126
Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi ? Fatih 1451-1481 Devleti hem genişletiyor hem üniversite/rasathane çalışması başlatıyordu. Avrupa'da ise matbaa kullanıma girerken 1500'e kadar 20M baskı yapılıyordu. Kanuni 1520-1566 Zamanında devlet gücünün zirvesine çıkmıştı. Bu sırada Avrupa'da eğitim yaygınlaşıp 16. YY sonuna kadar enaz 150M kitap baskısıyla gerçekte onlar güçlenmekteydi. Sadece Kanuni'yi anlatmak için 2000 kitap yayınlanmıştı. 1570-1580 İstanbul'da rasathane kurup zamanının en ileri teknoloji ürünlerini veren Takiyüddin'in Rasathanesi Kılıç Ali Paşa'ya yıktırılıyordu. Osmanlı artık kurşunu “ kendi ayağına ” sıkmaktaydı. Artık çöküş kaçınılmazdı. 1580-1587 Kılıç Ali Paşa, bu yıkımın günahını affettirmek istercesine yine aynı semt Tophane'de kendi adına cami yaptırıyordu. Takiyüddin'in İstanbul Gözlemevi ........................................................................................... Yavuz Unat Taqī al-Dīn Ibn Ma'rūf - A Bio-Bibliographical Essay .......................................................Dr. Salim Ayduz Yıkılan Rasathane ve Zihniyet : Osmanlı 16.yy da Çöküşe Geçer ....................Mevlüt Uluğtekin Yılmaz Lessons from the Ottoman Empire ...............................................................Prof. Ekmeleddin Ihsanoglu Ali Kuşçu .......................................................................... Fatih'in İstanbul'da Görevlendirdiği Gökbilimci Osmanlı Bilim Konusunda Nerede Hata Yaptı ? ..............http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=98633 16.yy Osmanlı Astronomisi ve Müesseseleri .................................................Prof. Ekmeleddin Ihsanoglu Takiyüddin'in Pera'daki Gözlemevi ....................................................................................J.H.Mordtmann Memlüklüler Astronomisi............................................................................................................. D. A. King Meraga – Istanbul - Hven Rasathaneleri .......................................................................Prof. Fuat Sezgin Takiyüddin'in 1551'de tasarladığı buhar türbini Takiyüddin'in saat tasarımı çizimleri

Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

1570 te kurulup 1580 de hurafelere kurban edilerek yıktırılan Tophane'deki Takiyüddin Rasathanesi'nin acıklı öyküsü. Bu yıkım olmasaydı İsviçre yerine belki bugün İstanbul saatlerini konuşacaktık. Fatih, ileri eğitim ve rasathane kurmak amacıyla Ali Kuşçu'yu o günden 100 yıl kadar önce bizzat Ortaasya'dan bilgi aktarmakla görevlendirmiştir. Devletin çok daha büyüyüp zenginleştiği Kanuni sonrası padişahlar ise zamanının Avrupasının önüne geçmiş başarılı kurumları topa tutmaktaydılar. Öyle öğrendim ki Kılıç Ali Paşa yine Tophane'de kendisi için 1580'se camii yaptırmış, adeta kendisi eliyle yakılan-yıktırılan bilim yuvasının günahını affettirmek istercesine.

Citation preview

Page 1: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Takiyüddin Fatih'in İzindenNeden Gidemedi ?

Fatih 1451-1481

Devleti hem genişletiyor hem üniversite/rasathane çalışması başlatıyordu. Avrupa'da ise matbaa kullanıma girerken 1500'e kadar 20M baskı yapılıyordu.

Kanuni1520-1566

Zamanında devlet gücünün zirvesine çıkmıştı. Bu sırada Avrupa'da eğitim yaygınlaşıp 16. YY sonuna kadar enaz 150M kitap baskısıyla gerçekte onlar güçlenmekteydi. Sadece Kanuni'yi anlatmak için 2000 kitap yayınlanmıştı.

1570-1580 İstanbul'da rasathane kurup zamanının en ileri teknoloji ürünlerini veren Takiyüddin'in Rasathanesi Kılıç Ali Paşa'ya yıktırılıyordu. Osmanlı artık kurşunu “ kendi ayağına ” sıkmaktaydı. Artık çöküş kaçınılmazdı.

1580-1587 Kılıç Ali Paşa, bu yıkımın günahını affettirmek istercesine yine aynı semt Tophane'de kendi adına cami yaptırıyordu.

Takiyüddin'in İstanbul Gözlemevi ...........................................................................................Yavuz UnatTaqī al-Dīn Ibn Ma'rūf - A Bio-Bibliographical Essay .......................................................Dr. Salim AyduzYıkılan Rasathane ve Zihniyet : Osmanlı 16.yy da Çöküşe Geçer ....................Mevlüt Uluğtekin YılmazLessons from the Ottoman Empire ...............................................................Prof. Ekmeleddin IhsanogluAli Kuşçu ..........................................................................Fatih'in İstanbul'da Görevlendirdiği GökbilimciOsmanlı Bilim Konusunda Nerede Hata Yaptı ? ..............http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=9863316.yy Osmanlı Astronomisi ve Müesseseleri .................................................Prof. Ekmeleddin IhsanogluTakiyüddin'in Pera'daki Gözlemevi ....................................................................................J.H.MordtmannMemlüklüler Astronomisi.............................................................................................................D. A. KingMeraga – Istanbul - Hven Rasathaneleri .......................................................................Prof. Fuat Sezgin

Takiyüddin'in 1551'de tasarladığı buhar türbini Takiyüddin'in saat tasarımı çizimleri

Page 2: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

�çindekiler DiziniOsmanlılar'da Bilim ve Ulema Tavrı Üzerine Dü�ünceler.........................................................................3Takiyuddin'in �stanbul Gözlemevi by Yavuz Unat.....................................................................................4

Takiyüddin'in �stanbul Gözlemevi'nde kullandı�ı saat..........................................................................5Takiyüddin'in El-kevâkib el-dühiyye fi ben-gâmâtel-devrivyemm eser�................................................5

Kum Saatler�............................................................................................................................................6Usturlap....................................................................................................................................................6Rub'u Tahtası...........................................................................................................................................6Kıblenümalar............................................................................................................................................7

Takiyuddin (Vikipedi, özgür ansiklopedi).................................................................................................8III. Murat'ın döneminde bir gözlemevi..................................................................................................8

Ya�am öyküsü..........................................................................................................................................8Eserleri.....................................................................................................................................................8Kaynakça...............................................................................................................................................11Dı� Ba�lantılar........................................................................................................................................11

Taq� al-D�n Ibn Ma'r�f: A Bio-Bibliographical Essay by Dr. Salim Ayduz ...............................................121. Biographical outline........................................................................................................................122. Istanbul observatory.......................................................................................................................123. Astronomical instruments of the observatory.................................................................................154. Manuscripts of Taq� al-D�n's works.................................................................................................18

4.1. Mathematics...................................................................................................................................184.2. Astronomy.......................................................................................................................................194.3. Mechanics.......................................................................................................................................21

5. Optics.............................................................................................................................................226. Various............................................................................................................................................227. References.....................................................................................................................................22

Yıkılan Rasathane ve Zihniyet : Osmanlı 16.yy da Çökü�e Geçer........................................................25by Mevlüt Ulu�tekin Yılmaz ............................................................................................................25Lessons from the Ottoman Empire by Prof. Ekmeleddin Ihsanoglu .............................................30

Military technology..............................................................................................................................30Research ignored...............................................................................................................................31

Ali Ku�çu – Fatih'in �stanbul'da Görevlendirdi�i Gökbilimci....................................................................32

Resim Dizini

Resim 1:Osmanlı'da astronomik gözlemleri yansıtan bir minyatür.........................................................................7Resim 2:1577'de �stanbul'da gözlenen kuyrukluyıldız kayıtları..............................................................................7Resim 3:Sextant (mushabbaha bi-'l-man�tiq) of Taq� al-D�n. From Al-�l�t al-rasadiya li-z�j al-sh�hinsh�hiyya,Library of the Topkapi Palace Museum, Hazine 452, fol. 14b..............................................................................13Resim 4:Observational clock. Same reference, Hazine 452, fol. 16a.................................................................13Resim 5:Azimuthal semicircle (dh�t al-samt wa'l-irtif�') of Taq� al-D�n. Same reference, Hazine 452, fol. 452,folio 10a.................................................................................................................................................................14Resim 6:Mechanical clock of Taq� al-D�n. Image taken from Sifat �l�t rasadiya bi-naw'in �khar. Source: KandilliRasathanesi El Yazmalari 1: Türkçe Yazmalar, proje sorumlusu: Günay Kut, Istanbul: Bogaziçi ÜniversitesiYayinevi, 2007, p. 122...........................................................................................................................................14Resim 7:Dh�t al-awt�r. From Al-�l�t al-rasadiya li-z�j al-sh�hinsh�hiyya, Library of the Topkapi Palace Museum,Hazine 452, fol. 13b..............................................................................................................................................15Resim 8:Parallactic instrument of Taq� al-D�n. Same reference, Hazine 452, fol. 452, folio 11b.........................15Resim 9:The quadrant made of rulers of Taq� al-D�n. Source: Al-�l�t al-rasadiya li-z�j al-sh�hinsh�hiyya, Libraryof the Topkapi Palace Museum, Hazine 452, fol. 452, folio 12b...........................................................................16Resim 10:Ottoman astronomers at work around Taq� al-D�n at the Istanbul Observatory. Source: IstanbulUniversity Library, F 1404, fol. 57a.......................................................................................................................16Resim 11:Astronomical instruments of Taq� al-D�n. Images taken from Tafs�r ba'dh al-�l�t al-rasadiyya: ..........17Resim 12:Taq� al-D�n and his observatory. Source: Al-�l�t al-rasadiya li-z�j al-sh�hinsh�hiyya, Library of theTopkapi Palace Museum, Hazine 452, fol. 452, folio 17a.....................................................................................18Resim 13:The dioptra of Taq� al-D�n. Same reference, Hazine 452, fol. 452, folio 13a.......................................18Resim 14:Mural quadrant (libna) of Taq� al-D�n. Source: Al-�l�t al-rasadiya li-z�j al-sh�hinsh�hiyya, Library ofthe Topkapi Palace Museum, Hazine 452, fol. 452, folio 9a.................................................................................21Resim 15:The colophon of Tarjum�n al-atibb�' wa-lis�n al-alibb�', The National Library of Medicine inBethesda, Maryland (MS A75, folio 2a)................................................................................................................21

Page 3: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Osmanlılar'da Bilim ve Ulema Tavrı Üzerine DüşüncelerBilindiği gibi Osmanlı'da matbaa ancak 200 yıl gecikmeyle kurulabilmişti. Oysa Avrupa'da

sadece Kanuni ile ilgili 2000 kadar kitap basılmıştı. Bizde ise 1570'te kurulan bir rasathane 10 yıl gibi kısa bir sürede hem de yıktırılarak kapatılmıştı. Devletin gücünün doruğa çıktığı bu zamanda adeta gerilemenin tohumları atılmaktaydı. Fatih gibi hem genişleme hem ilerleme konusunda görevlerini fazlasıyla yerine getirenlere karşın Kanuni sonrası padişahlar gelecek çöküşü hazırlamaktaydılar. Oysa Fatih Ali Kuşçu adlı bir gökbilimciyi Semerkant'ta eğitime göndererek İstanbul'da görevlendir-mişti. Kendisi mühendis diye bilinir, Tophane sırtlarından gemileri aşırttığı da söylenir. Fatih İstan-bul'da ilk üniversite sayılacak çalışmalar da başlatmıştır. Bunu ortaasyadan beri süren geleneksel ileri Türk eğitiminden kazandıklarıyla başarmıştı. İnancın da bilimin de yeri inkar edilmiyordu o zamanlar. Demir teknolojisinin ilk uygulayıcıları Türkler olmuşlar ve astronomi, matematik gibi çağın bilim dalları diğer Türk devletleri zamanında hep yerini bulmuştur. Gelelim Fatihten 100 kadar yıl sonra ne olduğuna. Batıda bu sıralar aydınlanma başlamış, üniversiteler çoğalıyor, matbaalar kurul-muş ve basılan kitaplar artık milyonlara erişmiş. Bizde ise matbaaya izin verilmiyor, ileri bir bilim yuvası olan rasathane kapatılıyor. “Ulemeya sormak” la sevap yapacağını düşünürken bilime hakaret edip toplumsal sorumluluklarını unutmakla aslında büyük günaha girdiğinin farkında bile olmayan zavallı padişahlar... Osmanlılar'ın kuvvetli yanları gibi bu zayıf yönü de unutulmamalıdır.

Belli ki batıda ne oluyorsa belki fazlası Osmanlı'da da olacaktı, daha da gelişecekti. Aslında başlangıç olumluydu. 1570 yılındaki torunu da Fatih dedesinin başlattığı üniversiteye ek olarak bir rasathaneye karar verdi. Bilindiği gibi Ali Kuşçu adlı bilim adamı Fatih tarafından İstanbul'da görevlendirilmişti. Hem de ne tesadüf, dedesinin gemi yürüttüğü aynı Tophane sırtlarında kuruldu Takiyüddin'in Rasathanesi. Takiyüddin Mısır'da yetişmişti. Semerkant'ta ki bilimsel birikim, Memlük-lüler üzerinden İstanbul'a taşınmaktaydı. Osmanlılar kendisinden öncekilerin matematik ve astronomi geleneklerini kazanmaktaydı. Zamanının en ileri bilim adamı sayılan Takiyüddin kısa sürede 9 kadar önemli gözlem aracını tamamlarken 841'i Türkçe 1337 makale de yazılmıştı. Bu anlamda batıdaki yaşıtlarından ileride idiler. İlk kez ondalık kesir kullanımına geçilmiş ve sinüs/kosinüs ile tanjant-kotanjant kavram ve tabloları bilime kazandırılmıştı. Bu gidişle Kepler-Kopernik gibilerinde alkışladı-ğımız buluşların şerefi belki de İstanbul'a kazandırılacaktı. İlk buharlı makina tasarımları yapılmış, yine zamanının en ileri saatlerinden biri gerçekleştirilmişti. Bugünün İsviçresi'nde olan saat teknolo-jisinin İstanbul'da yeralıp gelişmesinin önündeki engel ne yazık ki Fatih gibi dedelerine layık olamamış torunları olmuştur denebilir.

Ama o da ne ? Daha 10 yıl geçmeden yok "meleklerin bacaklarını gözlüyorlar" yok "gökten felaket indiriyorlar" gibi tuhaf söylentiler baskın çıkmaya başlıyor. Daha da acı olan ise buna Fatih'in torunu olacak padişahın da inanıyor olması. Ulemaya sorup sözde "ilahi olur" u alarak, dedesinin kemiklerini sızlatma pahasına Kılıç Ali Paşa'ya yıktırılıyor rasathane. Sormak lazım şimdi, doğuda Biruniler, Uluğ Beyler bilimsel özgürlüklerini tam kullanırken neden acaba İstanbul'da 17. yy'a dayanmışken rasathane yıktırılıyor ? Aradaki tek fark, sanki bizim inancımız eksikmiş gibi 1520'den sonra Arap-Emevi anlayışına yönelmemiz. Tanrı okumayı ve akla uygun davranmayı inancın yanında vazgeçilmez sayarken, açıkça akıldışı yöntemleri sorgulamadan uygulayabiliyoruz. Yapıp geliştirmek, geride kalmamak, matematik ve güncel teknolojiyi desteklemek ve ilerletmek yerine “Ulemeya sormak” yoluyla zamanının en ileri matematik kullanan dallarından birini yokedebiliyoruz.

Rasathane tekrar ancak 300 yıl sonra açılıyor ve yine kısa sürede 31 Mart tecavüzüne uğrayıp tahrib oluyor. Bu irticai tavırlar, Fatih-Kanuni dönemlerinde ilerdeyken 20. yy başında böylesine geri kalmışlığımızın nedenini apaçık göstermektedir. İşte sadece Fatih'e, Kanuni'ye bakıp Osmanlı hakkında fikir yürütmeye çalışanların yanılgıları bu yüzden. Birkaç padişahımız lider olarak çağın onlara yüklediği sorumlulukları Atatürk gibi yerine getirmişlerdir ama çoğunluk sadece yıkımı seyretmişlerdir. Benzer yanılgı Abdülhamit II için de vardır. Döneminde Balkan ve 1. Dünya Savaş'ı için donanma kalmamış idi. Kanuni dedesi zamanında tüm Akdeniz'i kontrol altında tutan Osmanlı donanmasını Haliç'e hapsederek yokolmasına sebep olan biri iyi bir padişah sayılabilir mi ?

İşte Tanrı'nın verdiği aklı ve yeteneği bıraktığı eserlerle kanıtlamış olan Takiyüddin, ülkesine hizmet etme fırsatı elinden alınmamış olsaydı, bilim alanında da nice övünülecek Fatih'ler yetiştirmiş olacağımızdan hiçbir kuşkum yok. Kendisini, yerli-yabancı yabancı yazarların çalışmalarını aktararak anmak istedim. Ekmeleddin İhsanoğlu'na göre Osmanlılar, yeniliklerin farkında olup bunun ancak düzenli ve tutarlı bir araştırma-geliştirme çabasıyla gelebileceğini görememişlerdir. Bu sebeple, karanlıkların ufkun ardında heran tekrar belirebileceğini unutmamamız lazım.

Page 4: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Takiyuddin'in İstanbul Gözlemevi 1 by Yavuz Unat

On altıncı yüzyılın ikinci yarısında, III. Murat döneminde, İstanbul'da Tophane sırtların-da Takiyüddin tarafından kurulan gözlemevinin Osmanlı bilim tarihinde önemli bir yeri vardır. Osmanlı'nın en önemli bilginlerinden olan Takiyüddin el-Râsıd, 1526 yılında Şam'da doğmuş, Mısır ve Şam'da yetişmiştir. 1550 yılında İstanbul'a gelen Takiyüddin, ekonomik nedenlerden dolayı yargı alanında çalışmayı seçerek Mısır'a gitmiş (1555), bir süre yargı görevinde bulun-duktan sonra tekrar İstanbul'a dönmüştür (1570). Bir yıl sonra müneccim başı Mustafa Çele-bi'nin ölümüyle II. Selim tarafından müneccim başılığa getirilen Takiyüddin, bu görevdeyken Hoca Saadettin Efendi ile dostluk kurmuş ve 1574'te Galata Kulesi'nde gözlem çalışmaları-na başlamıştır. 1577 yılında III. Murat'ın fermanlıyla Tophane sırtlarında bir gözlemevi kur-muş, ancak ne yazık ki bu gözlemevi, Şeyhülislam Kadızâde'nin "Gözlemevleri Bulundukları Ülkeleri Felakete Sürükler" şeklindeki fetvası üzerine 1580'de yıkılmış ve bu olaydan beş yıl sonra da Takiyüddin ölmüştür.

Takiyüddin, matematik ve astronomi başta olmak üzere bilimin çeşitli alanlarında ör-neğin optik ve tıp araştırmalar yapmıştır. Özellikle trigonometri alanındaki çalışmaları övgüye değerdir. 16. yüzyılın ünlü astronomu Copernicus (1473-1543) daha sinüs,kosinüs, tanjant ve kotanjantın sözünü dahi etmezken, Takiyüddin bunların tanımlarını vermiş, kanıtlamalarını yapmış ve cetvellerini hazırlamış; ayrıca çok eskiden beri kullanılmakta olan altmışlık kesir-lerin yerine ondalık kesirleri kullanmaya başlamıştır. Aynı zamanda yetenekli bir teknisyendir. Güneş saatleri ve mekanik saatler yapmış; göllerden, ırmaklar ve kuyulardan suları yukarı çıkarmak için çeşitli araçlar tasarlamış ve bunları bir eserinde ayrıntılarıyla tanıtmıştır.

Takiyüddin, 1570 yılında İstanbul'a gelir gelmez gözlemevi kurma arzusunu gerçek-leştirmek üzere dönemin önemli bilginleriyle temasa geçmiş, bu ilgi ve isteği Vezir Sokullu Mehmet Paşa ve Hoca Saadettin tarafından desteklenmiştir. Bu ikisi, III. Murat'ı Takiyüddin'in yönetimi altında bir gözlemevi kurulması konusunda ikna etmeyi başarmışlar, konu sonunda Divân'a götürülerek onaylanmış ve böylece Takiyüddin, padişahın adıyla anılacak bir zîc ha-zırlamakla görevlendirilmiştir (1575).İnşası 1577'de tamamlanan ve bir süre gözlemlere ev sahipliği yapan İstanbul Gözlemevi'nin ömrü ne yazık ki uzun olmamış; bina 1580'de yıktırıl-mıştır. 1577 senesinin Kasım ayında, İstanbul semalarında ünlü 1577 kuyrukluyıldızı göz-lemlenmişti. Takiyüddin kuyrukluyıldız gözlemi vesilesiyle Sultan Murat'a dair kehanetlerde bulunmuş ve bu olayı iyi haberler müjdeleyicisi olarak yorumlayarak, Türk kuvvetlerinin İran-lılara karşı başarılı olacağını söylemiştir. Ancak bu gözlemin ardından İstanbul'da 1578'de bir veba salgını baş göstermiş,gözlemevine karşı olumsuz bir tavır oluşmaya başlamış ve saraydakiler bu fırsattan yararlanarak, bir gözlemevinin kurulduğu her yerde felaketlerin bir-birini kovaladığını Uluğ Bey'in (1394-1449) ölümünü de örnek göstererek kanıtlamaya çalış-mışlardır. Devrin şeyhülislamı Ahmed Şemseddin Efendi padişaha bir rapor sunmuş ve bu raporunda "gözlem yapmanın uğursuz, feleklerin esrar perdesini küstahça öğrenmeye cüret edenin akıbetinin meçhul olduğunu ve eğer bir memlekette zîc hazırlanacak olursa, o mem-leket mamur iken harap hale geleceğini ve devletin binalarının zelzele ile yıkılacağını" bildir-miştir. Bunun üzerine Kaptan-ı Derya Kılıç Ali paşa'ya bir Hatt-ı Hümayun gönderilmiş; bunun sonucunda Kılıç Ali Paşa gözlemevini yıkmıştır. Takiyüddin muhtemelen, Hoca Saadettin Efendi sayesinde hayatını kurtarmıştır.

Bu gözlemevinde 16. yüzyılın en mükemmel gözlem araçlarının inşa edildiğini biliyo-ruz. Yapılan araştırmalar, bu gözlemevinde inşa edilen gözlem araçları ile, ünlü astronom Tycho Brahe'nin (1546-1601) Danimarka Kralı Frederic H'nin himayesinde Hven'de 1576 yı-lında kurduğu gözlemevindeki gözlem araçları arasında tam bir benzerlik olduğunu göster-miştir.

1 http://www.akat.org/ast_tarihinden/takiyuddin.html

Page 5: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Bu aletler; gökcisimlerinin enlem ve boylamlarının bulunmasında kullanılan "zât el-halâk" (halkalı araç, ar-millary sphere), yıldızların meridyen geçişlerini gözlemekte kullanılan duvar kadranı (libne, mural quadrant), gökcisimlerinin yükseklik ve azimutlarını bulmaya ya-rayan "zât el-semt" ve "l-irüfâ" (azimut yarım halkası, azimuthal semicircle), her yönde yük-seklik ölçebilen "zât el-şu'beteyn" (cetvelli araç, turquetuni), yıldızların yükseklik ve zenit yük-sekliklerini ölçmeye yarayan tahta cetvelden yapılmış "rub-ı mıstara" (rub-ı defe, tahta kad-ran, cetvelli kadran), Güneş'in ve Ay'ın çaplarını, Güneş ve Ay tutulmalarını hesap etmekte kullanılan "zât el-sakbeteyn" (iki delikli araç, dioptra), ılım noktalarının (ekinoks) saptanma-sına yarayan ve Takiyüddin'in kendi icadı olan "zât el-evtar" (kirişli araç), açısal yükseklik öl-çen "müşebbehe bi'l-menâtık" (mushabbaha bi'l-manâ-tık) ve aletlerin dakikliğini artırmak için kullanılan "sindi cetveli"dir. Bu aletler dışında Takiyüddin mekanik saati de kullanmıştır. Âlât-ı Rasadiydde ve Sidret el-Müntehâda. saatten bir astronomik alet olarak söz edilir. Bu saatlerin en önemli özelliği, dakik olmaları; dakikayı ve saniyeyi verebilmeleridir. Avrupa'da ilk dakika ve saniye bölümlenmesi, 1550 'li yıllarda yapılmıştır. Takiyüddin de, 1556 yılında kaleme aldığı el-Kevâkib el-Düriyye adlı eserinde "daki-ka taksimat'ından söz etmiştir.

Yıldızların sağ açıklıkları, Güneş'le yıldızlar arasında geçen süreyle ölçülür. Bunun için de dakik saatlere ihtiyaç vardır. Saatler, ancak 16. yüzyılın ikinci yansında bir gözlem aracı olarak kullanılabilecek dakikliğe ulaşabilmişlerdir.

Takiyüddin'in İstanbul Gözlemevi'nde kullandığı saatTycho Brahe, gözlem amacıyla üç saat yaptırtmıştır. Takiyüddin de gözlemevinde

saati bir gözlem aracı olarak kullanmıştır. Âlât-ı Rasadiye'de Batlamyus'un (MS 150'ler), "Zamanı dakik olarak ölçmeyi başarsam, gözlemde tamamiyle bir tasarruf yapabilirdim" dediği nakledilir. Takiyüddin, Sidret el-Müntebâ'nın aletler bahsinde de Batlamyus'un dakika bir tarafa, dakiklikte dereceye bile ulaşmak için bir yöntem bulamadığını ve bundan dolayı dakiklikten "sarfı nazar ettiğini" yazar. Buna karşılık Takiyüddin, astronomik saati yapmakla, Batlamyus'un başaramadığını başarmıştır.

Takiyüddin'in kendi icadı olan bu alet, zamanı belirlemek için kullanılan bir tür meka-nik saattir. Sidret el-Müntebâ dan anlaşıldığı üzere, üç ayrı saat makinesi takımını kapsa-maktadır. Her takım, geniş bir rota üzerinde iki akreple bir yelkovanı döndürür. Her üç takımı birden hareket ettiren kuvvet ise, kısa bir ipe bağlanmış olan büyük bir ağırlık tarafından sağ-lanmaktadır. Akrebin biri saati, diğeri derecelere bölünmüş bir daire üzerinde Güneş'in saat açısını, yelkovan ise dakikaları işaret etmektedir. Yelkovanın bulunduğu daire 360'a bölündü-ğünden, her taksimat arası 10 saniyeyi gösterir. Böylece bunun yansını alarak 5 saniyeye kadar zamanı tayin etmek mümkün olabilmektedir.

Takiyüddin'in El-kevâkib el-dühiyye fi ben-gâmâtel-devrivyemm eserİTakiyüddin'in bu yapıtı, İslam dünyasında mekanik saatlere ve saat yapımına ilişkin

bilinen ilk kuramsal eserdir. Kanunî Süleyman devrinde İmparator Ferdinand'ın sefiri olarak Osmanlı İmparatorluğu'na gönderilen Baron Busbecq'in, seyahatnamesinde Türklerin me-kanik saatlere ilgi duymadığını belirtmesinden üç yıl sonra kaleme alınmıştır. Takiyüddin'in cep, duvar, masa saatlerinin yanında astronomik saatlerle gözlem saatlerini de anlattığı bu kitabı, Batı dünyası da dahil olmak üzere, bu yüzyılda bu konuda kaleme alınmış en kap-samlı eserdir.

Kitabın girişinde saatlerin tanımını ve kapsamını veren Takiyüddin, bunları üçe ayırır kum saatleri, su saatleri ve mekanik saatler. Kitabın birinci makalesi, ağırlık sistemine göre çalışan saatlere ilişkin; ikinci makale ise, zemberekli saatlerin yapımı üzerinedir. Makalenin başında, bir zembereğin yapılışı tarif edilir; sonuç bölümünde ise saat yapımının püf nokta-ları verilir. Takiyüddin yine bu kitabında, 1561 senesinde, namaz vakitlerini bildiren bir saat yaptığından söz etmektedir.

Page 6: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Takiyüddin, Kitâb el-Turuk el-Seniyyefî el-Âlât el-Rûhâniyye (Otomatlar Üzerine Yüce Yöntemler, 1585) adlı eserinde de, makalenin başında sözünü etmiş olduğumuz gibi, çeşitli mekanik saatler, kaldıraçlar, göllerden, ırmaklardan ve kuyulardan suları yukarı çıkarmak için çeşitli araçlar ve fıskiyeler tasarlamış ve bunları ayrıntılarıyla tasvir etmiştir. Burada tasvirleri verilen mekanik aletler, hava, boşluk ve denge prensipleri üzerine yapılan çalışmalara dayanmaktadır.

Takiyüddin, kitabın giriş kısmında mekanik bir göksel saatin yapımını anlatır. Bu me-kanik saatle, Ay ve Güneş'in boylamları, hangi ayda ve hangi günde bulunulduğu, Güneş'in hangi burçta olduğu belirlenebilmektedir. Kitabın birinci bölümü, saatler üzerinedir ve bu kı-sımda kum saatleri ve mekanik saatler hakkında bilgi verilir. Bu bölümün ikinci faslı ay saa-tinin, üçüncü faslı ışıklı saatin, dördüncü faslı kum saatinin yapımı hakkındadır.

Kum SaatlerİOrtadoğu kökenli olan kum saatlerinin, ilkçağlardan beri kullanıldığı sanılmaktadır;

Ortaçağ'da -1300lerde- ise yaygın olarak kullanılmışlardır. Bu saatlerde, bir cam bölmedeki kum, dar bir delikten belirli bir zaman diliminde yavaş yavaş alt bölmeye akar ve altta top-lanan kumdan zaman belirlenebilir. Bu saatlerin atası su saatleridir. Kum saatindeki pren-sip su saatindekiyle aynıdır; yalnızca burada suyun yerini kum alır. Kullanımı su saatlerine göre daha kolay olmasına karşın kum saatlerinde saat ölçümü yapmak zordur, zira bu saatler 5, 10, 15, 60 dakika gibi ancak belirli zaman aralıklarını sayacak biçimde geliştirilmişlerdir.

Osmanlılarda bu saatlerin ne zaman kullanılmaya başlandığını bilmiyoruz, ancak denizciliğin yükseliş dönemi olan 16. yüzyıldan itibaren yaygın olarak benimsendikleri bilin-mektedir. Osmanlılarda kum saatlerinin hem astronomide hem de namaz vakitlerinin tayi-ninde kullanıldığı da biliniyor.

UsturlapUsturlap, Güneş ve yıldızların ufuk yüksekliklerini ölçüp buradan zaman hesabı

yapmayı sağlayan bir gözlem aracıdır. 3 ana kısımdan oluşur:

Birinci kısım, genellikle pirinçten yapılan dairesel bir levhadır. Bunun üzerinde göksel kürenin görünen yarısını temsil eden bir veya iki yay ailesi yer alır. Bunlar yükseklik ve azi-mutu gösterirler. Bu iki yay ailesi de yerel ufka göre yerleştirilir.

İkinci kısım, diğerleriyle aynı çapa sahip ek bir levha üzerinde yer alan ve "rete" adı verilen kısımdır. Bu kısım ekliptiğin derecelerini ve önemli sabit yıldızların bir kısmının hari-tasını içerir. Dönüşü, yıldızların gökyüzündeki hareketini temsil eder.

Üçüncü kısım ise birinci levhanın dış kısmı üzerine yerleştirilmiştir ve "alidade" (veya el-hidada) olarak adlandırılır. Birinci levhanın dış kısmına çizilmiş olan taksimatlı kısımdır ve bununla Güneş'in ve gökcisimlerinin yükseklikleri ölçülür.

Usturlap, astronomide gökcisimlerinin yükseklikleri ve zaman hesaplarında oldukça yaygın olarak kullanılmış bir araçtır. Ancak 18. yüzyıldan sonra Avrupa'da kullanılmamış ve Osmanlılarda ise, aynı yıllarda, yapımı usturlaba göre daha kolay olan rub'u tahtası tercih edilmiştir.

Rub'u TahtasıAstronomik amaçlarla yapılan gözlemlerde kullanılan duvar kadranının (libne) taşı-

nabilir şekli olan rub'u tahtası, özellikle muvakkitlerin kullandığı bir zaman ölçme aracıdır. Tahtadan imal edilen bu alet, yıldızların yükseklik ve zenit yüksekliklerini ölçmeye yarayan bir çeyrek dairedir. Aletle ilgili ilk bilgiler, Harezmî'nin (MS 780-850 civarı) Mefatih el-Ulûm adlı eserinde yer alır. Rub'u tahtası üzerindeki "zamaniyye yayları" ile gündüz zamanlarını bul-mak mümkündür. Yine bu alet yardımıyla trigonometrik fonksiyonlar da belirlenebilmektedir.

Page 7: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Kıblenümalar

Kıblenüma, genellikle yolculuklar sırasında kıble yönünün bulunması ve namaz va-kitlerinin belirlenmesine yarayan bileşik bir alettir. Tahtadan ve genellikle pirinçten ve gü-müşten imal edilmiştir ; yuvarlak bir kutu içinde pusula ve Güneş saatinin bir arada bulun-masından oluşur. Mekanik cep saatleri çıkmadan önce yaygın olarak kullanılmış ve bir cep saati gibi ihtiyaçlara cevap vermiştir. Üzerindeki pusula ile yön tayin edilebilmekte, meridyen doğrultusu belirlenebilmekte ve meridyen doğrultusuna yerleştirilen bir gnomon ile gündüz saatleri tespit edilebilmekteydi.

Osmanlılarda çok uzun süreden beri tanınan bu alet, İslam ülkelerinde muhtemelen 11. yüzyıldan itibaren zaman ve yön belirlemede kullanılmıştır. Avrupa'da mekanik saatler ortaya çıkmadan önce, cepte taşınan güneş saatleri mevcuttu. Ancak bu saatlere pusula ilavesi 1500'lü yıllarda yapılmıştır.

Cepte taşınabilecek kadar küçük kıblenümaların yanı sıra, muvakkithanelerde ve gemilerde kullanılmak üzere daha büyük boyutlarda kıblenümalar da yapılmıştır. Bu alet, Osmanlılarda 19. yüzyıl sonlarında mekanik aletlerin ortaya çıkışına kadar kullanılmıştır.

Kaynak: İstanbul, Zaman İçinde İstanbul, Ekim 2004, Sayı 51

Resim 1:Osmanlı'da astronomik gözlemleri yansıtan bir minyatür

Resim 2:1577'de İstanbul'da gözlenen kuyrukluyıldız kayıtları

Page 8: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Takiyuddin 2 (Vikipedi, özgür ansiklopedi)

III. Murat'ın döneminde bir gözlemeviOsmanlı'nın en önemli astronomlarından olan Takiyüddin el-Râsıd (تقي الدين محمد بن معروف Taqī al-Dīn Abū Bakr Muhammad ibn Qādhī Ma'rūf ibn Ahmad al-Shāmī ,الشامي السعديal-'Asadī al-Rāsid), 1526 yılında Şam'da doğmuş, Mısır ve Şam'da yetişmiştir. 1550 yılında İstanbul'a gelen Takiyüddin, 1577 yılında III. Murat'ın fermanıyla Tophane sırtlarında bir göz-lemevi kurmuştur. Çağdaşı olan Tycho Brahe ile aynı astronomik aletlere sahip olmasına karşın çok daha ileri eserler ortaya koymasına karşın kısa bir süre sonra İstanbul'da çıkan bir veba salgını sonrasında yine padişah fermanıyla kapatılmıştır.

Yaşam öyküsü1521 yılında Şam'da doğdu. Eğitiminden sonra Tennis kadılığına atandı. Kadılığı sıra-

sında yaptığı gözlemler ile ün kazandı. 1571'de Mustafa Çelebi'nin ölümünden sonra II. Se-lim tarafından saray müneccimbaşılığına atandı. 1574 yılında Galata Kulesi'nde gözlem ça-lışmalarına başlamıştır.Hoca Saadettin ve Sokullu Mehmet Paşa'nın desteği ve padişah III. Murat'ın fermanıyla 1577 yılında Tophane sırtlarında Takîyüddîn’in yönetimi altında bir göz-lemevi kurulmuştur.

İstanbul Rasathanesi ilginç bir yıkım yaşamasına rağmen, yıkımın nedenine ilişkin el-de fazla veri yoktur. Ancak, rasathanenin yıkılışında 1577 yılında gözlenen kuyrukluyıldızın ve 1578’de baş gösteren veba salgınının nedeni olarak gösterilmesinin, daha da ileri giden çevrelerce Takiyüddin ve rasathane personelinin meleklerin bacaklarını gözlediği yolundaki söylentilerin, şüpheleri artırdığı söylenir. Şeyhülislam Kadızade Ahmet Şemsettin Efendi’nin de bu görüşleri desteklemesi üzerine, padişahın verdiği emirle, Rasathane 1580 yılında Kılıç Ali Paşa’ya top atışlarıyla yıktırıldı.

EserleriTakiyüddin döneminin önemli bilginlerindendir. Matematik ve Gökbilim başta olmak

üzere birçok alanda araştırmaları vardır. Özellikle trigonometri alanındaki çalışmaları övgüye değerdir. 16. yüzyılın ünlü astronomu Kopernik, sinüs fonksiyonunu kullanmamış, sinüs, kosinüs, tanjant ve kotanjanttan söz etmemiştir; oysa Takiyüddin bunların tanımlarını vermiş, kanıtlamalarını yapmış ve cetvellerini hazırlamıştır.

Takiyüddin, trigonometrik fonksiyonların kesirlerini, ilk defa ondalık kesirlerle göster-miş ve birer derecelik fasılalarla 1 dereceden 90 dereceye kadar hesaplanmış sinüs ve tan-jant tabloları hazırlamıştır. Bu dönemde, logaritma tabloları veya hesap makineleri olmadığı için, trigonometrik hesaplamalarda ya bu cetveller ya da rub, yani “trigonometrik çeyreklik” denilen basit bir alet kullanmıştır.

Takiyüddin’in aritmetik alanındaki çalışmaları da oldukça önemlidir. Kendisine özgü pratik bir rakamlama sistemi geliştirmiş ve çok eskiden beri kullanılmakta olana altmışlık ke-sirlerin yerine ondalık kesirleri kullanmaya başlamıştır. Takiyüddin, ondalık kesirleri kuramsal olarak incelemiş ve bunlarla dört işlemin nasıl yapılacağını örnekleriyle göstermiştir. Batı’da, bu düzeye, yaklaşık on sene sonra yazılmış olan (1585) Simon Stevin’in (1548 - 1620) eseri ile ulaşılabilmiştir.

Ondalık kesirleri, Uluğ Bey’in Semerkand Gözlemevi’nde müdürlük yapan Gıyâsüddin Cemşid el-Kâşi’nin Miftâhü’l-Hisâb (Aritmetiğin Anahtarı, 1427) adlı yapıtından öğrenmiş olan Takiyüddin’e göre, el-Kâşi’nin bu konudaki bilgisi, kesirli sayıların işlemleriyle sınırlı kalmıştır; oysa ondalık kesirlerin, trigonometri ve astronomi gibi bilimin diğer dallarına da uygulanarak

2 http://tr.wikipedia.org/wiki/Takiyuddin

Page 9: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

genelleştirilmesi gerekir.

Acaba Takiyüddin’in ondalık kesirleri trigonometri ve astronomiye uygulamak isteme-sinin gerekçesi nedir? Osmanlıların kullanmış oldukları hesaplama yöntemlerini, yani Hind Hesabı denilen onluk yöntemle Müneccim Hesabı denilen altmışlık yöntemi tanıtmak maksa-dıyla yazmış olduğu "Bugyetü’t-Tüllâb min İlmi’l-Hisâb" (Aritmetikten Beklediklerimiz) adlı çok değerli yapıtında Takiyüddin, ondalık kesirleri altmışlık kesirlerin bir alternatifi olarak göster-dikten sonra, dokuz başlık altında, ondalık kesirli sayıların iki katının ve yarısının alınması, toplanması, çıkarılması, çarpılması, bölünmesi, karekökünün alınması, altmışlık kesirlerin ondalık kesirlere ve ondalık kesirlerin altmışlık kesirlere dönüştürülmesi işlemlerinin nasıl yapılacağını birer örnekle açıklamıştır.

Ancak Takiyüddin’in tam sayı ile kesrini birbirinden ayırmak için bir simge kullan-madığı veya geliştirmediği görülmektedir; örneğin 532.876 sayısını, “5 Yüzler 3 Onlar 2 Birler 8 Onda birler 7 Yüzde birler 6 Binde birler” biçiminde veya “532876 Binde birler” biçiminde sözel olarak ifade etmekle yetinmiştir.

Ayrıca, yüzbinler basamağı ile yüzbinde birler basamağı arasında kalan kesirli sayı-ların kolayca mertebelendirilebilmesi, yani tam ve kesir kısımlarının birbirlerinden ayrıla-bilmesi için bir tablo düzenlemiştir. Çarpma, bölme ve karekök alma işlemlerinden sonra sonuç sayısının tam ve kesir kısmını anlayabilmek için bu tabloya bakmak yeterlidir. Yalnız bu tablonun işlemlerde sağlayacağı kolaylık, ondalık simgesinin sağlayacağı kolaylıktan daha fazla değildir.

Takiyüddin, bu yapıtında göksel konumların belirlenmesinde kullanılan altmışlık yönte-min hesaplama açısından elverişli olmadığını bildirir; çünkü altmışlık yöntemde, kesir basa-makları çok olan sayılarla çarpma ve bölme işlemlerini yapmak çok vakit alan bıktırıcı ve yıldırıcı bir iştir; bugün kullandığımız onluk kerrat cetveline benzeyen altmışlık kerrat cetveli bile bu güçlüğün giderilmesi için yeterli değildir. Oysa onluk yöntemde, kesir basamakları ne kadar çok olursa olsun, çarpma ve bölme işlemleri kolaylıkla yapılabileceği için, Ay ve Gü-neş’in yanında gözle görülebilen Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn’ün gökyüzündeki devinimlerini gösterir tabloları düzenlemek ve kullanmak eskisi kadar güç olmayacaktır.

Bu önerisiyle gökbilimcilerinin en önemli güçlüklerinden birini gidermeyi amaçlayan Takiyüddin, açıları veya yayları ondalık kesirlerle gösterirken, bunların trigonometrik fonk-siyonlarını altmışlık kesirlerle gösteremeyeceğini anlamış ve ondalık kesirleri trigonometriye uygulamak için "Sidretü’l-Müntehâi’l-Efkâr fi Melekûti’l-Feleki’d-Devvâr" (Gökler Bilgisinin Sınırı) adlı yapıtında birim dairenin yarıçapını 60 veya 1 olarak değil de, 10 olarak aldıktan sonra kesirleri de ondalık kesirlerle göstermiştir.

Zâtü’l-Ceyb olarak bilinen bir gözlem aletini tanıtırken, “Bir cetvelin yüzeyini altmışlı sinüse göre, diğerini ise bilginlere ve gözlem sonuçlarının hesaplanmasına uygun düşecek şekilde kolaylaştırıp, yararlılığını ve olgunluğunu arttırdığım onlu sinüse göre taksim ettim.” demesi bu anlama gelmektedir.

Takiyüddin, ondalık kesirlerin trigonometri ve astronomiye nasıl uygulanabileceğini kuramsal olarak gösterdikten sonra, 1580 yılında bitirmiş olduğu Teshilu Zici’l-A’şâriyyi’ş-Şâhinşâhiyye (Sultanın Onluk Yönteme Göre Düzenlenen Tablolarının Yorumu) adlı kata-logunda uygulamaya geçmiştir. İstanbul Gözlemevi’nde yaklaşık beş sene boyunca yapılmış gözlemlere göre düzenlenen bu katalog, diğer kataloglarda olduğu gibi kuramsal bilgiler içer-mez; yalnızca Yermerkezli sistemin ilkelerine uygun olarak belirlenmiş gezegen konumlarını gösterir tablolara yer verir.

Takiyüddin 1584 yılında İstanbul’da tamamlamış olduğu Ceridetü’d-Dürer ve Hari-detü’l-Fiker (İnciler Topluluğu ve Görüşlerin İncisi) adlı başka bir yapıtında, son adımı atmış ve birim dairenin yarıçapını 10 birim almak ve kesirleri, ondalık kesirlerle göstermek koşu-luyla bir Sinüs - Kosinüs Tablosu ile bir Tanjant - Kotanjant Tablosu hesaplayarak matema-

Page 10: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

tikçilerin ve gökbilimcilerin kullanımına sunmuştur. Eğer Takiyüddin bu tabloları hazırlanırken birim uzunluğu 10 birim olarak değil de, 1 birim olarak benimsenmiş olsaydı, bugün kullan-makta olduğumuz sisteme ulaşmış olacaktı.

Batı’da ondalık kesirleri kuramsal olarak tanıtan ilk müstakil yapıt, Hollandalı matema-tikçi Simon Stevin (1548-1620) tarafından Felemenkçe olarak yazılan ve 1585′de Leiden’de yayımlanan De Thiende’dir (Ondalık). 32 sayfalık bu kitapçıkta, Stevin, sayıların ondalık ke-sirlerini gösterirken hantal da olsa simgelerden yararlanma yoluna gitmiş ve ondalık kesirleri, uzunluk, ağırlık ve hacim gibi büyüklüklerin ölçülmesi işlemlerine de uygulamıştır. Ancak, De Thiende’de ondalık kesirlerin trigonometri ve astronomiye uygulandığına dair herhangi bir bulgu yoktur. Bu durum, Takiyüddin’in yapmış olduğu araştırmaların matematik ve astronomi tarihi açısından çok önemli olduğunu göstermektedir. Takiyüddin cebirle de ilgilenmiş ve ikin-ci derece denklemlerinin çözümünde aritmetiksel yolu izlemiştir.

Takiyüddin başarılı çalışmalar sergilediği bir diğer alan olan optik konusunda Göz ve Bakış Bahçelerinin Işığı Üzerine Kitap (Kitâbu Nur-i Hadakati’l-Ebsâr ve Nur-i Hadikati’l-Enzâr) adlı bir yapıt kaleme almıştır. Bu kitabın dikkat çekici yönü, temel dokusunun İslâm Dünyası’nda yaklaşık sekiz yüzyıl önce başlatılmış olan köklü ve başarılı optik çalışmalar sonucu elde edilmiş temel argümanlar, problemlerden oluşturulmuş olmasıdır.

Öyle ki, elde edilen yüksek düzey, 17. yüzyıla kadar batıda güncelliğini koruyan temel tartışmaların çerçevesini oluştururken, aynı şekilde, Osmanlı İmparatorluğu’nda da bütün canlılığıyla etkinliğini sürdürmüştür. Bu durumu anlamak ve anlamlandırmak zor değildir. Çünkü 17. yüzyıla kadar batıda optik konusunda egemen olan görüş İbnü’l-Heysem’in bir tür gelenek haline dönüşmüş olan görüşleridir. Bu görüşte temel olan düşüncenin iki boyutu vardır:

1. Optik problemlerin tam anlamıyla birer geometri problemine dönüştürülerek konunun geometrik olarak incelenmesi;

2. Problemin aynı zamanda nedensel olarak açıklanmasıdır. Ayrıca bu iki temel düşünce ayrıntılı ve çok ustalıklı olarak düzenlenmiş deneylerle de desteklenmiştir.

Bu tarz bir araştırma modeli çeviriler yoluyla batıya aktarılırken, doğuda ise 14. yüzyıl-da Kemâlüddin el-Fârisi’nin Optiğin Düzeltilmesi adlı ayrıntılı yorum kitabıyla daha yüksek düzeyli tartışmalara olanak ve zemin hazırlanmıştır. Daha sonra 1579 yılında bu kez Taki-yüddin, hem İbnü’l-Heysem’in hem de Kemâlüddin el-Fârisi’nin çalışmalarına dayanarak Kitâbu Nûr’u yazmıştır.

Kitap bir giriş ve üç ana bölümden oluşmaktadır. Kitapta tartışılan temel konular, ışık, görme, ışığın göze ve görmeye olan etkisi ve ışıkla renk arasındaki ilişki, ışığın farklı ayna türlerinde uğradığı değişimler, yansıma kanunun deneysel olarak kanıtlanması, farklı ortam-ların ışık üzerine etkileri ve kırılmadır.

Takiyüddin’in temel düşüncesini ışığın doğrusal çizgilerde ancak küresel olarak yayıl-dığı savına dayandırmıştır. Bu tür bir ışık tasarımı İslâm Dünyası’nda konuya getirilmiş yeni bir bakış açısıdır ve bu bakımdan önem taşımaktadır.

Kitapta ele alınan diğer bir konu da yansımadır. Burada ışığın aynalarda uğradığı de-ğişimler ve çeşitli aynalarda görüntünün nasıl oluştuğu deneysel olarak tartışılmıştır. Kırılma konusunda ise yoğunluğu farklı ortamlarda ışığın uğradığı değişimleri inceleyen Takiyüddin, yaptığı bütün deneysel ve matematiksel irdelemeler sonucunda, kırılma kanununu bulama-mıştır. Fakat konuyu tamamen geometrik olarak ele alan, trigonometriyi işin içine sokmayan ve açılar arasında oranlar ya da eşitsizlikler kurmak yoluna dayanan değişik bir yaklaşım getirmeye çalışmıştır.

Takiyüddin aynı zamanda yetenekli bir teknisyendir. Güneş saatleri ve mekanik saatler yapmıştır. Cep, duvar, masa saatlerinin yanında astronomik saatlerle gözlem saatlerini anlat-

Page 11: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

tığı Mekanik Saat Yapımı adlı kitabı, Batı Dünyası da dahil olmak üzere, bu yüzyılda bu ko-nuda kaleme alınmış en kapsamlı kitaptır.

Takiyüddin, ayrıca göllerden, ırmaklardan ve kuyulardan suları yukarı çıkarmak için çeşitli araçlar tasarlamış ve bunları bir eserinde ayrıntılarıyla tasvir etmiştir. Araştırmalar, Takiyüddin’in ağabeyi olan Necmeddin ibn Marûf’un da iyi bir bilim adamı olduğunu ve özel-likle astronomi ile ilgilendiğini ortaya koymuştur.

[Notlar : Takiyüddin'in eserlerini muhafaza çalışmaları ]Takiyüddin’e ait el yazmalarının bir bölümü Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi

ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nde bulunmaktadır. Enstitü’nün UNESCO’yla (Birleşmiş Mil-letler Eğitim Bilim ve Kültür Organizasyonu) birlikte yürüttüğü "Memory of the World" projesi çerçevesinde, Takiyüddin’e ait el yazmalarının da içinde bulunduğu 821 Türkçe, 414 Arapça ve 102 Farsça, toplam 1337 eser mikrofilmleri çekilerek CD- Rom üzerinde kataloglanmak-tadır. Takiyüddin’in diğer eserleri başka kütüphanelerin raflarındadır.

Kaynakça

1. Yavuz Unat, "Takîyüddîn el-Râsıd’ın Gözlemleriyle İstanbul Semalarında Zaman", P-Sanat, Kültür, Antika Dergisi, Zaman ve Sanat, Sayı 28, Kış 2003, s. 80–97

2. Yavuz Unat, "Tâkiyüddîn ve İstanbul Gözlemevi (Rasathanesi)", Türkler, Cilt 11, Yeni Türkiye Yayınları, Editörler: Hasan Celâl Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara 2002, s. 277–288

3. Yavuz Unat, “Time in The Sky of Istanbul, Taqî al Dîn al-Râsid’s Observatory”, Art and Culture Magazine, Time in Art, Winter 2004/Issue 11, pp.86–103

4. Yavuz Unat, "Türk Teknoloji Tarihinden İki Örnek: Cezerî ve Takiyüddîn", 1. Türk Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi Bildirileri (15-17 Kasım 2001), Türk Teknoloji Tarihi, Yayına Hazırlayanlar: Emre Dölen, Mustafa Kaçar, İstanbul 2003, s. 75-94 Halk Sahnesi Oyuncuları sitesi

Dış BağlantılarDr. Salim Ayduz, Taqi al-Din Ibn Ma’ruf: A Bio-Bibliographical Essay (İngilizce)

Page 12: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Taqī al-Dīn Ibn Ma'rūf: A Bio-Bibliographical Essay by Dr. Salim Ayduz 3

Table of contents1. Biographical outline2. Istanbul observatory3. Astronomical instruments of the observatory4. Manuscripts of Taqī al-Dīn's works

4.1. Mathematics4.2. Astronomy4.3. Mechanics

5. Optics6. Various7. References

Taqī al-Dīn ibn Ma'rūf was a major Ottoman scientist who excelled in science in the second half of the 16th century. From 1571, he settled in Istanbul, the capital of the Ottoman Empire and excelled in several scientific fields such as mathematics, astronomy, engineering and mechanics, and optics. He was the author of several texts, some of which manuscripts survived and are at present the subject of thorough studies in the history of science. One of his books, Al-Turuq al-saniyya fi al-alat al-ruhaniyya (The Sublime Methods of Spiritual Machines), described the workings of a rudimentary steam engine and steam turbine, predating the more famous discovery of steam power by Giovanni Branca in 1629. Taqī al-Dīn is also known for the invention of a 'monobloc' six cylinder pump, for his construction of the Istanbul observatory, and for his astronomical activity there for several glorious years until the observatory was closed.

1. Biographical outlineTaqī al-Dīn Abū Bakr Muhammad ibn Qādhī Ma'rūf ibn Ahmad al-Shāmī al-'Asadī al-

Rāsid (1526-1585), was an Ottoman astronomer originary from Damascus who worked in Istanbul. Known as al-Rāsid (the observer) because of his fame as astronomer and especially as observer and head of the known Istanbul observatory, he excelled also in other scientific branches, from mathematics and optics to mechanics and engineering.

Taqī al-Dīn was born in Damascus in 1526. He worked for a time as a judge and teacher at Nablus (in Palestine), Damascus and Cairo. During his stay in Egypt and Damascus, he produced some important works in the fields of astronomy and mathematics. In 1570, he came to Istanbul from Cairo, and one year later (1571-2) was appointed chief astronomer (Munajjimbashi) upon the death of Chief Astronomer Mustafa b. Ali al-Muwaqqit4. Taqī al-Dīn maintained close relations with many important members of the ulema and statesmen, chief among whom was Hoca Sadeddin, and was presented to Sultan Murad by the Grand Vizier Sokullu Mehmed Pasha5.

2. Istanbul observatoryTaqī al-Dīn informed Sultan Murād, who had an interest in astronomy and astrology

3 http://muslimheritage.com/topics/default.cfm?ArticleID=9494 Ihsan Fazlioglu, "Alī al-Muwaqqit: Muslih al-Dīn Mustafā ibn ‘Alī al-Qustantīnī al-Rūmī al-Hanafī al-

Muwaqqit", in Biographical Encyclopaedia of Astronomers, ed. Thomas Hockey, New York: Springer, 2007, I, 33.

5 H. Mordtmann, "Das Observatorium des Taqi ed-din zu Pera," Der Islam 12 (1913): 93; Ramazan Sesen, "Meshur Osmanli Astronomu Takiyüddin El-Râsid'in Soyu Üzerine," Erdem 4, no. 10 (1988): 165-171; Cevat Izgi, Osmanli Medreselerinde Ilim, vol. 1 (Istanbul: Iz Yayincilik, 1997): 301-302, 327, 192; Izgi, vol. 2, 128-132; Salim Aydüz, "Takiyüddin Râsid," Yasamlari ve Yapitlariyla Osmanlilar Ansiklopedisi, vol. 1 (Istanbul: Yapi Kredi Yayinlari, 1999): 603-605.

Page 13: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

that the Ulug Bey Astronomical Tables contained certain observational errors, resulting in errors in calculations made on the basis of those tables. Taqī al-Dīn indicated that these errors could be corrected if new observations were made and proposed that an observatory be built in Istanbul for that purpose. Sultan Murād was very pleased to be the patron of the first observatory in Istanbul and asked that construction began immediately. He also provided all the financial assistance required for the project. In the meantime, Taqī al-Dīn pursued his studies at the Galata Tower, which he continued in 1577 at the partially completed new observatory that he called Dār al-Rasad al-Jadīd (the New Observatory). He founded the first observatory in Istanbul during the reign of Ottoman Sultan Murad III (1574-1595) which housed a library, comprising mainly books on astronomy and mathematics.

Resim 3:Sextant (mushabbaha bi-'l-manātiq) of Taqī al-Dīn. From Al-Ālāt al-rasadiya li-zīj al-shāhinshāhiyya, Library of the Topkapi Palace Museum, Hazine 452, fol. 14b.

Resim 4:Observational clock. Same reference, Hazine 452, fol. 16a.

The observatory, consisting of two separate buildings, one large and one small, was constructed at a location in the higher part of Tophane in Istanbul. Taqī al-Dīn had the instru-ments used in the old Islamic observatories reproduced with great care. In addition, he invented some new instruments which were used for observational purposes for the first time. The observatory had a staff of sixteen people-eight "observers" (rāsid), four clerks, and

Page 14: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

four assistants 6.The observatory was designed to provide for the needs of the astronomers and inclu-

ded a library and certainly a workshop for the design and the production of instruments. This institution was conceived as one of the largest observatories in the Islamic world and was completed in 1579. It was comparable to Tycho Brahe's (1546-1601) Uranienborg observa-tory built in 1576. There is a striking similarity between the instruments of Tycho Brahe and those of Taqī al-Dīn. In his astronomical tables, called the Sidratu Muntaha 'l-afkār fī malakut al-falak al-dawwār (Culmination of Thoughts in the Kingdom of Rotating Spheres), Taqī al-Dīn states that he started activities on astronomy in Istanbul with 15 assistants in 1573 7. The observatory continued to function until 22 January 1580, the date of its destruction. Religious arguments were put forth to justify this action, but it was really rooted in certain political conflicts 8.

Resim 5:Azimuthal semicircle (dhāt al-samt wa'l-irtifā') of Taqī al-Dīn. Same reference, Hazine 452, fol. 452, folio 10a.

Resim 6:Mechanical clock of Taqī al-Dīn. Image taken from Sifat ālāt rasadiya bi-naw'in ākhar. Source: Kandilli Rasathanesi El Yazmalari 1: Türkçe Yazmalar, proje sorumlusu: Günay Kut, Istanbul: Bogaziçi Üniversitesi Yayinevi, 2007, p. 122.

6 Ahmet Süheyl Ünver, Istanbul Rasathânesi (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1986), 43-47. 7 Topkapi Palace Museum Library, MS Hazine 465/1. In addition, see Sevim Tekeli, "Trigonometry in Two

Sixteenth Century Works: The De Revolutionibus Orbium Coelestium and the Sidra al-Muntaha", History of Oriental Astronomy (Cambridge: Cambridge University Press, 1987), 209-214.

8 Sevim Tekeli, "Istanbul Rasathânesinin Araçlari," Arastirma 11 (1979): 29-44; Sevim Tekeli, "Takiyüddin'de Kiris 2° ve Sin 1° nin Hesabi," Arastirma 3 (1965): 123-127; Sevim Tekeli, "Takiyüddin'in Delos Problemi ile ilgili Çalismalari," Arastirma 6 (1968): 1-9; Sevim Tekeli, "Takiyüddin'in Sidret ül-müntehasinda Aletler Bahsi," Belleten 30, no. 98 (1961): 213-227.

Page 15: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

3. Astronomical instruments of the observatoryThe followings instruments were among those used in the observatory to perform observations:

1) An armillary sphere;2) A mural quadrant; 3) An azimuthal quadrant; 4) A parallel ruler; 5) A ruler-quadrant or wooden quadrant;6) An instrument with two holes for the measurement of apparent diameters of heavenly bodies and eclipses;7) An instrument with chords to determine the equinoxes, invented by Taqī al-Dīn to replace the equinoxial armillary;8) A mushabbaha bi'l-manātiq, another instrument of his invention, the nature and function of which is not yet explained;9) A mechanical clock with a train of cogwheels;10) A sunaydi ruler, apparently a special type of instrument of an auxiliary nature, the function of which was explained by Alauddin al-Mansur.

Resim 7:Dhāt al-awtār. From Al-Ālāt al-rasadiya li-zīj al-shāhinshāhiyya, Library of the Topkapi Palace Museum, Hazine 452, fol. 13b.

Resim 8:Parallactic instrument of Taqī al-Dīn. Same reference, Hazine 452, fol. 452, folio 11b.

Taqī al-Dīn invented new observational instruments that were added to the array of those already in use for observation in the Islamic world. Among the instruments invented by Taqī al-Dīn in the observatory were the following:

• The Sextant (mushabbaha bi-'l manātiq): used to measure the distances between the stars. Taqī al-Dīn's mushabbaha bi'l manātiq and Tycho Brahe's sextant should be considered among the great achievements of the 16th century astronomy. A mushabbaha bi-l manātiq is composed of three rulers. Two of them are attached as the rulers of triquetrum. An arc is attached to the end of one of the rulers. Taqī al-Dīn made this instrument to observe the radius of Venus that was mentioned in the tenth book of Ptolemy's Almagest 9.

• The Dhāt al-awtar: designates the spring and autumn equinoxes. Some astronomers set up a ring, which was not divided, parallel to the equator to designate this. Taqī al-Dīn invented his instrument in the new observatory. The instrument was composed of

9 Sevim Tekeli, "Astronomical Instruments for the Zîj of Emperor," Arastirma 1 (1963): 86-97.

Page 16: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

a base in the form of a rectangle and four columns. The two columns were set on the base so that a string was stretched between them. One of them was equal to the cosine of the latitude of the country and the other to the sine. A hole was made on each of these parts according to this proportion. A rope was hung from these holes with a plumb 10.

• The astronomical clock: Taqī al-Dīn used a mechanical clock, which he made himself for his observations, and a wooden wall dial, which he set up in the observatory. This clock was more precise than those previously used and considered to be one of the most significant inventions in the field of applied astronomy in the 16th century. It is described as folows in The Astronomical Instruments for the Emperor's Table: "The ninth instrument is an astronomical clock. The following statement is recorded from Ptolemy: ‘I would have been able to establish a great regularity in method if I was able to measure the time precisely'. Now Taqī al-Dīn planned, with the help of God, the astronomical clock by the command of the Sultan, God perpetuates his ruling days. Thus, he was able to do what Ptolemy had failed to do". In addition, in Sidrat al-muntaha, Taqī al-Dīn said: "we built a mechanical clock with a dial showing the hours, minutes and seconds and we divided every minute into five seconds 11."

Resim 9:The quadrant made of rulers of Taqī al-Dīn. Source: Al-Ālāt al-rasadiya li-zīj al-shāhinshāhiyya, Library of the Topkapi Palace Museum, Hazine 452, fol. 452, folio 12b.

Resim 10:Ottoman astronomers at work around Taqī al-Dīn at the Istanbul Observatory. Source: Istanbul University Library, F 1404, fol. 57a.

10 7. Ibid. 11 Aydin Sayili, The Observatory in Islam (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1991), 289-305; Aydin Sayili, "Alauddin

Mansur'un Istanbul Rasathânesi Hakkindaki Siirleri," Belleten 20, no. 79 (1956): 414, 466.

Page 17: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

When we compare the instruments that Taqī al-Dīn used in his observatory with those used by Tycho Brahe, they are mostly similar, but some of Taqī al-Dīn's are larger and more precise. For example, they both used a mural quadrant (libna) for the observation of the declinations of the sun and the stars. It is said that Taqī al-Dīn preferred a mural quadrant instead of the sudus al-fakhrī and two rings used by the previous astronomers. Taqī al-Dīn's quadrant was formed of two brass quadrants with a radius of six metres each, placed on a wall and erected on the meridian. The same instrument used by Brahe was only two meters in diameter 12.

In his observational work, Taqī al-Dīn integrated the Damascus and Samarkand traditions of astronomy. His first task at the observatory was to undertake the corrections of the Ulug Bey Astronomical Tables. He also undertook various observations of eclipses of the sun and the moon. In September 1578, a comet appeared in the skies of Istanbul for one month; the staff of the observatory set to observe it ceaselessly day and night and the results of the observations were presented to the sultan. Taqī al-Dīn was, as a result of the new methods he developed and the equipment he invented, able to approach his observations in an innovative way and produce novel solutions to astronomical problems. He also substituted the use of a decimally based system for a sexagesimal system and prepared trigonometric tables based on decimal fractions. He determined the ecliptic degree as 23º 28' 40', which is very close to the current value of 23º 27'. He used a new method in calculating solar parameters. In particular, he determined that the magnitude of the annual movement of the sun's apogee was 63'. Considering that the value known today is 61', the method he used appears to have been more precise than that of Copernicus (24 seconds) and Tycho Brahe (45 seconds).

The observatory was witness to a great deal of activity within a short period of time between 1577 and 1580 . Observations undertaken there were collected in a work titled Sidrat Muntahā'l-Afkār fī Malakūt al-Falak al-Dawwār. When compared with those of the contemporary Danish astronomer Tycho Brahe, Taqī al-Dīn's observations are more precise. Furthermore, some of the instruments that he had in his observatory were of superior quality to Tycho Brahe's.

Resim 11:Astronomical instruments of Taqī al-Dīn. Images taken from Tafsīr ba'dh al-ālāt al-rasadiyya:

12 Sevim Tekeli, "Meçhul bir yazarin Istanbul Rasathesi Aletlerinin Tasvirini veren: Alat-i Rasadiye li Zic-i Sehinsahiye Adli Eseri," Arastirma 1 (1963): 12-71.

Page 18: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

4. Manuscripts of Taqī al-Dīn's works4.1. Mathematics1. Book on coinciding ratios in algebra (Kitāb al-nisab al-mutashākkala fī 'l-jabr wa-'l-muqābala): Cairo (Miqat 557/3, 4 f., Taymur Riyada. 140/10), Oxford (I 88/3). It contains a prologue, three sections and an epilogue. 2. Aim of Pupils in the Science of Arithmetic (Bughyat al-tullāb fī ‘ilm al-hisāb): Cairo (Riyada. 1023), Rome (Vatican Sbath 496/2). It is quoted in Qāmūs al-Riyādhiyyāt of Salih Zeki (vol. II, p. 59) and in The History of Mathematical Literature during the Ottoman Period. It is enclosed also in Al-Hisāb al-hindī, a hand book which contains the book Hisāb al-muanjjimīn wa-'l-jabr wa al-muqābala (Süleymaniye library, Carullah, MS 1454, 55 folios). The codex had three chapters: 1) on arithmetic with decimal figures, 2) on arithmetic with sexagesimal figures, 3) on algebra. 3. Book on Projecting Spheres onto a Plane (Kitāb tastīh al-ukar) = Preferred Rule in Foundations of Projecting on a Plane (Dastūr al-tarjīh fī qawā'id al-tastīh) - Cairo (Tal'at miqat 135 - anonymous), Istanbul (Kandilli 415/5, 12 folios). It is mentioned under the first title in Kashf al-Zunūn (II 288, III 226). Treatise on stereographic projection; could be part of an astronomical work. The book is dedicated to Hoca Sa'dettin Efendi and has two chapters. 4. Commentary on "Treatise on Classification in Arithmetic" (Sharh risālat al-Tajnīs fī '1-hisāb): is mentioned in Kashf al-Zunūn (II 208, III 376). Commentary on the treatise Book on Reduction of the Common Denominator in Arithmetic (Kitāb al-Tajnīs fī '1-hisāb) of al-Sakhāwandī.5. Risāla fī tahqīqi mā qālahu 'l-'ālim Giyāthuddin Jamsid fī bayāni 'l-nisba bayna 'l-muhīt wa-'l-qutr (A). Taqī al-Dīn discusses here the ideas of Giyath al-Din Jamshid's book al-Risalat al-muhitiyya (Istanbul, Kandilli, nr. 208/8, 5 f.).6. Exposition of "Book on Spheres" of Theodosius (Tahrīr Kitāb al-ukar li-Thawudhūsiyūs): mentioned in Kashf al-Zunūn (I, 390).

Resim 12:Taqī al-Dīn and his observatory. Source: Al-Ālāt al-rasadiya li-zīj al-shāhinshāhiyya, Library of the Topkapi Palace Museum, Hazine 452, fol. 452, folio 17a.

Resim 13:The dioptra of Taqī al-Dīn. Same reference, Hazine 452, fol. 452, folio 13a.

Page 19: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

4.2. Astronomy7. Fragrance of Spirit on Drawing of Horary [Lines] on Plane Surfaces (Rayhānat al-rūh fī rasm al-sā'āt ‘alā mustawā al-sutūh): Bursa (Haraccioglu 1168/2), Cairo (Falak 3988, Miqat 1140, Fadil Miqat 126, 128, 233, Talat Miqat 182), Istanbul (Suleymaniye Esat 3500, 2033, 2055; Kandilli 132/3, 58, 51; BU Veliyuddin 2305/1; Topkapi Hazine 467/1), Madina (Arif Hikmet 493/2), Oxford (I 881/1, 927), Rome (Vat. 1224), (Kandilli, nr. 123/3, 58 f.); it is quoted in Kashf al-Zunūn (III 524). In addition to those stated above, 5 manuscript copies are mentioned in The History of Astronomical Literature during the Ottoman Period. This book deals with sundials drawn on marble surfaces and their features. It has one prologue and three chapters. It was written in the village of Funduk in Nablus in 1567. This book was commented upon by Taqī al-Dīn's student Sirāj al-Dīn ‘Umar ibn Muhammad al-Fāriskūrī (d. 1610) under the title Nafh al-fuyūh bi-sharh rayhānat al-rūh; the commentary was translated into Turkish by an unknown writer in the beginning of the 17th century.8. Non-perforated Pearls and Roll of Reflections (Jarīdat al-durar wa kharīdat al-fikar): Berlin (5699), Cairo (Miqat 900/2, Talat Miqat 76), Istanbul (Kandilli 183, 184; Topkapi Emanet Hazinesi 1711; Suleymaniye Esad Efendi 1976/2), Tehran (Meclis-i Sena 7572/25). It is a small astronomical table for Cairo written in 1581/1582 for Sa'd al-Din Efendi; it contains sine and tangent tables in decimal fractions. The treatise shows Taqī al-Dīn's scientific abilities and the originality of his contributions. In this work, for the first time we find the use of decimal fractions in trigonometric functions. He also prepared tangent and cotangent tables. According to Taqī al-Dīn, who was the first scholar to succeed in this area, the mathematician Giyāth Jamshīd al-Kāshī (1390 - 1450) tried to solve this problem but failed. (Kandilli, MS 183, 75 folios). Dr. Remzi Demir edited the manuscript as his PhD dissertation 13.9. Book of Ripe Fruits from Clusters of Universal Instrument (Kitab al-thimār al-yāni'a ‘an qutāf al-āla al-jāmi'a): Cairo (Miqat 557/2), Manchester (361/E), Oxford (I 881/2). It is a commentary on the work "Rays of light on operations wit the universal instrument" (al-Ashi'a al-lāmi'a fī 'l-'amal bi-'l-āla al jāmi'a) of Ibn al-Shātir, describing an astronomical instrument invented by the latter. It is composed of one prologue, thirty chapters and one epilogue (Dar al-kutub, Miqat, MS 557/2, 8 folios).10. Poem on Sine [Quadrant] (Manzūmat al-mujayyab) - Treatise on Operations with the Transparent Quadrant (Risāla fī'l-‘amal bi-rub' al-dastūr): Berlin (5834), Cairo (Fadil Miqat 138), Istanbul (Suleymaniye Husnu 135/2, 1 f.), all under the first title. It is a lyric book dealing with the calculations and observations made by the instrument Rub' al-dastūr. There are two commentaries on the book: one made by Taqī al-Dīn himself and the other by an unknown author (Berlin, MS 5834, 10 folios).11. Culmination of Thoughts in the Kingdom of Rotating Spheres (Sidrat muntahā al-afkār fī malakūt al-falak al-dawwār (=al-Zīj al- Shāhinshāhī): Istanbul (Kandilli 56, 208/1, 47 folios, NO 2930; Topkapi Hazine 465/1; BU Veliyuddin 2308/2), Rome (Vat. Sbath 496/1). It is quoted in Kashf al-Zunūn (I 394, III 466, 587). Edition of Chapter III (on astronomical instruments): [Sevim Tekeli, "Takiyüddin'in Sidret ül-müntehasinda Aletler Bahsi", Belleten, Ankara 1961, XXX/98, pp. 228-238]. Turkish translation of the same chapter: Tekeli [ibid] (214-227). These works were prepared according to the results of the observations carried out in Egypt and Istanbul in order to correct and complete Zīj-i Ulugh Beg. In the first 40 pages of the work, Taqī al-Dīn deals with trigonometric calculation. This is followed by discussions of astronomical clocks, heavenly circles, and so forth. Here, he gives information about three eclipses which he observed while he was in Cairo and Istanbul.12. Book on Knowledge of Position of Horary [lines] (Kitab fi ma'rifat wad' al-sa'at): Cairo (VI 154); Composed of 10 chapters, it is mentioned in Kashf al-Zunūn.13. Commentary on His Poem on Conversion of Dates in Different Calendars (Al-Abyāt al-tis'a fī istihrāj al-tawārikh al-mashhūra wa-sharhuhā). Cairo (Fadil Majlis 180/7), Istanbul (Suleymaniye Laleli, 3642/1, 7 f., Lala Ismail 732/6, Hasan Husnu 1135/6; BU Veliyuddin, 2305/6; Topkapi Hazine 467/2). This book contains information about the conversion of calendars from Hijra or to Hijra from other calendars.14. Knowledge on Reckoning of Lunar Stations (Fī ma'rifat hisāb manāzil al-qamar): Beirut (Safa 22). On the calculation of lunar mansions.15. Revision of the Almagest: mentioned in Kashf al-Zunūn (V 388). 16. Revision of the Zīj of Ulugh Beg: mentioned in Kashf al-Zunūn (III 197, 490).17. Treatise on the Azimuth of the Qibla (Risālat samt al-Qibla): mentioned in Kashf al-Zunūn (III 411), it is about finding the direction of the qibla; it has a prologue, one main chapter called a

13 Takiyüddin'in Cerîdet el-Durer ve Harîdet el-Fiker Adli Eseri ve Ondalik Kesirleri Astronomi ve Trigonometriye Uygulamasi, Ankara University, DTC Faculty, Philosophy Department, 1991.

Page 20: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

maqsad and fifteen sections.18. Pearl of the Ordered Simplification of the Calendar (al-Durr (al-‘iqd) al-nazīm fī tashīl al-taqwīm): mentioned in Kashf al-Zunūn (III 197), it is a brief astronomical table on the way to extract the annual calendars through Ulugh Bey Zīj. Cairo (Dar al-Kutub, MS 8008), Oxford (Bodleian, MS 562), Istanbul (Süleymaniye Bagdatli Vehbi, MS 2048/5, 8 folios).19. Uses on Determining the Equator of the Globe and Knowledge of the Sine (Fawā'id fī istikhrāj mintaqat al-kura wa ma'rifat af-jayb): Cairo (Taymur Riyada 10/13).20. Simplification of the Shahinshah Zīj (Tashīl zīj al-a'shāriyya al-shāhinshāhiyya): Patna (2466). In this text, Taqī al-Dīn gave the parts of degree of curves and angles in decimal fractions and carried out the calculations accordingly. Excluding the table of fixed stars, all the astronomical tables in this zīj were prepared using decimal fractions. 21. Daqa'iq Ikhtilaf al-Ufuqayn: Cairo (Talat miqat 211/1, 1 f.); about the difference between real and false horizons. 22. The Brightest Stars for the Construction of Mechanical Clocks (Al-Kawākib al-durriyya fi wadh' al-bankāmat al-dawriyya): Cairo (Miqat 557/1, Sina'a 166/1), Oxford (557), Paris (2478). It was written in 1559 in Nablus and deals with the construction of mechanical clocks and how to use them.23. Al-Mizwala al-Shimāliyya bi-fadli dā'iri ufuqi al-Qustantīniyya: Oxford (Bodleian, March 119), Istanbul (Kandilli, 547, 13 folios). Taqī al-Dīn wrote this book while he was a judge in Nablus to determine the latitude of Istanbul's horizon with a kind of round gnomon; it contains one prologue, three chapters and one epilogue.24. Risāla fī ‘amal āla tursamu bihā al-kawākib ‘alā sathin mustawī: Istanbul (Suleymaniye Yeni Cami 797/3). On the method to draw the map of the sky. 25. Risāla fī al-‘amal bi al-rub' al-Shakāzī: Cairo (Taymur riyada 169/2, Fihris al-azhariyya VI 303), Edirne (Selimiye 691/3), Garrett (4792), Istanbul (Topkapi III Ahmed 3119/4k, 3 f.), Manchester (361/5). There is no certain proof that this treatise was written by Taqī al-Dīn. 26. Risāla fī 'l-ikhtilāf bayna al-muwaqqitān bi-mahrusat al-Qāhira fi dabt qawsay al-nahār wa-'l-layl wa-dā'irat al-fajr wa-'1-shafaq: Istanbul (Kandilli 208/5, 176, 4 f.), Tehran (Meclis-i Sena 7572/38).27. Risāla fī ma'rifat al-'ufuq al-hādith: Istanbul (Kandilli 208/6, 1 f.). It is a notice about the finding of seven horizons.28. Risāla fī sabab ta'akhkhur ghurūb al-Shams: Istanbul (Kandilli 147, 25 f., 140/3). 29. Risāla fi awqāt al-‘ibādāt. -Istanbul (Kandilli 208/4, 2 f.). It is a treatise that mentions how to use the astrolabes to determination of the time. 30. Tafsīr ba'dh al-ālāt al-rasadiyya: Istanbul (Kandilli 208/2, 2 f.). This text in Turkish mentions eight astronomical instruments that were used by the author in his observatory, with beautiful figures. 31. Urjūza li-'1-jayb wa-'1-dharb wa'1-qisma: Istanbul (Uskudar Selim Aga 732m/7, 1 f.; Suleymaniye Huseyin Celebi 748/7, Esad Efendi 3769/10). A poem containing 24 lines on the rules of the Rub' dā'ira (the quadrant). 32. Preferred Rule in Foundations of Projecting on a Plane (Dastūr al-tarjīh fi qawā'id al-tastīh, titled in some sources as al-Dustur al-rajih li Qawa'id al-Tastih): mentioned in Kashf al-Zunūn (II 288, III 226) and extant in manuscripts at Cairo (Talat miqat 135 - anonymous), Giresun"(155/2), and Istanbul (Kandilli 415/5, 208/3, Arkeoloji Muzesi 601). It is about the projection of a sphere onto a plane as well as other topics in geometry. It is a treatise about the sundials made on the surfaces, written in 1576 and dedicated to Hoca Sa'd al-Din Efendi. 33. [Treatise on the Effect of Refraction at the Horizon and of Differences of Opinions of Cairo Timekeepers Thereon]: Cairo (Talat miqat 11 - only the first page), Istanbul (Kandilli 415). 34. [Treatise on the Difference between True and Visible Horizons]: Istanbul (Kandilli 122). 35. Ālāt al-rasadiya li-zīj al-shāhinshāhiyya (T), Library of the Topkapi Palace Museum, Hazine 452. This book gives the list of astronomical instruments used by Taqī al-Dīn in the Istanbul observatory (Topkapi Sarayi Museum Libr., III. Ahmed, nr. 542, 17 folios). See Sevim Tekeli, "Astronomical Instruments for the Zīj of Emperor," Arastirma, Ankara 1963, I, pp. 71-121). 36. Jawāb Su'āl ‘an muthallath min al-'izam gayri qā'im al-zāwiya wa-laysa fī azlā'ihi mā yablugh al-rub' wa-azlā'uhu bi-asrihā, hal yumkinu ma'rifat zawāyāhu (A). (Süleymaniye Libr., Yeni Cami, nr. 797/2, 1 folio). 37. Fawā'id fī istihrāj mintaqat al-kura wa-ma'rifat al-jayb (A) (Teymuriyye, Riyaza, nr. 140/13, 4 folios). 38. Risālat taqwīm al-sana 990 [H]: on the calendar of the year 990 H. (Süleymaniye Library, Izmirli Hakki, MS 2043/1, 21 folios).

Page 21: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

39. Sifat ālāt rasadiya bi-naw'in ākhar (T): Istanbul, Kandilli Library, MS 208/7.

4.3. Mechanics40. The Brightest Stars for the Construction of Mechanical Clocks (al-Kawākib al-durriyya fī wadh' al-bankāmāt al-dawriyya): Cairo (Miqat 557/1, 35 folios, MS Falak 3845, Suway'āt 166/1): it is mentioned in Kasf al-Zunun. With this text, Taqī al-Dīn wrote the first Ottoman book on automatic machines. Composed in 1559 in Nablus. In the foreword, Taqī al-Dīn mentions that he benefited from using Samiz ‘Alī Pasha's private library and his collection of European mechanical clocks. In this work, Taqī al-Dīn discusses various mechanical clocks from a geometrical–mechanical perspective. Sevim Tekeli, The Clocks in Ottoman Empire in 16th Century and Taqi al Din's "The Brightest Stars for the Construction of the Mechanical Clocks". Ankara: T.C. Kültür Bakanligi, 2002.41. On Science of Clepsydras (Fī ‘ilm al-binkāmāt): Oxford (I 968), Paris (2478).

Resim 14:Mural quadrant (libna) of Taqī al-Dīn. Source: Al-Ālāt al-rasadiya li-zīj al-shāhinshāhiyya, Library of the Topkapi Palace Museum, Hazine 452, fol. 452, folio 9a.

Resim 15:The colophon of Tarjumān al-atibbā' wa-lisān al-alibbā', The National Library of Medicine in Bethesda, Maryland (MS A75, folio 2a)

42. The Sublime Methods in Spiritual Devices (al-Turuq al-saniyya fi'1-alat al-ruhaniyya): Cairo (Falak 3845, Miqat 557/4), Dublin (Beatty 5232), Istanbul Kandilli no 96, autograph). Research: [Tekeli, Sevim, "Taqi Al-Din's Method in Finding Solar Equations", ACIHS XI. Sommaires. Varsovie –Cracovie, 1965, 107; Necati Lugal Armagani. 24, 1968, 707-710.], al-Hasan [3]. Treatise in 6 chapters: 1) clepsydras, 2) devices for lifting weights, 3) devices for raising water, 4) fountains and continually playing flutes and kettle-drums, 5) irrigation devices, 6) self-moving spit. In this work, Taqī al-Dīn focuses on the geometrical-mechanical structure of clocks previously examined by the Banū Mūsā and Abū al-'Izz al-Jazarī. In this book he mentions a six cylinder machine which was invented by him to raise waters, and also some machines for lifting the weights. (Taki al-Din al-handasat al-makaniyyat al-Arabiyya ma'a kitab alt-turup al-saniyya fi al-alat al-ruhāniyya (ed. by A. Yusuf al-Hassan), Aleppo 1987). In 1551, Taqī al-Dīn invented an early steam turbine as a prime mover for a

Page 22: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

self-rotating spit. Taqī al-Dīn wrote: "Part Six: Making a spit which carries meat over fire so that it will rotate by itself without the power of an animal. This was made by people in several ways, and one of these is to have at the end of the spit a wheel with vanes, and opposite the wheel place a hollow pitcher made of copper with a closed head and full of water. Let the nozzle of the pitcher be opposite the vanes of the wheel. Kindle fire under the pitcher and steam will issue from its nozzle in a restricted form and it will turn the vane wheel. When the pitcher becomes empty of water bring close to it cold water in a basin and let the nozzle of the pitcher dip into the cold water. The heat will cause all the water in the basin to be attracted into the pitcher and the [the steam] will start rotating the vane wheel again." The History of the literature of natural and applied sciences during the Ottoman Period, (ed. By E. Ihsanoglu and others), Istanbul: IRCICA, 2006, I, 42-44.

43. Risāla fī ‘amal al-mīzan al-tabi'ī (A). It is about weights and measurements and also mentions the scale of Archimedes. (Alexandria, Baladiya [Municipal Library], Majāmi', MS 3762, 4 folios). 5. Optics

44. Book of the Light of the Pupil of Vision and the Light of the Truth of the Sights (Kitab Nūr hadaqat al-ibsār wa-nūr haqīqat al-anzār): Cairo (Riyada. 893), Istanbul (Kandilli 122, Süleymaniye Libr., Laleli, nr. 2558, 72 folios), Oxford (I 930), Tashkent (446/1). Treatise on optics containing investigations on the vision, the light reflection and refraction in 3 parts. It is dedicated to the Ottoman Sultan Murad III (1574-1595). This book dealt with the structure of light, its diffusion and global refraction, and the relation between light and colour 14.6. Various

45. Al-Masābih al-muzhira fī ‘ilm al-bazdara (A). It is about zoology. (Berlin, Gotha, MS 2094, 44 folios).

46. Tarjumān al-atibbā' wa-lisān al-alibbā' (The Interpreter of Physicians and the Language of the Wise concerning Simple Medicaments): This is an alphabetical pharmaco-botanical dictionary. Two of manuscript copies of it are known to be extant: MS A75 in 131 folios at the American National Library of Medicine in Bethesda, Maryland, and MS Mq. 527 in the Staatsbibliothek in Berlin (entry no. 6431 in Ahlwardt catalogue).7. References

• ‘Alā' al-Dīn Mansūr al-Shīrāzī, Shāhinshahnāme. Istanbul University, TY, MS 1404.• ‘Alā' al-Dīn Mansūr, Sehinsahnāme, Istanbul University Library, MS FY 1404. • Al-Hassani, Salim, (2004), "The Machines of Al-Jazari and Taqi Al-Din". • Adivar, Adnan, Osmanli Turklerinde Ilim, Istanbul, 1943. • Al-Hassan, Ahmad Yusuf, Taqi-al-Din and Arabic Mechanical Engineering. With the Sublime

Methods of Spiritual Machines. An Arabic Manuscript of the Sixteenth Century (in Arabic). Aleppo: Institute for the History of Arabic Science, 1976.

• Ālāt rasadiyya li-Zīji al-Shāhinshāhiyya [Istanbul Univesity, TY, MS 1993]. • Ali Cevad, Tarih ve Cografya Lügati, Istanbul 1313. • Aydüz, Salim, "Osmanli Devleti'nde Müneccimbasilik ve Müneccimbasilar", IÜ Sosyal Bilimler

Ens., yüksek lisans tezi, 1993. • Aydüz, Salim, "Takiyüddin Râsid ve Istanbul Rasathânesi", Sizinti, sayi 179, 1993, pp. 516-519. • Aydüz, Salim, "Takiyüddin Râsid," Yasamlari ve Yapitlariyla Osmanlilar Ansiklopedisi, vol. 1

(Istanbul: Yapi Kredi Yayinlari, 1999): 603-605. • Ayvansarayî., Mecmuâ-i Tevârih (hazz. F. Ç. Derin-V. Çabuk), Istanbul 1985. • Beydilli, Kemal, "Stephan Gerlach'in Rûznâme'sinde Istanbul", Tarih Boyunca Istanbul Semineri,

Istanbul 1989, pp. 97-103. • Bir, Atilla ve Mahmut Kayral, "Takiyüddin'in Ipli (Siryakli) Çalar Saati", Otomasyon 23 - Mayis 94,

pp. 70-75. • Bir, Atilla ve Mahmut Kayral, "Takiyüddin'in Siryakli (Ipli) Mekanik Saati", Otomasyon 22 - Nisan

94, pp. 86-90. • Celal Es'ad (Arseven), Eski Galata ve Binalari, Istanbul 1329. • Cevat Izgi, Osmanli Medreselerinde Ilim, (Istanbul: Iz Yayincilik, 1997). • Demir, Remzi, "Takiyüddin Ibn Maruf'un Ondalik Kesirleri Trigonometri ve Astronomiye

14 Studied in Topdemir, Hüseyin Gazi, "Taqī al-Dīn's Optics Book Named The Nature of Light and The Formation of The Vision", Doctoral Dissertation, Advisor: Prof. Dr. Sevim Tekeli. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Cografya Fakültesi, xii+816 pages.

Page 23: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Uygulamasi", Osmanli Bilimi Arastirmalari II (ed. F. Günergün), Istanbul 1998, pp. 187-209. • Demir, Remzi, "Eski Bir Hesap Aleti: Rubu'l-Müceyyeb ve Takiyüddin ibn Maruf'un ‘Rubu'l-

Müceyyeble Yapilan Islemler Manzûmesi' Adli Risâlesi", Bilim ve Felsefe Metinleri, Cilt 1, Sayi 1, Ankara 1992, pp. 29-55.

• Demir, Remzi, Takiyüddin'in Cerîdet el-Durer ve Harîdet el-Fiker Adli Eseri ve Ondalik Kesirleri Astronomi ve Trigonometriye Uygulamasi, AÜ Dil ve Tarih-Cografya Fak., Felsefe bölümü, doktora tezi, 1991.

• Demir, Remzi, Takiyüddin'in Farkli Büyüklükte Sonsuz Nicelikler Meselesine Trigonometri'den Getirmis Oldugu Bir Örnek, Ankara 1992.

• Dizer, Muammer, "The Astrolabe of Taqi Al-Din at Kandilli Observatory", International Symposium for the History of Arabic Science University of Aleppo, April 1979.

• Dizer, Takiyüddin, Ankara 1990. • Abu 'l-Fida, Kitāb al-mukhtasar fī akhbāri'l-basar, Kahire 1325, III, p. 74. • Ergin, O. N., Türkiye Maârif Tarihi, I-II, Istanbul, pp. 251- 255. • Fazlioglu, "Cebir", Diyanet Islam Ansiklopedisi, VII, 195-201. • Fazlioglu, "Hendese", Diyanet Islam Ansiklopedisi, XVII, 199-208. • Fazlioglu, "Hesap", Diyanet Islam Ansiklopedisi, XVII, 244-265. • Fazlioglu, Ihsan, "Taqī al-Dīn Abū Bakr Muhammad ibn Zayn al-Dīn Ma'rūf al-Dimashqī al-Hanafī",

in Biographical Encyclopaedia of Astronomers, ed. Thomas Hockey, New York: Springer, 2007, II, 1122-23.

• Gelibolulu Mustafa Ali, Künhü'l-Ahbâr, Istanbul Üniversitesi Libr., Ty. nr. 5959. • Gerlach, Stephan, Türkisches Tapesbuch, Frankfurt 1674, p. 409. • Göker, Lütfi, "Takiyüddin Er-Rasid ve Istanbul Rasathanesi", Milli Kültür, Cilt 1, Sayi 11, 1977, pp.

48-56. • Gökmen, Mehmed Fatin, "Râsid Takiyüddin – Kesfettigi Bir Saat", Cumhuriyet Gazetesi, (I) 14

Nisan 1341 (1925). • Ibn Al-Athir, al-Kāmil fi al-tārīh, Beirut, 1979, XI, p. 419. • Ibrahim Ismet Efendi; Fihrist-i Kutuphânet el-Hidiviyye, Misir 1308. • Karaçelebizade Abdülaziz, Ravzad al-abrâr, Kahire 1248, p. 462. • Kātip Çelebi, Kashf al-Zunun, I, p. 753. • Kâtip Çelebi, Süllemu'l-vüsûl ilâ tabakâti'l-fühûl, Süleymaniye Libr., Sehid Ali, no. 1877, p. 230. • Kehhale, Mujam al-muallifin, XII, p. 283. • King, David A. (1986). A Survey of the Scientific manuscripts in the Egyptian National Library.

Winona Lake, IN, USA: American Research Center in Egypt, pp. 171-2. • King, David A., "Taki al-Din". Encyclopaedia of Islam (2nd Ed.) vol. 10: pp. 132-3. • Krause, Max, "Stambuler Hand-schriften Islamischer Mathematiker", Quellen und Studien zur

Geschichte der Mathematik, Astronomie und Physik, Abteilung B, vol. 3, Berlin 1936, p. 437-532. • Mehmed Murad, Tarih-i Ebu'l-Faruk, Ist., 1328, III, pp. 44-47. • Miroglu, "Istanbul Rasathânesine Ait Belgeler", Tarih Enstitüsü Dergisi, Sayi, 1972/3, p. 77. • Mordtmann, J. H., "Das Observatorium des Taqî ed-din zu Pera", Der Islam, 1923, vol. 13, Heft 1-

2, p. 82-86. • Müstakimzade, Mecelletü'n-nisab, Süleymaniye Libr., Halet Efendi, no. 628, vr 408b. • Nazif M. Hoca, Sûdî, Hayat, Eserleri ve Iki Risâlesi'nin Metni, Istanbul 1980, (Risâle-i Sûdî Efendi,

Metin kismi), pp. 3-4. • Nazif M. Hoca, Risâle-i Sûdi Efendi, Istanbul Üniversitesi Libr., nr. Ty. 2608, Ty. 5595, Ty. 1390. • Salih Zeki, Asar-i Bakiye, Ist., 1329, pp. 200, 201. • Salih Zeki, Kâmûs-u riyâziyyât, IÜ Ktp, TY, no 914, V, 342. • Sayili, Aydin, "Alauddin Mansur'un Istanbul Rasathânesi Hakkindaki Siirleri", Belleten, XX/79,

1956, pp. 414, 466. • Sayili, Aydin, "The Observation Well", Dil ve Tarih-Cografya Fakultesi Dergisi, XI, 1953, p. 150,

note 8. • Sayili, Aydin, "III. Murad'in Istanbul Rasathânesi'ndeki Mücessem Yer Küresi ve Avrupa Ile Kültürel

Temaslar", Belleten XXV, Ankara 1961, pp. 397-398. • Sayili, Aydin, "Rasadhâne", IA, IX, 628-631. • Schweigger, Salomon, Reisebeschereibungen nach Konstantinopel, XXIII, Nürnberg 1608, p. 90. • Sesen, Ramazan, "Meshur Osmanli Astronomu Takiyüddin El-Râsid'in Soyu Üzerine", Erdem,

IV/10, Ocak 1988, pp. 165-171.

Page 24: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

• Sesen, R., Salâhaddin Devrinde Eyyûbîler Devleti, Istanbul 1983, p. 36. • Shihab al-Din al-Hafacī, Reyhānat al-alibbā, Aleppo, 1967, I, p. 151. • Suter, H., Die Mathematiker und Astronomen Der Araber und Ihre Werke, Leipzig 1900. • Tayyarzâde Ahmed Atâ, Tarih-i Atâ, Istanbul 1292-93, I, pp. 81-82. • Tekeli Sevim, "Taqī al-Dīn", in Helaine Selin, Encyclopaedia of the History of Science, Technology,

and Medicine in Non-Western Cultures, Dordrecht: Kluwer Academic Publishers, 1997, pp. 934-935 (Springer-Verlag Berlin Heidelberg New York 2008).

• Tekeli, Sevim, "Istanbul Rasathânesinin Araçlari", Arastirma, Ankara 1979, XI, pp. 29-44. • Tekeli, Sevim, "Takiyüddin'de Kiris2° ve Sin1° nin Hesabi", Arastirma, Ankara 1965,III,pp.123-127. • Tekeli, Sevim, "Takiyüddin'in Delos Problemi ile ilgili Çalismalari",Arastirma,Ankara 1968,VI,pp.1-9. • Tekeli, Sevim, "Takiyüddin'in Sidret ül-müntehasinda Aletler Bahsi", Belleten, Ankara 1961,

XXX/98, pp. 213-227. • Tekeli, Sevim, "Takiyüddin", Turk Ansiklopedisi, XXX, 357. • Tekeli, Sevim, "Taqī al-Dīn". In: Encyclopaedia of the History of Science, Technology, and

Medicine in Non-Western Cultures, edited by Helaine Selin. Dordrecht: Kluwer Academic Publishers, 1997.

• Tekeli, Sevim, "Astronomical Instruments for the Zīj of Emperor," Arastirma, vol.1,1963, pp.71-122. • Tekeli, Sevim, "Istanbul Rasathanesinin Gözlem Araçlari," Arastirma, vol. 11, 1979, pp. 29-44. • Tekeli, Sevim, "Nasiruddin, Takiyyuddin ve Tyho Brahe'nin Rasad Aletlerinin Mukayesesi", Dil ve

Tarih - Cografya Fakultesi Dergisi, XVI, 3–4, 301-395. 1958. • Tekeli, Sevim, "Taqi Al-Din's Method in Finding Solar Equations", ACIHS XI. Sommaires. Varsovie

–Cracovie, 1965, 107; Necati Lugal Armagani. 24, 1968, 707-710. • Tekeli, Sevim, "Taqial Din's "Work on Extracting the Chord 2° and Sin 1°", Arastirma, Dil ve Tarih-

Cografya Fakültesi Felsefe Arastirmalari Enstitüsü Dergisi, III (1965), Ankara, pp. 128-131. • Tekeli, Sevim, "The Observational Instruments of Istanbul Observatory", Islâm'da Rasathaneler

Sempozyumu, Istanbul 1980, pp. 33-44: published on www.MuslimHeritage.com as: The Instruments of Istanbul Observatory (08 June, 2008).

• Tekeli, Sevim, "The Work on Taqi Al-Din's Astronomical Instruments", Arastirma, I, 1963, 1-20. • Tekeli, Sevim. "Takiyüddin'in Sidret ül-Müntehasinda Aletler Bahsi" in Belleten XXV/15,1961,pp.

213-238. • Tekeli, Sevim. "Trigonometry in the Sixteenth Century: Copernicus and Taqi al-Din," Erdem 2 (4):

219–272, 1986. • Tekeli, Sevim. The Clocks in Ottoman Empire in 16th Century and Taqi al-Din's ‘The Brightest

Stars for the Construction of the Mechanical Clocks'. Ankara: T.C. Kültür Bakanligi, 2002. • Topdemir, Hüseyin Gazi, "According to al-Haytham, Al-Farisi and Taqī al-Dīn ibn Maruf the Nature

of the Propagation of Light", Review of Faculty of Language, History and Geography of Ankara University, Volume 38, Issue 1-2, Ankara 1998, pp. 381-403.

• Topdemir, Hüseyin Gazi, "Optics Book of Taqī al-Dīn ibn Maruf", Review of Centre for Research Studies in Ottoman History, (OTAM), Volume 7, Ankara 1997, pp. 253-286.

• Topdemir, Hüseyin Gazi, "Taqī al-Dīn's Optics Book Named The Nature of Light and The Formation of The Vision", Doctoral Dissertation, (Advisor: Prof. Dr. Sevim Tekeli), xii+816 pages.

• Topdemir, Hüseyin Gazi, "The Optical Researches of Kamal al-Din al-Farisi", Nüsha, (Journal of Oriental Studies) Volume II, Issue 6, 2002, pp. 149-168.

• Ünver, Suheyl, Istanbul Rasathânesi. Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1986. • Unat, Yavuz, "Tâkiyüddîn ve Istanbul Gözlemevi (Rasathanesi)", Türkler, Cilt 11, Yeni Türkiye

Yayinlari, Editörler: Hasan Celâl Güzel, Kemal Çiçek, Salim Koca, Ankara 2002, pp. 277-288. • Unat, Yavuz, "Time in The Sky of Istanbul, Taqî al Dîn al-Râsid's Observatory", Art and Culture

Magazin, Time in Art, Winter 2004/Issue 11, pp. 86-103 ("Takîyüddîn el-Râsid'in Gözlemleriyle Istanbul Semalarinda Zaman", P – Sanat, Kültür, Antika Dergisi, Zaman ve Sanat, Sayi 28, Kis 2003, pp. 80-97).

• Unat, Yavuz, "Türk Teknoloji Tarihinden Iki Örnek Gezeri ve Takîyüddîn", 1. Türk Bilim ve Teknoloji Tarihi Kongresi Bildirileri (15-17 Kasim 2001), Türk Teknoloji Tarihi, Yayina Hazirlayanlar: Emre Dölen, Mustafa Kaçar, Ðstanbul 2003, pp. 75-94.

• Ziriklī, al, Al-A'lām, Cairo 1954, VII, p. 105.

Page 25: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Yıkılan Rasathane ve Zihniyet : Osmanlı 16.yy da Çökü�e Geçer

by Mevlüt Ulu�tekin Yılmaz

Bir devletin gücünü, sadece ‘toprak’ geni�li�iyle açıklamak dün de yanlı�tı, bugün de... Bizlereokutulan Osmanlı Tarihi’ndeki “Yükselme”, “Duraklama” “Gerileme” devirleri, devletin toprak geni�li�i vetoprak kaybından ba�ka bir anlam ta�ımıyor.

16. yüzyıl, Osmanlı’da “Yükselme Devri” olarak bilinir. Gerçekte ise bu yüzyıl, bilimin Osmanlı’datopa tutuldu�u bir yüzyıldır; bir ba�ka deyi�le, Osmanlı’nın beyinlerde çökü�üdür; yıkılı�ıdır.

Osmanlı, 20. yüzyılın ilk çeyre�inde, fiziken yıkılmı�tır; ama özde yıkılı�ın ba�langıcını 16.yüzyılda aramak gerekir.

16. Yüzyılda Avrupa...

Tarihteki olayları günümüz anlayı�ına göre de�erlendirmek elbette yanlı� olur. 16. yüzyıldaOsmanlı’nın ‘bilim’e olan tavrını anlatmadan önce, aynı yüzyılda Avrupa’daki bilim anlayı�ına kısacagözatmamız gerekmektedir. Ancak böyle bir yöntemle do�ru zeminde konumuzla ilgili do�ru yorumlaryapabiliriz.

16. yüzyıl, Avrupa’da modern bilimlerin temellerinin atıldı�ı, bilimde rönesansın ba�ladı�ı bir yüzyıl...

Bu yüzyılda, daha çok ressam ve heykeltra� olarak bilinen Leonardo Da Vinci anatomik çalı�malaryapıyor; yüzyıl sonra Harvey’in kesin olarak tespit edece�i kan dola�ımı konusunda incelemelerde bulu-nuyor; astronomi ve mekanik bilimine hizmet ediyordu. Ve ayrıca bu büyük deha; simya, astroloji vebüyünün (11.yüzyılda El Birunî’nin de söyledi�i gibi) faydasız, bo� bir aldatmaca oldu�unu da açıkçabelirtiyordu...

Bu yüzyılda, bir Alman olan Nürenbergli Albrecht Dürer, insan üzerinde anatomik incelemeleryapıyor, matematik ve fizik üzerinde çalı�ıyordu.

Bu yüzyılda, �sviçreli Parecelsus, kimyasal maddeleri ilaç olarak tıp bilimine arma�an ediyordu.

Bu yüzyılda, modern maden biliminin kurucusu olarak bilinen George Agricola, madenler vefosiller hakkında günümüz bilgilerinin ilk ipuçlarını insanlı�a sunuyordu.

Bu yüzyılda, Jerome Cardan üç bilinmezli denklem için me�hur yöntemini ortaya koyuyor; yazdı�ıcebir kitabıyla ortaça� cebir usullerini alt-üst ediyordu.

Bu yüzyılda, Botanik bilimi Alman Leonard Fuchs ile temelleniyordu.

Ve ilk kez bu yüzyılda, Flamand Andreas Vesalius, insan ölüsünü bir bütün olarak anatomimasasına koyup, ö�renciler önünde açarak organ ve dokuları gösteriyordu.

Bu yüzyılda, Nikolaus Kopernikus (Kopernik) astronomi alanında ilk büyük bulu�unu ortayakoyuyor; “Evrenin merkezinin Güne� oldu�unu ve bütün gök cesimlerinin güne� çevresinde döndü�ünü”ispat ederek, eski ça�ın bilim dünyasını temelden sarsıyordu.

Bacon, 16. yüzyılda “Bilgi kudrettir” diyor; 1564’de do�an Galileo, “Güne� sabit, dünya onunçevresinde dönüyor” diye ba�ırıyor; 1571’de do�an Johannes Kepler, günümüz uzay fizi�inin ipuçlarınıortaya koyuyor; 1578’de do�an William Harvey, günümüzde bilinen “Kan Dola�ımı”nın bilimsel verileriniaçıklıyordu... Bilimi taçlandıran bu adları daha da ço�altabiliriz.

Gerçekten 16. yüzyılda bilim ve fikir insanlarının kitapları, Avrupa’da, yüz yılı a�kın bir zamandırmatbaalarda basılıyor; insanlar ‘bilginin’ gücüyle donanıyordu.(1)

16. Yüzyılda Osmanlı...

Osmanlı Devleti, kurulu�undan beri imparatorluk içindeki milletleri hak ve adalet üzere yönetmegelene�ini ku�kusuz 16. yüzyılda da sürdürdü. Ne var ki Osmanlı, insanları hak ve adalet üzere yönet-mede gösterdi�i ba�arıyı, bilim anlayı�ında gösteremedi. Türk tarihinin önemli bir zaman kesitine egemenolan Osmanlı yönetimi, acı ama gerçek; -Fatih Sultan Mehmet Han’ın ilk yılları dı�ında- bilimi tanımadı,insan aklının donanımına ilgisiz kaldı. Üzüntü vericidir ki; 16. yüzyılda Avrupa’da insan aklı fırtına gibieserken; ‘küffar’da onca i�ler olurken; Osmanlı Devleti’nde ise, bir �eyhülislam(2), “Gökleri incelemeku�ursuzluk getirir” diye, padi�aha görü� bildiriyor ve ça�ın en büyük rasathanesi bir gecede yıktırılıyordu!

Nasıl olmu�tu bu olay?

Page 26: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Astronom Takiyüddin Mengüberdi, �stanbul’da Tophane bayırına padi�ah izniyle Avrupa’nın engeli�mi� rasathanesini kurar ve gö�ü incelemeye ba�lar... Takiyüddin Efendi, gökteki cisimleri incelemeklekalmaz; elde etti�i sonuçları “Sidretu’l Münteha” adlı bir kitapta toplar. Takiyüddin’nin çalı�maları �a�ır-tıcıdır: Güne� parametrelerini üç gözlem noktası yöntemini uygulayarak hesaplar. Ve Takiyüddin eskiYunanlılardan beri çözüme ula�tırılamayan üç problemden birisi olan Delos probleminin, üç çözüm yoluüzerine kafa yorar.

Gerçek �u ki; Tophane bayırındaki bu rasathane, günümüz ABD’sindeki NASA gibidir... Gel gör ki,kör zihniyet aman vermez!

�imdi, tarihimizin bu acı sayfalarına biraz daha yakından bakalım.

Rasathanenin kurulu�u...

Yıl 1578...

Devir; anası Yahudi, karısı �talyan olan ve tahta geçti�i gece be� karde�ini birden bo�duran Sultan3. Murat devridir...

Müneccimba�ı Mustafa Çelebi’nin yerine eski Türk Beyleri ailesinden gelen Astronom MengüberdiTakiyüddin Efendi getirilir.

Takiyüddin Efendi, geni� ufuklu ve bilimin ne oldu�unu farkeden de�erli bir aydındır. Görevimüneccimliktir. Yani, yıldızlara bakarak, padi�aha u�urlu, u�ursuz saatleri bildirmektir. Fakat o, bu görevi,zamanın en donanımlı rasathanesini kurmak ve gökleri incelemek için, önemli bir fırsat olarak de�erlen-dirmek ister. Böyle bir rasathaneyi kurmak için padi�ahtan ‘irade’ alma �ansı da vardır. Çünkü bir güzelrastlantıdır ki; padi�ahın hocası olan Sadettin Efendi ile çok iyi dosttur.

Takiyüddin Efendi, Hoca Sadettin’e sundu�u raporda �öyle der:

“Ulu� Bey Zic’nin (yıldızların sıralanmasının) yeni rasatlarla düzeltilmesi gerekir. Mevcut Zic’egöre yapılan hesap sonuçları her zaman do�ru çıkmamaktadır. Bu sebeple yeni bir rasathane kurulmasıgereklidir”

Aynı zamanda bir tarihçi olan Hoca Sadettin Efendi, Takiyüddin’in bu iste�ini yerine getirmek içindurumu padi�aha anlatır. Padi�ah, konunun önemini anlamasa da, aracı Sadettin Efendi’ye olan güvenitamdır. Padi�ah 3. Murat hiç tereddüt etmez ve Tophane Bayırı üzerinde yeni bir rasathane yapılması, burasathanenin müdürlü�üne Takiyüddin Efendi’nin getirilmesi için �stanbul Kadısı’na, (Hoca SadettinEfendi’nin kaleminden çıktı�ı anla�ılan) �u hükmü gönderir:

“�stanbul Kadısı’na hüküm ki, müteveffa Lütfullah’ın vakfı olan müneccim kitapları mahmiye-imezburede Mimar Sinan Mahallesi’nin imamı ve müezzini ellerinde oldu�u ilan olunma�ı alınıp, rasat-haneye verilmek emredüp buyurdum ki, vardukta tehir etmeyüp müteveffa-yi mezburun ellerindedir vee�er âhardadır her kimde ise getirip dahi bilfiil rasad hizmetinde bulunan Mevlana Takyeddin’e cümlesinteslim edilsin... fi 12 Safer 986”(3)

Ba�langıç güzeldir...

Gerçekten in�aat hemen ba�lar ve çok kısa bir zamanda yapılan rasathane her türlü astronomialetleriyle donatılır. Takiyüddin Efendi de hemen çalı�maya koyulur... Yaptı�ı rasatları bir bilim insanıolmanın titizli�iyle kaydeder.

Takiyüddin gerçek bir bilgindir. Matematik ve trigonometriye tam anlamıyla hâkimdir. Teorik vepratik çalı�malarını bir kitapta toplar. Kitabın önsözünü dostu, tarihçi Hoca Sadettin Efendi yazar...Takiyüddin Efendi bu kitabında, rasathanede kullanılan aletlerin adlarını, görevlerini, kullanılı� biçimlerinitek tek anlatır. Takiyüddin’in bir de�il birkaç kitabı vardır. “Kitaplarından birisi yaptı�ı gözlemlerin sonuç-larını topladı�ı Sidretu’l Münteha adlı eserdir. Yazar bu eserinde trigonometrik çizgileri tarif ve dairelerinkesi�mesinden meydana gelen açı hesaplarını açıklamı�tır. Bundan sonra da gözlem araçları, gözlemusulleri ile ay ve güne�in hareketlerinin gözlemi ile ilgili bilgiler vermi�tir. Takiyüddin bu eserinde güne�parametrelerini üç gözlem noktası yöntemi uygulayarak hesaplamı�tır. Bu yöntem, Batı dünyasında(Avrupa’da) ilk kez XVl. yüzyılda uygulandı�ı halde �slâm dünyasında Beyrunî (El Birunî)den beri bilin-mektedir. Takiyüddin’in matematik ile ilgili eserlerinde ise ondalı kesirler hakkında bilgi verilmi� ve aynızamanda Yunan ça�ında çözüme ula�tırılmaya çalı�ılan üç problemden biri olan Delos probleminin üççözüm yolu üzerinde durulmu�tur.”(4)

O, aynı zamanda bir mucittir. Rasathanesine kendi buldu�u bir Astronomik Saat’i de ilâve eder...

Takiyüddin Efendi çalı�malarında rahattır... Gerçi devlet, zevk ve sefa âlemlerine dalmı�, bu

Page 27: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

yüzden sar’a hastalı�ına tutulmu� bir padi�ahın yönetimindedir ama, Takiyüddin’in dilinden anlayan birivardır: Hoca Sadettin Efendi! Sadettin Efendi etkilidir. Çünkü, padi�ahın �ehzâdeli�i sırasında hocası idi.Dolayısıyla Saray’da saygınlı�ı vardı.

Biri bilgin, biri yazar...

Bu ikili, bir�eyler yapmaya; müspet bilimleri yava� yava� zihinlerde öne çıkartmaya çalı�ıyordu.

Rasathanenin yıkılı�ı!

Ne acıdır ki, Takiyüddin’in bilim yolunda ko�ma çabaları çok geçmeden engellenecektir.. Buengelleme, din adına hüküm veren �eyhülislam’dan gelecekti!

Devrin �eyhülislam’ı olan Kadı-zâdeliler’den(5) Ahmet �emsettin Efendi(6) ile Hoca SadettinEfendi’nin arası iyi de�ildi. �eyhülislam Efendi bo� durmadı. Do�rusu, Rasathanenin kurulmasındaönayak olan Hoca Sadettin Efendi’den intikam almanın yollarını da pek fazla aramadı; nihayet din adınahüküm verecek bir makamdaydı. Bırakınız fetvayı, bir mektupla bile zaten telkine yatkın olan padi�ahıetkileyebilirdi... Hiç vakit kaybetmeden ve Allah’tan korkmadan. Padi�aha yazdı�ı ariza (mektup-jurnal) ile“Gökleri incelemenin u�ursuzluk getirece�ini” bildirdi!

Aldı�ı sonuç, tam istedi�i gibiydi; rasathane bir gecede yerle bir edildi!

Kinine dinini alet eden sözde din adamı �eyhülislam’ın padi�aha verdi�i jurnal �öyleydi:

“Rasattan u�ursuz hükümler çıkarmaya ve göklerin esrar perdesini küstahça bilmeye (ö�renme�e)ve bu i�in tehlike ve sonuçlarına cüretee niyet edilmi�tir (karar verilmi�tir). Devlet binası mamur haldeiken, harap ve yıkık hâle getirme�e çalı�ılması hiçbir ülkede görülmedi.”(7)

��te bu jurnal padi�ah katında hemen etkisini gösterdi; Takiyüddin Efendi’nin bin bir emeklekurdu�u ve astronomik çalı�malar yaptı�ı rasathane, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Pa�a’nın askerleri tarafından22 Ocak 1580 yılı gecesi, içindeki aletleriyle beraber topa tutularak yerle bir edildi!

Çok, hem de çok ilginçtir ki; rasathanenin kurulmasına da, yıkılmasına da izin veren aynıpadi�ahtır! Ve yine çok ilginçtir ki, hiç kimse, �eyhülislam’ın görü�ünün Kur’an’da ve Hadis’de yer alıp,almadı�ına bakmamı�tır; ve bir bilim yuvası bir gecede yerle bir edilmi�tir!

Aynı yıllarda, söz geli�i, �ngiltere Kraliçesinin özel hekimi William Gilbert ise mıknatıslı maddelerüzerinde rahatça çalı�ıyor; pusula konusunu irdeliyor; rahat çalı�ması için �ngiliz Sarayı kendisine hertürlü imkânı hazırlıyordu... Ve yine o yıllarda Avrupalı bilim adamları, Osmanlı Devleti’ndeki Türklerinhenüz tanı�madı�ı, 18. yüzyıla kadar tanı�amayaca�ı matbaalarda, harıl harıl kitaplar basıp, bilgininkanatlarını açıyorlardı...

Zihniyet!

1580 yılında Tophane bayırında gerçekle�en bu olay, gerçekte; ümitlerin, hayallerin de yıkımıolmu�; etkisi günümüze kadar sarkan bir millî felakettir. Bu felaketin gerçek tahribat alanı ise, Tophanesırtları de�il, beyinlerdir!

Okutulan tarihler, 16. yüzyıla “Yükselme Devri” diyedursun; ben bu olayı Osmanlılarda “zihniyettegerileme devrinin” ba�langıcı olarak dü�ünüyor; Osmanlı’nın özde yıkılı�ı olarak de�erlendiriyorum.

Bu zihniyet körlü�ü, yüzyıllar boyu sürdü gitti...

1920’lerde TBMM’sinde “Sıtma ile mücadele etmek gerekir” diyen bir doktor milletvekiline, sözdedin adamı olan bir di�er milletvekili öfke ile “Allah’tan gelen bir hastalıkla nasıl mücadele edebilirsin?”diyebilmi�tir!

Elbette, toplumların gerilemesi ve ilerlemesi, bir zihniyet sorundur. Aklı yüzlerce yıl uykuya dalmı� birtoplum, ba�kalarının kölesi olmaya mahkumdur!

Batı dedi�imiz geli�mi�lik; gerçekte, akıl uyanıklı�ıdır.

Yani; Biruni’nin, Ali Ku�çu’nun, Ulu� Bey’in, Takiyüddin’nin gösterdi�i akıl uyanıklı�ı!

Kadızâdelilerin, Aczimendilerin ki de�il!

Devirler’ meselesi...

Yazımızın ba�ında; bir devletin büyüklü�ünü, bir toplumun geli�mi�li�ini o devletin sahip oldu�utoprak geni�li�iyle ölçmenin yanlı�lı�ından söz etmi�tik. Bu konuyu biraz daha açmak gerekmektedir.�öyle ki; Osmanlı tarihini “yükselme, duraklama, gerileme” diye tasnif etmek, do�ru olmasa gerektir.

Page 28: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Sözgeli�i, bizlere okutulan tarihte, gerileme devrinin ba�langıcı olarak Karlofça Antla�ması belirtilir. 1683yılında 2. Viyana Ku�atması’nı takip eden sava�lardan sonra 1699’da imzalanan Karlofça Antla�masıgere�ince, Osmanlı devleti tarihinde ilk kez toprak verdi�i için ‘gerileme’ devrinin ba�langıcı sayılmaktadır.Ku�kusuz böyle bir tanımlama, devlet gücünü, toprak geni�li�iyle açıklamak alı�kanlı�ından do�maktadır.Oysa, toprak büyüklü�ü, bir devletin ve halkının güçlü oldu�unu, özellikle “Ticaret Devrimi”nden sonra,ifade etmiyor.

Elbette, �u katı gerçek dün de vardı, bugünde vardır: Toplumların gerileme veya ilerlemesi;aydınlarda-yöneticilerde bulunan bir ‘zihniyet’ meselesidir. Varolan bu zihniyet, bir biçimde o toplumundevletine de yansımaktadır. ��te, Rasathane olayı, Osmanlı Devleti’nin o dönem zihniyetini herhaldeortaya koymaktadır. Hem de bu olay, devletin toprak geni�li�ine, devletin o geni� topraklardakihükümranlı�ına bakarak, bizim “Türk Asrı” dedi�imiz bir yüzyılda geçmektedir.

Zihniyet gerili�ini zaman zaman Avrupalılar da ya�amı�tır. Avrupa’da kilisenin baskıcı tutumuylainsan aklının ku�atılması, tutsak edilmesi giri�imleri bir gerçektir. Avrupa’da da anlattıklarımızın benzeriolmu�tur. Galileo’nun engizisyon önünde çektikleri, Kopernik’in a�a�ılanması, Bruno’nun dü�üncesindenötürü çarptırıldı�ı feci ceza, bilinen olaylardır. Ama, bütün bunlara kar�ın, Avrupa’da müspet bilime olanilgi durmamı�; engellemeler ve müspet bilime olan ilgisizlik süreklilik kazanmamı�tır. Oysa Osmanlı’da,Fatih Sultan Mehmet Han’ın Akkoyunlular’dan getirtti�i, Ulu� Bey’in ö�rencisi Matematikçi Ali Ku�çu’dansonra gözlerin müspet bilimlere kapanması süreklilik kazanmı�tır.

Bir hesap yapalım!

Bir toplumda bilim zihniyetinin geli�mesini sa�layan pek çok etken vardır. Ama bunların enönemlisi, özellikle 15. Yüzyıldan, günümüzdeki elektronik yayımcılık çıkana kadar; matbaa ürünleridir;kitaptır; dergidir; gazetedir.

Matbaa Avrupa’da bulunduktan kısa bir süre sonra Osmanlı devletine geldi; geldi ancak, gelenmatbaadan sadece gayrimüslimler yararlanabiliyordu. Kör zihniyet bizi matbaadan uzak tutuyordu. Oysa,matbaa bulundu�u yıllarda tüm Avrupa’da ola�anüstü ilgi görüyordu. Devlet yöneticileri bu aletin üzerineadeta titriyordu. Sözgeli�i Fransa’da, matbaa sahibi ve çalı�anları vergiden ve askerlikten muaf olduklarıgibi, soylular sınıfından sayılıyor; kılıç ta�ıyorlardı... Ya bizde? Bizim açımızdan i�in bu yönü çok acıdır.Evet, biz Türkler, matbaanın ürününden ancak 279 yıl sonra yararlanabildik. Bunu hepimiz biliyoruz. ��te,�imdi burada durup; farklı bir hesap yapalım ve az bilinen bir gerçe�i ortaya çıkartalım: Gutenberg’in �ncil’ibasıp halka sundu�u yıl 1450... �brahim Müteferrika’nın Vankulu Lügâtı’nı okuyucuya sundu�u tarih 31Ocak 1729... �imdi, 1729’dan 1450’yi çıkartırsak, geriye 279 kalır. Demek ki, matbaa bize 279 yıl sonragelmi�. Evet, bu rakamı hepimiz biliyoruz. Ama, bir hesap daha yaparak, bu konuda gözden kaçan acı birgerçe�i ifade etmek istiyorum. O da �udur: Matbaanın seri üretim vermeye ba�ladı�ı tarih olan 1450yılından, 1500 yılına kadar geçen 50 yıllık süre içinde, Avrupa’da tam 20 bin kitap basılıyor. Bizde ise,matbaanın ürün vermeye ba�ladı�ı 1729 yılından 1923 yılına kadar geçen 194 yılda ancak 20 bin kitapbasılabiliyor! 194 rakamından Avrupa’nın 50 yılını çıkartırsak, 144 kalır. Demek ki, kitap üretimi konusundada 144 yıl geride kalmı�ız. 144 ile 279’u toplarsak, ortaya çıkan rakam, Batı ile aramızdaki farkın deh�etbüyüklü�ünü ortaya kor!

Evet... Bunlar acı gerçekler.

Söz sonu...

De�erli okuyucu, Osmanlı döneminin bilim zihniyetine bakı�ımızdaki keskinli�i yadırgamı� olabi-lirsin; sırtı sıvazlanan bir tarih anlayı�ının atmosferinde bunu do�al kar�ılarım. Osmanlı batı Türkleriniyöneten bir devlet ve bizim tarihimizdir. Ne var ki; bu tarihi her yönüyle görmek zorundayız ve gerçekleribilmek durumundayız.

Türkler bilim zihniyetinden tümüyle uzakta mıydı? Böyle bir sorunun cevabı “hayır” olmalıdır.Hatta, �a�ılacak bir durumdur; Hıristiyan co�rafyası yani “Batı”, ancak 16. yüzyılda müspet bilimlerlebulu�urken, “Do�u”, çok daha öncesi yüzyıllarda müspet bilim insanlarını barındırıyordu. Bizden, Türk-lerden söz edelim... Farabî’yi, �bn-i Sina’yı unutabilir miyiz? 11. yüzyılın büyük bilim insanı Biruni(Beyruni) için Bilim Tarihçisi Sarton, “Biruni her ça�ın bilim adamıdır.” diyor... Bir devlet ba�kanı olanastronom Ulu� Bey (ben onu paratoneri bulan ABD Ba�kanı Benjamin Franklin’e benzetirim) ve yine onunö�rencisi Ali Ku�çu ve di�erleri, �slam co�rafyasında rahatça müspet bilim çalı�maları yapabilmi�lerdir.

Sonra ne oldu?

Sonrası felaket! Özellikle Osmanlı dönemi bu konuda hiç de iç açıcı de�ildir. �slam’ın bir ‘akıl dini’oldu�u ço�u zaman unutulmu�tur. Aklı uyuyanların felaketle kar�ıla�ması da çok do�aldır. ��te bu yazıdasözünü etti�imiz, dünyanın bir numaralı rasathanesi, bir köle-dev�irme çocu�u olan �eyhülislam’ın

Page 29: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

“Gökleri incelemek u�ursuzluk getirir” safsatası ile topa tutturularak yıktırılmı�tır. 1716’da PetervaradinMeydan Sava�ı’nda, aklını yanındaki sözde din adamına teslim eden Damat-�ehit Ali Pa�a’nın, hücumsaatini, yıldızların hareketlerine göre ayarlamak istemesi sonucu, a�ır bir yenilgi tatmı�ızdır. Bu sava�ta,Ali Pa�a ve tüm ordu komutanları dahil tam be� bin �ehit verdik... Bitmedi. �ehit Sadrazam Ali Pa�a’nınkitapları vakfedilirken devrin �eyhülislamı matematik, tarih ve co�rafya kitaplarını ‘dine aykırıdır’ diyevakfa aldırmaması olayı, Osmanlı’nın 18. yüzyıl zihniyetini bizlere anlatmaktadır. 19. Yüzyılın ilk yarısındaNizip’te de aynı felaketi ya�adık. Ordu komutanı Hafız Pa�a, yanındaki sözde din adamlarının “Cumagünü sava�mak caiz de�ildir” demesine kanarak, çapulcu Mısır ordusuna yenildik. Bu konuda pek çokörnek vermek mümkündür.

Niçin oldu bunlar?

Sözde din adamlarının safsatalarına inanan devlet yetkililerinin ‘akıllarını’ devre dı�ı bırakmalarısonucu tattık bu büyük felaketleri... Bizim “yitik malımız” olan bilim, 16, 17, 18. yüzyıllarda Batı Avrupa’daöyle bir ye�erdi ki; tüm dünyayı ku�attı! Bugün ben, yazılarımı, onların buldu�u bilgisayarda yazıyorum.Dahası bu yazıyı internet dedi�imiz ‘sanalevren’den anında dergi yönetimine ula�tırabiliyorum. Günü-müzde onların ‘akıl’ ile yarattıkları ileri teknoloji ürünü harikaları almak için kapılarında bekliyoruz... Budurumdan utanmamız gerekmez. Bu durumun vebali, yüzlerce yıldır aklımızı donduran, bilimingeli�mesine gözünü kapayan kör zihniyetin ya�andı�ı devirlerdir.

Biz Türkler, Cumhuriyetimiz ile yepyeni bir soluk aldık. Binlerce yıllık bir birikimi ta�ıyoruz. Türktarihi yüksek hareketlilik içinde çizilmi� harika bir tablodur. Yabancı tarihçiler, “Dünya tarihinden Türkleriçıkartınız, tarih anlamsızla�ır” diyor. Bu söz do�rudur. Türk unsuru ço�u zaman gözardı edilmi� olsa da,köklü bir devlet gelene�imiz var. Zihin kotları açık bir toplum olma yolunda ilerliyoruz. Kendimizegüveniyoruz. Bunun içindir ki, yanlı�larımızı açıkça yazıyoruz. Yitirilmi�, bo�a harcanmı� zaman açıklarınıçekinmeden ö�reniyoruz ve bu zaman açıklarını kapatmanın heyecanı yüre�imizde ta�ıyoruz. Eksisiyleartısıyla, geçmi�in acı-tatlı olaylarını bilmek, elbette az hata yapmamızı sa�layacaktır. Zaten do�ru, tamtarih bilgisi de bunun için gerekli de�il midir?

Mevlüt Ulu�tekin Yılmaz 14 Eylül 2006

NOTLAR

(1) Bu konuda dana geni� bilgi için Cemal Yıldırım’ın Tübitak yayınları arasında çıkan “Bilimin Öncüleri” adlıçalı�masına bakılmalıdır.

(2) �eyhülislam, unvanını açıklamak gerekiyor. Osmanlı devlet sisteminde �eyhülislamlık, dinî konularhakkında sorulan sorulara “fetva” adıyla cevap veren bir makamdır. Bu makamda olanlara da �eyhülislamdenilmektedir. Ancak, bu �eyhülislam adından önce, bu makamda oturanlar, fetva verdikleri için “Müftü” olarakda anılıyordu. Fatih’in �eyhülislam’ı “Din bilginlerinin ba�ı” olarak tarif etmesiyle beraber, �eyhülislam sıfatıdaha bir önem kazanmı�; din i�lerinin en yüksek makamı olmu�tur. �unu da belirtmek de yarar vardır: Müftü ve�eyhülislamlar hiçbir zaman Divan (bir anlamda Bakanlar kurulu) üyesi olmamı�lardır. Osmanlı devlethayatında etkinliklerinin artması ise Ebusuud Efendi’nin 1574 yılındaki �eyhülislamlı�ı zamanına rastlar. Butarihten sonra ve özellikle Hoca Sadettin Efendi’yle ba�layarak hükümet siyasetinde ve bütün i�lerde söz sahibiolabilmi�lerdir. Ama en güçlü oldukları zamanlarda bile hiçbirisi Divan üyesi olamamı�lardır. Ancak, önemlikonular oldu�unda Divan’a ça�rılıp, görü�leri sorulmu�tur. (Bu konunun ayrıntısı için bkz. Ord. Prof. Dr. �smailHakkı Uzunçar�ılı, Osmanlı Tarihi, C.3, Kısım 2, s.449)

(3) Dr. Adnan Adıvar, Osmanlı Türklerinde �lim, s.89, Remzi Kitabevi, �stanbul, 1970

(4) Hüseyin G. Yurtaydın, Türkiye Tarihi, (Osmnlı Devleti) C.2, s,205, Cem Yayınevi, �stanbul, 1989

(5) Kadızâdeliler, uzun süre özellikle 17. Yüzyılda, kendi anladıkları sözde �slam adına ba�nazlı�ın temsilcisiolmu�lar; devlet yöneticilerini de etkilemi�lerdir. Daha çok 4. Murat ve 4. Mehmet zamanında toplumda büyüktahribatlar yaptılar. Bunların görü�lerinden kısaca söz edersek, �öyle diyebiliriz: Kadızâdeliler, matematike�itiminin caiz olmadı�ını savunuyorlardı. Arap kıyafetleri dı�ındaki giysileri giymenin dinden çıkmak oldu�unuöne sürüyorlardı. Yeme�in el ile yenmesini istiyorlardı. Selam �ekli, mezar ziyaretleri, Hızır Peygamber’in sa�olup-olmadı�ı, ezanın güzel sesle okunup, okunmayaca�ı, Firavun’un imanla ölüp-ölmedi�i gibi konularıtartı�ıyorlardı... Bu konuda geni� bilgi almak için Osmanlı’nın Arka Bahçesi adlı kitabımızın “KadızâdelilerFırtınası” bölüme bakılmalıdır.

(6) Bu �eyhülislam köle çocu�udur. Babası muhtemelen dev�irmedir. 2. Beyazıt devri VeziriazamlarındanHadım Ali Pa�a’nın kölesi olan babası sayesinde “ilmiye” yani “din” sınıfına girmi�tir.

(7) Lütfi Göker, “Takiyyüddin Er Rasıt ve �stanbul Rasathanesi” Kültür Bakanlı�ı Milli Kültür Dergisi, Sayı 11,1987. Ayrıca bu konuda bkz: Adıvar, a.g.e. s.91, A.Süheyl Ünver, �stanbul Rasathanesi, Türk Tar. Kur. Yayını.

Page 30: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Lessons from the Ottoman Empire by Prof. Ekmeleddin Ihsanoglu

Two centuries ago the Ottoman15 rulers of Turkey adopted technology, management and methodsof learning from Europe. That experience has lessons for today's developing countries, says EkmeleddinIhsanoglu. Two hundred years ago, the rulers of the Ottoman empire looked to acquire technology,education and management systems from the countries of Europe. However, these efforts lacked onecritical component of technology transfer, without which no developing country can hope to becomescientifically advanced.

The missing component is the development of a culture of research and inquiry. It is worth retellingthe story of how the importance of such a culture dawned relatively late in Ottoman history, and theimplications of this for today's developing nations.

Military technologyThe Ottoman state emerged on the world scene at the turn of the fourteenth century. Six hundred

years later it had left its footprints on the lands of the former Byzantine Empire, in Arabic-speakingcountries and in central Europe.

Science and learning flourished throughout the period of empire, but particularly in its earlycenturies. Ottomans had contributed to the development of hospitals and healthcare, and witnessedadvances in medicine, mining and military technology. They also set up a leading observatory in Istanbuland had established more than 300 centres of learning known as medreses. Students from all over theworld came to study and carry out research in arithmetic, astronomy, philosophy and faith (known as the'religious sciences').

But by the seventeenth century, the Ottomans, through reports sent by their ambassadors inEurope as well as translations of important texts from Western languages, realised that Europe haddeveloped a greater sophistication in its technology and techniques of education and learning. They setabout finding out how to adopt some of these newer ways.

They were, for example, fascinated by European military technology. From the empire's earliestdays the Ottomans had wanted to learn about handguns and cannons, which they discovered were beingmade in Bosnia and Serbia. They later employed experts from these countries as well as from England,France and the Netherlands to help them manufacture weapons and train their own technical staff.

The Ottomans also wanted to learn the new science of military organisation and strategy. Theyestablished centres for military education and training and reorganised their armies into officers ofdifferent ranks and military, medical, educational and administrative departments. Ottoman militaryadvisors were often of European origin, or European converts to Islam.

Europe also provided new models for organising secondary and higher education. Up until theseventeenth century, the dominant model of learning found throughout the Ottoman empire was based onthe master-apprentice relationship. This was a personalised form of learning in which a student graduatedonly after a master considered him ready to leave the school. The student would be given a licence,known as an icazet (literally, permission), which would allow him to take on students of his own. Themaster would derive his authority from his own master through a chain of scholars leading to the ProphetMuhammad. This system is still used in the teaching of religious education in many Muslim countries tothis day.

But educational systems in Europe had gone beyond this model and many European-styleschools were beginning to appear in Ottoman member states, often as part of missionary activity. TheOttomans set about building schools as well as institutions of advanced learning, such as medicalschools, on similar lines — partly to counter foreign and missionary influence in the empire, but partly outof recognition that their own public educational systems needed updating.

The new educational institutions were organised by separating students according to age,employing teachers for specific subjects, organising teaching according to subject syllabuses, conductingqualifying examinations for students and sending teachers abroad for further education and training in thenew disciplines.

15 http://www.scidev.net/en/science-and-innovation-policy/science-in-the-islamic-world/opinions/lessons-from-the-ottoman-empire.html

Page 31: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

The first four Ottoman-era students to go abroad went to France in 1830 to study military subjects.Nine years later, 36 students were sent to London, Paris and Vienna to study engineering.

Research ignoredYet despite their close observation of European science and technology, and their attempts to

organise their own learning along European lines, the Ottomans failed to discover that European scienceand technology is based on supporting and promoting a culture of research. The connection betweenresearch and technology was almost entirely missing in Ottoman technology transfer until the mid-1800s.

One insight into this comes from the Turkish equivalent of the word 'science', which is fen. Even inthe first decade of the twentieth century, fen meant techniques rather than research, knowledge or inquiry.Similarly, modern technology meant being able to manufacture and use instruments that were made andused in developed countries — it did not necessarily mean having the ability to innovate and develop yourown methods and products.

Another insight comes from the establishment of the Imperial Naval Engineering College in 1773,perhaps the first modern technical institution in the Ottoman empire. The four-year curriculum includedpractical aspects of engineering such as arithmetic, astronomy, ballistics, geometry and hydraulics.Subjects such as physics, chemistry and other natural sciences were not in the curriculum, and neitherwas metallurgy, essential for a proper understanding of civil and mechanical engineering.

Perhaps most telling of all is the fact that no research was carried out in the first 100 years of theengineering college's existence. Students who wanted to do research had to go to Europe. Promoting aculture of research is a lesson that the Ottomans began to take on board in the mid-1800s with the settingup of scientific societies and more modern universities.

It is now widely acknowledged that effective technology transfer needs a body of people who arefamiliar with the tools of inquiry and research; merely purchasing technologies from abroad and trainingpeople in their use is not enough to become a scientifically advanced nation.

Ekmeleddin Ihsanoglu is secretary-general of the Organization of the Islamic Conference and aformer president of the International Union for the History and Philosophy of Science.

Prof. Ekmeleddin Ihsanoglu

Türkçe Özet :

Prof. Ekmeleddin Ihsanoglu bu makalede, Osmanlı Yönetimi'nin bilimsel çalı�maların öneminikavrayamadı�ı için geri kaldı�ını yazmaktadır. Batıdaki geli�meleri yakalamak için i�in özüne e�ilmekyerine basitçe kopyalama ya da aynı görünmenin yetece�inin zannedildi�ini söylemektedir. Hatta verdi�ibir örnekte, donanma mühendislik koleji olarak açılan yerde bile 100 yıl boyunca hiçbir ara�tırma yapıl-madı�ını aktarmaktadır.

Aynı �ekilde Avrupa'nın yaygın e�itimi örgütlemekte olmasına kar�ın Osmanlı'da 17. yy da bilee�itimin hala usta-çırak yöntemiyle verilmeye çalı�ıldı�ını söylemektedir.

Halbuki, Fatih ve Kanuni dönemlerinde askeri bile olsa özgün mühendislik çalı�malarının yapıl-dı�ını bilmekteyiz. Demek ki ba�nazlı�ın baskısıyla eskiden var olan yeteneklerimiz unutulup gitmi�.

Page 32: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Ali Ku�çu – Fatih'in �stanbul'da Görevlendirdi�i Gökbilimci

Türk gökbilimci, matematikçi ve dilbilimci

Do�um 1403 Semerkant

Ölüm 16 Aralık 1474 �stanbul

Ali Ku�çu asıl adı Ali Bin Muhammed olup gökbilimci,matematikçi ve dilbilimci olarak bilinen ortaasya kökenli bir Türkbilimadamı olup Fatih tarafından �stanbul'da görevlendirilmi�tir.

Gökbilimci ve kelam alimi olan Ali Ku�çu 16, 15. yüzyıl'da Semerkant'ta do�du. Babası Muhammed,Timur �mparatorlu�u Sultanı ve astronomu Ulu� Bey'in ku�çusu oldu�u için, ailesi "Ku�çu" lakabıylame�hur oldu. Küçük ya�tan itibaren matematik ve astronomiye ilgi duyan Ali Ku�çu, Bursalı KadızâdeRumî, Gıyâseddin Cem�îd ve Muînuddîn Kâ�î’den matematik ve astronomi dersi aldı. Daha sonra bilgisiniartırmak için Kirman'a gitti. Burada Hall-ü E�kâl-i Kamer (Ay Safhalarının Açıklanması) adlı risale ile �erh-iTecrîd adlı eserini yazdı. Ali Ku�çu, Semerkant ve Kirman'da e�itimini tamamladıktan sonra Ulu� Bey'eyardımcı ve rasathanesine müdür oldu. 1449'da hacca gitmek istedi. Tebriz'de Akkoyunlu hükümdarı UzunHasan kendisine büyük saygı gösterdi ve Osmanlı Devleti ile barı� görü�melerinde yardımını istedi. AliKu�çu, Uzun Hasan'ın sözcülü�ünü yaptıktan sonra II. Mehmed'in davetiyle �stanbul'a geldi. Osmanlı -Akkoyunlu sınırında II. Mehmed'in emriyle büyük bir törenle kar�ılanan Ali Ku�çu, Ayasofya medresesinemüderris oldu. Ali Ku�çu, 16 Aralık 1474 tarihinde �stanbul'da öldü.

16 http://tr.wikipedia.org/wiki/Ali_Ku�çu

Page 33: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

OSMANLI BİLİM KONUSUNDA NEREDE HATA YAPTI? http://edebiyatdefteri.com/yazioku.asp?id=98633

1576–1580 yıllarında, İstanbul’da, Padişah III. Murat’ın müneccimbaşılığına getirilen Takiyettin (1520–1585) -aynı zamanda Takiyüddin olarak bilinir- bir rasathane kurulması teklifini kabul ettirmişti. 1

Aşağı yukarı aynı tarihlerde Tycho Brahe (1546–1601) Danimarkalı bir soylu olup, kendisine ait Hveen adasında, iki büyük astronomi sarayı inşa ettirmiştir. 2

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun yazdığı gibi "Rasathane bazı siyasi çekişmeler sebebiyle ve dini gerekçeler ileri sürülerek 4 Zilhicce 987/22 Ocak 1580 tarihinde Padişah’ın emriyle Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tara-fından yıkılmıştır." 3 Tophane Rasathanesi, Şeyhülislam Ahmet Şemseddin Efendinin, Padişaha sunduğu, "gökleri rasat etmenin uğursuz ve her nerede bu işe teşebbüs edildiyse, devletin mahiv ve harap oldu-ğunu" ifade eden arizası (jurnal) üzerine, aynı gece (Zilhice 4, 987 yılı, 1580’e isabet ediyor) verilen emirle, Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından (top ateşiyle !) bir gecede yerle bir ediliyor. Türkiye’de bundan sonraki ilk rasathane 1911’de Fatin Hoca’nın Kandilli Rasathanesi olacaktır. Oysa, Avrupa’da 17. yüzyılda, teleskoplu rasathaneler dönemi başlamaktadır. 4

Keşke yıkılan sadece rasathane olsaydı, süreç içerisinde “medreselerde yavaş yavaş akli ve müspet ilimler itibardan düşmüş ve dersler daha ziyade fıkıh alanı içine kapanmıştı. Matematik, astronomi, felsefe gibi dersler, her ne kadar tamamiyle ortadan kalkmış değilse de, herhalde ikinci planda kalmıştır." 5 Taşköprülüzade ve Kâtip Çelebi gibi önemli isimler XVI. yüzyıldan itibaren Ulum-i Akliye denilen mantık, matematik, geometri, astronomi gibi bilimlerin medreselerden kaldırılmasından yakınırlar. 6

Buna karşılık aynı tarihlerde Avrupa kurulan bir rasathane devlet tarafından destek görmekteydi. "1599’da Macaristan ve Bohemya kralı II. Rudolf, Tycho Brahe’yi Prag’a çağırıp kendisine İmparatorluk Matematikçisi unvanı verir. Tycho Brahe hocamız, çalışılmalarına 25 yıl aralıksız devam edecek, astrono-miyi geliştirecek ve Johannes Kepler gibi bir bilginin yetişmesine zemin hazırlayacaktır." 7

İki rasathaneyi karşılaştıran çalışmalar İstanbul Rasathanesi’nin teknolojik açıdan Avrupa’dakine göre epeyce ileride olduğunu göstermektedir. 8 Brahe’in araştırmaları Kepler tarafından değerlendirildi, ardından Galilo geldi. Böylece modern bilimsel yöntem hayat buldu. Ardından Endüstri Devrimi ve Aydınlanma geldi Avrupa’ya. Bizde ise Rasathane yıkıldı, medreselerden Ulum-i Akliye kaldırıldı sonuç olarak eğitim medeniyetten koptu. Yiğit düştüğü yerden kalkar derler. Nerede düştüğümüzü bilmeliyiz ki nasıl ayağa kalkacağımızı da saptayabilelim.

İslami gelenekte sadece “dini ilimleri” öne çıkaran yaklaşıma “ilmihal perspektifi” adını veriyoruz. Dini ilimlerin yanı sıra “doğa ve matematik bilimlerini” de önemseyen yaklaşıma ise “medeniyet perspektifi” adını veriyoruz. İlmihal perspektifi indirgemeci iken medeniyet perspektifi bütüncül bir yaklaşımdır. Din algısında, ilmihal ve medeniyet perspektiflerinin karşılaştırması ayrı bir yazının konusu olacaktır.

1 Yavuz Unat, Osmanlı Astronomisine Genel Bir Bakış, “Osmanlı Astronomisine Genel Bir Bakış”, Osmanlı, Cilt 8, Yeni Türkiye Yayınları, Editör: Güler Eren, Ankara 1999, s. 411–420. (Yeni Türkiye, 701 Osmanlı Özel Sayısı III, Yıl 6, Sayı 33, Mayıs-Haziran 2000, s. 674–683). İnternetten erişmek için 80.251.40.59/humanity.ankara.edu.tr/unat/yu/M06.pdf

2 Prof. Dr. Ergun Türkcan, Bilimsel Devrim Ve Osmanlı Dünyası, Mülkiye • Cilt: Xxııı • Sayı: 218, s. 50-723 Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, XVI. Yüzyılda Osmanlı Astronomisi Ve Müesseseleri

İnternetten erişmek için www.akat.org/ast_tarihinden/osmanli_astronomisi/4 Prof. Dr. Ergun Türkcan, Bilimsel Devrim Ve Osmanlı Dünyası, Mülkiye • Cilt: Xxııı • Sayı: 218, s. 50-725 A. Adnan Adıvar; Osmanlı Türklerinde İlim, İst.-1991, Remzi, Beşinci basım, s. 1266 Dr Yaşar Sarıkaya, Medreseler ve Modernleşme, İstanbul-1997, İz Yay., s.37. Medreselerde okutulan bilimler ve

konuyla ilgili Osmanlı bilginlerinin eleştirileri için bkz., Adem Akın- Remzi Demir, Saçaklızade Muhammed İbn Ebi Bekr El-Mar’aşı ve Tertib El-’Ulum Adlı Eseri, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, Sayı: 16, 2004 İnternetten erişmek için dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/1273/14659.pdf

7 Matematik Dünyası, 2005 Güz www.matematikdunyasi.org/arsiv/PDF/05_3_112_112_TAKIYUDDIN.pdf8 İki rasathanenin karşılaştırması için bkz., Yavuz Unat, Osmanlı Astronomisine Genel Bir Bakış, “Osmanlı

Astronomisine Genel Bir Bakış”, Osmanlı, Cilt 8, Yeni Türkiye Yayınları, Editör: Güler Eren, Ankara 1999, s. 411–420. (Yeni Türkiye, 701 Osmanlı Özel Sayısı III, Yıl 6, Sayı 33, Mayıs-Haziran 2000, s. 674–683). İnternetten erişmek için 80.251.40.59/humanity.ankara.edu.tr/unat/yu/M06.pdf Urungu Akgül, Osmanlı’nın Uzaya Bakan Gözü Takiyyüddin ve İstanbul Rasathanesi, Bilim ve Teknik Dergisi, Şubat 1997, s. 34-40 www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/biliminsanlari/caginiasanlar/S-351-34.pdf

Page 34: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

XVI. YÜZYILDA OSMANLI ASTRONOMİSİ VE MÜESSESELERİProf. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu İ.Ü. Edebiyat Fakültesi http://www.akat.org/ast_tarihinden/osmanli_astronomisi/

XVI yüzyıl Osmanlı Devleti'nin her alanda zirveye ulaştığı bir asırdır. Bir taraftan sınırları üç kıtada en son noktasına varmış, karada ve denizde zamanının en güçlü ordularını meydana getirmiş, diğer taraftan sahip olduğu düzenli gelirler ve sağlam ekonomi ile belirli bir refah seviyesine ulaşmıştır. XVI. yüzyılda böylesine maddi bir kudreti yakalayan Osmanlı Devleti, bilim, kültür ve sanatta da en mütekâmil döne-mini yaşamıştır. Osmanlı astronomi literatürünü oluşturan 600 astronom veya astronomi eseri müellifinin seksen beşi XVI. yüzyılda yaşamış ve bu asırda Osmanlı astronomisinin önemli eserleri yazıldığı gibi Türkçe’de altmışa yakın eser kaleme alınmıştır.

XIV. yüzyılın başında İznik'te kurulan ilk Osmanlı medresesi ile başlayan ve Fatih Sultan Mehmed'in fetihten sonra İstanbul'da tesis ettiği Semaniye Medreseleri ile devam eden ve yine İstanbul'da Kanuni Sultan Süleyman tarafından kurulan Süleymaniye Medreseleri ile tam anlamıyla yerleşen Osmanlı yüksek eğitim sistemi, artık en olgun noktasına varmıştı. Fatih edreselerinin kurulmasıyla astronominin de içinde bulunduğu akli ilimlerin eğitimi medrese tahsilinin bir unsuru haline gelmiştir. Diğer taraftan, klasik İslâm biliminin Kahire-Şam, Meraga ve Semerkant gibi ana bilim geleneklerinin birikimleri İstanbul'a aktarıl-mıştı. Böylece İstanbul, İslâm dünyasının sadece siyasî başkenti olmasının yanında aynı zamanda bilim ve kültür başkenti de olmuştu. Osmanlı âlimleri de devraldıkları klasik İslâm bilimini geliştirmiş ve üze-rine orijinal eklemelerde bulunmuşlardır.

Bu yüzyılda ilmi müesseseler yönünden de bir klasikleşme müşahede edilmektedir. Yukarıda zikrettiğimiz medreseler son hâlini almış ve Dârültıp Medresesi tesis edilmiştir. Aynı durum astronomi müesseseleri için de söz konusudur. XVI. yüzyıla gelindiğinde, Osmanlı Devleti'nde, doğrudan Osmanlı saray teşkilâtının bir unsuru olan ve Osmanlılarda resmî astronomi işlerini yürüten müneccimbaşılık, Zîc-i İlhanî ve Uluğ Bey Zîci'nin tashihi için kurulan ve astronomik gözlemleri esas alan İstanbul Rasathanesi ve daha çok camilerin bir unsuru olarak vakit tayini ile ilgilenen muvakkıthaneler zikredilmesi gereken üç önemli klasik astronomi mües-sesesidir.

Osmanlı astronomi literatürünü oluşturan 600 astronom veya astronomi eseri müellifinin seksen beşi XVI. yüzyılda yaşamış ve bu asırda Osmanlı astronomisinin önemli eserleri yazıldığı gibi Türkçe’de altmışa yakın eser kaleme alınmıştır.

MüneccimbaşılıkOsmanlı Devleti'nde ve hususiyle saraydaki müneccimlerin başında bulunan kişiye "müneccimbaşı" denilmektedir. Müneccimbaşılık, arşiv belgeleri ve kaynaklardaki bilgilere göre, XV. yüzyılın sonları ile XVI. yüzyılın başlarında ortaya çıkmış bir müessesedir. Osmanlı sarayında bîrun erkânından olan müneccimbaşılar, aslen ilmiye sınıfına mensup, medrese mezunu kişiler arasından seçilmekteydi.

XVI. yüzyılda Seydi İbrahim b. Seyyid, İshak Sa'di Çelebi, Yusuf b. Ömer, Mustafa b. Ali, Takiyüddin Râsıd gibi kişiler müneccimbaşılıkta bulunmuşlardır. Mustafa b. Ali astronomi ve coğrafya sahasında oldukça mühim bazı eserler telif etmiştir. Takiyüddin Râsıd da astronomi ve matematik sahasında birçok önemli eser vermesinin yanında İstanbul'da bir de rasathane açmış ve bazı gözlemlerde bulunmuştur. XVI. yüzyılda müneccimbaşıların astronomi ve astroloji alanında saraya ait bir çok vazifesi bulunmaktaydı. Müneccimbaşılar XVI. yüzyıldan itibaren saray ve ileri gelen devlet adamları için takvim, imsakiye ve zâyiçe gibi işler yapmaya başlamışlardır. Müneccimbaşının en önemli vazifesi takvim hazırlamaktı. Takvimler 1800 senesine kadar Uluğ Bey Zîci'ne göre, bu tarihden sonra da Jacques Cassini Zîci'ne göre hesap edilmiştir. Ayrıca her Ramazan ayından önce imsakiye hazırlanması ve zâyiçe hazırlamak da müneccimbaşıların vazifeleri arasında bulunmaktaydı. Başta cülus olmak üzere savaş, doğum, düğün, denize gemi indirilmesi, has atların çayıra salınması, padişahın yazlık ve kışlığına gitmesi gibi birçok

Page 35: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

önemli, önemsiz konuda müneccimbaşılar ve bazen müneccim-i sânîler uğurlu saat tesbit ederlerdi. Başta padişahlar olmak üzere birçok devlet adamı müneccimbaşıları zâyiçelerine göre değerlendirmiş ve zâyiçelerinin isabetli çıkması üzerine onlara birçok ihsanlarda bulunmuşlardır. Bununla birlikte Sultan I. Abdülhamid ve III. Selim gibi uğurlu saate ve zâyiçeye itimat etmeyen padişahlar da bulunmaktaydı. Ancak uğurlu saat uygulaması âdet haline geldiği için bu padişahlar inanmadıkları bu işin önüne geçememişlerdir.

Diğer taraftan kuyruklu yıldızların geçişi, zelzele, yangın, Güneş ve Ay tutulmaları gibi önemli astronomi hâdiseleri ile fevkalade olayları da müneccimbaşılar takip eder ve yorumları ile birlikte saraya bildirirlerdi.

Muvakkıthanelerin idaresi müneccimbaşılara ait idi. Bunun yanında Dârü'r-rasadü'l-cedid adıyla İstan-bul'da kurulan rasathanenin idaresi Müneccimbaşı Takiyüddin Râsıd'ın idaresindeydi. XIX. yüzyılın ilk yarısında kurulan Mekteb-i Fenn-i Nücûm adlı mektep de Müneccimbaşı Hüseyin Hüsni ve Müneccimbaşı Sadullah Efendi'nin idaresinde bulunmaktaydı.

Ulemâ sınıfına mensup saray memurlarından olan müneccimbaşılar, silahtar ağaya bağlı olan hekim-başının maiyyetinde bulunduklarından tayin ve azilleri de onun tarafından yürütülürdü. Müneccimbaşılar, XVI. asırda saraya takvim takdim etmelerinden dolayı 2000 akçe, müneccimler ise 1000 akçe ücret almaktaydılar (4). Osmanlı Devleti'nde otuz yedi kişi müneccimbaşılıkta bulunmuştur. Bunların arasında Takiyüddin Râsıd (ö. 1585) İstanbul'da kurduğu rasathane ile, Müneccimbaşı Derviş Ahmet Dede (ö. 1702) de yazdığı Arapça tarih kitabı Camiü'd-Düvel ile meşhur olmuştur. Müneccimbaşı Hüseyin Efendi (ö. 1650) ise zâyiçelerinin isabetiyle tanınmıştır. Müneccimbaşılar ilmiye mensubu olduklarından dolayı müderrislik ve kadılık gibi birçok vazifelerde bulunmuşlardır.

XVI. yüzyıldan sonra belirli bir sisteme göre devam eden müneccimbaşılık Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar faaliyetlerini sürdürmüştür. Müneccimbaşı Hüseyin Hilmi Efendi'nin vefatına kadar gelen bu müessese, onun 1924 yılında vefatıyla yerine tekrar müneccimbaşı tayin edilmeyerek lağvedilmiş ve 1927 senesinde baş muvakkıtlık makamı tesis edilmiştir.

İstanbul RasathanesiOsmanlılarda ilk rasathane İstanbul'da Sultan III. Murad döneminde (1574-1595) Takiyüddin Râsıd tarafından kurulmuştur. Şam'da 932/1526 senesinde doğan Takiyüddin, Şam ve Mısır'da eğitimini tamamladıktan sonra bir müddet kadılık ve müderrislik yapmış, bu arada astronomi ve matematik alanında önemli çalışmalarda bulunmuştur. l570'te Mısır'dan İstanbul'a gelen Takiyüddin, bir sene sonra (1571) vefat eden Müneccimbaşı Mustafa b. Ali'nin yerine müneccimbaşılığa tayin edilmiştir.

İstanbul'da başta Hoca Sadeddin Efendi olmak üzere meşhur ulemâ ve önemli devlet adamları ile yakınlık sağlayan Takiyüddin, Sadrazam Sokullu Mehmed Paşa vasıtasıyla da Sultan III. Murad ile tanışmıştır.

Takiyüddin, astronomiye meraklı olan padişaha kullanmakta oldukları Uluğ Bey Zîci'nin yaptığı hesaplara kâfi gelmediğini ve yeni bir zîcin hazırlanması gerektiğini anlatarak rasathane kurulması fikrini açtı. Sultan Murad, atalarına nasip olmayan ve ilk defa kendisine nasip olacak bu işi memnuniyetle karşıla-yarak rasathanenin hemen inşa edilmesini ister ve ayrıca gerekli olan maddî desteği de verir. Bu arada çalışmalarına Galata Kulesi'nden devam eden Takiyüddin, 985/1577'den itibaren de kısmen tamamlanan Dâru'r-rasadü'l-cedîd adındaki yeni rasathanede faaliyetlerini sürdürür.

Bir büyük bir de küçük iki ayrı binadan müteşekkil olan rasathane, Tophane sırtlarında bir yerde inşa edilmiştir. Takiyüddin eski İslâm rasathanelerinde kullanılmış olan aletleri büyük bir titizlikle imal etmiştir. Bununla birlikte bazı yeni aletler de icat etmiş ve gözlemlerinde ilk defa kullanmıştır. Rasathane'de çoğunluğu astronomi ve matematik kitaplarından oluşan büyük bir kütüphane de kurulmuştur. Rasathanenin sekizi râsıd, dördü kâtip ve diğer dördü de yardımcı olarak vazife yapan Takiyüddin ile birlikte on altı kişilik bir kadrosu bulunmaktaydı.

Page 36: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Rasathane'de bulunan aletler ise şunlardı: Zâtü'l-halak (armillae zodiak), kadran (mural quadrant), zâtü's-semt ve'l-irtifâ (azimuthal semicircle), zâtü'ş-şubeteyn (triquetrum), rub'u mıstar (rub -u deffe), zâtü's-sekbeteyn (dipotra), zâtü'l-evtâr, el-müşebbehe bi'l-menâtik (sextant).

Şam ve Semerkant astronomi ekollerini şahsında birleştiren Takiyüddin, rasathanede ilk olarak Uluğ Bey Zîci'nin tashihi işine başlamıştır. Bununla birlikte Güneş ve Ay tutulmaları ile çeşitli gözlemler de yapmıştır. Ramazan 985/Eylül 1578 tarihinde İstanbul'dan bir ay süreyle gözlenen kuyruklu yıldızı da rasathaneden gece gündüz uyumadan gözlemiş ve gözlemlerinin neticelerini padişaha sunmuştur. Takiyüddin yeni geliştirdiği teknikler ve aletler vasıtasıyla gözlemlerinde yeni uygulamalar ve astronomi problemlerinde orijinal çözümler getirmiştir. İlk defa mekanik saat kullanarak çok dakik gözlemler yapmıştır. Diğer taraftan da astronomi hesaplarında altmış tabanlı sayı sistemi yerine on tabanlı sayı sistemini kullanmakla ve ondalık kesirlere göre trigonometri cetvelleri hazırlamakla dikkat çekmiştir. Ekliptik ile ekvator arasındaki 23° 27' lik açıyı 1 dakika 40 saniye farkla 23° 28' 40" bularak ilk defa gerçeğe en yakın ve doğru dereceyi hesaplamıştır. Güneş parametreleri hesabında da yeni bir yöntem uygulamıştır. Sabit yıldızların boylamlarının tesbitinde ise Ay yerine Venüs'ü kullanarak daha dakik neticeler elde etmeyi planlamıştır. Osmanlılarda otomatik makineler üzerine ilk eseri de Takiyüddin yazmıştır.

Rasathane, çok kısa sayılabilecek bir zamanda oldukça önemli faaliyetlere sahne olmuştur. Takiyüddin gözlemlerini Sidrot Muhtaha'l-Efkâr fi Melekût al-Felek al-Devvâr veya al-Zîc al-Şehinşâhî adlarıyla bilinen eserinde bir araya toplamıştır. Ancak Takiyüddin rasathanede yaptığı gözlemlerle Güneş ile ilgili cetvellerini tamamlayabilmiş ise de Ay ile ilgili cetvelleri tamamlayamamıştır. Takiyüddin kendisi ile aynı zamanda yaşamış ve rasathane kurmuş olan Tycho Brahe ile karşılaştırıldığında Brahe'den daha net ve dakik rasatlar yaptığı ortaya çıkmaktadır. Ayrıca onun rasathanesinde bulunan bazı aletler Brahe'nin aletlerinden daha üstündü. Ancak Takiyüddin rasatlarını tamamlayamazken Tycho Brahe uzun süre rasat yapmış ve 777 yıldızın yerini tesbit etmiştir.

İslâm âlimlerinin astronomi eserlerini inceleyen Takiyüddin, eserlerinde yeni unsurlar yanında eskilerin tenkidini de yapmıştır.

Rasathane bazı siyasi çekişmeler sebebiyle ve dini gerekçeler ileri sürülerek 4 Zilhicce 987/22 Ocak 1580 tarihinde Padişah'ın emriyle Kaptan-ı Derya Kılıç Ali Paşa tarafından yıkılmıştır .

MuvakkıthanelerOsmanlı-Türk medeniyetinde, imaret adıyla bilinen kamu binalarından olan muvakkıthaneler, hemen her şehir ve kasabada cami veya mescidlerin bahçesinde bir iki oda hâlinde bulunan kurumlardır. Muvakkıt-haneler bulundukları külliyenin vakfı tarafından idare edilmekte olup, buralarda vazife yapan kişilere ise muvakkit denilirdi.

Emeviler döneminde (661-750) ortaya çıkan muvakkıthaneler, Osmanlılarda özellikle İstanbul'un fethinden sonra yaygınlaşmıştır. İstanbul'da ilk inşa edilen muvakkıthane 1470 tarihli Fatih Camii Muvakkıthanesidir . Osmanlılar İstanbul'da birçok muvakkıthane kurmuşlardır. Bunlardan en meşhuru, XVI. asırda kurulan Bayezid Camii Muvakkıthanesi idi. Evliya Çelebi bu ünün, muvakkıthane saatlerinin çok dakik olmasından ileri geldiğini söylemektedir. Yavuz Selim, Fatih, Şehzade, Eminönü'nde bulunan muvakkıthaneler de İstanbul'un diğer meşhur muvakkıthaneleri idi.

Özellikle namaz vakitlerini belirlemek için kurulmuş olan muvakkıthanelerde bu iş güneş saatleri ile yapılırdı.

Ayrıca muvakkıtlar, isteyenlere basit astronomi dersleri de verirlerdi. Bazı muvakkıtlar senelik takvim ile Ramazan ayı için imsakiye hazırlarlardı. Muvakkıtların hemen hemen tamamı basit astronomi aletlerini kullanmayı bildikleri gibi içlerinde bu sahada eser verecek seviyede bilgi sahibi olanlar da vardı.

Muvakkıthaneler, muvakkıtların bilgisine göre hem bir astronomi eğitimi yeri ve hem de basit bir gözlemevi idi. Bu yüzden İstanbul'daki bazı muvakkıthanelerin, mü-neccimbaşıların yetişmelerinde

Page 37: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

önemli bir yeri bulunmaktaydı. Zira bir kısım muvakkıtlar, muvakkıthanelerdeki başarılı çalışmaları ve faaliyetleri sebebiyle müneccimbaşılığa kadar yükselmişlerdir.

Bu kurumların idaresi ve görevlilerin maaşı, bağlı bulundukları vakıf tarafından karşılandığı halde tayinleri müneccimbaşı tarafından yapılırdı. Vefat eden muvakkıtın yerine oğlu tayin edilir, eğer muvakkıtın evladı yoksa isteklilerden imtihanla biri tayin edilirdi. Muvakkit olacak kişilerin ehliyetli olmasına dikkat edilirdi. Bu husus vakfiyelerde de belirtilirdi.

Muvakkıthaneler, XIX. asırda mekanik saatlerin yaygınlaşmasına rağmen Osmanlı Devleti'nin sonuna kadar varlıklarını muhafaza etmişlerdir. Cumhuriyetin ilânı ile başmuvakkıtlık (1927) adı altında kurulan yeni bir müesseseye devredilen muvakkıthaneler, 20 Eylül 1952'de kapatılmıştır. Bugün bazı muvakkıthanelerin binaları hâlen mevcut olmakla beraber, çoğu metruk ya da başka amaçlarla kullanılmaktadır. Kaynak: Osmanlı imparatorluğunun doruğu 16. yüzyıl teknolojisi,

Editor Prof. Dr. Kazım Çeçen, İstanbul 1999, Omaş Ofset A.Ş.

Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu - İ.Ü. Edebiyat Fakültesi http://www.akat.org/ast_tarihinden/osmanli_astronomisi/

Page 38: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

ÇEVİRİ YAZILAR / ARTICLES IN TRANSLATION

TAKİYÜDDİN’İN PERA’DAKİ GÖZLEMEVİ *

Çeviri: Cem Pulathaneli**

Ahmet Refik, hicri onuncu yüzyıl İstanbul’unu konu alan ve belgeler açısından çok zengin olan eserinde (s. 53, no. 6), 13 Safer 986 (21 Nisan 1578) tarihinde İstanbul Kadısı’na yazılmış olan aşağıdaki hükmü yayınlamıştır:

“Bana bildirildiğine göre, vefat etmiş bulunan Lutfullah’ın bağışladığı astronomiyle ilgili eserler, İstanbul Mimar Sinan mahallesi imamı ve müezzininin elindedir; ben şimdi bu kitapların alınması ve gözlemevine verilmesi talimatını verdim. Sana başvurulduğunda, adı geçen mevtanın yıldız ve gök bilimi ile geometriden bahseden kitaplarını, kimde olursa olsun, zaman geçirmeden ortaya çıkaracaksın ve tümünün gözlemevinin yöneticisi Mevlana Takiyüddin’e verilmesini sağlayacaksın. (Molla Musa Efendi’ye teslim edilmiştir.)”

Yazar ayrıca, gözlemevinin o sırada Galata Sarayı’nda bulunduğunu not etmekle yetinmiştir.

Bu durum, Osmanlı ve Batı kaynaklarında bu ilginç girişim üzerine var olan diğer bilgileri de burada ‒ elimdeki belgelerin yettiği ölçüde ‒ anlatmamı gerektirmektedir.1

Takiyüddin’in biyografisi ‘Ataî’nin İstanbul’da basılan Zeylü’l-Şakayık adlı yapıtının 286. sayfasında bulunabilir. Buna göre, 927 yılında (başlangıcı

* Johannes Heinrich Mordtmann’ın Der Islam dergisinde (c. 13, 1923, s. 82-96) yayımlanan “Das

Observatorium des Taqi ed-din zu Pera” adlı makalesinin çevirisidir. S.Ünver, bu makaledeki bazı bilgileri İstanbul Rasathanesi adlı eserinde (İstanbul, 1985) kullanmış ise de, 2009 Dünya Astronomi Yılı münasebetiyle Takiyüddin rasathanesinin yerini belirlemek amacıyla yaptığım kaynak araştırması sırasında, Mordtmann’ın bu makalesinin Türkçe’ye çevrilerek yayımlanmasının faydalı olacağını düşünmüştüm. Teklifim üzerine çeviriyi titizlikle yapan C. Pulathaneli’ye ve basım öncesinde metni dikkatle gözden geçiren Prof.Dr. Atilla Bir’e teşekkür ederim. Metindeki Latince alıntıları Türkçe’ye çeviren Prof. Erendiz Özbay’a da teşekkür borçluyum. Makalenin yazarı J. H. Mordtmann, (1852-1932), İstanbul’daki Alman Sefareti’nde çevirmen olarak diplomatik kariyerine başlamış, Prusya Devleti’nin Selanik ve İzmir konsolosu olarak (1886-1910), İstanbul başkonsolosu olarak (1915-18) görev yapmıştır. Bu sonuncu görevi sırasında İstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi’nde tarih metodolojisi dersleri vermiştir. Doğu dilleri, tarihi, edebiyatı üzerine yayınları ve Osmanlı topraklarındaki yazıtlar hakkındaki çalışmaları bulunmaktadır. Biyografisi için ayrıca bkz. M. Aydın, “Mordtmann, Johannes Heinrich” TDV İslam Ansiklopedisi (DİA), c.30, s.287-288 (F. Günergun, OBA, editör).

** İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Bilim Tarihi Bölümü Doktora Öğrencisi. 1 Krş. von Hammer, Geschichte des Osmanischen Reiches [GOR, Osmanlı İmparatorluğu Tarihi, ç.n.] IV,

43. Ancak bu eser, bizim de başvurduğumuz kaynaklardan yalnızca Ravzatü’l-ebrar ve Stephan Gerlach’ın günlüğünü kullanmıştır; ek olarak: H. Suter, Die Mathematiker und Astronomen der Araber und ihre Werke [Araplar’ın Matematikçileri ve Astronomları ile Onların Eserleri, ç.n.] (Leipzig 1900), s.191, no.471 (Katip Çelebi’nin Lexicon bibliographicum’undan hareketle Takiyüddin hakkında kısa biyografik veriler ve yapıtlarının listesi; ‘Ata’î’nin biyografisini içermez.); Mehmed Süreyya, Sicil-i Osmani, c.2, s.52: ‘Ata’i’den kısa özet). Ravzatü’l-ebrar için bkz. dipnot 3 (Mordtmann’ın notu).

Osmanlı Bilimi Araştırmaları X/2 (2009)

116

12.12.1520) Kahire’de2 Şeyh Muhammed b. Mar‘uf’un oğlu olarak doğmuş, teoloji okumuş, müderris olmuş ve sonra da Safer 979’da (25.6 ‒ 23.7.1571) ölen müneccim başı Mustafa Çelebi’nin halefi olarak görev yaptığı İstanbul’a gelmiştir. Sultanın ünlü ve etkili hocası Saadettin’in övgüsünü kazanmış, kendisine Mısırlı kadıların altında görev verilmiş ve matematik ve astronomi bilimlerindeki bilgisi ve başarıları nedeniyle zengin bir zeametle ödüllendirilmiştir. Divan’da dile getirdiği astronomların o zamana dek kullandıkları yöntemlerin ‘bir yıl önceki takvim’ gibi eskimiş oldukları ve yeni gözlemlerle değiştirilmeleri gerektiği fikri üzerine 987 yılında (başl. 28.2.1579), Tophane sırtlarında, masrafları devlet tarafından karşılanmak üzere bir gözlemevi kurma iznini almıştır. ‘Astronomi kuyusu’nun ve el-Mukanna’nın Ay’ını yükselttiği Nahşeb3 pınarı gibi mükemmel şeylerin bulunduğu gözlem yerinin yapımı neredeyse biterken ünlü Şeyhülislam Kadızâde olayı haber alıp Sultan’a yıldızların gözleminin felaket getireceğini; göklerin sırlarını örten perdeyi kaldırmanın uğursuz bir haddini bilmezlik olduğunu; böyle bir gözlemevinin kurulduğu hiçbir devletin varlığını sürdüremediğini söyledi. Bu sözler, Sultan üzerinde etkili oldu; 4 Zilhicce 987 (21 Ocak 1580) Perşembe günü Kapudan Paşa’ya binanın yıkılması emri verildi; gözlemevinin personeli dışarı çıkarıldı, güneşin yüksekliğini ve yıldızların hareketini belirlemeye yarayan ipler (evtar) kesildi ve kuyu moloz ve taşlarla dolduruldu.4

Buna ek olarak Ataî, astronomlara birçok hakarette bulunuyor ve makalesini Takiyüddin’in 993 yılında (başlangıcı 3.1.1585) öldüğünü söyleyerek bitiriyor; anlaşılan o ki, gözlemevinin yıkılması yeterli bulundu ve Takiyüddin’e başka zarar verilmedi.

Ancak Kahireli astronomun uğursuz kuyusu daha uzun süre zihinleri meşgul etti ve çeşitli efsanelere yol açtı. Onyedinci yüzyılın fantezi açısından zengin gezgini Evliya,5 Tophane gezilerinde Ayas Paşa’nın havuz’undan, 2 H. Suter, doğum tarihi olarak 932 (1525/6) yılını ve doğum yeri olarak da Şam’ı vermektedir

(Mordtmann’ın notu). 3 Abbasi Halifesine karşı Horasan’da savaşan ve Peygamber olduğunu iddia eden el-Mukanna’nın

(öl.779)’nın her gece pınarından sihirli Ay’ını yükselttiği Nahşeb şehri. Bugün, Özbekistan’daki Karşi (Karshi, Qarshi) şehri (çevirenin notu).

4 III. Murad’ın saltanat dönemi hakkındaki incelemede, s. 375’te (satır 5) bu olaya yine kısaca değinilmektedir, ancak yıkım tarihi yanlış olarak 15 Zilhicce = 2 Şubat 1580 olarak verilmektedir. Doğrusu, ayın ilk günü Salı gününe denk geldiğinden (Wüstenfeld’in tablosuna göre) 4 Zilhicce tarihi de tam olarak doğru değildir. Her halükârda Budowitz’in şüphe duyulmayacak tanıklığıyla kesindir ki, gözlemevi Ocak ayında yıkılmıştır; bu durumda 4 Zilhicce’ye ek olarak 11 Zilhicce tarihi de akla gelmektedir. Ravzatü’l-ebrar’ın yazarı (Bulak baskısı, s.462), Takiyüddin’in öyküsü ve çah-ı rasad’ının yok edilmesini 988 yılının (başlangıcı 17 Şubat 1580) olayları arasında anlatmaktadır; bunu yalnızca birkaç satırda ve ‘Ata’î ile uyumlu bir şekilde yapmaktadır. von Hammer’in (GOR, IV 43) Abbasilerin, Fatimilerin ve Timurilerin Bağdat, Kahire ve Maraga’daki başka ünlü gözlemevlerine ilişkin anlattıkları Ravzatü’l-ebrar’da bulunmamaktadır (Mordtmann’ın notu).

5 Evliya Çelebi (1611-1683) (çevirenin notu).

Page 39: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Takiyüddin’in Pera’daki gözlemevi

117

samsunhane’den6 (sultanın köpeklerinin bulunduğu bina) ve “astronom kuyusu”ndan söz eder. Evliya’nın söylediğine göre, bu bina samsunhane’nin yakınındaydı: “Yıldızlar konusunda uzman Ali Kuşçu isimli bir adam gözlem yapmak için orada bir kuyu kazdı. Ancak daha sonra ulema padişaha hangi şehirde böyle bir gözlemevi kurulursa orada vebanın yayılacağını söyledi; bunun üzerine Ali Kuşçu’ya gözlemleri bırakması için baskı yapıldı. Bizim zamanımızda Sultan IV. Murad, Müftü Yahya Efendi’ye kuyunun doldurulması amacıyla yazılı olarak başvurdu: ‘Bu gözlemevini yıkmalı mıyız? vs.’.” Burada Evliya, müftünün soruyu anlamadığına ve aklı kıt bir kapucunun ona metni açıkladığına ilişkin bir anekdot anlatır; bunun üzerine Müftü, kuyunun kum ile doldurulması gerektiği konusunda fetva verir. Sultan da Kapudan Recep Paşa’ya kuyunun toprakla doldurulmasını emretmiştir. Evliya makalesini “Şimdi burası çiçekli çayırlarla çevrili, çok ziyaret edilen bir mesire yeri” diyerek bitirmektedir (I, 443 İstanbul baskısı).

Burada gerçek ve uydurma ifadeler ciddi şekilde karışmıştır. Uluğ Bey’in öğrencisi Ali Kuşçu, İstanbul’un fatihi II. Mehmed’in ünlü astronomudur ve 2 Şaban 879’da (17.12.1474) ölmüştür (krş. von Hammer, Gesch. d. Osm. Reiches I 240; 591). Bunun dışında hiçbir yerde, özellikle de Şakayık’ta dört sayfa dolduran ayrıntılı biyografisinde (I, 180-184) İstanbul’da ya da başka bir yerde bir gözlemevi kurduğunu okumuyoruz. Evliya burada yine fantezisinin dizginlerini salıvermiştir. Kuyunun yıkımının IV. Murad’a mal edilmesi ve III. Murad yönetimindeki Müftü Kadızade ve Kapudan Kılıç Ali Paşa’nın yerine IV. Murad döneminde aynı görevleri üstlenmiş olan kişilerden söz edilmesi de aynı şekilde birer yakıştırmadır. Yazarımız belli bir tutarlılık içinde yakıştırma yapmaktadır; yine de “yıldız gözlemi kuyusu”nun yerini tam olarak saptamamızı sağlayan ifadeleri için ona teşekkür borçluyuz.

Bundan uzun bir süre sonra, bir başka kaynak, Ali Sati Efendi’nin değerli eseri Garten der Moscheen7 (Kısım 2, s.57, İstanbul baskısı),8 Takiyüddin ve yapıtından söz eder. Kendisi -bilindiği gibi Cenevizliler tarafından yapılmış olan- Galata Kulesi’nin rivayete göre Takiyüddin adlı bir astronom tarafından gözlemevi olarak inşa edildiğinden söz eder. Ancak Sultan’ın hocası, Hoca Saadettin Efendi’nin sultana astronomi gözlemleriyle uğraşan devletlerin kısa sürede yıkıldığını söylemesi üzerine, Zilhicce 987’de gözlemevinin yıkılması emri çıkar; yine de kule yerinde bırakılır. Başka bir rivayete göre de, Galata

6 ‘Samsun’ sözcüğü Rumca’dan gelmekte ve ‘savaşta kullanılan köpek’ anlamını taşımaktadır. (çevirenin

notu). 7 Adı geçen kitap Hadikatü’l-Cevami olmalıdır (çevirenin notu). 8 ‘Ali Sati’, Ayvansaraylı Hafız Hüseyin’in onsekizinci yüzyıl sonunda kaleme alınmış olan yapıtını II.

Mahmud dönemine kadar getirerek yeniden düzenlemiştir. Ayrıntılı bilgi bu önemli yapıtı ilk tanıtan von Hammer’de (GOR X, 47-144) bulunabilir (Mordtmann’ın notu).

Osmanlı Bilimi Araştırmaları X/2 (2009)

118

Kulesi gâvurların eseridir ve gözlemevi Tophane’nin üstlerindedir; söz konusu dönemde tamamen yıkılmıştır, ancak kuleye dokunulmamıştır; Takiyüddin ise 993 [1585, ç.n.] yılında İstanbul’da ölmüştür.

Burada da gerçek ve gerçek dışı bilgiler birbirine karışmıştır: Besbelli yazar Takiyüddin’in bizim yukarıda verdiğimiz biyografisini bilmektedir, ancak buna ek olarak da onun zamanında Galata Kulesi’nde bir gözlemevi kurulmasının planlanmış olduğunu bir yerde okumuş ya da duymuş olmalıdır. Gerçekten de bir Fransız hatıratından, 1703 yılında idam edilmiş olan Şeyhülislam Feyzullah’ın Avrupalı astronomların yardımıyla Galata Kulesi’ni bu amaçla kullanma niyetini taşıdığını bilmekteyiz; ölümü bu planın gerçekleştirilmesini engellemiştir. Yazarın, Müftü Kadızade yerine Takiyüddin’in hamisi olan Sultan’ın hocası Saadettin’i suçlaması vahim bir hatadır.9

Şimdi de, yerli kaynakları düzelten ve eksikliklerini gideren Batı kaynaklarını ele alalım.

İmparatorluk elçisi von Ungnad10’ın papazı Stephan Gerlach, 13 Kasım 1577’de Türckisches Tagebuch’da [Türk Günlüğü, ç.n.] (Frankfurt a. M. 1674) şunu yazmıştır:

“Sultan Murad, Kahireli bir yıldız gözlemcisinden, masrafları padişah tarafından karşılanmak üzere Galata dışında bir tepe üzerinde Venedikli Andrea Gritti’nin evinin bulunduğu yerde, yerin birkaç kulaç altında, gökteki yıldızları gündüz de görmeye yarayacak ve üzerinde kule olan bir kuyu (Thurn) inşa etmesini istedi. Sütunların üzerinde pirinçten büyük bir de halka yaptırdı ve 7 yıl içinde göklerin hareketinden padişahın tüm talihini ve talihsizliğini, dostunu ve düşmanını belirlemek istiyordu. Yıllık ücreti, kendisine tazmin edilecek olan ek harcamalar hariç 3000 duka altını idi. Eser tamamlandığında kendisine 6000 duka altını verilecekti. Kendisi Selanik’ten, Pers Kralı’na eserinde yardım edecek ve Sultan’ın öğretmeninin oğluna (yani von Hammer’in (GOR IV 43) yazdığı gibi Sultan’ın

9 Sonradan görüyorum ki, Mehmet Süreyya da Takiyüddin’e gözlemevini Galata Kulesi’nde kurdurmuştur.

Belli ki elindeki bilgilerden (Ata’î) “Tophane üstündeki tepenin zirvesinde” (tophane üstünde kulle-i cebelde) sözünü yanlış anlamış, kulle sözcüğünü “kule” olarak yorumlamıştır. Bu nedenle “tepedeki kulle” sözünden Galata Kulesi sonucunu çıkarmıştır (Mordtmann’ın notu). “Kulle” sözcüğü “büyük bağ evi” anlamına gelmektedir, burada yalnızca “ev”, “bina” anlamında kullanıldığı düşünülebilir. Bu yüzden “Tophane üstündeki tepedeki bina” ifadesi anlamı daha iyi karşılayabilir (çevirenin notu).

10 David Ungnad 1572 yılında İstanbul’a gelen bir imparatorluk elçisidir. Kendisine ilişkin bilgi, Andreas Ferus’un Kasım 2007’de Viyana Üniversitesi Tarih Bölümü’nde yazdığı, Stephan Gerlach’ın yazdıklarının da kaynak olarak kullanılmış olduğu Die Reise des kaiserlichen Gesandten David Ungnad nach Konstantinopel im Jahre 1572 [Kayzerlik Elçisi David Ungnad’ın 1572 yılında Konstantinopolis’e seyahati, adlı yüksek lisans tezinde bulunabilir: http://othes.univie.ac.at/288/1/12-17-2007_9947888.pdf (çevirenin notu).

Page 40: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Takiyüddin’in Pera’daki gözlemevi

119

oğluna değil, Hoca Saadettin’in oğluna) yıldız sanatını öğretecek olan yıldız gözlemcisi bir Yahudi daha getirtti…”

M. Crusius’un Turcograecia’sının (Basel 1584) 501. sayfasında aynı öyküyü Gerlach’ın Crusius’a 29.9.1577 tarihli mektubunda küçük farklılıklarla okuyoruz:

“Bir kaç ay önce, demek oluyor ki, Suriye kenti Halep’ten (Hierapolis) İstanbul’a bir müneccim çağrıldı, yıldızlardan Sultan’ın gelecekteki şansını öğrenip söyleyecekti. Böylece Galata tepesine yüksek ve açıkta görülen bir kule inşa etti, onun en tepesine usturlap ve pirinçten yapılmış çok sayıda büyük halkalar koydu, buradan, demek ki, Murat’ın hangi halklara karşı dost, hangilerine düşman yaklaşımında olacağını önceden bilecekti. Çalışmanın tamamlanması yedi yıl sürdü, her yıl üç bin düka ücretle: iki katı da eser bitince Kral tarafından onaylanacaktı. Yardımcısı, Selanikli bir Yahudi’dir.”

Gerlach bu mektuptan birkaç hafta sonra günlük yazısını yazarken, bazı noktalar hakkında daha etraflı bilgi edinir; astroloğun geldiği yer olarak Halep yerine Kahire’yi belirtir ve bu kişinin ancak birkaç ay için İstanbul’da görevlendirildiği şeklindeki yanlış bilgiyi bu kez vermez.

Fakat Takiyüddin’in yapıtı hakkında en ayrıntılı çalışmış olan kişi Gerlach’ın İstanbul’daki ardılı, 1 Ocak 1578’den 3 Mart 1581’e dek Elçi von Zinzendorf’un papazı olarak burada kalmış olan Salomon Schweigger idi. Reyszbeschreibung nach Constantinopel [Konstantinopolis’e Seyahatin Tasviri, ç.n.] adlı yapıtında, ona “Wie der Türckisch Keyser von einem nichts-wertigen Astronom in grossen vnkosten geführt worden” [“Türk padişah değersiz bir astronom tarafından büyük masraflara nasıl sokuldu”, ç.n.] başlığını taşıyan ve bizim de burada metninin tümünü aynen izleyeceğimiz özel bir bölüm (c. XXIII, s.90 ff. 1608 yılı Nürnberg baskısı) ayırmıştır.

“Yaklaşık üç yıl önce, İstanbul’a geldiğimizde, bir Arap, özellikle güzel sanatlara eğilimli olan Sultan Murad’ı ikna etti. Kendisine izin verir ve yardımcı olursa, bir bina inşa etmek istediğini ve bununla yıldızları gözleyerek gelecekte olacak olayları Sultan’a haber vereceğini, ancak böyle bir yapının önemli miktarda yatırım gerektirdiğini, sultanın masraflar için yardımda bulunmasının gerekli olduğunu söyledi. Bunu kolayca başardı, kendisine ihtiyacına göre bir de maaş bağlandı. Söylendiğine göre bu şekilde sanatçıya yıllık 3000 duka veriliyordu. Kendisine çeşitli işlerde yardım etmek üzere on iki Hıristiyan esir verildi. Bu hayalperestin kehanetlerini ortaya çıkartması için kendisine Galata şehri dışında boş arazide bir ikametgâh yapıldı. Bu şekilde, aldatmacasını gözden ırak sürdürebilecekti. Burada ahşaptan bir çalışma yeri oluşturuldu. Kendisi birkaç yıl önce Roma’da uşaklığını yaptığı bir matematikçinin yanında esir kalmış, sıradan ve işe yaramaz bir kişiydi, orada onun sanatını öğrenmiş ve bir gök sanatçısı ve yıldız sahtekârı olmuştu. Ptolemaeus, Euklides, Proklos ve diğer ünlü astronomların yazılarını Arap diline çevirmiş ve kendisine bu yazıları açıklayacak bir Yahudi tutmuştu. Bizim ülkelerimizin okullarında kullanılanlar

Osmanlı Bilimi Araştırmaları X/2 (2009)

120

gibi, biri Dünya küresi, diğeri gök küresi olan ve her ikisi de bir elle11 yükseklikte iki küre hazırlamış, ayrıca pirinç madeninden, beş buçuk elle yüksekliğe asılı, el kalınlığıda bir halka yapmıştı. Bunlardan meridyeni temsil edeni (Meridianus) kalın bir iple yukarıya asılmış, başka bir yerde de tutulum halkası (Aequinoctialis) asılmış ve başka bir yerde de ufuk halkası vs. var idi. Belki de küreleri büyük ve yeterince kuvvetli yapmayı düşünmüş ve içinde bir su çarkında ya da sincapların sincap kafeslerinde koştukları gibi uzun süre gezinmek istemişti. Bu gibi şeylerle neredeyse yedi yıl geçirmiştir.

Ancak Sultan’ın beklentileri ve sahtekârın geleceğe, talih ve talihsizliğe dair hiçbir kehaneti çıkmayınca, yalnızca Sultan değil, Müftü, yani Türk Papası da kızdı ve Sultan’a sahtekârın yapısını bir an evvel yıkması öğütledi. Gökteki yıldızları izlemeye başladığı zamandan beri [Sultan, ç.n.], Dünya’da nelerin olup bittiğine dikkat etmemeye başlamıştı, bu yüzden de İran’daki tehlikeyi çoğunlukla görememişti. Buna karşılık Kızılbaş Pers kralı, gökyüzünü bulunduğu yerde bırakmış, gözlerini Dünya’ya çevirmiş ve bunun neticesinde zafer kazanmıştı.

Bunun üzerine, Sultan bu yapının hemen yıkılmasını emretti ve bina Yeniçeriler tarafından yıkıldı. Yani bu yeni ve Türkler’de daha önce bilinmeyen astronomi son buldu. Ancak yapının ustası kısa zamanda yıldızlarda kendisini görünmez kılması gerektiğini gördü. Aksi halde yapının başına gelen kendisinin başına gelecekti. Bir daha da ortalıkta görülmedi, belki de yıldızlara karışmıştı.”

Daha önce adını andığımız Turcograecia’dan da gözlemevinin akıbeti hakkında bilgiler ediniyoruz. Gerlach’ın mektubunun arkasından yayıncı [M.Crusius, ç.n.] sözü sürdürüyor:

“Gerçekte sonuç şöyle oldu (D. Wenceslaus Budowezius’un Budowa’dan 10 Mart 1580’de Gerlach’a yazdığı gibi): o küre biçimindeki eser, ocak ayı sırasında tek bir saatin tümüne sadece eşitlendi. Şimdiye kadarki bütün kötülüğün nedeni (İran’da başarısızlıkla sürdürülen savaştan dolayı) olduğuna yaygın olarak inanılması için.” 12

Anılan Batı kaynakları, birçok noktada Türk kaynaklarında anlatılandan farklılık gösterir.

Takiyüddin’in İstanbul’a geliş ya da sultan tarafından görevlendiriliş zamanı söz konusu olduğunda Ataî’nin biyografisine sadık kalacağız; fakat ‘Atai’nin aktardığı gözlemevinin inşasının ancak 987’de (başlangıcı 28.2.1579), “Sultan Murad’ın yönetim döneminin başlangıcında” başladığına ilişkin bilgi

11 Elle: Dirsek ile elin orta parmağının ucu arasındaki mesafeye karşılık gelen Alman uzunluk ölçü

birimidir. Bölgelere göre 50-85 cm arasında değişmektedir. Arşın’a (75 cm) eşdeğer bir uzunluk ölçüsü olarak kabul edilebilir (çevirenin notu).

12 Crusius’un sözünü ettiği kişi Gerlach tarafından da sıklıkla anılır (Tag-Buch [Günlük] 418, 421, 424, 427, 480); bu kişi ‘Bohemyalı bir soylu’dur (s.418’de bu şekilde yazılmıştır, s..427’de ise yanlış baskı sonucu “Romalı bir soylu” olarak geçmektedir) ve Elçi von Zinzendorf’un ‘kahya’sıdır (Mordtmann’ın notu).

Page 41: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Takiyüddin’in Pera’daki gözlemevi

121

doğru olamaz. Gerlach’ın günlüğünden ve Crusius’a mektubundan hareketle kesin olarak söylenebilir ki, 1577 sonbaharında yapının bir kısmı içindeki araçlarla birlikte bitirilmişti. Ayrıca 13 Safer 986 (21.2.1578)13 tarihli irade gözlemevinin varlığından söz edilmektedir. Bu nedenle Schweigger gibi inşaatın 1575 yılında başladığını kabul edebiliriz; Gerlach’a göre Takiyüddin inşaatı 7 yılda bitirmeyi taahhüt etmişti ve ‘Ataî’ye göre de Ocak 1580’deki yıkım sırasında “tamamlanmasına az kalmış”tı; gözlemevi inşaatının bir yıldan kısa sürede tamamlanmasına az kalacak derecede ilerlemiş olması pek kabul edilebilir değildir.

Yıkım tarihi hakkında ‒21 Ocak 1580‒ ‘Ataî’nin söyledikleri Budowitz’in raporuyla (yukarıda adı anılmıştı) uyum içindedir. Buna karşın Takiyüddin’in çabalarının çağdaşlarında olumlu karşılık bulduğu konusu çelişkilidir.

Gerlach ve Schweigger kendisini Sultan’ın batıl inancını kişisel çıkarı için kullanan ve gözlemevini yalnızca astroloji amacıyla kuran bir hilekâr olarak görüyorlardı.

Ataî ve diğer Türk yazarlar, Takiyüddin’in yıldızlardan çıkardığı kehanetleri hakkında sessiz kalıyor ve yalnızca yıldızlı gökyüzünün mucizelerinin keşfini, insanın içindeki yaratılış gizlerine zorla girmeye çalışan günahkâr bir davranış olarak yorumlamaları ve böyle bir girişimin destekleyicisi olan zenginlere felaket getirecek olması nedeniyle faaliyetlerini kötü olarak yargılıyorlar. Görünüşte İran ile yapılan savaşın talihsiz gidişatı onları haklı çıkarmıştır. Schweigger’in de ima ettiği ve Budowitz’in Crusius’ta açıkça söylediği gibi Müftü Kadızade’nin de Sultan’a bunu bir delil olarak sunmuş olması muhtemeldir.

Gerlach ve Schweigger belli ki astronomun kişiliğinde yalnızca astroloğu gören büyük çoğunluğun fikrini aktarıyor. Buna karşın gözlemevinin bilimsel araçlarla donanımı hakkında verdikleri bilgiler, gerçekten önemli bir yapı ile karşı karşıya olduğumuz yargısına varmamıza neden oluyor. Bu bağlamda, Schweigger’e göre Takiyüddin’in Roma’da bir “mathematicus”tan sanatını öğrenmiş ve bir Yahudi’nin yardımıyla Ptolemaeus, Euklides, Proklos ve diğer ünlü astronomların yazılarını incelemiş olması dikkat çekiyor. Doğrusu Takiyüddin astronomi çalışmalarına oldum olası özen gösterilen Kahire’de öğrenim gördüğünden Roma’ya gitmesine gerek yoktu.14 Ancak Frenk ülkesinde modern araçlar ve yeni yöntemler buldu ve görünüşe göre niyeti

13 Miladi takvime yapılmış olan bu çevrim yanlıştır, doğrusu metnin ilk paragrafında da geçtiği gibi

21.4.1578’dir (çevirenin notu). 14 Makaleyi uzatmamak için A. Hauber’in Islam VIII, 48 ve devamı, ve orada anılan kaynaklara atıf

yapılmıştır (Mordtmann’ın notu).

Osmanlı Bilimi Araştırmaları X/2 (2009)

122

bunları İstanbul’da tanıtmaktı: ‘Ataî’ye göre seleflerinin o zamana dek kullandığı yöntemlerin eskimiş olduklarını söylüyordu; Schweigger de onun faaliyetini “yeni astronomi” olarak nitelemekteydi. Yani bu, Batı bilimini Doğu’da ilk kez yeşertme denemesiydi; ancak uygun zaman henüz gelmemişti ve bağnazlığın15 direnci karşısında başarısız olmuşsa, Gerlach ve Schweigger ile birlikte arkadasından kötü konuşmak yerine üzülmemiz gerekir.16 Belki de planlarının başarısız olmasında sorumluluğun bir kısmını müneccimlerin itibarlı loncasına karşı kendine güvenerek ortaya çıkan Takiyüddin’in kendisi taşımaktadır; ayrıca Arap ve dışarıdan gelen bir kimse olarak yöneten ırka mensup meslektaşlarına çok da hoş gelmemesi de bir neden olarak sayılabilir.17 Bu etkilere karşı Sultan’ın ve Hoca Saadeddin’in gösterdiği yakınlık da onu koruyamamıştır.

Elli yıl sonra Avrupa coğrafya biliminin eseri olan modern atlaslar İstanbul’a gelmeye başladı. [Avrupa coğrafya biliminin] Türkiye’de kabul görmesinde, Kâtip Çelebi’nin onyedinci yüzyılın ikinci yarısında, bu atlasları bilimsel olarak değerlendirmesi rol oynamıştır; 100 yıl sonra ise baskı tekniği İstanbul’a gelir. Astronomiye ancak ondokuzuncu yüzyılda, büyük reformcu II. Mahmud ve onun halefi Abdülmecid’in yönetimi sırasında sıra gelir ve Avrupa örnek alınarak bir gözlemevi kurulur.18

Şimdi geriye yalnızca Takiyüddin’in binasının nerede olduğunu araştırmak kalıyor.

15 Almanca metinde orthodoxie sözcüğü kullanılmaktadır (çevirenin notu). 16 Schweigger, yapıtında, Sultan III. Murad’ın bilime merakını anlattığı başka bir yerde biraz daha doğru bir

değerlendirmede bulunur ve şunları yazar (s.144): “O, en büyük dostu kitaplar olduğu için özellikle övgüye değerdi. Bilhassa kutsal kitabı [Kuran-ı Kerim,

ç.n.] incelemeye ve atalarının tarihi araştırarak onların izlerini takip etmeye yönelmişti. Ayrıca, astronomiye olan büyük ilgisi de övgüye değerdi. Daha sonra, bir yerküresi yaptırmak için yukarıda sözünü ettiğim büyük masraflara girmişti. Çevresinde okumuş insanlar da bulunuyordu. Sevdiği ve büyük saygı duyduğu hocası [yani Hoca Saadeddin] ona her gün hat sanatı üzerine ders vermiş ve her önemli olayda Sultan onun bilgisine başvurmuştur.”

Bu ifadeler bana, “Euclidis Elementorum geometricorum libri XIII ex traditione doctissimi Nasir- idindi Tusini, nune primum arabice impressi” kitabının Romae in typogr. Medicea 1594 baskısının sonunda basılı olan ve III. Murad’ın bu kitabın [Osmanlı] İmparatorluğunda dağıtımına izin veren kararına dikkat çeken Babinger’in notunu hatırlatıyor (bkz. Babinger, Stambuler Buchwesen im 18. Jahrh. [18. Yüzyıl’da İstanbul Kitap Faaliyetleri, ç.n.] Lpz. 1919, s.5, dipnot). (Mordtmann’ın notu).

17 Krş. von Hammer, yukarıda zikredilen eser, c.IV, s.107’deki anekdot (Saray imamı Kürdizade büyük sarığına sinirlendi ve onu insanların içinde azarladı). (Mordtmann’ın notu).

18 Burada yazarın kimi bilgileri karıştırdığı anlaşılmaktadır. 19. yüzyılda kurulan kurum (Rasathane-i Amire) astronomi değil, meteorolojik ve sismolojik gözlemler yapma amacını taşımaktadır. Ayrıca Rasathane-i Amire’nin kurulduğu yıl olan 1868’de tahtta padişah Abdülmecid (öl.1861) değil, Abdülaziz bulunmaktadır. Daha sonra Kandilli’de kurulan rasathane ise 1911’de işlev kazanmıştır (çevirenin notu).

Page 42: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Takiyüddin’in Pera’daki gözlemevi

123

Yukarıda gördüğümüz gibi, Gerlach’a göre “Galata’nın dışında, Venedikli Andrea Gritti’nin19 evinin olduğu yerde” idi. Başka bir yerden (Günlük, s. 34, 20 Ekim 1573 tarihli kayıt) bu yeri tam olarak belirleyebiliriz. Gerlach, elçiliğin saat yapımcısının “Galata ya da Péra’nın çok ötesindeki” mezarlıkta gerçekleşen cenaze töreninden sonra “bir Venedik vatandaşı olan Gritti’nin çok yakınında, bu muhteşem ve çok eğlenceli yerdeki evi” görmüş … “O öldükten sonra, ev tamamen terk edildi, kısmen yıkıldı ve satın alacak kimse de bulunamadı. Bir Türk yalnızca taşlar için 1000 duka verdi, ancak onları alamadı: Güzel beyaz mermerden iki basamak ya da merdiven ve sonra çok güzel boyanmış, hâlâ yerinde duran bir salon, onun yanında güzel bir banyo ve içinde şu anda imparatorun köpeklerinin muhafaza edildiği hanım odası olarak kullanılan fevkalade bir ev.”

Gerlach daha sonra, İstanbul’a, 7000 acemi oğlanın barındığı yerdeki Galata Sarayı’na geri döner.

Gritti’nin evinin çok yakınında olan mezarlık, önceki yüzyılın 60’lı yıllarında [1860’lar, ç.n.] kaldırılmış ve bulunduğu yer Péra’nın belediye başkanlığı bahçesi olarak kullanılmıştır; Galata Sarayı’nın yeri de kesin olarak bellidir ve yalnızca Gerlach’ın verdiği bilgiler, Ahmet Refik’in dile getirdiği gözlemevinin orada olduğunu varsayımını çürütmek için yeterlidir. Daha ziyade Taksim’de, belki de bugün Mecidiye Kışlası’nın [bugünkü Taşkışla, ç.n.] olduğu yerde ya da onun yakınında yer almış olabilir.

Evliya’nın Tophane gezilerinde verdiği bilgiler (yukarıda anılan) bunu desteklemektedir:

1. Ayas Paşa’nın havuzu: Taksim Meydanı’nın diğer tarafında, Dolmabahçe yolu üzerindeki, Alman Konsolosluğu’nun da bulunduğu bölge, bugün de Ayas Paşa adını taşımaktadır. “A. P.’nın havuzu”, Büyük Süleyman’ın büyük vezirinin bahçesindekiyle muhtemelen özdeştir; gördüğüm kadarıyla adı yalnızca 1526 yılında Pietro Bragadino20 (Alberi’de, Relazione vs. III S., v.3, 104) ile ilişkili olarak anılmaktadır: (Ajas Pascha) ha un bel giardino in Constantinopoli appresso dove si tien le bombarde [Tophane], dove ei va spesso, krş. aynı yer, 108;

19 Sultan I. Süleyman ve onun her şeye kâdir sadrazamı İbrahim Paşa’nın gözdesi von Andrea Gritti,

Venedik balyosu ve İmparatorluk elçilerinin eşzamanlı ilişkilerini ayrıntılı olarak anlatır. von Hammer GOR c.2 ve Zinkeisen. Türkler ona beyoğlu [bey oghlu] ismini vermişti. Bu sözcük prens (dük) oğlu anlamına gelir. Bugün bile Frenk Péra bölgesi Türkçe’de beyoğlu [bey oghlu] adıyla anılır. Gritti’nin evi meş’ûm [uğursuz] olarak ünlenmiş, bu yüzden de bakımsızlığa terk edilmiştir (Mordtmann’ın notu). ‘Bey oğlu’ olarak bilinen Andrea Gritti değil, oğlu Alvise Gritti’dir, bakımsızlığa terk edilen konak da Alvise’nin konağıdır (çevirenin notu).

20 Pietro Bragadino 1526’da Venedik elçisi idi (çevirenin notu).

Osmanlı Bilimi Araştırmaları X/2 (2009)

124

2.Samsunhane (Hammer’in çevirisine göre köpek evi ya da köpek kulübesi): Gerlach, Sultan’ın köpeklerinin eskiden Gritti’nin oturduğu evin müştemilatında bakıldığını söyler.

3.Samsunhane’nin yakınındaki “astronomun kuyusu”: Gerlach’a göre bu bina, Gritti’nin evini inşa ettiği yerdedir.

Ataî ve ondan alıntı yapanların kullandığı yer tasviri olan “Tophane üstündeki tepenin zirvesi”, Gerlach’ın ve Evliya’nın verdikleri kesin bilgilere uymaktadır.

Gözlemevinin Galata Kulesi’nde olduğu ise kesinlikle yanlış bir bilgidir; bu fikir, Takiyüddin’in ‘kuyusu’ üzerinde bir kule inşa ettirmesi nedeniyle oluşmuştur.

İki nokta hakkında ise ne yazık ki okuyucuya yeterli bilgi verecek durumda değilim: Takiyüddin’e astronomi çalışmalarında yardım etmiş olduğu düşünülen Selanikli Yahudi ve gözlemevinde yer alan araçlar. Onaltıncı yüzyıl Selanik Yahudi Cemaati içinde canlı düşünce hareketlerinin olduğu bilinmektedir ve Takiyüddin’in yanında yer almış kişinin kim olduğu, ancak o zamanın Yahudi literatüründen belirlenebilir; bunu, konunun uzmanı olan araştırmacılara bırakmak zorundayım. Belki astronomlar, Takiyüddin tarafından yapılmış araçlar hakkında nakledilen bilgilerden hareketle bu araçları belirleyebilir. İhtimal ki, hâlâ aynı yerde, yer altında duruyorlardır ve mutlu bir rastlantı bunları günün birinde gün ışığına çıkarır.

Ek

Bay Babinger’e, Pertsch’in Arabische Handschriften der Herz. Bibliothek zu Gotha’nın [Gotha Dükalık Kütüphanesi’nin Arapça Elyazmaları, ç.n.] V. cildinde, s. 544’te kaydettiği ‘Gothaer Handschrift türk. 156, varak 6a’da bulunan Sultan III. Murad’ın Takiyüddin hakkındaki bir emrinin kopyasına ilişkin notu için teşekkür ederim. Babinger, bu belgenin bir fotoğrafını temin etti ve yayınını bana bıraktı. Bunun için de ona burada özel teşekkürlerimi sunuyorum.

Bu belge, Mısırlı astronom için bir zeamet beratı, yani bir emlak terk belgesidir.

Ne yazık ki kopya eden kişi elindeki örneğin zeametin daha kesin tasvirini içeren son kısmını belgeye almamıştır; belli ki onu asıl ilgilendiren belgenin Doğu hitabet sanatının çiçekleriyle süslenmiş girişidir; keşke bize en azından tarihi vermiş olsaydı! Bunun dışında kopya birçok yanlışla deforme edilmiş durumdadır: daha başında, nişan adı verilen bölümde, birden fazla sözcük eksiktir (krş. v. Kraelitz’deki tam örnekler, Osmanische Urkunden in türk. Sprache [Türkçe Osmanlı belgeleri, ç.n.], s.26), و ve izafe sürekli

Page 43: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Takiyüddin’in Pera’daki gözlemevi

125

karıştırılmakta (örneğin satır 3’te بالعون و الربانی) ve bunun dışında da yanlış yazımlar bulunur. Çeviride bunların bazılarını düzelttim, bazı sözcükleri de düzelttiğimi belirttim; okuyuşumdan emin olunabilir; anlamlandıramadığım ya da düzeltemediğim sözcükleri yanlarına eklediğim soru işaretleriyle belirttim.

Beratın kaleme alınmasındaki sanat, metnin verildiği kişiye saygı gösterilerek astronomiyle ilgili terimlerin kullanımı ve bunlarla ilgili karşılaştırmaların özenle kullanmasında görülür. Mesela Nerkesi’nin [Nergisî, ç.n.] Selanik’teki Hamza Bey Camisi’nin vakfiyesinde varlıklı bir tüccar olan hayır sahibinin durumunu kendine özgü ifade tarzı ile ima etmesi gibi. Çeviride bu ifadeleri uygun şekilde tercüme etmek her zaman mümkün olmamıştır.

Osmanlı Bilimi Araştırmaları X/2 (2009)

126

Çeviri [Almanca’dan]:

(1) Merhum ve mağfur Sultan Murad’ın (övgü sözleri…) beratının kopyası (2) astronomi gözlemi yapan Takiyüddin için. (3) Bu, en ulunun vs. emridir ve cihanı zapt eden hakanın tuğrasıdır: (4) Şüphenin karanlık örtüsünden gün ışığı kadar aydınlık Güneş’e ve parlayan yıldızın meteor ateşine kadar dünyanın tüm varlıklarını ve tüm insanlığı aydınlatan şanlı şöhretli lütfumun parlaklığı ve yüksek gönüllülüğümün yıldırımı (6) ve kutsal yasanın ve âdetlerin desteklenmesinden sonra ve cemaatin birliği ve ilahi emirlerin yerine getirilmesinde (7) vakitlerin ve saatlerin kaydedilmesi çok önemli olup ancak geçmiş zamanlarda bilgisi en yüksek âlimler bile (8) ve yalnızca bugüne kadarki en temel yöntem olan astronomi cetvellerinin yardımıyla takvimleri hesaplamışlar, yeni gözlemler algılamanın dışında kaldığından (9) benim saltanatıma dek muzaffer atalarımdan hiçbir yöneticiye bu kısmet olmamış (10) zamanlar ile saatlerin yaratıcısı ve dakikalar ile derecelerin düzenleyicisi (çeşitli övgüler) (11) uzun hükümranlığımın dünyayı ısıtan güneşi sabah kızıllığını yapan (12) hilafetimin ebedi yıldızlarının ihtişamını mutluluğun ufkunda yükseltmek (13 ve devamı), hatırımın parlaklığı tüm dünya üzerinde yayılıyor ve güneşe eş değerde parlayan aklımın ışınları tüm insanlar üzerinde parlıyor, böylece (20) ricası üzerine (16 ve devamı) soylu kişinin örneği, astronom ve yıldız bilimcisinin örneği, dünya bilgesinin ve kronoloğun timsali, Güneş’in ve Ay’ın menzillerinin kanunları konusunda bilen (18) Zodyak’ın on iki burcunun hakikatlerine vakıf olan, talih ve talihsizliğin belirtilerini yorumlayan, sabah

Page 44: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Takiyüddin’in Pera’daki gözlemevi

127

ve akşam zamanlarının gözlemcisi, Allah’ın lütfu ile mükemmel olan (19) Ma‘ruf’un oğlu Takiyüddin’e - başarısı artsın onun!-, (16 ve devamı) daha önce, [Mısır’daki ç.n.] Raşit şehrinin 150 akçe maaşlı kadısı olması nedeniyle Rumeli’de 70000 akçelik bir zeamet verilmiş (14 ve devamı).

Konya Sancağı’nda, Ereğli Nahiyesi’nde bulunan, Mehmet ismindeki sahibinin vefatından sonra sahipsiz kalan 46000 akçelik zeametin verilmesi, böylece onun yıldız gözlemindeki tecrübesi dolayısıyla astronomi gözlemleriyle görevlendirilmesi, Karaman Beylerbeyi’ne verilen talimatla kendisini (Takiyüddin’i), daha önce emredildiği gibi, eksik kalan miktar sonradan tamamlanacak şekilde, serbest kalan zeamete yerleştirmeye ve buna ilişkin tezkerenin sarayımda tanzim edilmesine. Buna göre kendisine müteveffa Mehmet’in serbest zeameti, üzerine eklenecek 24000 akçelik miktarla, toplam 70000 akçe olarak verilmiştir ve bunu kendisine burada tasvir edildiği gibi vermeyi doğru buluyorum. Takiyüddin’in beratının sonu.

Bu resmi belge Osmanlı kaynaklarının Takiyüddin hakkında verdiği bilgileri doğrulamaktadır: Sultan, din işleri için çok önemli olan tarihleri ve zamanları belirlemeyi mümkün kılan “yeni astronomi”yi ülkeye getirmekle gayet hayırlı bir iş yaptığını düşünmektedir; yani o [yeni astronomi, ç.n.] İslami şeriat ilkelerine hiç de aykırı değildir, aksine oruç zamanları, namaz vakitleri gibi konulardaki tereddütlerin (4. cümlede aktarılan benzetme de muhtemelen bundan ötürüdür) giderilmesini sağlayarak dini görevlerin yerine getirilmesini kolaylaştırmaya yarar. Fakat astrolojiden de söz edilmektedir: 19. cümlede Takiyüddin iyi ve kötü alâmetlerin örtüsünü kaldıran kişi olarak övülür; bu, zamanının –Batı’da da- hâkim olan inançlarına bir ödündür. Takiyüddin aynı zamanda da müneccim başı idi ve kendi düzeltilmiş takvimlerinde de belli işlerin yapılması için uygun olan ya da olmayan gün ve saatleri işaretlemekle görevliydi.

Şakayık’ta bulunan ve kendisine Mısırlı kadıların altında görev verilmiş olduğu ifadesinin de gösterdiği gibi, Raşit şehri kadılığı görevini (16. satır) muhtemelen kendisi yürütmemiştir. 70000 asperlik (=yaklaşık 1500 duka) bu zeametin verilmesiyle, ağır çalışma gerektirmeyen bu memuriyet son bulabilirdi. Anlaşıldığı kadarıyla, zeametin tadına varabilmek için uzun süre beklemesi gerekti: önceden kendisine tahsis edilen yer olan Rumeli’de boş bir yer yoktu, böylece bir süreliğine Anadolu’da daha az değerli olan bir yerle yetinmesi gerekti.

Takiyüddin’e gözlemevinin kurulması konusunda yardım eden Yahudi astrolog hakkında Dr. Babinger şunları yazıyor:

“[Würzburg’taki] Bay Dr. Porges yalnızca Daniel Perachja Hakohen’in akla gelebileceğini anlatıyor: Kendisi Josef ben Schemtob’un (Josef Vecinho, Jose de Vinseu

Osmanlı Bilimi Araştırmaları X/2 (2009)

128

olarak da adlandırılır) önemli astronomi yapıtı תיר sche’erith Josef’in ikinci 21שאףסוי baskısını 1568’de Selanik’te yayımlamıştır ve ünlü bir yıldızbilimcidir; krş. Steinschneider, Catalogus Libr. Hebr. in Bibl. Bodl. [Bodleian Kütüphanesi’ndeki İbranice Yazmalar Kataloğu, ç.n.], s.1527.”

Son olarak, Ch. Schefer’in terekesinde bulunan ve aşağıdaki gibi tarif edilen Takiyüddin’in bir elyazmasının Blochet aracılığı ile (Catalogue de la collection de manuscrits Orientaux … formée par Mr. Charles Schefer. Paris 1900, s.185) Bibliothèque Nationale’e girdiğini eklemek istiyorum:

Nr. 1126 تقی الد ڍنيف موالنا لنامۂ فی تا رصدۂ رسال Traité d’astronomie de Taki ed-din, avec des figures. Suivant une notice écrite au recto du premier feuillet لزيج الشھنشا ces dessins sont empruntés aux “Tables impériales”. Cet ouvrage a ,ھيتۂ اد ت الرصا د تۂ été composé pour le douzième sultan de la dynastie d’Osman, Mourad III, fils de Selim II, fils de Soliman. XVII siècle. 15 feuillets.

Anlaşılan tek nüshadır22 ve yazarının el yazısıyla yazılmıştır.23 Bu elyazma eser iyi incelenmelidir; çünkü Takiyüddin tarafından gözlemevinde kurulmuş araçların tariflerini içeriyor olabilir.

Editörün eki: Takiyüddin’e verilen ‘berat’ın transliterasyonu 24

Merhûm ve mağfûrun leh Sultân Murâd Han aleyhirrahmeh velgufrân hazretlerinin rasad peydâ eden Takiyüddîn hazretlerinin berâtı sûretidir. Nişân-ı şerîf-i âlîşâni ve mekân-ı tuğrâ-yı garrâ-yi cihânsitân-ı hâkânî nefeze bil’avni verrabbânî ve’l-menni’l-mennânî hükmü oldur ki: Çün eşi’â-yı sîyt-i mekrümetüm ve bârika-i ulûv-i himmetüm hicâb-ı sehâb-ı irtiyâbdan mânend-i hurşîd-i reşîd-i nehârî ve kevkeb-i müstenîr-i şühub-i târî âmme-i halk-ı âlem ve kâffe-i benî âdem vâzıh u peydâ ve lâyih-i hüveydâ olmuşdur. Binâen alâ hâzâ, irtifâ’-i âfitâb-ı şer’ ü sünnet ve icmâ’-i ümmet edâ-i ferâyiz-i rabbânî içün zabt-ı evkât ve sâ’ât ehemm-i mühimmâttan olub, sevâbık-ı eyyâmda ve sevâlif-i ezmânda gelen fuzelâ-i mütekaddimîn ve hükemâ-i mütebahhirînin eyâzîc ile ilâ yevminâ hâzâ istihrâc-ı takâvîm olub, rasad-ı cedîd emr-i ba’îd fehm olmağla benüm zemân-ı saltanatiktirânıma gelince, ecdâd-ı izâmumdan bir pâdişâha mukarrer ve bir şehinşâha müyesser olmayub, lâkin bedâyi’-i (bedî’-i) evkât u sâ’ât ve vâzı’-ı mevâzi’-i dakîk u derecât, cellet hikmetuhu ve allet kudretuhu tal’at-ı hurşîd-i cihântâb-ı rûzefzûnumu müşrik-ı subh u adâletten sâtı’ ve kevkebe-i kevâkib-i ebedîyyüzzuhûr hilâfet-i hümâyûnumu ufk-i sa’âdetten tâli’ kılub, iltifât-ı hâtır-ı âfitâb 21 http://www.zeno.org/Geschichte/M/Graetz,+Heinrich/Geschichte+der+Juden/Dritter+Zeitraum/

Vierte+Periode/%5B1.+Epoche.%5D+Epoche+des+gesteigerten+Elends+und+Verfalles/15.+Kapitel.+Vertreibung+der+Juden+aus+Navarra+und+Portugal adresli web sitesinde bu yapıtın adı “' הכ תוחול רואב ףסוי .olarak verilmektedir (çevirenin notu) ”רהל תירצונ הקתעהמ םיקתעומ זעל ןושלב תוכז םהרבא וניזיו'

22 Bu eser, Mordtmann’ın belirttiği gibi tek nüsha değildir. Türkiye’de Topkapı Sarayı Müzesi’nde (Hazine 542), İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde (TY. 1993), Kütahya Vahid Paşa Kütüphanesi’nde ve Kandilli Rasathanesi’nde (No.208/7) birer nüshası bulunmaktadır.

23 Eser müellifin yani Takiyüddin’in hattıyla değildir. 24 Berat’ın transliterasyonu için Prof.Dr. Mehmet Kanar’a ve Abdullah Köşe’ye teşekkür ederim

(F.Günergun, OBA, editör).

Page 45: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

Takiyüddin’in Pera’daki gözlemevi

129

me’ser-i şâhânem cümle âleme ziyâgüster ve ezvâ’-ı leme’ât-ı zamîr-i münîr-i hurşîdtenvîr-i pâdişâhânem zümre-i benî âdemi müşerref ve münevver eylemiştir.

Felizâlik Konya sancağında Ereğli nâhiyesinde işbu kırk altı bin akçe zeâmet müteveffâ Mehmed tahvîlinden mahlûldür deyu, bundan akdem yüz elli akçe ile reşîd kâdısı iken Rumeli’nde yetmiş bin akçe zeâmete emr-i şerîf verilüb, henüz müyesser olmayan kıdvetü’l-emâcid üsvetü ashâbi’l-hey’e ve’n-necm, zübde-i erbâbi’l-hikme ve’t-takvîm, ârif-i ma’ârif-i ahkâm-ı menâzil-i şems ü kamer, vâkıf-ı mevâkıf-ı dakâ’ik-i hakâ’ik-i burûc-i isnâ’aşer, kâşif-i mekâşif-i sa’d u nahs, râsıd-ı merâsıd-ı subh u ems, el-muhtass bi’inâyeti’l-meliki’r-ra’ûf Takiyyüddîn ibni Ma’rûf zîde tevfîkuhunun ilm-i nücûmda mahâreti olub, rasad hizmetinde olmak üzere kendüye verilmek bâbında inâyet ricâ eylemeğin, ol hüküm alınub mahlûllı noksânı tekmîl olunmak üzere tevcîh idesin deyû Karaman beğlerbeğisine hükm-i şerîf verildikten sonra tezkiresini bâb-ı sa’âdetimden ihrâc olunmak fermânım olmağın, zeâmet-i müteveffâ Mehmed tahvîlinden bekriden (?) yirmi dört bin akçe noksânıyla ber vech-i tekmîl yetmiş bin akçe üzere tevcîh olunub, südde-i sa’âdetimden lâyık görüb verdim. Ki zikr olunur. Temmet berât-ı Takiyyüddîn.

Taqi al-din’s Observatory at Péra

The last quarter of the 16th century saw the establishment of an observatory in Istanbul. The founder was the Ottoman astronomer Taqi-al-din (d. 1585) who started celestial observations with the aim of improving the astronomical tables (zij) of Ulugh Beg of Samarkand. The present text is the Turkish translation of “Das Observatorium des Taqi-ed-din zu Pera” published in Der Islam (Berlin) in 1923, by J.H. Mordtmann, German orientalist and diplomat. The article brings together the information found in European and Ottoman sources regarding the observatory and presents the licence given by Sultan Murad III to Taqi al-din, entrusting him with the foundation of the observatory.

Key words: Taqi al-din, Istanbul observatory, history of astronomy, Ottoman Empire; Anahtar sözcükler: Takiyüddin, İstanbul Rasathanesi, astronomi tarihi, Osmanlı İmparatorluğu.

Page 46: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 421

Memlûk Astronomisi The Astronomy Of The Mamluks

David A. KING• Çeviren: Ayşe Dudu KUŞÇU∗∗

ÖZET

Araplar’ın “İlmü’l-hey’e” veya “İlmül-felek” olarak adlandırdıkları astronomi ile onun bir kolu olan “İlm ahkami’n-Nücum” ya da “İlm Sınaat-i Ahkami’n-Nücum” dedikleri astrolojiye olan ilgileri İslamiyet öncesi döneme rastlar. Onların bir taraftan Romalılarla, diğer yandan da Sasanîler ile temas halinde olmaları astronomi ve astrolojiye kayıtsız kalmamalarını sağlamış-tır. Üstelik Keldanî astronomisinden miras olduğu sanılan yıldızlara ilişkin zengin bir bilgi

birikimine sahip oldukları bilinmektedir. Bununla birlikte İslamiyet öncesinde Araplar’ın ast-roloji bilgisinin sistemli yani bilimsel bir seviyede olduğu söylenemez. İslamiyetle birlikte ge-

rek ibadet vakitlerinin, gerekse dini günlerin ve Kıble doğrultusunun belirlenmesi gibi ihtiyaç-lar sistemli bir astronomi bilgisinin geliştirilmesini zaruri kılmıştır. Bu amaçla ilk olarak Yu-nan astronomi eserlerinin Lâtince'den Arapça'ya tercümeleri yapılmıştır. Tercüme aşamasını

bu alandaki diğer bilimsel faaliyetler takip eder. VIII Yüzyıla gelindiğinde İslâm astronomi biliminin oldukça büyük mesafeler katettiği görülür. Ancak X ve XI. Yüzyıla damgasını vu-ran Fatımî astronom İbn Yunus, hem İslâm dünyası hem de bütünüyle insanlık tarihi için bu

alanda son derece önemli başarılar elde etmiştir. İslâm dünyasında XIII.Yüzyıla kadar İbn Yunus’un çalışmaları üzerinde bir çalışmaya rastlanmaz. Fatımiler ile aynı coğrafyada bir devlet kurmuş olan Memlûkler, astronomi konusunda hem İbn Yunus’u hem de o döneme kadar yapılan bütün çalışmaları gölgede bırakacak çalışmalar yapmışlardır. İbnü’ş- Şâtir,

İbnü’s-Sarrac gibi oldukça meşhur astronomi bilginleri bu dönemde yetişmiştir. Ayrıca isimle-rine bakarak aslen Türk olduklarına büyük ölçüde kanaat getirdiğimiz; Yusuf İbn Tuğhan,

Ahmed İbn Timurbay, Baylak el-Kıpçakî, Taybuga el-Baklamşî ve onun oğlu Ali İbn Taybuga ile Seyfeddin Satılmış da bu dönemdeki astronomi bilimine katkıda bulunanlar arasındadır.

• New York Üniversitesi, Hagop Kevorkian Yakındoğu Araştırmaları Merkezi, Yakındoğu Dil-

leri ve Edebiyatları Bölümü (Department of Near Eastern Languages and Literatures, Hagop Kevorkian Center for Near Eastern Studies, New York University, New York, N.Y. 10003.)

Bu makale Smithsonian Enstitüsü (1972-1979) ve Ulusal Bilim Kurumu (1972-1982) tarafın-dan finanse edilen Mısır’daki Amerikan Araştırma Merkezi’nin yürüttüğü araştırmaya daya-nır. Yorumları için George Saliba ve Alain Brieux’a ve fotografları temin ettikleri için Muam-mer Dizer ve Owen Gingerich’a teşekkür ederim. Fotografların basımı Hagop Kevorkian Ku-rumu’nun bağışıyla finanse edilmiştir.

Makale, Isis, Vol. 74, No. 4 (Dec., 1983), s. 531-555’de yayımlanmış ve http://www.jstor.org/stable/232211 sitesinden alınmıştır. (Çevirenin notu)

∗ ∗ Dr., Gazi Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü. Çeviri metninin dipnot kısmında A1, A2…şeklinde bir silsile takip eden açıklama ve görüşler çevirene aittir.

Page 47: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

422 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

• ANAHTAR KELİMELER

Memlûkler, Astronomi, Muvakkit, Zic, Zaman Kaydetme, Usturlap, Kadran. •

ABSTRACT Arabs’ interests in Astronomy and Astrology entitled “İlmü’l-hey’e” or “İlmül-felek” and

“İlm ahkami’n-Nücum” also “İlm Sınaat-i Ahkami’n-Nücum”by Arabs commenced before the Islamic period. Their contacts with Romans and Sassanids provided them without reckless for

astronomy and astrology. Moreover, it is recognized that Arabs have a lot of information about stars, inheritance of Keldanid astronomy. However, it can not be assumed that Arabs do not

have scientific and systematical knowledge about astronomy. With the advent of ıslamic period, both as regulation of the times of prayer, religious days and direction of qibla necessities

made essential to develop systematical astronomic knowledge. For that reason, Greek astronomical treatises were fırst translated from Latin into Arabic. Other scientific activities in this field followed that translation phase. By the VIII. Century, it was obvıous that Islamic

astronomy science has taken large distance. However, Fatimid astronomer Ibn Yunus, the hallmark of X and XI.centuries, had great achivements for both Islamic world and entıre

human’s history. Until XIII. Century in Islamic world there was not any study better than İbn Yunus treatises. Mamluks,who founded a state in the same area with Fatimids, dıd studies which shadowed both İbn Yunus and former explorations. Emınent astronomers such İbnü’ş- Şâtir and İbnü’s-Sarrac were brought up in this period. Also Yusuf İbn Tuğhan, Ahmed İbn

Timurbay, Baylak el-Kıpçakî, Taybuga el-Baklamşî and his son Ali İbn Taybuga and Seyfeddin Satılmış who we decided when glancıng their names were Turkic origin and

contributors of astronomy science in that period . •

KEY WORDS Mamluks, Astronomy, Muwaqqit, Zij, Time Keeping, Astrolabe ,Quadrant.

Page 48: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 423

GİRİŞ

Memlûk Devleti, 1250 yılında Mısır ve Suriye’de kurulmuş olan bir Türk devleti’dir. Gerek idarî yapısı, gerekse tarihte oynadığı roller bakımından ol-dukça farklı bir konuma sahiptir. O döneme kadar kurulan diğer Türk devletle-rinden farklı olarak yönetimde verâset sisteminin (saltanat) yerine kişisel liya-kate önem verilmiş ve hükümdarları bu suretle iş başına gelmişlerdir. Devletin 1517 yılında Osmanlılar eliyle yıkılışına kadar olan dönemde Ortadoğu’nun en büyük siyasî ve askerî gücünü oluşturan Memlûkler, hakim oldukları sahada üstün bir medeniyet kurmuşlar ve pek çok konuda Osmanlılar’ın önüne geç-mişler ve onlara öncü olmuşlardır.

Hâkimi oldukları coğrafyanın bütün özelliklerini çok iyi değerlendiren Memlûk sultanları, bir taraftan Akdeniz’in sunduğu ticarî imkanları kullanır-ken, diğer yandan daha önce aynı coğrafyaya hakim olan Eyyubî ve Zengi Dev-letleri vasıtasıyla Selçuklu Devleti’nin bıraktığı kültürel mirası devralmayı da ihmal etmemişlerdir. Verimli Mısır ve Suriye toprakları, Akdeniz ticareti, Ana-dolu ve Karadeniz’in kuzeyi ile yapılan ticaret Memlûk Devleti ekonomisinde beklenen bir gelişme göstermiş ve bununla paralel olarak bilim ve eğitim alan-larında da önemli ilerlemeler yaşanmıştır. Kahire, Halep ve Şam’da Nizamiye Medreseleri gibi pek çok medrese kurulmuştur. Siyasî arenada Ortaçağ İslâm dünyasının maruz kaldığı iki büyük tehlike; Haçlılar ve Moğollar, Memlûkler tarafından bertaraf edildiği gibi Moğol istilâsı önünden kaçan Orta Asya bilim adamlarını himâye görevi de Memlûklar’a kalmıştır. Bütün bu etkenler pek çok bilim dalında önemli gelişmelerin yaşanmasına sebep olmuştur ki, bunlardan birisi de astronomidir.

Ülkemizde sınırlı sayıda tarihçi Memlûkler üzerinde araştırma yapmış, an-cak bunların pek çoğu da siyasî tarihi ele almakla yetinmişlerdir. Bundan dolayı Memlûkler’in eğitim ve bilim alanında ortaya koydukları eserler ve bu yolda aldıkları mesafe henüz tam anlamıyla incelenmemiştir. Bilim tarihçilerimizin büyük bölümü de daha çok Müslümanların astronomi faaliyetlerinin ilk başla-dığı dönemler ile bir şekilde daha popüler olmuş İlhanlı ve Osmanlı dönemle-rini ele almışlardır. Bunlar arasında Profesör Aydın Sayılı öncü ve örnektir. Memlûk dönemi astronomi faaliyetlerini ve astronomlarından bazılarını ele alan çalışmalar arasında Profesör Fuat Sezgin’in iki eseri; Geschichte des arabischen Schrifttums ile İslam’da Bilim ve Teknik’ini, Profesör Sevim Tekeli’nin

Page 49: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

424 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

iki önemli makalesini; İzzüddin bin Muhammed el-Vefâî’nin “ekvator halkası” ve el-Urdî’nin “Risâletü’n fî Keyfiyeti’l-Ersad’nı zikretmeden geçmek büyük eksiklik olur. Son zamanlarda astronomi tarihi çalışan ve çalışmalarında yeri geldikçe Memlûk astronomlarından bahseden bilim tarihçilerimizden biri de Profesör Yavuz Unat’tır.

Türkçe’ye çevirdiğimiz bu araştırma, bilimsel alanda Memlûkler’in şimdiye kadar çok iyi bilmediğimiz bir yönünü ortaya çıkarması bakımından son derece önemlidir. Astronomi alanında ve özellikle de Ortaçağ astronomisi konusunda pek değerli çalışmalar yapan David A. King’in yapmış olduğu bu çalışma, Memlûk astronomi tarihine bir giriş niteliği taşımaktadır. Bilim adamı, daha çok o dönem biyografi kitaplarını kullandığını belirtmektedir. Ancak o döneme ilişkin bilgi veren kaynaklar oldukça çeşitlidir.Örneğin kronikler, şehir tarihleri ve seyahatnâmeler gerek bu dönemdeki bilimsel faaliyetler gerekse sosyal ha-yata dair oldukça değerli bilgiler içerir. Bunlardan yararlanmak için kaynak dili özellikle Arapça ile diğer bilimsel altyapıya sahip olmak gerekir. Öyle ümit ediyoruz ki, 25 yıldan fazla bir süre önce kaleme alınmış olan bu araştırmanın dilimize çevrilmesi, tarihçilerimizi ve bilim tarihçilerimizi Memlûk tarihine ve özellikle de Memlûk astronomisine geniş bir perspektiften bakma ve bu alanda araştırmalar yapma imkanı sunar.

BELGELER & TERCÜMELER MEMLÛK ASTRONOMİSİ

İslam bilminin altın çağı olarak isimlendirilen dönemden sonra, İslam me-deniyetinin belli başlı bölgelerinin her birinde çeşitli yerel astronomi ekolleri, çok farklı gelenekler ve ilgi alanlarıyla gelişti ve ilerledi. Memlûk Mısır ve Suri-ye’sinde, astronomide hatırı sayılır ölçüde bilimsel aktivite vardı. Gerçekten Kahire,13.Yüzyılın sonunda İslam dünyasında önemli astronomi merkezlerin-den biriydi, 14. Yüzyılın ortasında ise, Dımaşk (Şam), İslam dünyasında ve bel-ki de bütün dünyada en önde gelen astronomi merkeziydi. Memlûk astronom-ları; gezegenlere ilişkin teorik ve ölçümsel astronomi, küresel astronomi, zaman kaydetme, enstrümanlar, halk astronomisi ve astroloji gibi astronominin her bir temel branşında çalıştılar.. Mevcut modern literatürde bu yerel bilim adamları-nın faaliyetleri gözden geçirilmemiştir. Bu oluşumda el yazmaları ve enstrü-manlar, geçen yirmi beş yıl içinde , bazı hususlarda, geçen on yıl içinde araştı-rılmakta olan Memlûk astronomisine dair çalışmalar, bilgilerimizin temel kay-

Page 50: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 425

naklarıdır.1 Bu girişten sonra Memlûkler’in bu alandaki katkılarının incelenme vakti geldi. Bu çalışmanın amacı budur.

I. FATIMÎ VE EYYUBÎ DÖNEMİ ARKA PLANI

Memlûkler, yaklaşık 1250’de Mısır ve Suriye’de iktidara geldiğinde, Mısır tarihinin en büyük astronomu İbn Yunus zamanından bu yana yaklaşık 250 yıl geçmişti. Bu bilgin, Fatımî halifesi el-Aziz el-Hakim için çalıştı, o, Mısır’da bu dönemin tek astronomu idi ve etkisi uzun süre devam etmişti. Onun temel ça-lışması “Zic”A1 veya “Hakimî Zic” olarak adlandırılan çizelgeli astronomi el kitabı oldukça seçkin bir telif idi. Zic’in büyük bölümü halihazırda mevcut olup üzerinde çalışılmaktadır.2 Kahire’de Fatimiler’in son dönemi ile Eyyubîler dö-

1 Memlûkler’e dair takdim için bakınız: E. Atil, Renaissance of Islam: Art of the Mamluks

(Washington, D.C.: Smithsonian Institution Press, 1981). En zengin Memlûk bilimsel el yazma-ları koleksiyonları İstanbul, (Süleymaniye ve Topkapı Kütüphaneleri’nde), Kahire (Mısır Milli Kütüphanesi’nde), Şam (Zahiriye Kütüphanesi’nde), Dablin (Chester Beatty Kütüphane-si’nde), Prinsetın (Firestone Kütüphanesi’nde), Berlin (Deutsche Staatsbibliothek’de), ve Paris (Bibliotheque Nationale)’dedir. Birinci kütüphanede bulunanlar hariç hepsi kataloglanmıştır. Bakınız: Fuat Sezgin, Geschichte des arabischen Schrifttums, 7 vols. (Leiden: Brill, 1967-present), Vol. VI, pp. 311 ff. Temel bibliyografik kaynakları Heinrich Suter, "Die Mathematiker und Astronomen der Araber und ihre Werke," Abhandlungen zur Geschichte der mathematischen Wissenschaften, 1900, 10, ve "Nachtrage und Berechtigungen," ibid., 1902, 14:157-185 (rpt. Ams-terdam: Oriental Press, 1982); C. Brockelmann, Geschichte der arabischen Litteratur, 2. baskı ed., 2 vols. (Leiden: Brill, 1943-1949), and Supplementbande, 3 vols. (Leiden: Brill, 1937-1942); and A. El-Azzawi, History of Astronomy in Iraq ... (Arapça) (Baghdad: Iraq Academy Press, 1959) (ihti-yatlı kullanılmalıdır) içerir. Ayrıca bakınız: David A. King, A Catalogue of the Scientific Manuscripts in the Egyptian National Library, 2 vols. (Cairo: General Egyptian Book Organization, 1981-1984); King, A Survey of the Scientific Manuscripts in the Egyptian National Library (Publication of the American Research Center in Egypt) (Malibu, Calif.: Undena Press, in press).

Memlûk astronomi aletleri ve Memlûk dizaynına dayanan Osmanlı astronomi aletlerinin en zengin koleksiyonları, Atina (Benaki Müzesi’nde), Kahire (Mısır Milli Kütüphanesi ve İslâm Sanat Müzesi’nde), Dablin (Chester Beatty Kütüphanesi’nde), İstanbul (Kandilli Gözleme-vi’nde), Oxford (Bilim Tarihi Müzesi’nde)’dadır. Çeşitli Eyyubi ve Memlûk astronomi aletleri, R. T. Gunther, The Astrolabes of the World, 2 vols. (Oxford: Univ. Press, 1932; London: Holland Press, 1976) da listelenmiştir. Ayrıca bakınız: L. A. Mayer, Islamic Astrolabists and Their Works (Geneva: Ernst Kundig, 1956), ve R. Ettinghausen’in editörlüğünü yaptığı, Aus der Welt der islamischen Kunst (Berlin: Mann, 1959), pp. 293-296 ekler kısmında ve Alain Brieux - F. Maddison, Repertoire des facteurs d'astrolabes et de leurs oeuvres, Vol. I: Islam (yakında çıkacak); Emilie Savage-Smith, Survey of Islamic Celestial Globes (Washington, D.C.: Smithsonian Enstitü-sü yayınlarından yakında çıkacak)

A1 Zij veya Zic kelimesi Farsça Astronomi tabloları, astronomi cedvelleri anlamındadır. (çevirenin notu)

2 İbn Yunus hakkında bilgi için bakınız: "Ibn Yunus" in Dictionary of Scientific Biography (DSB), 15 vols. (New York: Scribners, 1970-1981). Zic üzerine standart çalışma için bakınız.: E. S. Kennedy, "A Survey of Islamic Astronomical Tables," Transactions of the American Philosophical Society, N.S., 1956, 46(2):123-177. Zic’deki çizelgeler hakkında bakınız: David A. King, "On the Astronomical Tables of the Islamic Middle Ages," Studia Copernicana, 1975, 13:37-56.

Page 51: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

426 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

neminde de bu zic kullanılmıştır. Örneğin 12.yüzyıl astronomları, (bunlardan) el-Efdal el-Bataihi, Kahire Rasathanesinde yaptığı yıllık gökgünlüğü (efemerid) veya güneşin, ayın ve gezegenlerin günbegün pozisyonlarını gösteren çizelge çalışmasını derlerken bu eseri kullanmıştır, fakat onların çalışmaları asla, her ne kadar kendi niyetleri bu olup bunu açıkça belirtseler de, Zic’in yerini alamamış ve ikinci bir Zic olmamıştır .3

Suriye’de meşhur astronomlardan Habeş el-Hasib ve el-Battani sırasıyla dokuzuncu yüzyılda Şam’da ve onuncu yüzyılda Rakka’da çalışmışlardır. Bu-nunla birlikte onların çalışmaları daha sonra Suriye’de etkili olmuş gözükmü-yor. el-Efdal Bataihi, Suriye’deki bu iki meslektaşının gökgünlüğü çalışmalarını telif ederken dokuzuncu yüzyıla ait Iraklı Mümtehan Zic’i kullandıklarını öne sürmüştür. Yeni Suriye Zic’i çok geçmeden 1170 civarında İbnü’d-Dahhan tara-fından telif edilmiştir.4

Küresel astronomi alanında, İbn Yunus dönemiyle Memlûklar’a kadar olan dönem arasında hiçbir sonuç verici çalışma bilinmiyor. İbn Yunus, bütün hepsi Kahire enlemine yönelik olmak üzere, ibadet vakitlerini güneş aracılığıyla ve astronomik tariflerle düzenleyen oldukça tatmin edici sayıda zaman çizelgeleri hazırlamıştır. Onun çizelgeleri, Kahire’de erken dönem Memlûk astronomları tarafından elde edilmiş ve 13. Yüzyıldan 19.Yüzyıla kadar kullanılan zaman çizelgeleri külliyatının temelini oluşturmuştur.5 Erken Memlûk döneminde Dımaşk (Şam) veya Kudüs’e ait bu çizelgelerin benzeri bir çizelge bilinmemek-tedir.

Kahire’de İbn Yunus’un geç dönem muasırı olan meşhur bilgin İbnü’l-Heysem, Batlamyus’unA2 gezegen şekilleri problematiği hakkında en kapsamlı eseri kaleme alan ilk Müslüman astronom olarak bilinir.6 Ondan sonra bu prob-lemleri İbn Sina’nın öğrencisi el-Cüzcanî ele aldıysa da 13.Yüzyılın ortaları ve hattâ 14. Yüzyıla kadar Müslüman astronomları gerçekten onların seviyesine ulaşamamışlardır.

3 Bakınız: A. Sayılı, The Observatory in Islam . . . (Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1960), ss.

167-175. 4 "Habash" ve "el-Battani" için bakınız: DSB (Dictionary of Scientific Biography ) ve The

Encyclopaedia of Islam, 2nd ed., 4 vols. (Leiden: Brill, 1960- ). Zicler hakkında bakınız: Kennedy, Survey, 51 (Mumtahan) ve 89 (Ibn al-Dahhan).

5 Bakınız: David A. King, "Ibn Yunus' Very Useful Tables for Reckoning Time by the Sun," Archives for History of Exact Sciences, 1973, 10:342-394.

A2 Batlamyus (Ptolemy); ikinci yüzyılda Mısır'da yaşamış Yunanlı coğrafyacı ve astronom (çevire-nin notu)

6 "Ibn al-Haytham" (İbnü’l Heysem)hakkında bakınız: DSB.

Page 52: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 427

Burada ayrıca düzeyi çok düşük olmasına rağmen, 13.Yüzyılın başlarında astronomik faaliyetlerde bulunan, Kıptî bilgin el-Es’ad İbnü’l-Asel’den bahse-dilmeli. Ona atfedilen, güneş ve ayın pozisyonlarının değişim ve hesaplamaları takvimi üzerine bir inceleme olan el yazması, Mısır Milli Kütüphanesi’nde bu-lunmaktadır. Bu yazmada metinler Arapça ve rakamlar koptikA3 olarak yazıl-mıştır. Henüz tam anlamıyla incelenmemiştir.7

Astronomi aletleri alanında ise, 11. veya 12.Yüzyılda bazı tanınmamış Mı-sırlı astronomlar belirli bir enlemi ölçme tayininde kullanılan usturlabınA4 basit bir versiyonu olan “almukantar kadranını”A5 icat ettiler. Bu icat, usturlabın ne-ticelerinden biriydi ve ne pratik bir aygıt ne de rasat ile ilgili bir alet idi. Farklı enlemler için bir dizi plakalarla sıkıştırılmıştı. Bunu pirinçten yapmak da ol-dukça pahalıydı. Buna karşılık almukantar kadranı ağaçtan yapılabildi, bu be-lirli enlemlere yönelik bütün çözülebilir problemleri çözebilen oldukça pratik bir alet idi. Böyle bir kadran, arka tarafında bütün sayısal hareketleri çözebil-mek için “sinüs kadranı” olarak adlandırılan trigonometrik bir sistem de taşı-yabiliyordu. Memlûk astronomları daha sonra bu kadranı oldukça makul dere-cede geliştirdiler. Bu, Memlûk ve Osmanlı dönemlerinde Suriye ve Mısır’da fiilen usturlabın yerini aldı.8 Diğer kapsamlı netice veren gelişme; 11.yüzyılın çok amaçlı ince plaka (tabaka) sistemini geliştiren Endülüslü astronom ez-Zerkâlî’nin 12.Yüzyılda Suriye’ye getirilmesi oldu. Bu plaka, yerküreye ait ek-vator ile ilgili stereografik izdüşümleri sunan çok amaçlı bir donanımdan olu-şuyordu ve küresel astronomide her bir enleme dair bütün problemleri çözmek için kullanılabiliyordu. Bu ez-Zerkâli’nin muasırı Ali ibn Halef eş-Şakkaz tara-fından tasarlanan ve temel olarak yer küreye veya gökyüzüne muntazam bir sistem şeklinde ayarlanabilen birbiri ile uyumlu ve biribirine döndürebilen iki plakayı içeriyordu. ez-Zerkulî’nin plakaları 13.Yüzyılın sonuna gelindiğinde

A3 Koptik yazı sistemi: Hristiyan Mısırlıların (Kıpti) Yunan alfabesine yaptıkları 6 harflik ilaveyle

oluşan bir yazı sistemidir. Bu yazı Kıpti Kilisesi tarafından halâ kullanılır. (Çevirenin notu) 7 Bakınız: King, Survey, C10. A4 Usturlap: Eskiden gök cisimlerinin yüksekliğini tayin etmede kullanılan bir gözlem aracı (Çe-

virenin notu) A5 Almukantar kadranı: Arapça “el-mukantar” kelimesinin söylenişi değişmiş bir halidir. el-

Mukantar köprü vaziyeti almış demektir. Bir çemberin veya dairenin dörtte birine eşit olacak şekilde eğik bir yapıyı anlatır. Astronomi terimi olarak almukantar kadranı, Gökküresinde uf-ka paralel küçük çemberlerin açılarını ölçen bir alettir. (Çevirenin notu)

8 Bakınız günümüzde artık popülaritesini yitirmiş olan P. Schmalzl, Zur Geschichte des Quadranten bei den Arabern (Munich: Salesianische Offizin, 1929).

Page 53: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

428 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

hem Dımaşk (Şam)’da hem de Kahire’de biliniyordu. Fakat eş-Şakkaz’ın kap-samlı küresel usturlabı bilinmiyordu.9

Astronomi tarihi, bu sayede hem Mısır ve hem de Suriye’de, Memlûkler hakimiyeti ele geçirmeden iki yüzyıl öncesinde, bir miktar bilinmez geriye bı-raktı. Bu iki yüzyıllık ara dönemde Dımaşk en azından faal bir astronomi mer-keziydi. 13.Yüzyılın biyografik sözlüklerinden İbnü’l KıftîA6 ve İbn Ebi Useybia A7, Dımaşk’da araştırmadan ziyade öğretimle meşgul olmalarına rağmen bu döneme yakın ve muasır birkaç bilginin adını kaydeder. Kahire’de astronomi-nin yeniden canlanışı Memlûk döneminin başlarında yaklaşık 1250-1260 ‘da ya Suriye’de veya Mısır’da astronomi alanında oldukça aktif olduğu bilinen ve her biri başlı başına şöhret sahibi bir grubun: Esirü’d-Din el-Ebhârî, ‘Alemü’d-Din Kayser, İbnü’l-Lubûdî ve Baylak el-Kıpçakî’nin, ölümünü takip eden birkaç yıl içinde gerçekleşmiştir. Onların çalışmaları ne günümüze kadar ulaşabilmiş ne de tam anlamıyla araştırılmıştır. En azından İlk üçünün Irak ile entelektüel bir bağı vardı. Esirü’d-Din Irak’ta tek ciltlik bir astronomi ansiklopedisi yazdı. Bu, Memlûkler dönemi Mısır’ında oldukça revaçta idi. O, ayrıca, her ne kadar Suri-ye’de kendinden sonrakiler üzerinde bir etkisi olduğu gözükmemesine rağmen, 1250 civarında Mardin’de bir Zic kaleme aldı. Bu şahsiyetlerin daha sonraki Memlûk astronomisine ve genel olarak İslâm astronomisine etkisini tespit et-mek için başka bir araştırma yapmak gerekir.10 13.Yüzyıl ortası astronomların-dan, daha sonra İran Meraga’da da gözlem yapan Müeyyedü’d-Din el- ‘Urdî (1) Muhiyü’d-Din el-Mağribî (2), bu dönemde de aktif idiler. Onların çalışmala-rı aşağıda ilgili bölümde ele alınmıştır.

II. MEMLÛK ASTRONOMLARI KİMLERDİR?

Memlûk astronomlarından adları bilinen ve elimizde hayat hikayelerine dair bilgi bulunanların büyük bölümünün dinî tarikatlarla alakaları vardı.11 Memlûklerin ilgi duyduğu görevlerden biri de Muvakkit (daha az kullanımıyla

9 Bakınız: David A. King, "On the Early History of the Universal Astrolabe . . . " Journal for the

History of Arabic Science, 1979, 3:244-257. A6 İbnü’l Kıftî, İhbâru'l-Ulema bi Ahbâri'l-Ulemâ, (Çevirenin notu) A7 İbn Ebî Useybia, Uyunu'l-Enbâ fi Tabakati'l-Etibbâ, nşr. Nizar Rıda, Beyrut trsz. 10 Esirü’d-Din el-Ebharî, ‘Alemü’d-Din Kayser ve İbnü’l-Lubûdî için bakınız: Suter,

"Mathematiker und Astronomen," nos. 364, 358, 365; Baylak el-Kipçakî için bakınız DSB. Ayrı-ca Kennedy, Survey, 40 (Athiri Zic).

11 Ek liste ve rakamlarla verilen önemli bildiğim bütün Memlûk astronomları ile ilgili bilgiler, standart muasır biyografik kaynaklara aittir. Metin içerisinde geçen her bir astronomun is-minden sonra verilen bold rakam periyodik olarak verilen bir rakamdır.

Page 54: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 429

Mikatî) idi.A8 Bu ismin Memlûkler’den önce varlığı doğrulanmadı ve bu kuru-mun ilk gelişme dönemi bilinmiyor. Hususi suretle görevleri; ibadet ehline iba-det vakitlerini astronomik olarak tespit etme ve düzenleme olan Muvakkitler, büyük camilere ve medreselere bağlı idiler.12 Bu görev, İslâm’ın ilk asırlarında ulu camilerde, gölge uzunluğunun günbegün gözlemlenmesi ve geceleyin ayın yüksekliğinin değerlendirilmesi gibi halk astronomisi tekniklerini kullanarak ibadet vakitlerini düzenleyen müezzinlerin sahip olduğundan daha çok bilim-sel bilgi gerektiriyordu.

İbnü’l- Ukuvva, yaklaşık 1300’de yazılan mesleklerle ilgili eserinde, müez-zinlerin astronomik yeterliliklerinden çok dindarlık ve ses tonlarına göre seçil-diğini, (astronominin ise,) bir merak olduğunu muvakkitlerin tamamında bu-nun söz konusu olmadığını ileri sürer. Astronomi el yazmaları kaynaklarında yer alan belgeler 13.Yüzyılda ‘Amr camisinde görev yapan bir muvakkitin ailesi ile, ondan sonra 15.Yüzyıldan itibaren Kahire’de muayyen camilerle alakası olan belli başlı muvakkitlerden bahseder. Örneğin; el-Kavmü’r-Rişî (41) ve el-Vefâî (55) 15.Yüzyılın başında ve ortalarında Müeyyed camisinde ve Sıbtü’l-Mardinî (63)aynı yüzyılın sonlarında muvakkit olarak çalışmışlardır. 19.Yüzyıla kadar Ezher camisinde muvakkit olarak görev yapan bir dizi astronomu biliyo-ruz fakat bunlardan ileri gelenleri Osmanlılar döneminde Ezher’e bağlı değil-lerdi. 16.Yüzyılda el-Munifî, Gavri Medresesi’nde ve 17.Yüzyılda ‘Abdurrahman el-Aşkarî, İbn Tolun camisinde muvakkit idiler ve Kahire’de ileri gelen astronomlar arasındaydılar. 14.Yüzyılda Dımaşk (Şam) da astronom-lar için en önemli okul Umeyye camisine bağlı muvakkitler idi ve diğer astro-nomlar da 19.Yüzyıla kadar aynı kapasite ile hizmet etmişlerdi. !4.Yüzyılın en meşhur muvakkitleri İbnü’ş-Şâtir (18), el-Halilî (19) ve el-Mizzî (17) idi. Bu oku-lun teşkilatı hakkında maalesef çok az bilgi sahibiyiz. 15.Yüzyılda ciddi çalış-malar yapan Dımaşk muvakkitleri; el-Halebî (45), et-Tizinî (69)ve es-Salihî (70)idi.

Memlûk Mısır ve Suriye’sinde ileri gelen astronomların hepsi muvakkit değillerdi. Suriyeli astronom el-Hamzavî (67) muvakkitlik yerine “Halep’de Emirül-Hâc” idi, her yıl Mekke’ye giden hacıların kervanlarından sorumluydu. Adana civarında Osmanlılara’a karşı yapılan Memlûk mücadelelerinin astrolo-

A8 İslâm Devletleri’nde ibadet vakitlerini (namaz ve oruç) tespit etmek için güneş ve ayın hare-

ketlerini gözlemleyerek zaman hesaplamalarıyla uğraşanlara “muvakkit” denirdi.Büyük cami-lerin çoğunda muvakkit bulunurdu. Bunlar medreselerde yetiştirilirdi. (Çevirenin notu)

12 Bakınız, David A. King, "On the Role of the Muwaqqit in Medieval Islamic Society," in Proceedings of the Second International Symposium on the History of Arabic Science (Halep, 1979) (yakın dönemde çıkacak).

Page 55: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

430 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

jik (yıldız falcılığı/horoskop) bir tarihini yazmıştı. Bir çok önemli hesaplamalar ve hatta zaman kaydetme ve küresel astronomiye ilişkin (muvakkitlerin sahala-rı kapsamına giren bazı çalışmalara) dair bilgileri birleştirme imkanımız yok. Erken Memlûk dönemi astronomlarının en itibarlılarından biri olan, 1280 yılı civarında Kahire’de çalışan ve el yazması kaynak eser olarak kullanılan Fas asıl-lı Marrâkuşî (5) sade bir Şeyhü’l-İmam idi. Benim bildiğim Ortaçağ biyografi kaynaklarının tamamı ne ondan ne de onun muasırları olan el-Maksî (6)ve Necmeddin el Mısrî (7)’den bahsederler. Küresel astronomi alanında uzmanla-şan önde gelen astronomlardan İbnü’s-Sarrac (15) (14.Yüzyıl Halep), İbnü’l-Mecdi (44) ve İbn Ebi’l-Feth es-Sufî (64) (15.Yüzyıl Kahire) muvakkit oldukları veya belirli bir dinî kurum ile bağlantılı oldukları bilinmemektedir.

Son olarak astronomların Memlûk sultanları tarafından sponse edildiğini ve kendilerine finansal destek verildiğini öğrendik ancak bunlar arasında ismi kaydedilen ve bize ulaşan sadece Sultan en-Nasır Ahmed döneminde 14.Yüzyılın ortalarında çalışan astrolog İbrahim el-Hasib (27)dir. Mısırlı tarihçi Ebi’l Fezâil, Sultan en-Nasır Muhammed İbn Kalavun’un ishalden muzdarip olup hastalandığında doktoru kadar astrolog ve geomansırlara da (toprak falcı-sı) danıştığını kaydeder.13 Karşılaştırma yapıldığında Memlûk Devleti haricinde diğer ülkelerde hakim olan hükümdarların da yetenekli astronomları destekle-yip himaye ettikleri görülür. Memlûkler’den kısa bir süre önce yaklaşık 1300 yılında sona eren Hama Eyyubi Prensliği (Eyyubiler’in Hama kolu) hükümdarı Ebu’l-Fidâ (8)’nın kendi başına bir Zic telif ettiği ve bunun şu an kayıp olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte onun bu alandaki faaliyetleri Memlûk astrono-misi üzerinde etkili olmamıştır. Onun astronomlarından (10) biri, İbnü’ş-Şâtir dahi bundan bahsetmez; et-Tusî’nin Tezkire’sine şerh yazmıştır, diğerleri (9 ve 11) de astronomi enstrümanları üzerine eser yazdılarsa da bunların büyük bir orijinalliği ve önemi yoktur. Tıpkı Mısır, Suriye ve Hicaz’da Memlûk nüfuz sa-hası ile yakın ilişkileri olan Yemen’deki Resulîler hanedanlarının, ciddi astro-nomik faaliyetleri ve kendi kendine muhtelif astronomiyle meşgul olanları hi-mâye etmeleri gibi.14 Mısırlı bir astronom olan el-Bakhanikî (16) bir süre Ye-men’de kalmış ve 1325 dolaylarında Sultan el-Mücahid için çalışmıştır.

13 Bakınız, Manfred Ullmann, Islamic Medicine (Islamic Surveys, 2) (Edinburgh: Edinburgh Univ.

Press, 1978), s. 112. 14 Bakınız, David A. King, Mathematical Astronomy in Medieval Yemen (Publications of the

American Research Center in Egypt) (Malibu, Calif.: Undena Press, 1983).

Page 56: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 431

III. MEMLÛKLERİN SAYISAL (ÖLÇÜMSEL) ASTRONOMİDEKİ FAALİYETLERİ

Memlûk Mısır’ında 15.Yüzyıla kadar en tanınmış Zic, 13.Yüzyılın ortala-rında henüz adları bilinmeyen bazı Mısırlı astronomların (3) telif ettiği “Zicü’l-Mustalah” idi. 14.Yüzyıl başlarındaki bilginlerden olan İbnü’l- Akfanî, Mısır’da kendi zamanında kullanılan Zicin 15.Yüzyılda halâ kullanımda olduğunu söy-ler.15 Elde mevcut her iki el yazması da İbn Yunus’un Zic’ine dayanır. 13.Yüzyıl Meraga astronomlarından biri tarafından telif edilmiş bir çalışma ise, oldukça iyi derlenmiş olup, İbn Yunus’un çeşitli Zicleri ile 9. ve 10. Yüzyıl Irak kaynak-ları temel alır. Şüphesiz bu ve bunun gibiler büyük ölçüde tarih ile alakalıdır.

Suriye’de aynı şekilde 13.Yüzyılın ortaları dolayında birkaç Zic telif edil-miştir. Esirî Zic (Mardin, yaklaşık 1250), yukarıda bahsedildiA9 ve el-Urdî de 1250 dolaylarında bir Zic hazırlamış olabilir. Mağribî (2)’nin henüz tam olarak çalışılmamış, günümüze ulaşan unik el yazması Zic’i de Dımaşk’da aşağı yuka-rı bu dönemde telif edilmiştir. Mısır’daki Mustalah Zic’e eşdeğer bir popülarite kazanan yegane Suriye Zic’i İbnü’ş-Şâtir’in “Zicü’l-Cedid”(yeni Zic)idir. 14.Yüzyılın ortalarında Dımaşk’ta telif edilmiştir. Güneş, ay ve gezegenlerin çizelgelerini içerir, İbnü’ş-Şâtir’in yeni modellerine dayanır (bakınız bölüm IV), hem orijinal formu, hem de daha sonraki astronomlar tarafından yapılmış bir-kaç farklı düzeltmeleri Suriye’de birkaç asır popüler olmuştur. Onun popülari-tesi yeni model olduğu için değil daha çok pozisyonu nedeni ile idi; Ümeyye camisi ekolü tarafından meydana getirilen tek Zic idi. Bununla birlikte o diğer Ziclerin çeşitli Suriye düzeltmeleri ile rekabet etmek zorunda kalmıştır; Bunlar-dan biri yaklaşık 1425 yılı dolaylarında Şehâbeddin el-Halebî (45) tarafından telif edilen 13.Yüzyıl Meraga ürünü, İlhanî Zic (İlhanlılar dönemi) ve diğeri aşa-ğı yukarı 1500 yılı dolaylarında es-Salihî (70) tarafından telif edilen 15.Yüzyıl Semerkand Uluğ Bey Zic’i idi.16

İbnü’ş-Şâtir’in Zici aynı zamanda Mısır için de tesirli olmuştur. Muvakkit el-Kavmü’Rişî, yaklaşık 1400’de Kahire için el-Luma’a adıyla bir düzeltmesini yapmıştır. Bu döneme gelindiğinde Mustalah Zic büyük ölçüde geçersiz hale gelmişti fakat Luma’a kısa bir süre sonra 15.Yüzyılın sonlarında Kahire astro-

15 Bakınız, Eilhard Wiedemann, Aufsdtze zur arabischen Wissenschaftsgeschichte, 2 vols.

(Hildesheim/ New York: Olms, 1970), Vol. I, pp. 265-266. For the Mustalah Zic see Kennedy, Survey, 47; King, Survey, C12.

A9 Esirî Zic, daha önce yukarıda bahsedilen Esirü’d-Din el-Ebharî tarafından kaleme alınmıştır. (Çevirenin notu)

16 Bakınız, Kennedy, Survey, 41 (el-Mağribî), 42 (el-‘Ardi), 11 (Ibnü’ş-Şâtir), 6 (İlhanî Zic) ve 2 (Uluğ Bey).

Page 57: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

432 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

nomu İbnü’l-Feth es-Sufî (64) tarafından telif edilen, Uluğ Bey Zic’inin Mısır düzeltmesi ile rekabet etmek zorunda kalmıştır. er-Rişî’nin Luma’a’sı ve es-Sufî’nin Zic’i Kahire’de birkaç asır kullanılmıştır. İbnü’ş-Şâtir (zici)’in anonim bir düzeltmesi Osmanlılar döneminde Cezayir için hazırlanmıştır. Aksi takdir-de bunların kullanımının Suriye ve Mısır ile sınırlı olduğu gözüküyor.

Belirli Memlûk astronomları, çeşitli zicleri ve onların düzeltmelerini ta-mamlayıcı, yıllık gök günlüğü (efemerid) için gezegenlerin yıl içindeki pozis-yonlarının gösterilmesini kolaylaştıran kapsamlı gezegen denklem çizelgeleri telif etmişlerdir. Güneş, ay ve gezegen denklemleri, gezegenlerin doğrusal ola-rak zamanla bağlantılı olanlarının ortalama pozisyonları, güncel pozisyonlarını doğrulamada uygulanır. Ay ve gezegenlere yönelik denklemler, genellikle te-mel önerge tablosundan alınan iki argümanın kullanılmasıyla oluşan bir dizi yardımcı tablonun (Batlamyos’dan edinilmiş olan) hesaplanmasıdır. Bu birinin basitçe iki uygun argümandan beslenebilmesi demektir ki, denklem tablolarının elde edilmesinde avantaj sağlayacağı açıktır, ancak bu gibi tabloların oldukça geniş olacağı kaçınılmazdır. İki Memlûk el yazması, var olan çift argümanlı ay denklem tablosunu İbn Yunus’a dayandırır. 15.Yüzyılın sonlarına gelindiğinde es-Salihi (70) Dımaşk’da gezegen denklemleri için çift argüman tablolu, Ulu Bey Zic’inden uyarlama, geniş bir Zic telif etmiştir. Buna benzer tablolar Osmanlılar döneminde “habtag ve mahlulat” (çözümlü) olarak isimlendirilmiş ve Mısır, Suriye, Türkiye, İran, ve Hindistan’da 16.yüzyıldan itibaren geniş ölçüde kulla-nılmıştır. 17 (merak uyandıran Habtag teriminin orijini, 13. Yüzyılın erken dö-nemlerinde Kıptî bilim adamı el-Es’ad İbnü’l-Assal’ın güneş ve ay tablolarında kullanılan “abkatî” ve “abtakî” terimlerinden kaynaklanabilir).

Gökgünlüğü hesaplamalarında bir diğer ilginç gelişme Memlûk Kahi-re’sinde yer alır. Yıllık gökgünlüğü hazırlama problematiği her bir gezegene yönelik, onların periyodisitesine dayalı, yardımcı tabloda irtibatlı oldukları yer-leri göstermedeki temel hesaplamaları azaltan, küresel bir yardımcı tablonun telif edilmesiyle kolaylaştı. En azından 12.Yüzyıl İran’ına dönen ve temel pren-sip olan bir kanıt vardı ancak İbnü’l- Mecdi (44) Kahire’de 15.Yüzyılda bu iddi-ayı yeniden diriltti.18 Onun tabloları Kahire’de hem orijinal haliyle hem de daha sonraki çeşitli uyarlamalarıyla birkaç asır kullanıldı. İbnü’l Mecdi’nin yardımcı tabloları kullanılarak hesaplandığı açıkça belli olan Kahire’ye yönelik hiçbir

17 Habtaq hakkında bakınız, David A. King, "A Double-Argument Table for the Lunar Equation

Attributed to Ibn Yunus," Centaurus, 1974, 18:129-146; ve George Saliba, "Computational Techniques in a Set of Late Medieval Astronomical Tables," J. Hist. Arabic Sci., 1977, 1:24-32.

18 Bakınız, E. S. Kennedy ve D. A. King, "Ibn al-Majdi's Tables for Calculating Ephemerides," J. Hist. Arabic Sci., 1980, 4:48-68.

Page 58: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 433

Memlûk gökgünlüğü elde bulunmamakta ancak çeşitli Osmanlı numuneleri mevcut.

İki tamamlanmış 14.Yüzyıl Yemen gökgünlüğü son zamanlarda Kahire’de keşfedildi ve Memlûk gökgünlükleri büyük ihtimalle bunlara benziyordu. Kendine özgü Hicrî yılın her günü için diğer takvimlerdeki (eşdeğer) zamanlar verilir, güneşin ayın ve çıplak gözle görülebilen beş gezegenin yörünge boylamı bir Zic vasıtasıyla hesaplanır (bu hususta İbn Yunus’un Hakimî Zic’i Yemen boylamına uyarlandı), yan yana tablolaştırılır (çizelge haline getirilir). Yemen gökgünlükleri yılın hergünü gökcisimlerinin birbirleri ile bağlantılı pozisyonla-rından oluşabilen astrolojik tahminleri gösterir. 12.Yüzyıl Kahire GenizaA10 yıllıklarının bazı bölümleri sadece bu astrolojik bilgileri gösterir.19 Şüphe ede-rim ki, sonraki Memlûk gökgünlükleri hiçbir astrolojik bilgiyi içermeyebilir. Kahire muvakkiti el-Kavmü’r-Rişî (41)’nin gökgünlükleri üzerine telif ettiği bi-limsel eser, esas itibariyle tam anlamıyla astronomik bilgilerle alakalıdır ve gökgünlükleri içinde kaydedilir.

IV. MEMLÛKLERİN TEORİK ASTRONOMİDEKİ FAALİYETLERİ

el-‘Urdî (1) Meraga gözlemevi için Dımaşk’dan ayrıldığında burada diğer bazı astronomlar ile birlikte Batlamyus’un gezegen modeli problemleri üzerin-de çalıştı ki, bu astronomlardan başlıcaları arasında daha önce aynı problemler-le meşgul olan meşhur astronom Nasırüddin et-Tusî de bulunuyordu. Onların daha sonraki muasırları olan Kutbeddin eş-Şirazî de Meraga’da çalıştı ve geze-gen modelleri üzerine bir eser yazdı. O daha sonra ayrılıp uzun bir süre İlhanlı-lar’ın hizmetinde bulundu ve bir vesileyle onların elçisi olarak Kahire’ye gitti; Şayet herhangi bir Mısırlı astronom gezegen problemini takip etti ise de biz on-ları bilmiyoruz. Meraga astronomları, kendilerini kendi yeni modellerini esas alan yeni gezegen denklemi tabloları çizmeye mecbur hissetmemişlerdir ve onların yeni modelleri 15. Yüzyılda Semerkand Ulu Bey ekolünü çok az etkile-miştir.20

A10 Geniza Arşivi : S.D. Goitein’in İslâm Ansiklopedisi’nin yeni baskısında yer alan yazısına ka-

dar pek çok araştırmacı tarafından tam mahiyeti bilinmeyen, Memlûk tarihçilerinin fazlaca ehemmiyet atfettiği, bu arşiv, Mısır’ın Fustat şehrindeki bir Sinagogu’un evrak deposunda bu-lunmuş gayr-i resmî bir arşivdir. 1889-1890 senelerinde bu Sinagog’un yıkılıp yeniden inşâ edilmesine kadar, sözü edilen belgeler burada kalmış, fakat bu tarihten 1897 senesine kadar bu belgelerin büyük çoğunluğu Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nin çeşitli kütüphane-lerine götürülmüştür. Onlardan geriye kalanlar ise, Solomon Schechter tarafından İngilte-re’deki Cambridge Üniversitesi kütüphanesine nakledilmiş ve meşhur Taylor-Schechter Ko-leksiyonu’na dahil edilmiştir. (Çevirenin notu)

19 Bakınız, King, Yemen, Pt. II, Sects. 11, 20 on the ephemerides; ve Bernard R. Goldstein - David Pingree, "Astrological Almanacs from the Cairo Geniza," Journal of Near Eastern Studies, 1979, 38:153-175 (Pt. I); 231-255 (Pt. II).

20 Suriye üzerine çalışma için bakınız, George Saliba, "The First Non-Ptolemaic Astronomy at the Maragha School," Isis, 1979, 70:571-576; Saliba, "A Damascene Astronomer Proposes a Non-

Page 59: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

434 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Resim 1. İbn Şâtir’in ayın boylamdaki hareketinin yanı sıra dünyaya olan çeşitli mesa-felerini sunduğu yeni ay modeli. Kopernik (Copernicus) daha sonra aynı modeli kul-lanmıştır. Oxford Bodleian Kütüphanesi’nin izni ile Bodleian Marsh No:139 , folio 16v (alınmıştır).

Ptolemaic As tronomy" (in Arabic), J. Hist. Arabic Sci., 1980, 4:3-17; ve Saliba, "Islamic Reaction to Grek Astronomy," Proceedings of the Boston Colloquium for the Philosophy of Science, 1978 (ya-yımlanacak). et-Tûsî hakkında bakınız, F. J. Ragep, "Cosmography in the 'Tadhkira' of Nasir al-din al-Tûsi" (Ph.D. diss., Harvard University, 1982).

Page 60: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 435

Güneş, ay ve gezegenlerin hareketlerini hesaplamaya yönelik teorik modelin gelişmesinde en önemli rol oynayan ve Batlamyus’un gezegen modeli ile ilgili problemin üstesinden gelen Memlûk astronomu Dımaşklı İbnü’ş-Şâtir (18) ol-du. İbnü’ş-Şâtir’in ilk kayda değer çalışması tam anlamıyla Batlamyus’un, maa-lesef şu an mevcut olmayan, Dımaşk Zic’i idi. Daha sonra o, kendisinin yeni gezegen modelinin arkasındaki sebepleri sunduğu “Nihâyetü’s-Sûl fî Tashihi’l- Usûl” adlı bilimsel eserini kaleme aldı. Onun ikinci Zic’ine uygun bir isim ve-rilmişti; “Zicü’l-Cedid” “Yeni Zic” (o) bu modelleri kapsar. İbnü’ş-Şâtir böylece kendi tasarladığı modeli de içeren, ilk gezegen tablosu telif etme şöhretini de elde etti. el-‘Urdî, eş-Şirazî ve et-Tûsî gibi özgün bilim adamlarının (nisbeten) erken dönem eserleri, İbnü’ş-Şâtir’in hem ayın boylamında ve dünyaya olan uzaklığında, (bakınız,Resim1) hem de Batlamyus’un denge noktası (equant) A11 (modeli) yerini alan ikincil çember (epicycle) modeliyle birlikte bir dizi gezegen modellerinde tatmin edici başarılı çalışmalar sunan “yeni ay modeli tasarımını” temel alır. Buna karşılık kendi döneminden sonra onun modellerinin İslâm ast-ronomisine herhangi bir tesiri olduğu bilinmez.21

A11 Batlamyus, Gök olaylarını açıklayabilmek için geometrik bir sistem kurmuştur. Ay ve Gü-

neş’in Yer’e yaklaşıp uzaklaşmalarını, bazen hızlı bazen de yavaş hareket etmelerini açıklaya-bilmek için; dışmerkezli ve ikincil çemberli bir sistem ortaya atmıştır. O,küreler yerine, ekliptik düzlem yakınında çemberler kullanmıştır. Modelinin 3 tipik elemanı vardır:

i) İkincil çember (epicycle) ii) Dışmerkezlik (eccentric) iii) Denge noktası (equant) (Çevirenin notu) 21 İbnü’ş-Şâtir’in gezegen modelleri hakkında bakınız: E. S. Kennedy ve I. Ghanem, eds., The Life

and Work of Ibn al-Shdtir: An Arab Astronomer of the Fourteenth Century (Aleppo: Institute for the History of Arabic Science, 1976), Özellikle E. S. Kennedy ve Victor Roberts, "The Planetary Theory of Ibn al-Shatir," pp. 60-68 (= Isis, 1959, 50:227-235).

Page 61: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

436 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Taşıyıcı / ikincil çember bileşimi Gezegenlerin değişik hızlarını, geri hare-keti ve bu hareketin ortasındaki daha parlak olmayı açıklar. Dışmerkezli taşıyıcı Gezegenlerin zamanla değişen hızları ile geri hareketlerin biçim ve boyut farklı-lıklarını açıklar.(Çevirenin izahı )

E.S. Kennedy, İbnü’ş-Şâtir’in modellerini ilk olarak yaklaşık 25 yıl önce araştırdığında; kendi döneminden aşağı yukarı 150 yıl sonra Kopernik (Copernicus)’in tertip ettikleri ile matematiksel olarak eşit olduğunu gözlemle-di. Bu keşif, İslâmî gezegen teorisine oldukça büyük ilgi uyandırdı. İbnü’ş-Şâtir’in modellerinin Kopernik (Copernicus) üzerine doğrudan bir etkiye sahip olduğu henüz ispatlanmadı ancak bunun izleri oldukça açık. George Saliba, 11.yüzyıldan 18. yüzyıla kadar Müslüman dünyasında Batlamyus ile ilgisi ol-mayan astronomik modellerde sürekli aktivitenin oldukça net bir şekilde var olduğunu tespit etti ve kendisinin şimdiki çalışması, bizim bu gelişmelere dair sunduğumuz bilgilerdeki pek çok boşluğu doldurmayı vaadediyor.

İbnü’ş-Şâtir’in eseri hariç tutulmak kaydıyla, teorik astronomi üzerine bü-tün Memlûk eserleri veya Memlûk döneminde popüler olan daha erken dönem eserlerinin tümü tam anlamıyla Batlamyus’a dayanır. Endülüslü Câbir İbn Eflâh’ın ve 12.Yüzyıl Maveraünnehirli astronom el-Harakî’nin eseri üzerine bir

Page 62: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 437

yorum yazan Memlûk (dönemi) Kahire’sindeki el-Cüzcanî (14)nin eseri mev-cuttur. Kahire’deki Turuntay Medresesi’nde bir müderris olan Taceddin et-Tebrizî (24), aritmetik, geometri, astronomi ve astroloji ile ilgili kısa bir eser yazdı, Kahire’de ünik bir el-yazması olarak bulunmaktadır, ancak geniş ölçüde kullanılmamış gözüküyor. Ömer el-Farisî (10)’nin Nasıreddin’in “Tezkire”si üzerine yaptığı ve prens (Hama Eyyûbî meliki) Ebû’l-Fidâ için telif ettiği eseri de -Batlamyus ile ilgili olmayan astronominin belirli yönlerini tartışmasına rağmen- aynı şekilde (geniş ölçüde kullanılmadığı anlaşılıyor.)

V(A). KÜRESEL ASTRONOMİ

el-Marâkeşî (el-Marrâkuşî) ve Çağdaşları: Memlûkler tarafından (en çok) çalı-şılan temel astronomi branşı, güneşin ve yıldızların açıkça görünen günlük dön-güsünün zaman kaydetme ve ibadet vakitlerini düzenlemede kullanımı olan, ‘İlmü’l-Mikat idi. Memlûk astronomları tarafından tasarlanan çeşitli tablo ve enstrümanlar, onların bütün enlemlere yönelik küresel astronomi problemlerini çözme, merakını yansıtır, bu evrensel çözümler onların konuya olan en önemli katkılarını oluşturur.22 Daha kapsamlı bir ifadeyle; her ne kadar ilk Memlûk İlmü’l-Mikât alimi Ebû Ali el-Marâkeşî (5), bildiğimiz kadarıyla muvakkit de-ğilse de, küresel astronomi muvakkitlerin sahası idi. Çünkü onun ismi ailesinin Marakeş’den geldiğine işaret ediyor, el-Marâkeşî’nin genellikle Fas’da çalıştığı düşünülür fakat gerçekte Kahire’de çalışmıştır ve onun çalışmalarının Fas’da bilinmediği görülür. Onun başlıca çalışması “Kitabü’l- Mebadî ve’l-Hayat fî İlmi’l-Mikât” veya A’dan Z’ye astronomik zaman kaydetme sözlüğü, günümü-ze kadar ulaşan muhtelif Mısır, Suriye ve Türk mahreçli elyazmaları arasında-dır. Onun çalışması iyi bir derlemedir fakat mükemmel bir küresel astronomi ve astronomik enstrümanlar incelemesi sunar. İslâm astronomisinde, öncesinde ve sonrasında, bir benzerine rastlanmamıştır, daha sonra Suriye’nin yanı sıra Mısır ve Türkiye’de de çok etkili olmuştur. Küresel astronomi ve güneş saati teorisi hakkındaki ilk yarısı J. J. Sédillot tarafından 1834-1835’de yorumsuz ola-rak tercüme edilmiştir, astronomik enstrümanlar hakkındaki ikinci yarısı ise, onun oğlu L. A. Sédillot tarafından 1844’de oldukça gelişigüzel bir usul ile özet-lenmiştir.23 Eser, tarihçiler bakımından bir yayının ve analizin layık olduğu de-ğerden çok daha az dikkat çekmiştir.

22 Bakınız, David A. King, "Universal Solutions to Problems of Spherical Astronomy from

Mamluk Egypt and Syria," ve yine King, "Universal Solutions in Islamic Astronomy" (both forthcoming).

23 J. Sédillot, Traité des instruments astronomiques des Arabes composé au treiziéme siécle par Aboul Hhassan [sic] de Maroc intitulé Jâmi ‘al-mabâdi’ wa-l-ghâyât, 2 vols. (Paris: Imprimerie Royale,

Page 63: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

438 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

el-Marakeşî bütünüyle meşhur Mısırlı selefi İbn Yunus’a dayanmaz, o ken-dinden önceki Endülüslü ve Faslı astronomlardan da oldukça bahseder, Irak kaynaklarını özellikle (astronomik) enstrümanlar münazarasında kullanıyor gözükür. Onun münazarasında ilginç bir şekilde atlanan çeşitli muhtelif kad-ranlardan biri “almukantar kadranı”dır ki, diğer deliller (bunun) Kahire’de onun döneminde çoktandır bilindiği izlenimini uyandırır. el-Marâkeşî tarafın-dan yapılan değişik bir enstrüman, Oxford Bilim Tarihi Müzesi’nde muhafaza edilmektedir. 24 Bu (enstrüman) usturlaba benzer bir şekilde olmasına rağmen, trigonometrik parmaklıklı basit bir levha ve bir yanda basit güneş takvimine göre düzenlenmiş boylam tablosu, diğer yanda yüksekliği gösteren bir dizi dai-relerden oluşur. Aletin hareketli parçaları kayıptır.

el-Marâkeşî, kendinden önceki ve çağdaşı olan hiçbir Mısırlı astronomdan bahsetmemiş olmasına rağmen, çağdaşı olan en az iki diğer astronom; Şehâbeddin el-Maksî (6) ve Necmeddin el-Mısrî (7) Kahire’de bu netice üzerin-de çalışıyordu: Her ikisi de küresel astronomi üzerinde uzmanlaşmış olmasına rağmen onlar da eserlerinde el-Marâkeşî’den bahsetmezler. Necmeddin, el-Maksî’den bahseder fakat sadece zikreder geçer. Maalesef her üçüne de ait bi-yografik detaylar bulunmamaktadır. Necmeddin el-Mısrî sadece bütün enlem-ler için kullanılabilen bir zaman kaydetme tablosu telif etmekle kalmamış, aynı zamanda güneş, gün ve geceleyin yıldızlara göre de bir zaman kaydedici hazır-lamıştır. Dünyanın başka yerlerindeki daha önceki astronomlar, Bağdad, Şiraz ve Meraga gibi diğer yerel bölgelere has hesaplamalar yapıp daha az kapsamlı zaman kaydediciler telif etmişlerdir, aşağıda tarif edilen belli başlı Memlûk tab-loları ise, özellikle Kahire, Dımaşk (Şam) ve Kudüs’e has hesaplamalarda bulu-nan tablolardır. Necmeddin‘in kayda değer tablosu, çeyrek milyondan fazla kaydı kapsar ve günümüze kadar gelen ünik el yazmaları arasındadır.(bakınız, Resim 2)25

el-Maksî iki önemli çalışma telif etmiştir; güneş saati teorisi üzerine bir eser ve (Necmeddin’in küresel tablosunun aksine) Kahire tabloları külliyatının bir parçası olarak şekillenen zaman kaydetme tabloları seti.

Temel Kahire Zaman Kaydetme Tabloları Külliyatı: 13. ve 14.Yüzyıllarda Mı-sırlı astronomlar, güneşe göre zaman kaydetme ve ibadet vakitlerini düzenle-mek için Kahire enlemine has hesaplanan zaman kaydetme tabloları külliyatı

1834-1835); and L. A. Sédillot, "Mémoire sur les instruments astronomiques des Arabes," Mémoires de l'Academie Royale des Inscriptions et Belles-Lettres de l'lnstitut de France, 1844, 1:1-229.

24 Bakınız, Mayer, Astrolabists, p. 46, s.v. Hasan ibn ‘Ali. 25 Daha fazla bilgi için bakınız, King, Tables, pp. 44-45.

Page 64: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 439

kaleme almışlardır. Bu külliyat, hem orijinal haliyle, hem de çeşitli modifiye edilmiş versiyonları ile 19.yüzyıla kadar Kahire muvakkitleri tarafından geniş ölçüde kullanılmıştır. Yalnızca on yıl önce ilk defa yeniden keşfedilen külliya-tın çok sayıda el yazması kopyası bulunmaktadır. El yazmalarının büyük bö-lümü İbn Yunus ile bağlantılıdır ve bu tabloların (birine) isnat edilme problemi henüz bütünüyle çözülmüş değildir.26

Resim 2. Necmeddin el-Mısrî tarafından telif edilen evrensel zaman kaydetme tablosundan alınma.Tablo güneşin yükselişinden veya herhangi bir yıldızın gökyüzünde gözlemlenen yüksekliğe ulaşması açısından zamanı gösteriyor.Birincisi meridyende güneş veya yıldızın yüksekliğini yatık argüman olarak destekler.(Buradaki iki sayfa tabloların parçası olan 70° lik argümanı gösterir.)Ardından diğeri gözlemlenen yükseklikte ikinci yatay argüman olarak ve güneş veya yıldızın yarım kavis şeklindeki görünümü dikey argüman olarak destek-ler.Tabloda giriş, güneş veya yıldızın yükselişinden başlayan zamandır, ekvatoral derece ve dakikaları açıklar.(1° =4 dakika)Tablo, yılın herhangi bir zamanında güneş veya kutup yıldı-zı olmayan bir yıldız ve herhangi enlem için kullanılabilir çünkü birinci ve ikinci argüman-lar enlem ve deklinasyona bağlıdırlar. A12 Bodleian kütüphanesinin izni ile Oxford Bodleian Marsh 672, 33v-34r numaralı kitap sayfasından esinlenilerek oluşturulmuştur.

26 Bakınız, King, Ibn Yunus' Very Useful Tables (cit. n. 4). A12 Deklinasyon: Bir gök cisminin gök ekvator düzlemi ile o gök cismini dünya merkezine birleş-

tiren hattın meydan getirdiği açı olup ekvatordan kuzeye ve güneye doğru 90 dereceye kadar değişir. Kısaca gök cisminin (güneş, ay, yıldız ve gezegen) arzı veya enlemidir. (Çevirenin notu)

Page 65: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

440 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Külliyat, Kahire enleminin hesaplanması ve günün vakitlerini güneş fonk-siyonlu yükseklik ve boylam( kabaca güneş yılının her gününe ilişkin) olarak gösteren el-Maksi’nin derlediği bir dizi tabloyu içerir. Bu tablolar yaklaşık 10.000 kaydı ihtiva eder, kendisinden yaklaşık 3 asır önce hazırlanmış olan İbn Yunus’un argümanları ile aynı olan güneş azimutunu (güneş açısı) gösterir set, düşüncede benzerdir. İbnü’l-Kattanî (20) isimli daha sonraki bir Memlûk astro-nomu aynı argümanlar için saat açısı (gün ortasından ölçülen zamanı)gösterir bir tabloyu ortaya çıkarmak için el Maksi’nin tablolarını kullanmıştır. İbnü’r-Raşidî (26) diğer tablolara katkıda bulunmuş ve el Bakhanigi (16) onunla birlik-te, güneşin yükselişi(sabah), saat açısı ve azimut (bakınız,Resim 3)olarak üç fonksiyonlu tablolar külliyatı ve ibadet edenler için olduğu kadar 30.000’in üze-rinde büyük miktarda kaydı ihtiva eden tablolar ortaya koymuştur.

Resim 3. el-Bakhanigi tarafından hazırlanan ve Temel Kahire zaman kaydetme külliya-tı yayını içinde yer alan Kahire enlemine has güneşin yükselişi(sabah), saat açısı ve azimut olarak üç fonksiyonlu tablolardan çıkarılma. Bu iki sayfa 15° güneş yüksekliğine uygundur ve kayıtlar gün durumuna dair fonksiyonların simetrik oluşu nedeniyle 180 derecenin kafi olduğu güneş boylamının her bir derecesine göre verilmiştir. Mısır Millî Kütüphanesinin izni ile Kahire Darü’l Kutub, mikat 690, 15v-16r numaralı kitap say-fasından esinlenilerek oluşturulmuştur.

Page 66: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 441

Bu tabloları isnat etme problemi ne olursa olsun, bütün bu tablolar, 14.yüzyılda, şayet öncesinde Müslümanların ibadet vakitlerini astronomi ile ilgili olarak açıklayan diğerleri yoksa, bir formda veya başka bir formda elde mevcuttur. Sonrası örneğin gün ortasından (öğleden) sonraki zaman ibadetleri (gölge uzunluğu açısından açıklanan), sabah ve akşam alacakaranlığının müd-deti, günün ağarması ve akşamüstü ibadetlerini tayin etme gösterildi. Bu tablo-ların daha sonraki ikincil Memlûk kopyaları, örneğin minareler üzerindeki lambaların Ramazan gecelerinden sonra ne vakit söndürüleceğini ve müezzinin gün ağarmadan çok kısa bir süre önce hangi vakitte Peygamber üzerine hayır duası (salatu selam/kamet) okuması gerektiğini sergiler gözükür.

Dımaşk (Şam)Ekolü: Kahire zaman kaydetme tabloları Suriye astronomlarına model olarak hizmet etmişlerdir. İbnü’ş-Şâtîr (18) ve el-Mizzî (17) astronomi eğitimi için Mısır’a gelen iki genç idi ve diğer Suriye astronomları ayrıca Mısır kaynaklarına kendi minnettarlıklarını ifade ederler. Şunu biliyoruz ki, el-Mizzî, Kahire’de bir tıp alimi olmasına rağmen bundan ziyade (astronomi alanında) eserler veren İbnü’l-Akfanî’nin gözetiminde çalışmıştır ve biz sadece onun fark-lı bilimlere ait eserlerinin listesine sahibiz. 27

Dımaşk’da zaman kaydetme sahasında en önemli şahsiyet İbn Şâtir’in çağ-daşı olan el-Halilî (19) isimli biriydi. Bildiğimiz kadarıyla 14. Yüzyılın ortala-rından önceki döneme kadar Dımaşk enlemine ait bir zaman kaydetme tabloları külliyatı telif edilmemişti. el-Mizzî, şüphesiz Mısır’da görmüş olduğu Kahire tablolarından esinlenmişti. Geleneksel parametre setinin kullanımıyla bir ibadet vakitleri tablosu ile saat açısı tabloları seti telif etti. el-Halilî bundan kısa bir sü-re sonra İbnü’ş-Şâtir’in gözlemlerinden elde edilen bütünüyle yeni parametreler seti esaslı yeni hesaplamalarda bulundu. el-Halilî’nin zaman kaydetme tabloları Dımaşk’da 19.Yüzyıla kadar kullanıldı ve sayısız el yazması kopyası mevcut-tur.28

el-Halilî aynı zamanda dikkatini küresel çözümlere çevirdi ve bütün enlem-ler için küresel astronomi problemlerini çözme amaçlı üç trigonometrik fonksi-yona dayanan bir yardımcı tablolar seti telif etti. Bu yardımcı tablolar13.000’in üzerinde kayıt içerir ve çeşitli fonksiyonları olan tabloların müteakip uygula-maları her bir enlem için küresel astronomideki problemlerin çözümüne öncü-

27 Wiedemann, Aufsätze (cit. n. 13), Vol. I, pp. 258-266. 28 Dımaşk zaman kaydetme tabloları külliyatı hakkında bakınız, David A. King, "Astronomical

Time- keeping in Fourteenth-Century Syria," in Proceedings of the First International Symposium on the History of Arabic Science (Aleppo, 1976), 2 vols. (Aleppo: Institute for the History of Arabic Science, 1978), Vol. II, pp. 75-84.

Page 67: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

442 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

lük ederler. Daha önceki Müslüman astronomları 9.Yüzyıldan itibaren, yalın halde basit ve daha az gelişmiş yardımcı fonksiyon tabloları seti telif etmişlerdi fakat el-Halilî nihai çözüme ulaştı. Onun yardımcı tabloları daha sonra Suriyeli, Mısırlı ve Türk astronomlar tarafından kullanıldı.29

Bununla birlikte el-Halilî’nin hesaplamada en büyük başarısı doğru mate-matik formüllere dayanarak her bir enlem ve boylam derecesine göre kıbleyi veya Mekke’nin bölgesel bakımdan istikametini gösteren tabloların telifi idi.30 9.Yüzyıldan itibaren Kıble tabloları telif eden erken dönem astronomları kendi kendilerine çok daha basit yaklaşık formüllerle uğraşmışlardır. el-Halilî, Müs-lüman astronomların önünde duran en önemli problemlerden birinde nihai çö-züme ulaşmıştır. Onun kıble tablosu, her biri Suriye menşeili sadece üç el yaz-masından biri olarak bilinir ve daha sonraki astronomik literatüre tek referans olarak kabul edilir.

Diğer Zaman Kaydetme Tabloları: Hem Kahire hem de Dımaşk (Şam) tabloları diğer bölgeler için telif edilen tablolara model oluşturmayı sağlamışlardır. 14.Yüzyıl ortalarında Mısırlı astronom İbnü’r-Raşidî (26) Kahire külliyatı mode-linden sonra biri Kudüs, diğeri Mekke için iki zaman kaydetme seti hazırlamış-tır. Bundan daha önce (telif edilmiş) yerel setler bilinmez. Kudüs tabloları, gü-neş enlem ve boylam fonksiyonu olduğu kadar ibadet edenler için güneş boy-lamı fonksiyonları da olan saat açısı göstergeli bir setten oluşmaktadır.

Mekke için olan tablolar ise, sadece ibadet vakitlerini düzenlemeye yönelik tablolardan oluşmaktadır. İbnü’r-Reşidî’nin Kudüs zaman kaydetme tabloları daha sonra el-Mizzî’nin öğrencisi olan el-Kerekî (29) isimli muvakkit tarafından modifiye edilmiş ve genişletilmiştir.31

Suriyeli astronomlar, Dımaşk külliyatından ve Kahire’deki ileri (astrono-mik)faaliyetlerden esinlenen Suriyeli astronomların zaman kaydetme konusun-daki başarılarından sonra, Halep ve Trablus enlemi için de ibadet tabloları ha-zırlamışlardır. 14.Yüzyılda Dımaşk tabloları hattı boyunca Tunus enlemi için bir zaman kaydetme tabloları külliyatı hazırlanmıştır. Suriye astronomları belki de 14.Yüzyılda Emevî Camisi’nde İstanbul için hazırlanan ilk ibadet tabloları setini görme amaçlı bir araya gelmişlerdi. A13 Osmanlı astronomları, zaman kaydetme

29 Bakınız, David A. King, "Al-Khalili's Auxiliary Tables for Solving Problems of Spherical As-

tronomy," Journal for the History of Astronomy, 1973, 4:99-110. 30 Bakınız, David A. King, "Al-Khalili's Qibla Table," J. Near East. Stud., 1975, 35:81-122. 31 Kudüs tabloları için bakınız, King, "Astronomical Timekeeping" (cit. n. 28). A13 Burada bahsi geçen yüzyılın İstanbul’un fethinden dolayı 14.Yüzyıl değil 15.Yüzyıl olması

gerektiği şeklinde düşünülebilir. Ancak bu tarihlendirme doğrudur . Çünkü İstanbul’un fet-

Page 68: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 443

konusunda bütün etkileyici başarılarını kendilerinden ilham aldıkları önceki Mısır ve Suriye geleneklerine borçludurlar.32

V(B). ENSTRÜMANTASYON (TECHİZATLANMA)

İbnü’s-Sarrac’ın Başarıları:Doğru zaman kaydetme tabloları için gerekli pek çok enstrüman Müslüman astronomlar tarafından kullanılmıştır. el-Halilî, Dımaşk tabloları ile ne kadar başarı elde etti ise, enstrümanlar konusunda, ken-disinden çok kısa bir müddet önce, yaklaşık 1325 dolaylarında Haleb’de çalış-malarda bulunan İbnü’s-Sarrac (15) isimli şahsiyet de o ölçüde başarılı teşeb-büslerde bulunmuştur. Enstrümanlar konusuna oldukça fazla zaman adayan tek erken Memlûk astronomu el-Marâkeşî’nin çalışması oldukça seçkin olmuş-tur ancak İbnü’s-Sarrac oldukça yenilikçidir. İbnü’s-Sarrac hakkında şu ana ka-dar önemli bir biyografik bilgiye sahip değiliz, kendisi dikkatini her enlem için küresel astronomi problemlerini çözmede kullanılabilen usturlaplar, kadranlar ve diğer enstrümanlar serisi icat etmeye çevirmiştir.33

İbnü’s-Sarrac esasen iki çeşit küresel usturlap tasarlamıştır. Bu küresel us-turlaplardan birincisi, genellikle 11.Yüzyıl Endülüslü astronomlardan Ali ibn Halef eş-Şakkaz ile ilişkili olan bir küresel usturlabın basitçe yeniden icat edil-mişidir. İki Şakkaziyye parmaklığını (yerküre ekvator dairesinde yükseklik ve azimut çemberinin bir düzlemde yansıması) ihtiva eden bu enstrüman İslâmî doğuda bilinmiyordu. İbnü’s-Sarrac’ın bunun kullanımı hakkındaki eseri bize intikal etmiştir; başka bir yerde onu 1325’de Mekke’de bulunduğu sırada icat ettiğini anlatır. İkincisinin bir örneği, daha gelişmiş bir çeşittir ve İbnü’s-Sarrac bunu kendi kendine yapmıştır. Atina Benaki Müzesinde bulunmaktadır. Bunun kullanımına dair eser de mevcuttur, 15.Yüzyılda pek çok enstrümana sahip

hinden çok önce İstanbul’da az da olsa bir Müslüman nüfusun varlığı ve buradaki nüfus için bir de caminin bulunduğu bilinmektedir. Bu caminin ilk defa ne zaman ve kim tarafından yap-tırıldığı meçhul olmakla birlikte XI.Yüzyılda Selçuklu-Bizans ilişkilerinde bahis konusu edildi-ği tarihi kayıtlarla sabittir. 1049 yılında Selçuklu sultanı Tuğrul Bey, Bizans İmparatoru’na elçi olarak Ebu’l-Fazl Nasr’ı göndermiş ve İstanbul’daki camide Abbasi halifesi ve kendi adına hutbe okutulmasını talep etmiştir. Bu konuda bakınız, M.Altay Köymen, Tuğrul Bey ve Zamanı, İstanbul 1976 (Çevirenin notu).

32 Tunus hakkında bakınız, David A. King, "A Fourteenth-Century Tunisian Sundial . .. ," in Y. Maeyama ve W. G. Saltzer, edisyonu., Prismata: Naturwissenschaftliche Studien-Festschrift fur Willy Hartner (Wiesbaden: Franz Steiner, 1977), pp. 187-201, esp. pp. 192-193. Magrib(Fas) hak-kında bakınız, E. S. Ken nedy ve David A. King, "Indian Astronomy in Fourteenth-Century Fez . . . , Part II," J. Hist. Arabic Sci. (yakında çıkacak). Aynı zamanda bakınız, King, "Astronomical Timekeeping in Ottoman Turkey," Proceedings of the International Symposium on the Observatories in Islam (Istanbul: Kandilli Observatory, 1980), pp. 245-269.

33 Ibnü’s-Sarrac hakkında (Bennaki Müzesi’nde küresel usturlab ve fildişi kadranı da içe-rir)bakınız, David A. King, The Astronomical Instruments of Ibn al-Sarraj (Atina: Benaki Müzesi, yakında çıkacak).

Page 69: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

444 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

olan Kahire muvakkidi el-Vefâî tarafından yazılmıştır, şimdi Atina’dadır (bakı-nız, Resim 4) el-Vefâî, İbnü’s-Sarrac’ın bu usturlabın kullanımına dair bir eser yazmamış olduğundan şikayet eder ve bu sebeple bu görevi üstüne alır. Ben, küresel, beş farklı yönü bulunan İbnü’s-Sarrac’ın usturlabını bütünüyle Ortaçağ ve Rönesans döneminin en gelişmiş usturlabı olarak değerlendiriyorum.

İbnü’s-Sarrac aynı zamanda almukantar kadranı için de çok sayıda çeşitli işaretler geliştirdi ve basit sinüs kadranına alternatif olarak büyük ustalıkla tri-gonometrik parmaklıklar tasarladı (bakınız, Resim 5). İbnü’s-Sarrac, enstrüman-lar üzerinde yıllarca çalışıyorken bundan daha fazla olarak (bu çalışmalarının) el yazması formunun var olması kuşkulu. 1982 yılı yazında Dublin’de Chester Beatty kütüphanesinde, onun enstrümanlar üzerine yapmış olduğu temel ça-lışmasının kendi el yazısı ile yazılmış olan bir nüshasını keşfettim, yaratıcısının meşhur olmasını sağlayan bütün usturlap ve kadran çeşitleri araştırmalarını cömertçe sergiliyordu. Gelecek birkaç yıl içinde bunun incelenmesi müstesna bir memnuniyet olacaktır.

Page 70: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 445

Resim 4. İbnü’s-Sarrac’ın küresel usturlabı. Bu enstrümanla bütün enlemler için beş farklı usulde küresel astronominin tüm problemleri çözülebilir. Birincisi, ağ (örgü) üze-rindeki Şakkaziyye işaretleri levhalardan biri üzerindeki Şakkaziyye işaretleri üzerine döndürülebilir. İkincisi, ekliptik ve büyükayı takım yıldızını işaret eden yıldızlar Şakkaziyye işaretlerine döndürülebilir. Üçüncüsü, ekliptik ve büyükayı takım yıldızını işaret eden yıldızlar her 3°’lik enlem için bir dizi çeyrek levha üzerine döndürülebilir. Dördüncüsü ekliptik ve büyükayı takım yıldızını işaret eden yıldızlar örgü üzerinde her enlem için bir dizi ufuk dairesine döndürülebilir. Beşincisi trigonometrik problemlere dair sayısız çözümler, alidat (mastara) ile beraber enstrümanın arka yönündeki parmak-lıklar kullanılarak, elde edilebilir.Atina Benaki Müzesi’nin izni ile.

Page 71: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

446 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Başkaca iki Halepli astronomun da enstrümanlara dair çalışmaları bize ka-dar ulaşmıştır. Tayboğa el-Baklamşî (32), okçuluk üzerine yazmış olduğu eseri ile tanınır ancak o, münferit Şakkaziyye kadranı34 ve onun oğlu Halep Emevî Camisi muvakkiti Ali ibn Tayboğa (33), sinüs ve almukantar kadranı üzerine doyurucu bilgiler veren bir eser yazmıştır.

Çeşitli enstrümanları en başarılı tasarlayan İbnü’s-Sarrac olmasına rağmen, Kahire ve Dımaşk’daki diğer Memlûk astronomlarının enstrümantasyondaki başarıları da kayda değer. Erken 14.Yüzyıl Mısırlı astronomlarından el-Bakhanigi (16), Yemenli Sultan Mücahid için çalışıyorken usturlap levhası üze-rinde 0°’den 90° dereceye kadar her bir enlem derecesi için bir kavis işaretleye-rek geniş bir koordinat tablosu seti telif etmiştir. el-Bakhanigi böylece erken 9.Yüzyıl Bağdat astronomu el-Ferganî tarafından 15°’den 50°’ye kadar oluşturu-lan seti tamamlamıştır. 35 el-Ferganî’nin usturlap tabloları, Memlûk Mısır ve Suriye’sinde geniş ölçüde biliniyordu ve onların, Memlûkların bundan başka İbnü’s-Sarrac’ın varlığı bilinen küresel usturlabı olmasına rağmen, kadranın olduğu kadar usturlabın da yapımında, kullanıldığını varsayabiliriz. İbnü’ş-Şâtir (18) de enstrüman dizaynına önemli katkıda bulunmuştur; Bunlar ters us-turlabı ( bir dizi ufuk daireleri ekliptik ve çeşitli yıldızların tam bir düzlem üze-rinde yansıması üzerine döndürülmüştür)ve çeşitli trigonometrik parmaklıkları içerir(bakınız, Resim 5)36

34 Bakınız, J. Samsó Moya, "Nota acerca de cinco manuscritos sobre astrolabio," Al-Andalus, 1966,

31:385-392; Samsó Moya, "Una hipótesis sobre calculo por aproximación con el cuadrante Sakkazi," Al-Andalus, 1971, 36:117-126; ve J. Samsó Moya - M. A. Catala, "Un instrumento astronómico de raigambre Zarqali: El cuadrante Sakkazi de Ibn Tibuga," Memorias de la Real Aca- demia de Buenas Letras de Barcelona, 1971, 13(1):5-31.

35 Bakınız, King, Tables, pp. 53-55. 36 Bakınız, Schmalzl, Quadrants, pp. 100-108, reprinted in Kennedy and Ghanem, Ibn al-Shatir, pp.

27-35.

Page 72: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 447

Resim 5. İbnü’s-Sarrac tarafından tasarlanan trigonometrik parmaklıklar (altta) ve İbnü’ş-Şâtir tarafından tasarlanan (üstte). 18.Yüzyıl Mısır el yazmasını tasvir etmekte. Her ikisi de küresel astronomide bütün enlemler için sayısız standart problemin çözü-münü sağlamakta kullanılabilir. Mısır Milli Kütüphanesi’nin izni ile Darü’l-Kütüb Mustafa Fazıl matematik 40.2 ’den yeniden oluşturulmuştur. Fotograf Owen Gingerich’in izni ile.

Page 73: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

448 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

O (İbnü’ş-Şâtir), aynı zamanda büyük bir usturlabik saat yapmış ve bu, onu astronomun evinde gören tarihçi es-Safedî tarafından tasvir edilmiştir, (bunun yanında) Dımaş’daki Emevî Camisi için de harika bir güneş saati yapmıştır.

Güneş Saatleri: Güneş saatleri, geç Memlûk döneminde Mısır ve Suriye’deki bütün büyük camilerin bina veya duvarlarını süsledi. Birkaçı günümüze kadar ulaşmıştır fakat son yıllarda 3 tanesi (hakkında çeşitli) yayınlar yapılmıştır.37 Bu güneş saatlerinden biri 13.Yüzyılda Tolunoğlu Ahmed Camisi’ne monte edil-miştir. Çeşitli sebeplerle mümkün olsa gerek bozuktur, tahrip edilmiştir ancak ne mutlu ki, tanınmayacak halde değildir ve Napolyon’un araştırmacıları (bilim adamları) Description d'Egypte’da onun parçalarını resimlerle tasvir etmişlerdir. Güneş saati mevsimsel saatleri ve öğleden sonraki ibadet vakitlerini göstermek-teydi. Ayrıca son zamanlarda Kudüs’teki Kayıtbay medresesi duvarları için öğleden sonraki ibadet vakitlerinin başlangıcına kadar kalan zamanı gösterir dikey bir güneş saati üzerinde çalışılmıştı. Bununla birlikte en etkileyici Mem-lûk güneş saati, İbnü’ş-Şâtir’in Dımaşk Emevî Camisi’nin ana minaresi için yap-tığıdır. Günümüze kadar kalan parçaları şu an Dımaşk Millî Arkeoloji Müze-si’ndedir, tam tamına bir kopyası 19.Yüzyıl muvakkitlerinden et-Tantavi tara-fından yapılmıştır ve hâlâ minare üzerindedir. Bu harika enstrüman,öğleden sonraki ibadet vakitleri ile akşam ve şafak vakti ile alakalı olduğu kadar hem mevsimsel, hem de ekvatorsal saatlerle zamanı gösterir (bakınız, Resim 6).

37 Bakınız, L. Janin ve D. A. King, "Le cadran solaire de la mosqu6e d'Ibn Tfi1ln au Caire," J.

Hist. Arabic Sci., 1978, 2:331-357; D. A. King ve A. G. Walls, "The Sundial on the West Wall of the Madrasa of Sultan Qaytbay in Jerusalem," Art and Architecture Research Papers, July 1979, 15:16- 21; ve L. Janin, "Le cadran solaire de la Mosqu6e Umayyade a Damas," Centaurus, 1972, 16: 285-298. 546

Page 74: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 449

Resim 6. İbnü’ş-Şâtir’in 1371/1372 yılında Dımaşk Emevî Camisi ana minaresini süs-lemek için yaptığı muhteşem güneş saati. Güneş saati, güneşin doğuşu, gün ortası ve gün batımı ile öğleden sonrası ibadet vakitleri ile alakalı günün zamanlarını gösterir. Burada aynı zamanda şafak ve akşam vakitleri ile alakalı hususi kavisler vardır. Böyle-likle güneş saati, günün beş vakti ibadet edenler için, sırasıyla etkin bir şekilde zamanı ölçer. Çizimlerin fotografları Paris Alain Brieux’un izni ile.

Güneş saati teorisi üzerine yazılan ve çoğu bilinen Memlûk eserleri, şimdi-ye kadar, kullanılan çeşitli güneş saatleri; örneğin hem meridyen düzlemini hem de başlangıç dikeyini içine alan güneş saatleri hakkında pek çok bilgi ver-mişlerdir. Bu eserlerin büyük bir bölümü güneş saati yapımı koordinatlarını (gösterir) tablolar içerir.38 el-Maksî (6)’nin erken dönem güneş saati tabloları, Kahire, Dımaşk ve Halep enlemleri için dikey güneş saati üzerinde kavislerle işaretlemeler yapıp bir tablolar seti telif eden Dımaşklı astronom et-Tizinî (69)’den ilham almıştır (bakınız, Resim 7). İbn Sûdûn (52) ve Sıbtü’l-Mardinî (63)Kahire için başka yeni bir tablolar seti telif etmişlerdir, İbnü’l-Mecdî (44) ve el-Kârâdîsî (62)ise, güneş teorisi üzerine yeni bir eser telif etmişlerdir.

38 İslâmî dönem (Memlûkları da içine alan) güneş saati teorisi için bakınız, Carl Schoy,

"Gnomonik der Araber," E. van Bassermann editörlüğünde Ürdün. Die Geschichte der Zeitmessung und der Uhren, Vol. I, Part F (Berlin/ Leipzig: Heinz Lafaire, 1923). Ve özellikle Schoy, "Sonnenuhren der spatarabischen Astronomie," Isis, 1924, 6:332-360 (her ikisi de güncel-liğini yitirmiş). İslâmî dönem güneş saati tabloları hakkında bakınız, King, Tables, pp. 51-53.

Page 75: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

450 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Resim 7. el-Maksî’nin Kahire enlemi için dikey güneş saatinin meridyene olan her de-rece eğilimi için yapılmış tablolardan alınma. Tablolar, gündönümü ve ekvatoral gölge izlerinin, mevsimsel saat belirleme hatlarıyla birlikte, kesişim noktası koordinatlarını gösterir ve bu özel sayfa çifti 15 ° eğim açısına göredir. Mısır Milli Kütüphanesi’nin izni ile Kahire Darü’l-Kütüb mikat 103,68v-69r numaralı kitap sayfasından esinlenile-rek oluşturulmuştur

İbnü’ş-Şâtir ayrıca “Sanduku’l-Yavakit li Marifeti’l-Muvakkit”, “İbadet va-kitlerini bulmak için mücevher (yakut) kutu” adı verilen evrensel bir güneş saati ve zaman kaydedici enstrüman dizayn etmiştir. Bu enstrüman, temel ola-rak meridyende kendisini hizaya koymak için döşenmiş bir pusula taşı-yan,yerel ufuk dairesine uygun açıda kutupsal güneş saati veya herhangi bir yıldız ya da ayın saat açısını okumayı sağlayan bir görüş setini destekleyebilen kapaklı bir kutu içerir. Bu kutunun bir örneğini İbnü’ş-Şâtir kendi kendine yapmıştır, (bu) Halep’te bulunmaktadır. Kendisinin, Berlin’de muhafaza edilen, enstrümanın kullanımına dair eserinde, pusula iğnesinin doğru kuzeyi göster-mesinin gereksiz olduğu konusunu ele alırken yanılmıştır ancak Onun zama-nında Dımaşk’ta manyetik deklinasyonun (sapma) ne olduğunun (bilinip bi-

Page 76: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 451

linmediği konusunda) bir fikrimiz yok. Şunu bilinir hale getirelim ki, pusula, şayet daha önce kullanılmadıysa, 13.Yüzyılda Doğu Akdeniz’de yaygın bir bi-çimde kullanımdaydı..39

Onun Dımaşk ekolünden olan daha sonraki dört muasırı Cemâleddin el-Mardinî (34), Ebû Tahir (23) el Guzuli (21) ve onlardan sonra el-Vefâî’ (55), Ka-hire’de onların çalışmalarını devam ettirdiler. Yeni enstrümanlar tasarladılar ve hattâ yardımcı tablo telif etmeye teşebbüs ettiler. Dımaşk astronomlarının çoğu problemleri çoktan çözmüş olmalarına rağmen el-Mardinî, İbnü’s-Sarrac (15)’ın küresel usturlabına dayanan küresel bir kadran tasarlamıştır ve iki Şakkaziyye kadranını içerir; İbnü’l-Guzulî almukantar ve sinüs oktanını geliştirdi, el-Vefâî’ Rönesans Avrupası’nın popüler ansiklopedisinin müjdecisi olan ekvatorsal öl-çümü (bakınız, Resim 8) ortaya koymak için İbnü’ş-Şâtir’in (18) mücevher (ya-kut) kutusunu sadeleştirdi.40

39 Bakınız: L. Janin - D. A. King, "Ibn al-Shatir's Sanduq al-Yawdqtt: an Astronomical Compen

dium," J. Hist. Arabic Sci., 1977, 1:187-256; Ve pusula hakkında: Wiedemann, Aufsdtze, Vol. I, pp. 36-37, G. R. Tibbetts, Arab Navigation in the Indian Ocean before the Coming of the Portuguese (London: Luzac & Co., 1971), pp. 290-294, ve King, Yemen, Pt. II, Sect. 8.2.

40 Bakınız: D. A. King, "An Analog Computer for Solving Problems of Spherical Astronomy: The Shakkadzya Quadrant of Jamal al-Din al-Maridini," Archives Internationales d'Histoire des Sciences, 1974, 24:219-242; S. Tekeli, "(The) 'Equatorial Armilla' of Iz(z) al-Din b. Muhammad al-Waffai and (the) Torquetum," Ankara Universitesi Dil ve Tarih-Cografya Fakultesi Dergesi, 1960, 18:227-259; William Brice, Colin Imber, and Richard Lorch, The Da'ire-yi Mu’addal of Seydi Ali Reis (Seminar on Early Islamic Science, monograph 1) (Manchester: Univ. Manchester, 1976) Ve Muammer Dizer, "The Da'irat al-Mu’addal in the Kandilli Observatory ...," J. Hist. Arabic Sci., 1977, 1(2):257-262.

Page 77: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

452 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

Resim 8. el-Vefâî’nin bir ekvatorsal yarım daire örneği. Daire pusulada kullanılan baş-lıca yönlerin kurulmuş olmasına dayanır. Yarım daire ardından her bir enlem için (he-saplanan) göksel denklemin düzlemi içinde yükseltilir ve görünüm güneşe doğru hiza-lanır. Sonrasında saat açısı skalada okunabilir. Yaklaşık çevre uzunluğu farklı bölgele-rin kıblelerine dayanır ve burada aynı zamanda İstanbul enlemi için ufki güneş saati işaretleri bulunur. Kandilli Rasathanesi Müdürü Muammer Dizer’in müsadesi ile (te-min edilmiştir.)

15.Yüzyılın sonlarına gelindiğinde; İbn Ebi’l-Feth es-Sufî’ye Memlûk Dımaşk ve Kahire’sinde selefleri tarafından tasarlanan daha gelişmiş enstrü-manların kullanımına dair yeni yorumlar yazmak ve Sıbtü’l-Mardinî (63)’ye de sinüs ve almukantar kadranı gibi daha basit enstrümanlar üzerine çeşitli dü-zeltmeler içeren eserler yazmak kalmıştı. Aynı zamanda 15.Yüzyılın başlarında kendi bildiği bütün farklı çeşitlerdeki kadranların yapısı üzerine bir eser telif eden İbnü’l-Attar’ın yaptıklarından da bahsedilmeli. Bu çalışma oldukça tarihi öneme sahiptir ve henüz tam anlamıyla incelenmemiştir.

Page 78: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 453

VI. MEMLÛKLERİN HALK ASTRONOMİSİNDEKİ FAALİYETLERİ

Memlûk dönemi araştırmacıları, orijini İslâm öncesi Arap (kültürün-de)yatan, İslam dünyası matematiksel olmayan astronomik folkloruna ve halk astronomisi üzerine nispeten az eser vermişlerdi. Bunlardan biri, henüz tanın-mamış olan, Mısır’da 1210 dolaylarında konunun bütün yönleri üzerine, henüz tam anlamıyla incelenmemiş, tatmin edici bir eser yazan Siracü’d-Dünya ve’d-Din’dir. 13.Yüzyılın sonlarında derviş ed-Dirinî (4) daha kısa bir eser telif etmiş ve el-Heysemî ve el-Mahallî (50 ve 51)ise, basitce risaleler (broşür) yazmışlardır. 15.Yüzyılın sonlarında çok yönlü bilimadamı Celâleddin es-Suyutî (65) Kur’an-ı Kerim’de ve Hz. Peygamber’in sözleri olarak bilinen hadislerde astronomiye gönderme yapanlar (hakkında) tatminkar bir eser telif etmiştir ki, ilk defa son zamanlarda incelenmiştir.41 İlkel zaman kaydetme tekniği konusunda ilginç bir gelişme 13.Yüzyılda Mısırlı müezzin eliyle geceleyin ayın şeklinin kullanılması suretiyle bulunmuştur ve Oxford Bodleian Kütüphanesinde ünik (eşsiz) bir nüshası mevcuttur.42 İbnü’l-Ukuvva’nın bütün müzzinlerin bilmesi gerekli bilgi olarak işaret ettiği bu el yapımı (kılavuz) çok çeşitli doğru bilgileri içerir. Kıla-vuz, gecenin farklı zamanlarında ayın yükselişi, en son noktaya ulaşması ve kayboluşunu (batışı) gösteren tablolar ile ayın şekillerine yönelik diyagramlar sunar. Bu gibi materyaller bunun dışında, Ortaçağ Yemen’indeki çeşitli alma-naklar (gökgünlükleri) hariç, İslâmî kaynaklar arasında bilinmez . Daha sonraki Kahire müezzinleri ve muvakkitleri ibadet vakitlerini düzenlemeye yönelik ola-rak yukarıda tarif edilenden daha gelişmiş tabloları kullanmayı tercih etmiş gözükürler.

VII. MEMLÛKLERİN ASTROLOJİ FAALİYETLERİ

İsimlerinden bahsettiğimiz Memlûk astronomları, astroloji üzerine şaşıla-cak derecede az eser kaleme almışlardır. Bütün zicler biraz da olsa astrolojik materyaller içerir43 bu yüzden Anonim Mustalah Zic, İbnü’ş-Şâtir Zic’i, İlhanlı et-Tusî Zic’inin Suriye versiyonu ve Uluğ Bey Zic’inin Mısır ve Suriye versiyo-nu gibi başlıca Memlûk zicleri içeriklerinde bu konuyla ilgili araştırmalara da

41 İslâmî halk astronomisi hakkında bakınız, Ch. Pellat, article "Anwa’, Encyclopaedia of Islam,

II.Baskı, ed.; J. Ruska, article "Manazil," in Encyclopaedia of Islam, I.Baskı. ed., 4 vols. (Leiden: Brill, 1913-1934); and C. A. Nallino, Raccolta di Scritti Editi e Inediti, Vol. V (Rome: Istituto per l'Oriente, 1944), pp. 152-197. es-Suyutî’nin eseri hakkında bakınız, Anton Heinen, Islamic Cosmology: A Study of as-Suyuti's "el-Hay’a es-Saniye fi’l-Hay'a es-Sunniye" (Beirut: in commission for Franz Steiner [Wiesbaden], 1982)

42 Bakınız, özet halinde King, "Role of the Muwaqqit" (cit. n. 10). 43 Bakınız, Kennedy, Survey, pp. 144-145. İslâm toplumunda astrolojinin durumu, G. Saliba, "The

Development of Astronomy in Medieval Islamic Society," Arab Studies Quarterly , 1982, 4(3):211-225’de müzakere edilir.

Page 79: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

454 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

başvurmuş olmalılar. Memlûk Suriye ve Mısır’ında astrolojinin teorik yönleri üzerine yazılmış bağımsız eserler, el-Marâkeşî (5)’nin yazmış olduğu bir eseri takiben kaleme alınmıştır. Sadece bir bölümünün mevcut olduğu bilinen der-leme bir çalışmanın Kahire’de 1358’de İbrahim el-Hasib el-Malikî en-Nasırî (27)tarafından telif edildiği sanılıyor. Bunun dışında bir kişi bana meçhul geli-yor, bunun gibi başka bir çalışma, Kahire’de 1425 yılında İbnü’l-‘Arabanî (43) tarafından ve kısa bir eser de Ahmed İbn Timurbay (72) tarafından telif edilmiş-tir.

Cami derneklerinin muvakkitlerin astroloji üzerine eser yazmalarına engel olmuş olabileceklerini belki düşünebiliriz. Öyle anlaşılıyor ki, Kahire zaman kaydetme tabloları külliyatının çeşitli nüshalarının arasında astrolojik tablolar bulunmamaktadır. Maalesef astroloji ile alâkalı değerli kısa bir eser telif eden ve “el-Mikatî” olarak isimlendirilen Yusuf İbn Tuğhan (68) hakkında hiçbir bi-yografik bilgiye sahip değiliz. Hicrî 802 (Miladî:1399/1400) yılında Kahire’de doğan ve emir Nasıreddin Ebu’l-Feth Muhammed için bir eser telif eden İbnü’l-Mecdi (44) bütün Memlûk astronomi kaynakları külliyatı arasında benim bildi-ğim tek kişisel horoskop(yıldız falı/burç) tur. (Onu) Memlûk astroloji tarihi kitaplarından biri olan ve Halepli astronom el-Hamzavî (67) tarafından telif edilen eserden biliyorum. Onun eseri, Memlûkler’in Osmanlılar’a karşı Adana dolaylarında yaklaşık 1495’lerde verdiği mücadeleye yönelik bir dizi horoskop-ları içerir. 14.Yüzyıl Kahire bilim adamlarından İbnü’l-Akfanî bize kendisinin bildiği çeşitli astrolojik eserleri bildirir ancak hiçbiri onun muasırı değildir. Bu gibi astrolojik eserlerden Memlûk dönemine ait tek el yazma nüshası, benim el-Hamzavî’nin nüshasından bildiğim, 13.yüzyıl Meraga alimlerinden Muhiyyüddin el-Mağribî (2)’nin bir çalışmasıdır.

İspat için geriye çok az metin kalmış olsa da Memlûk sultanlarının astrolo-jiye çok büyük ilgi duymuş olduğunu farzetmek güvenli olur. Memlûk tarihi dokümanlarını bu amaçla sevk ve idare eden bir araştırma henüz yoktur; yuka-rıda kaydedilen astrologlar (bu alanda) davet için iki referanstır. Sultan Kayıtbay (1468-1496)’a sunulan, Suriye güneş yılının her ayı için bir rüya veya kehanet kitabı, muhafaza edilmiş tek elyazmasıdır ve Dublin’deki Chester Beatty Kütüphanesi’ndedir. Kehanetler, kuyruklu yıldız, gök gürültüsü, şimşek, yer sarsıntısı ve ayın, Müslüman (hicri takvim) aylarının başlangıcı kabul edi-len, hilâl şeklindeki fiziki görünümü gibi esasen kökeni anlaşılması zor mater-yallerden gelen kriterlere dayanıyordu. Din alimlerinin bu gibi kehanetlere inanması elbette hoş karşılanmayabilir ve en azından bir Memlûk teologu (ila-

Page 80: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 455

hiyatçısı) Dımaşklı İbn Kayyim el-Cevziyye astrolojiye karşı dini bir tartışma yazmıştır.44

Bu dönemde, bizim de değerlendirdiğimiz gibi, Mısırlı astronomlar tara-fından telif edilen astroloji üzerine çok sayıda eser, Osmanlı etkisi altında yeni-den gelişmeye başlamıştır. Bununla birlikte bu eserlerin yazarları muvakkit de-ğildirler. Memlûkler’e ve Osmanlılar’a bağlı astrolojinin etkisi araştırmaya de-ğer bir konudur.

VIII. MEMLÛKLERİN MATEMATİKTEKİ FAALİYETLERİ

Kudüs’te 14.Yüzyılın sonlarında es-Salahiyye medresesinde müderris ola-rak görev yapan Mısırlı İbnü’l-Ha’im (35)’i konu dışı bırakmak uygun olmaya-caktır. İbnü’l-Haim’in aritmetik, basit cebir ve geleneksel cebir üzerine olan ça-lışmaları daha sonra Suriye ve Mısır’da büyük etki yaratmıştır. (Bu) çalışmalar, hem Memlûk hem de Osmanlı dönemlerinde, astronomiye ilk ilgi duyanlardan olan Sıbtü’l-Mardinî (63)’nin yaptığı gibi, üzerinde kişisel de olsa çok fazla yo-rum yapılan çalışmalardır. Fakat bu gibi yorumların telifi, orijinallerin yazarına bütünüyle ayıp getirmez, Suriye ve Mısır’daki yaratıcı matematiksel faaliyetinin sonucuna bir alamettir. Özellikle cebir formülleri ile ilgili matematikte ortaya çıkan gelişmelerin sonucu Magrib’de idi. Magrib’deki bu çalışmalar, Memlûk Mısır ve Suriye’sindeki bilim adamları tarafından elde ediliyor ve aynı zaman-da bu eserler üzerinde (söz konusu) bilim adamları tarafından yorumlar yapılı-yordu.45 Mağrib fikirlerinin bu şekilde dışarıdan zerk edilmesi dahi geç Mem-lûk döneminde matematikteki istikrarlı düşüşü durdurabilmiş gözükmüyor.

IX. SONUÇ GÖRÜŞLER

Yaratıcı astronomik faaliyetler Suriye’de Dımaşk’ın Moğollar (Timur) tara-fından 1402’de harap edilmesi, Mısır’da yaklaşık 1500’lerde Sıbtü’l-Mardinî’nin çalışmaları ile sona erdi. Osmanlı astronomları kendi kendilerini, Osmanlı Tür-kiye’si ile yakın şahsî bağları olan Kadızâde ve Ali Kuşçu gibi bazı Semerkant astronomlarının olduğu kadar Mısırlı ve Suriyeli geleneklerin de mirasçısı ola-rak buldular. 16.Yüzyıl Müslüman astronomlarının en meşhurlarından biri olan ve İstanbul Kandilli rasathanesini idare eden Takıyüddin İbn Ma’ruf, hem Mı-

44 Bakınız, J. W. Livingston, "Ibn Qayyim al-Jawziyyah: A Fourteenth Century Defense Against

As- trological Divination and Alchemical Transmutation," Journal of the American Oriental Society, 1971, 91:96-103.

45 Mağrib’deki matematik faaliyetleri ile belirli Memlûk yorumcularının Mağrib’deki bu çalışma-lara dair yaptıkları yorumların referansı için bakınız, A. Djebbar, Enseignement et recherche mathématiques dans le Maghreb des XIII’-XIV’ siécles (Publications Mathédmatiques d'Orsay, no. 81-02) (1980).

Page 81: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

456 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

sır’da hem de Nablus’da yaşamış, Memlûk astronomisinin zengin mirasına aşi-na Suriyeli bir astronom idi. 18.Yüzyılda Osmanlılar, Avrupa astronomi mirası-nı elde etmişler,. Fransız astronom Lalande ve Cassini’nin zicleri Türkçe’ye ter-cüme edilmiş ve onların tabloları İstanbul boylamına uyarlanmıştı.46 Kahire ve Dımaşk için Arapça diğer bir versiyon daha sonra hazırlanmıştı. Astronomi, İstanbul, İslâm dünyasında astronomik faaliyetlerin merkezi olduktan sonra da Kahire ve Dımaşk’ta çalışılmaya devam etti. Farklı ve hemen hemen bağımsız ekoller ayrıca Mağrib’de ve Safevî İran’ında gelişmeye devam etti. Yılık gökgünlüklerinin telifi ve muvakkitlerin kullanımı için zaman kaydetme tablo-larının istinsahı süratle ve aralıksız sürdü. Memlûk himayesi altında astroloji de (bu konuda) çok az delil olmasına karşılık gelişti. Fakat (Hicrî) IX.Yüzyıl Suriyesi’nin ve 10.Yüzyıl Kahire’sinin büyük bilim adamları daha az dahi olsa-lar yine de Memlûkler’in hemen hemen unutulmuş kayda değer astronomları idi. Tarihçi el-Cebertî bize; yaklaşık 1800’lü yıllarda Ezher A14’de kullanılan matematik ve astronomi ders kitaplarının temel olarak Orta Asya’da el-Cahminî tarafından telif edilen Batlamyus astronomisinin teknik olmayan par-çalarını, Sıbtü’l-Mardinî (63)’nin zaman kaydetme ve astronomi enstrümanları üzerine çeşitli eserlerini ve İbnü’l-Hadim (35)’in matematik üzerine çeşitli eser-lerini içerdiğini anlatır.47

Osmanlı dönemine ait pek çok elyazması içeren Kahire ve Dımaşk elyazma-ları kütüphaneleri ve hattâ rafları geç dönem el yazmaları ile biraz daha az karı-şık olan Avrupa’daki eski koleksiyonlar el-Cahminî, İbnü’l-Hadim ve Sıbtü’l Mardinî’nin çalışmaları ve onlar üzerine yapılmış sayısız yorumların popülerli-ğine ilişkin deliller taşır. Memlûk astronomlarının geride bıraktığı oldukça he-yecan verici çalışmaların çok az kopyası arasına sadece bir göz gezdirildiğinde; Memlûk Mısır’ı astronominin bir hayli net bir tablosu ortaya çıkar.

Bu sunulan araştırma lüzumlu bir giriştir. İbnü’ş-Şâtir’in gezegensel astro-nomi üzerine çalışması ilk defa olarak yirmi beş yıl önce araştırıldı fakat halâ basılmadı.A15 el- Maksî, Necmeddin el-Mısrî, İbnü’s-Sarrac, el-Mizzî, el-Halilî,

46 Osmanlı astronomisine dair tatmin edici genel bir gözden geçirme henüz bulunmamaktadır.

S. A. Adnan, La science chez les Turcs Ottomans (Paris: G. Maisonneuve, 1939) incelemesi olduk-ça yetersizdir.

A14 Mısır’da 975 yılında kurulan ve daha çok dinî bilimler üzerine eğitim veren eski deyimle med-rese yeni deyimle üniversite. (Çevirenin notu)

47 Bakınız, J. Heyworth-Dunne, An Introduction to the History of Education in Modern Egypt (London: Luzac & Co., 1940), pp. 62-64.

A15 Bu çalışmanın 1983 yılında yapıldığı gözardı edilmemelidir. Yazarın bahsettiği oldukça önemli eserlerin bir bölümü müstakil olmasa da çeşitli araştırmalarda geniş ölçüde ele alınmıştır. Ör-neğin yazarın bizzat kendisi bir çalışmasında, King, David A, İbn al-Shatir’s Sanduq el-

Page 82: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 457

el-Mardinî, el-Vefâî ve İbn Ebû’l-Feth es-Sufî yalnızca son on yılda çalışılmıştır, fakat hiçbiri basılmamıştır. İbnü’s-Sarrac’ın enstrümanlar hakkındaki eseri, bu araştırma tamamlandıktan sonra keşfedilmiş ve tam anlamıyla incelenilmeden kalmıştır. Hem çeşitli Memlûk eserlerinin teknik detayları üzerine hem de bi-limsel fikirler ile Memlûk astronomlarının sosyal statüleri ve kurumsal organi-zasyonlarını aktarmada yapılacak çok iş var. Buna rağmen, astronomik eserler ve enstrümanlar konusunda geride bir miras bırakan Memlûklar’ın, bilim ça-ğına yakın bir çizgide duran Yakın Doğu’daki veya yeni bir bilim çağının baş-langıcında bulunan Avrupa’daki muasırlarının hiç yapmadığı bir etki yaptıkla-rını samimiyetle söyleyebiliriz.

EK : MEMLÛK ASTRONOMLARININ LİSTESİ

Astronomlar aşağı yukarı kronolojik bir sıraya göre listelenmiştir. Onların numaraları metin içinde isimlerinden sonra periyodik olarak verilmiştir. Önem-li astronomlar bir, çok daha önemli olanlar ise, iki yıldızla işaretlenmiştir. ©

Astronom, Bağlantı, Yer, Tarih, References48 Suter King 1 **Müeyyededdin el-cUrdî, fl. Dımaşk, ca. 1250; (pp. 147, — Daha sonra Meraga rasathanesine katıldı. 154) 2 *Muhiyyeddin el-Mağribî, fl. Dımaşk, ca. 1250; 376 G21 Daha sonra Meraga rasathanesine katıldı. 3 *Anonim Mustalah Zij, fl. Kahire, — C12 Kahire, ca. 1250 4 Ziyâeddin ed-Dirinî, gezgin derviş, fl. — C14 Mısır, ca. 1275 5 **Ebû ‘Ali el-Marrâkuşî, bağlantısı bilinmiyor, fl. 363 C17 Kahire, ca. 1280 6 *Şehâbeddin el-Maksî, bağlantısı bilinmiyor, fl. 383 C15 Kahire, ca. 1280 7 *Necmeddin el-Misrî, bağlantısı bilinmiyor, fl. 460 C16 Kahire, ca. 1280 (confused)

Yawaqit: An Astronomical “Compendium”Islamic Astronomical Instruments, London: Variorum Reprints 1987. Yine Türk Bilim Tarihçisi Fuat Sezgin, Eckhard Neubauer’in katkılarıyla hazır-lamış olduğu İslam’da Bilim ve Teknik, Ankara 2007, Astronomi adı altındaki II. kısmında İbn Şatir’den ve astronomi alanındaki son teliflerden bahseder. (Çevirenin notu)

48 Referanslar sırasıyla; Suter, "Mathematiker und Astronomen der Araber" (by the number preceded by N to the "Nachtrage"; Bakınız, n. 1); King, Survey (cit. n. 1), Brockelmann ve Azzawi’nin çalışmalarına gönderme yapan gerekli bütün referansları içerir. Bu çalışmaları ve bu astronomları takip eden bütün referanslar için ayrıca, Mayer, Islamic Astrolabists (cit. n. 1): 5 (p. 46), 21 (p. 53), 30 (p. 35); Encyclopaedia of Islam, II. Baskı ed. (cit. n. 4): 8, 10 (under Ibn Djamaca); DSB (cit. n. 2): 8, 18, 19 (Suppl.); Sezgin, Geschichte des arabischen Schrifttums (cit. n. 1): 27 (Vol. VII, p. 25); ve Heinen, Islamic Cosmology (cit. n. 41): 65.

Page 83: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

458 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

8* Ebu’l-Fidâ, sultan ve bilimadamı, fl. Hama ca. 1300 392 — 9* EmIneddin el-Ebhârî, Ebu’l Fidâ için çalıştı 393 — (8) 10 *Ömer el-Farisî, Ebu’l Fidâ için çalıştı (8) — C21 11 *Ebû A1i el-Farisî, bağlantı bilinmiyor, fl. — C19 Hama ca. 1300 12 Bedreddin ibn Cemaca el-Kenanî, bazı dönemlerde Mısır ve Dımaşk Başkadılığı yapmıştır. _—__ 13 *Nasıreddin ibn Simon, Fustat Amr İbnü’l As camisinde 398 C24 muvakkittir. ca. 1300 14 Ahmed el-Cüzcanî, bağlantısı bilinmiyor, fl. 401 — Kahire, ca. 1325 15 **İbnü’s-Sarrac, bağlantısı bilinmiyor, fl. Halep, ca. 508 C26 1325 (confused) 16 *el-Bakhanigi, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire ca. — C28 1325; Aynı zamanda Yemen’de de çalışmıştır. 17 *el-Mizzî, Dımaşk (Şam) Emevî camisi muvakkiti 406 C34 Ölümü, ca. 1350 18 **İbnü’ş-Şâtir, Dımaşk (Şam) Emevî camisi muvakkiti, 416 C30 fl. ca. 1350 19 **el-Halilî, Dımaşk (Şam) Emevî camisi muvakkiti, 418 C37 fl. ca. 1350 20 *İbnü’l-Kettanî, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire ca. 410 C32 1350 21 *İbnü’l-Guzulî, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire ca. 412 C33 1350 22 Ahmed ibn Ömer eş-Şadhilî, kim olduğu bilinmiyor. — C55 23 Takilyeddin Ebû Tahir, kim olduğu bilinmiyor. — C56 24 Taceddin et-Tebrizî, Kahire Turuntay medresesinde — C22 müderris, fl. ca. 1350(?) 25 el-Mürşidî, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire ca. 500 C50 1350(?) 26 *İbnü’r-Raşidî, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire ca. — C39 1360 27 İbrahim en-Nasirî, bağlantısı bilinmiyor , fl. Kahire — — ca. 1360 28 Ebu'l-Me’âli es-Sacatî, kim olduğu bilinmiyor. — C36 29 Zeyneddin el-Kerekî, Kudüs’te bir muvakkit — C35 el-Mizzî’nin öğrencisi, (17) 30 Ahmed el-Harirî, bağlantısı bilinmiyor , fl. Kahire — C45 ca. 1380 31 İsmail ibn Hibetullah el-Hamavî, kim olduğu — C52 bilinmiyor. 32 ‘Alâeddin Tayboğa el-Baklamşi, bağlantısı bilinmiyor, — C53 fl. Halep ca. 1375 33 ‘A1i ibn Tayboğa el-Baklamşi, 32. sıradaki astronomun oğlu, — C54 Halep emevî camisi muvakkiti. 34 Cemâleddin el-Mardinî, bağlantısı bilinmiyor, fl. 421 C47 Kahire(?), belki de Dımaşk (Şam), ca. 1400

Page 84: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ • 459

35 İbn el-Ha’im, Kudüs Salahiye medresesi müderrisi 423 C58 1355-1412 yılları arasında yaşadı. 36 cAbdülaziz ibn Mescud, , bağlantısı bilinmiyor, — C46 fl. Kahire ca. 1400 37 Muhammed ibn İdris, bağlantısı bilinmiyor s, , fl. — C44 Kahire ca. 1400 38 Zeyneddin Ömer ez-Zuhrî, kim olduğu bilinmiyor — C79 39 Şehâbeddin el-Basatî, kim olduğu bilinmiyor. — C48 40 Şerefeddin el-Halilî, 19.sırdaki astronomun yeğeni, C38 Dımaşk Emevî Camisi mu vakkiti , fl. ca. 1400 41 Şehâbeddin el-Kavmü’r-Rişî, Kahire Müeyyed camisi 428 C41 muvakkiti, fl. ca. 1410 42 İbnü’l-‘Attar, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire ca. 431 C66 1425 43 İbnü’l-‘Arabanî, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire N433 C65 ca. 1425 44 **İbnü’l-Mecdî, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire ca. 432 C62 1425 45 *Şehâbeddin el-Halebî, Dımaşk Emevî camisi 434 C69 muvakkiti, fl. ca. 1425 46 Nureddin Ali en-Nakkaşî, bağlantısı bilinmiyor, — C74 fl. Kahire ca. 1425 47 *İbnü’l-Muhallebî, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire — C67 ca. 1450 48 Seyfeddin Satılmış, Kahire’de bir muvakkit, fl. — C72 ca. 1450 49 Muhammed al-Kazavî, kim olduğu bilinmiyor — C73 50 A1i ibn Muhammed el-Heysemî, bağlantısı bilinmiyor, — C49 fl. Kahire ca. 1450 51 Hasan el-Mahallî, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire — C85 ca. 1450 52 İbn Sûdûn, bağlantısı bilinmiyor, fl.Kahire, ca. — C82 1450(?) 53 Sûdûn el-Baştakî, Kahire’de bir müezzin ca. — C81 1450(?) 54 *İbnü’l-Müşrif, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire ca. — C43 1450 55 *İzzeddin el-Vefâî, Kahire Müeyyed camisi muvakkiti 437 C61 fl. ca. 1450 56 *el-Akfahsî, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire ca. 440 C68 1450 57 Ebû'l-Bekâ Yahya İbnü’l-Cucan, bağlantısı bilinmiyor, — C83 fl. Kahire, ca. 1450 58 Zekeriya el-Bilbeysî, bağlantısı bilinmiyor, fl. 522 C64 Kahire, ca. 1450(?) 59 Muhammed ibn el-‘Attar el-Bilbeysî, kim olduğu — C80 id bilinmiyor 60 el-Kaymarî, kim olduğu bilinmiyor. — C42 61 Ebû Bekir ibn el-İmam, kim olduğu bilinmiyor. — C96

Page 85: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

460 • TÜRKİYAT ARAŞTIRMALARI DERGİSİ

62 *el-Karadisî, Kahire Eşrefiyye medresesi muvvakiti 442 C90 fl. ca. 1460 63 **Sibtü’l-Mardinî, 34. sıradaki astronomun torunu, 445 C97 Kahire Ezher Camisi muvakkiti, fl. ca. 1460 64 **İbn Ebi’l-Feth es-Sufî, bağlantısı bilinmiyor, fl. 447 C98 Kahire ca. 1460 65 Celâleddin es-Suyutî, tanınmış müverrih (yazar) ve müderris 449 CI03 fl. Kahire, ca. 1475 66 Yahya er-Rifâî, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire — C99 ca.' 1475 67 *Yusuf ibn Kurgames el-Hamzavî, Halep’te Emirü’l-Hâc — C91 (Hac emiri), fl. ca. 1475 68 Yusuf el-Kittacî el-Mikâtî, kim olduğu bilinmiyor. — C92 69 et-Tizinî, Dımaşk Emevî camisi muvakkiti 450 C95 fl. ca. 1500 70 *es-Salihî, Dımaşk Emevî camisi muvakkiti 454 C87 fl. ca. 1500 71 el-Kastalanî, bağlantısı bilinmiyor, fl. Kahire(?) ca. 458a — 1500 72 *eş-Şehâbeddin Ahmed ibn Timurbay, bağlantısı bilinmiyor — C94 fl. Kahire, ca. 1500 73 Muhammed ibn Dellâl el-Vefâî es-Suyutî, 459 C101 es-Sufî (64)’nin öğrencisi. 74 ‘A1i el-Malikî, 73. sıradaki astronomun öğrencisi 459 C102 75 İbn ‘Abdulgaffar, bağlantısı bilinmiyor, fl. 461 C106 Mekke, ca. 1515

Page 86: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

28 A S T R O N O M İ

1. Merāġa:Yaklaşık 450 yılından beri eski Abbasi Rasathanesi’nin bulunduğu Bağdat’ın, m. 1258 yılındaki fethinden sonra Hükümdar Hülagu, bilgin Naṣīreddīn eṭ-Ṭūsī (ö.672/1274)’ye Batı Moğol İmparatorluğu’nun baş-kenti Merāġa’da yeni bir rasathane kurma görevi vermişti. Bir rivayete göre, Merāġa’da rasathane kurma fikri Hülagu’nun karde-şi büyük Kaan Möngke’ye dayanmaktadır. Bu önerinin bizzat Naṣīreddīn’den çıkmış olması ihtimali ise daha kuvvetli görün-mektedir1. Rasathanenin inşasına 1259 yılına başlanmış olup, ne zaman bitirildiği ise bilinmemektedir. Rasathanenin 1270 yılı civarında, yani Hülagu’nun ölümünden (1265) birkaç yıl sonra çalışmaya başladığı tahmin olunmaktadır.Bu rasathane, Tebriz’in yaklaşık 80 km. güneyinde ve Urmiye Gölü’nün 29 km. doğusunda bulunuyordu. Rasathane, bir meridyene tam olarak paralel uzanan bir tepe üzerine inşa edilmişti. Harabelerin planını o zamanki bilgilere dayanarak çizmiş olan (yandaki resim) A. Houtum-Schindler’in2 bildirdiğine göre, 1880’lerde bu rasathanenin «sadece 41/2 – 5 ayak (yak-laşık 1,5 m.) kalınlığındaki duvar temelleri ve bir kaç dairesel moloz yığını görülebilir durumdaydı.»

1 Sayılı, A.: The Observatory in Islam, adı geçen yer ve tarih, s. 190.2 Reisen im nordwestlichen Persien 1880-82, Zeitschrift der Gesellschaft für Erdkunde (Ber-lin) 18/1833/320-344, özellikle s. 338 ve Levha No. 6; Seemann, Hugo J.: Die Instrumente der Sternwarte zu Marâgha nach den Mitteilungen von al-ʿUrḍî, Sitzungsberichte der Physikalisch-medizinischen Sozietät zu Erlangen 60/1928/15-126, özellikle s. 116 (Tekrarbasım: Islamic Mat-hematics and Astronomy serisi Cilt 51, Frankfurt 1998, s. 81-192, özellikle s. 182).

ÜÇ RASATHANE:

MER Ā Ġ A, İSTANBUL VE HVEN

Houtum-Schindler’e göre Merāġa Rasathanesi’nin yatay izdüşümü (1270 civarı).

Page 87: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

R A S A T H A N E L E R 29

Bugün biz, 1972, 1973 ve 1976 yıllarında Parviz Vardjavand’ın idaresinde yürütülen kazılar saye- sinde rasathanenin yapısı ve ayrıntılı planı hakkın da oldukça zengin bilgiye sahip bulunuyoruz3.Rasathanenin üzerine inşa edildiği tepe günümüzde Raṣad Dāġī (Gözlem Dağı) olarak adlandırılmakta-dır. Bu tepe, Merāġa kentinin son evlerinin yaklaşık 500 m. kuzeyinde bulunmakta ve 512 m. uzunluğun-da, 220 m. eninde ve 110 m. yüksekliğindedir.Kazılar yoluyla görülebilir hale gelen bütün komp-leksin bölümleri Vardjavand tarafından «16 muhtelif bölüm» olarak nitelendirilmiş, ve şu şekilde adlandı-rılmıştır: A) Doğu-batı ve kuzey-güney duvarları. B) Rasathanenin merkez kulesi. C) Beş dairesel bölüm. D) Dörtgen salon. E) Kütüphane (?). F) Konferans salonu. G) Atölye. H) Eyvanlı merkezi yapı. I) Taş kaldırım. J) Rasathanenin harap olmasından sonraki dönemden kalan taşra yerleşim yeri.Ayrıca, aşağıdaki ayrıntılar da bilinmektedir Rasat-hane tepesi 139 m. uzunluğunda ve 1.10 m. genişli-ğinde bir duvar ile iki bölüme ayrılmıştır.1) Bütün binaları ve gözlem aletleri için öngörülen mekanları içeren güney bölümü 280 x 220 metrelik bir yüzeye sahiptir.2) Kuzey bölümü yaklaşık 220 metre uzunluğunda-dır, eni kuzeye doğru azalmakta ve 220 metre ile 50 metre arasında değişmektedir.Merkezi kule 28 metre çapındadır. Kule içerisinde kurulmuş sekstanttan ve karşılıklı inşa edilmiş mer-divenlerden sadece 5,55 metrelik bir bölüm geriye kalmıştır. Bu kalıntı kısım elbette, bu sekstantın, Rey ve Semerkant rasathanelerinin aksine, kısmen yer altına yerleştirilmediğini belirgin kılmaktadır. Yarıçapı muhtemelen 10 ila 12 metre arasında bir büyüklüğe sahipti.Daire biçimindeki diğer beş temel, astronomik göz-lemlerin halkalı küre, duvar kadranı, gündönümü halkası veya ekinoksal halka gibi özel büyük aletlerle

3 Vardjavand, P.: Rapport préliminaire sur les fouilles de l’observatoire de Marâqe, Le monde iranien et l’islam. So-ciétés et cultures içerisinde, Cilt 3, Paris: Société d’histoire de l’Orient 1975, s. 119-124 ve 5 Levha; aynı yazar: La découverte archéologique du complexe scientifique de l’observatoire de Maraqé, International Symposium on the Observatories in Islam içerisinde, 19-23 Eylül 1977, ed. Dizer, M.: İstanbul 1980, s. 143-163.

yapıldığı silindir kulelerin kalıntılarına işaret ediyor görünmektedir. Geriye kalan izler ayrıca, tarihsel kaynakların bildirdiği bir kütüphanenin temeline işaret etmektedir.Merkezi kulede sekstantın her iki yanında bulunan yerler muhtemelen çalışma odaları ve astronomla-rın barındıkları meskenlerdir.

Merkezi kuleden geriye kalanlar

Merāġa Rasathanesi’nin bulunduğu tepenin havadan çekilmiş fotoğrafı

P. Vardjavand’ın Rapport préliminaire sur les fouilles de l’observatoire de Marâqe adlı eserinden fotoğraflar:

Page 88: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

30 A S T R O N O M İ

Rasathane tepesinin ovadan görünüşü.

Rasathane kompleksinin yatay izdüşümü, düzenlenmiş.

Merkezi kulenin sekstantla birlikte yatay izdüşümü.

Page 89: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

R A S A T H A N E L E R 31

Muhtemelen özel büyük aletlerle yapı-lacak gözlemler için ön görülmüş daha küçük beş kulenin temelleri.

Kulenin ortasında bulunan sekstantın kalıntıları, kuzey yönü.

Sekstanttan geriye kalanlar, güney yönü.

Tahmin edilen kütüphanenin yatay izdüşümü. Tahmin edilen kütüphane binasının temel duvarları.

Page 90: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

32 A S T R O N O M İ

Modelimiz: Ahşap, astarlanmış. Çap: 50 cm. Ölçek: 1:56. Kaide 80 x 80 cm. (Envanter No: A 5.05)

Merāġa Rasathanesi Merkez Kulesindeki

Büyük Sekstant'ınRekonstruksiyonu

Orijinal binanın kalıntılarına dayanarak: Kule çapı: 28 m., yarıçap yaklaşık 10-12 m.

Page 91: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

R A S A T H A N E L E R 33

Naṣīreddīn eṭ-Ṭūsī’nin yanı sıra rasathanede çalışmış diğer astronomlar şunlardır: Muḥyiddīn b. Ebī eş-Şükr el-Maġrībī, Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī, Esīreddīn el-Ebherī, Necmeddīn Debīrān ve Faḫreddīn el-Ḫīlāṭī4.Bu ekolün astronomi alanındaki faaliyetlerinden birisi de Zīc-i Īlḫānī adlı yeni bir astronomik çizelge-dir. Bu çalışmada sadece o zamanın bilinen gözlem sonuçları değil, aynı zamanda Merāġa civarındaki yerlerin düzeltilmiş enlem ve boylam dereceleri de kaydedilmiştir. Matematiksel coğrafya tarihi bakı-mından çok önemli olan bu rasathanede, görünen o ki, iki büyük astronom; İslam dünyasının doğusun-dan Naṣīreddīn eṭ-Ṭūsī ve batısından Muḥyiddīn b. Ebī eş-Şükr el-Maġrībī, sıkı bir işbirliği içinde çalışa-rak, Bağdat’tan geçen sıfır meridyeninden hareketle hesaplanan doğu boylam dereceleri ile Toledo’nun 28°30’ batısına kaydırılmış sıfır meridyeninden itiba-ren hesaplanan batı boylam derecelerini bir bütün oluşturacak şekilde birleştirmeyi başarmışlardır5.Merāġa Rasathanesi için imal edilmiş aletler, astro-nominin ilerleyen dönemlerdeki gelişimini derin ve sürekli biçimde etkilemiştir. Daha Şam’dayken astronomi aletlerinin inşasında adını duyurmuş olan Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī’nin buraya kazandırılabilme-si çok büyük bir şans olmuştur.Merāġa Rasathanesi’nin aletlerinin, Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī’nin oğlu Muḥammed tarafından imal edilmiş gök küresi hariç, maalesef hiçbir kalıntı-sı bilinmemektedir. Fakat şu bakımdan şanslıyız ki, Müʾeyyededīn’in yazdığı ve bize çok sayıdaki nüshasıyla ulaşan eserindeki ayrıntılı betimlemeleri sayesinde orada bulunan aletleri zihnimizde yeniden canlandırmamız ve rekonstrüksiyonlarını yapmamız mümkün oluyor.Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī on tane alet tanımlamış ve bunlardan üçünün kendi buluşu olduğunu vurgula-mıştır. Bunlar: «Çift Kadranlı Alet» (No. VI), «Çift

4 Müʾeyyeddīn el-ʿUrḍī hariç Rükneddīn b. Şerefeddīn el-Āmulī’nin adları Zīc-i Cāmiʿ-i Saʿīdī’de verilmiştir, bkz. Sayılı, A.: The Observatory in Islam, adı geçen yer ve ta-rih, s. 212.5 Sezgin, F.: a.e., Cilt 10, s. 177ff.

Bacaklı Alet» (No: VII) ve «Mükemmel Alet» (No: X). Bu aletlerden bazıları, Tycho Brahe’nin üç yüzyıl sonra Hven adasındaki rasathanesi için inşa ettiği aletlere model olarak karşımıza çıkıyorlarsa buna şaşmamalıyız.Merāġa Rasathanesi’ni Avrupa’nın çok erken bir dönemde tanımış olması gerektiği hiç kuşku duymadan kabul edilebilir (bkz. s. 35). Merāġa Rasathanesi’nin gök küresi orijinalinin 1562 yılın-dan önce Avrupa’ya ulaşmış ve o zamandan beri Dresden’de muhafaza edilmiş olması bu bağlamda önemlidir.

Naṣīreddīn eṭ-Ṭūsī (ö. 672/1274)’nin çalışma ekibi, Tansūḳnāmme-i Īlḫānī’de bulunan bir minyatürde,

yazma British Library, Or. 3222, fol. 105a.

Page 92: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

34 A S T R O N O M İ

Merāġa Rasathanesi’nin kuruluşundan yaklaşık 300 yıl sonra, Avrupa’da astronomi biliminin beş-yüzyıllık bir resepsiyon ve özümseme evresinin ardından yaratıcılık aşamasına eriştiği bir zaman-da, İstanbul’da 983/1575-1576 yılları civarında bir rasathane kurulmasına karar verilmişti. Bu rasat-hanenin inşası çok büyük bir ihtimalle 988/1580 yılından önce tamamlanmıştı. Osmanlı Sultanı III. Murad’a bir rasathane kurma fikrini, Kahire’den İstanbul’a göçen bilgin Taḳiyyeddīn Muḥammed b. Maʿrūf er-Raṣṣād vermişti. Birçok değişik bilim alanıyla da uğraşmış olan bu astronom, eskimiş astronomik çizelgelerin verilerini yeni gözlemler yardımıyla güncellemeyi amaçlamış ve büyük ebatlı yeni aletlerden daha iyi gözlem sonuçları almayı umuyordu. Bu yüksek hedefi o, er-Raṣad el-Cedīd («yeni astronomik gözlem») olarak tanımlamıştı. Taḳiyyeddīn bu hedefi, Arap-İslam bilimlerinin duraklama başlangıcı olarak görülen bir dönemde muhaliflerinin kıskançlıkları ve cahillikleri sebe-biyle maalesef gerçekleştirememiştir. Bu büyük deneme, bilmeden ya da bilinçli olarak astroloji falı bakma girişimi şeklinde çarpıtılarak değerlen-dirilmiştir. Bu, sultanın, çalışmalarına daha yeni başlayan rasathanenin yıkılma emrini vermesine götürmüştür. Rasathanenin kurucusu Taḳiyyeddīn yaklaşık beş yıl daha yaşadıktan sonra 993/1585 yılında ölmüştür.Osmanlı tarihçilerinin ve o dönemin gezginlerinin verdikleri, birbiriyle tam örtüşmeyen bilgilere göre şu tahminde bulunulabilir: Taḳiyyeddīn tarafından kurulan rasathane, bugünkü Taksim Meydanı’na ya da yakınına konumlandırılmıştır. Günümüzde kaybolmuş olan aletlerinin özelliğini ve önemini, Taḳiyyeddīn’in dikte ettirdiği bir Türk tarafından yazılan betimlemeye1 göre değerlendirebiliriz; bu

1 Şu adı taşıyor: Ālāt Raṣadiyye li-Zīc eş-Şahinşāhiyye, Saray Hazine 452 nolu el yazmasına dayanarak Türkçe ve İngilizce çevisiyle yayınlayan Sevim Tekeli, Araştırma içerisinde. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Araş-tırmaları Enstitüsü Dergisi (Ankara) 1/1963/71-122.

betimleme sayesinde aletlerin modellerini yapma-mız mümkün olmuştur.Taḳiyyeddīn, bize sekiz astronomi aleti, bir astro-nomik saat ve büyük yarıçaplı daireleri çizmeye yarayan özel bir pergel tarif ediyor. İlk altı alet aslında ya Yunan ya da Arap öncelleri tarafından bilinmekteydi ve daha sonra, özellikle Merāġa Rasathanesi’nde belirli bir gelişim aşamasından geçmişlerdi. Taḳiyyeddīn’in tarifinde, bu aletler, genellikle büyük boyutlarda ve hiçbir ilave özel-likleri olmaksızın yapılmış görünmektedirler. VII. ve VIII. alet, «Kirişli Alet» (Ālet Zāt el-Evtār) ve «Yıldızlar Arasındaki Mesafeleri Ölçmeye Yarayan Alet» (Āle Müşebbehe bi-el-Manāṭik) kendi buluşu olarak gösteriliyor. En azından VIII. ve ahşap bir kadranı olan V. alet Tycho Brahe’nin de bilgisine ulaşmış olabilir.İstanbul Rasathanesi’nin kuruluşuna, yıkılışına ve aletlerinin türlerine ilişkin haberlerin Avrupa’daki astronomlara çok erken ulaşmış bulunması olasılı-ğı büyüktür. Örneğin, Kayzer’in İstanbul’daki elçi-sinin papazı olan Stephan Gerlach’ın, Türckisches Tagebuch adlı eserinde 13 Kasım 1577 tarihi altında bu rasathanenin kuruluşuna ilişkin oldukça ayrıntı-lı bilgiler verdiğini bilmekteyiz. Ayrıca, Gerlach’ın daha 29.9.1577 tarihinde bunlar hakkında birkaç variyantla M. Crusius’a İstanbul’dan yazdığını da bilmekteyiz. Daha sonra Crusius, Turcograecia (Basel 1584, s. 501) adlı kitabıyla bu haberin daha geniş çevrelere yayılmasını sağlamıştır2.

2 Bkz. Mordtmann, J.H.: Das Observatorium des Taqī ed-dīn zu Pera, Der Islam içerisinde (Berlin-Leipzig) 13/1923/82-96, özellikle 86 (Tekrarbasım: Islamic Ma-thematics and Astronomy serisi Cilt 88, Frankfurt 1998, s. 281-295, özellikle s. 286).

2. İstanbul Rasathanesi(984-88/1576-80):

Page 93: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

R A S A T H A N E L E R 35

bir «hokkabaz» olarak nite-leyerek şöyle demektedir: «... melun ve zavallı bir adam... Çok önceleri Roma’da bir matematikçinin yanında tutsak ve uşak olarak bulunmuş ve o matematikçinin sanatını emmiş ve böylelikle bir gökyüzü usta-sı ve yıldız bilgini haline gel-miştir; Ptoleme, Öklid, Proklus vd. gibi bilginlerin astronomiye ilişkin eserlerini Arapça çeviri-lerinden bir Yahudi’nin yanın-da gizlice okumuş ve öğren-miştir.» Schweigger, İstanbul Rasathane’sinin bir çok aletin-den bahsetmektedir. Bu alet-ler arasında bir yeryüzü ve bir gök küresi de bulunmaktadır. Taḳiyyeddīn bu aletleri imal etmek için yaklaşık yedi yıla ihtiyaç duymuş olmalıymış4.Schweigger’in, Taḳiyyeddīn’in Roma’da tutsak olarak mate-matik öğrendiği ve Yunanca kitapların Arapça çevirileri-ni de bir Yahudi’den okudu-ğu iddialarının ne denli ger-çek dışı olduklarını açıklama-ya girişmek bizi konumuzdan uzaklaştıran (Taḳiyyeddīn’in Avrupa’da, nerede ve ne zaman, ikamet ettiği hikayesi her halükarda bir uydurmadır). Ben, yalnızca şuna işaret etmek istiyorum: Taḳiyyeddīn’in bize ulaşan eserleri incelediğimizde, kendi öncüllerinin faaliyetleri-ni oldukça iyi bilen ve onları bir adım daha ileri götürmek

isteyen yaratıcı bir kişilik ve büyük bir astronomla karşı karşıya bulunduğumuzu duyuruyor.

4 Ein newe Reysbeschreibung auß Teuschland Nach Constantinopel und Jerusalem, Nürnberg 1608 (Tekrar-basım: The Islamic World in Foreign Travel Accounts serisi Cilt 28, Frankfurt 1995), s. 90-91.

1 Ocak 1578’den 3 Mart 1581’e kadar İstanbul’da ikamet etmiş olan ardılı Salomon Schweigger de, bu rasathane hakkında Gerlach’dan daha ayrıntılı bil-giler vermiştir3. Schweigger maalesef Taḳiyyeddīn’i

3 Mordtmann, J.H.: a.e., s. 86 (Tekrarbasım: 285).

Taḳiyyeddīn’in çalışma ekibi, Şemāʾilnāme adlı eserin yazmasından, İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi, T.Y. 1404, fol. 57a.

Page 94: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

36 A S T R O N O M İ

Danimarka Kralı II. Friedrich’in himayesinde Tycho Brahe (1546-1602), Hven (bugün İsveç’te bulunan Ven) adasında, Orta Avrupa’nın ilk rasathanesini Kassel’da kurdurmuş olan Hessen Kontu’nun tavsiyesiyle, rasathane kurma işine baş-lamıştı. Tycho Brahe, daha Avrupa’nın değişik kentlerindeki öğrenimi sırasında, astronomik araç-lar yapımındaki olağanüstü yeteneğiyle ünlenmişti. Rasathanenin ilk temel taşı 1576 yılının Ağustos ayında konulmuştur. Tycho Brahe tarafından 1577-1587 yılları arasında imal edilen aletlerin sayısı 18 civarındadır. Gerçi bu aletlerin çoğu, mevcut aletlerin çok da önemli değişiklikler taşı-mayan ya da küçük iyileştirmeler içeren reprodük-siyonlarıydı. Bu nedenle sayıları dokuza ya da ona indirgenebilir. Bu bağlamda Johann Repsold’un1 ifadesiyle: «Aletlerin yalnızca bir iş imkanı yarat-mak için yapıldıkları izlenimi edinilmektedir, tıpkı Weistritz’e göre, Tycho’nun yakın dostlarına ithaf ettiği şiirleri, kağıthaneye iş imkanı sağlamak için bastırdığı gibi. Çok da ekonomik olmayan bu çalış-ma tarzı, Tycho’nun kralın öfkesine uğramasına neden olmuş, birkaç on yıl sonra Hven’in bütün ihtişamı sona ermiştir».Tycho Brahe’nin faaliyetlerini değerlendirirken onun özellikle dört aleti üzerinde durulur: Her iki yöne döndürülebilir azimut kadranı, duvar kadra-nı, yıldızların aralarındaki mesafeleri ölçmek için astronomik sekstant ve ekvatoral-halkalı küre. Bu aletlerin değerlendirilmesinde, Yunan astronomi-sinde ne derece bilindiklerinden hareket edilmekte ve bu esnada da Arap-İslam kültür çevresindeki muhtemel öncüler göz önünde bulundurulmamak-tadır.

1 Zur Geschichte der astronomischen Meßwerkzeuge von Purbach bis nach Reichenbach 1450-1830, Leipzig 1908, s. 29.

Bu yönde şunlar söylenebilir: Her iki yöne döndü-rülebilir Azimut Kadranı’nın öncüleri Merāġa ve İstanbul rasathanelerindeki aletler arasında mev-cuttu. Duvar Kadranı ise, el-Baṭṭānī’den öğrendi-ğimize göre, daha 4./10. yüzyılda Arap-İslam kül-tür çevresinde bilinmekteydi. Ayrıca, söz konusu kadran Merāġa ve İstanbul rasathanelerinin büyük boyutlu aletleri arasında da yer almıştır.Yıldızların aralarındaki mesafeleri ölçmek için kullanılan astronomik sekstant ise İstanbul Rasthanesi’nin Āle Müşebbehe bi-l-Manāṭiḳ adlı aletiyle büyük bir benzerlik göstermektedir. Yapımındaki ve işlevindeki benzerlik bir yana, döndürülebilir sekstantın, ölçüm sonucunun gerekli bir zaman bozulmadan kalabilmesini sağ-lamak için destek görevi gören iki ağaç sopanın kullanımındaki benzer özellikler dikkat çekicidir. İstanbul Rasathanesi’nin yalnızca bu aletine ait bilginin Tycho Brahe’ye çok kısa bir zaman içinde ulaşmış olma olasılığı hayli büyüktür. Sekstant’ın astronomik gözlemler için Arap-İslam kültür çev-resinde 4./10. yüzyıldan beri kullanıldığını biliyo-ruz. Astronom el-Ḫucendī, Faḫreddīn Sekstantı’nı ekliptik eğimi tam olarak ölçmek için kullanmış-tı (bkz. s. 25). Ġıyāseddīn Cemşīd el-Kāşī (ö. 840/1436)’nin gözlem araçlarını tarif etmek için yazdığı risalesinde ortaya koyduğu astronomi alet-lerinden birisi de sekstanttır (bkz. s. 71).Tycho Brahe’nin, armillæ æquatoriæ adlı kitabın-da2 bahsettiği büyük ekvatoriyal-halkalı küre, aslın-da «tamamiyle çemberler-aletinin kendine özgü basitleştirilmiş bir tipidir. Geriye, bir deklinasyon dairesi ile bir de yarım saat dairesi kalmıştır»3.

2 Tycho Brahe’s Description of his Instruments and Sci-entific Work as given in Astronomiae instauratae me-chanica (Wandesburgi 1598). Translated and Edited by Hans Roeder, Elis Strömgren and Bengt Strömgen, Kopenhagen 1946, s. 64-67.3 Repsold, J.A.: Astronomische Meßwerkzeuge, aynı yer ve tarih, s. 27.

3.Hven Adası’ndakiUranienburg Rasathanesi:

Page 95: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

R A S A T H A N E L E R 37

karakteristiktir. Karşılaştırma yapıldığında özellik-le bir farklılık dikkati çekecektir: Tycho Brahe’nin araçlarında, Merāġa ve İstanbul rasathanelerin-deki modellerdeki yalınlığın aksine4, kullanım için kesinlikle yararlı olmayan aşırı süslemeler ve oymalar vardır.Tycho Brahe ve Taḳiyyeddīn’in zamanı, taşınabilir bir saat yardımıyla müstakil bir unsur olarak göz-lemlerine dahil etmeleri ortak özellikleridir.

4 Bkz. ayrıca Tekeli, Sevim, Nasirüddin, Takiyüddin ve Tycho Brahe’nin rasat aletlerinin mukayesesi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 16/1958/301-393.

Tycho Brahe’nin 1577-1597 yılları arasında Hven Rasathanesi için imal ettiği aletlerle, Merāġa (1260-1270) ve İstanbul (1576-1580) Rasathanesi aletleri karşılaştırıldığında çıkan sonuç şöyle özet-lenebilir:Hven Rasathanesi’nin aletleri aslında Merāġa ve İstanbul rasathanelerinden tanıdığımız modellerin başka örnekleridir. Daha büyük ölçüm kesinliği-ne ulaşabilmek amacıyla büyük boyutlu araçlar inşa etme çabası her üç rasathane aletleri için

Page 96: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

38 A S T R O N O M İ

el-ʿUrḍī’nin Aletler kitabındaki çizim, yazma, İstanbul, III. Ahmet, 3329.

MERĀĠA RASATHANESİ’NİNALETLERİ

I. Duvar Kadranı

Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī, Risāle fī Keyfiyet el-Raṣad ve-mā Yuḥtācu ilā ʿİlmihī (Yazma, İstanbul, III. Ahmet, 3329) adlı eserinde, yukarıda bahsedilen ve 1260 yılın-da Merāġa Rasathanesi için imal edilen astronomik aletler arasında duvara sabitlenmiş kadran’ı (Lebine veya Rubʿ) ilk sırada tanıtmıştır. Kadranı belirleyen dairenin merkezine bir açı cetveli (Alhidade) takıl-mıştır. Bu cetvelin uzunluğu söz konusu dairenin yarı-çapına eşittir. Tik ağacından yapılmış kadranın gerçek yarıçap uzunluğu yaklaşık 2,5 metreyi bulmaktadır. Bu duvar kadranı güneşin yüksekliğini, ekliptik eğimi ve gözlem yerinin enlemini belirlemeye yaramaktaydı1.

1 Seemann, Hugo J.: Die Instru-mente der Sternwarte zu Marâgha nach den Mitteilungen von al-ʿUrḍî, Sitzungsberichte der Physikalisch-medizinischen Sozietät zu Erlan-gen 60/1928/15-126, burası için s. 28-33 (Tekrarbasım: Islamic Mat-hematics and Astronomy serisi Cilt 51, Frankfurt 1998, s. 81-192, bura-sı için s. 94-99); Tekeli, Sevim: Al-Urdî’nin «Risalet-ün Fi Keyfiyet-il Ersad» Adlı Makalesi, Araştırma içerisinde (Ankara) 8/1970/1-169, burası için s. 103-108.

Modelimiz: Ahşap, astarlanmış, mermer kaide. Yükseklik: 35

cm. Kadran pirinç, dağlanarak işlenmiş, tik ağacından çerçeveye yerleştirilmiş; döndürülebilir açı

cetveli. Envanter No: A 4.27

Page 97: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

39M E R Ā Ġ A R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

el-ʿUrḍī’nin Aletler kitabında-ki çizim, yazma, İstanbul, III. Ahmet, 3329.

II. Çemberli Küre

Çemberli (armillar) küre (zāt el-ḥalaḳ), Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī’nin Merāġa Rasathanesi’nde bulunan astro-nomi aletlerine ilişkin eserinde ikinci sırada sunul-muştur. Bu küre, genel olarak yıldız koordinatlarını belirlemeye yaramaktaydı, ama diğer astronomi prob-lemlerinin çözümü için de kullanılmıştır. Çemberli küre’nin genel yapısı, kendi içerisinde üç ilişkiler sistemini, ufuk (yükseklik ve azimut), ekvator (gök cisimlerinin yükseliş ve alçalışları, doğuş ve batış, rektassensiyon ve deklinasyon) ve ekliptik (gök cisim-lerinin enlem ve boylamlarını ölçme) sistemlerini, bir-leştirmektedir. Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī tarafından tarif edilen model beş halkadan oluşmaktaydı.

Modelimiz: Pirinç, hâkkedilmiş. Çap 50 cm. Ölçek yaklaşık 1:7.

(Envanter No: A 4.18)

Page 98: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

40 A S T R O N O M İ

H. Seeman’ın çizimi, Die Instrumente der Sternwarte zu Merâgha, a.y., s. 33-53, özellikle ss. 35 (Tekrarbasım, a.y., s. 99-119, özellikle s. 101); Arapça metin için

bkz. S. Tekeli, Al-Urdî’nin Risalet ..., a.y., s. 108-124.

el-ʿUrḍī, Ptoleme’de 6 ya da Theon’da 9 a yükselen halka sayısının arttırılmasını gereksiz görmüştür. Onun aleti, ekliptik sistemde gözlem yapmak için ekliptik çemberi olarak yapılmıştır.En dışta bulunan ve aynı zamanda en büyük çem-ber olan F (bkz. alttaki resim), meridyen dairesini temsil etmektedir. Bunu, büyük enlem halkası B izlemektedir. Bu halka 360° = 4 x 90°’ye bölünerek işaretlenmiştir ve çatal pim 1 ve 2 yardımıyla aşağı ve yukarı doğru hareket ettirilebilmektedir. C ve D halkaları 90° ile birbirine [bir ipin aracılığıyla] bağ-lantılıdır. A çemberi ekliptik daireyi temsil ederken, el-ḥalḳa el-ḥāmile («taşıyıcı çember») olarak adlan-

dırılan B çemberi kolur (taşıyıcı) çembere karşılık gelmektedir. Ekliptik çemberi her defasında 30° olmak üzere 12 burç sembolüyle gruplandırılmıştır ve «taşıyıcı çember» aracılığıyla her iki eksen bir pim çevresinde hareket ettirilebilir. D daha küçük bir enlem çemberidir. Bu da, B çemberi gibi, ekliptik-ten başlayarak 4 x 90° ye bölünmüştür. «Bu derece bölümlerini yansıtan çizgiler üzerinde D çemberinin içinde, çemberin yüzünde dokunarak dödürülebilen göstergenin (alhidadenin) ucu sağa sola kaydırılabi-lir. ibreler D halkasının içerisinde, bu D halkasının düzlemine doğru döndürülebilir olarak yerleştiril-miş açı cetvelinin uçlarında kaymaktadır.»

Page 99: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

41M E R Ā Ġ A R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

el-ʿUrḍī’nin Aletler kitabındaki çizim, yazma, İstanbul, III. Ahmet, 3329.

Pirinç, hâkkedilmiş. Ayak sert ağaç-tan. Çap: 45 cm. Ölçek yaklaşık 1:6.

Üzerinde nişangâhı olan, merkez etrafında dönebilir bir gösterge.

(Envanter No: A 4.17)

Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī’nin Ptoleme’ye dayandırdı-ğı bu alet 1, ekliptik eğimini belirlemeye yaramak-taydı (āle li-maʿrifet meyl felek el-burūc). «İç çapı 2,5 metre olan bir çemberden ibarettir, meridyen düzlemine paralel olarak bir sütun üzerine yer-leştirilir. Bu aleti sağlamlaştırmak için, içerisinde dikey olarak duran bir payanda bulunmaktadır. Bu payandanın merkezine, dönebilen, her iki ucu

1 Seemann, Hugo J.: Die Instrumente der Sternwarte zu Marâgha nach den Mitteilungen von al-ʿUrḍî, Sitzungs-berichte der Physikalisch-medizinischen Sozietät zu Er- langen 60/1928/15-126, s. 53 (Tekrarbasım: adı geçen yer ve tarih, s. 119); Arapça metin için bkz. Tekeli, Se-vim: Al-Urdî’nin «Risalet -ün Fi Keyfiyet-il Ersad» Adlı Makalesi, Araştırma içerisinde (Ankara) 8/1970/1-169, burası için s. 124-127.

(90° ye bölünen) daire üzerinde aşağı yukarı kay-dırılabilecek ve Güneş’in günlük en büyük yük-sekliğini ölçmeye hizmet eden bir gösterge takılır. Ptoleme’den tanınan aletin aslında gösterge yerine meridyen çemberi içinde dönebilen [payandanın ortasına takılı ve üzerine dikey olarak delikli made-ni bir dörtgen levhadan ibaret] bir nişangâha otur-tulmuş bir daire bulunuyormuş». Müʾeyyededīn’in belirttiğine göre, bu aletle kutup yıldızı dolayın-daki yıldızların görünürdeki yörüngelerinin en alt ve en üst tepe noktası konumlarının gözlemlen-mesi yoluyla kutup yüksekliği bulunabiliyordu. Bu tarzda sonradan Avrupa’da Yakup Sopası olarak tanınan özel bir aletle kutup yüksekliğini tespit etmek, Hint Okyanusu’nda denizcilik biliminin temel yöntemi idi.

III. Gündönümü Halkası

Page 100: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

42 A S T R O N O M İ

Pirinç, asitleme yoluyla derecelen-dirilmiş, merkez etrafında dönen gösterge, çap: 43 cm. Ahşap sütun, kumtaşı astarlama, mermer kaide, toplam yükseklik: 165 cm. (Envanter No: A 4.28)

IV.Ekinoksal Çember

Daha önce Ptoleme’nin söz konusu ettiği bu alet, güneşin burçlar dairesinde gündönümü noktalarına girişini belirlemeye yarıyordu. Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī’nin bildiği geliştirilmiş versiyonuyla (ḥalḳat el-istivāʾ) sunduğu bu alet, taksimatlı dikey bir meridyen halkasından ve ekvator halkası olarak adlandırılan ve buna dikey açıyla oturtulan sabit bir çemberden oluş-maktaydı. Şöyle ki, ekvator çemberi, meridyen çemberine, gözleyicinin zenit noktasıyla bulun-duğu yerin ölçülmüş olan enlem derecesine eşit bir aralıkta saptanır1.

1 Seemann, Hugo J.: Die Instrumente der Sternwarte zu Marâgha nach den Mitteilungen von al-ʿUrḍî, adı geçen yer ve tarih, s. 57-61; (Tekrarbasım: adı geçen yer ve ta-rih, s. 123-127); Tekeli, Sevim: Al-Urdî’nin «Risalet-ün Fi Keyfiyet-il Ersad» Adlı Makalesi, adı geçen yer ve ta-rih, s. 127-129.

Page 101: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

43M E R Ā Ġ A R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

el-ʿUrḍī’nin Aletler kitabın-daki çizim, yazma, İstanbul,

III. Ahmet, 3329.

V.Hareket Edebilir Nişangâhlı Alet

Müʾeyyededīn’in kitabında tanıttığı beşinci alet, «İki delikli alet» (el-āle zāt es-suḳbeteyn) Güneş ve Ay’ın görünürdeki çaplarını belirlemeye ve onları gözlemlemeye yaramaktaydı. «Bunun için alete iki disk eklenmiştir. Disklerin hareketli nişangâhın önüne getirilmesiyle Güneş veya Ay diskinin aydın-lık kısmı maskelenir ve bu esnada karanlık kısmın büyüklüğü ölçülür.»Bu hareketli nişangâhlı aletin orijinalinin uzunluğu 230 cm. idi1.

1 Seemann, Hugo J.: Die Instrumente der Sternwarte zu Marâgha nach den Mitteilungen von al-ʿUrḍî, adı geçen yer ve tarih, s. 63; (Tekrarbasım: adı geçen yer ve tarih, s. 129); Arapça metin için bkz. Tekeli, Sevim: Al-Urdî’nin «Risalet-ün Fi Keyfiyet-il Ersad» Adlı Makalesi, adı ge-çen yer ve tarih, s. 129-135.

Modelimiz: Ceviz ağacı, masa çapı 110 cm, yatay döndürülebilir, dikey olarak orta eksen çevresinde ayarlanabilir. Milimetre ölçeği hâkkedilmiş. Nişangâh bakır. (Envanter No: A 4.16)

Page 102: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

44 A S T R O N O M İ

Modelimiz: Ölçek yakla-şık 1:10. Çap 50 cm. Bir eksen çevresinde döndü-rülebilir iki kadran pirinç-ten. Ölçekli ve nişangâhlı hareketli ibreler.(Envanter No: A 4.15)

el-ʿUrḍī’nin Aletler kitabındaki çizim, yazma, İstanbul, III. Ahmet, 3329.

«Çift Kadranlı Alet» (el-āle zāt er-rubʿayn), Merāġa Rasathanesi’nin temel aletlerinden biri-sidir. Kendisinin geliştirdiklerinden biri olduğunu vurgulayan Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī, bu aleti ayrıntılı bir biçimde tanıtmıştır. Bu alet yıldızların yükseklik-lerini ve azimutlarını bulmaya yarıyordu. Bu aletin kendine özgü avantajı, iki gözlemcinin eş zamanlı olarak gözlemler yürütebilmelerini sağlamasıdır. Aracın ilk rekonstrüksiyonu Hugo Seemann tara-fından yapılmıştır1.

1 Seemann, Hugo J.: Die Instrumente der Sternwarte zu Marâgha nach den Mitteilungen von al-ʿUrḍî, adı geçen yer ve tarih, s. 72-81; (Tekrarbasım: adı geçen yer ve ta-rih, s. 138-147); Arapça metin için bkz. Tekeli, Sevim: Al-Urdî’nin «Risalet-ün Fi Keyfiyet-il Ersad» Adlı Ma-kalesi, adı geçen yer ve tarih, s. 135-145.

VI.Çift Kadranlı Alet

Page 103: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

45M E R Ā Ġ A R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

Modelimiz: Ahşap, astarlanmış; mermer kaide. Kadran pirinçten, asitle derecelendirilmiş; yarıçap:

40 cm. Cetveller tik ağacından iki direk arasında dikey olarak hareket edebilir. Yükseklik 64

cm. Kiriş cetveli üzerinde metrik ölçek bulunmaktadır. (Envanter

No: A 4.26)

«Çift Bacaklı Alet» (el-āle zāt e ş - ş u ʿ b e t e y n ) , M ü ʾ e y y e d e d ī n el-ʿUrḍī’nin biz-zat geliştirmiş olduğu aletlerden birisidir. Bu araç gök cisimlerinin meridyen dairesin-deki yükseklikle-rini (evc) bulmaya hizmet eder ve bir duvar kadranına bağlıydı (bkz. 1. resim). Meridyen yönüne doğru yerleştirilen bu alet yaklaşık 3 metre-lik bir yüksekliğe sahipti. Dikey bir cetvel, kendisine bağlı çapraz bir lata ile birlikte hareket eder. Cetvel

üzerinde bir nişangâh vardır, çapraz lata ise nişan-gâh aracılığıyla cetvel üzerinde nişan alınan yıldızın açısal büyüklüğünü bulmaya yarayan taksimatlı bir cetvel taşır. Aletin sabit yüksekliğinin çapraz lata üzerinde okunan uzunluğa olan ilişki içerisinde özel bir tablo (trigonometri cetveli) yardımıyla açısal büyüklük bulunuyordu.Ölçülecek yüksekliğin açısal büyüklüğü, duvar kad-ranı aracılığıyla da bulunur. Kadranı taşıyan duvara sabitlenmiş iki makara vardır, bu makaralar üzerin-de her iki cetveli kaldırmaya ve indirmeye yarayan iki ip işlemektedir1.

1 Seemann, Hugo J.: Die Instrumente der Sternwarte zu Marâgha nach den Mitteilungen von al-ʿUrḍî, adı geçen yer ve tarih, s. 81-87; (Tekrarbasım: adı geçen yer ve ta-rih, s. 147-153); Arapça metin için bkz. Tekeli, Sevim: Al-Urdî’nin «Risalet-ün Fi Keyfiyet-il Ersad» Adlı Makalesi, adı geçen yer ve tarih, s. 145-149.

el-ʿUrḍī’nin Aletler kitabında-ki çizim, yazma, İstanbul, III. Ahmet, 3329.

VII.Çift Bacaklı Alet

Page 104: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

46 A S T R O N O M İ

el-ʿUrḍī’nin Aletler kitabındaki çizim, yazma, İstanbul, III. Ahmet, 3329.

Modelimiz: Ölçek 1:10. Çap 50 cm. Başlık eskitme sert ağaç, iki taraftan ayarlanabilir bacak-lı, metal bir eksen çevresinde döndürülebilir. Pirinç ölçek. (Envanter No: A 4.07)

Merāġa Rasathanesi için imal edilmiş aletler arasında Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī «Sinüslü ve Azimutlu Araç» (el-āle zāt el-ceyb ve-s-semt) adlı bir aleti de sunmaktadır. Bu aleti kendisinin icat edip etmediğini açıkca söylemiyor. Bu alet, Avrupa’da Tycho Brahe tarafından Parallaticum aliud sive regulæ tam altitudines quam azimutha expedientes adıyla yapılmış ve tanıtılmıştır (bkz. s. 62).

Gözlem yeri, daire biçiminde bir duvardan oluş-maktadır. Bu duvarın üzerine dairesel bir ölçek yerleştirilmiştir. Bu ölçeğin derece taksimatı ve diğer alt taksimatları vardır.«Asıl ölçüm düzeneği, ölçüm cetvelleri olarak adlandırılan ve tıpkı bir pergelin kolları gibi men-teşe tarzında birbirine bağlı olan iki cetvelden oluşmaktadır. Bu pergelin tepe noktası bir kılavuz rayında dikey olarak yukarı ve aşağı doğru hareket ettirilebilir. Buna bağlı olarak, pergelin her birisi-ne bir kayar kolun menteşe tarzında bağlı olduğu bağımsız uçları birbirlerine doğru simetrik olarak ufkî olarak kırlangıç kuyruğu biçiminde ve çap ola-

VIII.Yükseklik ve AzimutÖlçme Aleti

Page 105: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

47M E R Ā Ġ A R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

rak adlandırılan yatay bir kirişin üst yüzeyine çentik atılmış bir dişili yiv içerisinde hareket ederler».«İçinde cetvel pergeli başının aşağı yukarı hare-ket edebilecek kılavuz rayı pergel bacaklarının uzunluğuna uygun bir boyda hazırlanmış iki dikey sütundan meydana gelir. Pergelin ayakları tabanda ufkî olarak bulunan geniş ölçü tahtası (ki ortasında taksimatlı bir cetvel yerleştirilmiştir) içine sağa sola hareket edecek şekilde yerleştirilir... Ölçü tahtası ile çapraz tahtalar bir haç şeklinde birbirlerine bağlanmışlar. Hepsi bütünüyle silindirik bir duva-rın ortasında yerleştirilmiş olan dikey, demirden bir eksen üzerine dönebilecek halde oturtulur. Eksen taştan, tahta bir sandık ile kaplı bir temele oturtulur. Eksenin üst ucuna ölçü tahtasını taşı-yan haç şeklindeki bütünün ortası oturtulur. Bu, madeni eksenin etrafında haç şeklinde dönebilecek

durumdadır. Ölçü tahtası, gösterge olarak hazır-lanan uçları silindirik duvar üzerine yerleştirilmiş bulunan taksimatlı çember üzerinde kayabilecek durumda bulunur».«Cetvel pergel bacaklarının üst taraflarına ikişer nişangâh yerleştirilir, ki bunlar yıldızların gözlemini ve bacakların sinüs β lerinin bulunmasını sağlar. Açının bulunması şöyle olur: Ölçü tahtasının her iki kılavuz yivine ve her iki yan tarafına merkez nokta-sından itibaren uygun ölçekli cetveller takılmıştır. Bu cetvel bölümünde ölçme tahtalarının her birinin son ucunun hareketiyle katettiği uzunluğun ölçü tahtasının boyuna olan oranı yükseklik açısı (ɑ)nın tamamlayanının sinüsünü verir. Aynı zamanda, ufkî çember üzerindeki taksimat, bize ölçü tahtasın-dan ibaret olan yarıçapın göstergesiyle azimutların değerlerini elde etmemizi sağlar».

Hugo J. Seemann’ın Die Instrumente der Sternwarte zu Marâgha nach den

Mitteilungen von al-ʿUrḍî, adı geçen yer ve tarih, s. 87-88; (Tekrarbasım: adı geçen yer ve tarih, s. 153-154); Arapça metin için

bkz. Tekeli, Sevim: Al-Urdî’nin «Risalet-ün Fi Keyfiyet-il Ersad» Adlı Makalesi,

adı geçen yer ve tarih, s. 150-155.

Page 106: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

48 A S T R O N O M İ

IX. Dikey Ölçek ÜzerindenSinüs Belirleme Aleti

Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī’nin Merāġa Rasathanesi için imal ettiği bir önceki aletin ikinci bir versiyonu, «Sinüs Ölçümü İçin Dikey Ölçekli Alet» (el-āle zāt el-cuyūb ve-s-sehm) adını taşıyan. Bu alet, ölçüm düzeneği hariç bir önceki aletle tamamen aynıdır. Değiştirilen ölçüm düzeneğinin amacı, hedefle-

nen yıldızın açısal yüksekliğinin burada doğrudan doğruya sinüs olarak tespit edilmesidir. Bir önceki versiyonda yükseklik açısının tamamlayanı ile ilgili gözlem sonucu hesaplanmak zorundaydı. Bu alet de döndürülebilir konumlanmasıyla azimutun tespitini sağlıyabiliyor.

Modelimiz: Ölçek yaklaşık 1:10. Çap 40 cm. Başlık eskitme sert ağaçtan, rayda hareket eden

pergelli metal bir eksen çevresinde döndürülebi-lir. Pirinç ölçekler. (Envanter No: A 4.30)

Page 107: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

49M E R Ā Ġ A R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

el-ʿUrḍī’nin tarifine göre aletin fonk-siyonunu gösteren şema.

el-ʿUrḍī’nin Aletler kita-bındaki çizim, yazma, İstanbul, III. Ahmet,

3329.

FF’ çapının M orta noktasından iki dikey kılavuz yatak, DD’ ve EE’, çıkmaktadır. Kolları yarıçapa tekabül eden bir pergel FF’ hattındaki bir raya ve her iki kılavuz yatak arasında bulunan kanala, B ve C uçları bir menteşeyle A birleşme noktasında hareket edebilecek şekilde yerleştirilmiştir. AC bacağı, yani hipotenüs, her iki nişangâhı taşımaktadır. Yükseklik sinüsü, aynı bir ölçeğe sahip olan kılavuz yataklarda tespit edilen mesafenin AC bacağına olan oranıyla elde edilir. Ölçekli bacaklar yarıçapa tekabül ederler ve 60 ölçek bölümüne ve bu bölümlerin kesirlerine ayrılmışlardır.

İkinci bacak (AB) da, gözlemlenen yıldızın açısal yüksekliğini verecek olan ters sinüs (sinüs versus) ölçümüne yarayan yatay skalaya sahiptir1: sin α = MC/AC sin vers α = AM/AC = 1 – sin α.

1Seemann, Hugo J.: Die Instrumente der Sternwarte zu Marâgha nach den Mitteilungen von al-ʿUrḍî, adı geçen yer ve tarih, s. 92-96; (Tekrarbasım: adı geçen yer ve ta-rih, s. 158-162); Arapça metin için bkz. Tekeli, Sevim: Al-Urdî’nin «Risalet-ün Fi Keyfiyet-il Ersad» Adlı Makalesi, adı geçen yer ve tarih, s. 156-158.

Page 108: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

50 A S T R O N O M İ

Bu «Mükemmel Alet» (el-āle el-kāmile), Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī’nin kendi buluşu olarak nite-lendirdiklerindendir. el-ʿUrḍī, bu aleti 650/1252 yılın-da Ḥımṣ (Suriye) Hükümdarı el-Melik el-Manṣūr1 için imal ettiğini söylemektedir. «Asıl ölçüm düze-neği, 5. olarak bahsedilen aletin (Hareket Edebilir Nişangâhlı Alet)inkine benzeyen bir sehpa üzerinde bulunmaktadır, şu kadar var ki altlık olarak iş gören haç, bir halka tarafından çevrelenmiştir. Ayaklara oturtulan delinmiş diske, yukarıdaki uç tarafında

1 Eğer el-Melik el-Manṣūr (dönemi 637-644/1239-1246) ismi doğruysa, verilen tarihte bir yanlışlık olmalı. Verilen tarih doğruysa sultan diye kasdedilen onun oğlu el-Me-lik el-Eşref b. Mūsā b. el-Melik el-Manṣūr İbrāhīm b. el-Melik el-Mücāhid Şīrkūye (dönemi 644-661/1246-1263) olmalıdır.

dörtgen pirizma biçiminde bir başlığın takıldığı dikey olarak dönebilen bir payanda geçirilmiştir».«Bu başlığa asıl ölçüm düzeneği yerleştirilmiştir. 7. sırada bahsedilen alette olduğu gibi (Çift Bacaklı Alet), bu ölçüm düzeneği 2,25 m. uzunluğunda yük-seklik cetveli olarak adlandırılan bir cetvelden oluş-maktadır. Bu cetvel, aynı uzunlukta ve başlığa dikey olarak sabitlenmiş iki payandanın üst uçları üzerine döndürülebilir bir biçimde asılmış ve iki nişangâhla donatılmıştır. Kiriş cetveli olarak adlandırılan, yük-

X.Mükemmel Alet

el-ʿUrḍī’nin Aletler kitabındaki çizim, yazma, İstanbul, III. Ahmet, 3329.

Page 109: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

51M E R Ā Ġ A R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

seklik cetvelinden 11/2 kere daha uzun olan ikinci bir cetvel, dikey olarak döndürülebilen payandanın alt ucuna bağlanmıştır. Bu cetvel, her iki cetvelin birbirine doğru çevrilmiş, yüzeyleri uzunlamasına birbirlerine temas edecek şekilde kesilmiştir».«Kiriş cetveli 7 nolu alette olduğu gibi uygun bir taksimatlandırmayla donatılmıştır; aynı şekilde o alette olduğu gibi bir yıldızı hedeflemede yükseklik açısının tamamlayanının kirişi bu taksimatlandırma üzerinde okunur».«Bu alet dört gök istikametine uygun olarak dikilmiş ve yere sabitlenmiştir. 7. sırada bahsedilen alet gibi bu alet de genişletilmiş bir paralaks cetvelidir: Dikey

Modelimiz: Ölçek: Yaklaşık 1:2. Sert ağaç, sırlanmış. Toplam

yükseklik: 220 cm. Metrik skala ile birlikte kiriş cetveli pirinçten,

uzunluk: 167 cm. İki nişangâhlı yükseklik cetveli pirinç. Her iki

cetvelin hareket eder bir şekilde üzerine yerleştirildiği kundak

döndürülebilir bir tarzda, pirinç bir ibrenin 360° lik yine pirinçten

bir ölçekte pozisyon gösteren kaide üzerine monte edilmiş.

(Envanter No: A 4.29)

olarak döndürülebilen payanda, herhangi bir azimut için ayarlanabilir. Buna uygun olarak bu aletin kul-lanım alanı daha büyüktür. Bu araç, bir yıldızın yük-sekliğini ve azimutunu belirleme işine bağlı bir dizi astronomi probleminin çözümüne yarayabilir.»2

2 Seemann, Hugo J.: Die Instrumente der Sternwarte zu Marâgha nach den Mitteilungen von al-ʿUrḍî, adı geçen yer ve tarih, s. 96-104; (Tekrarbasım: adı geçen yer ve ta-rih, s. 162-170); Arapça metin için bkz. Tekeli, Sevim: Al-Urdî’nin «Risalet-ün Fi Keyfiyet-il Ersad» Adlı Makalesi, adı geçen yer ve tarih, s. 159-165.

Page 110: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

52 A S T R O N O M İ

XI.Gök Küresi

Merāġa Rasathanesi gök küresi orijinalinin bize ulaşmış olması büyük bir şanstır. 1279 yılında Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī’nin oğlu Muḥammed tara-fından yapılan görkemli küre 1562 yılında Dresden’e ulaşmış olup 250 yıldır oradaki matematik-fizik salonunda bulunmaktadır. Bu kürenin önemine, daha 18. yüzyılda Carsten Niebuhr dikkat çekmişti.«Dresden’de bulunan bu eser, 144 mm. çapındaki küreden ve de bronz halkalarından oluşmaktadır. Küreye şunlar hâkkedilmiştir: Derece taksimat-lı ekliptik ve ekvator, gök sembollerinin yerlerini sınırlandıran oniki enlem dairesi, yıldız kümelerinin çerçeve çizgileri ve gölgelemeleri, yıldız kümeleri-nin, gök sembollerinin ve bazı müstakil yıldızların adları, değişik büyüklükte yıldız diskcikleri, eklip-tik ve ekvator kutuplarının sembolleri ve yapım-cının adı. Kutuplara, eksen pimlerini sokmak için küçük yuvarlak delikler açılmıştır. Kakma bölgeler: Ekliptik altınla; ekvator, yıldız diskleri, yıldız küme-lerinin adları ve yapımcının adı gümüşle; gök sem-bollerinin adları dönüşümlü olarak altın ve gümüşle. Tıpkı hâkketme gibi bu madeni kakma da, oldukça usta bir sanatçının elinden çıktığını göstermektedir. Ufuk dairesi, meridyenin üst yarısı ve yükseklik kadranı derece taksimatı içermektedir. Ufuk altında bulunan ve ufka sabitlenmiş olan meridyen yarısı, eksen pimlerini sokarak değişik kutup yükseklikleri için dönme sağlayabilecek küçük, yuvarlak ve birbi-rinden 5 derece uzak deliklerle donatılmıştır».1

1 Drechser, Adolph: Der Arabische Himmelsglobus des Mohammed ben Muyîd el-ʾOrdhi vom Jahre 1279 im Mathematisch-physikalischen Salon zu Dresden, 2. baskı, Dresden 1922, 19 sayfa ve 8 levha, özellikle s. 9 (Tekrar-basım: Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 50, Frankfurt 1998, s. 261-289, özellikle s. 271). Konuyla

ilgili diğer literatür: Beigel, Wilhelm Sigismund: Nach-richt von einer Arabischen Himmelskugel mit Kufischer Schrift, welche im Curfürstl. mathematischen Salon zu Dresden aufbewahrt wird, Astronomisches Jahrbuch für das Jahr 1808 (Berlin), s. 97-110 (Tekrarbasım: Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 50, s. 81-94; Jour-dain, Aimable: Mémoire sur les Instrumens employés à l’Observatoire de Méragah, Magasin encyclopédique (Paris) 6/1809/43-101 (Tekrarbasım: Islamic Mathema- tics and Astronomy serisi Cilt 50, s. 95-153); Schier, Karl Heinz: Bericht über den arabischen Himmelsglobus im Königl. Sächs. mathematischen Salon zu Dresden, Schier, Globus coelestis arabicus... içerisinde, Leipzig 1865, Additamentum s. 65-71 (Tekrarbasım: Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 50, s. 154-160); Kühnel, Ernst: Der arabische Globus im Mathematis-ch-Physikalischen Salon zu Dresden, Mitteilungen aus den Sächsischen Kunstsammlungen içerisinde (Leipzig) 2/1911/16-23 (Tekrarbasım: Islamic Mathematics and Astronomy serisi Cilt 50, s. 252-259).

Rekonstrüksiyonumuz orijinaliyle aynı boyutlara sahiptir. Küre: Pirinç, gümüş kakma. 17. yüzyılda Avrupa’da imal edilmiş orijinal ahşap bir sehpa üzerindedir, modelimizin sehpası pirinçten. (Envanter No: A 1.03).

Page 111: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

53M E R Ā Ġ A R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

İstanbul Rasathanesi’nin aletleri hakkındaki kitapta Halkalı Küre (zāt el-ḥalaḳ), ilk sırada bulunmaktadır. Taşıyıcı vazifesi gören ufuk halkasının büyüklüğü için en az 4 metrelik bir çap önerilmiştir. Ufuk halkası bir yana, bu alet, öncelikle sabit yıldızların koordinatlarını belirlemeye yarayan 6 halkaya sahipti. Büyüklüklerine göre bu halkalar: 1. Hareketsiz olarak kuzey-güney yönünde bulunan meridyen halkası, 2. Hareketli büyük meridyen halkası, 3. Ekliptik halkası, 4. Kolur halkası (Arapça ḥāmile, «taşıyan»), 5. Ekliptik kutupları boyun-ca devam eden – son ikisi sağda kesişmektedir ve birbir-lerine sağlamca bağlıdır– küçük meridyen halkası ve 6. İki nişangâhla donatılmış enlem halkası. Bütün halkalar kompleksini taşıyan ufuk halkası, altı çubuk yoluyla aynı büyüklükteki bir temel halkaya bağlıdır. Aletler kitabının verdiği bilgilere göre bu gözlem aracıyla çalışmak için beş kişi gerekmekteydi.

I. Halkalı Küre

Modelimiz: Pirinç, asitle derecelendirilmiş. Çap: 50 cm. (Envanter No: A 4.09)

İstanbulyazmasından,

Topkapı Sarayı,

Hazine 452.

İSTANBUL RASATHANESİ’NİN ALETLERİ(984-88/1576-80)

Page 112: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

54 A S T R O N O M İ

İstanbul yazmasından, Saray, Hazine 452.

Modelimiz: Ölçek yaklaşık 1:10. Ahşap, astarlanmış; 50 x 50 x 80 cm. 2 Kadran ve nişangâhlı ibre pirinç, asitle işlenmiş.(Envanter No: A 4. 13)

II. Duvar Kadranı

İstanbul Rasathanesi çerçevesinde Güneş’in ve gezegenlerin enlem çizgisine varış yüksekliklerini bulmak için meridyen yönüne doğru bir duvar kadranı (labina) inşa edilmiştir. Büyüklüğü aşağı yukarı 7 x 7 metre1.

1 Tekeli, S.: Âlât-i raṣadiye, a.y., s. 80, 108-109.

Page 113: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

55İ S T A N B U L R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

III.Yıldızların Yüksekliklerini ve Azimutlarını Belirlemeye Yarayan Düzenek

İstanbul yazmasından, Saray, Hazine 452.

Modelimiz: Ölçek yaklaşık 1:10. Çap 50 cm. Her iki tarafına kazınmış dere-ce taksimatlı başlık pirinçten, eksensel döndürülebilir. Nişangâhlı ibre yarım

dairenin çevresinde ayarlanabilir. (Envanter No: A 4. 11)

Bu düzenek, 1575-1580 yılları arasında İstanbul Rasathanesi için Taḳiyyeddīn el-Mıṣrī yönetiminde imal edilmiş aletlerin üçüncüsüdür. Rasathanenin aletler kitabı, Taḳiyyeddīn’in bunu gerçekleştirirken Şamlı bir astronomun, evvelce Merāġa Rasathanesi için yeniden yapılmış ve meşhur astronom İbn eş-Şāṭir tarafından (8./14. yüzyıl) kullanılmış olan aletine dayandığı bilgisini vermektedir. Hiç kuş-kusuz «Şamlı Astronom» ifadesinde kasdedilen Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī’dir (bkz. s. 38ff). İstanbullu astronomlar sahip oldukları modelin çifte kadranını bir yarım daire ile değiştirmişlerdir. Ölçüm düze-neğini taşıyan silindir biçimindeki yapı, yaklaşık 6

metre yüksekliğindeydi. Çapı bildirilmemiştir, fakat yapının yüksekliğine dayanılarak yaklaşık 5 metreyi bulabileceği tahmin edilebilir.«Azimut ve Yükseklik Aleti» (āle zāt es-semt ve-l-irtifāʿ), adının da işaret ettiği gibi, yükseklik ve azimutları bulmaya yaramaktaydı. Aletler kita-bında özellikle «Merkür ve Venüs’ün problemli konumları»nın gözlemleri vurgulanmıştır1.

1 Tekeli, Sevim: Ālāt-i raṣadiyye, adı geçen yer ve tarih, s. 80-81, 109-110.

Page 114: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

56 A S T R O N O M İ

IV.Çift Bacaklı Alet

Modelimiz: Çap 60 cm. Alt levha: 76 x 76 cm.

(Envanter No: A 4.31)

İstanbul Rasathanesi’nin aletler kitabında dör-düncü sırada sunulan gözlem aracı prensipte, Ptoleme’nin paralaks cetveliyle ilişkili görünüyor. Ama Taḳiyyeddīn’in ve beraberinde çalışanların Merāġa Rasathanesi’nin daha ileri düzeyde geliş-tirilmiş bir aletine, «Çift Bacaklı Alet»e (el-āle zāt eş-şu beteyn), dayanmış oldukları konusunda hiçbir kuşku duyulamaz (bkz. Merāġa Rasathanesi aletleri no VII). Elbette çalışma alanı ve yapının boyutla-rı ile şekli Merāġa Rasathanesi’nin araçlarından oldukça farklıdır.

Merāġa Rasathanesi’nin kiriş cetveli, yapısı bakı-mından meridyen yönünde hareket eden bir ölçüm düzeneği iken ve bunu müteakiben Güneş ve Ay’ın meridyene girdikleri sırada tepe noktası yükseklik-lerini bulmaya hizmet etme hedefini karşı, İstanbul Rasathanesi’nin düzeneği Güneş ve Ay’ın yüksek-liklerini belirleme ve paralakslarının ölçümleri bir yana, gece-gündüz yıldızların konumlarını gökyüzü-nün bütün yönlerinde gözlemlemeyi olanaklı kılmak-taydı. Ayrıca, İstanbul Rasathanesi’nin diğer bütün

Page 115: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

57İ S T A N B U L R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

araçları gibi bu araç da Merāġa Rasathanesi’ndeki öncülerinin iki katı büyüklüğündeydi.Metindeki açıklama ve resimlerden, her iki kiriş cetvelinin, her iki çapraz cetvelle ve her iki dikey cet-velle birlikte, yıldızlı gökyüzü gözlemlerini ufuk düz-lemi üzerinde bütün yönlere doğru döndürülebilir şekilde konumlandırdığı görülmektedir. Daha alçak yükseklikteki yıldızların gözlemini sağlayabilmek için bir merdivenden yararlanılıyordur. Dönen basa-maklı odanın amfi tiyatro gibi şekillendirilmiş olma-

sı gerektiği anlaşılmaktadır. Ayrıca, gözlemlerin iki kişi tarafından yapıldığına ve ölçüm sonuçlarının alt tarafta duran diğer bir kişi tarafından kaydedildiğine işaret edilmelidir1.

1 Tekeli, Sevim: Ālāt-i raṣadiyye, adı geçen yer ve tarih, s. 81-82, 111-113.

İstanbul yazmasından, Saray, Hazine 452.

Page 116: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

58 A S T R O N O M İ

Modelimiz: Yarıçap 50 cm. Merkez noktasına kadar ayak yüksekliği: 150 cm. Eskitme sert ağaç, mermer ayak. Hâkkedilmiş derece taksimatlı pirinç ölçek.(Envanter No: A 4.03)

İstanbul Rasathanesi’nin beşinci ölçüm aracı olarak, çapı yaklaşık 4,5 metre olan bir ahşap kadran gös-terilmektedir. Açıkça görüldüğü üzere, skala ahşap üzerine kazınmıştır. Araç, silindir biçiminde, her iki taraftan küçülen bir başlık yoluyla – bu başlık maalesef metinde tarif edilmemiş, fakat resimde görülmektedir – bir sütuna bir eksen yardımı ile oturtulmuştur. Böylece aygıtın dikey ve yatay çizgide döndürülebilirliği görülüyor. Bu sayede alet, merid-yen yönünde bulunmayan yıldızların da yükseklikle-rini belirlemeye elverişli hale gelmekteydi1.

1 Tekeli, Sevim: Ālāt-i raṣadiyye, adı geçen yer ve tarih, s. 82-83- 113-114.

İstanbul yazma-sından, Saray,

Hazine 452.

V.Ahşap Kadran

Page 117: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

59İ S T A N B U L R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

İstanbul Rasathanesi aletler kitabında1 altıncı sırada sunu-lan alet, daha önce Ptoleme tarafından betimlenen para-laks cetvelidir (Arapçası «İki Delikli» (zāt es-suḳbeteyn)). Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī, Ptoleme’nin tarifine göre yapılan bu cetveli üç yönden «oldukça yetersiz» saymıştır (bkz. H. Seemann Die Instrumente der Sternwarte zu Marâgha nach den Mitteilungen von al-ʿUrḍî, adı geçen yer ve tarih, s. 104-107, özellikle s. 106; Tekrarbasım: adı geçen yer ve tarih, s. 170-173, özellikle s. 172). İstanbul astronomları, Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī’nin bu çekincelerini dile getirme-mişlerdir. Aletler kitabındaki tarifi maalesef çok kısadır. Söz edilmeyen pek çok ayrıntıyı okurun bildiği varsayıl-mıştır. Birbirine bağlı her iki cetvele 12 arşınlık, yaklaşık 6 metre, uzunluk verilerek, el-ʿUrḍī’nin üç çekincesinden birisi kolaylıkla bertaraf edilmiştir.İstanbul Rasathanesi’nde batı ve doğuya döndürülebilir cetvel, sadece meridyendeki Ay paralaksının ölçümüne değil, aynı zamanda bunun da ötesinde uzun bacaklarıyla gök cisimleri yüksekliğinin olabildiğince doğru ölçümüne yaramaktaydı.

1 Tekeli, Sevim: Ālāt-i raṣadiyye, adı geçen yer ve tarih, s. 83, 115.

Modelimiz: Sert ağaç, eskitilmiş. Nişangâh uzunluğu 80 cm. Metrik boylam derece taksimatlı pirinç skala. (Envanter No: A 4.05)

VI.Paralaks Cetveli

İstanbul yazmasından, Saray, Hazine 452.

Page 118: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

60 A S T R O N O M İ

İstanbul Rasathanesi aletler kitabında yedinci sırada verilen «Kirişli Alet»le Taḳiyyeddīn, öncellerinin ekinoksal halkasını (bkz. Merāġa aletleri no IV) geliştirmek istemiştir. Güneş’in ekinokslarda göz-lemlenmesi artık ekvator halkası yoluyla olmaya-caktır. Taḳiyyeddīn, ekvator halkası ve ufuk düzlemi yerine, dört bacak üzerine yatay olarak yerleştirilmiş, güney kenarında duran aynı yükseklikteki iki sütunlu dikdörtgen bir çerçeve ile iş görmektedir. Sütunlar birbirlerine ve çerçevenin kuzey köşelerine, kiriş işlevi gören ipler yardımıyla bağlantıya getiriliyorlar. Sütunlar, bir üçgenin yüksekliği ve komşu kenarları olarak, sinüs açısının ekinokslarda evvelce ölçülmüş olan yerin yükseklik açısına tekabül edecek şekilde doğrultulmuştur.Oldukça kısa tutulmuş bu tarifte ölçüler verilme-miştir. Taḳiyyeddīn’in olabildiğince detaylı, derece taksimatlı en büyük ölçüm cihazlarıyla öncellerin-den daha dakik sonuçlara ulaşma temel prensibi ve yazma eserin resimlerinde bulunan kişilerin beden büyüklükleri göz önünde bulundurulacak olursa, aletinin yaklaşık 3 metrelik bir uzunluğa, 2,5 metrelik bir genişliğe ve yaklaşık 3,5 metrelik de bir yüksekli-ğe sahip olduğu tahmin edilebilir1.

1 Bkz. Tekeli, Sevim: Ālāt-i raṣadiyye, adı geçen yer ve ta-rih, s. 83, 115-116.

VII.Kirişli Alet

Modelimiz:En 50 cm, yükseklik 61 cm. Sert ağaç, sır-lanmış. İplerde pirinç şaküller.

İstanbul yazmasından, Saray, Hazine 452.

Page 119: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

61İ S T A N B U L R A S A T H A N E S İ ’ N İ N A L E T L E R İ

Modelimiz: Yarıçap 80 cm. Eskitme sert ağaç. Mermer ayak. Merkez noktasına kadar ayak yüksekliği 150 cm. Derece ve dakika taksi-matlı pirinç skala.(Envanter No: A 4.01)

İstanbul yazma-sından, Saray, Hazine 452.

VIII.Yıldızlar ArasındakiMesefayi Ölçmeye Yarayan Alet

İstanbul Rasathanesi aletler kitabında1 sekizinci sırada, mucidinin Taḳiyyeddīn olabileceği el-āle el-müşebbehe bi-l-menāṭiḳ adı altında bir ölçüm düze-neği verilmiştir. Bu düzenek, öncelikle Venüs’ün yarıçapını bulmak için düşünülmüştü. Daha yakın-dan incelendiğinde, bu aletin hem işlevi bakımından hem de yapısı bakımından «Çift Bacaklı Alet»in geliştirilmiş bir versiyonu olduğu görülür (bkz. No IV). Hareketli yapısı sayesinde, bu araç üç boyutta ölçme yeteneğine sahipti. Yay biçimindeki ölçeği (görüldüğü kararıyla 60° ye bölümlenmiş), yukarı ucunda ve merkezde dar açıyla açılan iki ahşap bacağa bağlıydı. Dikey yönde hareketli, taşıyıcı baca-ğın tepe noktasına bir pim ile bağlanmış ve dış ucu kılavuzdaki bir ölçekte aşağı ve yukarı hareket ede-

1 Tekeli, Sevim: Ālāt-i raṣadiyye, adı geçen yer ve tarih, s. 83, 116-118; aynı yazar; . Nasirüddin, Takiyüddin ve Tycho Brahe’nin rasat aletlerinin mukayesesi, adı geçen yer ta-rih, 360-363.

bilen diğer bir bacak, dikey mesafelerin ölçümüne yaramaktaydı. Ayrıca, yatay bir ölçek her iki bacağın tepe noktasında bulunan bir menteşeyle bağlantıya geçirilmişti ve alt taraftaki bacak üzerinde bulunan bir yatak sayesinde ileri geri hareket ettirilebiliyor-du. Bu ölçek, ufuk çizgisindeki mesafeleri ölçmeye hizmet etmekteydi. Alete, dayandırılmak maksadıy-la hazırlanmış bulunan (bizim resmimizde görün-müyorlar) iki çubuk, ölçüm sonuçlarının hemen kaybolmaması için ölçü bacaklarıyla, yani arasına yerleştirilmek suretiyle destek ödevini taşıyorlar.

Page 120: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

62 A S T R O N O M İ

TYCHO BRAHE’NİN ALETLERİ

I.Yükseklikleri ve Azimutları Ölçmeye Yarayan Alet

Bu alet, Tycho Brahe tarafından Parallaticum aliud, sive regulae tam altitudines quam azi-mutha expedientes olarak adlandırılmıştır. Hem yapısı hem de gördüğü işlev bakımından bu alet, Merāġa Rasathanesi’nin āle zāt el-ceyb ve-s-semt olarak adlandırılan aletine (bkz. Merāġa aletleri no VIII) tekabül etmektedir. Tycho Brahe’nin yaptığı tek değişiklik şundan ibarettir: Merāġa Rasathanesi aletinde olduğu gibi, dikey bacaklar artık iki tarafıyla değil, sadece bir tarafıyla yatay temel rayda kaymaktadır. Dairesel duvarın çapı Tycho Brahe’de 5 metre, bacakların ve temel rayın uzunluklarının toplamı 3,5 metredir. Alet 1602 yılından önce inşa edilmiştir.

Ölçek 1:10. Çap 50 cm. Başlık ahşap, eksensel dön-dürülebilir. Bacak bir karşı ağırlıkla kolayca döndü-

rülmekte. Derece taksimatlı pirinç skala. (Envanter No: A 4.08)

Tycho Brahe’s Description of his Instruments and Scientific Work as given in Astronomiae instauratae mechanica (Wandesburgi 1598). Translated and Edited by Hans Roeder, Elis Strömgren and Bengt Strömgen, Kopenhagen 1946, s. 26.

Page 121: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

63T Y C H O B R A H E ' N İ N A L E T L E R İ

Ölçek 1:4. Çap 50 cm. Pirinç, hâkke-dilmiş. Bütün halkalar her iki tarafı hâkkedilmiş derece taksimatına sahip. (Envanter No: A 4.10)

II.Zodyak Halkalı Küre

Tycho Brahe’nin halkalı küresi, J.A. Repsold’un tah-minine göre, 1570 yılından önce imal edilmiş olmalı, Ptoleme’nin aletine ve Merāġa ve İstanbul rasatha-nelerindekilere kıyasla kendi türünün en basiti ve aynı zamanda en gelişmiş örneğidir. Meridyen hal-kasının çapı 1,95 metredir. Diğer üç halka, taşıyıcı halka, ekliptik halkası ve enlem halkası pirinçtendir. Enlem ve ekliptik halkalarının her biri nişangâhlı-dır.

Tycho Brahe’s Description of his Instruments, adı geçen yer ve tarih, s. 52-55; J.A. Repsold, Zur Geschichte der astronomischen Meßwerkzeuge, adı geçen yer ve tarih, s. 26-27.

Page 122: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

64 A S T R O N O M İ

Modelimiz: Ölçek yaklaşık 1:2. Yarıçap 80 cm. Merkez noktasına kadar ayak yük-sekliği 150 cm. Eskitme sert ağaç. Derece taksimatlı pirinç skala. (Envanter No: A 4.02)

III.Yıldızların Birbirlerinden Uzaklıklarını Ölçme Sekstantı

Tycho Brahe’nin sextans astronomicus trigonicus pro distantiis rimandis olarak adlandırdığı bu sekstant, kendisinin zaman içinde hemen hemen özdeş olan üç versiyon halinde imal ettiği bir modele aittir. Çünkü kendi ifadesine göre, bu modelin kesin gözlem için oldukça uygun olduğu ortaya çıkmıştır. Sekstant, bir kasede bulunan nispeten büyük bir küreye, bağımsız hareket edebilir biçimde bir pimle tutturulmuştur. Bu, gözlemciye sekstantı dikey ve yatay olarak doğu-batı ve tam tersi yönde hareket ettirme olanağı sağlamakta ve sadece meridyenlerdeki yüksekliği değil, aynı zamanda yıldızların birbirlerinden uzak-lıklarını ve böylece konumlarını da belirleme olanağı vermektedir, tıpkı İstanbul Rasathanesi’nin aletiyle mümkün olduğu gibi (bkz. İstanbul Aletleri no VIII). Her iki alette de, tespit edilen konumu bozmadan kaydedebilmek için, aletin iki ağaç sopayla zeminden

desteklenmesi özellikle dikkat çekmektedir.Sekstantın bacak uzunluğu yaklaşık 1,7 metreyi bul-maktadır. Kitaptaki resimlerin oransal büyüklüğüne bakılarak, aletinin 2,5 metre yüksekliğe sahip olduğu tahmin edilebilir1.

1 Tycho Brahe’s Description of his Instruments, adı geçen yer ve tarih, s. 72-75; Repsold, J.A.: Zur Geschichte der as-tronomischen Meßwerkzeuge, adı geçen yer ve tarih, s. 28.

Page 123: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

65T Y C H O B R A H E ' N İ N A L E T L E R İ

IV. Paralaks Cetveli

Tycho Brahe tarafından instrumentum paralla-ticum sive regularum olarak nitelendirilen alet, Ptoleme’nin órganon parallaktión adlı aletinin geliştirilmiş bir versiyonudur. Bu araç ahşaptan imal edilmiştir. Nişangâh bacağı 1.7 metrelik bir uzunluğa sahiptir ve iki nişangâh taşımaktadır. Ptoleme modelinden farklı olarak alt bacak ufka kadar ölçüm yapılabilecek uzunluktadır. Bu bacak gereksinim duyulmadıkça bir yay tarafından yuka-rıda tutulur. Tümü bir sehpa direğine tutturul-muştur. Bu alet zenit yakınındaki mesafeler ölçü-mü için kullanılmıştır. Ptoleme’nin órganon’unun kullanışsızlığı Müʾeyyededīn el-ʿUrḍī tarafından

farkedilmiş ve Taḳiyyeddīn el-Mıṣrī ise bunu ken-disinin geliştirdiği bir modelle değiştirmişti (bkz. İstanbul Aletleri no VI)1.

1 Tycho Brahe’s Description of his Instruments, adı geçen yer ve tarih, s. 44-47; Repsold, J.A.: Zur Geschichte der astronomischen Meßwerkzeuge, adı geçen yer ve tarih, s. 25-26.

Modelimiz: Ölçek yaklaşık 1:2. Nişangâh uzunluğu 1 m. Eskitilmiş sert ağaç. Uzunluk derece taksimatlı pirinç skala. (Envanter No: A 4.06)

Page 124: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

66 A S T R O N O M İ

Modelimiz: Ölçek yaklaşık 1:10. Çap 50 cm. Bir yüzü derece taksimatlı oksitlenmiş pirinç başlık. Cetvel,

yarım daire yayına alttan döndürü-lebilecek şekilde yerleştirilmiştir.

(Envanter No: A 4.12)

V.Azimut ÖlçenBüyük Yarım Daire

Tycho Brahe’nin kitabında semicirculus magnus azimuthalis olarak adlandırdığı bu alet, tahminen 1587 civarında imal edilmiştir. «Yüksek yarım daire-nin göstergesi, daha küçük taksimat değerlerini elde edebilmek için merkez çevresinde değil, yatay çapın uçlarından birine takılmış olarak dönmektedir; mer-kezi, göstergenin dönme noktasında yani silindirin merkezi dışında bulunan taksimatlandırmanın nasıl yapıldığı ve okunduğu maalesef verilmemiştir... Demir azimut dairesinin çapı 2,5 metredir. Dikey olarak yerleştirilmiş bir haç, ortadaki sabit bir mili tutmakta ve bu mil çevresinde yarım daire dönmek-

tedir; ayrıca yarım daire yatay daireye dayanmakta ve üzerinde kaymaktadır». Yarım dairenin içi boş merkezi direğinde bir şakul asılıdır (J.A. Repsold, Astronomische Meßwerkyeuge, a.y., s. 25). Tycho Brahe’nin bu aletinin, Taḳiyyeddīn el-Mıṣrī’nin yük-sekliklerin ve azimutların belirlenmesi için aynı şekilde imal ettiği ālet zāt es-semt adlı aletiyle (bkz. İstanbul Aletleri no III) ve onun Şamlı öncüsüyle (bkz. s.44) olan benzerliği dikkat çekicidir. Fakat öncekilerde açı cetvelinin dönme noktası, Tycho Brahe’nin aletinde olduğu gibi eksantirik olarak değil, haçın merkezinde bulunmaktaydı.

Page 125: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

67T Y C H O B R A H E ' N İ N A L E T L E R İ

VI.Duvar Kadranı

Tycho Brahe, quadrans muralis’i ana alet sayı-yordu. Bu kadran 1587 yılında yapılmış olmalıdır. Meridyen yönünde bir duvara yerleştirilen bu pirinç araç, Güneş, Ay ve diğer gezegenlerin öğle çizgisinden geçişleri sırasında ulaştıkları yüksek-liklerinin (evc) bulunmasına hizmet içindi. 4 met-relik yarıçapıyla ve hassas bölümlenmiş skalasıyla bu araç, büyük ölçüde dakik ölçüm sonuçlarını mümkün olabiliyordu. Kadran, hareketli iki göz nişangâhıyla donatılmıştır. İki nişangâhın birisin-den duvar boşluğuna (aşağı ve yukarı hareket etti-rilebilecek şekilde) yerleştirilmiş olan altın kapla-malı silindir yoluyla gözlem yapılırdı.

Tycho Brahe’nin çalışma sahnesinin kadranla ve hepsi astronomi alanına ait olmayan diğer aletler-le birlikte tablosu, İstanbul Rasathanesi sahnesi-nin resmini anımsatmaktadır (bkz. s. 54)1.Duvar kadranının İslam dünyasında el-Baṭṭānī (4./10. yüzyılın ilk yarısı)’den itibaren labina adıyla bilindiğine işaret edilmelidir. Büyük boyutlarda inşa edilen duvar kadranı Merāġa (No. I) ve İstanbul rasathanelerinin (No. II) aletler grubuna aittir.

1 Tycho Brahe’s Description of his Instruments, adı ge-çen yer ve tarih, s. 28-31; Repsold, J.A.: Zur Geschichte der astronomischen Meßwerkzeuge, adı geçen yer ve ta-rih, s. 24-25.

Modelimiz: Ölçek yaklaşık 1:10. Astarlanmış ahşap. 50 x 30 x 80 cm. Kadran pirinçten, derece skalası; 2 nişangâh ve ayarlanabilir nişangâh. (Envanter No: A 4.14)

Joan Blæu, Atlas major, Amsterdam vd. 1662, cilt I.

Page 126: Takiyüddin Fatih'in İzinden Neden Gidemedi

68 A S T R O N O M İ

Modelimiz: Ölçek yaklaşık 1:10. Yarıçap 50 cm. Yükseklik 110 cm.

Eskitme kayın ağacı. Pirinç skala (Envanter No: A 4.04)

VII.Ahşap Büyük Kadran

Tycho Brahe, Quadrans maximus adlı kadranı ken-disinin verdiği bilgiye göre, aletler kitabını (1602) yazmasından 26 yıl önce, yani 1576’da Augsburg’da yapmıştır. Bu aletin yarıçapı yaklaşık 6 metre idi. «Kadran, alt tarafı düzgün kesilmiş olup ağır bir iskele üzerinde yatay olarak sağa sola döndürüle-bilecek şekilde meşe bir sütuna okuma düzeneği olmaksızın oturtulmuştur. Kadran açık havada kal-mış ve birkaç yıl sonra kullanılamaz hale gelmişti». Gözlem için iki delik nişangâh kullanılmıştır (Tycho Brahe’s Description of his Instruments, a.y., s. 88-91; Johann A. Repsold: Zur Geschichte der astronomis-chen Meßwerkzeuge, a.y., s. 21-22).

Tycho Brahe’nin bu ale ti Taḳiyyeddīn el-Mıṣrī’nin hemen hemen aynı zamanda inşa ettiği ahşap kad-ranla (İstanbul Rasathanesi Aletleri no V) büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. Tycho Brahe’nin İstanbul’daki alet hakkında bilgi sahibi olmuş bulun-ması mümkündür. Bu aletin daha erken bir modeli-nin, mesela Merāġa Rasathanesi’ndekinin (bkz. s. 44), İslam dünyasında yaygın olması ve söz konusu iki alete de örnek teşkil etmesi mümkündür ve hatta bana göre daha muhtemeldir.