137
Zül fi kâr TAM METİN KIRK İKİNCİ YIL ANISINA ZÜL Fİ KAR TebDer 1

Zül fi kâr

Embed Size (px)

Citation preview

Zül f i kâr

TAM METİNKIRK İKİNCİ YIL ANISINA

ZÜL Fİ KARTebDer 1

Zül f i kâr

ETİKET

TEB-DER TOKAT EHLİBEYT DERNEĞİEĞİTİM YAYINLARIŞİİR SERİSİŞUBAT 2012SERİ:9060022012236

YAZAR: ERKAN YAZARGANDAĞITIM: TEB-YAYIN DAĞITIMİLETİŞİM TELEFON: +90 535 063 84 23

KİTABIN ADI: ZÜL Fİ KÂRADRESİ: TOKATSAYFA DÜZENİ: TEB-DER DİZAYN OFİSİ

TebDer 2

Zül f i kârWEB ADRESİ: WWW.TEBDER.TR.GG SAYFA ADEDİ: 546DAĞITIM ADEDİ: 250.000SATIŞ BEDELİ: 50TL

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ

BİRLİK “Cetvelin üzerindekilere”İÇİN İÇİN “Yavrucağıma”DUA “Tanrıya”TAHTA MERDİVEN “Bütünleştiricilere”SADE “Organik yaşama”Ş’DEN GİDİŞ “Ş harfine”ŞAM’DA YANMIŞ DUVAR “Yazıya”BUNDAN “Eleştirilere”KIYMET “Tarihin zalimine”PEŞİN ÖDEME “Borçlara”İTFAİYE “Nükleer bilimciye”SEN MİSİN “Ümidime”AH “Zamanında olması gerekene”HANEDAN “Kılkuyruğa”212 LÖSEMİ “Yıldız kaymasına”SAVAŞ “Hiç kimseye”ZÜL Fİ KÂR “İşe”KALEMİM “Bekleyene”ASAF “Farka”ARI GİBİ “Havada yüzmeye”

TebDer 3

Zül f i kârHAYAT ÇARPAR “Miras kalan zulme”ORMANA DÖNÜŞ “Vahşet ve cehalete”KALICI SEVGİ “Adil hükümdara”DİRİ GÖMÜLEN “Kıyamete”BOGO DİRENİŞ ŞARKISI “Essah’a”O GEÇTİ SEN SOLLADIN “Umer’e”BUNDAN SONRA “Geleceğe”BİZDEN EVRENSELE “İnsana”SOFUNUN HATASI “Nefese”DERTLİ HASTALIK “Cesura”İNKILÂP VE GÜNEŞ “Devrimciye”KANDIRMACA HAYAT “Katile”PEŞİMDE ÜÇ GENÇ “Yaşama”SEKİZİNCİ İMPARATORLUK “Öngörüye”EVDEN EVE “Manzaraya”FERYAT “Mayası bozuk süte”SUÇ MAHALLİ “Vahşete”TANRININ İZİ “Gülümseyen çocuğa”TRENLE DÜNYA TURU “Müstakbel gezi arkadaşıma”NAKİT PARA “Masumiyete”HAYAL KURMAK “Çekinmeden paylaşımlara”VİVA REPUPLİKA “İnsanca yaşama”İÇİNDEN GELEN “Çocuğa”SEFİL HAYAT “Merhamete”KARTON HUMEYNİ “Tenekeden borulara”KOREDEN BERİ “NATO’ya”DELİ ROLÜ “Çaresize”ÜMMET “Ehlisünnete”REZİL BATILI YAŞAM “Medeniyete”GEREK YOK “Aklından geçene”UPUZUN İKİLİ BİR ANLATIM “Anlamayana”GİRMEK “Karadeniz kıyılarına”SIRADANLAŞAN TUHAFLIKLAR “Değişime”MISIR “Bir çeşit intikama”İKİ PARÇA “Birleştirmesini bilene”GENETİK “Filozofun sarığına”ANASIZ BÜYÜYEN ÇOCUKLAR “Kafka’ya”TASVİR “Baştan sonuna”BENDE İSTERİM “Evhamlıya”

TebDer 4

Zül f i kârRAHATLADIN ASLINDA “Hıçkırıklara”ADIM “Yol göstericilere”FIRLAMALAR “Perilere”ÇÖL VAHA BİRİMİZ “Denemelere”VAZGEÇMİŞİM ZATEN “Ardılıma”SOYGUN İKİNCİ ŞANS “Çalma içgüdüsüne”CESUR AMA GENÇ “Yola koyulana”BU İŞ “Çözüm bazen geridedir.”PÜRİTEN EVİ “Sanata”ANLAMIYOR ADAM “Boğazdaki tükürüğe”ŞAİR “Vücudu kaplayan acıya”MANDELA “Ne güzel renktir siyaha”TİMOTİ VE STONE “Eski güzel isimlere”SÖKÜLÜ YÜREK “Çürümeyen ölüme”O YAZI “Şifre çözücülere”YEMEK TARİFİ “Etli pilava”SEVGİLİ CHRİSTOPHE “Tebessümle ölene”MUCİZELER “Bakar köre”ÜŞENGEÇLİK “Tembele”DENİZ “Balığın korkusuna”UCUZ YAŞAM “Antalyalı o adama”YENİ ÇARK “Küçük yeni dişliye”YAHUDİ “Üstün olduğunu düşünene”TATİL ARZUSU “Kenardan bakana”ŞİİR VE RESİM “Benim bebekliğime”ÖMÜR VE ZAMAN “Sahnedekilere”KARAKTER KALMASI “Üreticilere”DİZİN “Ezelden ebede”GAZ ODASI “Korkak ölüm yolcusuna”

TebDer 5

Zül f i kâr

ÖNSÖZ

Dokuzuncu şiir kitabımı okuyucu ile paylaşmanın kıvancını yaşıyor, doğduğum gün gibi soğuk bir zemheride tamamlamayı nasip eden evrensel ve evren ötesi enerjiye teşekkürlerimi sunuyorum. Okurların algılama biçimlerine, inanış ve kültürlerine dayanarak ışığı her birinin farklı ve daha parlak yansıtacakları inancındayım.

Şiiri ilahi bir nefes, sanatsal bir derinlik, topluma bir sunu olarak gördüğüm günden beri gece veya gündüz bazen tek cümle bazen bir oturuşta birkaç şiir birden yazdım. İlk yazılarım daha çok ders notları şeklindeydi. Hızlı yazabilme yeteneğinin verdiği öncelikle, üniversite ve kurs yıllarımda diğer sınıf arkadaşlarımdan bir adım öndeydim. Gençlere tavsiyem yazı yeteneklerini geliştirmeleri, yanlarında sürekli kâğıt ve kalem bulundurmalarıdır. Bilgisayar çağında elektronik yazı araçlarının yaygınlaştığı ve ilerde daha da gelişeceği göz önüne alınırsa, kâğıt ve kaleme ne gerek olduğu düşünülebilir. Bana inanırsanız ilham, kâğıttan yansıyarak, kalem aracılığıyla, zihnin çabaları ve yüreğin kıpırtıları ile harikalar yaratabilmektedir.

“Zül fi kar” kitabıma “Birlik” şiirimle başladım. Diğer bütün şiirlerimde olduğu gibi ve bana has, bütün her şiire bir ithaf yazma alışkanlığım burada da devam etmiştir. Her şiirin kendi bütünlüğü ile bir bütünün parçası olduğu fakat başlı başına bir âlem olduğunu kabul ederim. Dolayısıyla her âlem bir parçaya hediye edilmelidir düşüncesindeyim. Tartışmaya açık bu konu hakkında da diğer konularda olduğu gibi iddia ve dayatma yapmam. Herkes istediği gibi değerlendirmekte özgür olup söz hakkım varsa bu şekilde ifade ediyor ve sunuyorum. Birlik şiirimi cetvelin üzerindeki milimetrik çizgilere ithaf ettim çünkü çizgiler o kadar düzenli ve uzunluğu ölçülmek istenen somut – neredeyse, her şeyi ölçebilecek özelliktedirler. Sokakta arkadaşlarıyla sokak oyunları oynayan bir çocuğun hareketleri beni kendi çocukluğuma götürmüş ve o çocukta kendimi

TebDer 6

Zül f i kârgörerek o anda birkaç yıl birden yaşayarak oyunlarımızı hatırlayıvermiştim. Daha sonra o çocuğun geleceği, neler yapabileceği ve önemlisi ne gibi sıkıntılar çekebileceği ok gibi zihnimde dolaşmaya orayı burayı yaralamaya başladı. Futbol topunun karnına çarpmasıyla çektiği acı ile kıvranması daha sonraki yıllarda ister istemez çekmek zorunda olduğu duygusal acıları canlandırdı. İçi acı dolu birinin normal olmadığı, sorunlu olduğu ve sorunluluğundan dolayı çevresini rahatsız ettiği aklıma geldi. Sevip sevmemede insanın zaten özgür olmasından dolayı ona hak verdim. Sıkıntıları paylaşmanın kolay olmadığını biliyorum. Fedakârlık isteyen bu davranış kimseden istenemez. Çocuğun kendisiyle kendimi özdeşleştirdiğim gibi annesiyle annemi, babasıyla babamı ve arkadaşlarıyla arkadaşlarımı ve sonunda ona ait olan her şeyi benim olanlarla özdeşleştirdim. —Sonuç olarak var olanın özdeş olduğu inancındayım. – kaynaklarımız anneler ve babalar, doğurgan ve üreticiler olmaları bakımından bir ise yürüdüğümüz yollar hatta tepkilerimiz, inançlarımızda benzeşebilir diye düşündüm. Dışındakilerin öneminin kaybolması kaynağımız sorusundan sonra ortaya çıkan bir sonuçtu. Daha fazla yorucu olmadan ikinci bölüme geçmek istiyorum. Görünen her şeyin farklılıklarının şekil, renk, ağırlık, ömür ve diğer zaman dilimleri ile ilişkileri bir birlerine etkileri tamamen olmasa da ortaklaşırlar kanaatine vardım. “Acı” gerçeğinin hayatın bir gerçeği olduğuna vurgu yaparak şiiri sonuçlandırdım. Birliğin anlaşılmasını ve yaygınlaşmasını istedim. Acıların azalmasının paylaşımlarla güçleneceği ümidindeyim.

Kitabıma aldığım ikinci şiirim “İçin için” de ise yine bir çocuk ama bu defa kendi öğrencilerimden bir çocuk, ilhamıma aracılık etti. Her gün karşımda durup beni dinleyen öğrencimi o ana kadar anlayamamıştım. Gözünün altındaki siyahlık düşünmeme neden oldu. Üzüldüğünü ve üzülmeye devam ettiğini hissettim. Haftanın ve günün belli bir kısmında birlikte olduğumuz insanların kendilerine ait, kendilerinin veya yakınlarının oluşturdukları farklı yaşam alanları olduğunu düşündüm. Kim bilir o yaşam alanlarında neler yaşanmaktaydı? Ne kadarını bilebilirdik, bilmeli miydik, bu bilginin bize faydası olur muydu? Gibi sorulardan sonra onu ve dolayısıyla tüm insanları ayrı ayrı, kendi yaşamlarıyla anlamak isteği kendini gösterdi. Öğrencimle kendi aramdaki ilişkilerin aslında ne kadar basmakalıp, süre giden, sıradan davranışlar olduğu, aslında bu tür davranışların tümünün daha içtenlikli olması gerektiğini düşündüm. Elimden geldiğince yeni tavırlarımın bu şekilde gelişmesi isteğim arttı. Sorun çözmenin önemli bir uğraş olduğu, ciddi çalışmaların pek çok sorunu kolaylıkla çözebileceğini biliyordum fakat bundan sonra daha fazla çözüm öncelikli olmam gerektiğini düşünüyorum.

Üçüncü şiirim “Dua”yı ise tanrıya ithaf edip O’ndan bir takım isteklerde bulundum. Her inancın veya inançsızlığın kendine göre ritüelleri vardır.

TebDer 7

Zül f i kârRitüellerin nasıl, nerede ve hangi biçimlerde yapıldığının önemi yoktur. Önemli olan içtenlik ile tüm insanların iyiliği ve bireyin de öz varlığının arınması ve yücelmesi için yapılıyor olmasıdır. Ellerin birleşip birleşmemesi değiştirilemez bir kanun değildir elbetteki. Bir başlangıç olması bakımından ellerin birleştirilmesi, dışardan bakan içinde, duayı işaret eder. Sonrası nasıl devam ederse etsin, bir anlık veya günler süren niyaz, yücelerin yücesine dokunmak, sunulmak, yardım dilemek, bir olmak, kendinden vazgeçmek gibi süreçleri devam ettirirler. Zihnin, beynin ve alnın ortasındaki sinema salonunun ki bu göz kapalı iken görülebilir, diğer tüm canlılarla bir ağ oluşturarak faaliyet halinde bulunmak evrende zaten var olan, her zaman olmuş olan ve gelecekte de var olacak olan gerçekliktir. Geleceğe dair ümitlerimiz ile beslenen, bu günün zorluklarını aşmamızda yardımcı olan bilinç, vücutta çeşitli kıvranmalara ve kramplara neden olabilir. Tüm yüreklerin birlikte attığı bir âlem ne de güzeldir. Bir yerde oturup, birlikte dua ederken, yine birbirlerinin yok olmasını isteyenler olabilir ki bu da oldukça tuhaftır, hatalıdır, yanlıştır kanaatindeyim. Barışın hâkim olabilmesi için zihinlerde ve yüreklerde birliğin olması şarttır. Korkuların esiri olan dolayısıyla başkalarını yok etmesini gerektiğini düşünenler gerçekten zayıf karakterli, eğitilmesi gereken sorunlu insanlardır. Tüm çabalarını birleştirip savaş makinesini daha güçlendirenlerin sıkı bir eğitimden geçirilmeleri gerekmektedir. Bu bölümde son olarak yolsuza yol, pirsize pir ve Allahsıza Allah dilenmiştir.

“Tahta Merdiven” şiirimde bir öncekilerde olduğu gibi birlik duygusu çevresinde dönüp dolaşan mesajlarla, etkileri, farklı görüntüler, sesler, akıp giden hareketlilikler ele alınmıştır. Bir yanı cami bir yanı dernek bir yani özel yaşam alanları ile kaplı, çocuk yaramazlıkları ile bütünlenmeye çalışılırken birleştirici unsur olarak merdiven öne sürülmüştür. Daha sonraki bölümde merdivenin geldiği yer ve nasıl, işlenerek o hale getirildiği ve sağlığını koruyabilmesi için hiç olmazsa senede bir defa cilalanması gerektiği belirtilirken aslında o ortamda en önemli unsurun hiçte değer vermediğimiz ayağımızın altında duran bir şey olabileceği vurgulanmıştır. Yine okuyucumun buradan ne tür edinimler edindiğini merak etmekle birlikte anlayışlarına, yorumlarına boyun eğiyorum.

Kitabın beşinci şiiri “Sade”de ise, sade kelimesinin ilk algılanma biçimlerini birer örnek vererek, başlangıç alarak, sade yaşamın doğayı algılamamızda yardımcı olacak en güçlü etkilerden birisi olduğuna değindim. Geçmişe gidip, sade yaşamlardan kesitler alarak günümüze taşımaya ve günümüzün yaşantıları ile kıyaslamaya denedim. Eski elbiselerin sökülerek yeni elbiseler yapılması ilgimi çekti. Saç boyamanın anlamı ve gereğinin nedenlerine, bakışları yoğunlaştırmak istedim. Anne elinin değdiği yerler ve uzun kış gecelerinin aslında duygu alış verişini ne kadarda saf ve düzgün başardığını oysa

TebDer 8

Zül f i kârgünümüzde her kesin kendi odasına çekilerek aslında bütünlükten koptuklarını, geleceğe yönelik planların bireyselleştiğini ve bunun aslında zararlı olduğunu ortaya koymaya çalıştım. Ayrılmaların zararını ise “girilmez yerler” ve “birilerinin giremediği yerler” kelimelerimle güçlendirmeye çalıştım. En sonda ise son olarak görülen ölümün en sade gerçek olduğunu belirterek varlığın ölüm boyutunu gözler önüne sermeye çalıştım. “Ş’den Gidiş” ve “Şam’da Yanmış Duvar” şiirlerimde farklı bir sanat denemesinde bulundum. Kelimelerin aslında harflerden harflerinde seslerden oluştuğu düşüncesinden hareketle şiir sanatının, bu gün sıralı alfabetik harf düzeni ile yakın ilişkisini ortaya koymaya çalıştım. “Ş” harfinin en güçlü ve ayrıcalıklı seslerden birisi olması ve batı dillerinde tek bir harfle belirtilemeyerek en az iki harfle yazılması ilgimi çekti. Hovarda ünlemelerini örnek vererek aslında bu harfin gücünü ortaya koymaya çalışırken sanat dünyasında da bir çeşit hovardalığın var olduğunu vurguladım. Harflerin uyarı levhalarına benzediklerini, bir araya gelerek yol gösterdiklerini, ifadeyi kolaylaştırdıklarını ve yazılarak geleceğe kaldıklarını ortaya koydum. Bütün insan etkinliklerinin sonunda bir yerlerde uyuşmazlıklar ve kavgaların önemli bir yer edindiğini ve bunun bir tek harf gibi küçücük nedenlerden büyüyerek kaynaklandığını yazdım. Bir ülkenin kendi içindeki karmaşanın, milyonlarca insanı etkileyen kavgaların, devlet denilen organizmanın, bir yerlerde kendi vatandaşına ölüm kusmasına sebep olabilen etmenler üzerinde durdum. Sivil yaşamın kutsallığı ve istismarın tehlikeleri ile insan yaşamının önemine vurgu yaptım. Aslında dünyanın neresinde olursa olsun Şam, Bağdat, Tahran veya Tokat, şiirin yazıldığı o an var olan nefes alış verişler ve bir sonraki saatlere hazırlıklar ortaklaştırıldı. Diyarbakır’ın kırsalında kara kışta mağarada kıstırılan genç insanların gelecekte yapabileceği eylemlerin önlenmesi amacıyla teslim olmalarının istenmesi tuhafıma gittiği kadar, Şam ordusunun kendi halkından birisinin duvarını tank mermisiyle yıkması da tuhafıma gitti. Mağarada tutsaktan beter yaşam süren bir gence nasıl -teslim ol- denilebilir ve o duvar nasıl yıkılabilir? Sorularıma devam edeceğim ki doğru cevaplar ortaya konulsun, çözüm yolları açılsın. Bağdat’ta meydana gelen pazaryeri patlamaları da ayrıca bağlantılı tuhaflıklar, dengesizlikler, uyumsuzluklar, olmazlıklar olarak zihnime kazınmıştır. Son olarak kendime döndüm ve geleceğe miras bırakacağım bu yazımda not düştüğümü ve bundan sonra yaşanılan tuhaflıkların asla unutulamayacağını, mutlaka bir gün ortaya çıkacağını göstermeye çalıştım. Her ne kadar birbirimizden uzak ve habersiz de olsak.

Sekizinci şiirim olan “Bundan” da ise anlatım tarzıma ilişkin çeşitli eleştirilere cevap vermeye çalıştım. Yazılarımı pervasız, acımasız, sert hatta yıkıcı ve sonuç vermesi imkânsız bulan bazı edebiyat ve özellikle şiir eleştirmenleri ile bu algıya sahip okurlara, Zülfikar gerçeği ile cevap vermeye

TebDer 9

Zül f i kârçalıştım. Maalesef tarih boyunca şiddet, çeşitli görüntüler ile zorbalığı, kandırmayı ve hile yöntemlerini kullanarak hüküm sürmüştür. Şiddete karşı bilinçlenmenin başka yöntemleri olduğu gibi sertliği bir dozda kalmak kaydıyla kullanmakta yöntemlerden bir tanesidir. Karşı kitle anlama zorluğu çekiyor ve kendilerini baskı altında hissediyorlarsa onlara “çekinmenize gerek yok, doğruların peşinden gidin. Hiç olmazsa farklı olan görüşlere de zaman ayırın.” demek gerekir düşüncesindeyim. Büyük öğretmenlerden öğrendiğimiz -tahta kılıç kuşanmak- iyilik ve sevgi yolunu tercih etmek elbetteki en tutarlı yöntemlerdendir. Fakat tarihten edindiğimiz büyük bir tecrübede, ne kadar iyi niyetli ve sevgi yolunu tercih eden birisi olursanız olun, eninde sonunda terbiye edilememiş zorbalar katliamlar yapmakta, insanlık onuru ayaklar altına almakta, en vahşi yöntemlerle halkları dolayısıyla insanlığı katletmektedirler. Son şiirlerimden “Gaz Odası”nda bu gerçeği ortaya koymaya çalıştım. Bu şiirde esir alınan Nazi subayı kendini mahkemeye çıkarmak isteyen kurban yakınlarına: “Nasıl oldu da binlerce kişi, dört acemi asker tarafından, gaz odalarına sürülebildi?” diye sorar ve kendisi cevap verir: “Çünkü korkaktınız.” Şiddetin hüküm sürmemesi için korkak olmadığımızı göstermemiz gerekmez mi?

“Kıymet” şiirimde ise kitabın konu akışına göre ağırlaşmaya, sinir uçlarına dokunmaya, yaralara yaklaşmaya başlayan cümlelere doğru yol alırken, zulüm kavramı kendi şiirsel bütünlüğü içinde ele alınmaya çalışılmıştır. Değerli olan nedir? Asıl değer verilmesi gereken nedir? Soruları okuyucunun dikkatine sunulmuş ve cevaplar aranmaya çalışılmıştır. Beğenmediğimiz veya alışık olmadığımız, bizi zorlayan, çevremizdeki her şeyle ilişkimizi kısıtlayan ve bizden fedakalık isteyen gerçeklik mi değerlidir yoksa karşılığı para, makam gibi somut değerler mi değerlidir? Şair sezimce değerli olan maddi her şeyden daha çok gelip geçici olmayan, sürekli kalacak olan ve harcamakla kendisinden asla bir şey kaybetmeyen değerlerdir. Çalışmalar karşılığında uykusuzluk, acı, baskı, saldırı, hor görülmeler, mumun kendisi yakmasına karşı tatlı ve zevk veren her şeyin kıyaslanması yapılarak okuyucunun hangisini tercih edecekleri sorgulanmaya çalışılmıştır. Tarihin büyük insanı Hz. Ali ve Onun yaşam kesitinden bir tanesi örnek alınarak, “kuyuya bağırmanın” anlamı çözülmeye çalışılmıştır. En sonda ise bütün bu sıkıntılara dayanamayanlar için vazgeçme, kendi kabuğuna çekilme, sorunları sorunlularla baş başa bırakma, uğraşmama yolu gösterilerek olup bitenlerin ve olmaya devam edenlerin gözlenmesi istenmiştir.

Onuncu şiir “Peşin Ödeme” başlığını taşımaktadır ve borçlara ithaf edilmiştir. Her şeyin bir karşılığın olduğu, ödemelerin de genellikle para cinsinden yapıldığı göz önüne alınarak, borcumun olmadığına vurgu yapıyorum. Borçlu olmamanın insana verdiği huzur ve güvenle yol almanın daha kolay olduğuna değiniyorum. Minnet duygusunun bir yerde insanı körelttiğini,

TebDer 10

Zül f i kârengellediğini düşünüyorum. “Eyvallah etmemek”le, minnet etmemenin aynı şeyler olduğunu ve bunlarında borçlu olmamaya bağlı olduğunu belirtiyorum. Pes etmeme konusuna gelince, planı olan herkesin, eline önemli bir tutanak veriyorum. Eğer planınız veya planlarınız varsa ve eğer planlarınızın erdem sınıfından şeyler olduğuna inanıyorsanız pes etmemelisiniz. Pes etmek istemiyorsanız da bütün borçlarınızdan kurtulmalısınız. Önce ödenmesi gereken borçlarınızı ödeyin daha sonra yola koyulun çünkü yolda kimin başına ne geleceği bilinmez, dolayısıyla hazırlıklı olmak gereklidir. Daha sonra bir meydan okuma ile alacaklı olduğunu iddia edenlere “istemeye yüzün varsa iste.” diyorum.

Yazılarımın tamamına yakınını sanal ortamda paylaşıp yayınladım. Orman israfına karşı olduğumdan dolayı baskı ve kâğıt kullanmıyorum. Şimdiye kadar on adedi şiir olmak üzere tarih, dinler tarihi, felsefe, siyaset ve benzeri konularda otuz iki kitap hazırlayıp, yayınladım. En son şubat ayı kitap dağıtımlarımla, iki yüz doksan bin kişiye ulaştım. Bütün bunları kâğıt kullanarak yapmış olsaydım oldukça büyük bir ormana ihtiyacım olacaktı. Mesajım şudur: bir yerlerden küçük adımlarla başlayın. İlk başlangıçta hatalarınız olacaktır. Yılgınlığa kapılmayın, devam edin. Zamanla her şey daha mükemmele doğru evrilecektir. Genellikle çevrenizdekiler sizi anlamak istemez ve eleştirileri ile ümidinizi kırabilirler. Siz bu eleştirileri enerji olarak kullanın ve daha hızlı, sağlam adımlarla yolunuzu sürdürün.

“İtfaiye” şiirimde ise o dönemde İran’da gerçekleştirilen bir bilim adamına yönelik suikast bana ilham vermiştir. Yangına benzettiğim bütün bu sürtüşmelerin sonunda Gandi’nin dediği gibi: “Göze göz, bütün insanlığı kör edecektir.” bütün dünyayı yakacaktır. Yangın söndürmeye hazırlıklı itfaiye kurumları acaba bu yangını söndürebilir mi? İnanmıyorum. İdarecilerin hatalarının, sonunda halkları mahvettiği, uluslar arası bazı anlaşmaların geleceği yok ettiği, çıkar merkezli ilişkilerin toplumları kasıp kavurduğu, iddia sahibi kışkırtıcıların kendi adamlarını bile korumaktan aciz oldukları, savaş başladıktan sonra durdurmanın imkânsız olduğu ve dolayısıyla kavgaları başlamadan durdurmak gerektiği gibi konuları işledim. İtfaiyeden istediğim ise, madem yangın söndürmek için kuruldun, yangın başlamadan söndürebilirsen işte o zaman itfaiyesin, bana bunu göster.

“Sen misin?” şiirimde ise bütün bu olumsuz olup bitenlerden, geleceği olumsuzluklar ile kurma girişimlerinden sonra yine içime dönerek, gördüğüm küçücük bir kız çocuğuna hitap ederek, ümitlerimi besliyorum. Hayatım boyunca edindiğim kazanımların tamamını ona hazırladığımı, emanetleri taşıyıcımın o olup olmadığını, eğer o ise bundan çok memnun olacağımı, aslında bende bulunan emanetlerinde benden öncekilerden bana miras bırakıldığını,

TebDer 11

Zül f i kârdolayısıyla görevini tamamlamış bir görevli gibi huzur içinde teslim olacağımı bildiriyorum.

Sırası gelmişken “Ah” başlıklı şiirimde bütün uğraşılardan sonra ve literatüre geçmiş “Yazar öldükten sonra doğar” sözünü kınayarak eğer değer vermek düşüncesindeyseniz ben ölmeden önce değer verin de bende göreyim hiç olmazsa fikrindeyim. Değerli bir kişinin öldükten sonra anıt mezara alınması, türbeler yapılması, hakkında projeler yapılması ve benzeri pek çok uygulamalar tuhafıma gitmiştir. Yaşarken hayatı burnundan gelen o insanlar acaba bu gün günümüzde, aramızda yaşayan güzel insanlara destek olmamıza örnek olmamalı mıdır? Merak edilmesi, üzerinde durulması gereken bir konudur bence: Pir Sultan Abdalı hatırlarım şehrin meydanında yürütülür, elleri zincirlidir, kıyafeti perişandır ve üstüne üstelik halk tarafından taşlanmaktadır. Ölüme gider. Şimdilerde ise Onun adına kurumlar, tiyatro sahneleri, kitaplar ve daha binlerce anıtlar. Birde Yunus gerçeği oldukça etkileyicidir. Yaşadığı zamanda tanınmayan Yunus ve Onun şiirlerinin nasıl olupta yüz yıllar sonra yeşerdiği çok ilgimi çekmiştir. Onun değerini şimdi herkes biliyor fakat benim sorum şudur: zamanın hükümetleri “Yunus’un zındık şiirlerini okuyanın katli vaciptir.” diye fetvalar vermemiş midir? Önsöz olarak yazdığım bu metinde sorular sormaktan çok şiirlerime açıklık getirmem gerekirdi. Önsözün amacı budur. Fakat alışkanlık işte soru sormadan duramıyorum. Sizde kusuruma bakmayın lütfen.

“Hanedan” şiirim en çok olumsuz eleştiri aldığım şiirlerimden bir tanesidir. Daha anlayışlı ve geçmişte yaşamış insanlara karşı daha saygılı olmam istendi. Yazdığımın bir tür saygısızlık olduğu, onların yaşantıları ve şartları ile alay ettiğim düşünüldü. Oysa ortaya koymaya çalıştığım, ne kadar uzun saltanat sürerse sürsün ki, saltanat kesinlikle ve kesinlikle İslam kanunlarının tasvip etmeyip, karşı durulmasını istediği bir kurumdur.- sonunda hesaba çekileceksin. Bende seni hesaba çekiyor ve bu gün, aradan yüzlerce yıl geçmesine rağmen halkımın bana verdiği yetki ile sorguluyorum. Saltanat sevdasının özellikle toplumumuzda açtığı yaralar maalesef bu gün bile kapanabilmiş değildir. Özellikle Safevi Hanedanına, kılkuyruk tanımlamasını yapmış olmam yakın, tanıdık bazı çevrelerde eleştirildi. Saygı duyuyor ve eleştirilerini tüm içtenliğimle karşılıyorum fakat bu tanımlamadan da vazgeçmiyorum. Tarihin belgelerine dikkatli bakıldığında Osmanoğulları ile Safevi Hanedanı’nın aralarında tek uzlaştıkları konu:”Türkmen belasının def’i” olmuştur. Bu kavgalarda da yüz binlerce Türkmen hayatını kaybetmiştir. Günümüzde ele alınması gereken tarihi gerçeklerden bir tanesi de bu konudur. Onun için diyorum ki: ne olursan ol kendin ol, başkasının kayığını bir zamana kadar çekersin ama adam sonunda kayığını isteyecektir. Hanedanlar konusunda ilginç olan ve şiirimde de değindiğim İngiliz hanedanının en parlak isimlerinden Victoria’dır.

TebDer 12

Zül f i kârKarşılaştırıldığı zaman doğulu veya batılı hanedanlar arasında fazla fark olmadığı, entrikalarından, halk cinayetlerine kadar ortaklaştıkları görülmektedir. Hele günümüzde saltanat isteyenlerin olduğu göz önüne alınırsa açık ve net konuşmak her zaman en sağlıklı yöntemdir. Ayrıca bu şiir daha önceki şiir kitaplarımdan biri olan “Bu mu dünya” isimli şiir kitabımda da yayınlanmıştır.

“212 Lösemi” başlıklı şiirimde ise modern çağda insanlığın sürüklendiği sürekli kazanma duygusunun ne gibi kötü sonuçlar doğurabildiği, mikro biyoloji laboratuarlarında üretilen, zararlı olduğu sonradan ortaya çıkan virüs ve bazı kimyasal bileşimlerin felaketlerine değinilmiştir. Daha önce yayınlanmış fakat önemi sürdüğü için tekrar yayınında fayda gördüğüm şiirlerimden bir tanesi de “Savaş” başlıklı şiirimdir. Korkarım bu konu sürekliliğini daha yıllarca devam ettirecektir. Kitaba adını veren “Zül fi kar” şiirimde ise, kılıcın keskinliği ile birlikte Zülfikar’ın daha da keskin ve kendine has eşi benzeri olmayan bir kılıç olduğu vurgulanmıştır. Kelimeden yola çıkarak aslında kılıcın kendisinde bile çift yorum olduğu, bununda onun belli başlı özelliklerinin biri olmasının yanı sıra günümüze ve değerlerimize ışık tutarak, semah felsefesine ulaşılmaya çalışılmıştır. Hıristiyan dünyada belki de en çok bilinmesine rağmen hiç uyulmayan bir söz varsa oda İsa peygamberin “Kılıç çekenin sonu kılıçladır.” sözüdür. Şiirin sonunu bu sözle bağlamamın amacı günümüzden geçmişe baktığımız ve yorumlamaya çalıştığımızda daha kesin doğrular bulmanın kolay olduğu vurgulanmıştır. “Kalemim” şiirimde ise sahip çıkma duygusunun zararlı yönleri ile beklentilerin boşa çıkmasının nedenleri üzerinde durulmuştur.

“Asaf” isimli şiirim bu kitapta tekrar yayınlama gereği duyduğum şiirlerden bir tanesidir. Geçmişe, yaşayarak gitmenin kolay ve kazançlı yönlerini su yüzüne çıkarmaya çalıştığım bu şiirimde sanatsal bir dokunuşu canlandırmak istedim. Kendisini şiirle birlikte, Süleyman’ın sarayında bulan okurlarımdan genellikle olumlu eleştiriler aldım. Bütün olup bitenlerin bu şekilde olduğunu iddia edemem fakat yazdığım o anki hislerimin kesinlikle eksiksiz ve eklentisiz bu şekilde olduğunu söyleyebilirim. Düşünsenize binlerce yıl öncesinin bir olayının içindesiniz ve olup bitenleri kendi cisminizle, gözünüzle görerek bu güne taşıyorsunuz. Söylemek istediğimde büyü ile hakikatin aralarında ne gibi derin uçurumların olduğunu yaşatarak ortaya koymaktı. Bunda başarılı olduğumu düşünüyorum. Şiirin tekrar tekrar okunmasında fayda görüyorum. Mümkünse bu hislerinizi bir şekilde başkalarıyla da paylaşın. Kim bilir, farklı şeyler görürsünüz ve gördükleriniz günümüze çok daha farklı sanatsal açılımlar kazandırabilir.

TebDer 13

Zül f i kâr“Arı Gibi” şiirimde ise arıların doğal yaşamla olan bağı ve bilim adamlarına nasıl ilham verdikleri ile insana kıyasla güçsüz ve zayıf olan arının bile kendi yaşam ortamında ne tür çabalarının olduğu, soyu sürdürmek ve üretim için nasıl uğraştığını örnek gösterdim. Doktor Alexis Carrel’in bir cümlesini merkezine aldığım “Hayat Çarpar” şiirimde ise biraz pervasızca ve birazda parmağım gözüne mantığı ile hayatın bazı gerçeklerini birkaç örnek vererek ortaya koymaya çalıştım. Balkan göçmeni, Kürt ve Hıristiyan arkadaşlarımdan bu şiirimle ilgili pek çok olumsuz eleştiri aldım. Anlattıklarımın ilahi adalete uygun olmadığını, tanrının asla böyle bir yol takip etmediğini, haddimi aştığımı söyleyenler oldu. Ben ise, “Ben bir şairim, aklıma ne gelirse, dilime ne gelirse onu söyleyenlerden değilim fakat yaşadığım o an itibariyle gönlüme dolan ne ise onu yazarım. Kendime asla ihanet etmem. Gönlüme dolanları evirip çevirmem. Eğer sizlere uyup eyyamcı bir yol takip etmiş olsaydım, önce kedime haksızlık etmiş olurdum. Eğer yargılayacaksanız ilhamlarımla yargılayın ve kabul etmiyorsanız kabul etmeyin. Hiç kimseye bu kesinlikle doğrudur, benim söylediğimden başka doğruda yoktur demedim, diyemem de.”

“Ormana Dönüş” şiirimde ise vahşi, saldırgan, başkalarının emeğiyle geçinmesine rağmen, haksızlıklarında direten ve bir türlü sırttan inmeyi düşünmeyen kan emicileri eleştirdim. Seçtiğim kelimeler alabildiğine saftır. Bunu kesin olarak söyleyebilirim. “Kalıcı Sevgi” şiirim ise benim şahsen en sevdiğim zaman zaman çevirip tekrar okuduğum şiirlerimden bir tanesidir. Hükmün ve adaletin kutsal kavramlar olduğu ve ancak bir aradayken değerli olduklarını işlediğim bu şiirde yaşanmış, olan ve günümüze miras kalan paha biçilemez değerde bir paylaşım ele alınmıştır. En sonda sorulan ve okuyucu tarafından cevaplanması istenen sorunun cevabı herkesin gönlünde var olan bir hikmettir. “Diri Gömülen” başlıklı şiirimde ise yaşanmış fakat bu defa günümüzde yaşanmış bir olay ele alınarak, yine çok değerli olduğuna inandığım bir ölçü ortaya konulmaya çalışılmıştır: kadının yeri. Bu tür şiirlerin kelime uyumları, hece dizilimleri, ritmik akışla birlikte okuyucu üzerinde nasılda etkili bir elektrik akımı yarattığı görülmektedir. Burada açıklığa kavuşturmak istediğim ve önemli bulduğum bir başka tarihi ve günümüzü aydınlatacak, sorunların kökünü bulmamıza yardımcı olacak bir bilgiyi paylaşmak istiyorum. Cahiliyet Dönemi olarak adlandırılan Hazreti Peygamberimizden önceki Arap taassubunun aslında yok olmadığı, bir ağaç gibi kök salmaya ve kendisini başka çehrelerde, yüzeylerde büyütmeye devam ettiği acı gerçeğidir. Günümüzde artık vicdan sahibi her araştırmacı ve inanmışın kabul ettiği fakat bazılarının hala korku ve cehaletle savunmayı sürdükleri sahabeler, hilafet, imamet, liderlik konularıdır.

TebDer 14

Zül f i kârHazreti Peygamberimizin ömrünün sonlarına doğru yaşanan olaylar ne kadar acı verici ise günümüze etkileri de bir o kadar acı olmuştur. Tanrı buyruğu ile asla oyun oynanmamalıdır. “Haktan başkasına boyun eğmeyin.” Hakikati bütün peygamberlerin ve dolayısıyla dinin kendisidir. Bütün uğraşlar bu uğurdadır. Kendi aralarında toplanarak ve zorbalıkla ki bu kelimeyi olduğu gibi kullanıyorum,- hükümet işlerini ellerine geçirenler daha sonra ilk iş olarak hak sahiplerini baskı altına almaya çalışmış, onları kendi önlerinde bir engel olarak görmüşlerdir. O günlerden sonrada maalesef günümüze kadar bir türlü doğru yol bulunamamış, kan gövdeyi götürmüştür. Şiirlerimde özellikle “Umer” kelimesini kullanarak bahsettiğim kişi herkesin ikinci halife Ömer olarak bildiği kişidir. Bazı temiz yürekleri incitmemek için böyle yol takip ederek kelimenin okunuşunu kullandım. Gerçek ise bu kişinin gerçekten tarihin en büyük zulümlerinden bir dizi zulme önayak olduğudur. Değerli okuyucuların bu gerçek karşısında telaşa kapılıp dinden çıkma korkusuna kapılmalarına gerek yoktur. Baştan beri üzerine gitmemin ve ısrar etmemin nedeni başka türlü bir çözüm bulamadığımdandır. Hakikatler gün ışığı gibi ortadadır. Buradan bir hakaret, sövgü, horlama, dindarların bir kısmı töhmet altına alma gibi bir eğilim doğarsa bu maniplatör, provakatörlerin suçudur. Hak, sahibine teslim edilmedikçe ne Müslümanlık ne de dolayısıyla insanlık güzel günler göremeyecektir. Bunu bir vazife bilirim ve bu gerçeğe göre hareket ederim.

“Bogo Direniş Şarkısı” başlıklı şiirim ise, baş kısmı Bogo’luların bir yerel şarkısıdır. Danimarka emperyalizmine karşı direnen okyanusun ortasında küçücük bir adacık olan Bogo halkının gerçek ve etkileyici direnişleri dile getirilmiştir. Daha sonra ise yöremizde bulunan Essah Mezarlığı ilham alınarak şiirin akışına devam edilmiştir. Bilindiği üzere bu mezarlık Celali İsyanlarında katledilen liderlere ait en büyük mezarlıktır. Orada da kırmızı taşlarla yerleri belirlenmiş, üstü açık yani korunaksız büyükçe bir toprak yığını bulunmaktadır. Tarihin yine kanlı bu sayfası okuyan herkesi duygulandırır. Varlıklarını korumak amacındaki Türkmen aşiretlerinin direnişi kanlı bir şekilde bastırılmasına rağmen, o günlerden sonra zorba saltanat rejimlerine başkaldıran herkesin ortak adı “Celali” olmuştur. Medrese öğrencilerinden, maaşını alamayan memurlara kadar hak arayan herkes Celali bayrağını kaldırmış ve yüz elli yıllık bilfiil ciddi direnişler sonucunda Osmanlı idaresine son verilmiştir. Günümüzde bile Mısır, Tunus, Yemen ve benzeri yerlerdeki halk hareketlenmelerinin hatta Avrupa, Amerika, Rusya gibi batı ülkelerindeki yürüyüş ve direnişlerde etkisini sürdürmektedir. Bu kanıya nasıl vardığımızı soranlara cevabımız bizzat Mısır direnişini örgütleyenlerin verdikleri isimdir. Kendilerine “hareketinizi ne olarak adlandırıyorsunuz?” denildiğinde “Güzellik ve güzele doğru” şeklinde cevap vermişlerdir. Bu tanımlamanın Anadolu’daki karşılığı tam anlamıyla “Celali”dir. Şiirin sonundaki özlem ve dilek tüm insanlığın özlemidir.

TebDer 15

Zül f i kâr

“O Geçti Sen Solladın” isimli şiirim de “Bogo Direniş Şarkısı” gibi ilk şiir kitabım olan “Şiirle Semah” kitabımdan alınmış, yinelenmiş şiirler dizisindendir. Diğerlerine kıyasla uzun sayılabilecek bir şiir olan bu şiir, deneme olara nitelense de şiir sanatın incelikleri kullanılarak gerçekçi - varoluşçu yeni akımda olduğu gibi bilinen gerçekleri sıralı, anlaşılır bir düzen içinde okuyucuya sunmaktadır. En başta din adına ortaya konulan çok ciddi yanlışlıklar, sahte inanışların zararlı sonuçları ile kimlerin sahtekârlık yolunu tercih ettikleri ve sebepleri ele alınmıştır. Tarihin diplerinden çekilip alınan ipuçları günümüze taşınarak bağlantılar kurulmaya çalışılmıştır. Genel olarak okuyucuyu serbest bırakan ve her türlü değerlendirmeleri okuyucudan bekleyen tarzın akside bu şiirde önemli bulunan sonuçlara varılmıştır. Karanlık kavramı derinlemesine incelenmiş, halk önderlerinin bilerek yaptıkları yanlışlıklar ortaya serilmiştir. Beğenilerek okunan şiirlerden bir tanesidir. Sıkıcı gelmez ve ortalara doğru sarsmaya başlar, sonuçta ise pes ettirir. Kazanma dürtüsü gütmeyen bu şiirde sonuç algı biçimlerine göre farklılıklar gösterse de ortak paydalar oldukça çoktur. Cesurlara çağrı niteliğindeki şiirde farklı olarak Kuran’dan bir ayet alınmış ve örgü bu temel ile yayılmaya çalışılmıştır. Konu bütünlüğü ve söz hâkimiyeti bakımından örnek şiirlerden bir tanesidir.

“Bundan Sonra” şiirimde ise buraya kadar anlatılanlardan yola çıkarak ilerde neler olabileceğine dair ipuçları verilmekte, feryat ve sızlanmaların sebepleri ortaya konulmaya çalışılmaktadır. Herkesin aslında kendi programlarını kolaylıkla yapabileceği, yapması gerektiği programlı yaşamın anlamlı olduğu vurgulanmıştır. İkaz olması bakımından kılıç ve ateş kelimelerine yoğunlaşılmıştır.

“Bizden Evrensele” başlıklı şiirimde ise farklı olarak evrensel kavramların kendi aralarında ayrımdan çok birliğe işaret ettiği, ayrımların bilinçsizlikten kaynaklandığı, ortak değerler etrafında toplanarak hareket etmenin daha faydalı ve akıllıca olacağı bağnazlığın nasıl bir baş belası olduğu, akan kanın tüm insanlığın kanı olduğu, bütün acıların anlamsızlaştığı ve “lütfen” aklımızı başımıza almamız gerektiği işlenmiştir.Nefese ithaf edilen “Sofunun Hatası” şiirimde hala yaşanan, tarikat ve dolayısıyla din adına yapılan bariz hatalar alabildiğine saf ve anlaşılır biçimde göz önüne serilmeye çalışılmıştır. “Dertli Hastalık” şiirimde ise, bir suçludan yola çıkarak kutsal dini duyguların, kötüye kullanılması halinde insanı zamanla ne kadar yırtıcı ve vahşi bir hale sokabileceği gerçeğini anlatmaya çalıştım. Bilge ve bilginlerin sürekli üzerinde durdukları “inat, cehalet ve zorbalık insanlığın baş belasıdır.” cümlesini irdeleyerek sonuçta, cesaretle sorunların üzerine gitmemiz gerektiğini, aksi halde süre gelen hataların süre gideceğini ve sıkıntıların katlanarak

TebDer 16

Zül f i kârbüyüyeceğini, çocuklarımıza böyle bir miras bırakmak istemediğimizi açıklamaya çalıştım. Birçok makaleye örnek olan “İnkılâp ve Güneş” şiirimde ise devrim kavramını irdelemeye çalıştım. Zulüm ve zulme karşı duruşun nasıl olması gerektiği, insanlık adına işlenen cinayetleri, gerçek devrimin sürekli olduğunu, devrimin yıkım ve anarşi olmadığını, insanın fıtratında var olan hürriyet duygusu ile beslenen devrimin diğer insanlara zarar veremeyeceğini, devrimcinin fedakârlıklarını anlattım. “Peşimde Üç Genç” şiirimde ise yaşadığım ve şahit olduğum bazı yaşam kesitlerini peş peşe ekleyerek sonuca varmaya çalıştım. Yaşamın değeri ile travmaların topluma etkilerini irdeledim. Dehşet bölgelerinde yaşamın nasıl şekillenip geliştiğini okuyucuya vermeye çalıştım. Kendi hayatımdan kısa bir kesiti sunduğum şiir diğerlerinden ayrı değerlendirilmesi gereken birkaç şiirden bir tanesidir. “Sekizinci İmparatorluk” şiirimde ise, kendi açık yürekliliğimle, önyargısız bir biçimde; kapı kapı dolaşıp inançlarını anlatan Yahova Şahitleri ile geçen konuşmalarımızdan kalan anılar ve değerlendirmeler bütünüdür. Mardin’den gelen bir hanım ve Kars’tan gelen yaşlı bir amcanın kendi yeni inanç sistemlerini anlatmaya çalışırken dinleme yeteneklerinin ne denli geliştiğini görünce epey şeyler öğrenmiştim. Daha sonra konusunda ileri aşamalara geçen bir başka Türkçe bilen kişi daha sohbetlerimize katıldı. Bu konuşmalar üç hafta kadar devam etti. En son takıldığımız nokta akıl konusuydu. Akla inanmadıklarını, aklın bir karanlık olduğunu bu karanlığın uzay boşluğu kadar karanlık ve boş olduğunu söylediklerinde artık konuşmaların sonu gelmeye başlamıştı. Sekizinci imparatorluk düşünceleri doğrusu hoşuma gitti. İmparatorluktan pay almak gibi bir niyetim olmadı ama adaletin hâkim olacağına olan inançları beni sevindirdi. Amaçlarına bütün dünyaya incili yayarak ve diğer küçük kitapçıkları da ekleyerek ulaşabilecekleri, bütün enerjilerini bu yönteme harcadıklarını görmek, bir uğraşıdan öte kullanılmaya açık, bir ucu ticarete, diğer ucu siyasete dayanan çabalar olarak kaldı bende.

“Feryat” şiirimde ise sütten yola çıkarak türevlerinin nasıl oluştuğu ile insanlık hareketliliğinin en geniş anlamıyla sonuçta tufana veya cennete gebe olduğunu vurgulamaya çalıştım. Kendimi alabildiğine saf bir şekilde ortaya koymamın nedeni ise, bireyin ve benliğin bu aşamada öneminin olmadığı önemli olanın toplumsal bilinç geliştirmek olduğunu vurgulamaya çalıştım. Benlik konusunda yanlış anlaşılmaya yol açmamak için tekrar etmeliyim. Bireyin gelişmesine inancımı sürdürüyorum. Toplumdan önce bireyin hakları ve gelişimi önceliğimdir. Bireyin bağımsızlık duygusu ile zincirlerinden kurtulması toplumun kurtuluşu anlamına gelir tabii ki alabildiğine genişlediği zaman.

TebDer 17

Zül f i kârÜzerinde fazla durmak istemedim fakat değinmeden geçemeyeceğim. “Suç Mahalli” başlıklı şiirim vahşete ithaf edilmiştir. Dertli Hastalıkla birlikte değerlendirilirse yine dönüp dolaşıp dinin kötüye kullanımının acı sonuçları ile karşılaşırız.“Tanrının İzi” şiirimde ise “Hikmet Damlaları” isimli şiir kitabımda uzun uzadıya irdelemeye çalıştığım “tanrıyı tanrının eserlerinde görmek” esasına kısa birkaç örnekle yeniden değinmeye çalıştım.

“Trenle Dünya Turu” ise farklı bir şekil alıp, tatile çıktığım şiirlerimden bir tanesidir. Bunu kendim için yazdığımı söyleyebilirim. Öyle bir hayal kurmayı istemiş ve yanıma da hiç tanımadığım ama şartlarıma uyum sağlayabileceğini umduğum birisini davet ettim. Umarım bu dünya turu gerçekleşebilir ve kendimce, kendime bir hediye vermiş olurum. Diğer şiirler kendi aralarında öncekilerle paralellik gösteren fakat yine bilinen tarzın dışına çıkmayan, bazen özel bir duygunun dışa vurumu, bazen güncel her hangi bir olayın yorumlanışı, okuyucuya farklı tatları tattırabilmek arzusunda fakat önemlisi bilgiye değer veren yazılar şeklinde devam etmektedir. Bilgeliğin bütün sıfatlardan daha üstün olduğuna inanan, bu yolda kazanım edinmenin daha karlı olacağını aşılanmaya çalışılır. İddia sahibi değildir. Okuma yazmayı yeni öğrenen veya şiir konusunda uzman olmuş bir akademisyende bir anlık duygu esintisi yaratabildiysem mutlu olurum. Türkçemize olan inancım hiçbir zaman bu günkü kadar güçlü değildir. Batı dillerinde var olan benzetmelerle boğulmuş, neredeyse bütün kelimeleri yazıldıklarından farklı anlamlara gelen anlatım tarzları hiçbir zaman ilgimi çekmemiştir. Zorlama ve dillerinin yetersizliğinden kaynaklanan bu yöntemlerini kullanmayı hiçbir zaman istemedim. Türkçemizi iyi bilen birileri açık ve net kelimelerle, başı sonu belli cümleler kurarsalar eminim ki şiir türüne sadelikle katkı sunmuş olacaklardır. Dilimizin derinliği, kelime hazinesi ve bünyesinde zaten var olan ritmik ses uyumu şiirseldir. Önemli olan aynı konuları tekrar ele alıp okuyucuyu sıkmamak, aynı kelimeleri sürekli kullanarak dile haksızlık etmemek ve şiirin içine mutlaka birkaç damlada olsa hikmet ekleyebilmektir.

İçten gelen sevgi ve saygılarımla

Erkan Yazargan23.02.2012TOKAT

TebDer 18

Zül f i kâr

BİRLİK “Cetvelin üzerindekilere”

Eskiden sendim çocukSenden önce yaşadım, şimdi yaşadıklarını.İçi acı dolu birini sevemezsin.Sevemedin doğrusu, haklısın.Anandan doğup, babandan oldumİkisinin dışındakilerin önemi yok artık değil mi?

TebDer 19

Zül f i kârArkadaşların arkadaşlarımdıBirlikte oynadım.Bala bakan göz sarı, balığı tutan el eldir.Acıyı çeken yürektir.Ümidim beyaza, sıcağa, aydınlığaHayal kırıklıklarım sevdiklerimizden, ümitlendiklerimizdendir.SeninSenden öncekilerinOlduklarımızın, hepimizinBizim doğrusu.İçlerimiz acı dolu.

19.01.2012TOKAT

İÇİN İÇİN “Yavrucağıma”

Her gün karşımda duran, dinleyen senAnlayamadım.Derdim, işim -gücüm bir şeyler öğretmekti.Seni de, dinleyip anlayanlardanÖğrenmeyi ve öğretmenini sevenlerdenAyırt etmedim, sevgili öğrencim!

Meğer içinde ne fırtınalar, yangınlarÇağlayanlar, ateşler iç içeAnlayamadım.Göz göze gelip o anGözaltındaki yaşı ve karayı görünceTakıldın zihnime ayrıcaAçıktım oysa kendimce, tüm kapılarımla

TebDer 20

Zül f i kârSıkça tekrar ederdim:“Başka sorunuz var mı?”Söyleyemezdin haliyleO kadar insan içinde – arkadaşlarının arasındaAma söz artık. Hiç olmazsaDaha dikkatli bakacağımSoruları ve sorunlarını çözmeye çalışacağım.Başkalarının anlamı kalmadı artıkYavrucağım.

18.01.2012TOKAT“Kayıp Kitap kitabından”

DUA “Tanrıya”

Bağışlanmak için birleştirip elleriGönül, beyin, alnın ortasındanGöbek altı sızlayan, zorlanan

TebDer 21

Zül f i kârÜmitlerdir yaşatan.

Yüreğimize birlik ama tamamımızınElimize sevgi, zihnimize açıklıkAydınlık her yer ama her yereBarışa güç, savaşa karşı ve silaha karşıKötüye zincir, iyi edenYolsuza yol, pirsize pir veSensize sen

17.01.2012TOKAT“Gülümsemeler kitabından”

TAHTA MERDİVEN “Bütünleştiricilere”

Tahta merdivenDayanışma derneği en üst kat,Cami bodrumda,Seks kolik kadının dairesi orta katlarda bir yerdedir.Çocukların üzerinden koşarak çıktığıKorkuluklarına el sürerekBahardan bahara cilalanan merdivenBirleştirir tüm katlarıÜzerinden kimler geçer

TebDer 22

Zül f i kârHaliyle kat malikleriVeMisafirler.Ormanından kesilipMarangozunda biçildikten sonraUsta tarafından ve kalfalarıncaGetirilip, çakıldılar oraya.Merdivenliği katlarındandırTahtalığı tabiatındanTahta merdiven olması iseBenim koduğum adındandır.Üstüne basıp geçenleri boş ver!

22.01.2012TOKAT

SADE “Organik yaşama”

Sade kahve, şekersizSütsüz ve katışıksızdır. Yaşam lükssüzdür.Olduğundan değil, yokluktandırNohuda bağlı akşam konuşmaları.Canlı müzik, her evde o zamanlarGelinler bilmezse, nineler mutlakaUd çalmasını bilir.İnsan yığını değil, kültürlü insanlarTelevizyonun, sinemanın olmadığı o günlerAkşam sohbetleriBüyükler dinlenir, dinlemek öğrenilir önceİzin almadan dışarı çıkılamazVaktinden geç gelinemez, sade günlerSaç boyamalardan önceEski elbiseleri söküp yeniden dikilen,Ucuzluk pazarlarında yirmisi on lira çorap şimdi.Annenin eli her düğümüne değmemişGeceler boyu. Boynu kilim motifliDört şiş, beş şiş. Maharet işiMahallenin her anasından emmekKardeş olmak, herkesle maharettir.Kavgalar, kurtarılmış bölgeler, girilmez

TebDer 23

Zül f i kârSokaklar olmadan.O partililerin giremediği kahvehanelerKapısına ilan: “onlar ve bunlar giremez”Tarafsız olamaz mısın, herkesi tutamaz mısın?Çocukluk arkadaşım evcilikten, yakar toptanArkadaş kurşunu peki tarafsız?Çapı belli sadeSade demir, sade barutÖlümKalımVarım sade.

20.01.2012TOKAT “Sade Yazılar kitabından”

Ş’DEN GİDİŞ “Ş harfine”

Ş’den gidelim bu defaHovardanın arkalardan seslendiğiUyarması dikkat levhasının yolcuyuYol kenarlarına fırlatılmış şişelerÜflenerek sıcak cama ve boyanan üstüneNoktası olmayınca yılanı andıran.

TebDer 24

Zül f i kârŞ çiçeği: Kokusu Şevval’i hatırlatanKaradeniz türküleri, yarıda kalan önceŞeksiz – şüphesiz kendini gösteriverenŞey demesi başkasının. Tek şeyAdını vermeyi bile kıskanan sevdiğininBir tutam saç saklananHeyecanlandıran her zaman, çıplaklıkİlk görmesi, değmesi, el sürmesi, ellemesiKulağın yörelerinden geçip gitmesiSona yaklaşmak Z’ye doğru T’den önceŞıkır şıkır tekerlemelerZirveye doğru kalan bir adım daha.

16.01.2012TOKAT

ŞAM’DA YANMIŞ DUVAR “Yazıya”

Dikkatsiz ev sahibi açık unutmadı doğal gazıElektrik bağlantılarının tamamıda sağlamdı.Tam karşısından duvarınTek bir tank mermisi önce yıktı, sonra yaktıŞehrin, insanların, sivil insanlarınOlduğu o yerdeBir evden bir duvarSimsiyah, petrol rengi şimdi

Bağdat’ta yıkılmış çarşıSabahın kaçıAraçÖnce yanaşmış duvaraSonra güçlü bir patlamaİşsizlerin, iş kuyruğunda yakalandığıOn altısının öldüğü, parçalandığı

Diyarbakır’da basılan evSabah olmadan.

TebDer 25

Zül f i kârKarakış, dağda, mağaradaEle geçen dört gençTeslim olmaları istenen

Tahran’da uykusundan yeni uyananAile babası, ailesinin rızkı için.Yüzünü yıkayıp, dişini fırçalayan

Tokat’ta ben, elinde kalemSol eli defterde, kaymasın diyeKamburunu çıkarıp yazdı yine.

21.01.2012TOKAT“Gülümsemeler kitabından”

BUNDAN “Eleştirilere”

Neden bu kadar pervasızBu kadar keskinYırtıcı, sert ve imkânsızım?Zülfikar

Başka türlü yollar bulsaydım

TebDer 26

Zül f i kârAnne şefkati gibiÖğretmen sabrı, doktor şifası gibiNeden be kardeşim?Anlamıyor adam da ondan

Başka türlü konuşmalar, yazmalarArarsan kütüphaneler;Sevgi yolu, aşk yoluLetafet - incelik doludur.Anlamıyor kardeşimHepsi bundan.

13.01.2012TOKAT“Kayıp Kitap” kitabındanKIYMET “Tarihin zalimine”

Ederi budur. Kov gitsin! Boğ gitsin!Tatlı değil, acı ve ıstırap vaat ediyorKıymeti yok. Değer mi?Seksen yıllık hayatın ancak on yılı doluGerisi uyku, çocukluk, hastalıkDeğer mi on yıla!Hayatını yaşa nasıl istersenBırak konuşmaları, niyazları, kandırmalarıZorlamaları, dayatmalarıKurtaracaksa, kaldıysa kurtulacakYeni bir esarete kıymetKıymetli kardeşim!

Kardeşimin kürkü, yüzüğü, küpesiKraliyet hazineleriFakir halkın patatesi, tavuğu, yumurtasıÖküzü bir de el konulanDediği olacak, ispatı kendisininHaklılığını ortaya çıkaracak. BlöfKaybettiUzun bağırmalar kuyularaDerdini ciğerinden dökmelerVacip olmaktan çıkardım. Olmasaydı

TebDer 27

Zül f i kârHesabı görmeyeceğimKim yarattıysa, yaptıysa O görsünDert benim derdim değilBana neNe hali varsa görsünler, görmezlerGörüp anlamazlar, anlamazdan gelenlerNeHalleriVarsaGörsünlerDürdüm defterleriniİnanmazsan bak çevrene!

04.01.2012TOKAT

PEŞİN ÖDEME “Borçlara”

TebDer 28

Zül f i kârNakit ödedim. PeşinKimseye tek kuruş yok, borcumÖdedim bedellerin hepsiniÖlünceye kadar bana yeter Gerisini boş ver

Minnet eder miyim bundan sonraEyvallahım olur mu?Pes eder miyim?Bırakır mıyım? Asla. Zannetmemİsteyecek yüzü varsa istesinPeşin ödedim.

04.01.2012TOKAT

İTFAİYE “Nükleer bilimciye”

Söndür söndürebilirsen, mahirsenEğitimliysen. AteştenKorkmuyorsan yangından, ölümdenİtfaiye binasıBelediyenin, diyanetin arkasıÖnünde kırmızı kamyonlar, su doluBirde kayarak inilen borularYanmaz üniformaTalimatnameler, dünden kalan yarınaBir çocuğun bilmeyerek tutuşturmasıKibritle oynamalar.

TebDer 29

Zül f i kârYangın varSavaş çığlıkları ve önceden imzalanmışYaparsan Belgeleri.Yak! Ben söndürürümYolumu bulurum

Güvenliksiz, sokak ortası“Peykan canı it canı”Manyetik C4, hem de kumandalıDaldan toplanan araç parçalarıKoruyamayan, saklayamayanİtfaiye! Söndür Yangını!

10.01.2012TOKAT

SEN MİSİN “Ümidime”

Bir umut, bir ışıkGel yavrum! O sen misin?Mirasımı bırakacağım

TebDer 30

Zül f i kârBildiklerimi söyleyivereceğimEmanetlerimi vereceğimSenden sonrakilere.Sen misin?Bence o kadar değerliÖmrümü verdiğimBana da verilenSenin gibiBenden öncekilerdenTa öncelerdenOldukça öncedenGelen.

26.11.2011TOKAT

AH “Zamanında olması gerekene”

Bir demet papatyaYeşil gövde, beyaz yaprak, sarı tenNe tuhaf, kokusunu hatırlamakİtina ister, suya konulmalıKoparılmışsa topraktanTaç olmuşsa başa veyaKeşke hep zamanında olsaydı, kaybetmedenAh nenem.Hocam, pirim, üstadım, öğretmenimKeşke zamanında, o zamanBilseydim kıymetiniAcılarını hiç olmazsa paylaşsaydımAnladım, anlıyorum, seviyorum deseydimYardım etseydim. Dişimle, tırnağımla

Nedendir ölünce kıymete biner insanNeden bu kadar acımasız, anlayışsızdır dünya!

TebDer 31

Zül f i kârYamalı çarık. Ah!Yamalı fistanÖlmeden, yok olmadanBağra basılamaz mı?Acıların en büyüğü aslındaSusuz bırakmakAçlığa terk etmekÖyle meşgul, habersiz, gamsızKeşke zamanında olsaydı her şey.Öldüm artık.Artık hiçbir şeyinKıymeti yok benim için.

27.11.2011TOKAT

HANEDAN “Kılkuyruğa”

Elizabet, bilmem kaçıncıBirincisi olsun o zaman, birinci değilkenVictoria, Victoria ikenHanedanlara kızlar, oğullar doğurmamışkenNil’in kaynağı değilken dahaGenç, güzel ve hırslı.

Tahmasb, on yaşından önceBabası da sağken henüzVe tam elli dört yılOtururken koltuğaKırılamaz bir rekorFars vezir, aklına girer

TebDer 32

Zül f i kârUnutur kendini TahmasbRiyaset sevdası yani liderlikEmir yağdırmalar sağa, solaOsman oğullarıyla anlaşma“Türkmen belasına karşı alınacak tedbirler!”Göz açtırmamalı bunlaraDizginlenmeliDizginlenilemezlerseAraya alıp tam anlamıylaGüzelce bir tepelenmeli

25.11.2011TOKAT“Bu mu Dünya kitabından”

212 LÖSEMİ “Yıldız kaymasına”

Bence, kayan yıldız. Dilek tutYıldızca kendi yörüngesinceYörüngece, yolunca gitmekAdım atmaktan öteBasmadan bir yerlereFırlamak değil, zaten olanDönüp dolananBir damla his. Irgalayan. SarsanKaymış yerleri yerine getirmekTutturmak veya kırılan kemikleriİki yüz on ikiİlik, lenf – akkanLaboratuarda üretilen lösemi.

Tarzım değil. TutturamamAçıklık benim yolumZorlamayın!Gereksizdir bence kendini ispat

TebDer 33

Zül f i kârLoca kararları değil, denge değilİki ayağında birer dubaDubalarsa birbirine bağlıÇelik gövde dururKürek değil, motor yüzdürürBulan kim pervaneyiRüzgârgülü ne güzelPapatya toplayan kırdan, çocuklarKraliçe tacı birde sarı, yeşilliEntarisi havalanan dönünceDeğiştirmek olup biteni

25.11.2011TOKAT“Sanata İzin kitabından”

TebDer 34

Zül f i kâr

SAVAŞ

Saçları tutuştu önceNe kadar çırpındıysa da söndüremediKüçücüktü elleriAnlayamadıNe yapacağını bilemediTelaşlandıKız çocuğu yine, kadın veya adamİnsanİlk kez başına geliyorduBöyle bir şeyEvi yıkıldı. Oyuncakları bozulduToz duman oldu ortalıkGözüne duman dolduÇığırdı. Bağırdı. YandıBabası gördü sonraEzilen annesiniParçalanmıştı bedeniMasanın üstünde çiçekKırılmıştı.Kardeşi çıktı dışarıBaktıHer yer. Yerle bir olmuştuKoynuna sakladığı bebeğiyle ölen anneOrganları ortalığa dağılan bir başkasıUçuşun ruhlar uçuşun!Durdursanıza insanlarÖlmeden önceYatın sokaklarına, parklarına, meydanlarına şehrinKırmızılar sürün yüzünüze, elbisenizeProtesto edin. ÖlmedenPankartlarınız olsun“Savaş Cinayettir.”“Cani! Nasıl öldürdün beni?”

TebDer 35

Zül f i kârGözün doydu mu?Kokmuş kokona karınaElmas kakmalı yüzükler, mücevherlerMetresine yeni döşenmiş odalarAçmak için veyaKoltuğunda kalmak için sonsuza değinBoyun eğdiğin alçağaYaranmak içinOldu mu?Kovmuştuk şeytanı gelmemecesineÇağırdınız geri

17.11.2011 TOKAT “Bu mu Dünya kitabından”

ZÜL Fİ KAR “İşe”

ZülfikarKeskin kılıçZül çiftZülfi değil zülfüKâr, iş – güçFikar farklı figardanZülfe gelince bir tutamBileğe bak senHatta bileğin sahibine

TebDer 36

Zül f i kârSahibinde içineBak bakabilirsenKuş ol, rüzgâr olAdam olamazsanHava olBul onu ve bakGözünden içeri derinlereKılıcı tutan elÇeken kılıcı yine kılıçlaKızma İsa’yaZaman bu, olan buÖnceden dedi diye

17.10.2011TOKAT

KALEMİM “Bekleyene”

TebDer 37

Zül f i kâr

“Benim MehdimBenim Canım” diyen adamBabasının malı veyaGömleğim, kalemim, defterim gibiFark etmez sevgilisi gibi.Methiyeler düzüpSöylüyor ha söylüyorBenim, benim, benimKimsenin değilSadece benimDaha çok beklersin

06.10.2011TOKAT

ASAF “Farka”

O gün, bende oradaydımSüleyman’ın sarayındaKarışmıştım kalabalığa

TebDer 38

Zül f i kârİzliyordum olup bitenleriBilemezdim kiBu kadar meşhur olacağınıBüyücüler, tılsımcılar, kâhinlerVardı o zamanlardaSopadan yılan yapanSoğan kabuğu dumanındanGüvercin, beyaz güvercin uçuranKarman çormandı her şeyKonuşmalar anlaşılmazİstekler bilinmezİşaretleydi her şeyAçlığı gidermek tek derttiBir de susuzluk

Asaf, kısa boylu adamSarı işlemeli atkısı sırtındanÖnüne doğru uzananEtekleri yerde, başında yine sarıdanBir tuhaf başlık taşıyanGüler yüzlü adam

Sizde duydunuz, biliyorsunuzBelkıs’ın Tahtı’nıGöz açıp kapayıncaya kadarGetiririm, getirebilirim diyenVe getiren

Karman çormandıYeleğinin içinde sakladığıBeyaz güverciniSoğan kabuklarını yaktıktan sonraKimseye söylemedenÇıkarıveren ve salıverenHokkabaz sandılar OnuYılan zaten kile bulanmış, kurumuş toprakKaskatı. Sopa gibi!Hızla yere çarpılınca kırılırdı kilYılan başlardı yine sürünmeyeOysa Asaf

TebDer 39

Zül f i kârHokkabaz değildiGizli odalarında tılsımlar bulanYeni göz boyamalarBağlamalar uyduran.Belkıs bile şaşa kaldı önceKraliçeliğine yediremedi de“Tıpkısının aynısıAynı benim tahtım gibiSadece üzerindekiMinderler farklı”

O gün bende oradaydımKalabalığın arasındaydımGördüm, olup bitenleriDuydum tüm konuşulanlarıHemen kapının sağında duran bendimHatta sunulan şaraptan da içtim.

Asaf’ın KitabıKuzeninden miras kalanKapağında taht olanDeri kaplanmış, kalın kitapKapağı açılıncaBilmediğim işaretlerle doluAma anladığımZihnimde, beynimde benimle konuşan

22.09.2011TOKAT

TebDer 40

Zül f i kâr

ARI GİBİ “Havada yüzmeye”

Camda gezen arıGöstermek için kendiniKanatlarınıÇok hızlıÇırpıp çıkarınca o vızıltıyıİğnesini hatırlatır tadana“Yaklaşma banaÇalma balımıBozma yuvamıDüzenimi sarsma”Küçücükte olsaBir vuruşluk canı hattaSöyler söyleyeceğiniYapar yapacağını

Yakından baktın mı arının gözüne?

TebDer 41

Zül f i kârBizimki gibi değilKanatları kol yerine gelseAyakları yine ayakAntenleri de kulakPeki iğnesi!Uyuşturan zehriBalıKolonileriTüplerin içinde yavrularıLarvalarıSinek, kuş ve uçakUzay gemisi neden gemi

24.08.2011TOKAT

HAYAT ÇARPAR “Miras Kalan Zulme” Doktor Alexis Carrel derki:"Hayat, çoğu zaman suçluyu elinden kaçırırFakat suçlunun çocuklarını çarpar."Filozof Carrel ahlakçı ve modernizme karşıdırBu sözü hakkında ciltler dolusu yazılabilir.Nasıl bir mirastır çocuğu çarpan?Adalete aykırı değil mi bu?Dünün devşirmelerinin çocuklarıAynı dün gibi Bosna’da, örneğinKuyulara dolduruluyorsa iki yüz elli bin.Kuşatan Kürt aşiretlerinin çocukları daBu gün köylerinde, yok ediliyorsa.Kışkırtan Ermeni papazların çocukları

TebDer 42

Zül f i kârSürgüne gönderilmişseBir milyondan çok helak olmuşsa.Küfelilerin çocukları, O günden beriBu gün hala ve belki sonsuza değinKara yüzleriyle kalıp, doğrayacaksa birbirini.Arabın bu günkü, hali ve dün,Haçlı Seferlerini yapanların çocuklarıYüz milyona yakın katletmişse yine birbiriniKendi elleriyle.İlahi adalet.Zulmedenler demek ki fark etmedilerKendilerinden sonra olacakları. 03.06.2011TOKAT

ORMANA DÖNÜŞ “Vahşet ve Cehalete”

Bağıran adam yine ve gürültü yaparak

Sınırlarını zorlayarak

İlgiyi çekmeye çalışırken üzerine

Ne istiyor yine, derdi ne?

Bitmez mi bunun istekleri

TebDer 43

Zül f i kârBağırarak mı alacak istediklerini.

Ülkemde hala

“Kurtlar Vadisi” diye bir dizi

En çok izlenenlerden biri

Mafya olmaya özenen genç

Hürrem olmaya özenen kız

Yani adam öldürmeye, el koymaya

Hayret değil mi?

Katil olmak istiyorum, insanları öldürüp

Bırakmayı öldükleri yere

Üzerine benzin döküp yakmayı ve

Daha nice tuhaflıkları

Örnek alan genç adam

Kabadayı edasıyla dolaşan, konuşan

Kendini ne sanır acaba?

İçine giren nedir, içinden çıkan ne?

Kim yazıyor bu senaryoları

İzleniyor, para kazandırıyor, reklâm alıyor diye

Yılan gözlü, çıyan bakışlı

Tetikçiler lazım mı?

Bozkurdu milletin başına bela eden

Tahta kafalı Türk olmayan Türkçüler

TebDer 44

Zül f i kârİnin artık sırtımdan

Çekin tırnaklarınızı derimden

Dişleriniz boynumu acıtıyor

Çöplüklerinize, çukurlarınıza, ormanlarınıza

Gerin dönün!

05.06.2011

TOKAT

KALICI SEVGİ “Adil Hükümdara”

Ali’nin Hükümeti

Medine’de mi nerde?

Yahudi bir kadının ayağında

Süsü, halhalı çalınır

Haber gelir, duyar Ali

Rengi değişir, düşecek gibi olur

Ve der ki:

“Ölürse Ali bu dertten ölür.”

Yani O’nun hükümetinde

Olması bu olayın

TebDer 45

Zül f i kârOnun için çok zordur.

Bu günlerde bile sorulur

“Neden bu kadar çok sevilir Ali?”

Hikmetini de sen bul!

06.06.2011

TOKAT

DİRİ GÖMÜLEN “Kıyamete” Duydun mu, yine bir kız çocuğu?Bu defa Pakistan, Veziristan’daElleri kirli, yüzü soluk, zayıf, sekiz yaşındaBir deri, bir kemikBakışları donuk. Ne yaşadıO kadarcık yaşında?Ailesinden aldılar önce – yoksuldularDin kursu diye kandırdılarSonra beline bomba bağladılar, yelekliYolculuk var cennete doğru!Polis noktasına gönderdilerAttı yeleği çocukKoştu polise doğru—Yalan mı, iftira mı?-Nasıl duygular içindeyimUmer’in zulmü devam ediyor halaMusallat kız çocuğuna.

TebDer 46

Zül f i kârİki elimi soksam kendi kaburgalarımaKendi ellerimle kendi ciğerlerimiAlsam, atsam dışarıDindirebilir miyim?Susuzluğumu, söndürebilir miyim?Ciğer yangınımı.Lanet, evetLanet olsun sana, soyunaSeni sevene, adını ağzına alana.Tez gel kıyametAcele et! 21.06.2011TOKAT

TebDer 47

Zül f i kâr

BOGO DİRENİŞ ŞARKISI "Essah'a" Ölürsem vasiyetimdirGömmeyin bedenimiKarımı Çağırınİster bağırarak ağlasınİster sevinerek coşsunRahat bırakın onuNasıl olsa birini bulurTeselli eder rahatlatır onuSilahımı ve beremi oğluma verinÖzgür vatanım için savaşsın...

Elinde, ayağındakiZincirlerini kırsın halkımınHürriyet âşıklarına ilham olsunBir taş dikin başıma kırmızıdanEl değmemiş bizden bir taşTorunlarım olursaOnlarda gelsin, bayram gibiŞenlikler yapılsınAranızdayım, hiç ayrılmamışçasınaDanslar ediyorum sizinleBelki sizdenDaha da çok sevineceğimSizinleÇocukların sevinç çığlıklarıGöğe yükselsinGençler el ele tutsunHerkes birbirinin gözününİçine baksınYensin, içilsinHoş geldin hürriyetHak'tan başkasınaBoyun eğilmesinEntrikacı zorbanın

TebDer 48

Zül f i kârAğacı kurusun, bir dahaAsla çıkmamacasınaHakça paylaşım olsunAçlıktan ölmesin kimseKimse hor görmesin diğeriniİnsanlık esas olsunKin kurusun, nefret ölsünYücelerin yücesine yücelsinHer nefes, her canGözden yaş silinsinÖlüm, ölsünCan, sonsuza karışsın. 10.02.2011 TOKAT"Şeytan İblis idi, üzerine oturduğu yolda adı değişti. —Ben korkarım, sen beni geçtin- dedi" "Umer'e"O GEÇTİ, SEN SOLLADIN Öyle uyduruk ki dinin, kandırmacalarla doluKendin inandın sonradanÖrümcek ağı temelsiz, askıntı, tuzak ve basitAldatma, korkutma, yıldırmaŞüpheler mi yoksa baştan sona?Söze bak "Onu besleyen ibadetlerdir."O halde lazım olan, cesaret mi akıl mı?Yoksa baştan sona dirilişBir silkiniş, kendine geliş Hikâye değil gerçektir;Kendi kızını kendi elleriyleŞehrin dışında kumlaraDiri, diri gömer gelirNasıl yaşar bir daha bu suçla!Şeytan demişti ya"Ben korkarım, sen beni de geçtin."Sen korkmaz mısın? Korkmazsın.Pis bir koku, iğrenç, mide bulandırıcı

TebDer 49

Zül f i kârKara bir yüz, çok hastaOnun derdi başka, dermanı yok ilaçlardaKibir değil, kıskançlıklarla dolu bir şeyNasıl bir dil, söyleyebilirCehennemin kenarından çekip alana"Hasta". Nasıl bir el, bir ayakO tekmeyi atabilir?Gizli değil, sakalıda var!Namazda kılıyor cemaatin önündeNasıl bir namaz, bir değil yıllarcaNefret değil, tiksintiKaçmak değil hiç görmemek. Hak sana neler verdi ey! İnsanİlk önce aklın, en değerlisiSonra vicdanın peygamber gibiVe duydun biliyorsun artıkOnlar halife denilen melunlarEn büyük, en adi zalimlermişKorkma dinden çıkarım diyeYüz çevir de yeniden inan! Bugün yeniden türeyen, üreyenÇoğalan, artan yeni bitenlerAynı dalın zıkkım meyveleri Bilmek yol almak, karanlığı aydınlatmakHala yumacaksan gözleriniTıkayacaksan kulaklarınıKaçacaksan ışıktan ve halaO kubbeli zulüm binasını omuzlarında taşıyacaksanTaşımasan da, taşıtacaksanDaha çok beklersin adaleti, cenneti Ortaçağın zifiri karanlığındaDünya tepsi ikenEngizisyon aforoz ederkenKadınları cadılaştırır, erkekleri dinsizleştirirkenVe şehrin meydanındaKatrana bulanmış bedenleri

TebDer 50

Zül f i kârYüz binlerce yakarken diri, diri Öküzün boynuzundayken dünyaUmer omuzlarındayken halkınEşek iken, kulakları, kuyruğuHatta semerleri çıkmışkenUyduruk görüşler, düzenlerEvden eve dolaşırkenİktidar, saltanat, hilafet sevdalılarıBir türlü can vermezkenEvliya olurken iblislerGençleri dinamitlerken habislerBaşörtüsü imanın birinci şartıSakal Allah'ın partisiMuaviyeler Allah'ın adamıNakil, taklit, ezberse bilgilerDin sermaye, şeriat yalanPara tanrıİhtiras sarmışkenKanser gibi her yanıVe utanmaz tükürüğe alışkın yüzlerSokak ortasında, alnındanBir genç kızı öldürürken din adınaBilim sersemlik, çalınasıUmer şeytanı geçmişkenSen umeri sollamışkenZifiri karanlığın tam ortası 03.03.2011 TOKAT

TebDer 51

Zül f i kâr

TebDer 52

Zül f i kâr

BUNDAN SONRA "Geleceğe"

Bütün bunlar ne idi?Sızlanmalar, dert yanmalarFeryat, haykırış belkiDosta sitem, zalime uyarıBir gösterme işaret, geçmişten haberYaralara bir parmakKatledilenin yanında durmakİçine dalmak kan gölünün veİlham aldıklarımızı söyledikZulüm ağacını gösterdikİnsanlıktan çıkanıÇıkarılanı ve halleriniDavetimizi, beklentimiziŞiire gerek yokta, anlamıyor pederŞiirden başka dildenŞiirin Picasso’su, başka görür dünyayıNeyi, nasıl, kimlere yazmakYurdu yurt yapan sahipleriniKandırmaları, tuzaklarıYolu yordamıPekiyi bundan sonraAteş ve kılıç Kim ister dünyayı yakmayıKim der "kötülük istiyorum."Herkes kendinceDaha iyi, daha güzelDaha doğru, daha parlakYarınları kuracak.Çarkları çarpışıyorDoğru, haklı ile yanlışınDişleri ha kırıldı, ha kırılacakDüzen kuran kim

TebDer 53

Zül f i kârÖyledir, böyledir, şöyledirBinler düşünce söyletir.Emir vermeli mi?"Hizaya geç!"Yoksa tutuşturmalı mı ormanlarıTek, tek evleri dolaşıpÇocukları toplamalı mı?Ateşe mi atmalı beğenmediğiniKovmalı mı sürmeli mi?Zindanlara mı doldurmalı yoksaBir daha görmemeli mi?Kenara çekilip, oturmakÖlüm mü beklenmeli yoksaAğzını dikip, gözünü yumupKulağını mühürlemekDeliliğe mi vurmak, bir gülücük? Çamura üflemeli de nasıl?El sürmeli de nasıl?Öyle bir yere çık ve bakÖnce kendini görGeçmişin bütün detaylarınıOlanı, olduranıZihnindeki beyaz noktaAçılsın artıkBağsız, bağlantısız bir bağEskiler gönül gözüŞimdiler modern ilim, yeniçağ Beğenmiyorsan dostumŞikâyetin varsa ondan bundanKendin kurSende yap bir şeylerDaha iyi daha güzel Nasılda meyillidir insanHemen kavgaya dalmayaBiraz dursa ve baksaKendi bulsa, kendi yapsaİnan zor değil, önce sıyrılmalı

TebDer 54

Zül f i kârKendine gelmeliBakmalı, görmeli, bulmalıBir program yapmalıProgramın yoksaGiriş, gelişme, sonuçGirdi, işlem, ürün, denetBilmiyorsan bir bilene sormalıYoksa kılıç!Yoksa ateş!

10.03.2011TOKAT

BİZDEN EVRENSELE "İnsana” "Güneş" derim, ay ve yıldız"Işık" derimYağmur, bulut, havaSu, örneğinSuyun dili var mıdır?Işığın milletiKöyü, babası yıldızlarınDini var mıdır dağınAyırır mı kullarıBölüştürür mü, paylaştırır mı?Dinlerin ortak diliBir Allah, kana girme, çalmaYalan söyleme, kandırmaAhlak her yerde aynı"İyi insan ol" der. Herkes"Ama nasıl?"ını sorma. Ol!Bundan sonra iyileştirGüzel, temiz, doğru, adilİnsanın yüzü dönük Hakk'aAteşe atmak için beklemiyor yaYa bilmezYa bilir, çevirir, işine gelmezOndan kulun debelenmesi

TebDer 55

Zül f i kârÖyle bir yer olsun ki, herkese sığınakBir görüş bul ki insanlar eşitZenci, sarı, beyaz sadece renkKavga, dövüş, hır, gürBiraz dur!Bak, düşün, anla, anlamaya çalışAç mıdır, bilmez mi, hastamıMutlaka var bir derdi.Kanser midir, verem mi?Dertlerin dermansızıKibir, gurur, haset, riya mı?Zor mudur, teşhisi tedaviİsteklerle doluyuz. Olur, olmazBu kalıp, bu arzu bana uyar mı?Kendimi bulmalıyımHaddimi bilmeliyimYanlışı doğru, pisi temiz Karayı beyaz yapmalıyımBaşka türlü yollar, ellerHastalıksız, aydınlıkArınmış, arı, duruVermeli hep el eleAma kandırmadan dolandırmadanİhtiras, kin, nefret olmadanFarz et başkasınKadınsın örneğin, erkeksindeYahudi sin, Budist veya ateistBaşka dindenEngellisin örneğin kör veya dilsizNe fark ederdi senin içinAnladın!Ortak bir payda varFazla uzun değil hayatDüşünmeler zamansızFırsat ele geçmezO haldeSende bir damlacıkEkle evrenseleSahte değil gerçekBende bunu buldum

TebDer 56

Zül f i kârBunu gördümYaptımYapıyorum, yapacağım.BaşaracaksınBaşarırsınBaşarmalısınKan akmasın yaradanÖnce durdur ve temizleSonra sarİnan bana senin yaran o yaraHepimiz insansakO halde, demek ki: 13.03.2011TOKAT

SOFUNUN HATASI "Nefese"

Günde en az beş bin, zikir çekmelisinİçindeki canavarı, dizginlemek için.Peygamber gibi sakal, cüppeOdunla fırçalamalısın dişini.Taharet gerekirse, yedi taş

TebDer 57

Zül f i kârNohut, ceviz büyüklüğündeTuvaletin alafranga olamazİlla çökmelisin.Arapça okumalısın, anlamasan daTürkçe söyleme çarpılırsın.Tarikatından olmayana dokunmaNecis çünkü. Pisliğine bulaşırsın.Evine alma kimseyi, kendinden başkaGitmede.Senin şeyhin bir numaraNe derse hak sözüBaşkalarına bakma.Akıl zaten gereksizVicdan lazım değilKızını gömebilirsin bahçeyeNamussuzLekelendi, kirlendi.Karayı seversin ne hikmetseKara çarşaf, kara sakal.Neler oluyor dünyadaBilim nedirİnsanlık nelerle uğraşıyorSende bir şeyler yapabilir misin?Sana ne lazım. İçindeki canavar gerçekten varVicdansız ve namussuz canavar.Ama onu sen besledinNe dedi peygamber:"Her varlığın bir gıdası varŞeytanınki ibadetler."Anladın mı şimdi nedenBir türlü kurtulamıyorsunHazır sofrayı kurmuşsunAklı, vicdanı salmışsınBaşköşeye almışsınBesliyorsun şeytanı.Ebu Cehilin sakalı daha gürCübbesi daha şaşaalı

TebDer 58

Zül f i kârSen ne kadar değerliysen dostumİnan bana her insanda o kadar.Sakın Allah kulunaÖzellikle insana, kem gözle bakmaHor görme asla.Hayret belki amaHak buyuruyor:"Nefsine zulmetme, cevherini ben üfledim,Akıl etmez misin?"Kurtulmak istiyorsan, azgın nefsindenAklını, vicdanını geri çağır ve oku!Vesselam.

14.03.2011TOKATDERTLİ HASTALIK "Cesura" İnat, cehalet, zorbalık İnsanlığın baş belası, şeytanın üç kılıcı Sabır, bilgi, yumuşaklık, hastalığın ilaçlarıEli kanlı katil "İslam’da pişmanlık olmaz ki." diyebiliyorsa, Hem inatçı, hem cahil, hem zorbadır İflah olmaz, uslanmaz.Dinden hiçbir şey anlamamışPeygamberden ders almamış.İçi zaten zifiri karanlıkmış, Üzerine bir post giymiş Adını İslam koymuş, postun içinde kurtNeden bu hale düştün?Belli ki beslendiğinOtlandığın, yemlendiğin, yerlerde sularda mikrop var.Öyle bir organizmasın kiEkmek yerken, herkes gibiSu içerken veya başkaNasıl bir mekanizmaysa cinnet, vahşet, faciaKaranlık üretiyor.Ben derim ki: Senin hazretlerinden, Eğildiğin zalimlerden kaynaklı Nehrevanda Harici, Bozokta Kuyucu, Kerbelada kaideci

TebDer 59

Zül f i kârEvlere dalar, belinde bombalarlaNasıl bir lanet, melanet, bulaşmıştır bunlara. Kangren olmuşsa bacak, kesilirBulaşıcı hastalıksa karantinaVeremin ilacı bulunduVeba, tifo, tifüs kalmadıCüzzam silindi, İsa'nın eli olmasa da.Ya bu mikrop nasıl temizlenecekZorbalığın ilacını kim bulacak.Sabır dersen, oda sabrediyorKitap dersen, okuyor. Dua dersen, ediyor.Bu nasıl baş belasıNamaz kılar, herkesten çok, alnı nasır yarası. Önce ister, sensiz cuma olmuyorSonra keser, yol keserÇocuk keser, kan keserKapısında nalları kana boyanmış"Bakın bu işarettir,Bende vardım orada." Sonra dövünür feryat, figan Şaka desen, kan varGülünç desen, trajediAnlaşılır gibi değilBu nasıl cemaat, nasıl ümmetNasıl bir lanet, nasıl felaket! Aman bu konulara hiç girmeyelimNeden efendim?Fitne çıkmasın, fesat olmasınÇıkacağı kadar çıkmış kardeşimOrtaklığın mı var. Hale bakYoksa sende mi oradaydın?Dün söyleme, bugün demeÖrt üstünü kapansınDa ne zaman açılsınHani tövbe, tövbeciler, af dilemekÖzür dilemek, bağışlanmakSöylensin temizlensin.

TebDer 60

Zül f i kârBin dört yüz yıl oldu, belki fazlaO günlerden sonraBak bu günlerde bileFelaket, cinnet, vahşet, kan, bombaİnsanlıktan çıkan canilerNasılda türüyor, başka dallardaHallerde, kılık ve kıyafetlerdeAç bak, örtüyü kaldırAynı kök, aynı hazret!Kökü kurusun artıkFitnenin, cinnetin, cinayetinKorkma kaldır. Allah var. 15.03.2011TOKAT

İNKILÂP VE GÜNEŞ "Devrimciye" "Bir türlü anlamıyorum" diyorNasıl olurdaDoğranır peygamber soyu,Daha kokusu dururkenKızları esir, elleri zincirli ve açAkıl alır gibi değil.Okumadın mı daha dünOn yedi yıl bakıp beslediğiKendi kızını

TebDer 61

Zül f i kârErkek arkadaşıyla konuşuyor diyeEvinin bahçesine, babasıylaYardımlaşıp gömen babayıVe kızın ciğerlerinde toprakYani ölmemiş diri, diri.İnanç adına, çuvala koyupGeçen gün selam verdiğiKomşusunu, yine diri gömüpEvin tabanına ve tamdaOnun üstünde namaza duranı. Madem bizden anlamıyorsun!Spartaküs okuyup izliyorsan,Direniş, töre, mücadeleninNedenlerini hissedebilirİşte o zaman anlayabilirsinCelal Baba, Şah VeliKalender Çelebi, Zünnun BabaDaha yüzlercesiniPir Sultanı anlatmaya ne hacetOnu herkes tanıdı. Devrimcilik bir gün değilHer zaman.Kargaşa, terör değil amaçKulun kula kulluğunuYok etmek.Komünistler yolun yarısında kaldı.Devrimi yanlış anladıİnsanı makine sandıAllah ile savaşa daldı.Bataklıkta çiçek yetiştirmek,Nehirleri tersine akıtmak,Dikene gül aşılamaktır, devrim.İnsan için diyorsanİnsana düşman olamazsınÖlüm mangaları kuramazsınAdalet diyorsan, herkese adaletPolitbürolar, özel makam araçlarıGirilmez! Tatil köyü, yazlıklar

TebDer 62

Zül f i kârİşçinin düşünmeye bile vakti yok.Sınırsız devlet, sınıfsız toplumHerkes eşitNe güzel kelimeler.Onca fedailik, fedakârlıkSıkıntı, acı, keder, gamGece gündüz çalışmalar,SonraBir zalimi kovupBaşka zalimler mi gelmeliYaşasın mı yeni zalimZalimsiz yapamıyor musun? 19.03.2011TOKAT

KANDIRMACA HAYAT "Katile" Fötr şapka, yağmurluk, tıraşlı yüzParlatılmış cilalı kundura ve kravat60'ların soğuk savaş mekânlarından biriKalın, taştan sütunlu binalar

TebDer 63

Zül f i kârSabah veya alacakaranlık, geceye doğruBir şeyler bilen adamCeketinin iç cebinde, bir dosyaBildiniz, bu bir ajanBirilerinin hesabına çalışanGizli bilgiler taşıyanCephe haritaları, isim listesiNe nerededir, kim kimdir, ne iş yaparŞifreler, çözümlerFare, köstebek, sıçan, solucan,En iyileri fahişelerdenHer yere girip çıkabilen.Katil örneğinDerler ki: En iyi katillerEn duygusal olanlardır.Biriktirdiği kini ile intikam aldığı içinHele birde alışırsa kan kokusuna - insan kanıKimse durduramaz artıkCasus, fahişe ve katil.Şimdilerde gece görüşlü uydularYumurtayı görebilenFısıltıyı duyabilen. Eski ajan: "Karım bile bilmezdiYaptığım işleri ölene kadar,O beni işadamı sanıyordu.Oysa her gece kiminle yatıyordu?"Girmediğim kılık mı kaldıRezalet anlayacağın.Aslında yaşayan açık paranoyaTakip ediliyor, dinleniyorÖldürecekler, çok şey biliyor."Emeklilik günleriSahilinde bir adanın, başka diller veBaşka yüzden insanlar.Denize açılmak örneğinBalık tutmak, kabuk toplamakÇıtır kızların oyunlarını dürbünlemek balkondanKomşu emeklilerle akşam sofrasıSoran olursa: "Feleğin sillesi.

TebDer 64

Zül f i kârTorunlarıyla eğlenenlerdenGerçek bir mezar taşı olanlardan değil Yüzü değiştirildiğinden beriOda tanımıyor kendini.Bazı geceler kâbuslarla uyansa daDepresyon haplarına bağımlı kalsa daCehennemi ensesinde bilse de.Kahraman, yiğit, delikanlı, vatanseverÜlkücü, devrimci, mücahitti!!!Kandırıcıların oyununa geldiBir çeşit tecavüze uğradıKandırıldı.

03.04.2011TOKAT

PEŞİMDE ÜÇ GENÇ “Yaşama”

Oğlum kucağımda, üç yaşında o zaman

Batman’da 19 Mayıs Mahallesine doğru gidiyoruz

Asfaltın solundan bir kaldırımdan

Epey gezdikten sonra yorgun

Günlerden Pazar

Hava açık, tek tük arabalar geçiyor

Kimseyi tanımıyorum

Kimseye selam veremiyorum

Yabancıyım burada.

Beni nereden tanıyorlar

Geçtiğim elektrikçi dükkânından

TebDer 65

Zül f i kârKapının önünden

Kötü bakan adamı hatırlıyorum

Oradan beri en az

Üç yüz metre yürüdüm.

Günün gezisini düşünürken ben

Onlar neler planlamışlardı, amaçları

Korkutmak mı, öldürmek mi?

Bu sokaklarda çok kişi

Vurulmuştu enselerinden

Geçen hafta pastanede

Konuştuğum kamyon şoförü ile patronu

Vurulup atılmış bir kum yığınının yanına.

Ondan önceki hafta, yol üstündeki kitapçı

Taranmış evine giderken.

Elektrik direklerinde bir fotokopi ilan

Yüzü gözü dayaktan patlamış bir adam

“Aranıyor! Tanıyanlar bu numarayı arasın.”

Mezarlığa giderken dönen

Bir kadın, elinden tutan bir oğlan

Benimkisi yaşlarında.

Diğer elinde kitap, gözlerinde yaş

TebDer 66

Zül f i kârİki kilo metre var daha mezarlığa.

Sordum söylediler:

“Kocasına âşıktı, kocasını vurdular.

İki sene, her hafta. Kar, kış, yağmurda

Dua okumaya gider.”

Gece on bir, ayak sesleri kaçan

Onlardan önce silah sesleri birkaç el

Sonra polis sirenleri

Mutfağıma saklanan silah

“Burada ya örgüte ya cemaate vereceksin haracı!”

Yan yana iki genç ve

Onların gerisinde sağda bir genç daha

Görsem hatırlarım belki

Yüzlerini.

Benimde tam peşimde.

Döndüm bir an, öylesine bir his

“Bak geri!” der gibi

Sağıma döndüm hafifçe

Soldaki

Belindeki silahı

TebDer 67

Zül f i kârTuttu sağ eliyle.

Onun yanındaki bana bakıyordu.

Kucağımda çocuk

En geride sağdaki

Hepimizi gözlüyordu.

Önüme döndüm, yoluma devam ettim.

Vurmadılar beni.

TOKAT

29.04.2011

SEKİZİNCİ İMPARATORLUK “Öngörüye”

TebDer 68

Zül f i kârYahova Şahitleri’nden duydum

İsa’nın müjdesi

Yedi zalim imparatorluktan sonra

Kurulacak sekizinci imparatorluk

Adalet Hükümeti

Med-Pers, o gün bilinen tüm toprakları

İnsanları, köyleri işgalinden sonra

Makedonyalı İskender

Ne kadar genç

Demokles ile tanışınca

Vasiyetini değiştiren

Aristo’nun talebesi

“Elimi mezarımın dışında bırakın

Herkes görsün, bir şey götürmüyorum.”

Üçüncü Roma

Doğuda Cengiz

En son şimdi

Anglo – Sakson imparatorluğu

Öngörüye göre

Hepsi zalim, büyük zalim

TebDer 69

Zül f i kârİsa’nın çölde kırk günü

Yalnız

Gece soğuk, gündüz kavurucu

Söylenceye göre

Her gün kurtulur İsa

Bir hastalığından, ruhunu sarsan

İlk gün bencilliği

Son gün liderlik sevdasını

Ve gelir Şeytan

“Bütün devletler benim

Emrim altındadır İsa, biliyorsun.

İstersen, hepsini sana veririm.”

Kırk sınavdan sonra

Demek ki bir sınav daha

En son sınav şeytanla.

Düşündü mü acaba İsa?

Kabul etmeyi

Dünyayı yönetmeyi

Orasını bilemiyoruz ama

Yine söylenceye, nakledildiğine göre

İsa’nın cevabı

“Ben göklerin krallığının imparatoruyum.

TebDer 70

Zül f i kârMüjde tüm dünyaya dağılınca,

Herkes haberdar olunca

Kurulacaktır

Son ama adil

Göklerin Krallığı.”

İnanalım mı İsa?

03.05.2011

TOKAT

TebDer 71

Zül f i kâr

EVDEN EVE “Manzaraya” Çocuktum bilmiyorumMakineli tüfek sesi, G3 mü?Ama bir takırtıBabam:Kamyon taş döküyor oğlum.Öyle geçti o zaman amaSonradan öğrendim.İki sokak ilerideİlkokul öğretmenimin evinin oradaHürriyet ile Serdar kardeşlerinEvlerini taramışlarHürriyet ölmüş, Serdar yaralıOda çok sonradan öldü. Kalp krizindenBabaları babam gibi işçiydi. Vanlı Savaş arkadaşım, babası Kore gazisiEvlerinde - amiral battı – oynadığımızAnnesi kesip vermişti banaBir tepsi içinde iki tavşanAma biz ailecek tavşan yemiyoruz!İşte o Savaş’ın abisi, ismini hatırlamıyorumEvin arkasında dar bir aralıkDuvara çizilmiş makineli tüfek gibiMahiri vurmuşlar Kızıl Köyde, Niksar’daAdını yazmış şimdi tüfek gibi duvara Sonra NiksarCedit mahallesinde bir evİki katlı, bahçesinde ceviz ağacıGirişte solda bir odaKarşıda beyaz duvar badanaÜzerine kırmızıyla boyanmış bozkurt Silvan, başka bir gün ve başka bir evPenceresi tel örgülerle kaplı, ikinci kat

TebDer 72

Zül f i kârYemekte ekmek ve az biraz peynirKümes için kullandığımız tel örgüNeden orada pencerede!Bomba atılırsa içeri, düşmesin diye Birde babamın unutamadığı anısı“Tel örgüler vardı. Atlayamadık. Kurtaramadık.Lisenin bahçesinde çocuğuDöve döve öldürdülerSonra kaçıp gittiler.”Senaryo değil gerçek bunlarHepsi oldu. Yaşandı.Afganistan, Irak, Libya, Yemen, SuriyeDüşünemiyorum bile. 08.04.2011TOKAT

FERYAT “Mayası bozuk süte” Sütün yoğurda dönmesiBir kaşıkçık kendine çevirenTıpkısının aynıIlık olmazsa bozulurEkşi yoğurt vardır birdeÇökelek, ayran, beyaz peynir, kaşar.Bir gezgin tanımıştım BosnalıBisikletiyle gezen

TebDer 73

Zül f i kârGünde bir kilo yoğurt ve bir ekmek.Kadeh, şarap, kuru ekmekEtim ve kanım.Mayalarım seni!Sütünü yoğurda keserimSeni kendim yaparım, bilirsin.Dişin çürüğü, yayılır yavaş yavaşSinirlerine gelince, yakar adamın canınıDemirin paslanmasıİnsanın bozulması, toplumun çürümesiÜzümün bile birbirine bakarakKararmasıNe hale gelmiş insanlıkNasıl çürümüşProtez veya zımpara kurtarır mı?Canın yanıyor mu, kokusu geliyor mu? Hani bir köyde, tatlı bir su pınarıİçeni deli eden.Sakınan adam, kendini ve çocuklarınıYasaklayan içilmesindenHerkes içip delirinceKorunanlara “Deliler” denilinceDayanamayıp“Getirin içelim!” diyen. Çürümeler sardı her yanıHer şeyi altüst ettiler, ediyorlarİnatları katmerleşmedeAydınlığın işareti görülmüyorDaha kötüye gidiyorElli kişilik arkadaş fotoğrafındanOtuzu şehit. Yirmisi kayıp.Bayrak yakan zavallı, kıla bağlamış imanıÇok üzgünüm, yorgunum, uykum var.Apaydınlık günler ümidimizdiİyi niyetli, temiz yürekliydikSaf ve temiz huyluyduk Sonra Tayland damı nerde

TebDer 74

Zül f i kârOn yaşında kız çocuklarınaMüptela olan Avrupalı zengin.Afgan afyonu insanı uçuranKarısına ve kendisine birlikteSevgili arayan adam, ilan verenMilyonlarca çocuk pornocuları, sübyancılarBir katır karşılığı, satın alınan oğlanMayına basmış kadınParlayan yüzü görülemeyenBedduası kabul olmuşEvinin bir köşesine oturupYüzünü duvara çevirsinAsla! Ölünceye kadar konuşmasın, kalkmasın. 07.04.2011TOKAT

SUÇ MAHALLİ “Vahşete”

Evin tabanıİhbar varYöntemler budur. Daha önce hiçbir suçlununSuçlu gurubunun yapmadığı, akıllarına gelmeyenYapmayı aklına getirmediği, bir yöntemEvinin tabanına mezar kazmakÇuvallamış adam, çuvallanmış ölüyüHenüz ölememiş, domuz bağındanOraya gömmek

“Hanım, Sen etrafa göz kulak ol!Çocukları uyar, gelmesinler buraya”Epey uzun geceler, uğraş günler boyuKazacaksın, gömeceksin, örteceksinÜstüne beton dökeceksinEpey, uzun işHele birden çoksa, çuvallamış kişilerHele üstlerinde ölülerin, cemaat namazı kılınacaksa“Elhamdü lillahi Rabbil Âleminİyyekenağbudu ve iyyekenestein,Hamdolsun, dindarım.”

TebDer 75

Zül f i kâr

Altım mezarlık tanrım, dualarımı kabul et!Kameraya alınmış işkencelerİmzalatılmış itirafnamelerHaraca bağlanmış mü’minlerMünafıklar, ajanlar, kâfirler

Allah’ınız varsa, nasıl bir AllahYüreğiniz varsa ne kadar karaBeyniniz varsa, nasıl çürümüşElleriniz titremez mi?Kimse size “dur!” demez mi?Allah belanızı versin. Dindarlar! Sürüsü

24.01.2012TOKAT

TANRININ İZİ “Gülümseyen Çocuğa”

Gülen çocuğun yüzünde görünenUçan kuşun uçmasında ve konmasındaRengârenk bahar çiçeklerinin renklerindeÜzerlerindeki kelebekte, arıdaDenizin, suyun dalgalarında güneş vurunca.

TebDer 76

Zül f i kârKedinin miyavlamasında – sokak kedisi kirliVahşiSu kıyılarındaki yeşilliklerdeYaprağı sallayan, görülmeyen rüzgârdaYere inen sisin arasındaŞafakla doğan güneşin ışıltılarındaÇöl kumlarındaki kıpırtısında, kertenkeleninHarikalarında hatta insan yapılarının

O çocuğun yüreğine ne kadar çokÇeşitli tohum ekersen ekHangisinin nerede tutup, nasıl yeşereceğiniBilemezsin, işte tanrının izi

28.01.2012TOKAT

TRENLE DÜNYA TURU “Müstakbel gezi arkadaşıma”

Tıkır mıkır, usul – usulGündüzleri penceresinden alabildiğineFotoğraflar alarak, doğasına dalarakGezmeli tüm dünyayıGeceleri okumalı, yazmalı veya uyumalı

“Her yol Roma’ya çıkıyorsa”, Oradan başlamalıDoğuya veya kuzeye doğruOradan da daha doğuyaSeksen günde tamamlamaya ne hacetZaman sınırlaması olmadanMühim olan, her yeri görmekBir dost olsa yanımda, kafa dengiYabancı dil bilen, sürücü ehliyeti olanDaha iyi. Planları ben yapmalıyım ama

TebDer 77

Zül f i kârMemurlar tanırımÖmürleri ipotekli. Satın alınmışSabah sekiz, akşam beşYapamazlar tabii, mümkün değilBöyle bir geziİşsiz güçsüz takımından olmalı o kafa dengiTarihin seyrine göre de gidebilirizRoma, Atina, Persepolis, ÇinModern Çağlara da uyabiliriz,Amerika’nın her eyaleti.Doğal güzelliklerde olabilir rehberimizKültürel yaşamlar daPlanlanabilir bu geziSen parayı, vizeyi dert etme.

25.01.2012TOKAT

NAKİT PARA “Masumiyete”

Kredi kartlarından önce yastık altıDöşek altı, yorgan arasıKefen parası zor günler içinFatmagül’ün kendi malıKaçık dudaklarıNasırlı ayakları ve ayaklarının arasıFazlasıyla yer alan sevgilisi, her yerindenÇalınmış hazinesi yıllarınBirine saklanan, hazırlanan ama

TebDer 78

Zül f i kârBaşkalarınca çalınan

Ayıkken veya sarhoşken, içirilmişkenDamarlarında dolaşırken uyuşukluklarUmursamazlıklar, vazgeçmişliklerBoş vermişlikler hatta çoktan razı, cehennemeDünya cehenneminden bir an önceKurtulmak istercesine.Yüreğinde duyulan, ölür bir aşkNefes alamayan öylece ölü duran.Vedalara alışık olmayan, yabancı adamBu gidişlerin dönüşü olmayacak biliyor musun?Nakit, capcanlı, peşinÇalınmış, kaptırılmış, masumiyetler

29.01.2012TOKAT

HAYAL KURMAK “Çekinmeden paylaşımlara”

Hayal kuracaksan büsbüyük olmalıTamamen sana aitKopyalanmamış, çalınmamış

Hayatının neler getireceğini bilirsinHayallerindenSağlam bilek, çelik iradeGüçlenmeli fidan rüzgâra, fırtınayaKök salabildiğince derinlereUzanabildiğince göklere

TebDer 79

Zül f i kârHayallerindeAğaç evde, yukardan bakıp yereKuşlara ve esintiyle haber göndermekHaber almak yine onunlaYağmurunda yıkanıp, güneşinde kurulanmakMeyvesinden beslenmek doyasıyaDaldan dala atlamak hattaMevsimden, hayalden, çağdan çağaKomşu olmak herkesleBöcekle beslenen ağaçkakanın tıkırtısınıDinlemek kızmadan, delirmeden.Hayal kurmalı insan en büyüğündenOlgunundan, pişkininden, zirvelerindenPaylaşmak bir de utanmadan, çekinmeden

02.02.2012TOKAT

VİVA REPUPLİKA “İnsanca yaşama”

O zamanlarda çamur yollar yineAtlar çekerdi arabalarıÇeliğin gücü bilinmiyordu tam ve petrolünTürevleri keşfedilmemişti henüzKrallar, kral severler, sultanlar vardı“Sultan” şimdi kız adı

“Çok yaşa kralım veya padişahım” denirdi.Her yer onlarındı.İstedikleri gibi dağıtırdılar toprağıOrdular kurar, obalar yakardılar.Düzen öyleydi. Kanun buydu.Onur onların altın mahmuzlu çizmelerinin altındaydıBoyun eğdikçe insan

TebDer 80

Zül f i kârOnlar için haykırdıkça insanYaltaklanabildikçe insandı insanlar

Düşünmenin, eşitliğin, birliğin sözü edilemezdi“Birlik” denilince, zorbaya karşı birlik anlaşılırdı önceVe uçurulurdu kafalar.Evlerde çeşme yoktu, pınarlardan taşınırdı sularOrtalığı bok götürürdü anlayacağınKokusu her tarafı sarmış kokuÜç dakika burnun alışması.Alışmıştı insanlar ona da, bok kokusuna daZincire bağlanmışlık, tellere dolanmışlıkKırk yaşında ölürdü insanlar ortalamaViva Repuplica

02.02.2012TOKAT

İÇİNDEN GELEN “Çocuk tazeliğine”

Öpmek geldi içinden kızınYanağından küçücük, bir anlıkÖyle ışıl ışıl gözleri ve sıcaklığı çekiciDaha da sokulmak, yakınlaşmakÇekinmeden, utanmadan, arsızca hattaDaha konuşmak, öğrenmek, bilmek, tanımakİstemişti çocuğu.

Ümit beslemek geleceğe belki sonsuzaSorunsuz yaşamlarAlabildiğine cesur ve kahramancaBir kilim, bir kap, bir dilim ekmekÖylesine bırakıvermek geridekileriKurtulmak, sıyrılmak

TebDer 81

Zül f i kârBecerebilir miydi çocuk?Üzmemeyi, dinlemeyi, anlamayıMutlu etmeyi bilir miydi, öğrenir miydi?

Işıl ışıl gözleriBaştan çıkaran sözleri, ezberlenmiş miydi?İçinden geldiğince, yüreklice, mertçeYoksa birkaç dakikaKandırmacaHayatı söndüren, masumiyeti öldürenGazabı ve azabı, kıyamete döndürenBirkaç dakika mı yoksa?Bu ışıltılar, fısıltılarŞehvetten midir, sevgiden mi?

01.02.2012TOKAT

SEFİL HAYAT “Merhamete”

Yalın ayaklı çocuklar veya yırtık ayakkabılıda olurBaşka ülkenin askerleri sokaklarında, devriye gezenÇok eskilerden kalma yöntemlerleElle ark açılan bahçelerindenKonuşmadan önce yumruğun hüküm sürdüğüBarıştan önce savaşın. Kitaptan önce kılıcınZaman tüneli diridir.

Binlerce yıl gerilere gidilirIşık hızından hızlı, moleküllere ayrılmadanYüzler hep asık ve kirlidir.Tutulan ip çürük, yerlerde sürünen aslında ipTıraş haramdır.Öyle korkak, öyle çaresizDonakalmış ruhlar aslındaAsılı veya çivilenmiş paslı duvarlaraGözde fer, havada ışık yanmış kavrulmuşTutunabileceği zavallı inancıdırOlmayan uydurulan.

TebDer 82

Zül f i kârOlmasa da, uymasa da oldurulan zorla

Ölmek daha iyidir buralarda yaşamdanİşkence çekmektense her gün, her anÖlmek istenip de ölünemeyen yerlerdirÇıplak ayaklar yerlerdedir.Yok, olmalı, bu inançKurumalı bu ağaçBaşka çaresi yok, yokluklarınSefil hayat. İmdat. FeryatKimse el veremez sanaSenden başkaHadi cesaretHiç olmazsa çocuklarına merhamet et!

01.02.2012TOKAT

KARTON HUMEYNİ “Tenekeden borulara”

TebDer 83

Zül f i kâr

Kimsen çıkar böylesi fikirlerKime sunulur, nerelerde oylanır, nasıl kabul görürVe sonunda halka, dolayısıyla dünyaya sunulurSelam dur!

Otuz yıllık devrimin ürettiği sonundaKartondan, tenekeden borularÜstüne belaları çekmesi de cabası halkın.İran denilince eskiden, Doğu MedeniyetiEdebiyat, siyaset, köklü tarih ve devlet.Bilime inanmayıp,Nükleer enerjiye bel bağlamakHalkın eskiden de yarısı açEskiden şahların şahıŞimdilerde mollalar, “Al takke ver külâh”Utancından yüzünü kapatsa İranlı kadın yeridir.Karalara bürünmesi de belki bundandır.

Allah vergisi petrol, doğal gaz, madenlerBedavaAncak böylesi oyun oynanır bir halka,Ülkemde de bu düzene özenen özeneneKadıları hâkim koltuklarında isteyenDörde kadar kadınla evlenOn ikisinde evlendir kızı ve kurtul,Barby bebeklerle baş edemeyen molla Çanak antenine kadar halkın,Hatta genç oğlanların saç modellerineDin adına, kültür adınaMecliste soruşturma:Yeterince beceremedin neden?Gitmeyen bilmez, fotoğraf çekmek bile yasaktır—Evrensel sinemaya İran sineması katılır“Halkım barışseverdir.” Yönetmenin fikri.Din ile insanları bir arada tutmak?İslam âlemi devrimden sonra, on milyon kurban verdiNe anlayan var, ne yola gelen halaİnada binerse işlerSonu buralara kadar gelir

TebDer 84

Zül f i kârKorkum on milyon İranlı daha ölür,Nesiller yok olur,Müzeler soyulur.Bağnazın sebebine bu defa ne din kalır, ne imanSaddam’ın heykeline, Kaddafi’nin yüzüneSaldırıya geçen halkMollanın sarığını yerlerde sürür.Eyvah inkılâpEyvah güneşEyvah ümit, gelecek.Güldürün zorbaları, aç gözlüleri, haçlıları!Siyonistleri, batılıları, para babalarını, papazlarıEyvah insanlık.

04.02.2012TOKAT“Bu mu dünya kitabından”

TebDer 85

Zül f i kâr

KOREDEN BERİ “NATO’ya”

Gönüllüler alındı önce, trenlere dolunduLimanlardan gemiler yola koyulduEllili yıllarYolculuk var, savaş var, Kore’ye doğruO günlerden beri NatoluyuzOnun içindir tetikçiler, kardeş katilleriGladyolar, ErgenekonlarYeşil kuşak amerikancı İslam kaleleriOnun içindir Arap baharlarıHalk isyanları.

05.02.2012TOKAT“Bu mu dünya kitabından”

DELİ ROLÜ “Çaresize”

Kendi burada ruhu başka yerlerdedirBir ayağı buradadır. Eli, diğer ayağı,Anasının ona verdiği ismi her neyse?Umurunda olmadan o, kendine başka isimler bulurMahirdir.En meşhurlarından tarihinKimi kahraman, kimi peygamber, kimi artistHer mahalleye, sokağa, köye ortalamaNumunelik en az bir tane serpiştirilmiştir.

TebDer 86

Zül f i kârKendi kendine konuştuğunu düşündüğün aslındaTakılmıştır, kendi dostlarınaGöremediğin, bilemediğin, oralarda bir yerlerde.Bir de cezai ehliyeti yoktur delinin.

Öğrendikten sonra sırrını delininKurtulmak istiyorsan sende cezadan, beladanBu yolu tut kendineNe istersen ondan olNasıl istersen öyle, mutlu veya asabiDokunulmaz, el sürülmez, görülmez hattaGitsin akıllılarGelsin deli rolü.

09.02.2012TOKAT“Gülümsemeler kitabından”

ÜMMET “Ehlisünnete”

Bir peygamberin tabilerinin toplamının adıdır ümmetKitaplara ve söylenceye göre deHep birbirinin kardeşidirler.

Birbirinin gözünü oyanCehenneme iten bir diğeriniTarikatlar, cemaatler, mezhepler daha neler,Kimi kandırır pamuk şekerÇocukları, bir de nostalji düşkünlerini

Ehlisünnet ve cemaatVe rezalet, esaret, cehalet, zilletFelaket, vahşet, cinnet, cinayet,Kendisinden başkasını Müslüman saymayanA’dan Z’ye efendiler. Efendilerin tarikatlarıŞiş, deve, çüş, cüppe, sarık, taharet taşıEntel züppe, rüküş makyajlı başörtülü

TebDer 87

Zül f i kârBir deDişiyle sımsıkı çarşafınıSalyalarını ve sümüğünü alabildiğineSalan kadınBaştan ayağa kara, kapkara

Vücudun organları hatta her hücresiMuhtaçsa birbirine hayatta kalmak için.İnsanca yaşamakİnsanlığa örnek olmak içinSağlıklı, gürbüz, güçlü, parlakKırışmış yüz, fersiz göz, titrek elSarılmış ümmet kendi boğazına

08.02.2012TOKAT“Bu mu dünya kitabından”

REZİL BATILI YAŞAM “Medeniyete”

Titrek, telaşlı olmasaydı amaÇılgın festivaller, yüz binler, gençlerPsikolojik danışmanlar sürekli doluGeçinemiyorsanız boşanınÇocukları bırakın esirgeme kurumlarınaHa birde Kızıl Haç’ın bebek kutularıAtmayın yeni doğan bebekleriÇöpe, kuytularına şehrinBırakın bahsedilen o kutulara.Şimdilerde çocukların çoğu babasızHem de anasız artıkAna adı: Eva, baba adı: Adam

TebDer 88

Zül f i kârÇoktur böylesi nüfus kayıtları.

Diskolarında bulan hayatın ritminiAşkı, sarhoşluklarında içkinin her türününYetmezse de kokteyller yedili, sekizli.Otun, uyuşturucunun esiri, bağımlılarıBaş edilemez gençlik, eşcinsellik festivalleriÖzgürlük kaybetmektir kendiniEşitlik, karıştırmak birbirine her şeyiTuzlu, biberliEy insanlık yine eyvahÖrnek olmak isterken, neyi ileBilmediğimi mi zannediyordunuz.

07.02.2012TOKAT“Bu mu dünya kitabından”

GEREK YOK “Aklından geçene”

Kendini sahile atan balinalar ölmek içinKarabataklar ve diğerleri.Size söyleyen olmadı mı?Nasıl olsa öleceksin eninde sonundaBu kadar acı çekmene gerek yokHele kendini vurmana sahillereYaşayamazsın sen karadaSenin yerin değil oralarAtalarından öğrenmedin mi?

TebDer 89

Zül f i kârJapon balıkçının derdiDaha çok avlanmakAvlanmak derken kendi değilMesleğinin adı bu; avcı, balık avcısıBalinaların, dinozorlardan kalmaBu töreniJapon’a örnek, Japon kamikazePasifik adaları nokta noktalıDemir atamazsan, asıl küreklereRobinson bileOnca rezaleteRağmenMeşhur oldu be adam.

06.02.2012TOKAT“Gülümsemeler kitabından”UPUZUN İKİLİ BİR ANLATIM “Anlamayana”

Haviyer dostum. Sen beni tanımazsınBırakıp gitmek çocukları bu şekildeAltılı, yedili, sekizli yaşlarındaSaçları uzun, dağınık, kirli, mutsuz, anasızAğlamaklı. Şimdi de babasız.

Evrenin, diplerine ittiği tıka basaEn derinlerine çukurlarının, çıkamamacasınaUzaktan izleyenler var mıdır, evren içinde?Güler mi, görmezden mi gelir acaba?Aklının bir ucunda mıdır yoksa?

Tatlı çocuk iyimser, güler yüzlüMikrop, habersiz içlere dalanYine geçip giden, istemeden habersizTutulacak dallar, kendi çaresizKalkın hadi güneş doğmadanİşe koyulun yine telaşlı ve uykusuzİsteksiz, zorla. Doymalı karınlarSırtında kırbaçlar şaklamadan.

TebDer 90

Zül f i kârAç adama güvenmek tehlikelidirAçlığı midesinin boşluğu değil sadeceBaş dönmesi sarhoşunOn ikilik ritmin alıp götürmesiDisko ve striptiz kulüpleriTıka basa, üst üste, alt alta insanımsı doluZevk veya sarhoşluk müdavimleriRekabetin çıldırttığı, depresif kalabalıklarYaşlı evleri ve kadın sığınma evleri belediyelerinKimsesiz çocuk yuvaları Kızıl Haçın.Yarısına yakını nüfusun, ailesizRutubetten çürümüş duvar, yıkıldı yıkılacak.Soğuk hava, ıssız denizden kıyıya vuran cesetlerYakası mutluluk, beyaz, kar veOradaki ne?…

Titremeleri içimin şekerden değilKarnımın oralardaki ağrılar, kramplarDostum derken, sen ve ben, evren, hepimizÇocuk derken, ürettiğin kendinin, yarınlaraDip, derin, çıkılamayan bir dahaGörülemeyen içlerinden yıldızlar bileŞairin dokunmaları yaralara, sürekliBundandır sevilmez, sevilemez şiir aslında,Komedinin her türü makbulGülmek ister insan hakkıdır.Dalga geçmek değil, dolgunluğundan zevkinEğlenmemek başkalarıyla, hor görmemek yaniUzun uzun, ince ince anlatıyorum işte:Tatlı çocuk, tadı damağındadır arı duruMikrop hastalık yani, zararlı, yok ediciYok edilmeli. Savaş ona, ölüm onaAnlamaya başladın, usuldan, yavaşçaGiden burada değildir artıkGelmezse olmayacaktır burada, bir daha aslaHabersiz geçmek aslında, seni sevmediğindendirSevseydi verirdi bir haberSürprizi sevmiyorsa tabi.Dallar, sığınak yağmurdan. Fırtınadan, yokluktan

TebDer 91

Zül f i kârMeyveli, dolgun, ısırmalık doyasıyaKanatmadan canını, yakmadan, acıtmadanGüneşe kalkmak, selam durmak hattaIsınmak için değil, saygıdandırÜstünlüğüne, gücüne boyun eğmekBildim bileli, oralardan gelip geçen ışık

Cenabet; yunmamış, yıkanmamış, kokuluKokusu kendine has, bizceNe alakası varsa, sence kirliBöylece sunup bildirmeler, kabul edilmese deİşe koyulun. Hazırlıklı, önceden bilinenUykusuzluk az uyumalardan, erken kalkmalar?İsteksizlikler, uyumsuzluklardan, mecburiyetlerdendir.Aybaşında alınan maaşın önceden yeri belli.Bu ay olmazsa gelecek ay, çocuğa yeni çantaBabası olmasan da bakıver ne önemi varÇocuk zaten habersiz, sende görmezden gel.Suçsa anasının suçu, bir anlık dalgınlıkMecburiyetten, uykusuzluktan, dinlenmemişliktenGüneşin ışığı olsaydı aydınlık ve ısıtırdı.Kadın da o hataya dalmazdıNe alakası var.

Aç adam tehlikelidir yineHer zaman ve her yerdeAdamdan kasıt canlıdır. Nefes alan, hareket eden.Tıkırtılar, semaha kaldıran aşığıSarhoşun, uyuşuğun, ot düşkünü ayyaşınHali çok farklıdır.Görünen sadece benzerlik, oda dışarıdanÖrnek almak isterse başkaAkıllı adam oradan da çıkarır doğruyuDoğruların tamamını hattaBulur Allahını, bulur aradığını.Hani, ömrünü adadığı iyi niyetli ihtiyarınOğulları, kızları vardı, bakacaklardı!Onların da oğulları, kızları oldu.Şimdi rekabet çağı. Unutuldu –zorla! BabaOnun için atıldı belediyenin huzur evine

TebDer 92

Zül f i kârÜmidinin garantisi, imzası, onayı, belgesiOlsaydı bile ki zaten yoktu.Şimdi bahaneler, çareler, avukatlar şimdi.Kocasından, eski kocasından saklanan kadınGöz morunun önemi yokÇılgınlıklar, çıldırmışlıklar, çıldırabilirliklerDuramazlıklar yani kısacası bir anlıkYazık kadına ve dolayısıyla çocuklarınaO yüzden sığınma evleri, yazık.Çocuk desen ayrı yaş, gözyaşı. Bilmeseydi keşkeNerelerden geldiğiniAnnesinin ona bildirmelerini, dillerini.Bulurdu belki havadan, sinekten veyaEğitimli eğitimcilerden doğrularıHayatın tadını çıkarırdı o zamanMinnetsiz. “Ben seni dokuz ay karnımda taşıdım.”Tavuk, domuz çiftlikleriFırınlanmış yumurtalar veYirmi günde kesimi gelen et yığınları.RutubetSuNemDert kurutur insanı, öldürür, yıkar duvarıBir ümit yola iten, mülteciler dolu konteynırHavasızlıktan ölen ve kokan okyanustaDenize atılan ve bilinen haberlerdenÇaresiz, ne yapacağını bilemeyenİstemeden yapan katilVicdanına yenilen sonunda, asan kendini duvara.Yaka beyaz, gömlek beyazCesaretin varsa sende giyOradaki, arayıp durduğundur işte oradakiKorkma!

07.02.2012TOKAT“Kayıp kitap kitabından”

TebDer 93

Zül f i kâr

GİRMEK “Karadeniz kıyılarına”

Kafasının içine girmek başkalarınınZihinlerinde oynaşıp, dolaşmakKendince. Kendine doğru çekip çevirmekAnlamak işte, önce tanımak insanıAynı mayanın mayalanmışı, geleceğin tuzuUzun gürültüler, balkan havasıÇoban Kaka’nın kayıp satılık altın boynuzlu kuzusuKuzey Bulgar topraklarından, Tunca’nın oralardanKırmızı yelek, sarı işlemeli haniKosak’ın çiftlikten kalma kalın pazularıUzamış bıyığı ağzını kapayanKaradenizin kıyılarından dolanarak akan

TebDer 94

Zül f i kârRıhtımlarına vuran fırtınalar ve sarışın çocuklarBir sağa, bir sola kalçasını gezdiren usulca yine sarışın kızlarYüzüne dolan kırmızılar, yanağına heyDoldur kulaklarının içlerini doyasıya gırnata tadındaAsıl mezarının başında klarnet çaldıranSenelerin üstüne, topuğuna basmalı yumurtaKalorifer peteğinin üstüne kahve fincanı, sırtımı dayadığımÇılgınca alkışlamalar, ıslıklar“More Eminem türküsü” o yerlerin“Sarı Gelin”e inat kızgın ve dalga geçercesineTuru sürdürmek Tiflis’e doğruGürcü içlerine, kanal boyu, sarımtırak çuval rengiAma güler yüzü dışa gömük Kafkas eski modalarıKemere takılı, tahta kılıflı kama, el kadar

11.02.2012TOKAT

TebDer 95

Zül f i kâr

SIRADANLAŞAN TUHAFLIKLAR “Değişime”

Kadın yıkar bulaşığı, bebeğe de bakar böyledir.Çöpleri çöpçüler toplarKaşlarının arasını aldıran erkek tuhaftır.Manikür, pedikür sonraki konuDeliler suyu. Tatlı, susuzlukları gidermeyenKuklacının ve ihtiyarın dırdırlanmaları yineSet çeken güzelim ilham havalarınaBuruşuk, asık yüzü koca karınınKarın ağrıları, aynaya bakamama utancındanAtarlar vallahi sıkılmadan, babayı kapı dışarıAğzı kokmaya ve çişini tutamamaya başladı.

10.02.2012TOKAT

MISIR BİTKİSİ “O çeşit intikama”

Mısırın etkisi baştan aşağı AmerikalıyıBeyin hücrelerini tıkaya duran adetaİntikam diyelimYüze yakın türevleri olan mısırBir de Karadenizli bayılır mıhlamayaTütünü kakalaması KızılderilininNesillerinin intikamı. Geberin kanserden!

Gitarla türkü, dümbelekle ilahiÇaldırırlar adamaBeş yıldır uğraşan beceriksizDaha nereden başlayacağınıHatta müziğin ne olduğunu anlamadanSadece kel alnını, eğri burnunuKızları kandıramamanın açığınıBirde dokundurmadığı tenine huysuzluklarınınAnasından, ninesinden miras kalan

Türkü çalmak istersen saz

TebDer 96

Zül f i kârİlahi söylemek istersen nefes ve tefÇıkarmalar kahrını bir o yana bir bu yanaDinleyicinin sucu. Saçmalık

Meksikalılar kirli ve kötüdür!Amerikalılar modern ve gelişmişAlışkanlıklar peki, terk edilemeyenHırsızın eli uzun, misafirken çalar vazoyu.Picasso’lardan birini dörde bölüpBir tablodan dört yapsak, kim bilirHoroz sesleri yine ve her zaman köyü hatırlatırUyanmayı birde.Objektifliğe uzanan dizelerFarketmesen de seni izleyenler var.

09.02.2012TOKAT

İKİ PARÇA “Birleştirmesini bilene”

Sana iyi günler!Yani elvedaGörüşmemek üzere bir dahaUnutmak hattaHatırlamamacasınaKimsiniz

TebDer 97

Zül f i kârHatta öyle tiksindiririm ki kendimdenBenden değil resmimdenİsmimdenKaçar gidersinHak ettinİstifade edemeyeceksinPayın yok benden, eserlerimden

Bak! İyi bak!Önceden söylediğim gibiSenin ve diğerlerinin inanmadığıAçıkladığım her şeyNasıl da saat ve saat, gün ve günHer gün nasılda, gerçekleşiyor.

14.02.2012TOKATGENETİK “Filozofun sarığına”

İlk cümleyi yazmak, bir şeylere yeni başlarkenKitap olsun, şiir olsun, konuşma olsunEn zorudur.

Saf kibir ve aptallıkTamamı bir birine karışıkDuyguları herkesin, her şeyin tarif edilmiş,Edilmemiş, yazılmamışBilinen ama bildirilmeyenOlan ama itiraf edilmeyenHerkes birbiri içinHayatta kalırsa

Yüzyıllar süren kemoterapiAğrı kesiciler ve sessizliği katleden partiOyalanmalar, öylesi vakit geçirmeler ekran başında.Modernitenin çıldırtarak kurduğu yenidenÇıldırtılmış insanlar ve uzun kıvırcık saçlarıGözlüklü erkeğin. Midesi kusmuk dolu.

İşte bu gün, bu an

TebDer 98

Zül f i kârRahat bırak bari anlamıyorsanKes dırdırı kabuğuna çekil, yardım etmiyorsan

Sessizlikte, gece yarısından sonraYazarım bir de kendimde değilkenYorgunken.Aziz filozofun sarığı sürüklendiğiGünden beri haklarını yitirdi molla

Odaklanmaya faydası olmalı nikotinin oysaZararlıdır damarlaraHele birde soyundaKan hastalıklarından ölen varsaGenetiktir sendeki

14.02.2012TOKAT

ANASIZ BÜYÜYEN ÇOCUKLAR “Kafka’ya”

Bizzlebek’e şans tanımadığından hayatHeykeltıraş olmak isterken, mermerci olmuştu.Kafka ile karşılaşınca yolda,

TebDer 99

Zül f i kârKalenin şehre yakışıp yakışmadığından ziyadeUzaktan bakmanın daha romantik olduğu doğrusuÇıkıyordu fikirlerince.Kafka Onu mezar kazıcısı olarak hatırlıyordu.Bu mevsimde de ne şiir yazılırLapalayarak yağan kar, dizlerim üşümekliGıjgıj Baba yine kar altında

Mermercinin alışkanlıklarından mıdır?İlham verir Kafka’ya. Mahkûm bedenlere, en bilgeCümleleri kazımak. Karşı bina, en yüksek yine kilise kulesi.Komitacılık günleri, kayıp insanları arayan arkadaşlarıAnnesine sevgisinin türünü ifade edemeyen,Ataerkil despotizme başkaldırmak isteyen,Ofiste bitirilmesi gereken raporlarla tutsakBulunmuş mudur kayıp insanlar, tanıyabilecek misin?Alnının solundan yaralı ceset kimin?Gerçek isminiz mi bu sizin?Yetişkin adam suya düştüğüne göre, intihardırAlnındaki yara izi çarptığı kayadandır.

Topraklarını satıp büyük şehre yerleşenHele birde kuyumcu açanİtici gelmiştir bana her zamanAltında tembellik, ihanet, haksızlık ararım.

Kâbuslar gece karanlığındaMercek altına alınamayan ruhunMerceğin bir yerlerinde belki olduğuAramalar, imkânsız ve sınırsızıYüzlerce yıllık anıtları köprü kıyılarınınTaş yollar ve yine siyah – beyazYine üşümüş omuzları yukarı doğruBoynunu korumaya çabalarken soğuktanBir el cepte yine, bu defa ceketininModasız ve buruşukSis neden hatırlatır ruhaRuhu

Bilerek sonunu ve sonucunu

TebDer 100

Zül f i kârHala uyarak, o çift dilliZülfikara bağlandı.Öksürmeleri üşümüşünAraba çekmesi paçalı atınHer şey yolundaİki adam bu defa, fötr şapkalıYine bakılmalı cesedeBu kim?Kaybolan adamlar, kıyılarında şehirlerinKâbus görmeden, kâbuslara ilhanÖyle bir hatıra, öyle bir miras kiKiri ve kokusu temizlenemez aslaGıcırdat dişlerini ama açık olsun gözünKonuşmasan da olur Kafka

16.02.2012TOKAT

TASVİR “Baştan sona”

Nezih ortam, tertemiz, iç açıcıPırıl pırıl, bembeyaz. Nöbetleşe temizliklerAydınlanma lambaları bile süsGüzel görünüm için bütün tasarımlarHavalandırmalar çalışırDışarısı nasıl olursa olsunİçerisi daima oda sıcaklığındaSigara içmek, sağa – sola çöp atmak yasak

Dış duvar cam. Hem aydınlık hem temizBahçıvanlar harika iş çıkarmış

TebDer 101

Zül f i kârYol kenarları kırpılmış yeşil çalıÇiçeğin her rengi, renge göre dizilimlerHavuz kenarı ise, kokulu çiçeklerDizilimler bu defa kokularına göre

Özel kafeslerinde çiftleştirilmiş özelÖtücü kuşlar serbestÜniformalı hizmetçiler yine beyaz ve bakımlıÇocuklar peki, koşuşturmalı, gülmeliHer yerdeHava alabildiğine açıkGüneş ise yakmaz tenleriGürültü evet gürültü kesinlikle olmasınOlmaz mı?

15.02.2012TOKAT

TebDer 102

Zül f i kârBENDE İSTERİM “Evhamlıya”

Küçük düşmeye dayanamayanSöylenenleri kötüsünden anlayanÇıkmaktansa kalmayı, durmayı onaylayanHorlanmış adamMadem sevilmiyorsun, öyle sanıyorsunDüşünüyor, tasarlıyorsunEvhamlara dalıyorsunHezimetten, hezeyandan kaçarkenBir başka hezeyana dümen kırmaKaçıp ama kurtulamamaOturuvermek başka kucaklaraBir öpücükte bana ver

17.02.2012TOKAT

RAHATLADIN ASLINDA “Hıçkırıklara”

TebDer 103

Zül f i kârDuygusal boşalma, rahatlaması sinirlerinDolmuş tıka basa keselerin, bezlerinAlabildiğine titreyerek hatta hıçkırıkla ağlayarakSenin önceki cimriliklerindendirBir türlü söyleyemediklerindendirİçinde tutup biriktirdiklerindendirKimselere vermediklerindendirLayık görmediklerin, iyiliklerinSonunda isyan ettiBayrak açtı. Yıktı tüm barikatlarınıKendinde anlayamadınNerden geldiğini, neler olduğunuİşte bütün boşalmalarınınSana dönen yine cevapları bundandır.

16.02.2012TOKAT

ADIM “Yol göstericilere”

TebDer 104

Zül f i kârYabancı topraklara, ellere adım atmakAnlatıla doyulamayan bir türlüHayalleri dolduranAlabildiğine verimli, geniş ve boş topraklarGibiBilmediği alanlarda bulması kendiniFarksızdır aslındaAmerika’ya göçüp giden kalabalıklardakiHer bir bireydenSokak arası bir bıçak darbesi kalbe cüzdan içinGelmemişse, gelmezseEn iyisi bir yol gösterenDaha önceden oralara gidip gelenYolları, eşkıyaları, geceleri ve gündüzleri bilen

17.02.2012TOKAT

FIRLAMALAR “Perilere”

Evrende birden çok esas noktaDayanak, sığınak, tutunak, ele geçen, akla yakınGereği ister istemez bir boşlukAlıp götüren, bilinemeyen, rasgelenMecburiyetten

TebDer 105

Zül f i kârTutmalısın bir yerlerdenBakmalısın bir yerlereGitmek istiyorsan, harekete hazırsanİhtiyaçlar karşılanmalıOlmazsa olmazBirden çok dayanak, ana noktaHadiKorkma, gerek yok. Yıktım yıkılasılarıAt adımınıGaza basYürü git, bas gitUç git, var gitÇevrendeki fırlayıp gidenlerOnlara bak

16.02.2012TOKAT

TebDer 106

Zül f i kâr

ÇÖL VAHA BİRİMİZ “Denemelere”

Vahadan su içmeden çölü geçmekİnattandır veya iddiadanİspata çalışmıyorsam bir de kendiminBizim, kendimizinDenemesi lazım hiç olmazsa birimizinSana kıyamadığımdandırKendimi atmam bu çöle

16.02.2012TOKAT

VAZGEÇMİŞİM ZATEN “Ardılıma”

Birilerini, bir şeyleri değiştirebileceğinFikrinden vazgeç.“Nene gerek” demiştim Türkan hanımaSana da vazgeç diyorum kıyasıyaİnadınaBu fikirden vazgeçersenBelki işte o zamanDeğiştirebilirsin, değiştirilemezleri.Acı çektiren tecrübelerimiz olmasaydı haniHayatı nereden tanıyabilirdik?“En acı çeken en tecrübelilerdir,Tecrübe acıların toplamıdır,Mürşit ihanet edilendir.”Ve benzeri bir sürü uydurmalar

TebDer 107

Zül f i kârKatılKatılmaSende söyleYaz bir şeylerBen söyledim diyeVazgeçiyorsan hayattanBeni boş verSil üstümü, çiz, resmimi karalaYok et! Giderim, yok olurum anındaSen beni dert etmeKendine bakÇocuklarına bakHiç olmazsaTüm insanlık

16.02.2012TOKAT

TebDer 108

Zül f i kâr

SOYGUN İKİNCİ ŞANS “Çalma içgüdüsüne”

İçgüdüsünün kurbanı olduGem vurulamayan bir şeyler bulmuştu“Ne gerek var çalışmaya çal gitsin!”Öncelerden yine içinden gelenToplumun da bir yerlerindenİçine gömülen dürüstlükYenildi, çalma duygusuna.Çevresindekileri de kendine benzetti sonundaKendini kandırmalar bir çeşitYenilgi.

Çok kısa bir süre mutluOlduğunu düşündüYanındaki kadına daAşıladı sonundaKendi aşamadığı güdüsünüBaşladılar artık birlikte soygunlara

Soygun yasaktırBaşkalarının olanı alamazsınSigortalar olsa da. Seni ilgilendirmez kiYoldan çıkmalar. İşte buYoldan çıkarmalarsa yalnızlıktan

TebDer 109

Zül f i kârOrtaklar, suç ortakları bulma çabasıKendineSoygunculara ait bir kirli evrenYokluğun, karanlığın içi

Sonu feci ölümPompalı tüfek fişeğiParçaladı beyniniPis sırıtmaları artık arşivlerdeÇocukları?Bereket versin yaşlı babaŞimdi onlara bakarYani suçunu, kendi çocuğunu eğitememeninCezasını torunlarından çekerBeklide verilmiş bir ikinci şans!

15.02.2012TOKAT

CESUR AMA GENÇ “Yola koyulana”

Kendine güveni ne güzeldir genç insanınYaparım. Beceririm. Başkaları nasıl yapmışsaDenemeleri ne güzeldir. Denenmiş veya denenmemişÜretmeleri, bulmaları, çabalarıHiç olmazsaİçinde o duygu. YaratıcılıkDokunulmazlara dokunmaya çabalamakTadılmayanları tatmak

Dikkatli olmalıYenileri sevmeyenlereKıskançlaraİlerlemesini istemeyenlere

Yoluna taş koyarlarDiken atarlar. Fırtına ekerler

TebDer 110

Zül f i kârİnada binerseİşi gücü bırakıp seninle uğraşırlarİlk fırsatta seni yerlere yıkıpZafer kazanmak isterler delicesineDelirmişlik işte bu.Dikkatli olmalıYıkarlar adamı, taş koyarlarOt tıkarlar, yakarlarZırhını giy bari kararlıysanOlmazsa, bunların yollarındanYanlarından, yörelerinden uzak durarak.Tecrübelerimden bahsediyorumÜzülmeni istemiyorumEn ölümcül darbeyi, en yakınındaki vuruUnutma!

16.02.2012TOKAT

BU İŞ “Çözüm bazen geridedir.”

Şimdilerde genel kanaatSuçluların çoğu, çocukluğundan sorunluBaşına olmadık işler gelmişTaşınamaz travmalarGeneli ölüm veya işkence merkezliAnnesi bir kazadaGözlerinin önünde ölenCiddi psikolojik tedavi almazsaÖlünceye kadar mutlaka

TebDer 111

Zül f i kârÇeker acısını.Sorunlu birey, sorunlu toplum, sorunlu dünya

Genetik veya diğer biyolojik etmenlerÇok az etkili bu sorunlardaAhlak bilimcilerin tarih boyuncaÇözemediği ve çözemeyeceği işte budurHastaya iyisinSorunluya iyisinKorkmuşa iyisinÇözemez sorunları. Artık açık, apaçıkOlduğu gibi ele alınmalı sorunlar tek tekNe uyduruk dini prangalarNe mahalle baskılarıHalledemez bu işi

14.02.2012TOKAT

PÜRİTEN EVİ “Sanat ve açıklığa”

Püritenleri bilirsiniz; İngiltere’de özellikleBirkaç yüzyıl önceGülmeyi yasaklayan dini topluluk,“İsa acı çekmişse, bizde çekmeliyizOnun acı çektiği yerde gülemeyiz.”Komedi yazarlarını dışladılar,Tiyatro ve sanatın bu tür dalları daEllerine geçen kitapları yaktılar.“Evimiz püriten eviO tür aktiviteler şeytanın işiTanrının gözünde günah olduğunaİnanılır bu evde.”

Müzik sever bir gençYüzlerce yıl sonraMollanın huzuruna çıkar, dehasıylaÖğretmenleri önermiştir, yetenekli çocuğuÇocuk sorar mollaya:“müziği seviyorum, bu yolda ilerlemek istiyorum.”

TebDer 112

Zül f i kârMollanın cevabı:“Faydalı işlerle uğraşmalısınBu işleri bırakmalısın.”İki hafta sonraKendini asar çocukFaydalı olacağı dehasını da

Yani dostumFarkı yok papazla mollanınBeslendikleri yer bağnazlık, yobazlıkYazık hem de çok yazıkOldu dahi çocuklaraPırıldayan gözler şimdi söndüSöner umarım bağnazlığında bir gün feneriZülfikar

13.02.2012TOKAT

ANLAMIYOR ADAM “Boğazdaki tükürüğe”

“Hay Allahım” diyorKendimi tutamıyorum.Ne söyledik, ne yapıyorlarİlkokul öğrencilerim bile gayet iyi anladılarSakalını ütülediğimin yobazıAnlamıyor.

“Eğitim” dedikKuran kursu açtılar“Dernek” dedikEşek çiftliği kurdular.“Akıl ve sevgi” dedikTetikçi molla çağırdılar

TebDer 113

Zül f i kâr

Mevlana’nın elinde göremezsin silahıDüşünsene; Yunus EmreOmzunda kaleşinkof, üç şarjörlü!Olacak iş mi?

Afyonkeşin yeri keşhanedir.Sınıf açmış hanımlar beylerMahallenin kadınlarını da toplamışlarDışardan bakınca eğitim kurumuKaratahtada yine Arap harfleriOğlum, evladım, canım, kardeşimLaftan anlamıyor musun?Arabın harfi, cübbesiYaramaz bize

17.02.2012TOKAT

ŞAİR “Vücudu kaplayan arzuya”

Kaleme alışırsan bir kereDuramazsın bir dahaGecenin yarısında kaldırır seniİçini dolduran kelimeler, seslerYazmalısın illakiAğaç yapraklarına veya

TebDer 114

Zül f i kârMüsveddeden bir kâğıdaDuvara, betona hattaUnutmaktan korkarsınBir telaş tutarNe karın, ne oğlun diğer çocuklarınNe de hiç kimseDurduramaz, tatmin edemez, tutamaz ellerini

Bulaşmamışsan bil bunları,Ölüm döşeğinde şairZor nefes alıp veren,Hatta asılacağını bilen NesimiSon arzusunu soranlardanBir kâğıt ve bir kalem dilediBir şeyler yazmak için.

12.02.2012TOKAT

MANDELA “Ne güzel bir renktir siyah.”

İnançlı adammışsın MandelaBir ucun GandiDiğer ucun Amerika’nın bir nehir kıyısındaKaranlık bir gecedeKlan töreninde asılarak kurban edilen zenci“Köpekler ve zenciler giremez!”Ağlayasım geldi yine,Kimseye duyurmadan bağırarakMüthiş saygın duydumHangi inançtan ve misyondan olursan ol

TebDer 115

Zül f i kârAyrımı yok benim içinTeröristtin MandelaÖyle diyorlardı sanaGülümseyen fotoğrafınıMonitörümde tuttum bir süreİlham verdiğin doğru

Atatürk ödülünü kabul etseydin keşkeYanlış anlatmışlar demek sana daOnu da emperyalist zannettinOysa Oİlk ilham verenlerdendirKeşke bilseydinNeyse, bu konu aramızdaUzun yaşa Magiba

12.02.2012TOKAT

TebDer 116

Zül f i kâr

TİMOTİ VE STONE “Eski güzel isimlere”

Berlin’in alman mahallelerinden birindeResim atölyesi olan babanın sevimli oğluYığılmaya başladıktan sonra Türkler Kreuzberg’eİlkokullarında Türkçe öğrenmeye başlar alman çocuklarKendi evlerinden çok Müslümanların evlerindedirArtık Timoti.

Olgunlaşma başlayınca gençliğine doğruTeşkilatlardan birinin aracılığı ileİstanbul’da yatılı kurslardan birine kadar düşerTimotinin yoluMüslüman olmuştur artıkCübbe giyer, sakal bırakır çıktığıncaBir tutam çenede ve yanaklarda birazcıkOnunda başına gelir gelen. Parlak çocuk ne de olsaDokunurlar, ellerler ona da.

Alman atılgandır, çalışkandır, etkindirGenlerinde vardır, mühendislik ve felsefeArapça, Farsça, Türkçe öğrenirAkıcı ve anadili gibi“Unutmaya çalışıyorum.” Dese de bilir.Hamburg’a düşer yolu, bu defa ilişkileriİranlılarla.İstanbul tarikatlarındansa, şii siyaset baskın gelirİsraili olduğun günden beri sevmez zaten.Ünlü Ayetullahların kitaplarınıAlmancaya tercüme eder genç yaşındaPakistanlı bir hanımla evlenirAlman polisinin ona, “Hauptman” dediğiHücre içinde, cephe içinde

TebDer 117

Zül f i kârBir mevzide bulur kendiniSaygı duyduğu ne kadar aziz ve sevgiliBulamaz kendini artıkGece gezmeleri sabahlara kadarAdını değiştirmiştir, Hüseyin olmuştur artıkKimse bilmez gerçek adınıSorarlar bir gün Hüseyin’eNeden değiştirdin ismini?“Adolf mu olsaydı?” der Timoti.

Yahudi baba, Oliwer ünlü film yönetmeniOğlu Tahran’da adını değiştirmişŞimdiki adı AliNeden sorusuna cevabıİslam’dan korkmanıza gerek yok artık!Ne de güzelmiş eski ismin aslında Timoti.

18.02.2012TOKAT

SÖKÜLÜ YÜREK “Çürümeyen ölüme”

Yüreğini sökmek düşmanınCiğerini dişlemek, ısırmakÖldüğünden emin olmak içindir.Artık korkmuyorum sendenYüreğin, ciğerin yok artık dişledimKesin ölüsün.Rahat uyuyabilir artıkNöbet tutmalara gerek yok, gece karanlıklarındaUykusuz ve eli tetikte beklemeye

Ya çocukları varsa

TebDer 118

Zül f i kârİntikamını alırlarsaDüşündüğün gibi olmadı bakOysa sen ölünce, biteceğini sanmıştınŞimdi ne yapacaksınTelaşlar tutar yineKâbuslar, nöbetlerSevenleri, taraftarları, hak arayıcılarıOnun gibi başkaları

Güzelim hayatBöylesine berbat, içinden çıkılmaz, çekilmezKan davalarıİntikam korkularıHazırlamak yarınlaraNe kadar ahmakçaÖldürecek misin bütün insanları?

18.02.2012TOKAT

O YAZI “Şifre çözücülere”

Önceden söz vermiştim, hatırlarsınızYazacağıma bu yazıyıHani pornoya yakın, şifrelide olsa.Hanım okurların kocalarına karşıEpey kızdırmıştılar beni o zamanlardaKadının kudretini yazdığımdaSuçlamışlardı beni

TebDer 119

Zül f i kârKadınları kandırmaya çalışmakla

Dümen suyundan gidersen, kamyon ve garajHıyar, muz, havuç, şeftali ve bir çift kavunZeytinyağı şimdiki body losyonlarının olmadığı zamanTai masajları ve Fin hamamlarıTemizliktir esası hastalık kapmamanınSakinlik ve dinginlikYolculuklar evrenin derinliklerineEreksiyon vites kutusu, üç vitesMotorun yağı azalırsa yakarsınKarabibere doymuş bal ile karışık macunDüzenli sex tedavi gibidirÇinlilere sorarsan, kışın haram yazın helalErzurumlu İbrahim Hakkı veGazali’nin bulduğu, suda duran hayvan bağırsağı

10.02.2012TOKAT

YEMEK TARİFİ “Etli pilava”

Yemek deyip geçmemeli sanattır aslındaPişirilmesi kadar sunumu önemliSebzeler dağılmamalı pişirilirkenÇorba türünden değilseEt terbiye edilmelidir sütle, sirkeyleHamur işi, türlü, et yemekleri, deniz mahsulleriGurmeler ağzının tadını bilenİtalya’nın, Sicilya’nın sadece oralarda bulunan

TebDer 120

Zül f i kârToprağından mıdır lezzetli ve sert olanFıstıklı makarnaÇinin erişteleri sulu ve böcekliAğız tadı meselesiSüte bal karıştırmamak sadelik kiminceTatlılar ve meyve kokteylleriBir ev hanımının mahareti ve hanımlığıDüzenlediği yemekli toplantılardandırEline yüzüne bulaştırmadanHerkesin ağzına göre—Yemek tarifinden de şiir mi olur?-Kolesterol, şeker, obeziteTadımlık kürdanlı lokmalarKırma buğdaya bizde derler yarmaKavrulmuş kurban etiyleSeçmek yok etlerini

18.02.2012TOKAT

TebDer 121

Zül f i kâr

SEVGİLİ CHRİSTOPHE “Tebessümle ölene”

Roket bilimcinin oğlu Christopheİmkân bolluğu, zenginlik ve tamamlanmış üniversite eğitimi,Geleceğine hazırlanmış para dolu kasaya rağmenAile içi huzursuzluklar, anne – baba kavgalarıEgemenlik dürtüsü, kimin dediğinin olacağıSabah olmaz geceler, bunalımlar

Diplomasını aldıktan sonraSöz verip kendi kendine:“Bu düzen içinde ve kurallarıncaYaşamayacağım her şeye rağmen.”İzini kaybettirir. Çeker gider bir sırt çantasıylaÖnce paralarını yakar sonra tüm geçmişiniKendi bulmak arzusundadır gerçekleri“Mutluluk nedir, huzur nerededir insanca?”Doğada diğer canlılar gibiAğaç dibinde, kovukta, mağaradaHayatta kalabilecek midir?

Adını değiştirmiştir,Aramalar sonuç vermez, bulunamaz artıkÖyle sevimli, pazarlıksız ve doğaldır kiGittiği her yerde sevilir insanlarcaO vahşi toplumlarda bileAçık yürek iş görür. Ne aç kalır, ne susuzHatta ihtiyarın biri, ömrünün sonlarındakiKimsesizliğindenChristoph’a mirasının tamamını önerirOnunla kalırsaTanımadığından.Oysa O çok önceden yakmıştır kendi parasınıBazen çiftliklerde, bazen çöplüklerde çalışır kısa süreDevam edecektir yoluna

TebDer 122

Zül f i kârSonunda kendini bir çölde bulurÇölün ortalarında bir yerlerindeYüksekçe bir tepe taşlık, kayalıkSabah serinliğinde, güneş henüz doğmadanBaşlar yine etrafını gözlemlemeyeGüneşin usuldan doğuşu, ilham verirUsuldan aydınlığın, karanlığı aydınlatmasıOnca gezi, konuşma, tanımadıklarıyla tanışmalardan sonraHayretTanrı her yerdedir. İçimde ve dışımdaÖyle canlı, sıcak, kıpır – kıpırGünlüğünde yazılıdır hepsiAvcılarca ölü bulunduğu yerdeYüzü yine aydınlığa dönükYüzünde tebessüm,Yaşı henüz yirmi üç

23.02.2012TOKAT

MUCİZELER “Bakar köre”

Çölden, dağdan, mahallenin içlerinden bir yerdenİçlerinden bir adam halkınÇıkar gelir ve söyleyiverir“İnanın ve yapın doğruları!”Mucize isterler, eski alışkanlıktır mucize istemelerDeniz yarmalarÖlüyü ayağa kaldırmalarHastalığı iyileştirmelerDelileri güldürmek, sinirleri yatıştırmalar

Dokununca altın olmalı taşBir elinde ay olmalı diğer elinde güneşİşaret edince göğeAçılıvermeli kapılar ardıncaİnmeli melekler akınlarcaHerkese ölümsüzlük sunulmalı gümüş tepsilerdeSandıktan kudret helvası

TebDer 123

Zül f i kârFışkırmalı doyuruncaya, tiksindiresiye kadarOğulları olmalı onlarca, sürüleri binlerceZenginlik anlayacağınMasanın üstü sürekli doluElma, nar, üzüm, portakal ve içkiler fıçılarcaHer mevsim ve her zaman

İsa! Suda neden yürünür?Yol mu ki?Musa! Neden yarılır denizYol mu ki?Kızını gömme!Köleliği kaldır!Cebinde dirhemle ölen adamÇekecektir acısınıZor mu ki?

22.02.2012TOKAT

TebDer 124

Zül f i kâr

ÜŞENGENÇLİK “Tembele”

Kendi işinin yapılmasını başkasından bekleyenTembellik, umursamazlık havalarındadırBu günden kalsın yarınlaraBaşkaları yapsın veya.Ali’den duydum:“Yükünü başkasının omzunaAtan, melundur.”Yani kovulmuş, sevilmeyen, istenmeyenYüz çevrilmiş, beğenilmeyen.

21.02.2012TOKAT

DENİZ “Balığın korkusuna”

DenizKaradenizTuzlu suAkdenizOkyanusGöz alabildiğine geniş ve düzBazen fırtınalı ve dalgalı

Kıyısında ressamAçık kırda veya balkondaKopyalarken bir yerlerini denizinYelkenlilerini, takalarını, balıkçılarınıMartılarını ve içlerini, derinliklerini

TebDer 125

Zül f i kârBalık sürüleri yineKuytuları ve mağaraları da olanAlabildiğine özgür ve uçsuz

Çocuk isimleri kızların, oğlanlarınSınırları ülkelerin, topluluklarınDiplerine atılan cesetler birdeAntik ticaret gemileriGemiler taşıdığı; buğday, patatesten ziyadeEl yordamı, yontusu pürüzsüzTanrı heykelleri güzelliklerin, gücünAltın, mücevherli takılar, hazinelerÇarka dönen balık su içindeEmer ha emer durmadanSusuzluktanKorkarak biteceğinden, yok olacağından

20.02.2012TOKAT

UCUZA YAŞAM “Antalyalı o adama”

Eski dilde kanaatŞimdilerde idare etme sanatı az ileUcuza yaşamanın yolları

TebDer 126

Zül f i kârAntalya yöresinden gelen bir adam“Bu gömleğim kaç senelik tahmin et?”Sonra cevaplayıp hemencecik:“Yirmi beş senelik ve Ölünceye kadar yeter banaÖğreteceğim sana daİsraf yüzünden esir etmemeyi kendini kendineUcuz ama özgür yaşamİhtiyaçlarını iyi bilirsenAyağını da yorganına göre uzatırsanNe rezil olursun ne esirYoksa dostum, zaten olmayanKandırmalara gerek yok zatenElindekilerle idare etHatta fazlasını biriktir yarınlara”

20.02.2012TOKAT

YENİ ÇARK “Küçük yeni dişliye”

Dayatılan yaşamlardansa hani

TebDer 127

Zül f i kârKuralları belirlenmiş ta öncedenHatta günümüze hiç uymayanHatta seni zorlayan

O zaman yeni yaşamlarYeni kanunlar, yeni ortamlarKur kendinceBakarsın tutar mayanÖrnek alınır ve çoğalırYepyeni bir çarkOda seninSenin kurduğunGalip gelir belkiBütün diğer çarklara, kırmadanDişlerini, dişlileriniBelli olur mu?Denemekte fayda var

19.02.2012TOKAT

YAHUDİ “Kendini üstün sanana”

Einstein ve diğer bazı YahudiBilim insanları, Freud örneğinZamanlarında direnmeselerdiEddington ve başka, bilimi dine uydurmaya çalışanlara.Bilim böylesi ilerleyemez takılırdı yine bir yerlere

“Ey İsrailoğulları, sizi üstün kıldık.”

TebDer 128

Zül f i kârEn son Kuran’ın buyruğuBu günlerden bakınca işte sana mucize

Adalete ters değil mi bu?Birileri yapmalı ne de olsaŞu veya bu toplulukAdalet zaten esas olanıKızmana, kıskanmana, çıldırmana gerek yokOlan olmuş, olur, olmaktadırOradan da bir damar, burayı bulurBu kadar baskılarSonunda elmas, bükülmez demirÇıkar ortayaLanetlenen Yahudiler değilDini değiştiren din adamlarıTicarete, siyasete, riyasete bulaştıranKandıran, uyduran, dolandıranİşte bunlardır lanetlik

19.02.2012TOKAT

TATİL ARZUSU “Kenardan bakana”

Tatilini köyde çapa ile geçirir mi insan?Başka yerlerde yeniden doğmak

TebDer 129

Zül f i kârKendini doğurmak yenidenBu defa bilerek, isteyerek varken.

İş, mesai, amirlerin emirleriYazışma ve sorumlulukların tamamınıYerlerinde bırakıpÜcreti ödenmiş yemekler ve konaklarHavuz başı meyve kokteylleri rengârenkGözlerini sonsuzluğa dikerekNefes alırken mutluluğu soluyupVerirken sorunlardan kurtulupDalmak içlerine, derinlerineKendi rahmindeAnnen bu defa görebildiğindir dışardanEben ise kendinKendi ismini koyarsın beğendiğindenYeni yaşamSonraki tatile kadar

18.02.2012TOKAT

ŞİİR VE RESİM “Benim bebekliğime”

Şiire geldik mi, gele gele yine kitabın sonunda?Resim olsun bu defa şiir.Kelimeler renk olsun.Toplayalım kelimeleri rengârenklerindenGökkuşağı az kalsın, ama örnekPortre olsun, manzara olsunHayal gücünle görebildiklerin olsunSürreal olsun veyaSanatın bilinen diğer akımlarındanAlgı, duygu, bilgi, deneyimTuvalin yerine sayfa

TebDer 130

Zül f i kârFırça yerine kalemŞekiller, kelimelerAslıda budur zatenTüm sanat dalları aynı ağacın meyveleri

Önceden izin vermiştimTelifsiz, kendimceKaynak gösterilerek ve bozmadanYapılabilir şiirlerimResim, kitap veya sinemaTürküsü olmaz benim şiirlerimin İlla orkestra olmalı veya operaSözümden dönmedimDoğmak ve olmak yenidenBaşka ellerde bu defa başka ebelerceBakıcım tecrübelidirÖğrendi kendi bebekliğiniBenim bebekliğimden

17.02.2012TOKAT

ÖMÜR VE ZAMAN “Sahnedekilere”

Zaman ve ömürlerBana göre anlık, yine bana göre sonsuzKelebek ömrü, alyuvar ömrü, ağaç ömrüEvrenin ömrü birde tüm ömürleri kaplayanDöllenme, doğum, gençlik, yaşlılık ve ölüm

Bilinç peki o büyük emanetİçinde ömrünü bulduğun veya bulamadığınHak tanınan bir daha, bir dahaBaşka ömürlerde bu defaKabul etmek dağdan, taştan evvela

TebDer 131

Zül f i kârOmuzlamak, sırtlanmakAcılarını, yükünü bütün her şeyinAğırlığıncaBebeği yaşlandıranBelini kıranAltından kalkıp kalkamayacağınİzleyicilerin karar veremeyeceğiGüleceği veya ağlayacağıBu kadarına gücü yetenSınırları bu olan

Sahne seninOyna oyununuRepliklerini fısıldayan kenardanOlmadanEzberdenBildiğinceDiğerleriyle birlikte

16.02.2012TOKAT

KARAKTER KALMASI “Üreticilere”

Özgürlük ve sadelikReddedilemeyecek kadar çekici derinlerineVe güzeldir

TebDer 132

Zül f i kârSana ait olduğundanSenden sorulduğundanHesabını senin tuttuğunParsasını senin topladığınAltında imzan olanTapusu sana aitGönlünce kullanacağınÇocuklarına, varsalarBaşkalarına, akrabalarınaHayır kurumlarına bırakacağın

Anılan senden sonra seninleSenin adına. Teşekkürler sanaAnıtlar, plaketler hattaSenelik toplantılarAdını alacak yeni doğan çocuklarSenin biyografilerin, müzelerinNe güzel değil mi?

15.02.2012TOKAT

DİZİN “Ezelden ebede”

YapabilirimBenden başkası yapamazBenim görevimBunun için yetiştirildimEn iyi eğitimcilerinEğitiminden geçtimBana güveninKabine kurmama gerek yok

TebDer 133

Zül f i kârBenim teşkilatımda her kes görevliHer nefes, her canİntizam içinde hareket ederHer kes bir diğerinden, yanı başındakindenSorumludur.Tüm evreni kapsıyorumKarşıtlar ve karşıtlıklar olmadığındanRekabete gerek yokKavgalara, öne geçmelereEmir vermelereÖnceden yapılmayan yeni bir şeyiYapmak için.Oysa bendeHer şey zatenEzelden ebedeYapılmıştır, tamamdırBir dizin içinde

15.02.2012TOKAT

TebDer 134

Zül f i kârGAZ ODASI “Korkak ölüm yolcusuna”

Bulgar devrimci DimitrovunSavunması kitabı yazılan,Hitler despotizmine karşı kiDünyayı kasıp kavuracak olan.Reichstag – Alman Meclisi yangınıİçinde yakalanan Ukraynalı,Sırasıyla idama gönderilen devrimciler.Sanayi devrimi tank için, top için şimdiBirde yangın bombaları savuranYeni model, hafif, çift motorlu pırpırlarAhşap şehirleri baştan sonaYakan içindekilerle

İkiye bölünür BerlinBaşkentİkiye bölünür arî millet!Adolf’un nefret ettiğiKara giysili, iğrenç, pis kokuluToplumunu içten içe kemiren illet YahudiYok, edilen gaz odalarındaMilyonlarca.İnsan öldürmelerin kısa yolu şimdi,Sanayilerde sıralıGaz odaları.Önce arının elbiselerinizdenTüm kıyafetlerinizden, kendinizdenÇocuk veya yaşlı, kadın ayırt etmeden.Sizin yeni adınız, gaz odası yolcusuSonuçta dokuz milyon insan cesediTopluca gömülenAltı milyonu Yahudi, toplama oradan buradan.

Mossad’ın teçhizatlandırıp, görevlendirdiğiÜç ajan, tuzağa düşürürler savaşın sonundaEski savaş suçlusu kaçak bir NAZİ’Yİ.NAZİ, gaz odalarından sorumludur,Siyah gözleri yeşile çevirmek içinTıbbi deneyler yaparken

TebDer 135

Zül f i kârGözleri kör eden doktordur.

Şimdi eli, ayağı bağlı ve aç bırakılmışKasap, cani, kör edici.Sorarlar Ona“Nasıl yapabildiniz bunca zulmü?”Cevap verir NAZİ:“Nasıl oldu da, dört acemi askerBinlerceniziSürebildi gaz odalarına sırayla,Götürmeyi nasıl becerebildi?Çünkü korkaktınızÇocuklarınızı bile alırken ellerinizdenBir tekinizden,Görmedik direniş.İşte bu yüzden,Karşı koymadığınızdanÖlümü hak ettiniz.”

24.02.2012TOKAT

TebDer 136

Zül f i kâr

TebDer 137