Upload
others
View
8
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Pelin EKİCİ
FARKLI FİZİKSEL, KİMYASAL VE BİYOLOJİK YÖNTEMLERLE ZEYTİNYAĞI KARASUYUNUN ARITILABİLİRLİĞİ
ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI
ADANA,2010
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
FARKLI FİZİKSEL, KİMYASAL VE BİYOLOJİK YÖNTEMLERLE ZEYTİNYAĞI KARASUYUNUN ARITILABİLİRLİĞİ
Pelin EKİCİ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ ANABİLİM DALI
Bu tez ..../...../…... Tarihinde Aşağıdaki Jüri Üyeleri Tarafından Oybirliği/Oyçokluğu İle Kabul Edilmiştir.
............................ ............................ ............................
Yrd.Doç.Dr. Çağatayhan B.ERSÜ Doç.Dr. Galip SEÇKİN Doç.Dr. Ramazan BİLGİN DANIŞMAN ÜYE ÜYE
Bu tez Enstitümüz Çevre Mühendisliği Anabilim Dalında hazırlanmıştır. Kod No:
Prof. Dr. İlhami YEĞİNGİL Enstitü Müdürü Bu Çalışma Ç.Ü. Bilimsel Araştırmalar Projeleri Birimi Tarafından Desteklenmiştir. Proje No:MMF2009YL15 Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların kaynak gösterilmeden kullanımı, 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki hükümlere tabidir.
I
ÖZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
FARKLI FİZİKSEL, KİMYASAL VE BİYOLOJİK YÖNTEMLERLE ZEYTİNYAĞI KARASUYUNUN ARITILABİLİRLİĞİ
Pelin EKİCİ
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
ÇEVRE MÜHENDİSLİĞİ ANA BİLİM DALI
Danışman : Yrd.Doç.Dr. Çağatayhan Bekir ERSÜ Yıl : 2010, Sayfa: 73
Jüri : Doç.Dr. Galip SEÇKİN Doç.Dr. Ramazan BİLGİN Yrd.Doç.Dr. Çağatayhan Bekir ERSÜ
Bu çalışmada zeytinyağı üretimi yapılan tüm Akdeniz ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de büyük bir çevre problemi yaratan zeytinyağı üretimi sonucu ortaya çıkan ve karasu olarak adlandırılan atıksuyun farklı fiziksel, kimyasal ve biyolojik yöntemlerle arıtılabilirliği incelenmiştir. Karasu yüksek organik içeriği ve içerdiği toksik maddelerle arıtımı zor bir atıksudur ve kompozisyonu zeytin ağaçlarının bulunduğu bölgeye, zeytinlerin üretime kadar bekletildiği süreye ve üretim şekline kadar birçok faktörle değişmektedir. Konuyla ilgili çalışmalarda faklı özelliklerdeki numuneler üzerinde farklı arıtma verimleri elde edilmektedir. Bu sebeple uygulanan farklı arıtma metodları arasında bir karşılaştırma yapmak mümkün olmamaktadır. Bu sebeple yapılan çalışmada Adana ili Kozan ilçesinde mevcut bulunan 3 fazlı üretim yapan köklü zeytinyağı üreticilerinden tek seferde 250 L kadar dinlendirilmiş zeytinyağı karasuyu temin edilmiştir. Bu atıksu üzerinde farklı yöntemler denenmiş ve bu yöntemlerin karasu için yeterli olup olmadığı incelenmiş ve yine bu metotlar arasında bir karşılaştırma yapma imkânı sağlanmaya çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Karasu, Zeytinyağı üretimi, Kesikli reaktör, Fiziksel arıtma,
Kimyasal arıtma
II
ABSTRACT
MSc THESIS
TREATABILITY OF OLIVE MILL BLACKWATER USING PHYSICAL, CHEMICAL, AND BIOLOGICAL METHODS
Pelin EKİCİ
ÇUKUROVA UNIVERSITY
DEPARTMENT OF ENVIRONMENTAL ENGINEERING INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES
Supervisor : Asst.Prof.Dr.Çağatayhan Bekir ERSÜ
Year: 2010, Pages:73 Jury : Assoc.Prof. Galip SEÇKİN Assoc.Prof. Ramazan BİLGİN Asst.Prof. Çağatayhan Bekir ERSÜ
Black-water is generated as a result of oil production and causes major
environmental problem. Various physical, chemical, and biological methods were
applied for the treatment of blackwater obtained from local olive mill. High organic
content and toxic substances in black-water render its treatment difficult and its
composition varies with several factors such as the area where the olive trees are
grown, the storage duration of the olives until production, and the type of the
manufacturing process. In related studies reported in the literature, varying treatment
efficiencies were obtained for similar treatment methods. Due to varying black-
water characteristics, it is impossible to make a clear comparison between the
treatment methods applied. Therefore, in this study, a bulk amount of black-water
free oil of which was skimmed has been supplied from an olive mill facility with
three-phase olive oil production regime located in the Kozan district of Adana.
Different treatment methods were tried for the treatment of these wastewaters and the
adequacy of these methods were investigated based on removal performance. A
comparison between these methods were also provided.
KeyWord: Black-water, Olive mill, Batch reactor, Physical treatment, Chemical treatment
III
TEŞEKKÜR
Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü’ndeki lisans ve yüksek
lisans eğitimim süresince beni engin bilgi ve tecrübesi, hayata bakış açısı ile
aydınlatan ve destekleyen manevi babam Sayın Prof. Dr. Ahmet YÜCEER’e; bana
“Farklı fiziksel, kimyasal ve biyolojik yöntemlerle zeytinyağı karasuyunun
arıtılabilirliği” konulu yüksek lisans tezini veren ve çalışmamın her aşamasında
yapıcı ve aydınlatıcı fikirleriyle bana yol gösteren danışman hocam Sayın Yrd. Doç.
Dr. Çağatayhan Bekir ERSÜ’ye sonsuz teşekkürlerimi sunarım.
Çevre Kimyası Laboratuarı’ndaki çalışmalarım süresince benden yardımlarını
ve fikirlerini esirgemeyen hocalarım Sayın Öğr. Gör. Dr. Turan YILMAZ’a, Arş.
Gör. Dr. Bülent SARI’ya, Arş. Gör. İ. Orkun DAVUTLUOĞLU’na, Arş. Gör.
Demet KALAT’a ve bölüm hocalarıma teşekkür ederim. Çevre Kimyası Öğrenci
Laboratuarı’ndaki çalışmalarım süresince benden yardımlarını esirgemeyen hocam
Sayın Arş. Gör. Ayşe ERKUŞ’a, deneysel çalışmalarım sırasında yardımlarından
dolayı bölümümüz yüksek lisans öğrencileri sevgili arkadaşlarım Onur ORTATEPE
ve Saim KARAÖMERLİOĞLU’na teşekkür ederim. Tez çalışmamın her aşamasında
ve hayat yolunda yanımdan hiç ayrılmayan bölümümüz yüksek lisans öğrencisi
sevgili arkadaşım Gizem AKYATAN’a ve yine yüksek lisans çalışmalarımız
süresince zorlukları birlikte atlattığımız ve her türlü tecrübe ve yardımlarını benden
esirgemeyen bölümümüz yüksek lisans öğrencisi sevgili arkadaşım Alev ÇAKIR’a
ve yardımı geçen diğer tüm arkadaşlarıma teşekkürleri bir borç bilirim.
Yüksek lisans çalışmalarım sırasında bana maddi destek veren Çukurova
Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Birimi’ne (Proje No: MMF2009YL15)
teşekkür ederim.
Hayatım ve eğitimim boyunca tüm iyi niyetleri, sevgileri ve ilgileri ile ve
maddi manevi her türlü destekleri ile yanımda olan annem Sayın Eser EKİCİ, ablam
Sayın Av. Esin EKİCİ, babam Sayın Av. Ahmet EKİCİ ve özellikle beni her konuda
her daim destekleyen ağabeyim sayın Av. Cihan EKİCİ’ye teşekkürü bir borç
bilirim.
IV
İÇİNDEKİLER SAYFA
ÖZ ................................................................................................................................. I
ABSTRACT ................................................................................................................ II
TEŞEKKÜR ............................................................................................................... III
İÇİNDEKİLER ......................................................................................................... IV
ÇİZELGELER DİZİNİ ............................................................................................. VII
ŞEKİLLER DİZİNİ ................................................................................................. VIII
SİMGELER VE KISALTMALAR ............................................................................. X
1. GİRİŞ ....................................................................................................................... 1
1.1. Zeytinin Yetiştirilmesi, Zeytinin Yapısal Özellikleri .................................... 2
1.2. Zeytinyağı Üretimi ............................................................................................. 3
1.2.1. Zeytinyağı Üretiminde Ön İşlemler............................................................. 3
1.2.2. Zeytinyağı üretiminde kullanılan sistemler ................................................. 5
1.2.2.1. Klasik Sistemler .................................................................................... 5
1.2.2.2. Modern Sistemler .................................................................................. 6
1.3. Modern Sistemlerle Klasik Sistemlerin Karşılaştırılması .................................. 7
1.4. Karasuyun Kirletici Özellikleri, Karakterizasyonu ........................................... 8
1.5. Karasuyun Alıcı Ortamdaki Etkileri ................................................................ 11
1.6. Karasuyun Arıtılmasının Önemi ...................................................................... 12
1.7. Zeytinyağı Karasularıyla İlgili Türkiye ve Avrupa’daki Deşarj Standartları ve
Yönetmelikler ......................................................................................................... 12
1.8. Zeytinyağı Karasularının Arıtılabilirliği .......................................................... 14
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR ...................................................................................... 17
3. MATERYAL VE METOD .................................................................................... 24
3.1. Materyal ........................................................................................................... 24
3.1.1. Atıksu Özellikleri ...................................................................................... 24
3.1.2. Kesikli Aktif Çamur Reaktör .................................................................... 24
3.1.3. Kesikli Aktif Çamur Sisteminde Kullanılan Sentetik Atıksuyun Özellikleri
............................................................................................................................. 25
3.1.4. Kesikli Aktif Çamur Reaktörde Kullanılan Aktif Çamurun Özellikleri ... 26
V
3.2. Metot ................................................................................................................ 26
3.2.1. Atıksu Karakterizasyonu ........................................................................... 26
3.2.2. Deneysel Çalışma ...................................................................................... 27
3.2.2.1. Fiziksel Arıtılabilirlik .......................................................................... 27
3.2.2.2. Kimyasal Arıtılabilirlik ....................................................................... 28
3.2.2.3. Biyolojik Arıtılabilirlik Çalışması ...................................................... 32
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA .................................................... 38
4.1. Atıksu Karakterizasyonu.................................................................................. 38
4.2. Fiziksel arıtılabilirlik çalışmaları ve sonuçları................................................. 40
4.2.1. Imhoff konisi ile çökelebilirlik deneyi ...................................................... 40
4.2.2. Buharlaştırma ile kurutma deneyi ............................................................. 40
4.2.3. Isıtma deneyi ............................................................................................. 41
4.2.4. Güneşin karasuya etkisi ............................................................................. 42
4.3. Kimyasal arıtılabilirlik çalışmaları ve sonuçları .............................................. 45
4.3.1. Kostik ilavesi ile sabunlaştırma çalışması sonuçları ................................. 45
4.3.2. Kimyasal pıhtılaştırma-yumaklaştırma deneyleri ve sonuçları ................. 48
4.3.2.1. Alüm ile koagülasyon çalışmaları ....................................................... 48
4.3.2.2. Demir (III) Klorür ile koagülasyon çalışmaları ................................... 50
4.3.2.3. Kireç ile koagülasyon çalışmaları ....................................................... 51
4.3.2.4. Koagülasyon çalışmalarında kullanılan kogülantların karşılaştırmaları
.......................................................................................................................... 52
4.4. Biyolojik arıtılabilirlik çalışmaları ve sonuçları .............................................. 54
4.4.1.Sentetik Atıksu ile Ham Karasuyun Kesikli Aerobik Reaktörde
Arıtılabilirliği Çalışmaları ve sonuçları ............................................................... 54
4.4.1.1. Aktif Çamurun Evsel Nitelikli Sentetik Atıksuya Adaptasyonu......... 55
4.4.1.2. Aktif Çamurun Karasuyun Yüksek Organik İçeriğine Hazırlanması . 55
4.4.1.3. Ham Karasuyun Evsel Nitelikli Sentetik Atıksu ile Kesikli Reaktörde
Tasfiyesi ........................................................................................................... 56
4.4.2. Lagünde Dinlendirilmiş Karasuyun Evsel Nitelikli Sentetik Atıksu ile
Kesikli ve Sürekli Reaktörlerde Tasfiyesi ........................................................... 60
4.4.2.1.Sentetik atıksu ile adaptasyon süreci ................................................... 60
VI
4.4.2.2.Sentetik atıksu ve karasu karışımının kesikli reaktörde tasfiye süreci . 61
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER ............................................................................... 64
KAYNAKLAR .......................................................................................................... 68
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................... 73
VII
ÇİZELGELER DİZİNİ SAYFA
Çizelge 1.1. Sürekli Sistemle Pres Sisteminin Karşılaştırılması (Şengül, 2003) ......... 8
Çizelge 1.2. Karasuların karakteri .............................................................................. 10
Çizelge 1.3. SKKY Tablo 5.5. Gıda sanayi (Zeytinyağı ve sabun üretimi, katı yağ
rafinasyonu) ............................................................................................... 13
Çizelge 3.1. ISO standart taslağında verilen atıksu reçeteleri (ISO 11733)............... 25
Çizelge 3.2. Aktif çamur özellikleri ........................................................................... 26
Çizelge 3.3. Karasuyun karakterizasyonunda kullanılan analitik metotlar ................ 27
Çizelge 3.4. Zeytinyağı karasuyu numunesi üzerinde denenen Alüm dozları ........... 30
Çizelge 3.5. Zeytinyağı karasuyu numunesi üzerinde denenen demir (III) klorür
dozları ........................................................................................................ 31
Çizelge 3.6. Kireçle Kimyasal arıtılabilirlik çalışmasında uygulanan yöntemler ve
dozlar ......................................................................................................... 32
Çizelge 4.1. Zeytinyağı karasuyu numunesi karakterizasyonu .................................. 39
Çizelge 4.2. Alüm dozlarının KOİ giderim verimleri ................................................ 49
Çizelge 4.3. Kireç dozlarının sağladığı KOİ giderim verimleri ................................. 51
Çizelge 4.4. Reaktöre eklenen karasu miktarları ve KOİ değerleri ........................... 57
Çizelge 4.5. Kesikli reaktörün sentetik atıksu ile adaptasyonu .................................. 61
Çizelge 4.6. Sentetik atıksu ve lagünde dinlendirilmiş karasu karışımı ile beslenen
kesikli reaktörde filtre KOİ değişimi ......................................................... 62
Çizelge 4.7. Sürekli ve kesikli sistemlerin tasfiye performansları ............................. 63
VIII
ŞEKİLLER DİZİNİ SAYFA
Şekil 1.1. Zeytinin yapısı (Gümüşkesen, 2009) ........................................................... 2
Şekil 1.2. Zeytinlerin Kırılmasında Kullanılan taş Değirmenler ................................. 4
Şekil 1.3. Zeytinlerin Kırılmasında Kullanılan Metal Kırıcılar ................................... 4
Şekil 1.4. Pres sistemi .................................................................................................. 5
Şekil 1.5. Modern sistemlerde kullanılan dekantör ...................................................... 6
Şekil 1.6. Karasu .......................................................................................................... 8
Şekil 3.1. Biyolojik tasfiyede kullanılan kesikli reaktörün şematik gösterimi .......... 25
Şekil 3.2. Kimyasal pıhtılaştırma/yumaklaştırmada kullanılan kavanoz testi düzeneği
................................................................................................................... 29
Şekil 3. 3.Ham karasuyun sentetik evsel nitelikli atıksu ile birlikte tasfiye edildiği
kesikli reaktör ............................................................................................ 33
Şekil 3.4. Serbest yağları alınmış ham karasuyun dinlendirildiği lagün .................... 35
Şekil 4.1. Buharlaştırma ile ham karasuyun kurutulması deneyi ............................... 41
Şekil 4.2. Ham karasuyun kaynatılması ..................................................................... 41
Şekil 4.3. Isıtma ile faz ayrımının oluşması ............................................................... 42
Şekil 4.4. Isıtma ile meydana gelen faz ayrımının dağılması .................................... 42
Şekil 4.5. Güneşe bırakılan numunenin bir hafta sonraki görüntüsü ......................... 43
Şekil 4.6. Güneşe bırakılan numunenin iki ay sonundaki görüntüsü ......................... 44
Şekil 4. 7. Güneş görmeyen noktaya bırakılan karasu numunesi .............................. 45
Şekil 4.8. Kostik ilavesi ile ısıtılan numunede oluşan tabakalaşma ........................... 46
Şekil 4.9. Kostik soda ilaveli numunenin ilk saatlerdeki görünümü ......................... 47
Şekil 4.10. Bir günlük bekleme sonucunda ısıtılarak kostik ilave edilen ve sade
kostik ilave edilerek karıştırılan numunelerin görünümü .......................... 47
Şekil 4.11. 750–4500 mg/L arası alüm dozlarının uygulandığı kavanoz testi çökelme
sonucu ........................................................................................................ 48
Şekil 4.12. 8000 ve 10000 mg/L dozları bir günlük ve iki günlük bekletme sonuçları
................................................................................................................... 49
Şekil 4.13. 1000–10000 mg/L arası demir (III) klorür dozlarıyla yapılan kavanoz testi
çökelme sonucu ......................................................................................... 51
IX
Şekil 4.14. Alüm ve kireçle yapılan koagülasyon çalışmalarının karşılaştırılması.... 54
Şekil 4.15. 350–450 mg/L KOİ değerlerine adaptasyon süreci ................................. 55
Şekil 4.16. 500–550 mg/L KOİ değerlerine adaptasyon süreci ................................. 56
Şekil 4.17. 10-25-30-40-50-60 mL karasu ilavesi ve KOİ giderme verimleri ........... 58
Şekil 4.18. 55 mL karasu ilavesi ve elde edilen arıtma verimleri .............................. 59
Şekil 4.19. 60 mL karasu ilavesi ve arıtma verimleri ............................................... 59
Şekil 4.20. 75 mL karasu ilavesi ve arıtma verimleri ............................................... 60
X
SİMGELER VE KISALTMALAR
AB Avrupa Birliği
SKKY Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği
ISO International Organization for Standardization
İTO İzmir Ticaret Odası
KOİ Kimyasal Oksijen İhtiyacı
BOİ Biyolojik Oksijen İhtiyacı
AKM Askıda Katı Madde
TKN Toplam Kjeldahl Azotu
TOK Toplam Organik Karbon
TN Toplam Azot
EI Elektriksel İletkenlik
ÇOK Çözünmüş Organik Karbon
TKM Toplam Katı Madde
ÇKM Çözünmüş Katı Madde
Al Alüminyum
Fe Demir
Ca Kalsiyum
As Arsenik
B Bor
Ba Baryum
Cr Krom
Na Sodyum
K Potasyum
Ca Kalsiyum
Mg Magnezyum
Cd Kadmiyum
Cu Bakır
Mn Mangan
Zn, Çinko
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
1
1. GİRİŞ
Dünyada zeytinyağı üretiminde İspanya, İtalya, Yunanistan ve Türkiye gibi
ülkeler başı çekmektedir. Türkiye’de 95 milyon zeytin ağacı bulunduğu tahmin
edilmektedir ve Türkiye, dünyada sofralık zeytin üretiminde ikinci, zeytinyağı
üretiminde ise dördüncü sıradadır.
Ancak, üretim sırasında hiçbir kimyasal madde kullanılmasa da açığa çıkan
karasu, yüksek kirletici içeriği yüzünden bu ülkeler için acilen çözümü gereken bir
problemdir. Yüksek kirlilik içeren karasuyun bertarafı ve arıtımı günümüzün en
önemli çevre sorunları arasında yer almaktadır. Bu atıksu bir alıcı ortama verilmeden
önce, birkaç kademeli fiziksel-kimyasal, biyolojik arıtma ünitelerinden geçirilmelidir
(Şengül, 2003). Aksi takdirde karasu, yoğun organik madde ve askıda katı madde
içeriğiyle ve sahip olduğu asidik özellikleriyle bırakıldıkları ortamda kimi zaman
geri dönüşü olmayan kötü sonuçlar doğurabilmektedir.
Zeytinyağı üretiminde bir yan ürün olarak ortaya çıkan karasu, özellikle
Avrupa Birliği sürecindeki Türkiye için büyük bir çevre problemidir. AB sürecinin
en önemli başlıklarından olan çevre konusuna dâhil olan bu problem Türkiye’nin
AB’ deki zeytinyağı üreticileriyle rekabetinde de bugün ve ilerde büyük bir engel
teşkil edecek gibi görünmektedir (Şengül, 2003).
Bu sebeple zeytinyağı üretiminde başı çeken diğer ülkelerde olduğu gibi
Türkiye’de de zeytinyağı üretiminden kaynaklanan atıksuyunun uygun bertarafı
üzerine birçok bilimsel çalışma yapılmaktadır. Ancak yapılan çalışmalarda genel
olarak en fazla bir veya iki arıtma metodu üzerinde durulmakta ve elde edilen
sonuçlar verilmektedir. Karasuyun kirletici özelliklerinin birçok faktöre bağlı olarak
değişiyor olması yapılan farklı çalışmalarda değişik bölgelerden alınan karasu
numunelerinin kullanılması sonucu aynı arıtma metodundan farklı verimler elde
edilmesine sebep olmaktadır. Ayrıca yapılan çalışmalarda bir veya iki arıtma metodu
üzerinde durulduğundan karasuyun bertarafı için hangi metodun daha uygun olduğu
konusunda bir değerlendirme yapılamamaktadır. Bu çalışmada belirli bir zeytinyağı
fabrikasından alınan karasu numunelerine birbirinden farklı birçok arıtma ve bertaraf
yöntemi uygulanarak bu yöntemler arasında bir karşılaştırma yapma imkânı
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
2
%%11––22 EEppiikkaarrpp ((kkaabbuukk))
%%6633––8866 MMeessookkaarrpp
((mmeeyyvvee eettii))
%%1100––3300 EEnnddookkaarrpp ((ççeekkiirrddeekk)) %%22––66 ÇÇeekkiirrddeekk iiççii
sağlanmaya çalışılmıştır.
1.1. Zeytinin Yetiştirilmesi, Zeytinin Yapısal Özellikleri
Akdeniz ve Ege’ de var olmuş tüm medeniyetlerde zeytin ağacının ve zeytin
yetiştiriciliğinin izlerine rastlanmıştır. Zeytin ağacı yetiştiriciliği zahmetlidir ancak
zeytin ağacının uzun ömürlü olması bu emeğin karşılığını vermektedir. Olgun bir
zeytin ağacından 15-20kg zeytin elde edilebilmektedir. Ortalama 5kg zeytinden ise
1lt zeytinyağı çıkarılabildiği göz önünde bulundurulursa, 1 zeytin ağacından yılda
ortalama 3lt ya da 4lt zeytinyağı üretilebilir. Zeytin en fazla yağ içeren meyvelerden
biridir. Ağırlığının %20–30 ’u kadar yağ içerir ve ekim alanının kuzey veya güney
yarım kürenin hangi bölgesinde olduğuna bağlı olarak, çiçeklenme mevsimi Nisan ile
Haziran aylarına rastlamaktadır. Yeşil zeytinler, Ağustos sonundan Kasım başına
kadarki sürede olgunlaşır, Kasım ile Mart ayları arasındaki dönemde ise hasat edilir
(İTO RAPORU, 2001).
Zeytin, yağlı tohumlar (ayçiçeği, koza gibi) ve yağlı meyveler gruplarını
içeren yağlı hammaddeler sınıflandırmasında yağlı meyveler sınıfına girmektedir.
Zeytin meyvesi Şekil 1.1’de de görüldüğü gibi;
• %1–2 meyve kabuğu (Epikarp)
• %63–86 meyve eti (mezokarp)
• %10–30 meyve çekirdeği (endokarp)
• %2–6 çekirdek içi içerir (Gümüşkesen, 2009).
Şekil 1.1. Zeytinin yapısı (Gümüşkesen, 2009)
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
3
Zeytinde bulunan yağın önemli bir kısmı meyve eti kısmında ve mevcut su ile
kısmi emülsiyon halinde bulunur. Zeytin meyvesi %40 oranında su ve %20–35
oranında yağ içerebilmektedir (Gümüşkesen, 2009).
1.2. Zeytinyağı Üretimi
Zeytinyağı üretiminde kesikli (pres) ve sürekli (santrifüj) olmak üzere iki
farklı üretim şekli vardır. Her ikisinin sonucunda da prina ve karasu gibi iki yan ürün
oluşmaktadır (Oktav, 2001).
Zeytinyağı üretim aşamaları iki yöntemde de hemen hemen aynıdır. Üretim
şekilleri arasındaki temel fark kullanılan ekipmandadır. Bu aşamalar sırasıyla;
• Ön işlemler
• Sıvı fazın katı fazdan uzaklaştırılması (yağ ve karasuyun prinadan ayrılması)
• Yağ ve karasuyun ayrılmasıdır.
1.2.1. Zeytinyağı Üretiminde Ön İşlemler
Ön işlemler yaprakların uzaklaştırılması takibinde yıkama, zeytinlerin
kırılması ve ardından zeytin hamurunun yoğrulması (malaksasyon) işlemlerini içerir
(Gümüşkesen, 2009).
Zeytin kırılması işlemi mesokarp kısmında yer alan hücre çeperlerinin fiziksel
yolla hasara uğratılması ve bunun sonucunda mikromoleküler yapıdaki yağ
zerreciklerinin birleşerek; katı sıvı faz ayrımına daha uygun hale getirilmesi ve
akışkanlığının sağlanması amacıyla uygulanır. Bu işlem için;
• Klasik ve kesikli sistemlerde Şekil 1.2’de verilen granitten yapılmış taş
değirmenler kullanılmaktadır.
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
4
Şekil 1.2. Zeytinlerin Kırılmasında Kullanılan taş Değirmenler
• Sürekli sistemlerde ise otomasyona el verişlilikleri nedeniyle Şekil 1.3’de
verilen metal kırıcılar kullanılmaktadır. Ancak metal kırıcıların kullanılması,
yağın toplam fenolik madde içeriğini yükseltmekte, buna bağlı olarak yağın
oksidatif stabilitesini de arttırmaktadır.
Şekil 1.3. Zeytinlerin Kırılmasında Kullanılan Metal Kırıcılar
Malaksasyon işlemi ise zeytin hamurunun homojenleştirilmesi ve damlaların
birleştirilmesi ve bir sonraki sıvı-katı faz ayrımı işlemine hazırlanmasıdır. Yoğurma
işlemi sırasında, yağ damlacıklarının birleşerek büyük damlalar oluşturması ve yağ-
su emülsiyonunu kırarak yağın serbest hale gelmesi sağlanır. Kırma-ezme işleminden
sonra yağ damlacıklarının %45’i 30 µ’dan büyük iken, yoğurmadan sonra bu oran
%80’e çıkar (Gümüşkesen, 2009).
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
5
1.2.2. Zeytinyağı üretiminde kullanılan sistemler
1.2.2.1. Klasik Sistemler
Ön işlemlerden geçip yeterli kıvama gelen hamura pres yardımıyla baskı
uygulanarak sıvı fazı oluşturan yağ ve karasuyun birbirinden ayrılması esasına
dayanır (Gümüşkesen, 2009). Yağ Şekil 1.4’de gösterilen hidrolik presler
kullanılarak çıkartılır.
Şekil 1.4. Pres sistemi
Bu üretim sistemi besleme, hammadde depolama, temizleme, kabuk kırma ve
ezme, kurutma-kavurma, sıkma, filtrasyon/dekantasyon ünitelerinden oluşmaktadır.
Oluşturulan hamurun birleşimi %20 yağ, %25 katı madde, %55 zeytin öz suyu
biçimindedir (Şengül, 1991). Presleme prosesinde zeytinler su ile yıkanır ve su
ilavesi ile yoğrulur, bu sebeple üretim sonrasında açığa çıkan karasu miktarı artar.
Elde edilen hamur daha sonra preslenerek, yağ ve vejetasyon suyu (karasu) ayrılır,
katı faz ise bir yan ürün olan prina olarak elde edilir (Demichelli ve Bontoux, 1996).
Pres yönteminin bazı olumlu ve olumsuz yönleri mevcuttur. Olumlu yönler
arasında; yatırım maliyetinin düşük, pres parçalarının basit ve sağlam olması, enerji
üretiminin ve prinanın nem içeriğinin düşük olması sayılabilir. Bunun yanı sıra
üretim sonrasında oluşan karasuyun çok az miktarda olması ve yağ içeriğinin düşük
olması bu prosesin en önemli avantajlarındandır.
Olumsuz yönleri arasında ise; ekipmanın hantal olması, iş gücü
gereksiniminin fazla olması sayılabilir. Oluşan karasuyun az miktarda olmasına
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
6
karşın kirlilik değerlerinin daha yüksek olması ve kullanılan disklerin temizlik ve
bakımının zor olması ve kolay kontamine olabilmeleri bu sistemin
sakıncalarındandır. Sistemin kesikli olması da başlıca bir dezavantajdır
(Gümüşkesen, 2009).
1.2.2.2. Modern Sistemler
Zeytin hamurundaki sıvı fazın (yağ ve karasu) katı fazdan yüksek hızda
dönen santrifüjler-dekantörler yardımıyla ayrılması esasına dayanır. Bu üretim
sistemi, besleme, yıkama, kırma ve hamur hazırlama ünitelerinden oluşmaktadır.
Sürekli sistemlerde presin yerini santrifüj (dekantör) almıştır. Kullanılan dekantörlere
örnek Şekil 1.5’te verilmiştir.
Şekil 1.5. Modern sistemlerde kullanılan dekantör
Kullanılan dekantöre bağlı olarak iki farklı proses mevcuttur.
• Üç fazlı Üretim Sistemi: Proses suyu gerektiren üretim sonrasında üç faz
(yağ, prina ve karasu) oluşturan üç fazlı sistemdir. Önemli miktarda proses
suyu eklenir. Bu sebeple klasik sisteminin 3 katı fazla hacimde karasu
oluşmaktadır (Masghouni ve Hassairi, 2000).
• İki Fazlı Üretim Sistemi: Proses suyu kullanımına gerek olmayan ve üretim
sonrasında sadece iki faz oluşumuna müsaade eden ( yağ ve prina) iki fazlı
üretim sistemidir (Oktav, 2003). Üretim boyunca proses suyu eklenmez. Yağ
ve prina oluşur. Ekolojik olarak cazip bir sistemdir. Bunun sebebi sıvı faz
yani karasu, üretim sonucunda oluşmamaktadır. Karasuyun büyük bölümü
pirina ile birlikte açığa çıkmaktadır ve oluşan katı faz %50–60 su, %2–3
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
7
oranında yağ içermektedir (Masghouni ve Hassairi, 2000).
Sürekli sistemin önemli avantajları vardır. Bunlar sırasıyla:
Otomasyona uygun bir sistem olması, sürekli ya da yarı sürekli olması ve iş gücü
gereksiniminin düşük olmasıdır. Bunların yanında aynı günde üretimi gerçekleştirme
imkanı, daha fazla üretim olanağı, daha iyi kalite kontrolü, daha az oda ve yer
gereksinimi, geliştirilmiş proses kontrolü ve otomasyonu avantajlar olarak
sıralanabilir (Şengül, 2003).
Sürekli sistemin dezavantajları ise;
Yatırım maliyeti ve enerji tüketimi yüksektir. Prina yüksek oranda su içerir. Oluşan
büyük miktardaki sıvı faz bir miktar yağ kaybına neden olur (Gümüşkesen, 2009).
1.3. Modern Sistemlerle Klasik Sistemlerin Karşılaştırılması
Zeytinyağı üretiminde kullanılan iki sistemin de kendine göre avantajları ve
dezavantajları bulunmaktadır. Bu avantaj ve dezavantajlar bu çalışmada, üretilen
zeytinyağının kalitesi ya da tadı gibi konularda değil de üretim sonrasında oluşan
karasuyun miktarı ve kirlilik yükleri açısından değerlendirilmiş ve karşılaştırılmıştır.
Bu açıdan tesis içi maliyetler dışında çevresel açıdan bakıldığında modern
sistemler özellikle iki fazlı sistemler uygun üretim sistemleri olarak görülmektedir.
Üretim sonucunda karasu oluşmamaktadır ancak ortaya çıkan prina içeriğinin
neredeyse yarısı karasudur. Bu durumda prinanın kurutulması bir problem olarak
ortaya çıkmaktadır.
Üç fazlı sistemler ve klasik sistemlerde üretim sırasında proses suyu
kullanılmaktadır. Ancak üç fazlı sistemlerde daha fazla proses suyu kullanıldığından
klasik sistemlere oranla hacimsel olarak üç kat daha fazla karasu oluşmaktadır. Üç
fazlı sistemlerde daha fazla miktarda karasu oluşmasına rağmen oluşan karasuyun
kirlilik yükü klasik sistemlere göre çok daha düşüktür.
Bu üretim prosesleri sırasında kullanılan proses suları ve oluşan atıksuyun
hacim ve KOİ bakımından karşılaştırmaları Çizelge 1.1’de verilmiştir.
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
8
Çizelge 1.1. Sürekli Sistemle Pres Sisteminin Karşılaştırılması (Şengül, 2003)
Proses Tipi Proses Suyu (L)
Atıksu Karakteristikleri
Hacim (L) KOİ (g/L)
Kesikli (pres) 0–40 40–50 90–130
Sürekli (3-faz) 50–70 90–110 60–90
Sürekli (2-faz) 0 5–10 10–15
1.4. Karasuyun Kirletici Özellikleri, Karakterizasyonu
Karasu: Zeytinlerin yağa işlenmesinden elde edilen koyu kırmızı bir renge
sahip, organik ve mineral maddeler bakımından oldukça zengin asidik nitelikte,
miktarı kullanılan yağ çıkarma sistemine bağlı olarak değişebilen sıvı alt üründür ve
Şekil 1.6’da temsili bir görüntüsü verilmiştir.
Şekil 1.6. Karasu
Karasu içerdiği yüksek seviyedeki organik yük ve antimikrobiyal aktivite ile
bitkiler üzerinde toksik etki gösteren polifenoller ve uzun zincirli yağ asitleri ile
yüksek bir kirletici özelliğe sahiptir ve bu nedenle geniş ölçekte çevre problemlerine
sebep olmaktadır (Borja, 1992; Garcia, 2000).
Karasuda bulunan başlıca organik maddeler; şeker, azot bileşikleri, uçucu
asitler, polialkoller, pektin, yağ, polifenoller, karasuya koyu rengini veren taninlerdir
(Rozzi ve Malpei, 1996). Karasuda bulunan şekerler; fruktoz, mannoz (mayalanabilir
bir monosakkarid), glukoz, sakkoroz, sükroz ve pentoz olarak özetlenebilir. Şekerler
ve polialkoller doğada mikroorganizmaların gelişimi için kullanılır (Parades, 2002).
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
9
Fenolik birleşikler ise zeytinin çekirdeğinde ve etli kısmında bulunmaktadır ve yağa
nazaran sudaki çözünürlüğü daha fazladır. Böylece konsantrasyonu normalde 0,5g/L
iken atıksuda 25g/L olabilmektedir. Karasuda 30’dan fazla değişik fenolik birleşik
mevcuttur ve bu bileşikler değişime uğramaya son derece müsaittir (McNamara,
2007). Karasuyun içerdiği fenolik birleşiklerden olan monomerik ve polimerik
fenoller yüksek miktarda KOİ ve BOİ içerir. Monomerik fenoller fitotoksik ve
antimikrobiyal aktivite gösterir. Bunun yanında polimerik fenoller ise yapısal olarak
lignine benzer ve karasuyun tipik renginden sorumlu maddelerdendir (Hamdi, 1993).
Karasuda bu tür fitotoksik etki gösteren birleşiklerin bulunması bu atıksuyun zirai
üretimde sulama amaçlı kullanımını önlemektedir.
Sıvı atık olarak ortaya çıkan karasuyun konsantrasyonu, üretim prosesine ve
işletim koşullarına bağlı olarak büyük değişimler gösterir. Genellikle üretim
sırasında 0,5–1,5m3/ton zeytin atıksu miktarı açığa çıkmaktadır (Rozzi ve Malpei,
1996). Bu atıksu 25–100 g (Aggelis, 2001) ve bazı durumlarda da daha yüksek
değerlerde KOİ içerir ki bu değer evsel atıksuların sahip olduğu ve genellikle
500mg/L (Kayranlı, 2007) olan KOİ değerinin çok üstündedir. Buda karasuyun
mevcut sistemlerle arıtımının ne kadar zor olduğunu ve neden büyük bir çevre
problemi yarattığını gözler önüne sermektedir. Karasu için yapılan çeşitli
karakterizasyon çalışmalarının sonuçları Çizelge 1.2’ de verilmiştir. Sonuçların
farklılığı, daha öncede bahsedildiği üzere karasuyun karakterizasyonunun birçok
faktöre bağlı olarak ne kadar değiştiğini göstermektedir.
Daha önce yapılan çalışmalarda bulunan karasu karakterizasyonlarına
bakıldığında karasuyun kapsamlı bir arıtmaya ihtiyaç duyduğu anlaşılmaktadır.
Karasuyun içeriği her ne kadar birçok faktöre bağlı olarak değişim gösterse de genel
anlamda yüksek değerlerde kirletici miktarları içerdiği açıktır. Örneğin parametreler
için ayrı ayrı bakıldığında karasuyun içerdiği fenolik maddeler toksik içeriklerinden
dolayı dikkat çekmektedir. Fenolün, SKKY’nde “Atıksuların Atıksu Altyapı
Tesislerine Deşarjında Öngörülen Atıksu Standartları”na göre kanalizasyonları tam
arıtma ile sonuçlanan atıksu alt yapı tesislerinde 20 mg/L’nin altında olması
gerekmektedir. Derin deniz deşarjı ile sonuçlanan alt yapı tesislerinde ise bu değer 10
mg/L’dir. Ayrıca kıta içi su kaynaklarına göre kalite parametrelerinde 1. Sınıf
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
10
kalitede, fenol için en yüksek değer 0.002 mg/L iken 4. sınıf kalitede ise bu değer 0,1
mg/L’den daha büyük değerlerdir. Bu standartlara bakıldığında karasuyun içerdiği ve
en azından yukarıdaki çizelgeye göre 2 ile 80.000 mg/L arasında olan fenol içeriğinin
ne kadar yüksek olduğu anlaşılmaktadır.
Çizelge 1.2. Karasuların karakteri
Yine SKKY’de Gıda Sanayi (zeytinyağı ve sabun üretimi, katı yağ
rafinasyonu) için Tablo 5.5.’te verilen 2 ve 24 saatlik kompozit numunelerin içermesi
gereken en yüksek KOİ değerleri sırasıyla 250 ve 230 mg/L’dir. Literatürde ifade
edilen karasuların özelliklerine göre bu atıksular ham halde en düşük ve en yüksek
olarak 40.000 mg/L ve 195.000 mg/L mertebesinde KOİ içerebilmektedir. Bu
sonuçlara bakılarak SKKY’e göre uyulması gereken deşarj standartları ile karasuyun
içerdiği değerler arasında çok büyük farklar olduğu görülmektedir. Bu durumda
karasuyun kapsamlı bir arıtmaya ihtiyaç duyduğu anlaşılmaktadır. Uygun bertaraf
yöntemlerinin araştırılmasının yanında bitkisel bir hammadde olan karasuyun
yeniden kullanım yöntemlerinin de araştırılması bu noktada büyük önem
kazanmaktadır.
Parametre Birim
Pompei
(1974)
Fiestas
(1981)
Steegmans
(1992)
Hamadi
(1993)
Andreozzi
(1998)
pH - 4,7 5,3 3–5,9 5,09
KOİ (g/L) 195 - 108,6 40–220 121,8
BOİ (g/L) 38,44 - 41,3 23–100 -
TKM (g/L) - 1–3 19,2 1–20 102,5
Organik Katı
Madde
(g/L) - - 16,7 - 81,6
Yağ ve gres (g/L) - - 2,33 1–23 9,8
Polifenoller (g/L) 17,5 3–8 0,002 5–80 6,2
Uçucu Organik
Asitler
(g/L) - 5–10 0,78 0,8–10 0,96
Toplam Asit (g/L) 0,81 0,3–0,6 0,6 0,3–1,2 0,95
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
11
1.5. Karasuyun Alıcı Ortamdaki Etkileri
Zeytinyağı üretimi Akdeniz ülkeleri için önemli bir ekonomik aktivite olarak
başroldedir. Sıvı ve katı atıkları ile de bu ülkeler için çevre problemlerinin başında
gelmektedir. Özellikle atıksu formundaki karasu bu ülkeler için ciddi bir çevre
problemdir. Tahmini olarak zeytinyağı üretiminden yılda 10–30 milyon m3 karasu
oluşmaktadır (Niaounakis ve Halvadakis, 2006). Üç fazlı zeytinyağı üretimi ile bir
yılda oluşan 10 milyon m3 karasuyun çevresel etkileri, 20 milyon insandan
kaynaklanan atıksu yüküyle eşdeğerdir (McNamara, 2007). Karasuyun olumsuz
çevresel etkileri zeytinyağı üretimi yapan ancak su ve enerji kaynakları yetersiz olan
ülkelerde kendini daha çok göstermektedir. Böyle ülkelerde karasu için etkili bir
arıtım ve bu atıksuyun uygun bir şekilde geri kazanımı diğer ülkelere göre daha zor
olabilmektedir ve etkiler daha ciddi boyutlar kazanabilmektedir.
Karasuyun sahip olduğu koyu renk, yüksek BOİ, KOİ ve fitotoksik içerik bu
atıksuların direk olarak temiz sulara ve kıyı sularına deşarjını olanaksız kılmaktadır.
Yüzeysel sularda ise karasuyun içerdiği başlıca organik maddelerden olan şekerler
yüksek konsantrasyonlarda olduğunda mikrobiyal respirasyonu (solunum)
arttırabilmekte ve bu sebeple bu sulardaki çözünmüş oksijen konsantrasyonu
düşebilmektedir (McNamara, 2007). Karasuyun hiçbir arıtımdan geçirilmeden
toprağa direk deşarjında ise toprağın fiziksel ve kimyasal özellikleri ters yönde
etkilenebilmektedir ki bu etkilere karasuyun asidik niteliğinden dolayı, toprağın
pH’ının ve gözenekliliğinin değişmesi örnek olarak gösterilebilir (Niaounakis ve
Halvadakis, 2006). Bununla birlikte karasuyun arıtılmadan zirai amaçlı sulamada
kullanılmasının önündeki başlıca engel ise bu atıksuyun içerdiği fenolik
birleşiklerdir. Bu birleşiklerin yüksek konsantrasyonları bitkiler üzerinde fitotoksik
etkilere sahiptir ve tohumların filizlenmesine engeldir. Görüldüğü gibi karasuyun
hiçbir işleme tabi tutulmadan çeşitli alıcı ortamlara verilmesi ekolojik sistemlerde
dikkate değer derecede tehlikeli sonuçlar doğurabilmektedir.
Karasuyun alıcı ortamdaki diğer çevresel etkileri;
• Doğal suların karasu etkisiyle koyu renk alması, bunun sonucunda ışık
geçirgenliğinin azalması,
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
12
• Sucul yaşamın tehlikeye girmesi,
• Toprağa direk bırakıldığında, toprak kalitesinin değişmesi ve
topraktaki mikroorganizmalar üzerinde, özellikle de içeriğindeki
polifenollerle antimikrobiyal etki göstermesi,
• Toprak kalitesinin değişmesiyle ve yine polifenoller sebebiyle bitki
gelişiminin etkilenmesi,
• Bırakıldığı ortamlarda içerdiği maddeler sebebiyle kötü kokulara
neden olabilmesi şeklinde sıralanabilir (Oktav, 2008).
Karasu bırakıldığı yerde çoğunlukla haşereler için uygun üreme ortamı
sağlamakta ve yüzeysel ve derin sularda uzun süreli kirliliğe sebep olmaktadır. Diğer
bir negatif etkisi ise bu tür bir atığın içerdiği asidite ve yüksek polifenol içeriği ile
mikroorganizma ve bitkiler üzerinde yarattığı olumsuz etkilerdir.
1.6. Karasuyun Arıtılmasının Önemi
Karasu yüzyıllardan beri Akdeniz ülkeleri için önemli bir sorundur. Ancak
özellikle son 35 yıldır zeytinyağına karşı artan ilgi dolayısıyla zeytinyağı üretimi de
büyük ölçüde artmıştır (Rozzi ve Malpei, 1996). Üretim yapılan işletmelerin küçük
ve genelde aile işletmeleri olması, bu işletmelerin üretim yapılan bölgenin her yanına
dağılmış olması nedeniyle karasu için gerekli olan kademeli ve kapsamlı arıtma
proseslerini uygulamak pratikte mümkün olmamaktadır. Bu gibi işletmeler, genelde
atıksularını ya direk toprağa ya da yer altı sularına bırakma eğilimindedirler. Bu
nedenle karasuyun çevreye olan etkileri üretiminde artmasıyla son yıllarda daha da
ön plana çıkmıştır. Bunun sonucunda karasuyun arıtımına ve uygun bertarafına
verilen önem gün geçtikçe artmaktadır.
1.7. Zeytinyağı Karasularıyla İlgili Türkiye ve Avrupa’daki Deşarj Standartları
ve Yönetmelikler
Türkiye’de zeytinyağı atıksuları ile ilgili deşarj standardı Su Kirliliği Kontrol
Yönetmeliği’nde Tablo 5.5: Gıda Sanayi’nde (Zeytinyağı ve Sabun Üretimi, Katı
Yağ Rafinasyonu) verilmektedir ve bu tablo Çizelge 1.3’de verilmiştir.
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
13
Çizelge 1.3. SKKY Tablo 5.5. Gıda sanayi (Zeytinyağı ve sabun üretimi, katı yağ
rafinasyonu)
Parametre Birim Kompozit Numune
2 saatlik 24 saatlik Kimyasal oksijen ihtiyacı (KOİ) (mg/L) 250 230 Yağ-gres (mg/L) 60 40 pH - 6–9 6–9
Avrupa’da ise standartlar sektörlere göre değil de her alıcı ortamın girdiği su
kalitesi sınıfa göre belirlenen alıcı ortam standartları ile verilmiştir. Ancak bu tür özel
içeriğe sahip bir atıksu için özel yasalar da mevcuttur. Örneğin 6000 dolayında
zeytinyağı işletmesinin bulunduğu İtalya’da Bakanlar Kurulunca alınan 12 Kasım
1996 tarih ve 574 no’lu İtalya Cumhuriyeti resmi gazetesinde yayınlanan bir yasa ile
karasuyun bertarafına ilişkin yeni hükümler getirilmiştir. Bu yasaya göre herhangi bir
katkı maddesi ilave edilmemiş olan zeytinlerin mekanik olarak işlenmesi sonucu
ortaya çıkan vegetasyon suyu (karasu) tarımsal alanlara kontrollü olarak
verilebilecektir. Ayrıca karasu ve meyvenin lifli kısımlarından ve çekirdek
parçalarından oluşan nemli prinalarında tarlalarda ıslah edici (gübre olarak)
kullanılmaları mümkün kılınmaktadır. Geleneksel yağ çıkartma tesislerinden gelen
atıksuların yıllık boşaltma/yayma sınırı 50 m3/hektar iken, sürekli tesislerden çıkan
karasuyun yıllık boşaltma limiti 80 m3/hektardır. Ancak ülke içindeki kontroller
sonucunda bu suların yüzey sularına, yeraltı sularına, toprağa veya başka doğal
kaynaklara zararlı olduğu belirlenmiş ise, o mahallin Belediye Başkanı kendi
kararnamesi ile bu suların araziye boşaltılmasını durdurabilecek veya izin sınırlarını
aşağıya çekebilecek yetkiye sahiptir. Aynı yasaya göre karasuyun araziye boşatılması
işlemi, suların ve içindeki maddelerin araziye uygun bir şekilde dağılımı sağlanarak
yapılmalı ve bu işlem sırasında su kaynaklarına, canlı ortama ve ekolojik sisteme
zarar vermekten kaçınılmalıdır. Ülke bu yasa içerisinde karasuyun ve prinanın
boşaltılmasının yasak olduğu alanları aşağıdaki gibi sıralamıştır.
Bu alanlar:
• İnsan tüketimine uygun suların toplandığı havzalara 300m’den daha
yakın mesafede bulunan araziler,
• Yerleşim yerlerine 200m’den daha yakın mesafede bulunan araziler,
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
14
• Sebze yetiştirilen araziler,
• Su ile doymuş, su altında kalmış karlı-buzlu ve taban suyunun
10m’den daha az derinlikte bulunduğu arazilerdir.
Ayrıca karasuyun silo, sarnıç veya fabrikanın içerisindeki havuzlarda
depolanma süresinin de 30 günü aşmaması istenmektedir. Bu yasada belirtilen
hükümlere uymayanların ise 500.000 ila 5.000.000 İtalyan Lireti arasında para
cezasına çarptırılması uygun görülmüştür (ANONYMOUS).
1.8. Zeytinyağı Karasularının Arıtılabilirliği
Zeytin endüstrisi atıksuları yenebilir zeytin ve zeytinyağı üretimlerinden
kaynaklanır. İki sektöründe atıkları hemen hemen aynı çevre sorunlarına neden olur.
Karasu için şu ana kadar kullanılan ve denenen arıtma metotlarının hiç biri karasu
arıtımı için kesin ve uygun bir yöntem olamamıştır. Bu konuda birçok araştırma
yapılmıştır. Ancak bu araştırmaların hiçbiri kapsamlı olmayıp genel kabul
görmemişlerdir. Bunun nedeni karasuyun yoğun organik içeriği ve içerdiği toksik
maddelerin yanı sıra zeytinyağı üretiminin sezonluk olması ve 3–4 ay gibi kısa bir
süre devam etmesidir (Rozzi ve Malpei, 1996). Bunun dışında zeytinyağının sanatsal
bir ürün olarak değerlendirilmesi zeytinyağı üretiminin fabrikasyona geçişini ve
üretimin belli bir yerde yapılmasını engellemektedir. Zeytinyağı zeytin ağaçlarının
yetiştiği bölgelerde genelde aile işletmeleri tarafından üretilmektedir. Zeytin
ağaçlarının yetiştiği belli bölgelerde bu işletmeler geniş bölgelere dağılmış halde
bulunmaktadır. Zeytinyağı üretimi özel bir süreç, zeytinyağı da özgün bir ürün olarak
görülmektedir ve sektör tüketici taleplerini de genel olarak bu şekilde
karşılamaktadır. Bunun sonucunda zeytinyağı üretimi yapan tesisleri bir araya
getirmek zorlaşmakta ve bu atıksuların bir araya getirilip birlikte bertaraf edilmesi
genel olarak söz konusu olmamaktadır. Tek başına üretim yapan ve üretim
kapasiteleri 40 ton/gün ile 200 ton/gün arasında olan (Mert, 2008), küçük tesisler de
bu kadar kısa süreli bir üretim için yapılacak her türlü arıtmayı yüksek maliyetli bir
gider olarak görmektedirler. Sonuç olarak oluşan atıksularını en yakın yüzeysel su
kaynaklarına veya toprağa hiç bir işleme tabi tutulmadan bırakma eğilimindedirler.
Bunun yanında, genellikle küçük olan zeytinyağı işletmeleri belirli bir bölgede çok
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
15
sayıda olabilmekte ve zeytinyağı üretiminden meydana gelen atıklar ile yoğun bir
bölgesel kirlilik oluşturmaktadır.
Karasu arıtımında karşılaşılan teorik engellerin yanı sıra uygun bir bertaraf
yöntemi bulunamamasının temel nedeni de içeriğindeki maddelerdir. Bu atıksularda
yüksek miktarda organik madde ve polifenol gibi toksik maddeler bulunmaktadır.
Karasuda bulunan organik maddelerin biyolojik olarak parçalanmasının zor olması,
uzun zincirli yağ asitleri ve fenolik bileşikleri içermesi bu atıksuyun kapsamlı bir
arıtmaya tabi tutulmasını gerektirmektedir (Ergüder, 2000).
Bu bertaraf zorlukları ve karasuyun inatçı kirletici özellikleri düşünülerek
birçok farklı arıtma metodu denenmiş ve önerilmiştir. Bu arıtma ve bertaraf
yöntemlerinden bazıları kısaca;
• Lagünlerde bekletme,
• Kompostlaştırma (Hytiris, 2004),
• Tarımda kullanım olanakları (Kocaer, 2002) ,
• Ultrafiltrasyon/ters osmoz (Brenes, 1990),
• Bazı fizikokimyasal metotlar; kimyasal çöktürme (Gomez ve Millan,
1983), filtrasyon, göletlerde buharlaştırma, aktif karbonla adsorpsiyon
(Brenes ve Carrido, 1998), yakma (piroliz) (Encinar, 2009),
elektrokoagülasyonla arıtma (Khoufi, 2007),
• Kimyasal oksidasyon (Beltran, 1999; Andreozzi, 1998),
• Hayvan yeminin içine belli oranlarda dahil etme (Un ve Ugura, 2006),
• Arazide arıtma (Kocaer, 2004).
• Anaerobik (Tsonis ve Grigoropoulos, 1988; Gavala, 1996, 1999;
Angelidaki ve Ahring, 1994) ve aerobik arıtma (Hajjouji, 2007;
Tziotzios, 2007) ve bu iki metodun birleşimi (Beltran, 2008; Aggelis,
2001) şeklindedir.
Bu metotlar arıtma verimi açısından iyi netice veriyor da olsalar çoğunun
maliyeti genelde yüksek olduklarından problemin kesin çözümü olmamakta ve
üretilen tehlikeli çamurun uygun bertarafı açısından çoğu zaman yetersiz
kalabilmektedirler. Biyolojik metotlar çoğu zaman birbirinin ardı sıra ve ozonlama
gibi ön kimyasal işlemler ile birlikte uygulanırlar. Diğer taraftan, karasuyun biyolojik
1.GİRİŞ Pelin EKİCİ
16
olarak arıtımı birçok faktörle sınırlanmaktadır. Arıtımı zorlaştıran en etken madde
karasu içerisinde yüksek miktarda bulunabilen polifenollerdir. Polifenoller,
mikroorganizmalar üzerinde toksik etki göstermekte ve biyolojik arıtmanın
etkinliğini kısıtlayarak gecikme fazının uzamasına sebep olabilmektedir. Bu sebeple
karasu için tek başına biyolojik arıtma düşünülecekse, daha önce karasuda bulunan
arıtmanın etkinliğini kısıtlayıcı bu ve benzeri maddelerin atıksudan uzaklaştırılması
gerekmektedir ya da yoğun içeriğinin seyreltilmesi gerekmektedir. Biyolojik arıtma
bu sıkıntılara rağmen, kimyasal arıtmaya nazaran oluşan çamurdan ve biyolojik
ürünlerden faydalanma olanakları ile daha iyi bir yöntem olarak görülmektedir.
Tüm bu çalışmalara ve önerilen sistemlere rağmen karasu hala zeytinyağı
üretimini yoğun bir şekilde yapan ülkeler için büyük bir çevre problemi olarak
varlığını sürdürmektedir. Çünkü mevcut arıtma sistemleri ziyadesiyle inatçı
kirleticilere sahip bu atıksu için yeterli olmamaktadır. Bu nedenle, karasu için çok
kapsamlı ve kademeli bir arıtma süreci gerekmektedir. Hali hazırda bulunan fiziksel
ve kimyasal arıtma sistemleri, bu sistemlerin birleşimleri, biyolojik arıtma sistemleri
bu atıksu modeli için tek başlarına çevre mevzuatlarına uygun bir arıtma
sağlayamamaktadır. Bu konudaki çalışmalar henüz tam olarak başarıya
ulaşamamıştır. Bu durumun belki de en büyük sebeplerinden biri de yapılan her bir
çalışmada, farklı atıksu numunelerinde bu arıtma sistemlerinin bir veya iki tanesinin
ya da birleşimlerinin denenmesi ve aynı arıtma sistemleri için değişik çalışmalarda
farklı verimler elde ediliyor olmasıdır. Bunun sebebi de daha önce de bahsedildiği
üzere karasuyun miktarının ve kirletici özelliklerinin zeytinyağı üretim şeklinden,
kullanılan gübreye ve iklim şartlarına kadar birçok koşuldan etkileniyor olmasıdır.
Çalışmalarda gözden kaçırılan belki de en büyük eksiklik budur. Tek seferde yüksek
hacimde alınan bir karasu numunesi üzerinde aynı anda farklı arıtma metotları
uygulanarak yapılacak bir çalışma ile birçok farklı sistem denenebilir ve arıtma
metotları arasında bir karşılaştırma yapma imkânı sağlanabilir. İşte yapılan bu
çalışmada temel amaç budur.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Pelin EKİCİ
17
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Di Giacomo ve ark (1991), Akdeniz ülkeleri için büyük bir çevre problemi olan
zeytinyağı karasuyunun bertarafında yapay buharlaştırma havuzlarının kullanıldığını
belirtmişlerdir. Çalışmalarında yapay havuzlarda atıksuyun buharlaşma sırasında
fenolik doygunluk ve antibakteriyel özelliklerini değerlendirmişlerdir.
Ergüder ve ark (2000), araştırmalarında zeytinyağı atıksularının anaerobik
arıtılabilirliğini sürekli reaktörlerde çalışmışlardır. Karasu ve prinanın anaerobik
olarak arıtılabilirliğini belirlemek için Biyokimyasal Metan Potansiyeli (BMP)
testleri yapılmıştır. Bu testle değişik KOİ başlangıç konsantrasyonlarında anaerobik
arıtım ve bunlara karşılık gelen metan gazı üretim potansiyelleri incelenmiştir.
Bundan başka karasuyun anaerobik sindirimi için gerekli nutrientler incelenmiştir.
Bursa dolaylarında geleneksel üretim yapan bir zeytinyağı fabrikasının atıksularıyla
çalışma yapılmıştır. Anaerobik kültür Ankara Atıksu Arıtma Tesisi’nden alınmıştır.
44 gün süren BMP testi sırasında reaktör sıcaklığı 35oC derecede tutulmuştur.
Reaktördeki biyomas konsantrasyonu 350 mg/L’dir. Yapılan 4 ayrı deney sonucunda
farklı başlangıç KOİ konsantrasyonlarının arıtım verimleri de farklı olmuştur. En
yüksek verim 2765 mg/L başlangıç KOİ konsantrasyonunda gözlenmiştir. Bu
çalışmanın sonuçları göstermektedir ki zeytinyağı atıksuyu anaerobik olarak yüksek
oranda arıtılabilirliğe sahiptir. Ancak yüksek gaz üretimi aşamasına gelmesi için,
anaerobik kültürün adaptasyonu gerekmektedir. Bu çalışma göstermiştir ki farklı
KOİ konsantrasyonları farklı adaptasyon süreçleri gerektirmektedir. KOİ
konsantrasyonu arttıkça adaptasyon zamanının da arttırılması gerektiği görülmüştür.
Ayrıca zeytinyağı atıksuyunun geriye kalan atık kısmı tek başına arıtılabilirlik
yönünden zayıf olarak belirlenmiştir. Ancak 1g prina, 20 ml zeytinyağı atıksuyu ile
karıştırıldığında arıtılabilirliğin yükseldiğini gözlemişlerdir ve gaz üretiminin %71,9
oranlarına çıktığını belirlemişlerdir. Bundan başka zeytinyağı atıksuyunun anaerobik
arıtımı için gerekli nutrientlerin belirlenmesi çalışmaları sonucunda ise sadece karasu
içinde bulunmayan temel besin maddelerinin yeterli miktarda ilavesi ve sabit
tutulması ile arıtılabilirliğin sağlandığını gözlemlemişlerdir.
Al-Malah ve arkadaşları (2000), yaptıkları çalışmada aktif kili belli arıtma
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Pelin EKİCİ
18
süreçlerinden geçirilmiş karasuyun adsorpsiyonunda adsorban olarak
kullanılabilirliğini incelemişlerdir. Değişen aktif kil konsantrasyonlarında en yüksek
adsorpsiyon kapasitesini sağlayan dozu bulmayı hedeflemişlerdir. Adsorpsiyonu bir
son arıtma olarak incelemek için karasuyu önce belli arıtma işlemlerine tabi
tutmuşlardır. Bu işlemler sırasıyla çökelme, santrifüj ve filtrasyon işlemleridir.
Çökelme işlemini karasuyun açık göletlerde depolanma sürecini taklit ederek
yapmışlardır. Daha sonra santrifüj işlemi yapılmış ve örnekler 15 dakika süre ile belli
bir devirde santrifüj işlemine tabi tutulmuş ve üst fazları ayrılmıştır. Bu üst faza ise
Whatman- 4 filtre kağıdından vakumla geçirilerek filtre işlemi uygulanmıştır. Son
olarak arıtılmış olarak adlandırılan numunelere aktif kil (Bentonit) ile değişen
konsantrasyonlarda adsorpsiyon işlemi uygulanmıştır. Bu dozlar 3-6-9-12-15-18-21
g/L’dir. En yüksek fenol giderimi 21 g/L aktif kil dozunda %81 olmuştur. En yüksek
KOİ giderimi ise yine 21 g/L aktif kil dozunda % 71 olmuştur.
Aggelis ve ark (2001), G.G. Aggelis ve arkadaşları bu çalışmalarında
zeytinyağının biyolojik arıtılabilirliğini incelemişlerdir. Anerobik ve aerobik
sistemlerin ayrı ayrı ve birlikte kullanıldığında arıtım performansının nasıl olacağını
incelemişlerdir. Anaerobik sistem kullanıldığında maksimum organik materyal
giderim verimi %49’a ulaşmıştır. Bunun sebebinin %12 oranında polifenol giderimi
olduğunu düşünmektedirler. Ancak inhibitörler sebebiyle KOİ giderim veriminin
sınırlandığını gözlemlemişlerdir ve uçucu yağ asitlerinin birikim yaparak düşük gaz
üretimine sebep olduklarını düşünmektedirler. Aerobik sisteme bakıldığında
anaerobik parçalamaya oranla daha yüksek bir arıtma verimi gözlemlemişlerdir.
Arıtma verimi %71,6–75,9 oranlarına ulaşmıştır. Ancak polifenolik birleşiklerin
olumsuz etkilerinin yanı sıra pH düzeltme ihtiyacı ve üretilen fazla biyomasında
dezavantaj yaratığı sonucuna varmışlardır. Bundan başka anaerobik arıtmanın sonuna
eklenen aerobik arıtma ile KOİ ve polifenol giderimi %74 oranlarına, genel giderim
ise %83 oranlarına ulaşmıştır. Ayrıca kombine arıtmada çıkan aerobik çamur
miktarının çok az olduğu ve pH düzeltme ihtiyacı olmadığı sonucuna ulaşmışlardır.
Şengül ve ark (2003), yaptıkları bu çalışmada iki ayrı deneme ile zeytinyağı
atıksuyunun kimyasal ön işlem sonrasında distilasyon yöntemiyle arıtılabilirlik
derecesini araştırmışlardır. Bu çalışmada iki ayrı deneme yapılmıştır araştırmacılar
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Pelin EKİCİ
19
tarafından, ilkinde ham atıksu ve distilatlarda KOİ ölçülmüştür, ikincisinde ham
atıksu farklı pH değerlerinde ve iki kademede ölçülmüştür ve çöktürülmüştür. Yani
ham atıksu ham olarak ve ön arıtımdan geçirilerek distilasyonla arıtılmıştır. Asidik
koşullarda yapılan kimyasal ön arıtımın distilasyon üzerine etkisinin araştırıldığı
diğer denemede ise pH 4’ten 2’ye 18 m/L 1:1 lik HCl ilavesiyle getirilmiştir.
KOİ‘nin 92000 mg/L’den 56000 mg/L’ ye düştüğünü gözlemlemişlerdir ve kimyasal
ön arıtmadan geçirilen bu atıksuyu distilasyon işlemine tabi tuttuklarında yüksek
KOİ giderim verimi elde etmişlerdir. Alkali koşullarda yapılan kimyasal ön arıtmada
ise atıksuyun pH’ ı 10 m/L %10 luk Ca (OH)2 çözeltisi ile 4’ten 10’a getirilmiştir.
Kimyasal ön arıtmadan geçirilen atıksu distilasyona tabi tutulduğunda
gözlemledikleri en yüksek KOİ giderim verimi yine yüksek olmuştur. Yapılan en son
denemede ise ham atıksuyun pH’ı önce 4’ten 2’ye asit ilavesi ile getirilmiş ve
numuneye Jar testi uygulanmıştır. Daha sonra aynı numunenin pH’ı alkali ilavesi ile
10’a getirilmiştir. Bu numune en son distilasyon işlemine tabi tutulmuştur ve yapılan
koagülasyon-flokülasyon-çöktürme işlemlerinden sonra elde edilen en yüksek KOİ
giderme verimi %100’e yakın olarak hesaplanmıştır. Ancak bu çalışma ile elde
edilen arıtma veriminin yanında dezavantajlarda saptanmıştır. Bunlar bu çalışma
sonucu oluşan atıkların kimyasal (zehirli) atık sınıfına girmesi ayrıca bir arıtıma
ihtiyaç duyması olarak belirlenmişlerdir.
Fadil ve arkadaşları (2003), yaptıkları çalışmada üç ayrı mikroorganizma
ile karasudan polifenol giderimi ve KOİ giderimi çalışmışlarıdır. Bu
mikroorganizmalar; Geotrichum sp., Aspergillus sp., Candida tropicalis’dur. Bu
mikroorganizmaların seçilme nedeni ise polifenollere olan toleranslarıdır. Kesikli
düzende yapılmış çalışmalarda farklı giriş KOİ’leri ile bu mikroorganizmaların
polifenolleri parçalama ve büyüme özellikleri incelenmiştir. Bu çalışmalar sonucu
elde edilmiş en yüksek polifenol giderimleri, Geotrichum sp. ile %46, Aspergillus sp.
ile %44,3 ve Candida tropicalis ile %51,7 olmuştur. Çalışmalar sonucu elde edilen
ortalama KOİ giderim verimleri ise bu mikroorganizmalar için sırası ile %55, %52,5
ve %62,8’dir. Çalışmalar sonunda tüm mikroorganizmalarla yapılan çalışmalarda
gözle görülür bir renk gideriminin olduğundan bahsedilmektedir.
Hafidi ve ark (2004), bu çalışmalarında aerobik sindirimi çeşitli ortam
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Pelin EKİCİ
20
koşullarında denemişler ve en iyi, stabil olgun arıtmayı ortaya koymayı
hedeflemişlerdir. Uygulanan aerobik sindirim hümikleştirme prosesini içermektedir
ve iki mekanizmadan oluşmaktadır, bunlar: biyolojik ayrışma ve polimerizasyondur
(polikondansasyon). Bu iki mekanizma ortam koşullarından çok fazla
etkilenmektedirler. Zeytinyağı atıksuyundaki asidik pH‘ın, bu çalışmada kullanılacak
olan toprak mikro florası için ve maya (Saccharomyces cerevisiae) ile yapılacak olan
aerobik sindirim üzerine antimikrobiyal etki yaratmakta olduğunu saptamışlardır. Bu
sebeple nötralizasyon yapılmasını uygun görmüşlerdir. Bu çalışmada nötralizasyon
iki şekilde denenmiştir. Kireçle yapılan nötralizasyonla organik birleşikler şiddetli
oksidasyona uğramaktadırlar ve hümifikasyon polifenollerin yoğunlaşmasını
sağlamaktadır. Ancak nötralizasyon fosfatla yapıldığında şekerin oksidasyonunun
daha fazla olduğunu ve polimerizasyona karşı azot bağlarının geliştiğini
gözlemlemişlerdir. Böylece fosfatla yapılacak nötralizasyonun toprak florasını
kullanarak yapılan arıtmada en iyi sonucu verdiğini ön görmüşlerdir. Çünkü bu yolla
organik maddelerin stabilizasyonu daha fazla sağlanmaktadır ve nitrojenin hümik
formda tutulması sağlanmaktadır.
Kocaer ve arkadaşları (2004), yaptıkları çalışmada Bursa Demirtaş
bölgesinden aldıkları tınlı tarım toprağına belli oranlarda karasu uygulayarak bir
lizimetre deneyi yürütmüşlerdir. Kullanılan kolonlar 20, 40, 80 cm boyunda ve 10,5
cm çapında PVC’den yapılmıştır. Tarım arazisinden 0–20, 20–40, 40–60 ve 60–80
cm gibi farklı derinliklerden alınan toprak tabakalarına 100 m3/hektar uygulama
oranlarında karasu 10 kat su ile seyreltilerek uygulanmıştır. Kolonlara verilen karasu
hacmi kadar sızıntı suyu kolon diplerinde toplandıktan sonra sızıntı suları ile
kolonlardan boşaltılan toprak katmanlarında bazı kimyasal parametrelerin
değişimleri incelenmiştir. Çalışmada 10 kat seyreltilerek uygulanılan karasuyun KOİ
içeriğinin ilk 20 cm tabakadan geçtikten sonra %82’sinin tutulduğu sonucuna
varılmış ve en alta süzülen suda ise bu tutulma oranının % 95’e çıktığı
gözlemlenmiştir. Katı madde oranının ise %50’sinin ilk 20 cm tabakasında
tutulduğu, toplam giderimin ise %88’e ulaştığı sonucuna varılmıştır. Karasuyun
düşük pH değerinin ise toprağın tamponlama kapasitesi ile 4,18’den 7,29’a çıktığı
belirlenmiştir. Karasudaki toplam azot, amonyum azotu ve toplam fosfor içeriğinin
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Pelin EKİCİ
21
ise büyük kısmı toprağın üst katmanlarında tutulmuştur. Ancak nitrat azotu diğer
anyonlar gibi bu üst katmanlarda tutulamamıştır. Yıkanarak alt katmanlarda birikim
göstermiştir ve bu durumun yer altı suyu kirlenme riski açısından önemli olduğu
belirtilmiştir.
Fakharedic ve ark (2006), bu çalışmalarında zeytinyağı atıksularının aerobik
ortamda arıtılabilirliğini araştırmışlardır. Ön işlem olarak atıksu 3 aşamalı santrifüj
işleminden geçirilmiştir. Aerobik arıtma deneyi ise farklı ortamlarda denenmiştir.
Atıksu 1/10 oranında seyreltilmiş ve amonyum sülfatla zenginleştirilerek (410 mg/L)
C/N oranı 60’tan 45’e indirilmiştir. Atıksuyun pH’ı fosfat ilavesi ile nötrale
yaklaştırılmıştır. Arıtma 20 gün boyunca takip edilmiş ve 48 saatte bir 150 ml örnek
alınarak birleşimi değişimi fiziksel, kimyasal, spektroskopik ve elemantel analizlerle
takip edilmiştir. KOİ değerinde ki değişimin 8. günden itibaren başladığını
gözlemlemişlerdir. Bunun sebebinin ise karışımın kolay parçalanabilir birleşikler
haline gelmesi olarak düşünmüşlerdir. 20 gün sonun da ulaşılan maksimum KOİ
giderme verimini %86,5 olarak hesaplamışlardır. Ayrıca polifenollerin azalmasıyla
rengin koyuluğunun da azaldığını gözlemlemişlerdir. Fosfat ilavesiyle
mikroorganizmalara fırsat verdiklerini ve toksisiteyi azalttıklarını saptamışlardır.
Khoufi ve ark (2006), yaptıkları çalışmada zeytinyağı karasuyunun geri
dönüşümü ve tarımda yeniden kullanılabilme olanakları incelemişlerdir. Arıtma
metodları elektrokimyasal ön arıtımı (electro-Fenton) ve takibinde anaerobik
biyolojik arıtmayı içermektedir. Bu arıtımın sonunda da anaerobik atıkların zehirlilik
içeriğini elektro koagülasyon metoduyla giderilmeye çalışılmıştır. Electro-Fenton
prosesinin toplam fenol birleşiklerini belirli bir oranda uzaklaştırdığı gözlenmiştir.
Ayrıca zeytinyağı atıksularının toksisitesini %100’e varan oranlarda giderdiği
sonucuna varılmıştır. Bunun dışında peş peşe iki arıtma sonrasında atıksuyun KOI,
AKM, polifenoller ve yağ içeriği büyük oranda azalmıştır. Bu sonuçların hızlı ve
ucuz bir ön arıtımdan sonra uygulanacak olan geleneksel anaerobik arıtma açısından
umut verici bir perspektif açtığı düşünülmüştür. Kullanılan anaerobik reaktör 3l
hacmindedir ve sıcaklık 370C derecede tutulmuştur. Reaktördeki gaz üretimi GC11
(gaz kromatografi) ile ölçülürken, aromatik birleşikler HPLC (kromatografi)
cihazlarıyla ölçülmüştür. Biyolojik oksijen ihtiyacı’nın (g/L) ön arıtımla az bir kısmı
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Pelin EKİCİ
22
giderilmiştir ve diğer arıtmaların BOI üzerine etkisi olmamıştır. Kimyasal oksijen
ihtiyacı ön arıtma ile yüksek bir oranda giderilmiş, anaerobik arıtma ile geriye
kalanın büyük bir kısmı ve son arıtma ile de aynı oranda giderim sağlanmıştır.
Tziotzios ve ark (2007), yaptıkları bu çalışmada zeytinyağı üretimi sonrası
oluşan küspede bulunan bakterileri kullanarak karasuyun aerobik arıtılabilirliğini
araştırmışlardır. Bakteriler öncelikle fenol giderimini sağlamaları için adaptasyon
sürecinden geçirilmiş ve bu süreçte karbon ve enerji kaynağı olarak yalnızca fenol
ilave edilmiştir reaktöre. Daha sonra kesikli aerobik reaktör olarak kullanılan 1 L’lik
erlenler kullanılmıştır. Karasu %20, %50 ve %100’lük seyreltme oranlarıyla ayrı ayrı
reaktörlere alınmıştır. Bu seyreltme oranlarında sırasıyla 11, 13 ve 30. günlerde yine
sırasıyla %82,62, %86,01 ve%90,44 oranlarında fenolik giderim sağlanabilmiştir.
Yine aynı günlerde sırasıyla %86,14, %87,42 ve %91,11 oranlarında KOİ giderimi
sağlanabilmiştir.
Khoufi ve ark (2008), yaptıkları bu çalışmada sıvı-sıvı ekstraksiyonu ile
fenolik birleşiklerin zeytinyağı atıksuyundan geri kazanımını amaçlamışlardır.
Bunun sebebi daha sonradan yapılacak olan anaerobik ve aerobik arıtmalar esnasında
bu maddelerin toksik etki yaratmasını engellemek veya en aza indirgemek olarak
belirlemişlerdir. Fenolik birleşiklerin konsantrasyonu işlenmiş ve işlenmemiş
atıksuda gaz kromatografi ve kütle spektrofotometresi ile belirlenmiştir. Deneylerin
sonucu göstermiştir ki etil asetat ekstraksiyonun monomerlerin geri alınması üzerine
etkisi %90 mertebesine ulaşmıştır. Yapılan bu ön arıtma sonucu zayıf moleküllü
fenollerin büyük kısmı ve yüksek moleküllü polifenollerin az bir kısmı
ekstraksiyonla giderilebilmiştir. Etil asetatın yeniden kazanımını ise %98 olarak
belirlemişlerdir. Etil asetat ekstraksiyonu sonrasında biyolojik arıtılabilirliği gösteren
KOİ/BOİ oranı 5,8’den 3,4’e düşürülmüştür. Ancak bu oranın olması gereken değer
2–2,5 arasında olduğu için bu anaerobik arıtma için tam olarak yeterli görülmemiştir.
Aerobik sürekli reaktörde 7 gün süren arıtma süresi sonunda ekstraksiyondan çıkan
atıksudan KOİ giderimini %78,8 olarak belirlemişlerdir ve pH’ı da 8–8,5 arasında
ölçmüşlerdir. Anaerobik arıtmada ise durum farklıdır. Sadece ekstraksiyon ile
yapılan ön arıtım yetersiz kalmıştır ve elektro koagülasyondan geçirilen atıksuyun
KOİ/BOİ oranının en son değeri olan 3,4’ten 2,3’e düştüğü belirlenmiştir. Daha
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Pelin EKİCİ
23
sonra yapılan anaerobik arıtımla ise yüksek organik yüklemelerde gaz üretim
oranının daha fazla olduğunu gözlemlemişlerdir. Organik yükleme 4–7,5 g
KOİ/L/gün arasında tutulduğunda 3 L’lik anaerobik filtreden geçirilen atıksu için 9
L’den fazla biyogaz üretiminin olduğunu gözlemlemişlerdir.
Mert ve arkadaşları (2008), yaptıkları çalışmada; Bursa ilinde bulunan ve
sürekli yönteme (3-fazlı) göre zeytinyağı üreten tesisten alınan karasu numuneleri
üzerinde analizler yapmış ve fizikokimyasal arıtma sonrasında evsel atıksularla
arıtılıp arıtılamayacağını respirometrik yöntemlerle araştırmışlardır. Çalışmada
öncelikle asit ilavesiyle pH= 1’e getirilerek asitle parçalama işlemi yapılmış ve yağlı
kısımlar alınmıştır. Daha sonra kostik ilavesiyle pH= 5’e getirilmiştir. Dozları 5000–
6000–8000–10000 mg/L olan alüm, demir (III) klorür ve kireç ile uygun dozu
bulmak için jar testleri yapılmıştır. Jar testler 1 dk hızlı karıştırma, 45 dk yavaş
karıştırma ve 1 saat çökelme şeklinde uygulanmıştır. Bu deneyler sonucunda KOİ,
AKM ve fenol giderimlerine bakılarak uygun koagülant dozları belirlenmiştir. Alüm
ile pH 7,5’te 8000 mg/L dozda en yüksek KOİ giderim verimi %69 olurken demir
(III) klorür ile pH 8’de 8000 mg/L dozunda %80 KOİ giderim verimi elde edilmiştir.
Kireçle yapılan koagülasyon çalışmasında ise 6000 ve 8000 mg/L dozda ve pH 10’da
% 80 KOİ giderim verimleri elde edilmiştir. Bu fizikokimyasal ön arıtma sonrasında
çıkış suları belirli oranlarda aktif çamur ile karıştırılarak aktif çamur içerisinde
bulunan mikroorganizmaların solunum kapasitelerinin değişiminin ölçülmesine
dayanan respirometrik yöntemlerle ölçümler yapılmıştır. Ham atıksuyun aktif
çamurla yapılan seyreltmeleri sonucunda solunum aktivite değerlerinde %70-80
oranlarda azaldığı gözlemlenmiştir. Kireçle yapılan ön arıtma sonucundaki çıkış suyu
aktif çamurla ½ hacim oranında karıştırıldığında ise %81,5’lik solunum aktivite artışı
olmuştur ki bu değer diğer koagülantlara nazaran daha yüksek bir değerdir.
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
24
3. MATERYAL VE METOD
3.1. Materyal
3.1.1. Atıksu Özellikleri
Deneysel çalışmalar Çevre Mühendisliği Çevre Kimyası laboratuarında
yapılmıştır. Adana ili Kozan ilçesinde mevcut bulunan köklü zeytinyağı
üreticilerinden 250 L kadar dinlendirilmiş zeytinyağı karasuyu temin edilmiş ve
Çukurova Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü kimya laboratuarlarına
getirilerek atıksu karakterizasyonu yapılmıştır. Adı geçen bölgedeki zeytinyağı
üreticileri 3 fazlı üretim yöntemi ile üretim yapmakta olup, oluşan karasuları
dinlendirme tanklarında 1–2 gün süre ile dinlendirip posalı atıklardan ayırdıktan
sonra kademeli olarak ilçenin evsel atıksu arıtma tesisi yükünü %10’dan fazla
arttırmayacak şekilde arıtma tesisi işletmesi ile yaptıkları mutabakata uygun şekilde
kanalizasyona vermektedirler.
3.1.2. Kesikli Aktif Çamur Reaktör
Zeytinyağı karasuyu numunesine ISO-11733 standart sentetik evsel atıksu
reçetesine göre hazırlanan evsel atıksu ile birlikte aerobik arıtma yöntemlerinden
aktif çamur metodu kullanılarak kesikli reaktör sisteminde arıtma işlemi
uygulanmıştır. Bu çalışma ile karasuyun evsel atıksularla belli oranlarda
karıştırılarak kanalizasyon sistemine verilmesi ile evsel atıksularla birlikte
arıtılmasının uygunluğu incelenmiştir.
Yapılan deneysel çalışmada toplam hacmi 6 L olan laboratuar ölçekli
pleksiglas reaktör kullanılmıştır. Boşaltma işlemi sifonlama ile sağlanmıştır.
Karıştırma işlemi mekanik karıştırıcı ile gerçekleştirilirken havalandırma işlemi
reaktöre bağlanan hava pompası vasıtası ile tabandaki hava taşları ile sağlanmıştır.
Reaktörün aşılanmasında Adana Pepsi Fabrikası aktif çamur arıtma tesisinden alınan
çamur kullanılmıştır. Reaktör 24 saatlik havalandırma süresi ile doldur-boşalt
prensibine göre işletilmiştir. Doldur-boşalt prensibine göre işletilen reaktörün şekli
Şekil 3.1’de gösterilmiştir.
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
25
Şekil 3.1. Biyolojik tasfiyede kullanılan kesikli reaktörün şematik gösterimi
3.1.3. Kesikli Aktif Çamur Sisteminde Kullanılan Sentetik Atıksuyun Özellikleri
Bu çalışmada ISO DIN sekreteryası tarafından 15.01.2001 tarihinde ISO/CD
11733 numaralı standarda revizyon olarak ISO/TC 147/SC5 N324 kodu ile
yayınlanan Komite Taslağı’nda (ISO, 2001) belirtilen 3 adet sentetik evsel atıksu
reçetesi içinden seçilen reçete Çizelge 3.1’de verilmektedir. Bu reçeteye göre
hazırlanan atıksuyun KOİ’si 400 mg/L olarak verilmektedir.
Çizelge 3.1. ISO standart taslağında verilen atıksu reçeteleri (ISO 11733)
Sentetik Atıksu Konsantrasyon
Pepton 192 mg/L
Et Ekstraktı 138 mg/L
Glikoz Monohidrat 19 mg/L
Amonyum Klorit (NH4CL) 23 mg/L
Anhydrous potasyum monohidrojenfosfat (K2HPO4) 16 mg/L
Disodyum hidrojenfosfat dihidrat (Na2HPO4.2H2O) 32 mg/L
Sodyum Hidrojen Karbonat (NaHCO3) 294 mg/L
Sodyum Klorit (NaCl) 60 mg/L
Demir (III) klorit hekzahidrat (FeCl3.H2O) 40 mg/L
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
26
Standartta seçilen reçete için verilen KOİ değeri 400 mg/L olmasına rağmen,
deneysel çalışma sırasında bu reçeteye göre hazırlanan sentetik atıksuyun KOİ değeri
350–400 mg/L arasında değişim göstermiştir. Bu değişimin çalışmada kullanılan
kimyasal maddelerden veya çeşme suyundan kaynaklanabileceği düşünülmektedir.
3.1.4. Kesikli Aktif Çamur Reaktörde Kullanılan Aktif Çamurun Özellikleri
Dört ay süren kesikli aktif çamur reaktör çalışmasında Adana Pepsi atıksu
arıtma tesisi havalandırma tanklarından alınan aktif çamur kullanılmıştır. Kullanılan
çamurun özellikleri Çizelge 3.2’de verilmiştir.
Çizelge 3.2. Aktif çamur özellikleri
Parametre Birim Değer
Ph - 7.8
AKM mg/L 4150
KOİ mg/L 82.5
Sıcaklık Co 24.3
ORP mV 1143
3.2. Metot
3.2.1. Atıksu Karakterizasyonu
Karakterizasyon belirleme çalışmalarında atıksudaki KOİ, filtre KOİ, AKM,
çökelme özellikleri, ağır metaller, toplam organik karbon (TOK), toplam Kjeldahl
azotu (TKN), asidite, alkalinite, içeriğini belirlemek üzere analizler yapılmıştır.
Parametrelerin analizleri için kullanılan Standart Metotlar (2005) Çizelge 3.3’te
verilmiştir.
Yapılan araştırmalarda numune olarak kullanılan zeytin karasuyunun
karakteristik özellikleri ortaya konmuştur. Karakterizasyon çalışmalarında atıksuyun
çok yoğun ve kirlilik yükü fazla olmasından dolayı KOİ deneyi için 1/200 oranındaki
seyreltme uygun görülmüştür. Filtre KOİ değerine 1/100 seyreltilmiş atıksu
numunesi ile bakılmıştır. AKM deneyi için ise atıksuyun filtrasyon zorluklarından
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
27
dolayı deney iki set halinde gerçekleştirilerek 1/200 ve 1/100 oranında seyreltilmiş
atıksu numuneleri kullanılmıştır. Bunların ortalaması alınarak atıksudaki AKM
değeri hesaplanmıştır.
Çizelge 3.3. Karasuyun karakterizasyonunda kullanılan analitik metotlar
Parametre Kullanılan Yöntem
pH S.M. 4500- H+ B
KOİ S.M. 5220- C
Eİ S.M. 2510- B
Asidite S.M. 2310-B
AKM S.M. 2540- D
TKN S.M. 4500-Norg B
Alkalinite S.M. 2320-B
Yağ-Gres S.M. 5520 B, D
Metaller(Al, As, Ba, Be, B, Cd, Ca, Cr, Co, Cu, Fe, Hg, Pb,
Li, Mn, Mg, Mo, Ni, K, Si, Se, Ag, Na, Sr, Tl, Zn)
S.M. 3120- B
Ağır metal analizleri 1/20 seyreltilmiş atıksu numunesi üzerinde asitle
parçalama işlemi sonrasında yapılmıştır. Toplam Organik Karbon analizi 1/100
seyreltilmiş atıksu numunesi ile yapılmıştır. TKN analizi 1/20 seyreltilmiş atıksu
numunesi ile yapılmıştır.
3.2.2. Deneysel Çalışma
3.2.2.1. Fiziksel Arıtılabilirlik
İlk olarak zeytin karasuyunun kendi kendine çökelme özellikleri Imhoff
konisi yardımıyla incelenmiştir. Daha sonra ham atıksu numunesinden 1 L alınarak
geniş ve büyük bir kaba konulmuştur. Bu sayede zeytinyağı karasuyuna uygulanan
genel arıtma metodu olan buharlaştırma ve kurutma işlemi incelenmiştir.
Diğer bir fiziksel işlem olarak ham atıksu 1 L’lik cam beher içerisine konulup
ısıtılmıştır. Bunun sonucunda karasuda belirgin bir alt ve üst faz oluşumu
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
28
beklenmiştir. Arada oluşması düşünülen sıvı faz için çeşitli biyolojik arıtma metotları
(aerobik-anaerobik) uygulanması düşünülmüştür.
Karasu üzerine güneşin etkisini inceleyebilmek için bir kaba 850 ml ham
atıksu numunesi ilave edilerek gün içinde sürekli güneş alan bir yerde bekletilmiştir.
Bunun yanında başka bir kaba 350 ml ham atıksu numunesi konularak gün içerisinde
hiç güneş almayan sürekli gölgede olan bir yerde bekletilerek güneşin karasuyun
fiziksel özellikleri üzerine etkisi incelenmiştir. Karşılaştırmalı olarak haftalık ve
günlük gözlemler yapılmıştır ve oluşan sıvı fazlardaki organik madde giderimi KOİ
parametresiyle izlenmiştir. Bu denemenin başlangıcından bir ay sonra sıvı fazda KOİ
parametresine bakılmıştır. Atıksuyun hala çok yoğun bir halde olması sebebiyle KOİ
1/100 seyreltme ile bakılabilmiştir. Daha sonra bir aylık daha bekleme sürecinden
sonra bu numunelerde KOİ parametresi 1/50 seyreltme ile bakılabilmiştir.
3.2.2.2. Kimyasal Arıtılabilirlik
Karakterizasyonu yapılan ham atıksu üzerinde kimyasal arıtma metotları
uygulanmış ve arıtma verimleri öncelikle KOİ parametresi üzerinden belirlenmiştir.
Uygulanan kimyasal arıtma yöntemleri aşağıdaki gibidir:
(1) Kostik soda ilavesi
Ham atıksu 1L’lik cam beherde ısıtılmıştır ve bu sırada üzerine 25 g NaOH
(kostik) ilave edilmiştir. Karıştırılarak ısıtılan numunede sabunlaşma ve kalıplaşma
beklenmiştir. Ayrıca yine 1 L’lik bir beherde ham atıksu 25 g kostik ilavesiyle
ısıtılmadan sadece karıştırılmış ve beklemeye bırakılmıştır. Böylece ısının
sabunlaşma ve kalıplaşma üzerine etkisi incelenmiştir.
Bu incelemelerin sonucunda kostik ilavesi ile ısıtılan ve ısıtılmayan
atıksularda 1/100 seyreltme ile KOİ parametresi bakılmıştır ve kostik ilavesi ile
ısının karasuyun kirlilik yükünü azaltmaya yönelik etkisi belirlenmiştir.
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
29
(2) Kimyasal pıhtılaştırma – yumaklaştırma
Bu deneysel çalışmalarla karasu üzerinde çeşitli pıhtılaştırıcı dozları
denenerek uygun pıhtılaştırıcı dozu belirlenmiştir. Söz konusu pıhtılaştırıcılar Alüm
(Al2 (SO4)3.18H2O), Demir (III) klorür (FeCl3) ve kireçtir (CaCO3). Bu
pıhtılaştırıcıların kavanoz testlerinde pıhtılaştırma, yumaklaştırma, çökeltme
işlemleri ham atıksu üzerinde ayrı ayrı uygulanmıştır. Kullanılacak kavanoz testi
düzeneği ise aşağıda Şekil 3.2’ de gösterilmiştir.
Şekil 3.2. Kimyasal pıhtılaştırma/yumaklaştırmada kullanılan kavanoz testi düzeneği
Kavanoz testinin amacı analizi yapılacak numunedeki süspansiyon madde
veya rengin giderilmesi için kullanılan pıhtılaştırıcı maddelerin en uygun
miktarlarını, en uygun karıştırma sürelerini ve şiddetini kavanoz deneyi ile tespit
etmektir. En uygun pıhtılaştırıcı dozunun bulunması için bir litrelik 6 adet behere
900’er mL numune koyulmuştur. Numuneler düzeneğe yerleştirilmiş ve 120
devir/dakika’ da 1 dakika hızlı karıştırılırken beherlere gerekli aralıklarda seçilecek
dozlarda pıhtılaştırıcı ilave edilmiştir. Daha sonra numuneler 45 devir/dakikada 30
dakika yavaş karıştırılmıştır. Gözle görülen yumaklar oluşana kadar geçen süre ve
meydana gelen yumakların boyut ve görünüşü kaydedilmiş ve pedallar çıkarılarak
önce 30 dk daha sonra belirgin bir faz ayrımı gerçekleşene kadar çökelmeye
bırakılmıştır. Bir faz ayrımı gerçekleştiğinde üstteki berrak kısımdan çökelmeyi
dağıtmadan pipetle numune alınarak dozlama yapılmış her bir beher için KOİ analizi
gerekli seyreltmelerle yapılmıştır. Üstte kalan kısım hala çok yoğun olduğundan her
bir deneyde KOİ 1/50 seyreltilerek yapılmıştır.
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
30
(i) Alüm Koagülasyonu
En çok kullanılan pıhtılaştırıcıdan biri olan Alüminyum Sülfat yüksek verimli
bir arıtma kimyasalıdır. Alüminyum Sülfat'ın çalışma aralığı su ve atıksuyun
bulanıklık vb. değerlerine bağlı olarak 5,5 – 7,8 pH aralığı olarak kabul edilir. Alüm
tatbiki sonrasında demir klorür'e oranla proses mekaniği üzerinde görsel kirlilik
yaratmaması estetik açıdan tercih edilmesine neden olmaktadır.
İlk olarak Alüm uygun çalışma pH’ ında ve 8 ayrı dozda zeytin karasuyunun
koagülasyonu için denenmiştir. Alüm için uygun çalışma pH’ ı 6.5 tir. Numunelerin
pH’ ı 1 dakikalık hızlı karıştırma süresinde baz ilavesi (NaOH) ile 6.5’e getirilmiştir.
Hızlı karıştırma sırasında pH ayarlaması ve sırasıyla yapılan Alüm dozlamaları
sonrasında numuneler 30 dakika yavaş karıştırılmıştır. Daha sonra koagülasyon ve
pH yardımıyla flok oluşumu ve çökelmesi beklenen numuneler 30 dakika çökelme
periyoduna alınmıştır. Uygulanılan alüm dozları Çizelge 3.4’de verilmiştir.
Çizelge 3.4. Zeytinyağı karasuyu numunesi üzerinde denenen Alüm dozları
Alüm (mg/L) Stok Alüm hacmi (mL) 750 13,5
1500 27 2250 40,5
3000 54 3750 67,5 4500 81 8000 144
10000 180
(ii) Demir-III Klorür Koagülasyonu
Atıksu arıtma pıhtılaştırıcılarından bir diğeri de demir (III) klorür'dür.
Alüminyum sülfatın aksine arıtma prosesleri için sıvı halde bulunmaktadır. Asidik
özelliğe sahip demir klorür suyun pH değerini düşürmeye de yarar.
Demir (III) klorür uygun pH’ı olan 10.5’de 1000–10000 ve arasındaki
dozlarda zeytin karasuyu için koagülant olarak kullanılmıştır. Hızlı karıştırma
sırasında numunelerin pH’ı baz ilavesi ile 10,5’e getirilmiştir ve 30 dk yavaş
karıştırma ve floklaştırma işleminden sonra pedallar çıkarılarak çökelme evresine
alınmıştır. Zeytin karasuyu üzerinde denenen demir (III) klorür dozları Çizelge
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
31
3.5’de verilmiştir.
Çizelge 3.5. Zeytinyağı karasuyu numunesi üzerinde denenen demir (III) klorür
dozları
FeCl3 (mg/L) Stok FeCl3 hacmi (mL) 1000 18
2000 36
3000 54
4000 72
5000 90
6000 108
7000 126
8000 144
9000 162
10000 180
(iii) Kireç Koagülasyonu
Polielektrolit ve pıhtılaştırıcı ilavesiyle çökelmenin meydana gelmemesinin
sebebi genelde alkalinite eksikliğidir. Kireç alkaliniteyi arttırmak için kullanılır.
Kireç hızlı ve yavaş karıştırılması ünitesinde dozlanarak kullanılır. Kireç suya ilave
edildiği zaman sudaki doğal bikarbonat alkalinitesini kalsiyum karbonat olarak
çöktürecek şekilde reaksiyon vermektedir. Karasuya kireç uygun pH aralığı 5–11
(Kartal, 2008) olması sebebiyle pH 11’de denenmiştir. Hızlı karıştırma 5 dk süre ile
yapılırken belirlenen dozlar 900’er mL’lik numunelere eklenmiş ve daha sonra 30 dk
lık yavaş karıştırma yapılmıştır. Karasu rengi ve yoğunluğu dolayısıyla daha geç
tepkime verdiği için çökelme süresi hiçbir koagülasyonda 30dk ile sınırlanmamış,
belirgin bir faz ayrımı gözlenene kadar beklenmiştir. Daha sonra üstte kalan sıvı
kısımdan alınan numunede 1/100 seyreltme ile KOİ parametresi ölçülmüştür. Zeytin
karasuyuna uygulanan kireç dozları Çizelge 3.6’da verilmiştir.
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
32
Çizelge 3.6. Kireçle Kimyasal arıtılabilirlik çalışmasında uygulanan yöntemler ve dozlar
Kireç (mg/L) Stok Kireç hacmi (mL) 500 9
1000 18 1500 27 2000 36 2500 45 3000 54
3.2.2.3. Biyolojik Arıtılabilirlik Çalışması
Biyolojik arıtılabilirlik çalışması aşağıdaki aşamalarda gerçekleştirilmiştir:
1. Sentetik atıksu ile ham karasuyun kesikli aerobik reaktörde arıtılabilirliği
2. Sentetik atıksu ile lagünde dinlendirilmiş karasu karışımının kesikli ve sürekli
aerobik reaktörde arıtılabilirliği
(1) Sentetik Atıksu ile Ham Karasuyun Kesikli Aerobik Reaktörde
Arıtılabilirliği
Ham karasu üzerine uygulanılan çeşitli fiziksel ve kimyasal arıtma
yöntemlerinin yanı sıra yine ham karasuyun evsel atıksularla birlikte seyreltilerek
biyolojik olarak arıtılabilirliğini araştırmak için aerobik arıtma yöntemi
uygulanmıştır.
Aerobik arıtma yöntemlerinden olan ve arıtımı gerçekleştiren
mikroorganizmaların askıda büyüme özelliklerine sahip aktif çamur metodu
mikroorganizmaların organik maddeyi oksijen kullanarak ayrıştırması esasına
dayanır. Aktif çamur organik ve inorganik maddeler içeren atıksu ile hem canlı hem
de ölü mikroorganizmaların karışımıdır.
Yapılan çalışmada kullanılan kesikli reaktör sistemi ise aktif çamur
metodunun bir modifikasyonu olup doldur-boşalt prensibine göre çalışmaktadır.
Kesikli reaktörler kapalı sistemlerdir ve devamlı bir akım ihtiva etmezler.
Havalandırma ve çöktürme işlemi diğer reaktör tiplerinin aksine aynı hacim
içerisinde gerçekleşir. Böylece alan ihtiyacı azalırken sistemin yatırım ve işletme
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
33
maliyetleride önemli oranda azalır. Kesikli reaktörlerde arıtma süreci genel olarak
dört aşamadan oluşmaktadır. Bunlar; doldurma, havalandırma-karıştırma, çökeltme
ve boşatma aşamalarıdır. Bu aşamaların bir arada gerçekleştirildiği bu çalışmada
kullanılan kesikli reaktör Şekil 3.3’te gösterilmektedir.
Şekil 3. 3.Ham karasuyun sentetik evsel nitelikli atıksu ile birlikte tasfiye edildiği
kesikli reaktör
İşletme koşullarının kolayca ayarlanabilmesi sisteme esneklik kazandırırken
yüksek arıtma verimleri de sağlar. İstenilen çıkış suyu kalitesi elde edilene kadar
reaktördeki çevrim süresi değiştirilebilir ve atıksu reaktörde alıkonulabilir. Bu
sebeple dayanıklı bir kirletici olan zeytinyağı karasuyunun biyolojik arıtımında
kesikli aktif çamur metodu seçilmiştir. Karasu yoğun organik ve askıda katı madde
içeriği ile ancak uzun alıkonma sürelerinde istenilen verimlere yakın
arıtılabilmektedir.
Çalışmada öncelikle Pepsi atıksu arıtma tesisinden alınan aktif çamurun, KOİ
değeri 400 mg/L olacak şekilde hazırlanan sentetik atıksuya adaptasyonu
sağlanmıştır. Çalışma sırasında reaktör seviyesi 5 L’de tutulmuştur. Ayrıca 139
dv/dk hızla karıştırılan reaktör içeriği hava pompası ile de havalandırılmıştır.
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
34
Hergün 4 L için hazırlanan sentetik atıksu reaktör hacminde tutulan aktif çamur ile
karıştırılmıştır. Aktif çamurun hazırlanan sentetik atıksuya adaptasyonunu sağlamak
amacıyla doldur boşalt işlemi 24 saatte bir yapılmıştır. Bu çalışma 20 gün sürmüştür.
Daha sonra sentetik atıksu reçetesindeki kimyasal maddelerin değerleri 1,5 katına
çıkarılarak sistemdeki aktif çamur daha yüksek KOİ değerlerine ilk yedi gün 24
saatte bir, sonrasında 48 saatte bir yapılan doldur-boşalt işlemi ile yine 20 gün süre
sonunda (500–600 mg/L) adapte edilmiştir. Son olarak sisteme, hazırlanan sentetik
evsel atıksu ile birlikte belirli oranda karasu eklenmiştir. Bu işleme geçilirken evsel
nitelikli sentetik atıksu içeriğindeki kimyasal madde değerleri yeniden normal
değerlerine döndürülmüştür. İlk etapta 10 mL ilave ile başlanıp her gün bu miktar
arttırılmıştır. Daha sonra sabit değerlerde karasu ilavesi ile çalışmaya devam
edilmiştir. Son olarak 75 mL’ye çıkarılan karasu ilavesi ile de bir süre çalışmaya
devam edilmiş ve verim düşüşünden ve yüksek miktarda karasu ilavesinin sistem
üzerine inhibisyon etkisi göstermesinden dolayı çalışmaya son verilmiştir. Bu
çalışmaya üç ay süre ile devam edilmiştir.
(2) Sentetik Atıksu ile Lagünde Dinlendirilmiş Karasu Karışımının Kesikli
ve Sürekli Aerobik Reaktörde Arıtılabilirliği
Karasu bertarafında yaygın olarak uygulanan lagünlerde bekletme yöntemi
sonucu elde edilen karasu çalışılmıştır. Bunun için karasuları çalışılan zeytinyağı
işletmesine ait olan ve Kozan organize sanayi tesisindeki yeni işletmesine ait arazi
üzerinde Şekil 3.4’te gösterilen 5 m * 5 m * 2 m (en*boy*derinlik) ebatlarında trapez
kesitli sızdırmaz (sıkıştırılmış kil ile sızdırmazlığı sağlanmıştır) bir çukur içerisine
fabrikadan gelen karasu tüm zeytinyağı üretim sezonu boyunca boşaltılmıştır.
Yaklaşık 6 aylık bir süre sonunda hazne içeriği analiz edilmiş ve organik madde
içeriği bazı bileşik parametreler üzerinden belirlenmiştir. Bu süre sonunda hazne
üzerinde az da olsa biriken yağ tabakası işletme sahiplerince sabun yapılmak üzere
toplanmıştır. Sürenin uzunluğu da göz önünde bulundurulduğunda karasu
içerisindeki serbest yağların da büyük oranda giderildiği düşünülmektedir.
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
35
Şekil 3.4. Serbest yağları alınmış ham karasuyun dinlendirildiği lagün
Herhangi bir ek süzme veya dinlendirme işlemine tabi tutulmadan alınan
numunelerin kirletici içeriği tespit edildikten sonra dinlendirilen ve kaba filtreden (50
µm) geçirilen karasu biyolojik evsel atıksu arıtma tesislerindeki arıtılabilirliğinin
belirlenmesi amacıyla her biri 6 L çalışma hacmine sahip biri kesikli diğeri de sürekli
olarak çalıştırılan laboratuar ölçekli 2 adet aktif çamur ünitesine ISO-11733’e (ISO,
2001) uygun olarak hazırlanan standart sentetik evsel atıksu ile karıştırılarak
verilmiştir ve reaktörler Şekil 3.5’de verilmiştir. Hem kesikli hem de sürekli
çalıştırılan ünitelerin filtre KOİ giderme verimleri karşılaştırılmış ve tartışılmıştır.
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
36
Şekil 3.5. Atıksu karışımının uygulandığı kesikli ve sürekli reaktörler
Kesikli ünite karasu tatbikinden önce yine Adana Pepsi atıksu arıtma tesisi
havalandırma tanklarından alınan aktif çamur ile aşılanmış ve bu reaktör 500 mg/L
filtre KOİ değerine sahip sentetik evsel atıksu ile adaptasyon sürecine tabi
tutulmuştur. Çevrim süresi olarak 8 saatlik sürelerde doldur-boşalt prensibine göre
çalıştırılan kesikli reaktörde çıkış suyu için kararlı filtre KOİ değerlerine ulaşıldıktan
sonra 1240±86 mg/L filtre filtre KOİ değerine sahip olan karasu ile sentetik evsel
atıksuyun karışımından meydana getirilen bir atıksu karışımı tatbik edilmiştir. Bu
atıksu karışımının filtre KOİ değeri 500 mg/L sentetik atıksu ve 250 mg/L de
karasudan gelecek şekilde 750 mg/L civarına getirilmiştir. Çoğu biyolojik atıksu
arıtma tesisleri ortalama kirletici yüklere göre ve havalandırma havuzları da %50
emniyet faktörüne göre tasarlandığından tasarım kapasitelerinin %50 fazlası organik
kirletici yüklere tolerans gösterebilmektedir. Buna göre karasu katkısı da %50 olarak
belirlenmiş ve bu çalışmaya uygulanmıştır. Böylece bu tip sezonluk çalışan
endüstriyel işletmeler tasfiye tesisi kurmadan karasuyu dinlendirerek ve yerel evsel
atıksu arıtma tesisleri ile istişare ederek atıksularını mevcut evsel atıksu arıtma
tesisleri sayesinde bertaraf edebileceklerdir.
Kesikli sistemle yapılan çalışma esnasında reaktörden günlük olarak
uzaklaştırılması gereken fazla çamur ayrı bir reaktörde aynı atıksu karışımı ile
havalandırılmış ve yedekte hazır çamur olarak bekletilmiştir. Yedek reaktörden
alınan çamur kesikli ve sürekli reaktörlerin yan yana çalıştırılarak karşılaştırılması
3. MATERYAL VE METOD Pelin EKİCİ
37
çalışması için kesikli reaktördeki çamur ile karıştırılmış ve her iki reaktöre de eşit
olarak dağıtılmıştır. Çalışmanın bu kısmında, kesikli sistem 6 saatlik bir çevrim
süresine ve sürekli sistem ise 6 saatlik hidrolik bekletme süresinde yan yana
işletilmiştir.
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
38
4. ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA
4.1. Atıksu Karakterizasyonu
Karakterizasyon belirlemek için yapılan analizlere göre zeytinyağı karasu
numunesinin atıksu karakterizasyonu yukarıda verilen Çizelge 4.1’deki gibidir. Bu
çalışmada kullanılan zeytinyağı karasuyunun karakterizasyonu da diğer çalışmalarda
incelenen numuneler gibi yüksek kirlilik derecelerine sahiptir. Örneğin Andreozzi ve
arkadaşları (1998), yaptıkları çalışmada karasuyun KOİ değerini 121.000 mg/L,
Pompei ve arkadaşları (1974), 195.000 mg/L ve Fakharedine ve arkadaşları (2006),
168.000 mg/L olarak ölçmüşlerdir ki bu sonuçlar bu çalışmada elde edilen 126470
mg/L KOİ sonucunu destekler niteliktedir. Bulunan değerler arasında büyük farklar
olsa da bu değerlerin ortak özelliği çok yüksek olmalarıdır.
Ayrıca karakterizasyon açısından önemli olan bir nokta karasuyun yoğun
asidik içeriğidir. Fadil ve arkadaşları (2003), yaptıkları çalışmada kullandıkları
karasu numunesinin pH’ını 5,2 olarak ölçerken, Khoufi ve arkadaşları (2008), bu
değeri 5,23 olarak ölçmüşlerdir. Bu çalışmada ise karasuyun pH değeri 5,1 olarak
ölçülmüştür ki bu değer diğer çalışmalarda ölçülen değerlerlere çok yakındır ve
karasuyun asidik niteliği numune değişse de değişmemektedir.
Yine diğer çalışmalarda elde edilen metal konsantrasyonlarına bakıldığında
Scioli ve arkadaşlarının (1997), yaptıkları çalışmada kullandıkları karasu
numunesinde Na değerini 3,2 mg/L, K değerini 9,17 mg/L, Fe değerini ise 0,5 mg/L
olarak ölçmüşlerdir. Kocaer ve arkadaşlarının (2004), yaptıkları çalışmada ise
karasuyun içerdiği Na değerini 1.849 mg/L ve K değerini 6.093 mg/L olarak
ölçmüşlerdir. Yapılan bu çalışmada ise Na değeri 70,62 mg/L, K değeri 1.243 mg/L
ve Fe değeri 18,1 mg/L olarak ölçülmüştür. Aradaki bu büyük farka, karasuyun
içeriğinin birçok faktöre bağlı olarak değişiyor olmasının sebep olduğu
düşünülmektedir.
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
39
Çizelge 4.1. Zeytinyağı karasuyu numunesi karakterizasyonu Parametre Birim Değer
pH - 5.1 EI mS 3050 KOİ mg/L 126470 Filtre KOİ mg/L 55600 AKM mg/L 26800 ÇOK (çöz. org. C) mg/L 18600 Asidite mg CaCO3/L 3666.6 Alkalinite mg CaCO3/L - TKN mg/L 136 TN mg/L 320 Al mg/L 4,28 As mg/L <0,002 B mg/L 40,64 Ba mg/L 0,42 Cd mg/L <0,05 Cr mg/L 0,92 Cu mg/L 0,64 Fe mg/L 18,1 Mn mg/L 0,6 Pb mg/L 0,26 Zn mg/L 2,14 Na mg/L 70,62 K mg/L 1243 Ca mg/L 240 Mg mg/L 79,06 Yağ-Gres mg/L 672
Karasuyun alkalinite değerine bakıldığında literatürde incelenen karasu
numunelerinde bu parametrenin genelde bakılmadığı sonucuna varılmıştır. Ancak bir
çalışmada bu değer 850 mg/L CaCO3 olarak ölçülmüştür (Garcia ve arkadaşları,
1999). Yapılan bu çalışmada ise numune olarak kullanılan karasuda alkalinite
bulunmamıştır.
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
40
4.2. Fiziksel arıtılabilirlik çalışmaları ve sonuçları
4.2.1. Imhoff konisi ile çökelebilirlik deneyi
Atıksu numunesi üzerinde yapılan ilk çalışma Imhoff konisinde yapılan
çökelme deneyi olmuştur. Bu deney sayesinde zeytinyağı karasuyunun kendi kendine
çökelebilme özelliği gözlemlenmiştir. Çökelme deneyi her yarım saatte bir
gözlenmiştir. Ancak karasuda ilk yarım saatte hiçbir faz ayrımı gözlenememiştir.
İlerleyen saatlerde de gözlemlenen atıksuda hiçbir çökelme belirtisi tespit
edilememiştir. Deney bir hafta süreyle devam ettirilmiştir. Bu süre sonunda en
azından üzerinde çalışılan zeytin karasuyunun kendi kendine çökebilme yeteneğinin
yok denecek kadar az olduğu belirlenmiştir.
4.2.2. Buharlaştırma ile kurutma deneyi
Zeytinyağı karasuyu için uygulanan en genel bertaraf yöntemi olan lagünlerde
buharlaştırma kurutma yöntemini incelemek amaçlı 1 L karasu numunesi geniş bir
kaba konulmuştur. Bu sayede yüzey alanın geniş tutulması ve sıvı yüksekliğinin az
olması sonucunda karasuyun ne hızla buharlaştığı ve kuruduğu ortaya konmaya
çalışılmıştır. Bu gözlem sonucunda karasuyun sıvı kısmının 2 hafta içerisinde
tamamen buharlaşarak geriye katı ve kuru bir fazın kaldığı gözlemlenmiştir. Bu
yöntem karasu için en çok uygulanılan bertaraf yöntemidir. Karasu yapay göletlerde
buharlaştırıldıktan sonra geriye kalan kuru kısım belirli oranlarda hayvan yeminin
içine katılabilmekte ya da gübre olarak kullanılabilmektedir. Ancak bu yöntemin en
büyük dezavantajı kirliliğin bir ortamdan diğerine geçişine neden olmasıdır. Karasu
içerisinde uçucu halde bulunan birçok toksik madde bu yöntemle havaya
karışmaktadır. Bu sebeple bu yöntemin bir bertaraf yöntemi değil, bu atıksudan
kurtulma yöntemi olduğu düşünülmektedir. Bu gözlemde kullanılan kap ve
karasuyun görünümü Şekil 4.1.’de verilmiştir.
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
41
Şekil 4.1. Buharlaştırma ile ham karasuyun kurutulması deneyi 4.2.3. Isıtma deneyi
Diğer bir fiziksel işlem olarak 1 L’lik behere konulan karasu numunesi
ısıtılmıştır. Belirgin bir alt ve üst faz oluşumu beklenmiştir. Bu çalışmadan sonuç
alınabilseydi ortadaki sıvı faz için çeşitli arıtma metotları (aerobik, anaerobik)
düşünülecekti. Ancak 100oC olan kaynama anında bu fazlar belirgin hale gelseler de
ısıtılan numune soğumaya bırakıldığında bu fazların kısa sürede dağıldığı ve sıvı
fazın toplam hacme oranla az olduğu gözlemlenmiştir. Kaynama anı ve faz ayrımının
gerçekleştiği andaki görüntüler Şekil 4.2, Şekil 4.3 ve Şekil 4.4’te verilmiştir.
Şekil 4.2. Ham karasuyun kaynatılması
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
42
Şekil 4.3. Isıtma ile faz ayrımının oluşması
Şekil 4.4. Isıtma ile meydana gelen faz ayrımının dağılması Bu deney sırasında karasu içerisinde 1000 mg/L seviyesinde bulunan yağ-
gresin ısı ile serbest hale geçip yüzeye doğru hareket ettiği sanılmaktadır. Vizkozitesi
yine ısı ile yükselen koloidal ve askıda maddeler de birlikte yüzeye doğru hareket
edip daha sonra numune soğutulduğunda yeniden aşağıya doğru indiği tahmin
edilmektedir.
4.2.4. Güneşin karasuya etkisi
Güneşin karasuyun renk değişimi ve tabakalaşmasına olan etkisi
gözlemleyebilmek için yapılan çalışmada cam kaplar içerindeki numuneler güneşe
850 mL ve gölgeye 350 mL olarak konulmuştur. Bu numuneler karşılaştırmalı olarak
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
43
gözlemlenmiş ve etkiyi tam anlamıyla görebilmek için ayda bir olmak üzere ikişer
kere KOİ analizi yapılmıştır.
Güneşe bırakılan numunede deneyin başlangıcından bir gün sonra parçalı bir
faz ayrımı gözlenmiştir. Bölünmeli şekilde katı ve sıvı kısım birbirinden ayrılmaya
başladığı tespit edilmiştir. Ancak tam bir faz ayrımı söz konusu değildir orta
kısımlarda oyuklar görülmüştür. Numune güneşe koyulduktan bir hafta sonra parçalı
bir faz ayrımı gerçekleşmiştir. Orta kısımlardaki boşluklar hala bulunsa da katı ve
sıvı kısmın birbirinden tamamen ayrılmadığı gözlemlenmiştir. Şekil 4.5’te Güneşte
bekletilen numunenin bir hafta sonraki görüntüsü verilmiştir.
Şekil 4.5. Güneşe bırakılan numunenin bir hafta sonraki görüntüsü
Karasuyun yoğunluğundan dolayı kısa süreli gözlemlerde belirgin bir faz
ayrımının meydana gelmediği gözlemlenmiştir. Bu sebeple numune bir aya yakın
süre ile güneşte bırakılmıştır. Böylece katı ve sıvı kısmın birbirinden tamamen
ayrıldığı ve üstte katı kısım birikirken aşağıda karasuyun eski rengine göre berrak,
tortusuz ve turuncuya yakın kırmızı sıvı kısmın varlığı gözlemlenmiştir. Bu durum
ısısı güneş etkisiyle artan numunenin viskozitesinin düşmesi yani akışkanlığa olan
direncinin azalması olarak açıklanabilir. Bu şekilde sıvı içerisindeki koloidal ve
askıda maddelerin hareketi kolaylaşmaktadır. Bu sayede karasuyun yoğun yağ-gres
içeriği ile bu maddeler yüzeye çıkma eğiliminde olmaktadır.
Bunu takip eden bir ay içerisinde ise yukarıya biriken katı kısmın aşağıya
doğru yer yer dağıldığı ve alttaki sıvı kısmın miktarının azaldığı gözlemlenmiştir.
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
44
Bunun sonucunda güneşe maruz kalan karasuyun bir süre sonra tabakalaşabildiği ve
kapalı ortamda renginin açıldığı sonucuna varılmıştır. Kapalı ortamda rengin açıldığı
kanısına yapılacak olan KOİ analizleri için numune alma sırasında kabın kapağı
açıldığında havayla temas eden bölgenin eski rengine dönmesi sonucunda varılmıştır.
Ancak bu sürenin uzatılması halinde tabakaların dağılmaya başladığı ve katı kısmın
gittikçe ağırlaşması sonucu aşağıya doğru hareket ettiği düşünülmektedir. Şekil
4.6’da güneşe bırakılan numunenin iki ay sonraki görüntüleri verilmiştir.
Şekil 4.6. Güneşe bırakılan numunenin iki ay sonundaki görüntüsü
Bu sonuçlara bakılarak zeytinyağı karasuyunun kapalı ancak güneş ışınlarını
geçirebilen bir ortamda bir ay süre ile bekletilerek üstte biriken tabakalaşmış katı faz
sürekli olarak alındığında daha tortusuz ve daha açık renkte bir atıksuya
ulaşılabileceği sonucuna varılmıştır.
Deneyin başlangıcından bir ay sonra güneşteki numunede altta kalan sıvı faz
için KOİ parametresi bakılmıştır. Bir ay süre ile güneşte bekletilen numunede KOİ
giderme verimi %90 olarak hesaplanmıştır. Bu giderim veriminin göz ardı
edilmeyecek derecede olduğu düşünülmektedir. Tek başına tabi ki yeterli bir arıtma
olduğu söylenemez, ortada bir katı faz kısmı sorunu vardır. Altta kalan sıvı fazında
KOİ’ si belli bir miktar düşmüşte olsa hala kapsamlı arıtma ihtiyacı olan bir
atıksudur. Bunun dışında bir ay daha beklendikten sonra KOİ parametresi
ölçüldüğünde verimin %75’lere düştüğü görülmüştür. Bunun sebebi ise daha önce
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
45
bahsedildiği gibi bu ikinci bekleme sürecinde yukarıya biriken katı fazın dağılarak
aşağıdaki sıvı faza karışması olarak düşünülmektedir.
Gölgeye bırakılan numune izlendiğinde ise ilk hafta içerisinde güneşe
bırakılan numunenin aksine aşağıdan yukarıya doğru bir faz ayrımı gözlenmiştir. En
alt tabaka sıvı, üstünde katı tabaka ve en üstte siyah renkte bir üst faz oluştuğu
gözlemlenmiştir. Aradan geçen haftalarda ise alttaki sıvı fazın tamamen kaybolduğu
üst kısımdaki siyah sıvı fazın daha da inceldiği gözlemlenmiştir. Deney başlama
tarihinden bir ay sonra her iki numune için ölçülen KOİ parametresi sonuçlarında
gölgede bırakılan numunede KOİ giderme verimi alt sıvı fazda %45 olarak
hesaplanmıştır. Toplam iki ay sonunda ise gölgede bırakılan kapta üstteki katı kısmın
aşağıya doğru yayılması sonucu altta kalan sıvı fazdan numune alınamamıştır ve KOİ
parametresi ölçülememiştir. Karşılaştırmalı yapılan gözleme dayalı deneylerden
anlaşılmıştır ki karasuyun güneş ışığında verdiği tepkiler güneş görmeyen ortamda
verdiği tepkilerden tamamen farklıdır. Şekil 4.7.’de güneş görmeyen bir noktaya
bırakılan karasuyun görüntüsü verilmiştir. Gölgeye bırakılan karasu numunesi
bırakıldıktan bir hafta sonra ve çalışma süresi yani iki ay sonunda da bu şekilde
görünmektedir.
Şekil 4. 7. Güneş görmeyen noktaya bırakılan karasu numunesi 4.3. Kimyasal arıtılabilirlik çalışmaları ve sonuçları
4.3.1. Kostik ilavesi ile sabunlaştırma çalışması sonuçları
Ham atıksu 1 L’lik beherde ısıtılarak üzerine 25 g kostik soda ilavesi
yapılmıştır. Karıştırılarak ısıtılan numunede sabunlaşma ve kalıplaşma beklenmiştir.
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
46
Deneyin başlamasından 20 dk sonra ısıtılan numunede yukarıya doğru bir birikme
gözlenmiştir. 200 mL’lik bir sıvı faz oluşmuş ayrıca alt kısımda ve 400 mL sınırında
iki fazı birbirinden ayıran açık renkli bir tabaka oluşmuştur. Yukarıda biriken faz
floklaşmaya daha yatkın görünürken aradaki tabakanın altında kalan fazın daha
yoğun ve daha küçük parçacıklardan meydana geldiği gözlemlenmiştir. Beherin
altından yukarıya doğru yükselen bu fazların altında çok koyu renkte bir sıvı faz
meydana gelmiştir. Bu sıvı fazdan alınan numunede 1/50 oranında seyreltilerek KOİ
parametresine bakılmıştır. Sonuç olarak bu işlem sonucundaki KOİ giderme verimi
%65 olarak hesaplanmıştır. Karasuyun kendi içeriğinde bulunan 79,06 mg/L
magnezyum, 4,28 mg/L alüm ve 18,1 mg/L demir III klorür kostik soda ilavesiyle
sıvı ortamında çözünmeyen Al(OH)3, Mg(OH)2 ve Fe(OH)2 iyonlarını oluşturmuştur.
Isı ile bu iyonların hareketi kolaylaşarak karasu içerisindeki yağ-gres ile birlikte
yüzeye doğru hareket ettiği sanılmaktadır. Oluşan bu tabakaların bu birleşenlerden
kaynaklandığı düşünülmektedir. Kostik ilavesi ile ısıtılan numunedeki tabakalaşma
Şekil 4.8’de verilmiştir.
Şekil 4.8. Kostik ilavesi ile ısıtılan numunede oluşan tabakalaşma Isının kostik ilavesi ile sabunlaşmaya etkisini daha iyi anlamak için 1 L’lik
bir beherde karasu numunesi sadece 25 g NaOH ilavesi ile karıştırılmıştır. İlk yarım
saatte ve daha sonraki saatlerde bir faz ayrımı ya da floklaşma gözlemlenmemiştir.
Kostik ilavesi sadece renk üzerine etki etmiş ve numune ilk haline oranla daha açık
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
47
bir renk almıştır. Ancak bir günlük bir bekleme sonunda en alttan üst tarafa doğru
çok az miktarda bir faz ayrımı gözlemlenmiştir. Kostik soda ilave edilen numunenin
görünümü Şekil 4.9’da verilmektedir. Bu en altta kalan sıvı kısımdan alınan
numunede KOİ parametresine bakılmıştır ve giderim verimi %55 olarak
hesaplanmıştır. Bu sonuç göstermektedir ki karasu kostik ilavesi ile birlikte
ısıtıldığında yoğun içeriğinin fazlara ayrılması ve organik içeriğinin indirgenmesi
daha kolay olmaktadır. Her iki numunenin bir günlük bekletme süresindeki
görünümleri Şekil 4.10’da verilmiştir.
Şekil 4.9. Kostik soda ilaveli numunenin ilk saatlerdeki görünümü
Şekil 4.10. Bir günlük bekleme sonucunda ısıtılarak kostik ilave edilen ve sade kostik ilave edilerek karıştırılan numunelerin görünümü
Isıtılan ve kostik ilave edilen numune
Sadece kostik ilave edilen numune
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
48
4.3.2. Kimyasal pıhtılaştırma-yumaklaştırma deneyleri ve sonuçları
Kendi kendine çökelme özelliği bulunmayan karasuya içerisindeki katı
partiküllerin çökelmesine yardımcı olacak koagülantlar uygun dozlarda ve pH’larda
eklenerek alüm, demir(III) klorür, kireç ile bir dizi jar testi yapılmıştır.
4.3.2.1. Alüm ile koagülasyon çalışmaları
Alüm ile koagülasyon çalışmaları geniş bir doz aralığında ve uygun pH
değeri olan 6,5’ta gerçekleştirilmiştir. Öncelikle 6 adet beherde 750 ile 4500 mg/L
alüm dozları arasında gerçekleştirilen çalışmada istenen verim elde edilemeyince
arttırılan dozlarla jar testine devam edilmiştir. Bu dozlarla yapılan çalışmada ilk
yarım saatte hiçbir faz ayrımı gözlenmeyen numunelerin her yarım saatte bir
çökelme özellikleri gözlemlenmiştir. Ancak belli bir faz ayrımı bir gün sonra ve 2250
mg/L’den başlayarak devam eden dozlarda gözlenebilmiştir. Alüm ile koagülasyon
çalışması Şekil 4.11’de gösterilmektedir.
Şekil 4.11. 750–4500 mg/L arası alüm dozlarının uygulandığı kavanoz testi çökelme sonucu
Bir günlük bekleme sonrasında gözle görülür bir çökelme olan ancak kesin
bir faz ayrımı olmayan 2500 mg/L’ den başlayan numunelerin üst fazlarında KOİ
analizleri yapılmıştır. Daha sonra 8000 ve 10000 mg/L dozlarında iki deneme daha
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
49
yapılmıştır ve bu numunelerde de bir günlük bekletmenin ardından KOİ analizleri
yapılmıştır. KOİ giderim verimleri sırasıyla aşağıdaki Çizelge 4.2’deki gibidir.
Çizelge 4.2. Alüm dozlarının KOİ giderim verimleri
Alüm dozları (mg/L) KOİ giderim verimleri (%) 2.250 70 3.000 70.8 3.750 74 4.500 74 8.000 82
10.000 82
Pratikte bir günlük çökeltme süresi uygun değildir ancak zeytin karasuyu özel
nitelikli, az hacimli ve mevsimsel üretim sonucu oluşan bir atıksu çeşididir. Bu
sebeple uzun süreli bir çöktürme süresinin zeytin atıksuyuna uygulanılabileceği
düşünülmektedir. Ayrıca en yüksek alüm dozuyla yapılan koagülasyonun iki günlük
bekletme süresi ile bir günlükten daha iyi KOİ giderim verimi vermiştir. 10.000
mg/L alüm dozu ile yapılan koagülasyon sonucu ve iki günlük çökeltme süresi
sonrasında KOİ giderim verimi %82’den %84’e ulaşmıştır. Ayrıca faz ayrımı da
daha da belirginleşmiştir. Ancak bu yüksek KOİ giderim verimlerine rağmen hiçbir
dozda kesin bir faz ayrımı ve iyi bir çökelme elde edilememiştir. Bu durumun sebebi
zeytin atıksuyunun çözünmüş KOİ içeriğinin yüksek olması olarak açıklanabilir. Faz
ayrımının bir günlük ve iki günlük çökelmeler sonucundaki durumu Şekil 4.12’de
verilmiştir.
Şekil 4.12. 8000 ve 10000 mg/L dozları bir günlük ve iki günlük bekletme sonuçları
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
50
Bu sonuçlara bakılarak söylenebilir ki alüm ile koagülasyonda zeytin
karasuyunun KOİ giderim verimi ilave edilen alüm dozu ve çökeltme süresi arttıkça
yükselmektedir. Ancak doz artışı ile karasuya ilave edilen kimyasal madde dozunun
da arttırıldığı düşünülürse bu durum ekolojik arıtma alternatiflerinin amaçlandığı
günümüzde tercih edilen bir durum değildir. Alüm ile yapılan başka çalışmalara
bakıldığında, Azbar ve arkadaşlarının (2007), yaptıkları çalışmada pH 7’de 500–
6000 mg/L dozları arasında alüm ile yaptıkları çalışmalarda ulaştıkları KOİ giderim
verimleri %21–47 arasında olmuştur. Yapılan diğer bir çalışmada 500–1.000 mg/ doz
aralığında pH 7,5’da en yüksek KOİ giderme verimi %69’la 8000 mg/L alüm
dozunda elde edilmiştir (Mert, 2008). Mert ve arkadaşlarının 2008’de yaptıkları bu
çalışmada giriş KOİ’leri 112000 mg/L iken alümle elde ettikleri en yüksek verimin
olduğu 8000 mg/L dozunda çıkış KOİ’si 35200 mg/L’dir. Bu sonuçlara bakılarak bu
yüksek arıtma verimlerinin yetersiz olduğu söylenebilir. Özellikle de zeytinyağı
üreten endüstriler için deşarj standartlarının en fazla 250 mg/L KOİ olması istenen
ülkemizde tek başına kimyasal arıtmanın sorunun çözümü olamayacağı bir gerçektir.
4.3.2.2. Demir (III) Klorür ile koagülasyon çalışmaları
Alüm dışında kullanılan diğer bir koagülant demir(III) klorür dür. Demir (III)
klorür uygun pH’ı olan 10.5’te 1000–10000 mg/L arasındaki dozlarda zeytin
karasuyu için koagülant olarak kullanılmıştır. Deneyde normal çökeltme süresi olan
yarım saatte hiçbir faz ayrımı gözlenmediği için çökeltme süresi önce 1 saate daha
sonra da günlere çıkartılmıştır. Ancak bu süreler sonucunda da atıksuda kayda değer
bir faz ayrımı ya da çökelme gözlenememiştir. Çalışma sonucu karasuyun durumu
Şekil 4.13’de verilmiştir. Yapılan jar testleri sonucunda demir (III) klorürün en
azından bu çalışmada numune olarak kullanılan zeytin karasuyunun ön arıtımı için
uygun olmadığı belirlenmiştir. Yapılan diğer bir çalışmada ise 500–10000 mg/L
FeCl3 doz aralığında yapılan çalışmada 8000 mg/L FeCl3 uygun dozunda pH 8’de
%80 KOİ giderme verimi elde edilmiştir (Mert, 2008). Mert ve arkadaşlarının
2008’de yaptıkları bu çalışmada giriş KOİ’leri 112000 mg/L iken en yüksek arıtma
verimin elde edildiği dozda çıkış KOİ’leri 22400 mg/L olmuştur. Bu durum şu
gerçeği ortaya koymaktadır ki zeytinyağı karasuyunun içeriğini belirleyen pek çok
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
51
faktörün varlığı arıtımdaki bu tür farklılıkları da beraberinde getirmektedir.
Şekil 4.13. 1000–10000 mg/L arası demir (III) klorür dozlarıyla yapılan kavanoz testi çökelme sonucu
4.3.2.3. Kireç ile koagülasyon çalışmaları
Kireçle koagülasyonda pH bu çalışmada 11 olarak belirlenmiştir. Dozlar
literatürdeki dozlara uygun olarak belirlenenmiş ve 500 ile 3000 mg/L arasında
seçilmiştir. Bu dozlar arasında 1500 mg/L den başlayarak çökelme sonrası faz ayrımı
gözlemlenmiştir. Beş saatlik bir çökelme süreci uygun görülmüştür ve 1500 mg/L’
den başlayan dozlarda KOİ analizleri yapılmıştır ve verimler Çizelge 4.3’deki
gibidir.
Çizelge 4.3. Kireç dozlarının sağladığı KOİ giderim verimleri
Kireç dozları (mg/L) KOİ giderim verimleri (%)
1500 40
2000 41
2500 53
3000 58
Görüldüğü gibi pH 11’de sabit tutularak kireç derişimi artırıldığında KOİ
giderim verimi de artmaktadır. Ancak diğer koagülasyon çalışmalarında olduğu gibi
belirli oranlarda faz ayrımları ve giderim verimleri elde edilse de, kireçle
koagülasyon karasuyun istenilen ölçüde çökelmesini sağlayamamaktadır.
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
52
Kireçle yapılan diğer çalışmalara bakıldığında 112000 mg/L giriş KOİ’si ile
500–1000 mg/L kireç dozlarında pH 10’da koagülasyon çalışmaları yapılmıştır ve
en yüksek KOİ giderme verimi 22400 mg/L çıkış KOİ’si ile 6000 mg/L kireç
dozunda %80’dir (Mert, 2008). Sonuçlara bakılarak koagülasyon işleminde kireç
dozunun arttırılması ile KOİ giderme verimi artmaktadır. Ancak yine Mert ve
arkadaşlarının 2008’de yaptıkları çalışmada kireç dozu 6000 mg/L’den 8000
mg/L’ye çıkarıldığında arıtma verimi yine %80 olmuştur. Kireç dozu 10000
mg/L’ye çıkarıldığında ise arıtma veriminin %80’den %71’e düştüğü
gözlemlenmiştir. Bu durumda karasuyun kireçle koagülasyonun da uygun doz
aralığının 6000–8000 mg/L olduğu söylenebilir. Ancak karasuyun değişen içeriği ve
özellikleri göz önünde bulundurulmalıdır.
4.3.2.4. Koagülasyon çalışmalarında kullanılan kogülantların karşılaştırmaları
Karasuyun koagülasyonla arıtımı çalışmalarında alüm ve kireç koagülant
olarak kullanıldığında uzun bekletme sürelerinde belirli faz ayrımları ve arıtma
verimleri elde edilebilmiştir. Ancak demir (III) klorürle yapılan koagülasyon
çalışmalarında uzun bekletme sürelerinde (2 gün) dahi hiçbir faz ayrımı
gözlenmemiş ve dolayısıyla bir üst faz oluşmadığından bir arıtma veriminden söz
etmek de mümkün olmamıştır. Demir (III) klorür dozunun 1000 mg/L’den
başlayarak 10000 mg/L’ye kadar çıkarılması ve bekletme sürelerinin uzatılması da
bir faz ayrımı oluşmasını sağlayamamıştır.
Alüm ile yapılan çalışmalarda ilk belirlenen doz aralığı 700 mg/L ile 4500
mg/L ve pH 6,5’tir. Ancak bu dozlardan 700 ve 1500 mg/L’de koagülasyon
çalışmalarda uzun bekletme sürelerinde dahi bir faz ayrımı gözlenmemiştir. Faz
ayrımı 2250 mg/L dozundan sonra ve bir günün sonunda gerçekleşmiştir. 3750 ve
4000 mg/L’lerde elde edilen %74 KOİ giderme verimi yeterli görülmediğinden alüm
dozu 8000 ve 10000 mg/L’ye çıkarılmış ve yine bir günlük çökelme süreleri sonunda
% 82 KOİ giderme verimleri elde edilmiştir. Yapılan diğer bir çalışmada pH 7,5’te
8000 mg/L alüm dozunda uygulanan diğer dozlara nazaran daha yüksek bir arıtma
verimi olan %69 olduğu belirtilerek 8000 mg/ alüm dozunun uygun doz olarak
belirlenmesi bu çalışmayı destekler niteliktedir. İki günlük bekleme süresi sonunda
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
53
ise 10000 mg/L alüm dozu ile verimin %84’e çıktığı görülmüştür. Alümle yapılan
çalışmalarda koagülant dozu ve bekletme süresi arttırıldığında arıtma verimin arttığı
sonucuna varılmıştır.
Kireç ile yapılan çalışmalarda ise pH 11’de 500 ile 3000 mg/L doz aralığı
seçilmiştir. Ancak 500 ve 1000 mg/L dozlarında herhangi bir faz ayrımı
gözlenememiş ve bir arıtma sağlanamamıştır. Faz ayrımları 1500 mg/L dozundan
itibaren gözlemlenmeye başlamış ve beş saatlik bir çökelme süresi sonucunda
yapılan ölçümlerde belirli arıtma verimleri elde edilebilmiştir. Kireçle yapılan
çalışmalarda da doz arttırıldıkça arıtma veriminin arttığı sonucuna varılmıştır.
Uygulanan en yüksek kireç dozu olan 3000 mg/L’de KOİ giderim verimi %58 olarak
belirlenmiştir. Ancak yapılan diğer bir çalışmada 6000 mg/L kireç dozunda %80
KOİ giderme verimlerine ulaşılması kireç dozunun daha da arttırılması ile arıtma
kapasitesinin arttırılabileceğini göstermektedir (Mert, 2008).
Demir (III) klorür ile herhangi bir arıtma verimine ulaşılamadığından
koagülasyon çalışmaları sonucu kireç ve alüm dozlarının ve sağladıkları arıtma
verimlerinin karşılaştırılması mümkün olmuştur. Alüm ile uzun bekletme sürelerinde
(1 ve 2 gün) ve artan dozlarda arıtma verimi %84’lere kadar yükselse de kireçle
koagülasyonda beş saatlik bir süre sonrasında faz ayrımı oluşmuş ve arıtma verimleri
elde edilmiştir. Yapılan diğer çalışmaların sonuçlarına bakıldığında da kireç dozu
arttırıldığında arıtma verimlerinin artması mümkündür. En iyi verim ve en iyi faz
ayrımı 10000 mg/L alüm dozu ile elde edilmiştir. Kireç ve alüm ile yapılan
koagülasyon çalışmalarında dozlara karşılık elde edilen verimler aşağıdaki Şekil
4.14‘de verilmektedir.
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
54
Şekil 4.14. Alüm ve kireçle yapılan koagülasyon çalışmalarının karşılaştırılması
4.4. Biyolojik arıtılabilirlik çalışmaları ve sonuçları
4.4.1.Sentetik Atıksu ile Ham Karasuyun Kesikli Aerobik Reaktörde
Arıtılabilirliği Çalışmaları ve sonuçları
Biyolojik arıtılabilirlik çalışmaları doldur boşalt sistemine göre işletilen,
toplam hacmi 6 L olan reaktörde adaptasyon sürecinde 24 saatlik, diğer süreçlerde 48
saatlik hidrolik bekletme süreleri ile yapılmıştır. Karasu, reaktöre filtre edildikten
sonra eklenmiştir. İçeriğindeki yoğun askıda katı maddelerin aktif çamurun MLSS
değerleri ölçülürken yanıltıcı etki göstereceği düşünülmüştür. Numunenin filtre
KOİ’si atıksu karakterizasyonunda da belirtildiği üzere 55.600 mg/L’dir. Reaktör
içerisindeki karışımın pH’ı çalışma süresince gün aşırı kontrol edilmiştir ve kesikli
aktif çamur için uygun pH değeri olan 7–7,5 arasında tutulmuştur (Gürtekin ve
Şekerdağ, 2006). Sistemdeki MLSS değeri bu süreç boyunca 2000–6500 mg/L
arasında olan 4150–5000 mg/L değerlerinde ölçülmüştür. Sıcaklığın ise diğer
çalışmalarda da verildiği gibi 20–25 0C arasında olduğu tespit edilmiştir (Tziotzios,
2007).
Çalışmalar süresince çamur hacim indeksi de incelenmiştir. Çamur hacim
indeksi 1 L’lik çamur ile laboratuarda yapılan bir analizle rapor edilebilir. Çamur 1
L’lik dereceli silindirde 30 dk çökeltilir ve hacmi okunur. Çamur hacim indeksi
(ÇHİ) çamur yumak yapısı ve çökelme özellikleri hakkında bilgi edinmek için
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
55
kullanılan bir parametredir (Şahin, 2007). ÇHİ, 30 dk içinde çöken çamurun mL
cinsinden hacminin 1000 ile çarpılıp MLSS konsantrasyonuna bölünmesi ile elde
edilir. Çıkan sonuç 100 mL/g’den küçükse bu çamur için iyi ve problemsiz bir
çökelmenin işaretidir. Sonuç 100 mL/g’den büyükse ipliksi mikroorganizmaların
varlığını, 150 mL/g’den büyükse çamur şişmesini gösterir (Şahin, 2007).
4.4.1.1. Aktif Çamurun Evsel Nitelikli Sentetik Atıksuya Adaptasyonu
Pepsi atıksu arıtma tesisi havalandırma ünitesinden alınan aktif çamur
öncelikle evsel nitelikli atıksu KOİ’si olan 400 mg/L KOİ değerine adapte edilmiştir.
20 gün süren bu çalışmada evsel nitelikli sentetik atıksu reçetesi aynen
uygulanmıştır. Bu süre zarfı sonunda KOİ üzerinden takip edilen arıtma verimi
%95‘lere ulaştığında ve arka arkaya okunan 3 KOİ değerinin ±%10 aralığında
olduğunda bu adaptasyon sürecinin sonuna gelindiği kabul edilmiştir. Çizelge 4.4’de
350–450 mg/L arasında değişen giriş KOİ’leri ile elde edilen arıtma verimleri
gösterilmiştir.
Şekil 4.15. 350–450 mg/L KOİ değerlerine adaptasyon süreci
4.4.1.2. Aktif Çamurun Karasuyun Yüksek Organik İçeriğine Hazırlanması
Aktif çamur evsel nitelikli atıksu KOİ değerlerine adapte edildikten sonra
atıksu reçetesindeki değerler aktif çamuru karasuyun yüksek KOİ değerlerine
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
56
adaptasyonunu kolaylaştırmak amacıyla 1,5 katına çıkarılmıştır. Bu şekilde giriş
suyu KOİ’si 550-600 mg/L arasına getirilmiştir. 20 günlük bir çalışma sonucunda
KOİ üzerinden elde edilen arıtma verimi %94’lere ulaşmıştır. Bu süreçte de işletme
şartları uygun düzeylerde tutulmuştur. Bu süreçte yapılan SVI deneylerinde sonuç
50-60 mL/g arasında bulunmuştur ve bu sonuç problemsiz bir çökelme olduğunu
göstermektedir. Şekil 4.16’de çamurun 500-550 mg/L arasında değişen giriş KOİ’leri
ile elde edilen arıtma verimleri verilmiştir. Bundan sonraki aşama karasuyun evsel
atıksularla belli oranlarda karıştırılarak birlikte arıtılabilirliğinin incelenmesidir.
Şekil 4.16. 500–550 mg/L KOİ değerlerine adaptasyon süreci
4.4.1.3. Ham Karasuyun Evsel Nitelikli Sentetik Atıksu ile Kesikli Reaktörde Tasfiyesi
Bu aşama sentetik atıksu yeniden atıksu reçetesindeki değerler esas alınarak
hazırlanmıştır. Bunun sebebi aktif çamurun 550 mg/L KOİ ve üzeri değerlere
adaptasyonun sağlanmış olmasıdır. Ayrıca KOİ’si 350-400 mg/L olan atıksu
reçetesine göre hazırlanmış sentetik atıksu ve karasuyun toplamda vereceği KOİ
değerinin de 600 mg/L ve üzeri olması beklenmektedir. Karasuyun pH’ı 5,3 iken,
karasu ile karıştırılan sentetik atıksu reaktöre verildiğinde karışımın pH’ı 7,4 olarak
ölçülmüştür ki bu da uygun pH değerini sağlamaktadır. Sıcaklık da yine 20-25 0C
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
57
arasında ölçülmüştür. MLSS konsantrasyonu ise karasu ile yapılan çalışma süresince
4500-5500 mg/L arasında ölçülmüştür. Sentetik atıksuya çalışmanın bu aşamasının
ilk gününde 10 mL karasu eklenmiştir.Sentetik atıksuyun 4 L olarak
hazırlanmasından sonra içerisinden 10 mL alınarak yerine karasu eklenmiştir.
Sentetik atıksuyun kendi KOİ’si 370 mg/L’dir. Filtre edilmiş karasu numunesinin 10
mL’si 139 mg/L KOİ vermiştir bu durumda karışımın toplam KOİ’si 509 mg/L
olmaktadır. Karışım reaktörde 24 saat havalandırılıp karıştırıldıktan sonra çıkış
suyundan KOİ parametresi 92 mg/L olarak ölçülmüştür. Bir hafta süre ile reaktöre
sentetik atıksu ile karıştırılarak artan miktarlarda karasu eklenmiştir. Sentetik
atıksuya ilave edilen karasu miktarları, bu miktarların verdiği KOİ ve karışımların
KOİ’leri Çizelge 4.4’te verilmiştir.
Çizelge 4.4. Reaktöre eklenen karasu miktarları ve KOİ değerleri
Eklenen karasu miktarı (mL)
Hidrolik bekletme süresi (saat)
Sentetik atıksu KOİ’si
Karasu + Sentetik atıksu KOİ’si
(mg/L) 10 24 370 509 25 24 375 722 30 24 370 787 40 24 360 916 50 24 340 1035 60 24 340 1174
10 mL’lik karasu ilavesi ile arıtma veriminin %80’in üzerinde olmasına
dayanarak eklenen karasu miktarı diğer gün 25 mL olarak belirlenmiştir. Daha
sonraki günlerde bu değer çizelgede de görüldüğü gibi 60 mL’ye kadar arttırılmıştır.
Bu etapta Şekil 4.17’da giriş atıksuyu olarak hazırlanan sentetik atıksuya belirli
dozlarda karasu eklenmesi sonucu KOİ üzerinden elde edilen arıtma verimleri
gösterilmiştir.
Hazırlanan sentetik atıksuya 60 mL karasu ilave edildiğinde giriş KOİ’si
toplamda 1174 mg/L olan atıksu ile 118 mg/L çıkış KOİ’si elde edilmiştir. Eklenen
karasu miktarları ile reaktör hacmindeki aktif çamurda negatif bir etki
görülmediğinden eklenen karasu miktarı 55 mL’de sabitlenerek 25 gün süre ile
devamlı karasu verilmesi halinde arıtma verimlerinin değişimi incelenmiştir. Arıtma
veriminin %90 ile %97 arasında sürdüğünün gözlenmesi ile eklenen karasu
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
58
miktarının arttırılması kararlaştırılmıştır. Bu çalışmalar sırasında ÇHİ değerinin 20-
50 mL/g arasında olması çamurun problemsiz çökeldiğini göstermektedir. Şekil
4.18’de 55 mL karasu ilavesi ile elde edilen arıtma verimleri verilmiştir.
Şekil 4.17. 10-25-30-40-50-60 mL karasu ilavesi ve KOİ giderme verimleri Reaktöre eklenen karasu miktarı öncelikle 60 mL’ye yeniden çıkarılmış ve bu
çalışma 8 gün sürmüştür. Arıtma verimleri yine %90 ile %96 arasında değişim
göstermiştir. Eklenen karasu miktarının 60 mL olduğu süreçteki arıtma verimleri
Şekil 4.19’de verilmiştir.
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
59
Şekil 4.18. 55 mL karasu ilavesi ve elde edilen arıtma verimleri
Şekil 4.19. 60 mL karasu ilavesi ve arıtma verimleri
Aktif çamurun karasuya adaptasyonunun sağlandığı düşünülerek eklenen
karasu miktarı 75 mL’ ye çıkarılmış ve yine bir ay 13 gün boyunca KOİ üzerinden
arıtma verimleri takip edilmiştir. Eklenen karasu miktarının 75 mL olduğu süreçte
ilk yirmibeş günlük periyotta arıtma verimlerinin yine %90’ın üzerinde seyrederken
daha sonraki günlerde %73’lere kadar düştüğü gözlemlenmiştir. Çalışmanın son beş
günlük periyodunda arıtma verimi yeniden %81 civarına ulaşsa da reaktör genelinde
çöktürme periyodunda çok iyi bir çökelme ve faz ayrımı gözlenemediğinden dolayı
çalışmaya son verilmiştir. SVI parametresininde 75 mL karasu ilavesi sonucu 100-
150 mL/g arasında ölçülmesi çökelme problemlerinin varolduğunu ve çamur
şişmesinin işareti olduğunu göstermektedir. Eklenen karasu miktarının 75 mL olduğu
süreçteki arıtma verimleri Şekil 4.20’de’da verilmiştir.
Yapılan çalışmada reaktöre verilen en yüksek giriş KOİ’si sentetik atıksu ve
75 mL karasu karışımı ile 1392 mg/L olmuştur ve 112 mg/L çıkış KOİ’si ile elde
edilen arıtma verimi %92 olmuştur. Aggelis ve arkadaşları 2001’de yaptıkları
çalışmada aerobik kesikli ve anaerobik reaktörler işletmişlerdir ve aerobik biyolojik
arıtma ile anaerobik çalışmaya göre daha fazla verim elde etmişlerdir. Çalışmanın ilk
17 gününde reaktör sadece evsel atıksu ile beslenmiştir. Daha sonra evsel atıksu ile
karıştırılan karasu ile beslenmeye devam edilmiştir. Elde edilen en yüksek arıtma
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
60
verimi %71-76 arasındadır. Bu sonuçlar göz önüne alındığında evsel atıksu ile
karıştırılan karasuyun aerobik olarak arıtımının belirli düzeylere kadar sağlandığı
düşünülmektedir.
Şekil 4.20. 75 mL karasu ilavesi ve arıtma verimleri
Zeytinyağı karasuyunun arıtma yöntemlerini ele alan Panagiota ve
arkadaşlarının (2006), yaptıkları çalışmada ise karasuyun aerobik olarak
arıtılabilmesi için mikroorganizmaların bir adaptasyon sürecine ihtiyaçları
olduğundan söz edilmektedir. Bu çalışma kapsamında incelenen diğer çalışmalarda
ortalama olarak %80-85 oranında KOİ giderim verimlerine ulaşıldığından
bahsedilmiştir. Yapılan çalışmaların çoğunda karasu aktif çamurla karıştırılarak
arıtılmaktadır. Ancak yapılan çalışmaların çoğunda karasuyun su ile seyreltilip
reaktöre verildiğinden bahsedilmektedir. Bu durum belki deneysel aşamada iyi
arıtma verimleri getirmektedir ancak yapılan bilimsel çalışmanın gerçek hayattaki
uygulamalara yön vereceği düşünüldüğünde karasuyu çeşme suyu yada saf su ile
seyrelterek biyolojik olarak arıtmak pratikte uygun olmayacaktır.
4.4.2. Lagünde Dinlendirilmiş Karasuyun Evsel Nitelikli Sentetik Atıksu ile
Kesikli ve Sürekli Reaktörlerde Tasfiyesi
4.4.2.1.Sentetik atıksu ile adaptasyon süreci
Meşrubat sanayi atıksularına adapte olmuş aktif çamur ile aşılanan kesikli
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
61
reaktörün sentetik evsel atıksuya adaptasyonu için ortalama 507±8 mg/L giriş filtre
KOİ değerine sahip standart sentetik atıksu kesikli reaktörde 8 saatlik çevrim
sürelerinde biyolojik reaksiyona maruz bırakılmıştır. Üçüncü günün sonunda filtre
KOİ açısından kararlı çıkış değerlerine ulaşılabilmiştir ve başlangıç çevrimlerinde
300 mg/L’nin üzerindeki çıkış filtre KOİ değeri 3. günün sonunda 70 mg/L
civarlarına düşmüştür. Çevrimler ve KOİ değerleri Çizelge 4.5’de verilmiştir. KOİ
için 70 mg/L civarındaki kararlı hal 4. gün içerisindeki çevrimler için de tespit
edilmiştir.
Çizelge 4.5. Kesikli reaktörün sentetik atıksu ile adaptasyonu Filtre KOİgiriş Filtre KOİçıkış Tarih Çevrim\Okuma I II I II 28.04.2010 1. çevrim 508 515 344 300 2. Çevrim 514 528 223 215 3. Çevrim 499 507 204 196 29.04.2010 1. çevrim 512 504 165 170 2. Çevrim 498 506 152 160 3. Çevrim 502 510 124 132 30.04.2010 1. çevrim 503 506 102 111 2. Çevrim 495 501 92 98 3. Çevrim 508 510 72 75 31.04.2010 1. çevrim 502 505 67 74 2. Çevrim 507 502 75 76 3. Çevrim 499 508 71 70
4.4.2.2.Sentetik atıksu ve karasu karışımının kesikli reaktörde tasfiye süreci
Bu aşamada aktif çamur sentetik evsel atıksu ile karasu karışımına maruz
bırakılmış ve filtre KOİ’nin zamana bağlı değişimi gözlenmiştir. 748±10 mg/L filtre
KOİ değerine sahip atıksu karışımı 8 saatlik ilk çevrimin 6. saatinden itibaren 70
mg/L filtre KOİ seviyelerine düşmüştür. Bunu takip eden 2 saat boyunca istatistiksel
açıdan önemli bir değişim gözlenmemiştir. Sonraki 2. ve 3. çevrim sonunda da
benzer sonuçlar elde edildiğinden bundan sonraki çevrim süreleri 6 saat olarak
uygulanmıştır. Bundan sonraki 3 çevrim sonrasında filtre KOİ değerleri 68-75 mg/L
arasında değişmektedir. Bu çevrimler Çizelge 4.6’da verilmektedir.
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
62
Çizelge 4.6. Sentetik atıksu ve lagünde dinlendirilmiş karasu karışımı ile beslenen kesikli reaktörde filtre KOİ değişimi
Tarih Çevrim Numune Alma Filtre KOİgiriş Filtre KOİçıkış 05.05.2010 1. çevrim 0 744 752 272 280 1. saat 212 205 2. saat 160 155 3. saat 112 118 4. saat 88 83 5. saat 78 76 6. saat 72 68 7. saat 68 66 8. saat 65 70 2. çevrim 8. saat 754 752 67 69 3. çevrim 8. saat 749 744 72 68 06.05.2010 1. çevrim 6. saat 747 758 72 72 2. çevrim 6. saat 756 748 70 68 3. çevrim 0. saat 753 744 284 300 1. saat 200 195 2. saat 140 147 3. saat 112 104 4. saat 92 94 5. saat 76 76 6. saat 72 75 Sentetik evsel atıksu ve karasu karışımı için de kararlı hale ulaşıldığından
sürekli ve kesikli sistemlerin yan yana çalıştırılması aşamasına geçilmiştir. Bu
aşamada da aynı atıksu karışımı her iki reaktöre de beslenmiş ve KOİ giderim
performansları aşağıda Çizelge 4.7’de belirtilmiştir.
Çalışmanın bu aşamasında sürekli ve kesikli sistemlere tatbik edilen karasu
ve sentetik atıksu karışımları 48,3±2,7 mg/L toplam Kjeldahl azotu ve 15,5±0,9
mg/L orto-fosfat ihtiva etmektedir. Bu nutrient derişimleri karışımın yaklaşık 750
mg/L filtre KOİ değeri de göz önüne alındığında biyolojik aktivite için yeterli
görünmektedir. Her iki sistemin çıkış suyunda ise bu değerler TKN için 14,3±1,8
mg/L ve o-fosfat için 10,8±0,8 mg/L olarak tespit edilmiştir. Karışımın yağ-gres
derişimi 21,5±2,7 mg/L iken çıkış suyunda ise 19,8±2,2 mg/L olarak bulunmuştur.
4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA Pelin EKİCİ
63
Çizelge 4.7. Sürekli ve kesikli sistemlerin tasfiye performansları
Sürekli Sistem Kesikli Sistem
Tarih mg/L filtre KOİ % Giderim mg/L filtre KOİ % Giderim
06/05/2010 75 mg/L 90 78 mg/L 89,6
07/05/2010 56 mg/L 92,5 76 mg/L 89,9
08/05/2010 42 mg/L 94,4 82 mg/L 89,1
09/05/2010 35 mg/L 95,3 87 mg/L 88,4
11/05/2010 38 mg/L 95 85 mg/L 88,7
14/05/2010 32 mg/L 95,7 75 mg/L 90
17/05/2010 34 mg/L 95,5 82 mg/L 89,1
19/05/2010 30 mg/L 96 80 mg/L 89,3
22/05/2010 32 mg/L 95,7 76 mg/L 89,9
Ortalama* 34.7 95.4 81.0 89.2
* Ortalama değer stabil değerlerin ortalaması olarak %95 güven aralığında hesaplanmıştır.
Her iki sistemdeki AKM değişimine bakıldığında sürekli sistemin 5474 ± 933
mg/L ve kesikli sistemin ise 5734 ±1545 mg/L seviyelerinde olduğu görülmektedir.
Klasik aktif çamur sistemleri ile kıyaslandığında bu değerler yüksek olmakla birlikte
verilen kirletici yükleri göz önüne alındığında bu değerler normal karşılanabilir.
Havalandırma havuzlarındaki nispeten yüksek AKM değerleri çamur hacim
endeksini de etkileyebileceğinden ÇHİ de zamana bağlı olarak gözlenmiştir. ÇHİ
sürekli ve kesikli sistemler için sırasıyla 106 ± 53 ve 57 ± 12 mL/g olarak
bulunmuştur. Her iki reaktör tipinin çoğunlukla iyi çökelmeye sahip olduğu ve
kesikli sistemin indeksinin sürekliye göre daha iyi olduğu görülmektedir. Her iki
sistemdeki Ç.O. ve pH değerlerinin işletme açısından uygun aralıklarda olduğu ve
sırasıyla 3,7 – 5,7 mg Ç.O./L ve 7,9 – 8,1 arasında değiştiği tespit edilmiştir.
5.SONUÇLAR VE ÖNERİLER Pelin EKİCİ
64
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Bu çalışmada ülkemizde ve diğer Akdeniz ülkelerinde büyük bir çevre
problemi yaratan karasuyun çeşitli arıtma metodları ile arıtılabilirliği incelenmiştir.
Bu metotların etkinliği KOİ parametresi üzerinden takip edilmiştir. Bu yöntemler
fiziksel, kimyasal ve biyolojik yöntemlerdir ve elde edilen sonuçlar sırasıyla aşağıda
verilmiştir.
� Fiziksel işlemler;
Öncelikle karasuyun karakterizasyonu incelenmiş ve yapılan diğer
çalışmalarda olduğu gibi yüksek organik içeriğe sahip olduğu anlaşılmıştır. Çalışma
kapsamında karasuya uygulanılan bazı bertaraf yöntemleri ve fiziksel arıtma
metodları denenmiştir.
Bu çalışmalar sonucunda bir hafta bekleme süresine rağmen karasuyun kendi
kendine çökelebilirliğinin çok az olduğu saptanmıştır.
Karasu için en çok uygulanan bertaraf yöntemi olan lagünlerde bekletme
yöntemini inceleyebilmek için buharlaştırma kurutma deneyleri yapılmıştır. İki hafta
süre zarfı sonunda karasuyun sıvı kısmının tamamı buharlaşmış geriye katı ve kuru
kısım kalmıştır. Geriye kalan bu katı kısım yapılacak incelemeler sonucunda gübre
ya da hayvan yemi olarak kullanılabilir. Ancak bu yöntem kirliliğin bir ortamdan
diğerine geçişi olarak düşünülürse iyi bir bertaraf yöntemi olmadığı söylenebilir.
Diğer bir fiziksel işlem olarak karasu ısıtılmış ve belli bir faz ayrımı
beklenmiştir. Bu çalışmadan sonuç alınabilseydi az hacimde oluşacak karasu için
ısıtma işleminden sonra aerobik ya da anaerobik biyolojik arıtma düşünülecekti.
Ancak 100 oC’de belirgin bir alt ve üst faz oluşumu gözlemlense de numune
soğutulmaya bırakıldığında bu fazların kısa sürede dağıldığı tespit edilmiştir.
Güneş ışığının karasuyun fiziksel özellikleri üzerine etkisini
gözlemleyebilmek için güneşe ve gölgeye ağzı kapalı kaplarda iki adet numune
bırakılmıştır. Bir hafta sonunda iki numunede de belirli birer faz ayrımı
gözlemlenmeye başlamıştır. Ancak bir ay sonra güneşe bırakılan numunede büyük
fiziksel değişimler gözlemlenmeye başlamıştır. Oluşan sıvı fazda KOİ gideriminin
%90’lara ulaştığı sonucuna varılmıştır. Gölgeye bırakılan numunede ise KOİ
5.SONUÇLAR VE ÖNERİLER Pelin EKİCİ
65
parametresi üzerinden giderim verimi %45 olarak belirlenmiştir. Toplamda iki ay
beklenildikten sonra güneşteki numunenin altında oluşan sıvı fazda KOİ giderme
verimi %75’e kadar düşmüştür. Güneşin kapalı bir ortamda karasuyun koyu rengine
ve organik içeriğine büyük etkisi olduğu saptanmıştır. Ancak bu sürenin bir ayı
aşmaması durumunda bu şekilde güneş ışınlarına maruz bırakılan karasuda oluşan alt
sıvı fazına başka arıtma yöntemleri uygulanabilir. Üstte kalan katı fazın ise yine
çeşitli arıtımlardan geçirilmesi gerekmektedir.
� Kimyasal İşlemler;
Uygulanan kimyasal yöntemlerin başında karasuyun kostik ilavesi eşliğinde
ısıtılması gelmektedir. Bu işlem sonucunda bir sabunlaşma ve kalıplaşma
beklenmiştir. sonuç olarak 1 L’lik hacmin 800 mL’si kalıplaşırken geriye sıvı faz
olarak sadece 200 mL kalmıştır ve sıvı fazda KOİ giderim veriminin %65 oranında
olduğu sonucuna varılmıştır. Düşük KOİ giderim verimi ve sıvı fazın katı faza oranla
çok az oluşu bu yöntemi yetersiz kılmıştır.
Kimyasal pıhtılaştırma yumaklaştırma deneylerinde ise koagülant olarak
alüm, demir (III) klorür ve kireç kullanılmıştır. Alüm ile uzun çökeltme sürelerinde
pH 6,5’te 8000 ve 10000 mg/L dozlarında %82’lere ulaşan verimler elde edilmiştir.
bir günlük bir çökeltme süresi pratikte uygun olmasa da karasu gibi özel nitelikte ve
az hacimde oluşan bir atıksu için uygulanabilir olduğu düşünülmektedir. Hatta iki
günlük bekleme süresi sonunda 10000 mg/L alüm dozunda KOİ giderme veriminin
%84’ e ulaştığı tespit edilmiştir. Kireçle yapılan çalışmalar sonucunda ise pH 11’de
3000 mg/L dozda %58 KOİ giderme verimine ulaşılmıştır. Ancak yapılan diğer
çalışmalar göstermektedir ki kireç dozu arttırıldığında verim de artmaktadır. Demir
(III) klorürle yapılan koagülasyon çalışmalarında ise uzun çökeltme sürelerinde dahi
herhangi bir faz ayrımı yada çökelme gözlenememiştir dolayısıyla bir arıtma
veriminden söz etmek mümkün olmamaktadır. Demir (III) klorürün karasu
numuneleri üzerine tek etkisi koyu kahverengi olan rengin tamamen siyaha
dönmesidir. Yapılan diğer çalışmalarda arıtım belli oranlarda sağlansa da bu çalışma
göstermektedir ki demir (III) klorür karasuyun koagülasyonunda her zaman için
uygun değildir. Koagülasyon işlemi ile karasuyu yüksek verimlerde arıtmak mümkün
olmaktadır ancak oluşan kimyasal çamurun bertaraf zorlukları dikkate alınmalıdır.
5.SONUÇLAR VE ÖNERİLER Pelin EKİCİ
66
� Biyolojik işlemler;
Son olarak yapılan biyolojik arıtılabilirlik deneyinde 5 L’lik kesikli reaktörde
karasuyun evsel nitelikli atıksularla birlikte arıtılabilirliği incelenmiştir. Aktif
çamurun sentetik atıksuya adaptasyonu sağlandıktan sonra belirli oranlarda karasu
evsel nitelikli sentetik atıksu ile karıştırılarak reaktöre verilmiştir. Karasu verilmeden
önce %94’ lerde olan KOİ giderim verimi 4 L sentetik atıksuyun 10 ml karasu ile
karıştırılarak reaktöre verilmesi sonucunda %82’ye düşmüştür. Artan dozlarda karasu
evsel atıksuya ilave edilerek reaktöre verilmiştir. Belli periyotlarda önce yalnızca 55
mL karasu ilavesi ile sonra 60 mL ve en son 75 mL karasu ilaveleri ile reaktör
beslenmiş ve %80–97 arasında KOİ giderme verimleri elde edilmiştir. Ancak
çalışmalar sırasında aktif çamurun belirli bir düzeyde ve hacimde seyretmesi karasu
etkisiyle üremenin azaldığını işaret ediyor olabilir.
Sonuç olarak karasu üzerine uygulanan metotlarla belli verimler elde
edilebilmiştir. Kimyasal arıtımında alümle %84 oranında arıtma verimi sağlanmıştır.
Aerobik biyolojik arıtma ile karasuyun evsel nitelikli atıksularla birlikte arıtımında
%90’ların üstünde verimler elde edilmiştir. Yüksek orandaki bu arıtma verimleri
karasu gibi yoğun içeriği olan bir atıksu için tek başlarına yeterli olmamaktadır ve
karasu kapsamlı bir arıtmaya ihtiyaç duymaktadır.
Bunun dışında yapılacak olan biyolojik arıtma çalışmalarında mikrobiyal
değişiklikler incelenerek karasuyun mikroorganizmalar üzerine inhibisyon etkisi
ortaya konulabilir. Yine yapılacak olan kimyasal çalışmalarda koagülant olarak
kimyasal maddelerin kullanılması yerine doğal koagülantlar kullanılabilir. Böylece
karasuyun bitkisel içeriği kimyasal madde ilavesiyle zehirlenmemiş olur.
Zeytinyağı üretimi genelde belli bir bölgede ve dağınık halde bulunan
işletmelerden kaynaklanır. Aynı bölgede bulunan zeytin ağaçlarından zeytinyağı
eldesi sonucu açığa çıkan karasuyun hemen hemen aynı özelliklere sahip olduğu
düşünülürse bölgesel çapta yapılacak karakterizasyon ve uygun arıtma metodu tayini
çalışmaları sonucu bu küçük işletmelerin en azından bir kaçının atıksuyunun bir
araya getirilerek en uygun şekilde arıtılması sağlanabilir. Bu çalışma zeytinyağı
üretimi yapılan her bölgede ayrı ayrı yapılırsa ve karasuyun genelde zeytin
ağaçlarının bulunduğu bölgeye, kullanılan gübreye ve üretim şekline kadar
5.SONUÇLAR VE ÖNERİLER Pelin EKİCİ
67
değişebilen özellikleri arasındaki farklılıklar en aza indirgenerek, aynı bölgedeki
işletmeler için uygun bertaraf yöntemleri belirlenerek karasu sorunu büyük ölçekte
çözülebilir.
Yapılacak olan çalışmalarda karasuyun kimyasal, biyolojik ve fiziksel arıtımı
yanında değerlendirme ve içeriğindeki doğal maddelerin geri kazanımı ve yeniden
kullanımı konuları çalışılabilir. Karasuyun yoğun içeriğine rağmen bitkisel bir
hammadde olduğu unutulmamalıdır.
68
KAYNAKLAR
AGGELİS, G. G., GAVANA, H. N., LYBERATOS, G., 2001.Combined and
Seperated Aerobic and Anerobic Biotreatment of Green Olive Debittering
Wastewater. Structures and Enviroment, 80(3):283-292.
AL-MALAH, K., AZZAM, M. O. J., ABU-LAİL, M. I., 2000. Olive mills effluent
(OME) wastewater posttreatment using activated clay. Separation And
Purification Technology, 20:225–234.
ANDREOZZİ, R., LONGO, G., MAJONE, M., MODESTİ, G., 1998. Integrated
treatment of olive oil mill effluents (OME): study of ozonation coupled with
anaerobic digestion. Water Research, 32(8):2357–2364.
ANGELİDAKİ, I., AHRİNG, B. K., 1997. Codigestion of olive oil mill wastewaters
with manure, household waste or sewage sludge. Biodegradation, 8(4): 221–
226.
AZBAR, N., KESKİN, T., COKAY CATALKAYA, E., (2008). Improvement in
anaerobic degradation of olive mill effluent (OME) by chemical pretreatment
using batch Systems. Biochemical Engineering Journal 38 379–383.
BELTRAN, F. J., GARCİA-ARAYA, J. F., FRADES J; ALVAREZ, P., GİMENO,
O., 1999. Efects of single and compined ozonation with hydrogen peroxide or
UV radiation on the chemical degradation and biodegradability of debittering
table olive industrial wastewaters. Water Research, 33(3): 723–732.
BELTRAN, J., GONZALES, T., GARCİA, J., 2008. Kinetics of the biodegradation
of green table olive wastewaters by aerobic and anaerobic treatments. Journal
of Hazardous Materials, 154: 839-845.
BORJA, R., MARTİN, A., MAESTRO, R., ALBA, J., FİESTAS, JA., 1992.
Enhancement of the anaerobic digestion of olive mill wastwater by removal
of phenolic inhibitors. Process Biochem, 27:231.
BRENES, M., CARRİDO, A., 1988. Regeneration of brine from Spanish-style green
olives with active carbon and diatomaceous earth as decolorant. Fats and
oils, Seville, 39:96–101.
69
BRENES, M., MONTANO, A., GARRİDO, A., 1990. Ultrafiltration of green table
olive: Influence of operating parameters and e!ect on polyphenol
composition. Journal of Food Science, 55(1),: 214–217
DEMİCHELİ, M., BONTOUX, L., 1996. Survey Current Activity on the
Valorization of By-Products from the Olive Oil İndustry, European
Comission Joint Research Center, Final Report,
Dİ GİAOMO, G., BRANDANI, V., DEL RE, G., 1991. Evoporaton of Olive oil mill
vegetation waters. Desalination, 81, 249-259,
EL HAJJOUJİ, H., FAKHAREDİNE, N., AİT BADDİ, G., WİNTERTON, P.,
BAİLLY, J. R., REVEL J.C, Hafidi, M., 2007. Treatment of olive mill waste-
water by aerobic degradation: An analytical study using gel permeation
chromatography, ultraviolet-visible and Fourier transform infrared
spectroscopy. Bioresource Technology, 98: 3513-3520.
ENCİNAR, J. M., GONZALEZ, J. F., MARTİNEZ, G., 2009. Catalytic pyrolysis of
exhausted olive waste. Journal of Analytical And Applied Pyrolysis,85: 197-
203.
ERGUDER, T.H., GUVEN, E., DEMİRER, G.N., 2000.Anaerobic treatment of olive
mill wastes in batch reactors. Process Biochem. 36: 243–248.
FADİL, K., CHAHLAOUİ, A., OUAHBİ, A., ZAİD, A., BORJA, R., 2003. Aerobic
biodegradation and detoxification of wastewaters from the olive oil industry.
İnternational Biodeterioration and Biodegradation, 51: 31–47.
GARCİA, G. I., PENNA J. PR., VENCESLADA, B., MARTİN, MA., MARTİN
SANTOS, MA., RAMOS GOMEZ, E., 2000. Removal of phenol compounds
from olive mill wastewater using Phenerochaete Chrysosporium, Aspergillus
niger, Aspergillus terreus and Geotrichum candidum. Process Biochem, 35:
751–8.
GAVALA, H. N., SKİADAS, I. V., BOZİNİS, N. A., LYBERATOS, G., 1996.
Anaerobic codigestion of agricultural industries' wastewaters. Water Science
and Technology, 34(11):67–75.
GOMEZ-MİLLAN, A., DURAN, M C., GARCİA, P., GARRİDO, A.,
GONZALEZ,F., REJANO, L., SANCHEZ, F., SANCHEZ, J C., 1983.
70
Production of Spanish-style, Gordal variety green olives with re-use of lye
and suppression of washing. Study of the generated wastewater and some
assays of purification. Grasas y Aceites, Sevilla [Fat and oils, Seville], 3,
162–167.
GÜMÜŞKESEN, S. A., 2009. Zeytinyağı Üretim Teknolojisindeki Gelişmeler. Ege
Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü
(yayınlanmamış).http://www.zeybir.com/modules.php?name=Forums&file=v
iewtopic&t=39 (Erişim tarihi: 05/03/2009)
GÜRTEKİN, E.,ŞEKERDAĞ, N., 2006. Aktif çamur proseste aşırı çamur üretimini
azaltmak için kullanılan yöntemler. Uludağ Üniversitesi Mühendislik-
Mimarlık Fakültesi Dergisi, 11(1).
HAJJOUJİ, El, H., FAKHAREDİNE, N., AİT BADDİ, G., WİNTERTON, P.,
BAİLLY J.R., REVEL, J.C., HaWdi M.,2007. Treatment of olive mill waste-
water by aerobic biodegradation:An analytical study using gel permeation
chromatography, ultraviolet–visible and Fourier transform infrared
spectroscopy Bioresource Technology 98, 3513–3520.
HAMDİ, M., ELLOUZ, R., 1993. Treatment of detoxified olive mill wastewater by
anaerobic filter and aerobic fluidized bed process. Environ Technol, 19:183–
8.
HYTİRİS, N., KAPELLAKİS, I. E., LA ROİJ DE R., TSAGARAKİS, K. P., 2004.
The potential use of Olive mill sludge in solidification proces. resource,
Conservation and Recycling, 40:129–139.
İTO Raporu (2001): Zeytin-zeytinyağı sektör Araştırması, İzmir
KAYRANLI, B., UĞURLU, A., 2007. Evsel Atıksuların Anaerobik Ardışık Kesikli
Reaktör İle Düşük Sıcaklıklarda Arıtılabilirliğinin Araştırılması. 7. Ulusal
Çevre Mühendisliği Kongresi Yaşam Çevre Teknoloji 24-27 Ekim – İZMİR
KHOUFİ, S., ALOUİ, F., SAYADİ, S., 2008. Extraction of antioxidants from olive
mill wastewater and electro-coagülation of exhausted fraction, to reduce its
toxicity on anaerobic digestion. Journal of Hazardous Materials, 151:531-
539.
71
KHOUFİ, S., ALOUİ, F., SAYADİ, S., 2006.treatment of olive mill wastewater by
combined process electro-Fenton reaction and anaerobic digestion. Water
Research, 40: 2007–2016.
KOCAER, F.O., UÇAROĞLU, S.,BAŞKAYA,H.S., ÖZGÜMÜŞ, A., 2002. Bir
tarım toprağının karasudaki bazı kirleticileri tutma kapasitesi, I.Zeytinyağı
Üretiminde Çevre Sorunları ve Çözümleri Çalıştayı, Bildiri Kitabı, 24-33,7-9
Haziran, Zeytinli, Edremit.
KOCAER, F.O., UÇAROĞLU, S.,BAŞKAYA, 2004. karasuyun arazide arıtım
yöntemiyle bertarafı. Uludağ Üniversitesi Mühendislik-Mimarlık Fakültesi
Dergisi, 9(2).
MCNAMARAA, C., J., ANASTASİOUC, C., C., O’FLAHERTY V., MİTCHELL,
R., 2007. Bioremediation of olive mill wastewater International
Biodeterioration and Biodegradation.
MASGHOUNİ, M., HASSAİRİ, M., 2000. Energy aplications of Olive oil İndustry
By-Products:-1 the exhaust foot cake. Biomass and Bioenergy, 18.
MERT KIRIL, B., KESTİOĞLU, K., YALILI KILIÇ, M., 2008. Zeytinyağı
endüstrisi atıksularının kimyasal arıtma sonrası evsel atıksularla birlikte
arıtılabilirliğinin respirometrik yöntemlerle araştırılması. Ekoloji, 17(66): 39–
46.
NİAOUNAKİS, M., HALVADAKİS, C.P., 2006. Olive processing waste
management: literature review and patent survey, second ed. Elsevier,
Amsterdam.
OKTAV, E., 18–21 Nisan 2001. Zeytinyağı Atıklarının Değerlendirilmesi. Ulusal
Katı Atık Kongresi; Bildiriler Kitabı, 23–31.
OKTAV, E., ŞENGÜL, F., 2003. Zeytinyağı Üretimi Atıksularının Distilasyon
Yöntemiyle Arıtımı. SKKD, 13(3):8-17.
PARASKEVA, P., DİAMADOPOULOS, E. 2006. Review Technologies for olive
mill wastewater (OMW) treatment: a review. J Chem Technol Biotechnol
81:1475–1485.
72
PAREDES, C., BERNAL, MP., CEGARRA, J., ROİG, A., 2002. Bio-degradation of
Olive mill wastewater sludge by its co-composting with agricultural wastes.
Biores Technol, 85:1–8.
PAVLOSTOTHİS, S. G., GİRALDO-GOMEZ, E., 1991. Kinetics of anaerobic
treatment. Waterscience and Techonology, 24 (8):35–39.
ROZZİ, A., MALPEİ, F., 1996. Treatment and disposal of olive mill effluents.
İnternational Biodeterioration and Biodegradetion, 8:135–144.
Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik,13
Şubat 2008 Çarşamba.
Standard Methods for the Examination of Water and Wastewater, 2005.
ŞAHİN, D., 2007. Atıksu Çamurlarının Arıtımı ve Uzaklaştırılması. Orta Doğu
Teknik Üniversitesi, Çevre Mühendisliği Bölümü, Çevre ve Orman
Bakanlığı. http://www.styd-
cevreorman.gov.tr/data/antalya_ders%20camur_dilek_sanin.pdf Erişim
Tarihi : 27.08.2010.
ŞENGÜL, F. ÖZER, A., 2003. Zeytin Karasuyu Arıtımı Projesi : Ebso Projesi
Kapsamındaki Zeytinyağı İşletmeleri İçin Durum Tespiti, Karasu
Karakterizasyonu, Karasu Arıtılabilirlik Çalışmaları, İzmir
ŞENGÜL, F., 1991.Endüstriyel Atıksuların Özellikleri Ve Arıtılması. Bölüm 8,
Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Mimarlık Fakültesi Basım Ünitesi,
İzmir
TSONİS, S. P., GRİGOROPOULOS, S., 1988. High-rate anaerobic treatment of
olive oil mill wastewater. Journal of Advisory Water Pollution Control,
5:115–124.
TZİOTZİOS, G., MİCHAİLAKİS, S., VAYENAS, D. V., 2007. Aerobic biological
treatment of olive mill wastewater by olive pulp bacteria. İnternational
Biodeterioration and Biodegradation, 60: 209-214.
73
ÖZGEÇMİŞ
12/06/1984 yılında Gaziantep’te doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini
Gaziantep’te tamamladı. 2003 yılında başladığı Çukurova Üniversitesi, Mühendislik
Mimarlık Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden 2007 yılında mezun oldu ve
aynı yıl Çevre Mühendisliği Bölümü Çevre Teknolojileri Anabilimdalı’nda yüksek
lisansa başladı ve 2010 yılında tamamladı.