14
Yolcuoğlu 145 TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN GELİŞTİRİLMESİ Development of Social Policy and Social Services in Turkey İsmet Galip YOLCUOĞLU* * Yrd.Doç.Dr., İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü ÖZET Üzerinde yaşadığımız Dünyanın, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak açısından ye- terli kaynaklara sahip olduğu tartışma gö- türmez bir gerçektir. Ancak bu kaynakla- rın işletilmesi, adil paylaşımı ve dağıtımında çok büyük sorunlar yaşandığı herkes tara- fından dile getirilmektedir. Yoksulluk, işsiz- lik, suç bu paylaşımdaki büyük adaletsizliğin bir sonucu olup en temel insan hakkı olan ya- şama hakkını tehdit etmektedir. Sosyal poli- tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz- me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- nin azaltılması ve özellikle sosyal işlevsel- liklerinin yükseltilmesini, insanın iyi olma durumuna ulaşmasını hedefler. İşsizliğin ve yoksulluğun azaltılması ve insan haklarının tam olarak hayata geçirilmesi, sosyal poli- tikanın en önemli amaçlarını oluşturmakta- dır. Bu amaçların gerçekleştirilmesi berabe- rinde çözülmesi oldukça güç gerilimler yara- tabilmektedir. Sosyal politikanın, bireylerin temel gereksinimlerinin karşılanması düşün- cesi yukarıdaki amaçlara ulaşmada önemli bir rol oynamaktadır. Sosyal politika düşün- cesinde, bireylerin temel gereksinimlerinin karşılanmasına vurgu yapılmaktadır. Bire- yin iyilik haline ulaşması, bireylerin sorun- larının çözülmesi sosyal destek sağlanma- sı ve beslenme, barınma gibi temel gereksi- nimlerinin karşılanmasını gerektirmektedir. Bir toplumda gelirin adil olmayan dağıtımı- na hangi koşulda tahammül edilebileceğinin belirlenerek, yoksullukla sosyal adalet ara- sındaki gerilimi azaltmaya çalışılması açı- sından önemlidir. Bu çalışmada, sosyal po- litika kuramından yola çıkarak Türkiye’deki sosyal politika anlayışı ele alınmıştır. Bu çer- çevede, modern bir sosyal politika ve sosyal hizmet anlayışının geliştirilebilmesi konu- sunda önerilere yer verilmiştir. Anahtar Sözcükler: Sosyal politika, sosyal hizmet ABSTRACT There is no doubt about the world that we live in has the necessary resources to meet the basic needs of human beings. However, everybody knows there have been great problems about the management, fair divi- sion and distribution of these resources. Poverty, unemployment and crime is the re- sult of injustice in this division and threat- ens the basic human right, which is right to live. Social policy and social work is a field which is to increase humans functionality, Derleme

TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

  • Upload
    others

  • View
    22

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Yolcuoğlu

145

TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN GELİŞTİRİLMESİ

Development of Social Policy and Social Services in Turkey

İsmet Galip YOLCUOĞLU*

* Yrd.Doç.Dr., İstanbul Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü

ÖZETÜzerinde yaşadığımız Dünyanın, insanların temel ihtiyaçlarını karşılamak açısından ye-terli kaynaklara sahip olduğu tartışma gö-türmez bir gerçektir. Ancak bu kaynakla-rın işletilmesi, adil paylaşımı ve dağıtımında çok büyük sorunlar yaşandığı herkes tara-fından dile getirilmektedir. Yoksulluk, işsiz-lik, suç bu paylaşımdaki büyük adaletsizliğin bir sonucu olup en temel insan hakkı olan ya-şama hakkını tehdit etmektedir. Sosyal poli-

tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri-nin azaltılması ve özellikle sosyal işlevsel-liklerinin yükseltilmesini, insanın iyi olma durumuna ulaşmasını hedefler. İşsizliğin ve yoksulluğun azaltılması ve insan haklarının tam olarak hayata geçirilmesi, sosyal poli-tikanın en önemli amaçlarını oluşturmakta-dır. Bu amaçların gerçekleştirilmesi berabe-rinde çözülmesi oldukça güç gerilimler yara-tabilmektedir. Sosyal politikanın, bireylerin temel gereksinimlerinin karşılanması düşün-cesi yukarıdaki amaçlara ulaşmada önemli bir rol oynamaktadır. Sosyal politika düşün-cesinde, bireylerin temel gereksinimlerinin karşılanmasına vurgu yapılmaktadır. Bire-yin iyilik haline ulaşması, bireylerin sorun-larının çözülmesi sosyal destek sağlanma-sı ve beslenme, barınma gibi temel gereksi-nimlerinin karşılanmasını gerektirmektedir. Bir toplumda gelirin adil olmayan dağıtımı-na hangi koşulda tahammül edilebileceğinin belirlenerek, yoksullukla sosyal adalet ara-sındaki gerilimi azaltmaya çalışılması açı-sından önemlidir. Bu çalışmada, sosyal po-litika kuramından yola çıkarak Türkiye’deki sosyal politika anlayışı ele alınmıştır. Bu çer-çevede, modern bir sosyal politika ve sosyal hizmet anlayışının geliştirilebilmesi konu-sunda önerilere yer verilmiştir.

Anahtar Sözcükler: Sosyal politika, sosyal hizmet

ABSTRACT There is no doubt about the world that we live in has the necessary resources to meet the basic needs of human beings. However, everybody knows there have been great problems about the management, fair divi-sion and distribution of these resources. Poverty, unemployment and crime is the re-sult of injustice in this division and threat-ens the basic human right, which is right to live. Social policy and social work is a field which is to increase humans functionality,

Derleme

Page 2: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Toplum ve Sosyal Hizmet Cilt 23, Sayı 2, Ekim 2012

146

solve problems decrease stress, developing problem solving skills and achieved the well being of people. Easing poverty and unem-ployment, maximising human rights are the most important aims of social policy. How-ever this there has been a conflict to real-ize these aims. Social policy, put forward a theoretical framework about which aims to reconcile these aims by fulfillment of human needs. In social policy thinking put a great emphasis on the priority fulfillmentof basic needs of human. This also provided a crite-ria which can be utilized in determining the extent to which inequalities are permitted in a society. Achieving human well-being requires that solving client’s problems and nurture, sheltering needs are met. By basing especially on the principles of social policy theory, the Turkish context has been looked at. In this context make sugestion to build-ing develeoped social policy and social work framework.

Key Words: Social policy, social work

GİRİŞ

Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde, sosyal politikadaki mevcut düzenleme-lerin geliştirilmesi ve zenginleştirilmesi bağlamında konuyu irdelemek, sosyal hizmet uzmanlarının mağdur kitlelerin haklarını savunması bağlamında her zaman anlamlı bir çaba olarak görün-mektedir. Bu çalışmada da, sosyal po-litika ve sosyal hizmetlerin kapsamının daha genişletilebilmesi için yeni yolla-rın aranması, yenilikçi bakış açılarının geliştirilmesi konuları öne çıkartılmak-tadır.

I. Sosyal Politikanın Ortaya Çıkması

Sanayi Devrimi, ekonomiyi tarımsal bir yapıdan sınai bir yapıya geçiren ve 18. yüzyılın ikinci yarısından sonraki

dönemde İngiltere’de ortaya çıkarak tüm dünya ülkelerinin toplumsal ve eko-nomik dokusunda önemli dönüşümler yaşanmasına neden olan bir gelişmedir (Stewart, 1969: 4). Ancak sanayi dev-riminden sonra ortaya çıkan yeni du-rumda da açlık, yoksulluk, sömürü, in-sanlıkla bağdaşmayan çalışma koşul-ları gibi olumsuzluklar artmaya devam etmiştir. Sosyal açıdan bakıldığında, 18. Yüzyıl Aydınlanma dönemiyle or-taya çıkan en önemli gelişmenin, dün-yada varolan nimetlerden herkesin eşit faydalanması gerektiği görüşü olduğu söylenebilir. Bu modern kavrayış, top-lumu oluşturan bireylerin, refah içeri-sinde huzurlu yaşamalarına yönelik dü-zenlemeleri hedefleyen, sosyal politika anlayışının gelişmesine ivme kazandır-mıştır. Sosyal adalet ve insan hakları-nı temel alan bu yeni anlayış, toplum-sal düzlemde çıkarları uyuşmayan, sı-nıflar arasında çatışmaları önleme mis-yonuyla, modern sosyal refah devleti-nin temel felsefesini oluşturmuştur.

18. yüzyılda Avrupa devletlerinde şid-detli sınıf çatışmaları, ülkelerin varlığı-nı tehdit eder duruma ulaşmış ve 20. yüzyıla kadar devletin varlığını koru-masının yolu savaşlardan geçmekte iken günümüzde devletler, dış tehdit-lerden ziyade sınıflar arası çatışma ve çekişmelerle de tehdit altında kaldıkla-rını anlamışlardır. Bu yeni durum, dev-letleri, yaşanmakta olan sosyal sorun-lara müdahale etmeye mecbur kılmış-tır. Buradan başlayarak devletin, sos-yal sorunlara müdahale alanının za-man içerisinde genişlemesi, sosyal po-litikanın da zeminin gelişmesi ve güç-lenmesine katkıda bulunmuştur (Şen-kal, 2005: 26).

Sanayileşmiş piyasa ekonomilerin-de, bazı insanlar çok yüksek bir refah

Page 3: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Yolcuoğlu

147

düzeyine sahip; bazıları orta halli iken, geri kalan bölümü yoksulluğun pençe-sinde yaşam mücadelesi vermektedir. Gelir elde etme, geçim koşulları, sağ-lık vb. olanaklardan yararlanma, yaşam niteliği bakımından en üst ve en alt gelir grubu insanlar arasında büyük uçurum-lar ortaya çıkmıştır. Adam Smith, kapi-talizmin başarılı bir şekilde uygulana-bilmesi için, sosyal politikaların uygula-maya sokulması gerektiğini belirterek, bireylerinin büyük çoğunluğu yoksul-luk ve sefalet içinde olan ülkelerin mut-lu olamayacağını vurgulamıştır. Buna karşılık halen, dünya nüfusunun bü-yük çoğunluğu ağır yoksulluk koşulla-rında yaşama savaşı vermekte olup, in-sanlığın %24’ü günde 1 doların altında bir gelirle sağ kalmaya çalışmaktadır. 1997 yılı itibariyle, dünya nüfusunun en zengin %20’siyle en yoksul %20’lik dili-mi arasında 74 kat fark bulunduğu dile getirilmektedir (Şenkal, 2005: 194).

Koray (2002: 195)’a göre, insan hakla-rının gelişimi ve bunların daha geniş bir vatandaşlık anlayışına bağlanmasıyla, Avrupa devletleri liberal-sosyal sentez modelini benimseyerek, devletin top-lum refahını gözeten bir rol oynamasını kabul etmişlerdir. Bu humanist anlayış devletin, “gelirin yeniden dağıtılması” gibi piyasaya ait bir işlev görmesi kabul edilmesi anlamına gelmektedir. Avrupa refah devletinin, sosyal güvenlik, sos-yal hizmetler, yoksullara gelir transferi, sosyal hakların kurumsallaşması, bazı konularda herkese minimum bir düzey sağlanması gibi birçok gelişmiş boyutu olduğu görülmektedir. Her vatandaşa belirli bir sosyal güvenlik düzeyi, sağlık ve refah hizmetlerinden serbestçe ya-rarlanma olanağı, belirli bir yaşa kadar eğitim olanağı, asgari bir gelir düzeyi, konut yardımları yaşamsal derecede

önemli sosyal politika enstrümanlarıdır.

Bu kapsamda Marshall (1965: 91); “va-tandaşlığı”, bir toplumun üyelerine veri-len bir statü olarak ele almış ve bu sta-tüyü elinde tutan herkesin, bu konumun kapsadığı tüm haklar-görevler açısın-dan eşit olduğunu ve sosyal öğeler açı-sından ekonomik refah sosyal güvenlik ve kültürel mirastan asgari düzeyde de olsa bir pay alınmasına ilişkin hakların kurumsallaştığını vurgulamıştır. Böyle-ce, Avrupa refah devletinin niteliği ve bireysel gereksinimlerin karşılanma-sı bağlamında, “vatandaşlık” kavramı tanımlanmıştır. Bu durum sosyal refah devletinin, vatandaşların sosyoekono-mik koşullarının iyileştirmesi, temel ge-reksinimlerinin karşılaması gibi bir so-rumlulukları olduğunun kabulü anlamı-na gelmektedir.

Sosyal refah devleti; üstlenmek zorun-da kaldığı bu rolünü, bazen yasalarla, bazen istihdam politikalarıyla, bazen kamu hizmeti yoluyla, bazen doğrudan gelir transferi sağlayarak yerine getir-mektedir. Bütün bu nedenlerle, sosyal koşulların iyileştirilmesi ve bireylerin te-mel gereksinimlerinin karşılanabilme-si için devletin etkili bir “sosyal politika yönetimi” olması, modern ve gelişmiş bir devlet için zorunluluk haline gelmiş-tir. Bu bağlamda; sosyal refahı artırma-ya yönelik politikaların, bir taraftan bi-reylerin maddi koşullarını iyileştirme di-ğer taraftan da vatandaşlık kurumunun sosyal saygınlığını ve toplumdaki rolü-nü, işlevlerini artırma biçiminde önemli işlevleri olduğu göze çarpmaktadır. Bu-nun içindir ki Marshal (1965: 103), refah devletinin amacının yalnızca gelir dağı-lımı ve sosyal sorunları çözmek olma-yıp; maddesel koşulların iyileşmesi, si-vil toplumun ve siyasal hakların güçlen-mesi ve demokrasinin zenginleşmesi

Page 4: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Toplum ve Sosyal Hizmet Cilt 23, Sayı 2, Ekim 2012

148

açısından devletin, daha ileride idealle-ri olması gerektiğini belirtmiştir.

Bu aşamada yanıtlanması gereken en önemli soru, “devletin bu görevleri nasıl ve hangi yöntemle yapacağı?” sorusu-dur. Marshall (1965: 114)’a göre bunun öncelikli yolu, sosyal eşitliğin sağlan-ması bakımından yaşamsal bir önem taşıyan bir araç olarak, herkes için as-gari bir gelir düzeyinin (national mini-mum) sağlanmasından geçmektedir.

Sosyal refah devleti, özellikle II. Dün-ya Savaşından sonra ünlü Beveridge Raporuyla gündeme gelmiş ve kapita-list ekonomilerde sanayileşme ile orta-ya çıkan sorunlar, artan eşitsizlik ve gü-vensizlik karşısında devletin seyirci ka-lamayacağı düşüncesinden hareketle güçlenmiş bir yapılanmadır. Bu anlam-da refah devleti, Briggs (2000: 17)’in ifadesiyle, çalışma ve mülkiyetin piya-sa değerine bakılmaksızın, vatandaş-larına minimum bir geliri garanti eden bir anlayışa sahiptir. Flora ve Heiden-heimer (1981: 50) A göre, refah devleti bireylere asgari gelir güvencesi veren, onları toplumsal tehlikelere karşı koru-yan, sosyal güvenlik olanağı sağlayan, toplumsal konumları ne olursa olsun tüm yurttaşlara eğitim, sağlık, barın-ma gibi sosyal hizmet alanlarında as-gari standartlar getiren devlet anlamı-na gelmektedir. Şenkal (2005: 321)’a göre ise refah devleti, yönetimin piyasa güçlerinin rolünü en az üç yönde değiş-tirme çabası içinde olan devlettir: Bun-lardan birincisi, bireylere ve ailelere mi-nimum gelir garanti etmek; ikincisi, bi-reysel ya da ailesel krizler gibi olum-suz sosyal olasılıkların kapsamını sı-nırlamak veya daraltmak (hastalık, yaş-lılık, işsizlik gibi) ve üçüncü olarak da, statü ve sınıf ayrımında bulunmaksı-zın tüm vatandaşlara sosyal hizmetleri

belirli ve en iyi standartlarda sunmaya çalışmaktır.

Bütün bu bilgilerden hareketle, sosyal sorunların tamamının; toplumsal yapı, politika, ekonomi gibi kurum ve sistem-lerin, sosyal politika ve sosyal hizmet-lerle etkileşimi sonucunda ortaya çıktı-ğı bilindiğinden, aşağıdaki bölümde bu konular ele alınacaktır.

II. Sosyal Politika ve Sosyal Hizmetin Etkileşimi

Tarihsel süreçte incelendiğinde, sosyal politika ve sosyal hizmet her zaman bir-biriyle yakın ilişki ve karşılıklı etkileşim içerisinde bulunan alanlar olarak göze çarpmaktadır.

Sosyal politikanın önemli araçlarından olan sosyal hizmet yaklaşımına göre; birey, sosyoekonomik koşulların bir ürünü olarak kabul edilmekte ve olum-suz sosyoekonomik koşulların iyileş-tirilmesi açısından devletin önemli bir rolü olduğunun vurgulanması gerek-mektedir. Marshall (1965: 91)’ın “vatan-daşlığı”, bir toplumun üyelerine verilen bir statü olarak ele almış ve bu statü-yü elinde tutan herkesin, bu konumun kapsadığı tüm haklar ve görevler açı-sından eşit olduğunu vurgulamıştır. Bu anlayış, yurttaşların sosyal açıdan eko-nomik, refah, sosyal güvenlik ve kültü-rel mirastan asgari düzeyde de olsa bir pay almalarına ilişkin hakları gündeme getirmiştir. Bu durum, sosyal refah dev-letinin, sosyoekonomik koşulların iyi-leştirilmesi, bireylerin temel gereksi-nimlerinin karşılanması gibi sorumlu-lukları olduğunu hatırlatır. Refah dev-leti üstlendiği bu rolü, bazen istihdam politikalarıyla, bazen doğrudan ge-lir transferi desteği sağlayarak yerine getirmektedir. Vatandaşlık kurumunun

Page 5: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Yolcuoğlu

149

sosyal saygınlığını ve toplumdaki rolü-nü artırma işlevleri olan bu çağdaş dü-zenlemelerin, herkes için asgari bir ge-lir düzeyinin (national minimum) sağ-lanması, bireylerin talihini pozitif yönde değiştirebilme açısından, hayata geçi-rilebileceği açıktır. Çünkü bu ilk basa-mak, toplumu oluşturan bireylerin te-mel gereksinimlerinin karşılanması ve bireysel işlevlerine yerine getirebilme-leri için, sosyal eşitliğin ve geçinme ola-naklarının sağlanması bakımından ya-şamsal bir önem taşımaktadır.

Eğitim, sağlık, adalet, sosyal hizmet, çalışma koşulları gibi temel konular-da asgari güvence olanaklarının getiril-mesi, herkes için alt düzeyde de olsa bir standardın yaratılması, daha ileri standartlara ulaşmanın da bir başlan-gıç noktasını oluşturmaktadır. Hewwitt (1992: 27; akt. Şenkal, 2005)’e göre bu anlamda devlet, refah politikaları açı-sından bir zor durumdaki tüm vatan-daşların imdadına yetişen bir “uzat-ma merdiveni” (extention ladder) ola-rak, yaşamsal bir işlev görmektedir. Bu yönüyle modern refah devletleri, piya-sanın dışına çıkarak sosyal adalet dü-şüncesinden hareketle, en başta sos-yal riskler olmak üzere, bazı riskleri gü-vence altına almışlardır.

Bu konuya sosyal adalet boyutunda yaklaşan Rawls (1999: 6), adaletin ko-nusunun/öznesinin, toplumun temel ya-pısı, ana sosyal kurumların temel hak ve ödevleri dağıtma biçimi ve temel ekonomik ve sosyal düzenlemeler ol-duğunu vurgulamıştır. Ona göre, bir toplumda temel hakların ve görevlerin dağıtımında (assignment) eşitlik varsa ve en dezavantajlı kesimler başta ol-mak üzere halkın genelinin lehine so-nuçlar doğuyorsa sistem adildir.

Ancak 21. yüzyılın ilk çeyreğinde bile, birçok ülke eğitim, altyapı, sağlık, ko-nut, çevre, işsizlik, yoksulluk gibi sos-yoekonomik ve sosyopolitik sorunları çözebilme konusunda başarısız kaldı-ğı göze çarpmaktadır. Az gelişmiş ül-kelerin sosyopolitik sorunlarını çözme-de yetersiz kalmasının nedenleri, çağ-daş yönetim bilimine aykırı kamu yara-rından uzak uygulamalar, ülkeyi oluş-turan halka yeterince yatırım yapılma-ması, aşırı dış borçlanma ve bu ema-net parayı özellikle sosyal alanda iyi-leşmelere ivme kazandıracak biçimde kullanamayışları olarak sayılabilir. Ör-neğin 2010 yılı itibariyle, Türkiye’de sa-yıları 10 milyona yaklaşan ücretli kesi-me ödenen rakam 60 katrilyon iken, yıl-lık faiz ödemesinin de 60 katrilyona ya-kın olması, geçmiş on yıllarda kötü eko-nomi yönetimlerinin bir ülke insanının talihini nasıl olumsuz hale sürüklediği-ne bir örnek oluşturmaktadır. Gelişmiş ülke örnekleri açısından genel kabul; her şeyi üreten, müdahale eden dev-let yerine standartları belirleyen, kural-ları koyan, etkili biçimde denetleye, tüm vatandaşlarına olanaklar sağlayan, ile-ri teknolojiyi kullanan ve rant yaratan değil bunu engelleyen devlet düşünce-si kabul görmektedir (Ekin, 1996: 191). Devletin iki nedenden dolayı önemli bir rolü vardır. Birincisi, devlet; üretim, tica-ret, gelişme ve iller arası eşitsizlik açı-sından, kamu harcamalarını yönetme, yönlendirme ve önemli kurumlar, politik istikrar, eğitim, sağlık ve alt yapı sağ-layıcısıdır. İkincisi, bölgesel eşitsizlik ve gelişmişlik farkları, fırsat eşitsizliği, ekonomik ve sosyal güvencesizlik açı-sından kapsamlı sosyal refah program-larıyla devlet, yeniden dağıtıcı rolüyle yurttaşlarının talihini ve tarihini değiş-tirebilecek önemli bir güçtür.

Page 6: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Toplum ve Sosyal Hizmet Cilt 23, Sayı 2, Ekim 2012

150

Modern dünyada; bireyin tek değer ol-ması ve bütün sosyoekonomik etkin-liklerin bireye odaklanması, yeni küre-sel düzende, sosyal ve etik değerlerle donatılmış bireyler tarafından düzen-lenerek yönlendirilmesi ilkesi (Courc-hene, 2003: 3) ön plana çıkartılmakta-dır. Çünkü dünyada yeni oluşturulma-ya çalışılan sosyal düzen, sivil bir da-yanışma ruhunu oluşturmayı ve birey-lerin iyilik halini gözeten bir yapı kurma-yı hedeflemektedir. Pieper (1999: 38)’e göre, böyle bir gelişme ve ilerleme an-cak etik değerlerin yeniden kazanılma-sı ve uygulanmasıyla sağlanabilir. Çün-kü adil bir sosyal sistemin, etik değerler doğrultusunda ve bireylerin tümünün yararına işlev görmeksizin varlığını sür-dürmesi olanaksızdır. Sırf bu nedenler-le, özünü etik değerlerden ve insan dü-şüncesinden almayan, toplumu oluştu-ran tüm sosyal sınıfların kendi görev, katkı ve sorumluluklarını paylaşmadığı, ülkemiz gibi gelişmekte olan toplumlar-da, adil, insani gelişmeye büyük etkiler yapacak, gelişmiş bir sosyal politika te-meli bir türlü inşa edilememiştir.

Diğer taraftan, Edwards, Sen (2000: 606; akt. Şenkal, 2005)’in vurguladığı gibi, bencillik, açgözlülük, öfke, nefret gibi huylar edinip kavim, cinsiyet, sınıf, kast, milliyet, din ve ekonomik bloklar gibi kriterleri esas alan bir anlayışı be-nimsemek toplumsal dayanışmayı hiç-bir zaman sağlayamaz. Sosyal hizmet disiplininin ruhuna uygun biçimde, an-cak mikro düzeyde bireylerin iyilik hali desteklendiğinde pozitif yönde birey-sel dönüşümler, çocukların optimal ge-lişimleri ve sağlıklı toplumsal değişim söz konusu olabilmektedir. Çünkü sağ-lıklı sosyal değişim ve toplumu oluş-turan bireylerin davranışları arasında meydana gelen sürekli pozitif etkileşim,

birbirine çarpan etkisi yapan ve ya-şamsal değer taşıyan, insani gelişme-yi sağlayan unsurlardır.

Sosyal politika ve sosyal hizmet bilimi felsefesine uygun olan, toplumda sos-yal refahın yeniden dağıtımı düşünce-sinin en önemli savunucusu Richard Titmuss’tur. Titmuss (1974: 30), ülkenin toplu olarak sosyal refaha hazırlanma-sı gerektiğine, sosyal organizasyonla-rın en yüksek formunun oluşturulması-na, yabancı nüfusun gereksinimlerinin kayıtsız şartsız giderilmesi gerektiğini öne sürmüştür. Ona göre, sosyal refa-hın sağlanabilmesi için, ekonomik ge-lişmeden tüm yurttaşların faydalanma-sı gerekir.

Bütün bu gelişmiş anlayışlarla, Batı Avrupa’da 1950’lerden itibaren sosyal refahın sağlanabilmesi için yasalar uy-gun hale getirilmeye başlanmıştır. Sos-yal politikanın özünü oluşturan sos-yal programlar için, ayrılan kaynakla-rın ekonomik gelişmeye kaynak yarat-ma düşüncesi temelinde, ihtiyaç sahibi nüfus grupların, ekonomik kaynaklar-dan pay almaya başlaması sağlanmış-tır. Sosyal gelişme düşüncesiyle, ola-naksızlıklar içinde yaşam mücadele-si veren sorunlu kitlelerin, kaynakların yeniden paylaşımı yoluyla aldıkları pay-la, birey-aile mikro düzeyinde, eğitim alarak ortaya çıkarttıkları iyileşmeler-le, gelişmesinin yeniden üreticisi duru-muna da geçebilmişlerdir. Çünkü “sos-yal refah”, toplumsal zenginliğin ve ola-nakların; yoksullar, güçsüzler, incinebi-lir, kırılgan, korunma gereksinimi duyan bireyler için, sosyal politikalar yoluyla, “gelirin yeniden dağıtılması” anlamı-na gelmektedir. Tüm dünyada, ekono-minin kurallarını öne çıkaran; yeniden dağıtım modelini ve sosyal yardımların dağıtılmasını eleştirenlerin unuttuğu

Page 7: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Yolcuoğlu

151

önemli bir nokta vardır. Devletin sosyal harcamalar yoluyla sosyal refah prog-ramlarını kitlelere ulaştırmaması, önce bireylerde çaresizlik, kin, öfke duygu-larının gelişmesi, hırsızlık, gasp gibi adli olayların artması ve daha sonra da sosyal çatışmaların ortaya çıkmasına, sıklıkla yol açabilmektedir.

Sosyal gelişme, ekonomik gelişmenin dinamik süreciyle ilişkili bir bütün ola-rak nüfusun refah seviyesinin arttırıl-ması için tasarlanan planlı sosyal de-ğişim, sosyal hizmet, sosyal hizmetle-rin idaresi, hayırseverlik ve gönüllülük gibi, insan refahını arttırıcı diğer ku-rumsallaştırılmış yaklaşımların karşı-lıklı etkileşimini gerektirir. Toplum ge-nelinde varolan sosyal sorunların çö-zümü, mevcut veriler ışığında hangi tür sosyal yardım ödemelerinin, özellik-le çocukların optimal gelişimlerini sağ-layarak toplumsal gelişmeye katkı ya-pacağının belirlenerek bu yönde uygu-lamalara ağırlık verilmesi toplumun da refah seviyesinin yükseltilmesi düşün-cesine hizmet edebilecektir. Bu huma-nist düşüncelerle, Midglay (2001; akt, Şenkal, 2005), sosyal hizmetlerin tica-rileştirilmesi gibi neoliberal politikalara karşı çıkmaktadır. Bunun yerine, etkili, sosyal hizmetlerde maliyet etkisini sağ-layan, dış desteklerle sermaye birikimi-ni teşvik eden, düşük gelirli ve özel ih-tiyaç grupları arasında verimli istihdam olanakları yaratan, sosyal sermaye dü-zenlemelerinin ve insani donanımların değerini arttıran sosyal politikaların be-nimsenmesiyle sosyal gelişme, toplum-sal kalkınma hedefine ulaşılabileceğini savunur. Bu tip müdahaleler, sosyal re-fahı gelişimini ve toplum kalkınmasının özünü oluşturmaktadır.

Devletlerin sosyal harcamaları; sos-yal sigorta, sosyal güvenlik, sağlık

sigortası, beslenme-barınma-konut harcamaları, ailelere sağlanan doğru-dan gelir desteği, aile yardımları, ço-cukların giderleri için nakit destek, öğ-renci bursları, eğitim harcamaları, işsiz-lik tazminatları, kıdem tazminatı, sosyal hizmetler ve tarıma sağlanan sübvan-siyonlar, sosyal yardımlardan oluşmak-tadır. Sosyal kalkınmanın finansma-nı bakımından konuyu incelendiğinde, Dünya Bankası 2001 yılı ülkelerin ge-lişmişlik verilerine göre toplam devlet harcamaları içinde “sosyal harcama-ların” payı; ABD’de %53.8, İngiltere’de %57.5, Hollanda’da %63.9, Almanya’da %69.8’dir. Gelişmiş ülkelerin genelinde sosyal harcamaların, toplumun varlık-lı kesimlerinin sosyal politikaya katılımı olan vergilerle finanse edildiği ve neo-liberal görüşlerin aksine, sosyal harca-maların bu ülkelerde yüksek bir oran teşkil ettiği göze çarpmaktadır. Ancak bütün gelişmiş ülkelerde, sosyal harca-maların iyi yönetilemediği ve kaynakla-rın, hak edenlerle buluşturulamadığı, bu nedenle de sosyal sorunların çözü-mü ve güçsüz bireylerin yaşam kalitesi-nin arttırılamadığı, tüm ihtiyaç sahiple-rine ulaşılamadığı eleştirisi getirilmek-tedir. Şüphesiz, sosyal harcamalar iyi yönetildiği takdirde, sosyal refaha, sos-yal kalkınmaya ve insani gelişmeye bü-yük katkı sağladığı, tartışma götürmez bir gerçektir. Çünkü devletin sosyal har-camaları azaltması, sosyal harcamala-rın etkili biçimde kullanılmaması, ailele-rin ve özellikle toplumun geleceğini be-lirleyen çocukların yaşam kalitesini di-rekt olarak olumsuz etkilemekte ve op-timal gelişimlerini engellemektedir. Bu durumun daha olumsuz bir sonucu ise, eğitimsizliğin, fazla sayıda çocuk sahi-bi olarak sosyal sorunları arttırmanın, güçsüz kitlelerin sayısal artışının ve in-sani sorunların çözülememesi hatta,

Page 8: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Toplum ve Sosyal Hizmet Cilt 23, Sayı 2, Ekim 2012

152

“yeniden üretilerek”, sonraki kuşakla-ra aynı biçimde aktarılması kısır dön-güsünü beraberinde getirmesidir. Mikro düzeyde eğitimle yola çıkılarak, gerek-sinimlerinin karşılanması ve bireylerin iyi olma halinin desteklenmesi ve insa-ni gelişmenin sağlanması gerçekleştiri-lemeyen bireyler, yaşadıkları toplumun tarihini de, pozitif anlamda değiştirebi-lecek donanıma ulaşamamaktadırlar.

III. Ülke Kalkınması ve Sosyal Refah İlişkisi

Genel olarak bakıldığında, sosyal so-runların büyük bölümünün yoksulluk, işsizlik gibi faktörlerden dolayı, birey-lerin karşılanmayan gereksinimlerin-den ortaya çıktığını söylemek olanak-lıdır. Gelir dağılımındaki dengesizlikle-rin giderilmesine ve yoksul kesimlerin desteklenmesine yönelik sosyal politi-kalar, yoksullukla mücadelede sosyal kalkınma politikaları kapsamında baş-ta yoksullar olmak üzere, herkesin sos-yal hizmetlerden yararlanmaları sağ-lanabilmelidir. Etkin bir nüfus politika-sı yürürlüğe konmalıdır. Sosyal koru-ma politikaları devreye sokulmalı ve yoksulluğun dezavantajları minimuma indirilmeye çalışılmalıdır. Sosyal dev-let anlayışı çerçevesinde hükümetin, temel sağlık hizmetleri öncelikli olmak üzere,sosyal hizmetlerin yoksullara da-ğıtılmasında düzenleyici ve denetleyici görevini ihmal etmemesi büyük önem taşımaktadır.

Türkiye’de yoksulluğun gerçekçi, ulus-lar arası literatürün gereklerine uygun tanımlaması yapılarak yoksul sayısının ötesinde yoksulluğun profili, boyutu, derinliği ve yoğunluğunu ölçmeye yö-nelik istatistikî çalışmalar desteklenme-lidir. Bu bağlamda doğru, tam ve sürek-li bilgi akışı politikaların gereken hallere

uygun revizyonu için şarttır. Eğer daha adil bir gelir ve servet dağılımı isteniyor, eğitim ve sağlık hizmetleri başta olmak üzere, sosyal alanda kalıcı iyileştirme-ler hedefleniyorsa, orta ve uzun dö-nemli planlarda bu hususlar değerlen-dirilmeli ve bu değerlendirmelere uy-gun hedefler belirlenmelidir. Yoksulluk, sadece yoksulluğa karşı uygulanabile-cek programlar aracılığıyla ortadan kal-dırılamamaktadır. Yoksulluğun ortadan kaldırılabilmesi için, herkesin eşit dü-zeyde kaynaklara ulaşabilmesinin sağ-lanması, daha adil bir zenginlik ve gelir dağılımına yönelik politikaların üstlenil-mesi gerekmektedir.

Yoksulluğun azaltılmasına yönelik ge-rekli ön şart, gelir dağılımındaki adalet-siz yapının ortadan kaldırılmasıdır. Bir ülkede yaratılan milli gelir ne kadar bü-yük olursa olsun, gelir dağılımı bozuk olduğu sürece, yoksulların bu büyüklü-ğe paralel olarak gelirlerini yükseltme-leri mümkün olamamaktadır (Duman-lı, 1996:29). Yoksul grupta yer alanla-rın kendi çabaları, gelir dağılımını dü-zeltmeye yetmediği için bu konuda hü-kümetin ve sosyal politikaların devreye girmesi, zorunlu hale gelir.

Dünya Bankasının hazırladığı raporda, yoksulluğu azaltma stratejisi üç başlık altında ele alınmıştır:

1. Fırsatları Artırma: Yoksular için iş, kredi, yol, elektrik, okul, su ve sağlık hizmetleri yanında ürünlerini satabi-lecekleri bir pazarın da sağlanma-sı. Bu fırsatların yaratıl ması için ge-reken birincil koşul, Banka’ya göre ekonomik büyümedir. Aynı zaman-da, eşitsizliğin azaltılması ve devle-tin daha fazla eşitlik sağlaması için, insan, toprak gibi varlıkları destek-leyici girişimlerde bulunması.

Page 9: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Yolcuoğlu

153

2. Güçlendirmeyi Olanaklı Kılma: Dev-let kurumlarının yoksullara daha fazla hesap verir ve duyarlı bir hale getirilmesi; yoksulların siyasal güç ile yerel karar alma mekanizmala-rına katılımlarının artırılması; cinsi-yet, etnisite, ırk ve sosyal statü fark-lılıklarından kaynaklanan sosyal en-gellerin kaldırılması.

3. Güvenliği Artırma: Yoksulların eko-nomik şoklara, doğal afetlere, sağ-lık sorunlarına ve şiddete karşı ko-runmasızlığının azaltılması; güven-liği artırmanın bir gereği olarak be-şeri sermayeye yatırımın teşvik edil-mesi; yoksulların karşı karşıya kal-dığı riskleri azaltıcı mekanizmaların geliştirilmesi; aynı zamanda yok-sulların risklerle baş etme güçleri-ni artırıcı güvenlik mekanizmaları-nın oluşturulması” (Aktaran Zabcı, 2009: 91, Dünya Bankası, 2001).

Bir ülkenin kalkınmasıyla, sosyal re-fah devleti uygulamaları birbiriyle içi içe olan unsurlardır. Toplumun kalkınma-sı için, devletin öncelikle ekonomi po-litikalarıyla tüm bireylere iş ve aş sağ-layabilecek bir üst seviyeye ulaşabil-mesi gerekmektedir. Aynı zamanda, in-san kaynağının korunması ve geliştiril-mesine yönelik düzenlemelerin geliş-miş ve etkili bir niteliğe bürünmüş ol-ması ön koşuldur. Çünkü toplumu oluş-turan bireylerin talihini değiştirebilmek için, toplumun olanaklarından optimal düzeyde yararlanarak, topluma katkı yapabilecek noktaya ulaşabilen birey-leri ortaya çıkartma hedefine odaklan-mak gerekir. Hükümetlerin sosyal dev-let düşüncesinden, sosyal refah devleti düşüncesine geçiş yapabilecek bir an-layışı geçeli kılması, önemli bir noktayı oluşturmaktadır.

Son zamanlarda yapılan ve eğitim ve gelişim ile ilgili olan hemen hemen tüm araştırmaların sonuçları, yüksek gelişi-min yüksek eğitim seviyesine dayandı-ğını göstermiştir. Bazı araştırmacılar, ülkelerin ekonomik ve politik temelleri-ne bağlı olarak, akademik ya da mesle-ki eğitimin, uzun dönemde fakirlik dön-güsü ile başa çıkabileceği sonucuna varmışlardır. Eğitim sistemi, ülkelerinin kötü kaderi olan fakirlikle uzun dönemli olarak mücadele edebilecek tam dona-nımlı mezunlar verecek şekilde formü-le edilmelidir. Ülkede mevcut olan yerel olanaklar ve yerel endüstrinin istihdam oranı belirlenmeli, eğitim transformas-yonu da ortaya çıkacak bu ihtiyaçlara göre etkili bir şekilde yapılmalıdır. Ge-lişmekte olan ülkelerde, politik ve eko-nomik istikrarsızlık, fakirlik ile uzun sü-reli savaş politikasının hızını azaltan faktörlerdir.

İnsanın hayatını ve neslini idame ettire-bilmesi yemek, içmek, giyinmek, barın-mak ve korunmak gibi temel ihtiyaçları-nı karşılaması ile mümkündür. Bu temel ihtiyaçları genelde toplumun büyük bir kesimi karşılayabilir, karşılayamayanlar ise yoksul veya fakir olarak nitelendirilir. Üretilen ortak zenginliğin paylaşılma-sında daha çok alanların hiç alamayan veya çok az alanlara karşı bir sorumlu-luğu olmalıdır. Toplum hayatında ahen-gi sağlamanın en büyük şartı tabaka-lar arasında boşluk kalmamasıdır. Zen-ginlerin yoksullardan bağlantısını kopa-racak kadar uzaklaşmamaları lâzımdır. Eğer tabakalar arasında uçurumlar olu-şursa toplumun rahatı ve huzuru kaçar. Zenginler “huzur ve emniyetleri” için fa-kirlere, onları hayata tutunduracak bir bedel ödemek durumundadırlar. Bu be-del zenginlerden fakirlere bir “lütuf” de-ğil, fakirlerin zenginlerde kalmış olan

Page 10: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Toplum ve Sosyal Hizmet Cilt 23, Sayı 2, Ekim 2012

154

alacağıdır. Rousseau’ya göre (1994: 164), “Toplumdaki tabakaların arasın-da varlık bakımından hiçbir yurttaşın ne başkasını satın alacak kadar zen-gin, ne de kendini satmak zorunda ka-lacak kadar fakir olmaması gerekir” di-yerek, sosyal politikanın organizasyo-nun niteliğine ilişkin çerçeveyi çizmiştir.

IV. Türkiye’de Sosyal Politika ve Sosyal Alandaki Yeni Düzenlemelerin Eleştirel Analizi

Ülkemizde sosyal hizmet uygulamaları-nın yürütüldüğü en temel ve kapsam-lı kurum olan ve 23 Mayıs 1983 tari-hinde kurulmuş olan SHÇEK, Başba-kanlığa bağlı olarak hizmetlerini sürdü-rürken, 8 Haziran 2011 tarih ve 27958 mükerrer sayılı RG’de yayımlanan 633 nolu Kanun hükmünde Kararname (KHK) ile kapatılmıştır. Aynı kararname ile Aile ve sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuş ve süreç içerisinde yeni teş-kilatlanmasını tamamlaması öngörüle-rek, 5 genel müdürlük ve 8 daire baş-kanlığının oluşturulacağı ve illerdeki yuva-yurt vb. kuruluşların yerel ölçek-te il özel idarelerine devredileceği ka-rarlaştırılmıştır.

Esasında sosyal politikaların ve buna uygun yasal ve örgütsel yapıların Yir-mi birinci yüzyılın ilk çeyreğinde bile sağlıklı ve modern bir çerçeveye otur-tulamamış bir türlü işlevsel hale getiri-lememiş olması dahi, bütün sosyal so-runların temelini oluşturmaktadır. Ülke-miz gibi gelişmekte olan ülkelerde, po-litik güçler tarafından sosyal alanın bel-li ölçülerde ihmal edilmiş olması, sos-yal hizmet felsefesinin yeterince içsel-leştirilememesi, büyük bir engel teşkil etmektedir. Modern sosyal hizmet sis-temlerine göre daha sığ bir bakış açı-sıyla ve bilimsel temelden gerektiği gibi

ve yeterince yararlanmadan, salt bü-rokratik düşünceyle sosyal sorunlara yaklaşılması, çözüm yollarına ulaşabil-meyi zorlaştırmaktadır.

Ülkemizde sosyal refah devleti aşama-sına ulaşabilmek için; yönetimin, piya-sa güçlerinin rolünü en az üç yönde de-ğiştirme çabası içinde olarak, şu ko-şulları oluşturabilmesi gerekir: Bireyle-re ve ailelere minimum gelir garanti et-mek; bireysel ya da ailesel krizler gibi olumsuz sosyal olasılıkların kapsamı-nı sınırlamak veya daraltmak (hastalık, yaşlılık, işsizlik, evsizlik gibi) ve tüm va-tandaşlara sosyal hizmetlerin belirli ve en iyi standartta sunulması yönündeki çalışmaları etkili biçimde yapmak. Dev-letin vatandaşlarına sunduğu sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar dağıtılan ulufe olmanın ötesinde, devletin yerine getirmekle yükümlü olduğu ve yurttaş-lar açısından ise sosyal hak teşkil eden unsurlardır.

Bütün bunlar, Türkiye özelinde; ekono-mi, sosyal politika bağlamında somut-laştırıldığında; Keyman ve Öniş (2007: 192) Adalet ve Kalkınma Partisi’nin, demokratikleşme ve çok güçlü Avru-palılaşma hamlelerinin, ülkede daha önce varolan yolsuzlukların azalma-sı sonucunu doğurduğunu ve buradan elde edilen kaynağın eğitim başta ol-mak üzere, yoksulluğun kısmen azal-tılması için harcandığını ileri sürmek-tedirler. Gerçekten de tek başına ik-tidar olan parti, koalisyon dönemle-rindeki ekonomik kırılganlıkları berta-raf ederek, kendiliğinden büyük bir is-tikrarın ortaya çıkmasına olanak sağ-lamıştır. 2002-2011 döneminde sağ-lık harcamalarının 11 milyar dolardan 27 milyar dolara çıkartılması ve ulu-sal gelir içindeki payının %8’lere ulaş-ması; SYDV gelirlerinin 700 trilyondan

Page 11: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Yolcuoğlu

155

dört kata yakın bir artışla 2.5 katrilyo-na çıkartılması ve SHÇEK bütçesinin 8 katı geçen bir artışla, 1.24 katrilyo-na yükseltilmesi, 298.000 ağır özürlü için yakınlarına 570 TL aylık “evde ba-kım” ücreti ödenmesi ve 10 yıl önce ko-runmaya muhtaç çocukların evde des-teklenmeleri için 3.000 kişiye ayda 30 TL nakdi yardım verilirken 2011 itibariy-le, 50.000’den fazla çocuğa aylık 300 TL’yi geçen bir nakit desteği yapılması ve ayrıca 50.000 üniversite öğrencisine aylık 40 TL öğrenim kredisi verilirken bu sayının üç yüz bini geçmesi ve burs miktarının ise 250 TL’ye yükseltilmesi-nin; ideolojik görüş bir tarafa, dezavan-tajlı kitlelerin lehine “gelirin yeniden da-ğıtılması” anlamına geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Diğer taraftan bu tür güçlendirmeler; bireylerin maddi ko-şullarının iyileştirilmesi, sosyal sorunla-rın azaltılmasına yaradığı gibi, daha da önemlisi insan kaynağının geliştirilme-si ve toplum kalkınmasına da ivme ka-zandırabilecek modern uygulamalardır.

Gelirin yeniden dağıtılmasında yok-sul kesimlerin aldığı payın önemli ölçü-de yükseltilmesi büyük bir başarı iken, “sosyal haklar” açısından yardımlar ha-len, ihtiyaç sahipleri için talep edilebilir bir “hak” niteliğinde değildir. Modern bir devlet organizasyonunda sosyal yar-dımlar, sadaka veya bağış olarak değil, sosyal hizmet görevlilerinin profesyo-nel yardım müdahaleleriyle yürüttüğü, ev ziyaretleri yoluyla bilgiler toplayarak rapor düzenlemek suretiyle, hak sa-hiplerine sosyal yardım biçiminde sun-dukları, izledikleri, mesleki çalışmalar-la bireyleri daha işlevsel hale getirdik-leri, gelişmiş sosyal hizmet uygulama yöntemleridir. Sosyal politika ve sos-yal hizmetin ortak paydası olan “sos-yal adalet”, yoksul kesimlerin gelirin

dağılımından aldıkları payın arttırıla-rak, insan onuruna yaraşır bir hayatı yakalama amacına hizmet ederek, sos-yal dışlanmışlığın azaltılması ve sosyal içermenin sağlanması yoluyla, yaşam niteliğinin gerçekleştirilmesine olanak sağlamaktadır.

Ülkemiz gibi ekonomik büyüklüğü kü-çümsenmeyecek, ancak kaynakların bölüşümünün bozuk olduğu ülkelerde, ekonomik gelişmeler, nüfusun ve özel-likle çocuk nüfusunun refah seviyesi bir bütün olarak yükseltemediğinde faz-la bir anlam ifade etmemektedir. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde, ekono-mik gelişmeden sorumlu hükümet ku-ruluşlarının sosyal hizmet kuruluşlarıy-la etkili iletişiminin olmaması, ekonomi, sosyal politika ve sosyal hizmet açısın-dan gelişmiş düzenlemelerin gerçek-leştirilmesi önündeki en büyük engel-lerden birisini oluşturmaktadır. Oysa Midglay (2001; akt. Şenkal, 2005)’e göre, sosyal gelişme yaklaşımlarının yürütülebilmesi için, ekonomik gelişme ve sosyal hizmet kurumlarının, bireysel ve toplumsal gelişme çerçevesi içinde daha fazla birlikte çalışması gerekir. Di-ğer taraftan aynı amaca hizmet edecek insani gelişmenin sağlanabilmesi açı-sından, güçsüz kitlelerin istihdam ola-naklarını arttıran insan merkezli mak-roekonomik politikaların benimsene-rek uygulanması da büyük önem taşı-maktadır. Bunun için sosyoekonomik ve sosyopolitik kararların tamamı, inci-nebilir nüfus gruplarının gereksinimle-rinin karşılanması ve sosyal içermeye hizmet etmelidir.

Oysa sosyal politikanın temel hedefi gerçek anlamda, çaresizliği, suç davra-nışını, sosyal çatışmaları azaltmak ve sosyal gerginliklerin büyük politik prob-lemler haline gelmeden önlenmesine

Page 12: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Toplum ve Sosyal Hizmet Cilt 23, Sayı 2, Ekim 2012

156

çalışmaktır. Sosyal politikanın bir diğer hedefi de, sosyal dışlanmaya maruz kalmış nüfus gruplarını, “sosyal içer-me” yoluyla kapsam dahiline almaktır. AB Sosyal İçerme Stratejisinin dört or-tak hedefi aşağıda belirtildiği gibidir:

1. Tüm kaynaklar, haklar, ürünler ve hizmetler vasıtasıyla istihdam ve erişim katılımının arttırılması.

2. Dışlanma riskinin önlenmesi.

3. En savunmasız olana yardım edil-mesi.

4. Tüm ilgili kurumların harekete geçi-rilmesi.

Yeni Sosyal İçerme Stratejisinin mer-kezinde de yeni yönetim yöntemi, yani Açık Koordinasyon Yöntemi yatmak-tadır. Bu yöntem, AB ülkelerinde yok-sulluk ve sosyal dışlanma alanların-da, üye devletler tarafından faaliyetle-rin daha iyi bir şekilde koordine edil-mesine olanak tanıyacak şekilde tasar-lanmıştır. Örneğin, İngiltere Hüküme-ti, iddialı yoksullukla mücadele hedef-leri oluşturmaya başlamış ve kapsam-lı yoksullukla mücadele stratejileri için gerekli olan unsurların çoğunu uygu-lamaya başlamıştır. 1997 yılında seçi-len İşçi hükümeti, yoksulluğun açılarını ele alabilmek amacıyla tasarlanmış bir dizi politikayı öne sürmeye başlamıştır: “Minimum Ulusal Ücret”, işsiz genç iş-çiler için kapsamlı eğitim programı, fa-kir yaşlı insanlar için ilave maddi destek ve düşük gelirli işçiler için maddi destek sağlanması bunlardan bazılarıdır. İngil-tere Hükümeti tarafından sergilenen stratejik yaklaşımın merkezinde, 2020 yılı itibariyle İngiltere’deki çocuk yoksul-luğunun yok edilmesi yatmaktadır. Söz

konusu geniş kapsamlı taahhütler ve ilgili hedefler, “Herkes için Fırsat” adlı

yıllık raporda belirtilmiştir (DWP, 1999). Fransa’da da, 1988 yılında toplumun entegrasyonunu sağlamaya yönelik, “asgari gelir desteği” uygulaması baş-latılmıştır.

Sonuç Yerine

Gelişmekte olan ülkelerde sosyal po-litika, geçici uygulamalar olarak gö-rülerek, devletin yurttaşlarına yaptığı maddi-manevi bir yatırımdan ziyade, münferit olarak uygulanan devlet gide-ri olarak düşünülmektedir. Bu ülkelerde sosyal politikanın, genel karakteristiği olarak, toplumun belirli kesimleri ara-sındaki yapısal uyumun olumsuz etkisi-ni bertaraf etmek için tasarlanan bir dizi sınırlı tedbirlerle ihmal edildiğini söyle-mek yanlış olmayacaktır. Sosyal politi-ka önemli ölçüde ihmal edildiğinde ise, devletin desteğine gereksinim duyan incinebilir nüfusu oluşturan milyonlar-ca birey, sosyal sorunların gölgesinde, zor koşullarda çaresiz yaşam mücade-lesi vermektedir.

Sosyal politikaların geliştirilmesi in-celememizin bu noktasında şu soru-yu sormak gerekir: “Peki neden, Batı Avrupa’da refah devleti ve onun araç-ları olan sosyal politika ve sosyal hiz-met ihtiyaca göre şekillenerek, toplu-mun zenginliğinin üçte birden fazlasını sosyal harcamalara ayırarak toplumsal değişmenin ve insan kaynağının geliş-mesinin en önemli aracı olabilmiş de; Türkiye de bütün bu ilerlemeleri sağla-yabilecek, refah politikalarına yönelmiş bir devlet anlayışı neden oluşturulama-mıştır?”. Bunun nedenini Batı Avrupa’ devletlerinin modernleşme sürecini ta-mamlamış olmasında ve sistemin ras-yonel kararlar üretebilme becerisinde aramak gerekir.

Page 13: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Yolcuoğlu

157

Avrupa refah devletleri, sendika-işveren-sivil toplum gibi sosyal taraf-ların güçlü olmasını sağlayarak, toplu-mu ilgilendiren konularda önemli karar-ları alırken, politika oluştururken bu ak-törlerin etkili bir rol oynamalarına imkân sağlayarak ve insani gelişmeyle tekno-loji yaratarak, bu anlayışla ilerlemiş-lerdir. Örneğin, sendikal açıdan top-lu pazarlık-sözleşme oranı Belçika’da %90, Almanya’da %76 iken, Türkiye’de sadece %15’tir (Koray, 2006). Bu ne-denlerle ülkemizde son 50 yılda, tam olarak çoğulcu demokratik yapı istik-rarlı biçimde oluşturulamamış, ulusal ekonomi tüm yurttaşlara yönelik bir zenginlik üretememiş, varolan kaynak-lar hakça paylaştırılamamış, istikrarsız-azgelişmiş bu yapı rasyonel kararlar da üretemediğinden, etkili işbirliği ve sos-yal tarafların kararlara katılım meka-nizması bir türlü kurulamamıştır. Bu-nun sonucu olarak, sosyal politikala-rı oluşturmada yetersiz kalındığından, insani gelişmeye ivme kazandırabile-cek, modern anlamda bir sosyal ve si-yasal yapıyı da ortaya çıkartılamamış-tır. Nitekim, 2002 yılı Avrupa Birliği İler-leme Raporu’nda; “Türkiye’nin sosyal politikalarının AB normlarının çok uza-ğında olduğu, ancak sınırlı gelişmele-rin yaşandığı” ve 2004 yılı raporunda ise, “sosyal diyaloğun olmadığı, sendi-kal hakların acilen, eksiksiz tanınması gerektiği” vurgulanmaktadır.

Sonuç olarak; Anayasa’mızda yer alan “Devlet, sosyal alana ilişkin işlevle-rini olanaklar ölçüsünde yerine geti-rir” hükmü dikkate alınarak, 2009 yılı itibariyle ülkemizde yoksulluk sınırı-nın 2.000 TL’yi aştığı ve ülke nüfusu-nun %0,48’inin açlık (339 bin kişi) ve %18.08’inin (12 milyon 751 bin kişinin) gıda ve gıda dışı harcamaları içeren

yoksulluk sınırının altında yaşadığı (TÜİK, 2010) görülmektedir. Bu veri-ler göz önünde tutularak, yoksul nüfu-sun tamamını kapsayan sosyal politika düzenlemelerinin, insanların asgari ge-reksinimlerinin karşılanması temelinde genişletilmesi yaşamsal bir müdahale olacaktır. Bu girişim, suç oranlarını, ço-cuk ihmallerini, eğitimsizliği ve kitlelerin mağduriyetini en aza indireceği gibi, in-sani gelişmeyi sağlayarak, işlevsel bir refah toplumu olmaya evrilen, sosyal kalkınmayı da başlatabilecektir.

KAYNAKÇABriggs, A. (2000). The Welfare State in Historical Perspective. Ed: Pierson, C and F. Castles), The Welfare State Reader. Cambridge Polity Pres.

Courchene, Thomas J. (2003). Social Dimension of the New Global Order. URL http: // www.cwrn-rcrmt.org/pdf/ rp_corchene.pdf, 04.05.2003.

Dumanlı, R. (1996). Yoksulluk ve Türkiye’deki Bo-yutları. DPT Uzmanlık Tezi, Ankara.

Ekin, N. (1996). Küreselleşme ve Gümrük Birliği, İTO Yayını, İstanbul.

Flora, P., Heidenheimer, A. J. (1981). The Deve-lopment of welfare ststes in Europe and America, New Brunswick, NJ, Transaction Boks.

Keyman, E. Fuat ve Öniş, Z. (2007). Turish Po-litics in a Changing World Global Dynamics and Domastic Transformations. İstanbul bilgi Üniver-sitesi Yayınları.

Koray, M. (2002). Avrupa Toplum Modeli? Nere-den Nereye…Basisen Eğitim ve Kültür Yayınları No: 31, İstanbul.

Marshall, T.H. (1963). Citizenship and social Class. Sociology at the Crossroads, Heinemann, London.

Örnek, İ. (2010). Türkiye’de Yoksulluğun Azaltıl-masında Kırsal Kalkınma Stratejilerinin Etkinli-ği. Uluslararası Yoksullukla Mücadele Stratejile-ri Sempozyumu Bildiriler Kitabı. T.C. Başbakan-lık SYDV Başkanlığı Yayını, Ankara.

Öztürk, İ. (2008). “Türkiye’de Yoksulluk Derinleşi-yor mu?” Anlayış Dergisi, Şubat, ss. 72-73.

Page 14: TÜRKİYE’DE SOSYAL POLİTİKA VE SOSYAL HİZMETLERİN ... · tika ve sosyal hizmet, bireylerin sorun çöz-me becerilerini geliştirebilmeleri, stresleri- ... detli sınıf çatışmaları,

Toplum ve Sosyal Hizmet Cilt 23, Sayı 2, Ekim 2012

158

Pieper, A. (1999). Etiğe Giriş, İletişim yayınları, İstanbul.

Rawls, J. (1999). A Theory of Justice. Cambrid-ge, Massach: The Belknap Press of Harvard Uni-versity Press.

Stewart, D. (1969). The Industrial Revolution, London.

Şenkal, A. (2005). Küreselleşme Sürecinde: Sos-yal Politika, Alfa Basım Yayım Dağıtım, Ağustos.

Titmuss, R. M. (1974). Social Policy: an Introduc-tion, London: Allen&Unwin.

Türkiye’de Yoksulluğun Azaltılmasında Kırsal Kalkınma Stratejilerinin Etkinliği. Uluslararası Yoksullukla Mücadele Stratejileri Sempozyumu Bildiriler Kitabı. T.C. Başbakanlık SYDV Başkan-lığı Yayını, Ankara.