246
REFİKA YAZGAÇ Uzm. Psikolojik Danışman [email protected] www.refikayazgacderslerim.wordpress.com

REFİKA YAZGAÇ Uzm. Psikolojik Danışman refikayazgac@yahoo ... · 23 İLETİŞİMDE İLK DAKİKA ÖNEMLİDİR. Karşı karşıya gelen iki insan arasındaki ilk etkileşim, iletişim

  • Upload
    leque

  • View
    231

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

REFİKA YAZGAÇ Uzm. Psikolojik Danışman

[email protected] www.refikayazgacderslerim.wordpress.com

KİŞİLER ARASI İLETİŞİM

SÖZLÜ/VERBAL SÖZSÜZ/NONVERBAL

Dil (Linguistik)

Dil ötesi (Paralanguage

Yüz ve Beden

Bedensel temas

Araçlar

Mekan kullanımı

*Niyet edilmiş *Niyet edilmemiş

*Niyet edilmiş *Niyet edilmemiş

İletişim, büyüklüklerine göre dörde ayrılabilir

1.Bireyici iletişim (duyma, algılama, yorumlama, düşünme vb),

2.Kişilerarası iletişim,

3. Örgüt içi (yönetsel) iletişim,

4.Kitle iletişimi.

Yazılı İletişim Etkili bir yazının kişisel, açık ve kısa olması

gerekir. Yazılarda basit bir dil kullanılmalı;

Yazarken az sözcük kullanılmalı,

Tümcelerin etkin (aktif) ve dolaysız olması yararlıdır,

Sıfat ve zarflar yerinde kullanılmalı,

Yazım kurallarına uyulmalıdır.

ETKİLİ İLETİŞİMİN AMACI NEDİR?

İletmek istediklerimizi karşımızdakine amaçladığımız biçimde iletebilmek,isteneni elde etmek ve beklenen tepkiyi uyandırmaktır.

Düşündüğümü söyleyemedim!

Yine anlaşılamadım!

Ne istediğimi anlatamadım!

Diye yakınırız.

Ancak çoğu kez

Çok güçlü bir araç ve yol olan iletişimi etkili bir şekilde kullanmıyoruz.

İletişim çabalarımızda böylece başarısızlığa uğruyor ve engellerle karşılaşıyor.

Çünkü,

VE İLETİŞİM KAZALARINA NEDEN OLUYOR!

SAĞLIK ÇALIŞANLARI BAŞVURANIN YERİNE KENDİLERİNİ KOYARAK

şu cevapları vermişler.

• Temiz, rahat bir kurum

• Güler yüz • Sıcak bir iletişim

• Açık, kısa, öz, doğru bilgi • Yeterli ve saygılı personel

• Mahremiyet ve güvenilirlik .

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Sağlık Personeli işlevleri, kişilerin sorun çözümleme yeteneklerini

geliştirmeye götürdüğü zaman, hem eğitici

hem de terapötiktir.

İletişim;

Katılanların, bilgi/sembol üreterek birbirlerine ilettikleri ve bu iletileri anlamaya, yorumlamaya çalıştıkları

süreçtir.

12

Duygu, düşünce veya bilgilerin, akla gelebilecek her yolla (görsel, yazılı ve sözlü yöntemler; Konuşma, dinleme,

yazma, eylem, davranış, tavır, resim, işaret) karşımızdaki kişi veya gruplara

aktarma işlemidir.

İLETİŞİM

• İki insan birbirinin farkına vardığı andan itibaren iletişim başlar; söylediği söylemediği yaptığı yapmadığı her şeyin anlamı vardır

14

İLETİŞİMİN AMACI

Kurulan her ilişkide amaç; iletiyi hedef alıcıya veya alıcılara ulaştırmak ve karşılığında da hedef alıcıda bir eylem ya da düşünce değişikliği sağlamaktır.

İletişim halindeki kişi ya da kişiler arasındaki bir şeyi ortak kılmak, anlaşma ve uzlaşma sağlamaktır.

ETKİLİ İLETİŞİMİN AMACI

İletmek istediğimizi karşımızdaki kişiye amaçladığımız biçimde

iletebilmek, isteneni elde etmek ve beklenen tepkiyi

oluşturmaktır

İLETİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

• Çevre şartları

• Kişinin o anki ruhsal durumu

• Karşımızdaki insanla etkileşiminiz ve onların kişilik yapısı

• Düşünce /inanç sistemimiz ve algılarımız Öğrenmiş olduğumuz iletişim modeli

İLETİŞİMİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER

ÇEVRE ŞARTLARI

Sıcak

Soğuk

Gürültü

KİŞİNİN O ANKİ RUHSAL DURUMU

Kızgınlık

Üzüntü

Mutluluk

Yorgunluk

KARŞINIZDAKİ İNSANLA/ İNSANLARLA ETKİLEŞİMİNİZ VE

ONLARIN KİŞİLİK YAPISI

Az yada çok tanıdıklık

O kişi ile daha önce deneyimleriniz

Karşımızdaki kişinin saldırgan, çekingen yada güvenli olması

DÜŞÜNCE/ İNANÇ SİSTEMİMİZ VE ALGILARIMIZ

– Algılarımız

– Önyargılarımız

– Mükemmeliyetçi düşünce

– Anlaşabileceğimiz/anlaşamayacağımız inancı

– Düşünce tarzları ve hayat felsefesi

ÖĞRENMİŞ OLDUĞUMUZ İLETİŞİM MODELİ

Ailemizin iletişim biçimi

Toplumun genelindeki iletişim biçimi

23

İLETİŞİMDE İLK DAKİKA

ÖNEMLİDİR.

Karşı karşıya gelen iki insan arasındaki ilk etkileşim, iletişim sürecinin önemli bir belirleyicisidir. Bu etkiyi yaratan faktörler karşılaşılan kişinin beden dilinden, kullandığı kelimelere ve kişinin taşıdığı aksesuarlardan içinde bulunduğu fizik ortam nesnelerine kadar geniş bir dağılım gösterir. Bütün bu faktörlerin bileşkesi “algılayan kişinin” değerlerinde bir yer bulur ve o çerçeve içinde yorumlanır.

24

Kişinin iletişim başarısında;

Kişilik,

Karakter,

Gen,

faktörleri etkilidir.

25

İLETİŞİM SÜRECİ

İletişimde etkili olan

beş değişkenden söz edebiliriz:

Kaynak Mesaj

Kanal Alıcı

Dönüt

26

İLETİŞİM SÜRECİNİN TEMEL ÖĞELERİ

KAYNAK

Davranışlar

•Fikir

•Bilgi

•Duygu

•Tutum

•Beceri

MESAJ

Semboller

•Gerçek obje

•Modeller

•Resim

•Hareket

•Ses

KANAL

İletici Araç &

Yöntemler

•Sözsüz iletişim

•Sözlü İletişim

•Basılı/yazılı araçlar

•Yöntemler

ALICI

Davranışlar

•Fikir

•Bilgi

•Duygu

•Tutum

•Beceri

Dönüt (Geri Bildirim)

27

İletişim Süreci ve Yaşantı Alanı

Kaynak Kodlama

Yaşantı Alanı Yaşantı Alanı

Kod Çözme Alıcı Mesaj

Ortak Yaşantı Alanı

Dönüt

KAYNAK

Konuşan, yazan, çizen ya da yüz ve beden hareketlerinde bulunan yani mesajı

ileten; kişi radyo, tv v.b.........

İletişimi başlatan insan ise bu insanın beyni bilgi kaynağıdır.

MESAJ

Mesaj kaynağın alıcısıyla paylaşmak istediği duygu, düşünce

ve davranışları temsil eder.

Bu öğenin eğitim sürecindeki karşılığı içeriktir. Yani aktarılacak

konudur.

31

ALICI:

İletişim sürecinde kaynağın gönderdiği mesaja hedef olan öğedir. İletişim yalnızca insanlara özgü değildir. Hayvanlar, makineler (Satranç oynayan bilgisayarlar) arasında da olabilir.

Dış çevreyle ilişki kurmada hangi duyu organlarımızın etkili olduğunu bilmemiz o yönde uygulamalar yapmamızı sağlayacaktır. Öğrendiklerimizin; Yüzde 83' ü görme Yüzde 11'i işitme Yüzde 3.5' i koklama Yüzde 1.5 'i dokunma Yüzde 1' i tatma İletişim sürecinde etkileşime katılan duyu organı sayısı arttıkça iletişim ve öğrenme daha kolay olur.

KANAL

Göndericiden yola çıkan mesajın hedefe ulaşmasını sağlayan ileticidir.

Işık dalgaları, radyo dalgaları, ses

dalgaları, telefon kabloları, hava, sinir sistemi gibi mesajı taşıyan fiziki

araçlardır.

KANAL

Mesajın alıcıya ne şekilde hangi yöntemle aktarıldığı yoldur. Mesajı kitapla, sözle hareketle v.b kanallar kullanılarak

aktarabiliriz.

Hangi kanalla aktarım yapmanın faydalı olacağına ilişkin araştırmalar mevcuttur. Zaman sabit tutulmak üzere insanlar; Okuduklarının yüzde 10' unu İşittiklerinin yüzde 20' sini Gördüklerinin yüzde 30' unu Hem görüp hem işittiklerinin yüzde 50' sini Söylediklerinin yüzde 70' ini Yapıp söylediklerinin ise yüzde 90' ını

hatırlamaktadırlar.

KODLAMA

İletişimin başlayabilmesi için kaynağın mesajını kodlaması, yani paylaşmak istediği anlamı hedefin anlayabileceği işaretlere,

sembollere dönüştürmesi gerekir. Örneğin sözcükler birer koddur.

Jestlerimiz, mimiklerimiz, beden hareketlerimiz, ses tonumuz da mesajımızın

kodları olabilir.

KOD AÇMA

İletişimin devam edebilmesi için kaynak tarafından kodlanılan mesajın hedef

tarafından kodunun çözülmesi gerekir. Bu kaynağın mesajına verdiği anlamın, hedef

tarafından anlaşılması demektir. Hedef kaynağın mesajının kodunu çözümledikten sonra kendi geçmiş

yaşantılarına göre yorumlar, tepkisini kaynağa bildirir.

SİNİRLENME

KÖTÜ

OLDUĞUMU

DÜŞÜNÜYOR.

KODLAMA KOD ÇÖZME

SEN

MESAJI

KODU

“KABASIN”

SİNİRLENME

RAHATSIZ

OLMUŞ

KODLAMA KOD ÇÖZME

BEN

MESAJI

KODU

“RAHATSIZ

OLUYORUM”

GERİBİLDİRİM/DÖNÜT

Dönüt dediğimiz hedefin tepkisi iletişimi, çift yönlü hale getirir. Böylece kaynak aynı

zamanda hedef, hedef de aynı zamanda kaynak durumuna gelir.

Her iletişimde dönüt olmayabilir.

İşaretler

Semboller

Hedef

Kod açıcı

Kaynak

Kodlayıcı

Yaşantı alanı Yaşantı alanı

Ortak yaşantı alanı

İletişim Sürecinin Başarısı

İletişim sürecinin başarısı büyük ölçüde mesaj ve iletişim ortamına ilişkin

değişkenlerin kontrol altına alınmasına bağlıdır.

Mesajın etkili olabilmesi için ???

İletişim Sürecinin Başarısı

- Mesaj dikkati çekmelidir. -Mesajı oluşturan işaretler (semboller, kodlar) kaynak ve hedef için aynı anlama gelmelidir.

-Kaynak mesaja ilişkin yeterli bilgiye sahip olmalıdır.

-Mesaj gereksinimlere yönelik olmalıdır. -Mesaj hedefin içinde bulunduğu grubun ya da

grupların normları ile çatışmamalıdır.

SAĞLIK PERSONEİ-HASTA İLİŞKİSİ BİR UZMANLIK ORTAKLIĞIDIR

• Sağlık Personeli konusunda bilgi, beceri ve tecrübe sahibidir

• Hasta ise herkesten daha çok kendi yaşantısı, istek ve duyguları konusunda bilgi ve tecrübe sahibidir

• Her ikisi de birbiri için önemlidir, her biri diğerinde olmayan bilgiye sahiptir ve bu nedenle “iki yönlü iletişimi geliştirmek zorundadırlar”

SAĞLIK PERSONELİ-HASTA İLİŞKİSİ “PATERNALİS (BABACIL)YAKLAŞIM”

• Genellikle sağlık personeli-hasta ilişkisi

otorite, ana- baba, öğretmen şeklinde olmuştur.

• Bu yaklaşımda “geç şuraya sırtını aç, git şu filmi çektir, ameliyat olacaksın….” şeklinde emir kipiyle konuşulur.

• Hastalar sağlık çalışanlarını “ipleri ellerinde tutan kişiler” olarak algılarlar.

SAĞLIK PERSONELİ-HASTA İLİŞKİSİ

KATILIMCI YAKLAŞIM

• Burada sağlık personeli ve hasta sorunu beraber çözmeye çalışır. Sağlık personeli önerilerde bulunur, motive eder ve cesaretlendirir, birlikte çalışarak sorunları çözümlerler

• İdeal iletişim şekli budur

İLETİŞİMDE GÜVEN OLUŞTURMA

• Tepkisiz değil,sessizce dikkatle dinleme

• Karşımızdakinin söylediklerini anlayıp anlamadığını sınamak

• Daha iyi anlamak için ek bilgi isteyen uygun sorular sormak

• Duyguları doğrudan ifade etmek gibi davranışlarla gerçekleşir.

SEN DİLİ • Kişiyi suçlayıcıdır, • Davranıştan çok kişiliğe yöneliktir, • Yeniden konuşma isteğini engelleyicidir, • Kişi kendini suçlanmış ve anlaşılmamış

hisseder, • Neye kızıldığının anlaşılmamasına neden olur, • Kişiyi gücendirir ,kırar, • Kişinin direnmesine neden olur.

Sen dilinin etkisi

• Kişiyi aşağılarlar; • Değişime olan direnci arttırırlar; • Gereksinimlerinin önemli olmadığını

hissettirirler; • Karşıdakinin kendisini suçlu hissetmesine

ve benlik saygısının azalmasına neden olurlar;

• Güçlü bir savunmaya neden olurlar; • Aynı biçimde karşılık vermeye iterler.

Sen dili örnekleri

• Çok düşüncesizsin.

• Başıma dert açıyorsun.

• Biraz sabretmek senin için zor olmalı (gizli sen dili)

• Bak, ne yaptın.

• Verdiğin sözleri hiç tutmuyorsun.

• Beni çıldırtıyorsun.

BEN DİLİ • Özellikle olumsuz duyguların yaşandığı

durumlarda,

• Olumsuz duyguların yaşandığı kişiye önce davranış yada durum tanımlanarak,

• Bu davranış veya durumdan nasıl etkilendiği belirtildikten sonra,

• Ne hissedildiğinin söylenmesine dayalıdır.

BEN DİLİ DÖRT KISIMDAN OLUŞUR

• Duygunuzu belirtin “…………..hissediyorum.”

• Ne zaman (Davranışı betimleyin)

• Çünkü (durumunuzdaki somut etki veya sonuç)

• İstediğinizi belirtin (Ben…… tercih ederim)

Üç Bölümlü Yüzleştirici Ben-iletisi

• Davranış tanımı

• Belirgin etki

• Duygular

ÖRNEK

• Cümlemin ortasında konuşmamı kestiğin zaman (davranış) kızıyorum (duygu).Çünkü dikkate alınmadığımı ve önemsenmediğimi hissediyorum (somut etki veya sonuç)

Cevap vermeden önce beni dinlemeni tercih ederim.(istek)

BEN DİLİ • Bildirici Ben-iletileri: Bugün heyecanlıyım; kızım koleji bitiriyor. Dün gece nöbetim vardı; bugün çok yorgunum. Ailenizle ilgili daha çok şey öğrenmek istiyorum. • Önleyici Ben-iletileri: 15 dakika sonra çıkıyorum. Gitmeden önce benden istediğiniz bir şey

var mı? Bundan sonraki görüşmelerinize geç kalmayacağınıza emin olmak

istiyorum. Yarın biraz ağrınız olacağını bilmenizi istiyorum. Bir sonraki randevunuza kadar aklınıza gelenleri yazmanızı

istiyorum. • Yüzleştirici Ben-iletileri: Hastanızın davranışları gereksinimlerinizi karşılamadığı zaman

gönderdiğiniz iletilerdir.

BEN DİLİNİN YARARLARI • Sen dilindeki gibi kişiler savunmaya geçmezler,

• Birey karşısındakini suçlu hissettirmez,

• Dili kullanan kişinin neden o duyguyu yaşadığı anlaşıldığı için iletişim sağlıklı olur.

• Ben mesajı alan kişi başkalarını düşünmeyide öğrenir.

• Yakınlığı artırıcıdır,

• Anlaşmazlıkları azaltır,

• Konuşan kişiyi duygularını biriktirmediği, etkili olarak dile getirdiği için rahatlatır.

SEN BEN MESAJLARI

• SEN MESAJI

• Kişiliğe yöneliktir

• Bütüne ve genele yöneliktir

• Karşımızdaki kişi ile ilgili olumsuz değerlendirmeler içerir.

• Karşımızdaki kişinin özgüvenini zedeler

• Öfke ve nefret gibi olumsuz duygular uyandırır

• Çekingen ve saldırgan insanlar yaratır

• İletişimi ve ilişkiyi zedeler

• Sorumluluk duygusunu geliştirmez

• İşbirliğine karşı direnç yaratır

• BEN MESAJLARI

• Davranışa yöneliktir

• Özele ve o ana yöneliktir

• Gönderen kişinin duygu ve düşüncelerini içerir

• Özgüvene olumlu katkısı vardır

• Gönderene yardım isteği uyandırır

• Atılgan insanlar yaratır

• İletişimi ve ilişkiyi zedeler

• Sorumluluk duygusunu geliştirir

• İşbirliğine yönelik istek uyandırır

Davranış ve duygularımız başkalarının yaptıkları

doğrultusunda değil kendi düşünce ve yorumlarımızın

doğrultusunda gelişir.

DUYGU BOYUTU

KARŞIMDAKİ KİŞİNİN BANA YAŞATTIĞI

OLUMLU DUYGU İSE KABUL EDİLEBİLİR

OLUMSUZ DUYGU İSE KABUL EDİLEMEZ

K

A

B

U

L P E N C E R E S

İ

KABUL

EDİLEBİLİR

KABUL

EDİLEMEZ

KABUL ÇİZGİNİZİ

Kime göre değişir

Ne zaman değişir

Nerede değişir

Kabul çizgisi

Kabul edilebilir davranışlar

Kabul edilemez davranışlar

Sağlık personeli çalışma

saatlerine özen gösterir

Zamanında çalışma

yerinde olur

Sağlık personeli işe geç gelir

Sağlık personeli hastaya

kötü davranır.

Kabul edilebilir

davranışlar

Kabul edilebilir

davranışlar

Kabul edilemez

davranışlar

Kabul edilemez

davranışlar

SABAH ÖĞLEDEN SONRA

Kabul edilebilir

davranışlar

Kabul edilebilir

davranışlar

Kabul edilemez

davranışlar

Kabul edilemez

davranışlar

Ali Ayşe

Sağlık personeli nöbet

yerinde değildir

Neden ne olursa olsun önemli nokta şudur:

Her zaman bireysel ayırımlar olacaktır.

Karşıdaki kişi olumsuz duygu

yaşıyorsa

Ben olumsuz

duygu yaşıyorsa

Sorun karşıda

SORUN

YOK

Sorun bende

ETKİN DİNLEME

EĞİTİM,

DESTEK, TEŞVİK,

ÖNERİ ALANI

BEN DİLİ

(önce duyguyu

farket)

NE YAPILIR? SORUNUN TESPİTİ

Bizi

duymaz

Dinlemek

değil ifade

etmek isterim

SORUN KARŞININSA

• Yardımcı olmak istersiniz; • Dinleyensiniz; • Onun konuşmasını istersiniz; • Anlamak istersiniz; • Kabul etmek istersiniz; • Onun gereksinimlerine saygı duyarsınız; • Kolaylaştırıcı bir rol üstlenirsiniz; • Onun sorununu çözmesine izin vermek

istersiniz.

SORUN BENİMSE; • Yardım istersiniz; • Anlatansınız; • Siz konuşmak istersiniz; • Anlaşılmak istersiniz; • Kabul edilmek istersiniz; • Kendi gereksinimlerinize saygı

duyarsınız; • Etkin bir rol üstlenirsiniz • Sorununuzu çözmek istersiniz.

• Emretme, yönetme • Uyarma, tehdit etme (gözdağı verme) • Ahlak dersi, vaaz verme • Öğüt verme, çözüm getirme • Mantık yoluyla inandırma, tartışma • Yargılama, eleştirme, suçlama • Övme, görüşüne katılma, teşhis koyma • Ad takma, gülünç durumu düşürme • Tahlil etme, teşhis, tanı koyma • Güven verme, teskin, teselli etme • İncelemek, araştırmak, soruşturmak • Konu değiştirme, işi alaya vurma, şakacı

davranma

1- Emretme, yönetme

• “Yapman gerekir……”, “Yapmak zorundasın……..” • Hasta: Bu egzersizleri yapmaktan nefret

ediyorum. Bana iyi geldiğine de inanmıyorum. • Fizyoterapist: Ben size söyleyinceye kadar hiç

ara vermeden egzersizlerinizi sürdürün. Bırakın ne yapacağınıza ben karar vereyim .

• Korku yada aktif direnç yaratabilir; • Söylenenin tersini “denemeye” davet edebilir. • İsyankar davranışlara yada misillemeye yol

açabilir.

2- Uyarma, tehdit etme (gözdağı verme)

• “…..yapmazsan……..olur”, “Ya yaparsın, yoksa…………..”

• Hasta: Bu ilacı kullanmak istemiyorum, bir yığın yan etkisi var.

• Hemşire : Bu ilacı kullanmazsanız iyileşemezsiniz.

• Korku, boyun eğme yaratabilir:

• Söz konusu sonuçların gerçekten meydana gelip gelmeyeceğini “denemeye” yol açar;

• Gücenme, kızgınlık, isyankarlığa neden olabilir.

3- Ahlak dersi, vaaz verme

• “…………..yapmalıydın”, “senin sorumluluğun”, “………….şöyle yapmak gerekir”

• Hasta: Ben kemoterapi olmam, bu dönemde bir de onun etkilerini kaldıramam.

• Hemşire: Kendini buna hazırlamalıydın. Aslında beden senin bedenin, olacaklar da senin sorumluluğunda.

• Zorunluluk yada suçluluk duyguları yaratır; • Karşıdakinin durumunu daha şiddetle savunmasına yol

açabilir (Kim demiş?); • Karşıdakinin sorumluluk duygusuna güvenilmediği

izlenimini verir.

4- Öğüt verme, çözüm getirme

• “Ben olsam….”, “Neden……yapmıyorsun?”, “Bence…….”, “Sana şunu öneriyim…”

• Hasta: Kaç gün daha kemoterapide kalacağım, yeter artık.

• Hemşire : Neden refakatçinle oyalanacak bir şeyler bulmuyorsun?

• Karşıdakinin kendi sorunlarını çözmekten aciz olduğunu ima eder;

• Karşıdakinin sorunu bütünüyle düşünüp, değişik seçenekler getirip seçenekleri denemesine engel olur;

• Bağımlılık yaratabilir.

5- Mantık yoluyla inandırma, tartışma

• “Şu nedenle hatalısın”, “Olaylar gösterir ki..”, “Evet ama…”, “Gerçek şu ki..”

• Hasta: Alternatif tıp tedavi yöntemlerine inanıyorum. Bu kadar ilaç yüklenmesine karşıyım.

• Fizyoterapist: Evet ama alternatif tıp yöntemleri bizim yaptığımız tedavinin hızına ve gücüne yetişemez ki.

• Savunucu tutumları ve karşı koymayı kışkırtır; • Çoğunlukla karşıdakinin sizinle iletişimi kesmesine ve

artık dinlememesine yol açar: • Karşıdakinin kendisini beceriksiz ve yetersiz

hissetmesine neden olabilir.

6- Yargılama, eleştirme, suçlama

• “Sağlıklı düşünmüyorsun…”, “Fazla büyütüyorsun” • Hasta: Son muayeneden beri bu kadar kilo aldığım için

kendimi çok suçlu hissediyorum.. • Hemşire: Yediğin onca yağlı yemekler için kimseyi

suçlayamazsın. • Yetersiz, aptal ve yanlış değerlendirilmiş hisseder; • Karşısındakinin olumsuz bir yargısına hedef olma yada

azarlanma korkusuyla iletişimi kesmesine yol açar; • Genellikle karşıdaki yargı ve eleştirileri gerçek olarak

algılar (Ben kötüyüm) yada karşılık verir (Siz de daha mükemmel değilsiniz).

7- Övme, görüşüne katılma, teşhis koyma

• “Çok güzel…”, “Haklısın, o arkadaş berbat birine benziyor”

• “Bence harika bir iş yapıyorsun” • Hasta: Ben bu ilaçları düzenli bir şekilde kullanamam.

Kocamın da desteği olmaz. • Hemşire: Ama olurmu, yapabilirsin, kocanızın size

yardımcı olacağı besbelli, çok iyi bir adam… • İstenilen davranışı yaptırabilmek için söylenen,

içtenlikten yoksun bir manevra gibi algılanabilir; • Karşıdakinin öz imgesi ile övgü uygun değilse kişide

kaygı uyandırabilir; • Övgü çok sık yapılırsa yokluğu eleştiri gibi algılanabilir.

8- Ad takma, gülünç duruma düşürme

• “ Hastalık hastası olmayın”, “Bu kadar cengaver olursan”

• Hasta: Sondam çekilemez mi?

• Hemşire: Gittikçe huysuz bir hasta olmaya başladınız.

• Karşıdakinin değersiz hissetmesine, sevilmediği kanısına varmasına neden olabilir;

• Karşıdakinin öz-imgesi üzerine çok olumsuzdur;

• Genellikle karşılık vermeye iter.

9- Tahlil etme, teşhis, tanı koyma

• “Senin derdin ne biliyor musun”, “Herhalde çok yorgunsun”, “Aslında sen öyle demek istemiyorsun”

• Hasta: Ömür boyu diyete mahkumum. • Hemşire: Aslında şeker hastası olduğunuzdan değil,

istediğiniz gibi yemek yiyemeyeceğinizden dolayı böyle yapıyorsunuz.

• Tehdit edici, tedirgin edici olabilir ve başarısızlık duygusu yaratabilir;

• Karşıdaki kendini korumasız, kıstırılmış hisseder, kendisine inanılmadığı kanısına varabilir;

• Karşıdaki, yanlış anlaşılma endişesi ile iletişimi keser.

10- Güven verme, teskin, teselli etme

• “Aldırma…boş ver, düzelir…”, “Hadi biraz neşelen…”, “Zamanla kendini daha iyi hissedersin”

• Hasta: Hala taburcu olamayacak mıyım? • Doktor: Boş verin, ne diye takıyorsunuz. Güzel

güzel bakıyoruz size burada. • Karşıdakinin kendini “anlaşılmamış”

hissetmesine neden olur; • Kızgınlık duyguları uyandırır; • Karşıdaki genellikle mesajı “kendini kötü

hissetmen doğru değil” şeklinde algılar.

11- İncelemek, araştırma, soruşturma

• “Neden?...Kim?...Sen ne yaptın?...Nasıl?...” • Hasta: Sürekli ameliyatımın ertelenmesinden daha çok

strese girdim. • Hemşire: Niçin böyle düşünüyor ve neden kendinizi bu

kadar yıpratıyorsunuz? • Soruları cevaplama genellikle eleştiri veya zorunlu

çözüm getirdiğinden karşıdaki genellikle hayır demeye, yarı doğru cevap vermeye, kaçmaya yönelir ve yalan söyler;

• Sorular genellikle soru soranın nereye varmak istediğini açıklamadığından, karşıdaki korku ve endişeye kapılabilir;

• Sizin endişelerinizden doğan sorulara cevap vermeye çalışan kişi kendi sorununu gözden kaçırabilir.

12- Sözünü kesmek, önemsememek, konuyu saptırmak

• “Daha güzel şeylerden konuşalım”, “Bu kadar büyütmeyin”

• Hasta: Tüm yaşamım boyunca kendi kendime baktım. Şimdi başkalarına muhtaç olmak beni üzüyor.

• Doktor: Tansiyonuna bir bakalım. Öksürüğünüz nasıl oldu?

• Yaşamın güçlükleri ile savaşmak yerine, onlardan kaçınmak gerekli mesajını ima edebilir;

• Karşıdakine sorunlarının önemsiz, saçma ve gereksiz olduğu anlamını verebilir;

• Karşıdaki bir güçlükle karşılaştığında açık davranmaktan çekinebilir.

SÖZSÜZ İLETİŞİM

Sözcüklerle değil de beden diliyle gerçekleştirilen iletişime sözsüz iletişim denilmektedir.

Sözsüz iletişim sözlü iletişimi desteklemek ve pekiştirmek amacıyla kullanılmaktadır. Sözsüz iletişim bir başka deyişle duyguları ve ilişkileri en etkin ifade etme aracıdır.

SÖZSÜZ İLETİŞİM

7

38 55 Söz ötesi Yüz

ifadeleri

Sözler

SÖZSÜZ İLETİŞİM

Ayrıca sözsüz iletişim aracılığıyla insanlar duygularını, düşüncelerini, isteklerini, ihtiyaçlarını ve ruhsal zenginliklerini başka insanlarla paylaşmaktadır ve de insanın iletişiminin tek başına sözcüklerle sınırlandırılamayacağı da belirtilmektedir.

SÖZSÜZ İLETİŞİM

Duyguları etkili olarak aktarma,

iletişim eyleminin yokluğunu olanaksız kılma,

insanlar arasındaki ilişkileri tanımlama ve belirleme,

sözel içerik hakkında bilgi verme, sözcüklerle çelişebilme, belirsiz olma,

güvenilir mesajlar verme ve kültüre özgü olma vb..

SÖZSÜZ İLETİŞİMİN ÖZELLİKLERİ

Sessiz olan: Sadece görsel beden dilini kapsar.

Sesli olan: Dil ile yakından ilgili olgular (örneğin vurgu ve konuşma araları) ve bağımsız ifadeler (örneğin gülmek veya içini çekmek)

Kişilerin görüntülerini tamamlayan şeyler de sözsüz iletişime dahil edilebilir. (örneğin kıyafet, sahip olunan eşyalar, mekanın dili vb.)

SÖZSÜZ İLETİŞİM 3’E AYRILIR:

Biraz daha ayrıntılı bir sınıflama ile sözsüz iletişim, kendi içinde 5 gruba ayrılır;

Yüz ve Beden

Bedensel Temas

Mekan Kullanımı

Araçlar

Sesin rengi ve tonu

YÜZ VE BEDEN

Yüz ve beden ifadeleri istemli ya da istemsiz yapılır. Çeşitli kültürler arasında yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlara göre 6 temel duygu ifadesini aktaran yüz anlatımlarının bütün kültürlerde ortak olduğunu göstermektedir.

Mutluluk Korku Öfke Hayret Üzüntü Tiksinti

BEDENSEL TEMAS

Farklı bedensel temaslar kurarak karşımızdakine çeşitli MESAJLAR vermeye çalışırız. Örneğin, birisinin elini öpüp başımıza koyduğumuzda onun bizden büyük, üstün olduğunu kabul ettiğimizi gösteririz. El sıkıştığımızda karşımızdakini kendimize en azından bir ölçüde eşit kabul ettiğimizi gösteririz.

BEDEN DİLİ (SÖZSÜZ İLETİŞİM)

Beden dili, duygu ve düşüncelerimizin konuşulmadan dışa yansımasıdır.

İnsanların yüz yüze kurdukları ilişkilerde; kelimelerin %10, ses tonunun %30, beden dilinin %60 oranlarında önem taşıdığı iddia edilmektedir.

BEDENİN İFADELERİ

Niyet edilen ifadeler: Ne ifade etmek istenildiğini bilerek, isteyerek, insanın kontrol edebildiği, hareket ve ifadelerdir. Sözlü anlatımdaki dil ile eş anlamlar taşır.

Niyet edilmeyen (duygusal) ifadeler: İstem dışı veya farkında olmadan yapılan hareketler, ifadelerdir. Üzüntü, korku, sevinç vb.

Beden Dili Öğeleri:

• Beden duruşu

• Baş

• Mimikler

• Jestler

• Göz teması

• Eller

• Ayaklar

• Giyim

• Bakım ve makyaj

• Kullanılan aksesuarlar

BEDEN DİLİ ÖGELERİ

Göz teması: Bir kişiyle konuşurken dikkat edilecek en önemli noktalardan biri, nereye baktığınızdır.

Doğrudan konuştuğunuz kişiye bakmak, karşınızdaki kişiye samimiyetinizi iletmenize yardımcı olur ve mesajınızın etkisini artırır. Yere bakarak veya gözlerinizi kaçırarak konuşmanız, karşınızdaki kişinin üstünlüğünü kabullenme olarak yorumlanacaktır.

BEDEN DİLİ ÖGELERİ

Beden duruşu: Hafifçe öne eğilmek, dik duruş, süklüm-püklüm, meydan okuma, otururken duruş v.b. İfadelerin her biri değişik mesajlar verir.

BEDEN DİLİ ÖGELERİ

Jestler: Uygun ölçüde ve uygun şiddette yapılan jestler bir konuşmaya güç katar. Bu konuda dikkat edilmesi gereken; jestleri konuşmadaki eksik kelimeleri tamamlayacak bir araç olarak kullanmamak, yabancı dile hâkim olmayan birinin ifadesini elleriyle tamamlaması gibi bir duruma düşmemektir.

BEDEN DİLİ ÖGELERİ

Mimikler: İnsan ilişkilerinde hiçbir şey, yüz ifadesi kadar önemli ve anlamlı olamaz. Üzüntünün veya kızgınlığın gülümseyen bir ifadeyle, sevincin çatık kaşlarla ifade edilmesi mümkün değildir. Güvenli bir ifade, verilen mesajla uyum içindeki bir ifadedir. Öfkeli bir mesaj veya memnuniyetsizlik, en açık olarak donuk bir ifadeyle verilebilir.

BEDEN DİLİ ÖGELERİ

Ses tonu, şiddeti ve konuşmanın akıcılığı: Ses tonunun kullanılma biçimi, sözlü ilişkinin hayati bir parçasıdır.

Tek heceli bir kelime, örneğin “git” kelimesi, söyleniş biçimine bağlı olarak pek çok anlama gelebilir. Ses tonu ve şiddetine bağlı olarak “git” vardır ki; “seni bir daha görmek istemiyorum” anlamına gelir. Fakat bazen öyle bir “git” vardır ki; “kal, lütfen gitme” anlamına gelir.

BEDEN DİLİ ÖGELERİ

Giyim, kuşam: İnsanlar ilk defa karşılaştıkları kişileri öncelikle giyim kuşamlarıyla değerlendirirler. Tek bir kelime bile konuşulmadan, insanlar giyim kuşamlarından dolayı karşılarındaki hakkında belirli bir ön yargıda bulunmak eğiliminde olurlar.

Bu yargı; kıyafetin temiz, ütülü, şık ve vücuda uygun olmasını ölçer. Ayrıca erkeklerde saç ve sakal tıraşı, bayanlarda saç ve makyajın şekli de son derece önemlidir. Kıyafetle birlikte kullandığınız takı ve aksesuarlar da bu yargıda belirleyici rol oynar.

VÜCUT HAREKETLERİ

Vücutta, hareketler bakımından beş önemli inceleme bölgesi vardır;

1) Merkez: Boyunla bel arasında kalan kısım, vücudun odak noktası, yani merkezidir. Merkez açık, kapalı, saldırgan ve uysal olabilir.

2) Baş: Duruş biçimine göre farklı anlamlar taşır. Benlik ekseni: Başın yatay eksenidir. Bu eksen üzerinde

baş aşağı-yukarı hareket eder. Başkaları ekseni: Başın dikey eksenidir. Bu eksen üzerinde

baş sağa-sola döndürülür.

VÜCUT HAREKETLERİ

3)Yüz : Araştırmalara göre yaklaşık, 250 bin çeşit yüz ifadesi yapabiliyoruz.(İlgi, heyecan, korku, eğlence, sürpriz, iğrenme, tiksinme, beğeni, öfke, vb.) Yüz ifadelerinin okunması kolay, fakat kontrol edilmesi genellikle zordur. Yüzde okunması gereken öğeler; alın, kaşlar, göz kapakları, gözler, burun, dudaklar, çene ve tendir.

VÜCUT HAREKETLERİ

4) Eller: Dört temel bölgesi vardır; parmak, avuç içi, kenarı ve üstü.

Avuç içini göstermek, dostça, barışçıl bir yaklaşımdır. Avuç kenarı, keskin ve seri ifadeler içerir. Reddetme, kabul etmeme durumunda elin yanı kılıç veya karate darbesi gibi kullanılır. Elin tersi canlılığı gösterir. Bazen saldırgan ve düşmanca da olabilir.

VÜCUT HAREKETLERİ

5) Bacaklar: Bacaklar da duruş biçimlerine göre

farklı anlamlar taşıyabilir.

Örneğin, otururken ayak bileklerini üst üste koyma, tetikte olma ve hazır oluşun ifadesidir. Abartılı olmadan bacak bacak üzerine atmak kendine güven ifadesi olarak algılanır. Bacakları uzatarak oturmak ise umursamazlık anlamına gelebilir.

BEDEN DİLİ İPUÇLARI

El saklama: Yalan söylemeyen birisi ellerini açıkta kullanır. Burun kaşıma; Burun kaşıma, beyaz yalanların klasik işaretidir. Yutkunma; İnsan bedeninin yalanlara bir diğer karşı koyuş biçimi ise,

boğazın işlevlerini yerine getirmesini kısıtlamaktır. Göz hareketleri; İnsanların konuşması bittikten sonra baktığı yerler,

söylediklerinin doğru mu yalan mı olduğu konusunda ipuçları verir. Öksürmek; Yalandan öksürme, klasik aldatma tekniğidir. Hızlı konuşma; Uzmanlara göre, insanlar ne kadar hızlı konuşursa,

yalan söylediğinden o kadar fazla kuşkulanabilirsiniz. Gülmek; Pek çok insan yalan söylediğinde ilk başta rahatlar.

ARAÇLAR

Kişiler arası iletişimde mesaj iletmek için başvurduğumuz yollardan birisi de birtakım araçlar kullanmaktır. Rozetler ya da takılar takarak, kokular sürerek belirli kıyafetlere bürünerek çevremize çeşitli mesajlar iletebiliriz.

SESİN RENGİ VE TONU

• İletişim esnasında kişilerin birbirleri üzerinde

yarattıkları izlenim ve söylenenlerle ilgili yorumlamada sesin özellikleri önemli rol oynar. Güvenilir yeterince güçlü bir ses tonu ile ve yerli yerinde vurgularla konuşmanın ikna edici gücü de yadsınamaz. Kısaca ses tonu yalan söylerken ya da korktuğumuzu saklarken bizi ele verebileceği gibi söylediklerimizin doğruluğuna destek de olabilir.

MEKAN KULLANIMI

İnsanlar kendi çevrelerinde oluşturdukları BOŞ MEKANLAR yoluyla da İLETİŞİMDE bulunurlar. Başka insanlara olan uzaklığımızı ayarlayarak, onlara uzak ya da yakın durarak birtakım mesajlar iletiriz. Diğer insanlarla aramıza koyduğumuz uzaklık, onlara karşı olan duygularımızla ilgilidir. Sevdiğimiz insanlara yakın durmayı tercih ederken, daha az sevdiklerimizle aramızda biraz daha mesafe bulunmasına dikkat eder, hiç tanımadığımız insanlara ise daha uzak dururuz.

Ortam

• Mahrem alan: 0-25 cm.

• Kişisel alan: 25-100 cm.

• Sosyal alan: 100-250 cm.

• Genel alan: 250 cm +

a-Çok Yakın Alan (Mahrem Alan)

Bireye en yakın alandır.Bu alan sevgililere, ara sıra aile üyelerine ve belki de birkaç arkadaşa ayrılmıştır.Ne var ki özellikle beden temasının olduğu durumlarda aile üyeleri de arkadaşlarda bu alanda çok fazla kalmamalıdırlar.Gövdeden itibaren, 35 cm.lik bir çapı vardır

Vücut temasına yada çok yakın duruşlara olanak veren yakınlık duyulan kişiler için

izin verildiği zamanda ve ölçüde geçerlidir.

Mahrem alanın istenmeyen kişiler tarafından aşılmasının iki türlü duygusal değişikliğe neden olabileceğini öne sürmektedir:

1. Sıkıntı, gerginlik, huzursuzluk

2. Saldırganlık eğiliminde artış.

b-Kişisel alan - Samimi mesafe

45-50 cm.den başlayarak, 120 cm.ye kadar uzanan alandır. Bu uzaklık özel işlerin tartışılmasına ve dostlara ayrılır.İş ilişkilerinde talimat verirken; meslektaşlar ile çalışma halinde rahatsız olunmayan alandır.

c-Sosyal alan

Arkadaşlar, tanıdıklar, çalışma arkadaşları ve geneldeki sosyalleşme etkinlikleri için ayrılan alandır. Bu alan 120 cm’ den 350 cm ye kadar ulaşan alandı.Resmi temaslar için kullanılan örneğin iş toplantılarında uyulan ölçüdür.

d-Genel alan

Bireyin mikro alanının en dış bölgesi genel alan olarak adlandırılır. Bireyin 3,5 metre uzağından başlayıp yaklaşık 7,5 metreye kadar olan kısmı yakın genel alanı 7,5 metreden başlayıp dış uyaranların algılanabildiği sınıra kadar olan kısmı da uzak genel alanı oluşturmaktadır.

Sosyal alanın bitim noktasından başlayarak genişleyen mesafedir. Genellikle yabancılar için geçerli olan bu mesafe tanıdık kişiler söz konusu olduğunda uzak durma mesafe koyma isteğini yansıtır.

Otobüs durakları, tren istasyonları büyük otellerin lobileri gibi topluma açık yerlerde birbirlerini hiç tanımayan insanların imkan olduğu taktirde korumaya özen gösterdikleri mesafe en az 2.5 metredir.

Kısaca bize yakın olanlarla mesafe olarak da daha yakın durmayı tercih ederken bize uzak olanlarla da mesafe olarak da uzak durma eğilimimiz vardır.

Olumlu sözsüz iletişim örnekleri:

* Karşımızdaki kişiye doğru eğilmek

* Gülümsemek, gerginliğini belli etmemek

* Sinirli yada uygunsuz hareketlerden kaçınmak

* Güven telkin eden mimikler kullanmak

* Göz teması kurmak

* Baş sallamak gibi teşvik edici hareketlerde bulunmak

* Karşıdaki kişi ile 90º açı ile oturmak

* Açık bir beden dili kullanmak

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

İki kişinin duygu, düşünce ve bilgilerini paylaşarak birbirlerini anlama sürecidir.

İki insan birbirinin farkına vardığı andan itibaren iletişim başlar; söylediği /

söylemediği,

yaptığı / yapmadığı

her şeyin anlamı vardır C

İLETİŞİM

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

KİŞİ

Mesajı gönderenin Gönderisini uygun bulur

Mesajı gönderenin Gönderisini uygun bulmaz

Dinler Dinlemez Dinlemez Dinler

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

DİNLER

Yanlış anlar

Mesaja katılır

Geri bildirimi uygundur

Doğru anlar

Mesaja katılmaz

Geri bildirimi Uygun değildir

DİNLEME NEDİR?

• Dinleme sözlük anlamıyla sesleri işitmek için kulak vermektir. Daha geniş anlamda dinleme, önceden hazırlık yaparak söylenenleri, okunanları, konuşulanları anlamak için dikkat kesilme ve değerlendirme yapmaktır."

118

• Bir insanın rahatça oturup ses dalgalarının kulaklarına girmesine dinlemek diyemeyiz. İyi dinlemek , çaba ve katılım gerektirir. Fakat buna giden yollarda da bir çok engel vardır. Bunlardan biri de, bizim konuştuğumuzdan çok daha hızlı düşündüğümüzdür.

119

Dinleme bir beceridir. Ve bu beceri birtakım ilke ve yöntemlerle çok daha etkili bir şekilde kullanılabilir. İnsan iletişiminin yaklaşık %90 ı sözel olarak yapılmaktadır. Bu iletişimin ancak yarısı kısa bir süre sonra hatırlanabilir. Aradan daha fazla zaman geçtiğinde ise %20-25 ini bile zor hatırlarız.

120

Bütün bu nedenlerden dolayı dinleme ilke ve yöntemlerini öğrenmek ve bunları uygulamak daha da önem kazanmaktadır. Dinleme sadece söylenilenleri duymak değil, aynı zamanda bu söylenenleri önemli bulmak, kavramak ve değerlendirmektir.

121

DİNLEMENİN ÖNEMİ • Dinlemek, mesaj alışverişinde çok büyük

önem taşıyan bir süreçtir. Çünkü zamanımızın büyük bir bölümünü mesaj vermekten çok almakla geçiririz. Alınan mesajı sonuna kadar dinlemeden değerlendirmeye ve sonuca varmaya çalıştığımızda da iletişim sorunlarıyla karşı karşıya kalırız.

122

• Dinlemek, karşınızdaki kişiye saygı duymanın, sana değer veriyorum demenin mesajı vermenin en iyi yoludur. Konuşmak için bir nedeni olan herkesi, dinlemek için de mutlaka bir neden vardır.

123

• Dinlemek okul sonrasında kullandığımız en yaygın öğrenme yoludur.

• Kendimizi incelersek, okul sonrası öğrendiklerimizin pek çoğunu dinleyerek öğrendiğimizi görürüz.

124

• Ancak “ ilginç” bulduğu başka bir deyişle, o anda içinde bulunduğu, fizyolojik ve psikolojik gereksinimler çerçevesinde anlamlı olan noktalara dikkati toplar. Karnımız açsa yemek konusu, evimizle ilgiliyse ev konusu ilgimizi çeker. Belirli bir kimseye karşı özel bir ilgimiz varsa, onun adı geçtiği zaman “ kulak kesiliriz”.

125

DİNLEMNİN ÖNÜNDEKİ YAYGIN ENGELLER

• 1) Gürültü: Gürültü işitmeyi engeller. Dikkati dağıtan dış etkiler kişinin karşısındaki konuşmacının konuşmasına odaklanmasını engeller.

126

• 2) Konuşmaya aşırı değer vermek: Çoğu insan, konuşmaya daha fazla, dinlemeye daha az önem verir. Fakat iletişim kurmanın temelinde iyi bir dinleyici olmak vardır.

127

• 3) Fiziksel yapı: Sinir sistemimiz; konuşma hızından 4 kat daha fazlasını dinleyebilme kapasitesine sahiptir. İnsanın sinir sistemi dakikada 600 kelimelik bir konuşma hızını anlama kapasitesine sahip olmasına rağmen, normal bir konuşmanın hızı dakikada 100-150 kelime arasındadır.

128

• 4) Etkili dinleme sonucu zihinsel yorgunluk yaşamak: Sürekli bir insanı dinlemek, ona konsantre olmak oldukça zordur. Kişi her yönüyle kendisini, karşısındaki konuşmacıyı anlamaya verirse bir süre sonra beyni yorulup yıpranacaktır.

129

• 5) Kendisiyle meşgul olmak: Dinlemenin önündeki en aşılmaz engel, insanın kendisiyle meşgul olmasıdır. Örneğin; hem T.V. izleyip, hem de konuşmaya çalışmak ya da Gazete okurken bir şeyler söylemeye çalışmak...

• 6) Önyargı: Söyleyene ya da söylenene önyargılı yaklaşmak, dinlemeyi ve anlamayı engeller.

130

DİNLEME TÜRLERİ

• 1-GÖRÜNÜŞTE DİNLEME :Bu dinleme türü aslında dinlememek sadece dinliyormuş gibi yapmaktır. Dış görünüşüyle dinliyormuş gibidir, ancak zihnen çok uzakta bir yerdedir.

131

• 2-SEÇEREK DİNLEME: Anlatılanlardan sadece kendi ilgi alanına giren kısımları dinler. Bu dinleme türü bir anlamda algıda seçicilikle ilgilidir. Örneğin; karnı aç olan birinin sadece yemek düşünmesi...

132

• 3-SAPLANTILI DİNLEME :Bu tür dinleyiciler siz ne derseniz deyin kendi duymak istediğini duyarlar.

133

• 4-SAVUNUCU DİNLEME :Bu tür dinleyiciler sürekli savunma durumundadırlar.Yapılan her tür konuşmayı kendilerine yönelik bir saldırı gibi algılarlar ve sürekli kendileri ile ilgili aslında öyle olmadıklarını,öyle düşünmediklerini ispatlamak gibi bir uğraşı içindedirler,konuşmaları genellikle kendilerine dönüktür.

134

• 5-TUZAK KURUCU DİNLEME :Bu dinleyiciler sinsice bir çaba içindedirler. Genellikle ellerinde bir kağıt kalemle dinlerler ve konuşmacının ,konuşmasında yakaladıkları açıkları not ederler, konuşma sonunda ilk söz alan ve bu açıkları sıralayanlar genellikle onlardır.

135

• 6-YÜZEYSEL DİNLEME:

Yüzeysel dinleyici konuşmanın ayrıntılarına dikkat etmez,genel konu ve içerik hakkında bilgi sahibi olmak onun için yeterlidir

• 7-EDİLGEN DİNLEME : Dinleyici söylenen her şeyi dinler ama tamamen pasiftir, konuşmaya herhangi bir katkı sunmaz, eleştiri getirmez,sadece dinler. Konuşmacıda dinlenmiyormuş izlenimi yaratır.

136

• 8-ETKİN DİNLEME :Etkin dinleme görünen mesajın arkasındaki gerçek mesajın ortaya çıkmasını sağlar.

137

Etkin dinleme savunmayı azaltan, özgüveni zedelemeyen bir iletişim

tekniğidir. Aynı zamanda duygusal olarak da gerilimi azaltır. Etkin dinleyici olmak; karşısındakinin duygularını anlayabilmek, tanımlayabilmek, onlara zamanında yanıt verebilmek ve onları kendi sözcükleriyle tekrarlayarak konuşanın onayını almaktır.

ETKİN DİNLEME NEDİR?

138

Etkin dinlemede konuşmacı söylediklerinin ve kendisinin önemsendi ğini hisseder böylece kendisine özgüveni gelir ve daha iyi bir şekilde kendisini ifade eder, aldığı pozitif iletiler konuşmacının olaya objektif bakmasını sağlar.

139

• Edilgin dinlemeden(sessizlik) daha etkili olan Etkin Dinleme, “gönderen” ile “alan”ı içine alan harika bir yöntemdir.

140

Etkin Dinleme örnekleri

Hasta: Koyduğunuz tanıdan ne kadar eminsiniz?

Sağ. Per.:Yanlış yapabileceğimden endişeleniyorsunuz.

Hasta: Hayır.Yanlış yapmış olmanızı umuyorum

Doktor: Ülser tanısından hoşlanmadınız.

Hasta: Evet. Hiç alkol almamam, zevksiz bir diyet yapmam gerekecek

Doktor: Alkolü bırakmanın zor olacağından korkuyorunuz.

Hasta: Çok zor olacak

141

DİNLEYEBİLMEK İÇİN BAZI YÖNTEMLER

• Konsantre olma gücünüzü geliştirin.

• İlgi alanlarınızı geliştirin.

• Konuşmakta olan kişiye doğru bakın.

• O Andaki ihtiyacı saptayın.

• Söylediği şeye büyük ilgi duyuyormuş gibi görünün.

• Konuşmakta olan kişiye doğru eğilin.

142

• Açıklayıcı Sorular sorun. • Sözünü kesmeyin daha fazlasını

anlatmasını isteyin. • Belli aralıklarla özetleyin. • Konuşmacının bahsettiği konunun dışına

çıkmayın. • Kendi söylemek istediğinizi ifade

ederken konuşmacının sözcüklerini kullanın.

143

• Duygularınızı gözden geçirin.

• Yargınızı askıya alın.

• Konuşmacının tavırlarına takılıp kalmayın.

• Vücut diline dikkat edin.

144

ETKİN DİNLEMEYİ ENGELLEYEN FAKTÖRLER

145

PSİKOLOJİK ENGELLER

Utangaçlık, sinirlilik.

Göz korkutmak.

Kişisel çatışmalar.

Ön yargılı olma.

Adam kayırma.

146

SÖZEL ENGELLER

• Konuşmak, tartışmak.

• Farklı sohbetler yapmak.

• Gereksiz sorular sormak.

• Konuyu değiştirmek

• Konuşmanın çok uzun olması.

147

DAVRANIŞSAL ENGELLER

• Göz temasından kaçmak.

• Yanlış sinyaller gönderme: kafa sallama, ayağı ile ritim tutma, esneme.

• Devamlı kıpırdama

• Sıkılmış bir şekilde bakmak, sürekli saate bakmak.

148

FİZİKİ ENGELLER

• Diğer kişiler.

• Dışarıdan gelen gürültü ya da müdahaleler.

• Telefon, bilgisayar ve diğer teknik donanımdan kaynaklanan gürültüler.

• Yetersiz havalandırma.

• Aşırı sıcak ya da soğuk. 149

ETKİN DİNLEMENİN YARARLARI

• Konuşan kişinin anlatmak istediğinin ne kadar doğru anlaşıldığını kontrol edilmesine,

• Anlamı konuşmacıya geri yansıtarak, ona algıları doğrulama, açıklama ya da düzeltme fırsatı verir.

150

ETKİN DİNLEMENİN YARARLARI

• Etkin dinlemeyle konuşan kişinin duygularının kabul edildiği ifade edilmektedir; bunun yerine anladığını empatik bir şekilde ifade etmektedir.

151

ETKİN DİNLEMENİN YARARLARI

• Bireylerin bastırdıkları sıkıntı veren duygularını keşfetmelerine,

152

ETKİN DİNLEMENİN YARARLARI

• Kişilerin sıcak ilişkiler geliştirmesine,

• Kişinin gerçek sorunlarına ulaşmasına ve var olan sorunu çözmesine

YARDIM EDER…..

153

İnsandaki dinleme yetisi fizyolojik, psikolojik ve sosyal bakış açısından ele alındığında, bunun hiç de kolay

anlaşılır ve uygulanır bir şey olmadığını gördük. Dinlememizi

etkileyen o kadar çok engel var ki , o nedenle iyi bir dinleyici olmak, iyi bir konuşmacı olmaktan çok daha

zor.

154

Fizyolojik olarak dinleme,

konuşmaktan çok daha fazla çaba, dikkat ve enerji gerektiriyor.

Dinlerken düşüncenin belirli bir disiplin altına alınması sinir

sistemimizi yoruyor.

155

Dinlemeyi psikolojik yönden ele aldığımızda,

konuşanın nitelikleri ve bizdeki izlenimi yanında, dinleyenin psikolojisi de önemli yer tutar. İlk başta her

insandaki

“ ben duygusu” ne kadar bastırılırsa bastırılsın ya da kontrol altına alınırsa

alınsın, yok edilemez. 156

Dinleyiciyken, bir nevi psikologsunuzdur. Örneğin

karşınızdaki kişi size bir şey anlatırken onu soru yağmuruna

tutmanız gibi hiç soru sormadan veya yorum yapmadan öylece dinlemeniz de

yanlış olacaktır.

157

Aslında yapmamız gereken;

karşımızdaki kişinin hissettiklerine ve

anlattıklarına göre, ona kendini dinlemesini sağlamak ve doğru yolu bulmasına bu şekilde yardımcı olmaktır.

158

Empati de dinleme sanatının en önemli parçasıdır. Yani birisini dinlerken

kendinizi onun yerine koymanız ve o şekilde onu dinlemenizdir. Bu şekilde karşınızdaki kişinin tüm anlattıklarını

onun hissettiği gibi hissederek anlayabilirsiniz.

159

Sosyal olarak; birbirimizle olan çatışmalarımız ve anlaşamazlığımızın temelinde yatan nedenlerden biri de

birbirimizi yeterince dikkatli dinlemediğimizdendir.

160

ETKİN DİNLEMEYİ KULLANMA REHBERİ

• Havadan sudan sohbetlerde kullanmayın • Zamanınız varsa ve dinlemek

istediğinizde kullanın. • Karşınızdakinin söylediği her cümle geri

ileti gerektirmez. • Hastanın iletisini onun sözcükleriyle

değil, kendi sözcüklerinizle geri verin.

ETKİN DİNLEMEYİ KULLANMA REHBERİ

• Etkin Dinlemeyi zorla kabul ettirmeye çalışmayın.

• Etkin Dinlemeyi kendi duygu ve düşüncelerinizi açığa vurmaktan kaçınmak için kullanmayın.

• Etkin Dinlemeye “…….dediğinizi duydum”, “………gibisiniz” gibi sıradan değişlerle başlamayı alışkanlık haline getirmeyin.

• Hastaların her Etkin Dinlemenin ardından bir çözüme ulaşmalarını beklemeyin. Çözüm sonradan gelebilir.

BENLİK ANALİZİ/ TRANSAKSİYONEL ANALİZ

EGO DURUMLARI

• İnsanlar iletişimlerinde çeşitli ego durumlarında bulunurlar

Ebeveyn Yetişkin Çocuk

E

Y

Ç

E

Y

Ç

E

Y

Ç

BENLİK ANALİZİ/ TRANSAKSİYONEL ANALİZ

ÇOCUK

BENLİK

DURUMU

ANABABA

BENLİK

DURUMU

KORUYUCU

ANABABA BENLİĞİ

YETİŞKİN

BENLİK

DURUMU

ELEŞTİRİCİ

ANABABA BENLİĞİ

Küçük Profesör

Doğal Çocuk

Uyarlanmış Çocuk

Asi Çocuk Uysal Çocuk

BENLİK DURUMLARININ ANALİZİ: YAPISAL ANALİZ

EBEVEYN

YETİŞKİN

ÇOCUK

ÖĞRENİLEN

DÜŞÜNÜLEN

HİSSEDİLEN

DEĞERLER, NORMLAR, PRENSİPLER, KURALLAR

BİLGİNİN İŞLENMESİ, MANTIK,

ÖNGÖRÜ,DEĞERLENDİRME

BİYOLOJİK İHTİYAÇLAR,DUYGULAR,REFLEKSLER,YARATICILIK

Bu benlik durumu kişiliğimizin insanlara nasıl davranması gerektiği konusunda öğütler veren, emir veren kısmıdır.

Anababa rolü koruyucu ve eleştirici-yargılayıcı olmak üzere 2 biçimde karşımıza çıkabilir.

“Aynı bir anne baba gibi düşünürüm,

hissederim ve davranırım.”

ANABABA/EBEVEYN BENLİK DURUMU

• Koruyucu anababa rolü; bireyin sağlığı ve çıkarlarını korumaya, kollayıp korumaya yönelen,

• Fedakarlık, iyilik yapma isteği baskın olan bir benlik türüdür.

• Eleştirici anababa benliği toplumsal kuralları ve değerleri korumaya, bunlara uymayanları eleştirmeye ve cezalandırmaya yönelik bir benliktir.

• Yakın çevrelerinden öğrendik-leri değerleri tek, değişmez doğrular olarak kabul ederler.

• Herşeyi belirli kalıplar içinde değerlendirdiklerinden gelişime ve yeniliklere de pek açık değildirler.

• Kuşaklar arası çatışma daha çok bu benlik rolüne sahip ebeveyn ve gençler arasında yaşanır.

KORUYUCU ANABABA ELEŞTİRİCİ ANABABA

• Çocuk benlik az gelişmiş ya da çocuksu bir benlik olarak algılanmamalıdır. Hepimiz fırsat buldukça çocuk benliğimizi harekete geçiririz.

• Çocuk benlik doğal, küçük profesör ve uyum sağlamış-uyarlanmış olarak üç farklı şekilde sergilenebilir.

“Aynı çocukluğumdaki gibi düşünürüm, hissederim ve davranırım.”

ÇOCUK BENLİK DURUMU

DOĞAL ÇOCUK

• İlkel, fevri, kontrolsüz, “çocuk gibi çocuk” bir kişilik özelliği taşır..

• Kıskançlığını, sevgisini, nefretini en yalın biçimde belli eder.

• Doğal çocuk bağımsızdır.

KÜÇÜK PROFESÖR

• Yaratıcı, sezgileri güçlü ve idareci bir benlik sergilerler.

• ana babaları tarafından gereğinden fazla şımartıldıklarında başkaları ile karşılaştırılıp övüldüklerinde, yüceltildiklerinde;

kendilerini üstün ve başkalarını küçümseyen bir yetişkin olurlar.

• İleri yaşlara geldiklerinde iş ve toplumsal yaşamlarında başkalarıyla işbirliği içinde iş yapma, takım çalışmalarına uyum sağlama güçlüğü çekerler.

UYARLANMIŞ- UYUM SAĞLAMIŞ ÇOCUK

• Uslu ya da asi olmak üzere 2 biçimde sergilenebilir.

• Uslu çocuk benliği “ne diyorsam onu yap” görüşüyle büyütüldüğü için kurallara, otoriteye uyan, içe dönük uysal bir kişilik özelliği sergileyen bir benliktir.

• Asi çocuk benliği ise otoriteye baş kaldırır, her şeye karşı gelerek saldırgan bir kişilik yapısı sergiler. Bu tür çocuk benliği otoritenin isteğinin zıttını yaptığı için bağımlıdır.

• Yetişkin benlik kişiliğimizin akılcı yanını temsil eder.

Kişiliğimizin anababa rolü ile çocuk rolü arasında uzlaştırıcı yönetici görevi üstlenir.

• Kişiliğin olgun ve irdeleyen, sorgulayan düşünen yanını oluşturan yetişkin benlik, anababa benliğinin tersine öğretilenleri olduğu gibi kabul etmez üzerine düşünerek doğruluğunu test eder.

• Yetişkin benliğin en önemli özelliği belirli bir konu, sorun ile ilgili olarak önceden bilgi toplaması, bunları değerlendirmesi, olasılıklar üzerinde durarak sorunu çözmesi, düşüncelerini önyargılar değil gerçekler üzerine oturtmasıdır.

YETİŞKİN BENLİK

BATI VE DOĞU KÜLTÜRÜ FARKI

DOĞU KÜLTÜRÜ

Y

EBEVEYN

ÇOCUK

YETİŞKİN

E

Ç

BATI KÜLTÜRÜ

REFİKA ÖZKAN

İçinde yaşadığı sosyal grup tarafından kabul görmek insanlar için çok önemli bir ihtiyaçtır.

KABUL İLKELERİ

“Kabul” insan ilişkilerinin temelidir. Kişiler arası iletişimde gelişme sağlamak,

sorunlarımıza daha sakin bakabilmek, kendimizle barışık olabilmek için 3 kabul ilkesi işe yarar.

1.PROBLEMİ KABUL ETMEK

Yaşamda sorunlar olacaktır. Sorunları kabul, göstereceğimiz duygusal ve

davranışsal tepkinin şiddeti azalır. Sakin kalmamızı sağlar.

Serinkanlı olmak ise sorunların çözümü için olmazsa olmaz bir ön koşuldur.

Ayrıca problem çıkması her zaman kötü bir şey değildir. Çoğu kez bir fırsattır.

2. KENDİNİ KABUL ETMEK

İnsan olduğumuzu, olumsuz

duygularımızın var olabileceğini, mükemmel olmak zorunda

olmadığımızı kabul etmektir

3.KARŞIDAKİNİ KABUL ETMEK

Karşıdakinin bir insan olarak değerli olduğunu, hataları veya kırıcı davranışlarının onu

büsbütün değersiz kılmayacağını bilmektir. Kişiyi kabul etmek onun her davranışını

kabul etmek anlamına gelmez. Karşıdakini kabul, kişinin davranışlarını

eleştirme ama bütününe saldırmamaktır.

KABUL ETME

Bir başkasını olduğu gibi kabul etmek ilişkiyi güçlendirir

İlişki içinde, olduğu gibi kabul edildiğini yaşayan kişi;

*sorun çıkarmaz Huzuru çevresine yayar

Büyüyebilir, *Gelişebilir,

*Olumlu yönde değişebilir, *Sorun çözmeyi öğrenebilir,

*Daha üretici ve daha yaratıcı olabilir *Gizil gücünü tümüyle kullanabilir,

*Kendini özgür hisseder, *Nasıl değişeceğini düşünmeye başlar.

REFİKA ÖZKAN

• Ailede kabul

• Okul yaşantısında kabul

•İş yaşantısında kabul vb.

REFİKA ÖZKAN

KABUL BİLDİRİMLERİ

Bireyin varlığının onanmasını, tanınmasını sağlayan artı veya eksi hissettiren tüm mesajlara kabul bildirimleri denir.

DİĞERLERİNE VERMEK

Merhaba bugün çok hoşsun

DİĞERLERİNDEN İSTEMEK

-Resmim iyi olmuş mu?

DİĞERLERİNDEN ALMAK

-Teşekkür ederim çok

çalışmıştım

DİĞERLERİNİ REDDETMEK

-Elbisen çok güzel -Ucuzluktan aldım

KENDİNE VERMEK Ben iyi biriyim. Bugün iyi iş yaptım. Vb.

KABUL BİLDİRİMLERİ EKONOMİSİ ŞEMASI

Kabul sevgidir, kabul edildiğini hissetmek sevildiğini hissetmektir.

Kabul kendine saygıyı ve değer duygusunu geliştirir,

büyümeyi ve yapıcı değişikliği kolaylaştırır.

Kabul edilen kişi, başkalarını kabul etmeyi ve saygı duymayı öğrenir.

•KABUL ETMEK ONAYLAMAK DEĞİLDİR ...

•KİŞİYİ KABUL ETMEK DAVRANIŞINI KABUL ETMEK DEĞİLDİR ...

KARŞILIKLI KABULÜN YAŞANDIĞI İLİŞKİDE ŞU ÖZELLİKLER VARDIR :

*Açıklık ve Saydamlık

*Önemsenmek * Birbirine gereksinim duymak *Birbirinden farklı davranmak

* Gereksinimleri karşılıklı olarak gidermek

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Bireyin ilgi ve gereksinimlerini ortaya koyan, bireysel yaşantılarını ortaya çıkaran,iyilik

durumunun oluşturulmasına ve geliştirilmesine yardım eden iletişimdir.

YARDIM AMAÇLI İLETİŞİM

SAĞLIK PERSONELİ-HASTA İLİŞKİSİ VE İLETİŞİMİ

• Ne zaman sonlanacağı bilinen, zaman sınırı belli etkileşimlerdir.

• Sosyal iletişimden farklıdır.

• Yardım edici, amaçlı ve anlamlı bir ilişkidir.

• Plana dayalı değerlendirme yapılır.

İDEAL İLETİŞİM

• Hastanın ve sağlık personelinin karşılıklı olarak nazik, açık ve dürüst davranması yapılacak işleri kolaylaştırır.

• Böylece hastanın ve sağlık personelinin birbirini dinleme olasılığı artar, karşılıklı olarak bilgi daha kolay aktarılır.

İDEAL HASTA-S.PERSONELİ MODELİ

• Hastaların etkin katılımı

• Birbirine bağlı olma

• Ortak karar alma

• Hastalara sağlıklarıyla ilgilenme yetkisi verme

• İki yönlü iletişim

İLETİŞİM BECERİLERİ KULLANMANIN SAĞLIK ELEMANLARINA FAYDALARI

• Sağlık elemanı daha doğru bilgi topluyor ve daha doğru tanı koyuyor

• Hastalar kendilerine bakanlara daha çok güveniyor • Hastaların tedavi yöntemine direnci azalıyor ve

tedaviye uyumu artıyor • Hastaların gerginlik ve korkularını dışa vurmaları

kolaylaşıyor Hastalarla sağlık personeli arasındaki olumsuz sözsüz

iletiler azalıyor Hastaneye gitmekten memnun olanların sayısı artıyor Hastalar doktorlarını daha seyrek değiştiriyor ve aynı doktora yeniden gitme olasılığı artıyor Hastaların iyimserlikleri ve yaşama istekleri artıyor

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

• Kendinizi tanıyın

• İletişimle ilgili bilgi sahibi olun

• Konuşmak için zaman ayırın

• Karşınızdaki bireye ismiyle hitap edin

• Geri bildirimden yararlanın

• Konuşurken ve dinlerken empati yapın

• Gerekirse fiziksel dokunmayı kullanın

HASTA BİREYLE İLETİŞİM KURMA VE SÜRDÜRME

SES TONU

• Hasta ile iletişim kurarken çok yüksek ya da anlaşılmayacak kadar alçak olmayan bir ses tonuyla konuşmamalı

• önemli noktaları vurgulamasını bilmeli.

• Ses tonu karşılıklı olarak huzur ve güven vermelidir.

Duygu yansıtma

KAYGI

GÖNDEREN

K O D L A M A

ÇOK KAYGILI

Ç Ö Z Ü M L E M E

SAĞLIK PERSONELİ

ALAN

“Kanser olabileceğim düşüncesini kafamdan atamıyorum”

HASTA

“Kitlenin kanser olabileceğinden kaygı duyuyorsun”

KARŞILIKLI DİNLEME

Dinleme bir sanattır, gerçek dinleme konuşmaktan daha zordur, gayret ve

disiplin gerektirir.

DİNLEMENİN YARARLARI

• Öğrenmek

• Gelişmek geliştirmek

• Çatışmaları önlemek

• Anlaşmazlıkları çözümlemek

İYİ BİR DİNLEYİCİNİN ÖZELLİKLERİ

• Söz kesmez

• Yargılamaz

• Karşılık vermeden önce düşünür

• Yüzü konuşana dönüktür

• Konuşanı işitebileceği uzaklıkta durur

• Sözel olmayan mesajları gözler

• Ne dendiğine odaklaşır

• Dinlerken ne diyeceğinin provasını yapmaz

• Son sözü söyleme çabasına girmez.

DİNLEME TÜRLERİ

• Görünüşte dinleme

• Seçerek dinleme

• Savunucu dinleme

• Tuzak kurucu dinleme

• Yüzeysel dinleme

• Etkin dinleme

• Empatik dinleme

ETKİN DiNLEME

• Sağlık personeli-hasta iletişiminde karşılıklı etkin dinleme çok önemlidir. Etkin dinleme sayesinde teşhis ve tedavi aşamaları daha kolay aşılabilir.

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Çoğumuz bize söylenenin çoğunu dinlemeyiz.

Bir bulguya göre, çoğumuz bize söylenenin ancak % 45’ ini duyarız ve bununda ancak % 50’sini

anımsarız.

Bu demektir ki; söylenenin ancak % 25’ini anımsarız.

Bu oranı yükselttiğimiz ölçüde iletişimi arttırıyoruz demektir.

Yani “dinlemek insanı her zaman anlamaya götürmez.”

ETKİN DİNLEME

ETKİN DİNLEME • Bilinçli olarak dinlemedir

• Dinleyen konuşanın söylediklerini açarak geri verir, anlamadığı şeyleri sorar, anladığından emin olmak için söyleneni kendi ifadeleri ile tekrar eder böylece konuşan dinleyenin ne anladığını öğrenir

ETKİN DİNLEMENİN BASAMAKLARI

• Beden dili

• Duygu ve içerik yansıtma (empati)

• Kapı aralayıcılar

• Açık Uçlu sorular

KAPI ARALAYICILAR

• Eee, sonra, başka

• Bir örnek verir misin?

• Bana bir şey söylemek ister misin?

• Aklına takılan bir şey mi var?

• Üzgün görünüyorsun, yanılıyor muyum?

• Kötü bir şey mi oldu?

AÇIK UÇLU SORULAR

• Ne?

• Neler?

• Nasıl?

• Neden?

• Niçin?

ETKİN DİNLEMEYİ KULLANMA REHBERİ

• Havadan sudan sohbetlerde kullanmayın • Zamanınız varsa ve dinlemek

istediğinizde kullanın. • Karşınızdakinin söylediği her cümle geri

ileti gerektirmez. • Hastanın iletisini onun sözcükleriyle

değil, kendi sözcüklerinizle geri verin.

ETKİN DİNLEMEYİ KULLANMA REHBERİ

• Etkin Dinlemeyi zorla kabul ettirmeye çalışmayın.

• Etkin Dinlemeyi kendi duygu ve düşüncelerinizi açığa vurmaktan kaçınmak için kullanmayın.

• Etkin Dinlemeye “…….dediğinizi duydum”, “………gibisiniz” gibi sıradan değişlerle başlamayı alışkanlık haline getirmeyin.

• Hastaların her Etkin Dinlemenin ardından bir çözüme ulaşmalarını beklemeyin. Çözüm sonradan gelebilir.

• Bir insana sempati duymak demek; o insanın sahip olduğu duygu ve düşüncelerin aynısına sahip olmak demektir.

• Empati kurduğumuzda ise;karşımızdakinin duygu ve düşüncelerini anlamak esastır.

• Kendimizi sempati duyduğumuz kişinin yerine koymamız ve onu anlamamız şart değildir.Sempatide yandaş olmak esastır.Yani empatide anlamak, sempatide de karşımızdakine hak vermek söz konusudur.

• Diyelim ki bir ziyarettesiniz ve yakınınız yanında oturan kişinin üzerine yemek döktü. Eğer yakınınızın utandığını fark ederseniz bu empatidir. Eğer yakınınız yemeği döktü diye onunla birlikte utanırsanız sempati duymuş olursunuz.Yakınınızla birlikte utanmanızın nedeni, onunla birlikte özdeşim kurmak olabilir.Sempati duyduğumuz kişilerle

özdeşim kurmuş olabiliriz. Empatide özdeşim kurma gerekli değildir hatta empatiyi

zedeleyebilir.

• Ayrıca bir yardım ilişkisinde empati kurulması yeterlidir. Çünkü sempati duymak yardım ilişkisini zedeleyebilir.

• İnsanlar bazen bir yakınları acı çektiğinde aynı acıyı çekerler; Örneğin eşleri doğum sancısı çeken erkekler, benzeri bir sancıya tutulabilirler.Bu tür sancılar,bir sempati ifadesidir.Yüzyılımızın başlarında Mc Dougall (1908) bu duruma “ sempatik acı çekme” adını vermişti.

EMPATİNİN AŞAMALARI

İlk olarak, empati kuracak kişinin, kendisini karşısındakinin yerine koyması, olaylara onun bakış açısıyla bakması ön

şarttır. Bu şekilde empati kurulduğunda, o kişinin rolünde kısa bir

süre kalınmalı ve daha sonra bu rolden çıkarak kendi yerine

geçilebilinmelidir. Aksi takdirde empati kurmuş sayılmazsınız.

İkinci olarak, karşınızdaki kişinin duygu ve düşüncelerinin doğru olarak anlaşılması gereklidir.

• Üçüncü olarak ise empati kuran kişinin zihninde oluşan empatik anlayışın, karşıdaki kişiye iletilmesi gereklidir. Karşınızdaki kişinin duygu ve düşünceleri tam olarak anlaşılsa bile, eğer anladığınızı ona ifade edemezseniz empati kurma sürecini tamamlamış sayılmazsınız.

AŞAMALI EMPATİ SINIFLAMASI

3temel empati basamağı vardır: • onlar basamağı • ben basamağı • sen basamağı

A)ONLAR BASAMAĞI Bu basamakta tepki veren bir kişi, karşısındaki kişinin

kendisine anlattığı sorun üzerinde düşünmez;sorun sahibinin duygu ve düşüncelerine dikkat etmez;bu

soruna ilişkin olarak kendi düşünce ve duygularından da söz etmez.Sorunu dinleyen kişi sorun sahibine öyle

bir geri bildirim verir ki,bu geri bildirim,o ortamda bulunmayan üçüncü şahısların(toplumun)görüşlerini

dile getirmektedir.

B)BEN BASAMAĞI

Bu basamakta empatik tepki veren kişi, ben merkezcidir;kendisine sorununu anlatan kişinin duygu ve düşüncelerine eğilmek

yerine,sorun sahibini eleştirir,bazen de kişiyi kendi sorunuyla baş başa bırakıp kendinden

söz etmeye başlar

C)SEN BASAMAĞI

Bu basamakta empatik tepki veren bir kişi kendisine sorununu ileten kişinin rolüne

girer, olaylara o kişinin bakış açısıyla bakar.Yani kendisine iletilen sorun karşısında, toplumun ya da kendisinin düşüncelerini dile

getirmez, doğrudan doğruya karşısındaki kişinin duyguları ve düşünceleri üzerinde odaklaşarak o kişinin ne düşündüğünü ve

hissettiğini anlamaya çalışır.

“Kendine yapılmasını istemediğin bir şeyi, sen de başkasına

yapma!”diye öğütleyen Hz. Muhammed’in bu güzel sözü başlı başına bir empati geliştirme tekniği olarak kullanılabilir.

Bireyleri en çok tedirgin eden şeylerden biri başkaları tarafından eleştirilmektir. Empatik dinlemede birey karşısındakini ne över, ne yargılar, ne de suçlar; sadece onu anlamaya odaklanır. Onun bakış açısını görmeye, onun duygularını anlamaya çalışır. Bu anlayış insanların birbirlerine yaklaşmasına ve aralarında gerçeğe dayanan sevginin gelişmesine yol açar.

• Empati becerimizi geliştirmek istiyorsak eğer, diğerlerinden önce kendimizi tanımamız gerekli.

Başkalarının duygularını anlamak ve onlara cevap verebilmek için kendi duygularımızı anlamamız

gerekiyor. Empati, insanlarla olan ikili ilişkilerimizde başarıyı belirleyen ve sosyal ilişkilerimizi yönlendiren bir etmendir. Bunun yanı sıra insanın çevresiyle ve

doğayla olan ilişkilerini belirleyen ve toplumumuzun dokusunu koruyan oldukça önemli ve gerekli bir

beceridir

Empatinin ne olduğunu anlayabilmek için öncelikle,empatiyi kullanan ve ona ihtiyaç

duyan insanın yaşamdaki temel amaçlarının ne olduğunu tartışmamız, anlamamız

gereklidir.

İnsanın amacına ilişkin çeşitli kaynaklardan ve yaşam çevresinden edinilen izlenimleri

önermeler şeklinde ortaya koyalım:

İnsan yaşamını sürdürmek ister; Yaşamını sürdürebilmek için insanın,öncelikle iki

şeye ihtiyacı vardır;bilgi edinmek ve yalnız kalmamak

Bilgi edinme ve yalnız kalmama isteği,kişilerarası iletişimlerin niteliğini belirler.

Üç tür iletişim vardır:Bunlar

a-çatışmalı iletişim b-çatışmasız iletişim c-empatik iletişimdir

EMPATİ İLE BENLİK DURUMLARI (Ebeveyn-

Çocuk-Yetişkin) İLİŞKİSİ

YETİŞKİN BENLİK DURUMU VE EMPATİ

Empati kurabilmek için ben merkezci

olmaktan uzaklaşıp karşıdaki kişinin rolünü almak gerekir.

(Algısal ve bilişsel rol alma)

ÇOCUK BENLİK DURUMU VE EMPATİ

Empati kurabilmek için yetişkin benlik

durumuna sahip olmanın yanında bir başka koşul çocuk benlik durumuna sahip

olmaktır. (merak, spontanlık, yaratıcılık-doğal çocuk

eğilimi) *Duygusal rol alma*

EBEVEYN BENLİK DURUMU VE EMPATİ

Empati kurabilmek için yetişkin ve

çocuk benlik durumlarının yanında ebeveyn Benlik durumuna da sahip olması gerekir

(Koruyucu ebeveyn)

EMPATİ MEKANİZMASI

YETİŞKİN : kendi içinde saklar ÇOCUK VE EBEVEYN: empati değil sempati)

HEPSİ İLE Zihninde oluşan empatik anlayışı,

duygusal içerikle sözlü ve sözsüz iletişim yoluyla karşısındaki kişiye ifade eder ve

gerekirse kişiye yardım eder.

EMPATİDEN KAYNAKLANAN YARDIM DAVRANIŞININ MEKANİZMASI

ÇOCUK BENLİĞİ

YETİŞKİN BENLİĞİ

EBEVEYN BENLİĞİ

Algısal ve bilişsel Rol alma

Duygusal Rol alma

Empatinin İletilmesi ve Sıkıntıda olana Yardım edilmesi

Bir insanın diğer insanlarla empati kurma gücüne sahip olması ve gereğinde

empati kurmayı istemesi için, ebeveyn, yetişkin ve çocuk benlik durumlarını

(kişisel rollerini) yetişkin’in denetiminde dengeli şekilde kullanabiliyor

olması gerekir.

ÖZEL DURUMU OLAN HASTALAR

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

“HERŞEYİN BAŞI SAĞLIK”

Bütün çabalara rağmen bazı hastalıkların önüne geçilemeyebilir.

Böyle durumlara hazırlıklı olmak gerek. Hasta bakımı yoğun bilgi, beceri ve sabır

gerektirir.

HASTA BİREYLE İLETİŞİM KURMA VE SÜRDÜRME

• Kendinizi tanıyın • İletişimle ilgili bilgi sahibi olun • Konuşmak için zaman ayırın • Hasta bireye ismiyle hitap edin • Geri bildirimden yararlanın • Konuşurken ve dinlerken empati yapın • Gerekirse fiziksel dokunmayı kullanın

HASTA BİREYLE İLETİŞİM KURMA VE SÜRDÜRME

• Açık ve anlaşılır bir dil kullanın • Hastayla saygıya ve güvene dayalı

bir iletişim kurun • İletişimde gizliliğe önem verin • Hastaya önyargısız yaklaşın • Ekip elemanları ile ortak yaklaşım

belirleyin ,tedavi ve bakımla ilgili hasta ve ailesini bilgilendirin

HASTA BİREYLE İLETİŞİM KURMA VE SÜRDÜRME

• Hastanın bakıma katılımını sağlayın • Halüsinasyonu olan hastaya ancak

algılarını açıklamaya başladığı zaman doğruyu söyleyin

• Gelen mesajın bireyden bireye algılanmasının değiştiğini kabul edin

• Rutin işler sırasında iletişimin kopabileceğine dikkat edin

HASTA BİREYLE İLETİŞİM KURMA VE SÜRDÜRME

• Hastanın bağımsız kararlar almasını destekleyin

• Elde edilen gözlem ve bulguları kayıt edin

• Bireyin kabul görmeyen davranışlarını desteklemekten kaçının.Ona bir birey olarak kabul edildiğini gösterin

• İletişim sırasında duygusal gerginliğinizi,öfkenizi kontrol edin

ÖZEL DURUMLARDA İLETİŞİM

TEDAVİYİ REDDEDEN HASTA • Hasta kendi haline bırakılmamalı • Hemşire davranışı kişiselleştirmemeli • Hastanın sözel olmayan davranışları

gözlenmeli • Tedaviyi reddetme nedenleri konuşulmalı

ÇOCUKLA İLETİŞİM

• Bebekte dokunma,önemlidir. • Oyun çocuğu iletişimini oyun yoluyla yapar.

Hastane kuralları yapılacak işlemler oyun yoluyla anlatılabilir.

Çocuğun sevdiği objeler hastaneye getirilebilir.

ÇOCUKLA İLETİŞİM

11-18 yaş çocuğu için kararlara katılma ,sırlarının saklanması, cinsel kimliğine uygun davranma önemlidir.

RUH SAĞLIĞI İLERİ DERECEDE BOZULMUŞ BİREYLERLE İLETİŞİM

• Gerçek dışı algı ve düşüncelerin desteklenmemesi

• Somut ve kısa anlatımların kullanılması

• Sakin,kararlı, güvenlik mesafesini koruyan iletişimin kurulması

BİLİNCİ KAPALI BİREYLE

İLETİŞİM

• Günlük temizliğini sürdürün • Hasta ile konuşun • Ailenin konuşmasını sağlayın • Hastaya yapılacak her işlemi açıklayın • Hastanın mahremiyetini koruyun

SÖZEL İLETİŞİM KURAMAYAN HASTAYLA İLETİŞİM

İletişimde mesajların sadece % 10’nun sözlerle iletildiği dikkate alındığında beden dilinin anlaşılması büyük önem

taşır

İŞİTME SORUNU OLAN HASTAYLA İLETİŞİM

Ses tonunu ayarlamak, kağıda yazdırmak, beden dilini kullanmak, bu hastalarla

iletişimde temel noktalardır.

TRAVMA YAŞAMIŞ BİREYLE İLETİŞİM

Anlatmak olayın bireyde yarattığı duygusal yükü azaltır.

Yatalak hasta Psikolojik destek • Hastanın yakınları ile aynı odada kalmasını sağlama

• Hastanın odasında radyo, televizyon olabilir

Gazete, dergi okunmalı veya kendisi okuyabiliyorsa yönlendirilmelidir. Hastada anormal davranışlar fazlalaştığında psikolojik profesyonel yardım alınmalıdır

Alzheimer Hastalarının Bakımı

• İlaçların düzenli kullanımına yardımcı

olma

• Yemek yeme, giyinme, gibi günlük yaşam

aktivitelerine yardımcı olama

•Boş zamanlarında oyalanması için çeşitli uğraşlar

yaratarak yaşama bağlanmasını sağlamak

önemlidir.

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Ailenin ölüm olayını öğrendiği kriz anında, hemşirenin yapacakları şu şekilde

sıralanabilir. Aile özel bir yere alınır.

Aile üyelerinin birlikte yas tutup ağlamasına izin verilir.

Aile, yapılabilecek her şeyin yapıldığı konusunda ikna edilir

ÖLÜM ANINDA

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Aileye, "geçecek" gibi gerçek dışı sözler söylenmemeli İhtiyaçları olan ilgi ve özenli bakım verilmelidir. Aile üyelerinin birbirini desteklemelerine ve duygularını özgürce söylemelerine izin verilmeli Aile üyelerine sedatif vermekten kaçınılmalıdır.

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Aile ile ilişkiler yas sürecinde de devam etmelidir.

• İhtiyaçları olduğu her an arayabilmeleri için

aile desteklenmelidir. • Hemşirenin, ölüm sürecindeki hastanın

yakınlarına da ölüm öncesi ve sonrası yardımcı olmak zorunluluğu vardır.

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Hemşire öncelikle hasta ile ilgili, kendi duygularının farkına varmalıdır!

Ölüm sürecinde hasta ile çalışan öğrenci hemşireler de desteklenmelidir.

Duygularının konuşulması, yaşadıkları bu eşsiz deneyimlerinden yaşamın ve

meslekleri için kazanç sağlamalarını kolaylaştıracaktır.

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Kendi ölümlülükleri ile yüzleşemeyen ve

bu gerçeği kabullenemeyenler

hasta ve ailelerinden uzaklaşırlar ya da

ölüm korkularını onlara da yansıtırlar!

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Rp

• 1 ölçü günaydın,

2 ölçek iyi günler,

3 tutam anlayış,

kararınca nezaket,

5 tatlı kaşığı hoşgörü

ve de dolu dolu bilgi ve sonsuz ilgi

Hasta Sağlık Personeli arasındaki İlişkide

Özel Bir Reçete

PSİKOLOJİ DERSİ

REFİKA ÖZKAN UZMAN PSİKOLOJİK DANIŞMAN

[email protected]

http://refikayazgac-derslerim.blogspot.com/

https://twitter.com/#!/refikayazgac

0532 476 99 40

BAŞARILAR DİLİYORUM…

Bağlantıda kalalım… Sevgiler