14
15 GÜNLÜK EDEBİYAT SANAT VE DÜŞÜN DERGİSİ 21 Şubat 2015 Cumartesi SAYI: 159 Politik Gel Ez gel im Ew gelên ku nayê hijmartin Ên ku wisa zêde Hêzeke bêhna min a wer heye Goh nadim bêdengiyê Û wê qul dikim derbaz dibim Aj didim, bejn didim Çiqas tarî dibe bibe natirsim. Zilm, mirin, êş, ev, ew Carcaran veşêre jî tovan Wek miriyan bixwûye jî gel Elbet rojek dizivire û tê meha Nîsanê Û ax digîhe bihara xwe Destên bi hirs Bela wela dike wê hewaya giran Û di nava mirinê da aj dide jiyan Paul Eluard Fotoğraf: İSKAN ALTIN Yeni yaşam seçimi

Politikart E-Dergi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Yeni Özgür Politika gazetesinin iki haftalık düşün eki PolitikART'ın "2015 Milletvekili Genel Seçimleri" dosyalı 159. sayısı

Citation preview

Page 1: Politikart E-Dergi

15 GÜNLÜK EDEBİYAT SANAT VE DÜŞÜN DERGİSİ

21 Şubat 2015 Cumartesi

SAYI: 159Politik

Gel

Ez g

el im

Ew g

elên

ku

nayê

hijm

artin

Ên k

u w

isa

zêde

Hêze

ke b

êhna

min

a w

er  h

eye

Goh

nadi

m b

êden

giyê

Û w

ê qu

l dik

im d

erba

z dib

imAj

did

im, b

ejn

didi

mÇi

qas t

arî d

ibe

bibe

nat

irsim

.Zi

lm, m

irin,

êş,

ev, e

wCa

rcar

an v

eşêr

e jî

tova

nW

ek m

iriya

n bi

xwûy

e jî

gel

Elbe

t roj

ek d

izivi

re û

tê m

eha

Nîsa

nêÛ

ax d

igîh

e bi

hara

xw

eDe

stên

bi h

irsBe

la w

ela

dike

hew

aya

gira

di n

ava

miri

nê d

a aj

did

e jiy

an

Paul

Elu

ard

Foto

ğra

f: İS

KA

N A

LTIN

Yeni yaşam seçimi

Page 2: Politikart E-Dergi

Herausgeber: Medya Presse-und Werbeagentur GmbHHans-Böckler-Str. 1663263 Neu-Isenburg

Geschäftsführer:İzzet Akcin

Ver. Redakteur:Özgür Reçberlik

[email protected]

HDP, baraj ve kutsal paranoya/Hasan KILIÇ......................................................... Sayfa 3’teSiyasal çözüm için siyasetin değişmesi/Ayhan BİLGEN ................................................. Sayfa 4’te

Bugünün müttefiği, geleceğin ortağı/Ertuğrul KÜRKÇÜ ............................................. Sayfa 5’te

2015 seçimlerinin yıldız partisi HDP’dir/Osman ÖZÇELİK ................................................. Sayfa 6’da

HDP yurtdışında iddialı, tempolu/Ahmet KARATAŞ ................................................ Sayfa 7’de

içindekiler...

7 Haziran seçimleri, Türkiye ve Ortadoğu gerçeği/ Ahmet YILDIRIM ................................................ Sayfa 10’da

Neden HDP’yi seçtim?/ Ahmet NESİN ........... Sayfa 11’de

HDP yeni yaşam çağrısıdır/ Figen YÜKSEKDAĞ ................................... Sayfa12- 13’te

Leyla Qasim ve... / Nuray UÇAR ....................... Sayfa 14’te

Özgürlüğe adanan ömür / A.BOLKAN .............. Sayfa 15’de

Nasıloy kullanacağım?

(Klavuz)Sayfa 8-9’da

Türkiye ve Kuzey Kürdistan halkları, 7 Hazi-ran’da yapılacak Milletvekili Genel Seçimle-

ri’ne hazırlanıyor. Avrupa’daki milyonlarca seç-men de ilk defa bir genel seçimde yaşadığıyerde sandık başına gidecek.

“Seçim sath-ı maili” ne zaman başlasa, kon-jonktürün tarihsel önemine dair de sözler edilir.Hatta böyle dönemlerin klişe cümlesi, “Tarihi bir sü-reçten geçiyoruz” olur. Denilebilir ki, belki de bu kli-şenin gerçekle en çok buluştuğu anlardan birinetanıklık ediyoruz. Kürt sorununun geldiği mevcutaşama ve Türkiye halklarının biriken ve yer yer pat-layan öfkesiyle birlikte düşünüldüğünde 2015 Ge-nel Seçimleri, Türkiye ve Kürdistan halklarının tari-hine “dönüm noktası” olarak dahi yazılabilecek birsüreç haline geliyor. HDP’nin seçimlere parti olarakgirme kararı ise hakkında şimdiden külliyatlar oluş-muş bu süreci, daha da önemli kılıyor.

PolitikART’ın bu sayısında, direkt muhatapların-dan yazılar ile bu tarihi süreci, bu süreçteki HDP’yitartıştık. Yakın zaman önce kaybettiğimiz, Kürt’ünseçim serüveninin önemli simalarından MuratBozlak’ı da bir kez daha andık.

Bu sayımızda Avrupa’daki seçimlere ise özelönem atfettik; seçmenin süreç boyunca faydalana-bileceği bir “Nasıl oy kullanacağım” klavuzu hazır-ladık. Klavuzun seçim çalışmalarında da faydalı ol-masını umuyoruz.

Bu yoğun gündemde dosya dışı yazılara ise pekyer kalmadı; öykü ve denemeleri, bir başka sayıdaokurumuzla buluşturmak üzere sandığa kaldırdık.

Gelecek sayıda görüşmek üzere!

edit

�rden

Kadın gerillaların eğitiminden bir kare. Arkada, “Erkeğin insafına bırakılacak kadın kaybetmeye mah-kumdur” yazıyor. Tam da şu günlerde çok şey anlatan bir an olsa gerek.

Japonya’nın Nachi-katsuura kentin-deki Nachi Mabe-di’nde Himatsuri(Ateş Festivali) et-kinliği... Festivalingeleneksel yürü-yüşünde beyazgiysili rahipler 12dev meşale taşı-yor. Ateş, birçokkadim dinde ol-duğu gibi Japon-lar için de kutsal.

Fotoğraf: TakekawaTadashi Ichiro

Page 3: Politikart E-Dergi

Düşüncenin sınırlarını geliştirmek ve ge-nişletmek için tüm klişelere ve düalizm-lere dikkat etmek gerekir. Bu klişe ve

düalizmler, düşünceyi engelleyerek eylemi yü-zeyselleştirme, mukayese ve muhakeme dairesinidaraltma tuzağını kendinde barındırır. Söz konusutuzağa ait çözümlemeler ve yaklaşımlar, klişelerinve düalizmlerin sınırında gezinir.

Türkiye’de bu gezinme sürecini HDP’nin partiolarak seçime girme kararı etrafında dönen tartışmalardagörmek mümkündür. Nitekim bu yazının amacı düalizmlerve klişelerden uzak durmaya çalışarak HDP’nin seçimeparti olarak girme kararını kısaca üç temel düzleme otur-tup açıklamaya çalışmaktır.

Küresel gelişmelerFinans kapitalin yarattığı hayali ekonomik sistem, neo liberal

yönetimsellik ile birlikte sınıfsal çelişkileri derinleştirmiş, 'tarihinsonu'nu yeni bir tarihin başlangıcı eşiğine getirmiştir. Genelifadesi ile ‘occupy’ ve ekoloji hareketleri, dünyada yeni müca-dele biçimlerinin ortaya çıkışını müjdelemektedir. Ayrıca nas-yonel çağa dair politikada ısrar eden iktidarlara karşı ulusalvarlığın savunması şeklinde beliren mücadeleler de post-nas-yonel çağa geçişte ciddi bir eşiğe işaret etmektedir. Bir yandanekonomi politikalarının diğer taraftan siyasal kararların kim-likten, sınıf ve statüye uzanan geniş yelpazede halkları mağduretmesine karşılık gelişen bu mücadeleler, küresel gelişmelerdenilen düzlemin merkezinde ve gündemindedir.

Bölgesel gelişmelerKatı sınırlar, egemen ulus devlet anlayışı, etno-dinsel tekçi-

likte ısrar edilen yönetim biçimlerinin domine ettiği Ortadoğucoğrafyası, hem kendi kültürel kodlarının içten dayatması hemde dıştan müdahaleler ile dominant yönetim biçimlerine bü-yük zorlukları ve gerilimleri dayatmaktadır. Gittikçe artanoranda sınırlara dayalı egemenlikler iflas etmekte, bölgeseldüzeyde klasik iç ve dış politika ayrımları anlamsızlaşarak, herbiri aynı anda her iki politika biçimine trans figüre olabilmek-tedir. İktidarlar açısından bu değişim momenti kendisini da-yatırken, toplumlar ve halklar açısından ise özellikle DAİŞ sal-dırıları ile kendilerine yönelik düşünüşleri beraberindegetirmiştir. DAİŞ saldırıları bir taraftan ulus-devlet sınırlarınıanlamsızlaştırırken diğer taraftan toplumlara DemokratikÖzerkliğin boyutlarını uygulama zorunluluğunu öğretmekte-dir. DAİŞ saldırıları karşısından yerel ve ulusal iktidarların in-safsızlığında çaresiz kalan Êzîdî halkının öz savunmasını inşaetmesi aşikâr bir örnek olarak önümüzde durmaktadır. Orta-doğu halkları açısından tek öğretici örnek DAİŞ ve sınırlar ör-neği değildir. İran ve Türkiye nezdinde beliren 'devletçi İslam-cılık' ile AKP uygulamalarında kristalize olan ‘abdestli İslamcılıkve mezhep merkezli tahayyül’ deneyimleri de iflas eşiğindedir.Elbette 21. yüzyıl ile birlikte Ortadoğu denildiği gibi dört parçaKürdistan’dan bahsetmemek mümkün değildir. Irak ve Suriyedevletlerinde özerklik temelinde örgütlenmiş siyasi erk, Tür-kiye’de devletle çözüm sürecinin yürütülmesi Kürtleri 'tarih'sahnesinde özne haline getirmiştir.

Ulusal gelişmelerBu düzleme bazı sorularla başlamak gerekir. Küresel düz-

lemde gelişen yeni mücadele biçimlerinden etkilenmeyen birülkede mi yaşıyoruz? Ya da bölgesel düzlemdeki gelişmelerdenTürkiye toplumu azade midir? Evet, bir kafes içerisinde, dün-yanın geri kalanından azade yaşamadığımız aşikârdır. Bu kap-samda ulusal düzlem kendi özgüllüklerini barındırsa da 'oc-cupy’ ve ekoloji hareketleri ile Gezi’de görülebilirken,Ortadoğu’da tecrübe edilen İslamcılık biçimleri de Türkiyehalkları açısından öğreticidir. Ulus devlet egemenliğinin ihlaledilmesi salt DAİŞ’in sınır aşırı saldırıları ile belirmezken, Kürt-lerin dört parçada Kobanê direnişine verdiği katkı sınırların

ve ulus devlet katı egemenliğinin anlamsızlığınınilanı haline gelmiştir.

İlk iki düzlemin Türkiye’ye yansımalarının yanı sıra Türki-ye’nin kendine özgü siyasal süreçleri mevcuttur. CHP’den kay-naklı muhalefet boşluğu, AKP’nin ‘sultanımsı Başkanlık’ siste-mine geçişinin engellenmesi açısından HDP’nin kritik rolü,Cumhurbaşkanlığı seçiminde yükselen ivme ve en önemliside Çözüm Süreci ile birlikte gelişen ön yargıların kırılması (sonaraştırmalara göre 'HDP’ye oy verebilirim’ diyenlerin oranıyüzde seksen civarındadır) süreci HDP’nin baraj engeline rağ-men seçimlere parti olarak katılmasının önünü açan ulusaldüzleme özgü momentlerdir.

Occupy, Syriza gibi siyasal hareketlerle yükselen ‘yeni yaşam’çağrıları, Ortadoğu’da oligarşik yönetimlere karşı halklar ger-çekliğinin açığa çıkması, Kürt halkının Rojava’da ve Güney Kür-distan’da elde ettiği siyasal kazanımların etkisi, ekonomik eşit-sizliğin toplumlar tarafından kaldırılamayacak düzeyleregelmesi ve Türkiye’de tüm bu arayışlara karşılık verebileceksiyasi hareket arayışının kesiştiği noktada HDP vardır. Bu varo-luşu güçlendirmenin ilk adımı da mevcut zeminin sağladığıavantajlarla, seçimlere parti olarak girme kararıdır. Yalnız, birek ile: İki dönem kuralının istisnalar dışında esas alınması veseçime bağımsız adaylarla girme yönünde eğilimlerin net birşekilde mahkum edilmesi, Kürt siyaseti içerisindeki sınıf hiye-rarşisi ve iktidarileşme süreçlerine de sekte vurmaktır. Böylesibir sekte vurma, HDP’nin iddiasını bir adım daha ileriye atma-sına sebep olacaktır.

Peki, HDP barajı geçemezse ‘kutsal paranoya’ gerçek-leşir mi?

Son dönemde bazı kesimler tarafından gündemleştirilen bu‘kutsal paranoya’ cümlesi, Türkiye halklarının gerçeküstücü et-kilenmesini içermektedir. ‘HDP barajı geçemezse, Erdoğan Pa-dişah olur, dahası Kürtler kendi parlamentolarını kurar’ şeklindebeliren, paranoyaları pompalamaya çalışan bu yaklaşım oldukçaalengirlidir. Çoğunlukla CHP ve cemaat çevreleri tarafın-

dan yayılmak istenen bu paranoyayı dillendiren öznelere ba-kıldığında, biri on yıl boyunca AKP ile iş tutmuş, diğeri de mu-halefet edememe beceriksizliğiyle AKP’nin on üç yıldır iktidardakalmasına vesile olmuştur. Ayrıca Türkiye halklarında algı ya-ratmaya yönelik bu alengir, bir hayal ürünüdür. Çünkü HDP de-ğil, DBP özerkliğin inşası merkezli politikalar üretmektedir vebu üretim seçim sonuçlarından bağımsızdır. HDP barajı geçsede geçmese de ‘Kürtler kendi parlamentolarını kurar’ algı ya-ratma cümlesinin muhatabı HDP değil, DBP’dir; yerel parla-mento değil, Demokratik Özerklik'tir. Her algı yaratma çabasınınbir yanılsama yönü bulunduğu gerçekliği bilindiğine göre, butarz bir algı yaratma çabasının da politikaya dahil olduğunukabullenmek, çözümlemek ve klişe/düalizm ekseninde düşün-cenin sınırlarını genişletecek/geliştirecek şekilde mahkum et-mek hem HDP’nin barajı geçmesi açısından hem de Demo-kratik Özerklik'in inşası açısından önemlidir.

* BDP Grup Başkanvekili İdris Baluken'in danışmanı,Ankara Üniversitesi/SBF

osyad

Hasan KILIÇ*

HDP, baraj ve kutsal paranoyaOccupy, Syriza gibi siyasal hareketlerle yükselen ‘yeni yaşam’ çağrıları, Ortadoğu’da oligarşik

yönetimlere karşı halklar gerçekliğinin açığa çıkması, Kürt halkının elde ettiği siyasal ka-zanımların etkisi, ekonomik eşitsizliğin boyutlanması ve Türkiye’de tüm bu arayışlara kar-şılık verebilecek siyasi hareket arayışının kesiştiği noktada HDP vardır.

HDP barajı geçse degeçmese de ‘Kürtlerkendi parlamentola-

rını kurar’ algı yaratmacümlesinin muhatabı

HDP değil, DBP’dir; ye-rel parlamento değil,

Demokratik Özerk-lik'tir. Bu tarz bir algı

yaratma çabasının dapolitikaya dahil oldu-

ğunu kabullenmek,çözümlemek, mah-

kum etmek hemHDP’nin barajı geç-

mesi açısından hemde Demokratik Özerk-

lik'in inşası açısındanönemlidir.

3

Page 4: Politikart E-Dergi

Türkiye’nin temel sorunlarınınçözümünde siyasetin oyna-ması gereken rol değişmiş ama

siyaset kurumu kendisini bu eksendedeğiştirmeyi becerememiştir.

Daha gerilere gitmeyelim. Türki-ye’nin iki binli yıllara devrettiği yapısalsorunların aşılabilmesi için güçlü siya-sal irade gerekiyordu ve bu konsepteiçerden ve dışardan ciddi bir destekgeldi. Geçiş dönemi planlamaları soğuk savaş sonrasınınen önemli konusudur. Türkiye’nin geçiş dönemini yönet-mede gösterdiği özensizlik artık teknik bir sorun olmak-tan çıkmış politik bir tercih olarak kendini dayatmayabaşlamıştır.

Başkanlık konusundaki ısrar, güçler ayrılığı ve denge de-netleme mekanizmalarını güçlendirmek yerine tersi yöne-limler açık bir otoriterleşme eğilimi olarak kaygıları artırmışve farklı çevrelerin ortak tedirginlikler etrafında buluşma-sına zemin oluşturmuştur.

Kürt sorununun özü itibarı ile demokratikleşememe so-runu olduğunu hatırlamak ve barışçıl çözüm için demokra-tikleşmenin olmazsa olmaz niteliğini dikkate almakzorundayız. Bu açıdan iktidar içi gerilimler, kırılmalar ve yeniittifaklar son derece belirleyici olacaktır. Güvenlik ve istih-barat bürokrasisinin Erdoğan ile ilişkisini sadece geçmiş-teki arka plan üzerinden ele almak son derece yanıltıcı olur.

Şimdiye kadar bilinen ilişkinin bundan sonra da aynendevam edeceğini düşünmek doğru bir analiz yöntemi de-ğildir. Erdoğan’ın kendi kişisel yetenek ve beklentileri ilegenel politik süreci buluşturan ortaklaştıran denklemi artıkyol ayrımına gelmiştir.

Kürt sorununun çözümsüzlüğünün doğuracağı risklerigöze almak istemeyen ülkeler yanında bizzat Türkiye bü-rokrasisi içindeki dinamikler bu rol ayrımındagörünen ya da görünmeyen tavır alışlar geliş-tirecektir.

Bu nedenle 2015 seçimleri hem doğrudanKürt sorununun seyrini şekillendirecek hemdolaylı olarak Türkiye siyasetinin dengelerinideğiştirerek çözüm sürecini şekillendireceksonuçları doğuracaktır.

Uzun süreden beri her platformda çözüm içinKürt siyasetinin güçlü bir parlamento gurubunasahip olması hatta hükümet oluşumunda anahtarrole sahip olması gerektiğini düşünen ülkeler yumuşakgeçişin ancak böyle mümkün olabileceğini iddia etmek-tedirler.

Bu değerlendirmeye Şengal ve Kobanê süreçlerinin or-taya çıkarttığı yeni durumu da eklediğimizde gelenekselötelemeci tavrın daha fazla sürdürülemeyeceği çok net gö-rülecektir.

Gelelim siyasetin artık önce kendini yenileme zorunlu-luğunun kapsama alanına. İktidar içi ilişkilerde yaşanan krizaslında iktidar öykünmesi yaşayan muhalefeti de kuşatmışdurumdadır. MHP yönetiminin 21 Mart tarihine koyduğugenel kurul parti içinde kontrolü sağlama ve meclis gru-bunun seçim sonrasında takınacağı tavrı garantiye almarefleksini taşımaktadır. MHP içindeki güçlü isimleri transferetme hevesi ve yarışı AKP kadar CHP yönetimini de heye-canlandırmaktadır.

CHP, değil birlikte siyaset yapma, bir biri ile yana yanadurması bile zor isimleri listesine katmak için etrafa davetgönderirken aslında işi akışına bırakmıştır. Daveti öncekim kabul ederse önümüzdeki dönem kampanya vitrini-nin oluşumuna onlar damgasını vuracaktır. Milliyetçi ca-mianın ünlü isimleri ile sosyalist siyasetçileri aynı listedebuluşturma çabası nereye kadar uzanacak önümüzdekigünlerde göreceğiz. Kimi Alevi kurum temsilcileri gele-neksel CHP arayışını sürdürse de özellikle Alevi gençlerde

HDP’ye yönelim son derece yaygın-dır. Bu nedenle HDP açısından çok daha ağır bir sorumlu-luğun söz konusu olduğunu ifade etmeliyiz.

Toplumsal dinamiklerin siyasete katılımı Türkiye de-mokrasisinin en önemli sorunlarından birisidir. Toplumsalmuhalefet örgütlenmesinin doğrudan ve radikal demok-rasiye ne ölçüde yatkın olup olmadığının ölçütü iktidarcıreflekslerdir.

Temsili demokrasinin hastalıklarını aşamayan toplumsal

örgütlülükler siyasete katılım konusunu da kişilere konumsağlama düzeyinde ele alacaktır.

HDP’nin bir yandan genişleme diğer yandan içerdeemeği, adaleti ve liyakati önemseyen bir irade geliştirmeyükümlülüğü bulunmaktır. Bu dengeyi gözeten aday pro-filleri toplumsal katılım ve motivasyonu yükseltecektir.

Kimi illerde yürütülen ithal aday istemiyoruz kampanya-ları merkeziyetçiliği aşmak için değerli ama halktan kopukyerel örgütlenmeleri yüceltme riski açısından son derecesorunludur.

Seçimler bu açıdan kritik sonuçlar doğuracak potansi-yele sahiptir.

Özenli, özverili bir tutum sergilenir ve kişilerin gelece-ğini değil toplumsal beklentileri önceleyen bir tercih ge-liştirilebilirse sürpriz sonuçlar ortaya çıkabilir. Bu açıdanHDP barajı sınırda aşan değil, beklentisinin de ötesinde

oy patlaması yaşayan bir parti konumuna taşı-nabilir. Tabi buna öncelikle HDP’lilerin inan-ması şartıyla. İlginç biçimde şimdiye kadarHDP’ye oy vermemiş kesimlerde bu yöndekiinanç daha kuvvetli ve tereddütsüz gözük-mektedir.

Toplumun çok farklı kesimlerinden partiyeyönelen sempati küçük hesaplarla hederedilmezse Türkiye barışı için tarihi bir fırsatbulunmaktadır.

7 Haziran seçimlerinin sokak ile parlamento arasındakitoplumsal örgütlülük köprüsünü yeniden kurmasını sağ-layacak bir imkan sunması yanında, özellikle iktidar ve anamuhalefet partilerinde farklı arayış ve kırılmaları berabe-rinde getirmesi yüksek bir ihtimaldir.

Seçim sonuçları nasıl bir tablo ortaya çıkarırsa çıkarsınTürkiye’nin baş gündem maddesi Kürt sorununun çözümüolacaktır.

Siyasal çözüm hattını açmak için Türkiye toplumu veKürtler ciddi bir sınav verecektir.

osyad

4

Siyasal çözüm için siyasetin değişmesi2015 seçimleri hem doğrudan Kürt sorununun

seyrini şekillendirecek hem dolaylı olarak Tür-kiye siyasetinin dengelerini değiştirerek çözümsürecini şekillendirecek sonuçları doğuracaktır.

Ayhan BİLGEN

HDP’nin bir yandan genişleme diğer yandan içerde emeği,

adaleti ve liyakati önemseyen bir irade geliştirme yüküm-

lülüğü bulunmaktır. Bu dengeyi gözeten aday profilleri

toplumsal katılım ve motivasyonu yükseltecektir.

Seçim sonuçları nasıl bir tablo ortaya çıkarırsa çıkarsın

Türkiye’nin baş gündem maddesi Kürt sorununun çö-

zümü olacaktır. Siyasal çözüm hattını açmak için Tür-

kiye toplumu ve Kürtler ciddi bir sınav verecektir.

Page 5: Politikart E-Dergi

HDP önceki seçimlerden farklı olarak 7 Haziran seçim-lerine parti kimliği ve bayrağı ile giriyor. Ancak,"Kendi partisinden başka hiçbir gücü tanımıyor" diye

bir iddiası da yok. HDP, tam tersine geniş bir sosyal ittifak ağınıkendisi ile birlikte seçim platformuna, aday listelerine ve par-lamentoya taşımak kararlılığında.

HDP'nin kendisi de bir ittifak partisi. Kürdistan Özgürlük Mü-cadelesi'nin başlıca açık politik dinamiği olan BDP'nin mirasınıdevraldığı gibi Türkiye sosyalist solundan pek çok partiyi; Er-meni, Süryani, Çerkes, Pomak, Rum, Kürt, Alevi, ekoloji hareket-lerini; emek hareketi bileşenlerini; sendikaları ve insan haklarıkuruluşlarını bir araya getiriyor.

HDP kendisi bir ittifak olsa da bununla yetinmiyor; şimdibunu da aşan bir ittifak peşinde. Türkiye sosyalist ve demokra-tik hareketlerinin kendisi dışında kalan bütün politik öznelerinigözetiyor. Şimdi bu perspektifle, HDP'nin dışında kalan bütünsosyalist partilerle ve toplumsal kesimlerin sözcüleriyle biraraya geldik ve görüşmelere devam ediyoruz. Birleşik HaziranHareketi bileşenleri, ÖDP, KP, HTKP, EHP, Halkevleri, Partizan,EMEP ve daha pek çoğu ile görüşmeye devam edeceğiz. Alevihalkının hak mücadelesini yürüten dernekler, vakıflar ile işçisendikaları ve sendika konfederasyonlarıyla görüştük. LGBTİhaklarını savunan dernek ve inisiyatiflerle, kadın hareketininçok çeşitli bileşenleriyle görüştük ve bunu sürdüreceğiz.

Bunun yanı sıra Kürdistan'daki kurumlarla da aynı çerçe-vede çalışmalarda bulunduk. Kürdistan toplumsal ve demo-kratik muhalefeti içerisinde yer alan pek çok hareket ilegörüşüldü. Azadî Hareketi ile görüştük. Hüda-Par, Hak-Par veT-KDP dışında kalan bütün kesimlerle görüşülmeye devamediliyor. Aileler ve kanaat önderleri ile görüşülecek. Kendimizetanıdığımız süre tamamlanıncaya kadar bu çalışma sürecek veortaya çıkan sonuca bağlı olarak seçim ittifakının listelere yan-sıması ve parlamentoya taşınması söz konusu olacak.

HDP ittifak partisidirHDP’nin ittifak stratejisi, horlanan, sömürülen, ezilen bütün

kesimler ile ortak bir mücadele hedefi ile kuruluyor. Ancak se-çimlere bir parti çatısı altında girilmesi gerektiğinden HDP, Tür-kiye çapında teşkilatları ile kucaklayıcı bir rol üstlenecek. Fakatmeclise taşınacak liste bir HDP listesi değil, HDP ve müttefiklerilisteleri olacak. Bu açıdan Özgürlük Hareketi'nin bu demokratikittifaka açtığı alan ve sağladığı geçiş imkânları ile de çokönemli bir adım atılmış olacak.

Özgürlük Hareketi'nin bu yönelimi yeni olmamakla birliktebugün güç ve görünürlük kazanan bir yönelim. Özgürlük Ha-reketi, yerelliğin ulusallığın ve kısmiliğin ötesine seslenerek, si-

yasi hedeflerini büyüterek Türkiye'nin yeniden kuruluşunaortak olma kararlılığı ile hareket ediyor. Bu ortaklığın, kendisinisadece Kürdistan'da değil tüm Türkiye'de ifade edecek genişbir siyasete ihtiyacı var. Özellikle de demokratik çözüm veortak vatan çağrısı sadece Kürt halkının çabaları ile gerçekle-şemeyecek olan; ancak Türkiye'de yaşayan tüm halkların vekesimlerin ortaklığı ile somutluk kazanacak bir çağrı. Bununsağlanabilmesi için de Özgürlük Hareketi son derece akıllıcadavranıyor, "gücün kadar konuş" yaklaşımıyla hareket etmiyor.

Türkiye'nin gelecekteki yeni şekillenmesinde HDP, Batı'dakibüyük emekçi kitlelerin edineceği yeni bilinç ve örgüt düzeyinide hesaba katarak kendisinin de bir bileşen gücü olacağı büyükbir ortaklık perspektifiyle hayata bakıyor. Bu alana akacak ge-leceğin ortaklarını şimdiden çağırıyor, onlara eşit haklı ortaklargibi davranıyor. Bugünkü müttefiklerimiz, gelecekteki ortakla-rımız olacak. Onlar, Özgürlük Hareketi'ne sığınmıyor ya da ya-naşmıyorlar; tam tersine Özgürlük Hareketi, gelecekte ortakolacakları süreç için de sözlerini ve kendilerini ortaya koymaimkânı sağlayarak ortakların da elini güçlendiren bir strateji iz-liyor. Böylelikle kendisine sağlayacağı faydayı da azami düzeyeçıkartmış oluyor, ortakları kazanamazsa kendisinin kazanama-yacağı bilinciyle hareket ediyor. Bu, uzağı gören, akılcı, tarihselbir yaklaşım. Hem büyük kitlelerde karşılık buluyor hem de olasıortaklar arasında saygı ve anlayış görüyor.

HDP bütün ezilenlerin ortak hareketidir Bir şeyi özellikle belirtmekte fayda görüyorum: İttifakları ko-

nuşurken CHP'yi dışarda tutarak konuşuyoruz. Ama bu, sosyaldemokrat kitleler arasında programımızın karşılığı olmadığın-dan değil, CHP'nin merkez karar organlarının çözüm, demokra-tik barış, yeni bir anayasal düzen ve özgürlüklere dayalı yenidenkuruluş çerçevesine kapılarını sımsıkı kapatmış olduğundan.Yoksa CHP'nin sosyal demokrat tabanındaki birçok kesimHDP'yi çözüm ortağı olarak görüyor. O nedenle daha geniş biralanda siyasetimizin karşılığı var. Fakat ittifak alanımız, bu kar-şılığa göre değerlendirdiğimizde nispeten daha dar. Bununönemli nedeni, CHP'nin bize ilişkin olarak dillendirdiği kimi id-diaların, kimi sosyalist hareketler arasında da kabul görebilmesi.

Diyorlar ki, "Kürt Özgürlük Hareketi, ulusal bir harekettir. Bizise bir sınıf hareketiyiz. Dolayısıyla ulus hareketi ile sınıf hare-

keti aynı kümede bir araya gelmez." Bu, tümüyle hatalı bir"sınıf-ulus ilişkisi" tartışması. Kaldı ki HDP, bir ulus hareketi dedeğil. HDP Kürt ulusunun demokratik taleplerini temel hedef-leri arasına koymakla birlikte, Türkiye'deki bütün ezilenlerinortak hareketi olma hedefiyle mücadele ediyor. Bunların birarada yürütülebilmesinin en önemli imkanı Kürdistan Özgür-lük Hareketinin “kendi kaderini tayin” hakkını ortak yaşam yö-nünde belirleme kararında yatıyor.

Kürtlerin, dört ayrı devletin hakimiyet sınırları içinde yaşa-dıklarını biliyoruz. Kürdistan Özgürlük Hareketi de sadece Tür-kiye sınırları içerisinde mücadele etmiyor. Bu, Kobanê'dekiKürt'ün, Hewlêr'deki, Kandil'deki Kürt'ün derdi ile dertlenmegörevini omuzlarımıza yüklüyor. Pek çok politik hareket içinsemücadele ulusal sınırlar içinde başlayıp bittiği için bu çerçe-veye şüpheyle bakıyor. Kürdistan Özgürlük Hareketi'nin mü-cadeleye tek coğrafya eksenli bakmıyor oluşu, dost vedüşmanlarını, müttefiklerini çok farklı mücadele zeminlerinegöre tanımlaması, dolayısıyla her zaman ve her yerde müca-deleye kaba ve dar bir anti-emperyalizm bakış açısından yak-laşmıyor oluşu, HDP ile ittifaktan uzak duranlar, durmakisteyenler için bir gerekçe değeri ediniyor.

Kürt halkı ile onun talepleri ile özdeşleşemeyen ve hemhalolmayan politik yaklaşımlar, CHP'nin ortaya koyduğu diğer se-çeneğe daha hızlı yaklaşabiliyor ve onun çağrılarına dahakolay ayak uyduruyorlar. Bunda Kürdistan Özgürlük Hareketive HDP'de bir araya gelenlerin kendilerini onlara doğru bir bi-çimde anlatamamasının da bunda bir payı olabilir. Söz konusutartışmaların sonuna kadar sürdürülememesinin, onların tez-lerinin çürütülmesinin hakkının verilmesi için sabırla çaba gös-terilememiş olmasının da bir payı olabilir.

Gerçi Kobanê, bu tür tartışmaları yerle bir eden bir etkiyarattı. Şu an bizimle yeni ittifak kuranların çoğu için görüş-meyi mümkün kılan en önemli etkilerden biri Kobanê dire-niş pratiğidir diyebilirim. Herşey zaman içerisindedeğişecektir. Biz kapsamak için, onlar da ortaklaşmak içinyeterli gayreti sarf edersek seçim başarımızdan sonra bütünbunları daha rahatça konuşabileceğimiz ve ikna edebilece-ğimize inanıyorum. Bu temelde HDP olarak ittifak çabaları-mız ve görüşmelerimiz sürecek.

HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü'nün seçimlere ilişkin ga-zetemize verdiği mülakattan özetlenmiştir.

5

Bugünün müttefiği, geleceğin ortağı

Yunanistan, ittifak açısından da önemli bir dene-yim. Yunanistan'da Türkiye'den farklı olarak mü-

cadele, sosyal haklar ve sosyal kazanımlar temelindecereyan ediyor. Yunanistan’da parçalı sosyal güçleri ka-pitalist düzene karşı ortak mücadele programında se-ferber edebilmek için hepsinin taleplerini ve özerkliğinitanıyan yeni bir örgütlenme çerçevesi gerekti. SYRIZA,bunu hem teorik olarak başardı hem de kriz günle-rinde bir seçenek üretmeyi başararak bugün Yunanis-tan'da iktidar oldu.

Yunanistan'daki bu başarı öyküsünün Türkiye'de ger-çekleşmemesi için hiçbir sebep yok. Yeter ki biz siyasiprogramımızı buna göre kuralım. Nitekim HDP, böyle birhazırlıktır. Biz hep aynı ailedeniz. Almanya'da Die Linke,Fransa'da Sol Cephe, İspanya'da PODEMOS, Brezilya’daİşçi Partisi... Bunların hepsi aynı siyaset ailesinden gelenhareketlerdir. Yani çoğul muhalefet dinamiklerinin birortak politik ve sosyal program etrafında birleştirildiğihareketlerdir. Bunların hepsi büyük başarılar kazandı.Bizler de böyle bir başarı kazanmaya adayız.

SYRIZA deneyimi, iddia ettiklerimizin gerçekleşebile-ceğini ispatladığı için önemli. HDP, 10-20 yıllık bir biriki-min ürünü. Sosyal ittifak meselesi, yalnız SYRIZA'nınbaşarısından sonra gündemleşmiş değil. Fakat bu ge-lişmeyle birlikte somut bir görünüm kazandığı içinSYRIZA deneyiminden mutlaka öğreneceklerimiz var.En kısa zamanda da Yunanistan'a, bu minvalde bir ince-leme ve araştırma için bir heyet göndereceğiz.

Biz SYRIZA ile aynı ailedeniz

osyad

HDP'nin kendisi de bir ittifak partisi. Kürdistan Öz-gürlük Mücadelesi'nin başlıca açık politik dinamiği

olan BDP'nin mirasını devraldığı gibi Türkiye sosya-list solundan pek çok partiyi; Ermeni, Süryani, Çer-kes, Pomak, Rum, Kürt, Alevi, ekoloji hareketlerini;

emek hareketi bileşenlerini; sendikaları ve insanhakları kuruluşlarını bir araya getiriyor.

Ertuğrul KÜRKÇÜt

Page 6: Politikart E-Dergi

Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim takvimini açıklama-sıyla, Türkiye'de 25. Dönem Genel Milletvekili Seçim-leri’nin 7 Haziran’da yapılacağı kesinleşti.

Seçim sath-ı mailine girilen günlerde HDP‘nin parti tüzelkişiliği ile mi, bağımsız adaylarla mı seçimlere katılacağı ko-nusu hem Kürt kamuoyu hem de Türk medyası ve siyasiçevreleri tarafından yoğun bir şekilde tartışıldı. HDP’nin se-çim barajını aşamayacağı tezine dayalı olarak bağımsız aday-larla seçimlere katılmanın daha doğru olacağı düşüncesiağırlık kazanıyordu. HDP’siz bir Meclis’in istikrarsızlığa nedenolabileceği, Meclis dışında kalan HDP’ in Kürdis-tan’da kendi meclisini oluşturarak özerk bir ya-pıyı inşaya yöneleceği, hatta 6-8 Ekim günle-rinde yaşanan şiddet olaylarının daha yoğunve yaygın yaşanabileceği korkusu hakimdi.

Eş Genel Başkan Sayın Selahattin Demirtaş’ınHDP’nin tüzel kişiliği ile seçimlere katılacağı ka-rarını açıklaması, önce Kandil sonra Sayın Öca-lan’dan gelen kararı destekleyici açıklamalar, ko-nunun farklı bir boyutta tartışılmasına neden oldu.

Irkçı MHP ve CHP’nin ulusalcı kanadı panikle-yerek, Kürt Özgürlük Hareketi ve HDP’nin AKP ile işbirliğiyaptığını, HDP’nin barajı aşamayacağını bile bile parti adıylaseçime katılarak, kazanabileceği muhtemel milletvekilleriniAKP'ye ikram ederek AKP'nin Mecliste tek başına anayasayıdeğiştirecek güce ulaşmasını sağlayacak ve Recep Tayip Er-doğan’ın diktatörlük özlemi gerçekleşmiş olacak, bununkarşılığında da AKP Kürdistan’ın bağımsızlığını veya özerk-liğini tanıyacağı, şeklinde bir karalama kampanyası yürüterekTürk seçmene korku salmayı amaçladılar.

Ne yazık ki kimi Kürt muhalif çevreleri de Türk ulusalcıla-rından daha ileri giderek, insafsız bir şekilde Kürt ÖzgürlükHareketi’nin bu kararla adeta ihanet içine düştüğünü ifadeeder oldular. Bunlara bakarak alınan kararın ne kadar yerindebir karar olduğu açıkça görülüyor. 

"Demokrasi" ve "seçim" birlikte var olan ve birlikte gelişenkavramlardır. Yapısında seçim olgusunu barındırmayan bir sis-temde demokrasiden söz edilemeyeceği gibi, seçimlerin ya-pıldığı her sistemin de demokrasi olmadığı açıktır. Diktatöryalyapılarda da göstermelik seçimler yapılmaktadır. Ancak bura-larda göstermelik seçimler, diktatörlüklere meşruiyet kazan-dırma dışında bir işlev görmemektedir.

Adil, demokratik bir seçim, toplumun tüm kesimlerininkendini özgürce ifade edebildiği, yönetime doğrudanveya temsili düzeyde ve eşit koşullarda katılmasına olanak

sağlayan bir sistemle mümkündür.Cumhuriyetin kuruluşu, İttihat ve Terakki’den gelen tekçi,

inkarcı, asimilasyoncu "ulus devlet" felsefesine dayanmaktadır.Bu nedenle farklı etnik, kültür ve inanç gruplarına yaşam hakkıtanınmamakta; ezilen, sömürülen, baskı altında tutulan top-lumsal grup ve sınıfların örgütlenme ve ülke yönetiminde sözsahibi olmaları yasalarla engellenmektedir. Resmi devlet ideo-lojisi dışında siyaset üreten siyasi partiler kapatılmakta, yöne-ticileri ağır cezalarla yüz yüze kalmaktadır.

Gelişkin demokrasilerde her türlü siyasi dü-şüncenin açıklanması ve örgütlenmesine olanaktanınır. Siyasi düşüncenin en üst boyutta örgüt-lenmesi, siyasi parti örgütlenmesidir.

Kürt halkının kendi öz örgütlerini kurma öz-gürlüğü bir yana, Kürt varlığından söz etmeninağır suç teşkil ettiği bir anayasal düzende Kürt-ler, resmi ideolojinin farklı versiyonları olan si-yasal partilerde kimliksiz, kişiliksiz bir siyasalyaşama mahkum edildiler. Kürdistan’ın feoda-lite temsilcileri kişisel çıkarlar peşinde düzen

partilerinde yer alarak sisteme entegre oldular.PKK ve Başkan Öcalan öncülüğünde bin bir fedakarlık ve

ağır bedeller pahasına yürütülen Kürt Özgürlük Mücadelesi,resmi devlet ideolojisini temellerinden sarsmış, henüz yetersizde olsa demokratik mücadele yöntemlerinin önünün açılma-sına olanak sağlamıştır. Bu olanağın kullanılması amacıyla Ma-yıs 1990'da HEP (Halkın Emek Partisi) kuruldu.

1991 Genel Milletvekili Seçimleri'nde HEP engellendi. SHPile yapılan seçim ittifakı ile Kürtler ilk kez kendi kimlikleriyleParlamento’da temsil olanağı buldular. Böylece Kürt siyasalmücadelesinin seçim serüveni başlamış oldu.

Kürt siyasi hareketi 1995 ve 1999 seçimlerine kimi mütte-fiklerle HADEP (Halkın Demokrasi Partisi) adıyla seçimlere ka-tılmış, seçim barajı nedeniyle Parlamento dışında kalmıştı.

DTP'nin (Demokratik Toplum Partisi) 2007 seçimlerine,BDP'nih (Barış ve Demokrasi Partisi) 2011 seçimlerine bağımsızadaylarla katılmış olması, yüksek seçim barajı ile Kürtlerin Par-lamento’da temsilinin engellenmesi politikasını geçersiz kıl-maya matuf bir tutumdur. Bu tutumla resmi ideolojinin Kürtleritemsilden yoksun bırakma politikası boşa çıkarılmıştır. Ayrıcabağımsız adaylarla da olsa Parlamento'da temsilde ısrar, Kürt-lerin sorunu çözmede şiddetten yana olmadığını; demokratik,siyasal, legal yöntemin esas alındığını, her şeye rağmen çözü-mün dağlarda değil, demokratik mücadelede arandığını gös-termek bakımından da gerekli görülmüştür.

Kürt Özgürlük Hareketi bu aşamaları başarıyla geçmiştir.Şimdi sıra sistemden zarar gören tüm toplumsal kesimlerlegüç birliği ile özgür ve özerk Kürdistan ve eksiksiz bir demok-rasiyi inşa zamanıdır. HDP bu hedefi gerçekleştirmeye adaygüçlü bir siyasal harekettir. Bu büyük hedefi bağımsız adaylarlagerçekleştirme şansı yoktur.

Bağımsız adaylarla seçimlere katılmak teknik yönden dedezavantajlı bir durum yaratmaktadır.

Parlamento'da grup kurulmuş bile olsa hazine yardımındanyararlanılmamaktadır; Yurtdışı ve gümrükte oy kullanan seç-men tercih ettiği bağımsız adaya oy verme hakkına sahip de-ğildir; Seçime katılmayan siyasi partilerin Seçim Sandık Kurul-ları, İlçe ve İl Seçim Kurulları'nda üye bulundurma hakkı yoktur;anayasal olarak Genel Milletvekili Seçimleri'ne iki kez üst üstekatılmayan siyasi partiler kapatılmaktadır.

Her siyasi parti gibi HDP de demokratik meşru yollardan vebarışçı metotlarla halkın desteğini alarak iktidar olma amacıylakurulmuştur. Dünyanın hiçbir ülkesinde bağımsız adaylarla ik-tidar olmuş bir siyasi parti yoktur.

HEP ile başlayan ve en son Cumhurbaşkanlığı Seçimleri iledevam eden seçim yarışında Kürt Özgürlük mücadelesi istik-rarlı bir gelişme göstermektedir.

1995 seçimlerinde, 1.171.623 oy (%4.2) barajsız sistemde26 milletvekiline tekabül eder; 1999 seçimlerinde, 1.482.196oy (% 4.7) 34 milletvekili; 2002 seçimlerinde, 1.960.660 oy(%6.2) 51 milletvekili.

2007 seçimlerinde bağımsız adaylarla 22 milletvekilliği;2011 seçimlerinde bağımsız adaylarla yaklaşık 2.800.000oyla 36 milletvekilliği kazanılmıştır.

2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde, 3.914.359 oy(%9.78) alınmıştır.

2015 seçimlerine giderken AKP’nin anti demokratik yüzü-nün deşifre olması ve Recep Tayyip Erdoğan’ın sultanlık, hali-felik özlemleri geniş halk kitlelerini AKP’den uzaklaştırmaktadır.AKP dünyada da yalnızlaşmakta, tecrit olmaktadır.

CHP ve MHP ise izledikleri politikalarla halka hiçbir umutvermemektedir.

Kobanê ve Şengal’de Kürt gerillasının; Güney Kürdistan’daPêşmerge'nin DAİŞ faşist gericiliğine karşı yürüttüğü destansımücadele, dünya kamuoyunda Kürtlerin Ortadoğu’nun endevrimci, demokrat halkı olduğunu göstermiştir.

Avrupa’da gelişen devrimci sol siyasetin başarısı veHDP’nin sağladığı geniş ittifaklar, HDP’yi 2015 seçimlerininumudu, yıldızı yapmıştır. Seçim barajının alaşağı edilmemesiiçin hiçbir engel kalmamıştır.

osyad

6

Osman ÖZÇELİK

1991 milletvekili se-çimlerinde HEP en-gellendi. SHP ileyapılan seçim itti-fakı ile Kürtler ilkkez kendi kimlikle-riyle Parlamento’datemsil olanağı bul-dular. Böylece Kürtsiyasal mücadelesi-nin seçim serüvenibaşlamış oldu.

2015 seçimlerinin yıldız partisi HDP'dir

Page 7: Politikart E-Dergi

Halkların Demokratik Partisi, diğerpartilerle birlikte yurtdışında ilkdefa bir genel seçimde yoğun bir

çalışmaya girişiyor. Uzun süredir başlattığımızçalışma, yoğun bir tempo ve yüksek bir ener-jiyle devam ediyor. Çalışmaların gidişatı,Cumhurbaşkanlığı Seçimleri'nde ortaya çı-kan bazı eksiklerimizin de gi-derildiğinin müjdesini veriyor.

Başta Avrupa olmak üzereyurtdışında milyonlarca Tür-kiye ve Kuzey Kürdistanlı seç-men var. Bulundukları ülkede30 yıldır da ikamet ediyor olsa-lar, yurtdışındaki yurttaşlarımı-zın yüzü ülkelerine dönüktür.Ülkelerindeki siyasal, sosyal ge-lişmeler onları her zaman ilgi-lendirir; hatta bu konuları izlemekle kalmaz,refleks geliştirirler. Ülkemizde gelişen katli-amlara, baskılara, iktidar kaynaklı hukuksuz-luklara Avrupa ülkelerinden güçlü tepki gös-terildiği bilinmektedir. En son Kobanê direnişisırasında Avrupa'daki yurttaşlarımızın mobi-lizasyonu, direnişin uluslararası kamuoyun-daki görünürlüğü ve dolayında dünya halk-ları nezdinde zaferi açısından çok önemlisonuçlar doğurmuştur.

Yani, Avrupa'daki yurttaşlarımızı ülkeleri-nin dışında değerlendirmek; ikamet ettikleriülkelerin gündemi ve dengeleriyle sınırlı birzemin üzerinde tartışmak, eksik olmaktadır.Yurttaşlarımız, belki de dünya halkları ara-sında eşine rastlanmayacak bir memleket-perverlikle yaşamaktadır.

Seçim çalışmaları, bu açıdan oldukçaönemli bir yere oturmaktadır. Avrupa'da ya-şayan yurttaşlarımız, ülkelerindeki sürecinseyrini değiştirebilecek kuvvetle müdahaleşansına sahiptir. Öyle ki, HDP'nin barajı aş-masını sağlayacak en önemli unsur metro-

pol oyları ise ikinci önemli unsur yurtdışıoyları olacaktır. Bu nedenle de çalışmanıntali görülme, önemsenmeme, basit elealınma şansı yoktur. Avrupa'daki seçim ça-lışmaları, yeterli önem verilmediği takdirdevebale dönüşecek kadar önemli, kritiktir.

HDP Avrupa'da seçimleri böylebir algıyla, öneminin ayırdındaolarak karşılıyor. Çalışmalara çokönceden başladık. İlk işimiz,Cumhurbaşkanlığı Seçimle-ri'nde Seçmen Kütük Kaydı'nıyaptıramamız yurttaşlarımızınkaydını yapmak oldu. SadeceAvrupa'da da değil, Ameri-ka'dan Avustralya'ya kadardünyanın her yerinde bu

amaçlı komisyonları şimdiden oluşturduk.Komisyonlarımız, başvuran/başvurmayanulaşabildikleri herkesi seçmen haline getir-mek için uğraşıyor. Zira seçim çalışmalarınınen önemli ayağı, "seçmeni seçmen yapmak."

Şu anda birçok ülkede, değişik kurum-lardan arkadaşlarımızla birlikte, nüfus yo-ğunluğuna göre bilgisayarlı ekipler, baş-vuru merkezleri oluşturduk. Kurumlarımızabaşvuran yurttaşlarımıza her türlü danış-manlık hizmetini veriyoruz. Ayrıca bunundışında da ekiplerimiz, ellerinde formlarlaev ev gezmeye başladı. Kapısını çaldığımızhanelerin halkının seçmen kütüğünü kont-rol ediyor; eğer kayıtlı değil iseler, kayıt ol-malarını sağlıyoruz.

Yaptığımız bütün çalışmaları ise titizlikle ar-şivliyoruz. Hangi bölgede kiminle konuştuğu-muzun, kimleri kaydettiğimizin, hangi kapılarıçaldığımızın kaydını tek tek tutuyor; seçim ça-lışmalarının her döneminde ve bütün seçim-lerde kullanılmak üzere arşivliyoruz.

Seçimler için başvuru takvimi, 14 Mart ile8 Nisan arası. Fakat biz daha süreç başlama-

dan bütün işlerimizi bitirmek; süreç başla-dığında ise kalan tek tük eksiklerimizle ilgi-lenmek niyetindeyiz. Teknik detayları aştık-tan sonra ise çok daha güçlü biçimdepropaganda faaliyetine girişeceğiz.

Seçim çalışmalarımız, tek bir rengin hakimolduğu çalışmalar olmadı, olmayacak. Avru-pa'daki çok sayıda kurum ittifak halinde; halentavrını açıklamamış ama ittifak yönünde kararvereceğini umduğumuz çok sayıda kurum davar. Bütün çalışmaları ortaklaşa, hepimizin ren-giyle yapmak niyetindeyiz. Propaganda ça-lışmalarımız da bu eksende olacak.

Nisan ayıyla birlikte, Türkiyeli seçmenlerbizi her yerde görmeye başlayacak. Bütünmerkezlerde dayanışma etkinlikleri, bazımerkezlerde mitingler düzenleyeceğiz.Bunlarla yetinmeyeceğiz; kapı kapı dolaşa-cağız. "Bizim seçmenimizdir" demeyeceğiz,"Daha önce başka partiye oy verdi" deme-yeceğiz, "Memleketi şurasıymış" demeye-ceğiz. Bütün seçmenlerle görüşüp ikna et-meye çalışacağız.

Oy kullanma sürecinin başlamasıyla bir-likte ise temel gündemimiz, seçmenimizisandığa taşımak olacak. Bunun organizas-yonunda da değişik yöntemler uygulayaca-ğız. Konsolosluklara uzak merkezlerden oto-büsler tutacağız.

Velhasıl HDP, seçim sürecini ülkede ol-duğu gibi yurtdışında da tarihsel önemineyaraşır bir tempo ve planlamayla karşılaya-cak. Halkımızdan da beklentimiz, her şeydenönce mutlaka oy kullanma yeterliliğine sa-hip olmasını sağlayacak prosedürleri yerinegetirmesi; ardından ise HDP'ye seçim çalış-malarında güç vermesidir. Ülkedeki emeği,fedakarlığı, planlı, disiplinli, coşkulu çalışmatemposunu bulunduğumuz ülkeye de taşı-mak, boyun borcumuzdur.

* HDP Parti Meclisi üyesi

osyad

7

Ahmet KARATAŞ*

Almanya'daki 42 demokratik kitle örgütü, 16 Şubat'ta Köln'de bir basın toplantısı yaparak, 7 Haziran seçimlerindeHDP için çalışacaklarını, HDP'nin kendi partileri olduğunu deklare etti.

HDP yurtdışında iddialı, tempoluHDP, seçim sürecini ül-

kede olduğu gibi yurt-dışında da tarihselönemine yaraşır birtempo ve planlamaylakarşılayacak. Halkı-mızdan da beklenti-miz, her şeyden öncemutlaka oy kullanmayeterliliğine sahip ol-masını sağlayacakprosedürleri yerine ge-tirmesi; ardından iseHDP'ye seçim çalışma-larında güç vermesi-dir. Ülkedeki emeği,fedakarlığı, planlı, di-siplinli, coşkulu ça-lışma temposunubulunduğumuz ülkeyede taşımak, boyunborcumuzdur.

Page 8: Politikart E-Dergi

NASIL OY KULLANACAĞIM?2015 Milletvekili Genel Seçimleri

1. ADIM : T.C. Kimlik No

2. ADIM : Seçmen Kütük Kaydı

Seçmen kütüğünü internet üzerinden kontrol edip kayıtlıolup olmadığınızı öğrenin.

Seçmen Kütüğü Kaydı, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) site-sinden kontrol edilebilir. Tam adresi:

“https://secmen.ysk.gov.tr/ysk/secmenBilgiYurtdisi.jsp”

İnternet tarayıcınızın adres çubuğuna“http://goo.gl/RcRek0” yazarak da aynı siteye erişebilirsiniz.

3. ADIM : (SEÇMEN KÜTÜĞÜNE KAYITLI DEĞİLSENİZ)

En yakın Türkiye Konsolosluğu’na ya da Dış Temsilci-liği’ne ŞAHSEN gidip “ADRES BEYAN FORMU” doldurunve İMZA KARŞILIĞINDA teslim edin.

(Adres Beyan Formu’nu gittiğiniz Konsolosluk’tan alabi-leceğiniz gibi HDP Seçim İrtibat Merkezleri’nden veya bu-lunduğunuz kentteki HDP destekçisi derneklerden deedinebilirsiniz.)U

YARILAR

1 Seçmen Kütüğü’ndeki kaydınız Türkiye’de bir adresiişaret ediyorsa, yine en yakın Konsolosluk veya DışTemsilciliğe şahsen uğrayarak “Adres Beyan Formu”doldurmanız gerekmektedir.

2 Mektupla yapılan başvurular, dikkate alınmamakta-dır. Yanınızaa pasaportunuzu alarak temsilciliğeŞAHSEN başvurunuz gerekmektedir.

3 Seçmen Kütük Kaydı’ndaki adresiniz, bulunduğunuzülkedeki başka bir adreste ise, yine Adres BeyanFormu doldurmanız gerekmektedir. Örneğin, dahaönce Münih’te oturmuşsanız ve kütüğünüz oradagörünüyorsa, oy kullanmak için Münih Başkonsolos-luğu’na gitmeniz gerekiyor; fakat önceden başvura-rak kütüğünüzü bulunduğunuz kente aldırabilirsiniz.

4. ADIM : (SEÇMEN KÜTÜĞÜNE KAYITLIYSANIZ)

l YSK, Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’nde uygulanan veçokça karışıklığa sebep olan RANDEVU SİSTEMİ‘niKALDIRDI. Bu seçimlerde oy kullanmak için randevualmanız GEREKMİYOR.

l Oy kullanma süreci, 8 MAYIS 2015’te başlayacak, 31MAYIS 2015’e kadar devam edecek. Fakat oy kul-lanma günleri, ülkelere göre değişebiliyor. Almanya,Fransa, İsviçre gibi bazı ülkelerde ise 24 gün boyuncaoy kullanılabilecek. (Ülkelerin oy kullanma tarihleri,oy kullanma merkezleriyle birlikte belirtilmiştir.)

l Oy kullanma merkezleri, 10:00 - 19:00 SAATLERİARASINDA açık olacak.

NE ZAMAN OY KULLANACAĞIM?

ALMANYA8-31 MAYIS tarihleri arasında, 24 gün boyunca, 13

ayrı Başkonsolosluk’ta oy kullanılabilecek. Bunlar:

BERLİN, STUTTGART, FRANKFURT,DÜSSELDORF, KÖLN, ESSEN, MÜNİH,MÜNSTER, HANNOVER, KARLSRUHE,HAMBURG, NÜRNBERG, MAINZ

FRANSA8-31 MAYIS tarihleri arasında, 24 gün boyunca, 6

Başkonsolosluk’ta oy kullanılabilecek. Bunlar:PARİS, STRASBOURG, LYON, MARSİLYA, NANTES, BORDEAUX

İSVİÇRE8-31 MAYIS tarihleri arasında 24 gün boyunca BERN

Büyükelçiliği ile ZÜRİH ve CENEVRE Başkonsoloslukla-rında oy kullanılabilecek.

İNGİLTERE30-31 MAYIS’TA, başkent LONDRA’da Türkiye Baş-

konsolosluğu’nun kiralayacağı bir binada oy kullanı-lacak. Bina adresi, daha sonra açıklanacak.

İRLANDA31 MAYIS tarihinde DUBLIN Büyükelçiliği’nde oy

kullanılabilecek.

AVUSTURYA8-31 MAYIS tarihleri arasında 24 gün boyunca, Vİ-

YANA, SALZBURG ve BREGENZ Başkonsolosluklarındaoy kullanılabilecek.

HOLLANDA29, 30 ve 31 MAYIS tarihlerinde, ROTTERDAM ve DE-

VENTER Başkonsolosluklarında oy kullanılabilecek.

BELÇİKA8-31 MAYIS tarihleri arasında 24 gün boyunca AN-

VERS ve BRÜKSEL Başkonsolosluklarında oy kullanıla-bilecek.

DANİMARKA8-31 MAYIS tarihleri arasında 24 gün boyunca KO-

PENHAG Büyükelçiliği’nde oy kullanılabilecek.

FİNLANDİYA31 MAYIS tarihinde HELSİNKİ Büyükelçiliği tarafın-

dan kiralanacak binada oy kullanılabilecek. Adres Bü-yükelçilik tarafından daha sonra açıklanacak.

İTALYA29-30-31 MAYIS tarihlerinde ROMA Büyükelçiliği ve

MİLANO Başkonsolosluğu’nda oy kullanılabilecek.

NORVEÇ22-31 MAYIS tarihleri arasında 10 gün boyunca

OSLO Büyükelçiliği’nde oy kullanılabilecek.

YUNANİSTAN30-31 MAYIS tarihlerinde ATİNA-PİRE, SELANİK, RO-

DOS ve GÜMÜLCİNE Başkonsolosluklarında oy kulla-nılabilecek.

NEREDE OY KULLANACAĞIM?

GÜMRÜK KAPILARINDA

OY KULLANILIYOR MU?

Her seçimde olduğu gibi güm-

rük kapılarında da oy kullan-

mak mümkün. Ancak seçmen

kütüğüne yaşadığınız yerde kay-

dolduysanız, oyunuzu da orada

kullanmalısınız.

İLTİCACILAR OY KULLANABİLİR Mİ?

Evet, bütün Türkiye Cum-huriyeti vatandaşlarıgibi ilticacılar da üzerindeT.C. Kimlik Numarası bulu-nan kimlik belgesini ibrazederek oy kullanabilir.

NEREDEN YARDIM

ALABİLİRİM?

Size en yakın Demokra-

tik Kürt Toplum Merke-

zi’nden veya HDP destekçisi

derneklerden seçime ilişkin

her konuda danışmanlık hiz-

meti alabilirsiniz.

Yurtdışında kullanılacak oylar, Türkiye’de, di-ğer bütün oylarla birlikte, 7 Haziran akşamı

sayılacak. Ancak oy kullanma işlemi sırasında se-çim güvenliğini sağlamak da, en az oy sayımı sı-rasında sağlamak kadar önemli. Bu konuda gö-rev, Avrupa’daki HDP seçmenine düşüyor.

Bir HDP seçmeni olarak size en yakın seçimirtibat merkezi veya HDP destekçisi der-neğe/toplum merkezine başvurarak “sandıkmüşahidi” olabilirsiniz. Sayısız seçim dene-yimi göstermiştir ki, seçim güvenliğini sağla-yan temel unsur, müşahitlerin emeği olmak-tadır. Bu konudaki duyarlılık, en az oykullanmak kadar önemlidir.

SEÇİM HİLESİNE KARŞI

NE YAPABİLİRİM?

T.C. Kimlik Numarası’na, bütün işlemlerde ihtiyacı-nız olacak. Eğer TC Kimlik Numaranız yoksa, öğren-mek için internet tarayıcınızın adres çubuğuna şuadresi yazın: http://goo.gl/Z1mBli

T.C. Kimlik Numarası’nı öğrenebilmek için nüfusakayıtlı olduğunuz il/ilçe ile Cilt No, Aile Sıra No, BireySıra No’nuzu bilmeniz gerekmektedir.

SEÇİM ÇALIŞMALARINA NASIL KATILABİLİRİM?Avrupa’daki seçim çalışmaları, toplumun çok

farklı kesimlerini temsil eden onlarca örgütünkatılımıyla oluşturulan organlar eliyle koordine edili-yor. Bu kurumların herhangi birinin size en yakın der-neğine/toplum merkezine uğrayarak seçim çalışmala-rına katılma beyanında bulunabilir ve yönlendirmeisteyebilirsiniz. HDP, yaygın kitle iletişim araçlarındanve teknolojik olanaklardan diğer partilere nazaran ol-dukça az faydalanabilmektedir. Oylarını artırmasınısağlayacak en önemli güç, milyonların desteği, emeği-dir. Bu açıdan seçim çalışmalarına katılmak, HDP’yigüçlendirmek; HDP’yi güçlendirmek, demokratik al-ternatifi görünür kılmak anlamına gelecektir.

Oy kullanmak için sandık kurulan Konsolosluk veya Temsil-ciliğe gittiğinizde, üzerinde T.C. Kimlik Numaranızın olduğubir kimlik belgesi göstermek zorundasınız. Bu, T.C. Nüfus Cüz-danı veya T.C. Pasaportu olabilir. Eğer üzerinde T.C. KimlikNumarası olan bir kimlik belgeniz yoksa, hiç vakit kaybetme-den en yakın Türkiye Konsolosluğu’na başvurarak edinin.

Page 9: Politikart E-Dergi

Yeni yüzyıl (hatta binyıl) ile birlikte dün-yada güç dengeleri değişim yaşa-makta ve Arap baharı ile başlayan gü-

nümüze kadar giderek artan bir gerilim ileOrtadoğu yeniden şekillenmekte. Bu değişimve dönüşüm iradesi bütün sıcaklığı ile kendiniTürkiye’ye dayatıyor. Bu konjonktürde Türkiyebir yol ayrımına gelmiş bulunuyor. Bu yol ayrı-mında ya 100 yıllık günahlarından arınarak ülkeyioluşturan etnik, dinsel, mezhebi, kültürel ve sı-nıfsal bütün bileşenlerin kendini mutlu hissedeceği demok-rasi ve özgürlüklerden yana tercih yaparak öz yönetim mo-deline dayalı bir sisteme geçiş yapacak, ya da mevcutta ısrarederek ülke bir kaosa sürüklenecektir. Burada girilecek yolunhangisi olacağı ve Türkiye’de siyaset kurumunun doğrularınınne olacağı büyük önem kazanıyor. Günümüzün uluslararasıdengeleri içinde Türkiye’deki hakim devlet aklı, şimdiye kadar100 yıllık statükoda ısrar ederek ülkeyi büyük bir tehlikenineşiğine doğru getirmiştir.

Türkiye yukarıda özetle açıklanmaya çalışılan gelişmelerışığında, hayati önem atfedilebilinecek bir seçim sürecinedoğru ilerlemektedir. Bu gelişmeler ile birlikte ele alındı-ğında, 7 Haziran seçimleri Türkiye’deki halklar açısındannormal bir genel seçimlerin çok ötesinde anlam ve önemtaşımaktadır. Başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’nin100 yıldır birikmiş temel sorunlarının çözümünün kendinibu kadar dayattığı bir süreçte gidilen seçimlere, hangi çev-reden olursa olsun sistem muhaliflerinin sıradan yaklaşmasıbütün ezilenlere büyük kaybettirecektir. Buna karşılık, 100yıllık statükonun ötekileştirdiği muhaliflerin birlik ve ittifakruhunu, doğru bir mücadele persfektifi ve kararlılığı ile ört-üştürerek seçim hattını örgütlemeleri durumunda devrim-sel bir çıkışı yakalamanın bütün koşulları ve potansiyelininorta yerde durduğu da aşikardır.

Kürt Siyasal Hareketi, 40 yıllık mücadele deneyimi ve biri-kimini bir yandan Anadolu hatta bütün Ortadoğu halklarıile ortaklaştırarak bölgesel kazanımlara dönüştürme çabasıiçerisindeyken, diğer yandan Kürt Halk Önderi'nin büyük birsabırla bugünlere kadar neredeyse tek başına getirmiş ol-duğu çözüm süreci üzerinden Türkiye’nin bütün temel me-

selelerini ezilenlerden yana çözüme kavuşturmakoşullarını açığa çıkarmıştır. Bu koşullarda gidi-len 7 Haziran Genel Seçimleri'nin önemini vekazandırma potansiyelini bütün kesimlerin bi-lince çıkarması ve sahiplenmesi gerekmektedir.Sistem sorgulaması ve yeni anayasa tartışmalarıgölgesi altında gidilen seçimlerin sonucu, ya100 yıllık tekçi, asimilasyoncu ve giderek artankapitalist hegemonyanın katmerleşerek varlı-

ğını sürdürmesinden ve kalıcılaşmasından ya da bütün sta-tüko kalelerinin yıkılarak yerine herkesin temsilini bulacağıve kendisini ifade edebileceği demokrasi, özgürlük ve öz yö-netimlerden yana tecelli edecektir.

HDP çatısı altında girilen 7 Haziran seçimlerinde Kürt Si-yasal Hareketi, hem Kürdistan hem de Türkiye’de geniş birittifak şemsiyesi hedeflemektedir. Bütün ezilenlerin ve sis-

tem dışına itilenlerin şemsiye altında yer bulabileceği buittifakın kazanması için birçok neden varken, başarısızlıkiçin geçerli ve kabul edilebilir makul hiçbir neden bulun-mamaktadır. Bu büyük ittifakın arkasındaki 40 yıllık KürtSiyasi Hareketi'nin mücadele geleneği ile 25 yıllık demo-kratik siyaset tecrübesi bu cephenin en büyük avantajınıoluşturmaktadır. Bu ittifakın genişleyerek Türkiyelileşmesi,hatta Ortadoğululaşmaya açılması halklar açısından büyükbir umudu ifade etmektedir.

7 Haziran Genel Seçimleri'nde her siyasi çevre ve güçmerkezinin farklı bir hedefi vardır. Mevcut siyasi iktidardeğişen Ortadoğu gerçekliğinde belirleyiciliği, etkinliğive hegemonyasını arttırmak için Başkanlık sistemine ih-tiyaç duymaktadır. Muhalefetsizliğin AKP’nin en büyükavantajı olduğu böyle bir siyasi atmosferde, bu hegemonik

gelişmeyi kırabilecek tek örgütlü güç Kürt Siyasal Hare-keti'dir. AKP, uluslararası bölgesel dinamizme sahip olanKürt Siyasal Hareketi'ni ucuz politikalar ve kırıntı vaatlerleOrtadoğu politikalarında yedek güç olarak kullanmak is-terken, Kürt Siyasal Hareketi tercihini tereddütsüz Tür-kiye’yi oluşturan bütün ezilmişlerden yana kullanma ira-desini ortaya koymaktadır.

10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçimleri daha bü-yük Türkiye umutlarını beraberinde getirmiştir. Açığa çıkanbu büyük umutları ileriye taşımak için her muhalif kesimindar grupsal çıkarlarını bir kenara bırakarak ortak mücadeleanlayışını örmek büyük bir anlam ve öneme tekabül et-mektedir. 7 Haziran seçimlerine buradan bakıldığında, içve dönemsel çelişkileri tartışmak bütün muhalifleri tarihselyanılgılara götürecektir.

7 Haziran 2014 seçimlerinde iyi bir sonuç ve güçlü bir

grupla meclise girmek, bundan sonra Türkiye’nin temelmeselelerinin çözümünde kilit bir rol elde etme sonucunuberaberinde getirecektir. Sadece etkili bir muhalefet şansıelde edilmeyecek, aynı zamanda çözümün gücünü ele ge-çirme imkanı doğacaktır. Böyle bir Meclis aritmetiği; hükü-metin oyalama taktiği ile yaklaştığı çözüm sürecinde inisi-yatifin Kürt Siyasal Hareketi ve liderliğinin eline geçmesi,hegemonik Başkanlık sisteminin önünün kesilmesi, kurucuirade ruhu ile yeni anayasanın halkların iradesi ile hazır-lanması, etnik/dinsel/mezhepsel/cinsiyet özgürlükçü/eme-ğin kutsal sayılacağı bir paradigmanın ifadesi olan “De-mokratik Türkiye, Özerk Kürdistan” imkanını açığaçıkaracaktır. Türkiye ve Kürdistan’ın her parti, kurum, siyasiçevre ve şahsiyetleri bu bilinç ve motivasyon ile seçimlerehazırlanmalı ve ittifakta yerini almalıdır.

osyad

10

Doç. Dr. Ahmet YILDIRIM

7 Haziran seçimleri, Türkiye ve Ortadoğu Gerçeği

HDP çözüm fırsatı sunuyor

HDP çatısı altında girilen 7 Haziran seçimlerinde Kürt Siyasal Hareketi, hem Kürdistan hemde Türkiye’de geniş bir ittifak şemsiyesi hedeflemektedir. Bütün ezilenlerin ve sistem dışınaitilenlerin şemsiye altında yer bulabileceği bu ittifakın kazanması için birçok neden varken,

başarısızlık için geçerli ve kabul edilebilir makul hiçbir neden bulunmamaktadır.

Page 10: Politikart E-Dergi

Ben doğduğumda Türkiye sorunlar yumağıydı,58 yaşıma girdim hala sorunlar yumağı. Nedenbu sorunlar çözülemiyor, hiç mi bu sorunlar çö-

zülmeden bir ülkenin her anlamda kalkınabileceğini an-lamıyor iktidara gelenler.

Neden HDP’den aday adaylığımı koyduğumu ilk ola-rak çok basit bir tümceyle açıklayacağım. Türkiye’de 30küsur yıldır bir savaş var ve ben bu savaşın sona ermesiniistiyorum. Savaşın iki tarafı var ve barışa katkıda bulun-mak için iki taraftan birinin yanında yer almak zorun-dayım. İki taraftan biri devleti temsil eden AKP olduğunagöre benim Kürtlerin yanında yer almamdan daha doğalbirşey olamaz.

İki taraftan birinde yer alırken bu savaşın neden çıktı-ğını iyi irdelemek gerekiyor. Olaya tersten bakmak isti-yorum. Bu savaşta Türkiye’nin haklı olması için Kürtlerinyaşadığı topraklarda 1071’lerde de Türklerin yaşamışolması ve Kürtlerin başka topraklardan kovulmuş olupbize sığınması gerekiyor.

Böyle durumda Osmanlı şöyle diyebilirdi, "Buyrun, ge-lin Kürt kardeşlerim, bizde bol toprak var, beraber yaşa-yalım ama şartlarım da şunlar, onlar ve bunlar…"

Bu şartların doğru olup olmaması ayrı bir tartışmaama anti demokratik olsa bile bunu diyebilir. Emperyalistbir güç olan Osmanlı bunu fırsat bilebilir.

Oysa durum böyle değil, Kürtler orada yaşıyor ve bizo toprakları işgal ediyoruz. Osmanlı Kürtlere "Bu top-raklar artık bizim, sen benim şartlarımda benim hege-monyam altında burada yaşayacaksın…" deyip her hak-kını istediğinde tepesine binmiş.

Ben bunu her söylediğimde "Ne yani bunca yıl sonraTürkiye’yi bölelim de orada Kürdistan’ı mı kursunlar, pisbölücü…” tepkisini alıyorum. O zaman olaya yine ters-ten bakalım. Osmanlı olarak sadece Kürdistan’ı işgal et-memişiz. Neredeyse dünya bize dahil olmuş, hele sınırayakın Osmanlı’ya dahil etmediğimiz toprak kalmamış.

Bunlardan biri de Bulgaristan. Bulgaristan yaklaşık

600 yıl egemenliğimiz altında kalmış. Daha sonra öz-gürlüğüne kavuşmuş. Bizim bugün dünyaya "Bu top-raklar esasında bizim ve geri istiyoruz, yoksa savaş aça-rız…" deme hakkımız var mı?

Ya da bir daha tersten sorayım, bizim eski Osmanlıtopraklarını tekrar elde etme girişimimiz olabilir mi?Osmanlı’nın Bulgaristan’ı işgal etmesiyle Kürdistan’ı iş-gal etmesi arasında bir fark var mı? Bu örnekleri ço-ğaltabilirim ama gerek yok.

Bu işgallerden dolayı Bulgaristan’da yüzbinlerceTürk yaşıyor. Biz 70’lerden sonra Bulgaristan’daki Türk-lerin anadillerinde okumaları için politik savaşlar ver-medik mi, aynı sorunu Yunanistan’daki Türkler içinyaşamadık mı?

Bırakın eskiden işgal ettiğimiz topraklarda yaşayanTürklerin dil sorunlarını, işgalle alakası olmadan Al-manya’ya giden Türklerin Türkçe okumaları için yıl-larca Alman hükümetleriyle görüşüp onları ırkçılıklasuçlamadık mı?

Bütün bunların Kürdistan'dan bir farkı var mı? Bulga-ristan’daki Türklerin demokratik haklarını savunan dev-let, Kürtlerin aynı haklarını istemesine nasıl ''hayır'' demehakkını kendisinde görebilir ki?

İşte bu yüzden sadece benim gibi bağımsız sosyalist-ler değil, çok sayıda sosyalist parti ve sivil toplum ku-rumu bu sorunun Kürtlerle birlikte mücadele etmesinekarar verdi? Bu mücadele onları dışarıdan destekleyerekdenendi yıllarca. Deneyimlerimizle bunun hiçbir işe ya-ramadığını gördük ve tek çatı altında çözümlenmesigerektiği ortaya atıldı.

Bu öneri Abdullah Öcalan’dan geldi. Bu sorunun tek

başına Kürt partisinin savaşıyla değil, bütün Türkiye’yikapsayan bir partiyle çözüleceği tezini ortaya attı. Gö-rüşmeler başladı ve önce Halkların Demokratik Kon-gresi, arkasından da Halkların Demokratik Partisi (HDP)kuruldu.

3-4 yıl önce Ordu’nun Yeşilce Festivali’ne çağrılmış-tım. Oradaki konuşmamda "Sizin bu ilçedeki sorunla-rınızı ben gittiğimde İstanbul’da haykırmalıyım. Diyar-bakır’da başka bir Kürt arkadaş protesto edebilmeli,siz Edirne’nin sorunlarını benimsemelisiniz. Edirne’dekidemokratlar Aydın’ın, Konya’nın sesi olmalı, yoksa se-simizi yükseltemeyiz. Kürdün sorunu sizi Karadeniz’deilgilendirmezse ne benim burada yaptığım konuşma,ne de sizin tek başına sorunlarınızı anlatmanız bir işeyarar…" demiştim.

Esasında bu anlattığım HDP’nin neden kurulduğununen basit anlatımıydı. Bu işçi sınıfının savaşımı için de ge-çerli, Alevilerin hakları için de… Kadınlar katledilirkenEdirne’yle Diyarbakır arasında nasıl bir fark yoksa bizimdemokrasi savaşımızda da yekvücut olmamız arasındabir fark yok.

İşte bu yazdıklarımdan dolayı kuruluşundan itibarenHDP’nin içindeyim, Ankara’da yapılan ilk kuruluş kon-gresinde üye oldum. Bir sosyalist olarak savaşımımın sa-dece işçi sınıfının hakları için olmadığını bilenlerdenim.Ortada 30 küsur yıldır süren bir savaş var ve insanlarölüyor. Kürtlerin demokratik istemleri var ve bunlar çö-zülmeden Türkiye’de hiçbir şeyin ilerlemeyeceğine ina-nıyorum. İşte yukarıda yazdıklarımdan dolayı HDP üyesi-yim ve Antalya’dan aday adayı oldum. Demokrasi adına,barış adına aday adayıyım.

osyad

11

Neden HDP'yi

seçtim?

Neden HDP'yi

seçtim?Bir sosyalist olarak savaşımımın sadece işçi sınıfının hakları için olmadığını bi-

lenlerdenim. Ortada 30 küsur yıldır süren bir savaş var ve insanlar ölüyor.Kürtlerin demokratik istemleri var ve bunlar çözülmeden Türkiye’de hiçbirşeyin ilerlemeyeceğine inanıyorum. İşte bundan dolayı HDP üyesiyim veAntalya’dan aday adayı oldum. Demokrasi adına, barış adına aday adayıyım.

Ahmet NESİNt

Page 11: Politikart E-Dergi

osyad

12

Yakın dönem Türkiye siyaset tarihinin en kritik se-çimlerine doğru gidiyoruz. 2015 Ge-nel Seçimleri, önceki seçimlerden

farklı olarak Türkiye halklarının geleceğinibelirleyecek olması açısından son derece ta-rihi bir öneme sahip.

7 Haziran seçimlerinin bu kadar önemliolmasının temel nedeni, her yönüyle iflas et-miş rejimin artık bu haliyle sürdürülemez ol-masından ileri geliyor. Mevcut baskıcı rejimya AKP Hükümeti tarafından yeni bir gömlekgiydirilerek daha da zorba otoriter bir hal ala-cak ve böylece tahkim edilecek ya da halklarımızın özgücüyle demokratik bir dönüşüme zorlanacak. Milyon-ların değişim talebi her halükarda kendisini dayattığı için-dir ki, değişim zaruri hale gelmiştir. 7 Haziran seçimleriişte bu değişimin gerici temelde mi yoksa ilerici temeldemi yaşanacağını gösterecektir.

Özcesi, bu genel seçim, halkların demokratik iktidarıyla,tekçi, statükocu, otoriter sistemin eski biçimiyle ama yenidüzeyde devamından yana olan siyasal anlayışlar arasındayaşanacaktır. Daha da somut olarak ifade edersek, gerçektebu seçimler değişimin gerici temeldeki savunucusu AKPile ilerici, devrimci-demokratik savunucusu HDP arasındageçecektir. Bugün itibariyle CHP ve MHP’nin kıyasıya ya-şanacak bu mücadelede etkili bir faktör olmadığı da açıktır.

Bu seçimlerden çıkacak sonuç, gelecek on yılları şekil-lendirecektir. Tekçi otoriter iktidarını yeni bir aşamaya ta-şımayı ve ülkeyi topyekün baskı altına alarak yönetmeyihedefleyen AKP’yi geriletecek güç, Türkiye’nin özgürlükçü,eşitlikçi, çoğulcu kimliklerini temsil eden, radikal demok-rasiyi hedefleyen Halkların Demokratik Partisi’dir.

HDP somut koşulların tam da bu tahlilinden hareketlekendi seçim stratejisini belirledi. Dolayısıyla seçim stra-tejimizin odağında seçim barajını aşarak baskıcı, otoriterrejimin devrimci-demokratik dönüşümünde önemli bireşiği atlamaktır. Bu eşik özgür bir toplum inşasının da te-

meli olacaktır. HDP açısından bu stratejiyi hayata geçir-

menin yolu, seçimlere parti olarak girmekten geçiyordu.Nitekim partimiz, yüzde 10 baraj engeline karşı seçimlereparti olarak girme kararını iki ay önce kamuoyuna duyurduve barajı aşarak parlamentoda güçlü bir temsiliyet eldeetmeyi stratejik bir hedef olarak belirledi. Seçimlere ba-ğımsız adaylarla girmek –siyasal amacınız ve niyetiniz neolursa olsun– bugünkü güncel koşullarda objektif olarakmevcut statükonun devamına hizmet edecekti. Nihaye-tinde politika risklerle yapılır. Kritik zamanlarda risk almasınıbilmeyenler mücadelede sıçramalı gelişme şansını da ya-kalayamaz. Bu anlamda, seçimlere parti olarak girmek risk-lidir, bu doğru. Ancak bağımsız adaylarla girmek AKP’nindümenine su taşıyacağı için bu daha büyük bir risktir. Gö-rülmesi gereken gerçek budur.

Demokrasi ve özgürlük vaatleriyle yıllardır halkı oyala-yan, demokrasiyi sadece kendisi için isteyen, kendi kasasınıdoldurmak için çalışan, darbe geleneğinden şikayet edipdarbecilerin anayasasına sarılan, özgürlükten söz edipkendi otoriter rejimini kurmaya çalışan iktidarı geriletme-nin anahtarı HDP’dir. Partimizin belirlediği seçim stratejiside bu tarihsel rolünü oynamak üzerine kuruludur.

Şüphesiz ki, HDP’nin bu stratejik yönelimi güncel madditoplumsal gerçekliğe ve politik gelişmelere dayanmak-tadır. Bu ülkenin demokrasiden insan haklarına, adaletve özgürlükten çalışma yaşamına, farklı kimlik ve inanç-

lardan ekolojik yaşama varıncaya kadar tüm toplumsalalanlarda yaşadığı ağır sorun ve krizler gün gibi ortada.Darbe anayasası, anti-demokratik otoriter yasalar, tekçi-katı merkeziyetçi yönetim sistemi, demokratik temsiliyetve katılımı engelleyen seçim ve siyasi partiler rejimi, halk-ları değil devleti esas alan yargı-güvenlik bürokrasisi,emeğin sömürüsü üzerine kurulu mekanizmalar, tekçi-ırkçı eğitim sistemi gibi temel sorunlar, rejimin yapısalsorunlarıdır. İşçiler, yoksullar, kadınlar, gençler, farklı ulusal,inançsal ve cinsel kimliklerden halklarımız bütün bu so-runları derinden yaşıyor. Bu nedenle artık gerçek bir de-ğişim istiyor. Tam da bu toplumsal-siyasal gerçekliktenhareketle HDP, seçim stratejisini partilerle ittifak üzerinedeğil, rejimin ve AKP’nin gadrine uğrayan tüm toplumsalkesimlerle ittifak üzerine kurdu. Her ulustan ve inançtanhalklarımız, işçiler, kadınlar, gençler, çevreciler HDP’nintemel projesi olan Yeni Yaşam’ın ittifak güçleri olarak be-lirginleşti. Seçim stratejimizin ve Yeni Yaşam projemizinittifak güçleri bu kesimlerdir. Özetle HDP, 7 Haziran se-çimlerinde Gezi direnişinden 6-8 Ekim Kobanê serhilda-nına kadar sokaktaki halkın gücünü birleştirerek sandık-taki güce dönüştürecektir. Dolayısıyla 7 Haziran seçimleriiçin şu söylenebilir: Seçimler devlet partisi AKP ile halk-ların partisi HDP arasında geçecektir. AKP’nin milletvekiliadayları devletin, HDP’nin milletvekili adayları ise halklarınadayı olarak seçime gidecektir. Türkiye seçim siyasetininfotoğrafı bu kadar yalın ve nettir.

HDP yeni yaşam çağrısıdırDemokrasi ve özgürlük vaatleriyle yıllardır halkı oyalayan, demokrasiyi sadece ken-

disi için isteyen, kendi kasasını doldurmak için çalışan, darbe geleneğinden şika-yet edip darbecilerin anayasasına sarılan, özgürlükten söz edip kendi otoriter re-jimini kurmaya çalışan iktidarı geriletmenin anahtarı HDP’dir. Partimizinbelirlediği seçim stratejisi de bu tarihsel rolünü oynamak üzerine kuruludur.

Figen YÜKSEKDAĞ

Page 12: Politikart E-Dergi

13

Partimizin seçim programının odağında Yeni Yaşam pro-jemiz durmaktadır. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde YeniYaşam çağrımız toplumda olumlu bir karşılık buldu. Ezilenlerbüyük bir ilgi gösterdi ve bu seçim sonuçlarına da yansıdı.Dolayısıyla Yeni Yaşam projemizi daha güçlü anlatmak, halk-larımızla buluşturmak seçim propagandamızın içeriğinioluşturacak. Yeni Yaşam dönemsel, yalnızca seçimlerle sınırlıbir propaganda konusu değil elbette. Türkiye ve Kürdistanhalklarının özgür yaşam projesidir bu ve partimiz Yeni Ya-şam’ı inşa edene kadar bunun mücadelesini sürdürecektir.

Yeni Yaşam, Türkiye’nin yapısal sorunlarının çözüm prog-ramıdır. Birlikte yaşam birlikte yönetme ve birlikte geleceğikurmadır.

Bizim radikal demokrasi anlayışımızda devletin yüksekçıkarları değil, ezilenlerin, yoksulların hak ve özgürlüklerikutsaldır. Halkların dili, kültürü ve inancıdır. Bizim için emekve alınteri kutsaldır. Devletin kırmızı çizgisi değil, halkları-mızın gökkuşağı renginin esas alınacağı bir sistemi hedef-liyoruz. Her kimlikten ve inançtan ezilenlere bunu dahagüçlü temelde anlatacağız.

Türkiye toplumu farklı ulusal, inançsal ve kültürel kim-liklerden oluşmasına rağmen yönetim sis-temi tekçi, inkarcıdır. Türkler, Kürtler, Al-eviler, Ermeniler, Rumlar, Êzîdîler,Süryaniler, Keldaniler, Araplar, Çer-kezler, Lazlar, Pomaklar, Romanlar-dan oluşan Türkiye toplumutekçi yönetimi değiştirile-rek demokratik ulus te-melinde halk meclisleri ta-rafından yönetilecek,halklarımız farklı kimlik,inanç ve kültür meclis-lerinde örgütlenerekkendi özyönetimlerinioluşturacaklardır. Halkayabancılaşmış, biçimsel,anti demokratik, bürokratikbir parlamento değil, halkıngerçek temsiliyetinin sağlan-dığı, yerel meclisler üzerindenyükselen, demokratik ve işlevsel bir meclis ya-pılanması artık bir zorunluluk haline gelmiş du-rumdadır.

Bu nedenle yönetim sistemini değiştirmek,çoğulcu, halkçı ve demokratik bir yönetimsistemi propagandamızda önceliği-miz arasındadır. Yönetim bi-çimi olarak bugünkü rejim ileTürkiye ve Kürdistan toplumuaçık biçimde çelişmektedir.Yönetenler tekçi, yönetilenler iseçoğul ve çok renklidir. Toplumdaki renkliliği, çoğulcu yapıyı,demokratik uzlaşıyı, birlikte yaşam iradesini ülke yönetimineyansıtacak, devleti toplumun çoğulcu kültürel yapısına göreyeniden şekillendirecek olan anlayış HDP’nin temel anlayışıve seçim propagandasının önceliğidir.

Bu anlayışımızın gereği olarak bu ülkeyi bakanlar kurulueliyle değil, bakanlar kurulunu da içine alan Kadın Meclisleri,Gençlik Meclisleri, Engelliler Meclisi, İnanç Grupları Meclisleri,Farklı Kimlik ve Kültür Grupları Meclisleri, Çiftçi Meclisleri,İşçi ve Emekçi Meclisleri’yle yöneteceğiz. Milyonlara bunuanlatmak ve ortak mücadeleyle başarabileceklerine iknaetmek gibi bir görevle karşı karşıyayız.

Bunun anayasal karşılığı da olacaktır elbette. Devletinbirliğini ve bütünlüğünü esas alan ve halkları yok sayandarbe anayasası tümden değiştirilecek, yerine halkların, dil-lerin, kültürlerin ve inançların gönüllü birliğini esas alan de-mokratik anayasa yapılacaktır.

Halklarımızın temel hak ve özgürlüklerini, sosyal ekono-mik haklarını, ekolojik doğal yaşamı ilgilendiren tüm karar-ları, yurttaşların katılımıyla tartışılarak alınmasını, devletinAnkara’da karar alıp uygulamasını değil, yerel meclislerdealınan kararları uygulama merci olarak şekillenmesi gerek-tiğini anlatacağız. Halk karar alacak, devlet bu kararları uy-

gulayacak. Bu şekilde demokratik öz yönetim gelişecek. Bu,HDP’nin programının temel konusudur.

Seçim propagandamızdaki bir diğer önceliğimiz Kürtsorununa demokratik çözüm ve barıştır. Bu ülkenin enköklü sorunlarından biri olan Kürt sorunu gibi bir soru-nunun çözüm arifesindeyiz. Adil, demokratik bir çözümtüm yakıcılığıyla kendisini dayatmış durumdadır. Yıllardırbu sorunu bastırmak için uğraşan devletin bugün müza-kere aşamasına gelmiş olması tarihsel bir öneme sahiptir.Diyalog ve müzakere sürecinin seçim süreciyle iç içe geç-miş olması, önemli bir dönüm noktasıdır. Bu süreçte barışıve demokratik çözümü, halkların eşitliği ve kardeşliğiniözellikle batıdaki Türkiyeli emekçilere anlatmak ve onlarıçözümün öznesi haline getirmek, HDP’nin en önemli gö-revleri arasındadır. Müzakere ve çözüm için ayak direyen,zamana oynayan, özellikle Türk halkının bilincinde bula-nıklık yaratan AKP’yi çözüme zorlamak için bu olmazsaolmazdır. Demokratik bir çözüm ve barış tüm Türkiyehalklarının özgürlüğüne giden yoldur. Dolayısıyla HDP’ninbarajı geçmesi bu mücadelenin de güvencelenmesi de-mektir. Türkiye’de artık milyonlar barış ve çözüm istiyor.

Seçim süreci bu isteğin somut bir harekete dö-nüşmesi için son derece olanaklıdır.

Diyalog sürecinden müzakereye ge-çiş, şeffaf bir müzakere için izleme he-

yetlerinin oluşturulması, Sayın Öca-lan’ın tutsaklık koşullarınınmüzakere etmenin mantı-ğına uygun olarak düzeltil-mesi, başta AKP Hükümetiolmak üzere tüm devlet ku-rumları ile medyanın bu sü-reci hedefleyen söylemle-

rinden ve politikalarındanvazgeçmesi, hasta tutsak-ların derhal bırakılması

gibi talepler seçim siyase-timiz bağlamında ifade ettiği-miz taleplerimizdir.

Kuşkusuz Türkiye’de acil çö-züm bekleyen başkaca muazzam

sorunlar mevcuttur. Aleviler başta olmak üzerefarklı inançtan halkların taleplerini yükseltmek, din

ve vicdan hürriyeti, demokratikleşme, söz, eylem,örgütlenme ve basın özgürlüğü, işçi güvenliği,sendikal örgütlenmenin önündeki engeller, ka-

dın kırımına, kadına yönelik devlet ve erkekşiddetini engelleyecek düzenle-meler, cinsiyet ayrımcılığının or-tadan kaldırılması, anadilde,eşit, bilimsel ve parasız eğitim,

yine eşit, nitelikli, ücretsiz, ulaşılabilirve anadilinde sağlık sistemi, insan ve doğa yaşamını esasalan çevre politikaları, çevreyi talan eden ekonomi politi-kalarının sonlandırılması gibi temel sorunlar seçim propa-gandamızın çerçevesi içerisindedir. Başta adaylarımız olmaküzere tüm parti kuvvetlerimiz seçimlerde milyonlarca emek-çiye ulaşarak partimizin programında yer alan bu sorunlarıve çözüm yollarını anlatacak, taleplerimizi yükselterek de-mokratik ve özgür bir toplumun inşası için emek seferber-liğine girişecektir.

Bütün bunları ancak radikal demokrasi anlayışına sa-hip HDP gerçekleştirebilir. Başta AKP olmak üzere tümdüzen partileri ise bu sorunların çözüm adresi değil, tamtersine kaynağıdır. Dolayısıyla AKP’nin emek, barış, eşitlik,özgürlük karşıtı politikalarını teşhir etmek de boynu-muzun borcudur. Mevcut sistemden kopamayan, onunnimetlerini 12 yıldır rant olarak kullanan bir siyasal an-layışın değişim ve dönüşüm iddiası olamaz. Sistemindişlisi haline gelmiş bir AKP zihniyeti toplumlara de-mokrasi ve özgürlük getiremez. Bu sistemi ancak bu sis-temin her türlü baskısını yaşayan ve buna direnler de-ğiştirebilir. Bu direnişin adresi de halklarımızın birleşikgücü HDP’dir. Ezilenlerin kendi sistemini inşa edebilmesiiçin 7 Haziran seçimleri bu nedenle önemli bir fırsattır.

osyad7 Haziran seçimleri için şu söy-

lenebilir: Seçimler devlet par-tisi AKP ile halkların partisiHDP arasında geçecektir.AKP’nin milletvekili adaylarıdevletin, HDP’nin milletvekiliadayları ise halkların adayıolarak seçime gidecektir. Tür-kiye seçim siyasetinin fotoğ-rafı bu kadar yalın ve nettir.

Partimizin seçim programınınodağında Yeni Yaşam proje-miz durmaktadır. DolayısıylaYeni Yaşam projemizi dahagüçlü anlatmak, halklarımızlabuluşturmak seçim propa-gandamızın içeriğini oluştu-racak. Partimiz Yeni Yaşam’ıinşa edene kadar bunun mü-cadelesini sürdürecektir.

Kürt sorununun barışçıl ve de-mokratik çözümünü, halkla-rın eşitliği ve kardeşliğiniözellikle Türkiyeli emekçilereanlatmak ve onları çözümünöznesi haline getirmek,HDP’nin en önemli görevleriarasındadır. Müzakere ve çö-züm için ayak direyen, özel-likle Türk halkının bilincindebulanıklık yaratan AKP’yi çö-züme zorlamak için bu ol-mazsa olmazdır.

Page 13: Politikart E-Dergi

14

Ezilen Ortadoğu ve Doğu Afrika halkından iki ka-dın, iki sömürgeci devlet ve iki direniş hikayesi:Leyla Qasım ve Cemile Buhayrat (Djamila Bou-

hired). Bu iki direnişçinin hikayeleri ve davaları arasındakibenzerlik bu yazıyı kaleme almama sebep oldu. Çoğu-muz Leyla Qasım'ı tanırız belki, fakat pek azımız CemileBuhayrat hakkında bilgi sahibiyizdir. Özde aynı davanın,aynı hikayenin, aynı idealin, aynı mücadelenin birleştir-diği iki kahramanın hikayeleri farklı kıtalarda ve farklı iş-galci güçlerle mücadele etmelerinden ötürü farklı son-larla bitecektir.

Bazen kasıp kavuran savaşların nedeni, belki de çok önemsiz bir davranıştır.Cemile'nin hikayesi 1930'da Cezayirli bir yöneticinin

Fransız temsilcisine hakaret etmesi üzerine Fransa'nınCezayir'i işgal etmesi ile başlar. Fransa, Nazi Almanya-sıyla girdiği savaşta başarılı olmuş ve Cezayir'e vadettiğiözgürlük sözünü tutmadığı gibi, tarihe Setif Katliamıolarak geçmiş bir kıyımla 1 milyondan fazla kişiyi öl-dürmüştür. Cemile'nin çocukluğu böyle bir sahneninarka planında geçer.

Leyla'nın hikayesi ise 1972'de Baas rejiminin Kürtlerekarşı başlatmış olduğu inkar ve imha politikaları sonu-cunda Kürtleri Bağdat'tan çıkarmasıyla başlar. Irak reji-minin Qeladizê şehrini bombalaması sonucu üç sivilinyaşamını yitirmesi, Leyla'nın eylemlilik sürecini başlatır.

Kürt olmak Leyla'yı kurtarmaz, fakat bir Avrupa devletinin sömürgesi olmak Cemile'yi kurtaracaktı.Cemile devrim süresince FLN (Ulusal Kurtuluş Cep-

hesi)'nin komutanı Sadi Yacef'in irtibat ajanı olarak çalışır.Cezayir'in başkenti Cezayir'de birçok silahlı eyleme katılır.Bir baskında yakalanır ve başkentteki Fransız lokantala-rına, birçok kişinin ölümüne yol açan bombalar yerleş-tirmekle suçlanır. Ağır işkencelerden sonra yargılanır,suçlu bulunur ve 1957'de ölüm cezasına çarptırılır. Ce-mile'nin tutukluluğu esnasında Cezayir'deki yargıç vesavcılardan gizli bir öneri gelir. Cemile onların seçeceğibir yetkili uzman tarafından kontrol edilecek ve sonraaklının başında olmadığına ilişkin verilecek bir raporlaresmen deli muamelesi görecek ve hemen salıverilecekti.Cemile her onurlu özgürlük savaşçısı gibi bu iğrenç öne-riyi reddeder.

Leyla Qasım'a gelince; o da Bağdat Üniversitesi'ndeSosyoloji eğitimi gördüğü sırada I-KDP (Irak-KürdistanDemoktrat Partisi) üyesidir. Kürt halkının gördüğü zulmedünya devletlerinin dikkatini çekmek için uçak kaçırmaeyleminde bulunur. Fakat bu eylemde başarıya ulaşamazve dört arkadaşıyla birlikte 24 Nisan 1974'te yakalanır

ve çok da uzun olmayan bir tutukluluk sürecinin ardın-dan, yine dört yoldaşıyla birlikte 13 Mayıs 1974'te idamedilir. Ayrıca Saddam Hüseyin'e suikast girişiminde bu-lunmakla da suçlanır. Leyla'nın da yaşadıkları Cemile Bu-hayrat'ınkinden farksız değildir. Tutukluyken annesineyazmış olduğu bir mektuptaki ifadeleri aynen şöyledir:"Dün Saddam ve beraberinde bir grup buraya geldi. Benikandıracağını ve ilkelerimden taviz vereceğimi zanne-diyordu. Hatta mücadeleden vazgeçmem için madditekliflerde bulundu. İstediğim okullarda öğretmenlik ya-pabileceğim vaadinde bulundu. Fakat ben bunları kabuledemeyecek kadar onurlu olduğumu, halkımı satmaya-cağımı söyledim. Kendimi Kürt ve Kürdistan davasına

adadığımı, bu mücadele uğrunda idamı onurla karşıla-dığımı söylemem üzerine çılgınlaşan koca Saddam'ınne kadar zavallılaştığını gördüm."

Yiğit Kürt direnişçisi Leyla Qasım, Kürt Ulusal Marşı EyReqîp'i okuyarak ipe gider. Sonrası Kürtler için onun de-diği gibi olacaktır; ölümünün ardından Kürtler, mücade-lesini devam ettirecektir. Bu onurlu ve güzel kadının sonisteği saç örgülerinden Kürdistan bayrağının yapılması-dır. Bu isteğin yerine getirilip getirilmediğiyle ilgili her-hangi bir bilgi yoktur.

Leyla Qasım'ın hayatı ve mücadelesi, yönetmen NasirHesen tarafından sinemaya uyarlandı.

Leyla'nın hikayesinin bittiği yerde Cemile'ninki devam eder.Ancak Cemile'nin Fransız avukatı Jacques Verges dün-

yanın en ücra köşesine bile yayılacak bir kampanya baş-latır. Kısa sürede etkili bir kamuoyu yaratılır ve infaz er-telenir. Simon De Bouvoir ve Françoise Sagan gibi ünlüFransız yazarlar da bu kampanyaya destek çıkarlar. Mo-dern feminizmin anası olarak bilinen Fransız filozof veyazar Simon De Beauvoir ‘Kadınlığımın Hikayesi’ adlıotobiyografik eserinde Cemile’nin hikayesine genişçeyer vermektedir.Hatta Simon De Bouvoir'ın Cemile'nintutukluluk koşullarıyla ve gördüğü işkencelerle ilgili yaz-dığı bir yazının Le Monde gazetesinde yayınlanmasınınertesinde, gazete Cezayir'de toplatılır ve 400 bin Frankmaddi kaybı olur. Fakat bir yandan da olumlu tepki mek-tupları da alır. Bu mektuplarda Cemile'nin bekaretininişkence uygulayan subaylar tarafından şiş sokularak bo-zulmuş olması sert bir dille yeriliyor ve onun durumunukitlelere duyurduğu için Bouvoir'a teşekkür ediliyordu.

Bir direnişçinin ev hanımı olarak devam eden yaşamı Ve nihayetinde birçok yenilgiden ve 1 milyondan fazla

insanın ölümünden sonra Evian Anlaşmaları imzalanırve Cezayir'in bağımsızlığı ilan edilir ve Cezayirli tutuklularbir bir serbest bırakılır. Cemile serbest bırakılmasının ar-dından Müslüman olup Mansur ismini alan avukatı Ver-ges ile evlenir. Birkaç yıl sonra da politik arenayı terketmekararı alan Bouhayrat, ev hanımı olarak Paris'te hayatınıdevam ettirir.

Özgür bir Cezayir için yaşamı pahasına mücadele edenbir kadının, sömürgeci bir ülkenin başkentinde yaşamı-nın geri kalanını sürdürmesi nasıl bir çelişkidir?

Fakat bazı kaynaklar Cemile Buhayrat’ın şu an Ceza-yir’in başkenti Cezayir’de yaşadığını söylemektedir. Enson 8 Mart Dünya kadınlar günü vesilesiyle Gazze’ye git-mek isteyen fakat Mısır’da durdurulup geçişleri engel-lenen farklı ülkelerden 80 kişilik heyetin içinde yer aldığıda, basında en son çıkan haberler arasındadır.

Ne Cemile özgür bir Cezayir'de yaşayabildi ne de LeylaQasım'ın saç örgülerinden Kürdistan bayrağı yapıldı. Dev-rimciler ölür, 'düştükleri' değil 'doğdukları' ve yiğitlikle-riyle aydınlattıkları yolları yadigar kalır yoldaşlarına.

ikayeh

Nuray UÇARt

İki kadın, iki kıta, iki kahramanlık hikayesi:

Leyla Qasım ve

Cemile BuhayratLeyla Qasım Cemile Buhayrat

Ölüm cezasına çarptırılan Cemile'ye Ceza-

yir'deki yargıç ve savcılardan gizli bir

öneri gelir. Cemile onların seçeceği bir

yetkili uzman tarafından kontrol edilecek

ve sonra aklının başında olmadığına iliş-

kin verilecek bir raporla resmen deli mua-

melesi görecek ve hemen salıverilecekti.

Cemile her onurlu özgürlük savaşçısı gibi

bu iğrenç öneriyi reddeder. *

Leyla Qasım'ın tutukluyken annesine yaz-

mış olduğu bir mektuptaki ifadeleri şöy-

ledir: "Dün Saddam ve beraberinde bir

grup buraya geldi. Mücadeleden vazgeç-

mem için maddi tekliflerde bulundu. Fa-

kat ben bunları kabul edemeyecek kadar

onurlu olduğumu, halkımı satmayacağımı

söyledim. Kendimi Kürt ve Kürdistan da-

vasına adadığımı, bu mücadele uğrunda

idamı onurla karşıladığımı söylemem üze-

rine çılgınlaşan koca Saddam'ın ne kadar

zavallılaştığını gördüm." **

Ne Cemile özgür bir Cezayir'de yaşaya-

bildi ne de Leyla Qasım'ın saç örgülerin-

den Kürdistan bayrağı yapıldı. Devrimciler

ölür, 'düştükleri' değil 'doğdukları' ve yi-

ğitlikleriyle aydınlattıkları yolları yadigar

kalır yoldaşlarına.

Page 14: Politikart E-Dergi

ortrep

15

Yaşamını Kürt halkının özgürlük mücadelesine ada-yan Murat Bozlak, 1952 yılında Ankara’nın Şerefli-koçhisar İlçesi'nin Aktaş Köyü'nde doğdu. İlk orta

ve lise öğreniminin ardından Ankara Üniversitesi HukukFakültesi’ni bitirdi. Uzun süre avukatlık yaptı. Kürtlük bilin-ciyle öğrencilik yıllarında tanıştı. Özellikle avukatlık döne-minde tanık oldukları kendisini genç yaşlarda siyasete yön-lendirdi. Aktif siyasete SODEP çalışmalarıyla başladı veSHP'nin kurucuları arasında yer aldı.

Bozlak, iki asır önce Kürdistan'dan İç Anadolu bozkırlarınagöç eden Kürt aşiretlerinden birine mensuptu. Yaşamı bo-yunca İç Anadolu Kürtlerinin sürgün yıllarının aydınlanmasıarayışı içerisinde oldu. Kürt hareketiyle tanışması da buarayışının bir parçasıydı.

1989 yılında 7 Kürt milletvekilinin Paris Kürt Konferansı'nakatılması nedeniyle Disiplin Kurulu'na verilmesi üzerine,SHP'den ayrılarak HEP Kurucular Kurulu üyesi oldu. 1993 yı-lında HEP'e açılan kapatma davası sonrasında DEP'in kuru-luşunda belirlenen 54 kişilik Kurucular Kurulu'nda yer aldı.Eylül 1993 yılında Çiller'in Başbakan olmasıyla birlikte Kürtlertopyekün hedef haline geldi. Bu yıllar, baskılar, gözaltılar, failimeçhul ve yargısız infazların doruğa ulaştığı yıllardı.

Bozlak, DEP Genel Sekreterliği görevini yürütürken, 5 Şu-bat 1994 tarihinde Keçiören'deki evinde silahlı saldırıyauğradı. Kendisine sıkılan 9 kurşundan 5'i vücuduna isabetetti. Ankara'da hastaneye kaldırıldı, ardından tedavisi içinAvrupa'ya gitmek zorunda kaldı.

3 Mart DEP depreminin yaşandığı dönemde yurtdışındatedavi görüyordu. Herkesin Avrupa'yı tercih ettiği bir dö-nemde o yine halkını, davasını tercih etti ve Türkiye'yedönerek HADEP'in kuruluş çalışmalarında yer aldı. 11 Ma-yıs 1994'te kurulan HADEP'in Kurucu Genel Başkanı oldu.İlk açıklamasında "Özgürlükçü, eşitlikçi, barışçı, çoğulcu,katılımcı, toplumsal değişim ve yeniliği savunan, evrenseldeğişimlere sahip, sol, demokratik bir kitle partisi olanHalkın Demokrasi Partisi, tüm insanlarımızla birlikte, bu

yepyeni günleri adım adım inşa etmeye taliptir" değer-lendirmesinde bulundu.

24 Haziran 1996'da yapılan 1. Olağan Genel Kurulu'ndaHADEP Genel Başkanlığı'na seçildi. HADEP kongresindeyaşanan bayrak provakasyonu nedeniyle, aynı gün HADEPyöneticileriyle birlikte gözaltına alınarak, tutuklandı. Nisan1997'de tahliye edildi. Bu ilk tutuklanma olmayacaktı.

28 Şubat MGK kararlarının ardından 1998 yılında HADEP’eyönelik baskılar sürdü. 10 Şubat 1998’de HADEP Genel Mer-kezi polis tarafından basıldı. Gerekçe olarak HADEP tarafındanhazırlanan 1998 takviminde Kürdistan haritasının bulunmasıgösterildi. Bozlak ve HADEP yöneticileri 8 ay tutuklu kaldı.Cezaevinden çıkar çıkmaz mücadelesine kaldığı yerden de-vam etti. HADEP yöneticileriyle birlikte tahliye olduğu dönem,PKK Lideri Abdullah Öcalan'a uluslararası komplonun başla-tıldığı dönemdi. Türkiye'de Kürtlere yönelik linç girişimleriartmış, HADEP il ve ilçe binalarında ise açlık grevleri başlamıştı.Murat Bozlak 18 Kasım 1999'da Türkiye halklarını barış vesağduyuya çağıran yazılı bir açıklama yaptı. 19 Kasım'da HA-DEP Genel merkezi ve il örgütleri polisler tarafından basılaraktutuklama furyası başlatıldı. Bozlak ifade için çağrılarak birkez daha tutuklandı. HADEP Genel Başkanı merkez yönetici-leri cezaevinde bulunduğu bu dönem, 18 Nisan 1999 yerelve genel seçimler yapıldı. HADEP bu seçimlerde 34 belediyekazandı. Fakat Bozlak ve arkadaşları seçim barajı aşılamadığıiçin parlamentoya giremedi.

Bu davaların yanı sıra mitingler, il ziyaretleri ve basınaçıklamalarından dolayı hakkında yüzlerce dava açıldı.

Tutuklandığı üç davada bir numaralı sanık olarak hemyargılandı, hem de yargıladı. Ape Musa'ın deyimiyle bu da-vaların sanığı, tanığı ve davacısıydı. İlk tutuklandığında yap-tığı açıklamada, "Bu davalar siyasi davalardır. Hem demo-kratik siyasal mücadeleyi zayıflatmak istiyorlar hem de bizimüzerimizden Kürt hareketine mesaj vermek istiyorlar" de-mişti. 21 Haziran 1999'de tahliye oldu. Fakat Ankara 1 NoluDGM tarafından 312. Madde'den hakkında verilen ceza 28Haziran 1999’da onanınca siyasi yasaklı oldu. HADEP GenelBaşkanlığı'ndan ayrıldı. Daha sonra hapis cezası düştü.

PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, gerillaların sınır dışına çe-kilmesi ve barış gruplarının Türkiye'ye gelmesi yönündekiçağrı sonrasında yeni bir siyasal dönem başladı. HADEP'e

yeni katılımlarla birlikte 26 Kasım 2000 tarihinde yapılan4. Kongre'de yeniden genel başkan oldu. 90'lı yıllardanfarklı olarak HADEP bu dönemde Türkiyelileşme misyo-nuyla çalışma yürüttü.

1 Eylül 2001 yılında HADEP'in Ankara'da yapacağı Barışmitingine izin verilmedi. Bunun üzerine halkla buluşmamitingleri başlatıldı. Kalp ameliyatı geçiren Bozlak, sağlıksorunlarına rağmen 20 gün süren bölge gezisinde seçimotobüsüyle Kars'dan Urfa'ya kadar il il gezdi.

3 Kasım 2002 seçimlerinde DEHAP çatısı altında girilenseçimlerde milletvekili adayı olarak gösterildi. 312. Mad-de’den aldığı ceza ertelense de yasal engel nedeniyle YSKvetosuna takıldı. Yasaklı olmasına rağmen Adana'dan veri-len seçim startıyla birlikte Kürdistan ve Türkiye'deki seçimmitinglerine katılarak çalışmalarını sürdürdü. 2003 yılındaHADEP'in kapatılmasıyla 5 yıl siyaset yasağı verildi.

DTP sürecinde oluşturulan koordinasyonda yer aldı.Uzun yıllar aktif siyaset yapan Bozlak, bu dönem kendi-

sine ait ticari işletmeyi toparlamaya çalıştı. Bu süreçte ağır-lıklı olarak Aktaş Köyü sınırlarında bulunan benzin istas-yonunda zamanının büyük bir bölümünü geçirmeyebaşladı. DTP’nin kapatılmasıyla BDP’de siyasi çalışmalarınadevam etti. 11 Haziran 2011 tarihinde BDP'nin desteklediğibağımsız milletvekili olarak Adana'dan seçilerek, parlamen-toya girdi. Bozlak seçildikten bir süre sonra kanser hastalı-ğına yakalandığını öğrendi. Uzun ve yorucu bir tedavi sürecibaşladı. Eşi Seycan Bozlak, bu süreci şöyle anlatıyor: "Nekadar yaşayacağını da biliyordu. Ama bunu kimseye, ço-cuklarına dahi yansıtmadı. Hem tedavi sürecini sürdürdü,hem de milletvekili olduğu Adana halkına hizmet vermekistiyordu. Bu süreçte hep metanetini korudu. Zor bir dö-nemdi ama halkın kendisini anlayacağını hep söyledi. Ce-naze töreninin Meclis'te değil, partisinin önünde yapılma-sını istedi. Cenazesiyle de 'Bir an önce bu barışı sağlayın'mesajını vermeye çalıştı. Hepimiz öleceğiz bunu biliyoruz.Ama bu ölüm erken bir ölümdü. Murat Beyin direnme ru-huna hepimizin ihtiyacı vardı."

Kısacası, 90'lı yıllarda başlayan demokratik Kürt siyasalmücadelesinde verilen mücadelede önemli bir katkı sunanBozlak, 90'lı yılların siyasetçisi, tanığı, sanığı, genel başkanıve direnişçisiydi.

Hakkında yüzlerce davaaçıldı. Ape Musa'nın de-yimiyle bu davaların sa-nığı, tanığı ve davacı-sıydı. İlk tutuklandığındayaptığı açıklamada, "Budavalar siyasi davalardır.Hem demokratik siyasalmücadeleyi zayıflatmakistiyorlar hem de bizimüzerimizden Kürt hare-ketine mesaj vermek is-tiyorlar" demişti.

Aydın BOLKANt

Özgürlüğe adanan ömür