse zayıf ve kuvvetli vuruşlardır. Örneğin iki zamanlı ölçüyse: “Bir-ki!

Üç zamanlıysa: Bir-ki-üç! Dört zamanlı ölçüyse: Bir-ki-üç-dört” biçiminde vurulur.

Elbette ki buradaki her vuruş aynı değil, kuvvetli ve zayıf bileşenleri içinde icra edilir.

Ölçüyü belirleyen nicel veriden (örneğin 2/4’lük) üstteki rakam zamanı, alttaki ise birim

değeri gösterir. Örneğin 2/4’lük bir ölçüde 2 rakamı zamanı, 4 rakamı ise ölçünün birim

değerinin bir dörtlük nota değerinden oluştuğunu belirtmektedir.

Zaman anlayışına bağlı olarak müzikte ölçü üç temel gruba ayrılır. Bunlar basit, bileşik

ve karma ölçülerdir. Basit ölçüler birim değerin ikiye bölünebildiği ölçülerdir. Yani

ölçü rakamının altındaki değerin birlik, ikilik, dörtlük veya sekizlik gibi ikişerli

değerlerden oluşması gerekir. Örneğin 2/4’lük ölçü birimi iki zamanlı basit ölçüye

tekabül ederken, 3/8’lik, ¾’lük veya 3/2’lik ölçüler üç zamanlı basit ölçülere, 4/4’lük

5 Ahmet Say, Müziğin Kitabı, 2001. 6 Ahmet Say, Müziğin Kitabı, 2001. 7 Okan Murat Öztürk, Zeybek Kültürü ve Müziği, 2006.

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 5

veya 4/2’lik ölçüler dört zamanlı basit ölçülere denk gelmektedir. Bileşik ölçüler ise

birim değerin üçe bölünebildiği ölçülerdir. Yani ölçü rakamının altındaki değerin noktalı

birlik, noktalı ikilik, noktalı dörtlük veya noktalı sekizlik gibi üçerli değerlerden

oluşması gerekir. Örneğin 6/8’lik ölçü birimi iki zamanlı bileşik ölçüye, 9/8’lik ölçü

birimi üç zamanlı bileşik ölçüye, 12/8’lik ölçü birimi ise dört zamanlı bileşik ölçüye denk

gelmektedir. Karma ölçüler ise birim değer olarak hem ikiye hem de üçe bölünebilen

ölçülerdir. Aksak ölçüler hem basit hem de bileşik ölçünün özelliklerini içinde barındırır.

Örneğin 5/8’lik yapı iki zamanlı aksak ölçüye, 7/8’lik yapı üç zamanlı aksak ölçüye,

9/8’lik yapı ise dört zamanlı aksak ölçüye denk gelmektedir.

Müziğin ritim ve zaman organizasyonunda ölçü vuruşları büyük bir önem taşır. Nitekim

ölçü vuruşu, zamansal yapının sıra ve süresini düzenli el hareketleriyle belirtilmesidir.

Örneğin -basit veya bileşik bir ölçü olsun fark etmez- iki zamanlı bir ölçünün

vurulmasında birinci zaman aşağı, ikinci zaman yukarıda; üç zamanlı bir ölçünün

vurulmasında birinci zaman aşağı, ikinci zaman sağa, üçüncü zaman yukarıda; dört

zamanlı bir ölçünün vurulmasında birinci zaman aşağıya, ikinci zaman sola, üçüncü

zaman sola, dördüncü zaman yukarıya vurulur.

Zaman organizasyonunun diğer bir bileşeni tempodur. Ritmik hareketin hızını tempo

belirler. Çok ağırdan çok hızlıya geniş bir aralığa sahiptir. Tempo belirten sözcükler

genelde İtalyancadır ve dizeğin üstüne yazılır. Önemli tempo terimleri şöyledir:

Largo: İtalyanca “geniş” anlamına gelir. Hız terimi olarak “çok ağır” anlamında kullanılır.

Metronoma göre, dakikada 40'dan 60'a kadar olan birim vuruşlarıdır. Adagio: İtalyancanda

hız terimi olarak parçanın “çok yavaşa yakın” okunacağını gösterir. Metronoma göre,

dakikada 60'dan 76'e kadar olan birim vuruşlarıdır. Andante: İtalyanca ağırca, “ağıra

yakın” anlamına gelmektedir. Metronoma göre, dakikada 76'dan 108'e kadar olan birim

vuruşlarıdır. Moderato: İtalyanca “orta hızda” anlamında olup eserin orta hızda

okunacağını belirtir. Metronoma göre dakikada 108'den 120'e kadar olan birim

vuruşlarıdır. Allegro: İtalyancanda “neşeli” anlamına gelen Allegro, parçanın “hızlı”

okunacağını gösterir. Metronoma göre, dakikada 120'den 168'e kadar olan birim

vuruşlarıdır. Presto: İtalyancada “çabuk, hızlı” anlamına gelmektedir. Metronoma göre,

dakikada 168’den 192’ye kadar olan birim vuruşlarıdır.8

Elbette ki müzikte tempo sabit bir düzlemde hareket etmez. Hız değişimi esastır. Buna

göre bazı hız değişimi terimleri şöyle ifade edilebilir: accelerando (accel.): Temponun

aşamalı bir şekilde hızlandırılması. rallentando (rall.): Temponun aşamalı bir şekilde

yavaşlatılması. ritardando (ritard., rit.): Genişleme. Altına yazıldığı notanın değerinden

çok az daha uzun çalınması. ritenuto (rit.): Anında yavaşlama. a tempo: Accelerando,

ritardando veya duraklardan sonra orijinal hıza dönülmesi gerektiğini gösterir.

rubato: Temponun isteğe bağlı olarak değiştirilebileceğini gösterir. Poco (yavaş)

ve poco a poco (yavaş yavaş) yukarıdaki terimlerle birlikte kullanılır. Tempo

değişikliğinin olduğu bölüm uzun ise rit.........poco........a........poco.......şeklinde yazılır. Piu

8 Birgül Serçe& Tolgahan Çoğulu, Temel Müzik Eğitimi, 2010.

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 6

mosso: Biraz hızlanarak.9 Tüm bunların dışında ölçü kavramına ait şu kavram ve

işaretler şöyle sınıflanabilir: durgu yani puandorg; tekrar çizgileri yani röpriz; başa dön

yani Da Capo (D.C); dolaplar, Senyo; eksik ölçü. Süre uzunluğuna yardımcı işaretler ise;

nokta, çift nokta, üçleme yani triole, çift üçleme ya da altılama, uzatma bağı.

Müzikte Ses Organizasyonu

Müzikte ses organizasyonu müziğin ezgisel yapısı yani melodik yapının oluşum ve

kurulum durumudur. Diğer bir deyişle ezginin organizasyonudur. Bu başlık altında bir

sesin nasıl ezgisel bir hale büründüğü ve ne tür ses aralıklarının mevcut olduğu soruları

öne çıkmaktadır. Ayrıca müziğin teorisini bütünleyen ses sistemleri, gam-dizi, tonalite-

makam gibi unsurlar ses organizasyonun alakalı konulardır.

Burada ilk başlık ezgi organizasyonun temelini oluşturan perde (pitch) anlayışıdır.

Bütün bir ses aralığı içinde tek bir sesin mevcut pozisyonuna perde denir. Örneğin

piyanodaki her bir tuş bu anlayışa göre bir perdedir. Elbette ki her kültürün müzik için

belirlediği perde sayı ve cinsi değişkendir. Yine örnek vermek gerekirse Batı tonal

müziği tamamen 12 perde sistemine bağlıdır ve her bir perde belirli bir frekans değerine

bağlanmıştır. Yani bu müzikal anlayışta bir oktav içinde bu 12 perde haricinde bir ses

bulunmamaktadır. Buna karşın Türk müziğinde 17’li veya 24’lü perde sistemi vardır.

Yani bir oktav içinde belirlenmiş yalnızca 17 veya 24 sesle müzik yapılmaktadır. Ancak

tonal müzikten farklı olarak burada her bir perde belirli bir frekans değerine

bağlanmamıştır. Burada vurgulanması gereken bir başka husus ise nota, perde, ton ve

tını kavramlarının aynı anlamı taşıyıp taşımadığıdır. Buna göre nota bir sesin grafiksel

olarak dizek üzerinde gösterildiği bir işaretten ibarettir. Perde ise tüm bir skala içindeki

yer alan tek bir sesin ona ayrılan konumudur. Ton ise o nota ve perdenin

seslendirilmesiyle oluşan durumdur. Tını ise aynı tonun farklı çalgı veya seslerle

seslendirilmesiyle oluşan durumdur.

Tonal müzik üzerinden konuşacak olursak iki tip perde vardır: Tam perde ve yarım

perde. Aşağıdaki örnekte de görüldüğü gibi mi-fa ve si-do arası yarım perde, bunun

dışında kalan tüm sesler ise tam perde olarak tanımlanmıştır.

9 Birgül Serçe & Tolgahan Çoğulu, Temel Müzik Eğitimi, 2010.

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 7

Bütün tam perdeler iki yarım perdeye bölünebilir. Bu durumda iki yarım perde bir

perdedir. İki tip yarım perde vardır: Diyatonik perde, Kromatik perde. Aralarında yarım

perde uzaklık olan iki komşu notanın adları değişikse buna diyatonik yarım perde denir.

Örneğin Do-Re Bemol. Aralarında yarım perde uzaklık olan iki komşu notanın adları

aynı ise buna kromatik yarım perde denir. Örneğin Do-Do Diyez. Ancak tüm bunların

dışında adları farklı ama sesleri aynı perdelerden söz edebiliriz. Bunlara sesteş nota

veya perdeler denir. Örneğin Do diyez-Re Bemol.10

Ses organizasyonu içindeki diğer bir başlık aralıktır. Müzikte iki sesi ayıran uzaklığa

aralık denir. Aralıklar iki ses arasındaki kalınlık ve incelik ayrımı belirler ve aralıklar

arasındaki sayıya göre adlandırılır. Bir oktav içindeki aralıklara basit aralık, bir oktavdan

daha uzak aralıklara ise bileşik aralık denir. Tam aralık, büyük aralık, küçük aralık, artık

aralık, eksik aralık gibi tanımlar aralık türlerini ifade eder.

Beş tip aralıktan söz etmek mümkündür. Bunlar; diyatonik, kromatik, anarmonik,

uyumlu-konsonan ve uyumsuz-disonan aralıklar. Diyatonik aralık: Adları ve

yükseklikleri farklı olan ve aralarında yarım perde bulunan aralıklardır. Kromatik aralık:

Adları aynı olup yükseklikleri farklı olan ve aralarında yarım perde bulunan aralıktır.

Anarmonik aralık: Adları farklı yükseklikleri aynı aralıktır. Uyumlu-Konsonan aralık:

uyumlu iki sese denir. Birli, üçlü, dörtlü, beşli, altılı ve sekizli aralıklardır. Uyumsuz-

Disonan aralık: uyumsuz iki ses aralığına denir. İkili, yedili, artık ve eksik aralıklardır.

Tampere Sistem Nedir?

Tampere sistem eş aralıklı düzen anlamı taşımaktadır (alm.Temperatur, ing.

temperament, fr. tempérament). Klavsen, org ve piyano üzerindeki doğal seslerin atılarak

oluşturulan yapay bir müzik sistemidir. Bach bir oktavdaki yarım sesleri dört buçuk

koma olarak standart hale getirerek oktavı 12 eşit perdeye indirgemiştir. Bu sisteme

tampere sistem denir. Bir tam ses (mesela la-si) 9 eşit parçaya bölünmüştür ve bu

mikro aralıkların her birine Koma denir. Ancak tampere sistemde bu 9 mikro aralık tam

ortadan 4,5 komaya tekabül edecek şekilde ikiye ayrılır. Elbette ki bu ayrım tamamen

teorik temellidir. Zira kromatik yarım ses 5 koma, diyatonik yarım ses ise 4 komadır.

10 Ahmet Say, Müziğin Kitabı, 2001.

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 8

Aralık Birimleri

Müzikte iki ses arasındaki mesafe tam sayılarla ifade edilmektedir. Örneğin tam beşli bir

aralık 176 savart, 702 cent ya da 31 koma gibi tam sayılarla tanımlanmaktadır. Félix

SAVART (1791-1881) bir sekizli aralığı 301 savart olarak hesaplarken Alexander John

ELLIS (1814-1890) bir sekizli aralığı 1200 cent olarak hesaplamıştır. Burada bir yarım

aralık 100 cent varsayılıyor. Burada şunu vurgulamak gerekir ki Anarmonik sesler

tampere sistemde eşit görülse de doğalda eşit aralıkta değildir. Doğal düzeyişte, örneğin

Do majör dizisindeki mi sesi ile Re majör dizisindeki Mi sesinin yüksekliği farklıdır yani

22 cent daha tizdir. Aynı sesin değişik yükseklikleri arasındaki bu küçük farklılıkların

her birine bir “koma” denir. Anarmonik seslerin doğal yükseklikleri arasındaki 1

komalık (24 cent) fark vardır.11

Peki, ama müzikte çok tartışılan koma kavramı nedir? Açık bir ifadeyle koma insan

kulağının net olarak ayırt edebileceği en küçük aralıktır. Koma aralığının 9 tanesi

birbirine eklenerek bir tam ikiliği aralığı meydana gelmektedir. Yani bir tam aralık

mesela Do-Re 9 koma aralığından oluşmaktadır.

Üç tip koma türü mevcuttur. Bunlardan ilki Pythagoras (Pisagor) komasıdır. Burada 1

koma 24 cent’e eşittir. İkincisi Synton (Didym) komasıdır. Burada 1 koma 22 cent’e

eşittir. Sonuncusu ise Arap komasıdır. Burada 1 koma 23 cent’e eşittir.

Dizi nedir?

Dizi, Gam veya Skala olarak adlandırılan bu kavram bir ses ile onun sekizlisi arasında

birbirini izleyen sesler bütünü olarak tanımlanabilir. Her ezginin bağlı olduğu bir dizi

vardır ve her dizi adını karar perdesinden alır. Batı müziği tonalitede majör diziler

tetrakortlar sayesinde kurulur. Tetrakort dört sesten oluşan en küçük ses dizidir.

Örneğin do-re-mi-fa bir tetrakorttur. Türk müziğinde ise dörtlü ve beşlilerle bir dizi

kurulur. Müzikte birçok diziyle karşılaşmak mümkündür. Bunlar sırasıyla; pentatonik,

modlar, makam dizileri, tonal diziler, caz müziği dizileri, atonal dizilerdir. Aşağıdaki nota

melez bir diziyi örneklemektedir:

11 Adnan Atalay, Türk Müziğinde “Komalı Ses” Var Mıdır?, http://adnanatalay.com/

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 9

Elbette dizi denince ilk akla gelen şey tarihsel süreçte bilhassa Batı müziğinin temelini

oluşturan modlardır. İlkçağda Yunan müziği sistemi mod adı verilen dizilere

dayanmıştır. Ortaçağ kilise müziği modları taklit etmiştir. Ayrıca Avrupa halk şarkıları

modal müziğe dayanmaktadır. Rönesans müziğinin ilk çoksesli örnekleri de yine

modaldir. Yunan uygarlığı modlara Doryen, Frigyen, Lidyen, Miksolidyen gibi isimler

vermiştir. Tarihsel süreçte Yunan modları inici karakterli dizilerdi. İlerleyen yüzyıllarda

kilise müziği Yunan mod sisteminde değişikler yaparak dini eserleri bu yapıya

bağlamıştır. Milattan sonra 590-604 yılları arasında Papa Gregorius kilise müziğindeki

ilahileri aşağıda örneklenen modal yapıya ekseninde belirlemiştir. Antik dönemden tek

fark burada tüm dizilerin çıkıcı karakterli olmasıdır.12

Burada dikkat çeken en önemli nokta İyonyen ve Eolyen modlarının majör ve minör

dizilerinin temelini teşkil etmesidir. Önceleri dünyevi özellik taşıdığı için kiliseden

dışlanan İyonyen ve Eolyen dizileri zamanla kilise müziğinin temelini oluşturmuş, ayrıca

Rönesansla birlikte tonal çoksesli müziğin ana yapısını kurmuştur.

12 Ahmet Say, Müziğin Kitabı, 2001.

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 10

Tonalite

Tek bir sesin egemenliğine dayanan müzik sistemine tonalite denir. Tonalite “ton”

sözcüğü üzerinden anlam kazanmaktadır. Aslında ton, ses veya nota anlamda

kullanılmasına karşın burada ton kavramı bir dizinin ya da bir yapıtın içerdiği tonal

yapıyı belirleyen temel noktayı tanımlamaktadır. Tonalitenin ana dizisi Do majördür ve

12 ton sitemine dayanır. Yani bu yapı içinde 12 perde mevcuttur ve her bir perde

üzerinden bir tonal etki üretmek mümkündür.

Görüldüğü gibi tonal yapının özü iki tam bir yarım üç tam bir yarım sistemine dayanır.

Bu dizinin ilgili minörü ise bir tam bir yarım iki tam sistemi oluşturmaktadır.

Tonal sistemde her bir notanın derece düzeyinde bir adı vardır ve her bir derece Romen

rakamıyla gösterilir.

Tonalite iki temel müzikal kalıba ayrılmıştır. Bunlar majör ve minör dizilerdir. Minör dizi

ise kendi içinde doğal, melodik ve armonik olarak üçe ayrılmaktadır.

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 11

Müzikal Doku Nedir?

Müzikal doku müzik kompozisyonunun yapısını açıklar. Bir müzik eserine doku

özelliğini veren ise seslerin heterofonik, biphonik, homofonik, monofonik veya polifonik

olmasıdır. Monofoni; En basit doku monofoni ya da tek sesdir (burada sesten kasıt,

insan sesi ve tüm çalgıları da kapsayan bireysel part, ya da çizgidir). Monofonide ezgi,

herhangi bir armonik eşlik ya da başka ezgisel çizgiler olmadan duyulur. Belki bu ezgi,

bir ritmik eşlik ya da vurmalı bir çalgı ile süslenmiş olabilir ama tek bir ezgisel çizgiye

odaklanılmıştır. Bundan yaklaşık bin yıl öncesine kadar Batı Sanat Müziği müziği tek

sesliydi. Monofoni’ye örnek olarak Ortaçağda kilisede söylenen Gregoryen ezgiler veya

bir neyzenin ney ile çaldığı ezgi gösterilebilir. Homofoni; Bir eşlikli yapı üzerinde bir

ezgisel çizginin belirgin şekilde duyulmasıdır. Bir başka deyişle arka planda yer alan

eşliğin tek ses olan asıl ezgiyi desteklemesidir. Genelde armoni blokları halinde olan bu

destekleyici akorlar esas ezgiyi geliştirmekle kalmayıp farklı bir renge

dönüştürmektedir. Dinleyicinin ilgisi ezgisel çizgiye yönelmekte ancak armoni ile

birlikte bir bütün olarak algılanmaktadır. Homofonik doku bir piyanistin sağ elde ezgiyi

sol elde akorları çalması ya da bir kemanistin piyano eşlikle bir eseri seslendirmesi

durumudur. Batı sanat müziğinde Rönesansla birlikte kullanılmaya başlanan Homofonik

dokunun en fazla görüldüğü dönem Klasik dönemdir. Haydn ve Mozart’ın çoğu sonatı

örnek gösterilerbilir. Ayrıca romantik dönem bestecilerinden Chopin veya Strauss’un

valsleri de homofoniye iyi birer örneklerdir. Ezgiye eşlik eden sol eldeki sürekli

tekrarlanan 3 zamanlı akor eşlikleri gibi. Polifoni; ülkemizde müzik üzerine yazılmış

birçok kaynakta haklı olarak “çoksesli” olarak türkçeye çevrilmiş bu kavram, bu

çalışmada birden fazla part anlamını karşılamaktadır. İki ya da daha fazla farklı ezgisel

çizgilerin bir arada duyurulmasıdır. Polifonik doku karşı ezgi (counterpoint) tekniğine

dayalı bir dokudur. Bu terim notaya karşı nota anlamına gelen latince “punctus contra

punctum” sözlerinden gelir. Barok çağa özgü kurallar ile spontan ezgisel çizgilerin bir

araya getirilmesi sanatıdır. Heterofoni; Birden fazla sesin aynı ezgiyi aynı anda farklı

işlemelerle duyurmasıdır. Batı sanat müziği dışında yaygın olarak görülen bir doku

çeşidi olan heterofoni, iki ya da daha fazla sesin aynı ezgiyi aynı anda süsleyerek icra

etmesi olarak da tanımlanır. Bu süslemeler çoğunlukla doğaçlama olarak çalgıların çalım

tekniklerinin farklılığı ile ortaya çıkmaktadır. Heterofoniyi monofoniden ayıran, bu

farklılığın oluşturduğu zenginliktir. Heterofoni daha çok Geleneksel Türk Sanat Müziği,

Arap ve Asya müziklerinde görülmektedir. Bir müzik kompozisyonu yalnızca tek bir

doku türünde olmayabilir. Örneğin geniş çaplı bir müzik kompozisyonu, homofonik

dokuda eşlikli bir ezgi ile başlayıp partların giderek daha karmaşıklaşmasıyla bağımsız

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 12

ezgiler halinde polifonik bir dokuya dönüşebilmektedir (Örnek, Handel, “Mesih

Oratoryosu”). 13

Konuyu daha iyi anlamak için bakınız:

https://www.youtube.com/watch?v=_J2R20X16Jc

Prozodi (Söz ve Ses Uyumu)

Prozodi, en yalın tanımla konuşma dilinin müzik diline yerleştirilmesidir. Prozodi, sözlü

bir müzik yapıtında, sözcüklerin vurgulu ve vurgusuz heceleriyle, ölçünün kuvvetli ve

zayıf zamanları arasındaki uygunluktur.14 Prozodi; tartımsal-ritmik uyum, tizlik uyumu

ve anlam uyumu olmak üzere üç konuyu kapsamaktadır.

Tartımsal uyum, açık-kapalı hece ile bunlara verilen kısa veya uzun süreli tartım

anlayışına dayanmaktadır. Prozodi kuralına göre ünlü harfle biten hece açık hece, ünsüz

harfle biten hece ise kapalı hecedir. Örneğin: Güzel sözcüğünde, Gü açık hece, zel kapalı

hece sayılır. Şarkı bestelenirken, açık heceye kısa süreli tartım, kapalı heceye uzun süreli

tartım verilir. Örneğin; Gü hecesine kısa nota; zel hecesine uzun nota verilir. Böylece söz

ile ezginin tartımsal uyumu açık heceye kısa nota, kapalı heceye uzun nota verilerek

sağlanır. Tizlik uyumu, konuşma anında kimi sözcüklerin kimi hecelerinin daha güçlü

sesle, kimi hecelerin daha hafif sesle söylenmesine dayanmaktadır. Tizlik uyumu bir

diğer anlamıyla hece vurgusudur. Güçlü söylenen heceye vurgulu hece, hafif söylenen

heceye vurgusuz hece denir. Örneğin; Gelme sözcüğünde Gel vurgulu hece, me vurgusuz

hece sayılır. Bir şarkı bestelenirken, vurgulu heceye ince ses, vurgusuz heceye kalın ses

verilir. Örnekte verildiği gibi Gel hecesine ince ses, me hecesine kalın ses verilir. Söz ile

ezginin tizlik uyumu, vurgulu heceye ince ses; vurgusuz heceye kalın ses verilerek

sağlanır. Anlam uyumu ise, konuşurken cümle içinde kimi sözcüklerin ve hecelerin,

diğerine göre daha vurgulu söylenmesine dayanmaktadır. Anlam uyumu bir diğer

anlamıyla cümle vurgusudur. Cümle vurgusu, cümlenin anlamı belirtir. Örneğin;

“İzmir’in üzümü tatlıdır.” Cümlesini üç türlü söyleyebiliriz; her söyleyiş başka bir anlam

taşır. 1) (İz) hecesi vurgulanırsa; başka bir yerin değil İzmir’in üzümünün tatlı olduğu

anlaşılır. 2) (mü) hecesi vurgulanırsa; İzmir’in başka meyvesinin değil, üzümü’nün tatlı

olduğu anlaşılır. 3) (lı) hecesi vurgulanırsa; İzmir’in üzümünün ekşi değil tatlı olduğu

anlaşılır. Söz ile ezgi arasındaki anlam uyumu, sözün anlamını belirten heceye en ince

ses verilerek sağlanır.15

13 Elif Tekin Gürgen, Müziğin Temel Bileşenleri ve Müzik Dinlemenin Kavramsal Boyutu, 2015. 14 Vural Sözer, Müzik Ansiklopedik Sözlük, 1996. 15 Muammer Sun, Temel Müzik Eğitimi, 1998.

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 13

Üniteye İlişkin Örnekler:

Harf yazısı

Neuma harf-şekil yazısı

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 14

Harf yazısı

Rahip Guido Arezzo’nun eli ve

günümüz notasının ilk örnekleri

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 15

Tablatura örneği

Çağdaş müzik yazısı

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 16

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 17

Günümüzün nota göstergeleri

Anahtarlar

MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır

Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 18

tremolo