Upload
others
View
16
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
POSTPARTUM SORUNSUZ SÜT İNEKLERİNDE
PRID UYGULAMASI SONRASI
OVARYUM ULTRASONOGRAFİSİ
VE FERTİLİTE PARAMETRELERİNİN
DEĞERLENDİRİLMESİ
Gaye BULUT
DOĞUM VE JİNEKOLOJİ ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. Erol ALAÇAM
2012- ANKARA
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
POSTPARTUM SORUNSUZ SÜT İNEKLERİNDE
PRID UYGULAMASI SONRASI OVARYUM
ULTRASONOGRAFİSİ VE FERTİLİTE
PARAMETRELERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Gaye BULUT
DOĞUM ve JİNEKOLOJİ ANABİLİM DALI
DOKTORA TEZİ
DANIŞMAN
Prof. Dr. Erol ALAÇAM
2012- ANKARA
iii
İÇİNDEKİLER
Kabul ve Onay ii
İçindekiler iii
Önsöz iv
Simgeler ve Kısaltmalar v
Şekiller vi
Çizelgeler vii
1. GİRİŞ 1
1.1 Postpartum Dönem 1
1.1.1 Uterus İnvolüsyonu ve Endometrial Rejenerasyon 1
1.1.1.1 İnvolüsyonu Etkileyen Faktörler 3
1.1.2 Uterusun Bakteriyel Eliminasyonu 4
1.1.3 Postpartum Ovaryum Aktivitesinin Başlaması 4
1.2 Östrus Siklusu 5
1.2.1 Östrus Siklusunun Endokrin Düzeni 6
1.2.1.1 Corpus Luteum ve Progesteron Salınımı 7
1.3 Folliküler Dinamik 8
1.4 Östrus Sikluslarının Denetlenmesi 9
1.4.1 Östrus Siklusların Denetlenmesinde Kullanılan Hormonlar 10
1.5 Reprodüktif Performans ve Fertilite Parametreleri 12
1.5.1 Buzağılama Aralığı 13
1.5.2 Servis Periyodu 14
1.5.3 Doğum- İlk Kızgınlık Aralığı 14
1.5.4 Doğum-İlk Tohumlama Aralığı 14
1.5.5 Tohumlama-Gebe Kalma Aralığı 15
1.5.6 İlk Tohumlamada Gebe Kalma Oranı 15
1.5.7 Toplam Gebelik Oranı 16
1.5.8 Gebelik Başına Toplam Tohumlama Sayısı 17
1.5.9 Östrus Evresi ve Belirlenebilme Oranı 17
2. GEREÇ ve YÖNTEM 20
2.1 Gereç 20
2.2 Yöntem 20
3. BULGULAR 24
3.1 Postpartum 25-46. Günler Arasında Uterus ve Cervix’ten Alınan
Ölçüm Sonuçları
24
3.2 PRID Uygulama Öncesi Ovaryum Değerlendirmeleri 26
3.3 Folikül Çapı ile Östrus Belirtilerinin Karşılaştırılması 26
3.4 Ovulasyon Oranı 27
3.5 Fertilite Parametreleri 27
4. TARTIŞMA 30
5. SONUÇ ve ÖNERİLER 35
ÖZET 37
SUMMARY 38
KAYNAKLAR 39
ÖZGEÇMİŞ 48
iv
ÖNSÖZ
Sütçü inek yetiştiriciliğinde ekonomik kayıplara sebep olan önemli sorunlardan biri
reproduktif performans düşüklüğüdür. Üretimin ekonomik ve devamlı olması için
dölveriminin devamlılığının sağlanması gerekmektedir. Sürü yönetiminde en önemli
nokta ineklerden her yıl canlı ve sağlıklı bir yavru almaktır. Dölveriminde bu ana
hedefin gerçekleşebilmesi için, doğum yapan ineklerin sağlıklı bir postpartum dönem
geçirmeleri gerekmektedir. Bu dönemde genital organlarda gebelik öncesi yerleşim
ve ölçülere dönüş, arınma ve yenilenme olguları şekillenmekte ve dahası ovaryum
fonksiyonları başlamaktadır. Tüm bu olayların doğal sürecinde gerçekleşmesi ve
izleyen tohumlamalardan yüksek oranda gebelik elde edilmesi ancak ideal bir
reproduktif sürü yönetimi çerçevesinde olanaklıdır.
Sütçü inek işletmelerinde önemli sorunlardan bir tanesi östrusların belirlenmesi
eylemidir. Son yıllarda birçok yatırımcı orta, büyük ve kalabalık işletmelere yatırım
yapmayı düşünürken, fertilitenin önemi ve bu amaçla yapılacak tohumlamaların
başarısı için belki de en önemli faktör olan östrusların belirlenmesi konusunda, çok
bilinçli olmadıkları görülmektedir. Bununla birlikte, östrusların belirlenmesi
konusunda birçok gözlem yöntemleri, gereçler ve hormon preparatları geliştirilmiştir.
Sunulan tez çalışmasında da, özellikle kalabalık işletmeler için öngörülen,
hormon kontrollü tohumlamalar tercih edilmiş ve intravaginal progesteron hormonu
uygulamalarının follikül dinamiğine ve önemli fertilite ölçütlerine etkileri
değerlendirilmiştir.
Doktora çalışmalarım süresince yardım ve değerli önerilerini esirgemeyen
Prof. Dr. Erol ALAÇAM’a ve Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Doğum ve
Jinekoloji Anabilim Dalı Hocalarıma ve Araştırma Görevlisi Arkadaşlarıma; ayrıca
saha çalışmalarımı yürüttüğüm Matlı Araştırma Çiftliğinde görev yapan Veteriner
Hekim, Ziraat Mühendisi ve Teknisyen meslektaşlarıma teşekkürü borç bilirim.
Uzun doktora eğitimim sürecinde maddi ve manevi desteklerinden ötürü canım
aileme ve beni yüreklendiren meslektaşım Derya Akpınar’a teşekkür ederim.
v
SİMGELER ve KISALTMALAR
~ Yaklaşık
=S Ortalama ve Standart Hata
α Alfa
DF Dominant Follikül
eCG Equine Chorionic Gonadotropin
FSH Follikül Stimüle Edici Hormon
Gİ Gebelik İndeksi
GnRH Gonadotropin Salgılatıcı Hormon
hCG Human Chorionic Gonadotropin
İTGO İlk Tohumlamada Gebelik Oranı
LH Lüteinleştirici Hormon
MgO Magnezyum Oksit
MHz MegaHertz
ng Nanogram
P4 Progesteron
PGF2α Prostaglandin F 2 alfa
pp Postpartum
PRID Progesteron Releasing Intravaginal Device
SP Servis Periyodu
SPSS Statistical Packageforthe SocialSciences
TGO Toplam gebelik oranı
Tİ Tohumlama İndeksi
USG Ultrasonografi
vi
ŞEKİLLER
Şekil 3.1 Zamana göre sağ cornu uteri çapında gerçekleşen değişim 24
Şekil 3.2 Zamana göre sol cornu uteri çapında gerçekleşen değişim 25
Şekil 3.3 Zamana göre cervix uteri çapının değişimi 26
Şekil 3.4 Gruplara göre ilk tohumlamada gebelik oranlarının karşılaştırılması 28
vii
ÇİZELGELER
Çizelge 1.1 Servis periyodu süresine bağlı olarak sürünün değerlendirilmesi 14
Çizelge 1.2 Doğum- İlk tohumlama aralığının sürü içerisinde değerlendirilmesi 15
Çizelge 1.3 Tohumlama indeks değerinin sürü performansı açısından
değerlendirilmesi
17
Çizelge 1.4 Östrus tespitinin sürü performansı bakımından değerlendirilmesi 18
Çizelge 2.1 Östrus belirtilerinin derecelendirilme yöntemi 22
Çizelge 2.2 Fertilite parametrelerinin hesaplanması 23
Çizelge 3.1 Zamana göre cornu uteri çaplarındaki değişim 25
Çizelge 3.2 Zamana göre cervix uteri çapındaki değişim 26
Çizelge 3.3 Çalışma ve kontrol gruplarında gözlenen östrus yoğunluğu 26
Çizelge 3.4 Gruplara göre ineklerin fertilite ölçütleri 29
1
1. GİRİŞ
1.1. Postpartum Dönem
Postpartum dönem doğumun gerçekleşmesinden sonra genital sistemin anatomik,
histolojik ve fonksiyonel yönden gebelik öncesi durumuna dönmesi için gereken
süreçtir (Kindahl ve ark, 1999). Bu dönemde önemli değişimler meydana
gelmektedir. Bunlar, uterusun involusyonu, endometriyal rejenerasyon,
ovaryumların normal siklik aktivitesinin başlaması ve bakteriyel kontaminasyonun
elimine edilmesidir (Arthur ve ark., 1982; Hafez, 1987; Slama ve ark., 1991;
Hoedemarker, 1998).
Postpartum (pp) dönem üç evrede incelenebilir: Erken Postpartum Dönem:
Doğumla başlar, pp 7-14. günlerde hipofiz’in GnRH’a cevap vermesine kadar devam
eder. Retentio secundinarum ve puerperal metritis gibi olgular bu dönemde
görülmektedir. Orta Dönem: Hipofiz’in GnRH’a duyarlılığının artması ile başlar.
Postpartum ilk ovulasyona kadar geçen süreçtir. Ovulasyon zamanı pek çok faktöre
(yaş, beslenme, intrauterin bakteriyal ekoloji, endokrin problemler, vb) bağlı
değişmektedir. Dolayısıyla orta pp dönemin uzunluğu değişkendir. Postpartum
ovaryum aktivitesi 4-10. günlerde ve ilk ovulasyon ise yaklaşık 12-25. günlerde
gerçekleşmektedir. Orta pp dönemde bakteriyel eliminasyon gerçekleşmiş ya da
sayıları azalmıştır. Metritis veya endometritislere bu dönemde sık rastlanılır.
Ovulasyon Sonrası Dönem: Postpartum ilk ovulasyondan başlayıp, pp sürecin
tamamlanmasına kadar geçen süreçtir. Postpartum dönem yaklaşık 45 günlük (40-50
gün) bir süreyi kapsar. Kronik metritis, endometritis ve pyometra olgularına bu
dönemde rastlanılır (Olson ve ark., 1986; Hoedemarker, 1998).
1.1.1. Uterus İnvolüsyonu ve Endometrial Rejenerasyon
Doğum sonrası uterusun gebelik şekillenmeden önceki normal boyut ve
fonksiyonlarına geri dönmesine uterus involusyonu denir. Bu süreç myometrial
2
kontraksiyon, bakteriyel eliminasyon ve endometriyal rejenerasyonla
gerçekleşmektedir. Uterus, postpartumun ilk birkaç gününde hızlı bir şekilde invole
olur. Uterus, pp 25-30. günlerde involusyon sürecinin büyük bir kısmını tamamlar.
Myometrial kontraksiyonlarla uterusta bulanan mukus, kan, yavru zarı parçaları,
maternal doku ve fötal sıvılardan oluşan lochia’nın eleminasyonu gerçekleşmektedir.
Normal şartlarda lochial akıntı postpartum 10-12. günlerde çok azalır ve 14-18.
günlerde kesilir. Ancak bazı ineklerde anormal lochial akıntı pp 20-30. günlere kadar
devam edebilir (Olson ve ark, 1986; Hussain ve Daniel, 1991; Mortimer ve ark,
1997; Mateus ve ark, 2002).
Postpartum dönemin ilk haftasında rektal yolla uterusun tamamı palpe
edilemezken, 10-15. günlerde palpe edilebilir. Uterus, gebelik öncesi durumuna
postpartum 42-46. günlerde ulaşır. Ancak postpartum 25. günden sonrası meydana
gelen değişiklikler pek fark edilmez. İnvolusyon kontrolunda cornu uteri’ler ve
cervix uteri takip edilmektedir. Uterusun involusyonu cervix uteri’ye göre daha
hızlıdır. Yapılan araştırmalarda cornu uteri’lerin çaplarının, pp 25-30. günlerde 30-40
mm; postpartum 30-40. günlerde ise 20-30 mm arasında olduğu tespit edilmiştir.
İnvolusyonu en geç tamamlayan cervix uteri’dir. Bu segmentin çapı postpartum 40-
50. günlerde, primipar ineklerde 25- 30 mm iken, multipar ineklerde 30- 45 mm
arasındadır. Karunkular alanların epitelizasyonu da pp 40-50. günler arasında
tamamlanmaktadır (Olson ve ark, 1986; Öcal, 2002; Sheldon ve ark, 2006).
Uterus involusyonunda oksitosin ve endojen prostaglandinler aktif rol
almaktadır. Oysa ki, gonadotropik hormonlar, ovariyan steroidler, eksojen östrojen
ve progesteron uygulamalarının involusyonda etkinlikleri yoktur (Yavaş ve Walton,
2000). Oksitosinin myometrium üzerindeki etkisi östrojenik evrede artar. Doğumu
takiben kan dolaşımındaki östrojen bazal seviyeye düşer. Bu durumda ancak
postpartum ilk 12 saatte oksitosin myometrium üzerinde kontraktil etki oluşturur.
Anlaşılacağı üzere involusyonun gerçekleşmesinde uterotonik etkisi olan PGF2α’nın
rolü önemlidir (Öcal, 2002). PGF2α konsantrasyonu pp 1-4 günlerde maksimum olup,
15. günden itibaren konsantrasyonu aşamalı olarak azalmaktadır (Knickerbocker ve
ark., 1986).
3
1.1.1.1. İnvolüsyonu Etkileyen Faktörler
Doğum ve doğum sonrasında şekillenen sorunlar (güç doğum, retentio
secundinarum, prolapsus uteri, metritis, metabolizma hastalıkları) involusyonun
gecikmesine yol açmaktadır (Aslan ve ark., 1995; Mateus ve ark, 2002; Öcal, 2002).
Retentio secundinarum olgularında involusyon 70-90. günlerde tamamlanmaktadır
(Laven ve Peters, 1996). Doğum öncesi görülen, tortio uteri, gebelik paraplejisi,
prolapsus vagina gibi problemler involusyon süresini uzatmaktadır (Öcal, 2002).
Normalde uterus ortamı anaerobiktir ve uterusta farklı tip bakteriler izole
edilmiştir. En sık karşılaşılanlar; Echerichia coli, Actinomyces pyogenes, koliform alt
türleri, Pseudomonas aeruginosa, hemolitik streptokoklar, Gr (+) ve Gr(-) anaerob
mikroorganizmalar (Olson ve ark., 1986; Hussain ve Daniel, 1991) olarak
sıralanabilir. Uterustaki kan, doku döküntüleri ve sıvılar mikroorganizmaların
çoğalmasına uygun zemin hazırlarlar ve dolayısıyla enfeksiyonların şekillenme şansı
yüksektir (Mateus ve ark., 2002). Uterus enfeksiyonun şiddeti ne olusa olsun, bu
durum involusyon sürecini uzatmaktadır (Olson ve ark., 1986). Primiparlara göre
multipar ineklerde involusyon daha geç olmaktadır. Ayrıca hayvanın yaşı arttıkça bu
sürecin uzadığı bilinmektedir (Hussain ve Daniel, 1991).
Yaz ve ilkbaharda doğum yapanlarda kış ve sonbaharda doğum yapanlara
nazaran involusyon daha hızlı şekillenmektedir. Bunun nedeni olarak havaların
soğumasıyla yem kalitesinin düşmesi ve alınan enerjinin bir kısmının vücut ısısını
regüle etmekte kullanılmasıyla oluştuğu gösterilmektedir (Hussain ve Daniel, 1991).
Vücut kondüsyon skorunun yüksek ya da düşük olması pp ovariyan aktiviteyi
geciktirtiği gibi uterus involusyon süresini de uzatmaktadır. Rasyonda üre miktarı
arttığında involusyon 20,6 günde, silaj ile beslenenlerde ise 25,4 günde
tamamlanmaktadır (Hussain ve Daniel, 1991).
4
1.1.2. Uterusun Bakteriyel Eliminasyonu
Buzağının genital kanaldan çıkışı sırasında oluşan negatif basınç ile ortamdaki
enfeksiyöz etkenler uterus içine yönlenir ve böylelikle postpartum süreçte uterusun
kontamine olduğu ve bu olgunun doğal kabul edildiği bildirilmektedir (Etherington
ve ark, 1991; Huszenicza ve Fodor, 1999). Postpartum süreç ile uterus enfeksiyon
oranları arasında negatif bir korrelasyon vardır. Bakteriyel eliminasyon uterus
involusyonunun, endometrial rejenerasyonun tamamlanması ve uterus savunma
mekanizmasının çalışması ile koordineli bir şekilde gerçekleşmektedir. Uterusun
postpartum dönemde enfeksiyonlardan arınma mekanizmasını etkileyen faktörler de
mevcuttur. Uterus involusyonunu etkileyen faktörler bu süreci de etkilemekte, ancak
mikroorganizmanın yoğunluğu ve türü daha önemli rol oynamaktadır (Sheldon ve
ark, 2006).
1.1.3. Postpartum Ovaryum Aktivitesinin Başlaması
Doğumdan sonra ineklerde ilk ovaryum aktivitenin başlaması, postpartum 15-70
günler arasında değişken olup, çok sayıda faktör tarafından etkilenmektedir. Temel
olarak, postpartum ilk siklik aktivite sütçü ineklerde etçi ineklere göre, multipar
ineklerde de primipar ineklere göre daha erken başlar (Rajamahendran ve Taylor,
1990).
Doğum sonrası ovaryumlar gonadotropik etkiye açıktır. Ancak pp erken
dönemde hipofiz GnRH’a duyarsız olduğundan ovaryumlarda ileri folliküler gelişim
görülmez (Öcal, 2002). Doğumdan sonraki ilk beş gün içinde adenohipofizin
GnRH’a duyarlı olmaya başlamasıyla follikül stimüle edici hormon (FSH) salınımı
başlar. Artan FSH ovaryumlarda folliküller gelişmeyi başlatır. Beraberinde FSH ile
düşük oranda pulsatil luteinleştirici hormon (LH) salınımı artmaya başlar. Bu artış,
ovaryan steroidogenezisi yani folliküllerden östrojen salınımını uyarır. Dolaşımda
konsantrasyonu giderek artan östrojen, FSH salınımını durdururken, GnRH’nın
5
uyarılması ile LH’nın ani artışına neden olur. Bazen dominant folikül atrezi olur ve
yeni bir folliküler dalga şekillenir (Stevenson, 1997; Kindahl ve ark., 1999).
Postpartum ovaryum aktivitesi 11-13. günlerde başlar ve ilk ovulasyon 15-26.
günlerde gerçekleşir. Ovulasyon sonrası luteal faz kısa sürer. Ayrıca inekte bu
dönemde gözle görülür bir kızgınlık davranışı sergilemez. Östrus davranışlarının ve
östrus siklusunun tipik klinik endokrin olaylarının başlaması pp 25-30. günler arasına
denk gelmektedir (Knickerbocker ve ark., 1986).
Uterusun involusyonu ve ovaryumların fonksiyonu arasında sıkı bir ilişki
bulunmaktadır (Aslan ve ark., 1995). Metritis, retentio secundinarum, mastitis,
doğum sonrası rasyonlarda negatif enerji dengesi, vücut kondüsyon düşüklüğü,
laktasyon ya da emzirme, doğum mevsimi, stres, uterus patolojileri, kronik
hastalıklar pp ovaryum aktivitenin başlamasını belirleyen faktörler arasında yer
almaktadır (Knickerbocker ve ark., 1986).
1.2. Östrus Siklusu (Seksüel siklus)
İneklerde seksüel siklusun süresi 17-25 gün olup (ortalama 20-21 gün) dür. Siklusun
östrus evresi 2 ile 30 saat arasında sürer (ortalama 12-18 saat). Ovulasyon, östrus
başladıktan 24-30 saat sonra gerçekleşmektedir (Stevenson, 1997).
Seksüel siklus evreleri dört döneme ayrılmaktadır. Östrus (0. gün), metöstrus
(1-3 gün), diöstrus veya luteal faz (4-18 gün), foliküler faz (19. gün - östrus
davranışlarının başlaması). Östrus, kızgınlık davranışlarının gözlenmesi ve erkeğin
kabulü ile karakterizedir. Bu dönem oosit ve follikülün son olgunlaşma evresidir.
Metöstrus, ovulasyonun gerçekleştiği, corpus luteum (CL)’nin oluştuğu ve
progesteron üretiminin başladığı dönemdir. Diöstrus, CL’nin büyüklüğünün ve
plazma progesteron konsantrasyonunun maksimum düzeye ulaştığı dönemdir. Bu
dönemin sonlarına doğru fertilizasyon şekillenmemiş ise luteolizis şekillenmeye
başlar ve progesteron konsantrasyonu azalır. Proöstrus, CL’nin regresyonu ile östrus
6
davranışlarının başlangıcı arasındaki dönemdir (Knickerbocker ve ark., 1986;
Stevenson, 1997).
1.2.1. Östrus Siklusunun Endokrin Düzeni
Östrus siklusunun normal endokrinolojisinde ve seksüel davranışların
düzenlenmesinde hipotalamus (GnRH), hipofiz (FSH, LH), ovaryumlar (Östradiol,
progesteron, inhibin) ve uterus (PGF2α) gibi endokrin yapıların etkileşimleri
önemlidir. Bu etkileşimi üç dönemde toplamak mümkündür (Stevenson, 1997;
Gordon, 2003). Pregonadotropin salınımı, corpus luteum’un gerilemesiyle başlayıp,
preovulatorik LH ve FSH salınımınıyla son bulan bir dönemdir. Preovulatör follikül
oluşurken dolaşımdaki progesteron konsantrasyonu düşer, eş zamanda östrojen
(östradiol) konsantrasyonu da artar. Östrojen, dolaşımda belli bir miktara ulaşınca eş
zamanlı olarak folikül üzerinde LH reseptör sayısını arttırmaktadır. Neticede, artan
LH ve östradiol östrus’un başlamasına neden olur. Östrus periyodunda artan östrojen
hayvanda fiziksel ve psişik değişimlere yol açarken preovulatorik LH ve FSH
salınımına neden olmaktadır. Maksimum seviyeye ulaştığında östradiol, inhibin
hormonu vasıtasıyla hipofiz ön lobunu negatif feed back ile uyararak FSH salınımı
inhibe eder. Ayrıca pozitif feed back ile LH salınımına neden olur. Böylelikle LH
piki ve devamında ovulasyon gerçekleşmektedir (Knickerbocker ve ark, 1986;
Turzillo ve Fortune, 1993; Kaneko ve ark, 2002). Postgonadotropin salınımı: Bu
periyotta, dolaşımda östradiol miktarı azalması tipiktir ve luteinizasyon başlar.
Östrus döneminde maksimum konsantrasyona ulaşan östradiol, ovulasyonun
gerçekleşmesiyle dolaşımda konsantrasyonu düşer. Ovule olan folikülde teka ve
granulaza hücreleri lüteinleşmeye başlar. Bu olaylar metöstrus döneminde (1-3 gün)
gerçekleşmektedir. Bu dönemde dolaşımda LH, östradiol ve progesteron
konsantrasyonları düşüktür. Eş zamanlı olarak ikinci kez FSH salınımı artar
(periovulatör FSH salınımı). İlk kez FSH salınımı (preovulatör FSH salınımı),
periovulatör FSH dönemleri kıyaslandığında dolaşımdaki FSH konsantrasyonu
preovulatör dönemde daha fazladır. Konsantrasyonu az da olsa FSH yeni bir folikül
dalga oluşumunu başlatır (Stevenson, 1997; Hendriksen ve ark., 2003). Luteal faz ise
7
corpus luteum (CL)’un progesteron (P4) salınımı ile başlar, 4-18 günlük bir süreçtir.
Dolaşımda P4 günde 1 ng/ml iken maksimum konsantrasyona 8-10. günlerde ulaşır.
Dolayısıyla CL de azami büyüklüğe bu günlerde ulaşmaktadır. Progesteronun LH
üzerindeki negatif geri tepkimesiyle LH düzeyi düşmektedir (Stevenson,1997;
Yoshioka ve ark., 2001; Nett ve ark., 2002). Böylelikle ineklerde ekzojen
progesteron (P4) uygulamalarında LH salınım miktarında azalma hızı artmaktadır (6
saat içinde) ve bu azalma hızı doza bağlı değişmektedir (Bergfeld ve ark., 1996).
1.2.1.1. Corpus Luteum ve Progesteron Salınımı
Preovulatorik LH salınımı sonrası ovulasyon ve CL şekillenmektedir. Ovaryan
follikül yapısında yer alan granuloza ve teka hücreleri; ovulasyon sonrası, büyük ve
küçük luteal hücrelere dönüşmektedir. Büyük hücreler progesteron ve oksitosin
salınımını gerçekleştirir. Küçük hücrelerde progesteron salgılar ve LH’ya duyarlıdır.
Küçük hücreler büyük hücrelerden sayıca daha fazladır. Fonksiyonel CL’nin
oluşmasında LH önemli bir rol üstlenmiştir. Siklusun 10. gününe kadar corpus
luteum’un hücre sayısı ve ağırlığında bir artış görülür. (Peters ve ark., 1994).
Progesteron östrus siklusunun büyük bir bölümünde baskındır. Siklusun 3-4.
günlerinde dolaşımda tespit edilebilmektedir. Konsantrasyonu siklusun 8. gününe
dek belirgin bir şekilde artar ve östrus sırasında miktarı azalır (luteolizis). Erken
luteal dönemde (0-3 gün), fonksiyonel CL daha oluşmamıştır, bu günlerde luteal
hücreler gelişmektedir. Yapılan bir çalışmada erken luteal dönemde oksitosin
uygulamalarının CL’nin gelişimini aksattığı, PGF2α uygulamalarından ise
etkilenmediği tespit edilmiştir. Ayrıca erken ve geç metöstrus dönemde progesteron
uygulamaları CL çapını azaltmaktadır (Burke ve ark., 1994).
Östrus’tan birkaç gün önce (1-4 gün) dolaşımdaki progesteron hormonu azalır
ve yaklaşık iki gün içerisinde bazal seviyeye iner. Progesteron’un bazal seviyeye
inmesi ve östrus’un başlaması arasındaki geçen süre bir çok faktöre bağlı
değişmektedir. Bunlar dominant follikül (DF)’nin varlığı, vücut kondüsyonu, stres,
8
mevsim, laktasyon ve beslenme olarak sayılabilir. PGF2α salınımı luteal oksitosinin
endometrial hücre üzerinde spesifik reseptörlerine bağlanmasıyla gerçekleşir. Bu
spesifik reseptörlerin oluşumu folliküler östradiol’e bağlıdır. Östradiol ise siklusun
12-15. günleri arasında yeni bir follikül dalga oluşumuna bağlı olarak ortama
salınmaktadır. Dolayısıyla yeni dalganın folliküler devresinde üretilen östrojen
endometrium’da spesifik luteal oksitosin reseptörlerin formasyonunda görev alırken,
aynı süreç içinde luteal oksitosinler (luteolizis) endometriyal hücre reseptörlerine
bağlanarak PGF2α salınımını stimüle etmektedir (Gordon, 2003). Sonuç olarak,
östradiol’ün luteolizisin şekillenmesinde kritik öneme sahip olduğu anlaşılmaktadır
(Binelli ve ark, 2001).
1.3. Folliküler Dinamik
İneklerde folliküller dinamik dalga modeline benzeyen bir gelişim gösterir (Kähn,
2004). Bu folliküler gelişim, sadece östrus siklusunun folliküler evresinde değil
luteal evre, gebelik (<90 gün) ve postpartum dinlenme dönemlerinde de dalgalanma
şeklinde devam eder (Sirois ve Fortune, 1988; Ginther ve Knopf, 1989; Gordon,
2003). İneklerde folliküler gelişim 7-9 gün arayla başlayan düzenli dalgalanmalar
şeklinde oluşur. Postpartum ilk folliküler dalga, iki hafta içinde başlar ve ovulasyon
gerçekleşene kadar dominant follikül içeren dalgalar oluşur (Murphy ve ark, 1990;
McDougall ve ark, 1995). Normal ve postpartum siklik dönemde ovaryumlarda
folliküler gelişmeyi FSH başlatır (Ginther, 2000). Her folliküler dalgada
ovaryumlarda 5-10 adet follikül gelişir. Folliküler dalga başlangıcında çapları 1-2
mm olan antral folliküllerin büyümeleri için gonadotropinlere ihtiyaçları vardır.
Folliküller 4-5 mm’e çapa ulaştığında FSH en yüksek konsantrasyona ulaşır ve
çapları 9 mm oluncaya kadar FSH’a etkindir. Çapları 5 mm’den büyük olan
folliküller östrodiol ve inhibin salınımını gerçekleştirirler. Bu hormonlar hipofiz ön
lobundan negatif feed back ile FSH salınımını azaltırlar (Ginther ve Knopf, 1989;
Gordon, 2003).
9
İneklerde östrus siklusu boyunca bir ile dört arasında değişen folliküler dalga
şekillenir. Folliküler dalgalar bir grup follikülün gelişimi ile başlar. Ancak bu
folliküllerden sadece biri dominant hale gelir. Neticede meydana gelen iki veya üç
folliküler dalgada sadece iki ya da üçüncü dalga sonunda gelişen dominant follikül
ovüle olur. İki dalgalı folliküler gelişimde dalgalar 0. gün (ovulasyon günü) ve 10.
günlerde oluşurken, üç dalgalı folliküler gelişimde 0., 9. ve 16. günlerde, dört dalgalı
folliküler dinamikte ise 2., 8., 14. ve 17. günlerde şekillenir (Sirois ve Fortune, 1988;
Ahmad ve ark, 1997; Gordon, 2003). Folliküler dalga sayısı arttıkça hem ikinci dalga
daha erken başlamakta hem de luteal evre uzamaktadır (Kastelic ve Ginther, 1991).
İkili ve üçlü dalga formlarında siklus ortalamaları ve luteal faz süreleri sırasıyla 19-
20 gün; 21-22 gün (östrus siklus) ve 16-17 gün; 17-18 gün (luteal evre) sürdüğü
bildirilmiştir. Dört dalgalı sikluslarda ise siklusun 23 gün sürdüğü bildirilmiştir
(Sirois ve Fortune, 1988; Rasby ve Vinton, 2011).
Dominant follikül morfolojik ve fonksiyonel baskınlığa sahiptir. Fonksiyonel
baskınlığın başlaması için DF en az 7 mm çapa erişmiş olmalıdır. Bir folikül
gelişirken büyüme, statik ve yıkımlanma fazlarını geçirir. Büyüme fazı, follikülün ilk
belirlendiği günden büyümenin durduğu güne kadar sürer. Statik faz döneminde
folliküller sabit büyüklükte kalır. Yıkımlanma fazı ise follikül çapının küçüldüğü
dönemdir. Bir ovulatorik follikülün belirlenmesinden ovulasyona kadar geçen süre
büyüme evresi olarak kabul edilir. Dominant follikül ortalama altı gün büyür
(Dinamik faz) ve sonra sabit kalır (Statik faz). Daha sonra regrese olmaya başlar
(Ginther ve Knopf, 1989; Fortune, 1993).
1.4. Östrus Sikluslarının Denetlenmesi (Seksüel Senkronizasyon)
Östrus ve ovulasyonun istenilen zamana göre planlanması işlemine seksüel
senkronizasyon adı verilmektedir. Seksüel senkronizasyonun avantajları; östrusları
kısa bir süre içinde toplamak, tohumlama ve aşımları planlanan zaman içinde
yapmak, suni tohumlama ve embriyo nakli uygulamalarını kolaylaştırmak, ilk
10
tohumlamada gebe kalmayan hayvanların izlenme sorununu gidermek, gebe
hayvanlarda grup halinde yem değişiklikleri, aşılama ve anti paraziter ilaçlamaları
kolaylaştırmak, doğumları belli bir zaman diliminde yaptırıp denetleyebilmek ve
yavru kayıplarını azaltmak, pazara bir örnek yavrular verebilmek, sürüde bir örnek
gençleşmeyi sağlayabilmek, barınak, iş gücü ve malzemeleri daha verimli bir şekilde
kullanmaktır (Alaçam, 2002).
1.4.1. Östrus Siklusların Denetlenmesinde Kullanılan Hormonlar
Progesteron kullanımı
İneklerde östrüs siklusların kontrolunda ya P4 ile yapay bir corpus luteum (CL) gibi
etki sağlanmakta veya luteolitik etkili hormonlar kullanılıp corpus luteum regrese
edilme yoluna gidilmektedir. Bu çerçevede progesteron ve/veya PGF2α kullanılan
senkronizasyon protokollerinin etkisini artırmak, folliküler büyümeyi ve corpus
luteum’un regresyonunu senkronize etmek için östrojen, GnRH ve agonistleri
kullanılmaktadır. Bunlardan başka östrus senkronizasyonu programlarına Equine
Chorionic Gonodotropin (eCG) ve Human Chorionic Gonodotropin (hCG) de
eklenebilmektedir (Alaçam, 2002; Murugavel, 2003).
Progesteron ve progestagenlerden, seksüel siklusta olduğu gibi geri tepki
mekanizması ile gonadotropinlerin salınımı kontrol altında tutularak
faydalanılmaktadır. Progesteron hormonu günümüzde ineklere çoğunlukla
intravaginal veya deri altı yoluyla uygulanmaktadır (Alaçam, 2002; Rhodes ve ark.,
2002).
Egzogen progesteron kaynağı uzaklaştırıldığında, kandaki progesteron
konsantrasyonu düşer ve LH salınımı artar. LH salınımının artması ile östrus
belirtileri görülür ve uygulama sırasında gelişen DF ovule olur. Progesteron salan
intravaginal araç (PRID) progesteron ve östradiol benzoat içermektedir. PRID
vaginaya uygulandığında günde yaklaşık 60 mg progesteron salmaktadır. Vaginada 9
11
ile 12 gün kadar tutulan PRID’in çıkartılmasından 2-3 gün sonra östrus belirtileri
görülebilir (Gökçen, 1995; Kaçar ve Aslan, 2004). Bu konuda yapılan bir çalışmada
PRID uygulamasıyla %93,3 oranında belirgin östrus semptomları görüldüğü tespit
edilmiştir (Kaçar ve Aslan, 2004). Diöstrus dönemin ortasında intravaginal PRID
uygulamalarında, uygulama bitiminden sonra östrus ve ovulasyonun daha çabuk,
gebelik şansının daha yüksek olduğu ifade edilmektedir (Alaçam, 2002; Rhodes ve
ark., 2002).
Senkronize edilen hayvanlarda PRID’in çıkartılmasından 48 saat sonra GnRH
ya da, 24 saat sonra östradiol benzoat ve bunlara ek olarak PGF2α uygulanması
önerilmektedir. Ovulasyon senkronizasyonunun başarısı, uygulama sonunda corpus
luteum’un olmaması ve seçilmiş yeni dominant folllikülün varlığına bağlanmaktadır.
Progesteron tedavisinin süresi, yeni dominant follikül gelişimi için belirlenmiş
zaman aralığına ve kullanılan hormona bağlıdır. Uygulamanın başlangıcı için seçilen
hormon eğer GnRH ise PRID’in uygulama süresi 5-7 gün; östradiol benzoat ile
başlangıç yapılacaksa, 7-12 gün olarak belirlenmiştir (Mihm, 1999).
Bazı araştırmacılar (Lucy ve ark., 2001) 6-12 gün süreyle PRID uygulamaları
sonucunda %66.7-90 oranında östrüsların görülebileceğini bildirmektedirler.
Zonturlu ve ark. (2005)’nın yaptıkları çalışmada ise siklik hayvanlarda %87,5,
ovaryumları inaktif olan hakiki anöstrüs semptomu gösteren ineklerde ise %100
oranında östrüs tespit etmişlerdir.
Kimi araştırmacılar (Penny ve ark., 2000; Lopez ve ark, 2001; Kaçar ve Aslan,
2004) PRID ile yapılan çalışmalarda ilk tohumlamada gebelik oranının %27,8 ile
%73 arasında değiştiğini bildirmektedirler. Zonturlu ve ark. (2005) gebelik başına
düşen tohumlama sayısını 1,6 olarak belirlemişlerdir. Diğer bazı araştırıcılar da
(Alaçam ve ark, 1996; Penny ve ark, 2000; Kaçar ve Aslan, 2004) gebelik başına
düşen tohumlama sayısının 1,2 –2,2 arasında değiştiğini bildirmektedirler. Anöstrüs
semptomu gösteren ineklerde 12 gün süreyle PRID uygulamalarının reprodüktif
12
performansı artırdığı ve siklusların düzenli hale gelmesinde etkili olduğu
bildirilmektedir (Zonturlu ve ark, 2005).
Prostaglandin F2α kullanımı
Prostaglandin F2α enjeksiyonu luteal dönemi etkileyerek kandaki progesteron
seviyesini düşürmektedir. Bunun sonucu olarak gonadotropik hormonlar üzerindeki
baskı kalkmakta ve bu hormonların salınımıyla ovule olacak follikül gelişmeye
başlamaktadır. PGF2α enjeksiyonunun folliküler dalganın gelişmesine bir etkisi
yoktur. Östrusun zamanı luteolisizin uyarıldığı andaki folliküler dalganın durumuna
bağlıdır. Siklusun 1-5. günlerinde genç CL’ye hiç etki etmediği gibi, 17-21. günler
arasında regrese olan corpus luteum üzerinede etkisi azdır.
Progesteron ve prostaglandin uygulamalarını takip eden östruslarda gebelik
oranlarında %10-15 düşüş söz konusudur. Progestagenler de östrusun
denetlenmesinde kullanılmakla beraber bazen ovulasyonun gerçekleşmesini
engelleyemez. Ancak tohumlama zamanı kaçırılmış olduğundan hayvanın gebe
kalma şansı ortadan kalkmaktadır (Cordoba ve Fricke, 2001; Alaçam, 2002).
1.5. Reprodüktif Performans ve Fertilite Parametreleri
Sığırcılıkta verimliliği belirleyen özelliklerin başında dölverimi gelmektedir ve tüm
verimlerin başlangıcı olması nedeniyle büyük bir öneme sahiptir. Dölverimi aynı
zamanda hayvanların adaptasyon yeteneklerini belirleyen bir ölçüt olarak da ele
alınmaktadır. Dölveriminin yüksek olması, sürüde seleksiyon ve ayıklama
işlemlerinin daha etkili bir şekilde yapılabilmesi ve ekonomik bir yetiştiricilik için
temel şarttır. Üretimin ekonomik olabilmesi, her inekten yılda bir kez buzağı
alınmasına bağlıdır. İlk tohumlama yaşının gecikmesi, doğumdan sonraki ilk
tohumlama aralığı (50–85 gün) ve servis periyodunun uzaması, her ineğin yaşamı
boyunca vereceği toplam buzağı sayısı ve toplam süt veriminde azalmaya yol
13
açmaktadır (Diskin ve Sreenan, 1980; Akçapınar ve Özbeyaz, 1999; Alaçam, 2002;
Korpuzlu ve ark, 2008).
1.5.1. Buzağılama Aralığı
Buzağılama aralığı iki doğum arasındaki süreyi ifade eder ve birçok sütçü işletme
için halen en geçerli fertilite parametresidir. Bu süre 12-13 ay (Jainudeen ve Hafez,
1987; Hivorel, 2001; Britt, 2003; O’Connor, 2005) olarak bildirilmektedir. Sütçü
ineklerde, buzağılama aralığını 12 ay olması için ineklerin %95’nin pp 60. güne
kadar östrus göstermeleri ve pp 85. gününe kadarda gebe kalmaları gerekmektedir
(Jainudeen ve Hafez, 1987). Bir başka ifade ile inek doğum sonrası yaklaşık üç ay
içerisinde gebe kalmış olmalıdır (Petersson, 2007). Ancak, pratikte bu süre 13 ay
olarak gerçekleşmektedir.
Buzağılama aralığının, buzağılama-gebe kalma aralığı (Servis periyodu ~ 80-
110 gün) ile çok yakın bağlantısı vardır (Hivorel, 2001). Buzağılama aralığının
uzamasında servis periyodunun uzaması önemli etkendir. Bunun nedeni ineğe,
boğaya, çevre şartlarına veya bakıcısına ait olabilir (Akın, 1999; Yıldız ve ark,
2008). Buzağılama aralığının uzamasına doğum- gebe kalma süresi etkili olmaktadır.
Doğum- gebe kalma süresinde uzayan her gün, buzağılama aralığını 0,86 gün
uzatmaktadır (Williamson ve ark, 1980). Özellikle erken pp dönemde şekillenen
sorunlar bu sürenin uzamasına neden olmaktadır. İneklerde ikiz doğum, ölü doğum
ve transversal presentasyon gibi güç doğumların daha sonraki reprodüktif
performansa değişen derecelerde etkisi olmaktadır. Özellikle bu gibi durumlarda
retentio secundinarium ve metritis rastlantısında artış olmakta, sonuçta buzağılama
aralığı uzamakta, tohumlama sayısı ve sürüden reprodüktif problem nedeniyle
uzaklaştırılan ineklerin oranı artmaktadır (Hafez, 1987; Stevenson ve Call, 1988).
14
1.5.2. Servis Periyodu (SP)
Buzağılama ve yeniden gebe kalma tarihleri arasındaki süre servis periyodu olarak
tanımlanmaktadır. Bu periyodun süresi, gebelik oranını etkileyen en önemli
faktörlerden biridir. Bu konuda hedeflenen ideal sürenin 85-120 gün arasında
(Çizelge 1.1) olması gerektiği bildirilmektedir (Alpan ve Arpacık, 1998; Nebel,
1996; Fetrow ve ark, 1997).
Çizelge 1.1. Servis periyodu süresine bağlı olarak sürünün
değerlendirilmesi (Nebel, 1996).
Servis Periyodu (gün) Tanımlama
85-110 Mükemmel
111-117 Tatmin edici
118-130 Hafif sorunlu
131-145 Sorunlu
>145 Ciddi sorunlu
Ortalama servis periyodunu, Özbeyaz ve ark. (1996) İsviçre Esmerlerinde 128
gün; Ertuğrul (1993) GAK ırkı sığırlarda 99,06 gün; DeliÖmeroğlu ve ark. (1996)
safkan Simental sığırlarda 91,5 gün olarak bildirmektedirler.
1.5.3. Doğum- İlk Kızgınlık Aralığı
Fertilitesi normal bir sürüde, ineklerin %90’dan fazlasında gözlenebilir ilk östrusun
pp 45-60. günlere kadar şekillenmiş olması beklenmektedir (Hivorel, 2001).
1.5.4. Doğum-İlk Tohumlama Aralığı
Bu süre 60-80 gün olarak bildirilmektedir. İdeal buzağılama aralığı olan 365 güne
ulaşılabilmek için tohumlamaların buzağılamadan sonra olabildiğince erken
başlatılması gereklidir. Doğumdan sonra her ineğin belli bir süre dinlenip üreme
organlarının yenilenmesine ihtiyacı vardır. Normal sağlıklı inekler buzağılamadan
sonraki 40. günden sonra başarı ile tohumlanabilir. Bununla beraber bu gibi erken
15
tohumlamalarda gebelik oranı düşüktür (% 40-50 veya daha az). Buzağılamadan
sonra ilk tohumlamanın 60. gün civarında yapılması halinde gebelik oranı normal
olarak daha yüksektir (% 60-70). Çizelge 1.2'de bir süt ineği işletmesinde doğum -
ilk tohumlama süresine bağlı olarak sürünün dölverimi durumu değerlendirilmiştir
(Nebel, 1996).
Çizelge 1.2. Doğum-İlk tohumlama aralığının sürü içerisinde değerlendirilmesi
(Nebel, 1996)
Doğum-İlk Tohumlama Aralığı
(gün)
Tanımlama
60-75 Mükemmel
76-82 Tatmin edici
83-90 Hafif sorunlu
91-100 Sorunlu
>100 Ciddi sorunlu
1.5.5. Tohumlama-Gebe Kalma Aralığı
İneklerde postpartum ilk tohumlama ile gebe kalma arasındaki süredir. İlk
tohumlamadan sonra gebe kalmayan inek ve düvelerin fazlalığı servis periyodunu
uzattığı gibi, gebelik başına tohumlama sayısını da yükseltir (Alaçam, 2002). Östrus
aralığı düzenli veya düzensiz olabilmektedir. İneklerin çoğu tohumlamadan sonra
gebe kalmadıklarında, 18-24. gün sonra düzenli östrus gösterirken, sürenin 36-48 gün
olması östrusun düzenli seyrettiğini fakat östrus takibinde hataların var olduğunu
düşündürmelidir. Böyle bir durumda, inekler ya bir sonraki östrusun
belirlenmesinden sonra ya da senkronizasyon sonrası tohumlanmaktadırlar (Daşkın,
2005).
1.5.6. İlk Tohumlamada Gebe Kalma Oranı
İlk tohumlamada gebe kalan ineklerin tohumlanan tüm ineklere oranı olarak ifade
edilmektedir. İneğin ilk tohumlamada gebe kalması arzu edilmektedir. Birçok faktör
bu oranı etkilemektedir. İlk tohumlamada gebe kalma oranının (60-90. gün) % 50-60
16
civarında olduğu bildirilmektedir. Türkiye koşullarında1,5 rakamının altındaki
tohumlama sayısı değerleri çok iyi, 1,5–2,0 arası orta, 2,0' nin üzerindeki değerler ise
problemli olarak kabul edilmektedir. İneklerin gebe kalmamasının, aşırı besleme, sıkı
kan yakınlığı, üreme sistemi hastalıkları, hayvanlar için yeni ve farklı çevre koşulları
gibi çeşitli nedenleri bulunmaktadır (Etherington, 1991a-b; Yu ve ark, 1993; Akın,
1999; Yıldız ve ark, 2008).
Saha çalışmalarında ineklerin siklik durumlarına bakılmaksızın postpartum
(pp) dönemde (26 ve/ veya 40. günlerde) PGF2α kullanılarak, doğum-yeniden gebe
kalma süresi kısaltılabileceği ve dolayısıyla ilk tohumlamada gebelik oranının
arttırılabileceği ileri sürülmektedir (Younquist ve Bierschwal, 1985; Etherington ve
ark, 1988).
1.5.7. Toplam Gebelik Oranı
Doğum sonrası 120 günde tohumlanan tüm ineklerden gebe kalanların,
tohumlananlara oranı olarak tanımlanabilir. Sürü içinde gebelik oranı bazı
araştırıcılar tarafından (Akın, 1999; Yıldız ve ark, 2008) % 80–90 arasında olması
ideal kabul edilirken; Daşkın (2005), bu oranın % 90’dan büyük olması gerektiğini
ileri sürmektedir. Doğum sonrası gebe kalma süresi 120 günü geçtiğinde ve gebe
kalma oranı istenilen değerin altında bulunduğunda sürüdeki hayvanların reprodüktif
performansını kısıtlayan etmenler incelenmelidir. Yapılan bir çalışmada gebe kalma
oranı ile süt verimi arasında negatif bir ilişki olduğu ortaya konulmuştur (Butler,
2003).
17
1.5.8. Gebelik Başına Toplam Tohumlama Sayısı (Tohumlama İndeksi)
Tohumlama indeksi olarak ta bilinen, her gebelik için yapılan ortalama tohumlama
sayısıdır. Gebelik başına tohumlama sayısı için ideal rakam bir olmasına karşın,
pratikte birçok nedenden dolayı bu düzeyin yakalanması oldukça güçtür. Bu nedenle
1,5- 1,6 (1,8)’e kadar normal kabul edilmektedir (Nebel, 1996; Yavaş ve Walton,
2000; Erdem ve ark, 2007).
Çizelge 1.3. Tohumlama indeks değerinin sürü performansı açısından
değerlendirilmesi (Nebel, 1996). Tohumlama indeksi (%) Tanımlama
<1.8 Mükemmel
1.8-2.0 Tatmin edici
2.0-2.3 Hafif sorunlu
2.3-2.8 Sorunlu
>2.8 Ciddi sorunlu
1.5.9. Östrus Evresi ve Belirlenebilme Oranı
Östrus, dişi hayvanların bir seri hormonal değişiklikler sonucunda belli fizyolojik ve
psikolojik belirtiler göstererek erkeği kabul ettiği ve çiftleşmeye izin verdiği dönem
olup, ineklerde süresi 2 ile 30 saat arasında değişmekte ortalama 12–18 saat olarak
kabul edilmektedir (Hafez, 1987; Noakes, 2000). İneklerde diğer evcil hayvanlara
göre östrusun daha kısa sürmesi yetiştiriciler tarafından tespit edilmesini
zorlaştırmaktadır (De Silva ve ark., 1981). İneklerde östrus süresi ve ovulasyon
zamanı oldukça değişkenlik göstermekle birlikte suni tohumlama uygulamalarında
sabah östrus belirtilerini gösteren ineklerin akşam, öğleden sonra östrus belirtilerini
gösteren ineklerin ise ertesi gün sabah tohumlanması gerektiği (sabah-akşam
yöntemi) bir kural olarak kabul edilmektedir. Çünkü ineklerde ovulasyon, östrus
bitiminden yaklaşık 8-12 saat sonra meydana gelmektedir. Bu açıdan bakıldığında,
östrusun başlangıç zamanının saptanması ve en uygun suni tohumlama zamanının
ayarlanması elde edilecek gebelik oranları açısından büyük önem taşımaktadır.
Yanlış östrus tesbitiyle, ineklerin %10-22’si luteal dönemde hatta gebe iken
tohumlanmaktadır. Bu durumda tohumlama sayısı artmakta, gebe olanlarda abortus
18
riski oluşmakta, uterusun luteal dönemde enfeksiyonlara daha duyarlı olmasından
dolayı metritis, endometritis gibi problemler ortaya çıkmakta ve gebelik oranı
düşmektedir (Youngquist ve Bierschwal; 1985; Jainudeen ve Hafez, 1987; Stevenson
ve ark., 1989; O’Connor ve Senger, 1997).
Östrus izleme yöntemlerinin etkinleştirilmesi ile fertilite ölçütleri arasında
yakın ilişki olduğu bilinmektedir (Ferry, 1997; Ryan ve ark, 1999). Östrusların
izlenememesi ovaryumların siklik aktivitesinde problem olmayan inekleri problemli
olarak göstermektedir. İneklerde östrus birçok yöntemle izlenebilmektedir. Östrus
gösteren inekleri belirlemek amacı ile günde 2-3 kez, yaklaşık 20- 30 dakika süreyle,
sürüyü izlemek gerekmektedir. Böylece östruslar yaklaşık %60 (iki kez gözlem
yapıldığı takdirde) ile %90 (üç kez yapılan gözlemlerde) oranında tespit
edilebilmektedir (Orihuela, 2000; Parkinson, 2001; Alnimer ve ark., 2002; Fricke,
2009). Abdurrahman ve Salmanoğlu (2003)’de yaptıkları araştırmada standart östrus
gözlem yöntemine göre sürünün sabah- akşam 30’ar dakika gözlenmesiyle, PGF2α ile
senkronize edilen östrusların %3’ünün, doğal östrusların ise %28’inin gece
görüldüğünü tespit etmişlerdir.
Çizelge 1.4. Östrus tespitinin sürü performansı bakımından değerlendirilmesi
(Nebel, 1996).
Östrus tespiti (%) Tanımlama
>71 Mükemmel
61-70 Tatmin edici
51-60 Hafif sorunlu
41-50 Sorunlu
<40 Ciddi sorunlu
Östrus belirtilerinin saptanmasında fizyolojik veya psikolojik değişimleri
araştıran bazı gereçlerde kullanılmaktadır. Bu çerçevede östrus gösteren ineğin
üzerine atlandığını ve aşıma izin verildiğini belgeleyen dedektörler (örneğin:
Kamar), tebeşir, boya ve pastalar değerlendirilmekte ve büyük sürüler için oldukça
yararlı olmaktadır (O’connor ve Senger, 1997; Duponte, 2007). Bunun dışında,
vajinanın elektriksel direncininin ölçülmesi (Noakes, 2001; Parkinson, 2001), östrus
döneminde artan fiziksel aktiviteyi ölçen elektronik adım sayıcı pedometreler de
19
kullanılabilmektedir (Liu ve Spahr, 1993; Senger, 1994; At-Taras ve Spahr, 2001;
Kastelic, 2001). Östrustaki hayvanları belirlemek için bacağa (pedometre) ve/veya
boyuna aktivite ölçerler takılmaktadır (Liu ve Spahr, 1993; Kastelic, 2001;
Rodenburg ve Murray, 2007).
Rektal palpasyon, uterus ve ovaryumlardaki siklik/fizyolojik değişimleri
izlemek için en etkili yöntemlerden bir tanesidir. Rektal palpasyonda en büyük
dezavantaj veteriner hekimin deneyimine bağlı meydana gelebilen yanılgılar
olmaktadır. Deneyimli bile olsa veteriner hekimin %10-70 oranında hata
yapabileceği gözönünde bulundurulmalıdır (Stevenson ve Call, 1988; Alaçam 2002).
Serum ve sütte progesteron (P4) konsantrasyonu ineğin reprodüktif durumu ve
siklusu hakkında bilgi vermektedir. Progesteron CL tarafından sentezlenen bir
hormon olup serum ve sütteki miktarı CL’un maturasyon veya regresyonuna bağlı
olarak artmakta veya azalmaktadır (Shearer, 2003). Kızgınlıktaki bir inekte ise süt
progesteron konsantrasyonu düşüktür (Fetrow ve ark, 1997).
Östrus araştırmasında daha az kullanılan, birçok yöntem bulunmakta olup yeni
yöntemler üzerinde çalışmalar devam etmektedir (Fetrow ve ark, 1997; Fricke, 2000;
Wallace, 2002).
Bu araştırmada; vaginal yolla progesteron hormonu uygulanarak
ovaryumlarındaki follikül dinamiği kontrol altına alınan ineklerde, uygulama
öncesinde ve bitimini izleyen östrus evresinde dominant follikülün gelişim sürecini,
rektal ultrasonografi ölçümleri ile değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Bunun yanısıra
anılan ölçümlerin ineklerdeki bazı fertilite ölçütlerine olası etkileri de incelenmiştir.
20
2.GEREÇ ve YÖNTEM
2.1. Gereç
Çalışmanın hayvan materyalini Bursa- Karacabey ilçesinde bulunan Ömer Matlı
Hayvansal Üretim Eğitim ve Araştırma Merkezi’nde yetiştirilen, bir örnek total
rasyonla (Mısır silajı, yonca, buğday samanı, konsantre yem, mısır gluteni, soda,
maya, MgO) beslenen, yaşları 2-5 arasında olan vaginal, ultrasonografik ve rektal
muayeneler sonrası herhangi bir klinik problem taşımadığı belirlenen toplam 30 baş
Holstein-Friesian ırkı sağmal inek oluşturmuştur.
Çalışmada ultrasonografik muayeneler için işletmeye ait 5-7,5 MHz, linear
rektal prob donanımlı real-time B-mode portatif ultrasonografi cihazı (MINDRAY
DP-6600), vaginoskopik muayene için vaginal spekulum kullanılmıştır.
Muayeneler esnasında kullanılan aletlerin dezenfeksiyonu amacıyla Dezen®
(200 mg Benzalkonyum Klorür/ml) solüsyonu, rektal ve vaginal muayeneler
sırasında tek kullanımlık rektal ve lateks muayene eldivenleri kullanılmıştır.
Senkronize edilen ineklerde kullanılan Progesteron Salan Intravaginal Araç
(PRID)’in yerleştirilmesinde özel bir aplikatör kullanılmıştır.
2.2. Yöntem
Çalışmada kullanılan toplam 30 baş inek iki gruba ayrılmıştır. Grup I (n=15)
uygulama grubu, Grup II (n=15)’e ait olan inekler ise kontrol grubu olarak
düzenlenmiştir.
Çalışmaya postpartum 25. günde başlanmıştır. Postpartum involusyon takibi
(pp 25-46. günler) rektal ultrasonografi ve rektal palpasyon muayenesiyle haftada 1
kez olmak üzere dört kez gerçekleştirilmiştir. Cornu uteri’lerden ve cervix uteri’nin
21
bifurkasyon bölgesinden longitudinal çapları ölçülerek değerlendirilmiş ve veriler
kaydedilmiştir. Grup I’deki ineklere postpartum 46. günde aplikatör yardımı ile
intravaginal PRID (Progesterone- Releasing Intravaginal Device, Ceva) uygulanmış
ve uygulama sırasında ultrasonografi cihazı ile her iki ovaryumda aktif yapı olup
olmadığı (CL, follikül) ve ayrıca nitelikleri belirlenmiştir. Çapı 10 mm veya daha
büyük foliküller dominant folikül olarak tanımlanmıştır. Oniki gün sonra PRID
çıkartılmış ve uygulama sonrası olası bir anormal akıntı yönünden vaginal muayene
ile kontroller yapılmıştır. Deneme hayvanlarında östrus semptomları gözlem ile
değerlendirilerek sun’i tohumlama ile tohumlanmış ve tohumlama sırasında
ovaryumlar yeniden ultrasonografi ile muayene edilerek ovulatör follikülün çapı
ölçülmüştür.
Grup II’de ise postpartum 46. günden sonra östrus beldekleri gözlem ile takip
edilmiştir. Östrus’ta olduğu kanaatine varılan ineklerde tohumlama yapılacağı gün
ovaryumlar rektal palpasyon ve rektal ultrasonografi ile muayene edilmiştir.
Ovaryumdaki folikül çapı değerlendirilmiş ve kayıt edilmiştir. Daha sonra sun’i
tohumlama yapılmıştır. Grup I ve II’de suni tohumlama sonrası rektal palpasyon ile
ile ovulasyonun şekillenip-şekillenmediği kontrol edilmiştir.
Her iki çalışma grubunda da gün içerisinde üç kez, 20’şer dakika süre ile olmak
üzere östrus gözlemleri yapılmıştır. Gözlem sonucu östrus belirtileri (+++), (++), (+)
olarak derecelendirilmiş ve Çizelge 2.1’de görüldüğü şekilde sınıflandırılmıştır.
Tohumlamalar işletmede görevli veteriner hekim ve veteriner teknisyeni tarafından
gerçekleştirilmiştir.
Tohumlama sonrası 25-30. günlerde ultrasonografi cihazı ile gebelik teşhisi;
45-60. günlerde ultrasonografi cihazı ve rektal palpasyon ile gebelik kontrolü
yapılmıştır. Hayvanların gebelik takibi üçüncü tohumlamaya kadar yapılmıştır.
Üçüncü tohumlamanın ardından gebe olmadıkları belirlenen ineklerin sonraki
tohumlama sonuçları değerlendirilmiş ve bu hayvanların gebelik sonucu negatif
olarak kabul edilmiştir.
22
Çizelge 2.1. Östrus belirtilerinin derecelendirilme yöntemi (Fraser ve Broom, 1997;
Kaçar ve Aslan, 2004).
Derecelendirme Östrus semptomları
+++
Aşıma izin verme
Çara akıntısı
Diğer hayvanlara aşma
Huzursuzluk
Bağırma
Vulvanın hiperemik ve ödemli olması
Gruplar halinde bir araya toplanma
Yem tüketiminde ve süt veriminde azalma
++
Çara akıntısı
Diğer hayvanlara aşma
Huzursuzluk
Bağırma
Vulvanın hiperemik ve ödemli olması
Gruplar halinde bir araya toplanma
Yem tüketiminde ve süt veriminde azalma
+
Diğer hayvanlara aşma
Huzursuzluk
Bağırma
Vulvanın hiperemik ve ödemli olması
Gruplar halinde bir araya toplanma
Yem tüketiminde ve süt veriminde azalma
Tek ve üç tohumlama sonrasında fertilite ölçütlerinin değerlendirilmesinde;
Uygulama bitimi- Östrus aralığı
23
Uygulama bitimi- Gebe kalma aralığı
Tohumlama indeksi (Tİ),
İlk tohumlamada gebelik oranı
Gebelik indeksleri (Gİ),
Toplam gebelik oranlarından (TGO) faydalanılmıştır(Çizelge 2.2).
Çizelge 2.2 Fertilite parametrelerinin hesaplanması (Hafez, 1987).
Elde edilen bulguların istatistiksel değerlendirmeleri için SPSS®
(SPSS, 14,1)
paket programı kullanılmıştır. İstatistiksel açıdan farklılıkları önem kontrolü
minimum %5 hata payı ile değerlendirilmiştir.
Parametreler bakımından gruplar arasındaki farkın istatistiksel açıdan önem
kontrolü için öncelikle verilerin parametrik test varsayımlarını sağlayıp sağlamadığı
Kolmogorov-Smirnov ve Levene Testi ile bakılmıştır. Postpartum kontrollerde
tekrarlı ölçümlerde genel doğrusal model (General Linear Models for Repeated
Fertilite
Parametreleri
Hesaplama Yöntemi
Toplam Gebelik
Oranı (%)
Gebe Kalan Hayvan Sayısı x 100
Tohumlanan Hayvan Sayısı
İlk Tohumlamada
Gebelik Oranı (%)
İlk Tohumlamada Gebe Kalan Hayvan Sayısı x 100
İlk Tohumlamadaki Hayvan Sayısı
Tohumlama
İndeksi (sayı)
Toplam Tohumlama sayısı
Toplam Hayvan Sayısı
Gebelik İndeksi
(sayı)
Gebe Kalan Hayvanların Tohumlama Sayısı
Gebe Kalan Hayvanların Sayısı
24
Measure Design) ve Student t- testi kullanılmıştır. Östrus yoğunluğu ile folikül çapı
arasındaki ilişkinin kıyaslanmasında Spearman Rho korelasyon analizinden
faydalanılmıştır. Gebeliğin ilk tohumlamada PRID uygulanma durumuna göre
başarılı olup olmaması arasındaki ilişki Ki kare testi ile ortaya konulmuştur.
Parametrik test varsayımlarını yerine getiren değişkenler için gruplar arası farklılık,
Student t-testi ile, getirmeyen değişkenler için Mann-Whitney U, non-parametrik
testi ile kontrol edilmiştir.
3. BULGULAR
3.1. Postpartum 25-46. Günler Arasında Uterus ve Cervix’ten Alınan Ölçüm
Sonuçları
Birer hafta aralıklarla dört kez ölçülen sağ cornu uteri çapları ilk ölçümden itibaren
tedrici düşüş göstererek 48,35-33,93 mm aralığında gerçekleşmiştir. Sağ cornu uteri
çap ortalamaları arasında zamana göre değişimler istatistiksel açıdan önemli
bulunmuştur (P<0,001). Her muayene dönemindeki ortalamalar arası farklar
birbirinden farklıdır (P<0,001) (Şekil 3.1).
25
Şekil 3.1. Zamana göre sağ cornu uteri çapında gerçekleşen değişim.
Muayene dönemlerine göre sol cornu çap ortalamaları da istikrarlı bir düşme
göstermiş ve ortalamalar 42,62-32,35 mm aralığında bulunmuştur. Dönemlere göre
ortalamalar arasındaki farklılık istatistiki önemdedir (P<0,001) (Şekil 3.2). Birinci ve
2. muayene zamanlarındaki ortalamalar arasındaki farklılık önemli olmazken
(P>0.05); gerek 3 ve 4 arasındaki gerekse 3 ve 4. Dönemlerin 1 ve 2. Dönem
ortalamaları arasındaki farklar istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (P<0.001).
26
Şekil 3.2. Zamana göre sol cornu uteri çapında gerçekleşen değişim.
Muayene dönemlerine göre sağ ve sol cornu çapları incelendiğinde sadece
birinci muayene döneminde sağ ve sol cornu çapları arasındaki farklılık önemli
(P<0,01) bulunmuş, diğer dönemlerdeki ortalamalar arasındaki farklar önemli
olmamıştır (P>0,05).
Çizelge 3.1. Zamana göre cornu uteri çaplarındaki değişim (mm) ).
Muayene(n= 30) I II III IV P
Sağ Cornu Uteri 48,35±1,05a
44,39±0,85b
38,92±0,89c
33,93±0,87d
***
Sol Cornu Uteri 42,62±1,42a 41,60±1,17
a 37,13±0,92
b 32,35±0,97
c ***
P ** - - -
-: önemli değil; **: P<0,01; ***: P<0,001;
a,b,c,d: Aynı satırda farklı harfler taşıyan ortalamalar birbirinden farklıdır.
Muayene zamanlarına göre cervix uteri çapları ortalamaları olarak 41,25±0,93;
38,25±0,78; 35,25±0,66 ve 31,48±0,62 mm olmuştur. Cervix çap ortalamaları
arasında zamana göre değişim istatistiki önemde bulunmuştur (P<0,001). Tüm
muayene dönemleri arasındaki farklılıklar önemlidir (Şekil 3.3, Çizelge 3.2).
27
Şekil 3.3. Zamana göre cervix uteri çapının değişimi (P<0,001).
Çizelge 3.2. Zamana göre cervix uteri çapındaki değişim (mm) ).
Muayene
(n=30) I II III IV P
Cervix
Uteri 41,25±0,93
a 38,25±0,78
b 35,25±0,66
c 31,48±0,62
d ***
***: P<0,001; a,b,c,d: Aynı satırda farklı harfler taşıyan ortalamalar birbirinden farklıdır.
3.2. PRID Uygulama Öncesi Ovaryum Değerlendirmeleri
Grup I’de 10mm’den büyük ve eşit 11 adet DF, 11-19 mm arasında değişen 10 adet
CL tespit edilmiştir.
3.3. Folikül Çapı ile Östrus Belirtilerinin Karşılaştırılması
Çizelge 3.3. Çalışma ve kontrol gruplarında gözlenen östrus yoğunluğu.
Grup Östrus Yoğunluğu
+ ++ +++
I 6,7% (n=1) 53,3% (n=8) 40,0% (n=6)
II - 26,7% (n=4) 73,3% (n=11)
28
PRID uygulamasının sona ermesini izleyen östrus yoğunluğu (+) olarak sadece
grup I’de tek hayvanda tespit edilmiştir. Artı iki (++) östrus yoğunluğu ise grup I’de
%53,3’ünde, grup II’de %26,7’sinde gözlendi. Artı üç (+++) değerindeki östrus
yoğunluğu grup I ve II’de sırasıyla %40,0 ve %73,3 olarak tespit edilmiştir. Östrus
yoğunluğu bakımından gruplar arasındaki farklar önemli bulunmuştur (P>0,05).
Preovulatör follikül çap ortalamaları Grup I’de 16,8±0,06 mm ve Grup II’de
18,8±0,15 mm olarak bulunmuştur. Follikül çapı bakımından gruplar arasında
istatistiksel açıdan önemli farklılık bulunmamıştır (p>0,05). Öte yandan östrus
yoğunluğu ile follikül çapı arasında istatistiksel açıdan önemli yüksek ve pozitif
korelasyon belirlenmiştir (rs=0,56; P<0,05). Nitekim gerek Grup I gerekse Grup II’de
(+++) östrus yoğunluğu gösterenlerde preovulatör follikül çap ortalamaları sırasıyla
18,16 mm ve 20,27 mm olarak tespit edilmiştir. Artı iki (++) östrus gösterenlerde ise
aynı sırayla 16,63 mm ve 15,25 mm olarak saptanmıştır. Artı bir (+) östrus gösteren
bir tek inek grup I’de olup preovulatör follikül çapı 15,0 mm olarak ölçülmüştür.
3.4. Ovulasyon Oranı
Suni tohumlamadan 24 saat sonra yapılan rektal muayene ile tüm gruplarda
ovulasyonun şekillendiği tespit edilmiştir. Grup I ve II’de ovulasyon oranı %100
olarak belirlenmiştir.
3.5. Fertilite Parametreleri
Grupların fertilite özellikleri incelendiğinde Grup I’de İTGO %13,33; TGO
%93,33; Gİ 2,3 ve Tİ 2,2 olarak bulunmuştur. Grup II’de ise İTGO %60,0; TGO
%100, Gİ 1,5 ve Tİ 1,5 olarak bulunmuştur. Ayrıca bu grupta 2. tohumlamada
gebelik oranı %66,66; 3. tohumlamada ise gebelik oranı %100 olarak
gerçekleşmiştir.
29
PRID uygulanan grup I’de İTGO, uygulanmayan gruba (%60) göre çok düşük
olmuştur ve aralarındaki farklılık istatistiki olarak önemlidir (P<0,05). Diğer taraftan
uygulama bitimi – östrus arasındaki geçen süre grup I’de 2,00 gün olurken grup II’de
14,07 gün olmuş ve gruplar arasındaki farklılık çok önemli bulunmuştur (P<0,001).
Uygulama bitimi ile gebe kalma arasında geçen süre bakımından gruplar arasındaki
farklılık önemli değildir. Ancak servis periyodu bakımından gruplar arasında önemli
farklılık bulunmuştur (P<0,05). PRID uygulanan grupta (154,14 gün) SP, kontrol
grubuna (130,13 gün) göre yaklaşık 24 gün daha fazla olmuştur.
Şekil 3.4. Gruplara göre ilk tohumlamada gebelik oranlarının karşılaştırılması.
30
Çiz
elg
e 3
.4.
Gru
pla
ra g
öre
in
ekle
rin
fer
tili
te ö
lçütl
eri
).
Tİ
2,2
1,5
-: Ö
nem
li d
eğil
; *
: P
<0
,05
; ***
: P
<0
,00
1
Gİ
2,3
1,5
TG
O
%9
3,3
3
(14
/15
)
%1
00
(15
/15
)
-
İTG
O
%1
3,3
3
(2/1
5)
%6
0,0
(9/1
5)
*
SP
(Gü
n)
154,1
4±
6,9
8
130,1
3±
5,3
8
*
Doğu
m-
Öst
rus
Ara
lığı
(Gü
n)
60,0
0±
0,2
6
60,0
7±
2,6
1
-
Uyg.
Bit
imi-
Geb
e
Kalm
a A
ralı
ğı
(Gü
n)
96,1
4±
6,9
8
83,3
3±
5,3
9
-
Uy
g. B
itim
i- Ö
stru
s
Ara
lığı
(Gü
n)
2,0
0±
0,2
6
14
,07
±2
,61
**
*
Gru
p
I II
P
31
4. TARTIŞMA
Postpartum dönemde ovaryumların siklik işlevlerinin yeniden başlaması için
involusyon ve rejenerasyon süreçlerin sağlıklı geçmesi gereklidir. Bu nedenle
sorunsuz gibi görünen ineklerde bile periyodik rektal, ultrasonografik ve
gerektiğinde endokrinolojik muayeneler yapılarak anılan süreçlerin kontrolu
önemlidir. Postpartum üç hafta içinde ovulasyon şekillenebilir ancak hızlı bir
involusyon sürecinde bulunan ineklerde gebeliğin şekillenmesi olası değildir.
Fertilizasyon şekillenmiş olsa bile plasentasyonun şekillenmesi mümkün olmaz.
Postpartum 40. günden önceki tohumlamalarda gebelik oranı daha düşüktür.
İntrauterin bir enfeksiyon ya da yangı gelişmedikçe ineklerde pp beş ile altı hafta
sonra uterus involusyonunun fertilite için bir engel teşkil etmediği bilinmektedir
(Kiracofe, 1980).
İnvolusyon kontrolu için rektal ve ultrasonografik muayeneler yapan Olson ve
ark. (1986), cornu uteri’lerin çaplarının, pp 25-30. günlerde 30-40 mm; pp 30-40.
günlerde 20-30 mm arasında olduğunu; cervix uteri’nin çapının ise postpartum 40-
50. günlerde, primipar ineklerde 25-30 mm iken, multipar ineklerde 30-45 mm
arasında ölçüldüğünü belirlemişlerdir. Arthur ve ark. (1982)’de pp 25. günde cervix
uteri çapının gebeliğin şekillendiği cornu uteri çapından daha fazla olduğunu ileri
sürmüşlerdir. Cervix uteri çapının pp 2. günde 15 cm, 10. günde 9-11 cm, 30. günde
7-8 cm, 60. günde ise 5-6 cm’ye küçüldüğü yazarlar tarafından bildirilmektedir. Bu
tez çalışmasında rektal ultrasonografi ile cornu uteri’lerin çapları pp 25-30. günlerde
40-50 mm, 30-46. günlerde ise 30-40 mm arasında ölçülmüştür. Cervix uteri’lerin
çapları ise pp 25-30. günlerde 38,25±0,78 – 41,25±0,93 mm, pp 30-46. günlerde de
31,48±0,62 – 38,25±0,78 mm arasında belirlenmiştir. Zamana göre involusyon
sürecindeki değişim bulguları örneklenen literatür araştırmalarla uygunluk
göstermektedir. Tez çalışmasında sözü edilen ölçümler 30 ineğin gruplara
ayrılmasından önce yapılmıştır. Bu hayvanlarda involusyon sürecini olumsuz
etkileyecek pp herhangi bir enfeksiyöz, travmatik veya metabolik sorun görülmemiş
olması bulguların benzerliğini bir ölçüde açıklayabilir.
32
Yetiştiricilikte verimliliği belirleyen en önemli ölçüt düzenli dölverimidir.
Düzenli dölverimi, her inekten yılda bir yavru elde etmek demektir. Bunu belirleyen
önemli faktörlerden bir tanesi servis periyodunun uzunluğudur. Bu sürenin
kısaltılması için sürü idare programının iyileştirilmesi, özellikle de östrusun doğru
tespit edilmesi önem taşımaktadır (Akın, 1999). İneklerde östrusun kısa ve değişken
oluşu, östrus zamanının belirlenmesini zorlaştırmasına rağmen özen gösterilip, doğru
yöntemler kullanıldığı takdirde yüksek oranda gebelik elde edilebilmektedir (De
Silva ve ark., 1981; Bearden ve ark., 2003). Östrus belirlenmesinde en sık
faydalanılan yöntem gözlem yoluyla tespittir. Östrusa ilişkin en karakteristik belirti
ise aşım eylemine izin vermedir ve bu belirti dışındaki diğer davranışlar sekonder
östrus belirtileri olarak tanımlanmaktadır. Ancak sahada östrus tespitinde genellikle
sekonder bulgular dikkate alınmakta ve bu da östrusun yanlış tespit etme oranını
arttırmaktadır (Foote, 1975; Aksoy ve ark., 1993). Özellikle kalabalık veya yılın
önemli bir kısmını merada geçiren sürülerde östrusların izlenmesi güç olduğundan,
pp sürecini sağlıklı olarak tamamlayan ineklerde pp 60. günden itibaren hormon
kontrollü tohumlamalar yapılabilmektedir. Hormon kullanımında temel yaklaşımlar;
progesteron hormonu ile follikül dinamiğinin veya PF2 ile CL’nin kontrolü şeklinde
özetlenebilir.
Bu tez çalışmasında progesteron hormonu ile follikül dinamiği kontrol altına
alınırken, bu hormonun follikül dinamiği üzerindeki etkileri çalışmanın ana
konusunu oluşturmuştur. PRID’in uzaklaştırılmasını izleyen kontrollerde
ultrasonografik ve rektal palpasyon ile değerlendirmeler yapılmıştır.
Yapılan çalışmada gözlem yoluyla östrus’ta olduğu belirlenerek yapılan
tohumlamalarda İTGO Grup I’de %13,33 olurken Grup II’de %60,0 olmuştur. PRID
uygulanmayan ineklerde İTGO %60,5 – 65,0 arasında bildirilmektedir (Xu ve ark.,
1998). Bildirilen bu oranlar bu çalışmada kontrol grubundan elde edilen oranla
benzerlik göstermektedir.
33
Lucy ve ark. (2001)’de 6-12 gün süreyle PRID uygulamaları sonucunda
%66.7-90,0 oranında östrusların görülebileceğini ileri sürmüşlerdir. Zonturlu ve ark.
(2005)’nın yaptıkları çalışmada uygulama sonrasında siklik hayvanlarda %87,5,
ovaryumları inaktif olan ineklerde ise %100 oranında östrus tespit etmişlerdir. Bu
çalışmada Grup I’de %93,33 oranında östruslar gözlenmiştir. Bu bulgu literatür
çalışmalarla uyumlu bulunmuştur.
Yapılan araştırmada östrus yoğunluğu (+++) olarak belirlenen ineklerde östrus
Grup I ve II’de sırasıyla %40 ve %73,3 , (++) olarak belirlenenlerde %53 ve %26,
(+) olarak belirlenen ise sadece Grup I olup %6,7 olarak tespit edilmiştir. Östrus
süresi ve yoğunluğu hayvanlar arasında biyolojik ve çevresel faktörler; nem, sıcaklık,
ışık gibi ayrıca bireysel farklılıklara bağlı değiştiğini bildiren birçok araştırma vardır
(Orihuela, 2000; Lopez ve ark., 2004; Sönmez ve ark., 2005).
Kaçar ve Aslan (2004) diöstrüs döneminde bulunan ineklere 12 gün süreyle
PRID uygulamışlar ve ineklerde östrüslerin 2,5±1,3 günde yoğunlaştığını
bildirmişlerdir. Başka araştırıcılarda östrusların kontrol grubunda 2,85±1,21 günde,
hakiki anöstrus gösteren grupta ise 3,14±1,21 günlerde yoğunlaştığını tespit
etmişlerdir (Zonturlu ve ark., 2005). Bu tez çalışmasında östrus yoğunluğu Grup I’de
2,00±0,26 günde, Grup II (kontrol) ise 14,07±2,61 günde tespit edilmiştir. Literatür
bildirileriyle Grup I’de elde edilen bulgular birbirine benzer olduğu belirlenmiştir.
Tez çalışmasında postpartum uterus ve cervix uterinin çaplarının 25-46. günler
arasında ölçümü ile involusyon oranı değerlendirilmiştir. İnvolüsyon oranı ile olası
fertilite ölçütleri arasındaki korelasyon araştırılmıştır. Ancak, bireysel olarak bazı
hayvanlarda servis periyodu sürelerinde artış bulunsa da bu iki özellik arasında
istatiksel önemde ilişki kurulamamıştır. Aslan ve ark. (2002)’de pp 15-45. günler
arasında involusyon, ovaryum aktivitesi ve östrus arasındaki ilişkiyi araştırarak
fertilite üzerindeki etkinliğini incelemişlerdir. Uterus involusyonun ilk tohumlamada
gebelik elde ettikleri ineklerde daha sonraki tohumlamalarda gebelik elde edilenlere
göre daha hızlı geliştiğini ve DF yüzdesinin daha yüksek olduğunu tespit etmişlerdir.
34
Araştırıcılar bu bulguya dayanarak, uterus involusyonu, ovaryum aktivitesi ve pp
fertilite arasında sıkı bir bağlantı olduğunu bildirmişlerdir.
Mee ve ark. (2002)’de yapmış oldukları İTGO’nun %60’dan fazla olması
gerektiğini belirtmişlerdir. Aynı araştırıcılar çeşitli ülkelerde bu oranın %23-56
arasında değiştiğini bildirmişlerdir. Kimi araştırmacılar (Penny ve ark., 2000; Lopez
ve ark, 2001; Kaçar ve Aslan, 2004) PRID ile yapılan çalışmalarda ilk tohumlamada
gebelik oranının %27,8 ile %73 arasında değiştiğini bildirmektedirler. İlk
tohumlamadan sonra bu oranın 60-90. günlerde % 50-60 civarında olduğu
bildirilmektedir. Bu çalışmada ise İTGO Grup I’de %13,33; Grup II’de %60 olarak
tespit edilmiştir. Grup I’deki gebelik oranındaki bu farklılık östrusun iyi
değerlendirilememesine bağlı olarak tohumlama için erken ya da geç kalınmasına
bağlı olabileceği sonucuna varılmıştır.
Fricke (2002)’de Tİ’nin gittikçe arttığını bildirmektedir. Bu artışa rağmen iyi
bir sürü idare programı uygulanan sürülerde bile, gebelik oranının %40 ve/veya daha
altına düştüğü ifade edilmiştir (Pursley ve ark., 1997; Fricke ve ark.,1998) . Bazı
araştırıcılar (Alaçam ve ark, 1996; Penny ve ark, 2000; Kaçar ve Aslan, 2004;
Zonturlu ve ark, 2005) Tİ’nin 1,2 – 2,2 arasında değiştiğini bildirmektedirler.
Türkiye koşullarında 1,5 rakamının altındaki Tİ değerleri çok iyi, 1,5–2,0 arası orta,
2,0' nin üzerindeki değerler ise problemli olarak kabul edilmektedir (Yıldız ve ark,
2008). Bu çalışmada ise Tİ Grup I’de 2,2 ve Grup II’de 1,5 olarak hesaplanmış olup.
Bu çalışmada bulunan değerlerle örtüşmektedir.
Anöstrüs semptomu gösteren ineklerde 12 gün süreyle PRID uygulamasının
reprodüktif performansı artırdığı ve siklusların düzenli hale gelmesinde etkili olduğu
bildirilmektedir (Zonturlu ve ark, 2005). Bu çalışmada PRID uygulamasının östrus
beldeklerinin açığa çıkmasında etkin, ancak gebelik elde etmede etkin olmadığı
bulunmuştur. Bu gelişmede mevsim, hastalık ve stres faktörlerinin direk veya dolaylı
etkileri söz konusu olabilir.
35
Doğumu takiben gebe kalma süresinin, yani servis periyodunun uygun sınırlar
içerisinde tutulması süt sığırcılığı işletmelerinde karlılık ve verimliliğin devamı için
gereklidir. Servis periyodunda hedeflenen ideal sürenin 85-120 gün arasında olması
gerektiği bildirilmektedir (Nebel, 1996; Fetrow ve ark, 1997; Alpan ve Arpacık,
1998). Üst sınırın aşılması durumunda geçen her bir “boş gün” sürüde verimliliğin
önemli düzeyde düşmesine neden olmaktadır (Ferry, 1997). Bu çalışmada servis
periyodu Grup I’de 154,14±6,98; Grup II’de 130,13±5,38 gün arasında tespit
edilmiştir. Oniki günlük PRID uygulaması ile kontrol grup arasındaki farkın
hormonu taşıma zamanı ile ilgili olabileceği söylenebilmekle birlikte; genel olarak
her iki grupta da servis periyodu fertilite ölçütleri yönünden normalin üzerinde
gerçekleşmiştir. Bu süreçte tohumlama sayısının azlığı da göz önünde tutulursa
işletmede sürü yönetimi ve östrus izlenmesi/değerlendirilmesi yönünden bir eksiklik
olduğu düşünülmektedir.
Sürüde gebelik oranı bazı araştırıcılar tarafından (Akın, 1999; Hivorel, 2001;
Yıldız ve ark, 2008) % 80–90 arasında olması gerektiği bildirilmektedir. Bu
çalışmada, TGO Grup I için %93,33 ve Grup II için ise %100 olarak tespit edilmiştir.
Doğum östrus aralığı Grup I’de 60±0,26 ve Grup II’de 60,07±2,61 gün olarak
hesaplanmıştır.
36
5. SONUÇ ve ÖNERİLER
İneklerde doğum sonrasında sağlıklı bir puerperal dönem geçirilmesi, kısa bir zaman
sonra yeniden gebe bırakılacak ineklerin sorunsuz bir dölverimi zinciri içinde
olmaları bakımından önemlidir. Bu nedenle genital organların postpartum kontrolleri
ve özellikle uterusun involusyon durumu rektal ve ultrasonografik muayenelerle
periyodik olarak izlenmelidir.
Postpartum sorunsuz ineklerde 45-60 günlerden itibaren tohumlamalar
yapılabilir. Sun’i tohumlamanın başarısı büyük ölçüde östrusların hayvan
sahibi/bakıcı tarafından düzenli izlenebilmesine ve doğru zamanda ineklerin
tohumlanmasına bağlıdır.
Östrusların belirlenmesinin çeşitli nedenlerle yetersiz olduğu durumlarda çeşitli
yardımcı gereçlerin kullanılmasının yanı sıra siklusun, östrusun ve ovulasyonun
kontrolunu sağlayan bazı hormon düzenlemeleri de yapılagelmektedir. Bu çerçevede,
progesteron, GnRH, HCG, östrojenler gibi steroid ve gonadotropik hormonlar
kullanılarak östrus ve ovulasyon planlaması yapılabilmektedir. Ancak anılan
hormonların gametlerin taşınması yönünden bazı sorunlar yarattığı ve gebe kalma
oranını düşürdüğü de bir gerçektir. Bu çalışmadaki İTGO’nının düşük olmasının bir
önemli nedeni olarak bu olumsuz faktör düşünülebilir. Zira, aynı grupta hormonal
etkinin kalktığı ikinci ve üçüncü tohumlamalar sonrasında elde edilen gebelik oranı
beklenen yükseklikte görülmüştür. Özet olarak gerek PGF2 ve gerekse progesteron
ile yapılan östrus düzenlemelerinde ilk tohumlamada gebe kalma oranının %10-15
olumsuz etkileneceği hesaba katılmalıdır.
Çalışmada, gebe kalma oranının düşük bulunmasının bir diğer sebebi de iklim
ve stres faktörleri gösterilebilir. Araştırmanın bazı dönemlerinde aşırı sıcak iklim
koşulları erken embriyonik ölümlere ve dolayısıyla fertilite düşüklüğüne neden
olmuş olabilir. İneklerin önemli bir bölümünün östrüsta olmasına rağmen, östrus
beldeklerinin tam anlaşılmaması ve tohumlama zamanındaki hatalara bağlı olarak
gebelik oranında düşüşler görülmektedir. Ayrıca modern sütçü işletmelerde yüksek
37
süt verimi ve yoğun bakım-beslemeden kaynaklanan fizyolojik stres, reprodüktif
fizyolojide değişikliklere neden olmaktadır. Reprodüktif fizyolojide oluşan
değişiklikler nedeniyle sütçü sürülerde östrüs tespit oranı ve buna bağlı fertilite
olumsuz etkilenmektedir.
İneklerde reprodüktif verimliliğinin sağlanmasında östrüs tespiti ve hayvanın
uygun zamanda tohumlanması kritik öneme sahiptir. Östrüs tespit oranı reprodüktif
performans üzerine doğrudan etki gösteren, yetersiz veya yanlış tespitinde; gebelik
başına tohumlama sayısının, servis periyodunun ve buzağılama aralığının artmasına
neden olmaktadır. Servis periyodu ile östrüs tespitindeki yanılgılara bağlı kayıplar
arasında %92 düzeyinde korelasyon vardır. Bu sebeple östrüs tespiti ve hayvanların
uygun zamanda tohumlamasına yardımcı olan senkronizasyon yöntemleri üzerinde
birçok araştırmalar yapılmaktadır. Östrüs siklusunun seyrini değiştirmek, ovulasyon
zamanını düzenlemek ve belirlenen zamanda tohumlama verimliliğini artırma
konusunda farklı ve yeni yaklaşımlar getirilmektedir.
İşletmelerde reprodüktif performansın arttırılmasında uygulanacak
senkronizasyon programının seçimi kadar uygulama zamanı da önemlidir. Stres
faktörünün fazla olduğu dönemlerde; tırnak problemleri, mastitis ve sıcak
mevsimlerde senkronizasyon uygulamalarında başarı azalmaktadır. Senkronizasyon
programlarıyla östrus beldeklerinin açığa çıkarılarak ve/veya çıkarılmadan
fertilizasyon sağlansa bile bu gibi problemler direk veya dolaylı olarak hayvanlarda
gebeliğin devam etmesine engel olmakta dolayısıyla erken dönemde embriyonik
ölümlere ya da ileri dönemde kayıplara neden olmaktadır.
Sonuç olarak, PRID uygulamalarının, östrusların indüksiyonu ve
senkronizasyonunda başarıyla kullanılabileceği saptanmıştır. Ancak PRID
uygulamasının fertilite üzerinde olumsuz etkileri görülmüştür. Uygulama sonrası
östrus belirtilerinin açığa çıkmasında etkin olmakla beraber, gebelik oranının
arttırılmasında yararlı olmadığı belirlenmiştir.
38
ÖZET
Postpartum Sorunsuz Süt İneklerinde PRID Uygulaması Sonrası Ovaryum
Ultrasonografisi ve Fertilite Parametrelerinin Değerlendirilmesi
Bu çalışmada, postpartum fertilitenin değerlendirilmesinde ultrasonografik
muayenenin uygunluğu ve geç postpartum dönemde PRID uygulamasının fertilite
parametrelerine olan etkisi ortaya konulması amaçlanmıştır.
Çalışmada pp 25 gününü tamamlamış, sağlıklı 30 baş Holstein inek kullanıldı.
Postpartum 25-46 günlerde haftada bir rektal ultrasonografi ile uterus ve cervix
involusyonu takibi yapılmıştır. Bu süreçte uterus ve cervix’in involusyonu
longitudinal çapları ölçülerek değerlendirilmiştir. Bu muayeneler sonucu inekler
15’erli 2 gruba ayrılmıştır. Grup I’e 12 gün süre ile PRID intravaginal yolla
uygulanmış ve uygulama bitimi sonrası östrus semptomları çok şiddetli (+++), orta
şiddetli (++) ve az (+) olarak derecelendirilmiştir. Östrus semptomu gösteren inekler
12 saat sonra rektal ultrasonografi ile preovulatör follikül tespit edilerek sun’i
tohumlama yapılmış ve üçüncü tohumlama sonrasına kadar ki alınan sonuçlar
değerlendirilmiştir. Tohumlama sonrası 25-30. ve 45-60. günlerde ultrasonografi ve
rektal palpasyonla gebelik teşhisi yapılmıştır.
PRID uygulamasının sona ermesini izleyen östrus yoğunluğu (+) olarak sadece
tek hayvanda tespit edilmiştir. Orta şiddetli (++) östrus semptomları ise grup I’de
%53,3, kontrol grubunda %26,7 olarak belirlenmiştir. Çok şiddetli (+++) östrus
yoğunluğu grup I ve II’de sırasıyla %40,0 ve %73,3olarak tespit edilmiştir.
Preovulatör follikül çapı ortalamaları grup I 1,68±0,06 mm ve grup II’de 1,88±0,15
mm ölçülmüştür. Uygulama bitimi – östrus görülme zamanı grup I’de 2,00±0,26 gün
olduğu bulunmuştur. Uygulama bitimi gebe kalma aralığı grup I ve II’de
96,14±6,98gün, 83,33±5,39 gün olarak belirlenmiştir. Her iki grup içinde fark
istatistiki açıdan anlamlı bulunmamıştır (p>0,05). Grup I ve II’de İTGO ve TGO
sırasıyla, %13,33; %60,0 ve %93,33; %100 olarak belirlenmiştir. Servis periyodu
grup I ve II için sırasıyla 154,14±6,98 gün ve 130,13±5,38 gün olarak belirlenmiştir.
Her iki grup içinde fark istatistiki açıdan anlamlı bulunmuş (p<0,05). Grup I ve II’de
Tİ sırasıyla 2,2 ve1,5 olarak saptanmıştır.
Sonuç olarak yapılan çalışmada PRID uygulamasının östrus belirtilerini açığa
çıkarmasında etkili olduğu, ancak gebelik oranı üzerine etkinliği bulunmadığı
saptanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Gebelik oranı, Östrus Tespiti, PRID, Senkronizasyon, Sütçü
İnekler
39
SUMMARY
Ultrasonographic Monitoring of Ovarian Function and Evaluation of Fertility
in Dairy Cattle without Postpartum Reproductive Problems after PRID
Implementation
This study aims to evaluate the suitability of sonography for prediction of postpartum
fertility and to find out the effects of PRID on fertility parameters of cows in late
postpartum.
30 healthy Holstein cows, which completed the postpartum period of 25 days,
were used in the study. Uterus and cervix involutions were monitored by transrectal
sonography at 7 day intervals between day 25 and day 46 postpartum. In this process,
we assessed uterine and cervix involutions by measuring the longitudinal diameter of
the uterine and cervix. As the result of these examinations, cows were divided into 2
random groups each consisting of 15 cows. Group I was inserted PRID
(Progesterone-Releasing-Intravaginal Device; 1,55 g Progesterone and 10 mg
Oestradiol Benzoat) intravaginally for 12 days and after the end of treatment, estrus
was graded as severe intensity (+++), moderate intensity (++) and low intensity (+).
Cows observed in behavioral estrus were artificial inseminated after 12 hours as a
pre-ovulatory follicle was detected with rectal ultrasound and the results until third
inseminations were evaluated in all groups. Pregnancy estimations were done at
between 25-30 days and 45-60 days with ultrasound and rectal palpation after
artificial insemination.
Following the end of PRID treatment, it was detected that only one cow was
observed estrus as low intensity (+). The percentage of oestrus as moderate intensity
was determined 53,3% for Group I and 26,7% for control group. The estrus as severe
intensity was determined 40,0% and 73,3% for Group I and II, respectively. The
means diameter of pre-ovulatory follicle were 1,68±0,06 mm for Group I, and
1,88±0,15 mm for Group II. It was found that the intervals between the end of the
PRID treatment and time of behavioral estrus were 2,00±0,26 days for Group I.
Intervals between the end of treatment and conception were determined as
96,14±6,98 days and 83,33±5,39 days for Group I and II, respectively. The
difference between these two groups was not statistically important (p>0,05).
Conception after first insemination and total conception rates were 13,33%; 60,0%
and 93,33 %; 100% for Group I and II, respectively. Service period was 154,14±6,98
days and 130,13±5,38 days for group I and II, respectively. The difference between
these two groups was found statistically important (p<0,05). Services per pregnancy
was 2,2 and 1,5 for Group I and II, respectively.
As the result of this study, PRID treatment is found to be effective for the
induction of behaviorals estrus but ineffective on pregnancy rate.
Key Words: Dairy cows, Estrus Detection, Pregnancy Rate, PRID,
Synchronization
40
KAYNAKLAR
ABDURRAHMAN, Ö., SALMANOĞLU, M.R. (2003). İneklerde farklı dozlarda PGF2α
uygulamalarının ve östrus belirleme yöntemlerinin gebelik oranlarına etkisi. Ank.
Üniv. Vet. Fak. Derg., 50: 91-96.
AHMAD, N., TOWNSEND, E. C., DAILEY, R. A., INSKEEP, E. K. (1997). Relationships
of hormonal patterns and fertility to occurrence of two or three waves of ovarian
follicles, before and after breeding in beef cows and heifers. Animal Reproduction
Science. 49: 13-28.
AKÇAPINAR, H., ÖZBEYAZ, C. (1999). Hayvan Yetiştiriciliği Temel Bilgileri. Kariyer
Matbaacılık, Ankara.
AKIN, A.İ. (1999). Sığırlarda dölverim özellikleri. Türk Vet. Hek. Derg.,11: 22-24.
AKSOY, M., ALAN, M., TEKELİ, T., SEMACAN, A., ÇOYAN, K. (1993). İnek ve
düvelerde östrus belirleme hataları ve suni tohumlama uygulamasındaki önemi. Hay.
Arş. Derg.,3: 28–30.
ALAÇAM, E. (2002). İnekte infertilite sorunları. Alınmıştır: Evcil Hayvanlarda Doğum ve
İnfertilite. Ed.: E. Alaçam, 4.Baskı, Medisan, Ankara, 267-290.
ALNIMER, M., ROSA, G.D., GRASSO, F., NAPOLITANO, F., BORDI, A. (2002). Effect
of climate on the response to three oestrus synchronisation techniques in lactating
dairy cows. Anim. Reprod. Sci.,71: 157-68.
ALPAN, O., ARPACIK, R. (1998). Sığır Yetiştiriciliği. 2. Baskı, Şahin Matbası, Ankara, 1-
265.
ARTHUR, G.H., NOAKES, D.E., PEARSON, H. (1982). Veterinary Reproduction and
Obstetrics. 5.th ed., Baillere Tindall, London.
ASLAN, S, ARBEITER, K., DıeKIE, M.B. (1995). İnekte puerperal dönemde
düzenlikontrollerin fertilite üzerindeki etkileri. Ank. Üniv. Vet. Fak. Derg.,42: 307-15.
ASLAN, S., HANDLER, J., WESENAUER, G., ARBEITER, K. (2002). Suitability of
sonographic evaluation of ovarian dynamics and uterine involution for prediction of
postpartum fertility in the cow.Dtsch. Tierarztl. Wochenschr., 109(2):52-5.
AT-TARAS, E.E., SPAHR, S.L. (2001) Detection and characterization of estrus in dairy
cattle with an electronic heatmount detector and an electronic activity tag. J. Dairy
Sci., 84: 792-798.
BEARDEN, H.J., FUQUAY, J.W., WILLARD, S.T. (2003). Applied Animal Reproduction.
Ed.: H. Joe Bearden, 6th ed., Prentice Hall, New Jersey, USA.
41
BERGFELD, E.G., KOJİMA, F.N., CUPP, A.S., WEHRMAN, M.E,. PETERS, K.E.,
MARİSCAL, V., SANCHEZ, T., KİNDER., J.E. (1996). Changing dose of
progesterone results in sudden changes in frequency of luteinizing hormone pulses and
secretion of 17 beta-estradiol in bovine females. Biol. Reprod.,54:546-53.
BINELLI, M., THATCHER, W.W., MATTOS, R., BARUSELLI, P.S. (2001). Antiluteolytic
strategies to improve fertility in cattle. Theriogenology. 56: 1451-63.
BRITT, J.H. (2003). Achieving a sound reproductive health management program.
http://www.wcds.afns.ualberta.ca/Proceedings/1995/ wcd95015.htm Erişim tarihi:
12.01.2009.
BURKE, C.R., MIHM, M., MacMILLAN, K.L., ROCHE, J.F. (1994). Some effects of
prematurely elevated concentrations of progesteron on luteal and follicullars
characteristics during the oestrous cycle in heifers. Anim. Reprod. Sci.,35:27-39.
BUTLER, W.R. (2003). Energy balance relationships with follicular development, ovulation
and fertility in postpartum dairy cows. Livest. Prod. Sci., 83: 211-218.
CORDOBA, M.C., FRICKE, P.M. (2001). Evaluation of two hormonal protocols for
synchronization of ovulation and timed artificial ınsemination, in dairy cows managed
in grazing-based dairies. J. Dairy Sci.,84: 2700–08.
DAŞKIN, A. (2005). Sığırcılık İşletmelerinde Reprodüksiyon Yöntemi ve Suni Tohumlama.
Aydan Web Ofset, Ankara.
DE SILVA, A.W., ANDERSON, G.W., GWAZDAUSKAS, F.C., MCGILLIARD, M.L.,
LINEWEAVER, J.A. (1981).Interrelationships with estrus behavior and conception in
dairy cattle. J. Dairy Sci.,64: 2409–18.
DELİÖMEROĞLU, Y., ALPAN O., BAKIR, A. (1996). İthal Simental Sığırların Kazova
Tarım İşletmesi Şartlarında Süt ve Döl Verimleri. Lalahan Hayv. Arş. Enst. Derg., 36:
42-53.
DISKIN, M.G., SREENAN, J.M. (1980) Fertilization and embriyonic mortality rates in beef
heifers after artificial insemination. J. Reprod. Fertil.,59: 463 – 68.
DuPONTE, M.W. (2007). The basics of heat (estrus) detection in cattle. Erişim adresi:
http://www2.ctahr.hawaii.edu/oc/freepubs/pdf/LM-15.pdf Erişim Tarihi: 12.02.2010.
ERDEM, H., ATASEVER, S., KUL, E. (2007). Milk yield and fertility traits of holstein
cows raised at Gökhöyük state farm 2. fertility traits. J. of Fac. of Agric., OMU, 22(1):
47-54.
ERTUĞRUL, O. (1993). Ceylanpınar tarım işletmesinde yetiştirilen güney anadolu kırmızısı
(GAK) sığırlarında bazı verim özellikleri. Lalahan. Hay. Arş. Ens. Derg., 33: 1-12.
42
ETHERINGTON W.G, CHRISTIE K.A, WALTON J.S, LESLIE K.E., WICKSTROM S.,
JHONSON W.H (1991). Progesterone profiles in postpartum holstein dairy cows as on
aid in the study of retained fetal membranes pyometra and anestrus.
Theriogenology,35(4): 30.
ETHERINGTON, W.G., FETROW, J., SEQUIN B.E., MARSH, WE., WEAVER, L.D.,
RAWSON, V.L. (1991a). Dairy herd reproductive health management: evaluating
dairy herd reproductive performance part I. Comp. Cont. Educ. Pract. Vet., 13: 1353-
60.
ETHERINGTON, W.G., FETROW, J., SEQUIN B.E., MARSH, WE., WEAVER, L.D.,
RAWSON, V.L. (1991b). Dairy herd reproductive health management: evaluating
dairy herd reproductive performance part II. Comp. Cont. Educ. Pract. Vet., 13: 1491-
503.
ETHERINGTON, W.G., MARTIN, S.W., BONNETT, B., JOHNSON, W.H., MILLER,
R.B., SAVAGE, N.C., WALTON, J.S., MONTGOMERY, M.E. (1988). Reproductive
performance of dairy cows following treatment with cloroprostenol 26 and/or 40 days
postpartum: a field trial. Theriogenology, 29: 565-75.
FERRY, J.(1997). Clinical managment of anestrus. In: Current Therapy in Large Animal
Theriogenology. Ed: R. S. Youngquist. WB Saunders Company, Philadelphia, 285-90.
FETROW, J., STEWART, S., EICKER, S. (1997). Reproductive health programs for dairy
herds: analysis of records for assessment of reproductive performans. In: Current
Theraphy In Large Animal Theraphy Theriogenology. Ed.: R.S.Youngquist, W.B.
Saunders Company, Philadelphia, p.: 441-51.
FOOTE, R.H. (1975). Estrus detection and estrus detection aids. J. Dairy Sci.,58: 248–56.
FRASER, A.F., BROOM, D.M. (1997). Social and reproductive behaviour. In: Farm Animal
Behaviour and Welfare. Ed.: Andrew F. Fraser, Donald M. Brom, 3rd
ed., CABI,
Wallingford, UK. p: 175-85.
FRICKE, P.M. (2000). Understanding the key to successful reproduction.
http://www.ag.ndsu.nodak.edu/aginfo/dairy/Physiology/Understanding%20the%20Ke
y%20to%20Successful%20Reproduction_files/Fricke%20keyintro.htm Erişim Tarihi:
22.02.2009.
FRICKE, P.M., GUENTHER, J.N., WILTBANK, M.C. (1998). Efficacy of decreasing the
dose of GnRH used in a protocol for synchronization of ovulation and timed AI in
lactating dairy cows. Theriogenology, 50: 1275–84.
GINTHER, O. J., KNOPF, L. (1989). Composition and characteristics of follicular waves
during bovine etrous cycle. Anim Reprod Sci, 20: 187-200.
GINTHER, O.J. (2000). Selection of the dominant follicle in cattle and horses. Anim.
Reprod. Sci.,60-61: 61-79.
43
GORDON, I. (2003). The bovine oestrous cycle and associated events. In: Laboratory
Production of Cattle Embryos. Bıotechn. Ag., 27: 42-78.
GÖKÇEN, H. (1995). Üremenin denetlenmesi. Alınmıştır: Suni Tohumlama. Edit.: Ersoy
Canküyer.,http://books.google.com.tr/books?id=iWNCHZ2Z1QC&pg=
PA108&lpg=PA108&dq=PRID+nas%C4%B1l+uygulan%C4%B1r&source=bl&ots=
1a18IgKPT&sig=1fYxqKokBlcx34LC0klvQn2gUGc&hl=tr&ei=jpSoS7CpO42anwP
ap9l6&sa=X&oi=book_result&ct=result&resnum=7&ved=0CBcQ6AEwBg#v=onepa
ge&q=&f=false. Erişim Tarihi: 23.03.2010.
HAFEZ, E.S.E. (1987). Physiology of reproduction. In: Reproduction in Farm Animals. Ed.:
E.S.E. Hafez, 5th edition, Lea & Febiger, Philadelphia.
HENDRIKSEN, P.J.M., GADELLA, B.M., VOS, P.L.A.M., MULLAART, E., KRUIP,
T.A.M., DIELEMAN, S.J. (2003). Follicular dynamics around the recruitment of the
first follicular wave in the cow. Biol. Reprod., 69: 2036-44.
HIVOREL, P. (2001). Reproductive Parameters: standart values. In: PRID. Ed.: F. Deletang,
Ph. Hivorel. Sanofi.
HOEDEMARKER, M. (1998). Postpartal pathological vaginal discharge: to treat or not to
treat. Reprod. Dom. Anim.,33: 141-46.
HUSSAIN, A.M., DANIEL, R.C.W. (1991). Bovine normal and abnormal reproductive and
endocrine functions during the postpartum period. Reprod. Dom. Anim., 26(3): 101-
11.
HUSZENICZA G., FODOR M. (1999). Uterine bacteriology, resumption of cyclic ovarian
activity and fertility in postpartum cows kept in large-ccale dairy herds. Reprod Dom
Anim.,34: 95.
JAINUDEEN, M.R., HAFEZ, E.S.E. (1987). Cattle and water buffalo. In: Reproduction in
Farm Animals. Ed.: E.S.E.Hafez, 5th Edition. Lea and Febiger, Philaderphia, 297-315.
KAÇAR, C. ASLAN, S. (2004). İneklerde geç postpartum dönemde PRID ve CIDR-B ile
PGF2α (İliren) kombinasyonunun fertilite parametrelerine etkisi. Ank. Üniv. Vet. Fak.
Derg.,51: 19-23.
KÄHN, W. (2004). Ultrasonography in the cow. In: Veterinary Reproductive
Ultrasonography. Ed.: Dietrich Volkmann, Robert M Kenney. Schlütersche:
Hannover, p.: 83-184.
KANEKO, H., NOGUCHI, J., KIKUCHI, K., TODOROKI, J., HASEGAWA, Y.
(2002). Alterations in peripheral concentrations of inhibin A in cattle studied
using a time-resolved immunofluorometric assay: Relationship with estradiol and
follicle-stimulating hormone in various reproductive conditions. Biol.
Reprod.,67: 38-45.
44
KASTELIC, J.P. (2001) Computerized heat detection. Adv. Dairy. Technol., 13: 393-402.
KASTELIC, J.P., GINTHER, O.P. (1991). Factor effecting the origin of the ovulatory
follicle in heifers with induced luteolysis. Anim Reprod Sci, 26: 13-24.
KINDAHL, H., BEKANA, M., KASK, K., KONIGSSON, K., GUSTAFSSON, H.,
ODENSVIK, K. (1999). Endocrine aspects of uterine ınvolution in the cow.
Reprod. Domest. Anım.,34(3-4): 261-68.
KIRACOFE, G.H. (1980). Uterine involution: its role in regulating postpartum intervals.J.
Anim. Sci., 51(2):16-28.
KNİCKERBOCKER, J.J., DROST, M., THATCHER, W.W. (1986). Endocrin patterns
during the initiation of puberty, the estrous cycle, pregnancy and parturition in cattle.
In: Current Theraphy ın Large Animal Theriogenology. Ed.: David A. Morrow, W.B.
Saunders Company: Philadelphia, p.:117-125.
KORPUZLU, S., EMSEN, H., ÖZLÜTÜRK, A., KÜÇÜKÖZDEMİR, A. (2008).
Reproductive traits of brown swiss and holstein cattle under conditions of East
Anatolia Research Institue. Lalahan Hay. Araşt. Enst. Derg.,48: 13-24.
LAVEN, R.A., PETERS, A.R. (1996). Bovine retained placenta: aetiology, pathogenesis and
economic loss. Vet. Rec., 139: 465-71.
LIU, X., SPAHR, S. L. (1993) Automated electronic activity measurement for detection of
estrus in dairy cattle. J. Dairy Sci., 76: 2906-12.
LOPEZ, F.G., SANTOLARİAP, Y.J., RUTLANT, J., LOPEZ, M.B. (2001). Persistent
ovarian follicles in dairy cows. Theriogenology, 56: 649-59.
LOPEZ, H., SATTER, L.D., WILTBANK, M.C. (2004). Relationship between level of milk
production and estrus behavior of lactating dairy cows. Anim. Reprod. Sci., 81: 209–
23.
LUCY, M.C., BILLINGS, H.J., BUTLER, W.R., EHNIS, I.R., FIELDS, M.J., KESLER,
D.J., KINDER, J.E., MATTOS, R.C., SHORT, R.E. (2001): Efficacy of an
intravaginal progesterone insert and an injection of PGF2α for synchronizing estrus
and shortening the interval to pregnancy in postpartum beef cows, peripubertal beef
heifers, and dairy heifers. J. Anim. Sci., 79: 982- 95.
MATEUS, L., LOPES da COSTA, L., BERNARDO, F., ROBALO SILVA, J. (2002).
Influence of puerperal uterine iınfection on uterine involution and postpartum ovarian
activity in dairy cows. Reprod. Anim. Dom., 37: 31-35.
McDOUGALL, S., BURKE, C.R., MACMİLLAN, K.L., WİLLİAMSON, N.B. (1995).
Follicle patterns during extended periods of postpartum anovulation in pasture-fed
dairy cows. Res. Vet. Sci., 58: 212-16.
45
MEE, J.F., MOYES, T., GLEESON, D., O’BRIEN, B. (2002) A questionnaire survey of
fertility management on dairy farms in the Republic of Ireland. Ir. Vet. J., 55: 122–8.
MIHM, M. (1999). Delayed resumption of cyclicity in postpartum dairy and beef cows.
Reprod. Dom. Anim., 34: 277-84.
MORTIMER, R.G., FARIN, P.W., STEVENS, R.D. (1997). Reproductive examination of
the non-pregnant cow. In: Current Theraphy ın Large Animal Theriogenology. Ed.:
Robert S. Younquist, W.B. Saunders Company: Philadelphia, p.:268-76.
MURPHY, M. G., BOLAND, M.P., ROCHE, J. F. (1990). Pattern of follicular growth and
resumption of ovarian activity in post-partum beef suckler cows. J. Reprod. Fertil.,
90: 523-33.
MURUGAVEL, K., YÁNIZ, J.L., SANTOLARIA, P., LÓPEZ-BÉJAR, M., LÓPEZ-
GATIUS, F. (2003). Prostaglandin based estrus synchronization in postpartum dairy
cows: an update. Int. J. Appl. Res. Vet. M., 1(1): 197.
NEBEL, R.L., (1996). Your herd's reproductive status. http://www.ext.vt.edu/pubs/
dairy/404-005/404-005.pdf Erişim Tarihi: 17.09.2008.
NETT, T.M., TURZILLO, A.M., BARATTA, M., RISPOLI, L.A. (2002). Pituitary effects
of steroid hormones on secretion of follicle-stimulating hormone and luteinizing
hormone. Dom. Anim. Endocrinol., 23:33-42.
NOAKES, D. (2000). Fertility and infertility. In: The Health of Dairy Cattle. Ed.: A. H.
Andrews, Blackweell Science Ltd., Oxford, 108-149.
NOAKES, D. (2001). Endogenous and exogenous control of ovarian cyclicity. In: Arthur’s
Veterinary Reproduction and Obstetrics. Ed.: D.E. Noakes, T.J. Parkinson, G.J.W.
England. Saunders, Harcourt Publisher Limited, London, p.: 3-57.
O’CONNOR, M.L. (2005). Systematic breeding program for dairy cows. www.das.psu.edu/
search?SearchableText=Systematic+breeding+program+for+dairy+cows&x
=13&y=13.Erişim Tarihi: 10.11.2009.
O’CONNOR, M.L., SENGER, P.L. (1997). Estrus detection. In: Current Theraphy in Large
Animal Theriogenology. Ed.: R.S. Younquist. W. B. Saunders Company,
Philadelphia, p.: 276-85.
OLSON, J.D., BRETZLAFF, K.N., MORTIMER, R.G., BALL, L. (1986). The metritis-
pyometra complex. In: Current Theraphy in Theriogenology. Ed.: David A. Morrow,
W.B. Saunders Company: Philadelphia, p.: 227-37.
ORIHUELA, A. (2000). Some factors affecting the behavioural manifestation of estrus in
cattle. App. Anim. Behav. Sci., 70: 1–16.
46
ÖCAL, H. (2002). Puerperal dönem ve sorunları. Alınmıştır: Evcil Hayvanlarda Doğum ve
İnfertilite. Ed.: Prof. Dr. Erol ALAÇAM, 4th baskı, Medisan:Ankara, s.: 213-19.
ÖZBEYAZ, C., KÜÇÜK, M., ÇOLAKOĞLU, N. (1996). Malya tarım işletmesi esmer
ineklerinde döl verim performansı. Lalahan Hay. Araşt. Enst. Derg., 36: 1-17.
PARKINSON, T. (2001). Infertility in the cow. In: Arthur’s Veterinary Reproduction and
Obstetrics. Ed.: D.E. Noakes, T.J. Parkinson, G.J.W. England. Saunders, Harcourt
Publisher Limited, London, p.: 383-473.
PARKINSON, T. (2001). Infertility in the cow. In: Arthur’s Veterinary Reproduction and
Obstetrics. Ed.: D.E. Noakes, T.J. Parkinson, G.J.W. England. Saunders, Harcourt
Publisher Limited, London, 383-473.
PENNY, C.D., LOWMAN, B.G., SCOTT, N.A., SCOTT, P.R. (2000). Repeated oestrus
syncronization of beef cows with progesterone implants and the effects of a
gonadotrophin-releasing hormone agonist at implant insertion. Vet Rec, 146: 395-98.
PETERS, K.E., BERGFELD, E.G., CUPP, A.S., KOJIMA, F.N., MARISCAL, V.,
SANCHES, T., WEHRMAN, M.E., GROTJAN, H.E., HAMERNIK, D.L., KITTOK,
R., KINDER, J.E. (1994). Luteinizing hormone has a role in development of fully
functional corpora lutea (CL) but is not required to maintain CL function in heifers.
Biol. Reprod., 51: 1248-54.
PETERSSON, K.J. (2007). Milk progesterone as a tool to improve fertility in dairy cows.
Doctoral Thesis. Swedish University of Agricultural Sciences, Uppsala.
PURSLEY, J. R., KOSOROK, M.R., WILTBANK, M.C. (1997). Reproductive management
of lactating dairy cows using synchronization of ovulation. J. Dairy Sci., 80: 301–6.
RAJAMAHENDRAN, R., TAYLOR, C. (1990) Characterisation of ovarian activity in
postpartum dairy cows using ultrasound imaging and progesterone profiles, Anim.
Reprod. Sci., 22: 171-80.
RAJAMAHENDRAN, R., TAYLOR, C. (1991). Follicular dynamics and temporal
relationships among body temperature, oestrus, the surge of luteinizing hormone and
ovulation in Holstein heifers treated with norgestomet. J. Reprod. Fert.,92: 461-67.
RASBY, R., VINTON, R. (2011). Estrous cycle learning module. Erişim adresi:
http://beef.unl.edu/learning/estrous.shtml Erişim tarihi: 10.01.2012.
RHODES, F.M., BURKE. C.R., CLARK, B.A., DAY, M.L., MACMİLLAN, K.L. (2002).
Effect of treatment with progesterone and oestradiol benzoate on ovarian follicular
turnover in postpartum anoestrus cows and cows which have resumed oestrus cycles.
Anim. Reprod. Sci., 69: 139-50.
47
RODENBURG, J., MURRAY, B. (2007). Pedometry to improve reproduction.
http://www.omafra.gov.on.ca/english/livestock/dairy/facts/07-071.htm Erişim Tarihi:
03.02.2009.
RYAN D.P., GALVIN J.A., O’FARREL K.J.(1999) Comparison of oestrous syncronisation
regimens for lactating dairy cows. Anim. Reprod. Sci., 56: 153-68.
SALMANOĞLU, M.R. (1999). İnaktif ovaryumlu ineklerde progestagen tedavisiyle birlikte
GnRH veya PMSG uygulamalarının fertiliteye etkisi. Ank. Üniv. Vet. Fak. Derg., 45:
145-50.
SENGER, P.L. (1994) The estrus detection problem: new concepts, technologies, and
possibilities. J. Dairy Sci., 77: 2745-53.
SHEARER, J.K. (2003). The milk progesterone test and its applications in dairy cattle
reproduction. http://edis.ifas.ufl.edu/pdffiles/DS/ DS11300.pdf . Erişim Tarihi:
12.01.2009.
SHELDON, I.M., LEWIS, G.S., LeBLANC, S., GILBERT, R.O. (2006). Defining
postpartum uterine disease in cattle. Theriogenology, 65: 1516-30.
SIROIS, J., FORTUNE, J.E. (1988). Ovarian follicular dynamics during the oestrous cycle in
heifers monitored by real-time ultrasonography. Biol Reprod, 39: 308-17.
SLAMA, H., VAILLANCOURT, D., GOFF, A.K. (1991). Pathophysiology of the puerperal
period: Relationship between prostaglandin E2 (PGE2) and uterin involution in the
cow. Theriogenology, 36: 1071-90.
SÖNMEZ, M., DEMİRCİ, E., TÜRK, G., GÜR, S. (2005). Effect of season on some fertility
parameters of dairy and beef cows in Elazığ province. Türk. J. Vet. Anim. Sci., 29:
821–28.
STEVENSON J.S., CALL E.P.(1988) Reproductive disorders in the periparturient dairy
Cow. J. Dairy Sci., 71: 2572-2583.
STEVENSON, J.S. (1997). Clinical reproductive physiology of the cow. In: Current Therapy
in Large Animal Theriogenelogy. Ed.: R.S. Youngquist, W.B. Saunders Company,
Philadelphia, p.: 257-68.
STEVENSON, J.S., MEE, M.O., STEWART, R.E. (1989). Conception rates and calving
intervals after PGF2α or prebreeding progesterone in dairy cows. J. Dairy Sci., 72:
208-18.
TURZILLO A. M., FORTUNE, J. E. (1993). Effects of suppressing plasma FSH on ovarian
follicular dominance in cattle. J. Reprod. Fert., 98:113-19.
48
WALLACE, R.L. (2002). Economic efficiencies of dairy herd reproductive programs.
http://www.livestocktrail.uiuc.edu/dairynet/paperDisplay.cfm?ContentID=355 Erişim
Tarihi: 22.02.2009.
WILLIAMSON, N.B., QUINTON, F.W., ANDERSON, G.A. (1980). The effect of
variations in the interval between calving and first service on the reproductive
performance of dairy cows. Aust. Vet. J., 56: 477-80.
XU, Z.Z., MCKNIGHT, D.J., VISHWANATH, R., PITT, C.J., BURTON, L.J. (1998). Estrus
detection using radiotelemetry or visual observation and tail painting for dairy cows
on pasture. J. Dairy Sci., 81: 2890–6.
YAVAS, Y., WALTON, J.S. (2000). Induction of ovulation in postpartum suckleed beef
cows: a review. Theriogenology, 54: 1-23.
YILDIZ, N., AYGEN, S., ÖZÇELİK, M. (2008).Elazığ Koşullarında Yetiştirilen Doğu
Anadolu Kırmızısı (DAK) İneklerde Süt, Dölverimi ve Beden Ölçüleri: I. Dölverim
Özellikleri ( Buzağılama Aralığı, Servis Periyodu, Gebelik Oranı, Gebelik Süresi,
Buzağılama Oranı, Bir Gebelik İçin Tohumlama Sayısı, Kızgınlık(Östrus) Süresi,
Kısırlık Oranı ve Yavru Atma Oranı). F.Ü. Sağ. Bil. Derg., 22: 169–74.
YOSHIOKA, K., SUZUKI, C., ARAİ, S., IWAMURA, S., HIROSE, H. (2001).
Gonadotropin-releasing hormone in the third ventricular cerebrospinal fluid of the
heifer during the estrous cycle. Biol. Reprod., 64: 563-70.
YOUNGQUIST, R.S, BIERSCHWAL, C.J. (1985). Clinical management of reproductive
problems in dairy cows. J. Dairy Sci., 68: 2817-26.
YU, S.J., HUANG, Y.M., CHEN, B.X. (1993). Reproductive patterns of the yak. 1.
Reproductive Phenomena of the female yak. Brit. Vet. J., 149: 579-83.
ZONTURLU, A.K., ÇETİN, H., ATLI, M.O. (2005). Anöstrüs semptomu gösteren ineklerde
PRID uygulamalarının çeşitli fertilite parametrelerine etkisi. Ank.Üniv. Vet. Fak.
Derg., 52: 161-63.
49
ÖZGEÇMİŞ
I- BİREYSEL BİLGİLER
Ad Gaye
Soyad BULUT
Doğum Yeri ve Tarihi Ankara- 24.04.1981
Uyruk TC
Medeni Durum Bekar
İletişim Adresi ve Telefon
Batıkent-Yenimahalle/ANKARA
Ev: (312) 2511940
Cep: 542 2152985
e-mail: [email protected]
II- EĞİTİM
1. Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi Lisans Eğitimi (2001-2006)
2. Mehmet Emin Resulzade Anadolu Lisesi (1992-1999)- ANKARA
3. Anıttepe İlköğretim Okulu- ANKARA
Yabancı Dil: İngilizce
III- UNVAN
1. Veteriner Hekim – 2006
2. Akredite Veteriner Hekim – 2006
3. Tarım Danışmanı – 2011
IV- MESLEKİ DENEYİM
1. Ankara İli Damızlık Süt Sığırı Yetiştirici Birliği – Ankara
50
V- ÜYE OLUNAN BİLİMSEL KURULUŞLAR
1. Ankara Bölgesi Veteriner Hekimleri Odası
2. Türk Buatri Derneği
3. IVIS, International Veterinary Informatıon Service
VI- BİLİMSEL İLGİ ALANLARI
Yayınlar:
1. Bulut G. (2012). Dişi köpeklerde ovulasyon öncesi ve sonrasında
ovaryumlardaki fonksiyonel yapıların doppler ultrasonografi ile
değerlendirilmesi. Atatürk Üniversitesi Vet. Bil. Derg., Basımda.
2. Darbaz İ, Baştan A., Cengiz M., Bulut G., Tekin O., Özen D. (2010). Kuzey
Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki sütçü inek işletmelerinde sürü meme sağlığı
ve süt kalitesinin değerlendirilmesi, IV. Veteriner Jinekoloji Kongresi,
uluslararası katılımlı, 4-7 Kasım 2010, Antalya. (Sözlü Sunum).
3. Canatan H.E., Karakaş K., Bulut G., Cengiz M. (2010). Bir Güvercinde
yumurta takılması olgusuna operatif yaklaşım, IV. Veteriner Jinekoloji
Kongresi, uluslararası katılımlı, 4-7 Kasım 2010, Antalya. (Poster).
VII- BİLİMSEL ETKİNLİKLER
Verilen Konferans ya da Seminerler
1. Dişi köpeklerde ovaryumlar ile uterusun fizyolojik durumlarının Doppler
ultrasonografik takibi (2008)
2. Sütçü sığır işletmelerinde fertilite kontrol programları (2009)
VIII- DİĞER BİLGİLER
Eğitim Programı Haricinde Alınan Kurslar ve Katıldığı Eğitim Seminerleri
51
1. Sığırlarda Rekto-Vaginal Metodla Suni Tohumlama Kursu
2. Kırmızı Et/Kanatlı Etli Kesim ve Parçalama Tesislerinde HACCP ve Resmi
Veteriner Hekim Kursu