Upload
others
View
13
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel
Müdürlüğü
Çiftçi Eğitimi ve Yayım Serisi
Yayın No: 35
Kitabın Orijinalinin Yayın Yılı: 2002
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü
Cinnah Cad. No: 16 06690 Kavaklıdere ANKARA
İnternet Adresi: www.tarim.gov.tr
Telefon: 0 312 466 82 74 (6 hat)
Faks: 0 312 466 82 81
YAYÇEP (Yaygın Çiftçi Eğitim ve Yayım Projesi) Tarım ve Köyişleri Bakanlığı
Teşkilatlanma ve Destekleme Genel Müdürlüğü
Yayım Dairesi Başkanlığı tarafından yürütülmektedir.
TEKNİK METİN YAZARLARI
Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Cengiz ÖZER
Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Mualla ERKAN
Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Rahime ALTINÇAĞ
Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Temel ÖZEN
Ziraat Yüksek Mühendisi Dr. Yılmaz BOZ
Ziraat Yüksek Mühendisi Aykut KAPKİN
Ziraat Yüksek Mühendisi Fehmi YAYLA
Ziraat Yüksek Mühendisi Kamil GÜRNİL
Ziraat Yüksek Mühendisi Nalan DELİCE
Ziraat Yüksek Mühendisi Nevin KEBELİ
EDİTÖR
Dr. Sema GİDER E-KİTAP HAZIRLIĞI
Aynur GELBAL
Başak SÖKMEN
M. Serdar ERMAN
İÇİNDEKİLER
1. TÜRKİYE BAĞCILIĞI VE BAZI ÜZÜM ÇEŞİTLERİMİZ
1.1. Bağcılığın Durumu ve Önemi
1.2. Bölgelere Göre Standart Üzüm Çeşitleri
1.3. Bazı Standart Üzüm Çeşitlerinin Tanıtımı
2. AŞILI VE AŞISIZ AMERİKAN ASMA FİDANI ÜRETİMİ
2.1. Aşılı Asma Fidanı Üretimi
2.1.1. Çelik ve Kalemlerin Alınması
2.1.2. Anaç ve Kalemlerin Aşıya Hazırlanması
2.1.3. Masabaşı Aşılarının Yapımı
2.1.4. Dikim
2.1.5. Bakım İşleri
2.1.6. Asma Fidanlarının Sökümü, Tasnifi ve Muhafazası
2.2. Aşısız Amerikan Asma Fidanı Üretimi
3. BAĞ TESİSİ VE BAĞDA AŞILAMA
3.1. Bağ Tesis Edilecek Arazinin Seçimi, Anaç ve Çeşit Belirlenmesi
3.2. Dikim Yerlerinin İşaretlenmesi
3.3. Çukur Açılması ve Fidanların Dikime Hazırlanması
3.4. Bakım İşleri
3.5. Bağda Aşılama Teknikleri
3.5.1.Yarma Aşı
3.5.2. Kakma Aşı
3.5.3. Göz Aşısı
4. BAĞCILIKTA TERBİYE SİSTEMLERİ VE BUDAMA
4.1. Geleneksel Terbiye Sistemleri
4.1.1.Goble Terbiye Şekli
4.2.Telli Terbiye Sistemleri
4.2.1. Kordon Terbiye Şekli
4.2.2. Guyot Terbiye Şekli
4.2.3. Avustralya Terbiye Şekli (Telli Goble)
4.2.4. Çift T Terbiye Şekli
4.2.5. Büyük T Terbiye Şekli
4.3. Budama
4.3.1. Kış Budaması
4.3.2. Yeşil Budama
a) Filiz Alma
b) Koltuk Alma
c) Uç Alma
d) Salkım Seyreltmesi
e) Yaprak Alma
f) Bilezik Alma
5. BAĞCILIKTA BAKIM İŞLERİ
5.1. Bağlarda Toprak İşleme
5.2. Bağlarda Gübreleme
5.2.1. Bağlarda Verilecek Gübre Miktarının Tespiti
5.2.2. Gübrenin Verilme Zamanı
5.3. Bağlarda Sulama
6. BAĞCILIKTA HASAT VE AMBALAJLAMA
6.1. Sofralık Üzümlerde Hasat Zamanının Tespiti
6.2. Sofralık Üzümlerin Hasat ve Ambalajlanması
6.3. Şaraplık ve Şıralık Üzümlerin Hasatı
7. ÜZÜMLERİN MUHAFAZASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ
7.1.Sofralık Üzümlerin Muhafazası
7.2. Üzümlerin Kurutulması
7.3. Pekmez Yapımı
7.3.1. Ev Koşullarında Pekmez Üretimi
7.4. Pestil Yapımı
7.5. Köfter Yapımı
7.6. Salamura Yaprak Üretimi
8. BAĞ HASTALIK VE ZARARLILARI
8.1. Bağ Hastalıkları
8.1.1. Bağ Küllemesi
8.1.2. Mildiyö
8.1.3. Ölü Kol Hastalığı
8.1.4. Kurşuni Küf
8.1.5. Bağ Kanseri
8.2. Bağ Zararlıları
8.2.1. Maymuncuk
8.2.2. Salkım Güvesi
8.2.3. Unlu Bit
8.2.4. Bağ Uyuzu
8.2.5. Filoksera
9. SALKIM GÜVESİ VE BAĞ MİLDİYÖSÜ MÜCADELELERİNDE
TAHMİN - UYARI SİSTEMİ
9.1. Bağ Salkım Güvesi Mücadelesinde Tahmin-Uyarı
9.2. Bağlarda Mildiyö Hastalığı Mücadelesinde Tahmin-Uyarı
SUNUŞ
Asma, fazla seçici olmaması ve ülkemizin de bu bitkinin gen
merkezlerinden biri olması nedeniyle ekolojik koşullarımıza en iyi uymuş meyve
türlerinden biridir.
Son yıllarda hem iç piyasada, hem de dış piyasada üzümden elde edilen
gıda ürünlerine olan talep artışı, bağcılığı her zamankinden fazla ilgi duyulan bir
tarım kolu haline getirmiştir. Ayrıca, bağların tesis masrafından sonra göreceli
olarak daha az yıllık bakım masrafı ve işgücü gerektirmesi, asmanın kanaatkâr
bir bitki olması, bağcılığı cazip kılan nedenler olarak sıralanabilir.
Böyle önemli bir tarım kolunun bilinçli yapılması ve bağcılıkta yeni
tekniklerin uygulanması verimi ve kaliteyi, dolayısıyla yetiştiricilerimizin
kazancını artıracaktır. Bu amaçla, kitabımızda bazı düzeltmeler yapılmış ve yeni
bölümler eklenmiştir. Teknik konuların daha kolay anlaşılabilmesi amacıyla,
A.Ü. Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü Öğretim Üyelerinden Prof. Dr.
Hasan ÇELİK ve arkadaşlarınca hazırlanan “Genel Bağcılık” Kitabından bazı
resimler alınmıştır. Burada kendilerine teşekkür etmeyi borç sayarım.
Kitabımızın yeni haliyle siz değerli çiftçilerimize katkıda bulunması dilek
ve beklentisiyle, bereketli hasatlar temenni ederim.
Editör : Sema GİDER
1- TÜRKİYE BAĞCILIĞI VE BAZI ÜZÜM ÇEŞİTLERİMİZ
1.1. Bağcılığın Durumu ve Önemi
Ülkemiz bağcılık için en uygun iklim şartlarına sahiptir. Bu nedenle asma
yetiştiriciliği yüzyıllardan beri yapılmaktadır.
Asma hemen her toprakta yetişir. Az sulamayla yetinmesi, yamaç arazileri
de değerlendirmesi tercih edilmesini sağlamıştır. Ayrıca üzümün birçok
değerlendirme şeklinin olması da dünya üzerinde en fazla üretilen meyve
olmasına yol açmıştır.
Bağ yetiştiren ülkeler içinde Türkiye 1999 yılı verilerine göre 560.000 ha
bağ alanı ile dördüncü, 3.650.000 ton yaş üzüm üretimi ile de beşinci sırada
yer almıştır. Üzüm üretiminin tüm meyve üretimimiz içindeki payı %30.7’dir.
Üzüm sofralık, şaraplık, kurutmalık olarak üç şekilde değerlendirilir. Bunun
yanında pekmez, pestil, köfter, sucuk, ezme gibi değerlendirme yolları da
vardır.
Ülkemizde üretilen üzümün 2.235.000 tonu çekirdekli, 1.365.000 tonu
çekirdeksizdir. Toplam üretimin %35.4’ü sofralık, %41.7’si kurutmalık, %5.5’i
şaraplık olarak , %8.8’i çeşitli gıda ürünleri elde etmek amacıyla
kullanılmaktadır.
Ülkemizde yer alan 9 tarım bölgesi içinde hem alan, hem de üretim
yönünden Ege Bölgesi birinci sırada gelmektedir. Sadece bu bölgemiz bağ
alanlarının %28.5’ine, üzüm üretiminin % 45.6’sına sahiptir. Modern bağcılık
tekniği sayesinde dekara ortalama verim 1.000 kg’ın üzerine çıkmıştır. Son
yıllarda tesis edilen bağlarda telli terbiye sistemleri kullanılmaktadır. Bölgede
kurutmalık üzüm yetiştiriciliği yapılmakta olup, %90 oranında yuvarlak
çekirdeksiz üzüm çeşidi üretilmektedir.
Bağ alanı ve üretim açısından ikinci sırada gelen Akdeniz Bölgesi erkenci
üzüm yetiştiriciliği açısından önemlidir.Örtü altı bağ yetiştiriciliği son yıllarda
artmıştır. Yalova İncisi ve Trakya İlkeren çeşitleri ile artık Mayıs ayı sonunda ilk
turfanda ürün alınabilmektedir. Akdeniz Bölgesi’nde yayla bağcılığı konusunda
da gelişmeler vardır.
Marmara Bölgesi’nin Trakya kesiminde şaraplık, Anadolu tarafında ise orta
mevsim ve geç mevsimde olgunlaşan sofralık üzüm çeşitleri yetiştirilmektedir.
Tekirdağ ve Edirne’de şaraplık üzüm üretimi çok yaygındır, ürünleri ise Tekel
ve özel sektöre ait şarap fabrikalarında değerlendirilmektedir.
Ülkemizin diğer bölgelerinde de standart üzüm çeşitlerine ait bağlar
bulunmaktadır. Güney Doğu Anadolu Projesi (GAP)’nin tamamlanması ile
çalışmaya başlanmasından sonra Güney Doğu Anadolu Bölgemizde bağcılık
daha önemli hale gelecektir.
Bağcılıkta filokseranın tahribatı nedeniyle aşılı-köklü fidan kullanmak
zorunlu olmaktadır. 1998 yılı verilerine göre bir yılda üretilen fidan sayısı 2.7
milyonu aşılı, 1.25 milyonu aşısız Amerikan asma fidanı olmak üzere 4 milyon
adettir. Bu rakamın yoğun tarım dallarından olan bağcılığın geliştirilmesi için
artırılması gerekmektedir.
Türkiye bağlarının %80’i goble ya da mahalli terbiye sistemlerine göre
kurulmuş bağlardır. Yüksek terbiye sistemleri daha çok Ege Bölgesi’nde
yoğunlaşmıştır. Türkiye genelinde son yıllarda tesis edilen bağlarda telli
terbiye sistemleri kullanılmaya başlanmıştır.
Bağcılık özel bilgi ve beceri isteyen tarım koludur. Bakım işlerinin
zamanında uygulanması çok önemlidir. Hastalık ve zararlılarla mücadele
mutlaka yapılmalıdır. Ancak zamansız ve gereksiz ilaç kullanımı doğal dengeyi
bozar, insan sağlığına zarar verir, üründe kalite ve verim kayıplarına yol açar.
Yanlış yapılan ilaçlı mücadele sonucu kuru üzüm ve şarap ihracatında, ayrıca
yurt içi tüketimde, meyvedeki ilaç kalıntıları nedeniyle sıkıntı yaşanacaktır.
Ülkemizde üzümler çeşit ve ekolojiye göre Haziran başı ile Kasım ayı
sonuna kadar olan periyotta hasat edilmektedir. Hasat zamanı ve şekli
çeşidin sofralık, şaraplık ya da kurutmalık oluşuna göre değişir. Pazar
isteklerine, tatlanma durumuna, salkım sapı ve iskeletinin rengine göre hasada
başlanır. Ambalajlama özellikle sofralık üzümlerde önem taşır. Standartlara
uyulmalıdır. Ülkemizde yıllık ortalama 5.000 ton civarında üzüm soğuk hava
depolarında depolanmaktadır. Üretilen yaş üzümün 1/3’ü kurutmalık olarak
değerlendirilmektedir. Ülkemiz bu yönden dünyada ilk sırada yer almaktadır.
Ülkemiz Uluslararası piyasada çekirdeksiz kuru üzüm ticaretiyle
tanınmaktadır. Üzüm ihracatının %87 ila 91’i kuru üzümden oluşur. Sofralık
üzüm ihracatımızın oranı %3.3’tür. Erkenci üzüm çeşitlerinin yaygınlaşmasıyla
bu rakamın artması beklenmektedir.
Türkiye bağlarının büyük bölümünde (%80), mekanizasyona elverişli
olmayan terbiye şekli kullanılmaktadır. Oysa insan iş gücünün azalması
mekanizasyonun artması gerekmektedir. Bunun için geleneksel terbiye şekli
olan Goble vb. sistemlerden hızla yüksek telli sistem bağcılığa geçilmelidir.
Bağcılık gelir açısından önemli tarım kollarından biridir. Tabii olarak bu
sektörü üzüm üreten işletmeler oluşturmaktadır. Bu işletmelerden 2,5 milyon
kişi gelir sağlamaktadır. Ülkemizde bağcılık genellikle küçük işletmelerde
yapılmaktadır. Küçük alanlarda yapılan bağcılık büyük alanlar üzerinde
yapılırsa karlılık artar.
Dünya şarap üretiminde ve ticaretinde Türkiye’nin payı % 0.11 ile son
derece küçüktür. İhraç edilen şaraplar çok az miktarda şişelenmiş olarak, daha
büyük miktarda ise dökme olarak satılmaktadır.
Üzümün diğer değerlendirme ürünleri pekmez, sucuk, reçel, köfter,
bastık, samsa, pestil vb. iç pazarda tüketilmektedir.
Bağcılık dünyanın en uygun iklim kuşağında yer alan ülkemiz için
vazgeçilmez tarım kollarından biridir. Ülkemiz bağcılığını geliştirmek için
modern bağcılık tekniklerini kullanmak, üretim-pazarlama zincirini sağlamak
gerekmektedir.
1.2. Bölgelere Göre Standart Üzüm Çeşitleri :
MARMARA BÖLGESİ
Sofralık Çeşitler
Amasya Beyazı, Alphonse Lavallée, Alpehlivan, Cardinal, Çavuş,
Değirmendere Siyahı, Erenköy Beyazı, Edincik Karası, Hafızali, Hacıbalbal,
Hacıoğlu Siyahı, Hamburg Misketi, İtalia, Kozak Beyazı, Kozak Siyahı, Muscat
Reine des Vignes, Müşküle, Razakı.
Şaraplık ve Şıralık Çeşitler
Adakarası, Beylerce, Clairette, Cinsaut, Gamay, Karalahana, Karasakız,
Papazkarası, Pinot Chardonnay, Pinot noir, Riesling, Semillon, Vasilaki,
Yapıncak.
EGE BÖLGESİ
Sofralık Çeşitler
Alphonse Lavallée, Cardinal, Hamburg Misketi, İtalia, Kozak Beyazı, Kozak
Siyahı, Muscat Reine des Vignes, Razakı, Osmancık, Pek, Pembe Çekirdeksiz,
Pembe Gemre, Perlette, Sultani Çekirdeksiz, Yuvarlak Çekirdeksiz.
Şaraplık ve Şıralık Çeşitler
Alicante Bouschet, Cabernet Sauvignon, Carignane, Çalkarası, Merlot,
Semillon.
Kurutmalık Çeşitler
Sultani Çekirdeksiz, Yuvarlak Çekirdeksiz.
KARADENİZ BÖLGESİ
Sofralık Çeşitler
Çavuş, Hafızali, Hamburg Misketi, Kömüş Memesi.
Şaraplık ve Şıralık Çeşitler
Boğazkere, İzabella, Narince, Öküzgözü.
İÇ ANADOLU BÖLGESİ
Sofralık Çeşitler
Alphonse Lavallée, Çavuş, Hafızali, Hamburg Misketi, Muscat Reine des
Vignes, İtalia, Razakı, Gül Üzümü, Kadın Parmağı, Parmak.
Şaraplık ve Şıralık Çeşitler
Akdimrit, Emir, Hasandede, Kalecik Karası, Karadimrit, Papazkarası.
Kurutmalık Çeşitler
Akdimrit, Karadimrit, Besni.
AKDENİZ BÖLGESİ
Sofralık Çeşitler
Alphonse Lavallée, Muscat Reine des Vignes, İtalia, Razakı, Adakarası,
Cardinal, Hönüsü, Işıklı, Pance précose, Perlette, Perle de Csaba, Tarsus
Beyazı, Yıldız.
Şaraplık ve Şıralık Çeşitler
Burdur Dimriti, Dökülgen, Kabarcık, Sergi Karası.
GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ
Sofralık Çeşitler
Ağ besni, Dımışkı, Hönüsü, Tahannebi.
Şaraplık ve Şıralık Çeşitler
Boğazkere, Dökülgen, Horozkarası, Kabarcık, Öküzgözü, Rumi, Sergi
karası.
Kurutmalık Çeşitler
Besni
DOĞU ANADOLU BÖLGESİ
Sofralık Çeşitler
Karaerik, Tahannebi, Şilfoni.
Şaraplık ve Şıralık Çeşitler
Boğazkere, Kabarcık, Narince, Öküzgözü.
Kurutmalık Çeşitler
Besni
1.3. Bazı Standart Üzüm Çeşitlerinin Tanıtımı :
ÇAVUŞ
Türkiye'nin her yerinde rastlanmakla beraber daha ziyade Marmara
Bölgesinde ve Bozcaada'da geniş olarak yetiştirilmekte olan erkenci sofralık bir
çeşittir. Tanesinin gevrek sulu ve hoş aromalı olması, çekirdeklerinin kolay
ezilmesi nedeniyle çok sevilen bir çeşittir. Tek kusuru fizyolojik dişi çiçekli
olması ve dölleyici bir çeşide ihtiyaç göstermesidir. Kara sakız, Hacıbalbal ve
Hamburg Misketi çeşitleri dölleyici olarak kullanılmaktadır. Omcalar kuvvetli
gelişir, iri taneli, verimli bir çeşittir. Kısa budanır. İnce kabuklu ve beyaz
renklidir.
HAFIZALİ
Trakya Bölgesinin en yaygın sofralık beyaz çeşididir.Balkan ülkeleri ve
İtalya'da çok yetiştirilir. Omcaları iyi gelişir ve verimlidir. Kısa veya karışık
budanır. Orta Anadolu'da da iyi sonuç vermektedir. Orta kalın kabuklu ve
beyaz renklidir.
MÜŞKÜLE
İznik ve Geyve civarında yetiştirilen son turfanda sofralık bir çeşittir.
Omcaları kuvvetli gelişir. Kordon şeklinde terbiye edildiğinde iyi ve kaliteli ürün
alınmaktadır. Kısa budanır.
Omcaların üzerinde bekletilerek veya soğuk hava depolarında muhafaza
edilerek pazar süresi uzatılmaktadır. İhraçlık çeşitlerimizden biridir. Kalın
kabuklu ve beyaz renklidir.
RAZAKI
Ülkemizin hemen hemen her bağ bölgesinde Razakı adıyla bilinen
gösterişli, yol ve muhafazaya uygun bir sofralık çeşittir. Verimli bir çeşit olup
karışık budanır. İnce kabuklu ve beyaz renklidir.
TARSUS BEYAZI
Adana ve Mersin civarında geniş olarak üretilen, piyasaya erken çıkan yerli
üzümdür. Omcaların gelişmesi ve verimi iyidir. Kısa budanır. Biraz bekletilince
tanelenme yapar. Bu özelliği sofralık karakterini olumsuz yönde etkilemektedir.
Erkenci olması nedeniyle bir miktar ihraç edilmektedir. Kalın kabuklu ve beyaz
renklidir.
TAHANNEBİ
Güneydoğu'nun en erkenci çeşididir. Verimi ve gelişmesi iyidir. Karışık
budanır. Fizyolojik dişi çiçeklidir. Bu nedenle babalık çeşide ihtiyaç gösterir.
Kabarcık ve Sergi Karası dölleyici olarak kullanılmaktadır. İnce kabuklu ve
beyaz renklidir.
ALPHONSE LAVALLÉE
Koyu mor renkli, iri taneli, gösterişli, yola dayanıklı, pazar değeri yüksek
sofralık bir çeşittir. Kuvvetli ve verimli taban topraklara uygundur. Kısa
budanır. Kordon terbiye sistemiyle iyi sonuç verir. Kalın kabuklu ve siyah-mor
renklidir.
CARDİNAL
Çok iri taneli ve salkımlı erkenci sofralık bir çeşittir. Son yıllarda Akdeniz,
Ege ve Marmara Bölgelerinde süratle yayılmıştır. Omcaları kuvvetli gelişir.
Verimi çok iyidir. Kısa budanmalıdır. Kordon terbiye sistemleri önerilir.
Çiçekten önce somak seyreltmesi, kaliteyi artırır. Sıcak yerlerde güneş yanığı,
taban yerlerde tane çatlaması görülebilir. Orta kalın kabuklu ve kırmızı
renklidir.
YUVARLAK ÇEKİRDEKSİZ
Ege bölgesi bağlarının yarıdan fazlasını teşkil eden çekirdeksiz üzümlerin
%90'nı bu çeşit oluşturur. Çok kaliteli kehribar sarısı renkte kuru üzüm elde
edilir ve çoğu ihraç edilir. Sofralık olarak değerlendirilen ve aranan bir çeşittir.
Kendine has karamelize bir lezzeti vardır. Çekirdeksiz olduğundan taneleri
küçüktür ve pazara ulaşıncaya kadar tanelenme yapar. Hormon uygulanması,
bilezik alma ve salkım seyreltmesi yapılarak tane irileştirilebilir. Uzun budama
gereklidir. İnce kabuklu ve beyaz renklidir.
Şekil 1: Ülkemizde yetiştirilen bazı önemli üzüm çeşitleri
DÖKÜLGEN
Güneydoğu Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde yetiştirilen çok verimli bir
çeşittir. Orta kalitede sofra şarabı verir. Daha çok şıralık olarak yetiştirilir.
Karışık budanır. Güneydoğu da Hönüsü çeşidinin dölleyicisi olarak
kullanılmaktadır. Sek ve likör şarabı yapılır. Şarabı altın sarısı renkte, kuru
madde ve gliserince zengindir. Alkol derecesi %11-13 arasında değişir. Genel
asidi 4 gr/L. civarında olup, biraz düşüktür. Kabarcık veya Hasandede şarabı
ile karıştırılarak paçal da yapılmaktadır. Orta kalın kabuklu ve beyaz renklidir.
EMİR
Nevşehir, Kırşehir, Kayseri ve Niğde çevresinde yetiştirilen, Orta
Anadolu'nun kaliteli şaraplık çeşididir. Sek şarabı yapılır. Alkol derecesi %10-
11 asidi 5-6 gr/L. civarındadır.Kuru madde ve pH' sı kalite şaraplar için
belirlenmiş sınırdadır. Omcaları iyi gelişir. Kısa veya karışık budanan verimli bir
çeşittir. Orta kalın kabuklu ve beyaz renklidir.
NARİNCE
Tokat ve Amasya yöresinde bağların %80-90'nı bu çeşitten kurulmuştur.
Yerli çeşitlerimiz arasında en kaliteli sek ve dömisek şarap yapılan çeşitlerden
birisidir. Verimli bir çeşittir. Kısa veya karışık budanır. Sek şarabın alkol
derecesi %11-13 arasında, asidi 6-7 gr/L civarındadır. Sek şarapları gibi,
dömisek şarapları da kimyasal bileşim ve aroma maddeleri bakımından iyi ve
kaliteli olmaktadır. Orta kalın kabuklu ve beyaz renklidir.
SEMİLLON
Dünyaca meşhur şaraplık bir çeşittir. Şarabında incir aroması vardır. Sıcak
yerde yetiştirilirse mükemmel kalitede tatlı şarap verir. Yurdumuzda yaygın
olarak Tekirdağ yöresinde yetiştirilmektedir. Sek şarabı yapılmaktadır. Ege
veya Güneydoğu Anadolu’da yetiştirildiğinde kaliteli tatlı şarap verebilir. Erken
olgunlaşan verimli bir çeşittir. Kısa ve karışık budanır. Uzun budandığında daha
fazla ürün almak mümkündür. Şarabı dolgundur, oksidasyona kısmen
dayanıklıdır ve 1-1,5 yılda şişeleme olgunluğu kazanır. Orta kalın kabuklu ve
beyaz renklidir.
CABERNET SAUVİGNON
Çok kaliteli şaraplık bir çeşittir. Şaraplarında karakteristik tat, buke, alkol-
asit dengesi ve renk mükemmeldir. Dünyanın en iyi kırmızı şaraplık
çeşitlerinden birisidir. Tane tutumu seyrek ve gayri mütecanis olduğundan
verimi az ve gelişmesi orta bir çeşittir. Karışık budama gerektirir, serin
bölgelere iyi adapte olur. Tekirdağ yöresine iyi uyabilir. Verimi az ve salkımları
gayri mütecanis olduğundan yurdumuzda arzu edilen düzeyde
yetiştirilmemektedir. Kalın kabuklu ve siyah renklidir.
KALECİK KARASI
Orta Anadolu, Ankara, Kalecik ve Kırıkkale dolaylarında yetiştirilen çok
kaliteli sek şarap yapılan bir çeşittir. Dolgun bukeli ve dengeli şarap verir. Orta
Anadolu'nun en kaliteli siyah şaraplık çeşididir. Verimi iyidir ve karışık budanır.
Şarabında %12-13 alkol, 5-7 gr/L. toplam asit ve 23-24 gr/L. şekersiz kuru
madde vardır. Kalın kabuklu ve siyah renklidir.
ÖKÜZGÖZÜ
Tek başına şarabının toplam asidi yüksek, alkolü az olmasına rağmen,
dolgun bukeli kaliteli ve kendine has aromalı şarap veren bir çeşittir.
Boğazkere çeşidinin şekeri daha yüksek olduğundan Öküzgözü-Boğazkere 2:1
oranında paçal yapılmaktadır.
Bu paçal şarabın alkol derecesi %12-13, toplam asidi 5-6 gr/L. ve şekersiz
kuru maddesi 22-24 gr/l. olup dengeli ve dolu bir yapıdadır. Karışık budanır,
orta verimliktedir. Orta kalın kabuklu ve siyah renklidir.
SERGİ KARASI
Gaziantep bölgesinin kırmızı şaraplık üzüm çeşididir. Şarabı orta kalitede
koyu kırmızı renkte ve alkol derecesi %11-14, genel asidi 5 gr/L ve şekersiz
kuru maddesi 28-29 gr/L civarındadır. Tanesi fazladır. Eskitildiğinde iyi bir buke
kazanır. Gelişmesi kuvvetli, verimi iyidir. Karışık budanır. İri taneli ve
gösterişli olduğundan sofralık ve kurutmalık olarak da değerlendirilmektedir.
Orta kalın kabuklu ve siyah renklidir.
BESNİ
Güneydoğu'nun en önemli kurutmalık çeşitlerinden birisidir. Omcalarının
gelişmesi ve verimi çok iyidir. Sofralık olarak da kullanılır. Karışık budanır. İnce
kabuklu ve beyaz renklidir.
SULTANİ ÇEKİRDEKSİZ
Yuvarlak çekirdeksizle birlikte Ege Bölgesi bağlarının yarıdan fazlasını
oluşturan, dünyaca meşhur mükemmel kaliteli kurutmalık bir çeşittir. Sofralık
olarak da değerlendirilmektedir. Bu durumda tanelerinin irileşmesi için hormon
atılır, bilezik alınır ve çilkim seyreltmesi yapılır. Tanelerin salkıma bağlantıları
zayıf olduğundan pazara ulaşıncaya kadar tanelenme yapar.
Omcaları kuvvetli gelişir. Bu yüzden budamada fazla göz bırakılmalıdır. Karışık
budanır. İnce kabuklu ve beyaz renklidir.
HAMBURG MİSKETİ
Hem sofralık hem de şaraplık olarak değerlendirilen kokulu bir çeşittir.
Yaygın olarak Marmara ve Orta Anadolu Bölgesi’nde yetişir. Omcaları kuvvetli
gelişir, verimi iyidir. Kısa veya karışık budanır. Orta kalın kabuklu ve siyah
renklidir.
HASANDEDE
Ankara, Çorum ve Çankırı yöresinde yetiştirilen bir çeşittir. Orta Anadolu'da
yapılan beyaz şarapların çoğu bu çeşidin şarabıdır. Tatlı doyumlu ve kendine
özgü aromalı olması nedeniyle sofralık olarak da kullanılır. Kısa budanır. Sek ve
dömisek şarabı yapılır. Sek şarapları sofra şarabı niteliğinde orta kalitededir.
Alkol derecesi % 12 dolayında, toplam asidi beyaz şaraplar için gerekenden
biraz düşüktür. Orta kalın kabuklu ve beyaz renklidir.
İZABELLA
Karadeniz sahil kesiminde özellikle Samsun'dan Rize'ye kadar, ağaçlara
sarılmış olarak en fazla rastlanan bir çeşittir. Mantari hastalıklara dayanıklıdır.
Tane sıkıldığında içi bütün olarak fırlar. Ekşi ve çilek kokulu bir üzümdür. Esas
olarak şıralık olmasına rağmen Karadeniz Bölgesinde sofralık olarak
değerlendirilmektedir. Kalın kabuklu ve siyah renklidir.
YALOVA İNCİSİ
Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde yetiştirilen, ıslah çalışmaları sonucu elde
edilmiş yeni bir çeşittir.Sofralık olup, erkencidir. Taneleri beyaz renkli, oval ve
iridir. Kısa budanmalıdır.
ATA SARISI
Ege ve Akdeniz Bölgesi’nde yetiştirilen beyaz sofralık, çok iri, yuvarlak
taneli, kısa budama orta mevsimde olgunlaşan bir çeşittir.Kısa budanmalıdır.
TRAKYA İLKEREN
Siyah renkli, çekirdekli, erkenci, sofralık olarak tüketilen, örtü altı
yetiştiriciliğine uygun özellik gösteren, Marmara, Ege, Akdeniz Bölgesi’nde
yetiştirilen, yuvarlak ve orta büyüklükte taneleri olan bir çeşittir.
2- AŞILI VE AŞISIZ AMERİKAN ASMA FİDANI ÜRETİMİ
Filokseranın girmiş olduğu bağ alanlarında yeni bağcılığın
yapılabilmesi, yalnız filoksera zararlısına dayanıklı Amerikan Asma
Anaçları veya bunların melezleri ile mümkün olmaktadır.
Bu dersimizde filokseralı bağ bölgelerinde yeni bağların kuruluşunda
kullanılan aşılı ve aşısız asma fidanlarının üretim tekniğini
göreceğiz.
Filokseralı bağ bölgelerinde yeni bağlar iki şekilde kurulmaktadır.
1- Aşılı asma fidanları ile
2- Aşısız Amerikan asma fidanları ile
Öncelikle aşılı asma fidanı üretim tekniğini kısaca ana hatları ile
görelim
2.1. Aşılı Asma Fidanı Üretimi :
Bağcılıkta gelişmiş ülkelerde bağların büyük çoğunluğu bu fidanlar
ile tesis edilmektedir.
Aşılı fidanlarla bağ tesisi mahsul yönünden en az bir yıl öncelik
kazandırmaktadır. Bunun yanında işgücü yönünden önemli ölçüde
ekonomi sağlamaktadır.
Aşılı asma fidanı üretiminde yapılacak ilk iş çelik ve kalemlerin
alınmasıdır.
2.1.1. Çelik ve Kalemlerin Alınması
Anaçlık ve bağların budamalarına sonbaharda yaprak
dökümünden, ilkbaharda sürgünlere su yürüyene kadar devam
edilir. Asma sürgünleri 35-45 cm uzunlukta dip gözün hemen
altından kesilerek asma çeliği haline getirilir. Dip göz hariç diğerleri
köreltilir. Çeliklerin üzerindeki koltuk, sülük, salkım sapı gibi
kısımlar çıkarılır. Aşılık çeliklerin çapları 6-12 mm arasında
olmalıdır. Çelikler çaplarına göre ayrılarak 100’lük demetler halinde
bağlanmalıdır.
Demetler haline getirilip etiketlenmiş çeliklerin aşı yapımına kadar
herhangi bir su kaybına neden olmadan saklanmaları gerekir.
Çeliklerin saklanmaları katlama havuzu veya soğuk depolarda
yapılır. Katlama havuzlarının drenajının çok iyi yapılması gerekir.
Drenajı iyi olmayan katlama havuzlarında çelik muhafazası mümkün
değildir. Katlama havuzlarında çelik demetleri sürmeyi geciktirmek
için ters olarak yerleştirilir. Demetler hava almayacak şekilde milli
toprakla sıkıştırılır ve üzerleri 5-7 cm kalınlıkta milli toprakla örtülür.
Katlama havuzunda çelikler 3-4 ay süre ile sağlıklı olarak
saklanabilir. En sağlıklı saklama şekli ise soğuk depolarda, 0-4°C de
ve % 75-80 nem ihtiva eden ortamlarda muhafaza edilmeleridir.
Aşı kalemleri de asma çeliklerinde olduğu gibi kum havuzlarında
veya soğuk hava depolarında muhafaza edilirler.
Şekil 2. Tele alınmış Amerikan asma anaçlığı
2.1.2. Anaç ve Kalemlerin Aşıya Hazırlanması
Daha önce alınmış olan çelik ve aşı kalemlerinin saklama
ortamlarında kaybettikleri suyun bünyelerine geri verilmesi
sağlanmalıdır. Bu amaçla anaç çelikleri 20°C deki suda 48 saat, aşı
kalemleri 12 saat bekletilmelidir.
2.1.3. Masabaşı Aşılarının Yapımı
Aşı makinalarını; açtıkları aşı kesitlerine göre 3 ana grupta
toplamak mümkündür.
A. Dilcikli İngiliz aşısı
B. Testereli aşı
C. Omega aşısı
Avrupa'da ve Yurdumuzda genellikle omega işareti şeklinde aşı
makinaları kullanılmaktadır. Makine tipi ne olursa olsun aşı kesit
yeri çok düzgün olmalı ve anaçla kalem birbirine sıkıca temas
etmelidir.
Aşıda dikkat edilecek en önemli hususlardan bir tanesi çepeçevre
kallus oluşumunu sağlamak için, anaçla kalemin mümkün olduğu
kadar aynı kalınlıkta olmasıdır.
Aşı yerinden su kaybının önlenmesi, aşı yerindeki enfeksiyonlar ile
aşı gözünün sürmesinin engellenmesi için, aşılı çelikler aşı
işleminden sonra aşı yerinin 2 cm altına kadar 1-2 saniye parafin
içerisine batırılır.
Parafinlenmiş çelikler çeşitli metotlarla kaynaştırılırlar. Bunlardan bir
tanesi katlama materyali kullanılmak suretiyle sandıklarda, diğeri
ise suda çimlendirmedir.
Aşılı çelikler sandıklara yerleştirilirken altına ve aralarına katlama
materyali konur. Katlama materyali olarak genellikle kavak talaşı,
perlit veya bunların karışımları kullanılır.
Su içinde yapılan çimlendirmede plastik kasalar kullanılır. Kasalara
çeliklerin 6-8 cm’ lik bölümüne kadar su konulur.
İçine oksijeni sağlamak için bir miktar odun kömürü konur.
Parafine batırılmış olan aşılı çelikler aşı yeri üste gelecek şekilde
dizilirler.
Şekil 3. Dilcikli İngiliz aşısı
Şekil 4. Testereli aşının kesiti
Şekil 5. Omega aşısının kesiti
Şekil 6. Masa başı aşılama
Şekil 7. Aşılı çeliklerin parafinlenmesi
Şekil 8. Aşılı çeliklerin suda çimlendirilmesi
Aşılı çelikleri içeren sandık ve kasalar çimlendirilmek üzere
çimlendirme odalarına alınırlar. Çimlendirmenin esası, anaç ile
kalemin birbirleriyle iyice kaynaşmasının sağlanmasıdır.
Çimlendirme odalarına konan sandıklar ilk hafta 28-30 °C arasında
tutulur. Daha sonra ısı 24 °C’ye düşürülür. Oda rutubetinin % 75-
85 arasında olması uygundur. Kallus oluşumu 8. günden başlar, 15-
20 gün sürer. Yeterli kallus oluşumu sağlandıktan sonra
çimlendirme işine son verilir. Ortamın ısısı 20 °C ye düşürülerek
bitkiler dış şartlara hazırlanırlar.
2.1.4. Dikim
Çimlendirme sürelerini doldurmuş ve dış ortama alıştırılmış olan
aşılı çelikler ya fidanlık toprağına veya kontrollü ortamda karton
saksılara veya naylon torbalara dikilirler. Sandıktan çıkarılan aşılı
çelikler önce temizleme işlemine tabi tutulurlar. Anaçtan ve dipten
çıkan kökler kesilir. Alıştırma sırasında uzamış sürgünler 1-1,5 cm
den bıçak veya tırnak ile koparılır. Aşılı asma çeliklerinin genelde iki
şekilde dikimi yapılır. Bunlar tepe dikim ve çiziye dikimdir.
Kumsal hafif bünyeli üretim parsellerinde çiziye dikim, ağır
topraklarda ise tepe dikim tercih edilmelidir.
Çiziye dikimde çelikler üretim parsellerine don ve kırağı tehlikesi
ortadan kalktıktan sonra dip kazan ile açılan çizilere 5-8 cm aralık
ve 90-100 cm sıra arası mesafe ile dikilirler, üzerleri 5 cm tavlı
toprakla örtülür. Bu işlem, olası bir ilkbahar geç don ve
kırağısından sürgünlerin zarar görmesini önlemek için gereklidir.
Son yıllarda fidan üreten kuruluşlarda naylonla kaplanmış
kümbetlere, tepe dikim şeklinde fidanlar 4-5 cm aralıklarla
saplanmaktadır. Damlama sulama yapılan kümbetlerde bu şekilde
hem yabancı ot kontrolü, hem de söküm işlemi özel pulluklarla
kolayca yapılabilmektedir.
Şekil 9. Damla sulama sistemli ve plastik örtülü köklendirme alanı
Şekil 10. Aşılı çeliklerin köklendirme alanına dikimi
2.1.5. Bakım İşleri
Aşılı çeliklerin dikileceği toprağın sonbaharda dönüme 2-3 ton
hesabıyla iyi yanmış ahır gübresiyle gübrelenmesi gereklidir. Kış
döneminde dönüme 20 kg. P205 ve 30 kg. Amonyum Sülfat
verilmelidir. Gelişme devresinde yaprak gübresi veya Amonyum
Nitrat ile takviye yapılmalıdır.
Gelişme döneminde sulama ve çapa işleri 20-25 gün arayla
yapılmalıdır. Bu sayı iklim koşullarına göre değişebilir. Aşılı
fidanlarda mildiyö ve külleme hastalıklarına karşı gerekli mücadele
yapılmalıdır. Aşılı fidanlarda aşı yerinden boğaz kökleri varsa
bunlar fazla büyümeden alınmalı ve arkasından sulanmalıdır.
Sürgünlerin fazla büyüyüp aşı yerinin kırılmasını önlemek için 35-40
cm den tepelerinin kesilmesi kök oluşumunu da artırır. Sökümden 2
ay kadar önce sulamaya son verilmelidir.
Şekil 11. Fidanların çapalanması
Şekil 12. Fidanların sulanması
2.1.6. Asma Fidanlarının Sökümü, Tasnifi ve Muhafazası
Fidan sökümü, yaprakların dökülmesinden sonra toprağın tavlı
olduğu zamanda söküm pullukları ile yapılır. Sökülen bu fidanlar
kök, sürgün ve kalınlığına göre ayrılır. 25 veya 50'şerlik demet
yapılarak bağlanır ve çeşit etiketi konur.
Şekil 13. Fidan sökümü
Şekil 14. Aşılı fidanların soğuk depolarda muhafazası
Demet haline getirilen fidanlar satışa kadar kum havuzlarında
veya soğuk depolarda muhafaza edilirler.
Filokseralı bağ bölgelerinde diğer bir bağ kurma şekli Aşısız
Amerikan Asma Fidanları ile olmaktadır.
2.2. Aşısız Amerikan Asma Fidanı Üretimi
Aşısız asma fidanı üretiminde, 4-6 mm ve daha kalın çelikler
kullanılır. Bu çeliklerin en önemli özelliği odunlaşmış olmalarıdır.
Üretim çelikleri 35-45 cm uzunlukta dip tarafından ve uç tarafından
birer göz bırakılacak şekilde bir yıllık sürgünlerden elde edilir. Üst
göz ve alt göz hariç diğer gözler körletilir. Bu çeliklerin muhafazası
da aşılı çeliklerde olduğu gibi naylon torbalar içinde soğuk hava
depolarında veya kum içinde olur.
Çelikler dikimden önce 24-48 saat su içinde bırakılmalıdır.
Dikim daha önce hazırlanan balık sırtı şeklindeki kümbetlere yapılır.
Dikim sıra üzeri 5-6 cm, sıra arası 80-120 cm olacak şekilde yapılır.
Aşısız çeliklerin dikileceği toprağın da kış döneminde fosforlu ve
azotlu gübrelerle gübrelenmesi gerekir. Gelişme döneminde de
fidanlara iklim ve toprak durumu göz önüne alınarak yeterli sayıda
çapa ve sulama yapılmalıdır. Aşısız asma fidanlarında hastalık ve
zararlı görülmemektedir. Bunun için ilaçlama yapılmasına gerek
yoktur.
Yaprak dökümünden sonra fidanlar söküm pullukları ile sökülürler.
Gelişme durumuna göre ayrılan fidanlar 50'şerlik demet yapılarak
etiketlenir, satışa arz edilir. Bunların muhafazaları soğuk hava
depolarında veya kum içinde olmaktadır.
3-BAĞ TESİSİ VE BAĞDA AŞILAMA
Aşılı ve aşısız Amerikan asma fidanı üretimini ne şekilde yapacağımızı bir
önceki dersimizde gördük. Bu dersimizde de bağ tesisi ve aşılamayı nasıl
yapacağımızı göreceğiz.
3.1. Bağ Tesis Edilecek Arazinin Seçimi, Anaç ve Çeşit Belirlenmesi
İyi bir bağ yetiştirmenin temel şartı, bağ kurulacak arazinin doğru seçilmesidir.
Bu nedenle bir yerde bağ kurmak istiyorsak önceden o yöreye uygun anacı ve
amaca uygun çeşidi belirleyerek bunların iklim ve toprak isteği ile bağ
kurulacak arazinin özellikleri iyi incelenmeli, uygunluğu belirlendikten sonra
dikime geçilmelidir.
Bağ yeri seçildikten, dikilecek anaç ve çeşit belirlendikten sonra, toprağın
hazırlanması işlemine geçilir. Bunun için arazide varsa kayalar, ağaçlar ve
çalılar temizlenir. Tümsekler düzeltilir, çukurlar doldurulur. Fazla su tutan
yerlerdeki suyun akıtılması için drenaj kanalları açılır.
Daha sonra toprak 50-60 cm derinlikte traktör arkasına takılan tek kulaklı
pullukla Sonbahar başlangıcında sürülmeli ve sürüm esnasında çizi tabanına saf
madde olarak dönüme 20-30 kg. fosfor ve 40-50 kg. potasyum, taban gübresi
şeklinde verilmelidir.
Dikim, sonbahardan ilkbahara kadar yapılabilir. Kışı sert geçmeyen ve fazla
su tutmayan yerlerde sonbahar dikimi tercih edilmelidir.
3.2. Dikim Yerlerinin İşaretlenmesi.
Dikimden önce toprak tırmık vs. ile düzeltilerek fidanların dikileceği yerlerin
işaretlenmesine geçilir.
Bağda bırakılacak sıra arası ve sıra üzeri mesafeler yöreye, çeşide, iklim ve
toprak durumuna göre değişmekle beraber en uygun mesafe sıra arası için
traktörün geçebileceği mesafe kadar olan 2-3 metre ve sıra üzeri içinde 1,5-2
veya 2,5 metredir. İyi bir güneşlenme içinde sıraların istikameti doğu-batı veya
kuzey-güney gibi ana yönler doğrultusunda olmalıdır.
Eğer bağ tesis edeceğiniz arazi meyilli ise, toprak erozyonuna engel olmak için
sıralar meyle dik yapılmalıdır.
3.3. Çukur Açılması ve Fidanların Dikime Hazırlanması.
Dikkatli yapacağınız işaretlemeden sonra fidanları dikeceğiniz çukurların
açılmasına geçilir. Bunun için insan gücü ya da traktöre takılan burgu makinası
ile 30 cm genişlikte 30-50 cm derinlikte çukurlar açılır, her çukurdan çıkan
toprak çukurun bir tarafına yığılır ve bu toprağa varsa yanmış ahır gübresi
konulur.
Dikilecek fidanların kökleri dikimden bir gün önce su içine konmalı ve dikim
esnasında fidanların yan kökleri dipten, dip kökleri 4-8 cm uzunluktan
kesilmeli, sürgünlerin birisi hariç diğerleri dibinden, kalan sürgün de 1-2 göz
üzerinden budanarak dikim budaması yapılmalıdır.
Şekil 15. Aşılı asma fidanı ve dikim öncesi tuvaleti yapılmış hali.
İşaretleme yapılırken dikim tahtası kullanmak gerekir. Yaklaşık 150 cm
uzunluğundaki tahtanın birer ucuna 2 yiv ve fidanın yerleştirileceği orta
kısımda bir yiv açılır. İşaretlenen bu üç yive birer işaret kazığı çakılır. Tahta
kaldırılır. Ortadaki kazığın olduğu yer fidanın dikim noktasıdır. Dikimde fidan o
kısımda tutularak çukur toprakla doldurulur.
Dikilecek fidan aşısızsa ileride aşıyı toprak seviyesinin üstünde yapabilmek için
8-10 cm’lik kısım; fidan aşılı ise aşı noktası toprak seviyesinin üstünde kalacak
şekilde çukurun içine tutulur ve dibine gübreli toprak atılır. Fidan bu toprağın
üzerine oturtularak çukur yarıya kadar üstten çıkan toprakla doldurulur ve
ayakla çiğnenerek sıkıştırılır. Sonra toprak seviyesine kadar alttan çıkan
toprakla doldurmaya devam edilir ve tekrar sıkıştırılır.
Şekil 16. Açık köklü bir fidanın dikimi
Dikimden sonra bir miktar can suyu verilir. Toprak üstünde kalan kısmın hava
şartlarından zarar görmemesi için üzerine 5-10 cm gevşek toprakla kümbet
yapılır ve fidanların dibine birer herek dikilir.
Şekil 17. Açık köklü bir fidanın dikim tahtası kullanılarak dikilmesi
Dikimden sonraki ilk yıl tutunma yılı olduğundan iyi bir gelişme için çaba sarf
edilmeli ve uygulanacak terbiye şeklinin tesisine 2. yıldan itibaren geçilmelidir.
3.4. Bakım İşleri.
İlk yıl yapılacak bakım işleri arasında toprak işlemesi yanında sulama
gelmektedir. Gelişen sürgünlerin mildiyöden zarar görmesini önlemek için 3-4
yapraklı oldukları devreden itibaren bölge özelliğine göre 2-3 defa %1’lik
bordo bulamacı veya bakırlı ilaçlarla ilaçlanmalı, küllemeye karşı da lüzumlu
görüldüğü zamanlarda kükürt atılmalıdır. Ayrıca zararlı böcekler görüldüğünde
mücadele yapılmalıdır.
Aşılı fidanlarda aşı noktasında meydana gelen boğaz kökleri ilkbahar sonunda
ve sonbaharda kümbetler açılarak temizlenmelidir.
Aşı sürgünlerinin rüzgardan kırılmasını önlemek için hereğe bağlanması
gereklidir. İlk yıl bırakılan sürgünlerden uygun olan birisi kış budaması
sırasında düşünülen terbiye sistemine göre gövdeyi teşkil etmek üzere seçilir
ve ikinci yıldan itibaren şekil oluşturmaya başlanır.
Şekil 18. Mekanizasyona imkan verecek şekilde kurulmuş bir bağ ve
çapa makinası ile çapalama
Şekil 19. Genç omcaların bağlanması ve şekil verilmesi.
3.5. Bağda Aşılama Teknikleri
Daha önceki dersimizde bahsettiğimiz gibi filoksera, nematod gibi toprak
zararlıları ile bulaşık bölgelerde bağlar bunlara dayanıklı anaçlar üzerinde
kurulmaktadır.
Anaç kullanarak bağ tesisinin aşılı fidan ve aşısız fidan ile olmak üzere iki
şekilde yapıldığını öğrendik, herhangi bir nedenle aşılı asma fidanı
bulamadığımızda bağa önce amerikan asma fidanı dikilir. Bunlar baş parmak
kalınlığını alacak kadar gelişince istenen çeşitle yerinde aşılanır.
Bağcılıkta yerinde aşılamada en yaygın olarak kullanılan aşı şekli yarma aşı ve
kakma aşıdır. Son yıllarda göz aşısı kullanımı da geniş ölçüde uygulanmaktadır.
3.5.1. Yarma Aşı
Amerikan asma anaçları dikiminden sonra 2-3 yıl içinde baş parmak kalınlığına
gelince İlkbaharda Mart, Nisan aylarında aşılanır. Aşı için önce anacın
çevresindeki topraklar çapa ile açılır ve anaç toprak seviyesinin 10-15 cm
üzerinden kesilir. Aşı bıçağı ile üst yüzeyi düzeltilir, perdahlanır.
Anacın fazla yarılmasını önlemek için alttan rafya ile sıkıca bağlamak gerekir.
Aşı baltası ile tam ortadan 3-4 cm kadar yarılır. Aşı baltasının uç kısmı yarığa
sokulur. Aşılanacak çeşidin iki gözlü kalemi alt gözün 1 cm altından ve göz
dışarı gelecek şekilde kama gibi kesilir. Kamanın bir tarafında öz diğer tarafında
odun kısmı görülmeli anaçtaki yarık kadar olmalıdır. Kalemin kabuğu anacın
kabuğu ile aynı hizaya gelecek ve boşluk kalmayacak şekilde kalem anaçta
açılan yarığa yerleştirilerek balta çıkarılır. Altta önceden bağlanmış olan rafya
yukarı doğru sıkıca sarılarak aşının hemen altından düğümlenir. Aşının üzeri
gevşek toprakla yavaşça kapatılıp kümbet yapılır ve yanına bir işaret çubuğu
konur.
Baş parmak kalınlığındaki anaçlara iki gözlü bir kalem yeterlidir. Kalın anaçlara
iki kalem konmalıdır.
Şekil 20. Bağda yarma aşının yapılışı
3.5.2. Kakma Aşı
Yapılışı yarma aşıya benzemektedir. Bu aşıda anaç toprak seviyesinin hemen
üzerinden kesildikten sonra ortadan baltayla yarma yerine bir kenarına
karşılıklı olarak içe doğru daralan V şeklinde yuva açılır. İki gözlü kalem açılan
yere tam oturacak, şekilde hazırlanır. bunun için kalemin alt gözü dışta olacak
şekilde kama gibi kesilir ve anaçtaki yerine kabuk kabuğa değecek biçimde ve
boşluk kalmadan sıkıca oturtulur. Aşı tamamlandıktan sonra rafya ile bağlanır.
Üstü yavaşça tavlı toprakla kapatılır ve yanına bir herek dikilir.
Şekil 21. Bağda kakma aşının yapılışı.
3.5.3. Göz Aşısı
Biz burada bağlarda en çok uygulanan yongalı göz aşısını öğreneceğiz.
Bağda yongalı göz aşısı iki dönemde yapılmaktadır.
1- İlkbaharda bağlarda su yürüdüğü dönemde yapılanına sürgün göz aşısı ,
2- Yazın sonunda gelişmenin durduğu zaman yapılan aşıya ise durgun göz aşısı
denir.
Yongalı göz aşısı genellikle çapı 1-2,5 cm arasında olan anaçlarda en iyi
sonucu vermektedir. Yapılışına gelince; Bu aşının yapılabilmesi için anaca su
yürümesi gerekmektedir. Aşıdan bir gün önce başın hemen altından makas
veya bağ bıçağı ile anacın tepesi kesilir. Anacın toprağa yakın veya boğaz kök
oluşmasını önlemek için toprâğın 10-15 cm kadar üzerinden iki boğum
arasındaki düzgün bir yerden 3 cm’lik kısmın kabukla birlikte çıkarılır. Bu yere
aşılanacak çeşidin göz kaleminden aynı büyüklükte bir yongalı göz alınarak
yerleştirilir. Burada dikkat edeceğimiz nokta, göz parçasındaki kambiyum
(kabuk altındaki odunla kabuk arasındaki kısım) tabakası ile anacın kambiyum
tabakasının üst üste gelmesidir. Göz yerleştirildikten sonra enli esnek bantla
sıkıca ve hava almayacak şekilde bağlanması gerekir.
Aşıdan 7-10 gün sonra aşılar kontrol edilir, tutmayanlar yenilenir. İyice
kaynamış aşıların tırnakları gözün hemen yanından meyilli olarak kesilir.
Şekil 22. Bağda yongalı göz aşısının yapılışı.
4-BAĞCILIKTA TERBİYE SİSTEMLERİ VE BUDAMA
Bağ tesisini ne şekilde yapacağımızı ve aşılamanın nasıl olduğunu gördük. Bu
dersimizde de bağlarda uygulanan başlıca terbiye sistemlerini ve budamayı
öğreneceğiz. Bağlarda uygulayacağımız terbiye şekli ve budama, ürünün
miktarını, kalitesini ve maliyetini doğrudan etkilediğinden yanlış yapılması kötü
sonuçlar doğurur. Bu nedenle bu konu üzerinde biraz fazla duracağız.
Terbiye şekli yetiştirilen üzüm çeşidinin özelliğine, bağ bölgesinin iklim ve
toprak durumuna, mahalli imkanlarına, bağcının bilgisi ve becerisine göre
seçilir.
Önce en yaygın olarak uygulanan geleneksel terbiye şekillerinden gobleyi,
sonra en çok kullanılan telli terbiye şekillerinden bir kaçını açıklayacağız.
4.1. Geleneksel Terbiye sistemleri
4.1.1. Goble Terbiye Şekli
Yurdumuz bağlarında en yaygın kullanılan terbiye şeklidir. Tesisi kolay ve
ucuzdur. Omcalar 30-100 cm arasında değişen yükseklikte taçlandırılırlar.
Gövde üzerinde 3-5 kol ve her kolun ucunda çeşide ve yörelere göre 2-4 göz
üzerinden kısa budanan budama çubukları bulunur.
Şekil 23. Goble terbiye şekli verilmiş iki ayrı omca.
İlk tesis yıllarında omca gövdesi kendisini taşıyabilecek kalınlığa gelinceye
kadar dibine bir herek dikilir. İznik'te Müşküle üzüm çeşidi bağlarında her kola
bir herek dikilir. Sürgünler bağlanmadığında kırılma ihtimali fazladır. Ayrıca
taban arazilerdeki böyle terbiye edilmiş bağlarda sık sık don tehlikesiyle
karşılaşılır.
Bu sistemde bağlar mekanizasyona imkan vermediğinden toprak işleme,
mücadele gibi kültürel işlemler insan gücüyle yapılır.
Goble terbiye şeklinden başka ülkemizin değişik yörelerinde rastlanan serpene,
ağaca sardırma, herek, Bursa, İznik, Kemalpaşa, çardak gibi geleneksel terbiye
şekilleri de vardır.
4.2. Telli Terbiye Sistemleri
4.2.1. Kordon Terbiye Şekli
Kordon şekli, belirli yükseklikteki gövde üzerinden tele yatırılmış bir veya iki
yöne doğru uzanan yaşlı kollar ile bunların üzerinde 20-25 cm aralıklarla teşkil
edilmiş ve mahsule budanan başlardan ibarettir.
Bu terbiye sisteminde mahsulün omca üzerinde dağılımı iyi, hastalık ve
zararlılar ile mücadele ve toprak işleme ve diğer kültürel işlemlerde
mekanizasyon imkanı kolaydır.
Kordon şeklinde omcaların gövde kol ve sürgünlerin desteğini sağlamak için
direk ve tellere ihtiyacımız vardır. Kullanılacak direkler ağaç, beton veya demir
olabilir.
Sıra üzeri mesafeye bağlı olarak değişmekle birlikte 4-5 omcada bir 2 m
boyunda 7-10 cm kalınlığında direkler dikilir. Sıra başları ile gerekirse orta
kısımlarında direklerin yıkılmaması için payanda konur. Bu direkler üzerine
kolların yatırılacağı yükseklikten tek sıra 1. tel, bunun 35-40 cm yüksekliğinden
çift sıra tel ve 2. telin 50-55 cm yukarısından 3. tel gerilir. Yazlık sürgünler
yeterli uzunluğa geldiklerinde çift sıra tel arasına alınarak daha düzgün bir
şekilde bulunmaları sağlanmaktadır.
Kordon şekli Cardinal, Alphonse, Müşküle ve Razakı gibi iri salkımlı sofralık
üzüm çeşitleri için çok uygundur. Tek kollu ve çift kollu olarak uygulanabildiği
gibi gövde yüksekliği ve kollar üzerindeki başlarda yapılan değişik budamalarla
Lenz Mozer terbiye şekli ve tek kollu pergole şekli gibi çeşitli adlarla anılan
terbiye şekilleri geliştirilmiştir. Bu şekilde kısa budamaya olanak veren kordon
terbiye şekli, karışık budamaya uygun hale gelmektedir.
Şekil 24. Kordon terbiye şeklinin oluşturulması
Şekil 25. Kordon terbiye şekli verilmiş bir omca
Ege Bölgesi’nde yetiştirilen ve dip gözleri verimsiz olan çekirdeksiz üzüm
veya küçük salkımlı şaraplık ve şıralık çeşitler goble yani kordon şeklinde
terbiye edilirse üzüm miktarı düşer. Bu çeşitlerle kurulan bağların uzun karışık
budamaya imkan verecek şekilde Guyot şekli, Avustralya sistemi (Telli Goble),
çift T sistemi gibi terbiye sistemleriyle terbiye edilmesi gerekmektedir.
4.2.2. Guyot Terbiye Şekli
Bu şekli oluşturmak için sıra başındaki omcanın yanına 2-2,10 m uzunlukta
payandalı bir direk, daha sonra 6 – 7,5 m de bir olacak şekilde ara direkler
dikilir. Sıra sonuna yine payandalı bir direk konur. Direkler dikildikten sonra
yerden 60-65 cm yükseklikten 3 mm kalınlığında bir sıra tel, bunun 35-40 cm
üzerinden yan yana çift sıra tel, bunların 50 - 55 cm üzerinden yine çift olmak
üzere 2 mm kalınlığında 3. sıra tel geçirilir.
Şekil 26. Guyot terbiye şeklinin oluşturulması
Omcaların dibindeki hereğe en yakın olan ve düzgün gelişen bir sürgün hariç
diğerleri dibinden temizlenir. Sürgün ilk tel seviyesini 30- 40 cm geçince tel
hizasından ucu alınır. Ucu koparılan sürgün üzerinde koltuklar gelişir.
Bunlardan telin 15-20 cm altında olanlardan karşılıklı ikisi bırakılır. Diğerleri
dibinden çıkarılır. Koltuk sürgünleri 30- 40 cm olunca birisi bir tarafa diğeri
öbür tarafa gelecek şekilde birinci tele bağlanır. Kışın bu sürgünler iki göz
üzerinden budanır. Üçüncü yıl sonunda omcada ikisi sağda ikisi solda dört
sürgün bulunur. Bunlardan uçtakiler 2-9 göz üzerinden, gövdeye yakın olanlar
2 şer göz üzerinden budanır. Uzun budanan sürgünlerden birisi sağa diğeri
sola bükülerek uçlardan alt tele bağlanır.
Böylece omcalara çift kollu guyot şekli verilmiş olunur. Eğer tek kollu guyot
şekli yapmak istiyorsak çift kol yerine 1 kol teşkil ettirilir.
Şekil 27. Guyot terbiye şekli verilmiş bir omca
4.2.3. Avusturalya Terbiye Şekli (Telli Goble )
Ege Bölgesi’nde yetiştirilen çekirdeksiz üzüm çeşitleri ve Perlette çeşidine
uygun bir sistemdir. Yerden takriben 1,20 m yükseklikten ve birbirinden 60 cm
aralıkla paralel geçen iki çubuk yatırma teli (3 mm) bunların 45-50 cm üst
ortasından geçen bir sürgün bağlama teli (2 mm) olan bir terbiye şeklidir.
Şekil 28. Avustralya terbiye şekli.
Bu sistemin oluşturulması için 2,20 m boyunda ve dipten itibaren 1-,70 m
yükseklikte 65-70 cm uzunluğunda T şeklinde parça bulunan ahşap, beton
veya demir direkler kullanılır.
Bağın dikiminden hemen sonra belirtilen direkler sıra başından itibaren 3-4
omca da bir 50 cm’si toprağa girecek biçimde dikilir. Aradaki 3-4 omcanın
dibine ise 50 cm si toprağın altında kalmak üzere 1,50-1,70 m uzunluğunda
düz herek konulur.
Omcalara Avustralya şeklinin verilebilmesi için aşı yılının sonunda iki göze
budanan sürgünler 25-30 cm olunca iyi gelişen bir sürgün seçilerek arkadaki
hereğe bağlanır, diğerleri dipten çıkarılır. Sürgün uzunluğu 1,50 m’yi bulunca
koltuk gelişimini teşvik etmek ve sürgünün kalınlaşmasını sağlamak için 100-
110 cm den tepesi alınır. En üstte gelişen 3-4 koltuk sürgünü hariç alttakiler
temizlenir. Bırakılan koltuk sürgünleri geliştikçe tellere bağlanır.
Yıl sonunda kış budamasında bu koltuk sürgünleri dipte 1-2 göz bırakılarak
budanır.
Üçüncü yıl baharda çıkan sürgünler tele bağlanır. Üzerinde salkım varsa
koparılır, gövdenin alt kısımlarından süren filizler temizlenir. Aynı yıl kış
budamasında omca üzerindeki sürgünlerden tele yatırılmaya uygun 2-3'ü 15-
18 göz üzerinden, kalanlar 2 gözden budanır. Uzun budananlar taşıma tellerine
bağlanırlar. Birkaç yıl içerisinde taşıma tellerine yatırılan sürgün sayısı 4'e
çıkarılır. Bunların dibine yakın yerlerde iki göze budanmış 3-4 yedek çubuk
bırakılır. Tele yatırılmış olan ürün çubuklarından ve yedeklerden çıkanlar
uzayınca ortadan geçen bağlama teline bağlanır.
4.2.4. Çift T Terbiye Şekli
Avustralya sistemine benzemektedir. Bu sistemde Avustralya sisteminde en
üstte bulunan bir bağlama teli yerine 1,20 m aralıklı 2 sürgün bağlama teli
vardır. Direk üzerindeki 2 çapraz desteğin görünüşü nedeniyle çift T olarak
isimlendirilmiştir.
Bu sistemde sürgünler sağa sola açılarak geliştiğinden güneşlenme daha
fazla olmakta, sürgün bağlama işçiliği de azalmaktadır.
Şekil 29. Çift T Terbiye Şekli
4.2.5. Büyük T Terbiye Şekli
Büyük T terbiye şekli yerden 1,60 m yükseklikte ve 1,20 m aralıklı 2 taşıma teli
bulunmaktadır. Bunun için yerden 1,60 m yükseklikte bir direğe ve buna
tutturulan 1,20 m uzunluğunda çapraz demir veya ağaç desteğe ihtiyaç vardır.
Bu sistemde ayrıca sürgün bağlama teli yoktur. Böylece 15-18 gözden
budanmış ve taşıma tellerine yatırılmış ürün çubukları ve yedeklerden çıkan
sürgünler geniş bir alana yayılarak güneşlenme ve havalandırılmaları
arttırılmıştır. Direk ve çaprazın görünüşü nedeniyle bu şekle Büyük T ismi
verilmiştir.
Bu sistemin teşkil edilmesi Avustralya sisteminde olduğu gibidir.
Şekil 30. Büyük T Terbiye Şekli
4.3. Budama
Bağda istenen terbiye şeklini oluşturduktan sonra bu şeklin devamlılığının
sağlanması, omcaların iyi gelişmesi, bol kaliteli ürün vermesi ve toprak işleme,
hastalıklara karşı mücadele gibi kültürel işlemlerin daha kolay yapılabilmesi için
bağları her yıl budamamız gerekmektedir. Budama ile omca üzerinde dengeli
dağılım sağlanır.
Budama, kış budaması ve yeşil budama olmak üzere ikiye ayrılır.
4.3.1. Kış Budaması
Kış budaması sonbaharda yaprak dökümünden ertesi ilkbaharda gözler
uyanıncaya kadar yapılır.
Kışı ılık geçen yörelerde budama erken yapılırsa bağlar daha çabuk
uyanacağından mahsul erken olgunlaşır. Kışı sert geçen yörelerde ise Şubat
ayındaki soğuk ve donlu havalar geçtikten sonra budamanın yapılması tavsiye
olunur.
Ege ve Marmara Bölgelerinde bazı yerlerde bahar işini azaltmak için kışa
girerken bağlarda aralama yapılmaktadır.
Kış budaması yaparken bazı kurallar göz önünde bulundurulmalıdır.
Bunlar,
1.Budamanın asma üzerinde zayıflatıcı veya gelişmeyi durdurucu etkisi
vardır. Sert budama asma kapasitesini azaltır. Çünkü hafif budamaya göre
daha az yaprak alanı oluşmaktadır. Yaprak alanının azlığı nedeniyle asma
yeterli besin depo edemez.
2.Bağlarda gelişmeyi geriletmeyecek fakat kaliteli ürün alabilecek ölçüde
budama yapılmalıdır. Bunu gerçekleştirmenin pratik yolu 1 yıllık sürgünlerin
gelişme durumuna bakmaktır. Omcalarda gelişme gerilemişse daha az göz,
sürgünler aşırı uzamış kalınlaşmışsa ve gövdeden oburlar çıkmışsa fazla göz
bırakılmalıdır.
3.Omcaların şeklinin bozulmaması ve üzerinde mahsulün dengeli dağılması
için kalın çubuklar üzerinde incelere göre daha fazla göz bırakılmalıdır.
4.Telli terbiye sistemi uygulanan bağlarda terbiye şekli oluşuncaya kadar
ürün almayı düşünmemeli, bağın ilk ürün yılında ise mahsul seyreltilerek
denge sağlanmalıdır.
Şekil 31. Kısa Budama
Şekil 32. Karışık budama
Omca üzerinde bırakılan çubukların uzunluklarına göre budama kısa ve karışık
olmak üzere ikiye ayrılır. Goble ve kordon şeklinde olduğu gibi çubukların 2-4
gözden budanmasına kısa, Ege Bölgesi çekirdeksiz üzüm bağlarında olduğu gibi
bir kısa (2 göz), bir uzun (8-16 göz) budamaya karışık budama denir.
4.3.2. Yeşil Budama
Asmaların yapraklı olduğu dönemlerde yapılan budamalara yeşil budama veya
yaz budaması denir. Yeşil budama ürün kalitesini artırmak, boyuna büyümeyi
engellemek, sürgünlerin odunlaşmasını sağlamak, omcanın iç kısımlarının
havalanmasını sağlamak amacıyla yapılır. Yeşil budama filiz alma, koltuk alma,
uç alma, salkım seyreltmesi ve yaprak alma şeklinde uygulanır.
a) Filiz (Obur) Alma
Omca üzerinde lüzumsuz bulduğumuz yeşil, verimsiz filizlerin koparılması
işlemidir. Bu şekilde omcanın geriye kalan verimli sürgünleri daha iyi gelişir.
Fazla obur dal oluşumu omcanın sert budandığını ya da gereğinden fazla azotlu
gübreleme veya sulama yapıldığını gösterir. Filiz alma, yaz sürgünleri üzerinde
salkımlar görülünce yapılmalıdır. Yalnız don tehlikesi olan yerlerde filiz alma bu
tehlikeyi atlattıktan sonra yapılmalıdır.
b) Koltuk Alma
Ana sürgünün yaprak koltuklarındaki gözlerden oluşan yeni sürgünlerin
koparılmasıdır. Dengeli budanmış bağlarda sorun yaratacak kadar koltuklar
oluşmaz. Kuvvetli koltuk gelişen bağlarda omcaların havalanmasını temin için
zaman zaman koltukların alınması gerekebilir. Bunun dışında işçiliği arttırdığı
ve omcanın beslenmesine katkıda bulunduğu için koltuklar bırakılabilir.
c) Uç Alma
Gelişme döneminde sürgün ucunun belirli bir kısmının koparılması
işlemidir. Terbiye şekillerinin oluşturulması sırasında çok uygulanan bir
işlemdir. Rüzgarlı yerlerde sürgünlerin kırılmasını önlemek, hızlı gelişmeyi
frenlemek, tane tutumunu arttırmak amacıyla yapılır.
d) Salkım Seyreltmesi
Çiçeklenmeden önce salkımların bir kısmının koparılması veya çiçeklenmeden
hemen sonra salkımların uçlarının veya bazı çilkimlerinin koparılması
işlemidir. Ürün kalitesini artırmak amacıyla sofralık çeşitler için önerilmektedir.
e) Yaprak Alma
Güneşlenmenin yeterli olmadığı, sık dikildiği ve hızlı geliştiği için bağların
havalanmasının ve hastalık kontrolünün zor olduğu yörelerde salkımların
etrafındaki veya omcaların iç kısımlarındaki bazı olgun yaprakların
koparılmasıdır.
f) Bilezik Alma
Asmanın gövde, kol ve dalları üzerinde 3-4 mm genişliğinde çepeçevre kabuk
dokusunun kesilmesidir. Amaç meyve tutumunu artırmak, tanenin irileşmesini
sağlamaktır.
5-BAĞCILIKTA BAKIM İŞLERİ
Verim çağına gelmiş, terbiye şekilleri oluşturulmuş olan bağlarımızdan düzenli
ve kaliteli ürün alabilmemiz için bağların yıllık bakımlarının düzenli olarak
yapılması gerekmektedir.
Bağlarda bakım işlerini şu başlıklar altında toplayabiliriz.
1. Bağlarda kış budaması
2. Bağlarda toprak işleme
3. Bağlarda gübreleme
4. Bağlarda sulama
5. Bağlarda yaz budaması
6. Bağlarda mücadele
Kış ve yaz budamalarını önceki derste görmüştük. Mücadeleyi ise ayrı bir ders
olarak ileride göreceğiz.
5.1. Bağlarda Toprak İşleme
Bağ topraklarını işlememizdeki amaç, yabancı otların yok edilmesi ve bağ
toprağının iyi bir şekilde havalanmasının sağlanmasıdır. Yabancı otlar asma için
gerekli olan topraktaki besin maddelerini ve suyu sömürdüğü gibi bazı
zararlıların da konukçularıdır. Aynı zamanda bağ içinde nispi rutubeti
yükselterek mantari hastalıkların bağlarda etkili olmasına neden olur.
Bağ bozumundan sonra bağlarda 20-25 cm derinliğinde bir sonbahar toprak
işlemesi yapılmalıdır. Bu işleme ile hasatta çiğnenen toprağın kabartılarak kış
yağışlarından azami faydanın sağlanmasına çalışılır. İlkbahardaki toprak
işlemesindeki amaç ise yabani otların yok edilmesi ve toprağın kabartılmasıdır.
Genç bağlarda ilkbahar toprak işlemesi ile beraber boğaz köklerinin
temizlenmesinde de yarar vardır. Yaz aylarında bağın otlanma durumuna göre
birkaç kez çapalama yapılmalıdır.
Bağlarda yabancı otlarla mücadele için hububat tarlalarında olduğu gibi bazı
ilaçlar kullanılmaktadır. Ot öldürücü ilaçların kimyasal yapıları nedeniyle etkileri
değişiktir. Bazıları belirli otları öldürüp bir kısmına etkili değildir. Bazı yabancı
otlar seneliktir. Ayrık, kanyaş gibi bazıları ise çok seneliktir. Yıllık otlara karşı
ilaç atılmadan önce, bağlarda daha tomurcuklar uyanmadan (çoğu yerde Mart
sonunda) toprak iyi bir şekilde işlenir ve düzlenir. Sonra toprak üzerine
triazinlerden sinazin dekara 1-1.5 kg atılır. Ayrık ve Kanyaşın toprak altında
yumruları olduğundan, yukarıda anlatılan ilaçlama bunlar için yeterli olmaz.
Ayrık ve Kanyaşı yok etmek için Aminotriazol, Gramaxone, Raundup gibi
sistemik etkili ilaçlar ilkbaharda bağda ayrık ve kanyaş görülünce sadece bu
otlara ilaç değecek şekilde üzerine atılır. Bu ilaçlar asma yapraklarına da zarar
vereceğinden yapraklara hiç değdirilmemelidir.
5.2. Bağlarda Gübreleme
Asmanın topraktan kaldırdığı bitki besin maddelerini tekrar toprağa vermeğe
gübreleme demekteyiz. Bütün canlılarda olduğu gibi asma da yaşamını
sürdürmesi, gelişmesi ve mahsul vermesi için gerekli olan gıda maddelerini
ham olarak su ile birlikte topraktan alır. Yıllar geçtikçe toprakta mevcut olan
maddeler gittikçe azalacağından yerine yenileri ilave edilmezse gelişme
yavaşlar ve mahsul de düşer. İşte bu sebepten bağlarda iyi gelişmeyi sağlamak
ve yeterli mahsul alabilmek için topraktan kaldırılan gıda maddelerini yeniden
toprağa ilave etmek gereklidir.
Burada şu noktayı belirtmek yararlı olacaktır. Asma kökleri geniş alanlara ve
toprakta derinliğine kolayca yayılan özelliğe sahiptir. İlkbaharın başlangıcından
sonbahar ortalarına kadar uzun bir süre gelişmesini sürdürür ve bu geniş
zaman içerisinde topraktan gıda maddelerini alır. Bu sebeplerden diğer meyve
türlerine nazaran daha az verimli topraklarda dahi yetişebilir. Her ne kadar
daha geniş adaptasyon kabiliyetine sahipse de topraktan kaldırdığı maddeleri
tekrar ilave etmediğimiz takdirde bağda gıda noksanlığından ötürü arazlar
görülmeye başlar. Bu nedenle toprakta eksilen maddelerin ilavesi maksadıyla
gübreleme yapmak mecburiyeti vardır.
Şekil 33. Bağların gübrelenmesi.
5.2.1. Bağlara Verilecek Gübre Miktarının Tespiti
Bağlara verilecek gübre miktarının tespiti çok fazla faktöre bağlı olan ve
önceden bazı tahlilleri gerektiren bir işlemdir. Her bölgede hatta her bağda
ihtiyaç duyulan mineral ve organik madde miktarını ayrı ayrı tespit etmek,
daha sonra gübreleme tatbikatına geçmek en isabetli yoldur. Zira bir gıda
maddesinin toprakta azlığı veya fazlalığı diğer gıda maddelerinin bitki
tarafından alınmasına da etkili olabilir. Tek yönlü yapılan gübrelemeler bu
yüzden bazen faydadan çok zarar verebilir. Kullanılacak gübre miktarı ve
cinsini önermeden önce :
1. Bağ toprağının kimyasal analizi;
2. Asmanın gelişme ve mahsuldarlık durumunun incelenmesi,
3. Mukayeseli tarla denemeleri,
4. Yaprak analizleri,
5. Asmanın her yıl topraktan kaldırdığı gıda maddelerinin miktarı ve toprağın
bu maddelerce zenginliği gibi unsurların incelenmesi, bunların sonuçlarına göre
hareket edilmesi zorunludur. Bu işlemler bütün bağ bölgeleri için yapılarak
hangi gıda maddelerinin nerede ve ne miktarda kullanıldığı ve hangilerinin
eksik olduğu saptanır. Bugüne kadar yurdumuzda da böyle çalışmalar yapılmış
ve bağ bölgelerimiz için gerekli gübre cinsi ve miktarı ile ilgili genel tavsiyeler
yapılmıştır. Bu çalışmaların ışığı altında bölgelere göre tavsiye edilen azot,
fosfor ve potasyum miktarları aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
B Ö L G E
Tavsiye Edilen Gübre
Miktarı Saf Madde
( Kg./Dekar )
TRAKYA ve
MARMARA
( N )
AZOT
( P2O3 )
FOSFOR
( K2O )
POTASYUM
Bağ (kuru) 5-7 4-6 4-5
Bağ (sulu) 8-10 5- 5-7
KARADENİZ
Bağ (kuru) 5-6 4-5 4-5
Bağ (sulu) 6-8 4-6 5-7
ORTA ANADOLU
Bağ (kuru) 5-7 4-6 -
Bağ (sulu) 8-10 5-7 -
GÜNEYDOĞU
ANADOLU
Bağ (kuru) 5-7 4-6 -
Bağ (sulu) 8-10 5-7 -
DOĞU ANADOLU
Bağ (kuru) 5-7 4-6 -
Bağ (sulu) 6-8 5-7 -
EGE
Bağ (kuru) 6-8 5-6 -
Bağ (sulu) 10-12 6-8 5-7
GÖLLER BÖLGESİ
Bağ (kuru) 6-8 5-6 -
Bağ (sulu) 8-10 5-7 -
AKDENİZ
Bağ (kuru) 5-7 4-6 4-5
Bağ (sulu) 8-10 5-7 5-7
Çizelge 1. Bölgelere göre tavsiye edilen saf makro element miktarları.
Saf madde olarak verilmiş bulunan bu rakamlar ve piyasada mevcut ticari
gübrelerin ihtiva ettiği esas madde göz önünde bulundurularak bağlara
verilecek gübre miktarı hesaplanır.
Eğer bağlardaki gıda ihtiyacı çiftlik gübresi kullanılarak giderilecekse (ki çiftlik
gübresi toprağı organik maddece zenginleştirir ve yapısını düzeltir), üç yılda bir
dekara 3-5 ton yanmış gübre sonbaharda verilmeli ve hemen toprağa
karıştırılmalıdır.
5.2.2. Gübrenin Verilme Zamanı
Bağlara verilecek ahır gübresi sonbaharda verilmeli ve toprak derince
sürülmelidir. Potaslı ve fosforlu gübreler ise yine sonbaharda derine ve sıra
arasına verilmelidir.
Azotlu gübrelemede ise; verilecek gübre miktarı en az 2-3 defada vermeliyiz.
Gözler uyanmadan önce bir kısmı, ben düşme dönemine kadar ise kalan kısmı
verilmelidir. Geç zamanlarda verilecek azotlu gübreler büyümeyi
hızlandıracağından sürgünlerin pişkinleşmesini önler ve kışın bağların
soğuklardan zarar görmesine neden olur.
5.3. Bağlarda Sulama
Yurdumuzda bağların ekseriyeti yamaç arazilerde ve sulama suyunun
bulunmadığı yerlerde kurulmuş durumdadır. Birçok yerde sulamaya ihtiyaç
bulunsa bile bu mümkün olmadığından birim alandan elde edilen ürün de düşük
olmaktadır.
Her ne kadar yıllık yağış toplamı 500 mm civarında olan yerlerde sulanmadan
da bağcılık yapılabileceği daha önce bir vesile ile belirtilmişse de Akdeniz gibi
yağışın çoğunluğunun sadece kış aylarında düştüğü, ilkbahar ve yazın çok
kurak geçtiği yerlerde imkan bulunursa bağların sulanması gereklidir. Özellikle
Ege Bölgesi’ndeki taban arazide kurulmuş ve uzun budama uygulanan
çekirdeksiz bağlarında iyi ürün alabilmek için bağlar zaman zaman
sulanmalıdır.
Asmanın kökleri, derin ve gevşek topraklarda 4-6 m derinliğe kadar gitmekle
beraber bağ bölgelerimizde köklerin çoğunluğu 60-100 cm derinlikte yayılırlar.
Hızlı gelişme devresi olan Mayıs-Haziran aylarıyla, salkımlara ben düşme
zamanında (Temmuz ayı) kök Bölgesi’nde yeterli su bulunmadığı hallerde
omcaların gelişmesi yavaşlar, yapraklar pörsür ve renkleri solar. Salkımlardaki
taneler normal iriliklerini alamaz ve rengi matlaşır, üzerlerinde güneş yanıkları
artar. Böyle durumlarla karşılaşınca bağın suya ihtiyacı olduğu anlaşılmalıdır.
Yurdumuzda bağlarda sulama çoğunlukla karık yöntemiyle yapılmaktadır.
Karıklar açılmadan önce arazi tesviye edilmeli sonra sıra aralarına karıklar
açılmalıdır. (Sıra arası geniş ise 2 karık yapılır.) Arazide fazla meyil varsa
karıkların önüne yer yer set yaparak suyun hızlı akışı önlenebilir.
Sulamada nehir, dere veya yer altı suyu kullanılabilir. Kuyu suyu kullanılıyorsa
havuz vs. gibi bir yerde bir süre dinlendirilmesi yararlıdır. Sulama suyu fazla
tuzlu, kireçli olmamalı, sanayi artıkları ihtiva etmemelidir.
Bağa verilecek su miktarı iklime, toprağa ve çeşide göre değişiklik gösterir.
Toprağın üstten 60-70 cm’lik bölümü suya doymalıdır. Bunu anlayabilmek
üzere sulama yapıldıktan hemen sonra bir demir çubuk toprağa batırılmalı ve
rahatça ilerlediği derinlik suyun işleme seviyesi olarak kabul edilmelidir. Karığın
suyla doldurularak suyun sıra sonuna ulaşması da verilecek su miktarının
yeterliliğinin tespitinde bir ölçü olarak kullanılmaktadır. Normal yapıdaki bir
dekar bağın toprağının 60 cm derinlikte sulanması için takriben 100 ton suya
ihtiyaç bulunmaktadır.
6- BAĞCILIKTA HASAT VE AMBALAJLAMA
Bu dersimize kadar bağı nasıl tesis edeceğimizi, aşılamayı, uygulayacağımız
terbiye şeklini nasıl oluşturacağımızı ve budamayı ne şekil yapacağımızı
gördük. Şimdi de bağ yetiştiricileri için en önemli konu olan hasat işine geldik.
Çünkü hasat sizler için bütün yıl sarf ettiğiniz emeğin ve masrafın karşılığının
alınması zamanı demektir.
Üzümler olgunluklarını omca üzerinde tamamlamalarından sonra hasat
edilmelidir. Zira hasattan sonra olgunlaşma devam etmez. Hasadın da belli
bazı kurallara uygun olarak yapılması gerekmektedir.
6.1. Sofralık Üzümlerde Hasat Zamanının Tespiti
Hasat zamanı tanenin rengi, tane kabuğu kalınlığı, tane sapının rengi ve salkım
iskeletine bağlantısı, salkım iskeletinin rengi, tane etinin sertlik, yumuşaklık,
gevreklik ve liflilik durumu ile çekirdekten ayrılıp ayrılmama hali ve üzümün
şırasında bulunan kuru madde ve asit miktarı ile bunların birbirine oranı (buna
olgunluk indisi denir), ile üzümün lezzet durumu göz önünde bulundurularak
saptanmaktadır.
Üzümün şırasında % kuru madde refraktometre denilen aletle, asit miktarı da
titrasyon yoluyla tartarik asit cinsinden kolayca saptanabilmektedir.
Refraktometre ile kuru madde, salkımın orta kısmındaki taneleri sıkarak çıkan
meyve suyunu, refraktometre prizmasına damlatmak ve okuma yapmak
suretiyle tespit edilir.
Herhangi bir bölgede ya da bir çeşitte, birkaç yıl doğru bir şekilde olgunluk
indisi tespiti yapıldıktan sonra, her yıl tayine gerek kalmadan bu oran için
gerekli kuru madde miktarına ulaşıldığında üzümün olgunlaştığına karar
verilerek hasada başlanabilir. Bunun tayin imkanı yoksa, üzümün görüntüsü,
çeşide has bir renk kazanması ve tanenin tadılması suretiyle hasada karar
verilebilmektedir.
6.2. Sofralık Üzümlerin Hasat ve Ambalajlanması
Genellikle taze olarak tüketilen sofralık üzümlerin hasadı güney illerimizde
Haziran ayında erkenci tabir edilen üzüm çeşitleriyle başlar. Ekim ayı sonuna
kadar orta mevsim daha sonra ise son turfanda üzüm çeşitleri ile devam eder.
Sofralık üzümler kurutmalık ya da şaraplık üzümler gibi bir defada değil, birkaç
defada (ortalama bir hafta aralıklarla) hasat edilirler. Sofralık üzümlerin
pazarda yüksek fiyatla satılabilmeleri için görünüşlerinin alıcıyı çekmesi ve
yemeklik özelliklerinin iyi olması gerekmektedir. Bunu sağlamak için de hasat
sırasında uyulması gereken kurallar bulunmaktadır.
Hasadına karar verilen üzümler çekme, serpet, çakı ve sivri uçlu makaslar
kullanarak kesilirler. Toplayıcı, tanenin pusunu silmemek için salkımı avuç içine
almamalı sapından tutarak kesmelidir. Sivri uçlu makas yardımıyla çürük ve
yeşil tane gibi istenmeyen kısımlar temizlendikten sonra toplama kabına sap
kısmı yukarıya gelecek şekilde konmalıdır. Hasat; üründe su kaybını ve
dolayısıyla ağırlık kaybını önlemek için günün serin saatlerinde yapılmalı,
kasalar mümkün olduğunca gölgede tutulmalıdır.
Şekil 34. Sofralık üzümlerin ambalajlanması
Hasadı yapılan üzümlerin bozulmadan pazara nakledilmesi gerekmektedir. Bu
iş için özel kaplar kullanılmaktadır. Bu kaplara ambalaj kabı, yapılan işleme de
ambalajlama denir. Üzüm ambalajlamada tahta, oluklu mukavva vb.
malzemeden yapılmış ambalaj kapları kullanılmaktadır. Tahta kasaların kasa
tabanı ve kenarları kağıtla kaplanmalıdır. Kasa doldurulduktan sonra üzeri kağıt
ya da naylon örtü ile kaplanır. Kasanın köşe tahtalarından ip geçirilerek
sabitlenir.
Ambalaj işi çok önemlidir. Zira iyi ambalaj yapılmış üzüm yarı yarıya satılmış
demektir. Bunun için ambalaj kapları gösterişli, hafif olmalı ve ucuza mal
edilmelidir. Ayrıca ambalaj edilen üzüm, kabın her yerinde aynı kalitede
olmalıdır.
6.3. Şaraplık-Şıralık Üzümlerin Hasadı
Ülkemizde şaraplık üzümlerin alımı Tekel ve özel şarap işletmeleri tarafından
yapılmaktadır. Şaraplık üzümler 10.5-12.5 bome dereceleri arasında, kanyaklık
üzümler 9 bome derecesinde hasat edilir. Şarap işletmeleri çeşitler ve yöreler
itibariyle kampanya dönemleri tespit ederek bağcılara standart ölçülerde plastik
kasalar dağıtmaktadır.
Şaraplık üzümlerin hasadında uygun olgunluğun yanında şıra randımanı önemli
olmaktadır. Bu nedenle hasat esnasında üzümler taneleri dökülmeden ve
ezilmeden toplanmalıdır. Hasat edilen üzümlerin uzak mesafelerden dökme
olarak taşınması şarap kalitesini olumsuz etkilemektedir.
Hasat edilen üzümler plastik kasalara konularak alım yerlerine götürülmekte,
buralarda preslenerek şaraba işlenmektedir.
7-ÜZÜMLERİN MUHAFAZASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ
7.1. Sofralık Üzümlerin Muhafazası
Bazı sofralık üzüm çeşitleri soğuk hava depolarında bir süre muhafaza
edildikten sonra daha yüksek fiyatlarla pazara sunulmaktadır. Müşküle,
Alphonse Lavallée, Hafızali, Erenköy Beyazı, İri Kara, Kozak Siyahı, Emperor,
Amasya Siyahı, Almeria, Ribol ve Palieri gibi genellikle orta veya geç mevsimde
olgunlaşan, tane kabuk kalınlığı nispeten daha fazla ve tane sap bağlantıları
daha güçlü olan çeşitler soğukta muhafazaya uygundur.
Muhafaza edilecek sofralık üzümler de tam yeme olumuna geldiklerinde hasat
edilmelidirler. Üzümler –1 ve +1 oC’ ler arasında muhafaza edilebilirler. –1 o C’
nin altındaki sıcaklıklarda üzümler donabileceği için dikkatli olunmalıdır.
Tanelerden meydana gelebilecek su kaybını en aza indirmek için ortamın nispi
nem oranı %95’e kadar çıkarılabilir.
Şekil 35. Sofralık üzümlerin muhafazası
Sofralık üzümlerin muhafazasını diğer meyve türlerinin muhafazasından ayıran
en önemli özellik muhafaza süresince yapılan kükürtdioksit gazı ile
fümigasyondur. Fümigasyon yapılmadığı takdirde üzümlerde düşük
sıcaklıklarda bile özellikle Kurşuni Küf hastalığından dolayı çürümeler meydana
gelebilir.
Kükürtdioksit ile fümigasyon başlıca iki şekilde gerçekleştirilmektedir. Birinci
yöntemde içerisinde basınçla sıvı hale getirilmiş kükürtdioksit bulunan çelik bir
tüpten oda içerisine gaz verilmektedir. Plastik bir hortum yardımıyla fanların
önüne verilen gaz oda içerisinde dolaştırıldıktan sonra havalandırma yapılarak
dışarı atılmaktadır. Hastalık gelişiminin önlenmesi için başlangıçta yapılan
fümigasyonun 7-10 gün aralıklarla tekrarlanması gerekmektedir. Hasattan
sonra yapılan ilk fümigasyonda oda içerisinde %1 konsantrasyonda
kükürtdioksit gazı bulunmasını sağlayacak şekilde 20 dakika süre ile yapılan
fümigasyon yeterli olmaktadır. Daha sonra yapılan fümigasyonlarda ise doz
%0.25’e düşürülmekte, süre ise 30 dakikaya çıkarılmaktadır. Odaya verilecek
kükürtdioksit gazının miktarı bir formül yardımıyla hesaplanmakla birlikte %
1’lik dozda fümigasyon için kasalar ve soğutma ekipmanı hariç serbest oda
hacminin m3‘üne 28 g kükürtdioksit gazı verilmektedir.
Diğer bir yöntem kapalı ambalaj içerisinde muhafaza boyunca kükürtdioksit
gazı yayan üzüm koruyucu kağıtların kullanılmasıdır. Polietilen bir ambalaj
içerisinde bulunan üzümlerin üzerine üzüm koruyucu kağıtlar konduktan sonra
ambalajlar kapatılarak soğuk hava deposuna konmaktadır. Burada dikkat
edilecek nokta, üzüm koruyucu kâğıdın direk üzümlerle temasını önlemek için
araya kağıt konması ve üzüm koruyucu kağıdın kahverengi yüzünün üzümlere
bakmasıdır.
Şekil 36. Üzüm koruyucu kağıtlarla birlikte ambalajlanmış üzümler
7.2. Üzümlerin Kurutulması
Üzümü değerlendirme yöntemlerinden birisi de kurutularak saklanmasıdır.
Ülkemizde bu amaçla geniş ölçüde ve ticari anlamda çekirdeksiz ve çekirdekli
kurutmalık üzüm yetiştiriciliği yapılmaktadır. Kurutulan üzümler çerezlik olarak
ve sanayide kullanılmaktadır.
Kurutmalık üzümlerden elde edilecek kuru üzüm verimi ve kalitesi açısından
hasat zamanının doğru seçilmesi çok önemlidir. Bunun için hasat, yaş üzüm
şırasında şeker oranı en yüksek seviyede olduğu zaman yapılmalıdır.
Hasat olgunluğuna gelen üzümler toplayıcılar tarafından uygun kesici aletlerle
tanelenmeden kesilip alınır ve toplama kaplarına konur.
Kurutma işlemi doğal olarak ve bandırma yapılarak iki şekilde olmaktadır.
Doğal kurutma yöntemi genellikle siyah renkli çekirdekli üzüm çeşitlerinde
kullanılmaktadır. Bu yöntemde hasadı yapılan üzümler bağda bol güneş gören
yerlere toprak üzerine serilmekte veya salkımlar ipe dizilerek bağdaki
çardaklarda veya sundurma altlarında gölgede kurutulmaktadır.
Gerek çekirdekli ve gerekse çekirdeksiz beyaz çeşitler bandırma yöntemi
kullanılarak kurutulmaktadır. Bandırmada amaç üzüm tanesi üzerindeki mumsu
pus tabakasının uzaklaştırılıp ve bir miktar çatlama sağlayarak tanenin su
kaybını hızlandırmak suretiyle kurumanın çabuklaştırılması ve iyi bir renk elde
edilmesidir.
Bandırma sıvısı olarak potasa denilen potasyum karbonat ile buna zeytinyağı
ilave edilmiş şekli bazen de küllü su-zeytinyağı karışımı kullanılmaktadır.
Bandırma işlemine tabi tutulan üzümler toprak, kağıt, beton veya tel sergi
yerlerinde kurutulmaktadır.
Şekil 37. Kurutmalık üzümlerde bandırma işlemi
Şekil 38. Sergi yerinde üzümlerin kurutulması
7.3. Pekmez Yapımı
Türkiye’de pekmez üretimi geleneksel olarak binlerce yıllık bir geçmişe sahiptir.
Üretim daha fazla aile işletmeciliği şeklinde yapılmaktadır. Eskiden beri halk
arasında pekmezin insan sağlığı üzerinde olumlu etkileri olduğuna
inanılmaktadır.
Bir kg pekmez; bomesi 11, şıra randımanı %70 olan 5-6 kg üzümden
üretilmektedir.
7.3.1. Ev Koşullarında Üretim
Pekmezlik üzümler çeşitli şekillerde sıkılır ve şırası elde edilir. Bu şıra üzerinde
ekşiliği giderme işlemi uygulanır. Ekşiliği giderme ve durultma genel olarak
%50-90 kireç içeren pekmez toprağı kullanılarak yapılmaktadır. Şıraya pekmez
toprağının katılmasının nedeni, şırayı durultmak, süzmeyi kolaylaştırmak ve
şıra ekşiliğini azaltmaktır.
Kestirme işlemi; presten alınan şıra 50-60 °C’ de 10-15 dakika kaynatılıp,
pekmez toprağı ilave edilerek yapılmaktadır. Şıraya katılacak toprak miktarı
100 kg üzüm şırasına 1-5 kg arasında değişmektedir.
Kestirilen şıra dinlendirme kaplarında en az 4-5 saat durulması için bekletilir.
Bu süre sonunda kabın dibinde tortu oluşur. Şıranın berrak kısmı sifon
yapılarak alınır. Berrak şıra hemen kaynatma kazanlarına boşaltılır.
Şekil 39. Pekmez Toprağının Hazırlanması
Kaynatma işlemi açık yayvan kaplarda yapıldığı gibi, vakum kazanlarında daha
düşük ısıda koyulaştırma işlemi ile açık renkli pekmez üretilebilir.
Kaynatma kazanında şıra kaynamaya başlayınca köpük oluşur. Bu köpükler
kepçe ile alınır. Kaynama ilerledikçe şıra üstü gittikçe kızaran köpükler bağlar,
şıra içten içe kızarır. Daha sonra şıra göz göz olarak kaynar ve kendine has
pekmez kokusunu yayar. Bu gözlemler sonucunda pekmezin kıvama geldiği
anlaşılabilir.
Şekil 40. Pekmezin kıvama geldiği an
Pekmez toprağıyla ekşiliği giderilen, 50-60 °C’de 10-15 dakika kestirilip,
tortusundan ayrılan şıranın ateşte kaynatılmasıyla elde edilen ürüne tatlı
cıvık pekmez denir.
Diğer bir usulde pekmeze işlenecek şıra güneş altında geniş yayvan kaplarda
suyu uçurularak koyulaştırılarak günbalı denen pekmez elde edilmektedir.
Türkiye’de piyasadaki katı pekmezler ise tatlı cıvık pekmeze maya katılarak ve
devamlı karıştırmak suretiyle hava emdirilip ağartılması sağlanarak elde edilir.
Katı Pekmez: Cıvık pekmez ateşten indirilerek devamlı karıştırılır. Bu arada
pekmez soğurken bir yandan pekmezin katılaşmasını sağlayacak maya
hazırlanır. 25 kg pekmez için 5 yumurta akı, 500 g pudra şekeri ve 500 g eski
pekmez katılarak pekmez devamlı savrulur. Bu şekilde rengi ağartılan pekmez
bir gün bekletilip, ertesi gün tekrar iyice karıştırılır. Elde edilen katı tatlı
pekmez ambalajlara alınır.
7.4. Pestil Yapımı
Pekmez pestil üretiminde hammadde olarak kullanılır. Tatlı cıvık pekmezler
bunun için en uygun olanlarıdır.
Pekmez üretiminde olduğu gibi elde edilen üzüm şırası durultulur ve ekşiliği
giderilir. Şıra bunun için pekmez toprağı ile kestirilir. Bu şıranın yarıdan çoğu
kaynatma kazanlarına alınır. Geri kalan ise şıra bulamacı hazırlamak üzere
ayrılır. Bulamaç için nişasta veya düşük randımanlı un kullanılır. Bulamaç
şırasına katılacak nişasta veya unun miktarı şıranın onda biri kadarıdır.
Hazırlanmış olan bulamaç diğer taraftan kaynamış olan cıvık pekmeze
karıştırılarak ilave edilir. Yayma kıvamına ulaştığında bu işleme son verilir.
Tahta kerevet veya kaput bezi üzerine ince bir tabaka olarak yayılır. Bu
işlemden önce, eğer istenirse ceviz, badem pestile katılabilir. Bir gün süre ile
güneşte tutulur. Ertesi gün elle bezden ayrılır ve ipe asılarak diğer yüzeyinin de
kuruması için 1-2 saat bekletilir. Bükülgen bir yapıdaki pestil istenilen şekil ve
büyüklükte kesilir. Katlamada yapışmayı önlemek için iki tabaka arasına pudra
şekeri veya nişasta serpilir. Hazırlanan pestil nemli olmayan bir ambalaj ve
depoda muhafaza edilmelidir. .
7.5. Köfter Yapımı
Üzüm şırası pekmez toprağı ile kestirilir. Şıra duru ve berrak hale getirilir. Şıra
kaynatma kazanlarında kaynatılır, tatlılaşınca; 8 birim şıraya 1 birim iyi un
veya nişasta konur. Bunun için; şıra ateşten indirilir. Un ölçülerek başka bir
kaba konur. Üzerine kaynamış şıra yavaş yavaş karıştırılarak katılır. İçerisinde
hiç topak kalmayacak şekilde çırpılır. Lokma hamuru gibi bir hal aldıktan sonra
ölçüler şıranın hepsi karıştırılarak ateş üzerine konur. Uzun saplı kaşıkla
karıştırılarak 1 saat pişirilir. Bu arada bir miktar numune alınır, hamur kokusu
var ise kaynatma biraz daha uzatılır. İstenilen koyuluğa gelince ateşten
indirilir.
Köfter 4-5 cm yüksek kenarlı tepsilere dökülür. Güneşte 1 gün kaldıktan sonra
baklava dilimleri şeklinde bıçakla dilimlenir. Böylece 1 gün daha güneşte
bırakılır. Yavaş yavaş tepsiden çıkarılır. Alt tarafı üste gelecek şekilde güneş
altında sergilere dizilir. Bu şekilde ne az nede çok kurutulmamalıdır. Kuruma az
olursa ileride küflenir, çok kurur ise, sert olur ve ileride şekerlenme yapmaz.
Şekerlenme istenen bir özelliktir.
Bir ay kutu içerisinde kalan köfterler terlemeğe, üstünde bir nem oluşmaya
başlar. Bu zamanda kutudan çıkarılır ve birbirinden ayrılır. Sık olmayacak
şekilde tekrar kutulara konur. Aradan 1-2 ay geçince yüzeyi şekerlenir. Beyaz
bir renk alır. Bundan sonra tüketime çıkartılır.
7.6. Salamura Yaprak Üretimi
Türkiye’den son zamanlarda salamura yaprakların yurt dışına ihraç edildiği
gözlenmektedir. Bu nedenle salamura yaprak üretimi üzerinde önemle
durulması gerekmektedir. Salamura yaprak üretimi asmada gözler uyanıp
yaprak oluştuğu anda başlamaktadır.
Kış aylarında asma yapraklarından yararlanabilmek için yaprak salamurası
yapılmaktadır. Yaprak asmanın önemli bir organıdır. Salamura için kullanılacak
yaprakların büyüklüğü, rengi ve şekli üzüm çeşidine, büyüme şartlarına ve
yaprağın sürgün üzerinde yerine göre değişir. Örneğin Tekirdağ’da yetiştirilen
Yapıncak, Tokat yöresinde ise Narince üzüm çeşitlerinden çok kaliteli yaprak
salamurası üretilmektedir.
Salamura kurmak için sürgün üzerinde bulunan 4, 5 ve hatta 6. yapraklar
toplanır. Yapraklar çok fazla soldurulup, kurutulmadan salamura kaplarına
uygun bir şekilde dizilir. Daha önceden hazırlanmış olan %8-10’luk tuzlu su,
salamura kaplarına yaprakların üzerini örtecek şekilde doldurulur. Salamura
suyuna %0.2 oranında limon asidi katılmasının yararı vardır. Bundan sonra
yaprakların salamura yüzeyine çıkmaması ve hava ile temasını önlemek için bir
ağırlık ile bastırılır. Böylece yaklaşık 2 ay sonra güzel açık rengi olan salamura
yaprakları elde edilir.
8- BAĞ HASTALIK VE ZARARLILARI
Bu dersimizde daha iyi ürün elde edebilmek için, önemli bağ hastalık ve
zararlılarını tanımlayacak, bunlara karşı yapacağınız kültürel ve kimyasal
mücadele metotlarından bahsedeceğiz.
8.1.1 Bağ Küllemesi
Bağ hastalıkları arasında en fazla bilinen ve en sık görülenidir. Hastalığı bir tür
fungus (mantar) meydana getirir. Hastalık omcanın bütün yeşil organlarında
görülebilir. İlk gelişme döneminde genç yapraklarda hastalık güç farkedilir.
Yaprağın alt yüzünde yağ lekesine benzeyen, üst yüzünde renk açılması
gösteren belli belirsiz tekeler oluşur. Yaprak yaşlandıkça normal parlaklığını
kaybeder, kalınlaşıp gevrekleşir. Daha ileri dönemde yaprak yüzeyinde kirli
beyaz renkte kül serpilmiş gibi lekeler oluşur ve kenarlarından içe doğru
kıvrılır. Hastalığa erken yakalanan tane büyüyüp gelişemez, olgunluğa yakın
dönemde hastalığa yakalanırlarsa danelerin çatladığı, çekirdeklerin dışa doğru
çıktığı görülür.
Şekil 41. Külleme hastalığının asma yaprağındaki belirtileri
Şekil 42. Külleme hastalığının salkımdaki belirtisi
Çubuklar üzerindeki lekeler, yeşil dönemde iken siyahımsı, sonbaharda
odunlaşmış dönemde ise kahverengimsidir. Hastalık Türkiye'nin hemen her
yöresindeki bağ sahalarına yayılmış durumdadır. Mücadelesi yapılmadığı
zaman büyük oranda ürün kaybına yol açar ve omcayı zayıflatarak bir sonraki
yılın ürününü de etkiler.
Mücadelesi
Hastalıkla mücadelede kültürel önlemler önem taşır. Kısa budama ile
omcaların çubuk ve tomurcuk pullarında kışı geçiren mantarın zararını bir
ölçüde hafifletmiş oluruz. Omcaların havalanmasına ve güneşlenmesine imkan
veren budama şekliyle de hastalığın şiddetini azaltma şansı yaratılmış olur.
İlaçlı Mücadelesi
Külleme hastalığına karşı ülkemizdeki farklı bölgelere göre ilaçlama sayıları
değişmekle beraber, genellikle yılda iklim şartlarına bağlı olarak, 3-5
arasında olmaktadır.
Birinci İlaçlama: Çiçeklenmeden önce ve sürgünlerin 20-25 cm. boya
ulaştığı devrede yapılmalıdır.
İkinci İlaçlama: Çiçek taç yapraklarının döküldüğü ve korukların saçma
tanesi iriliğine ulaştığı devrede uygulanmalıdır.
Üçüncü İlaçlama : 3.ve diğer ilaçlamalar, kullanılan ilacın etki süresine
bağlı olarak 1 hafta ya da 10 gün aralar ile hastalığın durumuna göre
yapılmalıdır. İlaçlamalarda Tarım ve Köyişleri Bakanlığının il, ilçe ve köylerdeki
ilgili uzmanlarına danışılarak hangi ilacın kullanılacağı öğrenilmelidir. Bu
uzmanların Teknik talimatlarla dayanarak yapacağı tavsiyeler doğrultusunda
davranılmalıdır.
Bağ küllemesi ile mücadelede kükürtün yanı sıra kullanma izni olan bazı
sistemik ilaçlar kullanılabilir. Kükürt toz olarak bulunabileceği gibi suda
eriyebilir nitelikte olanlar da vardır. Toz kükürt kullanılacak ise sabah erken
saatlerde yahut akşam üzeri atılması uygundur.
Sistemik ilaçları sık sık ve birbiri ardı sıra bilinçsizce kullanmak bazı durumlarda
sakıncalı sonuçlar doğurabilmektedir. İlgili tarım kuruluşlarından bilgi
alınmalıdır. En iyisi bir kez sistemik ilaç kullanılmışsa arkasından gelen
ilaçlama kükürtle yapılmalı ve ilaçlamalar münavebeli sürdürülmelidir.
8.1.2. Mildiyö
Bağcılar arasında Pronos diye bilinen bir fungal (mantari) hastalıktır. Daha çok
yağışlı ve rutubetli ilkbahar ve yaz başlangıcında dikkati çeker. Kurak
bölgelerde ve yörelerde pek görülmez. Ülkemizde, külleme hastalığı gibi her yıl
görülen bir hastalık değildir. Ancak görüldüğü yıllarda ve yerlerde mücadelesi
yapılmazsa çok büyük ürün kayıplarına yol açar. Asmanın her türlü yeşil
organını (yaprak, sürgün, salkım, sülük) hastalandırabilir. Sürgünler 25 cm
boya ulaşınca hastalık önce yapraklarda dikkati çeker. Başlangıçta yaprak bir
yağ lekesi görünümünde olan lekelerin bir süre sonra alt yüzünde beyaz bir küf
örtüsüyle kaplandığı görülür. Bu kısımlarda yaprak rengi sarımtıraktır. Lekeler
zaman geçtikçe büyür orta kısımları kızarır kurur ve dökülür. Sürgünler de
bazen hastalığa yakalanır. Hastalık şiddetli olursa sürgünleri kurutabilir.
Çiçek salkımlarının hastalığa yakalanmaları sıkça görülür. Böyle çiçek
salkımları bembeyaz bir küf örtüsüyle kaplanır ve sonuçta kururlar. Daneler
ise külleme hastalığında olduğu gibi çatlamaz sadece suyu çekilir, buruşur ve
adeta meşinleşir.
Mücadelesi
Kültürel Önlemler
Özellikle hastalığın art arda görüldüğü yıllarda ve yerlerde yere dökülmüş
hastalıklı yaprakları ve omca üzerinde hastalıklı kısımları toplayıp imha etmek
bir sonraki yıl için yararlı olur.
İlaçlı Mücadele
Bugün ülkemizde bu hastalık için geliştirilmiş tahmin ve uyarı sistemi ile
uygulamaların yapıldığı bölgeler olduğu gibi klasik mücadelenin uygulandığı
yöreler de vardır. Tahmin ve uyarı sistemine ileriki sayfalarda yer verileceği için
burada klasik mücadele biçimine değinilecektir. Hangi sistem uygulanırsa
uygulansın mücadeleye hastalık görülmeden önce başlamak esastır. Bu
bakımdan genellikle sürgünler 20-25 cm. boya ulaştığında 1. ilaçlamayı
yapmak gerekir. 2. ve daha sonraki ilaçlamalar için yörede hastalığın görülüp
görülmediğine ve havanın yüksek orantılı nemli, yağışlı ve çiğli olup olmadığı
dikkate alınarak karar verilir. Hastalığın çıkışı için uygun koşullar varsa
ilaçlamalara devam edilmelidir.
Şekil 43. Mildiyö hastalığının asma yaprağındaki belirtisi
Şekil 44. Mildiyö hastalığının çiçek salkımında ve tanedeki belirtisi
Bu konuda Tarım ve Köyişleri Bakanlığının kitle haberleşme araçları ile yaptığı
duyurular dikkatle izlenmelidir. Mildiyöye karşı bordo bulamacı veya ruhsatlı
diğer hazır ilaçlar koruyucu olarak kullanılabilir. İlaçlamalara nem ve yağış
devam ettiği sürece devam edilmelidir.
İlaçlamalarda dikkat edilmesi gereken husus pülverize edilen ilacın, omcanın
bütün yeşil aksamını ve özellikle de yaprakların alt ve üst yüzeylerini ince
zerreler halinde tam olarak kaplamasını sağlamaktır.
8.1.3. Bağlarda Ölü Kol Hastalığı
Bağlarda görülen fungal (mantari) hastalıklardan biridir. Omcanın bütün yeşil
kısımlarında görülebilir. Ancak daha çok sürgünlerde dikkati çektiği için, bir
sürgün hastalığı olarak bilinir. Bu yüzden bazı yörelerde sürgün kuruması
olarak da anılır. İlkbahar veya yaz başlarında sürgünler üzerinde önceleri
siyah lekecikler halinde görülür. Daha sonra da birleşip genişleyen bu lekeler
yüzeyde çatlak ve yaralar meydana getirir. Bu belirtiler sürgünlerin daha çok
dip kısımlarında ilk 5 boğuma kadar olan bölgelerde yoğunlaşır. Yapraklar ise
sararır buruşur ve parçalanır. Daneler üzerinde de yuvarlak siyah lekeler
meydana gelir. Sonbahara doğru hastalığa yakalanmış çubuklar beyazlaşarak
hastalık için çok tipik olan bir görünüm alırlar.
Şekil 45. Ölü kol hastalığının sürgün ve yapraktaki belirtisi
Şekil 46. Ölükol hastalığının salkımdaki belirtisi
Şekil 47. Ölükol hastalığına yakalanan çubukların durumu
Mücadelesi
Kültürel Önlemler
Asmalarda budama ve temizleme işleri zamanında yapılmalı hasta sürgünler
dipten kesilerek bağdan uzaklaştırılmalıdır. Budama artıkları bağın içinde
bırakılmamalı mutlaka imha edilmeli, yakılmalıdır.
İlaçlı Mücadele
Kış İlaçlaması
Budamadan sonra gözler uyanmadan hemen önce yapılmalıdır.
Yaz İlaçlamaları
1. İlaçlama: Sürgünlerin 2-3 cm boya ulaştığı devrede
2. İlaçlama: Sürgünlerin 8-10 cm boya ulaştığı devrede
3. İlaçlama: Sürgünlerin 25-30 cm boya ulaştığı devrede yapılmalıdır.
Kış ilaçlamalarında %4'lük bordo bulamacı veya ruhsatlı kışlık ilaçlar
kullanılabilir. Yaz ilaçlamalarında da yine bu hastalık için ruhsatlı ilaçlardan biri
seçilerek kullanılmalıdır.
8.1.4. Kurşuni Küf
Kurşuni küf hastalığı sadece bağda değil çok sayıda bitkide görülmektedir.
Hastalığı bir tür fungus (mantar) meydana getirir. Ilıman ve serin, yağışlı
iklimler hastalığı teşvik ederler. Hastalık daha çok üzümlerin olgunlaşma
dönemi ile birlikte ortaya çıkmaktadır. Özellikle hasadı sonbaharda olan
çeşitlerde daha da önem kazanmaktadır. Hastalıklı taneler üzerinde yuvarlak
açık kahverenginde lekeler oluşur, bu lekeler parmakla bastırılacak olursa,
kabuğun üzümün etli kısmından kolayca ayrıldığı görülür. Kurak havalarda bu
taneler kururlar. Nemli ve yağışlı havalarda ise taneler yarılır, içindeki tatlı su
dışarı çıkar, ve bunların üzerinde kurşuni renkli küf tabakası oluşur. Küf
zamanla salkımın her tarafını kaplar. Salkım güvesinin, dolunun ve kuşların yol
açtığı yaralar hastalık için kolay birer giriş yoludur. Kurşuni küf bağda, depoda
ve nakliyat sırasında üzümün kalitesini düşürür.
Şekil 48. Kurşuni küf hastalığının salkımlardaki belirtisi
Şekil 49. Taneler üzerindeki kurşuni küf belirtileri
Mücadelesi
Kültürel Önlemler
Bağlarda aşırı azotlu gübrelemeden kaçınılmalıdır. Asmalarda güneşlenme ve
havalanma iyi bir şekilde sağlanmalıdır. Salkımlarda yaralanmalara meydan
verilmemelidir. Özellikle salkım güvesi mücadelesi çok iyi gerçekleştirilmelidir.
İlaçlı Mücadele
İlk ilaçlama, tanelere ben düşme zamanında yapılmalıdır. Diğer ilaçlamalar
ilacın etki süresi bitince yinelenmelidir. Son yapılan ilaçlama ile hasat arasında
geçmesi gereken gün sayısı dikkate alınarak mücadeleye son verilmelidir. Bu
süre, ilaçların üzerindeki etiketlerinde yazmaktadır. Hasat bu süreden önce
yapılmamalıdır.
8.1.5 Bağ Kanseri
Bu hastalığı bir tür bakteri meydana getirmektedir. Bağcılık yapılan hemen her
ülkede görülen bu hastalığa ülkemizde Orta Anadolu bağlarında daha sık
rastlanmaktadır. Ege Bölgesi’nde ise soğuk ve don olaylarının fazlaca
görüldüğü kesimlerde dikkati çeker.
Bağ kanseri, fidanlıklarda, asma fidanlarının aşı yerlerinde ve köklerinde
omcalarda ise toprak üstü kısımlarında, fındık veya ceviz büyüklüğünde
tümörler şeklinde görülür. Tümörler yeni meydana geldiğinde yuvarlak,
yüzeyleri düz, renkleri açık kahverengi ve yapıları yumuşaktır. Eskidikçe
renkleri esmerleşir ve yüzeyleri çatlayarak girintili çıkıntılı bir hal alır. Adeta
karnabahar çiçeğini andırır.
Kanserle bulaşık fidanlar iyi gelişmezler ve bu fidanlarla tesis edilen bağlar
hastalıklı olur. Yıldan yıla şiddetini arttıran hastalık asmaları zayıflatır, ürün
miktarı düşer ve sonunda asmalar kurur.
Mücadelesi
Kültürel Önlemler
Fidanlık toprağının bu hastalıkla bulaşık olması en önemli husustur. Şüpheli
fidanlıklardan köklü fidan ya da aşı kalemi alınmamalıdır. Şüpheli hallerde
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ilgili kuruluşlarının tavsiyeleri doğrultusunda
dezenfekte edilmesi gerekir.
Şekil 50. Asmalarda kanser hastalığının oluşturduğu tümörler
Kanser, eğer fidanlıkta değil de bağda görülmüş ise ilaçlama ile birlikte
koruyucu önlemler almak gerekir. Hasat sonrasında Ağustos Eylül aylarında
önce tümörler bağ bıçağı ile sağlam dokuya kadar derinleşerek çıkarılır ve
temizlenir. Sonra yara yerlerine %5'lik göztaşı eriyiği sürülür daha sonra
bitkisel katranla yara yeri örtülür.
Koruyucu önlem olarak da budama, don ve dolu yaralarından olabilecek
bulaşmaları önlemek için bu gibi olaylardan hemen sonra bağlar %3'lük bordo
bulamacı ile ilaçlanmalıdır.
8.2. Bağ Zararlıları
8.2.1. Maymuncuk
Maymuncuklar genellikle siyah veya koyu kahverenkli 5-15 mm boyunda
böceklerdir. Vücutlarının üzeri yaldızla kaplı veya çizgilidir. Ağız parçaları kısa
ve geniş hortum şeklindedir. Yurdumuzda bölgelere göre zaman zaman yoğun
olarak bulunmakla beraber daha ziyade kumsal ve taban yerlerde tesis edilmiş
olan bağlarda her yıl ve yer yer görülürler.
Maymuncuk erginleri ilkbaharda gözler uyanmağa başladığı zaman kışladıkları
yerden çıkarak kabarmakta olan gözleri genç aşıları, filizleri daha sonraları
yaprakları yemek suretiyle zarar yaparlar. Yoğunlukları fazla olduğunda
gözlerin uç kısmından başlayarak taban kısmına kadar tamamen
yediklerinden, zarar yaptığı omcalar yeşermezler.
Şekil 51. Maymuncuk ergini
Böyle bir bağa uzaktan bakıldığında don vurmuş bir bağ gibi, görünür.
Maymuncuklar gözlerden başka olgun yapraklarda da beslenirler. Yaprakların
kenarlarını yarım yuvarlak şekiller meydana getirecek şekilde, damar aralarını
genişçe, muntazam sadece yaprak damarları kalacak şekilde yemek suretiyle
de zararlı olurlar.
Larvalar (kurtlar) omcaların kökleri ile beslenirler. Yoğun larva hücumuna
uğrayan omcalar kurur veya cılız kalıp verimden düşer. Özellikle yeni kurulmuş
bağlardaki zararları önemlidir.
Maymuncukların en ekonomik zararı baharda gözlerde meydana getirdikleri
zarardır. Özellikle zararlı yoğunluğu fazla ise zarar gören omcalardan o yıl ürün
almak mümkün olmaz.
Maymuncuklar kışı ergin halde toprakta, omca kabukları altında, yere düşmüş
yapraklar altında geçirirler. İlkbaharda gözler uyanmaya başlarken omcalara
tırmanarak kabaran gözleri, daha sonraları yeni çıkan yaprakları yiyerek
beslenirler. Gündüzleri omcaların dibinde, toprakta, omcanın yarık ve
çatlaklarında, kabuk altında gizlenirler. Geceleri faaliyete geçerler.
Yumurtalarını omcaların dibine veya toprak içerisine bırakırlar. 15-20 gün sonra
yumurtalardan çıkan larvalar bitki kökleri ile beslenerek gelişirler. Toprak
içerisinde yaptıkları odacıklarda pupa olurlar. Pupa dönemleri genel olarak 20-
35 gün devam eder. Çıkan erginler asma yapraklarında beslenirler. Yılda 1-1,5
döl verirler.
Mücadelesi
Bağın içinde ve çevresinde zararlının kışlayabileceği barınak yerleri yok
edilmeli, bağ otlu bırakılmamalıdır. Ayrıca zararlının omcaya yerden sürünerek
tırmanması dolayısıyla, omcaların dallarına yapışkan bir macunun çepeçevre
sürülmesi halinde gelen erginler, yakalanır ve bunlar kısa aralıklarla yapılan
kontrollerde yok edilebilir.
Erken ilkbaharda zararlının çıkması muhtemel olan zamanlarda bağlarda
gözlemler yapılmalı, zararlının kendisi veya zararı görülür görülmez ilaçlamaya
geçilmelidir. İlaçların uygulanmasında omcaların tümüyle ilaçlanmasına özen
gösterilmesi, özellikle gözlerin ve kök boğazlarının da ilaçla kaplanmış olması
gerekmektedir.
8.2.2. Bağ Salkım Güvesi
Salkım güvesi ergini küçük bir kelebektir. Kelebeğin kanat açıklığı 10-12 mm,
boyu 6 mm kadardır.
Ön kanatların zemini gri renkte, üzeri gri-mavi, kahverengi, kızılımsı sarı ve
zeytin yeşili renklerle mozaik gibi süslüdür. Arka kanatlar ise gri renkte açık
sarı, mavi parıltılıdır. Etrafı saçaklıdır. Yumurta mercimek şeklinde ve çok
küçüktür. Larva yumurtadan yeni çıktığında yaklaşık 1 mm boyundadır. Olgun
larva ise 9-10 mm boyundadır. Larvanın vücut rengi genellikle sarımsı yeşildir.
Koyu renkli üzüm çeşitlerinde beslenen larvanın rengi mor renkte olabilir.
Larvanın başı kahve renklidir. Larva her döneminde çok hareketlidir. Rahatsız
edildiğinde salgıladığı ince bir iplikle kendini yere sarkıtır.
Şekil 52. Salkım güvesinin larvasının
A)Çiçek salkımı B) Olgun tane üzerinde beslenmesi
Pupa kahve renginde ve boyu 5-7 mm' dir. Beyaz bir kokon içinde bulunur.
Salkım güvesi yurdumuz bağlarının tümünde yayılış göstermektedir. Salkım
güvesinin 1. döl larvaları salkımın tomurcuk ve çiçekleri, 2. döl larvaları
korukları 3. döl larvaları olgun taneleri delip içine girerek beslenir. Tomurcuk
çiçek veya tanede beslenen larva oradan çıkıp hemen yanındakine girerek
içinde beslenir. Bu şekilde birden fazla tanede beslenir. Bu arada beyaz renkli
salgıladığı ipliklerle taneleri birbirine birleştirir. Olgun üzümde beslenme
esnasında tanelerde sulanma başladığı için larva bir tane içinde uzun süre
kalamaz ve daha fazla yer değiştirir. Bu arada larvanın girip çıkarken deldiği
tanelerden akan şekerli su çürüklük meydana getiren mantarların çoğalması
sonucu salkımda önemli derecede zarar meydana gelir. Salkım güvesi bu
şekilde direkt olarak üründe meydana getirdiği zararla bağların en önemli ve en
ekonomik öneme haiz zararlısıdır.
Ayrıca yaş üzüm ihracatında ambalajlamada sorun olarak karşımıza çıkar.
Zarar görmüş üzümlerden yapılan şarapların da kalitesi düşük olur.
Salkım güvesi kışı omca kabuklarının altında ya da barınabileceği yerlerde pupa
halinde geçirir. İlkbaharda uygun orantılı nem ve sıcaklıkta pupalardan
kelebekler çıkar. Kelebekler gündüzleri omcanın iç kısımlarında hareketsiz
dururlar. Akşamüstü güneş battıktan sonra sıcaklığın 10°C üstünde olduğu
saatlerde uçuşmaya başlarlar. Uçuşlar gece yarısına kadar devam eder. Dişiler
yumurtalarını baharda çiçek tomurcuklarına, çiçeklere ve çiçek saplarına
bırakırlar. Bir dişi 60-70 yumurta bırakabilir. Yumurtalardan 8-10 gün sonra
larva çıkar. Yeni çıkan larva bir süre dolaştıktan sonra çiçek kılıflarını delip
tomurcuk veya çiçek kılıfı içine girer ve beslenir. Dört gömlek değiştirdikten
sonra olgun larva salgıladığı iplikçiklerle bir kokon örer ve onun içinde pupa
olur. 1. dölün yaşam süresi 35-40 gün kadardır. 2. döl larvaları korukta; 3. döl
larvaları da asmanın olgun üzüm döneminde zararlı olurlar. Bu dönemlerde
hava koşulları zararlının gelişme isteklerine daha uygun olduğundan bu döllerin
gelişme süreleri daha kısadır. Salkım güvesi genellikle yurdumuzda 3 döl verir.
Ancak hava koşulları zararlının isteklerine uygun olan bölgelerde ve yıllarda 4.
bir döl daha meydana gelebilir.
Mücadelesi
Salkım güvesi larvalarının faaliyeti için sıcaklık ve orantılı nem bakımından
omcaların iç ve alt kısımları daha uygun olduğu için salkım güvesi dişi
kelebekleri yumurtalarını iç alt kısımlardaki salkımların üzerine bırakılır. Bu
nedenle omcayı askıya almak, aralama ve uç almayı omcanın iç kısmını
havadar tutacak şekilde yapmak, bağı otlu bırakmamak, kış temizliğine önem
vermek zararlının faaliyetini azaltmak bakımından yararlıdır.
Bugün için salkım güvesi ile en etkin mücadele yöntemi kimyasal mücadeledir.
Kimyasal mücadelede en önemli husus ilaçlama zamanının iyi bilinmesidir.
Bunun için de Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı kuruluşlarda çalışan Ziraat
Mühendisleri ve Ziraat Teknisyenlerince, tahmin-uyarı yöntemi esaslarına göre
yapılan incelemeler sonucunda saptanan ilaçlama tarihleri, çeşitli araçlarla
üreticilerimize bildirilmektedir. İlaçlamalar için uyarı alındığında görevli
elemanların önerdikleri ilaçları, verilen dozlarda kullanmalıdır. Uygulamalarda
özellikle salkımların ilaçlanmasına özen gösterilmeli ve ilaçlama günün serin
saatlerinde yapılmalıdır.
8.2.3. Unlu Bit
Ergin dişi oval ve yassı biçimde, 3.5 mm uzunluğunda, 2-2,5 mm
genişliğindedir. Vücut rengi sarı veya sarımsı turuncudur. Ancak üzeri un
görünümünde beyaz mumsu tabaka ile örtülü olduğu için beyaz renkte
görünür.
Yumurta, uzunca oval şekilde ve sarı renktedir. Yumurtalar beyaz mumsu
iplikçiklerden oluşmuş yığınlar arasında kümeler halinde bulunur. Bir kümede
150-200 adet yumurta vardır.
Şekil 53. Salkım üzerinde unlu bitler
Larva açık sarı renklidir. Mumsu örtüleri yoktur. Unlu bit asmanın her tarafına
yayılarak, yaprak sürgün salkım ve gövdede zarar yapar.
Bitkinin özsuyunu emerek omcanın zayıflamasına, üründen düşmesine ve
sonunda kurumasına neden olur. Unlu bitin salgıladığı tatlımsı maddeler
çürüklük yapan mantarların gelişmesine ortam sağlar. Böylece bitki
organlarının üzerinde siyah renkli küfler oluşur. Bunlar solunuma ve bitkinin
güneş ışığından yararlanarak besin maddesi üretmesine engel olarak bitkiyi
zayıf düşürdüğü gibi meydana gelen ürün de kalitesiz olur.
Unlu bit kışı ergin, yumurta ve çeşitli larva dönemlerinde omcaların kabuk
altında, yarık ve çatlaklar arasında, kök boğazına yakın yerlerde geçirir. Mayıs
ayı sonunda kışlağı terk eden ergin ve larvalar, beslenmek üzere omcanın yeşil
kısımlarına tırmanırlar. Yaz ortalarında, taneler sulanmaya başlayınca
salkımlara geçiş başlar ve bu dönemde çoğalmaları da hızlanır.
Yumurta bırakma süresi uzundur. Bu nedenle, her zaman ergin yumurta ve
larva dönemlerine her zaman birlikte rastlamak mümkündür. Bir dişi 250-600
adet yumurta bırakabilir.
Unlu bit sıcak ve nemli yerleri seven bir zararlıdır. Bu nedenle ilkbaharda ve
yaz mevsiminde orantılı nem yüksek olduğu zaman çoğalmakta, kurak geçen
yıllarda zarar daha az olmaktadır. Bu nedenle unlu bitin zararı yıldan yıla
değişmekte ve özellikle sık dikilmiş nemli ve gölgelik bağlarda daha fazla zarar
yapmaktadır. Unlu bit yurdumuzda 2-6 döl vermektedir.
Mücadelesi
Çok su tutan taban arazide ve gölgelik yerlerde bağ tesis edilmemelidir.
Zorunlu kalındığı taktirde omcalar seyrek dikilmeli ve sürgünler
yükseltilmelidir.
Bulaşma görülen bağlarda omcaların yaprakları seyreltilmeli, salkımların
havalanması temin edilmelidir. Ayrıca kışın budama yapılırken kabuklar soyulup
yakılarak, zararlı yoğunluğunun azalması sağlanmalıdır.
Bağda unlu bite karşı kimyasal mücadele iki devrede yapılabilir. 1. devre
omcanın gövdesinde kabuklarda ıslaklık görülmeye başladığı ve unlu bitin
bitkinin yeşil kısımlarına doğru yürümeye başladığı devredir. Bu devrede
koruklar tahminen nohut büyüklüğündedir. 2. devre unlu bitin yaprak ve
salkımlara geçtiği tanelerin sulanmaya başladığı devredir.
Ancak 1. devrede zararlı birkaç omcada ve çok seyrek olarak rastlanmışsa
sadece 2. devrede ilaçlama yapılmalıdır.
İlk devrede omcaların çoğunda, bulaşma saptanırsa ve ayrıca ihraç edilen
çeşitlerde her iki devrede de ilaçlama yapmak zorunludur.
Her iki devrede de tarım teşkilatlarınca öğütlenen ilaçlar önerilen dozlarda
yazlık yağ ile karıştırılarak kullanılmalıdır. Ancak yazlık yağların kükürt ile
karışması halinde yakma yapabileceği göz önünde bulundurularak bağlarda
kükürt kullanılması gereken durumlarda unlu bite karşı yapılan uygulamalarla
kükürt uygulaması arasında en az 15- 20 gün zaman bulunmalıdır. Mecbur
kalınırsa, ilaçlar yazlık yağ karıştırılmadan kullanılmalıdır.
İlaçlamalarda gövde, sürgün ve salkımların iyice ilaçlanmasına dikkat edilmeli
ve ilaçlama kaplama şeklinde yapılmalıdır.
8.2.4. Bağ Uyuzu
Bağ yaprak uyuzunu meydana getiren zararlı, gözle görülemeyecek kadar
küçük bir akardır. Akar kışı asmanın gözlerindeki tüyler arasında, kalın ve ince
dalların çatlakları arasında ergin halde geçirir. İlk baharda taze yapraklara
geçerek beslenmeye başlar. Yaprakları alt yüzünden emer. Emgi yaptığı
yerlerde yaprak üst yüzüne doğru kabarcıklar meydana gelir. Kabarcıkların
içinde beyaz renkli tüyler meydana gelir. Dişiler bu tüylerin arasına
yumurtalarını bırakır. Yumurtalar açılınca çıkan yavrular da aynı erginler gibi
beslenerek zararlı olurlar.
Bu akar türü yılda 7-8 döl vermektedir. Bu nedenle yapraklardaki belirtiler
devamlı olarak görülür. Uygun giden havalarda bulaşmalar çok olduğu için
yaprakların üstünde, çiçek tomurcuklarında ve çiçeklerde de beslenir ve ağır
zararlar meydana gelir. Kabarcıkların içinde önceleri beyaz renkli olan tüyler
zamanla kahverengi olurlar. Yeni bulaşmalarla meydana gelen kabarcıkların
üzerindeki tüyler beyaz renklidir. Beslenme İlkbaharda gözler açılırken başlar,
geç sonbahara kadar devam eder. Zarara uğrayan yapraklar özümleme işini
tam olarak yapamazlar ve zararının yoğunluğu oranında ürün miktarı etkilenir.
Külleme hastalığı için kükürt kullanılıyorsa bu zararlının zararı pek hissedilmez.
Çünkü kükürt bu zararlıyı da kontrol altında tutar. Ancak kükürt kullanılmayan
bağlarda yapraklarda kabarcıklar görüldüğü zaman ilaçlama yapılmalıdır.
Şekil 54. Bağ yaprak uyuzu tarafından yapraklarda meydana getirilen
kabarcıklar
8.2.5. Bağ Filokserası
Filokseranın köklerde yaşayan formuna kök filokserası, yapraklarında
yaşayan formuna yaprak filokserası denir.
Kök filokserası yerli asmaların köklerinde, yaprak filokserası ise Amerikan
asmalarının yapraklarında zarar yapar.
Kök filokserası oval veya armut şeklinde, sarımsı yeşil esmer, kırmızı
kahverengine kadar değişen renklerdedir. Sırtında koyu renkli lekeler vardır.
Ağız uzun bir emici hortum şeklindedir. Vücut uzunluğu 0,5-1,3 mm' dir.
Yaprak filokserası ise 1,5-1,7 mm, sarı renkli sırt kısmı lekesizdir. Emici
hortumu daha kısadır.
Ayrıca filokseranın kanatlı ve kanatsız olan formları vardır. Filokseranın değişik
formları tarafından 4 farklı tipte yumurta bırakır. Bunların bir kısmı küçük bir
kısmı büyüktür. Bir kısmı döllenmiş bir kısmı döllenmemiş yumurtadır.
Yumurtalardan çıkan larvalar gözle görülmeyecek kadar küçüktür. Boyları
0,55 mm kadardır. Yeşilimsi sarı renklidir. Dört gömlek değiştirdikten sonra
ergin olurlar.
Yurdumuzun tüm bağ yetiştiriciliği yapan yerlerinde yayılmıştır. Zaman zaman
hissedilecek derecede zarar yapar. Kök filokserasının köklerde beslendiği
yerlerde emgi sonucu meydana gelen şişkinlikler görülür. Bu şişkinliklerin
çürüyüp dağılmaları ve bu şeklin devamlı tekrarı köklerin görev yapamaz hale
gelmesine sebep olur.
Yaprak filokserası ise yeni açılan tomurcuklara girerek taze tomurcuk ve
yaprakları sokup emer. Emgi noktalarında yaprak dokusu alt yüze doğru
çıkıntılar yaparak şişkinlikler meydana gelir.
Şekil 55. Filokseranın a) Köklerdeki b) Yapraklardaki zararı
n:Nodozite (İnce köklerdeki urlar) t:Tüberozite (Kalın köklerdeki urlar)
Filoksera ile bulaşık olan bağlarda zamanla sürgünlerde genel bir durgunluk,
omcada zayıflık, yapraklarda küçülmeler, sararmalar görülür. Boğum araları
daralır. Çubuklar odunlaşamadıklarından kışın soğuktan etkilenirler. Ayrıca
salkımlarda tanelerin seyrekleştiği, normal şekerleme ve renklenmenin
olmadığı görülür. Omcalar birkaç yıl içinde ağır bir durgunluk göstererek
kururlar. Bu tip omcalar bağın içinde kümeler halindedir:
Kök filokserası, kışı nimf halinde omca köklerinde geçirir. İlkbaharda
beslenerek ergin olurlar ve yeni dölleri vermeye başlarlar. Köklerde yumurtalar
ve larvalar ana etrafında birlikte bulunurlar. Beslenen ve gelişen larvalar ergin
olarak yaz süresince bir kökten diğerine ve toprak yarık ve çatlaklarına çıkarak
diğer omcalara geçerler. Bunlara göçmen denir ve yeniden çoğalarak yeni
bulaşmalara sebep olurlar. Bir yılda 4 veya daha fazla döl verirler.
Yaprak filokserası, kışı omca gövde ve dallarının kabukları arasında yumurta
halinde geçirir. Havaların ısınması ve gözlerin uyanması ile birlikte yumurtalar
açılır ve genç larvalar genç yapraklara giderek yaprakların alt yüzeylerinde
şişkinlikler meydana getirirler. Yaz boyunca 6-7 döl verir.
Filokseranın omca kökünü emdiği kısımda omcanın gösterdiği reaksiyon ile bir
mantar tabakası meydana gelir ve bu tabaka kökün iç kısımlarını çürümekten
korur. Yerli asmalarda bu reaksiyon yavaş olduğundan mantar tabakası ya çok
ince teşekkül eder veya hiç teşekkül etmez. Amerikan asmalarında bu tabaka
çok kalın olmaktadır. Bu bakımdan %60'dan az kum ihtiva eden topraklarda
bağ tesisinde toprağın tipine göre filokseraya dayanıklı, toprağın kireç oranına,
üzerine aşılanacak asma çeşidine ve bölge koşullarına uyabilen anaçlar
kullanılmalıdır. Filoksera ile mücadelede en etkili yöntem budur. Bundan başka
şu hususlara da dikkat edilmelidir;
Filoksera'nın bulunduğu bölgelerde temiz bölgelere topraklı veya topraksız
asma fidan ve çubukları nakledilmemelidir.
Kök filokserasının kimyasal mücadelesi yoktur. Yaprak filokserası için
yapraklarda şişkinlikler görülür görülmez fidanlıklarda bulunan aşısız köklü
Amerikan asma fidanları sökülerek yakılmalıdır. Filokseranın kontrolü ancak
karantina önlemleri ve dayanıklı asma anaçlarının kullanılmasıyla mümkündür.
Bu nedenle filokseraya dayanıklı anaçların üzerine yerli çeşitlerin aşılanmasıyla
oluşmuş fidanlarla bağ tesis etmek, filokseradan korunmak için tek yöntemdir.
9-SALKIM GÜVESİ VE BAĞ MİLDİYÖSÜ MÜCADELELERİNDE
TAHMİN VE ERKEN UYARI SİSTEMİ
Bir önceki dersimizde bağlardaki önemli hastalık ve zararlıları gördük. Bu
dersimizde bağın önemli hastalıklarından olan mildiyö (Pronos) ve önemli
zararlılardan Salkım güvesi’ne karşı uygulanan kimyasal mücadeleden en iyi
sonucu alabilmemiz için ilaçlama zamanını önceden tahmin ederek gerektiği
zaman ve yeterince ilaçlama yapmanızı sağlayacak tahmin ve uyarı sistemlerini
göreceğiz.
9.1. Bağ Salkım Güvesi Mücadelesinde Tahmin Uyarı
Direkt olarak üründe yaptığı zarar sebebiyle salkım güvesi gerek dünyada
gerekse ülkemizde bağların en önemli zararlısıdır. Bu zararlı ile mücadele
zamanına karar vermede asmaların salkımlarının tomurcuk, çiçek, koruk, olum
zamanı gibi gelişme dönemleri esas alınıyordu. Ancak buna göre yapılan
ilaçlamalar isabetli olmuyordu. Ya larvalar zarar yapmaya başlamadan önce ilaç
atılıyordu. Bu durumda ilacın etki süresi azaldıktan veya bittikten sonra zarar
başlıyordu ve ilaçlamadan yeterli sonuç alınamıyordu, ya da larvaların ilk
çıkışları fark edilmiyordu, zarar yapmaya başladıktan sonra ilaç atılıyordu. Bu
nedenle üreticiler zarar görmemek amacıyla çok sayıda ilaçlama yapmak
zorunda kalıyordu.
Halbuki son yıllarda Salkım güvesi mücadelesinde tahmin-uyarı sistemi
sayesinde aşırı sayıda yapılan ilaçlamalar çok az sayılara indirilebilmiştir.
Tahmin-uyarı sisteminde, salkımın gelişme dönemlerine paralel olarak salkım
güvesinin yaşayışı, döllerinin mevsimsel çıkışları, iklim koşulları ile birlikte
değerlendirilerek en isabetli ilaçlama zamanları Tarım Teşkilatlarına bağlı teknik
elemanlar tarafından saptanmaktadır.
Bağ salkım güvesinin tahmin-uyarısı için geniş bağ alanlarının bulunduğu
yörelere çeşit yaş ve diğer yönleriyle bölgeyi temsil edebilecek 5 dekarlık bir
Asal Gözlem İstasyonu kurulur. Bu istasyonlarda Meteoroloji Genel
Müdürlüğünün standartlarına uygun bir rasat siperi konur.
Bunun içine sıcaklık ve nem değerini almak için termohigrograf, maksimum-
minimumlu termometre yerleştirilir. İstasyona ayrıca yağış miktarını ölçmek
için plüviyometre yerleştiriliri.Ayrıca zararlının yaşayışını incelemek için 130-
140-190 cm boyutlarında kültür kafesi konulur. Kültür kafesinin raflarına 7-15-
25 cm boyutlarında, kapağına elek teli geçirilmiş kültür kutuları yerleştirilir.
Şekil 56. Tahmin-uyarı asal gözlem istasyonu
Şekil 57. Salkım güvesi pupalarının kışladığı kültür kutusu
Tahmin-uyarı asal gözlem istasyonuna ait bağın yarısı şahit olarak Salkım
güvesi ve diğer zararlılara karşı ilaçlama yapılmamak üzere ayrılır.
Hastalıklara karşı ise ilaçlama yapılır.
Diğer taraftan bağ Salkım güvesi Asal Gözlem İstasyonunun etki alanı içine
giren ve yörenin özelliklerine sahip üretici bağları seçilir. Bu bağlar Tarım
Teşkilatı teknik elemanları tarafından devamlı kontrol edilir. Teknik elemanların
talimatlarına göre bağ sahibi tarafından ilaçlanır.
Salkım güvesi’nin döllere göre ergin çıkışlarını, erginlerin uçuş seyirlerini
uçuşlar bitinceye dek izlemek için, bağların uyanmasından önce istasyon
bağlarına eşeysel çekici tuzaklar asılır. Bir tuzak 1 hektar alana etkilidir. Bu
tuzaklarda yakalanan kelebekler sorumlu teknik elemanlarca haftada 2 kez
sayılarak kaydedilir. Elde edilen kelebek sayım sonuçlarına göre kelebek uçuş
grafikleri çizilir.
Ergin çıkışları ayrıca kültür kafeslerinde de takip edilir. Bir önceki yılın yaz
sonunda zarar görmüş ve üzerinde çok sayıda larva bulunan salkımlar plastik
kaplar içine alınır. Salkımlar arasına olgun larvaların pupa olmak için
girebileceği oluklu karton şeritler konur. Şeritler haftada 2 kez kontrol edilerek
pupa olmak üzere kokon örenlerin bulunduğu şerit parçaları kesilerek kültür
kutularına yerleştirilir ve kutular kültür kafesi raflarına koyularak kışı orada
geçirirler. İlkbaharda pupalardan kelebekler çıkmaya başlayınca, bu kelebekler
cam tüplere alınarak, üzerinde salkım bulunan ve omcanın güney yönündeki
dallara geçirilmiş naylon tülbentten yapılmış çapı 20, boyu 40 cm. olan dal
kafesleri içine verilir. Burada kelebeklerin yumurta bırakması izlenir ve kayıtları
tutulur.
Ayrıca salkım güvesi ilk dölünün ergin çıkışlarının tahmin edilmesinde
termohigrograftan alınan maksimum sıcaklıklardan yararlanılır. 1Ocaktan
itibaren günlük maksimum sıcaklık toplamının 1000 °C ye yaklaştığı günlerde
eşeysel çekici tuzaklarda ilk erginlerin yakalanması beklenir.
Şekil 58. Asmaya asılmış bir eşeysel çekici tuzak.
Yine termohigrograftan 1 Ocak'tan itibaren elde edilen verilerle hesaplanan
etkili sıcaklık toplamlarına göre salkım güvesinin yumurtalarını bırakması ve
yumurtalardan ilk larva çıkışları tahmin edilir.
Bütün bu yapılan çalışmalar sonucu elde edilen veriler sorumlu elemanlarca bir
arada değerlendirilerek her döle ait ilaçlama tarihleri, uygulanacak ilaçlar ve
dozları kitle iletişim araçları ile üreticiye duyurulur. İlaçlama uyarısını alan
üreticiler vakit geçirmeden ilaçlama yapmalıdır.
9.2. Bağlarda Mildiyö Hastalığı Mücadelesinde Tahmin ve Uyarı
Bağ mildiyösü daha çok yağışlı ve çok rutubetli yerlerde görülen ve salgın
yaptığı yıllarda büyük ürün kayıplarına yol açabilen önemli bir bağ hastalığıdır.
Ülkemizin bağcı yörelerinde her yıl görülmese de, bu tehlikeli özelliği yüzünden
üreticilerimiz bağlarını bu hastalığa karşı düzenli olarak ilaçlamak gerektiğine
inanırlar. Bu ilaçlamaları da yıllardır kendilerine tavsiye edildiği biçimde yani
bitkinin gelişme dönemlerini dikkate alarak yaparlar.
Bu mücadele şekli bağcıların her ne kadar bağlarını ve ürünlerini hastalığa karşı
korumada etkili oluyorsa da hastalığın görülmediği yıllarda da yapmak zorunda
kaldıklarından gereksiz yere ilaçlama masraflarına katlanmalarına yol açıyordu.
Son yıllarda Tarım ve Köyişleri Bakanlığına bağlı Zirai Mücadele ile ilgili
araştırma kurumlarında geliştirilen tahmin ve uyarı sisteminin uygulamaya
sokulmasıyla üzüm üreticileri artık bu hastalığa karşı ancak gerek olduğunda
ilaçlama yapmaktadırlar. Böylece hem maliyet giderlerini azaltmış olmakta,
hem de çevre kirlenmesinin önlenmesine karınca kararınca katkıda bulunmuş
olmaktadırlar.
Bu sistemin uygulanmasında bağcılarımızdan beklenen, dikkatle bu konuda
kendilerine çeşitli haberleşme araçlarıyla duyurulacak uyarıları izlemelerinden
ibarettir. Çünkü hastalığın çıkıp çıkmadığını, çıkacak ise ilaçlamanın ne zaman
yapılması gerektiğini kendilerine bildirmek için, konu uzmanları gece gündüz
sürekli olarak en gelişmiş aletlerle bölgelerinde hastalığı ve onu ortaya
çıkaracak hava şartlarını izlemekte, gerekli hesaplamalarla tahminlerde
bulunmaktadırlar.
Bu gözlemler her önemli bağ yöresi için kurulmuş tahmin ve uyarı gözlem
istasyonlarında yürütülmektedir. Söz konusu istasyonlarda daha önce
bahsedilen salkım güvesi ile birlikte bağ mildiyösü ile ilgili gelişmeler de günü
gününe tespit edilip kaydedilmekte, zamanı geldiğinde üreticiler
uyarılmaktadır.
İki konuda da kullanılan meteorolojik ölçüm aletleri ortaktır, ancak bağ
mildiyösü için ayrıca Yaprak Islaklık Ölçme aleti de kullanılır. Bu aletle
hastalığın çıkışı için en önemli şart olan yaprağın ıslak kalma süresi
saptanabilmektedir. Sisteme göre ilaçlamaya geçiş için şu şartların bir araya
gelmesi beklenir.
1. Asmanın gelişme dönemi: Sürgünlerin en az 5-6 cm boya ulaşmış olması.
2. Toprak nemi: Yağışlardan sonra toprağın sıcaklıklara bağlı olarak 3-8 gün
boyunca %70 nem taşıması.
3. Asmanın yeşil organları üzerinde (yaprak, sürgün vb.) en az 2 saat süreyle
ıslaklık olması.
Bu koşulların saptanmasından itibaren uzmanlarca yapılan hesaplamalar ile
ilaçlamanın hangi tarihte yapılması gerektiği kolayca belirlenir ve üreticiler
ilaçlamalara başlamaları için uyarılırlar.
Bu ilk ilaçlamanın ardından yine gözlemler sürdürülerek 2. ve gerekirse
müteakip ilaçlama zamanları için duyurularda bulunulur.
Bu sistem ülkemizde özellikle Ege Bölgesi’nde İzmir, Manisa, Denizli,
Çanakkale, Uşak illerimizin bağlarında, kısmen de Marmara, Akdeniz ve Orta
Anadolu bağlarında başarı ile uygulanmakta ve önemli ilaç tasarrufu ile ülke
ekonomisine her yıl milyarlarca lira kazandırılmaktadır.