25-26 APRIL 2019
ANADOLU HOTELS DOWNTOWN/ANKARA
ABSTRACT BOOK
www.fscongress.com
1
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
BOARDS
Chair of Congress
Ahmet Arif EREN (Niğde Ömer Halisdemir University, Turkey)
Executive Committee
Ahmet Arif EREN (Niğde Ömer Halisdemir University, Turkey)
Ahmet KAMACI (Bartın University, Turkey)
Ali Gökhan GÖLÇEK (Niğde Ömer Halisdemir University, Turkey)
Emek YILDIRIM (Artvin Çoruh University, Turkey)
Emre ATSAN (Niğde Ömer Halisdemir University, Turkey)
Fatih Hakan DİKMEN (Ankara Hacı Bayram Veli University, Turkey)
Fevzi ENGİN (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Gizem EREN (Hitit University, Turkey)
Mert ŞAKI (Artvin Çoruh University, Turkey)
M. Mustafa AYDIN (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Orhan ŞİMŞEK (Artvin Çoruh University, Turkey)
Recep KAHRAMAN (Niğde Ömer Halisdemir University, Turkey)
Saadet AYDIN (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Vikas ARYA (Chandigarh University, India)
Zehra DOĞAN ÇALIŞKAN (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Secretariat
Nuran ERTÜRK
Tolga ÇELİK
Umut ARSLAN
Yunus ODABAŞ
Scientific Board
Aleksandra GÓRECKA (Warsaw University of Life Sciences, Poland)
Elshan BAGIRZADEH (Azerbaijan State University of Economics, Azerbaijan)
Enzo MINGIONE (Universita Milano Bicocca, Italy)
Heinz KURZ (Karl Franzens Universitat, Austria)
Immanuel NESS (Brooklyn College of City University, USA)
Jose R Pires MANSO (University of Beira Interior, Portugal)
Luiz Carlos BRESSER-PEREİRA (Brazil)
Mubariz HASANOV (Okan University, Turkey)
Qerkin BERISHA (University of Prishtina, Kosovo)
Romar CORREA (University of Mumbai, India)
Ahmet Arif EREN (Niğde Ömer Halisdemir University, Turkey)
Ahmet Emre BİBER (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Ahmet ÖZALP (Hitit University, Turkey)
2
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
Altuğ Murat KÖKTAŞ (Ahi Evran University, Turkey)
Aslı Ceren SARAL (Ankara University, Turkey)
Asu ÇIRPICI (Yıldız Technical University, Turkey)
Aziz KONUKMAN (Ankara Hacı Bayram Veli University, Turkey)
Baki DEMİREL (Tokat Gazi Osmanpaşa University)
Barış ALPASLAN (Ankara Sosyal Bilimler University, Turkey)
Bülent GÜLOĞLU (İstanbul Technical University, Turkey)
Cem AKIN (Ankara University, Turkey)
Çağatay Edgücan ŞAHİN (Ordu University, Turkey)
Çağdaş Erkan AKYÜREK (Ankara University, Turkey)
Deniz ABUKAN (Ahi Evran University, Turkey)
Derya Güler AYDIN (Hacettepe University)
Dilek ÇETİN (Suleyman Demirel University, Turkey)
Doğan BAKIRTAŞ (Manisa Celal Bayar University, Turkey)
Emre AKSOY (Kırıkkale University, Turkey)
Eray ESER (Artvin Çoruh University, Turkey)
Eren ÇAŞKURLU (Ankara Hacı Bayram Veli University, Turkey)
Ergin KALA (Ukshin Hoti Prizren University, Kosovo)
Erkan ERDİL (Middle East Technical University, Turkey)
Fatih Hakan DİKMEN (Gazi University, Turkey)
Fevzi ENGİN (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Gizem ŞİMŞEK (Siirt University, Turkey)
Gülçin TAŞKIRAN (Gaziosmanpaşa University, Turkey)
Gülenay BAŞ DİNAR (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Gülten DURSUN (Kocaeli University, Turkey)
Habib AKDOĞAN (Hitit University, Turkey)
Hüseyin ÖZEL (Hacettepe University, Turkey)
Işıl Şirin SELÇUK (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Kerem GÖKTEN (Niğde Ömer Halisdemir University, Turkey)
Levent AYDIN (Ankara Social Sciences University, Turkey)
Levent ORALLI (Ankara Hacı Bayram Veli University, Turkey)
M. Kemal AYDIN (Sakarya University, Turkey)
M. Cem OĞUZ (Niğde Ömer Halisdemir University, Turkey)
Mehmet BAŞ (Ankara Hacı Bayram Veli University, Turkey)
Metin SARFATİ (Marmara University, Turkey)
Muammer KAYMAK (Hacettepe University, Turkey)
Murad TİRYAKİOĞLU (Afyon Kocatepe University, TURKEY)
Murat BERBEROĞLU (Artvin Çoruh University, Turkey)
Mustafa DURMUŞ (Ankara Hacı Bayram Veli University, Turkey)
Müslüme NARİN (Ankara Hacı Bayram Veli University, Turkey)
Orhan ŞİMŞEK (Artvin Çoruh University, Turkey)
3
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
Ozan ERUYGUR (Ankara Hacı Bayram Veli University, Turkey)
Özgür BOR (Atılım University, Turkey)
Polat ALPMAN (Yalova University, Turkey)
Ragıp EGE (Université de Strasbourg, France)
Saadet AYDIN (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Sadık ÇUKUR (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Samet EVCİ (Osmaniye Korkut Ata University)
Sebiha KABLAY (Ordu University, Turkey)
Serap DURUSOY (Bolu Abant İzzet Baysal University)
Serdal BAHÇE (Ankara University, Turkey)
Şükrü Anıl TOYGAR (Selçuk University, Turkey)
Şükrü APAYDIN (Nevşehir Hacı Bektaş Veli University)
Taha Bahadır SARAÇ (Hitit University, Turkey)
Taha Emre ÇİFTÇİ (Necmettin Erbakan University, Turkey)
Ufuk SERDAROĞLU (Ankara Hacı Bayram Veli University, Turkey)
Uğur ESER (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Umut ULUKAN (Ordu University, Turkey)
Yavuz YAYLA (19 Mayıs University, Turkey)
Yavuz YILDIRIM (Niğde Ömer Halisdemir University, Turkey)
Yeliz SARIÖZ GÖKTEN (Niğde Ömer Halisdemir University, Turkey)
Zehra DOĞAN ÇALIŞKAN (Bolu Abant İzzet Baysal University, Turkey)
Zeynep AĞDEMİR (Ahi Evran University, Turkey)
4
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
5
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
PROGRAMME
25 APRIL 2019
10:00-10:30 Opening Ceremony – (Esenboğa 2)
10:30-12:00 Keynote Speakers: Immanuel NESS-Korkut BORATAV (Esenboğa 2)
13:00-14:30-Paralel Sessions
Session I (Esenboğa 2) 13:00-14:30
Chair: Bahadır AYDIN
M. Mustafa AYDIN-Ahmet Emre BİBER, Türkiye'de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının
Ekonomik Etkinliği
M. Mustafa AYDIN-Ahmet Emre BİBER, Türkiye ve BRICS Ülkelerinde Toplam Faktör Verimliliği ve
Ekonomik Büyüme İlişkisi
Özal ÇİÇEK, In Quest for an Alternative Model Regarding Producer and Worker Solidarity in Sugar
Industry of Turkey"
Mustafa Kemal DOĞRU, Türkiye Kamu Ekonomik Yapılanmasının Tarihsel Ekonomi Politiği
Çağatay Edgücan ŞAHİN, Rethinking the Potential of Agricultural Development Cooperatives as an
Exit Strategy from Agricultural Crisis of Turkey
Zehra DOĞAN ÇALIŞKAN, Enerji İthalatı ve Ekonomik Büyüme
Session II (Emek) 13:00-14:30
Chair: Deniz ABUKAN
Havanur ERGÜN TATAR, Seçişmiş Gelişmekte Olan Ülkelerde Cinsiyet Eşitliğinin Büyüme Üzerindeki
Etkisi: Panel Veri Analizi
Havanur ERGÜN TATAR, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Bölgesinde Altyapının Doğrudan Yabancı Yatırım
Girişlerine Etkisi
Fatih AKÇAY-Bilal GÖDE, Orta Gelir Tuzağı Perspektifinden Türkiye'nin Ekonomik Büyüme
Performansı
Bilal GÖDE- Fatih AKÇAY, Bir Küresel Kamusal Mal Olarak Block-Chain Teknolojisi
Zeynep YENER GÖK, Temel Parasal Değişim Ekonomisi Modeline Evrimsel Oyun Teorik Bir Yaklaşım
Session III (Çankaya) 13:00-14:30
Chair: Ahmet KAMACI
Ahmet KAMACI, Yeni Kırılgan Beşli Ülkelerinde Gelir Eşitsizliğinin Ekonomik Büyümeye Etkileri
Emre Güneşer BOZDAĞ – Fatih Hakan DİKMEN - Uluslararası Gemicilikte Piyasa Yapısı -Konteyner
Taşımacılığında Piyasa Yoğunluğu ve Nedenleri
Ahmet KAMACI- Seçilmiş OECD Ülkelerinde Politik İstikrar-Ekonomik Büyüme İlişkisi
Mert ŞAKI- H. Ozan ERUYGUR, Türkiye'nin AB ile Buğday Ticaretinin Serbestleşmesi: Bir Armington
Modeli Çalışması
Ramazan ARSLAN, Osmanlı Bütçe Gelir Kaynaklarından Cizye Gelirlerinin Yeri ve Önemi
6
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
14:45-16:15-Paralel Sessions
Session IV (Esenboğa 2) 14:45-16:15
Chair: Saadet AYDIN
Fatih YAŞLI, Ortanın Solu İdeolojisi, CHP ve Ecevit: 1965'ten 1980'e
Saadet AYDIN, Egemenlerin Gıdasından Gıda Egemenliğine
Gizem ŞİMŞEK, Süreç İçerisindeki An ve Farklılaşan Görüngü: Türkiye’de Geç Kapitalistleşme
Bağlamında 1979 Krizi ve Döviz Biçiminde Sermaye İhtiyacı
Adem AÇAR, Cambridge Tartışmalarının Ötesinde Sermaye Kavramını Yeniden Düşünmek: Eleştirel Bir
Analiz
İnan AKDAĞ, Neoliberal Devlet: Ekonomik Olarak Minimal, Politik Olarak Maksimum Devlet Modeli
Tahir ÖĞÜT, Urfa’da 1973-1978 Sürecinde Toprak ve Tarım Rerformu Bağlamında Kooperatifleşme
Sorunu
Session V (Emek) 14:45-16:15
Chair: Gamze Yücesan ÖZDEMİR
Çağrı KADEROĞLU BULUT, Dijital Endüstrileri Sınıflarla Düşünmek: Yeni Ufuklar, Kadim Tartışmalar
Gamze YÜCESAN ÖZDEMİR, Dijitalden Bilişsele Kapitalizmin Farklı Yüzleri
Şafak ETİKE, Medya Endüstrisinin Geleceğine Açılan Kapı Dijital Okuryazarlık: İletişim Eğitiminde
İhtiyaçlar, Sınırlılıklar, Olanaklar
Session VI (Çankaya) 14:45-16:15
Chair: Metin SARFATİ
Metin SARFATİ, Korktuklarımız, Korkmayı Unuttuklarımız
Itır ÖZER-İMER, Derya GÜLER AYDIN, Market as an Institution
Aslı Ceren SARAL, Deniz ABUKAN, On dokuzuncu Yüzyıl Fabrika Yasalarına ve Birleşme Yasalarının
Kaldırılmasına Yönelik Tepkilerin Laissez Faire Doktrini Çerçevesinde Değerlendirilmesi
Hülya DERYA, Mehmet Vahit EREN, Kalkınma ve Sosyal Güven: Almanya Örneği
Hülya DERYA, Wilhelm Röpke'de Avrupa Birliği'nin Geleceği
16:30-18:00-Paralel Sessions
Session VII (Esenboğa 2) 16:30-18:00
Chair: Mustafa Kemal DOĞRU
Mehmet Fazıl ÖZKUL, Türkiye Ekonomisinin Bölgesel ve Küresel Değer Zincirleri İle Entegrasyon
Nihat DAĞISTAN, Türkiye’nin Üretim ve Dış Ticaretinin Mülkiyet Yapısı: Yabancı Sermaye Paylı
Kuruluşlar Açısından Bir Değerlendirme
Yunus ODABAŞ, Türkiye Varlık Fonu Bağlamında Ulusal Varlık Fonları Üzerine Bir Değerlendirme
Yeliz SARIÖZ GÖKTEN, Donald Trump Hegemonyası
Kerem GÖKTEN, Küresel Değer Zincirlerine Katılım Projesi Olarak Çin-Orta Asya-Batı Asya Ekonomi
Koridoru
7
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
Session VIII (Emek) 16:30-18:00
Chair: Zeynep AĞDEMİR
Pelin Vildan KOKCU, “Kapitalist Ekonominin İlkel Ekonomiyle Bir Karşılaştırılması: İktisadın Öze Ait
Anlamının ve Farklı Bir Toplum, Ekonomi ve Devlet Tahayyülünün İlkel Toplumların Üretim Tarzı ve
Armağan Sistemi Üzerinden Keşfi”
Bilgen TAŞDOĞAN, “Kapitalizm, Devlet ve Köylü: Gaziantep Köylerinde Ampirik Bir Çalışma”
Zeynep AĞDEMİR, Tarihsel Maddeci Yazından Maliye Tarihine Katkılar
Tugay GÜNEL, Bahadır Sazak Doğan, Türkiye ve OECD Ülkelerinde Vergi Harcamaları
Hande MALGAÇ, “Kanunsuz Grevler": 1961-1963 Dönemi Grevleri.
Burak İYİEKİCİ, “Geçmişten günümüze sosyal devlet”
Session IX (Çankaya) 16:30-18:00
Chair: Habib AKDOĞAN
Habib AKDOĞAN, Nurcan SÜKLÜM, Muhasebe Meslek Mensuplarının Yaratıcı Muhasebe Algı
Düzeylerinin Tespiti: Çorum İli Uygulaması
Nurcan SÜKLÜM, Ela HİÇYORULMAZ, BİST Sürdürülebilirlik Endeksindeki İşletmelerin Sosyal
Sorumluluk ve Çevre Muhasebesi İlişkisi Açısından İncelenmesi: Bir İçerik Analizi
Ela HİÇYORULMAZ, Habib AKDOĞAN, BOBİ TFRS’ye Dönüşüm: Bir Şirket Uygulaması
Suman LATA-Poonam SHARMA, Impact of Tourism on Sustainable Development: Examining the
Local Residents’ Perception"
26 APRIL 2019 - FRIDAY
09:00-10:30-Paralel Sessions
Session X (Esenboğa 2) 09:00-10:30
Chair: Ali Eren ALPER
Ali Eren ALPER-F. Özlem ALPER, Döviz Kuru Değişimlerinin Para Talebi Üzerindeki Asimetrik Etkisi:
Türkiye Üzerine Bir İnceleme
Ali Eren ALPER-F. Özlem ALPER, Dördüncü Sanayi Devriminin Üretim Organizasyonları ve İşgücü
Üzerine Etkisi
Recep TARI-Hakan GÜNEŞ, Mali Kurallar Makroekonomik Performans Üzerinde Etkili Midir?
Hakan GÜNEŞ, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Çerçevesinde Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununda Yapılan Değişiklikler Üzerine Bir Değerlendirme
Emir Kaan CENGİZ, Döviz Kuru İle Temel Makro Ekonomik Değişkenler Arasındaki İlişki; Türkiye
Uygulaması
Altuğ Murat KÖKTAŞ, Cem AKIN, 1980 Sonrasında Türkiye'de Kamu Kesimi Açıklarının Finansmanı:
Kamu Borçlanma Sürecinin Gelişimi ve İşlevi
8
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
Session XI (Emek) 09:00-10:30
Chair: Selçuk BUYRUKOĞLU
Selçuk BUYRUKOĞLU-Ş. Muksit KAYA, Rant Vergisi ve Türkiye’de Uygulanabilirliği
Zübeyir TURAN, Ayşin BUYRUKOĞLU, Selçuk BUYRUKOĞLU, Türkiye ve Dünyadaki Varlık Fonlarının
Ekonomik Etkileri
Baki YEGEN-Toplum Sağlığına Vergisel Bir Müdahale: Obezite Vergisi
Hüseyin KUTBAY, Yolsuzluk Kamu Gelirlerini Yoksullaştırır mı: G7 ve BRIC-T Ülkeleri İçin Bir
Değerlendirme
Fatih ÇAVDAR, Vergi Denetimi: Türkiye ve İngiltere Uygulamasının Değerlendirilmesi
Mustafa Alpin GÜLŞEN, Maliye Kuramında Regülasyon Tuzağı Kavramı
Cahide GÖĞÜSDERE, Dünyada Toplumsal Cinsiyete Duyarlı Bütçeleme Ve Uygulanabilirliği
Session XII (Çankaya) 09:00-10:30
Chair: Murat TOKSARI
Murat TOKSARI, İşletmelerin Hedef Tüketici Kitlesine Ulaşmasında Sosyal Medyanın Etkisine Yönelik
Niğde İlinde Ampirik Bir Çalışma"
Murat TOKSARI-Gizem Aslıhan ORMANKIRAN, Instagram Üzerinden Marka Talep Eden Y Kuşağının
Satın Alma Davranışlarının İncelenmesine Yönelik Keşifsel bir Çalışma
Metehan TOLON-İrem GÜL, Etkin Fiyat İndirimi Kararlarının Verilmesi: İndirimler Markayı Nasıl
Etkiler?
Enver AYDOĞAN-Emre Burak EKMEKCİOĞLU, Algılanan İş Arkadaşları Desteği ve Yönetici
Desteğinin İsten Ayrılma Niyeti Üzerindeki Etkisi
Enver AYDOĞAN-Emre Burak EKMEKCİOĞLU, Algılanan Yönetici Desteğinin Mesleki Tükenmişlik
Üzerine Etkisi
10:45-12:15 Paralel Sessions
Session XIII (Esenboğa 2) 10:45-12:15
Chair: Baki DEMİREL
Hale KIRMIZIOĞLU-Baki DEMİREL, Türkiye Kamu Harcamalarının Dışlama Etkisi
Hale KIRMIZIOĞLU, Finansal Sektördeki Yabancı Yatırımcıların Davranış Değişikliği: Türkiye Örneği
Ayşe ATILGA YAŞA, Küreselleşmenin Bütçe Politikalarına Yansımaları: Teorik Bir Değerlendirme
Ayşe ATILGAN YAŞA, Gonca YÜZBAŞI KÜNÇ, Türkiye’de Merkezi Yönetim Harcamalarının İller
Düzeyinde Çok Değişkenli İstatistik Yöntemlerle Analizi
Hilal ŞEKER, Baki DEMİREL, 2008 Finansal Krizi Sonrası Enflasyon-Faiz İlişkisinde Neo-Fisher Görüş
Üzerine Bir İnceleme
Emre AKGÜNDÜZ, Türkiye'de Gelir Dağılımı Adaletinde 2002-2017 Yılları İtibari İle Son Durum
9
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
Session XIV (Emek) 10:45-12:15
Chair: Merih TAŞKAYA
Duygu TOK, Tüketim Kültüründe Evrilen Özgürlük Kavramına Reklam Söylemleri Aracılığı ile Bakmak
Merih TAŞKAYA, Enes ÇETİNKAYA, Duyguların İşitsel İmgelerinin Marka İmajına Transferi: Reklam
Müziklerinde Contrafactum
Süleyman KAYMAZ, Alanın Sürdürülemez Tüketim Ekimine Karşı Sürdürülebilir Tüketimi Savunan
Toplulukların Habituslarına Bakış
Can Güneş KARAGÖZ, Foucault’nun Biyoiktidar Kavramı Çerçevesinde Bedenin Denetimi ve Güzellik
Hikmet Selehaddin GEZİCİ, Mustafa KOCAOĞLU, Kardeş Şehirler ve Çeşitli Kardeş Şehir
Uygulamalarının Değerlendirilmesi
Muhammed Ali AYDEMİR, Mustafa KOCAOĞLU, Değişen Kamu Hizmeti Anlayışının Yerel Düzeyde
Kamu Hizmeti Görülme Usullerine Etkisi
Session XV (Çankaya) 10:45-12:15
Chair: Utku ALTUNÖZ
Utku ALTUNÖZ, Nisa Kıymet ŞAHİN, Hisse Senedi Piyasasında Firma Büyüklüğü ve Piyasa
Değeri/Değer Defteri Anomalisi Analizi: Borsa İstanbul Örneği
Zerife YILDIRIM, Türkiye'de Bütçe Dengesi ve Cari Denge Arasındaki İlişkinin Analizi
Kamil KARATEPE, Yolsuzluk Literatürünün Yolsuzluğu: Tarihsel Gelişim Işığında Sosyal Bilimlerde
Yolsuzluk Çalışmaları
Gözde ARSLAN, “Ekonomik Reformların Etkinliği: Doğu Asya Hükümetleri Örneği”
Gözde ARSLAN, Hicran KASA, “Varlık Fiyatları Kanalının İsleyişi Ve Tarihsel Gelişimi: Türkiye Örneği”
13.00-14.30 Paralel Sessions
Session XVI (emek) 13:00-14:30
Chair: Mehmet TARAKCIOĞLU)
Ambreen SULTAN, Mohammed İsmayl al MASUD, Modelling the Housing Demand and Supply:
Empirical Evidence from the Turkish Housing Market
Mohammad Ismayl Al MASUD, “Macro Determinants of the Private Pension Contribution Level in
Turkey
Mehmet TARAKCIOĞLU, Is Intellectual Property Rights Protection Enough For Trade in Geographical
Indication Products?
Bengisu ÖZDEL, Aykut GÖKSEL, Çalışanların Makyavelist Ve Sinik Tutumlarının Örgütsel Yaşamda
Gösterdikleri Politik Davranışlar İle Etkileşiminin Analizi: Ankara İlinde Bir Araştırma
Hüsnü BİLİR, Bir Klasik İktisatçı Olarak Michal Kalecki
Hüsnü BİLİR, Sporun Toplumsal İşlevi Üzerine: Sosyolojik Bir Yaklaşım
Session XVII (Esenboğa 2) 13:00-14:30
Chair: M. Aykut ATTAR
Onur POLAT, Systemic Risk Contagion in Equity Markets: Evidence from G-7 Countries
Onur YENİ, Çevre Sorunları ve Yoksulluk Bağlantısı Üzerine Bir Değerlendirme
10
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
M. Aykut ATTAR, Growth, Distribution, and Dynamic Inefficiency: A Neoclassical Macro View to the
Turkish Economy
Fatih Hakan DİKMEN, Dilek BAŞAR, Selcen ÖZTÜRK, Sağlık Hizmetleri Kullanımında Karşılanamayan
İhtiyaçların Sosyo-Ekonomik Analizi
Fahriye ÖZTÜRK, Gizem ACET DÖNMEZ, The Impact Of Gender Inequality On Economic Growth:
Panel Data Analysis
Tuğba TOKMAK, Alper SÖNMEZ, Determinants of Economic Growth: A Panel Data Analysis on
Countries
Session XVIII (Çankaya) 13:00-14:30
Chair: Altuğ Murat KÖKTAŞ
Anıl TOYGAR, The Internet of Medical Things and Its Role in the Healthcare Sector
Ahmet Burçin YERELİ, Ali Gökhan GÖLÇEK, Altuğ Murat KÖKTAŞ, Türkiye'de Gereksiz Sağlık
Harcamaları Üzerine Bir Değerlendirme
Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR, Jebağı Canberk AYDIN - Sağlık Harcamalarının Belirleyicileri:
Literatüre Bir Bakış
Çağdaş Erkan AKYÜREK, Proje Yönetiminde Yeni Bir Yaklaşım: SCRUM
Remzi OTO, Türkiye’de Beşeri Sermaye Kaynakları ve Beşeri Sermayenin Gelecekte Türkiye’nin
Büyümesine Katkısı: Bitlis İli Örneği
14.45-16:15 Paralel Sessions
Session XIX (Esenboğa 2) 14:45 -16:15
Chair: Ali Fuat GÖKÇE
Emek YILDIRIM, Sovyet Sonrası Rusya'da Yükselen Milliyetçilik ve Zenofobi
Ali Fuat GÖKÇE, Hibrit Rejimlerde Hükümet Sistemleri ve Demokrasi
Sertan AKBABA, Electoral Authoritarianism: Comparing the Political Parties Fidesz (Hungary) and PİS
(Poland)
Ali Fuat GÖKÇE, Siyasi Parti Sistemlerinin Oluşmasında Hükümet Sistemlerinin Etkisi
Cenay BABAOĞLU, Kamu Politikalarında Savunuculuk Yaklaşımı
Session XX (Emek) 14:45 -16:15
Chair: Ali BAKIN
Ali BAKIN, Üretimde Artan Robot Kullanımı Ve Bunun Emek Üzerine Etkileri
Sevilay USLU DİVANOĞLU, Tuba USLU, Spor Yapan Gençlerin Kişilik Özellikleri ile Stres Düzeyleri
Arasındaki İlişkinin İncelenmesi: Aksaray Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesinde Bir Uygulama
Sevilay USLU DİVANOĞLU, Tuba USLU, Aktif Spor Yapan ve Yapmayan Gençlerin Spor Giyim
Markalarında Marka Fonksiyonlarının Belirlenmesi: Aksaray Üniversitesi Spor Bilimleri
Vikas ARYA, Deepa SETHİ, Vow to virtual interaction! How Engagement in SNS’s based Online
Communities polishing Destination Branding- In the context of India
11
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
Session XXI (Çankaya) 14:45 -16:15
Chair: Deniz Tugay ARSLAN
Muhammet ÇANKAYA, Hastane Çalışanlarının Otantik Liderlik Algıları: Kamu Hastanesinde Bir
Uygulama
Deniz Tugay ARSLAN, Jebağı Canberk AYDIN, Globalization And Health Reform
Ali ÜNAL, Turkey's Health Expenditure: An Evaluation By Economic Indicators In Health
Transformation Process
Ali ÜNAL, Muhammet ÇANKAYA, İbrahim DOĞAN, Sağlık Hizmetlerinde Ekonomik Değerlendirme
Yöntemleri
Ali Gökhan GÖLÇEK, Işıl Şirin SELÇUK, Altuğ Murat KÖKTAŞ, Türkiye'de Düşük Gelirli Hanelerde Gıda
Tercihi
16.30-18.00 Paralel Sessions
Session XXII (Esenboğa 2) 16:30-18:00
Chair: Orhan ŞİMŞEK
Luiz Carlos BRESSER-PEREIRA- The 1980s’ liberalization trap: why did Latin America fall behind East
Asia?
Deniz ABUKAN-Cem AKIN, Osmanlı Devletinde Borç Kısır Döngüsü: Osmanlı Bankası, Galata
Bankerleri ve Borçlanma Bankacılığının Gelişimi, 1863-1876
Yavuz YAYLA, “Ekonomi Politik Düşüncenin Oluşumunda İskoç Aydınlanmasının Rolü”
Cengiz EKİZ, Rüya Alemi ve Ütopya İlişkisi: Yönetim Düşüncesinin Politik-İktisadı
Аinur Zhenisovna Issayeva, Some procedural features of labor proceedings in the Republic of
Kazakhstan
А.Z. Issayeva, Z.A. Issayeva, Procedural Settlement Of Individual Labor Disputes By Talks With The
Employer
Zekeriya Eray ESER, Sınıflar, Kimlikler ve Kalkınma
Session XXIII (Çankaya) 16:30-18:00
Chair: Dilek BAŞAR
Franz Joshua E. MERIDA, Fully Abled Nation: Inclusion of the Differently Abled Person in the
Philippine Society
Farkhod ABDURAKHİMOV-Musah MOHAMMED, Determinants of Liquidity Risk of Conventional and
Islamic Banks and The Mitigation Measures in Malaysia
Farkhod ABDURAKHİMOV, Determinants of Foreign Exchange Reserves in Malaysia: 1971-2016
Willy Eka PRAMANA, Riza Agung ISMADI, Strategic Solutions to Deacrease the Influence of Radicalism
on Children through Educational Game A-Ror Card (Anti-Terror Card)
Sharaf REHMAN, “Deniz Gamze Ergüven: A film director with a bottle opener”
Anton FILIPENKO, “Economic methodology: philosophy, mathematics, or both?”
Marcel MECIAR, Social Impacts Of The Neoliberal Market Economy In A Globalizing World And The
Responses Of Citizens
12
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
Session XXIV (Emek) 16:30-18:00
Chair: Balkan DEMİRDAL
M. Balkan DEMİRDAL, İnsan Hakları Hukuku Sisteminde Devletlerin İnsan Haklarına Saygı
Yükümlülüğü
Halis KARADEMİR, Pozitif Hukukun Ahlaka Aykırılığı Sorunu: Sigorta Tontini Uygulaması
Kadir ARICI, Ali UÇAR, İşverenin Haklı Nedenle Fesih Hakkının Disiplin Kurulundan Karar Alma Şartına
Bağlanması
Session XXV (Emek) 18:15-19:45
Chair: Altuğ Murat KÖKTAŞ
Işıl Şirin SELÇUK, Altuğ Murat KÖKTAŞ, Ali Gökhan GÖLÇEK, Çevresel Bozulmaya Karşı Döngüsel
Ekonomi Bir Alternatif Olabilir Mi: Kavramlar ve Karşılaştırmalar
Jose Pires MANSO, On the discussion of 3E economy-energy-environment interactions: a wide-
ranging literature review
Şeyda GÜDEK GÖLÇEK, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin Reform Sorunsalı
Romar CORREA, “Quo Vadis, Social Sciences? Prospects in History”
Orhan ŞİMŞEK, Küresel Gıda Rejimi: Neoliberal mi, Neomerkantilist mi?
13
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TABLE OF CONTENTS
Türkiye’de Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Ekonomik Etkinliği ........................................................... 18
Türkiye ve BRICS Ülkelerinde Toplam Faktör Verimliliği ve Ekonomik Büyüme ilişkisi ......................................... 19
In Quest for an Alternative Model Regarding Producer and Worker Solidarity in Sugar Industry of Turkey ....... 20
TÜRKİYE KAMU EKONOMİK YAPILANMASININ TARİHSEL EKONOMİ POLİTİĞİ ..................................................... 21
Rethinking the Potential of Agricultural Development Cooperatives as an Exit Strategy from Agricultural Crisis
of Turkey ............................................................................................................................................................... 22
Enerji İthalatı Ve Ekonomik Büyüme ..................................................................................................................... 23
SEÇİLMİŞ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN BÜYÜME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: PANEL VERİ
ANALİZİ .................................................................................................................................................................. 24
KARADENİZ EKONOMİK İŞBİRLİĞİ BÖLGESİNDE ALTYAPININ DOĞRUDAN YABANCI YATIRIM GİRİŞLERİNE ETKİSİ
.............................................................................................................................................................................. 25
Orta Gelir Tuzağı Perspektifinden Türkiye'nin Ekonomik Büyüme performansı ................................................... 26
BİR KÜRESEL KAMUSAL MAL OLARAK BLOCK-CHAıN TEKNOLOJİSİ ...................................................................... 27
TEMEL PARASAL DEĞİŞİM EKONOMİSİ MODELİNE EVRİMSEL OYUN TEORİK BİR YAKLAŞIM ............................... 28
YENİ KIRILGAN BEŞLİ ÜLKELERİNDE GELİR EŞİTSİZLİĞİNİN EKONOMİK BÜYÜMEYE ETKİLERİ ............................... 29
Uluslararası Gemicilikte Piyasa Yapısı -Konteyner Taşımacılığında Piyasa Yoğunluğu ve Nedenleri..................... 30
SEÇİLMİŞ OECD ÜLKELERİNDE POLİTİK İSTİKRAR-EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ ................................................... 31
Türkiye'nin AB ile Buğday Ticaretinin Serbestleşmesi: Bir Armıngton Modeli Çalışması ...................................... 32
Osmanlı Bütçe Gelir Kaynaklarından Cizye Gelirlerinin Yeri ve Önemi ................................................................. 33
Ortanın solu ideolojisi, CHP ve Ecevit, 1965’ten 1980’e ....................................................................................... 34
EGEMENLERİN GIDASINDAN GIDA EGEMENLİĞİNE .............................................................................................. 35
Süreç İçerisindeki An ve Farklılaşan Görüngü: Türkiye’de Geç Kapitalistleşme Bağlamında 1979 Krizi ve Döviz
Biçiminde Sermaye İhtiyacı ................................................................................................................................... 36
Cambridge Tartışmalarının Ötesinde Sermaye Kavramını Yeniden Düşünmek: Eleştirel Bir Analiz...................... 37
NEOLİBERAL DEVLET: EKONOMİK OLARAK MİNİMAL POLİTİK OLARAK MAKSİMUM DEVLET MODELİ ................ 38
Dijital Endüstrileri Sınıflarla Düşünmek: Yeni Ufuklar, Kadim Tartışmalar ............................................................ 39
Dijitalden Bilişsele Kapitalizmin Farklı Yüzleri ....................................................................................................... 40
Medya Endüstrisinin Geleceğine Açılan Kapı Dijital Okuryazarlık: İletişim Eğitiminde İhtiyaçlar, Sınırlılıklar,
Olanaklar ............................................................................................................................................................... 41
MARKET AS AN INSTITUTION ................................................................................................................................ 42
OnDokuzuncu Yüzyıl Fabrika Yasalarına ve Birleşme Yasalarının Kaldırılmasına Yönelik Tepkilerin Laıssez FaIre
Doktrini Çerçevesinde Değerlendirilmesi .............................................................................................................. 43
KALKINMA VE SOSYAL GÜVEN: ALMANYA ÖRNEĞİ .............................................................................................. 44
WıLHELM RÖPKE’DE AVRUPA BİRLİĞİ’NİN GELECEĞİ ........................................................................................... 45
14
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE EKONOMİSİNİN BÖLGESEL VE KÜRESEL DEĞER ZİNCİRLERİ İLE ENTEGRASYONU .................................. 46
Türkiye’nin Üretim ve Dış Ticaretinin Mülkiyet Yapısı: Yabancı Sermaye Paylı Kuruluşlar Açısından Bir
Değerlendirme ...................................................................................................................................................... 47
TÜRKİYE VARLIK FONU BAĞLAMINDA ULUSAL VARLIK FONLARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME ........................ 48
DONALD TRUMP HEGEMONYASI .......................................................................................................................... 49
Küresel Değer Zincirlerine Katılım Projesi Olarak Çin- Orta Asya-Batı Asya Ekonomik Koridoru .......................... 50
Kapitalist Ekonominin İlkel Ekonomiyle Bir Karşılaştırılması: İktisadın Öze Ait Anlamının ve Farklı Bir Toplum,
Ekonomi ve Devlet Tahayyülünün İlkel Toplumların Üretim Tarzı ve Armağan Sistemi Üzerinden Keşfi ............. 51
Kapitalizm, Devlet ve Köylü: Gaziantep Köylerinde Ampirik Bir Çalışma .............................................................. 52
Maddeci Tarih Yazınından Maliye Tarihine Katkılar .............................................................................................. 53
TÜRKİYE VE OECD ÜLKELERİNDE VERGİ HARCAMALARI ....................................................................................... 54
Geçmişten Günümüze Sosyal Devlet .................................................................................................................... 55
MUHASEBE MESLEK MENSUPLARININ YARATICI MUHASEBE ALGI DÜZEYLERİNİN TESPİTİ: ÇORUM İLİ
UYGULAMASI ........................................................................................................................................................ 56
BİST SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ENDEKSİNDEKİ İŞLETMELERİN SOSYAL SORUMLULUK VE ÇEVRE MUHASEBESİ İLİŞKİSİ
AÇISINDAN İNCELENMESİ: BİR İÇERİK ANALİZİ ..................................................................................................... 57
TEK DÜZEN MUHASEBE SİSTEMİNDEN BOBİ TFRS’YE DÖNÜŞÜM: BİR ŞİRKET UYGULAMASI .............................. 58
Impact of TourIsm on SustaInable Development: ExamInIng the Local Residents’ PerceptIon ........................... 59
DÖVİZ KURU DEĞİŞİMLERİNİN PARA TALEBİ ÜZERİNDEKİ ASİMETRİK ETKİSİ: TÜRKİYE ÜZERİNE BİR İNCELEME . 60
DÖRDÜNCÜ SANAYİ DEVRİMİNİN ÜRETİM ORGANİZASYONLARI VE İŞGÜCÜ ÜZERİNE ETKİSİ ............................. 61
Mali Kurallar Makroekonomik Performans Üzerinde Etkili Midir? ....................................................................... 62
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Çerçevesinde Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda Yapılan
Değişiklikler Üzerine Bir Değerlendirme ............................................................................................................... 63
DÖVİZ KURU İLE TEMEL MAKROEKONOMİK DEĞİŞKENLER ARASINDAKİ İLİŞKİ; TÜRKİYE UYGULAMASI ............. 64
RANT VERGİSİ VE TÜRKİYE’DE UYGULANABİLİRLİĞİ.............................................................................................. 65
TÜRKİYE VE DÜNYADAKİ VARLIK FONLARININ EKONOMİK ETKİLERİ .................................................................... 66
Toplum Sağlığına Vergisel Bir Müdahale: Obezite Vergisi..................................................................................... 67
YOLSUZLUK KAMU GELİRLERİNİ YOKSULLAŞTIRIR MI? : G7 VE BRIC-T ÜLKELERİ İÇİN BİR DEĞERLENDİRME ....... 68
VERGİ DENETİMİ: TÜRKİYE VE İNGİLTERE UYGULAMASININ DEĞERLENDİRİLMESİ .............................................. 69
DÜNYADA TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇELEME VE UYGULANABİLİRLİĞİ .............................................. 70
İŞLETMELERİN HEDEF TÜKETİCİ KİTLESİNE ULAŞMASINDA SOSYAL MEDYANIN ETKİSİNE YÖNELİK NİĞDE İLİNDE
AMPİRİK BİR ÇALIŞMA ........................................................................................................................................... 71
INSTAGRAM ÜZERİNDEN MARKA TALEP EDEN Y KUŞAĞININ SATIN ALMA DAVRANIŞLARININ İNCELENMESİNE
YÖNELİK KEŞİFSEL BİR ÇALIŞMA ............................................................................................................................ 72
Etkin Fiyat İndirimi Kararlarının Verilmesi: İndirimler Markayı Nasıl Etkiler? ....................................................... 73
15
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ALGILANAN İŞ ARKADAŞLARI DESTEĞİ VE YÖNETİCİ DESTEĞİNİN İŞTEN AYRILMA NİYETİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ .... 74
ALGILANAN YÖNETİCİ DESTEĞİNİN MESLEKİ TÜKENMİŞLİK ÜZERİNE ETKİSİ ........................................................ 75
Türkiye’de Kamu Harcamalarının Dışlama Etkisi ................................................................................................... 76
Finansal Sektördeki Yabancı Yatırımcıların Davranış Değişikliği: Türkiye Örneği .................................................. 77
Küreselleşmenin Bütçe Politikalarına Yansımaları: ............................................................................................... 78
Teorik Bir Değerlendirme ...................................................................................................................................... 78
Türkiye’de Merkezi Yönetim Harcamalarının İller Düzeyinde ............................................................................... 79
Çok Değişkenli İstatistik Yöntemlerle Analizi ........................................................................................................ 79
2008 FİNANSAL KRİZİ SONRASI ENFLASYON-FAİZ İLİŞKİSİNDE NEO-FISHER GÖRÜŞ ÜZERİNE BİR İNCELEME ...... 80
TÜRKİYE’DE GELİR DAĞILIMI ADALETİNDE 2002-2017 YILLARI İTİBARİ İLE SON DURUM ..................................... 81
Tüketim Kültüründe Evrilen Özgürlük Kavramına Reklam Söylemleri Aracılığı ile Bakmak .................................. 82
Duyguların İşitsel İmgelerinin Marka İmajına Transferi: Reklam Müziklerinde Contrafactum ............................. 83
ALANIN SÜRDÜRÜLEMEZ TÜKETİM EKİMİNE KARŞI SÜRDÜRÜLEBİLİR TÜKETİMİ SAVUNAN TOPLULUKLARIN
HABİTUSLARINA BAKIŞ .......................................................................................................................................... 84
FOUCAULT’NUN BİYOİKTİDAR KAVRAMI ÇERÇEVESİNDE BEDENİN DENETİMİ ve GÜZELLİK ................................ 85
KARDEŞ ŞEHİRLER VE ÇEŞİTLİ KARDEŞ ŞEHİR UYGULAMALARININ DEĞERLENDİRİLMESİ .................................... 86
DEĞİŞEN KAMU HİZMETİ ANLAYIŞININ YEREL DÜZEYDE KAMU HİZMETİ GÖRÜLME USULLERİNE ETKİSİ ............ 87
HİSSE SENEDİ PİYASASINDA FİRMA BÜYÜKLÜĞÜ VE PİYASA DEĞERİ / DEFTER DEĞERİ ANOMALİSİ ANALİZİ:
BORSA İSTANBUL ÖRNEĞİ ..................................................................................................................................... 88
TÜRKİYE’DE BÜTÇE DENGESİ VE CARİ DENGE ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ANALİZİ ..................................................... 89
Yolsuzluk Literatürünün Yolsuzluğu: Tarihsel Gelişim Işığında Sosyal Bilimlerde Yolsuzluk Çalışmaları ............... 90
EKONOMİK REFORMLARIN ETKİNLİĞİ: DOĞU ASYA HÜKÜMETLERİ ÖRNEĞİ ....................................................... 91
VARLIK FİYATLARI KANALININ İSLEYİŞİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ: TÜRKİYE ÖRNEĞİ ................................................ 92
Modelling the Housing Demand and Supply: Empirical Evidence from the Turkish Housing Market .................. 93
Macro DetermInants of the PrIvate PensIon ContrIbutIon Level In Turkey........................................................................ 94
Is Intellectual property rIghts protectIon enough for trade In geographIcal IndIcatIon products? ...................... 95
ÇALIŞANLARIN MAKYAVELİST VE SİNİK TUTUMLARININ ÖRGÜTSEL YAŞAMDA GÖSTERDİKLERİ POLİTİK
DAVRANIŞLAR İLE ETKİLEŞİMİNİN ANALİZİ: ANKARA İLİNDE BİR ARAŞTIRMA ...................................................... 96
Systemıc Rısk Contagıon ın Equıty and Bond MARKETS: EvıDENCE from G-7 Countrıes ...................................... 97
Çevre Sorunları ve Yoksulluk Bağlantısı Üzerine Bir Değerlendirme ..................................................................... 98
Growth, Distribution, and Dynamic Inefficiency: .................................................................................................. 99
A Neoclassical Macro View to the Turkish Economy ............................................................................................ 99
SAĞLIK HİZMETLERİ KULLANIMINDA KARŞILANAMAYAN İHTİYAÇLARIN SOSYO-EKONOMİK ANALİZİ ............... 100
THE IMPACT OF GENDER INEQUALITY ON ECONOMIC GROWTH: PANEL DATA ANALYSIS ................................ 101
16
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DETERMINANTS OF ECONOMIC GROWTH: ......................................................................................................... 102
A PANEL DATA ANALYSIS ON COUNTRIES ........................................................................................................... 102
The Internet of Medıcal Thıngs and Its Role ın the Healthcare Sector ............................................................... 103
Türkiye’de Gereksiz Sağlık Harcamaları Üzerine Bir Değerlendirme ................................................................... 104
SAĞLIK HARCAMALARININ BELİRLEYİCİLERİ: LİTERATÜRE BİR BAKIŞ .................................................................. 105
PROJE YÖNETİMİNDE YENİ BİR YAKLAŞIM: SCRUM ............................................................................................ 106
Sovyet Sonrası Rusya’da Yükselen Milliyetçilik ve Zenofobi ............................................................................... 107
HİBRİT REJİMLERDE HÜKÜMET SİSTEMLERİ VE DEMOKRASİ .............................................................................. 108
Electoral Authoritarianism: Comparing the Political Parties Fidesz (Hungary) and PıS (Poland) ........................ 109
SİYASİ PARTİ SİSTEMLERİNİN OLUŞMASINDA ..................................................................................................... 110
HÜKÜMET SİSTEMLERİNİN ETKİSİ ....................................................................................................................... 110
Kamu Politikalarında Savunuculuk Yaklaşımı ...................................................................................................... 111
ÜRETİMDE ARTAN ROBOT KULLANIMI VE BUNUN EMEK ÜZERİNE ETKİLERİ ..................................................... 112
SPOR YAPAN GENÇLERİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ İLE STRES DÜZEYLERİ ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ:
AKSARAY ÜNİVERSİTESİ SPOR BİLİMLERİ FAKÜLTESİNDE BİR UYGULAMA ......................................................... 113
AKTİF SPOR YAPAN VE YAPMAYAN GENÇLERİN SPOR GİYİM MARKALARINDA MARKA FONKSİYONLARININ
BELİRLENMESİ: AKSARAY İLİ ÖRNEĞİ .................................................................................................................. 114
Vow to virtual interaction! How Engagement in SNS’s based Online Communities polishing Destination
Branding- In the context of India ........................................................................................................................ 115
Hastane Çalışanlarının Otantik Liderlik Algıları: Kamu Hastanesinde Bir Uygulama ........................................... 116
Globalization and Health Reform ........................................................................................................................ 117
TURKEY'S HEALTH EXPENDITURE: AN EVALUATION BY ECONOMIC INDICATORS IN HEALTH TRANSFORMATION
PROCESS .............................................................................................................................................................. 118
SAĞLIK HİZMETLERİNDE EKONOMİK DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ ................................................................ 119
Türkiye’de Düşük Gelirli Hanelerde Gıda Tercihi ................................................................................................ 120
The 1980s’ liberalization trap: why did Latin America fall behind East Asia? ..................................................... 121
Osmanlı Devleti’nde Borç Kısır Döngüsü: Osmanlı Bankası, Galata Bankerleri ve Borçlanma Bankacılığının
Gelişimi, 1863-1876 ............................................................................................................................................ 122
EKONOMİ POLİTİK DÜŞÜNCENİN OLUŞUMUNDA İSKOÇ AYDINLANMASININ ROLÜ .......................................... 123
Rüya Âlemi ve Ütopya İlişkisi: Yönetim Düşüncesinin Politik-İktisadı ................................................................. 124
Some procedural features of labor proceedings in the Republic of Kazakhstan ................................................ 125
PROCEDURAL SETTLEMENT OF INDIVIDUAL LABOR DISPUTES BY TALKS WITH THE EMPLOYER ....................... 126
Sınıflar, Kimlikler ve Kalkınma ............................................................................................................................. 127
Fully Abled Nation: Inclusion of the Differently Abled Persons in the Philippine Society .................................. 128
Determinants of liquidity risk of conventional and Islamic banks and the mitigation measures in Malaysia .... 129
17
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
Determinants of foreign exchange reserves in Malaysia, 1971-2016 ................................................................. 130
Strategic Solutions to Deacrease the Influence of Radicalism on Children through Educational Game A-Ror Card
(Anti-Terror Card) ................................................................................................................................................ 131
Deniz Gamze ERGÜVEN: A film director with a bottle opener............................................................................ 132
Social impacts of the neoliberal market economy in a globalizing world and the responses of citizens ........... 133
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ DOĞRULTUSUNDA DEVLETLERİN İNSAN HAKLARINA SAYGI
YÜKÜMLÜLÜĞÜ .................................................................................................................................................. 134
POZİTİF HUKUKUN AHLAKA AYKIRILIĞI SORUNU: SİGORTA TONTİNİ UYGULAMASI .......................................... 135
İŞVERENİN HAKLI NEDENLE FESİH HAKKINI KULLANMASININ DİSİPLİN KURULUNDAN KARAR ALMA ŞARTINA
BAĞLANMASI ...................................................................................................................................................... 136
Çevresel Bozulmaya Karşı Döngüsel Ekonomi Bir Alternatif Olabilir Mi?: Kavramlar ve Karşılaştırmalar .......... 137
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin Reform Sorunsalı ................................................................................ 138
Küresel Gıda Rejimi: Neoliberal mi, Neomerkantilist mi? ................................................................................... 139
Urfa’da 1973-1978 Sürecinde Toprak ve Tarım Reformu Bağlamında Kooperatifleşme Sorunu………………………140
18
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE’DE DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARININ EKONOMİK
ETKİNLİĞİ
ECONOMIC EFFECTIVENESS OF FOREIGN DIRECT INVESTMENT IN TURKEY
M. Mustafa AYDIN1
Ahmet Emre BİBER2
ÖZ
İktisadi büyümenin finansmanında gerekli olan iç kaynakların yetersiz oluşu gelişmekte olan ülkeleri
fiziki sermaye oluşumu noktasında dış finansman kaynaklarına yönlendirmektedir. Bu durum hem eski
hem de yeni büyüme modellerinde vurgulanmaktadır. Bu çerçevede fiziki sermaye ihtiyacının
karşılanmasında, sermayenin verimliğinde ve dolaylısıyla ekonomik büyümede Doğrudan Yabancı
Sermaye Yatırımları, gelişmekte olan ülkelerde önemli bir yere sahip olabilmektedir. Ancak ülkelerin
uzun dönemde ekonomik büyümesi yalnızca fiziki yatırımların hacmine değil aynı zamanda yatırımın
verimliliğine de bağlıdır. Bu noktada gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyüme için ihtiyaç duyduğu,
doğrudan yabancı yatırımlarının niteliği de önem arz etmektedir. Doğrudan sermaye yatırımlarının,
örgütsel, yönetsel, teknik ve beşeri becerileri ve de teknolojik ilerlemeyi olumlu yönde etkileyerek
verimliliği yükseltmesi beklenmektedir. Bu yatırımların, toplam faktör verimliliğini artırarak ekonomik
büyümeye ivme kazandırması gerekmektedir. Bu tip yatırımlar aynı zamanda daha yüksek katma değer
yaratan sektörlerin büyümesini de sağlar niteliktedir. Bu makalede ilk olarak, Türkiye ve benzer rekabet
eden ülkelerdeki doğrudan yabancı sermaye yatırımları ele alınacak ve bu yatırımların sektörel dağılımı
açısından nicel bir karşılaştırma yapılacaktır. Daha sonra bu yatırımların, hangi sektörlerde yoğunlaştığı
ve bu yatırımların teknoloji etkisinin olup olmadığı belirlenmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Doğrudan yabancı yatırımlar, Teknoloji yatırımları, Ekonomik Büyüme
Abstract
The insufficiency of internal resources in the financing of economic growth, leads developing countries
to external financing sources for physical capital formation. This is emphasized in both old and new
growth models. Therefore, Foreign Direct Investment may have an important funding source for
developing countries in terms of physical capital requirement, productivity and economic growth.
However, the long-term economic growth of countries depends not only on the volume of physical
investments but also on the efficiency of the investment. At this point, the quality of foreign direct
investments is also important which the developing countries need for economic growth. FDI are
expected to increase productivity positively by affecting organizational, managerial, technical and
human skills and technological progress. These investments need to accelerate economic growth by
increasing total factor productivity. This investment also enables the growth of sectors that create higher
added value. In this study, firstly foreign direct investment in Turkey and similar competing countries
will be discussed and a quantitative comparison in terms of sectoral distribution of these investments
will be made. And then, it will be tried to determine in which sectors these investments are concentrated
and whether these investments have technology effect.
Keywords: Foreign direct investments, Technology investments, Economic growth
1 Dr., Bolu Abanat İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat, [email protected] 2 Doç. Dr., Bolu Abanat İzzet Baysal Üniversitesi, Bankacılık ve Finans Bölümü, [email protected]
19
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE VE BRICS ÜLKELERİNDE TOPLAM FAKTÖR VERİMLİLİĞİ VE EKONOMİK
BÜYÜME İLİŞKİSİ
TOTAL FACTOR PRODUCTIVITY AND ECONOMIC GROWTH RELATIONSHIP
BETWEEN
TURKEY AND THE BRICS COUNTRIES
M. Mustafa AYDIN3
Ahmet Emre BİBER4
ÖZ
Ekonomik büyüme, emek ve sermayenin fiziki yapısının yanı sıra bu girdilerin niteliği veya teknolojik
içeriği gibi farklı belirleyicilere de dayanmaktadır. Büyümenin temel belirleyicilerinin niteliksel yapısı,
ülkelerin ekonomik büyümesinin daha hızlı ve sürdürülebilir olmasının da anahtarı niteliğindedir.
Uluslararası rekabette artık önemli olan tek başına üretim artışı değil aynı zamanda bu artışın nasıl
gerçekleştiğidir. Bu nedenle üretimin temel girdisi olan emek (işgücü) ve fiziki sermayenin yanı sıra,
işgücünün niteliği, sermayenin teknolojik içeriği ve bu ikisi tarafından belirlenen toplam faktör
verimliliği kavramları ekonomik büyüme sürecinde etkili olmaktadır. Bu belirleyicilerin günümüz bilgi
temelli ekonomik büyümenin de kaynağı olduğu ve özellikle küresel pazarlarda ülkelerin rekabet
edebilirliğini artıracağı düşünülmektedir. Bu çerçevede çalışmada Türkiye’nin 1990-2017 yılları
arasında ekonomik büyümenin belirleyicileri ve ekonomik büyümeye katkıları ele alınacaktır. Analizin
anlamlı olabilmesi için Türkiye ile BRICS ülkeleri, büyümenin kaynakları açısında karşılaştırılarak
Türkiye’nin bu ülkeler arasındaki konumu belirlenmeye çalışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ekonomik Büyüme, Büyümenin kaynakları, Toplam Faktör Verimliliği, Türkiye,
BRİCS ülkeleri
Abstract
The determinants of economic growth are not only the physical structure of labor and capital, it is also
based on different determinants such as the nature quality or technological content of these inputs. The
qualitative nature of the main determinants of growth is also key to the rapid and sustainable growth of
countries' economic growth. In the last two decades, what is important now in international competition
is not only the increase in production but also how this increase occurs. Therefore, besides labor and
capital, which are the basic inputs of production, the quality of labor and the technological content of
capital and the total factor productivity determined by these two are effective in the economic growth
process. It is believed that these determinants are the source of today's knowledge-based economic
growth and will increase the competitiveness of countries, especially in global markets. In this study,
the determinants of economic growth and contribute to economic growth in Turkey between the years
1990-2017 will be discussed. Moreover Turkey and BRICS countries will be compared in terms of the
sources of growth to determine the economic position of Turkey between these countries.
Key Words: Economic Growth, Determinants of Growth, Total Factor Productivity, Turkey, BRICS
Countries
3 Dr., Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, İktisat, [email protected] 4 Doç. Dr., Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Bankacılık ve Finans Bölümü, [email protected]
20
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
IN QUEST FOR AN ALTERNATIVE MODEL REGARDING PRODUCER AND WORKER
SOLIDARITY IN SUGAR INDUSTRY OF TURKEY
Özal ÇİÇEK5
ABSTRACT
Turkey's sugar industry represents an area where both workers and producers and also along with the
privatization impacts on the sugar beet producers are the losers of the privatization process since 2000s
i.e. the launch of the privatization process. It is noteworthy that sugar workers and their union Şeker-İş
together with beet producers and their association Pankobirlik could agree or conflict on the matters
considering privatization of sugar mills from case to case. However it is seen that some sub-units
belonging to the cooperation and the union branches possessing intrusive network relation may join the
tenders for some factories. On the other hand, conflicts of interest between sugar workers and beet
producers show these two sections are far from demonstrating a common will based on the some of the
mutually asserted statements. In this process and by the privatization of 14 sugar mills of Türkşeker in
February 2018, these two social sectors could not show the necessary solidarity and could not claim an
alternative model to beyond the protection of their interests. Within the scope of this research, the quest
for an alternative model relying on the beet producers’ and sugar workers’ solidarity will sought to be
evaluated by face-to-face interviews conducted with 21 people, who are the representatives of the beet
cooperatives in 7 settlements, the interviewers in the Pankobirlik Headquarters, representatives of Şeker-
İş Union and its branches, beet farmers in the region and the sugar workers from Burdur and Afyon
Sugar Mills.
Keywords: Sugar Industry, Privatization, Producer-Worker Solidarity, Şeker-İş Union, Pankobirlik,
New-Cooperativism.
5 Research Assistant, Suleyman Demirel University, Department of Labor Economics and Industrial Relations, E-
mail: [email protected]
21
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE KAMU EKONOMİK YAPILANMASININ TARİHSEL EKONOMİ POLİTİĞİ
Mustafa Kemal DOĞRU
1960’lı yıllardan itibaren Türkiye devletinin ekonomik kurum, kadro ve kurallar bakımından
yapılanmasının dönüşümü ve anlamı sergilenecektir. Bu dönüşüm, 1960’lı yılların planlı
ekonomisinden başlayarak 1980’li yıllardaki neoliberal dönüşümü ve ardından 2001 krizi ile yeni bir
yapılanmayı takip ederek en son 2018 Temmuz ayındaki devletin yeniden yapılanması ile yeni bir boyut
kazanmıştır. Bütün bu dönüşüm sürecinde izlenen ekonomi paradigması ile birlikte devletin kurumsal
yapılarında, bunların ağırlığında ve ayrıca kadroların niteliğinde değişim yaşanmıştır. Sunuşumuzda,
1960-1980 ayrı bir modeli içeren bir dönem olarak yer almakta, 1980-2001 bir başka dönemi, 2001-
2018 ayrı bir dönemi ve nihayet Temmuz/2018’den itibaren yeni başlayan dönemi özgül yapılanması
ile birlikte ele almayı planlıyoruz. Böylelikle yeni dönemlerin başlangıç tarihlerini 1960, 1980, 2001 ve
2018 olarak tespit ediyoruz.
Devletin ekonomik kurumsal yapısı, izlediği kurallar ve kadrolarının niteliği bütün bu dönüşüm süreci
içinde ele alınırken, dönüşümün sermaye birikim modelleri bakımından anlamı sergilenecektir.
Nihayet, dünya kapitalist sisteminin içinde bulunduğu ekonomik, sosyal ve siyasal kriz bağlamında
Türkiye’de yaşanan bu dönüşüme ilişkin geleceğe ilişkin bazı tahmin ve olasılıklara yer verilerek
sunuşumuz tamamlanacaktır.
22
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
RETHINKING THE POTENTIAL OF AGRICULTURAL DEVELOPMENT
COOPERATIVES AS AN EXIT STRATEGY FROM AGRICULTURAL CRISIS OF
TURKEY
Çağatay Edgücan ŞAHİN6
Neoliberal policies have had in-depth effects on agricultural production in Turkey. Two of official
statistics can support this argument: 1- the share of labor force in agriculture has decreased from 47,8%
in 1991 to 19,39 in 2017, and 2- GDP share of agriculture is also decreased in the same period from
15,25% to 6,08%. Privatization of state-controlled entities has effected this process by leaving producers
alone with private companies who want to buy crops, under harsh market conditions. While, 15,25% of
labor force take 6,08% of GDP, there are agricultural product shortages experienced in Turkey in 2018-
2019. Thus, the option of cooperatives started to discuss as an exit strategy in Turkey, and the discussion
gained visibility with candidates from different political orientations of coming local elections at March
31, 2019.
Cooperatives may consider as key enterprises for agricultural development both in socialist and
capitalist countries. Because of cooperatives differ from joint-stock companies in various ways, these
economic enterprises usually regulate under a special Code in capitalism. Besides bad examples, there
are very successful cooperatives in Turkey, in terms of their economic condition. There are examples as
determining the market price by itself, and setting policies to follow by all actors in a specific
agricultural product, focusing on R&D and innovative products, awarded by international competitions,
etc. In this study, we will pursue a discussion on the dynamics of an alternative cooperative model,
instead of cooperatives which aim to economic success for its producers at all costs. While we pursue
this theoretical debate, we will benefit from findings obtained by face-to-face in-depth interviews made
with agricultural producer cooperative members and managers between January 2018-March 2019.
6 Assoc. Prof., Ordu Üniversitesi. [email protected]
23
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ENERJİ İTHALATI VE EKONOMİK BÜYÜME
Zehra DOĞAN ÇALIŞKAN
ÖZ
Üretimin başlaması ve devamlılığı için enerji temel bir bileşendir. Bu anlamda üretim artışı ile refah ve
zenginlik yaratmak isteyen ülkelerin temel amaçlarından biri var olan enerji kaynaklarının doğru
kullanılması, kaynağın bulunmadığı durumlarda ise ithal edilmesidir. Ekonomik büyüme ise en basit
haliyle üretimin zaman içerisinde artmasını ifade eder. Üretimi artırabilmek dolayısıyla ekonomik
büyümeyi sağlayabilmek için enerji kaynağı olmayan ülkeler enerjiyi ithal yoluna gitmektedirler.
Çalışmada enerji ithalatı ile ekonomik büyüme arasındaki ilişki incelenmektedir. Bu amaçla, Türkiye
için 1963-2018 yılları arasında enerji ithalat miktarı ve ekonomik büyüme arasındaki ilişki vektör
otoregresif model (VAR) ve Granger nedensellik analizi ile açıklanmaya çalışılmıştır. Buna göre enerji
ithalatı ile büyüme arasında çift yönlü bir nedensellik ilişkisi bulgulanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Enerji İthalatı, Büyüme, VAR Modeli, Türkiye.
Energy Import and Economic Growth
Abstract
Energy is an essential component for the onset and continuity of production. One of the main objectives
of the countries that want to create prosperity and wealth through the increase in production is the correct
use of existing energy resources. Economic growth means that production increases over time. The
countries import energy in case lack of energy resources. In this research has been research relationship
between energy import and economic growth by using VAR models and Granger casuality tests for
Turkısh economy 1963-2018 period. As a result of this study, a two-way causality relationship between
energy imports and growth was detected.
Key Words: Energy import, Growth, VAR models, Turkey.
24
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SEÇİLMİŞ GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELERDE CİNSİYET EŞİTLİĞİNİN BÜYÜME
ÜZERİNDEKİ ETKİSİ: PANEL VERİ ANALİZİ
Havanur ERGÜN TATAR
ÖZ
Cinsiyet eşitliği konusu, geçmişten itibaren süregelen ve ekonomik büyümeyi etkileyerek, ülkeler arası
kıyaslamaya imkân veren bir olgudur. Nitekim son dönemde ülkeler arası kalkınma değerlendirmesi
yapılırken ‘’cinsiyet’’ önemli bir değişken haline gelmiştir. Ampirik literatüre katkı amacını taşıyan bu
çalışmada, cinsiyet eşitliği ve büyüme ilişkisi incelenmiştir. Cinsiyet eşitliğinin nispeten daha fazla
sorun oluşturduğu gelişmekte olan ülkeler örneğinin seçildiği çalışmada, büyüme oranı, kadınların
işgücüne katılım oranı, erkeklerin işgücüne katılım oranı, sermaye, cinsiyet eşitliği indeksi, ticari
açıklık, nüfus artışı açıklayıcı değişkenler olarak kullanılmıştır. Seçilmiş gelişmekte olan ülke grubunun
1990-2015 dönemi verileri panel regresyon yöntemiyle analiz edilmiştir. Cinsiyet eşitsizliği ve büyüme
arasında ters yönlü ilişkinin var olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ülkelerin sosyo-ekonomik yapısı ve
kızların eğitimine yeterli yatırımın yapılmaması mevcut sonucun elde edilmesinde en önemli
nedenlerdir.
Anahtar Kelimeler: Cinsiyet Eşitliği, Büyüme, Panel Veri Analizi.
25
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
KARADENİZ EKONOMİK İŞBİRLİĞİ BÖLGESİNDE ALTYAPININ DOĞRUDAN
YABANCI YATIRIM GİRİŞLERİNE ETKİSİ
Havanur ERGÜN TATAR
ÖZ
Ekonomilerin artan yatırım gereksinimlerinden dolayı, doğrudan yabancı yatırımlar literatürde önemli
yer tutmaktadır. Sermayenin liberalleşmesi sonucu, ulus ötesi yatırımlar dünyada yaygınlaşmıştır. Bu
noktada, yabancı sermaye yatırımlarında çeşitli faktörler belirleyici olmaktadır. Mevcut piyasa yapısının
yabancılar için cazip hale getirilmesi için, ev sahibi ülkeler çeşitli strateji ve politikalar geliştirmiş.
Literatürde birçok farklı doğrudan yabancı yatırım belirleyici olmasına rağmen, bu çalışmada altyapı
değişkeni belirleyici olarak ele alınmıştır. Ampirik literatüre katkı amacını taşıyan bu çalışmada,
altyapının yabancı yatırımlar üzerindeki etkisi incelenmiştir. Ülke grubu olarak Karadeniz Ekonomik
İşbirliği Ülkelerinin seçildiği çalışmada, 1997-2017 dönemi verileri panel regresyon yöntemiyle analiz
edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Karadeniz Ekonomik İşbirliği Teşkilatı, Doğrudan Yabancı Yatırım, Altyapı.
26
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ORTA GELİR TUZAĞI PERSPEKTİFİNDEN TÜRKİYE'NİN EKONOMİK BÜYÜME
PERFORMANSI
Fatih AKÇAY7
Bilal GÖDE8
ÖZ
Orta gelir tuzağı bir ekonominin belirli bir kişi başı gelir seviyesine ulaştıktan sonra bu seviyeyi daha
ileri taşıyamayarak yerinde sayması hatta geriye gidebilmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Bu durum
ekonominin bir durgunluk içine girmesi şeklinde de açıklanabilmektedir. Dünya Bankası ülkeleri
gelirlerine göre 4 grupta ele almaktadır. Dünya bankası kişi başına düşen gayri safi milli hasılayı baz
alarak bu gruplandırmayı yapmaktadır. Kişi başına geliri 995 dolar ve altındaki ülkeler düşük gelirli,
996-3895 dolar arasındaki ülkeler düşük-orta gelirli, 3986-12055 dolar arasındaki ülkeler üst-orta
gelirli, 12055 dolar ve üzerindeki ülkeler ise yüksek gelirli ülkeler olarak sınıflandırılmaktadır. Kişi
başına düşen gelirlerini 12055 doların üzerine çıkarıp bu miktarı olabildiğince maksimize etmek tüm
ekonomilerin amacıdır. Türkiye 1975 yılında kişi başına düşen gelirini 1136 dolar seviyesine çıkartarak
düşük gelirli ülkeler grubundan çıkarak düşük-orta gelirli ülkeler sınıfına geçmiştir. 1998 yılında da
yüksek orta gelir seviyesine çıkmıştır. Yüksek gelirli ülkeler seviyesine kimi zaman yaklaşmışsa da
düzenli bir şekilde üst gelir grubunda yer almayı başaramamıştır. Son yıllarda da kişi başına düşen gelir
10 bin dolar seviyesinde dalgalanmaktadır. Türkiye’nin orta gelir seviyesinde uzun süredir kalmış
olması Türkiye’nin orta gelir tuzağına yakalandığı tezini güçlendirmektedir.
Anahtar Kelimeler: Ekonomik Büyüme, Orta Gelir Tuzağı, Gelir Grupları.
TURKEY'S ECONOMIC GROWTH PERFORMANCE FROM THE MIDDLE INCOME
TRAP PERSPECTIVE
Abstract
The middle income trap is defined as the ability of an economy to reach a certain level of per capita
income and not to carry this level further, or even to go backwards. This situation can be explained also
as a recession of the economy. The World Bank considers the countries in 4 groups according to their
revenues. The world bank makes this grouping based on the per capita gross national product. Countries
with income per capita of $ 995 and under are low-income countries, between $ 996-3895 are lower-
middle income, between $ 3986-12055 are classified as upper-middle income countries, and countries
with $ 12055 and above are classified as high-income countries. It is the purpose of all economies to
raise their per capita income to more than 12055 dollars and maximize this amount as much as possible.
Turkey moved to lower-middle-income countries from low-income group of countries by increasing
income to $ 1136 in 1975. In 1998, it reached upper-middle income level. Turkey had got close to the
level of high-income countries but failed to take place regularly. In recent years, per capita income has
fluctuated at $ 10 000. Having stayed in Turkey's upper-middle income level for a long time strengthens
the thesis that Turkey's caught in the middle-income trap.
Keywords: Economic Growth, Middle Income Trap, Income Groups.
7 Dr. Öğr. Ü., Pamukkale Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, [email protected] 8 Arş. Gör. Pamukkale Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, [email protected]
27
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
BİR KÜRESEL KAMUSAL MAL OLARAK BLOCK-CHAIN TEKNOLOJİSİ
Bilal GÖDE 9
Fatih AKÇAY10
ÖZ
Küresel kamusal mal kavramı karşımıza, ilk olarak Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP-United
Nations Development Programme) tarafından 1999 yılında yayınlanan “Küresel Kamusal Mallar-
21.Yüzyılda Uluslararası İşbirliği” adlı çalışmayla çıkmıştır. Literatürde net bir küresel kamusal mal tanımı
yapılamamakla birlikte iki kriter çerçevesinde bir sonuca varılmaya çalışılmıştır. Bir küresel kamusal maldan
bahsedebilmek için öncelikle dışsallık ve faydanın yayılması ön şart sayılmıştır. Bu malların faydalarından
dışlama mümkün olmayacağından fayda tüm toplumlara yayılacaktır. Kamusal mal olarak anılması için
gereken faydanın yayılması ilkesi toplumlara olduğu gibi nesiller arası da faydanın yayılması şeklinde de
olabilmektedir.
Block-chain teknolojisi veri transferi konusunda geliştirilmiş açık kaynak kodlu bir sistemdir. Sistem çok
sayıda bilgisayar tarafından ayakta tutulduğundan veriler de sistemdeki her bilgisayar tarafından
depolanmaktadır. Bu dağıtılmış yapı sayesinde şeffaflık ve takip edilebilirlik mevcut iken merkezi bir yapı
olmaması da daha farklı problemlere sebebiyet verebilmektedir. Block-chain teknolojisi açık kaynaklı bir
yazılım olması sebebiyle tüm dünyadaki kullanıcıların kullanımına açıktır ve dileyen kimse sistem kodlarını
alarak kullanabilir. Küresel ticaretin en önemli ödeme araçlarından birisi olan swift sistemine alternatif
olabilecek bir yapı olan block-chain geliştirilmeye açık bir sistemdir ve açık kaynak kodu sayesinde kamu
mallarındaki dışlanamamazlık özelliğini sağlamaktadır. Gerek ödeme aracı olarak kullanılabilmesi gerekse
de daha farklı veri transferlerine imkân vermesi sayesinde topluma pozitif bir dışsallık yayan block-chain
teknolojisi yeni bir küresel kamusal mal olarak karşımıza çıkmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Küresel Kamusal Mal, Block-Chain, Dışsallık.
Abstract
The concept of global public goods has emerged first in the “Global Public Goods: İnternational Cooperation
in the 21st Century” by the United Nations Development Program (UNDP). Although there is no clear
definition of global public goods in the literature, it has been tried to reach a conclusion within the framework
of two criteria. In order to be able to talk about a global public commodity, first of all, externality and the
spread of benefit are prerequisites. As the exclusion from the benefits of these goods will not be possible, the
benefit will spread to all societies. The principle of spreading the benefit required to be referred to as public
goods may be in the form of spreading the benefit between generations as well as societies.
Block-chain technology is an open source system for data transfer. Because the system is maintained by a
large number of computers, data is stored by every computer in the system. Thanks to this distributed
structure, transparency and traceability are present, but the lack of a central structure may lead to different
problems. Block-chain technology is open to all users around the world because of open-source software,
and anybody can use the system codes. The block-chain, which is an alternative to the swift system, which
is one of the most important payment tools of global trade, is open to development and provides an inability
to be excluded in public goods thanks to its open source code. Block chain technology, which emits a positive
externality to the society, is seen as a new global public commodity.
Key Words: Global Public Goods, Block-chain, Externalities.
9 Arş. Gör. Pamukkale Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, [email protected] 10 Dr. Öğr. Ü., Pamukkale Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, [email protected]
28
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TEMEL PARASAL DEĞİŞİM EKONOMİSİ MODELİNE EVRİMSEL OYUN TEORİK BİR
YAKLAŞIM
Zeynep YENER GÖK
ÖZ
Aslen değişim aracı olmanın dışında herhangi bir işlevi olmayan karşılıksız paranın neden pozitif bir
değere sahip olduğu ve neden genel kabul görerek değişim aracı olarak kullanıldığı para teorisinin
yanıtlaması gereken önemli sorularından biri olmasına rağmen genellikle ihmal edilmiştir. Tercih edilen
yol genellikle para otoritesi tarafından kontrol edilen bir nesne olan karşılıksız paranın veri kabul
edilmesi, değerli olduğu varsayımı altında neden ve nasıl sürdürülebilir olduğunun sorgulanmasıdır. Son
dönemde paranın değişim aracı rolünü ön plana çıkararak modellemek için değişim sürecinin ayrıntılı
olarak incelenmesini sağlayan ve oyun-teorik temelli olan arama teorisi (search theory) modelleri
kullanılarak para teorisinde yeni sonuçlar üretilmeye başlanmıştır. Bu çalışmada arama-temelli parasal
değişim ekonomisi modeli kurulmuş; çok sayıda ve stratejik düşünen oyunculardan oluşan bir
popülasyonun, işlem maliyetine tabi iki farklı değişim aracının olduğu bir değişim ekonomisindeki
davranışları incelenmiştir. Değişim sürecinin dinamik bir süreç olduğu göz önünde bulundurularak
popülasyonun, iki değişim aracından herhangi birini tercih etme kararına hangi koşullarda ve nasıl
evrildiği sorgulanmıştır. Toplumun evrimsel dinamiklerinin içinde ortaya çıkan dengeler evrimsel
istikrarlı yaklaşım ve eşleyici dinamikler yaklaşımları kullanılarak incelenmiştir.
29
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
YENİ KIRILGAN BEŞLİ ÜLKELERİNDE GELİR EŞİTSİZLİĞİNİN EKONOMİK
BÜYÜMEYE ETKİLERİ
Ahmet KAMACI
ÖZ
2013’de Morgan Stanley tarafından hazırlanan raporla Kırılgan Beşli olarak tabir edilen ülkeler, yüksek
cari açık, yüksek enflasyon ve aşırı derecede dış sermayeye bağlı olan ülkelerdi. 2017’de
Standard&Poors’un Yeni Kırılgan Beşli tanımıyla ekonomisi en kırılgan olan ülkeler değişmiş, listeye
Arjantin, Pakistan, Mısır ve Katar eklenmiş, ancak eski listeden sadece Türkiye kalmıştır. Kırılgan Beşli
ülkelerinde düşük büyüme oranları, yüksek cari açıklar ve yetersiz tasarruflar ülkelerin dış şoklardan
daha çok etkilenmesine neden olmaktadır.
Gelir eşitsizliğini ölçen Gini katsayısı 0 ile 1 arasında bir katsayıdır. Gini katsayısı 1’e yaklaştıkça
adaletsizlik artarken, 0’a yaklaştıkça gelir eşitsizliği azalmaktadır. Bu doğrultuda bu çalışmanın amacı
1977-2016 dönemi için Türkiye’de gelir eşitsizliğinin ekonomik büyümeye etkilerini incelemektir.
Anahtar Kelimeler: Kırılgan Beşli, Gini katsayısı, ekonomik büyüme
30
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ULUSLARARASI GEMİCİLİKTE PİYASA YAPISI -KONTEYNER TAŞIMACILIĞINDA
PİYASA YOĞUNLUĞU VE NEDENLERİ
Emre Güneşer BOZDAĞ
Fatih Hakan DİKMEN
ÖZ
Giderek küreselleşen ve artan dünya ticaretinin bir parçası olan gemi ulaşımında, konteyner
taşımacılığının da önemli giderek artmaktadır. İnternet sayesinde dünya çapında gelişen toptancılığın
yanında perakende ticaret de önem kazanmıştır. Yükte hafif pahada ağır ürünlerin, elektronik aletlerin,
bilgisayarların, ev eşyalarının ve akla gelebilecek birçok malın, tüketiciye bir an önce, güvenli bir
şekilde iletilmesi gerekmektedir. Kıtalararası bu alışverişlerin tamamlanmasında ve bunun sürekliliğinin
sağlanmasında konteyner taşımacılığına olan ihtiyaç her geçen gün artmaktadır.
Günümüz dünyasında konteyner taşımacılığı, gemi ulaşımı açısından, birçok şirket tarafından
yapılmaktadır. Konteyner taşımacılığında dünya çapında piyasada birçok firma bulunmasına rağmen
piyasanın büyük bir kısmı birkaç büyük şirketin elindedir. Bu durum iktisadi anlamda dünya çapında
konteyner taşımacılığının, piyasa yoğunluğunun yüksek olduğunu göstermektedir.
Bu çalışmanın amacı, sektörde büyük paya sahip az sayıda şirketin piyasada fiyat belirleyici bir rolünün
olup olmadığını ortaya koymaktır. Bu anlamda global konteyner taşıma fiyatları ve marjinal maliyet
verileriyle ilişkili tekelleşme gücünün piyasa yoğunlaşma verileriyle paralellik gösterip göstermediğini
test etmektir.
31
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SEÇİLMİŞ OECD ÜLKELERİNDE POLİTİK İSTİKRAR-EKONOMİK BÜYÜME İLİŞKİSİ
Ahmet KAMACI
ÖZ
Ülkelerdeki politik kutuplaşma, hükümetlerin değişim sıklığı, seçmen kararsızlığı ve sosyal huzursuzluk
gibi kavramları ifade eden politik istikrar ya da istikrarsızlık, ekonomik büyüme sürecinin temel
bileşenlerinden biridir. Ülke içinde kutuplaşma arttıkça politik istikrarsızlık artmaktadır. Politik
istikrarsızlık beraberinde siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı da getirmekte ve belirsizlik sürecine giren
ekonomide durgunluk artmaktadır. Bu süreç de yatırımların azalmasına neden olarak ülkelerin
makroekonomik performansını olumsuz etkilemektedir. Bu çalışmanın amacı, Türkiye’nin de dâhil
olduğu 20 OECD ülkesinde 2003-2017 dönemi için politik istikrarın/istikrarsızlığın ekonomik
büyümeye etkisini panel veri analiziyle incelemektir. Bu çerçevede ülkelere ait değişkenler ekonometrik
yöntemlerle analiz sürecine eklenerek değişkenlerin yönü tespit edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Politik istikrar, ekonomik büyüme, panel veri analizi
32
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE'NİN AB İLE BUĞDAY TİCARETİNİN SERBESTLEŞMESİ: BİR
ARMINGTON MODELİ ÇALIŞMASI11
Mert ŞAKI12
H. Ozan ERUYGUR13
ÖZ
Klasik uluslararası iktisat yazınına göre, ülkelerin ürettikleri ürünlerin üretim miktarları, bu ülkelerin
birbirleri ile yapacakları ticaretin açıklayıcısı olarak kabul edilmektedir. Mutlak Üstünlükler Teorisi
ve Karşılaştırmalı Üstünlükler Teorisine göre, ülkeler birbirlerinden sayıca üstün oldukları ürünleri
üretip ihraç ederler, teorice üstün olmadıkları ürünlere ithalat yoluyla sahip olurlar. Armington(1969)
ise, ürünlerin coğrafi şartlardan dolayı tam ikame olamayacağını varsaymaktadır.
Türkiye ve AB arasında 1996 yılı itibariyle başlayan gümrük birliğine tarım ürünleri dahil değildir.
Gelecekte, tarım ürünlerinin gümrük birliğine dahil edilmesi ihtimali gerçekleştiğinde Türkiye’nin
buğday ticaretindeki durumu eldeki verilerden hareketle değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeyi
yapmak için, 1995-2012 yılları arasındaki ticaret verileriyle, ithalat fiyat esneklikleri hesaplanmıştır.
Tarifelerin AB ile sıfırlanması sonucunda uluslararası ticaretin ne yönde değişim göstereceği
konusunda öngörülerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Tarım, Armington Esnekliği, AB, Gümrük Birliği, Buğday Ticareti
LIBERALIZATION OF TURKEY'S WHEAT TRADE WITH THE EU: AN ARMINGTON
MODEL STUDY
According to the classical international economic literature, the production quantity of products
produced by countries is considered to be the explanation of the trade between these countries.
According to the theory of absolute advantage and the theory of comparative advantage, countries
produce and export products in which they are superior to each other, and they acquire products that
they are not superior to theoretically. Armington(1969) assumes that products cannot be fully
substituted due to geographical conditions.
Agricultural products are not included in the Customs Union between Turkey and the EU, which
started in 1996. In the future, when it is probable that agricultural products will be included in the
Customs Union, Turkey's situation in wheat trade was evaluated from the data at hand. To make this
assessment, import and export price flexibility was calculated with trade data from 1995 to 2012. As
a result of the cancellation of tariffs with the EU, there have been predictions about how international
trade will change.
Key Words: Agriculture, Armington Elasticity, EU, Custom Union, Wheat Trade
11 Bu çalışma, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Lisansüstü Eğitim Enstitüsü İktisat Anabilim Dalı
Uluslararası İktisat Yüksek Lisans Programında, Prof. Dr. H. Ozan ERUYGUR danışmanlığında hazırlanmakta
olan TÜRKİYE’NİN AB İLE TARIMSAL TİCARETİNİN SERBESTLEŞTİRİLMESİ: BİR ARMINGTON
MODELİ ÇALIŞMASI başlıklı tezden türetilmiştir. 12 Araştırma Görevlisi, Artvin Çoruh Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü 13 Prof. Dr., Gazi Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü
33
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
OSMANLI BÜTÇE GELİR KAYNAKLARINDAN CİZYE GELİRLERİNİN YERİ VE
ÖNEMİ
Ramazan ARSLAN
ÖZ
Bütçeler, bir ekonomide devlet gelir ve giderlerinin seyrini izlemeye yarayan belgelerdir. Batı’da bütçe
kurumunun ilk olarak İngiltere’de görüldüğü ve buradan dünyanın diğer ülkelerine yayıldığı
bilinmektedir. İslâm literatüründe ise daha ilk dönemlerde bütçe kavramına rastlanılmaktadır. İslâm ve
Batı tatbikatında bütçe kavramı farklılık arz etmektedir. Batı’da bütçeler, halkın devlete ne kadar vergi
ödemesi gerekliliğinden, İslâm Devleti’nde ise devletin tek taraflı irade beyanından hazırlanmıştır.
Osmanlı bütçelerinde yer alan gelir kaynakları genellikle mukataa, cizye ve avârız gelirlerinden
oluşmaktadır. Cizye, Müslüman olmayan faal erkek nüfustan alınan bir vergidir. Rahipler, ergin
olmayanlar, devlet hizmetinde bulunanlar, iş yapamaz durumda olanlar bu vergiden muaf
tutulmuşlardır. Kural olarak kişi başına alınan cizye, 1856 Islahat Fermanıyla birlikte bedel-i askerî
denilen askere alınmama karşılığında toplanan bir vergi haline getirilmiştir.
Bu çalışmada, cizye gelirlerinin Osmanlı bütçe gelir kaynakları içindeki önemi ortaya konulmaya
çalışılmıştır. Çalışmanın temel kaynağını Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri
Başkanlığı Osmanlı Arşivi’nde bulunan belge ve kataloglar oluşturmaktadır. Çalışma konusuna ilişkin
veriler, Maliye Nezareti Varidat Muhasebesi 0643 numaralı Cizye Defteri’nden elde edilmiştir.
Çalışmada öncelikle bütçe gelirleri ve gelir kaynakları hakkında bilgi verilmesinin ardından bütçe gelir
kaynakları arasında önemli bir yer teşkil eden cizye gelirleri irdelenmeye çalışılmış ve bu gelirlerin
bütçede önemli bir orana sahip olduğu görülmüştür.
Anahtar Kelimeler: Osmanlı, Bütçe, Cizye, Maliye
34
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ORTANIN SOLU İDEOLOJİSİ, CHP VE ECEVİT, 1965’TEN 1980’E
Fatih YAŞLI14
ÖZ
1960'lı yıllar Türkiye'de siyasetin merkezinin dışında yeni siyasal oluşumların ortaya çıktığı, sağ ve
sol ideolojik partilerin kurulduğu, solun ve işçi hareketinin yükseldiği bir döneme tekabül etmektedir.
1950 yılında iktidarı kaybeden CHP, o tarihten itibaren ideolojik bir arayış içerisinde olmuş, 1965
yılında da CHP Genel Başkanı İsmet İnönü CHP'nin "ortanın solunda" olduğunu iddia etmiştir.
"Ortanın solu" kavramını ideolojik bir bütünlüğe kavuşturmak ve bir doktrin haline getirmek başarısını
ise Bülent Ecevit göstermiş, bununla eş zamanlı olarak da İnönü'nün yerine CHP Genel Başkanlığına
seçilmiştir.
Bu sunumda 1960'ten 1980'e kadar olan süreçte "ortanın solu" ideolojisinin CHP'yi nasıl
dönüştürdüğü, Ecevit'in kitleler nezdinde popüler bir lider haline gelişinde "ortanın solu" ideolojisinin
yeri, "ortanın solu"na sağ siyasetin bakışı ve sosyalistlerin "ortanın solu" hakkındaki düşünceleri,
CHP'nin hem muhalefetteki hem de iktidardaki dönemleri ile ilişkilendirilerek açıklanacaktır. Aynı
zamanda dönemin Soğuk Savaş'a dayalı uluslararası siyasetine ve "ortanın solu" ideolojisinin Soğuk
Savaş bağlamındaki yerine de bakılacaktır.
14 Dr.
35
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
EGEMENLERİN GIDASINDAN GIDA EGEMENLİĞİNE
Saadet AYDIN15
Gıda güvenliği, gıda güvencesinin bir parçasıdır; ama her iki
kavramın da gıda egemenliği yaklaşımlarının içinde yer almasını
sağlamak; başka bir deyişle güvence ve güvenlik yaklaşımlarının
ekolojik ilkeleri ve kendine yeterliliğin sağlanmasını dikkate alan bir
politik atmosfer içinde şekillenmesini sağlamak bambaşka bir
topluma kapı aralayacaktır.16
1974 yılında H. Kissinger başkanlığındaki Birleşik Devletler Ulusal Güvenlik Konseyi, “Dünya çapında
nüfus artışının Birleşik Devletler’in güvenliği ve yurt dışı ilişkileri üzerine etkileri” başlıklı, 200 sayfalık
bir Ulusal Güvenlik Bildirisi (NSSM 200) yayınlamıştır. Kissinger’ın görevi başındayken söylediği
“petrolü kontrol eden ulusları, gıdayı kontrol eden insanları kontrol eder” cümlesi, dönemin dış
politikasına kılavuzluk etmiştir17. 1975 yılında ABD başkanı Gerald Ford, Ulusal Güvenlik Bildirisi’ne
dayanarak, nüfuslarındaki hızlı artış nedeniyle Amerikan çıkarlarına tehdit olarak görülen ve aralarında
Türkiye’nin de bulunduğu 13 ülkeye18, gıda yardımları aracılığıyla yaptırım uygulamayı denemiştir.
Nüfusunu kontrol edemeyen ülkelerin gıda yardımlarından yararlanmasını engellemek ve yeri
geldiğinde savaş yoluyla nüfuslarının azaltılması için girişimde bulunmak, bu rapora göre bir ulusal
güvenlik stratejisi olarak savunulmuştur. Böylece, 1970’lerde “gıda,” uluslararası ilişkilerde son derece
kullanışlı bir silah halini almıştır.
20. yy yeşil devrimleri ile gıda üretimi bilimsel ve teknolojik yeniliklerden yararlanarak artarken, gıdaya
erişim özellikle sağlıklı ve besleyici olan gıdaya erişim sorun olarak varlığını sürdürmüş, küresel
sermaye açısından da yeni yatırım alanları olarak ilgi çekmiştir. Geleneksel üretim biçimlerinin
dönüşüme uğradığı, gıdanın tohum ağırlıklı olarak metalaştığı, kırsal yapının çözüldüğü ve
kentleşmenin kışkırtıldığı bu evrede dev kimya şirketleri, gıdayı kontrol eden .
21.yy, gıda süreçlerinin, kalkınmacı söylem eşliğinde yeni emperyalizmin modern yüzü olarak bilim ve
teknolojinin de yardımıyla ulusların/halkların üzerinde denetim kurma mekanizmasına dönüştüğü
yüzyıldır. Bu yüzyılda tüm uluslar için gıda güvenliği ve güvencesi, gıda egemenliği kapsamında
yaşamsal bir sorun haline gelmektedir. Ekolojik sınırlar ve sorunlar gıda sorununu büyütürken, Dünya
Ticaret Örgütü (DTÖ) gibi iktisadi kurumların kontrolünde egemenlik sorunu haline de gelmektedir. Bu
kapsamda, bu çalışmanın konusu, Türkiye’deki Tohumculuk Yasası üzerinden ulusal gıda egemenliği
tartışmalarıdır. Gıda gibi temel bir ihtiyaç ve yaşamsal hakkın politik ve yasal düzenlemeler
çerçevesinde Türkiye üzerinden incelendiği çalışmada, TÜİK verileri ve Tarım ve Orman Bakanlığı
raporları, haber ve duyurularından yararlanarak, gıda egemenliğindeki mevcut durumun sergilenmesi
amaçlanmaktadır. Çalışmada, 1970’lerden 2000’lere Türkiye’de gıda üretiminin serüveni dönüşüm
evreleri ile birlikte ele alınmaktadır.
Anahtar sözcükler: Gıda egemenliği, Tohumculuk Yasası, gıda güvenliği, gıda güvencesi
15 Abant İzzet Baysal Üniversitesi/BOLU 16 Bülent Şık, https://m.bianet.org/bianet/siyaset/197364-gida-guvenligi-gida-guvencesi-ve-gida-egemenligi-
kavramlari-uzerine 17 https://shareverything.com/2016/05/23/kissinger-control-food-and-you-control-the-people/ 18 Bu 13 ülke, Hindistan, Bangladeş, Pakistan, Endonezya, Tayland, Filipinler, Türkiye, Nijerya, Mısır, Etyopya,
Meksika, Brezilya ve Kolombiya’dır. Brewda, Joseph; in the December 8, 1995 issue of Executive Intelligence
Review. https://larouchepub.com/other/1995/2249_kissinger_food.html, (Erişim tarihi: 12.03.2019)
36
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SÜREÇ İÇERİSİNDEKİ AN VE FARKLILAŞAN GÖRÜNGÜ: TÜRKİYE’DE GEÇ
KAPİTALİSTLEŞME BAĞLAMINDA 1979 KRİZİ VE DÖVİZ BİÇİMİNDE SERMAYE
İHTİYACI19
Gizem ŞİMŞEK20
ÖZ
Geç kapitalistleşen ülkeleri tanımlayan temel değişkenlerden biri döviz biçimindeki sermaye ihtiyacıdır.
Döviz biçimindeki sermaye ihtiyacı, geç kapitalistleşen bir ülke olarak Türkiye’de sermaye birikim
sürecinin farklılaşan aşamalarında farklı biçimlerde kendisini göstermektedir. Birikim sürecinin tarihsel
sürekliliği boyunca döviz biçiminde sermaye ihtiyacının artmasıyla karakterize olan ve birikimin
farklılaşan evrelerinde “döviz darboğazı” biçiminde tekrarlayan krizler birikimin geldiği tarihsel
aşamaya bağlı olarak farklı görüngülere kavuşmuştur. Bu krizlerden biri olarak 1979 krizi, döviz
biçimindeki sermaye ihtiyacına bağlı olarak birikim sürecinin farklılaşan evrelerinde kendisini farklı
görüngülerle açığa çıkarmıştır. Ancak süreç içerisinde açığa çıkan kriz anlarını karakterize eden
zamansal değişimler, birikim sürecinin sahip olduğu verili aşamayı da temsil ettiği ölçüde, süreç
içerisinde yaşanan krize de kendi özgüllüğünü atfetmiştir. Türkiye’de birikim sürecinin tarihsel
sürekliliği içerisinde 1979 krizine bu özgüllüğü atfeden en önemli zamansal aşama, içe yönelik birikim
sürecinin sınırlarına ulaşıldığı ve dünya ölçeğinde işleyen kapitalist ilişkilere eklemlenme tarzının
yeniden biçimlendiği bir “an”a karşılık gelmesidir. Dolayısıyla birikim sürecinin farklılaşan anlarına
karşılık gelen diğer krizler gibi 1979 krizi de “döviz darboğazı” görüngüsü kazanmıştır; ancak birikim
sürecinde krizin anının yaşandığı zamansal aşama, Türkiye’nin geç kapitalistleşmesine dayalı birtakım
özgüllüklerin temsili olduğu ölçüde de açığa çıkan krizin görüngüsünü farklılaştırmıştır.
Bu çerçeveden hareketle çalışmanın amacı geç kapitalistleşen bir ülke olarak Türkiye’de döviz
biçimindeki sermaye ihtiyacına neden olan temel dinamikleri sermaye birikim süreci içerisinde önemli
bir tarihsel aşamayı temsil eden ve “döviz darboğazı” görüngüsüyle deneyimlenen bir kriz anı olarak
1979 deneyimi üzerinden analiz etmektir. Bu temel dinamikler analiz edilirken sermaye birikim
mekanizmasının yapısal işleyişi yaşanan değişimleri anlamada temel kalkış noktası olacaktır.
Anahtar Kelimeler: 1979 Krizi, Sermaye Birikimi, Kriz, Geç Kapitalistleşme, Döviz İhtiyacı.
19 Bu çalışma Marmara Üniversitesi Kalkınma İktisadı ve İktisadi Büyüme Bilim Dalı’nda devam etmekte
olduğum “Türkiye’de Döviz Biçiminde Sermaye İhtiyacı: Krizler Üzerinden Bir Analiz” başlıklı doktora tezime
dayanmaktadır. 20 Siirt Üniversitesi
37
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
CAMBRİDGE TARTIŞMALARININ ÖTESİNDE SERMAYE KAVRAMINI YENİDEN
DÜŞÜNMEK: ELEŞTİREL BİR ANALİZ
Adem AÇAR21
21. yüzyılda sermaye kavramının yeniden gündeme oturması tarihsel olarak 1950’li yıllara damgasını
vuran Cambridge Tartışmaları’nı yeniden düşünmeyi gerektiriyor. Bu tartışmaların bir kutbunda Neo-
klasik teorinin yoğunlaştığı marjinal verimlilik bağlamında bir bölüşüm analizi gerçekleştiren
Cambridge (ABD) Marjinalist Yaklaşımı yer alırken, teknoloji belirlenimli üretim fiyatları bağlamında
analiz edilen Neo-Ricardocu Merkezli Cambridge (İngiltere) Yaklaşımı da tartışmanın diğer kutbunu
oluşturmaktadır. Türkiye literatüründe sözü edilen Cambridge Tartışmaları ve bu tartışmalar
kapsamında sermaye kavramının analizine yönelik çalışmalar oldukça az sayıda olup sürekliliği
sağlanamamış bir teorik çerçeveyle sınırlı kalmaktadır. Söz konusu alana ilişkin teorik çerçevenin
sınırlılığı yapılan analizlerin eksiklik ve yetersizliklerine karşı eleştirel bir perspektif üreten yeni bir
açılım sağlamak için önemli bir neden oluşturuyor. Bu kapsamda çalışma,1950’li yıllarda başlayan ve
etkileri bugüne uzanan Cambridge Tartışmaları’nda ele alınan sermaye kavramını eleştirel bir bakış
açısıyla yeniden düşünmek ve değer teorisi yönelimli alternatif bir çerçeve sunmanın olanaklarını
tartışmaya açmayı amaçlıyor. Cambridge Tartışmaları’nın sermaye kavramı analizine dair geliştirilecek
değer teorisi yönelimli eleştirel bir bakış açısı, hem bugünden hareketle söz konusu tartışmaların
geliştiği tarihsel döneme ilişkin alternatif sağlayacak hem de sermaye kavramının bugünkü güncel
tartışmalarına dair teorik bir konumlanmayı işaret edecektir.
Anahtar Kelimeler: Cambridge Tartışmaları, Sermaye, Değer Teorisi, Bölüşüm, Büyüme.
21 Doktor Öğretim Üyesi, Siirt Üniversitesi
38
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
NEOLİBERAL DEVLET: EKONOMİK OLARAK MİNİMAL POLİTİK OLARAK
MAKSİMUM DEVLET MODELİ
NEOLIBERAL STATE: THE STATE MODEL MINIMAL AS ECONOMIC MAXIMUM AS
POLITICAL
İnan AKDAĞ22
ÖZ
Tickell ve Peck’e göre; “neoliberalizasyon, temel olarak devlet gücü tarafından, pazar kural ve
disiplinlerin genişlemesidir.”. Neoliberalizm ile ilgili literatüre bakıldığı zaman, daima, minimal devlet
vurgusu görülmektedir. Aslında bunun görüşün aksine, neoliberalizmde, ekonomik olarak minimal
ancak politik olarak maksimum devlet gözlenmektedir. Pazar, sosyal ilişkilerin üretim ilişkileri
ayağında egemen güç iken, sosyal ilişkilerin politik ilişkiler ayağında devlet, müdahale gücünü
sürdürmektedir. Dolayısıyla, minimal devlet anlayışı, yalnızca liberal bir varsayım olarak
görünmektedir. Reel hayat ise farklı dinamikle, politik olarak müdahaleci devlet biçimi ile varlığını
sürdürmektedir. Politik olarak müdahaleci devlet, toplum ile karşılıklı ilişki içindedir. Toplumsal
durağanlık, politik olarak müdahaleci devleti cesaretlendirmektedir ve müdahalenin kapsamı, sürekli
genişlemektedir. Politik olarak müdahalenin sınırları ise ekonomi tarafından biçimlenmektedir.
Toplumsal hareketlilik, bu modelde, ekonomik kriz tarafından belirlenmektedir. Dolayısıyla
kapitalizmin kriz duyarlı doğası, neoliberal devlet modelinin de tarihsel sınırlarıdır. Bu çalışmanın
hipotezi; neoliberal devlet incelemesinde, yaygın literatürün aksine, politik olarak daha müdahaleci bir
devlet modeli ile karşı karşıya kaldığımız, öne sürülecektir. Çalışmanın kapsamı, neoliberal dönem,
devlet, devletin yapısal özellikleri ve tarihsel gelişimidir. Çalışmanın önemi, yaygın literatürün aksine,
neoliberalizmde, politik olarak daha müdahaleci bir devlet ile karşı karşıya kaldığımızı göstermektir.
Anahtar Kelimeler: Neoliberalizm, Devlet, Neoliberal Devlet, Ekonomi, Politika
Abstract
According to Tickell ve Peck, “neoliberalization is the extension of market rule and disciplines
principally by state power.” When one looks at the literatüre on neoliberalism, it always appears the
stress on minimal state. Indeed, the opposite of this view, in neoliberalism, the state which is minimal
as economic and which is maximum as political is observed. When the market is dominant power in the
base of production relations of social relations, the state maintains interventionist power in the base of
political relations of social relations. Therefore, minimal state understanding stands only alone as a
liberal hypothesis. Reel life maintains its existence with different dynamics with interventionist political
state form. Political interventionist state is in mutually interaction with society. Social non mobilization
urges interventionist state, and scope of intervention continuously expands. The borders of intervention
as political are formatted by economy. Social mobility, in this model, is defined by economic crisis.
Moreover, the crisis tendency of the nature of capitalism is the historical borders of neoliberal state
model. The hypothesis of this study is during the analysis of neoliberal state, the opposite of widespread
literature, it puts forward that we come across with political interventionist state model. The scope of
this study is neoliberal period, state, the feature of the structure of state and its historical development.
The importance of this study is the opposite of widespread literature, in neoliberalism, the displaying
that we come across with political interventionist state model.
Key Words: Neoliberalism, State, Neoliberal State, Economy, Politics
22 Dr. Öğr. Üyesi, Amasya Üniversitesi Merzifon İİBF İktisat Bölümü, [email protected], ORCID ID:
0000-0001-5531-403X
39
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DİJİTAL ENDÜSTRİLERİ SINIFLARLA DÜŞÜNMEK: YENİ UFUKLAR, KADİM
TARTIŞMALAR
Çağrı KADEROĞLU BULUT23
ÖZ
Bu bildirinin amacı dijital endüstrilerde çalışanların emek biçimleri ve sınıfsal konumlarıyla ilgili ortaya
atılan kavram ve kavrayışları incelemektir. 20. yüzyılın özellikle ikinci yarısından itibaren yaşanan
iktisadi, toplumsal ve teknolojik gelişmeler kapitalizmin yapısında kimi dönüşümlere neden olurken
sınıf kompozisyonlarını da değişikliğe uğratmıştır. Bu dönüşüme paralel olarak ortaya çıkan yeni
sektörlerdeki yeni emek biçimleri bilgi işçileri, cogniterya, dijital emek, sibertarya gibi farklı
adlandırmalar altında tanımlanmıştır. Bu alandaki her farklı adlandırma kapitalizm içinde yeni bir sınıfı
işaret etmek üzere kullanılmıştır. Bu durumun toplum ve sınıf kavrayışlarındaki yöntemsel-kuramsal
kırılmalarla ilişkili olduğu belirtilebilir. Çalışmanın temel iddiası ise, her bir kavramsallaştırma
denemesinin ardında yalnızca kuramsal-yöntemsel eğilimlerin değil aynı zamanda açık ya da zımni bir
toplum kurgusunun ve gelecek projesinin bulunduğudur. Buradan hareketle bildiride, geçmişten
günümüze dijital endüstrilerdeki emeği tariflemek üzere kullanılan farklı kavramlar, ortaya atıldıkları
dönemin tarihsel ve sosyo-ekonomik özellikleri dikkate alınarak incelenecek, yaslandıkları toplum
kurguları analiz edilecektir. Böylece söz konusu kavramların ve onları üreten kavrayışların toplumsal
tahayyüllerinin sınırları ve niteliği tartışmaya açılacaktır.
Anahtar Sözcükler: Dijital Endüstriler, Toplumsal Sınıflar, Bilgi İşçileri, Sibertarya.
23 Arş. Gör. Dr., Ankara Üniversitesi, İletişim Fakültesi
40
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DİJİTALDEN BİLİŞSELE KAPİTALİZMİN FARKLI YÜZLERİ
Gamze YÜCESAN ÖZDEMİR24
ÖZ
Son yıllarda bilişsel kapitalizm tartışmaları sosyal bilimlerin en önemli başlıklarından birini
oluşturuyor. Bilişsel kapitalizmin savunusunda kapitalizmin uzun dönemli dinamiklerinde kritik bir
dönüşüm yaşandığı, kapitalizmin bir devrinin kapanıp yenisinin başladığı yer alıyor. Bilişsel kapitalizm
bilgi ve iletişim teknolojileri ile, dijitalleşme ile değişen emek, ekonomi ve toplum örgütlenmesine
işaret ediyor. Bilişsel kapitalizmle birlikte kritik iki kavram da dolaşıma girmiştir: gayri maddi emek ve
genel zeka. 21. yüzyılın başında bu tarz tartışmalar Marksizmi zenginleştirme çabaları olarak
görülebilir. Buna karşın kavramların kullanım biçimleri kimi yöntemsel ve kuramsal soru ve sorunları
içermektedir. Çalışmada, bu düşünsel çabalar Makrsizmin açıklayıcı ve değiştirici yönünü tanımlayan
temel kavramlar (emek-değer teorisi, metalaşma, toplumsal sınıflar) üzerinden değerlendirilecektir.
Böylece bu kavramların günümüzün kapitalist üretim ilişkileri için ne ifade ettiği ve kapitalizmin yeni
dönemini açıklamakta nasıl işlevselleştirildiği tartışılacaktır. Bu çerçevede çalışmanın temel sorusu,
dijitalden bilişsele kapitalist toplumsal bütünlüğün tarihsel hareketini açıklamada analitik önceliğin
nerede aranacağıdır.
Anahtar Sözcükler: Dijital Kapitalizm, Bilişsel Kapitalizm, Gayrı Maddi Emek, Genel Zeka.
24 Prof. Dr., Ankara Üniversitesi, İletişim Fakültesi
41
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
MEDYA ENDÜSTRİSİNİN GELECEĞİNE AÇILAN KAPI DİJİTAL OKURYAZARLIK:
İLETİŞİM EĞİTİMİNDE İHTİYAÇLAR, SINIRLILIKLAR, OLANAKLAR
Şafak ETİKE25
ÖZ
Dijital gelişmeler medya endüstrisinin tamamını değiştirip dönüştürmektedir. Bu bildiri dijital
gelişmelerin medyayı nasıl dönüştürdüğünü ve medya profesyonellerinin kazanması gereken dijital
becerilerin neler olduğunu tartışmaktadır. Bildirinin amacı medya endüstrisine medya profesyonelleri
yetiştiren iletişim fakültelerinin bu yeni dijital beceriler konusunda öğrencilerini ne kadar
donatabildiğini sorgulamak, olanakları ve sınırlılıkları ortaya koymaktır. Bu bağlamda, bildirinin temel
sorusu iletişim fakültelerindeki ders içeriklerinin dijitalleşmeye cevap verecek nitelikte olup
olmadığıdır. Bildiri Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nin farklı bölüm ve sınıflarından 247
öğrenciye Haziran 2017’de uygulanan ve öğrencilerin dijital okuryazarlıklarını ölçen anket
sonuçlarından yola çıkarak Türkiye’de iletişim fakültelerinde dijital becerileri artırmaya yönelik
öğretim içeriklerini tartışmaktadır. İletişim fakültesi öğrencilerinin dijital okuryazarlığı sosyal, kültürel,
ekonomik olmak üzere üç deneyim alanının birlikteliği ile ele alınacaktır. İletişim öğrencilerinin dijital
becerileri nasıl ve hangi yollarla elde ettiği, iletişim eğitiminin bu becerinin edinilmesi ve
geliştirilmesindeki rolü tartışılmaktadır. Dijital okuryazarlığın düzeyi, iletişim alanındaki eğitimin
sınırlılıklarına işaret etmektedir. Dolayısıyla bu çalışmada, yürütülen anketin verileri üzerinden iletişim
eğitiminin geliştirilmesi yolunda ders ve içerik önerilerinin de tartışılması amaçlanmaktadır. Bu tartışma
iletişim fakültelerindeki dersleri, atölyeleri, seminer ve sertifika programlarını içerecektir. Ülkemizdeki
dijital okuryazarlık müfredatları iletişim alanının önde gelen uluslararası üniversitelerin müfredatlarıyla
karşılaştırma içerisinde ele alınarak tartışılmaktadır.
Anahtar Sözcükler: İletişim Eğitimi, Dijital Okuryazarlık, Medya Endüstrisi, Yeni Medya.
25 Dr. Öğr. Üyesi, Bozok Üniversitesi, İletişim Fakültesi
42
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
MARKET AS AN INSTITUTION
Itir OZER-IMER26
Derya GULER AYDIN27
ABSTRACT
This study analyzes different competition theories from the viewpoint of economic sociology and within
the framework of static and dynamic analyses. The study claims that the static and dynamic nature of
competition is related to what the economic problem is, i.e. competition appears with its static nature in
studies focusing on exchange, accordingly, the analysis concentrates on the operation of the economic
and social structures in the static equilibrium, while it emerges as dynamic in studies focusing on
production, the analysis, hence, investigates the dynamic imbalances in these structures. Within this
context, this study scrutinizes the static and dynamic competiton theories on the basis of economic
sociology. It argues that the static theories, which define competition as a "structure", lack the
methodological contributions of economic sociology to economic analysis, whereas the dynamic
competition theories, which analyze "processes", feed on and complement economic sociology.
Technology, undoubtedly, plays a key role here since developments in the technological domain trigger
significant changes, primarily, in economic areas, then, in other others, so that they even directly govern
these changes. The technological domain is under the influence of, particularly, economic
developments, too. This study shows that all these mutual interactions are the basics that determine the
structural development and transformation of the social and economic reality.
Keywords: Dynamic competition, sociology of the market, technological change.
26 Hacettepe University, TURKEY, [email protected] 27 Hacettepe University, TURKEY, [email protected]
43
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ONDOKUZUNCU YÜZYIL FABRİKA YASALARINA VE BİRLEŞME YASALARININ
KALDIRILMASINA YÖNELİK TEPKİLERİN LAISSEZ FAIRE DOKTRİNİ
ÇERÇEVESİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ
Aslı Ceren SARAL28
Deniz ABUKAN29
Ondokuzuncu yüzyıl İngiltere’sinde emek piyasaları ile ilişkili olarak gerçekleştirilen iki temel
düzenleme olan fabrika yasaları ve birleşmeleri yasaklayan yasaların yürürlükten kaldırılması, dönemin
politik iktisatçıları arasında farklı tepkilere ve tartışmalara yol açmıştır. Bu düzenlemelerin hayata
geçmesinde ve sonrasında düzenlemelere karşı verilen ya da verilmeyen tepkilerde, döneme hâkim olan
laissez faire doktrininin ne ölçüde etkili olduğu ve savunu ya da karşı çıkışlardaki gerekçelerle ne kadar
uyumlu olduğu, doktrinin düşünce alanındaki hâkimiyetinin somut durum karşısında ne derece ayakta
kalmış olduğunun sorgulanması açısından önemlidir.
Fabrika yasalarına taraftar ya da karşıt olmalarının ötesinde, klasik politik iktisatçıların fikirleri;
yasaların iktisadi etkileri ile mi, sözleşme serbestîsinin sınırları ile mi yoksa kötü çalışma koşullarına
karşı verilen ahlaki tepkiler ile mi ilişkilidir? Diğer taraftan 1799 ve 1800 yıllarının işçi ve işverenlerin
örgütlenmesini yasaklayan yasaları, dönemin klasik politik iktisatçıları tarafından ne ölçüde ve hangi
temelde desteklenmiş ya da desteklenmemiştir? Özellikle 1824 yılında yasaların kaldırılması üzerindeki
etkileri ve sonrasındaki tepkilerinin düşünsel temelleri nelerdir? Bu sorular ekseninde, çalışmada her
iki düzenlemeye yönelik klasik politik iktisatçıların görüşlerinin, laissez faire doktrinin özgür iktisadi
ajanlar arasındaki sözleşme serbestisi inancı ve devlet müdahalesi karşıtlığı bağlamında tutarlılığı
tartışılmaktadır.
Anahtar Kelimeler: 19. yy İngiliz Fabrika Yasaları, Birleşme Yasaları, Klasik Politik İktisat, Laissez
Faire doktrini
28 Araştırma Görevlisi, Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi, Maliye Bölümü 29 Dr. Öğretim Üyesi, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü
44
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
KALKINMA VE SOSYAL GÜVEN: ALMANYA ÖRNEĞİ
Hülya DERYA30
Mehmet Vahit EREN31
ÖZ
Ekonomik yapı, sosyal yapı içerisinde yer aldığı için iktisadi ilişkiler, insanlar arasında ve sosyal
zeminde gerçekleşmektedir. Sosyal öğeler, ülkelerin ekonomik performansları üzerinde oldukça güçlü
etkilere sahiptir. Kalkınmanın ekonomik boyutu dışında sosyal boyutuna da dikkat çeken ve bu amaçla
Dünya Bankası bünyesinde kurulan sosyal kalkınma bölümü bulunmaktadır. Bir toplumun sosyal
sermayesi, insanlar arasındaki etkileşimleri yöneten kurumları, ilişkileri, davranışları ve değerleri
içermekte olup, ekonomik ve sosyal kalkınmaya yardımcı olmaktadır. Sosyal sermaye, sadece toplumu
destekleyen kurumların bir toplamı değil; aynı zamanda onları bir arada tutan yapıştırıcı niteliği
taşımaktadır. Sosyal sermayenin içerdiği en önemli unsurlardan biri güvendir. Güven ise, eğitim, etik
ve ahlak ile ilişkilidir. Eğitim, etik ve ahlakın olmadığı toplumlar, fiziki olarak ne kadar kalkınırsa
kalkınsın sonunda kitle toplumuna dönüşmekte ve yok olmaktadır.
Çalışmanın amacı; 1933-1945 arasında Almanya’da eğitimin etik ve ahlakın yok edilerek kitle
toplumuna yol açıldığı, 1950-1970 yılları arasında güvenin en önemli unsuru olan eğitim, etik ve ahlakın
yeniden inşa edilerek kalkınmaya katkısı değerlendirilecektir. Çalışmanın yöntemi Almanya’nın
birincil kaynaklarına ve verilerine dayanacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kalkınma, Sosyal Güven, Almanya.
30 Dr. Öğr. Üyesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu
Yönetimi Bölümü, [email protected] 31 Dr. Öğr. Üyesi, Kilis 7 Aralık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü,
45
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
WILHELM RÖPKE’DE AVRUPA BİRLİĞİ’NİN GELECEĞİ
Hülya DERYA32
ÖZ
Wilhelm Röpke, Avrupa Birliği’nin uzun vadede dağılacağını öngören ilk Alman iktisatçıdır. Röpke,
Avrupa ekonomik entegrasyonunu, dünya ekonomik serbest ticareti için bir aşama olarak görmektedir.
Diğer yandan radikal bir ayrımcılık, dışa dönük bir kapanma tehlikesi bulunmaktadır. Söz konusu
entegrasyon ile, dört temel özgürlük unsuru olan serbest mal ve hizmet alışverişi, serbest sermaye akışı
ve serbestlik dolaşım hakkı büyük ölçüde fayda sağlanmaktadır. Fakat Avrupa Birliği hala pek çok
politik alanda (tarım politikası gibi) müdahaleci bir yapıya sahiptir. Avrupa Birliği üyesi İngiltere’de
2016 yılının ikinci çeyreğinde gerçekleştirilen referandumda İngiltere’nin üyelikten ayrılması yönünde
bir sonuç vuku bulmaktadır. İngiltere, Brexit sürecinin tamamlanmasından sonra Avrupa Birliği’nden
ayrılan ilk ülke olacaktır. Röpke’nin Avrupa Birliği konusundaki öngörüleri doğru çıkarsa bunun
devamı gelecektir.
Çalışmanın amacı; Wilhelm Röpke ekseninde Avrupa Birliği’nin neden gelecekte dağılacağının
incelenmesidir.
Anahtar Kelimeler: Wilhelm Röpke, Avrupa Birliği, Brexit.
32 Dr. Öğr. Üyesi , Kilis 7 Aralık Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu
Yönetimi Bölümü, [email protected]
46
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE EKONOMİSİNİN BÖLGESEL VE KÜRESEL DEĞER ZİNCİRLERİ İLE
ENTEGRASYONU
Mehmet Fazıl ÖZKUL33
ÖZ
Günümüzde teknolojideki gelişmeler ve ekonomik bütünleşme hareketlerinin yaygınlaşmasıyla,
rekabet yataydan dikeye doğru kayarken; firmalar, birbirlerinin hem tedarikçisi hem de tamamlayıcısı
da olabilmektedirler. Firmaların değişen stratejilerine uyum sağlamaya çalışan ülkeler de küresel değer
zincirleri içinde üretim ya da hizmet faaliyetlerinin farklı aşamalarında uzmanlaşmaktadırlar. Ülkeler,
artık imalat, hizmet, tarım gibi alanlarda uzmanlaşmak yerine küresel değer zincirlerine tedarik ya da
montaj gibi düşük halkalarından giren firmalarının tasarım AR GE gibi yüksek katma değer getiren
alanlara yönelip uzmanlaşmasına odaklanarak yurtiçinde yaratılan katma değeri arttırmaya
çalışmaktadırlar. Küreselleşmenin getirdiği bu imkânlardan faydalanan özellikle Doğu Asya ülkeleri
gelişmiş ülkelerle hızlı bir yakınsama süreci içine girmişlerdir. Türk firmaları, küresel değer
zincirleriyle pek çok rakibinden önce bütünleşmeye başlamalarına ve bu konuda artan çabalarına
rağmen elde edilen katma değer ile verimlilik açılarından rakiplerinin gerisinde kalmışlardır. Öyle ki
ülkemiz, toplam işgücü içinde düşük nitelikli çalışanların yüksek payı, yüksek teknolojili sektörlerde
istihdam edilen kısıtlı uzman personel, değer zincirlerinde düşük teknolojili ve katma değerli
alanlarında uzmanlaşma ile OECD ülkeleri içinde sadece Şili ile benzerlik göstermektedir. Türkiye’nin
küresel değer zincirlerindeki performansını gösteren bu tablo çeşitli çalışmalarda farklı şekillerde ifade
edilmesine rağmen; neden yüksek katma değerli ürünler üretemediğimiz ve firmalarımızın neden
küresel değer zincirlerinde yükselerek markalaşamadığı soruları yetirince ortaya konmamıştır.
"Türkiye'nin Küresel Değer Zincirlerindeki Performansının Belirleyicileri" başlıklı makalede, küresel
değer zincirlerindeki performansımız, diğer benzer ülkelerle karşılaştırmalı olarak ortaya konduktan
sonra bu sorulara yanıt bulunmaya çalışılmıştır. Makalede, OECD’nin küresel değer zincirleri ile beşeri
sermaye ve ekonomik performans göstergelerinden, UNIDO’nun Rekabetçi Sanayi Performans
Endeksinden, Dünya Bankasının dış ticaret istatistiklerinden ve diğer uluslararası kuruluşlardan elde
edilen verilerden yararlanılmıştır. Elde edilen verilere göre coğrafi konumumuz, genç nüfus
potansiyelimiz ve ekonomimizde ağırlığı fazla olan sektörlerin değer zincirlerinin uzun olması,
firmalarımızın küresel değer zincirlerinde yükselerek katma değerli ürünler üretmesi için önemli
avantajlar sunduğunu göstermektedir. Ancak eğitim alanındaki çarpıklıkların yol açtığı kısıtlı beşer
sermaye kapasitemiz, devletin, kurumların rasyonel politikalar geliştirme konusundaki etkinsizlikleri
ve buna bağlı ekonomik istikrarsızlıklar ile lojistik alanında azalan rekabet gücümüz yüksek katma
değerli ürünler üretmemizi engellemektedir.
33 Dr.
47
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE’NİN ÜRETİM VE DIŞ TİCARETİNİN MÜLKİYET YAPISI: YABANCI
SERMAYE PAYLI KURULUŞLAR AÇISINDAN BİR DEĞERLENDİRME
Nihat DAĞISTAN34
ÖZ
Bu araştırmanın amacı Türkiye’de faaliyet gösteren firmaların mülkiyet yapısının üretim ve dış ticaret
performanslarını nasıl ve hangi yönde etkilediğini araştırmaktır. Bu amaç doğrultusunda, Türkiye
İstatistik Kurumu’nun Yabancı Kontrollü Girişim İstatistikleri ile İstanbul Sanayi Odası tarafından
yayınlanan İSO-500 istatistiklerinden yararlanmak suretiyle yabancı sermaye paylı kuruluşların toplam
üretimden satışlar, ihracat, katma değer, istihdam ve kar payları analiz edilmiştir. Çalışmanın
bulgularına göre, yabancı sermaye paylı kuruluşlar söz konusu değişkenler açısından Türkiye
ekonomisindeki paylarını önemli ölçüde arttırmışlardır.
34 Dr. Öğr. Üyesi, Başkent Üniversitesi Ticari Bilimler Fakültesi Bankacılık ve Finans Bölümü,
48
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE VARLIK FONU BAĞLAMINDA ULUSAL VARLIK FONLARI ÜZERİNE BİR
DEĞERLENDİRME
Yunus ODABAŞ35
ÖZ
Devletin ekonomik gerekçesi uzun yıllardır tartışılan bir konudur. Bu konuda birçok farklı fikir
bulunmaktadır. Bazı iktisatçılar tarafından devlet müdahalesinin gerekli olduğu, bazı iktisatçılar için ise
gerekli olmadığı görüşü savunulmuştur. Tam bu noktada varlık fonları ile bu konuyu ilişkilendirmek
yanlış olmaz. Varlık fonları devletin ekonomideki yatırım araçlarından biridir.
Varlık fonları genel olarak ödemeler dengesi fazlalarından, resmi döviz kuru işlemlerinden, özelleştirme
gelirlerinden, devletin transfer ödemelerinden, mali fazlalardan ve doğal kaynak ihracı sonucunda elde
edilen hasılat ile kurulan devlet mülkiyetindeki bir yatırım aracıdır. Bu bağlamdan hareketle varlık
fonlarının tarihsel süreç içerisindeki yeri, küresel ekonomideki konumu, dünyadaki varlık fonu
uygulamaları örnekleri ve son olarak da Türkiye Varlık Fonu hakkında bir inceleme yapılıp dünyadaki
diğer örneklerle bir karşılaştırma yapılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Ulusal Varlık Fonları, Kalkınma, Küreselleşme, Türkiye Ekonomisi
35 Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Bölümü Yüksek Lisans Öğrencisi,
49
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DONALD TRUMP HEGEMONYASI
Yeliz SARIÖZ GÖKTEN36
ÖZ
Gücünü Bretton Woods kurumlarına ve serbest piyasa sistemine dayandıran ABD, 1945’den itibaren
dünya sisteminin yeni hegemonu olmuş ve müttefikleri ile birlikte küresel bir dünya düzeni inşa etmiştir.
1978’de Çin’in ve 1991’de Rusya’nın sisteme entegre olma çabaları ile küresel kapitalizm tarihte hiç
erişemediği boyutlara ulaşmıştır. Yine bu süreçte Doğu Asya, Doğu Avrupa ve Latin Amerika ülkeleri
demokratik dönüşümler gerçekleştirerek dünya ekonomisine entegre olmuş; NATO genişletilmiş, WTO
kurulmuş ve G20 sistemde önemli bir konuma sahip olmuştur.
2008 kriziyle birlikte dünya sistemi adeta bir dönüm noktasına gelmiş ve liberal küresel düzen krize
girmiştir. Neoliberal sistemin akıbetine dair tartışmalar sürerken Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi
sistemin geleceğine yönelik endişeleri daha da arttırmıştır. Trump’la birlikte ABD tarihinde 1930’lardan
beri ilk kez küresel kapitalizme muhalif bir başkan seçilmiş, Trump ilk konuşmasından itibaren
liberalizme karşıt açıklamalarda ve uygulamalarda bulunarak ABD’nin liberal hegemonyasından
“liberal” kısmını kaldırmayı hedeflediğini açıkça göstermiştir. Bu çalışmada Trump’la birlikte ABD
hegemonyasının ve dünya düzeninin nasıl biçimleneceğine yönelik tartışmalar yürütülecektir.
36 Dr., Ömer Halisdemir Üniversitesi İİBF İktisat Bölümü, [email protected]
50
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
KÜRESEL DEĞER ZİNCİRLERİNE KATILIM PROJESİ OLARAK ÇİN- ORTA ASYA-
BATI ASYA EKONOMİK KORİDORU
Kerem GÖKTEN37
ÖZ
Çin öncülüğünde yaşama geçirilmekte olan “Kuşak ve Yol” girişimi, son zamanların önemli tartışma
ve araştırma konuları arasındadır. Girişimin altında yatan dinamikler, hedefleri ve devletler arasındaki
güç ilişkilerine muhtemel etkileri derin bir araştırma alanı oluşturmaktadır. Bu çalışma, karada altı ana
koridordan oluşan “Kuşak ve Yol” girişiminin ana akslarından olan Çin-Orta Asya-Batı Asya Ekonomik
Koridoru’na yoğunlaşmaktadır. Çin’in Sincan eyaletinden yola çıkan ve Kazakistan, Kırgızistan,
Tacikistan, Özbekistan, Türkmenistan, İran ve Türkiye üzerinden Akdeniz’e bağlanan, tarihi İpek
Yolu’nun rotasını izleyen, koridor önemli bir kıtalar arası işbirliği fırsatı sunmaktadır. Söz konusu
ülkeler arasında bağlanırlığı arttıracak koridor kapsamında önemli ulaştırma ve enerji yatırımları
gerçekleştirilmektedir. Bu yatırım projelerinin yaşama geçirilmesi yalnızca finansman meselesi
değildir. Adı geçen ülkelerin farklılaşan çıkar ve öncelikleri, Çin’in “Kuşak ve Yol” girişiminin açık
uçlu yapısı, küresel hegomon olarak Amerika Birleşik Devletleri’nin kaygıları ve Rusya faktörü
konunun yalnızca sunduğu fırsatlar ile değil, sınırlılıklar çerçevesinde ele alınmasını gerektirmektedir.
37 Dr. Öğr. Üyesi, NOHÜ İİBF UTLY Bölümü
51
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
KAPİTALİST EKONOMİNİN İLKEL EKONOMİYLE BİR KARŞILAŞTIRILMASI:
İKTİSADIN ÖZE AİT ANLAMININ VE FARKLI BİR TOPLUM, EKONOMİ VE DEVLET
TAHAYYÜLÜNÜN İLKEL TOPLUMLARIN ÜRETİM TARZI VE ARMAĞAN SİSTEMİ
ÜZERİNDEN KEŞFİ
Pelin Vildan KOKCU38
ÖZ
İlerleme dediğimiz şeyin belki de bir geri gidiş olduğunu ve /veya olabileceğini anlatan en güzel örneklerden biri,
ilkel toplumların aslında “orijinal bir bolluk toplumu” olduğunun ve bu bolluğun, benimsedikleri düşük üretim
tarzından kaynaklandığının ve “devletsiz” bir toplum olan ilkel toplumlarda mübadeleyi, toplumsal uzlaşıyı,
barışı sağlayan şeyin, devlet değil “hau” , yani eşyanın asıl üreticisine hep daha fazlasıyla dönmesi gerektiğine
inanılan eşyanın ruhunun olduğunun fark edilmesidir.
Bu fark ediş her şeyden önce klasik iktisadın temel varsayımlarından olan kıtlık varsayımına eleştirel yaklaşıp
sorgulayabilmek ve bu varsayımdan yola çıkarak modern devleti anlayabilmek için önemli bir fırsat sunar.
Çünkü üretim tarzındaki değişim ve tarihsel ilerleme ile vardığımız yeri, klasik iktisat, sürekli var olan ve biriken
artığa rağmen, kıtlık varsayımı ile imler: Bu modernitede, ihtiyaçlarımız sınırsız, kaynaklarımız ise kıttır ve
kapitalist üretim tarzında devlet, kıt varsayılan kaynakların nasıl tahsis edileceği, nasıl kullanılacağı ve yeniden
dağıtılacağı noktasında karar verici ve bir anlamda “toplumsal uzlaşıyı” sağlayan aktör olarak karşımıza çıkar. Bir
başka deyişle, kıtlık varsayımı, ekonomik olanın yanında ve ötesinde, siyasal karar almanın gerekliliğini de içerir,
yani devleti.
O halde, tarihsel bir geri dönüşle baktığımız ilkel toplumun düşük üretim tarzı ve armağan sistemi bolluğu ve
barışı yaratabiliyorken, kapitalist üretim tarzında kıtlık varsayımı ile işleyen devlet neden vardır ve artığa rağmen
var olan kıtlığın nedeni nedir?
Bu bağlamda, bu çalışma ilkel toplumdaki üretim ilişkilerine, mülkiyet ilişkilerine, mübadele biçimi olan armağan
sistemine, bu çerçevede de sürekli dağıtılmak istenen bolluğun armağan, bağışlar ve potlaç ile, nasıl ve neden
dağıtıldığına bakılarak kapitalist ekonomi ile karşılaştırmıştır.
Bu analizle varılan sonuçlardan ilki pazar ekonomisine geçişin kıtlık yarattığı, aslında ilkel toplumlarda insanların
modern insanlara göre daha az çalışıp bolluk içinde yaşadığıdır. O halde kıtlık sonradan, belirli bir sınıf aleyhine
yaratılan ve kapitalist üretim ilişkilerinin çözümlenmesinde önemli bir unsurdur. İkincisi bu bağlamda devletin
toplumun sürekli birbiriyle çatışan gruplarının barış içinde yaşaması için toplumsal bir barışı dağlayan değil;
aksine eşyanın ruhunun, Marx’ın deyimiyle eşyanın asıl üreticisi olan emek zamanın sahibine fazlasıyla geri
dönmesini belirlediği çalışma ve ücret koşulları, çalışma saatleri vs. ile engelleyen ve bu anlamda görünürde bir
toplumsal sözleşme ile kabul edilip, savaşmamayı ve uzlaşmayı sağladığı iddia edilen devletin başka bir kaosa,
sınıf savaşına neden olduğudur. Bu bağlamda kapitalist devletin varlığının amacı artığı sınıfın farklı fraksiyonları
arasında sermaye lehine bölüştürmektir. Bu karşılaştırmanın sonucunda devlet “şeyleri kıtlaştıran aktör” olarak
karşımıza çıkar ve bize orijinal bolluk toplumunu ve yaşam tarzını unutturanın kapitalist üretim tarzının kendisi
olduğu sonucuna varılmıştır.
38 Arş. Gör. Yıldırım Bayezıd Üniversitesi, Maliye Bölümü
52
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
KAPİTALİZM, DEVLET VE KÖYLÜ: GAZİANTEP KÖYLERİNDE AMPİRİK BİR
ÇALIŞMA
Bilgen TAŞDOĞAN
Zeynep AĞDEMİR
ÖZ
Bu çalışmanın amacı tarımda köylülüğün dönüşümü ve devletin bu bağlamdaki yerini kuramsal ve
ampirik çerçede anlamaya çalışmaktır. Çalışmanın ilk bölümünde öncelikle tarımda köylülüğün
dönüşümüne ilişkin kuramsal tartışmalara yer verilmiştir. Buna göre tarıma dair literatür tartışmaları
biçimci/bilimci, köylücü ve tarihselci yaklaşım etrafında toplanmaktadır.
İlk yaklaşımda kır, tarım ya da köy bilimsel ilk evre tekniklerin uygulama alanı olmaları dışında bir
anlam ifade etmemektedir. Köylücü yaklaşımın önde gelenlerinden Chayanov ve takipçisi Shanin’in
temsil ettiği ikinci yaklaşımda ÇUŞ ve köylülük ile ilgili sorulara cevap aranmaktadır. Bu yaklaşıma
göre küçük aile üreticileri bilinenin aksine giderlerin gelirlerini aştığı noktada iflasa doğru
sürüklenmemektedir. Bu üretici birimler kendi çalışma koşullarını ağırlaştırarak ve düşük fiyatlardan
satarak ve neredeyse hiç artık elde etmeyerek üretime devam etmektedirler. Bu ‘kendi kendini sömürü’
biçimi yıllarca devam edebilmekte ve bu noktada da, kapitalist büyük ölçekli işletmeler karşısında
Ortodoks Marksizm tahminlerinden daha uzun dayanabilmektedirler. Tarihselci yaklaşım ise diğer
sektörlerde olduğu gibi tarımda da “polarizasyon” tezini savunmaktadır. Başka bir deyişle köylü geniş
ölçekli sanayi, toprakların tarımsal olarak zayıflaması, tarımsal rekabet, fiyat artışı, tefecilik ve vergiler
gibi nedenlerle proleterleşmektedir.
Çalışmanın ampirik kısmı derinlemesine mülakat ve yüz yüze görüşmelerle yapılan anket yöntemini
kullanarak Gaziantep ili Nurdağı İlçesi Sakçagözü ve Aceroba köylerini kuramsal çerçevede
karşılaştırmaktadır. Bu iki köy tarımda köylülük tartışmaların devlet bağlamında yeniden tartışılması
için çeşitli olanaklar sağlamaktadır. Bu çerçevede son bölümde anket ve köyleler ilgili veriler ve
temel bulguların genel değerlendirmesi yapılmıştır.
53
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
MADDECİ TARİH YAZININDAN MALİYE TARİHİNE KATKILAR
Zeynep AĞDEMİR
Bilgen TAŞDOĞAN
ÖZ
Maliye tarihine dair çalışmaların tarih kuramlarındaki tartışmalara açılması devlet maliyesine
dair pek çok tartışmaya farklı boyutlar katabilir. Bu bağlamda bu çalışmanın amacı, maliye
tarihi yazımına maddeci tarih tartışmalarının nasıl katkıda bulanabileceği sorunsalını
cevaplamaya çalışmaktadır. Maddeci tarih alanındaki tartışmalar öncelikle yöntemsel diğer
yandan ise olgusal düzeyde maliye tarihine katkı sunabilir. Maddeci tarih anlayışına göre,
tarihte nihai belirleyici öge gerçek yaşamın üretimi ve yeniden üretimidir; üretim ilişkileri ve
üretici güçlerin çeşitli eklenmelerinin oluşturduğu üretim tarzı tarihsel dönemlendirmelerin
temelindedir. Bu çerçevede K. Marx, F. Engels, V.İ. Lenin, A. Labriola ve G.V. Plehanov’un
temel eserlerinin E. Balibar ve P. Blackledge’in katkıları ile incelenmesi çalışmanın birinci
bölümünü oluşturmaktadır.
İkinci bölüm ise madde tarih yazınına katkılardan oluşmaktadır. Eskiçağ’dan mutlakıyetçi
döneme kadar tarihsel anlatı sunan P. Anderson, Antik Yunan’a dair çalışmasıyla Ste. Croix,
feodalizme ve feodalizme geçişe dair tartışmalarda P.Sweezy, I.Wallerstein, A. G.Frank, R.
Hilton, R. Brenner, M. Dobb, Osmanlı İmparatorluğuna dair tartışmalarda ise J. Haldon ve M.
Godelier merkezli bir tartışma sunulmaktadır.
Üçüncü bölüm ise maddeci tarih yazında devlet maliyesine dair sorunsalların olgusal yerlerine
dair değerlendirmeler bulunmaktır.
Sonuç bölümünde ise klasik tarihsel maddeci yaklaşımın yöntemsel ve olgusal katkılarının
modern birkaç kuramsal katkı ile birlikte sunulduğu kısa bir deneme bulunmaktadır.
54
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE VE OECD ÜLKELERİNDE VERGİ HARCAMALARI
Tuğay GÜNEL39
Bahadır Sazak DOĞAN40
ÖZ
Devletlerin vergi toplamasının en temel amacı yapmış oldukları kamu harcamalarını finanse
etmektir. Vergilerin toplanırken bir takım muafiyet, istisna, düşük vergi oranları, verginin
mahsubu ve ertelenmesi şeklinde gerçekleşen uygulamalardan dolayı vergi gelirlerinden
vazgeçilmesi vergi harcaması olarak tanımlanmaktadır. Bu bağlamda vergi harcamalarının
boyutlarının ortaya konulması ülkelerin maliye politikaları açısından önem arz etmektedir. Bu
amaçla vergi harcamaları OECD ülkelerinde 1960 yılından itibaren raporlanmaya
başlanmışken, Türkiye’de ise 2001 ve 2007 yıllarından itibaren yayınlanmaya başlanmıştır. Bu
çalışmada öncelikli olarak vergi harcamalarının tanım ve kapsamına yer verilmiş daha sonra
ise Türkiye’de ve OECD ülkelerinde gerçekleşen vergi harcamalarının boyutları karşılaştırmalı
olarak incelenmiş ve değerlendirilmiştir. Elde edilen genel sonuca göre Türkiye’de vergi
harcamalarının düzeyinin OECD ülkelerine göre düşük olduğudur.
Abstract
The main aim of the tax collection of states is to finance the goverment expenditure. The tax
expenditure is defined as the deduction of tax revenues due to the application of exemption,
exception, low tax rates and tax postponing. In this context, revealing the size of tax
expenditures is important in terms of fiscal policies of countries. For this purpose, tax
expenditures was started to be reported in OECD countries since 1960 while it was started to
be reported in Turkey since 2001 and 2007. In this study, firstly the definition and scope of the
tax expenditure is explained and then the size of tax expenditures in Turkey and OECD
countries are compared and evaluated. The obtained general results is that the level of tax
expenditure in Turkey is lower than the level of OECD countries.
39 Arş. Gör. Dr., Çukurova Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü, Sarıçam/ADANA 40 Arş. Gör.,Hacettepe Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü, Çankaya/ANKARA
55
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE SOSYAL DEVLET
Burak İYİEKİCİ41
ÖZ
Sosyal devlet kavramını mercek altına alırken, söz konusu nosyonun gelişimini iki ayrı akış içerisinde
ele almak gerekmektedir. Bunlardan bir tanesi, farklı üretim tarzları içerisinde sosyal politikaların
dönüşümü ve devletin ilgili politikalar açısından konumudur. Daha açık ifadelerle devletin uyguladığı
sosyal politikalar; feodalizm, kapitalizm ve sosyalizm gibi farklı üretim biçimlerinde birbirinden
mutlak olarak ayrılmakta ve birbiriyle bağdaştırılamayacak bir mantığa sahiptir. Diğer yandan, söz
konusu üretim tarzlarının kendi içerisinde de devletin sosyal karakteri değişime uğramıştır. Örneğin
kapitalizmin ilk yıllarında yürürlükte olan sosyal politikalar ile 2. Dünya Savaşı sonrası merkez
kapitalist ülkelerde pratiğe dökülen uygulamalar arasında kesin ayrılıklar söz konusudur.
Şu haliyle sosyal politikalar ile sosyal devlet kavramı arasına bir boşluk yerleştirmek ve iki tamlamayı
ayrı biçimde değerlendirmek gerekmektedir. Zira sosyal devlet, kapitalizmin belirli bir gelişmişlik
düzeyine ulaştığı ülkelerde, yalnızca belirli bir süre boyunca uygulanmış, teknik ve konjonktürel bir
yönelimi ifade etmektedir. Buna karşın sosyal politikalar, şu ya da bu ölçüde devletin varlığına
içkindir ve devlet kurumu meşruiyetini az ya da çok hayata geçirdiği sosyal politikalardan almaktadır.
İşte bu çalışmanın amacı sosyal politikalar ile sosyal devlet arasındaki ayrımı kesin biçim biçimde
dikkate alarak, sosyal devletin, kapitalizmin içsel ve dışsal faktörler sonucu benimsemek zorunda
kaldığı bir dönemsel yönelimi olduğunu açığa çıkarmak ve sosyal politikanın olduğu her yerde sosyal
devletten bahsedilemeyeceğini kanıtlamaktır.
41 Şırnak Üniversitesi
56
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
MUHASEBE MESLEK MENSUPLARININ YARATICI MUHASEBE ALGI
DÜZEYLERİNİN TESPİTİ: ÇORUM İLİ UYGULAMASI
Habib AKDOĞAN42
Nurcan SÜKLÜM43
ÖZ
Muhasebe, işletme faaliyetleri ile ilgili bilgi üreten ve bilgiyi kullanıcılarına sunan bir sistemdir. Bu
süreçte üretilen bilgilerin, tarafsız, zamanlı ve gerçeğe uygun olması bilgi kullanıcıları açısından
önemlidir. Ayrıca bağımsız denetimden geçmiş olması da bilginin niteliğini de belirlemektedir. Ancak
zaman zaman bu bilgiler olduğundan farklı sunulabilmektedir. Bu anlamda karşımıza, olması gereken
muhasebe ilke ve kurallarına ters bir kavram olan yaratıcı muhasebe kavramı çıkmaktadır. Finansal
tabloların bilgi sunucular tarafından muhasebe ilke, kural ve yasalara göre değil de kendi istekleri
doğrultusunda sunulması anlamına da gelmektedir. Dünyada yaşanmış muhasebe hile ve hataları
yaratıcı muhasebe tanımı içerisinde değerlendirilebilir. Bu bilgilerin gerçeğe uygun bir şekilde üretilip
sunulmasında muhasebe meslek mensuplarının büyük bir payı bulunmaktadır.
Çalışmanın amacı, Çorum ilinde faaliyet gösteren muhasebe meslek mensuplarının yaratıcı muhasebe
uygulamaları hakkındaki algı düzeylerinin tespit edilmesidir. Bu amaçla anket çalışması yapılmış ve
elde edilen veriler SPSS paket programı aracılığı ile analiz edilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Yaratıcı Muhasebe, Muhasebe Meslek Mensupları, Muhasebe Hileleri, Muhasebe
Hataları.
DETERMINATION OF CREATIVE ACCOUNTING PERCEPTION LEVELS OF
MEMBERS OF A PROFESSİON: ÇORUM PROVINCE APPLICATION
ABSTRACT
Accounting is a system that produces information about business activities and provides this
information to its users. In this process the fact that the information produced is objective, timely and
truth is important for information users. In addition, the fact that they are audited independently
determines the quality of the information. However, from time to time this information can be presented
differently. In this sense, creative accounting concept emerges. This is an inverse concept of accounting
principles and rules. It also means that the financial statements are presented by the information
providers in accordance with their own wishes and not by the principles, rules and laws. Accounting
fraud and errors in the world can be evaluated within the definition of creative accounting. There is a
large share of members of a profession in the production and presentation of this information.
The aim of this study is to detect the levels of perception of members of a profession in Çorum about
creative accounting practices. For this purpose, was conducted a survey and the data were analyzed by
using SPSS package program.
Keywords: Creative Accounting, Members of a Profession, Accounting Frauds, Accounting Errors.
42 Prof. Dr., Hitit Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü, [email protected] 43 Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, Sungurlu Meslek Yüksekokulu, Dış Ticaret Bölümü, [email protected]
57
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
BİST SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ENDEKSİNDEKİ İŞLETMELERİN SOSYAL
SORUMLULUK VE ÇEVRE MUHASEBESİ İLİŞKİSİ AÇISINDAN İNCELENMESİ: BİR
İÇERİK ANALİZİ
Nurcan SÜKLÜM44
Ela HİÇYORULMAZ45
ÖZ
Gelecek kuşaklara daha iyi yaşanılabilir bir dünya bırakmak her bireyin olduğu gibi işletmelerin de
üzerine düşen bir görevdir. Bu görev sosyal sorumluluk anlayışının gereğidir. Günümüzde işletmeler
maksimum kara odaklandıklarından sosyal sorumluluklarını yerine getirme konusunda çelişkiye
düşebilmektedir. Maksimum karı sağlamak sonsuz değildir. Onun tamamlayıcısı sürdürülebilirliktir.
İşletmelerin finansal tablolarına baktığımızda çevre adına bir maliyet unsuruna çok az rastlanmaktadır.
Sektörel anlamda baktığımızda çevre muhasebesine geçilmesi bu boşluğu dolduracaktır. Böylece,
çevreye yapılan yatırımların ve sürdürülebilirliğin maliyetleri finansal tablolara yansıtılmış olacaktır.
Gelişmiş ülkelerde, örneğin Japonya ve İsveç’te çevre maliyetleri finansal tablolarında açıkça
görülebilir.
Bu çalışmada BİST Sürdürülebilirlik Endeksinde yer alan 50 işletmenin, sürdürülebilirlik, sosyal
sorumluluk ve çevre faaliyetleri incelenmiştir. Ayrıca şirketlerin çevre maliyetlerini finansal
tablolarında nasıl gösterdikleri incelenerek çevre muhasebesini uygulayıp uygulamadıkları
değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: BIST Sürdürülebilirlik Endeksi, Sosyal Sorumluluk, Çevre Muhasebesi.
THE EVALUATION IN TERMS OF THE RELATIONSHIP BETWEEN SOCIAL
RESPONSIBILITY AND ENVIRONMENTAL ACCOUNTING BUSINESSES OF BIST
SUSTAINABILITY INDEX: A CONTENT ANALYSIS
ABSTRACT
Leaving a better liveable world for future generations is a task of businesses as well as every individual.
This task is a requirement of social responsibility. Nowadays, businesses can run into a contradiction in
fulfilling their social responsibilities because they focus on maximum profit. Ensuring maximum profit
is not endless. It’s complement is sustainability. When we look at the financial statements of the
businesses, environmental cost element is rarely encountered. When we look in terms of at the sectoral,
environmental accounting this gap will be filled. Thus, the costs of environmental investments and
sustainability in the will be reflected in the financial statements. In developed countries, for instance
Japan and Sweden, environmental costs are clearly seen in the financial statements.
In this study, were examined sustainability, social responsibility and environmental activities of 50
businesses in the BIST Sustainability Index. In addition, it has been evaluated whether companies apply
environmental accounting by examining how their environmental costs are shown in their financial
statements.
Keywords: BIST Sustainability Index, Social Responsibility, Environmental Accounting.
44 Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, Sungurlu Meslek Yüksek Okulu, email: [email protected] 45 Arş. Gör., Hitit Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, email: [email protected]
58
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TEK DÜZEN MUHASEBE SİSTEMİNDEN BOBİ TFRS’YE DÖNÜŞÜM: BİR ŞİRKET
UYGULAMASI
Ela HİÇYORULMAZ46
Habib AKDOĞAN47
ÖZ
Muhasebenin yaklaşık olarak MÖ. 3200’lü yıllarda var olduğu düşünüldüğünde şu anki yaşının 5000’in üzerinde
olduğu söylenebilir. 5000 yıl boyunca sürekli kendini yenileyen, bulunduğu dönemin özelliklerine uyum sağlayan,
aktif bir kavram olması muhasebenin sürdürülebilir olduğunu da göstermektedir. Günümüzde şirketlerin
globalleşmesi ile birlikte muhasebe kavramı da global bir hal almış ve uluslararası muhasebe standartları
geliştirilmiştir. Türkiye’de 1989 yılında kurulan TÜRMOB, 1933 ve 1968 yıllarında yapılandırılan muhasebe
sistemleri ve 2002 yılında faaliyete geçen Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu ile birlikte gerekli çalışmaların
yapıldığı görülmektedir. Türk Ticaret Yasasının 2011 yılında yenilenmesi ve 2012 yılında yürürlüğe girmesi ile
birlikte uluslararası muhasebe standartları da uygulanmaya başlamıştır. Kademeli olarak gerçekleştirilen bu
süreçte 1 Ocak 2018 tarihinde BOBİ TFRS yürürlüğe girmiştir. BOBİ TFRS ile amortismanlar, kıdem tazminatı
ayırma, inşaat, stok, hasılat ve borçlanma maliyetleri gibi farklı bölümlerde standartlar güncellenmiştir. Bu
çalışmada ise Tek Düzen Muhasebe Sistemi uygulayan bir işletmenin finansal tabloları incelenip BOBİ TFRS’ye
uyumlu bir hale getirilmiştir. Güncel sistemin getirdiği sonuçlar çalışmanın önemini ortaya koymuştur.
Anahtar Kelimeler: Uluslararası Muhasebe Standartları, BOBİ TFRS, Tek Düzen Hesap Planı
TRANSFORMATION FROM UNIFORM ACCOUNTING SYSTEM TO FINANCIAL
REPORTING STANDARD FOR LARGE AND MEDIUM-SIZED ENTERPRISES (BOBI
TFRS): A COMPANY APPLICATION
The accounting is about BC. Considering the existence of 3200s, it can be said that the current age is over 5000.
It also shows that accounting is sustainable because it is an active concept that renews itself continuously for 5000
years and adapt to the characteristics of the period it is in. Today, with the globalization of companies, the concept
of accounting has become global and international accounting standards have been developed. It is seen that the
necessary work has been done TURMOB which founded in 1989 in Turkey, accounting systems have structured
in 1933 and 1968, and Turkey Accounting Standards Board activated in 2002.With the renewal of the Turkish
Commercial Code in 2011 and its entry into force in 2012, international accounting standards have started to be
implemented. In this gradual period, on 1 January 2018, the Financial Reporting Standard for Large and Medium-
Sized Enterprises (BOBİ TFRS) entered into force. With Financial Reporting Standard for Large and Medium-
Sized Enterprises has been updated the standards in different sections such as depreciation, severance pay,
construction, inventory, revenue and borrowing costs. In this study, the financial statements of an entity applying
the Uniform Accounting System were examined and aligned with BOBİ TFRS. The results of the current system
revealed the importance of the study.
Keywords: International Accounting Standards, Financial Reporting Standard for Large and Medium-
Sized Enterprises (BOBİ TFRS), Uniform Chart of Accounts.
46 Arş. Gör., Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Araştırma Görevlisi,
[email protected] 47 Prof. Dr., Hitit Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi,
59
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
IMPACT OF TOURISM ON SUSTAINABLE DEVELOPMENT: EXAMINING THE LOCAL
RESIDENTS’ PERCEPTION
Suman LATA48
Poonam SHARMA
ABSTRACT
Host’s benefits from tourism development could be perceived either as a positive or negative impact,
which forms an overall community satisfaction. The personal benefits from tourism, which are
considered as positive impact, contribute to the community’s perception towards additional tourism
development. Residents’ perception toward tourism considered as a prominent factor in achieving
successful sustainable tourism development. Many times host communities either support or oppose for
certain development or industrial setups, if it is known why residents support or oppose the industry, it
will be possible to select those developments which can minimize negative social, economic and cultural
impacts and maximize support for such alternatives. As such, quality of life for residents can be
enhanced, or at least maintained, with respect to the impact of tourism in the community. This study
implies to examine the local’s perceived tourism impact on sustainable development of Purmandal and
Utterbehni. Primary data analysis collected through the structured questionnaire and secondary data
analysis using previous literature, newspapers, and online sources has been conducted.
Keywords: Host Community, Sustainable Tourism, Perceived Tourism Impacts
48 Ms.,Research Scholar, Department of Tourism and Travel Management, Central University of Jammu,
60
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DÖVİZ KURU DEĞİŞİMLERİNİN PARA TALEBİ ÜZERİNDEKİ ASİMETRİK ETKİSİ:
TÜRKİYE ÜZERİNE BİR İNCELEME
Ali Eren ALPER49
F. Özlem ALPER50
ÖZ
İktisatçılar uygulanacak para veya maliye politikalarının ekonomik aktivite üzerindeki etkisini tahmin
edebilmek için, bir veya birden çok değişkenin yer aldığı ekonomik modellere güvenirler. Kurulan
ekonomik modellerle tahmin edilmeye çalışan en önemli ilişkilerden biri para talebi ve para talebinin
istikrarıdır. İstikrarlı bir para talebi istikrarlı bir dolanım hızına; istikrarlı bir dolanım hızı da klasik
yaklaşımla para arzındaki bir artışla aynı oranda nominal GSYH artışına işaret etmektedir. Dolayısıyla
bir ülkedeki para talebinin istikrarı uygulanacak politikaların başarısı için kritik önemdedir. Mundell
(1963)51 çalışmasında para talebinin istikrarının döviz kuru ile yakından ilişkili olduğunu iddia etmiştir.
Arango ve Ishaq Nadiri (1981)52 çalışmasında ulusal paranın değer kaybının yabancı varlıkların ulusal
para cinsinden değerini arttıracağını, bunun sonucunda da ellerinde yabancı varlık tutan ekonomik karar
birimlerinin bunu refahlarında bir artış olarak algılayacaklarını ve ulusal para talebini arttıracağını
belirtmekte ve bunu da refah etkisi (wealth effect) olarak isimlendirmektedir. Diğer taraftan Bahmani-
Oskooee ve Poorheydarian (1990)53 çalışmasında ise ulusal paradaki değer kaybının, bireylerin döviz
kurunda daha yüksek bir artış olacağını beklemelerine ve daha çok döviz daha az ulusal para talep
etmelerine neden olabileceğini iddia etmiş ve bu etkiyi de beklenti etkisi (expectation effect) olarak
isimlendirmişlerdir. Bu çalışma döviz kurunun para talebi üzerinde simetrik etkiler yaratacağını
varsayan literatürdeki diğer çalışmalardan farklı olarak döviz kurunun para talebi üzerinde asimetrik
etkiler yaratıp yaratmadığını inceleyecektir. Bu amaçla çalışmada asimetrik vektör oto regresif (VAR)
yöntemi kullanılmıştır. Analiz sonuçları Türkiye’de döviz kurundaki bir yükselme (ulusal paranın değer
kaybı) sonucunda ilk iki dönemde para talebi düşmekte (beklenti etkisi), ikinci dönemden beşinci
döneme kadar ise para talebi yükselmektedir (refah etkisi). Döviz kurundaki bir düşüş (ulusal paranın
değerinin artması) durumunda ise ilk iki dönem para talebi düşmekte (refah etkisi), ikinci dönemden
dördüncü döneme kadar ise para talebi artmaktadır (sinyal etkisi). Elde edilen sonuçlar Türkiye’de döviz
kuru değişimlerinin para talebi üzerinde asimetrik etki yarattığını göstermektedir.
Anahtar Kelimeler: Döviz kuru, para talebi, asimetrik etki.
JEL Kodları: F31, E41, C22
49 Doç. Dr., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü,
[email protected], ORCID ID: 0000-0003-0008-1202 50 Dr., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü,
[email protected], ORCID ID: 0000-0002-7829-8551 51 Mundell, R. A. (1963). Capital mobility and stabilization policy under fixed and flexible exchange
rates. Canadian Journal of Economics and Political Science/Revue canadienne de economiques et science
politique, 29(4), 475-485. 52 Arango, S., & Nadiri, M. I. (1981). Demand for money in open economies. Journal of Monetary
Economics, 7(1), 69-83. 53 Bahmani-Oskooee, M., & Pourheydarian, M. (1990). Exchange rate sensitivity of demand for money and
effectiveness of fiscal and monetary policies. Applied Economics, 22(7), 917-925.
61
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DÖRDÜNCÜ SANAYİ DEVRİMİNİN ÜRETİM ORGANİZASYONLARI VE İŞGÜCÜ
ÜZERİNE ETKİSİ
Ali Eren ALPER54
F. Özlem ALPER55
ÖZ
Birçok Avrupa ülkesinde sanayinin, gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) içerisindeki payı %10 – 15
civarında azalırken Çin’de aynı dönemde sanayinin GSYH içerisindeki payı ise çok hızlı bir artış
göstermiştir. Batı ekonomileri bu yükselişe cevap vermek için çalışmalar yapmaya başlamıştır. Bu
çalışmaların sonucunda Almanya entegre bir sistem önerisiyle üretim süreçlerine esneklik kazandırarak
ve ürünün pazara çıkışını hızlandırarak, verimliliğin arttırılabileceğini ve Çin’in önüne geçilebileceğini
belirtmiştir. Pazara çıkış hızının arttırılabilmesi için üretimin her adımının bilgisayar ortamında
simülasyonunun yapılarak zaman ve para tasarrufu sağlanılması, kişisel taleplere karşılık verebilecek
çeşitlilikte ürün üretilmesi ve maliyet tasarrufu sağlayabilmek dolayısıyla da daha ucuza üretim
yapılabilmesi amacıyla emek unsurunun sistemdeki etkisinin azaltılması önerilmektedir. Dördüncü
Sanayi Devrimi olarak adlandırılan bu değişimin temel argümanı üretim altyapısının, internetin ve akıllı
cihazların birbirleriyle bütünleştirilmesidir. Bu devrimi diğer üç sanayi devriminden ayıran temel
özellik, ilk üç sanayi devriminin faydaları sanayiye uygulandıktan sonra ortaya çıkarken, bu devrimin
dünyamızı ve yaşam şeklimizi değiştirme sürecini proaktif bir şekilde kontrol etme yeteneğine sahip
olmamızdır. Dördüncü sanayi devriminin üretim organizasyonları üzerinde yaratacağı dört temel
değişim vardır. Bunlar; akıllı üretim sistemlerinin dikey entegrasyonu, küresel değer zinciri
bağlantılarının yatay entegrasyonu, değer zincirinin tamamının kontrolü ve üretimin hızlanmasıdır.
Teknoloji ve Sanayi 4.0 devriminin işgücünde aranan niteliklere etkisi ise genellikle vasıf tartışmaları
ekseninde yoğunlaşmıştır. Üretim süreçlerinde yaşanan değişimler sonucunda akıllı makineler, üretim
tesisleri ve değer zincirleri kadar önemli bir diğer konu da beşeri sermayedir. Teknikerler,
araştırmacılar, süreç operatörleri vb. tüm çalışanlar yaptıkları işe uygun uygulamalar ile birbirlerine
bağlanmalıdır. Yöneticilerin üretim süreci ile ilgili mevcut durumu, trendi ve olası tehlikeleri belirten
dinamik, gerçek zamanlı gösterge panellerine ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla geleceğin işgücü bilgisayar,
mekanik mühendislik yeteneklerine sahip bireyler olması gerekmektedir. Çünkü Sanayi 4.0 devrimi tam
uygulamaya konulduktan sonra çalışanlar multidisipliner birimler arasında operasyon yürütmeye
çalışacaklardır.
Anahtar Kelimeler: Dördüncü sanayi devrimi, üretim organizasyonu, işgücü
JEL Kodları: L20, J24
54 Doç. Dr., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü,
[email protected], ORCID ID: 0000-0003-0008-1202 55 Dr., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü,
[email protected], ORCID ID: 0000-0002-7829-8551
62
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
MALİ KURALLAR MAKROEKONOMİK PERFORMANS ÜZERİNDE ETKİLİ MİDİR?
Recep TARI56
Hakan GÜNEŞ57
ÖZ
Mali kurallar, mali disiplini sağlamaya yönelik kurala dayalı bir maliye politikası stratejisidir.
Tarihi oldukça geçmişe dayansa da, mali kuralların anayasal ve yasal prosedüre bağlı uygulanması
oldukça yenidir. Literatürde daha çok mali kuralların mali disiplini sağlaması hedefi öne çıkmaktadır.
Oysa mali kuralların nihai amacı mali disiplinin sağlanmasıyla birlikte makro ekonomik performansın
olumlu etkilenmesidir. Bu çalışmada mali kuralların makroekonomik performans üzerindeki etkisi, mali
kural uygulayan 24 ülke için 1988-2016 dönemi esas alınarak Panel regresyon modeli ile test edilmiştir.
Analiz sonucunda ele alınan dönem için mali kural uygulamasının ekonomik büyümeyi pozitif
etkilediği görülmüştür. Bunun yanı sıra mali kural uygulanmadığı durumda enflasyondaki bir artışın
büyümeyi negatif etkilediği, mali kural uygulandıktan sonra enflasyondaki bir artışın ise büyümeyi
pozitif etkilediği sonucuna ulaşılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Mali Kurallar, Panel Regresyon, Ekonomik Büyüme
Abstract
Fiscal rules are a rule-based fiscal policy strategy to ensure fiscal discipline. Although its history is very
much based on the past, the constitutional and legal procedure-related implementation of fiscal rules is
fairly new. In the literature, the aim of financial discipline is to provide more fiscal rules. However, the
ultimate aim of the fiscal rules is the positive impact of macroeconomic performance with the provision
of fiscal discipline. In this study, the effect of fiscal rules on macroeconomic performance was tested
with Panel regression model for the 24 countries applying the fiscal rule based on the period 1988-2016.
As a result of the analysis, it was observed that the implementation of the fiscal rule positively affects
the economic growth. In addition, it is concluded that an increase in inflation affects the growth
negatively when the fiscal rule is not applied, and an increase in inflation after the implementation of
the fiscal rule affects the growth positively.
Key words: Fiscal Rules, Panel Regression, Economic Growth.
56 Prof. Dr., Kocaeli Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü. 57 Öğretim Görevlisi Dr., Bartın Üniversitesi, Bartın Meslek Yüksekokulu, Muhasebe ve Vergi Bölümü.
63
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ ÇERÇEVESİNDE KAMU MALİ YÖNETİMİ
VE KONTROL KANUNUNDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER ÜZERİNE BİR
DEĞERLENDİRME
Hakan GÜNEŞ58
ÖZ
Türkiye’de 2017 yılında yapılan Anayasa değişikliği sonrası 2018 yılında Cumhurbaşkanın doğrudan
halk tarafından seçilmiş ve Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak ifade edilen yeni hükümet
sistemine geçilmiştir. Bu çerçevede Anayasa ve 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol
Kanununda yapılan değişiklikler, merkezi yönetim bütçe sürecine ilişkin birçok yeni kurumsal
düzenlemeyi beraberinde getirmiştir. Bu düzenlemelerin beklide en önemlisi Bakanlar Kurulunun
yerine Cumhurbaşkanlığı kabinesinin gelmesidir. Bu çalışmada, merkezi yönetim bütçe süreci
ekseninde eski ve yeni düzenlemeler karşılaştırmalı bir şekilde ele alınmış, yeni düzenlemelerin kamu
mali yönetiminin amaçları, kapsamı ve ilkeleri ile uyumu değerlendirilmiştir. Çalışmada yeni
düzenlemelerin mali disiplin ve makroekonomik istikrar üzerindeki olası etkilerine de ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, Merkezi Yönetim Bütçe Süreci,
Cumhurbaşkanı.
Abstract
After the constitutional amendments made in 2017 in Turkey in 2018 and elected president by direct
popular Presidency Government System has switched to the new system of government, it expressed
as. Within this framework, amendments to the Constitution and the Public Financial Management and
Control Law No. 5018 have brought about many new institutional arrangements related to the central
government budget process. The most important of these regulations is the arrival of the Board of
Ministers instead of the Presidency Cabinet. In this study, in the axis of central government budget
process, the old and new regulations have been discussed in a comparative manner and the compliance
of the new regulations with the aims, scope and principles of public financial management have been
evaluated. The study also discusses the possible effects of new regulations on fiscal discipline and
macroeconomic stability.
Key Words: Presidency Government System, The Central Government Budget Process, President.
58 Öğretim Görevlisi Dr., Bartın Üniversitesi, Bartın Meslek Yüksekokulu, Muhasebe ve Vergi Bölümü.
64
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DÖVİZ KURU İLE TEMEL MAKROEKONOMİK DEĞİŞKENLER ARASINDAKİ İLİŞKİ;
TÜRKİYE UYGULAMASI
Emir Kaan CENGİZa59
ÖZ
1900’lü yılların sonunda uluslararası ticaretin artmasına bağlı olarak; uluslararası para sistemi arayışı iyice
artmıştır. 1880-1914 yılları arasında ulusal paraların altına sabitlendiği Altın Standardı şeklinde başlayan
küresel para sistemi, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından 1944 yılında Bretton Woods Anlaşması ile birlikte
1973 yılına kadar geçerli olacak şekilde para birimlerini ABD dolarına çapalarken; doları da altına
sabitlemiştir. Ancak altının üretiminin sınırlı olması, küresel ekonominin büyüme hızına bağlı olarak hızlı
genişleyen para hacmi, ABD başta olmak üzere ülkelerin mali ve cari açık vermeleri sabit döviz kuru sistemi
olan Bretton Woods sistemini yıkarken; dünyada pek çok ülkenin dalgalı döviz kurlarına geçmesine neden
olmuştur. Yine 1970’li yıllarda döviz kurunu oluşturan ve belirleyen klasik teorilerin yanına uluslararası fon
akışlarını da ele alan yeni teorilerin eklenmesi ile birlikte sabit döviz kuru sistemlerinde kısa vadede ortaya
çıkmayan ancak dalgalı döviz kuru sistemlerinin bir sonucu olan döviz kuru riski kavramı gündeme gelmiştir.
Bu nedenle ülkeler, şirketler ve bireylerden oluşan ekonomik ajanlar döviz kuru riskini minimize edecek
yöntemler aramışlardır.
Türkiye 24 Ocak 1980 kararları sonrasında ithal ikameci kapalı ekonomi modelinden, uluslararası rekabete
açık ve ihracata dönük serbest pazar ekonomisine geçiş gerçekleştirmiştir. Ancak bu geçiş esnasında
ülkedeki sermaye birikiminin az olması, şirketlerin uluslararası rekabete ayak uyduramamaları, tarım sektörü
başta olmak üzere ekonomide yaşanan verimlilik sorunları; hükümetlerin yapısal sorunlara yeterince
eğilmemesi ile birleşince Türkiye sık sık döviz krizleri ile karşılaşmıştır.
Biriken sorunlar neticesinde dalgalı kur uygulandığı halde 5 Nisan 1994’te Türkiye ilk ciddi döviz kuru
krizine girerken; dalgalı kur sistemi içerisinde devalüasyon yapmak zorunda kalmıştır. Daha sonra uygulanan
IMF reçeteleri neticesinde günlük olarak kurların açıklandığı sabit kur rejimine geri dönülmüştür. Yine 19
Şubat 2001 tarihinde yaşanan kriz neticesinde Türkiye’de dalgalı döviz kuru sistemine geçilmiş; kriz
esnasında gecelik faizler %7000 seviyelerini görürken kurlar bir gecede %100’den fazla devalüasyon
görmüştür. Krizden yine IMF ile yapılan program ile çıkılırken ekonomide ciddi yapısal reformlar
yapılmıştır. Ancak 200 yılında dünyada başlayan likidite bolluğu Türkiye’nin kronik cari açık sendromu ile
uğraşmasına neden olmuştur. 2008 krizi ile birlikte ciddi anlamda küçülen Türkiye ekonomisi kendini 2 yıl
içerisinde toparlarken yüksek reel faiz, düşük kur politikaları yurtdışı mal ve hizmetlerini yerel halk için
ucuz hale getirerek; Türkiye’de üretim üzerinde olumsuz etkilerde bulunmuş ve ithalatı daha da arttırmıştır.
Bu durum yine ülkenin dış şoklara, yabancı sermayeye bağımlılığı arttırırken döviz kuru hareketlerine karşı
ülkeyi savunmasız bırakmıştır. Bu nedenle Türkiye’de ihracat için çalışan şirketlerin, ithalat yaparak yurt
içerisinde satış yapan şirketlerin döviz kurunun seviyesi ve oynaklığına duyarlılığını arttırmıştır. Ayrıca
bankacılık sektöründe mevduat hesapların yarısının döviz tevdiat hesabı şeklinde oluşmasına ve Türk
Lirası’nın dolar ikamesi ile halkın ve şirketlerin dolarizasyona yönelmesine neden olmuştur.
Bu nedenlerle ABD Doları/Türk Lirası seviyelerinin ve kurun volatilitesinin hesaplanması, tahmin
edilebilmesi büyük önem kazanmıştır. Çalışmada döviz kurunu belirleyen ve etkileyen temel
makroekonomik değişkenlere değinilerek; seçilmiş değişkenlerin USD/TL kuru üzerindeki etkileri
belirlenmeye çalışılmıştır. Sayısal verilerin tablo, grafik ve modeller kullanılarak Türkiye için döviz kuru
açıklanmaya çalışılmıştır. Yine çalışmanın içerisinde 2018 ağustos ayında yaşanan kur atağı da ele alınarak;
günümüzde kurun bulunduğu seviyeler de ele alınmıştır.
Anahtar Kelimeler: Döviz Rezervi, Döviz Kuru, Makro Ekonomik Değişkenler, Para ve Maliye
Politikaları
65
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
RANT VERGİSİ VE TÜRKİYE’DE UYGULANABİLİRLİĞİ
Selçuk BUYRUKOĞLU60
Ş. Muksit KAYA61
ÖZ
Bir üretim faktörü olan topraktan beklenmedik bir ekonomik getiri sağlanması anlamına gelen rant
kavramı, kentleşmenin artması ile beraber daha çok gündeme gelmeye başlamıştır. Rant sayesinde
kazanç sağlandığı durumlarda ise bu kazancın vergilendirilmesi ile ilgili tartışmalar sürmektedir.
Çalışmada rant vergisi teorik ve pratik açıdan açıklanacak olup, bir çok ülkede uygulanan rant
vergisinin Türkiye’de uygulanabilirliği tartışılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Rant, Rant Vergisi, Değer Artışı, Kentleşme, Vergi
RENT TAX AND ITS APPLICATION IN TURKEY
Abstract
The concept of rent, which means providing an unexpected economic return from the soil, which is one
of the factors of production, has started to come up with the increase of urbanization. The controversy
continues on the taxation of this income in cases where profit is achieved through rent. In this article,
it will be tried to explain rent tax in theoretical and practical terms. Land value tax is applied in many
countries. The main aim of this article is to discuss the application of land value tax in Turkey
Keywords: Rent, Land Value Tax, Value Increase, Urbanization, Tax
60 Dr. Öğr. Üyesi, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, [email protected] 61 Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, SBE, Maliye ABD Yüksek Lisans Öğrencisi, [email protected]
66
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE VE DÜNYADAKİ VARLIK FONLARININ EKONOMİK ETKİLERİ
Zübeyir TURAN62
Ayşin BUYRUKOĞLU63
Selçuk BUYRUKOĞLU64
ÖZ
Ulusal varlık fonlarının ortaya çıkışı aslında uzun yıllar öncesine dayanıyor olsa da, son 10-15 yıl gibi
bir süreçte özellikle petrol fiyatlarındaki sürekli artışlar ve dalgalanmalar, finansal küreselleşmenin
önem kazanması gibi etkenler sonucunda varlık fonlarının yeniden yıldızı parlamaya başlamıştır. Ulusal
varlık fonları denildiğinde birçok tanım karşımıza çıkmaktadır. En kapsamlı ve anlaşılır olarak, tümüyle
devletin kontrolü altında olan, sınırlı yükümlülükleri olan ya da hiç yükümlülüğe sahip olmayan, uzun
vadeli yatırımlarda kullanılmak amacıyla kurulan, risk oranı yüksek yatırım fonlarıdır. Bu çalışmada
varlık fonlarının tarihsel gelişimi, amaçları, çeşitleri başta olmak üzere ilerleyen kısımlarda,
Türkiye’deki ve diğer dünya ülkelerindeki varlık fonlarının, avantaj ve dezavantajları kıyaslanarak
varlık fonlarının ekonomik etkileri üzerinde durulacaktır.
Anahtar Sözcükler: Varlık Fonu, Türkiye, Dünya Ülkeleri, Ekonomik Etki.
ECONOMIC IMPACT OF TURKEY AND THE WORLD FUND ASSETS
Abstract
Although the duration of the emergence of national wealth funds is based on a long history, factors such
as continuous increases and fluctuations in gasoline prices and the importance of financial policy have
started to shine at the beginning of the fund. When it comes to national asset funds, there are many
definitions. The most comprehensive and comprehensible, fully controlled by the state, with limited
liabilities or no obligation, established for the purpose of long-term investments, are high-risk mutual
funds. The historical development of this study, the assets of the fund objectives, especially in the later
sections of the varieties, the fund's assets in Turkey and in other countries of the world, will focus on
the economic impact of the advantages and disadvantages comparing the fund's assets.
Keywords: Asset Fund, Turkey, World Countries, Economic Impact.
62 Doç. Dr., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü, [email protected] 63 Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, SBE, İktisat ABD Doktora Öğrencisi, [email protected] 64 Dr. Öğr. Üyesi, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü, [email protected]
67
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TOPLUM SAĞLIĞINA VERGİSEL BİR MÜDAHALE: OBEZİTE VERGİSİ
Baki YEGEN65
ÖZ
Hazır yiyecek ve içecek çeşitlerinin hızla tüketildiği günümüz dünyasında gıda maddeleri tüketimine
bağlı olarak insanlar bilinçsiz bir şekilde kilo almakta ve alınan aşırı kilolar şişmanlık diğer ismi ile
obezite hastalığına neden olmaktadır. Toplum içerisinde obezite hastası olan ve hastalık sınırında olan
kişi sayısının geçmiş yıllara kıyasla artış göstermesi bazı ülkelerin obezite ile mücadele konusunda bir
takım önlemler almalarına neden olmuştur. Söz konusu önlemlerden bir tanesi de vergilendirme
alanında olmaktadır. Buna göre bazı ülkeler sağlıksız bir şekilde kilo alınmasına neden olan yüksek
kalorili yiyecekler ve içecekler üzerinden obezite vergisi adı altında bir vergi almaktadırlar. Pigocu
vergilendirmenin bir örneği olan obezite vergisi ile negatif dışsallık yayan sağlıksız gıdaların
tüketimlerinin azaltılması hedeflenmektedir. Obezite vergisi Finlandiya, Norveç, Danimarka gibi
İskandinav ülkeleri ile Fransa, Japonya, Hindistan ve İngiltere gibi dünyanın farklı ülkelerinde özellikle
2000’li yıllardan itibaren uygulanmaktadır. Ülkemizde ise tam anlamıyla bir obezite vergisi
uygulanmamakta olup, asitli içecekler üzerinden alınan özel tüketim vergisi sınırlı bir obezite vergisi
olarak değerlendirilebilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Sağlık, Obezite, Vergi,
65 Dr. Öğr. Üyesi, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İ.İ.B.F., Maliye bölümü, [email protected]
68
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
YOLSUZLUK KAMU GELİRLERİNİ YOKSULLAŞTIRIR MI? : G7 VE BRIC-T
ÜLKELERİ İÇİN BİR DEĞERLENDİRME
Hüseyin KUTBAY66
ÖZ
Bu çalışmada yolsuzluğun kamu gelirlerine etkisi G7 ve BRIC-T ülkeleri için panel veri analizi
yöntemiyle araştırılmıştır. Serilerin durağanlıkları LLC (Levin, Lin ve Chu) ve IPS (Im, Pesaran ve
Shin) panel birim kök testleriyle araştırılmış ve serilerin tamamının I(1) oldukları belirlenmiştir.
Değişkenler arasındaki nedensellik ilişkileri Dumitrescu ve Hurlin (2012) panel nedensellik testi ile
araştırılmış ve yolsuzluk endeksinden kamu gelirlerine doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisi tespit
edilmiştir. Seriler arasında eşbütünleşme ilişkilerinin varlığı; Kao (1999) yöntemiyle test edilmiş ve
modelde yer alan serilerin kendi aralarında eşbütünleşik oldukları, yani uzun dönemli bir ilişki içinde
bulundukları tespit edilmiştir. Uzun dönem analizleri DEKK (Dinamik En Küçük Kareler) yöntemiyle
gerçekleştirilmiş ve analiz neticesinde yolsuzluk endeksindeki artışların kamu gelirlerini azalttığı tespit
edilmiştir. Yolsuzluk endeksindeki %1’lik artış, kamu gelirlerini uzun dönemde %0.12 oranında
azaltmaktadır. Kısa dönem analizi de DEKK yöntemiyle gerçekleştirilmiş ve modeldeki hata düzeltme
mekanizmasının çalışmakta olduğuna karar verilmiştir. Ayrıca kısa dönemde de yolsuzluk artışlarının
kamu gelirlerini azalttığı tespit edilmiştir. Buna göre yolsuzluktaki %1’lik bir artış kamu gelirlerini kısa
dönemde %0.02 oranında azaltmaktadır.
Anahtar kelimeler: Yolsuzluk, Kamu Gelirleri, Panel Veri Analizi
DOES CORRUPTION IMPOVERISH PUBLIC REVENUES? : AN ASSESSMENT FOR G7
AND BRIC-T COUNTRIES
Abstract
In this study, the effect of corruption on public revenues was investigated by panel data analysis method
for G7 and BRIC-T countries. Stability of the series was investigated by LLC ((Levin, Lin and Chu))
and IPS ((Im, Pesaran and Shin) panel unit root tests and it was determined that all of the series were
I(1). The causal relationships between the variables were investigated by Dumitrescu and Hurlin (2012)
panel causality test and a one-way causality relationship was determined from the corruption index to
public revenues. The existence of cointegration relationships between the series was tested by Kao
(1999) method. It is determined that the series in the model are cointegrated among themselves (ie they
are in a long-term relationship). Long-term analysis was performed by DOLS (Dynamic Ordinary Least
Squares) method. As a result of the analysis, it is determined that the increase in the corruption index
decreases public revenues. The 1% increase in the corruption index reduces public revenues by 0.12%
in the long term. Short term analysis was performed by DOLS method. it was decided that the error
correction mechanism in the model was working. In addition, corruption increases in the short term
have been determined to reduce public revenues. Accordingly, the 1% increase in corruption reduces
public revenues by 0.02% in the short term.
Keywords: Corruption, Public Revenues, Panel Data Analysis
66 Dr. Öğr. Üyesi, Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu,
69
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
VERGİ DENETİMİ: TÜRKİYE VE İNGİLTERE UYGULAMASININ
DEĞERLENDİRİLMESİ
Fatih ÇAVDAR
ÖZ
Devletlerin kamu hizmetlerini sürekli olarak ve en iyi şekilde yerine getirebilmesi için en önemli koşu,
sürekliliği olan finansman kaynaklarına sahip olmalarıdır. Devletlerin sahip olduğu finansman
kaynakları arasında çeşitli gelirler bulunsa da en temel kaynak vergilerdir. Vergilerin alacaklısı ve
borçlusu olmak üzere iki tarafı bulunmaktadır. Gerçek ve tüzel kişiler vergi borçlusu olarak nitelendirilir
ve vergi kanunları çerçevesinde çeşitli vergisel yükümlülükler ile donatılmışlardır. Verginin alacaklısı
konumunda olan devlet ise, vergi mükelleflerinin vergisel yükümlülüklerini doğru ve zamanında yerine
getirip getirmediğinin kontrolünden ve vergilerin toplanmasından sorumludur. Bu bağlamda, vergi
gelirlerinin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi büyük önem taşımaktadır. İşte bu noktada vergi
tahsilatının tam ve zamanında yapılabilmesi gereği ortaya çıkmaktadır.
Vergi denetimi mükelleflerin vergi ödevlerini tam olarak yerine getirip getirmediklerini tespit etmek
amacıyla devlet tarafından düzenli olarak yapılan faaliyetleri ifade etmektedir. Bu bağlamda, Türkiye
ve İngiltere’de ki vergi denetimi uygulamaları hakkındaki genel bilgilere değinilerek, ele alınan
ülkelerin bu konudaki uygulamaları incelenmiştir. Çalışmanın amacı, teoride vergi denetimi
müessesesini irdeleyerek, Türkiye ve İngiltere’deki vergi denetimi uygulamalarının farklı ve benzer
yönlerini ortaya koymaktır.
Anahtar Kelimeler: Vergi Denetimi, Türkiye, İngiltere.
TAX AUDIT: EVALUATION OF TURKISH AND UNITED KINGDOM PRACTICE
Abstract
States that have sustained financial sources can thus perform public services continuously and
optimally. There are various sources of funds, but the most basic resource is taxes. There are two sides
of taxes, the claimant and the debtor. Real persons and legal entities are considered as tax debtors and
tax liabilities are given to them with tax laws. The government, which is the claimant of the tax, is
responsible for checking whether taxpayers are fulfilling their tax obligations correctly and timely and
for collecting taxes. In this context, it is very important to collect tax revenues in a healthy way. At this
point, making tax collection completely and timely is very necessary.
Tax audit can be defined as activities carried out by the government on a regular basis to determine
whether taxpayers are fully fulfilling their tax obligations. In this study, a general information about the
tax audit in Turkey and the UK is given and practices of the said countries on this issue are examined.
The aim of this study is to examine the theoretical aspects of tax audit institution and to reveal the
different and similar aspects of tax audits applications in Turkey and the UK.
Key Words: Tax Audit, Turkey, United Kingdom
70
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DÜNYADA TOPLUMSAL CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇELEME VE
UYGULANABİLİRLİĞİ
Cahide GÖĞÜSDERE67
ÖZ
Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme (TCDB) kavramı, bütçenin bütün aşamalarında, kadınların ve
erkeklerin ihtiyaçları ile haklarının ele alındığı bir alan veya politikadır. TCDB, devlet bütçesini
toplumsal cinsiyet açısından tüm boyutlarıyla ele almaktadır. Dünyada TCDB ile ilgili uygulamalar
2000’li yıllardan itibaren yapılmaya başlamıştır. Konu ile ilgili örnek uygulamalar kırktan fazla ülkede
görülmektedir. TCDB ulusal ve bölgesel düzeyde uygulanabilmektedir. Avrupa kıtasında ulusal
düzeydeki uygulamalar Fransa, Belçika, İskandinav ülkeleri, İrlanda ve İngiltere’de, bölgesel düzeydeki
uygulamalar ise İskoçya, İspanya’nın Bask bölgesi ve İtalya’nın Emilia-Romagna bölgesinde
yapılmıştır. Asya kıtasında Hindistan, Malezya ve Nepal’da, Afrika kıtasında Ruanda, Mozambik,
Tanzanya ve Mauritus’da, Latin Amerika ülkelerinden Şili ve Meksika’da ulusal/bölgesel düzeyde
çalışmalar yapılmıştır. Bu uygulamalar hükümet ve bürokratlar, parlamento, sivil toplum kuruluşları
(STK), akademisyenler ve araştırmacılar arasındaki iş birliklerine dayanmaktadır. İngiltere, İskoçya,
Güney Afrika ve Uganda’daki uygulamalar bu tür işbirliği ile yapılmıştır. Avusturalya, Avusturya,
Fransa’daki uygulamalar hükümet ve bürokrat odaklı girişimlerdir. Meksika’daki uygulamalar ise
STK’ların bağımsız çalışmalarına dayanmaktadır. Bu çalışmada TCDB konusuna kısaca değinildikten
sonra Avustralya, Avusturya, Fransa, Fas, Uganda, İskoçya ve Kanada’da TCDB uygulamalarına yer
verilecektir. Ayrıca Türkiye’de TCDB konusunda yapılan çalışmalar ele alındıktan sonra günümüzde
bu ülkelerin TCDB açısından hangi aşamada olduğu ve TCDB’nin uygulanabilirliği hususuna
değinilecektir.
Anahtar Kelimeler: Toplumsal cinsiyet, bütçeleme, kadın
GENDER BUDGETING AND APPLICABILITY IN THE WORLD
The concept of gender budgeting (GB) is an area or policy in which the needs and rights of women and
men are addressed in all stages of the budget. GB deals with the state budget in all aspects of gender.
The applications related to GB in the world started to be made since the 2000s. Exemplary practices on
the subject are seen in more than forty countries. GB can be implemented at national and regional level.
In the European continent, national-level practices were carried out in France, Belgium, Scandinavian
countries, Ireland and the United Kingdom, while practices at regional level were made in Scotland, the
Basque region of Spain and Emilia-Romagna region of Italy. In the Asia continent, India, Malaysia and
Nepal, in the African continent Rwanda, Mozambique, Tanzania, and Mauritius, Latin American
countries in Chile and Mexico at national / regional level practices were carried out. These practices are
based on cooperation between government and bureaucrats, parliament, non-governmental
organizations (NGOs), academics and researchers. Applications in the UK, Scotland, South Africa and
Uganda have been carried out with this kind of cooperation. The practices in Australia, Austria and
France are government and bureaucrat oriented initiatives. The practices in Mexico are based on
independent work of NGOs. In this study, after briefly mentioning GB, GB applications will be included
in Australia, Austria, France, Morocco, Uganda, Scotland and Canada. Moreover, after the studies
discussed in GB in Turkey,today it will be discussed these countries in terms of GB what stage and the
applicability of GB issues.
Keywords: Gender, budgeting, women
67 Dr.,Gazi Üniversitesi, [email protected]
71
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
İŞLETMELERİN HEDEF TÜKETİCİ KİTLESİNE ULAŞMASINDA SOSYAL MEDYANIN
ETKİSİNE YÖNELİK NİĞDE İLİNDE AMPİRİK BİR ÇALIŞMA
Murat TOKSARI68
ÖZ
Geçmişten günümüze çok hızlı bir şekilde gelişen teknoloji ile birlikte işletmeler hedef pazarlara daha
rahat ulaşmışlar, tüketicilerin istek ve ihtiyaçlarını daha hızlı karşılamışlardır. Özellikle de 2000’li
yıllardan sonra, internetin insanların hayatına girmesi ile birlikte rekabet işletmeler arasında daha fazla
hissedilir hale gelmiştir. Günümüz dünyasında tüketicilerin sosyal medya araçlarına ilgisinin artması
ile birlikte markalar bu araçları tüketicilere ulaşmada daha etkin bir şekilde kullanmışlardır. Marka
savaşlarının yaşandığı son dönemde, tüketicilerin algısında pozitif etki bırakmada, tüketicilerin
demografik özellikleri başta olmak üzere, yaşam tarzları, tercihleri, karakter ve kişilik özelliklerinin
öğrenilmesinde sosyal medya işletmeler tarafından önemli rekabet aracı olarak kullanılmıştır.
Bu çalışma da, Niğde ilinde hedef tüketicilere ulaşma da sosyal medya araçlarını etkin şekilde kullanan
farklı sektörlerden oluşan on işletme yöneticisi ya da bu alanda uzman kişi ile yüz yüze görüşülmüştür.
Görüşme esnasında, işletmelerin sosyal medya araçlarından hangilerini tercih ettikleri, sosyal medya
araçlarını işletme içerisinden mi yoksa profesyonel bir kişiden destek alarak mı kullandıkları, sosyal
medya araçları vasıtasıyla markalarının tasarımını ve tanıtımını nasıl yaptıkları, sosyal medya araçları
vasıtasıyla markaların satışlarına yönelik ne gibi stratejiler oluşturdukları ile ilgili sorular yöneltilmiş
ve sorulara yönelik verilen cevaplar irdelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Tüketici, Dijital Teknoloji, Sosyal Medya Araçları.
68 Doç.Dr., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İ.İ.B.F. İşletme Bölümü, [email protected]
72
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
INSTAGRAM ÜZERİNDEN MARKA TALEP EDEN Y KUŞAĞININ SATIN ALMA
DAVRANIŞLARININ İNCELENMESİNE YÖNELİK KEŞİFSEL BİR ÇALIŞMA
Murat TOKSARI69
Gizem Aslıhan ORMANKIRAN70
ÖZ
Günümüzde insan ihtiyaçlarının farklılık göstermesiyle birlikte işletmeler farklı satış teknikleri
kullanmaya başlamışlardır. Özellikle dijital teknolojinin gelişmesiyle birlikte x, y, z kuşağının satın
alma davranışları değişmiştir. Önceleri ihtiyaçları doğrultusunda satın alma davranışları gösteren her
tüketici mağaza ve alış veriş merkezlerine yöneliyorken günümüz de ya interneti kullanarak ya da sosyal
medya araçlarını kullanarak markaları tercih etmeye başlamışlardır. Son dönem de sosyal medya
araçlarının insanların hayatında yaygınlaşmasıyla ve satın alma davranışlarını etkilemesiyle birlikte,
işletmeler bu sosyal medya araçları üzerinden satış stratejilerini geliştirmiş, özellikle de instagram’ın
rekabet avantajı kazanmaların da büyük katkısı olmuştur.
Bu çalışmada, instagram üzerinden marka tercih eden Y kuşağı tüketicilerinin satın alma davranışları
incelenmiştir. Bu kapsam da instagram üzerinden marka satın alan 50 tüketici ile nitel araştırma
yöntemlerinden biri olan derinlemesine görüşme yöntemi kullanılarak yüz yüze görüşülmüş ve satın
alma davranışları derinlemesine incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Sosyal Medya, Y Kuşağı, Instagram Pazarlaması, Satın Alma Davranışları.
69 Doç.Dr., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İ.İ.B.F. İşletme Bölümü, [email protected] 70 Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Öğrencisi
73
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ETKİN FİYAT İNDİRİMİ KARARLARININ VERİLMESİ: İNDİRİMLER MARKAYI
NASIL ETKİLER?
İrem GÜL71
Metehan TOLON72
ÖZ
Fiyat indirimleri, tüketicileri harekete geçirme ve satışları arttırma noktasında etkili olmasından ötürü
pazarlama araçları içerisinde rağbet gören bir uygulama olarak karşımıza çıkmaktadır. Özellikle
günümüz rekabetçi piyasa koşulları gereği fiyatlandırma ve fiyat indirimleri adete birer savaş silahı
haline dönüşmüştür. Bir ürün kalemine ulaşabileceği çok fazla miktarda marka ile karşı karşıya kalan
tüketici, bunlar arasında seçim yaparken indirimleri göz önünde bulundurabilmektedir. Ancak fiyat
indirimlerini kurgularken markanın son derece dikkatli davranması gerekir. Çünkü fiyat indirimleri
markanın karlılığına, marka değerine, talep yapısına ve konumuna etki edebilmektedir.
71 Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Pazarlama Yüksek Lisans Öğrencisi 72 Doç. Dr., Gazi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü
74
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ALGILANAN İŞ ARKADAŞLARI DESTEĞİ VE YÖNETİCİ DESTEĞİNİN İŞTEN
AYRILMA NİYETİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ
Enver AYDOĞAN73
Emre Burak EKMEKÇİOĞLU74
ÖZ
Bu çalışmanın amacı yönetici desteği ve algılanan iş arkadaşları desteğinin işten ayrılma niyeti üzerine
etkisini incelemektir. Araştırmanın verileri Ankara’da çalışan toplam 124 hemşireden elde edilmiştir.
Araştırmada Babin ve Boles (1996)’un beş sorudan oluşan yönetici desteği ölçeği, Mossholder vd.
(2005)’nin altı sorudan oluşan iş arkadaşları desteği ölçeği ve Cammann vd. (1979)’nin üç sorudan
oluşan işten ayrılma niyeti ölçeği kullanılmış ve bu ölçeklerin geçerlilik ve güvenilirlik analizleri
yapılmıştır. Korelasyon ve hiyerarşik regresyon analizleriyle değişkenler arasındaki ilişkiler
incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre algılanan iş arkadaşları desteği ve yönetici destek algısı
çalışanların işten ayrılma niyetini anlamlı ve negatif olarak etkilediği tespit edilmiştir. Araştırmada
kullanılan değişkenler için nedensel çıkarımlar yapılabilmesi için boylamsal çalışmaların yapılmasına
ihtiyaç vardır.
Anahtar Kelimeler: Algılanan iş arkadaşları desteği, yönetici desteği, işten ayrılma niyeti
THE EFFECT OF PERCEIVED COWORKER SUPPORT AND SUPERVISOR SUPPORT
ON TURNOVER INTENTION
Abstract
The purpose of this study is to examine the effect of perceived coworker support and supervisor support
on turnover intention. The data of the study were obtained from 124 nurses working in Ankara. In the
study, Babin and Boles (1996) 's supervisor support scale consisting of five items, Mossholder et al.
(2005) 's perceived coworker support scale consisting of six items and Camman et al. (1979) 's turover
intention scale consisting of three items were used and validity and reliability analyzes of these scales
were performed. Correlation and hierarchical regression analyzes were used to investigate the
relationships between variables. According to the results, perceived coworker support and supervisor
support perception were found to affect employees' turnover intention significantly and negatively.
Longitudinal studies are needed to make causal inferences for the variables used in the study.
Keywords: Perceived Coworker support, Supervisor support, Turnover Intention
73 Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, İ.İ.B.F., İşletme Bölümü, [email protected] 74 Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, İ.İ.B.F., İşletme Bölümü, [email protected]
75
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ALGILANAN YÖNETİCİ DESTEĞİNİN MESLEKİ TÜKENMİŞLİK ÜZERİNE ETKİSİ
Enver AYDOĞAN75
Emre Burak EKMEKÇİOĞLU76
ÖZ
Bu çalışmanın amacı yönetici desteği algısının mesleki tükenmişlik üzerine etkisini incelemektir.
Araştırmanın verileri Ankara’da üç farklı finans kuruluşunda çalışan toplam 112 çalışandan elde
edilmiştir. Araştırmada Babin ve Boles (1996)’un beş maddeden oluşan algılanan yönetici desteği
ölçeği ve Pines (2005)’ın on maddeden oluşan mesleki tükenmişlik ölçeği kullanılmıştır. Bu ölçeklerin
geçerlilik ve güvenilirlik analizleri yapılmıştır. Korelasyon ve regresyon analizleriyle değişkenler
arasındaki ilişkiler incelenmiştir. Elde edilen sonuçlara göre yönetici destek algısı çalışanların
tükenmişlik düzeyini anlamlı ve negatif olarak etkilediği tespit edilmiştir. Bu çalışma kesitsel bir nitelik
taşımaktadır. Bu nedenle boylamsal çalışmaların yapılarak değişkenler arasında nedensel ilişkilerin
incelenmesine ihtiyaç vardır.
Anahtar Kelimeler: Algılanan yönetici desteği, Mesleki Tükenmişlik, Finansal Kurumlar
THE EFFECT OF PERCEIVED SUPERVISOR SUPPORT ON JOB BURNOUT
Abstract
The purpose of this study is to examine the effect of perceived supervisor support on job burnout. The
data were obtained from a total of 112 employees in three different financial institutions in Ankara. In
the study, Babin and Boles (1996) 's perceived supervisor support scale consisting of five items and
Pines (2005)' s job burnout scale consisting of ten items were used. Validity and reliability analyzes of
these scales were performed.The relationships between the variables were analyzed by correlation and
regression analysis. According to the results, the perception of supervisor support was found to affect
the job burnout level of the employees significantly and negatively. This study has a cross-sectional
nature. Therefore, longitudinal studies are needed to investigate the causal relationships between
variables.
Keywords: Perceived Supervisor support, Job Burnout, Financial Institutions
75 Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, İ.İ.B.F., İşletme Bölümü, [email protected] 76 Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, İ.İ.B.F., İşletme Bölümü, [email protected]
76
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE’DE KAMU HARCAMALARININ DIŞLAMA ETKİSİ (CROWDING OUT
EFFECT OF GOVERNMENT SPENDINGS IN TURKEY)
Hale KIRMIZIOĞLU77
Baki DEMİREL78
ÖZ
Bu çalışmada Türkiye’de kamu harcamalarının özel sektör yatırımları üzerinde dışlama (crowding out)
etkisi gösterip göstermediği nedensellik analizi çerçevesinde ele alınmış ve ARDL yöntemi
kullanılmıştır. 2006-2018 dönemine ait üç aylık verilerin kullanıldığı çalışmada bağımlı değişken olarak
özel sektör yatırım harcamaları (IP) ele alınırken, bağımsız değişkenler olarak ise; çıktı açığı (G), özel
sektör tüketim harcamaları (CP), kamu yatırım harcamaları (IG) ve kamu cari ve transfer harcamalarının
toplamı (CG) ele alınmıştır. Çalışmada değişkenlere ait kısa dönem ilişkilerin tahminin de Hata
Düzeltme Modeli (ECM) kullanılmıştır. Çalışma sonucu elde edilen bulgular, kamu yatırımlarının özel
sektör harcamaları üzerinde pozitif ancak zayıf bir etkiye sahip olduğu buna karşın kamu cari ve transfer
harcamaları toplamının özel sektör yatırımları üzerinde negatif ve güçlü etkiye sahip olduğu
yönündedir. Bu bulgular, ilgili dönemde Türkiye’de kamu harcamalarının özel sektör yatırımları
üzerindeki dışlama (crowding out) etkisinin içleme (crowding in) etkisinden daha baskın olduğunu
düşündürmektedir.
Anahtar Kelimeler: Kamu harcamalarının etkinliği, Dışlama etkisi, İçleme etkisi, Türkiye ekonomisi
JEL Kodları: E22, E27, E62, H32
77 Dr. Öğr. Üyesi, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü 78 Doç. Dr., Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü
77
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
FİNANSAL SEKTÖRDEKİ YABANCI YATIRIMCILARIN DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİĞİ:
TÜRKİYE ÖRNEĞİ
Hale KIRMIZIOĞLU79
ÖZ
Bu çalışmanın amacı, finansal yabancı sermayenin (özellikle kısa vadeli yabancı sermayenin) Türkiye
finansal piyasalarındaki davranışlarını, yıllar içerisinde değiştirip değiştirmediğini araştırmaktır.
1980’li yıllarla beraber başlayan finansal liberalizasyonun (serbestleşmenin) bir sonucu olarak
gelişmekte olan ülkelerin çoğu, kısa vadeli sermaye hareketlerine koşulsuz açık hale gelmiştir. Sermaye
hareketlerinin serbestliği, yabancı sermayeye dilediği gibi hareket etme olanağı tanımıştır. Ne yazık ki
bu durum gelişmekte olan ekonomilerin aleyhine dönmüştür. Çünkü yabancı finansal yatırımcı, risk
algısındaki en ufak bir kötüleşme sonucunda ev sahibi ülkeden çıkma kararı almıştır. Bunun sonucunda
ev sahibi ülkelerin makroekonomik değişkenlerinin birçoğunda bozulmaya yol açarak finansal krize
dönüşmektedir. Türkiye’de de 90’lı yıllardan beri yaşanan krizlerde yabancı sermayenin ülkeden ani
çıkışı ya ana etken olarak gösterilmiş ya da temel etkenler arasında sayılmıştır. Ancak 2001 krizi
sonrasında yabancı finansal yatırımcıların davranışlarında bir değişiklik olduğu gözlenmektedir.
Yabancı sermaye artık, bulunduğu ülkeyi terk etmek için daha önemli dayanaklara ihtiyaç duyuyor ve
daha fazla beklemede kalıyor gibi görünmektedir. Elbette bu durum, yabancı sermayenin davranış
değişikliği olarak yorumlanacağı gibi çaresizliği olarak da yorumlanabilir.
Anahtar Kelimeler: Türkiye ekonomisi, Yabancı yatırımcıların davranışları, Türkiye’de finansal
krizler, Türkiye’de ekonomi politikaları.
JEL Kodları: E44, F02, F32, G11
FOREİGN INVESTORS’ BEHAVİOURAL CHANGİNG İN FİNANCİAL SECTOR: THE
CASE OF TURKEY
ABSTRACT
The purpose of this study, the financial foreign capital (especially short-term foreign capital) behavior
of financial markets in Turkey, is to investigate if they have changed over the years. As a result of the
financial liberalization, which started in the 1980s, most developing countries became unconditionally
open to short-term capital movements. Liberalization of capital movements allowed foreign capital to
act as it wishes. Unfortunately, this situation has turned against the developing economies. Because the
foreign financial investor decide to leave the host country as a result of the slightest deterioration in the
risk perception. As a result, it has been transformed into a financial crisis, leading to deterioration in
many of the macroeconomic variables of the host countries. Turkey also sudden outflows of foreign
capital from the country in crisis since the 90s, or shown as the main factors or fundamental factors
were counted between. However, following the 2001 crisis, there has been a change in the behavior of
foreign financial investors. Foreign capital now needs more important grounds to leave the country, and
seems to be more pending. Of course, this situation can be interpreted as a change in behavior of foreign
capital or can be interpreted as helplessness.
Key Words: Turkey’s Economy, Foreign investors’ behaviour, Financial crisis in Turkey, Economic
policies in Turkey.
JEL Classification: E44, F02, F32, G11
79 Dr. Öğr. Üyesi, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü
78
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
KÜRESELLEŞMENİN BÜTÇE POLİTİKALARINA YANSIMALARI:
TEORİK BİR DEĞERLENDİRME
Ayşe ATILGAN YAŞA80
ÖZ
Küreselleşme olgusu ortaya çıktığından beri ekonomik, sosyal ve siyaset gibi pek çok alanda değişimleri
beraberinde getirmiştir. Küreselleşme ile birlikte ülkelerin benimsedikleri politikalar da yerel bir
kimlikten çıkmış geniş bir bakış açısıyla benimsenen dünya çapında bir kimliğe bürünmüştür.
Küreselleşme etkisiyle oluşan devlet anlayışındaki değişimler, devletin müdahaleci rolünden ziyade
düzenleyici ve denetleyici rolünü ön plana çıkarmış ve bütçe politikaları uygulamalarını da yakından
etkilemiştir. Küreselleşme, ülkelerin uygulayacağı vergi, harcama ve borçlanma politikası araçlarından
oluşan bütçe politikaları ile ekonomiye müdahalesini yönlendirmiştir. Bu çalışmanın amacı, bütçe
politikaları araçları bağlamında küreselleşmenin bütçe politikalarının nasıl etkilediğini teorik temellere
dayalı olarak açıklamaktır. Çalışma sonucunda küreselleşmenin gidişatı ve bütçe politikası alanına
yansımaları değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Bütçe Politikaları, Vergi Politikası, Harcama Politikası, Borçlanma
Politikası.
REFLECTİONS OF GLOBALİZATİON ON BUDGETARY POLİCİES:
A THEORETİCAL ASSESSMENT
Abstract
Since the emergence of globalization, it has brought about changes in many fields such as economic,
social and political. The policies adopted by the countries have taken on a global identity with a broad
perspective, which is adopted from a local identity with globalization.
Changes in the understanding of the government in the effect of globalization have emphasized its
regulatory and supervisory role rather than the interventionist role of the government and have closely
affected the implementation of budgetary policies. Globalization has guided the intervention of the
countries with the budgetary policies of tax, expenditure and borrowing policy instruments. The aim of
this study is to explain how the globalization affects budget policies in the context of budget policy
instruments. As a result of the study, the course of globalization and its reflections on the field of budget
policy were evaluated.
Key Words: Globalization, Budget Policies, Tax Policy, Spending Policy, Borrowing Policy.
80 Dr.Öğr.Uyesi, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Salihli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü,
[email protected], ORCID No: 0000-0001-8890-0553.
79
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE’DE MERKEZİ YÖNETİM HARCAMALARININ İLLER DÜZEYİNDE
ÇOK DEĞİŞKENLİ İSTATİSTİK YÖNTEMLERLE ANALİZİ
Ayşe ATILGAN YAŞA81
Gonca YÜZBAŞI KÜNÇ82
ÖZ
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de iller itibariyle merkezi yönetim harcamalarını belirleyen kamu
hizmetlerini çok değişkenli istatistik yöntemlerle incelemektir. Çalışmada farklı hizmet tiplerinden
oluşan giderlere ait değişkenler öncelikle çok değişkenli istatistik yöntemlerden çok boyutlu ölçekleme
analiziyle araştırılmıştır. Bu analizin kullanılma amacı, Türkiye’deki illerin fonksiyonel kamu
harcamaları açısından incelenmesi ve aralarındaki muhtemel benzerlik veya farklılıkların ortaya
çıkarılmasıdır. Harcama değişkenleri olarak, 2018 yılına ait genel kamu hizmetleri, savunma hizmetleri,
kamu düzeni ve güvenlik, ekonomik işler ve hizmetler, çevre koruma hizmetleri, iskân ve toplum refahı
hizmetleri, sağlık hizmetleri, dinlenme, kültür ve din hizmetleri, eğitim hizmetleri, sosyal güvenlik ve
sosyal yardımlaşma hizmetleri gibi farklı alanlardan seçilen göstergeler kullanılmıştır. Çalışmada
kullanılan bir diğer analiz de, sosyoekonomik değişkenler ile kullanılan kümeleme analizidir. Bu
analizin kullanılma amacı ise, 2018 yılına ait yaş, cinsiyet, evlilik, kişi başı GSYH gibi sosyoekonomik
değişkenlere göre illerin gruplandırılabilmesidir. Çok boyutlu ölçekleme analizi sonucunda merkezi
yönetim harcamaları bakımından elde edilen benzerlik veya farklılıklar, kümeleme analizi sonucu elde
edilen illerin sosyoekonomik gruplandırılmalarıyla birlikte değerlendirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Merkezi Yönetim, Kamu Harcamaları, İller, Çok Boyutlu Ölçekleme Analizi,
Kümeleme Analizi
PROVINCES-LEVEL ANALYSIS WİTH MULTIVARIATE STATISTICAL METHODS OF
THE CENTRAL GOVERNMENT EXPENDITURE IN TURKEY
Abstract
The purpose of this study is to examine public services that determine central government expenditure
as provinces in Turkey with multivariate statistical methods. In this study, variables of expenditures that
consist of different service types firstly was researched by multidimensional scaling that fall within
mualtivariate statistical techniques. The aim of using this analysis is analyzed in terms of functional
public expenditure of provinces in Turkey and is to reveal likely similarities or differences between
them. The indicators selected from different areas such as general public services, defense services,
public order and security, economic affairs and services, environmental protection services, housing
and community welfare services, health services, recreation, cultural and religious services, education
services, social security and social assistance services in 2018 were used as expenditure variables.
Another analysis used in the study is the clustering analysis used with socioeconomic variables. The
purpose of this analysis is to group the provinces according to socioeconomic variables such as age,
gender, marriage, GDP per capita. As a result of multidimensional scaling analysis, similarities or
differences obtained in terms of central management expenditures were evaluated together with the
socioeconomic groupings of the provinces obtained as a result of clustering analysis.
Keywords: Central Government, Public Expenditures, Provinces, Multidimensional Scaling Analysis,
Cluster Analysis
81 Dr.Öğr.Uyesi, Manisa Celal Bayar Üniversitesi Salihli İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü,
[email protected], ORCID: 0000-0001-8890-0553. 82 Araş.Gör.Dr. Adıyaman Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü,
[email protected] ORCID: 0000-0003-0213-7310.
80
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
2008 FİNANSAL KRİZİ SONRASI ENFLASYON-FAİZ İLİŞKİSİNDE NEO-FISHER
GÖRÜŞ ÜZERİNE BİR İNCELEME
Hilal ŞEKER83
Baki DEMİREL84
ÖZ
Küresel finansal krizle birlikte para politikası anlayışında önemli değişiklikler yaşanmıştır. Özellikle
geleneksel olmayan para politikalarının uygulanmasıyla, gelişmiş ülkelerin yaşadığı resesyondan
kurtulabilmek adına düşük faiz uygulamaları gündeme gelmiş, para politikasında finansal istikrarın da
fiyat istikrarı kadar mühim olduğu anlaşılmıştır. Gelişmiş ülkelerde düşük faiz uygulamasına rağmen
enflasyonda istenilen düzeyde bir artış sağlanamaması enflasyon ve nominal faiz oranları arasındaki
nedensellik ilişkisinin tekrardan gündeme gelmesine sebep olmuştur. Şöyle ki; geleneksel merkez
bankacılığına göre enflasyonun istenen hedeften sapması durumunda nominal faiz oranları kullanılarak
hedef seviyelere gelmesi sağlanır. Finansal krizle birlikte gelişmiş ülkelerin düşük faiz uygulamalarına
rağmen enflasyon beklenen hedeflerin altında seyretmiştir. Bu durum geleneksel görüşe tamamıyla zıttır
ve düşük faiz düşük enflasyona neden olabilir mi sorusunu gündeme getirmiştir. Fisher etkisi düşük faiz
oranlarının enflasyonu artıracağı, yüksek faiz oranlarının ise düşüreceği görüşünü yansıtmaktadır.
Ancak finansal krizde beklenen bu sonuç elde edilememiş ve düşük faize rağmen enflasyon da istenilen
seviyelerde seyretmemiştir.
Özellikle Kanada, Japonya, ABD ve İngiltere gibi gelişmiş ekonomilerde enflasyon hedeflenen %2’nin
de altında gerçekleşmiştir. Söz konusu ülkelerin merkez bankaları, resesyon durumundan kurtulmak ve
ekonomik canlanma sağlamak için politika faizlerini sıfır bandının altına çekmiştir. ABD’de FED’in bu
kararıyla reel faizler negatif olmuş, Taylor Kuralı uygulanabilirliğini kaybetmiştir. Bu durum faiz-
enflasyon arasındaki pozitif ilişkiyi anlatan Fisher etkisinin krizden sonra bazı çalışmalarda test
edilmesine neden olmuş ve Fisher etkisinin enflasyondan faiz oranına doğru değil de tam tersi faiz
oranından enflasyona doğru olduğu görülmüş ve bu ters nedensellik Neo-fisher etkisi olarak
tanımlanmıştır.
Bu çalışma Neo-Fisher etkisinin test edildiği çalışmaları ve bunların sonuçlarını gösteren teorik bir
çerçeve oluşturmak amacıyla yapılmıştır. Bullard (2015), Williamson (2016), Martin Uribe (2017)
tarafından yapılan çalışmalar temel motivasyonumuzu oluşturmaktadır. Söz konusu çalışmaların
birleştiği sonuç şudur ki; düşük faiz oranları, düşük enflasyon oranlarına neden olmaktadır.
Neo-Fisher etkisini anlayabilmek için temel çıkış noktası olan Fisher eşitliğini anlamak gerekmektedir.
Dolayısıyla çalışmamızda önce Fisher eşitliği incelenmiş, ilgili literatür taramasının ardından Neo-
Fisher eşitliği anlatılmış ve ilgili literatür taraması yapılmştır.
83 Öğr.Gör., Amasya Üniversitesi, Sosyal Bilimler MYO, Muhasebe ve Vergi Uygulamaları Bölümü,
[email protected] 84 Doç.Dr., Gaziosmanpaşa Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü, [email protected]
81
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE’DE GELİR DAĞILIMI ADALETİNDE 2002-2017 YILLARI İTİBARİ İLE SON
DURUM
Emre AKGÜNDÜZ85
ÖZ
Özellikle 20. Yy.’ın ikinci yarısından itibaren hız kazanan küreselleşme süreci, beraberinde bir takım
sorunları da yaratmıştır. Gelir dağılımı adaleti, işsizlik ve yoksulluk konularında derinleşmeye yol açtığı
ise aşikârdır. 2. Dünya Savaşı sonrasında ABD hegemonyasında gelişen dünya ekonomisi ülkeler
arasında entegrasyonu sağlamak ve bu dönem içerisinde SSCB.’nin yalnızlaştırılması için sosyal
politika yönlü harcamalara önem verilmiş olsa da 1980 sonrasında Türkiye de ve dünya da küreselleşme
süreci büyük bir hız kazanmış ve günümüzde bunun etkisi her sektörde hala devam etmektedir. Bu
bağlamda daha çok sermaye yanlısı ekonomi politikaları, sosyal refah politikalarından vazgeçilmesi,
neo-liberal iktisat politikaları, kamu harcamalarının azaltılmasını öngören vb. piyasa öncülü ekonomi
politikaları benimsenmiştir. Bunun yanı sıra ülkemiz ve dünyada yaratılan servetten farklı gelir
gruplarının elde ettikleri gelirlerin birbirlerine oranı farklılaşmakta ve en üst gelir grubu ile en alt gelir
grubu arasındaki uçurumu daha da derinleştirip çıkmaza sürüklenen gelir eşitsizliği sorun haline
gelmiştir.
Anahtar kelimeler: Gelir dağılımı, Lorenz Eğrisi, Gini Katsayısı, Yoksulluk, Küreselleşme
85 Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Maliye Yüksek Lisans Öğrencisi
82
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜKETİM KÜLTÜRÜNDE EVRİLEN ÖZGÜRLÜK KAVRAMINA REKLAM
SÖYLEMLERİ ARACILIĞI İLE BAKMAK
Duygu TOK86
ÖZ
Özgürlük, insanlığın anlam arayışının en önemli duraklarından biridir. Özgürlük kavramı toplumların
zihinsel dünyasını yüzyıllardan beri meşgul etmiş, felsefenin, politikanın, edebiyatın, hukukun ve daha
pek çok sosyal bilim alanının ilgi merkezlerinde yer almıştır. Tarihte neredeyse her düşünür kendi
felsefesini tanımlarken, özgürlüğe ilişkin muhakemeler yapmış, dahası çoğu anlam inşasını da bu
kavrama dayanmıştır. İnsanın beşeri tarihi boyunca dönüşen yaşam biçimleri, kavramların anlamsal
içeriklerinde değişime neden olmuştur. Ancak özgürlük gibi soyut kavramlarda bu dönüşüm daha fazla
ideolojik yönlendirmeye maruz kalmıştır. Özgürlük her dönemde farklı biçimlerde bir “vaat” konusu
olmuştur. Tüketim toplumunda ise özgürlük, medya aracılığıyla nesneleşmiş ve metalaşmıştır. Bu
metalaşma sürecinde reklamın güçlü bir katalizör olarak konumlandığı genel kabul görmektedir.
Reklamlarda özgürlük, tüketimle koşut olarak sürekli yeniden anlamlandırılmakta ve bu anlamın hızla
yayılması sağlanmaktadır. Tüketim toplumunu inşa eden ve şekillendiren ekonomik iktidarın aracıları,
bireylerin tüketici karakterini yükseltmek, onları sürekli ve hızlı tüketime yönlendirmek için
kapitalizmin önemli araçlarından biri olan reklamların içeriklerini ustaca kurgulamaktadır. Bu
kurgulama sürecinde, pek çok kavram gibi özgürlük kavramı da anlamsal bozulmaya uğratılmaktadır.
Bu çalışmada, devingen reklamlarda özgürlük kavramına ilişkin anlamlandırma sürecine, özgürlük
kavramı üzerine yürütülen felsefi tartışmalar ve reklam söylemleri çerçevesindeodaklanılmış, bu süreçte
tüketimi yücelten unsurlarla özgürlük arasında kurulan bağ irdelenmiştir. Reklamların ikna gücünü
artıran görüntüler, sözcükler, ses, ışık, renk, vb. yoluyla oluşturulan anlamların bir arada bulunması
nedeniyle çalışma, video reklamlar kapsamında ilerletilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Özgürlük, tüketim toplumu, reklam
86 Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Öğrencisi
83
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DUYGULARIN İŞİTSEL İMGELERİNİN MARKA İMAJINA TRANSFERİ: REKLAM
MÜZİKLERİNDE CONTRAFACTUM
“… Tabii ki her şey toplumsal hayat içinde
imajların,
kanaatların ve düşüncelerin aslında
bir etkilenmeler ve duygulanmalar süreci içinde
anlam kazanabileceği fikrine götürüyor bizi”
Ulus Baker.
Merih TAŞKAYA87
Enes ÇETİNKAYA88
Sinema, duyguların imgesel izlerini oluşturma ve izleyicisine aktarma yolunda -işitsel unsurları da
yardıma çağırarak- oyunculuk ve sinematografi aracılığıyla epey yol kat etmiştir. Bir sahnede verilmek
istenen duyguyu, oyuncunun mimik ve jestleri yanı sıra, arkaplanda çalan melodinin tonu aracılığıyla
da izleyiciye aktarmak, reklamcıların sinema sanatından aldıkları taktiklerdir. Aktarılmak istenen duygu
için görsel ve işitsel unsurlar, ortak toplumsal hafızadan transfer edilerek kurgulanır. Böylelikle marka
ya da ürün, bir hikâyenin parçası haline getirilir. Markanın hikayesi, kimi zaman yakın ya da uzak
geçmiş için duygusal çağrışımlara geçit veren popüler müzik eserlerinin eşliğinde sunulur. Ortak ya da
kişisel duygulanım yaratan kimi popüler müzik eserlerinin -orijinal halleri üzerine yazılı duygusal
imgelerin tahrip edilmesi pahasına-, marka adına uyarlanarak reklam unsuru haline getirilmesi,
duyguların işitsel imgelerinin marka imajına giydirilmesiyle sonuçlanmaktadır. Bu durumun, duygu
düzleminde bir “yerinden edilme” hissi yaratması söz konusudur.
Üretim-tüketim ilişkisinde, ibre tüketimden yana döndüğünden beri, kültürel alanın içeriği ve anlamı
kapitalizmin kültürel mantığını daha derinden yansıtır olmuştur. Bu doğrultuda kültür, kavramsal olarak
kitle kültürü, popüler kültür, tüketim kültürü gibi çeşitli alt kategoriler altında tanımlanmaya
başlanmıştır. Kavramların kategorik olarak tanımlandığı bir sistem içerisinde, bu kavramların
birbirleriyle ve sistemle ilişkisi birbirini besleyen bir örüntü biçiminde karşımıza çıkmaktadır. Bu örüntü
içinde popüler müzik eserlerinin güftesinin değiştirilerek, contrafactum biçimiyle reklam müziği
oluşturulduğu “yıkıcı yaratıcılık” süreçleri, kapitalizmin tüketimi körükleyici çabalarının nerelere
ulaştığının gösterilmesi için önemlidir. Bu çalışmada müzikal izlerin duygu düzleminde yarattığı
anlamların reklamlar aracılığı ile marka imajı kolajına teslim edilişi, örnek reklamlar üzerinden
metinlerarası okuma ve söylem analizi ile ortaya konmaya çalışılmıştır.
Anahtar kelimeler: Tüketim, Reklam, Reklam Müzikleri, Metinlerarasılık, Bellek, Popüler Kültür
87 Doç. Dr. Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi, Öğretim Üyesi 88 Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Öğrencisi
84
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ALANIN SÜRDÜRÜLEMEZ TÜKETİM EKİMİNE KARŞI SÜRDÜRÜLEBİLİR TÜKETİMİ
SAVUNAN TOPLULUKLARIN HABİTUSLARINA BAKIŞ
Süleyman KAYMAZ89
ÖZ
Bu çalışmada; özellikle, kapitalizmin kendisini yeniden üretebilmesi için bağımlı olduğu sürdürülemez
nitelikteki tüketim biçimlerine ve bu biçimlerin yayılıp dolaşıma sokulduğu alan’lara odaklanılmıştır.
Bu tüketim biçimlerinin, alanlardan habitus’lara nasıl nüfuz edildiği sistematik biçimde sorgulanmıştır.
Akabinde, kapitalizmin, sürdürülemez tüketimi bireyleri entegre etmek için kullandığı kitle iletişim
araçları, pedagojik eylem biçimleri, arzu, aidiyet, ihtiyaç ve kimlik kavramları eleştirel paradigmalar
çerçevesinde çözümlemelere tabi tutulmuştur.
Öte yandan, mevcut tüketim kültürüne karşı ideolojiler üreten ve bu ideolojileri yaşam felsefelerine -
habituslarına- katan, çözüm yolu olarak da sürdürülebilir tüketimin mealen anlatısını seçen Marksist ve
Anti-Kapitalist Ekolojist (Anarşistler, Eko-Anarşistler, Derin Ekolojistler, Toplumsal Ekolojistler vb.)
toplulukların praksis felsefeleri irdelenmiştir. Söz konusu bu topluluklarda yer alan üyelerin benimsediği
felsefeyle zaman zaman çelişkiye düşüp düşmedikleri karşılaştırmalı olarak değerlendirilmiştir.
Bulgulanan çelişkilerin nedenleri ve hangi düzlemlerde yaşandığı ilgili literatür kapsamındaki
kaynaklara ve Antalya ilinde yapılan saha çalışmasındaki verilere dayanarak ortaya konulmaya
çalışılmıştır. Ayrıca, saha çalışmasından elde edilen verilerin analizleri, ilgili literatürde yer alan eleştirel
yaklaşımların ışığında değerlendirilmiş; sürdürülebilir tüketimi savunan toplulukların ideolojik
farklılıkları ve benzeşimleri kapsamında karşılaştırmalı ve kategorik biçimde sunulmuştur. Bu
bağlamda, ideolojik farklılıkların ortaya çıkmasına neden olan düşünürlerin fikir şemaları, kapitalizm
üzerindeki tahlilleri ve eleştirileri tüketim olgusuna odaklanılarak yorumlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Sürdürülebilir Tüketim, Kapitalizm, Ekolojik Denge, Tüketim Toplumu,
Diyalektik Us.
89 Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Mezunu
85
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
FOUCAULT’NUN BİYOİKTİDAR KAVRAMI ÇERÇEVESİNDE BEDENİN DENETİMİ VE
GÜZELLİK
Can Güneş KARAGÖZ90
ÖZ
Biyoiktidarı genel bir ifadeyle beden üzerinde işleyen ve bedenin derinliğine nüfuz eden iktidar olarak
açıklayan Foucault’ya göre, bu iktidar bireylerin zihinlerine ulaşmaya çalışmakta dolayısıyla bireylerin
algılarını, yaşamlarını, yaşama dair tüm alanlarını kısaca varoluşlarını kontrol etmeye ve bu yolla
bedenlerini denetleyip düzenlemeye, bireyleri belirlenen normlara uygun hale getirerek
normalleştirmeye çalışmaktadır. Ancak bu denetimi ve düzenlemeyi baskı yoluyla değil biyoiktidara
özgü yeni bir kontrol biçiminde bedene ve tüketime yönelik teşvikler yoluyla yapmaktadır. Bu noktada
kadın dergileri de bu denetimin ve tüketim teşvikinin önemli bir aracısı konumunda bulunmaktadır.
Kadın dergileri bireylerin bedenlerine yönelik yazılı ve görsel söylemler sunarak onların bedene yönelik
algılarını, davranışlarını etkilemekte, bedenlerini denetleyip düzenlemekte ve bireyleri belirlenmiş,
sınırları çizilmiş bir kategorinin içine yerleştirerek normalleştirmektedir.
Kadın dergilerindeki bedenin denetimine ve bu yolla tüketimin teşvikine yönelik söylemlerin pek
çoğunda “güzellik” teması hâkimdir. Bu bağlamda, bu çalışmada Foucault’nun biyoiktidar kavramı
çerçevesinde tüketim toplumunda kadın dergilerindeki güzellik temalı yazılar, reklamlar ve bu yazılar
ve reklamların yanında yer alan görsellerin okuyucuya seslenişindeki söylemler ve göstergeler,
araştırma nesnesi olarak belirlenmiştir. Bu söylem ve göstergeler aracılığı ile ideal beden ve güzelliğe
ilişkin algıların nasıl şekillendirildiği, normların nasıl oluşturulduğu, giderek bedenin nasıl denetim
altına alındığı ve böylelikle bireyin tüketime yönlendirilişindeki sistematiğin nasıl oluşturulduğunu
ortaya koymak amaçlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda Cosmopolitan dergisindeki güzellik temalı
yazılar, reklamlar ve bu yazıların ve reklamların yanında yer alan görseller nicel ve nitel içerik analizi
yöntemiyle incelenmiştir.
Anahtar kelimeler: Foucault, biyoiktidar, beden, güzellik, tüketim
90 Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Öğrencisi
86
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
KARDEŞ ŞEHİRLER VE ÇEŞİTLİ KARDEŞ ŞEHİR UYGULAMALARININ
DEĞERLENDİRİLMESİ
SISTER CITIES AND EVALUATION OF VAIROUS SISTER CITY PRACTICES
Hikmet Selahaddin GEZİCİ91
Mustafa KOCAOĞLU92
ÖZ
Küreselleşmenin gün geçtikçe artan önemi ve bilimsel dizinde küreselleşmeye artan vurgu, “yerel”in ön
plana çıkmasını da beraberinde getirmektedir. Küresel-yerel ilişkisini anlama noktasında önemli bir
konumda bulunan kardeş şehirler, küresel-yerel arayüzü gösteren ve söz konusu ilişkilerden elde edilen
sonuçları daha derinlemesine incelemeye yönelik adeta bir laboratuvar ortamı sunmaktadır.
Türkiye’de de tüm dünyada olduğu gibi kardeş şehir ilişkilerine yönelik faaliyetler, hem nicelik hem de
nitelik olarak artarak devam etmektedir. Kardeş şehir ilişkilerinin yerel yönetimlere ve toplumlara
sunduğu faydalar göz önüne alındığında Türkiye için bu ilişkilerin taşıdığı önemin büyüklüğü açıkça
görülmektedir. Türkiye’de kardeş şehir ilişkilerinin dünyadaki diğer örneklere nazaran muhteva olarak
daha farklı bir şekilde konumlandığı ileri sürülebilmektedir.
Bu çalışmanın amacı, kardeş şehirlerin kuramsal olarak ele alınması ve Türkiye’de mevcut kardeş şehir
uygulamalarının değerlendirilmesidir. Bu bağlamda birinci bölümde kardeş şehirler kavramsal olarak
açıklanacak, bu ilişkilerin başarılı olması için gerekli koşullar ele alınacaktır. İkinci bölümde Türkiye’de
kardeş şehir uygulamalarının mevcut durumu değerlendirilecek ve son bölümde ise çeşitli kardeş şehir
uygulamaları ekseninde derinlemesine analizler yapılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, Yerel Yönetimler, Kardeş Şehirler
Abstract
The increasing importance of globalization and the increasing emphasis on globalization in the scientific
index also bring the “local” to the forefront. The sister cities, which have an important position in
understanding the global-local relationship, provide a laboratory environment to show the global-local
interface and to examine the results obtained from the relationships mentioned.
Activities in the field of the sister city relationships in Turkey as well as all over the world, continues to
increase in both quantity and quality. When the benefits offered to local authorities and communities by
the sister city relationships are considered; the magnitude of the importance of those relationships for
Turkey is clearly seen. It can be proposed that the sister city relationships are positioned in a different
way in comparison to other world examples in terms of content.
The aim of this study is to theoretically deal with the sister cities and evaluate the current sister city
practices in Turkey. In this context, sister cities will be conceptually explained and necessary conditions
for successful relations will be discussed, in the first section. In the second section, the current situation
of the sister city practices in Turkey will be evaluated and in the last section in-depth analysis will be
made in the axis of various sister city practices.
Keywords: Globalization, Local Governments, Sister Cities
91 Dr. Öğr. Üye., Selçuk Üniversitesi, SBKY Bölümü, [email protected] 92 Doç Dr., NEÜ, Uygulamalı Bilimler Fakültesi, Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü,
87
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DEĞİŞEN KAMU HİZMETİ ANLAYIŞININ YEREL DÜZEYDE KAMU HİZMETİ
GÖRÜLME USULLERİNE ETKİSİ
THE EFFECT OF VARIABLE PUBLIC SERVICE APPROACH TO PUBLIC SERVICE
PROCEDURES ON LOCAL LEVEL
Muhammed Ali AYDEMİR93
Mustafa KOCAOĞLU94
Devlet veya devlet yapısı içinde yer alan kamu tüzel kişileri, içinde bulunulan dönemin koşullarına göre zorunlu
hale gelen toplumun temel ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bir toplumun zorunlu ihtiyaçlarının hiç ve/veya yeterince
karşılanmaması, hem o toplumun çağın gereklerinin gerisinde kalmasına hem de toplumdaki kamusal yaşantının
bozulmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda, belirli bir zamanda, belirli bir yerde, devlet ve öteki kamu tüzel kişileri
tarafından halkın genel ve ortak gereksinimlerinin karşılanmasına “kamu hizmeti” denilmektedir. Yerel kamu
hizmeti ise merkezi idarenin denetimi altındaki yerel kamu tüzel kişileri tarafından coğrafi ve hizmet yönünden
kamu yararı gözetilerek gerçekleştirilen hizmetlere denir.
Liberal politikaların dünyaya tekrar hakim olmaya başlamasıyla birlikte devletin faaliyet alanları küçültülmeye
başlayarak minimal hale getirilmeye başlanmıştı. Böylece, dünya genelinde hızlı bir şekilde devlet politikaları
liberal düşünce temelli olmaya başlamştır. Türkiye’de de, dünyada olduğu gibi, 1980 sonrasında devletin aşırı
büyümesine ve merkezileşmesine yol açan refah devleti sistemi terkedilmeye ve liberal politikalar hakim olmaya
başlamıştır. Bu dönem ile birlikte merkezden görülen kamu hizmetlerinin hem yerele aktarıldığı hem de kamu
hizmetlerindeki devlet tekellerinin özel sektöre devredildiği görülmektedir. Nitekim bu değişiklikler ile beraber
kamu hizmetlerinin görülme usullerinde değişimler olmuştur.
Bu çalışmada da öncelikle kamu hizmeti ve yerel kamu hizmeti, kavramsal ve kuramsal olarak ele alınmıştır.
Ardından, kamu hizmetinin ve yerel kamu hizmetinin türleri, görme ve görülme usulleri örnekler ile kavramsal
olarak açıklanmış; son olarak ise “Dünya’da ve Türkiye’de 1980 sonrası uygulanmaya başlayan liberal politikalar,
kamu hizmeti görülme usullerini nasıl etkilemiştir?” “Liberal politikalar ile birlikte ortaya çıkan kamu hizmeti
görme usulleri nelerdir?” sorularına cevap aranarak çeşitli değerlendirmelerde bulunulmuştur.
Anahtar Kelimeler: Kamu Hizmeti, Yerel Kamu Hizmeti, Liberal Politika
Abstract
The public legal entities within the state or state structure meet the basic needs of the society, which becomes
mandatory according to the conditions of the current period. The lack of adequate and / or insufficient needs of a
society leads both to the society's needs and to the deterioration of public life in society. In this context, it is called
public service de to meet the general and common needs of the people by the state and other public legal entities
at a particular time and/or in a particular place. The local public service is called the services carried out by local
public entities under the control of the central administration, taking into consideration the public interest in terms
of geographical and service.
When liberal policies started to dominate the world again, the fields of activity of the state were started to be
minimized and started to be minimized. In this way, state policies have rapidly become the basis of liberal thought.
In Turkey, as in the world, to be abandoned after 1980 and that led to excessive growth of the state's centralized
welfare state system and began to be dominated by liberal policies. With this period, it is seen that the public
services seen from the center are transferred to the locals and the state monopolies in the public services are
transferred to the private sector. Thus, there have been changes in the way in which public services have been seen
along with these changes.
In this study, the public service and the local public service are discussed conceptually and theoretically. Then, the
types of public service and the local public service, and the methods of seeing and seeing are explained
conceptually with examples. Finally, “the liberal policies began to be implemented after 1980 in the world and
Turkey has seen how it affects the procedures for public service?” “What are the procedures for public service
emerged with liberal policies?” in order to answer the questions, various evaluations were made.
Key Words: Public Service, Local Public Service, Liberal Policy
93 Yüksek Lisans Öğrencisi, NEÜ SBE Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Anabilim Dalı,
[email protected] 94 Doç Dr., NEÜ, Uygulamalı Bilimler Fakültesi, Yönetim Bilişim Sistemleri Bölümü,
88
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
HİSSE SENEDİ PİYASASINDA FİRMA BÜYÜKLÜĞÜ VE PİYASA DEĞERİ / DEFTER
DEĞERİ ANOMALİSİ ANALİZİ: BORSA İSTANBUL ÖRNEĞİ
Utku ALTUNÖZ
Nisa Kıymet ŞAHİN
ÖZ
Bu çalışmanın amacı, Türkiye’de hisse senedi piyasasında kesitsel anomalilerden piyasa değeri / defter
değeri oranı anomalisinin Borsa İstanbul özelinde Ocak 2010 – Aralık 2018 döneminde mevcut olup
olmadığını tespit etmektir. Analiz sonuçlarına göre Borsa İstanbul’da hisse senedi almak isteyen
yatırımcılar yıl sonlarında en düşük firma büyüklüğüne sahip hisse senetlerini alıp, bir önceki dönem
aldığı hisse senetlerini satmak şeklinde izleyecekleri strateji ile tüm dönemler sonunda %9,4 birikimli
normal üstü getiri sağlayabileceklerdir. Benzer mantıkla yıl sonlarında en düşük P/D oranlı hisse
senedini portföylerine dâhil edip bir önceki dönem aldığı hisse senetlerini satarak %14 ortala biriken
normal getiri üstü elde edebileceklerdir.
Anahtar Kelimeler: Anomali, Kesitsel Anomali, P/D Oranı
JEL Sınıflandırması: C22, G11
THE ANALYSIS OF THE COMPANY SIZE AND MARKET PRICE TO BOOK RATIO
ANOMALY IN STOCK MARKETS: THE CASE OF BORSA ISTANBUL
Abstract
The purpose of this study is to investigate of presence of the company size and price book anomalies-
that are known the cross-sectional anomalies- for Borsa İstanbul over the periods 2010 and 2018.
According to the results of the analysis, investors who want to buy stocks in Borsa İstanbul will get their
stocks with the lowest firm size at the end of the year. By using similar logic at the end of the year, the
lowest P / D ratio will be included in the portfolios and sold in the previous period and will be able to
increase the average return rate of 14%.
Keywords: Anomaly, Cross-Sectional Anomaly, B/M Ratio
Jel Classification: C22, G11
89
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE’DE BÜTÇE DENGESİ VE CARİ DENGE ARASINDAKİ İLİŞKİNİN ANALİZİ
Zerife YILDIRIM95
ÖZ
İktisat literatüründe bütçe açığı ve cari işlemler açığının bir arada görüldüğü durumlar “ikiz açıklar”
olarak ifade edilir. İkiz açık hipotezi bütçe açıkları ile cari işlemler dengesi açıkları arasında pozitif
yönlü bir nedensellik olduğunu savunmaktadır. Buna karşın Ricardocu denklik hipotezi ise iki açık
arasında bir ilişki olmadığı ifadesini desteklemektedir. Türkiye ekonomisinde görülen yüksek cari açık
sorunu da problemin nedenlerine yönelik tartışmaları sık sık gündeme getirmektedir. Bu çalışmada
Türkiye’ye ait 1995 – 2018 dönemi için bütçe dengesi, cari işlemler dengesi, büyüme oranı, döviz kuru
ve faiz oranı verileri kullanılarak VAR analizi yapılmıştır. Yapılan Granger nedensellik testi, etki tepki
ve varyans ayrıştırması analizleri sonucunda Türkiye’de bütçe açıklarının cari açıklara yol açmadığı,
dolayısıyla ikiz açıklar hipotezinin geçerli olmadığı ancak cari işlemler dengesindeki değişimlerin faiz
kanalıyla bütçe dengesi üzerinde etkili olduğu sonucuna varılmıştır.
Anahtar kelimeler: Cari açık, Bütçe açığı, İkiz açıklar, VAR analizi, Granger nedensellik.
AN ANALYSIS OF THE CORRELATION BETWEEN THE BUDGET BALANCE AND
CURRENT ACCOUNT BALANCE IN TURKEY
ABSTRACT
In the economics literature, situations where the budget deficit and current accounts deficit are observed
together are expressed as “twin deficits”. The twin deficit hypothesis suggests that there is a positive
causality between the budget deficits and current accounts balance. On the other hand, the Ricardocu
equation hypothesis suggests that there is no correlation between the two deficits. The high current
deficit problem which is observed in the Turkish economy also frequently brings forward discussions
about the reasons of the problem. In this study, VAR analysis was performed using the budget balance,
current accounts balance, growth rate, exchange rate and interest rate data of Turkey for years 1995 –
2018. As a result of the Granger causality test, action-reaction and variance decomposition analyses; it
was determined that the budget deficits in Turkey did not cause current deficits and thus, the twin deficit
hypothesis was not valid. However, it was concluded that changes in the current accounts balance
affected the budget balance through interests.
Keywords: Current deficit, Budget deficit, Twin deficits, VAR analysis, Granger causality.
95 Dr.Öğr.Üyesi, Harran Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Ekonometri Bölümü,
90
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
YOLSUZLUK LİTERATÜRÜNÜN YOLSUZLUĞU: TARİHSEL GELİŞİM IŞIĞINDA
SOSYAL BİLİMLERDE YOLSUZLUK ÇALIŞMALARI
Kamil KARATEPE96
Sosyal bilimlerde yolsuzluk çalışmaları, II. Dünya Savaşı sonrasında Tabu/Soğuk Savaş, Salgın/Fetiş
ve Sistematik Yolsuzluklar olmak üzere üç dönemde incelenebilir. Birinci dönemde kapitalist ve
sosyalist iki kutuplu dünyada sistemler arasındaki rekabet dolayısıyla yolsuzluk yok sayılmakta,
yolsuzluğun gelişmiş ülkelerde olmadığı, azgelişmiş ülkelerde ise kalkınma sorununun çözümüyle
kendiliğinden ortadan kalkacak bir sorun olarak değerlendirilmektedir. BM, DB ve IMF gibi uluslararası
kuruluşlara göre ise yolsuzluk siyasi bir konu olarak değerlendirildiğinden ülkelerle ilişkilerde bu
sorunun gündeme getirilmesinin ülkelerin iç işlerine müdahale anlamı taşıyacağı düşünülmüştür.
Kısaca, bu dönemde yolsuzluk yalnızca azgelişmiş ülkelere özgü geçici bir sorun olarak görüldüğünden,
bu ülkelerde yolsuzluğun ağır işleyen bürokratik yapının hızlanmasını sağlayan bir tür “bürokrasinin
yağı” işlevi gördüğünden yolsuzluğun bir sorun olmadığı, hatta Huntington gibi siyaset bilimcileri
tarafından yolsuzluğun azgelişmiş ülkelerde devrimlerin ortaya çıkmasını engelleyen bir tür “reform”
niteliği taşıdığı gerekçesiyle desteklenmesi gerektiğini dahi ileri sürebildiği görülmektedir. Ancak
Soğuk Savaşın sona ermesiyle, başta DB, IMF ve BM tarafından yolsuzluğun azgelişmişliğin önündeki
en temel engel olduğu ve bu nedenle gelişmekte olan ülkelerde ve sosyalist bloktan ayrılmış ülkelerde
yolsuzluğun ortadan kaldırılabilmesi için yapılması gereken “reformlar” tartışılmaya başlanmıştır.
Dünya Bankası tarafından uluslararası politika gündemine alınan yolsuzluk başta iktisat olmak üzere
bütün sosyal bilim disiplinleri tarafından salgın halinde incelenen araştırma konusu haline gelmiştir.
Fetiş/Salgın dönemi olarak nitelendirilecek bu dönemde yolsuzluk, Washington Konsensusu
çerçevesinde azgelişmiş ya da sosyalist bloktan ayrılan “geçiş” ülkelerine neoliberal müdahalenin temel
gerekçesi olmuştur. Kapitalist sistemde 2008 sonrasında yolsuzluk, istisnai değil sistematik hale gelmiş
olmasına rağmen, ana akım yaklaşımlar tarafından önemli ölçüde hala azgelişmiş/kalkınmamış olan
“öteki”ne ait bir sorun olarak görülmeye devam etmektedir.
Çalışmamızda yolsuzluk sorunu ülkelerin gelişmiş ya da azgelişmiş olmalarına göre değil, bunların
sermaye birikim rejimine bağlı olarak ortaya çıkan ve devletlerin sermaye ile ilişkisinin bir ürünü olarak
sermayenin (ilkel) birikim konusu ya da sorunu olduğu çerçevesinden tartışılması gerektiği
değerlendirmesinde bulunulmaktadır.
96 VDK Başmüfettişi
91
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
EKONOMİK REFORMLARIN ETKİNLİĞİ: DOĞU ASYA HÜKÜMETLERİ ÖRNEĞİ
Gözde ARSLAN97
ÖZ
1980’li yıllara kadar uygulanan ekonomi politikaları sonucunda ithalat kotları yanlış kaynak dağılımına,
aşırı değerli kurlar sürdürülemez ticaret açıklarına, ithal ikameci politikalar ise aşırı devlet harcamalarına
sebebiyet vermiştir. Rant arama faaliyetleri sonucunda yeni politikalar aranmıştır ve 1980’li yıllarda
liberalleşme akımı sonucunda pek çok ülke mevcut politikalarını bırakarak bu akıma ayak uydurmuştur.
İthal ikameci politikaları terk ederek ekonomik serbestleşme sürecine dâhil olan ülkeler büyüme
hızlarını artırmışlardır. Bazı ülkeler bu sürece erken dönemde entegre olurken bazı ülkeler bu politikanın
benimsenme aşamasında zaman kaybetmişlerdir. Liberalleşme sürecine erken dönemde dâhil olan Doğu
Asya Hükümetleri uygun iktisadi politikalar çerçevesinde kalkınma süreçlerini hızlandıran iktisat
stratejileri geliştirmişlerdir. Bu çalışmanın amacı yerleşik iktisat politikalarını terk eden Doğu Asya
Hükümetlerinin liberalleşme akımına uyum sürecinin nasıl ilerlediğini ve bu yolda başarılı olmalarının
gerekçelerinin neler olduğunu açıklayarak Türkiye örneği üzerinden bir çıkarım yapmaktır. Bu anlamda,
Doğu Asya Hükümeti, Peru, Şili, Bolivya, Doğu Avrupa, Hindistan ve Türkiye’de serbest piyasa
ekonomisine geçiş aşamaları ile büyüme oranları arasındaki ilişki incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Liberal Ekonomi Politikaları, Rant Arama Faaliyetleri, Doğu Asya Hükümetleri,
Türkiye, Büyüme Hızı
EFFECTIVENESS OF ECONOMIC REFORMS: EASTERN ASIAN GOVERNMENT
EXAMPLE
ABSTRACT
As a result of the economic policies implemented until the 1980s, import quota led to incorrect resource
allocation, overvalued exchange rates caused unsustainable trade deficits and import substitution
policies caused excessive government expenditures. Because of rant-seeking behaviour, new policies
were sought, and with the liberalization trend in the 1980s, many countries have kept their current
policies and adapted to this trend. The countries involved in the economic liberalization process by
abandoning the import substitution policies have increased their growth rates. Some countries have
integrated early in the process, while some countries have lost time in adopting this policy. Eastern Asian
Governments, which were involved in the liberalization process in the early period, have developed
economic strategies that accelerate development processes within the framework of appropriate. The
aim of this study is to examine how East Asian Governments, which abandoned their established
economic policies, progress towards the liberalization trend. This way of explaining what's going on
grounds of being successful is to make an inference the case of Turkey. In this sense, in the Government
of East Asia, Peru, Chile, Bolivia, Eastern Europe, India and Turkey the relationship between phases of
the transition to a free market economy with growth rates were examined.
Key Words: Liberal Economic Policies, Rant Seeking Behaviours, East Asia Governments, Turkey,
Growth Rate
97 Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Doktora Öğrencisi, İktisat ABD, [email protected],
92
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
VARLIK FİYATLARI KANALININ İSLEYİŞİ VE TARİHSEL GELİŞİMİ: TÜRKİYE
ÖRNEĞİ
Gözde ARSLAN98
Hicran KASA99
Küresel ekonomi tarihinde 2001, 2008 yılları gibi ekonomik kırılmaların yaşandığı dönemlerde ve
sonrasında varlık fiyatları kanalı içerisinde yer alan, hisse senedi piyasası ve konut piyasası oldukça
hassas bir konuma sahip olmuştur. Dolayısıyla yatırım ve tüketim kararları üzerindeki etkileri nedeniyle,
varlık fiyatlarının işleyişi ve tarihsel gelişiminin incelenmesi Türkiye ekonomisi için büyük önem arz
etmektedir. Varlık fiyatları kanalının teorik alt yapısı Modigliani’nın ‘’Yaşam Boyu Gelir Hipotezi ’ne
dayanmaktadır. Buna göre tüketim harcamalarının düzeyini, yaşam boyu kaynaklar olarak nitelendirilen
beşeri sermaye, reel sermaye ve finansal servet belirlemekte, dolayısıyla para arzındaki değişiklikler reel
ve finansal varlıklar yoluyla bir servet etkisi meydana getirmektedir. Bu nedenle makroekonomik
dengelerin temelini oluşturan varlık fiyatları kanalını ve varlık fiyatları hareketlerini incelemek
kaçınılmaz hale gelmiştir. Bu çalışmanın amacı, parasal aktarım mekanizması içerisindeki varlık
fiyatları kanalının tarihsel gelişiminin araştırılması ve Türkiye ekonomisine etkilerinin Merkez Bankası
ve Eurostat veri tabanlarından elde edilen verilerce irdelenmesidir. Elde edilen sonuçlar ışığında,
gelişmekte olan ülkeler arasında yer alan Türkiye’de önemli bir alan teşkil eden varlık fiyatları kanalının
kırılma dönemlerinde belirleyici bir rol oynadığı gözlemlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Varlık Fiyatları, Türkiye, Hisse Senedi, Konut Fiyatları
HISTORICAL DEVELOPMENT AND OPERATION OF THE ASSETS PRICES CHANNEL:
THE CASE OF TURKEY
The stock market and housing market which are in the asset prices channel, have been in a very sensitive
position in the periods of economic breakdown in the global economic history such as 2001 and 2008.
Therefore, because of effects on investment and consumption decisions, examining the functioning and
historical development of asset prices is great importance for the economy of Turkey. The theoretical
infrastructure of the asset prices channel is based on Modigliani's Lifetime Income Hypothesis.
Accordingly, the level of consumption expenditures have been determined by lifelong resources which
are human capital, real capital and financial wealth. Therefore, changes in money supply create a wealth
effect through real and financial assets. It is inevitable to examine the asset prices channel and asset
prices movements, which are the basis of macro-economic balances. The aim of this study is to
investigate the historical development of asset prices in the monetary transmission mechanism channels
and examine its effects on Turkey's economy by using data obtained from Eurostat and Central Bank.
As a result, asset prices in Turkey which is one of the developing countries, has been observed to play
a decisive role in the break period.
Keywords: Asset Prices, Turkey, Stocks, Housing Prices
98 Doktora Öğrencisi, Hacı Bayram Veli Üniversitesi, [email protected] 99 Öğretim Görevlisi Dr., Türk Hava Kurumu Üniversitesi, [email protected]
93
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
MODELLING THE HOUSING DEMAND AND SUPPLY: EMPIRICAL EVIDENCE FROM
THE TURKISH HOUSING MARKET
Ambreen Sultan100
Mohammad Ismayl al Masud
ABSTRACT
This paper investigates the demand and supply dynamics of Turkish Housing Market. The Vector Error
Correction Model (VECM) is employed to empirically test the impact of macroeconomic factors on the
demand and supply of Turkish housing market. Secondary data between the period of January 2010 and
December 2017 is analysed. It is found that housing demand, supply and macro-economic variables are
integrated of order I(1) and there is cointegration among variables in the long run. Two cointegrating
relationship are found, one is the demand side of housing market and the other is housing supply. The
estimates of VECM reveal dynamic association between housing demand, supply and macro-economic
variables. The impulse response and variance decomposition reveal that various variables are sensitive
to shocks in short and long run.
Key terms: Housing Market, Housing Demand and Supply, VECM, Turkey
100 Graduate School of Business, Ibn Haldun University
94
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
MACRO DETERMINANTS OF THE PRIVATE PENSION CONTRIBUTION LEVEL IN TURKEY
Mohammad Ismayl Al Masud101
ABSTRACT
An efficient private pension system can play a significant role to have a stable economic growth
primarily through higher savings rate, capital stock, and social welfare. Private pension refers to a kind
of savings scheme where an individual contributions part of his or her salary (rather than the employer)
to financial institutions. Like many other developed (U.S.A, U.K., Denmark etc.) and developing
countries (Argentina, Brazil, Malaysia etc.), Turkey is one of the relatively an infant country to adopt
this pension scheme with its existing unfunded social security system in order to promote higher
household savings. Due to expected non-stationarity and to capture long-run relationship, Vector Error
Correction Model (VECM) has been adopted for this study. In this paper, using monthly data of
aggregate contribution volume, Inflation rate, BIST-100 price index, Deposit interest rate, BIST 100
price index, Construction Permit, GDP growth rate, Direct Government Contribution, we would like to
explore the determinants that affect the household decision to participate in the private pension system.
Keywords: Private Pension Accounts, Fiscal Policy, Household Behavior.
101 Department of Economics, Ibn Haldun University, Turkey, [email protected]
95
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
IS INTELLECTUAL PROPERTY RIGHTS PROTECTION ENOUGH FOR TRADE IN
GEOGRAPHICAL INDICATION PRODUCTS?
Mehmet TARAKCIOĞLU102
ABSTRACT
Geographical indication (GI) as a sign used on products that have a specific geographical origin and
possess qualities or a reputation that are due to that origin are often used by governments to differentiate
consumer demand and thus to increase the competitiveness of producers/businesses and economies at
different scales of local, regional and national/international through intellectual property rights
protection. The legal protection is generally introduced with an origin labelling and associated quality
control, typically for agricultural products, foodstuffs, wine and spirit drinks, handicrafts and industrial
products as means against quality uncertainty in the markets. Protection enables those who have the
right to use the indication to prevent its use by a third party whose product does not conform to the
quality standards specified for the indication in markets. This study investigates the necessary conditions
for effectiveness of the intellectual property rights protection on trade in GI products through the
discussion of the qualifications of the protection tools used and their impact on the degree of tradability
of these products compared to their respective conventional products. The related literature is selectively
reviewed and discussion points are laid down. The study argues that various protection schemes have
different impacts in case of different legal, institutional and product qualification settings. Therefore, it
concludes that only legal registration of the intellectual property rights protection would not be enough
but also, constructing the quality standards through a holistic alliance of the related actors, effective
valorization of the biophysical attributes of the region by the geographical indications and the possibility
of the supportive framework of the institutional and political context are necessary in order to capture
the expected welfare contributions.
Keywords: Intellectual Property, Geographical indications, food supply chains/networks
JEL classification: O34, Q13, Q02
102 PhD Student in Economics, Ankara Hacı Bayram University
96
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ÇALIŞANLARIN MAKYAVELİST VE SİNİK TUTUMLARININ ÖRGÜTSEL YAŞAMDA
GÖSTERDİKLERİ POLİTİK DAVRANIŞLAR İLE ETKİLEŞİMİNİN ANALİZİ: ANKARA
İLİNDE BİR ARAŞTIRMA
Bengisu ÖZDEL103
Aykut GÖKSEL104
ÖZ
Günümüzde, her kurumda var olduğu kabul edilen politik davranışların, örgüte pozitif katkı yapacak
şekilde yönetilmesi gerekmektedir. Bu davranışların yönetilmesi ise davranışın nedenlerinin, örgütsel
davranış literatüründe yer alan diğer kavramlar ile ilişkilerinin araştırılması ile mümkündür. Bu
bağlamda, bu çalışmanın amacı, işgörenler arasında giderek yaygınlaşan sinik tutumlar ile son yıllarda
önemi giderek artan makyavelizmin, politik davranışlar üzerindeki etkisini araştırmaktır. Araştırma
kapsamında, birisi kamu, diğeri özel olmak üzere iki kurum çalışanlarına anket uygulaması yapılmıştır.
Elde edilen verilerin analiz edilmesi ile örgütlerde kaçınılmaz olarak var olan politik davranışların,
Makyavelizm ve Sinizmden nasıl etkilendiği analiz edilerek örgütsel davranış literatürüne katkı
yapılacaktır. Diğer taraftan, örgüt yöneticilerine, örgüt üyeleri tarafından sergilenen politik davranışların
nasıl yönetilmesi konusunda yol gösterici olacağı ve örgüte pozitif katkı yapacağı değerlendirilmektedir.
Anahtar Kelimeler: Makyavelizm, Sinizm, Politik Davranış, Örgütsel Davranış.
ABSTRACT
Political behavior, which exists in all organizations, needs to be managed to make positive contribution
to the orgranization. Management of these behaviors is possible by investigating the causes of behavior
in relation to other concepts in the organizational behavior literature. A structured questionnaire was
applied to the employees of two different organizations, one public and one private. This study makes a
significant contribution to the organizational behavior literature by analysing how political behavior
affected by machiavellism and cynism. Finally, we argue that our findings will provide important insight
for managers on management of political behavior in a positive way.
Keywords: Machiavellism, Cynicism, Political Behavior, Organizational Behavior.
103 Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Lisansüstü Eğitim Enstitüsü Yüksek Lisans Tez Öğrencisi,
[email protected] 104 Doç. Dr., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, İktisadi Ve İdari Bilimler Fakültesi,
97
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SYSTEMIC RISK CONTAGION IN EQUITY AND BOND MARKETS: EVIDENCE FROM
G-7 COUNTRIES
Onur POLAT105
ABSTRACT
We analyze the cross market volatility transmissions between equity and bond markets in G-7 countries
employing VAR based frequency connectedness proposed by Baruník and Křehlík (2018). Using this
novel approach, we identify dynamic interaction mechanism between strongly connected financial
markets. In addition, dynamic network topologies of directional spillovers are exhibited to visualize
financial connectedness of G-7 countries.
Keywords: Systemic Risk, Frequency Connectedness, Contagion.
JEL Classification: C58, G11, F31.
105 Dr., Lecturer, Department of Economics, Faculty of Economic and Administrative Sciences, 2nd Floor,
Hacettepe University Beytepe Campus, 06800 Çankaya-Ankara. [email protected]
98
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ÇEVRE SORUNLARI VE YOKSULLUK BAĞLANTISI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Onur YENİ106
ÖZ
Çevre sorunları ile yoksulluk arasındaki bağlantı ve nedensellik ilişkisi iktisat yazınında uzun süredir
tartışılmaktadır. Söz konusu tartışma çerçevesinde gelişen farklı yaklaşımlar arasında bir uzlaşma
sağlanamadığından henüz bu bağlantının doğası açık biçimde ortaya konulmamıştır. Bu nedenle, çeşitli
çalışmalardan elde edilen bulgulara dayalı olarak da farklı politika önerileri ortaya atılmaktadır.
Örneğin, ekolojik ayak izi göstergeleri çevre sorunlarının temelinde aşırı tüketimin yattığını, dolayısıyla
da yüksek gelirli ülkelerin dünyanın doğal kaynaklarını önemli ölçüde aşındırdığını ortaya koymaktadır.
Öte yandan, yazındaki bazı çalışmalar ise yoksul hanehalklarının zenginlere göre doğal kaynaklardan
elde ettikleri gelire daha fazla bağımlı olmaları nedeniyle yoksulluğun, çeşitli çevre sorunlarının ortaya
çıkışına zemin hazırladığını öne sürmektedirler. Bu çalışmada, yazında kullanılan farklı çevre ve
yoksulluk göstergelerinden yararlanılmakta ve karşılaştırmalı bir çözümleme ile ilgili tartışmaya katkı
sağlanması amaçlanmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yoksulluk, Çevre, Kirlilik, Doğal Kaynaklar, Sürdürülebilirlik
106 Hacettepe Üniversitesi İktisat Bölümü ve Hacettepe Üniversitesi Sosyal Politikalar Uygulama ve Araştırma
Merkezi, [email protected]
99
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
GROWTH, DISTRIBUTION, AND DYNAMIC INEFFICIENCY:
A NEOCLASSICAL MACRO VIEW TO THE TURKISH ECONOMY
M. Aykut ATTAR107
ABSTRACT
This paper presents a macroeconomic analysis of growth, distribution, and dynamic inefficiency in
Turkey. It uses historical data for the 1923-2005 period and builds upon the standard neoclassical theory
of production and capital accumulation. Growth results indicate that labor-augmenting technical change,
whether explained primarily by human capital accumulation or not, had a sizable contribution to growth
in all episodes. Distribution results show that (i) the wage-rental ratio exhibited a decreasing trend from
1923 to mid-1960s and an increasing trend from mid-1960s to 2005 (with a slowdown after 1980s) and
that (ii) the accumulation regime increased wealth inequality. Finally, dynamic inefficiency results based
on the evolutions of the Investment-to-GDP and Investment-to-Profit ratios demonstrate that the Turkish
economy did not exhibit dynamic inefficiency in the period under consideration.
JEL Codes: C02, D6, O11
Keywords: Turkey, Solow, growth accounting, inequality, golden rule
107 Hacettepe University
100
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SAĞLIK HİZMETLERİ KULLANIMINDA KARŞILANAMAYAN İHTİYAÇLARIN SOSYO-
EKONOMİK ANALİZİ
Fatih Hakan DİKMEN108
Dilek BAŞAR109
Selcen ÖZTÜRK110
ÖZ
Bireylerin temel haklarından biri olarak tanımlanan sağlık hizmetleri kullanımı, sağlık sistemlerinin
performanslarının değerlendirilmesinde ve sağlık sektörünün yeniden yapılandırılmasına ilişkin
politikaların oluşturulmasında önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışmanın amacı 2014 ve 2016 yıllarına
ait Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayınlanan Sağlık Araştırması veri setlerini kullanarak
Türkiye’de sağlık hizmeti kullanmaya ihtiyaç duymuş ancak ilgili hizmetlerden faydalanamayan
bireylerin sosyo-ekonomik özelliklerini betimsel istatistikler yardımıyla ortaya koymaktır. Sağlık
Araştırması anketleri karşılanamayan sağlık hizmeti ihtiyacını ödeme güçlüğü, ulaşım sorunu ve
randevu süresi olmak üzere üç kategori altında sormaktadır. Bu bağlamda, bu üç farklı durumu finansal
kısıtlar, erişilebilirlik ve zaman problemi olarak düşünmek mümkündür. Bütün bireylerin ihtiyaç
duydukları zamanda ve ihtiyaç duydukları miktarda sağlık hizmetini ödeme kapasitelerine
bakılmaksızın kullanabildikleri durum olarak ifade edilen sağlık hizmetleri kullanımında hakkaniyetin
sağlık sistemlerinin performans değerlendirmelerinde önemli bir rol oynadığı düşünüldüğünde elde
edilen bulguların politika yapıcılara yol gösterici nitelikte olacağını söylemek mümkündür.
108 Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü
[email protected] 109 Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü [email protected] 110 Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü [email protected]
101
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
THE IMPACT OF GENDER INEQUALITY ON ECONOMIC GROWTH: PANEL DATA
ANALYSIS
Fahriye ÖZTÜRK
Gizem ACET DÖNMEZ
ABSTRACT
Gender inequality is not only a moral and social issue, but also an important economic challenge. The
lack of achieving the potential of women who account for the half of the world’s population is a critical
loss for economies. Although many countries provided significant progress in reducing gender
inequality in education, health, economy and politics, there still remains much to be done.
Gender inequality may directly affect human capital accumulation adversely and considering the role of
human capital in economic growth, this may lead to slow the pace of economic growth. Gender
inequality also affects economic growth indirectly via its effects on fertility rate, infant mortality rate
and children’s education and health.
In this study, global gender gap index (GGG) generated by the World Economic Forum and GDP will
be used as indicators of gender inequality and economic growth, respectively. GGG index measures the
gender inequality in economic participation, education, health and politics. The effects of gender
inequality on economic growth in OECD countries for the period 2006-2018 will be investigated with
panel data analysis method.
Keywords: Gender inequality, global gender gap index, economic growth
CİNSİYET EŞİTSİZLİĞİNİN EKONOMİK BÜYÜME ÜZERİNE ETKİSİ: PANEL VERİ
ANALİZİ
Cinsiyet eşitsizliği yalnızca ahlaki ve sosyal bir problem değil, aynı zamanda ciddi bir ekonomik
sorundur. Dünya nüfusunun yarısını oluşturan kadınların potansiyelinin tam olarak kullanılmaması
ekonomiler için önemli bir kayıptır. Çok sayıda ülkenin eğitim, sağlık, ekonomi ve siyaset alanlarında
kadın erkek eşitsizliğini azaltacak girişimlerde bulunmasına rağmen, hala yeterli gelişme
gözlenememiştir.
Cinsiyet eşitsizliği beşerî sermaye birikimini olumsuz yönde etkileyerek, doğrudan ekonomik büyüme
hızının yavaşlamasına yol açabilir. Ayrıca, dolaylı olarak da doğurganlık oranı, bebek ölüm oranları ve
çocukların eğitim ve sağlığı gibi kanallarla ekonomik büyümeyi etkiler.
Çalışmada 2006-2018 yılları arasındaki dönem için OECD ülkelerinde cinsiyet eşitsizliğinin ekonomik
büyüme üzerine etkileri, panel veri analiz yöntemi kullanılarak incelenecektir. Cinsiyet eşitsizliğinin bir
göstergesi olarak Dünya Ekonomik Forumu tarafından oluşturulan ve ekonomiye katılım, eğitim, sağlık
ve siyaset gibi alanlardaki kadın erkek eşitsizliğini ölçen “küresel cinsiyet farkı” (GGG) indeksi,
ekonomik büyüme değişkeni için ise GSYH kullanılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Cinsiyet eşitsizliği, küresel cinsiyet farkı, ekonomik büyüme.
102
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DETERMINANTS OF ECONOMIC GROWTH:
A PANEL DATA ANALYSIS ON COUNTRIES111
Tuğba TOKMAK112
Alper SÖNMEZ113
ABSTRACT
This study aims to investigate the determinants of economic growth with panel data over the period
2000-2017 on 152 countries, divided in four categories depending on their income level – low, lower-
middle, upper-middle, and high income. In this context, real GDP per capita is used as the dependent
variable to measure the economic growth, and a number of independent variables, which include
exports, imports, international openness in trade, government expenditure, health expenditure, education
expenditure, life expectancy, inflation, fertility rate, foreign direct investment, are constructed. The
required panel data is gathered from the World Development Indicators database. To conduct this
analysis, the stationarity of the variables is tested by using Fisher ADF, LLC and IPS panel unit root
tests, and all series are found to be I(0). Also, the Hausman test is performed to decide whether fixed or
random effects model would be more appropriate for panel data analysis. According to the test results,
fixed effect model seems best to use in the panel analysis since it provides more efficient estimates. The
empirical test results on high-income countries indicate that fertility rate and imports negatively affect
growth, while government expenditures, exports, education expenditures, foreign direct investments,
health expenditures, life expectancy, inflation and international openness in trade have positive effect
on growth. In upper-middle income countries, it is found that the imports and life expectancy negatively
affect economic growth, while other variables positively affect growth. With respect to lower-middle
income countries, it is found that fertility rate, government expenditures, exports, inflation and
international openness in trade have a positive impact on growth, while imports and health expenditures
have a negative impact on growth. In low-income countries, the empirical results show that exports and
life expectancy have a positive impact on growth, while fertility rate, imports, foreign direct investments
and international openness in trade have a negative impact on growth.
Keywords: Economic Growth, Income Level, Panel Data.
111 This study was produced from the ongoing Master Thesis, at Selçuk University Institute of Social Sciences,
titled as “Determinants of Economic Growth: A Comparative Analysis for Countries in Different Income Groups”
by Tuğba Tokmak under the supervision of Alper Sönmez. 112 Graduate Student, Selçuk University, Institute of Social Sciences, Turkey, [email protected] 113 Assistant Professor, Selçuk University, Department of Economics, Turkey, [email protected]
103
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
THE INTERNET OF MEDICAL THINGS AND ITS ROLE IN THE HEALTHCARE
SECTOR
Anıl TOYGAR
ABSTRACT
The healthcare sector, like many other industries, is now relying more on technology, as computing
becomes an incontrovertible part of the innovation in health services. This requires the machine to
machine interaction based on networking systems that enable the collection and transmission of medical
data. The Internet of Medical Things (IoMT), which can be described as internet-connected medical
devices such as smart heart rate monitors, blood glucose monitors and glucometers, is a concept which
uses the digital and physical worlds to improve the conditions of diagnosis and treatments, and monitor
patients’ health status in real time. The aim here is to connect people (patients, clinicians and caregivers),
data related to the patient and processes (delivery of the care and support) through smart devices on the
network without any limits. In this way, patients can be monitored at any time of the day, so they do not
have to go to the hospitals for their treatment. Most importantly, the IoMT intelligent and measurable
information to help improve the speed and accuracy of diagnostics and target treatments more efficiently
and effectively. It enables remote clinical monitoring, chronic disease and medication management and
preventive care, and it supports people who require assistance with daily living, like the elderly and
disabled, to live independent lives. Moreover, it is stated that there are more than 500,000 medical
technologies currently available to improve people’s health and quality of life. In the near future, it is
estimated that approximately 40% of the IoT technologies will be related to the health field; this means
that the health sector has the largest share in IoT technologies and it will reach a market of around 136.8
billion USD worldwide by 2021. It has the potential to lower costs, improve efficiency and deliver
better patient outcomes.
Key Words: Health, Technology, Healthcare Management, Internet of Things
104
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE’DE GEREKSİZ SAĞLIK HARCAMALARI ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Ahmet Burçin YERELİ114
Ali Gökhan GÖLÇEK115
Altuğ M. KÖKTAŞ116
ÖZ
Sağlık harcamaları, gerek yüksek teknoloji ürünlerinin sağlık hizmet sunumunda daha yoğun olarak
kullanılması gerekse yaşlanma ve yaşam süresinde meydana gelen iyileşmelerle birlikte hemen hemen
tüm dünyada artmaya devam etmektedir. Bu durum ise sosyal güvenlik sistemi ve devlet bütçesi
üzerindeki yükün artmasına ve sonuç itibariyle sağlığın finansmanı üzerinde bir risk unsuru
oluşturmaktadır. Dolayısıyla hükümetler, sağlık sistemini ayakta tutabilmek ve finansal
sürdürülebilirliğini sağlayabilmek için çeşitli politikalar uygulamaktadır. Söz konusu politikalar ise
genel olarak daha kolay olması nedeniyle katkı payı gibi talep tabanlı uygulamalardır. Sağlık
hizmetlerine erişimin kolaylaşması ve sosyal güvenlik tabanının gelişmesi nedeniyle artan sağlık hizmet
talebi, sonuç itibariyle gereksiz kullanımı da beraberinde getirmektedir. Çalışma, Türkiye özelinde
gereksiz sağlık hizmetlerini ve bu yolla yapılan harcamaları konu edinmektedir. OECD ve Eurostat
tarafından sunulan sağlık verilerinin kullanıldığı çalışmada, seçili ülkeler için çeşitli karşılaştırmalar da
yapılmıştır. Çalışmanın elde ettiği sonuca göre Türkiye’de gereksiz sağlık hizmeti ve bu yolla oluşan
harcamaları oldukça yüksek düzeydedir. Bu bağlamda, söz konusu harcamaların önlenmesi, sağlık
sisteminin finansal sürdürülebilirliği açısından oldukça önemlidir.
Anahtar Kelimeler: Sağlık Harcamaları, Gereksiz Sağlık Harcamaları, Türkiye.
114 Prof. Dr., Hacettepe Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü
[email protected] 115 Arş. Gör., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü
[email protected] 116 Doç. Dr., Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü
105
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SAĞLIK HARCAMALARININ BELİRLEYİCİLERİ: LİTERATÜRE BİR BAKIŞ
Gülbiye YENİMAHALLELİ YAŞAR
Jebağı Canberk AYDIN
ÖZ
Sağlık harcamalarındaki artış uluslararası düzeyde ekonomik büyümeden daha hızlı gerçekleşmektedir.
OECD ülkeleri gibi gelişmiş ülkelerin yanı sıra, düşük ve orta gelirli ülkeler için de söz konusu olan bu
durum, sağlık harcamalarının GSYH içindeki payının da artmasına neden olmaktadır. Sağlık
harcamalarının, ekonomik büyümeden daha hızlı artışı hane halklarını ve hükümetleri kaygılandırmakta;
politikacılar, yöneticiler ve akademisyenlerin de konuya olan ilgisini yoğunlaştırmakta ve canlı
tutmaktadır. Bu nedenlerle sağlık harcamaları uluslararası düzeyde birçok kuruluş tarafından izlenmekte
ve uluslararası karşılaştırmalara konu olmaktadır.
Bu çalışmanın temel amacı uluslararası alanın önemli gündem maddelerinden biri olan sağlık
harcamaları ve bu harcamaların belirleyicilerini OECD ülkeleri üzerinde yapılan araştırmalar
kapsamında incelemektir. Çalışma kapsamında ilk olarak sağlık harcaması kavramına değinilmekte,
devamında OECD ülkelerinde sağlık harcamalarının genel görünümünü ortaya koyabilmek amacıyla
OECD ülkelerinde sağlık harcamalarının GSYH’daki payı ve kişi başı sağlık harcaması düzeyi ile sınırlı
olmak üzere sağlık harcamaları verileri irdelenmekte, sonrasında sağlık harcamalarının temel
belirleyicileri ayrıntılı bir biçimde incelenmektedir. Bu çerçevede; gelir düzeyi, teknolojik gelişme,
nüfusun yaş yapısı, sağlık sistemi özellikleri, epidemiyolojik ihtiyaçlar ve Baumol etkisi temel
belirleyiciler olarak sırasıyla ele alınmaktadır. Çalışmanın son bölümünde ise sağlık harcamalarının
gelecekteki eğilimlerine ilişkin öngörüler sunularak, finansal sürdürülebilirlik sorunu için OECD
ülkelerinde alınan önlemler aktarılmakta ve öneriler sunulmaktadır.
Anahtar kelimeler: sağlık harcamaları, kişi başı sağlık harcaması, OECD ülkeleri, sağlık
harcamalarının belirleyicileri.
106
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
PROJE YÖNETİMİNDE YENİ BİR YAKLAŞIM: SCRUM
Çağdaş Erkan AKYÜREK117
ÖZ
Günümüzün hâkim fakat yavaş yavaş eksiklikleri daha belirgin hale gelen proje yönetimi yaklaşımı, bir
projenin birbirinden kesin olarak ayrılmış aşamalar halinde tamamlandığı ve nihai tüketicinin
kullanımına doğru adım adım ilerlenen Şelale (Waterfall) Yaklaşımı’dır. Yaklaşımın en sık başvurduğu
araçların başında ise, proje kapsamında her bir adımın detaylı bir şekilde, öncüllük - artçılık ve eş
zamanlı olabilme bağlamında ortaya konulduğu Gantt Şeması gelmektedir. Tüm bu mantıksal kurgu
içerisinde ise problem, bir proje sürecinin planlanmasında faaliyetlerin olağan tamamlanma sürelerinin
dikkate alınmasıdır fakat esas ölçü alınması gereken boyut işlerin tamamlanma süreleri değil, projeyi
yürütmekle yükümlü ekibin ne kadar hızlı çalışabildiğidir. Tasarım boyutundaki bu “gözden kaçmalar”
projelerin çoğunlukla öngörülen süre, maliyet ve performans hedefleri içerisinde tamamlanamamasına
neden olmaktadır. Bu çalışmada “Scrum” adı ile anılan yaklaşımın, klasik Şelale yaklaşımının
açıklarından hareketle ortaya koyduğu ve projelerin klasik yaklaşımla öngörülenden çok daha az zaman
ve maliyetle tamamlanabileceği iddiasına zemin oluşturan ilkeleri tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Proje Yönetimi, Şelale (Waterfall) Yaklaşımı, Scrum, Verimlilik, Maliyet
Tasarrufu
117 Doç.Dr.,Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü
107
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SOVYET SONRASI RUSYA’DA YÜKSELEN MİLLİYETÇİLİK VE ZENOFOBİ
Emek YILDIRIM118
ÖZ
Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından, 1991’den beri Rus toplumu bir önceki sistemin toptan bir
değişimi için başlatılan dikkate değer bir dönüşüm süreci yaşamaktadır. Sınırlar dâhilindeki birçok
muhtelif probleme ek olarak, bir başka hayati sosyo-ekonomik problem olan milliyetçiliğin ve
zenofobinin yükselişi bu geçiş döneminin bir neticesi olarak deneyimlenen toplumsal sıkıntının bir
tezahürüdür. Bu durum belirgin bir ilerleme sürecine sahiptir; özellikle de her zamankinden çok olarak
2000’lerin başından itibaren ağırlıklı olarak eski Sovyet ülkelerden gelen yabancılara karşı olan ve
Nazist ve Pan-Slavik milliyetçi ideolojilerin bir karışımını temel alan aşırıcıları. Gerçekten de, milliyetçi
hareketlerin, Rus toplumu içindeki kayda değer sorunlardan biri olacak biçimde birçok boyutu
mevcuttur. Bunlar siyasal, ekonomik ve toplumsal vasıflara sahiptir. Bu nedenle, bu çalışmada,
SSCB’nin dağılmasından beri Sovyet-sonrası Rusya’daki milliyetçiliğin ve zenofobinin gelişimi ele
alınmaya ve buna paralel olarak Rus radikal milliyetçi hareketlerin güncel karakteristik özelliklerine
odaklanarak milliyetçi hareketlerin bazı belli başlı tezahürleriyle Rus gündelik yaşamında ortaya çıkan
birtakım sonuçları tartışılmaya çalışılacaktır.
Anahtar kelimeler: Rusya, milliyetçilik, zenofobi, radikal sağ, Sovyetler Birliği
Abstract
After the collapse of Soviet Union, since 1991 Russian society has lived a noteworthy transition process,
which has been set up for the sake of a total change of the previous system. In addition to many various
problems within the boundaries, as another vital socio-political problem, the increasing nationalism and
xenophobia is an aspect of the social trouble experienced as one of the results of this transition period.
It has a significant improving process, especially of the extremist ones, which depend upon the mixture
of Nazist and Pan-Slavic nationalist ideologies and are mostly against the foreigners from ex-Soviet
countries since the beginning of 2000s more than ever. Indeed, the nationalist movements has many
dimensions as to become a remarkable problem of the Russian society. It includes political, social and
economic attributes. Therefore, in this work, it will be tried to discuss the progress of the nationalism
and the xenophobia in Post-Soviet Russia since the breakdown of USSR, and correspondingly to argue
some certain significant aspects of the nationalist movements and their certain results appeared in the
Russian daily-life by focusing on the current characteristics of the Russian radical nationalist
movements.
Keywords: Russia, nationalism, xenophobia, radical right, Soviet Union
118 Artvin Çoruh Üniversitesi [email protected]
108
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
HİBRİT REJİMLERDE HÜKÜMET SİSTEMLERİ VE DEMOKRASİ
Ali Fuat GÖKÇE119
ÖZ
Ülkeler siyasal yapıları ve kültürleri bağlamında belirledikleri hükümet sistemleri ile yönetilirler.
Hükümet sistemleriyle ile ilgili genel olarak “Başkanlık Sistemi, Yarı- Başkanlık Sistemi ve Parlamenter
Sistem” olmak üzere ayrıma gidilmiştir. Ülkelerin yönetim şekli kendi içerisinde farklı düzenlemelere
ve uygulamalara konu olsa bile bu genel hükümet sistemleri içerisinde değerlendirmeye tabi tutulurlar.
Bu genellemenin dışında ülkeler arasında ülkelerin demokrasi seviyesiyle de ayrım yapılmaktadır.
Ülkelerin demokrasi seviyesiyle ilgili araştırma ve genelleme yapan kuruluşların raporlarında belirlenen
demokratik değerler ölçüsünde ülkeler sıralamaya tabi tutulmakta ve ülkeler demokratik, kusurlu
demokrasiler, hibrit rejimler ve otoriter rejimler şeklinde ayrım yapılmaktadır.
Bu çalışmanın amacı hibrit rejimlerdeki hükümet sistemlerinin neler olduğunu, hangi hükümet
sisteminin daha fazla olduğunu, Economist Dergisi tarafından 2006 yılından itibaren yapılan
değerlendirmeye göre ortaya çıkarmaktır.
Bu doğrultuda öncelikle hükümet sistemleri ile hibrit rejim kavramı kuramsal olarak kısaca
açıklandıktan sonra değerlendirme ölçütü olarak ele alınan hususlar ile hükümet sistemleri arasındaki
ilişki açıklanmış ve Economist Dergisinin verilerine göre hibrit rejim olarak belirtilen ülkelerin hükümet
sistemleri incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Hibrit Rejim, Hükümet Sistemleri, Demokrasi, Economist Dergisi
119 Doç. Dr., Gaziantep Üniversitesi, [email protected]
109
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ELECTORAL AUTHORITARIANISM: COMPARING THE POLITICAL PARTIES FIDESZ
(HUNGARY) AND PIS (POLAND)
Sertan AKBABA120
ABSTRACT
Whether called ‘authoritarian democracy’ or ‘electoral authoritarianism,’ a fact at the doorstep is that a
handful of European nation-states are slipping away from democracy. With the rise of populist and
nationalist political parties, an era of illiberalism is haunting Europe, deepening the polarization within
the respective nations via a party of power dominating the political arena. The undermining of
democracy, and overriding of the checks and balances is causing a deep crisis of competitive democracy
in Europe. In the cases analyzed in this study, both the Hungarian Civic Alliance (Fidesz) Party and Law
and Justice Party (PiS) have come to undermine democracy by placing the will of the people above
everything, and at utmost above the checks and balances. The study covers an analysis of the two
political parties as an inquiry into their party programmes as well as their political rhetoric in the public
and media. As a result, it is seen that both of the parties have made a great use of democracy as a means,
to come towards their own ends for gaining more power. The power grab politics of these parties has
led to a polarization of the society, dismantling the state as well as the nation.
Key Words: Authoritarianism, Illiberalism, Party of power, Hungary, Poland.
120 Assistant Prof., Kırsehir Ahi Evran University, Faculty of Economy and Administrative Sciences, Department
of International Relations. E-mail: [email protected]
110
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SİYASİ PARTİ SİSTEMLERİNİN OLUŞMASINDA
HÜKÜMET SİSTEMLERİNİN ETKİSİ
Ali Fuat GÖKÇE121
ÖZ
Siyasi partilerin sayısı, büyüklüğü, stratejileri ülkelerin sosyal, ekonomik yapısı, siyasi kültürüne bağlı
olarak her ülkede farklılık gösterir. Parti sistemlerinin sınıflandırılmasında genellikle sayı faktörü esas
alınmış ve ülkeler parti sistemleri tek parti, iki parti ve çok parti sistemleri olarak ayrıma tabi
tutulmaktadır. Ancak son dönemlerde yapılan çalışmalarda sayı faktörünün tek başına yeterli olmadığı,
ülkenin sosyolojik ve ideolojik yapısı, partilerin gücü, karşılıklı ilişkileri gibi etkenlerinde olduğu
belirtilmiştir.
Ayrıca siyasi parti sistemlerinin oluşmasında seçim sistemlerinin etkisinin de olduğuna yönelik
çalışmalar bulunmaktadır. Bütün bu faktörlerin parti sistemlerinin oluşmasında etkisi bulunmaktadır.
Bunların yanı sıra parti sistemlerinin oluşmasında ülkelerin hükümet sistemleri de önemli bir etkiye
sahiptir. Hükümet sistemleri, uygulanışı bakımından ülkelerin siyasi partilerini belirli bir yöne doğru
yöneltmekte ve ülkenin parti sistemi oluşmaktadır.
Bu çalışmada, parti sistemlerinin oluşmasında diğer faktörlerle beraber hükümet sistemlerinin de etkili
olduğunun açıklanması amaçlanmıştır. Bu maksatla öncelikle siyasi parti sistemleri ile siyasi parti
sistemlerinin oluşmasında etkili olan faktörler incelenmiş, hükümet sistemlerinin de etkili olduğu
hususu örnekler verilerek incelenmiştir. Sonuç olarak da Türkiye’de uygulanan hükümet sisteminin
ülkedeki parti sistemine olan etkisinin neler olabileceği tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Seçim Sistemleri, Siyasi Partiler, Hükümet Sistemleri, Parti Sistemleri
121 Doç. Dr. Gaziantep Üniversitesi, [email protected]
111
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
KAMU POLİTİKALARINDA SAVUNUCULUK YAKLAŞIMI
Cenay BABAOĞLU122
ÖZ
Özellikle son dönemdeki teknolojik gelişmeler bir yandan küreselleşme lehinde bir araç rolü oynamakta,
öte yandan yönetişimci yapıları mümkün kılmakta ve hızlandırdığı bilgi akışı sayesinde yönetişimin
uygulanması için gerekli koşulları hazırlamaktadır. İyi yönetişim bu noktada öne çıkmaktadır. Kavramın
kamu politikalarına katılımı vurgulayan ve politikaları denetleyen rolü, sivil toplumun bu alandaki
önemini öne çıkartmaktadır. Savunuculuk yaklaşımı da bu açıdan dikkat çekmekte ve sivil toplum
yapılarının kamu politikalarına katılması için önemli bir yöntem olarak öne çıkmaktadır. Savunuculuk
yaklaşımı, özellikle gündem belirleme süreçlerinde etkin olarak kullanılmaktadır. Politika analizleri
noktasında aktörlerin etkinliklerinin sorgulanmasında da öne çıkan savunuculuk yaklaşımı bu çalışmada
kuramsal düzeyde incelenecek, gelişim çizgisi ve uygulama süreçleri irdelenecektir.
Anahtar Kelimeler: kamu politikaları, savunuculuk, savunucu işbirliği, katılım, yönetişim
122 Doç. Dr., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İİBF, Kamu Yönetimi Bölümü, [email protected],
112
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ÜRETİMDE ARTAN ROBOT KULLANIMI VE BUNUN EMEK ÜZERİNE ETKİLERİ
Ali BAKIN123
ÖZ
Endüstriyel üretimde günümüzde dikkati çeken önemli gelişmelerden birisi endüstriyel robotların
sayısında yaşanan artıştır. Uluslararası Robotik Federasyonu’nun (IFR) verilerine göre tüm dünyada
endüstriyel robot satışları 2011-2016 arasında yıllık ortalama yüzde 12 artış göstermiştir. 2016 yılında
tüm dünyada robotların satışı 294.312 birime ulaşıp bir önceki döneme göre yüzde 16 artışla zirve
yapmıştır. Özellikle Endüstri 4.0 projesinin genel kabul görmesi ve birçok ülke tarafından bunun
ulaşılması gereken bir hedef haline getirilmesi ile üretimde robotlaşmanın daha da hız kazanacağı
tahmin edilmektedir. Nitekim Endüstri 4.0 projesinin dünya çapında yaygınlaştırılmasında önemli bir
rol üstlenen Dünya Ekonomik Forumu’na (World Economic Forum – WEF) göre, bu projenin itici
güçlerinden birisini de robotlar oluşturmaktadır. Buna göre gelişmiş duyulara, el becerisine ve zekasına
sahip gelişmiş robotlar, endüstriyel üretimde ve hizmet sektöründe insan emeğinden daha pratik
olacaktır. Öte yandan geçmişte imalat sektörünün gelişmiş kapitalist ülkelerden, emek gücü
maliyetlerinin düşük olduğu çevre ülkelere aktarılması sürecinin (offshoring) tam tersi bir süreç
günümüzde yaşanmaya başlamaktadır. Daha çok “reshoring” olarak adlandırılan bu süreçte, imalat
sektörü başta ABD olmak üzere, Almanya, İngiltere, vb. gibi diğer gelişmiş kapitalist ülkelere geri
dönmeye başlamıştır. Burada imalat sektöründe ağırlıklı olarak robotların yer tuttuğunu, düşük vasıflı
emek gücü yerine yüksek vasıflı, teknolojiye hâkim, içinde dijital emek kategorisinin de yer aldığı,
yüksek vasıflı emek gücünün istihdam edilmekte olduğunu vurgulamak önemlidir.
Tüm bu gelişmeler sonucunda bazı mesleklerin ortadan kalkacağı, işsizliğin yaygınlaşacağı endişeleri
ortaya çıkmıştır. Daha çok kol emeğine dayanan düşük nitelikteki işlerin ortadan kalkacağı, yüksek
nitelik gerektiren işlerin ortaya çıkacağı şeklinde görüşlerin yanında, korkulanın tam aksine robotların
verimliliği artırıp bir bolluk toplumunun önünü açacağı şeklindeki görüşler de bulunmaktadır.
Çalışmamızın odak noktasını endüstriyel üretimdeki bu gelişmeler ve üretimdeki robotlaşmanın emek
üzerindeki etkisi oluşturmaktadır. Bu çerçevede endüstriyel robotların gelişimi ele alındıktan sonra, bu
gelişimin toplumsal etkileri tartışmaya açılacaktır.
123 Marmara Üni., Çalışma Ekonomisi Bölümü Doktora Öğrencisi
113
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SPOR YAPAN GENÇLERİN KİŞİLİK ÖZELLİKLERİ İLE STRES DÜZEYLERİ
ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ: AKSARAY ÜNİVERSİTESİ SPOR BİLİMLERİ
FAKÜLTESİNDE BİR UYGULAMA
Sevilay USLU DİVANOĞLU124
Tuba USLU125
ÖZ
Spor hayatımızın bir parçasıdır ve giderek daha da popüler hale gelmektedir. Spor yapmak, sağlığımızı
ve dayanıklılığımızı güçlendirmenin yanı sıra, sağlıklı ve zinde tutar. Stres ise beynin bir talebe cevabı
olarak tanımlanır ve tüm insanlar yaşamın bir noktasında stresi yaşarlar. Aslında, stres her zaman kötü
değildir, çünkü stres tepkisi bir hayatta kalma içgüdüsüdür. Stres algısı, insanların çeşitli streslere nasıl
tepki verdiğini etkilediği için önemlidir(Cohen,1994). Kişilik ise sadece stresle başa çıkmanın
değerlendirilmesini etkilemekle kalmaz, aynı zamanda stresli durumların tespiti ve şekillenmesi
açısından da önemlidir. Bu nedenle, bu çalışmada spor yapan gençlerin kişilik özellikleri ile stres
düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmaktadır. Bu amaç doğrultusunda, Aksaray
Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesindeki öğrencilere anket uygulanmıştır. Elde edilen veriler SPSS
25.0 programında analiz edilmiştir. Yapılan analizler sonucunda; Spor yapan gençlerin sorumluluk ve
nevrotiklik boyutları ile algılanan stres arasında anlamlı ilişki vardır. Dışadönüklük, uyumluluk ve
açıklık boyutları ile algılanan stresle baş etme boyutları arasında anlamlı ilişki olduğu görülmektedir.
Ayrıca, dışadönüklük, uyumluluk ve açıklık ile algılanan stres arasında anlamlı bir ilişki yoktur.
Sorumluluk, nevrotiklik boyutları ile algılanan stresle baş etme boyutları arasında ise anlamlı bir ilişki
olmadığı görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Spor, Kişilik, Beş Faktör Kişilik, Stres
ABSTRACT
Sport is part of our lives and is becoming increasingly popular. Doing sports does not only strengthen
our health and endurance, but also keeps it healthy and fit. Stress is defined as the response of the brain
to a request and all people experience stress at some point in life. In fact, stress is not always bad, because
stress response is a survival instinct. Stress perception is important because it affects how people react
to various stresses (Cohen, 1994). Personality is not only influential in evaluating stress coping, but also
in determining and shaping stressful situations. Therefore, this study aims to investigate the relationship
between the personality traits and the stress levels of the young people engaged in sports. For this
purpose, a questionnaire was applied to the students of Aksaray University Faculty of Sports Sciences.
The data were analyzed in SPSS 25.0 program. As a result of the analysis; there is a significant
relationship between the conscientiousness and neuroticism dimensions of the young people engaged in
sports and the perceived stress. It is seen that there is a significant relationship between the dimensions
of extraversion, aggreeableness and openness and coping with perceived stress. Furthermore, there is no
significant relationship between extraversion, conscientiousness, openness and perceived stress. There
is no significant relationship between the dimensions of agreeableness, neuroticicity and coping with
perceived stress.
Keywords: Sports, Personality, Five Factor Personality, Stress
124 Doç. Dr, Aksaray Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü, Aksaray/TÜRKİYE 125 Ögr. Gör. Aksaray Üniversitesi, Eskil MYO, Yönetim ve Organizasyon Bölümü, Eskil/Aksaray
114
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
AKTİF SPOR YAPAN VE YAPMAYAN GENÇLERİN SPOR GİYİM MARKALARINDA
MARKA FONKSİYONLARININ BELİRLENMESİ: AKSARAY İLİ ÖRNEĞİ
Sevilay USLU DİVANOĞLU126
Tuba USLU127
ÖZ
Günümüzde önemli bir hale gelen marka kavramı, tüketici davranışlarını etkin bir şekilde
belirlemektedir. Bu kavram özellikle de gençlerin satın alma davranışını etkilediği için, işletmelerin
gençleri çok iyi bir şekilde tanıması ve o markayı tercih etme nedenlerini bilmeleri gerekmektedir. Bu
çalışmada aktif bir şekilde spor yapan ve yapmayan gençlerin, spor giyim markalarına olan marka
fonksiyonlarının belirlenmesi amaçlanmıştır. Bu amaç için elde edilen veriler SPSS 25.0 paket programı
ile analiz edilmiştir. Analizler sonucunda, gençlerin markalı ürün alırken fiyata önem verdiği ve
kullandıkları spor markaları hakkında marka bilgisine sahip oldukları sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca,
aktif bir şekilde spor yapan gençlerin imaj fonksiyonu puan ortalamalarının spor yapmayanlara göre
anlamlı seviyede olduğu, ancak işaretleme fonksiyonu ve markanın sosyal fonksiyonu arasında
anlamlılık olmadığı görülmektedir. Aktif olarak spor yapan gençlerin cinsiyete göre algıladıkları marka
fonksiyonları değişkenleri arasında anlamlı bir farklılık olduğu, aktif bir şekilde spor yapmayan
gençlerin ise sadece algıladıkları markanın imaj fonksiyonu ile anlamlı bir farklılık olduğu
görülmektedir.
Anahtar Kelimeler: Marka, Marka Bilinci, Marka İmajı, Marka Fonksiyonu
ABSTRACT
The concept of brand, which has become important today, effectively determines consumer behavior.
Since this concept affects the purchasing behavior of young people in particular, businesses need to
know the young people in a very good way and know why they prefer that brand. In this study, it is
aimed to determine the brand functions of the young people who are engaged in sports and not actively.
The data obtained for this purpose were analyzed by SPSS 25.0 package program. As a result of the
analyzes, it is concluded that young people have a brand knowledge about the sports brands that they
give importance to the price while buying branded products. In addition, it is seen that the mean score
of the image function of the young people who are actively engaged in sports is significantly higher than
the ones who do not do sports but there is not any significiance between the marking function and the
social function of the brand. It is seen that there is a meaningful difference between the variables of the
brand functions which are perceived by the youth according to gender, while there is a meaningful
difference with the image function of the brand that they perceive only actively.
Keywords: Brand, Brand Awareness, Brand Image, Brand Function
126 Doç. Dr. Aksaray Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü, Aksaray/TÜRKİYE 127 Ögr. Gör. Aksaray Üniversitesi, Eskil MYO, Yönetim ve Organizasyon Bölümü, Eskil/AKSARAY
115
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
VOW TO VIRTUAL INTERACTION! HOW ENGAGEMENT IN SNS’S BASED ONLINE
COMMUNITIES POLISHING DESTINATION BRANDING- IN THE CONTEXT OF INDIA
Vikas Arya128
Dr. Deepa Sethi129
ABSTRACT
Purpose – The objective of this research is to explore the virtual interactions based on SNS’s in the
context of destination branding. And, figure out the destination’ motivational factors which influence
travellers to choose their destination when they are interacting to the local people through SNS’s based
online communities.
Design/methodology/approach: To frame the hypothesis analysis, a descriptive research is being
carried out to collect 224 travellers’ responses from India. The research Instrument used to do the
examination of data collected on five point Liker scale was SPSS 22.0, AMOS 24.0 and Process-micro
(Prof. A. Hayes).
Findings & Implementations: It was acknowledged that travellers’ attraction towards destination is
getting framed through their virtual interaction with local people who are available on SNS’s based
online communities. The level of significance of engagement in SNS’s based online communities with
destination’s motivators is acceptable. Therefore, travelling companies and destination authorities
should focus on using digital platform to interact with travellers and provide them real picture of the
destination to motivate them to visit the destination. While designing their digital marketing strategies
they must focus on SNS’s based online communities.
Limitations: As this study is conducted on small sample size and limited to travellers residing in India,
it may suffer from external validity issues. Large data size collected from different corner of the India
and other nations may give more dimensions to explore.
Originality: The current study is having originality in the sense that it provide the insight of virtual
platform and its role in shaping the travellers mind in a positive way to visit the destination which was
not in reach earlier. And, the interaction with the local people and travellers who visited that place earlier
is actually helping new travellers to make the decision about the destination. The current study may be
useful to destination branding practitioners to explore the virtual platform in better way while designing
the marketing strategies for destination. . Academicians, too, will find it interesting as it fills the
knowledge gap regarding the travellers’ relationship between destination branding and social
networking sites (SNS’s) based online communities their attachment with the brand.
Keywords – Social Networking Sites, Brand Attachment, Brand Communication, Emojis, Consumer
Behaviour.
128Assistant Professor, University School of Business, Chandigarh University, India Email:
[email protected] Mob: +91 9760 32 62 62 129 Dr. Associate Professor& Area Chair, Indian Institute of Management, Kozhikode, Kerala, 673570,
IndiaEmail: [email protected] Mob: +91 9562 48 33 33
116
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
HASTANE ÇALIŞANLARININ OTANTİK LİDERLİK ALGILARI: KAMU
HASTANESİNDE BİR UYGULAMA
Muhammet ÇANKAYA130
Ali ÜNAL131
ÖZ
Bu çalışma; hastane çalışanlarının otantik liderlik algısı düzeylerini ve seçilmiş bazı demografik
unsurların otantik liderlik algısında anlamlı farklılıklara yol açıp açmadığını incelemek amacıyla
yapılmıştır. Çalışma, Kırıkkale ilindeki bir kamu hastanesinde görev yapan hastane çalışanlarını
kapsamaktadır. Çalışmada Walumbwa ve arkadaşları (2008) tarafından geliştirilen, Tabak ve arkadaşları
(2012) tarafından da Türkçe’ye uyarlanan “Otantik Liderlik Ölçeği” kullanılmıştır. Ölçek, 16 ifade ve 4
boyuttan oluşmaktadır. Bu boyutlar; ilişkilerde şeffaflık, öz-farkındalık, içselleştirilmiş ahlak anlayışı
ve karar almada bilginin dengeli değerlendirilmesi boyutlarıdır. Elde edilen veriler SPSS 22.0 ile analiz
edilmiştir. 410 katılımcıyla gerçekleştirilen çalışma sonucunda; katılımcıların otantik liderlik algı
düzeyleri “orta düzey” (2,76) olarak tespit edilmiştir. Ayrıca araştırma kapsamında ele alınan sosyo-
demografik özelliklere göre (meslek, mesleki kıdem ve kurum kıdemi) çalışanların otantik liderlik
algılarında anlamlı farklılıkların oluştuğu sonucu bulunmuştur.
Anahtar Kelimeler: Otantik Liderlik, Hastane, Sosyo-Demografik Özellikler, Sağlık Sektörü
Çalışanları
Authentic Leadership Perceptions of Hospital Employees: An Application in a Public Hospital
Abstract
This study was implemented for the purpose of examining the levels of authentic leadership perceptions
of hospital employees and whether some of chosen demographic factors caused significant differences
in authentic leadership perceptions or not. The study includes hospital employees working in a public
hospital in the province of Kırıkkale. Developed by Walumbwa et al. (2008) and adapted into Turkish
by Tabak et al. (2012); the “Authentic Leadership Scale” was used in the study. The scale consists of 16
statements and 4 dimensions. These dimensions are; transparency in relations, self-awareness,
internalized moral sentiment and balanced evaluation of knowledge in decision-making. The data
acquired were analyzed with the SPSS 22.0. As a result of the study which was carried out with 410
participants; it was determined that the participants had “moderate levels” of authentic leadership
perceptions (2,76). In addition, it was concluded that there were significant differences in authentic
leadership perceptions of the employees according to the socio-demographic characteristics (such as
occupation, professional seniority and corporate seniority) discussed within the scope of the study.
Keywords: Authentic Leadership, Hospital, Socio-Demographic Characteristics, Health Sector
Employees
130 Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü,
[email protected] 131 Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sağlık Yönetimi Bölümü, [email protected]
117
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
GLOBALIZATION AND HEALTH REFORM
Deniz Tugay ARSLAN
Jebağı Canberk AYDIN
ABSTRACT
Both developed and developing countries, especially since 1980s, have been reforming health
services. Changes in the political, technological, economic, social and cultural dimensions due to
globalization have positive and negative effects in the field of health. The main objective of the reforms,
especially supported by international organizations, is the reshaping of health care in a way that is
appropriate to market conditions. The essence of the reform practices, supported by international
organizations such as the World Bank, is the reorganization of health services, which was previously
presented by the state, to create a sphere of activity for global capital. Therefore, the funds transferred
by the international institutions to the developing countries in return for health reforms provided these
institutions with the opportunity to intervene. In this context, changes in the size of the provision of
health services and the presentation and financing of health services are experienced. Although the
reforms carried out by countries are seen to solve the problems of health systems, the aim is to reduce
the public health services provided by the state, to make market conditions more effective in the context
of health services and to open health services to global capital in line with neoliberal policies. It is
understood that the health reforms prepared and implemented under the guidance of the international
organizations serving the market mechanism have ceased to be health services from the public
service. Given the social and economic inequalities resulting from the capitalist system, the provision
of healthcare services by the private sector as if it was a market property prevents the public from
utilizing health services in a fair way.
Key words: globalization, health, health reform
118
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TURKEY'S HEALTH EXPENDITURE: AN EVALUATION BY ECONOMIC INDICATORS
IN HEALTH TRANSFORMATION PROCESS
Ali ÜNAL132
Muhammet ÇANKAYA133
ABSTRACT
Changes transformation or reform ideas is a ongoing matter in the healthcare system in Turkey. The
reorganization of the organizational structure of the Ministry of Health, the autonomy of hospitals, the
decentralization, and the structuring of the social security system are among the leading ones. For many
years, the structure of hospitals, organization, social security system has been tried to be changed and
health system has changed drastically with health transformation program. Health reform and
transformation studies have led to an increase in health expenditures as well as increased service
capacity.
Turkey GDP in 2000 166.658 (million), total health spending in 8.248 (million), while GDP ratio was
4.9% of total health expenditures. 4.7% of total health expenditure was transferred to current health
expenditures and 0.2% to investment expenditures. In 2005, total health expenditure of GDP was
648.932 (million TL) and health expenditure to GDP ratio was 4.9%. 0,3% of total health expenditure
was transferred to investment expenditures and 5,1% was transferred to current health expenditures. In
2010, GDP was 1.160.014 (million TL) and total health expenditure was 61.678 (million TL). The ratio
of total health expenditure to GDP is 5.3%. 0.3% of this ratio was transferred to health investments and
5.1% to current health expenditures. In 2017, GDP was 3.106.537 (million TL), total health expenditure
was 140.647 (million TL) and the total health expenditure to GDP ratio was 4.5%. 0,3% of total health
expenditure is allocated to health investments and 4,2% to current health expenditures.
In this study, health expenditures that occuring during the Health Transformation Program in Turkey
compared with economic variables, causes and distribution of the change in expenditure were evaluated.
According to the results, GDP and the share of health services is increasing. Although the ratio of health
expenditures and investments to GDP is approximate, the total amount of expenditure has increased.
Increase in health expenditures can be attributed to reasons; population growth, health service costs,
more comprehensive and more costly, technologically advanced services, increase in households
involved in social security system, inefficiency, increase in activities requiring high investment such as
city hospitals. However, a disproportionate situation arises when the development of the service capacity
is presented with increasing health expenditures.
Key words: Health, expenditure, health transformation
132 Assist. Prof. Hitit University Faculty of Health Sciences Department of Health Management,
[email protected] 133 Assist. Prof. Hitit University Faculty of Health Sciences Department of Health Management,
119
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SAĞLIK HİZMETLERİNDE EKONOMİK DEĞERLENDİRME YÖNTEMLERİ
İbrahim DOĞAN134
Ali ÜNAL135
Muhammet ÇANKAYA136
ÖZ
Küreselleşmenin etkisi ile birlikte birçok sektörde hız kazanan rekabet, sağlık hizmetlerini de
etkilemiştir. Sağlıkta yeni ve daha kapsamlı tedavi yöntemlerinin ortaya çıkması ve teknolojik
gelişmeler ile birlikte maliyetler artmaktadır. Değişen koşullar ile birlikte sağlık hizmeti sunucularının
finansal sürdürülebilirliklerini sağlayabilmeleri için maliyet analizleri önem kazanmıştır. Artan
maliyetler neticesinde sağlıklı kararlar alabilmek için maliyet minimizasyonu, maliyet-etkililik, maliyet-
fayda, maliyet-yararlanım gibi ekonomik değerlendirme yöntemleri kullanılmaktadır (Ağırbaş, 1999;
Özgülbaş 2014; Özkan, 2014).
Maliyet minimizasyon analizi, alternatif sağlık teknolojileri ve müdahalelerinin aynı sonucu verdiği
varsayımı ile sağlık teknolojileri ve müdahalelerinin maliyetlerini hesaplayarak en düşük maliyetli olan
seçeneğin tercih edilmesini içermektedir. Sağlık hizmetlerinde maliyet minimizasyonu analizinin
kullanılabileceği durumlar oldukça sınırlıdır çünkü alternatiflerden elde edilen yararın eşit veya benzer
olma olasılığı oldukça azdır (Ağırbaş, 2014; Bülüç, 2018). Maliyet etkililik analizi, iki alternatifin ortak
tek sonucu olduğu ve ulaşma yöntemlerinin farklılık gösterdiği durumlarda kullanılmakta ve belirli bir
amacı gerçekleştirmenin alternatif yollarının maliyetleri ile etkililiğini değerlendirmeyi içermektedir
(Ağırbaş, 2014). Maliyet fayda analizi, alternatiflerin maliyetlerini ve faydalarını parasal olarak ölçen
bir ekonomik değerlendirme tekniğidir. Maliyet fayda analizinin temelinde bir alternatif için katlanılan
maliyetin faydalarına değer olup olmadığının tespiti vardır (Özgülbaş, 2014). Teorik olarak doğru bir
bakış açısı sunmasına karşın sağlık sektöründe bütün sonuçların parasal olarak ifade edilmesinin çok
zor olması yöntemin uygulanabilirliğini güçleştirmektedir (Ağırbaş, 1999). Maliyet yararlanım (değer)
analizinde bir sağlık hizmetinin maliyetleri ile faydası kıyaslanmaktadır. Sağlıkta iyileşme, kaliteye
ayarlanmış yaşam yılı kazanımı veya sağlıklı yaşam karşılığı gibi değişkenlerle ölçülmektedir
(Özgülbaş, 2014).
Bu çalışmada daha önceki çalışmalarda yapılan ekonomik değerlendirme yöntemleri incelenmiştir.
Mevcut çalışmalarda maliyet yarar analizi (Yumuşak, 2008), maliyet etkililik analizi (Balçık, 2013;
Torun, 2016; Bülüç, 2018) gibi yöntemler kullanılarak belirli bir malzemenin kullanımına veya belirli
bir tedavi sürecine ilişkin değerlendirmeler yapılmıştır. Çeşitli dezavantajlar sebebi ile hastalık maliyeti
hesaplamak zordur. Bununla birlikte hastalığın sosyal maliyetinin hesaplanmasındaki güçlükler de
yetersizliklere sebep olmaktadır. Hastalık maliyetinin bütün olarak ele alınması, hastalık veya sağlık
durumunun sosyal boyutunun da dahil edilerek incelenmesi daha kapsamlı çıktılar sağlayabilir.
Anahtar kelimeler: Sağlık, ekonomik değerlendirme, maliyet
134 Arş. Gör., Hitit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, [email protected] 135 Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü, [email protected] 136 Dr. Öğr. Üyesi, Hitit Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi, Sağlık Yönetimi Bölümü,
120
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
TÜRKİYE’DE DÜŞÜK GELİRLİ HANELERDE GIDA TERCİHİ
Ali Gökhan GÖLÇEK137
Işıl Şirin SELÇUK138
Altuğ M. KÖKTAŞ139
ÖZ
Toplumların gıda tüketimlerine yönelik tercihleri, aynı zamanda söz konusu toplumun sağlık düzeylerini
de doğrudan etkileyen bir faktör olarak karşımıza çıkmaktadır. Nitekim sağlıksız beslenme alışkanlıkları
başta obezite olmak üzere birçok hastalığa neden olmakta ve sonuç olarak toplum sağlığı
bozulabilmektedir. Toplum sağlığının bozulması ise sağlık harcamalarında artış, sağlığın finansmanında
sürdürülebilirlik ve sosyal güvenlik sistemi üzerinde çeşitli sorunlara yol açtığından, toplum sağlığını
ilgilendiren çalışmalar önem arz etmektedir. Son zamanlarda literatürde obezitenin aslında bir yoksulluk
problemi olduğuna yönelik önemli çalışmalar görülmekte ve yoksul hanelerin beslenme sorununu daha
ucuz olan sağlıksız gıda maddeleri yoluyla karşıladığına yönelik atıflar bulunmaktadır. Obezite oranının
OECD ülkeleri ortalamasının 2016 yılı için %19.5 ve Türkiye’de ise %28.8 olduğu düşünüldüğünde
Türkiye’de bir gıda sorununun bulunduğu ileri sürülebilir. Bu bağlamda yoksul hanelerin gıda
güvenliğini sağlayarak, sağlıklı gıda tüketim tercihlerine odaklanılması hem toplum sağlığı hem de
sağlık sistemi üzerinde hayati düzeyde önemlidir. Bu bağlamda çalışmanın amacı, Türkiye’de yoksul
hanelerin gıda tercihlerinin ortaya konulmasıdır. Zengin ve yoksul hanelerin ayrı ayrı incelenerek
aradaki tercih farklılığının belirlenmesi ise çalışmanın ayırt edici özelliğini oluşturmaktadır. Bu amaçla
çalışmada TÜİK tarafından gerçekleştirilen “Sağlık Araştırması” mikro veri setlerinden yararlanılmıştır.
Bahse konu veri seti, hanelerin genel sağlık durumlarının yanı sıra sosyoekonomik özelliklerine ait
verileri de barındırdığından, hanelerin zengin ve yoksul olarak sınıflandırılmasına olanak tanımakta ve
çalışmanın odak noktası olan gıda tercihlerinin analizine olanak vermektedir. Sonuç olarak çalışmanın
elde ettiği bulguların, politika uygulayıcılara fikir sağlaması ve sonraki araştırmalara kaynak teşkil
etmesi bakımından literatüre katkı sağlayacağı söylenebilir.
Anahtar Kelimeler: Gıda Tercihi, Obezite, Türkiye.
137 Arş. Gör., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü,
[email protected] 138 Dr., Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü
[email protected] 139 Doç. Dr., Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü
121
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
THE 1980S’ LIBERALIZATION TRAP: WHY DID LATIN AMERICA FALL BEHIND EAST
ASIA?
Luiz Carlos Bresser-Pereira
ABSTRACT
While East Asian countries continued to grow, the Latin American countries stopped in the
1980s, and since then is falling behind. The cause was not the “middle-income trap”, but the “trade
and financial liberalization trap”. Differently from the East Asian, the Latin American countries suffer
the Dutch disease, but were able to industrialize because they used high import tariffs on
manufactured goods to neutralize this long-term overvaluation of the exchange rate. In the 1980s,
however, trade liberalization dismounted this mechanism that neutralized the Dutch disease
concerning the domestic market, while financial liberalization allowed the increase in the interest
rates. The outcome was the fall of the investment rate in manufacturing, deindustrialization, and low
growth.
Key-words: middle-income trap, trade and financial liberalization trap, Dutch disease
JEL Classification: O 011, O 024
122
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
OSMANLI DEVLETİ’NDE BORÇ KISIR DÖNGÜSÜ: OSMANLI BANKASI, GALATA
BANKERLERİ VE BORÇLANMA BANKACILIĞININ GELİŞİMİ, 1863-1876
Deniz ABUKAN140
Cem AKIN141
ÖZ
1860’ların başından itibaren Osmanlı Devleti’nin mali bunalımı giderek şiddetlenmiştir. Bu dönemde
vergilerle sağlanamayan devlet finansmanı genellikle borçlanma yoluyla gerçekleştirilmiştir. Ancak
Mires kredisi fiyaskosunun dış borçlanma imkanını sınırlandırması, iç borca yönelimi arttırmıştır. İç
borçlanma daha çok hazine tahvilleri ihraç edilerek ve karşılığı olmayan kağıt paralar tedavüle sürülerek
yapılmıştır. Artan bütçe açıklarının bu yöntemlerle finanse edilmesi, mali yapının bozulma sürecini
hızlandırmış ve 1861 finansal krizine yol açmıştır. İç borçlanmanın sınırlarına ulaşması zorunlu olarak
dış kredi arayışlarını gündeme getirmiştir. Bu süreçte devlet bankası imtiyazı kazanmak amacıyla İngiliz
sermayeli Osmanlı Bankası dış kredi alınmasına aracılık etmiştir. 1863 yılında Fransız sermayesi ile
birleşerek bu imtiyazı elde etmiştir. Böylece kağıt para basma ile iç ve dış borç ödeme yetkileri yabancı
sermayeli Osmanlı Bankası’na verilmiştir. Diğer taraftan İmparatorluk hazinesinin en önemli iç
finansman kaynağı olan Galata Bankerleri, bu yıllarda altın yıllarını yaşamıştır. Ancak dış finansman
olanaklarının artışı Galata Bankerleri’ni bu ciddi rekabet karşısında sermayelerini bir araya getirmeye
zorlamıştır. Galata Bankerleri bu dönemde Avrupa finansal piyasalarıyla Osmanlı Devleti arasında
aracılık işlevlerini artırmıştır. Sonuç olarak Osmanlı Devleti’nin artan borçlanma gereksimi ile
bankacılığın gelişimi birbiriyle ilişkili olarak ortaya çıkmıştır. Çalışmada 1863-1876 arasında borçlanma
bankacılığının gelişimi, değişen devlet finansman yöntemleri ve borç kısır döngüsünün oluşumu
incelenmiştir.
Anahtar Kelimeler: İç ve Dış Borçlanma, Osmanlı Bankası, Galata Bankerleri, Borç Kısır Döngüsü.
140 Dr. Öğretim Üyesi, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü 141 Dr. Araştırma Görevlisi, Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, İİBF, Maliye Bölümü
123
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
EKONOMİ POLİTİK DÜŞÜNCENİN OLUŞUMUNDA İSKOÇ AYDINLANMASININ ROLÜ
Yavuz YAYLA142
ÖZ
İngiliz Aydınlanması daha doğru bir ifadeyle İskoç Aydınlanması –çünkü Aydınlanmayı temsil edenler
ve kurucularının çoğunluğu İskoç idi-, 18. yüzyılda İskoçya'da başlayan ve entelektüel ve bilimsel
gelişmelerin yaşandığı yaklaşık yüz yıl devam eden önemli bir tarihsel süreçtir. Aydınlanma, bilgi ve
akla dayalı bir düşünsel hareket olarak endüstriyel uygarlığın ve yükselen burjuvazinin egemenliği ile
perçinlenmiştir. Endüstri devriminin etkisiyle katı olan her şeyin buharlaşmaya başladığı bu süreçte yeni
bir işbölümü ve bu işbölümünün sürdürücüsü yeni toplumsal örgütlenme sürecinin aktörleri fiilen ortaya
çıkmaya başlamıştır. David Hume, Francis Hutcheson, Adam Ferguson, Adam Smith ve Thomas Reid,
İskoç Aydınlanma döneminin en önemli düşünürleridir. İskoç Aydınlanması sadece ekonomik alanla
sınırlı değildi; aynı zamanda bilimsel, felsefi, tarihsel ve politik alanları da içeriyordu. Bu çalışmanın
amacı, İskoç Aydınlanmasının, ekonomik politik düşüncenin şekillenmesi sürecine yaptığı etkiyi
açıklamaya çalışmaktır.
142 Dr. Arş. Gör., Ondokuz Mayıs Üniversitesi, İİBF İktisat Bölümü
124
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
RÜYA ÂLEMİ VE ÜTOPYA İLİŞKİSİ: YÖNETİM DÜŞÜNCESİNİN POLİTİK-İKTİSADI
Cengiz EKİZ
ÖZ
Sanayi ve ilerleme düşüncesi, kapitalistleşmenin hızlandığı 19. yüzyıl boyunca hep tartışılır bir konu
olmuştur. Sanayi devriminin etkisi ile yaşanan teknik (ve teknolojik) gelişmeler, yeni toplum çağrısını
hızlandırmış, burjuva toplum modeline uygun olarak biçimlenen (edebi) kurgusal metinler, dönemin
koşullarının bir yansıması olan hayal âleminin bir tasviri niteliğine bürünmüştür. “Rüya” ve “uyanma”
teması etrafında şekillenen ve geçmiş duygusuyla beslenen, gelecek dünya kurgusu, hem Wells hem de
Bellamy’nin eserlerinin temelini oluşturur. Sorunlar, örnekler, araçlar, çözümler, açmazlar, çelişkiler
vb. hep yaşanmış veya yaşanmakta olan unsurlardan etkilenmektedir. İki eserde de ana karakterler
uykuya dalar ve uyandıklarında dünyanın bambaşka bir yer olduğunu görürler. Wells’in ütopyasında
(Efendi Uyanıyor) karanlık bir dünyaya uyanırken, Bellamy’de uyanış (Geçmişe Bakış), umudu çağıran
eşitlikçi, yeni bir düzen hayalidir. İki eser sanki birbirinin tersidir. Gelecek beklentileri, umutlu bir dünya
tasarımı yaratır. Öte yandan gerçekleşemeyen hayaller, dünyayı bir kâbusa doğru sürükler ve bu dünya
kontrol edilemez bir hale gelir. Kâbusa sürüklenen dünyada gelecek tasarımı, hep geçmiş duygusu, ona
duyulan özlem üzerine bina edilir. Bellamy ütopyacı sosyalistlerin umut dolu arayışlarını yüklenirken,
Wells, geleceğin insanlığı kuşatacak ve değişmez nitelikteki meşum yüzünü temsil eder. Ütopyalar, bu
iki duygu mekaniğinin kavşağında yer alan, “kolektif rüya” görme temeline dayanır. Uyku ve
sonrasındaki uyanma hali, aslında yeni bir bilinç yaratma halidir. Bu bilinç, sınai üretimin, toplumunun
gelişiminde etkisini arttırmasıyla bir tür “bolluk” rüyası yaratmıştır. 19. Yüzyıl boyunca bu rüyanın
farklı biçimleri ütopyalara yansımıştır. Uyku, ilk başta bireysel bir edim gibi görünür. Fakat uykunun
ürünü olan rüya senaryoları kolektif niteliktedir. Ütopyalar, bireyin “içerisi”ndeki bir dünyayı değil de,
onun çoğullaştığı bir “dışarısı” gibi kurgulandığında, rüya âlemi bireye özgü olmayı aşar ve kolektif bir
tasarıya dönüşür.
Zaman kavrayışı, çoğunlukla, gelecek hayalini ve geçmiş duygusunu belirleyen bir sınır çizer. Bu aynı
zamanda ütopyaların da sınır çizgileridir. Kapitalizmin 19. yüzyılda boyunca gelişimiyle, bu sınır,
politik-iktisadi tartışmalarda her seferinde, toplumsal koşullara göre yeniden çizilmiştir. Bu çalışmada
Marx’ın “meta fetişizmi” ve Benjamin’in “rüya âlemi” kavramlarından hareketle, gerçekleşmeyen
hayalin toplumda yarattığı duygular ve bunun sonucunda ortaya çıkan arayışları, iki ütopya örneği
üzerinden tartışmaya gayret edeceğiz. Tartışmanın arka planında doğal olarak, 19. yüzyılda kapitalizmin
gelişimi ve politik-iktisadi dönüşüm yer alıyor. Bu yüzden de yönetim düşüncesinin ütopyacı
örneklerinin, 19. yüzyıldaki bu büyük dönüşümün toplumsal bir dolayımı olarak karşımıza çıktığını öne
süreceğiz. Hem toplumun teknik kapasitesindeki gelişmeler hem de gelecek toplum hayalinin hayata
geçirilmesi istenci, rüya âlemini, arzu imgelerini kamçılamıştır. 19. yüzyıl boyunca ütopyacı yazarlar
arasındaki tartışmalar, yeni toplum hayalinin veya kurtuluş modelinin hayata geçirilmesi üzerinden
yürütülmüştür. Yönetim düşüncesi, kendi zamanının politik-iktisadi bileşiminin bir parçası olduğundan,
bu alandaki ütopyacı toplum tasarılarının bir parçası olarak kabul edilebilir: Hem toplumsal koşulların
yarattığı sorunların temsili resmi olarak hem de Benjamin’in belirttiği özgürleşme olanakları olarak.
Anahtar Kavramlar: Ütopya, Rüya Âlemi, Meta Fetişizmi, Bellamy, Wells
125
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SOME PROCEDURAL FEATURES OF LABOR PROCEEDINGS IN THE REPUBLIC OF
KAZAKHSTAN
Issayeva Аinur Zhenisovna143
ABSTRACT
The article discusses the procedural peculiarities of labor disputes proceedings, as well as some reasons
for their consolidation. For these purposes, the procedural deadlines, distribution of the burden of proof
and applicable standards of proof, as well as the admissibility of a contractual change of jurisdiction and
jurisdiction of labor disputes are analyzed.
Key words: procedural peculiarities, labor disputes, jurisdiction, procedural deadlines, burden of proof,
standards of proof.
143 Zhansugurov Zhetysu State University, Taldykorgan, Kazakhstan, а[email protected]
126
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
PROCEDURAL SETTLEMENT OF INDIVIDUAL LABOR DISPUTES BY TALKS WITH
THE EMPLOYER
А.Z.Issayeva144
Z.А.Issayeva145
ABSTRACT
The paper examines the problems of pre-trial settlement of individual labor disputes through
negotiations with the employer. Based on the study, the authors state that sooner or later disputes with
employees arise in the activities of any legal entity. Labor legislation, however, does not recognize all
disputes between the employee and the employer labor. Despite the existing rule, as practice shows,
some employers use the method of collecting negative information about an employee as a method for
resolving labor disputes. However, since it is personal in nature and can hardly be honest, it is extremely
difficult to talk about its effectiveness in practice.
Key words: civil procedure, labor disputes, conflict, mediation, conciliation commission, prosecutor,
judge
144 ZhansugurovZhetysu State University, Taldykorgan, Kazakhstan 145 Korkyt Ata Kyzylorda State University, Kyzylorda, Kazakhstan e-mail: а[email protected],
127
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SINIFLAR, KİMLİKLER VE KALKINMA
Zekeriya Eray ESER146
ÖZ
İnsanlık tarihinin en büyük devrimi tarım devrimidir. İkinci en büyük devrim olarak sanayi devrimi
gösterilmektedir. Her iki devrimin de ortak noktası üretim, tüketim ilişkileriyle birlikte insanların yaşam
biçimlerini, aile yapılarını ve toplumsal ilişkilerin bütününü kökünden değiştirmiş olmalarıdır. Sanayi
devrimi kapitalizm sonrası ortaya çıkan ve kapitalizmle bütünleşen bir devrim olarak kapitalizmden ayrı
düşünülemez. Bu bağlamda kapitalizm ve sanayi devrimi sonrasında endüstrileşme çabasındaki ülkeler
sanayileşmenin de içinde bulunduğu kapitalizme ve gerekliliklerine adapte olmalıdırlar. Gerek klasik
gerekse Marxist yaklaşım, toplumsal sınıfları ve sınıf çatışmasını açıklamaktadır. Avrupa örneği göz
önüne alındığında sınıf çatışmasının toplumların gelişmesine yol açacağı görüşü söz konusudur. Ancak
geç kapitalistleşen ülkelerin sınıf yapıları kapitalizmle özellikle ilk başta uyumlu değildir. Sınıfsal
dönüşümü gerçekleştiremeyen bazı ülkelerde sınıf kavramı ile kimlik kavramı birbirine karışmıştır.
Sınıf çatışması toplumları geliştirirken, kimlik çatışması geriletmektedir. Dini, mezhepsel, etnik,
ideolojik vb. çatışmalar sınıfsal çıkarlar doğrultusunda toplumsal grupların rasyonel kararlar almalarına
engel olmaktadır. Bu çalışmada sınıf kavramı ve kimlik kavramı arasındaki farklar, sınıf çatışmasının
etkileri, kimlik çatışmasının etkileri olmak üzere üç ana başlıkta incelenmiştir. Kapitalist sisteme geçişle
birlikte bazı toplumların kalkınma hedefine neden bir türlü ulaşamadıkları ve bazı politikaların bazı
ülkelerde çalışırken bazı ülkelerde neden çalışmadığı sınıf ve kimlik çatışmaları üzerinden açıklanmaya
çalışılacaktır.
146 Dr. Öğretim Üyesi, Artvin Çoruh Üniversitesi, [email protected]
128
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
FULLY ABLED NATION: INCLUSION OF THE DIFFERENTLY ABLED PERSONS IN
THE PHILIPPINE SOCIETY
Franz Joshua E. Merida
ABSTRACT
As Defined by the United Nations; Persons with disabilities include those who have long-term physical,
mental, intellectual or sensory impairments which in interaction with various barriers may hinder their
full and effective participation in society on an equal basis with others. World Health Organization and
the World Bank found out that more than a billion people in the world today experience disability.
People with disabilities have generally poorer health, lower education achievements, fewer economic
opportunities and higher rates of poverty than people without disabilities. This is largely due to the lack
of services available to them and the many obstacles they face in their everyday lives.
The Philippines as one of the signatory of the United Nations Convention on the Rights of Persons with
Disabilities is responsible in following the general purpose of the convention which states: The purpose
of the present Convention is to promote, protect and ensure the full and equal enjoyment of all human
rights and fundamental freedoms by all persons with disabilities, and to promote respect for their
inherent dignity.
This paper aims take a closer look at the lives of The Differently Abled Persons in the Philippines.
Programs for this particular sector being implemented, what the government is doing to withstand to
continuing challenges faced by the differently Abled Persons using the “Social Inclusion Theory”
defined as: Social inclusion is a process by which efforts are made to ensure equal opportunities for all.
The multi-dimensional process aimed at creating conditions which enable full and active participation
of every member of the society in all aspects of life, including civic, social, economic, and political
activities
Keywords: Differently Abled Person, Social Inclusion, Philippine Government
129
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DETERMINANTS OF LIQUIDITY RISK OF CONVENTIONAL AND ISLAMIC BANKS
AND THE MITIGATION MEASURES IN MALAYSIA
Farkhod Abdurakhimov147
Musah Mohammed148
ABSTRACT
In the financial sector, banking sector is considered to be the back bone of invariably almost all the
businesses and among the various risk faced by the banks today, liquidity risk is considered to leave the
most fatal after effect. Liquidity risk can trigger bank run and due to domino effect it can lead to the
collapse of whole financial sector and furthermore, increasing the chance of economic meltdown. The
purpose of this study is to analyze factors that affect liquidity risk of conventional and Islamic banks in
Malaysia. The data in this study are collected from 5 Islamic and 5 conventional banks and are examined
for the period 2005-2011. Data for this paper is obtained from Thomson Reuters Datastream. Ratio and
OLS method are employed. The regression results show that liquidity risk of Islamic banks increases
when total assets of Islamic banks increase. An increase in average return on assets in Islamic banks
decreases liquidity risk of Islamic banks. For conventional banks, none of the variables is found
statistically significant.
Keyword: Liquidity Risk, Islamic Bank, Conventional Bank, Malaysia
147 [email protected] 148 [email protected]
130
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DETERMINANTS OF FOREIGN EXCHANGE RESERVES IN MALAYSIA, 1971-2016
Farkhod Abdurakhimov149
ABSTRACT
The holdings of foreign reserves by central banks have increased sharply in recent years. World
international reserves holdings rose from US$1.2 trillion in 1995 to nearly US$11.42 trillion in 2017.
Many emerging countries in the world are accumulating foreign exchange reserves. The reserve
accumulation is highest among the emerging Asian countries. China has already surpassed Japan as the
number one country in terms of holding foreign exchange reserves .Malaysia has also been increasing
its foreign exchange reserves after the Asian financial crisis of 1997-1998. In 2017, Malaysia’a foreign
exchange reserves have equaled to more than 107 billion U.S. dollar. Since foreign exchange reserve
accumulation is not without its costs, why has Malaysia continued to increase its foreign exchange
reserves? What are the main factors that affect foreign exchange reserves in Malaysia? This study
analyzes the determinants of Malaysia’s foreign exchange reserves. Using cointegraion and vector
error correction approach, we estimate Malaysia’s demand for foreign exchange reserves over the
period 1971-2016. The author is aware of only one single work done on the determinants of foreign
exchange reserves in Malaysia. As the analysis in this paper showed that GDP is the most leading
variable along with short term external to GDP ratio and real effective exchange rate. This suggests that
central bank official are accumulating foreign exchange reserves in response to an increase in income
and capital account vulnerability.
Keyword: Foreign Exchange Reserves, Central Bank, Malaysia
149 Graduate School of Business, Ibn Haldun University, Turkey, [email protected]
131
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
STRATEGIC SOLUTIONS TO DEACREASE THE INFLUENCE OF RADICALISM ON
CHILDREN THROUGH EDUCATIONAL GAME A-ROR CARD (ANTI-TERROR CARD)
Willy Eka Pramana150
Riza Agung Ismadi
ABSTRACT
Indonesia is a plural country and has many cultures in every corner of the region. So, intolerance
among people is high. Along with the emergency of this intolerant attitude, various misunderstandings
can lead to radicalism. Radicals are often widening indoctrination to the public, including children. So
there is the possibility of an increasing number towards radicalism that can trigger the existence of
terrorism in Indonesia. This research aims to understand more about what factors that can trigger the
existence of radicalism, as well as what solutions that can be offered in decreasing the problems that
occur. The approaching method used in this research is soft approach related to the preventive ways to
lowering the problem. The preventive way offered in the form of educative games which were created;
A-ror Card (Anti-Terror Card).
Keywords: radicalism; children; educative game; A-ror Card
150 University of Sriwijaya, Indonesia, [email protected]
132
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
DENİZ GAMZE ERGÜVEN: A FILM DIRECTOR WITH A BOTTLE OPENER
Sharaf Rehman151
ABSTRACT
During the Kemalist modernization of the 1920s, women in Turkey were granted some rights in the
1920s. They were liberated. They could do away with the traditional clothing and discard the veil.
There were no longer limited to being home makers. New professions opened to them. They could
become school teacher. They could become nurses. They could work in the offices. They could even
become entertainers on stage and in the movies. However, they were not emancipated. They were not
allowed the share the power at the workplace. They still did not control their destiny. Men kept the
power to themselves. Yes, the women were liberated but they were not emancipated. They did not
have a voice.
Women became popular film stars, but they were mainly exploited as objects of interest for the
leading men or the obedient wives and mothers. It was not until the early 1950s that a woman was able
to direct a film in Turkey. Even then, the women were not allowed to seize any significant power in
the film industry until the 2000s. Now the tide has turned in favor of women as filmmakers and with it
there is an influx of films that have strong women as main characters, and narratives that present
women as intelligent, responsible, and competent as well as emotionally stable and self-reliant.
This article discusses the work of a young Turkish-French director that came to prominence in with
her directorial debut film, Mustang (2015) – Deniz Gamze Ergüven. The paper discusses her career as
an actor, writer, and director. She considers film as her tool. The paper will discuss how she uses her
tool to get into her audiences’ minds and opens them to fresh ideas and old themes from new
perspectives.
151 Professor, Department of Communication, University of Texas Rio Grande Valley
133
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
SOCIAL IMPACTS OF THE NEOLIBERAL MARKET ECONOMY IN A GLOBALIZING
WORLD AND THE RESPONSES OF CITIZENS
Marcel Meciar152
ABSTRACT
Contemporary neoliberal organization of markets has had an inevitably negative impact on societies all
over the world. The following conference presentation attempts to map these negative consequences. A
lively discussion among social scientist, political activists points out that the claims made by interest
groups profiting from neoliberal policies are full of contradictions. The way out of the chronic crisis of
neoliberal capitalism may not lie in the protection of national economies with tax cuts for plutocracy or
in a recent raise of the international trade tariffs, but in a complete reform (a restructuralization) of
neoliberal capitalist model (or in abandoning it, completely).
Further, a comparative analysis of literature and secondary analysis of main macrosocial trends link
together the on-going contradictions of neoliberal model including the never-ending emphasis on
economic growth and the necessity of consumerism (both standing in direct opposition to sustainability),
growing precariousness of work contracts, and powerful interest groups dismantling polities all around
the globe that are unequivocally blaming the outcomes of their efforts on “the crisis of democracy.” The
last, but not the least important, element that is juxtaposed against other contradictions is the inevitability
of accelerating the efforts aimed at alleviating the consequences of environmental crisis. The final thesis
of this text argues that the model restructualization on a macro-social level needs to be accompanied by
micro-social changes in the value system among members of late-modern advanced societies.
Otherwise, the biggest challenge of capitalism - how to realign priorities for the long term benefit of
humankind and the planet – will remain unsolved.
152 Ph.D., Department of Sociology, Faculty of Science and Letters Beykent University,
Marcel Meciar is a Czech sociologist of Slovak origin who has been living in Turkey since 2009. He graduated at
the Faculty of Social Studies, Masaryk University in Brno, in 2001 (sociology and history), where he successfully
defended his PhD thesis in sociology (2008) as well. After eight years of teaching and researching at the University
of Ostrava (2001-2009), he had continued his work as a lecturer at Yeditepe University, Istanbul, Turkey. During
the last four years, he has been part of the Beykent University team. His broad research interests lie at the
intersection of spatial sociology, historical sociology, and sociological theory of identity. He is particularly
concerned with social and discursive formation of identities, migration, immigrant adaptation, and in the realm of
methodology with discourse and narrative analysis.
134
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİ DOĞRULTUSUNDA
DEVLETLERİN İNSAN HAKLARINA SAYGI YÜKÜMLÜLÜĞÜ
M.Balkan DEMİRDAL153
ÖZ
Aydınlanma çağı ile insan aklının ön plana çıkması sonucunda insanın bağımsız bir özne olması ile
önem kazanan insan hakları kavramı, özellikle II.Dünya Savaşı sırasında yaşanan büyük yıkım sonrası
tüm Dünya’da hem düşünsel hayatta hem de hukuk sistemlerinde temel alınan esas değer olarak başrol
oynamaya başlamıştır. Bu bakımdan 20. yüzyılın ikinci yarısında büyük önem kazanan insan hakları
kavramının sıklıkla klasik anlatılarda sözü edilen devletin sınırsız egemenliği bulunduğu anlayışı ile
çeliştiği anlar olmuştur. Küresel düzeyde insan haklarının her yerde, herkese karşı ve her zaman
uygulanmasına ve bireylere bir koruma mekanizması sağlamaya yönelik çabalar ise esaslı bir koruma
mekanizması geliştirilememesinden dolayı etkili olamamıştır.
Bölgesel düzeyde de olsa Avrupa Konseyi’nin kurucu sözleşmesi olan AİHS ise, insan haklarının bu
kaderini değiştirme adına önemli bir adım olmuştur. Sözleşmenin öngördüğü AİHM, Sözleşme’nin
bireylere sağladığı haklar ve insan hakları kavramı için etkili bir koruma mekanizması görevi
görmektedir. Bu bakımdan günümüzde AİHS’nde yer alan insan haklarına saygı yükümlülüğünün
getirdiği esaslar ve bu esasların AİHM’ince nasıl yorumlanıp uygulandığı önem arz etmektedir.
Sözleşmenin öngördüğü esaslar ve mahkeme tarafından uygulanışı bu şekilde devletler için önemli
yükümlülükler getirmekte ve bir anlamda devletlerin egemenlik anlayışını da geriye dönülmez şekilde
sınırlandırmaktadır.
153 Doktor Öğretim Üyesi, Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi İİBF, Kamu Yönetimi Bölümü Hukuk Bilimleri,
ABD, [email protected]
135
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
POZİTİF HUKUKUN AHLAKA AYKIRILIĞI SORUNU: SİGORTA TONTİNİ
UYGULAMASI
Halis KARADEMİR154
ÖZET
Adını ilk defa sistemi kuran, 1600’lü yıllarda yaşamış Napolili politikacı ve banker Lorenzo de
Tonti’den alan, birden çok kişi tarafından verilen katkı payları ile oluşturulan varlıkların, belirli bir
tarihte hayatta kalanlar ve ölenin önceden belirlemiş olması halinde, lehtarlar arasında paylaştırılması
ilkesini benimseyen hayat sigortası sözleşmelerine tontin denilmektedir.
6762 sayılı önceki Türk Ticaret Kanunu’nun yürürlükte bulunduğu dönemde tontin yasaktı. Tontinin
yasaklanmasının sebebi ise, ahlaki düşüncelere dayanmaktadır. Örneğin, on kişi bir araya gelip tontin
kurduğunda, müşterinin katıldığı fon işletilip, müşterilere kar payı verilmekte, ancak katılımcı ölürse
kendisine düşen kar payı diğer katılımcılara dağıtılmaktadır. Böylece grupta katılımcı sayısı azaldıkça
diğerlerinin kar payı artmaktadır. Bu sebeple tontin için cinayetler işlendiği bilinmektedir. Bu yüzden
tontin birçok ülkede yasaktır. Tontin, 2011 tarihli 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1488’inci
maddesi ile kabul edilerek pozitif hukuka dahil edilmiştir. Bir önceki kanunda mutlak butlan yaptırımı
ile yasak olan bir kuruma yeni kanunla izin verilmesi için, bunun çok önemli bir ihtiyaçtan doğması ve
sağlam gerekçelerinin bulunması gerektiği ifade edilmiştir. Ancak 6102 sayılı Kanun’un gerekçesinde
bu ihtiyacın nereden kaynaklandığı açıklanmamıştır. Kurumun AB hukukuna uyum süreci kaygısıyla
kanuna alındığı söylenebilir.
Sözleşmelerin ahlaka aykırılığında bir sorunla karşılaşılmaz ancak kanuni düzenlemelerin ahlaka
aykırılığı konusunda sorunlarla karşılaşılacaktır. Zira pozitif hukukun temel kuralına göre, kişinin kendi
ahlaki inanışına karşı olsa bile kanunlara uyma ödevi vardır. Ancak bazı hukukçulara göre, temel ahlak
ilkelerine açıkça aykırı olan hukuk normlarına uyulmaması gerektiği ileri sürülmüştür. Yeni sistemde
kurulan tontinler neticesinde yeniden cinayetler işlenmeyeceği ya da ahlaka aykırı amaçlar
güdülmeyeceği söylenemez. Hukuk düzeninin kimsenin kötü niyetli çıkarlarına alet olmaması gerektiği,
olması gereken hukuk (de lege ferenda) bakımından tartışılması gereken bir konudur. Çalışmada pozitif
hukukta düzenlenen bir meselenin, genel ahlaka açıkça aykırı olması halinde uygulanmaması gerektiği,
olması gereken hukuk açısından, tontin özelinde, tartışılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Pozitif Hukuk, Ahlaka Aykırılık, Sigorta Tontini
154 Arş. Gör., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümü, Ticaret
Hukuku Anabilim Dalı, [email protected]
136
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
İŞVERENİN HAKLI NEDENLE FESİH HAKKINI KULLANMASININ DİSİPLİN
KURULUNDAN KARAR ALMA ŞARTINA BAĞLANMASI
Kadir ARICI155
Ali UÇAR156
ÖZET
Sürekli borç ilişkileri, sözleşmenin tarafları arasında kişisel ilişki ve güven ilişkisi kurar. Bu güven
ilişkisinin temelinden çöktüğü veya sözleşmenin taraflarından birinin borç ilişkisine devamının
dürüstlük kurallarına göre beklenemeyeceği hallerde taraflara haklı nedenle fesih hakkı tanınmıştır.
Haklı nedenle fesih hakkının ilk sınırlarına kanunlarda yer verilmiştir. Haklı nedenle fesih hakkının bir
diğer sınırını ise ölçülülük ilkesi, eşitlik ilkesi, dürüstlük kuralları ve hakkın kötüye kullanılması yasağı
gibi hukukun genel ilkelerinin oluşturduğu kabul edilmektedir.
Haklı nedenle fesih hakkının bu sınırlamalar dışında sözleşmelerle sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı
ise ayrıca tartışılan bir husustur. Haklı nedenle fesih hakkının hukuki dayanağını da göz önüne
alındığında bu hakkın sözleşmeyle sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı sorun teşkil etmektedir.
İşverenin haklı nedenle fesih hakkına ilişkin sınırlandırmalar genellikle toplu iş sözleşmelerinde ve
işyeri iç yönetmeliklerinde yer alan disiplin hükümleriyle olmaktadır. İş hukukunda disiplin hukukunun
gelişimi büyük ölçüde bu disiplin hükümleri ile olmuştur. Bu bağlamda iç yönetmeliklerde veya toplu
iş sözleşmelerinde yer verilen disiplin hükümleriyle uyarma cezası, kınama cezası, ücretten kesme
cezası ve işten çıkarma cezası ve bunun koşulları belirlenmeye başlamış ve bu sebeple disiplin cezaları
ve disiplin hukuku kavramı ortaya çıkmıştır. Sözleşmelerde belirtilen bu disiplin cezalarına ise
genellikle disiplin kurulu adı altında kurulacak olan bir kurulun karar vereceği belirtilmektedir.
Sunumumuzun konusunu haklı nedenle fesih hakkının disiplin kurulu kararı ile sınırlandırılıp
sınırlandırılamayacağı oluşturmaktadır. Bu çerçevede işyerlerinde işverenin disiplin cezası verme hakkı,
disiplin cezalarının verilme usulü, disiplin kurullarının yapısı ve işleyişi ele alınacaktır. Haklı nedenle
fesih hakkının disiplin kurulu kararıyla sınırlandırılmasından kaynaklanan sorunlar Yargıtay içtihatları
ve doktrindeki görüşler göz önüne alınarak tartışılacaktır.
155 Prof. Dr., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim
Dalı 156 Arş. Gör., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Anabilim
Dalı
137
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
ÇEVRESEL BOZULMAYA KARŞI DÖNGÜSEL EKONOMİ BİR ALTERNATİF OLABİLİR
Mİ?: KAVRAMLAR VE KARŞILAŞTIRMALAR
Işıl Şirin SELÇUK157
Altuğ M. KÖKTAŞ158
Ali Gökhan GÖLÇEK159
ÖZ
Sanayi Devriminden itibaren insan kaynaklı çevresel bozulmaların arttığı bir dönemde yaşamaktayız.
Günümüzde insan kaynaklı bu değişimin etkileri sıklıkla dile getirtilir olmuş ve bu değişimle ilgili
zorlukların çözümü için pek çok kavram ve pek çok disiplin bir araya gelmeye başlamıştır. Özellikle
sürdürülebilirlik ve sürdürülebilir kalkınma üzerine yapılan pek çok tartışmanın yanı sıra döngüsel
ekonomi kavramı da son dönemde göze çarpmaya başlamaktadır. Ancak bu kavramlar arasındaki ilişki
açık olmamanın da ötesinde çoklukla iç içe geçmiştir.
Döngüsel ekonomi kaynaklar ve atıklar bağlamında meydana gelen dışsallıkları da içselleştirerek kapalı
bir döngü ile malların üretim ve tüketiminin gerçekleşmesini sağlamayı amaçlamaktadır. Bu bakımdan
döngüsel ekonomi, dünyaya egemen olan doğrusal modelden daha farklı bir üretim ve tüketim modelini
ifade etmektedir ve çevreye en az miktarda atık yayarken daha verimli enerji, malzeme ve su tüketimi
için politikalar ve stratejiler içeren bir modeldir. Daha genel anlamda ise zaten kıt olan kaynak
kullanımının en aza indirilmesini ve daha temiz üretim teknikleri ile teknolojilerin benimsenmesini
teşvik eder. Lineer bir ekonomik model ise kaynak kullanımı ve atıklara bağlı meydana gelen
dışsallıkları ve çevresel olumsuzlukları göz ardı etmektedir. Avrupa Birliği, özellikle Almanya, Japonya
son dönemlerde ise Çin bu alternatif modeli göz önüne alan pek çok politika geliştirmektedir.
Çalışmanın amacı döngüsel ekonomi kavramını irdeleyerek olumlu yanları ile zorluklarını ülke
örneklerinden de yola çıkarak göz önüne sermektir. Bu nedenle karmaşık çevresel zorluklar ile başa
çıkmak için önerilen döngüsel ekonomi ile ilgili literatür taranmış olup, döngüsel ekonominin farklı
yönlerine dair bir bilgi gelişiminin teşvik edilmesi hedeflenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Döngüsel Ekonomi, Sürdürülebilirlik, Çevresel Etki.
157 Dr., Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümü
[email protected] 158 Doç. Dr., Kırşehir Ahi Evran Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü
[email protected] 159 Arş. Gör., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Maliye Bölümü
138
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GÜVENLİK KONSEYİ’NİN REFORM SORUNSALI
Şeyda GÜDEK GÖLÇEK160
ÖZ
Uluslararası barış ve güvenliği öncelikli hedeflerinden bir olarak gören Birleşmiş Milletler (BM), meşru
müdafaa istisnası dışında devletlere kuvvet kullanımı yasaklamıştır. BM, kuvvet kullanımına ilişkin
sorumluluğu devletlerden alarak yürütme organı olan Güvenlik Konseyi’ne devretmiştir. Bu önemli
yetki Güvenlik Konseyi’nin üyelik kompozisyonunu ve dolayısıyla karar alma mekanizmasını merkezi
bir konuma taşımaktadır. Ancak uluslararası alanda meydana gelen değişikliklerin etkisi ve Güvenlik
Konseyi’nin sorumluluğunu kullanma biçiminden kaynaklanan sorunlar nedeni ile konsey üzerindeki
reform baskıları 1990’lı yıllardan itibaren artarak devam etmektedir. Reform taleplerinin başlıca nedeni
olarak, (Almanya, Japonya gibi merkezi ve Brezilya, Hindistan gibi bölgesel güçlerin gelişmesine
rağmen) konsey üyelerinin bugünün politik realitesini temsil etmemesi gelmektedir. Reform taleplerinin
yoğunlaştığı diğer konuyu ise Güvenlik Konseyi’nin meşruiyet krizi oluşturmaktadır. Özellikle
konseyin karar alma mekanizmasını tıkayan, daimi üyelere verilmiş veto ayrıcalığı ve konseyin kuvvet
kullanma yetkisini kullanma konusunda taraflı/seçici olması sorunun merkezini teşkil etmektedir.
Bu sorunlar neticesinde 1997’de önerilen Razali Planı, 2005 yılında 59. Genel Kurul toplantısında
sunulan G-4 Kararı Tasarısı, Uzlaşma İçin Birlik Grubu’nun önerisi gibi çeşitli çevrelerden reform
önerileri geliştirilmiştir. Ancak ağırlıklı olarak konseyin temsil sorununa odaklanan bu önerilerin hiçbiri
pratikte gerçekleştirilememiştir. Reform süreci önü, nihayetinde sistemin önemli aktörleri olmaya
devam eden devletler tarafından kesilmektedir. Dolayısıyla reformun önündeki diğer engellerin alt
yapısını teşkil eden, esasında devletlerin özgül ağırlığını sağlayan uluslararası sistemin kendisi
olmaktadır. Bunun doğal bir sonucu olarak, BM çatısı altındaki (özellikle güçlü) devletlerin, BM’nin
kurumsal yapısının önüne geçtiği ve reform çalışmalarını engellediği görülmektedir. BM’nin
uluslararası sistemden bağımsız bir yapısı mümkün olmadığı için, bu kurumsal yapı içerinde söz konusu
olan reform girişimleri, ancak sistemsel değişimlerle hayata geçirilebilecektir. Bu nedenle, sistemin
realitesinin farkında olunarak, küçük fakat kademeli değişimlerin teamül haline getirilmesi için çalışmak
ciddi bir reformun yapılması adına yardımcı olacaktır. Aksi halde sürekli reform tartışmalarının
yaşandığı ancak herhangi iyi bir ilerlemenin söz konusu olmadığı kısır döngü içinde kalınmaya devam
edilecektir.
Anahtar Kelimeler: Birleşmiş Milletler, Reform, Güvenlik Konseyi.
160 Arş. Gör., Niğde Ömer Halisdemir Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, Siyaset Bilimi ve
Uluslararası İlişkiler Bölümü, [email protected]
139
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
KÜRESEL GIDA REJİMİ: NEOLİBERAL Mİ, NEOMERKANTİLİST Mİ?
Orhan ŞİMŞEK161
ÖZ
Uluslararası Politik İktisadın en önemli konularının başında tarımsal gıda sorunsalı gelmektedir. Artan
dünya nüfusu doğrultusunda gıda, aynı enerji gibi stratejik bir sektör halini almıştır. O nedenle, gıda
sistemi ve küresel gıda ticaretindeki değişimi ve kayışları anlamak için uluslararası politik iktisadi
gelişmelerin etkilerini ele almak gerekir. Harriet Friedmann ve Philip McMichael tarafından geliştirilen
“gıda rejimleri yaklaşımı”, uluslararası ekonomi ve siyaset alanlarındaki değişim ve kayışların gıda
üretimi, tüketimi ve dolaşımı başta olmak üzere küresel gıda sistemini nasıl etkilediğini ortaya koyan
kullanışlı bir yaklaşımdır. Buna göre şu an neoliberal gıda rejimi geçerlidir. Ancak 2000’ler itibariyle
küresel ekonomide başlayan değişimler ve neoliberalizmin giderek zayıflaması, Çin’in ve benzer
ülkelerin neomerkantilist uygulamalarının ön plana çıkması, mevcut gıda rejiminin “neoliberal” olma
özelliğinin sorgulanmasını da beraberinde getirmiştir. Bu bağlamda, çalışmada, mevcut gıda rejimi,
ortaya çıkan bu gelişmeler çerçevesinde değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Gıda Rejimleri, Neoliberalizm, Neomerkantilizm, Uluslararası Politik İktisat
161 Dr. Öğr. Üyesi, Artvin Çoruh Üniversitesi Hopa İİBF İktisat Bölümü, [email protected]
140
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
Urfa’da 1973-1978 Sürecinde Toprak ve Tarım Reformu Bağlamında Kooperatifleşme
Sorunu
Dr. Öğretim Üyesi Tahir Öğüt, Harran Üniversitesi İİBF, İktisat Tarihi ABD162
Türkiye nüfusunun 1927 Tarım sayımı verilerine göre %80’i kırsalda yaşamakta, tarımın ülke
ekonomisinde almış olduğu pay ise %75’e karşılık gelmekteydi. Tarımı sektörü sermaye,
teknoloji kültürel birikim ve alt yapı yetersizliklerden dolayı ulusal ekonomide bütünleşmeyi
sağlayamamış uluslararası ekonomiye eklemlenmesi de sınırlı kalmış bir yapı arz etmekteydi.
Tarım ekonomisini gelişime kapalı yapısını dönüştürmek için 1929 küresel krizine kadar olan
süreçte aşar vergisinin ilgası, zirai ekipman, tohumluk dağıtımı, zirai ilaç ve gübre dağıtımı gibi
sınırlı kamusal girişimler gerçekleştirilmişti. Keynesyen politikaların 1930’larda serbest ticareti
benimseyen ülkelerde uygulamaya girdiği süreçte, serbest Pazar ekonomisini benimsemiş
ülkenin kurucu kadrolarının kamu girişimciliğine dayalı ekonomi politikaları uygulayarak,
küresel iktisadi uygulamalara uyum göstermekte gecikmemişlerdi. Türkiye kırsalında iktisadi
kalkınma sürecinin başlaması 1930’larda kamusal merkezde toprak reformunun tartışılması
sürecini başlatmıştır. Reform tartışmaların ortaya çıkışında Türkiye’de toprak mülkiyet
yapısındaki adaletsizlik ve mülkiyet yapısının verimlilik üzerinde daraltıcı etkileri belirleyici
olmuştur. Ancak 1939’da başlayan II. Dünya Savaşı reform tartışmaların savaş ekonomisi
koşullarında ertelenmesi sonucunu doğurmuştur. Toprak reformu konusunda somut adımın
atılabilmesi 1945’de Tarım Bakanı Şevket Hatipoğlu tarafından hazırlanan Çiftçiyi
Topraklandırma Kanunu ile mümkün olmuştur. Ancak kanunun adı bile tek parti dönemindeki
CHP içindeki koalisyon yapısından kaynaklanacak gerilimleri azaltmaya yönelik bir endişeyi
yansıtmaktadır. Bu ilk toprak reformunun uygulanması parti içinde çatlağa ve bunun sonucunda
da çoğulcu demokrasiye geçişe sebep olmuştur. Böylelikle Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu
1946’dan 1973’e kadar bir reform politikasına dönüşmeden hazine arazileri ve meraların
topraksız köylülere dağıtımıyla sınırlı kalmıştır. Ancak tarımsal üretim 1950’li yılların ilk
yarısında uluslararası sermaye hareketlerine bağlı olarak genişleme sağlamışsa da ikinci
162 Dr. Öğretim Üyesi, Harran Üniversitesi İİBF, İktisat Tarihi ABD
141
QUO VADIS SOCIAL SCIENCES
FSCONGRESS 19
ABSTRACT BOOK
periyotta büyüme eğilimi durma aşamasına gelmiştir. 1960’lı yıllarda genel bir eğilim olan
kalkınmanın kamusal merkezde planlanması anlayışı 1961 Anayasası ile Türkiye’de de karşılık
bulmuştur. Ancak planlı ekonominin tarım kesiminde uygulanabilirliği sorunun aşılabilmesi
için 1973’de askeri ara rejim döneminde Başbakan Yardımcısı Atilla Karaosmanoğlu
öncülüğünde 1757 Sayılı Toprak ve Tarım Reformu ile somut bir adım atılmıştır. Bu yasa ile
toprak mülkiyet yapısının kamusal otorite üzerinden yeniden yapılandırılması, küçük tarım
işletmeciliğinin egemen olduğu bir ortamda kooperatifleşme ile üretim ve pazarlama
aşamaların örgütlendirilmesi amaçlarını içermiştir. Yasanın uygulanması Bakanlar Kurulunca
belirlenecek pilot bir yerde başlaması ve sonrasında da ülke genelinde yaygınlaştırılması
amacını taşımıştır. Bakanlar Kurulu tarafından gerek geniş tarım alanları gerekse de toprak
mülkiyet dağılımının en olumsuz yerlerden birine karşılık gelmesinden dolayı Urfa uygulama
sahası olarak belirlenmiştir. Urfa’da toprak dağıtımı için öngörülen 1975’den bir yıl öncesinde
reform işlemlerinin en yoğun uygulanacağı yer olarak belirlenen Akçakale ilçesine yönelik
olarak Kooperatifleşme Yapısal Modelleri Toprak ve Tarım Reformu müsteşarlığı tarafından
hazırlanmıştır. Kooperatifleşme Modellemesinde bölgede 1955’de gerçekleştirilen toprak
dağıtımındaki olumsuzluklar ile köylerde gerçekleştirilmiş iktisadi-sosyal yapıyı anlamaya
yönelik anket çalışmaları belirleyici oluştur. Her ne kadar kooperatifleşme modeli 7-8 köy
başına bir üretim ve pazarlama kooperatifleri özelinden kurgulanmışsa da uygula ancak 4
kooperatifin kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Urfa’da toprak reformu ve kooperatifleşme
uygulamaları teknik seviyede yoğun çabaların gösterilmesine karşın demokratik bir işleyişi
sonucu olmamasından dolayı başarısızlıkla sonuçlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Urfa, Toprak Reformu,Kooperatifleşme.