Upload
others
View
15
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 1
Ünite 3. Müzik Teorisine Giriş
Müzik teorisi, müziği açıklamak için kullanılan sistematik düşünce sistemidir. Bir
anlamda müziğin grameri yani dil bilgisidir. Müziğin matematiksel, fiziksel ve kuramsal
kavramlarını ifade etmek, anlamak ya da anlatmak üzerine kurulu bir bilim dalıdır.
Müziğin temel bilimi olarak da belirtilebilir. Ancak şunu belirtmek gerekir ki her teori
bir bakış açıdır ve mutlak bir teoriden söz etmek imkânsızdır. Tarih boyunca müziğin
sistematik yapısına çok farklı pencerelerden bakılmış, birden çok teorik çerçeve
geliştirilmiştir. Ancak biz müzik yaparken yalnızca bir kuramsal çerçeveyi esas alırız ve
icra ettiğimiz müziğin tüm dinamiklerini bu bakış açısı üzerinden değerlendiririz. Örnek
vermek gerekirse 13’üncü yüzyıldan bu yana Türk müziği nazariyatına yani teorisine
ilişkin birçok bakış açısı ortaya çıkmıştır. Ancak biz günümüzde 20’nci yüzyılda
geliştirilen Arel-Ezgi-Uzdilek makam nazariyatı sistemini geçerli olarak kullanmaktayız.
Peki, ama müzik teorisi hangi konuları kapsamaktadır? Başta nota yazısı olmak üzere
gamlar, aralıklar, tonalite, makam, mod, ritim, usul ve armoni gibi konuların her biri
müzik teorisinin birer alt başlığıdır. Bu ünite içinde tüm bu konulara değinilecek olup ilk
olarak nota kavramı üzerinden müzik teorisine giriş yapmak yerinde olacaktır.
Müzik Yazısı
Bilindiği gibi müzik soyut bir sanattır ve felsefi anlamda özünde bir defaya mahsus bir
olaydır. Yani her müzik icrası icra edildiği zamana, ana ait bir gerçeklik içinde anlam
kazanmaktadır. Söz konusu bu durumu aşmak için insanlık zihin dünyasında yarattığı
sesleri bir biçimde korunmanın ve kayda almanın yollarını aramış ve müziğin varlığına
endeksli bir yazı sistemine ihtiyaç duymuştur. Sonunda da nota olarak ifade edilen bir
müzik yazı sistemi ortaya koymuştur.
Latince “yazı, yazılı işaret” anlamına gelen nota kelimesi sesi grafiksel ve görsel olarak
temsil eden işaretler bütünüdür. Müzik sanatında nota kelimesi ve nota anlayışı 17’nci
yüzyıldan itibaren Avrupa’da 19’ncu yüzyıldan itibaren ise Osmanlı ve diğer kültürlerde
yaygınlaşmaya başlamıştır. Daha önceki dönemlerde uluslararası nitelikte bir nota yazısı
henüz bilinmiyor, onun yerine her kültürün icat ettiği çeşitli semboller, grafikler,
işaretler, çizgiler, harfler, imler kullanılıyordu. Müzik yazısının ilk defa ne zaman ve
nerede ortaya çıktığı konusuyla ilgili kaynaklarda çeşitli bilgiler bulunmaktadır.
Sümerlerin milâttan önce 2000 yıllarında müziklerini yazmayı başardıkları; Fenikeliler,
Bâbilliler, Eski Mısırlılar, İbrânîler ve daha sonra Habeşler gibi diğer Sâmî kavimlerinin
müzik yazısı kullandıkları; Uygurlar, Çinliler ve Hintlilerin de milâdın ilk yıllarında
müzik yazılarını oluşturdukları; milâttan önce beşinci yüzyılda Yunanlılar ve milâttan
önce ikinci yüzyılda Romalıların değişik birer müzik yazısı geliştirdikleri kabul
edilmektedir.1
1 Süreyya Agayeva, Nota, TDV İslam Ansiklopedisi, 2007.
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 2
Müzik yazısı tarihi incelendiğinde her kültürün ilkel döneminde aynı tip yazı aşamasını
geçirdiği ve ortak bir yöntem olan harf yazısı yöntemini kullandığı görülmektedir. Harf
yazısının özelliği seslerin (perdeler) her halkın diline, alfabesine özgü harfler veya
harflerden türetilmiş imlerle gösterilmesidir. Harfler ve bunlardan sonra kullanıma
giren heceler belirli bir ses yüksekliğini değil basamakları adlandırmak, sesler
arasındaki oranları, aralıkları tespit ederek müziğin orijinaline yakın icra edilmesini
sağlamak için kullanılıyordu. Meselâ A harfi ile gösterilen herhangi bir başlangıç sesinin
günümüzdeki la, re, sol veya do seslerine karşılık olarak kabul edilmesi mümkündür.
Burada önemli olan, ilk sesle ardından gelen diğer sesler arasında ilişkileri, aralıkları
koruyarak ezginin doğru bir şekilde seslendirilmesidir. Harf yazısının değişik yöntemleri
günümüzde de kullanılmaktadır. Batı müzik sanatında çok defa gam seslerini, eserin
bestelenmiş olan tonu (gamı) göstermek için eskiden olduğu gibi Latin harflerinden
oluşan özel müzik alfabesi ve Latince kelimeler kullanılır. Nitekim Mozart’ın meşhur
“Türk marşı” A dur (la major) tonunda, Beethoven’ın piyano için bestelediği 14. sonat
(“ay ışığında”) cis moll (=do # minör) tonunda yazılışı harf sistemiyle belirlenir. Burada
“dur” kelimesi Latince’de “sert”, “moll” ise “yumuşak” anlamına gelmektedir.2
Doğuştan genel olarak tek sesli (monodi) olan müzik Hıristiyanlığın gelişiyle çok
sesliliğe doğru ilerledi. Dini temsil eden “kutsal üçlü” ilkesinin müzik vasıtasıyla etken
bir şekilde yaygınlaşmasını amaçlayarak kilise ve manastırlarda üçlüğü yansıtan üç sesli
akorsal müziğin uygulama çalışmaları başladı. 9’uncu yüzyılda Hıristiyanlığa özgü
Gregoryenlerin icat ettiği “neumatik” müzik yazısı günümüzün nota sisteminin temelini
oluşturmuştur. Neumalar (nöm) Ortaçağ Avrupası’nda kullanılan müzik yazısı
sembolleridir. Ortaçağ kilise ve manastırlarındaki koro şefleri elleriyle yaptıkları
hareketlerle tempoyu, ezginin hareketini, vurgularını ve ezginin özelliklerini
gösteriyorlardı. Aynı hareketler şarkıcıların ellerinde bulunan kâğıda yazılmış sözlerin
üzerinde taklit edici çizgilerle, virgül ve noktalarla işaretlenmiştir. 9’uncu yüzyılda
neumalar dizeğin üzerine yazılmaya başlandı. 11’nci yüzyılda İtalyan müzik teorisyeni,
Benedictine Manastırı rahibi Guido d’Arezzo dört çizgili porteyi ve okumayı
kolaylaştıran renkli çizgileri kullandı, bu da açkılı dizek yazısının başlangıcı oldu.
Arezzo’nun diğer önemli bulgularından biri günümüzde de öğretilen “sol-fa” (solfeggio,
solmization) okuma metodudur. Altı basamaklı dizinin (hexachord) kilise ilâhisinin
sözlerinin ilk heceleri ve sesleriyle okunması onun müzik ve nota sisteminin temelini
oluşturdu. Dizi (gam) basamaklarının adları şu sözlerin hecelerinden türetilmiştir: Ut
(sonradan do) queant laxis; resonare fibris; mira gestorum; famuli tuorum; solve
polluti; labii reatum. Yedinci satırda kullanılan Sancte İohannes (Johannes) isminin ilk
harfleri bazı kaynaklara göre gamın sonradan icat edilen yedinci sesin si olarak
adlandırılmasına sebep olmuştur. Ortaçağdan Aydınlanmaya giden dönemde Avrupa
müziğinde gelişen yatay ve dikey çokseslilik anlayışı zaman ve ezgi organizasyonu
bağlamında ölçeğe bağlı yeni nota yazısının gelişimini hızlandırmıştır. 1496 yılında
Franchino Gafori, “semibrevis” (bugünkü sekizli) olarak adlandırılan ritim biriminin
2 Süreyya Agayeva, Nota, TDV İslam Ansiklopedisi, 2007.
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 3
uzunluğunu “dinlenmiş adamın nabzı” (60-80 atış) olarak tespit etmiştir. 17’nci
yüzyıldan itibaren dizek üzerinde ses yüksekliğini ve zaman değerini gösteren kare “■”,
baklava “♦” ve daha sonra yuvarlak “●” şeklinde olan imlerle nota şekilleri oluşmaya
başlamıştır. Günümüzdeyse yalnız kendine özgü içerdiği işaretler, rakamlar ve
kelimelerle seslerin süresini, yüksekliğini, hızını, gürlüğünü ve her türlü anlatımsal
özelliğini büyük ölçüde belirleyerek müzik eserinin tasarlanmasını, biçimlenmesini,
dinleyiciye ulaşmasını ve en önemlisi belgelenmesini sağlayan uluslararası Avrupa/Batı
nota yazısı insanlık tarihinin en gelişmiş müzik yazısı olarak öne çıkmaktadır. Ancak
şunu da söylemek gerekir ki müzik yazısının bütün tarihî aşamalarında müziği
yansıtamayan gölgeli bölgeleri kalmaktadır; bu ise müziğin tabiatından ileri
gelmektedir.3
Toparlarsak tarih boyunca dört tip nota yazısı ortaya çıkmıştır: Harf yazısı, harf-şekil
yazısı, nota yazısı ve tablatura. Harf yazıları Mezopotamya, Anadolu, Antik Mısır ve
Yunan’a kadar uzanırken, harf-şekil yazıları Kilise ve Bizans müziğinin vazgeçilmez bir
parçasıdır. Org ve lavta çalgıları içinse tablatura müzik yazısı kullanılmıştır. Birçok harf
yazısı bulunmakla birlikte buna verilecek en iyi örnek günümüzde de halen geçerliliğini
koruyan perde harfleridir. İngiliz perde harflerine göre A=la; B=si; C=do; D=re; E=mi;
F=fa; G=sol’dür. Alman perde sistemi ise farklı olarak si notası H harfi ile
gösterilmektedir. Ayrıca Alman perde harf sisteminde “is” diyezi, “es” ise bemolü temsil
etmektedir. Harf-şekil yazılarına verilecek en iyi örnek Neumalardır ve günümüzdeki
nota yazısı bu sistem üzerine inşa edilmiştir. Tabela sözcüğünden türeyen tablaturalar
ise çalgılar üzerindeki perdelerin seslerini ifade etmek için kullanılmaktadır.4
Günümüz Notasına İlişkin Bazı Bilgiler
Günümüzün müzik yazısında kullanılan ana işaretler şöyledir: Nota, susma, anahtar ve
değiştirici işaretler. Tüm bu işaretler bilindiği gibi birbirine paralel beş yatay çizgi
üzerine yani dizek veya porteye yazılır. Dizek/porte beş çizgi ve dört boşluktan oluşur.
Dizeğin hemen başında anahtar, daha sonra eğer varsa donanım ve ardından da ölçü
rakamı gelir. Dizek üzerine konumlanan notanın şekli (içi boş veya dolu olma, saplı-
sapsız, çengelli durumu) zaman organizasyonuna yani ritme ait bir veri sunarken, ilgili
notanın dizek üzerindeki konumu ses aralıklarının nasıl olması gerektiği konusunda
bilgi sunar. Dizek üzerinde notaların nasıl adlandırılacağını belirtmeye yarayan
işaretlere ise anahtar denir. Üç anahtar biçimi mevcuttur: sol anahtarı; fa anahtarı ve do
anahtarı. İki tip sol anahtarı vardır. Birinci çizgi ve ikinci çizgi sol anahtarı. Yine iki tip fa
anahtarı vardır. Üçüncü ve dördüncü çizgi do anahtarı. Do anahtarının ise dört türlü
kullanımı vardır. Birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü çizgi do anahtarı. Peki ama neden
birden fazla anahtar kullanılır? Çünkü sol anahtarı ince seslerin, do anahtarı orta
seslerin, fa anahtarı ise kalın seslerin yazılışında kullanılır. Günümüzde en çok kullanılan
anahtar sol ve dördüncü çizgi fa anahtarıdır. Do anahtarının kullanım alanı 18’nci
3 Süreyya Agayeva, Nota, TDV İslam Ansiklopedisi, 2007. 4 Gonca Girgin Tohumcu, Müziği Yazmak, 2006.
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 4
yüzyıldan bu yana giderek azalmıştır. Ancak şuan çalgı ve ses müziğinde alto sesleri
üçüncü çizgi do anahtarı, tenor sesleri ise dördüncü çizgi do anahtarı karşılamaktadır.5
Müzik yazısında kullanılan bazı yardımcı terim ve işaretler de burada önem arz
etmektedir. Bunlar sırasıyla; tacet, akolat, oktav çizgisi, legato, staccato, spiccato,
apajatür yani abantı, çarpma, mordan, grupetto yani kümecik, tril, tremolo. Ayrıca
müzikte nüans ve anlatım ifadeleri de nota yazısına dahildir. Crescendo (cresc.),
Decrescendo (decresc.), dinimuendo (dim.), pianissimo, piano, mezzo piano, mezzo
forte, forte, fortissimo, molto fortissimo, forzando-con forza, forte piano vb. Anlatım
ifadelerinin bazıları ise, amabile (sevimli), animato (canlı), cantible (şarkı söyler gibi),
deciso (kararlı), dölce (tatlı), doloroso (hüzünlü), furioso (öfkeli), maestoso (görkemli),
misterioso (gizemli), parlando (konuşur gibi), scherzo (şakacı), serio (ciddi), spiritoso
(espirili), vigoroso (etkili).
Müzikte Ritim ve Zaman Organizasyonu
Ritim olgusu müziğin zaman organizasyonunu karşılamaktadır. Bir ritim için en az iki
sesin art arda gelmesi ve bu seslerden birinin diğerinden daha güçlü olması gerekir.
Ritmi bütünleyen müzikteki hareketi belirleyen şey ise ölçüdür. Ölçü bir eserin süre
olarak birbirine eşit parçacıklara bölünmesidir. Bir diğer deyişle ölçü eşit zaman
kümeleridir. Bu kümeler müzik yazısında birbirinden ölçü çizgisiyle ayrılırlar.6 Ayrıntılı
bir bakışla ölçü, seçilen bir birim notadan kaç adetin bir araya getirileceğini ifade eden
bir toplam ve eşit süre kavramıdır. Ölçüde birim nota esastır. Bu nedenle ölçü sayılabilir
niteliktedir. Ölçü notasyonunda birim ve nota ve adet gösteren rakamsal bir ölçü sayısı
mevcuttur. Bu rakamların belirlediği kurallar dâhilinde ikişerli veya üçerli grupların bir
araya gelmesiyle ölçü sayılabilmekte, toplam değer aşılmamak kaydıyla değişik nota
değerlerinin bir araya gelerek ritimler oluşturmasına olanak tanımaktadır.7
Ölçü, kendi içinde eşit parçalara ayrılmaktadır. Bu parçaların her birine zaman denir.
Zamanı belirten şeyse zayıf ve kuvvetli vuruşlardır. Örneğin iki zamanlı ölçüyse: “Bir-ki!
Üç zamanlıysa: Bir-ki-üç! Dört zamanlı ölçüyse: Bir-ki-üç-dört” biçiminde vurulur.
Elbette ki buradaki her vuruş aynı değil, kuvvetli ve zayıf bileşenleri içinde icra edilir.
Ölçüyü belirleyen nicel veriden (örneğin 2/4’lük) üstteki rakam zamanı, alttaki ise birim
değeri gösterir. Örneğin 2/4’lük bir ölçüde 2 rakamı zamanı, 4 rakamı ise ölçünün birim
değerinin bir dörtlük nota değerinden oluştuğunu belirtmektedir.
Zaman anlayışına bağlı olarak müzikte ölçü üç temel gruba ayrılır. Bunlar basit, bileşik
ve karma ölçülerdir. Basit ölçüler birim değerin ikiye bölünebildiği ölçülerdir. Yani
ölçü rakamının altındaki değerin birlik, ikilik, dörtlük veya sekizlik gibi ikişerli
değerlerden oluşması gerekir. Örneğin 2/4’lük ölçü birimi iki zamanlı basit ölçüye
tekabül ederken, 3/8’lik, ¾’lük veya 3/2’lik ölçüler üç zamanlı basit ölçülere, 4/4’lük
5 Ahmet Say, Müziğin Kitabı, 2001. 6 Ahmet Say, Müziğin Kitabı, 2001. 7 Okan Murat Öztürk, Zeybek Kültürü ve Müziği, 2006.
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 5
veya 4/2’lik ölçüler dört zamanlı basit ölçülere denk gelmektedir. Bileşik ölçüler ise
birim değerin üçe bölünebildiği ölçülerdir. Yani ölçü rakamının altındaki değerin noktalı
birlik, noktalı ikilik, noktalı dörtlük veya noktalı sekizlik gibi üçerli değerlerden
oluşması gerekir. Örneğin 6/8’lik ölçü birimi iki zamanlı bileşik ölçüye, 9/8’lik ölçü
birimi üç zamanlı bileşik ölçüye, 12/8’lik ölçü birimi ise dört zamanlı bileşik ölçüye denk
gelmektedir. Karma ölçüler ise birim değer olarak hem ikiye hem de üçe bölünebilen
ölçülerdir. Aksak ölçüler hem basit hem de bileşik ölçünün özelliklerini içinde barındırır.
Örneğin 5/8’lik yapı iki zamanlı aksak ölçüye, 7/8’lik yapı üç zamanlı aksak ölçüye,
9/8’lik yapı ise dört zamanlı aksak ölçüye denk gelmektedir.
Müziğin ritim ve zaman organizasyonunda ölçü vuruşları büyük bir önem taşır. Nitekim
ölçü vuruşu, zamansal yapının sıra ve süresini düzenli el hareketleriyle belirtilmesidir.
Örneğin -basit veya bileşik bir ölçü olsun fark etmez- iki zamanlı bir ölçünün
vurulmasında birinci zaman aşağı, ikinci zaman yukarıda; üç zamanlı bir ölçünün
vurulmasında birinci zaman aşağı, ikinci zaman sağa, üçüncü zaman yukarıda; dört
zamanlı bir ölçünün vurulmasında birinci zaman aşağıya, ikinci zaman sola, üçüncü
zaman sola, dördüncü zaman yukarıya vurulur.
Zaman organizasyonunun diğer bir bileşeni tempodur. Ritmik hareketin hızını tempo
belirler. Çok ağırdan çok hızlıya geniş bir aralığa sahiptir. Tempo belirten sözcükler
genelde İtalyancadır ve dizeğin üstüne yazılır. Önemli tempo terimleri şöyledir:
Largo: İtalyanca “geniş” anlamına gelir. Hız terimi olarak “çok ağır” anlamında kullanılır.
Metronoma göre, dakikada 40'dan 60'a kadar olan birim vuruşlarıdır. Adagio: İtalyancanda
hız terimi olarak parçanın “çok yavaşa yakın” okunacağını gösterir. Metronoma göre,
dakikada 60'dan 76'e kadar olan birim vuruşlarıdır. Andante: İtalyanca ağırca, “ağıra
yakın” anlamına gelmektedir. Metronoma göre, dakikada 76'dan 108'e kadar olan birim
vuruşlarıdır. Moderato: İtalyanca “orta hızda” anlamında olup eserin orta hızda
okunacağını belirtir. Metronoma göre dakikada 108'den 120'e kadar olan birim
vuruşlarıdır. Allegro: İtalyancanda “neşeli” anlamına gelen Allegro, parçanın “hızlı”
okunacağını gösterir. Metronoma göre, dakikada 120'den 168'e kadar olan birim
vuruşlarıdır. Presto: İtalyancada “çabuk, hızlı” anlamına gelmektedir. Metronoma göre,
dakikada 168’den 192’ye kadar olan birim vuruşlarıdır.8
Elbette ki müzikte tempo sabit bir düzlemde hareket etmez. Hız değişimi esastır. Buna
göre bazı hız değişimi terimleri şöyle ifade edilebilir: accelerando (accel.): Temponun
aşamalı bir şekilde hızlandırılması. rallentando (rall.): Temponun aşamalı bir şekilde
yavaşlatılması. ritardando (ritard., rit.): Genişleme. Altına yazıldığı notanın değerinden
çok az daha uzun çalınması. ritenuto (rit.): Anında yavaşlama. a tempo: Accelerando,
ritardando veya duraklardan sonra orijinal hıza dönülmesi gerektiğini gösterir.
rubato: Temponun isteğe bağlı olarak değiştirilebileceğini gösterir. Poco (yavaş)
ve poco a poco (yavaş yavaş) yukarıdaki terimlerle birlikte kullanılır. Tempo
değişikliğinin olduğu bölüm uzun ise rit.........poco........a........poco.......şeklinde yazılır. Piu
8 Birgül Serçe& Tolgahan Çoğulu, Temel Müzik Eğitimi, 2010.
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 6
mosso: Biraz hızlanarak.9 Tüm bunların dışında ölçü kavramına ait şu kavram ve
işaretler şöyle sınıflanabilir: durgu yani puandorg; tekrar çizgileri yani röpriz; başa dön
yani Da Capo (D.C); dolaplar, Senyo; eksik ölçü. Süre uzunluğuna yardımcı işaretler ise;
nokta, çift nokta, üçleme yani triole, çift üçleme ya da altılama, uzatma bağı.
Müzikte Ses Organizasyonu
Müzikte ses organizasyonu müziğin ezgisel yapısı yani melodik yapının oluşum ve
kurulum durumudur. Diğer bir deyişle ezginin organizasyonudur. Bu başlık altında bir
sesin nasıl ezgisel bir hale büründüğü ve ne tür ses aralıklarının mevcut olduğu soruları
öne çıkmaktadır. Ayrıca müziğin teorisini bütünleyen ses sistemleri, gam-dizi, tonalite-
makam gibi unsurlar ses organizasyonun alakalı konulardır.
Burada ilk başlık ezgi organizasyonun temelini oluşturan perde (pitch) anlayışıdır.
Bütün bir ses aralığı içinde tek bir sesin mevcut pozisyonuna perde denir. Örneğin
piyanodaki her bir tuş bu anlayışa göre bir perdedir. Elbette ki her kültürün müzik için
belirlediği perde sayı ve cinsi değişkendir. Yine örnek vermek gerekirse Batı tonal
müziği tamamen 12 perde sistemine bağlıdır ve her bir perde belirli bir frekans değerine
bağlanmıştır. Yani bu müzikal anlayışta bir oktav içinde bu 12 perde haricinde bir ses
bulunmamaktadır. Buna karşın Türk müziğinde 17’li veya 24’lü perde sistemi vardır.
Yani bir oktav içinde belirlenmiş yalnızca 17 veya 24 sesle müzik yapılmaktadır. Ancak
tonal müzikten farklı olarak burada her bir perde belirli bir frekans değerine
bağlanmamıştır. Burada vurgulanması gereken bir başka husus ise nota, perde, ton ve
tını kavramlarının aynı anlamı taşıyıp taşımadığıdır. Buna göre nota bir sesin grafiksel
olarak dizek üzerinde gösterildiği bir işaretten ibarettir. Perde ise tüm bir skala içindeki
yer alan tek bir sesin ona ayrılan konumudur. Ton ise o nota ve perdenin
seslendirilmesiyle oluşan durumdur. Tını ise aynı tonun farklı çalgı veya seslerle
seslendirilmesiyle oluşan durumdur.
Tonal müzik üzerinden konuşacak olursak iki tip perde vardır: Tam perde ve yarım
perde. Aşağıdaki örnekte de görüldüğü gibi mi-fa ve si-do arası yarım perde, bunun
dışında kalan tüm sesler ise tam perde olarak tanımlanmıştır.
9 Birgül Serçe & Tolgahan Çoğulu, Temel Müzik Eğitimi, 2010.
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 7
Bütün tam perdeler iki yarım perdeye bölünebilir. Bu durumda iki yarım perde bir
perdedir. İki tip yarım perde vardır: Diyatonik perde, Kromatik perde. Aralarında yarım
perde uzaklık olan iki komşu notanın adları değişikse buna diyatonik yarım perde denir.
Örneğin Do-Re Bemol. Aralarında yarım perde uzaklık olan iki komşu notanın adları
aynı ise buna kromatik yarım perde denir. Örneğin Do-Do Diyez. Ancak tüm bunların
dışında adları farklı ama sesleri aynı perdelerden söz edebiliriz. Bunlara sesteş nota
veya perdeler denir. Örneğin Do diyez-Re Bemol.10
Ses organizasyonu içindeki diğer bir başlık aralıktır. Müzikte iki sesi ayıran uzaklığa
aralık denir. Aralıklar iki ses arasındaki kalınlık ve incelik ayrımı belirler ve aralıklar
arasındaki sayıya göre adlandırılır. Bir oktav içindeki aralıklara basit aralık, bir oktavdan
daha uzak aralıklara ise bileşik aralık denir. Tam aralık, büyük aralık, küçük aralık, artık
aralık, eksik aralık gibi tanımlar aralık türlerini ifade eder.
Beş tip aralıktan söz etmek mümkündür. Bunlar; diyatonik, kromatik, anarmonik,
uyumlu-konsonan ve uyumsuz-disonan aralıklar. Diyatonik aralık: Adları ve
yükseklikleri farklı olan ve aralarında yarım perde bulunan aralıklardır. Kromatik aralık:
Adları aynı olup yükseklikleri farklı olan ve aralarında yarım perde bulunan aralıktır.
Anarmonik aralık: Adları farklı yükseklikleri aynı aralıktır. Uyumlu-Konsonan aralık:
uyumlu iki sese denir. Birli, üçlü, dörtlü, beşli, altılı ve sekizli aralıklardır. Uyumsuz-
Disonan aralık: uyumsuz iki ses aralığına denir. İkili, yedili, artık ve eksik aralıklardır.
Tampere Sistem Nedir?
Tampere sistem eş aralıklı düzen anlamı taşımaktadır (alm.Temperatur, ing.
temperament, fr. tempérament). Klavsen, org ve piyano üzerindeki doğal seslerin atılarak
oluşturulan yapay bir müzik sistemidir. Bach bir oktavdaki yarım sesleri dört buçuk
koma olarak standart hale getirerek oktavı 12 eşit perdeye indirgemiştir. Bu sisteme
tampere sistem denir. Bir tam ses (mesela la-si) 9 eşit parçaya bölünmüştür ve bu
mikro aralıkların her birine Koma denir. Ancak tampere sistemde bu 9 mikro aralık tam
ortadan 4,5 komaya tekabül edecek şekilde ikiye ayrılır. Elbette ki bu ayrım tamamen
teorik temellidir. Zira kromatik yarım ses 5 koma, diyatonik yarım ses ise 4 komadır.
10 Ahmet Say, Müziğin Kitabı, 2001.
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 8
Aralık Birimleri
Müzikte iki ses arasındaki mesafe tam sayılarla ifade edilmektedir. Örneğin tam beşli bir
aralık 176 savart, 702 cent ya da 31 koma gibi tam sayılarla tanımlanmaktadır. Félix
SAVART (1791-1881) bir sekizli aralığı 301 savart olarak hesaplarken Alexander John
ELLIS (1814-1890) bir sekizli aralığı 1200 cent olarak hesaplamıştır. Burada bir yarım
aralık 100 cent varsayılıyor. Burada şunu vurgulamak gerekir ki Anarmonik sesler
tampere sistemde eşit görülse de doğalda eşit aralıkta değildir. Doğal düzeyişte, örneğin
Do majör dizisindeki mi sesi ile Re majör dizisindeki Mi sesinin yüksekliği farklıdır yani
22 cent daha tizdir. Aynı sesin değişik yükseklikleri arasındaki bu küçük farklılıkların
her birine bir “koma” denir. Anarmonik seslerin doğal yükseklikleri arasındaki 1
komalık (24 cent) fark vardır.11
Peki, ama müzikte çok tartışılan koma kavramı nedir? Açık bir ifadeyle koma insan
kulağının net olarak ayırt edebileceği en küçük aralıktır. Koma aralığının 9 tanesi
birbirine eklenerek bir tam ikiliği aralığı meydana gelmektedir. Yani bir tam aralık
mesela Do-Re 9 koma aralığından oluşmaktadır.
Üç tip koma türü mevcuttur. Bunlardan ilki Pythagoras (Pisagor) komasıdır. Burada 1
koma 24 cent’e eşittir. İkincisi Synton (Didym) komasıdır. Burada 1 koma 22 cent’e
eşittir. Sonuncusu ise Arap komasıdır. Burada 1 koma 23 cent’e eşittir.
Dizi nedir?
Dizi, Gam veya Skala olarak adlandırılan bu kavram bir ses ile onun sekizlisi arasında
birbirini izleyen sesler bütünü olarak tanımlanabilir. Her ezginin bağlı olduğu bir dizi
vardır ve her dizi adını karar perdesinden alır. Batı müziği tonalitede majör diziler
tetrakortlar sayesinde kurulur. Tetrakort dört sesten oluşan en küçük ses dizidir.
Örneğin do-re-mi-fa bir tetrakorttur. Türk müziğinde ise dörtlü ve beşlilerle bir dizi
kurulur. Müzikte birçok diziyle karşılaşmak mümkündür. Bunlar sırasıyla; pentatonik,
modlar, makam dizileri, tonal diziler, caz müziği dizileri, atonal dizilerdir. Aşağıdaki nota
melez bir diziyi örneklemektedir:
11 Adnan Atalay, Türk Müziğinde “Komalı Ses” Var Mıdır?, http://adnanatalay.com/
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 9
Elbette dizi denince ilk akla gelen şey tarihsel süreçte bilhassa Batı müziğinin temelini
oluşturan modlardır. İlkçağda Yunan müziği sistemi mod adı verilen dizilere
dayanmıştır. Ortaçağ kilise müziği modları taklit etmiştir. Ayrıca Avrupa halk şarkıları
modal müziğe dayanmaktadır. Rönesans müziğinin ilk çoksesli örnekleri de yine
modaldir. Yunan uygarlığı modlara Doryen, Frigyen, Lidyen, Miksolidyen gibi isimler
vermiştir. Tarihsel süreçte Yunan modları inici karakterli dizilerdi. İlerleyen yüzyıllarda
kilise müziği Yunan mod sisteminde değişikler yaparak dini eserleri bu yapıya
bağlamıştır. Milattan sonra 590-604 yılları arasında Papa Gregorius kilise müziğindeki
ilahileri aşağıda örneklenen modal yapıya ekseninde belirlemiştir. Antik dönemden tek
fark burada tüm dizilerin çıkıcı karakterli olmasıdır.12
Burada dikkat çeken en önemli nokta İyonyen ve Eolyen modlarının majör ve minör
dizilerinin temelini teşkil etmesidir. Önceleri dünyevi özellik taşıdığı için kiliseden
dışlanan İyonyen ve Eolyen dizileri zamanla kilise müziğinin temelini oluşturmuş, ayrıca
Rönesansla birlikte tonal çoksesli müziğin ana yapısını kurmuştur.
12 Ahmet Say, Müziğin Kitabı, 2001.
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 10
Tonalite
Tek bir sesin egemenliğine dayanan müzik sistemine tonalite denir. Tonalite “ton”
sözcüğü üzerinden anlam kazanmaktadır. Aslında ton, ses veya nota anlamda
kullanılmasına karşın burada ton kavramı bir dizinin ya da bir yapıtın içerdiği tonal
yapıyı belirleyen temel noktayı tanımlamaktadır. Tonalitenin ana dizisi Do majördür ve
12 ton sitemine dayanır. Yani bu yapı içinde 12 perde mevcuttur ve her bir perde
üzerinden bir tonal etki üretmek mümkündür.
Görüldüğü gibi tonal yapının özü iki tam bir yarım üç tam bir yarım sistemine dayanır.
Bu dizinin ilgili minörü ise bir tam bir yarım iki tam sistemi oluşturmaktadır.
Tonal sistemde her bir notanın derece düzeyinde bir adı vardır ve her bir derece Romen
rakamıyla gösterilir.
Tonalite iki temel müzikal kalıba ayrılmıştır. Bunlar majör ve minör dizilerdir. Minör dizi
ise kendi içinde doğal, melodik ve armonik olarak üçe ayrılmaktadır.
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 11
Müzikal Doku Nedir?
Müzikal doku müzik kompozisyonunun yapısını açıklar. Bir müzik eserine doku
özelliğini veren ise seslerin heterofonik, biphonik, homofonik, monofonik veya polifonik
olmasıdır. Monofoni; En basit doku monofoni ya da tek sesdir (burada sesten kasıt,
insan sesi ve tüm çalgıları da kapsayan bireysel part, ya da çizgidir). Monofonide ezgi,
herhangi bir armonik eşlik ya da başka ezgisel çizgiler olmadan duyulur. Belki bu ezgi,
bir ritmik eşlik ya da vurmalı bir çalgı ile süslenmiş olabilir ama tek bir ezgisel çizgiye
odaklanılmıştır. Bundan yaklaşık bin yıl öncesine kadar Batı Sanat Müziği müziği tek
sesliydi. Monofoni’ye örnek olarak Ortaçağda kilisede söylenen Gregoryen ezgiler veya
bir neyzenin ney ile çaldığı ezgi gösterilebilir. Homofoni; Bir eşlikli yapı üzerinde bir
ezgisel çizginin belirgin şekilde duyulmasıdır. Bir başka deyişle arka planda yer alan
eşliğin tek ses olan asıl ezgiyi desteklemesidir. Genelde armoni blokları halinde olan bu
destekleyici akorlar esas ezgiyi geliştirmekle kalmayıp farklı bir renge
dönüştürmektedir. Dinleyicinin ilgisi ezgisel çizgiye yönelmekte ancak armoni ile
birlikte bir bütün olarak algılanmaktadır. Homofonik doku bir piyanistin sağ elde ezgiyi
sol elde akorları çalması ya da bir kemanistin piyano eşlikle bir eseri seslendirmesi
durumudur. Batı sanat müziğinde Rönesansla birlikte kullanılmaya başlanan Homofonik
dokunun en fazla görüldüğü dönem Klasik dönemdir. Haydn ve Mozart’ın çoğu sonatı
örnek gösterilerbilir. Ayrıca romantik dönem bestecilerinden Chopin veya Strauss’un
valsleri de homofoniye iyi birer örneklerdir. Ezgiye eşlik eden sol eldeki sürekli
tekrarlanan 3 zamanlı akor eşlikleri gibi. Polifoni; ülkemizde müzik üzerine yazılmış
birçok kaynakta haklı olarak “çoksesli” olarak türkçeye çevrilmiş bu kavram, bu
çalışmada birden fazla part anlamını karşılamaktadır. İki ya da daha fazla farklı ezgisel
çizgilerin bir arada duyurulmasıdır. Polifonik doku karşı ezgi (counterpoint) tekniğine
dayalı bir dokudur. Bu terim notaya karşı nota anlamına gelen latince “punctus contra
punctum” sözlerinden gelir. Barok çağa özgü kurallar ile spontan ezgisel çizgilerin bir
araya getirilmesi sanatıdır. Heterofoni; Birden fazla sesin aynı ezgiyi aynı anda farklı
işlemelerle duyurmasıdır. Batı sanat müziği dışında yaygın olarak görülen bir doku
çeşidi olan heterofoni, iki ya da daha fazla sesin aynı ezgiyi aynı anda süsleyerek icra
etmesi olarak da tanımlanır. Bu süslemeler çoğunlukla doğaçlama olarak çalgıların çalım
tekniklerinin farklılığı ile ortaya çıkmaktadır. Heterofoniyi monofoniden ayıran, bu
farklılığın oluşturduğu zenginliktir. Heterofoni daha çok Geleneksel Türk Sanat Müziği,
Arap ve Asya müziklerinde görülmektedir. Bir müzik kompozisyonu yalnızca tek bir
doku türünde olmayabilir. Örneğin geniş çaplı bir müzik kompozisyonu, homofonik
dokuda eşlikli bir ezgi ile başlayıp partların giderek daha karmaşıklaşmasıyla bağımsız
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 12
ezgiler halinde polifonik bir dokuya dönüşebilmektedir (Örnek, Handel, “Mesih
Oratoryosu”). 13
Konuyu daha iyi anlamak için bakınız:
https://www.youtube.com/watch?v=_J2R20X16Jc
Prozodi (Söz ve Ses Uyumu)
Prozodi, en yalın tanımla konuşma dilinin müzik diline yerleştirilmesidir. Prozodi, sözlü
bir müzik yapıtında, sözcüklerin vurgulu ve vurgusuz heceleriyle, ölçünün kuvvetli ve
zayıf zamanları arasındaki uygunluktur.14 Prozodi; tartımsal-ritmik uyum, tizlik uyumu
ve anlam uyumu olmak üzere üç konuyu kapsamaktadır.
Tartımsal uyum, açık-kapalı hece ile bunlara verilen kısa veya uzun süreli tartım
anlayışına dayanmaktadır. Prozodi kuralına göre ünlü harfle biten hece açık hece, ünsüz
harfle biten hece ise kapalı hecedir. Örneğin: Güzel sözcüğünde, Gü açık hece, zel kapalı
hece sayılır. Şarkı bestelenirken, açık heceye kısa süreli tartım, kapalı heceye uzun süreli
tartım verilir. Örneğin; Gü hecesine kısa nota; zel hecesine uzun nota verilir. Böylece söz
ile ezginin tartımsal uyumu açık heceye kısa nota, kapalı heceye uzun nota verilerek
sağlanır. Tizlik uyumu, konuşma anında kimi sözcüklerin kimi hecelerinin daha güçlü
sesle, kimi hecelerin daha hafif sesle söylenmesine dayanmaktadır. Tizlik uyumu bir
diğer anlamıyla hece vurgusudur. Güçlü söylenen heceye vurgulu hece, hafif söylenen
heceye vurgusuz hece denir. Örneğin; Gelme sözcüğünde Gel vurgulu hece, me vurgusuz
hece sayılır. Bir şarkı bestelenirken, vurgulu heceye ince ses, vurgusuz heceye kalın ses
verilir. Örnekte verildiği gibi Gel hecesine ince ses, me hecesine kalın ses verilir. Söz ile
ezginin tizlik uyumu, vurgulu heceye ince ses; vurgusuz heceye kalın ses verilerek
sağlanır. Anlam uyumu ise, konuşurken cümle içinde kimi sözcüklerin ve hecelerin,
diğerine göre daha vurgulu söylenmesine dayanmaktadır. Anlam uyumu bir diğer
anlamıyla cümle vurgusudur. Cümle vurgusu, cümlenin anlamı belirtir. Örneğin;
“İzmir’in üzümü tatlıdır.” Cümlesini üç türlü söyleyebiliriz; her söyleyiş başka bir anlam
taşır. 1) (İz) hecesi vurgulanırsa; başka bir yerin değil İzmir’in üzümünün tatlı olduğu
anlaşılır. 2) (mü) hecesi vurgulanırsa; İzmir’in başka meyvesinin değil, üzümü’nün tatlı
olduğu anlaşılır. 3) (lı) hecesi vurgulanırsa; İzmir’in üzümünün ekşi değil tatlı olduğu
anlaşılır. Söz ile ezgi arasındaki anlam uyumu, sözün anlamını belirten heceye en ince
ses verilerek sağlanır.15
13 Elif Tekin Gürgen, Müziğin Temel Bileşenleri ve Müzik Dinlemenin Kavramsal Boyutu, 2015. 14 Vural Sözer, Müzik Ansiklopedik Sözlük, 1996. 15 Muammer Sun, Temel Müzik Eğitimi, 1998.
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 13
Üniteye İlişkin Örnekler:
Harf yazısı
Neuma harf-şekil yazısı
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 14
Harf yazısı
Rahip Guido Arezzo’nun eli ve
günümüz notasının ilk örnekleri
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 15
Tablatura örneği
Çağdaş müzik yazısı
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 16
MÜZİK KÜLTÜRÜ DERS NOTLARI Doç. Dr. Ömer Can Satır
Hitit Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi Müzik Bölümü Sayfa 17
Günümüzün nota göstergeleri
Anahtarlar