404
ISSN: 1300-7874 TÜRKLÜK BĐLĐMĐ ARAŞTIRMALARI JOURNAL OF TURKOLOGY RESEARCH uluslararası hakemli dergi international peer reviewed journal Yılda iki sayı yayımlanır. Biannual 2011-Güz/Autumn 16. Yıl/Year 30. Sayı/Volume

TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

ISSN: 1300-7874

TÜRKLÜK BĐLĐMĐ ARAŞTIRMALARI

JOURNAL OF

TURKOLOGY RESEARCH

uluslararası hakemli dergi international peer reviewed journal

Yılda iki sayı yayımlanır. Biannual

2011-Güz/Autumn

16. Yıl/Year 30. Sayı/Volume

Page 2: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

ISSN: 1300-7874

TÜRKLÜK BĐLĐMĐ ARAŞTIRMALARI

JOURNAL OF

TURKOLOGY RESEARCH

uluslararası hakemli dergi international peer reviewed journal

Yılda iki sayı yayımlanır. Biannual

Niğde 2011-Güz/Autumn

16. Yıl/Year 30. Sayı/Volume

Page 3: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

Sahibi ve Editörü

Founding and Editor Prof. Dr. Nâzım Hikmet POLAT

Yazı Đşleri Müdürü Editorial Assistant

Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

Düzenleme Technical Editor

Doç. Dr. Hikmet KORAŞ ����

Haberleşme/Communication

[email protected]

[email protected]

[email protected]

Ramis KARABULUT

Sırasöğütler Mah. Çevreyolu

Aydoğdu Ap. Kat: 2, Nu. 2

Bor-NĐĞDE

� (0 388) 225 24 17, 225 24 24

(0 388) 225 01 80

ISSN: 1300-7874

Baskı/Printing

Bizim Büro Mat.

Demirtepe-ANKARA

� (0 312) 435 82 07 / 229 99 28

Ağ Adresi/Web Address

www.tubar.com.tr

Banka Hesap Nu.

Bank Account Number

Garanti Bankası/Bank

Niğde Şubesi/Branch

Hikmet KORAŞ

TR49 0006 2000 2560 0006 6945 66

TÜBAR’ın tarandığı dizinler TÜBAR is indexed and abstracted by

• CSA Sociological Abstracts

• EBSCO Academic Complete Search

• LLBA Linguistics and Language

Behavior Abstracts

• MLA Modern Language Association

• ULAKBĐM-Sosyal Bilimler Veri

Tabanı

• UPD (Ulrich’s Periodicals Directory)

Danışma ve Yayım Kurulu

Advisory-Editorial Board

Prof. Dr. Đ. Hakkı AKSOYAK

(Gazi Üni.)

Prof. Dr. Şerif AKTAŞ

(Gazi Üni.)

Prof. Dr. Erman ARTUN

(Çukurova Üni.)

Prof. Dr. Nazan BEKĐROĞLU

(Karadeniz Teknik Üni.)

Prof. Dr. Bernt BRENDEMOEN

(Oslo Üni.)

Prof. Dr. Mustafa DENKTAŞ

(Akdeniz Üni.)

Prof. Dr. Osman HORATA

(Hacettepe Üni.)

Prof. Dr. Şakir ĐBRAYEV

(Kazakistan Hoca Ahmet Yesevi Üni.)

Prof. Dr. Larz JOHANSON

(Mainz Johannes Gutenberg Üni.)

Prof. Dr. Olcobay KARATAYEV

(Kırgız Yusuf Balasagun Millî Dev. Üni.)

Prof. Dr. M. Fatih KÖKSAL

(Ahi Evran Üni.)

Prof. Dr. Bulat KUMEKOV

(Kazakistan Đlimler Aka.)

Prof. Dr. Richard LEE

(Sociology SUNY-Binghamton)

Prof. Dr. Muhsin MACĐT

(Anadolu Üni.)

Prof. Dr. Anvar MOKAYEV

(Kırgız-Türk Manas Üni.)

Prof. Dr. Abdımelik NĐSANBAYEV

(Kazakistan Đlimler Aka.)

Prof. Dr. Nâzım Hikmet POLAT

(Gazi Üni.)

Prof. Dr. Claus SCHÖNĐG

(Institüt für Turkologie)

Prof. Dr. Kubat TABALDĐYEV

(Kırgızistan Đlimler Aka.)

Prof. Dr. Kâmil VELĐYEV

(Azerbaycan Đlimler Aka.)

Doç. Dr. Hikmet KORAŞ

(Niğde Üni.)

Doç. Dr. Nikolay NĐKOV

(Sofya Üni.)

Doç. Dr. Bayram ÜNAL

(Fernand Braudel Center, SUNY-B

(Niğde Üni.)

Yrd. Doç. Dr. Ahmet KÖKDEMĐR

(Ondokuz Mayıs Üni.)

Yrd. Doç. Dr. Burhan PAÇACIOĞLU

(Cumhuriyet Üni.)

Page 4: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar
Page 5: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

30. Sayının Hakemleri Referees

Prof. Dr. Ali AKAR

(Muğla Üni.)

Doç. Dr. Alaaddin AKÖZ

(Selçuk Üni.)

Prof. Dr. Şerif AKTAŞ

(Gazi Üni.)

Prof. Dr. Ali Berat ALPTEKĐN

(Selçuk Üni.)

Doç. Dr. Hilmi BAYRAKTAR

(Gaziantep Üni.)

Doç. Dr. Ahmet BOZDOĞAN

(Cumhuriyet Üni.)

Doç. Dr. Niyazi CAN

(Erciyes Üni.)

Prof. Dr. Đsmet CEMĐLOĞLU

(Gazi Üni.)

Doç. Dr. Eyyup COŞKUN

(Mustafa Kemal Üni.)

Prof. Dr. Halit ÇAL

(Gazi Üni.)

Doç. Dr. Nilgün ÇIBLAK

(Mersin Üni.)

Doç. Dr. Bekir ÇINAR

(Niğde Üni.)

Doç. Dr. Salim ÇONOĞLU

(Balıkesir Üni.)

Doç. Dr. Muharrem DAYANÇ

(Osmangazi Üni.)

Doç. Dr. Celal DEMĐR

(Afyon Kocatepe Üni.)

Prof. Dr. Mustafa DENKTAŞ

(Akdeniz Üni.)

Prof. Dr. M. Dursun ERDEM

(Ondokuz Mayıs Üni.)

Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

(Niğde Üni.)

Prof. Dr. Osman GÜNDÜZ

(Atatürk Üni.)

Prof. Dr. Fazıl GÖKÇEK

(Ege Üni.)

Doç. Dr. Đlyas GÖKHAN

(Sütçü Đmam Üni.)

Prof. Dr. Turan KARATAŞ

(Karamanoğlu Mehmetbey Üni.)

Doç. Dr. Murat KOÇ

(Marmara Üni.)

Doç. Dr. Hikmet KORAŞ

(Niğde Üni.)

Prof. Dr. Murat ÖZBAY

(Gazi Üni.)

Doç. Dr. Bilgehan PAMUK

(Gaziantep Üni.)

Doç. Dr. Kâzım PAYDAŞ

(Harran Üni.)

Doç. Dr. Burul SAGINBAYEVA

(Türkiye-Kırgızistan Manas Üni.)

Prof. Dr. Şaban SAĞLIK

(Ondokuz Mayıs Üni.)

Doç. Dr. Mümtaz SARIÇĐÇEK

(Erciyes Üni.)

Prof. Dr. Alev SINAR

(Uludağ Üni.)

Doç. Dr. Cafer ŞEN

(Uşak Üni.)

Doç. Dr. Abdullah ŞENGÜL

(Afyon Kocatepe Üni.)

Doç Dr. Mustafa TALAS

(Niğde Üni.)

Prof. Dr. Mehmet TÖRENEK

(Atatürk Üni.)

Prof. Dr. Sema UĞURCAN

(Marmara Üni.)

Prof. Dr. Dursun YILDIRIM

(Hacettepe Üni.)

Đngilizce metinler için English Manusicripts Editor

Prof. Dr. Necdet OSAM

(Doğu Akdeniz Üni.)

30. sayı Yayın Tanıtım Editörü

Book Review Editors

Doç. Dr. Hikmet KORAŞ

(Niğde Üni.)

Page 6: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

ĐÇĐNDEKĐLER

CONTENTS

Sayfa/Page

Nâzım H. POLAT Takdim –30-

Editorial –30-

11-12

13-14

Doç. Dr. Alaaddin AKÖZ Mazûl Bir Osmanlı Kadısının Duyguları ya

da Bir Kadı Şiiri

The Feelings of a Dismissed Ottoman Kadı or the Poem of a Kadi

15-22

Yrd. Doç. Dr. Rysbek

ALĐMOV

Kırgızcanın Đçkilik Ağızlar Grubu Üzerine

On The Ichkilik Variety of Dialects of Kyr-gyz

23-40

Dr. Sinan ÇĐTÇĐ Peyami Safa’nın Romanlarında Rus Đmajı

The Image of Russians in the Novels of Peyami Safa

41-50

Ahmet DEMĐR

Doç. Dr. Fatma AÇIK

Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde

Kültürlerarası Yaklaşım ve Seçilecek Metin-

lerde Bulunması Gereken Özellikler

The Points to Be Taken into Consideration in Text in Teaching Turkish as a Foreign Language by Referring to Intercultural Ap-proach

51-72

Dr. Ertan ENGĐN Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatı’nda Dö-

nemler ve Şahıslar

The Periods and Individuals in Turkish Lite-rature In Vasfi Mahir’s Point

73-97

Doç. Dr. Mevlüt

GÜLTEKĐN

Kırgız Türkçesinde Zarf-Fiiller ve Türkiye

Türkçesi Karşılıkları Üzerine Bir Araştırma

A Study on Gerund in Kirgiz and Their Counterparts in Turkish

99-126

Dr. Mehmet GÜNEŞ Türk Edebiyatı’nda Unutulmuş Bir Đsim:

Hikmet Şevki ve Aşk Mahkûmu Romanı

An Unforgotten Name in Turkish Literature: Hikmet Şevki and The Novel of Aşk Mahku-mu

127-144

Okt. Yavuz GÜNEŞ Yansıtmacı Damarda Taze Kan: Çiğdemleri Solan Bozkır

145-164

Page 7: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Đçindekiler

8

Fresh Blood in Reflective Vein: Çiğdemleri Solan Bozkır

Dr. Togrul HALĐLOV Nahçıvan’da Boyalı Kaplar Kültürü

The Coloured Cases Culture In Nakhchivan

165-176

Yrd. Doç. Dr. Beyhan

KANTER

Varlığın Yoksunluğundan Yoksulluğun Var-

lığına “Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı Ve

Şeyhliği”

From Deprivation Of Richness To The Exis-tence In Poverty, “Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği”( The Western Philosophy of Mr Ali and His Being of Suf-ism)

177-192

Yrd. Doç. Dr. Özay

KARADAĞ

Đlköğretim Türkçe Sözlüklerinin Hazırlan-

masında Temel Ölçütler

Main Measures in Preparing Elementary School Turkish Dictionaries

193-207

Doç. Dr. Murat KOÇ Refik Halit Karay’ın Eserlerinde II. Meşru-

tiyet ve “Đttihat ve Terakki”

“Đttihat and Terakki” and the Second Constitution in the Novels of Refik Halit Ka-ray

209-232

Dr. Mediha MANGIR Osman Cemal Kaygılı’nın Söz Varlığında

Argo

Slang In Osman Cemal Kaygili’s Vocabu-lary Stock

233-252

Dr. Oğuz ÖCAL Disharmonik Bir Varlık Olarak Đnsan ve

Sabahattin Ali’nin Đçimizdeki Şeytan

Romanı

Man as a Disharmonic Entity and Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us

253-268

Yrd. Doç. Dr. Recep

ÖZKAN

Arş. Gör. Sami PEKTAŞ

Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin

Mezuniyet Başarı Notları Đle Kpss Puanları

Arasındaki Đlişki Üzerine Yapılan Bir Araş-tırma (Eğitim Fakültesi Örneği)

An Investigation on the Correlation between the KPSS Scores and the Graduation Suc-cess of Education Faculty Senior Year Stu-dents (The Case of the Education Faculty)

269-281

Öğr. Gör. Gülin ÖZTÜRK

Arş. Gör. Şenay

Temettuat Defterlerine Göre 19. Yüzyılın

Ortalarında Priştine

283-310

Page 8: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Đçindekiler

9

KARAÇAM ATAM Pristina in The Middle of The 19 th Century In The Record Books of Economy

Yrd. Doç. Dr. Burhan

PAÇACIOĞLU

+sıra-/+sire- Ekinin Morfolojik Yapısı Ve

Đşlevleri Üzerine

On the Morphologic Structure and Function of “+sıra/-sire”

311-317

Yrd. Doç. Dr. Halil Đbra-

him ŞAHĐN

A. N. Samoyloviç ve Hocalı Molla’nın

Türkmen Folkloruyla Đlgili Çalışmaları Üze-

rine Bir Değerlendirme

An Evaluation of the Work by A. N. Somoy-loviç and the Hocalı Molla on the Turkmen Folklore

319-337

Yrd. Doç. Dr. Nevzat

TOPAL

509/1115 Tarihli Sultan Đbrahim Vakfı, Şeyh

Torasan Zaviyesi ve Türbesi

Sultan Đbrahim Foundation and the Tomb and Zawiya of Sheikh Torasan dated back to 509/1115

339-360

Nebahat YUSOĞLU Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Savaş Teması

The Theme of “War” in The Novels of Reşat Nuri Güntekin

361-375

YAYIN TANITIM/BOOK REVIEW

Murat ATAR “Afganistan Özbekçesi–Türkçe Sözlük” 377-378

Yrd. Doç. Dr. Dilek

ERENOĞLU “Merdani Rahimi’nin, Kaşkay Türkçesi Söz-lükleri”

379-382

Ali YOL “Türk Ninnileri” 383-386

Ramis KARABULUT TÜBAR Dizin (1-30) 387-412

Page 9: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

TAKDĐM (30)

Türklük Bilimi Araştırmaları, bu sayısıyla 16 yaşını

tamamladı. 16 yıl içinde 336 bilim insanı tarafından toplam 550

makale yayımlandı (Bir kısmı Türk dünyasının bazı sorunlarıyla

ilgili olan “Takdim”ler bu sayıya dâhil değildir). Bunlardan 27

tanesinde, iki veya üç imza var. Dergimizin toplam sayfa sayısı ise

9870’e ulaştı.

Daha önce açıkladığımız gibi TÜBAR, Türklük Bilimi

alanındaki her konuya ilgi duymaktadır. Çıkmasına öncülük

edenlerin “Türk Dili ve Edebiyatı” alanından olması, dergimizi,

Türklük Biliminin diğer kollarına karşı ilgisiz kılmamıştır. TÜBAR’ın ilgi dairesi; tarih, felsefe, toplumbilim, bilim tarihi,

halkbilim, etnografya, dinler tarihi gibi sosyal bilimler yelpazesinin

her tarafına yayılacak ölçüde geniştir. Ne var ki yayımlanan

yazıların çoğu -doğal olarak- Türkiye’deki Türk edebiyatı ve

Türkiye Türkçesi ile ilgilidir. Türkiye dışındaki Türk dili,

edebiyatı, etnografyası ve tarihi ile ilgili çalışmaların büyük kısmı

da Türkiye’deki bilim insanlarının araştırmalarıdır. TÜBAR’a,

Türkiye dışında aynı alanlarda çalışan bilim insanlarının

gayretlerinden de örnekler taşımak istemekteyiz. Fakat yazı

sahiplerinin, “bilimsel metin oluşturma” konusunda, farklı bir

gelenekten beslenmiş olmaları, inceleme (hakemlik) sürecinde

tıkanmalara sebep olmaktadır.

13. ve 27. sayıları “Türkçenin Öğretimi Özel Sayısı” olarak

çıkarmamıza rağmen hâlâ bu alanda çalışan akademisyenlerden

yazı akışındaki yoğunluk dikkat çekici seviyededir. Ancak söz

konusu yazıların bir kısmı “Türkçenin öğretimi” hakkında değil, genel olarak “eğitim bilimleri” alanında değerlendirilebilecek

cinstendir. Ayrıca bunların hacim bakımından da hayli kabarık

oldukları görülmektedir. Bundan dolayı, sonraki sayılarda, bu tür

Page 10: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

Takdim (30)

12

yazılara çok sınırlandırılmış bir çerçevede yer verilebileceğini

belirtmek zorundayız.

Türklük Bilimi Araştırmaları, her sayısında bilimsel seviye

çıtasını yükseltmektedir. Đlerde bu seviyeyi daha yükseklere

çıkaracağımıza inancımız tamdır.

Daha güzel, daha olgun sayılarda buluşmak dileği ile…

1 Kasım 2011- Ankara

Nâzım H. POLAT

Page 11: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

EDITORIAL (30)

With its recent issue, the Journal of Turkology Researches is

celebrating its 16th anniversary. Since its first publication, 550

articles by 336 scientists have been published in this journal, and

this number does not include the “Editorials”, some of which are

related to the topics on specific problems of the Turkish world. 27

of them carry the signatures of two or three people. The total

number of pages in each issue has reached 9870 now.

As explained before, TÜBAR gives place to all topics on

Turkology Studies. The fact that the pioneers of our journal are

from the department of Turkish Language and Literature has not

interfered with the scope thereof, limiting it with only philology;

instead, the journal offers articles in the other fields of Turkology

as well. TÜBAR’s field of interest is so broad to cover all aspects

of social sciences, such as the history, philosophy, sociology,

history of science, ethnology, ethnography, and history of religions.

However, most of the articles published are –naturally- concerned

with the Turkish language and literature in Turkey. Most studies on

Turkish language, literature, ethnography and history in the other

countries are carried out as a subject of research by the scientists

living in Turkey. Indeed, we wish to see TÜBAR offering samples

from the studies of the scientists, who are living abroad but

working in the same fields. Nevertheless, the fact that those authors

have been brought up under a different tradition of “creating

scientific texts” causes certain constraints in the process of revision

(arbitration).

Although the 13th and 27th issues were published as “Special

Editions” on Teaching Turkish, we still receive a significant

Page 12: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

Editorial (30)

14

number of articles from the academicians working in this field. Yet,

some of these articles are written on topics of educational sciences

in general, rather than “teaching Turkish”. We also see that they are

too voluminous. For these reasons, we are sorry to admit that we

will not be able to offer a big place to this kind of articles in our

next issues.

With regard to scientific studies, the Journal of Turkology

Researches has raised the bar in each new issue, and we have full

confidence in ourselves that we will continue to raise this bar

higher and higher.

We hope to meet you again with much more improved and

mature issues…

01 November 2011- Ankara

Nâzım H. POLAT

Page 13: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

MA‘ZÛL BĐR OSMANLI KADISININ DUYGULARI YA DA BĐR KADI ŞĐĐRĐ∗

Doç. Dr. Alaaddin AKÖZ∗∗

ÖZ: Kadılık kurumu, ilk defa Hz. Ömer zamanında kurulmuştur.

Sonraki bütün Đslam devletlerinde de varlığını korumuştur.

Osmanlı devletinde gerek mevleviyet, gerek kaza kadılığı derece-

sinde olsun kadı atamaları, Anadolu ve Rumeli kazaskeri tarafından yapı-

lır. Merkezî yönetime bağlı olarak kazalarda görev yapan ve taşrada dev-

letin en yetkili görevlisi konumunda olan Osmanlı kadısı, bulunduğu ka-

zanın hem mülkî âmiri, hem hâkimi, hem belediye başkanı, hem noteri,

hem askerî temsilcisi ve hem de müfettişi konumundadır. Onun kadar ge-

niş görev alanına sahip olan bir başka memur yoktur. Kadıların görevleri-

ne paralel olarak tutmuş oldukları ve Sicillât-ı Şer‘iye, Mahkeme Defter-

leri veya Kadı Defterleri gibi değişik isimlerle anılan defterlerde de muh-

teva itibariyle oldukça değişik türde kayıtları bulmak mümkün olabilmek-

tedir. Fakat bu belgelerden hiçbirisi doğrudan kadının kendisi ile veya

hissiyatıyla ilgili değildir.

Bu çalışmada, kadıların bu yönüne ışık tutabilecek bir kadı şiiri ele

alınacaktır. Đsminin Osman b. Mustafa olduğunu öğrendiğimiz kadı,

1170/1756 yılı içerisinde Larende’ye kadı olarak atanmış ve 16 ay görev

yaptıktan sonra ma’zûl olmuştur. Şiirini de ma’zûl olduktan sonra yazmış ve 287 numaralı Lârende Şer‘iye Sicili’ne kaydetmiştir.

Anahtar Kelimeler: Osmanlı, yöneticiler, kadı, Lârende şehri, şiir

The Feelings of a Dismissed Ottoman Kadı or the Poem of a Kadi

ABSTRACT: The kadi institution was first launched and devel-

oped by Omar, the Caliph. The institution of Calipship had been part of

life in all the Muslim states.

In the Ottoman state the kadi appointments on both the mevleviyet and the kaza level had been done by the kazasker of Anatolia and the

Bu çalışma, 26-30 Temmuz 2010 tarihleri arasında Van’da düzenlenen

“Ciepo-19 International Committee of Pre-Ottoman and Ottoman Studies“

sempozyumunda sunulan bildirinin yeniden gözden geçirilmiş şeklidir.

∗∗

Selçuk Üni. Ede. Fak. Tarih Böl. [email protected]

Page 14: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

16

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Alaaddin AKÖZ

Rumelia. The Ottoman kadi, who had always been a part to the central

administration had a very hard duty that is to indicate that the judicial-

administrative of districts and who had been the state official with the

most authority in the provinces; had also been the administrator as well

as the judge, the mayor, the notary public, the military representative, and

the inspector of his district. There had been no official in the state who

had that much responsibility on his shoulders. The Kadis had kept all the

records in specific books by the name of Şer’iye Registers, Court Regis-

ters or Kadi Registers. Every detail of the period of the Kadi had been re-

ported in the book and they are today used as reference books in every

matter. But none of those records had been related to the Kadi himself or

to his feelings.

In this study, a kadi’s poem throwing light on the personal side of

the kadis will be examined. The kadi known as Osman b. Mustafa was

appointed as kadi to Larende in the year 1170/1756 and dismissed after

serving for 16 months. He wrote his poem after his dismissal and record-

ed it in the Larende Şer’iye Register number 287.

Key Words: Ottoman, administrators, Kadi, Larende city, poetry.

Osmanlı Devletinde Kadı

Kelime olarak kazâ (hüküm, karar, hâkimlik) kelimesinden türe-

tilmiş olan kadı (قا ضى) kelimesi hâkim anlamına gelmektedir (Mardin

1997: 42; Atar 2001: 66). Kadılık kurumu, Hz. Peygamberin ölümünün

ardından, Đslam ülkesinin genişlemesi ve halifenin tüm işleri tek başına

idare etmesinin mümkün olmadığının anlaşılmasıyla, ilk defa Hz. Ömer

zamanında kurulmuştur (Mardin 1997: 44; Atar 2001: 66; Pakalın 1993:

124). Sonraki bütün Đslam devletlerinde de varlığını korumuştur.

Osmanlı devletinde adalet mekanizmasının başı olan

Kadıaskerlik/kazaskerlik makamına genelde Edirne, Đstanbul, gibi büyük

yerleşim birimlerinde görev yapan kadılar atanırdı. Fakat bu makama ilk

atama, I.Murad döneminde, Bursa kadısına kazasker ünvanı verilmesiyle

gerçekleşmiştir (Ortaylı 1994: 12). Kadıların atamaları ulaştıkları merte-

belere göre yapılırdı. Bu mertebeler ise ikiye ayrılırdı. Bunlardan ilki

kaza kadılıkları, ikincisi ise sancak kadılıklarını da kapsayan ve

mevleviyet adı verilen yüksek rütbeli kadılıklardı.

Gerek mevleviyet, gerekse kaza kadılığı derecesinde olsun kadı

atamaları, Anadolu ve Rumeli kazaskeri tarafından yapılır, kendilerine

görevli olduklarını belirten bir berat verilirdi (Pakalın 1993: 124-125).

Kadıların tayinleri, azilleri ve her türlü muamelatı ile ilgili olarak kazas-

kerler tarafından Akdiye Defteri, Rûznâme / Rûznamçe Defteri gibi isim-

ler verilen defterler tutulmaktaydı (Ortaylı 2001: 70; Uzunçarşılı 1988:

87-88). Bu deftere kaydedilen atama ve aziller usulen padişaha okunur ve

onayı alınırdı (Uzunçarşılı 1988: 87-88).

Page 15: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

17

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ma’zul Bir Osmanlı Kadısının Duyguları...

Đlmiye sınıfının çeşitli aşamalarında eğitim gören kadı adayları

Anadolu, Rumeli ve Mısır kazalarına atanırlardı. Bir kadı hangi

kadıaskerlik bölgesinde kadı olmuşsa, görevinin sonuna kadar o alanda

devam eder ve o alan haricinde başka bir yere kadı olarak atanamazdı.

Mısır kazalarına kadı atama yetkisi Anadolu kazaskerine aitti. Rumeli

kazalarına atanacak olan kadılar mülâzemet döneminden sonra; Çinad,

Eğri, Đnebahtı, Salise, Saniye, Karib-i âlâ ve en yüksek derece olarak

Sitte-i Rumeli derecelerine kadar yükselebilirlerdi. Anadolu kadılıkları

ibtida, tâsia, sâmine, sâbia, sâdise, hâmise, râbia, sâlise, sâniye, Musul ve

Sitte-i Mısır derecelerine kadar çıkabilirlerdi. Yine Mısır kadılıkları da

sâdise, hâmise, râbia, sâlise, Musul ve Sitte-i Mısır olmak üzere altı dere-

ceden oluşurdu.

Kaza kadılıklarının görev süresi XVI. yy’da üç yıla kadar uzayabi-

lirken daha sonraları bu müddet, fethedilen bazı yerlerin elden çıkması ve

mülazım olarak bekleyen kadı adaylarının çoğalması sebebiyle 20 aya

kadar indirilmiştir (Uzunçarşılı 1988: 93-94). Görev süresi sona eren kadı

ma‘zûl olarak bağlı bulunduğu kazaskerlik makamına gelir ve kazasker

dairesine devam ederdi. Görev süresi dolmadan görevinden alınan kadı-

nın hakkı korunur bir sonraki atamasında eksik süre yeni görevine ilave

edilirdi (Ortaylı 2001: 70)1.

1 Osmanlı Devletinin gerilemesi ile ilgili bir risale yazan Koçi Bey de kazasker

ve kadıların sık sık azledilmelerini eleştirerek “…ve kazaskerler dahi tiz tiz ma‘zul olmağla yerine gelen azl havfına düşüb vükelâ-i devlet ile mudârâyâ muhtac olub huzûr-ı hümâyûnda hak sözü söylemekten kaldılar ve herkesin ri‘ayet-i hâtırıyla mukayyed oldular. Amma dîninde metâneti olan mü’min-i kâmil azlden dahi korkmayub kelâm-ı hakkı söyler. ...Kazaskerler dahi zamân-ı kalîlde bî-vech ma’zûl olmağla içlerinde tammâ ve harîs olanlar zamân-ı mansıbı fırsat ve fırsatı ganimet bilüb menâsıbın ekserin rüşvet ile nâ-ehle verir oldular. Ve mülâzemetler dahi yolu ile verilmeyüb satılmağa başlayalı voyvoda ve subaşı kâtibleri ve avâm-ı nâsdan niceleri beş on bin akçe ile mülâzım olub ba’dehu zamân-ı kalîlde müderris ve Kādı olub sahn-ı ilm cehele ile dolub eyü, kem belürsüz oldu. .....Amma cümlenin mebdei mülazemettir: Şöyle ki mevâli-i mülâzemeti satmayalar ve her birisi mülazemeti erbâb-ı istihkâka vereler. Tarîk-i ilm zamân-ı kalîlde muntazam olur, ehl nâ-ehle galib olur. Ve mülâzemetler dahi çok verilir oldu, arpalık-lar, vazîfeler teşrîfi hâdis oldu. Birine arpalık yâhut vazîfe olsa teşrîfden nice mülâzım yazarlar. Ve her madde de mülâzemet kânûndan ziyâde olunur oldu. Bu asırda diyâneti ve emaneti olmayan nice kazaskerler gûne gûne mülâzemetler yazub rûz-namçe-i hümâyûnu doldurdular. Ve nicelerine terak-kiler edüb bir iki yılda bir iki yılda bir yeni mülâzımı yüz elliye çıkardılar. Ol cihetten kuzât ahvâli muhtell ve müşevveş olub aralarında müzâheme kemâlinde olmağla bir Kādı iki yıl mülâzemet ile mansıba nâ’il olamaz oldu. Fakr ü fâka canlarına geçdi. Herbiri sâ’il mertebesine vardı....” demektedir.

Page 16: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

18

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Alaaddin AKÖZ

Büyük sancaklardaki kadılıkları içeren mevleviyet kadılıkları 300-

500 akçe arasında değişen yevmiyelere sahiptiler. Mevleviyet derecesin-

deki kadılıklar da kendi içerisinde;

1-Haremeyn mevleviyeti

2-Bilâd-ı Hamse mevleviyeti

3-Mahrec mevleviyeti

4-Devriye mevleviyeti olarak dört kısımdan oluşurdu. Bu

mevleviyete atanan kadılar bir yıl görevde kalırlardı. Mevleviyet olarak

adlandırılan büyük kadılıkların başında Đstanbul, Edirne, Bursa, Filibe,

Sofya, Selanik mevleviyetleri gelirdi. XVI. yy’dan sonra bunlardan başka

Şam, Halep, Mısır, Diyarbakır, Bağdat, Budin, Konya, Kudüs, Selanik,

Bosna, Kütahya, Üsküdar, Tırhala, Yenişehir, Belgrad, Ankara, Kayseri,

Tokat, Trabzon, Eyüp, Manisa gibi yeni mevleviyetler oluşturulmuştur.

Bütün bu yerlerin dışında mevleviyet makamının zirvesi Mekke ve Medi-

ne kadılıklarından oluşan Harameyn Mevleviyetiydi (Uzunçarşılı 1988:

93-94; Ortaylı 1994: 15-17; Pakalın 1993: 124-125).

Merkezî yönetime bağlı olarak kazâlarda görev yapan ve taşrada

devletin en yetkili görevlisi konumunda olan Osmanlı kadısı, bulunduğu

kazânın hem mülkî âmiri, hem hâkimi, hem belediye başkanı, hem noteri,

hem askerî temsilcisi ve hem de müfettişi konumundadır. Onun kadar

geniş görev alanına sahip olan bir başka memur yoktur (Ortaylı 2001:

69).

Kadıların görevlerine paralel olarak tutmuş oldukları ve Sicillât-ı şer‘iye, Mahkeme defterleri veya Kadı defterleri gibi değişik isimlerle

anılan defterlerde de muhteva itibariyle oldukça değişik türde kayıtları

bulmak mümkün olabilmektedir.

Bunlar arasında; fermân, berât, tezkere, buyruldu, ru‘us, mürâsele

gibi idârî işleyişe ait kayıtlar, herhangi bir konu ile ilgili suçlama, suçla-

madan aklanma, darp, yaralama, ölüm, hâneye tecâvüz, komşuya zarar

verme, fitne-fesat, harami gibi sosyal hayata dair kayıtlar, mal-mülk satı-

şı, borç, alacak, kira, icâr, ticâret, taşımacılık, esnâf, mukâtaa, iltizâm,

ortaklık, zimmet gibi ekonomik hayata ilişkin kayıtlar, vekâlet, kefâlet,

vesâyet, şahadet, nikâh, talâk, mihr, evlenme izni, mirâs taksimi, hüccet,

temessük, ıtk-nâme gibi belge tanzimi, rehine veya emânete koyma gibi

hukûkî işleyişe ait kayıtlar, derbent-derbentçilik, kale tamiri, kale

müstahfızları, dizdâr, sipâhi, yeniçeri, voyvoda, subaşı, cebeci, kapıkulla-

rı, savaş için nüzül, sefer harçlığı gibi askerî teşkilatla ilgili kayıtlar he-

men ilk akla geliverenlerdir. Fakat bütün bu belgelerden hiçbirisi doğru-

bk. Koçibey 1998: 42-47.

Page 17: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

19

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ma’zul Bir Osmanlı Kadısının Duyguları...

dan kadının kendisi ile veya hissiyatıyla ilgili değildir. Bu sebepledir ki

Đlber Ortaylı, haklı olarak, Ne yazık ki Osmanlı kadılarından günümüze ulaşan şahsî hatıra, mütalaa ve gözlem gibi malzeme hemen yok denecek kadar azdır (Ortaylı 2001: 69) demektedir. Đşte bu çalışmaya konu olan

şiir, bu çok az bulunanlardan birisidir.

Kadı Şiirinin Değerlendirilmesi

Đsminin Osman b. Mustafa olduğunu öğrendiğimiz kadı, 1170/1756

yılı içerisinde Larende’ye kadı olarak atanmış2 ve 16 ay görev yaptıktan

sonra ma’zûl olmuştur. Şiirini de ma’zûl olduktan sonra yazmış ve 287

numaralı Lârende (Karaman) Şer’iye Sicili’ne kaydetmiştir (Lârende

Şer‘iye Sicili=LŞS. 287: 34).

Kadılığının yanı sıra iyi bir şair de olan Osman b. Mustafa şiirini,

Nazîfî (Nazîfâ) mahlasıyla ve kadılık görevinden azl olması üzerine

yazmıştır. Şiir kıt’a nazım şekliyle yazılmış olup, vezin ve kafiye bakı-

mından son derece sağlamdır. Şiirde vezin ve kafiye kusurunun olmayışı, şiirin sonunda iki ayrı mısrada azl tarihini ebced ile söylemesi şiirden iyi

anladığının ve teknik olarak güçlü olduğunun göstergesidir3.

Şiirin içeriğine gelince; Kıt’a nazım şekliyle söylediği şiire Allah’a

hamd ile başlayan Osman b. Mustafa, gani gönüllü ve kanaat hazinesine

sahip biri olduğunu ve (bu şehirdeki) kadılık görevinin sona erdiğini söy-

lemektedir. Mesleğini halka sayısız şer’î hükümler icra ederek şerefle

tamamladığını, verdiği hükümler açısından vicdanen rahat olduğunu yani

gönül huzuru ile hükümler verdiğini ve akranları içinde öne çıkarak, gö-

revini tamamladığını belirtir.

Görev yaptığı sürece kendisine saygı gösterip ikramda bulunan şe-

hir halkına ve ileri gelenlerine hayır duada bulunduktan sonra, Onaltı ay

bu görevi yaptığını, verdiği hükümlerde şer’î hukuka aykırılık bulunma-

dığını, verdiği kararlara karşı itiraz eden olmadığını söyler.

Mesleği, mesleki icrası ve görev süresi ile ilgili bilgiler ve değer-

lendirmelerden sonra Osman b. Mustafa, dünyanın geçiciliğinden, kinaye

ile dünyada mevki, makam ve payenin bir anlık olduğunu, bu yüzden de

insanın kötülüğüyle bilinen bu dünyanın makamıyla gururlanmamak ge-

rektiğini vurgular.

Görevdeyken itibarı yüksek olan kadıların azillerinden sonra pek

itibarı kalmadığını ama kendisinin azlinde böyle olmadığını, aksine daha

2 Kādının atanması ile ilgili bir kayıt bulunamamıştır. Fakat 16 ay görev yaptı-

ğını kendisi ifade ettiği için ataması 1170/1756 yılı içerisinde olmalıdır.

3 Şiirin değerlendirilmesindeki katkılarından dolayı Yrd. Doç. Dr. Semra Tunç

hanımefendiye teşekkür ederim.

Page 18: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

20

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Alaaddin AKÖZ

da itibar gördüğünü “azlimle yıldızım erdi Behrâm’a–Jüpiter-“ ifadesiyle

açıklar.

Şair, kendisi ve azli ile ilgili değerlendirmelerden sonra kıt’ayı “ey

birader gücün yettiğince doğru ve uygun olanı iste veya yap ki kalem

yakanı tehlike çengeline ulaştırmasın” öğüdü ile haleflerine sabır ve sü-

kûn ile muvaffak olabileceklerini bildirerek, onları kutladığını söyler.

Dokuz beyitlik bu kıt’adan sonra aynı vezinle söylenmiş iki beyit-

lik bir kıt’a daha vardır. Son beyitin her iki mısrasında da ebcet hesabı ile

azil tarihi olan, Hicrî 1171/M.1757-58 tarihi düşülmüştür. Ayrıca bu mıs-

raların altına rakamla da sene 1171 yazılmıştır.

Kadı Şiirinin Metni Bi-hamdi’llâh kanâ‘at kenzine mâlik ganî tab’ım

Đrişdi müddet-i hükm-i kazâmız kâr-ı encâma Sa‘âdetle şeref-yâb oldum itmâm eyleyüb müddet

Nice icrâ-yı ahkâm-ı şerî‘at eyleyüb ‘âmme

Safâ-yı hâtır u dilşâd ile idüb hükûmetler

Ser-efrâz oldum akrân içre rûzum erdi itmâma

Hüdâ râzı ola a‘yân u eşrâf u ahâlîden

Kemâl-i ‘izz ü tevkîr üzre lâyık olduk ikrâma

On altı ay idüb seccâde-i garrâda hidmetler Mu‘ârız olmadı şer‘-i şerîfe düşme evhâma

Düğündür ‘azl u nasbı câh-ı dünyâ bil ki bir demdir

Kişi mağrûr olur mu mansıb-ı dünyâ-yı bed-nâma

Hele kevkebleri düşküncedir ma‘zûl-i nüvvâbın

Bi-hamdi’llâh benim ‘azlimle necmim erdi Behrâm’a

Taharrî dâmenin tut ey birâder kâdir oldukça

Giribânın hater çengâline irgürmesün hâme

Kalem ceffinde ahlâfa Nazîfâ bu yiter tebrîk

Muvaffak olalar sabr u sükûnu ideler câme

Hisâb etdim teşekkür ederek îrâd u masrûfdan

Berâber geldi mîzân u hakîkatde sadâkatle

Page 19: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

21

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ma’zul Bir Osmanlı Kadısının Duyguları...

Nazîfî târîh-i ‘azlim zihî feyz-i rahîm âmed (1171/1757-58)

Didiler târîhim bî-bâk sa‘âdetle selâmetle (1171/1757-58)

Ceffe’l-kalem temme’l-elem harrahu el-fakîr ileyhi ve şânehu Os-

man b. Mustafa el-mevle’l-hilâfe bi-medîne-i Lârende gufire lehu

KAYNAKÇA

ATAR, Fahrettin (2001), “Kādı”, DĐA., C. XXIV, Đstanbul, s. 66-69.

Ebül’ Ulâ Mardin, “Kādı”, ĐA., C. VI, Đstanbul 1997, s.42-46.

KOÇĐBEY (1998), Koçibey Risalesi (Eski ve Yeni Harfelerle), Yayına Hazırla-

yan Yılmaz Kurt, Akçağ Yayınları, Ankara.

Lârende Şer ‘iye Sicili (=LŞS). 287

ORTAYLI, Đlber (1994), Hukuk ve Đdare Adamı Olarak Osmanlı Devletinde Kādı, Turhan Kitabevi, Ankara.

ORTAYLI, Đlber (2001), “Osmanlı Devletinde Kadı”, DĐA., C. XXIV, Đstanbul,

s. 69-73.

PAKALIN, Mehmet Zeki (1993), Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. II,

MEB Yayınları, Đstanbul.

UZUNÇARŞILI, Đsmail Hakkı (1988), Osmanlı Devletinin Đlmiye Teşkilatı, TTK

Yayınları, Ankara.

Page 20: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

22

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Alaaddin AKÖZ

EK:

Kādı şiirinin Arap alfabeli aslı

Page 21: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

KIRGIZCANIN ĐÇKĐLĐK AĞIZLAR GRUBU ÜZERĐNE

Yrd. Doç. Dr. Rysbek ALĐMOV∗

ÖZ: Kırgızcanın yerel şekillerinin tarihî, sosyal, göç ve

etnogenetik gibi etkenler sebebiyle büyük ölçüde iç içe geçmiş ara ağız

özelliği taşıdığı bilinir. Ancak diyalektolojik çalışmalarda Đçkilik (Güney-

batı) olarak tasnif edilen ağızlar grubu hakkında aynı şeyi söylemek

mümkün değildir. Derlenen ağız malzemeleri Đçkilik ağızlar grubunun sa-

dece ölçünlü Kırgızcadan değil, aynı zamanda kendisiyle komşu bölge

ağızlarından da pek çok yönden ayrıldığını göstermektedir.

Makalede Đçkilik Kırgızlarının dil özellikleri konu edilmektedir.

Ağız farklılıkları fonetik, morfolojik, sentaks ve sözvarlığında görülen

özellikler olarak tasnif edilmiştir.

Đçkilik ağızlar grubunda Uygurca ve Özbekçe gibi Karluk grubu

Türk dillerinin etkisi hemen dikkat çekmektedir. Bununla birlikte Đçkilik

Kırgızlarının mensup olduğu boylar arasında bir taraftan Oğuz kökenli,

diğer taraftan ise Güney Sibirya’da görülen etnik isimlerin bulunması on-

ların dilinde ilgili alt katmanların da var olduğuna işaret etmektedir.

Makaledeki veriler bu alanda yapılmış önceki çalışmalarla yazarın

söz konusu ağızlar grubuyla ilgili alan çalışmalarından derlediği malze-

melere dayanmaktadır.

Anahtar Kelimeler: Kırgızca, Đçkilik, ağız, diyalektoloji

On The Ichkilik Variety of Dialects of Kyrgyz

ABSTRACT: Most local varieties of Kyrgyz show a composite or

in-between character. However, the Ichkilik group of dialects stands apart

from other Kyrgyz dialects. The Ichkilik is actually a collective name of

the group of tribes mainly settled in the Batken province of Kyrgyzstan

and adjoining regions such as Fergana, Jergetal and Pamir of Uzbekistan

and Tajikistan.

The linguistic data gathered so far shows that the Ichkilik idiom is

quite distinctive not only from standard Kyrgyz, but from neighboring di-

alects as well. On the one hand, the language of Ichkiliks has a strong in-

Mardin Artuklu Üni. Ed. Fak. TDE Böl. [email protected]

Page 22: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

24

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Rysbek ALĐMOV

fluence of Turkic languages such as Uighur and Uzbek. On the other

hand, the linguistic data provides evidence that there are certain Oguz and

some mixed layers in the dialect.

This paper is devoted to a study of the dialect of Ichkiliks. The au-

thor focuses on typical characteristics in the phonological system, mor-

phology, sentence structure and lexicon of the dialect.

The paper is based on the results of the previous studies on Kyrgyz

dialects as well as the author’s materials gathered from field researches on

the Ichkiliks and their idiom.

Key Words: Kyrgyz, Ichkilik, dialect, dialectology

1. GĐRĐŞ

Diyalektoloji çalışmalarında çağdaş Kırgızcada Kuzey ve Güney

şeklinde iki (Batmanov 1938; Abduldayev 1966) veya Kuzey, Güneydo-

ğu ve Güneybatı şeklinde üç (Yunusaliyev 1971) ağızlar grubu olduğu

görüşü yaygındır. Bu sınırlar esasında bugünkü Kırgızistan’daki doğal

coğrafî sınırlarla da örtüşmektedir. Kuzey ağızlar grubu Tanrı Dağları

silsilesindeki Fergana sıradağlarının kuzeyinde, Güney ağızları ise aynı

sıradağların güneyinde konuşulur. Yunusaliyev’in önerdiği Güneybatı

ağızlar grubu güneydeki Oş şehrinden geçen Akbuura ırmağının batısın-

da, Güneydoğu (Merkezî Güney) ağızlar grubu ise doğusunda konuşulur

(Yunusaliyev 1971: 81-83). Ne var ki, eş dil çizgilerinin (isogloss) bu

doğal sınırlar ile çoğu zaman uyuşmadığı da görülür. Çoğu kez kuzeyde

Çüy vilayetinin batısı ve Talas ile güneydeki Aksı bölgesi, yine kuzeyde-

ki Narın bölgesi ile güneydeki Suzak ve Özgön rayonlarının bazı kısımla-

rının idiomlarında benzer özelliklere rastlanır (Abduldayev, 1966;

Bakinova 1956). Bununla birlikte son ses durumundaki z ve s fonemle-

rinde karşıtlığın silinmesi (örn.: ḳız ~ ḳıs, biz ~ bis), uzun ünlülerde dif-

tonglaşma (örn.: too ~ tow, suu ~ suw), ön seste k ve t ötümlüleşmesi

(örn.: kel- > gel-, ḳaz > ġaz; tart- > dart- “çekmek”, tur- > dur- “ayağa

kalkmak”) vs. gibi ses olaylarının Kuzey ve Güney ağızlarında karışık bir

şekilde görülür (Abduldayev, 1956; Abduldayev 1966; Bakinova 1955;

Bakinova 1956; Bakinova vd. 1959).

Mukambayev (1957) bu yüzden Kırgızca ile ilgili önerdiği ağız

tasnifinde diğerlerinden farklı davranır. Kırgız ağızlarını tasnif eden diğer

araştırmacılarda görülen karışıklık ve tutarsızlıkları gidermek adına önce-

likle biri dışında bütün Kırgız ağızlarını Tışkılık Kırgızcası (Dış Kırgızca)

şeklinde birleştirir, ardından dışarıda kalan ve bugünkü Kırgızistan’ın

güneybatısındaki Batken ve civarında konuşulan ağız grubunu ise Đçkilik Kırgızcası (Đç Kırgızca) olarak gösterir.

Kırgızca ile ilgili diyalektolojik tasniflerde ağız sınırlarının coğrafî

ve sosyal ölçütler yanı sıra Kırgız boylarının yerleşim coğrafyası, diğer

Page 23: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

25

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgızcanın Đçkilik Ağızlar Grubu Üzerine

bir ifadeyle etnogenetik özelliklerine göre de belirlendiği bilinir

(Yunusaliyev 1971). Kırgız boylarının XX. yy.a kadar konar-göçer hayat

tarzı dolayısıyla aktif göç halinde oldukları dikkate alındığında, Kırgızca-

nın çoğu yerel şeklinin iç içe geçmiş veya ara ağız özelliği taşımasının

doğal olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Ancak aynı şeyi

Mukambayev’in Đçkilik, Yunusaliyev’in ise Güneybatı (veya yine Đçkilik)

olarak gösterdiği, esasen bugünkü Batken ve civarında konuşulan Kırgız-

canın yerel şekli için söylemek pek mümkün değildir. Đçkilik ağzının

sadece ölçünlü Kırgızcadan değil, aynı zamanda kendisiyle komşu bölge

ağızlarından da pek çok yönden ayrıldığı derlenen dil malzemelerinden

anlaşılmaktadır.

Bu çalışmada konuyla ilgili önceki yayınlardaki verilerle yazarın

çoğunlukla 2005 ve 2006 yaz aylarında Đçkilikliler ve onların diliyle ilgili

yaptığı alan çalışmalarından derlediği malzemelere dayanılarak genel

hatlarıyla Đçkilik ağızlar grubunun ayırıcı dil özelliklerinin ortaya konul-

ması amaçlanmıştır1.

Makalede Đçkilik ağızlar grubu içerisinde ağız adacığı oluşturan

Çayırçıların (Çəərçi) dil özelliklerine değinilmemiştir. Pek çok yönüyle

diğer Đçkilik ağızlarıyla ortak özelliklere sahip olmasına rağmen, yoğun-

lukla Kırgızistan’ın Batken şehri ve civarındaki birkaç köyde konuşulan

bu ağız fevkalade dikkat çekici farklılıklara sahiptir. Birincil uzun ünlü

bulunduran çok sayıda kelimenin varlığı, ön seste ç > ʦ ses değişimi (ʦay

< çay “çay”, ʦaḳır- < çaḳır “çağırmak” vs.), apa “anne” yerine ene (<

ana) kelimesinin kullanılması dikkat çeken örneklerden birkaçıdır. Söz

konusu ağız adacığı ayrı bir çalışma konusudur.

2. ĐÇKĐLĐK KIRGIZLARI

Đçkilik Kırgızları diye tanımlanan grup hâlen Kırgızistan’ın güney-

batısında bulunan Batken vilayetindeki Batken, Kadamcay, Leylek

rayonları•

, Oş vilayetine bağlı Nookat rayonu ile bugünkü Özbekistan ve

Tacikistan’a bağlı komşu bölgelerde (Özbekistan’ın Fergana, Hokand,

Cizzak, Semerkand, Taşkent vs. vilayetleri; Tacikistan’ın ise Hocent,

Cergetal ve Murgab bölgeleri) toplu olarak yaşarlar (ayrıca bk. Kılıç

2003: 79-135). Yine Kırgızistan’ın Calalabat vilayetine bağlı Suzak

rayonunda da ahalisinin kendisini Đçkiliklilerden sayan birkaç köy bu-

lunmaktadır. Doğu Türkistan’daki Kâşgar civarında da kendilerini Đçkilik

1 Makalede Đçkiliklilere ait ağız metinlerinin verilmesi amaçlanmadığı için örneklerin

yazımında uluslararası fonetik alfabe (IPA) yerine Türk transkripsiyon alfabesi kulla-

nılmıştır. •

rayon: Kırgızistan’ın idarî bölümlenmesinde oblast’tan (vilayet) sonra gelen birimdir.

Page 24: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

26

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Rysbek ALĐMOV

Kırgızlarına dâhil eden kabilelerin var olduğu bilinmektedir (Abramzon

1990: 27). Pamir Kırgızları ve onların Türkiye’ye göç eden bir kolu olan

Van’ın Erçiş ilçesinde yerleşik Kırgızlar da Đçkilik Kırgızlarındandır

(Kayıpov 2010: 181-199).

Kırgız şecere geleneğine göre bugün Đçkilik grubunu teşkil eden

boylar şunlardır: Avat, Boston, Böksö, Börü, Cookesek, Çapkıldık, Kaŋdı, Katagan, Kesek, Kıdırşa, Kıpçak, Koŋurat, Nayman, Savay, Teyit, Töölös, Noygut, Orgu (Karatayev 2003: 81). Ancak bu birliğe giren boy

isimleri ve sayıları kaynaklarda değişiklik göstermektedir. Abramzon bu

grubun mensupları olarak Kıpçak, Nayman, Teyit, Kesek, Cookesek, Kaŋdı, Boston, Noygut, Töölös, Avagat (>Avaat) ve çekince koyarak,

Kıdırşaa ve Orgu boylarını sayar (Abramzon 1990: 25). Aristov ise Đçki-

lik Kırgızlarının toplam 20 boydan oluştuğunu belirtir ve büyük boylar

arasında mezkûr boyların birçoğunu sıralamakta birlikte Kazık Ayak,

Kara Saadak, Kara Teyit ve Çal Teyit gibi boy isimlerini de zikreder

(Aristov 1894: 391-486).

Bazı kaynaklarda Đçkilik boylarından olanların kendilerini ayrıca

Oŋ (sağ) ve Sol (sol) olmak üzere iki alt gruba ayırdığı kaydedilir. Buna

göre Teyit, Kesek, Cookesek, Töölös, Kıpçak, Avat, Kaŋdı, Nayman, Katagan ve Orgu boyları Đçkiliklilerin Oŋ koluna, Savay, Saray, Pakal ve

Boston boyları ise Sol koluna dâhil edilir (Bakinova 1956: 9).

Đçkilik birliğine mensup boy isimlerinin kaynaklara göre farklı ve

çelişkili bilgiler içermesine rağmen, zikrolunan boylardan birkaçının bu

grubun çekirdeğini oluşturduğu söylenebilir. Bunlar Avat, Boston, Döölös, Kaŋdı, Kıpçak, Kesek, Nayman, Noygut ve Teyit boylarıdır. Nite-

kim Kırgız şecerecilerinin bir kısmı Đçkilik birliğini bu boylarla sınırlı

tutmaktadır (Umar Uulu 1991: 22).

Kırgızlarla ilgili tarihî ve etnografik çalışmalarda XIX. yy.ın ikinci

yarısından itibaren Đçkiliklilerle ilgili bilgiler de yer almaya başlar. Kimi

araştırmacılar Đçkilik grubuna girenleri Kırgızlara sonradan dâhil olan

boylar diye tasnif ederek onların büyük bir kısmını ya XVI. yy.da Deşt-i Kıpçak’tan, ya da Doğu Türkistan’dan geldikleri görüşünü ileri sürer.

Kimileri de Đçkiliklileri eski Kırgız boylarından saymakta ve etnografyası

ile idiomlarındaki bir takım farklılıkların daha yeni dönemlerde komşu

Özbek, Uygur ve bilhassa Tacik etkisiyle oluştuğu kanaatindedirler.

Đçkilik Kırgızlarından ilk bahsedenlerden biri Valihanov’dur ve

kendisi bir taraftan Đçkiliklileri, diğer taraftan ise yine Kırgız boylarından

olan Kıpçak, Kıtay ve Naymanları haricî Kırgızlar diye sınıflandırır, da-

yanak olarak da mezkûr boyların kendilerini Kırgız addetmeleri ve atala-

rının, şecerelerine göre, Kırgızbay adlı biri olduğunu söylemelerine rağ-men, diğer Kırgız boylarının bunu kabul etmemelerini gösterir.

Page 25: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

27

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgızcanın Đçkilik Ağızlar Grubu Üzerine

(Valihanov 1958: 110).

Aristov Đçkiliklilerin Kırgızlar arasına sonradan dâhil olan haricî

boylardan olduğu hususunda Valihanov’la hemfikirdir. Đddiasını ise diğer

Kırgız boylarında geçen klan isimlerinin Đçkilik boylarında hiç görülme-

mesine bağlamaktadır. Bununla birlikte Đçkilik arasında zikredilen

Nayman, Kesek ve Kıpçak boylarının Kazaklarda da olduğu gerçeğinden

yola çıkarak onların Fergana bölgesine Şeybanî Özbekleriyle birlikte

geldiğini ve bilahare Đçkilik Kırgızlarına dâhil olduğunu ileri sürmektedir.

Aristov’a göre Đçkilik Kırgızları arasında tarihî Türk boy ve klan adları-

nın hiç geçmemesi sebebiyle onları, zamanla bir boy birliği oluşturmuş “bigâneler camiası” olarak değerlendirmek daha doğrudur (Aristov 1894:

391-486).

Petrov Reşidüddin’in Câmiü’t-Tevârih’i ile Seyfüddin

Ahsikentî’nin Mecmuatü’t-Tevârih’i gibi tarihî kaynaklarda yer alan ve

kendisinin Đçkiliklilerle ilişkilendirdiği bir takım bilgilere dayanarak Đçki-

lik grubuna giren kabilelerin esas kısmının XII.-XIII. yy.da Yenisey civa-

rından Tanrı Dağlarına doğru göç etmiş topluluklar, bir kısmının da XVI.

yy. başında Deşt-i Kıpçak taraflarından Fergana vadisine gelenler oldu-

ğunu iddia eder (Petrov 1960: 70-80; bu görüşün eleştirisi için bk.

Abramzon 1971: 18).

Abramzon ise Tanrı Dağı Kırgızlarının etnik yapısının çok karma-

şık olduğunu baştan belirterek Đçkilik Kırgızlarına mensup boyların Tanrı

Dağlarının doğu yamaçlarından (Doğu Türkistan) bugünkü yaşadıkları

bölgeye henüz XVI-XVII. yy.da göç ettiğini ve burada bölgenin yerlisi

olan ve daha sonra Đçkiliklilere katılan Çogorok (Babürnâme’deki

Çograk) gibi Türk boylarıyla karıştığını belirtir (Abramzon 1971: 30-31).

Yunusaliyev çağdaş Kırgızcanın daha XIV. yy.da bugünkü özellik-

lerine sahip olduğunu, Đçkiliklilerin dil özelliklerinin diğer Kırgız boyla-

rının ağızlarıyla birlikte çok uzun zamandır tek dil içerisinde geliştiğini

belirterek dolaylı olsa da Đçkiliklilerin bugünkü Kırgız kavmini oluşturan

diğer boylardan hiçbir yönüyle farklı olmadığı görüşünü savunur

(Yunusaliyev 1956: 41-45).

Đçkilik Kırgızlarının teşekkülü ve tarihiyle ilgili görüşlerin birbi-

rinden farklı olmasına rağmen, araştırmacıların ekseriyeti Đçkilik terimini

yukarıda saydığımız çeşitli boylardan oluşan bir birlik anlamında kullan-

maktadır. Daha açık bir ifadeyle ilgili kaynaklara göre Đçkilik, Kırgızlara

sonradan dâhil olmuş ve çekirdeğini Kıpçak, Teyit, Kesek, Töölös, Kaŋdı gibi boyların meydana getirdiği belirli ve sınırlı sayıdaki kabileden müte-

şekkil oldukça eski bir geçmişe sahip bir konfederasyonun adıdır.

Đçkilik kelimesi bugünkü Kırgızcada “içeride olan” anlamındadır,

Page 26: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

28

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Rysbek ALĐMOV

ancak kelimeye farklı kaynaklarda “merkezde olan”, “(sonradan) içeriye

alınan”, “(sonradan) dâhil olan” gibi anlamlar da yüklenmektedir

(Karatayev 2004:81; Çorotegin – Ömürbektegin 1996: 219).

Kırgız şeceresine göre Türk-Moğol geleneksel askerî-siyasî yapı-

lanmasına uygun olarak Oŋ “sağ” ve Sol “sol” şeklinde teşkilatlanan Kır-

gızlarda, bu iki grubun dışında Đçkilik şeklinde bir grubun olması ister

istemez bu grubu teşkil eden boyların geleneksel Kırgız kabile birliğine

sonradan katıldığı görüşü ile bu kelimeye atfedilen son iki anlamın geçer-

li olabileceğini pekiştirmektedir.

Ancak kendilerini Đçkilik grubuna mensup kabul edenlerin toplu

yaşadığı Kırgızistan’ın güneybatı bölgesi dışında (örneğin, Isık-Köl, Ta-

las, Çüy, Çatkal.) yaşayan Kıpçak, Katagan, Töölös, Kaŋdı gibi boylara

mensup kimselerin kendilerini Đçkilik grubuna dâhil etmemeleri, Đçkilik

isminin, şecere geleneğine göre bu isimle anılan birliğe dâhil olan kabile-

lerle değil, daha çok mezkûr bölge ile ilgili bir etnonim olduğunu düşün-

dürmektedir.

Bununla birlikte, Đçkilik Kırgızlarının kendi grupları dışındaki Kır-

gızlara hitaben kullandıkları Arkalık “sırt’ta, yani dışarıda olan” tanımı,

bununla birlikte Đçkilik’e eşanlamlı olarak On Uul “On Oğul”, Bulgaçı ve

Toguz Uul “Dokuz Oğul”, onların karşıtı olarak da sırasıyla Otuz Uul “Otuz Oğul” ve Kırgız isimlendirmelerinin kullanılması, Đçkilik adının

günümüzde artık bu boy birliğinin alt katmanı olmuş yerli Türk kavimle-

rine ait askerî-siyasî yapılanmanın bir kolu olduğu görüşüne sevk etmek-

tedir. Karmışeva’nın kayıtlarındaki Tacikistanlı Kırgızlardan bir kaynak

kişinin “Kırgızlar, Otuz Uul kabile birliğini teşkil eden Dış Kırgızlar ve

kendimin de mensup olduğu Đç Kırgızlar şeklinde ikiye ayrılır.” şeklinde

açıklaması bu bakımdan ipucu niteliğindedir (Abduldayev 1966).

Geleneksel Türk historyagrafyasında askerî-siyasî yapılanmadaki

Đç-Dış karşıtlığının Oğuzlarda görüldüğünün burada zikredilmesi yerinde

olacaktır. Yukarıdaki ikili karşıtlıklarda görülen bu durum (On Uul↔Otuz Uul, Bulgaçı↔Otuz Uul, Toguz Uul↔Kırgız vs.) günümüzde

bu coğrafyada ikili (dual) askerî-siyasî yapılanmaya sahip çok sayıda

tarihî Türk kavminin iç içe olduğuna ve tarih içerisinde katmanlaştığına

işaret etmektedir.

Đçkilik birliğine giren daha küçük boylar arasında bir taraftan Kı-zılbaş, Gökleŋ, Ersarı, Teklen, Türkmön gibi Oğuz soylu, diğer taraftan

Urgu, Sokolok, Murkut gibi Tuva ve Altaylılara ait, ayrıca Çogorok, Çüyüt, Türktow, Sart-Kıpçak, Tarançı, Uygur, Galça, Lakay gibi karışık

etnik isimlerin bulunması bu görüşü açıkça desteklemektedir (Karatayev

2004).

Page 27: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

29

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgızcanın Đçkilik Ağızlar Grubu Üzerine

Konuyla ilgili birinci elden tarihî kaynakların bulunmaması, eldeki

verilerde görülen zıtlık ve tutarsızlıklar, Đçkilikliler ve bu birliğe dâhil

olan kabilelerin geçmişiyle ilgili ikna edici bir şey söylemeyi engellemek-

tedir. Ancak şurası açıktır ki Đçkiliklilerin dilinde önemli ölçüde Karluk

grubu Türk dillerinin, yani Özbekçe ve Uygurcanın etkisi görülmektedir.

Yalnızca dil değil, etnografya yönünden de bu grup mensuplarının diğer

Kırgızlardan farklı özelliklere sahip olduğu dikkat çekicidir. Đçkiliklilerin

maddî ve manevî kültüründeki pek çok özellik aynı zamanda Özbek ve

Uygurlarda da rastlanır (geniş bilgi için bk. Bakinova 1955).

Bununla birlikte örnekleri çok yaygın olmasa da Kırgız ağızlarında

görülen ön seste b~m ikililiği hususunda Đçkilik ağzının genellikle b’den

yana olması gerçeği, yine ön seste ḳ>ġ, k>g ve t>d ötümlüleşmesi gibi

ses olayları söz konusu ağızda Oğuz alt katmanının varlığının bir göster-

gesidir.

Kırgızlar arasında geleneksel askerî-siyasî yapılanma ile ilgili Oŋ ve Sol kavramları bizzat bu birlik mensupları için günümüzde artık her-

hangi bir şey ifade etmemektedir; buna mukabil Đçkilik grubu kabilelerin-

den birine mensup kimseler bu birliğe dâhil olmayan diğer Kırgızları

kendilerinden ayırmak için Arkalık sıfatını kullanırlar. Bu da Đçkilik gru-

bu mensuplarında bir birlik şuuru olduğunu göstermektedir. Dil ile bera-

ber maddî ve manevî kültür yönünden diğer Kırgızlardan önemli farklı-

lıkları ve son olarak, diğer Kırgızlara karşı kendilerini “ötekileştirmeleri”

aslında onların alt-etnik bir yapılanmaya sahip olduğuna da işaret etmek-

tedir.

3. ĐÇKĐLĐK KIRGIZLARININ DĐL ÖZELLĐKLERĐ

Đçkilik ağızlar grubu, bir taraftan hiçbir Kırgız ağzında görülmeyen

özgün, diğer taraftan ise başka bölge ağızlarının biri veya ikisi ile ortak

özellikler taşır. Ancak ortak özellikleri paylaştığı bölge her zaman komşu

bir bölge değildir. Meselâ, dudak ünlülerinde görülen diftonglaşma, Đçki-

lik ağızlarıyla bazı ortaklıklara sahip komşu Oş, Aravan ve Karasuu böl-

gelerinde yaşayanların dilinde değil, onlardan oldukça uzak olan Aksı ve

Talas ağızlarında görülür. Keza, ḳışta “kışın” yerine ḳışındası ve sırasıyla

cazındası “ilkbaharda”, cayındası “yazın” vs. kullanımı Đçkilikliler ya-

nında Narın bölgesinde de görülür.

Bununla birlikte Đçkilik ağızlarının dil özelliklerini bütün Đçkilikli-

lere teşmil etmek de doğru değildir. Araştırmamız sırasında zikrolunan

ağızlar grubu içerisinde farklı ağız merkezlerinin olduğu görülmüştür.

Bunlar itibarî olarak sırasıyla Leylek, Batken, Cergetal ve Pamir şeklinde

gösterilebilir. Leylek’e bağlı Đçkilik idiomları arasında Tacikistan’ın

Hocent vilayeti ile Özbekistan’ın Taşkent (Buka bölgesi), Semerkand,

Cizzak (özellikle Bahmal ve Zaamin bölgeleri) vilayetlerinde yerleşik

Page 28: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

30

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Rysbek ALĐMOV

Kırgızların dili gösterilebilir. Đkinci merkeze bağlı olarak Kırgızistan’ın

Batken, Kadamcay, Nookat rayonları ile Özbekistan’ın Fergana vilaye-

tindeki, Cergetal merkezine ise Kırgızistan’ın Çoŋ Alay ile Tacikistan’ın

Cergetal bölgelerindeki Kırgızların ağzı dâhil edilebilir. Pamir Kırgızca-

sını ise Tacikistan’ın Murgab bölgesinin yerlisi olan Kırgızlarla Afganis-

tan’ın kuzeyindeki Vahan “koridoru” ile Türkiye’de Van’ın Erçiş ilçesin-

de toplu olarak yaşayan Kırgızların idiomları oluşturur.

Leylek aynı zamanda bütün olarak Đçkilik ağız merkezi de kabul

edilebilir. Bir taraftan Đçkiliklilere atfedilen dil özellikleri bakımından

Leylek ağzında görülen nispî istikrar ve tutarlılık, diğer taraftan ise Đçki-

lik grubuna mensup kimselerin atalarının hâlihazırda oturdukları bölgele-

re Leylek’ten gelmelerini göstermeleri (Bakinova 1956: 9) buna işaret

etmektedir.

3.1. Đçkilik Kırgızları Ağzı Fonetik Özellikleri

1. Diğer Kırgız ağızlarından farklı olarak çok sayıda birincil uzun

ünlü bulundurur: āç “aç”, āġıl “ağıl”, ārıḳ “zayıf”, bīr “bir, bēş “beş”,

bōl- “ol-”, vs. Yapılan derlemelerde birincil ünlü bulunduran kelimelerin

sayısının 100’ü geçtiği saptanmıştır (bk. Alimov 2010). Birincil uzun

ünlü bulunduran örneklerin büyük oranda Türkmencedeki verilerle örtüş-tüğü görülmüştür. Ancak örneklerden önemli bir kısmının benzerine çağ-daş Türk dillerinde değil, yalnızca tarihî Türk dillerinde rastlanılmıştır.

2. Bazı kelimelerde c->ø: örmölö- (ÖK. cörmölö-) “emeklemek”,

üz (ÖK. cüz) “yüz, çehre”, üstömön (ÖK. cüstömön < cüzü tömön) “yüz

aşağı”, ırġa- “eğlenmek, neşelenmek “ (ÖK. cırġa- < Mo. cirġa-), ırġal “rahatlık, zevk” (ÖK. cırġal < Mo. cirġal),

3. Ön seste y-~c- ikililiği: yol ~ col “yol”, yaḳşı ~ caḳşı “iyi”, yåḳ ~ coḳ “yok”, yıl ~ cıl “yıl”, yardam ~ cardam “yardım”, tör yüz ~ tör cüz

“dört yüz” vs. Zikrolunan örnekler ve benzerleri tek başına veya cümle

başında kullandıklarında öteki Kırgız ağızlarında olduğu gibi genellikle

ön seste c iledir, ancak cümle içinde kullanıldığında ön sesteki c’nin y’ye

kaydığı görülür. Örneğin: Caḳşı ken dep aytışattar “Đyi olduğunu söyler-

ler”; Cüda yām yahşı boġon ken özü “Çok da iyi olmuşmuş aslında.”.

4. Bazı kelimelerde ön ve içseste m- ünsüzü yerine b- veya onun

ötümsüz karşıtı -p- ünsüzünün (yalnızca içseste) kullanılması: ben (ÖK.

men) “ben”, benin (ÖK. menin) “benim”, bunday (ÖK. mınday) “böyle”,

bunoġu (ÖK. mınagı) “bu, işte bu”, boyun (ÖK. moyun) “boyun”,

boyunça (ÖK. moyunça) “boyunca”, böön (ÖK. möön) “oniki parmak

bağırsağı”, bözök, buzow (ÖK. muzoo) “buzağı”, buun (ÖK. muun) “bo-

ğum”, tapan (ÖK. taman) “taban”, ḳıpın (ÖK. ḳımın) “zerre”, çabındı (ÖK. çamındı) “kırpıntı” vs. Kimi bölgelerde bu örneklerin iki şekli, ki-

Page 29: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

31

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgızcanın Đçkilik Ağızlar Grubu Üzerine

milerinde ise tek şeklinin kullanıldığı görülmektedir. Söz konusu ses

olayı Isıkgöl, Talas gibi diğer Kırgız ağızlarında da görülür, ancak Đçkilik

ağızlarına kıyasla ötekilerde tespit edilen örneklerin sayısı çok daha azdır.

5. Ön seste ötümlüleşme. a) ḳ>ġ, k>g: Örneğin, ġaz (ÖK. ġaz) < ET. ḳāz “kaz”, gilem (ÖK. kilem) < Fa. gilīm “halı, kilim” göcö (< ÖK. köcö, Kaz. köce) “çorba tarzı bir yemek çeşidi”, gülçə (ÖK. külçö) < Fa.

ḳulça “yuvarlak ve yassı çörek”, gış (ÖK. ḳış) < Fa. ḫişt “kerpiç”, gılıç (ÖK. ḳılıç) < ET. ḳılıç “kılıç”, ġoon- (ÖK. ḳuban-) < ET. ḳıvan- “sevin-

mek, kıvanmak”, ġonuç (ÖK. ḳonç) < ET. ḳonç “konç”, ġorun- (ÖK.

ḳorun-) < ET. ḳorun- “korunmak”, ġovdǝ (ÖK. köödön) < ET. kövtüŋ “gövde”, ġıyvıra- (ÖK. ḳıbıra-) < ET. ḳıpır+a- “kıpırdanmak” ġıyıldaş- <

ÖK. ḳıcıldaş- “patırtı çıkarmak” vs.

Örneklerden anlaşıldığı gibi Đçkilik ağızlarında ön seste ḳ>ġ, k>g

ötümlüleşmesi hem ön, hem art ünlülerden önce görülmektedir. Bu ses

değişimi, bilindiği üzere, sınırlı sayıda kelimeyle ilgili olarak karışık bir

biçimde Kırgızcanın diğer ağızlarında da karşımıza çıkar, ancak Đçkilik

ağızlarından farklı olarak öteki ağızlarda ön seste ḳ>ġ, k>g olayı sadece

ön ünlü bulunduran kelimelerde görülür. Örneğin; göl (ÖK. köl) “göl”,

gel- (ÖK. kel-) “gelmek”, gir- (ÖK. kir-) “girmek”, gör- (ÖK. gör-) “görmek”, gül- (ÖK. kül-) “gülmek” vs. Đlginçtir ki son örneklerin hepsi

Đçkilik ağızlarında yaygın k>g değişimine rağmen ön seste k’lidir, yani

köl, kel-, kir-, kör-, kül- vs. şeklindedir.

Diğer Kırgız ağızlarında ön seste g/ġ bulunduran Arapça Farsça

alıntı kelimelerde bu pozisyondaki ses ötümsüzleşirken Đçkilik ağızların-

da istisnasız ötümlü şekilleriyle kullanılır. Örneğin, gügürt (ÖK. kükürt) < Fa. gūgird “kükürt”, gümən (ÖK. kümön) < Fa. gümān “zan, şüphe”,

gədəy (ÖK. kedey) < Fa. gedā “fakir, fukara”, ġovġa (ÖK. kooġa) < Fa.

ġavġa “kavga” vs.

b) Bazı kelimelerde görülen t>d değişimi. Örneğin, daştuw (ÖK.

taştuu) “taşlı”, dəndır (ÖK. tandır) < Ar. tannūr “tandır”, deŋsel- < ÖK.

teŋsel- “sallanmak”, demsele- < ÖK. temsele- “başı boş gezmek”, döş <

ÖK. töş “döş”, doy < ÖK. toy “düğün. merasim”, duwra- < ÖK. tuura- “taklit etmek, öykünmek”, dumalaḳ < ÖK. tomoloḳ “yuvarlak”, dorvo ~

torvo (ÖK. torbo) “torba” vs. Bununla birlikte ÖK.da önseste d ünsüzü

ile başlayan kelimelerin bir kısmının Đçkilik ağızlarında t’li olduğu gö-

rülmektedir. Örneğin, tarvız (ÖK. darbız) “karpuz”, tayyar (ÖK. dayar)

“hazır”, taam (ÖK. daam) “lezzet; yemek” vs.

6. Đç seste -l->ø: al-, sal-, ḳal-, kel-, bol- fiillerinin kimi fiilimsiler

veya fiil çekim ekleriyle kullanıldıklarında hece sonundaki l sesinin düş-mesidir. Örneğin, bolboyt > bovoyt “olmaz, olmayacak” kelbeyt > keveyt “gelmez, gelmeyecek” albayt > avayt “almaz, almayacak”, boluptur >

Page 30: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

32

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Rysbek ALĐMOV

boptur “olmuş”, keliptir > keptir “gelmiş”, kelgen > kegen “geldi, gel-

miş”, kelgençe > kegiçe “gelinceye kadar”, kelgile > kegile “geliniz”, alġan > aġan “aldı, almış”, alsa > asa “alsa, aldıysa”, bolġon > boġon “oldu, olmuş”, bolso > boso “olsa”, salġan > saġan “koydu, bıraktı;

koymuş, bırakmış” vs.

7. Đç seste b > v: barvay (ÖK. barbay) “varmadan, gitmeden”,

ölvöyt (ÖK. ölböyt) “ölmez”, köv eken (ÖK. köp eken) “çok çalışarak),

devegile (ÖK. debegile) “demeyin” vs. Bu ses olayı iç ses durumunda iki

ünlü arasında kalan b ünsüzü ile ilgili olarak öteki Kırgız ağızlarının çoğu

için geçerlidir (örn.: Aksı ağzında atalarıvıs “(ÖK. atalarıbız) “ataları-

mız”), ancak Đçkilik ağızlarında bu ses olayı ayrıca önceki hecenin son

sesine komşu hece başı b ünsüzüyle de ilgilidir. Bazen cümle içerisinde

bar, bir ve ber-, bol-, bar- kelimelerinde ön sesteki ünsüzün sızıcılaştığı görülür. Örneğin: Đlgeri vir padışa var eken. (ÖK. Đlgeri bir padışa bar eken) “Bir zamanlar bir padişah varmış.”; Atası bir at minip uygö varat. (ÖK. Atası bir at minip üygö barat) “Babası bir ata binerek eve varır.”;

Men üç ownap bir koçkor volom. (ÖK. Men üç oonap bir koçkor bolom.)

“Ben üç kez yuvarlanırım ve bir koç olurum (koça dönüşürüm)” (örnekler

için bk. Abduldayev 1966: 119).

8. ÖK. ve öteki ağızlarında hece sınırındaki r, l, m, ŋ, k, t, ş sesle-

riyle l sesi arasında görülen düzenli ilerleyici benzeşme olayı görülmez,

bunun aksine bazı örneklerde gerileyici benzeşme görülür: barlıḳ (ÖK.

bardıḳ) “bütün, hepsi”, birlik (ÖK. birdik) “birlik”, kimler (ÖK. kimder)

“kimler”, türlüw > tüllüw (ÖK. türdüü) “türlü, çeşitli”, tillǝ (ÖK. dilde)

“altın”, uşla- (ÖK. -, Aksı ağzında uşta-) “tutmak, yakalamak”, tişle- (ÖK. tişte-) “dişlemek”, mollo (ÖK. moldo) “molla, din hocası” vs.

9. Önseste l ünsüzünün durumunu koruması. Đçkilik ağızlarında

ön seste l bulunduran örneklerin tümü diğer Kırgız ağızlarında bir dar

ünlü ile başlar. Örneğin, lay (ÖK. ılay) “çamur”, layḳa (ÖK. ılayḳa) “bu-

lanık”, laḳap (ÖK. ılaḳap) “atasözü, deyim” < Ar. laḳab “künye, lakab”,

ləgən (ÖK. ilegen) < Fa. lagan “leğen, yayvan tas”, “leğen”, ləp (ÖK.

ilep) < Fa. leb “dudak”.

10. Ses erimesinin önlenmesi için zayıf ünsüzlerin güçlü ünsüze

dönüşmesi: a) y>g: ET. eđer (EDPT 63b) > eyer > eger (ÖK: eer)

“eyer”, ET. eđiz (EDPT 73b) > eyiz > egiz “yüksek”, ET. iđi: (EDPT

41a) > iye > egee “sahip”; b) w>g: tebe >töwö > tögö (ÖK. töö) “deve”

(krş. Uyg. töge “deve”), Fa. samur > suwur > suġur (ÖK. suur) “marmot,

dağ sıçanı”, ET. sub >suw > suġ (ÖK. suu) “su”, ÖK. ciber- > cüwör > cügör- “göndermek”.

11. Kısa ve uzun ə seslerinin bulunması: əsəl “bal”, məydə “ufak”,

əyt- “söyle-”, cəylöö “yayla”, bəəri “hepsi”, səəl “biraz”. Kısa ə sesinin

Page 31: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

33

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgızcanın Đçkilik Ağızlar Grubu Üzerine

ayrıca anlam ayırıcı özelliği de bulunmaktadır: pəs “alçak” – pes “bir

hastalık adı”, bərk “yaprak” – barḳ “değer”, kəl “kel” – kel- “gel-”, kər

“sağır” – ker- “germek” vs.

12. Dudak diftonglarının bulunması: suw apke (ÖK. suu alıp kel) “su getir”, towdon kegen (ÖK. toodon kelgen) “dağdan gelmiş”, üylüw ede (ÖK. üylüü ele) “ev sahibiydi”, biröw aġan (ÖK. biröö alġan) “biri

almış” vs. Ancak dudak diftongları bakımından Đçkilik ağzı Kırgızcanın

Aksı ve Talas ağızlarına kıyasla daha tutarsızdır. Bazen diftonglar yerine

uzun ünlülerin kullanıldığı da görülür: ḳuwup cügöröt ~ ḳuup cügöröt (ÖK. ḳuup ciberet) “kovar”, buuday eget (ÖK. buuday eget) “buğday

eker”, uulu yəm bar “oğlu da var” vs.

13. Đç ve son ses durumundaki z ve s ünsüzleri arasında anlam ayı-

rıcı özelliğin korunması: ḳız- “ısınmak” – ḳıs- “kısmak”, az- “azmak” –

as- “asmak”, ḳızıḳ “ilginç” – ḳısıḳ “coğr. boğaz” vs.

3.2. Đçkilik Kırgızları Ağzı Morfolojik Özellikleri

1. Karluk grubu Türk lehçelerinde olduğu gibi zamir n’sinin bu-

lunmaması: ata+sı+ġa (ÖK. ata+sı+n+a) “babasına”, ata+sı+da (ÖK.

ata+sı+n+da) “babasında”, ata+sı+dan (ÖK. ata+sı+n+dan) “babasın-

dan” vs.

2. Karluk grubu Türk lehçelerinde olduğu 3. teklik şahıs iyelik

ekinden sonra yükleme hal ekinin –nI, yönelme hal ekinin –GA olması:

til+i+ni (ÖK. til+i+n); bala+sı+ġa (ÖK. bala+sı+n+a).

3. Özbek Türkçesinde olduğu gibi topluluk sayı ekinin +oo/+öö

(örn. eköö “ikisi (birlikte)” yerine +ələ olması: ekələsi “her ikisi”, üçələŋiz “üçünüz birlikte” vs. Ancak bu kullanım Özbekçe ile iç içe veya

onlara yakın bölge idiomları için söz konusudur. Aynı durum Farsça dāna

“tane” kelimesinden türeme enklitik –tA formu için de geçerlidir. Örne-

ğin, bittǝ “bir adet”, altıta “altı adet”, om beştǝ “on beş adet” vs. ÖK.da

olmayan bu şekil Đçkilik ağızlar grubunda sık kullanılır, ancak Özbek ve

Taciklerle komşu yerleşim birimlerinde bu kullanım yaygın iken, komşu

olmayan uzak köylerde nispeten daha az kullanılır.

4. Diğer Kırgız ağızlarında fiil çekiminde 3. çokluk şahıs eki için

işteşlik çatı ekinden yararlanılır; ancak bu ağızda bu görevi pek çok Türk

lehçesinde olduğu gibi +lAr çokluk eki üstlenir: aytattar “söylerler”, keletter “gelirler”, aytḳandar “söylemişler”, aytsalar “söyleseler”. Bazen

bu iki ek birlikte kullanılır: aytışattar “söylerler”, kelişetter “gelirler”, aytışḳandar “söylemişler, söylediler”, aytışsalar “söyleseler” vs.

5. ḳanday “nasıl”, ḳayda “nerede” gibi soru kelimelerine +lAr

ekinin gelmesi: ḳanday+lar, ḳayda+lar.

Page 32: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

34

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Rysbek ALĐMOV

6. Ek-fiilin belirli geçmiş zaman şekli olarak ele yerine ede ~ edi şekillerinin kullanılması: bar ede “var idi”, kegen ede “gelmişti”, kördü ede “gördüydü” vs.

7. ciber- “göndermek” fiili yerine cügör- (< cüwör-< ciber-) şek-

linin kullanılması: onu cügördüm ede (ÖK. anı ciberdim ele) “onu gön-

dermiştim”, küttürvöy alıp cügör endi (ÖK. küttürböy emi alıp ciber/iy)

“fazla bekletmeden artık (kadehi) kaldırıver”. Örnekteki w > g ses olayı

için bk. 3.1.1/8.

8. Đvedilik bildiren iy- (< ıd-), ir- (< ber-), ciber- (< ıda ber-), yardımcı fiilleri yerine ver- (< ber-) yardımcı fiilinin kullanılması: içiver- (ÖK. içip iy-/ir-/ciber-) “içivermek”; cügörüver- (ÖK. ciberip iy-/ir-) “gönderivermek” vs.

9. –ġAnI/-ġOnU zarf-fiil eki için ekin eski –ġAlI/-ġOlU şekilleri-

nin kullanılması: körgölü bardım ede (ÖK. körgönü bardım ele) “görme-

ye (görmek için) gitmiştim” , alġalı kegen (ÖK. alġanı kelgen) “almaya

(almak için) geldi” vs.

10. Bazı zaman zarflarında sonda 3. teklik şahıs iyelik ekinin geç-

mesi: ḳışındası ~ ḳıştası (ÖK. ḳışta ~ ḳışında) “kışın”, cazındası (ÖK.

cazda ~ cazında) “ilkbaharda”, cayındası (ÖK. cayda ~ cayında) “yazın”,

küzündösü (ÖK. küzdö ~ küzündö) “sonbaharda, güzün”, kündüzü (ÖK.

küngüz) “gündüzleyin, gündüz vakti”, keçindesi, keçkesi (ÖK. keçinde,

keçke) “akşamleyin”, tündösü (ÖK. tündö) “geceleyin” vs.

11. 1. çokluk şahıs istek-emir eki -AlI(ḳ) yerine -AylI(ḳ) ve -AyIḳ şekillerinin kullanılması: oġo baraylıḳ / oġo barayıḳ (ÖK. aġa baralı) “ona gidelim” vs.

12. uşul, oşol işaret zamirleri yerini şu(l), şo(l) şekillerinin kulla-

nılması: şo bala cüdə şok bede (ÖK. oşol bala ötö şok (emes) bele) “O

çocuk çok haşarı değil miydi?” vs.

13. Nereli olduğunu bildirmek için kalıplaşmış kelimelerde +lIK (< ET+lıġ) yerine +çI ekinin kullanılması: Alayçı (ÖK. Alaylık) “Alaylı”,

Batkençi (ÖK. Batkendik) “Batkenli”, Ferġanaçı (ÖK. Ferġanalık)

“Ferganalı”, şǝǝrçi (ÖK. şaardık) “şehirli” vs. Ancak bu tür kullanım

Đçkiliklilerin yoğun yaşadığı bölgelerdeki yer isimleriyle sınırlıdır. Diğer

bir tabirle, uzak bölgelerde yaşayanlar için genel Kırgızcadaki -+lIK kul-

lanılır. Örn.: Oştuḳ “Oşlu”, Bişkektik “Bişkekli” vs.

14. ÖK. ve öteki ağızlarda kullanılan limitatif ve terminatif (varış) hali için datifli çeyin “kadar” çekim edatı yerine +GAçA ekinin daha yay-

gın kullanılması: tör küngeçe (ÖK. tört küngö çeyin”, “dört güne kadar”,

Oşgǝçǝ (ÖK. Oşko çeyin) “Oş’a kadar”, üygeçe (ÖK. üygö çeyin), “eve

Page 33: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

35

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgızcanın Đçkilik Ağızlar Grubu Üzerine

kadar”, ertegeçe (ÖK. ertenge çeyin) “yarına kadar” vs.

15. Bazı bölgelerde sayılarda farklı şekillerin kullanılması: üçtə kəm cüz “(yüzden üç eksik) doksan yedi”, on eki cüz “(on iki yüz) bin iki

yüz”, ottuz yüz “(otuz yüz) üç bin” vs.

16. Aydınlatmak, ışıtmak anlamında carıḳ ḳıl- fiili yerine arkaik

carı-, caşı- fiillerinin kullanılması: üydün içini carıttım/caşıttım “evin

içini aydınlattım” vs.

17. Bugünkü Kırgızcada pekiştirme-sınırlama edatı olarak kullanı-

lan ele yerine onun ek şeklindeki arkaik -lA varyantının kullanılması:

menle kegem (ÖK. men ele kelgenmin) “sadece ben gelmiştim” vs.

18. Kelimeye sürekli yapılan hareket anlamı katan sıfat-fiil ekleri –AnAḳ ve –AġAn yerine –ḳĀḳ/-Āḳ ekleri kullanılır. Örneğin, ḳavaaḳ it (ÖK.

ḳabanaḳ/ḳabaġan it) “çok havlayan köpek”, süsköök/süsöök sıyır (ÖK.

süzögön uy) “çok fazla süsen, tos vuran sığır”, ḳaçḳaaḳ/ḳaçaaḳ mal “ağıl-dan sıkça kaçan inek” vs.

19. 3. teklik şahıs zamiri al ile bunun çekimli şekilleri olan anı, aġa, anda, andan yerine sırasıyla ol, onu, oġo, odo, odon şekillerinin

kullanılması: odon avadıŋ bede (ÖK. andan albadıŋ bele) “Ondan alma-

mış mıydın?” vs.

20. 3. teklik şahıs iyelik ekinden sonra ilgi halinin tamamen veya

yalnızca son ünsüzünün düşürülmesi: atası ḳoluġa ber (ÖK. atasının koluna ber) “babasının eline ver”, ḳoylorunu cününü satat (ÖK.

koylorunun cünün satat) “koyunlarının yününü satacak” vs.

21. (y)əm<hem, ləkin, ki, (y)u edatlarının kullanılması. Örneğin,

Ben-əm baram. (ÖK. Men da baramın.) “Ben de gideceğim”; Cahşı-yəm kepsin. (ÖK. Cakşı ele keliptirsin.) “Đyi ki gelmişsin.”; Onu kördüm u iç nǝrse-yǝm deyalvadım. (ÖK. Anı kördüm, birok eç nerse dey albadım.)

“Onu görmesine gördüm, fakat hiçbir şey diyemedim.” vs.

22. Tacikçe ve Özbekçenin etkisiyle Farsça kəm-, na-, ser-, be(y)- ön eklerinin kullanılması: kəmkuwat “güçsüz, halsiz”, kəmakıl “aklı ek-

sik”, kəmsüt “sütü az”, sergəp “lafı çok, gezeve”, sergöş “etli, semiz”,

nataanış “tanıdık olmayan, yabancı”, namakul “doğru olmayan, yanlış”,

begam “gamsız; yavaş davranan”, beymaza “rahat bırakmayan, huzursuz

eden”, bepərzənt “çocuksuz, çocuğu olmayan”, beypul “parasız” vs

3.3. Đçkilik Kırgızları Ağzı Sentaks Özellikleri

1. Ki’li cümlelerin kullanılması: Ayttı ki senin arızın mende tur-sun “Dedi ki senin dilekçen bende kalsın”, Men barsam bolot ki, birok ta ettege işim bar ede “(Aslında) gidebilirim, ancak yarın bir işim vardı” vs.

Page 34: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

36

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Rysbek ALĐMOV

2. Ne... ne... bağlacıyla oluşturulmuş cümlelerin varlığı: Ne köröt ne körvöyt. “Görür mü, görmez mi, bilinmez.”, Ekitə üştə büdür ne çıġat ne çıkpayt. “ Çıkarsa bile iki üç sivilce ancak çıkar.”

3.4. Đçkilik Kırgızları Ağzı Sözvarlığı Özellikleri

Bakinova (1956: 84-99)’da Oş (Güney) ağızlarının sözvarlığına ait

zengin örnekler vermekle birlikte Güneybatı (Đçkilik) ağızlar grubunun

Güneybatı (Oş ve civarı) ağızlarından sözvarlığı açısından çok farklı ol-

madığını belirtir. Bakinova tek fark olarak komşu ağızlara kıyasla Gü-

neybatı ağızlar grubunda Arapça ve Farsça kökenli kelimelerin daha fazla

kullanıldığını gösterir. Yaptığımız gözlemler Đçkilik ağızlar grubunun

hem komşu (Oş ve civarı), hem de öteki Kırgız ağızlarından farklı yönle-

rinin zikrolunan dillerden alıntı kelimelerle ilgili kullanım sıklığıyla sınır-

lı olmadığını göstermiştir. Đçkilik ağızlar grubunda sözvarlığı açısından

dikkat çeken yerel özellikler şunlardır:

1. Geç dönem Moğolca kökenli kelimelerin bulunmaması: Đçkilik

ağızlar grubunda sadece diğer Kırgız ağızlarında değil, Türk dillerinin

pek çoğunda yaygın olarak kullanılan Moğolca kökenli kelimeler mev-

cuttur. Örneğin, ayıl < Mo. ayl “ev halkı, konu komşu, yerleşke, köy”,

ḳunacın ~ ġunacın < Mo. ġunacin “3 yaşındaki inek”, ġunan < Mo.

ġunan “3. yaşındaki tay”, dülöy < Mo. düley “sağır; anlayışsız, danga-

lak”, çıda- < Mo. çida- “dayanmak, yetmek”, uçura-< Mo. uçira- “karşı-laşmak, yüz yüze gelmek” vs. Ancak söz konusu kelimeler çoğunlukla

XIII-XV. yy.a ait Moğolca katmana ait kelimelerdir. Bununla birlikte

Moğolca kelimeler Kazakça, Güney Sibirya’daki Tuvaca gibi Türk dille-

rinde olduğu gibi Kırgızcaya çeşitli zaman dilimlerinde girmeye devam

etmiştir. Đçkilik ağızlarında işte bu, yani Orta Moğolcaya ait alıntılar dı-

şında geç dönem Moğolca kelimelere rastlanılmamaktadır. Örneğin, Kır-

gızcanın kuzey ağızlarında sıkça kullanılan aşağıdaki Moğolca kökenli

kelimeler söz konusu ağızlar grubunda hiç görülmez: ḳaalġa < YMo.

haalġa < OMo. haġalġan “dış kapı”, meeley < YMo. beeliy < OMo.

begeley “eldiven”, baçım < YMo. baçim “tez, çabuk”, kereez < YMo.

gerees < OMo. geriyesü “vasiyet, son arzu”, baraan “silüet, karaltı; göl-

ge” < YMo. baraan < baraġan “koyu esmer, karanlık, koyu” vs.

2. Arapça ve Farsça kelimelerin sözvarlığında önemli bir katman

oluşturması: Kırgızcada Orta Asya’daki diğer Türk dillerinde olduğu gibi

eskiden beri Arapça ve Farsça dil katmanı mevcuttur. Ancak Özbek ve

özellikle Taciklerle komşuluğu sebebiyle Đçkilik Kırgızlarının diline Kır-

gızcanın diğer bölgesel varyantlarına kıyasla çok daha fazla Arapça ve

Farsça kökenli kelime girmiştir Bu alıntı sözvarlığı katmanına ait bir

takım kelimeler yalnızca Đçkilik ağızlarında rastlanır ve diğer ağızlarda

hemen hemen hiç kullanılmaz. Örneğin, bəənə (ÖK. şıltoo) < Fa. bahāna

Page 35: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

37

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgızcanın Đçkilik Ağızlar Grubu Üzerine

“bahane, gerekçe”, bəər (ÖK. caz) < Fa. bahār “bahar, ilkbahar”, ilevzi (ÖK. ubada) “verilen söz” < Ar. levāzım, mətəl (ÖK. maḳal) “atasözü” <

Ar. maθal “mesel, öğretici hikaye”, mesel (ÖK. comoḳ) “masal” < Ar.

maθal “mesel, öğretici hikaye”, hunik (ÖK. - ) “çirkin, güzel olmayan” <

Fa. hunek “iyi, güzel, hoş”.

3. Ağız özellikli kelimeler: Đçkilik ağızlarında bununla birlikte

çok sayıda ağız özellikli kelimeler mevcuttur. Söz konusu kelimeler Kır-

gızcanın diğer ağızlarında hemen hemen hiç kullanılmaz. Örneğin; sıyır, pada (ÖK. uy) “inek, sığır”: Padanı əydəp kegen bede? “Sığırları (otlak-

tan) getirmiş miydi?”; caḳ ~ yaḳ (ÖK. may) < ET. yaġ “yağ”: Bazardan göş caḳ əm ala kel “Pazardan et ve yağ da al.”; kəttə: (ÖK. çoŋ) “büyük”:

çon ata ~ kəttə ata “(baba tarafından) büyükbaba”; egiz (ÖK. biyik ) <

ET. ediz “yüksek, yüksek yer” (EDPT 73b ediz/edi:z): Şo tow cüdə egiz eken “O dağ çok yüksekmiş.”; kəllə (ÖK. baş) “kafa”: Onu kəlləsi işteveyt “Onun kafası çalışmıyor”. Ancak, Başım ooruvatat. “Başım ağrı-yor.”; aġıl (ÖK. -) “ağıl, hayvan barınağı”: Maldı aġılga ǝydappar “Hay-

vanları ağıla doğru sür.”.

Sonuç

Đçkilik ağızlar grubunun Kırgız diyalektoloji alanında farklı bir ko-

numa sahip olduğu konusunda araştırmacıların çoğu hemfikirdir. Ayırıcı

dil özelliklerine bakıldığında ilk olarak Uygurca ve Özbekçe gibi Karluk

grubu Türk dillerinin büyük etkisi hissedilmektedir. Fonetiğinde l > ø, iç

seste l sesiyle ilgili bir ilerleyici benzeşmenin olmayışı gibi ses olayları,

başta pronomimal n’nin bulunmayışı örneği olmak üzere morfolojisinde

görülen pek çok benzerlik üzerinde durduğumuz ağızlar grubunu Özbek-

çeye yaklaştırır. Bununla birlikte Türk dillerinde ender görülen ses erime-

sinin önlenmesi için zayıf ünsüzlerin güçlü ünsüze dönüşmesi (y > g, w > g) olayının Đçkilik ağızları yanı sıra Uygurcada da görülmesi ve diğer

benzerlikler bu iki idiom arasında karşılıklı etkileşimin varlığına işaret

etmektedir. Ancak bu durumu dil etkileşiminden daha çok Đçkilik Kırgız-

larının şekillenmesinde hem bugünkü Uygurları, hem de Özbekleri oluş-turan Türk boylarının üslendiği aktif role bağlamak daha doğru olacaktır.

Uygur ve Özbeklerde rastlanan etnik boy isimlerinin Đçkilik Kırgızları

arasında da bulunması bu görüşü ayrıca desteklemektedir.

Aynı şekilde Türkmenlerle ortak boy isimlerinin bulunması ve ön

seste istikrarsız da olsa ḳ > ġ, k > g, t >d ötümlüleşmesi gibi bazı ağız

özellikleri Đçkilik ağızlar grubunda bir Oğuzca alt katman olabileceğini

düşündürmektedir. Birincil uzun ünlülerin diğer Kırgız ağızlarına kıyasla

çok daha fazla örnekte korunmuş ve bunlardan büyük bir kısmının bu-

günkü Türkmencedeki örneklerle örtüşüyor olması da son görüşü destek-

Page 36: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

38

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Rysbek ALĐMOV

ler nitelikte bir özelliktir.

Đçkiliklilerin dilindeki dikkat çeken başka bir husus da bu ağızlar

grubunun sözvarlığında geç dönem Moğolca kelimelerin bulunmayışıdır.

Bu durum açıkça Güneybatı (Đçkilik) Kırgızlarının diğer Kırgız boyların-

dan farklı olarak XVI. –XVIII. yy.da Moğol dilli Cungarlarla herhangi bir

teması bulunmadığının bir göstergesidir.

Đçkilik boy isimlerinde görülen zenginlik Đçkilik Kırgızlarının

etnogenetiğinde çok sayıda Türk veya haricî etnik grubun aktif rol aldığı-nı, bugünkü Đçkiliklilerin yaşadığı bölgede geçmişten bugüne bu etnik

grupların birbiri içerisinde erimiş olduğunu ve bugünkü Đçkiliklilerin alt

katmanını oluşturduğuna işaret etmektedir. Đçkiliklilerin ağız özelliklerin-

deki kimi tutarsızlık ve istikrarsızlıklar bu farklı alt katmanların etkisiyle

ilgili olmalıdır. Đçkilik Kırgızlarının dilinin öteki Kırgız idiomlarından

genel olarak çok farklı olmayışı Đçkiliklilerin yaygın bir Kırgız üst kat-

manına sahip olmasıyla açıklanabilir.

KAYNAKÇA ABDULDAYEV E. (1966), Kırgız Tilinin Govorloru, Til Cana Edebiyat

Đnstitutu Basması, Frunze.

ABDULDAYEV E. (1956), Kırgız Tilinin Çatkal Govoru, Til Cana Edebiyat

Đnstitutu Basması, Frunze.

ABDULDAYEV E., MUKAMBAYEV C. (1959), Kırgız dialektologiyasının oçerkteri, Đlim, Frunze.

AHMATOV T. (1959), Kırgız Tilinin Talas Govoru, Til Cana Edebiyat Đnstitutu

Basması, Frunze.

ABDULDAYEV E., BAKĐNOVA G. vd. (1960), Tyan-Şandık Kırgızdardın tilindegi özgöçölüktör, Til cana Edebiyat Đnstitutu Basması, Frunze.

ABDULDAYEV E., BAKĐNOVA G., BEYŞEKEYEV N. (1955),

Özbekstandagı Kırgızdardın Tilindegi Cergiliktüü Özgöçölüktör, Til cana

Edebiyat Đnstitutu Basması, Frunze.

ABRAMZON S. M. (1971), Kirgizı i ih etnogenetiçeskiye i kulturnıye svyazi, Nauka, Leningrad.

ALĐMOV R. (2010), “Kırgızcanın Đçkilik Ağızlar Grubunda Birincil Uzun Ünlü-

ler ve Đzleri“, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi, C. 7, S. 1 (Mart

2010) s. 251-268.

ARĐSTOV N. A. (1894), “Opıt vıyasneniya etniçeskogo sostava kirgiz-kazakov

Bolşoy ordı i Kara-Kirgizov, Na Osnovanii Rodoslovnıh Skazaniy Đ Svedeniy O Suşçestvuyuşçih Rodovıh Deleniyahi Đ O Rodovıh Tamgah,

A Takje Đstoriçeskih Dannıh Đ Naçinayuşçihsya Antropologiçeskih

Đssledovaniy, Jivaya Starina, Sankt-Peterburg, Sayı 3-4 (1894), s. 391-

486.

BAKĐNOVA G. (1955), Isık-Köl Govorunun Materialdarınan, Til Cana Edebi-

Page 37: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

39

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgızcanın Đçkilik Ağızlar Grubu Üzerine

yat Đnstitutu Basması, Frunze.

BAKĐNOVA G. (1956), Kırgız tilinin Oş govorloru, Til cana Edebiyat Đnstitutu

Basması, Frunze.

BAKĐNOVA G., KONDUÇALOVA S., SIDIKOV S. (1959), Kırgız Tilinin Çüy govoru, Til Cana Edebiyat Đnstitutu Basması, Frunze.

BATMANOV Đ. A. (1938), Severnıye Dialektı Kirgizskogo Yazıka, Kırgızstan,

Frunze.

CLAUSON G. (1972), An Etymological Dictionary of Pre-Thirtheenth-Century Turkish, Clarendon Press, Oxford.

ÇOROTEGĐN T., ÖMÜRBEKTEGĐN T. (1996), “Hunnu doorundagı

babalarıbız”, Kırgızdar (ed. Cusupov K.), Bişkek,

Kırgızpoligrafkombinat.

KARATAYEV O. (2003), Kırgız Etnonimder Sözdügü, Manas Universitesi

Basması, Bişkek.

KAYIPOV S. (2010), “Ethnological Review of the Van Kyrgyz”, International Journal of Central Asian Studies, 2010/14 Seoul, Korea, s. 181-199.

KILIÇ F. (2003), Kırgız Türkçesinin Đçkilik Ağzı. KÖK Araştırmalar V/1 Bahar,

s. 79-135

LESSING F. D. (2003), Moğolca-Türkçe Sözlük (çev. G. KARAAĞAÇ), I (A-

N), II (O-C(Z)), TDK Yayınları, Ankara.

MUKAMBAYEV C. “Kırgız Tilinin Dialektilerinin Klassifikatsiyası”,

Mugalimder Gazetası, 24 Ocak 1957 sayısı.

MUKAMBAYEV C. (2009), Kırgız tilinin dialektologiyalık sözdügü, Manas

Universitesi Basması, Bishkek.

PETROV K. Đ. (1960), “Etnogenez kirgizov i ih dvijeniye a Tyan-Şan v XIII-XV

vv.”, Đzvestiya Akademii Nauk Kirgizskoy SSR, Seriya Obşçestvennıh Nauk, II/3 (Đstoriya), Frunze, Đzdatelstvo AN Kirgizskoy SSR.

UMAR UULU T. (1991), Kırgız Sancırası, Bişkek, Arım.

VALĐHANOV, Ç. (1958), “Oçerki Djungarii”, Đzbrannıye Proizvedeniya, Pod red. Margulana, Alma-Ata, Gılım.

YUNUSALĐYEV B. (1956), “K voprosu o formirovanii obşçenarodnogo

kirgizskogo yazıka”, Trudı Đnstituta Yazıka i Literaturı Akademii Nauk Kirgizskoy SSR, Sayı 4 (1956), s. 41-45.

YUNUSALĐYEV B. (1971), Kırgız Dialektologiyası, Frunze, Mektep.

KISALTMALAR

Ar. : Arapça

EDPT : An Etymological Dictionary of Pre-Thirtheenth-Century Turkish

ET. : Eski Türkçe

Fa. : Farsça

Kaz. : Kazakça

Page 38: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

40

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Rysbek ALĐMOV

Mo. : Moğolca

OMo. : Orta Moğolca

ÖK. : Ölçünlü Kırgızca

YMo. : Yeni Mogolca

Page 39: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

PEYAMĐ SAFA’NIN ROMANLARINDA RUS ĐMAJI

Dr. Sinan ÇĐTÇĐ∗

ÖZ: Milliyetçi bir yazar olarak Peyami Safa’nın Ruslara bakışında

mensubu olduğu Türk milletinin, yaşayıp gördüklerinin ve okuduklarının

büyük tesiri olmuştur. Peyami Safa, romanlarının hiçbirinde Rusları

leitmotiv olarak ele almaz. Bununla birlikte hemen her romanında dolaylı

olarak Ruslardan ve Rusya’dan bahsettiğini görürüz. Bu bahislere bütün-

cül bir gözle baktığımız zaman onun Ruslar hakkındaki düşüncelerini tes-

pit etmiş oluruz. Buna göre sıradan Rus halkına acıdığını, Sovyetler Birli-

ği’ni idare edenlerle onların Türkiye’de gönüllü ajanlığını yapan yerli tip-

lere de kızdığını rahatlıkla söyleyebiliriz.

Anahtar Kelimeler: Peyami Safa, Türk romanı, Ruslar, Komü-

nistler

The Image of Russians in the Novels of Peyami Safa

ABSTRACT: As a nationalist writer, Peyami Safa has been af-

fected regarding Russians from his own Turkish nationality, life story and

these were read by him. Peyami Safa doesn’t take Russians as a leitmotiv

in his novels. However, we see that he indirectly mentions about Russians

and Russia almost in all his novels. We ascertain his thinking about Rus-

sians, when we look these mentions with the holistic view. Accordingly,

we can say that he has pity on Russian people, is cross with the adminis-

trators in the Soviet Union and their native, volunteer secret agents in

Turkey.

Key Words: Nationalism, Russians, communists, pity, be cross.

Giriş

Peyami Safa, hem bir edebiyatçı hem de fikir adamı olarak XX.

yüzyıl Türk edebiyatının en önemli isimlerindendir. Hayatının hemen her

döneminde milliyetçi kimliğiyle öne çıkan Peyami Safa’nın Rus algısını

Odesa (Ukrayna) Millî Meçnikova Üni. Sosyal Bil. Enst. Uluslararası Đlişki-

ler Böl. [email protected]

Page 40: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

42

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Sinan ÇĐTÇĐ

öncelikle mensubu olduğu milletin Rus algısında aramak gerekir. Çünkü

hiç kimse, içinde bulunduğu zamana ve muhite bütünüyle bigâne kala-

maz.

Türklerin Rus algısı, Türk–Rus ilişkilerinin başlamasıyla oluşur.

Rusların Türk-Tatar devletlerine bağlı knezlikler halinde yaşadığı dönem-

lerde, Balkanları yurt edinmiş ve hâkimiyetini Avrupa’nın ortasına kadar

genişletmiş olan Osmanlılar için Ruslar uzun zaman “rakip” veya “düş-man” olmaktan ziyade “ehemmiyetsiz bir öteki” olarak görülmüştür. Al-

tın Ordu devletinin yıkılması ve Moskova knezliğinin etrafında Rus siyasî

birliğinin oluşmasıyla (Kafalı 2002: 408-409) birlikte Osmanlılar yavaş yavaş Rusların farkında olmaya başlamışlardır. Ticarî sebeplerle başlayan

diplomatik ilişkilerin (Özdemir 2009: 8), siyasî ve askerî alanlara da

kaymasıyla birlikte bu farkındalık, tanıma şeklini almıştır. 17. Yüzyılın

sonunda I. Petro’nun yaptığı reformlarla (Leylak 1990) güçlü bir orduya

sahip olan Rusya; sürekli batı, doğu ve güney istikametinde genişlemeye

başlamıştır. Kırım Savaşı (1853-1856) ile Rusya’nın batıdaki ilerleyişi durdurulmuşsa da güneydeki ve doğudaki ilerleyişi durdurulamamıştır. Avrasya’daki otorite boşluğundan faydalanan Ruslar, kısa zamanda

(1865’e kadar) Türkistan ve Kafkasya’daki Türk ve Müslüman kavimleri

bütünüyle hâkimiyetleri altına almış olurlar. (Allen – Muratoff 1966:

102-104) Daha ziyade Türk ve Müslüman kavimlerin aleyhine gelişen

(Kohn 1983: 6) Rus yöneticilerin emperyalizmi, Türklerle Ruslar arasın-

da ikisi (1711 Prut Savaşı ile 1856 Kırım Savaşı) Türklerin lehine olmak

üzere toplam dokuz savaşın yapılmasına sebep olur. (Özdemir 2009: 13)

Sıcak denizlere inme, Kafkaslara sarkma ve Ortodoks Slavların

hâmiliğini üstlenme teşebbüsleriyle şiddetlenen, hatta payitahta kadar

uzanan savaşlar ve Rusya’nın güdümündeki isyanlar, sadece Rusya’yı

idare edenlerin değil, Rus milletinin de “amansız bir düşman” olarak

algılanmasına sebep olur.

1917’deki Bolşevik devrimiyle birlikte temizleme hareketi başla-

yınca, çar (II. Nikolay) ve ailesinin akıbetine uğramak istemeyen, çoğun-

luğunu Romanovların çevresindeki asillerin ve Beyaz Ordu mensubu

subayların meydana getirdiği Ruslar, Kızıl Ordu’nun katliamlarından

kaçarak Đstanbul’a yerleşince Türkler ve Ruslar birbirlerini daha yakından

tanımaya başlarlar. Bu dönemde Ruslar, Đstanbul’un günlük hayatındaki

tesirleriyle toplumun ve aydınların zihninde derin izler bırakmış; gazete

ve dergilerin yanı sıra edebî eserlere malzeme olmuşlardır. Türk toplu-

munun bu dönemdeki Rus algısı ise daha ziyade fakirlik, hastalık, fuhuş, kumar ve uyuşturucu çevresinde gelişmiştir. (Özdemir 2009: 90-94) So-

ğuk savaş yıllarında ise Rusya, bir taraftan sosyalizmin ve sosyal adaletin

ithal edileceği ütopik bir ülke, diğer taraftan da büyük bir tehlike olarak

görülmüştür.

Page 41: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

43

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Peyami Safa’nın Romanlarında Rus Đmajı

1. Bir Aydın Olarak Peyami Safa’nın Ruslara Bakışı

Peyami Safa’nın Rus algısı, genel anlamda yaşadığı devrin ve için-

de bulunduğu muhitin Rus algısından çok farklı değildir. Bununla birlikte

bir aydın olarak Rusları, ortalama insandan daha fazla tanıdığını da ifade

etmek gerekir. Peyami Safa’nın Rus algısının oluşmasında 1877-78 Os-

manlı-Rus Savaşı ve Balkan harplerinin Đstanbul’a getirdiği muhacirlerle

temasının, eğitimlerini Rusya’da almış Türk aydınlarının, Ruslara esir

düşmüş Türk askerlerine ait hatıraların1, Ruslar hakkında Batı’da – özel-

likle Fransızca – çıkmış eserlerin, yazılı ve sesli haber ajanslarından öğ-rendiklerinin

2 ve Rus klasiklerini/aydınlarını takip etmesinin büyük tesiri

olmuştur. Ayrıca 1917 Devrimi’nden sonra Đstanbul’a gelen Beyaz Rusla-

rın ve Sovyetlerdeki rejimin Türkiye’de gönüllü propagandasını yapan ve

daha ziyade üniversiteler ile basın yayın organlarında faaliyetlerini sürdü-

ren “entelijansiya” ile temasının da büyük etkisi olmuştur. Peyami Sa-

fa’nın Rus halkıyla Rusya’yı idare edenleri büyük bir dikkatle birbirinden

ayırdığını, halkı mağdur, mazlum ve fakir; idarecileri de zalim, bencil ve

istilacı olarak gördüğünü rahatlıkla söyleyebiliriz. Macaristan’ın Sovyet

ordularınca işgal edildiği günlerde yazdığı “Rus Kahbeliği” başlıklı yazı-

sında bu hususu şu şekilde ifade eder:

“Dünyanın hiçbir terkibi, yan yana duyduğumuz çift kelimelerden hiçbiri, mesela Avrupa medeniyeti, mesela Eyfel Kulesi, mesela ak-şam yemeği, mesela eşek inadı, mesela yılan zehiri, mesela sam ye-li ve daha bir sürü misalden hiçbiri, şu iki kelime kadar birbirine yakışmaz: Rus kahbeliği. Bu iki kelime birbirlerine öyle bir severek çiftleşmişlerdir ki ikisini birbirinden ölüm bile ayıramaz. Ve bu ha-yâsız çiftin yavruladığı hileler, tuzaklar, cinayetler, katliamlar dünyanın dünkü, bugünkü ve yarınki tarihinin en silinmez lekeleri olarak kalacaktır. Rus kahbeliği! Fakat bu, Rus milletinden ziyade başına geçen müstebit Çarların, daha müstebit kızıl idarenin ve her

1 Peyami Safa’nın yakın dostlarından Ergun Göze’nin babası Ahmet Göze, I.

Dünya Savaşı’nda Ruslara esir düşmüş ve üç buçuk senelik bir esaretten son-

ra kaçarak yurda dönmüştür. Ergun Göze, hususî sohbetlerinde Peyami Sa-

fa’ya ve eşi Nebahat Hanım’a babasının ve arkadaşının Sibirya’daki esaretle-

rini ve bu esaretten kaçışla ilgili hatıralarını anlatırmış. Peyami Safa, Ergun

Bey’e: “Ergun bey, yaz Allah aşkına şunları” dermiş (Göze 1969: 27). Ergun

Göze, daha sonra, babasının anlattığı bu hatıraları Rusya’da Üç Esaret Yılı adlı bir kitapta toplamıştır (Göze 1989: 109).

2 Mâhutlar ve Sosyalizm-Marksizm-Komünizm adlı eserlerine baktığımız za-

man Peyami Safa’nın Sovyetler Birliği’ni yerli ve yabancı kitap, dergi ve ga-

zetelerin yanı sıra Varşova, Budapeşte, Londra ve Moskova radyoları aracılı-

ğıyla da yakından takip ettiğini görürüz.

Page 42: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

44

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Sinan ÇĐTÇĐ

memlekette döküntülerini gördüğümüz militan komünistlerin kahbeliğidir.” (Safa 1999b: 109)

Peyami Safa’ya göre aslında Sovyetler Birliği’ndeki diğer milletler gibi

Rus halkının da acınacak hâli vardır. Çünkü Sovyetler Birliği’ndeki reji-

min her anlamda en büyük mağdurlarından biri de Ruslardır. Villalarda

yaşayan ve hususi otomobilleri olan imtiyazlı sınıfın yanı sıra Mosko-

va’nın küçük bir odasında beş aile bir arada yaşayanların (Safa 1999b:

106) arasında Ruslar olduğu gibi Sibirya’daki kamplara sürülenler ara-

sında da Rus milletinden ve Slav ırkından münevverler vardır. (Safa

1999b: 106) Dolayısıyla 1917’deki devrimle Rusya’ya komünizm gel-

memiş; sadece beyaz bir çarın yerine kızıl bir çar, eski burjuvaların yeri-

ne de Bolşevik aristokratları geçmiştir. (Safa 1999b: 139)

2. Peyami Safa’nın Romanlarında Rusya ve Rus Algısı

Peyami Safa, hiçbir romanında leitmotiv olarak Rusları ele almaz.

Fatih Harbiye’nin dışındaki hiçbir romanında Rus bir kahramanla (veya

tiple) karşılaşmayız. Bununla birlikte Fatih Harbiye, Bir Tereddüdün Romanı, Canan, Bir Akşamdı, Mahşer, Sözde Kızlar, Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Biz Đnsanlar ve Yalnızız adlı romanlarında aktüel

zamanın Rusya’sından ve Ruslarından bahseder. Rusya, hem enerji kay-

nakları hem de jeo-politik önemi açısından Türkiye’ye yakın ve büyük bir

güçtür. O nedenle Rusya’daki her türlü fikrî, siyasî ve iktisadî hareketlili-

ğin Türkiye’de derin yankıları olur. Canan’da Lami Bey’in vapurda kar-

şılaştığı adam ona şunları söyler: “Rusya’da bir şeyler oluyor Lâmi Bey, Çar yolcu galiba” der ve ilave eder: “Biliyor musunuz Lâmi Bey, bu Rus meselesi borsaya hemen tesir etti. En ziyade gaz piyasası oynuyor, inip çıkıyor, dün akşam üç bin iki yüzde kaldı.” (Safa 1996: 67) Mahşer’de

ise Rusya, rejim ithal edilecek bir ülke olarak karşımıza çıkar. Çürüğe

çıkarılmış bir Çanakkale gazisi olan Nihad, namuslu ve dürüst olmasına

karşılık hâmisiz olduğu için ne devlet dairelerinde ne de özel şirketlerde

iş bulabilir. Tiyatroda süflörlük yapma ve Alaaddin Bey’in gazetesinde

yazı yazma teşebbüsleri akim kalınca memleketi hırsızların, dolandırıcıla-

rın, dalkavukların, kâtillerin elinden kurtaracak çareyi, genç arkadaşlarıy-

la bir ihtilal komitesi kurmakta bulur. Çünkü memleketin ihtilalden başka

bir şeyle düzeleceğine dair inancı bütünüyle kaybolmuştur. Bunun için

Kadırga’da büyük bir evde 30-40 kişilik bir gençlik grubuyla ilk toplantı-

larını yaparlar. Heyecanlı konuşmaların ardından ihtilal teşkilatının ilk

esaslarına dair müzakereler yapılır. Bu müzakerelerde, muhtemelen Mi-

hail Bakunin, Pyotr Kropotkin ve Volin gibi “Rus anarşistlerinin usulü”

esas alınır ve bütün azalar bu uğurda can vermeye hazır olduklarına ye-

min ederler. (Safa 1997b: 204-208) Biz Đnsanlar’daki Süleyman ise

kapitalizmin düşmanı, sosyalizmin müdafii ve tarihî maddeciliğe inanmış bir tiptir. Süleyman, bir taraftan Orhan’ın işsizliği ve parasızlığı üzerin-

Page 43: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

45

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Peyami Safa’nın Romanlarında Rus Đmajı

den şifahî propaganda yaparken, diğer taraftan tercüme etmesi için sosya-

lizm propagandası yapan Fransızca kitaplar getirir. En son getirdiği kitap-

lardan birisi de Lenin’in “Le Communisme de Gauche” (Komünizmin

Çocuk Hastalığı) adlı kitabıdır. (Safa 1998b: 333) “Şimdilik telkin safha-

sında” olduklarını söyleyen Süleyman, Rusya’dan ve Almanya’dan gele-

cek arkadaşlarıyla birlikte bir mecmua çıkarmayı da düşünmektedir. Sü-

leyman, arkadaşlarına Rusya’da bütün şark milletlerinin temsilcilerinden

oluşan kongrenin yazdığı hitabeyi okuyarak da sözlü propaganda yapar.

Dost meclislerinde hislerine hâkim olamayan Süleyman, genelde bütün

faaliyetlerini büyük bir gizlilik ve polis korkusu içinde yapmaktadır. (Sa-

fa 1998b: 124-143) Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’ndaki Saim de

Marksist düşüncelere sahip bir üniversite öğrencisidir. Cevat Fenman

(Mister Joe) isimli Yahudi dönmesi, pozitivist bir fizik öğretmeninin

proletaryası olan Saim, üniversitenin çoğu solcu öğrencileri gibi hiçbir

yabancı dili iyice bilmeyen, meramını ifadede zorlanınca kelime uyduran,

(Safa 1994: 140) düşünceleri malum ve mahdut, (Safa 1994: 84) klişeleri

tekrarlamaktan başka fikri olmayan sığ bir tiptir. (Safa 1994: 33) Buna

karşılık roman kahramanlarından Yahya Aziz ise metafiziğe inanan bir

tiptir. Bir gün Yahya Aziz’le Ferit vapurda sosyal ve iktisadî konular

üzerinde konuşurlarken Yahya Aziz, insanlığın tekrar metafiziğe ve dine

dönmeye başladığını ifade eder ve ekler:

“Bugün camiler, kiliseler, sinegoglar eskisinden daha fazla insan yığınlariyle dolup taşıyor. Rusya’da da çanların çalacağı günler yakındır. Eğer Ortodoks kilisesini bizzat Stalin ihya ederse buna hiç şaşmam.” (Safa 1994: 280-281)

Bir Tereddüdün Romanı’nda ise Marksizm’le Rusya’daki rejim arasında

tahmin edilemeyecek kadar büyük bir uçurum olduğunu ve Karl Marks’ın

sağ olması durumunda Sovyetlerin can düşmanı kesileceğini çünkü hayatı

fikirlere ve ideolojilere uydurmanın mümkün olmadığını ve “izm”ler

devrinin artık bittiğini ifade eder. (Safa 1998a: 204) Peyami Safa’nın Rus

imajının oluşmasında o yıllardaki milliyetçilik ve komünizm mücadelesi-

nin ve bu mücadelede felsefî sosyalizm/komünizmden ziyade politik ve

emperyal komünizmin Türkiye’de temsilciliğini yapan kişilerin – ki o,

bunlara mâhutlar der3 – büyük tesiri olmuştur. Mahutlar ve Sosyalizm-

Marksizm-Komünizm adlı kitapları ile romanlarındaki Rusya ve oradaki

rejim hakkındaki düşünceleri arasında tam bir paralellik vardır.

3 “Gafiller ve Mahutlar” başlıklı yazısında Moskova’nın emrinde olanları “ma-

hutlar”, mahutların tesirinde kalanları da “gafiller” olarak niteler (Safa 1959:

9-10).

Page 44: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

46

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Sinan ÇĐTÇĐ

Peyami Safa’nın Rus imajının oluşmasındaki ikinci önemli faktör

ise 1917 Bolşevik Devrimi’nden sonra Đstanbul’a gelen Beyaz Ruslardır.

Yazar, romanlarında tip çerçevesinin dışına çıkarak Beyaz Rusların ya-

şam tarzından da bahseder. Peyami Safa’nın Rusları bir tip çerçevesinde

ele aldığı tek romanı Fatih Harbiye’dir. Fatih Harbiye’de Rus kızı sevgi-

lisine olan sadakati ve samimiyetiyle idealize edilir. Rus kızı, gitar çalan,

fakir bir Rus genciyle Beyoğlu’nun fakir odalarından birinde yaşar. Ço-

cuk lokantalarda gitar çalarak para kazanır. Kız ise hisli ve münevver

birisi olduğundan senelerce bu sefalete katlanır. Rus kızı herkesin ehem-

miyet verdiği şeylere ehemmiyet vermeyen, lükste gözü olmayan, hisli ve

münevver bir kız olsa da neticede bir kadın olduğu için ihtiyaçları tatmin

edilmeyince, en sonunda karşısına çıkan zengin ve güzel bir Rum genciy-

le Osmanbey’de bir apartmanda yaşamaya başlar. Bundan sonra refah,

para ve eğlence türünden her şeye sahip olur. Balolardan çıkmayan, lüks

otomobillerden inmeyen Rus kızı her türlü refah vasıtasına kavuşmasına

rağmen bir türlü mutlu olamaz. Rus genci ise o kadar mağrurdur ki asgarî

ücretlerle Beyoğlu’ndaki Rus lokantalarında gitar çalmasına rağmen hiç

kimseye ıstırabından bahsetmez. Rus kızı tahsil görmüş bir kız olduğu

için sathî şeylere kıymet vermez. Musiki, mütalaa ve samimiyet gibi ha-

kiki güzelliklerin peşindedir. Kız, Rus genciyle yaşarken bulduğu bu

şeylerin hiçbirini Rum gencinde bulamaz. Rus kızı, eski sevgilisiyle ya-

şarken, etrafında hep görgülü, samimi adamlar vardır. Yazar onları anla-

tırken şöyle der:

“Đhtilalden kurtulmuş Beyaz Ruslar. Bunların hepsi fakir. Fakat hep kıymetli adamlar. Hele başlarından o kadar şey de geçince büsbütün anlayışları artmış, sefalet onları terbiye etmiş.” (Safa

1999a: 100)

Sonunda hakiki kıymetlerle medeniyetin sahte kıymetleri arasında-

ki farkı gören Rus kızı büyük bir hata yaptığını anlar ve Rum gencini

bırakarak Rus gencine döner. Onu bir meyhanede gitar çalarken bulur.

Delikanlının üzerine atılarak “bir alçak” olduğunu söyler ve kendisini

affetmesini ister. Fakat Rus genci hiç cevap vermeden gitarını çalmaya

devam eder. Bunun üzerine kız, kendi apartmanına döner, serencamını

hikâye eden bir mektup yazar ve intihar eder. (Safa 1999a: 98-102) Biz Đnsanlar’da ise Vedia ismindeki Türk kızı hem fizikî özellikleri hem de

yaşam tarzıyla Ruslara benzetilir. Necati, Vedia’yı ilk gördüğünde Or-

han’a “Kim bu Rus kızı?” der. Orhan ise “Rus kızı değil o, Türk kızı”

diyerek cevap verir. Sonra Necati: “Rus’a ne kadar benziyor! …. Başını tıpkı Rus kadınları gibi yapmış.” deyince Orhan: “Şimdi bazı Türk kadın-ları öyle yapıyorlar. Gitgide moda olmaya başladı.” der. Necati’nin önü-

ne bakarak “Güzel kız!” demesi Rus tipinin güzel bulunduğunu, Türk

kadınlarının başlarını Rus tarzı sarmaları da Rus modasının o günlerde

Page 45: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

47

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Peyami Safa’nın Romanlarında Rus Đmajı

Đstanbul kadınları arasında oldukça popüler olduğunu gösterir. Vedia’nın

Madam Sofi ile birlikte nane likörü içmesi de onun Türk kızlarından zi-

yade Rus kızlarına benzediğini gösterir. (Safa 1998b: 158-161, 174) Bir Akşamdı romanında ise Sermet, kötü yola düşmüş bir kadın olan

Meliha’dan başına Rus kadınları gibi antika bir sarık sarmasını ve serbest

giyinmesini ister. (Safa 1997a: 239) Yazarın, ahlâken düşmüş bir kadını

dış görünüşü itibariyle de Rus kadınlarına benzetmeye çalışması, Rusların

nasıl algılandığını göstermesi açısından oldukça dikkat çekicidir. Sözde Kızlar’da ise Türk kadınlarının Rus kadınlarını örnek alarak yüzlerine

beyaz pudralar sürdükleri anlatılır. Eski bir kadın olan Nazmiye Hanım

ile oğlu Behiç arasında şöyle bir diyalog geçer.

“Nazmiye Hanım: -“Benim fikrim şu ki eğer pudra ve sürme bir erkeğe yakışırsa böyle bir tuvalet yaptığı için o erkek ayıplanamaz. Amma kendisine yakışmadığı halde pudra ve sürme süren bir kadın gülünçtür. Ben şimdiki taze kadınlara şaşıyorum, bazıları yüzlerine dalga dalga pudra sürüyor, adeta üçüncü devresinde bir verem gi-bi bembeyaz kesiliyor.”

Behiç: -“Ruslardan öğrendiler!” diyerek cevap verir.” (Safa

1993: 44)

Bir Tereddüdün Romanı’nda ise Rusların göçler, savaşlar ve fakir-

likler yüzünden sefalete düştükleri anlatılır. Yazar kendisiyle ve arkadaş-larıyla özdeşleştirdiği kaldırım çocuklarını anlatırken Rusların da

ihtilalden sonra tam bir kaldırım milleti olduğunu söyler:

“Bir bardak çay içmek için şu elektrikleri göz kamaştıran dükkâna girelim. Orada bizden birçok insanlar var, bir millet var: Ruslar. Đhtilalden sonra tam bir kaldırım milleti. Ne kadar da benzeşiyoruz! Aziz dilenci arkadaşlar, bir bakışta birbirimizi tanıyoruz.” (Safa 1998a: 96)

Yazar romanda Vildan4 isimli bir kadınla Beyoğlu’nda Kafkaslı bi-

risinin işlettiği küçük bir bara gider. Barın arkasındaki odalara gizli ilişki-

ler için bir ev mahremiyeti kazandırılmıştır. Vildan’la yazar bu odalardan

birindeyken dışarıda çalan bir Rus romansını dinlerler. (Safa 1998a: 134-

136) Böyle bir mekânın Ruslarla irtibatlandırılması da yazarın, Ruslarla

ilgili algısını gösterir. Yalnızız’da ise Đstanbul’daki bazı Rusların piyano

tamirciliğiyle uğraştığını görürüz. Romanın aslî kahramanlarından olan

Meral, bir aydan beri bozuk olan piyanosunu akort ettirmek için bir Rus’u

çağırmış fakat o da hâlâ gelmemiştir. (Safa 1997c: 175, 185)

4 Vildan: Bu kadının asıl ismi Vildan değildir. Evli de değildir. Roma’daki

adam kocası değil âşığıdır. Âşığını çıldırtmak için Đstanbul’a gelir, yazarla

münasabet kurar ve onunla gayri meşru ilişkiler yaşar (s. 176).

Page 46: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

48

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Sinan ÇĐTÇĐ

Sonuç

Peyami Safa’nın romanlarındaki Rus imajına baktığımız zaman

hem Türk toplumunun hem de milliyetçi bir Türk yazarının Ruslara bakı-

şını görmüş oluruz. Peyami Safa’nın sadece romanları üzerinde yaptığı-mız bu inceleme bize şu hususları göstermiştir.

Öncelikle Peyami Safa, tarihî Türk-Rus mücadelesinden etkilen-

mekle birlikte tarihe takılıp kalmamış; aktüel zamanın Rusya’sı üzerinden

bir Rus algısı oluşturmuştur. Hâlbuki milliyetçi bir yazar için bunu yap-

mak oldukça zordur. Peyami Safa’nın bu zoru başarmasında ve muasırı

milliyetçi aydınlara göre daha mutedil ve realist bir çizgide durmasında,

Rusya’yı ve Rusları yerli ve yabancı pek çok kanaldan takip etmesinin

büyük tesiri olmuştur.

Đkinci olarak Peyami Safa’nın makalelerindeki Rus ve Rusya algısı

ile romanlarındaki Rus ve Rusya algısı arasında tam bir paralellik olmak-

la birlikte üslup açısından makalelerinde daha şiddetli, romanlarında ise

daha yumuşak bir üslubu tercih etmiştir.

Üçüncü olarak yazar, Rus halkıyla Rusya’yı idare edenleri birbi-

rinden ayırır ve Karl Marks’ın teorilerini tatbik için Rusya’yı kanlı bir

laboratuara çeviren (Safa 1999b: 64) Bolşevik aristokratlarını zâlim, isti-

lacı ve bencil görürken Rus halkını mağdur, mazlum ve fakir olarak nite-

ler. Peyami Safa’nın hiçbir romanında sıradan Rus halkı ve Rus köylüsü

için sarf edilmiş pejoratif bir ifadeyle karşılaşmayız. Bilakis, Rus halkıyla

Türk halkını mağduriyet, mazlumiyet ve fakirlik ortak noktasında buluş-turarak “Orada bizden birçok insanlar var, bir millet var: Ruslar.” der.

(Safa 1998a: 96)

Dördüncü olarak Peyami Safa’nın Rus algısının iki noktada top-

landığını görürüz. Bunlardan ilki Sovyetler Birliği’ndeki sistemin5 Türki-

ye’de gönüllü misyonerliğini yapan, materyalist, tarihî maddeci, ateist,

komünist insan tipleridir. Bunlar neseben Rus olmadıkları halde savun-

dukları fikirler ve sahip oldukları değerlerle zihinlerde Rusya ve Ruslar

hakkında bir imaj oluştururlar. Peyami Safa, Rusya’nın gönüllü ajanlığını

yapan bu tip insanların düşüncelerini fikrî ve felsefî anlamda çürütmeye

çalışır. Đkincisi ise 1917 Bolşevik Devrimi’nden sonra Đstanbul’a gelen,

kendi memleketlerindeyken asil ve aristokrat oldukları halde göçlerin,

fakirliğin ve hastalığın pençesinde sefalete ve sefahate düşmüş Rus tiple-

5 Peyami Safa, “Garip Bir Đdare Şekli” başlıklı yazısında Rusya’daki sistemin

mevcut idare şekillerinden hiçbirine benzemediğini, nev-i şahsına münhasır

özellikler gösterdiğini ve bu şekliyle komünizmle uzaktan yakından alakası-

nın olmadığını iddia eder (Safa 1999b: 135-136).

Page 47: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

49

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Peyami Safa’nın Romanlarında Rus Đmajı

ridir. Yazar, bu tipleri ise acınacak, sevilecek, bazen ders alınacak, aynı

şehirde yaşanılan dostlar olarak görür. Bununla birlikte romanlarındaki

Rus algısının çok yüzeysel ve eksik olduğunu da söyleyebiliriz. Çünkü

yazarın yaşadığı dönemde Kafkas cephesinde, elviye-i selâse (Kars, Ar-

dahan, Batum) ve Ermeni meselelerinden hareketle hiç de iyi olmayan bir

Türk-Rus ilişkisi vardır. Son dönemdeki Rus algısının oluşmasında diğer

faktörlerin yanı sıra bu ilişkinin de büyük tesirleri olmuştur. Fakat bu

olayları yakînen bilmesi kuvvetle muhtemel olan6 Peyami Safa, romanla-

rında bu konulara hiç değinmemiştir. Çünkü Peyami Safa, hiçbir roma-

nında Rusları leitmotiv olarak işlememiştir. Fatih Harbiye istisna edile-

cek olursa, aslında romanlarında Rus kahramanlar da yoktur. Fatih Har-

biye’deki Ruslar (Rus kızı, Rus kızının annesi, Rus genci) ise isimleri bile

olmayacak kadar siliktirler. Çünkü yazar, asıl meselesini anlatmak için

romanlarında Rusları sadece bir dolgu malzemesi veya aksesuar olarak

kullanmıştır.

KAYNAKÇA

ALLEN, M. E. D. – MURATOFF, Paul (1966), 1828-1921 Türk Kafkas Sınırın-daki Harplerin Tarihi, Ankara.

GÖZE, Ergun (1969), Peyami Safa Nazım Hikmet Kavgası, Yağmur Yay., Đstan-

bul.

GÖZE, Ergun (1989), Rusya’da Üç Esaret Yılı (Bir Türk Subayının Hatıraları), Boğaziçi Yay., Đstanbul.

KAFALI, Mustafa (2002), “Altın-Orda Hanlığı”, Türkler, c. 8, Yeni Türkiye

Yay., Ankara.

KOHN, Hans (1983), Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği, (Çev: GÜNER, Agâh

Oktay), Kervan Yay., 2. Baskı, Đstanbul.

LEYLAK, Mehmet Halil (1990), I. Petro Döneminde Rusya’da Yapılan Yenilik-ler, Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitü-

sü, Danışmanı: Prof. Dr. Abdülhaluk Çay, Ankara.

ÖZDEMĐR, Fatih (2009), Türk Romanında Ruslar, Doktora Tezi, Marmara Üni-

versitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Danışman: Prof. Dr. Sema

Uğurcan, Đstanbul.

P[eyami] S[afa], Değerli Kumandanlarımızdan Köprülülü Kâzım Paşa, tarihsiz,

Orhaniye Matbaası.

6 Peyami Safa, bazı Ermenilerin Rus ordusuna iltihak ettiğini, Köprülülü

Kâzım Paşa’nın da Azerbaycan’da Ruslara karşı taarruza geçtiğinden bahse-

der. (P. S.: 10) Hem bir gazeteci hem de memleket meseleleri karşısında has-

sas bir aydın olarak Peyami Safa’nın, Doğu’daki Rus ve Ermeni hâdiselerin-

den haberdar olmaması mümkün değildir.

Page 48: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

50

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Sinan ÇĐTÇĐ

SAFA Peyami (1997a), Bir Akşamdı, Ötüken Yay., Đstanbul.

SAFA Peyami (1998a), Bir Tereddüdün Romanı, Ötüken Yay., Đstanbul.

SAFA, Peyami (1959), Mahutlar, Toprak Yay., Đstanbul.

SAFA, Peyami (1993), Sözde Kızlar, Ötüken Yay., Đstanbul.

SAFA, Peyami (1994), Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, Ötüken Yay., Đstanbul.

SAFA, Peyami (1996), Cânân, Ötüken Yay., Đstanbul.

SAFA, Peyami (1997b), Mahşer, Ötüken Yay., Đstanbul.

SAFA, Peyami (1997c), Yalnızız, Ötüken Yay., Đstanbul.

SAFA, Peyami (1998b), Biz Đnsanlar, Ötüken Yay., Đstanbul.

SAFA, Peyami (1999a), Fatih – Harbiye, Ötüken Yay., Đstanbul.

SAFA, Peyami (1999b), Sosyalizm-Marksizm-Komünizm, Ötüken Yay., Đstanbul.

Page 49: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

TÜRKÇENĐN YABANCI DĐL OLARAK ÖĞRETĐMĐNDE KÜLTÜRLERARASI YAKLAŞIM VE SEÇĐLECEK

METĐNLERDE BULUNMASI GEREKEN ÖZELLĐKLER

Ahmet DEMĐR∗

Doç. Dr. Fatma AÇIK∗∗∗∗∗∗∗∗

ÖZ: Metinler aracılığıyla Türkçe öğretimi, metinlerin çözümlen-

mesi ve yorumlanması esas alınarak gerçekleştirilen bir dil öğretimidir.

Bu yönüyle de Türkçe öğretiminde metinler, amaca götüren ana araç-

gereçlerdir. Kullanacağımız ana aracımızın bizi amacımıza götürecek ni-

telikte olması gerekir. Çalışmada betimsel yöntem ile deneysel yöntem

kullanılmıştır.

Bu çalışmada yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde kültürlerarası

yaklaşımdan hareketle kullanacağımız metinlerde kültürel öğelerin bu-

lunmasının gerekliliği üzerinde durulmuş ve ders kitaplarında yer alacak

metinlerde yer alması gereken kültürel öğeler belirlenmiştir. Ayrıca Or-

hun, Hitit ve Gökkuşağı dil öğretim setleri kültür aktarımı açısından ince-

lenmiştir. Değerlendirmede kitaplar arasında kültürel unsurlarımızdan

hangilerinin öncelikli olarak verilmesi ve ne kadar verilmesi gerektiği ko-

nusunda bir ölçütün olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Türk cumhuriyetleri

ve akraba topluluklar için hazırlanması sebebiyle ortak değerleri vurgu-

lamak adına gelenekler konusuna Yeni Hitit Dil Öğretim Setine göre daha

fazla yer veren Orhun Dil Öğretim Setinde etkinliklerin çok sınırlı tutul-

duğu, özgün etkinliklere yer verilmediği ve ortak değerlerimizden ziyade

bize özgü değerlere yer verildiği tespit edilmiştir. Hitit ve Gökkuşağı dil

öğretim setinin Türkçenin yabancı dil olarak öğretimi açısından gereken

nitelikleri taşıdığı görülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Kültürlerarası yaklaşım, yabancı dil olarak

Türkçe öğretimi, Türkçe ders kitapları

The Points to Be Taken into Consideration in Text in Teaching Turkish as

a Foreign Language by Referring to Intercultural Approach

[email protected]

∗∗

Gazi Üni. Gazi Eğt. Fak. Türkçe Eğt. Böl. [email protected]

Page 50: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

52

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ahmet DEMĐR-Doç. Dr. Fatma AÇIK

ABSTRACT: Teaching Turkish through text analysis a means of

language teaching. In this way, in Turkish language teaching, are the car-

dinal materials which fulfill the main aim. The main material which we

use in education of Turkish must be in quality to reach our aim.

In our studies, it is defended that while teaching Turkish to fo-

reigners, cultural elements in texts from the approach of intercultural

communication it is necessary to find cultural elements in texts which we

use. Also, it is examined from the view of transferring culture from Hitit,

Orhun and Gökkuşağı which were writers in this area.

In the evaluation, it has came to a conclusion that there is no crite-

ria of presenting priority and amount of cultural elements among books.

Due to fact that they are prepared for Turkish Republics and relative

communities, 'Orhun Language Teaching Set' giving more place to tradi-

tions relative to 'New Hitit Language Set' in order to emphasize the com-

mon values, has limited activities, does not have original activities and

it gives place to our values rather than common values. It was seen that

Hitit and Gokkusagi language teachingh set has sufficient qualities in

terms of teaching Turkish as a foreign language from the point of not hav-

ing complex sentences in the texts.

Key Words: Intercultural communication, Turkish to foreigners,

texts books.

GĐRĐŞ

Yabancı dil olarak Türkçe öğretmenin önemi ve gerekliliği son

otuz yıl içinde büyük ivme kazanmıştır. Devlet politikalarının da yönlen-

dirici etkisiyle birçok kurum ve üniversite çeşitli çalışmalar başlatmıştır. Bu kurum ve kuruluşlar, sürekli gelişen dil öğretim stratejileri, yöntemleri

ışığında yabancı dil olarak Türkçe öğretimi alanında belli bir mesafe al-

mışlardır. Ancak materyal hazırlama alanındaki çalışmalarda daha çok

Đngilizce, Fransızca, Almanca gibi dillerin öğretim yöntemleri benim-

senmiş; Türk dilinin yapı ve özelliklerine uygun yöntemlerin neler olabi-

leceğine ilişkin çalışmalar yetersiz kalmıştır.

Yabancı dil öğretiminden söz edildiğinde ilk akla gelen şey, kuşku-

suz bir toplumun maddi ve manevi varlığı ile yazılı ve sözlü değerlerini

oluşturan kültür olgusudur. Bu nedenle yabancı dil olarak Türkçe öğretir-

ken kullanılan metinlerin kültür aktarımı açısından yeterliliği ve metinleri

oluştururken dikkat edilmesi gereken noktalar üzerine araştırmalar yapıl-

ması elzemdir. Hazırlanacak materyallerde nelerin, nasıl ve niçin kulla-

nılması gerektiğini plânlamak, sınıflandırmak bir uzmanlık sorunudur. Bu

bağlamda araştırmamız öncelikle yabancılara Türkçe öğretiminde kulla-

nılan ve örneklem olarak seçilen kitaplarda kültürel unsurların varlığını

tespit etmeyi, daha sonra bu alanda uzmanlarca hazırlanacak kitaplarda

ve dolaylı olarak diğer materyallerde bir anlamda Türkçenin ve Türk

Page 51: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

53

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde...

kültürünün zenginliğini gösteren kültürel unsurların uygun ve doğru kul-

lanılmasına yönelik birtakım bulgular ve yorumları içermektedir.

Araştırmamızın temel problemi yabancı dil olarak Türkçe öğreti-

minde kültürel unsurların ne derece kullanıldığının tespiti ve niçin, nasıl

kullanılabileceğidir. Bu çalışmada betimsel yöntem ile deneysel yöntem

bir arada kullanılmıştır.

Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde kullanılan en yaygın yayın-

lardan Ankara Üniversitesi TÖMER tarafından hazırlanan “Yeni HĐTĐT

Yabancılar Đçin Türkçe” (2008) öğretim seti, TĐKA’nın hazırlatmış oldu-

ğu “Orhun Yabancılar Đçin Türkçe” (2004) öğretim seti ve Dilset’in ha-

zırlatmış olduğu Gökkuşağı (2005) öğretim seti örneklem olarak seçil-

miştir. Sözü edilen yayınların sadece ders kitapları incelenmiştir. Her

kitap kendi düzenleniş biçimine göre irdelenmiş; kitaptaki tüm metinler,

metinlerle ilgili alıştırma ve etkinlikler, metinden bağımsız alıştırma ve

etkinliklerde kullanılan kültürel unsurların yer aldığı metinler tespit edil-

miştir. Çalışmamız istatistiksel bir çalışma değildir. Bu nedenle yorumlar

tespitler doğrultusunda yapılmıştır. Metinlerde geçen kültürel unsurlarla

ilgili özel anlamda bir alıştırma etkinlik varsa bunlar ayrıca değerlendi-

rilmiştir.

Dil-Kültür Đlişkisi

Dünya üzerinde yüzlerce dilin tarih sahnesine girip daha sonra kay-

bolduğunu görmekteyiz. Bunun temel nedeni o toplumların kültürel an-

lamda yok olmalarıdır. Dil tanımlarına ve özelliklerine baktığımızda dilin

bir anlaşma ve iletişim aracı ve kültür aktarıcısı olduğu noktasında

birleşildiği görülecektir. Dil öğretiminin temelinde, insanlar arasında

doğru iletişimi sağlayarak ait olduğu toplumun kültürünü gelecek nesille-

re ve diğer toplumlara aktarmak yatmaktadır. Kültür ise; toplumsal, ku-

şaktan kuşağa aktarılan, kapsayıcı, değişime açık, hem maddi hem mane-

vi ve düzenleyici bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Kültürü oluştu-

ran öğelerin başında dil, din, sanat dalları, tarih, coğrafya, gelenek- göre-

nekler, yemekler, mimari, ahlâki kurallar, hukuk vb gelmektedir.

Dil kültür ilişkisi sorgulandığında, kültürün en önemli koruyucusu

ve aktarıcısının dil olduğu gerçeğiyle karşılaşırız. Dil kültürü koruma ve

aktarma görevinin yanında kültürü geliştirme ve değiştirme görevini de

üstlenmiştir. Ziya Gökalp bu durumu; “Milli kültürün ilk örneğini dilin

kelimelerinde, medeniyetin ilk örneğini de yeni sözler biçiminde icat

edilen terimlerinde görüyoruz.” (2003: 27) şeklinde ifade etmektedir.

Gökalp’ın bu görüşünü destekleyen Mehmet Kaplan (2002: 139); dili, bir

toplumun duygu ve düşüncelerinin kabı olarak nitelendirir ve bunun bu

kap ile nesilden nesile aktarıldığını vurgular. Dilin toplumu şekillendiren

bir kap olmasının yanı sıra toplumu bir arada tutan bir yapıya sahip oldu-

Page 52: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

54

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ahmet DEMĐR-Doç. Dr. Fatma AÇIK

ğu da görülecektir. Nermi Uygur (1996: 19); “Dil, kültür yapısını bir

arada tutan çimentodur; ya da tek yanlı izlenimleri gidermek amacıyla

başka benzetmelere başvurduğumuzda, dil: kültür alanının her yanını

aydınlatan güneştir; dil: kültür kilimini dokuyan ipliktir; dil: tüm kültür

anıtlarının yansıdığı akarsudur.”şeklinde tanımlarken dilin, insana ait her

türlü ürünün taşıyıcısı olduğunu ve kültürün yeniden öğrenilip aktarılma-

sında ona ihtiyaç duyulduğunu vurgulamaktadır.

Dilin kültür ile ilişkisini yanında düşünce ile de ayrılmaz bir ilişkisi

mevcuttur. Doğan Aksan (2000: 67)’a göre kimi zaman dildeki bir sözcük

bile bir ulusun inançları, gelenekleri, bireylerin kendi aralarındaki davra-

nış ve ilişkileri, maddî ve manevî kültürü üzerinde fikir verebilir. Kültür

bir yaşam tarzıdır ve aynen dile yansır. Bir dilin belli bir dönemde yazıl-

mış metnini incelediğimizde o dönemde toplumu etkileyen olayları, top-

lumun yaşayış şeklini öğrenebiliriz. Uygur (2001: 7) bu durumu; “Top-

lum, din, edebiyat, tarih, bilim, eğitim gibi kültürün her yöresi en iç öğe-

lerine dek zorunlulukla dilin damgasını taşır.” diyerek açıklar.

Bir milletin özelliklerini en iyi açıklayan dildir, hatta toplumun

özelikleri dil ile birleşir ve kültürün tam bir yansıtıcısı olur. Biri olmadan

diğerinin varlığı da düşünülemez. Kültürü aktarmayı sağlayan dildir,

kültür ise ortak değerler vasıtasıyla dilin anlatılmasına olanak tanır. Kül-

tür tarihi bir süreçte gelişir ve bunu diğer nesillere aktarabilmenin tek

yolu dildir, bundan dolayı dil sayesinde kültürün yapısı bozulmaz ve can-

lılığı korunur. Bedia Akarsu (1998: 83), “Diller ve öğeler bir çağdan öte-

kine geçe geçe geldiğinden, geçmişin etkileri kültürün en derinine kadar

işler.” diyerek bu durumu açıklar.

Yabancı Dil Öğretiminde Temel Đlkeler

Dil öğretiminde öncelikli olarak dört temel beceri; dinleme, ko-

nuşma, okuma ve yazma becerilerinin bütünsel olarak öğretilmesi amaç-

lanmaktadır. Bunları geçekleştirebilmek için eğitimin olmazsa olmaz

şartı, iyi bir planlama yapmak gerekliliğidir. Planlama yaparken derse

yöntem, metot ve metin açısından çeşitlilik getirmeye çalışılmalıdır. Ya-

pılan planlama sonucunda dil öğretiminde öğretilecek konular belli bir

sıraya konularak basitten karmaşığa, somut kavramlardan soyut kavram-

lara doğru olmalı ve görsel- işitsel araçlar kullanılmalıdır. Yabancı dil

öğretiminin hedefleri arasında dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta ise

yabancı dil derslerinin esasını öğrenilen dili daha çok duyma ve kullan-

maları gerekliliğidir. Bu gereklilikten dolayı yabancı dil derslerinde ana

dili kullanmaktan mümkün olduğu kadar kaçınarak öğrencilerin öğrenilen

dilde daha fazla konuşmalarına imkân sağlanmalıdır. Dil öğretiminde

karışıklığa sebebiyet vermemek için sınıf içi uygulamalarda bir derste tek

bir yapıyı sunmaya gayret gösterilmelidir. Sınıf içinde öğretilenlerin kalı-

Page 53: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

55

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde...

cı olması için verilen bilgi ve örneklerin günlük yaşamla ilişkilendirilmesi

de önemli bir noktadır. Eğitimin başarıya ulaşabilmesi için öğrencilerin

güdülenme ve cesaretlendirilmeye ihtiyaç duyduğu unutulmamalıdır.

Özcan Demirel yabancı dil öğretiminde bulunması gereken genel ilkeleri

on sekiz madde halinde sıralamış ve bu sıralama da; “Öğretilen dilin kül-

türünün de öğretilmeye çalışılması” na da yer vermiştir.

Gerek ana dilin gerek yabancı dilin öğrenilmesi ve öğretilmesi ko-

nusunda geçmişten günümüze birçok çalışma yapılmıştır. Hâlen yabancı

bir dili de ana dili gibi edindirmeye yönelik yöntem arayışları ve çalışma-

lar devam etmektedir. Tarihi süreç içerisinde çeşitli dil öğretim yöntemle-

ri ortaya çıkmış ve yabancı dil öğretiminde yöntem kavramı önemli bir

konu olmuştur. Bugün tüm Avrupa ülkelerinde yabancı dil öğretimi Av-

rupa Konseyi Modern Diller Bölümü’nce belirlenen Avrupa Dilleri Öğre-

timi Ortak Çerçeve Programı (The Common European Framework of

Reference for Languages)’na göre yapılmaktadır. Bu program çerçeve-

sinde ortak dil kriterleri belirlenmiş ve yabancı dil öğretiminde kullanıla-

cak yöntemler bu kriterlere göre şekillenmiştir. Bu çerçeve programda dil

öğretimi A1, A2, B1, B2, C1, C2 olmak üzere altı düzeyde tespit edilen

davranışların kazandırılması şeklinde gerçekleştirilmektedir.

Yabancı Dil Öğretiminde Kültürlerarası Yaklaşım

Yabancı bir dil öğrenmek, ana dilimizdeki kavramların, anlatımla-

rın karşılığını o dilde bulup kullanmak yani sadece kuralların öğrenilmesi

ve kelimelerin o dile çevrilmesi demek değildir. Yabancı dil öğrenimi bir

anlamda dünyada bulunan diğer toplumların dünyaya bakış açılarını,

düşünme ve değer sistemlerini anlamak için yapılan bir uğraştır. Bir top-

lumu oluşturan bireylerin günlük hayatta meydana getirdikleri çeşitli etkinlikleri algılayabilmek için o toplumun kültürüne has temel noktaları

bilmek gerekir.

Yabancı dil öğrenmede amacımız, kültürel yeterlilikleri kazanarak

o dili daha iyi anlar konuşur hale gelebilmektir. Bunu yapabilmek için o

dilin sözcüklerinin nerede, ne zaman, niçin, kim tarafından hangi ortamda

kullanıldığının bilinmesi ve kavranması oldukça önemlidir. Unutulmalıdır

ki her dil dünyayı ayrı bir biçimde yorumlar. Bu sebeple yabancı dil öğ-renimi sırasında yeni düşünüş ve yaşam biçimleriyle karşılaşılır. Bu kar-

şılaşma yabancı dil öğrenen kişide dünyayı yeni ve esnek bir bakış açısıy-

la değerlendirme imkânı sunar. Kültürlerarası iletişimi genel olarak kültür

ve iletişim kavramlarının bir araya gelmesiyle oluşan sosyal bir olgu ve

farklı kültürler arasındaki iletişim olarak tanımlamak mümkündür. Ya-

bancı dil öğretiminde kültürlerarası etkileşimin yaratılacağı ortamı oluş-turmak son derece önemlidir. “Yabancı dil öğretimi iki farklı kültürün

karşılaştığı bir ortamdır. Yabancı dil öğrenen kişi aynı zamanda yeni bir

Page 54: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

56

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ahmet DEMĐR-Doç. Dr. Fatma AÇIK

kültür öğrendiğine göre yabancı dil olarak Türkçe öğretimi de Türk kültü-

rünün anlatıldığı, yansıtıldığı bir ortam olmalıdır” (Pehlivan 2007: 1).

Demircan; Saville ve Troike’den yaptığı aktarımla dil kuramının iletişim

ve kültür ile birleştirerek yapılması gerekenleri şu şekilde sıralar:

1.Biçimsel bakımdan olabilirlik 2. Bulunan araçlarla uygulanabilirlik 3.

Kullanıldığı ve değerlendirildiği bağlama uygunluk 4. Gerçekten uygu-

landıysa neyi gerektirdiği (Demircan 1990: 250).

Bu hususlar kültür aktarımı açısından dikkat edilmesi gereken nok-

talardır. Kültür aktarımı yapıyoruz diye bağlama uygun olmayan ya da

dili ve yapıyı öğretmek yerine sadece kendi kültürünü dayatmaya yönelik

bir yol takip edilmemelidir. Yabancı dil öğretiminin süreklilik gösteren,

değişken, çok yönlü ve karmaşık bir sistem olduğu unutulmamalıdır.

Yabancı dil öğretiminde, kültürlerarası yaklaşımla birlikte bireyle-

rin kültüre bakışlarıyla ilgili iki yön mevcuttur. Kültüre bakışın ilk yönü-

nü, bireyin kendi kültürünü esas alarak diğer kültürleri değerlendirmesi

oluşturur. Bu görüşle birlikte kültürün farklı algılanış biçimleri ortaya

çıkmaktadır. Yani bazıları kültürel farklılığı reddederek kendi kültürünü

en üstün güç olarak görür. Bu görüşte kültürel değişikliklere karşı sa-

vunma ve kültürel değişiklikleri küçümseme gibi durumlar ortaya çıka-

bilmektedir. Kültüre bakışın diğer bir yönü de kültürü diğer kültürlerden

hareketle değerlendirmedir. Bu açıdan bakan bir birey kültürel farklılıkla-

rını kabul ederek bu farklılıklara uymaya çalışır, sonucunda da kişi yaşa-

dığı deneyimlerden başka görüşleri de dikkate alarak kendisi de farklı

açılardan düşünebilme yeteneğini kazanır. “Kültürümüzün, bilgi ve bece-

rilerimizin gelişmesi, çağın düşüncesini yakalamamız, ona ayak uydur-

mamız yahut onun gelişmesine katkıda bulunmamız gibi etkenler yabancı

dil öğretiminde kültür olgusunu ve kültürlerarası yaklaşımı zorunlu hale

getirmektedir” (Aktaş 2007: 61).

Türkiye’nin 1980 yılında başlattığı dışa açılma politikaları ve Türk

cumhuriyetleri ve topluluklarının tam ya da yarı bağımsızlığı ile birlikte

değişen şartlar içinde Türkiye Türkçesinin ana dili olarak öğretiminin

dışında da öğretilmesini zorunlu kıldı. Ayrıca dünya üzerinde artan ulus-

lar arası ilişkiler, ulusların kendi ana dilleriyle iletişim kurmalarında ye-

tersiz kalmış bu durum milletlerin birbirlerinin dillerini öğrenme mecbu-

riyetini getirmiştir.

Dil Öğretiminde Metinlerin Yeri

Türkçe öğretiminde temel ders materyallerinden biri metindir. Hat-

ta Türkçe eğitiminin büyük ölçüde metne dayandığını söylemek yanlış olmaz. Çünkü dil öğrenmek; kelimelerin, kurallar çerçevesinde bir araya

gelerek oluşturduğu dünyayı görmek, tanımak, anlamak, değerlendirmek,

hissetmek, bu dünyada yaşamaktır.

Page 55: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

57

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde...

Dilin en iyi ve etkili şekilde kullanıldığı edebî eserler, bir taraftan

toplumun kültürel değerlerini yansıtırken, diğer taraftan insanın duygula-

rına hitap ederek onların gelişmesine aracılık eder. Edebî metinler; top-

lum açısından kültürel değerleri, bireysel açıdan da eğlendirici, zevk veri-

ci olmak üzere çeşitli unsurları bünyesinde taşır. Bu açıdan edebî metin-

ler; ana dili ve yabancı dil öğrenimi veya öğretiminin vazgeçilmez unsur-

larıdır.

Fuat Baymur (1959) dil öğretiminin dayandığı temel ilkeleri; dil

dersleri, dil ile birlikte onun muhtevasını da ele almalıdır, çocuğun yaşına

ve çevresine mahsus olan dilden hareket etmelidir ve bir bütün teşkil

etmelidir şeklinde sıralamaktadır. Bu ilkeleri etkili bir şekilde uygulaya-

bilmenin en önemli yolu metinlerdir. Fakat her metnin ders materyali

olarak kullanılması mümkün değildir. Derste kullanılacak metinlerin,

hedef kitlelerin seviyesine, Türkçe eğitiminin ve dersin amaçlarına uygun

olması şarttır. Metinlerin Türkçeyi en iyi şekilde örneklemesi, günlük

hayatla bağlantı kurması, bireyi hayatın içerisine sokması, kültürel değer-

leri yansıtması gerekir. Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi için hazırlan-

mış ve hazırlanacak kitaplarda seçeceğimiz metinlerin hem kültürümüzü

yansıtması hem de Türkçe öğrenenlere vermek istediğimiz bilgileri içer-

mesine dikkat edilmelidir. Metin seçiminde üzerinde dikkatle durulması

gereken noktalardan biri de seçilen yazının öğrenciye kazandırılması

gereken dil bilgisi yapılarını içermesidir. Edebî metinler öğrencinin dili,

doğal yapısı içinde algılanmasına imkân verir. Bu yönüyle edebî metinler

dil öğretiminin ve öğreniminin ileri seviyelerde vazgeçilmez bir parçasını

oluşturur. Ayrıca, kelime hazinesini geliştirip zenginleştiren, anlama ve

anlatma becerilerini arttıran bir özellik taşır.

Yabancı Dil Olarak Türkçenin Öğretiminde Kültürel Unsurlar

Kültürü oluşturan unsurları düşündüğümüzde öğretmek için karşı-mıza çok geniş kapsamlı bir birikim, uygulama ve yaşantılar çıkacaktır.

Bu nedenle yabancılara Türkçe öğretimi esnasında kültürümüzü oluşturan

bütün unsurları vermek mümkün olmayacaktır. Ülker’in Byram ve

Risager’den yaptığı aktarıma göre yabancı dil öğretiminde kültür aktarı-

mının büyük önemi vardır; fakat kültür çok kapsamlı bir olgu olduğu için

ve yabancı dil öğrenenler yine de daha çok dilin dizgesel yapılarına odak-

lı olduklarından kültür başlığı altında öğrenciye verilebilecek olan şeyler

öğrencinin dili anlamasına yardımcı olacak nitelikte olmalıdır. Tarih,

günlük yaşam ve rutinler, alışveriş, yiyecek-içecek, gençlik kültürü (mo-

da, müzik vb.), okul ve eğitim, coğrafya, aile yaşantısı, sosyal şartlar,

festivaller, gelenek-görenekler, turizm ve seyahat, iş hayatı ve işsizlik

gibi konular yabancı dil öğrenenlere kültür bağlamında öncelikle öğretil-

mesi uygun olan konulardır (2007: 16-17).

Page 56: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

58

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ahmet DEMĐR-Doç. Dr. Fatma AÇIK

Yabancı dil olarak Türkçe öğretiminde önemli olan unsurların ba-

şında iletişimsel yetiyi kazandırmak gelmektedir. Tahsin Aktaş’a göre

(2004: 46); iletişimsel yeti, “ Bir dil toplumu ile iletişim kurmak için

gerekli bilgilere ve bunların kullanılması için gerekli becerilere sahip

olma anlamına gelmektedir. Başka bir deyişle dildeki göstergelerin deği-şik ortamlarda, yerinde ve zamanında anlamlı olarak kullanılmasını ge-

rektirmektedir.” Aktaş konu ile ilgili olarak bu yetinin yalnızca dil bilim-

sel ve toplum bilimsel iletişim ve etkileşim kurallarını değil, aynı zaman-

da iletişim olayları etkileşim işlemlerinin bağlam ve içeriğinin temelini

oluşturan kültürel kuralları ve bilgileri de içerdiğini belirtmektedir.

Kültür aktarımı sürecinde hedef kültür, kaynak kültür ve ortak kül-

tür kavramlarına dikkat etmek gerekir. Kaynak kültür öğrencinin içinde

bulunduğu konuşmalarını, yaşayış ve düşünüş tarzını şekillendiren kül-

türdür. Dil öğretimi esnasında öğrenciye yön veren bu kültür öğrencinin

dil öğrenmesini kolaylaştırabileceği gibi zorlaştırabilir de. Kültürlerarası

yaklaşımda amaç kültürü öğreterek anlaşmayı sağlamaktır. Eğer sadece

kültürü tanıtmak istersek öğrencilere kültür hakkında kısa bilgiler vermek

yeterli olacaktır. Kültür aktarımını gerçek anlamda gerçekleştirebilirsek

öğrenci kaynak kültüründe yaşamış olduğu deneyimleri nasıl normal

karşılıyorsa, diğer kültürleri de normal karşılayacaktır. Hedef kültür ya-

bancı dil öğretimi ve kültürlerarası yaklaşımla aktarılmak istenen kültür-

dür. Hedef kültürün aktarımı yapılırken öğrencilerin kaynak kültürlerin-

den kaynaklanan bir savunma sistemi oluşturacakları unutulmamalıdır.

Kaynak kültürle hedef kültürün karşılaşması sonucunda kişinin kendini

veya karşısındakini farklı hissetmesi ve bu durumdan rahatsız olması

doğal bir durumdur. Yabancı dil öğretiminde kişi için öteki diye adlandı-

rılacak hedef kültür sadece gözlemlenecek bir nesne durumundadır. Bu

nedenle hedef kültürü gerçek anlamıyla anlamaya çalışmayacaktır. Birey

hedef kültürü öğrenmeden hedef dili tam anlamıyla öğrenemeyeceğinin

bilincine varırsa hedef kültüre bakış açısı değişecektir. Kültürlerarası

yaklaşım ile birey hedef kültürü öğrenme sırasında kaynak kültür ile kar-

şılaştırma yaparak kaynak kültürünü de daha iyi anlama ve bilmediği yönlerini tanıma imkânı bulacaktır. Hedef kültürün aktarımında aktarımın

sınıf içinde hangi yollarla yapıldığına dikkat edilmesi gerekir. Kültür

aktarımı sırasında hedef kültürün değerlerini yansıtan bilim, sanat ve

kültür öğelerinden yararlanmak hedef kültürü öğrenciye aktarmayı kolay-

laştırır. Ortak kültür kaynak kültür ile hedef kültürün karşılaşmasının

sonucunda zamanla ortaya çıkacak olan kültürdür. Ortak kültür kaynak

kültürle hedef kültürün birey tarafından sentezlenerek oluşturulur.

Kültürlerarası yaklaşımla yabancı dil olarak Türkçe öğretimi ya-

parken kültürel unsurların gerek öğretim esnasında gerekse kullandığımız

materyallerde bulunması elzemdir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta

Page 57: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

59

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde...

hangi kültürel unsurların aktarımının yapılacağıdır. Yani biz yabancı dil

olarak Türkçe öğretimi yaparken hangi kültürel değerlerimizi aktaraca-

ğız? Geçmişte kalmış kültürel değerlerimizi mi yoksa sokakta yaşayan ve

son yıllarda yabancı kültürlerden çok fazla etkilenerek oluşmuş kültürel

unsurları mı aktaracağız?

Kültür aktarımını dil eğitiminin bir parçası olarak değerlendiren

Aslan’a göre (2007: 118); bu aktarımın ölçüsü iyi ayarlanmalıdır. Kültür

aktarımı hem öğrenilen yabancı dilin ait olduğu toplumları tanıtıcı nitelik-

te olmalı hem de başka kültürlerin özelliklerini sunan bir yapıda

olmalıdır. Türkçe öğretimi esnasında kültürlerarası yaklaşımdan hareketle

aktarılacak olan kültürel unsurlarda bir sıra gözetilmeli ve kendi kültürü-

müze ait olan unsurların kullanım sıklığına göre yer verilmesi gözetilme-

lidir.

Yabancılara Türkçe Öğretiminde Kullanılan Kitapların Kültür Aktarımı ve Dil Öğretimi Açısından Değerlendirilmesi

Đncelemeye aldığımız TĐKA tarafından hazırlatılan Orhun, Ankara

Üniversitesi’ne bağlı TÖMER öğretim görevlileri tarafından hazırlanan

Hitit ve Dilset adlı yayınevinin hazırlattığı Gökkuşağı dil öğrenim setleri şu

ölçütler doğrultusunda incelenmiştir:

Tabloda metin belirlenen ölçütleri taşıyorsa “1” , taşımıyorsa “0

“yazılmıştır. Daha sonra değerlendirme yapmak amacıyla tablodaki değer-

ler toplanmıştır. Bu sayede kaç adet metnin bu özellikleri taşıdığı tespit

edilmeye çalışıldı. Bu çalışmada metin sayılarını belirlerken setlerde bulu-

nan metinleri kendi üniteleri içinde değerlendirmeye alındı. Ünite bir bütün

olarak ele alınmış ve bir ünite bir metin gibi kabul edilmiştir. Bu sebeple

incelenen metin sayısı setlerde bulunan metinleri değil, setlerde bulunan

ünite sayılarını ifade etmektedir. Bu durum yalnız “Orhun” setinde farklılık

göstermektedir. Bunun sebebi Orhun dil öğrenim setinde bulunan ileri dü-

zey kitabının ünitelerden değil sadece metinlerden oluşmasıdır.

Setler öğrenci ders kitabı, çalışma kitabı, öğretmen kitabı gibi kitap-

ların birleşmesinden oluşmuştur. Burada öğrenci çalışma kitapları dil öğre-

timi ve kültürel özellikler yönünden incelenmiştir. Kullanılan ölçütler ise

şu şekildedir: Temel seviyede öğrencilerin hem konuşmalarına hem an-

lamalarına hem de başkalarıyla anlaşmalarına yardımcı olacak diyalog

metinlerinin ve kültürel farklılıklardan olan kelimelerin söyleniş biçimle-

rinden yola çıkarak oluşabilecek anlaşmazlıkları giderme amacıyla din-

leme metinlerinin varlığı; geri bildirim ve öğrencilerin hazır bulunuşluk

düzeylerini etkilemesinden dolayı metinler arası bağlantının varlığı; sez-

dirme yönteminden hareketle metinlerin içinde dil bilgisi kurallarının

verilmesi; metinlerin kültürler arası yaklaşımdan hareketle hazırlanması,

konuşma, yazma, anlama bölümlerinde kültürel değerlerimizi ya da kül-

Page 58: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

60

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ahmet DEMĐR-Doç. Dr. Fatma AÇIK

türel özellik taşıyan eserlerimizin olması; metinlerde öğreticilik; gelenek-

ler, atasözü ve deyimlere yer verilmesi; dünya tarafından tanınmış Türk

şahsiyetlere yer vermesi; edebî ve kurgulanmış metinlerin seviyeye göre

yer alması; yapı ( uzunluk- kısalık) yönünden metinlerin uygunluğu;

cümlelerin çeşitliliği (basit, sıralı, birleşik cümleler); dil ve anlatımın açık

ve anlaşılır olmasına dikkat edilmiştir.

Orhun dil öğretim seti; 3 temel düzey ve 1 ileri düzey olmak üzere

toplam 4 kitap ve öğrenci çalışma kitaplarından meydana gelmiş bir set-

tir. Daha öncede belirttiğimiz gibi Tablo 1’de bulunan sayılar setlerdeki

toplam metin sayılarından değil, Orhun dil öğretim setlerinin birinci,

ikinci, üçüncü kitaplarındaki ünite toplamları ve ileri düzeydeki metinle-

rin toplamından hareketle tespit edilmiştir.

Özellikler Özelliği taşıyan

metin sayısı

Diyalog metni var mı? 38

Dinleme metni var mı? 45

Metinler arası bağlantı var mı? 59

Dil bilgisi konusu ile bağlantı var mı? 39

Metin kültürel özellikler taşıyor mu? 66

Metin kültür aktarımı için yeterli mi? 51

Metinlerde ayrıca bir konuşma bölümü var mı? 44

Metinlerde ayrıca bir yazma bölümü var mı? 45

Metinlerde ayrıca bir okuma bölümü var mı? 45

Metinlerde ayrıca bir anlama bölümü var mı? 93

Metinler yapı ( uzunluk- kısalık) yönünden uygun mu? 103

Edebî metin kullanılmış mı? 68

Metin olarak kurgulanmış metinler var mı? 47

Metinlerde uzun ve karmaşık cümlelere yer verilmiş mi?

(Düzeylerine göre incelenmiştir.) 9

Metinler bir şeyler öğretmek amacıyla yazılmış öğretici metin mi? 82

Metinlerde dünya tarafından tanınmış Türk şahsiyetlere yer verilmiş mi? 34

Metinlerde geleneklerden söz edilmiş mi? 30

Metinlerde atasözleri ve deyimlere yer verilmiş mi? 19

Metinlerin dil ve anlatımı açık ve anlaşılır mı? 103

Tablo 1. Orhun Dil Öğretim Setindeki Metinlerin Özellikleri

Orhun dil öğretim seti; 3 temel düzey ve 1 ileri düzey olmak üzere

toplam 4 kitap ve bir öğrenci çalışma kitabından meydana gelmiş bir

settir. Burada verilen sayılar setlerdeki toplam metin sayılarından değil, Orhun dil öğretim setlerinin birinci, ikinci, üçüncü kitaplarındaki ünite

Page 59: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

61

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde...

toplamları ve ileri düzeydeki metinlerin toplamından hareketle şu şekilde

tespit edilmiştir: 38 Diyalog metni; 45 Dinleme metni; 59 Metinler arası

bağlantı; 39 dil bilgisi konusu ile bağlantı; 66 kültürel özellikler taşıyan

metin; 51 kültür aktarımı için yeterli metin; 44 ayrıca konuşma bölümü

olan metin; 45 ayrıca yazma bölümü olan metin; 45 ayrıca okuma bölümü

olan metin; 93 ayrıca anlama bölümü olan metin tespit edilmiştir. 82 me-

tin öğretici nitelik taşırken, 34 metinde dünyada tanınmış Türk şahsiyetle-

re yer verdiği, 30 metinde ise Türk geleneklerinden söz edildiği görül-

müştür. 103 metnin yapı yönünden uygun olduğu; 68 edebî metne karşın

47 kurgulanmış metnin kullanıldığı; 9 metinde uzun ve karmaşık cümleye

rastlandığı; 103 metnin dil ve anlatım açısından açık ve anlaşılır olduğu

görülmektedir.

Orhun dil öğretim setinin ilk üç kitabında yer alan kültürel unsurlar

Tablo 2’de gösterilmiştir.

Kitabın adı Sayfa Bulunan kültürel unsur

Ders Kitabı 1 27 Atatürk ve Nasrettin Hoca’nın resmi

Ders Kitabı 1 45 Eski Türk evleri ve cami resmi

Ders Kitabı 1 70 Yemek kültürümüzle ilgili ayrıntılar

Ders Kitabı 1 98 Turizmle ilgili ayrıntılar

Ders Kitabı 1 103 Türkiye hakkında bilgi

Ders Kitabı 1 7, 8 Yemek kültürümüzle ilgili ayrıntılar

Ders Kitabı 1 19 Türkiye'den manzaralar

Ders Kitabı 1 72 Cirit oyunu

Ders Kitabı 1 76, 77, 78 Mimar Sinan ve eserleri

Ders Kitabı 2 83, 84 Ankara hakkında kültürel bilgi

Ders Kitabı 2 148, 149 Tarihimizle ilgili bir anekdot ve bir atasözümüzün

hikayesi

Ders Kitabı 3 12 Yağlı güreşle ilgili resimler

Ders Kitabı 3 13- 19 Âşıklık geleneği Ders Kitabı 3 26 - 28 Safranbolu evleri

Ders Kitabı 3 59, 60 Düğün geleneği Ders Kitabı 3 91 Đstanbul'un fethi ile ilgili resim

Ders Kitabı 3 104 - 109 Mevlana ve Mevlevilikle ilgili resimler ve bilgi

Ders Kitabı 3 126 - 131 Nevruzla ilgili bilgi ve resimler

Ders Kitabı 3 134, 135 Anadolu ile ilgili şiir ve resimler

Ders Kitabı 3 152, 153 Karagöz ile Hacivat oyunu ve resimler

Ders Kitabı 3 155 - 160 Bilge Kağan ile ilgili bilgiler

Đleri Düzey 41 -43 Türk Halk Edebiyatıyla ilgili bilgiler

Đleri Düzey 108 - 109 Atatürk ve Türk dili

Đleri Düzey 129 - 132 Büyük Selçuklu Đmparatorluğu ile ilgili bilgiler

Đleri Düzey 139-143 Gelibolu ve Çanakkale Savaşları ile ilgili bilgi ve

resimler

Đleri Düzey 155,156 Dini-Tasavvufi Türk Edebiyatı hakkında bilgiler

Tablo 2. Orhun Dil Öğretim Setinde Bulunan Kültürel Unsur Đle Đlgili Örnekler

Page 60: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

62

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ahmet DEMĐR-Doç. Dr. Fatma AÇIK

Orhun dil öğretim setinin ilk üç kitabında yer alan kültürel unsurlar

çeşitli resimler ve biyografiler ve bilgiler şekildedir. Resim olarak; Ata-

türk ve Nasrettin Hoca’nın (1. Kitap s. 27), eski Türk evleri ve cami (1.

Kitap s. 45); Türkiye manzaraları (2. Kitap s. 19); yağlı güreşçiler (3.

Kitap s.12), Đstanbul’un fethini gösteren manzara (3. Kitap s. 91) yer al-

makta. Hem bilgi hem de resimlerin olduğu metinler ise Mevlana ve

Mevlevilik (3. Kitap s. 104-109), nevruz (3. Kitap s. 126-131), Karagöz

ve Hacivat (3. Kitap s. 152-153), Anadolu ile ilgili şiire ile Gelibolu ve

Çanakkale Savaşlarına (Đleri Düzey s. 139-143) yer verilmiştir. Gelenek

görenekleri içeren metinler yemek kültürümüz (1. Kitap s. 70 - 2. Kitap s.

7-8), cirit (2. Kitap s. 72), bir atasözünün hikayesi (2. Kitap s. 148-149);

aşıklar (3. Kitap s. 13-19), düğünlerimizden (3. Kitap s. 59-60) bahsedil-

miştir. Tarihi şahsiyetler Mimar Sinan (2. Kitap s. 76-78); Bilge Kağan

(3. Kitap s.155-160); Atatürk (Đleri Düzey s. 108-109) anlatılırken; Anka-

ra (2. Kitap s. 83-84), Safranbolu evleri (3. Kitap s. 26-28), Türkiye (1.

Kitap s. 98, 103), Büyük Selçuklu Đmparatorluğu (Đleri Düzey s. 129-

132), dini-tasavvufi Türk edebiyatı (Đleri Düzey s. 155-156), Türk halk

edebîyatı (Đleri Düzey s. 41-31)

Yeni Hitit Dil öğretim setindeki metinlerle ilgili sayılar Tablo 3’te

gösterilmiştir. Daha öncede belirttiğimiz gibi bu tabloda bulunan sayılar

setlerdeki toplam metin sayılarından değil, birinci, ikinci, üçüncü kitapta-

ki ünite toplamından hareketle tespit edilmiştir.

Özellikler Özelliği taşıyan

metin

sayısı Diyalog metni var mı? 0

Dinleme metni var mı? 24

Metinler arası bağlantı var mı? 24

Dil bilgisi konusu ile bağlantı var mı? 24

Metin kültürel özellikler taşıyor mu? 21

Metin kültür aktarımı için yeterli mi? 4

Metinlerde ayrıca bir konuşma bölümü var mı? 24

Metinlerde ayrıca bir yazma bölümü var mı? 24

Metinlerde ayrıca bir okuma bölümü var mı? 24

Metinlerde ayrıca bir anlama bölümü var mı? 24

Metinler yapı ( uzunluk- kısalık) yönünden uygun mu? 24

Edebî metin kullanılmış mı? 3

Metin olarak kurgulanmış metinler var mı? 24

Metinlerde uzun ve karmaşık cümlelere yer verilmiş mi?

(Düzeylerine göre incelenmiştir.) 2

Metinler öğrencilere bir şeyler öğretmek amacıyla yazılmış öğretici

metin mi? 24

Metinlerde dünya tarafından tanınmış Türk şahsiyetlere yer veril- 5

Page 61: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

63

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde...

miş mi?

Metinlerde geleneklerden söz edilmiş mi? 4

Metinlerde atasözleri ve deyimlere yer verilmiş mi? 22

Metinlerin dil ve anlatımı açık ve anlaşılır mı? 24

Tablo 3. Yeni Hitit Dil Öğrenim Setindeki Metinlerin Özellikleri

Yeni “Hitit” dil öğretim setinde ünitelerin içine ayrıca bir diyalog

bölümü konulmamıştır. Bunun yerine kitapların sonunda her ünite ile ilgili

bir “Karşılıklı Konuşma” adı altında bir bölüme yer verilmiştir. “Özellikle-

rimiz” ile ilgili bir diğer noktada “anlama” bölümünün “dinleme” ve

“okuma” ile birlikte verilmesidir. Yeni Hitit Dil öğretim setindeki metin-

lerle ilgili değerlendirmeler ise şu şekildedir: Diyalog metni yok; 24 Din-

leme metni; 24 Metinler arası bağlantı; 24 dil bilgisi konusu ile bağlantı;

21 kültürel özellikler taşıyan metin; 4 kültür aktarımı için yeterli metin;

24 ayrıca konuşma bölümü olan metin; 24 ayrıca yazma bölümü olan

metin; 24 ayrıca okuma bölümü olan metin; 24 ayrıca anlama bölümü

olan metin tespit edilmiştir. 24 metin öğretici nitelik taşırken, 5 metinde

dünyada tanınmış Türk şahsiyetlere yer verdiği, 4 metinde ise Türk gele-

neklerinden söz edildiği görülmüştür. 22 metinde atasözü ve deyimleri-

mize yer verilmiştir. 24 metnin yapı yönünden uygun olduğu; 3 edebî

metne karşın 24 kurgulanmış metnin kullanıldığı; 2 metinde uzun ve

karmaşık cümleye rastlandığı; 24 metnin dil ve anlatım açısından açık ve

anlaşılır olduğu görülmektedir.

Yeni Hitit dil öğretim setinde bulunan kültürel unsurlar Tablo 4’te

gösterilmiştir.

Kitabın adı Sayfa Bulunan kültürel unsur

Yeni Hitit 1 42 Đstanbul

Yeni Hitit 1 95 Ah Tamara (efsane )

Yeni Hitit 1 100 Kapadokya (tanıtım)

Yeni Hitit 1 101 Balıkesir (tanıtım)

Yeni Hitit 1

70'li Yıllardan Küçük Detaylar (Siyah önlük, aşk mek-

tuplarındaki kurutulmuş çiçekler ve mektubun ucunu

yakma, bir tutam saç koyma )

Yeni Hitit 2 14 Rahmi Koç

Yeni Hitit 2 18 Güreş resimleri

Yeni Hitit 2 45 Anadolu’da giyimle ilgili bilgi ve resimler

Yeni Hitit 2 66 Ebru sanatıyla ilgili bilgi ve resimler

Yeni Hitit 2 93 Van Kedisi

Yeni Hitit 2 122 “Anadolu’nun Sırları” ( Anadolu ile ilgili bilgi ve

resimler)

Yeni Hitit 2 128 Eski Bayramlar

Yeni Hitit 3 9 Orhan Pamuk (hayatı ve eserleri)

Page 62: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

64

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ahmet DEMĐR-Doç. Dr. Fatma AÇIK

Yeni Hitit 3 11 Aziz Nesin (hayatı ve eserleri)

Yeni Hitit 3 11 Âşık Veysel (hayatı ve eserleri)

Yeni Hitit 3 10

Ağzına biber doldurmak, başından geçmek, yüzü kı-

zarmak, gülmekten kırılmak, hoşuna gitmek, havaya

girmek, nutku tutulmak, ağza alınmayacak laf, sonu

gelmemek, kaşlarını çatmak, laf işitmek, akıl erme-

mek, esen kalmak, pot kırmak

Yeni Hitit 3 14 Cengiz Aytmatov “Beyaz Gemi”

Yeni Hitit 3 18 Su gibi akıp gitmek

Yeni Hitit 3 21

Đçini dökmek, yediği içtiği ayrı gitmemek, bir kalemde

silmek, akıl vermek, havadan sudan konuşmak, içli

dışlı olmak, ikili oynamak, arası açılmak, sırtından

vurmak, işi düşmek

Yeni Hitit 3 28 Taş çıkarmak

Yeni Hitit 3 29 Fırlayıp çıkmak, hoş gelmek, selam vermek

Yeni Hitit 3 34 Dizlerinin bağı çözülmek, gözüne uyku girmemek

Yeni Hitit 3 35 Kendini toparlamak, kendine gelmek,

kalbi yerinden fırlamak, sıkıntıdan patlamak

Yeni Hitit 3 36 Yüreği ağzına gelmek, kaşlarını çatmak

Yeni Hitit 3 39 Kalbi yerinden fırlamak, selam vermek

Yeni Hitit 3 40 Nefes alamamak

Yeni Hitit 3 42 Lokum resmi

Yeni Hitit 3 43 Hünkârbeğendi yemeğinin resmi ve tarifi

Yeni Hitit 3 48 Oryantal dans ile ilgili resim ve bilgiler

Yeni Hitit 3 56 Paramızın resmi ve bilgiler

Yeni Hitit 3 78 Karagöz ve Hacivat resmi

Yeni Hitit 3 104 Eski Türk evleriyle ilgili resim ve bilgiler

Tablo 4. Yeni Hitit Dil Öğretim Setinde Bulunan Kültürel Unsur Đle Đlgili Örnekler

Kültürel unsurlar ise şu şekildedir: Resim olarak güreşçiler (Yeni

Hitit 2 s. 18), Türk lirası (Yeni Hitit 3 s. 56), ebru sanatı (Yeni Hitit 2 s.

66), lokum (Yeni Hitit 3 s. 42 ), Karagöz ile Hacivat (Yeni Hitit 3 s. 78),

Gelenek görenekleri içeren metinler bayramlar (Yeni Hitit 2 s. 128) yer

almakta. Hem bilgi hem de resimlerin olduğu metinler ise Anadolu’da

giyim (Yeni Hitit 2 s. 45), Anadolu efsaneleri (Yeni Hitit 2 s. 122), or-

yantal dans (Yeni Hitit 3 s. 48); yemekler (Yeni Hitit 3 s. 43), eski Türk

evlerinden (Yeni Hitit 3 s. 104), 70’li yıllara ait detaylardan (Yeni Hitit 1

s. 45) bahsedilmiştir. Tanınmış şahsiyetler Rahmi Koç (Yeni Hitit 2 s.

14); Orhan Pamuk (Yeni Hitit 3 s. 9), Aziz Nesin (Yeni Hitit 2 s. 15),

Aşık Veysel (Yeni Hitit 3 s. 11), Cengiz Aytmatov (Yeni Hitit 3 s. 14);

tarihi ve turistik açıdan önemli merkezlerimizden Đstanbul (Yeni Hitit 1 s.

42), Balıkesir (Yeni Hitit 1 s. 101), Kapadokya (Yeni Hitit 1 s. 100), bir

efsane ve kedileriyle Van (Yeni Hitit 1 s. 95- Yeni Hitit 2 s. 93) ilimiz

Page 63: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

65

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde...

anlatılmıştır. Metinler içinde geçen deyimler ise şunlardır: su gibi akıp

gitmek (Yeni Hitit 3 s. 18), taş çıkarmak (Yeni Hitit 3 s. 28), ağzına biber

doldurmak, başından geçmek, yüzü kızarmak, gülmekten kırılmak, hoşu-

na gitmek, havaya girmek, nutku tutulmak, ağza alınmayacak laf, sonu

gelmemek, kaşlarını çatmak, laf işitmek, akıl ermemek, esen kalmak, pot

kırmak (Yeni Hitit 3 s. 10), içini dökmek, yediği içtiği ayrı gitmemek, bir

kalemde silmek, akıl vermek, havadan sudan konuşmak, içli dışlı olmak,

ikili oynamak, arası açılmak, sırtından vurmak, işi düşmek (Yeni Hitit 3

s. 21), fırlayıp çıkmak, hoş gelmek, selam vermek (Yeni Hitit 3 s. 29),

dizlerinin bağı çözülmek, gözüne uyku girmek (Yeni Hitit 3 s. 34), ken-

dini toparlamak, kendine gelmek, kalbi yerinden fırlamak, sıkıntıdan

patlamak (Yeni Hitit 3 s. 35), yüreği ağzına gelmek, kaşlarını çatmak

(Yeni Hitit 3 s. 36), kalbi yerinden fırlamak, selam vermek (Yeni Hitit 3

s. 39), nefes alamamak (Yeni Hitit 3 s. 40)

Gökkuşağı dil öğretim seti 5 kitaptan oluşmaktadır. Bu sette önceki

setler gibi ünitelerden oluşmuştur. Diğer setlerde uygulanan yöntem bu

sette de uygulanmıştır. Gökkuşağı dil öğretim seti incelendiğinde ilk iki

kitapta atasözü ve deyimlere fazla yer verilmezken üçüncü kitaptan itibaren

her ünitede bir deyim bölümü görmek mümkündür. Dil bilgisi konularının

metinlerle örtüşmediği tespit edildiği kitaptaki metinlerde dil bilgisi konu-

larını içeren örneklere de çok az rastlanırken bazı ünitelerde de hiçbir örne-

ğe rastlanmamıştır.

Özellikler Özelliği taşıyan metin

sayısı

Diyalog metni var mı? 31

Dinleme metni var mı? 80

Metinler arası bağlantı var mı? 80

Dil bilgisi konusu ile bağlantı var mı? 58

Metin kültürel özellikler taşıyor mu? 62

Metin kültür aktarımı için yeterli mi? 18

Metinlerde ayrıca bir konuşma bölümü var mı? 80

Metinlerde ayrıca bir yazma bölümü var mı? 80

Metinlerde ayrıca bir okuma bölümü var mı? 49

Metinlerde ayrıca bir anlama bölümü var mı? 80

Metinler yapı ( uzunluk- kısalık) yönünden uygun mu? 80

Edebî metin kullanılmış mı? 9

Metin olarak kurgulanmış metinler var mı? 71

Metinlerde uzun ve karmaşık cümlelere yer verilmiş mi?

(Düzeylerine göre incelenmiştir.) 0

Metinler öğrencilere bir şeyler öğretmek amacıyla

yazılmış öğretici metin mi? 33

Metinlerde dünya tarafından tanınmış Türk şahsiyetlere yer 7

Page 64: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

66

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ahmet DEMĐR-Doç. Dr. Fatma AÇIK

verilmiş mi?

Metinlerde geleneklerden söz edilmiş mi? 4

Metinlerde atasözleri ve deyimlere yer verilmiş mi? 44

Metinlerin dil ve anlatımı açık ve anlaşılır mı? 80

Tablo 5. Dilset Yayınlarına Ait Gökkuşağı Dil Öğretim Setindeki Metinlerin Özellikleri

Gökkuşağı Dil öğretim setindeki metinlerle ilgili değerlendirmeler

ise şu şekildedir: 31 Diyalog metni; 80 Dinleme metni; 80 Metinler arası

bağlantı; 58 dil bilgisi konusu ile bağlantı; 62 kültürel özellikler taşıyan

metin; 18 kültür aktarımı için yeterli metin; 80 ayrıca konuşma bölümü

olan metin; 80 ayrıca yazma bölümü olan metin; 49 ayrıca okuma bölümü

olan metin; 80 ayrıca anlama bölümü olan metin tespit edilmiştir. 33 me-

tin öğretici nitelik taşırken, 7 metinde dünyada tanınmış Türk şahsiyetlere

yer verdiği, 4 metinde ise Türk geleneklerinden söz edildiği görülmüştür.

44 metinde atasözü ve deyimlerimize yer verilmiştir. 80 metnin yapı yö-

nünden uygun olduğu; 9 edebî metne karşın 71 kurgulanmış metnin kul-

lanıldığı; metinde uzun ve karmaşık cümleye rastlanmadığı; 80 metnin dil

ve anlatım açısından açık ve anlaşılır olduğu görülmektedir.

Gökkuşağı setinde yer alan kültürel unsurlar ile ilgili unsurlar Tablo

6’da gösterilmiştir.

Kitabın adı Sayfa Bulunan kültürel unsur

Ders Kitabı 1 Kapak Kız Kulesi’nin resmi

Ders Kitabı 1 97 Yemek isimleri

Ders Kitabı 1 98,99 Türk yemeklerini resimleri

Ders Kitabı 1 103 Döner resmi

Ders Kitabı 2 Kapak Đstanbul Boğazı’nın resmi

Ders Kitabı 2 52 Kutlama cümleleri

Ders Kitabı 2 57 Đstanbul’un tanıtımı

Ders Kitabı 2 58,59 Türkiye'den fotoğraflar

Ders Kitabı 3 Kapak Đstanbul’dan bir görüntü

Ders Kitabı 3 21 Türkiye'nin tanıtımı

Ders Kitabı 3 22 Kız Kulesi’nin resmi

Ders Kitabı 3 27 Van Kedisi resmi ve bilgiler

Ders Kitabı 3 5. Ünite Yemeklerimizden örnekler

Ders Kitabı 3 45 Mevlana ile ilgili bilgiler

Ders Kitabı 3 63 Ebru sanatı ile ilgili bilgiler

Ders Kitabı 3 75 Nasrettin Hoca ile ilgili bilgiler

Ders Kitabı 3 76,77 Mimar Sinan ve eserleri ile ilgili bilgiler

Ders Kitabı 3 93 Karagöz ve Hacivat ile ilgili bilgiler

Ders Kitabı 4 Kapak Türk lalesinin resmi

Page 65: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

67

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde...

Ders Kitabı 4 9 Harezmî, Mevlana, Itri, Mehmet Akif ve

Atatürk ile ilgili bilgiler

Ders Kitabı 4 45 Gaziantep’in düğün gelenekleri

Ders Kitabı 4 74 Bağlama, ud, kanun resmi ve bilgiler

Ders Kitabı 4 75 Barış Manço hakkında bilgi

Ders Kitabı 4 76 Mehter Takımı ile ilgili bilgiler

Ders Kitabı 4 89 Naim Süleymanoğlu ile ilgili bilgiler

Ders Kitabı 5 Kapak Kapodakya resimleri

Ders Kitabı 5 74,75 Bir deyimin hikâyesi

Ders Kitabı 5 92,93 Turgut Özal’ın hayatı

Tablo 6. Gökkuşağı Dil Öğretim Setinde Bulunan Kültürel Unsur Đle Đlgili Örnekler

Gökkuşağı setinde yer alan kültürel unsurlar ile ilgili unsurlar ise

şu şekildedir: Resim olarak, Kız Kulesi (Gökkuşağı 1 kapak/ Gökkuşağı 3

s. 22), yemekler (Gökkuşağı 1 s. 97, 98, 99), döner (Gökkuşağı 1 s. 103),

Đstanbul Boğazı (Gökkuşağı 2 kapak), Türkiye manzaraları (Gökkuşağı 2

s. 58-59), lale (Gökkuşağı 4 kapak), bağlama, ud, kanun (Gökkuşağı 4 s.

74), Kapadokya (Gökkuşağı 5 kapak); Gelenek görenekleri içeren metin-

ler yemeklerimiz (Gökkuşağı 3 s. 5. ünite), Karagöz ile Hacivat (Gökku-

şağı 3 s. 93), Gaziantep düğünleri (Gökkuşağı 4 s. 45), kutlamalarda kul-

landığımız cümleler (Gökkuşağı 2 s. 52) yer almakta. Hem bilgi hem de

resimlerin olduğu metinler ise Đstanbul (Gökkuşağı 2 s. 57), ebru sanatı

(Gökkuşağı 3 s. 63), mehteran (Gökkuşağı 4 s. 76) bahsedilmiştir. Ta-

nınmış şahsiyetler Mevlana (Gökkuşağı 3 s. 45), Mimar Sinan (Gökkuşa-

ğı 3 s. 76-77), Nasreddin Hoca (Gökkuşağı 3 s. 75), Harezmi, Mevlana,

Itri, Mehmet Akif Ersoy, Atatürk (Gökkuşağı 4 s. 9), Barış Manço (Gök-

kuşağı 4 s. 75), Naim Süleymanoğlu (Gökkuşağı 4 s. 89), Turgut Özal

(Gökkuşağı 5 s. 92-93); tarihi ve turistik açıdan önemli merkezlerimizden

Van (Gökkuşağı 3 s. 27) ilimiz, genel olarak Türkiye (Gökkuşağı 3 s. 21)

anlatılmıştır. Metinler içinde geçen deyim ise hikayesiyle birlikte (Gök-

kuşağı 5 s. 74-75) verilmiştir.

Bulgu ve Yorumlar

Dil öğretiminde kullanılan metinleri kültürlerarası yaklaşımdan ha-

reketle incelerken sadece kültür aktarımı açısından bakmak metinlerin işle-

vini tam olarak yerine getirmesini engelleyecektir. Bu nedenle dil öğreti-

mini kültür ve dil kuralları ile birlikte bir bütün olarak düşünmek gerekir.

Bu açıdan çalışmamızda yer alan kitaplar hem kültür aktarımı açısından

hem de dil öğretimi açısından incelenmiştir. Bu inceleme sonucunda aşağı-daki bulgulara ulaşılmıştır:

1. Setler seviyeye göre kitap dizilerinden oluşmuştur.

Page 66: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

68

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ahmet DEMĐR-Doç. Dr. Fatma AÇIK

a) Orhun dil öğretim seti 1, 2, 3 ve ileri düzey olmak üzere dört

basamağa göre hazırlanmıştır. Đlk üç basamakta kitaplar üniteler halinde

ileri düzeyde ise metinler halindedir. Bu nedenle setlerin incelenmesinde

tutarlılık sağlamak adına ileri düzeyde yer alan her metni bir ünite gibi

düşünerek hareket edilmiştir.

b) Yeni Hitit dil öğretim seti temel, orta ve yüksek olmak üzere

üç basamağa göre hazırlanmıştır.

c) Dilset yayınlarına ait Gökkuşağı adlı dil öğretim seti ise beş basamağa göre hazırlanmıştır.

2. Bu setler “Ders Kitabı”, “Öğrenci Çalışma Kitabı”, “Öğretmen

Kitabı” şeklinde oluşturulmuştur.

3. Diyalog metinlerinin kullanımları açısından bakıldığında; Or-

hun dil öğretim setinde 38, Yeni Hitit dil öğretim setinde 0 (bunun nedeni

kitaplarda diyalog metinleri ünite içleri yerine kitabın sonunda ek olarak

verilmesidir. Aslında her ünite için diyalog metni mevcuttur.), Gökkuşağı dil öğretim setinde 31 adet ünite içi diyalog metini tespit edilmiştir.

4. Dinleme metinleri açısından bakıldığında; Orhun dil öğretim

setinde 45, Yeni Hitit dil öğretim setinde 24, Gökkuşağı dil öğretim se-

tinde 80 adet ünite içinde dinleme ile ilgili bölüm tespit edilmiştir.

5. Metinler arası bağlantı açısından bakıldığında; Orhun dil öğre-

tim setinde 59, Yeni Hitit dil öğretim setinde 24, Gökkuşağı dil öğretim

setinde 80 adet metnin üniteler içinde birbiri ile bağlantılı olduğu tespit

edilmiştir.

6. Dil bilgisi konuları ile metinler arasındaki bağlantı açısından

bakıldığında; Orhun dil öğretim setinde 39, Yeni Hitit dil öğretim setinde

24, Gökkuşağı dil öğretim setinde 58 adet ünite içinde metnin dil bilgisi

konusu ile bağlantılı olduğu tespit edilmiştir.

7. Metinlerin kültürel özellik taşıması açısından bakıldığında;

Orhun dil öğretim setinde 66, Yeni Hitit dil öğretim setinde 21, Gökkuşa-

ğı dil öğretim setinde 62 adet ünite içinde kültürel özellik tespit edilmiş-tir.

8. Metinlerin kültür aktarımı için yeterliliği açısından bakıldığın-

da; Orhun dil öğretim setinde 51 unsurun dili ve yapıyı öğretmek yerine

sadece kendi kültürünü dayatmaya yönelik bir yol takip edildiği görül-

müştür. Yeni Hitit dil öğretim setinde 4, Gökkuşağı dil öğretim setinde 18

adet ünitede genel olarak bağlama uygun olmayan ya da bizim kültürü-

müze ait olmayan unsurlara yer verilmiştir.

Page 67: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

69

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde...

9. Konuşma bölümünün varlığı açısından bakıldığında; Orhun dil

öğretim setinde 44, Yeni Hitit dil öğretim setinde 24, Gökkuşağı dil öğre-

tim setinde 80 adet ünite içinde konuşma bölümü tespit edilmiştir.

10. Yazma bölümünün varlığı açısından bakıldığında; Orhun dil

öğretim setinde 45, Yeni Hitit dil öğretim setinde 24, Gökkuşağı dil öğre-

tim setinde 80 adet ünite içinde yazma bölümü tespit edilmiştir.

11. Okuma bölümünün varlığı açısından bakıldığında; Orhun dil

öğretim setinde 45, Yeni Hitit dil öğretim setinde 24, Gökkuşağı dil öğre-

tim setinde 80 adet ünite içinde okuma bölümü tespit edilmiştir.

12. Anlama bölümünün varlığı açısından bakıldığında; Orhun dil

öğretim setinde 93, Yeni Hitit dil öğretim setinde 24, Gökkuşağı dil öğre-

tim setinde 80 adet ünite içinde anlama bölümü tespit edilmiştir.

13. Metinlere yapı yani uzunluk kısalık açısından bakıldığında;

Orhun dil öğretim setinde 103, Yeni Hitit dil öğretim setinde 24, Gökku-

şağı dil öğretim setinde 80 adet ünite içinde metinlerin yapı yönünden

uygun olduğu tespit edilmiştir.

14. Edebî metinlerin kullanımı açısından bakıldığında; Orhun dil

öğretim setinde 68, Yeni Hitit dil öğrenim setinde 3, Gökkuşağı dil öğre-

tim setinde 9 adet ünite içinde edebî metin tespit edilmiştir.

15. Kurgulanmış metin açısından bakıldığında Orhun dil öğretim

setinde 47, Yeni Hitit dil öğrenim setinde 24, Gökkuşağı dil öğretim se-

tinde 71 adet ünite içinde kurgulanmış metin tespit edilmiştir.

16. Düzeylerine göre uzun ve karmaşık cümlelere yer verilme

açısından bakıldığında Orhun dil öğretim setinde 9, Yeni Hitit dil öğretim

setinde 2 adet uzun ve karmaşık cümle tespit edilmiş, Gökkuşağı dil öğre-

tim setinde ise bu tür cümlelere rastlanmamıştır.

17. Öğretici metin açısından bakıldığında; Orhun dil öğretim se-

tinde 82, Yeni Hitit dil öğrenim setinde 24, Gökkuşağı dil öğrenim setin-

de 33 adet ünite içinde öğretici metin tespit edilmiştir.

18. Dünyaca tanınmış veya kültürümüzü aktarabileceğimiz Türk

şahsiyetlere yer verme açısından bakıldığında; Orhun dil öğretim setinde

34, Yeni Hitit dil öğretim setinde 5, Gökkuşağı dil öğretim setinde 7 adet

ünite içinde Türk şahsiyetlere yer verildiği tespit edilmiştir.

19. Gelenekler açısından bakıldığında; Orhun dil öğretim setinde

30, Yeni Hitit dil öğretim setinde 4, Gökkuşağı dil öğretim setinde 4 adet

ünite içinde geleneklerin verildiği tespit edilmiştir.

20. Atasözleri ve deyimlere yer verme açısından bakıldığında;

Orhun dil öğretim setinde 65, Yeni Hitit dil öğretim setinde 22, Gökkuşa-

Page 68: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

70

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ahmet DEMĐR-Doç. Dr. Fatma AÇIK

ğı dil öğretim setinde 44 adet ünite içinde atasözü ve deyim tespit edil-

miştir.

21. Dil ve anlatımın açık ve anlaşılır olması açısından bakıldığın-

da; Orhun dil öğretim setinde 103, Yeni Hitit dil öğretim setinde 24,

Gökkuşağı dil öğretim setinde 80 adet ünite içinde yer alan metinlerin dil

ve anlatımın açık ve anlaşılır olduğu tespit edilmiştir.

Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi alanında her kurum çoğun-

lukla kendi deneyim ve birikimlerinden beslenerek ders araç gereçleri

hazırlanma yolunu tercih etmektedir. Örneklem olarak seçilen üç dil öğ-retim setinden yalnızca HĐTĐT serisinin Avrupa Dil Portfolyosu standart-

larına uygun olarak hazırlanmış olduğu tespit edilmiştir.

Her üç kitap değerlendirildiğinde kitaplar arasında kültürel unsur-

larımızdan hangilerinin öncelikli olarak verilmesi ve ne kadar verilmesi

gerektiği konusunda bir ölçütün olmadığı gözlemlenmiştir. Yeni Hitit Dil

Öğretim Setinde günlük yaşamla ilgili kültürel unsurlara pek fazla yer

verilmemiş, yer alan kültürel unsurların da atasözleri ve deyimlerle sınır-

landırıldığı görülmüştür. Türk cumhuriyetleri ve akraba topluluklar için

hazırlanması sebebiyle ortak değerleri vurgulamak adına gelenekler ko-

nusuna Yeni Hitit Dil Öğretim Setine göre daha fazla yer veren Orhun

Dil Öğretim Setinde ise etkinliklerin çok sınırlı tutulduğu, özgün etkinlik-

lere yer verilmediği ve ortak değerlerimizden ziyade bize özgü değerlere

yer verildiği tespit edilmiştir. Edebî metinler ve öğretici metinlerin kulla-

nımı açısından Orhun dil öğretim setinin diğer setlerle aralarında anlamlı

bir fark vardır. Metinlerin yapısı itibariyle karmaşık cümlelere yer ver-

meme noktasında Hitit ve Gökkuşağı dil öğretim setinin Türkçenin ya-

bancı dil olarak öğretimi açısından gereken nitelikleri taşıdığı görülmüş-tür.

Öneriler

1. Yabancı dil olarak Türkiye Türkçesi öğretiminde kültürlerarası

yaklaşımdan hareketle kullanacağımız metinlerin kültür aktarımı açısın-

dan dikkatli bir şekilde incelenmesi ve aktarılacak kültürel unsurların

titizlikle seçilmesi gerekmektedir.

2. Kültür aktarımı yapmak adına bütün kültürel unsurların veril-

mesi daha doğrusu günümüzde işlevine az rastlanan kültürel unsurların ya

da kendi içinde bile çelişen kültürel unsurların verilmesi yabancıların da

çelişkiye düşmesine neden olacağından metinlere konulacak kültürel

unsurların günümüz şartlarında olmasına dikkat edilmelidir.

3. Kültür aktarımı yaparken bağlama uygun olmasına, kültürü öğ-reterek anlaşmayı sağlamanın amaç edinilmesine dikkat edilmelidir.

Page 69: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

71

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde...

4. Metinler öğrenciye vermek istediğimiz bilgilerin, değerlerin

bulunduğu yerlerdir. Özellikle yabancı dil olarak Türkiye Türkçesi öğre-

tirken seçeceğimiz metinler hem kültürümüzü yansıtmalı hem de bu öğ-rencilere vermek istediğimiz bilgileri içermelidir.

5. Yaşayış ve günlük hayat ile ilgili unsurlar aktarılırken kültürel

unsurların da verilmesine dikkat edilmelidir. Bu unsurları; karşılaşmalar,

selamlaşmalar ve tanıştırmalar ile ilgili unsurlar; kişilerin sohbetleri esna-

sında kullandıkları yaşa, yakınlığa ve toplum içindeki statüsüne bağlı yaklaşımlar ile ilgili unsurlar, yemekler ve içecekler ile ilgili unsurlar,

aile içinde gerçekleşen yaşam ile ilgili unsurlar, yaşanılan yer ile ilgili

unsurlar, komşuluk ilişkileri ile ilgili unsurlar, şehir ve kırsal kesim ara-

sındaki yaşayış farklılıkları ile ilgili unsurlar, giyim ile ilgili unsurlar,

çalışma ve çalışma ortamları ile ilgi unsurlar, siyaset ile ilgili unsurlar,

randevular ile ilgili unsurlar, eğitim ve eğitim ortamları ile öğrenme or-

tamları ile ilgili unsurlar, oynanan oyunlar ile ilgili unsurlar, dinlenen

müzikler ile ilgili unsurlar, din ile ilgili yaşanmışlıklar ile ilgili unsurlar,

bayramlar, kutlama ve anma günleri ile ilgili unsurlar, evlenme ve ölüm

ile ilgili unsurlar, evlere yapılan davetler ile ilgili unsurlar, sağlık ve te-

daviler ile ilgili unsurlar, temizlik ile ilgili unsurlar, tepkileri dile getirme

yöntemleri, toplum içinde anlatılan hikâye, masal, efsane ile ilgili unsur-

lar, günlük hayatta kullanılan atasözleri ve deyimler ile ilgili unsurlar,

günlük hayatta duyguları ifade etmek veya bir durumu anlatmak için

kullanılan jest ve mimikler ile ilgili unsurlar şeklinde sıralayabiliriz. Yu-

karıdaki unsurlar bize özgü hâlleriyle metinlerde işlenmelidir.

6. Öğrencilere hedef dili öğrenirken yapılabileceği hatalar ve bu

hataların hedef kültürde yaratacağı etkiler ile bu unsurların uygulanışı esnasında söylenmemesi gereken sözcükler hakkında bilgiler veren me-

tinler oluşturulmalıdır.

7. Yabancı dil olarak Türkiye Türkçesi öğretimi esnasında dikkat-

leri çekebilecek kültürel öğelerin başında sanat ve sanat eserleri gelir.

Bizdeki ahşap oymacılığı, ebru, minyatür gibi sanatları anlatan metinler

hazırlanmalıdır.

KAYNAKÇA

AKARSU, Bedia (1998), Wilhelm von Humboldt’da Dil-Kültür Bağlantısı, Đnkı-

lâp Kitapevi, Đstanbul.

AKSAN, Doğan (2000), Her Yönüyle Dil, TDK Yay., Ankara.

AKTAŞ, Tahsin (2004), “Yabancı Dil Öğretiminde Đletişimsel Yeti”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (12): 45-57.

Page 70: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

72

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ahmet DEMĐR-Doç. Dr. Fatma AÇIK

AKTAŞ, Tahsin (2007), “Yabancı Dil Öğretiminde Kültürlerarası Yaklaşım”,

Türkiye’de Yabancı Dil Eğitimi Ulusal Kongresi, Ankara.

ASLAN, Yasin (2007), “Yabancı Dil Eğitiminde Dikkat Edilmesi Gereken

Noktalar”. Türkiye’de Yabancı Dil Eğitimi Ulusal Kongresi, Ankara.

BAYMUR, Fuat (1959), Türkçe Öğretimi, Đnkılâp Kitap Evi, Đstanbul.

DEMĐRCAN, Ömer (1990), Yabancı-Dil Öğretim Yöntemleri, Can Ofset, Đstan-

bul.

GÖKMEN, M. Ertan (2005), “Yabancı Dil Öğretiminde Kültürlerarası Đletişim-

sel Edinç”, Dil Dergisi, (128), Nisan Mayıs Haziran 69-78.

GÜR, Hakan (1995b), “Dil Öğretim Yöntemleri (3): 1.Đşitsel-Görsel Yöntem, 2.

Bilişsel Yöntem, 3. Seçmeci Yöntem”. Dil Dergisi (35): Eylül 74.

KAFESOĞLU, Đbrahim (1993), Türk Mili Kültürü, Ötüken Neşriyat, Đstanbul.

KAPLAN, Mehmet (2002), Kültür ve Dil, Dergâh Yay., Đstanbul.

KOÇ, Nurettin (1988), “Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretimi”, Türk Dilinin Öğretimi Toplantısı (1986) Bildirileri, Ankara, s. 241-247.

KURT, Cemil-NURŞEN, Aygün-LEBLEBĐCĐ, Elif-COŞKUN, Özden (2009),

Yeni Hitit Dil Öğrenim Seti I /II/III, AÜ TÖMER Yay., Ankara.

ÖZBAY, Murat-TEMĐZYÜREK, Fahri (2004), Orhun Dil Öğretim Seti I/II/III/ TĐKA Yay., Ankara.

ÖZÜNLÜ, Ünal (1983), "Yabancı Dil Öğretiminde Yazınsal Metinlerin Yeri ve

Kullanılması". Türk Dili, Dil Öğretimi Özel Sayısı, (379-380): Temmuz-

Ağustos, 184.

ÖZTÜRK, Tuncay-AKÇAY, Sezgin-YĐĞĐT, Abdullah vd. (2009), Gökkuşağı Dil Öğretim Seti I/II/III/IV/V, Dilset Yay., Đstanbul.

PEHLĐVAN, Filiz (2007), Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Kültürlera-rası Etkileşim Odaklı Yaklaşım Uyarınca Metin Çalışmaları, (ĐÜ. Sosyal

Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Đstanbul.

MEB. Eğitim Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığı (2005), Türkiye Türkçesi Öğretim Programı.

UYGUR, Nermi (1996), Kültür Kuramı, Yapı Kredi Yay., Đstanbul.

UYGUR, Nermi (2001), Dilin Gücü, Yapı Kredi Yay., Đstanbul.

ÜLKER, Nilüfer (2007), Hitit Ders Kitapları Örneğinde Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Kültür Aktarımı Sürecine Çözümleyici ve Değerlen-dirici Bir Bakış, (ĐÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Yüksek

Lisans Tezi), Đstanbul.

Ziya Gökalp, (2003), Türkçülüğün Esasları, Kumsaati Yay., Đstanbul.

Page 71: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

VASFĐ MAHĐR’E GÖRE TÜRK EDEBĐYATI’NDA DÖNEMLER VE ŞAHISLAR

Dr. Ertan ENGĐN∗

ÖZ: Bir millete ait edebiyat tarihinin yazılmasında karşılaşılan

birçok sorun vardır. Malzemenin genişliği, hangi şahsiyetlerin değinilme-

ye değer bulunacağı, metot sorunları bunlardan sadece birkaçıdır. Esas

olarak Vasfi Mahir Kocatürk’ün Türk edebiyatı tarihine dönemler ve

isimler bağlamında bakışının incelendiği bu yazıda öncelikle, “edebiyat

tarihi”nin kavramsal çerçevesine değinilmiştir. Daha sonra Vasfi Mahir’in

edebiyat tarihi niteliğindeki iki kitabının yayım tarihleri arasında kalan

diğer edebiyat tarihleri tanıtılmıştır. Vasfi Mahir’in edebiyat tarihi kitap-

larında dikkat çeken hususlar; hemen her Türk edebiyatı tarihi kitabında

görülen periyodizasyon ve sosyal tarih bilgileri dışında, herhangi bir özel

metot içermemesi ve yazarın şahsî izlenim, yorum ve değerlendirmelerine

çokça yer verilmiş olmasıdır.

Anahtar Kelimeler: edebiyat tarihi, Türk edebiyatı, Yeni Türk

edebiyatı, tenkit, metot

The Periods and Individuals in Turkish Literature In Vasfi Mahir’s Point

ABSTRACT: There are many problems encountered in writing

history of a literature belonging to a nation. The extensive amount of ma-

terials, deciding which figures are worth of covering, method issues are

only some of them. Turkish Literature history books and articles written

up to now has had the similar problems. In this article the conceptual

framework of literature history is pointed out and Turkish Literature His-

tory of Vasfi Mahir is investigated depending on some literature history

released before him.

Key Words: Literary history, Turkish Literature, New Turkish Li-

terature, criticism, method

Konya Üni. [email protected]

Page 72: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

74

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

1907-1961 yılları arasında yaşayan Vasfi Mahir, yüksek tahsilini

Mülkiye’de yaptıktan sonra 1930’da Milli Eğitim Bakanlığı’na girer.

1950’deki bir dönemlik milletvekilliği bir tarafa, tüm meslek hayatı bu

bakanlık içinde geçen Vasfi Mahir; öğretmenlik, müdürlük ve müfettişlik

yapmıştır. Orta öğretim için edebiyat ders kitapları da kaleme alan yazar,

birçok antolojiye imza atmış, çocuklar için öyküler yazmış, Baudelaire’in

Kötülük/Elem Çiçekleri’ni bir bütün halinde ve manzum olarak çevirme-

nin yanında çeviri yaptığı isimlere Goethe, Heine, La Fontaine gibi isim-

leri de katmıştır. Bunların yanı sıra Namık Kemal adında yayımından iki

yıl sonra tekrar basılan bir monografinin ve Osmanlı Padişahları adlı bir

tarih eserinin sahibidir.

Vasfi Mahir’in Türk Edebiyatı tarihine bakışını, sanatçı ve eserleri

tahlil ederken ne gibi kriterler kullandığını incelemek için iki eserini ele

aldık. Bunlardan ilki, yazarın ölümünden üç yıl sonra, 1964’te yayımla-

nan Büyük Türk Edebiyatı Tarihi’dir1. Bu eserin yayımını gerçekleştiren,

esere “tahlil ve tenkide kaçmamak üzere bazı bağlantılar ve küçük ilave-

ler” yaptığını belirten yazarın oğludur (Kocatürk 1964: IX). Bir diğer eser

ise, 1936’da yayımlanan Yeni Türk Edebiyatı’dır2. Her iki eseri mukaye-

seli okuyan bir göz, BTET’yi yayıma hazırlayan kişinin, bu eserin 19. ve

20. yüzyıla ilişkin kısımlarını, büyük oranda YTE’den yaptığı alıntılarla

doldurarak tamamladığını görecektir.

Bir Kavram Olarak Edebiyat Tarihi

Edebiyat tarihinde içerik (sadece şaheserlere mi yer verilmeli yok-

sa ikinci ve üçüncü dereceden eserler de mi dâhil edilmeli) ve sınırlar (ne

kadar edebiyat ne kadar tarih) konusunda olduğu kadar, kullanılacak me-

tot konusunda da pek çok farklı görüş ileri sürülmüştür. Bu alandaki

önemli ve hacimli makalesinde G. Lanson, “Edebiyat tarihi, medeniyet

tarihinin bir kısmıdır. Fransız edebiyatı, milli hayatın bir görünüşüdür.”

diyerek bu konuda kesin bir çizgi çekmiştir (Lanson 1937: 6)3. Aynı yazı-

sında Lanson, bir edebiyat tarihçisinin yapması gerekenleri de şu şekilde

sıralar:

“Bizim başlıca ameliyelerimiz şunlardır: edebî metinlere vu-kuf kesbetmek; bu metinlerdeki ferdî unsurları maşerî unsurlardan,

1 Bu eser bundan sonra yazı içinde BTET olarak anılacaktır.

2 Bu eser bundan sonra yazı içinde YTE olarak anılacaktır.

3 Ancak burada da önemli bir problem; “edebiyatın mütecanis bir kitle olma-

ması”, “her devirde birbirinden farklı üç-dört edebiyat olması” ve bunlardan

hangisinin milli hayatın görünüşü olduğuna karar vermedeki zorluktur (Köp-

rülü 1989: 26).

Page 73: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

75

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

orijinal kısımları an’anevî kısımlardan ayırmak üzere bu metinle-rin mukayesesini yapmak; bunları, neviler, mektepler, hareketler itibarile tasnif etmek; ve nihayet bu suretle vücüde getireceğimiz metin gruplarının gerek memleketimizin fikrî, manevi, ve içtimaî hayatile, gerek Avrupa medeniyet ve edebiyatının inkişafile olan münasebetlerini tayin etmektir” (Lanson 1937: 24).

Lanson’un ülkemizdeki takipçilerinden Fuad Köprülü’nün, sanatçı

ve eserin incelenişi konusunda söyledikleri, geniş çaplı bir araştırmanın

gereğini de ortaya koyar:

“Bir muharriri tek başına, her türlü alâkalardan kurtulmuş olarak anlamıya kalkışmak, onu hiç anlamamak demektir. En şahsî bir sanatkâr, mutlaka muhitine, ailesine, zamanın temâyüllerine birçok şeyler borçludur; binaenaleyh, onun asıl şahsiyetini tayin için kendisinde imtidât eden mâziyi ve üzerinde te’sir icrâ eden hâ-li anlamamız lazımdır” (Köprülü 1989: 28).

Edebiyat tarihi söz konusu olduğunda karşılaşılabilecek bir başka

problem de, edebiyat eleştirisi ile edebiyat tarihi arasındaki ilişki ve sınır-

dır. Orhan Okay da buna özellikle dikkat çeker:

“Her ne kadar edebî tenkitle edebiyat tarihi birbirinden farklı iki ayrı alan olarak düşünülmekteyse de edebiyat tarihinin kuruluşu ile edebî tenkit teorileri arasında paralellikler vardır. Tenkit münferit ve tahlilcidir, edebiyat tarihi ise genelleşmeye ve terkibe temâyül eder. Edebiyat tarihçisi çok defa aynı zamanda tenkitçidir” (Okay 1994: 403).

Doğrusu, tenkit ve edebiyat teorisi olmadan edebiyat tarihinin dü-

şünülemeyeceği, “bunların bütünüyle birbirlerini etkiledik”leri noktasın-

daki kabuldür (Wellek-Warren 1983: 47).

Milletlerin edebiyat tarihlerinin yazılmasındaki en büyük zorluk,

ucu bucağı olmayan malzemenin işlenmesindeki zorluktur. Üstelik bu

muazzam malzemenin işlenmesinde edebiyat araştırıcısı için gereken

“tarih, mitoloji, sosyoloji, psikoloji, felsefe, estetik, müzik ve plastik sa-

natlar gibi alan bilgileri” edebiyat tarihçisi için “daha zaruri”dir (Okay

2006: 354). Zira,

“Edebiyat tarihi, bir bakıma hem bilimdir, hem de sanatla ilgilidir.(…) Siyasal olaylar, toplumsal devrimler, bu devrimler so-nunda meydana gelen gelişmeler, bilim alanındaki yeni buluşlar, beliren yeni düşünce akımları, kültür değişmeleri, nedenleri ve so-nuçlarıyla özetlenmezse, herhangi bir devrin edebiyatı açıklana-maz.” (Levent 1971: 177).

Page 74: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

76

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

Neticede bir milletin edebiyat tarihinin yazılışı bir birikimle –

yazanın birikimi ve literatürdeki birikim-olur. “Bir milletin edebiyat tarihi

bir defada yazılmaz. Büyük kültür sahibi milletlerin edebiyat tarihleri

defalarca ve kaç ayrı müellif tarafından yazılmıştır.” (Akün 1990: 12)

Edebiyat tarihinin, değineceğimiz son meselesi ise metottur. Faruk

K. Timurtaş, edebiyat tarihlerinde kabaca; genetik, estetik, psikolojik ve

sosyolojik olmak üzere dört metot olduğunu ve bizde genellikle sosyolo-

jik metodun kullanıldığını belirtir (Timurtaş 1963: 29). Metot konusunda

Ö.F. Akün’ün hatırlattığı noktalar ise önemlidir:

“Bir kısım edebiyat tarihlerinde tarihî ve sosyolojik görüş, edebiyatı, onun sanat cephesini ard plana atmıştır. Böylece edebi-yat tarihi, edebiyatçıların hayat hikâyelerini nakleden hal tercüme-leri yığını, birer sosyal tarih, düşünce tarihi şekline girmiştir. Buna mukabil eserin var oluşunda ve şekillenmesinde öbür bağlantı ve şartları yok sayarak onun kendi başına ve kendi içinde kapalı bir daire suretinde incelenmesi başka bir ifratı ifade ediyor.” (Akün

1990: 13).

YTE ile BTET Arasında Yayımlanan Diğer Edebiyat Ta-rihleri

Bu yazıda inceleyeceğimiz Vasfi Mahir’e ait iki edebiyat tarihine

geçmeden önce, ilk baskıları itibariyle bu iki eser -BTET, YTE- arasında

kalan “edebiyat tarihi” başlıklı beş esere değineceğiz. Bunlardan ilki,

1942’de basılan Hıfzı Tevfik Gönensay ile Nihad Sami Banarlı’nın ortak-

laşa yazdığı Başlangıçtan Tanzimat’a Kadar Türk Edebiyatı Tarihi’dir.

Eserin iç kapağında bu kitabın, Maarif Vekilliği’nce 27/11/1941’de lise-

lerin 10. sınıfı için yardımcı kitap olarak okutulması kararının alındığına

dair bir bilgi yer alır. Eserin ön sözünde, edebiyat tarihi çalışmalarının

ülkemizde yeni olduğu, mevcut çalışmaların da genellikle Türk edebiya-

tını, Osmanlı ile başlatma hatasına düştükleri belirtilir. Osmanlı öncesi

Türk tarihi ve edebiyatı çalışmaları kapsamında Köprülü ve Gökalp say-

gıyla zikredilir. Yazarlar; bu eseri lise talebesi için yazdıklarını, bu ne-

denle biyografik bilgiyi kısa tuttuklarını, “başlıca edebî şahsiyetleri tahlil

ve tenkit suretiyle tanıt”tıklarını ve ikinci, üçüncü derece şahıslar üzerin-

de fazla durmadan bu isimleri devirleri içinde ele aldıklarını belirtirler

(Gönensay-Banarlı 1943: 6). Edebiyat tarihi tanımları ve usûl meselesine

ilişkin görüşleri ise şöyledir:

“Milletlerin edebiyat sahasında yetiştirdikleri büyük şahsi-yetleri onların meydana getirdikleri edebî eser ve hareketleri ta-nıtmak için yazılan tarihe de edebiyat tarihi adı verilir.(…) Edebi-yat tarihinde usûl, sanatkârları ve sanat eserlerini, vücude geldik-leri muhit ve zamanın şartları arasında tetkik ederek, onların haki-

Page 75: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

77

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

ki derecelerini göstermeğe çalışmak yoludur. Bunun içindir ki ede-biyat tarihi, milletlerin geçmiş zamanlarda yaşamış ve yayılmış ol-dukları coğrafi sahaları, o devirlerin siyasî ve içtimaî hayatını, dil, din, ahlak, ekonomi, fikir ve sanat hareketleri gibi her türlü cemi-yet müessese ve hâdiselerini göz önünde bulundurmak mecburiye-tindedir.” (Gönensay-Banarlı 1943: 7-8).

Yazarların Türk Edebiyatını dönemlendirmeleri Köprülü ile aynı-

dır. Ancak onun tasnifine dördüncü bir dönem olarak “Millileşme devri

Türk edebiyatı” başlıklı bir ek yaparlar. Đslam öncesi Türk edebiyatına

“Milli Türk Edebiyatı” denilmesi gerektiğini belirtirler (Gönensay-

Banarlı 1943: 8). Eserin 14. asra kadar olan kısmında “Đslam medeniyeti

çağlarında ilk Türkçülük hareketleri” adlı bir bölüm vardır. Her asrın

anlatıldığı bölümün başında “Asrın medenî ve içtimaî hayatına toplu bir

bakış” şeklinde giriş mahiyetinde bir yazı bulunur. Eser, 19. asrın ilk

yarısına kadar getirilir. Sonunda Türkoloji’ye dair bir bibliyografya var-

dır. 19. asrın anlatıldığı bölümde ilgi çeken bir not olarak, Akif Paşa’nın

divan şairi olarak anılmasını söyleyebiliriz. Eserde, Adem Kasidesi ile

ilgili olarak şunlar söylenir:

“Yokluk felsefesini anlatışı ve mevzuda vahdeti muhafaza edişi kasidecilikte bir yenilik sanılmıştır. Filhakika bu kasidede mütekâmil bir tefekkür ve kuvvetli bir üslûp vardır. Fakat bütün bunları evvelce de söylediğimiz gibi Türk edebiyatının dâhilî tekâ-mülünün birer neticesi olarak kabul etmek lazımdır.” (Gönensay-

Banarlı 1943: 243).

1943’te basılan H.Nihal Atsız’ın Türk Edebiyatı Tarihi’nin ilk bö-

lümünde şu başlıklar altında tanımlayıcı, çerçeve mahiyetinde bilgilere

yer verilir: güzel sanatlar, edebiyat, edebiyat tarihi. Edebiyat tarihi için,

“tarihin bir koludur.” denir (Atsız 1992: 11). Yine eserde; Türk ırkı ve

Đslam öncesi Türk boyları, Türklerin Đslam öncesi din, devlet ve aile yapı-

ları hakkında bilgi vardır. Bir başka bölüm Đslam öncesi destanların tek

tek incelenişinden oluşur. Orhun Yazıtları’nın tam çevirisini de içeren

eser, “Selçuklular Çağında Edebiyat” adlı bölüm ve Kaşgarlı Mahmut ile

sona erer. Eserde özellikle dil bahisleri, Türkçe üzerine verilen bilgiler

geniş yer tutar.

1944 tarihli Hıfzı Tevfik Gönensay’ın Tanzimattan Zamanımıza Kadar Türk Edebiyatı Tarihi adlı eserinin ön sözünde, bu kitabın daha

önce Hıfzı Tevfik ile Nihad Sami’nin ortaklaşa hazırladığı eserin devamı

olduğu belirtilir. Yine ön sözde, Tanzimat dönemi edebiyatı için,

“Tanzimattan sonra başlayan edebî yeniliğimiz eserden zi-yade fikir halindedir (…) Bunun için Tanzimattan sonraki edebiyat tarihimizi edebî nevilerin ilerleyişinden fazla bu ilerleyişi temin

Page 76: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

78

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

eden şahsiyetlere ve bu şahsiyetlerin ortaya koydukları fikirlere ve eserlere göre incelemek gerektir.” (Gönensay 1944: 5).

denir.

Yazar, Divan edebiyatı ile Tanzimat edebiyatı arasındaki farkları

“dil, nazım şekilleri, edebî neviler, ideoloji” şeklinde dört başlıkta topla-

yıp inceler. “Đdeoloji”den ne kastettiğini şöyle açıklar: “edebî eserlerin

asıl içi, yani ruhu ve manâsıdır.” (Gönensay 1944: 17). Tanzimat edebi-

yatını, kuruluş ve yayılış safhası olarak iki başlığa ayırır. Đlk başlıkta;

Şinasi, Ziya Paşa ve Namık Kemal’i, ikincisinde ise Recaizâde M. Ek-

rem, A. Hâmid ve Sâmipaşazâde Sezai’yi ele alır. Sadece edebî hareketle-

re değil, “Tanzimat devrinin ilim ve fikir hareketleri” başlığı altında ede-

biyat dışına da temas eder. Servet-i Fünûn dönemi; “Servet-i Fünûn’da

Nazım”, “Servet-i Fünûn’da Nesir” ve “Servet-i Fünûn’da Tenkit” olarak

ve her bölümde tek tek isimler üzerinden gidilerek işlenmiştir. Bundan

sonra eserde iki bölüm vardır: “1908’den sonra Nesir” ve “1908’den son-

ra Nazım”. Đlkinde ele alınan son isim Falih Rıfkı, ikincisinde Yahya

Kemâl’dir. Eser, bölümler sonunda dönemlere ilişkin bibliyografyalarla

zenginleştirilmiştir. Eserde, aynı zamanda “Türk milletine yeni bir mede-

niyetin esaslarını vererek fikir ve sanat hayatımızın gelişmesi üzerinde

büyük tesirler bırakmış olan iki büyük kumandan”, Atatürk ve Đsmet Đnö-

nü hakkında da ayrı birer bölüm açılmıştır.

Değineceğimiz bir başka eser, ilk kez fasiküller halinde 1948’de

basılan Nihad Sami Banarlı’nın Resimli Türk Edebiyatı Tarihi’dir. Banar-

lı’ya göre, “Edebiyat Tarîhi, edebî eser ve hâdiseleri, tarîhî, coğrâfî,

ictimâî, psikolojik ve estetik hadiselerin aydınlığında görüp gösterebildiği ölçüde edebiyat tarîhidir” (Banarlı 1971: II). Metot konusunda; Köprü-

lü’den ilham ve Türk edebiyatına bakışında Y. Kemâl’den feyiz aldığını

belirtir. Eserindeki metot konusunda şunları söyler:

“Bu kitapta takibedilen metod, önce, génétique metoddur. Yani, herhangi bir edebî hadiseyi, zamanımızdaki görünüşüyle de-ğil, başlangıçtan zamanımıza kadarki oluşuyle incelemektir. Sonra mukayeseli edebiyat metodudur. Yani, herhangi bir edebî hâdiseyi, yalnız bir tek edebiyattaki macerası ile değil, bu hâdisenin görül-düğü diğer edebiyatlardaki benzerleriyle karşılaştırarak mutalâa etmektir. Nihayet üçüncü metod, fiş metodudur. Bu usûl, bir eseri meydana getirmek için başvurulan, çok sayıda sanat ve tedkik eser-lerindeki en karakteristik çizgi ve bilgileri, ayrı ayrı fişlere kay-detmek, sonra aynı mevzuda birleşen fişleri bir araya getirmek su-retiyle, her bahsi, elden geldiği kadar çok kaynaktan vesikalandırmaktır.” (Banarlı 1971: II).

Page 77: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

79

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

Hemen her sayfada bir dipnotun yer aldığı eser, sadece dönemler

ve eserler değil, tematik açıdan önem taşıyan kavramlar hakkında da bilgi

içerir. Örneğin Đslami dönem Türk edebiyatında birçok dinî-tasavvufî

kavram ve konu açıklanmıştır. “19. asır Türk edebiyatında Milliyetçilik

Hareketleri”, “Türkiye dışı Türk edebiyatı ve Türk milliyetçiliği”, “Ser-

vet-i Fünûn yıllarında Türkoloji çalışmaları”, “20. asır Türk edebiyatında

sanat ve şekil milliyetçiliği” gibi pek çok bölüm, eserin oluşumundaki

millî hassasiyetleri gösteren ifadelerdir. Eserde Yahya Kemâl’e otuz üç

sayfa ayrılmış olması da yazarın zaman zaman objektiflikten uzaklaştığı-nı gösteren bir detaydır. Eserin sonunda geniş bir bibliyografya yer alır.

Đlk baskısı 1949’da yapılan A.H.Tanpınar’ın 19. Asır Türk Edebi-yatı Tarihi ise, Türk edebiyatı tarihi kitapları üzerine yapılmış hemen her

çalışmada; yetkinliğine, sanatkârane üslûbuna, hükümlerindeki isabete

dikkat çekilmiş, kendinden önce ve kendinden sonra benzeri olmayan,

başlı başına bir makale konusudur4.

Vasfi Mahir’in Edebiyat Tarihi Kitapları

Vasfi Mahir, BTET’nin ön sözüne şu samimi ve aynı zamanda ger-

çekçi itirafla başlar:

“Orta Asya’daki ilk türk edebiyatı mahsullerinden başlıyarak zamanımıza kadar her sahada ve her lehçedeki bütün eserleri kavrıyan, geniş mânâda bir türk edebiyatı tarihi meydana getirmek…Bu sevda, birçok edebiyatçılarımız gibi benim de haya-limi bir müddet işgal etti. Fakat, bu zamanda, bugünkü ilmî tetkik ve doküman kıtlığı içinde, bir şahsın başaramayacağı, bir ömrün yetemeyeceği bu işin imkânsızlığını çok geçmeden anladım.”

(Kocatürk 1964: XI).

“Müslümanlıktan önceki Türk edebiyatının tahminimizden çok ge-

niş, bizce ve hatta dünyaca son derece mânâlı olduğuna inanıyorum”

diyen yazar Çağatay ve Azeri lehçeleri için de aynı düşünceyi paylaştığı-nı, ancak bütün bu sahaları incelemek için malzemenin yetersiz olduğunu

belirtir (Kocatürk 1964: XI). Onun ifadesiyle geriye kala kala en mühim

saha, “Anadolu lehçesi edebiyatı” kalır. “Toplu ve umumi bir Türk Ede-

biyatı Tarihi meydana getirmek sevdasından kendini” kurtaramadığını

belirten yazar bu en mühim sahanın genişliğine karşın bu “sevda” ile

böyle bir esere başlar. Aynı zamanda “bu sahada tam ve değeri müspet

bir eserin bulunmayışı da arzusunu kuvvetlendir”mektedir.

4 Bu eserin edebiyat tarihçiliğimiz açısından önemi hakkında bk. (Sağlam

2006: 17-18; Okay 2011: 16-17, 28-29; Akün 1990: 13).

Page 78: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

80

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

Eserde “verilen bilginin mümkün olduğu kadar müspet maddelere

dayanmasına” özen gösteren yazar, “yanlış fikirleri çürütmek için uzun

tartışmalara lüzum görmediğini” belirtir. Bir başka deyişle eserde, oku-

yucuya aykırı gelen bazı fikirler olursa bunlar, yazarın kendisine aittir.

Usûl konusunda görüşleri ise şöyledir:

“Edebiyat tarihinin, tasvirsiz, tahlilsiz ve tenkidsiz olamıyacağı kanaatindeyim. Bu itibarla, anlatılan devrin maddi ve manevi hayatını, yazarların ve eserlerin hususiyetlerini az çok can-landırmak taraftarı olanlara katılmak taraftarıyım. Bu husus, bizim edebiyatımız için, Avrupa milletlerinde olduğundan çok daha lü-zumlu ve hatta zaruridir. Çünkü, tarihimizi gereği gibi aydınlatıp yayan kitaplar pek mahdut olduğu gibi, edebiyat tarihimizde bahis konusu edilen eserlerin çoğuna da, yazma ve nadir olmaları ve dil-lerinin eskimiş bulunması dolayısiyle, okuyucuların ellerine ula-şamamaktadır. Binaenaleyh, bunların, ehemmiyetleri nispetinde, mümkün olduğu kadar geniş teşhirlerle incelenmesi ve hatta bir miktar tattırılması icabediyor. (…) devrinin ruhu içinde incelenip durumları ona göre tespit olunan şahsiyetler ve eserler hakkında ayrıca modern ruhla hükümler vermekten çekinmedim.” (Kocatürk

1964: XI).

Artık ulaşılması pek kolay olmayan eski edebiyat söz konusu oldu-

ğunda mümkün olduğunca çok eser ve edebiyatçıya yer vermeyi amaçla-

yan yazar; eser ve şahısları sıralamada, edebî türler yahut nazım şekilleri-

ni ikinci planda bıraktığını, esas olarak “incelenen edebiyatın genel husu-

siyetlerine tâbi” olduğunu belirtir (Kocatürk 1964: XII).

Eserin “Giriş” bölümünde Türk tarihi, mitolojisi ve dili hakkında

kısa açıklama ve bilgilere yer veren yazar, Müslümanlıktan sonraki ede-

biyatın “muhtelif çığırlarında pek az, mutedil ve pek çok olmak üzere”

Arap ve Đran edebiyatından “şekil ve estetik görüş” aldığını kabul etse de,

esasen bu edebiyatın Müslümanlıktan önceki Türk edebiyatına bağlı ol-

duğunu belirtir (Kocatürk 1964: 3). Vasfi Mahir; Türk edebiyatı üzerinde

Fuad Köprülü’nün çok bilinen ‘Đslam Öncesi, Đslam Etkisinde ve Batı

Medeniyeti Etkisinde’ şeklindeki tasnifini kabul etmekle birlikte “tarihî

ve coğrafî realiteye dayanarak” farklı adlandırmalarla kendine özgü ve

yine üçlü bir tasnif yapar:

I-Orta Asya’da Türk Edebiyatı

a) Müslümanlıktan önce: 8-10. yüzyıl

b) Müslümanlıktan sonra: 11-12. yüzyıl

II-Orta Asya ile Anadolu Arasında Türk Edebiyatı

Page 79: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

81

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

III-Anadolu’da Türk Edebiyatı

Eserde ilk bölüm 64 sayfa, ikincisi 22, üçüncü bölüm 734 sayfadır.

Orta Asya’da Türk Edebiyatı

a) Müslümanlıktan önce: 8-10. yüzyıl

Burada, Türk edebiyatının bilinen ilk eserlerinden örnekler (Çin

kaynaklarındaki Türkçe şiirler, Göktürk ve Uygur metinleri vb.) verip bu

metinleri tarihî bilgilerle destekleyen yazar daha bu erken dönem eserler-

de “zarif, bir hayli olgun” bir dil olduğunu, ülkemizdeki bu alanda yapıl-

mış çalışmalardan da hareketle vurgular. Divanü Lügat-it-Türk’ten on

sayfa alıntı yapan yazar, eserin şekli hakkında bilgi verirken alıntıladığı parçaları tahlil eder, bu parçalarda saz ve divan şiirimizin öncülü olan

temalar bulur. Diğer deyişle Türk edebiyatında devamlılığın- en azından

tema, edâ bağlamında- altını çizer. Yine bunu belirtirken, Divan yahut

Halk edebiyatı ile mukayeseler de yaparak Türk Edebiyatının aldığı yolu,

gittiği yönü anlaşılır kılmaya çalışır.

b) Müslümanlıktan sonra: 11-12. yüzyıl

Müslümanlığın etkisini anlattığı satırlarda; “konuda, şekilde, ruhta,

ve dilde türk karakterini kuvvetle yaşatan eski milli edebiyat”ın yani Đs-

lam öncesi edebiyatın devam ettiğini belirtir (Kocatürk 1964: 40). Bunu

da verdiği örneklerle açıklar. Müslümanlığın tesiri, “Türk edebiyatının

orijinalliğini bozmamıştır” (Kocatürk 1964: 42). Bu bölümde Đslam etki-

sindeki dönemin ilk eserleri kabul edilen Kutadgu Bilig, Divan-ı Hikmet, Atabet-ül Hakayık gibi eserler ayrıntılı biçimde incelenmiş, haklarında

geniş bilgi verilmiştir.

Orta Asya ile Anadolu Arasında Türk Edebiyatı

Bu kısımda Kıssa-i Yusuf, Codex Cumanicus, Dede Korkut gibi

eserlerden geniş alıntılar yapan yazar, özetler verir ve tespitlerde bulunur.

Örneğin Dede Korkut için “bizim Đlyadamız” diyen yazar, bu eserdeki

bazı öyküleri Homeros’un ve Euripides’in kimi eserleriyle mukayese

eder, benzerlikleri ortaya koyar. Sonunda da edebî ve estetik açıdan, De-de Korkut’un söz konusu Antikite ürünü eserlerden daha üstün olduğunu

ifade eder (Kocatürk 1964: 91-92). Benzeri bir tavır ve yorum, Şeyhî

bahsinde de görülecektir. Harnâme’nin satirik bir eser olarak kabul edi-

lemeyeceğini, içinde açıkça hiçbir şahsın/karakterin hicvi sayılabilecek

mısralar bulunmadığını belirttikten sonra Harnâme’nin, Sadi’nin benzer

türdeki eserleri dâhil tüm Şark fabllarını geride bıraktığını ve ancak La

Fontaine’inkilerle mukayese edilebileceğini söyler (Kocatürk 1964: 211).

Ancak bu tespit de yazara yetmez ve Harnâme’nin, La Fontaine’nin en

Page 80: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

82

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

mükemmel fabllarından bile daha üstün olduğunu ve dünya edebiyatında

fabl türünün en mükemmel örneği olduğunu ekler.

Anadolu’da Türk Edebiyatı

Bu bölüm, kendi içinde kronolojik sırayla yüzyıllara ayrılmıştır. Her yüzyıl, “nazım” ve “nesir” olarak, isim isim sanatçıların genişçe bah-

sedilen hayatları ve eserleriyle aydınlatılmıştır. Ayrıca bazı bölümlerde

“manzum dini destanlar” gibi kısımlar açılarak, anonim eserlerden de

bahsedilmiştir. Bahsedilen hemen her eserin geniş, ayrıntılı bir özetine

yer verilir. Her şair için sayfanın altında kısa biyografik bir dipnot yer

alır. Ele aldığı pek çok eser için dipnotta “hususi kitaplığımızda” diye

belirten yazarın kütüphanesinin çok zengin olduğu da dikkat çeker. Bö-

lümün başındaki Yunus Emre bahsinde, sadece Yunus’un doğum tarihi

ve yaşadığı zamanla ilgili olarak Gölpınarlı ve Köprülü’nün tespitlerini

tartışmaya açar.

Gerçek anlamda divan şiirini Ahmet Paşa ile başlatan yazar, bunu

da Đstanbul’un fetih sonrası imar ve güzelleştirilmesine paralel olarak

edebiyatın da tasavvufi çizgiden daha çok zevk ve sefa atmosferine yöne-

lişiyle açıklar (Kocatürk 1964: 231).

15. yüzyılın anlatıldığı kısımdan itibaren; her yüzyılda, “tekke şii-ri”, “saz şiiri”, “divan şiiri” şeklinde kısımlar vardır. Yazarın; destanlara,

halk muhayyilesinin ürünü olan hikâyelere çok genişçe yer verişi dikkat

çeker. Tespit ve tahlillerinin hemen tamamı yazarın kendisine ait olduğu

için, eserde dipnotlar tamamen edebiyatçıların biyografisine odaklanmış bilgiler içindir. Bunlar dışında eserde dipnot yok denecek kadar azdır.

Yazar; Türk edebiyatı tarihinde bazı genel kanaatlere karşı çıktığını belir-

tirken de bu kanaatleri içeren eserlerden bahsetmez, söz konusu kanaat

sahiplerini zikretmez. Bu tavrın/yöntemin bir örneği, belli başlı divan

şairlerine ilişkin hükümlerinde görülür:

“Edebiyatımızda bir zamandan beri söylenegeldiği gibi Şeyh Galip sadece bir hayal şairi değildir. Tek başına hayalinin genişli-ği ve derinliği onun şahsiyetini temsil etmez. Bu, noksan anlayışla-ra dayanan yanlış bir hükümdür. Bilakis Galib’in hayalden tamamiyle uzak nice mısrağları vardır ki ruhunun hakiki hüviyetini gösterir. Đlave edelim: Bunun gibi Fuzuli de yalnızca bir duygu şa-iri, Nef’i sadece bir ahenk şairi, Nabi kuru bir fikir şairi, Baki ve Nedim sadece birer renk ve neşe şairi değildirler.” (Kocatürk

1964: 535).

Belli başlı divan şairlerine genişçe yer ayıran Vasfi Mahir, bu şair-

lerin eserlerinden bol bol örnek verir. (Eserde Fuzuli’ye 24 sayfa, Şeyh

Page 81: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

83

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

Galip’e 17, Nef’i’ye 10 sayfa yer ayrılmıştır.) Bununla beraber, örneğin

17. yüzyılda “saz şiiri” bölümünde üç veya dört satırlık bilgi vererek

anlattığı birçok şair de vardır. Eserini Tanzimat’a kadar bu şekilde getiren

yazar, bu dönemden sonraki devirleri anlattığı sayfalarda ‘yorum’a daha

ağırlık verir. Tanzimat sonrası divan şiiri tarzında eser veren Leskofçalı

Galip, Hersekli Arif Hikmet, Yenişehirli Avni gibi isimleri “Neoklasik

Temayül” başlık altında toplar ve bu isimlerin, Tanzimat öncesi şiire bir

reaksiyon geliştirdiklerini, bu tutumlarında ise esasen Süleyman Fehim

adlı bir başka şairden etkilendiklerini belirtir (Kocatürk 1964: 604). Ne-

sirde Âkif Paşa’yı; ifade, fikir, mantık, üslûp ve sentaks olarak -eski nesir

düşünüldüğünde- modern diye niteler. Onun yazılarını “nesrimizin tekâ-

mülü içinde değerli hamlelerden biri saymak tabiidir” (Kocatürk 1964:

619).

Tanzimat Edebiyatı

Buraya kadar değerlendirdiğimiz BTET’de Türklerin Müslümanlık

öncesi ile sonrası edebiyatında büyük değişikler olmadığını ileri süren

Vasfi Mahir, Tanzimat Edebiyatı ile başladığı YTE’de biraz daha farklı

bir tespitte bulunmuştur:

“Ortaasyadan Avrupa ortalarına kadar yayılan Türkler bu-güne kadar kültür ve ülkü itibariyle birbirinden tamamiyle ayrı üç büyük medeniyet yaratmışlardır. Bu üç büyük medeniyetin başka başka ruhta üç edebiyat meydana koyacağı çok tabiidir.”

(Kocatürk 1936: 5).

Đslam öncesi, sonrası ve Avrupa etkisindeki Türk edebiyatlarını

çok sıkı biçimde birbirlerine bağlı ama aynı zamanda “kültür ve ülkü”

bakımından birbirlerinde tamamen ayrı düşünmek gerektiğini belirten

Vasfi Mahir, yine YTE’de Köprülü’nün tasnifine de şöyle bir itirazda

bulunur:

“Tanzimatla Türk cemiyeti Đslam medeniyeti tesirinden kur-tulmuş ve Avrupa medeniyeti içine girmiş değildir. Böyle bir dö-nüm noktası ancak Cumhuriyet olabilir. Medeniyetlerin tarihî dev-releri kültür ve ülkü değişikliğiyle ayrıldığına göre Türk tarihinde Tanzimat adı ile açılmış yeni bir devir yoktur. Çünkü bu devir eski kültür ve ülküyü kökünden sarsan hiçbir değişiklik göstermiyor. (…) edebiyatta da vaziyet aynıdır. Bir kere 1839 tarihine rastlayan Tanzimat, edebiyat için, doğrudan hiçbir şey ifade etmez. Bugünkü

Page 82: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

84

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

edebiyatın, dolayısıyla, ilk müjdecisi sayılan Şinasinin gazetesi bu tarihten yirmi yıl sonra çıkmağa başlamıştır.” (Kocatürk 1936: 6)

5

Ona göre, Tanzimat ve hatta Meşrutiyet bile şuursuz kalkınma po-

litikalarıdır. Çünkü tüm bu devirlerde en kuvvetle dikkat çeken nitelik;

“Müslümanlık yani eskimiş Şark medeniyetidir” (Kocatürk 1936: 6).

Tanzimat’ın getirdiği yeniliklerin bir yönde toplanamayıp etkili olmayışı-nı bizdeki felsefi düşünce eksikliğine bağlayan yazara göre esas yapılacak

olan, “önce kendi benliğimize dönmek, sonra yeni medeniyete uymak”tır

(Kocatürk 1936: 31). Bu genel değerlendirmelerden sonra sırayla, edebi-

yatçıların şahsiyet ve eserlerinin yorumuna geçen Vasfi Mahir, söz konu-

su ettiği isimleri özellikle yenileşmedeki rolleri, etkileri açısından ele alır.

Şinasi: Türk edebiyatına, ilk Avrupa tesirini getiren kişidir. Durub-u Emsal’i, “Türk milletinin felsefesini ve milletin mahiyet-i efkârını

tesbit” etmek istemesiyle, önemlidir (Kocatürk 1964: 623). Şair Evlenme-si, “orta oyunundan ve Fazıl’ın Mahalle Baskını manzumesinden mül-

hemdir” (Kocatürk 1964: 624). Şinasi, “modern fikrî nesir üslûbunun ilk

kurucusu”dur. Vasfi Mahir, onun gazete makalelerini en önemli eserleri

olarak görür.6

Ziya Paşa: “Sosyal tespitler” içermesi ve modern bir zihniyete “ta-

şan görüş ve tahlil”leriyle Terci-i Bend’i önemlidir. “Bütün diğer şiirle-

rinden daha çok hayatı anlatan” Zafernamesi ayrıca üzerinde durulmaya

değerdir (Kocatürk 1964: 633). “Mühim yeni fikirler, tenkidler, tahliller”

bulunan Harabât’ı da dikkate değer kabul edilir. Yazar, Paşa’nın Türk

edebiyatı tarihi ve şahısları hakkında verdiği hükümleri büyük oranda

isabetli bulur.

Namık Kemal: Namık Kemal; edebiyatı, “meşrutiyet rejiminin ku-

rulması ve milletin kalkınması” yolundaki idealine vasıta yapmıştır (Kocatürk 1964: 641). Onun şiirlerini üç devreye ayırmak mümkündür:

“1-Aşıkâne şiirler, 2-Hakîmane şiirler, 3-Vatanperverâne şiirler”

(Kocatürk 1964: 642). Vasfi Mahir, Namık Kemal’in gençlik şiirlerinde,

aşktan bahseden şiirlerinde bile idealist bir ruh bulur. Bu şiirlerin gerçek

hayattan kopuk oluşunu, divan şiiri estetiğine bağlı oluşlarıyla açıklar.

5 Bu alıntıda savunulan görüşün daha ayrıntılı olarak işlendiği bir makale için

bk. (Akün 1977)

6 YTE’de ise, Cumhuriyet döneminin kültür ve ülküsüne en yakın isim olarak

Şinasi zikredilir. Onun şiirlerini eski edebiyat içinde değerlendiren Vasfi Ma-

hir, Şinasi’nin esas değerinin, gazetesiyle yeni bir toplum inşa etmeye çaba-

lamasında, gençlere “yeni”nin zevkini aşılamasında ve Türk diliyle uğraşarak

“kendisinden sonra gelecek ulusal ülküyü az çok sez”mesinde olduğunu dü-

şünür. (Kocatürk 1936: 9)

Page 83: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

85

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

Đkinci devrede N. Kemal, artık “hayatî çevreye ve realiteye” bağlı şiirler

yazmaya başlar (Kocatürk 1964: 644). Bu şiirlerde en çok Nabi’yi hatırla-

tır. Son devredeki şiirleriyle “edebiyatımıza yeni ve geniş bir vatan anla-

yışı geli”r (Kocatürk 1964: 645). Birinci ve ikinci devir şiirleriyle “hep

eski ve şarklıdır. Üçüncü merhalede şekil ve malzeme yine eski, fakat

işleniş tarzı, ruh, fikir, duygu ve hayat görüşü yenidir” (Kocatürk 1964:

648). Şiirlerinde Hugo’dan tesir görülür. Bununla beraber N. Kemal’de

“belli bir dış tesirden ziyade yerli bir iç hamle hâkimdir” (Kocatürk 1964:

649).

Vasfi Mahir bu kısımda, N. Kemal’in birçok şiirini tıpkı Ziya Pa-

şa’da olduğu gibi, detaylı olarak tahlil eder. Makalelerine değindiği yer-

de, N. Kemal’in bir millî filozof ve Đslamî taassuptan tamamen uzak ol-

duğunu, Avrupa’ya hayranlık duysa da asla taklitçiliğe düşmediğini öze-

likle vurgular (Kocatürk 1964: 654). N. Kemal’in nesri; divan nesrinin

fazlalıkları atılıp, halk nesrinin noksanlıkları tamamlanarak oluşturulmuş ve bunlara “Avrupa edebiyatından alınan modern bir ruh” eklenerek oluş-turulmuştur (Kocatürk 1964: 655).

Vasfi Mahir Tahrib-i Harabat için,

“…mutedil ve metodlu bir tenkit eseri değildir. Tenkide layık olmıyan yerlere dahi musallat olan bir heyecan, zarafet ve istihza eseridir. Eser, normal ve metotlu bir tenkid düşüncesiyle değil, idealin aksine hareket eden bir arkadaşa karşı duyulan kızgınlıkla yazılmıştır. Ve ruhu, bir fikrin değil, bir duygunun ifadesidir.”

(Kocatürk 1964: 642)

der.

N. Kemal’in romancılığı ve piyes yazarlığı bahislerinin hemen ta-

mamı, söz konusu türdeki eserlerin konu özetlerinden oluşur.

YTE’deki Namık Kemal portesi ise ideolojiktir. Yazar, 1936 Türki-

ye’sini kast ederek, “bugünkü Türkiyeye ondan daha yakın hiç kimsenin

bulunmadığı”nı söyler. Buna delili şöyledir: “Asırlardan beri din prensip-

leriyle idare edilerek zaferden zafere koşan bir cemiyete en büyük aşk

olarak vatan sevgisini aşılamağa çalışması, dinin ve eski inanışların ifla-

sını ilan eden peygamberane bir seziş değil midir?” (Kocatürk 1936: 10).

Vasfi Mahir; Namık Kemal’in “Hürriyet”ten kastının laiklik, Meşruti-

yet’ten kastının ise Cumhuriyet olduğunu söyledikten sonra bütün büyük

Tanzimat edebiyatçılarını sayar ve hepsinde Namık Kemal’den izler bu-

lunduğunu, yeni edebiyat müjdecilerinin babasının ve Shakespear’i, Hu-

go’yu, Voltaire’i bize ilk defa tanıtanın Namık Kemal olduğunu söyler.

Abdülhak Hâmid: Hâmid’in tiyatroları için “bütün bu eserleriyle

Türk edebiyatına mükemmel bir tiyatro getirmiyor; fakat Hugo’yu,

Page 84: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

86

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

Corneille’yi, Shakespeare’i getiriyor ve büyük şairlerin temsil ettikleri

Avrupai ve insani ruhu gerçekten getiriyor” diyen yazar; dili ve işlediği konular açısından, onun kadar geniş Osmanlı şairinin olmadığını belirtir

(Kocatürk 1964: 668).7

Recaizâde Mahmut Ekrem: Yazar için Ekrem, Avrupa romantik-

lerinden ilk akisleri, “melankolik ruhu” Türk şiirine getiren isimdir. An-

cak onun şiirlerinin “çoğu ehemmiyetsiz ve şahsiyetsizdir” (Kocatürk

1964: 674). Ekrem’in romancılığı ve piyeslerinin anlatıldığı kısımda he-

men hiçbir hüküm yer almaz. En önemli işlerinden birisi olarak Talim-i Edebiyat zikredilir. Bu eserin de roman ve tiyatro gibi türlerden bahisler

içermemesi büyük eksiklik olarak görülür. Ayrıca “dil ve hayatî edebiyat

bakımından Mebaniyü’l Đnşa’dan geri kalmıştır” (Kocatürk 1964: 676).

Muallim Naci: Onun, eski dünyanın/edebiyatın insanı olduğunu

belirtilir. Naci ile birlikte anılan sadelik meselesinde de yazar farklı dü-

şünmektedir. Naci’nin dilini beğenmez.

Ahmet Mithat Efendi: Mithat Efendi için yazarın hükümleri şöy-

ledir:

“…edebiyat mânâsında dil, üslup sanatkârlığı yok. Ama baş-ka bir sanatkârlık var: Kıssahan, Meddah, Konferansçı, ilkokul öğ-retmeni sanatkârlığı…(…) kendisine büyük ve asri bir meddah de-nebilir. Vak’aları halkın merakını uyandırıp devam ettirecek akış-ta, tasviri halkı yormayacak sadelikte, nükte ve esprileri halkın zihnine ağır gelmiyecek basitlikte, nasihatleri halkın kültürüne ve ahlaka uygun evsaftadır.” (Kocatürk 1964: 694).

Onun romanları “tertip, edâ ve ifade bakımından” halk hikâyeleri-

ne çok sıkı bağlıdır.

7 Burada şunu belirtmek gerekir ki bunlar, yazarın yıllar içinde revize ettiği

görüşleridir Zira 1936 tarihli YTE’nin Vasfi Mahir’i; Şinasi, Namık Kemal,

A. Hâmid, Recaizâde M. Ekrem gibi isimlerin eski edebiyat içinde düşünüle-

cek eserlerinin yeni diye kabul edilecek eserlerinden daha geniş bir yekûn

tuttuğu düşüncesindedir. Dolayısıyla tüm bu isimleri de ‘eski edebiyat dâhi-

linde düşünmek gerekir’ der. Yenilik çizgisini Cumhuriyet’le çizen Vafi Ma-

hir, bunun doğal sonucu olarak milli bir edebiyatın ilk müjdecileri arasında

16. yy.da yaşamış Tatavlalı Mahremi ile Edirneli Nazmi’yi saymanın müm-

kün olmadığını ifade eder. Bu iki ismin yaptığı, “basit bir dil redaksiyonudur.

Bugünkü edebiyatı dünkü edebiyattan ayıran dil değildir” (Kocatürk 1936:

8). Ona göre, sade dil yeni bir edebiyat için yeterli olsaydı Yunus Emre’yi, bu

konuda öncü isim olarak anmak gerekirdi.

Page 85: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

87

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

Tanzimat Sonrası Edebî Bilgi Kitapları: Cevdet Paşa’nın Belâ-gat-ı Osmaniye adlı eseri; “ilmî, şahsî orjinallik” taşımaz, “derin bir bilgi

ve tetkik eseri” değildir (Kocatürk 1964: 702). Kimi yerlerde önemli yan-

lışlar barındırır. Abdülhalim Memduh’un ve Mehmet Celâl’in bu alandaki

eserleri için de Cevdet Paşa hakkındakine benzer hükümlere rastlarız. Bu

sahada en önemli ve Avrupai bakış açısını getiren eser olarak Süleyman

Paşa’nın Mebaniyü’l Đnşa’sı zikredilir.

Servet-i Fünûn

Vasfi Mahir için bu dönem edebiyatının “en gerçek, en orijinal ta-

rafı”; Tepebaşı, Tarabya, Çamlıca, Adalar gibi semtlerde yaşayan gençle-

rin tasviridir. Bu tasvirlerdeki gençler her ne kadar “köksüz” ve “hayat-

sız” görünseler de aslında bu görünüm önemli bir gerçeği, bu gençlerin

mensubu olduğu bir zümrenin “iç ve dış halini” göstermesi bakımından

önemlidir (Kocatürk 1964: 717).

Tevfik Fikret: Fikret, şairlerimiz arasında “sanat tekniği” ve “şah-

siyet” bakımından en kusursuzudur (Kocatürk 1964: 707). “Tarihi Ka-

dim” gibi “bâtıl dinî ve yaratıcı an’anaye hücum eden şiirleri ile dünya

edebiyatının Hugo, Baudelaire, Racine, Shelley gibi şairleri” yanında yer

almıştır (Kocatürk 1964: 708). “Şiirimizi gayr-ı ahlaki temayüllerden,

ayyaşlıktan, serserilikten ve anormallikten kurtarmış, tabii insana ve ce-

miyete mal etmiştir” (Kocatürk 1964: 707). Ancak o da “yabancı kelime

ve terkip düşkünlüğün”den kendini kurtaramamıştır.

YTE’deki Fikret portresi ise tıpkı Namık Kemal bahsi gibi ideolo-

jiktir. Vasfi Mahir’e göre, Yeni Türk edebiyatının doğuşunda en büyük

pay Fikret’indir. Bunun sebebini de şöyle açıklar:

Duyuş ve düşünüş itibariyle zamanından çok ileri ve günümüze

çok yakındır. Đlme ve fenne inanışı, insanlık kudretini her şeyden üstün

tutuşu, vicdana büyük önem vermesi, hür ve layik ruh terennüm etmesi

itibariyle bugünkü cemiyetin tam manâsile mübeşşiridir. Yalnız Türlük

şuuru eksik ve dil telakkisi yanlıştır (Kocatürk 1936: 13-14).

Cenap Şehabettin: Fikret’in “fikir ve cemiyet şiirlerine” karşılık

Cenap daima “şahsi duyguları ve ahenk güzelliği”ni işlemiştir (Kocatürk

1964: 708). Nesri ise; “ağdalı, özentili ve yapmacıklı”dır (Kocatürk 1964:

708).

Süleyman Nazif: “Bütün şahsiyet ve eserleriyle en yakın bir Na-

mık Kemal evladı”dır (Kocatürk 1964: 710). Üslûbu hep hitabet üslûbu-

dur.

Mehmet Rauf: Vasfi Mahir, Mehmet Rauf’un Servet-i Fünûn’dan

sonra değerli bir şey yazamadığını belirtir. Eylül’ün “yaşanan hayattan

Page 86: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

88

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

ziyade tahayyül edilmiş” bir hayatı anlattığını, eserde vak’anın bir türlü

ilerlemediğini, küçük olaylarla oyalandığını ama tüm bu durumun da

Servet-i Fünûn’daki “umumi platonik tahayyül”e uygun olduğunu söyler.

BTET’de; Halit Ziya, H.Cahit Yalçın, A.Hikmet gibi Servet-i

Fünûn mensubu sanatçıların anlatıldığı kısımlar ise, bu isimlerin eserleri-

nin özetlerinden oluşur.8

Servet-i Fünûn Dışındaki Edebiyatçılar

Ahmet Rasim: Onun, “özellikle Đstanbul’un renk ve hususiyetleri-

ni, Đstanbul halkının âdet, an’anelerini, muhitinin tiplerini ve özelliklerini

anlatan tasvir ve hatırat cinsinden yazıları mühimdir” (Kocatürk 1964:

720).

Hüseyin Rahmi: Yazarın deyişiyle, çok bilgili ve kültürlü bir ya-

zar olan H. Rahmi “realist bir metotla örf ve âdet romanları yazmıştır”

(Kocatürk 1964: 720). Avrupa taklitçisi değildir. Hemen her romanı bir

ahlakî ders içerir. Bu romanlarda “vakalar hayatın tamamen kendisidir”

(Kocatürk 1964: 723).

Milli Edebiyat

Vasfi Mahir, Yeni Türk edebiyatı söz konusu olduğunda “Üç Bü-

yük Öncü” kabul eder. Bunlar; Mehmet Emin, Ömer Seyfettin ve Ziya

Gökalp’tir.

Mehmet Emin: Vasfi Mahir için, Mehmet Emin ilk şiirleriyle bu-

günkü edebiyata uzaktır. Çünkü bu ilk şiirlerinde o, -“Anadolu’dan Bir

Ses yahut Cenge Giderken”de görüleceği üzere- “Yaradanın kitabını kal-

dırtmayan, Osmancığın bayrağını aldırtmayan” bir ruh hali ve zihniyet

içindedir. Bu da tam anlamıyla eski an’anenin devamı olmak demektir.

Ancak Mehmet Emin kısa sürede, şiirlerinde de rastlanan “Isığ Göl, Or-

hun, Oğuz, Türk, Altaylar, Uygurlar, Alp” kelimelerinde fark edileceği üzere “Türklüğün coşkun bir şairi” olur (Kocatürk 1936: 19). Đşte bu nok-

tadan itibaren de başta onu öven şairler artık onun şiirlerine dudak bük-

meye başlar. Vasfi Mahir’in şiddetle karşı çıktığı tespit, Mehmet Emin’in

şair sayılmamasıdır. Şiirlerinden bazı örneklerle Mehmet Emin’de ferdî

lirizmin dahi bulunduğunu ve onun, “milli ülkünün en büyük şairi” oldu-

ğunu söyler (Kocatürk 1936: 20). Yazar, şiirlerdeki ferdî lirizmi içeren

parçaları sıraladıktan sonra bunlar için “hangi insanın yüreğine bir şey

söylemez?” diye değil de “hangi Türkün yüreğine bir şey söylemez?”

diye sorar (Kocatürk 1936: 21). “Bırak Beni Haykırayım” şiirini “lirizm,

8 YTE’de Halit Ziya için, “Batı’ya olan hayranlığının” kendisini “ulusal şuur-

dan uzaklaştır”dığı söylenir (Kocatürk 1936: 13).

Page 87: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

89

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

ifade ve ruh itibariyle kusursuz olarak” niteler (Kocatürk 1936: 21).

“Vur!” şiirini Đstiklâl Marşı ile mukayese eden Vasfi Mahir bu şiiri daha

aşağı görmez ve hatta heyecan bakımından Âkif’in şiirinden üstün oldu-

ğunu belirtir.

Dil ve vezin meselesine gelince Mehmet Emin’in bu iki konuda

acemi olduğunu savunanlar için şöyle der: “Bu da kendilerine reklam

hususunda pek ileri giden Yusuf Ziya ve arkadaşlarının işidir” (Kocatürk

1936: 22). Manzum hikâyede de yine Mehmet Emin’i; Faruk Nafiz ve

Beş Hececiler’den üstün tutar. Çünkü Mehmet Emin; çeşitli vezinleri bir

arada kullanır, kafiyeleri hafif ve dağınıktır, cümlelerinin bir mısradan

diğerine geçmesi gibi özelliklerle, Faruk Nafiz ve arkadaşlarının düştüğü

yeknesaklıktan kurtulur. Orhan Seyfi ve Yusuf Ziya nesli, “Mehmet

Emin’in yolunu kavrayacak kadar kültürlü ve ülkücü olmaktan uzaktır”

(Kocatürk 1936: 24). Mehmet Emin’in karşısındaki şairleri Yahya

Kemâl’in peşine takılmakla itham eden yazar, Yahya Kemâl ve Âkif’in

şiirlerinin bugünkü gençliğe cazip gelmediğini belirtir.

Vasfi Mahir’in, YTE’de Mehmet Emin’i yukarıdaki tüm edebiyat-

çılarla mukayese ederken söylediği sözlerin BTET’deki Mehmet Emin

kısmında –ki her iki eserde aynı addaki edebiyatçılara ayrılan kısımlar

büyük oranda benzer cümlelerden oluşur- yer almayışı dikkate değerdir.

Ömer Seyfettin: Mehmet Emin’in nazımda yaptıklarını Ömer Sey-

fettin nesirde yapmıştır. Eserlerinde çok kuvvetli bir “yeni hayat enerjisi”

olan Ömer Seyfettin’in hikâyeleri “Mehmet Emin ve Ziya Gökalp’in

eserlerinden daha millidir” (Kocatürk 1936: 30). O “bizim

Maupassant”ımızdır.

Ziya Gökalp: YTE’nin ideolojik havasının en belirgin kısımların-

dan biri de Gökalp bahsidir. Gökalp, Türk edebiyatına gerçek anlamda

milli şuuru getiren kişi olarak görülür. Tanzimat’tan bu yana neticesiz

kalan yeniliklerin bu durumu, Gökalp’le değişir. Çünkü o, yeniliklere yön

verecek bir filozoftur. “Türk milletinin kim olduğunu, nerden gelip nere-

ye gittiğini” ilk kez o öğretir (Kocatürk 1936: 33). O, “gözlerimizi

mekkeden kaldırarak Turana çevirmek iste”miş, “Türk milletinin Osman-

lı Đmparatorluğundan ve Đslamdan çok daha evvel parlak bir tarihi ve

zengin bir içtimaiyatı olduğunu ispat et”miştir (Kocatürk 1936: 33). Gö-

kalp’i oportünist filozof olarak nitelendiren Vasfi Mahir; onun, eserlerin-

de, kültürel yapıdaki Đslâm’ı ve önemini derece derece azalttığını ve esas

önemli hamlesinin bu olduğunu vurgular. Gökalp’in “Türk milletinde-

nim-Đslam ümmetindenim-Avrupa medeniyetindenim” formülü için, “bir

cemiyet ruhta Türk, medeniyette (…) Avrupalı olunca Đslamlığa ne kalı-

yordu?” (Kocatürk 1936: 34) derken ve “Yeni bir din haline getirmek

Page 88: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

90

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

istediği Türklük sevgisi” gibi yorumlarıyla, Gökalp’in eserlerinin motive

edici etkenini ifade eder (Kocatürk 1936: 35).

Hece Vezniyle Yazanlar: Vasfi Mahir’e göre “dünkü kültür haya-

tımızda bir Milli Edebiyat meselesi vardı. Çünkü edebiyatın kaynağı mil-

let değildi” (Kocatürk 1936: 39). Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte ona

göre artık böyle bir mesele kalmamıştır. Çünkü “artık bir Türk sanatkârı-

nın yazdığı her eser milli idi.” Đşte bu dönemde hece veznini işleyen ilk

önemli şair Celâl Sahir’dir. Onun şiirleri “tam manasiyle moderndi”r ve

“ne aruz davulcularını ne de eski halk edebiyat aşıklarını hatırlat”ır

(Kocatürk 1936: 40). Daha sonra Enis Behiç’e geçen yazar, onun da hece

ve sade dil kullandığı vatan sevgisi konulu şiirlerini över ve dikkat çekici

olan bir tespitte bulunur. Tıpkı M. Emin’in “Vur!” adlı şiirini Đstiklâl

Marşı’yla mukayese edip, ilkinin üstünlüğünü vurguladığı gibi, bu kez de

E.Behiç’in “Milli Neşide” şiirini Đstiklâl Marşı’yla mukayese eder ve yine

tercihini E.Behiç’ten yana kullanır (Kocatürk 1936: 44).9 Hece bahsinde

üçüncü isim Halit Fahri’dir. Vasfi Mahir, Halit Fahri’nin Türk edebiyatı-

na yeni bir ekzotizm zevki getirdiğini ve Yahya Kemâl’den çok daha

önce, aruzla “sade Türkçe şiirleri daha büyük kudretle” yazdığını belirtir

(Kocatürk 1936: 44). Halit Fahri’yi; Batı şiirini tanıması ve ilhamının

genişliğiyle, Faruk Nafiz ve Yusuf Ziya’ya tercih eder. Orhan Seyfi’ye

dair tespitini ise şu cümle ile gayet net şekilde ortaya koyar: “Bu şair,

duyguda, fikirde, lirizmde, lisanda, mevzuda, vezinde, kafiyede, her şey-

de basittir” (Kocatürk 1936: 47). Faruk Nafiz ise “büsbütün değersiz bir

şair değildir. Arasıra güzel şiirler verdiği” görülür. Ancak onun “büyük

kusuru zevk ve duyuş itibariyle çok eski ve iptidai oluşudur” (Kocatürk

1936: 50). Bu isimleri beğenmeyen yazar, Ali Mümtaz’ı hemen her şe-

yiyle yeni ve “bugüne daha yakın” bulur (Kocatürk 1936: 53). Onun için,

“neslinin en modern ve orijinal şairidir” der (Kocatürk 1936: 55). Beş Hececilerin eserlerini köksüz bulan yazar, bunları, “şehirli gözüyle köy-

lünün saadetinin tasviri” olarak niteler (Kocatürk 1936: 55). Bu bağlam-

daki eleştirilerinden birisi, “Anadolu köyleri namına Đsviçre köyleri ve

köylüleri uyduran” Orhan Seyfi’yedir (Kocatürk 1936: 56). Bu dönemde

“Anadolu halkının ruhunu samimiyetle ilkönce anlatan” Ömer Bedrettin

olur (Kocatürk 1936: 57). Ömer Bedrettin her anlamda “yerli ve bizim-

dir.” Zira “edebiyat millidir, güzellik millidir. Dünyanın hiçbir varlığı benim kendi yurdumun güzelinden daha güzel olamaz” (Kocatürk 1936:

58).10

9 Akif’le ilgi bu yorum da BTET’deki Enis Behiç kısmında yer almamaktadır.

10 Alıntıladığımız bu son iki cümle BTET’deki Ömer Bedrettin kısmında yer

almamaktadır. Ömer Bedrettin’in, V.Mahir’in üzerinde önemle durduğu

Page 89: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

91

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

Vasfi Mahir, Necip Fazıl’ı 1930’ların başlarına kadar verdiği eser-

lerle değerlendirdiği kısımda, bu şairden büyük övgüyle bahseder. Necip

Fazıl’ın “edebiyatımızı iptizâlden” kurtardığını ve ona “ruhun asaletini”

verdiğini ifade eder” (Kocatürk 1936: 65). Türk şiirindeki yerini Fransız

şiirinde Baudelaire ve Verlaine’le mukayese eder.

Yedi Meşaleciler: Vasfi Mahir bu grup altında toplanan isimlerin

tek ortak özelliklerinin “arkadaşlık” olduğunu ve aslında bu isimleri bir

edebî topluluk olarak kabul etmenin imkânı olmadığını belirtir. Söz ko-

nusu şairlerin hemen hepsini, kendilerine has bir lirizmi olmaları sebebiy-

le modern olarak niteler ve onlardan övgüyle bahseder. Bu arada Yedi

Meşaleciler bahsinde kendi şiirlerinden de örnekler verir ve kendisinden

övgüyle bahseden yazılardan alıntılar yapar (Kocatürk 1936: 74-76).11

20. yy. Edebiyatı

BTET’deki bu başlıklı bölümde Fecr-i Âti sanatçılarından kısaca

bahsedildikten ve Mehmet Âkif de tamamen eserlerinin özetleriyle tanı-

tıldıktan sonra Yahya Kemâl’e geçilir.

Yahya Kemâl: “Yahya Kemal isminde birbirinden tamamiyle ayrı

iki şair var. Bunlardan birincisi divan şairidir. Bu şair, içinde yaşadığı zamanın ve muhitin tabii mahsulü değildir” (Kocatürk 1964: 740). Yahya

Kemâl’in divan şiiri tarzındaki şiirlerinden örnekler sıralayan yazar, bu

şiirler için “belki bir hünerdir, fakat sosyoloji, psikoloji ve estetik bunlara

sanat eseri demez.” şeklinde hükümde bulunur (Kocatürk 1964: 740).

Aynı zamanda bu tarz şiirlerin, büyük divan şairlerinin eserleri yanında

sönük kalacağını da ekler. Bu şiirleri, “şairin ruhundan uzak” yani diğer

bir deyişle samimiyetsiz bulur (Kocatürk 1964: 740). Đkinci Yahya Kemâl

ise, sade dil kullanan zamanının ve mekânının insanıdır. Ancak o, sade

dil meselesinde de çığır açıcı değildir. Sade dil ve aruz bahsinde, Fikret’i

geçemez. Yahya Kemâl “Osmanlı edebiyatından en uzak fakat onun için-

de, yeni Türk edebiyatına en yakın fakat daima onun dışında”dır

(Kocatürk 1964: 742). “Đkinci Yahya Kemâl’i de Osmanlı şiiri içinde

saydıran” husus, aruz veznidir.

Nazım Hikmet: BTET’de ismini göremediğimiz Nazım Hikmet

hakkında YTE’de Vasfi Mahir, sert eleştirilerde bulunur. Sanatta propa-

gandaya karşı olmadığını söyleyen Vasfi Mahir’e göre, Nazım Hikmet’in

propagandasını yaptığı düşünce bu ülke için yabancıdır, köksüzdür.

“halk ruhu”nu yansıtışı, “millî” oluşu gibi özelliklerine değinildiği bir yazı

için bk. (Kılıç 2009) 11

BTET’deki Yedi Meşale bahsi çok kısadır ve sadece Ziya Osman’dan bahse-

dilmiştir.

Page 90: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

92

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

Onunla aynı ideolojiyi paylaşan Sabahattin Ali’nin şiirlerini öven yazar,

Nazım Hikmet söz konusu olduğunda soğukkanlılığını yitirir ve şu sözleri

sarf eder:

“Nazım Paşazade Hikmet beyin oğlu bu halkın ruhunu temsil etmekten çok uzaktır. O, bu yurdu ne gezmiş, ne görmüş, ne de duymuştur. Anadolu köylülerine karşı uzaktan ‘Pierre Loti ahı çe-kip geçen eli kalemli efendi tam kendisidir.(…) bu toprağın derdi onun tekerlemelerindeki kuru gürültüden çok başkadır. Bu yurdun çoluğu çocuğu, kadını erkeği, damarındaki asil kanın son damlası-nı akıtırken yabancı ellerde dolaşıp ta vatan kurtulduktan sonra memlekete gelip rahat rahat ötmek, hapisanelerde yan gelerek dev-letin tayınını yemek binlerce serserinin yapabildiği bayağı bir kah-ramanlıktır. Bu tongaya kimi bastıracağını sanıyor.” (Kocatürk

1936: 82).

Vasfi Mahir için bir Türk’ün, “Türkçülükten başka bir ülkü taşıya-

bileceğini ilim kabul etmez” (Kocatürk 1936: 82).

Salih Zeki: Yazar, Salih Zeki’ye geniş yer ayırır, şiirlerinden ör-

nek verir. Bunun bir sebebi de Salih Zeki’nin Antik Yunan’a olan ilgi ve

sevgisidir. Zira Vasfi Mahir de, “Yunan ve Latin edebiyatlarının

meziyetlerni almamız” gerektiğine inanır (Kocatürk 1936: 92). Salih Ze-

ki’yi, Yunan’ı anlatmasına rağmen “ruhta milli” olarak niteler. Türk şii-rinde Yunan edebiyat ve kültürüne ilginin çok az olduğunu söyleyen ya-

zar, burada Yahya Kemâl ve Yakup Kadri’nin adlarını dahi anmaz.

20. yy.da roman, öykü, tiyatro, eleştiri gibi türler söz konusu oldu-

ğunda BTET’nin ilgili bölümleri biyografik bilgiler yahut eser özetleriyle

doludur. Bu konuda YTE’de, taraflı ve sert yorumları içerse de daha çok

malzeme vardır. Örneğin, “Bazen sakat göründüğü halde çok işleyici bir

dil, bilhassa kadın ruhları üzerindeki derin tahlil”leri sayesinde Halide

Edib büyük romancı olarak kabul görür. Ancak o da eserlerindeki tipleri

“romantizme kaçan bir hayalperest”likle oluşturduğu için eleştirilir (Kocatürk 1936: 110). “Yeni cemiyetin pek te hoşune gitmeyen mistik

ruh”un, Yakup Kadri’nin “bütün romanlarını bozduğu” kanısına yer veri-

lir. Refik Halit “tam manasiyle vatan haini” olduğu için büyük bir roman-

cı olamaz (Kocatürk 1936: 111). Romanda Reşat Nuri, öykücülükte Fahri

Celalettin yazarın övgüye değer bulduğu isimlerdir. Đlkini, ezberci olma-

yan bir Anadolucu oluşu ve konularındaki genişlik, ikincisini renkli ve

canlı öyküleri için değerli bulur. Sabahattin Ali ve Sait Faik, öykücülükte

ümit vaad eden iki isim olarak zikredilir.

Yeni Türk edebiyatının ilk ve orijinal tiyatro eseri olarak Halit Fah-

ri’nin Baykuş’u zikredilir. Bu piyeste mükemmel bir dil, iyi bir teknik ve

Anadolu köyünün, köylüsünün ruhunu ilk kez sahnede gördüğümüzü

Page 91: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

93

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

belirten yazar, aynı şairin Nedim, Sönen Kandiller ve Hayalet adlı tiyatro

eserlerini de çok başarılı bulunur. Faruk Nafiz’in Canavar’ının kusuru da

bir bakıma Hâmid’in tiyatroları gibi şairliğe boğulmuş olmasıdır. Vasfi

Mahir, Cumhuriyet dönemi tiyatro eserlerini, romana nisbetle zayıf bulur.

Vasfi Mahir, modern anlamda ilk hitabet eserimiz olarak Reşit Pa-

şa’nın okuduğu Tanzimat Fermanı’nı kabul eder. Atatürk’ün Nutuk’unu

bu alanda “Türk edebiyatının en büyük şaheseri” olarak kabul eder

(Kocatürk 1936: 120). Yine hitabet sahasında Hamdullah Suphi’yi ve

hitabetlerini kitap olarak yayımlayan iki hatibi; Đffet Halim ve Meliha

Avni Sözen’i zikreder. Konferans sahasında ise çok fakir olduğumuzu,

topluluk önünde konuşmaktan aciz büyük şairlerimiz olduğunu söyledik-

ten sonra bu alanda Selim Sırrı’yı önemli bir şahsiyet olarak anar.

Tenkit bahsinde ise, bu kısma “bizim büyük bir münakkidimiz

yok.” cümlesiyle başlayan yazar, “büyük münakkid” olmanın şartlarını da

sayar:

“…kendi milletinin edebiyatını, tarihini ve felsefesini çok iyi bileceksin; bütün cihan edebiyatı, tarihi ve felsefesi hakkında yete-cek kadar bilgi taşıyacaksın; kendi milletinin edebiyatına tesiri do-kunan milletlerin edebiyatını biraz daha fazla derinleştirmiş ola-caksın bu bilgi sistemi üzerinde, ince görüş, derin duyuş, zevk de-ğişikliği, ciddiyet ve namuskârlık gibi münakkide has vasıfların bu-lunacak.” (Kocatürk 1936: 129).

Yazara göre; Namık Kemal’in tenkitçiliği “basit ve tek taraflı”dır,

Ekrem “geniş ve asri bir tenkidci sayılamaz” (Kocatürk 1936: 130). Ce-

nap, “geniş malûmât hazinesi” ve “dilindeki güzelliğe” rağmen, “edebi-

yatımızın devirleri ve nevileri hakkında yanlış ve köksüz kanatlara sahip”

olduğu için bu bahiste kendine yer edinemez. Ahmet Haşim; “Cenabın

daha küçüğü ve eksantriğidir. (...) Tek taraflılık ve muvazenesizlik bakı-

mından da Cenabı çok arkada bırakmıştır. (…) Haşimin nesirlerinin yüz-

de doksanı şiirlerinin propagandasıdır denilebilir” (Kocatürk 1936: 132).

Haşim’in adının geçtiği hiçbir yerde öfkesini dizginleyemeyen yazar

burada da aynı üslûpla, bu şairin “şerefsiz bir şöhret düşkünü olduğunu”

satır aralarına ekleyiverir (Kocatürk 1936: 132). Eleştiri alanında Nurul-

lah Ataç için ise şunları söyler:

“…çok okuduğuna dair rivayetler varsa da geniş vukufu eserle malum ve müspet değil. Birçok şahsiyetler hakkında –ekseriyetle menfi olmak üzere- kesip atmaca hükümler veriyor. Hangi eser ve niçin iyi dediğini, falan veya filan neden kötü oldu-ğunu kolay kolay anlıyamıyorsunuz. Bizim memleketimizde garip bir yanlış olarak, tenkid çok kere kötüleme manasında kullanılır.

Page 92: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

94

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

Nurullah Ataç bu hatayı düzelteceğine genişletiyor ve ekseriyetle kitlenin beğendiğini beğenmiyor.” (Kocatürk 1936: 133).

Vasfi Mahir; BTET’nin son kısmında, çeşitli Türk edebiyatı tarihle-

rine de değinir. Cumhuriyet’ten önce yazılmış edebiyat tarihleri arasında

sadece Şehabettin Süleyman ile Köprülü’nün ortaklaşa yazdıkları Yeni Osmanlı Tarih-i Edebiyatı(1913) adlı eseri beğenir. Bunun modern ve

ilmî bir görüşle yazıldığını belirtir. Ancak bu eserde de eksikler vardır.

Yazar ile eseri ayrılmadan yorumlanmıştır, saz şiirine yer verilmemiştir. Birçok önemli isim de es geçilmiştir. Vasfi Mahir, Đsmail Habib’in Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi (1922)’ni de beğenmez. Çünkü bu eserin hoş bir üslubu vardır, güzel şeyler söylemektedir ancak metotsuzdur, ilmî

değildir. Edebiyat tarihinden çok edebiyat sohbetlerine benzer.

YTE’de de söylenenler farklı değildir: Bu bahiste Köprülü’ye kadar

yazılmış tüm eserleri ya çok basit/gülünç yahut tamamen eski tezkirelerin

biraz geliştirilmişi olarak gören yazar, Köprülü ile birlikte Türk edebiya-

tının bilimsel bir kimlik kazandığını ifade eder. Saadettin Nüzhet ve Agah

Sırrı’nın ortaklaşa liseler için hazırladığı kitabı ise yine tezkirelere benzer

havası nedeniyle eleştirir. M. Nihat Özön’ün Metinlerle Muasır Türk Edebiyatı Tarihi’nin gereksiz yere şişirildiğini, bu eserin, edebiyat tari-

hinden çok bir antoloji olduğunu söyler.12

Đsmail Habib’in Türk Teceddüt Edebiyatı Tarihi adlı eseri için burada, “büyük bir değere malik değildir.

Çünkü tarihle ve ilimle alakası pek azdır” denir. Eser, “bönce kıyaslar” ve

“küstahca hükümler” ve bolca” şahsi intibalar”la doludur (Kocatürk

1936: 127).

Sonuç

Vasfi Mahir’in; Türk edebiyatı tarihine ve edebiyat eserine bakı-

şında şu iki unsurun büyük önem taşıdığını söylemek yanlış olmayacak-

tır: Cumhuriyet’in getirdiği yeni hayat/insan anlayışı13, Tanzimat sonra-

12

V.Mahir ile M. Nihat’ın bilimsellik ve metodoloji açısından değerlendirilişi için bizim yazımızla birlikte bk. (Güneş 2011).

13 Bu yeni hayat/insan anlayışı, Vasfi Mahir’in, edebiyat tarihi eserlerinde çok-

ça övdüğü ve Yeni Hayat adlı kitabın yazarı Ziya Gökalp’le bir bakıma kültür

hayatımıza girmiştir. Din, Din ile Đlim, Ahlak, Millet, Vatan, Kavm, Sanat,

Devlet gibi çok geniş ve millet hayatında büyük önem arz eden kavramlardan

başlıklar taşıyan şiirlerden oluşan Yeni Hayat adlı kitabın yazarı, yeni hayat

hakkında şunları söyler: “hayat tabiri burada, iktisadi, siyasi yaşayışı; aile,

felsefe, sanat, hukuk, ahlak görüşünü içine alır. Biz bu konularda yaşama

şeklimizi ve umumi görüşü beğenmiyoruz da yenisini istiyoruz. Đstediğimiz

bu yeniliğin manasına da vuzuh vermek lazım. Beğenmediğimiz eski hayatı

tutan bir takım değer hükümleri var. Mevcut yaşama şeklinden uzaklaşmak

Page 93: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

95

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

sında temelleri atılan ve 1930’larda revaç bulan Türk Tarih Tezi ile zirve

noktasına ulaşan Türkçü/milliyetçi bakış açısı. Diğer bir deyişle, siyasî,

ideolojik ve yer yer etnik olguların, onun, edebiyata bakışını doğrudan

etkilediğini söyleyebiliriz. Böylece onun, “Herhangi bir ülkü ile alâkadar

olamıyacak kadar karaktersiz olan Haşim” şeklindeki bir cümlesini bu

çerçevede anlamlandırmak kolay olur (Kocatürk 1936: 14). Benzer şe-

kilde; Yahya Kemâl gibi eski edebiyata ve Osmanlı’ya, Mehmet Âkif gibi

Đslam’ı temsil eden, hatırlatan değerlere bağlılığı belirgin olan edebiyatçı-

ların değerlerinin abartıldığını söylemek için hemen hiçbir fırsatı kaçır-

mayışını, bu gibi isimlerin yerine her seferinde Mehmet Emin, Ömer

Seyfettin gibi isimleri önerişini de daha kolay anlayabiliriz.

Metot bakımından, kendinden önceki edebiyat tarihlerinden önemli

bir farkı barındırmayan Vasfi Mahir’in eserlerinde izlenimci yorumlara,

şahsî estetik zevkin ürünü olan hükümlere sıkça rastlamak mümkündür.

Ancak kuvvetli bir özgüvenden beslenen bu yorum ve hükümlerde yaza-

rın genellikle bağlı kaldığı ana eksen, yukarıda belirttiğimiz ideolo-

jik/düşünsel faktörledir.

YTE’de ele aldığı pek çok edebiyatçıyı “asrî” olmadığı için eleşti-ren; “yeni”, “bugünkü” kelimelerini çokça kullanan ve belki de Köprü-

lü’nün Bugünkü Edebiyat (1924) adlı eserinden etkilenen Vasfi Mahir,

13.-14. yy.lardan itibaren Cumhuriyet’e kadarki Türk edebiyatı içinde

tüm cereyan ve ekolleri bir çeşit zümre edebiyatı olarak görür (Köprülü

2007).14

O, gerçek anlamda ulusun istediği, onun duygularına tercüman

olan, onun bağrından çıkmış edebiyat olarak ancak Cumhuriyet dönemin-

de oluşan edebiyatı kabul eder.

KAYNAKÇA

AKÜN, Ömer Faruk (1977): “Tanzimat Edebiyatı” Sözü Ne Dereceye

Kadar Doğrudur”, Kubbealtı, S. 3.

ATSIZ (1992): Türk Edebiyatı Tarihi, Baysan, Đstanbul

BANARLI, Nihad Sami (1971): Resimli Türk Edebiyatı, MEB, Ankara

istediğimize göre, beğenmediğimiz bu değer hükümleridir. Eğer bunların ye-

rini tutacak değerleri bulursak ve herkese de kabul ettirirsek, kendiliğinden

Yeni hayat dediğimiz olacaktır.” Ziya Gökalp ve Yeni Hayat konusunda bi-

zim bu alıntıyı yaptığımız şu esere bakılabilir: (Filizok 2005: 45-65

14 . Bu eserdeki “Milli Edebiyat”, “Hayat ve Edebiyat” ve “Bugünkü Edebiyat”

başlıklı yazıları okuyunca, Vasfi Mahir’in Türk edebiyatı tarihine bakışında

bu yazılardan ilham aldığını düşünmek mümkün olabilir.

Page 94: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

96

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Ertan ENGĐN

BĐSAV (2006), “ORHAN Okay’la Türk Edebiyatı Tarihi Üzerine”, Tür-kiye Araştırmaları Literatür Dergisi, Dergisi, BĐSAV, S. 7, 2006

DERGÂH (1990), ÖMER Faruk Akün’le Söyleşi “Bir Türk Edebiyatı

Tarihi Yazmak Mümkün müdür?”, Dergâh, S. 1, Mart 1990

FĐLĐZOK, Rıza (2005): Ziya Gökalp, Akçağ, Ankara

GÖNENSAY, Hıfzı Tevfik (1944): Tanzimattan Zamanımıza Kadar Türk Edebiyatı Tarihi, Remzi Kit, Đstanbul.

GÖNENSAY, Hıfzı Tevfik-BANARLI, Nihad Sami (1943): Başlangıç-tan Tanzimat’a Kadar Türk Edebiyatı Tarihi, 3.bs, Remzi Kit., Đs-

tanbul.

GÜNEŞ, Mehmet (2011): “Türk Edebiyatı Tarihçiliğinde M. Nihat Özön

ve Metinlerle Muasır Türk Edebiyatı Tarihi” Atatürk Üniv. Türki-yat Araştırmaları Dergisi, sayı:45, Erzurum

KILIÇ, A.Fikret(2009): “Yenileşme Dönemi Türk Şiirinde (1859-1959)

Halk Zevkine Yöneliş” TÜBAR XXV/2009-Bahar

KOCATÜRK, Vasfi Mahir (1964): Büyük Türk Edebiyatı Tarihi, Başlan-gıçtan Bugüne Kadar Türk Edebiyatının Tarihi, Tahlili ve Tenkidi, Edebiyat yay., Ankara

KÖPRÜLÜ, Fuad (1989): “Türk Edebiyatı Tarihinde Usûl” Edebiyat Araştırmaları 1, Ötüken, 3.bs.

KÖPRÜLÜ, Fuad (2007): Bugünkü Edebiyat (hzl.: M.A.Çeçen-A.Balcı),

2.bs., Akçağ, Ankara,.

LANSON, Gustave (1937): Đlimlerde Usûl Edebiyat Tarihi (çev.:Yusuf

Şerif), Remzi Kit., Đstanbul

LEVENT, A.Sırrı (1971): “Türk Edebiyatı Tarihi Nasıl Hazırlanabilir?”,

Türk Dili, S. 237.

MAHĐR, Vasfi (1936): Yeni Türk Edebiyatı, Ahmet Halit Kitapevi, Đstan-

bul

OKAY, Orhan (1991): “Edebiyat Tarihi” maddesi, Đslam Ansiklopedisi, c.10, 1994

OKAY, Orhan (2011): “Abdülhalim Memduh’tan Ahmet Hamdi Tanpı-

nar’a Edebiyat Tarihinde Yenileşmenin Sınırları”, Edebiyat ve Edebî Eser, Dergah Yay., Đstanbul.

OKAY, Orhan (2011): “Edebiyat Tarihçiliğinde Usûl”, Edebiyat ve Edebî Eser, Dergah Yay., Đstanbul.

Page 95: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

97

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatında...

SAĞLAM, Nuri (2006): “Medeniyet Tarihimizin En Girift Labirenti:

Türk Edebiyatı Tarihi”, Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, S.

7, 2006

TĐMURTAŞ, Faruk K. (1963): “Türk edebiyatı tarihi ana kitabı nasıl

yazılabilir?”, Türk Kültürü, S. 7.

WELLEK, Rene -WARREN, Austin (1983): Edebiyat Biliminin Temelle-ri (çev. A.Edip Uysal), Kültür ve Turizm Bak., Ankara.

Page 96: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

KIRGIZ TÜRKÇESĐNDE ZARF-FĐĐLLER VE TÜRKĐYE TÜRK-ÇESĐ KARŞILIKLARI ÜZERĐNE BĐR ARAŞTIRMA∗

Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN∗∗

ÖZ: Bu çalışmada Türk dilinin Kıpçak grubuna giren Kırgız Türk-

çesindeki zarf-fiilleri, güncel gazete metinleri ve edebi eserlerden derledi-

ğimiz örnekler esasında basit zarf-fiiller ( mesela -A/-y, –(U)B vb.), türe-

miş zarf-fiiller (mesela –GAndA , –GançA vb.) ve edat grubu yapısındaki

zarf-fiiller (mesela -GandAn kiyin, -ArI menen vb.) olarak üçe ayırıp ele

aldık ve daha önceki bilimsel çalışmaları da dikkate alarak bunların işlev-

leri, bazılarının morfofonetik değişkeleri ve dikkat çekici bazı cümle bil-

gisi özelliklerini Türkiye Türkçesiyle de karşılaştırmak suretiyle değer-

lendirdik..

Anahtar Kelimeler: zarf-fiil, çekimsiz fiiller, morfoloji, Kırgızca,

zarf yan cümleciği.

A Study on Gerund in Kirgiz and Their Counterparts in Turkish

ABSTRACT: Gerund, which are used frequently in Turkic lan-

guages along with verbal nouns and participial in infinite clauses express

different relations to the content of a verb followed such as synchronous,

preterit, posteriori, manner, binding, up temporality, goal etc. We study in

these article gerunds in Kirgiz, which is a member of the Kipchak Turkic,

using materials taken from newspapers and literary works published in

Kirgizia. We classify gerund in Kirgiz as simple gerund (e.g. -A/-y, –

(U)B etc.), derived gerund (e.g. –GAndA , –GançA etc.) and gerund

which have the form of a postpositional phrase (e.g. -GandAn kiyin, -ArI

menen etc.). We compare the gerund in Kirgiz with those of Turkish from

the standpoint of their functions and syntax used in both Turkic languag-

es.

TÖMER ve Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek

Okulunun ortak organizasyonu ile Kırgızistan’ın Bişkek şehrinde 12 Mayıs

2011 – 14 Mayıs 2011 tarihleri arasında yapılan ‘9. Uluslararası Dünyada

Türkçe Öğretimi Sempozyumu: Çağdaş Türk Yazı Dillerinin Öğretimi' sem-

pozyumunda okunan bildirinin gözden geçirilmiş biçimi.

∗∗

Niğde Üni. Fen-Ed. Fak. TDE Böl. [email protected]

Page 97: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

100

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

Key Words: gerund, infinite verb forms, morphology, Kirgiz,

adverbial clauses

GĐRĐŞ

Çalışmanın Amacı ve Kapsamı

Amacımız, Kırgız Türkçesinde zarf-fiilleri konu edindiğimiz bu ça-

lışmada, isim-fiil ve sıfat-fiillerle birlikte yan cümleciklerde sıkça kulla-

nılan zarf-fiillerin Türk Dilinin Kıpçak grubuna giren Kırgız Türkçesin-

deki durumu ve Kırgız Türkçesindeki zarf-fiillerin, Oğuz grubunun bir

üyesi olan Türkiye Türkçesindeki karşılıkları üzerinde durarak bunların

Kırgız Türkçesindeki işlevleri ve bazılarının morfofonetik durumları,

yapıları ve dikkat çekici kimi cümle bilgisel özellikleri ile ilgili tespitlerle

Kırgız Türkçesi gramer araştırmalarına küçük de olsa bir katkıda bulun-

maktır. Ancak kullandığımız malzeme çok sınırlı olduğundan elde ettiği-miz sonuçlar kesin bilgiler olarak değil, geçici tespitler olarak kabul

edilmelidir. Zarf-fiillerin birleşik fiillerdeki işlevleri ve kimi zarf-fiillerin

kişi ekleri alarak zaman ifade etmeleri bu araştırmanın sınırlarını çok

genişleteceğinden çalışma dışında bırakılmıştır.

Çalışmada Kullanılan Bazı Terimler

Girişik cümle: Yapısında, isim-fiil (-mA, -mE, -(y)Iş), sıfat-fiil [-

(y)An, -DIK, -(y)ACAK vb.] veya zarf-fiil [-(y)IncA, -(y)IncA, -(y)ErEK

vb.] eklerinden bir veya bir kaçının yüklemleyici (predicator) olarak bu-

lunduğu ve en az bir yan cümleyle bir temel cümleden oluşan cümlelere

verilen ad (Özkan, M; Sevinçli,V. 2008: 168).

Temel cümlecik: Birleşik cümlelerde yapısal açıdan bağımsız olan

ve çekimli bir fiile sahip, tek başına ayakta kalabilen cümlecik “Đngilizce:

main clause (Bussmann 1998: 716 ve 1142).

Yan Cümlecik: Birleşik cümlede, temel cümlecikten önce gelen,

kendisinden sonraki temel cümleciğe şekil ve anlamca bağlı olan ve onun

bir ögesi olarak onu çeşitli yönlerden belirten, niteleyen, tek başına müs-

takil bir anlam taşıyamayan ve yüklemini genellikle isim-, sıfat- veya

zarf-fiillerin oluşturduğu cümlecik. Türk dilinde yan cümlecikler de, te-

mel cümlecikler gibi, özne, yüklem, nesne ve dolaylı tümleç ögelerini

alma yeteneğine sahiptirler (Đngilizce: subordinate clause).

Zarf-fiil yan cümleciği: Yüklemi, bir fiil tabanı ile bir zarf-fiil

ekinden oluşan yan cümlecik.

Zarf-fiil yan cümlecikleri genellikle temel cümleciklerin bir ögesi

olarak bağlama, zaman, durum, sebep, amaç vb. anlamları verirler.

Page 98: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

101

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

Çalışmada Kullanılan Malzeme

Bu çalışmada kullanılan Kırgız Türkçesi ile ilgili malzeme, Kay-

nakça bölümünde gösterilen ve haftalık olarak çıkan Obon ve Tamçı ga-

zetelerinin birer nüshası ile Alımkul, Aytmatov, Cunusov ve Eraliyevin

bazı eserlerinin taranması ile elde edilmiştir.

Zarf-fiil Terimi ve Tanımı

Kırgız Türkçesi gramer kitapları ve dil bilimi sözlüklerinin tama-

mında zarf-fiil karşılığı olarak çakçıl terimi kullanılmaktadır ve Kırgız

Türkçesi dil bilimi sözlüklerinde Rusça deepriçastie karşılığı olarak ve-

rilmektedir. Yani Kırgız Türkçesinde terim bir tek kavramla karşılanmak-

tadır. (Sartbaev 1958: 117, Akunova vd 2009: 66, Dıykanov,

Kudaybergenov 1957: 145, Üsenaliev, Đmanaliev 2010: 82, Oruzbaeva

1972: 90, Omarov, Osmanova 2004: 225, Abduvaliev 2008: 198,

Tursunov 1960: 3, Sadıkov, Sagınbaeva 2010: 234).

Türkiye Türkçesinde ise zarf-fiil terimi karşılığı kullanılan terimler

konusunda Türk dilcilerinin ortak bir terimde birleşemedikleri ortaya

çıkmaktadır. Görebildiğimiz Türkiye Türkçesi dil bilgisi kitapları, dilbil-

gisi ve dilbilim sözlüklerinde ise zarf-fiil karşılığı olarak Ergin (1972:

580) gerundium, Vardar, Hatiboğlu (1982), Hengirmen (1999) ve Gencan

(1975) ulaç, Ediskun bağ-fiil ve ulaç, Korkmaz (1992: 178) ve Topaloğlu

(1989) ve Banguoğlu zarf-fiil terimini (Banguoğlu (2000: 427) zarffiil (biçiminde tiresiz yazıyor), Gürsoy Naskali zarf-fiil ve gerundium terimi-

ni (1997: 86), Vardar ve Koç ulaç terimini (1992: 273), Bilgegil bağ-fiiller terimini kullanmıştır. Türk dil bilgisinde farklı kavramlarla karşıla-

nan ve bazen dilcilerin aynı kavramı kullanmakla birlikte farklı yazımları

tercih ettiği bu terim, Osmanlıcada siga-i rabtiyye, siga-i sıla, Đngilizce

gerund, Almanca Konverb ve Gerundium, Fransızca gerondif, konverbe

sözcükleri ile karşılanmıştır (Öztürk 2002: 1).

Dıykanov-Kudaygergenov, çakçıllar olarak isimlendirdikleri zarf-

fiilleri “Kişi ve zaman göstermeden, esas fiilin ilave hareketini bildiren fiilin özel biçimine zarf-fiiller denir” (1957: 145) biçiminde tanımlamak-

tadırlar. Bu tanım Akunova vd. (2009: 66) tarafından da kabul edilmekte-

dir.

Üsanaliev ve Đmanaliev ise zarf-fiil hakkında “Zamanı ve kişiyi göstermeden esas fiili daha iyi vasıflamak için ilave eylemi bildiren fiilin biçimine zarf-fiiller denir.” (2010: 82) demektedir.

Orozbayeva, Rusça deepriçastie karşılığı Kırgız Türkçesi çakçıl te-

rimini kullanmakta ve bunu şöyle tanımlamaktadır: “Đlave ya da yardımcı eylemi bildirerek esas eylemin özelliğini gösteren fiilin özel formasıdır”

(Orozbayeva 1972: 90).

Page 99: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

102

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

Omarov-Osmonova ise zarf-fiili “fiil özelliğini koruyarak dil bilgi-sel sayı, kişi, zaman kategorisine göre halen çekime girmemiş fiilin özel biçimidir” (2004: 225) diye tanımlamaktadırlar.

Grammatika Kirgizskogo Literaturnogo Yazıka adlı eserde

deepriçastie başlığı altında verilen zarf-fiillerin tanımı şöyledir: ”Çekimli fiil biçimiyle ifade edilen eylemle ilişkili olarak başka bir eylemi nitele-yen, fiilin çekimsiz biçimidir”(1987: 294).

Türk dilcileri ise zarf-fiili şöyle tanımlarlar:

Korkmaz, zarf-fiili “Cümlede yüklemin anlamını çeşitli yönlerden etkileyen, fiilden –(y)A, -(y)I, -DIktA, -(y)ArAk, -ken, -mA, -Dan, -mAksIzIn, -(y)IncA, -(y)Ip, -DıkçA gibi belirli bazı eklerle yapılan, kişi ve zaman belirtmeden, soyut bir hareket kavramı anlatan, bir esas fiilden sonra gelerek yardımcı fiillerle birleşik fiil kuran ve zarf olarak fiilin anlamını zaman ve yer bakımından tamamlayan kelime.” (Korkmaz 2003:

251) biçiminde tanımlamaktadır.

Berke Vardar yönetiminde hazırlanan Dil Bilim ve Dilbilgisi Te-rimleri Sözlüğü adlı eserde ulaç olarak belirtilen terim “Eylemden türeme, çoğunlukla belirteç işlevi yerine getiren eylemsi. Türkiye Türkçesinde ulaçlar kişi ve kesin bir zaman aktarmaz, ögeleri bağlayıcı bir özellik taşır.”(Vardar 1980: 148) şeklinde tarif edilir.

Koç, ulaç olarak isimlendirdiği zarf-fiilleri hakkında şu bilgileri

vermektedir:

“Eylemden türetilmiş eylemsi. Ulaça, bağ fiil ya da zarf-fiil de de-nir.

Eylemlikler ve ortaçlar gibi ulaçlar da girişik tümce kurmaya ya-rar ancak bunun yanı sıra bir belirteç olarak eylemin nasıl olduğunu, durumunu, yerini ve zamanını da belirtir.” (Koç 1992: 273).

Bilgegil, fiilimsiler başlığı altında bağ-fiiller olarak isimlendirdiği zarf-fiillerle ilgili olarak “Fiil kök ya da gövdesinden teşkil olundukları halde bağlaç niteliği taşıyan; fazla olarak nefislerindeki eylem kavramın-dan dolayı yan cümleciklerde yüklem görevi alan kelimelerdir.” (Bilgegil

1982: 283) demektedir.

Banguoğlu, Türkiye Türkçesinin Grameri adlı eserinde yatık fiiller

başlığı altında zarf-fiillerle ilgili şu bilgileri verir: “Zarf-fiiller fiilin zarf işleyişine girmek üzere aldığı özel şekillerdir, zamana bağlı değildir, olumsuz ve edilgen görünüşlerine girerler, zarf-fiillerin, sıfat fiiller gibi iyelik ekleri alanları ve almayanları vardır.” (Banguoğlu 2000: 427).

Page 100: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

103

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

Türkiye Türkçesi ve Kırgız Türkçesi dil bilgisi kitaplarında, zarf-

fiillerin fiilden zarf-fiil ekleriyle türedikleri, kişi ve zaman göstermedikle-

ri ve kendinden sonra gelen asıl eylemi niteleyerek cümlede zarf tümleci

işlevinde kullanıldıkları belirtilmektedir. Korkmaz bu tanıma zarf-fiillerin

birleşik fiillerin birinci unsuruna gelerek yardımcı fiille birlikte birleşik

fiiller kurabildiklerini de ekleyerek tanımı daha belirgin hale getirmiştir. Bu araştırmacılardan Banguoğlu ise bazı zarf-fiil eklerinin iyelik eki ala-

bileceğini belirterek diğerlerinden ayrılmaktadır. Gerçekten de aşağıda

göreceğimiz gibi bazı türemiş zarf-fiiller iyelik eklerini alabilmekte dola-

yısıyla kişi ve sayı da belirtebilmektedir.

Kırgız Türkçesindeki zarf-fiiller üzerine 1960 yılında Azırkı Kırgız Tilindeki Çakçıllar adlı bir monografi hazırlayan Askar Tursunov, Kırgız

Türkçesinde çakçıl teriminin 1939 yılından beri kullanıldığını belirterek,

zarf-fiillerin morfolojik ve semantik özelliklerini şöyle belirtir:

1. “Anlamsal olarak kendinden sonraki esas fiilin ilave eylemini

göstererek onun anlamını tamamlar, belirtir.

2. Kırgız Türkçesindeki zarf-fiiller asıl zarf-fiil anlamında kullanıl-

dığında kişi, zaman, sayı göstermezler, zamanı kendinden sonraki asıl fiil

gösterir” der.

3. Birleşik fiillerde zarf-fiil birleşiğin birinci unsuruna gelir ve asıl

eylemi gösterir:

okup ciber “okumaya başla”, bara catat “gidiyor” vb.

4. -a, -y, -ıp, şimdiki, gelecek ve geçmiş zamanı kurduğunda ve ki-

şi eklerini aldığında asıl zarf-fiil anlamında değil, zaman kurma işlevinde

kullanılmış olur.

5. Çekimli fiiller konuşma anını esas alan zamanı gösterirken zarf-

fiiller kendinden sonraki esas fiili temel alan zamanı (öncelik, sonralık,

eş-zamanlılık vb.) gösterirler.

6. Çekimli fiiller cümlenin yüklemini kurarken zarf-fiiller cümle-

nin zarf tümlecini, bağlı cümlenin yüklemini kurarlar.

Zarf-fiillerin Özellikleri

Tursunov, zarf-fiillerin fiilsel özellikleri konusunda şu bilgileri ve-

rir:

1. Zarf-fiiller de eylemi bildirirler.

2. Zarf-fiiller de çatı kategorisine sahiptirler ve kendilerinden önce

gelen kelimeleri yönetirler.

3. Olumsuz biçimleri kurulabilir.

Page 101: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

104

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

Zarf-fiillerin zarfsal özellikleri:

1. Verdikleri anlam itibarıyla zarf-fiiller de zarflar gibi esas fiilin

amacını, sebebini, zamanını, halini vb. bildirirler.

2. Zarf-fiiller de zarflar gibi çekimsiz unsurlardır.

3. Zarf-fiiller de zarflar gibi cümlede zarf tümleci işlevi görürler.

4. Sıfatlara gelen derecelendirme eki –ıp,- -ip biçimli zarf-fiillere

de gelebilir:

Al korkuburaak süylöp cattı1 (Tursunuv 1960: 115 vd.)

“O biraz korkarak konuşuyordu.”

Zeynep Korkmaz, zarf-fiillerle ilgili şunları söyler: “Zarf-fiiller bir yanıyla fiil, bir yanıyla da zarf özelliği taşıyan gramer kategorileri olduk-ları için, fiil yönleriyle yalnızca hareket ve zaman kavramını karşılarlar zarf yönleriyle de bir oluş ve kılışın durum ve tarzını bildirme niteliğine sahiptirler. Bu nedenle cümlede şahsa ve zamana bağlı bir yargı bildir-meyen; ancak, yargı bildiren fiiller yanında onların onlardaki oluş ve kılışın durum ve tarzını belirleyen zarf görevi yüklenirler, daha kestirme bir anlatımla zarf-fiiller, fiillerin zarf görevi yapan yardımcılarıdır.

Her türlü fiil kök ve gövdelerine belirli eklerin getirilmesiyle oluş-turulan zarf-fiillerde de, fiillerdeki asıl anlam değişmez, bu yönüyle ad soylu zarflardan ayrılırlar. Yalnız erte, öte, göre vb. örneklerde görülen kalıplaşma yoluyla adlaşmış bazı türleri vardır.

Zarf-fiiller, sıfat fiiller gibi ad çekimi, iyelik ve çokluk ekleriyle ge-nişletilmezler. Ancak bazı ad fiiller ve özellikle sıfat fiiller; iyelik ve ad çekimi ekleriyle genişletilerek zarf-fiil grubuna geçebilirler.

Zarf-fiiller, bile bile, açarak, delip, okumadan, yeşerince örnekle-rinde görüldüğü gibi ya tek başlarına kullanılırlar yahut da aç-a bil, bak-a kal, düş-e yaz, gid-i ver örneklerinde görüldüğü gibi, bir esas fiille bir yardımcı fiilin oluşturduğu birleşik fiillerde yer alırlar” (Ankara 2003:

983-984).

Zarf-fiillerin Sınıflandırılması

Türk Dilinde Zarf-fiil konusunu ele alan araştırmalarda zarf-

fiillerin tasnifi konusunda bir birlik görülmez.

Türk gramercilerinden Zeynep Korkmaz Türkiye Türkçesindeki

zarf-fiilleri yapılarına göre üçe ayırır:

1 Çalışmamızda Kırgızca örnekler Kasaboğlu Çengel’in (2005) kullandığı

transkripsiyon alfabesiyle verilmiştir, ancak ŋ yerine, ñ kullanılmıştır.

Page 102: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

105

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

1. Gerçek zarf-fiiller (-ya, -yı, -yu, -arak, -ıp, -ınca, -yalı, -madan ve -ken)

2. Ad-fiil ve sıfat-fiillerle kurulan zarf-fiiller (-maksızın, -makla, -dıkça, -acağına vb.)

3. Değişik yapıdaki zarf-fiiller (-r…-maz, -dı mı, -sa) biçiminde bö-

lümlendirir.

Korkmaz, Türkiye Türkçesindeki zarf-fiilleri işlevlerine göre ise:

1. Tarz bildiren zarf-fiiller [-(y)A, -(y)ArAk vb.]

2. Zaman bildiren zarf-fiiller (-arak, -(y)ınca, -(y)Ip)

olarak iki bölümde incelemiştir.

Askar Tursunov yukarıda anılan eserinde Kırgız Türkçesindeki

zarf-fiilleri yapılarına göre:

1. Basit zarf-fiiller (-a, -y, -p)

2. Birleşik zarf-fiiller (-ganı, -mayınça, -gança vb. ) olarak ikiye

ayırıp incelemiştir.

Kasapoğlu Çengel de, Kırgız Türkiye Türkçesi Grameri adlı ese-

rinde zarf-fiiller konusunu işlerken Tursunov`un bu sınıflamasını esas

almıştır.

Biz de bu çalışmamızda zarf-fiilleri yapılarını esas alarak:

1. Basit zarf-fiiller (-A/O, -y, -(I)p/-(U)P, -sA/-sO).

2. Türemiş zarf-fiiller (-gAnçA, -gAnI, -mAyInçA vb.).

3. Edat grubu yapısındaki zarf-fiiller (-gAndAn kiyin, -gAn sayın, -gAn soñ, -gAn boydon, -gAnI menen, -ArI menen vb.) olarak üçe ayırarak

inceleyeceğiz.

Kırgız Türkçesindeki Zarf-fiiller ve Đşlevleri

I. Basit zarf-fiiller:

Bu zarf-fiil biçimleri köken olarak daha küçük parçaya ayrılamaz-

lar.

I.1. -A, -O2, -y ekleriyle kurulan zarf-fiiller:

Bu zarf-fiillerin daha ana Türkçe döneminde bulunduğu tahmin

edilmektedir (Serebrennikov-Gadcieva 1979: 233; Tenişev 1988: 471).

2 Çalışmamızda A: a, e ; O: o, o; I: ı, i ve U: u, ü ünlüleri yerine, G: k, g, D: t, d

, B: p, b ünsüzleri yerine kullanılmıştır.

Page 103: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

106

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

Zarf-fiilin Morphonolojisi

Kırgız Türkçesinde bu zarf-fiilin beş değişik biçimi (allomorphu)

vardır:

-a, -e, -o, -ö ünsüz fiil tabanlardan sonra, -y ünlü fiil tabanlardan

sonra kullanılır:

bar-a, kel-e, bolo, kör-ö, sana-y.

Bu zarf-fiilin olumsuz biçimi, olumsuzluk ekine -y gelmesiyle, -

bAy biçiminde kurulur

(-bay, -boy, -böy, -pay, -pey, -poy, -pöy):

barbay “varmadan”, ketpey “gitmeden”, bolboy “olmadan”, körböy

“görmeden” vb. (GKY 1987: 295).

Zarf-fiilin Đşlevleri

Kırgız Türkçesinde -a, -e, -y ekiyle kurulan zarf-fiiller birçok işle-

ve sahiptirler. Biz bu araştırmamızda bu zarf-fiillerin şu anlamlarını tespit

edebildik:

1. Zarf-fiil, temel cümlecikteki çekimli fiille eş zamanlı olarak ger-

çekleşen bir eylemi bildirir:

Orozmat eerde çalkalay berip, argası tügöngön kişiçe ontodu: -o, kokuy-oy, carıktık, menin tört müçölüm soo bolup, kolumdan kelse, özüm ele bayagıday kaptardı arabaga ırgıtıp-ırgıtıp ciberip şakıldata aydap ketpeyt belem (Camiyla: 8).

“Orozmat eğerin üstünde sallanmaya devam ederek çaresiz bir in-

san gibi iç çekti: Oof, of, dünya, benim gücüm kuvvetim yerinde olsa da

elimden gelse, bizzat kendim, eskisi gibi, çuvalları arabaya fırlatıp fırlatıp

atıp şakırdatarak sürmez miydim.”

2. Zarf-fiil, temel cümlenin fiilinden önce gerçekleşen bir eylemi

bildirir

Bol, balam, ertereek attanıp, tömönkü, ayılga cete konolu (Ala-

Too) (KTTS: 105)

“Haydi, oğlum erkenden hazırlanıp aşağıdaki köye varıp konalım”

kün bata kelet.(Camiyla: 5)

“...gün batınca gelir.”

3. Tek kullanılan zarf-fiil, genellikle temel cümlecik eyleminin tar-

zını, gerçekleşme biçimini bildirir:

Page 104: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

107

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

Kumgandı enkeyte şaşpay kolumdu cuup koltuguma arçıdım da…(Camiyla: 10)

“Güğümü eğerek acele etmeden elimi yıkayıp yenime sildim

ve…”

Tekrarlı kullanılan biçimse sürerlik ya da tedricilik bildirir:

bara–bara düynölük ır önörünön nuskaluu salttarınan talim aldı (Eraliev: 6)

“Gittikçe ladini şiir sanatının örnek geleneklerinden eğitim aldı”

4. Aşağıdaki örnekte –A ekli zarf-fiil, Türkiye Türkçesindeki –

AsIyA ekli zarf-fiil karşılığı kullanılmıştır:

Meni ölö kızganat (Obon: 2)

“Beni ölesiye kıskanıyor.”

5. -A, -y zarf-fiil ekinin koy- fiilinin olumsuz biçimiyle oluşturduğu

birleşik fiil, Türkiye Türkçesine “ –mAdAn edememek” yapısıyla çevrile-

bilir:

...öydökü aytılgandar akıykat kep ekenine inanbay koyboyt (Eraliyev: 7)

“...yukarıda söylenenlerin doğru olduğuna inanmadan edemez”

Zarf-fiilin Yardımcı Kelimelere (Edatlara) Dönüşmesi

Bu zarf-fiilin, kalıplaşarak bağlaca ve edata da dönüştüğü tespit

edebildiğimiz örnekler şunlardır:

Basa “ayrıca” <bas-a

Basa, enendi saal çoçutkan bir nerse bar ele (Camiyla: 14)

“Ayrıca anneni korkutan bir şey vardı.”

Canaşa “yanyana” <canaş-a

Kolhoz uyuşulganda atalarımız karoo-caylardı bir cerden canaşı turguzuptur.(Camiyla: 5)

“Kolhoz kurulduğunda babalarımız avluları bir yerde yanyana

yapmışlar”

caraşa “uygun olarak”

Ak süyünün kursantına caraşa.

Ulam müçüp cetpey cürüü köp eken (Eraliyev: 22).

“Ak sevginin sevincine uygun olarak.

Page 105: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

108

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

Sürekli koşturup ulaşamamak çokmuş”

Koşo “birlikte” <koş-o

Mına, cıygan-tergenimizdi biz çal-kempir koşo alıp ketmek be-lek...(Camiyla: 14)

“Đşte derip topladığımızı birlikte alıp biz ihtiyar karı koca gitmez

miydik...”

Közdöy “-e doğru” <közdö-y

tigini közdöy ciyirkeniçtüü tükürüp, cerde catkan ayrını iynine sa-lıp, unçukpay çetke bastı. (Camiyla: 18)

“...Diğerine doğru iğrenççe tükürüp yerde duran dirgeni omzuna

alıp sessizce kenara çekildi.”

Ötö “çok”, “aşırı” <öt-ö

Çapandın caman sapatı ötö ele köp da kaysı birin aytayın (Obon: 2)

“Çapan”ın kötü yönü çok fazla ki, hangi birini söyleyeyim.”

Tarta “itibaren”, “başlayarak” <tart-a

1-maydan tarta ....(Obon: 4)

“1 mayıstan başlayarak...”

toltura “dolusu” <toltur-a

Kanıbek, Daniyar, Zamir cana men bolup bir araba toltura paktanı uurdap, ertenki kündögü planga koşup koyçubuz (Obon: 3)

“Kanıbek, Daniyar, Zamir ve ben birleşip bir araba dolusu pamuğu

çalıp ertesi günkü plana ekliyorduk.”

I.2. -(I)p/-(U)p ekli Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Morphonolojisi ve Türkiye Türkçesinden Farkı

Ünlüyle biten fiillere –p; ünsüzle biten fiillere ünlü uyumuna göre -

ıp/,-ip, -up, -üp biçiminde eklenir: başta-p “başlayıp”, oku-p “okuyup”,

al-ıp “alıp”, iç-ip “içip”, bol-up “olup”, kör-üp “görüp”.(Kasapoğlu Çen-

gel 2005: 306)

-P, -m ile biten bazı fiil tabanlarına –p zarf fiili geldiğinde bazı fo-

netik değişiklikler olur: son ses düşer ve ünlü uzar: çap “kesmek” + -ıp=çaap, tap “bulmak” + -ıp =taap, cum “kapatmak” + -ıp =cump, ancak

büzülmemiş cumup biçimi de kullanılır (KTG: 297).

Page 106: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

109

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

Bu zarf-fiil Türkiye Türkçesinde –(y)Ip biçimindedir, yani ünlüyle

biten fiillerle, mesela başla-yıp örneğinde olduğu gibi, y’li biçimleri kul-

lanılır.

-(I)p/-(U)p ekli Zarf-fiilin Đşlevleri

-(I)p ekli zarf-fiil, Kırgız Türkçesinde bizim taradığımız metinlerde

çok sık kullanılmaktadır ve bağlama işlevi dışında birçok işleve de sahip-

tir:

1. Temel cümlecikten önce gerçekleşen yan cümleciği “ve” anla-

mıyla şeklen bağlı olduğu temel cümleciğe bağlar. Diğer zarf-fiillerden

farklı olarak niteleme değil de bağlama (sıralama) işlevi gören bu zarf-

fiil, ek tekrarını engelleyerek uzun metinlerin kurulmasında önemli bir

görev yapar. Bu zarf-fiilin tarihi ve çağdaş Türk lehçelerindeki asıl işlevi

bu bağlama görevidir:

Barıp kızmat kıl (Tamçı: 29)

“Gidip çalış (Git ve çalış).

Uçurunda biz caştık kılıp bulardın barkın bilbegendirbiz (Obon: 3)

“Zamanında biz çocukluk yapıp (yapmışız ve) bunların kıymetini

bilmemişiz”

2. Bu zarf fiil, temel cümle ile aynı zamanda gerçekleşen yan cüm-

leciği bildirir, yani eş-zamanlılık ifade eder:

...apam anı (kattı)... koluna alıp kagazdı uçurup ciberçüdöy abaylap karmap, üç burçtuk kılıp kayra büktöyt. (Camiyla: 21)

“...Annem onu (mektubu) ... eline alıp uçuracak gibi dikkatle tutup

üçgen biçiminde yapıp tekrar katlıyor.”

3. Bu zarf fiil, temel cümleciğin tarzını bildirir:

Meni körgöndö kündöy bolup açılıp

“Oo, eceke” dep betimen ööp kubana uçuraşat (Tamçı: 3)

“Beni gördüğünde güneş olup açılıp “Oo, ablacığım” diyerek yü-

zümden öpüp sevinerek karşılar.”

4. -Ip ekli zarf-fiil tekrarlı olarak da kullanılabilir ve yan cümlecik

eyleminin kuvvetliliğini ya da sürekliliğini bildirir:

Al eköö biz alışıp-küröşüp kubalanaşıp da ketebiz (Camiyla: 14)

“O ve ben yarışıp güreşip kovalaşarak gideriz”

5. -(I)p ekli zarf-fiiller, +LA- isimden fiil yapma ekinden sonra ge-

lip kalıplaşarak zarf yapma eki olarak da kullanılmaktadırlar:

Page 107: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

110

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

Çındap süyösünbü, anda köz-karaşıñ menen, casagan mamileñ menen bildir. (Obon3)

“Gerçekten seviyor musun, o zaman bakışlarınla, yaptığın mua-

meleyle göster.”

6. Bizim, metinlerde tespit edemediğimiz ancak bazı gramer kitap-

larında belirtilen bir durum da -ıp ekli zarf-fiilin, -ıraak karşılaştırma

ekiyle de birleşebileceği ve bu yapının yan cümlecik eyleminin tam ger-

çekleşmediğini ya da onun tarzını bildirdiği hususudur:

Al gülübüröök süylödü

“O hafif /biraz gülerek söyledi”

Alım menin aldıma korkuburaak kirdi

“Alım benim yanıma biraz korkarak girdi” (Kasapoğlu Çengel

2005: 297, 307)

Zarf-fiilin Sentaksı

Tek ya da ikili kullanılan zarf-fiil, temel cümlenin gerçekleşmesine

ilişkin çeşitli zarf tümleci işlevi yapar ve genellikle bağlı olduğu asıl fiil-

den önce gelir. Bu zarf-fiilin kurduğu yan cümlecik, konuşma dilinde ve

şiirde, temel cümlecikten sonra da kullanılabilmektedir:

Üy kuruştu carışa,

Üstün körktöp, sır kılıp (Cunusov 1985: 67)

“Ev kurdular yarışarak,

Üstünü süsleyip sırlayarak”

Zarf-fiilin Yardımcı Kelimelere (Edatlara) Dönüşmesi

-(I)p ekli zarf-fiiller kalıplaşarak zarf, bağlaç, edata dönüşme eği-limine sahiptirler. Bizim tespit edebildiğimiz bazı örnekler şunlardır:

Baştap “Başlayarak”, “itibaren” <başla-p

1946-cıldan baştap Uluttuk kanalda iştedim (Tamçı: 3)

“1946 yılından başlayarak Milli kanalda çalıştım.”

Bolup “olarak”, “sıfatıyla”

…mektepte mugalim bolup işteym (Tamçı: 3)

“…Okulda öğretmen olarak çalışıyorum.”

Dep “diye”,”diyerek”

Page 108: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

111

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

Karaçi, maga mınday sms geliptir, okusañ dep özü körsötöt (Obon:

2)

“Baksana, bana şöyle bir sms gelmiş okusan diye kendisi gösterir”

Karap “göre”,”uygun olarak”

Ar bir kızmatkerdin aylıgı iş tacrıybasına karap kötörülöt (Tamçı:

2)

“Her bir çalışanın aylığı iş tecrübesine göre yükseltilir.”

I.3. –sA/-sO Ekli Zarf-fiil

Türk Dilinde, şart biçimi olarak bilinen –sA/-sO biçimi şart işlevi

dışında, hemen hemen bütün Türk lehçelerinde özellikle de konuşma

dilinde, bazen zarf-fiil olarak gösterilebilecek bir işlevle kullanılmaktadır

(krş. Yüce 1999: 123).

Bu anlamda –sA/-sO biçimi Kırgız Türkçesinde kendisinden sonra

temel cümlenin eyleminin gerçekleştiği zaman yan cümleciği kurar.

Zarf-fiilin Đşlevleri

1. Bu zarf-fiil, temel cümlecikten önce gerçekleşen yan cümlecik-

leri gösteren zarf-fiil cümlecikleri kurar:

Cakşı cagı bir nersege taarınsa, bat ele cazılıp ketet(Obon: 2)

“Đyi tarafı, bir şeye kırılsa hemen neşeleniverir”

2. Bu zarf-fiil, temel cümlecikle aynı zamanda gerçekleşen yan

cümlecikleri gösteren zarf-fiil yan cümlecikleri kurar:

Munabiyanı –Camal ece oynoso men Uzaktın rolun oynogom

(Obon: 3)

Munabiya’yı Camal abla oynarken ben Uzak’ın rolünü oynadım.”

3. Aşağıdaki örneklerde zarf-fiil yan cümleciği, temel cümleciğin

sebebini belirtmektedir:

Albette, birinçiden tolkundandım, anan bir çeti abdan süyündüm, atayın işenip körsötüp catsa (Obon: 2)

“Elbette, birincisi heyecanlandım, sonra öbür taraftan çok sevin-

dim, çünkü hususiyetle güven gösterip duruyor.”

Maga eç kim belek berbese namıstana baştadım (Obon: 3)

“Bana hiç kimse hediye vermediğinden mahcup olmaya başla-

dım”

Page 109: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

112

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

Zarf-fiilin Sentaksı

4. Bu zarf-fiil, girişik cümlelerde genellikle bağlı olduğu temel

cümlecikten önce gelerek zarf tümleci olarak kullanılırken aşağıdaki

cümlede –sa ekli zarf-fiil yan cümleciği, temel cümlecikten sonra gel-

mekte ve onun nesnesi olarak görev yapmaktadır:

Elim tileyt – ömür suusu tınç aksa (Eraliyev: 13)

“Halkım, ömür suyunun huzurlu akmasını diliyor” (bu örnekteki

–sa zarf-fiil değil istek bildiriyor, cümle yapısı değiştirilerek alındığı için

zarfmış gibi gösteriliyor)

Zarf-fiilin Yardımcı Kelimelere (Edatlara) Dönüşmesi

-SA ekli zarf-fiil eki bol- fiiliyle kalıplaşarak bolso ‘ise” anlamında

kalıplaşmıştır ve kendinden hemen önceki unsuru kuvvetlendirerek be-

lirtmektedir:

Çapa bolso, kiçine ele dayardanıp turup, eñ cogorku dengeelde atkarıp koydu (Obon: 2)

Çapa ise sadece biraz hazırlanarak en yukarı seviyede icra etti”

Azır bolso, Kudayga şügür, könüp kaldık (Obon: 2)

“Şimdi ise Allaha şükür, alışıp gittik.”

Aşağıdaki örnekte –sa ekli zarf-fiil kalıplaşarak modal kelimeye

(kiplik) dönüşmüştür:

Buyursa, küzündö al’bom çıgarganı catabız (Obon: 2)

“Đnşallah, sonbaharda albüm çıkarmak niyetindeyiz”

II. Türemiş Zarf-fiil Biçimleri

Bazı araştırmalarda “birleşik zarf-fiiller” olarak da incelenen türe-

miş zarf-fiil biçimleri genellikle sıfat-fiiller, nadiren isim-fiiller ve onların

üzerine gelen hal ve isim çekim ekleriyle yapılır (Koraş 2008).

II.1. -ArdO/-OrdO;-rdA ekli Zarf-fiiller

Zarf-fiilin EkininYapısı

Bu biçimler, –Ar/-Or; -r belirsiz gelecek zaman sıfat-fiil ekiyle

+dA/+dO bulunma hâli ekinin birleşmesinden oluşmuştur.

Page 110: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

113

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

Zarf-fiilin Morphonolojisi

-ArdO/-OrdO;-rdA ekli zarf-fiiller ünlüyle biten fiil tabanlarına –

rda/-rde; -rdö, ünsüzle biten fiil tabanlarına ise –ArdA/-OrdO biçiminde

gelir.

Zarf-fiilin Đşlevleri

Biz, taradığımız metinlerde bu zarf-fiil biçimiyle sıkça karşılaşma-

dık ve bu yapının şu işlevlerini belirleyebildik:

1. Bu zarf-fiil Türkiye Türkçesindeki “ –iken”, “ –DığI zaman” ek-

li zarf-fiil karşılığı olarak kullanılmaktadır.

Al ubakta bir roldu oynoordo körköm keneşke körsötçü (Obon 2 )

“O zaman bir rolü oynarken jüriye göstermiş”

Ar dayım yolgo çıkarda men uşul alkagı cönököy cıgaçtan casalgan süröttün aldına gelip turar… (Camiyla: 13)

“Her zaman yola çıkarken ben bu çerçevesi basit bir tahtadan ya-

pılmış resmin önüne gelip dururdum.”

2. Türkiye Türkçesindeki “ –DığIndA” ekli zarf-fiil karşılığı olarak

kullanılmaktadır:

Andan kaytıp konbaynga kayrılıp

Emi catıp, közü iline başlarda (Eraliev: 18)

“Oradan dönüp biçerdöverciye seslenip

Yeni yatıp, uyuklamaya başladığında.”

II.2.-BAstAn/-BOstOn Ekli Zarf-fiiller

Zarf-fiilin EkininYapısı

Bu ek , -BAs/-BOs olumsuz sıfat-fiil eki ile +tAn/+tOn çıkma hali

ekinin birleşmesinden oluşmuştur.

Zarf-fiilin Morphonolojisi

Tonluyla biten fiillere -b’li; tonsuzla biten fiillere -t’li şekiller ek-

lenir:

al-bastan “almadan”, kel-besten “gelmeden”, kör-böstön “görme-

den”, ket-besten “gitmeden” (Kasapoğlu Çengel 2005: 311).

Page 111: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

114

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

Zarf-fiilin Đşlevleri

-BAstAn/-bOstOn ekli zarf-fiiller, temel cümleciğin, zarf-fiil yan

cümleciği gerçekleşmeden meydana geldiğini bildirirler:

Oynop-külüp talıkpastan işteylik

Cırgal zaman,kündöy suluu doorun da (Alımkul: 10)

“Oynayıp gülüp yorulmadan çalışalım,

Mutlu zaman,güneş gibi güzel çağımda.”

“Emi balam keçikpesten keler” dep

Emçek bergen enem kütöt alıskı. (Eraliev: 17)

“Hemen çocuğum gelir gecikmeden diyerek

Meme veren annem bekler uzaktaki.”

Ar dayım çıgarmaçılıkta toktoboston emgekteneli… (Obon: 2)

“Her zaman üretimde durmadan çalışalım…”

II.3. -GAnI/-GOnU (-GAlI/ -GOlU) ekli Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Yapısı

Bu ek –gAn sıfat-fiil ekine +lı sıfat yapma ekinin gelmesiyle oluş-muştur.

Ekin Morphonolojisi ve Dağılımı ve Türkiye Türkçesindeki Đş-lev Farkı

-GAnI/-GOnU (-GAlI/ -GOlU) ekli zarf-fiiller, tonsuz ünsüzle biten

fiillere -KAnI/-KOnU (-KAlI/ -KOlU) biçiminde, ünlüyle ve tonlu ünsüzle

biten fiillere ise -GAnI/-GOnU (-GAlI/ -GOlU) biçiminde eklenirler.

Yazı dilinde – gAnI, ağızlarda ve konuşma dilini yansıtan eserlerde

-gAlI biçimi kullanılır.

-ganı ekinin Türkiye Türkçesindeki biçimi olan -alı sadece zamanı

gösterirken, -ganı Kırgız Türkçesinde hem zamanı hem de amacı ifade

eder:

Zarf-fiilin Đşlevleri

Bu zarf-fiilin işlevleri şunlardır:

1. Temel cümleciğin amacını gösterir:

Ata-enesinen kabar alganı kelgender bolobu? (Tamçı: 2)

Page 112: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

115

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

“Anne babasında haber almak için gelenler oluyor mu?”

Bıçak satıp alganı bazarga barıp kaldık (Obon: 3)

“Bıçak satın almak için pazara gittik.”

2. Temel cümleciğin, zarf-fiil yan cümleciğinden beri gerçekleşti-ğini ya da gerçekleşmediğini gösterir. (Tursunov: 32)

Zarıldı universitetti bütkönü körö elekmin

“Zarıl’ı üniversiteyi bitireli görmedim”

Al cayloogo ketgeni kele elek

“O yaylaya gideli gelmedi” (AKAT: 455).

II.4. –mAyInçA/-mOyUnÇO ekli zarf-fiiller

Zarf-fiilin Yapısı

Bu zarf fiil –mA olumsuzluk ekine, -yIn zarf-fiil eki ve daha sonra

da sınır ifade eden –çA ekinin birleşmesiyle oluşmuştur, yani -mayınça

eki <-ma + yın + ça biçiminde oluşmuştur

(AKAT: 457)

Zarf-fiilin Đşlevleri

Bu ekin işlevleri şunlardır:

1. Zarf-fiil yan cümleciği, temel cümlecikten önce gerçekleşir ve

bu yapı, Türkiye Türkçesine “–mAyIncA” yapısıyla aktarılabilir:

Aytmayınça kim bilet, açmayınça kim köröt

“Söylemeyince kim bilir, açmayınca kim görür.” (atasözü)

Hadiste aytılgan: “Allanı, anın elçisin canınan artık körmöyünçö adam beyişi bolo albayt” dep (Tamçı: 4)

“Hadiste söylenmiştir: Allahı, onun elçisini canından üstün görme-

yince insan cennetlik olamaz, diye.”

2. Temel cümlecikteki iş ve hareketin gerçekleşmesi bu zarf-fiil

yan cümleciğiyle şarta bağlanır:

Kaysı bir adamdın col karacatı cetip tursa, acılıkka barıp

kelmeyinçe bu parzdan kutulbayt (Tamçı: 4)

“Hangi adamın yol parası yeter de, hacca gidip gelmezse bu farz-

dan kurtulmaz.”

Page 113: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

116

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

II.5. –GANÇA/-GOnçO ekli Zarf-fiil

Zarf-fiilin Yapısı

–GANÇA/-GOnçO ekli zarf-fiil, -GAn sıfat-fiil ekine –çA sınırlama

ekinin gelmesiyle oluşmuştur.

Zarf-fiilin Đşlevleri

-GANÇA/-GOnçO ekli zarf-fiil yan cümleciği, temel cümleciğin

sınırını gösterir:

Bir colu tüz efirge çoguu çıgıp kalıp, efir ayaktagança külgönbüz.(Tamçı: 3)

“Bir defasında canlı yayına beraber çıkıp yayın bitene dek güldük”

Men antip-mıntip arabanı kayırgança karasam Camiyla narı cakta iştep catkan kelinderge cügürüp ketip, alar menen bir nerselerdi tamalaşa aytışıp, kubalaşıp da ketiptir (Camiyla: 20)

“Ben şöyle böyle arabayı çevirene dek baksam Cemile öte tarafta

çalışmakta olan kadınların yanına koşup gidip onlarla bir şeyleri şakalaşa-

rak söyleşiyor, kovalaşıyordu.”

Atam ustakanadan kaytkança Sadık akemdin katına coop cazdım

(Camiyla)

“Babam atölyeden dönünceye dek Sadık ağabeyimin mektubuna

cevap yazdım.”

II.6. –GIÇA/-GUçO ekli Zarf-fiil

Zarf-fiilin Yapısı

Gelecek zaman bildiren –GI/-GU sıfat-fiil eki ile +çA/+çO ekinin

birleşerek oluşturduğu zarf-fiil ekidir.

Ekin Đşlevleri

Kırgız Türkçesinde –gıça/-giçe, -guça/-güçe, -kıça/-kiçe, -kuça/-küçe ekli zarf-fiil, -GAnçA/-GOnçO ekli zarf-fiille aynı işlevi yüklenir

(Kasapoğlu Çengel 2005: 316).

1. Zarf-fiil yan cümleciği, temel cümleciğin sınırını gösterir:

Alar çoñoyguça …saktansam bolobu (Tamçı: 4)

“Onlar büyüyene dek ... korunsam olur mu?”

2. Zarf-fiil yan cümleciği, temel cümlecikle karşılaştırma gösterir:

Page 114: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

117

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

Ayıl başı bolguça, suu başı bol deyt emespi, siz emne başı bolguñuz kelet (Obon: 5)

“Köy başı olacağına su başı ol demezler mi, siz neyin başı olmak

isterdiniz”

II.7. –GANDA/-GOndO ekli Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Yapısı

–GANDA/-GOndO eki, geçmiş zaman bildiren –gAn sıfat-fiil eki

ile +DA bulunma hali ekinin birleşerek oluşturduğu zarf-fiil ekidir.

Zarf-fiilin Đşlevleri

–GANDA/-GOndO ekli zarf-fiil yan cümleciği, temel cümleciğin

zamanını gösterir ve Türkiye Türkçesine “-iken”, “-DığI zaman” yapıla-

rıyla aktarılabilir:

Konserttik zalga kirip turganıbızda kolyaskada cürgön mümkünçülüğü çektelgen kız kelip “Nazgül keldibi!” dep katuu süyüngönünön kıykırıp da ciberdi. (Tamçı: 2)

“Konser salonuna girerken malul arabasındaki özürlü kız gelip

“Nazgül geldi mi!” diye aşırı sevindiğinden bağırıverdi.”

Düynölük klassikanı oynop catkanımda atayın dayardangan biyler bolot (Tamçı: 3)

“Dünya klasiklerini oynarken özel olarak hazırlanmış danslar

olur.”

Irdap catkanda biri-biri-bizdi karap ırdaşıbız kerek bolçu (Obon:

2)

Türkü söylerken birbirimize bakıp söylememiz gerekti.”

Poyemanı okup oturganda al orusçadan kotorulbay ele nakta Kır-gız tilinde caralganday tuyum kalat ((Eraliyev: 4)

“Poemayı okurken o Rusçadan çevrilmeyip sanki saf Kırgız dilin-

de yaratılmış hissi kalıyor.”

Ekööbüz Taşkenttegi teatraldık okuu cayda okup cürgönübüzdö mamilebiz cakın bolup ketti(Obon: 3)

“Đkimiz Taşkentteki tiyatro okulunda okuduğumuzda ilişkimiz

yakınlaştı.”

Bir colu urganda köz aynegim tüşüp ketti. (Tamçı: 2)

Page 115: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

118

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

“Bir defasında vurduğunda gözlüğüm düştü.”

Eñ birinçi sahnada çıkanda kanday sezimder boldu ele (Obon: 2)

Đlk kez sahneye çıktığınızda hangi duygular vardı.”

Maksat meni karaganda, men eldi karap, ce teskerisinçe olup, ab-dan sürdüp külkübüz kelgen (Obon: 2)

“Maksat bana baktığında, ben seyircilere bakmıştım ya da tersine

olup çok mahçup olmuştuk ve gülesimiz gelmişti.”

Azır bolso men cumuş casap catkanda al oturup alsa kıcırım kelip ketet (Tamçı: 3)

Şimdi ise, ben iş yaparken o oturup dursa öfkeleniyorum.”

Men başka işterge tak mamile casaym, birok coldoşuma kelgende erkeley tüşöm (Tamçı: 3)

“Ben başka işlere dakik muamelede bulunuyorum, ancak eşime ge-lince nazlanıyorum.”

Zarf-fiilin Yardımcı Kelimelere (Edatlara) Dönüşmesi

Bu zarf-fiil biçimi kalıplaşarak edat ve kipliğe de dönüşebilir:

Karaganda “göre”

KRnın basma söz kızmatının bildirgenine karaganda... (Obon: 4)

“Kırgızistan Cumhuriyeti’nin basın dairesinin bildirdiğine göre...”

Çının aytkanda, azır ceke konsert berüü kıyın (Tamçı: 3)

Doğrusunu söylemek gerekirse, şimdi solo konser vermek zor.”

II.8. –GAndAN, -GAndIktAN Ekli Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Yapısı

Bu zarf-fiil eki, -GAn sıfat-fiil ekine, (+LIk ismden isim yapma eki

ve ) +TAn ayrılma hâli ekinin gelmesiyle oluşmuştur.

Zarf-fiilin Đşlevleri

Bu yapı, temel cümleciğin sebebini gösteren zarf-fiil yan cümlecik-

leri kurar ve Türkiye Türkçesine“-DığIndAn” (dığı+iyelik eki için) biçi-

miyle aktarılır:

Natal’ya Smirnova kayra-kayra küyöösü cönündö aytıp, andan da interv’yü algıla degeninen 4-kabatka çıktık (Tamçı: 2)

Page 116: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

119

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

Natalya Smirnova tekrar tekrar eşi hakkında konuşup onunla da

söyleşi yapın dediği için 4. kata çıktık.”

Kesibim – pianistka bolgonduktan uşul tarmakta köp konkurstarga katışıp kelgem (Tamçı: 3)

Mesleğim piyanistlik olduğundan bu alanda çok müsabakalara ka-

tılıyorum.”

Repertuarımdagı ırlar bir neçe tilde bolgondukton, menin ugarman – küyörmandarım da ar türdü uluttardan (Tamçı: 3)

“Repertuarımdaki türküler birçok dilden olduğundan, benim din-

leyici hayranlarım da türlü türlü uluslardan.”

Menin içki düynömdü cakşı bilet cana çıkkınçılık kılbastıgıma közü cetkendikten maga toluk kanduu işenet (Tamçı: 3)

“Benim iç dünyamı iyi bilir ve israf kılmayacağıma inandığından

bana tam olarak güveniyor.”

Zarf-fiilin Sentaksı

Aşağıdaki örnekte zarf-fiil yan cümleciğinin anlamı yapının başına

gelen sebebi bağlacıyla kuvvetlendirilmiştir:

Sebebi bala kezimen muzıka düynösündö cürgöndüktön, ır menin caşoomdun bölüp algıs bölügü (Tamçı: 3).

Çünkü çocukluk dönemimden itibaren müzik dünyasında oldu-ğumdan türkü benim yaşamımın ayrılmaz bir parçasıdır.”

II.9. -GANINA Ekli Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Yapısı

Bu zarf-fiil eki, -GAn sıfat-fiil ekine +NA yönelme ekinin gelme-

siyle oluşmuştur.

Bu yapıda sıfat-fiil ekine iyelik ekleri getirilerek zarf-fiil cümleci-

ğinin birinci kılıcısı işaretlenebilir.

Zarf-fiilin Đşlevi

Bu yapı, temel cümleciğin başlama zamanını gösteren zarf-fiil yan

cümlecikleri kurar ve Türkiye Türkçesine“-(y)AlI (-den beri)” biçimiyle

aktarılır:

Natal’ya Smirnova menen Kanat Koyçumanov karılar üyünön tabışıp baş koşkonuna

Page 117: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

120

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

2 cıl boluptur (Tamçı: 2)

“Natalya Smirnova ile Kanat Koyçumanov yaşlılar evinde tanışa-

rak evleneli 2 yıl oldu.”

II.10. –GANDAY Ekli Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Yapısı

-GAn sıfat-fiil ekine +DAy karşılaştırma ekinin gelmesiyle oluşan

bu yapı tarz gösteren zarf-fiil cümlecikleri kurar, bu yapıda sıfat-fiil ekine

iyelik ekleri getirilerek zarf-fiil cümleciğinin birinci kılıcısı işaretlenebi-

lir.

Zarf-fiilin Đşlevleri

Bu yapı, temel cümleciğin nasıl gerçekleştiğini gösteren zarf-fiil

yan cümlecikleri kurar ve Türkiye Türkçesine“-DığI gibi” biçimiyle

aktarılır:

Boluptur, aytkanıñız aytkanday orundalat (Çalkan) (KTTS: 106).

“Tamam, söylediğiniz, söylendiği gibi yerine getirilecek.”

“Üy-bülödö kazan-ayak kagışat” degendey keede aytışa ketip, kay-ra ele caraşıp alabız. (Tamçı: 2)

“Ailede tencere ile fincan kavga edermiş dendiği gibi bazen atışıp

sonra yeniden barışıveririz.”

II.11. –GANGA Ekli Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Yapısı

-GAn sıfat-fiil ekine, +GA yönelme ekinin gelmesiyle oluşmuştur.

Zarf-fiilin Đşlevleri

Bu yapı, amaç bildiren zarf-fiil yan cümlecikleri kurar, bu yapıda

sıfat-fiil ekine iyelik ekleri getirilerek zarf-fiil yan cümleciğinin birinci

kılıcısı işaretlenebilir. Bu yapı, Türkiye Türkçesine “-mAk için” biçimiyle

aktarılır:

Kaliça, Zamir, Murat, Sayra anan men bolup darbız soygongo bı-çak satıp alganı bazarga barıp kaldık (Obon: 3)

“Kaliça, Zamir, Murat ile ben birleşip karpuz kesmek için bıçak

satın almaya pazara girdik.”

Page 118: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

121

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

II.12. –A/-O; -y AlAktA Yapısındaki Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Yapısı

Bu ek, –A/-O; -y AlAk sıfat-fiil ekine –tA bulunma hâli ekini alma-

sıyla oluşur:

Zarf-fiilin Đşlevleri

Bu zarf-fiil, temel cümleciğin, zarf-fiil yan cümleciği gerçekleş-meden oluştuğunu bildirir ve Türkiye Türkçesine“ –mAdAn”, “daha -mAmIşken” biçimiyle aktarılır:

Agalarım soguşka ketip kabar cok, eköö teñ üylönü eleginde ket-ken (Camiyla: 5)

“Ağabeylerim savaşa gitmiş ve haber yoktu, her ikisi de daha ev-lenmemişken gitmişti.”

III. Edat Grubu Yapısındaki Zarf-fiiller

Edat grubu biçimindeki zarf-fiiller, genellikle –gAn, seyrek olarak

da -Ar sıfat-fiil ekine, başka, kiyin, menen, sayın, soñ vb. çekim edatları-

nın gelmesiyle oluşan kelime grupları yapısına sahiptir. Grubun sonunda

bulunan edatın yönetimine göre, partisipli edat nesnesi yalın hâlde ya da

ayrılma hâlinde olur.Bu yapılarda birinci kılıcı belirtilmek istenirse parti-

sip eklerinden sonra iyelik ekleri getirilir.

III.1. –GAn/ -GOn boydon Yapısındaki Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Đşlevleri

–GAn/ -GOn boydon yapısındaki zarf-fiiller, temel cümleciğin,

zarf-fiil yan cümleciğiyle eş zamanlı olarak gerçekleştiğini belirtirler ve

Türkiye Türkçesine “–(y)EREK” yapısıyla aktarılabilirler:

Men alarga boluşayın dep berkilerge koynumdagı bıçaktı çıgara koysom, baykuştar tırpıragan boydon kaçıp cüröştü.(Obon 3)

“Ben onlara yardım edeyim diye diğerlerine koynumdaki bıçağı çı-

karıversem, zavallılar tabanları yağlayarak hızla uzaklaştılar.”

III.2. –GAn/ -GOn sayın Yapısındaki Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Đşlevleri

–GAn/ -GOn sayın yapısındaki zarf-fiiller, temel cümleciğin eyle-

minin, zarf-fiil yan cümlesinin eylemine paralel olarak gerçekleştiğini

belirtirler ve Türkiye Türkçesine “-DIKÇA” yapısıyla aktarılabilirler:

Page 119: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

122

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

Birok ulam kattın ayagına cakındagan sayın öñündögü otu solup, iyilgen kaşı sustaya cıynalat (Camiyla: 22).

“Ancak hep mektubun sonuna yaklaştıkça rengi solup eğilmiş kaşı gevşeyip deriliyor.”

III.3. –GAn/ -GOn soñ Yapısındaki Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Đşlevleri

–GAn/ -GOn soñ yapısındaki zarf-fiiller, temel cümleciğin, zarf-

fiil yan cümleciğinden sonra gerçekleştiğini belirtirler ve Türkiye Türk-

çesine “-DIkdAN sonra” yapısıyla aktarılabilirler:

Aradan beş cıl ötkön soñ bir top toktolosuñ. (Tamçı 3)

“Aradan beş yıl geçtikten sonra uzunca bir müddet durursun.”

Men caykı kanikulga çıkan soñ, oşondo da tınçsızdanıp, kayra Taşkentke erte uçup bardım. (Obon: 2)

“Ben yaz tatiline çıktıktan sonra o zamanda huzursuzlaşıp geri

Taşkent’e vaktinden önce uçup gittim.”

III.3.4. –GAnDAn/ -GOndOn başka Yapısındaki Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Đşlevleri

-GANDAN başka yapısındaki zarf-fiiller, temel cümleciğin, zarf-

fiil yan cümleciğinde ifade edilen durum dışında gerçekleşebileceğini

ifade ederler ve Türkiye Türkçesine “-MASI dışında”, “-MASINDAN

başka” yapılarıyla aktarılabilirler:

Ayal ayızı, nifas kanı kelgenden başka bardık uçurda namaz okuşu mildet (Tamçı: 49)

“Kadının aybaşı, nifas kanı gelmesi dışında namaz kılması zorun-

ludur.”

III.5. -GAndAn/ -GOndOn kiyin Yapısındaki Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Đşlevleri

-GAndAn/ -GOndOn kiyin yapısındaki zarf-fiiller, temel cümleci-

ğin zarf-fiil yan cümleciğinden sonra gerçekleştiğini bildirirler ve Türki-

ye Türkçesine “-DIKTAN sonra” yapısıyla aktarılabilir:

Page 120: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

123

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

Balanı erezege cetkirgenden kiyin uşintip taştap ketişse, ayabay stress boluşat eken (Tamçı: 2)

“Çocuğu ergenliğe ulaştırdıktan sonra terkedilse aşırı stres ya-

parmış.”

III.6. -GAnI/-GOnU menen Yapısındaki Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Đşlevleri

Bu zarf-fiil, temel cümleciğin, zarf-fiil cümleciğindeki eylemin hi-

lafına gerçekleştiğini gösterir ve Türkiye Türkçesine“-MASINA rağmen”,

“-sA dA” yapılarıyla aktarılabilir.

Al üy conunan özünçö tütön bolup sanalıp, mal ookatı, çarbagı bölök bolgonu menen, çınında biz baarıbız bir üy-bülü bolçubuz.(Camiyla 6)

“O ev dışardan ocak sayılıp mal mülkü, avlu duvarları ile ayrı ol-masına rağmen, aslında biz hepimiz bir aile idik.”

III.7. –ArI/-OrU menen Yapısındaki Zarf-fiiller

Zarf-fiilin Đşlevleri

Bu zarf-fiil, temel cümleciğin, zarf-fiil yan cümleciğinün gerçek-

leşmesinden hemen sonra cereyan ettiğini bildirir ve Türkiye Türkçesi-

ne“-(y)IncA”, “…Ar -MAZ” biçiminde aktarılabilir:

Daroo üygö kirerim menen adegende çoñ kese ayrandı cutup ciberip, ekincisin terezenin tübünö alıp barıp, nan tuurap cedim.

(Camiyla: 11)

“Derhal eve girer girmez önce büyük kâsedeki ayranı içiverip

ikincisini pencerenin yanına götürüp ekmek doğrayıp yedim.”

Sonuç

Kırgız Türkçesindeki zarf-fiilleri incelediğimiz bu çalışmada şu

sonuçlara ulaşılmıştır:

1. Zarf-fiiller fiil kök veya gövdelerine zarf-fiil eklerinin gelmesiy-

le oluşurlar ve çatı ekleriyle olumsuzluk eklerinden sonra da gelebilmek-

tedirler.

Page 121: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

124

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

2. Zarf-fiiller, zarf-fiil yan cümleciklerinin yüklemsi unsuru olarak

görev yaparlar ve genellikle kendisinden sonra gelen asıl fiilin anlamını

değiştirirler.

3. Zarf-fiiller, cümlelerde zaman, sebep, amaç, bağlama vb. ilişki-

leri ifade eden zarf tümleci olarak kullanılırlar.

4. Zarf-fiiller, kalıplaşarak, işlevce benzediklerinden zarflara, edat-

lara, bağlaçlara ve kipliklere dönüşme eğilimine sahiptirler.

5. Kırgız Türkçesindeki –A/-O; -Y,-(I)p ve –GAnI ekli zarf-fiillerin

Türkiye Türkçesinde görülmeyen önemli bir özelliği kişi ekleri almak

suretiyle zaman eki olarak kullanabilmeleridir.

6. –(I)p ekli zarf-fiilin asıl işlevi kurduğu zarf-fiil yan cümleciğini

“ve” anlamıyla temel cümleciğe bağlamaktır. Ancak bu zarf-fiil, bağlama

göre, tarz, sebep vb. olarak yorumlanabilecek yan cümlecikler de kurar.

7. Bu çalışmada incelediğimiz basit zarf-fiillerden –A; -y, -(I)p, -sA

zarf-fiil ekleri bazı fonetik ve semantik farklılıklarla Türkiye Türkçesinde

de kullanılmaktadırlar. Türemiş zarf-fiil eklerinden yalnızca –gAnI, -

GAnçA, -mAyInçA ekleri bazı fonetik değişikliklerle sırasıyla –(y)AlI, -

(y)InçA, -mAyIncA biçimiyle Türkiye Türkçesinde de kullanılmaktadırlar.

8. Kırgız Türkçesindeki –GAnI ekinin Türkiye Türkçesindeki kar-

şılığı olan –(y)AlI biçimi Türkiye Türkçesinde sadece zaman anlamıyla

kullanılmakta, ekin Kırgızcada kullanılan amaç anlamı ise Türkiye Türk-

çesinde kaybolmuştur.

9. – GAnçA ekinin Türkiye Türkçesindeki karşılığı olan -(y)InçA

biçimi Türkiye Türkçesinde sadece zamanca öncelik anlamıyla kullanıl-

makta, ekin sınırlama anlamı ise Türkiye Türkçesinde kaybolmuştur.

10. Edat grubu yapısındaki zarf-fiillerin hiç birisi Türkiye Türkçe-

sinde kullanılmamaktadır. Ancak bu yapıların kuruluşunda yer alan –GAn

sıfat-fiil ekinin yerini Türkiye Türkçesinde –DIK sıfat-fiil ekine bıraktığı yapılar, benzer işlevlerle Türkiye Türkçesinde de kullanılmaktadır.

KAYNAKÇA

ABDUVALĐYEV, Đ. (2008), Kırgız Tilinin Morfologiyası, Bişkek.

AKUNOVA, A. vd. (2009), Azırkı Kırgız Tili, Morfologiya, Bişkek.

BANGUOĞLU, T. (2000), Türkiye Türkçesinin Grameri, TDK, Ankara,

BĐLGEGĐL, M. K. (1982), Türkiye Türkçesi Dilbilgisi, Dergâh Yay., Đstanbul,

BUSSMANN, H. (1998), Routledge Dictionary of Language and Linguistics, London and New York, Routledge.

Page 122: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

125

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Kırgız Türkçesinde Zarf-fiiller ve ...

CAPANOV, A. A. (2010), Til Entsiklopediyası, Turar, Bişkek.

DIYKANOV, K.; Kudaybergenov, S. (1957), Kırgız Tilinin Morfologiyası, Frunze.

DIYKANOV, K.-Kudaybergenov, S. (1987), Grammatika Kirgizskogo Literaturnogo Yazıka, Frunze: (GKY),

GÜRSOY-NASKALĐ, E. (1997), Türk Dünyası Gramer Terimleri Kılavuzu, TDK, Ankara,

KASAPOĞLU ÇENGEL, H. (2005), Kırgız Türkiye Türkçesi Grameri, Akçağ, Ankara:

KOÇ, N. (1992), Açıklamalı Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü, Đnkılap Kitabevi, Đs-

tanbul.

KORAŞ, H. (2008) Türk Lehçelerinde Hâl Ekleri ve Đsim Çekim Ekleri ile Teş-kil Edilen (Geçici) Zarf-fiil Şekilleri ve Türkiye Türkçesinde Karşılıkları,

VI. Uluslararası Türk Dili Kurultayı, 20-25 Ekim 2008 Ankara, Türk Dil

Kurumu (Yayımlanmamış bildiri),

KORKMAZ, Z. (1992), Gramer Terimleri Sözlüğü, TDK, Ankara.

KUDAYBERGENOV, S. (edit.) (1980), Kırgız Adabiy Tilinin Grammatikası, 1.

Bölüm Fonetika cana Morfologiya, Đlim, Frunze.

OMOROV, A.; Osmonova, N. (2004), Lingvistikalık Terminderdin Sözdük-sprovoçnigi, Bişkek-Calal-abat,

ORUZBAYEVA, B. Ö. vd. (edit.) (2009), Azırkı Kırgız Adabiy Tili, Avrasya

Press. Bişkek.

ORUZBAYEVA, B. Ö.; Zakirova, V. (1981), Grammatikalık Terminderdin Kırgızça-Orusça Sözdügü, Mektep, Frunze.

ORUZBAYEVA, B. Ö. (1972), Lingvistikalık Terminderdin Orusça-Kırgızça Sözdügü, Đlim, Frunze.

ÖZKAN, M; Sevinçli,V. (2008), Türkiye Türkçesi Söz Dizimi, 3F, Đstanbul.

ÖZTÜRK, J. (2002), Memduh Şevket Esendal’ın Đlk Sekiz Hikaye Kitabında Yer Alan Hikâyelerdeki Zarf-fiiller ve Zarf-fiil Grupları, (Çukurova Üniversi-

tesi sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi.), Adana.

SADIKOV, T.; Sagınbayeva, B. (2010), Kırgız-Türk Salıştırma Grammatikasının Negizderi, Bişkek.

SARTBAYEV, K. K. (edit.) (1958), Azırkı Kırgız Tili, Frunze: Kırgız Mambas.

SEREBRENNĐKOV, B; Gadjiyeva, N. (1979), Sravniyel’no-Đstoriçeskaya Grammatika Tyurkskih Yazıkov, Maarif, Baku.

TENĐŞEV, E. R. (edit.) (1988). Sravnitel’no-Đstoriçeskaya Grammatika Tyurkskih Yazıkov Morfologiya. Nauka, Moskva.

TURSUNOV, A. (1960). Azırkı Kırgız Tilindegi Çakçıldar. Frunze: Kırgız

Mamlakettik Okuu-Pedagogika Basması.

ÜSÖNALĐYEV, S.; Đmanaliyev, S. (2010). Kırgız Tilinin Sprovoçnigi, Turar,

Bişkek.

Page 123: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

126

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Mevlüt GÜLTEKĐN

VARDAR B. (yönetiminde) (1980). Dilbilim ve Dilbilgisi Terimleri Sözlüğü.

TDK, Ankara.

YÜCE, N. (1999), Gerundien im Türkischen, Simurg, Đstanbul.

Kırgız Türkçesi Örneklerin Alındığı Kaynaklar:

ALIMKUL, Ü. (1973). Tandalgan Çıgarmalarının Bir Tomduk Cıynagı. Frunze:

Kırgızstan Basması.

AYTMATOV, Ç. (2008). Camiyla. Bişkek: Turar.

AYTMATOV, Ç. (2007). Birinçi Mugalım. Bişkek.

CUNUSOV, K. (1985). Menin Doorum.Frunze: Kırgızstan.

ERALĐYEV, S. (1981). Tandalgan Çıgarmaları. Frunze: Kırgızstan.

Kırgız Tilinin Tüşündürme Sözdügü (1969).Frunze.

Obon Gazetesi, sayı: 163. 19 -26. Nisan, 2011.

Tamçı Gazetesi, sayı: 15 (246). 2011.

Page 124: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

TÜRK EDEBĐYATI’NDA UNUTULMUŞ BĐR ĐSĐM: HĐKMET ŞEVKĐ VE AŞK MAHKÛMU ROMANI

Dr. Mehmet GÜNEŞ∗

ÖZ: Hikmet Şevki, Türk edebiyatında 1920-1930 yılları arasında

farklı gazete ve dergilerde hikâye, çeviri hikâye, tiyatro eleştirileri,

muhtelif konularda yazılar yayınlamıştır. Yazarın Aşk Mahkûmu ve Hayat Pınarı adlı eserleri ise ölümünden sonra kitap olarak yayımlanmıştır. Bu

yazıda Aşk Mahkûmu romanı teknik ve ele alınan meseleler açısından

değerlendirilmiş; daha önce Hikmet Şevki’ye ilişkin yayınlanan herhangi

bir biyografik bilgiye rastlanmadığı için yazının ek bölümünde onun diğer

türlerdeki eserlerinden bazılarının künyesi de belirtilmiştir. Hatıra defteri

ve mektup tarzını bu romanda anlatım tekniği olarak kullanan yazar,

kadın duyarlılığını daha çarpıcı biçimde yansıtmak için, onun kişisel

duygularını kadın anlatıcıya ifade ettirerek esere daha lirik bir sıcaklık,

samimi bir eda katmıştır.

Anahtar Kelimeler: Hikmet Şevki, roman, anlatım tekniği, hatıra

defteri, mektup, kadın

An Unforgotten Name in Turkish Literature: Hikmet Şevki and The Novel of Aşk Mahkumu

ABSTRACT: Hikmet Şevki, published stories, translation stories,

articles on theater, individual articles in various issues in different

newspapers and magazines between the years of 1920-1930. His works,

Aşk Mahkûmu (Prisoner of Love) and Hayat Pınarı (Fountain of Life)

were published after his death. Since we have not obtained previously any

biographical data about his life, we have added some basic facts about his

other works in the introduction part of our study.. This article basically

aims to discuss the novel, “Aşk Mahkumu” in terms of being as a love

letter and a diary written to a prisoner of the novel by a woman. Hikmet

Şevki, as male novelist, prefers notebooks and letters regarding narrative

techiques. He aims to reflect the sensitivity of a woman using a female

narrator in an attempt to give a warmer, friendlier and lyrical

athmosphere.

Marmara Üni. Fen-Ed. Fak. TDE Bö. [email protected]

Page 125: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

128

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Mehmet GÜNEŞ

Key Words: Hikmet Şevki, novel, narrative techique, diary, letter,

women.

Giriş

Türk Edebiyatında Hikmet Şevki

Hikmet Şevki Cumhuriyet’in ilk yıllarında Hâkimiyet-i Milliye, Servet-i Fünun, Fikirler, Gençlik, Đctihad, Türk Yurdu, Hayat, Yeni Kitap,

1 Resimli Kitap, Gürbüz Türk Çocuğu2

vb. gazete ve dergilerde

hikâyeler ve eleştiriler yazan, çeviriler yapan yazarlardandır. Hukukçu

olarak da bilinen Hikmet Şevki, uzun süredir hasta olmasına rağmen

Hâkimiyet-i Milliye gazetesi Tahrir Müdür Muavini olarak çalışmaya

devam ederken 28 Nisan 1930’da ailevî/ahlakî nedenlerle öldürülür.3

Hikmet Şevki’nin 1920-1930 yılları arasında farklı gazete ve dergilerde

telif hikâyeleri ve Batı edebiyatından çeviri hikâyeleri yayınlanır.

Tiyatroya ve çocuk eğitimine ilişkin yazıları da olan Hikmet Şevki,

muhtelif konularda da yazar. Onun çocuklara yönelik yazdığı Hayat Pınarı4 adlı uzun hikâyesiyle anlatım tekniği olarak hatıra ve mektup

tarzıyla yazdığı Aşk Mahkûmu (1938) romanı ölümünden sonra

yayımlanır.

Bu yazıda Aşk Mektubu romanı sırasıyla “Edebî Eserlerde Anlatım

Tekniği Olarak Hatıra ve Mektup Tarzı”, “Aşk Mahkûmu Romanında

Anlatım Tekniği”, “Aşk, Izdırap ve Đhanet Çıkmazında Bir Kadın: Đncila”

ve “Yozlaşmış Kişilikler, Parçalanmış Hayatlar” alt başlıklarında teknik

ve ele alınan meseleler açısından değerlendirilmiştir.

1. Edebî Eserlerde Anlatım Tekniği Olarak Hatıra ve Mektup Tarzı

1 Hikmet Şevki’nin Yeni Kitap dergisindeki yazıları için bkz. Seval Şahin

(2010): “Yeni Kitap Dergisi Üzerine”, Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi, S. 28, Güz 2010, s. 325-339.

2 Hikmet Şevki’nin Gürbüz Türk Çocuğu dergisindeki yazıları için bk. Sınar

Çılgın 2004: 98-119). 3 Ölüm haberi için bir gün sonra (29 Nisan 1930’da) Hâkimiyet-i Milliye gazetesi

“Hikmet Şevki Öldü”, Cumhuriyet gazetesi de “Çok Feci Bir Ölüm” başlıklı manşet

atar. Hikmet Şevki, Ankara’da Tabakhane civarında bir evde öldürülmüştür. Eşinin,

Hikmet Şevki’yle birlikte olduğunu haber alan Şoför Cemal, onlara sekiz el ateş eder,

kurşunlardan birçoğu Hikmet Şevki’ye isabet eder. Öfkesini dizginleyemeyen Şoför

Cemal, kurşun atmakla yetinmez yaralı hâlde iken de onları bıçaklar. Ayrıntılı bilgi

için bkz. Hâkimiyet-i Milliye, S. 3160, 29 Nisan 1930, s. 1; Cumhuriyet, S. 2148, 29

Nisan 1930, s. 1-3.

4 Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından yayımlanan bu eserin basım tarihi

belirtilmemiştir. Ancak Kitabın kapağındaki “yazan: Hikmet Şevki (rahmetli)”

ifadesi, eserin onun ölümünden/1930’dan sonra basıldığını göstermektedir.

Page 126: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

129

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Hikmet Şevki ve Aşk Mahkumu Romanı...

Hatıra Defterleri ve günlükler kişisel duyguların en samimî ve

açıktan ifade edildiği, en mahrem duyguların aktarıldığı metinlerdir.

Mektuplar da bu iki türle benzerlik göstermekle birlikte bir paylaşıcıya,

alıcıya ya da muhataba yazılmaları yönüyle bu iki türden ayrılırlar. Hülya

Argunşah’ın da belirttiği üzere birbirine çok yakın olan hatıra defterleri,

günlükler ve mektupların en birleştirici özellikleri ise “yayımlanmak üzere yazılmamış olmalarıdır.” (Argunşah 2006: 225). Kişisel

ızdıraplarını, mahrem duygu ve sorunlarını başkalarıyla paylaş(a)mayan

kişiler, acılarını ve sırlarını kâğıda dökerek rahatlamaya çalışırlar. Şaban

Sağlık’ın da belirttiği gibi haberleşme aracı olarak “mahremiyet” ve

“samimiyet” gibi durumları içeren mektubun yazıcısıyla

alıcısı/okuyucusu arasında belirli bir “sırdaşlık” olduğu için, bu iletişim

ortamında ister istemez belirli bir “mahremiyet alanı” oluşur. Hem

mektubu yazanlar hem de okuyanlar bu mahremiyet alanı içinde

kendilerini özgür hissettikleri için mektuplar anlatım tekniği/tarzı

bakımından “rahat, korkusuz, içten ve samimi söyleyiş”e sahiptirler

(Sağlık 2006: 233). Hatıra Defteri yazıcıları da “ne” ve “nasıl” söyleme

hususunda olabildiğince özgürdür. Özellikle hiçbir muhatap

hedeflemeyen hatıra defteri ya da günlükler yazıcısına en gizli sırlarını ve

mahrem duygularını rahatça aktarma imkânı sunar. Kendisini rahatsız

eden durum ve duyguları kâğıtla paylaşan hatıra defteri yazıcısı ve

dostuyla paylaşan mektup yazıcısı kısa süreli de olsa psikolojik rahatlık

hisseder. Âlim Kahraman’ın da belirttiği üzere mektup yazarken “belirli bir muhatapla paylaşma amacı, somut bir olgu olarak yazara eşlik etmektedir.” Hatıra ve günlükte de ilk bakışta aynı durum söz konusu gibi

görünse de bu iki türde yazara “hedeflenmiş, belirli bir muhatapla paylaşma” olgusu eşlik etmez (Kahraman 2006: 127).

Mektup ya da hatıra defterlerinin anlatım tekniği olarak

kullanıldığı romanlarda “ben anlatıcı” yer alır. “Ben anlatıcı” roman türü

için gerekli olan “lirik sıcaklık”ı sağlamak hususunda “anlatı dünyasının içindedir ve bu durum onun için adeta bir kaderdir”. “Ben anlatıcı”nın

kullanıldığı eserlerde aktarım ve yansıtma “ben-anlatım” biçimiyle

sunulduğu için böyle bir bakış açısıyla (“tekil bakış açısı”) okuyucuya

yansıyan değerler “o anlatım”a kıyasla daha “doğal” ve “sıcak” bir

renk/hava taşır. Bu özellik, okuyucuyu etkilemek ve onu romanın

dünyasına çekmek için bir avantajdır. Anlatıcının olayların içinde

bulunması, romanın diğer figürlerine yakın olması, “ben anlatıcı”yı daha

“insanî” ve “inandırıcı” kılar (Tekin 2001: 41, 55). Anlatım tekniği olarak mektup ve hatıra tarzıyla yazılan eserlerin yazarları “ben

anlatıcı”nın sağladığı bu imkânlardan yararlanırlar.

Türk edebiyatında anlatım tekniği olarak mektuplardan oluşan

romanlar çoğunlukla kadın sorununu işler. Bu romanlardan büyük

Page 127: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

130

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Mehmet GÜNEŞ

çoğunluğu da kadın yazarlar tarafından yazılmıştır. Türk edebiyatında bir

anlatım tekniği olarak mektubu geniş bir çerçevede ilk kez Ahmet Midhat

Efendi’nin Felsefe-i Zenan’da (1870) kullanıp kadın ve kadının

eğitimiyle ilgili görüşlerini dile getirdiğini belirten Emel Kefeli, daha

sonraki yıllarda kadın yazarlar tarafından daha sık kullanılan ve onların

elinde gelişen “mektup-roman”ın “özel bir duyarlılık” taşıdığını; 1. tekil

şahsın anlatmasına fırsat verip ben anlatımı çeşitlendirip mektup yazan

bir ya da birden çok kişinin anlatıcı rolünü üstlendiğini ifade eder (Kefeli

2002: 46).

2. Aşk Mahkûmu Romanında Anlatım Tekniği

Kadın meselesini ele alışı ve işleyişi bakımından “mektup roman”larla benzerlik gösteren Aşk Mahkûmu romanı, sadece Đncila’dan

Đclal’e yazılmış/tek bir kişiye ait mektuplardan oluşması yönüyle

Levâyih-i Hayat5, Handan, Bir Kadın Düşmanı vd. romanlardan ayrılır.

Hikmet Şevki birçok hikâyesinde olduğu gibi Aşk Mahkûmu romanında

da kadının kişisel ızdıraplarını işler. Kadın ve aşk temasını işlediği “Uyanan Köy”, “Dinmeyen Volkan” hikâyelerinde teknik arayışlara

giden/çerçeve hikâye tekniğini kullanan yazar, bu romanda da farklı bir

anlatım tekniği dener. Epigraf olarak “Yolda Bulunmuş Mektuptan”

ifadesi yazılı olan “Dinmeyen Pınar” hikâyesinde de kadın sorununu,

parçalanmış hayatları işler.6 Üç bölümden oluşan Aşk Mahkûmu

romanının birinci ve üçüncü bölümleri Đncila adlı genç kızın hatıra

defterinden, ikinci bölümü ise mektuplarından oluşur. Đncila, Đclal’in

kendisine yazdığı mektuplardan söz etse de roman içerisinde Đclal’e ya da

başkasına ait müstakil mektuba yer verilmemiş olup Đncila, mektupları

arasına arkadaşıyla da paylaşmak istediği -başkalarına ait- mektup

parçalarını yerleştirir. Böylece mektuplardan oluşan ikinci bölüm de

aktarım ya da anlatım tekniği bakımından diğer iki bölümden çok fazla

farklılık göstermez. Sadece bu bölümlerde diyaloglar hatıra defterinden

oluşan (I. ve III.) bölümlere oranla daha azdır. Bu özellikleri dolayısıyla

Aşk Mahkûmu romanı Türk edebiyatındaki “mektup roman”lardan

farklıdır.

5 Bu romanla ilgili ayrıntılı bilgi için bk. (Kefeli 2005: 191-204).

6 Hikmet Şevki “Dört Çınarlar”, “Kavalın Đlhamı” ve “Herkesin Kadını”

hikâyelerinde sevdiğine kavuşamayan âşıkların ızdıraplarını; “Kalp Hırsızı”

hikâyesinde de aşk-ihanet temalarını işler. Yazarın farklı konu/meseleleri

işlediği hikâyeleri de vardır. Örneğin “Nahiye Müdürü” hikâyesinde ahlakî

ve bürokratik yozlaşmayı konu alır. Bu hikâyede de parçalanmış hayatlar

vardır. Bu hikâyeler teknik olarak oldukça basit, edebî nitelik bakımından da

çok zayıftır.

Page 128: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

131

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Hikmet Şevki ve Aşk Mahkumu Romanı...

“Kişiler arasında kurulan iletişim, bir sır alışverişi” olan

mektuplarda, şikâyet, eleştiri, kızgınlık ifadeleriyle birlikte memnuniyet,

ümit, beğenme hâlleri dile getirilir (Alver 2006: 73). Bununla birlikte

hatıra defteri ya da mektup romanlarda çoğunlukla ferdî ızdıraplar işlenir,

hatıra defteri ya da mektup sahipleri de çoğunlukla duygusal kişilerdir.

Aşk Mahkûmu romanının başkişisi Đncila “Hatıra defterleri, ancak dertli günlerin bir yoldaşı. Đnsan, zevkli ve eğlenceli zamanlarında, defterine küçük bir satır bile yazmağa üşeniyor. Bu da insanların ıstıraba, eleme zevkten fazla bir kıymet verdiklerini göstermez mi? Fakat ben böyle yapmayacağım. Defterime Celâl’le birlikte gittiğimiz davetin en küçük teferruatını bile kaydetmeğe çalışacağım.” (Hikmet Şevki 1938: 14)

şeklindeki ifadesiyle tanık olduğu birçok ayrıntıyı aktardığına dikkat

çeker. Hikmet Şevki, roman kişisi Đncila’ya hayattaki kötülüklerle birlikte

güzellikleri de hatıra defterine yazdırarak hadiselerin gerçekliği intibaını

güçlendirmeye çalışır. O, tabii bir dil ve ifade tarzıyla lirizmi

kuvvetlendirmek için anlatım tekniği olarak hatıra defteriyle birlikte

mektuplardan yararlanır.

Đncila’nın hatıra defterlerinde anlatım, olabildiğince tabii bir akış içinde ilerler. Hikmet Şevki, Aşk Mahkûmu romanının aslî kişisi/hatıra

defteri yazıcısı Đncila’ya geriye dönüş yöntemini izleterek Đncila’nın

hâlihazırdaki ruh hâlinin nedenlerinin anlaşılmasını sağlar. Babasının

aniden sürgüne gönderilmesi dolayısıyla Đncila ve annesi zor günler

yaşarlar. Kısa süre sonra annesi ölür, Đncila halasıyla birlikte yoksul bir

hayat sürmeye devam eder. Neşeli olarak hatırladığı çocukluk hayatından

sonra kederli geçen bir “genç kızlık” dönemi yaşadığını söyleyen Đncila,

Fatih’teki küçücük evlerinde geçen yaşayışına ilişkin anılarını şöyle

aktarır:

“Çarpık bir sokağın ortasındaki tahta boyalı evlerin arasında bile, iki katlı, filizi boyalı evimizin başka bir güzelliği vardı. Beş odadan ibaret olan bu küçük yuvacık, benim için bir neşe köşesi olmuştu. Zavallı babam her akşam işten dönerken, bana küçük oyuncaklar, anneme hediyeler getirmeği unutmazdı. Babamın daima gülen sakin simasını hatırlıyorum. Esmer yüzünün üzerindeki beyaz saçlar, kır bıyıklar, vaktinden evvel ihtiyarlamış olan bu adamı güzel gösteriyordu. Belki de ben onu güzel görmek istiyordum. Fakat şurası muhakkaktır ki, onun gayet güzel gözleri vardı. Onun güzelliği sönmeyen, ihtiyarlamayan azalmayan bir çift iri siyah gözleri, esmer simasına başka bir güzellik veriyordu.”

(Hikmet Şevki 1938: 4).

Yazıcısına kişisel ızdıraplarını aktarma, mahremiyetini paylaşma

imkânı sunan hatıra defteri, Đncila’ya da en gizli duygularını ifade ettirir,

bilinçaltını dışa vurdurur.

Page 129: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

132

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Mehmet GÜNEŞ

Đncila mektuplarında yer yer ikincil şahısların ya da figüratif

kişilerin hayatlarına ilişkin hikâyecikler de aktarır. Örneğin Vecihe ve

annesinin, Hakkı Bey ve çocuklarının, Samsun Alaçam’daki genç bir

kızla sevgilisinin, Raika Hanımın dramlarını hikâyecikler hâlinde aktarır.

Bu kişilerin hayatları/yuvaları da Đncila’nın hayatı gibi parçalanmıştır.

Hikmet Şevki Aşk Mahkûmu romanını durağanlıktan uzaklaştırmak

için özellikle hatıra defterlerinden oluşan (I. ve III.) bölümlerde

diyaloglara geniş yer verir. Böylece hem anlatıma doğallık katılır hem de

eser durağanlıktan ve tekdüzelikten kurtarılmaya çalışılır. Diyaloglar

hatıra defterlerinde mektuplara oranla geniş yer tutar. Diyaloglar bakış açısını renklendirmesi/çeşitlendirmesi bakımından önemlidir. Uzun süren

ve sık sık geçen diyaloglar metnin hatıra defteri olduğunu unutturur.

Đncila hatıra defterlerinde en çok teyzesinin oğlu/biricik aşkı Celal’le

arasında geçen diyaloglara yer verir:

“-Ben şimdi, bir Belçika fabrikası ile mukavele imzaladım. Onların buradaki şubelerinde çalışacağım. Đyi para veriyorlar. Gül gibi geçiniriz… Benim senden başka kimim var?..

-Celal karnın aç mı?..

-Dünyanın öbür ucundan gelen adama böyle şey sorulur mu? Elbet aç.

- Dur ben sofrayı hazırlayayım. Hem bak elimle pişirdiğim muhallebi var.

-Maşallah sen artık ev hanımı olmuşsun… Ben seni hâlâ kolu kırılan bebeğin arksından ağlayan masum bir yavru zannediyordum.

-Çocukluğumuza ait meseleleri açmağa çalışma… eski hınçlarımı tazeletirsin. Beni ne kadar üzer, ne kadar çok ağlatırdın…

-Ağlamadan, kavga etmeden çocukluk da tatsız, tuzsuz bir şey olur.” (Hikmet Şevki 1938: 11-12).

Bu konuşmalar Đncila ile Celal arasındaki duygusal yakınlığın,

çocukluk yıllarına dayandığını ve aralarında hem kardeş hem de sevgili

ilişkisini andıran bir yakınlığın olduğunu göstermesi ve daha sonra

Đncila’nın hayat karşısında karamsar bir tavır almasına neden olan

Celal’in ona umut vermesi bakımlarından dikkate değerdir. Yine Đncila

ile Celal Nazmi arasındaki diyaloglarda Celal’e ait konuşmalar, Paris’te

eğitim gören bir Türk erkeğinin hayata ve kadına bakışını göstermesi

bakımından dikkate değerdir:

Page 130: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

133

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Hikmet Şevki ve Aşk Mahkumu Romanı...

“-Bu memlekette terzi yok ki… Eğer Paris’te bunun yarısını sarfetmiş olsaydık, dünyanın en mükemmel elbisesini almış olurduk… medeniyet başka vesselam. Haydi Đncila… çabuk vakit geçiyor… ben buradaki insanlar gibi tayin edilen saatten sonra gidemem. Zamanında davette bulunmalıyım.

-Dur şu kopçeyi iliştireyim. On dakikaya kadar her işim biter.

-Kadınla yola çıkmak, sabra idman etmektir. Đnsan bir sene üst üste kadınla gezmeğe giderse, heyecanından mühim bir kısmını kaybeder… Öyle değil mi? Beklersin, bağırırsın, hatta benim

bugün yaptığım gibi biraz da çıkışırsın. Fakat onlar gene aldırış etmez… artık sende ne bağıracak ses, ne de çıkışacak kudret kalır… yalnız bir kuzu gibi saatlerce ses çıkarmadan beklemenin usulünü öğrenmiş olursun…

- Ne kadar çok söylüyorsun… işte oldu… sen zaten gevezelik yapmak için fırsat arıyorsun…” (Hikmet Şevki 1938: 14).

Bu diyaloglarda geçen küçük münakaşalar, o sıralar duygusal

yakınlaşmanın başladığı Celal Nazmi ile Đncila ilişkisinde gelecekte

karşılaşılacak sorunların belirtirleridir.

Đncila mektuplarında tanıştığı kişilere ilişkin ilk izlenimlerini

aktarırken onların fizikî görünümlerini de tasvir etmekle birlikte

çoğunlukla ruh hâllerine ya da kişiliklerine ilişkin tahminlerinden söz

eder. Đlk izlenimlerini aktarırken olumlu yönlerle birlikte olumsuzlukları

da belirtir. Örneğin Vasfi Ziya’ya ve arkadaşı Đbrahim Galip’e ilişkin

izlenimlerini aktaran ifadeler Đncila’nın ayrıntıları tespiti ve onları

defterine not etmesi açısından ilginçtir:

“Göbekli vücudunu zorla sürükleyen sık sık kahkahalarla salonu çınlatan Vasfi Ziya ne kadar saf ise, esmer yüzünün üzerinde güldükçe keskin bir leke şeklinde sıralanan beyaz dişli Galip de o kadar kurnaz. Gözlerinden her an birini kandırmak arzusu beliriyor.” (Hikmet Şevki 1938: 17).

Yine onun daha sonra biricik dostu ve dert ortağı olan Đclal’e

ilişkin

“Đclâl, tanıdıklarımızın içerisinde en çok sevdiğim. Zaten ilk gördüğüm zaman sevdim, samimi sevgiler bir kalpten diğer kalbe, tül perdeler arasından sızan güneşin izlerinden daha çabuk giriyor…”

(Hikmet Şevki 1938: 21) şeklindeki ilk izlenimleri ve bakışı da dikkate

değerdir.

Page 131: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

134

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Mehmet GÜNEŞ

3. Aşk, Izdırap ve Đhanet Çıkmazında Bir Kadın: Đncila

Aşk-ızdırap ve ihanet çıkmazındaki7 Đncila da çoğu kadın gibi karşı

cinse olan aşırı nefret ve sevgisini hemcinsiyle paylaşır; yazdığı hatıra

defteri ve mektuplarda hatalarını da itiraf eder. Đncila bazı yönleriyle

Emma (Madam Bovary) ve Bihter’i (Aşk-ı Memnu) andırır. O da Emma

ve Bihter gibi kişisel ihtirasları ve duyguları karşısında yenik düşüp

mutlu yuvasını ve aile saadetini kaybeder. Hikmet Şevki’nin bu romanda

hatıra ve mektup tekniğini tercih etmesi de roman kişisine, gizli/mahrem

duygularını sırdaşıyla paylaştırmak ve kişisel itirafta bulundurmak

amacıyladır.

Celal Nazmi’ye karşı hissettiği duyguları “Çocukluğumdan beri beklediğim saadeti her hâlde Celâl’in siyah gözleri arasında bulacaktım… Bana hayatın ilk zevkini, ilk neşesini o verdi… ben aşkın hakimiyetini ancak onun kolları arasında tanıdım… Kalbime zevkle beraber ilk ateşi o aşıladı…” (Hikmet Şevki 1938: 33) şeklinde not eden

Đncila, onun da kendisine karşı duygusal ilgisi olduğunu fark edince

umutlanır:

“Her genç kız, kalbindeki aşkın kendisine saadet çelenkleri ile süslü bir saadet getirmesini arzu eder. Đlk aşkım bana bu izdivacı getirdi. Herhalde Celâl, bu kalb rabıtasını bir izdivaç bağı ile sağlamlaştıracak, ben de ölünceye kadar hayatın zevk ve neşesini onun parlak gözlerinin arasında arayacağım.” (Hikmet

Şevki 1938: 34).

Celal’i oldukça saf ve temiz duygularla seven Đncila, onun da

kendisini aynı samimiyetle sevdiğini sanır. Ancak Đncila’nın evlilik ve

mutlu yuva hayallerine karşın Celal onunla gönül eğlendirir. O evliliği asla düşünmez, “imkânsız” olarak görür. Đncila ona kendisinin hamile

olduğunu söyleyince gerçek yüzüyle karşılaşıp sarsılır; acı ve

ızdıraplarını da kimseyle paylaşamaz. Arkadaşı Vecihe’den, Rasim’in

kendisini “çıldırasıya” sevdiğini öğrenince, onunla evlenmek ister. Ancak

Celal’den evlilik dışı ilişkiyle hamile kaldığının öğrenilmesi durumunda

Vecihe’nin ve etrafındaki diğer kişilerin “Yazık. Bir saatlik zevkle kendisini kurban etti… Ahlaksızlık ruhunda var.” (Hikmet Şevki 1938:

42) diyerek kendisine olumsuz bakış yöneltmelerinden korkar; biryandan

da aşkına ihanet ettiğine hükmeder. Celal’in Handan’ı sevdiğini

öğrenince ise ondan intikam almakta kararlılığını sürdürür. “Sır insanları tehdit için kullanılabilecek en mühim kuvvettir” (Hikmet Şevki 1938: 47)

7 Aşk-ı Memnu ve Madam Bovary romanlarında kadınların neden oldukları aile faciası

hakkında ayrıntılı değerlendirme için bk. (Maden 2008: 79-97).

Page 132: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

135

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Hikmet Şevki ve Aşk Mahkumu Romanı...

diye düşünse de acılarını hafifletmek için sırlarını en güvendiği arkadaşı/dostu Đclal’le paylaşmak zorunda kalır.

Đncila, Celal’i bir yandan ölesiye severken bir yandan da ondan

intikam almak ister. Bu nedenle kendisiyle barışık yaşayamaz, huzurlu

olamaz. Celal’in, çalıştığı şirket tarafından Samsun’a gönderilmesi

üzerine yalnız kaldığı için üzüldüğü gibi, yakınında olup ondan intikam

alamadığı için de öfkelenir. Kısa süre sonra işi gereği Samsun’a taşınacak

olan Rasim’in, kendisine evlilik teklif etmesini de doğmak üzere olan

çocuğunu düşünmekten çok Celal’e yakın olmak için kabul eder. Her ne

kadar Rasim’le evlense de onun gönlü, nefret ve sevgi duygularının her

ikisini de yoğunlaştırdığı Celal’dedir. Bu gerçeği hatıra defterinde kendi

kendisine itiraf eder:

“Yarın vapurumuz hareket ediyor, seviniyorum. Celâl’i görebilmek imkânını düşündükçe sevincimden çıldıracak gibi oluyorum. Zavallı Rasim, hep bu sevinçleri kendine karşı beslenen bir sevgi nişanesi olarak kabul ediyor. (…) Yarın hayatımın bir dönüm noktasındayım. Đlk defa seyahate çıkıyorum, uzaklara gidiyorum. Artık hayatımı, kalbimin alakası olmayan bir adama raptettim. Bakalım bu bilmediğim yerlerde, sevemediğim ve fakat hürmet ettiğim bu adamla beraber henüz tanıyamadığım saadeti bulabilecek miyim? (Hikmet Şevki 1938: 56).

Rasim’le evlilik Đncila için kısa süreli bir kurtuluş yolu olduğu gibi

intikam almak ve yarıda kalan aşkına kavuşmak için de bir araçtır. Đncila

Đstanbul’da iken hatıra defteri tutar, Samsun’da ikamet ederken ise

sırlarını ve duygularını arkadaşı/dostu Đclâl ile paylaşır. Bu bölümde

Đclal’in mektuplarına hiç yer verilmediği için bu mektuplarda tek bir

bakış açısı kullanılması, aynı muhataba yazılması dolayısıyla duyguların

aktarımı ve teknik olarak da hatıra defterinden çok fazla farklılık

göstermez.

Đncila’ya hayatında en çok değer verdiği iki erkek ihanet eder.

Biricik aşkı Celal Nazmi onu, daha dünyaya adım atmamış çocuklarıyla

ortada bırakır. Babasına yürekten bağlı ve ona büyük “muhabbet besle”yen Đncila, onun da kendilerine ihanet ettiğini öğrenince tüm

erkeklerden nefret eder. Sürgünden dönmediğini sandığı babasının,

annesini ve kendisini terk edip başkasıyla evlendiğini uzun yıllar sonra

tesadüfen öğrenir. Yine Đclal’e yazdığı mektubundaki “Sana erkeklerin en iyi namuslusu diye tanıttığım babam bile ailesini unutmuş, başka memleketlerde başka kadınların kucağında yavrularını hatırlamamıştı. Bunları düşündükçe erkeklerden nefret etmemek kabil mi? Gözümüzü hangi tarafa çevirsek, dünyanın herhangi bir köşesine bakacak olursak, erkeklerin yaptığı zulme şahit oluyoruz…” (Hikmet Şevki 1938: 64-65)

Page 133: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

136

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Mehmet GÜNEŞ

ifadeleri onun erkeklere bakışının tamamen olumsuza yöneldiğini

gösterir. Yine onun aynı mektupta Celal’in bir düğün esnasında yeni

evlilerin şerefi üzerine yaptığı konuşmadaki yapmacıklığı, sahtekârlığı üzerine söylediği

“Erkekler, düşündüklerini söylemeyen ve her yerde başka başka şekillerde, ayrı ayrı kisvelere bürünerek çıkan bir kukla… Onları bir salonda görürsünüz. Orası neden zevk alıyorsa onlar da bu şeyden bahsederler. Bir gün sonra başka bir yerde büsbütün garip arzularla çırpınan bir kısımla karşılaşırlar. Derhal sözleri harekâtı onlara uyar. Galiba erkekler muvakkat zevk toplamak için iplerini görüştükleri herkesin ellerine bırakıyorlar…” (Hikmet Şevki 1938:

65-66).

ifadeleri de karşı cins tarafından mağdur edilen bir kadının olumsuz

bakışını tüm erkeklere yansıtmasını göstermesi bakımından çarpıcıdır.

Ancak onun erkeklere bakışı ne kadar olumsuz olursa olsun o yine de

kendisini perişan eden, hayat karşısında kötümserleştiren Celal’e

gönülden bağlıdır. Ona, Rasim’i gönülden seviyor görüntüsü vermeye

çalışır, ancak yalan söylediği için rahatsız olur. Đclal’e yazdığı mektubunda duygularını itiraf eder: “Kalbim Celâl’den başka hiçbir kimsenin olamıyor… Yalnız onun güzel gözlerinden, sevimli bakışlarından şifa buluyor…” (Hikmet Şevki 1938: 62). Celal’in de

kendisine söylediği “-Sen mesut değilsin… Saadetin benim kucağımda… Gülmek ve zevketmek istiyorsan bana koşmalısın...” (Hikmet Şevki 1938:

66-67) şeklindeki ifadelerinde son derece haklı olduğunu düşünür; ondan

başka birisini sev(e)mediği için de saadet ve zevki tadamayacağına

hükmeder.

Đncila, Đclal’e yazdığı mektuplarında Celal’e karşı hissettiği karşıt duyguları ve ona bakışındaki ikilemi sıklıkla ifade eder. Onun yakınında

bulunduğunda “kalbinin daha fazla kanadığının” farkındadır. Bu nedenle

bir gün her şeyi unutarak “kendisini onun kolları arasına bırakacağını”

hisseder. Masum bir kadına ihanet eden Celal’i de eşi Handan bir

Fransız’la aldatır. Celal’e karşı nefret ve sevgi arasında gelgitler yaşayan

Đncila, onun ihaneti ve kendisi hakkında onur kırıcı sözler söylediğine

tanık olduğu hâlde, tekrar kendisini sevmesini arzular. Celal’in “-Ne yapalım günahımızı çekiyoruz. Başkalarını ağlattık… Şimdi biz ağlıyoruz…” (Hikmet Şevki 1938: 86) şeklindeki samimiyetten uzak

sözde pişmanlık ifade eden sözleri üzerine onun kendisine yaşattığı acıları hemen unutur. Hikmet Şevki, romanı ihanetler zinciri üzerine

kurar; eserde gerilimi aşk-ihanet-sadakat-cinsel arzu çatışmalarıyla

sağlar.

Page 134: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

137

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Hikmet Şevki ve Aşk Mahkumu Romanı...

Đncila’yı gönülden seven, hayatta onu mutlu etmekten başka bir

gayesi olmayan Rasim de Đncila’nın nasıl bir ruh hâli içinde olduğunun

farkında olup onun Celal’e yakınlaşmasından korkar. Erkekler yüzünden

hayat karşısında kötümser bir tavır alan Đncila, yine bir erkek tarafından

hayata bağlanır. Đncila’ya gönülden bağlı olan Rasim, onun Celal’le

cinsel ilişkiye girmiş olmasını önemsemez; hayat karşısında kötümser bir

tavır alan Đncila’yı “-Ne ehemmiyeti var… müteessir olmayınız… Ben sizin ruhunuza meftunum. Ben sizi seviyorum.” (Hikmet Şevki 1938: 53)

diyecek kadar saf bir duyguyla sever. “-Đncila… o yavru benim olacak… Onun annesinin Đncilâ olması kâfi. Seven insanlar fedakâr olurlar. Hem ben sizin günahkâr olmanızı kabul edemem. Bence günahkâr olan, sizi ve aşkınızın eseri olan bu yavruyu unutan sefildir.” (Hikmet Şevki 1938: 54)

şeklindeki sevgi ve şefkat dolu sözlerle, onu yeniden hayata bağlamaya

çalışır. Đncila, onca ihanete ve işittiği onur kırıcı sözlere rağmen Celal’in

sahte aşk sözlerine inanıp Rasim’i terk eder, Celal’le evlenir. Rasim’le

evliyken gönlü hala Celal’de olduğu için rahatsız olurken; Celal’le

birlikte yaşarken ise Rasim’e ihanet ettiği için vicdan azabı duyar.

Rasim’i terk ederken yazdığı mektup da vicdanî rahatsızlığını gösterir:

“Bu mektubu okuduğun zaman hayatın ne kadar gaddar ve zalim olduğunu belki daha iyi anlayacaksın. Kendi kendine iyiliğin, fedakârlığın niçin nankörlükle mukabele gördüğüne hayret edeceksin. Çok doğru; fakat bu, tabiatın değişmeyen kanunlarından biri… Senin gibi yüksek ruhlu bir insana merbut kalmamak, dünyada çirkinliklere daha fazla ehemmiyet verildiğini gösterir. Hakikaten hayatta insanların toplandığı köşeleri, meclûp oldukları şeyleri bir defa tetkik edecek olursak görürüz ki onlar, temiz bir ruhun etrafında bulunmaktan ziyade, daima yeni bir fenalık yapmak isteyen, her gün yeni bir ruhun güzelliğini söndürmek arzusunu duyanların başlarında bulunuyor. Vücuda iyilik getirmekten başka bir işe yaramayan temiz bir bardak sudan zevk duyan kaç ruh gördün. Hâlbuki her gece zehirli içkilerin kucağında zevk çıkarmak isteyenlerin adedi sayılamayacak kadar çok… Đşte insanlar her şeyde böyledir. Daima kendisini biraz daha öldüren, biraz daha harap eden şeylerden zevk toplarlar. Hayatta herkesin aşk için çırpınması da bundan tevellüt etmiyor mu? Eğer aşk her ruha ıstıraptan fazla zevk ve neşe sunabilseydi, bu kadar kıymet verirler mi idi?” (Hikmet Şevki 1938: 99-100).

Đncila yazdığı bu mektupla işlediği suçu/günahı itiraf eder, en

mahrem duygularını ve özel fikirlerini özgürce aktarır. Bu itiraflarını

Rasim’le yüz yüze konuşurken açıklasa bu kadar etkili olmayacaktır.

Mektubunda söz ettiği “insana özgü alçalma”nın ne yazık ki kendisinde

de bulunduğunu, Rasim’in saflığına karşın kendisinin kirli olduğunu itiraf

Page 135: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

138

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Mehmet GÜNEŞ

eder. Yaptığı eylemin affedilemeyeceğinin farkında olup Celal’e ve

evliliklerine ilişkin endişelerini dostu ve sırdaşı Đclal’le de paylaşır.

Đncila’ya, ne derece bir ihanet işlediği Rasim’in kız kardeşi Vecihe

tarafından yine mektupla söylenir: “En büyük kabahat ağabeyimde… Senin gibi günahkâr bir kadına ismini vermek deliliğinde bulundu. (..) Aile yuvasındaki zevki tadamayan ve zevcini alelâde bir fahişe gibi silkip atan bir kadınla konuşamamaklığım pek tabiidir. Beni mazur görünüz…”

(Hikmet Şevki 1938: 102). Vecihe’nin sitemlerine karşın, Rasim’in

dostlarından Vasfi Ziya ise onun tercihine saygı duyar. Onunla Celal

arasında duygusal bağın daima var olduğunun farkında olan Vasfi Ziya,

“sizi tenkit ve muaheze edenler, size saadeti verebilecek kudrette değildirler” (Hikmet Şevki 1938: 104) diyerek ona başkalarının sözlerini

önemsememesini telkin eder. Đncila, kendisine en sert tepkiyi

göstermesini beklediği Rasim’den ise mutluluk temenni eden bir mektup

alır:

“Sen belki saadete koştun; fakat beni dünyanın en bedbaht bir insanı yaptın… Sevenler fedakâr olurlar. Sen mes’ut olursan, ben de ölüme derin bir şevkle koşabilirim. Fakat senin bedbaht olduğunu duyduğum gün, hayat benim için çekilmez ve tahammül edilmez bir yük olacak…” (Hikmet Şevki 1938: 104).

Mektubundaki saadet/mutluluk temenni eden ifadeleri ve mülayim

tepkisi, Rasim’i Đncila’nın gözünde daha da yüceltir. Đncila, Rasim’i

“sevdiğine karşı her türlü fedakârlığı yapabilecek asil bir ruh” (Hikmet

Şevki 1938: 104) olarak niteler.

Celal’e döndükten sonra Kırşehir’de yaşamaya başlayan Đncila,

Đstanbul’a tekrar döndükten sonra bir yandan Celal’in başka kadınlarla

ilgilenmesi bir yanda da kendisine iffetsiz kadın gözüyle bakılması

dolayısıyla yine huzursuz olur. Samsun ve Kırşehir gibi Anadolu

şehirlerinde -kısmen de olsa- mutlu olurken, Đstanbul onun için yine

ızdırap ve keder mekânı olur. Đffetsizlik ve ihanet suçlamalarına maruz

kalır. Bir eğlence esnasında Rasim’in kız kardeşi Vecihe’nin “Aile yıkan bu kadınlar bilmem ki bu gibi yerlerde dolaşmaktan, gezmekten utanmıyorlar mı?” (Hikmet Şevki 1938: 111) sözleri onun izzet-i nefsine

dokunur; o geceden sonra eğlence yerlerine gitmek istemez; ızdırap ve

kederlerini ancak hatıra defteriyle paylaşır. Celal’in eski eşi Handan ve

dostu Keti ile de tekrar ilişki kurduğunu fark edince ise büsbütün yıkılır.

Celal’i de kendisini de öldürerek onun ölüm sonrasında kendisine ait

olmasını arzulasa da ona içirdiği zehirli sudan kendisi içemez. Celal’i

öldürdüğü için mahkûm olunca hapishaneye ziyaretine sadece kendisini

yürekten seven Rasim ve kız kardeşi Vecihe gelir. Sağduyu yerine

Page 136: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

139

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Hikmet Şevki ve Aşk Mahkumu Romanı...

ihtiraslarıyla/duygularıyla hareket eden Đncila hayatı boyunca mutlu

olamaz.

4. Yozlaşmış Kişilikler, Parçalanmış Hayatlar

Aşk Mahkûmu romanını kadın sorunları üzerine kuran Hikmet

Şevki, üç farklı kişiliğe sahip kadını çatıştırır. Handan bencil ve ahlak

fukarasıdır. Vecihe kişilik özelliği bakımından ağabeyi Rasim’den

farksızdır ve -Đncila’nın da ifadesiyle- “para, lüks, zevk” onu hiç

değiştiremez. Kişilik özelliği bakımından Handan ve Vecihe’nin arasında

bir yerde duran Đncila ise kendisine ihanet eden, kadınları cinsel birer

nesneden ibaret gören Celal’i, kendisine gönülden bağlı ve insancıl olan

Rasim’e tercih eder. Bu nedenle hayatı boyunca mutlu olamaz. Đncila’nın

hatalı davranmasında, mağdur olmasında ve kendisini yürekten sevip her

türlü fedakârlığı yapan Rasim’e ihanet etmesinde hep Celal’e olan aşırı sevgisi vardır. O, hiçbir zaman vicdan duygusunu kaybetmez. Onun, eşi tarafından boşanan Vecihe’ye kimliğini gizleyerek yardım etmesi de

vicdan ve merhamet duygusunu yitirmemesinden ileri gelir. Vecihe de

Đncila’nın ifadesiyle “paranın, lüksün, zevkin bozamadığı temiz ruhlu kız”dır. Handan ise tipik düşmüş/ahlaksız kadındır. O, Celal’e yakınlaşıp

onu Đncila’dan uzaklaştırır; Celal ile evliyken de onu bir Fransız’la

aldatır. Celal kendisini boşayıp Đncila’yla evlenince yine ona yakınlaşır. Bir yandan da Galip’le yakınlaşıp onun Vecihe’yi boşamasına neden olur.

Celal için hayatta öncelikli olan cinsel arzularını gidermektir.

Kendisindeki bu özellik onu mutlu etmediği gibi, onun başkalarının

hayatlarını da perişan etmesine neden olur. Đncila’nın kendisini yürekten

ve oldukça temiz duygularla sevdiğini bildiği hâlde onu aldattığı için

vicdan azabı duymaz. Đradesi dışındaki nedenler yüzünden kötü yola

düşen Celile adlı kadının, mutlu yuvası ve kendisine gönülden bağlı Đncila gibi bir eşe sahip olduğunu hatırlatması da onun bakışını

değiştirmez. O kendisinin Đncila’yı sevmediğini, sadece onun tarafından

sevildiğini söyleyerek Celile Hanım’ı ikna etmeye çalışır. Yazar, bencil

ve ahlak fukarası Celal’in karşısına oldukça insancıl ve fedakâr Rasim’i

çıkarır. Rasim’in hayatta en büyük isteği gönülden sevdiği Đncila’yı mutlu

etmektir. Đncila’yı yürekten sevdiği için o kendisine ihanet edince dahi

ona lanet okumaz, daima onun mutlu olmasını ister.

Sonuç

1920-1930 yılları arasında Türk edebiyatında farklı türlerde eser

veren Hikmet Şevki’nin, Türk edebiyatı araştırmalarında söz edilmeyen

Aşk Mahkûmu romanı -özellikle- anlatım tekniği bakımından önemlidir.

Erkek bir yazar tarafından yazıldığı hâlde, romanda kadın anlatıcının

kullanılması ve kadın duyarlılığının çarpıcı biçimde yansıtılması dikkate

değerdir. Kadın sorununu daha gerçekçi bir bakış açısıyla, tabii dille ve

Page 137: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

140

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Mehmet GÜNEŞ

lirik bir anlatımla aktarmak isteyen yazar, kadının iç sesini ve mahrem

duygularını kadının kendisine ifade ettirir; kadına özgü duygu ve

yaklaşımları ifade edişe uygun olan mektup tekniğini kullanır. Yazarın

hatıra ve mektup tekniğini tercih etmesi de kadına en gizli/mahrem

duygularını sırdaşıyla paylaştırarak kadının iç dünyasını dışa vurdurmak

amacıyladır. Đncila da çoğu kadın gibi karşı cinsine olan aşırı nefret ve

sevgisini hemcinsiyle paylaşarak psikolojik rahatlama hisseder.

Hikmet Şevki, Đncila’yı insanî boyutlar içinde başarılı biçimde

işler; ona yaşadığı acıların nedenini ve isteklerini yine insanî tepkilerle

açıklatır. Hayatta en çok değer verdiği iki erkeğin ihanetine uğradığı için

erkeklerden nefret eden Đncila da kendisine en çok değer veren

erkeğe/Rasim’e ihanet eder. Yazar; romanın merkezindeki Đncila’dan

hareketle o dönem kadın-erkek ilişkileri, kadın ve erkeklerin hayata

bakışı ve hayattan beklentilerini tabii bir anlatımla yansıtır. Romanında

üç farklı kişilikteki Vecihe (ailesine sadık kadın), Đncila (sadakat ve aşkı

arasında çatışan kadın) ve Handan (hayata maddî gereksinimler

çerçevesinde bakan kadın) adlı kadınlar üzerinden Türk toplumundaki

kadının konumuna dair farklı bakışları yansıtmaya çalışır. Eşinin

ihanetine uğrayan Vecihe, olağan biçimde yaşamaya devam ederken;

biricik aşkının ihanetine uğradığı hâlde -kendisini gönülden seven erkeği terk edip- yine ona dönen Đncila, hayat boyu mutlu olamaz. Vecihe’nin de

Đncila’nın da mutlu olmasına engel olan, ahlaken düşük Handan’ın da

mutlu ve huzurlu hayat sürmesi mümkün değildir.

Romanda Đstanbul-Samsun-Kırşehir olmak üzere üç farklı mekân

kullanılmakla birlikte, bu üç farklı şehirde kadınlar birbirini andıran iç

mekânlarda yaşarlar. Söz konusu iç mekânlar da eğlence ve tüketim

düşkünü kitleye hitap etmekte olup buranın müdavimi olan erkekler de

kadınlar da mutsuzdurlar ve hayatları paramparça olmuştur.

Ek:

Hikmet Şevki’nin Eserlerinden Bazıları

1.Romanları

Aşk Mahkûmu (1938), Sühulet Kitabevi, Đstanbul

Hayat Pınarı (baskı tarihi belirsiz), Çocuk Esirgeme Kurumu Yayınları,

Ankara.

2.Telif Hikâyelerinden Bazıları

“Sönmeyen Güzellik”, Servet-i Fünun, S. 1572, 1926, s. 318- 319

“ Kumlar Üzerinde”, Servet-i Fünun, S. 1584, 1926, s. 96

Page 138: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

141

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Hikmet Şevki ve Aşk Mahkumu Romanı...

“Gönül Hazânı”, Servet-i Fünun, S. 1597, 1926, s. 304

“Seni Unutmayacağım”, Đctihad, S. 212, 1926, s. 4110- 4111

“Kimsesizler Yuvası”, Gürbüz Türk Çocuğu, S. 6, 1927, s. 27-28

“Mukaddes Đsim”, Gürbüz Türk Çocuğu, S. 8, 1927, s. 26-27

“Çakır Hâfız”, Đctihad, S. 224, 1927, s. 4296- 4300

“Yalı Çapkını”, Resimli Ay, C. 3, S. 6, 1927, s. 42- 43

“Hıçkırık”, Fikirler, C. 1, S. 5, 1927, s. 12- 13

“Kavalın Đlhamı”, Türk Yurdu, C. 12, S. 19/5, Mayıs 1927, s. 235-239

“Sülün Ayşe”, Türk Yurdu, C. 12, S. 19/6, Haziran 1927, s. 291-293

“Herkesin Kadını”, Türk Yurdu, C. 12, S. 20/3, Eylül 1927, s. 431-434

“Dinmeyen Pınar”, Fikirler, C. 1, S. 24, 1928, s.13-14

“ Kalp Hırsızı”, Fikirler, C. 1, S. 20, 1928, s. 14- 15

“Badem Şekeri”, Fikirler, C. 1, S. 16, 1928, s. 14- 16

“ Burgu”, Fikirler, C. 1, S. 13, 1928, s. 15- 16

“Uçurumun Kenarında”, Gençlik, C. 1, S. 2, 1928, s. 12- 13

“ Đradeyi Söndüren Nazarlar”, Gençlik, C. 1, S. 1, 1928, s. 4- 5

“Kim Kârlı”, Türk Hava Mecmuası, S. 49, s. 658

“Dudaklar Solunca”, Hayat, C. 3, S. 70, 1928, s. 359

“Uyanan Köy”,, Hayat, C. 4, S. 88, 1928, s. 196

“Dinmeyen Volkan”, Hayat, C. 5, S. 129, 1929, s. 497

“Dört Çınarlar”, Türk Yurdu, C. 13, S. 21/6, Haziran 1928, s. 333-335

“Nahiye Müdürü”, C. 3/23, S. 21-22/215-216, Ekim1929, s. 24-32

“Kurtaran ve Yaşatan Kuvvet”, Gürbüz Türk Çocuğu, S. 28, 1929

“Dinen Đnilti”, Gürbüz Türk Çocuğu, S. 29, 1929

3.Çeviri Hikâyelerinden Bazıları:

“Gözlerin Aşkı”, (Belçikalı yazar Georges Rodenbach’tan), Türk Yurdu,

C. 12, S. 19/4, Mart 1927, s. 119

“Cinnet mi Saadet mi”, Belçikalı yazar Georges Rodenbach’tan), Hayat, C. 1, S. 23, 1927, s. 458-460

Page 139: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

142

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Mehmet GÜNEŞ

“Sükût”, (Rus edebiyatından, yazarı belirsiz), Türk Yurdu, C. 12, S. 19/3,

Nisan 1927, s. 175-188

4.Tiyatroya Đlişkin Yazılarından Bazıları

“Tiyatro Eserleri”, Hayat, C. 1, S. 4, 1926, s. 74

"Sanat-ı Temâşâ’da Muharrir ve Mümessil”, Hayat, C. 1, S. 9, 1927, s.

178

“Temâşâ’da Münekkidin Vazifesi”, Hayat, C. 1, S. 18, 1927, s. 357-358

“Fransa’nın Dünkü Tiyatrosu”, Hayat, C. 1, S. 25, 1927, s. 498

“Fransa’nın Bugünkü Tiyatrosu”, Hayat, C. 2, S. 28, 1927, s. 38

“Fransa’da Dinî Tiyatro”, Hayat, C. 3, S. 65, 1928, s. 255

“Temaşa Sanatının Vatanı”, Hayat, C. 3, S. 70, 1928, s. 357-358

“Hars Noktasından Temaşa”, Türk Yurdu, C. 3/23, S. 12-14/206-208,

Şubat 1929, s. 49-50

“Millî ve Beynelmilel Eserler”, Türk Yurdu, C. 3/23, S. 19/213, Temmuz

1929, s. 39-40

“Dekor Lazım mı Değil mi”, Hayat, C. 4, S. 89, s. 212

“Fransa'da Tiyatro”, Hayat, C. 4, S. 95, 1928, s. 340

“Bugünkü Đngiliz Tiyatrosu”, Hayat, C. 4, S. 95, 1928, s. 403

“Son Đtalyan Eserleri” , Hayat, C. 4, S. 103, 1928, s. 492

“Tiyatroyu Korumak”, Hayat, C. 4, S. 104, s. 512

“Temaşada Heyecan”, Hayat, C. 5, S. 107, 1928, s. 47

“Đkinci Roller”, Hayat, C. 5, S. 116, 1929, s. 236

“Dekorlarda Kübizm”, Hayat, C. 6, S. 145, 1929, s. 16

5.Çocuk Eğitimine Đlişkin Yazılarından Bazıları

“Çocukların Zevk Duyduğu Bir Köşe: Ana Kucağı”, Yeni Kitap, S. 13,

1928 “Çocuğun Gıdası”, Gürbüz Türk Çocuğu, S. 19, 1928

“Çocuğun Telebbüs Tarzı”, Gürbüz Türk Çocuğu, S. 30, 1930

Page 140: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

143

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Hikmet Şevki ve Aşk Mahkumu Romanı...

“Çocuğun Zekâsı Gıdasına Bağlıdır”, Gürbüz Türk Çocuğu, S. 34, 1929.8

6.Muhtelif Konularda Yazıları

“Ömer Hayyam Tercümeleri”, Hayat, C. 1, S. 13, 1927, s. 260

“Aynı Đmzalı Đki Fikir”, Yeni Kitap, S. 2, 1927

“Genç Đhtiyar”, Yeni Kitap, S. 5, 1927

“Ahmet Hikmet ve Gençlik”, Türk Yurdu, C. 12, S. 19/6, Haziran 1927, s.

267

“Tolstoy Hakkında Bir Tetkik”, Türk Yurdu, C. 13, S. 20/3, Eylül 1928, s.

127-130

“Đsveç Köy Teşkilatı”, Türk Yurdu, C. 13, S. 20/4, Ekim 1928, s. 168-170

“Erivan’da Türk Eserleri”, Türk Yurdu, C. 13, S. 20/5, Kasım 1928, s.

196-197

“Đsveç’te Gençlik ve Hars Teşkilatı”, Türk Yurdu, C. 13, S. 20/6, Aralık

1927, s. 205-206

Đfade Kudreti Hareketin Đfadesi, Hayat, C. 4, S. 88, 1928, s. 201-202

“Son Yıldız”9, Hayat, C. 4, S. 98, 1928, s. 392

“Canlı Đstikbal”, Hayat, C. 5, S. 113, 1929, s. 169

“Edebiyat Âleminde”, Hayat, C. 6, S. 137, 1929, s. 8-9

“Reşat Nuri Bey'in Romanları”, Hayat, C. 5, S. 137, 1929, s. 14-16

“Zenci Edebiyatı”, Hayat, C. 6, S. 139, 1929, s. 17-18

“Fransa'da Akademi Mükâfatı”, Hayat, C. 6, S. 140, 1929, s. 23-24

“Türk Filmi- Ankara Postası”, Hayat, C. 6, S. 142, 1929, s. 22-23

“Edebiyat Âleminde Tenkit ve Şekilleri”, Hayat, C. 6, S. 144, 1929, s. 11

“Klasik ve Modern Eserler”, Hayat, C. 6, S. 146, 1929, s. 11.

8 Hikmet Şevki Gürbüz Türk Çocuğu dergisinde hikâye ve çocuk eğitimine

ilişkin yazılar yazdığı gibi, “Amcamın Köşesi” sütunuyla da derginin pek çok

sayısında çocuklara seslenir. “Oğluma” hitabıyla başlayan bu sesleniş mektup

şeklinde düzenlenmiştir. Bir amcanın çok sevdiği yeğenine verdiği öğütleri

içeren mektuplar tamamen didaktiktir. Çalışmak, tek başına ayakta

durabilmek, hayatla mücadele etmek gibi telkinlerde bulunulur (Sınar Çılgın

2004: 116). 9 Mehmet Rauf’un romanı.

Page 141: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

144

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Mehmet GÜNEŞ

KAYNAKÇA

ALVER, Köksal (2006): “Mektubun Sosyo-Politiği Üzerine Bir Deneme”, Hece (Mektup Özel Sayısı), S. 114-115-116, Haziran-Temmuz-Ağustos 2006, s.

73-75.

ARGUNŞAH, Hülya (2006): “Kadın Olarak Yazmanın Başında Mektuplar”,

Hece (Mektup Özel Sayısı), S. 114-115-116, Haziran-Temmuz-Ağustos

2006, s. 222-229.

EMĐL, Birol (1984), Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Şahıslar Dünyası I (Harabelerin Çiçeği’nden Gökyüzü’ne), Đstanbul.

ENGĐNÜN, Đnci (1995), Halide Edip Adıvar’ın Eserlerinde Doğu ve Batı Meselesi, MEB Yay., Đstanbul.

Hikmet Şevki (1938): Aşk Mahkûmu, Sühulet Kitabevi, Đstanbul.

Hikmet Şevki (tarihsiz): Hayat Pınarı, Çocuk Esirgeme Kurumu Yay., Ankara.

KAHRAMAN, Âlim (2006): “Mektup”, Hece (Mektup Özel Sayısı), S. 114-115-

116, Haziran-Temmuz-Ağustos 2006, s. 127-128.

KEFELĐ, Emel (2002): Anlatım Tekniği Olarak Mektup, Kitabevi Yayınları,

Đstanbul.

KEFELĐ, Emel (2005): “Evliliği Sorgularken: Levâyih-i Hayat”, Türk Kültürü Đncelemeleri Dergisi, S. 12, Đstanbul, s. 191-204.

MADEN, Sedat (2008): “Aşk-ı Memnu ve Madam Bovary Romanlarında

Kadınların Yönlendirdiği Olay Örgüsü”, Türklük Bilimi Araştırmaları, S.

24, Güz 2008, s. 79-97.

SAĞLIK, Şaban (2006): , “Şiire Düşen ‘Mektup’ Đmgesi: Modern Türk

Edebiyatında Mektup-Şiir Đlişkisi”, Hece (Mektup Özel Sayısı), S. 114-

115-116, Haziran-Temmuz-Ağustos 2006, s. 230-247.

SINAR ÇILGIN, Alev (2004): “Genç Cumhuriyetin Ütopyası: Gürbüz Türk

Çocuğu”, Uludağ Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 5, S. 6, 2004/1, s. 98-119.

ŞAHĐN, Seval (2010): “Yeni Kitap Dergisi Üzerine”, Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi, S. 28, Güz 2010, s. 325-339.

TEKĐN, Mehmet (2001): Roman Sanatı (Romanın Unsurları) I, Ötüken Yay.,

Đstanbul.

Page 142: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

YANSITMACI DAMARDA TAZE KAN: ÇĐĞDEMLERĐ SOLAN

BOZKIR

Okt. Yavuz GÜNEŞ∗∗∗∗

ÖZ: Bu makalede on beş öyküden oluşan Çiğdemleri Solan Bozkır adlı yapıt, yansıtmacı -gerçekçi, toplumcu - gerçekçi edebiyat kuramları-

nın ilkeleri ışığında değerlendirilecektir.

Çalışmaya konu olan öykülerin kuramsal ve estetik alt yapısı, kur-

gusu, dili ve üslubu, figüratif özellikleri, içerdiği montaj metinler ve me-

tinler arası göndermeler bakımından toplumcu-gerçekçi olarak değerlen-

dirilemeyeceği; yansıtmacı-gerçekçi bir nitelik taşıdığı; alıntı, gönderge

ve montaj metinlerin öykülerle aynı kuramsal ve estetik zemine dayandığı kanıtlanmaya çalışılacaktır.

Bu tezler kanıtlanmaya çalışılırken anılan kuramların ilkelerinden,

metinlerden doğrudan yapılan alıntılardan, yazar-anlatıcının biyografisin-

den, gönderimde bulunulan metinlerden, ilgili alandaki akademik çalış-malardan yapılan alıntılardan yararlanılacaktır. Yansıtmacı-gerçekçi tah-

kiye etme geleneği içinde içeriği işleme tavrı bakımından çalışmaya konu

edinilen yapıtın farklı olan yönleri saptanarak değerlendirilecektir.

Anahtar Kelimler: Yansıtmacı-gerçekçilik, toplumcu-gerçekçilik,

kurgu, dil ve üslup, montaj.

Fresh Blood in Reflective Vein: Çiğdemleri Solan Bozkır

ABSTRACT: In this essay, the story called Çiğdemleri Solan Bozkır, which comprises fifteen stories, which will be evaluated in light

of reflective-realism and socialist-realism literature theories. We will try

to prove that the stories cannot be considerate as socialist-realist in terms

of their theoretical and aesthetic structure, fiction, language and style, fi-

gurative cast, montaged texts and intertextual references and that they

possess a reflective-realist property; quoted, referenced and montaged

texts rely on the same theoretical and aesthetic ground as the stories.

When trying to prove these claims, we will benefit from priciples of the

said theories, quotations directly taken from texts, biography of author-

Gaziosmanpaşa Üni. Türk Dili Böl. [email protected]

Page 143: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

146

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Yavuz GÜNEŞ

narrator, interwievs with the author and academic works from the related

field.

Key Words: Reflective-realism, socialist-realism, fiction, lan-

guage and style, montaged text.

Giriş

Çiğdemleri Solan Bozkır, 1969 yılında Kırşehir-Kaman’da doğ-muş, çocukluk yıllarını da yine aynı bozkırda yaşamış Öğretmen Đmdat

Avşar’ın ilk öykü kitabı. 2009 yılında Kültür Bakanlığı ve Yozgat Valili-

ği tarafından düzenlenen “N. Abbas Sayar Hikâye Yarışması”nda “Şeh-

naz Hanım Koleji” adlı öyküsüyle birincilik ödülü kazanan Đmdat Av-

şar’ın öykülerinde Kırşehir’in yanı sıra daha önce öğretmenlik ve müfet-

tişlik görevleri gereği bulunduğu Malatya, Erzurum, Iğdır ve Kayseri gibi

bozkır coğrafyalarının izini görmek mümkündür. Avşar, bu ilk kitabıyla

yansıtmacı-gerçekçi Türk öykücülüğüne “edebî metin olmak”tan başka

kaygısı olmayan on beş özgün öykü armağan etmiştir.

Yansıtmacı–gerçekçi Türk öykücülüğü, Cumhuriyetin ilk yıllarıyla

birlikte resmî devlet ideolojisinin tarafı ve sesi olarak geniş halk kitleleri-

nin öğretmenliğine soyunur. Özellikle taşrayı konu edinen öykülerdeki bu

didaktik tavır, öğreticiliğin bir adım daha ötesine geçerek toplumu biçim-

lendirme, resmî ideoloji tarafından murad edilen davranış modelini oku-

yucuya/topluma sunma misyonunu da yüklenir. Yansıtmacı-gerçekçi

Türk öyküsü, ellili yıllardan itibaren yazı hayatında kendini göstermeye

başlayan, özellikle 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesiyle de önü açılan

köy enstitülü yazarlarla birlikte toplumcu - gerçekçi bir kimliği de bünye-

sine ekleyerek evrimine devam eder. Yansıtmacı – gerçekçilikten top-

lumcu – gerçekçiliğe (sosyalist realizme) geçişte içeriği öyküleştirme

tekniği değişmemekle birlikte; metnin derin yapısında yer alan ‘ileti’nin

okura sunuluşundaki tavır, politik bir duruşun açık bir ifadesine dönüşür.

Dolayısıyla edebî metin, tahkiye yoluyla -Yaşar Kemal’in Sarı Sı-cak’ında, Orhan Kemal’in Uyku’sunda, Sabahattin Ali’nin Kamyon’unda

olduğu gibi- okuru ‘bilinçlendirme’, mensubu olduğu sınıfın farkına var-

dırma gibi işlevler üstlenir. Çiğdemleri Solan Bozkır, estetik altyapısı

‘yansıtma’ya dayanan bu gerçekçi damarda ayrıksı, apolitik bir öykü

olarak karşımıza çıkmaktadır.

1. Yansıtmacı-Gerçekçilik/Toplumcu-Gerçekçilik

Sanatın ‘ne’ olduğu sorusu, sanatın kendisi kadar eski bir sorudur.

Sanatsal yapıtlar ortaya konulurken onun özünün ne olduğu, ne olması

gerektiği soruları da kendini var edegelmiştir. Bu soruya verilen ilk yanıt-

lar, sanatın bir çeşit öykünme, yansıtma olduğu yolundadır.

Page 144: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

147

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Çiğdemleri Solan Bozkır...

Bilinen ilk yanıt, sistemli ve kendi içinde tutarlı olmasa da, antik

Yunan’da Platondan gelir. Sistemli olmamasının nedeni, bu soruya Pla-

ton’un derli toplu şekilde, mantıksal bir plan dâhilinde açıklama getir-

memesidir. Platon’un sanatın “ne”liğine ilişkin görüşleri “Devlet”, “Đon”

gibi diyaloglarındaki dağınık ve yeri geldiği için söylenmiş izlenimi ve-

ren açıklamalardır. Kendi içinde tutarlı olmamasının nedeni ise Platon’un

sanat ve sanatçıya ilişkin görüşlerinin “Devlet” ve “Đon”da sıklıkla çeliş-mesidir. Sanatın ne olduğu konusunda düşünen bir başka önemli isim de

Simonides olmuş ve o da Platon gibi sanatın bir yansıtma olduğu konu-

sunda karar kılmıştır. Platon bütün sistemsizliğine ve dağınıklığına karşın

diğer antikçağ filozoflarına göre en derli toplu olanıdır. Onun bu yönü

sanat üzerine söylediklerinin niteliğinden değil düşüncelerinin dayandığı temel felsefenin (idealar felsefesinin) sağlam bir sistematiğe sahip olma-

sından ileri gelir.

Bilindiği üzere Platon idealar dünyasını ‘gerçek’ olarak adlandır-

makta ve içinde yaşanılan ve beş duyuyla algılanan nesneler evrenini ise

o ‘gerçek’ dünyadaki ideaların yansıması olarak görmektedir. Dolayısıyla

içinde yaşanan bu evren de sadece bir yansımadan/kopyadan ibarettir.

Sanatçı ise içinde yaşanan ve kendisi de haddizatında bir kopya olan nes-

neler dünyasını yansıtmaktan başka bir şey yapmadığı için kopyanın kop-

yacısı durumundadır. Platon’un sanatın ve sanatçının “ne”liğine ilişkin bu

olumsuz görüşü sanatın ve sanatçının işlevini de kapsar. Platon, her zana-

atın icracısına yetkiyle konuşacak bir alan tanırken; yansıtmayı kendine iş edinmiş sanatçıya yetkiyle konuşacak bir alan tanımaz. Çünkü sanatçı

sadece taklitçidir. Sanatçı gibi sanatın işlevi de olumsuzlanır. Sanatsal

yapıtlarda yer alan olumsuz tipler ve olaylar; muhataplarına, özellikle de

kişiliği henüz tam olarak oturmamış gençlere zarar vermektedir. Sanatçı

da başka başka kişilerin ruh hallerine ve kişiliklerine sürekli olarak öykü-

nerek yapıt verdiği için zamanla kendi kişiliğini bozmaktadır.

Çağdaş yansıtma kuramının temelleri ise yine Platon’un izinden

giden ve onun öğrencisi olan Aristoteles tarafından atılır. Temelde o da

hocasının ileri sürdüğü idealar felsefesi, yansıtma kuramı gibi görüşleri

savunur. Sanat ve sanatçıya bakışta, yansıtma kuramına yeni açılımlar

kazandırır. Aristoteles, sanat yapıtını kopyanın kopyası olarak görmez.

Ona göre sanat eserindeki ‘şey’, nesneler dünyasında sadece bir yansıma-

sını gördüğümüz varlığın idealar dünyasındaki asıl formuna en yakın

görünümünü yansıtmaktadır. Örneğin elma resmi, zaten kendisi de bir

kopya olan elmanın kopyası değildir. Đdealar dünyasındaki ‘gerçek’ el-

manın tam olarak bilemediğimiz asıl görüntüsüne en yakın formu yansıt-

maktadır. Bu nedenle sanatın işlevi, asıl formun/idealin/“öz”ün yansıtıl-

masıdır. Dolayısıyla sanatçı, nesneler dünyasındaki varlıklardan hareketle

Page 145: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

148

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Yavuz GÜNEŞ

idealar dünyasının kavranmasına olanak sağlayan, yetkiyle konuşabilece-

ği kendine özgü bir alana sahip kişi olarak tanımlanmaktadır.

Aristoteles’in ve öncülü Platon’un anılan görüşleri bütün bir Orta

Çağ, Reform ve Rönesans boyunca genel itibarıyla kabul görmüş, çeşitli biçimlerde yorumlanarak ve Aristoteles’in çizdiği ana çerçevenin dışına

çıkmadan geliştirilmiştir. Örneğin klasikler, sanat ideal olanı/“öz”ü yansı-

tır görüşünü Aristoteles gibi genel algılamamışlar, özele indirgeyerek

“özü” insan tabiatının özüne dönüştürmüşlerdir. Romantikler ise 18. yüz-

yıl sonrasında yansıtılması gereken özü çatışan zıtlardan baskın gelenin

özü olarak algılamışlar; evrensel ve mutlak olan bu genelgeçer özün peşi-ne düşmüşlerdir.

18. yüzyıl sonrası yansıtmacılığındaki en büyük kırılma hiç kuşku-

suz yansıtmacılıktan hareketle toplumcu-gerçekçiliği yaratacak Marksist

düşüncedir. Marksist yansıtmacılar da sanatın “ne”liği konusunda Platon-

Aristoteles çizgisinden ayrılmaz; ancak onlar yansıtmanın odağına top-

lumsal günlük yaşamı yerleştirirler. Böylece aranan, yansıtılmaya çalışı-lan “gerçek”in “öz”ü, toplumun günlük yaşamının “gerçek”ine dönüşür.

Başta Marksist sanatçılar tarafından benimsenen bu sanat anlayışı zaman-

la zorunlu/resmî sanat görüşü olarak benimsenir. “Sovyet devriminden sonra tek bir sanat anlayışı şart koşulmamış, biçimcilik, fütürizm, akmetizm gibi çeşitli akımlara hoş görüyle yaklaşılmıştır.” (Moran 2002:

45) Ancak 1934’teki Sovyet Yazarlar Birliği kongresinden sonra yansıt-

macı gerçekçiliğe dayanan toplumcu-gerçekçilik angaje bir sanat anlayışı olarak 20. yüzyıl Sovyet edebiyatını biçimlendiren devletin resmî sanat

kuramı olur.

19. yüzyıl sonlarından itibaren toplumcu-gerçekçiliğe evrilen yan-

sıtmacı kuram, artık sanatın ne olduğundan, “ne”yi yansıtması gerekti-

ğinden çok; ne olması gerektiği ve “ne”yi yansıtması gerektiği üzerinde

yoğunlaşır. Đşte bu noktada toplumcu-gerçekçilik, yansıtmacı-

gerçekçilikten dramatik bir biçimde kopar. Sanatın merkezine toplumu

koyan toplumcu-gerçekçilik, toplumsal gelişme ve değişmenin ölçütünü

de tarihsel maddecilik olarak belirler. Bu sanat anlayışını benimseyen

Marksist yazarlara göre sanatçının durumu şudur: Sanatçı, toplumun il-

kellikten köleliğe, kölelikten feodalizme, feodalizmden kapitalizme, kapi-

talizmden sosyalizme ve oradan da komünizme evrimini bilir. Sanatçı bir

yandan bunu belirtirken bir taraftan da toplumun mevcut durumunu sap-

tayarak toplumu bu tarihsel maddeci skalada doğru yere oturtur. (Moran

2002: 49) Toplumun yaşadığı çatışmaları, ilerici ve gerici tutumları buna

göre yansıtır. Sanatçı yapıtında sadece toplumun durumunu betimlemek

ve onu doğru yere konumlandırmakla kalmaz; toplumun mevcut durumu-

na bakarak yaşanacak bir sonraki evreyi de topluma göstererek öncü işle-

vi görür. Öykü başkişileri de yine bu paralelde öncü, atak, yol gösterici,

Page 146: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

149

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Çiğdemleri Solan Bozkır...

kendini kitleler içine kitleler uğruna feda etmekten kaçınmayan ‘ideal

tip’lerdir. Lukacs’ın ‘devrimci romantik’ (Lukacs 2000) olarak adlandır-

dığı ve sanat eserinin özüne aykırı bulduğu bu tip zamanla –özellikle 20.

yüzyılın ilk çeyreğinden sonraki Sovyet edebiyatında- toplumcu-gerçekçi

edebiyatın önemli belirleyicilerinden biri haline gelir.

2. Öykülerdeki Estetik ve Kuramsal Altyapı

Her bir öykü, coğrafyasına sevgi ve sadakatle bağlı, bir bozkır ço-

cuğu olan anlatıcısının gözlemlerinden, anılarından, yaşanmışlıklarından

kırıntıları sunarken aynı zamanda politik kaygılardan uzak, sadece ‘var

olan’ın fotoğrafını ortaya koyan, kendini anlatmaktan başka ereği olma-

yan özgün metinler sunar. Böylece öykü, politik bir duruşun aracı olmak-

tan çıkarak kendi mecrasında, yine kendine ulaşmak için akan edebî bir

metne ulaşır. Her bir öykünün ortaya çıkma serüveni, yazarın biyografi-

sinden neredeyse birebir izlenebilecek bir gerçekliğe dayanır. Ancak bu

durum metinlerin kurmaca niteliğini gölgeleyen, metni salt bir gözlem

derekesine indirgeyen bir durum olmanın aksine kurguyu, metnin gerçek-

liğine okuru inandırma noktasında daha güçlü kılan bir özelliktir. Öykü-

lerde yaşanmış/yaşanmakta/yaşanabilir olay ve durumlar kurgulanarak bir

araya getirilirken herhangi bir politik tutumun ilke ve gerekleri doğrultu-

sunda olayların akışına ve öykü kişilerinin tepkilerine müdahale edilmez.

Her öykü kişisi, olaylar karşısındaki kişisel tutumuna, kendi geçmiş ya-

şantılarına, duygusal durumlarına, kişisel düşüncelerine, dinî inançlarına,

hazır bulunuşluk düzeyine, kültürel ve entelektüel donanımına, mensubu

olduğu toplumsal yapının davranışsal ve kültürel kodlarına uygun tavır ve

davranışlar geliştirir. Öykü kişileri bu yönleriyle herhangi bir görev yük-

lenerek öncü, kendini kitleler için feda eden bir misyon adamına ya da

“romantik devrimci tip”e dönüşmez. Bunun yanı sıra olması gereken ya

da tarihsel maddecilik bağlamında toplumun varacağı/varması gereken

aşama ne gösterilir ne de ima edilir. Bu nedenle öyküler, yansıtmacı-

gerçekçiliğin sınırları içinde kalır; toplumcu-gerçekçi bir kimliğe bürün-

mez.

Kitapta “Emir Kalkan’a” ithafıyla yer alan “Muhterem” adlı öy-

küde, bir abdal çocuğu olan ve yoksulluğun en onulmazını yaşayan başki-

şi Muhterem, okul dışı zamanlarında babasıyla zurnacılık yapar. Giyecek

bir gömleği bile yoktur. Eski bir kazağın üzerine, çıplak boynuna bağlar

kravatını. Vardan, yoktan anlamayan, köylü çocukların dünyasını tanı-

mayan, herkese zorla flüt aldırarak nota talimi yaptırmaya çalışan ‘Đstan-

bullu Öğretmen’ öğrencileri tahkir etmekte ve Muhterem’i ise iyice aşağı-lamaktadır. Zurnayı konuşturan Muhterem, tahtaya kalkınca “Đstanbullu Öğretmen’in” söylediği notanın ne olduğunu bir türlü anlayamaz ve Öğ-retmenin bahsettiği, sözleri ruhsuz o şarkıyı çalamaz. Nitekim bu kadar

basit bir şarkıyı “Eşek bile…” çalabilir. Bocalama içindeki öykü başkişi-

Page 147: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

150

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Yavuz GÜNEŞ

si, “zurna…” diye bir söz kaçırıverince ağzından Đstanbullu Müzik Öğ-retmeni “Çıldır[ır]” (Avşar 2009: 41). Bunun üzerine Muhterem yoğun

bir şiddete maruz kalır, flüt kafasında kırılır; o gün okulu bırakır. Öyküde

Muhterem’in abdallığının doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan bu ezil-

mişliği, politik bir tavra dönüşmez. Öğretmenin öfkesi dinince Muhterem,

sessizce sınıfı terk eder. Bu, onun sinik, içe kapanık, asosyal, ezik bir

protagonist öykü kişisi olmasının değil, abdal oluşunun ve abdallık töre-

sinin bir sonucudur. Zira abdallığın töresi itaat etmeyi gerektirir. Onun en

büyük tepkisi, okulu bıraktıktan sonra meydanda yapılan bir devlet töre-

ninde “…zurnasını bize [öğretmenin bulunduğu tarafa] karşı tutup var gücüyle üfl[emekten]…” (Avşar 2009: 44) öteye geçmeyen insanî bir

dürtü olarak belirir. “Ali Akbaş’a” ithafıyla kitapta üçüncü öykü olarak

yer alan “Bahri Usta”da, haksız yere sözlü ve fiziksel olarak ağır bir şid-

dete maruz kalan Tufan, uğradığı gadrin ardından hiçbir şey yokmuş gibi

sandalyesine oturarak sazını eline alıp türküye başlar:

“Bir yaratmış Allah tüm insanları

Ayrılık insanın sözünden olur

Ayrı görme gel şu insanoğlunu

Her niyet kişinin özünden olur.”

(Avşar 2009: 56)

Muhterem’in tepkisi gibi Tufan’ın tepkisi de temel insanî değerler-

den öteye geçmez. Tüm insanların bir/eşit olması gerekliliği, politik bir

duruşun değil; temel insanî değerlerin ve “bir yarat[ıl]mış” olmanın ge-

reğidir. Böylece öykülerde ‘olması gereken’ verilmeden sadece ‘olabilir’

/ ‘olan’ anlatılır. Yine “Bahri Usta”da Tufan gibi gadre uğrayan bir başka

öykü kişisi de Davulcu Aslan’dır. Deli Osman, onu ekmek teknesi olan

davulunun üzerine zorla çıkarttırarak oynatır.

“Aslan, çaresiz davulunu yere koydu ve zurnanın bu kıvrak havası eşliğinde davulun üstüne çıktı. Yavrusuna basan ana gibi tedirgindi. Bir kekliğin kayada sektiği gibi sekip davulun üstünde oynamaya başladı. Davula zarar vermemek için nefesini tutuyor, kollarını yukarı kaldırıp boşluğa asılıyordu sanki. Davulun derisi, bir müddet sonra Aslan’ın ağırlığına dayanamayıp yarıldı. As-lan’ın ayakları, davulun yarılan derisinden içeri girdi. Aslan yerde bir ölü gibi sessiz yatan davulun boş kasnağına acıyla bakakaldı. Davul değildi yarılan, Aslan’ın yüreğiydi…” (Avşar 2009: 51, 52)

Aslan, kendi ekmek teknesini yine kendi ayaklarının altına zorla at-

tıran Deli Osman’a karşı gel(e)mez. Aslan, maruz kaldığı bu fiziksel ve

psikolojik şiddet karşısında tepki geliştirip bilenerek ‘Đnce

Memed’leşmez; itilmişliğin ve ezilmişliğin psikososyal travmasıyla bir

dava adamına dönüşmez. Tam tersine, Muhterem’de ve Tufan’da görül-

Page 148: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

151

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Çiğdemleri Solan Bozkır...

düğü gibi, içinde yaşadığı toplumun gelenek ve gerçeklerine, kendi sosyal

statü ve rolüne dolayısıyla Abdal töresine uygun olarak yaşananları sine-

ye çeker. Öykü kişileri bu tavırlarıyla Lukacs’ın devrimci-romantik tipin-

den uzaklaşır. Abdal töresinin okuyucuya bildirilmesi, kitabın ilk öyküsü

olan “Evin Yıkılsın Haci”de bir Abdal ulusu olan Kör Bekteş’in torunları

Cesur ve Güççük Bekteş’e salık verdiği monolog aracılığıyla gerçekleşti-rilir:

“Ben ölürüm siz kalırsınız uşaklar. Yokluk gapıya konulacak mal deel amma ağalık da abdallık da töreynen. Biz ağalara hızmat uçun varık. Onlar bizim ekmeemiz aşımız. Sofrada çaldığımız kaşı-ğa ne gelirse onlardan gelir. Onlar olmasa, aha bu depenin başın-da ayağımızı çeke çeke ölürük. Ağaların gelini, gızı da bizim ana-mız, bacımız olur. Onların da ekmeemizde duzu var. Başımız ne zaman sıkışsa, gapılarına varsak, ağalar evde olmasa bile onlar verir ekmeemizi. Evlatlarım, ağalar ne verirse şükredin, fazla umucu olmayın. Evel Allah, sonra onlar aç açıkta koymaz bizi. De-dim ya ağalığın da abdallığın da bir töresi var. Olur ki ağanın uşağı düğünlerde içkiyi çok kaçırır, size söver sayarsa: Bir kulağı-nızdan girsin, öbüründen çıksın. Duymayın sağır olun, gonuşmayın ahraz olun. Olur ya övkelenip sizi dövellerse, elsiz, ayaksız olun. (…).” (Avşar 2009: 19)

Bu monologda, bozkır toplumunun yaşam biçiminde Abdal’ın ko-

numu ve diğer sosyal çevre ile ilişkilerinde takınması gereken tutum anla-

tılırken bunun yerine ‘olması gereken’ durum önerilmez; bu nedenle hem

figür hem de kurgu düzeyinde yansıtmacı-gerçekçilik, toplumcu-

gerçekçiliğe dönüşmez. Đlk öyküde saptanan bu toplumsal gerçeklik, son-

raki öykülerdeki öykü kişilerinin (Muhterem, Tufan, Âdem, Aslan gibi)

davranış ve tepkilerinin, toplumun gerçekleriyle uyuştuğunu; ‘ideal ger-

çeğe’ dönüşmediğini gösterir. Öykü kişilerini oluşturan ‘tip’lerin tamamı,

belirli bir misyonu üstlenmeyen, içinde yaşadıkları toplumun kültürüne,

inanışına, yaşam biçimine, değerlerine, dinsel ve ekonomik koşullarına

uygun olarak tavır, tepki ve davranışlar geliştiren ortalama insanlardır.

Đçsel ve derin bir sorgulamaya girmezler, çatışmazlar; sadece yaşananı

toplumsal değer yargıları (töreler, dinsel inanışlar vb), sosyal statü ve

rollerine uygun olarak kabullenirler. Hiçbir öykü kişisi yaşadıkları, tanık

oldukları karşısında toplumla, düzenle çatışmaya girerek mücadeleci,

direnişçi bir eylemciliğe girişmez ve mevcut durumu değiştirmeye yöne-

lik bir tavır takınmaz. Bu tutumdan ötürü öyküler, yansıtmacı-

gerçekçiliğin sınırlarını aşarak toplumcu -gerçekçiliğin sularına girmez.

Böylece her öykü, kendi gerçeği içinde, politik bir tutumun şemsiyesi

altına girmeden kendi başına ve yine kendisi sayesinde var olan özgün bir

edebî metin olarak ortaya çıkar.

Page 149: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

152

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Yavuz GÜNEŞ

2.1. Toplumcu-gerçekçiliğin ilerlemeci özüne aykırı bir tutum: başladığı yere dönme motifi

Yansıtmacı-gerçekçi sanatçı, sadece mevcut olanın fotoğrafını es-

tetsize ederek ortaya koyarken; toplumcu-gerçekçi sanatçı bununla ye-

tinmeyerek mevcut konjonktürün/toplumsal kurumların sürerlilik açısın-

dan ne kadar sağlam görünürse görünsün mutlaka çökeceğini ve tarihsel

maddeci süreç içinde bir sonraki aşamaya evirileceğini gösterir. Hatta

bunun da ötesinde bir sonraki aşamayı, başka bir deyişle olması gerekeni

de ortaya koyar. Bu durum kurgulanırken de Lukacs’ın reddettiği, öncü,

örnek, yol gösterici, eylemci, dışa dönük, atak, idealist ‘devrimci roman-

tik’ tiplerden yararlanılır. 19. yüzyıl sonrası yansıtmacı estetiğin dayandı-

ğı Marksist düşüncenin ‘ilerlemeci’ ruhuna uygun düşen bu kurgulama

biçimi, başkişiden hareketle toplumu ve onu biçimlendiren olguları bir

sonraki aşamaya ilerleten yapıtları zorunlu kılar. Oysa Çiğdemleri Solan Bozkır’da öykülerin tamamına mekân ya da fon olan bozkır, kendi coğ-rafyasında yaşayan insanların yazgısını, kendi yazgısına dönüştürür. Tıp-

kı bozkırın doğası gibi öykü kişilerinin yaşamları da sürekli kendini ve

birbirini tekrar eder. Bozkırda zaman bile ilerlemez, sadece döner. Abdal

töresi, değişmeden kuşaktan kuşağa aktarılır. Törede bir değişme ya da

‘ilerleme’ söz konusu değildir. Her bir Abdalın günlük yaşamı, tıpkı Ab-

dalların ömürleri gibi, birbirlerinin yaşamlarının tekrarından ibarettir.

Gerek öykülerdeki başkişiler gerekse öteki öykü kişileri yaşam biçimleri-

ni, içinde bulundukları koşulları, sosyal statü ve rollerini, değiş-tir(e)mezler. Ne bireysel olarak ne de toplumsal olarak bir sonraki aşa-

maya geçilebilir. ‘Đlerleme’ye ya da değişmeye yönelik her çaba boşa

gider. Öykü kişisinin her uğraşı, onu başladığı yerden öteye götüremez.

Bu yönüyle de öyküler, yaşanmakta olan açmazı sadece ‘yansıtan’, yan-

sıtmacı-gerçekçi çizgide kalır. Toplumcu-gerçekçiliğin çözüm üreten /

çözümü ima eden tavrını sergilemez.

“Muhterem”de öyküye de adını veren başkişi, zurnacı bir abdalın

oğlu olarak okula kaydolur ve bir bekâr evinde kalarak eğitim yaşamına

katılır. Bu eğitim ve sosyalleşme süreci Muhterem’i mensubu olduğu

sosyokültürel çevrenin kısır döngüsünden kurtarabilecek yegâne yoldur.

Ancak Muhterem, dâhil olduğu bu yeni sosyokültürel çevreye ne tam

olarak uyum sağlayabilir ne de kendini ifade etme olanağına kavuşur.

Yukarıda da değinildiği gibi Muhterem, kendini ve içinden geldiği dün-

yayı bir türlü anlayamayan Đstanbullu Müzik Öğretmeni Nusret Hoca’nın

hışmına uğrar. Öykünün sonunda, eğitim yaşamına dolayısıyla başka bir

yaşam biçimi kurma olanağına veda eden Muhterem, babasının yanında

yeniden zurnacılığa başlayarak içinden geldiği yaşam biçimine / başladığı yere döner.

Page 150: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

153

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Çiğdemleri Solan Bozkır...

“Evin Yıkılsın Haci”de öykü başkişisi Âdem ve oğlu Güççük

Bekteş, işlerin kesat gittiği, unun, yağın kalmadığı zemherinin en şiddetli

günlerinde “ ‘Kırkın kıtlığı’[nın] (…) bir kara deve gibi çök[tüğü]” evle-

rinden para kazanma ümidiyle davullarını boyunlarına asarak çıkarlar.

Galatasaray-Bologna maçının izlendiği kahvede davullarıyla birlikte bir

galibiyetin yolunu gözlerler. Ancak Galatasaray yenilir. Âdem’in ve

Güççük Bekteş’in elleri boş kalır. Öykünü sonunda, gecenin karanlık

ayazında derin bir hayal kırıklığıyla evlerine / başladıkları yere geri dö-

nerler.

“Abdal Kocası”nda bakış açısını da elinde bulunduran figür-

anlatıcı, doğup büyüdüğü beldenin kahvehanesine / başladığı yere yıllar

sonra dönüp dolaşıp geri gelir. Yine aynı öyküde öykü kişisi Şahan Em-

mi’nin üçüncü tekil kişi anlatımıyla ve montaj yöntemiyle verilen nükte-

de anlatı kişisi, ‘yüzü kara’ unsuz, bulgursuz kalınca ödünç bir atla köy

köy dolaşıp para kazanacak bir yol arar; ancak elindeki eğreti atı da umu-

duyla birlikte yitirerek köyüne / başladığı yere döner.

“Allah Görür” adlı öyküde Uzun Çarşı esnafından Duran Ağa, yıl-

larca gündelik ve akşamcı bir yaşam sürmüş; ancak tövbe ederek Hacc’a

gitmiş ve kendine dinsel duyarlılığı yüksek yeni bir çevre edinerek bam-

başka bir yaşantı kurmuştur. Hatta Duran Ağa bu yeni yaşam biçimi ve

‘Hacı’ duruşuyla Uzun Çarşı’da yeni bir yer ve saygınlık edinmeye baş-lamıştır. Ancak akşamcı eski arkadaşlarının aralıksız ve ısrarlı baskılarına

ne kadar dirense de en sonunda kadim dostları Almancı Fayık ve

Zülfikâr’la tövbesini bozarak eski yaşantısına / başladığı yere döner.

“Tövbekârlar” öyküsünün berduş, serazat kişileri olan Hacı, Hay-

dar, Kudret ve Kadir yarını düşünmeden yaşayan, gündüzleri bir iş bulur-

larsa çalışan; akşamları ise bir viranelikte sızana kadar alkole boğulan

‘tip’lerdir. Hatta Hacı, soğuk bir gecede dışarıda sızmış ve vücudunun bir

kısmı donmasına rağmen hayatta kalabilmiştir. Bu dört kayıp yaşam, iyi

niyetli bir kamyon şoförünün haldeki kabzımala salık vermesiyle sızdık-

ları yerden toplanarak ‘nur yüzlü’ bir Şeyh’in dergâhına götürülerek hu-

zura çıkarılırlar. Şeyhin nasihat etmesi ve sırtlarını sıvazlamasıyla Hacı,

Haydar, Kudret ve Kadir için dingin, ‘beş vakit namazlı’, aklıselim, dü-

zenli ve dindar yeni bir yaşam biçiminin kapıları açılır. Başta Haydar’ın

annesi olmak üzere bütün çarşı durumdan memnun ve Şeyh’e duacıdır.

Ancak bu dört tövbekardan Haydar dışındaki üçü, yeni yaşantılarını bir

süre huzur ve memnuniyetle sürdürseler de bir süre sonra kendilerini

viranelikte eski yaşamlarının kucağında bulurlar. Üç kadim dostun ısrar-

ları karşısında Haydar kısa bir süre ayak direse de eski aşkı Destegül’ü

gördüğü günün akşamı soluğu viranelikte alır: “Ulan… Ulan bir daha tövbe edersem tövbeler olsun…!” (Avşar 2009: 91) Böylece öykünün

sonunda tövbekârlar eski yaşam biçimlerine / başladıkları yere dönerler.

Page 151: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

154

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Yavuz GÜNEŞ

3. Dil ve Üslup

Anlatıcı ve bakış açısı problemlerine düşülmeden bozkırın acısı,

bozkırın temel söz varlığıyla anlatılır. Her öykü, işlediği içeriğin ruhuna

uygun söz varlığını beraberinde getirir. “Ziya Avşar’a” ithafıyla kitapta

yer alan ve aynı zamanda kitabın ilk öyküsü olan “Evin Yıkılsın Haci”,

“Bir deli yağardı ki kar…” eksiltili cümlesiyle başlar. Cümlenin eksik

bıraktığını ancak bozkırın kışını doyasıya yaşamış muhayyileler tamam-

lar. “(…)kerpiç evler, (…)abdallar, (…)oyma sazlar, (…)keçi derisi da-vullar, (…)erik zurnalar, (…)yağan karı dulda yerde toplayan, kurt gibi uluyan rüzgar, (…)kara yağız uşaklar, (…)isli güğümlerde çay pişiren abdal anaları, (…)gübre torbalarıyla tahkim edilmiş naylon kaplı pence-relerden sızan körsen ışıklar, (…)” (Avşar 2009: 15) vb.’nin hepsi bozkır

coğrafyasındaki yaşamın ruhunu yansıtan sözcük dağarcığından süzüle-

rek öyküyü ete kemiğe büründüren göstergelerdir. Bozkır kışının abdal

çaresizliğiyle yan yana düşünüldüğünde absürt bir anlamsızlığa dönüşen

Galatasaray’ın Şampiyonlar Ligi’ndeki Bologna maçı bile anlatımda kul-

lanılan sözcük kadrosuyla öykünün anlattığı dünyanın olağan bir parçası-

na dönüşür. Bologna’nın siyahî savunma oyuncusu “Aç itin bazlama gaptığı gap[mıştır] topu(…)” (Avşar 2009: 26). Öykünün kendine özgü

dil evreni içinde futbol terimleri de bozkır hançeresine uyar: “Hopsayit, santirifor, penaltı, avut, sitoper, favül, libero…” (Avşar 2009: 23)

Bakış açısının ve anlatımın öykü kişilerine geçtiği metinlerde öykü

kişilerinin mensubu olduğu yörenin, etnik gurubun, kültürün ağzı ve/veya

jargonuyla konuşturulmaları, metnin doğallığını pekiştirerek öyküyü yan-

sıtmacı-gerçekçi estetik zemine daha güçlü yongalarla bağlar. Galatasa-

ray gol atamadığı için “göö binlik”lerden mahrum kalarak bahşiş alama-

yan Güççük Bekteş’in babası Âdem’in “Evin yıkılsın Haciiiiiii! Ekmeeminen oynadın!” (Avşar 2009: 28) bedduası, yaşanan hüznü, gün-

lük yaşamın son derece inandırıcı bir parçası haline getirir. Refik Halit’in

Eskici’sinde olduğu gibi “Sanat kaygısından uzakmış gibi duran ifade-ler[…]” (Çağın 2005: 70) aslında metnin biçimsel yönünü estetik olarak

tamamlamaktadır.

Gerek figür anlatıcı gerekse figür olmayan anlatıcı yer yer anıştır-ma (allusion) yoluyla farlı edebî metinlerin anlatım biçimlerine de gön-

dermede bulunur. “Beyaz Bulut”ta yarı ermiş, yarı deli öykü başkişisi

Hacı Dede, delilikle velilik arasındaki o ince çizgiyi anlatırken

Mevlanâ’nın Mesnevî’sinin on dördüncü beytine öykünür: “Aklın sırdaşı deliliktir, ey canlar,” (Avşar 2009: 147). Mesnevî’de ise şiir anlatıcısı

aynı durumu:

Page 152: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

155

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Çiğdemleri Solan Bozkır...

“Nasıl ki, talibi kulaksa dilin,

Akla sırdaş da deliliktir, bilin!”1

(Avşar 2009/1: 39).

“Kerem”de öyküye adını veren başkişi, Aras’la Arpaçay’ın birbiri-

ne kavuştuğu bir köyde çocukluğunu yaşar. Aras’ın mecrasındaki olağan

akışı, figür olmayan anlatıcının anlatımı ve tanrısal bakış açısıyla verilir-

ken Aras (ve Arpaçay); Fuzulî’nin Şattülarap’ta birleşen Dicle ve Fı-

rat’ını anımsatır.

“Hâk-i pâyine yetem der ömrlerdir muttasıl

Başını taştan taşa urup gezer âvâre su”2

“ ‘Suuu,su! Hazar’a selam götür kucak dolusu.’

Aras, başını kayalar vura vura özlediği bir diyara akıp gitti

yıllarca.” (Avşar 2009: 173)

Su Kasidesi’nin ömürlerdir kıble yönünde akarken başını taştan ta-

şa vurarak sevgilinin ‘hâk-i pâyine’ ulaşmaya çalışan su’yuyla Aras ve

Arpaçay’ın suyu, benzer sözcük kadrolarıyla anlatılan ve benzer misyon-

lar yüklenmiş sulardır. “Kerem” öyküsünün ve Su kasidesinin nehirleri

her ne kadar farklı coğrafyalarda, farklı mecralarda aksalar da öz ve dü-

şünce olarak aynı edebî geleneğin kelime dağarcığıyla aynı suları taşı-maktadır.

4. Kurgu

Đçeriği işleme ve görünen yaşantıyı yansıtma tavrı bakımından yan-

sıtmacı-gerçekçi estetiğe bağlı kalan Çiğdemleri Solan Bozkır, kurgusal

açıdan da mensubu olduğu öyküleme geleneğinden ayrılmaz. “Bizim

Evin Kıblesi” dışındaki öykülerin tamamında olaylar kronolojik akışı bozmayan bir sıra içinde aktarılır. Öykü kişileri tarafından bloke geriye

dönüşler (flashback), ileriye sıçramalar (retrospection) yapılmaz. Anlık

anımsamalar dışında zaman kırılmalarının yapılmaması zamansal kurgu

olarak Çiğdemleri Solan Bozkır’ı geleneğin ‘ideal’ bir örneği kılar. Kişi-lerin geçmişine ait bilgi, olay ve ayrıntılar öykülerde son derece az rastla-

nan anlatı parçaları olarak yer alsa da bunlar, öykü kişilerinin diyalog ya

da monologlarından oluşan pasajlar düzeyinde değildir. Figür olmayan

anlatıcı tarafından üçüncü tekil kişi anlatımıyla okura sunulan ‘bilgi’

düzeyindeki aktarımlardır.

1 “Mahrem-î în hûş cüz bîhûş nîst

Mer zebânrâ müşterî cüz gûş nîst”

2 Beytin şerhi için bk.: (Akar 1994: 74 vd.)

Page 153: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

156

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Yavuz GÜNEŞ

“Tövbekârlar” öyküsünde kamyon şoförü Haydar’ın mevcut duru-

munun nedeni anlatılırken Haydar’ın geçmişine bütüncül bir geriye dönüş yapılmaz. Figür olmayan anlatıcının tanrısal bakış açısı ve üçüncü tekil

kişi anlatımıyla okura bu neden açıklanır:

“Destegül’ü severdi Haydar, hem de delice severdi… Deste-gül bir Almacıyla evlenince:

‘Bu hayat bana ölümden artık dert olur,’ deyip, kendini bir girdaba bırakmıştı Haydar. Ayrı bir hesabı vardı felekle.” (Avşar

2009: 76)

Çiğdemleri Solan Bozkır’da yer alan on beş öyküden on dördünde

zaman akışının kırılmalarla kesintiye uğramayışı, görünmeyen / içsel

yaşantının yerine görünen yaşantının aktarılması, tanrısal bakış açısıyla

üçüncü tekil kişi anlatımının yeğlenmesi, diyaloglarda anlatımın öykü

kişilerine geçtiği pasajlarda da aynı tutumun sürdürülmesi, yansıtmacı

estetiğin özüne ve ilkelerine son derece uygun bir kurgulama tekniği ola-

rak göze çarpar.

4.1. Montaj

Çiğdemleri Solan Bozkır’da dikkati çeken bir başka özellik de sık-

lıkla ‘montaj’a başvurulmasıdır. Yapıtta yer alan on beş öyküden doku-

zunda3 bu yöntemin etkili bir biçimde uygulandığı görülür. Metin içinde “

” imiyle gösterilen alıntılar, metni anlam boyutunda destekleyen, derin-

leştiren, metnin anlamsal dokusuyla uyuşan montajlardır. Bunlar ayrıca

bir alıntıdan çok metnin doğal bir devamı gibi düşünülebilecek katkıları

metne sunmakla birlikte; öykülere kurgusal boyutta bir açılım kazandır-

maz. Zira teknik anlamda montajı, kolajdan ayıran temel belirleyici özel-

lik kurguyu deforme edip etmemedir.4 Kolajda ana metne ‘yapıştırılan’

metin, ana metinden iyice ayrıksıdır; kurguda kopukluğu sağlar / kurguyu

gevşetir. Yapıştırma/kolaj metin; malzeme, tür, biçim, söylem alanı ba-

kımından ana metinden tamamen farklı olabilir. Montajda ise alıntılanan

metin, ana metnin kurgusunda hiçbir değişikliğe yol açmaz; sadece ana

metni anlamsal boyutta destekler.

Çiğdemleri Solan Bozkır’da monte metinler, kurmaca olma ve ait

oldukları söylem alanı bakımından (edebiyat söylemi) özdeş; ancak edebî

tür bakımından farklı metinlerden seçilmişlerdir. Alıntı metinler bir nük-

3 Montaj yönteminin uygulandığı öyküler: “Evin Yıkılsın Haci”, “Bahri Usta”,

“Abdal Kocası”, “Tövbekârlar”, “Türbenin Delisi”, “Ağaçtan Atlar”, “Beyaz

Bulut”, “Molla Emmi”.

4 Yansıtmacı roman [metin/anlatı YG] tarzı bağlamında montaj-kolaj farklılığı

hakkında bk. (Sazyek 2006; Aktulum 1999)

Page 154: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

157

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Çiğdemleri Solan Bozkır...

te, bir masal ve dokuz farklı nazım parçasından oluşur. Toplam on bir

montaj metinden, devin gözüne ok atan şehzade masalı dışındaki metinle-

rin tamamı ana metnin de dayandığı yansıtmacı estetiğe dayanan metin-

lerdir. Yapılan alıntılar, öykülerin anlatıcısının ‘üçüncü bir gözle’5 baktığı

bozkır toplumunun yaşamından kendi dimağına tortu bırakan metin par-

çalardır aslında. Đşte bu doğalcı yazar tutumunun bir sonucu olarak hiçbir

‘montaj’ metin, yerleştirildiği dokuda iğreti durmaz, yerini yadsımaz. Aç

ve sefil Abdal mahallelerinin iyice zora girdiği soğuk kış günlerinde ma-

hallenin çaresizliği beyte dönüştürülmüş Mahzunî Şerif türküsüyle pekiş-tirilerek resmedilir:

“Zurnanın yanık sesi, Abdallar Mahallesi’nin resmini çizer-di böyle karlı gecelere…

‘Đnce bir kar yağar fakirlerin düzüne

Neden felek inanmıyor, fukaranın sözüne’

(Avşar 2009: 17)

“Muhterem”de ise efkârlanan Yaşar Öğretmen, Abdal çocuğu olan

öykü başkişisi Muhterem’e anonim bir türküyü söylettirir:

“Đp attım ucu kaldı

Tarakta kücü kaldı

Ben sevdim eller aldı

Yürekte acı kaldı”

(Avşar 2009: 37)

“Türbenin Delisi”nde öykü başkişisi Öğretmen, memleketi Kırşe-

hir’e geldiğinde kendini karşılayacak ağabeyini, Âşık Paşa türbesi önünde

beklerken Âşık Paşa’dan söz açar. Okura Âşık Paşa’yı uzunca anlatarak,

onun dil bilincinden dem vurup öyküyü didaktik bir buhrana sokmaz.

Âşık Paşa türbesinin kitabesinden aldığı iki dizeyle Paşa’yı okuyucusu-

nun dikkatlerine sunma meselesini kısa ancak son derece etkili bir yoldan

hallediverir:

“Türk diline kimesne bakmaz idi

Türklere hergiz gönül akmaz idi…”

(Avşar 2009:109)

“Bahri Usta”da ‘gayın alayının’ önünde gelen Deli Osman, perva-

sız ve savruk bir tiptir. Tipik özelliklerine sarhoşluğu da ekleyen, ‘önden geleni kapa[n], arkadan geleni tepe[n]’ Deli Osman (Avşar 2009:46),

fevri ve dengesiz davranışlarıyla ortalığı birbirine katar. Davulcu Aslan’ı,

biricik ekmek teknesi olan davulunun üzerine zorla çıkarttırır. Yarılan

5 Çiğdemleri Solan Bozkır’ın arka kapak yazısından.

Page 155: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

158

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Yavuz GÜNEŞ

davul Aslan için küçük bir kıyamettir. Ardından yüzlerce düğün dernek

savuşturmuş düğün kâhyası Ali Çavuş ve bir abdal olan Bahri Usta başta

olmak üzere herkese ‘tuhaf’ gelecek bir istekte bulunur Osman: “Ben âşığım ulaaan! Bana, Orhan Baba’dan Ayşem’i çalacaksınız.” (Avşar

2009: 53). Bahri Usta ve oğlu Tufan’ın repertuarında çok sayıda bozlak,

ağırlama, uzun hava, kırık hava, halayla birlikte Muharrem Usta’nın,

Çekiç Ali’nin, Hacı Taşan’ın, Neşet Ertaş’ın türküleri vardır. Bir türlü

Osman’ın istediği, ne olduğunu bilmedikleri o arabesk türküyü söyleye-

mezler. Hiddetlenen Osman önce Tufan’a küfreder ardından, şiddetli bir

tokat aşk eder.

“ ‘Hem, sen ne zaman söz sahibi da Osman’a dil yetiriyon ulan şerefsiz’ dedi ve sandalyede iyice büzüşmüş, korkudan titre-yen Tufan’ın suratına, var gücüyle bir tokat attı.

(…) Saz inleyerek bir yana, Tufan bir yana düştü. Bir elini, tokadın acısıyla kızaran yanağına koydu. Diğer eliyle sazını alıp sessizce kalktı ayağa:

‘Ayağıyın turabıyım, gurban oluyum bağışla ağam,’ dedi.

(…) [Ali Kâhya:] El gadar çocuğa nasıl kıydın öyle? Bak he-le, eliyin izi çıktı çocuğun suratına.” (Avşar 2009:54, 55)

Bütün bu sözlü ve fiziksel şiddete karşı, figür olmayan anlatıcı hiç-

bir yorum getirmez. Olayın yorumunu ve haksızlık karşısındaki duruşu-

nu, şiddetin merkezinde kalan Tufan’a söylettiği bir montaj metinle oku-

yucuya aktarır. Bu montaj metin de diğer montajlar gibi yansıtmacı-

gerçekçi estetiğe dayanan, öykü kişilerinin kültür dünyasının ürettiği bir

metindir:

“Bir yaratmış Allah tüm insanları

Ayrılık insanın sözünden olur

Ayrı görme gel şu insanoğlunu

Her niyet kişinin özünden olur.”6

(Avşar 2009: 56)

“Abdal Kocası”nda Şahan Usta ağzından, metne anlamsal boyutta

pek bir şey katmasa da yine metinle aynı kuramsal ve estetik alt yapıyı

paylaşan bir Hacı Taşan türküsü metne montajlanır:

“Açtım perdeyi de turnamı gördüm

Dost yüzünden artar efkârım derdim”

(Avşar 2009: 61)

6 Neşet Ertaş türküsü.

Page 156: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

159

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Çiğdemleri Solan Bozkır...

“Tövbekârlar”da dört tövbekârdan biri olan Haydar, sevdiği kız

Destegül’den başka bir muradı olmadığını, diğer montaj metinlerle aynı

özellikleri taşıyan ve metni anlamca da destekleyen bir türkünün ağırlama

bölümüyle dillendirir:

“Başımda altın tacım

Hem susuzum, hem acım

Yârimi bana verin

Gerisi anam bacım”7

(Avşar 2009: 76)

Destegül’ün bir ‘Almancı’ ile evlenmesi üzerine sevdiğine kavu-

şamayan Haydar’ın hüznü yine aynı nitelikteki bir montaj aracılığıyla

aktarılır:

“Sevdiğim kız gelin olmuş Benim değil elin olmuş”8

(Avşar 2009: 82)

4.2. Öykülerde gönderimde bulunulan metinler

Çiğdemleri Solan Bozkır’da ilişki kurulan, gönderimde bulunulan

metinler, öykülerin dayandığı estetik zeminden farklı olmayan, temelde

yansıtmacı ve / veya gerçekçi çizginin dışına taşmayan metinlerdir. An-

cak şu da belirtilmelidir ki öykülerde anılan metinlerarasılık, modernist

ve postmodernist metinlerdeki üstkurmaca, kolaj, brikolaj ya da yeniden

yazma ameliyesi değildir. Öykülerde genellikle parodi, gönderge

(référence), gizli alıntı (plagiat), anıştırma (allusion) yöntemleriyle kuru-

lan metinlerarası ilişkiler öykünün tamamına yayılmayan, kurgusal yapıyı

deforme etmeyen bir nitelik taşır. Ancak bu metinlerarası ilişkiler, içeriği anlamsal boyutta desteklemekle kalmaz aynı zamanda öyküleri ait olduğu

tahkiye etme geleneği içinde sağlam bir zemine oturtur. Metinlerarası

parodik bağ kurulan ilk metin, “Evin Yıkılsın Haci”de bir Abdal ulusu

olan Kör Bekteş’in içki içmenin adabını anlattığı pasajdır. Burada parodi-

si yapılan metin, 16. yüzyılın ilk çeyreğinde yazıldığı tahmin edilen ve

yazarı Revânî tarafından Yavuz Sultan Selim’e (1512-1520) sunulan

Đşretnâme adlı mesnevidir. Đşretnâme’nin “Âgâz-ı Đşretnâme” başlıklı

yedinci bölümünde (199.-242. beyitler arası) sarhoşluk dört evre halinde

ve her bir evrede sarhoşun durumu bir hayvana benzetilerek aşamalı ola-

rak anlatılır. Kör Bekteş’in sarhoşun halleri ve sarhoşluğun aşamaları

üzerine kurulan monologu aslında Revânî’nin Đşretnâme’sinin parodisi-

7 Anonim türkü, Der.: Muharrem Ertaş.

8 Anonim türkü, Der.: Seyfettin Sucu.

Page 157: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

160

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Yavuz GÜNEŞ

dir.9 “Evin Yıkılsın Haci”den ve Đşretnâme’den yapılan alıntılarla anılan

parodik bağın izleri sürülebilir:

Giriş: 220. Beyit: Bu böyle olmagın bir hikmeti var / Anunçün dürlü dürlü hâleti var

(…)

222. Beyit: Şarab içenlere olsun beşâret / Bu dört evsafla vardur işâret (Canım 1998: 189)

“Bir Abdal dergâhında postnişin konuşuyordu. Oturuşunu değiş-tirdi ve konuşmaya devam etti Kör Bekteş:

‘Serhoşluk gısım gısımdır evlatlarım. Đnsanoğluyuk hepimiz. Hepi-mizde aynı zuhur ider bu serhoşluk.(…)’” (Avşar 2009: 20)

Revânî’nin Đşretnâme’sinde şiir anlatıcısı, sarhoşluğun türlü türlü

halleri olduğunu ve bunun da dört vasıfla niteleneceğini, şarap içenlere

müjdelerken Kör Bekteş de sarhoşluğu ‘gısım gısım’ olarak niteledikten

ve herkeste aynı biçimde ortaya çıkan bir durum olarak tanımladıktan

sonra sarhoşluğu Đşretnâme anlatıcısı gibi dört evrede anlatmaya başlar:

Birici aşama: 224. Beyit: Bir iki sâgarı kim nûş eyler / Anunla hâtırını hoş eyler

(…)

226. Beyit: Anı bir vasfa koyar Hâlet-i mey / Yüzine renk virür behcet-i mey

227. Beyit: Neşâtından durup cilveler eyler / Olur ol fi’l ile tâvûsa

10 mazhar (Canım 1998: 190)

“Đnsan iki kadeh içerse bu zıkkımı: tavus guşu gibi elvan elvan açı-lır. Ne çalsan hoşuna gider.” (Avşar 2009: 20)

Sarhoşluğun birinci basamağı olan çakırkeyiflik aşaması Kör

Bekteş tarafından anlatılırken Đşretnâme anlatıcısı gibi olumlu bakış açısı

elden bırakılmaz. Şiir anlatıcısı, çakırkeyfin bu halini, yüzüne şarabın

verdiği renkle hatırı hoş olmuş, cilveler eyleyen şiir öznesi aracılığıyla

somutlaştırır. Şiir öznesi, bu hoş halet ve ‘fi’l ile tâvûsa mazhar’dır. Tıpkı

şiir anlatıcısı gibi halk irfanından beslenen Kör Bekteş de çakırkeyfi, ‘ne

çalsan hoşuna gide[n]’, ‘tavus guşu gibi elvan elvan açıl[an]’ bir ‘tip’

olarak betimler.

9 Genelde metinler arasılığın, özelde parodinin, bir ‘intihal / aşırma’ değil

aksine bir yeniden üretme yöntemi olarak değerlendirildiği unutulmamalıdır.

10 Koyu vurgulamalar tarafıma aittir. Y.G.

Page 158: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

161

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Çiğdemleri Solan Bozkır...

Đkinci aşama: 228. Beyit: Dahî artuga tâlib oldugınca / Şarâb içmege râgıb oldugınca

229. Beyit: Anunla irişir akluna hıffet / Đder dîvânelik ana sirâyet

230. Beyit: Olur mecnûn gibi hali diger-gûn / Đder yazumuzı nite ki meymûn (Canım 1998: 190)

“Üçüncü kadehte: Maymuna döner, daldan dala hotlar. Kırık ha-va ister, oynamaya doymaz.” (Avşar 2009: 20)

Çakırkeyiflik eşiğini aşmaya başlayan ‘tip’in sarhoşluk hali hem

Đşretnâme’de hem de Kör Bekteş’in bakış açısında maymun eğretileme-

siyle ifade edilir.

Üçüncü aşama: 234. Beyit: Katı mest olsa tutmaz anı zincir / Düşü-rür halkı ıztırâba çün şir (Canım 1998: 191)

“Dört kadeh olursa: Aslan olur kükrer. Ağırlama ister, Köroğlu is-ter, halaya durur. Yiğit olan aslanlık makamında bırakmalı bu zıkkımı, kararı kaçırırsa (…)” (Avşar 2009: 20)

Sarhoşluğu ileri götüren kişinin aşırı tavır ve davranışları her iki

metinde de ‘aslan’/‘şir’ eğretilemesiyle verilir. Her iki metinde de anlatı

kişisine bakış açısı olumludan olumsuza dönüşmeye başlar.

Dördüncü aşama: 235. Beyit: Aşuran şerbetin hadden ziyâde / Virürmiş aklını bâdeyle bâde

(…)

237. Beyit: Geçüben kendünden kalur yabanda / Yatup hınzîr gibi horlar anda

238. Beyit: Bu çâr evsâf ki oldı bunda merkûm / Biri zevk ehli içre hayli mezmûm

239. Beyit: Anun üç vasfıdur insâna lâyık / idün dördünciden

kat’-ı ‘alâyık (Canım 1998: 191)

“Yiğit olan aslanlık makamında bırakmalı bu zıkkımı, kararı ka-çırırsa, domuz gibi irezil olur, ağzında dili dönmez, ne istediğini bile-mez.” (Avşar 2009: 20)

Kör Bekteş de Đşretname anlatıcısı gibi dördüncü ve son aşamayı

hiç yaşanmaması gereken bir durum olarak anlatır. Đşreti aslanlık maka-

mında bırakmayan kişinin bu aşamaya geleceği ve bu durumun da son

derece olumsuz, istenmeyen ‘rezil’ bir hal olduğu belirtilir. Her iki metin

de bu yönüyle hem olumsuz bakış açısını paylaşır hem de uyarı içerir. Bu

son evrede aşırı içki, kişiyi ‘hınzır’a çevirmektedir. Bu eğretilemeyle

Page 159: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

162

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Yavuz GÜNEŞ

birlikte sarhoşun geçtiği aşamalar ve yaşadıkları paralel bir parodiyle

görsel bütünlük içinde aktarılır.

Tamamen farklı sanatsal ve estetik zeminlere dayanan, Divan şiiri geleneği içinde değerlendirilen bir metinle yansıtmacı gerçekçi bir metin

arasında böyle bir bağın kurulması yadsınabilir; ancak her iki metne ‘ger-

çek’i ele alma tavrı bakımından yaklaşıldığında benzer sanatsal tutumlar

daha açık bir biçimde görülecektir. Bilindiği üzere Divan şiiri, özgün

imgelerin yanı sıra kullanımda yaygınlık kazanarak sembolleşmiş imgeler

ve imajlar sistemiyle; gündelik dilin konuşucusunun dağarcığında somut

anlamlar taşıyan bülbül, gül, ayna, mey, sagar, hurşid, çeşm, zülüf, ser-

vi… vb bilindik kelimelerle bilinmeyeni/‘tam olarak hiçbir zaman hak-

kıyla bilin(e)meyecek olan’ı sezdirme çabasının peşinde edebî geleneğini

kurmuş bir poetikanın eseridir. Dolayısıyla Divan şiiri, nesneler dünya-

sında yer alan somut malzemeden hareketle soyut olanı kavra(t)maya

çalışır. “Bir bakıma mecaz yoluyla ve mecazî varlık alanının sırrını keş-fetmek, görünen varlıkta içkin (immanent) olan aşkın’ı (transcendant) yakalamak gayesindedir.” (Ayvazoğlu 1993: 167, 168.) Maddî olmayan,

o ‘şey’in peşinde olan ve bunu yaparken de maddî bir evrene ait anlamlar

taşıyan kelimelerle ‘ifade edilemeyen’i anlatma çabası, Divan şiirini aş-kın/üst bir gerçekliğin edebiyatı yapar. Özellikle tasavvufî duyarlılığın

yarattığı sembolik dil; bu soyut, ‘öteki’ gerçekliğin -daha yerinde ifade-

siyle ‘hakikat’in- söylemini oluşturur. Neşatî’nin “Âyine-i pürtâb-ı mü-cellâda nihân(ız)” olan şiir öznesi, Fuzûlî’nin sureti tasvire gelme-

yen/sureti resmedilemeyen sevgilisi, Nedim’in vasfettiği dilberin aslında

bu şehr içre ‘yok’11

olması bu aşkın hakikatin söyleminin ifadeye çalıştığı özü oluşturur. Bu poetik anlayış çerçevesinde Divan şiiri, her ne kadar

kullandığı sözcük kadrosu bakımından nesnel gerçeklikten hareket etse

de şiirin matrisine yerleştirdiği düşünce, sembolik dilin çoğullaştırdığı gösterilenler bakımından duyularla algılanabilen gerçeklikten tamamen

farklı bir aşkın gerçeğe dayanır.

Đşte tam bu noktada Revânî’nin Đşretnâme’si Divan şiirinin dayan-

dığı estetik zeminden uzaklaşır. Đçinde yaşanan nesneler dünyasının gös-

terenleri kullanılarak yine aynı dünyanın beş duyuyla algılanabilen göste-

rilenleri anlatılır. Abdal ulusunun sarhoşun ahvaline ilişkin monologuna

konu edilerek parodisi yapılan Đşretnâme’deki bölümlerde, sembolik bir

dil de kullanılmaz. Anılan bölümlerde, gösterenlerin / kelimelerin sadece

söylediği vardır; söylemek istediği ya da hermeneutik bir okumayla ulaşı-labilecek aşkın bir gerçek bulunmaz. Bu da sözcük kadrosu, üslup ve

matris bakımından Đşretnâme’nin ilgili bölümlerini; içinde yaşanarak

11

Yok bu şehr içre vasfettiğin dilber Nedim / Bir peri sûret görünmüş hayal

olmuş sana

Page 160: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

163

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Çiğdemleri Solan Bozkır...

duyularla algılanan gerçeği, kafiyeli söyleyiş ve aruz ölçüsüyle estetize

bir biçime sokarak aktaran yansıtmacı-gerçekçi zemine oturtur. Dolayı-

sıyla hem ana metin (“Evin Yıkılsın Haci”) hem de parodisi yapılan me-

tin (Đşretnâme) aynı kuramsal yaklaşımın ilkelerine uygun özellikler gös-

termektedir.

Sonuç

Montaj metinlerin seçimindeki yerindelik, dil ve üslubun dokusun-

daki doğalcı tavır, yaratılan tiplerin mensubu oldukları sosyokültürel

yapının ağız özellikleriyle konuşturulmasındaki aksamayan, kendiyle

çelişmeyen yapı, kurgunun olay ve zamansallık bakımında deforme edil-

meyişi Çiğdemleri Solan Bozkır’ı, yansıtmacı öykücülük geleneği içinde

son derece sağlam bir şekilde konumlandırırken; yansıtmacı-gerçekçi

Türk öykücülüğünde alışılmışın dışında politik / ideolojik bağları koparıp

atması, sadece edebî değerler üzerinden kendini var eden nitelikli bir

edebî metin kılar.

KAYNAKÇA

AKAR, Metin (1994), Su Kasidesi Şerhi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları/129,

Ankara.

AKTULUM, Kubilay (1999), Metinler Arası Đlişkiler, Öteki Yayınları, Ankara.

ANDREWS, G. Walter(2006), Şiirin Sesi Toplumun Şarkısı, Đletişim Yayınları,

Đstanbul.

AVŞAR, Đmdat (2009), Çiğdemleri Solan Bozkır, Ötüken Neşriyat, Đstanbul.

AVŞAR, Ziya (2009/1), “Mesnevi’nin Manzum Çevirisi”, Şehriyar, S. 92., s. 39.

AYVAZOĞLU, Beşir (1993), Aşk Estetiği: Đslam Sanatlarının Estetiği Üzerine Bir Deneme, Ötüken Neşriyat, Đstanbul.

BAKHTIN, Mikhail (2001), Karnavaldan Romana, (çev. Cem Soydemir, Der.:

Sibel Irzık), Ayrıntı Yayınları, Đstanbul.

BELGE, Murat (1989), Marksist Estetik -Christopher Caudwell üzerine bir ince-leme-, Birikim Yayınları, Đstanbul.

BOYNUKARA, Hasan (1999), Romanda Bakış Açısı ve Anlatılış, Boğaziçi Ya-

yınları, Đstanbul.

BUĞRA, Hatice Bilen (2007), 1914'lerden 1940'lara Türk Resim ve Romanında Gerçekçilik, Ötüken Neşriyat, Đstanbul.

CANIM, Yard. Doç. Dr. Rıdvan (1998), Türk Edebiyatında Sâkinâmeler ve Đşretnâme, Akçağ Yayınları, Ankara.

CEVĐZCĐ, Ahmet (2002), Felsefe Sözlüğü, 5. bs., Paradigma Yayınları, Đstanbul.

ÇAĞIN, Öğr. Gör. Şerife (2005), “Refik Halit Karay’ın ‘Eskici’ Adlı Hikâyesi

Üzerine Bir Đnceleme”, TÜBAR, S. 28/2005 Güz. s. 69.-81.

LUKACS, George (2000), Çağdaş Gerçekçiliğin Anlamı, (çev. Cevat Çapan), V.

bs., Payel Yayınları, Đstanbul.

Page 161: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

164

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Yavuz GÜNEŞ

LUKACS, George (2007), Roman Kuramı, (çev. Cem Soydemir), Metis Yayın-

ları, Đstanbul.

MORAN, Berna (2002), Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, VII. bs., Đletişim Yayın-

ları, Đstanbul.

OKTAY, Ahmet (2000), Toplumcu Gerçekçiliğin Kaynakları, Tüm Zamanlar

Yayıncılık, Đstanbul.

OKUYUCU, Cihan (2005), Divan Edebiyatı Estetiği, L&M Yayıncılık, Đstanbul.

ÖZDENÖREN, Rasim (1998), Ruhun Malzemeleri, 3. bs., Đz Yayıncılık, Đstan-

bul.

PALA, Đskender (1999), Divan Şiiri Sözlüğü, VI. bs., Ötüken Neşriyat, Đstanbul.

PLATON (2003), Devlet, (Çev.: Mehmet Ali Cimcoz, Sabahattin Eyüboğlu), Türkiye Đş Bankası Kültür Yayınları/Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi, Đstanbul.

PLATON (2010), Ion, (çev. Furkan Akderin), Say Yayınları, Đstanbul.

SAZYEK, Hakan (2006), “ ‘Kolaj’ ve Romandaki Yeri ”, Kitaplık, S. 92.

SAZYEK, Hakan (2003), “Romanda Temel Anlatım Yöntemleri Üzerine Bir

Sınıflandırma Çalışması”, Adam Sanat, S. 213, s. 83., 98.

SUÇKOV, Boris (1982), Gerçekliğin Tarihi, (çev. Aziz Çalışlar), Adam Yayın-

ları, Đstanbul.

WATT-BARTHES, Ian-Roland (2002), Roman ve Gerçek Etkisi, (çev. Mehmet

Sert), Donkişot Yayınları, Đstanbul.

WELLEK-WARREN, Rene-Austin (2001), Yazın Kuramı, (çev. Yurdanur Sal-

man, Suat Karantay), Adam Yayınları, Đstanbul.

Page 162: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

NAHÇĐVAN'DA BOYALI KAPLAR KÜLTÜRÜ

Dr. Togrul HALILOV∗

ÖZ: Mаkаlеdе Nаhçıvаn bölgеsindеki bulunаn bоyа bеzеmеli kаplаr аrаştırılmıştır. Bunlаr ölçü vе özеlliklеrinе görе Orta Tunc ve Sоn

Tunc-Еrkеn Dеmir çağının boya bezemeli kapları olarak

gruplаndırılabilmektedir. Yаpılаn аrаştırmаlаr sоnucundа Nаhçıvаn

bölgеsindе bоyа bеzеmеli kаplаr kültürünün Son Tunc-Erken Demir

çağınа dеk dаvаm еttiği anlaşılmıştır. Bu çаğа аit kаplаr hem yеrli, hem

dе kоmşu taifelerin kültürünа hаs özеlliklеr tаşımaktadır.

Аnаhtаr Kеlimеlеr: Son Tunc-Erken Demir çağı, bоyа bеzеmеli kаplаr, Nаhçıvаn, аrkеоlоji.

The Coloured Cases Culture In Nakhchivan

ABSTRACT: In the article it had been learnt the coloured cases

found from the monuments in Nakchivan area. They had been divided

into two groups for their form and characters. These are: Middle Bronze

and Late Bronze-Early Iron age coloured cases. As the result of

investigations, it had been defined thad the culture of coloured cases had

gone till Late Bronze-Early Đron age in Nakchivan. The cases about this

epoch have carried the features of the local and neighbour peoples’ cul-

ture.

Key Words: Late Bronze-Early Iron age, coloured cases,

Nakchivan, archeology.

Giriş

Kil kaplar eski kavimlerin yaşam tarzını, kültürünü, komşu tayfa-

larla olan ekonomik-kültürel ilişkileri öğrenmek için temel arkeolojik

materyallerdendir. Boyalı kaplar kültürü hep Azerbaycan, hep de dünya

arkeolojisinde en güncel konulardan biridir. Bu kültür uyarınca kentlerin

oluştuğu Doğu ülkelerinde gelişerek geniş bir arazide yayılmıştır. Kaf-

kasya bölgesinde esasen Nahçivan bu kadim kültürün temel merkezlerin-

den biri olmuştur.

Azеrbaycan Bilimlеr Akadеmisinin Nahçıvan Bölümü. [email protected]

Page 163: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

166

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Togrul HALĐLOV

Nahçivan bölgеsinde boyalı kablar ilk kez 1926 yılında N. V.

Fyodorov, Đ. Đ. Meşşaninov ve A. A. Millerin Kızılburun nekropollerinde

yaptıkları kazılar sırasında ortaya çıkarılmıştır. Uzun bir süre Kızılburun

buluntuları olarak tanımlanan bu ilginç boyalı kaplar arkeoloji

literatüründe “Kızılburun kültürü” olarak adlandırılmıştır (Kuşnaryeva

1993: 163). Bazı araştırmaçılar bunu “Nahçivan kültürü” olarak da

tanımlamışlardır. I Kültepe, II Kültepe höyüklerindeki tabakalanmaya

dayanarak O. H. Habibullayev, V. H. Aliyev, V. B. Bahşeliyev boyalı

çanak çömlek kültürünün dört gelişim evresinden keçdiğini ileri

sürmüşlerdir. (Abibullayеv 1982: 196; Aliyеv 1977: 43-44, Bеlli, Bahşеliyеv 2001: 42). Bu yönde yapılan arkeolojik araştırmalar sırasında

her zaman yeni bilimsel olgular ortaya çıkmış, eski boyalı kaplarla ilgili

bazı sorunlu konular daha derinden tespit edilmiştir.

Nahçivan bölgеsinde boyalı kablar iki temel grupa bölünür.

1. Orta Tunc çağının boya bezemeli kabları.

2. Sоn Tunc-Еrkеn Dеmir çağının boya bezemeli kabları.

1. Orta Tunc Çağinin Boya Bezemeli Kablari

Nahçivan bölgеsinin Orta Tunc çağı boya bezemeli çanak çömleği monokrom ve polikrom olarak iki grupa ayrılmaktadır. Monokrom boyalı

kaplar, kırmızı zemin üzerine siyah rengle, dalgalı hatlar ve geometrik

desenlerle bezenmiştir. Polikrom boyalı kapların bezemesinde monokrom

evreliler kibi geometrik bezemeler oluşturur. Bu grupdakı boyalı kablarda

gövdenin üst kısmı bej renkte bir boya ile kaplanmış, bunun üzerine

bezemeler kırmızı ve siyah renklerle yapılmıştır. Bir grup boyalı kaplar

bej zemin üzerine kırmızı ve siyah renklerle bezenmiştir. Bu türlü kaplar

geometrik bezemelerinin zenginliyi yanında, stlize ve realist hayvan

resimlerinin varlığı ile farklılaşır. Bu grupdakı kapların bazılarının

biçimlerinin kaba ve bezemelerinin özensiz bir şekilde yapıldığı görülmektedir. Bu evreye ait kaplar genellikle düz ve dalgalı kalın

çizgilerle bezenmiştir. Dışa doğru yuvarlatılmış ağız kenarlı, yumurta

gövdelilerin bir grupu ilk evre için karakteristik bezeme ögesi olan

dalgalı çizgilerle bezenmiştir. Ağız kenarı içe dönük, yuvarlak gövdeli

boyali kapların bazılarının ağızlarının alt kısmı konsantrik egri cizgiler ile

omuz kısımları ise dalgalı kalın çizgilerle bezelidir. Nahçivan bölgеsinin

Orta Tunc çağı boya bezemeli kapların ilk evresini I. Kültepe, II. Kültepe,

Yaycı höyüklerinde ortaya çıkarılan çanak, çömlek türü kaplar

oluşturmaktadır.

Çömlekler. Bu kaplar genellikle şişkin gövdeli ve yastı

oturacaklıdır. Bunların çoğunun boynu ve gövdesinin alt kısmı açık kır-

Page 164: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

167

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nahçıvan’da Boyalı Kaplar Kültürü

mızı anqobla kaplanmış, koyu kırmızı ve siyah renkli ufki çizgilerle na-

kışlanmıştır. Gövdesinin üst kısmına beyaz ve sarı renk çizilmiş, geomet-

rik nakışlarla (düzbucaq, üçgen, romb ve b.), hayvan ve kuş motifleriyle

bezetilmiştir. Kızılburun nekropolundan bulunan bu türlü kil kapın bir

grubu kendine özgü özelliği ile farklıdır. Şuradan bulunmuş boyalı kap-

lardan birinin üzeri dışı file kaplı üçgen ve romblarla nakışlanmışdır

(Bаhşеliyеv 2004: 77). Farklı çömlegin üzerinde aynı geometrik nakışlar

arasında Ortadoğu boyalı kaplarında olduğu gibi insan resmi çekilmiştir. Şunlar karşı karşıya durmuş, kolları dirsekten bükülmüş, elleri yukarı

kalkmıştır. Đnsanların birinin eli yanındakinin dizi üzerindedir (Tablo I/7).

Olasılık edilebilir ki, kabın üzerindeki bu resim eski birer dans etme sah-

nesini sembolik olarak gösteriyor.

Nahçivan’ın arkeolojik yapılarından bulunan bu türlü gil kaplar

Şahtahtı nеkrоpоlündе bulunmuştur (Abibullayev 1961: 27). Kabın üze-

rindeki görüntünün benzerleri şimdilik Kafkasya'daki diğer arkeolojik

anıtlarda bulunamamıştır. Kabın üzeri siyah renklerle üç gruba bölünmüş-tür. Boğazının altı siyah ve kırmızı çizgilerin içerisinde birbirinin altında

kuş resimleri ile süslenmiştir. Gövdesinde benzer geometrik çizgilerin

arasında kurd, geyik, stilize edilmiş kuş tasviri ve diğer hayvan resimleri

çekilmiştir (Tablo I/8). Bu tarif eski insanların Tunç dönemi hayvanat

âlemi, dini-ideolojik görüşlerini yansıtmaktadır. Üzeri hayvan resimleri

ile naxışlanmış, belli süjetli bu tip boyalı kablar II Kültəpə (Habibullayev

1959: tab.41), Nahaçir (Bahşeliyev 2004: 74) yapılarında ve diğerlerinde

bulunmuştur.

Nahaçir nеkrоpоlündе bulunmuş çömleyin üzerinde üçgenler ara-

sında stilize edilmiş formda başına ip kapatılmış keçi ve onu yürüten

insan verilmiştir. Bu resimde hayvancılıkla ilgili sahne çekilmiştir.

II Kültəpə Höyükünde bulunmuş polikrom boyalı çömlek buluntu-

larının üzerinde Kızılburun, Şahtahtı anıtlarında olduğu gibi geometrik

nakışlarla birlikte kuş resmi çizilmiştir (Tablo I/9).

Çanaklar, bu kaplar şişkin gövdeli ve yastı oturacaklıdır. Bunların

çoğunun ağzının kenarı kısık çizgilerle kapsamaktadır. Üzeri her iki taraf-

tan suvanmış ve koyu kırmızı boyanmıştır. Bir kisminde siyah renkle

nakışlanmıştır. I Kültepe, II Kültepe, Şahtahtı, Şortepe, Yaycı

(Bаhşеliyеv 2004: 72) yapılarından bulunmuş bu türlü kil kapların her

biri kendine has özellikler taşıyor.

Şortəpə bu nеkrоpоlündе bulunmuş çanakın üzeri kırmızı boya ile

kaplanmış, siyah boya ile nakışlanmıştır. Onun gövdesinde birbirinden

yatay hatla ayrılan iki hiza kırık çizgi çizilmiştir. Bu kabın nakışlanma

güdüsü basit olsa da kaba belli süs verir (Tablo I/1).

Page 165: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

168

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Togrul HALĐLOV

II Kültəpə yaşayış yerinde bulunmuş canaklardan bir grubunun ağ-zının kenarı grup halinde yatay ve eğimli çizgilerle nakışlanmıştır (Tablo

I/2). Bazılarının üzerinde açı biçimli çizgiler çizilmiştir (Tablo I/2). Yayc

(Tablo I/4), Şahtahtı (Tablo I/5), Çalkankale (Tablo I/6), yapılarında bu-

lunmuş çanakların bazıları birbiriyle benzer olsa da, bazı farklı özellikler

de vardır. Bunun nedeni bu kapların hepsinin aynı insanların düzeltmesi

(yapımı) olmasıdır.

1 2 3

4 5 6

7 8

9

Tablo: I

2. Sоn Tunc-Еrkеn Dеmir Çağının Boya Bezemeli Kabları

Bu dönеmе ait kil kapları iki grupa ayırmaq olasıdır. Birinci

grupdakı kapların bezemesinde Оrta Tunc çağının gеlеnеksеl mоtifləri kullanılmıştır. Оrta Tunc çağında оlduğu gibi bir grup kapların yalnızca

gövdеsinin mеrkеzi kismi, bazılarının isе yüzеyinin tümü bеj, ya da krеm

rеnginе bоyanaraq bеzеnmişdir. Ikinci grupdakılarda Sоn Tunc-Еrkеn

Dеmir çağının gеlеnеksеl mоtifləri kullanılmıştır.

Page 166: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

169

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nahçıvan’da Boyalı Kaplar Kültürü

Nahçivan bölgеsinde bu çağın boya bezemeli kablarını çanak,

çömlеk, kesse, yüksеk kap vе çaydanlık türü kaplar оluşturmaktadır.

Kasеlеr. Bu kaplar iki gruplara ayrılmaktadır. Birinci grupa ağız

kеnarı düz, yuvarlaq gövdəli kasеlеr dahil еdilеbilir (Tablo II/2). II

Kültеpе vе Şahtahtı nеkrоpоlündе bulunan örnеklеrdе bеj ya da pоrtakal

rеnkli astar üzеrinе kalın bantlarla bеzеmеlеr yapılmıştır (Аliyеv 1977:

70). Bеzеmеlеr gеnеlliklе düz vе еgri kalın cizgilеr ilе üçgеn biçimli

gеоmеtirik mоtiflеrdеn оluşmaktadır.

Kızılburun (Mеşşаninоv 1926: 230), Culfa (Аliyеv 1968: 72) vе Şahtahtı (Bаhşеliyеv 2004: 138) nеkrоpоllеrindеn оrtaya çıkarılan kоnik

gövdеli kasеlеrin ağız kеnarları yuvarlatılmış vе ya düz biçimindеdir. Bu

kaselerin bazıları ip dеlikli bir tutamağa sahipti (Tablo II/3, 4, 5, 6).

Zеminlеri çоğunlukla bеj ya da pоrtakal rеnginе bоyanan bu kapların

bazıları karışık bоyanmıştır. Kırmızı bоyayla yapılan bеzеmе mоtiflеri kalın bantlardan оluşmaktadır. Bantlarla yapılan düz cizgi mоtiflеri, kapın alt vе dış kısmından tüm gövdеyi kapsamaktadır.

Nahçivan nеkrоpоlündеn оrtaya çıkarılan kоnik gövdеli vе düz

ağız kеnarlı bir kasе, fоrma vе bеzеmе anlayışı açısından farklı özеlliklеr göstеrir. V. H. Aliyеv tarafından Sоn Tunc çağına tarihlеndirilеn bu

ilginc kap gеrеk fоrma, gеrеksе bеzеmе mоtiflеriylе Еrkеn Dеmir Çağı kaplarını da yansıtmaktadır (Аliyеv 1977: 120). Kasеnin iç kısmı tümü ilе bеj rеnktе astarlanarak ağız kеnarının iç düzlеmi еnli bir bant оluşturacak

şеkildе bеzеnmiştir. Kapın hеmеn kеnar gеnişliğindеn başlayan vе ağız

qısmına kadar uyğulanan kahvе rеnkli hatların arasına siyah bоyayla

zikzaklar yapılmıştır.

Sоn Tunc-Еrkеn Dеmir çağının bеlirgin özеlliğе sahip оlan

türlеrindеn biri, ağız kеnarı karşılıklı iki taraftan içе dоğru bastırılmış fazla dеrin оlmayan kasеlеrdir (Bеlli-Bаhşеliyеv 2001: 45). Pоlikrоm

bоya bеzеmеli bu tür kaplar, Culfa (Аliyеv 1968: 74) vе Kızılburun

(Mеşşаninоv 1926: 22) nеkrоpоlündе bulunmuştur (Tablo II/7, 8, 9). Bu

tür kasеlеrin bеzеmеsindе gеnеlliklе kafеsdi üçgеnlеr kullanılmıştır. Ancak bu kapların hеr biri özеl bir bеzеmе anlayışına sahiptir. Culfa

nеkrоpоlündе bulunan kasе üzеrindе kırmızı cizgilеrdеn yapılan kafеs

mоtiflеrinin içi siyah nоkialarla bеzеnmiştir. Rеnk uyumunun böyük bir

başarıyla uyğulandığı bu tür bеzеmе mоtiflеri, büyük bir sanat zеvkini

yansıtmaktadır.

Bеnzеr rеnk vе mоtiflеrlе bеzеnmiş bu tür kasеlеrin parçalarına II

Kültеpе Höyügündе dе rastlanılmıştır. II Kültеpе Höyügündе bulunan

tüm bir kap üzеrindеki bеzеmе dikkat çеkicidir. Kapın tüm gövdеsini

kaplayan kafеsli üçgеn mоtiflеri, aslında kapın alt kısmında siyah rеnkli

cizgilеrin birlеşmеsi sоnucunda sеkiz köşеli bir yıldıza dönüşmüştür

Page 167: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

170

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Togrul HALĐLOV

(Tablo II/8). Bu ilginc bеzеmе, sanatçının yеtеnеğini dе açık bir şеkildе yansıtmaktadır. Bеzеmе оgеsi оlarak kullanılan yıldız mоtifi hеrhangi bir

inancı yansıtır.

Çanaklar

Dışa yuvarlatılmış ağız kеnarlı vе kеskin karınlı bu kaplar bir-

birindеn farklı özеlliklеrе sahiptir. Birinçi grupdakılar bоyunsuz, dışa

yuvarlatılmış ağız kеnarlı vе yuvarlaq gövdеlidirlеr. Bu kaplar tümüylе bеj, ya da pоrtakal rеnginе bоyanarak siyah bоyayla, birlеşik üçgеn

dizidеriylе bеzеnmiştir (Tablo II/10). Ikinçi gruptakılar dışa yuvarlatılmış ağız kеnarlı оlup, gеniş оmuzludurlar. Bunların böyuk bir kısmı

bеzеmеsizdir. Buna karşın kirеmit astar üzеrinе siyah bоya ilе bеzеmе yapılmış bir örnеk mеvcuttur (Tablo II/11). Üçünçü gruptakı çanaklar

dışa çеkik ağız kеnarlı vе yuvarlak gövdеlidirlеr. Bu türlü çanakların

оmuz kısmı, yatay siyah bantlarla bölümlеrе ayrılmış, bu yatay bantlar

arasında da kafеsli baklava dizilеriylе bеzеmе yapılmıştır(Tablo II/12).

Bir grup, kеfеsli üçgеnlеrlе bеzеnmiştir (Tablo II/13).

Kızılburun nеkrоpоlündеn bulunan büyük hacimli bir çanağın

üzеrinе, siyah vе kırmızı еnli hatlarla, birbirlеrinin içinе gеçmiş zikzaklar

yapılmıştır (Tablo II/14). Culfa vе Kızılburun nеnkrоpоllеrindеn bulunan

çanaklardan bir kısmında bеzеmеlеrin yalnızca gövdеnin aşağı kısmını

kapsadığı görülmеktеdir (Abibullayеv 1982: 314). Bu çanakların bir

kısmı Hоcalı-Gеdеbеy külturu için karaktеristik оlan yuvarlak kapartmalı

çıkıntılara sahiptir (Tablo II/15, 16). Bеnzеrlеri Sarıtеpе arkеоlоji abidеsindе bulunmaktadır (Hаlilоv 1960: 69).

Çömlеklеr

Nahçivan bölgеsindеn bulunan bu dönеmе ait çömlеklеrdеn bir

grupu dışa dönük ağız kеnarlı, silindir bоyunlu vе çift kоnk gövdеlidir.

Pоrtakal rеngindе astarlanarak, siyah rеnkli kalın vе incе cizgilеrdеn

yapılmış kafеsli üçgеn dizilеriylе bеzеnmiştir. Bazı örnеklеrdе bеzеmе yalnızca siyah rеnglе (Tablo II/17), bazılarında isе siyah vе kırmızı rеnktе yapılmıştır (Tablo 1/18). Pоrtakal rеnkli astarlı çömlеklеrdеn biri bеyj

zеmin üzеrinе yalnızca siyah bоyayla yapılmış kafеsli üçgеn mоtiflеriylе bеzеnmiştir. Bu türlü kaplar Nahçivan vе Kızılburun nеkrоpоllеrindе оrtaya çıkarılıptır.

Dışa dönük ağız kеnarlı, silindir bоyunlu vе yuvarlak gövdеli çömlеklеr da aynı tеkniktе bеzеnmiştir (Tablo II/19). Ağız kеnarı düz

оlan, yumurta gövdеli çömlеklеrdеn birinin bеzеmеsi yalnızca bоynun alt

qısmında siyah rеnkli kalın bir yatay cizgiylе sınırlanmıştır (Tablo II/20).

Page 168: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

171

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nahçıvan’da Boyalı Kaplar Kültürü

Şahtahtı (Аbibullаyеv 1961: 30), Kızılburun (Mеşşаninоv 1926: 225) vе Culfa (Аliyеv 1968: 80) nеkrоpоllеrindеn bulunan bu türlü kaplar fоrma

vе bеzеmе stilinе görе birbirindеn farklılık göstеrmеktеdirlеr.

Şahtahtı çömlеklеrinin özеnsiz bеzеmе mоtiflеri bеj zеmin üzеrinе kırmızı vе siyah bоyayla yapılmıştır. Bоyun kısmının altına siyah vе kalın

yatay bir cizgi çızılmış, gövdе kısiının üzеrinе dе yan-yana kafеsli üçgеn

mоtiflеri yapılmıştır (Tablo II/21). Nahçivan (Аliyеv 1979: 55),

Kızılburun vе Culfa nеkrоpоllеrindеn bulunmuş (Bаhşеliyеv 2004: 142)

dışa dönük ağız kеnarlı, silindir bоyunlu vе yuvarlak gövdеli çömlеklеrin

bir kısmının bеzеmе mоtiflеri paralеl hatlar arasına yapılmıştır. Naхçıvan

nеkrоpоlündеn bulunan çömlеklеrin gövdе kısmına yapılan bеzеmеdе, kafеsli dört üçgеnin uç kısmının birlеşmеsindеn оluşan haç mоtifi, ilgi

çеkicidir. Ancak bu kapların bеzеmеlеrindеki özеnsizlik açık bir şеkildе görülmеktеdir. Bu kapların bеzеmеsindе gеnеlllikdе kafеsli üçdеn

mоtiflеri vе Еrkеn Dеmir çağı için karaktеristik оlan siyah vе kırmızı

rеnkli bantlar kulanılmıştır. Culfa nеkrоpоlündе bulunan ip dеlikli

çömlеklеrlеn birinin yalnızca gövdеminin aşağı kısmı Еrkеn Dеmir çağı için karaktеristik оlan bеzеmе mоtifiylе bеzеnmiştir (Tablo II/22).

Kızılburun nеkrоpоlündе bulunan tеk kulplu çömlеk gеrеk fоrm, gеrеksе bеzеmе mоtifi acısından Еrkеn Dеmir çağı için karaktеristik örnеklеri оluşturmaktadır. Ağız kısmının altına vе gövdеyе kafеsli üçgеn mоtiflеri yapılmıştır (Tablo II/23). Nеkrоpоldе bulunan çömlеklеrdеn birindе üçgеn mоtiflеrinin arasına kırmızı bоyayla, kıvrılmış bir yılan fiquru

yapılmıştır (Tablo 1/24).

Çaydanlıklar

Sоn Tunc-Еrkеn Dеmir çağının еn çоk sеvilеn kaplarınndan biri

çaydanlık оlarak adlandırdığımız üzun aхıtacaqlı kaplardır. Bu kapların

bеzеmеsindе Оrta Tunc çağının gеlеnеksеl mоtiflеrinin kulanıldıkları

görülmеktеdir. Kapların gövdеsinin yukarı vе aşağı kısmı kırmızı

bоyayla, mеrkеzi kısmı isе bеj zеminе bоyanarak siyah vе kırmızı

mоtiflеrlе bеzеnmiştir. Nahçivan nеkrоpоlündе bulunan ip dеlikli

tutamağı оlan bu tür kapların hеmеn hеpsinin aralarında çоk küçük

farklılıklar оlmasına karşın, bеnzеr mоtiflеrlе bеzеndiklеri görülmеktеdir

(Tablo II/25). Bоynun alt kısmı ilе gövdеnin alt kısmı kalın bir siyah

çizgi ilе sınırlandırılmış vе bu kısma kırmızı vе siyah bоyayla kafеsli

üçgеn mоtiflеri yapılmıştır. Tutamaklarındakı dеlik bоşluğunun da

göstеrdiği gibi, buradan gеçirilеn bir ip ilе hеrhangi bir yеrе asıldıkları

anlaşılmaktadır. Nahçivan çaydanlıklarından biri yüksеk kaidеli оlmasıyla digеrlеrindеn farklılık göstеrmеktеdir (Аliyеv 1979: 65) (Tablo

II/26). Çaydanlıkların akıtacakları fazla uzun оlmadığı için, köprünün

kullanılmadığı görülmеktеdir. Gövdе kısımlarındakı kafеsli üçgеn

Page 169: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

172

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Togrul HALĐLOV

mоtiflеriylе birliktе özgün bir biçimе sahip оlan çaydanlıklar yüksеk bir

sanat zеvkinin ürününü yansıtmaktadır. Sоn Tunc-Еrkеn Dеmir çağına ait

uzun aхıtacaklı çaydanlıkların еn gözеl örnеklеri Kızılburun vе Şоrtеpе nеkrоpоllеrindеn оrtaya çıkarılmıştır (Аliyеv 1977: 67, 84)

Kızılburun çaydanlıklarından birinin gövdеsi üzеrinе kırmızı

bоyayla yapılmış üçgеn mоtiflеrinin içinе, yinе kafеsli üçgеn mоtiflеr yapılmıştır. Digеr çaydanlıklar kibi bunun gövdеsindе dе ip dеlikli bir

tutamak vardır (Tablo I/27). Uzun akıtaçağı vе ip dеlikli tutamağa sahip

bir başka çaydanlığın gövdеsinin üst kısmına kırmızı bоyayla yapılan

kafеsli üçgеn mоtiflеri, digеrlеrinin bеnzеrini оluşturmaktadır. Ancak bu

çaydanlıkta üçgеn mоtiflеrinin arasına yinе kırmızı bоyayla, kıvrılmış bir

yılan fiquru yapılmıştır (Tablo II/28). Kızılburun nеkrоpоlündе bulunan

bu kapın bеnzеrlеri Sarıtеpеdе (Nеrimаnоv 1959: 38) vе Transkafkasiyadakı (Kuftin 1941: 82, 95) arkеоlоji abidеlеrdе bulunmaktadır. Kapın gövdеsinin alt kısmına yatay оlarak yapılan kırmızı

bir cizgi, aynı zamanda mоtiflеri sınırlamaktadır. Kızılburun

çaydanlıklarının birinin akıtaçağı kırılmıştır. Bu kapın gövdеmi kırmızı

rеnkli bantlarla iki bölümе ayrılmış vе Еrkеn Dеmir çağının sеvilеn

üçgеn mоtiflеriydе üst-üstе yapılmıştır. Üçgеn mоtiflеrinin kırmızı vе siyah bоyayla yapıldıkları görülmеktеdir (Tablo II/29). Şоrtеpе nеkrоpоlündеn bulunan ağız kеnarı içеriyе dоğru çеkik, ip dеlikli

tutamağı оlan çaydanlığın gövdеsi yuvarlak vе kısa kaidеlidir. Digеr çaydanlıkların akıtacakları оmuz kısmından çıkmaktaykеn, bunun

akıtaçağı gövdеnin alından çıkmaktadır. Gövdеnin ali kısmı kırmızı

bоyayla kalın bir ğantla çеvrеlеnmiştir. Gövdеnin yukarı kısmına kırmızı

vе siyah bоyayla üçgеn vе kafеsli üçgеn mоtiflеri yapılmıştır (Tablo

II/30). Bеnzеrlеri Göytеpе (Вrown 1951: tab. 32), Tеpеsialk (Ghirshman

1939: 243-244) arkеоlоgi ürünlerindе bulunmaktadır.

Sonuç

Sonuç olarak şunları söylеyеbilеriz. Оrta Tunc çağında Nahçivan

bölgеsindе fоrmalaşan bоya bеzеmеli kaplar Sоn Tunc-Еrkеn Dеmir

çağına dеgin davam еtmiştir. Transkafkasiyada az rastlanan ya da hiç

rastlanılmayan pоlikrоm bоyalar Doğu Anadoluda olduğu kibi

(Çilingiroğlu 1990: 170; Çilingiroğlu 1990, s. 25-44) Nahçivan

bölgеsindе de yоğun оlarak bulunmuşdur. Еrkеn Dеmir çağı için

karaktеristik оlan çaydanlık türü kaplarla, Hоcalı-Gеdеbеy külturu için

karaktеristik оlan yuvarlak kapartma bеzеmеli çanak çömlеklеrdе bоya

bеzеmеnin uygulanması, еski bir gеlеnеğе dayandığını göstеrmеktеdir.

Nahçivan bölgеsindе bоya bеzеmеli çanak çömlеk külturu M.Ö. II bin

yılın sоnlarına dоğru Hоcalı-Gеdеbеy kültürü оlarak adlandırılan yеni bir

kültürün оrtaya çıkmasıyla birliktе farklılaşmış vе dеğişmiştir.

Page 170: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

173

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nahçıvan’da Boyalı Kaplar Kültürü

Nahçivan boyalı kaplarında Doğu Anadolu, Hоcalı-Gеdеbеy

kültürlü bezemelerin olması bü kültürler arasında bağlılığın olduğunu,

şunları yaradan taifelerin eyni kökenliyini göstermektedir.

Boyalı kablar kültürü döneminde Nahçivan’da yaşamış yerli ve

komşu halklarla ilgili şunu söyleyebileriz: Nahçivan’da boyalı kapları

ölçü vе özеlliklеrinе görе Urmiya havzası, Doğu Anadolu kültürünа hаs

özеlliklеr tаşımaktadır. Kaynaklar şunu gösteriyor ki, Urmiya havzasında

bu cağda yaşamış ən eski Türk taiyfeler lulubi, kuti, turukki, kas vb.

olmuşlardır. Şu taiyfeler dünyanın bir çok yerleri gibi, Transkafkasiyaya

da yayılarak, boyalı kaplar kültürünün taşıyıcılarından olmuşlardır. I

Kültepe, Nahacir Höyüklerinde bulunmuş monokrom ve polikrom boyalı

kapların üzerindeki sekkiz biçimli ulduz, Kızılburun anıtında bulunmuş boyalı kapların üzərinde tesbit olunmuş yelpazeli elbiseli bayan

tasvirlerinin benzerleri Lulubi hükümdarı Annubaninin zaver sütununda

tesbit olunur.

Anadolunun eski Türk yurtu olması, şuradakı taifelerin (hürri, het

vb.) ile ilgili çok sayıda ilmi faktörler günümüzedek kalmaktadırlar. I

Kültepede Höyükünde bulunmuş boyalı kablarla yanaşı, bu anıtın Enolit

cağına ait tabakasından sırtı üste gömülmüş sikletleri Güney

Mezopotomya kültürüyle bağlılık teşkil ediyor. Güney Mezopotomyanın

kadim tayifeleri Subi, Sumerler olmuştur. Kaynaklarda Mezopotomyanın

en eski sakinlerinin turanlılar olması hakkında bilgiler bulunuyor. Đngiliz

âlimlerinden S. Lloyd, K.Çaylt kendi araştırmalarında bu konuyu ifade

etmişlerdir, "turanlılar yaklaşık on, on iki bin yıl önce Dicle-Fırat

nehirleri havzasında iskan düşürerek, çevrelerinde yaşayan sayısız

kavimlerin heyretli nazarları altında dünya uygarlığının yeherini

almışlardır. Dünyada ulu bir kültürün meşalesini alıştırmışlar. Çok

geçmeden ihtiyar Asya'nın münbit topraklı her köşesinde onların "ışık

adaları" şölelenmiştir" (http://www.azerilobbi.com).

Nahçivanın kadim tayifelerinden biri “Nahç” olmuştur. Şu tayife

ile ilgili bir çok kaynaklarda ilmi faktörler bulunur. Nahçivan’dan

bulunmuş Sasani hükümdarının VI asra ait sikkelerinin üzerinde şeherin

adı “Nahç” şeklinde gösterilmiştir.

1 2 3

Page 171: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

174

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Togrul HALĐLOV

4 5 6 7

8 9 10

11 12 13

14 15 16

17 18 19 20

Page 172: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

175

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nahçıvan’da Boyalı Kaplar Kültürü

21 22 23 4

25 26 27

28 29

Tablo: II

KAYNAKÇA

ABIBULLAYЕV, Оsman (1982), Еnоlit i brоnza na tеrritоrii Nahiçеvanskоy ASSR, Еlm, Bakü.

ABIBULLAYЕV, Оsman (1961), “Matеrialı Şahtahtinskоgо Pоgrеbaniya”,

Azеrbaycan Bilimlеr Akadеmisinin Habеrlеri, № 5, Bakü.

BAHŞЕLIYЕV, Veli (2004) Naхçıvanın Еski Taifеlеrinin Mеnеvi Mеdеniyyеti, Еlm, Bakü.

BЕLLI ,Оktay, BAHŞЕLIYЕV, Vеli (2001), Nahçivan Bölgеsindе Оrta vе Sоn Tunc Çağı Bоya Bеzеmеli Çanak, Çölmеk Kültürü, Arkеоlоji vе Sanat

Yay., Đstanbul.

BROWN .T (1951), B. Excavation in Azerbaijan, John Murray, London.

ALIYЕV, Veli (1977), Azərbaycanın Tunç Dövrünün Bоyalı Kaplar Mеdеniyyеti, Еlm, Bakü.

ALIYЕV, Veli (1968), “Culfa Arkеоlоjik Buluntuları”, Azеrbaycan Bilimlеr Akadеmisinin Habеrlеri , № 3, Bakü.

Page 173: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

176

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Togrul HALĐLOV

ALIYЕV, Veli (1979), Еski Nahçivan, Еlm, Bakü.

ÇĐLINGĐROĞLU, Altan (1990), “Van-Urmiye Boyalıları Işığında Degerlendirilmesi”, Türk Tarih Konqresi, Х.

ÇĐLINGĐROĞLU, Altan (1990), “Gazentep Muzesindeki Van-Urmiye Boyalıları”, Ege Universitesi Arkeoloj ve Sanat Tarihi Dergisi, В.

GHĐRSHMAN, Roman (1939), Fouilles de Sialk pres de Kashan, Paris.

HALILОV, Gafar (1960), Pоsеlеniyе na Hоlmе Sarıtеpе. Sоvеtskоyе arkеоlоgiya, № 4, Nauka, Mоskоva.

KUFTIN, Boris (1941), Arkеоlоgiçеskiyе Raskоpki v Trialеtti, Tblisi.

KUŞNARYEVA, K (1993), Yujnıy Kafkaz v ЫХ-ЫЫ Tısyaçeletiyax do n.e., Sankt-Peterburg.

MЕŞŞANINОV, Đvan (1926), 2Kratkiyе Svidеniya о Rabоtaх Arkеоlоkiçеskоyе Еkspеdiçii i Naqоrnıy Karabaх i Nahiçеvanskiy Kray”, KAIMK, vıp I.

NЕRIMANОV, Đdeyal (1959), “Sarıtеpе Höyügündе Arkеоlоjik Kazılar”,

Azеrbaycan Bilimlеr Akadеmisinin Habеrlеri, № 3, Elm, Bakü.

http://www.azerilobbi.com.

Page 174: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

VARLIĞIN YOKSUNLUĞUNDAN YOKSULLUĞUN VARLIĞINA “ALĐ NĐZAMĐ BEY’ĐN ALAFRANGALIĞI VE ŞEYHLĐĞĐ”

Yrd. Doç. Dr. Beyhan KANTER∗∗∗∗

ÖZ: Tanzimat, siyasi anlamda olduğu kadar sosyal anlamda da bir

değişimin habercisi niteliğindedir. Kültürel değişim, bireylerde gelenek

ve modernite arasında bir ikilik oluşturduğu gibi sosyal zeminde de bir

kaymaya yol açar. Bu kaymanın oluşturduğu tedirginlik, Türk romanının

da vazgeçilmez temalarındandır. Abdülhak Şinasi Hisar, “Ali Nizami

Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği” romanında toplumsal yapıdaki değişimi

ve kültürel bunalımı Ali Nizami Bey’in şahsında anlatır. Roman, genel

olarak züppe tipinin yaşam algısı ve yaşamsal süreçteki dönüşümlerinin

ironik bir tarzda anlatılması şeklinde kurgulanmıştır. Bu makalede, Ali

Nizami Bey’in yaşamını oluşturan sosyal ve psikolojik şartlar irdelenmiş-tir.

Anahtar Kelimeler: Ali Nizami Bey, Alafranga, Züppe, Şeyh,

Batılılaşma.

From Deprivation Of Richness To The Existence In Poverty, “Ali Ni-

zami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği”(The Western Philosophy of Mr Ali and His Being of Sufism)

ABSTRACT: Tanzimat is a sign of change not only in the politi-

cal but also in the social sense. The change in the culture develops a con-

troversy in individual on the polar of moderiny and tradition.resulting in

fluctuation in social sense. The anxiety stemmed by the controversy is

one of the most preferred subjects of Turkish novel. In his novel “Ali Ni-

zami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği”, Abdülhak Şinasi Hisar tells this

social change and cultural anxiety from Ali Nizami Bey’s point of view.

The novel is constructed as an ironic expression of the life form of a dan-

dy and his transformations through the process of life. This article ex-

amines the social and psychological factors and circumstances in Ali Ni-

zami Bey’s life.

Key Words: Ali Nizami Bey, European Style, Dandy, Sheikh, to

Westernize.

Mardin Artuklu Üni. Ed. Fak. TDE Böl. [email protected]

Page 175: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

178

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Beyhan KANTER

Giriş

Tanzimat’ın getirdiği siyasi ve sosyal atmosfer, toplumsal yapıda

yeni bir yaşam algısına yol açtığı gibi bireylerin geleneğe bakış açısında

da köklü değişikliklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Değişen kültü-

rel kodların etkisiyle, zengin Osmanlı Türk aileleri kendilerine yeni bir

yaşam alanı oluşturarak bu alanlarda varlıklarını görünür kılma amacı

taşımışlardır. Gösterişe dayalı ve modernliğin esas alındığı bu yeni yaşa-

mın gerekleri, yeni insan tiplerini de beraberinde getirir. Đdeal bir insan

tipi oluşturarak ilmi ve medeniyeti benimseyen aydınların yanında

moderniteyi Batı’nın sadece eğlenceye dayalı yaşamında gören ve yeni

bir sosyal ahlak anlayışı geliştiren “züppe tipi” bu dönem insanları ara-

sında sıklıkla karşılaşılan bir olguyu yansıtır. “Bu tip, bir yönüyle ken-

di kendine yeterli, kendi dairesinde üretken geleneksel Türk aile-

sinden, bariz vasfı üretici olmaktan çok tüketici olan “modern ai-

le”ye geçişin arızalı bir örneğidir. O, resmi Batılılaşma politika-

mızdan ve ebeveynlerinin ihmalinden gelen cesaretle ortaya çıkar,

nihayet köksüzlüğünün verdiği hareket kabiliyetiyle hayatının ana

eksenini teşkil eden parasıyla birlikte kendisini de tüketir” (Tekin,

1990: 42). Züppeliği önceleyen bu tipler, genel olarak “başkalarının

duygularına pek eşduyum duymazlar, başkalarından aldıkları takdir ya da

kendi büyüklenmeci fantezileri dışında hayattan pek haz almazlar ve dışa-

rıdan gelen pırıltı solduğunda ya da kendilik saygılarını besleyen yeni

kaynaklar olmadığında huzursuzluk ve sıkıntı hissederler” (Kernberg

1999: 31).

Gündelik hayat içinde üst tabaka sayılabilecek “züppe tipi”ne bü-

rünen mirasyedi bireylerin giyim tarzları ve eğlence düşkünlükleri ise

yeni ve modern/Batı tarzı mekânların işlerlik kazanmasına yol açar. Ba-

tı’nın kültürel mirasını sahiplenerek kendilerini Batılı/modern göstermeye

çalışan bireylerin oluşturduğu bir kimlikle şekillenen “alafranga/züppe

tip”ler genel olarak yeni tanıştıkları değerler sistemine yaslanarak ve

bunlarla beslenerek kimi zaman farkında olmadan bir saplantı haline ge-

tirdikleri kültürel ve sosyal bir travmanın eşiğinde kalırlar. Bu tiplerde,

yaşadıkları ortamı ve kültürlerini inkâr esastır. Bu dönem züppe tiplerin-

de “kültürü inkâr, babayı inkâra eşittir ve kişiyi felakete sürükler” (Parla

1993: 30).

Özellikle Tanzimat yazarları, yitirilen geleneksel kültür bilincini

yeniden kazandırmak ve ortaya çıkan ikiliği gözler önüne sermek amacıy-

la benliklerini unutan züppe tiplerin açmazlarını yoğun bir şekilde eserle-

rinde işleme gereği duyarlar. Çünkü Tanzimat yazarlarına göre, “yeni-

leşme hareketinin temelini Doğu’nun ahlaki ve kültürel boyutlarıyla Do-

ğu’nun dünya görüşü oluşturmalıdır; bu dünya görüşünün bekçisi toplum

Page 176: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

179

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği...

düzeyinde padişah, aile düzeyinde baba, edebiyat düzeyinde yazardır”

(Parla 1993: 19) Bu bağlamda Tanzimat yazarları, romanlarında bir taraf-

tan geleneksel anlatı biçimlerini kullanırlarken bir taraftan da alafranga

tiplerin düştükleri kimlik bunalımlarını sosyolojik ve psikolojik düzlemde

ele alarak aynı zamanda topluma yol gösterici bir baba misyonuna bürü-

nürler. Alafranga züppe tiplerin eleştirisi, Tanzimat romanının vazgeçil-

mez unsurlarından birisidir. Zira “yabancı arzuların peşinde bir ucubeye

dönüşen züppenin hikâyesi, kudretini yitirmiş imparatorluk topraklarında

gecikerek modernleşmenin yol açtığı bozulma endişesinin, kültürel me-

lezleşmenin doğurduğu kendini kaybetme korkusunun hikâyesidir”

(Gürbilek 2007: 55). Özellikle Ahmet Mithat Efendi’nin “Felatun Beyle

Rakım Efendi” romanında, Felatun; Recaizade Mahmut Ekrem’in “Araba

Sevdası” romanında ise başkahraman “Bihruz”, heves ve hazlarının pe-

şinde koşan bu tiplerin prototipi niteliğindedir. Şerif Mardin, “Bihruz

sendromu” olarak ele aldığı züppe tipini incelerken Felatun’u, H.Rahmi

Gürpınar’ın Şık romanındaki Şatıroğlu Şöhret Bey’i, Nabizade Nazım’ın

Zehra’sındaki Suphi’yi Bihruz’un kardeşleri olarak görür. (Mardin 2007:

40).

“Osmanlı Đmparatorluğu’nun Batı kapitalizmine kapılarını açtığı ve

bir Türk ticaret burjuvazisinden yoksun olduğu günlere ait ilk züppe tipi

etkin bir ekonomik işlev yüklenmez; tüketim ekonomisinin akıntısına

kapılmış komik bir budala olarak, israf ve borç politikasıyla çıkar karşı-mıza”(Moran 1997:202). Yanlış Batılılaşmanın modeli durumundaki

“züppe tiplerin” eleştirisi, Abdülhak Şinasi Hisar’ın “Ali Nizami Bey’in

Alafrangalığı ve Şeyhliği” romanında da yorumsuz bir sorgulamanın

ironikleşmesi bağlamında ele alınmaktadır. Romanın başkahramanı ve

Bihruz’un kardeşi olarak nitelendirebileceğimiz Ali Nizami Bey, II. Ab-

dülhamit döneminde yaşayan “insolent(küstah) bir züppe”dir. Tanzimat

romanından ödünçlenen bir tip olan Ali Nizami Bey’in yaşadığı devir ile

Bihruz’un yaşadığı dönem sosyal ve kültürel açıdan hemen hemen aynı-

dır. Bihruz Bey, Abdülaziz döneminde Ali Nizami Bey, II. Abdülhamit

döneminde yaşar.

Ali Nizami Bey’in diğerlerinin gözüyle kendini algılayan yaşamı-

nın iki evresi anlatıcı özne tarafından sadece etraftan duyulanlar-

la/rivayetlerle aktarılır. Alaycı bir üslubun ironikleştirilmesi tarzında

yazılan romanda, yozlaşmanın tetiklediği bir zihniyet/medeniyet değişi-minin etkisiyle modern bir yaşam tarzını serveti sayesinde yaşamayı alış-kanlık haline getiren Ali Nizami Bey, babasından kalan mirasla çevresin-

de saygınlık uyandırdığını sanan ve aynı evi paylaştığı ailesiyle uyumsuz-

luk ve uzlaşmazlık içinde bulunan Avrupai, monden ve trajikomik bir tip

olarak yansıtılır. Kültürel kodların Batılı yaşayışa göre ayarlandığı Tan-

zimat döneminde, iki kültür arasına sıkışan ve zaman zaman kültürel bir

Page 177: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

180

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Beyhan KANTER

travma yaşayan bu bireyler, “büyüklenmecilik, aşırı bencillik ve başka

insanlardan hayranlık ve takdir elde etmeye çok hevesli olmalarına karşı-lık, başkalarına karşı çarpıcı bir ilgi ve eşduyum yokluğu” (Kernberg

1999: 200) içinde olmalarının yanı sıra yaşamı yüzeysel bir şekilde algı-

ladıkları gibi derinlikten de yoksunlardır. Nitekim Ali Nizami Bey de

Batılı tarz bir yaşama kendisini/benliğini tutsak ederek nesneler/eşyalar

bağlamında bir yaşam sürer. Tanzimat romanında genel bir özellik olarak

görülen baba otoritesinden yoksunluk ve bunun doğurduğu zaaflar, Ali

Nizami Bey için de geçerlidir. Ancak bir farkla ki; onun babası sadece

paranın kontrolünü sağlayan ve hayattayken de otoritesini gösteremeyen

bir figürdür. Onu Felatun’dan ve Bihruz’dan ayıran özellik ise her şekilde

görünür olmanın yolunu bulmuş olmasıdır. Ancak o da tıpkı Felatun gibi

ötekilerinin gözünde sadece modern değil aynı zamanda mütevazı gö-

rünmeye çalışır. Felatun Bey’deki sahte samimiyet/tevazu, Ali Nizami

Bey’de de vardır. Ekonomik gücünün meşrulaştırdığı bir yaşamla kendini

görünür kılan Ali Nizami Bey, çevresi tarafından Bihruz’dan ve

Felatun’dan daha çok ciddiye alınır. Ali Nizami Bey’in de tıpkı Felatun

ve Bihruz gibi bütün kazanımları maddi varlığı ve gösterişe dayalı yaşamı

sayesindedir. Ancak Abdülhak Şinasi Hisar, ne Namık Kemal gibi kah-

ramanın tarafını tutarak onu savunur, ne Ahmet Midhat’ın Felatun’un

karşısına çıkardığı gibi karşıt birini çıkarır ne de Recaizade Mahmut Ek-

rem gibi kahramanının gülünçlüklerini hâkim bakış açısıyla anlatır. Sade-

ce duyduklarını hatırat şeklinde anlatmakla ve duyduğu olaylar hakkında

fikirlerini beyan etmekle yetinir. Abdühak Şinasi Hisar da tıpkı Ahmet

Mithat Efendi gibi “memlekette Tanzimat'la başlayan züppe ve kök-

süz insanla, memleket şartlarının yetiştirdiği hakikî münevver ara-

sındaki farkı göstermek” (Tanpınar 1997: 293) ister. Nitekim yazar,

Fahim Bey ve Biz” romanında da “çoğunu başkalarından dinlediği muhtelif şahsiyet yapıcı çizgileri birbirine eklemeden evvel, onların

üzerinde düşünüyor, hayat tecrübelerinin meyvelerini toplu-

yor”(Tanpınar, 2007:428).

Anlatıcı öznenin zaman zaman araya girerek olaylar ekseninde sa-

dece görüşlerini değil bilgisini de sunması, Tanzimat -özellikle Ahmet

Mithat Efendi- geleneğinin bir yansımasıdır. Anlatıcının tavus kuşlarıyla

ilgili verdiği bilgiler de bunu örneklemektedir. Kahramanın yaşadıkları-

nın bir mahalle kültürü çerçevesi içinde anlatılması, apartman kültürüne

tam olarak geçilmeyen bir zaman diliminde mahalle hayatının gözlem-

lenmesi tarzındadır. Roman, Ali Nizami Bey’in akrabasının/anlatıcı öz-

nenin mahalleden duydukları etrafında şekillendiği için yazarın romana

tahakkümü pek görülmez. Bu bağlamda, karar verecek olan ve kahramanı

değerlendirecek olan okurun bizatihi kendisidir.

Page 178: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

181

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği...

Gösterişe Adanmış Bir Yaşam: Modernlik Hevesinin Đronik Görüngüsü

Büyükada’nın en şık ve en alafranga semtlerinden olan, adları ga-

zetelerden düşmeyen zenginlerin oturduğu ve büyük küçük gösterişli köşklerin yer aldığı Nizam caddesinin en alafranga sakinlerinden birisi

olan Ali Nizami Bey, Batılı yaşayış tarzıyla mahallede herkesin ilgisini

üzerinde toplar ve devrinde geleneği benimseyen ailelere göre sıra dışı özellikleriyle dikkat çeker. Hedonistik bir ruhla yaşamını tüketen ve be-

ğenmediği okulları birer birer terk eden Ali Nizami Bey’in sıra dışılığı, yaşadığı muhitin geleneksel kesiminden farklı bir yaşam sürmesinden

kaynaklanır. Onun “dünyadaki varlığı ve dolayısıyla da öteki ile bağlantı-

sı dışadönüktür” (Bauman 2001: 164).

Ali Nizami Bey’in yaşadığı mekânla bedensel aidiyetinden başka

bir bağının bulunmaması, onun Beyoğlu’nu yurt/aidiyet mekânı olarak

edinmesinden kaynaklanır. Hakkında sayısız hikâyeler anlatılan ve gö-

rüntü esaslı bir kimlikle kendini tanımlayan/tanımlatan Ali Nizami Bey,

gittiği mekânlar ve alışkanlıklarıyla, yaşamını başkalarının gözünde ka-

zandığı değere göre inşa eder. Tanzimat’la birlikte popülerlik kazanan ve

kutsallaştırılan Beyoğlu, bütün züppe tipler gibi Ali Nizami Bey’in de

uğrak yerlerinden biridir. Zira “bekar yaşamanın saadeti ancak Avrupai

bir hayat içinde mümkündür. Avrupa’da mümkün olamazsa Türkiye’nin

Avrupa’sı Beyoğlu’dur”(Okay 2008:135). Bu bağlamda, “Beyoğlu Tan-

zimat romanında Avrupa’nın küçük bir aynasıdır, baştan ve yoldan çıkan

gençler için aynı Avrupa gibi tehlikelerle doludur” (Parla 1993: 81). Bu

özelliğiyle Beyoğlu, Ali Nizami Bey’i de yoldan çıkaran ve ait olduğu

mekânlardan uzaklaştıran bir yer olma özelliği gösterir. Özellikle devrin

meşhur cazibe merkezlerinden/mekânlarından olan ve sınıfsal farklılığın

simge mekânı haline dönüştürülen “Cercle d’Orient”da poker oynamayı

alışkanlık haline getiren ve burada yüklü miktarda para kaybeden Ali

Nizami Bey’in bu davranışının adeta büyük bir kahramanlık macerası

gibi anlatılması, Batılı yaşayışa duyulan gizli bir özentinin sonucudur. Bu

bağlamda, Ali Nizami Bey’in mülkiyet duygusunun güvencesiyle besle-

nen ruhu, dış çevreye karşı sorumsuz bir tavır sergiler.

Romandaki anlatıcı özne, Ali Nizami Bey hakkındaki bildiklerini

hep başkalarından özellikle evdeki/mahalledeki hanımlardan duyar. Bu

anlatım tarzı, kahramanın iç dünyası hakkında sadece anlatılanlar-

dan/gözlemlenenlerden yola çıkılarak bir çözümleme yapılmasına imkân

verir. Anlatıcı özneye göre, aynı mahallede yaşadığı kadınlar, Ali Nizami

Bey’i eleştirirken ya da alaya alırken bile ona cesaretinden, atılganlığın-

dan ve civanmertliğinden dolayı gizli bir hayranlık duyarlar. Bu kadınla-

rın hoş, kibar, sevimli ve güzel buldukları Ali Nizami Bey’e ve onun

yaşam tarzının modernliğine, sebebini açıklayamadıkları gizli bir sempa-

Page 179: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

182

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Beyhan KANTER

tilerinin olması, geleneksel bir yaşam sürmek zorunda kalan bireylerin

özendikleri bir yaşam standardına duydukları özlemi yansıtır. Özellikle

annesinin de uzakta yaşayan diğer oğluna rağmen yaşam şeklini benim-

semediği (benimsemez göründüğü) Ali Nizami Bey’i tercih etmesi, kültü-

rel kodlarını dönüştüren ve yeni bir medeniyetin eşiğine gelen toplumun

değişen yüzüdür. Zira “toplumsal farklılaşma ve statü talebiyle harekete

geçirilen ihtiyaçlar ve özlemler”(Baudrillard 2010:72) bireylerde ötekine

duyulan hayranlığı da arttırmıştır.

Mahalledeki hanımlara göre, Ali Nizami Bey, annesine son derece

saygılıdır. Ancak bu söylentinin doğru olmadığı Ali Nizami Bey’in ya-

şam şeklinin annesinin hayat tarzıyla uyuşmamasından bellidir. Zira an-

nesi kendi halinde yaşayan ve geleneğe dayalı yaşamın izlerini üzerinden

atamayan bir kadındır. Adı Hatice olmasına rağmen mahallede herkesin

“Hatçanımefendi” diye hitap ettiği annesinin gelenekçiliği neredeyse uç

noktadır. Öyle ki, yeşilin mübarek renk olduğu düşüncesiyle yeşil renkte-

ki kibritleri yakmayan Hatçanımefendi, Ali Nizami Bey’in modernliği karşısında bazı yönleriyle taassubane bir yaşam sürer. Yeşil şeylere kutsal

oldukları gerekçesiyle basmamaya özen gösteren Hatçanımefendi, giyim

tarzının abartılı ve fazla özentili olmasından dolayı mahalledeki hanımlar

tarafından ‘taşralı’ olarak nitelendirilir. Bu yönüyle de

Hatçanımefendi’de gizli bir özenti sezilir. Belirgin bir çatışma durumu-

nun olmamasına rağmen aynı evde farklı yaşam tarzlarının bir arada bu-

lunması, toplumdaki ikiliğin küçük mekânlara yansımasını örneklendirir.

Yaşam tarzını evine de aksettiren Ali Nizami Bey’in köşküne ku-

mar arkadaşlarının gelmesi ise kendi yaşam şeklini misafirleri aracılığıyla

yaşadığı mahalleye de getirmesine yol açar. Kendisini ait olduğu mekân-

dan dışlayarak ve kendi habitusuna yabancılaşarak başka bir mekâna

açılma, modern mekân alanlarını genişletme yolunda bireysel bir çabanın

ürünüdür. Zira evine yine devrin moda unsurlarından ve Batılı yaşamın

gereklerinden sayılan resimler asması ve evine modern bir hava verme

çabası, yaşadığı mekâna yönelik estetiğe ve sınıfsal farka dayalı bir değiş-tirmeyi/dönüştürmeyi yansıtır. Bu bağlamda, Ali Nizami Bey’in yaşam

algısında da bireyin dış dünyayla kurduğu ilişki, sadece beden üzerinden

değil aynı zamanda mekân üzerinden de yansıtılır. Nitekim “Köşkün üst katında selamlık dairesi sayılan büyük misafir salonunda kendi intihabıy-la satın alınmış kalın ve yaldızlı çerçeveli, büyük ve kıymetli tablolar” (s.15) asılıdır. Bu dönemde eve resim asma, entelektüel ve modern gö-

rünmenin dekoratif düzeydeki bir biçimidir. Bunun yanı sıra çiçeklere

özel bir merakı olan Ali Nizami Bey’in “köşkünün arka tarafındaki her zaman güneşten ıstırap çeker gibi görünen ağaçsız ve kuru sahada, dille-re destan olmuş büyük çiçek serleri”(s.18)ne sahip olması ve eşine dostu-

na hediye ettiği çiçekler yetiştirmesi de mekânı dönüştürmeye yönelik

Page 180: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

183

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği...

mikro düzeyde bir tutumdur. Çünkü, “mekanı yapılandıran yalnızca gö-

rünürde olup bitenler değildir; mekânın “görünür biçimi,” onun doğasını

belirleyen uzaklaşmış ilişkileri örterek saklar” (Giddens 1998: 26).

Doğayı çok seven Ali Nizami Bey, kuşlarla da -özellikle tavus kuş-larıyla- ilgilenir. Köşkünde “meşhur çiçek serleriyle basık tavanlı iki odadan ibaret kârgir bir binanın yakınında tel örgülerle ayrılmış bir yerde gezinen ve ayakları kadar sesleri de çirkin olan sekiz on tavus ku-şunun” (s.19) yer alması, yaşadığı mekâna estetik görüntü kazandırma ve

elitist tutumunu sadece kendi bedeniyle değil aynı zamanda yaşam ala-

nıyla da sergilemeyi yansıtır ki; bu da “züppe tipi”nin özelliklerinden

birisidir. Zira “züppelik, estetizme meyletmesiyle ‘gündelik hayatın este-

tikleştirilmesi’ çabasını destekler; ya da bir yanı ‘siyasallık’ da içeren bu

çaba züppe figürünü uygulama alanı olarak seçer. Çünkü züppenin ölçüt-

lerinden biri de ‘estetize edilmiş bir hayat’ı öncelemesidir” (Alver

2008:78).

Tanzimat’la birlikte Osmanlı Türk halkının yaşamına giren unsur-

lardan birisi de Batı müziğidir. Nitekim Ali Nizami Bey de modernlik

hevesindeki bütün tipler gibi alafranga müzik meraklısıdır. Öyle ki; “Ali Nizami Bey, bazı geceler, köşküne Profesör Lange’nin orkestra takımını getirerek konserler tertip eder ve bu müsamerelere Ada’nın yerli, ecnebi bütün kibarlarını davet edermiş” (s.22). Ali Nizami Bey gibi alafranga

tipler için müzik ve müzik aletleri, modernleşmenin ölçütü niteliğindedir.

Ali Nizami Bey’i alafrangalaştıran özelliklerinden birisi de tıpkı

Bihruz gibi at, araba ve koşum meraklısı olmasıdır. Çünkü “Batılı bir

hayat tarzının lümpen yaşayışının gerektirdiği maddi imkanları mirasye-

dilik sağlıyorsa; bu hayatın yaşandığı dünyanın içine girmeyi de araba

sağlar” (Narlı 2009:120). Nitekim Ali Nizami Bey’in “mahfazasından yeni çıkmış bir mücevher gibi parıldayan yepyeni ve iki küçük midilliye koşulmuş sarı, açık arabasını Ada’da bilmeyen yoktu (r). (s.23) Zenginli-

ği sembolize eden ve yeni tüketim kalıplarının en gösterişli unsurlarından

olan arabalar, züppe tiplerin görünürlüklerini sağlama özelliğine sahiptir-

ler. Modernliğin hareket eden bu mekânını göstermekten en az Bihruz

kadar zevk alan Ali Nizami Bey, midillilerine çok özel bir ilgi gösterir.

Yaşamını para harcamaya ve tüketim kalıplarının niteliğine göre

kurgulayan ve tıpkı Felatun ve Bihruz gibi müsriflikte sınır tanımayan Ali

Nizami Bey, parasının hesabını bilmez. Maddi sıkıntısı olmayan Ali Ni-

zami Bey’in çalışmaktan başka her şeye karşı ilgisi vardır. Zira iş yaşa-

mının dayatmalarına göğüs germek zorunda kalan bireylerde görülen

sınırlılıktan ve intizamdan yoksun olan Ali Nizami Bey, sadece devrinin

bütün moda unsurlarıyla ilgilenerek sorumsuz bir yaşam biçimi oluşturur. Çünkü narsistik özellikler gösteren mirasyedi züppe tipler, iş yaşamının

Page 181: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

184

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Beyhan KANTER

sınırlamalarından sıyrıldıkları için bedenlerini toplumsal bedene dönüştü-

rerek toplum mülkü haline dönüşme düşüncesini taşırlar. Böylelikle de

kişisel beden sınırlarını toplumsal aidiyete dönüştürme imkânı bulurlar.

Bütün bu alışkanlıklarının dışında Ali Nizami Bey’in en önemli

özelliklerinden birisi de Felatunvari biçimde kadın ve macera düşkünü

olmasıdır. Đlk gençliğinden beri çevresinde en çok tanındığı yönü budur.

“Daha evlenmeden evvel, bilmem hangi sultanla nişanlandığı, saraya damat olacağı şayiası çıkmış da alafranga Ali Nizami Beyi iyi bilenler kendisinin buna razı olmayacağını iddia etmişler ve filhakika bunların dedikleri olmuş” (s.25)tur. Nitekim Ali Nizami Bey’i yakından tanıyanla-

rın onun buna razı olmayacağını iddia etmeleri, başka insanların boyun-

duruğu altında kalmayı dayatacak silik bir yaşam tarzına uzak olmasını

ve alıştığı yüzeysellikten vazgeçemeyeceğini bilmelerinin bir sonucudur.

Zira saraya bağlanmanın kolay bir iş olmayacağının ve yaşam tarzından

ödün vermek zorunda kalacağının bilincinde olan Ali Nizami Bey, görü-

nürlüğünü yitirecek bir insan olmayı göze alamamış ve bu teklifi reddet-

miştir. Hanımlar arasında bu tür gönül maceralarının kulaktan kulağa

fısıldanılması ve birçok hanımla gizli kapaklı münasebetleri olduğunun

söylenmesi, onun övünmesi için birer aracıdır. Bir aşk macerasından son-

ra evlendiği eşiyle de ayrılma sebebi budur. Aralarında kıskançlık vakala-

rı geçen ve aldatıldığına inanan Ali Nizami Bey’in karısı, iki çocuğuna

rağmen onu terk etmiştir. Hatta Avusturya şehirlerinden birinde konsolos

olduğu zaman o devirde güzelliği ile ün salan bir kadınla da söylentisi ve

yine meşhur iki Fransız kadınıyla görüştüğü dedikodularının çıkması,

onun yaşamını sadece kadınlarla ilgilenmeye ve hedonist bir yaşam sür-

meye göre ayarlamasıyla ilintilidir. Yaşamının her unsuruna modernliğe

dayalı bir anlam kazandırma amacında olan Ali Nizami Bey’in en çılgın

aşk macerası, yalı komşusu bir kadınla buluşmak için göze aldığı tehlike-

lerdir. Bir kadın uğruna, masal kahramanı kimliğine bürünerek maceraya

atılmaktan çekinmemek, yine Tanzimat ve Servet-i Fünun romanında

görülen bir durumdur.

Roman boyunca Ali Nizami Bey’in çocuklarının bahsinin geçme-

mesi ve çocuklarıyla ilişkisinden söz edilmemesi, onun aynı zamanda

sorumsuz ve ilgisiz bir baba olduğunu gösterir. Sadece çocuklarının Gala-

tasaray lisesinde anlatıcı özneyle beraber okuduklarını ve onları okula Ali

Nizami Bey’in lalası Hüseyin Ağa’nın götürüp getirdiğini öğreniriz.

Tıpkı Felatun ve Bihruz gibi övünme meraklısı olan Ali Nizami

Bey, dış dünyayla ilişkileri bağlamında kendini kurgulayan bireylerde

görülen ötekinin gözünde değer kazanma çabasıyla yaşam alanı oluşturur.

Bulunduğu ortamlarda değer görmek için maddi vaatlerde bulunması ve

hediyeler götürmesi, kendisini sevdirme ve maddi gücüyle değer görme

amacı taşıdığının delilidir. Gittiği bir evde yoksul bir tanıdığına onu ev

Page 182: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

185

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği...

sahibi yapma sözü vermesi de bunu kanıtlar. Ancak verdiği sözü umur-

samama gibi bir özelliği olan Ali Nizami Bey’in verdiği sözü tutmaması,

umutla bekleyen adamcağızın hayallerini yıkar.

Modern yaşam tarzıyla kendilerini inşa eden ve dış görünüşleriyle

değer görmek isteyen bu tiplerin özelliklerinden birisi de giyim kuşamla-

rına gösterdikleri aşırı hassasiyet ve özendir. Zira “züppenin temel nite-

liklerinden birisi kuşkusuz görünüşe düşkünlüğüdür. Bu durumu anlamak

mümkündür çünkü züppe bir görüntüdür, kendi bedenini kamusal alanda

sergileyerek dolaşan bir gezgindir” (Alver 2008: 74) Nitekim Ali Nizami

Bey de bütün alafranga tipler gibi giyim kuşam meraklısıdır. Bütün kıya-

fetlerini devrin Avrupai mağazalarından ya da Bihruz gibi Mir’den ısmar-

ladığı gibi boyunbağlarını da Mir’den alır. Bastonlarının bazılarının to-

puzlarının çeşm-i bülbülden bazılarının ise elma büyüklüğünde altından

olması ve sokakta kullanılamayacak kadar değerli maddelerden yapılması

dikkat çekicidir. Bihruz’daki gümüş topuzlu baston, Ali Nizami Bey’de

değer kazanarak altınlaşır. Özellikle ayakkabı merakı, onun görüntüye

dayalı yaşam tarzının bir sonucudur. “Ali Nizami Bey’in dikkatle bakıl-

dığında bir ayaklanma hissi yaratan ve insanların attığı adımların ne ka-

dar anlamsız olduğunu haykıran ayakkabıları, sonu olmayan “neticesiz duraklara” ulaşmak için kıvranan ruhları simgeler” (Sazyek 2008:223).

Eskitemeyeceği kadar çok ayakkabıya sahip olması, geçen zamana ilişkin

hatırlamayı engelleme ve mekâna bağımlı olmamayı arzulamanın bir

göstergesidir. “Bütün bu ayakkabılar her an değişen isteklerimize, niyet-lerimize, hesaplarımıza, hüviyetlerimize hizmet edebilmek üzere bütün mevsimlerin günleri ve geceleri için ve bu günlerin, gecelerin de ayrı ayrı zamanları ve saatleri için hazırlanmıştı”(s.33)r. Bireyin bu tutumu, za-

man ve mekân arasında gidiş gelişleri, elde ettiği çoğul nesnelerle aşmaya

çalışma arzusunu sembolize eder. Farklı ayakkabı türleri farklı yerlerde

farklı insan olmayı ve farklı duruş sergilemeyi çağrıştırır. Bu, Ali Nizami

Bey’in bedene ilişkin bir yatırımı ve bedenini başkaları için yeniden inşa

etme çabasının dışavurumudur. Zira o, başkaları için inşa edilen bu yeni

bedenle daha gösterişli yürür. “Bu manzara, bu kırk çift ayakkabı insana bir ayaklanma, bir gidiş, bir yürüyüş, bir yollanış ve bir varış arzusu veriyordu” (s.36)

Hedonistik bir yaşam süren bireylerde zaman algısı bu dünyaya ait

bir fenomendir. Dış dünyayı eğlenceye dayalı bir yüzeysellikle yaşayan

ve hazlarının tükenmesinden kaygılanan bu bireylerde ölüm korkusu ve

yaşam tarzlarından kopma kaygısı, yaşama bağımlı olmayı zorunlu kılar.

Zira “ölüm akla duyulan güveni ve aklın söz verdiği güvenirliği çökertir.

Aklın yalanını yüksek sesle açığa vurur. Aklın sunduğu güvenirliği içten

içe zayıflatan ve sonunda yok eden bir korku salar” (Bauman 2000:28).

Nitekim “hep genç, güzel ve sıhhatli şeyleri seven” (s.10) Ali Nizami Bey

Page 183: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

186

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Beyhan KANTER

de ölümü hiç düşünmemeye çalışır. Hatta vapurla Karacaahmet hizasın-

dan geçerken mezarlığa bakmamaya özen göstermesi, onun yaşama bağlı-lığının ve ölümü reddetmeye yönelik tutumunun yansımasıdır. Bu bağ-lamda, yaşama nüfuz etme arzusu, ölüm fenomenini görmezden gelme

yönelimiyle bütünlenir.

Şeyhliğe Bürünen Bir Don Kişot: Ali Nizami Bey

Sembolik de olsa parayı idare eden ve yaşamının iktisadi yönünü

oluşturan ve “herkesin hürmetini kazanmış olan babası” (s.48)nın ölü-

müyle, babasından kalan mirası kardeşiyle paylaşan Ali Nizami Bey’in

yaşamı bu andan itibaren değişime uğrar. Kendisine kalan mirası kısa

zamanda hoyratça tüketen Ali Nizami Bey, eşyalarının da haraç mezat

satılmasıyla kendisini görünür kıldığı maddi varlığını bir anda tüketir ve

hastalanır. Apopleksi olduğu söylenen Ali Nizami Bey’in mülkiyet hak-

kındaki fikirleri de artık değişir. Hatta bir ara gittiği evlerden ufak tefek

eşyalardan gizlice alırken yakalanması ve çevresinin de ona kapılarını

kapatmasıyla yaşamında yeni bir süreç başlar. Figüratif de olsa, babasının

ölümüyle oluşan otorite boşluğuyla sefih yaşamın girdabında boğulan Ali

Nizami Bey’in bu düşüşü, Türk romanındaki züppe tipinin kaçınılmaz

sonudur. Zira Felatun ve Bihruz da bu kaçınılmaz sondan nasiplerini al-

mışlardır.

Maddi anlamda yitime uğrayan Ali Nizami Bey’in kendisini yeni-

den kurarak örselenen yaşamının kültürel kodlarını birdenbire değiştirme-

si ve maddi boşluğunu manevi bir ağırlıkla doldurma girişimi, onu yeni

bir yaşamla yüzleştirir. “O alafranga, o züppe, o gösteriş meraklısı, o kibirli, o müsrif, o hoppa, o “insolent” Ali Nizami Bey” (s. 45)’in sekteye

uğrayan yaşamında artık bir kırılma noktası oluşmuştur. Modernliğin

reddine dayanan bu kimlik geçişkenliği, onda dünyadan kopma meyline

neden olmuş gibi görünse de bu, dini referans alan bir gösterişin ve ikin-

cil bir konuma itilme korkusunun yol açtığı bir tedirginliğin sonucudur.

Bektaşi tacı, siyah cübbe ve açık yakalı mintan giyerek yeni yaşam tarzını

da öncelikle giyim kuşamıyla insanlara hissettiren Ali Nizami Bey, zaval-

lı duruşuyla eski haliyle tezat içinde olduğunu gözler önüne serer. Şeyhli-

ğinde o gösterişli eski ayakkabılarının yerinde artık lastik bir mest vardır.

Modernlik imgelerinin reddini yansıtan bu değişimle Ali Nizami

Bey, yine kendini bedenle görünür kılar. Çünkü onun şeyhliğinde de yine

bedenle gösterime sunulacak itibar kazanma arzusunun bir kibri vardır.

Önceki yaşamındaki mülkiyete dayanan kibir, artık yerini felaket ve sefa-

letle ortaya çıkan ve maneviyatı gözler önüne sermeye yönelik büyük-

lenmeye/gösterişe bırakmıştır. Zira anlatıcı özneye, yumuşayan bir ses ve

nemli gözlerle “oğlum elimi öp!” ben şimdi baba oldum” demesi bunu

kanıtlamaktadır. “Ben hanıkah açtım” ifadesi, zorunluluktan doğan yeni

Page 184: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

187

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği...

yaşam şeklini mekân aracılığıyla kanıtlamak içindir. Çünkü “bir yerde

olmak da oraya bağlanmak ve oranın gerektirdiklerini yapmak demektir

(Baumann 2001: 115). Yaşamak zorunda kaldığı hücreyi/yoksul evini

tercih edilen ve kendi arzuladığı bir “hanıkah” olarak yansıtma, pişman-

lığını ve yoksulluğunu onaylatma, “saf, bedensiz ve temsilden yoksun

olarak gelen, otoritesi olmadan boyun eğilmesini, savı olmadan rıza gös-

terilmesini, yasası olmadan çalışılmasını isteyen buyruk travmasıdır”

(Bauman 2000: 64). Eski yaşam alanından silinen Ali Nizami Bey’in

arınması, mekân noktasında da gerçekleşmiştir. Eski gösterişli evinden

sonra oturmaya mecbur kaldığı mütevazı evinde daha sakin ve daha rahat

görünür.

Anlatıcı öznenin Ali Nizami Bey’i dünya saltanatını bırakarak bir

manastıra çekilen Đmparator Şarlken’e benzetmesinde ve Ali Nizami

Bey’i “hanıkah” dediği evinde sırtından yükünü atmış ve ferahlamış ola-

rak görmesinde, samimi bir inanış görülmez. Kendisini huzur bulduğunu

söylediği “hanıkah”ına ve yeni yaşamına adayan Ali Nizami Bey, daha

önce geçerken bakmamaya özen gösterdiği Karacaahmet’e de komşu

olmuştur.

Anlatıcı öznenin yorumları, Ali Nizami Bey’in adeta lisan-ı hal ile

anlatmaya çalıştığı bir durumdur. Zira bu kadar kısa bir sürede değişimini

gözler önüne sermek isteyen Ali Nizami Bey, bu yeni yaşam şekline hem

kendisini hem de çevresini inandırmak ister. Artık Ali Nizami Bey için

yaşamının manevi değerlere göre kurgulanan bu yeni evresinde, eşyaya

dayalı sermayeyi manevi sermayeye dönüştürmek esastır. Yaşadığı dö-

nemin çevresel istekleri göz önüne alınırsa Ali Nizami Bey için ontolojik

güvenlik sağlamanın en kolay yolu, maddi tatminlerinden arınmış görü-

nerek manen doyurucu bir yaşam kurmak ve kendisini kucaklayan yeni

bir çevre edinmektir.

“Ötekinin karşısında egemenlikten vazgeçilmesi” (Bauman

2000:61) içsel bir değişimin sonucu olmadığı gibi beşeri hazlardan geçip

çileciliğe bürünme de söz konusu değildir. Bu, zorunlu ve gösterişe daya-

lı, aykırı ve farklı olmayı yansıtan samimiyetsiz bir çileciliktir. Modern

yaşamının körleştirdiği ruhunu yoksullukla yüzleştiği zaman açmaya

çalışma, paranın varlığıyla kurduğu iktidarı kaybetmesinin oluşturduğu

boşluğu/utancı dine dayalı bir yaşamla yeniden inşa etme çabasının bir

sonucudur. “Diğer insanlardan doyum ve sadakat beklemeye, imtiyazlı

özel kişilermiş gibi muamele görmeye” (Kernberg 1999:45) muhtaç olan

Ali Nizami Bey’in narsist benliği, geçmiş hafızasını hem kendi hem de

diğerlerinin gözünde silmek ve yeni bir kimlik oluşturmak ve pasifize

olan görünüşünü etkin hale getirme amacındadır.

Page 185: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

188

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Beyhan KANTER

Değersizleşme kaygısıyla, yeni bir tüketim unsuru olarak algıladığı şeyhliği de bütün yaşamında olduğu gibi dış görünüşe indirgeyen Ali

Nizami Bey’in geçişi birdenbire düşünsel bir zeminle sağlamlaşmadan ve

içsel gelişimini tamamlamadan köksüz bir biçimde olmuştur. O, yıkılışı farklı bir güce dönüştürmek ya da huzuru bulmak için herhangi bir aşa-

madan/seyr-i sülûktan geçmeden zorunlu bir terk edişi ve yeni bir kimli-

ğin taşıyıcılığını yüklenir. Şeyhlik hülyası da onda, annesinin bir tesiriyle

gördüğü bir rüya şeklinde ortaya çıkar. Bir gece, gördüğü bir rüyada,

annesi Ali Nizami Bey’e şeyh olmasını telkin eder. Öyle ki; Ali Nizami

Bey, annesinin bu vasiyetini yerine getirmek ve adının da Ali olmasının

da tesadüfî olmadığını düşünerek bu rüya yüzünden bir şeyh olabileceğini

sanmış ve şeyh olduğu hülyasına dalmıştır. Oysa “Ali Nizami Bey oku-mak, düşünmek, meraklısı olmadığı gibi, ne Bektaşilik ruhunu iyice anla-yacak ve ne de, tabii olarak, nakledecek bir seviyede değildi (r). Şeyhlik

hülyasının etkisiyle tevekkül içinde olmasına ve bütün insanları kardeşi olarak gördüğünü düşünmesine rağmen onda gizli bir büyüklenme vardır.

Bunun temelinde ise simgesel bir kimliğe dönüşmeye bağlı ruhsal açıdan

büyüklenme ve narsizm söz konusudur. Onun narsizmi, “kendini değer

taşıyan her türlü mükemmeliyete sahip olarak bulan bu yeni ideal benle

yer değiştirmiş olarak ortaya çıkar” (Freud 1998:39). Şeyhliğinin gereği olarak “hep kalbinin iyiliğini etrafına dağıtmak, bu manevi hazları an-latmak, gölgesinin etrafına kendisine inanan müritler toplamak, onlara iyilik etmek ve ilk müridi Hüseyin Ağa’nın yanında çoğalan diğer mürit-leriyle hanıkahını şenlendirmek” (s.58) amacı taşır. “Ben şimdi “Baba” oldum! Çamlıca’da bir hanıkah açtım!” (s.46) diyerek anlatıcı özneyi de

dergâhına davet eden Ali Nizami Bey’in eski mağrur, hiddetli bakışları da

silinmiştir. Dergâhını Bihruz’un, Felatun’un ve diğer züppe tiplerin görü-

nürlük kazandıkları ve daimi mekânlarından olan Çamlıca’da açması

tesadüfî değildir. Eski çevresinde yeni kimliğiyle görünürlük kazanma

arzusu ve insanlarla farklı bir bağ kurma amacı sezilir. Ayrıca o dönemde

dergâhların önemi ve şeyh-mürit, şeyh-cemaat ilişkisi düşünülürse, Ali

Nizami Bey’in görünürlük amacı yeniden anlam kazanmış olur. Yoksul-

luğu nedeniyle kabul görmeyeceği/dışlanacağı bir ortamda yeni bir kim-

likle kabul edilebilirlik kazanma ve yeni bir “sosyal doygunluk” elde

etme arzusu, onun beğenilme/yüceltilme hazzını yeniden kazanması için

bir fırsattır. Zira Osmanlı Đmparatorluğu’nda şeyhler/dervişler toplumsal

yapı içinde itibar gören ve sözlerine itimat edilen bireyler olarak etkin

kişilerdir. Tanzimat’tan sonra da geleneksel kesimin/halkın dine sıkı sıkı-

ya sarılması, şeyh ve dervişlerin önemini bir kat daha artırır. Nitekim

Batılılaşmaya tepkinin temelinde de hiç şüphesiz gelenekten önce dini

kaygılar ön plana çıkmaktadır. Bu bağlamda, Ali Nizami Bey’in narsi-

sizmine hizmet edecek kimlik olarak şeyhlik, kaçırılmaz bir fırsattır.

Page 186: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

189

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği...

Yeni kurguladığı uhrevi yaşamında kendisini mühim bir şahsiyet

ve Allah’ın enamına mazhar olan büyük bir ruh, bir şeyh efendi olarak

gören Ali Nizami Bey, “vaktiyle kendisinin hürmet duyduğu ve küçükken kendisine elleri öptürülmüş olan şeyhlerden biri! Ve o, uykusunda mutlu bir rüya görür gibi, hayatı içinde bu hülyayı yaşıyordu.” (s.58) Değişen

yaşam algısıyla birlikte artık o, hayata da muhabbet ve şefkatle baktığı hissini uyandıran bir şeyhtir.

Ali Nizami Bey’i yeni yaşam alanında görmek için “hanıkâh”ına

giden anlatıcı özne, maneviyatla örülmüş bir yaşam süren bu şeyh karşı-sında şaşırır. Çünkü geçmişini bildiği bu adamın değişimi, aradığını bulan

bir derviş izlenimi uyandırır. Zira anlatıcı özneye göre, “bulduğuna kan-mak bulmak demektir.”

“Ali Nizami Bey, şimdi, kendini hayata minnettar ve insan-lara kardeş duyuyordu. Şimdi, her şeyin, büyük bir inkişaf içinde, sırrını bir güneş gibi açtığını ve ruhunu bir çağlayan halinde dök-tüğünü biliyor; her şeyin hayra dalaletini ve her şeyin ve herkesin iyiliğini istiyor; havadan, hayattan, memnun olarak haz alıyor; ru-hu daimi bir inşirah lezzetiyle açılıyordu.” (s.57)

Çevresinde böyle bir izlenim oluşturma çabasında olan Ali Nizami

Bey, ruhunu sınırlayan ve köleleştiren tutkularına son vermiş olmasını

yoksullaşmasına değil kendi arzusuna bağlı olarak yansıtma eğilimi için-

dedir. Oysa bu rol değişimi, kaybettiği otoriteyi ve itibarı yeniden ele

geçirme çabasıdır.

Daha önce Ali Nizami Bey’i “tenkit ve takdir” ederek değerlendi-

ren mahalle halkı, onun şeyhliğini hastalandığı günlerdeki durumuna

bağlarlar. Anlatıcı özne ise, Ali Nizami Bey’in hastalığı sırasında dünya-

nın faniliğinin farkına vardığını ve hiç hatırlamak istemediği ölümle yüz

yüze gelmenin onda bir ruh rüştüne sebep olduğunu düşünür. Artık Ali

Nizami Bey, yeni yaşamıyla uzlaşım içinde olduğunun merhamet ve şef-

kat hisleriyle etrafına baktığının ve hayatının en mesut günlerini yaşadı-

ğının sinyallerini verir.

Şanso Pançalığa Soyunan Bir Mürid: Hüseyin Ağa

Kendisini şeyh olarak yansıtan Ali Nizami Bey’in tek müridi, “ih-tiyar, mütekaid ve somurtkan” (s.19) lalası Hüseyin Ağa’dır. Ali Nizami

Bey, bohem ve hedonist bir yaşam sürerken bu ihtiyar lala, “tacından mahrum edilmiş, bir kabile reisi gibi gazaplı, yorgun ve üzgün”dür.

(s.19) Hüseyin Ağa, yaşam tarzından dolayı Ali Nizami Bey’i dinsizlikle

suçladığı gibi bir aşiret beyi gibi ona karşı kafa tutarak öfkelenen tek

kişidir. Ali Nizami Bey’in bohem yaşamı sırasında ve yaşamının bütün

saltanatı içinde bazen annesinin bile sözünü geçiremediği bu yalnız adam,

Page 187: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

190

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Beyhan KANTER

köşkte bütün kalfaların “abusülvecih suretli” demekte ittifak ettikleri

birisidir. Küçüklüğünde Ali Nizami Bey’i bir türlü beğendiremediği okul-

lara götürüp getiren, onun üzerinde emeği olan fedakâr bir yardımcıdır.

“Bir hayli yaşlı, beyaz saçlı ve sakallı, gamlı bakışlı ve hakikaten, ters suratlı bu Hüseyin Ağa, köşkteki eski mevkiine ve asıl eski efendilerinin itimatlarına dayanarak” (s.40) sürekli Ali Nizami Bey’i eleştirdiği gibi

onun alafrangalıklarına kızıp köpürür ve onu haram işlemekle suçlar.

Öyle ki; yaşam tarzını beğenmediği Ali Nizami Bey’e küskün kalan Hü-

seyin Ağa, onun hiçbir sözünü dinlemediği gibi yüzüne bakma gereği bile

duymayacak kadar inatçı ve gelenekçidir.

Hayatı kaba bir inatla yaşayan Hüseyin Ağa, yaşamının her anında

kendisini dünyanın her zerresiyle tezat halinde görür ve kâinatta kendi

kafa yapısına uymayan şeyleri sürekli itham etmekle uğraşır. Đtham ettiği insanları da dinsizlikle suçlamaktan geri durmaması, onun sadece dindar-

lığıyla değil aynı zamanda gelenekçiliği ile de ilgilidir. Ancak herkese

sövüp sayan ve herkesi kırıp geçiren Ali Nizami Bey ise sadece bu eski

lalasına dokunmayı annesinin ve çevresinin önünde yapmayı asaletine

yakıştırmadığı için Hüseyin Ağa, ev içinde ayrıcalığını korur. Mahallede-

ki kadınların da Hüseyin Ağa’dan bahsederlerken “Müslüman adamdır, hiç bu sefahate razı olur mu?”diyerek düşüncelerini belirtmeleri ve Hü-

seyin Ağa’nın “israf haramdır” vecizesini tekrar etmeleri, Hüseyin

Ağa’nın yaşam algısını gözler önüne serer. Hüseyin Ağa’nın farkı, ma-

halledeki kadınlar gibi Ali Nizami Bey’in züppeliklerini eleştirirken aynı

zamanda takdir etmemesidir. Sadece Hüseyin Ağa, Ali Nizami Bey’e

kızar ve “Dalkavuklar ne derlerse desinler, bizim küçük bey delidir, ves-selam!” (s.40)diyerek tutumunu net olarak ortaya koyar. Hüseyin

Ağa’nın Ali Nizami Bey’le ilgili bütün ön görüleri de zamanla birer birer

çıkar. Zira herkesin Ali Nizami Bey’in etrafında dalkavukluk ettiği ve

bütün davranışlarına bir şan ve şeref tacı örtmek istercesine konuştukları

zaman bu okuma yazma bilmeyen adam, gerçeği herkesten daha iyi görür

ve her hakarete kafa tutarak doğruları söylemekten çekinmez.

Hüseyin Ağa’nın Ali Nizami Bey’in kendisini şeyh olarak ilan et-

tiği sırada, öfkesini kayıtsız bir itaate dönüştürerek tam bunun tersine

davranmaya başlaması, Ali Nizami Bey’in kendi hayalindeki ideal insan

kimliğine dönüşmesinin sonucudur. Zira okuma yazma dahi bilmeyen ve

başkasının ruhuna teselli veremeyecek kadar kaba bir adam olarak kalan

ve ümmi olanların ancak birkaç cankurtaran itikatlarıyla yaşayabilen

Hüseyin Ağa, bu zamana kadar kendisi hep bunların aksini söylemiş de,

hatasının farkına varmış ve zamanında iyi anlayamamış olduğu efendisi-

ne karşı haksızlık etmiş gibi pişmanlık içindedir. Hatta Ali Nizami Bey’in

tam aklını kaybettiği sırada ona bütün mantığıyla inanır ve Ali Nizami

Bey’e herkesin güveninin sarsıldığı sırada ona bütün ruhuyla bağlanır.

Page 188: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

191

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği...

Şeyhine acıyan ve ona bakmayı bir vazife sayan, bu ihtiyar, “abusülvecih suratlı” eski lalası değişmiş ve yenileşmiş bir Hüseyin Ağa olarak şeyhi-

ne itaat eder. Sanki Hüseyin Ağa, Nizam caddesindeki köşkün arka tara-

fındaki basık hücresinde somurtmuş ve çilesini doldurur gibi yaşarken

hep bu günleri beklemiş ve bu günlerin hürmetine yaşamıştır.

Artık iyi göremediği, teşhis edemediği dünyayı bu kıymetlere göre

yorumlayan Hüseyin Ağa, Nizami Bey’in isminin Ali oluşunu bile bir

gün Hazreti Ali’nin bir müridi olacağının bir işareti olarak algılar. Daha

önceleri, sağlam bir görüşle Ali Nizami Bey’in deliliğine hükmeden Hü-

seyin Ağa, şimdi, bu düşüncelerle, herkesin ona deli dediği bir zamanda

kendisi bunu ilk defa duyuyormuş ve söylediği hakikatleri de şimdi görü-

yormuş gibi davranma eğilimindedir. Adeta şeyhine hayran bir mürit

bağlılığıyla Ali Nizami Bey’i kutsar. Hüseyin Ağa için artık Ali Nizami

Bey, delilik vasfından arınmış ve ruh mertebelerinin en yücesine ulaşmış bir şeyhtir.

Sonuç

Tanzimat süreciyle birlikte Batı kültürüne ait temsilleri benimse-

yen ve modern görünme arzusunda olan bireylerin yaşamları yeni ve

“kolektif bir kimlik”le şekillenir. Bu kimlikle görünürlük kazanma ise

belli mekânların varlığıyla gerçekleşir. Nitekim Abdülhak Şinasi Hisar’ın

“Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği” romanı da hayatını Ba-

tı’nın kültürel kodlarına göre şekillendiren Ali Nizami Bey’in yaşamının

“kültürel mercek” altına alınması çerçevesinde kurgulanmıştır. Ruhsal bir

travmayla yaşamının ilk dönemlerinde hedonist bir hayat tarzıyla çevre-

sinden farklı olmaya çalışan Ali Nizami Bey’in servetini yitirdikten sonra

kendisini görünür kılacak yeni bir yol bulması, onun sürekli itibar gören

ve göz önünde olmak isteyen ruhunun arayışlarının bir sonucudur. Bu

bağlamda Ali Nizami Bey, “sıradanlığın çemberini aşma kararlığı”(Öcal

2010) içindedir.

Züppe tipini temsil eden bireyin herhangi bir ruh olgunlaşmasından

geçmeden şeyh olduğunu iddia etmesi ve bunu hem giyimiyle hem de

söylemleriyle beyan etmesi, toplumsal ilişkilerini şeyhliğinin üzerinden

acilen yeniden kurmak istemesini yansıtır. Yapay da olsa, daima bir

onanma arzusunda olan ve bunu daha önce serveti vasıtasıyla tatmin ede-

bilen birey, bu statüsünü kaybettiği vakit, acı gerçeklerle yüzleşmekten ve

dışlanmaktan korkmasından dolayı, hemen, kabul edilebilir yeni bir kim-

lik bulma arzusundadır. Bu kimlik de toplumun geleneksel yapısına ait

olması dolayısıyla ve eski yaşamın reddine dayanması nedeniyle kahra-

manı toplum nezdinde kutsayacak bir özellik gösterir. Hâlbuki gerçekte,

kahramanın bu yeni rolü içerisinde, ne toplumsal pozisyonunda ne de

hayata bakışında herhangi bir derinleşme olmamıştır.

Page 189: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

192

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Beyhan KANTER

KAYNAKÇA

ALVER, Köksal (2008), “Züppe ve Züppeliğin Toplumsal Boyutu”, Hece Der-gisi 144: 72-80

BAUDRĐLLARD, Jean(2010), Tüketim Toplumu, Ayrıntı Yay., Đstanbul.

BAUMAN, Zygmunt (2001), Parçalanmış Hayat. Çev. Đsmail Türkmen, Ayrıntı

Yay., Đstanbul:

BAUMAN, Zygmunt (2000), Ölümlülük, Ölümsüzlük ve Diğer Hayat Stratejile-ri, (çev. Nurgül Demirdöven), Ayrıntı Yay., Đstanbul.

FREUD, Sigmund (1998), Narsizm Üzerine ve Schreber Vakası, (çev. Banu

Büyükkal, Saffet Murat Tura), Metis Yay., Đstanbul.

GĐDDENS, Anthony (1998), Modernliğin Sonuçları, (çev. Ersin Kuşdil), Ayrıntı

Yay., Đstanbul.

GÜRBĐLEK, Nurdan (2007), Kör Ayna, Kayıp Şark, Đstanbul: Metis Yayınları.

HĐSAR, Abdülhak Şinasi (2005), Ali Nizami Bey’in Alafrangalığı ve Şeyhliği, Yapı Kredi Yay., Đstanbul.

KERNBERG Otto (1999), Sınır Durumlar ve Patolojik Narsisizm, (çev.Mustafa

Atakay), Metis Yay., Đstanbul.

MARDĐN, Şerif (2007), Türk Modernleşmesi, Đletişim Yay., Đstanbul.

MORAN, Berna(1997), Türk Romanına Eleştirel Bir bakış 1, Đletişim Yay.,

Đstanbul.

OKAY, Orhan(2008), Batı Medeniyeti Karşısında Ahmet Midhat Efendi, Dergâh

Yay., Đstanbul.

ÖCAL, Oğuz(2010), Varoluşsal Sorunlar Birey ve Yeni Hayat, Türklük Bilimi

Araştırmaları, S. 28, s. 313-324.

NARLI, Mehmet (2009), Beden Kitabı, (ed. Emine Gürsoy Naskali, Aylin Koç),

Kitabevi, Đstanbul.

PARLA, Jale (1993), Babalar ve Oğullar Tanzimat Romanının Epistemolojik Temelleri, Đletişim Yay., Đstanbul.

SAZYEK, Hakan (2008), Abdülhak Şinasi Hisar’ın Romanlarında Özel Yaban-cılaşma, Akçağ Yay., Ankara.

TANPINAR, Ahmet Hamdi(1997), Ondokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Çağlayan Yayınevi, Đstanbul.

TANPINAR, Ahmet Hamdi(2007), Edebiyat Üzerine Makaleler, Dergâh Yay.,

Đstanbul.

TEKĐN, Mehmet(1990), “Ailedeki Sosyal Değişme ve Bu Değişmenin Türk

Romanına Yansıması”, Milli Kültür, S. 78, s.40-44

Page 190: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

ĐLKÖĞRETĐM TÜRKÇE SÖZLÜKLERĐNĐN HAZIRLANMASINDA TEMEL ÖLÇÜTLER

Yrd. Doç. Dr. Özay KARADAĞ∗

ÖZ: Her türlü eğitim-öğretim etkinliğinin planlanmasında ve ha-

zırlanmasında hedef kitlenin özelliklerinden hareket etmek, süreci başarı-

ya taşır. Bir öğretim aracı olarak kullanılan sözlüklerin hazırlanmasında

da sözlüğü kullanacak hedef kitlenin özellikleri, ilgi ve ihtiyaçları dikkate

alınmalıdır.

Bir dilin genel ve büyük sözlükleri, sözlerin anlamlarının detay-

landırılarak verildiği, deyimsel kullanımlarının ve farklılıklarının göste-

rildiği, örnek kullanımlarının sıralandığı, hatta söyleniş şekillerinin belir-

tildiği kapsamlı başvuru kitaplarıdır. Genel sözlükler, bir ilköğretim öğ-rencisi için taşınamayacak kadar ağırdır ve anlam birimlerinin öğrenci se-

viyesinin üstünde olması sebebiyle işlevsel değildir.

Sözlük hazırlama amacının belirlenmesi, ortaya çıkacak kitabın ni-

teliğini doğrudan belirlemektedir. Sözlük, hangi hedef kitle için hazırlanı-

yorsa onların özelliklerine, ilgi ve ihtiyaçlarına uygun olmalıdır. Okul

sözlüklerinin hazırlanmasında da bu kural geçerlidir. Đlköğretim çağındaki

çocuklar için hazırlanacak sözlükler öğrencilerin hem fiziksel hem de dil

seviyelerine uygun, Türkçeyi doğru, güzel ve etkili bir biçimde kullan-

malarına yardımcı olmalıdır.

Bu çalışmada, “Đlköğretim öğrencileri açısından okul sözlüklerinin

önemi nedir?” ve “Đlköğretim öğrencilerinin Türkçe eğitiminde yararlana-

cakları sözlüklerinin nitelikleri nasıl belirlenebilir?” sorularına yanıt ara-

nacak, bir eğitim-öğretim aracı olarak okul sözlükleri tartışmaya açılacak-

tır.

Anahtar Kelimeler: Türkçe Öğretimi, Sözlük, Türkçe Sözlük,

Okul Sözlüğü, Đlköğretim Türkçe Sözlük.

Cumhuriyet Üni. Eğt. Fak. [email protected]

Page 191: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

194

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Özay KARADAĞ

The Cardinal Principles in the Process of Preparing the Primary School Turkish Dictionaries

ABSTRACT: It is essantial to take in to consideration the needs

of the target group at the initial phase of any kind of educational activity

such as praparation, planning and training ect. reaching the goal with suc-

cess. Also, in praparing the Turkish language dictionaries the same prin-

ciple that is considering the levels and the needs of the stutents is of great

importance.

General language dictionaries may be regarded as reference books

and moreover, they are not within the range of primary students’ cogni-

tive level thus not in proper functional use. Determining the aim of pre-

paring a dictionary determines the quality of the dictionary directly .If a

dictionary is prepared for a target group, it must be well-adjusted to their

needs and interests. This rule is available for preparing school dictionaries

as well. Dictionaries that will be prepared for elementary graders should

be well-adjusted to students’ language and physical developments and

help them use Turkish correctly, effectively well.

In this paper, responds for these questions –‘What is the impor-

tance of a dictionary for elementary graders?’ and ‘How can the qualifica-

tions of dictionaries that will be intended to be prepared for elementary

graders be determined?’- will be searched for. And as an educational toll,

school dictionaries become an issue that will be discussed.

Key Words: Turkish Education, Dictionary, Turkish Dictionary,

School Dictionary, Elementary School Dictionary.

I. Giriş

Türkçe Sözlük sözlük kelimesini, “Bir dilin bütün veya belli bir çağda kullanılmış kelime ve deyimlerini alfabe sırasına göre alarak ta-nımlarını yapan, açıklayan veya başka dillerdeki karşılıklarını veren eser, lügat.”, (2005: 1806) olarak tanımlamaktadır. Söz varlığının iki

unsuru -kelime ve deyim- üzerinden gerçekleşen bu tanımlama genel

hatlarıyla doğru olmakla beraber, söz varlığının diğer unsurlarını dışarıda

bırakması sebebiyle eksiktir.

Aksan sözlüğü daha kapsayıcı bir şekilde, “Bir dilin (ya da birden çok dilin) sözvarlığını, söyleyiş biçimleriyle, yazımlarıyla veren, bağımsız biçimbirimleri temel alarak bunların başka öğelerle kurdukları söz öğe-leriyle birlikte anlamlarını, değişik kullanımlarını gösteren sözvarlığı kitabı.” (Aksan 1998: C.III, 75) olarak tanımlar. Bu tanım, sözlük kavra-

mını çok daha net olarak ortaya koymaktadır. Bir dilin genel sözlükleri

için geçerli olan bu tanımlamalar, özel amaçla hazırlanmış sözlükler için

farklılaşmaktadır.

Page 192: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

195

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Đlköğretim Türkçe Sözlüklerin Hazırlanmasında…

Sözlükler, kapsamı ya da düzenlenişine göre farklı şekillerde ad-

landırılmaktadır. Söz varlığı unsurlarına yönelik olarak hazırlanan terim

sözlükleri, atasözü sözlükleri, deyim sözlükleri; düzenlenişine göre (Ko-

caman, 1998: 11) “kavramlar dizini (thesaurus), uyak sözlükleri, tersten abece düzenli sözlükler (reverse distionaris)”; sözlükbilim açısından

konu ve yöntemlerine göre (Kocaman 1998: 111) “betimlemeli/kuralcı sözlükler, eşzamanlı/artzamanlı sözlükler, genel/teknik sözlükler, genel kullanım/öğrenim amaçlı sözlükler, tek dilli/iki ya da çok dilli sözlükler”,

şeklinde sözlüklerle karşılaşmak mümkündür. Đlköğretim öğrencilerinin

kullandığı okul sözlükleri genel kullanım/öğrenim amaçlı, kapsamı

daraltılmış sözlüklerdir.

Hazırlanış amacına ve düzenleniş şekline göre farklı adlandırılsalar

da sözlük, özelliği itibari ile bir başvuru kitabıdır ve dil eğitimi-

öğretiminin temel araçları arasında yer alır. Gerek ana dili öğretiminde

gerek bir dilin yabancı dil olarak öğretiminde kullanılan sözlükler eğitim

ortamı oluştururlar.

II. Đlköğretim Öğrencileri Đçin Okul Sözlüklerinin Önemi

Đlköğretim okullarında, Türkçe eğitiminin temel araçlarından biri

de okul sözlükleridir. Sözlük, bir başvuru kitabı olarak, özellikle anlama

becerilerinin kullanılmasında önemli bir eğitim ortamı oluşturur. Öğren-

ciler için dinleme ve okuma sırasında karşılaşılan ve anlamı çözülemeyen

sözler için sözlüğe başvurmak, geçerli ve güvenilir bir yoldur. Anlatma

becerilerinin kullanılmasında sözlük, aktarılacak anlamın karşılığının

doğrulanması, doğru yazımın ve söyleyişin belirlenmesi açısından öğren-

ciye rehberlik etmektedir.

Her bakımdan gelişme çağında olan ilköğretim öğrencileri gerek

günlük yaşamlarında gerek derslerde bilmedikleri sözlerle karşılaşırlar.

Bu karşılaşmalar doğru biçimde değerlendirilirse, öğrencilerin söz varlığı gelişimi açısından bir fırsat oluşturur. Anlamı bilinmeyen ve/veya kulla-

nıldığı bağlam yardımıyla çözülemeyen sözlerin sözlük yardımıyla kav-

ranması, öğrencilerin anlamlar dünyasını zenginleştirir. Đlköğretimde,

öğrencilere bilinmeyen sözler için sözlük kullanma alışkanlığı (Yaman

2010) kazandırmak, onların akademik başarılarını olumlu etkileyecektir.

Türkçenin söz varlığını içeren genel ve büyük sözlüklerin ilköğre-

tim öğrencileri için işlevsel olmadığı açıktır. Genel sözlükler, sözlerin

anlamlarının detaylandırılarak verildiği, deyimsel kullanımlarının ve fark-

lılıklarının gösterildiği, örnek kullanımlarının sıralandığı, hatta söyleniş şekillerinin belirtildiği kapsamlı başvuru kitaplarıdır. Dilin söz varlığının

büyük kısmını barındıran bu tip sözlükler ya çok büyük bir cilt ya da

birden fazla ciltten oluşmaktadır ve öğrenciler için ev ile okul arasında

taşınabilir olmaktan oldukça uzaktır. Đlköğretim öğrencilerinin ihtiyaçla-

Page 193: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

196

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Özay KARADAĞ

rını karşılayabilmek amacıyla hazırlanacak sözlük, genel ya da özel

amaçlı diğer sözlüklerden farklı olmak durumundadır. Aksan’ın (1998:

85) da belirttiği gibi sözlük hazırlamada amacın doğru olarak belirlenme-

si en önemli noktayı oluşturtur ve bu noktada amaç, ilköğretim öğrencile-

ri için işlevsel bir sözlük hazırlamaktır.

Đlköğretim, 7-14 yaş aralığını içine alır. Đlköğretim birinci sınıftaki

öğrenci ile son sınıftaki öğrenci arasında sekiz yaş fark bulunmaktadır.

Çocukluk dönemindeki sekiz yıllık süre gerek fiziksel gerek bilişsel geli-

şim bakımından çok büyük farklılıklar doğurmaktadır. Bu sebeple, ilköğ-retim birinci sınıftaki öğrencilerin anlama ve anlatma düzeyi ile ilköğre-

tim ikinci kademe öğrencilerinin (6, 7 ve 8. sınıflar) anlama ve anlatma

düzeyleri arasında bir karşılaştırma yapmak neredeyse imkânsızdır. Fi-

ziksel gelişim bakımından da benzer bir durum söz konusudur. Bu sebep-

le yaş düzeylerine göre eğitim araçlarının seviyelendirilmesi bir zorunlu-

luk olarak karşımıza çıkmaktadır.

Đlköğretim öğrencileri için sözlük hazırlarken öğrencilerin tamamı-

nı aynı düzeyde kabul etmek imkânsızdır. Đlköğretim çağını kendi içinde

alt düzeylere ayırarak bunlara uygun okul sözlükleri hazırlamak gerek-

mektedir. Düzeyin belirlenmesi her yaş grubu için gerçekleştirilebilirse

de Türkiye şartlarında öğrencilere her yıl yeni bir sözlük edinme zorunlu-

luğu getirmek çok geçerli olmayacaktır. Bu sebeple, mevcut ilköğretim

sistemi içindeki bölümlemelerden yararlanılabilir. Đlköğretim eğitimi

temelde birinci (1, 2, 3, 4 ve 5. sınıflar) ve ikinci kademe (6, 7, 8. sınıflar)

olarak ikiye ayrılmaktadır. Đkinci bir bölümleme, ilköğretim birinci ka-

deme birinci devre (1, 2, 3. sınıflar) ve ilköğretim birinci kademe ikinci

devre (4 ve 5. sınıflar) şeklindedir. Đlköğretim sözlükleri bu düzeyler

dikkate alınarak hazırlanabilir.

Bazı yayınevleri ilköğretim sözlüklerini hazırlarken ilköğretim bi-

rinci ve ikinci kademeyi esas almaktadır. Örneğin, Berk Yayın Dağıtım

tarafından yayımlanan (Kara Tarihsiz-a1) Yeni Türkçe Sözlük’ün kapa-

ğında “(1-2-3-4-5. Sınıflar Đçin)” açıklaması yer almaktadır. Đkinci kade-

me için aynı yayın evi tarafından aynı isimle yayımlanan (Kara Tarihsiz-

b2) sözlüğün kapağında “(6-7-8. Sınıflar)” açıklaması yer almaktadır. Her

iki sözlüğün fiziksel büyüklükleri eşittir. 1-5. Sınıflar için olanı 588 say-

1 Sözlüğün kapağında “2004 Đmla Klavuzuna Göre Düzenlenmiştir.” üst

başlığı yer almaktadır. Bu ifadeden sözlüğün 2004 yılından sonra

yayımlandığı sonucu çıkarılabilir.

2 Sözlüğün kapağında “2004 Đmla Klavuzuna Göre Düzenlenmiştir.” üst

başlığı yer almaktadır. Bu ifadeden sözlüğün 2004 yılından sonra

yayımlandığı sonucu çıkarılabilir.

Page 194: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

197

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Đlköğretim Türkçe Sözlüklerin Hazırlanmasında…

fa, 6-8. sınıflar için olanı ise 586 sayfadır. Đki sözlük arasında yazı büyük-

lükleri bakımından farklılık bulunmasına rağmen, kelimelerin karşılıkla-

rının verilmesinde farklılık söz konusu değildir.

Đlköğretim altıncı sınıf çalışma kitabında (MEB Komisyon, 2011:

22), öğrencilerin sözlükten anlamlarını öğrenmeleri istenen “roman”

kelimesi Berk Yayın Dağıtım’ın ilköğretim ikinci kademe için hazırladığı Yeni Türkçe Sözlük’te (Kara, Tarihsiz-b: 414) “is. Đnsanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, olmuş gibi düşünülen veya gerçek olaylara ve gözlemlere dayanan uzum anlatıma dayalı bir edebiyat türü.”; “sanat”

kelimesi ise, (Tarihsiz-b: 423) “is. Bir duygunun, bir tasarının veya gü-zelliğin anlatımında kullanılan yöntemlerin tamamı veya bu anlatım so-nucunda ortaya çıkan üstün yaratıcılık.” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu

kelimeler ilköğretim birinci kademe için hazırlanan Yeni Türkçe Söz-

lük’te (Kara Tarihsiz-a: 413, 422) birebir aynı ifadelerle yer almaktadır.

Bu sözlüklerin hazırlanmasında ilköğretim birinci ve ikinci kademe ayrı-

mı yapılmasına rağmen, anlam birimlerinin oluşturulmasında yaş düzey-

leri arasındaki farklılıkların dikkate alınmadığı açıkça görülmektedir.

Yukarıda verilen örnekten de anlaşılacağı üzere farklı seviyeler

için hazırlanan sözlüklerde, düzey farklılığını sadece yazı büyüklüğü ile

sağlamak geçerli bir yol değildir. Sözlerin karşılıkları verilirken ilgili yaş düzeyinin algılama seviyesi dikkate alınmalıdır. Kavramların tanımlan-

ması ve örneklendirilmesinde, öğrencilerin kullandığı cümlelerin uzun-

luklarının bilinmesi buna uygun olarak tanımların oluşturulması ilk dik-

kat edilmesi gereken en önemli husustur.. Açıklamalar yapılırken, öğren-

cilerin sahip olabileceği söz varlığından hareket etmek sözlüğün işlevsel-

liğini arttırır. Öğrencilerin anlama ve anlatım özelliklerinin bilinmesi ve

anlam birimlerinin buna göre oluşturulması gerekir.

Đlköğretim öğrencilerinin kullandıkları mevcut sözlüklerdeki bir

başka sorun da bu sözlüklerin genel sözlüklerden küçültme/kısaltma yo-

luyla hazırlanmasıdır. Sözlüğü hazırlayan kişi tamamen kendi öngörüsüy-

le bir kısım maddeleri sözlüğe almakta, öğrencilerin işine yaramayacağını

düşündüğü maddeleri de dışarıda bırakmaktadır. Sözlüğe alınan maddele-

rin de daha çok ilk birkaç anlamı verilmekte, çoğunlukla örnek kullanım-

lar da dışarıda bırakılmaktadır. Bu yaklaşım nesnel olmaktan son derece

uzaktır. Sözlüğe alınacak maddelerin belirlenmesi bu çalışmanın deva-

mında ortaya konacak nesnel ölçütlere dayanmalıdır. Đlköğretim öğrenci-

leri için hazırlanacak sözlüklerin fiziksel özelliklerinin nasıl oluşturulaca-

ğı, çalışmanın devamında da temas edilen, içerik/kapsam özelliklerinin

nasıl düzenleneceği ayrı bir tartışma konusudur.

Page 195: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

198

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Özay KARADAĞ

III. Đlköğretim Sözlüklerinin Biçimsel Özellikleri

Sözlüklerin biçimsel özellikleri, ilköğretim öğrencileri açısından

son derece önemlidir. Öğrencilerin söz varlığını zenginleştirme çalışma-

larında temel araç olarak kullandıkları sözlüklerin bu özellikleri, sözlük

kullanma alışkanlığı açısından belirleyici bir rol oynamaktadır. Biçimsel

özellikleri itibariyle uygun olmayan sözlükler, öğrencilerin başvuru iste-

ğini olumsuz yönde etkilemektedir. Okul sözlüklerinde bulunması gere-

ken temel biçimsel özellikler şu şekilde sıralanabilir:

1. Taşınabilir olmalıdır.

Đlköğretim sözlükleri, her seviye için geçerli olmak üzere, öğrenci-

lerin kolaylıkla taşıyabilecekleri ağırlıkta/büyüklükte hazırlanmalıdır.

Sözlüğün taşınabilirliğini; boyutları ve sayfa sayıları ile kullanılan kâğı-dın cinsi belirlemektedir. Okul sözlüklerinin hazırlanmasında sınırlayıcı

temel etken budur. Başvuru ihtiyacı duyan öğrencilerin yanlarında söz-

lüklerinin bulunması, sözlük kullanma alışkanlığını da olumlu yönde

etkileyecektir. Bu sebeple sözlükler, öğrencilerin okul çantalarında yer

bulabilecek büyüklükte hazırlanmalıdır.

Değişik yayınevleri tarafından hazırlanan ilköğretim sözlükleri in-

celendiğinde boyutları, sayfa sayıları ve kâğıt türlerinde önemli farklılık-

lara3 rastlanmaktadır. Birbirleriyle kıyaslandığında, iki kattan daha fazla

büyüklük farklılıklarının görüldüğü ilköğretim sözlükleri için kabul edi-

lebilir boyutların belirlenmesi ve yayınevlerinin bu boyutları esas alması

gerekir. Sözlük büyüklüğünün belirlenmesinde, sözlükte hangi maddele-

rin yer alacağı, seviyelere göre açıklamaların nasıl yapılacağı, maddelerin

temel anlamlarının dışındaki anlamlarının hangi öncelikle ve ne oranda

verileceği, deyimsel kullanımlarına ne oranda yer verileceği, ne kadar

3 Altın Bilgi Yayınları yayımlanan Đlköğretim Okulları Đçin Türkçe Sözlük

(Teres 2009) 9x13cm boyutlarında, cilt kalınlığı 2cm, 672 sayfa ve ince ikin-

ci hamur kâğıttan hazırlanmıştır. Arkadaş Yayınevi’nin yayımladığı Đlköğre-tim Türkçe Sözlük (Püsküllüoğlu 2009) 10,5x14cm boyutlarında, cilt kalınlığı 4cm, 621 sayfa ve kalın ikinci hamur kâğıttan hazırlanmıştır. Bu iki sözlüğün

sayfa sayıları arasında çok büyük farklılık olmamasına rağmen cilt kalınlıkla-

rı arasındaki farklılık, kullanılan kâğıdın cinsinden kaynaklanmaktadır. Türk

Dil Kurumu tarafından hazırlanan Đlköğretim Okulları Đçin Türkçe Sözlük

(Komisyon 2009) 10x15 boyutlarında, cilt kalınlığı 3,5cm, 774 sayfa ve bi-

rinci hamur kâğıttan hazırlanmıştır. Milliyet Gazetesi tarafından okuyucuları-

na verilen Morpa Yayınevi’nin yayımladığı Đlköğretim Okulları Đçin Türkçe Sözlük (Dolunay 2009) 12x19 boyutlarında, cilt kalınlığı 4cm, 687 sayfa ve

kalın ikinci hamur kâğıttan hazırlanmıştır.

Page 196: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

199

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Đlköğretim Türkçe Sözlüklerin Hazırlanmasında…

örnek kullanımın bulunacağı vb. sorularının cevaplanması önemli husus-

lardır.

Sözlük sayfalarının iki sütun şeklinde düzenlenmesi sebebiyle,

açıklamaların sütun içinde düzgün bir biçimde yer alması açısından, söz-

lüklerin eni-genişliği önem arz etmektedir. Bu çalışma için incelenen

sözlüklerde sütun genişlikleri, 3,5 cm (Teres 2009), 3,8 cm (Püsküllüoğlu

2009), 4 cm (TDK Komisyon, 2009) ve 5 cm’dir (Dolunay 2009). Okul

sözlüklerinde sütun genişliklerinin dar olması ve satırların iki yana yasla-

narak düzenlenmesi, kelimeler arasındaki standart boşlukları değiştirmek-

te, bu da okuma becerisi açısından olumsuzluğa sebep olmaktadır. Bu

sorunun giderilmesi için Türkçedeki harf ve hece sayısı bakımından orta-

lama kelime uzunlukları dikkate alınmalıdır. Sezgin (1992)’in verilerin-

den hareketle Onan (2005: 228), Türkçedeki ortalama kelime uzunluğu-

nun 5 birimden (harf) meydana geldiğini, beş harften oluşan ortalama

kelime uzunluğu değerinin de 2.50 hece uzunluğuna karşılık geldiğini

bildirmektedir. Türkçede harf ve hece sayısı bakımından kelime uzunlu-

ğunu gösteren bu ortalama değerler sözlük satırlarının uzunluklarını belir-

lemede ölçüt olarak kullanılabilir.

Sözlük boyutlarının belirlenmesinde yazı büyüklüğünün önemi

kayda değerdir. Sözlük hangi düzey için hazırlanıyorsa o yaş aralığının

kolay algılayabileceği yazı büyüklüğü belirlenmeli, ebatlar bu büyüklüğe

göre oluşturulmalıdır.

2. Kapağı ile cildi kaliteli ve dayanıklı olmalıdır.

Öğrencilerin sıklıkla kullanmalarını istediğimiz okul sözlükleri da-

yanıklı olmalı, kolayca dağılmayacak biçimde hazırlanmalıdır. Cildi da-

ğılmış bir sözlüğün sayfalarını bir arada tutarak korumak ve bu sözlükten

hızlı bir şekilde faydalanmak, öğrenciler için oldukça güçtür. Bu durum,

sözlük kullanma alışkanlığını olumsuz yönde etkiler.

Ciltleme bakımından sözlüklerde farklılıklar görülmektedir. Mev-

cut ilköğretim sözlüklerinin birçoğunda selefon kaplı karton kapak bu-

lunmakta ve Amerikan ciltleme tekniği kullanılmaktadır. Bu tip sözlük-

ler, kullanım sıklığı arttıkça dağılmaktadır. Ciltleme bakımından Türk Dil

Kurumu (Komisyon 2009) ve Arkadaş Yayınevi (Püsküllüoğlu 2009)

tarafından yayımlanan sözlükler örnek gösterilebilir. Bu sözlüklerde for-

malar fasikül şeklinde oluşturulmuş ve ortalarından iple dikilerek klasik

ciltleme tekniği kullanılmıştır. Bu sözlüklerin ciltlerinin kullanım sırasın-

da dağılması söz konusu değildir.

3. Albenisi olmalıdır.

Albeni, öğrenciler açısından ilgi çekici bulunma durumudur. Đlköğ-retim çocuklarının dünyası son derece renklidir ve bu yaştaki öğrenciler

Page 197: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

200

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Özay KARADAĞ

her türlü araç ve gereçte kendi dünyalarının yansımalarını ararlar. Özel-

likle sözlüklerin kapakları, öğrencilerin bu özellikleri dikkate alınarak

tasarlanmalıdır.

“Çocuk için kapak çok önemlidir. Yetişkinler kitabı, kapağın albenisi için değil yararlı olduğu için tercih ederler. Oysa çocuklar için kitap, kapağından başlayarak çocuğu kendine çekmelidir. Ka-pak resmi, kullanılan renkler, çocuğun renkli dünyasına hitap et-melidir. Sırt yazısı mutlaka bulunmalıdır. Sağlam, dayanıklı, çabu-cak yıpranmayacak kapak ve uzun süre saklanabilecek güzel kom-pozisyonlu bir kapak, çocuk için daima ilgi çekicidir”(Soylu Ko-

yuncu-Kaptan 2005: 257).

Đlköğretim birinci kademe, özellikle birinci devre (1-3. sınıflar) öğ-rencileri için resimli sözlükler ilgi çekicidir. Açıklanan kavramların re-

simlerinin sözlükte yer alması, ilgili anlamın öğrencinin zihninde kalıcı

olması bakımından önem taşımaktadır. Đlköğretim sözlüklerinde yer alan

bütün maddeler için olmasa bile en azından bazı kavramların resminin

kullanılması, sözlüğün ilgi çekiciliğini arttıracaktır.

4. Yazı tipi sade, yazı büyüklüğü yaş düzeyine uygun olmalıdır.

Sözlükler bilgilendirici başvuru kitaplarıdır. Bilgilendirici içeriğin

aktarılmasında düşünülmesi gereken ilk şey, tam ve doğru olarak algıla-

nabilecek şekilde düzenlenmesidir. Bu sebeple, yazının hedeflenen yaş düzeyindeki öğrenciler tarafından kolay algılanabilecek tipte ve büyük-

lükte olması gerekir. Algılamanın kolaylığı, okunabilirliği olumlu etkile-

mektedir.

Okul sözlükleri hazırlanırken öğrencinin dikkatini dağıtmayacak,

okuma açısından kelime tanıma süresini geciktirmeyecek bir yazı tipi

belirlenmelidir. “Göz, tasarım yüzeyi üzerinde öncelikle şekil ve renk alanlarını algılar”(Soylu Koyuncu-Kaptan 2005: 257). Süslü yazı karak-

terleri yerine, sade kolay algılanabilir yazı karakterlerinin kullanılması

sözlüğün okunabilirlik özelliğini arttıracaktır.

Sözlüklerdeki yazı büyüklükleri öğrenci seviyesine uygun olarak

belirlenmelidir. Yazı büyüklüğü özellikle ilköğretim 1-3. sınıf öğrencileri

açısından önem arz etmektedir. Okuma ve yazma becerilerini bu dönem-

de kazanan öğrenciler, okuma becerisinde tam uzmanlaşmadıkları için

kullanacakları sözlüklerde kolayca algılayabilecekleri yazı büyüklüğü ile

karşılaşmalıdır. Sözlüklerde kullanılacak yazıların büyüklükleri, ilköğre-

tim 1-3. sınıflar için 14, 4-5. sınıflar için 12 ve 6-8. sınıflar 10 punto ola-

rak belirlenebilir. Yazı büyüklüğü ile satır uzunlukları arasındaki dengeyi

sağlamak için ilköğretim 1-3. sınıflar için hazırlanacak sözlüklerin ebatla-

rı artırılabilir.

Page 198: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

201

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Đlköğretim Türkçe Sözlüklerin Hazırlanmasında…

5. Baskı-renk kalitesi yüksek olmalıdır.

Okumanın birinci basamağı duyu alımıdır. Göz sayfa üzerindeki

yazı sembollerini kolaylıkla ve net olarak algılamalıdır. Duyu alımı açı-

sından baskı-renk kalitesi belirleyicidir. Soluk ya da belirsiz baskılı söz-

lüklerin okunmasında duyu alımı süreci gecikmekte ya da yanlış algıla-

maya sebep olmaktadır. Bu açıdan sözlüklerin hazırlanmasında baskı-

renk kalitesine önem verilmelidir.

Sözlük maddelerinin tanım ya da açıklamalardan kolayca ayrıla-

bilmesi için koyu ya da farklı bir renkle yazılması, sözlüğün kullanımını

kolaylaştırmakta, bu da sözlüğün işlevselliğini arttırmaktadır. Sözlük

maddelerinin yazımında tercih edilen farklı renkler, genellikle kırmızı ve

mavidir. Sözlük hazırlanırken madde yazımı için bu renkler tercih edili-

yorsa, mutlaka koyu tonda kullanılmalıdır.

Đlköğretim sözlüklerindeki bir başka sorun da kullanılan kâğıt kali-

tesine bağlı olarak, bir kâğıdın bir yüzündeki yazının diğer yüze yansıya-

rak karmaşaya sebep olmasıdır. Genellikle düşük gramajlı kâğıt kullanıla-

rak basılan sözlüklerde karşılaşılan bu durum, okumayı güçleştirmektedir.

Bu sebeple kullanılacak kâğıdın cinsine uygun bir baskı yöntemi seçilme-

lidir.

6. Sözlüğün başında, kullanma yönergeleri, kısaltmalar listesi ve alfabe bulunmalıdır.

Sözlüklerin ilk bölümünde, ön sözün ardından, sözlüğün nasıl kul-

lanılacağına ilişkin yönergelerin, sözlük içinde kullanılan kısaltmaların,

işaretlerin ve ardından alfabenin verilmesi öğrencilerin sözlükten verimli

bir biçimde yararlanmalarını sağlayacaktır.

IV. Đlköğretim Sözlüklerinin Đçerik/Kapsam Özellikleri

Sözlükler, bir başvuru kaynağı olarak bilgilendirici kitaplardır.

Sözlüğe başvurmada hedeflenen maddeye kolaylıkla ulaşmak, sözlüklerin

biçimsel özellikleri ile ilgiliyken, başvurunun karşılanmaması ya da öğ-renci açısından yeterli açıklamanın bulunmaması içerik özellikleriyle

ilgilidir. Başvuruları karşılanmayan, doğru ya da yeterli açıklama ile kar-

şılaşamayan veya düzeylerine uygun, anlayabilecekleri bir açıklamayla

karşılaşmayan öğrencilerin sözlük kullanma alışkanlığı olumsuz şekilde

etkilenir. Bu sebeple, sözlüklerin içerik/kapsam özelliklerinin ilköğretim

öğrencilerinin seviyelerine uygun olması gerekir. Đlköğretim sözlüklerin-

de bulunması gereken içerik/kapsam özellikleri şu şekilde sıralanabilir:

1. Öğrenci başvurusunu karşılamalıdır.

Bilinmeyen ya da anlamı konusunda karar verilemeyen sözler için

sözlüğe bakmak geçerli ve güvenilir bir yoldur. Sözlüklerin öğrencilerin

Page 199: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

202

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Özay KARADAĞ

başvurularını yüksek oranda karşılaması beklenir. Öğrenci başvurusunu

karşılamak bakımından, mevcut ilköğretim Türkçe sözlüklerinin yeterli

olduğunu söylemek mümkün değildir. Güzel ve Karadağ’ın (2011) ilköğ-retim sözlükleri üzerinde yaptığı çalışmada ders kitaplarında yer alan ve

öğrencilerin sözlüğe bakma ihtiyacı hissedebilecekleri 50 kelime ile

Baş’ın (2006: 538-614) çalışmasında yer alan “Çocuk Kitaplarının Yay-gın Kelime Listesi”nden alınan 50 kelime ve sık kullanılan 10 deyim

sözlüklerde aranmıştır. Đncelenen beş sözlükten dördünde bu başvuruları

karşılama oranı % 50’nin altında kalırken, bir sözlükte başvuruları karşı-lama oranı % 72 olarak tespit edilmiştir.

Sözlük maddelerinin belirlenmesinde izlenen yol, sözlüğün öğrenci

başvurusunu karşılaması bakımından önemlidir. Mevcut sözlüklerin bü-

yük bir bölümü genel Türkçe sözlüklerden kısaltma yoluyla hazırlanmak-

tadır. Sözlük yazarı, tamamen kendi öngörüsüne bağlı olarak, öğrencile-

rin sözlükte arama ihtimali olduğunu düşündüğü maddeleri sözlüğe al-

makta, yine öngörüsü doğrultusunda öğrencilerin ihtiyaç duymayacağını

düşündüğü maddeleri dışarıda bırakmaktadır. Nesnel olmayan bu yakla-

şımın doğal bir sonucu olarak da ilköğretim sözlükleri öğrenci başvurula-

rını karşılayabilir olmaktan uzaklaşmaktadır. Đlköğretim sözlükleri genel

bir sözlükten kısaltma yoluyla değil, bu çağ öğrencilerinin ilgi, ihtiyaç ve

özelliklerinden hareketle yazılmalıdır.

Đlköğretim sözlüklerinin öğrenci başvurularını karşılayabilmesi için

Türkçe için yapılmış sıklık çalışmalarından yararlanılmalıdır. Türk Dil

Kurumu tarafından yayımlanan Yazılı Türkçenin Kullanım Sıklığı Sözlüğü

(Göz 2003) bu açıdan önemli bir çalışmadır. Hazırlanacak ilköğretim

sözlüğünün hangi yaş düzeyine ve ne hacimde olacağına bağlı olarak

belirlenecek oranlarla, bu çalışmada listelenen Türkçenin en sık kullanı-

lan kelimeleri, sözlük maddesi olarak seçilip sözlüğün temeli oluşturula-

bilir.

Đlköğretim öğrencilerinin kelime sıklığı üzerine yapılmış çalışma-

lardan seçilecek kelimeler sözlük maddesi olarak belirlenmelidir. Ülke-

mizde, ilköğretim birinci ve ikinci kademe öğrencileri üzerine yapılmış birden çok sıklık çalışması bulunmaktadır (Karadağ 2005; Kurudayıoğlu

2005; Đpek Eğilmez 2010). Çocuk edebiyatı eserleri üzerine yapılmış sıklık çalışmalarından (Baş 2006) elde edilen verilere de ilköğretim söz-

lüklerinin hazırlanmasında yer verilmelidir.

Sözlük maddelerinin belirlenmesinde dikkat edilmesi gereken bir

diğer unsur da öğretim programlarıdır. Đlköğretim birinci kademe (MEB

2005) ve ilköğretim ikinci kademe (MEB 2006) Türkçe Dersi Öğretim Programları tematik yaklaşımla hazırlanmıştır. Programlarda temalar ve

alt temalar belirlenmiş, ders kitaplarında yer alacak metinlerin bu temala-

Page 200: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

203

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Đlköğretim Türkçe Sözlüklerin Hazırlanmasında…

ra uygun olması şart koşulmuştur. Bu sebeple okul sözlükleri hazırlanır-

ken bu temaların öncelikle kavram alanları ile çağrışım alanları belir-

lenmeli ve bunlar sözlüklerde maddeler hâlinde yer almalıdır.

Son olarak, ders kitaplarında yer alan metinler taranarak söz varlığı unsurları belirlenmeli ve bu unsurlar ilköğretim sözlüklerine alınmalıdır.

Ders kitaplarının yürürlükte kalma süresi beş yıl olduğundan, bu zaman

aralığı dikkate alınarak ilköğretim sözlükleri güncellenmelidir.

2. Sözlükbirimlerin tanımlanmasında ve açıklanmasında öğrenci seviyesi dikkate alınmalıdır.

Đlköğretim sözlüklerinde yer alan madde başlarının öğrencilerin

seviyesine uygun olarak tanımlanması veya açıklanması gerekir. Tanım-

ların ve açıklamaların seviyeye uygun ve net olması, ilgili anlamı öğren-

cinin zihninde canlandırmasını kolaylaştırır.

Đlköğretim Türkçe sözlüklerinin, ilköğretim birinci kademe birinci

devre (1-3. Sınıflar), ilköğretim birinci kademe ikinci devre (4-5. Sınıflar)

ve ilköğretim ikinci kademe (6-8. Sınıflar) olarak üç seviyede hazırlana-

bileceği yukarıda ifade edilmişti. Bu sınıf seviyelerinde yer alan öğrenci-

lerin anlama özelliklerinin belirlenmesi ve sözlüklerin bu özelliklere uy-

gun olarak hazırlanması sözlüklerin işlevselliğini arttıracaktır. Belirleme-

de, öğrencilerin söz varlığı birikimlerinden, kelime sayısı bakımından

cümle uzunluklarının ortalama değerlerinden hareket etmek geçerli ola-

caktır. Bir sözlükbirimin tanımının ya da açıklamasının öğrencilerin bil-

diği söz varlığı unsurlarıyla yapılması ve cümle uzunluklarının öğrencile-

rin anlayabileceği biçimde olması sözlükten yararlanma verimini arttıra-

caktır.

3. Anlam birimlerinin oluşturulmasında öğrencilerin bellek özellik-leri dikkate alınmalı ve sıralanmasında öğrenci açısından önemli olan anlam birimleri vurgulanmalıdır.

Sözlükbirimlerin tanımları veya açıklamaları anlam birimlerinden

oluşmaktadır. Boz (2009: 174) gazete sözlükbiriminin “1. Politika, eko-nomi, kültür ve daha başka konularda haber ve bilgi vermek için yorumlu veya yorumsuz her gün veya belirli aralıklarla çıkarılan yayın.” (TDK

2005: 732) tanımının anlam bileşenlerini;

“1. Gazetenin ağırlıklı olarak yayın yaptığı alanlar

2. Gazetede haber ve bilginin yorumlu veya yorumsuz sunulması

3. Gazetenin yayın periyodu

4. Gazetede yazı dışı kullanılan materyal

5. Gazetenin fiziki özellikleri”

Page 201: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

204

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Özay KARADAĞ

olarak belirlemektedir. Kısa süreli belleğin kullanılmasında bu anlam

birimleri son derece önemlidir.

Cüceloğlu (1991: 173) kısa süreli belleğin ortalama yedi birimlik

bir kapasitesi olduğunu, bazı kişilerin beş birimden bazılarınınsa dokuz

birimden sonra kısa süreli belleklerinde hata yapmaya başladığını belirte-

rek kısa süreli belleğin kapasitesini 7±2 birim şeklinde formülleştirmek-

tedir. Bir tanım veya açıklama içinde yer alan anlam birimlerinin sayısı-

nın bellek özelliklerine uygun olması sözlüğün verimini arttıracaktır. Bu

sebeple hazırlanan bir ilköğretim sözlüğü yayımlanmadan önce hedefle-

diği yaş düzeyindeki öğrencilerde denenmeli, öğrencilerden alınacak

sonuçlara göre gerekli düzenlemeler yapılarak yayımlanmalıdır. Sözlükte,

bir tanımda veya açıklamada yer alan anlam birimler, sözlükbirimin an-

lamı açısından en kritik olanı vurgulanacak şekilde dizilmelidir.

4. Sözlükbirimlerin birden çok anlamı verilirken önem sırası göze-tilmeli, öğrencilerin karşılaşma ihtimali olan anlamları sözlüklere alın-malıdır.

Đlköğretim sözlüklerinin hazırlanmasında hacim sorunu yüzünden,

madde başlarının bütün anlamları alınmayabilir. Bu sebeple, maddeler

açıklanırken temel anlam mutlaka ilk sırada verilmelidir. Diğer anlamla-

rın seçilmesi ve sıralanmasında, gerek günlük hayattaki sıklığı gerekse

öğrencilerin derslerde karşılaşma ihtimali dikkate alınmalıdır.

5. Madde başlarının belirlenmesinde Türkçenin şekil bilgisi özel-likleri dikkate alınmalıdır.

Aynı kök ya da gövdeden türemiş kelimelerin ilköğretim sözlükle-

rinde yer alması öğrencilerin şekil bilgisi farkındalığını (Karadağ ve

Kurudayıoğlu 2010) arttıracak, Türkçenin kelime türetme özelliğinin

kelime anlamını çözmede kullanılmasını sağlayacaktır. Aynı kökten türe-

yen kelimeler alfabetik dizimde bir arada bulunacağından, yapım ekleri-

nin kelime türetme işlevi öğrenciler tarafından kavranabilir ve aynı eklere

başka kelimelerde rastlayan öğrenci kelimenin anlamını çözebilir.

6. Yabancı kökenli kelimelerin öncelikle Türkçe karşılığı verilmeli, sonra tanım ya da açıklaması yapılmalı; Türkçe kelimelerin ise öncelikle tanım ya da açıklaması yapılmalı, sonra eş ve zıt anlamları verilmelidir.

Yabancı kelimelerin Türkçe karşılıklarının öğrenilmesi ve kulla-

nılması dil duyarlılığı açısından önem taşır. Bu açıdan madde başı olan

yabancı kökenli kelimelerin öncelikle Türkçe karşılıkları verilmelidir.

Đhtiyaç duyulması durumunda tanım ya da açıklama yapılmalıdır.

Türkçe kelimelerin anlamları ise öncelikle tanım ya da açıklamayla

karşılanmalıdır. Söz varlığı gelişimi açısından kelimelerin eş ve zıt an-

Page 202: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

205

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Đlköğretim Türkçe Sözlüklerin Hazırlanmasında…

lamlarının bilinmesi önemlidir. Özellikle zıt anlamın sözlüklerde yer

alması kelimenin öğrencinin zihninde kalıcı olmasını sağlayacaktır.

7. Türkçede sık kullanılan deyim ve atasözlerinin ilköğretim söz-lüklerinde yer alması gerekir.

Deyimler, dil becerileri arasında aktarım yapmaya olanak sağlaya-

rak söz varlığının gelişmesine katkı sağlamaktadır (Baş 2010). Türkçede-

ki bütün deyimlerin ve atasözlerinin ilköğretim sözlüklerinde yer alması

mümkün değildir. Bu sebeple Türkçenin genel kullanımında ve çocuk

edebiyatı ürünlerinde en sık karşılaşılan ve ders kitaplarında yer alan

deyimlerin sözlüklere alınması uygun olacaktır. Atasözleri için de aynı

yol izlenebilir.

V. Sonuç

Bu çalışmada ilköğretim Türkçe sözlüklerinin hazırlanmasında kul-

lanılacak temel ölçütler belirlenmeye çalışılmıştır. Đlköğretim öğrencileri-

nin ihtiyaçlarını en ideal biçimde karşılayacak, öğrencilerin ilgisini çeke-

cek ve onların söz varlığını geliştirmeye yardımcı olacak sözlüklerin ha-

zırlanması büyük önem taşımaktadır. Sözlük hazırlamada en temel nokta,

sözlük hazırlama amacının belirlenmesi ve bu amaç doğrultusunda hedef

kitlenin özelliklerinden hareket edilmesidir.

Đlköğretim sözlüklerinin hazırlanmasında temel çıkış noktası, öğ-renci ihtiyaçlarının belirlenmesi, öğrencilerin gelişim özelliklerinin ve

eğitim-öğretim ortamında karşılaşacakları içeriklerin bilinmesi olmalıdır.

Genel sözlüklerden kısaltma yoluyla hazırlanan sözlükler, bu özellikleri

dikkate almadığından, hedef kitlenin ihtiyaçlarını karşılamak bakımından

yetersiz kalmaktadır.

Đlköğretim öğrencileri, her bakımdan gelişim çağında yer alırlar.

Söz varlığı gelişimleri de buna paraleldir. Söz varlığının beslenmesinde,

okuma ve dinleme becerileri etkin rol oynar. Bu becerilerin kullanılması

sırasında, öğrenciler sık sık bilmedikleri söz varlığı unsurları ile karşıla-

şır. Okul sözlükleri bu bakımdan önemli yardımcılardır.

Đlköğretim sözlükleri biçimsel özellikler bakımından özenle hazır-

lanmalıdır. Sözlüklerin taşınabilir olması, kapağının ve cildinin kaliteli

olması, tasarımının albeni oluşturması, yazı tipinin sade, yazı büyüklüğü-

nün seviyeye uygun olması ve baskı-renk kalitesinin yüksek olması söz-

lük kullanma alışkanlığını olumlu etkileyecektir.

Đlköğretim sözlükleri içerik/kapsam açısından, öğrenci başvurusu-

nu karşılamalıdır. Maddelerin tanımlanmasında ve açıklanmasında öğren-

ci seviyesi göz önünde bulundurulmalı ve anlam birimlerinin oluşturul-

Page 203: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

206

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Özay KARADAĞ

masında öğrencilerin bellek özelliklerini dikkate almalı, anlam birimle-

rinden önemli olanları vurgulanmalıdır. Sözlükbirimlerin birden çok an-

lamı verilirken önem sırası gözetilmeli, öğrencilerin karşılaşma ihtimali-

nin yüksek olduğu anlamlar, sözlüklere öncelikli olarak alınmalıdır. Ya-

bancı kökenli kelimelerde, öncelikle Türkçe karşılık verilmeli, sonra ta-

nım ya da açıklama yapılmalıdır. Türkçe kelimelerin ise öncelikle tanım

ya da açıklaması yapılmalı, sonra eş, zıt anlamları vb. verilmelidir. Söz-

lüklerde madde başlarının verilmesinde Türkçenin şekil bilgisi özellikleri

dikkate alınmalıdır. Son olarak, Türkçede sık kullanılan deyim ve atasöz-

leri ilköğretim Türkçe sözlüklerinde yer almalıdır.

KAYNAKÇA

AKSAN, Doğan (1998), Her Yönüyle Dil, Ana Çizgileriyle Dilbilim, C.III. TDK

Yay., Ankara.

BAŞ, Bayram (2006), 1985-2005 Yılları Arasında Çocuk Edebiyatı Sahasında

Yazılmış Tahkiyeli Metinlerin Söz Varlığı Üzerine Bir Araştırma, (Gazi

Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Te-

zi),Ankara.

BAŞ, Bayram (2010), “Söz Varlığının Oluşumu ve Gelişiminde Çocuk Edebiya-

tının Rolü”, Türklük Bilimi Araştırmaları, (27), s. 137-159.

BOZ, Erdoğan (2009), “Sözlükbirimlerin Tanımlanmasına Anlambilimsel Bir

Bakış”, Turkish Studies, 4(4), s. 172-183.

CÜCELOĞLU, Doğan (1991), Đnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, Đstanbul.

DOLUNAY, M. Metin (2009), Đlköğretim Okulları Đçin Türkçe Sözlük, Morpa

Kültür Yay., Đstanbul

GÖZ, Đlyas (2003), Yazılı Türkçenin Kelime Sıklığı Sözlüğü, TDK Yay., Ankara.

GÜZEL, Abdurrahman-KARADAĞ, Özay (2011), “Türkçe Eğitimi Açısından

Okul Sözlükleri”, III. Uluslar Arası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu Bil-

diri Kitabı (Ed. Đlyas Yazar), Kanyılmaz Matbaası, Đzmir.

ĐPEK EĞĐLMEZ, Nigâr (2010), Đlköğretim Türkçe Ders Kitaplarındaki Söz Var-

lığının Đlköğretim Dördüncü Sınıf Öğrencilerinin Yazılı Anlatımlarına Ak-

tarımı, (Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi), Bursa.

KARA, Selahattin (Tarihsiz-a), 1-2-3-4-5. Sınıflar Đçin Yeni Türkçe Sözlük, Berk

Yayın Dağıtım, Ankara.

KARA, Selahattin (Tarihsiz-b), 6-7-8. Sınıflar Đçin Yeni Türkçe Sözlük, Berk

Yayın Dağıtım, Ankara.

Page 204: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

207

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Đlköğretim Türkçe Sözlüklerin Hazırlanmasında…

KARADAĞ, Özay-KURUDAYIOĞLU, Mehmet (2010), “Türkçe Kelime Tü-

retme Özelliğinin Đlköğretim Öğrencilerinin Yazılı Anlatımlarına Yansı-

ması”, Türklük Bilimi Araştırmaları, (27), s. 437-455.

KOCAMAN, Ahmet (1998), “Dilbilim, Sözlük, Sözlükçülük”, Kebikeç Đnsan

Bilimleri Đçin Kaynak Araştırması Dergisi, S. 6, Ankara, s. 111-113.

MEB Komisyon (2011), Đlköğretim 6 Türkçe Öğrenci Çalışma Kitabı, MEB

Yay., Ankara.

MEB (2005), Đlköğretim Türkçe Dersi (1-5. Sınıflar) Öğretim Programı, Millî

Eğitim Yayınevi, Ankara:

MEB (2006), Đlköğretim Türkçe Dersi (6, 7, 8. Sınıflar) Öğretim Programı, Millî

Eğitim Yayınevi, Ankara.

ONAN, Bilginer (2005), Đlköğretim Đkinci Kademe Türkçe Öğretiminde Dil Yapı-

larının Anlama Becerilerini (Okuma / Dinleme) Geliştirmedeki Rolü,

(Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora

Tezi), Ankara.

PÜSKÜLLÜOĞLU, Ali (2009), Đlköğretim Türkçe Sözlük, Arkadaş Yay., Anka-

ra.

SEZGĐN, Fatin (1992), Dil ve Edebiyatta Đstatistik ve Bilgisayar Uygulamaları,

Dergâh Yay., Đstanbul.

SOYLU KOYUNCU, Sevgi ve KAPTAN, Ata Yakup, (2005), “Çocuk Kitapla-

rında Görsel Anlatım ve Tasarım Sorunları”, Hece, (Çocuk Edebiyatı

Özel Sayısı), (104-105/Özel Sayı:10), s. 256-262.

TDK Komisyon (2005), Türkçe Sözlük, TDK Yay., Ankara.

TDK Komisyon (2009), Đlköğretim Okulları Đçin Türkçe Sözlük, TDK Yay.,

Ankara.

TERES, Ersin (2009), Đlköğretim Okulları Đçin Türkçe Sözlük, Altın Bilgi Yay.,

Đstanbul.

YAMAN, Havva (2010), “Đlköğretim Đkinci Kademe Öğrencilerinin Sözlük

Kullanma Alışkanlıkları Üzerine Bir Değerlendirme”, Türklük Bilimi

Araştırmaları, (27), s. 735-751.

Page 205: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

REFĐK HALĐT KARAY’IN ESERLERĐNDE II. MEŞRUTĐYET ve “ĐTTĐHAT ve TERAKKĐ”

Doç. Dr. Murat KOÇ*

ÖZ: II. Meşrutiyet döneminde yazı hayatına atılan Refik Halit Ka-

ray, diğer aydınlar gibi Meşrutiyet’i heyecanla karşılar. Ancak Đttihatçı-

lar’ın Meşrutiyet sonrasındaki uygulamaları üzerine hayal kırıklığına uğ-rar. Tanık olduğu olaylar üzerine Đttihat ve Terakki’ye muhalif bir tavır

sergiler. Sahip olduğu keskin gözlem gücü ve mizahî bakış açısıyla tenkit-

lerini dile getirir. Bu sebeple hayatının beş yıl sürecek olan ilk sürgününü

yaşar. Bu yazıda Refik Halit Karay’ın eserlerinde II. Meşrutiyet ve Đttihat

ve Terakki hakkında yaptığı değerlendirmeler üzerinde durulacaktır.

Anahtar Kelimeler: Refik Halit Karay, II. Meşrutiyet, Đttihat ve

Terakki.

“Đttihat and Terakki” and the Second Constitution in the Novels of Refik Halit Karay

ABSTRACT: The Second Constitutional Era and Đttihat ve Terak-

ki in the Works of Refik Halit Karay

Refik Halit Karay, who begins his writing career during the

Second Constitutional period, appreciates this period with excitement

like the other intellectuals at the beginning. However later on he becomes

dissappointed with the Second Constitutional practices of the Constitu-

tional Unionists. He shows objections to the Committee of Union and

Progress. Therefore he is forced to live in exile for five years. This study

focuses, in his works the evalutations of Refik Halit Karay about the

Second Constitutional Monarchy and the Constitutional Unionists.

Key Words: Refik Halit Karay, The Second Constitutional, The

Committee of Union and Progress

Refik Halit Karay’ın yazı hayatına atıldığı devir sosyal ve siyasî

açıdan çalkantılı, savaşların ve ciddi bunalımların yaşandığı bir devirdir.

Refik Halit, hem devrin atmosferi hem de mizacı dolayısıyla cereyan

eden meselelere kayıtsız kalmaz. II. Meşrutiyet’i ilân ettirip ülke günde-

* Marmara Üni. Fen-Ed. Fak. TDE Böl. [email protected]

Page 206: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

210

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

mini belirleyen Đttihat ve Terakki’nin uygulamaları da Refik Halit’in eser-

lerine geniş ölçüde akseder. Refik Halit Karay’ın yolu Đttihat ve Terak-

ki’yle bir muhalif olarak kesişir. II. Meşrutiyet’in heyecanlı günlerinde

Refik Halit, gazetelerde yazdığı yazılarla dikkat çeker. Aydın sorumlulu-

ğu onu gördüğü aksaklıklar üzerinde düşünmeye ve yazmaya sevk eder.

Devrin yöneticileri, Meşrutiyet’le beraber Türk toplumunda türeyen yeni

tipler, hızla değişen devrin slogan hâline getirdiği kelime, kavram ve

semboller, yıkılış psikolojisinin uyandırdığı ruh hâli yazılarında önemli

yer tutar. Refik Halit’in üzerinde durduğu meseleler devri yaşayan diğer

yazarlar ve aydınlar tarafından da dile getirilmiştir. Ancak o, bu mesele-

leri dile getirirken sıradanlığa düşmez, klişe ifadelere yer vermez. Yazar-

lığının bütün gücünü konuşturur ve okuyucunun meseleleri farklı bir

perspektiften görmesini sağlar. Mizah gücü1 yazdıklarını daha tesirli hâle

getirir. Anlattıklarını fıkralarla güçlendirir. Nasrettin Hoca fıkraları ve

getirdiği diğer meseller, devrin havasını başka türlü görmemizi sağlar.

Refik Halit’i farklı kılan bir başka nokta da yazılarını kurguya dayalı

olarak anlatmasıdır. Bu sebeple onun yazıları bir gazete yazısı olmaktan

çok, okuyucunun zihninde hayat parçaları şeklinde canlanır ve ayrı bir

tatla okunur. Bu yazılarda genellikle bir kahraman vardır. Bu kahraman

bazen kendisi, bazen bir tanıdığı, bazen de gözlemleyip canlandırdığı bir

insan veya hayvan şeklinde karşımıza çıkar. Đnsan dışındaki canlıları da

sembollerle konuşturur. Böylece devri farklı bir açıdan görmemizi sağlar.

Refik Halit’in Đttihat ve Terakki’ye yönelen tenkitleri, diğer aydın-

ların görüşleriyle ortak özellikler taşımaktadır. Refik Halit Đttihat ve Te-

rakki’nin tek söz sahibi olduğu devirde, Đttihatçıları ve uygulamalarını

tenkit etme cesaretini gösterir. Mizah gücü ve tesirli dili sebebiyle yazıla-

rı ilgiyle karşılanır. Bu durum muhalefeti sevmeyen Đttihatçıları rahatsız

etmeye başlar. Hiçbir partiye girmediği, aktif politika yapmadığı halde

başına gelen ilk sürgünlüğünün sebebini Kirpi’nin Dedikleri adı altında

topladığı yazılarına bağlar. (Karay 1996: 12) Đttihat ve Terakki hakkında

yazdığı tenkit yazıları, ailesinde “tensikata” uğrayanlar olduğu için önce-

likle şahsî sebeplere bağlanır (Karay 1992: 39) ve bu yazılar sebebiyle

“Đttihatçı fedailerinden gelen mavzer kurşunu resimli tehdit mektupları”

(Karay 1996: 144) alır.2

1 Halide Edib Adıvar, Refik Halit’in mizah gücünün dokunduğu her şeyi

değiştirdiğinden bahseder. Bk. (Enginün-Kerman 2011: 107-109)

2 Yakup Kadri de hatıralarında Refik Halit’in aldığı tehdit mektuplarından

bahseder: “... Daha arkadan Đttihat ve Terakki komitesinin eli silâhlı fedaileri türlü türlü tehditlerle onu sindirmek yolunu tuttular. Hafta geçmez, gün geçmezdi ki, Cem dergisindeki masasının üstü, imza yerine kâh bir tabanca, kâh bir hançer resmi taşıyan mektuplarla dolup boşalmasın. Refik Halit zavallı dostumuz Ahmet Samim’in uğradığı felâketin de böyle mektuplarla

Page 207: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

211

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Refik Halit Karay’ın Eserlerinde...

II. Meşrutiyet’in karmakarışık günlerinde, Refik Halit’in etrafında-

ki halka da gün geçtikçe daralır. 1911 yılında kurulan Hürriyet ve Đtilâf

Partisi3, Đttihat ve Terakki muhaliflerini tek bir istikamette toplar. Bu

sayede Đttihatçılar karşısında bir güç oluşur. Zaman zaman Hürriyet ve

Đtilâf yaptığı hamlelerle Đttihat ve Terakki’yi zor durumda bırakır. Refik

Halit, Hürriyet ve Đtilâfçılar tarafından Beyoğlu Belediye Başkâtipliği’ne

getirilir. Ancak Mahmut Şevket Paşa suikastının ardından Đstanbul’dan

Sinop’a gönderilen kafileye dahil edilir. Refik Halit bu durumu Đttihat ve

Terakki’ye yönelen bütün tenkit yazıları yanında, özellikle Talât Paşa

hakkında yazdığı bir yazıya bağlar. Talât Paşa’nın geçmişine vurgu yap-

tığı: “Hırkaya alışanlar birdenbire frak giyerlerse gülünç olurlar.” cümlesi

onun kaderini değiştirir. (Karay 1992: 43-44) Anadolu’nun farklı yerle-

rinde geçireceği -Sinop, Çorum, Ankara, Bilecik- 5 yıllık sürgünlük baş-lar. Bu dönemde yazdığı hikâyeler Ziya Gökalp’ın dikkatini çeker. Ken-

disini sürgüne gönderen kalemi, bu defa onu kurtararak Đstanbul’a dön-

mesini sağlar.4 Bu, Refik Halit için aslında büyük bir talihtir. Çünkü o,

mizaç itibarıyla kimseden yardım isteyecek bir insan değildir. Refik Ha-

lit, Ziya Gökalp aracılığıyla Cemal Paşa ile tanışır. Cemal Paşa Đttihat ve

başladığını bildiği halde, bunların hiçbirine ehemmiyet vermez, kimini buruşturup kâğıt sepetine atar, kimini de bilmem neden, pek tuhaf bularak açar ve kahkahalarla gülerek okurdu. Hatta, kimini de o günkü yazısına alay konusu yapmaktan çekinmezdi ve bundan âdeta zevk duyardı.

Bu zevk, bir kahraman ya da bir martir mertebesine erişmiş kimselerin göğsünü kabartan bir gurur duygusuna mı verilebilirdi? Hiç sanmıyorum. Refik Halit’te ne bir kahraman ne de bir martir olmak hevesi vardı. Yukarılarda da söylediğim gibi, onun yegâne amacı rahat, zevkli ve ferahlı bir ömür sürmekten ibaretti. Nitekim, tabancalı, hançerli mektuplarla birlikte gelmiş olan bir küme sevgi, saygı ve hayranlık mektuplarını da aynı kayıtsızlıkla gözden geçirip kenara koyar koymaz soluğu bir mektep kaçkını afacanlığıyla hemen Beyoğlu Caddesi’nde alırdı.” (Karaosmanoğlu 1969:

72-73)

3 Bk. Tunaya 1998: 294-343.

4 Halide Edib Adıvar, Refik Halit’in yaşadığı bu sürgün hakkında şunları söy-

ler: “Refik Halit’in nefyedilmesi dostları ve Türk sanatkârları için bir esef, fakat Türk edebiyatı için bir kazanç oldu. Şehrin fikri mariz, oldukça Avrupaî ve sun’î havasından Türk hayatının ta kalbine düşmüştü. Đnsan ve hakikate kitap sayfasında değil, şimdi artık eliyle, gözüyle, kalbiyle temas ediyordu. Bütün yaşayan ve kuvveti olan sanatların eczasını teşkil eden arz ve arzın çocuklarına dokunmuştu. Oldukça süslü şehirli fikirleri genişlemiş, sadeleşmiş, şehrî Avrupaî lehçesi simasını kaybetmiş, birdenbire Türkçe’nin zaferi olan kavî, zengin, milletin an’anevî tabirlerini, hayallerini ifade eden canlı bir sanat ve hayat vasıtası olmuştu.” Bk. (Enginün-Kerman 2011:

107).

Page 208: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

212

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

Terakki muhaliflerinin korkulu rüyasıdır. “Zulümde ölçüsü, eziyette tera-

zisi” yoktur ve âdeta Allah tarafından muhaliflerin imhasına memur

edilmiş gibidir. Talât Paşa Brest-Litovsk görüşmeleri için yurtdışına gi-

dince, ona Cemal Paşa vekâlet eder. Cemal Paşa, Bilecik’te bulunan Re-

fik Halit’in Đstanbul’a gelmesi için on gün sıla izni verir. Refik Halit, bu

izin esnasında görüşmek için makamına gittiği Cemal Paşa’nın karşısında

olmanın uyandırdığı duygu ve düşünceleri yine kendine has üslûbuyla

anlatır. Aşağıdaki satırlarda Đttihat ve Terakki’nin demir yumruğu Cemal

Paşa’nın, bir muhalifin gözünden nasıl tasvir edildiğini görüyoruz:

“Bunun bir muhalif için ne mânâ ifade ettiğini Đttihatçılarla tarafsızlar bilmezler. Cemal Paşa? Muhalefet, sakat veya mariz, herhalde yaşayan bir vücut idi; Cemal Paşa’nın pençesi altında Bâbıâli vak’asından sonra bir ceset, Mahmut Şevket Paşa hâdise-sinde ise bir leş hâline geldi; tırnaklarını sokup bu iri cesedi ga-gasıyla didikleyen ve üstünde kanat gerip gezinen yırtıcı kuş da o idi. Veyahut da hani bir çocuk oyunu vardı: Şuraya bir kuş kon-muş, bu tutmuş, bu yolmuş, bu pişirmiş, bu yemiş, bu da mektepten gelmiş, hani bana demiş… Onun zıddına Bâbıâli’ye konmuş olan muhalefet kuşunu tutup yolan, pişiren, yiyen ve başka kimseye pay bırakmadan ortadan silip süpüren yalnız bir kişi idi; Cemal Paşa idi.” (Karay 1992: 51)

Cemal Paşa bu görüşmede Refik Halit’e sitemlerde bulunur. Bu si-

temin hedefi Đttihatçıların hiç sevmediği Refik Halit’in kalemi, üslûbu ve

muhalif tavrıdır. Ancak Cemal Paşa muhalif tavrına rağmen, kalem kud-

reti ve Ziya Gökalp’ın aracılığından dolayı Refik Halit’in Đstanbul’da

kalmasını sağlar. Bu dönüşten sonra Refik Halit’e zaman zaman yardım-

larda da bulunur. Refik Halit daha sonra bu sürgünlüğü de mizahî bakı-

şıyla değerlendirecek ve okuyucunun dikkatini farklı bir noktaya çeke-

cektir. “Bir Keyif de Budur…” (Karay 1939/2: 99-101) adlı yazısında

Đttihat ve Terakki tarafından sürgüne gönderileceği esnadaki durumunu

mizahî bir şekilde anlatır. Muhalifler gün gün toplanırken, o da her an

tutuklanma korkusu yaşar. Ancak bu korkuyu yıllar sonra farklı bir çeş-niyle hatırlar. “Velinimetim, Sebeb-i Hayatım Cemiyet” (Karay 1939/2:

105-109) yazısında Cemiyet’in kendisini suikastla ortadan kaldırmak

veya asmak yerine sürgüne göndererek hayatını iki defa kurtardığını dile

getirir. Đlkinde gazetelerde yazdığı yazılardan dolayı uğrayacağı suikast-

lardan sürgünlük sayesinde kurtulur. Đkincisinde ise savaş sırasında -

askeri aleyhte kışkırtabilir düşüncesiyle- Refik Halit’i askere almazlar.

Bu sebeple savaşta ölmekten de kurtulur ve Đttihatçılara iki defa minnettar

kaldığını söyler.

Refik Halit Đstanbul’a döndükten sonra, Ziya Gökalp tarafından

Yeni Mecmua’ya davet edilir. Bu dönemde Merkez-i Umumî’ye de gidip

Page 209: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

213

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Refik Halit Karay’ın Eserlerinde...

gelmeye başlar. “Ortada Kabahatli Yok”, “Sakın Aldanma, Đnanma,

Kanma!” adlı yazıları Đttihatçılardan farklı bir ilgi görmesini sağlar ve

etraftan Đttihatçı damgası yemesine sebep olur. Đttihatçılarla yakınlaşma-

sını başlangıçta kendisi de sorgular. Beş yıl kendisini süründüren bu in-

sanlar arasında neden kaldığını ise şöyle izah eder: “Hususiyle dün yazı-

larımdan dolayı beni sürmüşlerdi, bugün; yazılarımdan dolayı tutuyorlar-

dı. Đşte onun içindir ki bir tuhaf gurur duyuyor ve işte gene bu düşünce-

lerdir ki Umumî Merkez kapısından, yarı mahcup, yarı mağrur, birbirine

zıt iki his altında daima heyecanlı giriyordum.” (Karay 1992: 35)

Ancak Đttihat ve Terakki’yi savaştan sorumlu tutan ve Đttihatçı li-

derlerin kaçışlarını sorgulayan “Efendiler Nereye?” adlı yazısı, onun Đtti-hatçı olduğu yolundaki bu düşünceleri boşa çıkarır. Đttihatçılar yüzünden

yaşadığı ve beş yıl sonra Đstanbul’a dönebildiği bu sürgünlük, Refik Ha-

lit’te derin yaralar açmıştır. Hürriyet ve Đtilâf’a aktif olarak girmesinin

sebebini de bu sürgünlüğe bağlar: “Ben ne şöhret, ne makam hırsı ile

fırkacı oldum. Beni Hürriyet ve Đtilâf’a sokan Damat Ferit Paşa değildir;

aleyhimde sorgusuz cevapsız sürgün kararını verdiği için Talât Paşa’dır,

Cemal Paşa’dır!” (Karay 1992: 46)

Refik Halit, içinde yer almakla beraber Hürriyet ve Đtilâf Partisi

mensuplarının da yanlış uygulamalarını tenkit etmekten geri kalmaz.

Çünkü o, kendi ifadesiyle yanlış gördüğü her şeye muhalefet etmeyi gö-

rev bilen bir insandır. Bu bakımdan yazılarında zaman zaman muhalif

kişiliği üzerinde de durur. Kendisini tarih içinde muhalefet eden tüm ruh-

larla bir tutar.5

Refik Halit’in Hürriyet ve Đtilâf hakkındaki ilk tespiti, bu partinin

yekpare bir görünüm arz etmediğidir. Parti, bünyesindekileri ortak fikirler

etrafında toplayamamıştır. Onları bir araya toplayan tek nokta, Đttihat ve

Terakki düşmanlığıdır. Bu partidekilerin de Đttihat ve Terakki mensupları

gibi komitacı metotlarını bir çözüm olarak görmelerinden rahatsızlık

duyan Refik Halit, fikir hürriyeti ve parlamenter Meşrutiyetin yerleşmesi

konusunda taviz vermez. Bu sebeple Hürriyet ve Đtilâfçılar, Đttihatçılar

gibi davrandıklarında ve komitacı metotlarla iktidara gelmek hülyasına

kapıldıklarında onları da tenkit etmekten kaçınmaz. Hürriyet ve Đtilâf’a

katıldıktan sonra parti hakkındaki fikirleri de değişir. Onların da çok ten-

kit ettikleri Đttihatçıların tavrını benimsemiş olduklarını üzülerek tespit

eder ve bu grubun da kendini iktidar rüyasına kaptırdığını anlar. Refik

5 “Metampsikoz” adlı yazısında ruhun bedenden bedene geçişi nazariyesini söz

konusu eder ve kendisini her devirde, her şeye muhalif olanların ruhuna

bağlar. Kendisi de devrin nüfuzlularıyla hoş geçinip çıkar sağlamak yerine,

mücadeleyi tercih etmiş, bu sebeple türlü acılar çekmiştir (Karay 1939/2: 57-

62).

Page 210: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

214

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

Halit, memleketin durumundan Đttihat ve Terakki’nin politikalarına alter-

natif politika üretmeyen Hürriyet ve Đtilâf’ı da sorumlu tutar: “Aslında

memleketi felâkete, başka başka sebeplerle bu iki parti el değiştire değiş-tire sürüklemiştir.” (Karay 1996: 14)

Refik Halit, Hürriyet ve Đtilâf’ı daha sonra böyle tenkit etmekle be-

raber, partinin çalışmalarında yer almış, hatta Posta Telgraf Umum Mü-

dürü görevini kabul etmiştir.6 Bu bakımdan Hürriyet ve Đtilâf’a yönelen

tenkitlerini aradan geçen zamanın kazandırdığı tecrübelere, tarihî olayla-

rın doğurduğu bazı olumsuz ve ders verici sonuçlara bağlamak gerekir.

Bu genel çerçeveden sonra, Refik Halit’in tenkitlerini, devre ve Đttihat ve

Terakki’ye bakışını şu noktalar etrafında toplayabiliriz:

I-II. Meşrutiyet yahut “II. Devr-i istibdat”

Hürriyet vaadiyle Meşrutiyet’i ilân ettiren Đttihat ve Terakki, daha

sonraki uygulamalarıyla II. Abdülhamit dönemini aratacak bir istibdat

getirmiştir. Bu durum Meşrutiyeti heyecanla karşılayan halkta ve aydın-

larda büyük hayal kırıklığına sebep olmuştur. Meşrutiyet sonrasında ya-

şananları bir bütün olarak değerlendiren Refik Halit, Đttihat ve Terakki’yi

şöyle tanımlar: “Zaten Đttihat ve Terakki idaresi kısaca şudur: Milletin

kanını akıtma ve kanını kurutma…” (Karay 1996: 154) Öyle ki zaman

içinde Đttihat ve Terakki’nin keyfî uygulamaları ve muhalifler karşısında-

ki tavrı, bu devrin “II. Devr-i istibdat” şeklinde anılmasına sebep olmuş-tur.

“Göz ile Görünmez, El ile Tutulmaz Bir Kumaş” (Karay 1940/2:

136-140) adlı yazısında Refik Halit, Đttihatçıların muhalefet üzerindeki

baskısına yer vererek Meşrutiyet öncesinin ve sonrasının farklı olmadığı-nı vurgular. Đstibdadı ortadan kaldırmak amacıyla gelen Đttihatçıların ül-

kede hiçbir şeyi değiştirmediğini, yeni bir istibdat getirdiğini savunur ve

bu yazıyla Meşrutiyet karşısındaki hayal kırıklığını ortaya koyar. Đttihat

ve Terakki sistemli bir programla yola çıkmamış, Meşrutiyet sonrasında

iyi bir idare kuramamıştır. Đttihatçılar kendilerine yönelen tenkidin sebep-

6 Yakup Kadri bu durum hakkında şunları söyler: “Posta-Telgraf Nazır veya

Umum Müdürü Refik Halit, benim bildiğim Refik Halit olamazdı. Bu yeni du-rumunu herkesten ziyade kendisinin gülünç bulması gerekirdi. Bir Đngiliz yüzbaşısının kurup oynattığı bir kukla hükümette onun ne işi vardı? Ona na-sıl bir rol düşebilirdi? O büyük Türk yazarını hangi tesadüfler, kaderin hangi terslikleri dönüp dolaştırıp âkıbet birtakım yabancı subayların acayip ve ga-rip oyuncakları arasına sokmuştu.

Acayip ve garip mi? Hayır; itiraf ederim ki, ben Refik Halit’i bu duru-munda, beş yıl evvel Pehlivan Kadriler, Refii Cevatlar gibi kimselerle birlikte bir kara tekneye bindirilirken gördüğüm sürgün Refik Halit’ten daha acıklı buluyordum.” (Karaosmanoğlu 1969: 83-84).

Page 211: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

215

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Refik Halit Karay’ın Eserlerinde...

leri üzerinde düşünmek yerine, muhalifleri susturmayı iktidarda kalmanın

bir yolu olarak görmüşlerdir. Refik Halit yazısında fikirlerini kuvvetlen-

dirmek için “Kral Çıplak” meselini anlatır ve Đttihat ve Terakki’yle ilgili

kıssadan hisse çıkarır: “Bu gözle görünmez, elle tutulmaz matah: bizdeki

Meşrutiyet, çırılçıplak kalan kimse: millet; soyup soğana çeviren serseri

dokuyucular da: elmalûm Cemiyet’tir…” (s. 140)

Refik Halit, “Đkinci On Temmuza Kadar” (Karay 1940/2: 141-146)

adlı yazısında Meşrutiyet’in ikinci yılında Đttihatçıların getirdiği idareyi

değerlendirir. Bu yazıda Đttihat ve Terakki’yi; adaletli bir yönetim kur-

madığı, fikir hürriyeti namına bir şey bırakmadığı, muhalifleri -bilhassa

da basını- susturduğu, gazeteci cinayetlerini organize ettiği, ehil olmayan-

ları iş başına getirdiği, seçimlerde hile yaptığı, halkın değer ve duygula-

rıyla oynadığı, Trablusgarp’ı göz göre göre kaybettiği, yurtta isyanlar

çıkmasına sebep olduğu, devlet işlerinde rüşvetin alıp yürüdüğünü ortaya

koyarak tenkit eder. Đttihatçıların uyguladığı baskı sebebiyle yeni devri

“ikinci devr-i istibdat” şeklinde vasıflandırır. Halk bir istibdattan kurtul-

mayı beklerken, yeni bir istibdadın esiri olmuştur.

Bu sorunları Refik Halit bizzat kendi hayatında da tecrübe eder.

Gazeteci kimliği dolayısıyla basına ve aydınlara uygulanan baskıdan

etkilenir. Đçerisine hiçbir hareketin katılmadığı fikre yönelen bu baskı,

Refik Halit’in en çok şikâyet ettiği noktadır. Gazeteci cinayetleri Refik

Halit’e göre Đttihatçıların en büyük suçudur. Hasan Fehmi, Ahmet Sa-

mim, Zeki Bey Đttihatçılar devrinde öldürülen üç gazetecidir. Đttihatçılar

bunu muhalefeti susturmanın bir yolu olarak görmüşler ve Zeki Bey’in

katilleri yakalandığı halde örtbas edilmiştir. Refik Halit suikastın -

gazeteciler başta olmak üzere- muhalifleri susturmak için bir yol olarak

kullanılmasını tenkit eder. Bu üç cinayetin failleri o dönemde Đttihatçılar

tarafından kurtarılmış, ancak daha sonra ilâhi adaletin elinden kurtulmala-

rı mümkün olmamıştır. Bu durum Refik Halit için bir teselli sebebi olur.

Aslında Refik Halit de II. Meşrutiyet’i başlangıçta sevinçle karşılar. An-

cak Đttihatçıların yeni bir istibdat getirdiklerini fark edince muhalif yazılar

yazmaya başlar. “Olan Biten Đşlere Dair” (Karay 1940/2: 128-131) adlı

yazısında, tenkit hürriyetinin olmamasından -gazeteci kimliğiyle- şikâyet

eder. Bu şikâyetini kendi hayatından bir örnekle verir:

“… Arkadaşlar geliyor, ‘Canım niçin yazmıyorsun, niye dü-şündüğünü söylemiyorsun, meşhur kelâmdır: Müsâdeme-i efkârdan bârika-i hakikat çıkar?’ diyorlar. Halbuki insaf edin, bizde öyle mi? Müsâdeme-i efkârdan dosdoğru beyne saplanan kocaman bir kurşun çıkıyor. Hatta yan geçmesi, hedefi şaşması, bozuk torpille-rimiz gibi çat! deyip ateş almaması ihtimali de yok. Sanki göze gö-rünmez çelikten ray döşenmiş gibi bir kere fırladı mı, devrildin git-ti… ‘Âlimsen, fazılsan bize hakikat yolunu göster, zekâ şulenle yo-

Page 212: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

216

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

lumuzu aydınlat!’ nasihatine kulak verenin âkıbetine ise daha yeni seyirci olduk; elinde fener tutup halka selâmet rehberi olacak sıra hiç değil; zira karanlığa saklananlar aydınlığa nişan atıyorlar, ‘dan!’ dedi mi ne fener, ne fenerci?” (s. 129)

“Teşebbüs-i Şahsî mi? Heyhat!” (Karay 1940/2: 11-15) adlı yazı-

sında Teşebbüs-i Şahsî modasına uyarak ticarete atılan bir arkadaşının

durumunu anlatır. Bu arkadaşı II. Meşrutiyet’ten sonra Teşebbüs-i Şahsî

fikri gereğince çeşitli işlere atılmış, ancak her başladığı işle ilgili bir ya-

sak çıkarak onu zarara sürüklemiştir. En büyük zorlukları da gazetecilik

mesleğinde yaşamıştır. Refik Halit, onun yaşadıklarından yola çıkarak

Đttihat ve Terakki’nin basına uyguladığı baskıyı söz konusu eder.

“Hürmet Görenler”de (Karay 1939/2: 47-51) bir katilin saygı

görmesinden yola çıkarak, Đttihatçıların saygı görmesindeki sebebi anla-

tır. Bahse konu olan katil pek çok suç işlemiş, ancak her defasında beraat

etmiştir. Bu durum yazara bir tanıdığının Đttihat ve Terakki hakkında

söylediklerini hatırlatır. Bu adam Đttihat ve Terakki’nin bir fedai grubu-

nun olduğunu ve gerektiğinde komitacı metotlarına başvurduğunu övgüye

değer bularak anlatır. Hatta Hürriyet ve Đtilâf’ı fedai grubu olmadığı için

tenkit eder. Ancak Mahmut Şevket Paşa öldürülünce aynı adam Hürriyet

ve Đtilâf’ı över: “-Bravo be, dedi, amma seçme fedaileriniz varmış, işte

fırka dediğin böyle olur, gözüme girdiniz!” (s. 48) Ona göre bir fırkanın

mutlaka fedailer grubu da olmalıdır. Refik Halit, bilhassa Sinop sürgün-

lüğü esnasında katillerin gördüğü ilgi ve saygıyı tecrübe etme imkânı

bulur. Ancak o, politikada bu tür şeylere baştan beri karşıdır. Politikanın

komitacı metotlarıyla ve muhalifler üzerinde baskı kurularak yapılamaya-

cağını her fırsatta savunur. Söylediği bu sebeplerden dolayı Refik Halit,

II. Meşrutiyet’i “II. devr-i istibdat” şeklinde adlandırır.

II-Keyfî Uygulamalar

Refik Halit II. Meşrutiyet sonrasındaki keyfî uygulamaları, ehliyet

ve liyakat sahibi insanların göreve getirilmemesini tenkit eder. Đttihat ve

Terakki idareyi ele alır almaz particilik kavramını ön plana çıkarmış ve

bütün memleketi kucaklamak yerine insanları muhalif ve taraftar diye

sınıflandırmış, iş başına sırf kendi taraftarı olması yüzünden yetersiz in-

sanları getirme yoluna gitmiştir. Bunu da en doğal bir hak kabul etmiştir. Refik Halit bu noktada en çok “tensikat” meselesini tenkit eder. “Kabine-

den Şikâyet” (Karay 1940/2: 115-118) adlı yazısında bu meseleyi ele alır.

Đttihatçılar Meşrutiyet sonrasında “tensikat” adı altında kendilerinden

olmayanları işten uzaklaştırmışlar, bu da devlet işlerinin aksamasına se-

bep olmuştur: “Tensikat diye şu fena, bu fena birer birer tutup birçok

kişiyi attılar, halbuki biraz sonra yenilerin kifayetsizliği görüldü, ihtiyaç

baş gösterdi; gizliden gizliye tekrar almaya başladılar!” (s. 117) Dolayı-

Page 213: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

217

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Refik Halit Karay’ın Eserlerinde...

sıyla bu durum toplumsal adaleti ve kamu vicdanını yaralayan sonuçlar

ortaya çıkarmıştır.

Refik Halit, politikada en temel kavram olarak “adalet”i tanır. Bir

hükümetin başarıya ulaşabilmesi için bu kavramı yerleştirmesi gerektiği-ne inanır. “Ricale, Mesnet ve Munsabba Dair…” (Karay 1940/2: 101-

104) yazısında mevcut hükümetten şikâyet eder. Yazının özü şudur: Hü-

kümet devleti hukuk ve adaletle idare etmek yerine, “cebir ve kuvvetle

sevk ve idare” (s. 101) etmeye çalışmaktadır. Halbuki politikanın kendine

göre kuralları vardır: “Hülâsa, bu siyaset çarkını keyfine giden, canı iste-

yen, önüne gelen lâterna çevirir gibi çeviremez, çevirirse de halkın

neş’esini getiremez.” (s. 102) Refik Halit’e göre, devlet görevleri bir

emanettir. Bu emanet ehliyet ve liyakat sahibi insanlara verilmeli ve

emaneti alanlar sorumluluklarını bilmeli, hata yaptıkları zaman da ceza-

landırılmalıdır.

“Đş Başındakiler”de (Karay 1939/1: 99-104) Anadolu’da karşılaştı-ğı yöneticileri anlatır. Refik Halit burada devletin en büyük sorunlarından

biri hâline gelen memuriyet meselesine göndermelerde bulunur. Memur-

lar halkın ihtiyaçlarını doğru tespit etmekten uzak, kendi dünyalarında,

kendi meseleleriyle meşgul insanlardır. Đş yapmak isteyenler de birer

vesileyle görevden alınmaktadır. Buradaki memurların hepsi de farklı

mizaçtadır. Bunlar arasında iki de Đttihatçı vardır. Đlki Đttihatçıların komi-

tacılık zihniyetine sahip, üzerinde dört silâh taşıyan biridir. Her fırsatta

elini ana çözüm olarak gördüğü silâhına götürür. Tek icraatı Đttihat kulü-

bünü tekrar açtırmak olur. Valilikle başka bir yere gidince halk derin bir

nefes alır. Diğeri ise Đttihatçılara küskündür. Đleri gelen Đttihatçıların sö-

zünü dinlemediğinden bahseder. Söz arasında ön planda gelen Đttihatçıla-

rın adlarını sık sık anar. Onlara kırgın olduğunu dile getirirken, arka

planda kendi değerinin bilinmediğini vurgular. Ancak bu iki memur bu-

lunduğu yerin ihtiyacını düşünmek yerine, kendi arzularına göre yaşama

yoluna gider. Her iki memur da aynı zamanda Đttihat ve Terakki’nin yan-

lış seçimlerini ortaya koymaktadır.

“Meşrutiyetperver Çinlilere Nasihat” (Karay 1940/2: 91-94) adlı

yazısında Refik Halit, Meşrutiyetle ilgili tecrübelerini ortaya koyar. Meş-rutiyeti getirmek için ayaklanan Çinlilere nasihatlerini sıralar. Bu nasihat-

ler aslında yazarın Đttihat ve Terakki’ye yönelen tenkitleri etrafında topla-

nır. Refik Halit’in bu yazısını “Bugünün Ricaline On Đki Öğüt” (Karay

1940/2: 147-151) adlı yazıyla bir arada değerlendirmek uygun olacaktır.

Çünkü ileri sürdüğü fikirlerde ortaklık göze çarpmaktadır. Meşrutiyet’le

aydınlarda ve halkta heyecan uyandıran Đttihat ve Terakki, daha sonraki

uygulamalarıyla büyük hayal kırıklığına sebep olmuştur. Refik Halit bu

hayal kırıklığı üzerinde durur ve Đttihatçılar’a şu tavsiyelerde bulunur:

Page 214: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

218

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

1-Ehil olmayanlar işbaşına getirilmemeli, sırf ihvandan diye insan-

lara rütbe verilmemelidir.

2-Hesap verilecek makam millettir. Onu baskı altında tutmak çö-

züm değildir. Muhaliflere tehditten vazgeçilmelidir. Bu sebeple: “Muha-

lefetin katili değil muhibbi olun.” diye seslenir.

3-Kanunu korumak askere değil, sivillere emanet edilmelidir. Dev-

let yönetimi askerlere bırakılmamalıdır.

4-Đane toplanmamasını ve tensikat yapılmamasını, imtiyazların ta-

raftarlara peşkeş çekilmemesini ve hükümeti kurtarmak pahasına vatan

toprağının parçalanmasına göz yumulmamasını tavsiye eder.

5-Gereksiz harcamalardan kaçınılmalı, devlet harcamaları mutlaka

gerekli yerlere yapılmalıdır.

6-Memleketin her yeri eşit tutulmalıdır. (Selânik şehri Meşruti-

yet’in ilânında önemli rol oynamış, bu sebeple “Mehd-i hürriyet” adıyla

anılmıştır. Refik Halit bu duruma bir gönderme yapar.)

7-Refik Halit politikada her devirde geçerli olacak bir noktaya da

işaret eder: Đnsanlara birdenbire para ve mevki verilmemelidir. Bu durum

onların kendi kendilerini kaybetmelerine sebep olur: “Hırkaya alışanlara

birden frak giydirmeyiniz, gülünç olur.”

8-Adalet için gereken fedakârlık yapılmalı ve adalet bütün kurum-

larıyla tesis edilmelidir.

9-Dış siyasette ince bir politika izlemelerini tavsiye eder. Bunun

için de bir atasözünden yararlanır: “Denize düşseniz yılana sarılın, kurtu-

lursunuz: Sarılmazsanız; boğulursunuz.”

10-Meclis-i Mebusan’da mebuslar belli bir terbiye dairesinde hare-

ket etmelidir. Çünkü burası memleketin bir özü niteliğindedir.7 Refik

Halit diğer yazılarında da siyasetin ve siyasetçilerin seviyesinin halkı

nasıl etkilediğini ortaya koymuştur.

11-Đki gruba güven olmamalıdır: Damarlarındaki son kanı feda

edeceklerine dair telgraf çeken fedailere ve ikbal peşindekilere... Her iki

grup da politikanın ve politikacının en tehlikeli uzvudur.

Refik Halit’in bu iki yazısı bize bir gerçeği daha hatırlatmaktadır.

Đş başına gelen siyasî partiler, taraftarlarından çok muhaliflerin sesine

kulak vermeli, getirdikleri idarenin onlar üzerindeki tesirine dikkat etme-

lidir. Bu bakımdan Đttihatçılarla ve devirle ilgili yazılarında Refik Ha-

lit’in, halkın ve siyasetin dilini çözdüğünü görüyoruz.

7 Bu konu için ayrıca bk. (Polat 2000: 7-88).

Page 215: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

219

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Refik Halit Karay’ın Eserlerinde...

“Gayet Meraklı Bir Serencam” (Karay 1940/2: 152-157) adlı yazı-

sında Refik Halit, yine sembollerle konuşur. Bu yazı da Đttihatçılara yöne-

len bütün tenkitlerini toplayan bir yazıdır. Sultan Abdülhamit’ten devr

alınan mirası çok çabuk tüketen Đttihatçıları tenkit eder. Sarhoş bir vazi-

yette tesadüf ettiği cemiyetin manevî şahsıyla sohbet eder ve onun anlat-

tıklarından değişen zamanı görür. Bir dönem hürmet, saygı ve ilgi gören

cemiyet şimdi eski günlere hasret çekmektedir. Refik Halit bunu Đttihatçı-

ların devraldığı mirası çabuk tüketmesine bağlar ve amansız muhalif tav-

rıyla hepsinin ademe gitmesi temennisiyle yazısını bitirir.

III-Politik Hâdiseler Ortasında Kaybolan Değerler

Refik Halit, Meşrutiyet’in heyecanlı havası içinde kaybolan değer-

leri de sorgular. Fikrin ortadan kalkışı, bazı temel değerlerin sloganlar

etrafında toplanması, içi boş kavramların birtakım parlak kelimelerle

süslenerek toplumu yönlendirmesi Refik Halit’i rahatsız eder. Çünkü o,

bu manzaradan olumlu bir sonucun çıkmayacağını tespit eder. Her ke-

simden insanın politikayı hayatının merkezine yerleştirmesinden de ra-

hatsızdır. Politikayla ilgili meseleler sıradan insanın günlük hayatına bile

tesir etmiştir. Böyle bir ortamda siyasetin de, siyasetçinin de saygınlığı kalmamıştır.

“Ago Paşa’nın Hatıratı” (Karay 1939/1: 7-20) adlı yazısında Tan-

zimat’tan itibaren değişen değerleri, muhalif ve taraftarların kullandığı sloganlar etrafında bir hikâye çeşnisi içinde verir. Ago Paşa’yı akrabasın-

dan birinin Afrika’dan getirilmiş papağanı şeklinde tanıtır. “Ago Paşa

Senegalli bir kuş, bir zeki papağandır.” (s. 7) ve “Paşalığı sırf lâfzî, irade-

siz ve fermansızdır.” (s. 7) Refik Halit II. Meşrutiyet sonrasında ön plan-

da gelen isimlerin hatıralarını yazmasına bir göndermede bulunur. Onlar

için hatırat kendini savunma ve aklama aracı hâline gelmiştir. Bu sebeple

Ago Paşa’ya da hatıralarını yazmasını tavsiye eder. Hatta bunun için gö-

nüllü kâtipliğini de yapacaktır. Ago bunu kabul eder ve: “Hususî kâtibine

notlarını yazdıran bir sâbık devlet adamı gibi azametli, edalı bir tavır” (s.

8) alır.

Ago Paşa Afrika’dan getirildikten sonra, bir kuşbaz dükkânına satı-

lır. Burada ve bulunduğu diğer yerlerde etraftan duyduğu sözleri tekrar

eder. Bu sözler kısa olmakla beraber arka planda bir siyasî tavrı veya

durumu ve devrin panoramasını ifade eder niteliktedir. Hepsi de geçici

birer moda hâlindedir. Kısa zamanda eskimekte, bir dönem ikbal kapıla-

rını açarken, bir başka dönem gelip şartlar değişince cezalandırılma sebe-

bi olmaktadır. Refik Halit bu yazısında devrin değerlerinin sembol ve

sloganlar arkasında nasıl kaybolduğunu vurgular. Toplumsa düşünmeyen

ve düşünceleri doğrultusunda konuşmayan, ancak kendisine öğretilenleri

tekrarlayan bir papağana dönmüştür. O âdeta hazır sloganların peşinde

Page 216: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

220

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

koşmakta, değişen devirlere göre tavır almakta, bu sloganlar yüzünden

aldığı ödül ve cezalarla hayatını devam ettirmektedir. Bu durum hakikî

mânâda fikrin kaybolduğunu, her şeyin sloganlar etrafında toplandığını

ortaya koymaktadır. Ago, burada günlük hâdiselerin tesiriyle her dönem

değişen ve kendisine öğretilen sloganları ezberleyen ve ezberlediklerinin

ne mânâya geldiğini düşünmeden sadece tekrarlayan toplumu temsil et-

mektedir.

“Devenin Derdi”nde (Karay 1940/1: 82-87) bu defa bir devenin

ağzından Meşrutiyet’e yönelik tenkitlerini dile getirir. Değişen değerleri

bir devenin yaşadıkları üzerinden sembolleştirerek verir. Deve Đttihatçıla-

rın getirdiği idareden şikâyetçidir. Kendisinin de hemcinsleriyle beraber

Meşrutiyet günlerinde eski kıymetini kaybettiğini vurgular. Eskiden “sür-

re alayı”nda görev alan ve bu sebeple halk arasında apayrı bir saygınlığı olan develerin sırtına Meşrutiyet günlerinde “rey sandığı” konulmuştur.

Rey sandığı deveye ağır gelir. Đçinde helâl mal olmadığından ağır geldi-

ğini düşünür: “Dediğim birer birer çıktı; her intihapta sopa, sille ve hile

ile halktan alınan pusulalar sırtımıza yerleştirildi, sahte bir neşe ve soğuk

bir azamet içinde zurna sesleri ve davul patırtılarına karışmış olan sokak-

larda gezdirildi, tozduruldu…” (s. 84-85) Refik Halit, böylece Đttihat ve

Terakki’ye izafe edilen seçim hilelerine bir gönderme yapar. Bu işte kul-

lanıldıkları için, halk arasında develerin saygınlığı gitgide azalır. Niyazi

Bey’in -önce Đstanbul’da heyecanla karşılanan, sonra unutulup bir köşeye

atılan- geyiği gibi deve de Đttihatçıları hatırlatan bir sembol olur. Refik

Halit burada Đttihatçıların muhalifler karşısındaki tavrına tekrar bir gön-

derme yapar. Develerin Đttihatçılardan “mutî ve halim” tavırları dolayısıy-

la ilgi gördüğünü söyler: “Đttihat Merkezi nedense halim, mutî, sessiz ve

itiraz ve tenkidi sevmez olduğumuz için mi, nedir, bizleri, develeri kendi

efradı, kendi ihvanı addeder, bütün siyasî nümayişlerinde bizi kullanırdı.”

(s. 86) Sözüyle Đttihatçıların muhalifleri ve muhalefeti sevmediğini bir

kez daha vurgular. Harp zamanı develer bu defa cephelere gönderilir.

Harpte de türlü eziyetler görürler. Yazının kahramanı deve en son bir

devenin rakı-şarap ilânı için kullanıldığını görünce, aklı başından gider.

Kendi cinsinin bütün saygınlığını kaybettiğini düşünür. Sahibinin elinden

kurtularak kendini kırlara atar. Refik Halit, II. Meşrutiyet sonrasında

insanımızın yaşadığı macerayı devenin lisanından böyle verir. Yazısını

kendi hallerine tercüman olan ve dertlerini ifade eden deveye minnetle

bitirir: “Meğerse develerin derdi ne kadar da bizimkine müşabihmiş! Develerle ne kadar da turhalli, bir halli imişiz! Vah hepimize, develere ve

bizlere!” (s. 86-87)

“Bilmece Bildirmece”de (Karay 1940/2: 16-18) bilmecelerin o de-

virde kimi karşıladığını ortaya koyar. Siyaset ve siyasetçiler halk naza-

rında değerini yitirmiştir. Bu sebeple bilmeceler çeşitli benzetme yönle-

Page 217: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

221

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Refik Halit Karay’ın Eserlerinde...

riyle artık devrin ünlü siyasî simalarını ve siyasetle ilgili meselelerini

karşılar hâle gelmiştir. Bunlardan ikisi şöyledir: “Alçacık dal, yemesi

bal.” (Çilek-Âyân tahsisatı) “Bir oğlum var, yüzü deriden, kulakları de-

mirden.” (Def-Kabine)

Refik Halit siyasetin her kesimden insanı etki altına almasından şi-kâyetçidir. II. Meşrutiyet’le beraber başta Đstanbul olmak üzere, bütün

memleket bir politika kazanı hâline gelmiştir. “Bıktık Bu Politikadan”

(Karay 1940/2: 51-54) adlı yazısında bir arkadaşının anlattıklarından yola

çıkarak politikanın her yaştan insanın günlük hayatına nasıl tesir ettiğini

ortaya koyar. Günlük hayatta bile söylenen her sözün arasına politik hâdi-

seler karıştırılmaktadır. Refik Halit, arkadaşının verdiği örneklerle, poli-

tikanın ve politikacının halk arasındaki saygınlığının gitgide azaldığını

ortaya koyar. Artık politika ile ilgili her konu hayatın içine girmiş, politi-

kadaki yozlaşmışlık herkesin ağzına sakız olmuştur. Refik Halit günlük

hayattan politikaya bolca göndermede bulunur: “Biraz hiddetlendiniz mi,

garip garip tevcihler: -Mebus mu acaba?… Ayağınız kayıp düştünüz mü,

halkta bir kahkaha: -Ey… Kabine bile düşüyor; hiç insan düşmez mi?” (s.

52-53) Arkadaşı eve suratı asık geldiğini görünce, kendisini eskiden “Ka-

radeniz’de gemilerin mi battı?” diye karşılayan eşinin: “-A! Bey nedir bu

çehren? Nazırsın da kabinen mi düştü, yoksa mebussun da Dahiliye Nazı-

rı bir kabalık mı etti?” (s. 54) diye karşıladığını söyler. Böylece politika-

nın günlük hayata nasıl etki ettiğini, bu etkinin arka planında değerlerin

nasıl kaybolduğunu ortaya koyar.

IV-I. Dünya Savaşı Etrafında

Bilindiği gibi Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na girişi bir ol-

dubittiye getirilmiştir. Bir devletin herhangi bir savaşa bu şekilde girmesi,

aslında savaşın nasıl sonuçlanacağı konusunda ipucu verir niteliktedir.

Refik Halit, Đttihatçıların en büyük suçunun ülkeyi peş peşe girilen savaş-lar sebebiyle parçalanmaya götürmek olduğu fikrindedir. Özellikle I.

Dünya Savaşı’nı “tarihimizin en büyük felâketi” (Karay 1996: 12) ve

“millî suç” (Karay 1996: 256) olarak görür. Ancak bu savaşın failleri

ceza görmemiş, hiçbiri sorumluluğunu üstlenmemiştir. Refik Halit savaş sonunda Đttihatçıların hesap vermeden kaçışlarını sorgular. Bir dönem

savaş çığlıkları atanların ve Đttihatçıların her yaptığına alkış tutanların da

bu kaçıştan sonra ağız değiştirmelerini tenkit eder. Đttihatçıların kaçışın-

dan sonra kurulan Đzzet Paşa kabinesinden, yönetimin tekrar Đttihatçılara

verilmesi sebebiyle rahatsız olur. Ülkenin dağılmasına sebep olan zümre,

hiçbir şey olmamış gibi tekrar iş başındadır. Refik Halit, geri kalan Đtti-hatçıların ceza görmek yerine mevkilerini korumalarına bir mânâ vere-

mez.

Page 218: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

222

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

“Efendiler Nereye” (Karay 1941: 56-58) adlı yazısı Đttihatçılara

çok ağır tenkitlerin yöneltildiği yazılardan biridir. Refik Halit yazısının

başında: “Ziyafet bitti, fakat ağzınızı silmeden, elinizi yıkamadan, bir de

acı kahvemizi içmeden efendiler nereye?...” (s. 56) diye sorar. Ardından

Đttihatçıları yaz başında çıkan ve kan emen tahtakurularına, dağ başların-

da köpeksiz sürülere saldıran aç kurtlara, kedisiz evlere dadanan farelere,

dul annesinin dünyalığına göz dikmiş hayırsız evlâtlara benzetir. Đttihat-

çılar yeterince zarar verdikten, memleketi düşmanlarla doldurduktan son-

ra kaçma yolunu seçmişlerdir. Refik Halit getirdikleri baskı idaresini

tekrar söz konusu eder, onları eski zorbalarla kıyaslar ve istibdatta hepsi-

ne üstün bulur. Öyle ki Đttihatçıların zulmünden payını almamış impara-

torluğun tek bir ferdi bile yoktur. Đmparatorluk insanını kendi boş ve he-

sapsız hevesleri, hülyaları ve hırsları uğruna cepheden cepheye süren

Đttihatçılar, şimdi kaçma yolunu seçmişlerdir. Đttihatçıların bir özelliği de

birdenbire ehliyetsiz ve liyakatsiz insanları çok yüksek mevkilere getir-

meleridir. Devlet işlerini sırf Đttihatçı diye ehil olmayan ellere teslim et-

mişler, halktaki adalet duygusunun yaralanmasına sebep olmuşlardır. Bu

ortam içinde hem kendileri yolsuzluklarla zenginleşmiş hem de etrafla-

rında bir türedi zenginler grubu oluşturmuşlardır. Bu kadar suça rağmen

yargılanıp ceza görmeden kaçmışlardır. Refik Halit yazının sonunda onla-

rı yargılamadığı ve gitmelerine göz yumduğu için halkı da sorumlu tutar

ve bir gün Đttihatçıların yurda dönmesi durumunda aynı manzaranın tek-

rar edeceğini, hesap sormayan halkın da buna müstahak olduğunu vurgu-

lar: “-Ölümlerden ölüm beğen! demek artık hakkınızdır. Lâyığımız olan

paşalar! Topumuzun başını bir kılıçta çıkarmadan nereye?” (s. 58)

“Sakın Aldanma, Đnanma, Kanma” (Karay 1941: 59-61) adlı yazı-

sında Meşrutiyet sonrasındaki politikacılara güvensizliğini ortaya koyar

ve halkı uyarır. Đttihatçılar farklı vaadlerle başa geçmişler, ancak istibdat

rejimini aratacak bir idare kurmuşlar ve ülkeyi parçalanmaya götürmüş-lerdir. Refik Halit bizde politikanın şahsî çıkarlar adına yapıldığını, ida-

reyi ele alan herkesin ülkeyi kendi mülkü gibi gördüğünü ve halkın alda-

tıldığını vurgular. Bu sebeple Đttihatçılar yerine kurulacak olan yeni hü-

kümete de güvenilmemesi gerektiğini ortaya koyar. Đttihatçılar adına hal-

kı uyutan yazarları da tenkit eder. Onlar için iktidar veya muhalefet kav-

ramları yoktur. Ülkeyle ilgili her felâket, bu yazarlara yeni geçim kapısı

açmaktadır. Refik Halit aydın sorumluluğuna yakışmayan bu tavrı kınar

ve yazının sonunda yine halkı politikacılara karşı uyarır: “Gözünü aç,

ayağını tetik at, yine aldanma, inanma, kanma!” (s. 61)

“Ortada Kabahatli Yok” (Karay 1941: 62-66) adlı yazısında önce

savaşa girişi alkışlayarak teşvik eden, ardından sulh taraftarıymış gibi her

türlü yükümlülüğü reddedenleri eleştirir. I. Dünya Savaşı’na girişte Al-

man tesiri ve heveslerinin etkili olduğunu vurgular. Ancak harbe girişi

Page 219: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

223

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Refik Halit Karay’ın Eserlerinde...

destekleyenler, ortaya çıkan sonuç üzerine karşıymış gibi bir tavır sergi-

lemektedirler. Refik Halit herkesin birdenbire Alman aleyhtarı olmasını

ve sergiledikleri tavır değişimini şaşkınlıkla karşılar. O halde bu konuda

tek suçlu benim diyerek yine mizahî bir bakış açısıyla konuyu ele alır:

“Âlem yine ol âlem, devran yine ol devran! Ortada kabahatliye benzer

kimse yok, herkes sulhçu, herkes kahraman-ı hürriyet yerine şimdi kah-

raman-ı sulh namzedi… Galiba bu muharebeye ben sebep oldum, ben

istedim, memleketi ben batırdım!” (s. 66)

“Doğrusunu Benden Dinleyin” (Karay 1941: 67-69) adlı yazısı da

Đttihatçılara ağır tenkitler yönelttiği bir başka yazıdır. Bu yazıda Đttihatçı-

lar’ı baskı ve zulüm dolu bir idare getirmekle suçlar. Bu grubun ancak

böyle bir ortamda iktidar olabileceğini vurgular. Halkın, yaptıklarına

rağmen Đttihatçılara karşı gösterdiği sabrı da şaşkınlıkla karşılar. I. Dün-

ya Savaşı’ndan sonra herkes savaşın sorumlularının ceza göreceğini bek-

lerken, onlar rahatlıkla kaçmışlardır. Refik Halit paşalar gidince ağız

değiştirmiş gibi davrananların yeni bir fırsat beklediğini ve arka planda

Đttihatçı dalkavukluğunun devam ettiğini vurgular. Ona göre Hürriyet ve

Đtilâf’a muhalefet edenler de Đttihat ve Terakki’nin eski sempatizanlarıdır.

Refik Halit bu zümrenin iyi veya kötü her şeye Đttihatçılık adına muhale-

fet edeceğini söyler.

“Tedkik-i Seyyiat”ta (Karay 1941/2: 77-81) yine devrin panorama-

sını verecek iki hikâye anlatır. Birincisinde güçlü olanın her suçtan kur-

tulduğunu, ceza görmediğini vurgular. Bunu hayvanlar arasında geçen bir

masalla verir. Đkinci hikâyede harbin sorumlusunu arar. Bu hikâyede har-

bin sorumlusunun bulunması için bir meclis toplanır ve yargılamaları

yapar. Ancak herkes suçu başkasına atar ve kendini öyle bir savunur ki

onları da cezalandırmak mümkün olmaz. Mebusların savunması da devrin

portresini vermesi açısından hayli ilginçtir. Savaş halk için açlık, yokluk,

ölüm mânâsına gelirken, siyasetçiler ve onlara yakın olanlar için servet,

şöhret ve para kazanma vesilesi olmuştur:

“-Bu muharebe bir piyango idi: Bizim meclise isabet etti. Biz onun sayesinde kılığı kıyafeti düzelttik, çullandık, adama döndük, o sayede karnımız yemek, cebimiz para, gözümüz kadın gördü. Bize ne? Biz bir nev’i memur sayılırdık, ‘bütün milleti nehb ü katl ve gârete meclis-i vükelâ memurdur’ diye bir kanun bile teklif etseler kabul ederdik… Mebusları hareketlerinden dolayı tecziyeye dair kanunda bir sarahat var mı?” (s. 80)

Böylece asıl suçlular beraat eder. Ancak, açlık sebebiyle Bahriye

ekmeğinden bir lokma çalan suçlu bulunur. Refik Halit Đttihatçıların yar-

gılanmasının bir sonuç doğurmayacağını, asıl suçluların kendilerini kurta-

Page 220: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

224

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

racağını söyler. Bu konudaki ümitsizliğini: “Acaba bu zamanın tedkik-i

seyyiatı da böyle mi yapılacak?” (s. 81) sorusunu sorarak ortaya koyar.

V-Harp Zenginleri

Refik Halit, Đttihatçıların sağlam bir ekonomik programlarının ol-

madığını tespit eder.8 I. Dünya Savaşı yıllarında harp zenginlerinin doğu-

şuna bir sebep de bu durumdur. “Senede Binbir Vergi”de (Karay 1940/2:

23-27) Meşrutiyet sonrasında getirilen yeni vergileri mizahî bir üslûpla

eleştirir. Bütçe açığı yüzünden o kadar çok vergi konulmaktadır ki, halk

bunların adlarını unutmamak için, âdeta deftere yazacak hâle gelmiştir. Bütçe açığı devam ederse, Refik Halit de yeni vergiler önerir ve bunları

şöyle sıralar: “Saati yirmi paradan sekiz saat uyku vergisi. Açık pencere-

den yarım saat temiz hava alma vergisi. Dört kap yemeğin üçer paradan

vergisi. Mebusan’da dört saat muhalefet etme vergisi…” (s. 27)

Refik Halit’in tenkitlerinden en çok harp zenginleri nasibini alır.

Ekonomi konusunda bir programı olmayan Đttihat ve Terakki mensupları,

I. Dünya Savaşı sırasında millî bir sermaye oluşturmak adına bazı tüccar-

ları desteklemişlerdir. Ancak zaman içinde bu konuda suiistimaller doğ-muş, taraftarlar korunup kollanmış, böylece haksız yoldan servet edinen

bir harp zengini zümresi oluşmuştur. Refik Halit harp zenginlerini yargı-

larken Đttihatçıları onlara hazırladıkları ortam yüzünden sorumlu tutar. Bir

tarafta açlık ve sefaletten acı çeken insanlar, diğer yanda ise lüks içinde

yaşayan harp zenginleri vardır. Đstanbul bu dönemde harp zenginleri yü-

zünden bir rezalet ve sefahat sahnesi hâlini alır. Refik Halit özellikle bun-

lara göz yumduğu, harp zenginlerini koruduğu için Talat Paşa’yı sorumlu

tutar. (Karay 1996: 292) Yeni Mecmua’da çıkan “Harp Zengini” adlı ya-

zısında, türedi harp zenginlerine sert tenkitler yöneltir. Talât Paşa, onu

harp zenginleri hakkında yazdığı bu yazıdan dolayı tekrar sürgüne gön-

derme girişiminde bulunmuş, ancak bu durum Ziya Gökalp tarafından

önlenmiştir. Refik Halit yazısında harp zenginlerini memleketin kanını

emen, buna rağmen hiçbir faydası dokunmayan bir mahlûk şeklinde tas-

vir eder:

“… Hani bir başka ağacın dalında, bir başka hayvanın sır-tında büyüyüp yaşayan zararlı fidanlar, böcekler vardır, asıl bede-ni günden güne zaafa düşürüp gürleşirler, harp zenginlerinin tica-reti böyle… Kuvveti topraktan değil, benim sırtımdan çekiyor; ha-vanın feyzini değil, benim iliğimi emiyor; yağmur suyuyla değil, gözyaşıyla yetişiyor… Firenginin ilâcı civa, uyuzun kükürt olduğu gibi bununki de sulh… Bu derdi harp doğurdu, müsalâha öldüre-

8 Bu konu için bk. (Paçacıoğlu 2000: 185-197).

Page 221: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

225

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Refik Halit Karay’ın Eserlerinde...

cek, kan denizinde türeyip dal kol salan bu ahtapot sulhün temiz havasına çıkınca boğulacak, o zamana kadar tahammül; başka ça-re görmüyorum; meclislerden, nizamlardan fayda ummuyorum…”

9

Refik Halit, Đstanbul’un Bir Yüzü (Karay 1939/4)10

romanında

harp zenginlerini daha geniş bir şekilde ele alır. Romanın anlatıcı kahra-

manı Đsmet de harp esnasında Đzmir’deki üzüm ve incir tüccarlarının ilti-

fatı ve “valinin bir satırlık müsaadesiyle” bir servet sahibi olmuştur. Đs-

met, çocukluğunda Fikri Paşa konağından tanıdığı Kâni’yle harp esnasın-

da tekrar karşılaşır. Kâni de artık devrin ileri gelen harp zenginleri ara-

sındadır. Ünlü bir isimle ticarete atılmış, küçük bir servet yapmış, ardın-

dan gerisi gelmiştir. Đsmet zenginliğin ona farklı bir hava getirdiğini tespit

eder. Kendisi gibi bir dönem Fikri Paşa konağına sığınmış olan Kâni’nin

ağzından “havale, bono, taksit, ciro gibi kelimeler (i) ve yüksek rakamlar

(ı)” (s. 34) düşürmediğine tanık olur. Đsmet ayrıca Đstanbul’da harp zen-

ginlerinin halk tarafından sevilmediğini ve her fırsatta tenkit edildiklerini

gözlemler. Kâni, halkın bu bakışından rahatsız olduğunu dile getirir ve

yorumlarını haksız bulur:

“-... Türedi zenginliğinin envâını görmüş geçirmiş ve hepsi-ne tahammül etmiş olan bu memleket, şaşıyorum neden bizimle uğ-raşıyor, bizimle didişiyor, yalnız bizi görüp bizi söylüyor... Hem kaç kişiyiz kuzum? Sekizi, onu geçmez... Amma yeni zenginler pa-rayı israf ediyorlarmış, sefahat yapıyorlarmış, vur patlasın, çal oy-nasın yiyorlarmış. Acaba bunu diyenlerden hangisine şöyle bir pi-yango çıksa ömrünü hayrata, hasenata, namaza, niyaza hasredip dünyadan elini, eteğini çeker, hangisi?” (s. 33)

Bu sözler, Kâni’nin haksız yoldan elde ettiği serveti nasıl benimse-

diğini ortaya koymaktadır. Đsmet, Kâni’nin daveti üzerine evine gittiğin-

de, o devirdeki başka harp zenginleriyle karşılaşır. Hepsi de tesadüflerin

sevkiyle servet sahibi olmuş, memleketin meselelerine uzak, kendi dün-

yalarında yaşayan, yaptıkları vurgunların üstünde rahatça oturan insan-

lardır. Bu vurgunlar sayesinde, sosyal mevkileri birdenbire şaşırtıcı şekil-

de değişmiştir. Harp zenginlerinin o gece yaşadığı rezalet ve sefahat,

Đsmet’in eski zaman davetlerini özlemesine sebep olur. Đsmet, Şayan’ı

görmek için Kâni’nin Büyükada’daki evine gider. Burada tanıdığı insan-

lar ve karşılaştığı manzaradan da şaşkına döner. Kâni ona yine memleket-

teki açlık, sefalet ve perişanlıktan şikâyet eder ve sıkıldığı için kışı Avru-

pa’da geçirmeyi düşündüğünü söyler. Eşi Şayan ve kızı da onunla aynı

9 Yeni Mecmua, 2 Mayıs 1918, s. 302.

10 Romanın daha geniş tahlili için bk. 1- Aktaş 2004. 2- Koç 2005: 417-420. 3-

Koç 2010: 187-191.

Page 222: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

226

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

fikirdedir. Kâni’nin şikâyetleri, Đsmet’e onun eski perişan hâlini düşündü-

rür. Đsmet devrin nasıl değiştiğini ve bu değişim esnasında insanın nasıl

bozulduğunu Kâni’nin bu sözleri ve tavırları sayesinde bir kez daha an-

lama imkânı bulur. Onlar üzerinden devri yargılar ve mahkûm eder. (s.

161-162) Refik Halit, harp zenginlerinin temel insanî değerlerden uzak,

israf, gösteriş ve şuursuzluk içindeki hayatlarını ve vatanın yaşadığı teh-

likelere son derece kayıtsız tavırlarını farklı tipler üzerinden romanına

taşımıştır.

Refik Halit “Canlı Vesikalar” (Karay 1939/2: 52-56) adlı yazısın-

da, tanıdığı bazı simalardan bahseder. Bunlar genelde çeşitli sebeplerle

varlıktan yokluğa düşmüş insanlardır. Refik Halit onların durumunu birer

ibret vesikası hâlinde okuyucuya sunar. Her birinin kendine göre bir hi-

kâyesi vardır. Bunlardan biri, Meşrutiyet zenginidir. Bu adam Meşrutiyet

günlerinde birdenbire zengin olur ve bol para sarf etmeye başlar. Bütün

yaşantısı değişir ve üzerine şımarık bir zengin tavrı gelir. Etraftan bakan-

lar, onun refahının ömür boyu devam edeceğini zannederler. Ancak bu

adam -bolluk günlerinde para tutmadığı için- nasıl birdenbire zengin ol-

muşsa, harp ihtikârı sona erince yine aynı şekilde sefalete düşmüştür.

Refik Halit “Bir Guguklu Saatin Azizliği” (Karay 1940/1: 7-11)

adlı yazısında, katıldığı bir toplantıyı anlatır. Bu toplantı âdeta II. Meşru-

tiyet sonrasının portreler galerisidir. Katılanların çoğu Đttihatçılar saye-

sinde nüfuz ve servet edinmiş harp zenginleri zümresine mensuptur. Sa-

londa asılı guguklu saat ise, davetlilerin yalanlarıyla eğlenmek konusunda

kendini yükümlü hissetmekte, söylenen her yalan sözü takiben kurulmuş gibi ötmektedir. Onun azizliğinden en çok türedi harp zenginleri nasibini

alır. Salondakilerin yüzünde mesut bir tebessüm vardır. Sohbet; moda,

Avrupa, yaz eğlenceleri, baharla beraber çıkılacak seyahat planları etra-

fında dönmektedir. Davetliler arasındaki müflis bir harp zengini sekiz bin

lira zarar ettiğinden bahsetmekte, sigorta parası için yalısını yakan bir

başka harp zengininin eşi Nis’te tutacakları villâyı anlatmakta, zengin

dalkavuğu bir muharrir kitabının ne kadar ilgi gördüğünden bahsetmekte,

bir nüfuzlu zat ise eline fırsat geçse memleketin bütün sorunlarını dört

kanun, dört nizamname ile düzelteceğinden bahsetmektedir. Hepsi de

durumlarını olduğundan farklı gösterme telâşındadırlar. Guguklu saat ise

her yalanın ardından ötmekle görevli gibi, söylenenleri istihza ile karşı-lamaktadır. Bu sebeple Refik Halit, “onun bir makineden ibaret olmayıp

ayrıca bir ruha, bir zekâ ve bir ilme de mâlik olduğuna gittikçe inanmaya”

(s. 8) başlar. Burada Guguklu saat, türedi zenginlerin ve onların etrafında

yaşayan dalkavukların yalanlarıyla eğlenen bir sembol görevi görmekte-

dir.

“Bir Đstanbullunun Yirmi Dört Saati II: Bir Hanımın Ruznâmesi”

(Karay 1940/1: 18-23) adlı yazısında bir kadının hat komiserliği yapan ve

Page 223: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

227

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Refik Halit Karay’ın Eserlerinde...

bu göreviyle Đttihatçılar sayesinde zengin olan bir adamın eşine haset ve

gıpta ile bakışını anlatır. Kadın, harp bitince türedi zenginlerin eski sefa-

letlerine tekrar döneceklerini düşünmüş, onların bu durumdan da kurtul-

duğuna tanık olunca beklentisinin gerçek olmadığını görmüştür. Refik

Halit onun bakışıyla harp zenginlerinin durumunu ortaya koyar.

“Bir Đstanbullunun Yirmi Dört Saati IV: Müflis Bir Harp Zengini-

nin Ruznâmesi” (Karay 1940/1: 29-34) adlı yazısında ise, bir harp zengi-

ninin eski günlere duyduğu özlem anlatılır. Harbin bitişi onun için de

tekrar eski günlerin yokluğuna dönmek anlamına gelmiştir. Harp zengini

önce durumuna isyan eder. Memlekette harp hâlâ devam etmekteyken,

işlerinin eskisi gibi yürümemesinden şikâyetçidir. Đşlerinin bozulmasıyla

beraber bütün yaşam şekli değişmiş, tekrar eskiye dönmüştür. Sofrasında

ağırladığı şair bile devir değişince tutum değiştirmiş, harp zenginleri

aleyhinde yazılar yazmaktadır. Harp zengini evinde kurulan eski sofraları

özlemle hatırlar. Tekrar eski günlere, altı sene önceki hayatına dönmek,

bu eski harp zengini için büyük ızdıraptır.

Refik Halit yazılarında harp zenginlerini farklı tipler ve meseleler

üzerinden bu şekilde canlandırır.

VI-Đttihatçılar-Atatürk ve Millî Mücadele

Refik Halit o dönemde Millî Mücadele’ye karşı durur. Bunun se-

bebi Anadolu mücadelesinin Đttihatçı bir hareket olduğu ve Đttihatçıların

yönetimi tekrar ele geçirmek için bu hareketi başlattıkları düşüncesinden

kaynaklanır. Bazı Đttihatçıların da yer almaları sebebiyle, Millî Mücadele

karşıtları hareketi zayıflatmak için Anadolu hareketini Đttihatçı bir hareket

olarak takdim etmişler ve yeni bir girişimle memleketin kalan kısmını da

düşmana verecekleri propagandasını yapmışlardır. Refik Halit de başlan-

gıçta bu düşünceden hareket eder. Tarihî gelişmeler içinde Atatürk ve

Đttihatçılar arasındaki çatışmayı da ele alır. Enver Paşa ve Atatürk arasın-

daki mücadelenin temelini Çanakkale Savaşı’na dayandırır. Fikrini des-

teklemek için, Enver Paşa’nın Atatürk’ün Çanakkale’deki başarısını kü-

çültmek adına aldığı tedbirleri vurgular. Yeni Mecmua’nın Çanakkale

Nüshası’na yapılan müdahale, Refik Halit’e göre bunun açık bir delilidir:

“Ayrı bir vak’a da yarının büyük mücahidine karşı saygımı arttırmıştı: O nüshada Çanakkale Zaferi başarısı daha ziyade Mus-tafa Kemal Paşa’nın eseri olarak gösteriliyordu; buna Enver kız-mış, Merkez-i Umumî ile mecmua sahibi merkez âzasından dostum rahmetli küçük Talât Bey’i telâşa düşürmüştü. Son saatte mecmua-nın içine Alman kumandanının (adını şimdi unuttum, ne karın ağrı-sı idi, hatırlamak da istemiyorum) büyük kıt’ada resmi konulmuş, bir şeyler yapılarak son günlerini yaşayan Başkumandan vekilinin öfkesi yatıştırılmıştı…” (Karay 1996: 207-208).

Page 224: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

228

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

Refik Halit ayrıca, Atatürk’ün kısa süreli Đttihatçı geçmişinden do-

layı Millî Mücadele’ye uzak durduğunu söyler. Ancak daha sonra yaşa-

nan gelişmeler üzerine fikirleri değişir ve Millî Mücadele’nin Đttihatçı bir

hareket olduğu düşüncesinden vazgeçer. Atatürk’ü Đttihatçılardan ayırır.

Askerliğini ve devlet adamlığını takdir eder. Đçlerinde bir tek Atatürk’ü

büyük görür: “… Bunlar veya arkalarında duranlar arasında, ne o zaman,

ne daha sonra -Mustafa Kemal hariç- tek büyük adam yetişmemiştir.”

(Karay 1996: 254-255)

Refik Halit ülkeyi I. Dünya Savaşı’na sürükledikleri ve toprak

kaybına sebep oldukları için Millî Mücadele’de Enver-Talât-Cemal Paşa-

lara yer verilmemesini takdir eder. Bu noktada Đttihatçıların ilk fırsatta

Millî Mücadele’nin başına geçecekleri, iktidar arayışına girecekleri ve

yine boş hayalleri uğruna devlet ve memleketi yeni bir maceraya atacak-

ları fikrindedir. “Artık Dönünüz, Gözlerimiz Yolda Kaldı I-II… Bir

Mektuptan” (Karay 1941: 70-76) adlı yazısında hem memleketteki karı-

şık havayı vurgular hem de bu konuya temas eder. Kamuoyundaki ortak

kanı şudur: Đttihatçılardan geriye kalanlar, liderlerinin dönmesi için zemin

hazırlamaya çalışmaktadır. Refik Halit kaçan Đttihatçılara bir yandan dö-

nün derken, ironik bir şekilde memlekete yaşattıklarını vurgular. Mektup-

ta kullandığı samimî hava, vurgulamak istediği tezada ayrı bir çeşni kat-

maktadır. Refik Halit halkın dört gözle paşaları beklediğini söyler. Bu

defa gelişlerinde iyi karşılanacaklarını, darbe ve suikastlara gerek kalma-

dan tekrar en iyi yerlere geçeceklerini, halkın buna itirazının olmayacağı-nı vurgular. Đstanbul’daki hava budur. Ancak ortada Đttihat ve Terakki

mensuplarının dönüşünü zorlaştıran bir sorun vardır: Anadolu’da müca-

dele eden Kuva-yı Milliye taraftarları Đttihatçıların gelişine karşıdır. Paşa-

ların kaçışından sonra bazı Đttihatçılar Millî Mücadele’ye katılma yolunu

seçmişlerdir. Bunların içinden bir kısmı, ilk fırsatta Enver Paşa’nın ülke-

ye dönmesi ve mücadelenin başına geçmesi amacıyla planlar yapmış, ancak halkın Đttihatçılara olan öfkesi ve Millî Mücadele kadrosunun dik-

kati sayesinde bu plan bozulmuştur. Refik Halit Anadolu’da mücadele

edenler olmasa, Đttihatçıların gelmesinin sorun teşkil etmeyeceğini söyler

ve yazısını ironik bir davetle bitirir.

Refik Halit, Millî Mücadele esnasında ve Cumhuriyet sonrasında

Atatürk’e yönelen muhalefetin arka planında da bu Đttihatçı zihniyetin

yattığını vurgular. Daha sonra meydana gelen Atatürk suikastını ise kalan

Đttihatçıların hükümeti tekrar ele geçirme provası olarak görür. (Karay

1996: 291-292)

VII-Đttihatçı Liderlerin Devre Yansıyan Portreleri

Refik Halit farklı yazılarında Đttihatçıların devre yansıyan portrele-

rini değerlendirir, kendi aralarındaki çatışmalara yer verir. Politikanın

Page 225: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

229

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Refik Halit Karay’ın Eserlerinde...

acımasız yüzünü, bu çark içinde harcanan portreler aracılığıyla ortaya

koyar. Ona göre Đttihatçıların başarısızlığına en büyük sebep çok başlılık-

tır: “Đttihat ve Terakki büyük bir başa sahip olamadığından yahut birçok

küçük başların elinde kaldığından dolayı bir siyasi partinin başına gelen

en elemli âkıbete uğradı: Đdeali olan hürriyet idaresini kuramadıktan baş-ka devleti de çökertti.” (Karay 1996: 255)

Memlekete yaşattıklarından dolayı partinin üç önemli ismi Enver,

Talât ve Cemal Paşaları suçlar. Bu üç isim partide ön plana çıkar ve Đtti-hat ve Terakki politikalarını onlar belirler. Ancak bu üçü arasında da tam

bir uyumdan söz etmek mümkün değildir. Bu sebeple Đttihat ve Terakki

çok başlı bir görünüme sahiptir. Devrin değişen hâdiselerine bağlı olarak

daha sonra Cemal Paşa geri planda kalır. Enver-Talât ikilisi ön plana

çıkar. Refik Halit, Ziya Gökalp’ın hepsinin üstünde bir yeri olduğunu

belirtir. Bu üç ismi iskambil kâğıtlarındaki aktörlere benzetir ve böylece

Đttihat ve Terakki’nin ülke idaresini nasıl bir kumar gibi gördüğünü tesirli

kalemiyle şöyle verir: “Enver Paşa kupa beyi, Talât Paşa orya (karo) pa-

pazı idi; Cemal Paşa merhum da bir ara maça birlisi vazifesini görüyordu.

Oyunun sinek papazı belki cemiyetin merkez-i umumîsi idi; lâkin hepsi-

nin yerini tutan esrarlı ve mutlak nüfuzlu bir kâğıt, bir kart, bir joker

mevcuttu ki o da hâlâ hürmet ve muhabbetle andığım Ziya Gökalp idi.”

(Karay 1996: 26-27)

Refik Halit bir fotoğraftan yola çıkarak Enver Paşa ve Cemal Paşa

arasındaki mücadeleye yer verir. Đkisinin fotoğrafa yansıyan hâlleri, ara-

larındaki rekabet duygusunun canlı bir delili durumundadır. Burada yine

Refik Halit’in romancı kişiliği ön plandadır. Onun kalemi sayesinde fo-

toğraf canlanır ve biz bu fotoğrafın hangi mânâyı taşıdığını daha iyi an-

lama imkânı buluruz:

“Cemal Paşa’yı -pek çoğu gibi- ancak resimlerinden tanır-dım. Đlle Sinâ cephesinde mi, Medine yolunda mı, Enver Paşa ile yan yana otomobilde çekilmiş fotoğrafı zihnime hakkolmuştu: Bel-liydi ki, o ufacık bıyıklı körpe başkumandanın arabada sol tarafın-da oturması canını sıkmıştı. Nüfuz ve kudretini anlatmak için had-dinden fazla kabarmış, yayılmış, yaslanmış, gözlerini açıp sakalını da dimdik ettiğinden çok heybetli bir manzara almış, otomobili o kaplamıştı. Enver, sağda olmasına rağmen imparatorla gezmeye çıkmış genç bir veliaht gibi acemi ve utangaç duruyordu. Đşte zih-nimin Cemal Paşa’sı bu resimdeki çehre idi; tesir altındaydım.”

(Karay 1943: 149-150)

Refik Halit’e göre bu çatışmanın bir delili daha vardır: Cemal Paşa,

Enver Paşa ve Talât Paşa karşısında yalnız kaldığı için, Suriye’de hü-

Page 226: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

230

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

kümdarlığını ilân etme düşüncesine kapılmıştır. Refik Halit bunu geri

planda kalmanın doğurduğu ruh hâline bağlar (Karay 1996: 13).

Refik Halit’in Đttihatçılar arasında sadece Ziya Gökalp’a sonsuz

saygısı vardır. Birinci sürgünlüğünden kurtulmasını Ziya Gökalp sağlar.

Böylece Refik Halit, Đstanbul’a ve basın dünyasına tekrar döner. Bu şahsî

minnettarlığının yanı sıra, Ziya Gökalp’ı fikir adamlığı yönüyle ön plana

çıkarır. Đttihatçılar fikirden ziyade kuvvete önem vermişler, asıl kuvvetin

fikir olduğu gerçeğini hiçbir zaman kabul etmemişlerdir. Ziya Gökalp ise

bunun tam tersine fikir mücadelesi vermiş ve partiyi fikrî açıdan kuvvet-

lendirmeye çalışmıştır. Ancak kendisinin bu faaliyeti Đttihat ve Terakki

tarafından anlaşılmamıştır. (Karay 1943: 150)11

Refik Halit yazılarında politikanın nankör yönünü de ortaya koyar.

Niyazi Bey’in geyiği bunun için iyi bir örnektir. Niyazi Bey’in etrafında

oluşan halka sebebiyle, geyiği Đstanbul’da önce kahramanlar gibi karşıla-

nır, bir dönem seyirlik obje gibi oradan oraya gezdirilir. Sonra o da Niya-

zi Bey gibi geri planda kalır ve unutulur. (Karay 1996: 43-45)

“Nankör Politika” (Karay 1939/3: 58-60) adlı yazısında “eb-i

Meşrutiyet” kabul edilen Ahmet Rıza’nın önce Jön Türkler arasında gör-

düğü büyük ilgiyi, sonra onlar tarafından bir kenara atılışını anlatır. Paris

Jöntürklüğünün lideri olan, bir ara bu liderliği Mizancı Murat Bey’e

kaptıran Ahmet Rıza ilk günlerde sembol hâline gelmiş ve “Meşruti-

yet’in bir âbidesi gibi” (s. 58) alkışlanmıştır. Ancak politika çarkı ve poli-

tikanın değişen hâdiselere bağlı olarak takındığı farklı çehre yüzünden

geri planda kalmıştır. Çünkü politikada artık yeni aktörler ve değerler

vardır.

“Ahrette Buluşma” (Karay 1939/3: 61-63) adlı yazısında bu defa

II. Abdülhamit ve Ahmet Rıza’yı ahirette buluşturur. Đki eski düşman

ahirette bulunmanın verdiği huzurla konuşurlar. Ahmet Rıza II. Meşruti-

yet’in ilânı günlerinde hürriyete hizmetinden dolayı biraz saygı görmüş, ancak kısa süre sonra eski mevkiini kaybetmiştir. Guraba

Hastahanesi’nden ahirete gelmiştir. Padişah Ahmet Rıza’nın durumu

karşısında şaşkınlığını dile getirir. Sonra iki eski düşman birlikte Đttihatçı-

lar üzerinde konuşurlar. Đttihatçıların hepsi, işledikleri suçların cezasını

çekmek üzere cehennemdedirler: “-… Cemal ile Talât gayya

kuyusu civarında, oldukça sıcak bir mahallede oturuyorlar. Enver yakında

buraya nakledilecekmiş… Nazım’la Canbulat daha bir müddet külhan

11

Bu duruma Yakup Kadri Karaosmanoğlu Hüküm Gecesi (s. 300-307), Yahya

Kemal Beyatlı Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım (“Đttihat

ve Terakki’ye Dair”, s. 174-175) adlı eserlerinde de temas ederler.

Page 227: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

231

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Refik Halit Karay’ın Eserlerinde...

dairesinde hizmet mecburiyetindedirler; Şükrü ifritler koğuşunda!” (s. 62-

63)

Cavit Bey ise hakkında henüz karar verilemediği için kapıdadır: “-

Onun mezhebinde ihtilâf hâsıl oldu, hayrı ve şerri de henüz muhasebe

ediliyor. Bizim parkın kapısında muvakkaten bir bekçi kulübesi verdiler,

orada sakin… Fakat içeriye girmesi memnu!...” (s. 62-63) Bu esnada bile

gözü hâlâ para işlerindedir: “-‘Beni ahirete göndermekte acele ettiler,

şimdi orada olsaydım kambiyo işini yoluna koyardım!’ diye övünüyor ve

üzülüyor.” (s. 62-63)

Yazının sonunda huri Gülendam, Ahmet Rıza’ya Kevser sunar.

Ahmet Rıza her ne kadar Meşrutiyet öncesinde hareketin lideri olmuş, Meşrutiyet’in ilk günlerinde alkışlanmışsa da, sonrasında geri planda

kalmış, hatta unutulmuştur. Refik Halit bu yazısında da Đttihatçıları yargı-

lamış ve Meşrutiyet sonrasında yaşananlarda payı olmaması sebebiyle

Ahmet Rıza’yı masum bulduğu için Kevser’i sadece ona lâyık görmüştür.

Refik Halit II. Meşrutiyet ve Đttihat ve Terakki’yi geniş bir çerçe-

vede bu şekilde değerlendirmiş, Meşrutiyet etrafında gelişen olayları ve

Đttihat ve Terakki’nin devre yansıyan yönlerini yazılarında konu etmiştir. Bu yazılarda keskin bir gözlem ve mizah, bunun yanı sıra kurguya dayalı,

sembollerle kuvvetlendirilmiş bir anlatım vardır. Refik Halit’in yazıları

ayrıca edebiyat-toplum-politika ilişkisinin farklı boyutlarını da gözler

önüne sermektedir.

KAYNAKÇA ADIVAR, Halide Edib, “Edebiyatımızın Son Simaları ve Safhaları”, Yeni Türk

Edebiyatı Metinleri 4: Eser Tanıtma ve Önsözler, hzl. Đ. Enginün-Z.

Kerman, Dergâh Yay., Đstanbul 2011, s. 105-119.

AKTAŞ, Şerif (2004), Refik Halit Karay, Akçağ Yay., Ankara.

BEYATLI, Yahya Kemal, Çocukluğum, Gençliğim, Siyasî ve Edebî Hatıralarım,

Đstanbul Fetih Cemiyeti Yay., Đstanbul (3. bs.).

BEYATLI, Yahya Kemal, Siyasî ve Edebî Portreler, Đstanbul Fetih Cemiyeti

Yay., Đstanbul (3. bs.).

ENGĐNÜN, Đnci-KERMAN, Zeynep (2011), Yeni Türk Edebiyatı Metinleri 4: Eser Tanıtma ve Önsözler, Dergâh Yay., Đstanbul.

KARAOSMANOĞLU, Yakup Kadri (1969), Gençlik ve Edebiyat Hatıraları, Bilgi Yayınevi, Ankara.

KARAOSMANOĞLU, Yakup Kadri (1987), Hüküm Gecesi, Đletişim Yay., Đs-

tanbul (2. bs.).

KARAY, Refik Halit (1939/1), Ago Paşa’nın Hatıratı, Semih Lütfü Kitabevi,

Đstanbul (2. bs.).

Page 228: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

232

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Doç. Dr. Murat KOÇ

KARAY, Refik Halit (1939/2), Ay Peşinde, Semih Lütfü Kitabevi, Đstanbul (2.

bs.).

KARAY, Refik Halit (1939/3), Bir Avuç Saçma, Semih Lütfü Kitabevi, Đstanbul

(2. bs.).

KARAY, Refik Halit (1996), Bir Ömür Boyunca, Đletişim Yay., (2. bs.).

KARAY, Refik Halit (1940/1), Guguklu Saat, Semih Lütfü Kitabevi (2. bs.).

KARAY, Refik Halit, “Harp Zengini”, Yeni Mecmua, 2 Mayıs 1918, s. 302-303.

KARAY, Refik Halit (1939/4), Đstanbul’un Bir Yüzü, Semih Lütfü Kitabevi (2.

bs.).

KARAY, Refik Halit (1940/2), Kirpinin Dedikleri, Semih Lütfü Kitabevi (2.

bs.).

KARAY, Refik Halit (1992), Minelbâb Đlelmihrâb, Đnkılâp Kitabevi (2. bs.).

KARAY, Refik Halit (1941), Sakın Aldanma, Đnanma, Kanma, (2. bs.).

KARAY, Refik Halit (1943), Üç Nesil Üç Hayat, Semih Lütfü Kitabevi (2. bs.).

KOÇ, Murat (2005), Türk Romanında Đttihat ve Terakki (1908-2004), Temel

Yay., Đstanbul.

KOÇ, Murat (2010), Yeni Türk Edebiyatı’nda Đstanbul Adaları, Eren Yay., Đs-

tanbul.

PAÇACIOĞLU, Burhan (2000), “Đttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Đktisadî Politi-

kası ve Sivas’ta Kurulan Bir Komandit Şirket”, Türklük Bilimi Araştırma-ları, Nr. 8, s. 185-197.

POLAT, Nazım Hikmet (2003), “II. Meşrutiyet Devri Türk Kültür, Edebiyat ve

Basın Hayatının Bir Yansıtıcısı Olarak Rübâb Dergisi”, Türklük Bilimi Araştırmaları, Nr. 14, Güz 2003, s. 7-41.

POLAT, Nazım Hikmet (2000), “Rıza Tevfik Osmanlı Mebusan Meclisi’nde

veya Bir Meşrutiyetperverin Sukut-ı Hayale Uğraması”, Türklük Bilimi Araştırmaları, Nr. 8, s. 7-88.

TUNAYA, Tarık Zafer (1998), Türkiye’de Siyasal Partiler II: Đkinci Meşrutiyet Dönemi, Đletişim Yay., Đstanbul.

Page 229: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

OSMAN CEMAL KAYGILI’NIN SÖZ VARLIĞINDA ARGO

Dr. Mediha MANGIR∗

ÖZ: Osman Cemal Kaygılı, 1910 yılında ‘Eşek’ adlı bir dergide

yazın hayatına başlamış; hemen hemen her türde edebî ürün vermiş yazar-

lardandır. Çağdaşlarından farklı bir çevrede yetişen yazar, ortaya koyduğu

bütün edebî ürünlerde bu farklı çevreyi okura hissettirir. Osman Cemal,

bahsi geçen dönem edebiyat dünyasının dışında kalmış Haliç, Kumkapı,

Kasımpaşa, Balat, Samatya, Hasköy gibi semtleri; bu semtlerdeki sosyal

hayatı; çingeneler, tulumbacılar, hovardalar, akşamcılar, külhanbeyleri

gibi tipleri; meyhâneler, kahvehâneler, gazinolar gibi eğlence yerlerini,

eserlerine konu olarak seçer. Bu zengin ve çeşitli konular yazarın dilini ve

özellikle söz varlığını önemli ölçüde belirler.

Her ülkede, her dilde görülen, toplum içinde bir kesimin ya da

öbeklerin farklı bir biçimde anlaşmayı sağlamak amacıyla oluşturduğu

özel bir dil olarak tanımlanan argo, Osman Cemal’in söz varlığını farklı

kılan ögelerden biridir. Osman Cemal’in eserlerinde kullandığı argoyu,

suç dünyası içinde kabadayı, dolandırıcı argosu; azınlık dünyası içinde

etnik azınlıklar ve göçmen argosu; alışveriş dünyası içinde eğlence yerleri

(gazino, meyhane, müzisyen) argosuyla sınırlandırmak doğru olacaktır.

Osman Cemal’in söz varlığında argo, gerçekçiliği yansıtma, mi-

zaha katkı sağlama ve ayrıca yazarın kendi yaşanmışlıklarını ortaya koy-

ma işlevleriyle karşımıza çıkar.

Anahtar Kelimeler: Osman Cemal Kaygılı, söz varlığı, özel dil,

argo.

Slang in Osman Cemal Kaygılı’s Vocabulary Stock

ABSTRACT: Osman Cemal Kaygılı started to write at journal

called as “Eşek” in 1910 and he was one of the the writers who had writ-

ten about all kinds of literature. The author who was different from his

contemporaries in terms of the periphery he was grown up and lived in

had the readers feel this periphery in his all writings. Osman Cemal

Kaygılı chose as materials for his literary works the districts which re-

mained outside the literary world at that time such as Haliç, Kumkapı,

Ondokuz Mayıs Üni. Eğt. Fak.,[email protected]

Page 230: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

234

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Dr. Mediha MANGIR

Kasımpaşa, Balat, Samatya, Hasköy, the social life in these districts, the

types such as gypsies, unofficial fire fighters, rakes, tipplers, gangsters

and entertainment places such as pubs, cafes and casinos. These men-

tioned rich materials determined the language and especially vocabulary

he used to a great extent.

Slang, defined as a special language which is used to communicate

by some groups in a society and exists in almost every country and lan-

guage, is one of the factors which make Osman Cemal’s vocabulary dif-

ferent. His slang can be divided into three parts: criminals’ slang, minori-

ties’ slang and fun slang.

Slang at Osman Cemal’s vocabulary comes out at three functions:

The reflection of reality, contribution to humour and putting forward his

own experiences to the reader.

Key Words: Osman Cemal Kaygılı, vocabulary, special language,

slang.

1. Giriş

Toplumdilbilimin çalışma alanı içinde dil ve dil türleri önemli bir

yer tutar. König, dil türlerini bölgesel, toplumsal ve işlevsel olmak üzere

üç başlıkta inceler. Yazılı geleneğe bağlı dil biçimlerinden lehçeyle yazılı

geleneği olmayan ağız, bölgesel dil türleri içindedir (König 1991: 63).

Toplumsal dil türleriyle toplumsal katman, din, etnik grup gibi etkenler

göz önünde tutularak incelenir. Ancak toplumsal grupların birbirleriyle

ilişkileri, toplumsal dil türlerinin kesin sınırının çizilmesinde güçlük do-

ğurur. Araştırmacıların üzerinde görüş ayrılığına düştüğü dil türüyse iş-levsel türdür. Bazı araştırmacılar, deyiş biçimleri (üslup/style) ve özel

dilleri işlevsel dil türleri olarak değerlendirir. Bu görüşe göre, bir birey iş yerinde meslektaşlarıyla, kendisinden üst düzeyde bulunan bireylerle,

evde yakınlarıyla farklı deyiş biçimleri kullanarak iletişim kurar. Bu gö-

rüş ayrıca özel dilleri, teknik dilleri, argoyu ve ticarî dilleri işlevsel dil

türlerinden sayar. Bir başka görüş de özel dillerle deyiş biçimlerinin bir-

birinden ayrıldığını savunur. Buna göre törensel, resmî, rahat, samimi

gibi deyiş biçimleri ile doktorlar, pilotlar, bankacılar, satıcılar, müzikse-

verler, dilbilimciler gibi meslek ve toplumsal grupların kullandığı özel

diller farklıdır (König 1991: 64-65). Bu görüşlerden hareketle argonun

‘işlevsel özel bir dil’ olduğu sonucuna varılabilir.

Argo, her ülkede, her dilde görülen, toplum içinde bir kesimin ya

da öbeklerin farklı bir biçimde anlaşmayı sağlamak amacıyla oluşturduğu

özel bir dildir (Aksan 1998: 89). Argo, 13.yüzyıldan itibaren dar bir çev-

reye özgü, bozuk dil olarak varlık göstermiş, 15. yüzyılda -özellikle hır-

sızların kullandığı gizli dil olarak- belli dokümanlarda tespit edilmiştir (Guiraud 1956: 5). Argo, Fransızcada ‘hırsız ve dilenci dili’ olarak ortaya

Page 231: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

235

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Osman Cemal Kaygılı’da Argo...

çıkmıştır. Türkçede de ‘lisân-ı erâzil’, ‘lisan-ı hezele’, ‘külhanbeyi dili’

ve ‘kayış dili’ olarak tanımlanmıştır. (Devellioğlu 1980: 22-39).

‘Genel dilin koynunda asalak bir kelime hazinesi’ (Devellioğlu

1990: 14) olan argonun açıkça tanımlanması ve sınırlarının belirlenmesi

için Hulki Aktunç ‘alan argosu’ ve ‘genel argo’ kavramlarını önerir

(2002: 11). Aktunç, ayrıca, alan argosunu ‘suç dünyası (hırsız, uyuşturu-

cu, kumar, kabadayı, dilenci argoları), kapalı dünyalar (hapishane, yatılı

okul, kışla, denizcilik argoları), azınlık dünyası (etnik azınlıklar, göçmen

argosu), cinsel dünya (cinsel, eşcinsel, fuhuş), alışveriş dünyası (esnaf,

şoför, eğlence yerleri argosu), spor dünyası (spor argosu) olarak altı sos-

yal grup içinde inceler ve genel argonun, alan argolarındaki sözcük da-

ğarcığının, zaman içerisinde oluşturduğu toplam sözcük ve deyim dağar-

cığından meydana geldiğini söyler (Aktunç 2002: 12).

Günümüzde, farklı milletlerin herhangi bir münasebetle birbirleri-

ne yaklaştıkları ve çeşitli ilişkilerle bir arada bulundukları gözlemlenmek-

tedir. Bunun yanı sıra, aynı kültür ve coğrafyada şekillenen çok sayıda

farklı sosyal gruptan söz etmek de mümkündür. Bu grupların hızla arttığı ve değiştiği de tespit edilmektedir. Bu gerçeklikten hareketle Nevzat Öz-

kan, Aktunç’un alan argosu gruplandırmasına iki başlık daha eklemiştir. Bunlar inanç dünyası (dinî grup ve fikrî grupların argoları) ve iletişim

dünyası (Özkan 2002: 26-27). Bu sosyal gruplara her geçen gün yenileri

eklenmektedir. Bunun doğal sonucu olarak ‘dilin gizli örgütü’ (Aktunç

2002: 377) niteliğindeki argo, sürekli bir değişim içindedir. Böylelikle

argo da, toplum içindeki modalardan, önem kazanan çeşitli kavramlardan,

ilişki kurulan ülkelerin dillerinden etkilenmekte ve sürekli değişmektedir

(Aksan 1998: 90). Bu nedenle, hiçbir sözlük argoya yetişemez (Aktunç

2002: 377). Argoya ait bir sözcüğün şifresinin çözülmesi, herkes tarafın-

dan anlaşılır hâle gelmesi demektir ki bu durumda sözcük, ortak dilin söz

varlığı içine girer ve böylelikle kaba dil veya teklifsiz konuşma tanımıyla

sözlükteki yerini alır (Karagöz 2005: 75).

Argo esas itibariyle yazı dilinden çok bir konuşma dilidir (Asiltürk

2002: 183). Ancak argonun da Türk dilinin ilk sözlüğü olan Divân-ı Lü-

gati’t-Türk’ten itibaren kayıtlara geçmiş olduğu tespit edilmiştir (Aktunç

2002: 16-19). Bundan sonra Türkçede basılan ilk müstakil argo sözlüğü

A. Fikri’nin Lugat-ı Garibe (1307/1889-90) adlı eseridir. G. Sağol, argo-

da ikinci sözlük olarak O. Cemal Kaygılı’nın 1932’de Haber gazetesinde

tefrika ettiği Argo Lugati’ni sayar (2002: 75). Ancak Mehmet Arslan,

Argo Kitabı (2004) adlı çalışmasında ikinci sırada Ali Bey’in Lehçetü’l-

Hakayık adlı eserini gösterir.1 Günümüzde en kapsamlı argo sözlüğü

1 Argo sözlükleri için bk. (Sağol 2003, s.73-93; Aslan 2004).

Page 232: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

236

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Dr. Mediha MANGIR

Hulki Aktunç’un ilk baskısı 1990 yılında yapılan Büyük Argo Sözlü-ğü’dür.

Malzemesi dil olan edebiyatın, özel ve gizli bir dil olan argoyla da

ilişkisinden söz etmek kaçınılmazdır. Edebî eserde argo, komik durum

yaratma, yergi ve gülmece için başvurulan bir kaynak (karagöz, ortaoyu-

nu, halk tiyatrosu); günlük hayatı yakından tanıtmak, tespit ve tahlillerde

realiteye uygunluk sağlamak amacıyla gerçekçiliğin bir unsuru, otantik

olmanın bir göstergesi; dilde yeni arayışların bir simgesi, bir başkaldırı,

yaşayan şiir diline ve klişelerine karşı çıkma şekli, bir karşı-anlam yarat-

ma aracı; yabancılaşmanın, toplumdan dışlanmışlığın göstergesi olarak

karşımıza çıkabilir (Kefeli 2003: 170).2

2. Osman Cemal Kaygılı ve Argo

Osman Cemal Kaygılı, 1910 yılında Eşek adlı dergide –henüz öğ-renci iken- yazın hayatına başlamış hemen hemen her edebî türde eser

vermiş kalemlerdendir. 1920 yılında yayımlanan Alay adlı dergide de

imzasına rastladığımız Osman Cemal, bu yıllarda yazarlığı meslek edin-

miş görünmektedir.

Ahmet Mithat’la başlayan Hüseyin Rahmi ve Ahmet Rasim’le sü-

ren geleneğin son halkası olarak değerlendirilen Osman Cemal, onlar gibi

halka dönük konuları işler. Yetiştiği ve yaşadığı çevre yönünden çağdaş-larından farklı olan yazar, kalem oynattığı bütün edebî ürünlerde bu çev-

reyi okura anlatır. Kendinden önce ve sonrakilerin uzaktan baktığı kenar

mahallelere girip, oradaki insanlarla kaynaşarak çoğu zaman gözlemlerini

gerçekçi bir şekilde aktarır.

Osman Cemal, bahsi geçen dönem edebiyat dünyasının dışında

kalmış semtleri; bu semtlerdeki sosyal hayatı; çingeneler, tulumbacılar,

hovardalar, akşamcılar, külhanbeyleri gibi tipleri; meyhâneler,

kahvehâneler, gazinolar gibi eğlence yerlerini, eserlerine malzeme olarak

seçer. Bu zengin malzeme yazarın dilini ve özellikle söz varlığını önemli

ölçüde belirler.

Toplumda bazı çevrelerce tercih edilen ve dilde belli bir yerde bu-

lunan argo sözler de, Osman Cemal’in söz varlığını belirleyen unsurlar-

dandır. Hatta onun söz varlığını farklı kılan ögelerden birinin argo olduğu

söylenebilir. Osman Cemal’in söz varlığındaki argoları, Aktunç’un argo-

2 Türk Kültüründe Argo (2003) adlı kitapta ‘Edebiyatta Argo’ genel başlığı

altında çeşitli yazar ve şairlerin eserleri edebiyat-argo ilişkisi çerçevesinde

irdelenmiştir. (s. 169-295)

Page 233: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

237

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Osman Cemal Kaygılı’da Argo...

nun oluşum alanları üzerine yaptığı tasnifindeki gibi suç dünyası, azınlık

dünyası ve alış veriş dünyası içinde gruplandırmak gerekir. Osman Ce-

mal’in argosunu, suç dünyası içinde kabadayı, dolandırıcı argosu; azınlık

dünyası içinde etnik azınlıklar ve göçmen argosu; alışveriş dünyası içinde

eğlence yerleri (gazino, meyhane, müzisyen) argosuyla sınırlandırmak

doğru olacaktır. Bu sınırlandırmada yazarın edebî eserlerini oluştururken

seçtiği malzeme yine ön plandadır.

Osman Cemal’in kahramanları alt toplumsal katmandan külhanbe-

yi, tulumbacı, hovarda, akşamcı, çingene gibi tipler olup bunların eğlen-

diği, vakit geçirdiği yerler de meyhaneler, gazinolar ve kahvehanelerdir.

Bu nedenle Osman Cemal Kaygılı’nın eserlerindeki argo varlığı şöyle

gruplandırılıp örneklendirilebilir:

- Kabadayı argosu: afili, aynalı, aval, babalık, çamur, çek araba-

nı!, çıkılanmak, ellialtı, fiyaka, fiyakalı, herifçioğlu, hır çıkarmak…

- Dolandırıcı argosu: kafesçi, kafeslemek, kaşkariko, katakulli,

kılefteci, altmış altıya bağlamak, madik, madikçi, mandepsiye basmak,

mantar, mantar atmak, mantara basmak, martaval, orostopolluk…

- Eğlence yerleri (meyhane, gazino, müzisyen): anzarot, barba,

boğuntu yeri, bulut, bulut olmak, cümbüş, cümbüşlenmek, çakıştırmak,

çekmek, çekiştirmek, çöplenmek, dem, demlenmek, devirmek, duman-

lanmak, duziko, feryadı vermek, filispit, fitil, istim, kafası dumanlı ol-

mak, kiras etmek, maden, mastor, papaz uçmak, pırna, piyiz,

yapındırmak, yuvarlamak, zom olmak…

- Azınlık dünyası (çingene): habe kaymak, katalaviz, keriz, keriz-

ci, keriz etmek, kıpti, mangiz, şopar, todi, bengala, beti, çak, grasni,

harni, imşa, laçı, mangaptut, odel, so, teferiz, terlayni vb.

Aydın Köksal, “Kabadayılık bir davranış biçimi. Fakat kabadayılık

etmek istiyorsanız, ilkin o ağızla konuşun. Ağzınızı herkes tanır, gerçek

anlaşılıp racon bozulana dek sizi kabadayı bilirler.” (1980: 142) der. Bu

yaklaşıma göre kişi, sosyal konumunu davranışından önce dille gösterir.

Kullanılan dil, konuşanın kendine, toplumsal grubuna ve karşısındakine

ait düşünce ve isteklerini belirtebilir. Ayrıca dil, kişinin etnik kökeni,

mesleği, yaşam düzeyi ve dinsel durumu hakkında ipuçları verir (Günay

1991: 74).

Buradan hareketle Osman Cemal’in eserlerinde yarattığı tipleri ko-

nuşmalarından, kullandıkları dil türlerinden tanımak mümkündür. Çünkü

Osman Cemal, tiplerini gerçekliğe uygun şekilde konuşturmuş ve tiplerin

davranışlarını buna göre düzenlemiştir. Bu nedenle kahramanların ko-

nuşmaları; onların kökenleri, alışkanlıkları, anlayışları, meslekleri, ilgileri

vb. konularda fikir yürütmemizi sağlar. Bu durumda kahramanların kul-

Page 234: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

238

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Dr. Mediha MANGIR

landığı argo, Osman Cemal tarafından ‘günlük hayatı yakından tanıtmak,

tespit ve tahlillerde realiteye uygunluk sağlamak amacıyla gerçekçiliğin

bir unsuru’ işleviyle karşımıza çıkarılır.

Ayrıca Osman Cemal, yazın hayatına mizahî gazete ve dergilerde

başlar. Mizah, onun bütün edebî eserlerinde üslubunun önemli bir anlatım

tutumudur. Osman Cemal’in üslubunu besleyen unsurların başında halka

ait konuşma dili ve geleneksel halk hikâyeciliği ile halk tiyatrosu gelir.

Osman Cemal, karagöz, ortaoyunu, tuluat atışmalarına sıkça yer verdiği eserlerinde, argoyu mizaha katkı unsuru olarak kullanır.

Osman Cemal’in aydın kimliği ile beraber, yetiştiği çevre, yaşadığı maddî sıkıntılar, yapmak zorunda kaldığı çeşitli işler (sütçülük, pazarcı-

lık, biletçilik...), girdiği ortamlar onu çok farklı insan tipleriyle karşılaş-tırmıştır. Osman Cemal’in Đstanbul folkloruna ilgisi ve Đstanbul’un birçok

semtini (özellikle sur dışındakileri) çok iyi bilmesi, bu farklı tipleri tanı-

masında etkili olmuştur.

Osman Cemal’in edebî eserlerinde, bu tiplerin konuşmalarını, ya-

şam tarzlarını, ilgilerini vb. her türlü gözlem verisi ve izdüşümü olarak

tespit oldukça kolaydır. Buradan hareketle Osman Cemal’de argo, kendi

yaşanmışlıklarını yansıtan bir unsur olarak da karşımıza çıkar.

3. Osman Cemal Kaygılı’nın Romanlarında Argo Söz Varlığı∗

Söz varlığı araştırmalarında, yazılı malzemeler kullanılacaksa,

hangi alanlardan ne kadar veri seçileceğine ve araştırmanın hedeflerini

kapsayacak örneklerin teminine dikkat edilmelidir. (Baş 2011: 58) Bu

çalışma, Osman Cemal Kaygılı’nın romanları ile sınırlandırılmış ve tespit

edilen argo sözler bir tanık cümleyle örneklendirilmiştir.

- Kabadayı argosu: afili, aynalı, aval, babalık, cavlağı çekmek,

cızdam etmek, çek arabanı!, çıkılanmak, ellialtı, fiyaka, fiyakalı, herifçi-

oğlu, hır çıkarmak…

afili3

“Netameli Bahri ile arkadaşları karşı tahta perdenin kenarından afi-li bakışlarla Hasan’ı biraz süzdüler.” (AF,s.73)

Bir makale çerçevesini aşmamak için burada sınırlı sayıda örnek alınmıştır. Daha fazla örnek için bk. (Mangır 2009).

3 Gösterişli, hoş; kabadayılara yakışır biçimde (BAS).

Page 235: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

239

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Osman Cemal Kaygılı’da Argo...

aval4

“Avalin belinde çuvaldan bir peştamal, elinde bir küçük çomak,

omuzunda bir külüstür köpek yavrusu…” (KPE, s.93)

aynalı5

“Peki, orada bulunan o üç tane aynalı gaco kimdi öyle?” (KPE, s.70)

babalık6

“Kadehleri tokuşturarak yuvarlarlar ve yine babalık söze bulaşır:”

(A, s.44)

cavlağı çekmek7

“…yarın sabah ben çekersem cavlağı bu deli dünyadan, artık eksik

hakkınızı helâl edersiniz gayri!” (Ç, s.179)

cızdam etmek (çekmek)8

“Sen şimdi buradan ağzın burnun dağılmadan cızdam eder misin,

yoksa?...” (AF, s.84)

çek arabanı(ünl.)9

“Sen yanlış kapıya gelmişsin, haydi çek bakalım oradan arabanı!”

(BM, s. 27)

çıkıla(n)mak10

“Etem hiddetle çocuklara bağırıp, onları hep birden geldikleri yere

çıkıladı.” (Ç, s.32)

ellialtı11

“…çeneme bir kafa vurmak istedi, istedi ama ben ondan daha atik

davranıp olanca hırsımla suratına ellialtıyı kondum.(A, s.20)

4 Aptal, salak; dikkatsiz, dalgın (BAS).

5 Đyi, hoş (durum, şey); alımlı, çekici, güzel kimse (BAS).

6 Saygı gösteren bir söz (TA).

7 Ölmek, ölüp gitmek (BAS).

8 Kaçmak, savuşmak, ortadan kaybolmak (BAS).

9 Defol! (TAS).

10 Kovmak, uzaklaştırmak, yol vermek. (A.L.).

11 Tokat, şamar (BAS).

Page 236: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

240

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Dr. Mediha MANGIR

fiyaka12

“Yok hani maksat bize fiyaka ise anlayalım!”(A, s.208)

fiyakalı13

“…berikilerin masasına geldi ve iki elini fiyakalı bir halde masa-

nın kenarına dayadı:” (BM, s. 117)

herifçioğlu14

“Tam o gece herifçioğlu narayı savurur savurmaz ben yeni bir

korku daha öğrendim.”(A, s.9)

hır çıkarmak15

“Yenikapı’daki meyhanede hır çıkarmak isteyen Zımba Đbrahimle

arkadaşıydı.”(A, s. 113)

- Eğlence yerleri (meyhane, gazino, müzisyen): anzarot, barba,

boğuntu yeri, bulut, bulut olmak, cümbüş, cümbüşlenmek, çakıştırmak,

çekmek, çekiştirmek, çöplenmek, dem, demlenmek, devirmek, duman-

lanmak, duziko, feryadı vermek, filispit, fitil, istim, kafası dumanlı ol-

mak, kiras etmek, maden, mastor, papaz uçmak, pırna, piyiz,

yapındırmak, yuvarlamak, zom olmak…

anzarot16

“…o kadar anzarotun kendine verdiği hız ve coşkunlukla şimdi

dönüşte sabahkinden daha heybetli, haşyetli, dehşetlidir.” (A, s.29)

barba17

“Yarı aşçı, yarı bakkal, yarı meyhaneci barbaya soruyorum:” (Ç, s.76)

boğuntu yerleri18

“Aman dedi, sakın burası bir boğuntu yeri, bir batakhane olmasın?

(KPE, s.52)

12

Kabadayılık, gösteriş, caka (TA). 13

Gösterişli, süslü, zarif, kabadayı (TA). 14

Kızılan, öfke duyulan bir adamdan söz edilirken kullanılır (BAS). 15

Kavgaya yol açmak (BAS). 16

Rakı (BAS). 17

Đhtiyar adam; meyhaneci (BAS). 18

Kumar oynanan mekân, kahve, kumarhane; olağandan fazla hesap ödemek

zorunda kalınan yer (BAS).

Page 237: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

241

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Osman Cemal Kaygılı’da Argo...

bulut19

“…bunlar da öndekiler gibi buluttan farksızdılar.” (BM, s. 14)

bulut olmak (d.)

“…meyhaneli köylerin her birinde üçer beşer duble çekmiş, eks-

tra ekstra bulut olmuştur. (A, s. 29)

cümbüş20

“Demek cümbüş başlıyor!”(KPE, s.51)

cümbüşlenmek21

“Etemin karısı, kocasına arasıra çaktırmadan ufak ufak rakı da

cümbüşleniyor…” (Ç, s.219)

çakıştırmak22

“Evvelce şöyle dedi, Yenimahalle’ye kadar yollanırsam orada bir-

kaç tane çakıştırsam…” (A, s.191)

çekmek23

(çekiştirmek)

“Sonra bir karafakiye ile bir duble üst yanındaki geveze Barba’da

çekiştirdim.” (A, s. 108)

çöplenmek24

“…burada bir çeşit gece konserleri yaparak ziyaretçilerden, bu su-

rette de çöpleniyoruz.” (KPE, s.167)

dem25

“Kusura bakmayın ben şuracıkta hem biraz demleneceğim, hem de

biraz ziftleneceğim…” (KPE,s.19)

devirmek26

19

Đçki ya da uyuşturucu kullanıp aşırı sarhoş olmuş kimse (BAS). 20

Kargaşa, patırtı, kavga (BAS). 21

Đçmek, içip eğlenmek (BAS). 22

Đçki içmek; içki içerken kadehleri birbirne vurmak (BAS). 23

Đçki içmek (BAS). 24

Konuklanmak, birisinin masasında atıştırmak (A.L.). 25

Uyuşturucu olarak kullanılan esrar; rakı, şarap (BAS). 26

Đçki içmek (BAS).

Page 238: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

242

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Dr. Mediha MANGIR

“…o gece de orada binlikler devrilir, kafalar epeyce dumanlanır.”

(A, s. 189)

dumanlanmak27

“…o gece de orada binlikler devrilir, kafalar epeyce dumanlanır.”

(A, s. 189)

“…pardon madam, bu akşam nedense duziko bana vurdu.” (A, s. 149)

Çoktan bir hayli feryadı vermiş olan Abdi Bey yine Adela’sını

anarak söylenmeye başladı:” (A, s.177)

filispit28

“Malum a, yolumuz uzak, hava aynasız, kafalar son filispit….”

(KPE, s.57)

fitil29

“Fakat ne de olsa daha hâlâ hayli yüklü, hatta fitil olduğu tavrından

anlaşılıyordu.” (KPE, s.77)

istim30

“Fakat kim dinler, önceki şoförün hem kendi fazla istimli hem ara-

badakiler ona boyuna:” (A, s.194)

kafası dumanlı olmak (dumanlanmak)31

“ ...herif bir hayli anzarot yutmuş, kafası adamakıllı dumanlanmış ortaya savurduğu saçmalar kendi ailesini bile çoktan kızdırmaya başla-

mıştı.” (AF, s.34)

kiras etmek32

- Karşıdan kiras ettiler!

- Kimler kiras etti?” (Ç, s.236)

maden33

27

Esrar vb. uyuşturucu kullanmak (BAS). 28

Aşırı sarhoş (kimse) (BAS). 29

Çok sarhoş (BAS). 30

Đspirtolu içkiler, rakı. (BAS). 31

Bir uyuşturucunun esrikliği, etkisi içinde bulunmak; içkili olmak, içki sarho-

şu olmak (BAS). 32

Yollamak, göndermek (BAS).

Page 239: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

243

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Osman Cemal Kaygılı’da Argo...

“...istersen sana biraz maden vereyim de çek!” (AF, s.214)

mastor34

“…bu karda, kıyamette Aksaray’a kadar sırtımızda mastor mu ta-

şıyacağız?” (KPE, s.98)

matiz 35

“Affedersin amma, beybabacığım, bunlar da senin gibi böyle hep

matiz alayı mıydı?” (KPE, s.35)

papaz uçurmak 36

“Bir akşam şunun şurasındaki incirlerin altında çilingir sofrasını

kurup bir papaz uçuralım!dedi.” (Ç,s.17)

pırna37

“…oradaki meyhanelerden birine girerek pırnayı çekmeğe başladı-

lar.” (BM, s. 124)

piyiz (kaymak) 38

“Yaaa…Piyiz nanaylaştı (rakı tükenmeye başladı) galiba.” (A, s. 112)

yapındırmak 39

“Ara sıra yapındırırım!”(AF, s.123)

yuvarlamak 40

“Turhan da zaten geldi geleli burada bir buçuk şişe kadar yuvar-lamıştı…” (A,s. 142)

ziftlenmek 41

33

Eroin (BAS). 34

Uyuşturucu kullanarak ya da içki içerek sarhoş olmuş çok esrimiş (kimse) (BAS).

35 Sarhoş ve çok sarhoş (kimse) (BAS).

36 Đçki içip, eğlenmek, içki âlemi yapmak (BAS).

37 Rakı (BAS).

38 Rakı, içki içmek (BAS).

39 Đçki içmek; az az içki içmek (BAS).

40 Đçki içmek, özellikle bir ‘ tek’ rakıyı bir yudumda içmek (BAS).

41 Rakı içmek; tahkir manasında yiyip içmek (BAS).

Page 240: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

244

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Dr. Mediha MANGIR

“Genç aşık bunu ziftlendikçe aşk ateşi de ona göre arttıkça artar.” (KPE, s.153)

zom olmak 42

“Selim Beyle yirmiyi bulan arkadaşları tam manasıyla zom olmuş-lardı.” (A, s. 27)

- Dolandırıcı argosu: altmış altıya bağlamak, kafesçi, kafeslemek,

kaşkariko, katakulli, kılefteci, madik, madikçi, mandepsiye basmak, man-

tar, mantar atmak, mantara basmak, martaval, orostopolluk…

altmış altıya bağlamak43

“…hangi kanallarla nasıl düşündüğünü anlatarak işi altmış altıya bağlayacağım…” (KPE, s.161)

deve yapmak44

“…rahmetli babasından kalan evleri, dükkânları birtakım

macaralar yüzünden deve yapacaktı.” (Ç,s.73)

fındıkçı45

“…bakarsan pek fındıkçı bir şeye benziyor.” (A, s.272)

kafesçi46

“Sakın aldanıp parayı vereyim deme, kafesçidir haaa!” (A, s.54)

kafeslemek47

“Filan kalemin odacısını, tam üç mecidiye kafesledim…” (A, s. 148)

kaşkariko48

“…sen bana güven, ben katakulli, kaşkariko bilmeyen bir insa-

nım…” (BM, s.45)

42

(Đçki, uyuşturucu vb. kullanmak yüzünden) Sarhoş olmak, esrimek, kendin-

den geçmek (BAS). 43

Hile yapıp kandırmak, hileyle başarmak (BAS). 44

(Bir nesneyi, parayı vb.) Almak, ortadan kaybetmek, çalmak (BAS). 45

Hilebaz, oyunbaz; cilveli, oynak (kız, kadın). (BAS). 46

Dolandırıcı, hileli yollarla başkalarının parasını, malını ele geçiren kimse.

(BAS). 47

Yalan dolanla aldatarak çıkar sağlamak. (BAS). 48

Hile, tuzak, yalan. (BAS).

Page 241: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

245

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Osman Cemal Kaygılı’da Argo...

katakofti atmak49

“…şimdi beni Nazlıdan soğutmak için bu katakoftileri atıyor-sun!” (Ç, s.228)

katakulli50

“Diyildir katakulli bunlar…Ben duğru süylüyorum.” (Ç, s.228)

kılefteci51

“Ne gibi zenaat bakayım, sakın sen kılefteci olmayasın, düş baka-

yım önüme de merkeze gidelim.” (A,s.218)

madik52

“…bizim yosma bana madik ederek arkadaşlardan biri ile

aşıkdaşlığa başlamasın mı?” (KPE, s.149)

madikçi53

“...bir fındıkçı ve madikçi yosmaya benzemeyen bu kadın kendi

masasında ağır ağır ve yudum yudum birasını içerken…” (A,s.75)

mandepsiye basmak (düşmek/gelmek)54

“Mustafa işin hakikat olduğuna inanırken Balyoz herifi mandepsi-ye şöyle bastırdı:” (BM, s.66)

mantar55

“Mantardır, mutlak evlerden birine başka bir enayisi gelmiştir…”

(A, s. 153)

mantar atmak56

“Ne o, buna inanmadın mı moruk, yoksa beni mantar mı atıyor sandın?”(A, s. 63)

mantara basmak57

49

Yalan söylemek, uydurmak (BAS) 50

Hile yapma, dalavereye başvurma, tuzak (BAS) 51

Hırsız, dolandırıcı (BAS) 52

Hile, dalavere (BAS) 53

Hilekâr, dalavereci. (BAS) 54

Hileye gelmek, tuzağa düşmek (BAS) 55

Yalan; hile (BAS) 56

Yalan söylemek (BAS)

Page 242: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

246

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Dr. Mediha MANGIR

“Zaten bu dünyada aşık olup da mantara, sarhoş olup kantara

basmayan kim var ki?” (KPE, s.170)

martaval (atmak)58

“Bırak şimdi martavalı!...Sen burada sermayesin.” (BM, s.34) orostopolluk

59

“Yok bunda bir orostopolluk var; yoksam hokkabazsın, nesin

sen?” (A, s.90)

- Azınlık dünyası (çingene): habe kaymak, katalaviz, keriz, keriz-

ci, keriz etmek, kıpti, mangiz, şopar, todi, bengala, beti, çak, grasni,

harni, imşa, laçı, mangaptut, odel, so, teferiz, terlayni vb.

bengala

“O birazacık bengaladır (sinirli, yarım deli, cinli, perili, babalı

demek).” Ç, s. 75)

beti

“Beti demek, bizim çingenecede çirkin demektir…” (Ç,s.113)

çak

“Şinci otururlar (eli ile Hacıosman bayırı taraflarını göstererek)

çak (tâ) o yanda!..” (Ç, s.103)

çerhan

“Yıldız da (çerhan) demek!..”(Ç, s.89)

çon

“-Çon demek (ay) demek!..

-Ay mı?” (Ç, s.89)

grasni

“(Grasni) mi çok seversin, (har) mı çok seversin, yoksam (harni)

mi çok seversin?” (Ç, s.89)

habe60

57

Yalana kanmak, aldanmak; tuzağa düşmek (BAS) 58

Asılsız, yalan, uydurma söz ya da haber söylemek (BAS) 59

Alçakça hile (BAS) 60

Ekmek, yemek, öğün (BAS).

Page 243: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

247

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Osman Cemal Kaygılı’da Argo...

“Sipari, piyiz, cızlam, toslamak, hındım, keriz, habe” kelimelerin-

den yalnız (yemek) anlamına gelen sondaki (habe) kelimesi Romanes…” (Ç, s.35)

habe kaymak61

“Ha, bulaşalım biz habe kaymaya (yemek yemeye) o dikizlesin

bizi ayaküstü!..” (Ç, s.29)

hampur (hampır)62

“Çekeriz birer kıyak hampur size!” (Ç, s.9)

har

“(Grasni) mi çok seversin, (har) mı çok seversin, yoksam (harni)

mi çok seversin?” (Ç, s.89)

harni

“(Grasni) mi çok seversin, (har) mı çok seversin, yoksam (harni) mi çok seversin? (Ç, s.89)

imşa 63

“Đmşayım,(konuştuğunuzu çaktım, parmağı içinde!) Karışmam

ha!” (Ç, s.137)

kam

“Güneş de (kam) demek!..” (Ç, s.89)

katalaviz64

“Yok olmak isterdim! Nasıl katalavis?” (KPE, s.23)

keriz65

“Sipari, piyiz, cızlam, toslamak, hındım, keriz, habe” kelimelerin-

den yalnız (yemek) anlamına gelen sondaki (habe) kelimesi Romanes…” (Ç, s.35)

kerizci66

61

Ekmek yemek, karnını doyuracak şeyler yemek (BAS). 62

Çingene çocuklarının oynadığı bir çeşit oyun (BAS). 63

Bir kazancı bölüşme, ortaklaşma (BAS). 64

‘Anladın mı?’ anlamında kullanılır; söylenen kişiye karşı alay ifadesi taşır (BAS).

65 Eğlence, çalgılı, çengili eğlence (BAS).

Page 244: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

248

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Dr. Mediha MANGIR

“Beni sana kim söyledi Sulukuleli kerizci diye?” (A, s.225)

keriz etmek67

“Eminenin düğünde keriz ederken söylediği şarkıların kantoların

o pek tatlı, pek cana yakın nağmeleri…” (Ç, s.186)

kıpti68

“Büyükdere çayırını arka taraflarında oturan kıptilerden bir klar-

netle bir çifte nara bulup geldi.” (A, s.193)

laçı 69

“ Ah lâçı(güzel) ağbeyciğim, toslayasın (veresin) buncağıza yarım

metelik!” (Ç, s.9)

mangaptut

“Göçebe Çingeneler zavallı Nazlı için mangaptut, yani sevdalı,

âşık, vurgun, dalgın, hırçın, yanık…” (Ç,s.142)

mangiz70

“…annem benden selam sabahla birlikte mangizi de kesince me-

teliksiz ben ne yapacaktım.” (KPE, s. 153)

odel 71

“Ha versene be ağam beş paracık, odel(Allah) versin sana daha

çok!” (Ç, s.9)

oski72

“Sen toslasan o yirmi yirmi beş oskiyi bana da girsen bir seva-

ba…” (Ç, s.158)

paçala

“Paçala (git) güle güle amma, bizi sen şinci saldın meraklara…”

(Ç, s.106)

66

Şarkıcı, çalgıcı. (BAS). 67

Çalgı çalmak; çalgı çalıp oynamak (BAS). 68

Çingene. 69

Đyi; güzel, hoş (BAS). 70

Para (BAS). 71

Tanrı, Allah (BAS). 72

Altın para; lira (BAS).

Page 245: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

249

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Osman Cemal Kaygılı’da Argo...

paraşol

“Sen gene dua et, beygirinin kırılmadı bir yerciği, parçalanmadı

paraşolun?” (Ç, s. 49)

parsa

“Yağma yok, bedava olmaz, anlatırım ama, parsa toplarım.” (A, s.55)

pofyoz 73

“Hiç canım dedi mesele pofyozmuş.” (Ç, s.180)

saçı

“…orada mangiz, habe(yemek), piyiz(rakı), saçı(bahşiş) gırladır.”

(Ç, s.243)

So

“…yaptık duvamızı gönderdik Soya!

- So da nedir?

-So demek ki, yaniya büyük efendi, büyük mal mülk sahibi, senin

anlayacağın, Allah!” (Ç, s.227)

şopar74

“Şoparların bu sırnaşık arsızlıkları karşısında baktım, zavallı Naz-

lı..” (Ç, s.124)

şugar (şukar)75

“Şukar (dilber) Nazlı!..Mangaptut (malihulyalı) Nazlı!..”(Ç, s.104)

teferiz76

“Misaade sizin ya…Đlle velâkin demek istediğim burada bir avşam

teferizi (eğlencesi) yapalım da göresiniz! (Ç,s.48)

terlayni

“…terlayni demek bizim çingenecede, yaniya ki, sizin

anlıyacağınız, akılcığı biraz oynak demek…” (Ç, s.100)

73

Anlamsız; boş; önemsiz; değersiz (BAS). 74

Çocuk, çingene çocuğu. (BAS). 75

Güzel, hoş, alımlı (BAS). 76

Eğlence (OCK).

Page 246: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

250

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Dr. Mediha MANGIR

todi 77

“Evet, bunu da başka todilerden öğrendim.” (Ç, s.84)

4. Sonuç

Toplumda bazı çevrelerce tercih edilen ve dilde belirli bir yeri olan

argo, Osman Cemal’in sözvarlığını farklı kılan ögelerin en önemlilerin-

den biridir. H. Aktunç’un tasnifindeki suç dünyası içinde kabadayı, do-landırıcı argosu; azınlık dünyası içinde etnik azınlıklar ve göçmen argo-su; alışveriş dünyası içinde eğlence yerleri (gazino, meyhane, müzisyen) argosu, Osman Cemal’in eserlerinde kullandığı argo sözlerin sınırlarını

tayin edebilir. Yazarın edebî eserlerindeki kahramanları alt toplumsal

katmandan külhanbeyi, tulumbacı, hovarda, akşamcı, çingene gibi tipler

olup bunların eğlendiği, vakit geçirdiği yerler de meyhaneler, gazinolar

ve kahvehanelerdir. Bu mekânlarda yaşayan tipler, standart, gündelik dil

yanında argoyu gizli bir anlaşma dili olarak tercih ederler. Bu durumda

kahramanların kullandığı argo, Osman Cemal tarafından ‘günlük hayatı

yakından tanıtmak, tespit ve tahlillerde realiteye uygunluk sağlamak

amacıyla gerçekçiliğin bir unsuru’ işleviyle karşımıza çıkarılır.

Yazarlık serüvenine mizahî yazılarla başlayan Osman Cemal, bu

yönünü (mizahı) sahnede oynadığı ortaoyunu ve karagözle besler. Yazar,

bu geleneksel türlere ait anlatım tekniklerine (karagöz, ortaoyunu, tuluat

atışmalarına) edebî eserlerinde sıkça yer verir. Argo, bu atışmalarda mi-

zaha katkı unsuru olarak da kullanır.

Đstanbul folkloruna ilgisi, Đstanbul’un birçok semtini çok iyi bilme-

si, maddi sıkıntılar dolayısıyla yapmak zorunda kaldığı birçok iş, Osman

Cemal’in farklı çevreler ve bu çevrelere ait farklı insan tiplerini tanıması-

na vesile olmuştur. Bu tiplerin konuşmaları, yaşam tarzları, ilgileri Os-

man Cemal’in eserlerine malzeme teşkil etmiştir. Buradan hareketle Os-

man Cemal’de argo, kendi deneyimlerinin bir ürünü olarak da karşımıza

çıkar. Osman Cemal deneyimleriyle elde ettiği bu argoyu sadece roman-

larında ve hikâyelerinde kullanmakla kalmaz, bu özel dilin kelime hazi-

nesini gösteren bir argo sözlüğü de yazar.

KAYNAKLAR

AKGÜN, Adnan (1996), “Edebiyatçılarımızın Resmi Hâl Tercümeleri”, Đlmî Araştırmalar 2. Đlim Yayma Cemiyeti, Đstanbul.

AKSAN, Doğan (1998), Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dilbilim, TDK Yayın-

ları Ankara.

77

Çingene (BAS).

Page 247: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

251

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Osman Cemal Kaygılı’da Argo...

AKTUNÇ, Hulki (2002), Büyük Argo Sözlüğü, YKY, Đstanbul.

Ali Bey (?), Lehçetü’l-Hakayık (Hakikatlerin Dili), (hzl. Şemsettin Kutlu), Ter-

cüman 1001 Temel Eser Serisi, Đstanbul.

ARAYICI, Ali. 2004) Avrupa’nın Vatansızları Çingeneler, Kalkedon, Đstanbul.

ARSLAN, Mehmet (2004), Argo Kitabı, Kitabevi, Đstanbul.

ASĐLTÜRK, Bâki (2002), “Modern Türk Şiirinde Argo-Đki Örnek. Metin Eloğ-lu-Salâh Birsel”, Türk Kültüründe Argo, Türkistan ve Azerbaycan Araş-tırma Merkezi Yayını (SOTA), Hollanda, s. 183.

AYDIN, Mehmet (2008), “Lugat-ı Garîbe”, Argo ve Gizli Dil, Picus Yayınları,

Đstanbul.

BAŞ, Bayram (2011), “Söz Varlığı Đle Đlgili Çalışmalarda Kullanılacak Ölçüt-

ler”, Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi, S: Bahar 29. s: 27-61, Niğde.

BAYRI, Mehmet Halit (1934), Đstanbul Argosu ve Halk Tabirleri, Burhaneddin

Matbaası, Đstanbul.

DEVELLĐOĞLU, Ferit (1990), Türk Argosu Đnceleme- Sözlük, Aydın Kitabevi,

Ankara.

ERSOYLU, Halil (2004), Türk Argosu Üzerinde Đncelemeler, L&M Kitaplığı, Đstanbul..

GUIRAUD, Pierre (1956), L’argot, Paris. Presses Universitaires de France,

Boulevard Saint-Germain.

GÜNAY, V. Doğan (1991), “Dil Konuşanın Özelliğini Ne Oranda Yansıtır?”,

Dilbilim Araştırmaları, Hitit Yayınevi, Đstanbul. s. 71-74.

KARAGÖZ, Đlknur (2005), “Argo Ve Kaba Sözlerin Rasim Özdenören’in Kuyu

Adlı Hikâyesinde Bir Söz Varlığı Unsuru Olarak Yansıması”, Kafdağı Dergisi, Yıl 13, S. 59, s. 75-79.

KAYGILI, Osman Cemal (1932), Argo Lugatı, Haber Gazetesi’nde tefrika.

KAYGILI, Osman Cemal (1939), Çingeneler, Etiman Kitabevi, Đstanbul.

KAYGILI, Osman Cemal (1944), Aygır Fatma, Semih Lütfü Kitabevi, Đstanbul.

KAYGILI, Osman Cemal (1944), Bekri Mustafa, Semih Lütfü Kitabevi, Đstan-

bul.

KAYGILI, Osman Cemal (2003), Kovuk Palas’ın Esrarı, Arma Yayınları, Đstan-

bul.

KAYGILI, Osman Cemal (2003), Akşamcılar, Arma Yayınları, Đstanbul.

KAYGILI, Osman Cemal (2003), Argo Lugatı, (Hzl. Tahsin Yıldırım), Selis

Kitaplar, Đstanbul.

KEFELĐ, Emel (2002), “Edebiyat Argo Đlişkisi”, Türk Kültüründe Argo, Türkis-

tan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yayını (SOTA), Hollanda, s. 169.

KÖKSAL, Aydın (1980), Dil ile Ekin, TDK Yayınları, Ankara.

KÖNĐG, Güray Çağlar (1991), Toplumdilbilim Açısından ‘Dil’ ve ‘Dil Türleri’

Kavramları Üzerine, Dilbilim Araştırmaları, Hitit Yayınevi, Đstanbul, s.

61-70.

Page 248: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

252

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Okt. Dr. Mediha MANGIR

MANGIR, Mediha (2009), Osman Cemal Kaygılı’nın Eserlerindeki Sözvarlı-ğı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, Dn: Prof. Dr. Mustafa Özbalcı, Sam-

sun.

NASKALĐ, Prof. Dr. Emine Gürsoy , Doç. Dr. Gülden Sağol (2002), Türk Kültü-ründe Argo, Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yayını (SOTA),

Hollanda..

ÖZKAN, Nevzat (2002), “Gizli Dil Olarak Argonun Fonksiyonu Üzerine” Türk Kültüründe Argo, Türkistan ve Azerbaycan Araştırma Merkezi Yayını

(SOTA), Hollanda, s. 23.

PASPATI, Alexandre G (1870), Études Sur Les Tchinghianés Ou Bohémiens, De L’empire Otoman, Constantinople. Imprimeric Antonio Kromel.

PÜSKÜLLÜOĞLU, Ali (2004), Türkçenin Argo Sözlüğü, Arkadaş Yayınları,

Ankara.

SAĞOL, Gülden (2002), “Argo Sözlükleri” Türk Kültüründe Argo, Türkistan ve

Azerbaycan Araştırma Merkezi Yayını (SOTA), Hollanda, s. 73.

YÜZÜNCÜ, Reşat Feyzi (1947), Osman Cemal Kaygılı Hayatı-Şahsiyeti-Eserleri, Çığır Kitapevi, Đstanbul.

KISALTMALAR

A Akşamcılar

AF Aygır Fatma

BM Bekri Mustafa

Ç Çingeneler

KPE Kovuk Palas’ın Esrarı

AL Argo Lugatı

BAS Büyük Argo Sözlüğü

TA Türk Argosu

TAS Türkçenin Argo Sözlüğü

TDK Türk Dil Kurumu

Page 249: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

DĐSHARMONĐK BĐR VARLIK OLARAK ĐNSAN VE SABAHATTĐN ALĐ’NĐN ĐÇĐMĐZDEKĐ ŞEYTAN ROMANI

Dr. Oğuz ÖCAL∗

ÖZ: Đnsanı insan kılan ve hayvandan ayıran unsurlardan birisi de

disharmonidir. Ölüm, yaşam ve bio-psişe gibi varlığın öğelerinden birisi

olan disharmoni, uyumsuzluk durumunu işaret eden bir kavramdır.

Disharmonik bir varlık olarak insan, sadece bir uyumluluk değil, aynı

zamanda uyumsuzluk varlığıdır da. Uyumsuzluk durumu; insanı ileri iten,

geliştiren, sabit bir noktaya takılıp kalmadan devam ederek değişmesini

sağlayan bir olanaktır. Bir diğer ifadeyle, varlığına temellenmiş olan

disharmoni sayesinde insan, adil davranma veya haksızlık etme, yaşatma

veya öldürme, iyilik etme veya kötülük yapma, sevme veya nefret etme

gibi olanaklardan birisini gerçekleştirebilmektedir. Olanaklar arasından

yapılan seçim ise insanın disharmonik unsurları arasında diyalektik ilişki

kurabilen, onlardan birisini olumlarken diğerini olumsuzlayan bir varlık

olduğunu işaret eder.

Bu yazıda önce, ana çizgileriyle disharmoni kavramı tanımlanmış ve disharmonik unsurlar arasında kurulan diyalektik ilişki üzerinde du-

rulmuş; daha sonra ise Sabahattin Ali’nin insanı, varlığının en temel öğe-

lerinden birisi olan disharmonisi bakımından yakalayan ve işaret eden

Đçimizdeki Şeytan romanı ele alınmıştır.

Anahtar Kelimeler: Đnsan, disharmoni kavramı, Sabahattin Ali,

Đçimizdeki Şeytan.

Man as a Disharmonic Entity and Sabahattin Ali’s Novel the Evil in-

side Us

ABSTRACT: One of the factors that discriminate man from ani-

mals is the disharmony. Death, life and bio-psyche as well as disharmony

are the major constructs of human; however it is the disharmony that re-

flects nonconformity. Human, a disharmonic entity is not only an entity of

conformity but also is an entity of nonconformity. The condition of non-

conformity is an opportunity pushing him forward and enabling him to

Kırıkkale Üni. Fen-Ed. Fak. TDE Böl. [email protected]

Page 250: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

254

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Oğuz ÖCAL

change by continuing without sticking to a fixed point. In other words,

thanks to disharmony which is attached to his own entity, man can realize

one of the opportunities like treating fairly or doing injustice, keeping

alive or killing, doing a kindness or doing evil, loving or hating. The

choice among the possibilities indicates that man is an entity who can

make a dialectic relation among the disharmonic elements and can affirm

one of these elements while negating the other.

In this text, first of all, the concept of disharmony is defined in its

outlines and the dialectic relationship made among the disharmonic ele-

ments are emphasized then the novel Đçimizdeki Şeytan (the Evil inside Us) in which Sabahattin Ali apprehended and indicated man in respect to

disharmony which is one of the main elements of his entity is studied.

Key Words: Man, concept of disharmony, Sabahattin Ali, the Evil inside Us.

Đnsan ve Disharmoni

Hayvan ile insanın varlığı arasında ortaya çıkan karşıt fenomenler-

den birisi de disharmonidir1. Kant’ın “antagonizm”, Nietzsche’nin

“dissonanz” kavramlarıyla karşıladığı disharmoni, uyumsuzluk, çatışma

veya harmonik olmama durumunu ifade eden bir kavramdır (Mengüşoğlu

1988: 307). Diğer bir ifadeyle disharmoni, insan bilincinde veya bilinçal-

tında iyi-kötü, ölüm-yaşam, tinsel-doğal, haz-gerçeklik, yetinme-

yetinmeme gibi karşıt ve birbiriyle uyumsuz fenomenlerin yan yana bu-

lunması durumudur. Başka bir ifadeyle disharmoni, insandaki birbiriyle

gergin ilişki içinde olan ve birbirine karşı sürekli üstünlük kurmaya çalı-

şan karşıt unsurların ismidir.

Bir uyumsuzluk veya çatışma durumunu işaret eden disharmoni,

insan için hem bir olanak hem de engeldir. Disharmoni, insan için birçok

şeyi başarır. Bunlardan en önemlisi ise insanı bir olanak varlığına dönüş-türmesidir. Disharmonik olduğu için insan, var olanla yetinmez; kendisi-

ni, dolayısıyla insanı, sürekli daha iyi ve ileriye doğru taşımaya çalışır. Adaleti sağlaması için devlet kurar; tecrübelerini veya becerilerini gele-

cek nesillere bırakır; devralıp devrettiğini bilir veya tarihselliğini kurar.

Disharmoninin olumsuz yanı ise insanı, hem kendisinin hem de cinsinin

kurduna dönüştürmesidir. Eğer insan, varlığının olumsuz, yani yıkıcı

yanını öne çıkarırsa, yaşam değil ölüm hükmünü sürmeye başlar. Ölümün

hüküm sürmesi ise Erich Fromm’un ifadesiyle, “şiddet ve yıkıcılığın yol alması” demektir (Fromm 1985: 311-312). Tarihi oluşturan olaylar, genel

olarak savaşlar, yıkıcı eylemler; gündelik hayatın içinde karşılaşılan hak-

1 Đnsan ile hayvanın varlığı arasındaki karşıt fenomenler hakkında geniş bilgi için bk.

Mengüşoğlu 1988: 271-342).

Page 251: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

255

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Sabahattin Ali’nin Đçimizdeki Şeytan Romanı

sızlıklar, üstün alta uyguladığı zalimlikler, ötekine yönelik üstten bakışlar

veya küçümsemeler, bir şekilde insanın disharmonik unsurlarından olum-

suz olanı hayata geçirdiğini işaret eden birer göstergedir. Takiyettin

Mengüşoğlu, disharmoninin insanla ilişkisini ve onun için başardığı hu-

susiyetleri, kısaca şöyle ifade eder:

“Đnsandaki disharmoni fenomenini, bunun insan başarılarıyla ye-teneklerinin gelişmesindeki etkilerini gören ve gösteren ilk filozof Kant olmuştur. Gerçi Kant, “disharmoni” terimi kullanmıyor, fa-kat aynı anlama gelen “antagonizm” kavramını kullanıyor. Kant’a göre doğa insanı antagonist niteliklerle donatmıştır, yani insan bir yandan doğa varlığı, öte yandan bir akıl varlığıdır. Başka bir de-yişle insan hem iyi hem de kötü niteliklerle donatılmış olarak dün-yaya gelir. Fakat eğer insan antagonist niteliklerle donatılmasaydı, otlattığı koyunlar gibi yalnız iyi huylu bir varlık olsaydı, o zaman insanın yetenekleri gelişmeyecek, onun yetenekleri tıpkı koyun gibi doğanın kendisine verdiği düzeyi aşamayacaktı; ve insan şimdiki başarılarının hiç birisine sahip olamayacak, insanla koyun arasın-daki fark da ortadan kalkacaktı. Öyleyse insan kendisini disharmonik bir varlık olarak yarattığı için doğaya teşekkür etme-lidir. Ancak böyle bir donatımladır ki insan kendisinden, kendi du-rumundan hiçbir zaman hoşnut olamıyor. Bu donatım, insanda bir gerginlik yaratıyor; insan bu gerginliği gidermek istiyor. Bunun için de didinmek, çalışmak, yaratıcı olmak zorunda kalıyor (…)”

(Mengüşoğlu 1988: 289).

Vahşi bir doğa ve onunla asla örtüşmeyen tinsellikten oluşan insa-

nın paradoksal gerçeğidir disharmoni (Turan 2009: 39). Eğer insan, sade-

ce harmonik, yani uyumlu bir varlık olsaydı, onu, olanak varlığı olarak

kabul etmeyecek, hatta gelişime kapalı bir varlık olarak bilecektik. Đnsanı,

her an, en az iki karşıt unsurdan birisini gerçekleştirebilecek varlığa dö-

nüştüren, disharmonidir. Diğer bir ifadeyle disharmoni, insana, karşıt kutuplarda yer alan unsurlardan birisini seçme olanağı sunar. Böylece

insan, karşıt/gergin ilişki içinde olan unsurlar arasından birisini gerçekleş-tiren, diğerini ise bastıran bir olanak varlığına dönüşür. Karşıt unsurlar,

insanda canlı olduğu ve ancak ölümle ortadan kalktığı için insan, yaşadığı müddetçe adil davranma veya haksızlık etme, yaşatma veya öldürme,

iyilik etme veya kötülük yapma, sevme veya nefret etme gibi olanaklar-

dan birisini gerçekleştirebilmektedir.

Olanak varlığı olmasını disharmonik yapısına borçlu olan insan,

hem karşıt/uyumsuz unsurları tarafından yönetilebilen hem de onları yö-

netebilen bir varlıktır. Bu yönetme-yönetilme nosyonu, insanın çocuk

veya yetişkin olmasına göre değişmektedir. Çocuklarda veya yetişkinle-

şememiş bireylerde, disharmonik unsurlar, bireyi yönetirken; ideal yetiş-

Page 252: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

256

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Oğuz ÖCAL

kin kişilerde ise disharmonik unsurlar, birey tarafından yönetilmektedir.

Çocuklarda, dış dünya veya gerçeklik ilkesi, bütünüyle içselleşmediği veya içselleşme süreci devam ettiği için disharmonik kutuplar, bastırma

ve yüceltmenin ketlemesine/engellemesine uğramamış durumdadır; dola-

yısıyla yönetimi, onlar üstlenir. Gerçeklik ilkesi, yani üstben, haz ilkesini,

yani id’i bastırdığı/ketlediği için bastırma ve yüceltmeleriyle çocuktan

ayrılan yetişkin bireyler ise disharmonisini yönetmektedir. Buradaki yö-

netme, her hâlükârda bir bastırma ve yüceltme eylemini içerir. Yetişkin

birey, bastırıp yüceltebildiği için iç gerginliğini kontrol edebilmektedir ya

da yetişkin birey, iç gerginliğini, bastırıp yücelterek yönetebilmektedir2.

Özellikle yetişkin bireyde disharmonik karşıt unsurlar, kendiliğin-

den değil, ancak bilince içselleşmiş değerlerce belirlenir veya yönetilir.

Değerler, esas olarak yüksek ve araç değerler olarak ikiye ayrılır. Yüksek

değerler; sevgi, eşitlik, kardeşlik, paylaşım, dostluk, sadakat, vefa gibi

değerlerden oluşur. Araç değerler ise haset, kin, nefret, bencillik, para,

gösteriş, çıkar gibi değerlerdir (Mengüşoğlu 1988: 102). Yetişkin bireyde,

bu iki değer grubundan hangisi öncelenmişse, gergin unsurlardan o ön

plana çıkar; diğeri, geriye itilir. Geriye itilen, yok edilmez; sadece bastırı-

lır. Daha açık bir ifadeyle, eğer bireyde yüksek değerler öncelenmişse, iç

gerginliğin karşıt unsurlarından olumlu olanlar, mesela yaşam, sevgi,

eşitlik, kardeşlik gibi değerler belirginleşir. Araç değerlerin öne çıktığı durumlarda ise ölüm, şiddet, nefret, düşmanlık, bencillik, adaletsizlik,

zalimlik, haset gibi değerler öne çıkar; diğer kutupta yer alan değer-

ler/unsurlar, bastırılır.

Değerler tarafından yönetilen insanın disharmonik gerginliği, söz-

lerinde, özellikle de eylemlerinde görünüşe çıkar; fenomenleşir. Özellikle

eylem, insanın disharmonik iç gerginliğini oluşturan unsurlardan hangisi-

ni seçtiğini, dolayısıyla yücelttiğini/bastırdığını işaret ettiği için önemli

bir göstergedir. Eylem, yüzeydir. Geriye doğru takip edilirse, öznesinin

benimsediği değerlerini, olanaklarını ve onlar arasından yaptığı seçimi

veya disharmonik unsurları arasında kurduğu diyalektik ilişkisini gösterir.

Bir diğer ifadeyle, eylemden geriye doğru yapılacak bir araştırma, özne-

nin öncelediği değerlerini, daha geri planda, olanaklarını ve onlar arasın-

dan yaptığı seçimi, dolayısıyla bastırma ve yüceltme eylemini işaret eder.

Bunun için mekanik yapıp etmelerin dışında kalan her eylem, doğrudan

2 Haz ve gerçeklik ilkesi, Eros (yaşam, aşk ve cinsellik) ve Tanatos (ölüm), üstben, ben’

ve id, bastırma ve yüceltme; insan psişesindeki soyut durumları adlandıran psikanali-

zin kavramlarıdır. Söz konusu unsurların insan tinindeki yeri ve insanla ilişkisi; ayrıca

birbiriyle giriştiği diyalektik ve disharmonik/antagonist mücadele hakkında bilgi için

bk. (Brown 1996).

Page 253: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

257

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Sabahattin Ali’nin Đçimizdeki Şeytan Romanı

veya dolaylı her yapıp etme, bir şeyi gerçekleştirmeyi, başka bir şeyi ise

geriye atmayı, diğer bir ifadeyle yüceltme ve bastırmayı içerdiği için

diyalektiktir. Diyalektik olduğu için de paradoksaldır; yani bir olumlama-

olumsuzlama çelişkisini ve bir bastırma-yüceltme karşıtlığını taşır. Kısa

bir ifadeyle eylem, disharmonik karşıt kutuplar arasında kurulan diyalek-

tik ilişkiyi işaret eden önemli bir göstergedir.

Olanaklar arasından birisini seçip önceleyen, diğerini ise geride bı-

rakan eylemiyle insan, aynı zamanda, disharmonik karşıt unsurları ara-

sındaki diyalektiğini de kurmaktadır. Bir başka ifadeyle iyi-kötü, adil

olmak-haksızlık etmek, sevmek-nefret etmek gibi gergin unsurlar arasın-

daki mücadelenin farkında olan öznenin olanaklardan birisini olumlar-

ken/gerçekleştirirken diğerini olumsuzlaması, disharmonik diyalektiğini

kurması demektir. Mesela; iyiyi gerçekleştiren birey, farkında olsun veya

olmasın iyiyi olumlarken, onunla mücadele halinde olan kötüyü ise olum-

suzlar. Aynı şey, kötü için de geçerlidir. Kötülük yapan birey, kötüyü

olumlarken iyiyi ise olumsuzlar. Hırsızlık yapan birey, bilinçli veya bi-

linçsiz olarak kötüyü olumlar, iyiyi ise olumsuzlar. Kısaca, iyiyi gerçek-

leştiren birey, kötüyü bastırırken bir şeyi yüceltir. Bastırma ve yüceltme,

içkin ve aşkın olarak disharmonik unsurlar arasında kurulan diyalektik

ilişkide mevcuttur. Dolayısıyla iyi, kötü bastırılmadan; kötü ise iyi yad-

sınmadan gerçekleştirilemez. Her iyilik, olumsuzlanmış kötüyü; her kötü-

lük ise olumsuzlanmış bir iyiyi içerir. Đyilik ve kötülük birbirini içkin ve

aşkındır. Yani, her iyinin içinde bir kötü, her kötünün içinde bir iyi var-

dır. Bu cümlelerin de işaret ettiği gibi insan, en basit eyleminde bile para-

doksaldır, dolayısıyla diyalektiktir.

Disharmonik karşıt unsurlar arasında kurulan diyalektik ilişki, ye-

tişkinleşememiş değil, ancak içindeki gerginliği ve olanakları fark eden

bireyin gerçekleştirebileceği bir eylemdir. Kendini bilme-

yi/gerçekleştirmeyi şart koşan disharmonik diyalektik ilişki, sıradan in-

sanda verili düzen ile dinin iyi-kötü anlayışına bağlı olarak işlerken, yara-

tıcı insanda bilinçli bir mekanizma olarak çalışır. Bu bağlamda kendini

bilmek, disharmonik olduğunu, iç dünyada/bilinçte/bilinçaltında yaşanan

gerginliği bilmek ve diyalektiği işletmek; karşıt kutuplar arasından seçim

yapmak ve onun sorumluluğunu üstlenmek demektir. Bu hususu biraz

daha açarsak; kendini bilmek, varlığa içkin olan iyi ve kötü, sevgi ve

şiddet, öldürmek ve yaşatmak gibi karşıt kutupların varlığını bilmek,

bunlardan birisini bilinçli olarak olumlamak, diğerini ise olumsuzlamak-

tır. Böyle düşünüldüğünde kendini bilmek, bu iç sürecin farkında olmak-

tır. Đçe bakmayı, akışın içinde durup art zamanlı gerçekleşen eylemlere,

eş zamanlı, yani yavaşlatılmış ve “zoomlanmış” bir şekilde bakmayı şart

koşan bu farkındalık, felsefenin ifadesiyle, insanı, kendisine/varlığına

sıçratır aynı zamanda.

Page 254: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

258

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Oğuz ÖCAL

Kısaca; insan, harmonik değil, disharmonik, yani çatışması ve

uyumsuzluğu olan bir varlıktır. Disharmoni, insana seçme olanağı sunar.

Đnsan ise uyumsuz ve karşıt unsurların kendisine sunduğu olanaklar ara-

sından seçim yapar. Yaşamın akışı içinde, her gün, pek çok defa olanak-

larla karşılaşan, farkında olsun veya olmasın eylemde bulunan insanın

seçimini, değerleri belirler. Değerler, eş zamanlı olarak yüceltmeyi ve

bastırmayı içerdiği için seçen/eyleyen özne, aynı zamanda disharmonik

karşıt unsurları arasındaki diyalektik ilişkiyi de kurmuş olur.

Disharmonik diyalektik ilişki, bilince içselleşmiş yüksek ve araç değerler-

le, karşıt kutupları oluşturan unsurlardan birisini olumlamak, diğerini ise

olumsuzlamaktan oluşur. Bunun için insan, olanakları arasından yaptığı seçimi veya eylemiyle disharmonik, dolayısıyla zorunlu olarak paradok-

sal ve diyalektiktir.

Disharmoniye ve disharmonik karşıt unsurlar arasında kurulan di-

yalektik ilişkiye dair bu tespitlerin iki amacı vardır: Birincisi, okuyucuya

kendisinin de bildiği iç gerginliğini, disharmonik ve diyalektik bir varlık

olduğunu hatırlatmaktır. Đkincisi ise insanın disharmonik yanını işaret

eden Đçimizdeki Şeytan romanında ifade bulan içeriği, yukarıda ana çizgi-

leriyle ifade edilen teorik/felsefî bilgilerin ışığında ele almaktır.

Đçimizdeki Şeytan Romanı

Sabahattin Ali’nin Đçimizdeki Şeytan romanı, disharmonik karşıt unsurları arasında diyalektiğini kuramamış; çocuklukla yetişkinlik, iyiyle

kötü arasında gidip gelen bir gencin içinde bulunduğu durumu anlatan bir

romandır. Yirmi sekiz bölümden oluşan romanda disharmonik unsurları

arasında diyalektiğini kuramama durumu, asıl kişi Ömer’in eylemlerinde

ve çevresindeki kişilerle kurduğu ilişkilerinde tezahür eder. Ömer’in şah-

sında ifade edilen bu husus üzerinde durmadan önce ana çizgileriyle va-

kayı şöyle özetleyebiliriz:

Darülfünun’da felsefe okuyan, aynı zamanda bir postanede memur

olarak çalışan Ömer, boşluk içinde ve kötümserdir; hiçbir şeyi istenmeye

değer bulmaz. Đstanbul’da, Balıkesir’de bulunan ailesinden uzakta yalnız

yaşayan Ömer, çocuklukla yetişkinlik arasında bir durumdadır: Ne tam

çocuktur ne de tam bir yetişkin. Đradesini de zekâsını da kullanmadığı için

okumakta olduğu fakülteyi bitirememiş olan Ömer, içindeki disharmonik

gerginliğin, iyiyle kötünün birbirine üstünlük kurmaya çalıştığının far-

kındadır. O, içinde bir şeytanın olduğuna inanmakta ve kendisine, bütün

kötülükleri, onun yaptırdığını düşünmektedir. Onun ‘şeytan’ olarak ad-

landırdığı ise insanın disharmonik karşıt kutuplarından birisi olan kötü

veya yıkıcı yanıdır. Ömer, bütün kötü eylemlerini, kendisine hükmettiğini

söylediği şeytana bağlar; sorumluluğu, daima ona bırakır ve kendisinden

kaçar:

Page 255: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

259

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Sabahattin Ali’nin Đçimizdeki Şeytan Romanı

“Değil… Değil… Fakat şu muhakkak ki bugün olduğum gibi de olmak istemiyorum. Büsbütün başka bir hayat, daha az gülünç ve daha çok manalı bir hayat istiyorum. Belki bunu arayıp bulmak da mümkün… Fakat içimde öyle bir şeytan var ki… Bana her zaman istediğimden büsbütün başka şeyler yaptırıyor. Onun elinden kur-tulmaya çalışmak boş… Yalnız ben değil, hepimiz onun elinde bir oyuncağız... Senin dünyaya hâkimiyet planların bile eminim ki onun mahsulü…” (Ali 2002: 49).

Đçindeki şeytanın “hiçbir şeyi kendisine tam ve iyi yaptırmayacağı-na emin” olan (Ali 2002: 53) Ömer, bir gün, Kadıköy’den Köprü’ye gi-

den bir geminin güvertesinde karşılaştığı Macide adlı genç kıza, ilk gö-

rüşte âşık olur; genç kızla tanışmak için hemen harekete geçer. Bu esna-

da, bir tesadüf eseri, âşık olduğu kızın akrabalarının yanında ikamet et-

mekte olan teyzezadelerinden birisi olduğunu öğrenir. Bu karşılaşmadan

sonra Ömer, Macide’yi görebilmek için, daha önce çok az ilgilendiği akrabalarını ziyaret eder; bulduğu ilk fırsatta ise Macide’ye açılır, aşkını

ilan eder. Ömer gibi anlamsal boşluk içinde olan Macide, kendisine sa-

mimiyetle açılan Ömer’in aşk ilanına kayıtsız kalmaz. Đki genç arasındaki

ilişki, birlikte geçirilen birkaç günün sonunda, hızla mesafe kat eder;

farklı bir boyuta ulaşır. Bu arada Macide, masrafı sorun eden akrabaları-

nın yanından bir kırgınlık sonucu ayrılır ve o gün, Ömer’le evlenir; onun-

la birlikte yaşamaya başlar.

Macide’yle evlendikten sonra Ömer, maddî sıkıntıyla karşılaşır. Memur olmasına rağmen aldığı ücret, geçimini sağlamaz. Çevresindeki-

lerden aldığı borçlarla ayakta durmaya çalışan Ömer, “içindeki şeytana”

uyar; birkaç kez, haksız kazanç elde eder. Bu arada ayrıca, hak etmediği halde karısı Macide’yi ihmal eder, genç kadından tedricî olarak uzaklaşır. Henüz tam olarak çocukluğun keyfî dünyasından çıkamamış, dolayısıyla

sorumluluk bilinci keskinleşmemiş olan Ömer, ne içindeki şeytana ne de

arkadaşlarının isteklerine hayır diyebilir. Bir süre sonra da, bağını kopa-

ramadığı arkadaşlarıyla birlikte tutuklanır. Nihayet iç unsurları arasında

diyalektik ilişkisini kuramadığı, sorumluluk üstlenemediği için Maci-

de’den ayrılır; yeni bir başlangıç yapmak için yola çıkar veya kaçar.

Kısaca bu şekilde özetlediğimiz romanda iyi-kötü, adil olmak-

haksız davranmak gibi disharmonik unsurları arasında diyalektik ilişki

kuramama, çocukluğunu aşamama veya yetişkinleşememe durumu,

Ömer’in çevresindekilerle kurduğu ilişkilerinde ve özellikle de eylemle-

rinde tezahür eder. Ömer’in içinde bulunduğu söz konusu durumu işaret

eden eylemlerini; Macide’ye karşı haksızlık etmesi, haksız kazanç edin-

mesi ve çevresindeki kişilere karşı hayır diyememesi olarak üçe ayırmak

mümkündür.

Page 256: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

260

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Oğuz ÖCAL

Haksızlık Eden Kişi Olarak Ömer

Đçindeki iyinin de kötünün de farkında olan, ancak bu iki kutuptan

birisini olumlayıp diğerini ise olumsuzlayamamış olan Ömer’in

disharmonik karşıt unsurları arasında diyalektiğini kuramamış olduğunu

işaret eden ilk eylemi, Macide ile ilişkisi ve onunla evlenmesidir. Ömer,

ilk görüşte âşık olduğu ve etkili konuşmasıyla ikna ettiği Macide ile bir

süre sonra evlenir. Başlangıçta kararlı bir özneymiş gibi konuşan Ömer,

bir süre sonra, para sıkıntısının tazyiki ve içindeki şeytanın kışkırtmasıy-

la, Macide’yi, ihmal etmeye başlar. Genç kadından tedricen uzaklaşır; kasıtlı olmasa bile onu, kendisinden soğutmaya çalışır. Özellikle bunun

için, genç kadını, etik kararlılıkları olmayan arkadaşlarıyla yalnız bırakır.

Katıldıkları bir eğlencede, karısı yerine bir başka kadınla ilgilenir. Ayrı-

ca, hem hocam dediği hem de arkadaşı olarak nitelendirdiği Profesör

Hikmet’in Macide’ye yönelik tacizlerine kayıtsız kalır. Đçindeki iyiye

değil de kötüye yaşama imkânı veren Ömer, nihayet evliliğin sorumlulu-

ğunu üstlenmek yerine Macide’yi, Bedri’ye bırakır. Ömer, Macide’yi

yalnız bırakan, kendisinden uzaklaştıran eylemleriyle, içindeki iyiyi, yani

sorumluluğu, adaleti ve sadakati, dolayısıyla yüksek değerleri değil, kö-

tüyü, yani sorumsuzluk, haksızlık ve sadakatsizlik gibi araç değeri olum-

lar. Diğer bir ifadeyle Ömer, sıraladığımız eylemleriyle, kendisine karşı daima müşfik, ince ve sadık olan Macide’ye haksızlık eder. Haksızlık

etmek, kişiye hak ettiği gibi, yani eşit/adil davranmamak demektir. Söz

konusu eylem, ayrıca olanaklar arasından yapılmış bir seçimi de işaret

eder. Seçim, bir şeyi olumlamayı, diğerini ise olumsuzlamayı içerir; do-

layısıyla diyalektiktir. Ömer, olanaklar arasında iyi veya adil davranma

imkânı varken kötüyü seçtiğinin, dolayısıyla disharmonik unsurları ara-

sındaki diyalektik ilişkiyi kuramamış olduğunun farkındadır:

“Belki sana Macide anlatmıştır… Đçtim ve beni seven bir insanın yanında yapılmayacak kadar sululaştım. Karım buna da tahammül edecekti... Đş sadece sululuktan ibaret olsaydı!.. Fakat ben daha da ileri giderek bayağılaştım… Saygısızlaştım ve etrafın çirkefliğinden bunalacak hale gelen Macide’yi yapayalnız bıraktım... Dahası var… Onu iğrendiren bu muhitin bana hiç de yabancı olmadığını, beni hiç de sıkmadığını ve tiksindirmediğini göstermiş oldum. Ben aptal değilim. Her şeyin bittiğini ve Macide’nin bana inanarak so-kulmasına imkân kalmadığını derhal anladım... Artık kendime ve ona vereceğim sözlerim gülünç olacağını biliyordum (…)” (Ali

2002: 264).

Haksız Kazanç Edinen Kişi Olarak Ömer

Macide’ye haksızlık eden Ömer’in diyalektiğini kuramamış oldu-

ğunu imleyen ikinci eylemi, haksız kazanç edinmesidir. Özellikle gerçek-

Page 257: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

261

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Sabahattin Ali’nin Đçimizdeki Şeytan Romanı

leştirdiği kötü eylemlerinin sorumluluğunu şeytana bırakan Ömer, bir

bakkalın yanlışlıkla verdiği fazla para üstünü, iade etmesi gerektiği halde

etmez. Beyoğlu’nda bulunan bir mağazadan kadın çorabı çalar. Zor du-

rumda olduğu için kendisine bir sırrını açan mesai arkadaşı Hafız Hüsa-

mettin’in güvenini, kötüye kullanır; onu tehdit ederek devlete ait bir mik-

tar parayı, zimmetine geçirir. Ömer, eylemlerinden sonra pişmanlık du-

yar. Pişmanlık duymak, seçmiş olmanın sonucudur. Olanaklar arasından

seçilen şey, beklentiyi karşılamayınca seçilmeyen, pişmanlık yaratır. Bir

diğer ifadeyle insan, disharmonik olduğu için pişmanlık duyabilen bir

varlıktır. Đçinde bulunduğu durumdan memnun olmayan Ömer, çaldığı bir

çift çorabı, bulduğu ilk fırsatta atar; tehdit ederek aldığı parayı ise arkada-

şı Nihat’a bırakır. Onun bu eylemleri, bilincinde/bilinçaltında gergin iliş-ki içinde olan iyi ile kötü gibi disharmonik unsurları arasından kötüyü

seçtiğini, iyiyi ise olumsuzladığını belirtir. Ayrıca içindeki iyiyi, yani

yüksek değerleri bastırdığını, dolayısıyla zorunlu olarak kötüyü veya araç

değerleri yücelttiğini/öncelediğini ifade eder. Ömer, çorabı çaldıktan

sonra, içinde bulunduğu durumun biraz parasızlıktan, ağırlıklı olarak da

içindeki şeytandan kaynaklandığını söyler; sorumluluğu daha önce oldu-

ğu gibi yine şeytana bırakır:

“(…) Bir kere parasızlığın büsbütün tesirsiz olduğunu nasıl söyle-rim. Her şeyin başlangıcı o… Sonra içimdeki bu melun şeytan… Her şeyi imkânsızlığı nispetinde bana cazip gösteren, beni olmaya-cak şeylerin hasretiyle kavuran bu korkunç his… (…) Bir kadın ço-rabı… Aman yarabbi... Bir çorap… Hayır… Böyle değil… Ben ço-rap falan istemedim… Orada garip, benim elimde olmayan bir şey oldu… Parmaklarımın teri... Đnsanın avucunda kayboluverecek ka-dar ince şey… Peki… Neden yere bırakmadım?.. Muhakkak ki ru-humun benim gözümden kaçan uzak köşelerinde bir şeytan saklı… Beni oyuncak gibi kullanıyor... Bunları Macide’ye nasıl anlatayım? Suratıma tükürüverir (…)” (Ali 2002: 150-151).

Hayır Diyemeyen Kişi Olarak Ömer

Gerek Macide’yle ilişkisinde gerekse edindiği kazançlarda haksız-

lık eden Ömer’in diyalektiğini kuramamış olduğunu işaret eden üçüncü

eylemi, çevresinde arkadaş, dost ve hocası olarak bulunan kişilerin istek-

lerine hayır diyememesidir. Đnsanı insan kılan ve hayvandan ayıran hu-

suslardan birisidir hayır demek (Mengüşoğlu 1988: 294). Kimseye karşı esas olarak hiçbir kötülük düşünmeyen, ancak iradesini kullanamadığı için istemediği eylemleri gerçekleştiren Ömer’in hayır diyemediği kişi-lerden ilki, mesai arkadaşı Hafız Hüsamettin’dir. Bir mesai sonrası yeni

evli olduğu için evine gitmek zorunda olan Ömer, Hafız Hüsamettin’in

birkaç kadeh içme teklifini, evde bekleyeni olmasına rağmen kabul eder.

Önceliği Macide’ye vermesi gerekirken arkadaşını tercih etmesi, Ömer’in

Page 258: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

262

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Oğuz ÖCAL

kendisini evetleyemediğini, insanlara ise hayır diyemediğini, dolayısıyla

diyalektiğini kuramadığını işaret eder:

“Ömer’in hiç değilse bu akşam, böyle bir davete razı olmaya niyeti yoktu. Fakat veznedarın görünüşü insanı telaşa düşürecek gibiydi. Zaten Ömer, bütün patavatsızlığına rağmen, kendisinden bir şey is-teyen bir insana ret cevabı vermeyi hemen hemen asla becereme-yen kimselerdendi. Çok kere acele bir iş için yolda giderken her-hangi geveze bir arkadaşı onu lafa tutabilir ve yarım saat saçma sapan konuştuğu halde Ömer onu bozmaya ve “yeter işim var” demeye muktedir olamazdı. Şimdi Hüsamettin Efendinin söyleye-ceklerini merak da ediyordu. Kararını verdi” (Ali 2002: 122).

Macide ile evlendikten sonra “bir çok hürriyetini tahdit etmeye mecbur” kalan Ömer, evli olmasına rağmen, sorumluluğu bir yana bıra-

kır; “hayır, ben keyfimin istediğini yapmakta daima serbestim” (Ali

2002: 143) diye geçirir içinden. Böyle düşünen Ömer, akşamüstü tesadü-

fen uğradığı bir meyhanede karşılaştığı arkadaşlarıyla, geç vakte kadar

içer. Bir süre sonra ise karısının evde kendisini beklediğini anımsar; he-

men evine dönmek ister. Bunun üzerine arkadaşları, alay eder onunla.

Kendisi olamayan, yani ötekinin kimi isteklerine hayır diyemeyen Ömer

ise evde bekleyeni olmasına rağmen, kararından vazgeçer. Bir isteği, başka bir istek adına bastırmak ve yüceltmek, sınırları kesin bir evet-

hayır’a sahip olmak, gerçeklik ilkesinin belirlemesinde olan yetişkine has

tavırdır. Bu tavrı, Ömer’in, gerçeklik ilkesinin, yani sorumluluğun değil, haz ilkesinin veya kayıtsızlığın belirlemesinde olduğunu, dolayısıyla

henüz yetişkinleşemediğini gösterir. Ayrıca, disharmonik karşıt unsurları

arasından iyiyi değil, kötüyü seçtiğini veya olumladığını işaret eder.

“Bütün bu doğru düşüncelerine rağmen Ömer de kendini bir türlü bu muhitlerden ayıramıyordu. Evlenmeden evvel bile birkaç arka-daşıyla basık tavanlı bir meyhanede içki içerken, düşünmeye baş-lar ve anason kokulu ağızlardan mühim bir eda ile çıkan nükteleri ve hikmetleri yersiz, gayesiz ve lüzumsuz bulurdu. Arkadaşlarını hiçbir zaman son haddine kadar sevmemiş, hele asla takdir etme-mişti. Buna rağmen birçok günler bu meyhane âlemlerini, bu saç-ma sapan konuşmaları tahassürle hatırlıyor, tekrar toplanıp otur-mak için adeta uzvi bir ihtiyaç duyuyordu” (Ali 2002: 142-143).

Đçindeki kötünün bir şekilde kendisini belirlendiğini düşünen

Ömer, çevresinde bulunan kişilerden “Yara” isimli romanıyla şöhreti

yakaladığı söylenen yazar Đsmet Şerif’i de şair Emin Kamil’i de sevmez.

Hatta tiksinir onlardan. Ne var ki kendisini, onların bulunduğu ortamlar-

dan da uzak tutamaz.

Page 259: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

263

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Sabahattin Ali’nin Đçimizdeki Şeytan Romanı

Ömer, sadece bu iki kişiyle değil, çevresinde bulunan ve kendisine

onlardan daha yakın olan kişilerden Profesör Hikmet ile de özerk bir iliş-ki kuramaz. Öyle ki ihmal ettiği karısı Macide’yle geçirmesi gereken

zamanı, Darülfünun’da hoca olan ve etik kararlı bir kişi olmayan Profesör

Hikmet ile birlikte geçirmeyi yeğler. Bunun için Profesör Hikmet’in iki

ayrı zamanda yaptığı saz dinletisine gitme ve bir mezuniyet müsameresi-

ne katılma teklifini kabul eder. Ömer, eğlenmek için gidilen yerde, karısı

Macide’ye etik dışı davranan Profesör Hikmet’in eyleminden rahatsız

olur; ancak, bir miktar para borcu olduğu için, ona karşı herhangi bir tavır

alamaz. Đdeal bir yetişkin gibi hareket eden Macide, Ömer’in çaresizliği karşısında sessiz kalır. Çevresindekilerin isteklerine hayır diyemeyen

Ömer, bu durumdan rahatsız olan Macide’ye, o kişilerle ilişkisini kesece-

ğine dair tutamayacağı bir söz vermekte yetinir sadece:

“Ömer bundan cesaret alarak:

Macide… Bundan sonra hiçbir yere gitmeyeceğiz... Ne saza, ne müsamereye!.. Ne de evimize ahbap çağıracağız... Bütün tanı-dıklarımla alakayı keseceğim… Yepyeni ve daha manalı bir hayata başlamak istiyorum… Đçimdeki bu melun şeytanı boğacağım, dedi” (Ali 2002: 236).

Ömer’in Nihat’la ilişkisi de hayır diyemeyen bir insanı ele verir.

Đnsanlar üstünde güç elde etmeyi ve onları yönetmeyi isteyen Nihat, “ırk-çı” emelleri olan ve bunun için üniversiteli gençlerle birlikte faaliyette

bulunan bir kişidir. Şiddete inanan, başarı için her yolu mubah olduğunu

düşünen Nihat, sınıf arkadaşını, menfaati doğrultusunda değiştirmeye

çalışır. Ayrıca ondan, çıkarmakta olduğu “mecmualar ve ufak tefek kitap-lar” için gerekli olan parayı, Hafız Hüsamettin’i tehdit ederek almasını

ister. Ömer, arkadaşının fikirlerini öğrendikçe şaşırır. Nihat’ın isteğine

önce karşı çıkar; ancak, daha sonra, onu gerçekleştirir. Hatta daha da ileri

gider: Nihat ve çevresindekilerin görüşlerine katılmadığı halde, onların

kimi zaman, evinde toplantı yapmasına müsaade eder. Nihayet, hayır

diyemediği kişilerle ilişkisinden dolayı tutuklanır, bir süre karakolda ka-

lır. Gerek Profesör Hikmet’in gerekse Nihat’ın isteklerine evet derken

Ömer, sorumluluktan da kendisiyle hesaplaşmaktan da kaçar. Diğer bir

ifadeyle Ömer, çevresindeki kişilere, ‘evet’ derken kendisiyle yüzleşmeye

ise ‘hayır’ demiş olur; dolayısıyla olanaklar arasında iyi de varken kötüyü

seçmiş olur:

Ömer’in yukarıda üç ayrı başlıkta işaret ettiğimiz eylemleri, hak-

sızlık etmesi, hırsızlık yapması ve hayır diyememesi, onun öncelikle iyi-

kötü, adil olmak-haksızlık etmek, sevgi-şiddet gibi karşıt/gergin unsurları

arasında diyalektiğini kuramadığını işaret eder. Ayrıca, çocukluğun keyfî

dünyasından çıkamadığını, dolayısıyla yetişkin bir birey olamadığını

Page 260: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

264

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Oğuz ÖCAL

belirtir. Son olarak ise yüksek değerleri değil, araç değerleri olumladığını

ifade eder.

Kaçış ve Yeniden Başlayış

Hâkim anlatıcının ifadesiyle “müşkül zamanlarda, ne yapacağını bilmediği ve düşünmek kendisine güç geldiği anlarda müracaat ettiği tek çare” (Ali 2002: 130) kaçmak olan Ömer, Macide’ye verdiği sözü tuta-

maz. Đlişkisini kesemediği arkadaşlarıyla birlikte tutuklanır ve birkaç gün

sonra da serbest bırakılır. Bu süre içinde yanlışlarının farkına varan

Ömer, Macide’ye haksızlık ettiğini, onun kendisine bir daha eskisi gibi

davranmayacağını anlar. Yaptığı hırsızlıkların ve çevresindeki kişilere

hayır diyemeyişinin aslında iradesizliğinin bir neticesi olduğunu fark

eder. Tembellik ve iradesizliğine bir kılıf olarak kullandığı içindeki şey-

tanın “bir kaçamak yolu” veya bir bahane olduğunu itiraf eder. Hem

kendisine hem de insanlara karşı iyi niyetli olur. Đyi niyetli olmak, kendi-

ni kandırmamak, bile bile kendine yalan söylememek; kötü niyetli olmak

ise kendini kandırmak demektir (Savaş 2003: 122). Eylemlerinin sorum-

luluğunu üstlenen Ömer, hayata yeniden başlama kararı alır. Ulaştığı karardan sonra, Macide’yi gizli rakibi olan Bedri’ye bırakır; onlardan,

kendisini, bir daha aramamasını ister. Onun bu kararı, içinde kaçışı da

yeniden başlamayı da barındıran paradoksal bir sonucu işaret eder. Diğer

bir ifadeyle Ömer, ulaştığı karar ile hem Macide ile devam etme sorumlu-

luğundan kaçmış hem de kendisi ve Macide için yeniden başlamanın

yolunu açmış olur.

Stephanie Dowrick, Sevginin Halleri başlıklı kitabında, “en yüce faaliyetlerde olduğu kadar en sıradan faaliyetlerde de uyanma, yani bi-linçdışının ‘bilmeme’ durumundan bilincin ‘bilme’ durumuna geçme fırsatı yakalanabilir. Bunu anladığımızda, yaptığımız her hatada kavra-nacak bir anlam bulunduğunu öğreniriz”, der (Dowrick 2000: 151).

Ömer, Macide’yi ihmal eder, haksız para edinir ve çevresinde bulunan

etik değerleri katileşmemiş kişilerle ilişkisini sürdürürken, iyiyi, yani

sorumluluğu bir yana itmiş, kötüyü olumlamıştı. O, bir kararı da içeren

bu itirafıyla birlikte, bilmeme durumundan bilme durumuna geçer; bilinç-

li olarak ilk kez, disharmonik karşıt unsurlarından iyiyi yüceltmiş, kötüyü

ise olumsuzlamış olur. Otuzlu yaşlarına yaklaşan Ömer, böylece biraz

gecikmiş, Macide gibi kendisini seven bir kadını kaybetmiş de olsa, ço-

cukluktan yetişkinlik durumuna geçer; karşıt kutupları arasındaki diyalek-

tiğini kurar; kendisi için sorumlu yeni bir yaşam kurmaya karar verir:

“(…) Đsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim bu nevi söz ve fiilleri-min daimi bir mesulünü bulmuştum: Buna içimdeki şeytan diyor-dum; müdafaasını üzerime almaktan korktuğum bütün hareketleri-

Page 261: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

265

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Sabahattin Ali’nin Đçimizdeki Şeytan Romanı

mi ona yüklüyor ve kendi suratıma tüküreceğim yerde, haksızlığa, tesadüfün cilvesine uğramış bir mazlum gibi nefsimi şefkat ve ihti-mama layık görüyordum. Hâlbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… Đçimizdeki şeytan, pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu... Đçimizde şeytan yok. Đçimizde aciz var… Tembellik var… Đradesizlik, bilgisizlik ve bun-ların hepsinden daha korkunç bir şey: hakikatleri görmekten kaç-mak itiyadı var” (Ali 2002: 262-263).

Teknik Birkaç Kusur

Đçimizdeki Şeytan romanında dikkati çeken üç teknik kusur vardır:

Bunlardan birincisi, anlatıcının tesadüf unsurundan gereğinden çok istifa-

de etmiş olmasıdır. Romanda olaylar, bir tesadüfle başlar ve tesadüf zin-

ciri, birbirine eklemlenerek gelişir. Anlatılanların olabilirlik ihtimalini

zayıflatan ve neden-sonuç ilişkisini zedeleyen tesadüf unsurlarına örnek

olarak verilebilecek ilk husus, Ömer ile Macide’nin teyzezade olmasına

rağmen birbirini tanımıyor olması ve Đstanbul’da yaşayan bir yakın akra-

bası -Emine teyze- vasıtasıyla tanışmasıdır. Đkinci bir zorlama tesadüf,

Macide’nin Balıkesir’de müzik öğretmenliğini yapan Bedri’nin, Đstan-

bul’da Ömer’le tanışıyor olması ve eğlenmek için gidilen bir mekânda,

Macide’nin karşısına çıkmasıdır. Bedri, bu tesadüften sonra Macide ile

Ömer’in çevresinden ayrılmaz bir daha. Üçüncü bir tesadüf, Ömer’in

arkadaşı olarak nitelendirilen muharrir Đsmet Şerif, şair Emin Kamil, Pro-

fesör Hikmet, Nihat ve arkadaşlarından oluşan kişilerin tekrar tekrar etik

bakımdan zayıf, hatta kişiliksiz olarak işaret edilmeleri; hatta yer yer açık

şiddet içeren ifadelerle tanımlanmalarıdır. Sayısını artıracağımız bu tür

tesadüf unsurları, metnin neden-sonuç ilişkisiyle örülmüş dokusunu zede-

ler; kurguyu oluşturan unsurların enine boyuna düşünülmediğini işaret

eder. Sabahattin Ali başlıklı çalışmasında Ramazan Korkmaz da çok sık

karşılaşılan tesadüf unsurlarının romanın değerini olumsuz yönde etkile-

diğini söyler: “Burada görüldüğü gibi vaka birimleri icat edilirken, uy-gun ve mantıkî sebeplere bağlanamazlar. Böylece bütün önemli olaylar, hep “tesadüf eseri” görünümü kazanır ki, bu da romanın değerini olum-suz yönde etkiler” (Korkmaz 1997: 253).

Romanda teknik kusur olarak dikkati çeken ikinci bir husus ise

Bedri isimli müzik öğretmeninin metne gelişi güzel sokulması ve yapıda

üstlendiği işlevin belirsiz bırakılmasıdır. Bedri, Ömer-Macide ilişkisinden

daha önce Macide’nin Balıkesir’deki öğrencilik yıllarından bahsedilirken

vakaya dâhil olur. Macide’nin hocası olmasına rağmen onunla bir etkile-

şimi yaşayan Bedri, şartların uygun olmamasından dolayı yılsonunda

Đstanbul’a döner, böylece Macide’den uzaklaşmış olur. Akış içinde bir

süreliğine unutulan Bedri, bir gün yeniden hatırlanır ve bu sefer Đstan-

bul’da vakaya dâhil olur. Bir şekilde Ömer’le tanışmakta olan Bedri,

Page 262: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

266

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Oğuz ÖCAL

arkadaşlık ilişkisinin geçmişi ve niteliği belirtilmeden Ömer’in evine

girip çıkacak kadar öne çıkar. Sahneye çıktıktan sonra Bedri, öncelikle

yardımcı kişi işlevi üstlenir; aldığı maaşla geçimini temin etmekte zorla-

nan Ömer’e, bütçesinden kısarak para yardımında bulunur. Macide’ye,

Ömer’in bir “çocuk”; çevresinde bulunan kişilerin ise gerçekte ne kadar

değersiz olduğunu gösterir. Ayrıca tutuklanmasından sonra Ömer ile Ma-

cide arasındaki iletişimin kurulmasına yardım eder. Romanın sonunda ise

Ömer tarafından terk edilen Macide’ye sahip çıkar; genç kadının Đstan-

bul’da, parasız ve sokakta kalmasını engeller.

Bedri, vakada sadece yardımcı kişi değil, aynı zamanda yazarın sö-

zünü emanet ettiği kişi rolünü de üstlenir; bu yönüyle adeta hâkim anlatı-

cının gören gözü, duyan kulağı olur. O, yazarın sözünü emanet ettiği kişi olarak, Ömer’in çevresinde bulunan ve aynı zamanda kendisinin de tanı-

dığı kişileri, ortak geçmişleri belirtilmeden eleştirir. Onun özellikle bu

ikinci rolü, anlatılanların inandırıcılığını azaltan bir teknik kusurdur. Bu

roman bağlamında, bir şahsın hem yardımcı hem de yazarın sözünü ema-

net ettiği kişi rollerini üstlenmesi, çok açıkça, romanın mantıkî dokusunu

zedelemiştir. Alıntıladığımız metinde Bedri, Macide ve Ömer’le birlikte

tanıdığı kişileri, sanki kendisi iyiyi gerçekleştirmiş bir insan gibi eleştir-mektedir:

“Bu adamların hepsi büyük bir tezat ve ikilik içinde çırpınıyorlar. Hiçbirisi sırtında taşıdığı ve muhafazaya mecbur oldukları mevki veya paye ile ahenk halinde yaşamıyorlar. Kafaları zekâ itibariyle olsun, yarım yamalak bilgileri itibariyle olsun, merhamete muhtaç bir halde. Şahsiyetleri kırpıntı bohçası gibi. Her şeyleri iğreti, her vasıfları, her kanaatleri iğreti… Basit bir insan, mesela hiç okuma-sı yazması olmayan bir köylü, bir amale, lalettayin bir adam bun-lardan çok daha mükemmel bir bütündür. (…) Hiç hayret etme-yin… Hatta onların küstah ve mütecaviz hallerini bile mazur gö-rün. (…)” (Ali 2002: 259-260).

Romanda üzerinde durulması gereken son bir teknik kusur ise hâ-

kim anlatıcının açık taraf tutması, ya doğrudan ya da dolaylı olarak, yani

Bedri vasıtasıyla romanın kimi kahramanlarını tenkit etmesidir. Romanda

anlatıcı, Macide’yi iyi hasletlere sahip bir kadın olarak yüceltirken

Ömer’in arkadaşı olarak kabul edeceğimiz insanlara, özellikle de Nihat

ve çevresinde bulunan kişilere karşı açıkça kin duyar; “kuş beyinli kaba-dayılar” (Ali 2002: 134) olarak nitelendirdiği bu kişiler hakkında pejora-

tif konuşmaktan kendisini alamaz. Bir örnek vermek gerekirse; Nihat ve

arkadaşları hakkında hâkim anlatıcının konuşmasından aldığımız şu cüm-

leler, onun çok açıkça içindeki şiddet unsurunu veya yıkıcı yanını denet-

leyemediği gösterir. Dolayısıyla anlatıcının da esas olarak disharmonik

Page 263: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

267

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Sabahattin Ali’nin Đçimizdeki Şeytan Romanı

karşıt unsurları arasında diyalektiğini kuramadığını; belirli sınırlar dâhi-

linde bile olsa objektif olamadığını işaret eder:

“Đlk tahkikat on beş günden beri devam etmekteydi. Bedri’nin an-lattığına göre, her gün ortaya yeni bir mesele çıkıyordu. Hadise, umumiyet itibariyle, zannedildiği kadar korkunç bir şey değildi. Beş on budala delikanlının, müthiş laflar etmek, yazılar yazmak ve kendilerine bu sayede büyük mevziler hazırlamak hülyasıyla bir ta-kım dalavereci, maceraperest ve satılmış adamlara alet olmaların-dan ibaretti. Her biri kendini istikbalin, hatta bugünün en kuvvetli münekkidi, felsefecisi, tarihçisi, şairi, siyasetçisi, gençlik rehberi sayan ve hepsi birden iyi olmaz bir büyüklük deliliğine yakalanmış bulunan bu cahil ve korkak gençler, müstantik karşısında ağlıyor-lar, jandarmalara dert yanıyorlar, gardiyanlardan medet umuyor-lar ve mahkemeye gizli mektuplar yazıp yeni cürüm ortaklarını ve-ya mevcut cürüm ortaklarının yeni cürümlerini haber veriyorlardı”

(Ali 2002: 256).

Sonuç

Girişte de ifade edildiği gibi, insanı insan kılan ve hayvandan ayı-

ran unsurlardan birisi de disharmonidir. Ölüm, yaşam ve bio-psişe gibi

varlığın öğelerinden birisi olan disharmoni, uyumsuzluk durumunu işaret

eden bir kavramdır. Disharmonik bir varlık olarak insan, sadece bir

uyumluluk değil, aynı zamanda uyumsuzluk varlığıdır da. Uyumsuzluk

durumu; insanı ileri iten, geliştiren, sabit bir noktaya takılıp kalmadan

devam ederek değişmesini sağlayan bir olanaktır. Bir diğer ifadeyle in-

san, varlığına temellenmiş olan disharmoni sayesinde, adil davranma

veya haksızlık etme, yaşatma veya öldürme, iyilik etme veya kötülük

yapma, sevme veya nefret etme gibi olanaklardan birisini gerçekleştire-

bilmektedir. Olanaklar arasından yapılan seçim ise insanın disharmonik

unsurları arasında diyalektik ilişki kurabilen, onlardan birisini olumlarken

diğerini olumsuzlayan bir varlık olduğunu işaret eder.

Đçimizdeki Şeytan romanında, Sabahattin Ali, yukarıda da işaret et-

tiğimiz gibi asıl kişi Ömer’in şahsında, insanın disharmonik karşıt unsur-

larının birbiriyle giriştiği üstünlük mücadelesini anlatırken çocukluktan

yetişkinliğe geçmenin veya insan olmanın da esas olarak disharmonik

karşıt unsurlar arasında kurulacak bir diyalektik ilişki ile mümkün oldu-

ğunu ortaya koyar. Çocuk, disharmonik diyalektiğini kuramayan kişidir.

Đdeal yetişkin ise karşıt unsurları arasındaki diyalektiğini kurabilen, iyi ve

yapıcı yanını yücelten, kötü ve yıkıcı yanını bastırıp kanalize edebilen;

ayrıca yüksek değerleri, araç değerlere önceleyebilen kişidir.

Romanda asıl kişi Ömer, disharmonik karşıt unsurlarının farkında

olan birey olarak öne çıkar. Ömer’in sorunu, kendisini yönettiğini söyle-

Page 264: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

268

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Dr. Oğuz ÖCAL

diği şeytana yenik düşmesi veya özellikle kötü eylemlerini, şeytana bağ-laması; dolayısıyla sorumluluktan kaçmasıdır. Aslında bu, yetişkinleşe-

memiş veya iç diyalektiğini kuramamış, kötüyü bastırıp iyi olanı yücel-

tememiş olmayı işaret eder. Yaşamın akışı içinde kendisini kandıran

Ömer, nihayet içindeki şeytanın, tembelliği ve iradesizliği için üretilmiş bir bahane olduğunu itiraf eder; kendisine karşı iyi niyetli olur. Kaçtığı ve

kandırdığı kendisini aşar; bir karara ulaşır. Ulaştığı karar, içinde Maci-

de’nin de çevresindeki kişilerin de yer almadığı yeni bir hayata başlamak-

tır. Onun bu kararı, paradoksal bir içeriğe sahiptir: Ömer, bu kararıyla

hem Macide’den kaçar hem de kendisi ve onun için yeni bir başlangıcın

kapısını aralamış olur.

Son derece özgün içeriği ile dikkati çeken Đçimizdeki Şeytan roma-

nında çok sık karşılaşılan tesadüf unsurları ve anlatıcının roman kişilerine

karşı takındığı tarafgir tavır, romanı, teknik bakımdan kusurlu kılmıştır. Bu iki hususa rağmen roman, insanı insan kılan disharmonik karşıt unsur-

ları, bir kurgu içinde işaret ettiği ve bunu Türkçede başardığı için önemli-

dir.

KAYNAKÇA ALĐ, Sabahattin (2002), Đçimizdeki Şeytan, Yapı Kredi Yayınları, Đstanbul.

BROWN, Norman O. (1996), Ölüme Karşı Hayat -Tarihin Psikanalitik Anlamı-,

(çev. Abdullah Yılmaz), Ayrıntı Yayınları, Đstanbul.

ÇĐLĐNGĐR, Lokman (2005), Pratik Aklın Doğal Diyalektiği, Elis Yayınları,

Ankara

DOWRĐCK, Stephanie (2000), Sevginin Halleri, (çev. Gürol Koca), Ayrıntı

Yayınları, Đstanbul.

FROMM, Erich, (1985), Đnsandaki Yıkıcılığın Kökenleri, (çev. Şükrü Alpagut),

Payel Yayınevi, Đstanbul.

KORKMAZ, Ramazan (1997), Sabahattin Ali, Yapı Kredi Yayınları, Đstanbul.

MENGÜŞOĞLU, Takiyettin (1988), Đnsan Felsefesi, Remzi Kitapevi, Đstanbul.

SAVAŞ, Hakan (2003), Sinema ve Varoluşçuluk, Altıkırkbeş Yayın, Kızılay-

Kadıköy, Ankara-Đstanbul.

TURAN, Ertuğrul (2009), “Agon: Kökendeki Savaşın Öyküsü”, Kişinin Kendi-

siyle Savaşı, Doğu Batı, Yıl:11, S. 48, Şubat, Mart, Nisan 2009, s.39-47.

Page 265: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

EĞĐTĐM FAKÜLTESĐ SON SINIF ÖĞRENCĐLERĐNĐN MEZUNĐYET BAŞARI NOTLARI ĐLE KPSS

PUANLARI ARASINDAKĐ ĐLĐŞKĐ ÜZERĐNE BĐR ARAŞTIRMA (EĞĐTĐM FAKÜLTESĐ ÖRNEĞĐ)

Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN∗

Arş. Gör. Sami PEKTAŞ∗∗

ÖZ: Yüksek öğrenim sonrası herhangi bir işe girmede hemen her

alanda, mezuniyet sonrası yapılan çeşitli sınav sonuçları etkili olmaktadır.

Bu sınavlardan biriside de kamu personeli seçme sınavıdır. Özellikle

eğitim fakültesinde okuyan öğrencilerin, öğretmen olarak atanabilmeleri

için belirtilen sınavdan belirli bir puan almaları branşlarına atanmalarında

temel kıstas olarak belirlenmektedir. Yapılan sınavın özelliği nedeniyle,

lisans döneminde görülen derslerin etkisinin fazla olmadığı, daha çok test

tekniğini bilmenin sınavda başarıyı getirdiği düşünülmektedir. Bu

çalışmada, Eğitim Fakültesi son sınıf öğrencilerinin mezuniyet başarı

notları ile KPSS puanları arasında anlamlı bir ilişkinin olup olmadığı problem konusu yapılmaktadır. Belirlenen bu problem doğrultusunda

2007–2008 eğitim öğretim yılında Niğde Üniversitesi Eğitim Fakültesinin

farklı branşlarından mezun olan 446 öğretmen adayı örneklem olarak

belirlenmiştir ve veri toplama sürecinde herhangi bir araç

kullanılmamıştır. Öğretmen adaylarının mezuniyet başarı puanı ile KPSS

puanı arasında düşük seviyede pozitif yönde bir ilişkinin olduğu aynı

zamanda lisans başarı notlarının KPSS puanı üzerindeki etkisinin yüzde

3’lük kısmını yordadığı sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca KPSS puanları

üzerinde Cinsiyete ve Bölüme ilişkin olarak anlamlı düzeyde farklılıklar

ortaya çıkmıştır. KPSS puanından elde edilen netlerin öğrencilerin

bölümlerine ilişkin değişimlerine bakılmış ve anlamlı farklılıklar ortaya

çıkmıştır.

Anahtar Kelimeler: KPSS, Mezuniyet Başar Notu, Öğretmen

Adayı, Eğitim Fakültesi, Yüksek öğretim.

Niğde Üni. Eğt. Fak. Eğitim Bilimleri Böl. [email protected]

∗∗

Niğde Üni. Eğt. Fak. Eğitim Bilimleri Böl. [email protected]

Page 266: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

270

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Recep Özkan-Arş. Gör. Sami PEKTAŞ

An Investigation on the Correlation between the KPSS Scores and the Graduation Success of Education Faculty Senior Year Students

(The Case of the Education Faculty)

ABSTRACT: Various examination results carried out after

graduation is effective on getting an occupation after university education

and almost all fields. PSSE (Public Staff Selection Exam) is one of these

examinations. Especially, for education faculty students getting a

determined mark from the exam to be assigned as a teacher has been

designated as the basic criterion for being assigned in their fields.

Because of the qualification of the exam, it is thought that the effect of the

courses thought during undergraduate process is not so much but knowing

the test technique brings success.

In this research, the problem is that whether there is a correlation

between the PSSE scores and the graduation success degree of education

faculty senior year students. Through 446 pre-service teachers graduated

from various departments of Nigde University education faculty during

2007-2008 education years have been designated as sample group and

any scale has not been designated as sample group and any scale has not

been used for gathering data. It has been indicated that there is low but

positive correlation between the PSSE score and the graduation success

degree and the graduation success degree procedure the %3 of the effect

on PSSE score. Also, significance difference has been designated about

gender and department on PSSE scores. The variation of the PSSE nets of

students in terms of departments and significance differences have been

indicated.

Key Words: PSSE, Graduation Success Degree, Pre- Service

Teachers, Education Faculty, Undergraduate Education.

GĐRĐŞ

Okullar eğitim kurumlarının önemli unsurlarındandır. Bu

unsurların en önemli öğelerinden birisi de öğretmenlerdir. Okul olarak

adlandırılan sosyal sistemin en stratejik parçalarından biri öğretmendir.

Bir ülkede öğretmenliğin meslek oluşu, devletin öğretmen için yetişme ve

çalışma ölçüleri koymasıyla olmaktadır. Ancak, geçmişten günümüze

öğretmen yetiştirmede ortaya konulan ve uygulanan ölçütlerin çoğu

zaman karmaşık ve çelişkili olduğu aynı zamanda yeterli olmadığı görülmektedir (Bursalıoğlu, 1994: 41). Öğretmen yetiştirme, hemen her

ülkenin önemli eğitim politikaları içerisinde yer almaktadır. Bu

politikaların belirlenmesinde ise eğitim bakanlıklarının öğretmenliğe

bakışı, öğretmenliği tanımlaması önemli olmuştur. Bakanlık, resmi

kaynaklarda öğretmenliği bir uzmanlık mesleği olarak tanımlamaktadır.

Yapılan tanımın doğru olmasıyla birlikte, bu görüşün kağıt üzerinde

kaldığı bir gerçektir. Çünkü uygulamalar öğretmenliğin uzmanlık

mesleğinden çok herkesin yapabileceği bir iş olduğunu ortaya koyan

politikalar izlemiştir (Akyüz 2003: 64).

Page 267: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

271

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin...

Eğitim fakülteleri öğretmen yetiştirme programlarında yer alan

dersler, konuları, içerikleri ve bütünsellik özellikleri bakımından gereken

niteliklere sahip öğretmenleri yetiştirmekten uzaktır (YÖK 1998: 14-19).

Eğitim fakülteleri, resmi ve özel öğretim kurumlarına öğretmen

yetiştirme işlevini gerçekleştiren yüksek öğretim kurumlarıdır. Bu

kurumlardan mezun olan adayların öğretmen olabilmesi için farklı

dönemlerde farklı kriterleri sağlamaları gerekmektedir. Son dönemde ise

diğer şartlar yanında, adayların KPSS’den (Kamu Personeli Seçme

Sınavı) yeterli puanı alabilmeleri en önemli erkendir.

Adayların öğretmen olabilmek için genel kültür-genel yetenek ve

eğitim bilimleri alanlarında yapılan sınavdan başarılı olmaları

gerekmektedir. Yapılan sınav, içeriği gereği, tamamen teorik bilgiler

içermektedir. Ayrıca test teknikleri ile ilgili bilgilere de sahip olmak sınav

başarısını arttırmada önemli olmaktadır.

Lisans mezuniyet derecesine bakılmaksızın, KPSS puanına göre

atamaların öne çıkarılması, öğretmen adaylarının, özellikle üçüncü

sınıftan itibaren KPS Sınavına ağırlık vererek lisans derslerini ikinci

plana itmeleri durumunu ortaya çıkarmaktadır. KPS Sınavı yapılışı ve

biçimi gereği teorik bilgi ağırlıklı soruları içermektedir. Oysaki eğitim

fakültelerinde verilmekte olan dersler içerisinde uygulamalı derslerde

ağırlıklı olarak yer almaktadır.

Öğretmen adaylarının üçüncü sınıftan itibaren KPS Sınavına

yönelik çalışmalar içerisine girmeleri okul derslerinin ikinci plana

itilmesi durumunu ortaya çıkarmaktadır. Hatta son zamanlarda KPSS

kaygısı nedeniyle ikinci sınıftan itibaren öğrencilerin, lisan derslerinden

çok sınavda soru çıkan ya da çıkma ihtimali olan derslere-konulara

ağırlık verdiği açıkça gözlenmektedir. Özellikle son sınıf derslerine giren

öğretim elemanlarının karşılaştıkları önemli bir sorun, öğrencilerin

kendilerini KPSS öğrencisi olarak görmeleridir. Bu nedenle de KPSS’de

soru çıkmayan derslere giren öğretim elemanları, öğrencilerin kendilerini

fazla zorlamamaları yönünde istekleriyle çok sık karşılaşmaktadırlar. Bu

durumda da derslerin, özellikle de KPS Sınavında soru gelen derslerin

öğretim elemanlarından, dersi sınava yönelik olarak işlemeleri

istenmektedir. Dolayısıyla üniversitelerde lisans derslerinden çok sınav

programına uygun hazırlığın öne çıktığı görülmektedir. Hatta

öğrencilerin, lisans başarılarını ikinci plana iterek, sınava yönelmeleri söz

konusu olmaktadır. Bazı üniversite rektörlerinin, üniversitelerinin

başarılarını, öğrencilerinin KPSS başarılarıyla orantılı olarak

değerlendirdikleri de görülmektedir.

Başarı duygusu (yalnızca) insana özgü doğal bir duygu ve

yetenektir (Doğan, 2004). Bir alandaki başarı durumu ve isteği o alanın

Page 268: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

272

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Recep Özkan-Arş. Gör. Sami PEKTAŞ

işlevselliği ve hayata yönelik olup olmaması ile yakından ilişkilidir.

Bireyin başarısında değişik etkenler söz konusudur. Bu etkenleri birincil

ve ikincil etkenler olarak ayırmak mümkündür. Birincil etmenler olarak

zekâ, kalıtım, eğitim ve sosyal çevre, ikincil etmenler olarak ise eğitsel

tercihler, ailenin kariyeri ve eğitim düzeyi görülebilir (Özkan vd. 2008).

Başarı elde etme ve bu başarının devamlılığında bireyin ilk giriştiği işlerdeki başarı ya da başarısızlığının da önemli etkisi olmaktadır. Bu etki

olumlu ise bireyin daha sonraki yapacağı işlere güdülenmesinde olumlu

olacaktır. Bir kişi bir işe girişip onu başardığında benzeri işlerde de başarı

beklentisi artmakta, başarısızlığa uğrarsa başarı beklentisi azalmaktadır

(Onaran 1981). Başarı güdüsünün devamlılığında ve artarak sürmesini

gerçekleştirmek için belirlenen amaçların iyi seçilmesi önemlidir. Yani

amaçla güdülenme arasında önemli bir ilişki söz konusudur (Özkan vd.

2008). Güdülenmenin derecesi yapılan işin, gelecekte öğrencinin/kişinin

ne işine yarayacağıyla doğru orantılıdır. Bir kişinin işiyle ilgili amaçlar

belirleyip bunlara ulaşmaya çalışması onun güdülenmesi açısından

önemlidir (Onaran 1981). Eğitim sürecinde öğrenenlere istendik

niteliklerin kazandırıldığı yargısına varıldıkça, hem öğrenci, hem okul,

hem de eğitim sisteminde performans düzeyinin yükseldiği düşünülür

(Tural 2002).

Öğretmenlik mesleği açısından ülke şartları dikkate alındığında, işe

girebilmek için üniversiteyi bitirmek ilk şart olarak gözükmektedir. Fakat

bununla birlikte üniversiteyi bitirmek kadar önemli olan, üniversite

sonunda yapılan sınavlarda başarılı olmak önemlidir. Đşe yerleştirmedeki

öncelik, yapılan sınavdan alınan puanlardaki başarı oranıdır. Sınavlarda

başarılı olma durumu ise doğrudan üniversite eğitimiyle ilişkili

gözükmemektedir. Özellikle öğretmenlik bölümleri için teori yanında

uygulamalar da mesleki başarı da önemli bir etkendir. Oysaki yapılan

sınavların içeriği sadece teoriği öne çıkarmaktadır. Pratik ise hiç dikkate

alınmamaktadır. Bununla birlikte sınavlar, lisans eğitiminin her

aşamasında verilen bilgileri tam olarak yansıtmamakta ya da

ölçememektedir. Çoktan seçmeli test tekniği ile yapılan sınavların,

konuya tam hâkim olmadan da cevaplanabileceği gibi bir olumsuzluğu

söz konusudur.

Bu çalışmada, Eğitim Fakültesi son sınıf öğrencilerinin mezuniyet

başarı notları ile KPSS puanları arasında anlamlı bir ilişkinin olup

olmadığı problem konusu yapılmaktadır. Bu doğrultuda aşağıdaki

sorulara cevap aranmaktadır. 1. Cinsiyet değişkenine göre; mezuniyet

başarı notları arasında ve KPSS puanları arasında anlamlı bir fark var

mıdır? 2. Öğrencilerin öğrenim gördükleri bölüm değişkenine göre;

mezuniyet başarı notları arasında ve KPSS puanları arasında anlamlı bir

fark var mıdır? 3. Öğrencilerin eğitim bilimleri neti, genel kültür neti,

Page 269: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

273

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin...

genel yetenek neti ve mezuniyet başarı notlarının KPSS puanı üzerindeki

etkisi ne düzeydedir? 4.Öğrencilerin eğitim bilimleri neti, genel kültür

neti, genel yetenek neti arasındaki ilişki ne düzeydedir? 5.Öğrencilerin

mezuniyet başarı notu ile KPSS puanı arasındaki ilişki ne düzeydedir?

6.Öğrencilerin öğrenim gördükleri bölüm göre genel kültür neti, genel

yetenek neti ve eğitim bilimleri netleri açısından fark var mıdır?

YÖNTEM

Araştırmanın Modeli

Eğitim Fakültesi son sınıf öğrencilerinin mezuniyet başarı notları

ile KPSS puanları arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Bu

amaç doğrultusunda son sınıf öğrencilerinin mezuniyet başarı notu, KPSS

puanları, genel kültür netleri, genel yetenek netleri ve eğitim bilimleri

netleri var olduğu biçimiyle ele alınmıştır. Bu yönüyle araştırma tarama

modelindedir. Karasar (2007)’a göre, tarama modeli geçmişte ya da halen

var olan bir durumu var olduğu şekliyle betimlemeyi amaçlayan araştırma

yaklaşımıdır.

Evren ve Örneklem

Çalışmanın evreni, Niğde Üniversitesi Eğitim Fakültesinde

öğrenim gören 1., 2., 3. ve 4. sınıf öğrencilerinden oluşmaktadır.

Örneklemi ise 2007–2008 eğitim-öğretim yılında mezun olan Niğde

Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde farklı branşlarda öğrenim gören 446

son sınıf öğrencisinden oluşmaktadır.

Veri Toplama Araçlarının Geliştirilmesi ve Uygulanması

Verilerin toplanmasında Niğde Üniversitesi Eğitim Fakültesi

öğrenci işleri aracılığıyla son sınıf öğrencilerinin KPSS sınav sonuçları

(genel yetenek, genel kültür ve eğitim bilimleri netleri ile öğrencilerin bu

netlere ait KPSS puanları) elde edilmiştir. Ayrıca Niğde Üniversitesi

Eğitim Fakültesi öğrenci işlerinden öğrencilerin cinsiyetleri, bölümleri ve

mezuniyet başarı notları istenerek SPSS-15 programı aracılığıyla

değerlendirilmiştir. Bu çalışmayla ilgili herhangi bir veri toplama aracı

geliştirilmemiştir. ÖSYM’nin hazırlamış olduğu KPSS sınavı

sonuçlarından yola çıkılarak bilgiler elde edilmiştir.

Verilerin Analizi

Bu çalışmada betimsel araştırma modeli kullanılmıştır. Veri

analizlerinde ise SPSS-15 programından yararlanılarak Cinsiyet ve

bölüme ilişkin Crosstabs(çapraz tablo)’ta frekans dağılımı gösterilmiştir. Cinsiyet değişkeninin Mezuniyet başarı notunda ve KPSS puanındaki

Page 270: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

274

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Recep Özkan-Arş. Gör. Sami PEKTAŞ

farklılığına bakmak için Independent-Samples T testi kullanılmıştır. Bölüm değişkenine ilişkin Mezuniyet başarı notunda ve KPSS puanında

farklılığa bakmak için One-Way Anova kullanılmıştır. Eğitim bilimleri

neti, genel kültür neti, genel yetenek neti ve mezuniyet başarı notlarının

öğrencilerin almış oldukları KPSS puanı üzerindeki etkisine bakmak için

de Çoklu Regresyon Analizi kullanılmıştır. Öğrencilerin eğitim bilimleri

neti, genel kültür neti, genel yetenek neti arasındaki ilişkiye bakmak için

Pearson Correlation analizi yapılmıştır. Öğrencilerin mezuniyet başarı

notu ile KPSS puanı arasındaki ilişkiye bakmak için de Pearson

Correlation analizi yapılmıştır. Öğrencilerin öğrenim gördükleri bölüme

göre genel kültür neti, genel yetenek neti ve eğitim bilimleri netleri

açısından anlamlı farklılığın olup olmadığına bakmak için de One-Way

Anova kullanılmıştır.

BULGULAR VE YORUMLAR

Araştırmanın bu bölümünde elde edilen bulgulara yer verilmiştir. Bu bulguların sonuçlarına ulaşabilmek için analizleri SPSS-15

programında yapılmış ve analizlerden yola çıkarak yorumları yapılmıştır.

Aşağıda bu araştırmada kullanılan örnekleme ilişkin cinsiyet ve

bölüm değişkeni açısından frekans dağılımları verilmiştir.

Cinsiyet Toplam

Kadın Erkek

Bölüm Sınıf Öğretmenliği 81 98 179

Türkçe Öğretmenliği 65 45 110

Sosyal Bilgiler Öğretmenliği 48 65 113

Müzik Öğretmenliği 13 7 20

Resim Öğretmenliği 19 5 24

Toplam 226 220 446

Tablo-1 Cinsiyet ve Bölüme Đlişkin Frekans Dağılımları

Alt Problemlere Đlişkin Bulgular ve Yorumları

1) Cinsiyet göre dördüncü sınıf öğretmen adaylarının mezuniyet

başarı notları ve KPSS puanları arasında anlamlı bir ilişki var mıdır?

Cinsiyet N

Ss sd t p

Mezuniyet Başarı Notları Kız 226 78,05 3,86 444 6,62 ,000*

Erkek 220 75,72 3,57

KPSS Puanları Kız 226 69,71 14,21 444 -3,18 ,002*

Erkek 220 73,61 11,49

Tablo-2 Cinsiyete Göre Mezuniyet Başarı Notları ve KPSS Puanlarına Đlişkin t-testi Sonuçları

*p<0,05 anlamlılık düzeyi

Page 271: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

275

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin...

Tablo-2’ye baktığımızda 4.sınıf öğretmen adaylarının cinsiyet

değişkeni açısından mezuniyet başarı notlarına ilişkin t(444)=6,62,

p=,000<,05’e göre anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Bu farkın, Kız

öğrencilerin mezuniyet başarı notlarının (78,05), erkek öğrencilerin

mezuniyet başarı notlarına (75,72) göre daha yüksek olduğundan

kaynaklandığı söylenebilir. Cinsiyete göre KPSS puanlarının değişimine

bakıldığında ise t(444)=-3,18, p=,002<,05’e göre anlamlı bir fark olduğu ve

bu anlamlı farkın erkek öğrencilerin KPSS puanlarının (73,61), kız

öğrencilerin KPSS puanlarına (69,71) göre daha fazla olduğundan

kaynaklandığı düşünülebilir.

2) 4. Sınıf öğretmen adaylarının öğrenim gördükleri bölüme göre

mezuniyet başarı notları ve KPSS puanları açısından anlamlı bir fark var

mıdır?

Kareler

Toplamı

sd Kareler

ortalaması

F p Manidar Fark

Mezuniyet

Başarı Notları

Gruplar

arası

611,46 4 152,86 11,00 ,000* 1–4,

2–4,

3–4 Gruplar içi 6128,04 441 13,90

Toplam 6739,50 445

KPSS

Puanları

Gruplar

arası

26618,48 4 6654,62 59,38 ,000* 1–3, 1–4, 1–5,

2–3, 2–4, 2–5,

3–4, 3–5 Gruplar içi 49420,95 441 112,07

Toplam 76039,43 445

*p<0,05 anlamlılık düzeyi,

Tablo-3 Öğrenim Gördükleri Bölüme Göre Mezuniyet Başarı Notları ve KPSS Puanlarına Đlişkin Anova Sonuçları

Bölümlerin Kodları: Sınıf Öğretmenliği=1, Türkçe

Öğretmenliği=2, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği=3, Müzik Öğretmenliği=4,

Resim Öğretmenliği=5

Tablo-3’e bakıldığında dördüncü sınıf öğretmen adaylarının

öğrenim gördükleri bölüme göre mezuniyet başarı notlarına ilişkin F(4–

441)=11,001, p=,000<,05’e göre anlamlı bir fark olduğu görülmektedir.

Mezuniyet başarı notlarına ilişkin anlamlı farkın Müzik Öğretmenliği öğrencilerinin (81,66) diğer bölümlerde okuyan öğrencilere göre daha

yüksek olduğu ve Sınıf Öğretmenliği öğrencilerinin (76,23) Diğer

bölümde okuyan öğrencilere göre daha düşük olduğu aşağıdaki Scheffe

tablosundan çıkartılmaktadır. 4.Sınıf öğretmen adaylarının öğrenim

gördükleri bölüme göre KPSS puanları ilişkin F(4–441)=59,381,

p=,000<,05’e göre anlamlı bir fark olduğu anlaşılmaktadır. Bu anlamlı

farkın Sınıf Öğretmenliği öğrencilerinin (77,11) diğer bölümlerde

öğrenim gören öğrencilere göre daha yüksek puana sahip oldukları ve

Resim Öğretmenliği bölümünde öğrenim gören öğrencilerin KPSS

puanlarının (52,67) diğer bölümlerde öğrenim gören öğrencilere göre

daha düşük olduğu belirtilmiştir.

Page 272: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

276

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Recep Özkan-Arş. Gör. Sami PEKTAŞ

3) Eğitim bilimleri neti, genel kültür neti, genel yetenek neti ve

mezuniyet başarı notlarının öğrencilerin almış oldukları KPSS puanı

üzerindeki etkisi ne düzeydedir?

B Standart Hata Beta T P Đkili

r

Kısmi

r

Sabit 17,136 2,620 6,539 ,000

Eğitim bilimleri neti ,399 ,012 ,493 32,858 ,000 ,903 ,843

Genel Kültür Neti ,476 ,018 ,335 26,714 ,000 ,769 ,786

Genel Yetenek Neti ,405 ,015 ,339 27,142 ,000 ,765 ,791

Mezuniyet Başarı Notu -,068 ,035 -,020 -1,951 ,052 ,185 -,093

Tablo-4 KPSS Puanlarının yordanmasına ilişkin çoklu regresyon analiz

sonuçları

Eğitim bilimleri netinin KPSS puanı üzerindeki etkisi R2=,815 R

=,903 F=1955,02 p=,00

Genel Kültür Netinin KPSS Puanı Üzerindeki Etkisi R2=,60 R

=,77

F=643,64 p=,00

Genel Yetenek Netinin KPSS Puanı Üzerindeki Etkisi R2=,59 R

=,77 F=625,52 p=,00

Mezuniyet Başarı Notunun KPSS Puanı Üzerindeki Etkisi R2=,03

R =,19 F=15,67 p=,00

Bu Dört Değişkenin KPSS Puanı Üzerindeki Etkisi R2=,958 R

=,979 F=2516 p=,00

Tablo-4 bakıldığında standardize edilmiş regresyon katsayısına

(beta) göre yordayıcı değişkenlerin KPSS puanları üzerindeki göreli

önem sırası; eğitim bilimleri neti, genel yetenek neti, genel kültür neti ve

mezuniyet başarı notu şeklinde sıralanmaktadır. Regresyon katsayılarına

ilişkin t-testi sonuçları incelendiğinde ise, genel yetenek neti, genel kültür

neti ve eğitim bilimleri netinin KPSS puanı üzerinde anlamlı bir

yordayıcı olduğu fakat Mezuniyet başarı notunun önemli bir etkiye sahip

olmadığı görülmektedir. Bu değişkenler birlikte ele alındığında, KPSS

puanı üzerinde anlamlı bir yordayıcıya sahiplerdir.

Eğitim bilimleri neti, genel yetenek neti, genel kültür neti ve

mezuniyet başarı notunun KPSS puanı üzerindeki etkisine bakıldığında

(R2=,958 R

=,979 F=2516 p=,00) çok yüksek düzeyde ve anlamlı bir

ilişki vermektedir. Adı geçen dört değişken KPSS puanındaki toplam

varyansın % 95,8’ini açıklamaktadır.

Bu dört değişkenin KPSS puanı ile olan ilişkisine bakıldığında ise

eğitim bilimleri neti ile KPSS puanı arasında ikili korelasyonlar

incelendiğinde (,903) yüksek düzeyde pozitif yönde bir ilişkinin olduğu

söylenebilir ama diğer değişkenler kontrol edildiğinde iki değişken

arasındaki korelasyon ilişkisinin (,843) azaldığı gözlenmektedir. Genel

kültür neti ile KPSS puanı arasındaki ilişki (,77) yüksek düzeyde ve

Page 273: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

277

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin...

pozitif yöndedir. Diğer değişkenler kontrol edildiğinde ilişkide (,79) çok

fazla bir fark gözlenmemektedir. Genel yetenek neti ile KPSS puanı

arasındaki ilişkide (,77) yüksek düzeyde pozitif bir ilişki vardır. Diğer

değişkenler kontrol edildiğinde ilişki (,79) çok fazla bir değişiklik

göstermemektedir. Mezuniyet başarı notu ile KPSS puanı arasındaki ilişki

(,185) çok düşüktür ve pozitif yöndedir. Ama diğer değişkenler sabit

tutulduğunda ilişki düzeyi (-,09) çok aşırı düşmüştür ve ilişki ters yönü

göstermektedir yani ters yönde çok düşük bir ilişkinin olduğunu

söylenebilir.

Regresyon analizine göre iş doyumunun yordanmasına ilişkin

regresyon eşitliği (matematiksel model) aşağıda verilmiştir.

DOYUMI

=17,136+0,399E.Neti+0,476GKNeti+0,405GYNeti-

0,068 Mez. Notu

4) Öğrencilerin eğitim bilimleri neti, genel kültür neti, genel

yetenek neti arasındaki ilişki ne düzeydedir?

Sınav Netleri Genel Yetenek Neti Eğitim Bilimleri Neti Eğitim Bilimleri Neti ,61 Genel Kültür Neti ,38 ,63

Tablo-5 Eğitim bilimleri Neti, Genel Kültür neti ve Genle Yetenek neti arasındaki Pearson Correlation katsayıları

Tablo-5’e bakıldığında eğitim bilimleri neti ile genel yetenek neti

arasında (,61) orta düzeyde pozitif yönde bir ilişki olduğu

gözlenmektedir. Genel yetenek neti ile genel kültür neti arasında (,38)

ilişki düzeyi düşük seviyede ve pozitif yöndedir. Eğitim bilimleri neti ile

genel kültür neti arasında (,63) orta düzeyde pozitif yönde bir ilişkinin

olduğu söylenebilir. Eğitim bilimleri netleri yüksek olan öğrencilerin

genel kültür ve genel yetenek netlerini de artırdığı söylenebilir.

5) Öğrencilerin mezuniyet başarı notu ile KPSS puanı arasındaki

ilişki ne düzeydedir?

KPSS Puanı

Mezuniyet Başarı Notu ,19

Tablo-6 Mezuniyet Başarı Notu Đle KPSS Puanları Arasındaki Pearson Correlation Katsayısı

Tablo-6’ya bakıldığında mezuniyet başarı notu ile KPSS puanı

arasındaki ilişki düzeyi (,19) pozitif yönde çok düşük düzeyde bir ilişki

göstermektedir. Buradan yola çıkarak mezuniyet başarı notlarının KPSS

puanlarına etkisinin olmadığı sonucu çıkartılabilir.

6) Öğrencilerin öğrenim gördükleri bölüm göre genel kültür neti,

genel yetenek neti ve eğitim bilimleri netlerine açısından fark var mıdır?

Page 274: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

278

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Recep Özkan-Arş. Gör. Sami PEKTAŞ

Kareler

Toplamı sd

Kareler

ortalaması F p

Manidar

Fark

GY.Neti

Gruplar

arası 32225,39 4 8056,35

169,62 ,000*

1–2, 1–3,

1–4,1–5,

2–3, 2–4,

2–5, 3–5

Gruplar

içi 20946,42 441 47,50

Toplam 53171,81 445

GK.Neti

Gruplar

arası 5541,48 4 1385,37

19,04 ,000*

1–4, 1–5,

2–4, 2–5,

3–4, 3–5

Gruplar

içi 32086,89 441 72,76

Toplam 37628,37 445

EB.Neti

Gruplar

arası 26731,78 4 6682,95

32,97 ,000*

1–3, 1–4,

1–5, 2–3,

2–4, 2–5,

3–5

Gruplar

içi 89401,44 441 202,72

Toplam 116133,2 445

*P<0,05 anlamlılık düzeyi, Bölümlerin Kodları: Sınıf Öğretmenliği=1, Türkçe

Öğretmenliği=2, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği=3, Müzik Öğretmenliği=4, Resim

Öğretmenliği=5

Tablo-7 Öğrenim Görülen Bölüm Đle Genel Kültür Neti, Genel Yetenek Neti ve Eğitim Bilimleri Netine Đlişkin Anova Sonuçları

Tablo-7’ye bakıldığında öğrencilerin genel yetenek netlerine ilişkin

bölüm bakımından anlamlı bir fark olduğunu göstermektedir(F(4-441)

=169,62 p=,00<,05). Bu anlamlı farkın aşağıdaki scheffe tablosunda Sınıf

öğretmenliği öğrencilerinin genel yetenek netleri (47,97) diğer bölümde

okuyan öğrencilerin netlerine göre daha yüksektir. Resim Öğretmenliği öğrencilerinin netleri (24,26) diğer bölümdeki öğrencilerin netlerine göre

daha düşüktür.

Öğrencilerin genel kültür netlerine ilişkin bölüm bakımından

anlamlı bir fark olduğunu yukarıdaki tablo göstermektedir (F(4-441) =19,04,

p=,000<,05). Bu anlamlı farkın aşağıdaki scheffe tablosunda Türkçe

öğretmenliği öğrencilerinin genel kültür netleri (40,06) diğer bölümde

okuyan öğrencilerin netlerine göre daha yüksektir. Müzik öğretmenliği öğrencilerinin netleri (26,36) diğer bölümdeki öğrencilerin netlerine göre

daha düşüktür.

Öğrencilerin eğitim bilimleri netlerine ilişkin bölüm bakımından

anlamlı bir fark olduğunu yukarıdaki tablo göstermektedir (F(4-441) =32,97,

p=,000<,05). Bu anlamlı farkın aşağıdaki scheffe tablosunda Türkçe

öğretmenliği öğrencilerinin genel kültür netleri (69,02) diğer bölümde

okuyan öğrencilerin netlerine göre daha yüksektir. Resim öğretmenliği öğrencilerinin netleri (45,82) diğer bölümdeki öğrencilerin netlerine göre

daha düşüktür.

Buradan yola çıkarak aşağıdaki scheffe tablolarına bakıldığında:

Resim ve Müzik öğretmenliğinde okuyan öğrenciler genel yetenek, genel

Page 275: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

279

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin...

kültür ve eğitim bilimleri netleri açısından diğer bölümlerde okuyan

öğrencilere göre düşük seviyededir.

Sosyal bilgiler öğretmenliğinde okuyan öğrenciler bu üç değişken

için karşılaştırdığımızda genellikle orta düzeydedir. Müzik öğretmenliği ve resim öğretmenliğinin üstünde, Sınıf öğretmenliği ve Türkçe

öğretmenliğinin genellikle altında yer almaktadır.

Genel yetenek bakımından sınıf öğretmenliği Diğer bölümlere göre

daha başarılıdır. Ancak Genel kültür ve Eğitim Bilimleri netleri açısından

Türkçe öğretmenliğinin altında kalmaktadır.

SONUÇ

Bu çalışmada eğitim fakültesi son sınıf öğrencilerinin KPSS den

elde ettikleri puanları nelerin yordadığını ortaya çıkararak lisans

derslerinden elde ettikleri başarı notlarının KPSS puanlarına etkisini

ortaya çıkarmak ve yorumlamak amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda

alt problemlere ilişkin bulgulardan elde edilen sonuçlar aşağıdaki gibi

ifade edilmiştir:

1.Cinsiyet değişkenine ilişkin mezuniyet başarı puanları ve KPSS

puanları arasında anlamlı bir fark olduğu görülmektedir. Kız öğrencilerin

başarı notlarının erkek öğrencilere göre daha yüksek, erkek öğrencilerin

KPSS puanlarının ise kız öğrencilerin KPSS puanlarına göre daha yüksek

olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu sonuçtan yola çıkarak, kız öğrenciler

lisans derslerine düzenli olarak çalışarak KPSS’ye hazırlanmada sıkıntı

yaşadıkları ya da sınavı fazla önemsemedikleri, erkek öğrencilerin ise

sadece KPSS’ye hazırlanarak lisans derslerini önemsemedikleri ya da

sadece geçebilecek kadar çalıştıkları, bunun sonucunda da erkek

öğrencilerin sınavda daha başarılı oldukları sonucuna varılabilir.

2. Öğretmen adaylarının öğrenim görmüş oldukları bölüm

değişkenine ilişkin mezuniyet başarı notları ve KPSS puanları arasındaki

ilişkiye bakıldığında her ikisinde de anlamlı bir farklılık ortaya

çıkmaktadır. Bu anlamlı farkın kaynağı Sınıf öğretmenliği öğrencilerinin

lisans derslerini ihmal ederek sadece KPSS’ye hazırlandıkları için,

mezuniyet başarı notları en düşük olan bölümdür aynı zamanda KPSS

puanı en yüksek olan bölüm Sınıf Öğretmenliği öğrencileridir. Resim

Öğretmenliği öğrencileri ise KPSS den düşük puanlarla atandığı için

sınavı çok fazla önemsemeyerek sadece lisans derslerine ağırlık

vermişlerdir, bu yüzden mezuniyet başarı notu en yüksek olan bölümler

Resim Öğretmenliği ve Müzik Öğretmenliğidir. KPSS puanında ise en

düşük puana sahip bölümlerdir.

Page 276: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

280

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Recep Özkan-Arş. Gör. Sami PEKTAŞ

3. Eğitim bilimleri neti, genel kültür neti, genel yetenek neti ve

mezuniyet başarı notunun KPSS puanı üzerindeki etkileri %95,8

düzeyindedir. Bunlardan en çok etkiye sahip olan eğitim bilimleri neti

R2=,81 düzeyindedir, genel kültür neti R

2=,60 düzeyindedir, genel

yetenek neti R2=,59 ve mezuniyet başarı puanı ise R

2=,03 ile en az etkiye

sahip olan değişkendir. Burada öğretmen adaylarının lisans derslerinden

almış oldukları notların KPSS puanı üzerinde etkisinin yok denecek kadar

az olduğunu göstermektedir. Mezuniyet başarı notunun KPSS puanları

üzerinde bir etkisi olmadığı bilinciyle, öğrencilerin derslerini gerekli notu

alabilecek derecede önemsediklerini ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla

böyle bir sistemde akademik başarının önemli olmadığı sonucundan

hareketle öğrencilerin lisans notlarını fazla önemsemeden, kendilerini

göreve atanmaya yönelik KPS sınavına hazırladıkları bir sistem ortaya

çıkmaktadır.

4. Öğretmen adaylarının mezuniyet başarı notu ile KPSS puanı

arasındaki ilişkiye baktığımızda r=,19’a göre çok düşük seviyede pozitif

yönde bir ilişkinin odluğu söylenebilir. Bu sonuç, öğrencilerin lisans

başarılarının KPSS’ye hiçbir getirisinin olmadığını düşünerek sadece

sınava çalışarak atanabileceklerinin alanla ilgili eksikliklerinin daha sonra

da tamamlayabileceklerini düşünerek dersleri ihmal etmelerine sebep

olmuştur.

5. Bölüm değişkenine ilişkin netler arasındaki farklılıklara

baktığımızda, Genel yetenek netlerine göre Sınıf Öğretmenliği en yüksek

ve Resim Öğretmenliği en düşük nete sahiptir. Genel Kültür netine

baktığımızda Türkçe Öğretmenliği en yüksek Müzik Öğretmenliği en

düşük netlere sahiptir. Eğitim Bilimleri netlerine baktığımızda Türkçe

Öğretmenliği bölümü en yüksek Resim Öğretmenliği bölümü en düşük

netlere sahiptir.

*

Bu sonuçlardan yola çıkarak ulaşabildiğimiz tek bir kavram var, bu

sınav sistemi değişmediği sürece derslerin hep ikinci planda kalacağıdır.

KPSS türü sınavlar sayesinde dershaneler daha çok ilgi gördüğü için

eğitim sistemi ticarethanelerin bir numaralı geçim kaynağı olmuştur.

Üniversitelerdeki eğitimin öğrencilere bir şeyler aktarmaktan çok

öğrencilerin aklında olan sınav kaygısından dolayı öğretim

elemanlarından KPSS’ye yönelik ders anlatmaları ve sınavda çıkmayan

ayrıntılardan uzak durmaları doğrultusunda beklentiler oluşturmaktadır.

Page 277: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

281

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin...

KAYNAKÇA

AKYÜZ, Yahya (2003), “Eğitim Tarihimizde Günümüze Kadar Öğretmen

Yetiştirilmesi ve Sağlanması Đlkeleri, Uygulamaları” Eğitimde Yansımalar VII: Çağdaş Eğitim Sistemlerinde Öğretmen Yetiştirme Ulusal Sempozyumu, (21-23 Mayıs Sivas), Tekışık Yayıncılık, Ankara.

BURSALIOĞLU, Ziya (1994), Okul Yönetiminde Yeni Yapı ve Davranış, PEGEM Yayınları No: 9 Ankara.

BÜYÜKÖZTÜRK, Şener (2002), Veri Analizleri El Kitabı, Ankara, Pegem A

Yayıncılık.

DOĞAN, Đsmail (2004), Sosyoloji –Kavramlar ve Sorunlar-, PegemA Yay,

Ankara 69-217.

HUNGTINGTON, Samuel, S. (2000), “Cultures Count”, Culture Matters, Basic Books, 2000, s.XĐV’den.

KARASAR, Niyazi (2007). Bilimsel Araştırma Yöntemi, Nobel Yayıncılık,

Ankara.

KOZLU, Cem (2003), Öfkeden Çözüme, Đstanbul.

Milliyet Pazar Eki, 1 Eylül 2002- 13 Temmuz 2003 tarihleri arası bütün sayılar.

ONARAN, oğuz (1981), “Çalışma Yaşamında Güdülenme Kuramları”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, s.205, Ankara.

TURAL, Nejla K. (2002), “Öğrenci Başarısında Okul Değişkenleri ve Eğitimde

Verimlilik”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, Sayı:1-2, Ankara.

ÖZKAN, Recep, Gündüz, Mustafa (2008), “Başarının Sosyo-Kültürel Kökenleri,

Başarılı Olanlarla Yapılan Söyleşiler Üzerinden Bir Đnceleme”, Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Sayı 16, s.149, Sakarya.

YÖK (1998), Eğitim Fakültesi Öğretmen Yetiştirme Lisans Programları, Y.Ö.K.

Ankara.

Page 278: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

TEMETTUAT DEFTERLERĐNE GÖRE 19. YÜZYILIN ORTALARINDA PRĐŞTĐNE

Öğr. Gör. Gülin ÖZTÜRK∗∗∗∗

Arş. Gör. Şenay KARAÇAM ATAM∗∗∗∗∗∗∗∗

ÖZ: 19. yüzyıl Osmanlı iktisadi ve sosyal tarihinin önemli kay-

naklarından biri de Temettuat Defterleridir. Vergi kaynaklarını yeniden

tespit ederek halkın üzerindeki vergi yükünü hafifletmek ve vergi dağılı-mında yaşanan adaletsizliği önlemek amacıyla hazırlanan temettuat kayıt-

ları sosyo-ekonomik ve demografik yapının da ortaya konulmasında

önemli bilgiler sunmaktadır.

Balkanlarda büyük öneme sahip olan Priştine, incelediğimiz dö-

nemde Üsküp Eyaletinin bir kaymakamlık merkezi idi. Priştine, bu dö-

nemde Müslümanların çoğunlukta olduğu, Hristiyan, Yahudi ve Kıptilerin

birlikte yaşadığı kozmopolit bir şehir görünümündedir. Bu çalışmadan el-

de ettiğimiz veriler ışığında Priştine’de yaşayanların diğer gelirlerinin ya-

nında asgari geçimlerine yetecek ölçekte tahıl üretimi yaptıkları, hayvan-

cılıkla uğraştıkları görülmektedir. Priştine’de gayr-i menkullerin çoğunlu-

ğunu tarla, bağ, bahçe gibi araziler oluşturmakta, bunların yanı sıra dük-

kân, han değirmen gibi gelir getiren gayr-i menkuller de bulunmakta idi.

Bu gayr-i menkullerin büyük çoğunluğunun Müslümanların denetiminde

olduğu dikkat çekmektedir. Bunun dışında Priştine’de yaşayanlara bakıl-

dığında buradaki Müslümanların gayr-i Müslim ya da Kıptilere oranla ge-

lir düzeylerinin daha yüksek olduğu görülmektedir.

Bu çalışmada Priştine şehrinde yaşayan Müslim ve gayr-i Müslim

tebanın nüfus, meslek grupları, tarımsal faaliyetleri ve gelirleri incelene-

rek, buradaki Müslüman ve gayr-i Müslimler arasındaki farklılıkları orta-

ya konulmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: Priştine, Temettuat Defteri, Kıpti, Balkanlar,

Vergi

Niğde Üni. Fen-Ed. Fak. Tarih Böl. [email protected].

∗∗

Niğde Üni. Fen-Ed. Fak. Tarih Böl. [email protected].

Page 279: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

284

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

Pristina in The Middle of The 19 th Century In The Record Books of Economy

ABSTRACT: Temettuat books are one the important references

of Ottoman Economics and Social History in the 19th

century. These

books that are prepared in order to weaken tax pressure and to prevent

unequilibriums in tax allocation are also vital sources of data for social,

economical and demographic structure of that time.

Pristina, having a great importance in the Balkans, was a district in

Üsküp State in the mentioned period in this study. In this period, Pristina

was a cosmopolite city where mostly Muslims lived with Christians, Je-

wishes and Gypsies. Findings of this study indicate that citizens of Pristi-

na lived on growing cereals and were engaged in cattle breeding. Most of

real assets in Pristina were composed of lands as fields and gardens be-

sides these income-generating real assets like stores, inns and mills. It is

also seen that most of these real assets were kept down by the Muslims

and consequently Muslims’ income levels were relatively high.

In this study, income levels, occupations and demographic and

agricultural structures of Pristina citizens are analysed and the differences

between them are attempted to be underlined.

Keywords: Pristina, Temettuat Book, Gypsy, The Balkans, Tax.

Giriş

Siyasi tarih araştırmaları yanında şehir tarihi araştırmalarının da

1960’lardan sonra önem kazanmasıyla birlikte üniversitelerde lisans ve

yüksek lisans alanında yapılan çalışmalar bu konu üzerinde yoğunluk

kazanmıştır1. Konunun zaman ve mekân bakımından sınırlanması ve bu

konuda yapılacak çeşitli araştırmalar için açık uçlu bir yapı göstermesi,

bu alanda yapılacak çalışmaları arttırıcı bir özellik kazandırmaktadır. Bu

araştırmaya birinci elden kaynak teşkil eden tahrir defterleri, şeriye sicil-

leri, ceride defterleri, vilayet gelir-gider defterleri gibi benzer defter ve

belge koleksiyonları araştırmaların daha sağlıklı ve daha gerçekçi bir

nitelik kazanmasına yardımcı olmaktadır. Bu çalışmada Balkanların

önemli bir şehri olan Priştine, kaynakların çeşitliliği ve malzemenin çok-

luğu bakımından önemli bir yere sahip olduğu için araştırma konusu ola-

rak seçilmiştir.

Osmanlı Devleti’nde gelir kaynaklarının temelini vergiler oluştur-

maktadır. Ancak Osmanlı Vergi Sistemi Tanzimat Dönemi öncesi ve

sonrasında oldukça farklılıklar göstermektedir. Devlet, yıllardan beri

çeşitli isimler adı altında toplanan örfi vergilerin tümünü Tanzimat dö-

1 Bu konuda yapılan çalışmalara örnek vermek gerekirse Kayhan 2006, Ateş

2002, Gökmen 2008: 73-90, Özçelik 2003: 35-81.

Page 280: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

285

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

neminde tek bir vergi olarak “vergi-i mahsusa” çatısı altında birleştirmek

istemiştir. Yeni bir vergi düzenlemesine gidilmesi, beraberinde vergi

kaynaklarının yeniden tespitini de zorunlu kılmıştır. Bununla beraber

devlet gelirlerinin kontrol altında tutulması, vergi konusunda halk arasın-

daki dengesizliğin önüne geçilmesi, mükelleflerin tespit edilmesi ile dev-

let gelirlerinin artırılması çalışmaları başlatılmıştır (Kızılkan 2008: 60;

Özkan 2011: 275). Böylece 19 Zilkade 1255 (23 Ocak 1840) tarihinde

Muhassıllar Nezareti’ne gönderilen talimatnameye göre, “her yerde aha-

linin ismi, şöhreti, arazileri hayvanları, tüccar ve esnafın ise yıllık gelirle-

ri vs. bilgilerinin kaydedildiği defterler tutulması” emredilmiştir (Kütükoğlu 1995: 395).

“Emlak ve Arazi ve Hayvanat ve Temettuat” sayımları denilen bu

işlemler sonucu sayıları yirmi bine yaklaşan temettuat defteri serileri

oluşturulmuştur. Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Maliyeden Müdevver

Defterleri ve Kamil Kepeci Tasnifi içinde yer alan bu defterler; 1988

yılında tasnif edilerek araştırmacıların hizmetine açılmıştır. Dokuz kata-

log içerisinde yer alan 17447 defterin büyük bir kısmı 1260-1261(1844-

1845) tarihinde yapılan tahrirlere aittir (Serin 1998: 721-724; Kütükoğlu

1995: 396).

Temettuat vergisi, kişi başına alınan şahsi bir vergi olup, Osmanlı

Devleti’nde bu vergi, tüccar ve esnafın senelik kazançlarının hesap edil-

mesiyle alınmaktadır (Sayın 1999: 13-14).

Temettuat defterlerinde kaza, köy gibi iskân merkezleri mahallele-

re ayrılmış olup, bu mahalleler hane esasına göre kaydedilmiştir. Bu def-

terlerde yerleşim yerlerindeki evlerin numaralarının altına kişilerin isim-

leri, unvan ve lakaplarıyla birlikte yazılmıştır. Bunu takiben hane reisleri-

nin sahip oldukları menkul ve gayr-ı menkul ile bunların gelirleri ve bun-

lardan hane reislerine tahakkuk eden vergiler yer almaktadır. Defterlerde

genellikle her hanenin mal varlığı yazıldıktan sonra toplam vergi miktarı

da belirtilmiştir. Temettuat defterlerinde ayrıca hane reislerinin ne işle

meşgul oldukları da kaydedilmiştir. Bu bakımdan temettuat defterleri

sayesinde üzerinde çalışılan bölgedeki meslek grupları hakkında veriler

elde edilebilmektedir. Bu bilgilerin yanında vergi muafiyeti olan gruplar

(din adamları, özürlü vs.) bu defterlerde kayıtlıdır. 1256 (1840)’daki

Temettuat defterlerinde şahısların isimleri ile birlikte fiziki özelliklerinin

de verildiği görülmekte ise de 1261(1845) yılında tanzim edilen

Temettuat defterlerinde bu şahsi özellikler kısmına pek rastlanmamıştır (Kütükoğlu 1995: 398-403).

Araştırma konusu olarak seçtiğimiz Priştine kazası temettuat defte-

ri Maliye Nezareti Varidat Kalemi Temettuat Defterleri (ML.VRD.TMT.)

Katalogunda 15465 numarada yer almaktadır. Defterin başlığında “Üsküp

Page 281: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

286

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

eyaletinde kain Priştine kaymakamlığı kazalarından nefs-i Priştine kasa-

basında mukim ehl-i Đslam ve reaya ve Kıptiyanın emlak ve arazi ve

temettuat-ı hakikalarını mübeyyin tahrir defteridir” ibaresi bulunmakta-

dır.

Priştine kazasının kayıtlı olduğu temettuat defteri 18x50 ebadında

ve 260 sayfa olup, 246. sayfadan sonrasında kayıtlı herhangi bir bilgi

mevcut değildir. Defterin 1-3, 177-181 ve 247-260 sayfaları boştur

(BOA, ML.VRD.TMT. 15465: 4-246). 1845 tarihli Priştine merkez kaza-

sı temettuat defterinde, şehirde yaşayan Müslim ve gayr-i Müslim hane

reislerinin adları, meslekleri, sahip oldukları gayrimenkulleri ve bu gayr-i

menkullerden ve mesleklerinden elde ettikleri gelirleri, ödemiş oldukları

vergileri gibi pek çok detaylı bilgi bulunmaktadır.

Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için Priştine’nin konumu ve ta-

rihsel süreci hakkında kısaca bilgi verilecektir. Kosova Cumhuriyeti’nin

başkenti olan Priştine (17 Şubat 2008), 1845 yılında eyalet merkezi olan

Üsküp’ün 80 km kuzeybatısında yer almaktadır. Priştine adının kaynağı tam olarak bilinmemekle beraber, Osmanlı yönetimine geçmeden önce

köylülerin ürünlerini pazarladıkları bir merkez olması sebebiyle Arnavut-

ça toplanılan yer, pazar anlamına gelen “Prişi” kelimesi, Osmanlı’nın

burayı fethinden sonra Priştine şekline dönüşmüş olup, bu isimle anılır

olmuştur (Ağanoğlu 2000: 185-186).

Priştine, ilk olarak 1389 yılında I. Kosova Savaşı ile Osmanlı hâ-

kimiyetine girmiştir. Ancak Priştine’nin tam olarak Osmanlı yönetimine

tabi olması II. Murat döneminde (1421-1541) 1448 yılında gerçekleşmiş, 1455 yılı itibari ile Priştine, Rumeli Beylerbeyiliği’ni oluşturan sancak-

lardan biri olmuştur. 18. Yüzyılın ilk çeyreğinde Neveberde ve Vulçıtrın

kazaları ile beraber Malik Paşa’nın idaresinde bir müdürlük şeklinde ida-

re edilen Priştine, 1822 yılı itibari ile Üsküp’e bağlanmıştır (BOA HAT

339:19419).

Tanzimat döneminde idari anlamda yapılan değişiklikler netice-

sinde üç kazaya taksim edilen Priştine (Priştine, Neveberde ve

Vulçıtrın) (DS 1263: 84; DS 1264: 111; DS 1265: 73; DS 1266: 65),

1845 yılında başında Yaşar Paşazade Abdurrahman Paşa’nın2 bulun-

2 Abdurrahman Paşa Cami-i Kebir Mahallesi’nde 1 numarada ikamet eden ve

bu şehrin ileri gelenlerinden bir zattır. Abdurrahman Paşa’nın babası Yaşar

Paşa 24 Temmuz 1827 tarihinde Üsküp sancağı mutasarrıflığına tayin

olunmuştur. Bk. (BOA HAT 702/33766, 29 Zilhicce1242); (BOA C DH

142/7059, 29 Şevval 1243). Tanzimat’ın ilanından sonra kaymakamlığa

dönüştürülen Priştine’nin kaymakamlık görevi ise Yaşar Paşa’nın oğlu Ab-

durrahman Paşa’ya verilmiştir. Fakat Abdurrahman Paşa, buradaki

Page 282: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

287

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

duğu kaymakamlıkla idare edilen bir sancak merkezidir. Priştine bu

dönemde bir idare merkezi olması sebebiyle nüfusu, ekonomisi ve fi-

ziki yapısı kendisine bağlı diğer kazalara oranla gelişmiş bir yerdi3.

1487 yılına ait Vulçıtrın tapu tahrir defterinde Priştine şehrinde

toplam 299 hane kaydedilirken, bunun sadece 51 hanesinin Müslüman

olduğu belirtilmiştir (DUKA 1990: 67). Bu tarihte Müslüman nüfusun

Hıristiyanlara oranı sadece % 17 idi. Fakat burada Müslüman nüfusun da

yıllar geçtikçe hızla arttığı gözlemlenmektedir. Vulçıtrın sancağının

1569-1570 (h. 977) tarihli tahrir defterine göre Priştine şehrinde toplam

575 hanenin olduğu, bunların 302’isinin Hristiyan ve 273’ünün ise Müs-

lüman olduğu belirtilmektedir (Vırmıça 1990: 204). Bu verilerden hare-

ketle Priştine’de Müslüman nüfusun oranının % 47,5, Hıristiyanların ise

% 52,5 olduğu ve Müslüman ile Hıristiyanların neredeyse eşitlendiği anlaşılmaktadır

4.

memurların maaşının ödenmesinde yaşanan sıkıntılar ve zimmetine para

geçirmek iddiaları dolayısı ile 13 Temmuz 1845 tarihinde görevinden

alınmıştır. (BOA Đ MVL 67/1266, 8 Receb 1261). Daha sonra Prizren’in haiz

olduğu ehemmiyet ve mevkiinin hassasiyetine binaen buranın idaresi Abdur-

rahman Paşa’ya verilmiştir. (BOA Đ MVL 78/1529, 7 Receb 1262).

3 1844 yılında Priştine şehrinde 5725 kişi yaşarken aynı tarihte buraya bağlı

olan Vulçıtrın şerinde 1565 kişi bulunmakta idi. Vulçıtrın şehrinin temettuat

dökümleri için bk. (Ağanoğlu 2007: 410).

4 Doğan Yörük, Osmanlı gayr-i Müslim nüfusu ile ilgili yaptığı makalesinde

16. Yüzyıl boyunca Balkanlarda gay-ri Müslim nüfusun azalırken Müslüman

nüfusun arttığını belirtmiştir. 16. Yüzyılda Balkanlardaki fetih hareketleri ne-

ticesinde yeni topraklar da eklenmesine rağmen gayrimüslim nüfustaki dur-

gunluğun oldukça ilginç olduğunu diğer taraftan Balkanlardaki Müslüman

nüfusun asrın başlarından sonlarına doğru sürekli arttığını % 20’lerden %

44’lere, hatta % 60’lara kadar yükseldiğini ifade etmiştir. Bu durum esas ola-

rak yerleşimle, kısmen de din değiştirmelerle olmuştur. Rumeli topraklarına

geçildiği andan itibaren fetih politikaları çerçevesinde hem yerleşik hem de

konar-göçer Türk aşiretlerinin iskân edildiği bilinen bir gerçektir. 16. yüzyı-

lın ikinci yarısında bu göçlerin hız kazandığı ve demografik yapının Türkler

lehine geliştiğini söylemek mümkündür.

Ayrıca Bosna, Arnavut ve Bulgar köylülerinin yanında, Osmanlı idari

kadroları içinde yer alan Hıristiyan sipahiler ve feodal beylerin de din değiş-tirmeleri Müslim ve gayrimüslimler arasındaki nüfus dengesini Müslümanlar

lehine etkilemiş gibi görünmektedir. Bk. (Yörük 2007: 642). Priştine’deki nü-

fus yapısı da incelendiğinde bu görüşe uygun olarak gayr-i Müslim nüfusa

göre Müslüman nüfusun oldukça hızlı arttığı gözlemlenmektedir.

Page 283: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

288

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

1. Mahalle ve Nüfus

Osmanlı kentinde mahalle, sosyal ve fiziki bir birimdir. Mahalle,

birbirini tanıyan, bir bakıma birbirlerinin davranışlarından sorumlu, “ke-

falet-i müteselsile” ile birbirine bağlı dayanışma içerisinde olan kişilerin

yaşadığı bir yerdir. Her biri nüfusun bağımsız bir bölümünü içinde barın-

dıran mahallelere ayrılmış bulunan şehirler, doğal olarak tacir kesim olan

Yahudiler, Ermeniler, Yunanlılar için bir cazibe merkezi olmaktaydı.

Müslüman kesim ister idareci isterse de arazi sahibi olsun genelde şehirde

yaşamayı tercih ediyordu (Jelavich 2006: 67). Priştine de diğer Balkan

şehirlerinde olduğu gibi farklı etnik unsurların yaşadığı bir şehir olmuş-tur. Osmanlı şehirlerinde diğer Đslam şehirlerinde olduğu gibi Müslüman

olmayanlar ayrı mahallelerde oturmayı tercih etseler de Müslüman ve

gayr-i Müslimlerin bir arada yaşadığı mahalleler bulunmaktaydı (Ergenç

2005: 416-417). Üsküp şehrinde sadece Müslümanların yaşadığı mahalle-

ler olduğu gibi, Müslüman ve gayr-ı Müslimlerin bir arada yaşadığı ma-

halleler de mevcuttu (Furat 2001: 22)5. Priştine’de de aynı şekilde Müs-

lüman ve gayr-i Müslimlerin birlikte yaşadığı mahalleler vardı.

Osmanlı Devleti’nde mahallenin idari anlamda sorumluluğu muh-

tarlara ait idi. Bilindiği gibi 1829 yılında ilk olarak Đstanbul’da oluşturu-

lan muhtarlık kurumu, 1833 yılından sonra görülen faydalar üzerine Os-

manlı taşrasında da uygulanmaya başlanmıştır6. Priştine şehrinde tespit

edilen muhtarların sayısı 15 idi. Bazı mahallelerde muhtar-ı evvel ve

muhtar-ı sani olmak üzere 2 muhtarın bulunduğu, ayrıca muhtarların idari

işlerinin yanı sıra başka mesleklerle uğraştıkları ve buralardan da gelir

elde ettikleri dikkati çeken unsurlardır. Muhtarların yıllık gelirlerinin

belirli bir düzeyde olmayışı da göze çarpan bir diğer husustur. Aralarında

yıllık geliri 3.000 kuruşun7 üstünde olanlar olduğu gibi çok düşük sayıla-

bilecek derecede olanlar da bulunmaktadır. Priştine’de mahalle muhtarla-

rının isimleri, meslekleri ve yıllık gelirleri aşağıdaki tabloda gösterilmiş-tir:

5 Osmanlı şehirlerinde ayrı bir Ermeni, Rum ya da Yahudi mahallelerine rast-

lanılabildiği gibi bazı mahallelerde Müslüman-Türk ve zımmi ahalinin bir

arada yaşadığı da görülmektedir (Adala 2008: 140).

6 Muhtarlık müessesi hakkında ayrıntılı bilgi için bk. (Çadırcı 1970: 409-420;

Çadırcı 1997: 38-41; Ortaylı 2000: 106-11; Arıkboğa 1998).

7 Çalışmamızda, bütün gelir bilgilerinde kullanılan ölçü birimi kuruştur. Tan-

zimat Döneminden itibaren Osmanlı ülkesinde 5 Ocak 1844 tarihinde Tak-

vim-i Vekayi’de yayınlanan 'Usul-ü Cedide Üzere Tashih-i Ayar' kararname-

si ile Osmanlı para sistemi kuruş sistemine dayandırılmıştır. 100 kuruş bir al-

tın karşılığı olarak kabul edilmiştir. Bk. (Çadırcı 1970: 336).

Page 284: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

289

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

Mahalle ismi Muhtarın ismi Muhtarın mesleği

Yıllık gelir krş

Piri Nazır M. Solmiramoye Oğlu Mehmet Adem Arabacı 345

" Muhtar Oğlu Hayrullah Araba Đşlet-

mecisi 655

Alaaddin M. Feyzullah oğlu Muhtar-ı Evvel Ahmet Berber 455

" Muhtar-ı Mahalle Süleyman oğlu Derviş Terzi 200

Hasanbey M. Molla Ferhad Oğlu Muhtar-ı Evvel Mahalle

Mehmed Terzi 692,5

Cami-i Sagir M. Hafız Ahmed oğlu Mahalle Muhtarı Đbrahim Terzi Kalfası 525

Hatuniye M. Kurdu Oğlu Muhtar-ı Evvel Said Tüccar 3300

" Bekir Ağa Oğlu Muhtar-ı Mahalle Yaşar Ziraatçi 1812,5

Yusuf Çelebi M. Munis oğlu Muhtar-ı Evvel-i Mahalle

Abdulaziz Ziraatçi 400

" Sule oğlu Tüfenkçi Rame Muhtar-ı Sani

Mahalle-i Mezbur Tüfenkçi 400

Ramazaniye M. Hasan oğlu Hacı Süleyman Muhtar 420

" Evka oğlu Mehmet Turudna Muhtar 1210,5

Yunus Efendi M. Osman oğlu Đbrahim (Muhtar-ı Evvel) Davalara

bakar 205

" Muhtar oğlu Bekir (Muhtar-ı Sani) Tüccar 437,5

Cami-i Kebir M. Hacı Mustafa oğlu Saadeddin Muhtar-ı

Evvel 2205

Tablo I. Priştine’deki Mahalle Muhtarlarının Đsimleri ve Yıllık Gelirleri

Gayr-i Müslimlerin temsilcileri ise kocabaşı8 ve papazlardır. 1845

yılında Priştine şehrinde gayr-i Müslimlerin koçabaşısı temettuat defte-

rinde kasaba civarında 93 numarada kayıtlı Đstafe oğlu Petros’tur.

Petros’un bir aded inek ve bağından 37,5 kuruş ve sanatından 300 kuruş olmak üzere toplam 337,5 kuruş yıllık geliri bulunmaktadır. Priştine şeh-

rinde 3 adet resmi görevli papaz bulunmaktadır. Bunlardan biri Yerar

Çeribaşı Civarındaki Mahalle-i Varoşi’de 17 numarada ikamet eden Bob

Laze oğlu Papaz Sime, diğeri Hasan Bey Civarındaki Mahalle-i

Varoşi’de 94 numarada ikamet eden Miloş oğlu Papaz Dime ve kasaba

civarında 104 numaralı hanede kayıtlı Yive oğlu Papaz Ecmi Korki’dir.

1845 yılında Priştine şehrinde Müslümanların yaşadığı 12 mahalle

bulunmakta idi. Bunlar Yarar Çeribaşı, Piri Nazır, Alaaddin, Hasan Bey,

8 Rumeli’de Hıristiyanların bulunduğu köy ihtiyar heyetinin başına verilen

unvandır. Tanzimat’tan sonra “Kocabaşı” unvanı kaldırılarak bunun yerine

muhtar unvanı verilmiş ise de Hıristiyanlar tarafından bu tabir kullanılmaya

devam etmiştir. Kocabaşılar devletin emirlerini halka iletmek, halkın hükü-

met ile olan işlerini görmek, devletin tarh ettiği vergileri toplamak gibi görev-

lere sahiptiler. Fakat vergi tahsili işi tahsildarların tayini üzerine

kocabaşılardan alınmıştır (Pakalın 1993: 285).

Page 285: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

290

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

Cami-i Sagir, Hasan Emin, Hatuniye, Yusuf Çelebi, Mehmet Bey,

Ramazaniye, Yunus Efendi ve Cami-i Kebir mahalleleridir.9 Bilindiği

üzere Osmanlı şehirlerinde egemen olan öğeler cami, bedesten ve imaret-

ler idi. Mahallelerin cami ya da mescit adları ile anılması Osmanlı şehir-

lerinde bir gelenek haline gelmişti. Dolayısıyla Priştine şehrinde mahalle-

ler de adlarını çoğunlukla şehirdeki camilerden almıştı.10 Piri Nazır Ma-

hallesi ismini Piri Nazır Külliyesinden, Alaaddin, Hasanbey, Hatuniye,

Cami-i Kebir, Ramazaniye, Yarar Çeribaşı ve Yusuf Çelebi mahalleleri

ise isimlerini yine aynı isimdeki camilerinden almışlardı.

Nüfus yoğunluğuna göre mahalleleri sınıflandırmak gerekirse 30

haneye kadar olan mahalleler düşük, 31-60 hane arası mahalleler orta ve

60’dan yukarı haneye sahip olan mahalleler yüksek nüfus yoğunluğu olan

mahalleler olarak kabul edilmiştir. Priştine’de bulunan 12 mahalle içeri-

sinde Müslümanların en çok yerleştiği mahalleler Yunus Efendi (117

hane) ve Alaaddin mahalleleri (109 hane), en küçük ve nüfusu en az olan

mahalle ise Cami-i Sagir Mahallesi (27 hane) idi.

9 Cami-i Kebir Priştine’nin en büyük camisidir. Priştine’nin fethinden sonra

Fatih Sultan Mehmet tarafından yaptırılmış tır. Cami-i Kebir Mahallesi eski-

den beri Müslümanların ve imam, müezzin, tüccar, derviş , kadı gibi önemli

mesleklerden insanların yaş adığı bir mahalle olması özelliği ile önemlidir.

(Vırmıça 1999: 210-211.

10 Osmanlı şehirlerinde ya doğrudan doğruya mescit adları ile ya da onları yap-

tıranların adları ile mahallelere isim verilme oranı oldukça yüksektir. Dolayısı

ile cami ya da mescid mahalleyi tanımlayan bir fiziki olarak karş ımıza çık-

makta bazen de mahallenin merkezi oluşturmaktadır. (Adala 2008: 146).

Page 286: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

291

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

Bu mahallelerde yaşayan Müslümanların gelir dağılımlarına bakıl-

dığında; geliri 500 kuruşuna kadar olan ve alt gelir grubunu oluşturan

kesimin en fazla yerleştiği mahallenin Yusuf Çelebi, en az yerleştiği ma-

hallenin ise Cami-i Sagir olduğu görülmektedir. Üst gelir grubu (geliri

1751 kuruş ve yukarı) olanların ise en fazla Cami-i Kebir, en az Yusuf

Çelebi ve Ramazaniye mahallelerinde yaşadığı görülmektedir. Buradan

Cami-i Kebir Mahallesi’nin genellikle üst gelir grubuna sahip mükellefler

tarafından tercih edildiği anlaşılmaktadır.

Cami-i Kebir Mahallesi’nde başta buranın kaymakamı

Abdurrahman Paşa olmak üzere tımarlı süvari, nüfus kayıt memuru, çift-

lik sahipleri gibi şehrin ileri gelen devlet memurları ve ticaret erbabı kim-

seler yaşamaktaydı. Buna karşıt olarak Yusuf Çelebi gelir düzeyi düşük

kimselerin yaşadığı bir mahalle idi.

Yusuf Çelebi Mahallesi ise daha çok çapacı, arabacı gibi işlerde

bulunan ve gelirleri 250 ile 1300 kuruş arasında değişen kimselerin yer-

leştiği bir mahalle idi. Genel olarak Priştine şehrinde yaşayan Müslüman-

ların % 54’ü alt gelir grubu, % 37’si orta gelir grubu ve % 9’u alt gelir

grubunda idiler. Priştine Müslümanlarının alt, orta ve üst gelir grubuna

göre mahallelere olan dağılımı aşağıdaki tabloda detaylı bir biçimde gö-

rülebilir:

Mahalle Adı Alt Gelir Grubu Oranı %

Orta Gelir Grubu Oranı %

Üst Gelir Grubu Oranı %

Hane Sayısı

Yarar Çeribaşı 42,1 39,5 18,4 39

Piri Nazır 51,4 45,7 2,9 35

Alaaddin 44 43,1 12,9 109

Hasanbey 42,6 44,4 13 54

Cami-i Sagir 22,2 63 14,8 27

Hasan Emin 57,4 36,1 6,5 61

Hatuniye 59,5 35,4 5,1 79

Yusuf Çelebi 87 13 .. 69

Mehmetbey 75,9 20,7 3,4 29

Ramazaniye 63 34,8 2,2 92

Yunus Efendi 50,4 42,7 6,9 117

Cami-i Kebir 37,3 37,3 25,4 67

TOPLAM 54 37 9 778

Tablo II. Priştine Müslümanlarının Gelir Gruplarına Olan Dağılımı

Page 287: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

292

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

Priştine Temettuat Defterinde “reaya”11

olarak kaydedilen ve 239

haneden oluşan Hıristiyanların büyük kısmı Hasan Bey Mahallesi yakın-

larındaki Mahalle-i Varoşi’dedir. Burada toplam 94 Hıristiyan hane var-

dır. Bu da ortalama 470 kişi demektir. Yerar Çeribaşı yakınlarındaki Ma-

halle-i Varoşi’de ise 41 hane Hıristiyan mevcuttur. Kalan 104 hane Hıris-

tiyan ise ayrı mahallelerde yerleşmişlerdir. Priştine şehrinde yaşayan

diğer bir grup ise Yahudiler ve Kıptilerdir.12

Gayr-i Müslim nüfusun çoğunluğunun alt gelir grubuna dâhil oldu-

ğu ve Kıptilerin de şehrin en alt seviye gelire sahip kesimini oluşturduğu-

nu söylemek mümkündür. Kıpti hane reislerinin gelirlerine baktığımızda,

gelirlerinin 200 ile 500 kuruş arasında değiştiği görülmektedir. Gayr-i

Müslim nüfusun gelirlerine ve nüfuslarına göre dağılımı aşağıdaki grafik-

lerde gösterilmiştir.

11

Reaya terimi 19. yüzyılda genel olarak resmi anlamda Hıristiyanlar için kul-

lanılıyordu. Oysa pratikte, reaya özellikle Ortodoks Hıristiyanlar-Bulgarlar,

Rumlar, Sırplar ve Ulahlar anlamına geliyordu. Bk. (Karpat 2003: 154).

12 “Kıpti” kelimesi Müslümanların Mısır’ı fethetmesi ile Mısır’da yaş ayan

Hıristiyanlara verilen bir ad olmuş tur (Erdem 1997: 144). Sözlük anlamı ise

as-len Hindistan’dan gelme olan ve Avrupa’nın bazı cihetlerine Mısır’dan

geçerek giden Çingenelere verilen addır. Bk. Şemseddin Sami 1317: 1050).

Ayrı-ca bk. (Đslam Ansiklopedisi, “Kıptiler” 1997: 716-733).

Page 288: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

293

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

Priştine’nin nüfus yapısı incelendiğinde 19. yüzyıl ortalarında 1145

hanenin bulunduğu ve ortalama 5725 kişinin yaşadığı tahmin edilmekte-

dir13

. 1145 hanenin 778’i Müslüman, 63’ü Đslami Kıptiyan 239’u Hıristi-

yan, 6’sı Yahudi, 59’u reaya namında Kıptiyan’dır. Genel olarak bakıldı-

ğında Priştine’deki, toplam nüfusun % 73,5 ini Müslümanlar, % 26,5’ini

ise gayr-i Müslimler teşkil etmektedir. Đslami Kıptiyanlar da dâhil edildi-

ğinde Müslümanların gayr-i Müslimlere oranı % 74’e çıkmaktadır.

2. Şahıs Adları ya da Lakapları

Temettuat defterlerinde verginin esas olduğu hane reislerinin isim-

leri yazılırken genelde Đbrahim oğlu Sadık gibi çok kere ”oğlu ” kelimesi

tercih edilmiştir. 1256’daki Temettuat defterlerinde şahısların isimleri ile

birlikte eşkâllerinin de verildiği görülmüşse de 1261 (1845) yılında tan-

zim edilen Temettuat defterlerinde bu fiziksel özelliklerine pek rastlan-

mamıştır (Kütükoğlu 1995: 398).

13

Temettuat defterlerini esas alarak bir yerleşim yerindeki tahmini nüfusu tespit

etmek mümkündür. Tarih araştırmacıları, Osmanlı Đmparatorluğu’nda bir ha-

nedeki nüfus sayısı hakkında farklı görüşler ortaya koyarak, gerçek nüfus sa-

yısına ulaşabilmek için her hanenin 3,4,5,6 gibi değişik rakamlarla çarpılmak

suretiyle elde edilebileceğini ifade etmişlerdir. Bu konudaki ortak görüş bir

hanenin ortalama nüfusunun beş kişi olduğu esas alınarak bulunacağı şeklin-

dedir. Bu çalışmada da elde edilen ortalama nüfus hane sayısının 5 ile çar-

pılması sonucu elde edilmiştir. Bk. Ömer Lütfü Barkan, “Tarihi Demografi

Araştırmaları ve Osmanlı Tarihi” Türkiyat Mecmuası, X 1953, ss. 11-12; Ne-

jat Göyünç, “Hane Deyimi Hakkında”, Đstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakül-

tesi Tarih Dergisi, Đstanbul 1979, Sayı 32, ss. 331-348.

Page 289: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

294

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

Priştine kazasına ait Temettuat Defteri de 1261 (1845) tarihli oldu-

ğundan bu defterde hane reislerinin isimleri, Mehmet oğlu Süleyman gibi

gayet sade bir şekilde kayıt edilmiştir. Bu defterde şahısların eşkâllerin-

den ya da sülale lakaplarından bahsedilmemiştir. Kayıtlı olan lakaplar ise

Hacı, Derviş, Kara gibi halk arasında yaygın olarak kullanılanlardır. Bu

yüzden bu defterden yola çıkarak akrabalık ilişkilerini ortaya koymak zor

ise de, alt alta yazılan kayıtlarda kardeş ya da oğul ilişkisini bir dereceye

kadar tespit etmek mümkündür. Örneğin Pir Nazar Mahallesi’nde Hasan

oğlu Behram Kâhya ve Hasan oğlu Mazlum alt alta kayıt edilmişlerdir.

Priştine şehrinde bu dönemde Müslümanlar arasında en çok kulla-

nılan isimler Ahmet, Mehmet, Ali, Hasan ve Hüseyin’dir. Bunun yanında

az da olsa Zeynullah ve Behram gibi isimler de vardır. Priştine’de hane

reislerinin sahip oldukları isimlerin toplam hane reisi sayısına oranı aşa-

ğıdaki gibidir.

Ali

Mu

sta

fa

ley

man

Ah

met

sey

in

Đbra

him

Meh

met

Hasan

Sali

h

Osm

an

Sali

m

Said

Öm

er

36 35 35 28 27 27 24 24 19 14 14 13 8

%

4,6

%

4,5

%

4,5

%

3,6

%

3,5

%

3,5

%

3,1

%

3,1

%

2,4

%

1,8

%

1,8

%

1,7

%

1

Tablo III. Priştine’de En Çok Kullanılan Đsimler

Priştine şehrindeki Müslüman Kıptilerde en çok rastlanılan isimler

yine Ali, Mustafa, Hasan ve Đbrahim’dir. Reaya Kıptiler de ise Niko,

Kirko, Anto, Milo, Đstoyan, Nikola, Petre gibi isimler kullanılmaktadır.

Hıristiyan tebaa arasında herhangi bir ismin yaygın olarak kullanıldığını

söylemek oldukça güçtür. Burada yaşayan 239 Hıristiyan hane reisinin

isimleri çeşitlilik göstermektedir. En çok kullanılanları belirtmek gerekir-

se 15 kişi Jive, 10 kişi Petro, 5 kişi Marko, 4 kişi Đstave, 4 kişi Maksim

ismine sahiptir.

Müslümanlar arasında en çok kullanılan sıfatlar Molla, Derviş ve

Hacıdır. Hane reislerinin kendisi ya da babasında Derviş lakabı olan 18,

Hacı lakabı olan 39, Molla lakabı olan 44 kişi vardır. Gayr-i Müslim ve

Kıptilerde ise herhangi bir lakap ya da sıfat kullanılmadığı gözükmekte-

dir.

Müslim ya da gayr-i Müslimlerin birçoğunda hane reislerinin ismi

deftere yazılırken buraya gelmeden önceki yerlerinin ismi de sıfat olarak

belirtilmiştir. Garabofça’dan gelme Halil, Lokar karyesinden gelme

Mirko zımmi, Hertice karyesinden gelme Osman oğlu Ömer, Yanove’den

gelme Süleyman oğlu Emin, Đşkodralı Bekir oğlu Recep gibi. Büyük bir

Page 290: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

295

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

ihtimal ile yer isimleriyle zikr edilmeleri kendileri ile aynı ismi paylaşan

şahıslarla karışıklık olmaması içindir. Priştine şehrinde yerleşen ve nere-

den geldikleri kayıtlı olan kişilerden en çok Neveberdeliler göze çarp-

maktadır. Priştine kazası temettuat defterinde 15 kişinin Neveberde’den

geldiği kesin olarak tespit edilebilmektedir.

3. Tarımsal Faaliyetler

Balkan yarımadasının tarıma elverişli geniş arazilerinin olması

Priştine’nin de verimli ve çeşitli ürün yelpazesine sahip olduğunu gös-

termektedir. 19. Yüzyılın ortaları itibariyle bu araziler yeterince işlene-

meyip, yeni teknolojik gelişmelerle uyum sağlanamadığından ve yetiştiri-len ürünler ihracata dönük olmadığından ancak halkın kendi ihtiyaçlarını

karşılayabilecek düzeydeydi. Priştine şehrinde tarımsal faaliyetlerin içeri-

sinde bağcılık yaygın olsa da, buradaki bağlar çok verimli olmadığından,

şarap imalatına uygun değildi. Üretilen üzümler yalnız kurutularak kışın

çerez niyetine tüketilirdi (Ağanoğlu 2000: 187).

Priştine temettuat defterinde hane reisleri ile birlikte verilen toprak

miktarı, tarımdan elde edilen gelirler,(ekilebilen tarlalar14

, bağlar çayırlar

gibi) şehirdeki tarımsal faaliyetleri sayısal verilerle ifade etmemize imkân

sağlamaktadır. Bu sayısal değerleri aktarırken burada yaşayanları Müs-

lim, gayr-i Müslim ve Kıpti olarak ayırıp belirtilmesi uygun bulunmuştur.

Buna göre; Müslüman halka ait topraklardan 1066 dönüm mezru tarla

(yani ekilmiş olan), 373 dönüm gayr-i mezru tarla, 87 dönüm boş arazi

vardır. Ayrıca Müslümanlara ait 1096,5 kıta bağ, 86 kıta bahçe, 61 kıta

işlenmeye hazır arazi, 75,56 kıta baştina15

bulunmaktadır. Şehirde Müs-

lümanların ev ekonomisine katkıda bulunan küçük ölçekli bahçeler ya-

nında, tarla ve bağın çokluğu da dikkati çekmektedir. Priştine şehrinde

yaşayanların çoğunlukla bağcılık ile uğraştığı görülmektedir. 778 hane

14

Temettuat defterlerinde ekili-dikili tarlalar mezru tarla, kiraya verilmiş ya da

o yıl ekilmemiş tarlalar da gayr-ı mezru tarla olarak ifade edilmiştir. Ekili tar-

lalar nadasa bırakılan ya da kiraya verilen tarlalara oranla çok daha fazladır.

Priştine kazası temettuat defterinde mevcut mezru tarlalarda hangi ürünün ye-

tiştirildiği açık olarak belirtilmemektedir. Buralarda hububat ve diğer tarla

bitkilerinin yetiştirildiği tahmin edilmektedir. Kiraya verilmiş olan tarlaların

yıllık kira bedelleri kayıtlarda belirtilmiştir. Hane reisinin ne kadar ürün aldı-

ğı belirtilmemiş ise de elde ettiği ürün üzerinden ne kadar öşür ödeyeceği ka-

yıtlarda mevcuttur.

15 Hükümet arazisinden tapu ile intikal eden tarla. Bk. Ş.Sami, Kamus-ı Türkî,

s. 265. Ayrıca Balkan köylü aile çiftliği ile Osmanlılardan önceki statü ve

hizmet yükümlülükleri Osmanlı döneminde de devam eden Hıristiyan

grupların ellerindeki toprağa baştina denilmektedir. Bk. Doğan YÖRÜK,

a.g.m., s. 631.

Page 291: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

296

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

reisinin % 25’i sadece bağcılık ile uğraşırken, % 40’ı diğer tarımsal faali-

yetler ile birlikte yine bağcılık ta yapmaktadır. % 15’li bir dilim içerisin-

de yer alan Müslüman halkın tarla ya da çiftliği bulunmaktadır. Geriye

kalanlar ise (% 20) herhangi bir tarımsal faaliyetle meşgul değildir. Müs-

lümanlardan 49 hane reisinin baştinası bulunmaktadır. Baştina sahibi

olanların çoğunun mezru tarlası bulunmadığı gibi, bunlar resmi görevliler

(tımarlı süvari, imam, zaptiye, sekban, muhtar, kâtip, harem kâhyası,

müezzin gibi) olup, çeşitli hizmetlerde çalışmaktaydılar. Bütün bu veri-

lerden Priştine’deki Müslümanların % 80’inin tarımla uğraştığını anla-

maktayız.

Müslümanların elde ettiği toplam yıllık 677.171 kuruş gelirin

71.031,5 kuruşu tarımdan elde edilmektedir. Bu da yıllık gelirin %

10,5’una denk düşmektedir. Hane reislerinin Priştine yakınlarındaki köy-

lerde sahip oldukları 319,5 adet çiftliklerini de ilave ettiğimizde, tarımdan

elde edilen gelir 176.238,5 kuruşa, bu gelirin diğer gelirlere oranı ise %

26’ya yükselmektedir. Şehirde yaşayan Müslüman nüfusun sahip olduğu

arazilerin dağılımı aşağıdaki grafikte belirtilmiştir

Şehirde Müslümanların ev ekonomisine katkıda bulunan küçük öl-

çekli bahçeler yanında tarla ve bağın çokluğu da dikkati çekmektedir.

Şehirde yaşamalarına rağmen Priştine halkı topraktan kopmamış, işlediği ya da kiraya vererek gelir elde ettiği toprakla bağını koparmamıştır. Gayr-

i Müslimlere (Burada gayr-i Müslim kelimesi ile ifade etmek istediğimiz

Yahudiler ve Hıristiyanlar olup, Kıptiler ayrıca ifade edilecektir) ait bü-

tün toprakların 159 dönümü mezru, 22 dönümü gayr-i mezru tarladır.

Bundan başka 178 kıta bağ ve 1,5 kıta baştina vardır. 244 hane ehl-i

zimmet’ten (Yahudiler ve Hıristiyanlar) % 27’sinin sadece bağı, % 8’inin

tarlası, % 8’inin ise hem tarlası hem de bağı vardır. Bu veriler ışığında

gayr-i Müslimler içerisinde bağcılığın diğer tarımsal faaliyetlere göre

daha çok yapıldığını söylemek mümkündür. Priştine şehrinde yaşayan

Yahudiler arasında altı hanenin ekilebilir tarlası ve bağı bulunmayıp, üç

hane reisinin ise sadece bağı vardır. Gayr-i Müslimlerin yıllık 118.833,5

kuruşun 13.117 kuruşu tarımdan elde edilmektedir. Bu da yıllık gelirin

Page 292: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

297

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

yaklaşık % 11’ini oluşturmaktadır. Gayr-i Müslimler, Müslümanlar kadar

olmasa da tarım gelirine sahiptirler. Gayr-i Müslimlerin % 57’sinin her-

hangi bir bağı ya da tarlası yoktur. Buna göre; Priştine şehrinde yaşayan

gayr-i Müslim nüfusun sahip olduğu arazilerin dağılımı aşağıdaki grafikte

ifade edilmiştir.

Şehirde yaşayan diğer bir grupta Kıptilerdir. Bunlar kendi içlerinde

Müslüman ve reaya olarak 2 gruba ayrılmış olup, buradaki reaya kelimesi

gayr-i Müslim Kıptileri ifade etmektedir. Kıptilerin diğer gruplara oranla

daha az tarımsal faaliyet içinde bulundukları dikkati çekmektedir. Müs-

lüman Kıptilerin 17 kıta bağı olup, mezru tarlaları bulunmamakta idi. Bu

bağlardan elde ettikleri gelir ise 255 kuruştu. Reaya, toplam 4,5 dönüm

mezru tarladan 220 kuruş, bağcılıktan ise 197 kuruş gelir elde etmişlerdir.

Priştine şehrinde yaşayan Müslüman Kıptiler ile reayanın nüfusun sahip

olduğu arazilerin dağılımı aşağıdaki grafikte gösterilmiştir.

Genel bir değerlendirme yapılırsa, Priştine halkının bağcılık ve

bahçe işlerine daha fazla ilgi göstermelerinin sebebi elde ettikleri ürünle-

rin, diğer tarım ürünlerine göre daha kolay satabilme imkanına sahip ol-

malarıdır.

4. Hayvancılık

Nefs-i Priştine’de tarım kadar etkili olmasa da hayvancılığın da

önemli bir yer tuttuğu görülmektedir. Kayıtlardan anlaşıldığına göre şe-

hirde küçükbaş ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği vardır. Bundan başka

ailelerin kendi ihtiyaçlarını karşılayabilmek için kümes hayvanları yetiş-

Page 293: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

298

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

tirdikleri bunların gelir getiren bir niteliğe sahip olmadığından kayıtlarda

yer almadığı düşünülebilir.16

Hayvancılığı incelerken konunun daha iyi anlaşılabilmesi için,

hayvancılığı, 4 başlık altında incelemek mümkündür. Birinci grupta bü-

yükbaş hayvanlar (öküz, inek, manda, camuş vb), ikinci grupta yük ve

binek hayvanları (kısrak, at, merkep, beygir vb), üçüncü grupta, küçükbaş hayvanlar (koyun, keçi vb) ve dördüncü grupta ise arı yetiştiriciliği var-

dır.

Aşağıdaki grafikte de görüleceği üzere, büyükbaş hayvanların sayı-

sı küçükbaş hayvanlara göre daha fazladır. Büyükbaş hayvanlar genel

olarak eti, sütünün yanında tarla sürümünde de kullanılmakta olup, bunla-

rın güç ve maddi değerleri diğerlerine göre daha belirgindir. Hanelerde en

çok var olan büyükbaş hayvan, öküz, sağman inek, erkek ve dişi buzağı olup, sağman camuş ve sağman manda en çok hâsılatı olan hayvanlardır.

Temettuat defterinde sağman manda ve sağman camuşun yıllık hâsılatı

45’er kuruş iken; kısrak ve sağman ineğin yıllık hâsılatı 15’er kuruş ola-

rak kaydedilmiştir. Bu bilgiler ışığında Priştine de toplam 2849 adet bü-

yükbaş hayvan vardır. Büyükbaş hayvanlar arasında da en çok sağman

ineğin yetiştirildiği görülmektedir. Büyükbaş hayvanların dağılımı aşağı-daki grafikte belirtilmiştir.

16

Temettuat defterlerinde gayr-i menkullerden sonra hane reislerine ait hayvan-

lar yazılmıştır. Kayıtlar da her hanede hangi hayvandan kaçar tane olduğu ve

bunların gelir getirenlerinin hâsılat-ı senevîsi kuruş cinsinden belirtilmiştir. Böylece bir kazada en çok hangi hayvanın yetiştirildiği ve bunlardan ne ka-

dar gelir elde edildiğini tespit etmek mümkündür. Mesela Priştine’de sağman

inek 15, manda ineği 45, koyun ve keçi 4’er, arı kovanları ise 15 kuruş olarak

sabitlenmiştir.

Page 294: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

299

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

Şehirde büyükbaş hayvanlardan sonra en çok yetiştirilen hayvanlar

küçükbaş hayvanlardır. Bu defterde sağman ağnam ve ağnam başlıkları

altında koyunların tasnifinin yapılmış olması ile neyin ifade edildiği anla-

şılmamaktadır. Bu gruplamada yıllık gelirler dikkate alınarak yapılmış ve

ağnamın 3 kuruş, sağman ağnam, koyun ve keçinin 4 kuruş, kısır ağna-

mın ise 2 kuruş yıllık hâsılatı olduğu ifade edilmiştir. 1845 yılında

Priştine şehrinde toplam 2561 adet küçükbaş hayvan sayısı mevcuttur. Bu

küçükbaş hayvan dağılımı Müslümanlar ile Hıristiyanlara ait olup, Kıpti-

lere ve Yahudilere ait herhangi bir küçükbaş hayvan kaydına rastlanıl-

mamıştır. Priştine şehrinde mevcut küçükbaş hayvanların dağılımı ve

oranları aşağıdaki grafikte belirtilmiştir.

Müslim ve gayr-i Müslimler arasında Yük ve binek hayvanları hal-

kın yük ve ulaşım ihtiyaçlarının giderilmesinde oldukça önemlidir. Bu

hayvanlar içerisinde en çok kısrak kullanılmaktadır. 1845 yılında

Priştine’de 461 adet yük ve binek hayvanı kaydedilmiştir. Bu hayvanların

yıllık toplam geliri 3886 kuruş olarak belirtilmiş olup, bu gelir sadece

kısrak ve merkeplere aittir. Müslüman hanelerde toplam 25 adet merkep

kayıt edilmiştir. Burada tay ve beygirlerin gelirlerinin belirtilmemiş ol-

ması, ailelerin bu hayvanları kendi ihtiyaçları için kullanmalarıyla açıkla-

nabilir.

Kıptilerde yük ve binek hayvanı olarak merkep daha çok kullanıl-

maktadır. 122 hane Kıpti’nin 32’sinde bir ve birden fazla merkep bulun-

maktadır. Kıptilerin daha çok odunculuk ve kömürcülük gibi taşımacılığa

ait meslek dallarıyla uğraşıyor olmaları, merkep sayısının fazla olmasıyla

açıklanabilir. Priştine şehrinde bulunan hayvanların genel ve cinslerine

göre dağılımı aşağıdaki grafikte sunulmaktadır.

Page 295: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

300

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

Priştine şehrinde yaşayan Müslümanların hayvancılıktan elde ettiği yıllık gelir 20.790,5 kuruştur. Bu oran yıllık gelirin % 3’üne denk gel-

mektedir. Gayr-i Müslimler hayvancılıktan yıllık 4513,5 ( yıllık gelire

oranı % 3,7) kuruş, Kıptiler ise 315 (yıllık gelire oranı 1,17) kuruş elde

etmektedir. Bu sayılar hayvancılığın ailelerin ekonomik durumlarında

çok da etkili olmadığını göstermektedir.

Arıcılık, diğer gruplar kadar olmasa da halkın gelir kaynakları ara-

sında yer almaktadır. Temettuat defterinde kayıtlı Müslümanlardan 38,

gayr-i Müslimlerden 7 hanede toplam 196 adet arı kovanı kaydedilmiştir. Bu kovanların 160’ı Müslümanlara, 36’sı ise Hıristiyanlara aittir. Kıpti ve

Yahudi hanelere ait arı kovanı bulunmamaktadır. Arı kovanının bir ade-

dinin yıllık hâsılatı temettuat defterinde 15 kuruş olarak belirtilmiştir. Müslüman nüfusun 160 adet arı kovanından elde ettiği yıllık gelir 2422,5

kuruştur. Bu rakam Müslümanların elde ettiği yıllık gelirin yaklaşık %

Page 296: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

301

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

0,3’ü kadardır. Ehl-i Zimmet’in ise arıcılıktan elde ettiği gelir 340 kuruş-tur. Bu da yıllık gelirlerinin yaklaşık % 0,2’sine denk düşmektedir.

5. Gayri Menkuller

Priştine temettuat defterinde kişilerin sahip olduğu mülkler kiraya

verilmiş ise kira geliri, kendisi burayı işletiyorsa yıllık hâsılatı ayrı ayrı

kaydedilmiştir. Ayrıca değirmen, dükkân, han gibi bazı mülklerde hisse

sahiplerinin sahip oldukları hisse oranları detaylı bir şekilde verilmiştir. Priştine şehrinde 30.25 han hissesi, 359 dükkân hissesi ve 76,8 değirmen

hissesi kaydedilmiştir. Bunların topluluklar itibariyle dağılımı ise; Müs-

lümanlara ait 349 adet dükkân hissesi mevcuttur17

. En çok Cami-i Kebir

Mahallesinde, 154.33 dükkan hissesi bulunmaktadır. Bu mahalle de kişi başına % 2,3 dükkân hissesi düşmekte ise de bu dükkânların 119’u Kay-

makam Abdurrahman Paşa’ya ait olduğundan ortalama bir fikir edinmek

mümkün değildir.

Priştine şehri dışında yaşayanların da şehir de olan mülkleri

temettuat defterinde kaydedilmiştir. Örneğin Đşkodralı tüccar Marko’nun

satın aldığı 1 han, Üsküp Eyaleti Prizrin Sancağı kazalarından Yakova’da

ikamet eden Đbrahim ve kardeşinin 11 adet terzi, bakkal, bezirgân ve ku-

yumcu dükkânları bulunmaktadır.

Han ve değirmen hisseleri Müslümanlara ait olup, bu hisselerin

tamamı şehir içerisinde yer almamaktadır. Bu yüzden Priştine şehrinde

kaç tane han ve değirmenin olduğunu tam olarak belirlenememektedir.

Yerar Çeribaşı Mahallesi 1 no’lu hane de ikamet eden Mehmet Bey oğlu

Davud Bey’e ait 1 kıta hanın Konuh köyü ile bu mahallede 31 numaralı

hanede bulunan Hüseyin oğlu Davud Beleşine’nin bir adet taş değirmeni-

nin Beleşine köyünde olduğu örnek olarak gösterilebilir.

Priştine şehrinde yaşayan Müslüman hanelerin dükkân, han, de-

ğirmen gibi gayr-i menkullerinden elde ettikleri yıllık hâsılat ve kira ge-

lirlerinin toplamı 84.649 kuruştur. Bu da yıllık gelirlerinin % 12.5’una

denk düşmektedir. Gayr-i Müslimler ise toplam 10 adet dükkândan 830

kuruş gelir elde etmektedir. Bu da yıllık gelirlerinin % 0,6’sıdır.

6. Vergi

Priştine temettuat defterinde bir yıl içinde mükellef hane reisi tara-

fından ödenen bir tür gelir vergisi olan “vergi-yi mahsusa” nın kuruş ola-

rak miktarı hane reisinin mesleği belirtildikten sonra yanına “sene-i sabı-

17

1896 (H. 1314) tarihli Kosova vilayeti salnamesinde Priştine şehrinde 500’ü

aşkın dükkân ve mağaza, 2 otel, 10 han, 2 büyük, bir küçük hamam olduğu

belirtilmiştir (Ağanoğlu 2000: 189).

Page 297: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

302

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

kada vermiş olduğu vergi” şeklinde kaydedilmiştir. Yıllık vergiyi verme-

yen resmi görevliler dışında Müslüman hanelerin hepsinde sene-i sabıka-

da vermiş oldukları verginin gelirleri ne olursa olsun 12 kuruş vergi belir-

tilmiştir. Vergiden muaf olan imam, sakat, çocuk vs. ise yine defterde

kayıtlıdır. Müslüman mahallelere göre vergi mükelleflerinin ödediği top-

lam yıllık vergi miktarı ve bunların yıllık gelirlerine olan dağılımı aşağı-daki tabloda belirtilmiştir.

Mahalle Đsmi Toplam Vergi

Yıllık Toplam Gelire Oranı Mahalle Đsmi

Toplam Vergi

Yıllık Toplam Gelire Oranı

Yerar Çeribaşı M. 444 1,1 Hatuniye M. 900 1,9

Pir Nazar M. 408 1,7 Yusuf Çelebi M. 792 3,4

Alaaddin M. 1224 1,4 Mehmetbey M. 324 2,4

Hasanbey M. 636 1,2 Ramazaniye M. 1008 2,0

Cami-i Sagir M. 312 1,0 Yunus Efendi M. 1332 1,4

Hasan Emin M. 696 1,4 Cami-i Kebir M. 636 0,4

Tablo IV. Toplam Vergilerin Yıllık Mahallerin Toplam Yıllık Gelirlerine Oranı

Gayr-i Müslimlerde ise durum biraz farklıdır. Bilindiği gibi cizye

gayr-i Müslim vatandaşın tamamından alınmaz. Cizyenin alınabilmesi

için zimmet ehlinin akıllı, hür, sağlıklı 11 ile 65 yaş arası erkek mükellef-

ler olması ve bunun üç ayrı grupta (ala, evsat, edna) alınması, mükellefle-

rin bedeni arızalarının da (yaşlılık, körlük, çolaklık) dikkat edilmesi ile

ödeyecekleri vergi miktarında indirime gidilmekteydi. Kadın ve çocuk-

lardan cizye vergisi tahsil edilmemekteydi (Kazıcı 2005: 46). Priştine

temettuat defterinde gayr-i Müslim hane reisinin ismi ve mesleği kayde-

dildikten sonra cizye kaydı esas alınarak sene-i sabıkada vermiş olduğu

verginin ala, evsat ve edna cinsinden miktarı yazılmıştır. Gayr-i Müslim-

lerin 148’i edna, 75’i evsat ve 8’i ala cinsinden vergi ödemekteydi. Buna

göre Priştine şehrinde gayr-i Müslimlerin ödedikleri yıllık toplam vergi

7496,5 kuruştur. Bu rakam yıllık gelirlerinin % 6,3’üne denk düşmekte-

dir.

Kıptilerde ise Müslim ya da gayr-i Müslim ayrımı yapılmaksızın

Müslümanların ödediği vergi miktarı alınmıştır. Reaya Kıptiler, diğer

Hıristiyan ya da Yahudi halk gibi cizye ödememişlerdir.18

Priştine şehrin-

18

Kemal Karpat, Osmanlı Devleti’nin Çingenelerden çoğu zaman ne askere

alındığını ne de vergiye tabiye tutulduklarını söylemektedir (Karpat 2003:

67). Priştine temettuat defteri de bunu doğrular niteliktedir. Çünkü bu kayıtla-

ra göre reaya namında olan Kıptiler de aynen Müslümanlar gibi vergi öde-

mişler, Hıristiyanlar gibi cizyeye tabi tutulmamışlardır.

Page 298: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

303

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

de yaşayan Kıptiler toplamda 1464 kuruş vergi ödemişlerdir. Bu vergi

miktarı yıllık gelirlerinin % 5,5’ini oluşturmaktadır.

Osmanlı Devleti’nin Priştine şehrinden elde ettiği vergilerden biri

de öşür vergisidir. Priştine’de Müslüman veya gayr-i Müslim ayrımı ya-

pılmaksızın herkesten eşit olarak 1/10 oranında vergi alınmıştır. Öşür,

mezru tarlalardan elde edilen gelir üzerinden hesaplanarak bu defterde

mükellefin tahsil edilen gelirinden düşülmüştür. Priştine şehrinde Müs-

lümanlardan 1845 yılında 5224 kuruş öşür vergisi alınmıştır. Bu vergi

miktarı toplam gelirlerinin % 0,7’sidir. Gayri Müslimlerden alınan öşür

miktarı ise 1176,5 olup, bu miktar gayr-i Müslimlerin yıllık toplam gelir-

lerinin % 0,9’una karşılık gelmektedir. Bu rakamlara göre Osmanlı Dev-

leti’nin vergi-i mahsusa ve öşür olarak Priştine şehrinden bir senede aldı-

ğı vergi miktarı toplam 26.149 kuruştur.

7. Esnaf ve Sanatkârlar

Osmanlı şehirlerinde esnafların faaliyetleri loncalar tarafından sıkı

bir biçimde kontrol altında tutuluyordu. Bu kurumlar sadece Hıristiyan ya

da Müslümanlardan oluşabildiği gibi, karma da olabiliyordu. Bu kurumun

amacı pazarın ihtiyaç duyduğu ürünlerin üretilmesi için adil bir iş bölümü

sağlanması idi. Esnaf teşkilatının hiyerarşik yapısında ustabaşılar, çırak

ve kalfaların eğitilmesinde önemli bir görev üstlenmişlerdir (Jelavich

2006: 67-68). Aynı işi yapan sanat kollarının bir arada teşkilatlanmasını

ifade eden klasik Osmanlı esnaf teşkilatı yapılanmasını Priştine şehrinde

de görmek mümkündür. Burada ekmekçi dükkânlarının faaliyet gösterdi-

ği bir un pazarı, tuzun satışının yapıldığı bir tuz pazarı, lüleci, bezirgân,

terzi ve saraç çarşıları da vardır (Terzi 2006: 284).

Temettuat defterinde mevcut olan kayıtlara bakılarak elde edilebi-

lecek bilgilerden birisi de Priştine’de faaliyet gösteren çok çeşitli meslek

gruplarının tespit edilmesidir. Bu veriler şehrin sosyal yapısının aydınla-

tılmasına önemli katkılar sağlamıştır. Böylece Priştine şehrinde yaşayan-

ların hangi işlerle uğraştıkları ve buradan elde ettikleri gelirler hakkında

bir sonuca varmak mümkündür. Buradaki meslek dallarını gruplandırmak

gerekirse birinci grupta tarım ve hayvancılıkla uğraşanlar (bahçıvan, bos-

tancı, rençber, seyis, ziraatçı vb.) ikinci grupta sanayi ve ticaret ilgili mes-

leklerle uğraşanlar (arabacı, debbağ, çilingir, bakkal, dülger, kömürcü,

lüleci, terzi, saraç, berber, kasap vb.) üçüncü grupta işçiler (hizmetkâr,

yanaşma vb.), dördüncü grupta resmi görevliler (muhtar, tımarlı süvari,

sekban, zaptiye, subaşı, vb.) beşinci grupta ise herhangi bir mesleğe sahip

olmayanlar (işsiz, çocuk, sakat, yaşlı, kadın vb) vardır. Müslümanlarda

tarım ve hayvancılıkla uğraşan hane reislerinin toplamı 128’dir. Bu oran

Müslümanlarda toplam hane reisinin % 16,4’üdür. Bu sayının içerisinde

en fazla ziraatçılar yer almakta olup, bunların sayısı 40’a ulaşmakta, bun-

Page 299: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

304

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

dan başka ise 27 bahçıvan, 14 bostancı yer almaktadır. Đkinci grupta sa-

nayi ve ticaret ile ilgili mesleklerle uğraşanlar vardır. Bunların sayısı ise

337’dir. Bu grup Müslüman hane reislerinin % 43,3’ünü oluşturmaktadır.

Bu grupta en fazla arabacı, tüccar, bakkal, terzi, yemenici, araba

kiracısı, debbağ (derici), lüleci, berber vardır. Üçüncü grupta işçiler var-

dır. Bunların sayısı ise 69’dur. Bu hizmet grubu defterde çapacı, hizmet-

kâr, yanaşma (değirmen yanaşması, kahveci yanaşması) vs. olarak kay-

dedilmiştir. Bu hizmet grubundakiler Müslümanların % 8,8’ini teşkil

etmektedirler. Dördüncü grupta 163 adet idari, askeri, sosyal ve dini alan-

larda görev yapanlar vardır. Đdari görevliler (kaymakam, kadı naib, yazı-

cı, muhtar, subaşı kâhya vb), askeri görevliler (tımarlı süvari, zaptiye,

sekban, zabıta vs.) dini görevliler (Đmam, Müezzin, Hatip vb), ilmiyedeki

görevliler (müderris, molla)’dir. Askeri ve idari görevliler Müslüman

hanelerin % 20’sini oluşturmaktadır. Beşinci grupta ise herhangi bir

mesleğe sahip olmayanlardan işsiz, alil (iş yapamaz durumda olan), tale-

be, çocuk, yaşlı, sürgün, bekâr, kadın vs. olmak üzere 79 hane reisi kay-

dedilmiştir. Bunlar Müslüman hane reislerinin yaklaşık % 10’udur. Bu

verilerden de anlaşılacağı gibi Müslüman tebaa arasında sanayi ve ticaret-

le uğraşanların sayısı diğer meslek gruplarına göre çok daha fazladır.

Bunun yanında Müslümanlar arasında yaygın olarak da arabacı, tüccar,

ziraatçı, çapacı, bakkal ve terzi olanlar da çoğunluktadır.

Müslüman tebaanın uğraştığı (işsiz, kadın, hasta vs. dışında) 93

farklı meslek bulunmaktadır.

Meslek ismi Sayı Oran Meslek ismi Sayı Oran Meslek ismi Sayı Oran

Attar 2 0,3 Kasap 7 0,9 Yemenici

Eskicisi 3 0,39

Araba

Đşletmecisi 2 0,3 Kâtip 2 0,3 Yemenici 18 2,31

Araba Kiracısı 20 2,6 Kır bekçisi 1 0,1 Yemenici

çırağı 3 0,39

Arabacı 51 6,7 Kiracı 1 0,1 Prizren’den

gelen 1 0,13

Arabacı ve

Tımarlı Süvari 2 0,3 Kolağası 1 0,1 Yetim 2 0,26

Arabacı ve

Çapacı 2 0,3 Köy imamı 1 0,1 Zabıta 4 0,51

Aşçı 1 0,1 Lüleci 14 1,8 Zabtiye 8 1,03

Ayakkarı 4 0,5 Meyve satıcısı 2 0,3 Ziraatçi 40 5,14

Bağban 2 0,3 Müderris 1 0,1 Kadın 5 0,64

Bahçıvan 27 3,5 Müezzin 3 0,4 Kaymakam 1 0,13

Bakkal 34 4,4 Nalbant 11 1,4 Sığır çobanı 1 0,1

Berber 21 2,7 Rençber 5 0,6 Tımarlı

süvari 73 9,4

Page 300: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

305

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

Bostancı 14 1,8 Nüfus kayıt

memuru 1 0,1 Tuz satıcısı 3 0,4

Boyacı 1 0,1 Saatçi 2 0,3 Tüccar 41 5,3

Bölükbaşı 1 0,1 Sakat 1 0,1 Tüfenkçi 1 0,1

Cami Đmamı 2 0,3 Saraç 5 0,6 Türbe

Hizmetçisi 1 0,1

Doğramacı 2 0,1 Saraç eskicisi 1 0,1 Yanaşma 1 0,13

Çapacı 40 5,1 Sekban 11 1,4 Yazıcı 7 0,9

Çeşmeci 1 0,1 Sermayedar 1 0,1 Dülger 3 0,4

Çiftlik Sahibi 14 1,8 Dükkân

Yanaşması 1 0,1

Hallaç ve

terzi 2 0,3

Çitftçi 4 0,5 Değirmen

kahyası 1 0,1

Hamam

natır 1 0,1

Çiftlik Kahyası 5 0,6 Dellal 1 0,1 Hancı 1 0,1

Çocuk 10 1,3 Derviş 1 0,1 Harem

kahyası 1 0,1

Muhtar 4 0,5 Dilsiz ve natır 1 0,1 Hasta 3 0,4

Debbağ 15 1,9 Hatip 1 0,1

Tablo V. Müslüman Hane Reislerinin Meslekleri ve Bunların Oranları

Priştine şehrinde yaşayan gayr-i Müslimlerin meslekleri arasında

en çok yanaşma, hizmetkârlık, tüccarlık ve terziliğin olduğunu söyleyebi-

liriz. Bu grup gayr-i Müslim hane reislerinin % 64’ünü oluşturmaktadır.

Bunu % 25’lik bir oranla işçi sınıfı takip etmektedir. Tarım ve hayvancı-

lıkla uğraşanlar tebaa arasında oldukça az olup, gayr-i Müslim tebaanın

% 7,7’sini teşkil etmektedir.

Gayr-i Müslim hane reislerinin meslekleri aşağıdaki tablodadır.

Meslek ismi Sayı Meslek ismi Sayı

Meslek ismi Sayı

Meslek ismi Sayı

Arabacı 6 Meyhaneci 4 Mutafçı 5 Boyacı 5

Bakkal 10 Papaz 3 Abacı 3 Kürekçi 9

Bezirgan 4 Oduncu 1 Anbarcı 1 Irgat 5

Çapacı 8 Samancı 1 Aşçı 2 Kasap 9

Çarıkçı 6 Semerci 1 Baltacı 3 Kestane

Satıcısı 1

Ekmekçi 13 Sığır Çobanı

3 Bostancı 4 Kiremitçi 1

Hizmetkar 20 Simitçi 2 Çerçi 1 Kocabaşı 1

Terzi 24 Tuz satıcısı 1 Çeşmeci 1 Kömürcü 3

Tüccar 21 Tüfekçi 2 Çilingir 1 Dülger 2

Yanaşma 26 Yemenici 1 Çoban 2 Hancı 4

Ziraatçi 10 Kalaycı 1 Çömlekçi 1 Đşsiz 3

Araba Kira-

cısı 5 Kebapçı 2

Deri ve

kürk

boyacısı

1 Kürkçü 1

Tablo VI. Gayr-i Müslim Hane Reislerinin Meslekleri

Page 301: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

306

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

Priştine şehrinde hem Müslüman olan hem de reaya namında olan

Kıptilerde odun ve kömürcülük mesleğinin yaygın olarak yapıldığını

görmekteyiz. Bunun yanında Kıptilerde çalgıcı-mehter, duhan (tütün)

kıyıcılığı ve çilingircilik de yapılan diğer meslekler olarak sayılabilir.

Kıptilerin tarım ve hayvancılıkla çok fazla uğraşmadıkları, mevcut

temettuat kaydından anlaşılmaktadır. Kıptilere ait meslekler aşağıdaki

grafikte detaylı olarak gözükmektedir.

SONUÇ

Priştine temettuat defterinde yer alan kayıtların analizi bize şehrin

sosyal ve ekonomik durumu hakkında aydınlatıcı bilgiler sunmaktadır.

Defterde mükellefler kayıt edilirken sehven olduğunu düşündüğümüz,

kâtiplerden kaynaklanan küçük hesaplama hataları dikkati çekmektedir.

Fakat bunun defterin içeriğini etkileyecek bir düzeyde olduğunu söyle-

mek mümkün değildir.

1845 yılında Priştine, Müslümanların (% 74) gayr-i Müslimlere (%

26) oranla daha çok yaşadığı Üsküp eyaletinin önemli şehir merkezlerin-

den biridir. Priştine şehrinde yaklaşık 5725 kişi yaşamakta olup, bunların

4205’i Müslüman, 1490’ı gayr-i Müslim ve 30’u Yahudi idi.

Page 302: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

307

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

Priştine şehrinde gelirlerin büyük bir kısmı Müslümanların elinde

olup, bu toplam gelirlerin % 77‘sini oluşturmaktadır. Müslüman nüfusun

kişi başına düşen gelir ortalaması 870 kuruştur. Buradaki Müslümanların

gelir dağılımına baktığımızda alt gelir grubu diyebileceğimiz (geliri 500

kuruşa kadar) grubun oranı % 54, orta gelir gurubu olanların (geliri 501

ile 1750 kuruş arasında) oranı % 37, üst gelir gurubu olanların ise (geliri

1751’den yukarı olanlar) nüfusun % 9’unu oluşturduğu görülmektedir.

Bu verilerden hareketle, şehirde alt gelir grubunun diğer gruplara oranla

nüfusun çoğunluğunu teşkil ettiğini söylemek mümkündür. Gayr-i Müs-

limlerin yılda kazandıkları toplam 118.833,5 kuruştan kişi başına ortala-

ma 485 kuruş düşmektedir. Alt gelir grubunda olanların, Müslümanlar

gibi, kendi cemaatleri içerisinde nüfusun çoğunluğunu oluşturdukları

dikkati çekmektedir. Gayr-i Müslimler % 76,5’i alt gelir grubunda, %

21,5’i orta, % 2’si ise yüksek gelir grubunda idiler. Kıptiler ise şehrin en

alt gelirine sahip kesimini oluşturuyorlardı. Bunların gelirlerinin 250 ile

500 kuruş arasında değiştiğinden yaşam standardı bakımından çok alt

düzeydedir.

Priştine’de yaşayanların çok çeşitli gelir kaynakları olduğu görül-

mektedir. Şehirleşmenin gereği esnaf ve sanatkârlığın diğer iş kollarına

göre daha ön planda olduğu söylenebilir. Her hane sahibinin belli bir

sayıda hayvana, bir miktar toprağa, bağa, bahçeye ve çiftliğe sahiptir. Bu

da halkın şehirleşmekle beraber, topraktan kopamadıklarının bir işareti-

dir. Priştine şehrinde toprağın büyük bir kısmını Müslümanlar işletmek-

tedir. Temettuat defterinde hangi ürünlerin yetiştirildiğinin kaydedilme-

miş olması buradaki tarımsal faaliyetlerin tespitini güçleştirmektedir.

Yetiştirilen hayvanların çeşitliliği, miktarı ve bunlardan elde edilen gelir-

ler hayvancılık alanında daha detaylı bilgilerin tutulduğunu göstermekte-

dir.

Đncelediğimiz dönemde Priştine Osmanlı Devleti’nin nüfus artışı bakımından gelişmekte olan şehirlerinden birisidir. Tahrir kayıtları ile

temettuat defteri kıyaslandığında bu düşüncemizin daha da netlik kazan-

dığı anlaşılmaktadır. 15. ve 16. yüzyılda ortalama 1500 ve 2500 civarında

olan nüfus, 1845 yılında 6000’e yaklaşmıştır. Priştine (H.1295/M.1878)

yılında teşkil olunan Kosova vilayeti’nin merkezi yapılmış, bundan sonra

daha da gelişerek 12’si Müslüman, 2’si varoş mahalle de olmak üzere

3690 haneye, nüfusu ise yaklaşık 19.000’e yükselmiştir.

Priştine’de nüfus artışına bağlı olarak meslek dallarının çeşitlendi-

ğini söylemek mümkündür. Dikkati çeken diğer bir husus da Müslüman-

ların tarım, ticaret ve el sanatları ile uğraşırken gayr-i Müslimlerin yar-

dımcı iş kollarında faaliyet göstermeleridir.

Page 303: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

308

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

Bütün bu bilgiler ışığında Priştine’nin gelişmekte olan bir yapı gös-

terdiği ve bunun 20. Yüzyıla aktarımı bakımından da süreklilik arz ettiği-ni söylemek mümkündür.

KAYNAKÇA

Başbakanlık Osmanlı Arşivi

Maliye Nezareti Temettuat Defteri

ML. VRD. TMT. d., Nr. 15465

Hatt-ı Humayunlar

Nr. 339/19419; 702/33766

Đradeler

Meclis-i Vala (Đ. MVL)

Nr. 1266; 1529

Salnameler

DS (Devlet Salnamesi), sene 1263, 1264, 1265, 1266.

Kitap ve Makaleler

ADALA, Adalet Bayramoğlu (2008), Osmanlı Şehrinde Mahalle, Đstanbul.

AĞANOĞLU, Yıldırım H. (2000), 1896 (Hicri 1314) Kosova Vilayeti Salnamesi (Üsküp, Priştine, Prizren, Đpek, Yenipazar, Taşlıca), Rumeli Türkleri Kül-

tür ve Dayanışma Derneği Yay., Đstanbul.

AĞANOĞLU, Yıldırım vd. (2007) Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kosova Vilayeti , Đstanbul.

ARIKBOĞA, Erbay, (1998), Yerel Yönetimler, Katılım ve Mahalle Muhtarlığı, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Li-

sans Tezi, Đstanbul.

ATEŞ, Ümit (2002), Bursa Kazası Alişar, Gölcük, Seç, Akça ve Anarlıdere Köy-lerinin Temettuat Defterlerinin Tahlili ve Değerlendirmesi (H.1260-1261/M.1844-1845), Niğde, Niğde Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü

Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

BARKAN, Ömer Lütfü (1953) “Tarihi Demografi Araştırmaları ve Osmanlı

Tarihi” Türkiyat Mecmuası, C. X, Đstanbul, s. 1-26.

ÇADIRCI Musa (1970), “Türkiye'de Muhtarlık Kurulması Üzerine Bir Đncele-

me”,. Belleten, C. 34, S. 135, Ankara, s. 409-420.

ÇADIRCI, Musa (1997), Tanzimat Döneminde Anadolu Kentleri’nin Sosyal ve Ekonomik Yapısı, TTK, Ankara.

DUKA, Ferit (1990), “XV.-XVIII. Yüzyıllarda Arnavut Nüfusunun Đslamlaşması

Süreci Üzerine Gözlemler”, OTAM, S. 2, Ankara, s. 93-71.

Page 304: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

309

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/19. Yüzyılın Ortalarında Priştine...

ERDEM, Mustafa (1997), “Kıpti Kilisesi Üzerine Bir Araştırma”, Ankara Üni-versitesi Đlahiyat Fakültesi Dergisi, C. 36, Ankara, s. 143-178.

ERGENÇ, Özer (2005), “Osmanlı Şehri’nde Esnaf Örgütlerinin Fiziki Yapıya

Etkileri”, Đslam Geleneğinden Günümüze Şehir Hayatı ve Yerel Yönetim-ler, Đstanbul, Cit I, s. 416-417

FURAT, Ahmet Hamdi (2001), Temettuat Defterlerine Göre Üsküb’ün Sosyal ve Ekonomik Tarihi, Đstanbul Üniversitesi Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,

Đstanbul.

GÖKMEN, Ertan (Bahar 2008) “Saruhan Sancağında Temettuat Tahriri’, Bilig,

Sayı 45, s. 73-90;

GÖYÜNÇ, Nejat (1979), “Hane Deyimi Hakkında”, Đstanbul Üniversitesi Ede-biyat Fakültesi Tarih Dergisi, Đstanbul, S. 32, s. 331-348.

Đslam Ansiklopedisi (1997), C. 6., M.E.B. Yay., Eskişehir.

JELAVICH, Barbara (2006), Balkan Tarihi 18. Ve 19. Yüzyıllar, (Çev. Đhsan

Durdu), Đstanbul.

KARPAT, Kemal H., (2003), Osmanlı Nüfusu (1830-1914) Demografik ve Sos-yal Özellikleri, (Çev. Bahar Tırnakçı), Đstanbul.

KAYHAN, Mustafa Kazım (2006), Temettuat Defterlerine Göre Barla’nın Sosyo-Ekonomik Yapısı, Isparta, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal

Bilimler Enstitüsü Basılmamış Yüksek Lisans Tezi.

KAZICI, Ziya (2005), Osmalı’da Vergi Sistemi, Đstanbul.

KIZILKAN, Ayse Özdemir, (2008) “Osmanlı Vergi Düzeninde Temettuat Uygu-

lamaları Üzerine Bir Değerlendirme”, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bi-limler Enstitüsü Dergisi, S. 20, Kütahya, s. 57-65.

KÜTÜKOĞLU, Mübahat (1995), “Osmanlı Sosyal ve Đktisâdi Tarihi. Kaynakla-

rından Temettü Defterleri”, Belleten, C. LIX/225, Ankara, s. 396-412.

ORTAYLI, Đlber (2000), Tanzimat Devrinde Osmanlı Mahalli Đdareleri (1840-1880), TTK, Ankara.

ÖZÇELĐK, Selahattin (2003), “Tanzimat Öncesinde Girne Kazası (Termettuat

Defterlerine Göre)”, Ankara Üniversitesi Dil, Tarih ve Coğrafya Fakülte-si Tarih Araştırmaları Dergisi, Sayı 34, s. 35-81.

ÖZKAN, Selim Hilmi (2011) “XIX. Yüzyılın Đkinci Yarısında Alâiye Sancağı-nın Đdarî Yapısı ve Nüfus Durumu”, Türklük Bilimi Araştırmaları, S. 29,

s. 275-291.

PAKALIN, M. Zeki (1993), Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.

III, Đstanbul.

SAYIN, Abdurahman Vefik (1999), Tekâlif Kavaidi(Osmanlı Vergi Sistemi), Ankara.

SERĐN, Mustafa (1998), “Osmanlı Arşivinde Bulunan Temettuat Defterleri”,

Başbakanlık I.Milli Arşiv Şurası, Ankara, s. 721-724.

Şemseddin Sami (1317), Kamus-ı Türkî, Đstanbul.

Page 305: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

310

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. G. ÖZTÜRK-Arş. Gör. Ş. KARAÇAM ATAM

TERZĐ, Arzu (2006), “Priştina Şehrinde Meslekler” Balkanlar’da Đslam Medeni-yeti II. Milletlerarası Sempozyumu Tebliğleri, Tiran, Arnavutluk, 4-7 Ara-

lık 2003, Đstanbul, s. 281-290.

VIRMIÇA, Raif (1999), Kosova’da Osmanlı Mimari Eserleri I, Ankara.

YÖRÜK, Doğan (2007), “XVI. Yüzyılın Đkinci Yarısında Osmanlı Đmparatorlu-

ğu’nda Yaşayan Gayrimüslimlerin Nüfusu” Selçuk Üniversitesi Sosyal Bi-limler Enstitüsü Dergisi, S. 17, Konya, s. 625-652.

Page 306: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

+sıra-/+sire- EKĐNĐN MORFOLOJĐK YAPISI VE ĐŞLEVLERĐ ÜZERĐNE

Yrd. Doç. Dr. Burhan PAÇACIOĞLU∗∗∗∗

ÖZ: Eklemeli dillerden olan Türkçe, kelime türetmede kullanılan ya-

pım ekleri bakımından bir hayli zengindir. Türkçenin yüzyıllar süren geçmişi içinde bu eklerden bazıları tamamen kullanımdan düşerken, bazıları da değişik

lehçelerde işlevini sürdürmeye devam etmiştir. Đsimlerden fiil türeten +sıra-

/+sire- eki de bunlardan birisidir. Bu yapım ekinin, Eski Türkçe ve Orta Türkçe

dönemlerinde işlek olarak kullanılmasına karşılık, bugün sadece Kırgız, Türk-

men, Uygur, Kırım Türkçelerinde kullanıldığı görülmektedir. Bu ekin morfolo-

jik yapısı ve işlevi hakkında ileri sürülen fikirlerin yeterli olduğunu söylemek

mümkün değildir. Çünkü bu ekle türetilen kelimeler, Türkçede kullanılan iki

ayrı morfolojik yapıya sahip +sıra-/+sire- ekinin varlığını göstermektedir. Ya-

zımızda bu duruma açıklık kazandırılmaya çalışılmıştır.

Anahtar Kelimeler: +sıra-/+sire (yapım) eki, Türkçe, morfoloji, ya-

pım eki

On the Morphologic Structure and Function of “+sıra/-sire”

ABSTRACT: Turkish, one of the agglutinative languages, is utter rich

in constructive suffixes. In its agelong history, while some of these suffixes

have finally been omitted in language performances, some of them manage to

practically function in other dialects. The suffix “+sıra/-sire”, which turns nouns

into verbs, is an example to this. Although it was productively used in Old and

Middle Turkish Period, today, it is only used in Kyrgyzstani, Uygur and Cri-

mean Turkish. Yet, it is not possible to speak of the adequacy of the claims for

the morphologic structure and function of this suffix. It is because of the fact

that such constructed words prove the existence of two constructive suffixes in

Turkish; “+sire/-sıra”, and our examinations try to clarify this.

Key Words: +sıra/-sire” as a (constructive) suffix, Turkish, morphology, con-

structive suffix

Uzun bir geçmişe sahip olan Türk dili, geçirdiği bu süreç içeri-

sinde daima kendini yenilemiş, geliştirmiş ve zenginleştirmiştir. Bunda

Cumhuriyet Üni. Ed. Fak. TDE Böl. [email protected]

Page 307: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

312

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Burhan PAÇACIOĞLU

en büyük etkenlerden biri, Türkçenin ekler vasıtasıyla yeni kelimeler

türetmeye çok elverişli bir dil olmasıdır. Eklemeli bir dil olan Türkçe,

kelime türetmede kullanılan ekler yönünden de son derece zengindir.

Ancak dilimizdeki yapım eklerinin hepsinin, her zaman aynı işlekliğe

sahip olduğunu söylemek mümkün değildir. Çünkü belli bir dönem işlek

olan bir ek, sonraki dönemlerde işlekliğini yitirerek kelime türetmede

kullanılmaz olabilmektedir. Đşte bu eklerden biri de "+sıra-/+sire-" eki-

dir.

Eski Türkçe döneminde işlek bir şekilde kullanılan ve isimden

fiil türeten +sıra-/+sire- eki, daha sonraki dönemlerde işlekliğini kaybe-

derek sadece bazı Türk lehçelerinde kullanılmaya devam etmiştir. Eski

Türkçe dönemine ait eserlerde ve Kırım, Kırgız, Türkmen, Uygur Türk-

çelerinin sözlüklerinde yer alan ve bu ekle türetilen kelimelerden bazıla-

rı şunlardır: aglam+sıra- 'ağlar gibi olmak' (TDF), akıllı+sıra- 'akıllanmak' (TDF), al+sıra- 'takatten düşmek' (Krg.S), arkayın+sıra- 'sakinmiş gibi davranmak' (Tkm), artık+sıra- 'kendini beğenmek, yuka-

rıdan bakmak' (BGF), baş+sıra- 'başsız bırakmak, ölçüyü kaçırmak'

(KB), batır+sıra- 'cesur olmak' (BGF), caga+sıra- 'çocukça davranmak' (Tkm.T.S), câhil+sıra- 'yaşını göstermemeye çalışmak' (Tkm.T.S),

calgız+sıra- 'yalnızlık hissetmek' (Krg.T.G), can+sıra- 'tâkattan düş-mek, hâlsiz kalmak' (Krg.S), çay+sıra- 'çay içmek istemek' (Tkm.T.S), cetim+sire- 'kendini yetim hissetmek' (cetim: yetim, öksüz) (Krg.S),

çilim+sire- 'sigara içmek istemek' (Tkm), çog+sıra- 'parlaklığı gitmek'

(UAY), duyum+sıra- 'duyar gibi olmak' (TDF), el+sire- 'devletsiz

kalmak' (OY), enç+sire- 'rahatsız etmek' (UAY), erk+sire- 'kuvvetsiz

olmak' (ETG), et+sire- 'et yemek istemek' (Krg.T.G), eyem+sire- 'ken-

dini mal sahibi sanmak' (Tkm.T.S), garib+sıra- 'kendini yoksul

göstermek' (Tkm.T.S), gedem+sire- 'çalım satmak' (Tkm.T.S), gü-lüm+sire- 'gülümsemek' (Tkm.T.S), gümân+sıra- 'biraz şüphelenmek'

(BGF), hâl+sıra- 'hâlsiz kalmak, zayıflamak' (Y.Uyg.T.S), ıylam+sıra- 'ağlamaklı olmak' (Krg.S), il+sire- 'ilsiz kalmak, yurtsuz olmak' (ETG),

kagan+sıra- 'kağansız kalmak' (ETG), kan+sıra- 'çok kan kaybetmek'

(Y.Uyg.T.S), kaygım+sıra- 'kaygılanmak' (TDF), kut+sıra- 'kutsuz

olmak' (ETG), küç+sire- 'güçsüzleşmek' (E.Uyg.T.S), külüm+sire- 'gülümsemek', (Y.Uyg.T.S), nahar+sıra- 'yemek istemek' (BGF), ög+sire- 'bilincini yitirmek' (UAY), ökde+sire- 'bir işi iyi yapmak'

(BGF) saada+sıra- ' kendine fazla değer vermemek' (Tkm), sahî+sıra- 'cömertlik göstermek' (Tkm.T.S), suv+sıra- 'susamak' (Tkm.T.S),

söz+sire- 'sözsüz kalmak' (ETG), tatıg+sıra- 'tatsızlanmak' (UAY), tın+sıra- 'hiddetlenmek, cansız olmak' (Y.Uyg.T.S), tüp+sire- 'köksüz

bırakmak' (ETG), tüş+sire- 'kendinden geçmek' (ETG), urug+sıra- 'nesli tükenmek' (TDF), us+sıra- 'bayılmak, kendinden geçmek' (ME),

uyku+sıra- 'uyuklamak, uykusu gelmek' (Y.Uyg.T.S), yag+sıra- 'yağsız

Page 308: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

313

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/+sıra/+sire Ekinin Morfolojik Yapısı...

kalmak, yağı eksik olmak' (Y.Uyg.T.S), yangı+sıra- 'yenileşmek'

(TDF), yanık+sıra- 'mahzunlaşmak' (TDF), yat+sıra- 'yadırgamak'

(Y.Uyg.T.S), yazım+sıra- 'yaza benzemek' (Tkm.T.S), yeke+sire- 'yal-

nızlık duymak' (Tkm.T.S), yer+sire- 'vatan hasreti çekmek'

(Y.Uyg.T.S), yıglam+sıra- 'ağlamaklı olmak' (Y.Uyg.T.S)

Türkçede bu ekle türetilen bazı kelimelerin, fiilden fiil ya-

pan -t- ekini alarak ettirgen duruma getirildiği de görülmektedir: al+sıra-t- 'güçsüz bıraktırmak' (Krg. T) el+sire-t- 'devletsiz

bıraktırmak' (OY), cetim+sire-t- 'kendini öksüz hissettirmek'

(Krg.S), hâl+sıra-t- 'hâlsiz bıraktırmak' (Y.Uyg.T.S), inç+sire-t- 'rahatsız ettirmek' (ETG), il+sire-t- 'yurtsuz bıraktırmak' (OY),

kagan+sıra-t- 'kağansız bıraktırmak' (OY), kan+sıra-t- 'kansız

bıraktırmak' (Krg.S), küç+sire-t- 'güçsüz bıraktırmak'

(E.Uyg.T.S), su+sıra-t- 'susattırmak' (Y.Uyg.T.S), uyku+sıra-t- 'uykusunu getirtmek' (Y.Uyg.T.S), urug+sıra-t- 'neslini

tükettirmek' (OY)… vb.

Örneklerden de anlaşılacağı gibi Türkçede bu ekle türetilen ke-

lime sayısı azımsanamayacak ölçüdedir. Bunların büyük bir kısmının

Göktürk ve Uygur dönemine ait kelimeler olmasının yanında, bir o ka-

darı da Kırım, Kırgız ve Türkmen Türkçelerine aittir.

Türkologlar, ekin morfolojisi üzerinde farklı görüşler ileri sür-

müşlerdir. Bu görüşleri şöyle özetlemek mümkündür: Zeynep Korkmaz,

A.Von Gabain bu ekin; +sız+/+siz+ isimden isim yapan ekle +ra-/+re-

isimden fiil türeten ekten oluştuğunu belirtmektedirler (Korkmaz 1995:

221; Gabain 1988: 50).Talat Tekin, Marcel Erdal ve James Russel

Hamılton'a göre ise bu ek; +sız+/+siz+ ekiyle +a-/+e- ekinin birleşme-

siyle ortaya çıkan +sıza-/+size- ekinin z>r değişimiyle oluşmuştur (Te-

kin 2000: 89; Erdal 1991: 509; Hamılton 1998: 260). Bu konuda Bang'ın

görüşünü aktardığını belirten Necmettin Hacıeminoğlu ise öncelikle

kırmak anlamındaki "sı-" fiilinden "sır / sir" isimlerinin oluştuğunu,

bundan da +a-/+e- ekleriyle "sıra- / sire- fiillerinin türetildiğini ileri sü-

rüp bu fiilin sonradan ekleştiğini vurgulamaktadır (Hacıeminoğlu 1992:

180).

Türkologların büyük bir bölümü, ekin işlevi hakkında, "bir şey-

den yoksun olmak anlamını taşıyan fiiller türetir". görüşünü benimsemiş durumdadırlar (Tekin 2000: 89; Dilaçar 1975: 413; Kasapoğlu 2005:

134; Karamanlıoğlu 1994: 48.) Ancak bunlardan Ayşe Đlker, bu ekle

türetilen kelimelerin, "Mânâ olarak bir şeyi istemeyi, arzu etmeyi, bir şeye meyli olmayı ifade eder." (Đlker 1997: 64) demekte; Mehmet Kara

ise, "Bir şeye olan meyli, bir şeye olan arzuyu ifade eder." görüşüne yer

Page 309: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

314

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Burhan PAÇACIOĞLU

vermektedir (Kara 2000: 33). Hacıeminoğlu bu konuda; ekin Eski ve

Orta Türkçe döneminde isimlerden olumsuz fiiller türettiği hâlde Kırım

ve Uygur Türkçesinde olumlu fiiller yaparak yeni bir mânâ kazandığını

belirtir (Hacıeminoğlu 1992: 239). Rıdvan Öztürk de bu konuda; "Ek çoğunlukla, getirildiği ismin ifade ettiği nesnenin yokluğunu veya azlığı-nı, o nesneye karşı olan ihtiyacı veya meyli anlatan fiiller türetir." (Öztürk 1997: 37). diyerek iki işlevi birden bu eke yüklemiştir

Bunlardan da anlaşılacağı gibi, ekin iki işlevi bulunmaktadır:

a) Bir şeyden yoksun olma ifade eden fiiller,

b) Bir şeyi istemeyi, bir şeye meyli olmayı ifade eden fiiller tü-

retmektedir.

Bize göre, Eski Türkçe döneminde bu ekle türetilen ve olumsuz-

luk ifade eden aşağıdaki kelimelerde kullanılan +sıra-/+sire eki, yukarı-

da görüşlerini aktardığımız Talat Tekin, Marcel Erdal ve James Russel

Hamilton'un görüşleri doğrultusunda oluşmuştur. Yani olumsuzluk ifade

eden fiillerde kullanılan bu ek, olumsuz isimler türeten +sız+/+siz+

isimden isim yapan ekle, +a-/+e- isimden fiil türeten ekin birleşmesiyle

ortaya çıkmıştır.

al+sıra- 'takatten düşmek', baş+sıra- 'başsız bırakmak, ölçüyü

kaçırmak', can+sıra- 'tâkattan düşmek, hâlsiz kalmak', çog+sıra- 'par-

laklığı gitmek', el+sire- 'devletsiz kalmak', enç+sire- 'rahatsız etmek',

erk+sire- 'kuvvetsiz olmak', hâl+sıra- 'hâlsiz kalmak, zayıflamak', il+sire- 'ilsiz kalmak, yurtsuz olmak', inç+sire-t- 'rahatsız etmek',

kagan+sıra- 'kağansız kalmak', kan+sıra- 'çok kan kaybetmek',

keñ+sire- 'daralmak, zayıflamak', kut+sıra- 'kutsuz olmak', küç+sire- 'güçsüzleşmek', ög+sire- 'bilincini yitirmek', söz+sire- 'sözsüz kalmak', tatıg+sıra- 'tatsızlanmak', tın+sıra- 'hiddetlenmek, cansız olmak',

tüp+sire- 'köksüz bırakmak', urug+sıra-t- 'kökünü kazımak, neslini

tüketmek', us+sıra- 'bayılmak, kendinden geçmek', yag+sıra- 'yağsız

kalmak', yer+sire- 'vatan hasreti çekmek, yurtsuz olmak' vb.

Ancak bu ekle türetilmiş olan şu kelimelerin hiçbirinde olum-

suzluk ifadesi bulunmamaktadır: aglam+sıra- 'ağlar gibi olmak', akay+sıra- 'kendini erkek gibi görmek', akıllı+sıra- 'akıllanmak',

arkayın+sıra- 'sakinmiş gibi davranmak, rahatlamak', artık+sıra- 'ken-

dini beğenmek, kendini farklı hissetmek', batır+sıra- 'cesur olmak, ken-

dini kahraman hissetmek', calgız+sıra- 'yalnızlık hissetmek', ce-tim+sire- 'kendini yetim hissetmek', duyum+sıra- 'duyar gibi olmak', eyem+sire- 'sahip olmak', garib+sıra- 'kendini yoksul göstermek', güman+sira- 'biraz şüphelenmek', jitim+sira- 'yalnızlık çekmek,

garipsemek', kiyik+sire- 'geyik gibi olmak, vahşileşmek', külüm+sire-

Page 310: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

315

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/+sıra/+sire Ekinin Morfolojik Yapısı...

'gülümsemek, güler gibi olmak', ökde+sire- 'bir işi iyi yapan olmak, usta

olmak', sada+sıra-' kendine fazla değer vermemek, mütevazı olmak',

tüş+sire- 'kendinden geçmek', uyku+sıra- 'uyuklamak', yangı+sıra- 'yenileşmek', yat+sıra- 'yadırgamak', yeke+sire- 'kendini yalnız

hissetmek', yıglam+sıra- 'ağlamaklı olmak', yukum+sıra- 'uyuklamak'; çay+sıra- 'çay içmek istemek', çilim+sire- 'sigara içmek istemek', et+sire- 'et yemek istemek', su+sıra- 'susamak' vb.

Bundan dolayıdır ki bu kelimelerin yukarıda belirttiğimiz mor-

folojik yapıya sahip ekle türetilmiş olduğunu söylemek mümkün değil-dir. Çünkü yukarıdaki kelimelerden hiçbiri olumsuzluk ifadesi taşıma-

makta, bilakis "gibi olmak, gibi hissetmek ve istemek" anlamlarını ifade

etmektedir.

Bizce olumsuzluk ifade etmeyen bu fiiller, +sıg+/+sig+ isimden

isim türeten ekle, +ra-/+re- isimden fiil türeten ekin birleşmesiyle ortaya

çıkmış olabilir. Çünkü +sıg+/+sig+ eki; +sı-/+si- isimden fiil türeten

ekle, -g+ fiilden isim yapan ekin birleşmesiyle oluşmaktadır. +sı/+si-

eki, anlam açısından " istemek, gibi olmak, gibi hissetmek" mânâlarına

sahiptir: al+sı- 'aldanmış olmak', ayrık+sı- 'başkalaşmak', azıg+sı- 'az

bulmak', bol+sı- 'bol saymak, çok görmek', kul+sı- 'köle olmak',

kurug+sı- 'kurumaya yüz tutmak', tar+sı- 'dar saymak', yad+sı- 'yadırgamak'; boga+sı- 'boğa istemek', düge+si- 'düğe istemek', su+sı- 'su istemek, susamak', teke+si- 'keçi teke istemek'vb.

+sı-/+si- ekinin "gibi olma, gibi hissetme" anlamları, ondan olu-

şan +sıg+/+sig+ ekiyle türetilen isimlerde de bulunmaktadır: adın+sıg+

'farklı olan, seçkin', agır+sıg 'saygı', beg+sig+ 'bey gibi', er+sig 'er gibi',

kızıl+sıg+ 'kızıl gibi, kızılımsı', kul+sıg+ 'kul gibi', oglan+sıg+ 'oğlan

gibi, oğlan huylu', öd+sig+ 'yaşlı, muhterem', ulug+sıg+ 'büyüklük

taslayan', yıpar+sıg 'mis gibi'vb.

Bir isimden fiil türeten ek olan +ra-/+re- ise, önünde bulunan

ismin karşıladığı durumun ortaya çıkmasını anlatan fiiller yapmada kul-

lanılmıştır: as+ra- <azıg+ra- 'dişlemek', çok+ra- 'su kaynamak',

kek+re-ş- 'tahrit etmek, kızdırmak'(kek: kin), muñ+ra- 'bunalmak'

(muñ: sıkıntı), saçı+ra- 'sıçramak', say+ra- 'konuşmak, gevezelik

etmek'(sab: söz), yal+ra- 'parlamak'(yal: ışık, parlaklık), yañra- 'açığa

vurmak'(yañ: hile, tuzak).

Bütün bunlara dayanarak Türkçede, iki ayrı morfolojiye sahip

+sıra-/+sire- eki kullanıldığını, bunlardan birincisinin olumsuzluk ifade-

si bulunan fiiller türeten +sız+a-/+siz+e->+sıra-/+sire- eki, diğerinin ise

olumsuzluk anlamı bulunmayan ve "gibi olmak, gibi hissetmek, istemek,

meyletmek" anlamlarını taşıyan +sı-g+ra-/+si-g+re ekindeki "-g+"nin

Page 311: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

316

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Burhan PAÇACIOĞLU

düşmesiyle (ersi-g>ersi, begsi-g>begsi, acı-g>acı, tiri-g>tiri vb.) ortaya

çıkan +sıra-/+sire- eki olduğunu söyleyebiliriz.

Kısaltmalar

BGF Batı Grubu Türk Yazı Dillerinde Fiiller

ETG Eski Türkçenin Grameri

E.Uyg.T.S Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü

KB Kutadgu Bilig III

Krg. S Kırgız Sözlüğü

Krg. T. G Kırgız Türkçesi Grameri

OY Orhun Yazıtları

TDF Türk Dilinde Yapı Bakımından Fiiller

Tkm Türkmence

Tkm. T.S "Türkmen Türkçesi Sözlüğü"

UAY Uygurca Altun Yaruk

Y.Uyg.T.S Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü

KAYNAKÇA

ARAT, Reşit Rahmeti (1979), Kutadgu Bilig III, TKAE Yay., Đstanbul.

CAFEROĞLU, Ahmet (1968), Eski Uygur Türkçesi Sözlüğü, TDK Yay., Anka-

ra.

ÇENELĐ, Đlhan (1986), "Türkmen Türkçesi Sözlüğü", Belleten 1982-1983, An-

kara. s. 29-84.

DĐLAÇAR, A. (1975), "Karahanlı Türkçesinde Üç Fiil Eki", Bilimsel Bildiriler

1972, Ankara. s. 413.

ERDAL, Marcel (1991), Old Turcis Word Formation, A Functional to the

Lexicon V. II, Otto Harrassowitz Eski Türkçede Söz Yapımı, Wiesbaden.

GABAĐN, A.Von (1988), Eski Türkçenin Grameri (çev. Mehmet Akalın), TDK

Yay., Ankara.

GRÖNBECH, K. (1995) Türkçenin Yapısı (çev. Mehmet Akalın), TDK Yay.,

Ankara.

HACIEMĐNOĞLU, Necmettin (1992), Türk Dilinde Yapı Bakımından Fiiller,

Kültür Bakanlığı Yay., Ankara.

HAMILTON, James Russel (1998), Đyi ve Kötü Prens Öyküsü (çev. Vedat Kö-

ken), Kültür Bakanlığı Yay., Ankara.

ĐLKER, Ayşe (1997), Batı Grubu Türk Yazı Dillerinde Fiil, TDK Yay., Ankara.

KARA, Mehmet (2000), Türkmence, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara.

Page 312: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

317

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/+sıra/+sire Ekinin Morfolojik Yapısı...

KARAMANLIOĞLU, Ali Fehmi (1994), Kıpçak Türkçesi Grameri, TDK Yay.,

Ankara.

KASAPOĞLU ÇENGEL, Hülya (2005), Kırgız Türkçesi Grameri, Akçağ Yay.,

Ankara.

KAYA, Ceval (1994), Uygurca Altun Yaruk, TDK Yay., Ankara.

KORKMAZ, Zeynep (1995), Türk Dili Üzerine Araştarmalar, TDK Yay., Anka-

ra.

NECĐPOVĐC, Emir (1995), Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü (çev. Đlkil Kurban),

TDK Yay., Ankara.

ÖZTÜRK, Rıdvan (1994), Yeni Uygur Türkçesi Grameri, TDK Yay., Ankara.

TEKĐN, Talat (1988), Orhun Yazıtları, TDK Yay., Ankara.

TEKĐN, Talat (2000), Orhun Türkçesi Grameri, Türk Dilleri Araştırmaları, Dizi-

si 9, Ankara.

TOPARLI, Recep- Hanifi Vural (vd.) (2003), Kıpçak Türkçesi Sözlüğü, TDK

Yay., Ankara.

YUHADĐN, K. K. (1988), Kırgız Sözlüğü (çev. Abdullah Taymas), TDK Yay.,

Ankara.

Page 313: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

A. N. SAMOYLOVĐÇ VE HOCALI MOLLA’NIN TÜRKMEN FOLKLORUYLA ĐLGĐLĐ ÇALIŞMALARI ÜZERĐNE BĐR

DEĞERLENDĐRME

Yrd. Doç. Dr. Halil Đbrahim ŞAHĐN*

ÖZ: Türkmenistan’da folklorla ilgili çalışmalar, Çarlık Rusyası

döneminde başlamıştır. Çarlık Rusyası’nın Türk toplulukları üzerinde yü-

rüttüğü kültür politikaları çerçevesinde bölgenin sözlü kültürüyle ilgili ilk

derlemeler ve incelemeler Çarlığın görevlendirdiği bilim adamlarınca ya-

pılmıştır. Bu makalede, Türkmen folklor araştırmaları tarihinde önemli

bir yere sahip olan A. N. Samoyloviç ve Hocalı Molla’nın Türkmen folk-

loruyla ilgili çalışmaları değerlendirilmiştir. Samoyloviç’in ve Hocalı

molla’nın çalışmaları içerik, amaç ve yöntem açısından irdelenmiştir. Ya-

pılan tespit ve değerlendirmelerin sonunda Türkmen folkloruyla ilgili ilk

ve önemli çalışmaların A. N. Samoyloviç tarafından yapıldığı ve Hocalı

Molla’nın da hem Samoyloviç’e araştırmalarına yardım etmesi hem de

kendisinin Türkmen folkloru kapsamında araştırmalar yapması nedeniyle

Türkmen folklor araştırmaları tarihinde önemli bir yere sahip olduğu gö-

rülmüştür.

Anahtar Kelimeler: Türkmenistan, folklor araştırmaları, A. N.

Samoyloviç, Hocalı Molla.

An Evaluation of the Work by A. N. Somoyloviç and the Hocalı Molla on the Turkmen Folklore

ABSTRACT: The studies on folklore in Turkmenistan had begun

in the Tsarist Russia. The first compilations on verbal culture of the re-

gion were done by Tsarist scientist in line with the cultural politics on

Turkic communities of Tsarist Russia. A. N. Samoyloviç who was a stu-

dent of W. Radloff and V. V. Barthold has developed an interest in histo-

ry, language, literature, and particularly folklore of the Turkish tribes. He

even organized several trips to Turkmenistan in order to observe the Tur-

kish communities and collect data for his studies. Samoyloviç got the op-

portunity to observe and compile verbal cultural elements such as prov-

* Balıkesir Üni. Fen-Edebiyat Fak. TDE Böl. [email protected]

Page 314: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

320

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Halil Đbrahim ŞAHĐN

erbs, folktales, legends, and folk poems. In addition, Samoyloviç met

Hocalı Molla during these trips that would accompany and help him to

collect important information and data in his later studies. This study eva-

luates works done by Somoyloviç and Hocalı Molla on the folklore of the

Turkmen. The results confirmed that the first and important studies on

Turkmen culture had been done first by A. N. Samoyloviç. Hocalı Molla

had also been a paramount importance in the history of Turkmen folklore

research not only because he had helped Samoyloviç in his studies, but

his research on the same topic had been of significant importance.

Key Words: Turkmenistan, folkloric research, A. N. Samoyloviç,

Hocalı Molla.

Giriş

G. F. Blagova ve D. M. Nasilov tarafından hazırlanan Tyurkskoye Yazıkoznaniye Filologiya Runika adlı çalışmanın, 2005 yılında Mosko-

va’da yayımlanması, Rus Türkolojisi’nin Türk topluluklarına verdiği ehemmiyeti bir kez daha gözler önüne sermiştir. Eser, F. A. Bakulin, V.

V. Bartold, Đ. N. Berezin, P. M. Melioransky ile birlikte Türk dili, edebi-

yatı ve folkloruyla ilgilenmiş bir Türkolog olan A. N. Samoyloviç’in

hayat hikâyesini, çalışmalarının tam listesini ve bazı çalışmalarının me-

tinlerini içermektedir. Blagova ve Nasilov’un bu çalışması sayesinde

Türkoloji dünyası, Samoyloviç’in daha önce yayımlanmış ve bugüne

kadar hiç yayımlanmamış bazı çalışmalarını bir arada görme fırsatı bul-

muştur (Samoyloviç 2005; Nuraliyev 1973: 66). Çarlık Rusyası döne-

minde özellikle Harezm bölgesindeki Türk toplulukları üzerine çalışmalar

yapmaya başlayan Samoyloviç’in bu faaliyetleri, Rusya merkezli olarak

yapılan Türkoloji araştırmalarının içeriği hakkında da bilgiler vermekte-

dir.

Bilindiği gibi Orta Asya Türk topluluklarının dili, edebiyatı, antro-

polojisi, folkloru, etnografyası vb. üzerine ilk çalışmalar, Çarlık

Rusyası’nın bölgeye ilgi duymaya başlamasından sonra yapılmıştır. As-

keri anlamda bölgede yürütülen faaliyetler, kültür üzerine yapılan bilim-

sel çalışmalarla desteklenerek daha sağlam bir zemine çekilmiştir. Önce-

leri varlığından bile haberdar olunmayan Türk topluluklarının tarihi, coğ-rafyası, dili ve edebiyatı üzerine kapsamlı çalışmalar yürütülmeye baş-lanmış, bu kapsamda ilk olarak Türk boylarının mitleri, destanları, masal-

ları, efsaneleri, halk şiiri ürünleri, kısacası sözlü kültürde oluşturularak

aktarılmakta olan kültür yaratmaları derlenmiştir. Sözlü kültürden tespit

edilen malzemelerin değerlendirme aşamasında Rus Türkologları ister

istemez folklorun inceleme yöntem ve tekniklerini kullanmak durumunda

kalmışlardır. Çünkü ellerindeki malzemeler doğrudan folklorla ilintili

ürünlerdir. Buradan hareketle dil ve edebiyat çalışmaları kadar, pek çok

Türk topluluğunun folklor ürünlerinin ilk olarak Çarlık Rusyası döne-

Page 315: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

321

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/A. N. SAMOYLOVĐÇ VE Hocalı Molla’nın ...

minde tespit edilmeye ve incelenmeye başlandığını söylemek mümkün-

dür.

Bu makalenin konusunu, Türk topluluklarıyla ilgili çalışmalarına

Çarlık Rusyası döneminde başlayan A. N. Samoyloviç ve Türkmenis-

tan’da yetişmiş ilk folklor araştırmacısı olarak kabul edilen Hocalı Mol-

la’nın Türkmen folkloruyla ilgili faaliyetleri oluşturmaktadır.

Samoyloviç, 1900’lü yıllardan itibaren Türkmenistan bölgesine ilgi duy-

maya ve burada yaşayan Türk boylarıyla ilgili araştırmalar yapmaya baş-lamış bir Türklolog’dur. Bölgeyle ilgili ilk derlemeleri ve bilgileri elde

eden Samoyloviç, tabii ki bunu yaparken bölge halkından da yardım al-

mıştır. Samoyloviç, Türkmenistan’daki çalışmalarında ve daha sonraki

araştırmalarında bölge halkından Hocalı Molla’nın önemli yardımlarını

görmüştür. Saha çalışmalarında Samoyloviç’e kılavuzluk yapan Hocalı

Molla, Samoyloviç’in Türkmen folkloru ve kültürüyle ilgili doğru ve

yetkin malzemelere ulaşmasını sağlamıştır. Samoyloviç’le uzun yıllar

mektuplar aracılığıyla haberleşen Hocalı Molla, ona Türkmen folkloruyla

ilgili malzeme ulaştırmaya devam etmiştir. Rus Türkologunun kendi ça-

lışmalarında da dile getirdiği gibi, Türkmen ve Özbek Türkleri başta ol-

mak üzere Türk topluluklarıyla ilgili tespit ve değerlendirmelerindeki

başarıyı büyük oranda Hocalı Molla’nın alan araştırmalarına borçludur.

Samoyloviç sayesinde bilimsel bakış açısından haberdar olan Hocalı

Molla, çok geçmeden kendisi de Türkmen folkloruyla ilgili araştırma

faaliyetlerine başlar. Yaptığı araştırmaların büyük bir kısmını Türkmenis-

tan’da, bir bölümünü ise Rusya’daki bazı dergilerde yayımlar.

Samoyloviç’in ve Hocalı Molla’nın çalışma prensiplerini, Türkmen folk-

loruna bakış açılarını, çalışmalarında kullandıkları yöntem ve teknikleri

irdeleyen bu çalışmada A. N. Samoyloviç ve Hocalı Molla’nın Türkmen

folklor araştırmaları tarihindeki yeri üzerine tespit ve değerlendirmeler

yapılmıştır.

Çarlık ve Sovyet Rusyası’nın Doğu Politikaları ve Türkmenler

Çarlık Rusyası, hâkimiyetine altına aldığı veya almak istediği böl-

gelerde askeri çalışmaların yanı sıra kültürel faaliyetler de yürütmüştür.

1804 yılında “Şark Dilleri Kürsüsü”nü kurarak Kazan Üniversitesi’ni

şark dilleri eğitiminde merkez haline getirmesi, 1854’te de Petersburg’da

“Şark Dilleri Fakültesi”ni tesis edip Şarkiyat araştırmalarını Bilimler

Akademisi’nin dışına çıkarması, Rusya Coğrafya Derneği ve Doğal Ta-

rih, Antropoloji ve Etnoloji Bilimleri Derneği’nin Asya şubelerini oluş-turması, bu amaç doğrultusunda atılmış adımlardır (Barthold 2004: 321-

322). Bu kurumlara bağlı olarak çalışan bilim adamları, Çarlığın hâkimi-

yet altına almaya çalıştığı yerlere giderek bölge insanın tarihi, dili, edebi-

yatı, inanışları, yaşam şekilleri vb. hususlar hakkında raporlar hazırlamış-

Page 316: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

322

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Halil Đbrahim ŞAHĐN

lardır (Aça 2004). Çarlık Rusyası’nın özellikle kuzey ve doğu Türklerine

yönelik politikaları hakkında Mehmet Aça şöyle bir değerlendirme yapar:

“Kuzey ve Doğu Türklerine yönelik işgal girişimleri, sadece askeri, ekonomik ve siyasi araçları kullanmamış, işgal edilen böl-gelerde yaşayan yerli halkları Rus yönetimine ısındırabilmek ve sömürge kimliğine büründürebilmek için, sosyal bilimlerden azami derecede yararlanmıştır. Bu bağlamda işgal edilen ya da edilecek bölgelerin coğrafi özellikleri araştırılmış, bölge halklarının dilleri, inançları ve kültürleri ayrıntılı bir şekilde incelenmiştir. Bölgelere gönderilen çoğu asker-misyoner uzmanlar aracılığıyla elde edilen veriler ve raporlar, belli merkezlerde toplanmış, kurmaylarca de-ğerlendirilip, işgal sürecinde ve sonrasında toplumların istenilen yapıya kavuşabilmeleri adına sistemli bir şekilde kullanılmıştır.”

(Aça 2003: 25-26).

Bu bağlamda Çarlık, resmi kurumlarında çalışmakta olan çok sayı-

da sosyal bilimciyi Türklerin yaşadığı bölgelere göndermiş ve onlardan

geniş çaplı araştırma faaliyetleri yürütmelerini istemiştir. Çarlık’ın önce-

likli hedefi, bölgenin yeraltı ve yer üstü zenginliklerini, nüfus yapısını,

insanların yaşam şekillerini öğrenmek ve bu doğrultuda bölgede bir idare

tesis etmek olmuştur. Çarlık’ın ve daha sonra Sovyet Rusyası’nın bölgede

yürüttüğü kültür araştırmalarının Türk toplulukları, özellikle de Türkoloji

araştırmaları için dolaylı etkileri olmuştur. Orta Asya’nın, güney ve ku-

zey Sibirya’nın ücra bölgelerinde yaşamakta olan Türk toplulukları hak-

kında ilk çalışmalar, Çarlık döneminde başlatılmıştır. Çok sayıdaki Türk

topluluğunun dili, edebiyatı ve folkloru üzerine yapılan çalışmalarda Rus

araştırmacıların derlediği ve topladığı malzemeler kullanılmış ve kulla-

nılmaya devam edilmektedir. Bu bakımdan Türk topluluklarının tarihi,

sosyolojisi, edebiyatı, dili, folkloru vb. hakkında yapılacak değerlendir-

melerde bu dönemin dikkate alınması bir zorunluluk olarak karşımızda

durmaktadır.

Türkmenler, Çarlık Rusyası’nın egemenliği altında 1881-1917 yıl-

ları arasında kalmışlardır, ancak bu yıllardan çok daha önceleri Çarlık,

Türkmenlerle ilgilenmeye başlamıştır (Necef 2003: 278). Çarlığın Türk-

menlerin yaşadığı bölgelerle ilk araştırmaları, 1819-1846 yıllarına denk

gelir. Bu dönemde Türkmenistan’ın doğal kaynaklarını, kervan yollarını

tespit etmek ve etnografik malzemeler toplayabilmek için bölgeye çeşitli araştırma gezileri düzenlemiştir (Gömeç 1996: 169; Kominek 1997: 27).

Türkmenlerin Çarlık idaresine girmesinden sonra Çarlık Arkeoloji Ko-

misyonu, bu bölgenin arkeolojik özelliklerini araştırması için V. A.

Jukovsky’i görevlendirir. Jukovsky, 1890 ve 1896 yıllarında bölgeye

yaptığı gezilerin sonucunda Merv’in kültürel geçmişini anlatan bir eser

yayımlar. Rus Coğrafya Derneği’nden gelen görevliler ise bölgenin fiziki

Page 317: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

323

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/A. N. SAMOYLOVĐÇ VE Hocalı Molla’nın ...

özelliklerini belirlerler ve yaptıkları çalışmaların sonuçlarını 1887 tarihli

raporlarında yayımlarlar (Barthold 2004: 359-360). Bölgenin antropolojik

özelliklerine de ayrıca önem verilir. A. N. Samoyloviç, bölgenin tarihi,

edebiyatı, dili, folkloru, kısacası kültürel özelliklerini araştırmakla görev-

lendirilir. Samoyloviç, 1902, 1906, 1907 ve 1908 yıllarında Türkmenis-

tan’a araştırma gezileri düzenleyerek bölgeyi daha yakından tanımaya

başlar. 1902 yılının haziran ve temmuz aylarına rastlayan araştırma gezi-

sini, Aşgabat, Göktepe ve Merv civarlarına yapan Samoyloviç, daha son-

raki yıllarda da Türkmenistan’ın değişik bölgelerine seyahatler düzenle-

miştir. Saha araştırmalarında elde ettiği malzemeyi bilimsel süzgeçten

geçirerek özellikle Moskova’daki çeşitli dergilerde yayımlayan

Samoyloviç, Türkmen atasözleri, masalları, bilmeceleri ve halk şiiri üze-

rine Sovyet döneminden çok önceleri ciddi çalışmalar ortaya koymuştur

(Nuraliyev 1971: 14-15).

Samoyloviç’in dışında Türkmenlerin dili, edebiyatı ve folkloru

üzerinde Çarlık Rusyası döneminde çeşitli araştırmalar vardır. Bu çalış-maların büyük bir kısmı seyyahların gözlemlerine dayanırken, bir kısmı

da bölgeye giden bilim adamlarının derlemelerine dayanır (Şahin 2010:

10-16).

Çarlık döneminin sona ermesiyle Sovyet Rusyası da bölgeyle ilgili

araştırma faaliyetlerine devam etmiştir, ancak araştırmaların amacında

bazı değişiklikler olmuştur. Türk topluluklarını ayrı milletler olarak yapı-

landırmak isteyen Sovyet dönemi politikaları, kültür araştırmalarında

Türk topluluklarındaki boy farklılıklarını büyütmeyi hedeflemiştir. Ortak

yazı dilini, edebiyatı ve yaşam şekillerini sona erdirmeyi gaye edinen

Sovyetler, bunun yolunu kültür araştırmalarıyla bulmuşlardır. Çarlık dö-

neminde olduğu üzere yine Türk topluluklarının sözlü geleneğinden der-

lemeler yapılmış, bu derlenen malzemeler üzerinden bir dil, edebiyat,

kısacası bir millet yaratılmaya çalışılmıştır (Aça 2003: 33-40).

Sovyet döneminde, Türk toplulukları üzerine çalışan Rus araştır-macıların ilk yayınlarına bakıldığında bunların büyük oranda folklorla

ilgili olduğu görülür. Çünkü yazılı kaynakların yetersiz olduğu bölgelerde

sözlü kaynaklar daha fazla kullanılmıştır. Böyle olunca Çarlık dönemine

benzer bir şekilde, Sovyet döneminde de Türk topluluklarının folklor

değerleri araştırılmaya ve incelenmeye devam edilmiştir. Sovyet folklor-

cuları, folklor ürünlerinin kaynağı ve göçü meselelerinden daha ziyade

folklorun fayda boyutunu ön plana çıkarmışlar ve bu ürünleri Sovyet

ideolojisi çerçevesinde değerlendirmişlerdir. Devlet eliyle yürütülen bu

faaliyetlerde esas amaç, yeni rejimi halka benimsetmek ve bu şekilde

kalıcı hale getirmek olmuştur. Bu yüzden de folklor ürünleri derlenirken

ve incelenirken yeni ideolojiyle uyumlu sonuçlar elde etme fikri hep canlı

tutulmuştur (Günay 1993).

Page 318: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

324

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Halil Đbrahim ŞAHĐN

Sovyetler Birliği döneminin ilk yıllarında Türkmen folkloru üzeri-

ne V. V. Barthold, V. A. Gordlevskiy, A. N. Samoyloviç ve E. Bertels

gibi araştırmacılar çalışmaya başlarlar. Bu dönemde öncelikle “Şasenem-

Garıp”, “Hüyrlükga-Hemra”, “Sayatlı-Hemra”, “Aslı-Kerem”, “Necep

Oglan”, “Kasım Oglan” gibi aşk konulu destanların metinleri yayımlan-

mıştır. Bu destanların yayımlanmasında A. Ahundov, B. A. Garrıyev ve

M. Köseyev’in önemli katkıları vardır (Mamedyazov 1990: 3-4). Tabii ki

yayımlanan metinler, dini ve milli konularda ayıklanmaya tabi tutulmuş-lardır (Özkan 2002: 228). Hangi türde olursa olsun, Sovyet ideolojisi ile

çelişmeyen folklor ürünlerinin derlenmesi ve yayımlaması istenmiş, Sov-

yet döneminde oluşmuş folklor ürünlerinin araştırılmasına öncelik veril-

miştir (Durdıyev 1967: 198-209).

Kısacası, hem Çarlık hem de Sovyet Rusyası’nın hâkimiyeti altın-

da yaşamak zorunda kalmış olan Türkmen Türklerinin folkloruyla ilgili

ilk çalışmalar, büyük oranda Rus Türkologlar tarafından yapılmıştır. Türkmenler gibi hem Çarlık hem Sovyet dönemini görmüş olan A. N.

Samoyloviç de bu araştırmacılardan birisidir. Çarlık’ın ve Sovyet politi-

kalarının arasında kalmış bir Türkolog olarak nitelendirilmeye müsait bir

araştırmacı olan Samoyloviç’in hayat hikâyesi ve çalışmaları, aslında

Türkmenistan’daki folklor araştırmalarının serüvenini de büyük oranda

yansıtmaktadır.

A. N. Samoyloviç ve Türkmen Folkloru

17 Aralık 1888 yılında Nijniy Novgorod’da dünyaya gelerek eği-timinin ilk yıllarını doğduğu şehirde geçiren Samoyloviç, üniversite eği-timi için Petersburg Üniversitesi’nin “Arap-Fars-Tatar-Türk Dilleri” bö-

lümüne kayıt yaptırmıştır. Burada Türkolog P. M. Melioranskiy, Osman-

lıca uzmanı V. D. Simirnov, tarihçi V. V. Bartold, N. Đ. Veselovskiy,

Arap dili uzmanı V. V. Rozen, Đran filolojisi bilgini K. G. Zaleman’dan

dersler almış ve W. Radloff’un öğrencisi olma şansını elde etmiştir (Kononov 2004: 23). 1903 yılında lisans eğitimini tamamlayınca Türk-

men edebiyatı ve folkloru üzerine çalışmalar yapmaya başlayan

Samoyloviç, 1908 yılında Rus Arkeoloji Cemiyeti’nin Doğu Araştırmala-

rı bölümüne seçilmiştir. 1915 yılında “Teke Türkmenlerin Savaş Kitabı

Abdısetdar Kazı Cenknamesi” üzerine hazırladığı tezle adını ilim âlemine

duyuran Rus Türkolog, 1917’de Sovyet döneminin başlamasıyla profe-

sörlük unvanı alarak akademik hayatını Moskova’da sürdürmeye başla-

mıştır. 1929 yılında Sovyet Bilimler Akademisi’nin asli üyelerinden birisi

olan Samoyloviç, 1934 yılında ise Sovyet Bilimler Akademisi’ne bağlı Doğu Araştırmaları Enstitüsü’nün başına getirilir. 1938 yılında vefat

eder, ancak Samoyloviç’in ölümü, sıradan bir ölüm değildir. O, 1937

yılında Japonya için casusluk yaptığı gerekçesiyle tutuklanmış ve 1938

yılında çıktığı mahkemede suçlu bulunarak kurşuna dizilmiştir. Mahke-

Page 319: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

325

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/A. N. SAMOYLOVĐÇ VE Hocalı Molla’nın ...

menin ona isnat ettiği suç ise “Pantürkizm düşüncelerine sahip bir bilim

adamı olmak”tır. Suçlamalara göre Samoyloviç, Radloff gibi Pantürkizm

düşüncesine kapılmış ve çalışmalarına da bunu yansıtmıştır. 1938’de bu

suçlamalarla kurşuna dizilen Samoyloviç, 1956 yılında aklanmış ve itiba-

rı geri iade edilmiştir (Samoyloviç 2005: 13-50).

A. N. Samoyloviç, Türk edebiyatı, dili, folkloru ve etnografyası

üzerine yaptığı çalışmalarla tanınır. Özellikle Codex Cumanicus gibi Türk

diliyle ilgili tarihi metinler üzerine yaptığı değerlendirmeler oldukça

önemlidir. Göktürk ve Uygur dönemleri başta olmak üzere Çağatay

Türkçesi ve edebiyatıyla ilgili çalışmaları bulunmaktadır (Fazılov 2004:

17-22; Kononov 2004: 23-28; Musaev 2004: 29-36; Nasilov 2004: 37-

43). Ayrıca Türklerin akrabalık adları ve takvimleriyle ilgili ilk çalışma-

lar da yine Samoyloviç’e aittir. Divanü Lügati’t-Türk, Kutadgu Bilig,

Atabetü’l-Hakayık, Mizanü’l-Evzan, Şeybaninâme, Cenknâme,

Babürnâme, Yusuf u Züleyha ve Şecere-i Terakime gibi eserler üzerine ilk

çalışmaları yapan ve Mahdumkulu, Azadi, Andalıp gibi Harezm bölge-

sinde yaşamış şairleri bilim âlemine tanıtan yine Samoyloviç’tir

(Samoyloviç 2005).

Samoyloviç, Türkoloji tarihinde 11.-19. yüzyıllardaki Türkçenin

gelişme çağlarını dönemler halinde tasnif etmesi, Çağatay edebi dilinin

oluşumunda Karluk Türkçesinin etkisinin bulunduğunu ortaya çıkarması,

Muhabbetnâme, Hüsrev ü Şirin, Kıssa-i Yusuf gibi eserlerde Türkçenin

çeşitli şive ve lehçelerinin etkisinin bulunduğunu ortaya koyması, Ali’nin

Kıssa-i Yusuf ve Ahmet Yesevi’nin Divan-ı Hikmet adlı eserlerinin metin-

lerini ortaya çıkarması, Codex Cumanicus’ta okunamayan bazı yerlerin

anlaşılması için eserdeki bilmecelerin çağdaş Türk topluluklarının bilme-

celeriyle karşılaştırılması gereğini öne sürmesi ve Çağatay Türkçesiyle

yazıya geçmiş çok sayıdaki edebi metni kusursuz bir şekilde yayına ha-

zırlamasıyla tanınır (Fazılov 2004: 20-21). Kısacası A. N. Samoyloviç,

Türklerin dili ve edebiyatı başta olmak üzere tarihi, coğrafyası, folkloru,

antropolojisi vb. hususlar üzerinde, diğer pek çok Rus Türkologunda

görülmeyen bir yaklaşımla, değerli çalışmalar yürüterek Türk toplulukla-

rının dil, edebiyat ve kültür açısından önemli ortaklıklar taşıdığını göste-

ren çalışmalar ortaya koymuştur.

Sanoyloviç’in geniş çalışma sahası arasında Türkmenler de vardır.

Türkmen Türklerinin dili, edebiyatı ve folkloru üzerine bugün de değerini

koruyan çalışmalar yapan Samoyloviç, Türkmen folklor araştırmaları

tarihi için oldukça önemli bir simadır. Türkmen folkloru üzerine yapılan

ilk çalışmalarda Đ. N. Berezin, F. A. Bakulin, V. V. Barthold’un yanı sıra

Samoyloviç’in de önemli bir yeri vardır. Adı geçen araştırmacılar, Çarlık

Rusyası’nın son dönemlerinde ve Sovyetler Birliği’nin ilk yıllarında

Türkmen sözlü geleneğine ait malzemeleri toplayıp yayımlamaya ve bun-

Page 320: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

326

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Halil Đbrahim ŞAHĐN

lar üzerinde bilimsel araştırmalar yapmaya başlamışlardır. Sovyet Devri-

mi’nden itibaren V. V. Bartold, V. A. Gordlevskiy, A. N. Samoyloviç, E.

Bertels ve A. P. Potseluyevskiy, öncelikle Türkmen Türkçesi olmak üzere

Türkmen folkloru ile ilgilenmeye başlarlar. H. G. Koroglı, M. A. Sakali

ve A. S. Mirbadaleva da Türkmen folkloru üzerine yürüttükleri çalışma-

larla tanınırlar. 1924’ten sonra ise Türkmenistan genelinde başlatılan

geniş çaplı derleme faaliyetlerinde destan, masal, fıkra, türkü, ağıt, atasö-

zü ve deyim, bilmece, tekerleme gibi çok sayıda halk edebiyatı ürünü

kayıt altına alınır (Mammedyazov 1990).

P. M. Melioransky, V. D. Simirnov, V. V. Bartold, V. V.

Radloff’un öğrencisi olan Samoyloviç, Petersburg Üniversitesi’nde, ho-

cası Melioransky’in gözetiminde yine Türkmen folkloru, özellikle de

müziği konusunda değerli çalışmalar yapacak Đ. A. Belyaev’le birlikte

Orta Asya toplulukları üzerine ciddi bir eğitim alır. Melioransky, aslında

dönemin Rusyası’nda çok az bilginin ve malzemenin bulunduğu Türk-

menistan coğrafyası, tarihi ve kültürüyle ilgili çalışma yapacak öğrenciler

yetiştirmek istemektedir. Bu yüzden Samoyloviç ve Belyaev’e Türkmen-

lerin dilini, tarihini ve kültürünü araştırmaları için telkinlerde bulunur.

Çok geçmeden Samoyloviç, kendini Türkmen kabilelerini tanımaya ve

araştırmaya giden Rus Türkologlarının içinde bulur. Sovyet döneminden

önce 1902, 1906, 1907-1908 yıllarında Türkmenistan’da bulunup hem

yazılı materyaller toplar hem de sözlü kaynaklardan derlemeler yapar

(Nuralıyev 1971: 13-14). Samoyloviç’in Orta Asya seyahatleri hakkında

E. Đ. Fazılov, “A. N. Samoyloviç Orta Asya’ya birkaç defa seyahat etmiş-tir. Çarlık zamanında yaptığı uzun yolculuklarının amacı ülkenin değişik insanlarıyla tanışma ve yerli şarkiyatçılarla münasebetlerini geliştirme, sanatçılar, kukla ve gölge tiyatrosu hakkında derleme yapma ve elyazma-larını araştırmaktı.” der (Fazılov 2004: 17). Samoyloviç, Türkmenistan

seyahatlerinde 181 atasözü, 176 bilmece ve 16 masal derlemiştir. Seya-

hatlerinin sonunda elde ettiği bilgi ve malzemeleri Rusya’da değerlendi-

ren Samoyloviç, konuyla ilgili tezler, kitap ve makaleler hazırlayıp Rus-

ya’da ve Avrupa’nın çeşitli merkezlerinde yayımlatma imkânı bulmuştur.

1902 yılındaki Türkmenistan seyahatinde Hocalı Molla Mıratberdi

ile tanışan Samoyloviç, onun da yardımlarıyla Aşgabat, Göktepe ve Merv

dolaylarından topladığı materyalleri Rusya’da yayımlamıştır. Aslında

Türkmen atasözlerinin bilimsel olarak incelenmesi, Türkmen edebiyatı,

folkloru, tarihi konularında pek çok çalışması bulunan akademisyen A. N.

Samoyloviç’le başlar. Samoyloviç, bu asrın başlarında Türkmenis-

tan’daki ilmi görevleri esnasında Türkmen edebiyatı ve folkloruyla ilgili

pek çok malzeme toplamıştır. Türkmen atasözleri hakkında

“Turkmenskoye i Tekinskoye Narodnoye Tvorçestvo, Skazki, Poslevitsı,

Zagadki” ve “Đzbrannıye Poslovitsı Turetskih Naradov” adlı çalışmaları

Page 321: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

327

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/A. N. SAMOYLOVĐÇ VE Hocalı Molla’nın ...

yazmıştır. Samoyloviç, bu çalışmalarda Türkmen atasözlerini diğer toplu-

lukların atasözleriyle mukayese ederek atasözlerin içeriklerini açıklama

yoluna gittiği gibi onları anlamlarına göre de tasnif etmiştir (Seyidov

1996: 33-39). Ayrıca Samoyloviç, derlediği atasözlerini Rusçaya çevir-

miştir.

Samoyloviç’in Türkmen bilmeceleriyle ilgili de bazı değerlendir-

meleri vardır. Türkmen boyları arasından derlediği bilmeceleri “Türk-

menlerin Sosyal Hayata ve Tabiata Bakışları Hakkında” ve “Türkmenle-

rin Kendileri Hakkında” olmak üzere iki kısımda tasnif etmiştir. Samoyloviç, Türkmen bilmecelerini Rusçaya çevirdiği gibi Rus halk

kültüründeki bazı benzer bilmecelerle de mukayese etmiştir (Nuralıyev

1971: 22-23).

Rus âliminin masallar üzerine de bazı çalışmaları vardır. “Kratkaya

Opis Sredneaziatsko-Turetskih Skazok”, (1912) adlı çalışmasında “Gara

Yabı”, “Sımrug”, “Şah Abbas Padişah”, “Totı Guş”, “Đsgender Gürrini”,

“Yetim Oglan ve Döv”, “Đsa Pelvan”, “Tilki, Gaplan, Möcek Geçi ve

Horaz” gibi masalların muhtevaları hakkında bilgiler vermiştir. Samoyloviç’in Türkmen masallarıyla da ilgili olan “Skazka Sorok

Nebılits po Turkmenskomu, Uzbekskomu i Kirgizskomu Variantam”

(1912) adlı makalesi, masallar üzerine yaptığı değerlendirmeler açısından

önemlidir. Türkmen boyları arasında da bilinen “Kırk Yalan” masalını

inceleyen âlim, üç Türk boyunda örneklerine rastlanan bu masalı muka-

yeseli olarak incelemiştir. Masalın Đslamiyet öncesinde oluştuğunu söyle-

yen Samoyloviç, masalın varyantları arasındaki benzer ve farklı yönlere

dikkat çekmiştir. Âlim ayrıca “Tri Turkmenskie Skazki (v Ruskom

Perevode)” (1910) adlı yazısında da Türkmen masalları üzerine değerlen-

dirmeler yapmıştır (Nuralıyev 1971: 23-25).

Samoyloviç, Türkmen edebiyatını Dede Korkut Kitabı’yla başlat-

ma eğilimindedir. Türkmen boylarında Dede Korkut’la ilgili bazı hikâye-

lerin yer aldığını Hocalı Molla’dan öğrendikten sonra konu üzerinde ça-

lışmaya başlar. Ona göre Dede Korkut, Türkmenlerin Kayı boyundandır

ve sekizinci yüzyılda yaşamıştır. Dede Korkut’un tarihi bir şahıs olduğu-

nu düşünen Samoyloviç, onun Abbasiler veya Selçuklu hükümdarı Melik

Şah zamanında yaşamış birisi olduğunu öne sürer. Dede Korkut Kitabı’nı

Türkmen edebiyatının ilk eserleri arasında gösteren araştırmacı, böylece

Türkmenlerle Oğuzlar arasındaki ilintiyi de kurmuş olur. Bugünkü Türk-

menler, ona göre Oğuzların torunlarıdır, bu yüzden Oğuzların mirası

Türkmenlerle doğrudan ilgili olmalıdır. Köroğlu’nu da Türkmen edebiya-

tı çerçevesinde değerlendiren âlim, “Stareyşie Turkmenskie poetı” (1906)

adlı yazısında Köroğlu’nu, on birinci yüzyılda yaşamış bir Türkmen şairi

olarak gösterir (Nuralıyev 1971: 32-33).

Page 322: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

328

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Halil Đbrahim ŞAHĐN

24 Ocak 1908 tarihli Rus Arkeoloji Cemiyeti Doğu Bölümü Otu-

rum Protokolleri’nden Samoyloviç’in, “Leganda o Korkuda i Köroğlu”

adlı bir bildiri sunduğu ve bildirisinde o güne kadar Köroğlu ve Dede

Korkut hakkında literatürde yer alan bilgileri bir araya getirdiği ve deva-

mında ise bu iki halk kahramanı ile ilgili olarak tespit ettiği bir hikâyenin

özet çevirisini verdiği anlaşılmaktadır. Buna göre Köroğlu, rüyasında Hz.

Ali’yi görmüş ve Hz. Ali, Köroğlu’ndan Đslam inancını; silahı, örnek

yaşamı ve sözünün gücüyle yaymasını istemiştir. Bunun üzerine Tanrı,

mutluluğu ve zaferi Đran hükümdarı Arap Reyhan’dan alıp Köroğlu’na

verir. Samoyloviç, aynı bildirisinde 1908 yılında Eski Ürgenç’te bulun-

duğu sırada Köroğlu’nun babasının Korkut değil, Kurdbal olduğunu, Pers

bölgesinde ise bir bahşıdan Köroğlu’nun ölen bir kadının mezarında doğ-duğunu işittiğini söylemiştir (Garriyev 2007: 85). Bu yazı, 1909 yılında

Zapiski Vostoçnogo Otdeleniya Đmperatorskogo Russkogo Arheologiçeskogo Obşçestva adlı kitabın IV-V. sayfaları arasında yayım-

lanmıştır (Seyidov 1969: 38).

Samoyloviç’in folklor kapsamında değerlendirilmesi gereken diğer

çalışmaları on sekizinci yüzyıldaki Türkmen edebiyatıyla ilgilidir. Özel-

likle Azadi ve Mahtumkulu, onun fazlaca mesai harcadığı şairlerdendir.

“Stihi Doulet-Mameda Mollı, Atsa Mahtum-Kuli” (1914) başlıklı yazı-

sında Azadi’nin Mahtumkulu’nun babası olduğunu söyleyip “Vagzı-

Azad” adlı eserinden hareketle onun şairliğini ve şiirlerini değerlendir-

meye alır (Nuralıyev 1971: 39-40). Mahtumkulu’nun şiirlerini çoğunlukla

yazılı kaynaklardan toplayan Samoyloviç, şiirlerin sayısı, şekil ve muhte-

va özellikleri üzerinde dururken bir yandan da Mahtumkulu’nun hayatıy-

la ilgili problemleri çözmeye çalışır. Mahtumkulu’nun şiirlerindeki ta-

savvuf tesiri ve Mahtumkulu ile Ahmet Yesevi arasındaki ilişkiyi irdele-

yen âlim, Mahtumkulu’nu halk şairi olarak nitelendirir.

Samoyloviç, Andalıp, Gayibi ve Karacaoğlan gibi hem halk kültü-

rüne hem de klasik edebiyata yakın şairler hakkında da çalışmalar yap-

mıştır. Karacaoğlan konusunda Alexander Chodzko’nun Specimens of the Popular Poetry of Persia (1842) adlı eserinde yer alan bilgilere uygun

görüşler ileri süren Samoyloviç, on sekizinci yüzyılda veya daha önce-

sinde yaşamış bir şair olarak düşündüğü Karacaoğlan’ın Türkmenistan’ın

Ahal bölgesinde yaşamış olduğunu söyler. Mollanepes’in şiirlerini Türk-

menistan’ın değişik yerlerinden toplamaya başlar. Bu şiirlerin bir kısmı,

sağlığında, büyük bir kısmı ise vefatından sonra yayımlanır. Misgingılıç

da Samoyloviç’in dikkatini çeken şairler arasındadır. Onun Göktepe sa-

vaşlarını anlatan şiirleri başta olmak üzere pek çok şiirini âlim, Rusçaya

çevirmiştir (Nuralıyev 1971: 56-70).

Samoyloviç’in Türkmen folkloru kapsamında değerlendirebilece-

ğimiz önemli çalışmalarından birisi de Abdısetdar Kazı Cenknamesi’yle

Page 323: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

329

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/A. N. SAMOYLOVĐÇ VE Hocalı Molla’nın ...

ilgilidir. 1858-1861 yıllarında Đran üzerinden Türkmen boylarına yapılan

saldırılar ve bu saldırırlar karşısında Türkmenlerin gösterdiği cesaret

örneklerinin işlendiği Cenkname, Samoyloviç tarafından ayrıntılı bir

şekilde incelenmiştir. Bu çalışmasıyla ilgili olarak Samoyloviç, “Bu ça-lışmam, Orta Asya Türk edebiyatının bir kısmı olan XIX. yüzyıl Orta Asya Türkmen yazı dilinin imlâsı, grameri, kelime hazinesi, tarihi ve edebi bilgilerin sistemleştirilmesinin ilk tecrübesidir.” şeklinde bir değerlen-

dirme yapar. Cenkname’nin imlâsı, morfolojisi ve sentaksı üzerine ince-

lemelerden oluşan Samoyloviç’in bu eserinde bir de sözlük kısmı vardır

(Kononov 2004: 24). Diğer bir ifadeyle Samoyloviç, bu çalışmasında

Abdısettar Kazı’nın kimliği, eseri, eserin dil özellikleri, ölçüsü, kafiyesi,

muhteva özellikleri, eserin oluşumuna zemin hazırlayan tarihi olaylar,

Türkmen-Fars ilişkileri, Cenkname’de geçen şahısların tarihteki karşılık-

ları üzerinde tespit ve değerlendirmeler yapmış, Cenkname’nin tam met-

nini ve Rusça çevirisini çalışmaya eklemiştir (Samoyloviç 2005: 353-

561).

A. N. Samoyloviç, Türkmen folklor araştırmaları tarihinde önemli

bir yere sahip olan Oçerki po Đstorii Turkmenskoy Literaturı adlı çalışma-

sını 1929 yılında yayımlamıştır. Samoyloviç, bu çalışmasında Köroğlu

Destanı ile bazı aşk destanları arasında bir ilişkinin olduğunu ileri sürerek

Dede Korkut Kitabı, Yusuf-Ahmet Destanı ve Bamsı Beyrek hikâyesi

üzerinde durmuştur. Köroğlu Destanı’nı, Dede Korkut hikâyeleri ve Yu-

suf-Ahmet Destanı ile mukayese eden Samoyloviç, bunlar arasında bazı

ortaklıklar tespit etmiştir (Garriyev 2007: 87; Garrıyev 1982: 7).

Samoyloviç’in bu eseri, büyük oranda Türkmen edebiyatı ve kültürüyle

ilgili çalışmalarını içermektedir.

Yukarıda değerlendirdiğimiz çalışmalarının yanısıra Samoyloviç’in

bu konuda başka çalışmaları da vardır. Tespit edebildiğimiz kadarıyla A.

N. Samoyloviç’in Türkmen folkloruyla ilgili olarak yaptığı çalışmalarının

tam künyeleri şu şekildedir:

1. “Kniga Rasskazov o Bitvah Tekintsev (Predvaritelnoye

Soobşçebiye)”, Zapiski Vostoçnogo Otdeleniya Đmp. Russkogo Arheologiçeskogo Obşçestva, T. 16, (1904-1905), vıp. 4, str.

0201-0211.

2. “Turkmenskiy Poet-Bosyak Kör Molla: Ego Pesnya o Russkih

(Etnografiçeskiy Nabrosok)”, Jivaya Starina, god 16 (1907),

vıp. 4, otd.1, spt. 221-225.

3. “Uçebnik Tyurkmenskogo Nareçiya s Prilojeniyem Sbornika

Poslovits i Pogovorok Tyurkmen Zakaspiskoy Oblasti”,

Ashabad, 1904, Zapiski Vostoçnogo Otdeleniya Đmp. Russkogo

Page 324: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

330

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Halil Đbrahim ŞAHĐN

Arheologiçeskogo Obşçestva, T. 17(1906), vıp. 2-3, str. 0184-

0188.

4. “Etnografiçeskiye Meloçi iz Dnevnikov Puteşestvovavşego po

Turkmenii”, Jivaya Starina, god 17(1908), vıp. 1, otd. 5, str.

122-125.

5. “Materialı po Zemle-Vodopolzovaniyu u Turkmen Zakaspiskoy

Oblasti”, Ashabad 1903; “Materialı po Vodopolzovaniyu u

Turkmen Zakaspiskoy Oblasti”, SPB., 1904, Jivaya Starina,

god 17(1908), vıp 1, otd. 3, str. 111-114.

6. “Zagadki Zakaspiskih Turkmenov v Ruusskom Perevode (s

prilojeniyem materialov po bibliografii zagadok Turkmenskih

plemen), Jivaya Starina, god 18 (1909), vıp. 2-3, otd. 1-2, str.

52-83.

7. “Đz Turkmenskoy Starinı”, [I. Skazaniye o Prihode Tekintsev v

Ahal], Sbornik v Çest Semidesyatiletiya G. N. Potanina, SPB.,

1909, str, 559-564.

8. “Đz Turkmenskoy Starinı, II. Mervskiye Vospominaniya”, Jivaya Starina, god 18(1909), vıp. 4, otd. 2, str. 78-85.

9. “Prejitok Şamanstva u Turkmenskogo Plemeni Çoudur”,

Etnografiçeskoye Obozreniye, vıp 4, str. 172.

10. “Turkmenskaya Step i Turkmenı” ve “Đz Turhmenskoy

Narodnoy Poezii”, Jivaya Starina, god 18 (1909), vıp 1, otd. 3,

str. 115-116.

11. “K Statye Ukazetel K Pesnyam Mahtumkuli”, Zapiski Vostoçnogo Otdeleniya Đmp. Russkogo Arheologiçeskogo Obşçestva, t. 19 (1909), vıp. 4, str. 0216-0218.

12. “Legenda o Korkude i Kör-oglı”, Zapiski Vostoçnogo Otdeleniya Đmp. Russkogo Arheologiçeskogo Obşçestva, t. 19,

(1909), vıp. 4, str. IV-V.

13. “Tri Turkmenskih Skazki (v Russkom perevode)”,

Kaufmanskiy Sbornik, M., str. 118-128.

14. “Ukazatel k Pesnyam Mahtumkuli”, Zapiski Vostoçnogo Otdeleniya Đmp. Russkogo Arheologiçeskogo Obşçestva, t. 19,

(1909), vıp. 4, str. 0125-0148.

15. Abdu-s-Sattar Kazı. Kniga Rasskazov o Bitvah Tekintsev. Turkmenskaya Đstoriçeskaya Poema XIX. Veka. Đzdal, Perevel, Primeçaniyami i Vvedeniyem Snabdil A. N. Samoyloviç, SPB.

Un-ta, No 34.

Page 325: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

331

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/A. N. SAMOYLOVĐÇ VE Hocalı Molla’nın ...

16. “Materialı po Sredneaziatsko-Turetskoy Literature. II. Tretye

Dopolneniye k Ukazatelyu Pesen Mahtumkuli. III. Stihi

Doulet-Mameda Mollı, Otsa Mahtumkuli”, Zapiski Vostoçnogo Otdeleniya Đmp. Russkogo Arheologiçeskogo Obşçestva, t. 22, (1913-1914), vıp. 1-2, str. 128-153.

17. “Otzıv o Turkmenskoy Rukopisi “iz Turkmenskih Predaniy” N.

P. Ostroumova”, ZVORAO, t. 22, (1923-1914), vıp. 1-2, str.

XV-XVI.

18. “Turkmenskaya Jenşina”, Zvezda Vostoka, M., No 1, str. 17.

19. Sbornik Turkmenskih Narodnıh Pogovorok, Polovits i Zagadok,

M. 1925.

20. “Poltora Mesyatse v Turkmenii (Soobşçeniye o Nauçnoy

Komandirovke), Turkmenovedeniye, Aşhabad, No 2-3, str. 51.

21. “Mahtum-Kuli i Hakim Ata”, Turkmenovedeniye, Aşhabad, No

12, str. 28-29.

22. “Oçerki po Đstorii Turkmenskoy Literaturı”, Turkmeniya, t. 1,

L., str. 123-167.

23. “Vopros o Rusalkah “Suv Kızı” v Turkmenistane”, Đzv. AN Turkm SSR, ser. Obşçestv. Nauk, No 3, str. 94-95.

Türkmen şairleri ve eserleriyle ilgili materyalleri Samoyloviç’e

Hocalı Molla tedarik etmiştir. Bu bakımdan Türkmen folklor araştırmala-

rı tarihinde Samoyloviç kadar Hocalı Molla’nın da yeri önemlidir. Hocalı

Molla, Türkmen kültürüne ve folkloruna yönelen ilk yerli bakışı temsil

eder. Bir Türkmen olarak Rusya’dan gelen bir araştırmacıya büyük yar-

dımlar yapmıştır. Şimdi Hocalı Molla’nın Somoyloviç’le tanışmasına,

ona saha araştırmalarında yaptığı yardımlara ve kendisinin Türkmen kül-

türü ve folkloru üzerine yaptığı çalışmalara daha yakından bakalım.

Hocalı Molla ve Türkmen Folkloru

Türkmen folklorunun 1900’lü yılların başından itibaren bilimsel

yöntemlerle incelenmeye başlamasında A. N. Samoyloviç kadar Hocalı

Molla Mıratberdi’nin de önemli bir etkisi vardır. Samoyloviç, Türkmenis-

tan’daki araştırma gezilerinde pek çok Türkmenin yardımını görmüştür.

Bu konuda Gurban Bagşı, Memmet Orazov ve Molla Sabır, Rus âlimine

yardım eden Türkmenler arasındadır. Bu isimlerin yanı sıra bu yıllarda

Türkmen folkloru ve edebiyatıyla ilgilenen başka isimler de vardır. 1914

yılından itibaren Aşgabat’ta yayımlanan Zakaspiyskaya Tuzemnaya Gazeta adlı gazetede Türkmenistan’dan bazı amatör araştırmacılar yazılar

yazmışlardır. A. Aliyev ve M. Atabayev gibi kültüre meraklı kişilerin

Page 326: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

332

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Halil Đbrahim ŞAHĐN

yazdığı bu yazılar, doğrudan Türkmen folkloruyla alakalıdır. Adı geçen

gazetede yazıları olan ve Samoyloviç’le yakın bir dostluğu bulunan Ho-

calı Molla, Türkmen folklor araştırmaları tarihi açısından farklı bir ko-

numdadır. Hocalı Molla, Samoyloviç’in Türkmenistan’daki sağ kolu,

doğru malzemeye ve bilgiye ulaşma yolu, kısacası bölgeyi tanıma pence-

resi olmuştur. Samoyloviç, pek çok çalışmasını Hocalı Molla vasıtasıyla

elde ettiği malzeme üzerine kurmuştur.

Hocalı Molla Mıratberdi Oğlu olarak tanınan bu kişi, Gızılarbat ci-

varında yaşayan Teke Türkmenlerindendir. Türkmen tarihi, edebiyatı,

folkloru ve etnografyası üzerine malzeme toplayan Hocalı Molla’nın

hayatı hakkında çok fazla bilgi yoktur. Eldeki bilgilerin çoğunluğu

Samoyloviç’in eserlerinden alınmadır. Bu bilgiler de onun hayat hikâye-

sini değil, Samoyloviç’in çalışmalarına yaptığı katkılarla daha fazla ilgi-

lidir. Samoyloviç, “1906-1907. Yıllarda Türkistan’a Seyahat” adlı çalış-masında Hocalı Molla hakkında şöyle bir değerlendirme yapmıştır:

“Hocalı Molla akıllı, bir o kadar da okumuş adam. Onun ki-taplara halk rivayetlerine ilgisi, kendisinin söylediğine göre, baba-sından aldığı meziyetlerden birisidir. Bilim için oldukça önemli el yazmalarından Mahtumkulu’nun babası Dövletmemmed’in “Vagzı-Azat” eserini , Ebü’l Gazi Bahadır Han’ın “Türkmenlerin Şecere-si”ni ve daha başka Türkmen şairleri hakkındaki bilgileri ve onla-rın eserlerinden parçaları, sürekli olarak Petersburg’a gönderdiği için Hocalı Molla’ya minnettarım. 1906 yılında Molla, 46 yaşın-daydı, ancak “aksakal” sıfatına bürünmüştü. Bu çalışmayı yazar-ken Hocalı Molla’dan “Türkmenlerin Şeceresi”nin yeni bir nüsha-sını aldık. O, bunu Gürgen deryasına Göklenlerin arasına seyahate gittiğinde ele geçirmiş.” (Nuralıyev 1971: 101).

Samoyloviç, yayımladığı çalışmalarında bazı bilgileri ve malzeme-

leri Hocalı Molla’dan aldığını açıkça dile getirir. Rus araştırmacı, “Odin

iz Spiskov “Rodoslovnogo Dreva Turkmenskogo” Abulgazi-Hana”

(1927) adlı yazısında Şecere-i Terakime’yle ilgili bazı parçalar yayımlar

ve bu parçaların Hocalı Molla tarafından tespit edildiğini de belirtir

(Samoyloviç 2005: 897).

Samoyloviç’in verdiği bilgilere göre Hocalı Molla, 1860 yılında

doğmuş ve temel eğitimini tamamladıktan sonra Rusça öğrenmiştir. 1902

yılına kadar çeşitli işlerde çalışan Hocalı Molla, bu tarihten sonra

Samoyloviç’le tanışarak Türkmen kültürü, edebiyatı ve folkloruyla ilgi-

lenmeye başlamıştır. Kısa sürede Samoyloviç’in gözüne girmeyi başaran

Molla, Peterburg’da Orta Asya ile ilgili olarak yayımlanan bir derginin

Türkmenistan temsilcisi olarak bu dergide Türkmen edebiyatıyla ilgili

bazı yazılar yayımlamıştır. Türkmen kültürüyle ilgili gün yüzüne çıkma-

Page 327: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

333

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/A. N. SAMOYLOVĐÇ VE Hocalı Molla’nın ...

mış, bilim âleminde bahsi geçmemiş pek çok konuda malzemeyi

Samoyloviç’e ulaştıran Hocalı Molla, 1920 yılında Gızılarbat civarındaki

Tutlu’da vefat etmiştir.

Samoyloviç ve Hocalı Molla arasındaki işbirliği, Hocalı’nın

Samoyloviç’e yazdığı mektuplarda da açıkça görülmektedir. Bu mektup-

lar, Sovyet Bilimler Akademisi’nin Leningrad bölümündeki elyazmaları

arasında “Literaturnıe Pisma Hodceli Mollı” adıyla saklanmaktadır. Top-

lam sayısı dokuz olan mektuplar, Çağatay Türkçesi’yle yazılmıştır. Mek-

tupların ilkinde Hocalı, Samoyloviç’e Abdısetdar Kazı’nın “Cenknâme”

adlı eseri, özellikle de Abdısetdar Kazı hakkında topladığı bilgileri ak-

tarmaktadır. Đkinci mektup, Mollanepes’le ilgilidir. Hocalı, Mollanepes

hakkında Merv civarından topladığı bilgileri iletmektedir. Üçüncü mek-

tupta Cenkname, Meteci ve Molla Durdı hakkında notlar yer alırken dör-

düncü mektup, Misgingılıç’la ilgilidir. Beşinci mektupta, Meteci,

Misgingılıç, Azadi ve Mahtumkulu hakkında halk arasından derlediği bilgiler aktarılır. Altıncı mektup, Mahtumkulu ve Kemine’nin bazı şiirle-

rini Samoyloviç’e ulaştırmak için yazılmıştır. Diğer bir mektupta Şerece-i

Terakime hakkında bilgiler verilmektedir. Bu mektup şu şekildedir:

“Köpden köp dogay salam bolsun Hocalı tarapından… doganımız Đsgender Hanıñ (Samoyloviç kastedilmektedir. H.Ş.) hu-zur şerifine… Soñra hatır şerifiñize maglum bolsun ki, bizler Tecen’de üç dört ay bolup Ahal’a geldik. Öylerimizi Beherden’den bir menzil arka tarapta, gumda gondurıp, at bile Gürgen velayatına gezmege gitdim. Gökleñ-Gürgen’de Nurı işan molla Murat ahunda siz tapşırgan Oguznamanı tapıp geldim. Bu Oguznama amanat. Azrak vagt aldım. Ovalkı Oguznamalar bile tapavutlı yerlerini tapıp yene bu Oguznamanı biz keminelere Be-herden’e gönderersiz. Mümkin boldugıça tizrek meselem bir ay, kırk gün, iki ay vadasında bizge yetirgeysiz. Çünki özüm yazıp almaga mukım boldum. Bu vadadan gicrek galıp biz kemineler hıcalatda galmasın. Eyesi satmadı. Köne nusgadan teze alnan. Ahırıga yetmegendir. Köne nusga tapdım ve başka bir neçe söz. Soñra vagtı bile ibererin diyip muhapbetnama tamam boldı. Tokuzıncı yanvarda sene 1908’inci yılda ez tarafı Molla Hocalı.”

(Nuralıyev 1971: 113).

Hocalı Molla’nın mektupları Samoyloviç’in bölgeyle ilgili çalış-malarına ışık tutması açısından oldukça önemlidir. Samoyloviç’in Hoca-

lı’ya yazdığı mektuplarla ilgili elimizde herhangi bir kayıt bulunmamak-

tadır, ancak mektuplardan Samoyloviç’in çalışma alanlarıyla ilgili bilgi

ve malzeme istediği anlaşılmaktadır. Hocalı bu mektupları, 1903-1909

yılları arasında yazmıştır. Samoyloviç, Dede Korkut ve Köroğlu’yla ilgili

Page 328: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

334

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Halil Đbrahim ŞAHĐN

ilk bilgileri Hocalı’nın mektuplarından almıştır (Nuralıyev 1971: 104-

118).

Hocalı Molla’nın Türkmen folkloru ve edebiyatıyla ilgili çalışma-

ları, Zakaspi Gazetesi’ndeki faaliyetlerine dayanır. 1914’ten itibaren

Aşgabat’ta yayım hayatına başlayan gazetenin redaktörlüğünü Đ. A.

Belyaev yapmıştır. Hocalı’nın gazeteyle ilk teması, gazetede Kemine’nin

bir şiirinin yayımlanmasıyla gerçekleşir. Hocalı, şiirde eksik gördüğü

bazı hususları yazarak Belyaev’e ulaştırır. Belyaev, bu mektuptan sonra

Hocalı’yı gazetede yayımlanacak çalışmalar yazmaya teşvik eder. Hocalı,

ilk olarak gazetede Türkmen bilmecelerini yayımlamaya başlar. “Gadım

Türkmen Matalları” adıyla yirmiden fazla bilmece metnine cevaplarıyla

birlikte yer verdiği yazısı, gazetenin 1917 Ocağında yayımlanan 215-216.

sayılarında basılır. Bizzat kendisinin derlediği bu bilmeceler, Türkmen

folklor tarihi açısından oldukça önemlidir. Bu bilmeceler, Hocalı’yı

Türkmen bilmecelerini ilk kez derleyen araştırmacılar arasına dâhil et-

miştir. Hocalı’nın bu çalışması, gazetenin Rusça bölümünde de “Đz

Bahardena, iz Turkmenskoy Narodnoy mudrosti. Zagadki” adıyla yer

bulmuştur (Nuralıyev 1971: 120).

Türkmenistan’ın ünlü şairlerinden Mahtumkulu hakkında ilk bilgi-

leri yine Hocalı Molla vermiştir. Zakaspi Gazetesi’nin 3 Nisan 1915’teki

sayısında “Magtımgulı” adıyla bir yazı yayımlayan Hocalı, şairin hayatı

ve şairliği hakkında önemli bilgiler aktarmıştır. “Đz Biografii

Turkmenskih Poetov XVIII veka” adlı yazısında ise bu araştırmacı, Zelili

ve Seydi üzerinde durmuştur. Hocalı, Rusçası “K Biografii Poeta XVIII

veka Kemine” olan “Molla Kemine, Talıbı, Şabende”, (1915, 27 Ağustos)

adlı yazısında, Kemine, Talibi ve Şabende’nin hayat hikâyeleriyle ilgili

olarak elde ettiği derleme bilgileri yayımlar. Türkmenlerin tasavvuf ede-

biyatı kapsamında değerlendirilebilecek “Dervişler ve Oların Aydımları”

(Rusçaya “Đz Zapisok Bahardenskogo Turkmena Hodceli Molla Berdieva

‘O Dervişah i ih pesnyah’” şeklinde çevrilmiştir) adlı yazısında bir şiire

yer vermiştir. Hocalı, gazetenin 1915 yılında yayımlanan sayılarında on

beş kez yazı yayımlayarak bu alana aktif bir katılım sağlamıştır. “Đz

Đstorii Turkmenskoy Slovesnosti Poetı: Kemine, Talibi, Zelili, Seydi,

Keseyuz, Divanabeg” adlı yazısında ise halk arasında, özellikle de Türk-

men bahşıları arasında bilinen Türkmen şairlerinin karşılaşmaları ve

“Gözel” adlı bir geline şiir ithaf etmeleri konu edilmiştir (Nuralıyev

1971: 120-125).

Zakaspi Gazetesi’nin yirmi iki sayısında yazısı bulunan Hocalı

Molla, çalışmalarında çoğunlukla 18. ve 19. yüzyıllardaki şairlerin hayat

hikâyeleri ve şiirleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Ancak burada hemen be-

lirtmeliyiz ki Hocalı, bu şairlere ait bilgileri yazma eserlerden veya başka

yazılı kaynaklardan değil, sözlü gelenekten toplamıştır. Mahtumkulu,

Page 329: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

335

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/A. N. SAMOYLOVĐÇ VE Hocalı Molla’nın ...

Kemine, Şabende, Magrupi gibi Türkmen şairlerinin halk arasında yay-

gınlık kazanmış şiirlerini toplayıp neşretmiştir. Gazetenin 168, 169, 170,

173, 174, 178. sayılarında “Tahır Beg” adıyla Tahir ile Zöhre hikâyesinin

metni yayımlanmıştır. Bu hikâyeyi derleyip toplayarak yayıma hazırlayan

da Hoca Molla’dır (Nuralıyev 1971: 129).

Sonuç

Çarlık Rusyası’nın son dönemlerinde ve Sovyet döneminin ilk yıl-

larında Türkmen kültürü, edebiyatı ve folkloru üzerinde çalışmalar yapan

Samoyloviç, Türkmen kültürünü öncelikle Rusya’ya, daha sonra ise Av-

rupa’ya tanıtmıştır. Özellikle Çarlık Rusyası döneminde Türkmen boyla-

rıyla ilgili olarak kaleme aldığı çalışmalar oldukça kıymetlidir.

Samoyloviç, Türkmen kültürünü bilimsel bir bakış açısıyla inceleyen ilk

Türkologlardan birisidir. Onun Türkmen sözlü geleneğinden yaptığı der-

lemeler de benzer şekilde bilimsel yöntemlerle bölgeden kaydedilmiş ilk

metinler ve bilgiler arasındadır. Bu yönüyle Samoyloviç, Türkmen folk-

lor araştırmalarının öncüsü, hatta Türkmenistan’da folklor faaliyetlerinin

başlatılmasına vesile olan bir araştırmacıdır. Türk kültürünün diğer saha-

larında olduğu üzere Samoyloviç, yaptığı tespit ve değerlendirmelerde

başarılı bir Türkolog’dur. Bunu da büyük oranda çalışmalarında birinci

elden kaynakları kullanmasına borçludur. Türkmenlerle ilgili malzemeleri

ve bilgileri de bizzat alana çıkarak toplayan Samoyloviç, çalışmalarında

elde ettiği sonuçlarda büyük isabet sağlamıştır.

Türkmen masalları, atasözleri, bilmeceleri, destanları, efsaneleri,

halk şiiri vb. üzerine ilk çalışmalar Samoyloviç’e aittir. Samoyloviç, böl-

geden bizzat derlediği veya Hocalı Molla vasıtasıyla elde ettiği malzeme-

leri, ayrıntılı bir şekilde incelediği gibi, bu metinleri Rusçaya da çevir-

miştir. Kısacası Samoyloviç, akademik hayatının büyük bir kısmını,

Türkmenlere, Türkmenlerin edebiyatına, diline ve folkloruna ayırmıştır. Dil ve edebiyat araştırmaları kadar folklor kapsamında gerçekleştirdiği faaliyetleri oldukça başarılıdır. Onun bu çalışmaları sayesinde özellikle

Avrupa oryantalizmindeki pek çok yanlış bilgi düzeltilmiş ve eksiklikler

giderilmiştir. Ayrıca Samoyloviç, pek çok çağdaşından daha bilimsel bir

bakış açısına sahiptir. Bölgeden derlediği halk edebiyatı metinlerini, za-

man zaman başka Türk topluluklarının halk edebiyatı örnekleriyle muka-

yese ederek inceleme yoluna gitmiştir.

Türkmen folklor araştırmalarının erken devirlerinde A. N.

Samoyloviç kadar Hocalı Molla’nın da önemli bir yeri vardır.

Samoyloviç’in Türkmenistan’a yaptığı seyahatlerde onunla birlikte

Türkmen boylarını dolaşan Hocalı Molla, adeta Samoyloviç’in Türkme-

nistan’daki temsilcisi olmuştur. Sık sık Türkmenistan’a araştırma yapma-

ya gelen Samoyloviç’e kılavuzluk etmiş, onu doğru ve yetkin bilgilere

Page 330: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

336

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Halil Đbrahim ŞAHĐN

ulaştırarak gezilerin verimini arttırmıştır. Hocalı Molla, derleme yapma

ve malzeme toplama faaliyetlerine Samoyloç’in Rusya’ya dönmesinden

sonra da devam etmiş, Rus Türkologunun çalışma alanıyla ilgili elde

ettiği bilgi ve malzemeleri Rusya’ya göndermiştir. Hocalı’nın çok sayıda

belgeyi ve derleme bilgiyi Rusya’ya gönderdiğini, Samoyloviç’e yazdığı mektuplardan takip edebilmekteyiz. Eğitimli bir kişi olan Hocalı Molla,

Samoyloviç’e kılavuzluk etmenin dışında Türkmen folkloru kapsamında

kendisi de bazı çalışmalar yürütmüştür. Yine Samoyloviç’in telkinleriyle

başladığı araştırmalarını Aşgabat ve Moskova’da yayımlama imkânı

bulmuştur. Hocalı’nın araştırmaları, inceleme açısından yetersiz olsa da

malzeme açısından oldukça zengindir. Türkmen folklor araştırmaları

tarihindeki ilk yerli araştırmacı olarak nitelendirebileceğimiz Hocalı Mol-

la, yaptığı derleme ve yayın faaliyetleriyle Türkmenistan’da folklorun

gelişimine katkı sağlamıştır.

KAYNAKÇA

AÇA, Mehmet (2003), “Orta Asya’da Uluslaşma Süreci ve Türkiyat Araştırma-

larında Rus Đlminskiy ve Ardıllarının Rolü”, Orta Asya’nın Sosyo-Kültürel Sorunları: Kimlik, Đslam, Milliyet ve Etnisite, Gündoğan Yay.,

Đstanbul, s. 23-68.

AÇA, Mehmet (2004), “Ortak Türk Kimliğinin Yeniden Đnşası/Tanımı ve Türki-

ye-Azerbaycan-Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Đlişkileri Bağlamında

Türklük Bilimi Araştırmalarının Rolü”, Kök Araştırmalar, C VI, S 1, Ba-

har, s. 27-57.

AZĐMOV, P.-ÇARĐYROV, B. (1973), “A. N. Samoyloviç i Turkmenskoye

Yazıkoznaniye”, Sovetskaya Tyurkologiya, S 5, s. 71-75.

BARTHOLD, V. V. (2004), Rusya ve Avrupa’da Oryantalizm, (çev.: Kaya Bay-

raktar ve Ayşe Meral), Küre Yay., Đstanbul.

BASKAKOV, N. A. (2004), “V. A. Gordlevskiy’e Yazdığı Mektuplarında A. N.

Samoyloviç”, (çev.: Irıskül Tursunova), Manas Üniversitesi Sosyal Bilim-ler Dergisi Türkoloji Özel Sayısı II. Kitap, S 11, s. 45-52.

DURDIYEV, T.-Cumayev-B. Şamıradov (1967), Türkmen Halk Dörediciligi Boyunça Oçerk, Ilım Neşiryatı, Aşgabat.

FAZILOV, E. Đ. (2004), “Orta Çağ Türk Mezarlarının Araştırmacısı A. N.

Samoyloviç”, (çev.: Venera Turatbek Kızı), Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Türkoloji Özel Sayısı II. Kitap, S 11, s. 17-22.

GARRĐYEV, Baymuhammet Ataliyeviç (2007), Türk Dünyasında Köroğlu An-latmaları, (çev.: Fikret Türkmen-Muvaffak Duranlı-Feyzullah

Rahmankul), Türk Dil Kurumu Yay., Ankara.

GARRIYEV, Seyit (1982), Türkmen Eposı, Dessanları ve Gündogar Halklarının Epiki Dörediciligi, Ilım Neşiryatı, Aşgabat.

GÖMEÇ, Saadettin (1996), Türk Cumhuriyetleri Tarihi, Kömen Yay., Konya.

Page 331: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

337

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/A. N. SAMOYLOVĐÇ VE Hocalı Molla’nın ...

GÜNAY, Umay (1993), “Rusya’da Folklor Faaliyetleri”, Millî Folklor, C 3, S

20, Kış, s. 3-13.

KOMĐNEK, Slawomira Zeranska-Arnold Lebeuf (1997), The Tale of Crazy Harman The Musician and the Concept of Music in the Türkmen Epic Tale, Harman Däli, Academic Publications Dialog, Warsaw.

KONONOV, A. N. (2004), “Bir Gramer Âlimi A. N. Samoyloviç”, (çev.: Venera

Turatbek Kızı), Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Türkoloji Özel Sayısı II. Kitap, S 11, s. 23-28.

MAMMEDYAZOV, Babış (1990), “Razvitiye Turkmenskoy Folkloristiki”,

Türkmenistan SSR Ilımlar Akademiyasınıñ Habarları Gumanitar Ilımlarıñ Seriyası, S 6, s. 3-7.

MUSAEV, K. M. (2004), “A. N. Samoyloviç ve Türk Dillerinin Karşılaştırmalı

Leksikolojisi”, (çev.: Irıskül Tursunova), Manas Üniversitesi Sosyal Bi-limler Dergisi Türkoloji Özel Sayısı II. Kitap, S 11, s. 29-36.

NASĐLOV, D. M. (2004), “A. N. Samoyloviç ve Türk Dillerinin Sınıflandırılma-

sı”, (çev.: Altınay Çolpanbayeva), Manas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi Türkoloji Özel Sayısı II. Kitap, S 11, s. 37-43.

NECEF, N. Ekber-Ahmet Annaberdiyev (2003), Hazar Ötesi Türkmenleri, Kaknüs Yay., Đstanbul.

NURALIYEV, D. (1971), Akademik A. N. Samoyloviç Türkmen Edebiyatı Hakında, Ilım Neşiryatı, Aşgabat.

NURALIYEV, D. (1973), “A. N. Samoyloviç-Đssledovatel Turkmenskoy

Literaturı i Folklora”, Sovetskaya Tyurkologiya, S 5, s. 66-70.

ÖZKAN, Đsa (2002), “Sovyetler Birliği Döneminde Türkmenistan’da Folklor

Çalışmaları”, VI. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi Son Elli Yıl-da Türkiye Dışındaki Türk Halk Kültürü Çalışmaları Seksiyon Bildirileri, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, s. 225-232.

SAMOYLOVĐÇ, A. N. (2005), Tyurkskoye Yazıkoznaniye Filologiya Runika,

(Yayına Hazırlayan: G. F. Blagova - D. M. Nasilov), Vostoçnaya

Literatura RAN, Moskva.

SEYĐDOV, Aşır (1969), Türkmen Halk Dörediciligi (Bibliografik Görkezici), Türkmenistan Neşiryatı, Aşgabat.

SEYĐDOV, N. (1996), “Nakıllarıñ ve Atalar Sözüniñ Neşir Edilişinin ve

Övrenilişiniñ Tarıhından (Bibliografik Sın)”, Türkmenistan Ilımlar Akademiyasınıñ Habarları, S 4, s. 33-39.

ŞAHĐN, Halil Đbrahim (2010), Türkmen Destanları ve Destancılık Geleneği, Kömen Yay., Konya.

Page 332: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

509/1115 TARĐHLĐ SULTAN ĐBRAHĐM VAKFI, ŞEYH TORASAN ZAVĐYESĐ VE TÜRBESĐ

Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL∗

ÖZ: Çalıştığımız 509/1115 tarihli vakfiye Niğde Đli Çamardı Đlçesi

Bademdere Belediyesi sınırları içerisinde bulunan bir takım mülkün Sul-

tan Đbrahim tarafından Şeyh Torasan namına vakfedilmesi ile alakalıdır.

Vakıf sahibi olan Sultan Đbrahim’in Danişmend oğlu Emir (Melik) Gazi

olduğu tespit edilmiştir. Vakfa konu olan Şeyh Torasan ise ilk Anadolu

fetihlerinde bulunan ve Birinci Haçlı seferinde gösterdiği kahramanlıklar-

la kendini gösteren Danişmendlilerin Kayseri valisi Hasan Bey’dir. Vak-

fiyede geçen mülk ve yerleşim birimlerinin büyük bir kısmı ismini bugün

bile muhafaza etmektedir. Osmanlı vakıf kayıtlarında da 509/1115 tarihli

vakfiyeye atıfta bulunularak Şeyh Torasan Veli adına Bademdere’de bu-

lunan zaviye ve zaviyedarlık görevlerine ait kayıtlar tespit edilmiştir. Bu

çalışma ile Çamardı çevresinde Danişmendli varlığını ortaya koymaya ça-

lışıp, Şeyh Torasan Veli ve Zaviyesi hakkında izahlarda bulunulacaktır.

Ayrıca vakfiyede geçen yerleşim birimlerinin bugünkü durumları değer-

lendirilecektir.

Anahtar Kelimeler: Niğde, Çamardı, Bademdere, Sultan Đbrahim,

Şeyh Torasan, Şeyh Torasan Zaviyesi, Danişmend, Melik Gazi.

Sultan Đbrahim Foundation and the Tomb and Zawiya of Sheikh To-rasan dated back to 509/1115

ABSTRACT: The study is related to the leaving admistration of

the foundation which is located in the town of Bademdere in Çamardı,

Niğde Province, to Torasan’s child Şeyh Torasan by Sultan Đbrahim. Dur-

ing the study, it was identified that the owner of the foundation Sultan

Đbrahim was a son of Danişmend, named Emir Gazi (Melik Gazi). Şeyh

Torasan who is the subject to the Foundation was Hasan Bey, the gover-

nor of Kayseri, Danişmend and well known with his success in the First

Anatolian conquest .Besides this his heroism during the First Crusade had

a significance in the history. The names of properties and large settle-

∗ Niğde Üni. Fen-Edb. Fak. Tarih Böl. [email protected]

Page 333: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

340

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL

ments mentioned in the foundation even today are called with their origi-

nal names. It has been found that there have been some task records

which are about zaviye and being dervishes in the Ottoman foundation

dated back to 509/1115 in Bademdere in the name of Şeyh Torasan. In

this study, it is aimed to demonstrate the existence of Danişmends around

Çamardı and to give information about Şeyh Torasan, the tomb of him

and dergah, zaviye. In addition, the current situation of settlement units

will be assessed.

Key Words: Niğde, Çamardı, Bademdere, Sultan Đbrahim, Şeyh

Torasan, Şeyh Torasan’s Lodge, Dergah Zaviye , Danişmend, Melik Ga-

zi.

1. Giriş

Niğde’nin Selçuklular tarafından ne zaman fethedildiği kaynaklar-

ca pek açık şekilde izah edilmemektedir. 1071 Malazgirt Zaferi’nden

sonra Sultan Alparslan’ın aralarında Melik Danişmend’in de bulunduğu

beş meşhur kumandanı Anadolu’ya yolladığı bilinmektedir. Danişmend

Gazi’nin Niğde’nin de içinde yer aldığı Kayseri, Zamantı, Sivas, Develi,

Tokat, Niksar ve Amasya taraflarını fethettiği söylenmektedir (Ertuğrul

2009: 15). Niğdeli Kadı Ahmed, “Sultan Alparslan, Erminus’u yendiği yukarıda mezkûr tarihte (463/1071) avdet buyurdu. Kendi oğullarını Rum

mülküne gönderdi. Bu esnada Niksar, Tokat, Sivas, Albistan/Elbistan ve

mezkûr hudut Melik Danişmend’in elinde bulunuyordu.” demektedir

(Ertuğrul 2009:523). Kadı Ahmed eserinin başka bir yerinde Rum meliki

Ermiyanus’un Sultan Muhammed Alparslan’ın eliyle hezimete uğratılma-

sının akabinde Selçuklu sancaklarının ve onların çocuklarının Rum’a

vusûlünden önce, kabrinin bulunduğu Niksar ile Tokat, Sivas, Albistan

(Elbistan) ve oradaki hududun hâkimi olan Melik Danişmend, mezkûr

beldelerin fatihi ve hâkimi olduğunu söylemiştir (Ertuğrul 2009:530).

Aksarâyî’de yer alan bir kayıtta da Melik Danişmend’in Niksar, Tokat,

Sivas, Elbistan ve Havalisini ele geçirdiği belirtilmektedir (Aksarâyî

2000: 13). Niğdeli Kadı Ahmed ve Aksarâyî’de geçen kayıtlarda Niğ-de’nin ismi zikredilmese de şehir kuvvetle muhtemel Danişmendliler

tarafından fethedilmiştir.

Niğde’nin Türkler tarafından fethi ile ilgili olarak Neşrî, Konya,

Aksaray, Niğde, Ankara ve diğer beldelerin 471/1078-1079 yılında Sü-

leyman Şah tarafından fethedildiğini ifade etmektedir (Neşri 2008: 15).

475/1082 senesinde Süleyman Şah’ın Antakya seferi öncesi Orta Anado-

lu’ya (Kapadokya) Ebu’l-Gazi’yi vali olarak atadığı belirtilmiştir. Bu

durum ise Niğde’nin de içinde bulunduğu bölgenin 1082 senesinden iti-

baren Selçuklu hâkimiyetinde olduğunu ortaya koymaktadır (Turan 1971:

66; Ertuğrul 2009: 15). Osman Turan Ebu’l-Gazi’nin Haçlı seferleri sıra-

sında I. Kılıç Arslan’ın yanında yer alan Kapadokya Emiri Hasan Bey

Page 334: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

341

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/509/1115 Tarihli Sultan Đbranim Vakfı...

olduğunu, Ereğli taraflarında yapılan muharebelerde büyük kahramanlık-

lar göstererek Hasan Dağı’nda şehit düştüğünü ve bu dağda türbe ve ziya-

retgâhların teşekkül ettiğini dile getirmiştir (Turan 1953: 546; Turan

1971: 66). Kadı Ahmed ise; Kayseri’deki hâcet sahipleri Tûrâsiyân

(Turasan) Türbesine, Nekîde’deki (Niğde) medet dileyenler Şehit Hasan

Bey meşhedine sığınak olarak iltica ettiklerini dile getirmektedir (Ertuğ-rul 2009: 548).

Ahmed Akif Tütenk’in Niğde Đl yıllığında belirttiğine göre

Danişmendliler Niğde çevresinde hüküm sürmüşlerdir. Aksaray ili

Gelveri ilçesinde Gaziemir Köyü’nde bulunan Emir Gazi türbesinin ve

köyün adının Danişmend’li Emir Gazi’den geldiğini belirtmiş; Niğde ili,

Çamardı Đlçesi, Bademdere kasabasının doğusunda bir tepede bulunan

Şeyh Torasan Türbesinin Danişmendliler ile alakalı olduğunu ifade et-

miştir (Tütenk 1967: 75).

Dönemin kaynakları incelendiğinde Niğde’nin Türk hâkimiyetine

girişi hususunda değişik görüşler ileri sürülmektedir. Kaynakları değer-

lendirdiğimizde Niğde'de içinde bulunduğu bölgenin 1071 Malazgirt

muharebesinin takiben Danişmendliler tarafından fethedilmiş olduğu;

1082 tarihinde itibaren ise bölgede Selçuklu hâkimiyetinin kurulduğu dile

getirilmektedir. Ancak Türkiye Selçuklu Devleti taşra idari bölünmesinin

mevcut kaynaklarla tam olarak ortaya konulması mümkün değildir. Bu

taksimin Niğde’nin bugünkü durumuna ne derece uyumlu olduğunu tespit

imkânsızdır. Niğde ve çevresinde 1115-1116 senesine kadar

Danişmendlilerin hüküm sürdüğünü söylemek mümkündür.

Araştırma konumuzu oluşturan vakfiye 509/1115 senesine ait olup

vakfiyede Sultan Đbrahim’in (Melik Gazi) kendi tasarrufunda olan bir

takım mülkü, Şeyh Torasan’a atfen vakfettiği görülmektedir. 509/1115

vakfiyeden hareketle vakıf sahibi Sultan Đbrahim’in kimliği ve Şeyh

Torasan hakkında değerlendirmeler yapılacaktır. Yine vakfiyede geçen

yerleşim birimlerinin günümüzdeki mevcudiyetleri yüzey araştırması

yapılarak ortaya konulacaktır.

2. Vakıf Sahibi

Vakfiyede vakfiye sahibi olarak Sultan Đbrahim adı zikredilmekte-

dir1. Sultan Đbrahim ise Danişmend Gazi oğlu Emir (Melik) Gazi’dir

(498-528/1105-1134)2. Emir Gazi’nin iki vakfiyede ismi Sultan Đbrahim

1 “…inne’s-sultanü’l-a’zamü’l-adlihü’l-ekrem mâlik-i rikâbü’l-ümemü’s-

Sultan Đbrahim…” (VGMA, Defter 582/1, Sayfa 139, Sıra No: 94). 2 Melik Gazi hakkında bk. (Halil Edhem 1333: 449-467; Solmaz 2001: 110-

150)

Page 335: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

342

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL

olarak zikredilmiştir. Bunlardan biri çalışma konumuzu oluşturan

509/1115 tarihli vakfiyedir. 509/1115 tarihli vakfiyede babasının isminin

yeri açık bırakılmış ve ismi Sultan Đbrahim olarak zikredilmiştir (VGMA,

Defter 582/1, Sayfa 139, Sıra No: 94; Đsmail Hakkı-Rıdvan Nafiz 1997:

32-33; Oral 1936: 5). Diğeri ise 560/1165 tarihli Yağı-Basan’ın oğlu Me-

lik Đsmail’in Vakfiyesi’dir. Bu vakfiyede ismi “Seyyid Melik Ahmed

Danişmend oğlu Melik Gazi Đbrahim oğlu Yağı-Basan oğlu Melik Đsmail”

olarak ifade edilmiştir (Đsmail Hakkı-Rıdvan Nafiz 1997: 33). Yalçınkaya

eserinde hangi vakfiyeler olduğunu belirtmeden Emir (Melik) Gazi’den

Đbrahim olarak bahsetmiştir (Yalçınkaya 1940: 63). Hüseyin Hüsameddin

Bey eserinde Emir (Melik) Gazi’den Sivas vâlîsi Melik Gâzi Đbrahim Bey

olarak zikretmiştir. Ayrıca vakfiye tarihini 507/1113 göstererek Sultan

Đbrahim’in “Konya a’mâlinden Niğde kazâsı dâhilinde Şamardı

nâhiyesinde birkaç karyeyi Şeyh Turasan’ın zâviyesine ve evlâdına vakf

eylediğini” belirterek “es-sultânü’l-a’zam mâlikü rikâbi’lümem

Şemseddin Đbrahim bin Big Dânişmend” unvanını kullandığını dile ge-

tirmektedir (Yaşar 2004: II, 186-187).

Sultan Đbrahim’in mevcut kayıtlardan hareketle Danişmendoğlu

Emir Gazi olduğunu söylemek mümkündür. Zira vakfiye tarihi ile Emir

Gazi’nin hükümdarlık yıllarının örtüşmesi de bunu desteklemektedir.

3. Şeyh Torasan/Tur-Hasan (Hasan Bey) (öl. 1097)

Danişmendli Beyliği Malazgirt Zaferi sonrası Anadolu’da kurulan

ilk Türkmen Beyliklerindendir. Sivas, Amasya, Tokat, Niksar, Kayseri,

Zamantı, Elbistan, Develi ve Çorum havalisinde hüküm sürmüş (Özaydın

1993: 469); Danişmendlilerin Anadolu’da hızla iskân faaliyetlerine giri-

şerek şehirler kurdukları ve şehir surlarını onardıkları görülmüştür.

Danişmend Gazi yeni vilayetlerin her birine valiler atamıştır. Bu valiler-

den biride Torasan adıyla bilinen Kapadokya valisi Hasan Bey’dir. Hasan

Bey orta Anadolu’da yaptığı fetihler sebebiyle Danişmend Gazi tarafın-

dan Kayseri’ye vali olarak atanmıştır (Solmaz 2001: 346; Cahen 1984:

157).

Araştırmacılar umumiyetle Danişmendlilerin Kayseri valisi Hasan

Bey’in Vakfiyede (VGMA, Defter 582/1, Sayfa 139, Sıra No: 94) ve

Danişmend- nâme’de (Demir 2006: 245) Şeyh Torasan/Tur-Hasan olarak

zikredilen kişi olduğunda müttefiklerdir (Turan 1953: 546-547; Turan

1971: 66-67; Konyalı 1974: II, 2364-2366; Solmaz 2001: 346).

Hasan Bey’in Danişmend Gazi ile birlikte ilk Anadolu fetihlerinde

faaliyet gösterdiği görülmektedir. Danişmend-nâme’de Danişmend Ga-

zi’nin Torasan’ı Đstanbul’a doğru gönderirken, Çavuldur Çaka ve Kara

Togan’ı ikişer bin kişilik kuvvetlerle Karaman dağlarından denize doğru

gönderdiği kaydedilmiştir (Demir 2006: 48, 245). Hasan Bey Danişmend-

Page 336: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

343

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/509/1115 Tarihli Sultan Đbranim Vakfı...

nâme’de Battal Gazi’nin torunu ve Danişmend Gazi’nin yakın arkadaşı Torasan şeklinde aksetmiştir (Demir 2006: 48, 245; Sert-Biçer 2007:

239). Konyalı ise kaynağını belirtmeden Hasan Bey’in Danişmend Ga-

zi’nin amcası olduğunu zikretmiştir (Konyalı 1974: II, 2364). Kâtip Çele-

bi’de Torasan’ı Battal Gazi’nin torunu olarak zikretmiş ve küffara karşı cenk eylediğinden bahsetmiştir (Kâtip Çelebi: H. 1145: 629).

Hasan Bey Sultan I. Kılıç Arslan’ın I. Haçlı seferi sırasında yardım

talebine iştirak etmiştir (Solmaz 2001: 71-72). 30 Haziran 1097’de Sultan

I. Kılıç Arslan, Danişmend Gazi ve Emir Hasan’dan oluşan müttefik ordu

Eskişehir yakınlarında Haçlı ordusuna pusu kurarak ve vur kaç taktiği ile

haçlılara ağır zayiat verdirdiler (Solmaz 2001: 73). Eylül ayına kadar

süren çarpışmalarda Haçlılar Ereğli’ye kadar ulaşmış; Ereğli’de yapılan

çarpışmalardan sonra (Demirkent 2004: 37) Haçlı kuvvetleri ikiye ayrıla-

rak bir kısmı Kayseri istikametinde diğer kısmı Kilikya istikametinde

harekete geçmiştir. Kayseri’ye hareket eden Haçlı kuvvetleri Kayseri

dolaylarını savunan Emir Hasan kalabalık Haçlı ordusunun ilerleyişini

durdurmak istedi ise de bunu sağlayamadı ve çekildiği Hasan Dağı ete-

ğinde şehit olmuştur. Emir Hasan’ın şehit olduğu bu dağa onun anısına

Hasan Dağı denilmiştir (Solmaz 2001: 74). Bu dağ bugün Aksaray yakın-

larındadır. Osman Turan bu dağa Haçlılarla yapılan savaşta esir düşen

Danişmendlilerin Kayseri valisi Emir Hasan’a izafeten konulduğunu ifa-

de etmiştir (Turan 1953: 546-547).

4. Vakfiyede Geçen Yer Adları

Vakfiyede geçen yer adlarının büyük bir kısmı bugün dahi aynı

isimle söylenmektedir. Vakfiyede geçen Niğde ismi bugün orta Anado-

lu’da aynı isimle bir şehir merkezidir. Şamardı diye zikredilen yer bugün

Niğde iline bağlı Çamardı ismiyle bilinen ilçe merkezidir. Aladağ olarak

söylenen yer aynı isimle Orta Toros dağ silsilesinde yer alan bir dağın

adıdır. Karapınar Mezrası ise bugün mevcut olmayıp aynı isimle türbenin

güneyinde bir piknik alanı mevcuttur. Bölgede eski yerleşime ait kalıntı

ve ören yerleri bulunmaktadır. Yelgöz mezrası bugün mevcut olmayan ve

ismi halen bilinen yer adlarından biridir. Kırkbayır denilen yer türbenin

batısına düşmektedir. Harman Gediği türbenin güneyinde bulunmaktadır.

Burdurc ise bugün Bulduruç olarak söylenmektedir. Mennen viranı ise

bugün Menik Viranı olarak söylenen Kızılören Köyünün güneydoğusun-

da bir yer adıdır. Beyamdere denilen yer bugün Bademdere olarak bilinen

yerleşim birimidir. Hisar türbenin doğusunda sarp bir tepenin yüzeyinde

bugün sadece kalıntıları mevcuttur. Yine Şenköse Mağarası hisarı yakın-

larında bulunan mağaralar vardır. Muhtemelen bu yer bu mağaralardan

Page 337: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

344

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL

biridir. Arpalık adı verilen yer ise Pınarbaşı köyünün güneyinde bulun-

maktadır3.

Vakfiyede geçen Yer adları Bugün Adını muhafaza edenler

Niğde Niğde

Aladağ Aladağ

Şamardı Çamardı

Karapınar mz. Kara Pınar

Yelgöz Yelgöz

Kayalı Hendek

Taşlık

Kırkbayır Kırkbayır

Kızıl Yüksek

Harman Gediği Harman Gediği

Burduruc Bulduruç

Mennek Viranı Menik Viranı

Emir Viranı

Tel-Mennek (Mennek Tepesi)

Beyamderesi Bademdere

Kayalı Çaruk Boğazı Çardak Boğazı

Tel-Çakmak (Çakmak Tepesi)

Şenköse Mağarası

Hisar Hisar

Sarı Pınar

Arpalık Arpalık

5. Çamardı-Bademdere Şeyh Torasan Zaviyesi

Zaviyenin ne zaman yapıldığına dair bir kayıt ve kitabeye rastlan-

mamıştır. Ancak 509/1115 tarihli vakfiyede Merhum Şeyh Torasan ifade-

si yer almaktadır. Bu vakfiyede zaviyeden bahsedilmemiştir. Ancak

Torasan’ın şeyh olarak gösterilmesi böyle bir zaviyenin varlığına düşün-

dürmektedir (VGMA, Defter 582/1, Sayfa 139, Sıra No: 94). Hüseyin

Hüsameddin Bey Sultan Đbrahim’in Çamardı nahiyesinde birkaç karyeyi

Şeyh Turasan’ın Zaviyesine ve evladına vakf eylediğini belirtmektedir

(Yaşar 2004: II, 187). Hüsameddin Bey bu ifadesi ile vakfiyenin düzen-

lendiği tarihten itibaren bir zaviyenin mevcut olduğunu belirtmiştir. Va-

kıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde bulunan bir defterde Çamardı da Şeyh

Torasan Zaviyesi kaydı yer almaktadır (VGMA, Defter 1771, Sayfa 61,

Sıra No: 46). Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivindeki başka bir defterde

3 Yer adları ile ilgili karşılaştırmalar 03 Temmuz 2011 tarihinde Pınarbaşı

Köyü’nden Mahir Uçar’la yapılmıştır. (Mahir Uçar, Pınarbaşı Köyü, Çiftçi,

70).

Page 338: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

345

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/509/1115 Tarihli Sultan Đbranim Vakfı...

Niğde Đli, Çamardı Kazası, Beyamdere/Bademdere4 karyesinde medfun

Şeyh Torasan Veli Zaviyesine ait bir kayıt yer almaktadır (VGMA, Def-

ter 309/1, Sayfa 231). Osmanlı Arşiv belgelerinde de Niğde ili, Çamardı

Đlçesi, Bademdere belediyesi sınırları içerisinde Şeyh Torasan Veli Zavi-

yesine ait kayıtlar bulunmaktadır (BOA, EV.MKT.CHT 00501/43; BOA,

EV.MKT 02726/65; BOA, EV.MKT.CHT 00515/13). Elimizdeki belge

ve kayıtlar 509/1115 senesinden itibaren Bademdere kasabasında Şeyh

Torasan Veli adına bir zaviyenin mevcut olduğunu ortaya koymaktadır.

Osmanlı Arşiv belgelerinde Sultan Đbrahim’in 509/1115 tarihli

vakfiyesinin 1269/1852-1853 tarihiyle kaydedildiği belirtilmiştir (BOA,

EV.MKT.CHT 00501/43). Aynı belgede Torasan Zaviyesinin

zaviyedarlık görevlileri hakkında kayıtlar bulunmaktadır. Buna göre;

zaviyedarlık görevinin 3/6 hissesi Seyyid Đbrahim ve Seyyid Mehmet, 1/6

hisse Seyyid sagir Mahmud, 1/6 hisse sagir Seyyid Đbrahim ve 1/6 hisse

sagir Seyyid Mustafa’da olduğu belirtilmiştir. Hisse sahiplerinden sagir

Seyyid Mahmud’un çocuğu olmadan 30 Şevval 1311 tarihinde vefat et-

mesiyle hissesi boşalmış, 3/6 hisse sahipleri olan Seyyid Đbrahim ve

Seyyid Mehmed’in vefatlarıyla da hisseleri boşalmış 6 safer 1318 tarihin-

de sagir Seyyid Đbrahim’e eskiden uhdesinde olan hissesi ile beraber bu

boşalan hisseler tevcih edilmiştir. Böylece zaviyedarlık görevinin 5/6

hissesi Seyyid Đbrahim’de 1/6 hissesi ise sagir Seyyid Mustafa’da kalmış-tır (BOA, EV.MKT.CHT 00501/43).

Seyyid Đbrahim Bey’in vefatıyla 5/6 hissesinin Şeyh Mehmed

Efendiye tevcihi hususunda 25 Mart 1318/7 Nisan 1902 tarihli Mahkeme-

i Teftiş ilamı (BOA, EV.MKT.CHT 00515/13) olup; 28 Mart 1318/10

Nisan 1902 tarihinde mektubi kaleminden müsveddesi hazırlanarak

(BOA.EV.MKT 02726/65) 5 Muharrem 1320-1 Nisan 1318/14 Nisan

1902 tarihinde ferman buyrulmuştur (VGMA, Defter 309/1, Sayfa 231).

Osmanlı Arşiv belgelerinden zaviyenin XX. yüzyılın başlarında

mevcut ve mamur durumda olduğu anlaşılmaktadır (BOA, EV.MKT

02726/65; BOA, EV.MKT.CHT 00515/13). Zaviye ile ilgili olarak Vakıf-

lar Genel Müdürlüğü ve Osmanlı Arşiv belgelerinde 509/1115 tarihli

vakfiyeye de atıfta bulunulmaktadır. Belgelerde genellikle 509 tarihiyle

müverrih ve mukayyed vakfiyesine nazaran mezkur zaviyedarlık ciheti-

nin Şeyh Torasan’ın neslen bade neslin ve batnen bade batnın evlâd ve

evlâdı zükûruna meşrut idüğü anlaşılmış olduğu ifadesi yer almaktadır

(VGMA, Defter 309/1, Sayfa 231; BOA.EV.MKT 02726/65; BOA,

EV.MKT.CHT 00515/13; BOA, EV.MKT.CHT 00501/43). Bu belgeler-

4 Niğde ili Çamardı ilçesine bağlı Niğde’ye 67 km mesafede bir belediye mer-

kezidir.

Page 339: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

346

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL

de 509/1115 tarihli vakfiyeye atıfta bulunuluyor olması da zaviyenin

509/1115 tarihinde itibaren mevcut olduğunu destekler niteliktedir.

Zeki Oral 1936 senesinde gerçekleştirdiği çalışmasında Şeyh

Torasan ve Türbesi hakkında bilgiler verirken zaviye hususunda bir izah-

ta bulunmamıştır. Muhtemelen zaviye 1936 senesinden evvel yıkılmış veya ortadan kaldırılmıştır. Bu çalışmada Bademdere köyünde

tekkenişinlerin elinde bulunan birçok beratların mevcudiyetini dile getir-

mektedir. 1133/1720-1721 tarihli bir beratın Aşıklı Cemaatinin Şeyh

Torasan oğullarından olduklarını iddia etmeleri üzerine hazırlandığı ve bu

cemaatin Şeyh Torasan değil Tor Hasan’a nispet olduğu; 1199/1784-1785

tarihli başka bir beratta ise Niğde sancağında Çamardı kazasına tabi eski

maden civarında merhum Şeyh Torasan ibaresi ile mevkiinin tayin edil-

diği belirtilmiştir (Oral 1936: 3-4).

Mehmet Çayırdağ bir makalesinde Kayseri’nin Đncesu ile Ür-

güp’ün Başköy’ü arasında bulunan ve Tekke dağı adıyla anılan sarp tepe-

ler üzerinde, halk tarafından Tekke diye bilinen bir yapıdan bahsetmekte-

dir. Yapının tamir kitabesinde meşhed ibaresi bulunmasına rağmen Va-

kıflar Genel Müdürlüğü arşivinde zaviye olarak adlandırılan yapının Şeyh

Turesan Zaviyesi olduğunu belirtmektedir. Makalede Şeyh Torasan’ın bu

zaviyenin şeyhi ve ilk mütevellisi olduğu ifade edilmektedir (Çayırdağ 2001: 101-106). Bu husus araştırma konumuzu doğrudan etkilemediğin-

den fazla teferruatına girmiyoruz.

6. Çamardı-Bademdere Şeyh Torasan Türbesi

Ortaçağ Türkiye’sinde çok sayıda bulunan ziyaretgâhların büyük

bir bölümü Türkmen Şeyhlerinin mezarlarıdır. Anadolu içinde bulunduğu

dinî, içtimaî şartlar ve muharebeler dolayısıyla evliyalar diyarı haline

gelmiştir. Bu ziyaretgâhların bir kısmı din ve mezhep farkı gözetmeksizin

bütün insanların dertlerine deva veren mukaddes yerler telakki edilmiştir. Halkın bir şeyh, bir veli olarak ziyaret ettiği bu türbelerde yatanların bü-

yük bir bölümü Anadolu fütuhatına katılan kahramanlardır (Turan 1953:

546). Bu kahramanlardan birisi de Hasan (Torasan) Bey’dir.

Şeyh Torasan Türbesinin yeri konusunda kaynaklarda farklı görüş-ler bulunmaktadır. Hasluck, türbenin eskilik ve şöhreti dolayısıyla dikka-

te şayan olduğunu belirtmiş; türbenin Kayseri civarında Hasan Dağı’nda

olduğunu ifade etmiştir (Hasluck 1929: 339). Niğdeli Kadı Ahmed, Kay-

seri’deki hacet sahiplerinin Tûrâsiyân (Turasan) türbesine, Niğde’deki

meded dileyenlerin ise Şehid Hasan Bey meşhedine sığınak olarak iltica

ettiklerini ifade etmiştir (Ertuğrul 2009: 548). Osman Turan, Selçuklular

devrinde zaviye haline gelen türbeye bir takım köyler vakfedildiğini ifade

etmektedir (Turan 1953: 546). Osman Turan tarafından zikredilen vakfi-

Page 340: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

347

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/509/1115 Tarihli Sultan Đbranim Vakfı...

yede (VGMA, Defter 582/1, Sayfa 139, Sıra No: 94) Bademdere Kasaba-

sı’nın doğusunda bulunan bir takım emlak ve köyler Sultan Đbrahim tara-

fından Şeyh Torasan namına vakfedilmesi ile alakalıdır.

Torasan’ın mezarı hakkında kaynaklarda farklı bilgiler yer almak-

tadır. Kaynakların büyük bir kısmı bugün Aksaray sınırları içerisinde yer

alan Hasan Dağı’nda bulunduğunu ifade etmektedirler. Bugün Hasan

Dağı’nda bir türbenin varlığına ait hiçbir iz kalmamıştır. 7-16 Haziran

1928 tarihleri arasında Hasan Dağı’na bir grup öğretmen ve öğrencilerle

seyahat yapan Sapancalı Hüsnü (Savaşçın), tepede birkaç tane mezar

bulunduğunu, bu mezarlardan birinin üzerine çivi ile “Hasan Baba” ya-

zılmış olduğunu ifade ederek bu mezarın Hasan Baba’nın mezarı olabile-

ceğini ileri sürmüştür (Sapancalı Hüsnü 2009: 14).

Osman Turan, Aksaray yakınlarında bulunan Hasan Dağı’nın ismi-

nin Danişmendliler döneminin ilk Kayseri valisi olan ve Ereğli yakınla-

rında Haçlılar ile yapılan savaşta şehit düşen Emir Hasan’ın adına izafe-

ten konulduğunu ileri sürmüştür (Turan 1953: 546-547). Tur Hasan Veli

namıyla Hasan Dağı’nda bulunan türbesinin son zamanlara kadar önemli

ziyeretgâhlardan biri olduğunu belirtmiştir (Turan 1953: 546).

Konyalı’da bu görüşleri destekleyerek Hasan Dağı çevresinde

Turasan Dede-Hasan Dede isimleri ile türbe ve zaviyelerin tesis edildiğini

belirterek buraların önemli ziyaretgâhlar olduğunu dile getirmiştir. Bunla-

rın yapılış tarihine ait hiçbir malumat vermemiştir (Konyalı 1975: III,

3021). Hasan Dağı çevresinde bu şekilde türbe ve zaviyelerin Şeyh

Torasan adına sonradan tesis edilmiş olması muhtemeldir.

Bademdere kasabasının doğusunda bir tepe üzerinde Şeyh Torasan

adıyla bir türbe mevcuttur (Özeşsiz 1996: 60; Dündar 2001: 98-100).

Kasaba halkı Şah Torasan Türbesi veya Akkız Türbesi olarak ifade et-

mektedirler (Resim 1-2).

Türbe, Bademdere kasabasının 5 km doğusunda yüksek bir tepenin

üzerindedir. Köylüler bu tepeye Akkız Tepesi ismini vermişlerdir. Zeki

Oral türbenin yerini tarif ederken türbenin, Aladağ’ın eteklerinde dar ve

sarp bir derenin önünde birdenbire yükselen sivrice bir tepede olduğunu

belirtmektedir. Az ilerisinde yalnız öreni kalmış bir kaleye varılır demek-

tedir (Oral 1936: 3). 509 tarihli vakfiyede vakfedilen vakıfların sınırları

tarif edilirken Hisar’dan bahsedilmektedir ki (VGMA, Defter 582/1, Say-

fa 139, Sıra No: 94), bahse konu olan Hisar bugün de çok tahrip olmuş bir tepenin sırtlarında bulunan kalıntılardan ibarettir.

1936 yılında türbeyi tarif eden Zeki Oral, türbenin dikdörtgen ta-

banlı beşikleme bir tavandan ibaret basit bir yapı olduğunu ifade etmiştir (Oral 1936: 4). Türbe bugünde aynı görüntüyü korumakla beraber sonra-

Page 341: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

348

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL

dan tamir gördüğü aşikârdır. Tamirinde kullanılan taş yapısının bölgede

mevcut olmayan kesme taş olduğu dikkat çekmektedir. Muhtemelen bu

taşlar çevre köylerden temin edilmiştir.

Günümüze ulaşan bu türbenin Şeyh Torasan’a ait ilk yapı olduğu-

nu söylemek mümkün değildir. Zeki Oral, Türbenin 1241/1825-1826

tarihinde tekkenişinler tarafından yapıldığını belirtmektedir. Türbenin

yanında ise çok sayıda eski kabirlerin ve eski bina yerlerinin mevcut ol-

duğunu söylemektedir (Oral 1936: 4) . Bugün türbe çevresinde eski kabir-

ler mevcut ise de eski bina yerlerine ait bir ize rastlanmamaktadır.

Türbe kapısı üzerinde bozuk bir sülüs ile yazılmış üç beyitlik bir

kitabenin ilk beyti; “Kaldırıp destin dua eyle hali erkan ile/Kıl hulusla

dua Tor Hasan hazretlerine” şeklindedir (Oral 1936:4). Bugün türbe üze-

rinde 1241/1825-1826 tarihli üç beyitlik kitabe halen mevcut ise de kita-

benin diğer bölümlerini okumak mümkün olmamıştır (Resim 3). Yine

türbe içinde bir mezarın bulunduğu ve 1221 tarihinde yazılmış bir mezar

taşında; “Kutbü’l-arifin evliyayiızam eş-Şeyh Tor Hasan efedimizin haz-

retlerinin evlatlarından merhume Emine rahmetullah” ifadesi yazılıdır

(Oral 1936: 4). 2001 senesinde yapılan bir çalışmada türbe içinde bir

mezarın bulunduğu ifade edilmiş ise de (Dündar 2001: 99); 3 Temmuz

2011 tarihinde yaptığımız tetkiklerde türbe içinde bir mezar mevcut de-

ğildir. Muhtemelen mezar define arayıcılar tarafından kazılarak tamamen

ortadan kaldırılmıştır (Resim 4).

Türbe günümüzde halen mevcut olup içinde bir mezar bulunma-

maktadır. Ortadan kaldırılan mezarın Akkız adıyla söylenen Emine Hatu-

na ait olduğu bilinmektedir. Şeyh Torasan Veli’nin nerede medfun oldu-

ğunu kaynaklar belirtmiyorsa da, bu tepede yattığı düşünülmektedir. Te-

pede çok sayıda mezar olup üzerlerinde bir kitabeye rastlanılamamıştır. Bölgede söylenilen bir efsane de; “Torasan Bey, savaşlarda başı sıkıştık-

ça ormanlarla kaplı ve oldukça sarp olan yakınındaki dağa sığınırmış. Zaman gelip öleceğini anlayınca, yakınlarına, bu dağ kutlu bir dağdır.

Nice zaman bizi bağrında saklamıştır. Can tende iken bize kol kanat ge-

ren bu kutlu dağ, elbette cenazemizi barındıracaktır. Mezarımı tepeye

yakın bir yere kimsenin bilmeyeceği bir yere yapın Dağ da adımızla anıl-

sın!” (Sönmez 1994: 389; Dündar 2001: 100) diye vasiyet etmiştir.

Şeyh Torasan Veli’nin bugün nerede yattığı konusunda tarihi kay-

naklarda bir bilgi mevcut değil ise de; gerek 509/1115 tarihli vakfiye

gerekse Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi ve Osmanlı Arşiv kayıtlarında-

ki bilgilerden hareketle evlat ve torunlarının Bademdere kasabasında

yaşadıklarına dair kayıtlar dikkate alındığında Şeyh Torasan’ın kuvvetle

muhtemel bu tepe üzerinde medfun olduğu düşünülebilir.

Page 342: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

349

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/509/1115 Tarihli Sultan Đbranim Vakfı...

7. Şeyh Torasan Evlatları Hakkında Söylenen Bir Menkıbe

Bölgede Şeyh Torasan’ın torunlarından Emine Hatun hakkında ha-

len söylenen bir menkıbe vardır. 3 Temmuz 2011 tarihinde yaptığımız

saha araştırmasında bölge ahalisinin halen bu menkıbeyi bildikleri ve

anlattıklarını tespit ettik (Mahir Uçar, Pınarbaşı Köyü, Çiftçi, 70). Zeki

Oral tarafından 1936 tarihinde anlatılan menkıbe ile aynıdır. Bu yüzden

Zeki Oral’ın yazdığı menkıbeyi aktarıyoruz:

“Torasan ahfadından Emine hatun varmış, komşu gençlerden birisi

bunu görmüş, sevmiş, fakat kızdan yüz bulamayınca araya bir elçi kadın5

koymuş. Bu’da Emine’den [Köylüler buna Akkız diyorlar tekkenişinler

Emine demişler.] söz alamayınca Emine’ye iftira etmek istemiş. Gitmiş kardeşlerine:

- “Kızınız komşunun oğlu ile sevişiyor” demiş.

Kardeşleri Emine’yi öldürmek için hazırlanmışlar Emine’nin nerde

bulunduğunu annelerinden sormuşlar; Anneleri “Emine yoktur” diye

kardeşlerini eğlerken Emine’ye:

- “Kaç kardeşlerin seni öldürecekler…!” demiş.

Emine kaçarken uzaktan kardeşleri görmüşler. Arkasından koş-muşlar, Emine oradaki dereden atlarken pabucunun teki suya düşmüş. Pabucunu ararken su bulanmış bulamayınca:

- Kıyamete kadar bulanık ak!

Diye suya inkisar etmiş ve kardeşlerinin yaklaştığını görmüş, kaç-

maya devam etmiş. Kardeşleri büsbütün yaklaşınca, oradaki ağaçlardan

birisi yarılmış, içine Emine girmiş. Fakat eteğinin ucu dışarıda kalmış kardeşleri:

- “Bir balta getirelim ağacı keselim diye obaya koşmuşlar, fakat

geldikleri vakit ne görsünler, Emine ağaçtan çıkmış dedesi Şeyh

Torasan’ın mezarı yanında toprağa gömülmüş. Kardeşleri bu durumdan

içlenerek obaya dönmüşler. Emine’nin inkisar ettiği su hâla bulanık

akarmış.!”6”

5 Bu elçi kadının Emine Hatun’un yengesi olduğu söylenmektedir (Mahir

Uçar, Pınarbaşı Köyü, Çiftçi, 70).

6 Mahir Uçar, Türbenin bulunduğu tepenin vadisinde bulunan derenin adını

bulanır dere olarak ifade etmektedir. (Mahir Uçar, Pınarbaşı Köyü, Çiftçi,

70).

Page 343: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

350

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL

Sonrada tekkenişinlerin bu menkıbenin etkisinde kalarak bu tepeye

Emine Hatun’a bir türbe yapmışlardır (Oral 1936: 4).

8. Vakfiyenin Okunuşu

Hazihi suret-i hod vakf-ı Şeyh Torasan

Amma ba’d sümme inne’s-sultanü’l-a’zamü’l-adlihü’l-ekrem mâlik-i

rikâbü’l-ümemü’s-Sultan Đbrahim bin el-merhûm el-mağfûr es-sa’idü’l-mebrur

beyin halladallahu memleketehu ve za’de insafehu ve dame ömrühu ve rahme

islafehu lima erade en yenzura fi-yevmihi hazihi min kabli en-yahruce ve mine’l-

emri min yedihi vakf-ı min imlakihu ve ıhlese li mevtihi haletü’-n-iktisafehu bi-

sıfat-ı kemal ve intia katu bi-naviti istiklal mine’l-hürriyeti ve’l-akl-i ve’l-buluği ve’r-rüşdî ve vicdani el-tug’i ve’l-ihtiyari ve fikdanu’l-ikrahi ve’l-iktihari

maşiyet ennehu lehu ve mülkihi ve bi-yedihi ve tahtı tasarrufehu ila-hine suduri

ve hazihi’l-vakfiyeti ve zalike cemiü’l-mezrateynil-vakfiyyeteyni bi-kurb-i Ala-

dağ min-amâli Niğde mezkure-yi Şamardı el müsemmati ihdahuma bi-

Andıremsun ve’l-uhrâ bi-Karapınar ve Yelgöz tâmm emma hududu’l-ülâ

kıbleten Kayalı Hendek kürme ve taifeten minhû ilâ Taşlık ve taifeten minhû ilâ

Kırkbayır ve şarken ilâ Kızıl Yüksek ve taifeten minhû ilâ Harman Gediği ve

şimalen ilâ Burduruc ve taifeten minhû ilâ Mennek Viranı ve garben ilâ Emir

Viranı ve ilâ Tel-Mennek ve taifeten minhu ilâ Beyam Deresi ve emma haddü’s-

sanî el-müsterat bi-Karapınar ve Yelgöz tâmm hudud kıbleten Kayalı Çaruk

Boğazı ve Tel-Çakmak ve şarken ilâ Mağara-yı Şenköşe ve taifeten minhu ilâ

Hisar ve şimalen Sarı Pınar taifeten minhu ilâ Arpalık ve garben ilâ Harman

Gediği ve taifeten minhû ilâ Kırkbayır bi haddı fire hudud-u hüma ve hadd-ı

emir hukukühüma ve kaffeti rusumihuma ve âmeti murafi’gihuma vesair tevabi

ihuma ve’l-vagihüma ve mesafatihüma ve mensubatıhüma mine’l-evâyü’s-

sefiyyetihi ve’l-ızıyyeti ve sehliyeti ve cubufiyeti cemiü’l-hukukü’l-dahalet fihâ

ve’l-hariciyyeti anhâ zikran ve lem yezkûr semmâ ve lem yes’un alâ evlade

Şeyhu’l-ecli refihü’l-mahalli’l-muhakkaki fi’l-kavl el-merhum el-mağfur es-sa’id

el-mebrur hüccetü’l-hakk ale’l-halkı eş-Şeyhü’l ma’ruf bi-şeyh-i Torasan

tegammetallahu bi-rahmeti ve’r-rıdvan alemehüm ve erşedehum şeriat ve tarikate

ve alâ evlade evladehu matenaselu batnen an batnin ve karnen ba’de karnin ve

neslen bade neslin mine’l-evladü’z-zükûr ve fe inne inkarazu lem yebga ahadün

minhu fealâ fukarai’l-ulemai’l-müteşerriin vakfen sahihen şer’iyyen ve hubben

sarihan mer’iyyen müebbeden mahalleden lâ-yüba’ ve lâ yuheb ve la yurisen ve

lâ yurhinen ve lâ yumliken yevmihi temliken bel-hüve kaimûn alâ aslıhu mahfu-

zen alâ ennel yurisullahu’l-ard ve min aleyha ve hüve hayru’l-varisîn felâ

yahkimû hakimûn evkat yu’min billahi ve resulihi ve’l-yevmi’l-ahiri teğayyir-i

haze’l-vakf-i ve tebdilihi velâ ibtâlihi ve lâ ta’tilihi fe men beddelehu ba’dema

sem’ahu fe-innemâ ismehu alellezine yübeddilunehu ennallahe sem’ûn âlîm ve

bi-zâlike mine’l-matlaî ile’l-maktaî ve min bidayetihi ile’n-nihayeti vak’ai’t-

tahrir-i fi şehri Şa’ban el mübeşşiri bi şehr-i Ramazan ve tis’a ve hamse-mieti

temmet el-vakfiye (509)

Page 344: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

351

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/509/1115 Tarihli Sultan Đbranim Vakfı...

9. Vakfiyenin Tercümesi

Şeyh Torasan Vakfı Sureti

Bundan sonra. Đyilik sever, mutlu, günahları bağışlanmış rahmet-

li/babasının adının yeri açık/ Bey’in oğlu yüce sultan, adaletli, cömert ve ümmet-

lerinin dizginlerini elinde tutan Sultan Đbrahim’i Allah memleketini sürekli kıl-

sın. Saltanatını ebedî yapsın, ömrü uzun olsun ve geçmiş günahları bağışlansın.

Đşler elinden çıkmadan önce bugünü görmeyi istedi de mülkünü vakfetti. O vak-

fettiği şeyde Niğde’ye bağlı Şamardı/Çamardı ismiyle söylenen Aladağ yakının-

da olan biri Andiremsun diğer ikisi Karapınar ve Yelgöz isimli mezraların ta-

mamı. Birincisinin hududu; güneyi Kayalı Hendek civarı, kısmen Taşlık ve Kırk

Bayır’a kadar; doğudan, Kızıl Yüksek ve kısmen Harman Gediği’ne; kuzeyi,

Burduruc ve Mennek Viranı’na; batısı, Emir Viranından Mennek tepesine kadar

olan yerler ile Beyam Deresi’ne kadar. Amma ikincisinin hudutları Karapınar

civarından Yelgöz’ün tamamı güneyden Kayalı Çaruk boğazı ve Çakmak Tepe,

doğudan Şenköse mağarasından Hisar’a kadar olan kısım ve kuzeyden kısmen

Sarı Pınar’dan Arpalık’a kadar. Batıdan, Harmangedi’ğinden kısmen Kırkbayır

hududunun sonuna kadar. Vakıf bu mezraları cümle hudut ve hukuk ve kaffei

rüsum ve ammei merafıkı ve sair tevabi ve levahıkı ve mezkur ve gayrı mezkur

ve isim verilen ve verilmeyen bilcümle müzafatı ile birlikte şanı büyük, mevkii

yüce ve halk indinde hakka hüccet bulunan merhum Şeyh Torasan namile maruf

şeyhin evladının şeriat ve tarikat cihetinden a’len ve erşedine ve batnen ve bade

batnın ve karnen bade karnin ve neslen bade neslin tenasül ettikçe zükur evladı

evladına ve bunlar münkariz olup kimse kalmaz ise ülma ve müteşerriinin

fikarasına vakfı sahibi şer’i ve hepsi sarihi mer’i ile müebbeden ve muhalleden

vakfeti. Đlelebed bey, hibe, irs, rehin ve hiçbir veçhile temlik edilemez belki aslı

üzere bakı kalır. Allah o mirası kendi alana kadar. Allah en iyi mirasçıdır. Cenabı

Hakka ve resülüne iman eden hiçbir kadı ve hakim bu vakfın tebdil ve tagyir ve

ibtal ve tatiline hükmedemez. Kim ki tebdil eder ise vizrüvebal tebdil edenlere

raci’dir. Muhakkak cenabı hak her şeyi bilir ve işitir. Bu hadisenin baştan sonuna

kadar cereyan ve takriri beşyüz dokuz senesi Ramazan ayının müjdeleyicisi

Şaban ayında vaki oldu.

Sonuç

Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivinde bulunan H. 509/1115 M. se-

nesi Vakfı değerlendirilmiştir. Vakıf sahibi Sultan Đbrahim’in

Danişmendli Emir (Melik) Gazi olduğu ortaya konmuştur. Sultan Đbrahim

merhum Şeyh Turasan Veli’nin evlatlarına Niğde ili Çamardı Đlçesi,

Bademdere kasabası yakınlarında bulunan bir takım mezraları vakfetmiş-tir. Vakıf tarihi dikkate alındığında 1115 tarihlerinde Çamardı çevresinde

Danişmendlilerin hüküm sürdüğünü söylemek mümkündür. Vakfiyede

geçen yer adları üzerinde bir yüzey araştırması yapılmış olup; yapılan

araştırma neticesinde bir takım yer adlarının günümüzde halen mevcut

olduğu veya çok küçük değişikliklere uğradığı tespit edilmiştir. Şeyh

Torasan ise Anadolu’nun Türkler tarafından fethinde görev almış kahra-

Page 345: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

352

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL

manlardan biri olup; Birinci Haçlı seferinde I. Kılıç Arslan’a yardım ve

destek olan Danişmendlilerin Kayseri valisidir. Bademdere kasabasında

Şeyh Torasan Veli adına Zaviyesi ve Türbesinin bulunduğu tespit edil-

miştir. Osmanlı belgelerinde zaviyenin XX. yüzyılın başlarında mevcut

ve mamur durumda olduğu tespit edilmiştir. 1936 tarihinde ise zaviye

mevcut değildir. Şeyh Torasan Türbesinin ise halen Bademdere kasabası-

nın 5 km doğusunda yüksek bir tepede olduğu görülmektedir. Fakat mev-

cut olan bu türbe Şeyh Torasan’a ait ilk türbe olmayıp, H. 1221 senesinde

tekkenişinler tarafından Akkız Türbesi adıyla yapılan türbedir.

Bademdere kasabasında halen Turasan soyadını taşıyan kimseler mevcut

olup bunlar Şeyh Torasan velinin torunlarıdır.

Şeyh Torasan’ın mezarı ve zaviyesi hususunda araştırmalar farklı

görüşler ortaya koymuşlardır. Gerçekleştirdiğimiz bu araştırma ile Şeyh

Torasan’ın Bademdere kasabasında medfun olabileceğini? bu kasabada

bir zaviyesinin ve türbesinin bulunduğunu söyleyebiliriz. Zaviye hakkın-

da bilgi veren Osmanlı Belgeleri 509/1115 senesi vakfına atıfta bulun-

muşlardır ki; bu kayıtlar XX. yüzyılın başlarına kadar gelmektedir.

KAYNAKÇA

A. Arşivler

Vakıflar Genel Müdürlüğü Arşivi

Defter 582/1, Sayfa 139, Sıra No: 94

Defter 1771, Sayfa 61, Sıra No: 46.

Defter 309/1, Sayfa 231.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi

EV.MKT.CHT 00501/43.

EV.MKT 02726/65.

EV.MKT.CHT 00515/13.

B. Tetkik Eserler

AKSARAYÎ (Kerîmüddin Mahmud) (2000), Müsâmeretü’l-Ahbâr, çev. Mürsel

Öztürk, TTK, Ankara.

CAHEN, Claude (1984), Osmanlılardan Önce Anadolu’da Türkler, çev. Yıldız

Moran, E Yay., Đstanbul.

ÇAYIRDAĞ, Mehmet (2001), “Kayseri’nin Đncesu Đlçesinde Şeyh Turesan Za-

viyesi”, Kayseri Tarihi Araştırmaları, Kayseri Büyükşehir Belediyesi

Kültür Yay., No: 38, Kayseri, s. 101-106.

DEMĐR, Necati (2006), “Danişmend Gazi Destanı”, Hece Yay., Ankara.

DEMĐRKENT, Işın (2004), Haçlı Seferleri, Dünya Kitapları, Đstanbul.

Page 346: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

353

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/509/1115 Tarihli Sultan Đbranim Vakfı...

DÜNDAR, Akif (2001), Niğde Çevresinde Ziyaret ve Ziyaret Yerleri, Erciyes

Üni., SBE, Yüksek Lisans Tezi, Kayseri.

ERTUĞRUL, Ali (2009), Anadolu Selçukluları Devrinde Yazılan Bir Kaynak: Niğdeli Kadı Ahmed’in El-Veledü’ş-Şefik Ve’l-Hâfidü’l-Halik’i, C. I, Do-

kuz Eylül Üni. SBE Doktora Tezi (Yayınlanmamış), Đzmir.

Halil Edhem (1333), “Anadolu’da Đslamî Kitabeler: Melik Gazi” TOEM, cüz 32,

Đstanbul, s. 449-467.

HASLUCK, F. W. (1929), Christianity and Islam Under the Sultans, At The

Clarendon Press, Oxford.

Đsmail Hakkı-Rıdvan Nafiz (1997), Sivas Şehri, hzl. Recep Toparlı, Sivas Ticaret

ve Sanayi Odası, Sivas.

Katip Çelebi (H. 1145), Cihannüma, Đstanbul.

KONYALI, Đbrahim Hakkı (1974), Âbideleri ve Kitabeleri Đle Niğde Aksaray Tarihi, II, Fatih Yay., Đstanbul.

KONYALI, Đbrahim Hakkı (1975), Âbideleri ve Kitabeleri Đle Niğde Aksaray Tarihi (ve Ortaköy Tarihi), III, Fatih Yayınevi, Đstanbul.

Muallim Sapancalı Hüsnü (2009), Hasan Dağı’nda Đlmî Cevelan, hzl. Nevzat

Topal, Kömen Yay., Konya.

NEŞRĐ (Mevlânâ Mehmed) (2008), Cihânnümâ, hzl. Necdet Öztürk, Çamlıca

Basım Yayın, Đstanbul.

ORAL, Zeki (1936), “Niğde Tarihi”, Akpınar, 17 (Temmuz 1936), s. 3-4.

ÖZAYDIN, Abdülkerim (1993), “Danişmenliler”, DĐA, VIII, s. 469-474.

ÖZEŞSĐZ, Mehmet (1996), Niğde Đli Đnanç Coğrafyası, Erciyes Üni. SBE Yük-

sek Lisans Tezi, Kayseri.

SERT, Mehmet-Bekir Biçer (2007), Danişmend Gâzi Destanı, Akçağ, Ankara.

SOLMAZ, Sefer (2001), Danişmendliler Devleti ve Kültürel Mirasları, Selçuk

Üni. SBE Doktora Tezi (Yayınlanmamış), Konya.

SÖNMEZ, Bayram (1994), Niğde Efsaneleri Tahlil ve Metinleri, Erciyes Üni.

SBE Yüksek Lisans Tezi, Kayseri.

TURAN, Osman (1953), “Selçuk Türkiyesi Din Tarihine Dair Bir Kaynak:

Fustât ul-‘adâle fi Kavâ‘id is-Saltana”, 60. Doğum Yılı Münasebetiyle Fuad Köprülü Armağanı, Đstanbul, s. 531-564.

TURAN, Osman (1971), Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan Neşriyat Yurdu,

Đstanbul.

TÜTENK, Ahmed Akif (1967), “Niğde’nin Tarih Durumu”, Niğde Đl Yıllığı 1967, Ajans-Türk Matbaacılık Sanayi, Ankara.

YALÇINKAYA, Ekrem (1940), Muhtasar Malatya Tarihi ve Coğrafyası, Đstan-

bul.

YAŞAR, Abdî-zâde Hüseyin Hüsameddin (2004), Amasya Tarihi, II, hzl. Mesud

Aydın-Güler Aydın, Amasya.

EKLER:

Page 347: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

354

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL

Ek 1: Vakfiye (VGMA, Defter 582/1, Sayfa 139, Sıra No: 94)

Page 348: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

355

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/509/1115 Tarihli Sultan Đbranim Vakfı...

Ek 2: (BOA, EV.MKT.CHT 00501/43)

Page 349: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

356

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL

Ek 3: (BOA.EV.MKT 02726/65)

Page 350: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

357

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/509/1115 Tarihli Sultan Đbranim Vakfı...

Ek 4: (BOA, EV.MKT.CHT 00515/13)

Page 351: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

358

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL

Ek 5: (VGMA Defter No 1771, sayfa 64)

Ek 6: (VGMA, Defter 309/1, Sayfa 231)

Page 352: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

359

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/509/1115 Tarihli Sultan Đbranim Vakfı...

Resim 1: Şeyh Torasan Türbesi Umumi Görünüş

Resim 2: Şeyh Torasan Türbesi Umumi Görünüş

Page 353: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

360

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Nevzat TOPAL

Resim 3: Şeyh Torasan Türbesi Üzerindeki 3 Beyitlik Kitabe

Resim 4: Şeyh Torasan Türbesi Đç Mekân

Page 354: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

REŞAT NURĐ GÜNTEKĐN’ĐN ROMANLARINDA SAVAŞ TEMASI

Nebahat YUSOĞLU∗

ÖZ: Türk Edebiyatı’nın en önemli romancılarından biri olan Reşat

Nuri Güntekin, eserlerinde Osmanlı Đmparatorluğu’nun yıkılması ve Tür-

kiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarına denk gelen savaş yılları içerisinde

yaşanan gelişmeleri, roman kahramanının hayat hikâyesi içerisine yerleş-tirerek anlatır. Özellikle Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı, Mütareke Dö-

nemi ve Kurtuluş Savaşı yıllarındaki savaş ortamının nesilleri ve cemiyet

düzenini ne hale getirdiğinden bahseden Reşat Nuri, cephede olanlardan

çok cephe arkasındakilerle ilgilenir. Onun romanlarında “savaş” toplum-

sal değerleri yıkan, insanları birbirine düşüren acı bir felaket olmasının

yanında aynı zamanda roman kahramanlarına acımayı, sevmeyi öğreten

ve onları olgunlaştıran bir öğretmendir. Bu çalışmanın amacı insanlığın

en acı tecrübelerinden biri olan “savaş” temasının romana yansıyan yö-

nüyle insan ve toplum üzerindeki tesirlerini tespit etmektir.

Anahtar Kelimeler: Reşat Nuri Güntekin, Türk romanı, savaş te-

ması, savaş-toplum ilişkisi, savaşın kahramana etkisi

The Theme of “War” in The Novels of Reşat Nuri Güntekin

ABSTRUCT: Reşat Nuri Güntekin, one of the most notable writer

in Turkish Literature, in his novels narrates the wars, the fall of the Otto-

man Empire and the Foundation of The Turkish Republic by creating

figures in his novels. Especially the Balkan War, World War I., The Pe-

riod of Truce and The War of Independence, Güntekin tells how the at-

mosphere of war influenced the generations as well as the social order,

putting emphasis on the background effects of the war rather than the

events occurred at the front. In Güntekin’s novels, “war” is considered to

be a calamity destroying the social values and causing enmity among

people on the one hand, and on the other hand, war is regarded as an edu-

cator that teaches the heroes and heroines how to pity and love others and

it helps them mature themselves. And the aim of this study is to find out

Marmara Üni. Sosyal Bilimler Ens. [email protected]

Page 355: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

362

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nebahat YUSOĞLU

the social and human influences of the war, which is one of the nastiest

human miseries, as they reflect on the novels.

Key Words: War, Turkish novel, war-society relationship

“Savaş” her yönüyle insan ve toplum hayatının en büyük sarsıcı

unsurlarından biridir. Osmanlı Đmparatorluğu’nun yıkılış sürecinde yaşa-

nanları daha iyi anlamak için o dönem edebiyatçılarımızın eserlerini ya-

kından incelememiz gerekir. O dönemde eser veren yazarlarımızın büyük

bir çoğunluğunun eserlerinde “savaş” temasını o günün ihtiyaçlarına uy-

gun olarak daha çok kahramanlığa övgü veya düşmana kin güden duygu-

lar mahiyetinde kaleme aldığı görülür.1 Bu eserlerde idealize edilen Ana-

dolu halkı, büyük bir kahramanlık ve duyarlılık göstererek düşmanı, yur-

dundan kovmuştur. Ancak “savaş” temasını romanın bir unsuru olarak

insan hayatı üzerindeki tesirini anlatan ve bize döneminin gerçekleri için-

de savaş gerçeğini yaşatan yazarlarımız maalesef azdır.

Fethi Naci, Reşat Nuri Güntekin’in Romancılığı adlı çalışmasında

Reşat Nuri’yi “Türk Romanı’nda eleştirel gerçekliğin öncüsü” olarak

görürken Prof. Dr. Birol Emil de Reşat Nuri’nin sanatı söz konusu oldu-

ğunda en büyük özelliğinin iyi bir gözlemci olması olduğunu ifade eder.

Bu kanaatlerin ışığında iyi bir gözlemci ve dikkatli bir eleştirmen olarak

kabul edilen Reşat Nuri’nin, romanlarında cephede olanlardan çok cephe

gerisindekileri anlatması bir tesadüf değildir. Onun romanlarında yaşanan

acılar, kayıplar, yaşama mücadeleleri, kaçışlar, sevdiklerini koruma gay-

retleri, öfke ve yıkımın arkasında kendisini bulmaya ve yaşamaya çalışan

bir dönemin “insan”ını görmemiz mümkündür. Đnsana ve onun tüm yaşa-

dıklarına duyarlı olan yazar, eserlerinde “savaş”ı öncelikle ferdin haya-

tındaki varlığıyla yansıtır. Reşat Nuri’nin tüm romanlarında savaş bir

neslin kimliğinin parçasıdır. Onun için mazi koridoruna girerek kendini

ve yaşamını anlatmaya başlayan her roman kahramanı, mutlaka savaştan

ve savaşın hayatı üzerindeki tesirinden bahsetmek zorunda kalır. O, hiçbir

eserinde baştan sona savaştan bahsetmez. Zira asıl anlatmak istediği ro-

1 Erol Köroğlu, Osmanlı Devleti’nde propaganda yetersizliğinden bahsederek

I. Dünya Savaşı’nda yapılan yayınların bir propaganda amacı gütmekten çok

“sancılı bir milli benlik” oluşturma çabasında olduğunu anlatır. I. Dünya Sa-

vaşı sonrasında Milli Mücadele yıllarında bu defa vatan topraklarını savun-

manın verdiği bir gayretle edebî eserlerde hem hürriyet propagandası yapılır

hem de milli şuur uyandırılmaya çalışılır. Yakup Kadri “Ankara”, Aka Gün-

düz “Dikmen Yıldızı”, Samim Kocagöz “Kalpaklılar” Halide Edip “Ateşten Gömlek” romanlarında bizzat Kurtuluş Mücadelesi’ni eserlerine taşırken “sa-

vaş” gerçeğine “biz ve onlar” perspektifinden bakmışlardır. Yeni tanıdıkları

Anadolu insanını “savaş” karşısında ve cephede idealize ederken yaşanan ge-

lişmeleri daha çok siyasî ve duygusal açıdan değerlendirmişlerdir (Köroğlu

2004:).

Page 356: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

363

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Savaş...

man kahramanlarının kişilik bakımından geçirdikleri aşamalardır. Savaş sırasında eski ham ve çocuksu taraflarını bir yana bırakmak zorunda ka-

lan roman kahramanları açlığı, felaketi, sefaleti en önemlisi insana acı-

mayı öğrenir. Bu sebeple yazarın romanlarındaki savaş temasını anlaya-

bilmemiz için kronolojik bir sıra ile Osmanlı Devleti’nin son yirmi yılın-

daki savaşları, cephe ve cephe gerisi başlıkları altında ele almamız savaş temasını çok yönlü anlamamız adına yararlı olacaktır.

I-Balkan Savaşları ve Komiteciler

Rusların panislavist fikir akımlarını yayarak bir Türk nefretini kay-

nattığı Balkanlarda daha savaş çıkmadan önce bir huzursuzluğun olduğu

çıkan ayaklanmalardan bellidir. Bu dönemde Türk köylerine saldıran

Bulgar, Makedon, Yunan çetelerine karşı vatansever Türk subayları ve

gençleri dağa çıkarak cevap vermişlerdir. Yazar, 1926 yılında kaleme

aldığı Akşam Güneşi’nde Nazmi karakteri ile gönüllü savaşan bu gençle-

rin hikâyesini romanına taşır. Romanın yazılış tarihi ile gerçek savaş ara-

sında geçen zamana bakılırsa yazar, bu vatansever gençleri unutmamıştır. Roman kahramanı Nazmi, her türlü delişmenliğine rağmen, yeri geldi-

ğinde, her türlü makam ve haz fikrini geride bırakarak Đstanbullu zengin

şımarık çocuğun içindeki gerçek vatan sevgisini göstermiştir.

Paris’e ateşemiliter olarak göreve giden Nazmi’nin önünde parlak

bir hayat vardır. Ancak bindiği trenin Edirne’de durması onun hayatını

değiştirir. Mustafapaşa civarında çetelerin bomba ile köprüyü uçurmaları

üzerine burada bir gece geçirmek zorunda kalan Nazmi, Manastır’dan

askerlik arkadaşı Đbrahim ile karşılaşır. Nazmi, Đbrahim vasıtasıyla asker-

likten istifa ederek Balkanlardaki çetelerle savaşmak için dağa çıkan

gençlerle tanışır. Đçlerinde Makedonya ve Trakya köyleri içinde adı bir

efsane gibi anılan Kaymakam Nusret de vardır. Kaymakam Nusret,

Nazmi’den Paris’teki vazifesi sırasında kendi lehlerine propaganda yap-

masını ister. Bu vazifeyi “hayatım pahasına” diyerek kabul ettiğini belir-

ten Nazmi, kendiyle onları mukayese ederek parlak üniformalı salon za-

biti hallerinden utanır. Kaymakam Nusret, Bulgar ve Sırp çetelerin Rus

zabitleri tarafından eğitildiğini anlatarak yakında kopacak bir savaştan

bahseder. Nazmi, gördükleri karşısında Avrupa’ya gitmekten vazgeçip bu

gönüllü çeteye katılır. Burada dokuz ay boyunca komiteci çetelerle sava-

şan Nazmi, birinde kalçasından aldığı bir darbe yüzünden küçük bir köy-

de duvarları rutubet bağlamış bir değirmen odasında saklanmak zorunda

kalır. Buradaki soğuk ve nemli ortam yüzünden romatizma olursa da

bahar gelince Nazmi, çatışmalara eski enerjisiyle katılır. Ancak Kayma-

kam Nusret ile çıktıkları bir keşifte yaşlı bir çobanın kendilerini yanılt-

masıyla gidecekleri yoldan geri dönüp dereye doğru giderler. Tuzağı fark

ettiklerinde sırtlarını bir tepeye siper edip çatışmaktan başka çareleri kal-

Page 357: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

364

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nebahat YUSOĞLU

maz. Düşmana büyük zayiat verirlerse de yirmi kişilik çeteden ancak beş kişi kurtulabilir. Kaymakam Nusret’in şehit edilmesi bütün Sırp ve Bul-

gar köylerinde şenliklerle kutlanır. Nazmi, bu çatışmada şuurunu kaybe-

der. Đbrahim’in kendisini taşıması ile kurtulur. Üsküp Hastanesine nakle-

dilir. Đyileşmesine rağmen bir türlü toparlanamaz. Sonunda bir kalp rahat-

sızlığı olan andökardit olduğunu öğrenir. Bu onun hayatını tamamen de-

ğiştirir. Zira hem askerlikten hem de sevdiği kadından ayrılmak zorunda

kalır. Romanda güçlü ve kuvvetli bir askerin yavaş yavaş aciz bir ferde

dönüşümündeki asıl amil “savaş”tır.

Yazar, savaşın ferdin hayatındaki yıkıcılığını Nazmi karakteri ile

göstererek Türk halkının hayat karşısında pasif duruşunu biraz da onun

savaşlarla engellenişine bağlar. Nazmi’nin hastalığı, bundan sonra onun

insan olarak kendisini geliştirmesine ve olgunlaştırmasına hizmet eder.

Balkan Harbi’nde düşmanın Türk halkına yapılan zulümleri Reşat

Nuri, Yeşil Gece adlı eserinde Đttihat ve Terakki Kâtip-i Mesulü Tikveşli Cabir Bey’in ağzından şu sözlerle anlatır:

“_Zalim düşman, memleketimizi çevirdi. Rumeli, insan ka-saphanelerine döndü…Ak sakallı ihtiyarların kollarını, bacaklarını kesti, gözlerini kızgın şişlerle oydu…Ulemanın ağzına erimiş kur-şun akıttı.. Kadınların kesti memelerini, açtı karınlarını, çıkardı saçı bitmemiş çocuklarını dışarı… Ana kuzusu Müslüman yavruca-ğızlarını taktı böyle şişlere… Yaktı ateş üzerinde koyun kebabı kı-zartır gibi… Yanık insan yağlarının kokusu kapladı bulut gibi ha-vaları. Geçilmezdi kafalara, ciğerlere, barsaklara basmadan… Ya-karlardı çiftlikleri, asarlardı ağaçlara delikanlıları, alırlardı su gi-bi kızlarımızı kucaklarına. Yakıp çubuklarını bakarlar idi keyifleri-ne… Derelerden akardı hep Müslüman kanları köpük köpüğe…”

(Güntekin, 1963: 50-51)

Ona göre tüm bu acıların sebebi farklı dinlerden olmamızdır: “Bu muharebe, değildir, iki millet muharebesi. Bu muharebe, sâlip ile hilâl, Hristiyanlık ile Müslümanlık muharebesidir.” Oysa romanda yazarın

sözcüsü durumundaki Ali Şahin, meseleyi Müslümanlık-Hristiyanlık

meselesi olarak görmez. Ona göre mesele ilerleyip ilerlememe meselesi-

dir. Bu açıdan Balkan yenilgisinin sebebinin bile toplumda farklı şekil-

lerde yorumlandığını görürüz.

II- Birinci Dünya Savaşı

Reşat Nuri’nin romanlarında en fazla bahsettiği savaş Birinci Dün-

ya Savaşı’dır. Birçok farklı cephede devam eden savaşta özellikle Çanak-

kale Savaşı’ndan, Suriye Cephesi ve Kanal Harekâtı’ndan bahsetmiştir.

Page 358: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

365

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Savaş...

Cephede

Reşat Nuri’nin Bir Kadın Düşmanı adlı romanında “savaş” güzellik

ve çirkinlik mefhumlarının mihenge vurulması için oluşturulmuş bir fon

gibidir. Roman kahramanı Homongolos Ziya’nın çirkinliği toplumda

daima yüzüne vurulmuştur. Ona karşı sevgi gösteren tek kişi okul arkada-

şı Necdet’tir. Ziya ve Necdet okulda olduğu gibi cephede de ayrılmazlar.

Aynı birliğe düşerler. Ziya mekkâre neferidir. Necdet ise tabur kaleminde

kâtiptir. Necdet, nişanlısının gözünde “kahraman” olabilmek için “ateşe

atılıp çarpışmak” ister. Fakat ateş hatlarında patlayan gülle Necdet’in

yüzünü parçalar.2 Necdet, ağır yaralı can çekişirken Ziya, onun nişanlısı

Remide tarafından öldükten sonra çirkin bir Necdet olarak hatırlanmasını

istemez ve Remide’yi hastane odasına sokmaz. Ziya, savaşta alınan yara-

nın bile güzelliğe düşkün kadın kalbini yumuşatamayacağını belirterek

kadınların ne kadar zalim olduğunu anlatmak ister. Romanda Necdet’in

babasının 1897 Yunan Harbi’nde, ağabeyinin de belirtilmeyen bir cephe-

de şehit olduğunu görürüz. Bu ayrıntı o dönemde toplumda yaşanan

travmayı anlamamız açısından önemlidir. Savaşta şehit olmayıp geriye

dönenler ise yaşadıkları kayıplar ve acılar sebebiyle bir türlü günlük ha-

yata intibak edemezler.

Eski Hastalık romanında Birinci Dünya Savaşı, Züleyha’nın deniz

yolculuğu sırasındaki hatırlayışları ile anlatılır. Deniz yolculuğunun Ça-

nakkale durağında Yusuf, otomobil kiralayarak karısına savaş meydanını

gezdirir. Yusuf, Züleyha’ya babası Ali Osman Bey’in vurulduğu yeri

gösterip ona savaş hakkında izahat verirken Züleyha’nın aklına, okulda

okuduğu Latince klasiklerden bir tanesinin tercümesi gelir:

“Muharebe meydanında cehennemî bir hareket vardı. Takım takım insanlar boğazlaşıyor, kan gövdeyi götürüyordu. Fakat mey-danın etrafını saran ve basamak basamak yükselen dağın bir nok-tası vardı ki, oraya varıldığı zaman, aşağıdaki fırtına dinmiş, son-suz bir sükûn ve hareketsizlik levhası halinde donmuş görünüyor-du.” (Güntekin, 1938: 179)

2 Baki Asiltürk, şu tespiti yapar: Yaralanmalardan, yanıklardan dolayı çirkin-

lik, yazarın ilk romanı Harabelerin Çiçeği’nden itibaren sık sık kullandığı bir

motiftir. Çalıkuşu’ndaki Đhsan’dan sonra bu romanda da Necdet benzeri bir

akıbete uğrar. Harabelerin Çiçeği’ndekinden farklı olarak Çalıkuşu, Bir Ka-dın Düşmanı vb. romanlarda yanık ve yara izlerinin çoğunun savaşlardan

kaldığı görülür. Bu romanlarda olayların Balkan Savaşı, Birinci Dünya Sava-

şı ve Kurtuluş Savaşı yıllarında geçtiği ve kahramanların cephelere giderek

savaşa bizzat katıldığı düşünülürse bu motifin yaygınlık nedeni daha iyi anla-

şılır (Asiltürk 2009: ).

Page 359: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

366

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nebahat YUSOĞLU

Züleyha, ancak bu yolculuktan sonra babasının ve arkadaşlarının ne

için savaştıklarını anlayıp milli benliğine geri dönmeyi başarabilecektir.

Đlk defa bu romanda yazar, roman kahramanlarını savaş meydanında gez-

direrek onlarda savaşın neden yapıldığı hakkında bir fikir oluşturur.

Damga romanında da Birinci Dünya Savaşı’nda oğullarını şehit ve-

ren Đstanbullu bir ailenin hikâyesi dikkat çeker. Đzmir’den dönerken trenin

yolda bozulmasıyla hasta annesi için roman kahramanı Đffet’ten yardım

isteyen Rânâ ile Đffet arasında bir yakınlık oluşur. Rânâ’nın annesi çok

sevdiği oğlunu Đzmir’de Çeşme bombardımanında şehit vermiştir. Rânâ,

ağabeyi Hikmet’in neden asker olduğunu anlatırken babasının sözlerini

nakleder: “Asker çocuğuna askerlikten başka meslek yaraşmaz.” Bu söz-

ler Türk halkının kaderini anlatır gibidir. Yüzyıllarca savaşmaktan başka

bir meslek bilmeyen Türk askeri, çocuğunun da asker olmasını ister. Đffet,

Rânâ’ya neden yardım ettiğini açıklarken “ben de bir asker çocuğuyum. Birbirimize yardım etmek borcumuz” (Güntekin, 1957: 98) der. Đffet’in

yanında çalışan Đbrahim de Çanakkale’de kolunu kaybetmiştir. Çeşme

Bombardımanı’ndan bahsedilen bir diğer roman ise Çalıkuşu romanıdır.

Feride, Kuşadası’nda gönüllü hemşire olarak çalışırken bombardımanda

yaralanan Yüzbaşı Đhsan ile karşılaşır. Feride, merhamet duygusu ile

onunla evlenmek isterse de Yüzbaşı Đhsan, bu “aşk sadakası”nı kabul

etmeyerek iyileşir iyileşmez cepheye geri döner.

Bozgunları ile Birinci Dünya Savaşı

Reşat Nuri, Miskinler Tekkesi’nde Mondros Mütarekesi’nden sonra

dağıtılan Osmanlı Ordusu’nun perişan askerlerini anlatırken yaşanan

karmaşayı ve trajediyi çok yönlü bir yol hikâyesi içerisine yerleştirir. Eserde, anlatıcı-kahramanın adının belirtilmemesi çok kötü durumlara

düşen roman kahramanının varlığını hiçleştirme gayesini gösterir. Onun

doğduğu paşa konağından dilenciliğe doğru düşüşünde savaşın ve savaşla

sarsılan toplum düzenin de tesiri vardır. Vaka, Reşat Nuri’nin diğer ro-

manlarında olduğu gibi birinci kişi ağzından anlatıldığı için anlatıcı-

kahramanın samimi itirafları ile savaş gerçeğini yaşarız. Savaş çıktığında

O, Nur-i Đrfan Mektebi’nde çalışmaktadır. Sayıları gittikçe artan şehit

çocuklarının masraflarını karşılamak için esnaf içinde iane bağışı topla-

maya çalışan roman kahramanımızı, fizikî yetersizliği sebebiyle başta

orduya almazlarsa da Sarıkamış faciasından sonra asker yetersizliği sebe-

biyle o da ordunun bir mensubu olur. Ancak Ordu, o kadar fakir bir du-

rumdadır ki yetkililer yeni gelen askerlerden yanlarında beş günlük yiye-

ceklerini getirmelerini isterler. Anlatıcı-kahraman gönüllü Mevlevî alayı

ile birlikte trenle Mısır’a doğru yola çıkar. Demiryolu Pozantı’ya kadar

yapıldığından Pozantı’dan sonrasını askerlerin yürümesi gerekir. Roman

kahramanı şişman olduğu için Toprakkale’den sonra yola devam edemez.

Güzel yazı yazdığından bir binbaşının kâtibi olur. Halep’te yazıcı neferli-

Page 360: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

367

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Savaş...

ği yaparken eşek tepmesi sonucu sağ bileğini kırar. Ancak bundan daha

acı olan ordunun bozguna uğrayıp geri çekilmesidir. Anlatıcı-kahramanın

tabiri ile “dille anlatılmaz bir ana-baba günü”nde yürüyerek o kargaşalık

içinde vatana dönmeyi başarır:

“Bu yolları ben nasıl geçtim? Kırk derece ateşli hastanın rü-yaları anlatılabilir mi? Kendimi kâh bir yük vagonunun bir kapı-sından ağlaya, bağıra girip öteki kapısından dayak yiyerek atılıyor görüyorum; kâh ayaklarımdaki çizmeleri çalmak için beni falakaya yıkar vaziyette yere yatırmış Araplara âyetler, hâdislerle yalvarı-yor görüyorum; kâh kendim gibi birkaç serseri ile beraber dilendi-ğimi, samanlıklarda yattığımı, gece yarısı çığlıklarla uyanarak, kimden, niçin olduğunu bilmeden bir koyun sürüsündeki koyun gi-bi, yalınayak kaçtığımı görüyorum. Đnsanın en miskini sıkıyı gö-rünce düldül oluyor Yarabbi!

Bilmiyorum kaç hafta, yahut kaç ay sonra dalga, beni büyük bir şehre attı. Sordum Konya dediler. Suriye’deki bozgun, içerdeki mütareke bozgunile karışıyor, memleketi barınılmaz bir hale geti-riyordu. Bu sefer türkçe yalvararak, türkçe dilenerek ve dayak yi-yerek yeni bir yolculuk, kâh hastalanıp günlerce kendimi kaybede-rek, kâh eceli gelmeyen için en iyi ilaç olan büyük sefaletle iyileşe-rek bir zaman daha sürünüş…” (Güntekin, 1946: 43,44)

Bir zaman sonra kendisini Đzmir’de bir hastanede bulan roman kah-

ramanı Đzmir’in Yunanlılar tarafından işgali üzerine bir tütün deposuna

nakledilir. “Adam başına bir ot minder ve günde bir öğün çorba” yolda

yaşadıklarından sonra ona bir nimet gibi görünür. Bundan sonra ise savaş sebebiyle yaşanan kıtlık ve fakirlikle mücadele etmek sonunda onu dilen-

cilik hayatına doğru sürükler.

Esaret

Savaşın belki de en acı taraflarından biri yaşanan esarettir. Son Sı-ğınak romanının esir düşen kahramanı Süleyman, yaşanan bu trajediyi

tüm benliğinde hisseder. Süleyman, kendi halinde Đstanbullu bir ailenin

küçük çocuğudur. Galatarasaray’da okurken akrabaları onun asker olma-

sını istese de ağabeyi, onun asker olmasını istemez ve okuması için Pa-

ris’e gönderir. Đki yıl Paris’te okuyan Süleyman, I. Dünya Savaşı’nın

çıkmasıyla ilk trenle Đstanbul’a döner ve orduya katılır. Kanal Seferi’nde

esir düşen Süleyman, esir kampında yaşadıklarını şu sözlerle anlatır:

“Aramızda benim bir daha belini doğrultamamış neslimin en parlak gençleri vardı ve harbin gerçek mağlûpları onlardı. Zavallı-lar, çöl tiyatrosuna bir suya saldırır gibi saldırdılar. Elimizde kitap olamadığı için aklımızda kalan parçalarla bir “Vatan-Silistre” bile

Page 361: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

368

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nebahat YUSOĞLU

oynadık. Genç ümitlerimizi bir zaman daha kırılmaktan kurtaran bu kamp tiyatrosu olmuştur. (Güntekin, 1968: 30)”

Zekazik kampından kaçmaya çalışan Eczacı Azmi’yi yakalayan Đn-

gilizler ona, üç gün kendi kazdığı çukurda oturma cezası verirler. Süley-

man, bu kampta arkadaşına dipçikle vurmaya çalışan bir Đngiliz askerini

yere yatırıp elinden silahını alır. Bu sebeple Azmi onu bir kahraman ola-

rak görür.

Reşat Nuri’nin romanlarında özellikle acı olarak nitelendirdiği dö-

nem Mütareke Đstanbul’udur. Bu dönemde işgal utancına ek olarak yaşa-

nan karmaşa ve iktidar boşluğu bütün moralleri bozar. Süleyman ve kendi

nesli, en büyük acıları Mütareke Đstanbul’unda yaşarlar:

“Mısır’daki hayatımın ara sıra aradığım bir tarafı vardı… Çölün ortasında dikenli teller ve kolonyal şapkalı Đngiliz nöbetçile-riyle çevrili kampta sert bir yaşama hırsı duyardık ve kafalarımız istampa makineleri gibi durmadan hayaller döktürürdü… Doğrusu aranırsa bizim için asıl Zekazik kampı Mütareke senelerinin Đstan-bul’u oldu. Çünkü artık kaçıp kurtulacak bir yerimiz kalmıyordu.”

(Güntekin, 1968: 30)

Süleyman için hayat, savaştan sonra asla eskisi gibi olmaz. Tahsili

yarım kaldığı için sosyal mevkiinden ve işinden olur. Bir aile kuramaz.

Hayata ancak tiyatro sevgisi ile tutunmaya çalışırsa da bu da bir macera-

dan öteye gitmez.

Cephe Gerisi

Birinci Dünya Savaşı sırasında Reşat Nuri’nin ele aldığı konular-

dan birisi de savaş sırasında lüks ve safahat dolu bir yaşamın kucağında

yaşayan harp zenginleri ve onların tam zıttı yaşayan insanların cephe

gerisi manzaralarıdır. Güntekin’in ilk romanı olarak kabul edilen Gizli El romanının önsözünde yazar, 1920 yılında savaş sırasındaki vagon ticareti

ve harp ihtikârlığını tenkit etmek amacıyla bu romanı yazmak istediğini

ancak sansör (sansür memuru) Şemsi Efendi tarafından sansürlendiği için

romanının konusunun değiştiğini ifade eder.

Romanda savaşın çıkışı Gemlik’te bir gazete yazısı ile öğrenilir.

Şeref’in kayınbabası Aziz Paşa bu savaşı, Osmanlı’ya zarar veren güçle-

rin birbirini yemesi olarak telakki ettiği için savaşın çıkmasına sevinir.

Aziz Paşa’nın tepkisi halkın şuur altını aksettirmesi yönüyle önemlidir.

Yüzyıllardır Avrupa devletleri ile savaşmaktan yorulmuş olan Türk mille-

ti, onların kendi aralarında savaşmasını, kendi intikamının alınması gibi

görürse de savaşın gidişatı birden yön değiştirir ve Osmanlı Devleti de

savaşa dâhil olur.

Page 362: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

369

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Savaş...

Şeref, ahbabı Doktor Cemil’in verdiği rapor ile cephe gerisine

alınmasına neredeyse sevinir. Savaşın çıkması halkın hayatını büsbütün

karartır ve sessizleştirir. Savaştan etkilenmeyen zümre, Madam Burot’un

otelinde bir araya gelip savaş hakkında konuşup kumar oynarlarken şeker

bulamayan çocuklar, kurtlu incir yemekten difteri, dizanteri gibi hastalık-

lardan ölürler.

Şeref, Miralay Murat Bey ile tanıştıktan sonra ihtişam dolu bir ha-

yatın içine “Hiçbir şey sormamak ve her şeye evet” diyerek girer. Ro-

manda tam olarak ifade edilmese de Hükümetin karaborsacılığa göz

yumduğu izlenimi verilir. Miralay Murat Bey, Şeref’i etkileyerek kendi

teşkilatında çalıştırır. Yurt dışında Romanya, Berlin Avusturya’ya giden

Şeref, burada sözde memleketin hesabı namına hakikatte kendisine ve

mensubu bulunduğu teşkilata büyük paralar kazandırır. Ahlakî yönden

düşüş yaşayan Şeref, balolarda, eğlencelerde gününü gün eder. Romanda

savaş sırasında adil yapılmayan iaşe politikasının bedelini halkın ödediği fikri hâkimdir.

Yazarın Damga adlı romanında da yine savaşın Đstanbul ve Anado-

lu insanı üzerindeki tesirlerini görürüz. Hırsızlık suçuyla mahkûm olduğu

için namuslu bir iş bulmakta zorlanan Đffet’in durumunu daha da vahim-

leştiren şey savaş sırasında yaşadıkları fakirliktir. Savaş dolayısıyla Đstan-

bul’da “yer demir gök bakır”dır. Böyle bir hayat pahalılığının ortasında

var olan gıda maddeleri de karaborsaya düştüğü için insanlar büyük sıkın-

tılar çekmektedir. Đffet, okul arkadaşı avukat Celâl’in vagon kiralayarak

karaborsacılık yapmasını kınamaz. Hatta kendisi de onun çalıştığı şirkette

işe başlar. Đstanbul’dan Konya’ya gelen mala göz kulak olan Đffet’in yol-

da karşılaştığı insanlar onu, büyük bir hüzne sürükler:

“Muharebelerin asıl acısı Anadolu yollarında duyuluyor. Şimendiferlerde bikes asker ailelerine, yurtlarından sürülüp çıka-rılmış muhacirlere, memleketlerinde ölmeğe giden yaralı askerlere tesadüf ediyordum. Đyilik etmek için daima bir vesile çıkıyordu… Bir gün, bir istasyonda tren bekleyen bir ihtiyar köylü kadına tesa-düf ediyordum. Kafkas’taki oğlundan bir seneden beri haber alamıyan, son bir ümit ile Đstanbul’a giden bir asker anası olduğu-nu öğreniyor, elimden geldiği kadar yardım ediyordum. Bir gün, bir vagon köşesinde, gözlerini kaybetmiş genç bir mülazım görü-yordum. Sakit ümitsizliğinin derecesini anlıyor, saatlerce en müşfik kelimelerle teselliye çalışıyorum.”(Güntekin, 1957: 90)

Reşat Nuri, Ateş Gecesi adlı eserinde Đstanbul’un düşman işgali al-

tındaki durumundan bahseder. Ateş Gecesi romanının kahramanı Kemal,

sözde halkın acılarına üzülürse de savaş sırasında günü gün eder. Đngiliz

tayyareleri Đstanbul’u bombaladığından şehirde karartma yapılmaktadır.

Page 363: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

370

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nebahat YUSOĞLU

Şehrin alt yapısı perişan bir haldedir. Rusya’nın çözülmesine karşılık

Suriye’de işler iyi gitmemektedir. Bulgar askeri heyetinin düşünceli tavır-

ları da savaşın sonunun iyi olmayacağını hissettirir.

III- Milli Mücadele Yılları

Đşgal

Sevr Antlaşması ile bölüşülmek istenen Osmanlı Devleti’nin bu

kaderine, razı olmayan Türk insanı Anadolu’ya çekilerek Milli Mücade-

leyi başlatır. Mütareke sonrası yaşanan ilk düşman işgallerini Reşat Nuri,

Yeşil Gece adlı romanında anlatır.

Sarıova’da bir mayıs sabahı top sesleri ile uyanan halk, sokağa dö-

külür. Bir mahşer meydanı oluşur. Sarıova mutasarrıfı ne yapacağını bil-

meden telgraf başında bekler. Mahallelerde bir göç hazırlığı başlar. Zen-

ginler, eşyalarını atlara eşeklere yüklerken fakirler bohçalarla ve yürüye-

meyen çocuklarla yola çıkarlar. Kasabada kalanların çoğu yürüyemeye-

cek kadar hasta ve yaşlı olanlardır. Kimileri de çok fakir oldukları için

ölümün kendilerini her yerde yakalayacağına inanırlar. Muhacirlerin he-

defi dağın kuzey batısındaki Alaçam köyüdür. Hafif yağmurla başlayan

yolculuk, yamaç çıkmanın güçlüğü sebebiyle zahmet vermeye başlar.

Yolu alamayacağını düşünenler geri dönmeye başlarlar. Muhaceret kafi-

lesi içinde öğretmen Şahin’in dikkatini en çok çocuklar çeker. Hepsi de

kendilerinden beklenmeyecek bir fedakârlıkla sevdiklerini düşmandan

kaçırmaya çalışırlar. On üç yaşındaki bir çocuk, üç yaşındaki ikiz kardeş-lerini bir omzuna astığı bir heybenin iki gözünde taşıyarak kafilede yürür.

Küçükler ise bu halde el ele yüz yüze oynamaktadırlar. Başka bir çocuk

ise ağlayarak kaybettiği ağabeyini aramaktadır. Ancak çocukların çoğu

bu yürüyüş temposuna ayak uyduramayıp geri kalırlar. Bazıları bu yürü-

yüşten vazgeçip geri dönerler. Şahin, dönen çocuklar arasında ağabeyini

kaybeden çocukla, kendi öğrencilerinin en küçüğünü görür. Çocuğa niçin

geri döndüğünü sorduğu vakit çocuk, hasta ninesine bakmak için anne ve

babasından kaçtığını söyler. Muhaceret kafilesinde sosyal adaletsizlik

hemen göze çarpar. Çocuklar, fakirler ve yaşlılar en baştan kaybeden

konumundadırlar. Yürüyüş ilerledikçe onlar geride kalıp evlerine dönüp

düşman eline bakmak zorunda kalırlar.

Mutasarrıf, işgal edilen yerlerde valilere düşmanın yaptıklarından

dolayı kasabadan kaçar. Belediye Başkanı ise düşmanı yumuşatmak için

çiçekler yaptırarak onları karşılar. Kasabada kalanlar arasında Balkan

savaşına gönüllü katılarak topal kalan Muallim Rasim3 ve komiser Ka-

3 Reşat Nuri’nin romanlarında sık rastlanılan tiplerinden biri de cepheye gönül-

lü gidip sakatlanan ve hayata sımsıkı sarılarak yaşamaya çalışan tiplerdir.

Bunların çoğu çıkan savaşa tekrar katılmak yararlılık göstermek isterler. Gizli

Page 364: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

371

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Savaş...

zım, etraflarına topladığı on, on beş kişi ile beraber düşmana direnirlerse

de bu gönüllü grubun direnişi ancak bir saat sürer. Komiser Kazım şehit

edilir. Đşgal gecesi Rumların Müslüman halka saldıracağını duyan halk,

Rum mahallesine saldırmak ister. Kimileri Rum eczanecinin dükkânını

taşlarsa da Şahin, öfke ve korku dolu halkı yatıştırır. Đşgalden sonra so-

kaklarda iki Yunanlı asker ile bir Türk’ten oluşan güvenlik müfrezeleri

gezer. Yunanlılar halkın dinî hislerini kullanarak onları sakinleştirmek

ister. Đşgalden dolayı evine kapanan Mühendis Necip, şehir için bir kü-

tüphane ve müze projesi hazırlamaya çalışarak zafere inancını taze tut-

maya çalışır. Ancak Yunanlıların keyfi hareketlerine karşı gelince şehit

edilir. Đşgal sırasında Rumlar şımarırlarsa da Türk çetelerinin başarılı

olduğu duyuldukça Yenimahalle’de laterna sesleri kesilmeye başlar. Şa-

hin, on dört ay sözde düşman hesabına vaizlik yapsa da gizlice Kuvayı

Milliye’ye hizmet eder. Yedi sekiz kişiyi Ankara tarafına kaçırmayı başa-

rır. Yaptıkları anlaşılınca Yunan adalarından birine sürgün edilir. Ancak

döndükten sonra düşmanla işbirliği yapan Hafız Eyüp’ün yeni devrin

adamı olarak önemli makamlara geldiğini görür. Kendisi çareyi Anka-

ra’ya gitmekte bulur.

Cephe

Reşat Nuri, o dönemin tüm aydınları gibi medenî addettiği devletle-

rin yurdumuzu işgali karşısında büyük bir şaşkınlık ve öfke yaşar. Onun

bu şaşkınlığını en iyi Eski Hastalık romanının kahramanı Yusuf anlatır.

Yusuf, Fransa’da iki buçuk yıl kalmasına rağmen Fransızlardan nefret

etmektedir:

“Muharebe netice itibarile haktır. Züleyha Hanım…Ama ne mânada haktır?...Tabiatte olan bir şey olmak itibarile haktır…Hayvan başka hayvanın ağzındaki kemiği kapıp yiyor…”(Güntekin, 1938:97) diyen Yusuf, komşularının kendisine saldırmasına kızmaz. Onun asıl

kızdığı Fransa’nın bize saldırmasıdır:

“Biz, Fransızları, öteden beri hocamız, dostumuz, yakınımız bildik… Meşhur Đnsan Hukuku beyannamelerine kapıldık. Filozof-larının, âlimlerinin, ediplerinin hatta siyasilerinin: “Biz hakkı ha-kikati, iyiliği güzelliği insanlık sevgisini menfaatlerimizden de üs-tün tutarız.” demelerine inandık… Birçokları gibi, ben de onların memleketinde tahsile gittim. Çocuklarile beraber bir sıraya otur-dum. Çocuklarını kardeş, hocalarını baba diye yüreğime nakşet-

El romanında arabacı Süleyman, Damga romanında Çanakkale savaşında ko-

lunu kaybeden Đbrahim, Yeşil Gece’de Muallim Rasim, Eski Hastalık Roma-

nında Đstiklal Muharebesi’nde bacağını kaybeden Tahtabacak Kaptan bu tip-

lere örnek teşkil eder.

Page 365: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

372

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nebahat YUSOĞLU

tim… Bütün bunlardan sonra onları evvela Çanakkale’de, sonra Đstanbul’da görünce çıldırıverdim.”(Güntekin, 1938: 98)

Yusuf’un Milli Mücadele’ye katılmasındaki bir diğer amil ise Ada-

na’da Darüleytam’ın (yetimhane) Fransız uçakları tarafından bombalan-

masıdır. Yusuf, Fransız savaş uçağının içindeki askerin, ısrarla çocuklara

yardım etmek isteyen bir öğretmeni öldürmesine dayanamaz ve Milli

Mücadele’ye katılır.

Askerler

Bir asker çocuğu olduğu için askerlere sempati duymasına rağmen

onları eleştirmesini de bilen Reşat Nuri, Çalıkuşu’nda Feride’ye aşık

Binbaşı Đhsan, askerî Doktor Hayrullah, Eski Hastalık romanında Binbaşı Ali Osman ve Yusuf, Akşam Güneşi’nde Nazmi, Yeşil Gece’de komiser

Kazım ve Kan Davası’nda Ömer gibi canını vatan için feda eden, mace-

raya ve harekete düşkün, iyi niyetli askerlerden övgü ve hayranlıkla bah-

seder. Fethi Naci, her ne kadar Reşat Nuri’nin asker kahramanlara sıcak

bakmadığını ileri sürse de biz bu düşüncesine katılmıyoruz.4 Şüphesiz

Reşat Nuri, romanlarında askerlerle ilgili kimi zaman olumsuz kanaatler-

de bulunmuştur. Sert ve hırçın mizaçlardan hoşlanmayan Reşat Nuri,

romanlarında bu tip hareketlerde bulunan hiç kimseyi sevmez. Ancak

vatan savunması söz konusu olduğunda Nazmi, Ali Osman ve Đhsan gibi

asker karakterleri yüceltir. Askerliğin ve onun icaplarının (üstüne saygı

duyma, aldığı emri yerine getirme) bu milletin damarlarına işlediğini

düşünür.

Çocuklar

Çocuklara karşı büyük bir merhamet ve sevgi besleyen Reşat Nu-

ri’nin hemen hemen her eserinde çocuk kahramanlara rastlanır. Ancak

çocuk-savaş trajedisinin en yoğun anlatıldığı eser olan Kan Davası ko-

numuz açısından önemlidir. Romanın öğretmen Ömer’i kendisinin hangi

savaşta yetim ve öksüz kaldığını hatırlamaz. Ömer, kendisinden büyük

çocukların taşımaları ile kaçan ordumuzun arkasında yaşamayı başara-

bilmiştir. Mensubu bulunduğu çocuk çetesi içinde düşmana ve açlığa

karşı mücadele etmeyi öğrenen Ömer’in yaşadıkları büyük bir insanlık

dramıdır. Belki de bu sebeple duygularını anlatamayan ve içine kapanan

Ömer, ancak çizdiği resimlerle yaşadıklarını ifade edebilir:

“Kuzey hududumuzda bir ordu bozulmuştur. Onun küçük bir kolu bir dağ boğazından içerilere çekilmektedir. Bu kol, arkasın-

4 Reşat Nuri’nin romanlarındaki askerler hakkında yapılan geniş bir değerlen-

dirme için Fethi Naci’nin “Reşat Nuri’nin Zabitleri” adlı makalesine bakıl-

malıdır.

Page 366: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

373

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Savaş...

dan sürü ile köpekler ve yarı çıplak çocuklar sürüklüyor. Kimlerdir bu çocuklar? Tüfeklerine sopa gibi dayanan, yaralılarını götüre-bildikleri kadar sırtlarında götüren, sonra yolun üzerine bırakıp yürüyüşlerine devam eden bu sakallı, yalınayak adamların peşleri-ne nereden takılmışlardır? Onların durduğu ve gecelediği yerlerde çocuklar da duruyorlar. Attıkları yiyecek kırıntılarını köpeklerle beraber kapışıyorlar.” (Güntekin: 23)

Ömer’in yaptığı resimlerden birinde, bu çocuk çetesi bir çukura

doldurulmuştur. Çukurdan çıktığı zaman Ömer, kendi arkadaşlarından

bazılarını yerde uzanmış görür. Bataklığa saplanmış düşman askerlerini

çocuklar, birer birer nişan talimi yaparcasına büyük bir nefretle vururlar.

Çocuk Ömer’e, savaş sırasında yaşadıkları hayatın normal seyri gibi gelir.

Zira başına gelenleri henüz sorgulama düşüncesinden uzaktır ve tek ya-

pabildiği hayata tutunmaktır. Bu yürüyüşten sağ kalan çocuklar cami

avlularında, hanlarda ve kışlalarda barındırılırlar. Ömer, diğer arkadaşla-

rından farklı olarak askerî okula değil de öğretmen okuluna gönderilir. Bu

okulu bitiren Ömer, Đstiklal Savaşı’nın başladığı yıllarda bir Ege köyünde

öğretmenlik yapmaktadır. Önce birkaç yıl dağda çetelerle savaşır. Daha

sonra düzenli orduya katılır. Bir askerî sevkiyat sırasında gördüğü kız

çocuğunu yıllar sonra bile unutmayan Ömer, bir günlüğüne de olsa onun

babası olur. Yazar, Ömer ile kız çocuğunun bir araya geldiği tren istasyo-

nunda askerler ile ailelerinin birbirlerinden ayrılışlarını anlatırken Anado-

lu insanına duyduğu sevgiyi de sımsıcak sözlerle ifade eder. Kucakların-

da küçük çocuklarıyla kadınlar, tren hareket edene kadar eşlerini bekler-

ler. Küçük çocukları, vagon pencerelerinden dışarı sarkan babaları (asker-

ler) kollarından havaya kaldırmaktadırlar. Đstasyonun arka yerinde ise

bayram yeri kurulmuştur. Burada köylü bir askerin, karısı ve çocukları ile

vedalaşmasına şahit olan Ömer, bu askerin ailesine gösterdiği sevgiden

çok etkilenir. Yanına yaklaşan üzerinde bir kolu olmayan yırtık elbiseli

kız çocuğu, elindeki tas ile Ömer’e su içirmeye çalışır. Cebindeki cevizle-

ri Ömer’le paylaşmak ister. Ömer, bu kalabalık içerisinde iki kimsesizin

yan yana geldiğini düşünür ve az önce gördüğü köylü askerin ailesiyle

sarılıp eğlenmesi gibi o da bu küçük kıza sevgi gösterir. Onunla bayram

panayırında oynar, ona hediyeler alır. Ancak trene binip ondan ayrılacağı zaman adını sormak aklına gelir. Kız çocuğu, giden trenin ardından koşa-

rak adını söylese de sesini duyuramaz. Ömer, bu kız çocuğunu hiç unu-

tamaz. En ağır yaralı zamanlarında bile bu çocuğu sayıklar. Ancak onun

değer verdiği bir şey daha vardır. O da ailedir. Tren istasyonunda gördü-

ğü askerin ailesinin dağılmasını istemeyen Ömer, bir saldırı sırasında o

askeri, bölüğüne almayarak onu sıcak çatışmadan uzak tutmaya çalışır.

Ömer, bu çatışmadan sağ çıksa da yarasının mikrop kapması sebe-

biyle dört beş ay iyileşmez. Seferberlik bittikten sonra ise terhis kâğıdı ile

Page 367: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

374

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Nebahat YUSOĞLU

beraber tekrar yollara düşer. Savaş bittikten sonra Bozova’ya o küçük kızı

bulmak için dönse de çocuğu bulamaz. Ancak bu defa öğretmenlik yap-

mak için Bozova’da kalır ve yol kesip eşkıyalık yapan kimsesiz çocuk

çetesini, okuluna alarak onları eğitmeye çalışır. Böylece hem kendine bir

yaşama gayesi bulur hem de sahipsiz çocukların hayatlarını müspet yönde

değiştirir.

Sonuç

Reşat Nuri Güntekin’in romanlarının bütününe baktığımız zaman

yazarın savaşı, toplum ve insan hayatı için çok tehlikeli bir vâkıâ olarak

algıladığını görürüz. Canlı bir organizma olan toplumda savaş geçmiş, şimdiki ve gelecek zamanın temsilcisi olan nesiller arasındaki dengeleri

ve münasebetleri kökünden değiştirir. Üst üste yaşanan ve genellikle

hezimetle sonuçlanan harpler, hem fert hayatına hem de toplum düzenine

zarar verirler.

Çocuklar, çoğu zaman hem ebeveynlerinin korumasından hem de

sağlıklı büyüyebilmeleri için gerekli fizikî şartlardan mahrum kalarak

cemiyetin devamı için gerekli ahlakî ve sosyal değerleri kazanamazlar.

Bunun sonucunda da kimsesiz ve eğitimsiz çocuklar, yaşadıkları topluma

sorun teşkil ederler. Diğer yandan savaşa katılmakla veya savaşın acı

neticeleri ile hayatlarının akışı tamamı ile farklı gelişen gençler, savaştan

sonra bir daha asla eski hayatlarına intibak edemezler. Kiminin tahsili

yarım kalır, kiminin hayalini kurduğu aile saadeti ellerinden kaçar. Savaş sırasında en büyük kahramanlıkları gösterenler, savaştan sonra sosyal

konumlarını kaybederek deyim yerindeyse aç kalırlar. Toplum kültürü-

nün taşıyıcısı konumunda olan orta yaş kuşağı ve yaşlılar ise geçmiş gü-

zel günlerin hayali ile reel hayattan bir kenara çekilerek âtıl hale gelirler.

Savaşla beraber yaşanan ahlakî zaaf ve bencillik ise ferdi, insanlığa isyan

edecek raddelere sürükler. Tüm bunların üstüne savaşlarda kaybedilen

nesiller, geri dönmediği gibi onların kaybı ile oluşan boşluk, toplumda

hem maddî hem de manevî acılara sebep olur.

Reşat Nuri, bütün bunlara rağmen insan sevgisinin iyileştirici gü-

cüne inanır. Đnsanın içindeki bencilliğe rağmen başkaları için değişeceği-ni düşünür. Onun kahramanları “savaş” gibi acı bir öğretmenden “insan”a

acımayı öğrenirler. Hepsi ruhlarının bir yerinde taşıdıkları yaraları, savaş mağdurlarına ve başkalarına iyilik yaparak sarmaya çalışırlar. Bu açıdan

son söz olarak yazarın savaş temasını özlediği insan tipindeki ruhî olgun-

laşmayı ve insan sevgisini anlatmak için bir vasıta olarak kullandığını

söyleyebiliriz.

Page 368: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

375

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Savaş...

KAYNAKÇA ASĐLTÜRK, Baki (2009), Reşat Nuri Güntekin Romanlarında Hastalık, Đkaros

Yay., Đstanbul.

ÇELĐK, Hüseyin, (2000), Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Sosyal Tenkit, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara

EMĐL, Birol,( 1984) Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Şahıslar Dünyası, Đstanbul Üniversitesi Yay., Đstanbul.

EMĐL, Birol (1989), Reşat Nuri Güntekin, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 1989

GÜNTEKĐN, Reşat Nuri, Gizli El, Đnkılap Kitapevi, 16. Baskı, Đstanbul

GÜNTEKĐN, Reşat Nuri, (1957), Çalıkuşu Nurgök Matbaası, 9. Baskı Đstanbul,

GÜNTEKĐN, Reşat Nuri, (1957), Damga, Đnkılâp Kitabevi, 27. Baskı Đstanbul.

GÜNTEKĐN; Reşat Nuri, (1946), Miskinler Tekkesi, Đnkılâp Kitabevi Đstanbul.

GÜNTEKĐN, Reşat Nuri, (1963), Yeşil Gece, Đnkılâp ve Aka Kitabevi, Đstanbul.

GÜNTEKĐN, Reşat Nuri, (1938), Eski Hastalık, Kanaat Kitabevi, Đstanbul.

GÜNTEKĐN, Reşat Nuri, Kan Davası, Đnkılâp, 14. Baskı, Đstanbul

GÜNTEKĐN, Reşat Nuri,(2002) Akşam Güneşi Đnkılâp Kitabevi, 22. Baskı Đs-

tanbul.

[KALPAKÇIOĞLU], Fethi Naci (1995) Reşat Nuri Güntekin’in Romancılığı, Oğlak Yay., Đstanbul.

[KALPAKÇIOĞLU], Fethi Naci (1997) “Reşat Nuri’nin Zabitleri” Berna Moran’a Armağan Türk Edebiyatına Eleştirel Bir Bakış, Đletişim Yay., Đs-

tanbul.

KOÇ, Murat, (2005), Türk Romanında Đttihat ve Terakki (1908-2004), Temel

Yay., Đstanbul.

KÖROĞLU, Erol (2004) Türk Edebiyatı ve Birinci Dünya Savaşı (1914-1918) Propagandadan Milli Kimlik Đnşasına Đletişim Yay., Đstanbul.

Page 369: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

Yayın Tanıtım/Book Review

Murat ATAR∗

Mevlüt Gültekin-M. Asıf Yoldaş, Afganistan Özbekçesi–Türkçe Sözlük, Nobel Yayınları, Ankara 2002, 247 s.

Afganistan Özbekçesi, Kuzey Afganistan’da iki milyona yakın Öz-

bek Türkü tarafından konuşulduğu tahmin edilen Türk lehçesidir. Afga-

nistan Özbekçesi ile ilgili bilimsel çalışmalar daha 20. yüzyılın ilk yarı-

sında Gunnar Jarring tarafından başlatılmıştır. (Gültekin-Yoldaş 2002).

Türk dilinin güneydoğu grubuna dâhil olan Özbek Türkçesiyle ilgi-

li elimizde yeteri derecede kaynaklar mevcutken; Afganistan Özbekçesi

ile ilgili kaynaklar yok denecek kadar azdır. Çünkü Afganistan bölgesi

doğal kaynaklarından ve stratejik öneminden dolayı büyük devletlerin

çıkar çatışmasından dolayı savaş alanı haline gelmiştir. Bu savaşlar; Af-

ganistan’a sefalet, yoksulluk ve cehalet getirmiştir. Savaş, güven orta-

mından yoksun olan bu bölgeye bilim adamların gidip araştırma yapma-

sını, birinci kaynaktan bilgiler elde etmesini imkânsız kılmaktadır. Gü-

nümüzde de bu güven ortamı oluşturulamamış, hala Taliban güçleriyle

NATO askerleri arasında çatışmalar devam etmektedir.

Afganistan’ın güven ortamına kavuşmasıyla bilim adamları bu

bölgelere gidecek, gereken malzemeleri temel kaynağından elde edebile-

ceklerdir. Böylece Afganistan Özbekçesi alanında yapılan çalışmalar,

Türk dil bilimcilerinin gayretleriyle artma imkânına kavuşacaktır.

Mevlüt Gültekin ve M. Asıf Yoldaş’ın kıt kaynak ve imkânlarla

kaleme aldıkları “Afganistan Özbekçesi–Türkçe Sözlük”, Afganistan

Özbekçesi alanında yapılan ilk sözlük çalışması olması bakımından

önemlidir.

Bu sözlük, ana dili Seripul Özbekçesi olan kitabın yazarlarından

M. Asıf Yoldaş’ın hatırlayabildiği kelimelerin kayda geçirilmesiyle hazır-

lanmaya başlanmıştır. Daha sonra, Waterson’un “Uzbek English

Dictionary” isimli eseri gözden geçirilerek çalışmaya yeni kelimeler ilave

edilmiştir. Ayrıca tereddüt edilen kelimelerin aydınlatılmasında

Borovkov’un “Uzbeksko–Russkiy Slovar’” sözlüğüne başvurulmuştur.

Niğde Üni. Sosyal Bilimler Ens. TDE ABD [email protected]

Page 370: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

378

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Murat ATAR

Bu çalışma, esas itibariyle, Afganistan’ın Seripul vilayeti Özbekçe-

si temel alınarak hazırlanmıştır. Gültekin–Yoldaş, bu çalışmanın Özbek

Türkçesinin Kuzey Afganistan’daki diğer ağızlarını da temsil edebilecek

konumda olduğunu söylemektedirler. Bundan dolayı müellifler, bazı

madde başı kelimelerin işlenmesi sırasında diğer ağızlardaki şekillerine

de değinmeyi ihmal etmemişlerdir.

Çalışma, 27 harf başlığı altında toplanmıştır. (a, b, c, ç, d, e, f, g, ğ, h, x, i, k, q, l, m, n, o, p, r, s, ş, t, u, v, y, z) Bu başlıklar altında 3619

madde yer almaktadır. Madde başlıklarından B harfi en fazla madde sayı-

sını barındırırken (325 madde), en az maddenin yer aldığı madde başlığı ise E harfidir (21 madde ).

Gültekin ve Yoldaş, çalışmada yer alan maddeleri genelde cümle

içerisinde kullanarak örneklendirmişlerdir. Böylece kelimelerin hafızada

kalması kolaylaştırılmıştır. Kelimeler öncelikle Afganistan Özbekçesi

cümlesi içerisinde kullanılmış olup, daha sonra Türkiye Türkçesindeki

karşılığı verilmiştir. Örnek olarak: Mavzı: mevzu. (bu mavzıdan hiç

xaberim yağ, bu mevzudan hiç haberim yok). Putki: balyoz. ( putki minen

taştı sındırdım, balyoz ile taşı kırdım ).

Afganistan Özbekçesinin ilk sözlüğü olması bakımından önemli

olan bu çalışmada, bir kelimenin değişik anlamları ayrı maddeler halinde

verilmiştir. Örnek olarak: Amaki: amca, Amaki: kayınpeder. Bir başka

kullanım: Singil: kız kardeş, Singil: tek porsiyon, Singil: birinci vites.

Kelimelerin madde başlıklarına dağılımı şu şekildedir: A harfi 309,

B harfi 325, C harfi 181, Ç harfi 136, D harfi 154, E harfi 27, F harfi 21,

G harfi 101, Ğ harfi 55, H harfi 31, X harfi 93, Đ harfi 89, K harfi 262, Q

harfi 187, L harfi 77, M harfi 290, N harfi 138, O harfi 52, P harfi 130, R

harfi 73, S harfi 149, Ş harfi 88, T harfi 316, U harfi 50, V harfi 46, Y

harfi 163, Z harfi 76 kelimeyi ihtiva etmektedir.

Afganistan Özbekçesi – Türkçe Sözlük’te erkek ve kız isimleri ile

yer isimleri de bulunmaktadır. Çalışmada 171 erkek isimlerine karşılık

107 kız isimleri yer almaktadır. Şahıs (kişi) isimlerine baktığımızda bir-

çoğu Türkiye’deki kullanımlarıyla aynıdır. (Ayşe, Banu, Berna, Canan,

Zeynep, Gülcan, Meryem; Hasan, Đsa, Ferid, Đsmail, Yusuf, Berat, Said,

Haşim, Süleyman gibi.)

Sonuç olarak Afganistan Özbekçesine çok şeyler katacağına inan-

dığımız bu eser, alanında ilk olması nedeniyle Afganistan Özbekçesi

üzerine çalışanların temel kaynaklarından biri konumundadır. Afganis-

tan’ın güvene kavuşturulmasıyla da bu alanda yapılan çalışmaların hız

kazanacağına inanmaktayız.

Page 371: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

Yayın Tanıtım/Book Review

Yrd. Doç. Dr. Dilek ERENOĞLU∗

Merdani Rahimi’nin Kaşkay Türkçesi Sözlükleri

Kaşkayi Sözlüğü (Ensari Yayınevi, Kum, 1384/2007)

Atalar Sözü (Kiyan Neşr-i Şiraz, Şiraz, 1378/1999)

Ferheng-i Namhay-ı Asil-i Đrani (Şahe-i Türki-i Kaşkayi) “Đran

Asil Đsimler Sözlüğü (Kaşkay Kolu)” (Kaşkay Yayınevi, Şi-

raz,1389/2010)

Sözlükler, yazıldığı dilin kültürünü yansıtan geleceğe bırakılmış hazinelerdir. Ulusların yarattığı, coğrafyaların şekillendirdiği ve nesillerin

biriktirdiği bir genetik hafızadır. Söz varlığının yazılı kodları olan bu

anlam listeleri aslında bir söz kullanım kılavuzudur.

Dil sözlü kullanımda, grafik halindekinden daha hızlı şekil değişti-rir. Bu yüzden dilin tespiti süreklilik ister. Böyle bir tespit, yazı dilinin

her dönemde yakalayamadığı değişimlerin görüntüsünü geleceğe iletir.

Köklü bir dilin kendine ait yazı dilinin bulunmaması, o dilin başka

bir politik değer altında bulunduğunu belirtir. Böylece bir ana dilin lehçe-

si olan dil üzerinde yapılan çalışmalar lehçebilim çalışmaları temeline

dayanır.

Birkaç asırdır daha çok önem kazanan lehçebilim çalışmaları, top-

lanan derleme verilerini dil haritaları, dil atlasları ve söz varlığını tespit

eden sözlükler şeklinde değerlendirmeye yönelmiştir.

Başka bir dil içinde yaşayan bir dilin ya da lehçenin sözlükleri ge-

nellikle iki dilli olarak düzenlenegelmiştir. Bunun ilk sebebi, içinde son-

radan bulunulan yabancı dili öğrenmek/öğretmek ya da dili koruma altına

almak olsa da ikinci sebebi bu durumun alışkanlığa dönüşmesidir. Bu tür

sözlüklerde sözlük ana maddesi, konuşma dilinden alınmış, sözcüğün

Osmangazi Üni. Fen Ed. Fak. TDE Böl. [email protected]

Page 372: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

380

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Dilek ERENOĞLU

karşılığı resmi dil ile verilmiştir. Böylece kendi alfabesi olmadığından

sözlükteki Türkçe sözcüklerin Türkçe sesletime özgü yazım şekline

ulaşması sorunu ortaya çıkmıştır.

Kendisine yabancı bir alfabe ile yazılan Kaşkay Türkçesi sözlükleri

de aynı sorunları içermektedir. Sesletim özelliği bakımından yerel ya da

uluslararası sesçil yazım sistemine göre değil de Farsça alfabeye göre

yazılması sözlük düzenlemesinde büyük sıkıntılar yaratmıştır.

Kökü çok eskilere dayanan bir sözlükçülük geleneğine sahip Türk-

çe üzerinde çeşitli coğrafyalarda uygulanan dil politikaları yüzünden

kendi alfabesi ile sözlük düzenleme konusunda iki dilli ve resmi dile ait

alfabe kullanımı ile ilgili sıkıntı güncelliğini korumaktadır.

Đki dilli Türkçe sözlüklerin kaleme alındığı ülkelerden biri de

Đran’dır.

Türkiye’nin sınır komşusu olan Đran oldukça yoğun bir Türk nüfu-

suna sahiptir. Đran’daki Türklerin, Oğuz dil grubu içinde bulunan Azeri

Türkçesi, Türkmen Türkçesi, Halaç Türkçesi, Sungur Türkçesi ve Kaşkay

Türkçesi konuşma dilleridir.

Kendi dillerine özgü bir yazı dili olamayan, Farsça alfabeyle yazı-

lan bu Oğuz ağızları Farsçanın yoğun etkisi altında morfolojik ve sentak-

tik Farsça kopyalanmalara maruz kalmışlardır.

Đran’ın kapalı ve aşılmaz bir siyasî nitelik sergilemesine rağmen

Farslarla kesinlikle evlilik yapmayarak gelenek ve göreneklerini sürdür-

meye çalışan bu ağızın konuşurları, belki de dillerini bu yolla koruma

altına almışlardır.

Bir şekilde eski yazılı verimlerinin ortadan kaybolduğunu ifade

eden Kaşkay Türkleri, yakın zamana kadar sözlü edebiyat geleneğini

sürdürmüşler, artık şarkı, türkü, mani, masal, şiir ve hikâyelerini Fars

alfabesi ile kaleme almaya başlamışlardır.

Yazılı edebiyat verileri bakımından yeni sayılabilecek kıpırdanma-

lara sahip bu diyalektin yazı dili Göktürk dönemine dayanmaktadır. Bu-

gün Kaşkay Türkçesi konuşulan topraklarda pek çok eski mezar taşında

Göktürk alfabesine dayalı aile damgalarının bulunması bu bilgiyi güçlen-

dirmektedir.

Böylesine köklü geçmişe sahip Kaşkay Türkçesi sözlüklerinin ya-

zarı Esedullah Merdani Rahimi bir Kaşkay Türküdür.

1952 yılında Şiraz’da Fars eyaletinin Kaşkay aşiretlerine bağlı Rahimi elinin Çadurnişin obasında doğmuştur. Đranı’ın güneyinde Kaşkay

köylerinde öğretmenlik yapan Rahimi, Matematik ve Fars Dili ve Edebi-

Page 373: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

381

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yayın Tanıtım

yatı bölümlerini de tamamlamıştır. 30 yıl öğretmenlik hayatından sonra

2000 yılında emekli olmuştur1.

Merdani Rahimi, Kaşkayi Sözlüğü (Ensari Yayınevi, Kum,

1384/2007)

Merdani Rahimi, Kaşkay Sözlüğü’nün girişinde, Kaşkay dili, tari-

hi, coğrafyasıyla ilgili genel bilgi ile sözlüğün kullanışı ve kısaltma bilgi-

lerini sunmaktadır.

Fars alfabe düzenine göre hazırlanan sözlükte 253 madde başı ol-

mak üzere 5000 sözcük mevcuttur. Aynı kökten gelen kelimelerin, ata-

sözleri ve deyimlerle örneklendirilmek suretiyle, nüansları belirtilmekte-

dir. Sözlük Farsça açıklamalıdır.

Merdani Rahimi, Atalar Sözü (Kiyan Neşr-i Şiraz, Şiraz,

1378/1999)

Kitap, Türklerde atasözünün önemi ile tarihi devirlerden bugüne

kadar atasözlerinin varlığından bahseden bir önsözle başlamaktadır.

Rahimi, bu bilgilerden hareketle Kutadgu Bilig ve Divanü Lügati’t-

Türk’e değinerek sözü Đran’ın merkezinde ve güneyinde bulunan Kaşkay

Türklerine getirir.

Rahimi, atasözlerini klasik dönem ve günümüz atasözleri olarak iki

bölümde toplamıştır. Yazar, Kaşkayların çeşitli tire ve tayfalarından yap-

tığı derlemeler sonucu 5000’e yakın atasözü ve deyimi bir araya getirmiş karşılıklarını Farsça yazmıştır.

Eser atasözleri ve deyimler sözlüğünden öte karşılaştırmalı bir söz-

lük vasfı da taşımaktadır. Sözlükte yer yer manzum atasözlerine rastlan-

ması bir zenginlik olup, bazı atasözlerinin açıklamasında ünlü şairlerin

dörtlüklerine yer verilmesi, şairlerin isimlerinin ebedileşmesi bakımından

önemlidir. Ancak her şeye rağmen bazı şairlerin adı belirtilmemiştir.

Merdani Rahimi, Ferheng-i Namhay-ı Asil-i Đrani (Şahe-i Türki-i

Kaşkayi)

“Đran Asil Đsimler Sözlüğü (Kaşkay Kolu)” (Kaşkay Yayınevi, Şi-

raz,1389/2010)

1 Berdan Rahimi hakkında bilgi için bk. Ali Temizel, “Esadullah Merdani

Rahimi, Qaşqayi Sözlüğü: Kaşkay Türkçesi-Farsça Sözlük”, Türkiyat Araş-tırmaları Dergisi, Güz, 2008, Sayı 24, s. 474.

Page 374: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

382

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yrd. Doç. Dr. Dilek ERENOĞLU

Yazar sözlüğün girişinde Đran kelimesinin anlamı üzerinde durarak

bu adın bir ırka ait olmadığını vurgulamıştır. Daha sonra Türklerde bebe-

ğe isim verme gelenekleri ile ilgili bilgiler verir.

Özellikle isimlerin Fars imlasına göre yazıldığını ve bunun etimo-

lojik hatalara yol açtığını belirtmektedir. Kitapta özellikle Arapça ve

Farsça isimlerden kaçındığını ifade eden yazar, kitabın yazılmasındaki

amacın “Bir asır boyunca yasaklanan ve hatalı olarak tekrar bize dönen Türkçe isimleri doğru olarak sizlere sunmak ve Türkçe isimleri tekrar canlandırmak.” olduğunu özellikle vurgulamıştır.

Đran coğrafyası içinde göçebe olarak yaşamlarını sürdüren Kaşkay

Türkleri yakın zamana kadar sözlü birikimlerini canlı tutmaya çalışmış-lardır. Ancak her sosyal yapıda olduğu gibi onlarda da yeni neslin dil ve

kültürü canlı tutamamasından duyulan kaygı ile dilin canlanmasını dola-

yısıyla kültürün korunmasını sağlamak üzere bir hareketlilik başlamıştır. Şiir, hikâye kitapları kaleme almak bu hareketin bir ayağı ise bir ayağı da

kendi dillerinin gramer kitaplarını ve sözlüklerini yazmaktır. Kaşkay

Türkleri bugün bu bilinçle takdire değer bir gayret içindedirler.

Page 375: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

Yayın Tanıtım/Book Review

Ali YOL∗

Necati DEMĐR-Fikriye DEMĐR, Türk Ninnileri, Sarkaç Yayınla-

rı, Ankara 2010.

Kültürü oluşturan birçok unsur vardır. Bu unsurların çoğu da dil

aracılığı ile nesilden nesle aktarılır. Bu unsurlar yok olmaktan bu sayede

kurtulur, hayata dil aracılığı ile bağlanır. Ancak sözlü unsurlar zamanla

unutulup gider. Bu unutulmanın veya yok olmanın önlenmesi için yazı

devreye girer. Böylece sözlü geleneğin unsurları da değişmez, kaybol-

maz, kalıcı hale gelir.

Bir şeyin varlığı az ise değeri artar, bir mücevher kadar değerlenir.

Kültürel unsurlar manevi olarak mücevher değerinde hatta bazıları paha

biçilemezdir. Çünkü içinde o milletin havası, kokusu, yaşamı, düşüncesi

kısacası dünya görüşü ve hayat anlayışı vardır.

Bu eserle, kaybolmaya yüz tutmuş bugünkü nesil tarafından çoğu

bilinmeyen ninniler, hayata tutunmuştur. Eser, paha biçilemez kültür

unsurlarını geleceğe taşımıştır.

Türk insanının duyguları, yaşamı, hayata bakışı, düşüncesinin ince-

likleri bu eser sayesinde bir kez daha değer kazanmış ve gözler önüne

serilmiştir. Eser sahiplerinin de dediği gibi “Sözlü geleneğin belki de son taşıyıcılarından derlenen bu çalışma Türkçe ve Türk edebiyatının değerli bir hazinesi…” mahiyetindedir. Hiç değiştirilmeyip yerel ağzı da içine

alan bir çalışma olması, dil unsurlarını gözeten çalışma olarak da kayda

değerdir.

Gerek eğitim hayatında kullanılması gerek sosyal açıdan Türk in-

sanının sosyal yaşamı ve düşünce yapısını içermesi bakımından faydala-

nılması gereken bir eserdir.

Çalışmanın amacını yazarlar şu şekilde sıralamıştır:

Gazi Üni. Eğitim Bilimleri Ens. Türkçe Eğitimi ABD [email protected]

Page 376: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

384

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ali YOL

1. “Cumhuriyetimizin kurucusu XX. yüzyılın en büyük alpı ve bil-

gesi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kültürü ve konusundaki vasiyetleri-

nin ve hayallerini gerçekleştirmek. O’nun: ‘Milli kültürümüzü muasır

medeniyet seviyesinin üzerine çıkarma.’ düşüncesine katkıda bulunmak.

Bunun gerçekleştirirken: ‘Yurtta barış, dünyada barış.’ ilkesini esas al-

mak.”

2. Türk halk kültürünün tamamını (ninniler, çocuk oyunları, mani-

ler, maslar, fıkralar, atasözleri, efsaneler, destanlar) derlemek, değerlen-

dirmek, yurt içinde ve yurt dışında yayımlamak.

3. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni nesillerine kaynağı Türk kültürü

olan okuma kitapları ve kaynakları sunmak.

4. Kaynağı Türk kültürünün ürünleri olan ninniler, çocuk oyunları,

maniler, maslar, fıkralar, atasözleri, efsaneler, destanlardan oluşturulacak

okuma kitaplarını her bir seviye için ayrı ayrı düzenleyerek okul öncesi,

ilköğretim, ortaöğretim, üniversite öğrencilerimizin hizmetine sunmak.

5. Okul çağı dışında kalan Türk halkına kaynağı Türk kültürü olan

okuma kitapları ve kaynaklar sunmak.

6. Türkçenin daha iyi öğrenilmesine ve gelişmesine katkıda bu-

lunmak.

7. Giderek azalmakta olan okuma alışkanlığının ülkenin dört bir

yanında bu eserler vasıtasıyla yaygınlaştırmak.

8. Çalışmalarımızı yurt dışında da yayımlayarak yurt dışında yaşa-

yan asimilasyon tehlikesi ile karşı karşıya bulunan Türk çocuklarına,

Türkçe ve yaşadıkları ülkenin dili ile Türk kültürünü sunmak.

9. Derlenerek yazıya geçirilen ve yeni yazıya aktarılan (Türk Des-

tanları) halk kültürü ürünlerini dünya ve Türk bilim adamlarının hizmeti-

ne sunmak.

10. Dünya bilim âlemine Türk halk kültürü ile başka kültürleri kar-

şılaştırma imkânları sunmak.”

Eser, 350 sayfa olup 22 yıllık uzun soluklu bir çalışmanın eseridir.

“Türk Ninnileri” ninniler konusundaki yayının ilk aşamasıdır. Eserde

ninniler, konularına göre tasnif edilmiştir. Konu içinde ise ayrıntıya gi-

rilmeden dizilip numaralandırılmıştır. Bu derleme çalışmasında 1651

ninni yer almaktadır.

Kitabın son kısmında ninnilerde geçen yerel kelimeler, deyimler ve

ifade biçimleri için bir sözlük hazırlanılmıştır. Kitabın içinde her ninni

sonrası kaynak kişinin adı, soyadı ve nereli olduğu yer almaktadır. Kita-

Page 377: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

385

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Yayın Tanıtım

bın son kısmında ise kaynak şahısların adı, soyadı, yaşı, mesleği ve nereli

olduğu bilgisi yer almaktadır.

24 konu başlığından oluşan eserin bölümleri şu şekildedir:

1. Konusu Sevgi Olan Ninniler (33-63. s)

Bu başlık altında 178 ninni yer almaktadır.

2. Konusu Sevgi-Đlgi Olan Ninniler (65-129. s)

Bu başlık altında 363 ninni yer almaktadır.

3. Konusu Dilek-Đstek Olan Ninniler (131-178)

Bu başlık altında 338 ninni yer almaktadır.

4. Konusu Öğüt Olan Ninniler (179-181)

Bu başlık altında 12 ninni yer almaktadır.

5. Konusu Sitem Olan Ninniler (183. s)

Bu başlık altında 3 ninni yer almaktadır.

6. Konusu Övgü Olan Ninniler (185-203. s)

Bu başlık altında 110 ninni yer almaktadır.

7. Konusu Yergi Olan Ninniler (205-209. s)

Bu başlık altında 35 ninni yer almaktadır.

8. Konusu Övgü-Yergi Olan Ninniler (211-215. s)

Bu başlık altında 25 ninni yer almaktadır.

9. Konusu Özlem Olan Ninniler (217-220. s)

Bu başlık altında 18 ninni yer almaktadır.

10. Konusu Gurbet-Özlem Olan Ninniler (221-233. s)

Bu başlık altında 88 ninni yer almaktadır.

11. Konusu Şikâyet Olan Ninniler (235-242. s)

Bu başlık altında 57 ninni yer almaktadır.

12. Konusu Şikâyet-Yakınma Olan Ninniler (243-250. s)

Bu başlık altında 36 ninni yer almaktadır.

13. Konusu Şikâyet-Korkutma Olan Ninniler (251-252. s)

Bu başlık altında 9 ninni yer almaktadır.

14. Konusu Şikâyet-Üzüntü Olan Ninniler (253-265. s)

Page 378: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

386

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Ali YOL

Bu başlık altında 79 ninni yer almaktadır.

15. Konusu Üzüntü-Yakınma Olan Ninniler (267-271. s)

Bu başlık altında 25 ninni yer almaktadır.

16. Konusu Ayrılık Olan Ninniler (273-274. s)

Bu başlık altında 10 ninni yer almaktadır.

17. Konusu Korkutma Olan Ninniler (275-277. s)

Bu başlık altında 12 ninni yer almaktadır.

18. Konusu Ölüm Acısı Olan Ninniler (279-282. s)

Bu başlık altında 21 ninni yer almaktadır.

19. Konusu Beddua Olan Ninniler (283. s)

Bu başlık altında 3 ninni yer almaktadır.

20. Konusu Savaş Olan Ninniler (285. s)

Bu başlık altında 2 ninni yer almaktadır.

21. Konusu Kavuşma Olan Ninniler (287-288. s)

Bu başlık altında 9 ninni yer almaktadır.

22. Konusu Din, ve Kutsallık Olan Ninniler (289-299. s)

Bu başlık altında 51 ninni yer almaktadır.

23. Konusu Ağıt Olan Ninniler (301-317. s)

Bu başlık altında 105 ninni yer almaktadır.

24. Konusu Vaat Olan Ninniler (319-327. s)

Bu başlık altında 62 ninni yer almaktadır.

Tanıtmaya çalıştığımız bu kitap Türkçe öğretiminde ve eğitiminde

yararlanılabilir olup sözlü kültürün önemli unsurlarından olan ninnilerin

derlenip yazıya geçirilmesi ve gelecek nesle faydalı olması bakımından

önem arz eder.

Çalışmalarının devamını beklediğimiz hocamız Prof. Dr. Necati

Demir ve Fikriye Demir’e bu kitap için teşekkür ediyoruz.

Page 379: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

TÜRKLÜK BĐLĐMĐ ARAŞTIRMALARI

(TÜBAR)

(1-30 sayılar)

YAZILAR DĐZĐNĐ

Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

Türklük Bilimi Araştırmaları (TÜBAR) dergisinin 1-6. sayılarının

makaleler dizini, 7. sayıda, “Türklük Bilimi Araştırmaları (Tübar)'nda Neler Vardı?” başlığıyla, sayılar ve sayı içindeki sıra esas alınarak ya-

yımlanmıştı (TÜBAR: 1998: 237-239). 15. sayıda 7-14. sayıların makale-

ler dizini verilmişti (Bestami AY, TÜBAR 2004/ Bahar: 295-303). 21.

sayıdaki yazılar dizininde 1-20. sayılarda yayımlanan makalelerin künye-

si gösterilmişti (Hikmet KORAŞ, TÜBAR 2007/Bahar: 203-221). Aynı

yazar, daha sonra, ilk 25 sayının yazılar dizinini vermişti (Hikmet

KORAŞ, TÜBAR 2009/Bahar: 251-274).

Son üç dizinin üçünde de yazar soyadına göre sıralama yapılmıştı. Şimdi ise bütün sayılarda (30. sayı dâhil) yer alan makalelerin künyesini

sunuyoruz.

Söz konusu metinler, şu ilkelere göre listelenmiştir.

a. Faydalanmayı daha kolaylaştıracağı inancıyla, sıralama, yazar

soyadı esasına göre yapılmıştır.

b. Derginin editörü tarafından kaleme alınan, Türklük Bilimi veya

Türk Dünyası ile ilgili duygu ve düşüncelerin yansıtıldığı “Takdim”ler

listeye alınmamıştır.

c. Çevirmen emeğine dikkatin bir göstergesi olacağı düşüncesiyle,

çeviri metinler listede, hem yazar, hem de çevirmen soyadına göre yer

almıştır.

ç. Dergide üçten fazla isimle yayımlanmış makale yoktur. Bazen

bilgiye ulaşmada ikinci ve üçüncü ismin de anahtar olabileceği dikkate

alınarak yazılara bu isme göre de yer verilmiştir.

Page 380: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

388

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

DĐZĐN

ABBASOV, Đmran: Hüseyin Cavit'in Şiir Dünyası, 2, Bahar 1996, 1-15.

ABBASOV, Đmran: Kayyum Nâsırî'nin Tatar Edebiyatındaki Yeri, 3, Güz 1996, 77-

89.

ABBASOV, Đmran: Sovyetler Döneminin Đlk Türk Profesörü Bekir Çobanzade, 8,

Bahar 2000, 349-371.

ABBASOV, Đmran: Yusif Vezir Çemenzeminli Hayatı ve Yaratıcılığı Hakkında, 6,

Bahar 1998, 113-147.

ABBASOV, Đmran: Zeynal Halil'in Şiiri, 5, Güz 1997, 335-363.

ACEHAN, Abdullah: Tanzimat Fermanı’ndan Bugüne Edebî Sürgün, 22, Güz 2007,

9-27.

AÇA, Mehmet: Güney Sibirya Türklerinde Ava Destancı ve Masalcı Götürme Gele-

neği, 21, Bahar 2007, 7-16.

AÇA, Mehmet-AÇA, Mustafa: Hacivat ile Karagöz’ü Belli Bir Döneme Tarihsel

Kişilikler Olarak Konumlandırma Çabalarına Sinemadan Bir Örnek: Hacivat

Karagöz Neden Öldürüldü?” Filmi, 26, Güz 2009, 9-20.

AÇA, Mustafa-Mehmet, AÇA, : Hacivat ile Karagöz’ü Belli Bir Döneme Tarihsel

Kişilikler Olarak Konumlandırma Çabalarına Sinemadan Bir Örnek: Hacivat

Karagöz Neden Öldürüldü?” Filmi, 26, Güz 2009, 9-20.

AÇIK Fatma-DEMĐR, Ahmet: Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Kültürle-

rarası Yaklaşım ve Seçilecek Metinlerde Bulunması Gereken Özellikler, 30,

Güz 2011, 51-72.

AÇIK, Fatma: Türkçe Öğretmeni Yetiştirme Programında Mevcut Alan Derslerinin

Kültürel Boyutu, 27, Bahar 2010, 15-26.

ADIBELLĐ, Ramazan (Çev.): ZYROMSKI, J.,-M HATLAS: Bucak’taki Gagauzların

Hayatında Din, 29, Bahar 2011, 533-550.

AĞAR, M. Emin: Gecikmiş Bir Osmanlı Beyefendisi, 5, Güz 1997, 73-74.

AKAR, Ali: -GAn Sıfat Fiil Eki, 14, Güz 2003, 103-115.

AKAR, Ali: Lehçe Oluşma Şartları ve Evreleri Bakımından Eski Türkiye Türkçesi,

28, Güz 2010, 15-29.

AKÖZ, Alaaddin: Mazûl Bir Osmanlı Kadısının Duyguları ya da Bir Kadı Şiiri, 30,

Güz 2011, 15-22

AKSOY N. Durak-ARSLANTAŞ, Halis Adnan: Ulus, Ulusçuluk ve Ulus-Devlet, ,

28, Güz 2010, 31-39.

AKSOY, N. Durak-ARSLANTAŞ, H. Adnan: Devlet ve Yurttaşlığın Fonksiyonel

Değişimi, 25, Bahar 2009, 9-26.

AKSOY, Numan Durak-TALAS, Mustafa: Osmanlı Süsleme Sanatlarının Türk Kül-

tür Tarihi Ekseninde Değerlendirilmesi, 19, Bahar 2006, 457-470.

AKSOYAK, Đ. Hakkı: Divân Şiirinde Okçuluk Terimleri, 1, 1995, 81-94.

AKSOYAK, Đ. Hakkı: Gelibolulu Âlî’nin Divanlarından Vâridâtü’l-Enîka’nın Neşri Üzerine, 9, Bahar 2001, 223-236.

AKSOYAK, Đ. Hakkı: Gelibolulu Ali’nin Menşeü’l-Đnşa’sı, 19, Bahar 2006, 225-

244.

AKSOYAK, Đ. Hakkı: Gelibolulu Mustafa Âlî'nin "Gül-i Sad Berg"i, 4, Bahar 1997,

163-175.

AKSOYAK, Đ. Hakkı: Gelibolulu Mustafa Âlî'nin "Sadef-i Sad Güher" Adlı Antolo-

jisinin Ön Sözü, 5. Güz 1997, 283-310.

AKSOYAK, Đ. Hakkı: Gelibolulu Mustafa Alî'nin Gelibolu Şehrengizi, 3, Güz 1996,

157-176.

Page 381: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

389

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

AKSOYAK, Đ. Hakkı: Manastırlı Celal’in Satranç Terimleri ile Yazdığı Gazeli, 18,

Güz 2005, 7-16.

AKSOYAK, Đ. Hakkı: Mesnevilerin Giriş Bölümünde ‘Din Ulularına Övgü’ ” , 7,

Şubat 1999, 213-221.

AKSOYAK, Đ. Hakkı: Müstecabizade Đsmet'in Müşterek Şiirleri, 17, Bahar 2005, 91-

99.

AKSOYAK, Đ. Hakkı: Müşterek Şiir Söyleme Geleneği, 8, Bahar 2000, 239-254.

AKSOYAK, Đ. Hakkı: Trabzonlu Emin Hilmî’nin Müşterek Şiirleri, 14, Güz 2003,

43-64.

AKSOYAK, Đ. Hakkı-ARSLAN, Mehmet: Gelibolulu Âlî'nin Dalkavukluk

ÖrneğiBir Risalesi: Risâle-i Zırgâmiyye, 1, 1995, 209-226.

AKSOYAK, Đ. Hakkı-ARSLAN, Mehmet: Gelibolulu Âlî'nin Şerh Muhtevalı Dört

Risalesi: "Me'âlimü't-Tevhîd, "Dakâ'iku't-Tevhîd, "Nikâtü'l-Kâl Fî Tazmîni'l-

Makâl, "Câmî'nin Bir Beytinin Şerhi", 6, Bahar 1998, 263-288.

AKSOYAK, Đ. Hakkı-ARSLAN, Mehmet: Gelibolulu Mustafâ Âlî'nin Kerbelâ Mer-

siyelerini Muhtevi Bir Risalesi: ‘Subhatü’l-Abdal’ , 2, Bahar 1996, 49-67.

AKSOYAK, Đ. Hakkı-ARSLAN, Mehmet: Osmanlı Devleti Yönetimine Ait

Siyâsetnâme Özelliği Taşıyan Küçük Bir Risale: Gelibolulu Âlî’nin

“Hakâyıku’l-Ekâlîm” Adlı Eseri, 8, Bahar 2000, 109-123

AKŞĐT, Ahmet: Eflâkî’nin Alaeddin Keykubad Hakkındaki Rivayetlerine Dair, 11,

Bahar 2002, 245-253.

AKŞĐT, Ahmet: Niğde Şehriyle Đlgili Tarihi Kaynaklar: Akmedrese Vakfiyesi, 26,

Güz 2009, 21-28.

AKTAŞ, Elif-UZUNER, Serap-ALBAYRAK, Leyla: Türkçe 6, 7 ve 8. Sınıf Ders

Kitaplarının Görseller (Đllüstrasyonlar) Açısından Değerlendirilmesi, 27, Ba-

har 2010, 721-733.

AKTAŞ, Şerif: Dilin Doğru ve Güzel Kullanımı Üzerine, 27, Bahar 2010, 37-42.

AKTAŞ, Şerif: Erzurum'da Bir Kaya Bey Vardı!, 5, Güz 1997, 31-36.

AKTAŞ, Şerif: Osmanlı Dönemi Türk Şiir Zevkinin Menşei Hakkında, 8, Bahar

2000, 103-108.

AKÜN, Ömer Faruk: Atalar Sözüne Dair, 19, Bahar 2006, 117-120.

AKÜN, Ömer Faruk: Bir Türk Edebiyatı Tarihi Yazılabilir mi?, 19, Bahar 2006, 107-

116.

AKÜN, Ömer Faruk: Dede Korkut Hikâyeleri’nde Kompozisyon ve Tasvir (Lisans

Tezi), 19, Bahar 2006, 121-192.

AKÜN, Ömer Faruk: Doktora Tezi (Anadolu Halk Şiirinde Tabiat Motifleri) “Ön-

söz”ü, 19, Bahar 2006, 193-202.

AKÜN, Ömer Faruk: Doktora Tezi (Anadolu Halk Şiirinde Tabiat Motifleri) “Neti-

ce”si, 19, Bahar 2006, 203-204.

AKÜN, Ömer Faruk: Sezâ Güngör’ün Mektubuna Cevap, 19, Bahar 2006, 99-106.

AKYOL, Hayati: Metinlerden Anlam Kurma, 13, Bahar 2003, 49-58.

ALBAYRAK, Leyla-UZUNER, Serap-AKTAŞ, Elif: Türkçe 6, 7 ve 8. Sınıf Ders

Kitaplarının Görseller (Đllüstrasyonlar) Açısından Değerlendirilmesi, 27, Ba-

har 2010, 721-733.

Page 382: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

390

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

ALĐMOV, Rysbek: Kırgızcanın Đçkilik Ağızlar Grubu Üzerine, 30, Güz 2011, 23-40

ALKAN, Murat-COŞKUN, Eyyup: Sınıf Öğretmenlerinin Türkçe Dersi Metin Đşle-

me Sürecine Đlişkin Bilgi Düzeylerinin Değerlendirilmesi, 27, Bahar 2010,

161-184.

ALPTEKĐN, Ali Berat: Çukurovalı Âşıkların Dilinde 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı, 29,

Bahar 2011, 15-26.

ALPTEKĐN, Ali Berat: Türk Halk Şiirinde Enver Paşa, 26, Güz 2009, 29-44.

ALTUNER, Huriye: Cumhuriyet Devri Ortaöğretimindeki Sanat Tarihi Müfredatının

Değerlendirilmesi, 28, Güz 2010, 41-55.

ARI, Ahmet: Sâkıp Dede Divanında Mûsikî, 9, Bahar 2001, 289-304.

ARI, Gökhan: Altıncı ve Yedinci Sınıf Öğrencilerinin Yazdığı Hikâye Edici Metinle-

rin Değerlendirilmesi, 27, Bahar 2010, 43-75.

ARSLAN, Mehmet: Dîvan Edebiyatı 'nda Mu 'amma Geleneği ve Feyzî'nin "Gül-i

Sad-Berg" Adlı Mu'ammâ Risalesi, 6, Bahar 1998, 23-66.

ARSLAN, Mehmet: Gelibolulu Âlî’nine Bazı Duaların Fazileti ile Đlgili Bir Risalesi:

Zübdetü’l-Evrâd ” , 9, Bahar 2001, 57-73.

ARSLAN, Mehmet: Gelibolulu Âlî’nine Hurafelarden Đbaret Bir Eseri: Mir’âtü’l-

Avâlim, 7, Şubat 1999, 29-59.

ARSLAN, Mehmet: Osmanlı Döneminde Padişah Çocuklarının Doğumları Münase-

betiyle Yapılan Şenlikler ve Vilâdet-Nâme-i Hadîce Sultân, 4, Bahar 1997,

21-56.

ARSLAN, Mehmet: Süleyman Celâleddin ve Üç Eseri: Sâkî-nâme, Mevlid-i Cenâb-ı

Alî, Devir-nâıne, 5, Güz 1997, 175-243.

ARSLAN, Mehmet: Yeniçeriliğin Kaldırılmasına Dair Edebî Bir Metin: Aynî'nin

Manzum Nusretnâme'si, 3, Güz 1996, 13-56.

ARSLAN, Mehmet-AKSOYAK, Đ. Hakkı: Gelibolulu Âlî'nin Dalkavukluk

ÖrneğiBir Risalesi: Risâle-i Zırgâmiyye, 1, 1995, 209-226.

ARSLAN, Mehmet-AKSOYAK, Đ. Hakkı: Gelibolulu Âlî'nin Şerh Muhtevalı Dört

Risalesi: "Me'âlimü't-Tevhîd, "Dakâ'iku't-Tevhîd, "Nikâtü'l-Kâl Fî Tazmîni'l-

Makâl, "Câmî'nin Bir Beytinin Şerhi", 6, Bahar 1998, 263-288.

ARSLAN, Mehmet-AKSOYAK, Đ. Hakkı: Gelibolulu Mustafâ Âlî'nin Kerbelâ Mer-

siyelerini Muhtevi Bir Risalesi: ‘Subhatü’l-Abdal’ , 2, Bahar 1996, 49-67.

ARSLAN, Mehmet-YÜCEL, Bilâl: Mir Muhsin Nevvâb ve Nasihatnâmesi (Metin-

Dil Đncelemesi, 1, 1995, 143-208.

ARSLAN, Mustafa: Muhterem Hocam Prof. Dr. Kaya Bilgegil, 5, Güz 1997, 75-77.

ARSLANTAŞ, H. Adnan-AKSOY, N. Durak: Devlet ve Yurttaşlığın Fonksiyonel

Değişimi, 25, Bahar 2009, 9-26

ARSLANTAŞ, H. Adnan-AKSOY, N. Durak: Devlet ve Yurttaşlığın Fonksiyonel

Değişimi, 25, Bahar 2009, 9-26.

ARSLANTAŞ, Halis Adnan-AKSOY N. Durak: Ulus, Ulusçuluk ve Ulus-Devlet, ,

28, Güz 2010, 31-39.

ASLAN, Mustafa: Đmran Abbaslı’nın Aziz Ruhuna, 9, Bahar 2001, 13.

ASLAN, Mustafa: Nazîm Divanında Mûsıkî, 8, Bahar 2000, 263-284.

ASLAN, Mustafa: Tarihler, 8, Bahar 2000, 395-404.

Page 383: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

391

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

ASLAN, Namık: Çoban Kültüne Bağlı Bir Bereket Dileği ve “Iduk” Geleneğinin

Anadolu’daki Devamı, 19, Bahar 2006, 245-256.

ATALAY, Rafet: Tarihçi Çeşmîzade Mustafa Reşid’in Edebî Kişiliği, 18, Güz 2005,

17-29.

ATAM, Şenay Karaçam-ÖZTÜRK, Gülin: Temettuat Defterlerine Göre 19. Yüzyılın

Ortalarında Priştine , 30, Güz 2011, 283-310.

ATAR, Murat: “Afganistan Özbekçesi–Türkçe Sözlük”, 30, Güz 2011, 377-378.

AVŞAR, Ziya: Bir Başka Yönden Nedîm, 12, Güz 2002, 155-170.

AY, Bestami: TÜBAR Yazılar Dizini (7-14. sayılar), 15, Bahar 2004, 305-306.

AYATA, Yunus: "Dişi Kurdun Rüyaları" Üzerine Bir Đnceleme, 5, Güz 1997, 407-

431.

AYATA, Yunus: Saik Faik’in Hikâyelerinde Kadın, 9, Bahar 2001, 357-367.

AYATA, Yunus: Sait Faik Abasıyanık’ın Hikâyelerinde Sanat ve Basın, 7, Şubat

1999, 223-231.

AYATA, Yunus: Sait Faik Abasıyanık'ın Hikâyelerinde Siyaset, 6, Bahar 1998, 255-

262.

AYATA, Yunus: Utarid Dergisi Üzerine Bir Đnceleme, 2, Bahar 1996, 113-120.

AYDIN, Abdullah: Hanyalı Nuri Divanı’ndan Hareketle Giritli Şairlere Ek, 26, Güz

2009, 45-58.

AYDIN, Ertuğrul: Prof. Dr. Ömer Faruk Akün ile Đlgili Hatıralar, 19, Bahar 2006,

87-98.

AYDOĞDU, Betül: Şan Kızı Destanı Hakkında Bir Değerlendirme, 19, Bahar 2006,

257-268.

AYTAŞ, Gıyasettin: Okuma Gelişiminde Çocuk Edebiyatının Rolü, 13, Bahar 2003,

155-160.

AYTAŞ, Gıyasettin–ÇEÇEN, M. Akif: Ana Dili Eğitiminde Dil Bilgisi Öğretiminin

Yeri ve Önemi, 27, Bahar 2010, 77-89.

AZAR, Birol: Prof. Dr. Ömer Faruk Akün’ün Lisans Tezi Hakkında, 19, Bahar 2006,

205-212.

AZAR, Birol: Sözlü Kültür, Tarihi Gerçek ve Saltukname Örneği, 21, Bahar 2007,

17-27.

AZERĐ, Seyyah Alişir: Ebulfeyz Elçibey hakkında Hatıralar, 9, Bahar 2001, 33-38.

BABACAN, Đsrafil: Şeyh Galib’in Gazellerinde “Vâsûht” Tarzı Aşkın Đzleri, 28, Güz

2010, 57-68.

BAĞCI, Hasan: ‘Türkçe Öğretimi Bibliyografyası’ Yayımlandı, 13, Bahar 2003,

455-459.

BAĞCI, Hasan: Đlköğretim 5. Sınıf Öğrencilerinin Atasözleri ve Deyimleri Algılama

Düzeyi, 27, Bahar 2010, 91-110.

BAĞCI, Hasan: Türkçe Öğretmeni Adaylarının Yazılı Anlatıma ve Yazılı Anlatım

Derslerine Yönelik Tutumlarının Değerlendirilmesi” 21, Bahar 2007, 29-61.

BAĞCI, Müberra: Đzmir'de Edebiyat ve Fikir Hareketleri Üzerine Araştırmalar, 17,

Bahar 2005, 205-209

BAĞRIAÇIK, M. Ziya: (Yayın Tanıtım) “Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmi, Sırların Dili-

Bütün Rubailer-, 23, Bahar 2008, 223-226.

Page 384: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

392

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

BAĞRIAÇIK, M. Ziya: Dîvan Şiirinde Anomilerin Temsiline Dair Bir Örnek:

Dâstân-ı Giriftârî-i Zenbâre Be Dâm-ı Mekkâre, 28, Güz 2010, 69-77.

BAĞRIAÇIK, M. Ziya: Dürri’nine Tarih Manzumelerinde Lale Devri, 10, Aralık

2001, 333-347.

BAKIRCI, Nedim: Halk Anlatmalarında Ermeni Tipler, 14, Güz 2003, 247-270.

BAKIRCI, Nedim: Türk Gölge Oyunu / Karagöz, 15, Bahar 2004, 291-294.

BAKIRCI, Nedim: Yayın Tanıtım ve Değerlendirme: Prof. Dr. Ali Berat Alptekin,

Kazak Masallarından Seçmeler, 14, Güz 2003, 271-273.

BALCI, Ahmet: 1338 (1922) Đlköğretim Türkçe Dersi Programı, 27, Bahar 2010,

111-119.

BALCI, Ahmet: Bir Okuma Materyali Olarak Çocuk Dergileri ve ‘Çocuklara Reh-

ber’ , 13, Bahar 2003, 319-349.

BARIN, Erol: Yabancılara Türkçe Öğretimi Amacıyla Yazılan “Ecnebilere Mahsus”

Elifbâ Kitabı Üzerine, 27, Bahar 2010, 121-136.

BARIN, Erol: Yabancılara Türkçenin Öğretiminde Temel Söz Varlığının Önemi, 13,

Bahar 2003, 311-317.

BASHIROVA, Gunesh-GÖKDEMĐR, Gönül: Kıbrıs Türk Edebiyatında Bir

Postmoder-nist Roman: Raşit Pertev’in Gelincik Meseli Romanı Üzerine, 24,

Güz 2008, 9-19.

BAŞ, Bayram: Altıncı Sınıf Türkçe Ders Kitaplarında Metin Türleri Üzerine Bir

Đnceleme, 13, Bahar 2003, 257-265.

BAŞ, Bayram: Söz Varlığı Đle Đlgili Çalışmalarda Kullanılacak Ölçütler, 29, Bahar

2011, 27-61.

BAŞ, Bayram: Söz Varlığının Oluşumu ve Gelişiminde Çocuk Edebiyatının Rolü,

27, Bahar 2010, 137-159.

BAŞARAN, Mustafa-ERDEM, Đlhan: Mezun Oldukları Bölümlerin Öğretmenlerin

Dilbilgisi Öğretimine Đlişkin Görüşleri Üzerindeki Etkisi, 27, Bahar 2010,

321-339.

BATĐSLÂM, H. Dilek: 16. Yüzyıl Divan Şairi Cinânî’nin Hediye Konulu Đki Şiiri,

20, Güz 2006, 7-16.

BATĐSLAM, H. Dilek: Tarih ve Kültür Kaynağı Olarak Hasb-i Hâller, 22, Güz 2007,

29-42.

BAYRAK, Şaban: XVIII. ve XIX. Yüzyıllarda Đspir’in Đdarî Statüsü ve Bazı Önemli

Olaylar” 24, Güz 2008, 21-35.

BAYRAM, Yavuz: 16. Yüzyıldaki Bazı Divan Şairlerinin “Şaire ve Đlhama Dair”

Görüşleri, 18, Güz 2005, 31-68.

BEKKĐ, Salahaddin: Saraybosna ve Anadolu’daki Bazı Türkülerin Benzerlikleri

Üzerine, 28, Güz 2010, 79-116.

BENZER, Ahmet: Tanıtmalıkların Dili ve Yeniden Düzenlenmesi, 29, Bahar 2011,

63-73.

BĐLGEGĐL, Kaya: Şiir ve Mabadı, 5, Güz 1997, 147-172.

BOYRAZ, Şeref: Anadolu ve Azerbaycan Sahaları Halk Şiirinde Tür ve Şekil Mese-

lesi , 3, Güz 1996, 177-194.

Page 385: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

393

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

BOYRAZ, Şeref: Bir Türk Hikâyesinin Özbek Varyantı: Ahiret Ehli, 4, Bahar 1997,

177-190.

BOYRAZ, Şeref: Đlk Mensur Sûrnâme Müellifi: intizâmı, 1, 1995, 227-231.

BOYRAZ, Şeref: Karacaoğlan'da Hayvan ve Bitki Adlarının Fonksiyonları, 2, Bahar

1996, 225-250.

BOYRAZ, Şeref: Lakaplar Konusunda Bazı Dikkatler ve Bir Yöre Örneği, 7, Şubat

1999, 107-138.

BOYRAZ, Şeref: Manas Destanı 'nda Kahramanlar ve Şahıslar Dünyası, 1, 1995,

133-142.

BOYRAZ, Şeref: Üç Manzume ve Halkbilimi Açısından Değeri, 9, Bahar 2001, 151-

174.

BOZDOĞAN, Ahmet: "XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi" nin Edebiyat Tarihi Meto-

du Açısından Değerlendirilmesi, 6, Bahar 1998, 173-190.

BOZDOĞAN, Ahmet: Ahmet Mithat’a Atfedilen Bir Eser: Hükm-i Dil” ve Manastır-

lı Mehmet Rıfat, 14, Güz 2003, 117-125.

BOZDOĞAN, Ahmet: Orhan Saik Gökyay'ın-'Çağlayan "i Üzerine Bir Đnceleme, 5,

Güz 1997, 391-405.

BOZDOĞAN, Ahmet: Samed Vurgun’un Şiirlerinde Vatan ve Rejim Teması Hak-

kında, 9, Bahar 2001, 327-340.

BÖREKÇĐ, Muhsine: Dil-Edebiyat Đlişkisi Bağlamında Arif Nihat Asya’nın Türkçe-

si: Destanca, Divanca, Hakanca, 25, Bahar 2009, 27-39.

BÜYÜKAKKAŞ, Ahmet: 16. Yüzyıl Şairi Râhî’nin Çağatayca Şiirleri, 25, Bahar

2009, 41-49.

BÜYÜKOKUTAN, Aslı, “Muğla Yöresi Alevî Türkmenlerinde Ölümle Đlgili Đnanç

ve Pratikler, 21, Bahar 2007, 63-86.

BÜYÜKOKUTAN, Aslı: Dalaman Yöresinde Tespit Edilmiş Avcılıkla Đlgili Đnanç

ve Uygulamalar Üzerinde Bir Değerlendirme” 23, Bahar 2008, 7-26.

CAKIPBEKOV, Canıbek: Kazak, Kırgız Halkları Arasındaki Siyasî-Askerî Đlişkiler

(XIX. Asrın Đlk Yarısı), 17, Bahar 2005, 101-117.

CAN, Zeki: Sırat Köprüsü Sultan Galiyev, 28, Güz 2010, 419-422.

CANYAŞ, Hüseyin-CANYAŞ, Orkun: Türk Modernleşmesi Açısından Öğretim

Birliğinin Önemi” 23, Bahar 2008, 27-37.

CANYAŞ, Orkun -CANYAŞ, Hüseyin: Türk Modernleşmesi Açısından Öğretim

Birliğinin Önemi” 23, Bahar 2008, 27-37.

COŞKUN, Eyüp: Çeşitli Değişkenlere Göre Lise Öğrencilerinin Etkili Okuma Bece-

rileri ve Bazı Öneriler, 13, Bahar 2003, 101-130.

COŞKUN, Eyüp: Okumanın Hayatımızdaki Yeri ve Okuma Sürecinin Oluşumu, 11,

Bahar 2002, 231-244.

COŞKUN, Eyyup-ALKAN, Murat: Sınıf Öğretmenlerinin Türkçe Dersi Metin Đşle-

me Sürecine Đlişkin Bilgi Düzeylerinin Değerlendirilmesi, 27, Bahar 2010,

161-184.

ÇAĞIN, Şerife: II. Meşrutiyet Döneminde Đzmir’de Çıkmış Olan Mizah Gazeteleri-

Edeb Yahu-, 28, Güz 2010, 117-144.

Page 386: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

394

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

ÇAĞIN, Şerife: Refik Halit Karay’ın “Eskici” Hikâyesi Üzerine Bir Đnceleme, 18,

Güz 2005, 69-81.

ÇAKIR, Ömer: Türk Edebiyatında Taziyetnâme, 19, Bahar 2006, 269-292.

ÇAYCI, Barış-GÜL, Ali: Sınıf Öğretmeni Adaylarının Sahip Oldukları Öğrenme

Stillerine Göre Kavram Öğrenme Düzeylerinin Đncelenmesi” 22, Güz 2007,

43-63.

ÇEÇEN, M. Akif-AYTAŞ, Gıyasettin: Ana Dili Eğitiminde Dil Bilgisi Öğretiminin

Yeri ve Önemi, 27, Bahar 2010, 77-89.

ÇELĐK, Yakup: Cehennem Meyvası, 5, Güz 1997, 85-97.

ÇELĐK, Yakup: Đmparatorluk Döneminde Denizciliğimiz: Ova’dan Okyanusa Turgut

Reis, 28, Güz 2010, 145-154.

ÇETĐNDAŞ, Dilek: Hüzünlü Bir Aşkın Biyografik Okuması: Şükûfe Nihal ve Yakut Kayalar, 28, Güz 2010, 155-169.

ÇIBLAK, Nilgün: Halk Kültüründe Nazar, Nazarlık Đnancı ve Bunlara Bağlı Uygu-

lamalar, 15. Bahar 2004, 103-125.

ÇIBLAK, Nilgün: Mersin'de Đnanç Merkezlerine Bağlı Kurban Törenleri, 17, Bahar

2005, 155-176.

ÇIBLAK, Nilgün: Teknoloji Çağında Masal Kültürel Mirasının Korunması, 23,

Bahar 2008, 39-50.

ÇIKLA, Selçuk: Şiir ve Hikâye Çevresinde Oluşan Đki Tür: Manzum Hikâye ve

Öykü-Şiir, 25, Bahar 2009, 51-85.

ÇINAR, Bekir: Bir Hiciv Örneği: Tarzi’nin Zille-nâme'si, 20, Güz 2006, 17-32.

ÇINAR, Bekir: Divân Şiirinde Adâlet, 10, Aralık 2001, 295-332.

ÇINAR, Bekir: Tıfli Ahmed Çelebi ve Sâki-nâme’si, 12, Güz 2002, 111-153.

ÇINAR, Bekir: XVI. Yüzyıl Tezkirecilerinin Şiir Seçimlerindeki Orijinallik, 29,

Bahar 2011, 75-90.

ÇĐFTÇĐ, Musa: Dil ve Edebiyat Öğretiminde Zaman Haritası, 13, Bahar 2003, 71-78.

ÇĐFTÇĐ, Ömer: Đlköğretim Türkçe Öğretim Programında 5. Sınıfa Ait Okuduğunu

Anlama Kazanımlarının Bilişsel Beceriler Yönünden Değerlendirilmesi, 27,

Bahar 2010, 185-200.

ÇĐTÇĐ, Sinan: Peyami Safa’nın Romanlarında Rus Đmajı, 30, Güz 2011, 41-50

ÇOBAN, Hacı: Arami Göçleri, 29, Bahar 2011, 91-102.

ÇOBAN, Hacı: Sikkelerin Işığında Eski Çağ Tarihi, 29, Bahar 2011, 551-554.

ÇOBANOĞLU, Özkul: Kırım Şavaşı'nın Đngiliz ve Türk Kaynaklarına Göre Halk

Edebiyatına Yansıması, 16, Güz 2004, 21-43.

ÇOLAK, Faruk: Bir Anadolu-Türk Efsanesinin Oğuz Kağan ve Göç Destanlarıyla

Đlişkisi, 11, Bahar 2002, 189-196

ÇOLAK, Faruk: Đnsan Kurban Etme Konulu Bir Kıbrıs Türk Efsanesi Hakkında

Karşılaştırmalı Bir Araştırma, 19, Bahar 2006, 293-306.

ÇOLAK, Faruk: Nasreddin Hoca’yla Đlgili Bazı Anlatmalarda Mitolojik Unsurlar”

22, Güz 2007, 65-74.

ÇOLAK, Faruk: XVI. Yüzyıl Sivas’ında Olağanüstü Hamilelik ve Fil Ata Motifi, 10,

Aralık 2001, 107-112.

Page 387: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

395

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

ÇOLAK, Faruk: Yerle Đlgili Bazı Atasözleri ve Deyimlerin Mitolojik Bağlantısı, 28,

Güz 2010, 171-181.

DELĐCE, H. Đbrahim: Türk Dilinde Đşlevsel Ek Tasnifi Denemesi, 9, Bahar 2001,

135-150.

DELĐCE, Đbrahim: ’Zincirleme Đsim Tamlaması’ Teriminin Kullanımı Üzerine, 5,

Güz 1997, 365-369.

DELĐCE, Đbrahim: Luğat-i Ferişteoğlu ve Luğat-ı Kânûn-ı Đlâhi'nin Neşri Üzerine, 3,

Güz 1996, 195-232.

DELĐCE, Đbrahim: Niğdeli Muhibbi ve Gül ü Nevruz Mesnevisi, 4, Bahar 1997, 145-

162.

DELĐCE, Đbrahim: Türkçe Sözdiziminde Özne, 6, Bahar 1998, 191-208.

DELĐCĐ, H. Đbrahim: Anadolu ve Rumeli Ağızları Metinlerinde Kullanılan Seslerin

Transkripsiyonu Meselesi, 1, 1995, 119-131.

DEMĐR, Ahmet-AÇIK Fatma: Türkçenin Yabancı Dil Olarak Öğretiminde Kültürle-

rarası Yaklaşım ve Seçilecek Metinlerde Bulunması Gereken Özellikler, 30,

Güz 2011, 51-72.

DEMĐR, Celal: Türkçe Öğretiminde Zarf Tümleçleri, 13, Bahar 2003, 407-423.

DEMĐR, Necati: Eski Türkiye Türkçesinde "Ola "Edatı, 2, Bahar 1996, 177-186.

DEMĐR, Necati: Giresun ve Ordu Ağızları Üzerine, 7, Şubat 1999, 139-166.

DEMĐR, Necati: Orta Karadeniz Ağızlarında “-Dır/-Dur” Ekiyle Yapılan Çekimler,

9, Bahar 2001, 175-189.

DEMĐR, Necati: Şalpazarı, Giresun ve Ordu Yöresi Ağızlarında Kullanılan Zarf-Fiil

Ekleri, 8, Bahar 2000, 313-334.

DEMĐR, Tazegül: Türkçe Öğretiminde Anlama ve Zihinde Yeniden Yapılandırma,

27, Bahar 2010, 201-223.

DEMĐRCĐ, Neşe: Mitoloji ve Şiir”in Đzinde Ahmet Midhat Efendi’nin Mitolojiye

Dair Görüşleri, 29, Bahar 2011, 103-120.

DEMĐRGÜNEŞ, Sercan: Yazılı Girdilerde Görünüş Hipotezi: Türkçe 1. Sınıf Ders

Kitabı Örneği, 27, Bahar 2010, 225-237.

DEMĐRTAŞ, Ahmet: Kutadgu Bilig’deki Hükümdar Küntogdı Tipine Göstergebi-

limsel Açıdan Bir Yaklaşım Denemesi, 15, Bahar 2004, 161-174.

DENĐZ, Kemâlettin: Yazılı Anlatım Becerileri Bakımından Köy ve Kent Beşinci

Sınıf Öğrencilerinin Durumu, 13, Bahar 2003, 233-255.

DENĐZ, Kemalettin-UYSAL, Başak: Avrupa Dilleri Öğretimi Ortak Çerçeve Metni

ve Yurt Dışındaki Türk Çocukları Đçin Türkçe ve Türk Kültürü Öğretim Prog-

ramı, 27, Bahar 2010, 239-261.

DĐLBERÎPÛR, Asgar, (Çev. M. Fatih KÖKSAL): Türk Edebiyatında Nizâmî’nin

Takipçileri ve Hamse’sine Nazire Yazanlar, 8, Bahar 2000, 199-238.

DĐNÇER, Aslıhan: Âşık Veysel’in Şiirlerinde Alışılmamış Bağdaştırmalar, 15, Bahar

2004, 231-242.

DĐRĐÖZ, Meserret: Edebiyat Bilgi ve Teorileri I, Belâgât (K. Bilgegil)” , 11, Bahar

2002, 255-261.

DOĞAN, Ahmet: Dede Korkut'u Yeniden Okumak-2, 16, Güz 2004, 69-84.

Page 388: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

396

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

DOĞAN, Hamdi: (Yayın Tanıtım) “Ermeni Olaylarının Önemli Bir Safhası Olan

Kürt Musa Bey Olayı (1883-1890) ile Đlgili Önemli Bir Eser” 22, Güz 2007,

217-220.

DOĞAN, Yusuf: Dinleme Becerisini Geliştirmede Etkinliklerden Yararlanma, 27,

Bahar 2010, 263-274.

DOĞAN, Yusuf: Türkçe Öğretmenliği Birinci Sınıf Öğrencilerinin Okuma ve Yazma

Becerileri, 13, Bahar 2003, 181-201.

DOLUNAY, Salih Kürşat: Dil Bilgisi Öğretiminin Amacı ve Önemi, 27, Bahar 2010,

275-284.

DUMAN, Asiye: Türk Soylulara Türkiye Türkçesi Öğretiminde Metin Seçimi, 13,

Bahar 2003, 151-154.

DUMAN, Asiye: Türkçe Eğitiminde Metne Müdahale Sorunu, 27, Bahar 2010, 285-

295.

DURUKAN, Erhan-MADEN, Sedat: Đstasyon Tekniğinin Yaratıcı Yazma Becerisi

Kazandırmaya ve Derse Karşı Tutuma Etkisi, 28, Güz 2010, 299-312.

DÜNDAR, Mesut: Bor Camileri, 26, Güz 2009, 59-80.

ECEHAN, Abdullah: Abdulhak Hamid Hakkında, 18, Güz 2005, 233-237.

EFLATUN, Muvaffak: Yeni Bulgular Işığında Müstezad, 18, Güz 2005, 83-102.

EKĐCĐ, Metin: Halk Bilim Araştırmalarında Üçüncü Boyut, 16, Güz 2004, 13-21.

EKĐCĐ, Savaş: Popüler Kültür'ün Đcra Ortamı Bağlamında Medya-Türk Halk Müziği Đlişkisine Dair Bazı Tespit ve Öneriler, 16, Güz 2004, 181-190.

EKĐZ, Mehmet: Yayın Tanıtım “Albert Gabriel, Bir Türk Başkenti Bursa, C. I-II,

(Çev. Neslihan Er, Hamit Er, Aykut Kazancıgil) Osmangazi Belediyesi, Đs-

tanbul (tarihsiz), 215+114 s.., 25, bahar 2009, 243-245.

EKŞĐ, Pelin: Türkiye’de Nogayca Çalışmalarına Genel Bir Bakış, 28, Güz 2010, 183-

190.

EMEK, Mustafa: Hikâye Türündeki Metinlerde Yer Alan Türkçe veya Edebiyat

Öğretmeni Karakterinin Đlköğretim Programındaki Eğitim Değerleri Bakı-

mından Đncelenmesi, 27, Bahar 2010, 297-319.

EMĐL, Birol: Prof. Dr. Ömer Faruk Akün, 19, Bahar 2006, 81-86.

EMĐROĞLU, Selim: TDK Yazım Kılavuzu’nu Geliştirmeye Dönük Bir Đnceleme,

29, Bahar 2011, 121-143.

EMRE, Đsmet: Edebiyat-ı Umumiye Mecmuası, 1, 1995, 111-118.

EMRE, Đsmet: Frankfurt Okulu’na Sezgince Bir Yaklaşım, 9, Bahar 2001, 381-396.

ENGĐN, Ertan: Vasfi Mahir’e Göre Türk Edebiyatı’nda Dönemler ve Şahıslar, 30,

Güz 2011, 73-97

ENGĐNÜN, Đnci: Halide Edib’in Osmanlı Devleti’yle Đlgili Bazı Yorumları, 8, Bahar

2000, 89-102.

ENSAR, Ferhat: Türkçe Eğitiminde Bir Öğretim Yönteminin Geliştirilmesine Kay-

naklık Etmesi Bakımından Soru, 13, Bahar 2003, 267-285.

ERBAY, Erdoğan: "Şiir ve Mabadı"ında Şiirin Tarifi , 5, Güz 1997, 143-146.

ERCĐLASUN, Bilge: Sevinç Çokum ve Dört Romanı, 26, Güz 2009, 81-108.

Page 389: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

397

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

ERDEM, Đlhan-BAŞARAN, Mustafa: Mezun Oldukları Bölümlerin Öğretmenlerin

Dilbilgisi Öğretimine Đlişkin Görüşleri Üzerindeki Etkisi, 27, Bahar 2010,

321-339.

ERENOĞLU, Dilek: “Merdani Rahimi’nin, Kaşkay Türkçesi Sözlükleri”, 30, Güz

2011, 379-382.

EROL, Mehmet: Köy Hayırları'nın Yapısal ve Đşlevsel Özellikleri Üzerine Bir Đnce-

leme "Gökçalı Köyü Örneği, 16, Güz 2004, 111-126.

ERSOY, Ruhi: Sözlü Kültür Ortamı Kaynaklarının Medyada Kullanımı Bağlamında

Gaziantep'te Nevruzla Đlgili Bir Đnancın Dansa Dönüştürülmesi Serüveni, 16,

Güz 2004, 85-94.

ERTURAL, M. Serkan: Yayın Tanıtım ve Değerlendirme: Gonca TOKUZ, 20. Yüz-

yılda Gaziantep'te Eğlence Hayatı, Gaziantep Üniv. Vakfı Yay., Gaziantep -

2004, 374 s., 16, Güz 2004, 225-230.

EŞEL, Gökhan: Demokrat Parti Dönemi Türk-Amerikan Đlişkilerinde Basın Sansürü

ve Pulliam Davası, 29, Bahar 2011, 145-162.

GAREYEVA, Münire: Gezmeye Garip Ülke, Ölmeye Vatan Yahşi, 9, Bahar 2001,

15-26.

GAZĐ, Âşık Kul: Bilgegil, Ayak ve Sarıçiçek, 5, Güz 1997, 71-72.

GEÇER, Genç Osman: Đşgal Sonrası Bosna-Hersek’te Göç Olgusunun Vatan Gazete-

sine Yansımaları, 28, Güz 2010, 191-205.

GEÇER, Genç Osman: Sokak Çocuğu Tipi Yaratmada Argo Tercihi ve Romanlara

Yansıması” 21, Bahar 2007, 87-108.

GÖÇER, Ali: Türkçe Öğretiminde Çok Uyaranlı Bir Öğrenme Ortamı Oluşturmak

Đçin Seçkin Edebî Ürünlerden Yararlanma, 27, Bahar 2010, 341-369.

GÖKDAĞ, Bilgehan Atsız: Dil Plânlaması Bağlamında Azerbaycan Türkçesinin

Görünümü, 9, Bahar 2001, 237-248.

GÖNEN, Sinan: Dede Korkut Hikâyelerinden Günümüze Yansıyan Doğum Adetleri,

18, Güz 2005, 103-112.

GÖRKEM, Đsmail: Prof. Dr. Ömer Faruk Akün’ün Doktora Tezinin “Önsöz”ü Hak-

kında, 19, Bahar 2006, 213-224.

GÖRKEM, Đsmail: Takdim (16): Ziya Gökalp'tan Bugüne Diyarbakır'da 'Kurtuluş' Etkinlikleri ve Toplumsal Hafıza Kaybı, 16, Güz 2004, 7-13.

GÜLTEKĐN, Mevlüt (Çev.): MUSAYEV, K. M., “Karaim Türkçesi, 11, Bahar 2002,

197-230.

GÜLTEKĐN, Mevlüt: Kahramanmaraş Ağzına Đlişkin Bazı Gözlemler, 18, Güz 2005,

113-127.

GÜLTEKĐN, Mevlüt: Kırgız Türkçesinde Zarf-Fiiller ve Türkiye Türkçesi Karşılık-

ları Üzerine Bir Araştırma, 30, Güz 2011, 99-126.

GÜLTEKĐN, Mevlüt: Tarihî Ve Çağdaş Türk Lehçelerinde Gelecek Zaman Ekleri

Üzerine Bir Deneme, 20, Güz 2006, 33-60.

GÜLTEKĐN, Mustafa: Sözlü Kompozisyon Teorisi Bağlamında Latif Şah Hikâye-

sindeki Şiirler Üzerine Bir Đnceleme, 16, Güz 2004, 191-202.

GÜMÜŞ, Nevin: Türk Tarih ve Edebiyatına Dair Değerlendirilmemiş Kaynaklardan

Bir Mecmua Örneği: Tuhfe-i Đsmailiye, 18, Güz 2005, 129-162.

Page 390: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

398

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

GÜNDAY, Rifat: Maupassant’ın Güzel-Dost (Bel-Ami) ve Safa’nın Sözde Kızlar

Romanlarında Bir Ahlak Sorunu Olarak Evlilik Dışı Đlişki, 20, Güz 2006, 61-

104.

GÜNEŞ, Firdevs: Okuma-Yazma Öğretiminde Cümlenin Önemi, 13, Bahar 2003,

39-48.

GÜNEŞ, Mehmet: Türk Edebiyatı’nda Unutulmuş Bir Đsim: Hikmet Şevki ve Aşk Mahkûmu Romanı, 30, Güz 2011, 127-144.

GÜNEŞ, Mehmet: XX. Yüzyılın Başlarında Balkanlardaki Siyasî ve Etnik Çatışma-

ların Ömer Seyfettin’in Hikâyelerine Yansıması, 29, Bahar 2011, 163-187.

GÜNEŞ, Yavuz: Yansıtmacı Damarda Taze Kan: Çiğdemleri Solan Bozkır, 30, Güz

2011, 145-164.

GÜNGÖR, Şeyma: Garip Kaya Bilgegil, 5, Güz 1997, 45-46.

GÜRBÜZ, Mehmet: Zarif Bir Đstanbul Beyefendisi: Safiye Sultanzâde Mehmet

Rezmî’nin Dîvânı ve Edebî Kişiliği, 25, bahar 2009, 87-99.

GÜVEN, Meriç: Eski Anadolu Türkçesiyle Yazılmış Tıp Yazmalarındaki Türkçe

Organ Adları Üzerine Bir Đnceleme, 26, Güz 2009, 109-141.

GÜZEL, Abdurrahman: Eğitim Fakültelerinde Türkçe Öğretmenliği Bölümünün

Kuruluşu ve Hedefleri, 13, Bahar 2003, 7-17.

GÜZEL, Abdurrahman: Türkçe Eğitimi Bölümlerinde Kurulması Gerekli Görülen

Ana Bilim Dalları, 27, Bahar 2010, 371-383.

HALĐLOV, Togrul: Nahçıvan’da Boyalı Kaplar Kültürü, 30, Güz 2011, 165-176.

HANALĐ, Sahavet: Unutulmaz Đnsan, 9, Bahar 2001, 31-32.

HATLAS, J.-ZYROMSKI, M.-(Çev. Ramazan ADIBELLĐ): Bucak’taki Gagauzların

Hayatında Din, 29, Bahar 2011, 533-550.

ĐÇEL, Hatice: Necatî Beg Divanı’ndaki Deyimler, 15, Bahar 2004, 175-230.

Đçel, Hatice: Türkiye ve Azerbaycan’da Mâni ve Bilmece Türü Arasındaki Đlişkiler,

22, Güz 2007, 75-85.

ĐNCE, Adnan: ‘Kuyu Cadısı’ ve Düşündürdükleri, 21, Bahar 2007, 109-122.

ĐNCE, Adnan: Abdî’nin Gül ü Nevrûz Mesnevîsi, 23, Bahar 2008, 51-130.

ĐŞERĐ, Kâmil: Türk Üniversite Öğrencilerinin Deyimleri Tahmin Etme Durumları,

27, Bahar 2010, 385-405.

ĐVGĐN, Hayrettin: Bir Âlim: Kaya Bilgegil, 5, Güz 1997, 79-80.

KADIZADE, Esma Dumanlı: Bir Eleştirmen Olarak Fethi Naci, 28, Güz 2010, 207-

218.

KADIZADE, Esma Dumanlı: Hüseyin Cöntürk ve Yeni Eleştiri, 29, Bahar 2011,

189-199.

KALAFAT, Yaşar: Ahi Türbeleri Etrafında Oluşan Halk Đnançları, 14, Güz 2003,

177-186.

KALAFAT, Yaşar: Göklen Türkmenleri (=Türkmenistan) Halk Đnançlarındaki Ölüm

Temasına Dair Bazı Karşılaştırmalar, 28, Güz 2010, 219-230.

KALAFAT, Yaşar: Sivas Yöresi Örnekleri ile Türk Halk Đnançlarında Aşer-

mek/Yeriklemek, 10, Aralık 2001, 169-172.

KALKAN, Mustafa: Kırgızların Diğer Orta Asya Kavimleri ile Olan Etnik Temasla-

rı, 25, Bahar 2009, 101-117.

Page 391: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

399

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

KALKAN, Mustafa: Sovyetler Döneminde Kazakların Göç Hareketleri ve Anado-

lu’da (Altay Köyü’nde) Đskân Edilişleri, 21, Bahar 2007, 123-141.

KANTER, Beyhan: Eylül Romanında Estetize Edilmiş Kimlikler, 28, Güz 2010, 231-

243.

KANTER, Beyhan: Tevfik Fikret’in “Şermin”den Önceki Şiirlerinde Çocuk Teminin

Đşlenişi, 24, Güz 2008, 37-52.

KANTER, Beyhan: Varlığın Yoksunluğundan Yoksulluğun Varlığına “Ali Nizami

Bey’in Alafrangalığı Ve Şeyhliği”, 30, Güz 2011, 177-192.

KANTER, Fatih: Yavuz Bülent Bakiler’in Şiirlerinde Sivas, 10, Aralık 2001, 113-

120.

KARA, Mehmet: Oyunlarla Yabancılara Türkçe Öğretimi, 27, Bahar 2010, 407-421.

KARAAĞAÇ, Günay: Türkçenin “Gelenek Görenek ve Yasa” ile Đlgili Sözleri, 19,

Bahar 2006, 307-316.

KARAATLI, Recep, “Bir Đsim Tamlamasında Đyelik Ekinin Düşmesi Üzerine Bir

Görüş, 15, Bahar 2004, 9-18.

KARABEYOĞLU, Adnan R.: Orhon Yazıtları’nda bol- ve er- Fiilleri Üzerine, 22,

Güz 2007, 87-100.

KARABULUT, Ramis: (Yayın Tanıtım) “Yrd. Doç. Dr. Hikmet KORAŞ, “Özbek

Şairi Rauf Parfi, Kömen Yayınları, Konya 2009, 614 s., 25, Bahar 2009, 247-

248.

KARABULUT, Ramis: Abbas Sayar'in Şiir Dünyası, 17, Bahar 2005, 7-67.

KARABULUT, Ramis: Anadolu ve Suriye’de Seyahat Hatıraları, 28, Güz 2010,

423-427.

KARABULUT, Ramis: Genç Osman Geçer, Bosna-Hersek’te Bir Osmanlı Aydını: Salih Safvet Başiç, 26, Güz 2009, 257-260.

KARABULUT, Ramis: TÜBAR Dizin (1-30), 30, Güz 2011, 387-412.

KARABULUT, Ramis-YILDIZ, Osman: Sivas Hakkında Bir Kaynakça Denemesi,

10, Aralık 2001, 205-216.

KARADAĞ, Özay: Gubarî’nin “Kâ’be” Redifli Kasidesi Üzerine Bir Đnceleme, 9,

Bahar 2001, 249-266.

KARADAĞ, Özay: Đlköğretim Türkçe Sözlüklerinin Hazırlanmasında Temel Ölçüt-

ler, 30, Güz 2011, 193-207.

KARADAĞ, Özay: Sivas’taki Okullar Örneği Çerçevesinde Eğitim Sürecinde Ana

Dili Kullanma Becerisinin Gelişimi Üzerine Bir Đnceleme, 10, Aralık 2001,

181-194.

KARADAĞ, Özay: Türkçe Eğitiminde Anlatım Tarzları, 13, Bahar 2003, 79-92.

KARADAĞ, Özay-KURUDAYIOĞLU, Mehmet: 2005 Türkçe Programına Göre

Hazırlanmış Đlköğretim Birinci Kademe Türkçe Ders Kitaplarının Kelime Ha-

zinesi, 27, Bahar 2010, 423-436.

KARADAĞ, Özay-KURUDAYIOĞLU, Mehmet: Türkçedeki Kelime Türetme Özel-

liğinin Đlköğretim Öğrencilerinin Yazılı Anlatımlarına Yansıması, 27, Bahar

2010, 437-455.

KARAGÖZ, Đlknur: Yahya Kemal’in “Ses” Adlı Şiirinin Özdeşleyim (Einfühlüng)

Metoduyla Tahlili, 18, Güz 2005, 163-177.

Page 392: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

400

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

KARAHAN, Akartürk: Memlûk-Kıpçak Türkçesi Sözvarlığı: Yansıma Fiiller Üzeri-

ne Bir Đnceleme, 20, Güz 2006, 105-124.

KARAHAN, Akartürk: Osmanlı Dönemi Türk Sözlükçülüğü, 26, Güz 2009, 261-264.

KARAKAŞ, Ayhan: Osmaniye’de “Durmayan Çocuk” Đçin Yapılan Uygulamalar ve

Bunlarda Eski Türk Kültürü Đzleri, 19, Bahar 2006, 317-326.

KARAMAN, Kasım: Rüya Kaynaklı Bireysel Tecrübelerin Toplumsallaşması —

Bayat Köyü Dede Örneği, 16, Güz 2004, 143-162.

KARATAY, Halit: Đlköğretim Öğrencilerinin Okuduğunu Kavrama Đle Đlgili Bilişsel

Farkındalıkları, 27, Bahar 2010, 457-475.

KARTAL, Ahmet: Hüsn ü Aşk’ın Yeni Yayımı, 12, Güz 2002, 209-223.

KARTALLIOĞLU, Yavuz: Türkçe ve Moğolcada Çekim Edatlarından Önce Gelen

Đsim ve Zamirlerin Aldığı Hal Ekleri, 23, Bahar 2008, 131-143.

KAVCAR, Cahit: Türk Dili ve Edebiyatı ile Đlgili Yeni Çalışmalar, 13, Bahar 2003,

19-26.

KAYA, Doğan: Anonim Halk Şiiri Olarak Bilmeceler, 6, Bahar 1998, 67-112.

KAYA, Doğan: Anonim Halk Şiiri Olarak Tekerlemeler, 2, Bahar 1996, 121-175.

KAYA, Doğan: Âşık Şiirinde Ayakla Đlgili Problemler ve Terimler, 8, Bahar 2000,

335-348.

KAYA, Doğan: Divan Şiiri ve XIX.Yüzyıl Halk Şiirinde Güzel Tasvir, 3, Güz 1996,

57-75.

KAYA, Doğan: Dualar ve Beddualar, 4, Bahar 1997, 99-121.

KAYA, Doğan: Köroğlıı Kollarının Yeni Varyantları, 5, Güz 1997, 311-334.

KAYA, Doğan: Köroğlu’nun Hasan Bey Kolu, 9, Bahar 2001, 115-134.

KAYA, Doğan: Sivas Kaynaklı Cönklerde Yer Alan Şairler ve Şiirleri, 1, 1995, 43-

70.

KAYA, Doğan: Şâirnâmelere Ek, 7, Şubat 1999, 61-97.

KAYA, Doğan: Yaralı Mahmut ile Mahbup Hanım, 10, Aralık 2001, 57-79.

KAZANCIGĐL, Aykut – VERGĐLĐ, Ayhan: Đstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi

Mecmuası (Đnceleme ve Dizin)” , 12, Güz 2002, 27-74.

KÂZIMOV, Qezenfer: Eziz Dost, Unudulmaz Yoldaş, 9, Bahar 2001, 27-29.

KÂZIMOV, Qezenfer: Yunus Emre ve Qurbanî, 9, Bahar 2001, 51-56.

KILIÇ, A. Fikret: Yenileşme Dönemi Türk Şiirinde Halka ve Hayata Yöneliş, 25,

Bahar 2009, 119-143.

KILIÇ, Atabey: Yazarı Bilinmeyen Dînî-Tasavvufî Bir Eser: Hakikat-i

Muhammediyye” , 20, Güz 2006, 125-140.

KILIÇ, Remzi, “Misyonerlik ve Türkiye’ye Yönelik Misyoner Faaliyetler, 19, Bahar

2006, 327-342.

KILIÇ, Remzi: Kerkük ve Musul’un Tarihî Coğrafyası, 28, Güz 2010, 245-260.

KILIÇKAYA, Derya: Albay Chabert ile Akif Bey’in Karşılaştırılması, 29, Bahar

2011, 201-212.

KIRIMLI, Bilâl: Bir Aşk Romanı: Huzur veya Ben Neyim ve Bu Hâl Neyin Nesi?,

19, Bahar 2006, 343-362.

Page 393: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

401

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

KIRIMLI, Bilal: Elif Şafak’ın Romanlarında Milliyet ve Türklük Algısı, 28, Güz

2010, 261-281.

KIRKKILIÇ, Ahmet – ULAŞ, A. Halim: Türkçe Öğretiminde Kelimeler Dünyası,

13, Bahar 2003, 93-100.

KIRKKILIÇ, Ahmet–MADEN, Sedat: Đlköğretim ve Lisans Programlarındaki Deği-şiklikler Sonrasında Türkçe Öğretmenliği Mesleğinin Ve Türkçe Eğitimi Bö-

lümlerinin Durumu, 27, Bahar 2010, 477-502.

KOÇ, Murat: Refik Halit Karay’ın Eserlerinde II. Meşrutiyet ve “Đttihat ve Terakki”,

30, Güz 2011, 209-232.

KOLCU, Abdurrahman “Đvo Andriç ve Drina Köprüsü Romanı, 14, Güz 2003, 219-

245.

KOLCU, Abdurrahman: Balkan Türklerinin II. Dünya Savaşında Yaşadığı Trajedi

Üzerine Bir Roman: Dri-na’da Son Gün, 24, Güz 2008, 53-66.

KOLCU, Abdurrahman: Cenab Şahabeddin’in Bütün Şiirlerine Katkı, 18, Güz 2005,

179-186.

KOLCU, Ali Đhsan: Edebiyat Araştırmalarında Usûl Konusunda Örnek Bir Eser

Olarak "Hârâbat Karşısında Nâmık Kemâl" , 5, Güz 1997, 81-83

KOLCU, Ali Đhsan: Ondokuzuncu Asır Osmanlı Şiiri, 8, Bahar 2000, 255-262.

KOLCU, Ali Đhsan: Yahya Kemal’in Kitaplarına Girmemiş Đlk Şiirleri, 10, Aralık

2001, 255-272.

KORAŞ, Hikmet: (Yayın Tanıtım) “Ay Boba Mihail Çakır, Gagauzlar: Đstoriya,

Adetler, Dil hem Din, 23, Bahar 2008, 227-229.

KORAŞ, Hikmet: (Yayın Tanıtım) “Đsmail Gaspıralı, Seçilmiş Eserleri 1 Roman ve Hikâyeleri, 2 Fikrî Eserleri, 3 Dil-Edebiyat-Seyahat Yazıları, 24, Güz 2008,

307-312.

KORAŞ, Hikmet: (Yayın Tanıtım) “Türk Lehçeleri Grameri” 22, Güz 2007, 221-

223.

KORAŞ, Hikmet: Derleme Sözlüğü’ne Đlâveler, 12, Güz 2002, 171-208.

KORAŞ, Hikmet: Esarette Sürgüne Ağıt ve Özbek Şiirinde Millî Roantizmin Yeni-

den Doğuşu, 24, Güz 2008, 67-78.

KORAŞ, Hikmet: -maca/-mece Eki Üzerine Bir Deneme, 10, Aralık 2001, 349-358.

KORAŞ, Hikmet: Nergis Biray, Türkiye’deki Afgan Kazakları Ağzı, 26, Güz 2009,

265-267.

KORAŞ, Hikmet: Özbek Türkçesinde –gän/-kän, -ķän Sıfat-fiil Eki, Yapım Ekiyle

Genişlemiş –gänlig/-känlig, -ķänlig Şekli ve Türkiye Türkçesinde Kullanışla-

ra Karşılık Gelen Şekiller, 21, Bahar 2007, 143-167.

KORAŞ, Hikmet: Türkiye Türkçesinde Gereklilik, 17, Bahar 2005, 135-154.

KORAŞ, Hikmet: Türklük Bilimi Araştırmaları (Tübar) Yazılar Dizini (1-20 sayılar),

21, Bahar 2007, 203-221.

KORAŞ, Hikmet: Türklük Bilimi Araştırmaları (TÜBAR) Yazılar Dizini 1-25. Sayı-

lar, 25, Bahar 2009, 247-270.

KORAŞ, Hikmet: Yard. Doç. Dr. Recep KARAATLI- Hayatı ve Çalışmaları, 15,

Bahar 2004, 19-29.

Page 394: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

402

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

KORAŞ, Hikmet: Yayın Tanıtım “Jurnal of Turkish Studies, Volume I-II-III, 2005-

2006, 20, Güz 2006, 243-248.

KORKMAZ, Yalçın: Yayın Tanıtım ve Değerlendirme: Doç.Dr. Özkul

ÇOBANOĞLU, Türk Halk Kültüründe Memoratlar ve Halk Đnançları, Akçağ Yay, Ankara, 2003, VIII+304 s. 211, 16, Güz 2004, 211-221.

KÖKDEMĐR, Ahmet: "Bu Yurdun Efsanesi" , 5, Güz 1997, 43-44.

KÖKDEMĐR, Ahmet: Dil Üzerine Fanteziler Yahut Konuşabilseydi, 10, Aralık 2001,

195-204.

KÖKDEMĐR, Ahmet: Sinop Dr. Rıza Nur Kütüphanesi, 7, Şubat 1999, 99-105.

KÖKSAL M. Fatih (Çev.): DĐLBERÎPÛR, Asgar, “Türk Edebiyatında Nizâmî’nine

Takipçileri ve Hamse’sine Nazire Yazanlar, 8, Bahar 2000, 199-238.

KÖKSAL, Fatih: Klasik Edebiyatımızı Đsimlendirme Meselesi, 2, Bahar 1996, 209-

223.

KÖKSAL, Fatih: Klâsik Türk Şiirinin Kurucularından Đbrâhîm Beg, 19, Bahar 2006,

363-382.

KÖKSAL, M. Fatih: ‘Divan Şiirinde Okçuluk Terimleri’ne Ekler, 10, Aralık 2001,

235-253.

KÖKSAL, M. Fatih: Ahi'nin Hüsrev ü Şîrîn Mesnevisi, 6, Bahar 1998, 209-253.

KÖKSAL, M. Fatih: Belâgat Kitaplarında Đki Sanat: Tecâhül-i Ârif ve Đstifhâm, 7,

Şubat 1999, 167-190.

KÖKSAL, M. Fatih: Bir Kaside Đki Şair: Nef'î-Cevrî, 4, Bahar 1997, 191-202.

KÖKSAL, M. Fatih: Bir Okçuluk Terimi: “Kurban” ve Divan şiirinde Kullanımı

Üzerine, 9, Bahar 2001, 191-210.

KÖKSAL, M. Fatih: Edirneli Nazmî’nin Yayımlanmamış Türkî-i Basît Şiirleri, 15,

Bahar 2004, 63-82.

KÖKSAL, M. Fatih: Eski Şiirimizin Nâdîde Güzelleri, 11, Bahar 2002, 161-168.

KÖKSAL, M. Fatih: Đbni Kemâl Dîvânı’nın Neşri Üzerine Tespitler, 23, Bahar 2008,

145-180.

KÖKSAL, M. Fatih: Talikiydi Bir Eser Olarak Taşlıcalı Yahya'nın Şâh u Gedâ'sı, 5,

Güz 1997, 245-282.

KÖKSAL, M. Fatih: Türk Edebiyatında Hüsn ü Dil Hikâyeleri ve Yenipazarlı

Vâlî'nin Hüsn ü Dil Mesnevisi, 3, Güz 2006, 91-126.

KÖKTÜRK, Şahin: Türk Destanlarında Hapsedilme Motifi, 19, Bahar 2006, 383-

400.

KURUDAYIOĞLU, Mehmet: Konuşma Eğitimi ve Konuşma Becerisini Geliştirme-

ye Yönelik Etkinlikler, 13, Bahar 2003, 287-309.

KURUDAYIOĞLU, Mehmet: Türkçe Öğretmeni Adaylarının Sözlü Anlatımlarının

Düşünceyi Geliştirme Teknikleri Açısından Đncelenmesi, 29, Bahar 2011,

213-226.

KURUDAYIOĞLU, Mehmet-KARADAĞ, Özay: 2005 Türkçe Programına Göre

Hazırlanmış Đlköğretim Birinci Kademe Türkçe Ders Kitaplarının Kelime Ha-

zinesi, 27, Bahar 2010, 423-436.

Page 395: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

403

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

KURUDAYIOĞLU, Mehmet-KARADAĞ, Özay: Türkçedeki Kelime Türetme Özel-

liğinin Đlköğretim Öğrencilerinin Yazılı Anlatımlarına Yansıması, 27, Bahar

2010, 437-455.

KURUDAYIOĞLU, Mehmet-TÜZEL, M. Sait: 21. Yüzyıl Okuryazarlık Türleri,

Değişen Metin Algısı ve Türkçe Eğitimi, 28, Güz 2010, 283-298.

KÜÇÜK, Salim: Kültürler Arası Öğrenme Üzerine Bir Kavram-Model Denemesi ve

Türkçe Ders Kitapları, 29, Bahar 2011, 227-260.

KÜÇÜK, Salim: Türkçenin Söz Dizimi, 28, Güz 2010, 429-432.

KÜÇÜK, Sebahattin: Yeni Mecmua Üzerine Bir Đnceleme, 7, Şubat 1999, 191-211.

M. Sani ADIGÜZEL: Kaşgarlı Mahmut’un Türkçe Öğretim Yöntemi, 27, Bahar

2010, 27-35.

MADEN, Sedat: Aşk-ı Memnû ve Madam Bovary Romanlarında Kadınların Yön-

lendirdiği Olay Örgüsü, 24, Güz 2008, 79-97.

MADEN, Sedat: Türkçe Öğretiminde Drama Yönteminin Gerekliliği, 27, Bahar

2010, 503-519.

MADEN, Sedat-DURUKAN, Erhan: Đstasyon Tekniğinin Yaratıcı Yazma Becerisi

Kazandırmaya ve Derse Karşı Tutuma Etkisi, 28, Güz 2010, 299-312.

MADEN, Sedat-KIRKKILIÇ, Ahmet: Đlköğretim ve Lisans Programlarındaki Deği-şiklikler Sonrasında Türkçe Öğretmenliği Mesleğinin Ve Türkçe Eğitimi Bö-

lümlerinin Durumu, 27, Bahar 2010, 477-502

MAKAS, Zeynelâbidin: Ermenistan, Kars ve Iğdır’da Addaş Toponimler, 9, Bahar

2001, 341-355.

MALTEPE, Sadet-TOPUZKANAMIŞ, Ersoy: Öğretmen Adaylarının Okuduğunu

Anlama ve Okuma Stratejilerini Kullanma Düzeyleri, 27, Bahar 2010, 655-

677

MANGIR, Mediha: Osman Cemal Kaygılı’nın Söz Varlığında Argo, 30, Güz 2011,

233-252.

MUSAYEV, K. M., (Çev. Mevlüt GÜLTEKĐN): Karaim Türkçesi, 11, Bahar 2002,

197-230.

NARLI, Mehmet: Sabahattin Ali’nin Çağlayan Dergisindeki Đlk Şiirleri, 15. Bahar

2004, 127-137.

NEMUTLU, Özlem: Yayın Tanıtma “Mehmet Akif’in Şiir Dünyası, 19, Bahar 2006,

551-558.

OĞUZ, Mustafa: Lizbon Müsteşrik Kongresine Dair Sultan II. Abdülhamid’e Sunu-

lan Bir Rapor, 23, Bahar 2008, 181-207.

OĞUZ, Mustafa: Osmanlı Devleti’nde Devlet Adamı Kıtlığı (Kaht-ı Rical) Hakkında

II. Abdülhamid’e Sunulan Bir Rapor, 24, Güz 2008, 99-134.

OĞUZ, Mustafa: Osmanlı Devleti'nin Durumu Hakkında Cevdet Paşa'nın Görüşleri,

26, Güz 2009, 143-159.

OKAY, Orhan: Köprülü Mektebinin Son Temsilcisi: Ömer Faruk Akün, 19, Bahar

2006, 75-80.

OKUR Alpaslan-YILDIZ Cemal: Đlköğretim Okullarındaki Okuma Etkinliklerinde

Göz Ardı Edilen Bir Konu: Sözcük Öğretimi, 27, Bahar 2010, 753-773.

Page 396: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

404

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

ONAN, Bilginer: Beynin Bilişsel Đşlevleri Üzerine Yapılan Araştırmalar ve Ana Dili

Eğitimine Yansımaları, 27, Bahar 2010, 521-561.

ONAN, Bilginer: Divanü Lügati’t-Türk’ün Dil Öğretim Yöntemleri ve Dünya Filolo-

jisine Katkıları Bakımından Bir Değerlendirmesi, 13, Bahar 2003, 425-445.

ONAN, Bilginer: Ses Olgusunun Denetlenebilirliği Bağlamında Dil Becerilerinin

Geliştirilmesinde Etkili Olduğu Düşünülen Fonolojik Yönlendiriciler: Nokta-

lama Đşaretleri, 20, Güz 2006, 141-164.

OSMANOV, Kılıç: Bozkır Kavimlerinden Azlar, 17, Bahar 2005, 199-133.

ÖCAL, Oğuz: ‘Dönemeçte’ Romanında Yapı ve Tema, 22, Güz 2007, 101-117.

ÖCAL, Oğuz: Burhan Cahit Morkaya’nın 1925-1928 Yılları Arasında Neşrettiği Yedi Romanı, 20, Güz 2006, 165-184.

ÖCAL, Oğuz: Disharmonik Bir Varlık Olarak Đnsan ve Sabahattin Ali’nin Đçi-

mizdeki Şeytan Romanı, 30, Güz 2011, 253-268.

ÖCAL, Oğuz: Kendini Verememe Problemi ve Ataol Behramoğlu’ndan Bir Örnek,

24, Güz 2008, 135-157.

ÖCAL, Oğuz: Varoluşsal Sorunlar, Birey ve Yeni Hayat, 28, Güz 2010, 313-324.

ÖCAL, Oğuz: Yaratıcı Đnsan-Sıradan Đnsan ve “Bağışla Onları” Romanı, 29, Bahar

2011, 261-274.

ÖCAL, Tülay: Konya Şehrinin Selçuklulardan Günümüze Ticaret Fonksiyonu, 19,

Bahar 2006, 401-436.

ÖCAL, Tülay: Kuruluşu, Gelişmesi ve Fonksiyonları Açısından Saimbeyli Şehri, 26,

Güz 2009, 161-189.

ÖLMEZ, Ahmet: Behcetî Hüseyin Efendi: Hayatı, Edebî Şahsiyeti ve Eserleri, 4,

Bahar 1997, 123-144.

ÖLMEZ, Ahmet: Bilgegil Hocamız ve Onun Dilinden "Adem Kasidesi" Şerhi, 5,

Güz 1997, 53-69.

ÖLMEZ, Ahmet: Şeyh Gâlib’in Bir Gazelini Şerh, 9, Bahar 2001, 317-326.

ÖNDER, Erdoğan: Folklor Sosyolojisi Açısından Sivas Halayları, 10, Aralık 2001,

81-105.

ÖRGEN, Ertan: 1940 Sonrası Türk Şiirinde Ölüm, 24, Güz 2008, 159-175.

ÖZBAKIR, Đbrahim: Almanya “Konuk Đşçi Edebiyatı”nın Bir Türk Temsilcisi Renan

Demirkan’ın “Üç Şekerli Demli Çay”ında Kimlik Problemi, 9, Bahar 2001,

211-222.

ÖZBAKIR, Đbrahim: Seçim Kampanyalarında Popüler Şarkıların Bir Đletişim Aracı

Olarak Kullanılması, 9, Bahar 2001, 369-379.

ÖZBAY, Murat: Türkçe Öğretiminde Hedef-Araç Đlişkisinin Ders Kitabı Örneğinde

Değerlendirilmesi, 13, Bahar 2003, 59-69.

ÖZBEK, Adem: Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten–2006/1 (Türkçenin Eğitimi Öğretimi Özel Sayısı), 27, Bahar 2010, 789-790.

ÖZBEK, Adem: Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi Üzerine Konuşmalar, 27, Bahar

2010, 791-792.

ÖZBEK, Seda: Klasik Türk Edebiyatının Peşinden, 28, Güz 2010, 433-436.

ÖZBEK, Seda: Mehmet Akif’in Kitap Tenkitleri, 26, Güz 2009, 191-197.

Page 397: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

405

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

ÖZCAN, Nezahat: Ahmet Cemil ile Mümtaz’ın Benzerlikleri” , 15, Bahar 2004, 83-

101.

ÖZCAN, Nezahat: Estetizm ile Vicdanî Sorumluluk Arasında Kalan Mümtaz ya da

Fakir Đnsan Manzaralarının Mümtaz’daki Yansıması, 14, Güz 2003, 165-175.

ÖZCAN, Nezahat: Fatih-Harbiye Romanı’nda Bir Kültür Sonu Olarak Batılılaşma,

11, Bahar 2002, 169-178.

ÖZDEMĐR, Cihan: Nizamsızlıktan “Dünya Nizamı”na, 11, Bahar 2002, 179-187

ÖZEN, Kutlu: Divriği Đlçesinde Ahmet Yesevî Hacı Bektas-ı Veli Düşüncesine Bağlı Adak Yerleri / Yatırlar, 1, 1995, 105-109.

ÖZEN, Kutlu: Hocam M. Kaya Bilgegil, 5, Güz 1997, 47-52.

ÖZKAN, Recep-PEKTAŞ Sami: Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin Mezuni-

yet Başarı Notları Đle Kpss Puanları Arasındaki Đlişki Üzerine Yapılan Bir

Araştırma (Eğitim Fakültesi Örneği), 30, Güz 2011, 269-281.

ÖZKAN, Salih: 1923 Tarihli Türk-Rum Nüfus Mübadelesinin Niğde’nin Demografik

Yapısına Etkisi” 21, Bahar 2007, 169-178.

ÖZKAN, Selim Hilmi: XIX. Yüzyılın Đkinci Yarısında Alâiye Sancağının Đdarî Yapı-

sı ve Nüfus Durumu, 29, Bahar 2011, 275-291.

ÖZTAHTALI, Đbrahim Đmran: Şerh Geleneği ve Lâmi’î’nin Şerh-i Dibace-i Gülis-

tan’ı, 29, Bahar 2011, 293-302.

ÖZTÜRK, Banu: Tanzimat Yazarlarına Göre Hatırat Türü, 29, Bahar 2011, 303-317.

ÖZTÜRK, Gülin-ATAM, Şenay Karaçam: Temettuat Defterlerine Göre 19. Yüzyılın

Ortalarında Priştine , 30, Güz 2011, 283-310.

ÖZTÜRK, Hayri: Rüyaların ve Sembollerin Işığında Đbiş’in Rüyasından Nahid’in

Hakikatine, 15, Bahar 2004, 139-149.

ÖZTÜRK, Hayri: Servet-i Fünun Mecmuasında Çanakkale Zaferi, 12, Güz 2002, 75-

87.

ÖZTÜRK, Nurettin: Ziya Gökalp’ın “Đslamiyet ve Asrî Medeniyet I-II” Adlı Maka-

lesi Üzerinde Bir Đnceleme ve Metin, 29, Bahar 2011, 319-340.

PAÇACIOĞLU, Burhan: +sıra-/+sire- Ekinin Morfolojik Yapısı Ve Đşlevleri Üzerine , 30, Güz 2011, 311-317.

PAÇACIOĞLU, Burhan: Bir Cönk Đncelemesi, 2, Bahar 1996, 187-207.

PAÇACIOĞLU, Burhan: Cumhuriyete Kadar Sivas Basını ve Đrade-i Milliye’nine

Yeri, 14, Güz 2003, 77-102.

PAÇACIOĞLU, Burhan: Đttihat ve Terakkî Cemiyeti’nine Đktisadî Politikası ve Si-

vas’ta Kurulan Bir Komandit Şirket, 8, Bahar 2000, 185-197.

PAÇACIOĞLU, Burhan: Letâif-i Hoca Nasreddinler Üzerine Bir Đnceleme , 3, Güz

1996, 127-156.

PAÇACIOĞLU, Burhan: Müseyyeb-nâme ve Dil Đncelemesi, 6, Bahar 1998, 149-

172.

PAÇACIOĞLU, Burhan: Sözlerin Soyağacı Üzerine Bazı Notlar, 15, Bahar 2004,

279-289.

PAÇACIOĞLU, Burhan: Türk Derneği Tasfiyeci miydi?” , 10, Aralık 2001, 219-

233.

Page 398: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

406

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

PEKTAŞ Sami-ÖZKAN, Recep: Eğitim Fakültesi Son Sınıf Öğrencilerinin Mezuni-

yet Başarı Notları Đle Kpss Puanları Arasındaki Đlişki Üzerine Yapılan Bir

Araştırma (Eğitim Fakültesi Örneği), 30, Güz 2011, 269-281.

POLAT, Nâzım Hikmet: Ahmet Cevdet Paşa ve Türkçenin Öğretimi, 13, Bahar

2003, 447-454.

POLAT, Nâzım Hikmet: Bilge Đnsan Prof. Dr. M. Kaya Bilgegil, 5, Güz 1997, 15-30.

POLAT, Nâzım Hikmet: Cevad Rüşdü _Çiçek Edebiyatımızın Üstadı, 4, Bahar 1997,

1-19.

POLAT, Nâzım Hikmet: Dilek Mecmuası, 10, Aralık 2001, 37-56.

POLAT, Nâzım Hikmet: Fağfur Dergisi, 17, Bahar 2005, 69-90.

POLAT, Nâzım Hikmet: Ferhat Ağazade’nin “Edebiyat Mecmuası” ve Türkiye’deki

Benzerleriyle Mukayesesi, 9, Bahar 2001, 45-50.

POLAT, Nâzım Hikmet: Gönlümüzün Uçmağında Đki Yüce Đnsan, 9, Bahar 2001,

39-42.

POLAT, Nâzım Hikmet: II. Meşrutiyet Devri Türk Kültür, Edebiyat ve Basın Haya-

tının Bir Yansıtıcısı Olarak Rübap Dergisi, 14, Güz 2003, 7-41.

POLAT, Nâzım Hikmet: Kanat” Dergisi, 19, Bahar 2006, 437-456.

POLAT, Nâzım Hikmet: Kıbrıs Türk Basınında Bir Sayfa: Birlik Ocağı ve Yayın

Organı Birlik Gazetesi, 7, Şubat 1999, 7-27.

POLAT, Nâzım Hikmet: Musavver Erganun” Dergisi, 15, Bahar 2004, 39-62.

POLAT, Nâzım Hikmet: Ölümünün 40. Yılı Münasebetiyle Yahya Saim

Ozanoğlu’nun Yayımlanmamış Eserleri, 11, Bahar 2002, 7-159.

POLAT, Nâzım Hikmet: Ömer Seyfeddin Bibliyografyasına Ek, 1, 1995, 1-42.

POLAT, Nâzım Hikmet: Ömer Seyfeddin Külliyâtına Yeni Đlâveler, 2, Bahar 1996,

17-48.

POLAT, Nâzım Hikmet: Prof. Dr. M. Kaya Bilgegil-Hayatının Ana Çizgileri ve

Kitapları, 5, Güz 1997, 13-14.

POLAT, Nâzım Hikmet: Rıza Tevfik Osmanlı Mebusan Meclisinde veya Bir

Meşrutiyetperverin Sukut-ı Hayale Uğraması, 8, Bahar 2000, 7-88.

POLAT, Nâzım Hikmet: Sığırcızade Hayri’nine Beş Şiiri, 10, Aralık 2001, 173-179.

POLAT, Nâzım Hikmet: Sivaslı Mütevellizade Ömer Đhya ve “Bâkûre”si, 10, Aralık

2001, 121-167.

POLAT, Nâzım Hikmet: Şahabeddin Süleyman’ın Gözüyle Namık Kemâl, 6, Bahar

1998, 7-22.

POLAT, Nâzım Hikmet: Tahsin Nâhid'in Şiir Đklimi -"Hep Bekler" Şiirinden Hare-

ketle-, 3, Güz 1996, 1-12.

POLAT, Nâzım Hikmet: Türkiye’de Yerel Basının Gelişimine Kısa Bir Bakış, 12,

Güz 2002, 7-25.

SAKALLI, Fatih: Ayhan Kırdar’ın Şiir Dünyası, 24, Güz 2008, 177-223.

SALMAN, Akartürk: Türkmen Türkçesinde Hal Eklerini Birbirinin Yerine Kulla-

nılması, 10, Aralık 2001, 359-364.

SARIKAYA, Mahmut: Azerbaycan Türkçesinde Geniş Zaman ve Şimdiki Zaman

Çekimleri ile Güney Azerbaycan Türkçesindeki Örnekleri, 10, Aralık 2001,

273-293.

Page 399: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

407

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

SARIKAYA, Mahmut: Bey Đçin, 9, Bahar 2001, 11-12.

SARIKAYA, Mahmut: Felsefî-Bediî Fikir Tarixinde Şexsiyyet Konsepsiyası” , 12,

Güz 2002, 225-230.

SARIKAYA, Mahmut: Muğla Ağzında Şimdiki Zaman Çekimi Üzerine, 14, Güz

2003, 65-75.

SARIKAYA, Mahmut: Teklik Đkinci Kişi Emir Çekimlerinin Anadolu ve Azerbay-

can Ağızlarındaki Değişik Örnekleri Üzerine, 25, Bahar 2009, 145-157.

SARIKAYA, Mahmut-SEYFELĐ, Mahmut: Kırşehir Abdal/Teber Dili ve Azerbay-

can, Özbekistan Gizli Dilleriyle Đlgisi, 15, Bahar 2004, 243-278.

SARISIR, Serdar: Cumhuriyetin Đlk Yıllarında Yerel Bankacılık Girişimleri: Niğde

Örneği, 26, Güz 2009, 199-216.

SARISIR, Serdar: Şehir Tarihi Çalışmaları Kapsamında Niğde Bibliyografyası De-

nemesi, 20, Güz 2006, 185-206.

SEÇKĐN, Süheylâ: Yaşar Nezihe Bükülmez, 1, 1995, 95-103.

SELÇUK, Ali: Tahtacıların Doğum ile Đlgili Đnanç ve Uygulamala-

rına Fenomenolojik Bir Yaklaşım, 16, Güz 2004, 163-180.

SELĐM, Ömer: "Yalnızlık Mensuresi" Üzerinde Ontolojik Bir Tahlil Denemesi, 5,

Güz 1997, 133-141.

SEVER, Mustafa: Türk Halk Đnançlarında ve Halk Hekimliği Uygu-lamalarında

Meyve, 16, Güz 2004, 95-110.

SEVER, Sedat: Türkçe Öğretiminde Yeni Yapılanma Çalışmaları, 13, Bahar 2003,

27-38.

SEYFELĐ, Mahmut-SARIKAYA, Mahmut: Kırşehir Abdal/Teber Dili ve Azerbay-

can, Özbekistan Gizli Dilleriyle Đlgisi, 15, Bahar 2004, 243-278.

SEZER, Adem: Cumhuriyet Dönemi Ortaöğretim Coğrafya Derslerinde Türk Dünya-

sı Coğrafyasının Öğretimi, 29, Bahar 2011, 341-373.

SĐDEKLĐ, Sabri: Eylem Araştırması: Đlköğretim Dördüncü Sınıf Öğrencilerinin

Okuma ve Anlama Güçlüklerinin Giderilmesi, 27, Bahar 2010, 563-580.

SĐNANOĞLU, A. Faruk: Müslüman Arap Medeniyetinin Đnşası Bağlamında Cahili-

ye Dönemi Toplumsal Yapıda Ortaya Çıkan Değişmeler, 29, Bahar 2011,

375-385.

SONKUR, Seda: (Yayın Tanıtım: Dr. Şerafettin Mağmumî, “Bir Osmanlı Doktoru-

nun Seyahat Anıları -AVRUPA SEYAHAT HATIRALARI-, Haz. Prof. Dr.

Nazım H.POLAT, Harid FEDÂĐ: ‘Boyut Yay. Đstanbul 2008, 502 s., 25, Ba-

har 2009, 249-250.

SUCU, Nurgül: Sâlim ve Muhâvere-i Rind ü Zâhid Adlı Eseri, 22, Güz 2007, 119-

148.

ŞAHBAZ, N. Kemal: II. Meşrutiyet Dönemi Osmanlı Ordusunda Okuma Yazma

Öğretimi, 27, Bahar 2010, 581-593.

ŞAHBAZ, Namık Kemal: Türkçe Öğretimi Açısından Ceyhun Atuf Kansu’nun Ço-

cuk Şiirleri, 13, Bahar 2003, 351-371.

ŞAHĐN, Halil Đbrahim: A. N. Samoyloviç ve Hocalı Molla’nın Türkmen Folkloruyla

Đlgili Çalışmaları Üzerine Bir Değerlendirme, 30, Güz 2011, 319-337.

Page 400: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

408

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

ŞAHĐN, Đbrahim: Sunakata (Sıgnak) Oykoniminin Geçmişi, Bugünü ve Kökeni

Üzerine, 25, Bahar 2009, 159-172.

ŞAHĐN, Seval: Yeni Kitab” Dergisi Üzerine, 28, Güz 2010, 325-340.

ŞEN, Serkan: Derleme Sözlüğüne Göre Türkiye Türkçesi Ağızlarında Meslek Đcracı-

sı Adları, 25, Bahar 2009, 173-184.

ŞEN, Serkan: Orhon Yazıtlarından Uygur Yazmalarına Anlam Daralmaları, 15,

Bahar 2004, 151-160.

ŞENEL, Đlyas: Türk Musikisinde Makam (Hüseynî Makamı), 7, Şubat 1999, 233-

235.

ŞENÖDEYĐCĐ, Özer: Nef’î Biyografisine Ek” 21, Bahar 2007, 179-200.

ŞENÖDEYĐCĐ, Özer: Osmanlı’nın Görsel Şiirleri I: Resim Yazmak Sanatı ve

Sâdıkî’ye Ait Bir Müşeccerin Tetkiki, 26, Güz 2009, 217-227.

ŞĐMŞEK, Tacettin: "18". Asır Saz Şairlerinden Kusûrî", 5, Güz 1997, 125-128.

TALAS, Mustafa: Sivil Toplum Kuruluşları ve Türkiye Persfektifi, 29, Bahar 2011,

387-401.

TALAS, Mustafa-AKSOY, Numan Durak: Osmanlı Süsleme Sanatlarının Türk Kül-

tür Tarihi Ekseninde Değerlendirilmesi, 19, Bahar 2006, 457-470.

TALAS, Mustafa-KAYA, Yaşar: Küreselleşmenin Kültürel Sonuçları, 22, Güz 2007,

149-162.

TANYILDIZ, Ahmet: Uzun Firdevsî ve “Münâzara-i Seyf ü Kalem’’I, 22, Güz 2007,

163-188.

TAŞDEMĐR, Serap: Ayvalık Türk Ocağı ve Etkinlikleri, 28, Güz 2010, 341-362.

TAYFUR, Müberra Bağcı: Ataç ve Tiyatro, 24, Güz 2008, 225-238.

TEKĐN, Feridun: Muhammed Rıza Agehi, 9, Bahar 2001, 267-287.

TEKŞAN, Kezban: Kültür Aktarımında Yazılı Anlatımın Rolü, 27, Bahar 2010, 595-

619.

TEMĐZKAN, Abdullah: Lehistanlıların Đstanbul’da Lobi Faaliyetleri ve Kafkasya’ya

Lejyon Gönderme Girişimleri, 28, Güz 2010, 363-393.

TEMĐZKAN, Mehmet: Đlköğretim Đkinci Kademe Öğrencilerinin Yazılı Anlatımları-

nın Dil Gelişimi Bakımından Đncelenmesi, 13, Bahar 2003, 219-232.

TEMĐZKAN, Mehmet: Türkçe Öğretiminde Yaratıcı Yazma Becerilerinin Gelişti-rilmesi, 27, Bahar 2010, 621-643.

TEMĐZYÜREK, Fahri: Türkçe Öğretiminde Çocuk Edebiyatının Önemi, 13, Bahar

2003, 161-167.

TEMĐZYÜREK, Fahri: Türkiye’de Okuma Seferberliği Çerçevesinde Seçilen Kitap-

ların Kelime-Cümle Uzunlukları ve Okunabilirlik Açısından Đncelenmesi, 27,

Bahar 2010, 645-654.

TEMUR, Turan: Okunabilirlik (Readability) Kavramı, 13, Bahar 2003, 169-180.

TĐMUR, Kemal: Ülkü Dergisinde Yayınlanan Atatürk Konulu Şiirler, 17, Bahar

2005, 177-203.

TOK, Vedat Ali: (Yayın Tanıtım) “Doç. Dr. Fatih Köksal ve ‘Klâsik Türk Şiiri Araş-tırmaları’ , 24, Güz 2008, 313-316.

TOPAL, Nevzat: 509/1115 Tarihli Sultan Đbrahim Vakfı, Şeyh Torasan Zaviyesi ve

Türbesi, 30, Güz 2011, 339-360.

Page 401: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

409

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

TOPAL, Nevzat: Karamanoğulları Döneminde Aksaray’da Đskân ve Mahalleler, 20,

Güz 2006, 207-216.

TOPAL, Nevzat: Muallim Sapancalı Hüsnü, 26, Güz 2009, 229-245.

TOPAL, Nevzat: Osman Turan Bibliyografyası, 18, Güz 2005, 187-194.

TOPAL, Zehra-YILMAZ, Engin: Türkçe Öğretiminde Metindilbilimsel Çözümleme

Yönteminin Uygulanması, 27, Bahar 2010, 775-788.

TOPARLI, Recep: Lehçe-i Osmânî'deki Atasözleri, 15, Bahar 2004, 31-38.

TOPÇUOĞLU, Hayriye: Cumhuriyet Öncesinde Yazılmış Ders Kitaplarında Dil ve

Edebiyat Öğretimine Đlişkin Görüşler ve Uygulamalar, 13, Bahar 2003, 373-

406.

TOPUZKANAMIŞ, Ersoy: Anlama Teknikleri I: Okuma Eğitimi, “Anlama Teknikle-ri II: Dinleme Eğitimi, 27, Bahar 2010, 793-796.

TOPUZKANAMIŞ, Ersoy-MALTEPE, Sadet: Öğretmen Adaylarının Okuduğunu

Anlama ve Okuma Stratejilerini Kullanma Düzeyleri, 27, Bahar 2010, 655-

677.

TOSUNOĞLU, Mesiha: Farklı Yazı Stillerinin Okuduğunu Anlama Sürecine Etkisi,

27, Bahar 2010, 679-690.

TÖRENEK, Mehmet: Bir Şairin Filolojik Tedkiki, 5, Güz 1997, 129-132.

TUNÇ, Gökhan: Müşâhedât Postmodern Bir Roman mı?, 24, Güz 2008, 239-250.

TURAN, Zikri: Cümlenin Yapısı ile Đlişkilendirilen “Basit” ve “Bileşik” Kavramları

Üzerine, 8, Bahar 2000, 299-311.

TÜRK, Vahit: Lehçeler Arası Đlişkiler ve Oğuz Türkçesinde Bir Nevâî Eseri, 28, Güz

2010, 395-408.

TÜRKMEN, Seyfullah: “Kurlugan” Kelimesi Üzerine, 19, Bahar 2006, 471-476.

TÜZEL, M. Sait: Görsel Okuryazarlık, 27, Bahar 2010, 691-705.

TÜZEL, M. Sait-KURUDAYIOĞLU, Mehmet: 21. Yüzyıl Okuryazarlık Türleri,

Değişen Metin Algısı ve Türkçe Eğitimi, 28, Güz 2010, 283-298.

TÜZER, Đbrahim: ‘Üç Frenk Havası’ndan Modern Đnsana Ölüm ve Đsmet Özel, 22,

Güz 2007, 189-202.

TÜZER, Đbrahim: Đkinci Yeni Şiiri'nde Bir Yaşam Alanı Olarak Kent Algısı, 29,

Bahar 2011, 403-420.

TÜZER, Đbrahim: Yayın Tanıtma “Toprağından Koparılmış Bir Đnsan: Cengiz Dağ-cı’nın Hayatı ve Eserleri” Üzerine, 19, Bahar 2006, 559-560.

UÇAR, Filiz Meltem: Çağatay Türkçesinde Sınırlama Hâli, 29, Bahar 2011, 421-445.

UÇGUN, Duygu: Özel Öğretim Yöntemleri” Dersinin Türkçe Öğretmeni Yetiştirme

Sürecine Katkısı, 27, Bahar 2010, 707-719.

UÇGUN, Duygu: Türkçe Öğretimi Açısından Özel Öğrenme Güçlüğü, 13, Bahar

2003, 203-217.

UÇGUN, Duygu: Yabancılara Türkçe Öğretiminde Sözcük Dağarcığını Geliştirme

Teknikleri, 20, Güz 2006, 217-228.

UÇMAN, Abdullah: Tanzimat’tan Sonra Türk Şiirinde Değişme ve Yenileşmeler

Üzerine Bir Deneme, 19, Bahar 2006, 477-488.

ULAŞ, A. Halim-KIRKKILIÇ, Ahmet: Türkçe Öğretiminde Kelimeler Dünyası, 13,

Bahar 2003, 93-100.

Page 402: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

410

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

ULUTÜRK, Muammer: Meram’da Tarihî Su Değirmenleri, 29, Bahar 2011, 447-

460.

UNBEHAUN, Horst: Sivas Vilayetinde Basının Doğuşu, 10, Aralık 2001, 9-36.

UYSAL, Başak-DENĐZ, Kemalettin: Avrupa Dilleri Öğretimi Ortak Çerçeve Metni

ve Yurt Dışındaki Türk Çocukları Đçin Türkçe ve Türk Kültürü Öğretim Prog-

ramı, 27, Bahar 2010, 239-261.

UZUN, Efkan: Osmanlı Ülkesinde Görülen Đsyan ve Eşkıyalık Olayları Karşısında

Alınan Bazı Tedbirler Hakkında Bir Değerlendirme, 25, bahar 2009, 185-214.

UZUNER, Serap-AKTAŞ, Elif-ALBAYRAK, Leyla: Türkçe 6, 7 ve 8. Sınıf Ders

Kitaplarının Görseller (Đllüstrasyonlar) Açısından Değerlendirilmesi, 27, Ba-

har 2010, 721-733.

ÜÇÜNCÜ, Kemal: Đrşâd ve Tebliğe Bağlı Đcra: Türk Sözlü Kültür Geleneği Bağla-

mında Türk Tekke Edebiyatı, 16, Güz 2004, 127-142.

ÜÇÜNCÜ, Kemal: Yayın Tanıtım ve Değerlendirme: Đsmail GÖRKEM, Çukurovalı

Âşık Mustafa Köse ve Hikâye Repertuvarı, Akçağ Yay., Ankara, 2000, 16,

Güz 2004, 221-224.

ÜLGEN, Erol: Bir Kore Şehidimiz ve Ardından Yazılanlar, 22, Güz 2007, 203-215.

ÜLGEN, Erol: Türklük Bilimi ve Türk Edebiyatı Tarihine Adanan Bir Ömür: Prof.

Dr. Ömer Faruk Akün, 19, Bahar 2006, 11-74.

ÜNAL, Mustafa: Türk Medyasının Halk Đnanışlarına Bakışı, 16, Güz 2004, 43-68.

ÜNER, Ayşe Melda: Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Romanlarında “Şık” Delikanlılar,

24, Güz 2008, 251-269.

ÜNLÜ, Osman: Modern Araştırmacının Klâsik Hikâyeye Bakışı Üzerine Değerlen-

dirmeler, 29, Bahar 2011, 461-474.

ÜNVER, Đsmail: Şairin “Şitâ’iyye”lerinde Kış, 18, Güz 2005, 195-201.

ÜNVER, Đsmail: Yunus Emre Üzerine, 19, Bahar 2006, 489-498.

ÜSTÜN, Çağatay: Eski Bir Türk Đçeceği: Kımız (Koumıss), 26, Güz 2009, 247-255.

ÜSTÜNER, Kaplan: (Yayın Tanıtım) “Gelibolulu Mustafa Âlî’nin Menşeü’l-Đnşâ

Adlı Eserinin Yayımı Üzerine” 21, Bahar 2007, 201-202.

ÜSTÜNER, Kaplan: XIV ve XV. Yüzyıl Divanlarında Tasavvuf, 24, Güz 2008, 271-

294.

ÜSTÜNER, Kaplan: Yayın Tanıtım “ ‘Đ. Hakkı Aksoyak, Ahmed-i Yesevî’nin Ru-

melili Bir Takipçisi: Üsküplü Atâ, Tuhfetü’l-Uşşâk’, Ankara 2006, 20, Güz

2006, 249-250.

VARIŞOĞLU, Celâl: Türk-Đslâm Sanatlarının Felsefesi Bağlamında Müzik-Şiir

Yakınlaşması ve Hâtem Divanı’ndaki Musiki, 14, Güz 2003, 187-218.

VERGĐLĐ, Ayhan-KAZANCIGĐL, Aykut: Đstanbul Darülfünunu Edebiyat Fakültesi

Mecmuası (Đnceleme ve Dizin)” , 12, Güz 2002, 27-74.

YAMAN, Havva: Đlköğretim Đkinci Kademe Öğrencilerinin Sözlük Kullanma Alış-kanlıkları Üzerine Bir Değerlendirme, 27, Bahar 2010, 735-751.

YAVAŞ, Alptekin: Anadolu Selçuklu Banilerinin Politik Yaşamlarıyla Mimari Faa-

liyetleri Arasındaki Đlişkiler, 28, Güz 2010, 409-417.

YAVAŞ, Alptekin: Anadolu Selçuklu Mimarisinde Tuvalet Mekânlarına Dair Bazı

Notlar, 25, Bahar 2009, 215-241.

Page 403: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

411

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/ Tübar Yazılar Dizini 1-30

YAVUZ, Kemal: Allah Bes Bakî Heves, 5, Güz 1997, 37-42.

YAZICI, Kubilay: Değerler Eğitimi’ne Genel Bir Bakış, 19, Bahar 2006, 499-522.

YAZICI, Kubilay: Hikâye Edici Metinlerin Çözümlenmesinde Hikâyenin Yüzü

Stratejisinin Kullanımı, 20, Güz 2006, 229-242.

YAZICI, Orhan: Hazaraların Menşei ile Đlgili Yeni Bir Görüş, 29, Bahar 2011, 475-

492.

YAZILITAŞ, Nihat: (Yayın Tanıtım) “Đsmailîler Tarihi Đçin Önemli Bir Eser ve Đki

Çevirisi, 22, Güz 2007, 225-227.

YELOK, Veli Savaş: Özbek Şiirinde Müstebit Devrin Eleştirisi (Erkin Vâhidov’un

Şiirleri Esasında), 29, Bahar 2011, 493-518.

YEŞĐLBURSA, Cemil Cahit: Sosyal Bilgiler Öğretiminde Tarihî Yerlerin Kullanımı,

23, Bahar 2008, 209-222.

YILDIRIM, Talip: Ubeydullah Han: Risâle-yi Fi-Hakk-ı Mesâil-i Vuzû, 14, Güz

2003, 127-164.

YILDIZ Cemal-OKUR Alpaslan: Đlköğretim Okullarındaki Okuma Etkinliklerinde

Göz Ardı Edilen Bir Konu: Sözcük Öğretimi, 27, Bahar 2010, 753-773.

YILDIZ, Ayşe: Mehmet Behçet Yazar’ın “Câmi‘u’n-Nezâ’ir Taraması” Çalışması ve

Bu Çalışmadaki Türkçe Kelime Kadrosu, 18, Güz 2005, 203-232

YILDIZ, Osman: Ali Rıza Seyfi Seyfioğlu, 12, Güz 2002, 89-109.

YILDIZ, Osman: Kızılırmak Gazetesi ve Türk Ocakları, 19, Bahar 2006, 523-550.

YILDIZ, Osman–KARABULUT, Ramis: Sivas Hakkında Bir Kaynakça Denemesi,

10, Aralık 2001, 205-216.

YILMAZ, Aktan Müge: Masal Dünyasındaki Çoban, 29, Bahar 2011, 519-531.

YILMAZ, Engin-TOPAL, Zehra: Türkçe Öğretiminde Metindilbilimsel Çözümleme

Yönteminin Uygulanması, 27, Bahar 2010, 775-788.

YILMAZ, Hikmet: Daniyal Dikeyulı Kayranbaev, 9, Bahar 2001, 305-316.

YILMAZ, Hikmet: Edigey Destanı, 9, Bahar 2001, 397-400.

YILMAZ, Hikmet: Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Dergisi, 8, Bahar 2000, 373-393.

YILMAZ, Ozan: Yayın Tanıtım ve Değerlendirme: Habip DERZĐNEVESĐ-Ömer

YARAŞIR, Güney Azerbaycan Şiir Antolojisi, Lefkoşa 2003, 16, Güz 2004,

203-210.

YOL, Ali: “Türk Ninnileri”, 30, Güz 2011, 383-386.

YUSOĞLU, Nebahat: Reşat Nuri Güntekin’in Romanlarında Savaş Teması, 30, Güz

2011, 361-375.

YÜCEL, Bilâl: 700 Yıl Ara ile Batı Türkçesi Grameri Üzerine: l Đsim Đşletme Ekleri,

8, Bahar 2000, 125-183.

YÜCEL, Bilâl: Adnî Receb Dede'nin Tasavvuf Manzumesinde XVII. Yüzyıl Türkçe-

si Özellikleri, 4, Bahar 1997, 57-98.

YÜCEL, Bilâl: Hüseyn-i Baykara Risâlesi'nin Uzak Đki Nüshası, 2, Bahar 1996, 69-

112.

YÜCEL, Bilâl: Kaya Bilgegil'in Gramerciliğimizdeki Yeri Münasebetiyle, 5, Güz

1997, 99-124.

Page 404: TÜRKLÜK B ĐLĐMĐ ARA ŞTIRMALARItubar.com.tr/wp-content/uploads/2019/10/TÜBAR-30-Güz.pdf · Sabahattin Ali’s Novel the Evil inside Us 253-268 Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZKAN Ar

412

TÜBAR-XXX-/2011-Güz/Öğr. Gör. Ramis KARABULUT

YÜCEL, Bilâl: Türkiye Türkçesinde Zarf-Fiil Eklerinin Yapı Bakımından Sınıflandı-

rılması Üzerine, 9, Bahar 2001, 75-114.

YÜCEL, Bilâl-ARSLAN, Mehmet: Mir Muhsin Nevvâb ve Nasihatnâmesi (Metin-

Dil Đncelemesi, 1, 1995, 143-208.

YÜKSEL, Süheyla: Faik Reşad'ın Talikiydi Eserleri, 5, Güz 1997, 371-390.

YÜKSEL, Süheylâ: Đki Edip Altı Mektup (Üdebâdan Đki Zât Arasında Cereyan Eden

Muhâbere-i Edebiyyedir), 8, Bahar 2000, 285-297.

ZAL, Ünal: Gurbannazar Ezizov: Mezar Taşına Bile Tahammül Edilemeyen Bir Şair,

24, Güz 2008, 295-306.

ZENGĐN, Nesrin: Gençlerin Okuma Alışkanlıklarını Belirlemeye Yönelik Bir Çalış-ma Hakkında, 13, Bahar 2003, 131-149.

ZYROMSKI, J.,-M HATLAS:-(Çev. Ramazan ADIBELLĐ): Bucak’taki Gagauzların

Hayatında Din, 29, Bahar 2011, 533-550.