View
299
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 1/196
ANKARA
ÜNVERSTES
LÂHYAT
FAKÜLTES
YAYINLARI
XC
Ebû
Hâmid
al-GAZZÂLÎ
TKAD'DA
ORTA
YOL
{al-tttiçâd
fn-rtiVad)
Önsöz
ve
Notlarla
Çeviren:
Dr.
Kemal
IIK
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 2/196
YATIKtARI
XG
^
Ebû
Hâmid
al-GAZZAIl
TlKAD'DA
ORTA
YOL
(al-î^tiâd
fn^fti^)
önsöz
ve
Notlarla
Çeviren:
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 3/196
ANKARA
üniversitesi
BASIMEV
-
197
1
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 4/196
f
ÇEVRENN ÖNSÖZÜ
5
MÜELLtFN
ÖNSÖZÜ
.......
7
GJR
9
Birinci giri.: Kelâm
ilminin
önemi
10
kinci giri.:
Kelâm
ilmiyle
megul olmak
12
Üçüncü giri.: Kelâm
ilmiyle
uramama
farz- ki^ye
olmas
15
Dördüncü
giri.:
Kitabn
metodu
,
W
BRtNCt
KISIM
ALLAH'IN ZAT
22
Birinci Davat Allah'n
^^ttlS*,.
«..^.t^.
...4* ' * '
*
^
-
«.^«v
•
^
*
•
22
kind Dava: lüdem
29
Üçüncü
Dava:
Beka
29
Dördüncü Dava:
Allah'n cevher
olmamas
31
Beinci
Dava: Allah'm
cisim
olmamas i^*
.. .
.^.».
^«4.
31
Altnc Dava:
AUah'm
araz
olmamas
32
Yedinci Dava:
Allah'n
bir
yönde bulunmamas
32
Sekizinci
Dava:
Allah^n
Ar'a kurulmaktan
münezzeh olmas
38
CNokuanmcu
Dava: Allah'm gözte ^>rülmesi $5
.
Gmmm
Dava?
MkS^
hbl^
M
âdNd KISIM
^ALLAiriN ifahi
1-
Kudret
Sfot
fSIk
2-
jttÖtt
SW
--^ ^*«**
•
^
3-
HaaBtt
sa^
n
4-
rade Sfati
75
5-
itme Sfat
.'
80
S—
Görme Sfat,
^
» 4
t»
^^^^ • * <•
^ «
1,
'
* *
7--
Kelâm Sfat
...,.,..>.
84
B-SIFATLARIN
HÜKÜMLER
95
Birinci
Hüküm: Sfatlarm zatn
gayrisi
olmas .
96
îkinci
Hüküm:
Sfatlarm
Allah'n
zatiyle
kaim
okms
103
Üçüncü
Hüküm: Bütün
sfatlarn
kadîm
olmas
105
Dördüacü
Hüküm: Allah'm^ sfatlardan türeyen
ezelî
ve ebedî
isimleri
....
115
3
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 5/196
ÜÇÜNCÜ
assM
AtLAH'IN
FLLER
:
Ut
.
Birinci Dava:
AUah'm bir
eyi
yaratmamasmm caiz
olmas 27
tkinci
Dava:
Allah'n,
kullanm
mükellef
klmas 130
Üçüncü Dava:
Allah'n hayvanlara
azap
verme
kudreti
133
Belttd
Bkvs:
Kullan
mKkafotkmdrmasnm
üUâ^a vec^
fâmmm . .
. .
136
Altnc
Dava:
eriatm
olmamasmn,
mUkellefîyetm
düsmesinî
gracdcârmesi
.
138
Yçdinci
Dava: Fe^ygamberlerm ganderilmcmh
caiz obnast
143
BdimÜNCÜ KISIM
BÖLÜMLER
, 149
BRtNCt BÖLÜM
HZ.
MUHAMMED'N NÜBÜVVETNÎN
SPATI MESELES
159
tKNdt
BÖLÜM
ERATTN HÜKÜMLERNN
TASDK MESELES 157
Giri:
Bilinmesi zorunlu
olmayan
eyler
157
Birinci
Casl: eriatm h^Omleri
karsmda
akim
durumu. 158
b. Kabir
azab
j
W
c-
Münkir
ye
Nektr
..... ....._.. fil
d-
Mizan
^.
.
162
Srât
K-^-*
f
?
*
t-*
?
•
•
•'lî-'^
f
kinci fasl
:
Baz
fasllarm zikredilm^nesi
164
a-
Aklî
meseleler 164
b-
Lafzî meseleler
164
BWÖ
mm^^,^,..
: ,
tm
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
MAMET
MESm^St
175
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
TEKFR
VACP
OLAN
FIRKALAR
186
BBLYOGRAFYA
195
GENEL NDEKS
197
4
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 6/196
ÇEVRENN
ÖNSÖZÜ
Huccetu'l-siâm
lâkabiyle
tannan
Ebû
Hâmid al-Gazzalî
(Ölm.
H.
505
/M.
lli),
slâm
âleminin
büyük
bilginlerinden
birisidir.
O.
slâm
ilimlerinin hemen
hemen her
sahasmda birçok
eserler yazm
ve
yüze
yakalan
bu eserleriyle,
dünya
ölçüsünde
büyük bir
ün
yapmtr.
Tabiatiyle,
bzim
burada
onun
bah bana
bir inceleme ve aratrma
konusu
olan
hayatmdan,
düüncelerinden
ve bnlan
yanstan
lerinin
tümünden
bahsetmemiz
mümkün
depdir.
Eâsen bu
konular
çeitli
zamanlarda,
çeitli
tete
wm^m^
ele
almn
ve
derinli-
ine
incelenmitir^
Bu
itibarla burada
biz,
mSeö^
t^retboesM
yaptmz *^M-lMlsâd
fVl-tUkM^
eserinden
«©
dolayisiyle ke-
Jite
M
karsmâald
âummââto
1sm&
b^Mlttete^
y«0m&^,
Gazzairnin
kelâm ilminde
bahca
dayana
mamu'l-Harameyn
al-
Cuveynî
(Ölm. H.
478 /M.
1085)
olmutur.
Aynca
kendisinin
Kad
Ebû
Bekir
al-Bakülânî
(Ölm.
H.403/M.
012)'nin
eserlerinden
de bü
yük ölçüde
faydaland
rivayet edilir*. O,
kelâm'da
genel o\sMk
E§*-
arî*nin
yolunu
tutmu
olmakla
beraber,
baz
hallerde
ondan
ayrl-
mtr'.
Gazzalî ye göre
kelâm
keMn
gayesi,
M4
îÖ^ieiM
ûphelerdra
korumak,
onun
safiyetim
muhafaza
etn^^mre
bu
akid^
^Efâjnak,
^^tottn
sapk
fikirleri
tetrmak
isfâpsn
4ms
fiM ve zad
a&tiarmdan,
peygamberimin,
unamlarm
ve saha-
benin âPUlGPCtajttAn,
Âhiret
hayatmdan,
AUah'm
görülüp görül-
a^y^^
^
benzeri
meselelerden
Wseden
bir
ilimdir^
Bununla
bera-
ber Gazzalî,
kdâm
ihninin,
insanm
karlasta
inançla
ilgili
çeitli
güçlükleri çözmek
hususunda
yeterli
bulunmadm'^,
binaenaleyh,
kültürsüz
kimselerin
bu
ilimle uramamalan
gerektiini
söylemi-
1
Gazzaiî'nin
hayat
ve çeitli
görüleri için
bak: as-Subfcî,
Tabakat
a-âfüyye,
c.
IV. s.
101-114, Msr
1324;
^ZdJfâî,
M^Taj-Sifcfe.
c.
I,
s. 7-50,
Msr
1311;
bnHal-
likân, Vefayât al-A'yân,
c. HI,
s.
353-355,
Msr 1357;
Prof.
Dr.
ibrahimAgâh Çubukçu,
Gazzalî
ve Kelâm Felsefesi,
s. 7 vd.
Ankara
1970.
2 Bak: bn
Teymiyc, Kitâb
Bugyat
aî-Murtûd
fi'r-Radd
ala'l-Mutefelsife
Va'l-Ka-
ramita
Va'I-Batmîyye,
al-Fetâvâ,
c. V,
s. 107,
Kahire
1359.
3
Bak:
Gazzalî.
Faysala t-Tafr
ika
Beym'i-îslâm
Va'z-Zandaka, s.
I, Msr
1325.;
Ord.
Prof.
HUmi
Ziya
Ülken,.
slâm
Felsefesi
Tarihi, s. 325,
stanbul 1957.
4 Bak:
ts^am,
mn
ad-Dam,
&
%
wm
\m.
5
Bak:
Gazzalî,
ar-Risâlet
al-Ladutmiyye,
s.
15,
Miar 1328,
6 £ak:
GazzaU,
al-Mmkiz
Min ad-Daiâh s.
7.
emi
kd^nin^
5
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 7/196
th^.
m
M
Eeri
giderek,
baz
istisnalarla
kdftm
ümM
ÖcenahamM
tesm
saymtr.
Ona
göre,
kdteln^
ancak
zeki
ve
kültürlü
olup,
üpheye
^^ni^,
salain
bir
imana,
derin
bir
1»]^^
ssMps
tâsm ve
Inkalanm
smna^
y&m§sa
tedavi et-
mek amacn
güden
kimse
örenebilir.
Bu
durumda
olan
bir Idffîs^
nin,
bilmesinde
büyük
faydalar
olduu için,
kelâm
ilmini Örenmesi
zorunludura.
Gazzalî,
yukanda
da
görüldüü
gibi, bir
eserinde
kelâm
ilminin
Örenilmesini
cahil
kimselere
haram
klarken,
dier
bir
eserin-
de
de
ilimlerin
en
ereflisi
olduunu
söylemi
ve onu
çok
Övmütür'.
Gazzalî
dier ilim
dallannda
olduu
gibi»
srf
kelâm
meseleler-
den
bahseden
birçok
eserler
yazmtr. Hiç
üphe
yoktur
ki
bu eser-
ler,
kelâm ilmi
konusunda
günümüze
kadar
devam
ede gelen ciddi ve
güvenilir
kaynak
eserlerin
en
bata
gelenlerinden
ohnu ve
ilmî
ara-
trmalarda
bu
eserlerden
büyük
ölçüde
faydalanlnuUr.
Bu
cümleden olarak,
tercümesini
yaptmz '^aî-Jküsâd
fi'l-P-
^//c;d(^ adlbueser,
Gazzalî'ninen
seçkin
eserlerinden
birisidir. Bu
ese-
rin
H.
489
/M.
1095
yhna
doru
yazld
sanhnaktadr.
Eser,
ö/-
ktisâd
fVl-Ptikâd'' adndan
da anlalaca
üzere
inanç sorunlarm
çözümlemektedir.
Yazar,
bu
eserde kelâm
konulan
incelerken, hem
âdiden ve
hem
de aküdan
gerei
kadar
faydalanmür.
Kelâm
il-
fl^e
dair
W9:
ttolû
sapk
görüleri,
ince
zekâs
ve
derin dinî bilgisi
Üe
re^tesî
ve
gerçei
ortaya
koymutur.
/
Bu
eser
gerek
kelâm ihni
ve gerekse
islâm
felsefesi b^kumndan
immû
Ur dnem tamaktadr;
Bu
sebeple
de islâm
tUkelerinde
çok
Biz,
iâ^t^Mi
fi'l-Ptîkâd'
vatandalarumza
ve
özellikle
din ei-
timi yapan
okullara
faydah
olur ümidi
ile
Törkçeye tercüme
etük.
i:^i^»[ewWe
-mm
Prof.
m
tMm Çubuk^^
îte
0oç.
Dr. His^
ma^
W^iMm
MESrlaup
1^2
ydmda
Ankara'da
ba*
^kn
laetne
dayand.
MeÂa
^
im^^ss^m
^layldda karlatul-
i^pfaiinas metnin
sa^
tm^mMamâ
t^^miz^
mk.
mtaSmA gösterdik.
Aynca
t^^^m^
mmmâm^m£taazâm
^rekli görüleri
baz
düzeltme
m
Oh^dlgf
F^P^^
gerekli
örü-
len
yerlerde
de
^
âotkn eklen^iEU
Bu
eserin
terctasd
esnasm^
bizd^ kym&M^
ys^âss^isam
esirgemfyea
mym
Prof.
Dr. îbraJdm
Çubukçu'ya
ve bu eserin
Fakültece
yaynlanmasna
karar
veren
FaküHe
Yft^ KM^^mu
saym
üyelerine
burada
te^kkürlerimi
bildîmeyi zevkli
bîr
borç bilirim.
Kemal
IIK
T
Tetmai
içki
î»dc: Gazzalî,
Ikâm al-Avâm
an Um al-Kelâm,
stanbul 1287.
8
Bak:
Gazzalî
Faysal
at-Tafrika,
s.
20-21.
9
Bak: GazzaÜ.
atrMusmfâ Min
tImVl-Usûl,
c.
I.
s. 4-5,
Msr
1356.
.
6
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 8/196
MÜELLFN
ÖNSÖZÜ
Rahman ve
rahîm
olan Allah
adiyle ba§lar
ve yalnz O'ndan yar-
dm
dileriz.
Üstat, imam,
Huccet'ul-lslâm Ebû
Hâmid
Muhammed
b.
Muham-
med b.
MulaBimed
al-Uazzalî
-Allah
OBim ruiumu takdis
@tia-
öyie
söyledi:
Hamds
temiz
%^llffl^:^^^
Ehli
Sümet
ve
bak
yolcularm
seçe^
orâan
d^
frkalar
less^âat
^uf ve
ker^
me^yetl^iyle
ayu^
(mkm
pif^kMeî
^tm^
Mâayet nurunu
y&m,
üa-
sîderm kökünü
eden
delilletB^
önlan
konustamn,
eytanknn
ves-
melerinden
içlerini temizleyen,
doru yoldan
sapanam
nzte^
dan onlarm vicdanlarm pak
tutan
ve
hakâcat nmlan
envalin leâj^
lerini
aydmlatan Allah'a mahsustur, öyle
ki
bu
insanlar, Allah'm Pey-
gamberi
ve
seçkin
sevgilisi, resullerin
efendisi
Muhammedi'm
-Allah
ona
ve
ona
uyanlann
hepsine
salât
etsin-
diliyle
indirdii
srlara
kavu-
tular. Onlar akün
gerekçelerini
ve eriatin icaplarn uzlatrmay ba-
ardlar. Menkul
eriatla,
ma'kul
gerçek arasnda zddiyet
olmadm
incelediler
ve
anladlar ki,
Haeviye
gibi
görünülere uymay
ve
taklit-
çilikte donup kalmay
gerekli zannedenler, sadece ksa
görülerine
ve
zayfakUanna dayanmaktadrlar. Kötü
niyetleri sebebiyle
fe}sefe-
dler
ve
Mutezile'nin müfritleri,
eriatn
keskin
delillerini
reddedecek
denecek
akla
dayanmakta
ileri
gittiler,
Onlarm
tefrît't
ve
bunlank
ifrata
meyletmeleri
tjeanlln
ve
il^ti^ttan
uzskto^
tikad
kaidelerinde
meGid
w
gecekH
^r
mutavas^
okuu
benimsemek
ve
doru yola
yö-
ntete*
^sl/m
iSst
m
tefriti zenunedihnitir. Nakit
M
mb^
taMîd
etmekle
^f&^tm^
jlâmne ve
aratu:ma mçtotlamu
ttir
edm
bir kimse
için doru yolu
bulmak,
nasl
kolay
olal>iHr7
Bö^de bir kîn:^
eriatm
mesnedinin, beeriyetin
önderinin
(Peygamberi) sMnâ^
ibaret olduunu bilmez
mi?
Peygamberin
haber verdii
hususlarda
onu tasdik eden
ey
akldr. Srf
akla
uyup
onunla
yetinen,
eriatm
nuriyle
görmee çalmayan
ve aydnlanmayan
nasl
doru yolu bu-
labilir?
7
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 9/196
ucmt ^ Makhk
Sm olan
akl^
nasl
güvmiâr?
AUm
admlannn
ktsa sahasnn i^, dar
ve
mâlâat
eHâuga bilinmi-
yor
mu?
Akl
ve
eriat birletirerek damkl
yok edemiyen
kimse,
ne
yazk
ki
kesin sm^e
baanya ulaamaz ve sapkla düer. Akln
benzeri, ilaç
ve
hastalklardan
uzak
salam gözdür.
Kur'an'm
benzeri
ise klan
yaylan
günetir.
Hidayet yolunu isteyerek ahlâkn
düzelt.
Akl
ve
eriatn
birinden
uzak
olanlar,
ahmaklar arasna
katlm
saylr.
Kur'an'n nuriyle
yetinerek
akldan
yüz
çeviren
kimse,
gözleri-
ni
yumarak
güne
na
yönelen
kimse gibidir.
Böyle
bir
kimse
ile
körler
arasmda fark yoktur. eriatla
bir arada olan
akl,
k
üzerine
ktu:.
Özellikle
akl
ve eriattan Inrine
yan
gözle bakan kmse
benlik
ipine
balanmtr.
Ey Ehl-i Sünnet'in inanç
prensiplerini
örenmeyi
ve
onlar kesin
delillerle
ortaya koymay
arzu eden
kimse,
Ehl-i
Sünnet'ten
baka bir
frkann,
eriatla
inceleme
metodunu
uzlatrmay
baaramadm
anlayacaksn. Onlann izinden
gidip,
saflanna
girerek,
aralarnda yer
aldndan ve
onlann frkasna
katldndan
dolay
Allah'a
ükret.
Belki
kyamet gününde
onlarla
beraber
ha^olunursun.
AUah^tmi,
Si^^to
leâigigN^âffî
Motteizi
temizleyip/gerçek
nu-
riyle doMurmasm
m
âiBerimizi
yanh söz söylemektenautup,
gerçek
ve Idkme^
konutumasm
dileriz.
O'nun
kerCT ve ihsam
bol,
rah-
meti
genitir.
8
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 10/196
GR
Sdzp
Mtfibi
^ddyarak,
mukaddimç,
fasü
ve
bölümlerini
belirterek
1)a3a>âte:
Kilabm
ismi,
al-tktisâd fCl-Vtikâd'^
dr. Kitabn
tertibi,
önsöz
ve
hazrlk
mesabesinde
olan
dört
girile,
gaye ve
maksadlardan
bah-
seden
dört
ksmadan
ibarettir.
Birinci giri, bu
ilmin
dindeki
önemim
açklar.
kinci giri,
onun (Kelâm
ilminin)
bütün
müslümanlar
için deil,
au^
öz^
bir taife
için Önemli
olduunu
belirtir.
Üçüncü giri,
onun
farz-
ayn
ilmayp
farz-
kifâye
olduunu
açk-
lar.
BtS^Mifi
bu
k^pet
zitettiim
delillerin
metotianm
taf-
^Msmdnr.
Bizim
asl kasdettiimiz
dört
ksmdr
ki,
bunlarm
hepsi de
Yüce
Allah
hakkndadr. Biz kâinat
yer,
gök, cisim ve âlem
olarak
deil,
AlJÜun
bir yarat
olarak
düünürüz.
Peygamberi
-Chm
ota^
ttâ
ve er^
bir
olmasndan
daha
çok,
Allah'm
bîr
olatak
düünürüz.
Biz
onm
sözlerini
sadece
ifadeler,
hitaplar
ve
deyiler olarak
deil,
kenîK^
va-
stasiyle
Yüce
Allah'tan
gelen
bildiriler
olarak
telakki
ederiz. Akh
hakknda düünmek
bahis
konusudur; ondan
baka
gaye
yoktur.
Bu
ilmin bütün
konular,
Allah'n
zat,
sfatlan, fiilleri,
elisi
vastasiyle\
bize
gelen
bildirileri
hakkmdaki düüncelerden
ibarettir.
Bmlann
^
hepsi
dört ksunda toplanr:
Birinci
kum.
Yüce Allah'm
zatm
düünmee dairdir.
Burada; Al-
lah'n varhm, kadîm
ve bakî olduunu,
cevher,
cisim,
araz, snrki
yönlü olmadm,
bilindii
üzere
görülebileceim
ve
bir olduunu
açk-
layacaz. Yüce
Allah dilerse,
bu
on
davay bu
ksmda
ele
alacaz.
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 11/196
kinci
ksm.
Yüce
Allah*n
sfatlarna
dairdir.
Burada
O'ntn
hayy, âlim,
kadir,
mürîd,
görücü, iitici
ve mütekellim
olduunu ve
hayat,
ilim,
kudret,
irade,
görme,
iitme
ve
kelâm
sfatlan
bulunduu-
nu
açklayacaz.
Aym
zamanda bu
sfatlarm
hükümlerini,
icaplann,
ayrldklar ve birletikleri
yönleri, zat
üzerine ilâve,
kadîm ve
zat
ile
kaim
olduklarm
ve mezkûr
sfatlardan
hiç birinin
sonradan
meydana
gelmediini
zikredeceiz.
Üçimcû
ksm.
Yüce Allah'm fiilleri
hakkndadr.
Burada yedi
me-
sele var&r:
Yüce Allah,
insanlan
sorumlu
tutmak,
yaratmak,
mesuli-
yete göre
sevap
vermek, insanlarn
menfaatlanm
gözetmek mecburi-
yetinde
deildir.
nsana
gücü
yetmiyecei
teklifi
yüklemek Allah
için
imkânsz
olamaz. Allah'm
gönahkârlar
cezalandrmas
mecburî
olmad
gibi.
Peygamberler
göndermesi de
imkân
dnda
deildir.
Bilâkis
bunlarn
hepsi
mümkündür.
Bu
ksmn
balangcmda
vacip»
hasen ve kabîh
kelimelerinin
mânaiarm belirteceiz.
Dör^incü
ksm, Allahilat elçilerine,
Peygamberin
-Allah'n
selâ-
t ve selâm ona olsun-
vastasîyle
bize
bildirilen
har, ner,
cennet,
cehennem,
efaat, kabir
azab, mizan
ve srat
gibi
meselelere dairdir.
Bunlar
dört
bölüme ayrlr:
X
Birinci
ö^te, Peygamberimiz
Muhammed*3i-AJ3ah*m
selâu
ve
sdâm
<ma
okum-
nübüvvetini
îsp&tsi
ûsât^
kinci
bölüm.
Peygamber
vastasiyle
bildirilen
Âhiret ilerinden
baseder.
Üçüncü
bölüm,
halifelik
ve
onun
artJan hakkndadn.
DöriUincü
bölim,
s^uk
firkaiarm
kitfrünü
gösteren
kaid^erî
a^-
lar.
Bu
ksm, bu ilimle
meguliyetin
dinde
önemli
d^Umm^Man-
ma^sma
dairdir:
lim ve
anralden
hangisi
olusa
cdso^
ItotoH
<Smtr
ym
W
iwct
sarfetmel£
Waammm
ef
1^ m&St geçirmek,
sapkl^n
ve zararm
son
mertebesidir.
Faydaaz
ilûnden Allal'a
s-
nrz.
Bütün
insanlar
için
en
önemli
ey,
sürekli
bedbahthktan
sakn-
mak
ve sonsuz saadete
kavumaktr.
Peygamberler
gelip Yüce
Allah*m,
kuUarmm
fiilleri,
sözleri
veinançian
üzerinde
hak ve
alâkasolduunu
10
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 12/196
insanlara tebli
ettiler.
Doru
söylemeyen,
vicdan
hakka dayanmayan
hareketleri
adaletle
süslenmeyen
kimsenin
gidecei
yerin
CetoaMs
ve
sonunun
da
helâk
olacan
haber
verdiler.
Bununla
beraber
sadece
haberlerle
yetinmediler;
bilâkis
beer
kudretinin
üstünde
harikulade,
hayret
verici
hadiseler
ve
allmam
ilerle
doruluklarm
ispat
et-
tiler. Bu
ileri
gören
veya
kesin
haberlerle
peygamberlerin
durumlarm
iiten
kimse,
onlarm
doruluklarna
inanr.
Belki
san'at
hünerlerinden
mucizeleri
ayrmak
hususunda
düünmee
balamadan
önce
ilk ii-
tite
onlarm
do^uluMnu
anlar.
Bu
açk
kanaat veya
zorunlu
bügi,
Mb«0
KBiiSOTa
fekçnp
onu
duygu
^
korkuyla
doldurur;
aratrma
ve
4û^BKap^^8teek,
kallmkam
ve
sükûnunu
selbeder;
gevek-
W&
^
|]toalc]B^S ^iS^aftfcl^fc#nr;
ölümün
muhakkak
«ekçe-
pd, ditota
s@s^MMisdedttlfi^^]:dan
gLzü
ve
peygam-
UerMtteri
eyl^
imkân
dMMe
oldufamMt^
eder.
Bir
ie
^^Mak,
bu
iin
hakikatini
ii@]âa^^te
g^^ik^titem^
olur.
Doruluklanm
ortaya
koymak
hususunda maâm
bu
peygamberler,
-sözlerinin
gerçeklii
incdenmeden
bflb- l^jtoâ^^
muz
yerden veya
evimizden
çkarken,
yrtc bir
hayvanm
wm3l^
gir-
diini,
ondan
korunmamz
ve
saknmamz
lâzm
geldiini
hab^
f<Sten
bir
kimseden
daha
az
güvenilir
deillerdir.
Sadece
iitmekle,
verilen
haberin
imkân
dahilinde
olduunu
an-
larsak,
eve
girmee
uramayz.
Aksine
elimizden
geldii
kadar
oraya
girmektea
saknmaa
çalmz.
Halbuki
ölüm
kesin
olarak
gelecektir.
Bu
duruma
göre,
ölümden
sonra
vuku
bulacak
hadiselerden
korunmak,
msl
önemli
ohnaz? O
halde
görevlerin
en
önemlisi,
ilk anda
zihne
doElPft
m
âWsmm
kabul
ettii
peygamberlerin
sözünün,
bizatihi
^mWsW:
kestoge^^alup
olmadn
aratrmaktr.
Peygamberin
^^sBEon lSîas^
*^bbmiz sm
takm
vazifeler
yüklemi-
M,
^Ma»
^M^lâ^l^dcâîoie
sizi
o^alandmteaK
^e^^niz
takdirde
isfr
size
mükâfat
verecektir.
Buîte
^Mamam
i^
h^â
ito^
cto^
gönderdi .
Artk
bir
Rabbiimîda
fot
olup
olmadm
bÜmemfe
mektedir.
Eer
varsa,
elçiler
gönderecek,
teklif
yapacak, ymtk
edecek
ve
emir
verecek
surette
konumas
mümkün
müdür?
Koüumas
mümkünse,
itaat
yahut
isyan
ettiimiz
zaman,
bizi
mükâifatlandrmaa
veya
cezalandrmaa
kadir
midir?
Kadir
ise,
ben
size
elçi
olarak
gön-
derildim
diyen bu
ahs
sözünde
doru
mudur?
Bunlar
bize
malûm
olduu
takdirde,
akll
kimselersek
saknmamz,
kendimizi
düünme-
miz
ve
sonsuz
Âhirete
mukabil,
geçici olan
bu
dünyay
küçük
görmemiz
gerekir.
Akdh
kimse,
bir
iin
balangcm
deil,
sonucunu
düünür.
11
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 13/196
Bu ilmin
amac,
fihristte
açkladmz
gibi,
Yüce
Allah'm
varl-
,
sfatlar,
fiilleri
ve
peygamberlerin
doruluu hakknda
deliller
vermektir.
Bunlarn
hepsi
düünen bir
kimse için
kaçmümaz surette
önemlidir.
^er*
''ben
bu gibi
meselelerâ
lear
içim^
duydumm
Mkâr
edi^
yor
deilim,
fakat
bunun, dou ve
yaratl mahsulü
mü
yahut
akln
gerektirdii
bir
ey
mi
veya eriatn
bir
icab
m
olduunu bilmiyorum
çünkü
zorunlu
kavramlar
anlamak
hususunda
münakaalar
vardr
dersen,
ite
bunu, bu
kitabn
sonunda
zorunlu
kavramlara
temas etti-
imiz
zaman
öreneceksin.
imdi
bununla
uramak
faydaszdr.
Bu
merak
sabit olduktan
sonra, kurtulma
çaresini
aramaktan
baka
yol
yoktur.
Bo
eylere
yönelen
kiube,
üiildmna âdeti
olan bir
ylan
veya
akrebin
sadan
veya
soldan
geldiini
anlamak
için,
kaçmaa
kadir
olduu
halde yerinde
duran ve
neticede
bunlardan
biri
tarafndan
so-
kulan kimseye
benzer.
Bu, kültürsüz
ve ahmak
kim^erin
yapacak
ilerdendir.
Önemli
ve aslî
görevleri ihmal
ederek,
bo eyleri»
u^a^
maktan
AUah'a
smnz.
(
tkind
giri:
Bu
giri,
kelâm
ilmiyle
megul
olmaa
dairdir.
Bu ilim
bizatihi
önemli
ise
de,
baz
kimseler
için
önemli
deildir.
Onlarn
bu
ilimle
megul
ohnamalar
gerekir'.
Bu
ilimde
ele
alacamz
delillerin,
kalp
hastalklanm
tedavi
eden
ilaçlar
gibi
olduklan
bilinmelidir.
Bu
ilaçlan
kullanan
doktor,
salam
fikirli,
keskin
görülü
ve
maharetli
deilse,
faydadan
çok
zaw
Mu.
kitabn
Mhisa^ato
©E^n^k
ve
bu ilimlerden
istifade
etmek
ftl^ kims^
ins^tdanö dart
ftrküya
aynidm
lûlmdidir.
Birinci
frka: Bunlar,
Allah'a
inanan,
peygamberi
tasdik
eden,
onun
elçiliinin
gerçekliine
iman
eden
ve
bu
iman
vicdanna
yerle-
tirip
ibadetle
yahut
hergangi
bir
ile
megul
olan
taifedik. Bunlarn,
bu
iüni
örenm^i
hususunda zihinleri kantnimakszn,
olduklan
gibi braklmalar
gerekir.
Peygamber
-Allah'n
dualan
ouml Üzerme
olsun-
Aj^flara
hitap
ed^ken,
tasdiî[$®a
4sH
fa^
Kr
tenfâdî.
O, iman
^
takUdî
inançla
kesin
âGWlcm^^3m^30sax
iman
arasn-
da
fark
0msm& M, ^^mB^&ân^
kem&M
^^tt
iMit
çabuk
âmmm
görgasü2|
^mj^msi imamm t^k^
hu^^nâa^
Mknd
Bak:
amkut
eser, s.
^71, Msr 1319/1$0].
12
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 14/196
tavrdan zorunlu
olarak
anlalmaktadr.
Onlann
tasdiki,
^a^ma
ve
delille
deil, belki doruya
boyun
emee ve
gerçei
kabul
ettCB
Wfh-
berlik eden.
kalplere ilemi
karine ve
doularla
hasl
olmutur.
te
bunlar gerçekten
müminlerdir.
Bunlarn
inançlarm
kantrmamak
lâzmdr.
Bu
deliller, bu
delillere
yaplan
itirazlar
ve bu
itirazlara
verilen
cevaplar,
onlara
okunduu
zaman
zihinlerine
bir
mükiîin
taklp,
hakim olmasndan
emin
olunmaz
ve
verilmi
olan
cevaplar
da
bu
mü-
kili ortadan
kaldrmayabilir.
Bundan dolay
Sahabe*nin
tetkik,
tedris
ve kitap
yazmak
suretiyle
bu
ilimle
megul
olduklar
rivayet
edilmedi.
Bilâkis
Sahabe'nin
meguliyeti,
todet
etm^,
ibadeti
tavsiye
etmek
ve
balk
lwf^Werinde,
ilerinde ve
yaa^krmda
faydal
ve
doru
ey-
lere
ydnetmetel
ikinci
frka:
Bunlar
kâfir ve
bid'atçüer
gibi,
hakka
inanmaktan
yÖ2
çevfer^
kimselerdir.
Bunlardan,
küçüklüünden
geçkin
yama
ka-
dar
yaJÖ^îdp^,
4a3dft0-toiHip
Kilm,
âkh zayf,
kuru
ve
kaba
olan-
laf% a^ak ^
kîbaç
tesir eder.
Kâfiltein
klç
korkusu
al-
tanââ
£&Mteân
ohnulardr.
Çünkü
Allah,
kesin
âcillerle
yaplama-
yan
eyi khç
ve
mnsmldafla
yapar. Bmdm
dcU^^
tarihî
hâdMsci
incelediin zaman,
müslümanlarla
kifîfte
âmöda
yaplan
avada
bil-
hassa sapk
gurubun
yenilerek
boyun
ediklerini
görürsün.
Münaka^
ve
münazara
toplantlarnn
daima
srar
ve inadla
neticefeadiple
de
ahit
olursun.
Zikrettiimiz
eyin,
akln
ve
kesin
delilin
deerini
düür-
mek
demek
olduunu
zannetme. Akün
,
Allah'n
ancak
nadir
kul-
larna
verdii
bir nimettir.
Halkm
çouna
kusur ve
cehalet
hakimdir.
Bunlar
kusurlarndan
dolay,
yarasa
kulanmn
gözleri
güne
-
m
idrak
edemedii
gibi, kesin
aklî
delilleri
kavrayamazlar.
Gül
ko-
kusunun,
gübre böceine
zarar
verdii gibi
bunlara
da
ilim
zarar
verir.
Bu
hususta
afiî
-Allah
ondan
raz
olsun
ve
onu
honut
etsin-
öyle
söylemiti:
Kim
ahmaklara ilim
öretmee
kalkrsa,
onu
zayi
etmi
olur;
ihni lâyk
olanlara
vermekten
kaçman
ise,
zulmetmi
olur.
Üçüncüfrka:
Bu
frkaya
mensup
olanlar,
hakka
taklit
yoliyle
ve
iiterek
inanmlardr.
Fakat
bunlar,
yaratltan
zekâ
ve
anlay
özel-
liklerine
sahip
kUuumlardu:.
Bunlar,
ya
kendiliklerinden,
inançlarna
üphe
veren
ve
huzurlar-
m
kaçran
bir takm
güçlüklerin
farkna
varmlar,
yahut
da
iittikleri
her
hangi
bir
üpheyle
zihinlerini
yormulardr.
üphelerini gidermek
ve
huzurlanm
iade
hususunda,
bunlara
mümkün
mertebe
kendilerince
makbul
ve ikna
edici
olan
sözlerle
güzel
muamele
etmek
lâzmdu:.
Bu
1%
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 15/196
türlü
muamele, bir
fikri
imkânsz ve
çirkin
bulmak,
âyet veya
haâk
okumak
yahut onlarca
faziletli
mehur
bir kimsenin
sözünü
naklet-
mekle olur.
Bir
kimsenin
üphesi,
bu
gibi sözlerle
giderilirse,
münazara
kaidelerine
göre
deliller
ileri
sürmek
gerekmez. Çünkü
bu
gibi
hareket,
belki
ona
yeni
mükiUer
çkarr.
Eer
o
zeki ve
anlayh
ise, onu
ancak
gerçek
ölçüsüne
dayanan
sözler ikna
eder. Bu
takdirde
hakikî
delil ona
söylenebilir.
Bunu
da
ihtiyaca
göre
ifa
etaek
ve
bilhassa
müldJat
ç-
kan
hususlara münhasr klmak
gmkir.
Dördüncü
frka:
Bunlar,
zekâ
ve anlay
meziyetleri
olan,
inanç-
larna
gelen
üphe
sebebiyle
gerçei kabul etmeleri
beklenebilen
veya
dou
ve yarath
itibariyle
üphecilie
temayül eden sapk
insanlardan
ibarettir.
Bu
gibi
insanlan
gerçee yöneltmek
ve doru
inanca
ula-
ünnak
jçin
inad
ve
münakaaya
meydan
vermeksizin,
onlara
iyi
mua-
mele
ya;peiak
lâzmdr.
Çünkü
münakaa,
sapkln
sebeplerini
art-
hak
^^slifildt
esSA^Msa
Wt
gulete
6iaâa;&tt
yMmm. JMm^
jkuüselerin kalbinde
yer etmitir. Çünkü bunlar,
gerçei /sert
bir
tavrla
ve di
nretnalc
smetörle
ortaya
koydto.
Mûnzlam
m^km»
9ay
ve hakâM gf^jde baktlar.
Bu
yüzden
onlann
kalpl^indemM^
ve inat
sebepleri
harekete
geldi ve içlerinde
batl
itikatlar
yerleti.
Neticede yanhh açk
olan
bu batl itikatlan yok etmek, güzel
muame-
le
yapan
âlimler
için
güç
oldu.
Öyle
ki,
bu
taassup,
insamn
hayatta
sükuttan sonra
konumaa
balad anda telaffuz ettii
harflerin
kadîm olduuna
inanan
bir
taifenin
türemesine
sebebiyet verdik
Eer
eytan,
taassub
ve
inat yoliyle
heva ve
hevese
kaplanlara
hakim ol-
masayd, bu gibi
itikatlar,
akU kimselerin öyle dursun delilerin
bile
kalbine
nüfuz
edemezlerdi. Mücadde
ve
inatçlk
tedavisi
mümkün
olmayan
müzmin
bir hastalktr. Dindar kimse gücü
yettii
kadar
sak-
narak
kin
ve
Öfkeyi
brakmaUdr.
AUah*n
bütün
yaratklarna
merha-
met
gözüyle
bateahdr.
Bu
ünunettm st^ücba
dj^eoi^
^§ax
etmek
Î^^Uik ve yumualdk
yctaa
ba
vümahdir* Sa^nttam^ ^^khm
hatei^
^getirecek
M^ajbkbrdan
ImâM teunuhchr.
Taassub ve
inadm
devamlln
salayacak
sebepleri
hardcete
gsdrmenin,
sapk-
hm
kÖMemesine
yardm edeceini
ve
kyamet
gününü
bu
h^:#^la'-
den
sorumlu tutulacam
bilmelidir.
2
Bors^
Gaaasa^
Küc^'m
lobSm
ve
Mtt
m
^MdM
fm3«n^m
ima e^^.
'0m
göre
Kur*aQ'n
aah
kâM
^fisalda berab«, onu
telâf üz
edbâem ta^âim
gden
8» ve harfler yaratlmiftr. Çevira.
14
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 16/196
tlçüncU
giri:
Bu
giri,
ilimle ura^umm
farzd
kifâye
ölduuna
dairdir:
Bu
ilimde derinlemenin ve
onun bütün
teferruat
ile
ujramam
farz- aym olmayp farz-
kifâye
olduu
bilinmelidir'.
Farz- ayn
olma-
dmm
delili
ikinci
girite
açklanmt.
Çünkü
bütün
insanlara
ancak
kesin
inancn
lâzm
olduu
ve
imana
dair
üphelerden
kalbi
temizle-
'
menin
gerektii
belirtilmiti.
Ancak
kendine
üphe
ârz
olan
kimsenin
üphesini
gidermesi farz- ayndr.
Frkalarn
çouna
fayda
yerine
za-
rar
verdii
halde,
bu
ilimle
uramamn
niçin
farz-
kifâye
olduunu*
sorarsan, nadiren vuku
bulan
üphelere
düülebileceinden
ve iman
esaslariyle
ilgili üphelerin
giderilmesi
gerektiinden
daha
önce
bah-
sedildiini
hatrla. Batlda srar
eden
ve
delilleri
anlamaa
zekâs
mü-
sait 0^
Mmseyi
delille
hakka davet ^mek
dinde
önemUdir. Bir
sa-
1^
tÖ»»8a
ye
^^^^
atarak,
doru
yolda
olanlar
pltma^
^fi^tenmesi znunkûnduT.
B^le
bir
kiusenin
üphece
kar
koyc^
isteyenin, bu üpl»^
9^^Bsm vemm
salakla
tevikine
n^sism. Bu
da
ilimsiz
mûmkuiL
cimdir.
Bu
g»bi
hadîseleüf 1»^
memlekette
olur. Her
memlekette ve
her
sapiM:
propagandaclarna kar
koyacak,
haktan
aynlanlan
geri
çevirecek,
üphenin
tesirlerinden
Ehl-i
Sünnetin
kalplerini
temizleyecek
vtf bu
ilimle
megul olarak,
hakk
koruyacak bir
kimsenin
bulunmas
zaru-
rîdir^
Fakîhsiz ve
doktorsuz
kalan
bir
memleket
gibi,
böyle
bir
âlimden
mahrum
olan
memleketin
bütün
ahalisi,
bu
mahrumiyetten
sorumlu-
dur. Evet
bir
kimse
fkh
veya
ilmri kelâm^
örenmeye
kendini
kabi-
3
mk
m^m.
Mm
Vl&m ad-im
C
I,
a.
95.
tstikân^
Matbaa»,
Mjm,
4
Bak: al-hyâ,
C. I.
s.
97.
5
Bak: al-Munkiz mim'd-Dalâl,
s.
6;
al-îhyâ, C. I,
S.
98-99.
6 Gazzalî, aî-Munkiz
Min
ad-Dalûl
adl
eSerinde
kelâm
ilminin
amacn
Ehl-i
Süuet
akidesini korumak ve
bu
akideyi kartrmak
isteyen
sapklk
ehline kar
koymak
diye
anlatmaktadr
al-Munkiz,
s.
6,
Kahire
1309).
ar-Bisâet
al-Ladunniyye'âs
se
tesWnm
Wn
iBKlmaiit
lââcsâDâea,
fi'S^^maaSt^Manodan,
pe^;amb^eia,
imamlarn
ve
saha-
benin
durumlarndan,
Âhiret
hayatndan
ve
Allah'n
görünmesi
meselesinden
bahset-
tiini
kaydetmektedir
(ar-Risâlet
al-Ladunmyye,
s.
15).
Gazzalî,
''Ucâm
al-AvÛm
an
Um
al-Kelâm
adl
eserinde kültürsüz
kimselerin kelâmla
uramalarm
ho
bulmamtr.
thyâ'AB.
ise, kelâm ikninin
mükâçefe
ümine
perde
olacam
söylemitir {îhyâ
IMm
ad-s
Dttt»
c.
I, 8.
22-23,
fij^^E^et
Hfotlaas,
Msr). Faysal
at-T^ika'da. ise
baz
istisnalarla
lEelâm
ilminin
öremliKisâBA
haram
saymtu-.
tstimaen
kdûm Unûni
incelemesi
gereken
kimseler
unlardr:
1-
Zeki
ve okumu olup,
üpheye
düen
kimseler.
2-
mam
salam,
ilmi
derin
ve
gayesi bakalarm
manen tedavi
etmek olan
kimse
{Faysal
at-Tafrîka Beyit
al-hlâm
Va'^Zandaka,
s. 2(^21,
IfSfi^
132^.
Fl»Hl <3i6^
zalî'lü
aUMustasfû'.^
kelâm itaaini
çok
övd^üne ve
ilimler arasnda
ona en
erefli
y(»i
^rdgnaa
tank
olmaktayz (pl-Musteifâ
Min Skn
at-Vsûl,
c.
I. s. 4-5.
Ms
1356).
Çeviren.
s
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 17/196
liyetli
görürse,
memleketinde
bu ilimleri
bilen
baka birisi
de
yoksa,
ikisini
de
örenmee
zaman
yetmiyorsa
ve hangisiyle
megul olmas-
nn
gereküini
sorarsa,
ona fkhla'
itigal
etmesinin
zarurî
olduunu
söyleriz.
Çünkü
fkha
dair
hadisler daha
çok
v» om
tûm
ih%aç
daha
imumî#c
Bgaûm gta^
^cesinde
fkha
mulrîaçtr. tbnri
kelâmla
iflerin
vukuu,
fikhî
hadisdere
nlsbeâe
mahduttur.
Niifân^ofe
doktorsuz
w
faldhsiz olan
bir memlekette
fkhla megul
olmak
daha
önemlidir.
Çünkü her tabakadan
bütün halkn
fkha
ih-
tiyac
vardr. Halbuki doktorlara
salam insanlarn
ihtiyac yoktur.
Hastalar ise, shhathlara
nisbetle
çok azdr.
Hasta,
doktordan müs-
tani
olmad
gibi,
fkhtan da müstani
depdir.
O fanî
ha^aU için
i^M
^
<>beiK
taym
ipa
ükim
mu M^« Ha
h^t
ne
förk
vmrdu*7
Tbhm
f^ydsföm
fktnn
fay^siyle
mul^yese
ed^fs^
bu
llbîtete
hangisinin
fitycblt
olduunu
anlama.
J^Â^^i^nîn
gö-
rüme
ye
anlamalarda müracaat
ettÜderi fikhm,
ilimlenn
en
ehem-
miyetlisi olduunu delillerle bilirsin. îlm-i kelâm asldv
ve
fkih
da
onm bir
daldr
diyerek,
ilm-i
kelâma lüzumundan fazla kymet veren
bir kimsenin
tehdidi seni aldatmasm.
Bu
söz
gerçekse
de,
burada bir
fayda temin etmez. Asl
olan
ey, doru inanç ve kesin
tasdiktir.
Bu da
taklitle olabilir,
münazarann
inceliklerine ve
delillere
fazla ihtiyaç
yoktur.
Doktor bile
bazan
aldatr
ve
der
ki, senin
varhm,
cömertliin
ve
shhatin
benim
sanatma
dayanmakta
olup,
hayatm
bana
baldr;
evvelâ
hayat, shhat ve sonra dinle megul olmak gerekir.
JBu
sözle
neyin
kasdedildii
gizli d^dir.
Yukanda
buna ia^
etmitik^.
BOrdÜBcU
giri:
Bu
g£^
ise,
bu kitapta takip
ettij^miz
metodun açklanmasna
dairdir:
7
Gazzalî'nin fkh ilmi hakkndaki
görüü
çeitli
eserlerine
göre
deimektedir.
ar-Risâlet
al-Ladunniyye'6s
(s. 15)
fkh
er'î
ilimler
arasnda
göstermitir.
al'Mustasfâ'da.
(c.
I,
s.
2-3)
ise fkh hem
er'î, hem de aklî
olan
ilimler
arasmda yer
almtr.
Aynca
Gaz-
zalî,
Ihyû'mn bir
yerinde
fkh
ilminin
dünyevî
bir ilim olduunu
ve fkhla uraanlarn
da
dünya
âlimi saylacaklaruu
söylemitir
(hyâ,
c.I,s.
17).
Ayn
eserin
dier
lar
y^inde ise
fdah
ihnini hem
dünyevi,
hem
de
dint
bir
ilim
olarak gösterme
istemitir C
I,
s.
19).
Btma
tmdcoNl,
Omm
c^Mu^mJt^M^
%M «sit
dVd^
lle^MKMr
<<^M«s-
tasfâ,
C^t^Eftlt
^S^MfinîmâtâA
ise
meMen
âe
jmla$laca^
mm
fâm
nz
-
lâ^Sfit
^^oj^ofia
açklamtr. Çevkea.
8
Bak
:
o^M»
C
I,
s.
97 vd.
16
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 18/196
MlMtof d,
^töfistfb^ ^Hlidir.
Audarn
bii^
immu
öH-A^^** adl
kitapta sEÎkîettik. MVy^ S-t^t^
ftdlt
k^pta ise»
bu
hususta
geni
malûmat
verdik.
Fakat bu
kitapta
ise,
açklamak,
özetlemek
ve sözü
uzatmamak
kastiyle
kark
üsluplardan ve
kapah
yollardan kaçnacaz. u
üç
metodu
zikretmekle
yetineceiz:
Birinci
metot, sebr ve
taksimdir.
Bir
eyi iki
ksmdan
ibaret
sa-
yarz.
Bu
ksmlardan
birinin
batl
olduu
ortaya
konunca,
dierinin
sabit olduunu
örenmi
oluruz.
Meselâ:
Âlem
ya
hâdis'tir yahut
kadîmdir. Âlemin kadîm olmas
imkânszdr.
O
halde âlemin
hadis
olduunda ü^e
yoktur.
Bu
netice,
dier
iki
önermedea
elde
ettiimiz
kte
llete
&tk% âto^ iste
ohnas
muhaldir
sözümüz
m,mi%
la^a lûpfetJ^^mbu
iki
önermeden
çto
^M-
ik
^te**
netîcesicSr.
W^
bilgi
ancak
ttaKÜltam^^i&pate-
nlarak elde edilir. Fakat asl
olan, bu iki
önemem^asmda
MfUt
ve
ekillere göre münasebetin
bulunmas
zonnluluudtö^.
ftii
mtetöebet,
arta
göre
kurulursa, netice
olan üçüncü
bilgiyi
verir.
Bu
üçüncü
bil-
giye,
bir hasm
karsmdaysak
dava,
deilsek,
düünen
kimsenin iste-
dii
ey
mânasna
gaye
deriz.
Buna
fayda
dediimiz
gibi,
iki
asla nis-
betle
fer'i de diyebiliriz. Çünkü bu
bilgi, bu iki
önermeden
çkmtr.
Hasm
asl olan
iki önermeyi
kabul ellii
takdirde,
bunlardan
çkan
fer'i
de
kabul etmek mecburiyetinde
kahr.
Bu
da
davanm
doruluu-
nu
göstoda:.
Bundan
davamz olan
âlemin
hâdis
olduu
nâtad^te;
^â:anlan
da
budur. Hasmn,
iki
asl
önermeyi
kabul
etekten
mtsM
IK^teok
doruluunu
inkâr
edecei
akla
gelebilir
mi?
ayet
biraz
düünürsen,
bunu
inkâr edemiyeceini kesin
olarak
anlarsn.
9
Gazzalî'nia Mihekk
an-Nazar adl
eseri, mantk
hakkndadr.
Bu
eseri
Bagdâd'da
bulunduu sralarda
H.
487-488
yUarnda
yazd
anlaümaktadu-
(Bak;
Maurice
Bouy-
ges,
Essai de Chronologie Des
Oeuvres
de
al
Gazali', s.
27,
Beyrouth).
Bununla
beraber
Louis Massignon bu eseri
H.
495-505 yllar
arasnda
yazlan kitaplar
arasnda
göstermekte
dir.
(Bak:
Recueil
de
Textes
Inediis, s.
93,
Paris 1929).
Gazzâlî,
al-lktisâd'^B.
olduu
gi-
bi al-Musias/â*da. da
Mihekk an-Nazar'üaa
bahsetmektedir
(al-Mustasfö
c. I, s.
7).
Çevrea.
Afâaar'^ az Önce
wM
KÖNîitoBköldr.
m-^fi^ ^
(s.
133,
Msr
basks)
mzâaMm^»
(s.
3.
Msr
B^)
ve
al'Mum3^'û& (g.
I.
s.
27)
MVy^
ofjfo'döi
sedilnektedir. Çeviren.
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 19/196
Oçilncii
metot, kendi davamza
temas etmeksizin hasmm davas-
nm
imkânszln, bunun
muhalle
neticeleneceini
ve
muhalle netice-
lenenin
üphesiz muhal
olacan
ortaya koymaktadr.
Meselâ:
Hasmn
felein
dönüleri
sonsuzdur
sözü doru olursa, sonsuzluk sonlu
olup
nihayet
bulur
diyenin
sözünün
de
doruluu gerekir. Halbuki
bu
ikinci
hüküm
muhaldir.
O
halde,
bu
ikinci
hükmü
gerektiren
bi-
rinci
hüküm
dc
muhaldir.
Hasmn
davas
da
budur.
Burada
iki
hasm
vardr. Bunlardan biri,
felein
dönüleri
sonsuzsa, sonsuz olan son
bulur sözüdür. Biz ise felein
dönülerinin
sonsuzluu davasna da-
so^uz
olann son bulacama
hûkmediyoE
ve
bunu
iddia
edi-
Hasmn bunu kabul
etmesi
veya
ben
bunun
gerektiini
feslim
çtmfyoTum
diyerek
inkârda bulunmas düünülebilir. îkindsi,
bu
gerek-
im<rtQ^
ie9iuM ^»lâb^ Mdlr^
î^4&}m
mhâr.
Hasmm
^ imMk
kabul
etoa, fölat
bu
ikinci
asl
kabvH etmiyorum
diyça^^k
iWrda
buhmiBaM
^td^M^*
Ba
^
soç^sduun
sm.
MçsMis
Mâj^m îdte
Eer
im^i
W
M
i^bul
ölsayd.
Bu asllann
gerekMii
üçüncü hükmü de
kabul etmek zorunda kahr-
d. Bu ise,
muhale
varan
davasmm imkânszln
kabul
etmek-
tr.
Istidlala
dair olan
üç
metot bunlardr. Bu
metotlarla bilgi
elde
edilebilecei
üphesiz açktr.
Elde
etmek
istenilen
bilgiye medlul
ve
bu
bilgiyi
gerektiren iki
asln birlemesine delil
denir. ki asUn
bir-
lemesinden
istenilen
bilginin
doma tarzn bilmek,
delilin
delâlet etme
tarzn
bilmek
demektir.
Zihinde
iki
asl
hazrlamaktan
ibaret
ölan fikir
ve
bu
iki
asldan doan üçüncü
bilginin
doma tarzm anlania
i&tSi^
düünmeyi
meydana getirir.
\
O b^id^
teAc
bi^^
^i^e^^^
îpa
im^a
iki
vmMe dü^^^
Mr»
mâM,
MA
mm
Musite^^.taa
fikir dtf
^
iki
ashü
birleifiânden
MeML^ iinin
dou
tazm
an-
lamak arzusebr^
Bmm
da ^k denir.
Bunun için
düünmenin
tarifi-
ni
yapan
kimse,
birinci
vazifeye
göre
ona
fikir,
ikinci
vazifeye
göre
ise,
bilgi
istei
veya zannn kuvvetlenmesi
der.
ki
vazifeye
göre düünme,
kendisiyle
ilim
veya kuvvetli zan elde
edilen
fikirdir.
Delili, medlulü,
delâlet
etme
eklini
ve düünmenin
hakikatini
böylece
anlamalsn.
Susam
kimsenin
susuzluunu gidermiyen
ve
istek
sahibinin
isteine
cevap
vermeyen
dolak ifadeler
ve
lüzumsuz sözlerle dolu
karalama-
lardan
ibaret
olan katlara
ehemmiyet verme.
Bu özlü
sözlerin
dee-
rini,
ancak
bir
çok
eserleri
gözden
geçirdikten
sonra maksadna ula-
amayan
kimse
anlayabilir.
Bundan
sonra
dütoniicm
tarifi
hakkmda
söylenenlerin dorusunu
aramaya
koyulursan,
bu senin söylenilenler-
den bil nasip
ahnadma
ve
bir ey
dide etoediine
delalet
ed^.
Ber
18
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 20/196
sen
hususî
bir surette tertiplenmi
iki
asl
bilgiyle,
bu ^Os^te
<^kui
üçünca bilgiden ibaret
üç
bilginin
memal
dd^cmu
M
^^&m,
sana
sadece
iki
vazife dümektedir:
Birincisi, iki
bilgiyi zihinde ha2ar
bulundurmaktr,
ikincisi,
bu
bilgiden
üçüncü
bilginin
dou
eklini
bilmektir.
Sen
düünme sözüyle
iki
bilgiyi
hazrlamaktan
ibaret
olan
fikri
yahut
üçüncü
bilginin doma
eklini örenmek
için sarfedilen
çabay
veya
her
iki
ilemi
birlikte
kasdetmekte
serbestsin.
fade
ekil-
leri
muhayyerdir.
îstilahlar
hakknda
münakaa edilmez.
Benim ga-
yem,
kelâmclarn istilahlanm
bilmektir;
onlar
düünmeden,
neyi kas-
detmilerdir
dersen,
bilmelisin
ki,
bir
kimsenin
düünmeyi,
fikirle,
dierinin netice çkarmak arzusuyla
ve
bir
bakasnn
kendisiyle neti-
ce
çkanlan fikirle
tatf
et^^
iittiin
takdirde, tMûii
istüah
kul-
JfanMtal^^
fil^^
etmezs^
Bu
inçlikleri
kavramayarak» düün-
menm
imM Imkkmda
ihtilafl bir
mes^eym^
gibi faraziye
üeti svam
dms&mn
halme
hayret
etmek
l^temdr.
Böyle bir kimse,
tariflerden
birinin
doruluunu
ileri sürebilir;
halbuki bu
tariflenka
mâkul, mânal
olanlar
hakknda
ihtilaf bulun^
madii
ve
îstilsU]^
teiMe
mtoak^
y&pmm
n^mspzh
bazan
bilinmez.
Dikkat
edip doru
yolu
bdursm^
b^^^çok
j^yü&^klann,
mtota WUsxû&
arayan
sapklato
dûd#ra&
tetkâÛkbüif^
sin. Halbuki bu
hususta însamn
vazifesi,
evvelâ
^ÜMm
tesbît
etmek,
sonra lâfzlan
incelemektir.
Böylece
insan
lâfizlann
istilahlardan
iba-
ret
olduunu ve onlarla
mânalarm
deimeyeceini
bilir.
Fakat
mu-
vaffakiyetten nasibi olmayan
yoldan
çkar
ve
aratrmay
terkeder.
Hasm bu iki ash bu
surette
kabul
ettii takdirde,
neticenin doru
ola-
candan
üphe etmiyorum,
fakat hasmn bu
iki ash kabul etme
mec-
buriyeti
nerden
çbyor, zorunlu
olarak
kabul
etmesi
gereken
bu
asl-
lan
nereden
alyorsun
dersen,
bunlarm müteaddit
kavramlar
oldu-
unu bilmen
icabeder.
Fakat biz, bu kitapta kuUanacaumz
kavram-
lann
alty
geçmemesine
çalacaz:
Birincisi,
iç
ve
d müahedeye
dayanan
kavramlar dmek ^Eö
hissiyattr.
Meselâ:
Her olayn bir sebebi
vardn*;
âlemde
bir çok olay-
lar vukua
gelmektedir; o halde bu
olaylarn
bir
sebebinin
var
olmas
icabeder
dediimiz zaman, âlemde
bn
çok olaylar
vukua
gelmekte-
dir
sözü
hasmn kabul etmek
mecbm-iyetinde olduu
bir
asldr.
Çün-
kü
d
müahede
ile
hayvan, bitki, bulut, yamur
gibi
varlklar ve ses,
renk
gibi
arazlar
idrâk
edilir
ve
bunlarn
yer
deitirdiklerine
ahit
olunur.
Yer
deitirme
ise,
bir olaydr.
Biz
burada
belli bir olaydan
baKetmediimiz gibi,
olayn
cevher veya
araz,
yer
deitirme veya
19
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 21/196
bf^w
fey
olduunu
da
tayin etmedik.
Bunun
gibi,
iç
müahede
ile
kap m heemâe
faa^ olan eten,
nee
ve
Szüntülenn
varl üphesiz
olarak
bilinir,
îkiru^i^
saf aklî
kavramdr.
Âlem ya hâdis
veya kadîmdk
de-
diimiz
mmn,
hm
MVtaiJa
kimse^
\m
M
iktamaHn
^pm^
bir
fi^fM
dmd^tta, bum kaimi
etpç^
gsa^.
Meselâ:
fföd^*^
iSidce
bulumnayan
ey
MMr.
Mm
ltel^*t^ önce
mev-
eat
deiMi.
O
M#
âlem hâdistir.
tki asddan biri
hâdis'ten önce
bu-
lunmayan
eyin
oD^'' s^tMMt. Hasmm
bunu
kabul
etmesi
lâzmdr.
Çünkü
hâdisten
fhce bulunmayan
ey ya
hâdisle beraberdir
veya
ondan
sonradr.
Üçüncü
bir ihtimal
yoktur.
Eer
üçüncü bir
ilitimali
iddia edecek
olursa,
aklen
bedihî olan
eyi inkâr etmi
olur.
Eer
hâdis'le
beraber veya ondan sonra
mevcut
olan
eyin
hâdis ol-
duunu inkâr ederse, bedihîyat
inkâr etmi
olur.
^^^0^
tevatür. Mesdâ
biz deriz ki, Muhammeâ
-iMlah
ona
seMt
ve sdta elsk*
âsvasmda
hakhdr.
Çünkü
o,
mudzie
göstermitir.
Mucize gösteren
herkes
davasmda hakhdr.
O
halde o da
davasnda hakldr. Eer
mucize
gösterdii
kabul edilmezse
deriz ki,
O, Kur'an'
getirmitir. Kur'an
ise
mucizedir.
O
halde o mucize
getir-
mitir. Birisi, iki asldan biri
olan Kur'an mucizedir
sözünü
delil
veya
delilsiz
kabul
ederse
ve ikinci
asl
olan
Kur'an'
Muharamed
getirdi
kaziyesini,
Muhammed'in
-Allah'n
selât
ve
selâm
onun
üze-
rine olsun- Kur'an'
getirdiini kabul
etmiyorum
diyerek
inkâr
ederse,
onun
bu
inkâr
imkânszdr.
Bu
ilmi biz
tevatürle
bildik.
Nitekim
Mu-
hammed'in (S.A.V.) varhn,
peygamberlik davasn.
Mekke'nin mev-
cudiyetini, Hz.
îsa, Hz.
Musa
ve
dier
p^gEonberl^in gelmi
olduk-
larn
tev^ürle biliriz.
Dördüncüsü, ashn, baka
bir kyasla
isbat edilmi
olmasdr. Bu
kyas,
ya
bir dereceli
veya
bir
çok
dereceli
olup,
hisse,
akla
yahut
da
te-
vatüre
dayanr.
Çünkü
iki asln neticesi,
baka
bir
kyasda
asl olabilir.
Meselâ
âlemin
hâdis
olduu neticesine
vardktan
sonra
âlemin
hâdis
olmasn
.baka bir kyasn tertibinde
asl
yapmak
mümkündür.
Me-
selâ; Her hâdis
olamn
bir
sebebi
vardr.
Âlem hâdistir.
O
halde
onun
da
bir sebebi vardr.
Âlemin hâdis olma&m deliller
isbat
ettiktm sonra
bunu
mkâr
etmek imkânszdu*.
.
Beincisi, sem'îyattr.
Meselâ bütün
günahlarn
Allah'n
dilemesiyle
vaki
olduunu
iddia ederken deriz
ki
:
Her
olay Allah'n
dilemesiyle-
dir; günahlar
da
bir^
olaydur. O
halde,
onlar
da AUah'm
dilemfisiy-
20
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 22/196
l^ir.
Her olayn
varl b^t Mir.
Bu
olaylarn
günah
^üm
tei
eriatla
bilinir.
Hm
ö^tl
AfiarM
âilenvssiyle olduu
sözüne
linçe,
muarz
eriat kabul
ettikçe
veya
delille ikna
edildikçe
bw
inkâr
edemez.
Allah'n diledii
oldu,
düemedigi olmad
SdZÎftiM
doruluunu,
hakkmda
vaki olan
cma-
Ümmete
dayanarak isbat
ederiz.
Burada
iitme
yoliyle elde
edilen
delil
inkâra mani
ol-
maktadr.
Aitmcsii
asl, haamu
^bul ve
ia^
eylerden
m$mMk.
Hmn ale^^lite
Mm
v^
aMa ^j^man
bir
delilimiz
yoks^
mm
fikrini kyasta asl
olarak
alp
istifade
edebiliriz.
O,
davaam ykmüc
demek
olan
inkâr
yoluna
satamaz.
Bunun
misalleri
saysfâs
^ei^^C^
çoktur.
Bunlarn
zikrine
hacet
yoktur.
ayet,
düünme
kaidelerinde,
istifade
etmek
bakmmdan bu
kavramlar
arasnda
fark
varmd^*
diyecek
olursan,
bunlann
umumiyetle
farkl
olduunu
hatrlatrz.
Çünkü aklî ve hissî
kavramlar,
aklsz
.ve
hissiz
kimseler
müstesna,
bütün
insanlar
için
müterektir.
Asln
bir
hisle biUnmesi
icabediyorsa,
kaybolan
o
hisse dayanan
asl
kullanmak
faydaszdr.
Nitekim
görme
duyusiyle elde
edilen bir asl,
anadan kör
bir
kimseye
kar
delil olarak
ileri sürmek imkânszdr.
Sara göre,
iitmeye dayanan
delil de böy-
Mir.
Mittovâtir
ise,
ulat^
kimseye
fayda
verir.
Bu anda kendime
davet
ula^^^s^
bir
dmse,
uzak
bir
yerden
çkp
yamnza
idü
de
ona
te^türe
J^^tsg^
Mmk0/m^0^m
-AM.'m
semt
ye
semm
önurt
teta^
eten-
Kur*aû'la
m^^m
0m$m
sMfe^
^^tmak
istersek, ona
tevâtür
kesbedecek
kate
m?
Uyasmz.n^'kgmae
göretevâetoteeöe^O#^^^|i^f,^ter
ttr
kavme göre böyle
olmayabilir. afiVma
-Alteh
Mi
zimmiye karlk
müslümamn
öldürülmesine
dair
olan sözü, kendi
mezhebinden
olan
fakîhlere
göre
mütevâtir ise
de,
mukallitlerinden
cahil
Jcimseler
nazarnda bu
söz
mütevâtir deildir. Onun
münferit
meselelere
dair
bir
çok
fildrleri
fakîhlerin
nazarnda
mütevâtir
deildir.
BSK^
hk
kyadan elde
edilmi
asl ise, ancak
bu kyas
kabü
et-
mi kimselerce
muteberdir.
Mezheplerin
prensipleri
ise,
herhangi
bir
araturcya
kar kâ^-
nhrsa fayda
vermez. Bu prensipler,
ancak bu
mezheplere
inanan
müna-
zaraclara
kar
kullanlabilir.
Sem'îyat ise,
ancak iitmeye dayanan
delilleri
muteber
kabul eden
toselere
kar
kullanlabilir.
Bunlar,
tertip
ve
dizilileriyle
istenilen
meçhul
neticeleri bilmee yanyan
asllann
kavramlandr.
imdi giri^
leri
bitirdik.
>^tk kitabm
gayesi olan
ksmlara geçeMliri^.
21
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 23/196
t
BR]yC
KIIM
ALLAH IN
ZAH
Bu
k^da
on
dava
vardr:
Biriaci
Dava:
Bu
dava,
her
eyden raünezzei
olan Yüce
Allah'n vari
ile
ilgilidir .
Bunun delili udur:
Her hâdisin
hudûs
buhnas için
bir
sebep
lâzmdr^^.
Âlem
hadistir^
O
halde
hudû^mm
t#
^b^
Cumas
lâzi2nd]r^\
Âlemle, Yüce
ÂUah't^ baka
var
olan dj|^
bfitün
11 Bak: al-îhyâ,
C. I, s. 105.
12
Bak:
al-hyâ,
C. I. s. 106.
13
Gazzalî,
bu âlemin
Ur yaratcs
bulunduunu çeitli
deHUcde isbaflamtr.
Bu
delilleri
imdi
srasiyle zikredelim:
a- Gazzalî, Kimy-y
Saâdet'd&
sezgi
Ue Allah'm varlnn
bilineceini
ima etmitir.
Allah'
tanmak
ve
onun huzurunun güzenigihi
müahede
etmek kalbin sfatdr
(Kim-
yû-y
Saâdet,
c.
I,
s.
11)
derken, kalple
Aliah'n
varlnn
bilineceini
anlatmak istemi-
tir.
Nitekim
al-Munkiz
Min ad-DaUÜ'ûa. dakalbîoB
doan
bir
nurla
üphedcL
]arb|du|iau
bildirmitir
*
\
(
b- inssnm
leenâi
varbUmm, ^nah*m varlma
delil olduunu söylemitir, tnsan
bir
an düünceye
dalsa kendi varhn
anlar. nsan var
olunca,
onu
yaratan
bir
Allah'm
da
yar
olmas
gse^JKimyâr^y
Saâcjet, c. I,
s. 1 1-12). Gazzalî,
aym
hususu
deiik ifadelerle
mBîkmefîMeMmâtAUah (s.
30^,
62-63,
Msr
1903) adh eserinde
de tckrarlamtu:.
Yani
^»m
d%âaQ3Kmnn.
O
l^d^^^nm.
Ben
var
olaoBa,
tttû Yara^
da
var^^ demek
temitir.
'
c- Gazzalî,
tabiattaki
düzen
fikrinden hareket ederek
de
Allah'n
varlm
göstermek
istemitir.
{hyâ^ c.
I,
s.
105
-
106).
Bu
husustaKnrWda
bM
ikna edi(^ birçok
bretler
de
vardr.
Yüce
Allah '*Yerin ve göün yaratlnda,
gece ile
gBntUttBn
MfMrM ta/Mde...
düünen
bir
kavim
için
ölüler
vardr
diye
buyurmutur.
d-
Mizân
al'Arml'âs
ihtimal
yoluyla
Âhiretin
ve
Allah'm
varhn
ortaya
koymaa
çalmtr.
Aym
zamanda
Gazzalî
bu
metotla Allah' ispatlamay,
Pascal'dan
çok
önce
ka-
leme
alm
bulunuyor (Bak. Ord.
Prof.
Hilmi Ziya
Ülken,
islâm
Felsefesi
Tarihi, II,
s.380-
387
,
istanbul
1957).
Gazzalî,
Hz.
Ali'nin
bir dinsize
Ahiret
yoksa ben nancmdan
dolay
bir
ey
kaybetmem,
fakat
Âhiret
ve Allah varsa
hea kurtulurum, sen
hd^ olursun**
dedi*
ini hatrlatmaktadr. Bir
tacir
kazanç
birsiyle
nasl zarar
ihtimalini de
göze alarak
yaturm
yapyorsa,
bir
nsann
da
sonsuz hayat
kazanmak
için inanç yatrun
yapmas lâzmdur.
inananm
sonsuz hayat kazanma
ihtimali
vardr.
Fakat
Allah'
inkâr
edenin
bu hususta
hiçbir ümidi ve kazanc
olmayacaktr.
e~ Nihayet Gazalî,
sebepler, karineler ve
tecrübelerle
Allah'a,*Âhirete
ve
peygambere
inandm
söylemitir
(Bak. .
A.
Çubukçu, Gazzalî ve üphecilik,
s.
85,
Ankara
1954).
Gazzal
sebeplerle
nedensellik
prensibmi
l^detmitir.
Her eyin bir seb^i vardr.
Kâinatn
sebebi
de
Allah'tr.
Gazzalî,
karinelerle
sezgiyi
kasdetm
olabilir.
Tecrübelere
gelince:
Bu
da
yapt incelen^ler
ve
ibadetlerdir.
Kendi ifadesine göre,
zikir sonucunc^
mutasavvflar-
da
ötao
baz hallere erimitir.
Su
da
mm M^*i
ioancm
kuvvetlendirmitir.
Çeviren.
22 .
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 24/196
varlklar
kasdediyoruz.
Yüce Allah
hariç, dier
bütün
mrîMarfu
1^
tün cisimleri
ve
cisimlerin
arazlanm
kasdediyoruz.
Bunlann
hepsM^
tafsilatl
olarak
açklanmas
öyledir:
Biz
varhn
aslndan
üphe
et-
miyoruz.
Her
mevcud, ya
bir
yeri
igal
eder veya
etmez.
Yer igal
eden
herhangi
bir ey,
birleik deilse,
ona
cevher
deriz.
Eer
bu
ey,
ba-
ka
bir
eyle
birlemisc
ona cisim
ad
veririz.
Eer yer
igal
etmeyen
eyin
varh
bir
cisme
muhtaç
ise,
buna
araz
denir.
Eer
yer
igal
eti
mc^en
bir
eyin
varl, hiçbir
eye
muhtaç
deilse, bu
varük
yüce ve
CMndedn ve usabmn
sûbutu mfl^l^
üe
bilinir.
hak-
kiâAiSMmi^» I^MM^b^^
ç^Pin
^
cazn
ifM
cankhk
çkarmas,
îc^^g^s, ^^m^
ve b^üâsL
mevcut
deilse,
cevap vermee
ve
onu
dinlemee
l^ü^
yoktur.
ayet
bunlar
mevcutsa,
üphesiz
münazaa
edenin
vücudundaft
%aka
ey-
lerdir. Çünkü,
daha önce
kendisi
var
'olduu
halde
münazaa
mevcut
deildi. O
halde cisim
ve araz
müahede
ile
idrâk edilir.
Ne
araz,
ne
yer
igal
etmeyen
bir cevher
ve ne
de cisim
olmayan
varlk
ise, hisle
idrâk
edilmez.
Böyle
bir varhn
mevcudiyetini, âlemin
onunla
ve
onun
,
kudretiyle
var
olduunu
iddia
ediyoruz.
Bu
hisle
deil,
delille idrâk
edilir.
DeliU
yukarda
zikretmitik.
imdi ise bunu
inceliyeüm: Bu
hususta
iki
asl
ileri
sürmûtfi^
Hasm
belki
bunlar
inkâr eder.
O va-
kit
<msL
han^^
iakâr
ediyorsun snz.
yalnz
her olaym
bir
se-
bebi
vardl**
$^1^gSm
§m^
< ^^
w
nerden
bildiinizi soru-
füTum
âarse, M
Bu
asl kabul
mfecburiyeti
vardr.
Çünkü
bû
lüdm
zorunlu
\mlmm^^^
Bo
ÎHMSia^^
kims^m^^
t^^Mi^ü,
I^IM
olay
ve
l^Md^g^
s^^^i^^te
olayn
bir
sebebi
olduunu
eder.
Ök
ûUf
^%îe
yökfâû
m
olan
eyi
kasdediyoruz.
Böyle
bir
eyin yok
iken
var
oluu,
ya
mulal-
dir
veya mümkündür.
Muhal
olmas
imkânszdr.
Çünkü
muhal asla
var
olamaz.
Eer yoktan
var
oluu
mümkünse,
bu
mümkünle,
yar ola-
bilen
eyi
kasdediyoruz.
Fakat
varh
kendi zatnn
icab
olmad
için
henüz
mevcut deildir.
Eer
varh
zatnm
iktizas olsa
idi,
müm-
kün., deil
zorunlu
olurdu.
Bilâkis,
varhm
yoklua
tercih
edecek bi-
rine
muhtaçtu:.
Bu suretle
yokluk,
varlkla
yer
deitirir.
Varh
yok-
liaia
tercih eden biri
olmadmdan
dolay
yokluu
devam
edecek olursa,
tercih
eden
bulamadkça
o da
var
olamaz.
Biz
sebeble,
sadece
tercih
edeni
sasdedi^oruz.
Hulâsa
varh,
yokluun
devamma
tercih edecek
bir
sebeb buhummdkça,
yokluu
devam eden
bir yok,
varlkla
yer den
23
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 25/196
^^tei^
Bu
Mm
ttâmst
^hâxii^
b9Mi^eat
sonm
akl
0m
mecbum
Imbul
eder. gttetermelaizîn
sadece
olay
ve
sebep
H^tannm
mânasn bt^eee sçldam
olduk.
kinci asl
olan
âlem
hâdistir**
sözünüze
yaplan
itiraz niçin
dosru
bulmuyorsunuz
denirse, deriz ki : Bu
asl
zorunlu deildir. Biz
onu dier iki asldan
tertiplenmi
bir
delille ispat edeceiz. Biz âlem
hâdistir
dediinüz
zaman,
hali
hazu*da
mevcut
olan
âlemle,
sadece
d^iUr.
Bei^elerde
hâH
okm^hetm
i^sl^.
Bundsaber ds-
lâk
h^dis
olduu
neticesi igdsr. Hangi aslda
itiraz
vmrdr?
Eer niçin, her
cismin
veya
yer
igal
eden
her eyin
deimeler-
den
hâli olmadm
ileri sürüyorsunuz
denirse,
deriz
ki
:
Bunlardan
hiç
,
biri
hareket
veya
sükûn halinde
olmaktan
hâli
deildir.
Halbuki hareket
ve
sükûn
hâdistir»
J^er
önce
varhklarm,
sonra
hadis
olduklarm
iddia
ettink.
Biz
onlann varlklarm
ve hâdis
olularm
kabul etmiyoruz'*
dente,
deriz
ki:
Bu
mk
ilm^i
lE^âm
kt^acpda
um
\m-
lu
cevap verilmitir. Haddzabnda
sözû
bu
kadar uzatmaa
demez.
ÇünM bdyte
1^
i^az,
doru yolu
buh^
jst<^1»r
dmsete
«oâai
etmez.
Hiçbir
akdh
ktee, keskisinde IkîbtÛ,
hastahk,
açhk,
stn^uk
gibi arazlann
bulunduklanndan
ve
bu
arazlann
sonradan
meydana
geldiklerinden
üphe
edemez. Yine
âlemdeki
cisimlere
dikkat edecek
olursa,
bunlara
ânz
olan
deiikliklerden
üphe
edemez.
Bu
deiik-
liklerin hepsi
sonradan olmadr. Böyle
bir
itiraz inatç
bir
hasmdan
zuhur
ederse,
onunla
uramamn
br
faydas yoktur.
ayet sözümüze
inanan bir
hasm
farzedilirse,
bu hasm akll olduuna
göre, bu
iti-
raz
muhal bit
faraziye
olur.
Âlemin
hâdis olmas
konusunda
bize düman olanlar
fels^föd^ay
dir.
Onlann
açklamalarna göre âlemin cisimleri
u
ksmlara
aynhr:
1-
Gök
cisimleri:
Bunlar daimî
surette
hareket
halindedir.
Bun-
lann baz
hareketleri hâdis
olmakla
beraber,
semavat ezelî
ve ebedî
olarak daimî
bir
silsiB
halinde birlerini takip ederler,
2-
Ayn
feleinin
ihtiva ettii
dört
unsur: Bu
unsurlar
kendi sûret
ve
arazlann
tayan
bir
maddede
birleirler.
Bu
madde
kadîmdir.
Sûret
ve arazlar ise
hâdis
ol^p,
bu
madde
üzerinde
birbirlerini ezelî
ve ebedî olarak
takip ederleri
Su,
hararetle havaya
ve hava hararetle
atee
çevrilir.
Dier
unsurlar
^a
böyle
olup,
birleme
neticesinde
yeni
yeni
birleik
cisimleri
meydana
getirirler.
Bunlardan da
madenler
bitki-
ler
ve
hayvanlar
vücuda
geUr.
Unsurlarm
hiç.
biri hiç
bir
zaman
hâ-
24
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 26/196
dis
oten hareketlerden hâli
kalamazlar.
FelsefecDer,
dt^pâo^^
hâl
oteyan
e]^e^ hâdîs olduamt
söylememize
Mim &^\m
Bu
asil
hakktflda
sözü fazla
uzatmaa
lüzum yokfa*,
l^dat
âd^
y^te gelsin
diye öyle
bir izahta
bulunahm:
Cevher,
hareket
ve
sükûndan zorunlu
olarak hâli deildir.
Hareket
ve
sükûnun
kendileri
de hadistirler.
Hare-
kete
gelince»
onun hâdis
oluu bellidir. ayet yer
gibi
durgun
bir
cevher
farzedilirse,
bunun hareketinin var olmas
da
imkânsz deildir.
Bu-
nun mümkün olduu zorunlu olarak bilinir.
Hareket
mümkün olunca,
hâdis olur ve
sükûnu
yok
eder.
O
halde, ondan
önceki
sükûn da ha-
distir.
Çünkü kadîm
yok
olmaz.
Bunu,
Yüce
Allah'm
beka
sfatna
delil
getirirken
zikredeceiz.
Cisme ilâveten hareketin
varhna
delil
vecm^
istersek
deriz
ki;
Bu h^^et
ha^ded^^fi^oo^
ssesm^
s^rted^
bi^^
hmw
kp^t
«(M
olun^
'Ej^es:
ce^te
M
€mhsx
h$^^
h^de
deiMir
der^ s^^^
â<^Mtcr.
^pt
te^et
orvh^
ayn olsayd, hâfftaüü nefyi ce^tA
û&mk
dtutb.
Sükûnun
nefy ve ispatmdaki
delil
de
böyledir. Hulâsa,
açk
ve belli olan eyleri
isbata
kalkmak,
mânay açklamaz
ve
onu anlalmaz bir hale getirir.
ayet bunlarn
hâdis olduunu nereden bildiniz, belki sakl iken
mey-
dana
çkmlardu- denirse,
deriz ki: Biz
bu
kitapta gayeden
uzak
bo
eylerle ugrasaydk, arazlarn saklln ve çkm dorudan
doruya
iptal
etmekle
uram
olurduk.
Biz
gayemize
set
çekmeyen
eylerle
megul olmayz. Bilâkis
deriz ki, cevher kendisinde
hareketin gizlenme-
sinden ve görünmesinden hâli deildir.
Gizlenme ve görünme
hâdistir.
O
halde cevher degim^rden
(hâdis
olan
eylerden)
hâli deildir.
m.
âiitikalini^
bat^^uu
oe
ile
bi^nir,
denirse,
MtM:
Bunun ipM
dya
bâted^k
ve
^^arm
çürüklüünü
ortoya
koyaralt
kiEtemzt
iirecek
deiliz.
Arazn intikalinin butlan hakknda
söylenecek en
doru söz udur: Arazn
ve intikalin
hakikatlerini
anlamaktan gafil
olmadkça, hiçbir akl, arazn
intikalini
kabul etmez. Arazn hakikatini
anlayan kimse,
onun
intikalinin
imkânszlm
kavram
olur.
Bunun
açklanmasna
gelince: ntikal cevherin bir yerden dier
bir yere geçmesinden ibarettir.
Akü,
cevherin,
yerin
ve
cevherin
yerle
olan
ilgisinin
cevherin
mahiyetine
ek kavramlar
olduunu
anlar.
Zaten
cevherin
bir
yer
tutmas
gerektii
gibi,
arazn
da
bir
yerde
bu-
lunmas
icabeder.
Arazm yere olan nisbeti,
cevherin mekâna
olan
nis-
betine
benzetil^k,
(»vherin intikali
gibi
arazm da
intikal
edebilecei
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 27/196
îikla gelebilir. Eer
bu mukayese
4oru
olsayd, cevherin
mekânla
olan ilgisi, cevherin
mahiyetinden
ve
mekândafi
a^
fEizla bir
^
olduu
mm'sM
€to
W^m
mmn
mahîyetinte
m
fmhm
sm
bir
ey olmas
lazm
gelirdi. Bö^dece ara:^
arazla
kaim olurdu.
Atazn
m^la
kaim
olmas,
kaim
olanla,
kendisiyle
kaim
olunandan
ayn üçün-
cü
bireyin bdunnasm g^ktirirdi.
Bökece
msss^ uzayp
gider ve
sonsuzlua
giden
arazlar
bulunmadkça
hiçbir
arazn bulunamayaca
neticesine varr.
Arazn
yerle
olan
ilgisi
ile
cevherin
mekânla olan ilgisi
arasndaki
fark
gösteren
sebebi aratralm
: Bu
iki ilgiden hangisinin
ait
olduu
zattan ayr ve
hangisinin ayn olmadn görelim. Böylece
intikali yanh anlamaktan doan
hata
meydana
çkar.
Buradaki in-
celik,
mekânn
cevhere lâzm olmas gibi, yerin de araza
lâzm
olma-
sndadr.
Halbuki iki
lâzm
arasnda
fark vardr.
Lâzmlann
bir ksm,
bir eyin
mahiyetine
dahildir. Bir
ksm
da
dahil
deildir.
Zatî olan, o
eydir
ki,
onun
yokluu
ile
ey
yok
olur.
Zatî
olan,
varlk
bakmndan
yok olunca,
ey
de
yok
oto;
eer
aklen yok
ol;H:)5a,
aklen
onu
bilmek
de imkânsg olur.
Yer
tutnuUc ^oevlerin
zatî unsura
delildir*
Bis
evvA
^m
m
€«^m
bi&»
^om&
^
^
ttamn
mevcut olup
cte^dm
d%M]A
hmu
delille elle
^»k.
d^muhtaç olmsdcâziu
his
ve
mi^^üâ»
ile
kavranz.
Bundan
doUyt
Mü
Ur yer tutm,
umM,
Zeyd'in cisminin
zati unsuru
deildir. Bu tutulan yerin
yok olmas
ve deimesi Zeyd*in
cisminin yokluunu
gerektirmez. Meselâ Zeyd'in
uzunluu
böyle
deildir.
O
Zeyd'de
mevcut
bir
arazdr.
Zeyd'siz
onu
düünemeyiz.
Biz uzun Zeyd'i
düünürüz.
Zeyd'in
uzunluu,
Zeyd'in
varlna
tabi olarak
bilinir.
Zeyd'in
yok olmas,
uzunluunun
da
yok
olmas demektir.
Zeyd'in'uzunluunun,
Zeyd'siz aklda ve
d
âlemde
müstakil
varl
yoktur. Uzunluun Zeyd'le münasebeti,
Zeyd'in za-
tna ait bir eydir.
Yani
uzunluk, Zeyd'in zatnn
gerektirdii
bir
ey
olup, onun zatna ilâve
edihni bir ey
deildir.
Bu
bir
özelliktir.
Bu
özellik
yok
olunca,
Zeyd'in zat da yok olur. Çünkü
deime, özellii
iptal ettiinden
zat
da
yok
olur.
Uzunluun
Zeydle
münasebeti,
onun
zatna i^ve edilmi bir ey
deildir.
imdide söz
arazm kendisine inti-
M «tö
B»
€ivMia
mkâj^
olan
iliim»
^tod.
ÇilM
cevherin
varl;^^n<^
fazla b^^dir.
tntiU
neticesinde
m\
msm,^
tmhs^
2SLtim yok
^
leâdeüî^ gek^.
Y^e
d^se^e^^
faMa Mr ^&
da,
bu-
nunla zat yok
olmaz.
Eer fazla bir ey
deilse, onun
yokluu
ile zat
yok olur. Bu böyle
anlalmca,
sevherin mekânla ilgisinin
aksine,
ara-
zn yerle özellemesinin,
arazm
zatmdan
fazla
bir
ey
olmad
sonu-
cuna
vardr.
26
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 28/196
Yukanda cevherin
meVânla
birlikte
deil, tek bama,
mekânn
ise
cevherle
düünüldüünü
söylemitik.
Araz ise kendi
kendine
deil,
ancak
cevher
yardmiyle
düünülebilir.
Arazn
varU
muayyen bir
cevherin
araz
olmaktan
ibarettir.
Onun
cevherden
ayr
olarak bir var-
h
yoktur. Arazn
ilgili
bulunduu
cevherden
ayrlmasn
düünmek
demek,
yok olmasn
düünmek
demektir. Maksadmz
anlatmak
için
uzunluk
tabirim
kullandk.
Bu,
araz
olmasa
bile,
bir
cihete
doru
-
cisimlerin uzamasndan
ibarettir.
Bu,
maksadmz
anlamaa yardm
eder. Bu böyle
anls^lmca, arazlan
açUdamaya
geçebiliriz.
Bu
inceleme
ve
aratu^ma her
nekadar bu hülâsada
zikredilmee
lâyk
deilse
de,
hndiye kadar
kna
edici
ve
yeter
derecede
bir ey
zik-
redilmediinden,
buna ihtiyaç
hissedildi.
ki asldan birini
isbat etmi
olduk;
bu, âlemin
deimelerden
hâli
olmamas
meseledidir. Çünkü
âlem, hâdis
olan ve
intikal etmeyen
hareket
ve
sükûndan
hâli
deil-
dir.
Bununla beraber bu
uzun izah, inanan
bir hasma
kar
deildir.
Halbuki
filozoflar,
kâinatn
hâdis olmasn inkâr
ettikleri
halde, âlem-
deki
cisimlerin
deimelerden hâli olmadnda
ittifak
etmilerdir.
O
halde
ikinci
asl olan
deimelerden
hâli olmayan
hâdistir'*
süzü-
nüzüB
delili
nedir denirse, deriz
ki
:
Eer
deimelerden
IMUi
olmamakla
te^te
(ûm
l^yto
my^Jm^
4^imelea:in
balangcmm
olmad
k&hai edilm^
ite S^^^
dönülerinin
sonsuz olmas
gerekir.
Bu
M
seoi^tt.
%h
»ma
dair
üç
türlü muMû
Birincisi:
Eer
felein
dönülerinin
sonsuzluu
sabit
olursa,
son-
suz
olanm
son bulmas,
bitmesi
ve
nihayete
ermesi gerekir.
Bitmek
(inkitaX
son
bulma
(intiha)
ve
nihayete
erme (tenaha)
kelimelerinin
mânalan arsamda
faik
yoktur.
Bundan
daday,
sonsuz
olanm son
bul-
_
r.
Spûsuz
ölanitt
m
butmasuo
iddia
etm^
wk
bir
mu^
haldir. KjBza
stmsuz
olanm
nihayete
ermesi
ye bitmesi de
açk bir mu-
tkincisi:
Eer
felein
dönüleri
sonsuz deilse,
ya
çifttir
ya
tektir;
veya
ne çifttir,
ne de
tektir; yahut
hem çift, hem
tektir. Bu
üç
ksm
da muhaldir.
Bunlarn
sebebi de
muhaldir.
Çünkü bir saynn ne
çift,
ne tek olmamas
veya
hem
çift hem
tek
olmas
imkânszdr.
Çünkü
çift olan
ey, meselâ
10
says
gibi eit
bölüme
ayrlabilir.
Tek olan
ey
ise,
meselâ 7 says gibi
iki eit
bölüme
ayrlamaz.
Münferit
saylardan
meydana
gelen
her
birleik
say
eit
iki
bölüme
ya
ayrlabilir
veya
ayr-
lamaz.
Bu
say,
ya
bölünmek
ve bölünmemekle
muttasf
olur veya
bun-
larm hiç
biriyle
muttasf olmaz.
Bu
ise
imkânszdr.
Çift
ohnast batl-
27
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 29/196
dr;
çmW^
'^bo ey asla tek olmaz. Tek olmas için bir saysna
ih-
tiyaç
vâPdff. Eer
ms^ tt^enecek olursa
tek
olur. Sonsuz olan,
bire
nasl
muhtaç olabilir. Tek olmas
da
muhaldir.
Çünkü
tek, birin
ek-
lenmesiyle
çift olur. Bire
muhtaç olduundan
dolay tek
olarak
kalr.
Sonsuz olan ise, bire
nasl muhtaç olabilir.
Üçüncüsü:
Buna
göre, ki saydan
herbirinin
sonsuz olmas ve
bi-
rinin
dierinden
daha
az
olmas
gerekmektedir.
Sonsuz
olamn,
baka
bir
sonsuzdan
daha az
olmas imkânszdr.
Çünkü az olan,
bir
eye
muhtaç
demektir. Muhtaç
olduu
ksm
kendisine eklenirse,
dierine
mim. Sonsuz
olar^
^^^
wsd
muhtaç olur.
On&i^
g^ce
Zühal,
}m
ötuz senede
1:^ ^^ar. Güne^^ her
yl^
W âdnü
ya^r.
ât£#
ûönm%
g^ein
dönüMB tm^Mââk.
ÇüzâSItg^^^
S^BBfe
bîr
Jlcfca
otuza
tis-
h&û^
otuzda
lor âsmâsiM.
W3^ÛM s&mm
^aftâMM
günelide
den
azdr.
Zorunlu
^ImâL
tir
dtuz^
Mân»
o
eyjgn
dldap
bilinir.
Ay
bir
ylda on
iki
dönü
yapar.
Buna
göre
günein dönüü
aymkinin
on ikide
biridir.
Bunlardan her
birinin
dönüü sonsuzdur.
Halbuki,
birinin
dönüü
dierinin
dönüünden
azdr. Bu ise açkça
muhaldir.
Yüce Allah'n
takdir
ettii eyler ve bildii eyler size
göre
sonsuzdur;
bununla
beraber bildii eyler,
takdir
ettii
eylerden
da-
ha çoktur;
zira Allah'n
zat
ve
sfatlar
bilinmektedir;
varl
devamh
olan mevcut
da
böyledir;
bunlar
ise takdir edilmi
eyler deildir
de-
nirse, deriz ki:
Allah'n
takdir
ettii
eylerin sonsuzluu ile
kasdet-
tiimiz
nesne, bildii
eylerin sonsuzluu
ile
kasd^iiuî5z.afi^enin
ayn
deildir.
Halbuki
biz
bununla. Yüce Allah'n
yaratmaa
mukt^ir
kudr^
sjlatm kasdediyoEiidE.
Bu
Ja^M a^ yok ohnaz.
ha
kudret
M^t^jtom
sdzttâteiate
W
m
depâjGr
l4
mluluk
ve
sonsozlok
baMs
konusu
olsun. Ancak
t^^
aay
lâfizlaEâa
*'ffi»WHi**
ve
makdftt*' kelimelerinin
ölçtfüaû
îmHÎ
h%kmmâ&n
razan
itibara
alan
ve
bu
sebeple
iki kelimenin
mânasmn
bir
olduunu
zanneden kimse,
bu
gibi hataya
düer. Halbuki, bu iki
kelime
arasnda hiç
münasebet
yoktur.
Sonra,
Allah'n
bildii
eyler sonsuzdur
sözü altnda
ilk
anlalan
mânaya muhalif bir
incelik
vardr.
Çünkü ilk
anlalan mâna,
sonsuz bilgiler
denileni
birtakm
eylerin ispatdr.
Bu
ise
muhaldir.
Çünkü
eyler,
sonlu
olan
varlklardr. Bunun
açklanmas
uzun
sürer.
Takdir
edilen eylerm
sonsuzluunu açklamakla
mükilat kalkm
olur.
Geriye
bilineneylerin
meselesi
kalmtr.
Buna
cevap
vermee
lüzum
yoktur.
Bu
asln doruluu,
kitabn
dördüncü giriinde zikre-
dilen
delillerin
üçüncüsüyle
açklanmtr. Böylece
Allah'n varh|
28
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 30/196
bilinir.
Bu,
zikrettiimiz
kyasla
ortaya konmutur.
Bu kyasta
âlem
hâdistir;
her
hâdis'in
bir
sebebi
vardr; âlemin de bir sebebi vardr
diye
ifade
edilmitir. Bu dava, bu
metotla ortaya
kondu.
Fakat imdi-
ye kadar ancak sebebin
varln belirttik.
lk
sebebin kadîm veya
ha-
dis
olduuna ve dier sfatlarma temas
etmedik. imdi
bunlardan
bah-
sedelim.
kinci Dava:
ÂlmMj^ varl
için ispat
ettiimiz
sâNsbi^ l^^m
oldumu idctia
ediyoruz .
£^
o Mdis
olsayd, baka bir sebebe muhtaç
olurdu.
Böy-
lece
teselsül, sonsuzlua
vanr
ki,
bu
muhalâlr
kesin
olarak
bk
kadîmde
son
bulur.
te aradmz ve
âlemin
yaratcs
dediimiz
seteb
de
budur. Bunu zorunlu
olarak
kabul
etmek lâzmdr. Kadîm
sözüyle
varhna
yokluk ârz olmayan eyi
kasdediyoruz. Kadîm
lâfz
altnda
iki
ey
vardr:
Birisi, bir
eyin
varlm
ispat etmek
ve
dieri
de,
geçmite
o
eyin
varhmdan
önce
yokluunun bulunmadn
ortaya
koymak-
tr. Kadîm
sfatmn, kadîm olan zat
üzerine
ilâve edilmi
bir
mâna oldu-
unu
zannetme. O
vakit bu
mâna'nn da
baka
bir
eyin
ilâvesiyle
kadîm
olduunu
söylemen
gerekir. Böylece i sonsuza uzayp
gider.
Üçüncii Dava:
Âlemin
yaratcsmn
ezeldenberi
mevcut
ve
varlmm
devamü
olduunu
iddia ediyoruz.
Çünkü kdemi sabit olann
yokluu
muhal-
dir.
Eer yok olsayd,
yokluu
baka bir sebebe
muhtaç
olurdu.
Çünkü
yokluk, varhn
kdemde devamndan
sonra varla
ârz olurdu.
Halbuki
ârz
olamn,
varh bakmndan
deil, ârz olmas
bakmndan
bir sebebe dayandn
söylemitik.
Yokluun
varlkla deimesi,
varl
yoklua tercih eden
bir
sebebin
var
oimasm gerektirdii gibi,
varbn yoklukla
deimesi de
yokluu
varha
tercih
eden
bir
sebebin
var
oimasm
gerektiril.
Bu
sebep ,
ya
yok
eden
bir
fail
veya
zd
bir
kuvve*
yahut
var
olma
artlarmdan birinin
eksilmesidir.
Yoketmeyi
Vfl^^n^
yiilçl^elg
ijjjV^Mg^r.
Çipj^
^^rlk, kudretten
hasl olabilen
naüb^t
eydîr. pim
%î#
Im^hmmkh. Mr
w
yf^oo^ ^ui^^
^«»iMte
|fi^
^Pd^.
Yokluun,
kudretk
^dlci^
bir
fiil
^^MmmM*
A^aM
ydMuu
yapan Mf ey yapnü dur
mü?
Evet
denmesi
muhaldir.
Çünkü
menfi olan,
ey
deildir.
Eer
mutezilî
olan
bir kimse, yok olan
bir
eydir ve bir zattr,
fakat
bu
zat
kudretle
s
Bak: o^^.
C.
I,
S.
106.
29
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 31/196
iae^ai&
gdi^
depdir**
dâ^
ote hth^ va^Mîyle vukü bulan
^ zait
2ü0^^
g»tMigini
îdtt
edemez*^ ÇûnkÜ o
ezetîdîr.
Sebebin ii,
zatn varln nefyetmektir.
Bir zatn
varln nefyetmek,
ey
deildir.
O halde sebeb
bir
ey
ortaya
koymamtr.
Birey
yap-
mad sözümüz doru olduu
takdirde hiçbir
surette kudreti
kul-
lanmad
sözümüz
de
doru olur. Böylece sebep
iiçbir ey
yapmadan
olduu
gibi
kalm
olur.
O
zdd
olan
Mr
Jovvetin yok
ettiini
iddia etm^
âtldr.
ÇünM
zt
bâtt SomcÜttâe,
varh
kadîme
mtikab^ (ddtundan ta-
hakkuk
edemez. Bunun böyle olmas, louUmin varlnm inkitaa
ura-
masmdan daha münasiptir.
Kdemde onunla
beraber mevcut
zt bir
kadîmin olmas muhaldir. Bu zt kadîmin, onu ancak ilndi yokettiiâ
ileri
sürmek
de
imkânszdr. Varhn gerektiren artm yok olmasndan
dolay mevcut olmadn söylemek batldr.
art
hadis
ise,
kadîmin
varlnn
hadis olan
bir
eye
bal
olmas
muhaldir.
art kadîm
ise,
artn yokluunun
imkânszlna
dair olan münakaa, merûtun
yokluunun
imkânszl ile ilgili
münakaaya
benzer. Bu durumda
onun yokluu
tasavvur
edilemez.
Cevherler ve
arazlar
size
göre
ne
ile yok
olur denirse,
arazlar
kendi
kendilerine
yok olurlar
deriz.
Kendi kendilerine yok
olurlar sö-
züyle, zatlarmn
bekasmn
tasavvur
edilemiyeceini kasdediyoruz.
Ms^^in
izah,
hareketi
0^)
0^^^»^
yiplabilir:
Birbiri-
ne
^ta
l^irM
t£d#
ete
d^^^
mmk
MâaM
peinen
devaiK^
Mette olup, yakdbtiâlariyle ^uSâctldmlMar^
Bu
olularm
baki
olduklan farzedilirse hareket deil, sükto
olurdu. Ha^
reketin
kendisi,
varhndan sonra yokluu
düünülmedikçe
düünü-
lemez. Hareket hakknda bunun böyle anlalmas için
delile ihtiyaç
yoktur. Renkler
ve dier
arazlara gelince: Bunlar yukarda izah
etti-
imiz
ekilde
anlalr.
Çünkü
bunlar
baki
olsalard,
kdem
bahsinde
geçtii gibi,
kudret
veya zt
bir
eyle
yok olmalar
imkânsz olurdu.
Bu. gibi yok olmalar,
Yüce
Allah
hakkmda
muhaldir.
Evvelâ
Allah'm
kdemini, sonra
ebediyen
varliguun devam edece-
ini açklamtk.
Allah'm
var
olduktan
sonra yok olmas, mahiyetinin
varlndan zorunlu
olarak çkmaz. Halbuki
hareketin
var olduktan
sonra yok olmas, hareketin
varhmn
zorunlu
bir neticesidir.
Cevher-
ylnda öldüü
tahmin
edilen EbÛ'I-Hüseyitt
id-Hf^^^
Kitâb
tU4htm' V(^r-RaM
Âlâ
bn
RÛvendS adl
tsoA üumuniftr.
Çevien,
30
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 32/196
lere
gelince,
bunlarn
yok
olmalar,
hareket
ve
sükÛnan
yaratlmamasndandr.
Bu suretle
varlklarn gerektiren
arC^
uramasiyle
mevcudiyetleri
tasavvur
edilemez.
DtfrdUncU Dava:
Âlemin
yaratcsmm yer
tutan bir
cevher
olmadm
iddia
ederiz.
Çünkü
O'nun
kdemi
sabittir.
Eer
bir
yer
tutsayd,
orada
hareket
ve sükûadao
bâli
kalmazd.
Yukarda
zikri
geçtii
gibi,
deimelerden
bâUolnijayan
ey
hâdistir.
Eer Allah'n
bir cevher
olduunu,
fakat
bir
yer fu^nadm
söyleyen
bir
kimseye
niçin itiraz
ediyorsunuz
denir-
se, deriz
Jd,
akl
herhangi
feif
söytatekten
çekinme^
icabettirmez.
eifcs^
1^
ta^^to.
Bir
Mr
iBto^a
tal^
ismin,
0âs ^çektBMmm. ^Idütutu
iddia etmM,
demektik.
IMMeM
Msc&
bîr
iGte^
istiare
olduunu
ileri
sürse,
bu
iddia
hakikâteû
îsüareye
uygun
oldlja
takdirde,
buna dil
bakmndan
itiraz
edihnez.
Uygun
ohnad
takdir-
de, ona
dil
bakmndan
yamidn
denir.
stiarede
isabetsizlii
nisbetinde
cür'eti
büyük
sayhr.
Bu
hususta
incelemeye
koyulmamn
aklî
mese-
lelerle
ilgisi
yoktur.
m^t
burnundan
bunun
cevaz
veya
haraml,
fakîhlerin
ara-
trmas
gerek^
ûkhî
bir
meseledir.
Çünkü
ymJ
bir
mâna
kasdetmek-
sMs
lâûzlann
^ylenmesüün
doruluunu
aratrmakla,
fiillerin
do-
nü^rnu
{^î^trmak
ardnda
fark
yoktur.
Buada^ iki
#rü %ar^'
hân
almadkça
AUaî^
ÎSr
to teât
^SS^^
^
Mm.
izin
olmadndan
dolay,
onun
Allah'a
isnat ettn^î
Yahut
bir
ismin
Allah'a isnad,
ancak biri
nefyedilince
mâ
Bir ismin
isnadna
dair nehy
yoksa,
aratrma
yaphr.
Eer
bu
isim
yanlha
sebep
olacaksa,
ondan
saknmak
gerekir.
Çünkü
Yüce
Al-
lah'n
sfatlar
hakknda
yanlla
sebep
olmak haramdr.
Eer
yan-
hha
sebep
olmuyorsa,
haramlma
hükmedilmez.
Her
iki
husus
da
ihtimal
dehüindedir.
Sonra
yanlla
sebep olmak,
dil
vc
kuîlanma
tarzlanna göre
deiir.
Bir bsm
sözler,
baz
topluluk
arasnda
yanl-
la
sebep
olur;
baz
topluluk
arasnda
ise,
yîuüh^
sebep
ohcaz.
Beinci Dava:
Âlemin
yaratcsmm
cisim
dto^J#^iddfâ
ed^zH
^Gk
hm
cisim,
yer
igal
eden
iki
cevherden meydana
gelk.
C^r^
olmai
17
Bak: Myâ,
CI,
s.
107;
tlcârnithAvârnm
Ümi'l-Kelm, s.
33,
Msu:
1309.
31
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 33/196
muhd
ofumsa,
âsim
otaa&
dft
aâiMîr.
Ut
fMeak
btt
miitt^
kas-
dedîyonz.
Eer
birisi A]]ah'a
cisin der
ve
bu
mânay
kasdetm^se,
skil
bakmnâa
deil,
dil
ve eriat
bakmmdan
onunla
münaks^
lir. Çünkü
sM
lâfzlann
söylenilerine, haflerin &teed^ ^ M-
lâhlarn tâyin edilmesine
müdahale
etmez. Eer
O
cisim olsayd,
mu-
ayyen
bir
mikdarla
tâyin edilmesi mümkün olurdu.
Buna
göre,
daha
küçük,
yahut daha büyük
olmas
ihtimal
dahiline
girerdi.
Yukarda
geçtii
gibi,
bu iki
cihetten
birini
tercih
etmek ancak tâyin
ve
tercihi
gerektiren
bir
sebeple
mümkündür. Böylece bunu takdir
ve tâyin
edecek
birine ihtiyaç
hasl
olur.
Bu takdirde
O, var
eden
deil
var
edilen,
ya-
ratan
deil
yaratlan
olurdu.
AUiDCi
Dava:
Âlemin yaratio^mm
araz
olmadm
ydia
e^â^n^*.
Ams^
varh
bir
zata
dayanan
eyi
kasdediyoröz.
Bu
zat,
ya
dsînâ
veya
cfiHr-
herdir.
Cismin
hâdis
oluu
zorunlu olunca, üplesiz ona
dayanan eyin
de
hâdis olmas gerekir. Zira
arazlarn yer deitirmesi batldr.
Âlemin
yaratcsnn kadîm olduunu
açkladk.
O
halde,
araz
olmas
imkân-
szdr.
Eer arazla,
yer
igal etmeyen bir
eyin
sfat kasdedilirse, böyle
bir
arazn varhn inkâr etmeyiz.
Biz
ise.
Yüce
Allah'n sfatlannm
delilini
aratryoruz.
Evet
münakaa
Yaratc
ve
yapc
isimlerinin
Allah'a verilip
verilmemesine rücu
eder. Bunlarn sfatlarla
mevsuf
bir zata
verilmesi,
sfatlara verjymesinden
daha uygundur.
Yaratc
sfat
deüdir,
dediimiz zaman,
yaratmamn, si&tlara deil,
5i£altam
dl^ffîd^
bir
zata nisbet edilmesini
tadûdiimz.
Nitekim
marangoz,
araz â^Sdk
^^^imiz mEom^ asafângpaiuk satmtnm ^at«
lara
deO,
Wt ^msi ^Ârîa
mu^^
(ta^
es^m
bir zm
lmesini
l^sdediyoruz. Ancak
bu
hs^,
O
bir
sanatidtr
olab^r.
Aemin
yaratosma
^ir olan
dâ
böyled^;
E|@r
münakaa
eden,
araz
sözüyle
cisme
dayanmayan
ve
zatla
var
olan
1^
sfata
iÂat
^-
meyen bir ey
kasdediyorsa,
buna
dU, eriat veya akü mani
olabilir.
Yedinci
Dava:
Allah'n
alt
yönden hiçbiriyle
ilgili olmad^m iddia
ediyoruz.
Ve ügi sözlesmin
mânalanm bilen bir kimse,
araz ve cevherlerden
W y&â^
km
etmrain
muhal
old^^m
sete-
Ver
bili-
nen
bir
eydfc.
O^te
bununla
ilgilidir. Yer,
^
edm
W
^
isnat
edâd^
^kdirde
yto
m^ktm
s qt-&y^â&
gaçok
gfiraskarte
karlattr:
C.
I,
h 107.
32
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 34/196
Yönler
altdr: Üst, alt, ön,
arka, sa
ve sol.
Bir eyin
üstûmû2#
olmas demek,
bamzdan
yukarda olan
bir
yerde
bulunmas
demek-
tir. Bir
eyin
altmzda olmas,
ayak
istikametinde
bir
yerde olmas
demektir.
Dier yönler
de
böyledir'^
Bir
yönde
olduu
söylenen
her-
hangi bir ey,
bir
nigbetin
ilâvesiyle
bir
yerde
bulunuyor
demektir.
Nesne
birjer«ir
sözü, ilâ
ekilde
anlajr :
Biri,
bulunduu
yerde
ndine
benzi^^
bir
eyin
bohuuna^na
msm
ohna
özelliidir.
Bu
nesne cevherdir^ ttecîsi,
cevtoe
olma
özelliidir.
Mmm
o,
bir yöndür, fakfft bu,
ancak
cevhere
uymak
suretiyle mtoatoto
denir.
Arazn bir yönde
oluu,
cevherin
bir
yönde
oluu
gibi
depdir.
Yön,
evvelâ
cevher
ve onun
yardmiyle
araza
nisbet
edilö*.
teiaUr
sunda bu
iki anlay da
dorudur.
Eer
hasm bu
iki
anlaytan
bMni
kasdederse,
bunun batl
olduuna,
bu
anlayn
cevher
veya
ar^
masnm
butlanm
gösteren
ey
delâlet
eder.
Eer
bundan
baka
bir
ey
kasdediliyorsa,
bu
anlalmaz.
Çünkü
hakikat,
akldan
deil,
dil
ve
eriattan
anlalan
mânay
yerinde
kullanmaktr.
Eer
muarz,
O'nun
bir yönde
oluiyle,
baka bir
mâna
kasdediyorum
derse,
bunu
inkâr etmeyiz. Senin
lâfzuu
inkâr
etmemin
sebebi,
sözünün,
Allah'
cevher
ve
araz anlayan
ey
olarak
göstermesidir.
Bu
ise
Yüce
AUi^'»
âftiradu:.
Fakat
maksadm
inkâr
etmiyorum.
Anlamadm
eyi
TO^l
IftMr
edebilirim.
Belki
sem
o
lâfizla O'nun
ilmini
ve
kudretini
kas-
^s^^&mm^
Âîm
m
rtnasmda
bir
©M^^u
inkâr
etmi-
yönm.
sea, lüan
solunmas VB
bir mâna
kasdetmesi
kapm
açarsan,
m
M^d^
mtsm
mmn o m^.
AcMOsa
^re
MSsw0i,fik
ça,
ben
onu
inkâr edemem.
Olu'a
delâlet
eden
her
ey,
hakkmda
imkânszdr.
Bu,
Allah'
yöne
nisbet
etmenin
batl
olduuna
gösterir.
Çünkü bu,
O'nun
cevazm
ortaya
koyar
ve O'nu,
olu
ihti-
mallerinden
birine
dayanan
tâyin
edici
bir
sebebe
muhtaç
klar. Bu
da
iki
cihetten
imkânszdr:
Mincisi:
0*m
%m
e4m
^
O'nu
astndan
4öl^
tâyin
etmi
degjttdfe.
¥«i
tm.
^
öîife^
WM
5rWer
nrasavidir.
O'-
mm
m^yyea yölte
eâjte$t»
zalma
nisbetle
mmasî
de^l,
caizdir.
Bu
durumda O'nu
tâyin
eden,
bir
sebeie
mdita
sâm
etme, O'nun
zatna
ilâve edihni
bir
mâna
Kendisine
osvaz
ânz
olan
eyin kadîm
olmas
imkânszdr.
Çünkü
kadîm,
her
yönd^
varl
zorunlu olan
demektir.
O,
yönlerin en
ereflisi
ota
'^^^le
tâyin edildi
denirse, deriz ki,
yönün
üst
yön olmas,
bu
âlemin
bu
yerde
W mr. C
S. 8.
107.
33
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 35/196
olduu gibi
yaratlmasndan
dolaydr.
Âlemin
yaratlmasmdan
önce
üst ve
alt
diye
bir
ey
yoktu. Çünkü
bunlar
ba
ve ayaa
nisbetle
mey-
dana gelmilerdir.
O
zamanda
insan
yoktu ki, ba
taraf takip
eden
yö-
ne üst ve
mukabiline
ait
deusin.
îkîneisi:
Eer
O
bir
yönde olsayd,
âl^de
faerhan^
1^
eîsfiiîn hi-
zasnda
olurdu.
Hizada
olan
herhangi
bir
ey ise,
hizasnda
olduu
eyden
ya
küçük
veya
büyük yahut
da ona eit
olur. Bunlarn hepsi
bir
ölçü
ile
ölçülmeyi
gerektirir. Aklen
bu
ölçünün
daha
büyük veya daha
küçük
olmas
düünülebilir.
Bu
takdirde
bir
tâyin ediciye
ve
özellik
vericiye muhtaç
olunur. ayet Bir
yönde
olmak
ölçülmeyi gerekti-
rirse,
arazn
da
ölçülmesi icabeder
dendii
takdirde,
deriz ki: Arazn
bir yönde olmas
kendisinin
müstakil
varliyle deil,
cevhere
uymasiy-
ledir.
üphesiz
ki,
o da uyduu
eyle
Ölçülebilir.
Biz
on arazn,
ancak
on cevherde
bulunabileceini
bihriz.
Onlarn
yirmi cevherde
olmas
düünülemez. Arazm bir
yönde bulunuu
bakasna
uyma
^oUyle
ol-
duu
giM,
arazlann
on
olarak
tâyin
edilmesi,
cevherjtgpn
saymuft
uy-
mak suretiyle meydana
gehni^tir.
Bg^ (Allah)
ûst yönde
deüse»
er*anve
onnal
olasak
4a99taât
^^rim
ve
yüzerin
yönehnesinin sebebi
nedir?
:Pi^gwb^-Allah'n
selât
ve
âtanr
aziâ> e^^
düündüü
cariyenin
îman olup
olma-
dm örenmek
î^,
A^
n^e^
ken^^ sorduu
zaman,
cariyenin
göü
göstermesi
üzerine, niçin
onun
mümin
olduunu
söy-
ledi
denirse, birincisinin
cevab
öyle
söylemee
benzer:
Allah,
evi olan Kâbe'de
deilse,
niçin
biz oray
hac ve ziyaret
ediyoruz?
Niçin namazda oraya
yöneliyoruz?
Yer,
yüzünde deilse,
niçin
secde
ederken
ahularmz
yere koyarak
kulluk
ediyoruz?
Bu bo
bir
sözdür. Belki eriat
insanlarm
namazda
Kâbe'ye
yönelerek ibadet
etmelerinden
tek
bir yönde devaml
bulunmalarn kasdetmitir.
üp-
hesiz
bu,
yönler hakknda
tereddüde
dümekten
kalbe
daha çok
huu
ve
huzur
vericidir.
Yönelme
bakmmdan
yönler
birbirine
e^t
olunca,
Allah ereflendirdii
ve
yücelttii
bir
yçai
tâyin
etmi
ve onu
kedine
nisbet
ederek
er^ndirmitir.
Oraya
yön^nl^
nlllk⣻t
veaçn^
suretiyle
orasn
f^eflendireek,
kcdM^m
^mâsm^
salamtt.
yön4ür.
Namazda, kendisine
lapUan ve
dua
üe
kasdedilen
varhk,
göe
m
Kib^
^^l^ffîâctea
i^^eMr.
ite
esnasmda göe iarette
teke^ âttlâ3^myacat
ince
bn*
sr
vardr.
ILv^
ÂbirM
ku^^ul^
V0
amvaffak
^^u, içinden
Alh^^a
bo»
yun
emesi ve rabbioi yüceltmee
inanmasiyle^r.
Boyun
eme
v@ yû-
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 36/196
kalbin
davrandr.
Onun aleti
akldr. Uzuvlar
sadece
kalbin
temizlenmesi
ve
anklanmas
için kullanlmtr. Uzuvlarn
kalplerin
inanlariyle
müteessir olacak
ekilde yaratl
gibi,
kalb
de
uzuvlarn
devaml
davranlariyle
müteessir
olacak surette
yaratlmtr. Maksat
Allah*n
ulu ve
yüce
varl
karsnda insann
kendi rütbesinin
alçak-
lm
ve
deerini bilerek,
kalbiyle
ve
akliyle tevazuda bulunmasdr,
însann
tevazuunu
gerektiren
alçaklna
en
büyük
delil,
topraktan
yaratlm olmasdr.
nsan eyann en aas olan topraa,
uzuvlarn
en
deerlisi
olan yüzünü koymakla mükellef
klnd. Bu teklif,
onun
kalbinin
yüzünün
yere dokunmas fiili ile tevazuu hissetmesi
içindir*
te böylece
beden, kendi imkânlan
ölçüsünde
cismiyle,
kiiliiyle
ve
sketiyle Allah'a
boyun
eici
olur.
Bu da onun, alçak
ve
deersiz olan
tc^rakla
kucak
jkpcaa
gelmesidir. Akhn,
Âskhimm
jbüyüklü^t,
Bunun gibi, Allah Teâla*y
yüceltmek
kalbin bir
.
ödevidir.
Bunda
onun
kurtuluu
vardr.
Aynca
bu
yüceltme eylemine organlann
da
kendi güçleri
ve tahammül
kudretleri
oramnda
katlmalar
lâzndr.
Kalbin yüceltmesi,
bilgi ve inanç yoluyla rütbenin
yükseklilinei,
or*
^nlarm^rûceltm^ise,
inançla il^ £ostvim4&^y^iiseky&^m
Ön^di
0^
lAk
§telik)
cihetine
yl^isâm
M
olur.
Ç^â^
©mmü
f^lti^esindekî
ms gaye,
M
yâc^tocsm cfletl^
(yönler) de
kufc
mkn^^.
Meselâ
insamn,
her hangi bir konuma
esnasnda, bir
kim-
sente
rne^tain yüksekliinden,
mane>1
^k^^xs^â&
hûyûkiû^aâm
bahsedilirken,
onun
hakknda
onun derecesi göün yedinci katmda-
dr demesi mutad
olan
ve
bilinen bir
husustur. Gerçekte ise
o, burada
sadece bu kimsenin
derecesinin
yüksekliini
belirtmek
istemitir.
Fa-
kat
buna delâlet etmesi
için
kinâye
yoluyla mekânn, yani
yönün yük-
sekliinden
bahsetmitir.
Bazan
da
insan
yüceltmek
istedii
bir
kimse
için, ban
göe doru kaldrmak suretiyle
onun
derecesinin
gökte,
yani yükseklerde
olduunu
anlatmak
ister. Buna göre gök
sadece yük-
seklikten, uluv*dan
ibarettir.
Yüce
Allah' tazime yönelmede.
eriatn
yaratklarn
kalplerine
ve
organlarna
nasl
mülayim,
yumuak davrandna, kt görülü
bir
kimsenin,
sadece organlarn ve
cisimlerin
zahirî
mânalarna
önem
vermek
suretiyle
kalplerin
gerçek
srlarna
vakf
olmaktan
nasl
uzak
kaldna,
yücehmede
Allah'n,
yönlerin
takdirinden münezzeh
ol-
duunu
idrâk
edemiyerek,
bu
tâzimde esas
olamn
sadece uzuvlar va-
35
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 37/196
stasiyle iaret
olunan
ey
olduunu nasl zannettiine
bakmaz
msn?
Oysa
bu
kimsenin
anlayamad gerçek
udur
:
Yüceltmede
esas olan
ilk
prensip,
Allah'a
yaplan tâzimin
kalp ile olmasdr.
Kalbin
tâzimi
ise,
ancak rütbenin
yüksekliine
inanmakla
olup, mekânn yüksekliine
inanmakla
deildir. Burada
organlar, Allah' yüceltmei kabul etmede,
kendi imkânlar
ölçüsünde
kalbe
yardm eden birer hizmetçi
vc tabî
durumundadrlar.
Organlarm
ödevi
ancak
cihetlere
iarettir.
Allah'
yüceltme maksadiyle
yaplan dualarda
yüzlerin
göe doru çevrilme-
sinin gerçek srn
ve hikmeti ite
budur. Buna ek olarak iaret edilmesi
gereken
dier bir husus da,
duann
miCSik
yüce
Allah'n
saysz nimet-
lerinden birisinin
istenim
i#â.
^plnmdr.
Allah'n nim^l^kün
ha-
zineleri
göklerdir. O'nun
m^i^^mtmiBmo^Un
fdeleklp^^^
l^CCtaa
1ar
ite bunl^r^.
YWm
Mah
bu
konuda
$dyle
dami^
:
^M^mkmiZ
Jâms
yaâeMm
^
g^m
ûrn^i
hma
doutan
mm
^^tm
ladkin
Mmduu
hs^^s^^ra
yüzihü
çevirmee meyyâl bir
yarat^
htadr. Mese^, hfiktadarlardan
ittik Ve
yardm
umanlar,
hazinenin
kaps
önünde erzakn
datldm
haber
aldklan zaman,
hükümdann
orada
bulunmadn
bildikleri halde,
derhal yüzlerini ve
kalplerini
hazinenin
bulunduu
yöne doru
çevirirler.
te gerek
doutan
ve
gerekse
er'an
olsun, din
adamlarnn
daima yüzlerini
göe doru
çevir-
melerinin gerçek muharriki
ve sebebi budur.
Cahil halk tabakas, muhtemelen
taptklan
mabutlarnn gökte
olduuna inamrlar. Bu
gibi
insanlann
dualarmda
göe doru yönel-
msAmi
ite
bu
yüzdendir. Oysa
onlar
MbniBzlerk^RaMi^a
J^ds^^te
Yûee AUah sapk v&
sahtd^lann
inanchklanndfm
daim
MÛn
veUa
yücedir.
Hz.
Peygamberm, bir cariyenin göe iaret
ettii
zaman,
onun
mümin olduuna hükmetmi olmasmdan
açk
ve
seçik
olarak
u
ger-
çei
anhyoruz:
Dilsiz
olan
bir
kimsenin,
rütbenin
yüksekliini
anla-
tabilmesi, ancak
yüksekliin
yönüne iaret
etmesiyle mümkün
olur.
Rivâyete
göre,
ad
geçen
cariye
dilsizdi.
Onun putperest
olduu ve
ilâh-
larmm
putlar evinde bulunduuna
inand zannediliyordu.
Bu yüzden
gerçek
inancnn ne olduu kendisinden
sorulunca,
göe
iaret etmek
suretiyle, onlarm kendisi hakkmdaki inançlarn
çürütmek
ve böylece
gerçek mabudunun putlar evinde
olmadm
anlamak istemitir.
Eer,
yönün varLu nefyetmek imkânszla
sebep olur.
Çünkü
bu
takdirde,
alt
yönün
dmda
bir
varlm
mevcudiyeti kabul
edÜ-
20 Bak:
ta-ZâryOt SM,
tyet:
22.
m
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 38/196
M,
M^^Mki^ttöSIâi^l#id«^^ââ
dnda
(âalM]|
gibi, ommh,
VQ^
^danayümda
deildk
Wa
îsenMlk'*
denirse,
deriz
ki:
Vücûdu ne aynlnu,
ne
de
birlemi
olan
bir
varln
birlemeyi
kabul etmesinin
ve
bir
yöne
yönelme
niteliini
haiz
her varln alt
yönden
hâli olarak bulunmasmm
muhal
olduunu
herkes
kabul eder.
u
kadar var ki, birleme
ve bir yöne
yönelme
nite-
liine
sahip
olmayan
bir
varln,
birbirine
zt
iki
tarafn
birisinden hâli
'
olarak bulunmas
muhal
deildir. Bu,
öyle
diyen
bir
kimsenin
sözüne
benzer:
Bir
varhm
aym
anda,
ne
aciz, ne kadir veya ne alim,
ne
de cahil
olarak
bulunmas
imkânszdr. Çünkü
her
hangi
bir varln,
birbirine
zt
olan
iki
eyin birisinden hâli
kalmas
mümkün
deildir.
Burada denilebilir
ki:
Eer
bu
varhk, birbirine
zt
olan
iki taraf kabul
etme
niteliini
haizse,
onun bu iki tarafm dmda kalmas
muhaldir.
ayet
bunlan kabul
etme
nitelice
sahip
deilse,
bunlardan hâli ol-
ma^
mM
4e|iMir-
Hayat
aründan
yoton
okh^a
için,
bunlardan
hi^iitâ
kML
efioD^m
mamz
ve cânid cismin^tadard^
hlUj
aism
muhal deildir.
Ke^
Me^a^ yönelme^
W
)^
sgâuna
ve kaplamkâ
yerde
bulunma
artian
da
bunun ^bidir. Bu artlan
kaybeden
varkn,
kendi
ztlannn
dnda
lEâl^ muhal
deildir.
O halde
dikkat edilmesi
gereken
husus, bir yeri
kaplamayan
ve kapla-
nlan her hangi
bir
yerde bulunmayan,
birleme ve aynima artlarn
da yitiren bir varhn muhal olup olmamas
keyfiyetidir.
Eer
hamsû&m^,
hM
va^^
aemdiyetitt mâ&A
duunu iddia
ederlerse,
bu
takdirde
onlann
iddîalarma
kar
u
delili
ileri
süreriz
: Bir yeri
igal
eden
her
variB&
hâiffis
ve
herlMs
olan
^îaîtk
da hâdis olmayan
bir
faile muhtaç
olduuna
göre,
bu iki önerme
bize
mutlak olarak bir yeri
kaplamayan
bir
varhn mevcudiyetini ispat
eder. Biz bu
iki
esas
ispat
etmi
bulunuyoruz. Bunlar kabul edilmekle,
bunlardan doacak zorunlu davalan
da
inkâr etmek imkânszlanu
olur.
Eer hasun,
öne
sürdûpnüz
delilinizin
ispat
etsai
ddua
bir
varhk anlalamamaktadr derse,
ona denir ki: Acaba anlala-
mamaktadr
sözünden
kasdettiin
ey nedir?
Eer
bundan,
onun
hayâl edilemediini, tasavvuru mümkün olmadm
ve her hangi bir
vehmi de
ifade
etmediini
söylemek istiyorsan, gerçekten sözünde isa-
bet
etmi
oldun.
Çünkü
O,
vehme,
tasavvura ve
hayâle
smad
gibi,
rengi
ve
ölçüsü
bulman
bir
cisim
de
deildir.
Renk
ve
ölçüsü
olmayan
bir cismi
hayâlin
tasavvur
etmesi
imkânszdr.
Çünkü
hayâl,
^cak
gözle görülen
eyleri
tahayyül etmee
alm
oiup,
bi eyi an-
_
3t
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 39/196
(»k gördüü eki(de
düOnebiIir. Gözle
görülene uygun olmayan
bir
eyi tahayyül
etmesi
imkânszdr.
Eer hasm,
onun
mâkul
altiffld|nv yaai akli
dcdükrle bilinme-
lini söylmek kt^rs%
ba
pt$i(te hakikam
^toir.
ÇllfikH,
O'nm ¥ad^
ispat ed^
deffîled
Ûa
ikm
vermi
bdM^ruz.
Bîr
iyin
m&kul
olmas, ancak
alds» muhaMst
edQme^
^saiâsistz
olan
de-
liller gereince,
o eyi
tasdik etmek
mecburiyetinde
k^tâasi^ bir
mâna
ifade eder.
Bu
da gerçeklemi
bulunmaktadr.
Eer
hasm, hayâl ile tasavvur
edilmeyen
ey mevcut
deildir,
o halde
hayâlin
de
bizatihi mevcut
olmadna hükmetmemiz lâzmdr
derse,
deriz ki: Bizzat
hayâl,
hayâlin
içinde
dahü deildir. Görme
de
hayâlin içine
girmez.
Kezâ ilim, kudret,
ses,
koku ve
hareket
de böy-
ledir.
Eer
vehim,
sesin zatm
tahkik etmekle
mükellef klmsayd,
bu
sese
bir
renk ve
ölçü
takdir
etmm
ve
böylece
onu
tasayvur
etmesi
gerekirdi
taaccûb
etme
gîM
tübla ilgili hmm haller
de nmabenz^. Buballm
tedî
nefsiyle
zorunlu olarak idrâk
eden ve 1>Q
hallerin
gerçek mahi-
yetlerini
incelemek maksadiyle hayâlini ileten
kimse, derhal kendi
ha-
yâlinin kusurlu olduunu ve ancak
hatah bir
takdirde bulunduunu
anlar.
Bununla beraber,
daha
sonra da hâyahriin
içine
girmeyen
bir
varlm
mevcut
olabileceini
de
inkâr
eder.
Bu
meselenin
açklanma-
smn
yolu ve
keyfiyeti
ite
budur.
Kza
söz ölçüsünü
tecâras etfi^ocnizde
y^i^
'Kkeâ:.
%m
fende ksaltlm
inan^to^
n^^lkm^^'^bim
fcin
tâf^tl^
]anMi9
m^f^
önemi
fim
p^kââ
hfuM^te
hm mxksmm
ba
mmam :»fuiMu|ui£Ei
bulumyoroz.
Bunun
için Mîta,
açk
ve
seçik
olan
yerlerden
kapah
ve
anlaümas
güç
olan
yerlere
nak-
letmeyi
daha
önemli ve daha
faydal olarak
gördük.
Sekizinci Dava:
Yüce Allah'm
Ar^^
üzerinde kurulmu
olmakla vasflandml-
maktan
münezzeh^^
olduunu iddia
ediyoruz. Zira,
(^mi^eti kabul
21
Kerrâmye
frkasna göre
Allah
ar
üzerine
yerlemitir.
Allah'm da,
cisimler
gibi
tor
arh
vardr. Gerçekte Allah,
edimlere
benzemekten
münezzehtir. Tafsilat için bak:
Prof.
Dr.
Neet
Çaatay, Prof. Dr. br^im
Agâh
Çubukçu, islâm Mezhepleri
Tarihi,
S.
128, 129,
Ankara
196S.
^e^mea.
22 Bak: îlcmu*Mvâm
an
brd'l^lâm^
s.
13
vd. al-M^ymen^ badas
im.
38
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 40/196
eteni» bunun üzerine kararlatnim
olan her
ey, zorunlu olarak bir
ölçü
t^^û
yâaea^ilmj^.
^nkü, böyle
%
ctsünden ya
daha
bü-
yük,
ya
daha
küçük,
ya
da ona
eit olur. Bütün
bunlar
takdirden
yani
muayyen bir ölçüden hâli deildir.
Dier
taraftan,
eer bir
cismin
bu
yücelik
yönünden ara
temas etmesi caiz olsayd,
bu
cismin dier
yönlerden
dd ara temas
etmesi
caiz
olurdu. Böylece ar bu cisimlerle
her
yönden
kaplanm
olurdu.
Halbuki
hasmmz
kesin
olarak
bund
inanmamaktadr.
O
ancak kendi mezhebine bah
olarak
kalmaktadr.
Genel
olarak
unu söylemek gerekir ki,
belirli bir
cisim
üzerine
ancak
bir
cisiîîi
istitor
etler.
Cîme
arazdan
bakas hulûl
edsemez.
Yüce
Allah'n
ne cisim,
ne de araz olmad açkça bilinen bir gerçek
4>14u-
um
göre,
bu
davann
delillerle
isbaü
yönüne
^dilmesüe
ihtiyaç
yok*
twr.
Eer
Allah
Taâlann
Rahman
Ara
kuruîdu^*^^ sözünün ve
Hz.
Peygamberdin
Yüce Allah her
gece
yer yüzüne
iner*'
hadîsi erifinin
mâ-
nalar nedir
denirse,
deriz ki
:
Bu
konuda zahirî
mânalara delâlet eder
ekilde irat edilen
sözler
çok
ve
uzundur. Fakat
biz
bu
zahirî mâna-
lardan,
bir
metod
olarak,
sadece ikisini
zikretmekle
yetineceiz. Bu-
nunla,
ayni
zamanda
dierleri
hakknda
da
bir
yol
gösterilmi olacak-
tr.
Biz diyoruz
ki:
jbsaakr
bu konuda
avâm
m
û1@di&
labakalan
olmak
üzea^ iki
losm aynlrlar:
bsanknn a^^m^ ^Mcasma lâyk
otek
j^es^Pa^ kmm,
csttan
bu
^
v^âk&
tapiteipp,
tiB^
g^ktir^ ye budûse delâlet eden her
e^
tesg^
^
ikÜ^et^-
den sökülüp atlmasdr. îte böylece de onlann nazannda
Allah,
hiç
Irfr
benzeri
buhmmayan,
iitîcî
ve göröefS 1ar
jâice varlk ote£k
çeklemi olur.
Eer
bu âyetlerin mânalann soracak
olurlarsa,
keaîs^-
leri bundan iddetle menedihneli ve
onlara,
bu sizin anlayabileceiniz
bir
mesele
deildir.
Bu
gibi konulardan
uzak
kalmasm
ve her ilmin
mütahassslan olduunu
bilmelisiniz
denmelidir.
Buna aynca sd^t^ kimseye
^ssB^
hakka^
sçrtdduu
^uâaü^ önün verdii cevaba benzer
bir
cevap
ta
vmi^k
mümkündür.
Zira
o
bu
hususta,
tstivâ
malûmdur,
keyfiyeti
meçhuldür;
onun
hakknda
sormak bidadtr ve ona
inanmak
vaciptir**
demitir.
Avâm tabakas-
23
Tâhâ
Sûresi,
âyet:
5, 9;
bu konu için bak:
Ikâm
al-Avârn»
s.
9,
11, 16;
al'îlgf/k
C. I,
s. 108.
24
lîa^eti ba
görüünü
baka
«sorkrît^ âe^
s^^n^B^^
Meselâ
mTafrka
«terlerinde avâm tabakasuun,
kinselefia
te*'^
w^k^m Onu ile
mcgud
(dnufflUh
1^
gntioîüi
sOyloütir.
Çeviren.
39
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 41/196
nn
akl»
aklla
bilinmesi
gereken
eyleri makûlat
kavrayabilecek
genilikte
deildir. Bundan baka onlar,
Araplarn kullannu olduklan
geni
ve
çeitli istiare
ddUerini anlayabilecek
ekilde ve
genilikte dil
bilgisini de bilmezler.
Fakat
lûlgilokd^
^hcsiz bunu
bilmeleri
ve
aratanalan M*
mtâa:,
BununA
tae^
bot,
Imnaa adar ^^lâm
Bu^
a|a
«Idum
söylem^mm.
Zka.
bu
konuda
bir teklif
vaki deildir. TdcHf,
ancak
bakasna
benzetilen
her eyden Allah'
temltikmzsunda varit olmu-
tur. e^ ten^^
üeri gelenlemiîj
Ku^n^
mâuüarmn
tteC&flâ
alMmaan için mükellef klmamtr. Bununla beraber biz, sûrelerin
balarmdaki harfler gibi, bunlar
da
müteâbih âyetlerdendir, diyen
bir
kimsenin
sözüne
nza gösteremeyiz.
Zira sûrelerin balarndaki
harfler,
bir takm mânalara delâlet etmesi
için, daha önce
Araplar
ta-
rafndan istilahî
bir deyim
olarak
vazedilmi
deildir. Hiç bir
kimsenin
stlahnda
olmayan
birtakm
harfleri
veya kelimeleri telâffuz
eden
kimsenin,
bizzat
kendisi,
bunlarla ne kasdettiini anlayncaya kadar,
bu
ifadelerin
mânalarmn
gizli kalmas vaciptir. Eer bir kimse bunlar
açklarsa, bu takdirde
bu hufler, onun yönünden icadedilmi yeni
bir
dil
haline gelmi olur.
Hz. Peygamber'in Allah taâJa yer
yüzüne
iner**
sözü anlalan bir
lâfz olup,
anlatmak için
zikredilmitir. Bilinen bir
gerçektir
ki,
ilk
anda
bu
hadîsin vazedilmi
olduu
gerçek
mâna
veya
istiare
edilmi
olduu mâna,
derhal
anlama
çerçevesi
içine
girmektedir.
Böyle
ohm^
naal
olurda
bu müteâbibtir
denir?
Hakikatta
bu
söz,
cahilin nazarüî-
da
yanh
bir
n^nanm
tahayyül
edilmesine
sebep
olurto,
âlimin
na-
zamda
4a
doru
ve
pqpek
bir
tnteott mla^lnusmt iE^lamate^.
HeseM
b%Yüce
AJ^âtet
fu.
i^izüne
bçnz^: **Neteâe
oimsmtz
ehm^
msmâm.
dolay birbirini
nakzedes
1ât
J^m&
^0ktâs
Mba
ya-
ratt halde,
âÛm olan kimse
deîal
bundan,
O'nun
her
eyi
kuatmak,
bihnek
suretiyle
daima
bütün
insanlarla
beraber olduunu
anlar.
Hz.
Peygamberin u hadîsi
de
bunun gibidir: Mu*mmm kalbi.
Rahmandn
iki parma
arasndadr .
Cahile
göre bu
hadîsten
anlalan
ey,
elden türeyen parmak uçlarn
ve
trnaklan
içine alan etten,
kemikten
ve sinirden meydana gelen iki
organdr. Âlime
göre
ise, bu,
kendisi
için
istiare olunmu bir mânaya delâlet edip, vazedilmi olduu mâna
içm
deildir.
Bu
da
parman^
kendisi
için
vazedilmi
olduu
eydir.
40
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 42/196
Sanki o,
burada
parma zikretmekle, 0*nun kudretini
zikretmi ol-
maktadr.
Zira parman
esas
ve
hakikati, insanin
istedii
ekMs
ha-
reket
ettirme
kudretine sahip
olmasdr. Kezâ,
Yüce
Allah'n
O si-
zinle
beraberdir'* sözündeki
beraberlik
lâfz
da,
beraberlikden
kasto-
lunan
eye delâlet etmektedir. Bu ise
ilim ve kuatmadr.
Fakat sebebi müsebbib'ten
çkarmak ve sebebi
ks^M Ulâ&r»
edihni
olandan
almsâ,
Araplarm
yaygm
dan
adedinden
biridir.
Buna
delâlet
etmesi bakmndan. Yüce
Allah'n
ha^ikudsfde
geçen
u sözü
önemlidir:
^Beam
kar
yaklaana^
ben
M'
k0
boyu yaka-
rm.
Bana
yürüyerek gelene, ben
koarak gelirim*\
Zira
burada
cahil
bir
kimseye
göre komak,
ayaklann hareketine
ve
hzla
yürümeye de-
lâlet eder.
Bunun gibi, gelmek
eylemi
de aradaki mesafenin
yaknla-
masna
delâlet eder.
Akllya
göre
ise, bu, insanlar
arasndaki mesafe-
nin
yaknlamasndan
kasdedilen mânaya
delâlet
eder. Bu da
Allah'n
kerem ve
nimetlerinin
yakn olmasdr. .Bunun
gerçek
anlam,
benim
rahmetim
ve
nimetim kullarmn
bana
olan itaatlarndan daha
çok ve
iddetli
olarak onlar
üzerine
dökülür, demektir.
Bu
ise,
rivâyet
edilen
bir
haberde
Yüce
Allah'm
bana
kavumak
için
takva
sahiplerinin
arzu-
lar
iddetlendi^ oysa onlara
kavumak
için
benim
duyditum
arzuy
bum§0^
vMl^
mMsiUâr Söüîto
bmm.
Dil bakmundan arzu
lâfzndan
an-
klii
nânadan
Ylce
Mah mtezz^tk. Zâm
los,
bir çeit demdir
ve
dlnfenmeye
bir
iMp^
ha^
Hjâte^fm
sisItM
kl^Mâk.
Fâliai
mm^
msa
«tt»^
sibak, ona
m
«fiAda
nlmet'in
ytsm
oluuna
bir
sebeptir, tte
bununla da
gerçek
mûsebbîb'in bizatUü
Hce
AMt olduu çkanim
olmakladr.
Gadap
ve rza ile, gadap ve rzann
sonuçlan
olan
ve genellikle
bunun sebeplerini tekil eden sevap ve ikab'm
irade edilmesi
anlammn,
çkarlmas
gibi,
Hacer-i
Esved,
yer
yiiziinde AllahUn
sadr*'^^
sö-
zünden,
cahil
olan
kimse
et,
kan ve
kemikten
meydana
gelen,
be
pmxxs^
ayrlan
ve insann bir
orgam
olan sol kolunun
kalkt
sa
kolunun
kasdedil^l^EÛ. zoanete^
Oysa
bun^n so^ra
o,
g^zânü
iyice a^p, bu mâ»^le^1^d^
im«t)mm
M»
Ot
mmk
Mf-
tadfir.
Xywm
^
Mkss^âe
olmad
gibi,
Hacer-i
Esved
de demdir.
Bu
ta^ m
^EÜE
Mt
dokunma
ile, bn fteûn
sadece
musafaha'dan
istiare
khndm anlam olur. Zira
Allah,
hükümdarlarn sa
taraflarnn öpülmesi
emrolunduu gibi,
bu
taa temas etmek ve
onu
öpmekle
emretmitir. Bu lâfz da ite bundan
istiare olunmutur.
26 Bu
söz,
onun
9»ef
ve loBremini
belirtmek
ü»re
gelmitir.
Zira
bu ^z,zaâxxtA-
mmx&t^o^^rae,\>vmü3eâoiaa\mey^ at-Styû, C.
I,
s.
lOft.
41
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 43/196
Dilde
akl tam ve
görüü keskin olan
kimseye
göre, bu gibi
mese-
leler
o kadar
önemli
deildir.
O,
bmlarm
mânalarm
bedihî ve ftrî
olarak bilir.
imdi de istivft
özleme) ve
nüz£tt(affî^*ün
mânalanm göreUmî
stiva (yerleti,
kuruldu), Ar*m
zorunlu
olarak
kendisine nisbe-
tidir,
Ar'm
istivaya nisbeti
ise,
ancak
onun
(Arn)
bilinmesi,
kaste-
dilmesi veya
takdir
olunmas, arazlann
mahalli
gibi
bir mahal
veya
cismin
bulunduu
yer gibi bir
mekân olmas ile
mümkündür.
Fakat
bu
nisbetlerin
bazlar
akla
göre
muU
Üfmibet
o bu
nîsbeüerm
tömü
için
de aÛm muhal
bl-
Arm,
ce'^te
ve
arazda
ol-
d^
^bî^
m^m
1^
maU
cârnuda
kttIMlms,
üphesiz
lâfzm bu anlama
delâlet etmesi
yönünden
muhal
deildir. Fakat
daha
önce de
geçtii
gibi, akl
bunu
muhal klar.
Arn
bilinmesini
ve kastedilmesini
ise,
akl
muhal klmad
hal-
de, lâfz
bu mânaya uygun
dümez.
Fakat Arm,
bütün yaratklarn
en
büyüü
old^
halde,
Allah
ta^a&ndan takdir olunmu,
O'nun
ka^
sUmin kabzasna
dûp[^, Q'm mmahhar
lota^
tmm^
hmûmstsm
uygun
#dim^
övülmek
ve
dillin
^inûnda bulunmlan
da
bununla
t^^a ffiE&
$(^^tttde
hk mibm
^^a^
üphesiz
akl muhal
klmad gibi,
lâ£^
#
bu
mânaya
â^i^
W^^^xs^
hmsâm
l^^^dîtom&m
û&lm^
olarak
ite
budur.
Lâfzn
bu mânaya
uygun
oluu,
Arap
diline
vakf
olan kimse
için
açk
olarak meydandadr.
Ancak bu
gibi
konularda
görülen
güçlük ve
anlamazlklara
genellikle
Arap
dilini
iyice bilmeyen,
bunu
sonradan
örenen
ve
buna,
Araplarn
Türk
d^e
gösterdikleri
ilgi
|^bi»
£
0^
teren kimselerden
-ki
bunlar, ancak
bu dili
«wve%a^
S^tmo^lec^
k
xM
g^m^cMir.
€^
diMe
m âoj^
ota, ^'Bam fiUI
özenne
yerleti
d^mesidir.
Bu
konu
ile il^
olarak
bir air de, hlç
ku^^
makszm, kan
ak^lmaks^m,
baz insanlar
Irak'a
yerletiler
demitir.
te
bundan dolay
seleften
bazlar,
Allah'n
Ar
üzerine
ku-
ruldu ^^ sözünden,
sonra duman
halinde olan
gÖh~4izerine
kuruîdu*'^^
âyetinden
anlalan
mâna
anlalr,
d^uilerdir.
27 Bak:
Ita'd
Sûresi, âyet:
Z
28 Ssîk:BasiietSüresii^;n.
42
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 44/196
Hz. Peygamber*in -Allah'n selât
ve
selâm
onun
üzerine
ol-
sun- Allah yer yüzüne iner'*
hadîsine
gelince, burada
tevile iki
yönden
imkân
vardr.
Bunlardan
birincisi:
nüzûl'ü
(inmeyi) Allah'a
izafe
etmektir ki,
üphesiz
bu
izafet
mecazîdir.
Gerçekte
ise
bu,
Karyeye
{köyün
kalkma)
Sorm'*^^
âyetinde
olduu ^i,
meleklerden
bir
melaikeye
izafet
edil-
mitir.
Burada
hakikatta
sorulanlar
köyün
halbdr.
Bu
da,
yani
tabî
'
olanm
hallerim
metbu*a
(tabî olmana) izafe
etme,
dillerde
çok
kuUam-
Um
bir
keyfiyettir.
Mms^
bu
kmu
ile
ilgili
olarak,
W
g^ri
kap-
ma
M*'
âmk;
bundan
mSm^
mm
mdjm4va.
Bu-
T$M
k^Im ^rîa
lopma indifmi
mber
veren
könse^
^^n,
ffîi** smtaa^
mtal^^ür.
Bu
tâkdkde
ö,
haytf, ZHS o, ava
çfctt
v^îealte
Jta©^
d@^^8@mm
®m
**d2dm
Önce kral
indi, dediin
halde,
imdi de niçin
daJha
inmedi,
diyoram*'
denilemez.
Böylece kral'm
iniinden
anlalan
mâna,
ordusCUU
toîi
olur
ki,
bu da
gayet açk
bir
hakikattir.
kincisi:
îrtifa (yükseklik)
tekebbür
için
kullanld
gibi,
nüzul
lâfz da bazan yaratklar
hakknda
incelik
ve tevâzu
için
kullanlr.
Meselâ,
ban
göe
doru
kaldran bir
kimseye
kibirli dendii
gibi,
büyüklük taslayan kimseye de,
a'lâ
illiyyîn^e
yükseldi,
denir. Eer
bir
lûmsenin rütbesi
yükselirse,
kendisi
için,
onun ân
yedi
kat
göklerde-
dir
ve
bmm
mM
ohm^
rilâ^
ixsmm>
bu
Ipmse
i^n
de
esfel4
j^tlln-
e dü$^ denir. ayet bîr
dmse t^âzu
ve
incelik
g^^s%
kendi-
ü
içm,
yerlerâe; üründü
m
m
«tec^
d^tt» teur.
î§te bu
^
anlalp,
nMl*l&
Wt
ym^
iös &^m^m0Ç
^£t^
retiyle
rütbenin inmesinde,
yumuakhk
göst^rmtk
Mtam
yük-
sekUini ve
kemâlini
gerektiren fiili
terketmek
suretiyle
<^r^^«âl
mede kullanld
bilindii
zaman,
hemen lâfzm
aralarnda dönüp
do-
lat
bu
üç
mânaya
bir
baklsn. Acaba
akl
bunlardan
hangisini
tec-
viz
etmektedir?
ntikal
yoluyla
hasl olan nüzûl'e
gelince, daha
önce
de
geçtii
gibi,
akl
bunu
muhal
klmtr. Zira
bu,
ancak
mütehayyiz'de,
kap-
lanlan
bir yerde
mümkün
olur. Rütbenin
dümesi,
yok
olmas
ke-
m
^^mk
mxM^'
Çmkil
Yüce
Allal, sfatijuriyle
ve
celâliyle
kadîm-
di.
O'nun yûcelipaîn
yok olmas
mümkün dildir.
Fakat
lütuf, rah-
istina seb^^^
ve @neast
verm^ek
jM£^e
yaplmas piiEi
(te
fiili
terketm^
t^^mM
Wgm$L
itiM^
^hesiz
mümkündür,
Böylece
nüzûl'ün
M
mânaytt
tekÂni^
A
taa^te
cânr.
29
Bak:
Ylls^f
Sûresi,
âyet:
82.
43
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 45/196
Rivayet
edildiine
göre,
varlklarn
en
yücesi.
Ar
sahibi
olan
Allah' ^^
âyeti nazil
olduu
zaman,
sahabe büyük
bir
korku
ve
dehet
içine
dütüler.
Bu büyük celâl
ve azametin
yannda
dua ve
dilekleri
çoaltmaktan
kaçmr
oldular.
Bunun
üzerine
onlara
Allah
Taâla'un
celâlinin
büyüklüüne,
âmnm
yüceliine
ramen
kullarna
lûtfedici,
merhamet
edici
ve her
ne kadar
müstani ise
de, dua
ettikleri
zaman,
onlarn
dualarn
kabul
edici
olduu
bildirildi,
ite
burada
duann
kabulü,
bu
celâl'in gerektirdii
istina
ve
önem
vermemeye
izalslle
bâr
nüzûl'dür.
Bunun
için
w
«Jsellikle
kuUann
I^aJ^riyle
Allah'a
yöad-
meleriai,
O'na
çoleea
ûm
ve niyazdp;
fettlunmalamu,
rüku
ve
secdeled-
ft ço^tt^im
teci ve
«tok
üzare
buna
ntott
ûmâi.
2to
k^odtttî
dâMia^irtge
Aikh'm
celâlinin
l>alagtcau
M^^te
kki^
füple^
0*Ba tVika.
ve ^mâm
msEalsek dte.
Zira
Yüce
Allah'n
celâl'ine
nisbetle,
bütün
kullarn
O'na yakla-
malan,
kulun
yer
yüzündeki krallardan
birisine
yaklamak,
takarrüb
etmek
amaciyle
parmaklarndan
sadece
birini
hareket
ettirmesinden
daha
basittir.
ayet krallardan
her
hangi
biri, bu
hareketten
dolay
kendisinde
bir
büyüklük
hissederse,
bununla tevbih'e
müstahak
olur.
Hattâ,
baz
halifelerin
adetlerinde
olduu gibi,
hizmetlerinden
alkoy-
makla
kendilerini
tahkir
etmek,
prens ve
devletin
ileri
gelenlerinden
ba-
kasn
hizmetlerinde
kullanmamakla
büyüklük
tastoak amaciyle,
düük
ve
hakir
olan
kitnselââ
hi^^n^termden
da
secde
etmekten
ve saraylarmn
ka^^m
bu cMâl,
aMâîi iâtoîB»^,
^W
femuma
kabili-
ien
yoksön
kkr,
dilsiz hale
getiA
-m
wMmn hareketini ta-
mamiyle
felce uratrd.
te
bu
celâl'i ve
bu lûtfu idrâk
eden kimse,
kesin
olarak
nüzûl deyiminin
celâl'e mutabk
olduunu
ve bu
deyimin
cahillerin
anlaynm
hilafna,
yerinde
kullanlm
olduunu
açk
olarak
anlam
olur.
**mçin
yer
yfizHl
tahsis
ed^*
dKz
ki:
Bu.
teidlh
sinden sonm
bir derece
bulmmayan
m son
d^eoeâen ibarettir,
örne-
in»
topraa
dütü veya
Süreyya
yldzma
yükseldi, denmesidir
ki,
bumda Süreyya,
yldzlarm
en
yüksei ve
toprak
ta yer
yüzünün
en
alça
takdir
edilmitir.
ayet,
Allah'n
iniini
niçin
geceler
ile
tahsis
ederek,
her
gece
iner
dedi
denirse,
deriz
ki;
Zira
boluk ve ssz
otaa^rlerin,
dualann
30 Bak:
Mu'ndn
SI^,
Syot:
15.
4i
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 46/196
kabul
olunaca yerler olmas
en
büyük
bir
ihtimaldir.
Geceleri»
tm?-
nun
için
hazrlanmtr,
insanlar
gecenin
içinde sükûn
bulur,
kalplerin-
den dünya
meguliyetleri
silinir ve
temiz
bir
kalp ve
zikirle
Yüce
Allah'a
yönelirler,
tte kabul
edilmesi
umulan,
bu
gibi dualar
olup,
meguli-
yetlerin ba aka olduu anda,
gaflet
içinde
yüzen
kalplerden
çkan
dualar
deildir.
Dokuzunca
Dava:
Mutezile'nin
hilafna^'
Yüce
Allah'n
gözie
görüleceini
iddia
ediyoruz.
Biz
bu
meseleyi,
Yüce Allah'n
zatna
bakmak
suretiyle tan-
zim
edilmi olan
ksunda ancak
iki
sebepden
dolay
ortaya
atm
bu-
lunuyoruz.
G^kte
tûyeti
öten^)
n^etme^
d
g^r^^^
f^^^te
otep^«
BMlan
Hasa-
dmz, cihetin nefyi
ile rüyet'in
ispatnn nasd
emetf^^ili
ve
ara-
larnn
nasl telif
olunacam beyan
etmektir.
kincisi: Bize
göre
Yüce
Allah, kendisinin
ve
zat'nn
varhgmdan
dolay
görülür.
Bu ise ancak
kendi
zatndan
dolay
olup.
fiilinden
veya
s£%|emnda
beürUr
\m
sfattan dolay
deildir.
Bilâkis
her
mevcut
bir
Buna
göre, (Tmm
bilinmesi
vacip olduu gibi,,
^rüljoçtesi
de va-
^pg.
Bunnlo,
cynm
lMM
Mltok
n
pMltr
vacip
oldu-
Baka bir
deyimle.
O,
zaü
itibariyle
rûyet%^^^^
la^Ûk
etmesine
tar
lF
temsâf^te^
KmM
i^tndâ.
rtd
1»tnm
muhal
klacak
hiç bir ey
yoktur.
Eer
rüyet'in
varl imk^y^^^^^^
bu, zatnn dnda baka
bir
sebepten
dolay
olur
kî,
bu
senin,
mk-
katta böyle
olmad
halde,
nehirde bulunan
su,
susuzluu
giderici
ve iede
bulunan
rak
sarho
edicidir,
demene
benzer.
Zira
bunlar
31
MutezUe*ye göre, Allah'n
Ahirette
gözle görülmesi
imkanszdr.
ÇünkU
0Sm
gdze
J^B^
iâMemtasemez.
Gözle
görünen Wc
(^simlee
m
&Mâd&a
benaiât^
st^le.iUIah*m
g^cMeoeB
sOs^^^,
CTlm
maâet giiU
gMeoek
bir
varlk olarak
vasflmdnm olurlar.
Onlar, bu
aklî
görülerini,
naklî
delillerle de
teyit etmek
isteri»'.
Özellikle
sen
beni göremezsin (al-A'râf
Sûresi,
âyet:
143)
ve O'/u
gözler
idrâk
edemez,
halbuki O
gözleri
idrâk eder
(En
'âm
Sûresi,
âyet:
103)
âyetlerinin,
Allah'n
gözle
görü-
lemiyeceine kesin birer delI
olduunu
ileri
sürerler.
Ehl-i
Sünnet
ise, sözü
geçen âyetlerin
hükümlerinin bu
dönyayaya
ait
olduunu,
Allah'n
Ahirette
gözlerle
görüleceini söylemi
ve
buna
ddil
olarak
da
**yiizlet
vardr^
&
gün
taptazedir;
Rablerini
görecekkr^
{Kiyâmet
Sfe^
l^föt:
22^23)
meâîîiMMt
&3?eti
tf^nnitir.
m.
mm
W
^^^^
ve
itüM
ÖMsleH,
s,
73, 74,
Ankara
1967.
Çbviren.
/'
'
4S
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 47/196
ancak içildii
zurnan
sarho
eder
veya susuzluu
giderir. Eer gerçekte
sen, O'nun zat
buna
hazr
bir
dudumdadr,
sözünden kaydedilen
mânay anlam isen, bu
takdirde
geriye incelenmesi
gereken
iki
mesele
daha
kalmaktadr.
Birinci
mesele,
lüyetin akl^
caiz olmas.
kincisi
de,
vukufunun
eriat*tan baka
bir
yol
ile idrâk
edilmesinin
mümkün olmamasdr.
Rüyetin,
vuku'una
her ne kadar eriat
delâlet
etse
de, cevazna
zorunlu
olarak
akl ile delâlet
edilir.
Biz burada
rüye-
tin
aklen
caiz
olmasna
iki yolla
delâlet
edeceiz.
Birmm^
Mm
4idz ki.
Yüce Allah
mevccuttur
ve zattr,
O'nun
bir
SUbûfu
VB
hakikati vardu*. Allah'n
dier
varlklara
benzememesi,
mcak
O^un hâdK lötosunn
hud^'e
4^yU^
eden
bir eyle
vasf-
tantolmasiD^
^pih^t
Sm,
taûret
ve benzerimi
gibi,
ilaM
^Mairl^
çelien
bir
üe
vf^f^ta^to^Bimn
imktez
ohnasmdm
M
d^
msüsâk,
mmmt
1^
sa^<^im
kMûs'e delâlet etinedi^
^
sMteidan
birisine zt olmad zatmm,
Cynm
hakkmdâ da sabS^
tir. Bunun delili,
ilmin 0*na taallûk
etmesidir. Zira
bu
taallûk, O'nun
zatnda
bir deiiklie,
sfatlarnn
nakzedilmesine ve hudûs'e
delâlet
etmee sebep
olmadmdan, ilmin O'nun zatna
ve sfatlarna
taallûk
etmesinin
caiz
olmasnda, kendisiyle
cisimler ve arazlar
arasndaki fark-
lar
eit klnmtr.
Görme, ilmin bir
nevidir. Onun görülen
eye taal-
lûk
etmesi,
bir
sfatn
deimesini
gerektirmedii
gibi,
ayni
zamanda
bu,
hudûs'e
de
delâlet etmez.
O halde her
varla bununla
hükmedihnesi
vacip olm.
^^^
AlM'm göriÜüT
olmas, O'nunbk
cihette bulunmasm,
bir
dbfil^
Mönmas
^
Öhamme^ cövte
olmasm
ge^â@M.
Bu iâe
muhaldir;
ky^
csadaxtm
eg^ O
^S^^^fom*
kims^ na-
zafan1^>^âe
teeMr.
Oysa, bu
gereklUkmâal
old^iu
gibi
görmB-
e
sebeb
olan
ey
de
muhaldir
denirse,
deriz
M
:
Bu
k^sm
iM
esAmr
dan
birisi,
bizce de
müsellemdir ;
bu
da, bu
gerekliliin muhat
Olmasdr.
Fakat, rüyete
inanmann
yasakll
üzerine ina
edilen
bu
gereklilik
id-
diasn
tekil
eden
birinci esas hakkmda biz
öyle
deriz:
Eer Allah
gö-
rülüyorsa, gören
kimseye
nazaran
mutlaka
bir cihettedir
demenizin
se-
bebi
nedir?
Siz
bunu
zorunlu mu veya bir
aratrmann
sonucu mu
ola-
rak
bildiniz?
Zorunluluk davasmn
ileri sürülmesi imkânszdr.
Burada
ayrca
aratrmamn
ve istjdiâl'in de açklanmas
lâzmdr.
Zira
bu hu-
susta
onlarn
dayandklan
nokta,
bu
ana
kadar
kendilerinin gözle gör-
mü
olduJdan
eylerin,
gören kimseye
nazaran, ancak
belirli
bir
yönde
buluâmu olmasdr.
Buna
karlk
onlara
öyleüemek
mümkündür:
46
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 48/196
Bîr
eyin
gözle
görülmemesi,
onun
muhal
olmasmL gerektirmez.
Eer
muhal olmas caiz olsayd, bir
Mücessime'nin
de Yüce
Allah'n cisim
olduunu
ileri sürmesi ve
öyle
demesi
caiz olurdu:
Allah bir
cisim-
dir. Çünkü
O,
fâildir, yapcdr. Biz bu ana
kadar cisim
olmayan bir
fâil görmedik . Veya onun Eer
Allah fail ve mevcud
ise,
ya
bu âle-
min
içinde
ya
da
dnda veya
onunla birlemi yahutta ondan
ayrl-
mtr.
Buna
göre
O'nun
alt
yönden
hâli
kalmas
imkânszdr.
Zira
imdiye
kadar
bildiimiz
ve
gördüümüz
bütün
varlklar
ancak bu
durumda
olmulardr demesi mümkün olurdu. Bu görüe göe,
simâe mUar arasmda bu
konuda
bir üstünlük yoktur.
NÂi m»
hükme
racî
Ur
hsusW.
ba^ bur
eyin
IstesK^ ms^h o
eyin
mü^e^ duMi YeM&m
beli^
Mr
eye uygtHt
ötert^
mMtMadttt. Bû
d^,
cismi
bildii
ve
kabt
it-
tii halde,
araz
inkâr
eden
ve eer
var
olsayd
bir hayyizi
(yeri) igal
ederdi,
diyerek, cisim
olmas
itibariyle
varbklar
içinde
ondan
bakasm
kabul
etmeyen
bir
kimsenin durumuna benzer. Bundan
da, genellik
ifade eden hususlarla itiraki mümkün
olmakla
beraber,
Özellik ifade
eden (havas) hususlarda
varlklarn ihtilaf
etmesinin imkânszl
meydana
çkar. Bu ise, ash olmayan bir
hükümdür.
Bununla beraber,
onlarn.
Yüce Allah'n
kendi nefsini ve âlemi gördüü, 0*nun kendi
nefsinin veya
âlem'in
içinde bir
yönde bulunmad
hususundaki iti-
razlarn
da
göz
önünde buhmdurmak
lâzmdr.
Eer
bu
görüün
caiz
olduu
kabü
edilirse,
dnknn bu
hâyali
de
kendiliinden
batl
da
bimtiM IsmM
nefsinin
karsnda
deildir. Eer,
ayna^
^e^U
kendisini görmediini,
fakat ancak
herhangi bir
resmîn
diavsKt
Mke-
dilmesi
gibi,
aynaya
akseden
kendi
suretine
benzer
bir
sureti
gördüü-
nü
iddia ederlerse, onlara denir ki: Bu sözün batl oluu
apaçktr.
Zira duvarda asl
duran
aynadan
iki kol boyu kadar
uzaklaan
kimse,
kendi suretini de aynann içinde
iki
kol
boyu
kadar uzaklam
olarak
görür.
Üç
kol boyu
kadar
uzaklaan
kimse
de bunun
gibidir.
O
halde
aynadan
iki
kol boyu
uzak
olan kimse,
nasl
olur da aynann
üzerine
aksetmi
olur?
Aynamn
aksettirdii
resim,
belki de bir
buday
tane-
sinden daha
büyük
olmayabUür»Bluda,
bu
resmin, aynann
arkasnda
buiunjm
baka
bir
eyden
meydana
^Idi^â
de
düünmek
muhaldir.
Zira
aynamn arkasmda
ûimat
m
hmm^^f^
kendisine
gi^
olan
ve
göremedii
bal^ bir
ahstan
baka
hiç
bir
ey
yoktur. Bunun gibi
47
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 49/196
aynâpm
sanda,
olunda,
üstünde,
alunda
ve
alt yönünde
de bir
ey
yoktur;
B«^^
Imber,
kendisi
aynadan iki
kol boyu uzakta
bir
resim
görmektedir.
Bu
resmi
aynann
etrafnda
aratrd
zaman,
eer
onu buluyorsa,
gerçekte
görülen ey
odur. Fakat
hakikatta
aynay çev-
reliyen
cisimler
arasnda
aynaya
bakan
ahsn
cisminden
baka,
görülen
bu resme
benzer
bir
ey
yoktur.
O
halde,
görülen
cisim zorunlu
olarak
ite
bu
ahsn
suretidir.
Böylece
mukabele
ve
yön
görüünün
batl
olduu
meydana
çkm olur.
Bununla
beraber, bu
zorunluluun
kü-
çümsenmemesi
lâzmdr.
Zira
Mutezile
için
bundan baka
bir
çkar
yol yoktur.
Biz
zoruuB olarak
büjyouz
ki,
asla kendi
nefsim
^na^^
ve
aynay
da
bilraera
idan
bir
insana,
^kidiru
aymda
iötoh
kündür
dendii
zaman,
derhal bunun
uml^
oSduuUît
fttfbtl^lrtte
ve
öyle
diyecektir
:
Ya
ben
bizzat
kendi
insimi
smmm i^^cta^
göree^im ki,
ba.mWfc;
veya
^^ânm
Hpsam
içinde
«Eplmt hu
Ufismm
^tetââ
noktada
k^M
m^müiL
}m$0cM
.^Eseceim
kî,
bu da
muhaldi.
Zita
aynanm
Inmt
l^dl^n
de
Wr
olte
u
gibi,
mm
çevreliyen
ciâml^
de ayr
ayr sûretleri
vardr. Bir cî-
sMe
M suretin
toplanmas
imkânszdr.
Çünkü
bir
cisimde, ayn
zamanda
insan,
demir ve duvar
resimlerinin
bulunmas
muhaldir.
Bu itibarla,
aynada
kendimi
bizzat
olduum
gibi
görmem
imkânszdr.
Zira ben
bizzat kendi
nefsimin
mukabilinde,
karsnda deilim ki,
kendimi
olduum
gibi
görmem
mümkün
olsun
O halde mutlaka
gö-
ren
kimse
ile
görülen
cisim
arasnda
bir
mukabele,
bir
karlamann
bulunmas
lâzmdr .
Bu
taksim
Mutezile*nin
görüüne
uygundur;
fakat
bu, bilindii
gibi
batldr.
Bize
göre
bunun batl
oluu, Onun,
ben
kendi
nefsimin
karsnda
bulunmadm
için
kendimi
göremi-
yorum
sözünden
il^
gelmektedir*
Yoksa
sözünün
di^r
ksnüan
dorudur.
ite
böylece,
onlarn
almadklan
ve
duyu
organlarnn
ünsiyyet
kesbetmedii
hususlan
tasdik
etmekte
ne kadar
kt
anlayl
ve
dar
gö-
rülü
olduklar
açkça
meydana
çkm olmaktadu*.
ikincisi:
Rüyetin
mânasnn tam
olarak
açklanmasdr. Burada
öyle
dememiz mümkündür:
Hasm
rüyeti,
yani
görmei, ancak görme
ile
ne
kasdettiimizi,
bunun
mânasnn
hakikatini
gerei
gibi
bilmedii
ve bizim
bununla,
gören
kimsenin
cisimlere ve
renklere
bakt
zaman,
kendisinin
idrak
etmi olduu ve
onda hasl
olan
duruma
benzer
bir
durumu
kasdettiimizi zannettii
için
inkâr
etmitir.
Gerçek
ise,
bu
anlaytan
çok
uzaktu:.
Zira
biz
bunun
Yüce Allah
lukknda
muhal
olduunu
itiraf
ediyoruz,Takat
ittifak
olunan
bir yerde evvelâ
balâfzm
48
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 50/196
mânasn meydana
çkarmamz,
bir kalba
dükmemiz,
daha
sonra da
bundan
Yüce
Allah hakknda
muhal
olan
mânalar
hazfetmemiz lâ-
zmdr. Eer
bundan
sonra,
bu
lâfzn
mânalarndan geriye
Alah
teâla
hakknda
muhal olmayan bir mâna
kalrsa ve bu mânaya da
gerçekten
rüyet
dememiz
mümkün
olursa,
hiç çekinmeden
bunu
Yüce
Allah hak-
kmda
da
kabul eder
ve
O'nun
gerçekten
görüldüüne
hükmederiz.
ayet
bu
mânaya
ancak
mecâz
yoluyla
rüyet
adm
vermemiz
mümkün
oluyorsa,
bu
takdirde,
o
lâfz ancak eriatn
izniyle bu
anlamda
kul-
knabilk
m
akln
delâlet ettii ekilde
bu
mânaya
inanabiliriz.
Sonuç
oîaxak
mm
i^^ebiliriz; Gerçekte
mahaUi,
yeri olan
bir mâ-
4a.
i^A.
Gözün
de
taallûk
etti|^
e^l^
^;
hxaÛBr da
m^,
aâst, ^çCt,
cMl
Ve
dic$
Q W@
ht
eydea
tas
w^s^
Eoe
ve
Mi^
ettii
Imm^
M£
â0L
^akabm; hmâm
soirâ da Bu
mm
M
ddttfiMiv
^
diûnelim.
pm
^^i^eSM
Ut
MsiM
(yer)»
^
«psmiyenin
doru oluunda
bîr
rükün,
hk
esas
d^ildir*.
pItaM»
ta^^
0fr1S^
eylerden
gözle
Mrâk ettihniz
1^
bmsi
tsor
temnu
^
ite
veya herhangi 1>ir yön ile
idrâk ed^sek,
1cm
takdMe,
o
eyi
gÖfOTt
ve
anladk
deriz.
Bu
sözümüz
de
üphesiz
dorudur.
Zira
göz, bir
mahal
ve
bir
alettir.
Bu
durum
onun
esasna olmayp,
ancak hulûl
ettii
mahalle
racidir.
Binaenaleyh
bu
durum
meydana
geldii
anda,
hakikat
tamamlanm ve
bu
tesmiye de
gerçeklemi
olur.
Bu
konuda öyle
diyebiliriz:
BelirE^to
eyi
kalbimizle
veya
akl-
i^k
fdm^
o
1^
kalbimizle
aMmuzIa
bilmi
oluruz,
p^
Mlânizel^
teU^bârciheÜe
veyahut
^mm^
jgötmeniâz de bunun
gibMr.
Gözle ilgili hususa gelince, bu,
kendisine
bu
ismin
verilmesinde
V©
bu
gerçein
sabit
olmasnda
bir
esas
deildir.
Çünkü
görme,
eer
siyah'a
tallûk
ettiinden dolay görme
olsayd,
beyaza tallûk
eden,
görme
ola-
mazd. ayet renge
taallûk ettiinden
dolay olsayd,
harekete
tallûk
eden,
eer
ara^a taallûk ettiinden
dolay olsayd,
cisme
taallûk
eden,
rüyet
olmazd.
Bu da
açk
olarak
delâlet
eder ki,
taallûk
edenin
sfatlar
bu
gerçein varlnda ve bu ismin
verilmesinde
bir
esas
deildir.
Bu-
rada
asl olan, omm taallûk
eden
\âx
safat
bulunmas
itibariyle
kendisi
iin, varf
ve
zat
ne ekilde
olursa
olsun,
var
olan
bir
mütaâUakm
taallûk
edecep
$Bpa bulunmazdr^
O
Mde
kendisine
bu
isim
vo-
fâm
mim^
^^
mm^)^.
m
^
sMlto^
taaUilk
etüi
eye
önem
verOmek^zm, sa4ece mânamn
hakikatmdan
ibarettir.
^
49
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 51/196
imdî
4o
ba
Mcikatin
ne ^d^onclan
bahsedelim:
Bunun, idrâkin
bir
nevi olmasndan
baka
bir
hakikati
yoktur.
Bu da
kemâl olup,
tahayyül
olunan
eye nisbeüe,
açklamamn
ziyade-
letirilmesidir. Meselâ: Bir dostlunuzu veya
yakndan
tandmz
gördül^DiM^û
farzedelim.
Dal»
s^m
gözterimizi
kapataakdüündü-
IfMz
zamavhmm
W9t
ve
tiM^mr
yohj^h
bu
dostun ^^retî zih-
;Elîmîzde
hazr
olur.
Fakat
biz
gözümüzü
açt^oz
zaman
bir
takm
farMan
id^eMz.
âlâlar,
esasnda
hayâl ohmam. aykn
olarak
baka
Mt
stteeü
iMk
Mm^sim
Heri geln^^tedir. WMMâ
görünen
sÛret,
hiç
bir
fark bulunmakszn, tahayyül
olunana uygun olup,
ara-
larnda hiç,
bir
fark
yoktur.
Ancak bu
ikinci
hal,
tahayyül
halinin ta-
mamlaycs
ve
açklaycs
mahiyetindedir. Bu itibarla
gözümüzü
aç-
tnuz
zaman,
bu
dostun
sureti
bizim
için
daha
açk,
daha tam ve
daha
kâmil
bir ekilde
meydana
çkmaktadr. Görme
yoluyla
meydana ge-
len
suretin
bizatihi
kendisi, hayâl ile meydana gelen surete uygundur.
O
halde tahayyül, bir derecesi ve onun
arkasnda
da,
açkhk
ve
vuzuh
bakmndan
daha
tam
olan
baka bir
derecesi bulunan bir
idrâk çei-
didir.
Bu
ikinci
derece,
tahayyülün tamamlaycs
mahiyetinde olup,
hayâle izafetle,
ite
bu
tamamlama olayna görme ve bakma
ad
veri-
lir.
Keza,
baz
eyay
bildiimiz halde,
bunlan
tahayyül
etmeyiz.
Bunlar,
Yüce
Allah'n
zat,
sfatlar ve
sureti
bulunmayan dier
bütün
hususlardr.
Bunlarn
kudret,
ilim, sevgi, görme
ve
hayâl
gibi
ne renkleri
ne de
ölçüleri vardr. Bu
sfatlarn
ne
olduklann
bildiimiz halde,
bunlar
tahayyül
etmeyiz.
Esasnda bunlan
bilmek
de
bir
çeit
idrâktir.
Böyle bir
idrâkin
ise,
görmenin tahayyüle nisbeti
derecesinde
tamamla-
may arttran
bir
vasfnn bulunup
bulunmadna
bakmamz
lâzmdr.
Eer böyle
bir
ey mümkün oluyorsa,
tahayyüle izafetle buna rüyet
dediimiz gibi.
ilme
izafetle
bu
açklama
ve
tamamlamaya da rüyet
deriz.
Ri^in^tgi
gj^ bk
eyin
aydnlatlma
ve
açklanmashdaki
bu
ta-
mamlama
ve
kemâlin
tekdiri, ilim,
kudret
ve
benzerleri, keza
Yüce
AUah'n
M
ve
sfâtlan
iÂ
tahayyül edilm^
imi^Si$m olmakla
be-
raber,
büinen varldctala
muhal d^(^«
Wl&Sâ&
hiaâm,
d^MUmgden
1^
seraMM» ^
tak^rîn Yüce
AJy^^
zat
ve
^^to
ve WBma
bütün bu
ImvmmEifm zaüan
âe
ilgili
k^üU^da
ziyadesiyle
açktea
ve
aydnlatmay gerektiren bir
husus olduunu idrâk etmemiz müm-
kündür.
Bize
göre
bu muh^
demdir.
Çünkü
ortada^nu
muhal
Msmk
bîr
sebep yoktur.
Aksine
akl,
böyle
bir takdirin
n^kün
olduuna ve
50
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 52/196
insan
tabiatnn
gerektirdii
bir
husus
bulunduuna
delâlet
etmektedir.
Ancak açklama
(kef) daki bu
kemâl
(tamlk),
bu
dünyada
çok
ve
mebzûl
deildir.
Örnein, bedenle
ilgili sfatlarn
bulank
yani
gerei
kadar açk
olmay yüzünden
nefis bedeni
igal
ederken,
ondan gizli
ve kapal
olarak
kalmasdr.
Bunun
gibi, göz
kapann
veya
belirli
bir
perdenin
veyahut
gözde
bulunan her hangi
bir
siyahln,
adetin
hükmü
gereince^
tftb^^yyül
olunan
eylerin görülmesini
imkânsz
k-
kl.
bir sebep
tAms
lûâk
bîr ihtimal
dc^üdE.
Yine
nefsin
bulank
ohp,
açc
olmaps^
ve
adeüa h^kmS,
gereince,
gaflet
perdelerinin
bMmi
ûzedne
yPnms
ve $mi îmkântem
:^ç^n@mn»
l»M0enleri
otmu
^
i)^îa
mâmkünâür.
''kMrkr^
Mh
ttörcâz
araplarla
yta]qp>,
her
çeit
piMsi
mmmm
otat^^
mizlendii
zaman,
insan, bundan
dolay
kemâlin
ziyadelemesi,
Yîl©B
Allah'n
zat
ve
dier
bilgileri
ile
ilgili
hususlarm
açkha
kavumas
için
çahmaktan
kaçmmyacaktr. Böylece,
onun
derecesinin
kasde-
dilen
ilimden yükseklii,
tahayyüle
oranla
görme
derecesinin yüksekli-
i
gibi olur. te bu
da, Yüce
Allah'a
mulakî
olmak,
O'nu müahede
etmek,
görmek veya
bunlara
benzer
bir
takm
ibarelerle
ifade
edilir.
Mânalann
açklanmasndan
sonra,
bu konuda
her
hangi bir
güçlük
kalmaz.
Eer
gerçekten bu
mümkün
olup, bu
hal
gözde
halkolunursa,
-ki
bmun
kalbde
halkolunmas imkânsnolmad
gibi,
gözde halko-
lunmas da
imkânsz
deildir-
dil
durunm
yönünden,
buna niyet
ad
venlmesi
daha doru
<to.
Rüyet,
tabirinden
hakikat ehlinin
kasdettii
mâna anlaUrsa,
gerçekten akln
bunu
muhal klmad, fakat
aksine
olarak vacip kl-
d
anlalm olur.
Ayrca eriat'da buna
ehadet
ettiine
göre, artk
ortada, ancak
inat
kasdiyle veya rüyet
tabirinin
verilmesi hakkn
ba-
kasna
kaptrmama
gayretiyle,
yahut'da
zikretmi
olduumuz derin
ve
ince
mânalar
idrâk
hususunda
yaplan
kusur
ve
hatalar
dolayisiyle
meydana
gelenlerden
baka, bu konuda
tartlmas
ve
münakaa
edil-
mesi
gereken
bir
mesele
kalmamtu-. Bu
itibarla
özetini
vermee
çah-
tmuz bu
konuyu,
daha
fazla
uzatmadan
burada
kesebilkiz.
kinci
mesele:
Görmenin
er*an
vaki olmasdr.
eriat görme ola-
ymn
meydana
geleceine delâlet etmi ve
bunu
anlayabihnemiz
için
bize
birçok
deliller
göstermitir.
te
bundan
dolaydr ki.
Selefin,
Al-
lah'n
güzel
yüzünü
görme
lezzetini tatmak
için Yüce
Allah'a
dua
ve
niyazda
bulunulmasmn
gereklilii
konusunda
icma
ettiklerini ileri
32 Bak;
ayet: 10.
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 53/196
sürmek mümkündür.
Esâsen biz
selefin
itikadmdan
da, onlann
bu
gör-
me olaymm
hasl
olacama
yakînen inandklarm
ve bunu beklemenin
caiz
olduunu
kesin
olarak
bildikleri
için
Yüce
Allah'tan,
gönderdii
Resulünün
-Allah'm
selât
ve selâm
onun
üzerine
olsun-
ahvaU
ile
ilgili
karinelere,
onun
saylamyacak
kadar
çok,
açk ve
seçik
olan
baz
sözlerine
dayanarak
bunu
istediklerim
anlyoruz.
Muhakkak
olanJ)ir
husus,
icma'nn,
anlam
ve
kavramlarn
her
türlü
kayt
ve
snrlamalarn
dnda
kalmasna
delâlet
etmesidir.
B^ma
delâlet
edm
eo
kuvvetli
MI
de,
Mûsa*mn
-Allah'm selâm
onun
üzerine
olsun-
Ey
R{û>bM
Bana
gös^,
Smm
^ari^j» ^*
sözû^.
ifeM
l«
halditefit,
9£» dudak
dudaia kom^ahJlecek
derecesi
]^k^^
Uunat Wr
peygaiöbera
gidi
kahmm
m
Maysij^fttee
AW%t
mn
üe ilgili
a-
hümm, Mutezile'nin
dahi
bildii
kadar
bihnemesi
imkânszdr.
Böyle
eyin
mtmûa
^^kted
öluu
bilinmelidir.
Çünkü
hasmlarmza
göre,
Allah'n
görülmesinin
imkânszhn
bihnemek,
düünmeyi veya
sapkl
gerektirir.
Bu
ise, Allah'n
zat'nn
sfatm
bibnemektir.
Onlara
göre,
bunun muhal
oluu,
O'nun zat
ve
bu zatn
da
her
hangi
bir
yönde
bulunmayndan ileri
gelmektedir.
Buna
göre, Mûsa-se-
lâm
ona
olsun-
Allah'n
bir
yönde
bulunmadn niçin
bilmedi
veya
O'nun
bir
cihette
bulunmadn
bildii
halde,
nasl
oldu
da bir
yönde
bulunmayan
eyin
görühnesinin
imkânszhn
idrâk edemedi?
Acaba
hasm,
bununla kalbinde
neyi gizlemek
ve
Musa
(A. S.)'nn
zuhûlünden
JbâBgi
hakikati
çkarmak
ister?
Acaba
hasm
bu
sözüyle,
M^^^^i^'
sm Allah'n
rengi
olan ve
bir
yönde
bulunan
bir
d^m ^s^s^m^^m^
dm
m
söylemek
htm
l
^^^mh&Am
t^ir
MmM
ona
olsun-
di
ieMlrdir.
Çünkü
Yüce
AUah*â
oMuim
söyleyen
üei»A^m
^ts^ tB^Si Mssm ffîrasmda
bir fark
yoktur.
Bimtm gibi,
Peygamtefli
AMl*m^
dtote
olmasnm
imkânszhn
idrâk
etmesi-
m
ramen,
bir
yönde bulunmayan
eyin görülemiyecegini
bilemediini
ileri
sürmek
de ayni
ekilde
küfürdür.
Bu
ise.
Peygamberimizi
-Allah'-
n
selâm
ona
olsun-
techildir.
Çünkü
hasm
bunun
nazariyattan,
yani
aratrma
ile elde edilen
hususlardan
olmayp,
açk ve
bedihî
olarak
bilinen
eylerden
bulunduuna
inanmaktadr.
Bütün bunlardan
sonra,
ey doru
yolu ve
gerçei
buhnay arzu
eden
kimse
te
imdi
sen
Hz.
Peygamberi
techil
üe,
Mutezile'yi
techil
m
M: A'r4f m&i,
&y^:
143.
açk
bir
küfûftfc.
52
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 54/196
I*
klarndan
birisine
yönelmekte
tamamiyle
serbestsin.
Bunlardan ^
dine en
uygun olan
seçer
alu^n,
hepsi
o
kadar.
Eer
her
nekadar
bu,
sizin lehinize
delâlet
etse
de, Mûsa (A. S.)'nn
dünyada
Alte'iftoCMikisten»i
ve
Yae^
Alteh'n
Beni
göremezsin'*
ve
**0*nu^&rMkeâm^
sökeri,
üphis^
al^Wze delâtet
ed<^
denifse,
dmz
M:
Mte(A.
S.^ü AUak^
^âüpdb
götmdk ktsffî,
onun görme
olaynn
caiz
dEa^
vakt*n
vuiautm
bümemesine
bir de-
lildir. Esasen bütün Enbiya
-Allah'n
selâm
onlann
üzerine olsun-
gaybden ancak kendilerine
bildirilenden
bakasm
Wxtxsûta£. Bu
ise çok azdr. O halde bir
peygamberin
endie
duyulan
bir eyin
açk-
lanmas
ve
her
hangi bir
belânn
izale
edilmesi hususunda
Allah'a
dua etmesi, nasl olur da
uzak
görülebilir
?
u
kadar
var
ki,
ad
geçen
Peygamber burada, duasna
icabeti Öyle
bir
zamanda
istemitir
ki,
bu
zamanda duamn
kabulü, henüz Yüce
Allah'n
lâhî
ilminde takdir
olunmamtr.
Bu
mesele de
ite bu
kabildendir. Allah
teâla'nm
Beni
göremezsin
sözüne
gelince:
Bu,
sadece
Hz. Mûsa'mn Allah'
Ahirette
deil de, derhal bu
dünyada görmek dileini
ve
isteini reddetmekten
ibarettir. ayet
Mûsa
(A.
S.)
Ahirette
bana
kendini göster, Sana
ba-
ktm''
deyip
de
Allah
ona,
Beni
asla
göremezsin'
deseydi
üphesiz
1^
^^^m
tisfyîm
bir
d^
O^^ndu^
Bununla beraber»
bli
sadece
Hz.
Mûsa'yft
has
olup,
etez
w
d^^yle
imkân-
m^f^
^ir
d^
^te^^dt
Esasen
bu
âyet,
gQmmjx
olnm^
ltisiMâ^ lifi^
Wt map
tekil
ettipe
^m,
olarak
rûyetin
imkânszhma bir delil
saymak
nasl
mümkün olur?
l^ee
PMhrt
^'gâzkr &im
^râk
fee, gözl^
AM%
görmenin
bütün
cisimleri
kaplad gibi, kaplayamaz O'nu
her
ta-
rafndan
kuatamaz
demektir ki,
bu
söz dorudur. Veya bu söz
genel
olarak
söylenmi
ve
bundan
sadece
bu dünya
kastolunmutur.
Bu
da
üphesiz
dorudur.
Gerçekte
Yüce AUah'm Beni
göremezsin''
sözün-
den
kasdettii
mâna
budur.
imdim %et ko&us^da bu
kadaa^
yet&elim. Ancak insaf
sa-
hibi
herkes,
bu
konuda aa da
zikredilen frkakm
birbirlerinden
nasl
aynidklanna
ve nasl bir sapklktan
dier
bir sapkla
dütük-
lerine
ibret nazariyle bakmaldr.
^
yönde
bulumnapMI
bîr yönde
Smm
h
mm^,
fc
1^
ÎEfâîdilenri
zoruniu
olarak çisiniai^
ta^iT
v<5
hmm
34
Bak:
Ef^âm,
.Sta/,
âyet:
103.
53
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 55/196
gM^tt
IMte
Mûs sfatlanm
Allah'a
isnat etmee
kadar
götür-
mütür.
Mutezile*ye
gelince,
bunlar
yönü
nefyettiklerinden»
yön
olmak-
Sizm
ri^yetilspat
etmee kadir
olamamlardr. Böylece
er'i
hükümkr^
esaslanna
mvhak^st
«tailer
ve rüyetin
ispatnda,
cihetin
de ispatmffl
bulynd^m
mnusM^»^.
Bunlar
z^^tm
tebihten
lm^ixm0k,
tenzih
^:^^bînde
ileri
gitmiler
ve
bonun
bir
neticesi
olarak
i&am
Haeviyye
ta'til
prensibinden kaçnarak,
cihetin zorunluluunu
ispat etmee çalrken,
müebbihe'den oldular.
Bu
konuda
Yüce
Allah
Ehli
Sünneti hak
ve
hakikat
üzere kaim
olmaa
muvaffak
kld.
Böylece onlar doru yolu
bulmular
ve
yönün,
cismüe
tâbi ve
onun
tamamlaycs
durumunda
olmas
itibariyle, rüyet
hususunda bunun
bahis
konusu
edilemiyeceini
anlamlardr.
Onlarn
idrâk
ettikleri
dj^ bir husus da,
rüyetin
sabit
ctesdr.
Çünkü
görme»
ilmin lu^i,
b^zeai
«
pkm
mm Mruma^sms.
âammAâtt.
Cimâ-
Ijpn
m^^dmmmt
oavu
gereldililü
olsai cihetin
de nefyohmmasm
icabettirir;
ilmînsa^
ote^
ommb^^» tamamlaycm ve
hususiyi
l^Me
müterek
olan rüyedfi
de
sab^ öâmasm
gerektirir.
Bununla
beraber,
rüyet,
görülen eyin zatnda
bîr
deiiklii gerektirmez.
Bilâ-
kis, ona tamamen
ilimde olduu
gibi
taallûk
eder. Aklh
olan her
kesin
bilmesi
gereken tikatta
Orta
Yol
ite budur.
O^nuncu Dava:
Yüce
Allah'n gerçekten
bir
olduunu
iddia ediyoruz
Çünkü
Allah'm Imr olmas.
Zat
îlâhî*nin sabit olmasna
ve ondan bakasmm
nefyine racidir.
Binaenaleyh
bu,
zatm
üstünde,
onun üzerine ilâve edil-
mi bir &tk ilgili bir
görü
deildir^
Bu
itibarla,
bunubu
bö^MbMk^
reünek
zorunhdur. Bunun
için
loiz
âstm
kî:
Bazan 'Inr
4^^î
k^*-
lamlc^»^^
hwBmâ&^
ommher
ha^Mr
bMm^
kabul
tftm^§t
•^sm öntm
bir kemsîyeti,
bir
haddi
ve bir
ölpsü biü^nadl^ £a«tedî-
hr* Yüce Allah,
kemmiyeti
yoktur,
anlanunda
birdir demek,
O'ndan
bölünmeyi
sahih
klan
kemmiyeti
selbetme
mânasna gelir. Bunun için
Yüce Allah
bölünmeyi
asla kabul etmez. Çünkü
bölünme ancak
kem-
35
Allah'n
birlii
konusunda, îslâm
frkalar
arasnda
önemli
bir ihtilafa
rastian-
ifflüffMlfeadg.
Mkâ^
aa
yukaü ^ESafS^#
ÜM
tslâm fitkalfm kuncuk»
mm
mm»
w^ii&i6
^^yemmmk^
ItûtUan
baka
tattrlar
obifyib,
ber^i Oef&ada
ngrarâC*
(B^îyâ Süresi,
âyet:
219
fe^le
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 56/196
miyetî
olan eylere mahsustur.
Bölme,
parçalamak ve
küçültmek
sure-
tiyle bir
cismin
kemmiyetinde
icra edilen
bir
tasarruftur. Oysa
kemmi-
yeti
olmayan
bir cismin bölünmesi
tasavvur olunamaz. Bazan da bir
deyiminden, güne birdir
dediimiz gibi, rütbesinde onun
bir
nazîri,
benzeri
bulunmad kastolunur.
Yüce Allah*da,
bu mânada birdir.
Zira
O'nun
bir ei, benzeri yoktur.
Allah'm
bir
zddnm bulunamaya-
ca
açk
olarak
meydandadr.
Çünkü
zddan
anlalan
mâna,
kendisi^
ni
belM
bir
maJbud
üztrinde
dier
bir eyin
takip
etmesi,
fakat onunla
birlememesi,
bir araya gelmemesidir.
Bir
mahalli
bulumnayan eyin
zdd
yoktur. Yüce Allah'n
da
bir
mahalli
olmadna göre,
O'nua
bit zddtt
hsâmsMhm^â
d^Samsik
imkânzzdr.
O'mta
bir
\m~
mM,
^tar
mûm^mm
AM't^
baka
w^
lp
sade^ O^mm
^mMm
pamâx^
^^^s^. lu
hakikatj[|û.
Üe ispat etffieaiz
niümkâadür: AUah^m
erikî
Mmduu
teedilseydî,
bu
erikin,
ya
her
yöndffî
eit veyn
Mm
i^l^yle
0*ndan
yüksek
veyahut düük
ohnasî
gerekirdi.
Bûtlin bunlar
Yüce
Allah
hakknda muhal olduu gibi,
bmlara
götüren eyler de
muhal-
dir. Böyle
bir erikin her
yönden
Allah'a eil
olmasnn muhal
oluu,
gerçekte ikilik ifade
eden
her eyin birbirine
aykn olup, yekdierine
benzememesinden
ileri
gelmektedir. Eer bu
aykrlk,
bulunmasayd,
ikiliin varhnn
da
düünülmesi
imkânsz olurdu.
Meselâ
biz
iki si-
yahln
ancak iki mahalde veya
iki zamanda bir mahalde bulunabi-
leceini
akhmzla
düünebiliriz. Böylece bunlardan biri, ya mahalde
veya
zamanda
dil^tmden
farkh,
dierine
zd ve aykm
olur. Bazan da
iki
ey,
hareket
ve rengin birbirine benzememesi
gibi, had ve hakikatin
deinjjesiyle
deiik olur. Zira bu
iki
ey, her
ne
kadar
bir
mahalde
ve
hm mmi^
lÖJ^m^^^h
l«u-leiyorlarsa
dm
pP^^
ikidir.
Çünkü
bunlardan
W
lm&BSmâ&
âî^^m
s^^mâm* ^^er
«^^^Uk gibi, ha^
takem
m
^da
iki birblrio^
â#
^fâ^kl^
MlfMiMteE;
olan, iMrinln ayn
iki
siyahln
M&MmiM
muhaldir. btmteî
ikilik açk
olarak
anlalmamaktadr.
Eer bunlann
iki
olduunun
ve
aralarnda aykrlk
bulunmadnn
söylenmesi caiz
olursa,
bu
takdir-
de bir
tek insana iaret
edilerek onun,
iki,
halta
on insan olduunu
söy-
lemek caiz olur.
Fakat
bunlarn aralarnda
hiçbir fark
bulunmakszm
sfatta,
mekânda, bütün arazlarda
ve
gereklilik vasfn
tayan
dier
hususlarda eit
olduklarm
ileri
sürmek, zorunlu olarak
muhaldir. Bu-
nun
gibi.
Yüce
Allah'm
da
rakibi
hakikatta
ve
sfatlarda
tamamen
O'-
na
müsavi
ise,
bu
rakibin
varl
muhal olur. Çünkü
ne
mekân
ve
ne
de zaman
itibariyle O'na
aykn deildir.
Gerçekte
ne
mekân, ne
d.
55
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 57/196
zaman mevcut
iMmmp^
ancak
kadîm olan mefhumlardr,
Buna
göre
Mâ
üe
£al&
^l^da hiçbir
l^k yok d^^Ur. Binaen-
aleyh,
iki
ey
arasmdaki
bütün
farklar kalkt
zaman^
say
mefhumu
da zorunlu
olarak
kalkm
olacaktr.
Bu ise hakiki birlik
ve vahdetten
baka
bir ey
deildir.
Keza,
Allah'n
benzerinin
Allah'tan daha
yüksek
olmakla, O'na
muhalif
bulunduunu
ileri
sürmek de imkânszdr.
Zira
daha
yüksek
ve
daha
yüce
olan
Allah'n
bizatihi
kendisidir.
Çün-
kü
îlâh'n
bütün varlklarn
en yücesi ve
en yüksei
olmas gereklidir.
Varh
takdir
olunan
dieri ise,
noksan ve kusurlu
olduundan
ilâh
deildir.
Bizim, ilâhlarn
taaddüd
edebileceini
reddetmemiz,
an-
cak, lâh'm
kesinlikle
bütün
varhklarm
en
yüksei
ve
en
yücesi
olmas
zaruretinden ileri
gelmektedir. Eer
bu
^süm
derecesi
.Mah'tan da-
ha düük isCj
noksan
olduundan onun ilâh
olmas
mubaldirv
Biz
llâh'tan ancak
bütüa
wlklann^
j^üeesmikasdetm«^^^^¥ice
olan
ise
smcak
ha^^
Bu
da
AM'tan
ba^^mst
âe^ldir.
c^
c^tliini
tasavvur
etmek imkânazdr.
Çünkü
bu
m«temMd
f|u;klk
Mte
ve
dolayisiyle
daha önce
de söy-
lediimiz
gibi,
aâeâ în&ânszlanu
olur.
Eer,
ilâh
ad verilen varlklarn
birlemesi
hususunda,
sizinle
tartmayan
bir
kimsenin
sözünü niçin inkâr ediyorsunuz?
Her
neka-
dar lâh,
varlklarn
en
yücesinden
ibaret
ise
de,
gerçekte
bu
kimse,
bü-
tün
âlemin sadece
bir tek
yaratcmn
yaratmas ile
olmayp, bilâkis
iki
halikn
yaratmasmdan
meydana
geldiini
ileri
sürmektedir.
Bunlardan
birisi, meselâ, göün,
dieri de yerin
yaratcsdr. Veya
biri cansz var--
hklan
yaratrken, dieri
de hayvanlan
ve
bitkileri
yaratmaktadr.
.Bunu
imkânsz klan sebep nedir?
Eer
bunun
muhsd oluu .h^üd^da
MÜ
yoim,
tato
ilâh
dâ vMss^^^epEi&Jâlr^-
^
nasl bîr
fayda
sss^Bmf
ÇbM^'^^a^M
bu
^ü
kûnse,, Mk tabiri
îte
yaratsay
testesAte
vt^
tateta
,
dilerine
errin,
yato
tâ
Wb&
ertelerin, dierine
de
arazlann
yaratcs
adm Vettektedir
ki,
bunun muhal oluuna mutlaka
bir
delil
lâznndr
denirse,
biz deriz ki: Bunun muhal
oluuna
delâlet
eden
ey, soru
sahibinin
görüüne
göre
yaratklar bu ekilde iki
yara-
tcya tevzi etmenin, iki
ksmdan
hâli
olmamasdu-:
Bu
iki
ksmdan
birincisi,
bütün cevherlerin ve arazlarn
taksim
edilmesi zorunluluunun
farzedihnesidir. Böylece iki
ilâhdan
biri, ya cisimlerin
ve
arazlarn
baz-
larn
yaratp,
dier
bazlarm
yaratmam
veya bütün
cisimleri
birisi
ve
bütün
arazlan
da
dieri
yaratm
olur.
Halbuki
meselâ,
göü
yaratp,
yeri yaratmamas
gibi,
bu
ilâhlardan
birinin
sadece baz dsimleri
yarat
tîm
ilen
sürmek
kesin olarak
batldr.
56
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 58/196
Bu Mmââ
Mz
derk
kî:
Mil
^
pma pri
^
m^t^
I l^^ltâiîf
deil
midir?
^^0,
g^t^t^ km^dCtil
^dre-
tiyle
buna
kadir
oluyorsa, kudret bakmundan
dieri iletotMmstnda
bir
fark, bir üstünlük
bulunmad
gibi,
yaratlan
ey yö^nte
d€
dierine
nazaran, kendisinin
bir imtiyaza, bir üstünlüe sahip
olmamas
gerekir.
Böylece yaratlan ey
de,
birinin
dierine nisbetle
bir
üstünlüü
bulunmayan
eit
iki kudret sahibi ilâh tarafndan
yaratlnn
olur.
Bu-
<
radaki
imkânszlk,
daha Önce
temas
ettiimiz, aralarnda
hiçbir fark
bulunmayan iki
eit
kuvvetin
varhmn
farzedilmesinden
ileri
gelmek-
tedir. Bu ise
muhaldir.
Eer
göü
yaratanm
yeri
yaratmaa gücü yet-
miyorsa,
üphesiz bunun ilâh olmas muhaldir.
Çünkü bütün
cevherler
birbirlerine benzedikleri
gibi, kapladklan ve
tahsis
olunduklar
yerler
itibariyle
de
birbirlerine
benzerler. Bma
göre,
belirli
bir
eyi
yaratmaa
kadir
olanm,
onun benzcsrint
de
yaratmaa
kadir olmas
gerekir. Eer
\m
fâimi
Jkttdrçti,
iki
yarata
taallûk
etmesinin
caiz
olmas
yönünden,
toto
îs@^%
id
il^'d^
her
biimm
kudretilâe
elemlerden
ve
t^^hsâm
W
tmStÛL
^^mm^
hu
1sM&^ mâm
Mit ^-
müMa
t^d
edilmesi
sûsâkün
demdir.
Bina^îâl^h^ Mdis
olan
kud-
retin
hilafna,
bu
kudretin
bir yarat tecavüz
ettii
düünüldüü
takdirde,
baz
aded ve saylann
dier
bazüanndan
daha
^Hto ve
evlâ
olmamas, bilâkis
böyle
bir
kudretin yaratma
alanmn
sonsuzluuna
hükmedilmesi
icabeder. te
böylece
varl mümkün
olan her cevher,
,
0*nun
kudretinin
snrlan
içine
girmi
olur.
Dier
taraftan
öyle
dememiz
de
mümkündür
:
Bu iki ilâhdan
biri
cevherleri,
dieri
de
arazlar yaratmaa
kadir olmaktadr. Bu duruma
göre, bunlar tamamen
birbirinden
ayn
iki lâtotr.
Bunlardan
hirie
vacip olan
ku^i^
4^rine
vacip
olmamaktadr.
Bu
ise
üphesiz
mu-
Çimkü arazm
eevh^d^
m^fhmB.
de
anadan
^nlmas
müm-
kün deüdir. Binâenal^h, tela^dteate bhimn
tM,
fiiline
BtttMkEite.
E|er
arazm yaratcs bir
araz
yamM^
dilerse, bunu
nas
faalkteetört
araz
yaratmay
istedii
amili
belki
#
her'in yaratcs cevheri
yaratmak suretiyle, €^na
yardim etiffi^^k-
tir. Ve netice
olarak
da
âciz ve ne yapacan
bilmez bir halde kalacak-
tr.
Âcizin ise,
kadir
olmas mümkün deildir. Bunun
gibi, cevherin
yaratcs
da cevheri
yaratmay
diledii zaman,
araz
yaratanm kendi-
sine muhalefet
etmesi ve onun
cevheri
yaratmasna
mani
olmas pekâ-
la
mümkündür.
Bu
da
üphesiz
temânua, çeliiklie yol açacaktr.
Eer
bu
lâhlardan
biri
bir
cevheri,
dieri
de
bir
araz
yaratmay
her
istediinde,
bunlar
bu
cevheri ve
araz
yaratmada
karlkl
olarak
birbirlerine
yardm ederler
denirse,
biz
deriz
ki: Acaba bu yardm,^
57
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 59/196
aklca hilaf
düünülemiyecek ekilde, gerçekten zorunlu
mudur veya
deil midir?
ayet böyle
bir
yardmm gerçekten zorunlu
olduunu
ileri
sürerseniz,
üphesiz,
bu bir
çeit
tahakküm olur.
Bununla
ayni zaman-
da
kudreti
de
iptal
etmi olursunuz.
Çünkü,
meselâ cevher,
bu ilâh-
lardan
birisi
tarafndan yaratld
zaman,
arazm
da dieri tarafndan
yaratlmas
sanki
bic
mecburiyet
halini alr.
Aksi de
bunun
gibidir.
Böylece
o,
bu
fiili
terketme kudretinden
yoksun
olur.
Bununla da
ger-
çek
ku4ret
tahakkuk
etmi
olnaz.
okmk
öyle diyebiliriz:
Eer
W
yardmn
lekefilr
tmimtMsM dm^ms^
râk
yaplma» inü^^t^Sapa
ve
âeMp^k
kttdtcto
de
bir
m^mhûmm
olur.
ayet
bu
y^dm
gerçektö
zo-
mtûu
^
yaMttm Ite^ ^mk muhtaç olan ilâh,
gemfcfî
ImM^
tm-
Îk.
btomadndan,
güçsüz
ve
zayf bîr dârmâ
düer.
Eer
bunlardan biri errin, dieri de
hayrn yaratcsdr denirse,
deriz ki;
Böyle
bir iddia,
mutlak
bir
sapkhktr.
Çünkü er,
bizatihi
er
deildir. Bilâkis
o,
zat itibariyle
hayra
eittir
ve onun benzeridir.
Binaenaleyh,
belirli
bir
eye
kadir
olmak, onun
misline, benzerine de
kadir olmaktr.
Meselâ,
müslümamri
bed^tmû
atete
yakmak er ol-
duu halde, kâfirin bedenini
yakn®k
Jiapr ve
erri defetmektir.
Fakat
l^lâniyeti kabul ettii
aada^
o
insann
atete yaialma^
erre
inklâp
etm^
oinT. Halbuki imân
etlice deUO^ eâm
Icete^
^ykms^
sükût
ettii
zamim,
mm
^i
at^
yaknm|a
ImMi
ota,
^
kei^^
süyledi^ zaman
da,
^t^bedz
ona
yabm^
kesin
olaiak t^durdir.
Çünkü
onun
bu
kelimeyi
telaffuz etmesi, sadece
geçid
bir
sesten
iba-
1?^ olup,
bu
l^ose^
seetinîn
^iyetini, ne
ateirvene^^ymimnm
Zatlanm deitirmedii
gibi, bunlan baka bir cinse çevirme, baka bir
ekle
sokma
yeteneine
de sahip deildir. Buna
göre
bütün yanmalar
istisnasz birbirinin
benzeri ve eiti bulunduundan,
kudretin de
bunla-
rn
tümüne
taallûk
etmesi icabedecektir
ki,
üphesiz bu
da
çeliiklii ve
ylmay
gerektirecektir.
Hulâsa
bu
mesele ne
ekilde
farzedilirse
edil-
sin,
bundan
netice
olarak, ancak
birtakm
kargaalk
ve
fesatlar
do-
maktadr.
te
Yüce
Allah'n
da
Yerde
ve
gökte
Allah'tan
baka tanrlar
olsayd, her ikisi de bozulur
ve
fesada
urard ^^
sözüyle
kasdettii
hu-
36
Bunun
izah udur: Allah'n
iki tane
olduu
farzedilseydi
ve bunlardan biri, bir
eyin
varhn
diledii
zaman, dieri
de
O'na yardma mecbur
bulunsayd,
üphesiz bu ikin-
cisi
âciz
ve zayf olup,
kudreüi
bir
ilâh olamazd. Eer O'na muhalefet
etmee
ve kendisini
müdafaa
etm^
kacUr
olsayd,
bu
sefer de,
bu
Udnc
ilâh
kuw^
ve kudre4ü bir
ilâh
39^
tM(^;i«^
ve
bir
dum^
ob^
mazd.BsdE;ayMC.I,8.108.'al-'Gazzan,a^jQr<Isa^
3^-59, Msr
018/
m
58
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 60/196
sus budur.
Kur*an'm bu
açk
beyanna
ekleyecek bir sözümüz
yoktm
Bu ksm, bu
dava
(Onuncu
Dava) île burada
bitireUm.
Bu
konuya
la
ilgili olarak, ancak
Yüce Allah'n
hâdis
olan
varlklara
mahal ol-
masnn
imkânszln
açklamak
kalmtr. Buna
da,
ilmin,
iradenin
ve
benzerlerinin hâdis
olduunu
söyleyenlere reddiye
olarak,
sfatlar-
dan
bahsederken iaret
edeceiz.
59
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 61/196
KNCt
Kime
A
-
ALLAH'IN
SIFATLARI
Bu ksmda yedi
dava
vardr:
Çünkü
biz, Yüce
Allah'n
âlim
(bi-
lici),
kadir
(güçlü), hayy (diri),
murîd (irade
sahibi),
semî (iitici)
basîr
(görücü),
ve
mütekellim
(konuucu) olduunu iddia
ediyoruz.
te
bunlar
Allah'n
yedi
sfatdr.
Bu
sfatJarm
iki
yönden
incelenmesi
gerekmektedir:
Bunlardan birisi,
bu
ilâhî
sfatlam
ap
ayn
her
biri-
siyle
ilgili
mesd^ter^
dl^
4e
hWx
sfatlarm müterek
olddEto hu-
suslardr.
O
Wz
4tm bu
sfatlarn
^yn v^Mlannn
ispiti
ve
totem
hükümlerinin
kapsadlte
MtlîlU
a^tam^us
ile
ilgiH
Wlkiâ ksmla
konuya
girdim.
1
-
Kndret
Sfat:
Biz
gerçek olarak
âlemi yaratamn kadir
olduunu
iddia
ediyoruz .
Çünkü
Ito^ j^ûnlm
hayrette
brakacak birtakm
harika
v«
âyetler-
den meydana
gelen,
muhkem, mürettep
ve üstün
bir
nizama, eiz
bir
düzene
sahip bir yaratktr.
Bu ise
üphesiz üstün
bir
kudrete
de-
lâlet
etmekteür^
Kyas yoil^la bu
konuk öyle
^bâh:^:
Mükem
okn
hm
k^ret sahibi
bir
M
tm^aûsa meydana
getîildlpiio»
MesMû
de muU^
ve
mürett^
bir
fâl
^x^xm gör^
S^kmin
ka^
olan
bir
fâi
t^afîûiftn
p^tte
bulunduunda
yoMur.
Buna
göre
a<saba
niza ve
anlamazhk
bu
M
esasn
hangisine
raddir?
Eer,
âlem niçin muhkem
bir
fiildir,
dediniz
denirse,
deriz
ki:
Muhkem
oluundan,
âlemin intizam,
tertip
ve
düzenim kasdettik.
Bizzat
kendisinin
açk
ve
gizli organlarna
bakan bir
kimse,
üphesiz
bunlarda,
saylamyacak derecede
büyük acayipliklerle
4olu
bir
düzen
ve tertip örneini
görür.
îte
bu
es^n
b^inI^^
hi
m
SfEybetas
dayandmdan,
bunu
inkâr
^nek ak
mümkün
deüdir.
37 Bak: al-lf,yâ,
C.
I, s.
90-108;
aî-Maksad a^Esaâ
erh
EsmM'imal-Hmnâ»
s.
97,
Msr,
at-Takaddum
Matbaas, 1322.
60
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 62/196
ayet, muhkem ve mürettep
olan
her fiilin fâili mutlaka
kadir
olur,
gerçeine dayanan dier
esâs
nasl
anladnz
denirse, biz deriz
ki: Bu, akln
zorunlu olarak
bilmesi gereken
bir
husustur.
Akl
bunu
hiçbir
delile
dayanmakszn,
kendiliinden idrâk eder.
Akll olan
bir
kimsenin
de,
bu
gerçei
inkâr
etmesi mümkün
deildir. Fakat
biz bu-
nunla
beraber,
inkâr ve
inat
sahiplerinin
inkâr ve
inatlarnn ardm
kesmek
ve
bu
gibi
insanlar
sindirmek
amaciyle
delile
dayanarak,
bu
'
konuda
deriz ki: Allah'n kadir
olmasndan
maksadmz udur:
Al-
l^*tan
sâdr
olan her fiil,
Allah'n zat veya
zatnn üstünde,
zatnn
^htpdfl
y^tkm târ
salto
içi
sâdr
olmutur.
Böyle bir
fiilin srf
zat
^
sâdr oM^tffîU
^sâ
^nek
batldr.
Çünkü, hâyle
o^a^,
bû
fm&
4e
m
île
teaber
kadöa
^imm
m^Ml
M
^
delâlet
edi-
ym
%
w^
Allah'm ^a^m
â^tt^
Man
1bk
^atöl^
ol-
mutur, j^te
biz m^m;. ^âaâ^
fük
blanmasfm
s^^yan
m
^
St-
to
mcM
aâiM varumtoyk.
M
tasi^rma
1m^^
iMn fiili
yapabibnesini ve
kendisiyle'
fiilin v& eDMza
M^lstm
klan
bir sfattan
ibarettir. Daha
önce
zikrettiimiz
kesin
taksimin
delâlet ettii
vasf ite
budur.
Biz
kudretten'
ancak bu sfat
kasdet-
mekteyiz.Bunu da
ispat etmi
bulunuyoruz.
Eer,
kudret
hakknda-
ki
bu
görüünüz sizin
aleyhinize
dönmektedir. Zira
kudret
kadîmdir.
Oysa
siz diyorsunuz ki,
makdûr
kadîm
deildir
eklinde
bir
iddiada
bulunulacak
olursa, biz
deriz
ki;
Bunun cevab, irade
sfatun
hüküm-
lerinden
bahsedilirken
verilecektir*
|ija4i
de
bu
hm:
Kt^ârA
l:^ctalerînd^
1^ds
mm
lîTi Iteada
m^Mtatd^ioomtenmk-
Mmuz,
üKMtt
0te
Mis mllteto. MM^^
@to
ic^
mümkün
varlklann tümünün
sonsuz
oluudur. Buna
göre,
itidir
olu-
nan
hususlarm
da
sonsuz olmalan gerekir.
Mmttk&mm smttZ Olu-
unu
söylemekle
unu
kasdetmekteyiz:
Hadis varhklarm
birbirlerinin
pei sra,
birbirlerini tâkip
edip gitmesi,
daha
sonra
baka
hadis
bir
varln
halkedilmesi aklen
muhal olacak
ekilde,
belirli
bir
noktada
sona
ermemektedir.
Mümkün
varhkiar ebedî
olarak devam etmekte
ve üphesiz
bütün
bunlar
da
kudretin
kapsam
içine
girmektedir.
Kud-
retin
taallûk
sahasmm
umumîüini
ifade eden
bu
davamn
hedefi
âlemi
yaratann gerçek
birliinin kesin
oteak
ispat
edilmesidir.
O
hal-
de
Allah'n,
makdûraUft
Jer
biri
için ya
ayn ayr
bir kudreti vardr;
buna
göre
makdûrat
sonsuz
olduundan,
buna
bah
olarak
da
sonu
bultffiîttK^ ^5Üi kttetto
varl
meselesi ortaya
çkmaktadr
ki,
bu,
daha
6nce sonu
bulumnayan
devirlerin
iptalinde
görüldüü gibi.
61
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 63/196
muhaldir. Veya 0*nun
bir
bütün halinde
tek
bir
kudreti vardr.
Bu kud-
retin
taallûku
ise, bütün çeitleriyle cevher
ve arazlara
taallûk
eden
ey-
le
birlemek
suretiyle ve bizzat kendisinin
de müterek bulunduu bir
ey çin
olur
ki,
üphesiz
bu
da ancak imkân'dr.
Kudret,
imkân'dan
bakasna
taallûk
etmediine
göre,
bundan,
her
mümkün'ün
zorunlu
olarak makdûr,
yâni
takdir
olunmu ve
kudret ile vuku
bulmu olduu
gerçei
ortaya
çkar.
Bu konuda genel olarak
unu diyebiliriz: Allah'm
cevher ve
araz-
lar
yaratmas
mümkün ise, elbetteki
onlarn benzerlerini de
yaratmas
muhal
deildir. Çünkü belirli
bir
eyin yaratlmasna
kadir
olmak,
makdûr'da
taaddüd münteni olmadkça,
onun
benzerinin
de yaratl-
masna kadir
olmaktr.
Bu kudretin
bütün hareketlere ve renklere nis-
beti,
ayni ekilde ve ayni
oranda
olup,
devamh
olarak bir hareketten
sonra dier
bir
hareketin,
keza bir
rengin
arkasndan
dier
bir rengin
ve
bir cevherin
ardndan da dier bir
cevherin
yaratlmasnda
yararl
ve
elverili olur.
îte biz
Yüce Allah'n
kudreti,
mümkün
olan
her
var-
la
taallûk
eder,
sözünüzle
bu gerçei kasdetmi bulunuyoruz.
Zira
imkân belirli bir
adede
iniusar
etmedii gibi,
bizzat
lod^in
nisbeti
de
bir
adedin
dmda,
muayyen
bir adede
inhisar etmez. Bu
iti-
bar^
tmM
bdyi
bir hat^^
tâmik^
kmâi
b^msâm M*
lûk
Me,
O'nm,
kudretin
taailûkunm
îmlrflnihg
lih^e^
kal-
dm
^taek
ffîM^n
d^fo.
Zxm
biz
zorunh
W^
ruz ki, bir
ey
için
vacip
olan, o
eyin
benzerî
için
^
vacip olur.
Bundan
üç
mesele ortaya
çkmaktadr:
Birind^^i
'B^ bir kkn^
1m
s^M^
p^lûnmu
bî-
laâmn
makdûr ol^tm
mu
söyto^
istiy»^^$t^^
ûmm^
^
Nk
soruya
oevap
iiasak derîz
M: B^mda,
k^usa olan
M
ite
budtr. Q}rsa
inilmek
îyke edîtâ^
^ Mztan ^(höp
duu
güçlükler bertaraf
edildii
zaman, burada
herhangi
bir
ihtilafn
bahis konusu
edilemiyecei
görülür.
Bunu
u
ekilde açklamak
müm-
kündür.
Kesin
olarak
sabit
olan
bir
husus, her
mümkün'ün makdûr
olduu
ve her
muhal'in
ise makdûr olmad keyfiyetidir.
Buna göre,
her
eyden önce malûmun
hilâfnn
muhal veya mümkün
olup
olma-
dm
incelememiz gerekir. Esasnda
bunu bilmek, ancak muhalin
ve
mümkün'ün
mânalann bilmek
ve bmlarn hakikatlerini
meydana
ç-
karmakla mümkün olur.
Aksine olarak
bu
konudaki
aratrma ve
in-
celemelerimizde
gösd^re^ssimiz
en
ufak
bir
ilmâl
ve
ilgisizlik,
belki
de
malûm'un
hilâfna, ayni zamanda
muhal veya
mümkün
veyahut
muhal
deildir,
denmesinin doru olduu geçeini ortaya
çkarabilir.
Bu
du-
62
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 64/196
ruma göre, ayni anda
onun
bir
taraftan
muhal
olduu,
difif
tar^âtt
da
muhal olmad
hususunun
doruluu
meydmiâ
^ikmt$
düf
Ö,
üphesiz,
iki nakîzin
ayn
anda
doru
olmas
mümkün
deildir.
BilM: Bu
lâ&m t^stdiiuse
bir
mâna
vardr.
Bunun
açklanmas,
mcak benim
sana
söyliyec^a
u
«dzLei^let M^ün
olacaktr:
Mes^ âtemin
vacip,
muhal
ve
münkûn
oldumu siStmmm
lafim-
k^dür.
Âlemin
vacip
olmas,
kadîm'in iradesinin
yucûbî
hk
MÛc
olarak mevcudiyeti
farzedildii
takdirde, bu
kaâe öe
ImteAâa
de
caiz
olmayarak,
bizzarure vacip
olmas îtîbaSîs^*^.
ksAl
©te
irade
tahakkuk
ettii halde,
bundan
kastedilenin
tahakkuk
etmemesi
imkânszdr.
.^^nln muhâl
oluuna
gelince,
meselâ,
âlemin
yaratlmasna
ira-
denfe taaUûk
^to^^
farzediMiil
fedfedide,
zorunlu
olarak^m
hu-
dûsû
muU
@tete%
&hmik
m
i^tftet
meini
gerektiree^^*
tau^
isMamhj^
kesm
okrak
büin-
mektedir.
,
%i «iaffîâK&S3te€ilu|tti^^
sadece
onun
mtsm
baklmas
ve
onun-
fe
b^Kite
îic
fadenin
varl^mm,
nede
yokluunun mte
Mham
almnmmasdu*.
Böylece
âlem, iml^
JOe
va^tecbte
olur. O
halde,
bu
konu ile
ilgili
olarak
üç
görü
ortaya
çkmaktadr:
Birincisi,
Âlem'in
var
olum:^
iradenin
varlnn
ve
ona
taai-
llkunm
art kouhnasdr.
Buna
göre âlem
vadptir.
kincisi,
iradenin
yokluunun
farzedilmcsidir. Buna
göre
âlem
muhaldir.
Ü#Q©a^
iradeyem ssi&be
iltifat edümeksim
ve
âlmo
varl
vep
mmt
itibara ahnmakszin,
sadece
rnsm
zatna bakl-
Buna
göre,
onun
içn
sadece
^gftncü
k
katektacbr
d»
bu
M
îtMnâr.
Bu
sözümüze yz
w»ss%ler
mümkün
okU^aailâyi^
mekteyiz.
Baka
bir
deyirafe, zatmdân
baka
bir
eyi art
komad-
mz
zaman, âlem
mümkün
olur.
Bundan da
bir
eyin, aym
zamanda
hem mümkün,
hem de
muhal
olmasnn
caiz
bulunduu
gerçei mey-
dana
çkar;
fakat,
bunun,
ancak zat
itibariyle
mümkün,
zatnn gay-
risi
itibariyle
muhal
olmas
ve ayn
anda
zat
için, hem
mümkün,
hem
de
muhal
olmamas
icabeder.
Zira
bunlar
birbirleriyle
çeliik
br
du-
rumdadr.
Bu
ise
malûm'un
hilaf
ile
ilgili
olan
bir
husustur.
Bu
kont
ile
ilgili
olarak
meselâ
biz
öyle
diyebiliriz:
Eer
Yüce
Allah'nihninde Cumartesi
günü
sabahnn
erken
saatlerinde
Zeydlöl-
63
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 65/196
dürccogi geçmi
se,
acaba ayn
dakikada
Zeyd
için yeniden hayatn
halkedilmesi mümkün müdür veya deil
midir? Gerçekte ise bu,
hem
mümkün, hem de muhaldir.
Yani bakasma
iltifat
edilmeyip,
burada
sadece
yaratmanm zat nazar
itibara ahmyorsa,
bu
mümkün-
dür.
Eer zat kasdedilmeyip,
bundan
bakas
murat edihyorsa,
üp-
hesiz
bu
muhaldir. Bu ise, ancak,
yaratmann
yan sra,
Allah'n il-
minin
öldürmee
taallûku
nazar
itibara,
aimmak
suretiyle olur.
Zat
itibariyle
muhU
olan,
siycük
ile b^az
bir
amya, feâîrmede
dlduu gibi, iBB^tma.
mmma tmitial
olmay
gerektiren, faîmt zntimn
dnda
kalanlann muhal olmasm icap
ettirmîyendir. Eer,
meselâ
Zeyd'in yaamas
takdir
edilmi
ise, bu,
yaamamn
zat
itibariyle
mün-
teni
olmad
halde,
zatnn
gayrisinde
muhal olmay gerektirir. Bu da
üphesiz
ilmin zatdr. Çünkü bununla ilim cehle
inklâp etmi olur.
Oysa
ilmin cehle inklâb
muhaldir. Böylece u gerçek ortaya çkm
olmaktadr
ki, ilim, zat itibariyle mümkün, zatmm gayrisinde muhal
olmay
gerektirdiinden
dolay muhaldir.
Biz, Zeyd'in^^amas, o anda takdir
olummsta
edlpmlz
mssm,
mmaB
anöftk s^aMa beyaz cemetmede
Miu
gibi,
hayatm,
hayat olmâra
Mbariyle
muhal
olmadm
kasdedn^cteyiz. Yüce MMk*
m
kudreti, gerçek kudret olmas
itibariyle,
hayat
halketmee taallûk
etmekten uzak olmad
gibi, bu
taallûktan,
kudretin bünyesinde bu-
lunan
herhangi
bir
kusur,
zayflk
veya
onun
zatnda
bulunan
bir
se-
bepten dolay
geri
kaldn
düünmek
de
mümkün deildir.
Bu
iki
hususu
inkâr etmek gerçekten imkânszdr.
Bunlar da,
kudretin za-
tndan her
türlü
kusur ve noksanlklarn
mefyedilmesi
ve
baka
hiç
bir
eye iltifat
edilmeksizin, sadece
hayat olmas
itibariyle,
hayatn
zaU için imkâmn sabit olmasdu:.
Eer hasm,
gayrî makdûr
sözünden
mâksat,
onun
varhmm
imkânszla
sebep
olmasdr,
derse,
üphesiz
o,
bu
sözünde
doru-
dur. Esasen
biz
de bunu inkâr etmiyoruz. Bundan sonra da
geriye sadece
bu
lâfz incelemek kalyor: Acaba lügat bakmndan doru olan, ona
bu ismin verilmesi midir,
veya
ondan bunun selbedilmesi
midir? Mu-
hakkak
olan
husus,
ona
bu lâfzn
itlak olunmasmn doru
olmasdr.
Zira
insanlar,
filân
kimse
harekete ve sükûna kadirdir,
dilerse
hareket
eder,
dilerse
hareketsiz durur;
inssnaher
an
için zd olan
iki
eyi
yap-
maa
kudreti
vardr, dedikleri
zaman,
gayet
iyi
bilirler ki,
Yüce
Allah'-
n
ilminde
cari
olan,
bunlarm
birisinm
vâki
olmasdr.
te
bu
sözler
biam zikettiimis hususkra diadet
etmektedir.
Binaenaleyh burada
mânamnoynad
rol, iücâr edil^yecek
derecede
büyük
ve önemlidir.
64
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 66/196
ikinci mesele:
Wr
Içimsenin
% Icsm
ilâ
'û^ âlMk
â^H^
mümkündür:MMûM
taatlûk
msM.
ytltûii^,
kudm^
genellik
ifade ettiini
iddia ettiinize
göre, hayvanlarm ve
yaayan
dier yara-
tklarm
kudretleri
hakknda ne
diyorsunuz?
Bunlar
da
gerçekten YSco
Allah'n
kudreti
dahiUnde
midir
veya deil
midir?
Eer
Allah'm kud-
reti
dahilinde deildir, derseniz
kudretin
taallûkunun
umumi
olduuna
dair
söylediiniz
sözünüzü
nakzetmi
olursunuz.
ayet
bu, Allah*m
kudreti
dahilindedir,
derseniz,
bu
takdirde
de
iki
kadir
arasmda
bir
makdûru
ispat
etmi
olursunuz.
Bu
ise
üphesiz
muhaldir.
Veya
in-
^îUl V©
dier
hayv^tfjferm
kudretlerini inkâr
etmeniz
gerekir.
Bu
da
zoi^O^
^^ak
çelimeye
dümeyi
gerektirdii
gibi, aym
zamanda
eri-
ntm.
crt-
ve
isteklerini
4©
mkârdr.
Zira, bir ii
yapmaa
kudreti
bu-
]mm^%
bir
tn^»d|iK» #
W^
^pnasm istemek
muhaldir.
Baka bir
deyimi^
i^l^'n
kuluna
senin kdr^Ma
dmda
bubini
ve
ancak
^bAl
}mk0^
Mû^bdie
ve
&dm
^Mm
ms.
gMmle
yapl-
ma
SMM
te
^
mM
yapnian
lâzandr'*
demesi
elb^ki
Mcânszdr.
Biz
buna
cevap
olarak deriz
ki :
Çeitli
kudretlerin
birbirinden
ay-
rlmas
hususunda insanlar
bir
çok
frkalara
ayrlmlardr:
Meselâ
Cebriyye
frkas
kulun
kudretini
tamamen
inkâr
etmitir.
Bundan
do-
lay
bu
fu:ka
mensuplar
cebrî
hareketle,
ihtiyarî
hareketi
ayrmann
zonH^uluunu
inkâr
etmek
ve
er*i tekliflerin
imkânszluu
ileri
sür-
ms^
mecbuiyeUnde kaimindir.
Mutezile frkas ise. Yüce
Allah'm
kudretinin,
kullarn,
hayvan-
larm,
meleklerin, cinlerin
ve
eytanlarn
fiillerine
taallûk
etmesini ta-
mamen
inkâr
etmi
ve bunlarn
bütün
fiil ve
hareketlerinin
sadece kul-
larn kendi
yaratmas
ve
icâd
etmesi
olduunu,
dolayisiyle
Yüce Al-
lah'n
bu
yaratmada
ne
müsbet, ne de
menfî,
bir
kudreti,
bir
tesbri
bulumadm
ileri
sürmütür.
Bu
görülerinden dolay
Mutezile
fr-
kan
n»oâiQte
korkunç
derecede
büyük
iki
hataya
düülerdir.
Bunlardan
birisi,
Selefin
(Allah
onlardan
raz
olsun)
inand
ve
savunduu
AUah'tan
baka bir
yaratc,
O'ndan
gayri
bir
mûcid bulun-
mad,
hususundaki
giküünü
inkâr
etmi
olmalan
;
îkincisfde,
icad
ve
yaratmay,
daha
yaratt
eyin
ne
olduunu
bihneyen
bir
kimsenin
kudretine
nisbet
etmi
bulunmalardr.
Çünkü
bu
kimseye, insanlardan
ve
dier
hayvanlardan
sâdr
olan
çeitli
hare-
ketlerin
adedinden,
tafsilatndan
ve
ölçüsünden
sorulduu
zaman, üp-
hesiz
onun bu konuda
hiçlHr ey
bilmedii
ortaya
^kac^tr.
Meselâ,
65
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 67/196
I^^^
ami
f^mîrâ
^flceâer
^mea^
^dl
Btiyariyle hemen aAne-
sâii
mmâm klarak
önu
em^, :^^u,
doar
dogmat ve
daha
gözleri
kapah iken, derhal
annesinin memesine hücum eder.
örümcein
ördüü
acayip
ekilli alann
dözgünlüü,
kenarlarmm bir-
birine
eitlii
ve uygunluluu, mühendisleri dahi hayrette brakacak
derecede
üstün bir sanat temsil etmektedir. Mühendislerin dahi bile-
medii
ve
onlar
bu konuda
âciz
brakan
bu
hususun,
ilmin
dnda,
ondan tamamen ayr bir
konu
bulunduunun kesin olarak bilinmesi
lâzmdr. Keza,
arlarn
kendi
evlerini
alt köeli olarak
yaptklar
bir
hakikattir. Bunlar içinde
dört
köeli,
yuvarlak,
yedili
veya baka
her
hangi bir ekle rastlamak mümkün
deildir. Bunun
sebebi, üphesiz
alt
köeli
ekik^
iBometrik
kurallann
delâlet
ettii ve
baka hiçbir
ekilde bulunmayan
a^nm bir özelliin bulunmasdr.
Bu
ise baz
esas-
lar
üzerine
korulnntur.
Bu
esaslardan
biri, dorultu'nun
dnda
kalan açlardan
ayrlan
dairevî
eklin»
gerçekten
en
geni
ekillerden
biri olmasdr.
îkincisi,
dairevî ekiller,
birbirine
paralel
olarak
konulduu
za^
man,
aralannda mutlaka
aync
bir
boluun kalmasdr.
Üçüncüsü, az keaarh
ekillerden,
ihtiva
bakunmdan daire^
ekle
en yakm
bulmmn
alt kenarl
olamdr.
Dördüncüsü,
yedi, sekiz
ve
be
kenarh ekiller gibi,
dairevî
ekle
yakn
olan
büto
^killerden
bazlan, birbirine
paralel
ve yakm
olaraJc
konulduu
zaman, aralarnda
birbirleriyle
bitimelerini
örülen
ay-
nc bir boluk kahr. Fakat
dörtgenlere
gelince, bunlar her ne
kadar
ondao,
<k^revî ekilleri kaplamaktan uzaktrlar.
te
ank^
%eaâteln
içine alffîmi^
d&ife^^ekÜk^eyakn bir
pMo
4â
fikj^kew4îtUkemii^
okm
ekle daha
yakmdu*-
muhtaç
oldukteM^
v«
kaplad^-
Im
yenMsââ cbrl, adetlerinin
çokluu
ve
dolayisiyle
kendilerine
kâfi gelmemesi
yüzünden evlerinin (peteklerinin)
arama girecek
her
hangi
bir
boluu zayi
etmemek zorunluluunda bulunduklanndan,
esasen ekiller arasnda bu
özellii
tayan
ve
birbirine bitiik olmay,
ekillerin
arasnda
herhangi
bir açkhm,
veya
boluun
bulunmamasn
salayan eklin
de
ancak
alt
kenarl
olanndan
bakas bulunmad-
ndan.
Yüce
Allah peteklerini yapmalarnda kendilerine alt
kenarh
ekli
tercih
etmelerini
müyesser
klmtr.
imdi,
acaba
bu
anlar,
üs-
tün bir zekâya sahip insanlarm ekserisinin dahi idrâklerinin
üstünde
olan
bu incdikleri kendi kedilerine mi
bildil^ veya
yaj^ak
mecbu-
66
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 68/196
riyetinde olduklar bu eyler, kendilerine,
ceberutta
tek
olan
yaratc
tarafndan
m
musahhar klnd? Oysa onlarn gerek bu
petekler Üze-
rindeki
ve
gerekse içindeki bütün
hareketleri,
her
ne
kadar bilmeseler
dahi, sadece Yüce
Allah'n
takdiri
ve
dilemesi ile
cereyan
etmekte
ve
kendilerinin
bu
hareketlerden
asla
imtina etme
kudretleri
bulunma-
maktadr.
te
haymüm,
^bsante
bayr^
tel^^üeedt
bum
h&mt
daba
birçok sanatlan vardr.
Burada bunlarm
sadece bir ksmm zik-
retmenin,
bütün kalpleri
Yüce
Allah'n
büyüklüü ve celâli
ile
doldur-
maa
kâfi
geleceinde
üphe
yoktur.
Yüce
Allah'n
yolundan sapan-
lara, kendi
ksr
kudretlerine marur olanlara,
yaratmada, icad
etmede
ve
nihayet
bu gibi
harikalar
ve âyetleri meydana
getirmede, Yüce
Allah
ile
ortak
olduklarm
zanneden zavalklara yazklar olsun
Yara-
tklar elbetteki zelildir. Ceberutta tek olan ise, ancak
göklerin
yüce
hakinü bulunan Allah
Taâla'dr.
Mutezile Mezhebinin
sürüklendii
enaat
ve
sapklklarm çeit-
leri
ite
bmlardr.
imdi de
Eltî
Sünnetin
doru yolu
bulmaa
naisal
muvaSkk
olduuna ve gerçekten itikadda
iktisada
nasl riayet
ettiine bîr
bak-
nz: Onlar bu konuda öyle
derler:
Cebri
iddîa
«tee&
ffîuU ve baM-
dr;
icad,
yaratmay
ileri
sürmek
bir engeli
zorlamak
ve
gücünün
yet-
miyecei
bir ie
burbunu
sokmaktr. Gerçek ise, ancak
bir
fiil
için
iki
kudretin ve
iki
kadir'e
bal
bir
makdûrun varhm ispattr.
Buna
göre
ortada,
ancak, bir fiile
iki kudretin tallûk etmesinin
uzaklatrlmas
meselesi
kalmaktadr.
Bunun
uzaklatnlrnas ise, ancak iki
kudret
bir
tek fiil üzerine
ayn
ekilde taallûk ettii zaman
olur.
Bu
iki
kudret
bir-
birine
benzemedii ve taallûk
ekilleri
de
yekdierinden ayr bulundu-
u
zaman,
daha
sonra
da
açklyacamz
gibi,
bir ey üzerine iki taal-
lûkun
vârid
olmas
muhal
demdir.
Eer,
iki kadir arasnda
bir
makdüru ispat etmee sizi sevkeden
sebep
nedir'*
denirse,
cevap
olarak
biz deriz ki: Kesinlikle
bihnen ve
delillerle sabit olan
bir
gerçek, ihtiyarî hareketin,
her
ne kadar
mecbur
olan
kimseye
nazaran,
mecburiyet
farz
ve
zorunlu klmsa dahi, mecbu-
riyetten ayn
ve
farkh bulunmasdr. Bu
farkhik
ise,
ancak,
kudretle
meydana gelir.
Bundan
baka,
kesinlikle bilinen
dier bir
husus ta,
Yüce
Allah'n
kudretinin
mümkün
olan her
eye
istisnasz
taallûk
etmesidir. Her hadis
mümkün
ve kulun füli
de
hâdis
olduuna
göre,
ü^esiz kulun
füli
de mümkün
demektir. Binaenaleyh,
mümkün
olan
67
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 69/196
fiile
Yüce
Allah'n
kudreti
taallûk
etmezse,
bu
fiil
muhal
olur.
Bu-
rada
biz
diyoruz
ki:
htiyarî
hareket,
hâdis
ve mümkün
bir
hareket
olmas
itibariyle,
cebrî
harekete
benzer.
Bu
itibarla
Yüce
AUah'm
kud-
retinin
bunlardan
birisine
taallûk
edip,
benzeri
olan
dierine
taallûk
etmemesi
imkânszdr.
Hattâ
bu
durumun
gerektirdii
dier
bir imkân-
szlk
da
udur:
Meselâ
kul
elini
hareket
ettirmek
istedii
zaman,
Yüce
Allah'n
onun
elinin
hareketsiz,
sakin
olarak
kalmasm
istediim
farz-
edelim.
Bu takdirde,
ya
hareket
ve sükûnun
her
ikisi
de
vardr
W^^ofc-
tur.
Bu
da, tabiatiyle
hareket
ve
sükûnun
içtimana^^tnnlarm
yok-
luuna,
terkedito^söie
se^^
Qm^
©ö^asüde^^ta'^tatem
terkediln^v^^k^^
)m
iki
kudretin de
hsM ahnasun
g^^A.
3^ ktt^e^
tade tahaîda^
em
Y&m^mM
ksM^ ettii Tatm^,
ken-
t^ââ
daîa kuv^^
@tes
dolayisiyle,
O'nun
makdûr'unun
bakasna
te^
01lîidiiî|miütt
^ti^dilmesi de
imkânszdr.
Çünkü,
bir
kudretin
belirli
bir
harekete
tallûku
ile
dier
bir kudretin
de ayn harekete
taal-
lûku arasnda
bir
üstünlük,
bir fark
yoktur.
Zira
her iki
kudretin
de
faydas
yaratma
ve
icad etmedir.
Burada
Allah'n
kuvvetli
oluu,
an-
cak
O'nun
bakasm
yaratmaktaki
iktidardr.
Bakasn
yaratmaktaki
bu
iktidar
ise,
üphesiz
söz
konusu
olan
bu harkette
bir
tercih
sebebi
deildir.
Çünkü
hareketin,
bu
iki
kudretin
her
birindeki
nasibi,
sa-
dece
bu
kudretlerden
biriyle
yaratlm
ve
icad
edilmi
olmasdr.
Ya-
ratma
eylemi
ise,
birbirine
eit
olup,
bunda
daha
kuvvetlMc
V^a
daha
zayf
idik gibi,
herhangi
bir tercihi
gerektirecek
bk
HCm
J^^MIA
edilemez.
te
böylece
her
iki
kudreti
kesin
öl^ak
^pat fiûm
sWt
bizi de
iki
kadir ara^nda
bir
saakdûr'un
varlm
^lata sevketö^
olmaktadr.
Eer,
delilin
muhal'e
götürmeyeceine
dair
sözün
ve
sizin
bu
konu
ile ilgili olarak
zikrettiiniz
hususlarn
anlalmas
mümkün
olmamak-
tadr
denirse,
biz
deriz
ki:
Bunu
size
u
ekilde
izah
etmemiz
müm-
kündür: Yüce
Allah'n,
kendi
kudreti
dnda
olarak,
hareketi
kulun
elinde yoktan
var
etmesi akla
uygundur.
Buna
göre, kulun halkettii
her
hareketin
ve
bu
hareketin
üzerinde
yaratt
her
kudretin,
gerek
kudret,
gerekse
makdûr'un
tümünün
yegâne
mucidi ve
yaratcs
Yüce
Allah
olup,
yoktan
var etmekte
tek
olan sadece
O'dur. Kesinlikle
hare*
ketin
varl
kabul
edildiine
göre, hareket
edenin
üzerinde
de
1^
M-
dir'in
l^^^^^m
k^bajl
«dhnesi
zorunludur.
tt&
bu ko^^
bebiyle
onun
durumu,
n@^^
^^an
kim^^^^
dtruMvp^dl^
l^ij^M^
ayrto^
m
M^^te
^
bttt
fsstete
tett^tte
mhsm^^
özet
okrak iyis
dfyebüiriz:
Gemf mW
«dan
«iÂk
ksdTj
teiftan,
fte
Allâi*ffi
kud-
68
4
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 70/196
elbetteki kudreti
de,
makdûru
da
bir
arada
yaratmaa,
yoktan var
etmee
kadirdir. Esasen yaratc ve
yoktan var edici
ismi, kudretiyle
belirli
bir
eyi
yoktan var edene
itlak olunduundan,
gerek
kudretin
ve
gerekse
miktarn
hepsi
de
Yüce
Alah*m kudretiyle meydana gelmi
bulunduundan, O'na yaratc
ve yoktan var edici
denmitir.
O halde
makdûr,
kulun kendi
kudretiyle
meydana
gelmemektedir.
ayet
onun
kudretiyle
hasl
olduu
düünülse
dahi.
Ona
ne
yaratc
ne de
yoktan'
var edici adnm verihnesi
doru
d^ildic
Binaenaleyh
bu
gibi
bir
nis-
bete, bundan baka
bir femin
verilmesi
zorunludur
ki, ite
bu nisbete
Yüce
Allah'n kitabn^
^filank
kesb
ad
verilmitir.
Çünkü Kur'-
m< M£^*4e ksâksm ^tt^^ 1m
ismia verj^di|i fi^rülmektedir. Bu-
t^^»
tt^^^nalâim
adi^aasmcUm somu,
istol^^
tatpta-
Eer,
esas olan
mânalar
anlamaktr,
sözünüzün
anlalmas
imkanszdr. Çünkü kulda
halkedilmi
olan
kudretin makdûr'a
taallûk
etmemesini anlamak gerçekten
zordur. Zira malûmu
olmayan bir
il-
min
varl gibi, makdûru
bulunmayan bir
kudretin de
varl muhaldir.
ayet kudret makdûr'a
taallûk ediyorsa, bu tallûkun,
ancak tesir, yok-
tan var etme ve
makdûrun
kudretle hasl
olmas
yönlerinden
baka bir
ekilde
olduunu düünmek
imkânszdr. Makdûr
ile
kudret arasn-
daki
nisbet, müsebbeb'in
sebebe
olan
nisbetidir;
yam
Otumla hmX
olmasdr.
ayet makdûr da
kudret ile
hasl
olmuycff^ ^ism
göre
Mtad^
bir alâka,
y&k 4m^ik^^
B«
ise
üf^esiz
pmm
g^çek
bir
Imâ^
0lmsmmm
^mS^Ar,
Zira-
laaWra
bulunmay^uK
Mr
Sufîmt oMasi
imk&^^.
kadre^
taallûk
oâm
^alUte^
âa^
^mm, %ma ]^x#k û^Mt
O&^i^^^s&j^^
tsaiMk eden
bir
sfattr.
Sizin kudretin
v^b| a^Jc
^K^teûûun var
olma^
baldf» sözünüz,
iradMt
n
tettM
laâIfi3ai îte olmaktadr.
Bunun
gibi,
kldretin
taallûku,
sadece
onun
bu
kudret
ile
vaki
olmas-
na
baldr
sözünüz
de
batldr.
Çünkü
size göre
kudret bakidir.
imdi de
fiilden önce kudretin
varln farzedelim.
Acaba bu
kudret
gerçekten
taallûk
etmekte
midir veya
etmemekte midir?
ayet
etme-
mektedir derseniz, böyle bir
kudretin varh size
göre muhal olur.
Eer
evet taallûk etmektedir
derseniz,
buna göre
kudretin mânas,
nakdûr'un
kendisiyle
hasl olmas deildir. Çünkü
makdûr
daha he-
nüzmeydana gelmi
deildir. O
halde, kudret
ile hasl olmamn
dmda
mutlaka
ba^
bir
taallûk
eklinin
is^tajt
ztanludur.
Zira,
taallû'kun
hud^^
^^mO.
k^^etle
hadis
^mas
anlamm
tar. Halbuki hâdis
olmadan @m»
taallûk
kudrete
muhaliftir.
O halde bunun baka \âx
69
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 71/196
taallûk
çeidi
olmas
gereklidir.
Kudretin
makdûra taallûkunun
ayn
ekilde
olduuna
dair
sözünüz
yanltr.
Onlara
göre, kadîm
kudret
de
bunun
gibidir.
Çünkü kadîm
kudret
ezelde
ve
daha âlemin
yaratl-
masndan
önce
ilme
taallûk
etmektedir. Biz
genel olarak
bu kudretin
taallûk
ettiini söylersek,
bu
sözümüz
dorudur,
fakat
Âlemin
bu kud-
retle
vaki
olduunu
ileri
sürersek,
üphesiz bu
iddiamz
gerçee
aykn
olur.
Çünkü
âlem
daha
henüz
yarathnamtr.
Eer
bu
iki
ifade
birtek
kavramdan
ibaret
bulunsayd,
üphesiz
bunlardan birisimn
doru ol-
duu
y^e
dieri de do^
olu^du.
Eer,
Mukdûr
vaki
olmadan
önce
kudretin
ona taallûk
etmesinin
mânas, makdûr
vuku
bulduu
zaman,
onun
kudretle
hasl
oknasdr**
denirse,
deriz
ki;
Bu
derhal vaki olan
bir taallûk
deildir;
bilâkis bu
bir
taallûkun
vukuunu
beklemektir.
Bu
itibarla
kudretin
varhm,
onun
taallûku
bulunmayan
bir
sfat
olduunu,
fakat
makdûr
kendisiy-
le vuku
bulduu zaman,
onun
igiE
bir
t^llûkun
düünülebileceini
söylemek lâzmdr.
te
kadir olma meselersi
de
bunun
gibidi^^
Anm
içB de ortaya
bir
imkânszlk
çkmaktadr:
Bu da»
taallûk
e^o^^
bir
sfatm,
taaUOk eden
sfatlardan
olmasdr
kî^
^esis: bu
mutmldit.
ayet,
bu
sözün mânas,
kudretin,
makdûrun
kendisiyle
hasl
olmasna
hazr bir
durumda
buhu|]]3$br'*
denirse,
biz
deriz
ki:
Kud-
retin
hazr
bir
durumda
bulunmasnm^
ml^û^
mmS&
iNk»
hti^am-
sm
beklemekten
baka
bir ankm^JEtor,
Bu^
dsffhrt
I^k
etmeyi
tâm bâr
kudrei^s^
msâst^ fakat
nukâth*
bu
kud^
itsM
^aMA^
tafc
Keza, \msm
de
bfr
a^tes
dduu gibi,
bir
kudretimiz vardr;
Mftm^tftr tasmla
mM MattttsmktadjoP. Gerçekte
ise, bütün
bun-
lar
sadece Yüce
AUah'm
kudretiyle
vaki olmaktadr.
Demek
oluyor
ki,
burada, bizim
görüümüzle sizin
görüünüz
arasndaki
ayrhk,
sadece
bizim,
makdûrun
ancak
Yüce
Allah'n
kudretiyle
meydana
geldii
hususundaki
sözümüzden
ileri
gelmektedir.
Kudretin
mevcudiyeti
ve
onun
taallûku
ile
makdûrun hasl
olmas
zorunlu
deilse,
bu
kudretin
yokluunun
Yüce
Allah'n
kudretiyle
olduunu
ileri
sürmenin
sebebi
nedir? Buna
göre,
makdûr'un
Yüce
AUah'm
kudretiyle
var olmas
ile,
onun hâdis
olan
kudret
ile
aralanndaki
nisbetin,
alâkann
kesiklii
dolayisiyle yok
olmas
arasmda bir
fark
yoktur.
Zira
bu
niibet
makdûr'un
yokluu
ile münteni
olmadma
gör^ imsi
ohst
da onm
Yarh
ile
mümteni
olur?
Binaenal^k
m^^ûr^
Mer
var
&ter
ne
ekiUe
teectili^^^jil^
mkdût^u
hemen
buhu^o^^
taallûk
edid bn* kudretin
varl
zormüudur.
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 72/196
ayet,
Makdûr*u hasl
olmayan
bir kudret
ile âcizlik arasnda bir
fark yoktur; bunlar tamamen aym mânay
ifade ederler denirse, ce-
vap
olarak
biz deriz ki :
Eer
bu sözünüzle,
bir
insanm
kudreti olduu
zamanki durumunun, herhangi
bir
mecburiyet
karsnda
acze dütüü
zamanki
durumu gibi olduunu
söylemek
istiyorsamz,
üphesiz
bu,
zarureti inkârdan
baka bir ey
deildir.
ayet
bununla, makdÛr'un
bu
kudret
ile
hasl
olmamas
itibariyle,
onun
âcizlik
anlamnda
oldu-
unu
kastediyorsanz,
gerçekten bu
görüünüz
dorudur. Ancak buna
âcizlik
adm
vermek
doru
deildir. Eer bu
adlandrma,
Yüce Allah'n
kudretine nisbet
edildii
zaman,
âcizlik
hissim uyandran bir kusur v^a
li^^tltttan
üoi
geliyor^
^hc^ bu,
onhmn
hsbvl
ettikleri esas-
g5e
öi^^ttf|0QLgaill
^^imonM
Wl^yle>
fiilden önceki kudretin
â^â^
MMiâ^M
M
ta^
benzer
}m
ûmmM
d%
ia-
sai^
#M
iiila$>^^^
^ta
Ur
$0:^^
idrâk
olmm
W
AmmM-
için de durum aym
olup,
aralannda 'bîr
Wc
Burada
genel olarak unu
diyebiliriz:
Birbirinden
ayr iki kudretin
varlm kabul etmek
zorunludur.
Bu
kudretlerden
biri
üstün,
dieri
ise
acze
daha
yakmdr.
imdi
sen, üstün olana
her ne kadar
izafe
edüse
de,
bir yönden acze
benzer
hissini
isecen
bir kudreti kula
isnad
etmekle,
bunu
Yüce Allah'a isnad etmek
arasmda
serbestsin. Eer
gerçekten
hmi
mUU
imx,
m^mm
^
W
mke^
S^nMlaa
isnad
edümesimn daha
eâl ^d^snlte
s^be^sM
^pheye
dümedin,
l^kml^i^^^^
Uva
«d^ecep
MimsiM^
p
Üçüncü mesele:
Eer
bir kimse, bütün
hâdis olan
varkklara
kud-
retin
taallûkunun umumiliim
nasl iddia
ediyorsunuz?
Gerçek u ki,
dünya
üzerinde bulunan
hareketlerin ve benzerlerinin
ekserisi birbirin-
d^
domakta ve
bunlarn bazlar zorunlu olarak
dier
bazlarndan
meydana
gelmektedir.
Örnein,
elin
hareketinin
zorunlu
olarak
par-
maktaki
y^ü^in
bareketini,
elin
sudaki
hareketinin de suyun
hareke-
tiuî
mmiam
j&^mm^
Bu bakü^
müs^ede
ile
s«b^ <%Uuu
gibi,
akd
da
buna
ddâlet etmdctedlrvÇ%kü,
eer
suyunw^^^^b^^
gerçektm
Yâee Allah'm
yaalSB^Ie meydana
S^^xxâ%
d^sB^t
yüzüün, gerG^ ^E^m teteî
bitfuMâlUm,^
toök^^^mit-
mas caiz olurdu.
Oysa
bu,
muhaldir. Birbirinden
doan
dier varlklar
da, bütün
çeitleriyle bunun
gibidir
denirse,
cevap
olarak
biz
deriz ki;
Anlaibnay^
bir ey
üzerinde,
red
veya
kabul
eklinde
bir
tasîu^-
rufta
bulunmak
mümkün
deildir.
Çünkü belkli
bir mezhebin,
red
veya
71
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 73/196
kabul
edilmesi,
ancak
onun akla uygun
olmasiyle
mümkündür. Bize
göre, tevellüd
ibaresinden
anlalan ey,
ceninin
annesinin karnndan
ve
bitkilerin
yerden
çkt gibi,
bir
cismin
dier
bir
cismin
içinden
çkmasdr.
Bu ise
arazlarda
muhaldir.
Çünkü elin
hareketinin,
yüzü-
ün
hareketinin
çkmasn salayan
bir
içi
yoktur.
Bundan baka el,
birtakm
eyay
ihtiva
eden
bir cisim de
deildir ki,
bunlardan
bazlan
bu
elden
süzülmü
olsun.
Eer
yüzüün
hareketi,
elin
hacj^tmin
za-
tnda
buluamuyorsa,
bu
h^ketin
el vastasiyle
donuMSEEm
nedir?
Bmm
vsah
edilmek
m mlmltmsi
lâsamdu*.
\msm
an-
laUm^
mtolcün
4^
im
ibdu,
Ibu
husmm müahede
&
sabit
Zîm
bru
Imfe^ttn,
sadece e&a
taîâ^
^
m^^ta
eto^
3BffitEEiWWIte'.
Atat
mn
gerçâ»
Mm
domu
olduunu
görmek
imkân
dahilinde deildir. Binaenaleyh
sMm,
eer
bunu
gerçekten
Yüce
Allah
yaratm
olsayd,
gerek
yüzü-
ün, gerekse
suyun hareketi
bulunmakszn,
elin
hareketini
halketmi
olmas
gerekirdi
sözünüz,
saçma
olmaktan ileri
gidemez.
üphesiz
bu
da, ilim
iradeden
domam
bulunsayd,
ilim olmakszn
iradenin
veya hayat
olmakszn
ilmin yaratlm
olmas
gerekirdi diyen bir
kimsenin
sözüne
benzer.
Fakat
biz burada
diyoruz ki: Muhal'in
mak-
dûr
ve
art
bulunmakszn,
merût*un
var
olmas
akla
uygun
deildir.
Hakikatta
iradenin
art
ilimdir;
ihnin
de
art
hayattr.
Keza cevherin
bir yer
igal
etmesinin
arts^ yerin
bo
olmasdu*.
Yüce
Allah
}m
eli hareket ettirdii
zaman,
o
daha
önce
y^Pi
^skir
WSxda.
baka
}m
^aA
i^i&tmd
wmmuâa.
m
>€r
m
otezsa^
da
«MTO
etme^
raia^feçtolur? O haîâ^
eKû
otm^
û^^âa
}^1Mmmmk
^ti^*
Ç^$M,
^&
hl^k^ bulumnamaa
sebebiyle yer
boaltlmadan
elin
hareket etti-
inin
farzedilmesi,
iki
dsmin
ayni
öJü^
hayyizde
itimam gerekti-
]%cekti[r.
la
se
ffîuUi^.
nra^eyb.
bmtedan
birisinin
o
yeri
ri için ^rftr,
te
bu gereklilik
dolayisiyle, onlann
bir-
birieridcii
te«Ad
etmi oldâdm,
bk^üth
dierinden
modana
gel-
mi
olduunu
zsmvstmek
yanltu*.
Bahlklan
art olmayan
huuslara
0km^ Mim
atee
yaklatuid^
msm
pamuun
yâ^mm^
te
vc^ buza dedirild^
zaman
sc^nma
Igzumfe^^
te^e^
içm
âdet
hülmünü
^an bir
^dea
^nnlmas
ç^çy^.
tal^
1ar,
Yüce Allah'n
kanunlarna
göre
tttg^tedur.
Al-
lah'n kudreti,
zaü
itibariyle
buzda
soua,
^
îokumna
ha^^ân
m
tmm
dokunulduu
zaman
da,
soujd^tn
pat«e,
e^dO'Mdi^
ya
ratmaktan âciz deildir.
O
halde
msmm tevellîd
l^kfand^kî
gi^kari
iki
ksmda toplamnaktad^:
72
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 74/196
Birincisi,
Tcvellüd'ün
art
olmasdr.
Burada
mukarencltett bmj-
ka
bir ey
tasavvur
olunamaz.
kincisi,
TeveUüdûn
art olmamasdr*
Burada
âdetin
hükmünün
dna
çkld takdirde,
mulanenetin
bulunmamas
düünülebilir.
Eer,
ImUûdM
batl olupâa
dair
Mil
ilm
sümdini^
a»Sak
^tsm.
anlalmas
hususunu
inkâr
ettiniz.
te:veW^n
mâ-
nas
açktr.
Biz bununla
bir hareketin
dier bir
hi^ketin
içinden
sü-
zülmek
suretiyle
çkmasm veya
buzun
soukluunun
içiâte ^kml
suretiyle
herhangi
bir
soukluun
meydana
geldiini ve
bundan inti-
kal ettiini
veyahut
bunun
sadece
soukluun
zatndan
çkmak
sureiy-
Ic
tevellüd
ettiini
kasdctmiyoruz.
Bilâkis tevellüd
deyiminden
bizim
kasdettiimiz,
bir varhn
ardndan
derhal
dier bir
varln
meydana
gelmesi
ve
bununla
onun
mevcut
ve hâdis
olmasdr.
te
bu
hâdis*e
biz
tevellüd
eden, hâdisi
meydana
getirene
de
müvellid,
tevellüd
ettiren
diyoruz.
Bu
izah
tarzmzdan
anlaldna
göre, bunun
batl
oluuna
delâlet eden
nedir
denirse,
biz deriz
ki:
Siz
bu gerçei
kabul
ettii-
nize
göre,
u
hususu da kabul
etmeniz
gerekir
ki, bunun
batl
oluuna
delâ^
eden,
üphesiz
hâdis
olan kudretin
varlnn
da batl
oluuna
defâlet
eden
eydir,
BBzme^
»
îl^Ntûr'jKi
hâdis bir
kudretle
hasl
olmasum
îmkâ]is4#Dl
krî
sMüumdze
göre, h^han^ hk
kudretle
meydana
gehneyen
bir
mal^^^
^mm,
msd
4fc
ICoM
depdh* d«ai^
? Böyle
yk
mkâWm
holünün
umkânazî,kudretm
taallûkunun
umumiliine
ait olan
bir husustur.
Binaenaleyh,
onuün
ilâhî
kudretin kapsamnn
dnda
kalmas,
üplresîz
bu feo&eto
lûkunun
da
umumiliini iptal
eder. Bu ise
muhaldir.
Aynca bu durum,
daha
önce
de
geçtii gibi temânû'u
deil, fakat aczi
gerektirir.
tte böylece,
tevellüdü ileri süren M^edte'fiini
tmaXi
memm
vf
inceleme,
ilmi
dourur;
ilmin
tezekkürü
onun
hatalanma^a
se%^
ol-
maz, gibi
ve
uzatlmasnda fayda
görmediimiz
buna benzer
daha
birçok
sözleri,
tevellüdün
açklanmasnda kendilerini
tahmin
edilcmiyecek
de-
recede
büyük
hata
ve'Çelimelere
sürüklemitir.
Binaenaleyh,
uzatlmas
gerekmiyen
bir konuda
sözü
uzatmann
bir
anlam
yoktur.
Esâsen bütün
bu
anlattklanmzdan
da
anlalyor ki,
canl veya cansz
varlklarn
zatmda hâdis
olan, gerek
cevher, gerekse
araz, bütün
hâdis
varhklar
ancak Yüce
Allah'n
kudretiyle
vuku
bulmaktadr.
Bunlarn
icad,
yoktan
var
edilmesi,
ancak
O'nun
üstün
kudretiyle
olmaktadr. Yara-
l^arm
bazlar
dier
baz
yaratklar
vastasiyle
meydana
fdmeyip,
bü-
tün
bunlar
sadece
Yüce
Allah'm
kudreti ve
yaratmasi^
var
olmakta-
73
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 75/196
dr.
Yüce
Allah*w
kudret
sfatnn
ispatnda,
bu
sfatn
genel hü-
kümlerini
ve
daha
bununla
ilgili
dier
esaslar ve
furûlan
beyan
etmek
suretiyle
ortaya
çkarmak
istediimiz
gerçek ite
budur.
2
~
lim Sfat:
Ytm
Allah'n
var
ydc,
^ûtnat
bildiini iddia
edi-
yoruz^.
Zia
varhklar,
h^im
ve hâdis
oimk
M
ksma
aynhr.
Kadîm O'nun
zat ve sfat
olduuna
göre,
bakasm bilen
bir kimse-
nin
üphe^ kendi
zatm ve
sfatlanm
daha iyi
bilmesi
gerekir.
Bina-
enaleyh
bakasm
bildii
sabit olduu
zaman,
kendi
zatn
ve
sfatlarm
da
bilmesi
zorunlu
olur.
Allah'n
kendisinden
gayrisini bildii
bilinen
bir
gerçektir.
Çünkü gayr
deyiminden
kastedilen,
O'nun üstün
sanat,
düzenli ve muhkem
fiilidir.
Bu ise,
üphesiz
daha
öncede
geçtii
gibi,
yaratcnn
kudretine
delâlet ettii
gibi,
0*nun ilmine
de
delâlet
eder.
Zira bir
kâtibin
üstün sanat
kabiliyetiyle
meydana
getirdii
düzenli bir
takm
hatlar
gören
bir
kimsenin,
daha sonra
onun yaz sanatm
bil-
dii hususunda üpheye
dümesi,
onun bu
üphesinin
ne
kadar sefih
ve
yersiz
bir
füpbe
olduunu
gösterir.
Bu da ispat
eder
ki,
Yüoe
Allah
kendi zatm ve zat
dmdaki
varhklan
hakkiyle
bilmektedir.
Eer,
Allah'n
bildii
eylerin bir
sonu
var
nudr
denirse,
biz
deriz ki:
Hayr,
bunlann
bir sonu yoktur.
Zira, halde
bulunan var-
lklar
sonlu
dahi
olsa,
istikbaldeki
mümkün
varlklar
sonlu
deildir.
Allah mevcut
olmayan
mümkün varhklan
icat
edip
etmiyeceini bilir.
Demek
ki O,
sonu
olmayan
eyleri
de bilmektedir.
Hattâ
biz,
birtakm
vecihler ve
ihtimaller nisbet
etmek
suretiyle
bir
tek
eyi
çoaltüumz
zaman,
üphesiz
bu
bir tek
ey sonlu
olmaktan
çkm olur
ki,
bUtütt
bunlan
hakkiyle
bilen
Yüce
Allah'tr.
Siten
W^ M
saysmû
iki
katmm
dört, dördün
iki katimn
sekiz,
sddzin
îMlatmm
onalt
olduunu
söyleriz.
îte
böylece,
iki
say-
Sîtii
sonsuz
olarak kat
saylar ile çoaltmamz
mümkün
olur. Halbu-
ki
insan, bu
saylarn
toplamndan ancak
kendi
akhnn
takdir
ettii
eyi bilebilir.
Onun ömrü
sona
erdii zaman
dahi,
bu kat
saylar
sonsuz
olarak devam edip
gidecektir.
O
halde
sadece bir
adetten
ibaret
oldu-
u
halde,
iki
saysnn kat
saysnn
kat saysn sonsuz
olarak
bilmek
imkânsz
olduuna
ve bütün
saylar
da buna
benzediine
göre,
bundan
38
Yerde
ve gökte
olanlann
br
zerresi
dahi,
O'nun lmi
dnda
kalamaz.
Bilâkis
karanlk
gecede
sesszKc
siyah
ta üzerinde
yürüyen
siyah
bir
karmcann
yürüyüünü
dahi
ISak al-îhyâ,
C.
I,
s.
90.
108;
ahMaksad
ai-Evâ
#w*
alrHumâ^
%
^5.
74
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 76/196
baka
dier
nisbetleri
ve
çeitli
takdirleri
bilmek nasl
mümkün
olur?
ite
gerçek
ilim -daha
sonra dier
sfatlardan
bahsedilirken
açklana-
ca gibi-
sonsuz
malûmata
taallûk
eden
ve
tek
olan
bu
ilimdir.
3
-
Hayat
SfaU:
Yüce
Allah'm
hay,
diri
olduunu
iddia
ediyoruz .
O'nun
diri
oldu-
'
u
zorunlu
olarak
bilinmektedir.
Allah'm
diri
oluunu,
O'nun
âlim
ve kadir
olduunu
kabul edenlerden
hiç
biri
inkâr
etmemitir.
Zira
âlim
ve
Icadir
olan^ 4iri
olmas
zorunludur.
Çünkü
bizim,
O'nun
düri
0masncto
maksa&mz,
ancak
kendi nefsim
Mrlyk
^rnesi, kendi
^mm
m
mtmm
du^^dMCd Mta#dîr.
BîMoi
Jiptonat
bilenin
ve
iz^kâMa
ysm^^^
#i
«ta^fl
ileri sü-
rülebilir?
Bu
gayet
açk
bir
geektir.
Bunuû
s^att
ilgili
aratrmam
ti^e^^yacaz.
4
-
rade
Sfat:
^üm
ADah'n
todi
füaWnin
murîdi
old^u
iddia
ediyoruz* .
Zta
Allah'tm
«hr
olan im
fiil,
birbirinden
aynimas
ancak
bir
mürecdhktoME^
0ta
bMaJtam
caiz vaf^te t^ûk
^etotktedir.
^mâ&
^ffîn zaü,
için kâfi
bîr sebep
demdir.
ÇCapik$
^
iülin
zatn
iki
zdda
nisbet
etmek
aymdr.
O
halde
iki
m^^m
Î^^A
bir
durumda
hasl
olup,
dier bir
durumda
hasl
ofa^ffîam
^^MM
sebep nedir?
Kudret
sfat
da
bunun
gibidir. Bu
dâ
böyle
bir
tercih
için
kâfi
deüdir.
Çünkü,
kudreti dc
iki ztta
nisbet
etmelc
aymdff.
lmin
iradeyi içine
aldn,
ona kâfi
geldiini
ileri
süren
Kâbî'nin
hilafna, ilim de
tercih
için
kâfi
deildir.
Çünkü
Kâ'bî'ye
göre
ilim,
malûma
tabidir.
Dolayisiyle
ilim,
malûma olduu
gibi
taallûk
edip,
ona tesir etmez
ve kendisini
deitirmez.
Eer
belirli bir ey
kendi nefsinde
mümktft
olup,
karsn^
b*--
nan
dier
mümküne
d^eit
olursa,
ilmin
bu
mümküne
olduu
gibi,
taallûk
etmesi
caiz olur.
Burada bu
iki
mümkünden
birini
dierine
tercih
edemeyiz.
Bilâkis,
her
ikisinin
de akla
uygun
ve eit
olduunu
39 Bak:
al-Ihyâ,
c.
I,
s.
90-108.
40 Kâinatn
varhm
irade eden,
hâdisat
yöaeten
ve
düziBnleyea
Yüce
Allah'tr.
O'nun
dHedii olur, dilemedii
olmaz.
Hiçbir ey,
birmi^fSE^
Cftf«W
ftads^îl
dna
çikema.. MmCÎJt
^
^mt^m
taj:^
et^m^^m^
teM^ra^^tep
^tttn
^ma^
lokr» Bl^te^ler vef^r^^rnkr
bte
onya
gelseler,
yine
de
Allah'n
iradesi
ve
me^jry^
olfnaknm. bona
gai&sn
yetmez...
Bak:
ah-Pyâ, C. I.
s.
90;
keza bak:
s. 109.
75
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 77/196
kabul
etmemiz
lâzmdr. Yüce
Allah, âlem
yaratld
zaman,
onun
varlnn mümkün olduunu
ve
bundan sonra
veya
önce
var
olmas-
nn da
imkân bakmmdan kendisi
için
eit
bulunduunu
bilmektedir.
Çünkü bu imkânlar birbirlerine eittirler. lmin bu mümküne olduu
gibi
taallûk etmesi
hakkdr.
Eer irade sfat âlemin
belirli
bir
zamanda
vuku
bulmasn
gerektiriyorsa,
iradenin
ona
taallûku
dolayisiyle
ilim
sfat
da,
âlemin
o
vakitte
var
olmasmm
tâyinine
taallûk
eder.
Böylecel
bu
tâyinin
gerçek
illeti,
sebebi
irade olur.
lim
ise, sadece
bu
tâyineV
taallûk
etmi, ona
tabi
olmu
ve
onda bir tesir
icra
etmemi
olur.
Eer
ilmin iradeye
kâfi gelmesi
caiz olsayd, üphesiz onun
kudret
sfaüna
da
kâfi
geln^i
caiz
olurdu.
Hattâ
buna
göre^ kendi
fiillerimizin
var
oluunda
da iade^
^o^M^
olmmnamz
için, sadece
ilmüit
M£i
mesi
gerekk^.
Mm
^
âmmm
pre,
Yüce
Allah'm
ihDte m^ta
sebebiyle
iki
tarafn
birisinin terdl
edilmm
gerekmekte^
lek
bu
mtMâir.
Burada
öyle diyenler
bulunabilir:
radenin bizzat
kendisi, sizin
bu
görüünüzü aleyhinize çevirir. Çünkü kadîm
olan kudret,
iki zt-
tan
birine
uymad gibi, kadîm irade
de
iki zttan birine
uymaz.
Bina-
enaleyh, iradenin iki zttan
birine
tahsis edilmesi, ancak
bir tahsis
edicinin varliyle mümkün olur. Bu
da
böylece sonsuzlua kadar
teselsül eder gider. Zira denir ki : Zat bir eyin hâdis olmasna kâfi
deildir. Çünkü
o ey,
eer
zattanMdis
olsayd, geri
kaJtoksizn
onun
zatla beraber
meydans^
gelmi olmas gerekirdi.
Bunun
için
üphesiz
bir kudretin
var]^
zorunludur;
fakat
gerçek
^
ki, kudret
b^na
kâfi
d^^. Çünkü
1^
ksL^^
geUf
lâmf^
kaâmm â^dt
feM-*
de om taattûk etaesinin
eaiz iDmas
yönünde,
onm bu
süre
bu
^müa^e^vs^^^le^^ettsföoe^^SECM O lmlde^
ta-
ba bu
vakti tahsis
tâm
a^l^?
üphe^
byte bîr
tabsls
iradeye
mxhr
taçtf temp ohmk âemc
kî: fitâide Irn
konâa Id^
deildir.
Çünkü
kadîm
iradenin
taallûku,
kudret
gibi
umumidir;
Onun
vakit-
lere nisbeti ayn olduu gibi,
iki
zdda nisbeti
de ayndr.
Meselâ sü-
kûnun
yerine
hareket hasl olduu zaman, irade
harekete
taallûk edip,
sukûn'a
taallûk
etmemi
olur.
Bununla ilgili olarak öyle
bir soru
so-
rulabilir:
Acaba bu
iradenin sükûna
taallûk
etmesi mümkün
müdür?
Buna hayr
demek
muhaldir.
Evet dendii takdirde de, bu ikisinin,
yani hareket
ve
sükûnun kadîm irade'ye olan münasebetlerinde
eit
olmalar
gerekir.
O halde kadîm
iradenin sükûna
taallûk
etmeyip, sa-
â&s^ teeUe
taallûk
^samü
ger^âkt^
sebep
ms^? WiS3SmaXcyh
b^
bir tahsis
ediciye
se^i^^p^.
Bu
âdh&
smm
baka
bir
tahsis ediciyi
gerektireceinte,
batMse^üer sawztâsaak
âsmm
(teseilül)
edi^ gidecektir.
76
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 78/196
Bu
kom
lk
tsîH
olarak biz deriz ki:
t|$
^
$ml
l^tfîn
ftrka
nfönsupianfim
akllarn hayrette brakmtr.
Bunlar
içinde
gerçei
bulmaa muvafTak olan ancak Bhlî Sünnet frkas olmutur.
Bu konuda
insanlar dört frkaya
ayrlmlardr:
Bu
frkalardan
biri
öyle der: Gerçekte
âlem.
Yüce Allah'n
zatiyle
var
olmutur.
Bu
zatn
asla zait bir
sfat
yoktur. Allah'n
zat
kadîm
olduuna
göre,
âlem
de
kadîmdir.
Alemin
bu
zata
nisbeti,
maiûl'ün
illete,
nurun
gü-
%e
gdltE^A
ahsa nisbeüeri gibidir.
Bu
£gM#
ileri
sürenler
filo-
zoflardr.
kinci gurup
öyle der:
Âlem
hâdistir;
fakat o sadece
yaratl-
m
olduu
anda
hâdis olup, ne bundan öncedir, ne de
sonradr. Bu
hâdis oliua,
bir
mahalde
bulunmayan
ve kendisi içn
var
olan
bir
hâ-
dis
iradeyle
ohnutur.
Bu da
âlemin hâdis olmasn
gerektirmitir.
Bu
görüü
j^i
sürenler
Mutezile
ûrk^&
men^uplandur,
Üçuno
mp
ise
diyor:
Alem AUah'm zatmda hâdis
bîr
irade ile hâds ohnutur. Buüar, Allah^
mtmm i^dyere smhftl
ol-
duu fikrini ileri sürenlerdir.
Dördüncü gurup da
bu konuda öyle
demektedir:
Kadîm irade,
âlemin hudûsüne taaUûk
ettii anda,
Allah'n iradesi
hâdis
olmakszn
ve
kadîm sfat
deimeksizin,
âlem hâdis olmutur. imdi
bu
çeitli
frkalara
bao^^
bunlarn
herbirisinin
görüünü
yekdierine
nisbet
ettiin
zmmx ^I^receksin ki,
bunlann
hm bim
haUedÜmesi
imümldlfi
Mdt^^ tut^ a^| froblemter bunlani dmâa^. Zîra^tanlmm
mttedih^i
kolaydr.
Filozoflar daha
önce de
gördüümüz
gibi, âlemin kadîm olduunu
ileri sürmülerdir.
Bu
ise
muhaldir.
Çünkü, bir fiilin
kadîm
olmas
imkânjay4tf'
Âlemin
bir
fiil
oluunun
mânas,
onun
yok
ksa soma-
dan
var
otmm^*
Ber
lUem, ezelde
AUah
ile beraber
var
ise,
onun
bir
fiil olmas
nasl
mümkün olur?
Böyle bir
eyin
farzedilmesi,
daha
önce de
geçtii
gibi,
sonu
bu-
lunmayan birtakm
devrelerin farzedilmesini gerektirecektir.
Bu
ise,
birkaç yönden muhaldir.
Bundan baka, onlar böyle
bir
probleme
girmekle
de,
asl sorudan
kendilerini kurtaramamlardr.
Bu soru
u-
dur: Zamanlarn
iradeye nisbetleri eit
olmakla
beraber,
irade, daha
önce
veya
sonra
olmayp,
niçin
belirli
bir
zamanda
hudûse
taallûk
etmitir? ayet onlar zamann belirli
oluu meselesinden
kendilerini
kurtarabilseler
dahi, sfatlarm
özelliinden kendilerini
kurtarams^acak-
7T
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 79/196
lardr.
Çünkü
âlemin
belirli bir
ölçüsü,
özel
bir
durumu
vardr.
Bun-
larn
ztlannn
da olmas, aklen
mümkün
idi. Kadîm
olan
zatn
baz
mümkün
varlklara
uygun
olup, dier
bazlarna
uygun olmamas
imkânszdr.
Onlar
bu konuda
malup
eden, çaresiz
brakan
ve kendi-
leri için
bir
mazeret
kaps
brakmayan
en önemli
husus,
bizim,
'Ta-
hâfutu'l-Felâsife '
adl
kitabmzda
da
zikrettiimiz
ve bir türlü
için-
den
çkamadklar
u
iki
meseledir:
I
Birincisi:
Meseli
felekle
\mûm
^^sal
olp,
â^fodanV
batya,
bazlan
da
olup,
batdan
douya
doru lareket
eder-
im. Bmnm
aksinin
de olma, imkân
y^^mâm
MMine
^ttir. Çünkü
lareK^Me
ms(st
Wm^i t^&r.
O Mde, jMU'is
ka^
^tl
gfe îfe^m öân Meleklerin
zatlar, bir cihetin,
her
y^îdm
taidîte
b^û^yeai
eit
olan dier bir
cihet
ile
tâyin
edil-
mesini
gerektirdii
nasl
ileri
sürülebilir?
te bu sorunun
cevabn
verememilerdir.
ikincisi:
Onlara
göre, bütün
gök cisimlerini
bir
gün
bir
gecede
zorunlu
olarak,
bir defa
hareket
ettiren
al-Falaku'l-Aksâ ad verilen
dokuzuncu
felektir.
Bu felek
kuzey ve
güney
kutuplan
üzerinde hareket
eder.
Kutup, küre
üzerinde
hirbianin
karsnda
bulunan
ve küre
kendi
ekseni etrafnda
döndüü
zaman»
sabil kalaa
ild
mij^a
*b«r^;
nuntaka
(Ekvator) ise,
kürenin tam
ortamda
T&iM
ktba
uzaklkim
eit
o\m
b%ük
bir
dairede
meydana
gdbnektedir.
Itobu
konu
ile
ilgili olarak
deriz
ki: al-Falaku'1-A'Iâ'nn
hacmi,
mütenasip
ve
müteâbihtir.
Dolayisiyle
bir
kutup
olduunun
düünül-
mesi
imkânsz
olan hiçbir
nokta yoktur.
O halde
onlara göre, sonsuz
olan
dier
noktalar
arasndan
sadece
iki noktay
tâyin etmei
gerek-
tiren
sebep nedir?
üphesiz
burada,
bir eyi
kendi
benzerinden ayran
zattan
baka bir
sfatn
bulunmas
zorunludur.
Bu da iradeden baka
bir ey deildir.
Biz
bu iki
balayc
hususu
at-Tah^ut
adi eserimiz-
de
derinliine
incelemi
bulunuyoruz.
Mutezile'ye
gelince
:
Bunlar
iki
irenç
ve
batl
meseleye k^ulflerini
Iraptrmlardr:
Birincisi,
Yüce Allah'n
bir
mahalde bulunmayan
hadis
bir
ira-
de
ile
murîd olmasdr.
Eer
irade,
gerçekten
Allah'n
zatiyle
kaim
de-
ilse,
bir
kimsenin,
O'nun irade
ile murîd
olduunu ileri
sürmesi gerçee
aykn
ve
saçma
bir
söz
olur.
Bu
da
onun. Yüce
Allah,
bakasiyle
kaim
olan
bir
irade
ile
murîddir
demesine
benzer.
îkincisi:
rade,
özdjikle
niçin
o
vââm
Mdi^
olmuturt Bu-
nun
baka bir
irade
ile
olduu
dü^üldSe takdirde, aym
sorunun o
78
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 80/196
irade için cdfbnesi gerdir.
Bu
di \^hs»
mmm
ekmk te*
M^i
iker
gider.
Eer bü Mûh
olma
Ut
Im^
te
deilse,
bu
tokdîrdc
âlemin, Özellikle o
vakitte, bir irade bulunmakszn
meydana
gelmi
olmas gerekir. Zira
bir
hâdis*in
iradeye muhtaç
olmas, ancak
o
hâ-
disin
varlnn
caiz olmasndan
ileri
gelip, onun
bir
cisim,
bir
isim, bir
irade veya bir
ilim olmasndan ileri
gelmemektedir.
Bütün
hâdisler
bu
hususta
eittirler.
te
onlar
bu
mükülden
kendilerini
kurtarama-
mlardr. Çünkü onlara
bu
konuda
öyle
demek
mümkündür:
rade
özellikle
niçin bu vakitte hâdis
olmutur?
Niçin
sükûn
iradesi
deil
de,
hareket iradesi hâdis olmutur? Onlara
göre, her hâdis
için hâdis
olan
ve
ona
taallûk
eden bir irade bulunduuna göre, niçin
onun
^ddma t^dûk
oden
bir
irade mmmt
deildir?
AH^^
srate^
kitt
âM^^M
^^^
gdm-
cezBun^iki
problemden
birini
^kileden,Allah^k^di^Mnâpi-'
ÛBL
Mr
Möi^
mssM
oltam
smsd&M
h&t
îi^
t^&ijr^emâs^
buna,
Allah'n hâdislere mahal olmas
gibi, yeni
bir
mükî^Mve
et-
mekten kendilerini
kurtaramamdr.
Bu
ise, üphesiz 0*ftun
hâdis
olmasn
gerektirir.
te
böylece,
bu müküllerin
bir
ksmn cevapsz
brakmlar
ve
bunlarn
içinden
çkamamlardr.
Hakikat
ehli
ise,
hâdis varlklann
kendilerine
taallûk
eden
ka-
dîm
irade ile hâdis olduunu
ve
böylece onlar, kendilerine
benzeyen
ztlanndan ayrdn söylemilerdir. Burada
bir
kimsenin
imkân
yö-
nünden ztlan
da
kendilerine benzedii halde,
kadîm
irade niçin
bu
hâdislere taallûk
etmitir
eklinde
bir
soru
tevcih etmesi dp#ru
deil-
dir. Çünkü
irade,
ancak belirli bir eyi benzerinden
aymnay
salayan
bir sfattr.
Burada
bir
kimsenin, *'irade, niçin
bir
eyi
benzerinden^ir-
di
demesi,
bir
kinamöu
'*ilim
mgin rnaltom
inkiafm
g^k-
âmmix^
hesmt
bo
takdirde
om^
M«i
smek
ms^^mm
înlclgafim
gâ^dc^rdii
sûrece mSam
âemik MûmkOn
olur.
Bundan
ba^
1^
Mss^eai^
'^Eâ
niçin
malâmun
inkiafm
gerektirdi
demesi,
onun, ilim niçin
ite,
manMn
niçin mttukûn
ve
vacip niçin
vaciptir**
demesine benzer ki,
bu muhaldir. Çünkü
ilim kendi
zatiyle
ilim
olduu gibi,
mümkün, vacip
ve dier zatlar
da
buna
benzerîer.
te irade
sfat
da
bunun
gibidir.
Bu sfatn esas
bir eyi
benzerinden
temyiz
etmektir,
ondan
ayrmaktr.
Burada bir kimsenin, irade
niçin
bir eyi, benzerinden
temyiz
etti demesi, onun,
irade
niçin
iradedir,
kudret
niçin
kudrettir demesine
benzer. Böyle
bir
eyi söylemek
ise
imkânszdr.
Binaenaleyh,
her
frka
belirli
bir
eyi
benzerinden
temyiz
edecek
bir
sfat
ispat zorunluundadr. Bu da,
irade
sfatndan
bakas
deildir. îte çeitli
frkalar
arasmda
en doru sözü söyleyen
vç
en
doru
79
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 81/196
yokla
olun frka,
-jiplcsiz irade
sfatn
ispat
eden, bu sfatn
hâdis
olmadn,
bilâkis
bunun
belirli
bir
vakitte
hadislere
taallûk
eden
kadîm
bir
sfat
bulunduunu
ve
bu
sebepten
dolay
da
hudûs'ün o
vakitle
meydana
geldiini
söyleyen
frkadr.
Bütün
frkalarn
kabul
etmek
zorunluluunda
bulunduklar
gerçek
ite budur. Böylece,
bu
me-
selenin
zorunlu
kld
teseUül
«te
mm
mx3^ ote.
imdi
irade
sfat
hakkndaki
bizim
dülerimizi
açclâayalm:
Bil ki:
Bize
göre irade,
bütün hâdis
variklara
taallûk
eden bir
mi^Uf
.
Kesin
olarak
meydana
çkmtr
ki,
bütün
hâdisler
Yüce
Allah'n
kudretiyle
yaratlmtr.
0*nun kudretleriyle
yaratlan
her ey,
bu
kud-
ffi^^^Miîâ
i^^aEO.
v& @m
tahsis
edihnesi
için irade
siatma
muh-
Mi0ar,
Wmm
göre hm
makdÛr
ttmfâd,
-m
Mr
hâdis
de
makdûr'dnr. Her
^is,
irade
'&ms^m
^âmi
ve er,
küfür
ve
ma'siyet
gibiMlMKte
da hMis
olduma
göte,
ûf^e^
taten da
Yü^ Afl^mMdesiyle
yaratümif
ohnafen
g^kir. üphesiz
Yüce
AUah'm
diledii
olur,
dilemedii
olmaz.
Be^a
m
featto
Hüiitoetin
itiladi
ipe iH^te
Delillerini
bumm
Üzerine
bina
etmilerdir.
IMs^le
îs%
bütün
ma*si*
yetlerin,
bütün
er
ve
kötülüklerin
Allah'm
iradesi ohnakszm
ioeîi^an
ettiini,
Allah'm
bmkdm nefret ettiini
söylemdedir.
BiHmKtökte^
dir
ki,
dünyada cereyan
eden
olaylarm ekserisini
ma'siyetler
tekil
eder.
Onlara
göre,
Allah'm
nefret
ettikleri,
dilediklerinden
çok
olduu
dü-
ünüldüü
takdirde,
O'na
âcizlîin
ve noksanhn
isnad edilmesinin
daha
uygun
olmas
gerekir.
Alemlefia Rabbi olan Yüce Allah,
üphe-
siz
zalintoin
özlemd@9
mte^^^âr.
ayet,
Affi^
^â^i^gî bir
eyi
yapmakla aa$d ^nreder
m
hte~
dii eyden
nasl
nehyeder
?
Kötülüü
ist^m
Mâ^ sdHh olduu Mi-
de,
Allah
nasl
olur da
kötülüü,
ma'^^
^hîA
W
Gbm
ister
denirse,
derizki:
Biz bu meselenin
hakjü^ît
'^iöftktmak
suretiyle,
bunun
iradeye
mt.
olduunu, çirkinin
ve
güzelin
mahiyeti
ve bunlann
da
gayelere
uyg^
veya
aykr olmalanaa
bal
bulun-
duklarn -ki
Yüce Allah
gayelerden
münezzehtir-
açkladmz
zaman,
bütün
bu
problemler
kendiliinden
halledilmi
olacaktr.
Yüce
Allah
dilerse,
ilerde
bu
meseleye
birkaç
yerde
temas
edilecektir.
5,
6
-
itme
ve
Gdrme
Slathr:
Âlemin yaratcs
Yüce
Allah*m
semf
(iitici) ve
basîr (görücü)
olduunu
iddia ediyor ve
bunu
er'î
ve aklî delillerle
ispat ediyoruz*'.
4î Affiih iitici ve
görücüdür. Hereyi
iitir
ve
görür.
O'nun iitmesinden her
ne
kadar
gizli
de
olsa,
hiçbir
ey
uzak
kalamaz, Kezâ,
her
ne kadar
dakik, ince
de
olsa,
hiçbir
ey O'nun görüü
dmda kalamaz...
O,
Göz
ve
baka muhtaç olmakszm
görür,
ku-
lak ve kulak
zarlan
olmakszm iitir...
Bak: al-Ihyâ,
C. I, s.
91-109;
al-Maksadul Esnâ
erh,
EsrmU-imn-Hust^,
s.
61-62.
«0
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 82/196
er't (nakit) deliller:
Allah'n iitîci
ve
görücü
olduuna
dair Kur*an-
Kerîm'de
birçok âyetler vardr.
Meselâ
Yüce
Allah'n
i^itici
ve görücü
olan
O'dur^^ '
ve brahim {A.
S.)'in
iitmeyen,
görmeyen
ve
sana
bir
faydas
olmayan eye neden
ibadet
edersin''*^
sözleri, bu
kabil
âyetlerden
bazlardr.
Biz biliyoruz ki,
bu
delil,
Mâbud'u hakknda
Hz.
brahim'in
aleyhinde
deildir. Zira o,
iitici
ve görücü
olan
Allah'a
ibadet ediyor-
du.
Böyle
olmasayd,
Hz.
brahim'in
de
malubiyette
onlarla
müte-
rek
olmas
gerekirdi.
Eer,
im
âzlarla ^^eee ilim
k^dödüdi*' d^îföe,
öyle
deriz:
er'î lâfzlann daha
önce
bilinen
mâalarmdan baka bir
mânaya
ham-
ledilmesin
ancak bu
lâfzlar üzerine
o
mânalann
takdir
edilmesinin im-
kânszlamas ile mümkün olur.
Halbuki burada,
Allah'n
iitici
ve gö-
rücü
olmasnda bir
imkânszlk yoktur.
Bilâkis
bunun böyle
olmas,
O'nun hakknda vaciptir.
Binaenaleyh,
cma
Ehli'nin
Kur'an'dan an-
anladklar mânanm
inkâr
hususunda
tahakkümün
ve
baskmm
bir
anlam yoktur.
fty«$t
bir
kimse, All^'m
Scnû
ve Bas^
olcuwaL
imkSma^
m u eklld0
kah eftu^k
mtekündûr :
Eer
A]lah'm%taesi ve^mm
lââis olsayd, üph^ O^un da
hâdisterin
bir msibm
olmas
di.
Oysa
bu muhaldir.
Eer
bunlar
kacto
olsayd,
Allah'm
yok bff
sesi
iitmesi
ve
yokluundan
dolay
görülmesi
imkânsz olan
âlemi ezel-
de
görmesi
nasl
mümkün
olurdu
derse,
öyle
deriz:
Böyle
bir
soruyu
ancak
bir
Mutezilî veya
filozofun sormas
mümkündür.
Eer
bu
so-
ruyu
soran
Mutezilî
ise, ona
cevap vermek
kolaydr.
Zira
Yüce
Allah'm
hâdis
olan varlklar
bildiim
kabul
ve
teslim
etmitir.
Binaenaleyh
biz
de-4eriz
ki:
Yüce
Allah'n u anda,
âlemin
bundan önce
de
var oldu-
unu
bildiinde üphe
yoktur.
Fakat
Allah, daha
yok
iken ezelde
âle-
min
var
olduunu
acaba
nasl
bildi?
Eer Allah'a
ezelî bir
sfatn
isnad
edilm^
cm
ise,
Allah'm
âlem
var olduu
zanan
varhm,
var olma-
dan
(^lee
w
ftlagflmt
ve
vr
olduktan
sonra
da
var idiini
bilmesi,
bu
«^t
üe
olur ki, bunun
Ürlû
olmas
düünülemez.
îte
bu s-
fkta lim
ve M^eoük ad
^m^â^^.
Bu,
aym
eidlde iitme
ve
iitici,
görme ve görücü
sfatlarmda
âa.
caizdir.
ayet bu
soruyu
tevcih
eden
bir
filozof
ise,
üphesiz
bu
kimse
bu-,
nunla
Allah'n
mazi,
hal
ve
istikbalde
cereyan
eden
belirli
olaylan
bil-
mi
olduunu
inkâr etmi
olmaktadr.
Bu
hususta
bizim takip
edece-
^
42Sak:
Nisa
Süresi,
âyet;
57,
133jsrû,
âyet;
1,
flacc,
âyet:
61.
7S,ta^im,$^M
mmiu^
smt 20,
m
ûra, âyet:
m
mm§^
«y«tî
t.
43 Bak:
Mryem
Sâns. flyet: 4Z
81
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 83/196
|îmm yol^
Ma.
mm
^kredco^ok^b^, ^zQ
ilim mittim
nakletmek
ve
Allah'n
hâdis
varlklara tadlûk
kadîm bir ilmînin varlmn
caiz
olduunu
s>at etns^
olacaktr.
iMm
sfatnda
bu
hum
sabit
olunca,
buna daim sonta
iftme
ve
görme Mfktom
da
kyas
ddeceiz.
Akli deliller:
Bu
hususta
bizim
öyle dememiz
mümkündür:
Yaratcnn
yaratklardan,
gözleri görenin görmeyenden
ve
kulakim
ii^mn
iitmeyenden
daha
kâmil
cdduu
bilinen
bir
f^cç(^ctir.
Buna
§te
te^
sfatm
yaratklara
isnad
ed%t,
fasasm^
isnad
efememranz
elbetteki
iâs^mdr. tte
bizim
dâvammn
d^^rulü^am
kabul etme^
gerektiren
iki
esas
tateto.
O
hialde anlaniEK^
acsâm ha iki
esasm
hangisi
içii^îp?
Eer,
anlamazlk, sizin yaratcmn
yaratklardan
daha kâmil
ol-
masmaivaça^plduuna dair sözünüzdedir
denirse,
öyle deriz: Esasm-
da
bu,
er'an
ve
aklen
iloar
ve
kabul
edilmesi
vacip
olan hususlardan
biridir.
Bütün ümmet ve aklclar
bu hususta
ittifak
etmi^erdir.
Binaenaleyh
böyle
bir sorunun,
inanc
tam olan
bir
kimse tara-
.
fndan
tevcih edilmesi
imkânszdr.
Daha üstün
ve
daha erefli
bir
eyi
yoktan
var
etmee
gücü yeten
bir
kadir'in
varhm
kabul eecek kadar
akU geni
olan bir kimse,
elbetteki
beerî duygu ve etkenlerden syrl-
m ve bunu
kabul etmekle,
kalbinin söylediini
-eer
ne demek iste-
diini anhyorsa-
diliyle
de
ikna i^ni olur*
te
bundan
dolay,
böyle
bir inanca
sahip bir akUy görmeniz
mümkün
olm^or.
ayet,
anlamazlk
ikinci
esastadr.
Bu
da
sizi gören kimse daha
kâmildir.
Binaenaleyh iitme ve görme birer kemâl
sfatdr deme-
nizdir
denirse, öyle söyleriz: Bu
da akhn açkça ortaya koymasiyle
idrâk
olunan
bir
hakikattir. Çünkü ilim
bir
kemâl
sfatdr,
iitme
ve
görme ise, ilmin ikinci
birer kemâl
sfatdr.
Daha önce de
açklad|]r
mz
pbi»
iitme ve görme sfatlan
ilim
ve tahayyülün
bir
tamam-
h^pem
dnmunddidr.
Meselâ
bir
eyi
görmede
Önee
Ml^
ve.
daha
mtm
da
onu gören kimse,
tabiatiyle o
eyi
daha
açak
tp
,
Ma
Mn^iî
bir 0sîi^
anlamaa yönttedea,
bu
görme
ejlcffl^âden
MMs^
olur.
O
halde görme
ve
iitmenin
sadece yaratklara
has bir
sfat
olup,
^ataya
has
olmadm
veya
onun
bir
kemâl sfat bulunmadm
yeri
sürmek
nasl mümkün
olur?
Eer
bu
bir
kemâl sfat
olmasayd,
bunun
ya bir noksanUk
sfat
olmas, ya
da
ne bir
noksanlk
ve
ne
de bir
kemâl
sfat
olmamas
gerekirdi.
Halbuki
bütün bu
görüler
ve
faraziye-
ler
muhaldir.
Bundan da
anlahyor ki, hakikat
bizim
daha önce
açk-
ladmuz
husustur.
82
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 84/196
Ei^,
im
görüünüz,
koklama,
tatnm
w
dokunma
ile
hasl olan
Mmk
^mmM& s^î
güç
d^^na
so^r. ÇÜnkS bunlarn
yokluu,
id-
rak
etmede
bir noksanbk,
varl
ise bir
kemâldir.
Meselâ
kokuyu
bilen
bir kimsenin
ilminin
kemâli,
bunu koklamak
suretiyle
idrak
eden
kim-
senin
ilminin
kemâline benzemez. Tatmak
suretiyle elde
edilen
bilgi-
nin kemâli
de bunun gibidir.
Binaenaleyh
bir
eyin tadm bilmek baka,
onu
fiilen
tatmak
suretiyle
idrak
etmek
baka
eydir
denirse,
cevap
olarak
öyle deriz:
^£Qerâsai
â^mtalâ^»
âekiîittâa
Velou-latrma
gibi
normal
ola-
rak
iktiran
ettikleri sebepler
bulunmakszn,
idrakte
bir kemâl derecesi-
ni tekil eden iitme, görme
ve
ilim
ile,
idraklerin
çeitlerinin
ispat
edile-
ceiniaçklamlardr.
Çünkü
bunlar, kesin olarak
Yüce Allah hakknda
muhaldir.
Bunun gibi,
bu bilginler,
görme ile gören kimse
arasnda
bir
karlatrma
yaplmakszn,
görme'nin idrak
edilmesini
tecviz
etmi-
lerdir.
Bu
kyasn
kabul
edilmemesi,
bu
sorunun
da reddini gerektirir.
Esasen
bunun için
bir
mâni yoktur;
fakat
er'î
nasslar ancak
Semî,
basar
ve
ilim
lâfzlariyle
vârid
olduklarmdan,
bunlara
bu
isimlerden
bakas
verilememitir.
drak hususunda
üoksan olana gelince,
bu
Yüce
AUah
hakknda
a^
caiz
deildir.
Eer,
*'bu,
lezzet
ve elem
duymanm
ispatna sebep olur.
Zira,
dö-
vülmekten
elem
duymayan
bir
yanak, cinsî
münasebetten
lezzet alma-
yan
bir
anîn, yani
cinsel
kudretten
yoksun
bir
kimse, üphesiz
naks-
dr, kusurludur.
Keza
ehvedn
fc^^
da
bir noksanhktr. Binaenaleyh,
^mm^ln ehvetin
bulunmas
zorunludur
denirse,
biz
deriz
ki:
Bü-
tüt
bu
meseleler
hudûse delâlet
etmektedir.
Bunlar
iyice matmU^
ve
incelendii
zaman,
biz^t
kendüeini
de
ffîs^ssm
Mfii^
feM-
tk&
birtcukm
h^^mamüitaç
oldMdil^^üIûr.
}4mM
dem
bir
mik-
mûM^ bir
sebebe
m^t^^ik dtene
eylemîüf,
Pövme ise,
cisimle
iG^s^dft
m&m
edâû
kapM
b^tote
temas
ve
il^ommalardan
mey&ma
^ate1f£edr. Lezzet,
tahakkuk ettii
anda,
elemin
yok olmasm
veya insann
muhtaç
olduu
ve
özlem
duyduu
eyin
anlalmasm ifade
eden bir kavramdr.
Özlem ve ihtiyaç
duyma
ise noksanlktr;
noksanka
bal
olan ey
de üphesiz
noksandr.
ehvetin
mânas,
uygun ve münasip
olan eyi talep
etmektir.
Talep
ise, ancak
matlûbun
yokluunda*
hasl
olur.
Bunun gibi, lezzet
de,
ancak
yok
olan bir
eyi
elde
etmekle
hasl
olur.
Yüce Allah
için
var
ol-
mas
mümkün
olan
her
ey,
gerçekten
vardr.
Allah'n
bir
eyi
arzu^_
etmee
ve arzulad
eye nail
olmakla
da
lezzet
duymaa
ihtiyac
yoktur.
Yüce
Allah hakkmda
bunlarm
düünülmesi
imkânszdr.
83
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 85/196
Egor
*'clom duymann
yok
olmas
ve
dövmo
eyleminin
ttefi^ltaf-
mcsl,
yüz
Imklan^ Mr noksanldcât. Bontn
îMkt ise
M
tellâ'.
nsann
arzu ve
isteklerinin
yok olmas bir
noksanlk
ve
bunlann
var-
l
ise
bir kemâldir
denirse,
öyle söyleriz: Bu sözden maksat, üphe-
siz bu noksanln, kendisini
helâk eden zddna izafetle kâmil olmasdr.
te
böylece
bu
noksanlk, elâke
izafetle
kemâl
sfatn kazanm
olur.
Çünkü
noksanlk
helâktan
daha
iayrhdr.
O
halde
bu
noksanhk,
lmin
hilafna kendi
zatnda
bir kemâl deildir. Bu konuda
anlaman
ge-
reken
idrâk çeitleri îgte bunlardr.
7
-
Kelâm
Sfatt:
Bütün
müslümanlann ittifak
ettikleri
gibi, biz de, âlemi yaratann
mütekellim
(konuur)
olduunu
iddia
ediyoruz'**.
Bilmelisin ki, kelâm
sfatn, yaratklarn devaml
olarak Allah'n
emir
ve
nehiylerinin tesiri
altnda
kalmalarnn
mümkün
olduunu
ve yaratklar
hakknda
caiz
olan her
sfatn da, yaratcnn
vacip
sfatlarndan
birine
istinad etti-
ini akln
zorunlu kldm
söylemek suretiyle
ispat
etmek
isteyen kim-
se,
üphesiz
dalâlet
ve
sapkUk
içindedir. Zira
ona
öyle
demek
müm-
kündür:
Eer
bu
sözünle,
kelâm
tasavvur
olunan yaratklar
olmalan
hasebiyle, kendilerinin
kelâmla emrolunduklarmsö^lemek
istiyorsan,
üphesiz bunu l»z de kabul ededz.
Fakat
Iceâmm
umumi olarak
râtdter
m
Mdonda
caiz
oHuasm
^cüM
MyoMO^
üphesiz basunla,
münakaa koûusu olan
bir
eyî
^m
île
kabd
etmi
olursun
ki,
bunun
kabul
edilmesi
mümkün
deildir.
cmâ
ile
veya
Hz. peygamberin
hadîsi
fle keUtm^
ispat
e^mk^te^fm
teise,
üphesiz
kendi
nefsine hakszhk etmi ve
kendisini
güç
bir duruma sokmu olur.
Çünkü icmâ,
Peygamber
(A.
S.)'in
hadîsine
istinad etmektedir.
Yüce
Allah'n mütekellim
olduunu inkâr eden kimse, zorunlu
olarak
Pey-
gamberin
risaletini de inkâr etmi
olur. Çünkü Resûl'ün mânas, ken-
disini
gönderenin
kelâmn
tebli
eden
kimsedir.
Kendisinin
Mursil
olduunu iddia
eden
bir kimse
hakknda
kelâm tasavvur olunamzsa,
Resûl'ün
tasavuur
olunmas nasl
mümkün olur?
Meselâ
bir kimse,
ben yer yüsünün
resulüyüm
veya
size dalarn
elçisi
olarak gönderil-
dim derse,
üphesiz,
kelâm
ve
risâletin dadan
veya yerden gelmesinin
mümkün
olamayacana
inand^^mz
için,
onun
sözüne iltifat
etmeyû;.
44 Bak:
al-P^yâ
C I, s.
91-lca
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 86/196
mm
tebliini
de
tekzib
edecei
muhakkaktr.
Oysa
risâlet,
Allah'n
kelâmn
tebliden
ibarettir.
Resûl ise,
ancak
bu
kelâmm
mubelligi,
yani tebli
edicisidir.
Belki de bu
konuda
takip
edilmesi
gereken
en
doru
metod, üçüncü
bir
metoddur.
Esasen,
bizim de iitme
ve
görme
sfatlarmm
ispatmda
takip
etmi
olduumuz
metod
ite
budur.
Bu
da
kelâmn
ancak
yaayanlarla
ilgili
bir sfat
olmasdr.
Burada öyle
söy-
lememiz
mümkündür:
Bu
sfat
her
bakmdan,
ya
bir
kemâl
sfat,
ya
da
bir
noksanlk
sfaüdr
veya ne
töksaJîlk,ne
de kemâl
sfatdr.
Halbuki onun
noksanlk
sfat
olduunu
veya
ne
noksanlk ne
de kemâl
sfat
f^^onmad^^
Jkai^lmek
batldr. O
halde
zorunlu
olarak
sabit
oldu M,
m
l^eak
Wt
hmM^ &^aâm
M^iyle,
daha önce
de söyle-
d^nz
gai
3^^öMar
i^s
«EBMi
^fönfllen
bütün
teâl
sfatlarma.
VW M^^*^M^
€ta
yaratc
1^
â& var
olnmst,
fO^hüls
daha
doru-
dur.
Bu
konuda
öyle
diyenler
olabilir:
Bu
görüünüzün
menei
ola-
rak^
aldnz
kelâm,
sadece
yaratklann
kelâmdu-.
Bununla
da ya
8^1^ ve
harfler
veya
kadîr'in
nefsinde sesleri
ve
harfleri yaratma,
loftâ
W
kustotinm
bolund^u
kastedilir;
yahut da
bunlardan
baka
(îçficü
bîr
mâna
murad
oimr.
£^
kmnûa,
sadece
sesler
ve
haille
^sto^li^ia,
Mat Mis ölan
l^^îdir.
Bizim
hakkmuz-
ia taâ
hMsMn
bulunmas
m&nkûn^t
FO^
buolann,
her
nekadar
bakasiyle
kaim
olasa
^
Yte
.^lal^
Wm
olmas
düünülemez.
O
halde
AM
W:
kelâm
ile
iftttsel^im
deildir. Bu
kelâm
ile
mütekellim
olan ancak
kendisinin
bulunduu
_mahaldir.
Eer kelâm
ile
sesleri
yaratma
kudreti
kastolunuyorsa,
üphesiz
l»m
kemâldir.
Fakat
böyle
düünüldüü
takdirde
mütekellim.
saâM
ya^ttua
kudl^
itibariyle
mütekellim
olmayp,
bilâkis
keiMÜ
nefsinde
kelâm
y^1«s
itibariyledir.
üphesiz
Yüce
Allah
-mâm
ym^mai
gücüne
sâ^Mî^.
O'nun
tm.
ve
kâmil
bir
kudreti
var-
ûa,
AIkh'm böyle
bîr
kelâm ile
mütekellim clftlâm^
asiSak
O'nun kendi
nefsmde
sesi
yaratmam
îte
mtoa^
çfluf
çûphe^
î»a
da
muhaldir;
çünkü
bununla
Allah
hâdistea
»mahaüî
halîûe
gdmî
ve
dolayisiyle
de,
O'nun
mütekellim
olmas
imkânszlanu
olur.
Eer
kelâm ile
üçüncü
bir
k
kastedilmise,
bunu
anlamak
mümkün
deildir.
Anlaümas
imkânsz
olan
bir
eyin
ispat da cl-
betteki
muhaldir.
lîi
Mlapt
kar
biz
deriz ki: Bu
taksim
gerçekten
dorudurr'
Anmk
M^k^
bölümün
inkân
bit
tarafa
buakhrsa»
bu taksimin
dier
65
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 87/196
bütün bölümlerinde
geçen sorular olduu
gibi
kabul etmemiz
müm-
kündür.
Çünkü biz de seslerin AUah'm zatiyle kaim
olmalannm imkân-
szln
ve bu itibarla
da
O'nun
mütekellim
olmasmn
muhal olduunu
itiraf
ediyoruz.
Fakat biz diyoruz
ki:
nsann mütekellim
olabilmesi,
ancak
iki
ekilde
mümkün
olur. Bunlardan
birincisi, birtakm
ses
ve
harflerden
meydana gelen
kelâm,
dieri de ne
ses
ve ne de harflerden
meydana
gelmeyen
nefsin
kelâmdr
ki,
kâmil
ve
tam
olan
kelâm
ite
budur. Yüce
Allah
hakknda
böyle
bir
kelâm
muhal olmad
gibi,
ayn zamajula
o,
hudûs*e
de
d^llet
etmez.
Binaenaleyh
biz,
Yüce
ink&r
edilemedi
nefsin,
keifâmm da inl^ etmek mümkün
d^dlr.
M^lâ
1^
te^m^ dün kendi n^^de bir
sözü t^yyûl
mm,
de«i
tmmn
oMuu
gibi,
filân
Imma^
n^Ms
^T,
demek de
mümkündür.
Bu
konu
üe ilgili
olarak
air
öyle diyor:
Bir kelimenin
güzel
bir
hatla
yazlm
olmas, seni hayrete
dü-
ürmesin, Çünkü asl olan,
onun ihtiva
ettii
mânann
güzel olmasdr.
Gerçek
kelâm
kelpte
olan
mânadr. Dil
ise,
kalbin
delili olmaktan ba-
ka
bir
ey
deildir .
cdrl^jn
sözleri,
açk
dan
bu g^çelded bütto h&n da a^a^-
na
delâlet
ettiine
göre,
bu
hakikati
inkâr
etmek
nasl
mümkün
olur?
lann nefsin
kelâm
ve nefsin konumas adm verdikleri sözden maksat,
lâfzlarn ve
ibarelerin
kurulu ekillerini, muayyen bir ekilde
bilinen
ve
anlalan
mânalarn
birbirleriyle
telif
edilmesini
bildiren
ilimdir.
Kalp-
te
ancak
malûm
olan
birtakm mânalar
vardr
ki,
bunlar ilimlerdir.
Yine
kalpte
duyulan
birtakm lâfzlar
vardr ki,
bunlar da
ancak du-
yulmakla
anlalm
olur. Bu
da
üphesiz
lâfzn
delâlet
ettii mânay
.
bildiren
bir
ilimdir. Buna aynca,
mânalarn telifini ve
lâfzlarn
bir
tertip üzere olmas
hususunu
da
ilâve
etmek
mümkündür.
Böyle
bir
fiile fikir
(düünce)
dendii
gibi, fiilin çkm olduu kudrete
de
düün-
ce kuvveti
(Kuw©-i
Müfekkuje)
ad
verilir.
Eer
nefiste, lâfzlann
ter-
tibinden
meydana
gelen
muayyen
düünce,
mâna
ve
bunlarn
telifin-
dik. ttâtüE
bunMti
a^aa
kudreti
âten dû^^
kM^^ind^ daâuuk
voya
toplu
bu
mânalann biUnmesmd^, keza ^tmk toplu,
bir
86
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 88/196
takm
harflerden
meydana gelen lâfzlarm
bilinmesinden
baka
bir
eyi ispat etmi
iseniz,
gerçekten bizim bilmediimiz
ve
kabule
âyan
görmediimiz
bir
eyi
ispat
etmi olursunuz.Bunu
u ekilde açklaya-
biliriz:
Kelâm, ya bir emir,
ya
bir
nehiy,
ya bir haber,
ya
da bir
istih-
bar
(haber
alma) olur.
Haber, habercinin nefsinde belirli bir
ilme
delâlet
eden
bir
lâfz-
dr. Meselâ dövme eyleminde olduu gibi,
bir
kimse belirli bir
eyi
bilir
ve
o
eye
delâlet eden
konuyu
da
lâfziyle
anlarsa, üphesiz bu, duyu
organlariyle idrak edilen malûm bir
mâna
olur, Araplarn
hissedilen
bir mânaya delâlet etmesi
için
vazetmi
olduklar ve ad-Dâd,
ar-Râ,
al-Bâ, harflerinden
meydana gelen ad-Darb
(
)
lâfznn, baka
bir
mârife
(bilme) ekli olduunda üphe
yoktur.
Binaenalyh,
haber-
cinin kendi lisaniyle
bu sesleri
iktisab
etme kudreti olduu gibi, o
ses-
lerin
ifade
ettikleri
kavr*wnian vd iûf.zQn
âa
iktisab
etme
iradesi
vardr.
îte onun, bu esaslarm üstünde baka
bir
eye
muhtaç olmak-
szm,
darb
^vnu sözü
bu
cümledendir.
Bundaa
baka
ileri sürdü-
fe^^nüz
her ey, bizce
makbul
deildir.
te böylece
onua darb sözü ta-
naa»s,^
olmakla,
haber
ve
kelâmnitriini
jca-zanm
olur.
-
tstihbaia.
s»i nce.
bu, nefiste olan bir örenme
istei ve
arzusu-
na
delâlet eden
bir
deyiin^ii-
^r
fee,
ödfiste,
emrolunama
^^ta^te-
i,;*^^
^^j.
arzunun
varlma,4^âlet
etoddk'.
Nefeîy ve Mteüa
dier
Itoan^n
dii
ite
bu
esasa
göte
kyas
edilir ve
bunun
dmda
baka hiçbir ey düum-
lEsmra:. Ba
cümlenin
bazlan,
sesterde
olduu
gibi,
AlU
için muhal-
dir;
bazlar ise
irade, ilim ve
kudret
sfatlannda olduu
gibi, Allah
için
mevcuddur;
fakat bunun dnda
kalanlar
anlamak
mümkün
de-
bütün
bu
itirazlam cev^
olarak
deriz ki: Mzîm
ka^ie^ttgim
k^O»
^
cM^nf^
t^Ss^ Mr
m^m
tamaktadr.
Bu haMkaf
sl^
U2atras&
için
sadece
keâânun b^fimlerînden
birini
tekil eden ^nir
bahsinde söz
konusu
edecek
ve öyle
diyeceiz:
Meselâ bir
efendi
kö-
lesine
kalk
dedii
zaman,
üphesiz bu^söz
belirli bir mânaya delâ*
let
eden
bir
lâfzdr. Bu
lâfzn
kendi nefsinde delâlet
ettii mâna da
ke-
lâmdr. Bunun
ise, sizin zikrettiiniz
eyle hiçbir
ilgisi
yoktur.
O
halde
bölümleri
çoaltmak
suretiyle
sözü
uzatmann hiç de
lüzumu
yoktur.
u
kadar
var
ki,
bu
söz
ile
gerçekten
o
emrin
veya
onun
delâlet
ettii^
mânann
kastedilmi
olup
olmad hususunda bir üpheye dümek
mümkündür.
Bu
söz ile onun
delâlet ettii
mânanm kastedilmi
ol-
87
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 89/196
duunu
söylemek muhaldir. Çünkü delâlet bir medlûlu gerektirir.
Oysa medlûl
delilden ve
delâleti kastetmekten baka
bir
eydir.
Keza
bu
emrin,
âmirin gerçek iradesi ve
istei
olduunu
da
söylemek im»
kânszdr.
Çünkü âmir bazan
yaplmasm istemedii,
hattâ nefret
ettii
halde,
bir eyin
yaplmasn
emredebilir.
Meselâ,
kölesini döv-
dliü
için
kendisini
Öldürmek isteyen
sultamn
huzurunda
âmirin,
onu
ancak
kendisine
isyan
ettii
için
dövdüünü
söylemek
suretiyle
öziij;
dÜemesini
ve bumn
doruluunu
ispat etmek için
de
köleye l^sssat
krahm
huzmdft en^:ettii halde,
onm gerçektea
bu
emre itaat
rmmM i^ûm mmhnHmn^
'kmm
bîr
delili
olamk
f^tetam^
mün^tündik.
Bur^
ki^tom kendtee
^$ym
fi^Smi
î^t
^mk
mm^^
imâm
^ammm^
1^^»
tota^
Hr
ms&M iaM
ifiacden
u
ii
yapmaMi
te^ö
Arak
sana
emredyonm,
dedii
zaman,
gerçekte o,
kölenin kaUanasn istememektedir.
O,
aym
anda
kölenin
kcOkii^ffîEm
mMuiE^Mdeî
k^koMi^n
om
wmm
omrak
mm
vermitir. Buna göre, emir lâfzmn
delâlet
ettii
ve
kendi zatiyle kaim
olan istek kelâmdr. Fakat
bu,
kalkma eyleminin
hasl
olmasm istçr^
mek deildir.
Binaenaleyh,
insaf
sahibi her
insann
bu açk
gerçe^i^*^
bul etmesi lâzmdr.
y
-
^
ad»
gerçek olaök
emretmi
^-«aorj cT, sadece
emir
vermi
<Aûak^
zannma
kaph»***^'
buna
cevap olarak
biz
?ÖWz
Mî
lu
göriis^^ööden
batldr.
•
^^^-^aas^n
birincisi:
ayet
bu kimse gerçekten emrecmi
olma-
-sâyd,
krahn
huzurunda
onun
özrü
kabul edilmez
ve
kendisine
öyle
denirdi
:
Senin u anda
emir vermen
tasavvur
olunamaz.
Çünkü
em-
retmen,
senin
bu emre
uyulmasm
istemen
demektir.
Oysa
u
anda bu
emre
uyulmasm
istemen
imkânszdr.
Çünkü bu
senin
helâkine
sebep
olacaktr.
O
halde
sen, bu
ekilde
emir vermekten
âc2
olduun halde,
nasl
olur
da
emrine
isyan
edildiini
bir
delil
olarak
gösterebilirsin?
Zira
senin,
gerçekte
kendi
helâkin
olan
bir
?eyi
istemen
imkânszdr.
Bu
emre uyma
ise, üphesiz senin
helâkin
olacaktr . Hiç
üphesiz onun
böyle bir
delili
ileri
sürmee kudreti
vardr.
Esasen
bu
d^ili
de kaim
olup,
kendi
maz^tini
beyan
eder mahiyettedir ki,
bu da
emre
isyandr.
Uyubmm
MmiiEg^
Ji^odikte
saM(
^m.
b^le
bir
m&^
efendi
t^sadan
bir
^0i
olarak
sOrötobsltef^
ask
tasavvur
ohmam^.
düfiitö&l»'
çin
% ©Ismk meydasda durmakMr.
kincisi:
Eer
bu
adam
ad
geçen
hadiseyi
müftülere
anlatsa
ve
taiak-
selâse
(üç
talâk)
ile
yemin edip,
ben
krahn
azarlamasndan
sonra,
onun
huzurunda
kölenin
kalknaasuu
gerçekten emrettim.
88
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 90/196
fakat o
bu
emre
isyan etti
dese,
her
müslûmanm
onun bu
boam^im
vaki olmad
hususunda
fetva
vereceinde
üphe
yokUt. Bmil
müftünün
ona
ben
eminim
ki,
senin
böyle
bir
anda,
kölenin, emrine
uymasn
gerçekten
istemi
olman
imkânszdr;
çünkü
bu
senin
h»lâ-
kine
sebep
olacaktr.
Oysa
gerçek
emir,
ona
uyulmasn
«îtemektir.
Binaenaleyh
bir
eyi
emrettiine
göre,
ona
uyulma^»'
fStedin
demektir
demee
hakk
yoktur.
ayet
Müftü
ona
^oyh
bir
ey
derse,
bu
söis
ittifakla
batl
olur. te
bundan
açk olarak anlalmaktadr k,
ihtiva
ettii
dier
mânalar-'^stünde
lâfzn,
delâlet ettii
baka
bir
mâ-
-'t^
daha
vardr
>v
*t^ biz
buna
kelâm adn
vermekteyiz.
Bu
ise,
ilfan
ira4e—
^^ ^ançlara
aykr
olan
bir
cinstir.
Bunun
Yüce Allah'a
jgjj^i^uhal
deildir. Bil^s bu, O'nun hakknda
vaciptir. Çünkü
bu,
kelâmdu:. Binamaleyl
Kelâm-Kattim'a mânas da
ite
budur.
Harflere gelince,
bunlar hadis olup,
Kelâm*a
delâlet
ederler.
Delil ise,
Medlûl'dan
bakadr
ve
her
ne
kadar
delâleti
zatî
olsa
da,
delil
medlûl'un
sfatiyle
vasflandnlamaz.
Buna
delil
olarak
âlemi
gös-
termemiz
mümkündür.
Çünkü
âlem
hâdistir
ve
kadîm
olan bir
yara-
tcya
delâlet
etmektedir. Binaenaleyh, Hâdis olan harflerin
delâletleri
stlahî
bir
delâlet olduu
halde,
bunlarm
kadîm
bir
sfata delâlet et-
mesinin
imkânszlm ileri
sürmek
nasü
mümkün
olabilir?
Gerçek
u
ki,
nefsin
kelâm
çok ince ve anlalmas
güç
bir mesele olduu için,
m^^^fim^
)p$
jjstotem
^^erisi
bunu idrak
edememi
ve dola-
ysiyle mc&k
lurtakîm hsç^^
ve sileri i^l ^sdde
yenmilerdir.
Bu
^%
mâam
iMJtm
soru.
m
'mââm^Müst
meini saptöak
Maciyle, bmlarm bazlarma feMs
edeöek ve
ceva^i
'»eceiz:
JM%^
^m^: M^M^
We ^iâUâ ^te
bir
smm
mmm
köndûr.
(A.
S.),
Yüce Allah'n kelâmm
Bas
W
bunu ses ve
Imtf
tâatek
w
buymutur?
göre,
Mûsa
(A. S.) Yüce
AlWm
ke]gtaH$itm^d
ete. Çünkü
Yüce
Allah'n
kelâm
ne
harftir, ne de
sestir.
Allah'm kelâmm
ne harf ne de
ses
olarak iitmediine göre, onun ne
harf ve ne de
ses
olan
bir
eyi iitmesi
nasl
mümkün olur?
Buna
karhk olarak biz deriz ki:
Evet,
Mûsa
(A. S.)
Yüce
Allah'n
kelâmn
iitmitir.
Bu kelâm,
Yüce
Allah'm kendi zatiyle
kaim olan ve ne harf, ne de
ses'den meydana
gelen
kadîm
bir
sfatdr.
Binaenaleyh,
Mûsa
(A.
S.)
Yüce
Allah'n
ke-^
lamm nasl iitti,
sözünüz, nasl sorusundan
kastedilen mânay an-
lamayan,
bununla
ne
istediini ve buna
nasl
cevap
verilebileceim
89
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 91/196
drik
edemlyen
^
kimsenin
sözönden
baka bir
ey
deildir.
Bu kim-
s^ift
^yle
bh*
sorunun
imkânszln
anlamas
için, her eyden
önce
bunu
iyice
bilmesi
lâzmdr.
Biz
bununla ilgili
olarak
diyoruz
ki,
çitme
idrâkin bir
çeididir.
Binaenaleyh
nasl iitti,
diyen
bir
kimse-
*
nin sözü,
çekerin
tatl
olduunu,
tatma
duyusu
ile nasl
idrâk ettin,
diyen
bir
kimsenin,
sözüne
benzer.
Bu sorunun
cevab
ancak
iki
yol-
la
olur:
Birine,
bu
soruyu smm
fâr
>4reç
verip bunu
tatmasm,
ta-
dm
ve
tatlluu anlamasn
salanamzdr':sv3>öylece
kendisi,
imdi
^âîi
anladn
gil4,
he&
4e
sc^e^
tadm
anlam^
cMayj^
desin.
Bu-
nm
gaMi
cmttt
ve
fâm
ite budur.
^
kincisi,
yukandaki
yolun imkânsz
olmasdr.
Bu
da ya ekerût
.
bul^MM^s
veya
o soruyu soran
kimsede
ekeri tatma hassas
bu-
lunmamasnda»
ileri gelir.
Bu
durumda
olan
bir
kimse
öyle
der:
Baln
Muu sen
sasd
aalady^, bm
de
ekerin
tadm öyle
anladm .
Hakikatte bu
mmf
bif :^hdm d(#tt,
^oto
D<#u
olnM^
rnmit
M£ta
^^O^rdea
her
ne kadar sorulan ^e benze»i^
düünü
Mi
bk ydn4ea
telsine
benaeyea
W
e^
tarif
edilmi
^tna^ndan ileri
gelmcl^edîr
kî, im da
üphe^
teffîl^
ûsmâ^.
Çünkü,
her
ne
kadar
bahn
tad ile ekerin tad arasnda
baz yönlerden
bir
benzerlik
bulunsa da,
aslnda
bahn
tad
ekerin tadna
benzemez.
Bu
da
tatlh
meydana
getiren esastr.
te
imkânn
gayesi
budur.
ayet bu soruyu soran kimse asla
bir
eyin tadn tatmam ise,
ona
cevap vermek
ve
sorduu
eyi
kendisine izah etmek imkanszlar.
Böyle
bir
insan,
cinsel
kudretten
yoksun
ve
asla
cinsî
münasebette bu-
lunmam
bir
kimsenin, cinsî
münasebetin
tadn sormasna
benzer.
Bu
tad
ona
anlatmak
mümkün
deildir; ancak bunu yemee
benzet-
mek
suretiyle
ona anlatmak
mümkündür
ki,
üphesiz
bu da
bir
yönden
ymû^^*
Çünkü
cinsî münasebetin tad
ve
bu
münasebet
esnasnda
inpo^n
duyduu
lezzet,
yemek
yiyen
bir insann,
o
esnada
duyduu
le^^ eit
d^ikU.
hrada
sadece
lezzet
deyminin
genel
olarak
ifade
ettii
m
ikisine
de
0nil<Ur. ayet
ha
Imm
9m
Wx sp,
mams
ise,
üphesiz
ona
verilecek ctmp^
da
kendiliinde
imkânszla-
m
olur.
Mûsa
(A. S.),
Yüce Allah'n
kelâmn
nasl
iitti, diyen kimsenin
durumu
da
ite bunun
gibidir.
Bu
kimseyi, sorusuna cevap vermek
su-
retiyle
tedavi
etmek
mümkün
deildir;
ancak
bu
tedavi,
kendisine
Yüce
Allah'n kadîm olan
kelâmn iittirmemiz suretiyle
mümkün
olabiUr
ki, bu da
imkânszdr.
Çünkü
bu, ancak Allah'n
kdiîmi
olan
Mûsa
90
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 92/196
|A.
Lfya
Mrtellîton
Bto«e^9«|eyh
bu
sözü,
bizim
ona duyurmamz
nntekfift
olmad gibi,
bom mam duymu olduu
birtakim
eylere
de
benzetmemiz
mümkün deildir. Çünkü
onun duyduu
veya
duymaa
alt
eyler
içinde
Yüce
Allah'n kelâmna
benzer
bir
ey yoktur. Zira
onun duyduu
ve
duymaa
alt
eylerin hepsi de seslerden ibaret-
tir. Sesler ise,
üphesiz
ses
olmayanlara
benzemez. Binaenaleyh,
bizim
ona
bunu
anlatabilmemiz
imkânszdr.
Bunun
gibi,
hayatnda
hiçbir
sesi
duymam olan
bir sar
siz
sesleri nasl iitiyorsunuz
demek
suretiyle bize
bir
soru tevcih ettii
zaman, bu soruyu
cevaplandrmaa
gücümüz yetmez.
Çünkü,
eer
biz
ona cevap
olarak,
biz
sesleri
senin
gözle görülenleri
anladn ekilde
anlyoruz dersek,
bu
takdirde
ku-
lakla duyulan
eyin idrakini
gözle
görülen eyin
idrakine
benzetmi
Oluruz.
Oysa
bu doru deildir.
Çünkü,
sesleri idrâk etmek,
renkleri
görmee
benzemez.
îte
bu
da delâlet
ed^ ki,
böyle
bif muhaldir.
Bunun
gibi,
bir
kimse
**rablerin
rabbi
olan
AlU^ âtoiN^
m.
psküde
gMW
s^klinde bir soru t«fvcîh
zaman,
üphesiz
bmm
cevap-
îaûdifllmf^
da
lsiâ^
6bm 0
l^aamân
böyle
bir
soruyu
tevcih etm^
^am
keyfiyeti
ohnayân tar
eyin
keyfiyetinden
sormas
dtefi^Etr.
^bra bîr
kimsenin, o
nasldr veya neye
benziyor sözü,
o,
bizim
bildiirniz ve
anladmz
eylerden
hangisine
benziyor, an-
lamm
tan-. ayet,
o
kimsenin
sorduu
ey, kendisinin de bildii
ve
anlad
bir
eye benzemiyorsa,
onun bu
sorusunu cavaplandrmak
imkânsz
olur.
Hakikatte
bu
imkânszhk,
Yüce
Allah'n
zatnn
bulun-
mayna delâlet
etmedii gibi,
O'nun kelâmnn
da yokluuna delâ-
let etmez. Binaenaleyh
bu
kimsenin,
Allah'n kelâmnn,
kendisine
hiç*
bir
eyinNbenzemedii
kadîm
bir
sfat
bulunduuna, Allah'n
zatnn
kadîm
bir zat olup,
ona
hiçbir
eyin
benzemediine, Allah'n zatn
görme,
cisim
ve arazlan
görmee
benzemeyip, bunun
baka bir
görü
sM
oJâuuna
ve
Yüce
Allah'm
kelâmuu
ifitme,
harf ve seslerden
îH^Iaiiâ
gelen kelânu iitmee
benzemeyip, bunuB
baka bir
iiti
tarz
olduuna inanmak
gs^^k
ttinci
emip:
Burada
ûm&.
mümkündür: Yüce
Allah'n
k«te^ aeaba M^^3af(h
spvç^
mdr
veya
deil midir?
Mevcut
Uâiîm
olan bir
ey
hâdis
ökn M:
eye
nasl hulûl
etmitir?
Eer,
siz
buna
hayr derseniz,
icma'a
muhalefet etmi olursunuz.
Çünkü
Mushafa hürmet
etmede
icma vardr;
o kadar
ki, temiz olmayann
ona
temas etmesi
bile haram khnmtr.
Bu da, ancak,
onda
Yüce
Allah'n
kelârmnn
mevcut
olmasndan
ileri gelmektedir.
Biz
de deriz
ki.
Yüce Allah'n
kelâm,
Mushaflarda
yazlm,^
kalplerde
muhafaza edikn^
ve dil ile
okumnu olan bir
sözdür.
Kada,
91
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 93/196
nteklebe,
yazyat
I^vesaâere
gelince,
baolasa
fmp& cb Mdîstir,
E\m
hmâSit %ktâkiîn
Mffiteitlen
ve
bu Mim
^^aea
arazlardan
meydana gelmektedir
ki,
üphesiz bütün bunlar hâdis
^
olan eylerdir. Yüce
Allah'n
kelâm*nn Mushafta yazk olduunu
söylediimiz zaman, -ki bundan maksadmz,
Yüce
Allah'n
kadîm
sfatdr-
bu
sözümüz mutlaka kadîm'in
Mushafta
yazlm olmasn
gerektirmez.
Meselâ
biz
ate
Kur'an'da
yazldr
dediimiz
zaman,
bu
sözümüz,
bizatihi
atein
Kur'an'a
hulûl etmi olduunun
anlal-
masn gerektirmez.
Çünkü,
ate'in zat
gerçekten Kur'an'a
hulûl
etmi
olsayd,
üphesiz onu
yakmas
gerekecei gibi, atein
zat
da
ha-
kikaten
bu sözü söyleyen
kimsenin
diline
hulûl
etmi
olsayd, üphesiz
onun
da
dilini yakmas
gerekirdi. Zira ate,
(
)
scak
ve
yakc
bir
cisimdir. Buna delâlet
eden
ayn
ayn
ve
yekdierinden farkl birt^oym
seder vardr ki,
bu
seslerden
de nun
(0),
elif
(
i
) ve le
(
j
)
harfleri
me^r-
âsm
itoetoâir.
WfmM
s
m^st^
ankum, onun
delâlet
et-
tii mânann (medlûlun)
zat olv^,
de^ledn
kendisi
depdir,
^
Yüce
(medlûl)
olup,
(teHfin
zat deildir.
Bteenaleyh, hatîkae
tûrtakun de-
lillerdir
ve
delillere de
hürmet edilmesi
zorunludur. Zira eriat bun-
lara
hürmet edilmesini zorunlu klmtr.
te
bundan dolay
da Mus-
haf'a hürmet etmek
vaciptir.
Çünkü
Mushaf'da
Yüce
AUah'm
sfat-
lanna
delâlet eden
deliller vardr.
Üçüncü
cevap, öyle diyenler içindir:
Kn^an^ gerçdetM
Yüce
Allah'n
kelâm mdr
veya
d^ midir? Eer
buna hayr
derse-
niz,
üphesiz
bu
sözünüz ile icmâi bozmu ve ona muhalefet etmi
olursunuz; ayet bu soruya evet
derseniz, bu takdirde
de
unu
kabul
etmelisiniz ki,
Kur'an'
Kerîm ancak birtakm harf ve seslerden mey-
dana
gelmektedir. Esâsen herkesin de bildii
bir
husus,
bir
eyi okuyan
bir kimsenin okuyuunun ancak harf ve
seslerden
meydana gelmesi-
dir.
Biz
buna
cevap
olarak
deriz ki, burada
dikkat edilmesi gereken
üç
husus
vardr
ki,
bunlar da kraat,
makrû' ve Kur'an lâfzlardr. Mak-
rû'
yâni
okunan
ey,
üphesiz Yüce Allah'm
kelâmdr. Bu
sözden
mak-
sadm,
kelâmn,
Allah'n zatiyle
kaim
olan
kadîm
bir sfat bulunma-
sdr. Kraat lâfz
ise,
lügat
mânasna göre,
okuyucunun daha önce
terketmi olduu
bir fiile
tekrar
balama
eyleminden
ibarettir.
Burada
daha
önce
okuma
fiili
yok
iken,
okuyucunun
bu
fiile
balamak
sure-
tiyle,
bunu
ihdas
etmesinden
baka
hâdis'in
bir
mânas yoktur.
ayet
hasnnmz
hâdis lâfzmdan bu mânay
anlamyorsa,
buna
göre, hâdis
92
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 94/196
ve mahl&k
(yaratlm)
l&rzlann torkcderck diyelim
ki,
kraat,
okuyu-
cunun daha
önce
yapmad
bir fiile yeniden
balamas
eyleminden
baka bir ey deildir.
Bu
da duyu organlariyla
hissedilen
bir
olaydr.
Kur'an'a
gelince,,
ham&
K.ur'an
dencUi halde,
bundiu
iBiklrû*
y^i
okunan
ey kastedEr.
£er Kir*an lâfzndan gerçdtten tm
ndta
kastedîliyorsa,
buna
göre
Kurban
kaâîm olup
ssahlûk deildif. Selefin
Kur*an,
yâtd
â0
üe
alman»
Yüce
Allah'n
kelâm
olup
msMtik
de-
ildir sözlerinde
kasdettiklerî ite budur. Eer Kur*an lâfzndan
karî*in (okuyucunun)
fiili olan kraat kastedilmi
ise, hiç
üphe yok ki,
okuyucunun
okuma fiilinin,
o
okuyucunun
varhmdan
önce olmas
düünülemez. Hadisin varhmdan
önce
ohnayan
ey
de, üphesiz
hâdistir.
Öz^
okrak
d^e^tUiz
'*âaha Önçe sö^emediin
hali^
lim^
iM^maba.
m^pS^se^
p^i^^m
ses
çmm
telMe
b^to^m^
iPl
MEAd&^f diyen- kimsenin üphe^
tâ$sâ>A ve
teklife lâyüc
olnuunas
gerel^.
üa bu sözden,
ö
zavallmm ne söyledim
llbnedii
gibi,
gerek
harfin,
gerekse
hâdisîn
mânasn
anlamadm da
bilmemiz
gerekir.
Eer
bunlan gerçekten
bilmi olsayd,
bizzat kendi nefsi
ya-
ratlm olduuna göre, ondan sudur
eden eyin
de
yaratlm olaca-
n
ve
kadîmin
hâdis
olamn
zatma
intikal
etmesinin
imkânszhn
bil-
mesi gerekirdi.
Binaenaleyh açk
olarak bilinen hususlarda sözü uzat-
mamz
yersizdir.
Çünkü
Bismillah
(
-il
^
)
diyen
bir
kimsenin
sözün-
de,
ayet
sin
(
)
harfi
be
(
v
)
harfinden
sonra gelmemi
ise,
bu
kelime
Kur'an'dâi4eildir.
Bu ancak bir hatadan ibarettir.
O
halde
bakasm--
dan
sonra ve
tertip
itibariyle ondan geri kalan
nasl
olur da kadîm
ola-
bilir?
Biz,
kadîm
lâfzmd^, bakasmdan asla geri kalmayan eyi kas^
delmekteyiz.
Dördüncü
cevap
öyle
diyenlere
kardr:
Ümmet icmâ
(sözbirli-
i)
etmitir
ki,
Kur'an-
Kerîm
Hz.
Peygamber*in
gerçek
bir
mucizesi-
ök.
O,
Yüce Allah'n
kelâm olup,
birtakm sûre ve
âyetlerden
meyda-
na gelmektedir. Bunlarn
da
birtakm
bahm^lan
ve sonlan vardr.
Buna ^âre^
kaâSm olan
bir
^dn
ba^an^gtc
ve
sonu
olduu, Kur'an'm
Üttate
âûre
ve
âyetknte
me^^SA
maû
«^^nûlebilir ?
Km
mâta
öim nmâ
Hz. B^panberl
mu^M olabili:?
Q^
tm^t
olaan
û^
W
Wl^;
bütün
fttOfisr
ise,
üphesiz
maMfitor^
Q
halde
YSee
Allah^
k^to» nasl t^sMn
Biz buna karlk
olarak
deriz
ki: Siz
Kur*an*
Kerîm'in lâfznm--
ku:aat
üe
makrû, yani
okuma
fiili
ile
okunan
ey arasmda müterek
93
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 95/196
olduunu inkûr m ediyorsunuz veya etmiyor musunuz? Eer bunu ka-
bul
ederseniz,
unu
da hemen kabul etmeniz gerekir
ki,
müslümanlar,
Kur*an Yüce Allah'n
kelâm olup, mahlûk deildir,
sözlerinde oldu-
,
u gibi,
Kur'an'n
kadîm
olduu
hususunda
söyledikleri
bütün
sözler-
den sadece okunan eyi
(makrû)
kasdetmiler
ve Kur'an'm
birtakm
sûre
ve âyetlerden
meydana'
gelmesi, bunlarm
birtakm
balangçlar
ve
sonlan
bulunmas
gibi,
kadîmlik
ile
badamayan
vasflandrma-
larndan
da, kadîm
sfata
delâlet
eden
okuma
(kraat) fiilini kasdetmi-
lerdir. Zira
isim müterek
olduu zaman
tenakuz
mümteni olur (çe-
lime
olmaz). Esasen
ftmnet
de kesin
olarak. Yüce
Allah'tan
baka
kadîm
bulumnadi
hmfunda
ittifak etmi
bulunmaktadr.
Yüce
Al-
i^'da
öyle
diyor:
...
Sonunda
kadm {kuru) bir hurma
dalna döndü *^.
Bu
konu^
%msm
stafcüAr;
Ka^te
d^imiM
jnte
smda
m^^^
Mr
y^den sabit olmas, dier yönden
onun
mî'
yedta^oJat
mklngag^^M
gsceMroez^
lte*iffî
de^M
de
ite
bunun
^Mâ .
Bu da, bi^ ûc^ui^ ICi]:Wn ^t^imk oldumu
Ms^
W
Mu
onlarm
bü
kmm
île
okmk il6d
{Mûkkâi bötûn
çeliik
görülerine bir cevaptr.
Böylece
de, kadîm sözünden kesin
olarak
mak-
rû'un, yâni okunan eyin
kastedildii anlalm
olur.
tfte
9sMm
bizzat
kendileri
de
c^bnak
i^ea»» gsn^
sesleri-
nin» otemalanmn
ve gerekse
fi^lfi»^îa
%F||to^e
mahlûk
ol-
dumu
biâl^^
halde,
Yüce
AHah'm
kelâm
olat
Kur*an
mahlûk
depdir, s@âW buna ddalet
eier.
Kate
lâvdan
Imimm.
{ttlmm
nm)
kastedilmi olduuna
gelince,
bu konuda
air
öyle
demektedir:
*l^ndinizi, yaplan secdelerin
l»r
belirtisi olarak saçlanm
aar-
tan
W^se^i
tebih
ve
Kur'an'îa
geçiren
ak
saçk
bir kimse gibi,
AUah'-
m jöltam
fA^ « Burada
geçen Ku:*an'dan maksat
ku-aattr.
Hz.
Pey^mber
ba
hieâMt
$dyfe
cteanektedir;
''AUit,
^'m'm
sesle terennümil
{okunmm
ksustmda
bana
vermi oldt^ izm
hiçbir Peygambere izin
vmmfds^'*,
©Üzd
se^
lecmta
9e^
ancak
teat
0ur. Bmdan b^kaSddn hep^deK^te'n,
A]]^*m kelâ-
m olup,
mahlûk ölmad^m söylemekte
^
Kiif^^ bir
mucizedir, o
ancak
Yüce Allah'n bir fiilidir,
demektedir. Zira onlar kadîmin
bir
mucize
olamayacan
anlamlardr.
Binaenaleyh
bunlardan
açkça an-
lahyor ki, kadîm
lâfz
müterek
olan
bir
isimdir. Oysa, bu lâfzn mü-
terek bir lâfz
olduunu anlayamayan kimseler, bu
adlandrmalarda
te-
nâkuzun,
çelimelerin
bulunduunu
zannetmilerdir.
4S
min Süresi,
39:
94
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 96/196
Bejimi
cevap, ijöyk
diyenlere kardr:
Halen duyulmakta
olan
eylerin
sadece sesler olduu bilinmektedir. Yüce
Allah*n
kelâm da»
icmâ ile sabit
olduu
üzere halen
duyulmaktadr
ki,
buna Allah*n
''Puta
tapan
müriklerden
biri
sana snrsa,
onu, Allah*
m sözünü
clu-
ymcaya kadar kabul
.
et..,^
sözü
delâlet
etmektedir.
Biz
buna
karlk
deriz ki:
ayet mürikin,
snd
zaman iitmi
olduu
ses, gerçekten
Allah'n
kendi zatiyle
kaim
olan
kadîm kelâm'
ise, Allah'n
kelâm'
olmak
sfatnn sadece
Musa
(A.
S.)'ya
tahsis
edilmi olmas,
kendisine mürikler
üzerinde ne
üstünlük
kazandra-
bilir?
Zira
buna
göre,
mürikler
de
Mûsa (A. S.)'nm duyduu
gibi»
Allah'n kelâmn
duyuyorlar. te buna, Mûsa
(A. S.)'nn duyduu
ses.
Yüce
Allah'n
zatiyle Jcam olan kadîm
bir
sfattr.
Mürikin
duy-
duu ise,
hu
fata delâlet
eden
tûrî^km
seslerden ibarettir,
demektett
baka
bir
cevap
verilemez.
Bu
cevaptan
da
kesin
olarak
itirâkin
bu-
lunduu
a^c^^.
Kelâm
ise, medlûl'den
delâletin
kastedilmesi
ve
mm
âsMM.
4mois^t
.
Z^bl
0^sgek
miM
M$idûm
Mat
lâMar
bu
mânaya
da
delâlet ettikleri
1^,
bunlara
ilim dendii
gibi
Nisa
4a
ûmm.
MesM
f
ita.
kîmseiicL
duydum
dendii
man,
bunda ^^sat^ ancak
Ismnr^^^fö
^^et
eâm ^^^Un d^yulmu
olmasdu*.
\
JOh^te
^mm^*
l^aü
mteisna
^^tee:
Emdn
elçlsijla
WPe
d^ta'^
s^ünde
olduu
giM,
tm^m
duynu^
sa-
reti^le bilinen
ve
anlalan
eye
bazan duyulan
(mesmû*)
ad
verilir.
^^mm^
^oâA
^^^S^ta,
mdi
elçisinin
ekiyle
meydana
gelmeMn
düünülemiyecei
bilinmektedir.
O halde
duyulan
söz, ancak emirin
kelâmna
delâlet eden elçinin
sözüdür.
*
Kapal ve mt mes^st^
M^^sax
mMü
h^km temnda
BMî
l^noü^
görüünün
açtkkmma^sda
bûdm
s^Iemd^
istedikle-
rimiz
ite bunlardr.
Ke]âm*n
dier
hükümlerine,
Allah dilerse, ikin-
ci
bölümde
sfatlarn
hükümlerinden bahsederken temas
edeceiz.
B
-
SIFATLARIN HÜKÜMLER
Bu
bölüm, genel
olarak
sfatlarn
içine giren ve bunlardan ayrlan
hükümlerle
ilgilidir.
Bu
da
dört
hükümden
meydana
gelmektedir.
46 Jîe^
Süresi,
&yet:
7.
95
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 97/196
Birinci (lUkUm:
Daha
önce ^tof^n^
ytEÛ
Jatn
keiidîsî
ol*
ma^tPi
zatn
dnda
olan
sfatlardr.
Bize
göre,
âte^
ymtm olan
â^ahf
ilim
ile
^im,
hayat ile
hayy ve
kudret
ile kadir'dir.
O,
dier
bu-
tM
S^tarffîâa
^
böyledir.
Mut^le
ve
filozoflar
ise,
bunu inkâr yo-
luna saparak
öyle
demilerdir*':
Kadîm
sadece bir zattan
ibarettir.
Dolaysiyle
birçok
kadîm
zatlarn
ispat caiz deildir.
Bu
konu
ile il-
gili
deliller,
ancak Allah'n bizzat âlim,
kadir ve hayy
olduuna de-
lâlet
etmekte
olup.
ilim,
hayat ve
kudret sfatlarna delâlet
etmemek-
tedir.
Bmda
l^te ^atlart
Mtar etm^ek
î^n^ bunlardan mâ^
Öîm m^ma.
«te
Mm*.
Marm
iddiatoMa
göre, bilici
olmak, mt^
mahsus
bir durum olup, sfat
deildir. Fakat burada
Mutezile iki s-
fatta
çeliiklie
dümütür.
Zira onlar diyorlar ki,
Allah
zatnn
dn-
da
olan bir
irade ile murîd
ve yine zatnn
dnda olan
bir
kelâm
ile
mütekellim'dir^l
u
kadar var ki,
Allah iradeyi
belirli
bir
mahalde
yaratmad
halde,
kelâm
câmid
bir
cisimde
yaratmakta ve
kelâm ile
de
bu camid
cisim konumu
olmaktadr.
Filozoflar, onlann
irade konusundaki
bu kyaslarm
red
etmiler
ve kelâm
konusunda
öyle demilerdir:
Allah'n
mütekellim olmasnn
mânas,
O'nun,
Resulünün
zatnda
manzum
birtakm
seslerin
iitil-
mesini
yaratmasdr.
Bu da, ya
uyku
esnasnda veya
uyamk
iken
olur.
Bu
seslerin
asla
zatm
dnda
bir
varlklar yoktur.
Bunlar ancak
Pey-
gamberin iitmesine
inhisar
ederler.
Bu
olay,
tpk
uykuda
olan bir
kimsenin
hariçte
mevcut olmayan
birtakm
ahslar görmesine
benzer.
Bununla
beraber,
uykuda gördüü
eylerin
suretleri zihninde
özel bir
47 Mutezile, tevhid meselesine
en çok önem veren
Kelâm
okuludur.
Bunun
îçn
on-
lar,
Allah'n
kdem
sfat
hariç
dier
zati
veya
subuti
sfatlarn
te'vil
etmekle,
Allah'n
gerçek birlii
düüncesini
savunduklarm
ileri sürmülerdir. Onlara
göre
Allah, zatiyle
hayy'dr,
zatiyle senü'dir,
zatiyle
âlimdir,
zatiyle
basir'dir,
zatiyle
kadir'dir
ve
zatiyle
mttrid'dir.
Ehl-i
Süssm
m, fiiM»
^
gSrUlecei
gibi.
onlann
bu tevillerini
Mal
etme-
noiüf
;
1^&aftt#l t^£
^^dovem
iB^edenler:
m.
U.
ims^^m
Aö
Abd al-Mtn'im
Abd
al-Hamîd,
s.
79,
Ksdürt
1950;
Dr.
Kemal
Mutaik'nin Ûo-
ufu
ve Kelâmt
Görüleri,
s.
67-68.
Çeviren.
48
Mutezile, Allah'n kelâmnn
yaratlm
olduunu
ileri sürmütür. Böylece,
Allah-
n kelâm
olan Kur'an'n
da mahlûk, yaratlm
olup,
kadîm olmadn
iddia
etmitir.
Ehl-i
Sünnet
ise,
Allah'n
kelâmnn
kadîm olduunu,
fakat
seslerin
ve
harflerin
yara-
tldgm
söylemitir.
Tafsilat
için
bak: a-ehristânî,
Nihâyetu'l-ikdam,
s,
288,
324;
al-
E'arî,
MakalÛtu*t4^myym,
c.
t
s.
S
*
193;
Dr.
Kemal Igk, mUm
eser, s.
75,
76.
Çevi-
ren.
m
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 98/196
yer
igal
eder. Yine uykuda olan kimse mevcut olmayan, hattâ uyuyan
Idmie^
yamnda
bdunan
kimsenin
dahi iitmedii
birtakm
sesler
duyar. Bu
kimse, uykusu
esnasnda
iittii
sesler
arasnda,
bazan o
kadar yüksek
sesler
duyar
ki,
bunlar kendisini rahatsz
eder,
korku ve
dehet
içinde uyanmasma
sebep olur.
Onl^
göre
Peygamber jrtSsek
bir
derece^ ^îgtigi
zanm,
onun
ruhunm
temi^ii
ve berrakht,
kendisinin
uyamk
iken
acayip birtakm
sûret ve
ekilli
görmesine ve
bunlardan
nazm
halinde birtakm
sesleri
duymasma sebep olur.
Peygamber de
derhal
bu
iitmi
olduu sesleri hfzeder. Bununla beraber,
Peygamberin
ya-
nnda
bulunanlar
bunlardan
ne bir ey
iitir ve ne de görürler.
Onlara
göre,
Melekleri
görmenin
ve
Kur'an- onlardan
duymann mânas
ite
budur. Nübüvvet
derecesi yüksek olmayan kimse ise,
bunlan ancak
uykuda görebilir.
te sapk mezheplerin bu konudaki
görüleri budur.
Bizim gayemiz
sfatlarn ispatdr. Bunun
da
kesin
delili udur
:
Yüce
Allah'n
âlim olduuna inanan kimse, üphesiz O'nun bir
ilmi
bulun-
duuna da inanm
demektir..
Oünkü
bizim
âlim sözümüzün
mânas,
Allah'n
bir
ilmi olmasdr.
Zil»
akll olan lar
kimse,
hereyden
önce
belirli
bir
zat
akl
ile
bilir; sonra
onu muayyen
bir
durumda
akleder;
Mm
sonra
it
mm^
fûmk
ügünûr. Böylex:e onu,
bir
s-
^t
ve
mevsûf
olarak,
aklla bilmi olur.
Burada
meselâ,
ilmi
bir sfat
olarak
ele
aldm^
z^an,
bunun iki
açklama
yolu olduunu
görürüz.
Bunlardan biri
uzundur. Bu da
bi-
wm
öyle dememizdir:
Btl^mt bir ilim
ik
le^^^.
Baka
bir deyimle,
emim bir
ilmi
Bigeî ise Jasa. ve dz olup,
ta^
(çekü^
ve^ikak
iâsâmn
hk 1âms&y% bir ay^lâOl^ ve o kims^in bu
ayskkab
iESMuunu
görmesiffe
1mm*
^mm
wm
W
Müh
imm
mâm
14
^
da
öyle
demekle
olur:
Bu
adamn
aya
ayakkabsnm
içindedir
veya
o ayakkabsn
giymi
durumdadr. Onun ayakkabsn
giymi durum-
da
olmasmm, ancak
bir ayakkab sahibi
bulunmasndan
baka
bir
mânas yoktur.
Binaenaleyh,
Mutezile*nin ileri sürdüü
ilmin zat
ile
kaim
olmas fikri,
zata
âlimlik denen
bir
halin isnadm
gerektirir
ki,
bu da
srf
sapklktan
baka bir
ey deildir.
Gerçekte
ilim,
belirü bir
durumdur,
muayyen bir haldir. Binaenaleyh,
zatn
âlim
olmas,
onm
belirli
bir sfat
ve
hal üzere
bulunmasmdan
baka
bir mâna
ifade
et-
mez,
îte
bu
sfat
ve
hal
de
sadece
ilimdir.
Fakat
mânalar
lâfzlardan
alan kimsenin
hata
ymgnmmaM
imkânszdr.
Bunun
gibi,
lâfzlar
da
itikak yoluyla tekerrür
ederse, hata
olmamas
imkânszdr.
Meselâ
97
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 99/196
fttt^^
aflttifim
ûm
liiandan türetilmesi, ite
bu hatay
meydana
gelir-
mdr;
6
Mde
ham
iUbar
edilmemesi
gerekir.
te
böylece
bütün
süylenenlerin
ve
illet
ve malûl
hakkn<te
toi*
sürülen
çeitli fikirlerin
batl
olduu
mey^am0toi9i)li0ar..BiMi
te-
tl olmas
d%
bu
lâfzlan
bir
defadan
fazla
iîtmrâi
olan
bir
Wxm
için
daH
iik mzardft ftlalte
hmxm bir husustur.
Böyle
batd
bir mUn-
C£^i
til^î^
^tioe
ye^iitiren
bir
kimsenin
zihninden
bunu-
kolayca
s^f
atmâk
setün^ftn
deildir.
Ancak
bu,
bu
özetin
tahammül ede-
mîye«ei
ekilde
la^toikla
mümkün
olabilecektir.
Netice
olarak
diyoruz
ki:
Filozoflara
ve
Mutezile'ye
göre,
\mm
âlim
sözümüzden,
acaba
mevcut
sözümüzden
b^^ta-
bjr
î^öllDtt
W
kyor
veya
bundan
baka
bir
varha
bir
'^m
fltttelst
m
E^r onl^
bma hayr
derlerse,
buna
g&®
M&k
evGuttîW,
Simdir
varsa,
ambsk
bu
^s^Sk
nmMm
mtm. m msteâtür
veya deil-
midir?
Zatma
zm^us deildir
demeleri
imkânszdr.
Zira
böyle
bir
söz ile,
o ziyadelik
zatn bir
sfat
olmaktan
çkmaktadr. ayet
bu zi-
yadelik
mevcudun
zatna
mahsustur
denirse,
bizim
de hakikatte ilim-
den
maksadmz
bundan
baka
bir
ey deildir.
Bu
da, mevcud için,
kendisinden
âlim
isminin
türetilmesi
mümkün
olan, varlktan
ayn
ve
özel
bir
durumu
bulunan
mevcud
bir
ziyadeliktir.
Buna
göre,
siz de
mâna
konusunda
bizim
görüümüzü
desteklemi
olmaktasnz.
Dola-
ysiyle de
aracaazdaki
tartma
sadece
lâfza
rücu
etm^
olmaktadr.
Bu
konu ile ilgili
olarak
filozoflara
kar
da deriz
ki : Acaba
kadir
sözümüzden
anlalan
mâna,
âlim
sözümüzden
anlalan
mâna mdr
veya
bakas
mdr?
Eer
âlim'in
mânas,
kadir'in
mânasnm
ayn ise,
buna
göre sanki
biz, Allah
kadirdir,
demi
oluruz
ki,
bu da
üphesiz
lâfzn
tekrarndan
baka
bir
ey
deildir^
ayet
baka
bir
mâna
ifade
ediyorsa
ve
bu
mânada ötekinden
ayr
ise,
buna
göre
iki
ayn
mâna
ispat
etmi
olursunuz ki,
bunlardan
birisine
kudret,
dierine
de
ilim
denir.
Böylece
de
iddianz
sadece
lâfza
rücu
etmi
olur.
Burada
öyle
bir
itirazda
bulunulabilir:
Acaba
emir sözünüzün
anlam,
emreden,
nehyeden,
haber veren
ve
benzeri gibi
sözlerinizden
anlalan
mânann
aym
mdr
?
Eer ayn
ise,
bu, tekrardan
baka
bir
ey
deildir.
ayet
gayri
ise,
bunlann
her
biri
için
emir,
nehiy
ve
haber
gibi
yekdierinden
ayr
bir
sözün
bulunmas
ve
bunlarn
her
birinin
de
hitap peklinin
di^inin
hitap
eklinden
ayn
ve
farkh
ohnas gerekir.
98
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 100/196
Bunun
gibi,
acaba
Allah
arazlar
bilendir, süzünüzün anlam,
O, cev*
^^i
bUndir, sözünüzün
mânasnn ayn
mdr
veya
baka
mdr?
Eer ayn
ise,
cevheri
bilen bir
insann, ayn
ilim
ile araz
da
bilmesi
gerekir. Bu
da
bir ilmin
taallûk ettii eylerin
sonsuz olmasm gerekti-
rir.
ayet bakas
ise, buna göre
de, Yüce
Allah'n
sonu
bulunmayan
çe-
itli
birçok
ilimleri
olmas
icabeder.
îte
kelâm,
kudret ve irade
s-
fatlar
da
bunun
gibidir.
Taallûk
ettii
eyler
sonsuz
bulunan
her
s-
fatn
da,
saysnn sonsuz olmas gerekir.
Bu
ise
muhaldir. Bir tek
s-
fatn ayn
zamanda emir, nehiy
ve haber olmas ve bu
çeitli
kavram-
larn yerini
almas
caiz olduuna göre, ayn ekilde
bir
tek sfatn
ilnüa,
kudretin,
hayat*m
ve
dier
sfatlann
da yerine gplpesinin
caiz olmas
gerekir.
Aynca bu
görü
kabul edildi^ takdirde,
zafem
da
kendikendine
kaim
oh^
^mM
li^f^
ikti&
eimssi
olm
^
Mr
^^^Mik
^d^^EUp^^i^
^te
kaire^
îMm
ve
dier
fatem
tiodmu da
Buna cevap
olarak
öyle
diyebilirsin:
Bu soru,
sfatlarla
ilgili
problemlerden büyük
bir
meseleyi
ortaya
atmaktadr
ki,
bunun ksa
izahlarla halledilmesi
doru
deildir. Fakat
bu
mesde
ortaya
atMl-
m
göre,
Mk^k
im
ml^mm
Im^m^m
aret
et-
iz^
feati^.
W 130^^^
aknlann
ekserisi de b^EEi^tçta
bu
M^i^ted^
sonra
bu
yoldan
^^m^
kitap
ve
lu^
m
te^Jtoüia öyle
saâem Wt
lalte
aöialmtr.
erktta mvm Ijirden fazla
bir
mânaya
delâlet
ettiine
dair
bir hüküm
gelmediine
göre, bu
fazlala inanmamz
gerekmez.
Bu görü,
belki
de
tatmin edici
olarak görülmeyebilir. Zira eriatta
emir, nehiy,
haber,
Tevrat,
ncil
ve
Kur'an
lâfzlar
geçtiine
göre,
emir
nehiyden
ve
Kur'an'da Tevrat'tan baka
bir eydir,
denmesine
mani
olan nedir?
Hakikatte
eriat,
Yüce
Allah'n gizliyi,
aikâr,
zâhiri,
batn, ya, kuruyu ve bunlara
benzer
her eyi
bildiine
dair
Kur'an.'-
da
geçen
birçok
hükümleri ihtiva etmitir.
Bunun doru cevab, büyük
bir
ihtimalle,
meselenin
ilk
defa in-
celenmesi
esnasnda iaret
etmi
olduumuz
husustur. Bu
da, akl-
clardan
her
gurubun,
delilin,
yaratcnn
zatnm
varlndan
baka
bir
mânaya
delâlet
ettiini
kabul etmek
zorunluluunda
bulunmasdr.
te
Allah'n
âlim, kadir
ve
beozeri gibi sfatlarla
vasnandnlnu olmas,
9^
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 101/196
teste IW ©îlmeltledir. Buna
göre,
problemin
iki taraf
ve
bunlarn
o¥tâ » ohMi
üzere ortaya
üç
ihtimal
çkmaktadr ki,
kanaatimizce
bu
konularda
fazla ileri
gitmemek,
gerçee
ve
doruya
en yakn
olan bir
yoldur.
Meselenin
iki
tarafim gelince:
Bunlardan
birisi tefrit,
y§m
aksi-
ne
apOk
M Ü0âk.
Bu
îse füozoflann
dedii
gibi^ ^
pina-
kn
iikde
eden
ve
bunlann
yerine
kaim
ota
1^
tek zat
Üi
ikt^â
maskr
tir.
kincisi ise,
ifirat, yâni amlk
tarafdr
ki,
bu da ilim,
kudret
ve
ke-
lâm
Ifiâ
Aûmn
ta«aifik
ettikleri eylerin
saylan
yönünden birey-
leri
sonsuz
olan
bir
sfat
ispat
etmektir.
Bu ise
gerçee
aykrdr.
Bu
görüü
ancak Mutezile'den
ve Kerrâmiye'den
bazlar
ileri
sürmüler-
dir.
Üçüncü
görü,
Orta ve
iktisad
yoludur ki, bu u
demektir:
Çeitli
olan
eyler, çeitli
olular
itibariyle,
birbirlerine
yaklama
ve
birbir-
lerinden
uzaklamada
birtabm
derecelere
aynlrlar.
Meselâ hareket
ve
sükûn'un kudret
ve
ilmin,
cevher
ve arazm
çeitli
olmas gibi,
iki
eyin
zatlar
ile çeitli
olmalar
mümkündür.
Bunun
gibi, iki eyin
ayn
mâna
ve
hakikati ifade etmede
birletikleri
halde,
zatlariyle
birlikte
deime-
meleri
mümkündür.
Böyle
bir
deiiklik,
ancak onlarn
tasdlûk ettikleri
eylerin
deimesi
yönünden
olur.
Meselâ
kudret
ile
ilim ajrasndakî
de-
iiklik,
bir
siyahl bilmek
ile
dier
bir
^yahh
heya^
mek
arasmdaki
d^i^iidik
deildir. Bu
itibaria,
ilim
belîrH
hk
jM'^^m^m
üe
tahdit
edildii
zamaa,
tm
1^
vepi
v^mma
umûlüne
MtÖû
m^toat
bilmede
girmi
0te.
Bu
konu
ile ilgiü
olarak
biz
deriz
ki: tikad'da
iktisâd
(inançla
ilgili konularda
ileri
gitmeme)
konusunda
öyle
demek mümkündür:
Her
ihtilaf,
zatlarn
bizzat
kendi
bünyelerinde
hasl
olan
aykrlklarla
ilgihdir.
Bu zatlardan
birisinin kâfi
gelmesi
ve bunun
dierlerinin
yeri-
ni tutmas
mümkün
deildh-. Binaenaleyh,
ilmin
kudret'ten
baka
bir
ey ohnas
zorunludur.
Hayat ve dier
yedi
sfatn
hükümleri
de buna
benzer.
Sfatlarn
zatn
gayri
olmalanmn
zorunluluu,
sfatlanan
zat
ile
sfat arasndaki aykulm
iki sfat
arasndaki
ayknhktan
daha
id-
detli ohnasmdan
ileri
gelmektedir.
Bir
^i
^Imk,
fea^
hix
^
bil-
mee
ancak
0
I^U^U toalM
9^
taMEu
yönünden
aykm
CkM^>
^
S^W^
d®, Mdto
mti
dierl^înden
temyiz
t^m,
onlardan
aynim
olur.
Sû 4a, WlâWc
dtoma eylerin
çeliikliMeri
ve
aytonlklar,
kendi
bünyesinde
de
bir
aykrlk
ve taaddüdün
hasl
ol-
mam
gerektirmemesidir.
Eer bu sözünüzde,
bu
konudaki
problemlerin ardm
kesecek
bir
hal çaresi
yoktur;
zira
taallûk
olunan
eyin aykmi
sebebiyle
h^han-
100
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 102/196
^
IMISM mflgni kabul
etti^n
iakcrd^ bu
fe^b^ter
mMî^
memi
olarak
yerli
yerinde duruyor deiit^lctif. ^rikü böyle
bir
ihti-
lafn çkndan
sonra, senin, onun sebebini
aratrmaa
hakkn yok-
tur'*
denecek olursa,
derim
ki:
Belirli
bir mezhebi savunan
bir kimse-
nin
gayesi,
elbetteki kendi inancmm
bakasnn
inancndan
daha
üstün,
daha
çok
tercihe lâyk
bulunduunu ortaya
çkarmaktr.
Bu hakikat
ise,
kesin
olarak
hasl
olmutur.
Zira,
bu
konuda
ancak
bu
üç
yoldan
birini
seçmek veya akhn almayaca dördüncü bir yolu icad
etmek
mümkündür.
te bu tek yolun birbirlerinin karsna düen
her
iki
taraf yekdieriyle
karlatrld
zaman, kesin olarak
bu yolun,
ter-
cih edilmesi
gereken
bîr
yönü
bulunduu
anlalr.
Eer mutlaka
bir
eye
inanmak
gerekiyorsa
ve
inamimasai.
^^^sm.
ey de,
ancak bu
üç
eyden
birisi
olup, bunlardan doruya en
yakm olam
da
sadece
bu
yol ise, buna i^uomk zc^mUudur.
Bunun
bir
scmrâ oj^^ ^sanm
^Mdt
baz
problemlerin
dûMit#
MîK^
^MM&t
Fakat
t^^W
0^
jJlPtlî
^imk ImJm
^teoM^
bundan
daha çok ve
dahck
bü-
^^ctûr. Hfddkatle
b^ prç^bâ^^^^^^M^i^ûr* Fitet
Imris
îmtenen
ey,
h^bâ
^kam
k^iH^U
MM^oka ASa&%t
kad^
sfatlandr.
Binaenaleyh
bu
problemleri
tamamen halletmek,
bu
ki-
tabm tahammül edemiyecei çok
uzun
bir açklamay
gerektiren im-
kânsz
bir
itir.
Genel
olarak
bu konuda söyleyeceklerimiz
ite bunlar-
dan
ibarettir.
''.Miah
MMt
ve
bundan
dc^p
^
O,
bütün
mak-
d^ta
l^dîn^.
s^h^m^
$de^#, üphesiz
bMot
'ks^
de
olunan
eyleri
^
k^dMiln
^Cteni^ ohnas
gerekirdi
Oysa.
im-
kânszdr.
Zira birbirine zt
dileklerin
dilenmesi, ancak
bedel veya cüz-
ler
hakknda mümkün
olup,
bütünler
hakknda
deildir.
Oysa
kudre-
tin,
bir
birine
zt
olan
iki eye
de
taallûk etmesi
caizdir
denirse,
biz
buna cevap olarak
deriz
ki:
Allah'n
kudreti,
ancak hâdis olan
baz
eylere taallûk ettii
halde, Allah zatiyle kadir'dir dediiniz gibi,
O'-
nun zatiyle murîd olduunu,
sonra da bunun irade olunan
baz
hâdis
varhklara
taallûk ettiini söylemeniz gerekir.
Zira
size göre,
hayvan-
lann
ve
yaayan
varhklarm
bütün
fiilleri
Allah'm
kudretinin
ve
irade-
sinin dmdadr. Eer
bu,
kudr^
hakknda caizis^
üphesiz irade
hn-
knda
da caizdir.
101
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 103/196
Filozoflar
ise,
bu
konuda
iteri
sürdükleri
görülerinde
çelimeye
dümülerdir.
Onlarn
görüleri iki
yönden
batldr;
Birincisi,
onh^â^
mMa
kelâlEOis
kalnl
^poçedikleri
ve
varlklar^
#
mtmn
buluâmpfta
inanmadkk^
hoBe^
Allah'n
mütekel-
Hm
oll#nu
ileri sürmeleridir.
Halbuld
fÛm^âem.
hû. k&mA.
hmy-
dûOm
ve ispsî güderi ey,
sadece,
hariçte herhangi
bir
ses bulunmak-
Ife.
P^^ganiberin
kulanda
yaratlmak
suretiyle
meydana
gelen
sesin
iitilmesidir.
Binaenaleyh,
Yüce Allah'm
bakasnn
zihninde
hasl olan
eyle
mütekellimdir
eklinde
vasflandrmak
caiz olsayd,
hareket
bakas
tarafndan
olduu
halde, O'nun,
ses
çkaran
ve
bu se-
sin
varh
ile hareket
eden
eklinde
vasflandmlmas
caiz
olurdu.
Bu
ise muhaldir.
lldncisî:
FîlosKâM
Mâ
^a^M^ 1>u görü,
erîatîn
tümünü
De4
gdamm
tar,
mm
oto
W
Mtomân
gördüü
rüya,
haki-
î^e ilgisi bulunmayan
hayalden
baka bir ey
deildir.
Binaenaleyh,
Hz.
Peygamberin
Allah'n
kelâmn
anlamas,
kank
bir
rüyaya ben-
zeyen
tahayyüle baland
takdirde.
Peygamberin
(A.
S.) buna
güven-
memesi
ve
bu
çeit
bir
hayâlin
de bir ilim, bir
bilme
anlanum
ta-
mamas gerekir.
Sözün
özü, onlar ne dine,
ne
de slâm'a
inanmaktadr-
lar. Ancak
onlar khçtan
kendilerini
korumak
amacyle,
güzel sandk-
lan birtakm
söz ve
ibarelerle ortaya
çkmaktadu-lar.
Halbuki
bizim
onlarla
olan
tartmamz
fiilin,
âlemin hâdis
olmasnn
ve kudretin
esaslariyle
ilgilidû-.
Dolasasiyle,
onlarla
kendimizi
bu
gibi
tafsilatlarla
megul
etmiyeceiz.
Eer,
Yüce
Allah'n
sfatlarnn
Allah'tan baka
bir
ey
oldu-
unu
mu
söylüyorsunuz
denirse,
deriz
ki:
Bu,
yanUtr.
Çünkü biz,
Yüce
Allah
dediimiz
zaman, bununla
ayn zamanda,
zat'Ia beraber
sfatlar
da
kasdetmi
olup, tekbama
zat
kasdetmi
olmuyoruz.
Zira
Yüce
Allah'n
isminin,
ilâhî
sfatlardan
hâli
olduu
takdir
olunan
bir
zat'a itlak
olunmas
doru
deildir.
Meselâ
fkh
fakîhten,
Zeyd'in
eli
Zeyd'den ve
dülger'in
eli de dülgerden
baka
v©
birbirterMm
api
eylerdir.
Çünkü belirli
bir ismin
umûlüne
gi^
ba2x
c^Mxi«
#
mEOt
içinde
bulunmam^
4^tnûte^
le^
ImiMu
ol-
^
S^^km
t^msL
^
^^üdîr.
O
halde
bu iki l&fm st
mn-
Mk. BMfi
Mf
hei
€^
ys^^m.
baka
bir
ey
olmad gibi, ayny
Î0
kMi
tett
ât> deüdîr.
Meselâ, fkh
insamn
gi^^idk
dmek
caiz
<^dX^
W%
gibidir demek caiz
depdir.
Zîa
însaa
&khm
s&£um
de^
edea
hk
102
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 104/196
ey deildir,
fiinacnalçyfeu
^Mnto
anlala mâna, digcri^^
an-
lalan mânadan ayndr anlamnda,
cevher
ile kaim olan araz, c^hMn
gayridir denmesi gibi,
sfat
da,
kaim olduu
zatm
gayridir
demek
caiz
olur.
Bu
da
ancak
iki
artla
caiz
olur:
BMncîsi:
^tm
bunu
menetmemesidir.
Bu
da
YQce
Allah'a
mahsustur.
szm,
varh^
ffîtakûn
o^
e^
^lalmiBiMttdm
^^Um^
bu mâna
^a^l^»
W£^*M ^j^U^^
Z^d*den bâ^n^ ^toek
cah
ctaaz.
Zira
si^M^E^
©tad^
ns^M^^pdir.
fte
böylece, gerek
^Sf^im
Wm\
ayr ayn oyna&felm mlbr tm^0ma. çkm
Mmenaeyh, açk
olan hususlarda
date
fâ^
uzatmanm
bir anlam yoktur.
lUnci IHOcüm:
Bütün bu sfatlann
AUah*m
zatiyle kaim
olduunu iddia
ediyo-
ruz.
ster bir
mahalde
olsun,
jtor
olmasm,
bu
sfatardan hiç
birinin
AUah*m zat
olmakszm, var
olmas caiz deildir.
Mutezile'ye
göre, Allah*m zatiyle kaim
olmayan irade hâdistir.
AUah
hâdislerin mahalli
olmad
gibi, O'nun baka bir
mahalde
kaim
da
mümkün
deildir.
MMm nKW#ûn#
bir
M-
hal olomm
j^kdt^^
Oysa £cmtoia
varh
lâ^ mah^ îlg^
MMât fMâkSLtm Mlâ
camid olan
Wt
^âtsilk
mmik.
Ancak mütekellim olan, bu dsim
deildir.
Dolayisiyle
kelâm ile müte-
hâlim olan ancak Yüce
Allah'tr.
Esasen
sfatlarla
ilgili-
deliller de, s-
fatlarn
zat
ile
kaim
olmalar
gerektiini
göstermektedir.
Binaenaleyh,
yukarda
iaret
ettiimiz
hususlan anlam olan
bir
kimse
için
böyle bir
delile
ihtiyaç
yoktur. Zira delil, Yaratcnn
varlna
delâlet ettikten
sonra,
O'nun
belirli bir sfat
bulunduunu bize bildirir. Yüce Allah'n
böyle bir sfat
bulunmasndan
maksadmz,
ancak O'nun
bu
sfatla
muttasf
olmasdr. Allah*m böyle bir sfat
bulunmasiyle,
o
sfatm
kendi
zatiyle
kaim
olmas arasmda
bir
fark yoktur.
Daha
önce
beyan
ettiimiz,
Allah
âlimdir
ve
O'nun
zatnda
bir
tek
ilim
vardr, sözümüzün
anlam,
Allah
murîd'dir ve O'nun
zatnda
bir tek
irade
vardr,
sözümüzün
anlam
gibidir.
Keza, Allah*m zatnda
108
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 105/196
ae^müzûn
mânas,
O,
birtek
murîd deildir,
sözümüzün
anlam gibidir.
Zira kendisiyle
olmayan
bir
irade ile
zat'm
murîd
olduuna
hükmetmek,
kendisiyle
kaim
olmayan bir hare-^
hMû
^tm
hareket edici
olduuna hükmetmek
gibidir, rade
zat
ile*
kaim olmad
zaman,
varh veya
yokluu
birbirine
eittir.
Bu konuda
öyle
diyenler
bulunabilir :
Allah'n
murîd olduunu
söylemek
mânâsz
ve
yanl
olduu
gibi,
mütekellim
lâfz
da,
0*nun
hakknda
yanl
ve
mânaszdr.
Zira
Allah, kelâma
bir mahal
olmas
itibariyle
mütekellimdir.
Çünkü,
Allah
mütekellimdir
sözümüz
ile kelâm
O'nunla kaimdir,
sözümüz
arasmda
bir
fark
yoktur.
Bunun
gibi, Allah
müteksllim
deildir,
sözümüz
ile
kelâm O'sun zatiyle
k^ d^dir
sözümüz arasmda
da,
AUsd'm ses
çteac
ve
It^EO^M
fi^i^ Oi^^da
görüldüp
gibi»
bir
tek
^Mm. Mâm Mah'm
Um
^pUr
Y^Mah
hayduda
doru
ise,
aym
ekilde
O^nua
jtât^^
kn
otedii,
^^te^
^
doruda.
'Âl
sym
3 Gtep
^âm
M
ibar^t^
ibarettk.
nam hayrete
düüren
husus,
0xâsm,
îrade'nin bir mahalde
bulunmakszn
varlna
dair
sözleridir. Bir
mahalde bulunmakszn,
sfatlardan
bir sfatn varl
caiz olduuna
göre,
bir
mahalde
bulunmakszn
ilmin,
kudretin,
si-
yahhn,
hareketin
hattâ kelâm'n
da
varlnn
caiz olmas
gerekir.
O halde,
niçin
seslerin
bir
mahalde
yaratldn
söylüyorlar?
Bunlar
da,
niçin bir
mahalde
bulunmakszn
yaratlm
olmasnlar?
ayet,
bir
araz
ve
sfat
olmasndan
dolay
sesin
ancak
bir mahalde
bulunmas
gerektii
düünülüyorsa,
her
nekadar
aksi
de
olsa,
üphesiz
irade,
de
bunun
gibidir.
Eer
Allah,
kelâm'
bir mahalde
bulunmakszn
y^^-
t
halde,
iradeyi bir
mahalde
yaratt
denseydi,
aykrhk,
sanM
zoitm-
ht^mu
gibi
1ok
M
^1^
olurc^
F^tiUi^mÛtri^^
mitef
ve
mahal
is©
pm^rn^
ol^l^4^ j^Kr,
l^te
6noe
iradenirt
Yüce
AUha^
zatmdan
baka Mr
malud ytMat.
AJik^^im
zâtm
da
Mr
Merin bir
xr»M
olarak
düümnediler.
Oysa
bunu hâdislerîn bîr
reuMH
^aak
düünen
kimse,
üphesiz
meselenin
halime
onlardan
daha
çok yaklam
olur.
Çünkü,
bir mahalli
bulunmakszn
bir
iradenin
varhmn,
Allah'n
kendisiyle
kaim
olmayan
bir
irade
ile
murîd
olma-
snn ve irade
bulunmakszn
kendisinde
hâdis
bir
iradenin hasl
ohna-
smn
imkânszh
en
basit aklî
bir
muhakeme
ile
veya
doal
olarak
bilinmesi
gereken
bir
husustur.
Açkça
bilinmesi
gereken
üç
imkân-
szhk
ite
bunlardr.
Allah'n
zatnn,
hâdis
varhklarn
bir
mahalli
olmasnn
imkânszhma
gelince,
bunu,
daha
sonra
da
açklayacamz
gibi, ancak
derin bir
aratrma
ile idrâk
etmek
mümkündür.
104
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 106/196
üçUncIi
Httktim:
Bütün sfatlar
kadîmdir. Çünkü
bunlar
hâdis olsayd,
kadîm
okn
Allah'n da
hâdis
ylklarn bir
mahalli
olm^
gerekirdi.
Bu ise
ma^
haldir. YaW
^
âDiah,
keiKk^te
kaim
olti^
Mt
sfatla
wf
lan-
dnln olurdu
14
tann
da
mâmi
ol^
Mnts
tee de
geçt^
gibi,
daM açk hir eâilâe gdrülmketedir.
kimse hayat
ve
:kl»ndffi^
Mdîâ
ol^^gum
ÛM
mmem^.
TsMt
<^ar
samk
îkmn,
iradenin
ve kelâmn
hâdis
olduuna
inanmlardu-. Bizburada
Allah'n
hâdis var-
lklarn mahalli ohnasmn imkânszhm
üç
yönden
ispat etmee
çal-
acaz
:
Birincisi:
Hâdis olan
her
ey,
câizu'I-vucûd
(varh
caiz)'
dur.
Ezelî olan kadîm
ise, Tâcib i-vucûd
(varl vacib)'dur. Eer Allah'n
sfatema
mm
olmasmm
isnad
mümkün
olsayd,
üphesiz bu,
O'nun
^I^üOlttejl»»
i^te
â^M^
Zm
^^^
ite
vücub
birlpirine
ay-
kn
olan
iki
liavramir;
^>o}s^fsmyh
zatr¥adb Gtm
Wt
e^^âanmn
caiz olmas imkânszdr. Bu ise a^kc^ bilinen bir
s&^sût,
kincisi ki,
bu en
kuvvetlileridir: Allah'n zatna
bir hâdisin hu-
lûl edebilecei düünüldüü takdirde, bu
hadisten önce
dier
bir
hâdi-
sin
bulunmas ya imkânszdr veya
deildir.
Eer böyle
bir
hâdis
var
ise, ondan Önce de bir
hâdisin
varlmn caiz olmas ve
dolayisiyle,
akl her ne kadar
kavrayamasa da,
Allah'n
zatma sonsuz hadislerin
hulul
etmesinin
caiz
olmas
gerekir.
Bu
da
tabiatiyle, öncesi
bulunma-
ya
birtakm
îM^Um
varlm
fi^ktm
k4
eyin
imkân-
szlk
delillerle
^ûM
^ta^ur. 1^ k<ffîi&
lU^ac^m
bk^nin il^
sördâp
g&rm
ite
bodur.
^ppa»
önekinde
digT bîr bâdi^
ml
iffi^tez
b^ffî^
taamr
^j^^^r^
bu
mûâ^ âab*m
zaümn
bâdîs'î kabul
etmesi
y^Mnte,
ya
MiM»
^ 1^
mm dpL^
k&to
ey
için ote.
Bu
^k^szhn
zat
dnda
kalan,
onun
üzerine
zaid
bir
ey
için
olmas
batldr.
Zira,
farzedilen
her
zaid'in
yokluunun da
takdir edilmesi,
mümkündür.
Bunun bir neticesi
olarak da,
hadislerin sonsuz
olarak
birbirlerini
takip
etmesi gerekir. Bu ise muhaldir.
O halde geriye ancak
u
ihtimal
kal-
yor
ki,
bu imkânszhk, vâcibu-1 vucûd'un
zatnn,
kendisiyle beraber
hâdisleri
kabulü
imkânsz olan
bir
sfat
bulunmasndan ileri
gelmekte-
dir.
ayet
bu,
Allah'n
zatmda ezelde
muhal ise, üphesiz muhal
olan
bir eyin
tekrar
caiz'e
dönmesi de muhaldir.
Bu,
aymzamanda, Allah'n
zatmm
ezelde
renklerle
Yasflandu*lmasmn
imkânszhna
da
benzeti-
Çmkü
bu imkânszhk
devamldr.
Bunun
için
aklclar, AllaP-^
m
zatunn
renklerle
vasflandnlamayaca
hususunda ittifak
etrail^dir.
m
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 107/196
Htacnalcyh,
bu
imkânszln
cevaza
inklâp etmesi
caiz deildir.
Dier bütün
hâdîsler
de
bunun
gibidir.
Eer,
bu
görü
âlem'in hâdis
olmasiyle
batldr. Zira
âlem
var
olmadan
önce
mümkün
idL
Hayâli^
^sm
âlemin
vari^
«M
olan bir
zamana
Jcftdar uzanabileceim
de dûûmn^
m^kân
de-
ildir.
Bununla
bember
âtoia
^de var
olmas muhal
ohxp, genel
olarak
varl
muhal d^Üâir
denirse,
biz
deriz
ki:
Bu
zorlayc görü
fâsiddir.
Zira
biz,
ancak vâcibu'l-vucûd olma-
sndan dolay
hadisi
kabul etmeyen
bir zatm,
aha.
sonra
hadisleri
kabul
etmesi
caiz ekline
inklâp
eden
bir zatn varhnm imkânszln,
g^^-
lüyoEuz. Çünkü
âlemin,
varlndan
önce hudûs
kabil^etivardbür
veya
mn <^Me
î^ulâp ^^sini
mümkün
k^^
bir
zati
yoktur*
Biz^
bu
döMmizîn
i^t
e^î
husus
da
ite
bui^«
Mutezile'ye göre, âlem'in,
yok iken kadîm
ve hudûsü mümkün
olan,
yok
iken kendisine varhk ârz
olan bir
zat
vardr.
Bizim görüümüze
göre, böyle
bir
zatn
varh
gerekli
deildir. Bizim
âlem
hakkndaki
görüümüz, sadece
onun
bir
fiil
olmasdr.
K^^to
bir
fiiHn varh
ise
muhaldir.
Çünkü
kâdim'in
bir
fiil
ohnas mümkün
deildir.
Üçüncüsü:
Bu
hususta
öyle
diyebiliriz: Bir
hâdis'in
kendi
zatiyle
kaim
olduunu
farzedersek,
bu
hadisin
daha
önce
ya
kendi
zddyle
birlemi
veya
ondan ayrlm olmas
gerekir.
ayet
bu
zd
veya ayrlma
kadîm ise,
bunlann
batl
ve
yok olmas
muhaldir. Zira kadîm yok ola-
maz.
Eer hâdis ise, zorunlu
olarak
bu hâdisten
önce bir
hâdis
ve
dan
önce
de
baka
bir hâdis
var
demektir. Bu da öncesi
bulunmayan
birçok
hâdislerin
varhma sebep olur.
Bu
ise muhaldir. Mesdâ,, kdâm
pki îsm^akE^sk,
bu gerç^
^ha
1^
mâö^Sm
^r.
Zira
J^mtm^
frkas, Allah'n
ezd^ufttekdUîmolmasn, 0*nun ken-
di
asatipda
kÂn^
j^atea
kudred» sahip
ofanaii
anlammda
olduunu
ileri sürmülerdir. Onlara
göre, zatmm dmda yaratt
her
ey,
Allah*-
tn **öl** sözüyle kendi
zatnda
yaratm
olur. O halde
Allah'n,
bu
sözü
söylemeden önce sükût etmi
bulunmas ve
bu
sükûtunun
da
kadîm
olmas zorunludur.
ayet Cehm, Allah, ilmi kendi
zatnda
yaratyor
derse, Allah'n, bu ilmin yaratlmasndan
önce
gafil
ve
bu
gafletinin
de kadîm
olmas
gerekir.
Bu
konu
ile
ilgili
olarak
biz
deriz
ki:
Daha
önce
kadîm'in
yoklu-
unun
imkânszhn
gösteren delilden
de
anlald gibi, kadîm
olan
sükût'un
ve
gafletin
batl olmas muhaldir.
Eer,
''sükût ancak
kelibn'm
106
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 108/196
yokluu
ile
ilgili olan,
gaflcl
de ilmin yokluuna,
cehalct'c vc ilmin
ztlanna
delâlet eden bir eydir. Binaenaleyh, kelâm bulunduu
zaman,
hiçbir
ey
batl
olmaz.
Zira, kadîm
olan zattan
baka hiçbir
ey
yok-
tur.
Baki
olan
sadece
zattr.
Fakat bu zat'a baka bir
varlk
daha
ilâve
edilmitir
ki,
bu
da
kelâm ve ilim'dir. Bir
eyin
yokluunu
söylemek
mümkün
deildir,
Âlem'in
varh
meselesi
buna bir
misâldir. Zira
bununla,
kadim
olan
yokluun
batl
olduu
anlalr.
Fakat
yokluk'
msmaâsL bir
ey
olmadna
göre,
yokluun kadîmlikle
vasflandrl
ve
batl
olmasiyte
hükmedihnesi nasl mümkün
olur
denirse.
m
buna
iki eküde
cmap
veriâz:
Birindsi:
Bir
kimsenin
sükût kelâmm yok
olasdr. Dolayisiyle,
bu
bir
sfat
deildir.
Gaflet'de ilmin
bulunmamasdr.
Bu da
bir
sfat
deildir
tam,
o
kimsenin beyaz, sadece siyahln
ve dier
renk-
lerin
bulunB^ÇBû^j^Bâr*
Maksiyle
bu
\m
mkipdi-.
SUjkûn
da
hare^
ketin
^jl^Su
olup
l^
araz deü^r'^ demesine
bozer.
Bu snihal-
diî;
Ipg %a muhale delâlet eden idî^ aynen
onun
da muhal
öttiona
ikiUiM eder.
Hasmlarmz bu meselede
sükûa*un, hareketin
yokluu
üzerine
hareketin yokh^
^M|unu
iddia eden
kimse,
âlem'in
hâdls ol-
4^»u
i^tt
eim^
k^lr
elem^
iüM'tbl
mm
^s^etin
mey-
toa
gelii,
toeket
^n
hâA
olduuna 4Mei
ettiine gdie,
sükût*tan sonra
kelâmm
meydana geliinin
de,
aynen
mütekellim'in
hâdîs
olduuna
delâlet
etmesi
gerekir. Sükûn'da
hareketin
zdd
bir
mâna olduunu
bildiren
delilin ayn ile
sükûfun,
kelâm'm ve gaf-
letin'de ilmin zdd
bir
mâna tad
anlalr. Böylece
de
hareketsiz
zat ile
hareketli
zatn
iki
durumu arasndaki
fark
kavram oluruz.
Çünkü zat,
iki
durumda olarak bilinmi ve ayrln
da bu
iki durum
arasnda
bulunduu
anlalm
olmaktadr,»
Buradaki
ayrlk,
ancak
bir eyin
yok oluuna ve dier bir eyin de
var
oluuna racidir.
Zira
belirli bir
ey,
hiçbir
zaman
kendJi^Tside^
olamaz.
Bu da
belirli
bir
eyi
kabul
eden
her
eyin, onun
veya
onun
zddnm
d^da
kala-
nnya^pm
delâlet
eder. te bu, kelâm
ve
ilim
konusmda
samnla
olan
bir
koraldir.
Bu husus ilmin varh
ile yokluu arasmda
bir
farkllk
gerek-
tûmez.
Zira
bu,
iki
zatm
varlm
icap
ettirmez.
Çünkü
varl
kesin-»
hm )m
ukm^
ayn
^^s^^^üd
4cumdâ
bulunnms
düünülemez.
Hattâ,
var olmasmdan
önce
âlem'in de
bir
zat
yoktur, fakat
kacUm*in
m
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 109/196
hudûsünden
önce
bir
zat
vardr.
Bu
zat
kelâm, varlndan
sonra
bil-
dii ekle
aykn bir
ekilde
daha
önce
bilmitir ki, ite
bu
ekle
sükût
m
varlndan
sonraki
ekle
de kelâm
denmitir. Esasnda
bunlar
bir-
birinden
ayr
iki ekil olup,
varl
devamb
olan
bir tek
zat tarafndan
iki halde
idrâk
edilmitir.
Bu
zatn
sükût
etmesi yönünden
bir ekl,
bir
sfat
ve
bir
durumu
vardr.
Keza,
O'nun mütckcllim olmas
itiba-
riyle
bir
ekli
ve
bir
sfat
olduu
gibi,
hareketsiz
ve
hareketli,
beyaz
ve
siyah
olmas
itibariyle
de
bir
ekli,
bir
durumu
vardr.
te bu muvazene,
terkedilmesi
imkânsz
olan
bir mutabakat
esasna
dayanmaktadr.
ikincisi, ayrlma
ile ilgilidir.
Bu konuda
öyle
diyebihriz:
Eer
sükût'un bir
mâna
olmad ve ancak
onun
kelâm'dan
ayrlan
bir
zat'a
raci
olduu
kabul edilirse,
bu
kclâm'dan ayrlma
eylemi,
aynlamn
zorunlu
olarak
bir
hali
olacaktr.
Bu
hal
de, kelâm'n
ortaya çk
ile
yok olur.
te
bu ayrlma
haline
yokluk, varlk,
sfat
veya ekil
denir.
Bu da kelâm'n zuhuru
ile
yok olmutur ki,
burada
yok
olan
kadîme-
dir.
Oysa biz
daha
önce
kadîm'in ister zat, ister
hal veya
sfat
olsun,
hiçbir zaman yok
olamyacan
zikretmitik.
Bu imkânszhk
sadece
kadîm'in
bir
zat olmasndan
deil,
aksine
onun
kadîm
oîmasndajtair.
Buna
göre âlemi'n
yokluu
gerekmez.
Zira o,
kdem
ile
yok olm^^,
Çünkü
âl^'ln
yoklua
^imâ^m^$3mâmmi^hmm^
W
dmraâa
mâ çtapmtr
ki^
bu dunmt,
aat ûzedne bir
deiiMlk,
bF
tebâdM
lu^
ka^
^m.
Görülüyor
M,
aralanndaki
fark
gayet
m
sefÛttir.
Bu
konu
ile ilgili
olarak
öyle diyenler
olabilir: Arazlar
pek
çok-
tur. Hasmmz,
Yüce
Allah'n
renkler,
elemler, lezzetler ve
benzerleri
gibi
arazlardan
birisinin
hudûsüne
bir
mahal
olacan
iddia
etmemek-
tedir. Ancak
tartma, sizin
zikrettiiniz
yedi sfat hakkndadr.
Bu
s-
fatlann
içinde
bulunan
hayat
ve
kudret konularnda bir
anlamazlk,
bir
niza
yoktur.
Ancak
niza,
bunlan
yâai,
kdâ^ irade
ilim
feakkmdadu:.
lmin
nu^im
l^ad^
va^O&iBa
kaM
eMie^
seM
(i^tnMt)
ve
basar
{j^m^
mânalan
da
vardr.
Bu
^atm naut-
MkSL Mdis ohnm.
âMak*m
mtssâm
ha^m.
Üit
kdm olmasnm
mh
hal
olmas
gerekmektedir.
Aksi
halde
bunlarla
muttasf
ol-
mamas
gerekir.
Böylece,
bu sfatlarn
Allah'n zat
ile
kaim olmas
zorunluluu
ortaya
çkar
ki,
bu da, Allah'n
hadislerin
bir
malhalli
olmasn
gerektirir.
Hadisleri
bihnee
gelince,
Cehm'e
göre
bu
ilim,
hâdis
olan
bû
sfattr.
Zira,
Yüce Allah halen
âlem'in daha
önce de
var
olduunu
bil-
mektedir.
Allah'm
ezelde
âlem'in
var
olduunu
bilmesi,
bir
ilim,
bir
108
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 110/196
bilme
deildir. Alluh^n
daha
bnm
bir
^1
^mM Im^
bul
edildii takdirde,
âlemin,
bu
yfflseden
önöö
olmasi^Bf
îhnt
hâdis
olduu
kendiliinden meydana
çkm olur.
Dolaysiyle, her
hft-
dis
için
de
ayn
eyi
söylemek
mümkündür.
lEBâet^râil de
hâxüs oknas
zorunludur.
Zira,
eer irade
kadîm
ol-
sa^^
imâ^
iiMran
4t
kadîm
olmas
gBce^d^d^*
Çünkü
kudret
ve
ira*^
de
^MBOote^
v«
e^^ÜBr
ortadan
kalkt
zaman,
ohmaâ
eyin hasl olmas
vadp^.
Jtea
irade olunan tebangi
bir engel
buluffînakszn,
irade ve
î&itotten
geri kalmas nasl
düünü-
lebilir. te
bundan dolay
Mutezile,
bir
mahalde
bulmmakszn
ira-
denin hâdis
olduunu
ileri
sürmütür.
Kerrâmiye
ise,
iradenin,
Allah'n
zatnda hâdis olduunu
söylemitir.
Onlann
böyle
söylemeleri,
belki
de
Allah'n
her varl,
var
olduu
anda
kendi
zatnda icad etmek
suretiy-
le
yaratmasndan
ileri
gelmektedir ki,
üphesiz
bu
da
iradeye
racidir.
K^m'a 0^me,
kendisinde
geçmiten
haber verme
özellii
oldu-
u ha^
mM
fite
il
toto
<te? Naçd olur da
Allah
ezelde daha
Nth'ubalketm^iM^
'Bizkenâtkavn^NOCu^^rdik *'
6ex1
için
**AydkkMxa>m
çkar,
^a
mtfmâîoMts
vadidesin'','^
der?
Daha
emrolunan
ve nehyolunan
bulunmad
halde, Allah nasl
emretti
ve
nehyetti?
Eer
bu
muhal
olduu halde,
daha
sonra
emredenin
ve ««fe^
yedenin
kendisi
olduunu
zorunlu
olarak
bildiine
ve böyle
bir
ey
de
kadîm hakknda
muhal
olduuna
göre,
daha
yok iken,
Allah*m
kendi-
sinin
emredici ve
nehyedici olduunu
kesin
olarak bilmi
olmas ge-
rekir.
Binaenaleyh.
Allah'm hâdislerin bir
mahalli
olmasmu
bundan
baka
bir mânas
yoktur.
Bunlara
cev^
olarak biz
deriz
ki:
Bu
üç
sfatla
ilgili üpheyi
Inoelediinu^
XB&ssm$
bu
üphenin
içinden,
Alab*Ui
hâdislerin
mahalli
olduunu
iptal
edm Bm^Ml
bir
d^lm
^kmaiftlfea
imkânszdr.
Zira
bu
saVBUS^Iar^
aneal^
1^
bu
p^irî^ttâ^
%tm
mmm^
lardif.
Bu
üphe
aydAtil^E
Mom,
nasl ki,
Allah'm vasflandnl-
masma
delâlet
eden kesin
bir
delil
olmad
halde,
reUdea^
ve
tazm
gibi
eylerin mahalli olduunu
söylemek
batl
oluyoiîsa, bunu cU
söy^
lemek
öylece
batl olur. Yine
biz
deriz
ki:
Yüce Allah
ezelde âlem'in
varhn, var olduu
anda bildi.
Bu bilme
tek
bir sfattr. Bunun
gerek-
lilii
de,
daha sonra âlem'in var olacam
ezelde
bilmedir.
Var
olduu
zaman,
onun
halen var
olduunu
ve
varlm
bildikten
sonra
da,
daha
49
N0t
Süresi, âyet:
1.
50
TM
Sûresi,
âyet:
12.
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 111/196
ânoî
var idigini
bilmektir.
Bu haller,
âlem
ile ilgili
olarak
birbirinin
peism
devam eder gider.
Böylece,
Allah
ile ilgili
bulunan
bu sfat
aydnla kavumu
olur.
Bu
sfat
asla deimez. Deien
ey,
sadece
âlem*in
ahvalidir.
Bunu bir
misâl
ile
u
ekilde
açklayabiliriz:
Meselâ
biz,
güne
doduu
zaman,
Zeyd'in
geleceini
bir kimsenin
bildiini,
bu
ilmin
onda
güne
domadan
önce hasl
olduunu, bu ilmin zail
olmayp
kendisinde
kaldn
ve
güne
doduu
zaman
da
kendisinde
baka
bir
ilim
yaratlmadm
farzettiimiz
zaman,
bu
kimsenin
du-
rumu güne
doduu
zaman
acaba ne olacaktr?
Acaba
bu
ahs,
gerçekten
zeyd'in
geli^
tfc^
mi
veya biimemi
mi olacaktr?
O
kimsenin
bunu
biimemi
olmas
muhaldi^
ha
gehne
eylemini
bÜmesinin
kendisinde
baki bulunduu
ve
bomül
dât
Ife^^
zaman
im^
oJmm
ta^dijnütir.
u
gûnep
doâ|GnHi
le
s^k
mmass^
Ata^ mskae e^emmi
de
o
mâsL
bîhne^
olnms
bu
kunsenin, ZeydUn
ÛsM
önce
geldiini
mutlaka
OÎnm fâzmdr.
ödrûldüü
gibi,
burada
tek bir
ilim, gehne
fii-
Ikâsk ileride
olacan, hâlen
olmakta
bulunduunu
ve
daha
önce
ol-
duunu ifade
eden bir anlam
tamaktadr.
te
Yüce Allah'n,
hâdis
varhklan
kuatmasn
gerektiren kadîm
ilminin
de bu
ekilde anlal-
mas
gerekir.
itme
ve
görme
sfatlarnn
da bu
esasa
kyas
edilmesi
lâzmdr.
Bu iki
sfattan
biri,
ayet hâdis
olmadan veya
bu sfatlarda
bir
ey
hâdis
olmadan,
görülenin
ve
iitilenin
anlalmasn
salayan
bir
sfat ise,
buna
göre hâdis
olan, ancak iitilep^
ye ^rülen eylerdir.
Bunun kesin
delili
udur:
Çeitli
duruDaM
&mmâ£M
bu
deiiklipn
hali
hazrdald
^^mma nazaran
daha
@nce
ne k
ne
olduu^
îl^l^le tek
ey
mm^sM
dci^ilt^er
terine
bir
fa23ah
gerekttaez,
2^11^»
Mtdûdû
ile,
iHm ile
iMa
MW
etmedii
bîlinoisMIt.
tea
gâte,
bir
tek zatm
M^te
MMû
Be
ilim
nasl
taaddüd
eder
?
Kezâ,
bir
tek
Mm,
birbirine zt çeitli
zatlan
kuatabildiine göre,
ayn
ilmin
geç-
mi
ve
gelecek
zamana
izafetle,
birtek
zatn
hallerini
kuatmas
mâ-
nasn
ifade
etmesi
nasl muhal olur?
Hiç
üphe
yoktur
ki, Cehm,
Yüce
Allah'n
malûmatndan sonluluu
nehyetmekte
ve
sonra da son-
suz
olan
ilimlerin
var
olabileceini kabul
etmemektedir.
Bu
da
kendisi-
ni birçok
çeitli
malûmata
taallûk eden
birtek
ilmin varln
itiraf
et-
mek
zorunluluunda
brakmtr.
Binaenaleyh
bunu,
bir
tek
malûmun
halleri
hakknda
da
nasl
kabul
etmez?
Bunu
u
ekilde
açklamasME
mümkündür:
Eer
her hâdis
için
Allah'm
bir
ilmi
hâdis
ölu^a,
bu
ilmin
yaratlmam
olmas
ve
btmun
da ya malûm,
ya da malûm
110
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 112/196
olmamas
gerekir.
Bu
ilmin malûm
olmamas
muhaldir.
Zira
hadis-
tir. Kendi zatmda
olduu
halde,
Allah'n bilmedii
bir
hâdis'in
var-
l
caiz ise,
-ki
bunu
açkça bilmesi
daha
uygundur-
kendi
zatna ay-
kr olan
hâdisler
bilmemesinin
caiz
olmas
üphesiz
daha
evlâdr.
Eer
bu
ilim
malûm
ise, ya sonsuz
olan baka
bir
ilme
muhtaçtr ki,
bu
muhaldir
veya
ayn
ilim
ile
hâdis
bilinmi olur. Bir
hâdisi
ayn
ilim
ile
bilmek
ise,
ilmin
zatnn
bir
olmasn
ve
bunun
da
iki
malûmu
bu-
lunmasn
gerektirir. Bunlarda
t^rii
zat ve
dieri de
hâdis'in
zatdr.
üphesiz bu da,
birbirinden ayn
iki
malûm*a
taallûk eden
bir tek
ilmin
yarhnm
olmasm
gerektirir.
Binaenaleyh,
ilim
birletii
ve
dei-
kesMtm
mfmm^
haM^
birtek
maltaun
hallerine taallûk
^te
bîr te^
Bpte
Mtaö^
lutsd
olmaz
?
çdikesi
zorunlu
^
budur.
rade'ye
gelince,
daha
önce
de
söylediimiz
gibi,
baka
bir irade
bulunSHMan,
iradenin
hâdis olmas
muhaldir.
Bir irade ile
hâdis
olan
1^
m^m
G^9^k
teselsül
ed^
gte.
Kadîm
olan irade'nin
hâdislere
taallûku
ise
mM
^dir.
Ancak
kadîmce
taallûku imMnr
ss&ar. âtein kacUm
olmana
ânâe*^
âMdn cMiftm
imMk
eüp,
mAâs
onun
varlna
taaUÛk etmmi olmasndandr.
Bunun
izah ise daha
önce
geçmitir. Eer
Kerrâmiye
W
olduu
anda
icad
edilmek
suretiyle kendi
zatnda MMs oldniunn m
böylece,
o
anda
âlem'in
varhnn
hasl
olduunu
ileri
sürerse,
onlara
deriz
ki:
Kendi zatnda
hâdis
olan
icad, o an
ile
tahsis eden ey
acaba
nedir?
üphesiz
bu
da
baka
bir tahsis
ediciye
muhtaçtr. Binaenaleyh,
hâdis
olan
irade konusunda
Mutezile'ye kar
söylenen sözün
aymm,
icad
konusunda da
onlara
söylemek
mümkündür.
ayet onlardan bi-
risi, bu icad,
yaratmay
meydana
getiren
Allah'n
ol sözü,
bir
ses-
ten
ibarettir
derse, bu
iddia
üç
yönden
muhal olur:
Birindsi:
Sesin
kendi
zatiyle
kaim
olmasmm imkânszhdr.
ikincisi:
Allah'n
ol
sözünün
de hâdis
olmasdr.
Eer ol
sözü, ol demeden
hâdis
olmusa,
âlemin
de ol demeden
hâdis
ol-
mas (var olmas)
gerekir.
Eer
ol
sözünün hâdis olmas,
baka
bir
söze muhtaç
olursa,
bu
bakas da
bir
üçüncüye, bu da
bir
dördüncüye
•TOtoç
olur.
Bu
da
böylece
sonsuzlua kadar
devam eder
gider.
u-
rasn
belirtmek
lâzmdr ki,
Allah'n kun ol
sözünün, kendi
zatnda,
her
an
bütün
hâdisler
saysnca
var
olduunu
ve
böylece
her
an
binlerce
S&m
^
geldiini kendi akliyle bulan
bir
küns^le tfutmak eP
bette
ki
doru
deUdir.
111
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 113/196
NCkn'' ve
1^**
l^ffJerinîn
ayn ^hmesinm
im^mmkT
1^
bilinen
bir
g^$^ür.
M
hafOe^
tdafiîz
edilmesinia
â^tnl^
0teHt
*^ûl**
mrfînn
eufSnden
sonra
gdmâsi 8^^^
Zira
iki bt^iû
^^ae^bü^
mubaldîr. Bunlar
cemedüdi bal<e,
hk
sraya
göre dizibnedii
veya tesbit
edibnedii
zaman,
bîr ankm
ta-
yan
bir söz
olmad gibi, bîr kelâm da
deildir.
Birbirinden
ayr
iki
harfi cemetmek muhal
olduu
gibi, ayn zamanda
bir
birine benzeyen
iki
harfi de cemetmek muhaldir, Aym
anda
kâf
harfi
ile
nûn
harfinin
bir
arada bulunmasnn
düünülemiyecei
gibi,
iki
elif
in
de
bir
arada bulunmas düünülemez. Yüce Allah'n kendilerine akl
ve fikir vermesini dilemeleri, üphesiz
onlar
için
nazariyatla
uramak-
tan daha hayurl ve
daha önemlidir.
ÜçüncüsUî
¥te
AWi*5a «özü, ya
âletnB
yokluu
veya
vm-
l halinde âlem
ile var
olan bir
hitaptu*.
Eer bu
hitap
âlem
yok iken
vâki
oluyorsa,
üphesiz
yok olann
böyle
bir
hitab
anlamas
mümkün
deildir.
Buna göre âlemin,
Allah'n
ol sözüyle meydana geldii
nasl
düünülebilir?
ayet bu hitap
âlem
var iken
vâki
olmusa,
var
olan bir ey
için
ol demek nasl mümkün olur?
Doru
yoldan
sapan
bir kimseyi Allah'n
ne
hale getirdiini görmez
raisin?
Bu kimsenin,
akhmn
zayf ve düüncesinin kt oluu.
Yüce
Allah'n
O,
bir
eyin
olmasn
diledii zaman^
sadece
ona oV
demesiyle
derhal
olur''''
sözün-
deki
mânay
anlamamasna, bunun,
]aj4retin
ve
Jbsmâlin
yokluundan
kinaye olduu
ggriiünü
kendisinde
^andumasna
ve
dolayisiyle bu
tur.
eahilleia
te
W^SSâs^ tatM^ m^^
1% liteanauiaâten
AIWa
sfmm.
I^te
o
^
YÜoeAU ve
0%ün
stfâtan
bakkmda doru
düünmeyen,
doru
yte nanca Mîp
olmayan
cahil
için
And
olsun
ki,
sen,
bundan
gafildin;
ite senden
gaflet
perdesini
kaldrdk,
bu gün ank
görüün
keskindir '^
denecektir.
''i^^mdMeri çkar''''
ve Biz
NOCu kendi kmmUiB
g^^^-M'^
sözleil
baSdsn^aMittelan, ancak
«mlarm
l^oa^
bir ses
^âsatskMnd
51
Yâsitt Sûresi, âyet: 82,
54
AWSmsi,
1^:
58;
Hüd,
üyet:
29.
Mu'tM,
flyet:
23;
Ajd&mt,
ty^i
14;
112
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 114/196
çenelerinden
ileri
gelmektedir.
Bu ise burada muhaldir, fakat nefst
Mâm anlald
zaman,
bu muhal deildir. Binaenaleyh,
bu
konu
ile
ilgili
olarak biz
deriz
ki:
Yüce
AIlah*m
zatnda
Nûh'un gönderilme-
si
hakkmda bir
haber,
bir bilgi mevcuttur.
Bu
haber,
Nûh'u
kavmine
göndermeden
önce,
Biz
Nûh'u göndereceiz
gönderdikten sonra
da
Biz
gönderdik
eklinde
bir
anlam
tar.
Lâfz, durumlarm
dei-
mesiyle
deitii
halde,
Allah'n
zatiyle
kaim
olan
mâna
deimez.
Bu
haberin
hakikati,
o
haberi
verenle
ilgili bir
haber
olmasdr
ki,
bu
da
bilinen
p
zamanda
Nûh'un
gönderilmesidir.
Bu
ise,
daha
Önce
ilim konusunda
geçtii
gibi,
hallerinin
deimesiyle
deimez.
Bunun
gibi, Yüce
Allah'n
^^mi^ml&i
çkar
sözü
de
beliii
bir
mre
delâlet
eden bir
lâ|^^,
se,
enatredü^
j^^H^mH
Q
mxm
zatnda
Wmu
hk
tâl^p^
öln^l^
run,
wohmaan
bîdmmaa art d^cür. FEdcat lüe^utm
^dan
dace
emân
k&M
kte
öhmm
1^&lmm
w
olduu
zaman,
uyülma^îu
gerektiren dier yeni
bir
emre ihtiyaç kal-
makszn,
aym emirle
emrolunmu
saylr. Meselâ çocuu olmayan
bir
insan
düündüümüz zaman,
bu kimsenin, çocuu varm farzederek,
ondan ilim
örenmesi
isteinde
bulunmas
gerektii
duygusunun
kendi
zatnda
kaim
olduunu görürüz.
Zira
bu
kimse,
kendi
nefsinde
çocu-
una
ilim
ören
demek ihtiyacn
duymaktadr. te bu
ihtiyaç,
kendi nefsinde
çocuunun
varlm farzetmee zorlamtr. imdi
eer
bu
çocuk
var
olup, kendisine
akl verilseydi ve
aym
zamanda
ha-
riçte
duyulmas
mümkün
olan bir söz
söylenmeden,
babasnn
nefsin-
de bulunan
bu gizli
emir kendisine bildirilmi ve
bu
emrin de o var
oluncaya
k^Jar
babasnn
nefsinde
baki
kalaca
farzedilmi
olsayd,
^pteiz
bu
çocuk,
baba^nm
uyulmasm
gerektir^
dier
bir
^nri
^^ine
ih%aç
kalmacto
^
^^fya
fiB^edlen
ilk
mm
^s^mu-
m,
kmûMoM
t^ata tamfodan
iHffî
@immdde
eme^lmi
bulun-
duunu bilmi
olurdu.
nsanlar
j^asi^a
adet
olan,
çocuun
anct^ ba-
W
emre veya
gereklilie
delâlet
eden
birlâfîz
Üe îHm
^hibi olmasdr.
Kendi
dili
ile
ona söyledii
ilim talep
et sözü
ister
b
vakitte hasl
olsun,
ister
çocuunun varhmdan
önce kendi
zatnda
kaim olsun,
o-
nun zatnda
uyulmas
gerekli
bulunan
bir
emrin
varlna delâlet eder.
te
emrin.
Yüce Allah'n
zatiyle
kaim
olmasnn
da bu
ekilde
anlal-
mas
lâzm gelir.
Böylece, bu emre
delâlet eden
lâfzlar hâdis
ve
med-
lûl da kadîm
olur. Bu
medlûl'un varl, me'murun varln
gerektir-
mez.
Ancak
me'murun
varh,
her
ne
kadar
farzedilmi
olsa
da,
tasav-
vur
olunur. Eer
tasavvur
olunan
bu
me'murun
varl imkânsz
ise,
bu imkânszligi
büen
bir kimse için,
uyulmas
g^eken
böyle bir emrin
1X3
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 115/196
Çnn taiiavvur
olunmamas
mümkündür.
te bunun içindir
ki,
Wli
muhal olan bir
fiilin
Yüce
Allah'm
zatiyle
kaim olmasmm
zo-
runlu
bulunduunu
söyleyemez. Ancak
bu
fiil
varl
mümkün
olanlar-
dan
ise,
üphesiz
onun Allah'n
zatiyle kaim
olmas
muhal deildir.
Eer,
bu
sözünüzle
Yüce
Allah'm
ezelde
emredici ve
nehyedici
ol-
duunu mu söylemek
istiyorsunuz?
Evet
Yüce
Allah
ezelde
emredi-
cidir
derseniz,
emrettii
ey
bulunmad
halde,
Allah
ezelde
nasl
em-
redici
olur ?
ayet,
Yok,
Allah
ezelde
emredici
deildir
(}e]:se^
öQce
emredici
deil
iken,
dala
smm
AJU'ffî i^mâim
cMfora
kabul
etmi
olummz
denif^
^m^p
O^ürak
deriz
U:
Postlamuz
bum
ce-
^mm^
teusunda j&tîlaâ
âflM^i^dir. En
doSnm
Wm
bu
kmxM
§^
teemirft:
1^m
^feteden iki (arafindan
biM mûr
mf%
#
isa^
^rtfflrtB& #iitt
lâc
görüttf.
BMltet
^saMu
olarak
ortaya
çkmUr. Bu
da kadîm
gerekli-
H^ft,
yaîi
uyulmas
gereken
kadîm
emrin
aklla
bilinmesidir.
Eer,
ad geçen çocuk
hakknda
olduu gibi, bu emir
de emrolunann
varh-
mdan
önce
hasl
olmu ise,
acaba
buna,
emrolunann
var
olmasn-
dan ve
onu anlamasndan
sonra
m
veya
önce
mi
emir ad
verili-
yor, denmesi
gerekir.
Bu, aratncmm,
benzeri eylerle
uramas
doru
olmayan
lâfzla
ilgili
bir
mesele
olmaktan
baka
bir
ey deildir.
Bununla
beraber doru
olan,
daha
makdûr
(takdir
olunan) yok
iken,
Yüce
Allah'a
kadir
admn
veritesm
gMukkri
gibi,
erarolunan
yok
iken
de Allah'a
âmir
adnn
verîtasinin
caiz
olmasdr.
Çünkü onlar,
mevcud
bir
majdûru
bulunnfâd
hsâ^^
k^^^M
var
olabileceini
kabul
etmi^^
ve ka^^
fül^
^
4to d€p»
^âlta olan
bir
Hrt<^»«5WWr
demj^^ffc
1^
büttun
^tM^
^
sââsç^
miltm ûlm
m
m^^mmvi
g^U^
matt^
mevcud
oinmnî
g^i^^üm Yok
daâ*ffî
i^h,
\m
Ht^mdm
m^sü^*
Emir,
eâireAm
bt
mn^mmsû
^^in gerektirdii
gibi,
emreden
bir
âmirin
de
varln
gerektirir.
Bununla
beraber
me'murun,
yâni emrolunann
bulunmamas
da mümkündür.
Burada emrolunan
bulunmad
halde,
âmirin
var
olmas nasl
mümkün
olur,
denemez.
Fakat
sadece
bunu
yapmakla emrolundu,
bu ise,
malûmdur,
denir.
Zira,
emrolunan
eyin
var
olmas
art
deildir.
Aksine
art olan, onun
yok olmasdr.
Mesela,
vasiyet etmek suretiyle
çocuuna
bir eyi emre-
den ve sonra
da vefat eden kimsenin
çocuu,
babasnn vasiyetini
yerine
getirdii
zaman,
babasmn
emrine
uydu, dendii halde,
hakikatte
böyle
bir
emir
yoktur.
Haddzatmda
böyte
hir
olmaâ^
hates
biz
buna*
emre
uymak
adm vedâz.
Bu da,
emrolunann
emre
uymasm,
hattâ
emrin ve âmir'in
alm ve
bu emrin de bir emir
olmas
hasebiyle
114
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 116/196
mutlaka
cmrolunn
eyin
varln
gerektirmediine
göre, me*nurun
varln
getektirdiini
ileri
sürmek
nasl mümkün olur? te böylece
gerek lâfzn
gerekse
mânann
bu
konudaki rolleri
açkça
anlalm
oluyor. Esasen
önemli
olan
da ite bu
ikisidir. Yüce Allah'n
hadislerin
mahalli
olmasmm imkânszl
hakknda
gerek
ksaca,
gerekse
uzun
uzadya
anlatmak istediimiz
gerçek de ite
budur.
I
Dördüncü
Hüküm:
Yüce
Allah için
bu yedi sfattan
türeyen
isimler, O'nun hakknda
ezelî ve ebedî
olan isimlerdir.
Allah ezelde hayy, âlim, kadir, semî,
basîr
ve mütekellim
idi. u kadar var
ki,
ar-Râzk
(rzk veren),
al-
hâlk
(yaratan), al-Muiz (yükselten)
ve al-Muzil
(alçaltan) gibi,
Allah'm
sfatlarndan
türeyen
fiillerinin ezelî
bulunduklarnn doru
olup olma-
dklar
hususunda
ihtilafa
düülmütür.
Oysa bunlarn
üzerindeki
perde
kaldrld
zaman,
bu
konuda
herhangi bir
ihtilafa
dü^^in
imkân-
szl kendiliinden ortaya
çkm
olacaktr.
Genel olarak,
Yüce
Allah'a
verilen isimler
dört ksma ayrlr:
Birincisi^ sadece
Allah'n
zatna delâlet
eden iMn^dk
1^
baite
ezelî
W-
«^îedîdir.
kincisi,
kadîm sfatnda
olduu
gibi, selb'in
ziyadesiyle,
zata
de-
lâlet
ed^
imnlerdir. Zira kadîm,
baki
sfatmda olduu
gibi,
üzerine
yokluk
geçmE^
lor ^l^^^^ite^
@d<^.
Pmj^
varha ve
M»
^nra
^
tet^^den
adem'In
{yokhm^
sA^Aess^eb^
i^S^
eden
telâE
de
tau^o^
^^Kfcr*
ÇâaM
birlik de va^î^
^
teti^ted^
Zl^
b&
âa lEiedja
w ih^on
^ine
delâlet
eder.
üphesfeböt^
fetfidaf
da Allah hakkuSda ezelî ve ebedî olan
isim-
lerdir.
Çünkü
Allah'tan
selbedilen,
ancak
O'nun
zat
için
selbedilmekte
ne
dolayisiyle
bu da devaml
olarak
zatla
beraber
kalmaktadr.
Oçimcüsüi
varha
ve
bunun
dnda
kalan mâna
sfatlarmdan
biri-
ne
eden
isimlerdir.
Bunlar hayy,
kadir, mütekellim,âlim,
murîd, semî, basîr gibi sfatlar
ve
bu yedi
sfata raci olan
âmir (emre-
den), nâhî
(nehyeden),
habîr(
haberdar
olan)
ve
benzerleri gibi
sfat-
lardr.
Bütün sfatlarn kadîm
olduuna
inananlara
göre, üphesiz
bun-
lar
da,
Allah
hakknda
ezelî
ve
ebedî
olan
sfatlardr.
Dördüncüsü,
cevâd ^Cömertlik),
râzk
(rzklandran),
hâhk
(yara-
tan), müz (yükselten^ muzil (alçaltan)
ve
benzerleri
gibi,
Yüce
Allah'-
IIS
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 117/196
m nîllerindcn birine
izafet edilmek
suretiyle
varla
delâlet
eden
isim-
lerdir. Bu isimler
hakkmda ihtilaf
edilmitir.
Bazlar
bu
isimlerin
ezelî olduunu,
çünkü
eer ezelî
olmasayd,
AIah'm bu isimlerle vasf-
landrlmas tagayyürü
(deimeyi)
gerektireceini
söylemiler,
baz-
lar
da bu isimlerin
ezelî
olamyacam,
zira
ezelde
halk (yaratma)
olmadma
göre,
bir
hâlk'm (yaratcmm)
varl nasl
mümkün olur,
demilerdir.
Bu
meseleyi
açklamak
için
öyle
demek
lâzmdr:
Meselâ
klç için,
daha
knnda
iken
keskin
dendii
gibi,
klç ile herhangi
bir
kesme
eylemi
hasl olduu zaman
da,
fiile
iktiranndan dolay keskin
denir.
Halbuki
bunlar
esâ^nda
iki
ayn mânay
ifade edeler. Klç,
knnda
iken bilkuvve
ve kesme
eylçoû
Msâ
old»^ zaman
da taUüü
keskindir. Bunun gibi
su için, daha
teds^
iken smudll^
^0lâ<
bunlar daJM
ayn anto
taufeur.
JHl^
«teha kmrnda
ik^
k^ldfl-
dlr
ten^U^t]AW>
c^mû
l^disiyle
hasl
olan
sfaün
ger-
ide
Mçta
Mâffîmsyiif.
taunla
h&rahe
homs
M^
derhal
mey-
ana gelmemesi, keiîdn
ve
haar bir durumda
olmamas
gibi,
klcn
zatnda bulunan
bir
kusurdan
ileri
gelmeyip,
bu, onunzatnndnda
olan baka bir sebebe dayanmaktadr.
te
daha
knnda iken klc'a
keskindir
denmesine
sebep olan
mânaya uygun olarak,
Yüce
Allah'a
da ezelde hâlk'dr
denmesi
doru
olur.
Zira
yaratmamn bilfiil
cereyan
etmesi,
Allah'n
zatnda
bulunmayan bir
eyin yeniden maydana
gel-
mesinden
dolay
deildir.
Aksine,
yaratma
fiilinin
gerçeklemesi
için
art olan her
ey
ezelde
mevcuttur.
Halbuki
klçla kesmee
baland
anda, kendisine keskindir
denmesine sebep
oianmânamn
ezelde bulun-
mas
doru
deildir. Mâna'nn
oynad
rol ite
budur. Bundan
da,
aüalyor ki,
bu ismin
ezelde
böimwB«
£Wl
deildTi^üy^
bir
kim-
eer ikind mânay l^tediyöm,
üphe^
het
j^a^^
hakleir^
1^
mm
|M
mââs
hotmmst
^b^^
Mma&â& hsHâiâiî.
CnkÛ
bmnmla, o da birinci
mâna^
\m^ktdi
olmaktadr, tfö
lam
Mcikot
anlald
mtm,
im
t^lû anlamazhm
ortadan
kal^t^»
mda
üphe
yoklSff.
Esasen,
bizim
de
sfatlarla
ilgili
ksmda tam olarak
anlatmak istediimiz
ite
budur.
Bu
bsm
yedi
davay ihtiva etmitir.
Bu
davalarla ilgili
kudret
sfatndan
üç
kol ayrlm, kelâm
sfatiyle il-
gili olarak
be
itiraz
ortaya
atlm
ve
sfatlar
arasndaki
müterek hü-
kümlerden de dört hüküm
meydana
çkm
ve
böylece
bunlarn
toplam
yirmi
davaya yaklamtr.
Fakat her
dava,
her
nekadar
ispatlanmasn
salayan birtakm
davalara
dayanmakta
ise
de,
gerçekte
bunlardan
sadece yedisi,
bu
davalarn
esasm
tekil
etmektedir.
inadi de
bu
kita-
bm
üçüncü
ksmuu
inceliyelim.
m
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 118/196
ÜÇÜNCÜ
KISIM
ALLASrm
^BllMS
Yüce
Allah'n
bütün fiilleri caiz olup,
bunlardan
hiçbiri vacip
(zonmlu)
olnmkl^
vaMflandnkmaz. Bu
]g^^
yedi
görü
ileri sürü-
yoruz:
Biz
iddi^ ediyoau
ki, Yüce
Allah
için, kuUanm bir
t^dif ile
mü-
kellef
blmamas
caiz olduu gibi, onlan
kendi kudretlerinin
dnda
ote 96^Jj^
mükellef
klmas,
herhangi
bir
karhk bulunmadan
onlara
^Jmt
m
e^et ttmt
4e
caizdir.
Yine
kuUaa
iin
mMx%
^
i;^
phm)
t^a&t
itaati
mikâfatlandrmasi
ce^a^H^lamm
âft
terlae
-^^
deildir. Bir
^in
hâ
vadp
onm^,
iâsÛ^ dmayp,
sasm
nM
Û^sâk. Peygamb^â^
dermek,
Allah
üzerine
vacip
deildir.
Fakat
göndermesi kabîh
(kötü)
olmad gibi, muhal da deildir.
Allah,
gönderdii Peygamberlerin
doruluklarnn ortaya çkmas için, kendilerine mucize
göstermeleri
imkâm
salar. te bütün bu
davalar, vacib'in,
hasen
(iyi)'in ve kabîh-
(kötü)' in mânalarnn aratrlmas esasna dayanr. Bu meseleler hak-
knda birçok kimseler fikir yürütmüler
ve
akhn bunlar
iyi,
kötü
veya
gerekli görüp görmedii hususunda
uzun
tartmalar
yapmlardr.
Onlann bu
konularda
kankha
dümelerinin
sebebi, bu
lâfzlarn
tadklan
gerçek
mânalan
ve bunlarla
ilgili
terimlerde
bulunan
ihti-
laflan kavrayamamalanndan ileri gelmitir. Hal
böyle
ohjnca,
daha
aralarmda ittifak
edebilecekleri
ekilde vacib'in
mânâsm
anlamadk-
lan
hald%
akim
bîr
^
yscî^
kskp
klmad#
^susmi^
iki
hasmm
Msiri^o
j^d^^fi^
imâ mümkün
ote?
Bl^enakflt,
tef^^^
i&ee
isbdahlar
(terindar)
konusunu ele
alp ncdememls
ptuSi^r.
alt
lâfzm mânas
üzerinde titizlikle
durmak gerekir. Bunlar
da vadp
(zcmnlu,)
huun {iyi),kubuh
(kötü),
abes
(faydasz), sefeh
(sefahat)
ve
hikmet (bilgelik,
sebep)
lâfzlandr.
Zira
bu
lâfzlar müterektir.
Hatalann
menei
de
bunlarn mücmel oluudur.
117
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 119/196
Bu
gibi
konularda
en
doru
yoi,
lâfzlar
bir
tarafa
brakp, önce
baka ibareler
kullanmak
suretiyle
aklla
mânalan
aratrmamz,
sonra da aratrlan
lâfzlara dönerek,
bu lâfzlardaki terimlerin
dei-
ikliine bakmamzdu:.
Bu itibarla
bu konuda
biz
deriz
ki:
FS^.-Varl muhal
olnu^am bir
fîüe vacip denir. Fakat l^dîm'e
vacip
ad
vedlffîssi
m
wmm
da, ^sk
batma e^teine
vadp
demnesi IMfii
em
ga^miz
deildir.
Açkça
tA^
Mr
husus,
yaphnas
terkeditmesine
tercih
olunmayan ve bir kimsenin bir ii i-
lemesi,
terketmesinden
evlâ bulunmayan
bir fiile vacip denmesinin im-
kânszldr.
Bunun gibi, herhangi
bir
tercihle
tercih
olunan ve
ba-
kasndan
evlâ
bulunan bir fiilin
de
vacip
olmas
düünülemez.
Bunun
için mutlaka o
fiili tercih
ettiren özel
bir
sebebin, bir
tahsis edenin bulun-
mas
gerekir.
Bilinmektedir
ki,
genellikle fiil bazan terkedildii zaman,
onu
bir zararn
takip
etmesi bilinen veya
tevehhüm edilen
bir
durumda
bulunur.
Bu
zarar,
ya
dünya'da iken derhal
verilir veya
âhiret'e
terk-
edilir.
Bu, ya
çok
yakmda
meydana
gelmesi
muhtemel
olan veya
ta-
hammül
edilmesi
imkânsz olan büyük
bir zarardr. îte fiihn
bu
bö-
lümlere ayrlmas ve
onlara
tercih
edilmesinin
sebepleri,
lâfz olmadan
da
aklla
bilinmektedir. O halde
imdi
de lâfzdan
bahsedelim:
Bu hususta
biz deriz ki: Kendisinde
yakn ve
muhtemel bir za-
rarn
bulunabilecei
bir fiile, vacip
denilemiyecei
bilinmektedir.
Çünkü,
meselâ
susam
olan bir
kimse,
hemen
su
içmee
balamad
takdirde,
onun
pek
yakn
bir zarara uramas
mümküjdür.
Fakat
bununla beraber,
su içmek
ona
vacip'tir denemez.
Ve yine bilinmekte-
dir
ki,
esasmda
zarar
bulunm^an, fakat
yaplmasnda
fayda
bulunan
eye
de vacip
denmez.
Zira,
meselâ
ticarette,
mal
ediaSJOiede
ve
ibadetime birtakm
faydalar vardr,
fakat
bunlasa
'va^ d^mez.
C^@M
Woif
^sm
m*
Moe^hnesinde
a^k
biif
^smt
bulunaa
S-
lifflr
b^
mm,
dteki
diînyada,
yani
^lkkte
(teaksa
ve
bu
da
e-
fMiMlft^^ W%orsa,
hvm
va^
^st
b^ mtm
dünya-
da ise
ve
budaaM
te
Uoiyorsa,
tm^^bazaa^^ad^dm^mteldh-
dftfi
Zira eriata
inanmayan
bir kimsenin,
açlktan
ölen
bir kimseye,
bulduu zaman
yemek
yemesinin kendisi
için
vacip
olduunu
söylemesi
mümkündür.
Burada
yemek yemesinin
vacip
olmasndan maksadmz,
terketmesinden
doacak zarardan
dolay, onun yemek
fiiHni
terke
tercih
etmesidir.
Biz
bu terimi er'i
hükümlerin
tahrim etmediini
kabul
ediyor
ve
diyoruz
ki:
eriata
ve
akla
göre, bütün stlahlar
(terimler)'m
istenildii ekilde
vazedilmesinde
(konulma^nda)
bir mahzur
yoktur.
Ancak,
bilinen
118
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 120/196
uygun olmad
mnm^ bu le^fn kullanlmam
gören
ve
hum
mm^m Mûlt,
Daha
önce
vacibin
iki mânas olduunu
ve
bunlarn
her
ikisinin
de
meydana
gelecek
zararla ilgili bulunduunu
görmütük. Fakat
uras
da
bir
gerçektir
kî,
bunlardan
biri dierin-
den
daha
geni
ve
daha
umumî
bir
anlam tamaktadr. Zira
bu
mâna
bakasiyle
özellememektedir. Dieri
ise daha dar ve daha
özel bir an-
lam
tar
ki,
bu
da
stlah
bir
mânadu .
Bunlardan
baka
bazan üçüncü
bir mânaya
da
vacip
denir. Bu da, vacibin muhal
olan
bir
eye
taallûk
etmediini
bildiren mânadr.
Bu
ise, varh bilinen
bir
eyin varl
vaciptir, demee
benzer. Bunun mânas udur:
Varh bilinen
bir
e-
yin var ohnamas, ilmin
cehle,
bilginin
bilgisizlie
inklâp
etmesini
gerektik.
Bu
ise
muhaldir.
Binaenaleyh, bir eyin vacip olmas,
o eyin
zddnm
muhal olmas anlamm
taiTi. ite
bmdan
dolay bu
üçüncü
mânaya
da
vadp denmitir,
atar
Ito
MMa
mmmL
föl,
fail
üe
ilgili
Ûm
üç
ksma
aynimasmda
görülür.
Bunlardan birisi,
bu fiilin
failin
gayesine
uygun olmas, ikincisi, bu gayeye
aykr
olmas ve
üçüncüsü
de,
failin,
bu
fiili yapmasnda
veya
terketmesinde
hiçbir
gayesi
bulunmamasdr.
Bu bölünme akl
ile
de
sabittir.
Bunlardan failin
gayesine uygun olan
fiile
huun (iyi)
denir.
Burada
bu fiilin
huun (iyi)
olmasnn
mânas,
ancak
onun
failin
gayesine
uygun
olmasdr.
Failin
gayesine
aykr
düen
fiile
de kubuh
(kötü) denir.
Bu
fiile
kötü
denmesinin, onun
failin gayesine
aykr
dümesinden
baka
bir
anlam
yoktur.
Failin
gayesine
aykr
veya
uygun
olmayan fiile
de abes ad
verilir.
Bu
da asla
hiçbir faydas bulunmayan fiil
demektir.
.Abesi
ileyen kimseye âbis
(faydasz
ut^an) dendii gibi, bazan
da
s^h
denk.
Kabîh'i
pieitay^e
zarar
veren
W»
}mfMi^^s^kmm^
de selKi
ieafc.
(^^kte
sefîkteinin
paüJ^
g^jN^#^Hn
Is^i^mlîmed
Mm
loundur.
Bütün hmâûr^ Oî^
Mlis^
W
£U1w&
M^m
baka bir
gayeye
bal
butmiâitgl ^Ettâit,
bû
mhm
Fakat failden
baka
bir
eyle
lgili
ve
bu da failin gayesine uygun
oldu-
u
zaman,
uygun olduu kimse için
buna husun( iyi),
aykr
olduu
kimse
için de kabîh
(kötü) denir.
Baka
bir deyimle,
eer
bu fiil,
bir
kimsenin
gayesine uygun,
bakasnnkine
aykr ise,
uygun olan kimse
hakknda
huun
(iyi), dieri
hakknda
kabîh (kötü)'dir.
Zira
huun ve
kubuh deyimleri, uygunluklar veya ayknlklarma
göre
deiirler.
Bunlar izafî
olan
iki
kavram olup, ahslara göre
deiirler. Bunlar,
bir
ahsla
ilgili
durumlara
göre
deitii
gibi,
bir
durumla
ilgili
gaye-
lere göre de
deiirler. Meselâ
belirli
bir
fiil, bazan
bir
ahs
hakbndâ
bir yönd^
uygun olduu
halde,
dier
bir
yönden
aylan
olabilir.
BÖy-
U9
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 121/196
lece
bu fiil.
bir
yönden lasen,
dier
yönden
de
kabîh,
olmu olur.
Yine
dinle,
inançla ilgisi
bulunmayan bir
kimsenin,
bakasmm
zevcesi
ile zina
etmeyi iyi
bir
fiil
olarak
görmesi
ve
bu
kadn
üzerinde emeline
nail
olmay
bulunmaz
bir
nimet
olarak
kabul
etmesi
mümkündür.
Bu-
nunla
beraber kendi
aybmm,
iledii
kötülüün
meydana
çkmasna
sebep
olan
bir
fiili de kötü
görmesi
ve
bunu
yapan
gammazlkla,
kötü
bir
i
yapmakla
vasflandrmas
mümkün
olduu
gibi,
dindar
bir
kim^
senin,
onun
bu kötü
fiilinin
ortaya
çkarlmasn
iyi
bir fiil
olar^
kar-
lamas
da
mümkündür.
Bu da
gösteriyor
ki,
herkes
k^dl
<^^este
göre bir eyin
iyi veya
kötü
olduisna
bökssetmektedîr.
MmM, bir
hükümdar öldürüldü|û
momm^
^
UMM^ bütün
dt^ut^c^
katilkb»£îiMWI^rtöto.dosÜmbiu^^
olarak
te-
mmm
t^^mmm,
îynm
ia^mnmm
«-
&m<cta
d$.
yadddit^
bariyle,
siyah
r^ge
kar
sempatisi
bata^
üH^leto
Wt
îsfeise,
üphesiz
esmeri
daha
iyi,
daha
gü-
3sel
Mor ve
tabiatiyle
ona ak
olur. Fakat
krmzy
andran
beyaz
renge
kar
daha
çok
sempatisi
bulunan
bir kimse
ise,
esmeri
kötü,
çirkin
görür
ve
bundan
nefret
eder.
Ayrca
bu rengi
iyi
ve
güzel
gören
kimsenin
aklszhm
ve aptalhm
ileri sürer
ve
onunla
alay
eder.
b^^leoe k@â
#l&mk
i^^a^
çteaktodr ki,
bMn insanlar
nazarmda hsun
ve
kubuh,
y&u
iyi
ve
kdtü,
bir
eye
izafetle
mânalan
d^ea
V©
lî%le
te
iblM)S
mânalan
deimeyen
zatlarn
sfatlarndan
ohnayan
iki
izafi
kavramdan
ibarettir.
îte
bundan
dolay,
Zeyd'in
nazannda
bir
ey iyi
iken,
Amr'm
nazannda
ayn eyin
kötü olmas
caizdir.
Fakat
renkler
izafî vasflardan
olmadmdan,
Zeyd'in
naza-
rmda
siyah olan
bir
eyin,
Amr'm
nazannda
beyaz
olmas
caiz deil-
dir.
Eer
bu îaânay gerei
gibi
anlam isen,
huun
lâfznda
da
üç
s-
tlah
mânann
bulmduunu
bilmen
gerekir.
Baz
kimseler
dünyada
veya
âhirette
kendi
gayelerine
uyan
her eye
basen
(iyi) dedikleri
halde,
bazlar da bu
lâfz
sadece
âhiretteki
gayeye
uygun olan
fiile tahsis
eder-
ler. Esasen,
eriatn
da
iyi
gördüü,
yaplmasn
tevik
ettii
ve
yapl-
masma
sevap
vadettii
fiil ite
budur.
Bu,
bizim
taraftarlarunzm
da stlahdr.
Bütün
frkalara
göre
kubuh,
husun'un
kart
olan
eydir.
Birincisi
daha umûmi,
ikincisi
ise
daha
hasusîdir.
te
busiUlalüm^
ile Allah'tan
korkmayan
baz kimseler,
kendi
gayelerine
uygun ^ie-
dii
zaman.
Yüce
Allah'u
fiillerine
kötü
diyebiliri^-*
Ve
ite
buûd^
dolay
onlarn
felek'e ve
zaman'a
k£Mtîk}@riai
^
sipCdy
mb^
man alt
üst oldu, bunlann
fiili
ne
kad^ kötüdür
dediÜerii
gMrsün.
120
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 122/196
1^
balttrfl
^|ek
âü,
MeM
m t&mm
yarattn
Allah'fu-.
^bundan dolay
H2.f^^m]b^,
^M^^nfta>ktt&t«
me^^
AUah
dehrjn
ta
kendisidir
buyurmutur.
Burada üçüncü
bir sUMû
Saba
vardr.
Zira
belirli
bir
gaye
bulunmad halde
ve her ne
ekilde
tezahür
ederse
etsin,
Yüce
Allah'n
fiiline
hazan
iyi
denir.
Buna
göre bu lâtzm
mânas, Allah'a bu fiilinden
dolay asla
bir
mesuliyet
terettüp
etmez,
bundan
dolay
knanamaz
ve
O
mülkünün
gerçek
faili,
yapcs
olup,
bir
orta,
bir
yardmcs
yoktur,
demek
olur.
H&smî
l&aa gelince:
Bü, iki
mânaya gelen
bir
lâfzdr.
Bu
nâ^^^Mia
birisi, eyanm
düzenini
ye bunlann
en ince
ve
en önemli
fstosLteriTt
miicerr^î
olarak
kuatmak
ve
onlardan
beklenen gaye
ta-
mamlamncaya
kadar
bu
eyann
nasl
ve
ne ekilde olmalannn
gerek-
tii hususunda
belirli
bir hükme
varmaktr.
kincisi,
eyamn tertip ve
düzenini
salamaa
ve
bunlar
tam
ve.
salam
bir ekilde
tesis
etmee
sebeb
olan bir
kudretin
lâfza
eklenmesidir.
Bununla ilgili
olarak me-
selâ,
ilmin
bir
çeidi
olan
hikmet
lafzndan
çkarlmak
suretiyle
hakîm
(âlim,
bilgin)
dendii
gibi, fiilin
bir
çeidi
olan ihkâm
(salam
ve tam
olma)
lâfzmdan
türetihnek
suretiyle
de hakîm
(tam ve salam
yapan)
denir.
Böylece,
bu lâfzlarm
esas mânalarn
açk olarak
anlam
oldun,
Fakat,
burada
düünceyi yanlla
sevk^n
üç
hata
vardr. Bu hata-
lar
anlald
zaman,
birçok
fid^
lîîa^faröian
bu
konu
ite
%H
olarak
karlatklan
problemler
hatledihni
olacaka.
Birinci
hata: nsamn
bazan,
bakasmn
gayesine
uygun olduu
halde, kendi
gayesine
uygun
olmayan
bir eye
kabh
(kötü)
demesi
mümkündür.
Çünkü, bir
eyin bakasnm
gayelige
l^pii^
i^tn^^
^jp^
için
önemli
deildir.
Zira
W
yaratk kendi
m Im^^mtT
Hilin
I^tû
olduuna
hükmeder. BazE^
aslnda
bu
flffion
mm
Mteda
ol^#
sdsilen^âljr.
SufU
onun
hakknda
kM
olmasöm
se-
bebi, todi
gayesine
aybn olmas^.
Ona göre herey kendi
gayelerine
uygun
olmahdr.
Bunun için, kendi
gayesine
aykr
olan
bir
eyin,
kendi nefsinde
de aykr bulunduu
kuruntusuna
kaplr.
Böylece
kötülüü o
eyin zatna
izafe eder ve
mutlak
olarak
onun
kötü oldu-
una
hükmeder. Belki
de
bu
kimse,
bu kötü
görmenin
esasnda
hak-
ldr, fakat
mutlak olarak
bir
eyin kötü
olmasiyle
hükmetmesinde
ve
kötülüü
o
eyin
zatma
izafe
etmesinde
hataldr.
Bunun
sebebi
de,
kendisinden
bakasma,
hattâ
bizzat kendi
nefsinin
baz
hallerine
dahî
önem
vermeme gafletine
dümü
olmasdr. Zira,
bu
kimsenin
baz
121
1
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 123/196
halIeriiKOs
her
nckadar
kendi
gayesine
uygun
olsa
da,
kötü
gördüü
ayn
eyi
bMn
güzel
ve iyi
olarak görmesi
mümkündür.
iifeM fi&tu:
\vmmxki,
b^m nadir olan 1^
hal
müstesam
bütün
hallerde,
bu
ûMk
olan hali unutup,
dier hallerin
akhna iyice
yerlemesi
ve zihnini
kaptamaa
yüzünden,
tmâMr dl&nlc gaye
veamaç-
lara aykr
düen
hususlann
kötülüüne hûktmetmesi
mümkündür.
Meselâ
insan,
bütün hallerde
yalanm
mutlak olarak
kötü
olduuna
hük-
meder.
Burada yalamn
kötü oluu, sadece
kendi
zatiyle
yalan olmasm-
dan ileri
gelip,
bunun
dmda kalan baka
bir mânadan
dolay
deil-
dir.
Bunun
sebebi,
insanm
baz
hallerde,
yalanla
yakndan ilgili
bulunan
birçok
fayda ve
çkarlar akima
getirememi
ve bunlar
düünememi
olmasdr.
Bu durumun
hasl
ulduu düünülse
dahi, insanm
doutan
kötü
görmee
alt
yalam iyi
görmemesi ve ondan
nefret etmesi
müm-
kündür.
Çünkü
insan,
daha
çocukluk
çamdan
itibaren
terbiye
ve
telkin
yoluyla
yalandan
nefret
ettirilmi,
yalann
haddizatnda
kötü
olduuna
ve onun
asla
yalan
söylememesinin
gerektiine
iupdnl*^
mtr.
Yalann kötü
oluu,
her
zaman
kendisiyk b^aber
olan
ve
ancak
na«ik
mlterde
kendisinden
mMn
bir
arta
ba|hte.
1^
tenin
arta
dEl^
«teemesi ve
onu
kavrayamamam
^^ûnden, kendi
yarat-
lnda
bulunan
bîif
4xs^
üe
s^dm
TOflak olarak
kötü
görmekte ve
ondan nefret
etmjektedir.
Üçüncü hata: Vehm
(kMntu)*h^
bir ^syin
tabiatmdakînÎB
Jg^t^iffi^idir.
Çirt:^
VöhteÇmcâ^
mm^T
ve
îccsMie
hmad
olan
1^ §eyin umumi
oim.
bah
<M^
tan^
TOîrtrin
fe# hnst^
bâft
Mtmaifiöim göittaediini
Mtes^
Bubususta öyle bir misal
vermek
mümkündür:
Ylann
sok-
tuu bir
kimse, daha sonra
da
renklerle
süslenmi bir
ipi gördüü
za-
man,
ondan
korktuu
bir
gerçektir.
Bunun
sebebi,
o
kimsenin
ac
veren
eyi
renkli
bir ip
eklinde tasavvur
etmek
suretiyle idrâk etmi olma-
sdr.
Bu kimse,
bunun
gerçekten
bir
ip
olduunu anlad
zaman,
vehim
onun tabiatndaki
kavramn
aksi
bir
kavrama
yönelir
ve
böyl»ce
onun insana
ac veren
bir
ey
olduuna
hükmeder.
Dolaysiyle
akü,
her
nekadar
bunu kabul
etmese
de,
insandaki
bu tabiat, yarath
vehme
ve
hayâle tabî
olarak
ondan
ne&et
eder.
Hattâ
iufiaa
hazan,
insan
ligine
benzettiinden,
ret^
san olan
helvay
ymn^MM
nefret
eder VÖ
bir
kimsenin,
bunun,
inssmm
pi^i^
olduunu
söylem^
loes^sMiîâ^-
hal
tanmsma sd3epolnm&
da
lUMUOr.
BiuGgodett,
aMdte^
kuruntusunu
kabul etmemekle
beraber,
kendisini
bu
hdvay
yemesi
122
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 124/196
inkâns/
halo
gelir. Zira burada vehim, tabiî olann aksi
bir kavrama
yönelmitir.
Çünkü
o,
insan
pisliini sar vc yumuak bir karm
olarak
anlamakta
ve
buna
benzer bir
karm gördüü
zaman,
derhal
onun
pislik olduuna hükmetmektedir. Hattâ insanm tabiatmda bundan
daha
önemli olanlar
da
vardr.
Meselâ
Hintlilere ve zencilere verilen isimler,
sahiplerinin çirkin görünüüne baland zaman, bu
isimlerin insan
tabiat üzerinde
olumsuz
bir etki
yaratmas
mümkündür.
Bu
etki
ha-
zan
o kadar büyük olur
ki, Türklerin
ve
Rumlarn
en
güzeline
dahi
bu
isimlerden
birisi verildii zaman, insanm tabiat derhal bundan
nefret
eder. Çünkü vehim,
çirkini
bu
isme
bal olarak idrâk etmitir.
Böylece
v^te,
lELbü otan^ ^ni
gerçein
aksi
ile
hükmetmi
olur. Binaen^eyh
#cta
bu
isrm
^^^pad
:mmu
ato
gWöi
onmh
mak
lâzmdr^
Çünkü
yaratkismt
sS^e^i^
im^^pmii
W
Mnde
üeri
gitmeleri
veya
lu^Isetsk
kalmalar,
it
vMj^te
ve
hayâllere
baldr.
Bu konuda
sadece
akla uymak meselesine gelince,
buna,
ancak
Yü-
ce
AUah^n Jc^dilerine hakikati, hakikat olarak
göstermi
olduu
ve
\mm. vn^msk
1^
ktvvet
ve
kudiret
verdi^
ts^^
^ s^gü
kulMn
ka(& olabîlirte
l^r
sen bu
g^^^
itmnçla
ilgUî
konularda
^^be
etmek
stersen,
Mutezile*ninmw
^^3ik^Sli^smsâmW^^^W0^^W^
gun
ve
gayet açk
okn \h
nmâe^
tevA
ttmm kâMI'.
tlSfei^ksIft
ki, bunu derhal kabul
edecektir.
Fakat sen ona, bü
görüün
E*arî*-
nin
mezhebi olduunu söylediin zaman, bu sefer
de
hemen
buütet
nefret
edecek
ve bunu
kabul etmekten
vaz
geçecektir.
Böylece, de,
E*arî*ye
kar olan kötü zannndan dolay, daha
önce
doruluunu
kabul ettii ayn
görüü
yalanlamaktan çekinmiyecektir.
Çünkü,
bu
görüün kötülüü,
daha
çocukluk çandan
beri
onun
ruhunda
yer
etmi
bulunmaktadr. îte
bunun
gibi,
aklî bir
mesele
E'arî'nin
avam
tabakasndan birine
tevcih
edilip,
sonra
da ona, bu,
Mutezile'nin gö-
rüüdür
dendii
zaman,
bu
kimsenin
de daha önce kabul ettii halde,
ondan nefret ettiini
ve
onu yalanlama yönüne döndüünü
göreceksin.
Ben bunun
sadece
avamn
yarathnda olduunu iddia
etmiyorum.
Aksine,
kendilerinin
ilimde ileri gittiklerini ileri sürenler
arasnda gör-
düklerimin ekserisi
de ite bu
yaratltadr. Çünkü bunlar,
taklidin
esasnda
avamdan
aynlmarmlar,
bilâkis
belirli
bir
mezhebin
taklidine,
delilû
taklidim de eklemilerdir.
Onlar kendi görülerine
göre gerçei
ist^emekte,
aksane,
iitme ve taklid
yoluyla
inaniu
olduklar husus-
138
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 125/196
im savunmada
hile yolunu aratrmakta
ve
bunu
talep
etmektedirler.
Onlar kendi
inaçlann
te'kid
edecek
bir eye
rasladklar zaman,
gereken
delili
bulmaa muvaffak
olduklarm
ve
bu
görülerini
zayf
düürecek
bir ey ortaya
çkt zaman
da,
kendilerine
üphe geldiini
ileri
sürerler.
Böylece, taklid ile
elde edilen
inançlar esas
olarak
kabul
ederler. Daha
sonrada, bu esasa
aykr olan
hereyi
üphe ile karlar
ve
buna uygun
olanlar
da
delil
olarak
kabul
ederler.
Halbuki
hakikat
bunun
zdddu*.
Bu
da,
kesin
ol^aic
bir
eye
inanmadan
önce
delilû
aratrlmas,
sonra
da
bu
delile
uygun olana
hakikat, uygun olmaya-
na da batl
i^dmui
verilmesidir. Bütün bunlarn
menei^ alkanln
öncelhk kazanmasmdan
m ^mkkok
çandan
itibaren
btekun
âdet ve ahlaklam
e^^On^bsta:
msyâam
g^en
îyi
te^
i0i$m
ri^Mr.
te
Im
p^lttri
^vmâiti
mmm^
senin
için
Mtün
p:(âh
lenüerin
faalledibnesi kof^la^^
olacaktr.
Eer, sizin
bu
sözünüz,
huun
ve kubuh*un
gayelere
uygun veya
aykr
olmasna
racidir.
Meselâ
biz, aklh olan bir
kimsenin
hiçbir
fay-
das
bulunmayan bir
eyi iyi gördüü
halde,
faydah
olan dier bir
eyi
kötü
olarak,
karladn
görürüz. Meselâ, helâk
olmasna ramak kal-
mf
bir
inam veya
hayvam
gören
kimse,
bir yudum
su
ile
de olsaM
kartacift}»
^
ffl
oUmk ^sm, HaUi
o,
tmau ya^Tem
f^Üd
de
ermtainanmamakta, dünyada bu
fiilinden
d<^p
bir
kaî^k
da bek-
lemmektedir.
Aymsi
ba
atemc
bu
iyilii
insanlann
gözt^te
^sak
olarak
yaptmdan,
(Otodan
h^angi
bir Övgüyü
de
beltetösî söz
konusu deildir. Burada
her türlü art düünce ve gayelerin
yokluu
förzedildii
halde,
yine
de
iyi
görülen kurtarma yönü, kötü
görülen
ihmal
yani kurtarmama
yönüne tercih edilmi
olmaktadr,
Khç
kuvvetiyle
küfür kelimesini söylem^
mâmsai bir
kim^^
dnfilMfk^
îM,
gayeye s^km
gtto^^t
bu
hususta ona izin verdii hald^ ^ââdisinin,
Msç
kuvvetine
katp
sabreüni^
SuretQ^
bu Iselîmeyî
t^tS^
etmemesinin
iyi
karlanmas
da-mUmk&dûr.
Bunun ^M, ^riata
inanmayan
bir
kimsede
klç kuv-
vetiyle ahdini bozmaa
zorland zaman, onun
bu
ahdi
bozmasnda
bir
zarar
yoktur.
Çünkü,
bu ahde
sadk
kalmasnda onun helâki
var-
dr.
Çünkü
ahde
sadk
kalmak
ve
onu bozmaktan imtina etmek
iyi
karlanan bir husustur.
te
böylece huun
(iyi)
ve
kubuh (kötü)'un
sizin
zikrettiiniz
mânalardan baka
bir
mânas olduu
ortaya
çknu
olmaktadr
denirse,
buna
cevap
olarak
biz
deriz
ki:
Yukarda
zikredilen
hatalara
vakf olmakta, bu problemi
hallet-
mee
kâfi gelen hususlar vardr.
eriata inanmayan bir
kimsenin,
güç
124
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 126/196
€uruma
düen
Icurturmayu kurtarmamaya
tercihi
meselesine geiîn^^
bu insann
yaratlnda
bulunan
hassasiyet
ve
nceliin
bir
gerei ola-
rak, böyle
bir
skntnn
defedilmesidir. Bu
yaratln
insandan ayrl-
mas, imkânszdr. Çünkü
insan, önce kendi
nefsini bu belânn
içindey-
mi
gibi tasavvur etmekte,
sonra da
bakasn,
imtina etmekle
beraber,
kendisinin içinde bulunduu
bu
belâdan
kurtarmaa
kadir olarak farz-
etmektedir.
Böylece,
kendi
nefsinde
edindii
tecrübeye
dayanarak,
bu
'
imtinann kötülüüne
hükmeder. Daha sonra
ayn duruma
dönerek,
kendisini, helâk olmaa
ramak kalan
bir
kimsenin
durumunda
farzeder.
Bunun
tabiî bir
sonucu
olarak, helâk
olmaa ramak kalan
bir kimse-
nin kendisi
hakknda
düünecei
eyden,
kendi
yaratl nefret
eder.
kendisini o
kimseyi kurtarmaa
sevkeder.
Böyle bir durumu
bir
JmfWm
kötü
gönnesi
beklenme.
Fakat
m%
imm»
W
ruha ve
m&rham^
^te^rimm
^cdmayan
bir
inama
aym
duromla
km--
mamü^
mum
tem
^tû
görm^if^
la5Bvw
^xmm3i.
Çünkü
însamn
böyle bir duygudan yoksun
olmas
mümkün
â^Sr.
tnstuun
t^yle bir duygudan
yoksun olabilecei farzedilse 4aH, ged# k^ka
bir
mesele
daha kalr
ki,
bu da
güzel ahlakn övülmesi
ve
güzel
^Mto
kar duyulan
sevgidir.
Binaenaleyh,
böyle
güç
bir
durumu
hiçbir
kim-
senin
bilmedii
bir
an
için
farzedilse
dahi, bunun daha
sonra insanlar
tarafndan bilinmesi
mümkündür.
Keza
bu
durumun, bilinmesi im-
kânsz olan bir yerde hasl
olduu
farzedildii
zaman da,
insann
nef-
sinde
bir
tercih meselesi
ortaya
çkm
ve
salam
olan
bir
kimsenin
has-
tahk veya
delilikten nefret
etme
temayülüne
benzer,
bir
temayül
mey-
dana
gelmi
olacaktr. Çünkü insan, övgüyü daima buna
benzer
bir
fiile bah olarak görmütür.
Binaenaleyh
insan,
her
nekadar
akliyle
övgünün bulunmadm
bilse
de,
yaratlnn
gerei
olarak
övgüye
ve
om
ba^
(banlara
temayül göstermekten kendisini alamaz. Bunun
gibi,
insan,
mkltt^m
M
imMk
w^
4£^k
l^Un@
tml
bulundumu
g^-
müs
#};^mîdan,
her nekadar
akh
ile böyle
bir
skmfamn
bn&mad^
Ud
dâhi» ^ime âe
&mm
y^at^
ak^biaa
w
hmm
Mfk
eyden
nefret
ed^. Kjszft itmsm
mym%
ak olduu
bir lâmmj^i
belirli
bir
yerde
görüp,
onunla
beraber
orada uzun mMdet
yaad
za-
man, kendisinin o
yer
ve
orada bulunan
duvarlar
ile
dier yerler
ara-
snda
birtakm
farklarn bulunduunu hisseder.
te
bundan
dolay
air
bu
konuda öyle
demektedir:
Leylâ'nn ülkesinden
geçerken,
o
duvar
bu
duvar
öpüyorum.
Benim kalbimi
o
ülkeyi
sevmek
deildir da-
layan,
fakat
o
ülkede
oturandr
bunu
yapan .
^
bn ar-Rumî
de,
insanlar
vatan sevmee tevik
ederek
öyle
der-
ki,
bu
onun
ea
güzel
sözlerinden
birini
tekil eder:
125
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 127/196
nsanlara
vatanlarn
sevdiren,
gençlik
çalarnda
orada
geçir-
dikleri
güzel
günlerdir.
Onlar
vatanlarn
hatrladklar zaman,
orada
geçirdikleri
gençlik çalarn
hatrlar
ve
bunun
için
ona özlem
duyarlar .
insan,
atok
ye
2tâ<^^
inceledii
zaman,
bumm
örneklâinin
say-
lamtyacak
kad^
Olâoimu görür.
Esâsen meselel^
m^tî
gM-
nülrajie
aldananlann,
insanlann
ahlaklannda
bulunan
su-lardan ha-
betllar
û^E^yanlann ve
bu
gibi
temayüllerin
yaradhn
gerei
olarak
nefse
itaata
raci
olduunu
bilmeyenlerin
yanllklarnn
sebebi
ite
bu-
dur.
Aslnda
yaradl,
daha
çok mücerred
vehme
ve hayâle
dayanmak-
tadr.
Bu
ise
yanl olup,
aklî
hükümlere
uygun deildir.
Fakat
nefsin
yaps,
ahkanlklarn
gerei
olarak,
vehimlere ve
hayâllere
itaat eder
bir
durumda
yaratlmtr.
Meselâ
insan,
hatrlamak
veya
görmek
suretiyle
güzel
bir
yemei
tahayyül
ettii
zaman, derhal
dama
sula-
nr
ve
aznn
suyu
akar.
Bu
da,
o
yemein
azda
çinenmesini
sa-
layan belirli
bir
az
suyunun
hasl
olmas
için Yüce Allah'n
yaratt
kuvvetin,
bu hayâl ve
vehme itaat
etmesidir.
Zira
bu
kuvvet,
her ne
kadar insan,
oruç
veya
dier
bir
sebeptea
do^
yemek
yemeyi
arzu
toed^ini
bilmi
olsa
da,
ttü^^HÛ
yiM^
«fl^
S^ana
özeUi^fli
tar.
Bunun
gibi,
imama^
dn^
mtafâebette
bulunmay
arzulad
gtol
»
pim
tahayyül
etmed
mtofeü^.
Bu
yüfe
^un
hayaline
iyice
yerl^^
mmm,
Isi^ül orgam
taMk
eden
kuvvet caulmur.
Bu
^
îmm^
bulunan
sinirlerin
gerginlemesine
ve
cinsel
arzularn
kamçlanmasna
sebep
olur.
Böylece,
canlanan
bu
kuvvet,
cinsî
mü-
nasebeti
kolaylatran
kaygan
bir svy
dökmek
için hareket
etmi
olur.
îte
bütün
bunlar, o
anda
böyle
bir fiilin
tahakkuk
etmesinin
im-
kânszl
aklla
bilindii
halde,
bu
ekilde
cereyan
eder.
Çünkü
Yüce
Allah,
törelerin
gerei olarak
bu kuvveti,
akl vehmi
(kurguyu)
destek-
lese
de,
desteklemese
de,
hayâl ve
vehmin
hükmüne itaat
eder
ve boyun
eer bir
durumda
yaratmtr.
te
belirli
bir
fiilin
iki
yününden
birini
dierine
tercihin
sebebinde
hasl
olan
yanllm
menei,
bu
ve
benzer-
leridir.
Bütün
bunlar
da gayelere
raddir.
Küfür kelimesini
telâffuz
etmee
(söylemeye)
gelince:
Eer
durum
gerçekten
yukarda
anld
gibi ise,
üphesiz
akl
sahibi bir
kimse,
klç
tehdidi
altnda
bulunan
bir
kimsenin
bu
sözü
sarfetmesini
asla
kötü
göremez.
Aksine
direnmesini
kötü
görmesi
ve
bunda srar etme-
sini
takbih etmesi
mümkündür.
ayet
bu
srar
iyi
karlyorsa,
bu,
iki
sebepten
ileri
gelmektedir.
Bunlardan
biri,
onun,
sabretme
ve
Allah'a
snmadaki
sevabn
daha
çok olduuna,
dieri
de, dine
tam
olarak
bal
kalmamn
ve
bunda
salâbet
göstermenin
insanlann
övgüsüne
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 128/196
mazhar
olacgna
inanmasdr.
Meselâ
öyle
cesur
insanlar
vardr
ki,
kendilerini,
baa
çkamayacaklarn
bildikleri
halde,
srf
öldükten
sonra,
gösterdikleri
cesaretten
dolay
insanlarn
övgüsüne
ve
sevgisine
ve
bu-
nun verecei
lezzete
nail
olmak
için
tehlikeye
atar
ve
kendilerinden
üs-
tün olan
dümanlarna
hücum
etmekten
çekinmezler.
Ahdi
bozmaktan
imtina etmek
te
bunun
gibidir.
Bunun
sebebi,
insanlarn,
genellikle
ahitlerini,
verdii
sözlerini
yerine
getiren
kimseyi
övmesi,
özellikle
bu
ahiüeri
yerine
getonede
insanlann
saysz
menfaatlar,
çkarlar
bu-
hm(^#toU
teilati
yerine
getiren
kimseyi
asrlar
boyunca
hayrla
anECificite. Bu
fâD3i©DüE^
bu
fiilinden
dolay
insanlardan
herlwagi
bir
Mfömed^bm
^
toett^^
^Mkündiir.
göre onun
}m
d^sM^nm
sebebi,
bWe
bîf
dam^^lfs^aml
olarak
'Mmm.
m
^
^
fifc
^fce
^
mm^
^imâm
ifeiU
bulun-
duuna vehmin
h«km^^^.
ÇSfekö,
Mâ
önce
^u
uusalterde
de
görüldüü
gibi,
lezzetli
(tad
güzel)
olan
bir
eye
bal
olan,
le^#
olduu gibi,
mekruh
(irenç) olan
bir
eye bah
oto
da-
n^kndM^
Bu
bölümün
tad
srlarn
çözümlenmesi
ve
aydnla
kavuttlTül*
mas
hususunda bu
özetimizin
ihtiva
edebilecei
bilgi ite
budur.
Bu-
nun
kadrini ve
kymetini ancak aklî
ilimlerde
uzun
zaman
aratrma
ve
incelemelerde
bulunmu
olanlar
bilir. Bu
giriten,
belirli
dâvalarda
sözün
ksa
olmas
yönünden
istifade
etmi
olduk. imdi
bu
davalar
görelim.
Birinci
Dava:
Yike
MMk^m
bir eyi y^tomittas
caizidir. YBmk^
ssanmn
da,
bu
yaratma
G^fia
^adp
deilâît.
%fblta.
^^t^
^SfflKBI,
4^S&
onlar
mükellef
klmaz;
mükellef
kld zanum
ela,
bu,
O*^
ȉp
olmaz -\
Mutezile'den
bir
gurup,
yaratmann
ve
yaratmadan soioa
M
teklifin
Allah'a
vacip
olduunu
ileri
sürmütür
Onlarn
yaratma
ve
teklifin
Allah'a
vacip olduu
hakkndaki
bu
sözlerini
anlamak gerçek-
ten
mümkün
deildir.
Zira biz
daha
önce, vacip
lâfzndan
anlad-
mz
mânanm,
ister
bu
dünya'da,
ister
öteki
dünya'da
yâni
ahrette
ol-
m,
vacibi
terkedene
mutlaka
bir
zarar
gelmesi
veya bunun
kartnn
muhal olnms
olduunu
açklamtk.
Yüce
Allah
hakkmda
böyle
bir
m
tös» Aflah
ha&
w
icad»
to^
«
ve
fttfa
ile
mm
»bi,
kuUanM
atfâ^
J^s^^^^^emdU
w
^2usu4te«dir.
Binaenaile^
balk
ve
teldif
asla
O^ua
met^
56
Zira, onlara
göre
bunda
konann
menilutlar vardr.
Bak:
C,
I, s. UU
127
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 129/196
yararn düünülmesi muhaldir .
Çünkü
Allah^n, teklifi ve yaratmay
bsH^e^esinin
muhal olmasn
gerektiren
bir
ey
yoktur. Ancak bunun,
Allah'n
ilmine
ve
radesine
aykr
düeceini ve bunun
da
muhali
gerektireceini
ileri
sürmek mümkündür ki,
bu
söz dorudur.
üphesiz
böyle
bir te'vil
ile, Allah'm
teklifi
ve
yaratmay
terketmemesi
vacip
olur. Çünkü, iradenin varl veya ilmin
bir
eye
taallûk
ettii
farzedil-
dii
zaman,
irade
olunan
ile
malûmun
hasl
olmas
zorunlu
olarak
vacip olur.
J^^
yaratma ancak yaratklarn
faydas
için Allah'a vacip olup,
^jtataya raci
olan bir faydadaa
dda^
d^dk**
d^otrse,
biz
deriz
M:
dîr.
Sebebi büditto
hüküm
ise
^^cubte, ölmadtf.
Bk
^sto
h^^fca^ltem^ i^^^jroc^
^smsi^fl^
(netedlc
^kredSMd
sM
ügüendktöâss^ Bima g^e,
*ymatmâ,
yarat^lsmn ^y^
das
için
vacipti ^
^^^üzâdh
ve
vûcup
l^datt
acaba
neyi
tetedî^
yorsmuz
? Biz
vücup
lâfzndan
ancak
bu
üç
mânay
anhyoruz.
Bunlar
da madûmdur, yoktur.
Eer
siz
bunlardan baka bir
dördüncü
mânay
kastediyorsanz, her eyden önce
bu
mânay
tefsir
etmeniz, açklama-
nz,
daha
sonra da
bunun
illetini, nedenini zikretmeniz gerekir. Bizim
yaratmada
yaratklar
için bir
fayda bulunduunu
inkâr
etmememiz
mümkün olduu gibi, teklif
konusunda
da
bunu
inkâr etmememiz
mümkündür. Fakat bakasmn
faydas bulunan
birey, Allah'a da
bir
fayda
salamyorsa,
bunun
Allah'a
vacip olmas
mümkün
deildir.
£yiuum
böyle
olmamas
îsücânszdr.
Bununla
beraber
unu
da
söyle-
memiz gerekir ki,
bu
söz ancak
yaratma konusunda
doru olup,
teklif
konusm<k doru
d^iMi]:^
Yine, bu sözün halen var
olan
ymtddar
hususunda
âst
û^j^
olduu
s^f^om
Aksine
hu
mâsm
Allah'n,
ymaiMm I^Ü
tasa, ûzüntû
ve
adlardan
mk
olarak
sa^m jotoü^
l#â«
Oem^t^ ym^^m
Immm^
âoj^
^Ims
müntkündî^^
F^t
bu
diünyâ^
balen
yaamakta
^n
yaraükkra
ge-
lince, akll okfi bütün
insanlar
yokluu
varla
tercih
etmiler
ve
yok
olmay dilemilerdir.
Meselâ
bunlardan bazlar,
keki
unutulmu
ve
kimsenin
hatrlamad
kimselerden
olsaydm , bazlar keki hiçbir
57 Vacip lâfzndan murat,
iki
eyden
biridir: Bu da,
ya
kulun Âhirette Cehennem
azab
görmemesi için
itaat etmesi vaciptir dendii gibi, terkinde daha sonra vâki olan
bir
zarar
bulmas
fiildir,
veya
susayan
bir
kimenin ölmemesi
için derhal
su
içmesi 'racipUr
dffîd^
hmm
te
ite
lâraaau'
Itten^^.
1^ da,
m^muavte^
m^^t
mam
^^«^âialu
rsaisstl^
iltuto
ed^Bk^.
bi^sai
W^^s^^
â^H^I^^
m-
bep
olur
s&Saâfi
tAâv^
gibi, yokh^ls
muhal olan
bir
eyin kaste^mra^.
Bak:
ei-^yâ,
C.
I..
8.
Ul,
128
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 130/196
keki
feeft
i&tsu
Maatt
çöpü
gibi
olsaydm
ve
bazlar da
havada
vpn
bir
kuu
göstererek
keki
ben
de bu
ku gibi
olsaydm'*
demft^ir^.
îte
bunlar
aklc olan
peygamberlerin ve veliledû
sS^rîdir
ki,
görül-
düü gibi, bunlarn
bazlar
yaratlmam olmay
ve bazdan
da cansz
bir
madde veya
bir
ku
olmak suretiyle
teklife
muhatap
olmamay te-
menni
etmilerdir.
Akll olan
bir
kimsenin,
teklifte yaratklar
için
fayda
vm^r,
sözünü gerçekle nasl
badatrdn
anlamamz
hakikaten
çok
güç-
tür.
Zira
fayda
kelimesinin mânas,
külfet
(sknt) 'in
yok olmasdr.
Oysa teklif bizatihi külfeti
gerektiren bir
eydir ki,
bu da
elem
ve s-
kntdr. ayet bu
sözüyle, gerçekten
kendisinde
fayda
bulunan
sevab
kastediyorsa,
üphesiz Allah
hiçbir
teklifte
bulunmakszn
da
kullarn
bu
sevaba nail
klmaa
kadirdir.
Eer
hakkiyle
kazanlan
sevap,
bir
lütuf
ve karlksz
olarak
verilen
sevaptan
daha
lezzetli ve
daha
üs-
tündür
denirse, buna
cevap
olarak
deriz
ki:
Yüce Allah'a
kar büyük-
lük
taslamaa
kadar ileri
gidfi^
O'nun
lûtfuna
tahammül
edemiyecek
lmâax,
k^tdini
yüksek
göm
ve
karlksz
olarak
Allah'n
verdii ni-
metin lezzet
vome^pd jteeden
bir
abldan-Alah'a
anmak,
üphesiz
lân^emt^^rtandan
Allah'a ^maJdlt
daha
mVk
ve
dite
JÜ^k-
dr. Bu
gibi
vesveseleri hatmna
getirt bîr
kimsenin, na^
akll insan-
lardan
sayldn
anlamak
mümkün
deildir
Hiçbir
yorgunluk
ve
teklifle
karlamakszn ebedî
olarak
Cennet'te
kalacan
zanneden
bir kimsenin,
muhatap
olarak
kabul
edilmeye ve
bu
konuda
kendisiyle
münaba
eMriee
lâyk
olmadnda
üphe
yoktur. Hattâ,
teklif-
bul
edilse d^i, biz
yine
bomm
doru oinad^m
a^l^i^^a^z.
Bu
ko-
nuyla ilgili olarak
baz
sorular tevcih
etfieö^
mümkündür:
Meselâ,
acaba kulun
sevaba
nail
olmaa
hak
kazand
iyi
bir
ii
yapmasna,
itaat
etmesine
sebep
olan
nedir? Bunun
hakikatte
kendi
varhmdan,
kudretinden,
iradesinden,
organlarnn
salamhndan
ve
itaat
neden-
lerinin
hazr
w tem
stoaaadMi
baka
bk
sebebi
im
nudur? Bütün
bunlarn
acaba
AUah'm fazhndan
ve
nimetlaindiSEl
l£&]@at bls
nimil»
bir
dayanak
noktas
var
mdr? Kedn 6km%
gerçekafelto%^
Wlk-
latrmamas için
Allah'a smnm.
Ayrca
böyle bir
sözü
söyleyen
ve
böyle
bir
düünceye
sahip
olan
kimseye
de,
Yüce
Allah'n
akl
ve
fikir
vermesini ve kendisiyle bir
kimseyi
tartmaa
girimekten koruma-
suu
düerim.
129
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 131/196
kinci Dava:
Biz
¥te ^te,
kdk£im,
taMeri
^^M& m
^aa
^krle
mûkdlef
blmasum
caiz
olduunu
iddk ediydftts^.
MmâLt
firkaa
ham
inkâr
etmitir.
Ehli Sünnetin
inanana
göre,
teklifin kendi
bûnyesiödö
hâkite
vardr;
bu
da onun bir kelâm
olmasdr.
Bu
kelâmn
da bir menei,
birçk
noktas
vardr ki, bu
da
külfeti
yükleyen
veya
mükellef
klandr. Mükellef
klann
mütekellim olmasndan
baka
bir art
yoktur. Aynca
bu kelâmn
taallûk
ettii bir yer vardr
ki,
bu
da
mükelleftir.
Bunun
art
da
mükellefin,
bu
kelâm
anlamasdr.
Dolayisiyle
cansz
Aldklar
ve
delilerle
olan kelâma
hitap denmedii
gibi,
teklif
de denmez.
Teklif
hitabn
bir çeidini
tekil eder.
Bu tekli-
fin
laallûk
ettii
bir yer vardr
ki,
üphesiz
bu da, bu teklif
ile mükellef
blnan
kimsedir.
Bunun
art ise,
sadece
bu teklifin
anlalm
olmEt-
sdr.
Teklifin
mümkün
olmas,
kelâmn
tahakkuk
etmesi
içiu
art
de-
ildir.
Çünkü
teklif bir
kelâmto.
Bu kelâm,
anlama kabiliy^
dan
bir
kimseden,
anlayan
bir
kTO^
wW
bir
kmu
mst
saât oluraa
ve
hitap
olunan kimse
de
âktp edilin
durumunda
tnlunursa,
bu
söze
^nUshî
denir.
E|er bitap
olunan,
Ms£^
eMi
w&
e$itf
^taa,
Imm
iltimas
ve
hit^
olunan hitap
edenden
âsÛtm.
üstün
olursa
buna da dua
ve
MÖr, Teklifin
kendi zatmdaki
gereklilik
birdir.
Ancak
teklif
ile il^
bu
isunlerin
deimesi,
nisbetin
deimesinden
ileri gelmek-
tedir.
Yüce
Allah
için
tekU3n
c^cstams
^lil^tr:^ Teklifin
mlhal
oluu,
siyah
ite
Mtm
zatm
U^mmmm.
siyah
Üe
h&fsma
ictaa
«^^Mn
tese^tm^
mümkün
deildir.
^m
W
görüe
göre, siyah
ile beyazn içtima
etmesinin
farzedilmesi
mümkündür.
Çünkü
onlara
göre
teklif
bir
lâfzdan
ibarettir.
Bu
görü
hasmlarmzn
görüüdür.
Buna
göre
bir
adamn
kötürüm
olan köle-
sine,
kalk
demesi
muhal deildir.
Bu görü
onlarn
mezhebinde
daha
açk
olarak ortaya
çkmaktadr.
Biz ise, bunun
nefiste kaim
olan
bir
iktiza,
gereklilik
olduuna
inanyoruz.
Kudreti olan
bir kimsenin
nef-
sinde,
kalkma
eyleminin
gerekli
bulunduunun kaim
olmas
tasavvur
olunduu
^bi, âciz bir kimse
hakkmda
da
bunun
tasavvur
olumma
58
Yüce
Allah
hakkmda eer
bu, caiz olmasayd,
kendisinden,
kudretlerinin
dnda
.
Ssmn
^^Mi
kM&mm
m
Î^I^
^umnalan
muhal olurdu.
Halbuki
Allah'tan
hma
tsten^ef
m^^^^âmS^m^^
^
^mbimizl bizim
takfmm
«fiM
^
bize
yûkkme*'
(Bidlara
Sûresi, âyet:
28^;
a^Styâ,
C. I. s. 112.
bunun takbihediMmj^^
3Mtl
ohrns batldr,
tta
130
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 132/196
MfnkS^^;
Matta kadir
olana nisbetlç âcizin nefsinde
bu
gereklili-
in
k« m ûtmsm -va
daha sonra da kMrüm 0mâ«na
rapt«m» d^M
etmesi
mümkündür.
Burada kölenin
durumunu
efendisi
bilmedii
için
bu gereklilik,
kölenin
zatnda
kaim
olan bir gereklilik
olur.
Bu
da
her
nekadar
mükellef
klan
tarafndan
bilinmese de,
âcizin
nefsinde
kaim
olduu
Yüce Allah
tarafndan bilinen
bir
gerekliliktir. Hattâ
efendi,
kölesine
verdii
emri
yerine
getirmekten
âciz
olduunu
bilse
de, bu emrin
gerekliliinin
devam
etmesi
muhal
deildir.
Muhal
olma
yönünden bunun
batl
oluunu
ileri
sürmek
mümkün deildir.
Çünkü
bizim sözümüz Yüce
Allah
hakkndadu^ Dolayisiyle
bu,
Yüce
Allah
gayelerden münezzeh
olduu
ve
bu
da gayelere raci olduu
için,
O'-
wm
bajkkack
batldr. Akl
s^bi ve
gayelerin
ekserisini tam
olarak
kavram
olan
bir
insamn,
'^tu
kabih
(kötü)
göon^
mümküadüf.
^^]}^
teab^ 1^
tetedan
IMt gMlen
^m,
Yto
Allah tara*
fmdam
da
kötü
gö^esî
art
^mr.
Eer,
bunlar faydasz
olan eylerdir.
Faydasz olan eyler
de abes
(bo)'
tir.
Abes
olan
eyler ise,
Yüce
Allah hakknda muhaldir denirse,
biz
deriz
ki:
Bu
sözünüzde üzerinde durulmas gereken
üç
mesele
var-
dr:
Birincisi,
böyle
bir
teklifin faydasz
olduu
hususundaki sözünüz-
dür ki, bizim
bunu kabul etmemiz
imkânszdr.
Çünkü bunda,
belki
de
kullar
için
Yüce
Allah'n
bildii
bir
fayda vardr.
Fayda,
sadece
emre
uymak
ve bundan
dolay
sevap
kazanmaktan
ibaret
deildir.
Aksine,
belirli bir
meselenin ortaya
çkarlmasnda
ve
onunla
ilgili teklife ina-
mlmasmda
fayda
bulunmas mümkündür*
AJlah'n
önce Hz. brahim'e
olunu kurban
etraraim
emredip,
daha
sonra
brahim
(A. S.)
bu emre
uymadan
önce,
bunu
neshettii,
kaldrd, yine Ebû Cehl'e,
iman
et-
mekle
^u?^p,
daim
sou^
Mn tâmk
tfnut. taam
s^sm^^^^^ ImJtm
ver^S
imzan uyulmdan
önce
bir emria
aeshedilmesî,
kaldtnl-
maM
ma^dMûr.
Mr
AlU^
laber ve^^^kE aUoe
^
1^ MA»üd^«
îkincisU
faydas
bulunmayan
eyin
abes olmas meselesidir ki,
gerçekte
bu,
ayn
ibareyi
tekrarlamaktan
ba^
bir
ey
deildir.
Zûrabiz
daha
önce abes
kelimesinden
kastedilenin,
ancak
faydam
buluiOnayan
ve
bukelimedea
bîr mâna
kastedildii takdirde,
bmnn
aaiala-
myaca^m a^kl^m^k.
Üçüncüsü^
abes olan
eyler
Yüce
Allah
hakknda muhaldir
sÖ-
zünüzdür
ki, burada
bir iltibas vardr.
Çünkü abes,
faydaya
muhtaç
131
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 133/196
ohn
Mr
kimseye
nisbetle,
faydas
bulunmayan
bir
fiilden
ibarettir.
Binaenaleyh,
böyle bir
faydaya muhtaç
olmayan
bir
kimse için
abesle
megul
oluyor
demek,
sadece
mecazî
anlamda
olup, bunun
gerçekle
bir
ilgisi
yoktur.
Bu
ise, rüzgâr
aaçlarm
dallarm
sallamak suretiyle
onlarla
oynayor,
alay
ediyor,
diyen
bir
kimsenin sözüne
benzer.
Çünkü
rüzgânn,
aaçlarm
dallarn
sallamasmda
bir faydas yoktur.
Kezâ,
duvar
gafildir;
yani
ilim
ve
cehaletten
yoksundur
diyen
bir
kimsenin
sözü
de buna benzer.
Çünkü
gafil deyimi,
ancak ilim
ve
ç^hJi
kabul
etme
niteliine
sahip olana itlak
olunur. Binaenaleyh,
ilim
ve
cehli
ikabul
etme
yeteneine sahip
olmayana
gâf
il denmesi
^^zî olup,
bunun
gerçekle
bir ilgisi
yoktur.
te
Yüceiyiah'a
eylerle
uraan)
adnn
verilmesi
^
hgt
©lan
A^^^Bi
fiillerine
de
abes
le
ttKâ
deliP;
Herkesni
kaW
etmek zorcmIîfl5|un<k
G^ini bildii
ve
Ittte ^Ue^
verdii
halde,
onu
msm etmekle mükel-
;y
kümtr.
Buna
göt©
mâd
Yüce Allah
pna, iman
etmiyeceine
iman
etmekle
emretmi
olmaktadr.
Bunun
gibi,
Hz.
Peygamber
-Allah'n
salât
ve selâm
ona
olsun- de kendisini
tasdik
etmekle emrolunmu
olduu halde,
Ebû
Cehl'in
kesin
olarak
kendisine
iman
etmiyeceini
söylediine
göre, sanki
ona
beni
tasdik
etmeyeceim
tasdik
et
demi
olmaktadr
ki,
üphesiz
bu
muhaldir.
Bum
u
^kiMe
izah etmek
mûmk^^: Kesin olarak
bilinmek^
iüti
a^^d. i^^rt
Mit
eym
meydana gehr^
1m tmâoM
m^, 0
Mfi
W^
^
ji»lmayp, ba-
Mk eyin meydana
gehn^A
m&Gtoi
ohnas
yönünden
bato
îçb muhal
^toa, kmdi
zatmda muhal
ohna gibidir.
Meselâ,
iman
etmeyen
kâfirlerin,
iman etmekle emrolunmam
olduklann ileri
süren bir kimse,
üphesiz eriat inkâr
etmi
olur.
Yüce Allah,
iman
et-
meyeceklerini
bilmekle
beraber,
onlarn
man
etmelerinin
tasavvur olun-
duunu
söyleyen
kimse
de akl inkâr
etmi olur. Böylece her
frka, emri,
uyulmas
mümkün
olmayacak
bir
ekilde
tasavvur etmek
zorunlulu-
unda
kalmtr.
Bir kimsenin kâfir hakknda
bunun
mukadder
oldu-
unu
ileri
sürmesi de,
bu hususta bir fayda salamaz.
Zira kâfirin
bunu
yapmaa
kudreti
vard.
Bizim
inancmuza
göre ise, fiilden
önce bir
kud-
ret
yoktur.
Binaenaleyh, kâfirlerin,
ancak
kendilerinden
sadr
olan
küfrü
ve
kötülüü
ileme kudretleri
v^fc^Mmm ^^âa,
ontaa ba^
ka
bir
kudretli
yoktur.
Miitezile*ye
göre^
kudretin
vath^
imkânz
S9
Birmcî
delfl
dkredflmemitir.
132
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 134/196
deildir;
fakat
kudret,
makdûrO«WT0Hr®nJ'tt«
^kî
J«îK^
ipi
kâfi
deildir.
Bilâkis
kudr^n
de
if^
ve
bemsMl gibi t^m
pf^
vardr. Bu
artlardan
birisi de.
Yüce
Allah'n ilminin
cehle inklâp et-
memesidir.
Kudretten
murat, bizzat
kendisi olmayp, ancak fiilin ya-
plmasm
salamasdr.
Buna
göre, ilmin
cehle inklâp
etmesine
sebep
olan bir
fiilin
varl
nasl
mümkün
olur?
Bu
da
gösteriyor
ki, baka
bir
sebep
için
muhal
olan
bir
ey
hususunda
teklifin
sabit
olmasnda,
bu
durum
fiilen vaki
olduuna
göre, kendi
zatnda
muhal olanm
da
buna
kyas
edilmesi
gerekir. Zira gerek
telâffuzun mümkün olmas,
gerek gerekliliin
^ünülmesi,
gerekse
iyi
veya
kötü görülmesi
yönün-
den*
bu
iki
durum
araasula
bir
fark
yoktur.
Bu
Ajllah*n,
kötülüklerden
sorumsuz
bulunan
bir
hayvana
aca
w
^^m^
kadir
olduunu-
ve bundan dolay
Allah'n
onu
mükâfatlaâiiadMam g^agknedTini
iddia
^Böi^mmJ^
bumm
m^
olduu ileri
stlro^^x:«
Ç^oku
onlara
bir
ey
kötüdür.
îte
htmim
Mssfh
Ml^;^©»
Mrîse^ tehtakurusu-
na dahi,
parmaklar
lumnda
mmsik
veya
çarpmat toretiyle
bk
bir sbnt
verildii
zaman,
Yüce
Allah'n,
onu
tekrar diriltip, kendisine
çektirilen bu eziyetten
dolay sevap
vermesinin
vacip
olduunu
ileri
sürmek zorunluluunda
kalmtr.
Bu
konuyla
ilgili
olarak
baz
in-
sanlar da, bu
gibi
hayvanlann
ruhlannn
tenasüh yoluyla
baka be-
denlere hulul
ederek
tekrar
avdet
edeceklerini
ve dünyada
iken kar-
latklan aclarn
karh olarak,
lezzet
ve
nimetlere
hail
olacaklann
ileri
sürmülerdir
ki, bu
görüün
saçmal
ve
basitlii
açk
olarak
meydandadr. Bu
konu
ile ilgili olarak biz
deriz ki:
Hayvanlar, erginlik
çama ermemi
küçük
çocuklar
ve deliler
gibi,
yaptklan
kötülükler-
den
sorumsuz olanlara
elem verilmesi, azap
çektijdrnesî
Allah'n
bir
taMMfc
Ifettâ,
bu, günlük
hayatmuzda
her
zannet
görülen
ve
Im-
sedîen
olaylardand.
Binaenaleyh ha^m^
ba dunmnn,
AUah'm
on-
im
y^Mm l^?etetik (ürilterelO
m^MAndrmasm gerektlree^'
Ü Mt
m^^M nâmsm
rad
olan bir
teiMr.
Oy£$t^Nl^tel
60 Çünkü
Allah,
kendi mülkünde
diledii
gibi îasamf eder. O'nun
tasarrufunun,
ken-
di mülkünü amas
tasavvur
olunamaz. Zulüm ise, izni olmakszn bakasnn
mülkünde
tasarrufta
bulunmaktan
barettir. Bu da Yüce All^ hakknda mufasE^.
Çâa&U
gerçek
tam
Mtn
^cak
im0mm
W
mOJka
yoktur,
ptol^^fl^^^
All^*m
mM^
miîfikOaâe
taasmâ
^laeâ
^lâm
de^ilâir...
Bak: a^hjO, C.
I,
s.
112.
133
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 135/196
Yüce
Allah hakknda
muhal
olduu,
daha Önce kesin olarak
ortaya
çk-
m
bulunmaktadr.
Eer
vücuba baka
bir
mâna
veriyorlarsa,
bu mâ-
nann
anlalmas
imkânszdr. ayet
onlar,
vücubun
Allah hakkmda
muhal
olmasmn,
0*nun Hakîm
sfatna aykr
düeceini ileri
sürer-
lerse,
biz
deriz ki:
Daha Önce de
geçtii
gibi,
ayet hikmet
lâfzndan
varlklarn
düzeninin
ve
bunlarn
düzenlenmesindeki kudretin
bilin-
mesi
kastediliyorsa»
üphesiz
bunda
Allah'n
hakîm
oluu
ile
bada-
mayacak
bir
husus yoktur.
Eer hikmet
lâfzndan
ba^, bir mâna
kastediliyorsa,
bize göre,
daha
önce
zikrettiime
UaMUE^
bakas
Allah'a
vacip
d^dir.
Bunun
dmda
kalan
h^
sö^
min^z Mrtakuj
lâfzkrtkn
ibarettir.
gerekM'.
0^
Tte
Mak
^â^^^
W^mm
mltm-
did^M^
âm^jM^
â^m^
m
â^U:
Z\ûma,
duvardan gaf-
I0a,
rüzgardan
abesin,
selbedâ^i
gibi,
kesin
olarak
Allah'tan nefye-
dilmitir.
Zira
zulüm, ancak
bakasnn malnda,
mülkünde tasar-
rufta
bxxlunan
kimse
hakknda
düünülebilir.
Bu ise
Yüce Allah
hak-
knda
tasavvur
olunamaz. Yahut
da bir
emir altnda
bulunduu
halde,
fiili o emre
uymayan
bir
kimse
hakknda
zulmün
düünülmesi müm-
kündür.
nsan
kendi mülkünde
diledii
gibi tasarruf
etmekte
serbesttir.
eriatn emrine
aykr dümedii
müddetçe,
insann
bu
tasarruffundan
dolay
zalim olmas
düünülemez.
Ancak onun,
bu
tasarrufunun
eri-
atn emrine
aykr
dümesi
anlamnda,
zalim
olmas düünülebilir.
Bina-
enaleyh,
b^k^inm
mülkünde tasarruf etmesi
ve
bakasnn
emri al-
tnda
bulunmas
düünülmeyen bir
kimseden kesin olarak
zulüm sel-
bedilmi
olur.
Böyle
bir
kHis^em
sâdb@^lae^^
^knün kendi
IKâiinde
smütit
^ta^m^te
tei
zulmt
ta^itel^
artm
^klBüadan
ÜGd
gehnektedîr.
te bu ncelii iyice
kavramiu
g^ûkmekl^,
i^^bMi
wmm
ayam kaydtma ve yanlhp
leyen
dnensHndkâilfö
l^te.
Zulme bundan
baka
bir
mânamn
veril-
mesi VB onun
baka bir
ekilde
tefsir edilmesi,
anlalmas
imkânsz
olan
bir
husustur.
Binaenaleyh,
bu
konuda müsbet veya menfi bir fikir
yürütmek mümkün
deildir.
Dördüncü
Dava:
Yüce
Allah'n kullan
için
en
iyiyi
(aslah)
yapmas,
O'nun üzeri-
ne
vacip
deildir
Aksine
Allah,
istedii
ekilde
hareket etmekte
ve
di-
ledi^
pbi
hükmetmdd;e
serbesttir.
MuteÂ
bu
görüü
kabul
etmemi
61
Secde Sûresi,
âyet:
46.
€2 Bak:
al-Ihya, C. I» s. 112.
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 136/196
tir.
ÇQnkü &k^f^ ÂlM*tn
füIMne
birtakm
kaytlar
k^iit^^
ve
0*M,
için
en yiyi
(aslah)
yapnmtim l^aep
olduunü
fi®ti
sürmülerdir. Bu görüün
batl
oluuna,
daha
önce
de geçtii
gibi,
Yüce
Allah
hakknda vûcubun nefyedilmesine
delâlet
eden
delil,
delâ-
let
etmektedir.
Ayrca
buna müahede ve varlklar da delâlet etmektedir.
Zira
bizim
onlara Yüce Allah'm
fiillerinden,
kul için hiçbir faydas
bulunmadn
kendilerinin
de
kabul
etmek
mecburiyetinde
kalacak-
lar birtakm
deliller göstermemiz mümkündür.
Meselâ
biz,
bu
konuyla
ilgili olarak
üç
küçük çocuk farzedelim.
Bunlardan birisi,
daha
küçük
yata iken müslüman
olarak
ölmütür. kincisi,
bulua erdikten sonra
müslüman olmu ve
bulua
eren
bir müslüman olarak vefat etmitir.
Üçüncüsü ise, kâfir
olarak
bulûa
ermi
ve kâfir
olarak
ölmütür.
Mutezüe'nin
adalet
anlayna göre,
bulûa eren kâfir ebedî olarak
Cejoennemde
kalacak ve
bulûa eren mü&lümânn Cennetteki
demcesi»
%
ûwm^
müstüman olan
bu
küçük
çocuk
Allah'a
Rabbiml
Niçin hmûm
erecen^
^tnm
tee@esMea
Mid^
bana
itmt âCâ^Hk.
Sân ise bulua erip,
ibadet
yapmak
suretiyle
bana
itaat etmedin .
Bunun üzerine küçük
çocuk
Allah'a öyle
diyecektir:
Ey Rabbim
Sana ibadet edemememin
sebebi,
bulua
ermeden
önce
beni Öldürmendir.
Oysa
bulua
erip sana
itaat
edinceye kadar
hayat-
m
uzatman,
benim
için
üphesiz daha
faydal
olacak
ve
dolayisiyle
de
onun
derecesini kazanm
olacaktm.
Binaenaleyh,
sen buna kadir
ol-
duun
halde,
niçin
beni
ebedî
olarak
bu
dereceden
mahrum
ettin?
Allah'n
buna
kar cevab
ancak öyle olacaktr:
Ben ezelî ilmimle
bildim ki,
sen
eer bulua erseydin.
Bana
isyan
edecek ve
itaat
etmeye-
cektin.
Dolayisiyle benim
ikabm^ ve gazabma mâruz
kalacaktm.
te
bundan
dolay
bu
düük
dereceyi,
senin i^
eezalandrhnaktan
daha
hayrl
ve
daha
iyi olarak gördihn*-.
Dies^ tâfaftan
bulua mni$
iSfkSiMimr
^tüP
C^tonem.çukurundan
b^toü^,
0^
d^^k^
tü-:
^
^Moî:
Muis
erdiim
zaman
benim kâfir
olacam
m^n
nsi? Beni
kft^
yata öldürüp,
bu
d^ük
rütbeye
indirmi
ol-
saydm, üphesiz
bu
b^im
için ebedî olarak Cenennemde
kalmaktan
daha hayrl ve
daha
aslah idi. Beni niçin
yarattm? Halbuki
ölmek be-
nim
için daha
hayrl idi
te
Allah, kesin olarak
buna verecek
bir
cevap
bulamayacaktr.
Bilinmektedir ki,
bu
üç
durum fiilen
vardr.
Binaenaleyh,
bundan
da
kesin ve
açk
olarak
anlyoruz
ki,
tüm
kullar
için
en iyiyi
(aslah)
yapmak
vacip
olmad
gibi,
asimda böyle
bfr
ey de mevcut deildir.
olan
küçük
13S
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 137/196
Befncl Dava;
YVm
AUab'n, mükellef
kld^
kuUan
Ismdi^ne itaat
eltiktm
zaman,
bu
itaaüanndan dolay ottan sevaplandtmas ve
mülMt-
knâ^m^m
vadp olmadm iddia ediyc^^
Mk^s/b
Yüce AUah,
âlto&oökr
sevaplafidm,
diâ^
cisatoter,
(terse
yok
eder ve
haretmez. Bütün kâfirleri afTetmesî ve
bütün
mu'niinleri
de cezalan-
drmas, O'nun
için
bir
ey
ifade etmez.
Bu, O'nun nefsinde imkânsz
olmad gibi, ilâhî
sfatlanndan
herhangi
bir sfata da aykn dümez.
Çünkü teklif,
Allah'n,
kendi kullar ve
mülkleri
üzerinde
bir
tasarru-
fundan ibarettir. Sevap ise, karlksz
ve mükâfat kabilinden
verilen
baka
bir
eydir. Binaenaleyh, bu
üç
anlamda
sevabn
vacip
olmasmn
anlalmas imkânszdr. Ayrca huun (iyi) ve kubuh
(kötü)
deyimle-
rinin de bu
konuda
bir
anlam
yoktur.
ayet bu
lâfzlardan,
baka bir
mâna
kastediliyorsa,
bu
mânamn
da
anlalmas
mümkün
deildir.
Ancak, burada
Allah'n
vadinin yalan
olacan
ileri
sürmek mümkün-
dür ki,
üphesiz
bu
da
Yüce
Allah hakkmda
muhaldir,
te
biz vücub'u
bu niânada
^lyor ve
inkâr
etmiyoruz.
Eer
mükellef
klamn sevap
vermee kudreti olduu halde,
^-
vap
vermemesi
kötü
bir fiildir*' denirse
biz
deriz
ki:
Eer siz
kubuh
(kötü) lâfziyle,
teklifin,
mükellef
klann gayesine
aykr
olduunu
kastediyorsanz,
hiç
üphesiz mükellef
klan Yüce
Allah
her
türlü
gayelerden
münezzeh
ve
yücedir. ayet
bu
sö^ü^^^
teklifin mükellefin gayesine uygun olmadn
söylemek istiyorsanz,
üphesiz
biz de
bunuMM
cd@r£S.
u
kadar var ki,
huun (iyi)
ve
kubuh
(kötü)
mük^Uefin
m^Mmâ&
ve
mm
hakkmda
eit oldua
momUi
mtldMla
mmm^
kötü
olan
p^mms
gereJoiM»
Bc^or^
berall%
tts,
to
tîMte
<Arm
bu
^td
ve
sa|âk imçlanm bîr
an
i$in jfeabul klMdUmlUs ktâlaaaû
tâ-
kimsenin,
bu
hiz-
.mete
karlk
ona
bîr
mül^&t
vermek
zorunluluunda
bulunduu
fikrini kabul
edemeyiz.
Çünkü
sevap
veya
mükâfat ancak
yaplan
bir
iin
karl
olarak verilir.
Buna
göre
de,
köleliin
faydas
ortadan
kalkm olur. Halbuki
köle
karlksz
olarak efendisine
hizmet etmek
durumundadr. Çünkü onun kölesidir.
Eer
bu
hizmet bir
bedel
kar-
lnda oluyorsa,
bu
bir hizmet deildir.
Onlarn acayip sözlerinden
dier biri de, insanlann,
Allah'n
kulu olmalarndan
ve onlara verdii
saysz nimetlerden dolay,
Allah'a
ükretmelerinin üzerlerine
vacip
olduunu,
daha
sonra
da
bu
ükürlerinden
dolay
Allah'n
kendilerine
sevap
vermek zorunluluunda
bulunduunu
ileri
^irmeleridir.
Bu ise
üpbesiz
muhaldir. Çünkü hak sahibine hakknm verilmesi,
onun
bir
m
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 138/196
karlk wmcsîni gerektirmez. Eer
fe^ft
Mr
ey
gorili @k{^,
her
sevap
için
bir
ükür ve &küt için de
sevap
gerekir ve
hu
da
böylece
sonsuz
olarak teselsül
eder
giderdi.
Dolayisiyle
de
kul
ile Allah
ebedî
olarak birbirinin hakkiyle bal olarak kalrd ki, üphesiz bu
muhaldir. Bundan daha kötüsü,
daha
beteri de,
onlarn, kâfir olan
bir
kimseyi
ebedî
olarak cezalandrmasnn, ebedî
olarak CehennemMe
brakmasnn,
hattâ
büyük
günah
ileyip
de
tövbe
etmeden
Önce
ölen
herkesi
ebedî
olarak
Cehennem'de
brakmasmm, Yüce
Allah'a vacip
olduunu
ileri
sürmeleridir.
Bu ise
üphesiz
iyiliin,
nimetin, rahmetin,
lûtfun,
insanhm,
akhn, âdetin, eriatn
ve tüm gerçeklerin anlamm
bilmemek
ve bunlara
ka^
cahü kalmaktan
baka
bir ey
deildir.
Bu
konu ile ilgili olarak Wz deriz kî: Âdet olan ve aklla
da
bili-
nen bir
husus, affetme
ve
balamann,
cezalandrma ve intikam al-
madan
daha
iyi
olmas, insanlann genellikle affeden
ve
balayan
bir
kimseyi,
intikam
alandan
daha
çok
sevmesi
ve
övmesi,
balamay
daha iyi karlamas
ve
güzel
görmesidir. Buna
göre
acaba
balamak
ve
iyilikte
bulunmak
nasl knanr
ye
intikanun
devam
etmesi
nasl
iyi
kar^lamr?
Sonra
bu, daha
çok,
ilenen
cinayetlerden
elem ve ac
du-
yan, yaplan kötülüklerden dolay
kudreti zayflayan
ve
gücünü
yitiren
kimseler
hakkmdadr.
Yüce
Allah
için
ise, küfür
ve
iman»
itot
ve
isyan
si
ye
dotop^e
bir anda ve bîr kdime
ile
yaplan
bk^is^^a
verîten
cezanm ve azabm
ebedî
olarak
devam etn^si
nasl
iyi ka^damr?
Hth$an
(iyi
görme)
km^mda ^Mt ha
dereie
lotlaan
tean
için,
bilginler topluluu
yerine
akl hastanesi
daha lâyktr. Bununla beraber
biz diyoruz
ki:
Bir kimse,
bu
yolun tam ziddm takip etmi olsayd,
üphesiz bu
ahs
daha
doru
bir
söz söylemi ve
daha
Önce de geçtii
gibi, birtakm
kuruntu
ve hayallerin
mahsulü
olan
iyi
görü
ve
kötü
görü
kavramlarn
daha
iyi
anlam
ve
daha
iyi
uygulam
olurdu.
Burada bizim öyle dememiz
mümkündür:
nsanm, daha
önce
iledii
ve
telâfisi güçleen bir suçundan
ve
cinayetinden
dolay
cezalanduil-
mas, ancak u
iki
durumun dmda
kötü
görülebilir:
Birincisi, cezalandrma eyleminde zorlayc
bir
sebebin
ve
gele-
cekle ilgili bir
faydann
bulunmasdr.
Binaenaleyh, gelecekle ilgili
bir
gaye veya faydamn
kaybedilmesi
endiesi
varsa, cezalandrmann
iyi
karlanmas
mümkündür.
ayet
cezalandrmada
gelecekle
ilgili
asla
böyle
bir
fayda yoksa, srf
ceza
vermek
için cezalandrmak,
daha
önce-
de
geçtii gibi, üphesiz
kötüdür.
Çünkü bunda cezalandran kimse
137
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 139/196
ivin
bir fayda
btdutttiH^^
gM^ bâ^otöi
iç$n
de
Ur
yokto*
Zm
uini,
bu
cezadan
Tayûmm
dsmk
m
ve
eto
duymaktadr.
OndEm bu
elemi ve
acy
kaldrmak,
üphesiz
iyi
ve
güzel
bir
fiildir.
Çünkü
elem
ve
eziyet, ancak bir
fayda için olursa, iyi
ve
güzel olur. Halbuki burada
böyle bir fayda
yoktur.
Dolayisiyle geçmiteki
bir suçun
telâfisi
kabil
olmadna
göre, bu suçun cezalandrlmas
da
son
derece
kötü
ve
çir-
kindir.
kincisi, bizim demmizdir: Caninin i^e^p suçtan
madur
olan kimse skmtya dütüü
m bundan dolay
da
kzgnl
ve
kini
id-
detlendii zaman,
üphesiz
bu
durum
ona
büyük bir
elem
verecektir.
Bu
kin ve
kzgmbn
tedavisi,
giderilmesi
ise, onu
huzura
ve rahatla
kavuturacaktr.
Binaenaleyh, böyle bir
elem
ve acya
cani
daha
lâ-
yktr. Bu
sebeple,
caninin
cezas büyük olduu ölçüde,
kin
ve kz-
gnln madura
verdii
elem
hafiflemi
olacaktr. Dolayisiyle
böyle
bir
elemi sadece
caninin
duymasn
salamak
daha
iyidir.
Her ne
kadar
bu, akln noksanhna ve kzgmln
akla
galip gelmesine delâlet
edi-
yorsa,
da, yine de
bu
konunun
bir
izah tarzn tekil etmektedir.
Ge-
lecekte
hiçbir
kimsenin
faydas ve çkan
bulunmadn
ve
madurdan
da
skmty
kaldrmadm Yüce
AUah'm
ezelî
ilmiyle
bildii
bir ce-
zamn vacip olduunu ileari sümek,
son derece
kötü
ve çirkindir.
Bu
söz,
üphesiz, cezalandrmann terkedilmesi
zon derece
kötü
ve
çir-
kindir
kimsenm
s^^den
c^a
dc^o^ur.
Aslmda
bütün
ta-
lar
t^tl
c^^^ pyeled t^yyûl etmek suetiyle m^^m&
$^t
birta-
km
kurmictem
gerektirdi^
jta^iku
^^ss&iMm
Emrettir.
ü^^e^
Y&m Alkk bütün
tokrte m^^osMe.
M^t
biz %unda
sapkl
sapkhkla
karlatrmak
ve
bunlan birbiriyle çarptrmak
suretiyle,
onlarm
hayallerinin
batl
olduunu meydana çkarmak iste-
dik.
AHmc
Dava:
Biz
iddia
ediyoruz
ki,
eer eriat olmasayd,
Yüce
Allah'
bilmek
ve
O'nun
verdii
nimetlere
kar ükretmek kullara vacip
olmazd.
Mutezile
bu görüü kabul etmeyerek, yalnz akln bile
bunu
gerektire-
ceini ileri sürmütür.
Biz görüümüzü ispat etmek için öyle diyebili-
riz: Akl,
aratrmay
ve bilgi edinmeyi
ancak
bunlardan
doan
bir
faydadan
dolay
zorunlu
klmtr.
Yahut
ta
imdiki
ve
gelecekteki
fay-
dalar hakknda akhn
varhmn
ve yokluunun
eit
olduunu ve bunda
asla
böyle bir fayda bulunmadm kabul etmekle
beraber,
yine
de
bu-
138
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 140/196
nun aklla bilinmesi
zorunludur derseniz,
üphesiz bu
sözünüz,
bilgi-
sizliin ve
cehaletin verdii
bir
hüküm
olup,
akim
vc
gerçek
bilginin
sonucunda
varlan bir hüküm
olmaz.
Çünkü
akl,
faydasz
ve
bo
olan
eylerle uramay
emretmez.
Binaenaleyh,
faydadan yoksun
olan
her-
ey botur, abestir.
Eer
akUn bu emri
bir fayda için
ise,
bu fayda
da
kesinlikle
ya Allah'a veya
kula
racidir.
Bu
faydann
her türlü
faydadan
münezzeh
olan
Yüce
Allah'a
raci
olmas
muhaldir.
ayet
bu
fayda
kula
racî
ise,
bu da kesin olarak, ya hemen
veya
daha
sonra
hasl olur.
Bunun derhal
hasl
ohnas,
faydasz
bir
yorgunluktan
baka
bir
ey
deildir.
Daha
sonra
hasl
olmasndan
maksat ise,
bir
SPVablt
nail
ote|aiM£#gC^.
Binaenaleyh
bu.kimse,
fiilinden
dolay
sevap göre-
j^p:^ M^â^ t^l^^^
^
l^ûi
tdlmitir ?
Aksine onun,
bu
fiâiMen
do-
yefeiînjB
hötaetc^
^öjto
Ut
eyAa^
m-
^
yt[
ügm
yGter«
M
teuyla
ols^k
%
I^imM
Mr
RâiW
olduunu,
O'na
üid^gâ^
MAîfte
-mm^^
ve
bu
ükürden dolay
kendisini
nimetlendireceini,
bü
fidletlerinî
inkâr
etlii takdirde de
cezalandracan düünmesi
mümkündür. Fakat
asla
Allah'a
yapt
ükürden dolay cezalandrlmasnn
caiz
olacami
akima
getirmesi mümkün
deildir.
Binaenaleyh, akl konusunda
mev-
hum
(sanal)
zarardan kaçnmak, malûm
(bilinen)
zarardan
kaçnmak
gibidir , denirse,
biz deriz ki :
Aküh
olan
bir kimsenin
tabiat,
kendi-
sini, ister
mevhum,
ister
malûm
olsun,
kesin olarak
zarardan
kaçm-
maa
tevik
edeceini
biz inkâr
etmiyoruz.
Binaenaleyh
akl,
bu
tevike
icap
(gereklilik)
admn verilmesine
mâni
deildir.
Çünkü stlahî
(terimsel)
mâj^te
^nusunda
mt niza
yoktur.
Fakat
burada
asl
üze-
rinde
durulan mesele,
ükrün
yaplmas veya
terkedilmesinin
Yüce
Allah hakknda oldua bilteeM&
b^ber, sevabn
ve ikabm
tak-
âirind^tt^tltt l^^atii&mÂ
erimesidir.
üklM^
etmemenin
Yüce Alîah
hakkmda eit ohnas^
Q|ihesiz bizim dorumu-
muza
benzenm lîea insan ükür ve
Svgüden
sah^lt]^
fecpEt^^tezet
duyduu halde, nimetin inkâr
edihnesinden
m.
ûnyâst
ve taklan
hr.
Binaenaleyh,
iki
eyin
Yüce
Allah
hakknda eit olduu
ortaya çk-
t
zaman, bu
iki eyden
birini
dierine
tercih
etmek muhal olur. Hat-
tâ,
insann aklna bunun
aksinin
de
gelmesi
mümkündür. Bu da,
in-
sann, ükrüne
karhk
iki yönden
cezalandrlmasmn
mümkün ol-
masdr.
Birincisi,
kulun
ükürle
megul
olmas,
kalbini
ve
düüncesini
yoran,
onlan türlü
lezzet
ve
ehvetlerden
uzaklatran
bir
tasarruftüf.
Oysa insan, k^disi için bir ehvet
yaratlm
ve bu
ehvetine
uail
olmak
m
m
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 141/196
için
4^
kendisine gereken
kudret
v^lmi bîr
kuldur. Binaenaleyh,
ü-
kîlrden
nmksat, belki
de
insann,
kendi
nefsinin
arzulad nimetlerle
megul olmas,
Yüce
Allah'n
nimetlerinden tam olarak faydalanmas
ve
Yüce
Allah
için faydasz
olan
eylerle bou bouna
nefsini
yorma-
masdr.
Bu
ihtimal
burada
daha açk
bir
ekilde görülmektedir.
IkincM^
nsann
kendi nefsîld,
bir
hûkûmdarm
sfatlarm» ahlâk-
Innm^
oturduu
y&tU
ailesi ile
yatp
kalkt
odasn
ve
dier
bütün
giz-
li
srknn aratrmak suretiyle,
verdii nimetlere kar kendisine te-
eMsür eden Wt kimiye kyas
etmesidir. Bu durumda ona
öyle
den-
mesi
mümkündür: üphesiz
sen
bu
teekkürünle
boynunun vurul-
masn
haketmi
oldun. Senin
bu gereksiz meraknn sebebi nedir?
Sen kimsin ki,
hükümdarlarn
srlarm, sfatlarn,
fiillerini ve ahlâk-
larn
aratrmaa cesaret
edebiliyorsun
Niçin
sadece
sen,
sadece
ken-
dini
ilgilendiren
eylerle megul
olmazsn?
te bunun gibi.
Yüce
Al-
lah' bilmek
isteyen
bir kimsenin
de
sanki
O'nun bütün
sfatlarn,
hikmetlerini,
fiillerini
ve
bu
fiillerindeki srlarnn
en ince
noktalarn
bilmesi
gerekmektedir Bütün
bunlar
ancak
yüksek
bir
makama veya
dereceye sahip
olan bir kimsenin bilebilecei eylerdir.
Dolaysiyle,
acaba kul
kendisinin bu
makama
lâyk olduunu
nasl
ve
nereden bÜ-
Tok^ ?
Bu da istetiyor
ki,
onlarn
bu
konudaki
g^^i^fim
ve
knama-
k£^
saâas»
zorunlu ohmk
fairMe^e
çelien
âdetl^^
sebep olduu
birtakm
kuruntu
ve
hayâllerden
ibarettir.
Eer
zorunlu bilgi,
.^da
uygua
v©
onun gerektirdii
bir
bilgi
ol-
masayd,
üphesiz
bu durun,
J^.
Peygamberin
güç
duruma
dümesine
^b^oE^u.
Hz. Peygamber
belirli
bir mus^ ile^^l^-nsa^
'te
smdzeye h^omz ^
zmmm,
mûm^s^^
denesi
miîmkSn olur: bu mas^^ bakmak
vaMp
idl^i|
bunu
yap-
mayacagun,
wm
^
^
mmnMx^ kavmymn
akâ
olmas
îmkl^-
^zdiF.
ÇibkÜ
akû
W^e
Wt
zorunluluu
kabul
etmemektedir.
Ayrca
bu
zorunluluun
eriat
yoluyla
da
bilinmesi
imkânszdr. Çünkü eriat
ancak mucizeye
bakmak
suretiyle
sabit olur.
Dolaysiyle,
eriat
sabit
olmadan
önce mucizeye bakmak vacip olmaz*'.
Görüldüü
gibi,
bu
da, nübüvvetin doruluunun asla ortaya
çkmamasna sebep
olur *'
63
Biz deriz k: Bu, belirli br yerde duran br insana: Arkanda yrtc
bir
hayvan
var. EOT yerinden
ktmldamazsan
sen
öldürecek;
arkana
dönüp bakarsan, sana
doru
söylediimi
ȉ&sm** diyen bir
kte^Sftâ@^t^3»^^6^
âs^
Hase^âj»
sevap olar^
Oiia:
Atkanaa tealrmadigm
ioiidd^6g>geiato
^^riin
abjnffl^
saMt ohn^z.
Bn»en4te^
üssünün
^^^^
ms^pSam
^smPay^
arkanm dönüp
balom^aeegoa^
demete
bmzef.
Bu
cevap,
üphesiz
bu
alN&
söyleyeaün
ahmakltma. delftlet eder ve
bu
tutum da
140
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 142/196
denirse,
cevap
olarak biz deriz
ki:
Du
sorunun
menei» vueubut
hak-<
katini
gerei
gibi bilmemektir.
Halbuki
1^
M\b.
vA^bufl
i^f^
mâ-
nasnn, bir eyin
terkedilmesinin sebep
olabilecei
mevhum
(sanal)
veya malûm
bir zararm
defedilmesi
için, o
eyin
yaplmas
yönünün,
terkedilmesi
yönüne
tercih
edilmesi olduunu
açklamtk.
Binaenaleyh,
vücubun
(zorunluluun) mânas
bu
olduuna göre,
mucip
(gerektirici)
de
tercih
ettirenin
bizzat
kendisi
olur
ki,
bu
da
Yüce
Allah'tr.
Zira'
ceza, aratrmann
terkedilmesine
baland
zaman, böyle bir
aratr-
mann
yapknas,
terkedihnesine
tercih
olunur. Binaenaleyh,
Hz. Pey-
gamberin
sözünün
mâîTO
udu:
:
Araürmamn vacip
ve
müreccah
(ye)
olmas,
Yüce
Allah'n cezay bu
aratrmann
yaplmas
veya terkedil-
mesi
klarndan birine
balanmasdr.
drâk
olunan
ise,
sadece
vücubun
biy^nmeü^^
yönü
oliup,
bizzat
vücubun
kendisi deildir.
Binaenaleyh,
mdp
olâagmm
hUmms^^
dei^Mk%
AJrâe
prt olan,
^zu
yaloflmne^îamiimkûn
olfimir.
t^büm^
a. Peygamber
^te
d^r:
Küfür hma
helâk
eden
Mr
zehir,
iman
ise
mes'ut
ûm
Mf
flö^^.
âltofe
ni
saadet verici, dierim
de helâk
edid kto^r.
Ben
sam
hiçbir
eyi
vacip klmyorum. Çünkü
vacip
klma, tercihi
gerektirir.
Oysa
tercih
ettiren
sadece Yüce
Allah'tr. Ben
ancak bunun
bir
zehir
olduunu
sana
haber veriyor ve seni,
benim doru
olduumu
anlaman
salayan
yola
çaryorum. Bu da
sana
gösterdiim musizeye
bakmandr.
Eer sen
bu
yolu
takip
edersen
gerçei
anlar
ve
kurtulursm.
ayet
bunu
terk-
edersen
he#k
olursun .
B^ bîr hassl^ ^[den ve Mtomtt
§^
fi
tereddüde
helâk eder. Sen
bu
ilaa
u kediye yedirnKk
suretiyle bu
gerçei anla-
maa
kadirsin. Bunu
yaptn zaman
göreceksin ki,
bu
derhal
ölecek
ve
dolayisiyle
benim
sana
söylediim
sözün
doruluu
da açk-
te Hz.
Peygamberin de^
**kes^tiik h
bilmelisiniz
ki, arkanzda
ölüm
ve
onun
ardnda da
yrtc
hayvanlar
var
sözü
buna
benzer.
te
bu
söze
inanarak arkasna bakan kimse,
kendisim bekleyen tehlikeyi
olduu gibi görecek
ve
bundan
kaçnmak
suretiyle
de kendisini
helâk
olmaktan
kurtaracaktr.
Fakat
arkasna
bakmayan
ve bakmamakta
direnen
kimse
de
üphesiz
helâk
olacaktr...
eriat ölümden
sonra
yrtc
hayvanlarm
varln bildirmekte
ve
akl
da onun
bildirdii
Ivkikatin ve
bu
hakikatin de
gdecekte tahakkuk
etmesinin
mUm-
ldktoM^«a^MfqflBa^B.w#^
pcn^
4a
însam
zaca^
)»«a»tift
hulumnasâr.
Bir eyin
de
vacip ^orunlu) Om^uua
mâûas, öttUâ
zarftfte usâ^kj^
mas^... Bak:
al-îhyût
C.
I, b.
113.
141
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 143/196
^
Wtaya
çkacaktr.
Fakat
u ilaca gelince,
ite senin
iyilemen
bun-
ûââif.
Sen
feunu tecrübe ile
örenmee
de kadirsin.
Bu da
ancak
senin
bu ilac
içmen ve
iyilemenle
mümkündür.
Gerek
benim, gerekse
ho-
cam için,
bu
ilacm
seni
helâk
etmesi
veya
iyiletirmesi
arasnda
bir
fark
yoktur.
Çünkü
hocam
senin
hayatta
kalmana
muhtaç
olmad
gibi,
ben de
muhtaç
deilim .
Bu
söz
üzerine hasta
doktora:
Bu
tecrübeyi
yapmam
acaba
akl
m
veya
senin
sözün
mü
gerektiriyor?
Bu
haki-
kati
kesin
olarak
örenmedikçe,
bu
tecrübeyi
yapmam
imkânszdr
demek
suretiyle
kendisini
helâk
ettii,
ölüme
terkeöSÜ
zantan,
^phe-
siz
doktora
bundan dolay
hiçbir
zarar
gelmeyecek^.
ite
Hz.
Peygamberin
de
durumu
tpk bu
doktorun
durumu
gi-
bidir.
Zira
Yüce
Allah
ona itaatin
bir
ilâç vc
günah
ilemenin
dc bir
hastalk
olduunu,
imanm
insana
saadet,
mutluluk
verdiini
ve
küfrün
ise
onu
helâk
ettiini
haber
vermitir.
Yine ona
bildirmitir
ki.
Yüce
Allah,
ister
mutlu
ister
mutsuz
olsunlar,
bütün
varlklardan
müsta-
nidir,
onlara
asla
muhtaç
deildir.
Peygamberin
vazifesi,
sadece
tebli
etmek,
bilim yoluna
irad
etmek
ve
bununla
yetinmektir.
Binaenaleyh,
bu gerçei
kim
kabul ederse,
bu
ancak
kendi lehine,
kim
inlcâi
ederse
bu
da
oram
aleyhine
olur.
Bu, açkça
lalinen
bir hakikattir.
Eer,
buna
göre mesele
kesinlikle
u noktaya
rücu
etmi
oluyor
ki,
bu da
gerçek
mucib'in
akl
olmasdr.
Zira
insan
Peygamberin
ke-
lâmn
ve
davasn
iittii
zaman,
bir
cezay,
bir
ikab
bekler.
Akl
ise,
onu
bundan
kaçnmaa
sevkeder.
Bu
da
ancak aratrma
ile hasl
olacandan,
ona bu
aratnnay
yapmas
vacip
olur
denirse,
biz
deriz
ki:
lan<^
^
Vtob^
fffl
iîe
çeit
tercihten
ibaret
olmasdr.
Gerçek
teeip
ise,
Yüce
Allah'tr.
Çünkü
bir
eyi
tercih
ettiren
ancak
O'dur.
Bu
tercihi
insanlara
haber
veren
Allah*m
elçisidir.
Mucize
de,
onun verdii
haberin
doruluuna
delâlet
eden
bir
delildir.
Aratrma
veya
bu mucizeye
bakmak,
doruyu
bilmee
bir
sebep
olduu
gibi,
akl
da,
aratrmann
ve
verilen
haberin
mânasnn
anlalmasn
sa-
layan
bir
aletth-.
Yaradl,
aklla
kaçnlmas
gereken
ey bilindikten
sonra,
ondan
kaçnlmasn
tevik
eden
önemli
bir unsurdur.
Binam-
aleyh,
böyle
bir
tercihin
var
olabihnesi
için,
verilecei
bildirilen
nn
kendisine
aykn
ve
vadedilen
sevaJbm
da
uygun
olduu
bir
yaratt-
ln
bulunmas
zorunludur.
Fakat
bu
yaradh,
mahzuru,
kaçnl^^;
gerdcen
eyi
tam
olarak
anlamadkça,
bunun
bir
zan
ve^
bir
olmj
142
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 144/196
In^nÎR
mmm
Mv^mv
iy^
Mn^^^
buna
ieY& mmm, Sunu
anhmas ise, ancak
akl ile mumkun
olur.
O^û
akl
kendiliinden
bu
tercihi anlamayp,
aksine
bunu
Peygamberden
iitmek
suretiyle
anlar.
Peygamber de bir iin
yaplmasm, terkedilmesine
kendiliinden
tercih
ettiremez.
Aksine,
gerçek
tercih
ettirici
ancak
Yüce
Allah olup. Pey-
gamber sadece
bir
haberci
durumundadr.
Peygamberin
doruluu
kendiliinden
meydana
çkmayp,
ancak
bir
mucize ile ortaya
çkar.
Mucizenin
Peygamberin
doruluuna
delâlet
etmesi,
ancak
ona
bak-
makla,
onu
incelemekle
ve
bu
da ancak akü ile
mümkün
olur.
te
böylece
ucalar
açklanm
olmaktadr.
Lâfzlarla
ilgili hususlarda
doru
olan ise,
öyle
demektfr:
¥3^p,
rüchan (üstünlük, yelik)*da ibarettir;
gerçek
mucip
Yüce Allah'tr.
Haber veren ve mahzuru,
kaçmimas gereken
eyi
bildiren ise
Pey-
gamberdir. Peydamberin doruluunu
bildiren
abldr.
Kurtulu
yo-
luna
yönelmee
tevik eden ise yarathtr.
te
bu
meselede
gerçein
bu ekilde
anlalmas
ve dolayisiyle
hiçbir derde
deva
olmayan,
ka-
pal
ve
gizli
kalan hususlar aydmha çkarmayan
bu
gibi,
mûtat,
aUlnu sözlere önem verilmemesi
gerekir.
Ye^od
Dava:
j^^berlerin
gdifcteteesim
m^plm
jtoM
vacip
mesi
vaciptir.
'SMm.
^o^^m,
bu
görûüni^mMeâmLoe^^m^^iffs^&mm
duunu ileri sürmülerdir.
Peygamberimin
gfMMiAi^y^
i^
i&im'
snn
delili udur:
Yüce
Allah'n
mütekellim
(konuur)
ve
kadir (güçlü)
olduuna
ddâlet
ed^
de^üler
Muaduuna
g^^
birtakm
sesleri,
rakamlar
veya
bu^M
beâaj^
^^tmak
mt^^
40
MMm-l
Nefsî'nin
var]}^
1^
etmekten
aciz
deildir. P^pmberOTn
derilmesinin cakolduum
ke^
d^iOier
vardr. I^tadan
acal^
âdetin
hükmü
gereince.
Yüce
Allal'm
mtmda, ahiret^
fE^ali ve
zararh
olam
bildiren
bir
haberin
kam olmasm
kasdetmekteyiz. îte
Peygamberin
görevi, bu haberi
tebli etmek ve
bu
suretle de
Allah'n
emrine
delâlet
etmek
ve
insanlara bunu
bildirmektir. Bunun için Pey-
gamberden,
kendi
risâlel
davasiyle
yakndan
ilgili olaanüstü
bir
fii-
«4
Bak: al-lkyâ, C.
î,
s. 113.
143
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 145/196
lin
sadr
olmas
mümkündür. Bütün
bunlardan
hiçbiri
Allah'n
zat
için
muhal
deildir.
Çünkü
bunlar
Kelâm- Nefsî'yc,
Kelâm'a
delâlet
eden
eyin
icadna,
yaratlmasna
ve
Peygamberin
risaletini
dorulayan
eye
raci
olan
hususlardr.
ayet iyi
ve
kötü
görme
yönünden
bunun
muhal
olduuna
hükmedilirse,
Yüce
Allah
hakknda
böyle bir
esasn
(huun ve
kubuh)
varln
asla kabul
etmez
ve
bunu
tümüyle
rcd
ede-
riz.
Bundan
baka,
srf
kubuh
(kötü
görme)
esasna
dayanarak, Pey-
gamberlerin
gönderilmesinin
kötülüünü
iddia etmek
de mümkün
de-
ildir. Mutezile
kubh'a
meyletmekle
beraber,
bunu
kabih (kötü)
gÖ>
rtmm^tk.
Binaenaleyh,
bunun
kötülüünü
ve
AUab'mmlI^
IGtoxM
olmasn
idrâk
etm^
j^srolu
d^iüdfe;
Oskm
ha konudakf
^he^
lerini burada
^il^-^toyek
gan^btektedir.
Onlar
basA^ |a
M
€^^S^
(teröö^dir:
Birinci
üphe,
onlarn
öyle demeleridir:
Eer
Yüce Allah,
Hz.
Peygamberi
akla
uygun hususlarla
ilgili
olarak
göndermi ise,
üphesiz
akl
buna
muhtaç
olmadndan,
Peygamberin
gönderilmesi
abes ve
faydasz
olur
ki,
bu da
Yüce
Allah
hakknda
muhaldir.
ayet akla ay-
kr
hususlarla
ilgili
olarak göndermi
ise,
buna
göre
Peygamberin
tasdik
ve kabul edilmesi
imkânszlam
olur'*.
kinci üphe.
Peygamberin
gönderilmesinin
kesinhkle
muhal
ol-
masdr.
Çünkü Peygamberin,
davasnda
doru olduunu
anlatabil-
mek
imkânszdr.
Zira,
Yüce
Allah'n
bizzat
yaratklara
hitap
etmek
ve
onlarla
açkça
konumak
suretiyle
Peygamberi
tasdik
etmelerini,
dorulamalarn
kendilerinden
istedii
farzedildii
takdirde,
ayrca
Peygamberi
göndermesine
ihtiyaç
kahnayacaktr.
ayet, yaratklarla
bizzat
konumak
suretiyle
bunu
kendilerinden
istememi
ise,
bu
tak-
dirde
de
Peygamberin,
doruluunu
olaanüstü
bir
fiil
üe
ispat
etmesi
gerekecektir.
Oysa
ola|anüstü
bir
fiil ile sihir,
tism ve
baa
se^dn
Id-
ilerin insanlan
ha^^
düüren
acayip
fiilim
ara^#kî
fark
l^vra-
mk
güçtür,
Mmmi^
ba
pdf^^âa
m
61^|unu
bilmeyen-
im
gd^,
bmte
da
olaanüstü
fünerdir.
Binaenaleyh,
bu f
Hl^
^
ola^mSstü
fM
«testo
itibariyle
dieriyle
eit
olduuna
göre,
üphede
insrtar
bu fîüe
inanmazlar
ve
bu
da
Peygamberin
tasdik edil-
mesi,
dorulanmas
için
gereken
bilginin
hasl
olmamasna
sebep olur.
Üçüncü
üphe: Bir insanm
bu olaanüstü
fiili,
sihir, tlsm
ve asl-
sz birtakm
hayâllerden
ayrrmasm
bildii farzedilse
de,
gerçekten
bu
fiilin
doruluunu
bilmesi
nasl
mümkün
olr?
Belki
de
Yüce
Al-
lah,
Peygamberi
tasdik
etmekle
sapkbla^
dö^rmeyi ve
gltemay
kasdetnütir.
Belki
de Hz.
Peygamberin
saadet
verdiini
söyledii
144
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 146/196
her
g^ekte
saadet
vericidir
Fa:kat
Yüce
Allah bununla
bizi
helâk etmeyi ve
Peygamberin
sÖzÜ
ile
de
bm
aldatmay
kasde^lftîr
çankü
size göre,
Yüce
Allah*m
insanlar sapkla
düürmesi
ve âüat^
mas muhal deildir.
Zira
akl bunu ne
iyi, ne
de
kötü
karlar.
Akln
takbihini,
kötülenmesini
kabul ettirmek
istendii
zaman, bir
Mutezile
mensubu
ile
mücadele
edilmesi
gereken
en
kuvvetli
üphe
ite budur.
Zira bu mutezile
mensubuna
göre,
eer aldatmak
ve
sapkla
düürmek
kötü
olmasayd, Peygamberin doruluu asla
anlalamayacak ve
onun
sapkla düürücü olmadnm bilinmesi
imkânszlanu
olacakt.
1^ MMsSma. cevap
olarak
biz deriz
Mt
Mrinci
üphe, zayf
b^
üphedir. Çünkü
Hz. Peygamber, genel
olarak akhn tek
bana
bil-
mesi
mümkün
olmayan bir eyi haber
vermek için
gönderilmitir.
Fakat
akl
bunu bildii zaman,
tek bana anlam olur.
Çünkü akl,
tek
bana
amellerin,
sözlerin,
ahlâk
ve
inançlarn faydah ve
zararh
olanlarn
bildiremez.
Akl
birtakm ilaçlarn
ve
kimyasal maddelerin
özelliklerini
tek
bana idrâk edemedii gibi,
insan bedbaht
yapanla,
mutlu klan
birbirinden
ayramaz.
Fakat
akl bir eyi
anlad zaman,
o
eyi
iitme
yoluyla
bilir,
tasdik
eder
ve
ondan
faydalanr. Böylce
de,
akl,
helâk
eden
eyden kaçnm
ve
saadet
veren
eye
yönelmi
olur.
Binaenaleyh, akln, bir
hastah
ve bu hastaln
ilacn
bilmede
dok-
1^:gi]9
s<^siQ4mûky£^
sözünün do-
rulufmu
birtakm halledn delâletiyle bihned
arasnd^^ fark
yoktur.
kinci
üpheise,
mucizenin
sihir
ve
tahayyülden
ayrdedilememesi
meselesidir ki,
gerçek
hö0^
dc^^Mt.
Çünkü akl
sahibi hiçbir
insan,
SÜuin
ölüleri
diolöme,
sopaunyitsm
etmesine,
ayn iki
parça-
ya bolümne^^ ^âsm y^lmaaa% ^a^s
do^m
k^kcin tekrar
pn^^mm ImMî^m
tm^^km^^mi
Mtttm^saâm
m
ta-
lar
gibi
daha
birçok
olaac^
hailem
w^
<âaM^^^0t^
slsU
kabul
etmez.
Özet
ûhmk
burada
unu söylemek
müokMÜr
M, bu
ileri süren kimse,
eer
Yüce
Allah'n
kudretinde
oknler
eyin
^IbF
6
elde
edilmesinin
mümkün
olduunu
iddia ediyorsa,
üphesiz
onun
bu
iddias zorunlu
olarak muhal olduu
bilinen
bir
iddia
olur. Veya
bu
sözüyle belirli
bir
fiili dier bir
fiilden
ayrmay
kastediyorsa,
buna
göre
de sihir olmadn
bildii
bir eyle,
Peygamberi tasdik
etmeyi
tasavvur
etmi olur. Bundan sonra
geride
sadece
Peygamberlerin
ahsiyetlerinin
ve
mucizelerinin
teker
teker
incelenmesi,
gösterdikleri
mucizelerin
si-
hirle
elde
edilmesi
mümkün
olan
cinsten olup
olmadklanmn
arat-
rlmas kalmaktadr. Mucizenin doru
olup
olmad
hususunda
üp-
145
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 147/196
hcye
düüldüü zaman, Peygamber,
mucizeyi
en
büyük
sihirbazlarm
gözleri
önünde
açk olarak
gösterip, onlara
meydan
okumadkça,
ve
kendilerine
muarazada bulunmak ve
tartmak için
gereken
müddeti
vermedikçe veya
bu sihirbazlar aciz
kalmadkça,
mucizenin
tasdik
edil-
mesi,
doruluuna inanlmas
mümkün deildir.
imdilik
mucizeleri
ayn
ayr ve
teker teker
ele
alp, incelemek niyetinde
deiliz.
Üçûnûfl
ise,
Ytise
Allah'n
insmlan
aldatabileceinm ve
sapkla düürebileceinin
tasavvur edilmesi ve
dolayisiyle
de
üpheye
düöbnesidir.
Bu konu ile ilgili
olarak
biz deriz
ki:
Bir
insan, muci-
zenin
Hz.
Peygamberin
doruluuna
nasl delâlet ettiini bildii za-
man, üphesiz onun
kendi
emniyetini
de
saladn bilmi olur.
Bu
da,
onun,
risâletin
mahiyetini, mânasn ve mucizenin
bu
risâletc nc
ekilde
delâlet ettiini
bilmesi
ile mümkün olur. Bunun için meselâ
öyle dememiz
mümkündür:
Bir
insan,
bir
hükmmdarn huzurunda,
onun
askerlerine
kar
meydan okuyarak, kendisinin
hükümdar ta-
rafndan onlara
gönderilmi olan
bir elçi
bulunduunu, erzakn
ve
ara-
zilerin taksiminde
kendisine itaat etmelerini
hükümdann
emretmi
olduunu iddia ettii ve
askerler de bu
iddiasn
ddiUe
iq>at
etmesini
kendisinden
istedikleri zaman, hükümdar
susarsa,
ona öyle
der;
Ey Yüce
Hüküpc^l
er ben
iddiamda
gerçeld^
4oru
is^m»
âd^n
hüa0Q^
pta^;^ ^
yerden
arkaarEn^
^
d^a
ayaa
kaUap
tekrar otur.
<^ss33k
m
Aask
âzerine
g^çdttea
tö
l^^Mto
arka
arka;^
üç
defa
aya^ 1^kxp
tekrar
oturursa, üphe^
otâM Mmmstan s^M^Me,
insanlar aldatma
ve
sapkha
düürmenin
bu hükümdann
âdeti veya
mm
Mdbnda
b%te
Isir eyin
imkânsn c^thtgu
âÜfünAteden
8t^,
bu ahsn gerçekten hükümdarn
elçisi
olduuna
dair
zorunlu bir ilim,
bir bilgi
hasl
olur. Hattâ hükümdar ona:
Doru
söyledin,
gerçekten
seni elçi
veya vekil tâyin
ettim derse,
üphesiz
bu sözden onun hem
elçi,
hem
de
vekil
olduu
anlalm
olur. Bu hükümdarn, davraniyle
kendi
âdetine
aykr
hareket
etmesi,
onun
sen
gerçekten
benim
el-
çimsin
demesine
benzer.
Bu
andan itibaren
de
tâyin kesinlemi
ve
elçilik veya vekâlet görevi balam olur.
Bu
elçilik görevinin
yalan ol-
duu
düünülemez.
Ancak
elçinin
verdii
haberlerin yalan
olabilecei-
ni
düünmek mümkündür. Binaenaleyh, bunun
gerçek bir elçilik oldu-
unun
bilinm^ ve tasdik edilmesi
zorunludur.
te
bundan dolay,
Peygamberlerin
doruluunu
bu
yönden
kim-
se
inkâr
etmemitir.
Ancak
Peygamberlerin
gösterdikleri
mucizeleri
inkâr etmiler
veya bunlar büyü ve
dolandnclk
olarak
vasflandu -
m^lar,
yahut
ta
konuan»
eaaeAea,
nehyeden,
tasdik eden ve
Peygam-
146
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 148/196
berleri
gönderen
bir Rabb'in
varln inkâr etmilerdir. Bütün
bunlar
olduu
gibi kabul
edenler
ve
mucizenin Yüce Allah'n
bir
fiili olduu-
na
inananlar
ve
Allah'm,
ite
bu benim
elçimdir,
sizin mutlu
veya mut-
suz
olmanzm
yollarn
göstermek
için size
gönderdim
sözünü
kulak-
lar
ile dinleyenler
hakknda,
Allah'n,
Peygamberleri
ve
gönderildik-
leri insanlar
aldattna
ve
dolandrdna
dair
olan
inancnz nereden
geliyor?
Allah,
bedbaht
edenin
mutlu,
mutlu
yapann
da
bedbaht
et-
tiini
bildirmitir.
Bu
ise,
akl
takbih
etmediiniz, kötü görmediiniz,
sürece
muhal deildir.
Hattâ, meselâ
Peygamberin
yokluu
farzedile-
rek,
Yüce
Allah'n
ifahen
sizin
kurtuluunuz oruç,
naaaz
ye
zekât-
tadr,
helâkiniz
ise
bunlan
terketmenizdedir dedii
zaman,
acaba
O'nun
doru
söylediini
nasl
anlayacaz ? Belki de Allah bizi sapk-
Uga
düürmek
ve
helâk
etmek için yalan söylemektedir. Çünkü yalan
size
göre
bizatihi kabih
(çirkin)
deildir.
Eer yalan bizatihi kötü ise,
buna
göre
Yüce
Allah hakknda kötülük, zulüm
ve
bütün yaratklarn
helâkine
sebep
olan herey mümteni deil
demektir.
Bu
iddiaya
kar
biz öyle deriz : Allah
yalan
söylemekten
münez-
zehtir.
Çünkü
yalan ancak
kelâmda, sözde olur. Oysa
Yüce
Allah*n
kelâm
bir
ses olmad
gibi,
bir
harf
de
deildir. Bu
itibarla
Allah'n
kelâmna
yalan
ve dolandrcl
isnad etmek mümkün deildir. Zira
Allah'm
kelâm
kendi
nefsinde
kaim olan bir
mânadr. Meselâ, insann
bilmi
olduu her
ey için, kendi zatnda
bu
bilgisine
uygun
olan
bir
haber
kaim olur.
Bu
haberde
yalann tasavvur olunmas imkânszdr.
te
Yüce
Allah'n
durumu
da
bunun
gibidir.
Genel
olarak
diyebiliriz
ki,
nefsin
kelâmnda
yalann
tasavvur
olunmas
imkânszdr. Dolay-
siyle,
Yüce
Allah
onlarn
söylediklerinden
münezzeh olup, sözünde
doru
olandr.
Bu
da açkça gösteriyor
ki, bir fiilin kesinlikle
Yüce
J^h'm
fiili
olduu,
bu fiilin
beerin,
yaratklarn
kudreti
dnda
bu-
lunduu
ve nübüvvet
dâvasna
iktiran
ettii bilindii zaman, bu fiilin
doruluunu
bilmek zorunlu br bilgi
haline gelir.
Bu husustad üphe
ise, ancak üphe
olmaa
itibariyle,
bu
^iMb^^löL Müed olup
Otedj^^s^^Ue
day^r.
F^kat
YOee
AM^m
^llterinden
olduu
ke-
sekle
mtU^4Mm
sonra üpheye dümek için
asla
bîr sebep kalmaz.
Eer,
keramet
caiz midir? denirse,
cevap olarak
biz deriz
ki:
nsanlar
bu
konuda
ihtilaf etmilerdir,
fakat gerçek olan
kerâme-
tin
caiz
olmasdr''^ Çünkü
bu,
bir
insanm duas veya
muhtaç
olmas
65
Ehl-i
Sünnete
göre
kerâmet
göstermek caizdir.
Ancak,
riyadan
saknmak
için
ke»
fâmeUeri gizlemee
çalmahdr.
Keâmet bir
övünme
vastas olmam^jdr. lham,
Allah'-
n
bahettii
^ ffî&^bit^
Mm
âham, Gkûx
usûlünde
bir delil
olamaz.
F^^n-
Mer
Mi^^dra
mân
olurlar.
I^i^^^
0Sçm3^vâm
ân^
otaajaslar.
I^f^^iM^i^
kütseU ibarekr, ancak vahiy
ohâUMl.
Xsâ
îm
zaman de^eb%.
Kor^âiM
Ketm
vahiy mahsulü olduu için
deisniBz. Çevira.
147
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 149/196
mi^nda,
Yüce
AUah^n
n^^^
g^ii
öt^^sta
ve
nanlar
hayrette
brakan
bir
fiille
i^tfö
*ö
Mt
ta«W, Bu
ise,
üphesiz AUah'-
m ^s^lmâBt
mvüasâ
olmayan
hususlardandr.
Zia, bu,
mümkün
olup,
ba-
ka bîlr
imkânszla
götürmedii
gibi,
mucizenin
de batl
olmasna
sebep
olmaz.
Çünkü kerâmet,
ortada bir meydan
okuma veya
iddia
bulunma-
dan
meydana
gelen
olaanüstü
bir olaydan
ibarettir.
Eer
bu olay
mey-
dan
okumak
suretiyle
hasl
oluyorsa,
biz
buna
mucize
adm
veririz
ve
bu
da zorunlu
olarak
meydan
okuyanm
doruluuna
delâlet
eder.
Kerâmet'in,
ortada
bir
dava
konusu
bulunmad
zaman,
bazan bir
fâsk vastasiyle
de
gösterilmesi
caizdir.
Çünkü
kerâmet
biz*atihi
kudretin
içinde
bulunan
bir
eydir.
ayet
bir
yalanc vastasiyle
muci-
zenia
de
gösterilmesi
mümkün
miUlür dsairse,
biz öyle deriz:
Meydan
okumaa
bal
olan
mucize^^
Yüce
Allah'n
doru
söy-
ledin,
sen
gerçekten
benim
elçimsin
sözü gibidir.
Oysa Allah'n
ya-
lancy
tasdik
etmesi,
dorulamas
muhaldir.
AUah'm
kendisine
sen
benim resûlümsün
dedii
her kimse
gerçekten
O'nun resulü
olur ve
böylece
de yalanc
olmaktan
çkm
olur. Binaenaleyh,
bu kimsenin
yalanc olmasiyle,
Allah'n
gerçekten
sen
benim resûlümsün
sözü
ayarnda
görülen
mucizenin
bir araya
gelmesi
muhaldir.
Çünkü
bu
ahsm
yatoa
olmasnn
mânas,
ona
sen
benim
resûlümsün
den-
memi, mucizenin
mânas ise,
sen
benim
resûlümsün**
denmi
olma-
sdr.
Yukaada örneini
verdiinüzaisâId6d^gdrüldûiî.|^bi»Mtt^
dann
da\^mn^
da
kesin olar^
oem»
^çp
benim elçimsîn'*
sö2i
ir
SÖZ konusu deildir.
Stt tao öa,
%U kc^3?ia
tamamlanm olmakta-
mM
&6
lN§emÛs&tk^ Vk.
Muhammed'in
nübüvvetini
ve onun.
Yüce
Allah hakknda
verdii
haberleri ispat
etmee
balayalm.
üp-
hesiz Allah
en
iyi bilendir.
66
Peygamberler
mucize
göst^irler.
Bfedm
FeyganJyn'âsiîab
getirdii
en
mucize
Kur'an-
Kerîm'dk-
Bundan
baka,
ay
iki
pa^ya
ayumak
ve
parmalc^nildâiL
su aktmak
da
onun
mucizeleri
arasmdadr.
En
son
peygamber
Hz.
Muhammed'in
doruluuna
dair pek
çok
akli
ve nakli
delülerin
gösterilmesi
mümkündür. Çeviren.
148
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 150/196
DÖRDÜNCÜ
KISIM
Bu
ktsmâa
dört l>Ölfim vârdr:
Birinci bölüm,
Peygamberimiz
Muhammed'in'
-Allah'n selâü ve
selâm
ona
olsun- nübüvvetini ispata dairdir.
bâa^
b5Ian, Hz.
Peygamber vastasiyle bize
tnidirilen,
har, ner,
srat,
mizan
ve
)mW
azabmm
Wîk
^duuna
^lâMr.
Ba
MÛiIb
&
giri
ve
iki fasl
vardr.
Üçâncii MKnn, imamet
hakkmdadr.
Bu bölümde
üç
yönde ara-
trma
yaplmaktadr.
Dördüncü bölüm, frkalarm
hangisinin
tekfir
edilmesinin
vadp
olduunu,
hangisinin
vacip
olmadn
açklanjgtfeja/ve
tekfir
konusun-
^
ii^n^to^
reken
If^nm^
larallara iaret
ettektedir.
Bu
bölüm
ile de bu Mtap
sona
^mektedk.
U9
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 151/196
BRNC
BÖLÜM
m.
MUIIAMMED'N
NÜBÜVVETNN
SPATI
M^m^
Bu bölüm,
Peygamberimiz
Hz.
Muhammed'in
nübüvvetini
spata
dairdir.
Hz.
Peygamberinsi^üvvtijpglispat
etmek
if^,
özellikle
t
çM^n
dunmumu
g&memîz
gerekmektedir:
Birinci
frka,
seviyye
frkasdr.
Bunlara
göre
Hz.
Peygamber,
sadece
Araplarn
Peygamberi
olup,
bakalarnn
deildir.
Bu
görüün
batl oluu
aikârdr.
Çünkü onlar
Peygamberin Allah
tarafndan
gönderilmi
bir
elçi
olduunu
itiraf
etmilerdir.
Peygamberin
ise
yalan
söylemiyecei
bilinmektedir.
Bundan
baka Hz.
Peygamber,
kendisinin
bütün
insanlk
âlemine
gönderilmi
bir
elçi
olduunu
ileri
sürmütür.
Hattâ
bunun
için elçilerini
Kisrâ'ya,
Kayser'e
ve bütün
yabaaa
devlet
krallanna
göndermitir.
Bu
hakikat
tet
t^wm
sabittir.
Bhmmhyh
onlam
l>u
sözleri
muhaldir
ve
#tt^^ {^kmdr.
kinci
frka,
Yahudi
fu-kasdr.
Bunlar
Hz.
Peygamberin
gerçekten
peygamber
olduunu
inkâr
etmilerdir.
Onlarn
bu
inkâr,
Peygam-
berle
veya mucizeleriyle
ilgili
bir
aratrma
ve
incelemelerinden
ileri
gelmeyip,
daha
çok
Mûsa
(A. S.)'dan
sonra
bir
peygamberin
gelmeye-
ceini
zannetmelerinden
ileri
gelmektedh*.
Bunun
için Isâ
(A.
S.)'mn
da
peygamberliini
inkâr
etpçulerdu:.
Bu
itibarla,
bizim,
hss
eyden öaaee
onlara
îsâ
(A. S.)*nitt
peygamberlik
jg^ (^KIlfe
Çünkü onlar, belki
de
K^'aa'a
mmzçdlt^n
aplamate
|^
lük
t\azx
diriltilmesi,
anadan
kMdn
ymMm
gönnesmîn
sa^mmas
ve
kM^mm
tedai
edihnesi
m^^zeMad îKilamakta
böyle
bir
güçlüe
uramamalar
ve
bunlar
kokyhMa
^m^^
mümkündür.
Bunun
için
onlara
öyle denir:
67
Bak:
al-Munkiz
mina'd'Dalâl,
s.
24, 26,
Msr
1309.
150
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 152/196
Sizi, ölüleri diriltmek suretiyle
dogrulugunu ispat eden bir kimse ile
bir
sopay ylana
çevirmek
suretiyle
doruluunu
ispatlayan bir
kimseyi
birbirinden
ayrmaa,
aralarmda fark
olduunu
söylemee
sevkeden
sebep
nedir?
Onlar
bu
soruya
asla bir cevap
veremiyecek-
lerdir.
Çünkü onlar, balca
iki
üphe
yüzünden
bu sapkla dümü-
lerdir.
3u
üphelerden
birincisi,
tn^m
l^zatihi
mabsl
çHâmm
söyle-'
meleridir. Zira
nedh,
bir hükmia
ptte
^|it
bir
&îmm
mevcut
olan
ht
hükmün
çb^^l^hnesine
delâlet
etmektedir.
Bu
ise
Yüce
Allah
haldanda muha^r.
ikincisi,
baz mülhidlerin
(tannszlarn)
Mûsa
(A. S.) 'mn
gök-
ler
ve dünya durdukça,
benim dinime bal olarak
kahmz.
Ben Pey-
gamberlerin
en
sonuncusuyum dediini
ileri
sûrmd^ini
kendilerioe
teUan
etmi
olmalandr.
Birinci üphenin batl
oluu, neshin gerçek mânasmn anlal-
masna
baldr.
Nesih, kendisini yürürlükten
kaldran yeni bir hitabn
gelmemesi
sebebiyle,
devam
etmesi
zorunlu
bulunan
sabit bir hükmün
kaldrlmasna
delâlet eden bir
hitaptan ibarettir. Meselâ bir
efendinin
kölesine
sadece kalk
demesi
ve
ona
kalkma
süresini
söylememesi
muhal deildir. Zha
o,
kalkmada kölenin
menfaati ve
faydas
bulun-
duu
sürece, kalkma
eylemînü^
devam etmesi
gerektiini
bilmektedir,
fakat
bunu kölesine
a^^^m^aktadr.
Köle
de
kendisinin mutlak
ol^ak
kaÜaaikMa
mmolm^^
olduunu,
bu
kalkma^m da,
efendisi
teü^^ ttnasam
mnredm^e
kadar süre^
âmmm Ümel;
zorun-
M^^df K^bn^l^iOT
ws
mm
^ofet^'
dcane^yl^
eturabile^
c^ini M^^âd£r4 ^mnâ& e^y&m
Mm
bihne^ m mc^
^mM \sk
faydamn tej^i^apMim^ veya^^dir
âitf|î dûfS-
ûiUUâS^
AMe
ayakta
kahnanm faydasmm
süresini
ym
bu
süreyi
kö-
leye
bildirmemesinde,
köle
için
fayda
bulunduunu
kesinlikle
bilmi
olmas
mümkündür,
te
bunun
için
de köleye verdii emri mutlak ola-
rak, hiçbir
arta balamadan
vermekte ve
böylece de
kölenin
bu
emre
uymasna devam
etmesini
salam
olmaktadr. Daha sonra
da,
köle-
nin
bu kyam
hareketindeki menfaati deitii zaman,
ona oturmasn
emretmektedir.
te
er' hükümlerin
deimesinin de
bu
ekilde
an-
lalmas gerekir.
Zra
Hz.
Peygamberin
gönderilmesi,
ondan
önceki
bir
eriatn
veya hükümlerin
çounluunun derhal neshedilmesin^
kaldrlmasm
gerektirmesî,
Fs)sM
bununla,
kblenin
deitirilmesi,
Muharrem'in
helal khnmas ve benzeri gibi
baz
hükümlerin
neshedil-
mesî
mümkündür. üphesiz bu meselelerle ilgili
faydalar,
aclara va
s
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 153/196
Mnacnaleyh
nesM^
4^^^
ÛMhSt
önce \Mfm^m bir eyiü
mm
W]^^ine, yahut dâ
te-
hangi
bir
çeliiklie
delâlet
eden bir
husus yoktur. Bundan baka, Ya-
hudiler
için MÛsa
(A. S.)'
nn
mübüvvetinin
ve
eriatnn
devam
etmesi»
ancak
onlann Hz.
Âdem*den Hz. Musa'ya
kadar geçen
süre
içinde
bir
eriatn gelmediine
inanmalariyle
mümkün olur
ki,
böylece
gerek
Hz.
Nûh'un,
gerekse
Hz.
brahim'in
varUklann
ve
eriatlanm
inkâr
etmi
olurlar. Tabiatiyle
bu
da,
onlarla
Hz. Mûsa'nm nübüvvetini ve eriat-
n inkâr
eden
kimse arasnda
bir
farkm
kalmamasna
sebep olur. Bü-
tün
bunlar
ise, tevatüren
kesin olarak bilinen
gerçekleri
inkârdan baka
bir
ey deildir.
kinci üpheye
gelince, bu da
iki
yönden saçmadr:
Birincisi:
Eer onlarm
Mûsâ
(A.
S.) hakknda söyledikleri
doru
olsayd,
sa
(A.
S.)'
nn
herhangi
bir
mucizeyi
gösterememesi
gerekirdi.
Çünkü
bu,
zorunlu bir
tasdiktir. Binaenaleyh,
Mûsa
(A.
S.)
*y
yalan-
layan
W
)mm&yi
AUah mucizeyle
nasl
^dik
ete? Ç^^k
âM^
Mftea^fiaii d&
p^^gamb^llîm
MUk
etmekt^&v
j^sm
bu
ha-
lekeM^^
Wmmm^&^sM
mhm
m, y^im
Mtecî dleteeâM,
meydan okayamn
don;Öî#îta d^âisl
edeceini
mi Mk§^ ^yorkr?
Bunlardan
nsisini
inl^ ettikleri
takdirde,
bizzat
MÛsa
(A. S.)* nn
eri-
atoda
içinde çkamayacaklan birtakm
güçlüklerle
karlaacaklar
ve
bu
da onlann
boyun
emelerine
sebep
olacaktr.
Bunu
kabul
ettik-
leri
takdirde
de, Mûsa (A. S.)'dan
ben
peygamberlerin sonuncusu-
yum
sözünü
nakleden kimseyi
yalanlamak zorunluluunda
kalacak-
lardr.
kincisi: Onlar»
bu
üphe,
ancak
Peygambe^iini^tt.
in -AlUrML
se^fc^ m
^lâm
ona
otea? peyg^ber
o^mM
ntesînte
m
^^aâ^rnkm
mtm
mz
öima^^
Ber
çekten doru
cto^
dâtm
îl^
F«^$fpâte
lüpdta
%lmdte
bu
üphelertnî
ottaya atar
ve
bunu
dâvalarma
Wt
MÜ
olarak göste-
rirlerdi. Zira onlar khç kuvvetiyle
îslâmiyeti kabul
etmee zorlanm-
lardr. Sonra,
Peygamberimiz
de Mûsa
(A.
S.)'nn
Peygamberliini
tasdik
ediyor ve Yahudiler
için
recm
ve
benzeri
gibi hükümlerde Tevrat
ile
hükmediyordu.
Bu itibarla,
ayet
Tevrat'ta
böyle
bir
hüküm bu-
lunsayd,
acaba Peygamberimiz
bunu
görmez miydi? Sonra, Peygam-
ber'e
itiraz etmekten kendilerini
alkoyan sebep
nedir?
Kesin olarak
bilinmektedir
ki,
onlar
asla
böyle
bir
eye
teebbüs etmemiler
ve
böyle
bir
delili ileri sürmemilerdir.
ayet
Tevrat'ta
böyle
bir hüküm
bulun-
sayd, üphesiz buna
verilecek bir cevap
bulunamaz ve
bu
da tevatüren
152
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 154/196
i^eM^ 1^
imftnkr
amt^^M.
MiM aM ^Mfi^
Tm^
T&t% mhmrm kvâMnM
bultmd^lift
Mde* iS^tan^^kM
bi-
linmektedir.
Zira
onlar, kendi
canlarn,
mallann ve
kadnlarn
ko-
rumak
için bütün imkânlariyle
Peygamberin eriatn
kötülemee
gay-
ret ediyorlard.
Binaenaleyh, onlara kar Hz.
sâ*nn
nübüvvetibi
ispat
ettiimize göre, Hristiyanlara kar da ispat
edeceimiz ekilde,
kendi-
lerine
Peygamberimizin
nübüvvetini
ispat
etmemiz
mümkündür.
Oçiindi
frka,
^M^^anl^tkr.
Bs^
se^m
s^
olduunu
^kr^
ler,
PeygambdMsm
Mtetfittd^
^^AÎMl^ü ^âtt ve wîSm
ona
olsun-
nübüvvetini, mucizesini inkâr
etmek
suretiyle
inkâr
ederler.
Peygamberimizin
nübüvvetini mucizeyle
ispat
etmenin
iki yolu vardr:
Bilinci
yol, Kur'an'a
balanmaktr.
Zira biz
diyoruz
ki,
Peygam-
berin, doruluunu
ispatlamak
içia
mucizeyi
halkn
huzurunda
gös-
terip,
onlara
meydan
okumadkça
ve
onlar
da
buna
kar
âciz
kalma-
dkça,
mucizeni^ bir anlam yoktur. Hz. Peygamber'û,
fesahatta çok
üph^
bu derh^m^^a
çkart. ÇÛnka
hm
te^
m
Bil-
mez
airler,
iirleriyle
Peygambere
meydan okuduklan
ve
kendileriiç
gereken karhk verildii zaman,
aralarnda
meydana
gelen tartmalar
ve
çeliikükler
hemen
ortaya
çkmtr.
O
halde,
Peygamberin
onlara
Kur'an- Kerîmle meydan okuduunu inkâr etmek
imkânsz olduu
gibi, Araplarn fesahattaki
üstün
kudretlerini
ve
kendi
dinlerini,
can-
larn
ve mallann
korumak
ve müslümanlann
hüküm
ve idaresinden
kurtulmak için, bütün
güçleriyle
Peygamberin
nübüvvetini
kabul
et-
memee gayret ettiklerini inkâr etmek imkânszdr.
Yine
onlarm,
bü-
tün çabalarna ramen âciz kaldklann
da
inkâr
etmek
mümkün
de-
ildir. Zira,
eer
onlarn
kudretleri
kâfi gelseydi,
bunlar yapacaklarn-
da
üphe
yoktu.
Çünkü
kesinlikle
bilinen bir
husus, kendi
nefsiiKeo
helâk û^^m^ kadir
ote
bâr
kimsenin,
üphesiz
bunu
defetme^m
tea
^cak
v&
^aMlîecektî.
îte bütün
bmki
imam
i&^i-
yetini
tamaktadr. Bcmlarm
b^Ian
töv^ren, bazlar
da âdetleda
cereyan tarzlariyle bilinmektedir.
Bütün
bunlar da kesin
ve doru
bil-
giyi gerektiren hususlardandr.
Dolayisiyle
bu konuda sözü
daha
fazla
uzatmaa
lüzum
yoktur.
îte
buna
benzer bir yolla,
Isâ
(A. S.)'nn nübüvveti
de
ispat
edil-
mi
olur.
Herhangi
bîr
Hristiyamn
da,
bmüardan birini ink^
etmesi
sa
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 155/196
mtimköft
deildir.
Ç^nkÛ
l^jte
bir
ey
yapt
takdirde,
karsna
Isâ*-
nm
dmiBBfflantt
^tolödaa w
niMvvetini
ispat
için
ölüleri diriltmek
suretiyle
meydan
okumasn,
ölülerin
diriltilmesi
diye bir
eyin
var-
ln
veya
îsâ'mn
meydan okumasna
karlk
verilmediini,
yahut
da
karlk
verildii
ve itirazda
bulunulduu
halde,
bunun
meydana
çkma-
dnn
ileri
sürülmesini
inkâr
etmeleri
mümkündür.
Görüldüü
gibi
bütün
bunlar,
Peygamberliin
esasm
kabul
edenlerin
cevap vereme-
yecekleri
birtakun
inkârlardu*.
Eer
Kur'an hangi
yönden
mucizedir
denirse,
biz
deriz ki:
Kur'an-
Kerîm'in
üslûbunun
akch,
insana
hayret veren
nazmiyie
bir
arada
bulunan
fesahati,
Araplann
gerek
iirlerinde,
gerekse
hutbe-
lerinde
kullandklar
metodladai
bambükii
bir
metod
kullanmas
ve
böyle
bir
nazmla
böyle bir
akcln
bir
araya gelmesi,
üphesiz
insan-
larn
kudretleri
dnda
kalan
bir mucizedir.
Burada
hemen
unu
da
belirtmek
gerekir
ki,
Araplarn
baz iirlerinde
ve
hutbelerinde
de böyle
akc bir
üslûbun
bulunduuna
hükmetmek
mümkündür.
Yim
Kur'-
an-
Kerîm'in
mucizel^îije
inanmayan
ve
bunu
tartma konusu
yap-
m isteyen
baz
kinu^dn,
Kur'^'te
öcmükkr
mmam
bm^^
mek
suretiyle
birt^om
îb$se
ve
cümleleri
düzmelm de
müsitoBdTi
fakat
Mt^E^eme al^Kezs^iy^
sa^ma^BmâB
vs
Û^^m^
^m
B'in
ne
oMlAmu
bilir
misin? Fil'in
ince bir
kuyruu ve
uzun Mr feortumu
var-
j^^nde
olduu
gibi,
bu
nazmlarda
genellikle
bir
akaUk
vasf
btomamakta,
aksine bunlar
düük, krk
ve anlamsz
birtakm
cüm-
lelerden
meydana
gelmektedir
ki,
ite
gerçek
fesahat ve
belagat
sahibi
insanlarn
aypladklar ve alay
ettikleri
bu
gibi
düük
ve
ku-k
cümle-
lerin yaplmas
mümkündür.
K'tt^'m
Mûbunm
akclma gelince,
bütün Araplar
bu
ak-
<îfe
karsnda
hayrete
dümüler
ve onlardan
hiçbirinin
Kur'an'n
fesahatini
kötülemeye
kalkt
görülmemitir.
O
halde
Kur'an'
Kerîm
ite
bu iki
yönden,
yani
nazmla
üslûp
akchn
birletirmesi
yönünden insanlar
âciz
brakan
bir
mucizedir.
Eer
belki de
Araplarn
savalarla
ve
birtakun
mücadelelerle
megul olmalar
veya
birtakm
engellerin
bulunmas,
Kur'an'n
mey-
dan okumasma
karlk
verememelerine
ve
bununla
gerei
gibi megul
olamamalarna
sebep
olmutur.
ayet
Kur'an'la
gerei
gibi ilgilene-
bilselerdi,
üphesiz
ona
karhk
vermee
güçleri
yeterdi
denirse,
ce^
olarak
biz
deriz ki:
Onlann
bu
sözleri saçma
olmaktan
ileri
gidOT^
Zira meydan okuyan
bir
kimsenin
meydan
okumasm,
birtakm söz-
154
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 156/196
teri
ve
cümleleri
br
araya
getirmek
suretiyle
defelmdc^ ka4m
ve
er-
kekleri esir etmek, öldürmek ve âfil
h^mta^a
Munmafc fareliyle
Müslüman Araplara kar
giriilen
hareketlerde
olduu gibi.
klç
zoruyla defetmekten
üphesiz daha
kolay ve
daha
hayrldr.
Bundan
baka
onlarn bu
sözleri,
bizim esas
gayemize
de
aykr
dümemek-
tedir.
Zira
onlarn
Kur'an'n
meydan
okumasma
karlk vermek fr-
satm
bulamamalar,
ancak
Yüce
Allah'n
onlara
bu
frsat
vermemi
olmasndan
ileri gelmektedir.
Binaenaleyh,
yaplmasnn
mümkün
olduu bilinen
bir
eyi
yapmaa
frsat
bulamamak,
mucizelerin
en bü-
yüüdö:.
Meselâ bir
peygamber doruluumu
ispat etmek için,
ben
bu gün
parmam hareket
ettireceim;
göreceksiniz ki, dünyada
hiç
hw
ki^se
bemm
bu
hareketimi
yapmaa
kadir olamayacaktr dedii
mmwii
gerçekten
o
gün,
onun bu haû-eketini
yapmaa
b^Mr
kKP©
kadir
Gamzmt
^^^p^berlik
dâvamda
fl^ydana
çskm
n^en,
parmakkniu
hari^et
ettim&k kudreüerîîdil
^Kta^td»
muci-
Merin
en
büyüünü
tekil eder. Hattâ onlann bu îatefceti
yapmaa
kudretleri
olduu ve
Peygamberin
canlan
ve mallar üzemd^ bss^
ksm kaldrmaa
iddetle
muhtaç olduklan
halde,
bu
hareketi
yapma-
malar ve
karlk
vermemeleri
üphesiz en
büyük bir mucizedir. Bü-
tün bunlar, zorunlu olarak
bilinen
hususlardr. te
Hristiyanlara
kar
Hz.
Peygamberin
nübüvvetini
ispat
etmenin yolu budur.
Onlar bu açk
gerçeklerden birini inkâr
etmee
kalktklar
zaman,
sadece
karlarna
îsâ
(A. S.)'nn
mucizeleri
konusunu
çkarmamz
ve
bu
ekilde kendi-
lerine gereken
kaifd
vermemiz kâfidi:,
m
^^püMt îMüvv^A
bÎFtakas
d^^tstû
fiillerle
laMt
olmasdr. NiteMffi
Peygamberimizin
gösterdii
aym
iri
parçaya
aynlmas, dilsizlerin
konumas,
parmaklar arasmdan suyun fkr-
mas, avucundaki
ta
krntlanmn
Allah' tebih etmesi, az yemei
çoaltmas
ve
benzerleri
gibi
birtakm
doaüstü
mucizeler
bu
cümle-
dendir
ki,
bütün
bunlar
Hz.
Peygamberin
doruluunu ispatlayan de-
lillerdir^^
bu
olaylar, tek Mmselj^
rivay^
etlîklm Merl^
olmala-
r
pmûâm
mmm
Û ^m^
v^mm^
4s^m,
Uî^
l^
;
Bu g^r^
nel^dar
l^bd
edilse de, bu olaylar^
i^
tl^^eteîn
toplam tevatür
dföree»£Gg| ulam olduundan, bp^x^
nakledili
ekiltefi
mms^
^ms^^ma, bir
zarar ^mmez.
Mesdâ Hz. A^âft
->A1-
sü
de
s^dir... Bak: al-l&dnûn
tl-Keb^f
s.
18,
al-Meymme basks 1309.
ss
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 157/196
w
miksi
m
olsun^
csmed,
UmranlUlE
ve
Hatemln
cdn^tf
kesin
olarak
tevatim
inmektedir.
]ba
$l^]^
tek mb^rler
pklMe
üi^ei edildiklerinden,
^^^^nm
ela^atu:. Fakat bu
1^
lM^û Mr
âraya
gelfüösdâd^ ec^et
ve ^mMüc sM^uimn
kendilerinde
bulunduu kesin olarak
bilinmektedir, ite bunun
gibi,
Hz.
Peygamberin
insanlara hayret
veren mucizeleri
de tek haberlerin
bir
araya
gelmesiyle
tevatür derecesine
ulamtu: ki,
bunlar
hakkmda
bir
müslüman
asla üpheye düemez.
Bu Iranuyk il^ olarak
pppt
HiülstifVilaTdan
m
*^mm
^
bu
o^krm,
ne
toph,
ne
de
a^
a^^înei^
tarafndaki
limyet
edüme-
Mtmmto^e^edepidîr^
derse,
oto^aîr
Mî M^fâbfe^TA-
d'nin berbangi Mr filkeye
yerletiini,
orada
inzivaya
çekilip Hris-
dyanlarla mM t&m^
etmediini,
onlann
içine
girmediini ve Hristi-
yanlarn
nazarnda Hz, sa'nn
mucizeleri mütevâtir
olmakla
beraber,
kendi
nazarnda
mütevâtir
olmadm
ileri
sürdüünü
farzedelim.
imdi bu durumu inceleyip,
kendilerini
ondan ayran noktay aratr-
dklar zaman
göreceklerdir ki,
ortada sadece
ona Hz.
sa'nn mucize-
leri senin
için
de
tevatür
derecesinde
olabilmesi
için,
bu
mucizelerin,
aralarnda tevatür derecesine
ulat
halkla temas
etmen, onlann içine
girmen
gerekir
demekten
baka
çare
yoktur.
Çünkü,
gerçekte
sau:
olan bir kimse hakknda
haberlerin
tevatür etmesinin söz
konusu
ed-
lesiyecei
gibi,
kendisini sar
göstermek
isteyen
kimse
için
de
Sf
konusu
edilemez.
î^
Hu^stiyanlarda
t^^M^kâf
ettî^'
zsamn,
bizim
de
kmdMae
verec^iniz
t^smp
bumdan
ba^
b^
156
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 158/196
KÎNC
BÖLÜM
ERATIN
HÜKÜMLERNN TASDK MESELES
B» bölüiHj
eriatn
getkdii
hükümleri
tasdik
etmenin
vacip
olduu-
na
^
Mct
M
bunlan
g^ktirdi^ie
dairdir.
Bu bölümde bir
giri
üe
iMtalvardu**
Giri:
Bilinmesi zorunlu
olmayan
eyler,
eriat
olmakszm
sadece
aklî delillerle bilinenler, yalnz
er'î
delillerle
bilinenler
ve
her ikisiyle
biUnenler olmak
üzere
üç
ksma aynhr.
eriat
olmakszm
sadece
aklî d0liiler]0
l»Unen
eyler,
tenin
dis
olmas, hâdis klan*m
vücûbu,
kudreti,
ilnn
¥e
kmi
gibi bilgiler-
dir.
Çünkü
bütün
bunlar
sabit olmadkça
eriat sabit olamaz.
Zira
e-
riat
kelâm'a
dayanr. Dolaysiyle
nefsin kelâm' sabit olmaymca, eri-
at
da
sabit
olmaz.
Binaenaleyh,
rütbe
yönünden
nefsin
kelâmndan
önce
gelen her eyin, nefsin kelâmiyle
ve
ona istinad
eden
eylerle ispat
edilmesi
imkânszdr. Bundan baka, bize göre nefsin
kelâmn
da
eri-
atla
ispat etmek
mümkün
deildir.
Baz
aratnclar
ise, bunun müm-
kün
olduunu
ileri
sürmülerdir.
Bunlarm
iddiaiarma
daha
önce
ia-
ret
edilmitir.
Yalnz
iitmek suretiyle elde edilen
bilgiye gelince, iitme hasl
olduu
anda,
iki
caizden
birini
tahsis
eder.
Çünkü
bunlar,
aklla
bilinen
hususlardandr. Bunlarn
anlalmas ise, ancak
Yüce Allah'n
vahyi
ve
ilham
ile
olur.
Biz har, ner,
sevap, ikab ve benzerleri
gibi
hususlar,
vahiy gönderileni iitmek
suretiyle
biliriz.
Her
ikisiyle
-aklî
ve
er'î deliller- bilinen
hususlar, Allah'
gdr^
me
meselesi, bütün hareketleri ve
arazlan
yaratmada Yüce Allah*m
teklii ve
benzerleri gibi, akln kapsam içine giren ve rütbe
itibariyle
Yüce
Allah'n
Kelâm'mn
ispatmdan sonra olan bütün konulardr.
eriatn
getirdii bir hüküm akla uygun
ise, onu
kesin
olarak
tasdik
etmek
vaciptir.
Eer
er'î
deliller,
gerek
metinleri,
gerekse
senedleri
157
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 159/196
yönünde»
kesin iseler, bunlar
hakknda herhangi
bir
ihtimal
söz ko-
nusu
edilemez.
ayet
bunlar zannî iseler, zannî
olarak tasdik
edilme-
leri
gerekir.
Zira
dil
ve
kalp
ile
tasdik etmenin
vacip olmas, dier amel-
lerde
olduu gibi, zannî delillere istinad eden
bir
ameldir.
Meselâ
biz
sahabenin,
herhangi
bir
eyi veya arazlardan birini kulun yaratm
olduunu
ileri
süren
bir
kimsenin
sözünü iddetle
reddettiini
kesin
olarak
biliyoruz.
Onlarn
bu
inkârlar,
sadece
Yüce
Allah'n
her
eyi
yaratan AUahUr''^^
sözüne dayanyordu. Halbuki
bu
sözün umumi
olduu
ve tahsis kabiliyeti bulunduu bilinmektedir.
Bu
sözün
umumi-
U^
ise
ancak
zamîdir.
Binaenaleyh,
bu
meselenin
kesinUk kertmesi,
ancak
daha
öm&
açkladmz
akH
MüJimm
m^mûmm^mmûa.
ijEnikun
olmutur.
Biz
biliyoruz
ki,
otlir
lü^
ara^umalan
ystpm^m
önce
hmm
inkâr
ediyorM.
Q
halde, oOam zanla
iMk
olunan hu-
mara
ancak
fikhî meselel^^ itibar
ettflderîne
nmmimanm g^kir.
Aksine
ma^
Imtmkm
inançla
ve
nassla
Q^
^sdiltede
^
^ibar
etmileiM.
Akln
imkânsz gördüü
konularla ilgili olarak
gelen
nasslan
te'vii
etmek zorunludur. Zira
nassn
akla
uygun olmayan hükümleri
ihtiva
^m£^
kesinlikle düünülemez.
Mütesâlûh
mdiselmn ostaya
k^yd^
hM^Eifiilerin elmxm
4o|ra deildir.
Bunlardan doru
okn-
lan da kesin olmayp, te'vii
edilmeleri mümkündür.
Akd
bir meselede
d^d^
ve
0
msseksM
muhal
veya
es^
olduu
blmui|ial&'
Mkto
vmnediî
takdirde»
delillere
dayanarak,
onnn
^»«Sk e^tm^
de
VCip
olur.
Burada
tasdikin vacip olmas
için,
akim
o
eyin muhal
olduuna
hükmetmesi
kâfi olup, caiz
olduuna hükmetmeyi
gerektiren
bir eyi ihtiva
etmesi
art
deildir.
Bu iki derece arasnda fark vardr.
Meselâ
aptal
olan
bir
kimsenin
zihninin,
bir
insann
bu
meselenin
caiz
olduunu
biliyorum sözü ile,
bu
meselenin
muhal mi
veya caiz
mi
olduunu bilmiyorum sözü arasndaki
fark
kavrayamayacak ekilde
kendisine ihanet
etmesi
mümkündür.
Oysa
bu
ikisi
arasnda
dalar
kadar fark
vardr.
Çünkü
birincisi,
Yüce Allah hakknda caizdir;
ikincisi ise
caiz
deildir.
Yine birincisi,
caiz olduunu
bilmek,
ikincisi
ise,mu3al
olduunu
bilmemektir.
Bu
her
iki
ksmda da tasdikin vacip
olmas caizdir.
te
giri
bundan ibarettir.
Birinci fasl:
Bu
fasl,
har, ner, kabir
azab,
srat
ve mizân
gibi,
eriatn
getirdii
hükümler
kargsmda
akim
durumunun
açk-
lanmasma
-
dairdir.
69
Bok:
Sa*4
SÛreai,
ftyet:
18;
Zumer
Sûresi,
ftyet:
62.
1S8
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 160/196
Hmr^
Bu,
yaratklarn tek^
dtfîMimi^l,
tois
laîiteolori
mim tar.
Buna
er'î
hököml^ttelâtet
i^rfitir. Bu
'm
îtt
yaratma
de-
liliyle
mümkündür.
Çünkü iade,
ikinci
bir
yaratmadr
Jtr»l4^»
bununla ilk
yaratma
arasnda
bir
fark
yoktur™.
Buna
iade
dCiim^i,
ancak daha
önceki
yaratmaya
nisbetendir.
üphesiz
bir eyi ina
et-
meye
ve ilk defa
yaratmaya
kadir olan,
onu
iade
etmee,
yeniden
ya-
ratmaa
da
kadirdir.
te
Yüce
Allah'm
''De
ki,
onlar
ilk
defa
yaratan
diriltecektir' ''^
sözünün
mânas budur.
ayet
ne
dersiniz,
bütün
cevherler
ve
arazlar
yok
edilip, sonra
mi iade
edilecektir?
Yoksa
cevherler
braklp,
sadece
arazlar
^lUecek
ve ^nra da a^te
ttaiade
^ilSK^ktîr
denirse
1^
ifeiz
»
W
»aünköödÖr.
teto*
1te
mÛmfcün
eylerden
bi-
1m Mâ
^Mm.
UssM
iki
ve
t^smiâin de
toprak
^cM
madr.
Böylece
amtet
ayat,
renk,
nrtaW,
t»
arazlarn
özelliklerinden
olan bütün
hususlar
zail olmü
©te,
BU
öt*
sanm
daha sonra iade
edilmesi,
yeniden
diriltilmesi,
kendisine
bu
araz-
larn
aynen veya
benzerlerinin iade
edihnesi
anlamm
tar.
Çünkü
bize
göre,
araz
baki deildir. Hayat
bir
araz olduu
gibi,
her an
var
olan
da
baka
bir
arazdr.
nsan, cismi
itibariyle
insandr.
Çünkü
in-
sann
bir
insan
olmas,
araz
itibariyle deildir.
Zira
deien her
araz
dieriute
asrdr.
Dolaysiyle bir eyin
iadesi için
arazlann
iadesinin
farz olmas
art
4^ldir.
Biz bunu
ancak baz
sahabelerin,
arazlarn
iadesinin
imkânsz
olduunu
söylemelerinden
dolay
zikrettik. Zira
Myle
w
batlda:.
Fakat,
bunun
batl
olduunu
izah
etmek
uzun
zam^B
alat^te.
^
m^^^^mamoM
buaa ihtiyaç
yoktur.
kinci
k
^
^ââ^ ^
f&k
olmas, somra da
yeniden
yaratlmak
sütüyle
bu
dsîm er& Me
edilmesidir.
ayet
iadeyi,
ikinci
yaratmay
birincisinden
ayran
nedir?
kinci
yaratln
birincisinin
ayn
olduunu
söylemenizin
mânas
nedir?
Çünkü,
yok olamn
ayns
da
kalmamtr ki,
iade edilmesi
mümkün
olsun
denirse biz
deriz
ki:
Yüce Allah,
ezelde
yok
olann
daha
sonra
var
atacam
ve o
anda
yok
olduunu bildii
gibi, yok
olann
da
daha
Önce
var
olduunu
bilmektedir.
Yüce
Allah'n
ihnindeki bu bilgiyi
ttoaek
ûnkânszdr.
Zira
Allah'm ilmi
her
^i jku^îtAji
inaetal^h,
wâsm
ts^m^
<^ce
var
wbga tebdü
etaekto.
^tagtcm*
pai
ilk
70 Bak:
aJ-MadnumCÎ-Kebîr, s.
22,
Msr
1309;
tlCârnu'l-Avân,
s. 19.
71
Bak:
Yâ&în Sûresi,
âyet: 19.
159
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 161/196
^fa
yaratmann
mânas ise, üzerinden varlk
geçmeyen
bir
yokluua
varilini tod
etmektir,
lade^mn ite %ute.
Bteenaleyh,
cismin
bakiliî
takdir
edildii ve mesele, ilk defa yaratlanlara benzeyen
birtakm arazlann
yeniden
yaratlmasna
baland
sürece, er'î hü-
kümler
tasdik edilmi ve böylece de iade
problemleri halledilmi ve
ikinci
yaratma, ilkinden temyiz edilmi olur.
at-Tahâfuî
adl
kitabmz-
da bu
konudan
uzun
uzadya
bahsederek,
onlarn
görülerini
çürütmek
için,
kendilerine
göre
bir
yeri
igal
etmeyen
nefsin
baki oduunu
ve
bu
nefsin ister
insann
kendi
cismi, ister bakasnn
cismi olsun, bedene
dönerek
onu
yenMes
yofteteçeiLoi
i^at
etmee çaltk.
Halbuki
bu,
bizim inancmza uymayan
bir
zorlamadr.
Zira
ad
geçen
kitap, onlarn
gSFÖ^erini çürütmek için yazlm olup, hak
mezhebi
ispat için yazl-
mmo^ivc. Zira
onlara
göre
j^g^asu
Btsan
oluu,-
mdû
itibariyledir.
Onun
betei
y^etmekle
m^ul
olmas^ kendiste faE ^cte
bir
itndir.
leta
mmsk
âletim,
g^fO^edMm
l^zck
kendilerini,
ÖzeliMe
nefsin
baki
olcUaiia
inanmalarmdan
son^
i$r
âesm, ye^âen
yanettmaâin tasdik
edilme^îdtt
vacip
olduuna;
m-
maya
mecbur
ettik.
Bu
iade
de,
tabiatiyle,
nefsin
bedenlerden birine
dönerek,
onu yönetmesi
suretiyle
olacaktr.
Bu bölümün
incelendii
u
anda
gönül, aratrmann
ruhun,
nefsin, hayatn
ve
bunlarn hakikat-
lerinin
ne olduuna kadar uzamasm
ve
bunlarm
da
incelenmesini
istiyor. Fakat inançla ilgili
konularn,
aklî
meselelerde bu dereceye
kadar
derinlere
inmeye
tahammülü
yoktur.
Dolayisiyle,
eriatn
getir-
dii hükümleri tasdik etmek için, inançla ilgili
konularda
iktisada
ria-
yet
etmenin
gereklüiinin
açklamasmda imdiye cada söyledikleri-
miz kâfidir.
Kabir azab: Bunun
varlna er'î hükümler
delâlet
etmitir.
Zira
dualarda kabir
azabndan
Allah'a
snmak
için, gerek
Hz.
Peygam-
berden -Allah'n
selât
ve
selâm onun
üzerine
olsun-,
gerekse sahabe-
lerden -Allah
onlardan
raz
olsun-
çeitli
hadîs
ve
sözler rivayet
edil-
mitir.
Hz. Peygamberin,
iki
kabrin
önünden
geçerken içindekilerinin
azab
gördüüne
dair sözü mehurdur.
Aynca
kabir azabna,
Yüce
Aliah'm **kötû
azabt
Fir^avkifCm ^damlarm
mrdu Onlar
sab^
akam
mm
m»Mm^
Je
mmk ^^
azabma
wii»
mümkûndtîr.
Dolayisiyle
bunu tasdik
etmek
vaciptir.
Bunm sctekltn
oluu açktr.
Mu-1a3zâe^öa
twu
ink^
etmesi,
^ç^
fa
tözlent^
ûsb^
yam^kt^tr:
^S|£thede suretiyle
görüycmsz
d,
ÖlIMa
eese^
görmemektedir. Hattâ belki de
ölüyü
kurtlar parçalayp
yiyebilirler,
72
Bak:
Mu^irAi
Süresi, ftyet.
45-46.
160
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 162/196
fakat
yine
de
böyle bir azab
nü.sahcdc etmemiz
mümkün
dr**.
Bu
görü saçmadr. Zira Ölünün
cesedini
görmek,
affcak
^^ir^
zahirini görmektir. Oysa gerçekte
azab
gören,
hangi
ekilde
olursa
olsun, kalpten veya
batmdan bir
cüzdür.
Azap
için bedenin
zahirinde
bir hareketin meydana gelmesi
zorunlu
deildir.
Aksine
meselâ, uyu-
yan
bir kimsenin zahirî
görünüüne
bakan
bir
insan, onun
gördüü
rü-
yadan dolay
duyduu
lezzeti
veya
rüyasmda
gördüü
dövülme
ve
>
benzeri
gibi
fiillerden
dolay çektii
acy
müahede
etmez.
Dolayisiyle
uyuyan
kimse uyanp,
uykusunda
gördüklerini,
çektii
aclar
ve
duy-
duu
lezzetleri
anlatt
ZMtl^
üphesiz
uykusunda
^la böyle
bir ey
görmeyen bir insan, hemen
onun
söylediklerini,
cisminin
zahirdeki
hareketsizliine dayanarak
inkâr
edecektir.
te
Mu'tezile'aia
Igabir
azâferoj mMx
wtmmi
hmm
fihidir.
Xurtlam
pdigi
cisme
gelince,
s^^toecek
söz
s^decp kurdun kanunin o
c^smh
kabö <te&ffl€^^
Bina^sB^
ta^aa^
da
azab
f^oecek
bir
^s^e
Im^^Ett
lââîlmesî
i»Mkûn<A«
ffiü hâr m.
âuyan, bu
aöy bütün
bedeninde
^^ina^t
söt
deildir.
Münkir ve
Nekîr
meleklerinin
sorular
haktr ve
gerçektir.
eriat
bu sorularn mümkün
olduunu
bildirdii için,
bunlan
tasdik;
etmek
vaciptir. Zira bu iki melek için
art olan,
sadece
sorduklarm
sesli veya sessiz ölüye anlatmak
ve
ölünün
de
bunlan sesli
veya
sessiz
anlamasdr. Ölünün bunlar
anlamas art
olduu
gibi,
anlamas
çin
de hayat arttr. nsan, bir eyi
bütün
bedeniyle
anlamayp,
sadece
kalbinin
batmndaki
biç
aUar.
Binaenaleyh,
soruyu
anlayacak
ota
b^te
hm
yaratümaa a^toftkündür
ve bu
Allah'n
kudreti
d«n^fc
hm
^le
d^esi
kahyor: Biz
ölüyü
^ma^^l^kmhâh^
vü
mMflm^i^mm,
A^ua
soru
mm
Mâm
seslerini
iitmediimiz
gibi, ölünün de önkra
cevap
verirken se-
sini
duymuyoruz .
Böyle bir
söz,
üphesiz
Be.
Pe^mb®^
r^J^'a
selât
ve
selânu
ona
olsun-
Cibrîl
(A.
S.)'i
gördüünü,
onim
s^nü
iittiini
ve Cibril'in de Peygamberin
cevabm
duyduunu
MeÜ
ölme-
yi
gerektirir.
Oysa
bu
gerçei
eriata
inanan bir
kimsenin
inkâr
etmesi
imkânszdr. Çünkü
bu, Yüce Allah'n
onda
bu
sesi duyma
ve
o
kim-
seyi görme duygu
ve kudretini yaratp,
yannda
bulunanlarda
bunu
ya-
ratmam olmasndan
baka
bir
ey
deildir.
Hattâ
ilk
vahiyler
yava
yava
nazil olmaa balad
zaman, devaml
olarak Hz.
Peygamberin
yannda
bulunan Hz.
Âie'ye dahi bu
duygu ve
kudret
verihnemitir.
O
halde
bu
gerçei
inkâr
etmenin
tek
sebebi,
ilhad
ve
Allah'n
kudre-
tinin genihini
inkârdn:.
Bu
görüü de bu
ekilde
çürütmü
oluyoruz.
Sonra bu görü kabul
edildii takdirde, uykuda
olan
bir
kimsenin
gör-
161
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 163/196
dügö rüyalarn
w duyduu
korkunç
seslerin de
inkâr edilmesi
gere-
keecMr.
tecrübe
ile sabit
olmasa,
uykuda
olan
bir
kimsenin
o
esnada gördüü
ve
duyduu
eylere
dair
anlattklarn
duyan herkesi
hemen
inkâr
edecek
ve
yalanlayacaklardr.
Gökleri,
yeri ve
bunlarn
ihtiva
ettii hayret
verici
varlklar
yaratt
halde,
bu kadar
deersiz
eyler
karsnda
Yüce
Allah'n
kudretinin
geniliini ve
sonsuzluunu
takdir
etmekten
âciz
olan
bir
kimseye
yazklar
olsun
Sapklarn
tabi-
atlarmn
bu
meseleleri
tasdik
etmekten
nefret
etmesine
sebep
olao,
aynen
insanm
da
üstün
bir
varlk ve
akllar
hayrette
brakan
bir yara-
tk
olmasna
ramen,
pis bir
menî
(sperma)'den
yaratlm
olduunu
tasdik etmekten
nefret
etmesine
sefessp
otomJötadff
|
fakat
ne
m
ki^
iD^^EÜg^f
gözle
görülen
gerç^k]^,
onlam
}mm lüM^
^tm^
zör^
lamaktadr.
Bu
da
göstmj^
it
imkânszh|ma
jâ##lî^tam ^aa
bir
eyin,
srf
hksz
olsun
dfye
inkâr edilmesi
do^
ig^r.
Mizân
(terazi)' :
Bu
da
haktr.
er'î
hükümler
buna delâlet
etmitir.
Bu
mümkündür.
Dolayisiyle
bunu
tasdik
etmek de
vadptir.
Bu
konuda
öyle
diyenler
bulunabilir
:
Ameller
nasl
tartlacaktr?
Çünkü bunlar
araz olup
yok
olmulardr.
Yok
olan
ise
tartlamaz.
Bun-
larn
yeniden
iade
edilmeleri
ve
terazinin
bünyesinde
yaratlmalarnn
düünülmesi
de muhaldir.
Zira
arazlarn
iade
edilmesi
imkânszdu .
Bundan
baka,
meselâ
insann
elinin
hareketi
nasl
halkedilecektir
?
Çünkü
bu,
hareketin
terazide
insana
itaat etmesidir.
Buna
göre acaba
bu hareketle
beraber
terazi
de
mi
hareket
edecektir ki,
bu
takdirde,
bu hareket
terazinin
hareketi
olup,
insamn
elinin
hareketi
deildir.
Veya
terazi
hareket
eftn^^'eeg^
midir?
Buna
göre
de
elin
haretei,
kendisiyle
hareket
etmeyen
bir
^isMI@
W^^m
gelmi
oh^ote.
ftl
ise
pphesiz
muhaldir.
Sonm
%^ a^^
Im^^
e^s^
h^mMm hUo,
m
G^azinin
^^kl^X
l^teketîeia
im^^
ve
p&1âxi^
alsb^
tinde
de^^
bunun
ecir ve
mûkâfati^r
derecelisinde
olmamas
mû^«ffid^.Beîldsdelîetoînte^l2fü^
hareketinin
günah,
bütün
bedc^
teteMl
gUnatete Eat kat
daha çoktur.
Dolayisiyle
böy-
le
ef
înuhaldif**.
Biz
bu
söze karhk deriz
ki:
Hz.
Peygamb^*d^
bv^
tlSiBSB$0 so-
rulduu
zaman
öyle
demitir:
Ah^
âe&e^&i ^rtOacakür.
Zara
Mss£^ ^asm^^Mo^
M
Mteler
terazi^
lon(k^ zmm. Yüce
Al-
kl
olun
k^esi
:^n,
yapta
tat^sevaplam Myukiüp
73
Sak: ah^yâ, C.
I, s. 114.
162
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 164/196
derecesinde
bir
meyil
yaratacaktr.
üphesiz
O,
dilediini
yapmaa
ka-
dir
olandr .
ayet bunun faydas
ve
bu
hesaplamann mânas
nedir de-
nirse biz
derk Wi
Yûoe
Allah'n fiili
için
m
l^da tale^
edilm^^
Zira
o;» ^ed^
fflBd^
û&U^i 9mmâxi
d^Jd&.
Qb\s.t is^tadaasârüi»*
MAr. Bu
hakikati
delilkde î^atfoâic^ bultmuyoriiz.
Ik>âm
taiMd
,
faydann, kulun kendi sellerinin
miktarn
bizzat
görmesi
ve^Uetle
cezalandrldn
veya Yüce
Allah'n lûtfu ile bu cezay
affettiini
bil-
mesi
olduunu düünmekmümkün
deil
midir?
Meselâ,
mallan ^zerfi*
de iledii bir suçtan dolay bir kimsenin vekilini
cezalandrmaa veya
bu
suçtan beraat ettirmeye
azmetmesi
halinde, o kimsenin
verilen
ce-
zann adil olduunu ve bu cezann
affedilmesini
ise,
müvekkilinin
bir
lûtfu
bulunduunu bilmesi
için,
suçunun
ve
kötülüklerinin
miktanm
en açk bir ekilde bilmesi kadar büyük
bir fayda tasavvur olunabilir
mi? Fakat sen
bununla
beraber, yine de
Yüce
Allah'n
fiillerinin
fay-
dasn
örenmekte
srar
edersen,
bunun batl
olduu
d^ha
önce
geç-
mi
bulunmaktadr*
Sm/^: Bu
4a
haksü
m
ona
ina^nak
va^tie. wt-
§t
mümkündür.
Sutt
Cdennem*in
üzerinde uzanan
bîr
kÖjprüden iba-
r^
olup, bütün
yaratMar
hmrm.
^aesJaden
geçecekti*,
^tsadar
^
l^p-
rünün
üzerinden geçerken,
Nfelelâ^
durdurun
onlan;
zira onlar
mes'uldürler
denecektir.
ayet
'*bu
nasl
mümkün
olur?
Rivayete göre
Srât
köprüsü kldan ince ve klçtan
keskindir. Binaenaleyh, Onun
üzerinde yürümek
nasl
mümkün olur
denirse
deriz ki:
Eer
bu söz
Yüce Allah'n
kudretini
inkâr
eden
bir kimseden
çkyorsa,
sözümüz
ona
Allah'n kudretinin
geniliini ve
umumiliini anlatmak konusun-
da olacaktr
ki, bunu
daha
önce
açklam bulunmaktayz.
Eer
bu
sözü
söyleyen
Allah'n kudretini kabul
eden
bir
kimse ise, ona hemen
diyelim
ki,
Srât
köprüsünün
üstünde yürümek,
havada
yürümekten
daha
hayret
verici
deildir.
Yüce
Allah
bunu
yapmak
için
geteken
kudreti yamtma
gücüne
sahiptir.
Bunuu tnâiUIS»,
Allah'n
insan
için
havada
yürüme
kudreti yaratp,
onun
mtmda aa düme olana
74 Srât'n
vasfnda,
onun kl kadar
ince
olduu konusunda
söylenenler
doru
deil-
dir.
Aksine Srât, kldan da
incedir.
Hattâ
onun
incelii
ile kln
incelii arasnda bir
mü-
nasebet
yoktur...
Zira bu,
doru yolun karldr. Doru
yol
ise,
birbirlerine aykr taraf-
m
gerçek
ortasndftn
ibarettü-. te bunun
için Yüce Allah» bu duay Fâtiha
SÛrdnds
»^E^
10
«%zi aom yoîa
sevlcBt*' dem^.„
um^M^
vSFâr...I^te^m'^-^Bi^h0t^Js^
afas^^
kaim
Wai
ve
gerçek
ortadr.
Bu da kldan daha
incedir.
..
Bak: ul^MatbtMl-Kebtr; (d-Uyâ,
C
I,
s.
114.
163
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 165/196
yaratfwm
ve havay
da
onu
boluto
tutabilecek
bir
kesafette
halk-
etm^klfr.
Havada
bu
mümkün olduuna
göre,
her haliyle
havadan
daha sabit
olan Srât köprüsünde
de bunun mümkün olabilmesi
üp-
hesiz
akla
daha
uygundur.
kind
Fasl:
Buf^
iti]affîkx)ml^d0U<to^£tdEtmfas]lm
tom
olarak
aoktaaaaiâidt
j^tid^jg»^ bunlar
zikretmek^
âstka et-
âairdir.
Bunun
bunlan
zikretmekten
vazgeçmeyi
daha
uygun
gördüm.
Çünkü özet olarak
sunulan
itikadi konular
için
gerekli
olan,
bunkrm
ancak sbMi
olmalan
için zorunlu bulunan önemli hususlar
ihtîm
etmeler^r.
Hatrlanmas
gerekli olmayan ve
hatrland
za-
man da gerek
kendisinin,
gerekse
hükümlerinin
bilinmemesinde
bir
günah bulunmayan
meselelere gelince,
bunlar incelemek sadece
mese-
lelerin
hakikatlerini
aratrmaktan
ileri
gidemez.
Bu
ise,
inancn saf-
landnlmak
ve
arklanmak
istendii
bir
ey
hususunda
elbetteki doru
deildir.
Bu
mesele
aklî,
lâfzî ve fkhî olmak
üzere
balca
üç
meseleden
meydana
gelmektedir.
Aklî,
hadis kudretin
iki
zdda
taallûk edip etmedii, bu kudretin
çeitli
olan
eylere
taallûk
edip
etmedii
ve böyle
bir
kudretin, kendi
mahalline
aykn
veya
benzeri
olan
bir
fiile
taallûkunun caiz olup
ol-
mad hususlanmn aratualmasdr.
LafzS
ise, mssgâ&
Bzk^
ba^t, baarszlk ve
imm
0^
dfif^^k»
jcEn
ne
oüt^m»
1:^ d^^Mlârm
huduttennm
ve
bunUuai
bu
imm-
lenn
verâdîpân aratulmasân*.
Bili
olanfi^^e^ gelince, bu
al-£MM*M b^^%
yâzd
îi^tt-
le
mjaretmemn
ve
tövbmm
ne
zamm
vAxssp
Mt^mm,
bunlarüi
M-
MmMoto
oM^Eum
m
berusederi gibi hususlarm ^tul-
masna
bmzer.
Bütün
bunlar
din
konusunda
önemli
deildir.
Mcak
bu
konuda önemli olan,
bu
kitabn birinci ksmnda geçtii gibi,
Yüce
Allah'n zat, ikinci
ksmnda zikredildii gibi,
Allah'n
sfatlar
ve
hü-
kümleri,
üçüncü ksmmda olduu gibi,
Allah'n
fiillerinin
vacip
ol-
mayp,
caiz
olduuna inanlmas ve
bu
ksmda
da
zikrettiimiz gibi,
Allah'n elçisi olan
Hz.
Peygamberin doruluunun bilinmesi ve
onun
getirdii
her eye olduu gibi
inanlmas hakkkmda insann
kendi nef-
sinden her
türlü
üpheyi uzaklatrmas
ve
yok
etmesidir. Bunlarn
dmda
kalan
hususlar
önemli
deildir.
Bu
itibarla
biz
burada
daha
Önce temas ettiimiz her
meseleden sadece
bir
meseleye
temas etmek
su-
retiyle,
bununla,
benzerlerinin
bilinmesini
ve benzeri
meselelerin
inan^
164
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 166/196
ilgili
konularda önemli
olanlarn dnda kallarnn nedenlerinin
an-
laümasn salamaa
çalacaz.
A3aUa
bîten t^le: Bu mesele, Öldürülen
bir
insann kendi
eceliyle
ölüp
ölmedii hususunda insanlarn
ihtilaf
etmesine
benzer.
Eer
bu
HmMB ^fiirCihBedii fafzedilseydi, acaba
onun o \^kitte
ölmesi vacip
olur
muydu veya
olmaz
myd?
îte
bu, terkedilmesi
zararsz
olan
ilmin bir
meselesini
tekil etmektedir.
Fakat biz burada
bu meselenin
açklanmas
yollarn
gösterecek
ve bununla ilgili
olarak
da
öyle
diyeceiz: Aralarnda
bir
balant
bulunmayan
iki
ey, daha
sonra
var
olmada
birbirlerine
iktiran
ettikleri zaman, bunlardan
biri-
sinin
yokluunun
takdir
edilmesi, dierinin
de
yok olmasn
gerektirmez.
Meselâ,
Zeyd
ile
Amr beraber
öldükleri halde, daha
sonra
biz
Zeyd'in
ölmediini
farzettiimiz
zaman, bu,
Amr*m ölmemi veya
fiilen ölmü
olmasm
gerektirmez.
Bunun
gibi,
meselâ ay
tutulduu
zaman
Zeyd
öldüü
balde,
daha sonra biz
onun ötodiini
farzedersek,
bu,
zonmlu
olarak
ayn tutuln:^^^uu
da
farzelmmizi jsa:ektirmez.
Apîi
tu-
tutulmaâ^m
iteelmemi de,
ölümÛn
Jbasd
olmamasm
cap
ettteez.
Çünkü bunlar
arasmda bîr i^,
Ux balat
fokim.
Aralannda
bir bilgi ve
balant
bulunan iki eye
gelince, bunlar
üç
ksma
aynlr:
Birincisi:
Bu
ilginin
sa
ve
sol,
üst
ve
alt
deyimleri
arasndaki
ilgide
olduu gibi, birbirlerini
tamamlayan
bir ilgi
olmasdr. te
bu
iki
eyden
birisinin
yok
olduu
farzediidii
zaman,
dierinin de
ona tabi
olarak yok
olmas
gerekir.
Zira
bunlar
birbirlerine
sk skya
bal
olan eylerden
olup,
bunlardan
birisinin
gerçekten var
olmas, ancak
di^rinin
varlyla
mümkün
olur.
Ududur M^krm^ böyle
^wt^^r3^fl^Mxnw^kla be^
ber,
bunlardan
birisinin,
art
ve
arth'da
olduu
gibi,
rütbece
dierin-
den
önce
gelmesidir.
BiHndii gibi,
artn yokluu
artlnn da
yoklu-
unu
gerektirir.
Meselâ
bir kimsenin ilmini
hayatta
olmasna
ve
ira-
desini
de
ilmine
bal
olarak
gördüümüze göre,
bu kimsenin
hayatta
olmadn
farzettiimiz an, onun ilminin
de
yokluunu
farzetmemiz
gerekecei
gibi,
ilminin
yokluunu
takdir
ettiimiz
anda
da,
iradesinin
bulunmadn
takdir etmemiz zorunlu
olacaktr. te buna
art
ad
verilmektedir
ki,
bir
eyin
var
olabilmesi için
bu artm
bulunmas
zorunludur.
Pakat
böyle
bir
mtib^
sadece
o
artm
varl
ile
meydana gehneyip, ancak
onm
yamnda
ve onunla
beraber
olmadyld
meydana gelmektedir.
165
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 167/196
fle
loe^sdi (mdÛl)
arasndaki
ilgidir,
ii y&k^,
bü
faâm'in
yokluunun
farz-
edilmesiyle,
nedenli'nin de yok
olmas
gerekir.
ayet
bu nedenli'nin
baka bir
nedeni daha bulunduu
düünülürse,
bütün bu
nedenlerin
nefyedilmesiyle,
o
nedenli*nin
de nefyedilmesi
icap eder.
Burada be-
lirli
bir
nedenin
yokluunun farzediImesiyJe nedenli'nin
mutlaka
yok
olmas
gerekmeyip,
sadece
o
neden'in
nedcnli'sinin
yok
olmas
gerekir.
Bu hususu bu
ekilde
açkladktan
sonra,
tekrar
öldürme ve
ölme ko-
nularna
dönelim:
Öldürme, boynun vurulmas
ve
kesilmesinden
iba-
rettir. Bu ise,
boynu küçla
vuranm
elinin
hareketkröpl^ja jja^^^a,
gelen birtakm arazlara
racidir.
Bu
arazlar,
boynu vunilanm
boynu-
nun cüzlerinde
birtakm parçalanma
ve
aynimalann
hasü
olmasndan
domaktadr.
te
bu
arazlara
bagl^bk^z daha
ik^n^
^ç^ktedir
ki,
bu
da ölümdür,
^yet hoymm mmâmm
ik ^te
âcâ^iâa bir
yolm^
bwm
^Fmhmm
t^sJ^mihmm^^
^ûmûn
de
htm^
farzetmek
gerekme.
Zira
bunl^
âdet
cüdaa. ^3sm,
mi&m^
Mâ
^sS^sm$m
Msm
bmberee vmt iSkm
M
^tm ihstd
olup,
as-
mda aralmaia
bir
ilgi veya
balant
yoktur. Dolayisiyle
bunlar, ikti-
lante âdet olmad halde,
birbirlerine
iktiran
eden iki
ey gibidir.
Eer
bu
vurma
eylemi
ölümün
nedeni
ve
menei olup,
ortada baka
bir
neden yoksa,
bu vurma
eyleminin ortadan kalkmasiyle,
ölüm
olay
da
kendiliinden ortadan
kalkm
oiur. Fakat
uras da
bir
gerçektir
ki,
nedenler
ilkesini
ileri
sürenlere
göre,
ölümün
boynun
kesilmesinden
baka,
hastalk
ve
gizh sebepler
gibi
birtakm
nedenleri
daha
vardr.
Binaenaleyh,
kesme
eyleminin
ortadan
kalktnn
farzedilmesi,
dier
nedenlerin de buna
bal
olarak ortadan
kalktklannm
farzedilmedij
sürece,
ölüm
olayurm
da
ortadaa
kalkt|ma
^rzediUmesini
gerekUr^
M
tem
bu
ekil^
a^lte^ldto
sonm
ga^m^ â^mmk,
di^dnlMz:
MM
SûâfiMfm,
heaSangî
bir
tevellüd, yani
Mr
eyin
di^ bîr
doduu
dümtUs&k^zîi,
M^^îUn,
bir eyi yoktan
var etmenin
Yüce
Allah'a has
olduuna
ve
bir yaratm dier bir
ya-
ratn
nedeni
olamyacana
inananlar
için
biz deriz ki:
Ölüm, boy-
nun vurulmasiyle
beraber Yüce Allah'n
ihtira
ettii, yoktan
var
et-
tii ve
bunu
kendisine
tahsis
ettii
bir
olaydr. Binaenaleyh,
boynun
vurulmasmn yokluu
farzedilmekle,
ölümün
yokluu
zorunlu
olmaz.
Hakikat
olan
da budur.
Bir
kimse,
daha
önce
cismin salam
oluunu
ve
dtan
helâke
sebep
olabilecek
herhangi
bir
etkinin
bulunmadm
müahede
etmesine
dayanarak, boynun
vurulmas eyleminin
Ölümün
gerçek
nedeni
olduum
inanrsa,
bu
kimse
boynun
vuruknas
eylemi
166
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 168/196
yok olduu ve
baka
bir
neden de bulunmad zurnan, bütün neden-
ter
yok
olduundan,
nedenli'nin
de yok olmasnn zorunluluuna inan-
m olur. Bu
inanç
nedenlendirme ve
nedenlerin yokluu bilinen ey-
lere
hasredilmesi
görüü kabul
edildii
takdirde
doru olur. Binaen-
aleyh,
bu
mesele
uzun
tartmalara sebep olduuna ve
bu
tartmalara
girenlerin
ekserisi
de gerei
gibi bu
meselenin
esasn ve
meneini kav-
rayamadna
göre,
bu
hakikatin,
bizim
daha
önce
Yüce
Allah'n
kud-'
retinin umumilii
ve teveliüd'ün çürütülmesi hakknda
zikrettiimiz
kanmdan
alnmas
ve
Örenilmesi
gerekir. îte
bu
esasa göre,
öldürü-
len
bir kimsenin,
kendi eceliyle öldüünü söylemek
lâzmdr.
Ecel,
Yüce
AUah*ja^ immm
ölümü için
yaratt^
bîr
vsMnm iime^tk.
Bu
vâkiüe
bcamb^
boym
vundmasuun
veya
aym
tutfiwm»
üteM
yâ^m
y^t^^mL
tel
^
^tamsi
^y^tf ira
Mtûa
bunter»
ham göre
birtakm
yaklak
nesnelerden
11:^9^
olup.
lans
ba:^s^E^ iktöran ekmesi, yaklamas
âdet
gereince
tekerrür
et-
mekte, bazdan
ise
tekerrür
etmemektedir.
Ölümü
doutan
gel^
tabiî bir sebep olaak
göen ve her mizaan
tean tabiatmm kuvvet
ySnMm
belirli
tnr
rütberâ
bulunduu^
bu
tavet
k^^
hd^m
brakld
zaman, mMâe^Mn en
sram
l^dar
devam
ettipi
Mat herhangi
bir
d tesirle
bu kuvvetin
yok
edâm^
veya
ifsat
edilmesinin
kendi
tabîatmn
gereine
izafetle,
bir
istiçal
ol-
âufuau
Üeri sûren
bir kimseye göre
ecel, tabiî
olan
müddetten
ibaret-
tir.
Meselâ
bu
hususta
öyle deulebilir: Bir duvarn,
yaplnn
salamhma
göre
yüz
sene salam olarak kalmas
mümkündür.
Bunun yansra,
ayn
duvarn
kazma
ile
derhal yklmas
da
mümkün-
dür. O halde
ecel,
kendi
zat
ve
kuvvetinin gerei olarak
meydana gelen
bir
müddetten
barettir.
Buna göre, duvar
kazma ile ykld zaman,
kendi
eceliyle yklmamtr.
Fakat dtan herhangi
bir
tesir veya
mü-
dahele
bulunmad
halde,
bu
duvar
kendiliinden
parçalanm
ve
y-
klm
ise,
buna
kendi
eceliyle
ykdd
denir.
Ecel
lâfznm
istinat
ettii
esas
ite
budur.
kinci mesele lâfzî'dir
ki, bu, imann ziyadeleip,
noksanlamas
veya
ayn
derecede
kalmas
hususunda
insanlann
ihtilaf
etmesine
ben-
zer.
Bu
ihtilaf,
bu ismin yani
iman
isminin
müterek bir
isim olduunu
bilmemekten ileri
gelmektedir.
Binaenaleyh,
bu
lâfzn
delâlet
ettii
isimler
iyice
anlald
zaman,
bu
ihtilâf
da
kendiliinden
ortadan
kalkm
olacaktr.
Bu
lâfz
üç
mâna
arasnda
müterektir. Zira
iman
IsUzndan,
bazan yakînî
delillere
dayanan
tasdik, bazan her hangi
bir
167
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 169/196
l
gibi,
tmzan
da
hn
isim,
tasdâcin bîr
g^l
olarak, ketdisiyk
b«-âber ame-
lin
e bulunduu
bir
inanca
verilir.
Birina
mâoaya
bu adm
verilmesinin
delili,
Yüce
Allah' delil ile
bildikten sonra,
hemen
ölen bîr kimsenin
mü'min
olarak öldüüne
hük-
metmemizdir.
Taklidi
tasdik'e bu
adm
verilmesinin
delili, Araplarn
büyük
bir
ksmnn,
Hz. Peygamber'in
-Allah'n selât ve selâm
ona olsun-
kendilerine
en
ufak bir
iyilikte ve
lûtufta
bulunmasnn
ve
onlarn da
Allah'n
birliine delâlet
eden
delillerin hiçbirine bakmakszn, muci-
ze'nin
ne
ekilde
delâlet
ettiinin
incelenmesine
ihtiyaç
duymakszm,
sadece Peygamberin
durumuna, hareket
tarzlanna bakmalanmn,
onu
tasdik
etmek,
onun
dorulumaianaîamkiçin
kendilerim
son
derece
kâfi
gelmesidir.
te
Hz.
Peygumfe^*
H
gM
D«3gîi^
'mw
ol'
duldarma
hülOEfödib^Tdu.
YûceAlMa
bu
kwda
sen
bize^^smetr^
^sp^^, yani bîk ^^llk
e^tm^ deiMa demesine ram^,
Hz.
F^-
^mber
tet ^
dier
bir tasdikte
ayfrmatmtlr.
Amel ile
beraber
olan inanca
bu lâfzn
verilmesinin
delili
ise,
Hz.
Peygamberdin
bir insan
zina ettii zaman, mü*min
olarak zina
etmez , iman yetmi küsür
ksma aynlu , bunlarn rütbece
en
alça
yoldan
ezay kaldumaktr
dOTSSdir.
Bundan sonra
^^mm^
dönerek
diyelim ki:
Delile dayanan
tasdik
anlapundaki
imann
delemesi düünülemiyee^ noksanlamas
da
4üünülemez.
Çufidcü
eer
h^d^4
kaanm tam olmad|te
^^sai
ob^orm,
bu
bk zi-
imanm
kemlüll^
\mM
#p.uyorsa,
bu
da
^£te^tadann her
ikisi
M
s^m.c^
I^ca
bîTziyadeliin, yani nefsin,
kendisiyle
IruMira
ve
güvene
kavutuu
bir
ziyadeliin
kastedilmesi
mümkündür.
Zira
nefis,
balangçta
bir
dereceye kadar
nazarî hakikatlere kar
huzur duyar
ve onlara
güve-
nir. Birtek
ey
üzerine
bir
çok
delilin
gelmesi
ise,
delillerin
açkla-
yc
nitelikleri itibariyle
huzur ve güvenin
de
artmasna sebep olur.
limleri inceleyen herkes,
zorunlu
bilgiyi
elde etmek
ve ona
kar
kendi
nefsini
huzura
ve güvene
kavuturmak
için bu
ilimler ara-
snda
bir
takm farklarn
ve aynhklarn bulunduunu idrâk eder. Bu
da, meselâ iki'nin bir'den fazla, âlem'n hâdis olduunu ve
bu
hâdis
klamn
da
tnr
olduunu
kesinlilde
bilmektir.
Bundan
baka,
böyle
bir
75
Bak:
Yüst^
Süresh
ây^:
17.
168
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 170/196
kimse,
delillerin çokluu
veya a/lg
umnndu konularn
bireyleri
a^^
snda birtakrm
farklarn ve
ayrlklarn
bulunduunu
da
idrâk
üîdef.
Bu
gibi
farklar
nefsin
huzur
ve güvene
kavumasnda
imanm ashnu,
batmna
bakan herkes
için
müahede
olunan
hususlardr.
Eer imann
ziyadelemesi bu
anlamda
tefsir
ediliyorsa,
üphesiz
bu
tasdikin, yani
delile
dayanan tasdik'in de
ziyadelememesi için
bir
mani
yoktur.
tman,
taldidî
tasdik
anlanmda
kabul
edildii
takdirde,
imanm
artmas
veya azalmas
konusmda Bir
takm farklhklant
bulunduunu
inkâr etmee imkân
yoktur. Zira
biz
müahede yoluyla
anlyoruz ki,
inançlarma bahlk
yönünden bir Yahudinin
durumu ile
bir
Hristi-
yamn veya
bir
Müslümanm
durumlar
arasnda bir
takm
farklar var-
dr. O derece
ki, bunlardan
hiçbiri yekdierinin inancna
tesir
edeme-
dii
gibi, kalplerinin
kesin
olarak
baland
bir eyden
ayrlmasna da
her
türlü
tehdid, korkutma
eylemleri, ilmî
aratrma
veya
hayalî
inan-
drma
melodlan
da
tesir
edemez.
Bir insan kendi
inancna
kuvvetle
bah
olmasna ramen,
yine de gerçei
kabul etmee meyyal
bir
yara-
tltadr.
Bundan
dolay
kalbinin baland
ey, kendisi için kesin
nmc
ve
ferahl
salamayan bir düüm gibidir.
Bu düüm
de
kuvvetli
veya zayf
olmas
bakunndan.
çeitlidir.
Binaenaleyh, by.
çeitlilii
insaf
m
kimsenin
inMr
eM'sâ
â^âmkmm
^im%
mçak
üis^m
ve
im^Uum
adknm
4^uklaj halde,,
kenâî n&J^mda
bunlam lâ-
dm
ata^m^i^
b^toâ
teonüarmm
ve
bunlaiE
y^tmm
^M^ffiâM
çeitliliini ka^^^aM^ a¥ îtikâr
îman,
üçüncü
mânada
kullanld zaman
-ki bu
tasdikle
beraber
ameldir-
amelin
bünj^be
çeitliliin
anz
olacanda üphe
yoktur.
Fakat acaba amele
devam
edilmesi
yüzünden,
tasdikin
bünyesinde
de
bk
fO^tüMk
olacak
mdr
?
DüünüLmesi^Deken
nokta
ite
Mut. Binaenaleyh,
tel
könul^^
Metak
dal^
4^i-
ru
olur. Zira
hakikat,
söylenen sözün
hakikat olmasdr.
i
Bu
konuda
ben
derim
ki:
Nefsin taklidî imana kar
duyduu
güven ve huzurun
te'kidinde ve
bu
imann
nefiste iyice yerlemesi
ve
kuvvet
kazanmasnda, emirlere
uymaa devam etmenin büyük
bir
tesiri
vardr.
Bu
gerçei,
ancak kendi nefsinin
halleriyle yakmdan
il-
gilenen, emre uyduu
veya uymad zamanlarda bunlar
kontrol
eden
ve
halin
de
kendi
batmnda çeitli
bulunduunu
anlayan kimse bilir.
Çünkü
insan,
amele devam
etmesi sebebiyle
kendi
inançlarma
kar
bir
yaknlk
duyar
ve
bununla
da
huzur
ve güveni
artar.
Bundan
dolay,
kendi
inancna uygun
olarak
uzun zaman
amel
eden
bir kimsenin,
bu
ioancm
deitirmek
bu konuda
kendisini
üpheye
düürmek
169
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 171/196
ki€^n
bit
elmas^nkinden
daha zor olur*
B$mm
w^mâ^
4w
hmu gjerek*
tîlMktedir»
Z^^m
y&thm kar kalbinde
merhamet
duygusu
bulunan
bir kimse, o yetîmh
tsn^ okad
ve durumu
ile
ilgilendii
zaman,
merhamet
duygusunun gerektirdii
bu
ii yapmasndan
dolay,
kalbin-
deki merhamet
duygusu
daha
da artar
ve kuvvet kazanr.
Keza,
baka-
sna kar
kalbinde
hürmet besleyen
bir
kimse,
bu
hürmet
gereince
onu yüceltir veya
elini
öperse,
kalbindeki
bu
hürmet ve
tazim
(ulu-
lama) duygusu
daha da
artm
olur.
te bundan dolay,
amellere
de-
vam
etmek
suretiyle
ibadet
ederiz.
Bu da kalbin tâzimi
gereince
rüku
ve secdeleri
yapmak suretiyle
olur
ki,
bmunla da kalplerin
tâzimi
zi-
yadelemi
olur. te
bunlar,
söz
konusunda
maharet
sahibi
olduklaruu
taslayan ve ilmi, sadece
lâfzlan
duyduklar
ekilde
tertip edip,
bu
ko*
nuda
nazar (istidlal, aratnja^
zevkinin
rolünü idrâk
edemeyen
kimr
selerin
inkâr
i^m^
cdd^üact
gerçeklerdir.
Bu
meselenia
U^kati
ite
budur.
Onlam ntkrn mânas
lizermdeki
ihtiMlan
da
tpk bunun
gi-
bidir.
Mutezile'ye
göre
rzk,
insann
malik olduu
eylere
mahsustu:.
Bunun için
onlar,
Allah'm
hayvanlara
nzk
vermekle
mükellef
bulun-
madm
söylemek
zonmMuunu ortaya atmlardr.
Onlann,
rzkn,
yenilmesi haram
olmayan
ey olduunu
söylemeleri
de mümkündür.
Bu takdirde
onlam ki
:
Z^iol^
GÜkpE]i#
g^t%
sm3^
teürieri boyuno rziklanduiMffîi
tnMe Me;^
m
olmak
M
amm aynkr. Ayrca
t^^,
«dfcök
m
tt^ei^ tarifleri
tmtmiA
âMad pfö UzatM
m
böylece
de
zamanlanm
bou
bouna harcam
oldular.
Buna
benzer hususlar, mühim
olanla
olma-
yan ayrmayan,
geri
kalan
ömrünün kymetini
bilmeyen ve
ashnda
bu
gibi
konulann
bir
kymeti
bulunmadn
anlamayan
bir
kimsenin
alkanlklarndandr.
Halbuki
bu kimse,
zamann
ancak
daha
önemli
olan meseleler
için
harcamaldr.
Meselâ,
aratrclarn
karüatklar
birtakm
meselelerin
aratrlmas ve
incelenmesi
problemi,
lâfzlarn
gerekçesinin
ve
bunlara
bu
isimlerin
verilmesinin
nedeninin aratrl-
masmdan
daha
önemlidir.
Yüce Allah'dan,
bizi
ilgU^diren
konularla
megul olmaa
muvaffak klmasm
dileriz.
Üçüncü
mesele
fkhîdir.
Bu
ise,
kelâmclarn,
faskm
hesaba
çeki-
lip çekihniyecei
hususundaki
ihtilaflar
gibidir
ki,
üphesiz
bu fkhî
bir
aratrmadr.
Mesele
bu
konuda
söze nasl
ve
nereden
balanmas
ve
170
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 172/196
SOnm
#
taJm
m
e^Mn fetoimsesife
Fakat
biz
bu konuyla
li
otok
deriz
ki; Gerçek olan
tekm
ImsUm
çdcîlmesidir.
Bunu
ted-
ricî olarak
tasvir
ede^ln^s
#tt
j^â^
Aâülâ;
ve
kötülükteö
nehyetme (al-Emr
If
Î-Ma*ftff^VM^y
anil-Munker)
meselesinde, emreden
ve nehyedenin
küçük
ve
büyük bütün
günah-
lardan masum
olmas
art
mdr?
Eer art
ise,
üphesiz
bu
icma'a
aykrdr. Çünkü
Peygamberlerin
büyük
günah
ilemekten
mâsum
olduklar
ancak
eriat
yoluyla
bilinmektedir.
Küçük
günahlardan mâ-
sum
olduklar
meselesi
ise
ihtilafldr.
Binaenaleyh,
ne
zaman
dün-
yada
tam
bir mâsum
bulunmutur?
Eer
siz
bu
art deildir.
Hattâ,
meselâ
ipekli
elbise giyen
bir
kimsenin,
bunu
yapmakla asî
olduu hal-
de,
bir
kimseye
zina
etmekten ve
içki
içmekten
menetmesi caizdir
derseniz
biz deriz ki:
Buna
göre,
acaba
içki
içen bir
kimsenin
kâfiri
hesate
çekmie,
kendisini
küfürden
menetmee
ve
bundan
dolay
da
«eno^
savamaa
hakk
var
mdr?
Eer
bu
soruya
hayr,
derlerse,
l>u
sÖd^i^ kmm.*
bozmu
olurlar.
Zira Müslüman
ordulan
her
za-
mm.
aîEefi
de
âtati^dar
b&^mde
toplsmn
Uûj^
^
Hz.
Peygamb^
-Allah'n selât
ve selâm
^nm
üz^ine
olsun-
zdma-
lunda,
m
ât s^hsîbel^
W
T^q%
asu:lann^
mmsâih'
memilerdir.
ayet bu
sonanuzat
«îVft,
dMerse yine biz
d^iz
ki: Acaba
,
içki
içen
bir
kimsenin, bakasm,
inam
öldürmekten
menetmeye
l^Û
\
var
mdr
veya
yok mudur? Eer
yoktur,
derlerse biz
onlara
derîz ki:
Buna
göre,
acaba
bununla,
ipekli
elbise
giydii
halde
içkiden
meneden
ve
zina
ettii halde
küfürden
meneden
kimse
arasnda ne
fark
vardr?
Binaenaleyh
büyük
günah, küçük
günahn
üstünde olduu
gibi,
büyük
günahlar
da kendi
aralarnda
çeitlidirler. ayet,
evet
hakk
vardr,
deyip
bu
sözlerini,
bir eyin
üstünde olan
ne kendi
misliyle,
ne
de
dûnu
ile
menedilebilir; o
ancak
kendisinden üstün
olan bir
eyle
menedilebi-
lir,
dmek
suretiyle
tekid
etmek isterlerse,
hemen
söyleyelim
ki,
bu
hü-
kümlerinin
de
bir mesnedi,
bir
dayana
yoktur. Zira zina
fiili,
içki
i^Qû(0nin
üstünde^^
Doljtyisiyle,
zina ettii
halde
bir
kimsemn
baka-
sm
içyd^
menetmek
ve
kendisinin de
içkiden imtina
etmesi
uzak
bir
Mmal
^teiildir.
Hattâ
kendisi
içM hM^
çomMmn
v)k
«rl^da-
kmt i^te
ms^amd
ve
onlara öyle
demesi
de mümkündür:
çkiyi
terketmek
bana
da,
sizlere
de
ymexp^.
Wmm
olan»
terkedilmesini emretmek
vacip olduu
gibi,
om
Wks^ss^ â& ^^p-
tir.
Binaenaleyh
benim, bu
iki
vacipten
birini
seçmek
hakkmdu-.
Bun-
lardan
birini
terketmem,
dierini
terketmemi
gerektirmez .
Buna göre,
bu
kimsenin
içkinin
terkedilmesini
emretmemesi
caiz olduu
gibi,
onun,
içki
içtii halde
bundan
menetmesi
de
caizdir.
O
halde
bmlar,
171
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 173/196
birini
icrterM^^ ili|^M
M
tâfM^i
^^ktiracym
M
vmJüt*
Bu
humm
bu
çcrk
kötü
birtakm
d^tom
n^^^m
g^ç^im
sebep olabilir, diyciter bulunabil. %
cgitete
olar^
meselâ
bir
erkein, bir kadma
kuilam^
^Myle mâlik olnms vö llsdüi
dnda onunla
zina
etmesi,
ve
bu
zina
fiili
esnasnda kadm kendi
ü-
liyariyle yüzünü
açt zaman, kendisine yüzünü açma; zira
ben senin
zevcen
veya mahremin deilim,
mahreminden
bakasna
yüzünü açmak
haramdr.
Halbuki sen
zinaya
zorlandn
halde,
yüzünü
açmakta ser-
bestsin;
binaenaleyh,
seni bundan
menederim demesi
mümkündür.
üphesiz bu gibi
emirler ve hesaplamalar
çok souk ve kötü emirler
ve
hesaplamalar
olup,
bunlara
akll bir kimsenin
iltifat
etmesi
düü-
nülemez.
Bundan
baka,
benim
için vacip
olan
iki eydir: Bunlar
da,
amel ve bakasna
emirdir. Bu itibarla,
ben hernekadar bunlardan
birini
terketsem
de
dierini
yapyorum. Meselâ
bana
vacip
olan,
abdest
almak
ve
namaz
klmaktu*.
Fakat
bm
abdeti
t^k^ti^im
bâlde na-
maz
k^rom. Ykie benim
için sünnet olan, sabura, kalk-
maktr.
Fa^t
bm
sataft kaükp,
orucu
^kei^mm*'
sdzü
htmm
lebidir.
Dolayisiyle bu
da
muhaldir.
ÇOkû
sabura
kalkk,
oruç
için
sünnet
olduu gibi,
abdest
âlmak
M
mmsm
Busr
lardan
herbiri
dieri
için
arttr.
Bu art da
rütbe
ydnikân
arddsm
önce
gelmektedir.
te bunun
gibi, insamn
kendi nefsi de bakasmdan
önce gelmektedir.
O
halde insann
önce
kendi
nefsini, daha
sonra da
bakasn
slah
etmesi
gerekmektedir.
Gerçek
bu
iken,
insan
kendi
nef-
sini
ihmal
edip,
bakasiyle megul
olduu
takdirde, zorunlu olan
tertip
ve
düzenin
aksine
hareket
etmi
olur. Bunun aksine
olarak insamn,
kendi
nefsim.slah ettii
halde, bakasna
gereken
emri vermemesi
ve
onu slah
etmemesi de,
üphesiz
Allah'n
emirlerine
kar
gelmektir.
Fakat o, bu
hareketinde
herhangi
bir
çeliiklie
dümü olmaz. te
kâfirin
durumu
da bunun
gibidir.
Onun, önce bizzat
kendisi müslüman
olmad
müddetçe,
bakalann
îslâmiyete dâvet etmee
hakk yoktur.
BkftM^b
omui,
'tem
vncip
olan
ild
eydir. Bunlardan
birini
t^fe-
eâ^i
d^NaM
yamak benim
hakkmdr d^esi
asla
kabul edilemez.
Bütün bunlara
cevap
olarak
biz deri^ M:
Zina
edeö
bir OTkein,
zina
ettii
kadnla
hesaplamas ve onun yüzünü
açmasn
menetmesi,
bize göre
caizdir.
Dolayisiyle,
bunun çok
souk ve
çirkin
bir
hareket
olduu
hakkndaki sözünüze gelince,
hemen
söyleyelim
ki, burada bu
hareketin
scak veya
souk, yahut da
tath
veya
çirkin olmas söz
ko-
nusu
deildir.
Aksine
burada
söz
konusu
olan,
sadece
bu
hareketin
hak
veya
batl olmasdr.
Aslnda
souk ve ar olan
pek çok hak
olduu gibi,
muhal
ve aa
olan
pek
çok da batl
vardr.
Binaenaleyh, hak ile
lezzetli
172
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 174/196
ayr tyr
gibi, batl
M
^akin de
aynac
kesin M1Î
bizim
âe^mMr:
Zta
eden
zünü açma; zira bu
haramdr demesi ve
onu amelî
olarak
bu
hareketi
yapmaktan alkoymas,
bir
söz
ve fiilden
meydana gelmektedir.
Bu
söz
ve fiil de
ya
haramdr,
ya
vaciptir
ya
da
mubahtr. ayet bunun
vacip
olduunu
söylerseniz,
maksat hasl
olmu
olur. Eer bunun
mubah
ol-
duunu
ileri
sürerseniz,
üphesiz
bir
kimsenin
mubah
olan bir
eyi'
yapmaa
hakk
vardr.
Yok,
eer
bu
haramdr derseniz,
buna
göre
aca-
ba bunun
haram oluunun
dayana nedir? Zira bu,
daha önce
yani
o
kimse daha zina fiilini ilemeden önce
vacip
idi.
O halde
nasl
olur da
mahrem sözü ortaya atlmak suretiyle, vacip
olan
bir
ey
haram
olabilir? Binaenaleyh,
onun
bu
son
sözünde.
eriatn haram kldm
dorulamaktan
baka
bir
anlam
bulunmad
gibi, lüUnde de
haram
olan
bir eyi yapma menetmekten
baka bir
lusus
yoktur.
Dolay-
Eoyle,
bunl^to
^4sm
hkiom
haram
oldum
s^^^mek
muhaldir.
Bizim
''faskm
l^akasna
mnk
w
msa
taba.
^s^m&
hakk
var-
t^^sûzteg
omm ^zO^a hak
ve
fiUnin
de hs^m iûs^âs^
h^Mmâ^m
baka bir maksadmz yoktur. Bu ise,
üphesiz namaz ve
Mm
gîM
deildir.
ÇünkÛ
emrolunan namazdltr.
Abdest ise,
na-
mazn artlanndandr.
Binaenaleyh, abdestsiz namaz
masiyettir,
namaz deildir. Böyle
bir namaz, üphesiz namaz olmaktan çkmak-
tadr. Buna göre, onun bu sözü hak
olmaktan
çkmad gibi,
fiili
de
haramdan menetme
olmaktan
çkmamaktadr.
Bunun
gibi,
sahura
kalk-
mak da,
yemei
öne
almak
suretiyle
oruca dayamkUk
kazanmaktan
ibarettir.
Bu
dayankl
salayacak
eyi
elde
etmee çahmadan da,
böyle bir
dayanklm
hasl
olmas
akla
uygu» .deildir.
nsanm
k;^^
resini
terbiye etmesi, bak^nm
terbiye
etmesi
için
arttuf si^^ze g^nc^, }m da müs^gaa kcmusu
olan
bir
hu^us-
'mt. tom hö^
M\^3m $k
mM
loS^dmz?
Mes^ bir
MmaB,
kendi
nefsini
slah
etmesi ve günahlardan
alk^pM^ Is^feas
ve
Wj dkin
^kalanm
kUnlen
n^^msi
wji
Sâft
^uu
gibi,
in-
sanm kendi
nefsini küçük günahlon ilem^cten abkoymas da, büyük
günahlardan menetmesi
için
arttr
demesi,
tph
sizm özünüz gi-
bidir ki, üphesiz bu icmaa
aykrdr. Zira, meselâ
bir
kâfir dier
bir
kâfiri
khç
zoruyla
müslüman
olmaa
zorlad
zaman, biz
onun
bu
ha-
reketini menetmeyip
öyle
deriz : Allah'tan baka bir
ilâh
bulunmad-
n
söylemesi
ve
bununla
da
bakasna emretmesi onun üzerine bir borç-
tur.
Fakat
onun
bu
emri
verebilmesi
için,
mutlaka
bu
sözü
söylemesi
art
deildir. Dolayisiyle onun,
bu
sözü söyledii
halde, bununla emretmeme-
si
mümkün
olduu
gibi, söylemedii halde, emretmesi
de
mümkündür.
173
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 175/196
ls
M txm^mi
Muitti
de
bwto
iteetdr^
Bk
bu
meie^t
Eucak
bu
gbi
kcmulmt
Mim
ününe, özellOcIe, azet
olarak
itikadî
konulara
ûteâ^ bc^^k
^
toas
etmi
b^tcm-
yoruz.
Dorusunu
talen
Allahtr/
174
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 176/196
ÜÇÜNCO ^ÖîJM
MAMET
MEm^
Bil
ki: mamet
meselesinin^^
incelenmesi de önemli bir
mesele de-
ildir. Aynca bu
mesele aklla
bilinen
konulardan
biri de
deildir.
Bu,
ancak
fkh olan meselelerden
birini
tekil etmektedir.
Sonra,
bu konu
insanlar
arasnda
birtakm
taassuplann,
görü
ayrlklannm
domasna
da sebep
olmaktadr.
Bundan
dolay,
bu
konuya
girmekten
kaçnan
kimse,
her nekadar
görüünde
isabetli olsa
da,
bu
meselenin
içine giren
kimseden daha doru
hareket
etmi
olur.
Bir de o
kimsenin
görüünde
hata etmi olduunu
düünün
te
o
zaman bu
meselenin içine
girmek-
ten
kaçmmakla,
o kimsenin
ne kadar doru
hareket
etmi olduu da-
ha
da
iyi
anbtglm
olur. Bununla
beraber,
inançla
ilgiU
konularn
âaJba i^moM
m^^Myle
mm
ecdidlmesi bir
gelenek
halini aldm-
al^tolMam ve
gdbnekkre
Mr
metodun
^be^^
Mma
kalplerin büyük bir nefretle
karladlte ^rhs^te.
Bmmla
}ms0bes:
Me, bu konuda
®W
fasa
fefâi^k
ve öyle
diyeceiz:
lö:
to-
nunun
incelenmesi bahca u
üç
noktada
toplanmaktadr:
Birinci
nokta,
imamn
tâyinin vacip
olmasmn
açklanmasna
dair-
dir. Burada
hemen iaret edelim
ki,
bunun vacip
olmasmn
akl
yoluyla
olduunu zannetmemiz
gerekmektedir.
Zira
biz,
daha
önce
de
açk-
ladk
ki,
vücub
eriattan
aknmaktadr.
u
kadar
var
ki,
bunun
yapl-
mmamdaki
s^tii
faydalan
vte^
t^keditoesind^
m
küçük
zararlan
salayp,
birçok
zararlan da uzaldlp^ptAtiçodan
ÛQ^B^
ümmA
tâ-
yiü^^cip
olduuna Mât etme£e
fe^^y^km.
Wm
Wm
«tek
biz, isadece
bunm
vacip
olduuna
da& er^ dâM ot
76 bn
Keysân mamet'in
vacip olduu esasm
inkâr
etmitir.
Ona
göre,
imameti
inkâr
eden
bîr
kimsenin
tekfiri
gerekmedii
gibi,
imamet
meselesini
büyütenlere
ve
imama
iman
etmenin, Allah'a iman etme
gib
olduunu
sö^eyenkre önem
verilmemesi
çekmek-
tedir. Bak: Faysayt-Tafrika, s.
57.
175
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 177/196
haitâ
bu
konuda
ânMm kms^ bmlu^u^na
s%toekle
dc
yetin^
iniyoruz.
Aksno biz,
insanlann»
fSderîni
icmalin
dayand
eye
çevir-
roeMrin
isteyerek diyorc^ ki: Din
ilerinin düzenlenmesi,
kesinlikle
eriatn
sahibi ote
Peygamlâm -AUah^
sdât
ve
selânu
ona olsun-
aittir.
Bu
ise, her
türlü tartmay kabul
^^eyen
kesin
bir
mukaddime
(önerme)'dir. Buna baka
bir mukaddime daha ilâve ediyoruz
ki, bu
da,
din
ilerinin
tanzim edilmesinin
ancak kendisine itaat
edilen bir
imamm
varliyle
mümkün
olaca
keyfiyetidir.
Böylece,
bu iki mukad-
dimenin
toplamiyle asl davanm
doruluu
ortaya
çkm olmaktadr
ki,
bu
da
imamn
tâyininin
vacip
olmasdr.
**cün
ilerinin
ta:dmi
eneai:
bir imanm
tâyini
Üe
mtokün
olur, anlammdakî
son
Önermenizîn
kabul ec^am^
^s^k^E^z^*
de-
nirse,
bizte^M:
Buitease^âotrd^B^uMai^
te^^Madto-
l^G^ dünyasm
^^^niyle,
dünyanm düzeninin
dç
ancak
kendisi-
ne
itaat
e^en
%k
îniatnn
variiyle
hasl
ohnastte.
Buna
göre
acaba
nizâ
(çekime), bu
iki
önermeden
hangisi
hakkndadr? ayet niçin
din ilerinin düzeni, ancak
dünyanm
düzeniyle
hasl
olur dediniz?
Hakikatte
ise
dinin düzeni,
ancak dünyanm harap
olmasiyle
hasl olur.
Çünkü,
din ile dünya birbirine zt
olan
iki eydir.
Bunlardan birini
tamir etmee çalmak, dierini
ykmak demektir denirse,
biz deriz
ki:
üphesiz bu söz, bizim dünya'dan kasdettiimiz
eyi anlamayan
bir
kimsenin
sözüdür.
Zira dünya
kelimesi, mâna
bakmndan
müterek
bir lâfzdr.
Meselâ
bu
lâfz,
bazan
her
türlü nimet ve lezzetin
ziyadeli-
inin,
zaruri ihtiyaçtan
fazla
olan
eylerin
karl olarak
ksUamld
gibi,
bazan da
insamn ölmeden
önce
muhtaç olduu bütün zaruri ih-
tiyaçlanmn
karl^
oJa^ü^^
Ju^tassl^^ OöviUdüü
gibi,
bunkunk
birisi
dm WâL ^ctt^u
Mis,
^&sin
bir
artm
t^sû
^m^^^M$*
Bîna^mle^
bu
0â
is^^k
lâûzlatm
tadüdan
mânalan
birbîrîn-
ûm
apm^sm
Mnm»
%te
îm
eldMe
d^sr. Ba
I^uda
bk
dîyoroz
M:
Dli^
düzeni
ancak
bilgi
ve
ibadt^
hasl
oIiif.
Bunlan
elde eünek de ancak vücudun salaml,
hayatn varh ve selâmeti,
ihtiyaç
orannda
yiyecek, içecek ve
yatacak yerin bulunmas,
bütün
tehlike ve
afetlerden uzaklamak
ve
korunmakla
mümkün olur. Ben
una
eminim
ki, bulunduu
topluluk
içinde emniyette
olan,
vücudu sa-
lam
ve
günlük
az bulunan
kimseye, sanki
bütün dünya olduu gibi
bahedilmitir. üphesiz insanolu
bütün hallerde kendi ruhuna,
be-
denine, mallarna,
meskenine ve azna kar kesin
bir güvene
sahip
olmayp,
ancak
baz
hallerde
sahip
olur.
Dinin
düzenlenmesi
ise,
an-
cak
bu
zorunlu
maddelere
kar
güvenin salanmasiyle
mümkün
olur.
Aksine
bütün
zamanlanm,
nefsim
zalimlerin
küuundan korumakla.
176
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 178/196
azn
galiplerin
ve
kudretlilerin azndan
kapmaa
çalmakla geçiren
bir kimsenin,
kendisini
ne zaman ilme
ve
amele vermesi mümkün olur?
Oysa
ilimle
amel,
Âhiret saadetinin
en önemli
iki unsurudur. Bu
da
gösteriyor
ki,
dünyann
düzeni,
yani ihtiyaç ölçüleri, dinin
nizam,
düzeni için
arttr.
Dier
önermeye
gelince,
-ki
bu
âmymm
ûîimdmmmmm
kir
sanlar,
mal
ve
mülkler
için
güv^a
ve
huzurun
salanmasm»
kendisine itaat
edito
bir
sultaui:
varhiyle mümkün
olmaa esasna
da-^j^nmaktadr-
bjmm
^rnsMemâ^ sulMafm
m
imamlarn
MaiAre]^
ICt^#m
jte
blrtakm fitne
ve
fmt
toeketkri^
s^femtakûndûr.
Obîkû,
ayet
butüîii
fitne
harel^tleri
âmm
ve
kendî^iffî
itet
edil^
hakm
Mr imham tâ^ (teekm ^I%bm-
hmm
ard
alcrm^
takdirde, üphe^ba
kankttr^mn mmsk,
khçlann
aku*ds
her
tarafa
yaylacak ve
bu da, o ülkede kthm
ba
göstermesine,
hayvanlarn
ölmesine
ve
snaî
tesislerin
durmasna
sebep
olacaktr.
Bu arada galip
gelen, malubu
soymakla uraacak, hayatta
kalanlarn
ekserisi
de
klçlarn
gölgesinde helâk
olacak
ve
dolayisiyle,
kendisini
ibadete
ve
ilme verecek
kimse kalmayacaktr.
te bundan
dolay
dendi ki
: Din ile
sultan
iki
ikiz kardetir.
Yine
bundan dolay
dendi ki:
Din esas
ve sultan koruyucudur.
Esas, temeli
bulunmayan
bir
bina
ykhnaa
mahkûm
olduu
gibi,
koruyucusu bulunmayan bir
ey
de
yok olmaa
mahkûmdur.
Binaenaleyh, akll olan bir kimse u
hususu
kesinlikle
kabul etmek
zorundadr ki,
inankr,
çeitli smf-
lariyle,
içinde
buto|4^^^
IBi^
Wmm ^^
W^
hmm
^te
fi^ledyle
1n#£^ tettakrdm
ms^smsM
görüü--
ne
ve
itaat
e^ha
ve rndan
Wx
fîldr
etraânda
güçfö
A
M^^^yd,
üph^
bq[
lieBk
olnrdu. Bu hastahm
ilam
ise,
aneâk
%u
dagmk ve
birbirine ayl
ffldKM
* araya getirebilecek,
çeitli görülere
sahip
tosîrtuci
fikir
etrafmda
toplayabilecek
güce,
kudrete
sahip
ve
kendisine
itaat
edi-
len bir
sultann varldr.
Bu
da
bize
gösteriyor
ki, dünya
düzeni için
sultann
varl
ve
din
düzeni
için
dünya
düzeni
zorunlu olduu
gibi,
Âhiret saadetini
kazanmak
için de
din düzeni
zorunludur.
te Peygam-
berlerin
kasdettikleri,
arzuladklan
ey, kesin olarak
budur. Böylece
anlalm
olmaktadr
ki, imamn varlmn vacip olmas, eriatin,
terkedilme^i
irnkâpfiiy.
Qlm
zonmluluklarmdan
bkMk-
Mkei mkta,
vmm
tâyk
eâîM^
1^
gea ^^|kfo
â^^mnas
hakkmdadur.
77
Afaima^tmmvarigk(musadabütltii8emftvt(Üâ]^
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 179/196
Bu
\^md&
biz
derk
kî: A<^k^ Mltaed
g^eâ^m^s^r
ki,
mî
kendi
arzumuza
uyarak,
geliigüzel bir
kimseyi bamd» kâU ^aiak
tâyin
etmemiz
mümkün
deildir.
Zira imamn,
dier insanlardan
ayrl-
d
birtakm
özelliklere,
birtakm niteliklere sahip olmas
zorunludur.
Bu
özelliklerin
bir
ksm
bizzat
kendisinde
bulunmas gereken»
bir
ks-
m
da bakas yönünden olan
özelliklerdir.
Bizzat
kendisinde
bulunmas
gereken
özelliklere gelince,
herey-
den
önce
imamn
halk
idare etme ve onlara
sözlerini,
tavsiyelerini ve
emirlerini dinletebilme
yeteneine sahip olmas
lâzmdr.
Bu
da, o
kimsemin
h&r yönden
yeterli, ilim ve takva
sahibi
olmasîyle
mümkün-
MQm
bunlara
ilâve olarak,
hükümdsurlarm
özelliklinden d^
WS
â^,
ciEM
Kurey kMtesîne
mem^
öimalan
^^rMr.
Bu
dün^
prt
bize bidte
& Peysu^be^
^Allah'n
selât
ve s&m
ona olsun-
**tmmüear
Kur^yften
olur*'
sözödör. îte
imam
di^
n-
^ütaâ
elâi^Mâden
aysmn
vmî
da
Imte,
îiSmt
Kurey
kalA*
sinde bu
sfatlan haiz bir
gurubun
bulunmas
da
pek^ mtak&n?.
Bu itibarla, imamn
kendisini bunlardan
ayran
baka bir
Özellii
daha
bulunmas
zorunludur.
Bu
da ancak onun, bakas tarafndan
imam
olarak
görevlendirilmesi
ve
bu
görevi
yapmak için
seçilmesidir. Onun
hakknda
bu
tâyin
ve
görevlendirme
devam ettii sürece,
imamet
ma-
kam
sadece ona has
olarak kahr ve
bu
makama
bakas
getirilemez.
imdi de
geride
imam tâyin
edenin
ve
kendisine
bu
görevi
yapmak
için
seçenin
sfatlarmn incelenmesi kalyor.
Zira
imam
tâyin ve
seçme
gö-
revinin
herkese
v^düm^
mümkün
deildir. Bunu
yapann
mutlaka
bakasnda
bulunmayan
bir özellie sahip olmas
lâzmdr. Bundan
dc^p
l^^yin
veya seçme iinin, ancak
üç
kiiden birisi tarafmdan
ya-
ptew
KOMDûnd;^
M,
da
unlardr: Bu
g^@^
ya
dorudan
dier
mensuplarmdan
tx^tt
tdr
teseyi
kendisine
vdiat^
suretiyle
zamanm
imam tarafndan
getirilir, yahut da
kendldüe
ve
Ih-^
tiyanna
bakalarmn da biat
etmesi,
uymas
gereken güçlü
ve nüfuz
sahibi
bir
kimse tarafndan seçilmek
suretiyle
bu
göreve
getirilir. Bu
seçme görevinin,
bazan kendi
nefsine
güvenen,
lider
olma vasfn
haiz
ve halkn
arasnda özel
ve
üstün
bir
durumu bulunan
bir tek
kiiye
verilmesi
mümkündür.
Dolaysiyle,
bu
ahsn
imama
biat
etmesi ve
onu bu
görev için seçmesi,
bakasnn da aym eyi
yapmasna ihtiyaç
brakmaz.
Çünkü
gaye,
dank
ve
çeitli
fikirlerin itaat
edilen
bir
ahs
üzerinde
toplanmasdr.
Binaenaleyh, kendisine itaat
edilen
bu
ahsn
imama
biat
etmesi, ona itaat etmesiyle
bakalar
da
imama itaat
etmi
178
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 180/196
^^winin, bazan
bir kiiye
verilmesi
doru
olmayp,
hmttt iki
veya
üç
kiiye,
ya
da
bir gurubabilmesi daha
uygun
olur. Bu takdirde,
itaatin
tamamlanmas yönünden,
bunlarm
mutlaka
bir araya
gelmeleri,
yeni imama
biat
etmeleri
ve onu seçme hususunda
birbirleriyle uyumalar
lâzmdr.
Hattâ
bu
konu
ile ilgili olarak ben
derim ki; Meselâ,
mevcut imamn
vefatndan
sonra,
Kurey'ten geride
kendisine
itaat
edilen
ve
emirlerine
uyulan
sadece
bir
tek
kii
kalsaydi
ve
bu
da derhal
imamet
davasna
kalkp,
bu
makama
otursayd
ve fii-
len
de
bu görevi
üzerine alsayd, kudreti
ve
yeterlilii
ile de
bütün
halk
kendisine tabi
klsayd,
ayrca kendisi
de
imaml?aa
jm^
olma^
reken
vasflan
haiz
bulunsayd, üphesiz
bu kimsenin
imameti tam
ve
sahih
olur
ve kendisine itaat
edilmesi
vacip
olurdu.
Zira, bu
kimse,
kendi
kudret
ve
yeterliliinin
bir gcre^
^rak
bu makama gelmitk.
Do^ymyV^
kendisiyle çeki^ek ve
tert^tt^
bi^ümt
fitad^ia ve
olan
bir
kimse,
üphesiz zamamnm
büyûklmDde^
elleriftde
âmsi^
Jsi^rden
kmâM î$ta Hb£
dm^Eikte
Mz
deildir.
Bu ise, her
tWÛ üpheden uzak olan bir hakikattir. Binaenaleyh
bu gibi
meseleler, genellikle
halkm kendisine biat
etmesiyle
ve onu
ima-
met makamna getirmesiyle
sona ermektedir.
Eer
maksat
çeitU fikirleri
bir
araya getirebilecek,
halk
birbir-
leriyle savatan
ve
ktaldan
(boazlamadan)
menedebilecek
ve bütün
güçlerini
dünya ve
âhiret
saadeti
için sarfetmelerini salayabilecek
ni-
telto,
teldisine
itaat
edilen
ve
sayg duyulan
güçlü bir kimsenin
or-
taya
çkmas
olduuna göre, ilmin
dnda kalan dier bütün artlan
haiz
bulum
ve
k^cndisinh yoksun
bulmdu^ ilim
için
de
âlimimin
m
Mmse
hakknda acatm sîz
ne Mf^^
mesi
gerekli
midir
denirse, biz deriz
ki:
Bizim
bu
konudaki
kesin
inanamz
ve
görüümüz
udur:
Bu
kimsenin,
yerine, her
hangi
bir
fitnenin ve ktalin
domasna sebep
olmakszn,
bütün
imamet sfat-
lann
haiz
bir
ahsn
getirilmesi mümkün olduu
takdirde,hari,
tah-
tndan indirilmesi
vaciptir. ayet
bu,
ancak
bir
savan veya
bir
fitnenin
meydana
gelmesi suretiyle
mümkün
oluyorsa,
bu
takdirde
ona itaat
etmek
ve
imametini
kabul etmek vacip
olur. Zira imamn bizzat kendi-
sinin
bilgili
olmas
veya
bakasnn
bilgisine
dayanarak
fetva
vermesi
ve
ileri yürütmesi
hakkndaki
tartmalardan
vazgeçmekten
doac^
kaybmz,
üphesiz, akibetini
biknediimiz büyük
bir
fitnenin doma-
m
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 181/196
m
mm ukM
kl^lnmtzdan
çok daha azdr^
pinkü
bu
fitne ve kanklldar,
Mki
de
însankna ve
msiüamm ^I^Übine sc^e^
olacaktr,
tma^
artlanna
lim
s&tmm
ilave
edilmesi ise, ancak bu sifatm
\m
meziyet
ve ilerin
yürütülmesini
salayan
tamamlayc bir
sfat
olmasndan ileri
gelmektedir. Binaenaleyh,
birtakm
meziyetlere ve tamamlayc vasfla-
ra
kaplarak,
onlara
kar yaknlk
ve arzu duyarak, en önemli ve
en
do-
ru olan iin terkedilmesi caiz deildir.
Görüldüü
gibi
bütün bunlar,
birtakm
fkh
meselelerden ibarettir. Dolayisiyle
itirazcnn, itiraznda
nefsine
hakim
olup, bu
husustaki
muhalefetinde ifrata dümemesi
ve
her
türlü mübalaah hareketlerden
kaçnmas
gerekir.
Zira
mesele,
onun zannettiinden
daha
kolay
ve
basittir.
Biz bu mânamn
incelen-
mesi
ile ilgili hususlar,
Batnîler'e reddiye
olarak
yazlan al-Mus-
tazharî ''^
adl
kitapta
$s^Bi
**ilfan
hususunda
hmsmdâ
ve
dier hus^lada
da müsamaha
gösterme
gerekir**
te^set^^iEdz
ki:
Bu
ihtiyarîMrmüfimAt
det^dir/ttat
zaruretler
mahzurh
olan eyleri
mubah kümaktadr. Meselâ
biz
biliyoruz
ki»
ölü eti
yemek
mahzurludur,
fakat
ölmek bundan
daha
mahzurludur.
Binaenaleyh,
bir
kimsenin
bu
gerçei anlamamas
ve imamet
artlar-
n haiz olan,
olmayann yerine
getirmekten âciz
olduu,
hattâ,
bu
artlan haiz
olan
bir
kimseyi dahi
bulamad halde, artlarnn
yok-
luundan
dolay
asrmzda
imametin
batl
olduuna
hükmetmesi
na-
sl mümkün
olur?
Bu
durumda
acaba onun, hükümdarlarn
hükmü
yoktur, valilikler
batldr, nikahlar sahih
deildir,
dünyanm
her ta-
raûnda valilerin,
hakimlerin
bütün tasarruflar
hükümsüzdür
ve do-
layisiyle bütün insanlar haram olan
eyleri
ilemektedir demesi mi,
yoksa,
hal ve zorunluluun bir
gerei olarak
imametin
ve valiliklerin
sahih
^u^
v^ilea
mm3mm
u^gutod^m
^mmâ
mi daha
donutef te^^^lt,
bu
kimse
ü
e^m
%ddnî
seçmek
durumun-
dâdf^
Bunlardan
bki^teal^^ins^te
dlU^np^^pveKldlarla
il|ÂU
bütün
tasamfbeiiUm
m^E^tinedA ki,
bu
ml^SKSEzâr.
Aym za^
m^a böyle bîr ey
hayatm
tümüyle
durmasma,
felce
uramasma,
fikirlerin
parçalanmasna, insan
topluluklarmn ayaklanmasna
ve helâk
olmasna
da sebep olur.
kincisi,
insanlarn,
nikâhlandklarn,
verilen
emirlere
uyduklanm, fakat bununla
beraber,
harama
da el uzattk-
tarafndan
1916,
1956
yllannda
Leiden'de
iki
defa
baslm
iset^
fittS
«alarak
baslmî^
mümkün olmamtr. Çünkü nair,
noksan
olan bir
nüshaya dayanmtr. Bu
kita^
mam
olaa
bi^r
uü&has, Fas
ve Suriye
kütuphaoelenade bulunmaktadr.
180.
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 182/196
lann,
ancak
içinde
bulunduktan durumun
gerei
olarak,
bu
fiillerin-
den
dolay onlarn
fask
vc günahkâr
olduklarna
hükmedHem^^ee-
ini söylemesidir.
Üçüncüsü
ise,
artlan
bulunmamasna
ramen,
duru-
mun
gerei olarak,
imametin
sahih
olduuna
hükmedilmesinin
ileri
sürülmesidir.
Büinm
gâM^
^
dâim
uzai»
oranla
uzak
)Sil:^,
M
fer-
den
m
hsM,
j^iedoe
tâsMk
âah& hayrldr.
Dolay^e
akll
olan,
bunlardan daha iyi ve
daha hayrh
ola^
seçmek sorundadr.
lümün
incelenmesi ite bundan
ibarettir. Dognyu
gören kîme
için bu
kadan kâfi
olup,
konuyu
daha
fazla
uzatmaa
lüzum yoktur.
Fakat bir eyin
hakikatini
ve
sebebini, ancak
o
eyi birçok defalar
duy-
mak ve
ona
kar ülfet
kasbetraek suretiyle anlayan ve
yaradl de-
vamh
olarak
bunun
zddndan nefret
eden
bir
kimsenin,
cihetteki bu
kadarla iktifa etmesi düünülemez.
Zira,
iradesi
zayf
olan kimseleri,
altklar eylerden
ayrmak
çok zordur. Peygamberler
dahi
bu
konu-
da
âciz
kaldklarna göre,
bakalan nasl âciz kalmaz?
Eer ''îmamiye mensuplanndan
bazlanmn
söyledii ve' vacip
olduunu iddia ettii gibi,
siz de,
ihtilaflann
ortadan
kalkmas
için
Hz.
Peygamberin -Allah'n
salât
ve
selâm ona
olsun-
veya
halifenin
bir kimseyi kendisine
halef olarak tâyin etmesinin vacip
olduunu ka-
bul etmez
misiniz
denirse,
biz
deriz ki:
Eer
bu,
gerçekten vacip
olsayd,
üphesiz
Hz.
Peygamber
-Allah'n
salât
ve
selâm
ona
olsun-
buna iaret eder
ve
kendisine
bir
halef tâyin ederdi. Oysa
Hz.
Peygam-
ber böyle
bir
ey
yapmad gibi, Hz.
Ömer de yapmamtr.
Aksine
Hz^
Ebû Bekir,
Hz.
Ömer,
Hz.
Osman
ve
Hz.
Alî'nin -Allah
onlardan
raz
olsm-
imametleri seçim yoluyla
gerç^emitir.
Binaenaleyh,
Hz. Fey^mb^
-Allah'n
selât
ve
selâm ona olsun-
anlamazl
or-
t^Eta Mine^
Aifnin
iom^te
icuret
mm
<M^im,
fakat sahebeletfa
bu
30^
hu
mm
inkâr ettÛ^ini
ve gî^e^s^edni
iddM
edeaMr
klm^^^
d
s^^to
ittt
e^mm*
Bie
lere,
benz^eflylelbiflk
v^üer^ kî:
Peki, Peygamb»M
Hz.
Ebû
Bekir'in
imametine
iaret ettiini
söyleyen bir kimsenin
sö-
zünü
neye dayanarak inkâr
ediyorsunuz? Hakikatte,
Peygamberden
sadr olan bir nassa
muvafakat etme ve tabi olma hususunda
sahabe-
ler icma
etmilerdir.
Bu da, tabiatiyle onlann
böyle bir
nass
inkâr
ettiklerini
ve
gizlediklerini
söylemekten
daha
doru ve
akla
daha
uygun-
dur.
Bundan
baka,
böyle
bir
iaretin
veya
nassm
vacip
olmas, ancak
ihtilaflarn ortadan
kaldmlmasmm
imkânszlamas
halinde düünül-
mesi
mümkündür. Oysa
bu,
imkânsz
deildir.
Çünkü aslnda imama
181
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 183/196
hM,
9Af
ta^tm tAmame otato
Mâtâ£^
olttmktadr. Bunaa
dciÜ»
gerek
Hz.
Ebû Bekir, g^kse Hz. Omma.
-Allah-
onU^to mz
olsun-
devirlerinde böyle hk
^tilafin
d^mam
olmasdr. BuM
ha-
life, halkn
bîatiyle
hükmü ellerine
almlardr.
Bununla berab^, Hz.
Alfnin
-Allah
ondan
raz olsun-
devrinde
hilafet
konusundaki ihtilaf-
lar
alabildiine çoalmtr. Oysa
imamiyye görüünde
olanlara
göre,
Hz.
Alî
hükme
nass'Ia
gelmitir''.
Üçüncü
Nokta,
£hl4
Sünnetin Sahabeler ^ Uafi4
BaiA
-Allah
onlardan raz olsun-
hakkndaki
inancnn a^Msnm^na
dairdir.
Bil
ki,
insanlar
gerek Sahabeler, gerekse
Hulefâ-i Raidîn
-Allah
çffllardan
raz
olsun-
hakknda
birçok
yönlerden
ifrata
dümülerdir.
Me^
bunterte tata^
ismtoa^
masûm
olduklarm
iddia ede-
Wstcek ûmc^ jkendü^Ü
ivmekte
ûsd
gteken, baalatda
Sahar<
b^e
^dde^
Mcam
etmi^
v&
h^
^Mtu
femsk,
kötüleinek
için diline
aüMfd^i^
bîr
Mrriyet
vermitir. Bununla
berab^,
sen
mh,
bu
ki guruptan
olmayp,
ancak inançta îküsâd
yohmu tutamlar-
dan
oMahsm.
Yine
bilmelisin
ki,
Yüce
Allah*n
kitabnda gerek
Muhacirîn'i,
ger^cse Ae^h
öven
birçok
âyette: vardr.
Keza
Hz.
Peygamberden
-AJah*m
ssMtt
ve
selâm ona olsun-
berdm SaÂfi£dMwg4&le^
yl-
gibi^n
ffm^iwi
^msmz
huhmmmf
m
îmm
m
hay^hn,
h&ifyn p^mksm,
âmm onlar takip
eth^dir*' siz-
lerinde
olduu gibi.
Sahabeleri
çeitli
ekillerde
övm m
tezkiye eBE
birçok
hadîsler
îîvayet edânu^.
Peygamberimiz,
onlann her fi-
sini özel
bir ekilde
övmütür ki, bunlarn tümünü
burada
anlatmak
uzun
sürer.
te Sahabeler
hakknda
bu ekilde
düünmek, böyle
bir
inanca
sahip olmak
ve
hüsnü zannn
gereine
aykr olarak
söylenen
sözlere ve
anlatlan
durumlara
dayanarak, onlar
hakknda kötü zanda
bulunmamak
lâzmdr.
Zira
onlar
hakknda
nakledilen
sözlerin
ekserisi,
sadece
koyu
bir
taassubun
icad
ettii
sözler
olup,
bunlarn asl
ve
esas
yoktur.
Sahabeler hakknda
nakledilen
haberlerden, doruluklar
sabit
olanlarn te'vil edilmesi
gereklidir. Zira hata ve
sehvin
(unutmanm) tec-
viz
edilmesi için,
akln
almayaca bir
eyin caiz olmas
mümkün deil-
dir.
Binaenal^h,
Sahabelerin
fiillerini, her
nekadar
bu
fiillerindeisabet
.
79
^tlarBE.AK*ioi)as^|çnaât^«ai^^^mWBââ^
SIZ
yece
âtdMlâ
flerî
sünnAsterdir.
Halbuld.
Hz.
AU
de
ilk
üç
halîfeye
biat
Hz.
Muhammed,
imamlk meselesini
seçime
brakmtr.
Sahab^
sömoek
d<^^
d^âûr.
Onlar,
Müslümanlar içinde
en hayd
olanlardr. Çevireo.
182
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 184/196
^iM%0tsakr
da,
hayr, iyiyi
istemelerine hamletmek ftzmdr.
Mesclfl,
IstâmtSiMMti^MUâviy&lleHz.
Alî
-Aîlah
ondan
raz olsun-
arasmda
geçen sava
ve Hz. Âie'nin Basra'ya
yürüyüü,
herkesin
bildii bir
olay-
dr.
Burada Hz. Âie
-AUah ondan
raz
olsun- hakknda hüsnü zanda
bu-
lunarak,
balangçta onun,
ortaya çkan
fitneyi yattrmak ve
yok
etmek
amaciyle böyle
bir
harekete
bavurduunu,
fakat
sonunda
i
çrn-
dan çkarak
zaptedilmez
bir
hal
aldn
söylemek
lâzmdr.
Zira
mu-
hakkak olan
bir husus, ilerin,
genellikle
balangçla istendii, arzu-
land
ekilde sona ermemesi
ve zaptedilmez
bir
hal almasdr. te
Muâviye'nin de
bu
ekilde
teVüde
bulunduunu
ve
yapt ileri
de
daima
böyle
bir teVile
dayanarak
yaptn zannetmek
ve kabul
etmek
lâzmdr.
Bundan
baka, dier
ahâd
rivayetle
konusunda söy-
lenen
sözler
hakknda da
aym
eyin
söyl^jn^i
icAlttittl'*
buaMaa o^nlar
bablte
te^m^ te^^U^; Aslnda
bu
Balde,
bu
gild
fenkte bunnknn
sokaî kimseler
ima^aâm
k&â
Û
Md&j
doruluu sabit olmayan
her eyin
inkân^ d^)|nâttgu
sabft
0ta her eyin
de
te'vili
cihetine
gidilmehdir. Anlayamadn
bir
mesele
ile
karlatn
zaman,,
belki de
bunun,
benim
anlayamadm
ve kavrayamadm
bir
te'vili
ve
sebebi
vardr
demelisin.
Bil
ki,
üp-
hesiz burada
sen,
bir müslüman
hakknda kötü
zanda bulunmak,
onu
kötülemek
ve
dolayisiyle yalanc
olmak veya
onun hakknda
hüsnü
zanda
bulunmak
ve
onu
kötülemekten
dihni
tutmak
durumundasn.
Bu konuda meselâ,
senin
hataya
dütüünü
farzedelim.
Müslümanlar
hakknda
hüsnü zanda
bulunmada
hataya
dümek,
elbetteki
onlar
kötülemek
konusunda
isabet etmekten
daha
hayrhdr.
Meselâ br
in-
san, ömrü boyunca îblis'i,
Ebû Cehl'i,
Ebû
hs^^'i
veya kötü
imm-
lordan
herhangi birini
lân^^mektm
düim
tuts2^
ûph^iz onun
bu
sükutu,
kendisine
bir
zam
mtmm.
Wm Bu
Umm,
Ifte
AlW
^3sde
D^sum,
gtotesicMia
Wc
konu ile
ilgili olajuk, bir
müslûimaD
hakknda en ufak
Ut Ur
m^sm^
Imlunsa,
üphesiz
bu^
onun
helakine,
mahvohnasna
eb^
liat
Bîötto
baka,
hakknda
Hlnen
her eyin
sil^^Eemesi
d^tt.
Mm-
sS^^sm
sözler
ve
yaplan
suçlamalar,
bir
kimse
hakkmda
her
nekadat
da olsa, eriat
kesin
o^atak
gjybet'ten
kaçmlmasnu
emretmi
V©
bü
teuya
büyük
bir
önem vermitir,
^
bu
hususlan
tyice
anlayan
VO
^^dk^da
kendisim
ilgilendirmeyen
eylere
meyl^ta^
llMas bu-
lunmayan
bir
kimse,
bu gibi
konular
karsnda
susmay tercih
edecek,
bütün
müslümanlar
hakknda
hüsnü
zanda
bulunacak
ve
dilini
bütün
gücüyle
Selef-i
Salihîn'in
tümimü
övmee
tahsis
edecektir.
Bütün
&i-
habelerin
hükmü
ite
budur.
188
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 185/196
Hulefö-i
Raidîn'e
gelkc^
üphe^
byto
dig^âiâte 4ââ
üA,
daba ^dle^â^.
BkiU
S{ta6t%
tyt^^H
fl^âat ve
ÛstM^
luktekî sralan,
imametteki sralan gibidir. Burada bizim
'*filan,
fa-
landan
üstündür
sözümüzün
mânas, Âhiret'te
Yüce
Allah'n indinde
onun
derecesinin ve
makammn,
dierinden
daha
yüksek
olmasdr.
Bunu
da Yüce
Allah'tan
ve
eer
bildirmise,
O'nun
Resulünden
ba-
kasmn
bilmesi
imkânszdr.
eriat
sahibi
tarafndan,
bunlarn,
fazilet
ve üstünlük
yönünden,
bu
ekilde bir
tertibe
ve
sralandrmaa tabi
tutulmalarm
gerektiren mütevatir
ve
kesin bir nassn
varid
olduunu
iddia etmemiz
mümkün deildir.
Bilâkis,
nakledilen bütün
nass'lar,
bizim
onlann
tümünü
övmemizi bildirmektedir. eriat
sahibinin fazilet
ve
üstünlük yönünden
onlar
övmesindeki inçlikten
bir
tercih hükmü
jg^armak, körükörüne hüküm
yürütmekten
ve
Yüce Allah'n bizi
«^u
kdbad^
te^e
burnumuza
sokmaktan
baka- bir
de^-
Wsmâm
%&m,
hamâstm
zsibM
tmdk»to
>akarak,
Allah'ii
indindeM fozüet
ve ûstûnlOkl^îti de bilmekgS^.
B
gibi bir hüküm,
ms^âm
û&d gidemez.
%fe
ioss^to
vaâa ki,
d
görûnülerkiâ
göre haramla
megul
oldu^n
zannedSir. Oysa ote AlM'to
ia^de
öyle yüksek bir
makama
sahiptirler ki, onlann kalplerinde
Allaîl^tt
baka
bir düünce,
batnlannda gizli olarak, O'nun
korkusundan
ba-
ka
bir
korku
yoktur.
Yine
öyle insanlar
vardr
ki,
d
görünülerine
göre
kendilerini
ibadetle
tezyin
etmi
olarak
göründükleri halde,
ha-
kikatte
batnlarnda
gizlemi
olduklar kötü
ve
habis
düüncelerinden
dolay,
Allah'n gazabn ve
en
iddetli azabn
haketmilerdir.
Bina-
enaleyh, gizli olan
eyleri bilen ancak
Yüce
Allah'tr.
Bununla
beraber,
fazilet ve
üstünlüün, ancak
vahiy
ile
ve
Peygamber'in de
ne
olduu,
ancak
iitme
yoluyla
bilinebilecei sabit olduuna göre, insanlarm da,
her
zaman
Peygamberin
-Allah'm
selât
ve selâm ona
olsun-
mecli-
sinde
bhman
ve
onun
ahvaline
tamamiyle
vakf
otm
kimselerin, fa-
zilet
w
t^Uik
yMûte^
Stebelem derece
ve tertipline
4air
s^edüdei
sdaM
dlokmelerî
ve
hx
^2ada
geniine
v^malan
daha
doru
oltr.
Bu iâhaMer, Hz.
Ebû
Bekir'in
-ABah
mâm
raz
ohm-
hilafette
öne
geçkilmesî konusunda
MM:
etmiler,
mim
Ebû
Bekir, Hz.
Ömer'i dierlerine tercih
etmi, daha sonra da Sahabeler
e
rasiyle Hz. Osman ve
Hz. Alî'nin
-AUah onlann hepsinden raz
oîsun-
halifelikleri
üzerinde
icma etmilerdir.
Bunlarn
her hangi bir gaye veya
sebebe
istinaden,
Yüce
Allah'n
dinine hiyanet
edebileceklerini
zannet-
mek
doru
deildir.
Onlarn
bu
konuda
icma
etmeleri,
halifelerin fazi-
let
ve
üstünlük
yönünden derecelerine
delâlet
eden
en güzel bir
örnek-
tir. te bundan
dolay £hl-i Sünnet,
fazilet
ve
üstünlük
bakmmdan bu
184
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 186/196
tertibe
inanmtr.
Bundan
sonra
da, rivayet
cdücn haberleri
aratrm-
lar
ve
bu haberlerde
ad
geçen
tcriip
ve
sralandrmada,
sahabelerin
ve
icma
ehlinin istinad
ettikleri
hususlar
bildiren
delilleri
bulmulardr.
mametin
hükümleri
konusunda
bizim
ksaca
anlatmak
istediimiz
hususlar
ite bunlardr.
Dorusunu
Allah bilir.
185
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 187/196
DÖRDtJHCÜ
B&U3H
TEKFR
VACP
OLAN
FIRKALAR
Bu
bölüm,
tekfiri vacip olan
frkalarm
açklanmasna
dairdir.
M
M,
feû
mmiM
Mhâm
çok
M
gitmiler
m
Mrt^fea
kaplmlardr
^.
O
kadar ki, baz
guruplar,
kOT^teinin
mensup
oi-
duklan
frkanm
dnda
kalan
dier
bütün
frkalar
tekfir
<mnektel
çekinmemilerdir.
Eer
sen bu
konuda
hakikati
örenmek
istersen,
hereyden
önce unu
bilmelisin ki, bu
mesele
fkh
bir
meseledir. Yani
belirli
bir
sözü
söyleyen
veya
bir fiili
ileyen
kimsenin tekfirine
hük-
metmek,
fkhn konusuna
giren bir
husustur.
Zira bu
meseleler
bazan
sem'î
delillerle bilinmekte,
bazan
da
ictihad
yoluyla elde
edilen
zannî
delillerle
anlalmaktadr.
Binaenaleyh,
bunlarn
aklî
delillerle
anla-
lmas
imkânszdr. Bunun
anladmas
ise, ancak
filan
kimse
kâfirdir
sözümüzün
Baânasmn
anlalmas
ile
mümkündür.
Bunun
mânas,
0
ttal«Â
Otoak
CtbmaK^oA
l^ltoma
dair ötsdd
dünyada-
ki
M^t^
âmummâaiL
ve omm
öldürülmesiyle ksas
gerekmiye^
&sgm^ br
mMünm
bzla
nikâblannasm
m^okün
«taulna,
lere
dair dünyadaki
l^^^d^
hate
veanffi^Mr. Kytm
ba
sözde,
ondan
sadr
olan
sözün yal^ ve ^tânCimtt
C^mkt
olduuntt
sâm
verme
anlam
da
vardr.
Böyle
bir
SÖ2ttn
yalan
veya
inancm
cehalet
olduunu*'
aklî
debilerle de
bilmek
mümkündür.
Fakat bu yalann
ve
cehaletin
tekfiri
gerektirmesi
baka
bir
konudur.
Zira
bunun mânas,
bu
kimsenin
kannn
akllmasmn
ve mallarnn
alnmasnn
her
an
mümkün
olmas ve ebedî
olarak
Cehennemde
kalacana
dair
her
eyin serbestçe
söylenmesinin
mubah olmasdr.
üphesiz
bütün bun-
lar
er'î
meselelerdir. Bize
göre eriatta
yalancnn,
cahilin veya
yalan-
layann ebecü
olarak
Cennette
kalacana, bu
kimsenin
küfrünün
önem-
80
Bak: Gazalî,
Fay
sahi'
t-Tafrika,
s. 81
vd,
81
Bak:
Gazalî,
Faysaiu'
t-Ta/rika,
s.
19.
186
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 188/196
li bulunmadna,
mallarnn
ve
camnm
dokunulmazlna dair bir hük-
mün gelmesi
caiz olduu gibi, bunun
tam aksini
bildiren bir
hükmün
de gelmesi caizdir.
Fakat bütün
bunlara
ramen. eriatta
yalamn
do-
ru
ve
cehlin
ilim
olduuna
dair
bir
hükmün
gelmesi asla caiz
deil-
dir.
Asimde,
bu
meselede
ma^Uup
olan
bu
deUdr.
Algine
matlup
olan,
istenilen
ey,
eriatm,
bu
cehli
ve
yalan
o
kimsenin
dokunul-'
mazhnn
kaldrlmas
ve
böylece
onun
ebedî
olarak
Cehsüuifimde
kalmas içm
bir
sel>ep
khp
klmaddr.
Bize
bu
ma
Ben^:
MmM,
l^ik
çocuk
kdinm
uhadetî temfite
mmm
mik^
hu
çmi^
I^fîi nüdîr
»W3m
»dr?
^^1^
d^imlCs
»(gt^
bu
^^s^
^kdi|i
bu Mz,
k^^i
biKîîl
tas^k
etaete
sebep
klm
mdr
veya
klmam
mdr?
tte bütOö
ISiMûit
eri-
ata raci olan hususlardr.
Fakat
onun sözünü
yalan
veya
inancm
cehl
olarak vasflandrmak, eriatn konusuna
girmemektedir.
O
halde,
ya-
lann
ve
cehlin bilinmesinin aklî olmas
caizdir.
Fakat böyle bir
kim-
senin kâfir veya
müslüman
olduunu
anlamak, ancak
er'î hükümlerle
mümkün olan
bir husustur.
Yine bizim
fkh
konusundaki
görüümüz-
de
olduu gibi, acaba bu ahs
köle
midir
veya
hür
müdür ?
Baka bir
deyimle,
acaba eriat, bu ahsn
köle olmasn,
ahitliinin
ve
velâ-
yetinin
iptali, emlâkinin
izalesi
ve
kendisi,
^Plükiyetini
elinde
bulundur-
duu
efendisi toafmdan
öldürüldüü
zaman,
ksas
gerekmeni^
S^n.
hk
sebep künu mdu'f bütün
bunlar,
er'î
hükümlere
dayanan
^
<|«^W
erî^tao sümm
konakmâsî.
Bu
gibi konularda
baz£Ui
öte^k, da
zansa
mUMtet
ââp^amk
f^ât
MS^k
1^
mm
ImM
t^M^
mMMe,
W^bm
mslan
ve
aynntlan
hal^
kmda öyle
bir
karara
varmanuz gerekmektedir
t Bir
n^Mb
i&tl
bir
hüküm
olduunu
iddia
eden
bir
kimse,
bu
hükmü
ya
eriatm
öps^
lanndan olan icma ve nakil
gibi bir esasa
dayanarak
veya
bu
esasa\k-
yas
ederek bilmektedir.
Ayn ekilde
bu
kimse, bir ahsn
kâfir oldu-
unu da
ya er'î
bir
esasa dayanmak
veya
bu
esasa kyas etmek sure-
tiyle idrâk
etmektedir.
Kesinlii sabit
olan bir esas
da udur
ki, Hz.
Peygamberi
-Allah'n selât
ve
selâm
ona
olsun- tekzib eden, yalanla-
yan kimse kâfirdir. Yâni
öldükten sonra
ebedî olarak Cehennemde
kalacaktr;
hayatta
kald
müddetçe can
ve
mallan
müslümanlara
mubahtr.
Onun
hakknda,
bunlara benzer
dier
er'î
hükümlerin
de uygulanmas
zorunludur.
u
kadar v^ ki,
tekzib,
yalanlama
birta-
kun
derecelere
ayrlmaktadr:
187
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 189/196
Patpere^Hh ve
benzerlcMrinm MzâÂ.
BuOam
tekfiri
H^ftn-
KerîmMe nassan sabit
olduu
gibi,
ümmet de b^
konuda
icma
etmi-
tir.
Asl
olan
ite budur. Bunun dmda kalanlar
ise,
bu
hûkme
ek Ût^
rumundadrlar.
JMinai 4mcei
nübüvvetin esasm
inkâr eden
Brahmanlarm ve
âteds
Y^mttaam
mk^
ed^
D^^lerin
(Tabiattalana)
t^^dic.
Bunlar
da
öncelikle Kur'axt-4 K^^^de
geç^
nassm
ûüt^i)^
^ratfek-
tedîr.
Zim
Brahnnî^,
gmk I^.
^gamberi
ve
gerekse
dier
bûtün
peygamberleri tekzib
etmiler,
bunlarn
peygamb^lM^M ÎSftRâ
^*
memiler
ve
bd:^ece de
Hristiyanlardan ve Yahud&eard^ <k}ta çok
tekfir edilmee
lâyk
olmulardr,
Dehriler
ise,
Brahmanlardan
daha
çok tekfire lâyktrlar. Çünkü
bunlar,
peygamberleri
yalanlamaa
ilâ-
veten,
bu
peygamberleri göndereni
de
inkâr
etmilerdir. Bu inkâr da,
zorunlu
olarak
nübüvvetin
inkârm
gerektirmektedir.
îte
bu
dereceye,
söyledii sözün batl olduu
anlalmadan
önce, genel
olarak
peygam-
berliin ve
özellikle
Peygamberimiz Hz.
Muhammed'in
-
Allah'n
se-
lât
ve
selâm ona
olsun-
nübüvvetinin sabit
olmadm
gerektirecek
ekilde
bir
söz
söyleyen herkes girmektedir.
Üçüncü
derece,
âlemin Yaratcsn,
nübüveti
ve
Peygamberimizi
tasdik etmekle
beraber,
er'î
nasslara
aykr
düen
birtakm
inançlara
sahip
olan
insanlardr.
Bunlara
göre
Peygamber
hakldr;
söyledii
sözlerden
ancak
insanlarn
salâhm,
iyiliini
kasdetmitir; fakat
in-'
sanlara
gerçein anlatlmas
ve onlarn da bunu anlamasmm
güçlüü,
hattâ imkânszUmdan dolay
hakikati
açklamaa
kadir olamamtr.
te bu
inanca sahip
olanlar filozoflardu:.
Bunlarm
kesin olarak
üç
konuda
tekfir
edihnekri
vaciptir:
Birincisi,
har'
(ölülerin
yeniden
diriltilmesini). Cehennem aza-
bm
ve
müslümanlarn
Cennette
Hurilerle
ve
çeitli
yiyecek,
içecek
ve
giyeceklerle
nimeüendirüecekierini inkâr
etmeleri;
Ikü^
YOipe Allah'n
e6z*^e^ ve
hâdislem
ta^âla^
hMmeyip,
ktt^i
büdiinî, cüz*M
^
aacmk gök MekkMnîa
Wk§.'
ni
söylemeleri;
Üçüncüsü
ise,
âlemin kadîm olduunu,
Yüce
Allah'n, illet'in
(ne-
dendin)
malûl'e
(nedenli'ye) takaddümü
gibi,
âlem'e
rütbe
itibariyle
^kaddüm
ettiini,
aksi
takdirde
bunlann, varhkta
iki
eit
varhk
^bi
82 Bak:
GazaU, FaysaluU'T^frika,
s.
19.
1^
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 190/196
Sörüleceini ileri
sürmeleridir. Bunlar,
Kur'an-
Kerîmin
^^Öeri
ile
karlatklan
zaman, bu
âyetlerin
Mva
]te i^te£â Usta-
lara
anlatlmasnn
ve onlann
da
bunlan anlamasnm
imkânsa»
öMu-
unu
ileri
sürerler.
Böylece bu
lezzetleri hissî
lezzetlere
benzetmi
olu-
yorlar ki,
bu da
açk
bir
küfürdür.
Zira böyle
bir
sözü
sarfetmek. eri-
atn
faydalarm
iptal
etmek,
Kur'an- Kerîmin nuru
ile
hidayete
erme
yolunu
kapatmak
ve
Peygamberin
sözlerinden
doruluk
vasfn
kal-
drmaktr.
Bununla
beraber,
onlarn,
birtakm
faydalardan dolay
ya-
lan
söylemeleri
caiz
olduu
takdirde,
sözlerine itimat
edilmez
ve
söy-
ledikleri
her söze
yalan
m^sm^^s
baklr.
Gerçek u kî,
onlar
da
bu söz-
lei^cak
belirli bir faydann^ftornas
için
söykm^rdir.
Eer
bununla
beraber,
nçin
onlarn
kâfir
olduklarn söyledi-
niz
denirse,
biz
deriz ki:
^ÂM*m
föUlü ve
seiâm ona
olsun-
tek2îb
ed^
j^M^m
îMSt.
WktM
Peygamberi
yâEmUonakta, sorm âa
bu
^mte
1ok
tafam
fâsit mazeret ve
sebepler
uydurmaa
çalmaktadrlar.
Bu
da
üphesiz yalam
yalan
olmaktan
çkarmaa
kâfi
deildir.
bihe
ve
dier b^n
frkalardr* .
Bunlar inançla
ilgili konu^
tasdik
ederler.
Bir
fayda
olsun
veya
olmasm
asla
yakm
tecviz
^ta^.
Ta-
lamn faydasm
incelemekle
de megul olmayp,
ancak fce^^ iö
megul
olurlar.
Fakat te'villerinde
hataya
dümülerdir. Bunlarm
görüleri
ictihad
durumundadr.
Binaenaleyh,
bunlarla
ilgili
olarak
yaplmas
gereken ey,
elden geldii
kadar bu
kimseleri
tekfir
etmekten
kaçn-
maktadr.
Zira, kbleye
dönerek
namaz klanlarn
ve Allah'tan
baka
tam
yoktur.
Muhammed
O'nun elçisidir''
sözünü
açkça
söyleyenlerin
canlarnm
ve
mallannn
mubah
klnmas
hatadr.
Bir
kâfiri
hayatta
brakmak
suretiyle
yapdan
hata,
bir
hacamatcnm
bir
müslümamn
ka-
,
83 Çünkü
her
frka,
kendisine
muhalefet eden frkay
tekfir ediyor ve
onun
Hz.
P^gamberi
yalanladn ileri
sürüyor. Meselâ al-Hanbelî,
Yüce
Allah'n
yüksekte
bulun-
duunun ispatnda
ve Ar istivasnda
Peygamberi
yalanladn
iler sürerek,
al-E'arî'y
tekfir
ediyor.
E'arî
de
onun
Müebbihe'den olduunu
ve O'nun
benzeri yoktur
âye-
tinde
Peygamberi
tekzip
ettiim
ileri
sürerek,
kendisini
tekfir ediyor.
Keza
al-E'arî, Yüce
Allah'n
görülmesiûn
caiz
olmas ve O'nun
ilim,
kudret ve
d^er sfatlarla muttasf olmas
koaalannda
Peygaaib6dttâ£aîp««ââc^M
aâEec^ M^MIf^
W^'is$^^
H^^teaHs
m'$^-pW$^
rtflann
^p^n
fât^ a^oûn
yarimt
ve
H
teMÖd
îe^liHjaKb
peygamMe
ItMini
gerekUrdii gnelssesine dayanarak.
ül-^afH
tekfin
ed9N>r.^.
Bak: Oazall,
FaysaUf-Tt^fiHoh
s. 33.
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 191/196
mm
aktmaiâ
ppt
en
ufak
hatadan
daha
ehvödik
Zira
Hz.
I^^mber
-Mah'm
selât
ve
sÛSm
ona
Allah*tan
baka tanr
^sMur,
deyinceye
kadar
insanlarla
savamak
için
emrolundum;
bunu
sifytAhri
an,
benim için
onlarn
canlar ve
mallan
dokunulmaz
olur.
Ancak
bunu
hakkiyle
söylemek
arttr''
demitir.
Bu
frkalar,
görümlerinde
gidedi^,
mübalaa:^
üSiaiiOT ve
bunlara
nisbetl©
ikdisada
edenler
ohnafc
tae
bk
takm
gurup-
lara
ipalrlar.
Bu
^Mar tekfir
etmqri
öngören
bir
müctehidin,
baz
meetelerde
zanna
kaplmas
ve
bu
zannmn
^ uzayp,
ksa
zamanda
bir
hmm
v^mamas
mümkündür.
Bu
da
tabiatiyle
birtakm
fitne ve
k&Mn
doraa^M
sebep
olacaktr.
Zira,
bu gibi
konulann
içine
gi-
ren kimselerin
ekserisini
tahrik
eden
ey, dinî
gerçeklere
bakmakszn,
sadece
kuru
bir
taassuba
kaplmalar,
hevâ ve
heveslerine
uymalar-
dr.
Bunlann
tekfir
edilmesini
meneden
delil
udur:
Bizim
nazarmz-
da
nass
ile
sabit olan,
Peygamberi
tekzib
edenin
tekfir
edilmesidir.
Oysa
bunlar asla
böyle
bir
yalanlamada
bulunmamlardr.
Bundan
baka,
bizim
nazarmzda
teVilde
hataya
dümenin
de,
tekfiri
gerektirecei
sabit
olmamtr.
O halde,
bunlann
tekfiri
için
baka
bir
delilin
bulun-
mas
zorunludur.
Böylece
sabit
olmaktadr
ki,
ismet, yani
dokunul-
mazlk
kesin
olarak
Allah'tan
baka
tanr
yoktur
sözünden,
^el^aekr
tedir.
Binaenaleyh,
kesin
bir
delil
bulunmadan Ifli
dokunulman
J&aldnimas
mümkün
deildir.
Tekfir
konusooMtefa
ve
m^Mks^a^
ka^n
bi£
lâr
#Jie 4^»3iar^
bunu
yapmadgus i^-
ktm&kj^
Mta
tfdir.
Z\m teada
aranan
ya bir
asldr,
^
^
mâ
ictaâ b£r
k^^^m
^ ^
^stefe
yaplan t^p^.
Bur»
1^2ib etmeyen
1^^,
asla
tekzib
eden
kimse
anlamnda
®^mm.
Binaenaleyh,
bu
kinse
Kelime-i
ehadeti
söylemekle,
genel
kavramiyle
dokunulmazhm
himayesi
aitma
girmi olur.
Mi^^mh
ftç»jk
olarak
tefe^
^îöemeMe b^^b»,
Hz.
Peygam-
berden
^AJafe^ skâtl
ve
safâou
ona
olsun-
tevatüren
rivayet
edilmek
suretiyle
Ma^
«
mardan
birini
inkâr
eden
ve
bu esasn
gerçek-
ten
Hz.
Peygamber
tarafndan
konup
konmadm
bilmediini
söyle-
yen
kimsedir.
Bu
kimsenin
durumu,
be vakit
namazn
farz
olmadm
söyleyen
kimsenin
durumuna
benzer.
Meselâ
bu kimse,
kendisine
Kur'-
an- Kerîm'in
âyetleri ve
hadîsler
okunduu
zaman,
bunlann
Hz.
Peygamberden
sadr
olup olmadn
bilmiyorum;
belki
de
bunlar
yan-
h
ve
tahrif
edilmi
eylerdir
der.
Keza
ben
haccn
farz
olduunu,
kabul
ediyorum,
fakat
Mekke'nin
ve
Kâbe'nin
nerede
olduunu bilmi-
yorum.
Aynca
ben
insanlarm
yöneldikleri
ve hac
ettikleri
memleketi
190
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 192/196
de
bilmiyorum.
Acaba
bu
memleket,
Hz.
Peygamberin
gerçekten
hac
ettii
ve
Kur'an-
Kerîm*in
vasfcttii
memleket
midir
veya
deil
inidir
diyen kimse de
bu
dereceye
girmektedir.
Böyle
diyen
bir
kimsenin
kâfir
olduuna
hükmetmek
lâzmdr.
Çünkü
Peygamberi
tekzib
etmektedir.
Fakat
dorudan
doruya
bu
tekzibini
açklamaktan
kaçmmaktadr.
Oysa
mutevâtir
olan
haberleri
anlamakta
gerek
avam
(halk
tabakas),
gerek
havâs
(bilginler)
birlemekte
ve
her
iki
gurup da
bunlar
ayn
tlS^
«ntarttadr.
Binaenaleyh, bu
kimsenin
söyledii
sözün
batl
olmas,
Msmd^
m^hima
bata
olmas
gibi
deildir.
Zira
bu
mezhe-
atüâfta^
görU^
yi^i||]|:e
ve
ara^ttncl^a
has
olan bîr
hüsutötur.
Aîic^
btt
dm^
frt
»^fi^
oIbm^
ve^
tm
gibi
mee-
ye
^
teuz
m^e^â^
âmeceâm
M|Wn
te>
Suplar,
kmdisi
için
de mat^Mt
ûm&^m^^^m^
tea^m^
ött*-
let verilir.
Aynca
bu ahs,
tevâtûm
^Mfc
ödau
bfflteeö
bir
tt^eyi
inkâr
etmesinden
dolay da
tekfir
edemeyiz.
Çünkü,
tcm^
I^
Md^
nin,
tevâtüren
bilinen
Hz.
Peygamberin
-AllaJ'm
salâh ve
mâ.
olsun-
savalarndan
birini
veya onun
Hz.
Ömer'm
kz
Hafsa
ile ev-
lenmesini
veyahut
Hz.
Ebû
Bekr'in
varhn ve
hilafetini
inkâr
etmesi,
onun
tekfirini
gerektirmez.
Zira bu,
hac,
namaz
ve
slâmm
dier
rü-
künleri
gibi,
tasdik
edilmesi farz
olan
dinin
esaslarndan
birini
tekzib
etmek
deildir,
Bunun gibi,
icma'ya
muhalefetinden
dolay
da
kendisi-
ni
tekfir
edemeyiz.
Ziraicma'mn
esasm
inkâr
eden
Nazzâm'n'
tek-
firi
konusunda,
bizim de
bir
görüümüz
vardu:.
Zira
icma*nm
kesin
bir
delil
ofebile^
Jmsusunda
birçok
üpheler
vardu-.
Bize
göre
icma,
an-
^^:bfrffla©A
WdEmda
mutabakata,
görü
birliine
vanlmasm-
cto
îbansttir.
Bizim
hmâ&
«alatmakta
old^umuz
konunun,
rivayet
gito
&k&A^
uydua*
duyu
organ1aTmn?;la feji^Ka»
^teçok
kims^
&yu
organlariyle
bÜdikleri
çeîtH
îabmler
w
iwetlfir
to-
rinde
teN^^
teeeedflde
telemeleri, zo«]i»
W^
*rt^'
Hüküm
ve
kudret
sahibi
kimselerin,
rmaâ
»
i»
wm^î^
bîrk
meleri
ise,
ancak
eriat
yönünden
bilinmesi
gereken
ypbilgiyi
gerelc-
tirir. te
bunun
için, âlemin
hadis
olduuna
hükmeden
aratu-cl^--
dan
rivayet
edilen
haberlerin
tevatür
derecesine
ulamasn,
gerçekten
âlemin hadis
olmas
için
bir
delil
saymak
caiz
deildir.
Zira
bu
gibi
haberler, ancak
duyu
organlariyle
bilinen
hususlarda
tevatür
derece-
Üue
uU^u:.
bir
kimsenin
tekzibini
açklamamakla
ve
din
esas-
tend^
durulua
tes^tûr
yoluyla
kesin
olarak
bilinen
bir
eyi
de
84
Nazzâmkma'mn bir
delii
olabileceini
kesinlikle
reddetmitir.
Böylece,
îQ^%]a;
W ^em
obfiBBf,
OAS
^'koiHi Mo^ 0el^^>
Bak:
Faysalu*t-T^fiika,
s.
58.
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 193/196
mhib
otmomekki
bember, 4#ulia
mâm
icma
ile
Ulimt
ve ifna-
dan
baka
bir yolla
bilbiesi mümte îAm^
Ur
eyi
inkâr
oUnesi-
dir.
Bu kimse
Nazzâm
gibi,
tevâtûrü
de
bir delil
olarak
kabul
etmez.
Meselâ,
Nazzâm,
icma*nm esasnda
kesin bir
delil
olamayacam
ileri
sürerek öyle
diyor: cma
ehlinin hataya
dümesinin
imkânszüma
de-
lâlet eden,
aklî
kesin
bir delil
bulunmad
gibi, le'vil
edilmesi
mümkün
olmayan
mutevâtir
er'î
bir
delil
de
yoktur .
Ona
göre, delil
olarak gös-
terilen her
haberin
ve âyetin
bir
te'vili
vardr.
üphesiz o, bu
sözü
ile
Tabiî'nin
icman
bozmu
ve kabul
etmemi
olmaktadr.
Oysa
biz
bili-
yoruz
ki, onlarn,
sahabelerin
icma ettikleri
esaslar
üzerinde icma
etmi
olduklar
kesin
olarak
bilinen bir
gerçektir
ki, bunun
aksini düünmek
mümkün
d^dir.
te bunun ^bi,
bu kimse de
icmay
inkâr
etmi ve
bunu
bir
olarak
kabul
etmemitir. Bu ise,
üphesiz bir
ictihad
du-
ramm<^d£r.
Bu kokuda
b^im
görüüm udur:
cmanm bir
delil ol-
rmmm
ks^^â
M^m^
m^k
s^mm
1^
hu
gâ^ükler
de ta^
hanen bu
konudaki maze^
azu-layc tir
dtA
^tmu
ûMteclnte
I^kftt im
kapt
açdd
zaman,
^
Mrt^m
kdtû
cere-
yanlann
ve
vahim
meselelerin
ortaya
çkmasma
sebep olacdctu; Buna
göre meselâ,
bir
kirusenin
ortaya
çkp,
Peygamberimiz
Hz. Muham-
med'den
sonra
baka
bir
peygamberin
gönderilmesinin
caiz olduunu
ileri
sürmesi
ve bundan
dolay
da
kendisinin
tekfir
edilememesi
müm-
kündür.
Aratrld
zaman
görülecektir
ki, bunun
muhal olmas,
kesin
olarak
icma*ya
dayanmaktadr.
Çünkü
bunu
akl
muhal
klma-
maktadr.
Hz.
Peygamber'den
nakledilen
benden sonra
nebî yoktur'''
sözünü
ve
Yüce
Allah'n
o,
peygamberlerin
sonuncusudur^'^^
sözünü,
1m
kimsenin
te'vil
etmek
suretiyle.
Yüce
Allah'n
peygamberlerin
sonuncusudur
sözüyle
resûUerden
sebat ehlini, kuvvetli
irade sahitâ'^^
otaUüun.
kaadettiini,
zira
peygamberler
sözünün
umumî
olduunu
ve bunun
^
e4bnesinin
imkân dahilinde
bulunduunu
söyle-
mesi
mümkündür.
csmn,
Hz.
Bey^nberin
benden
sonra
nebî
yoktuf
sSml^,
Resül^
vsf^l^
loâdetmi
olma^n^
mm
WtU
^
Itesül msm^
tek
1mlnnd#rQ^
Kelenin
rütbe
bakunmte
B^
sûlMen
d^ba
yûkstiâe
olduunu
söylemesi
y«
Mft bunm
gil»
t^t^
hezeyanlarda
bulunmas
mümkündür.
te bu
bmun
gîbî siyiâ^
srf lâfz
yönünden
muhal
olduklanm
iddia
etmek
mümkün
deildir.
Zira
biz,
müteâbih
âyet
ve
hadîslerin
zahirî
mânalanm te'vil
etmede,
bundan
daha
çok
ihtimaller
üzerinde
durmu
bulunuyoruz. Bu
da asla
nasslarm
gerçek
mânalarm
iptal
edici
deildir.
Binaenaleyh,
bu sözü
83 Bak:
Ahz^
Süresi,
âye: 40.
192
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 194/196
söyleyen
kimseye
verilecek
cevap,
gerek
ümmetin
icma
ile
bu
Uüzâm^
gerekse
Peygamberin
çeitli
tavr
ve
hareketlerinin
delâlet
ettii a-
nelerden
kesin
olarak
anlad
mâna,
kendisinden
sonra asla
bir
nebf
nin veya
resûFün
gelmeyecei ve
bunda
asla
bir
te'vil
veya
tahsisin
bu-
lunmaddr.
Bu
hususu
inkâr
eden
kimse,
ancak
icmay
inkâr
etmi
olur.
Bundan
da
görüldüü
gibi,
birbirine
yakn, hattâ
birbirinin
içine
girmi
ve
anlalmas
için
herbirinin
ayr
ayr
incelenmesi
gereken
bir-
.
takm
ja^eleter
doar.
Müctehid de,
bütün
bunlar
reddetme
veya
ka-
bul
e^e
keoâi
içtihadna
göre hüküm
verir.
Buada
bizim
g^^tS^
tekfirin
d^^d
^slam
ba^ bulun-
to^âfi
tföbît
etoactor.
Bunhr
bazMi* bu
^
toe^ ^
olurlar.
Bu
dere^Mes Mrtmi^
^meyen bir
eyi
fa^tine^
^mm
düünmek
mümkün
deüdfe.
Msmsakyh, MilmM
'bu
^a^^
göz
önünde
bulundurmak
suretiyle
ictihad
etmesi
mümkündür.
Çünkü
gaye,
tafsilata
kaçmadan
asl
olam
anlamaktr.
Eer
puta
secde^l^ek
küfürdür. Bu, bu
rabtalann,
balantlarn
içine
girmeyen
mücerred
bir
fiil
olduuna
göre,
acaba bu
fiil
baka
bir asl
mdr
denirse, biz
deriz ki : Hayr, zira
onun
inancna
göre
küfür, putu
yüceltmektir.
Bu
ise,
Allah'n
elçisini
-Allah'n
selât ve
selâm ona
olsun-
ve
Kur'an-
Kjenm'
tekzibtir.
Fakat bu
kimsenin
putu
yücelttiine
dair
inanc,
f^zan
açk
olarak
söyledii
sözü
ile,
bazan
eer dilsiz ise
yapt
ia-
retle
ve
baz^
d%
Yüce
Allah
için
yaplmas
ihtimali
bulunmayacak
§eM^
bir
eye secde
etmesinde
olduu
gibi, kesin
olarak
inancna
âte^Mr
A
^te^ylt
Ift^r^
bufüU
yaparla,
put, onun
WaödeMite fefar
duvar gilndîr.
O
totüm
^Mfe
ya
da bu putun
yüceltümesîne
în^omamdcMür.
Bu ie^
mcak karine
ile
Wnk. B^
göre bu, unate^ ]Wrl#îf
feBaj@©B^^
d
zaman, acaba
onun
müslümân
fâ^m im
hükmedölecek^t
Baka
bir
deyimle,
bu
fiü, onun
Ifflitft
eflakleM
delâlet
edecei^?
O
halde
bu,
bizim
zikrettiimizin
dnda
kalan
bir
görü
deildir.
Tekfir konusu
ile ilgili
çeitli
görüleri ve
inançlar
anlatmada
bu
kadarla
yetineceiz.
Biz
bunlar, ancak
fakihler bu
konulara
dein-
medikleri
ve kelâmclar
da
bunlara
fkhî
bir
nazarla
bakmadklar
için
anlattk.
Zira
kendi
branlanndan olmad
için,
baz
kimseler,
bu
ko-
nularn
fkhî
konulardan
olduunu
anlayamadlar.
Çünkü,
yalan ve
cehalet
olmas
yönünden küfrü
gerektiren
sebeplerin
aratrlmas,
aklî bir aratmâadr* Fs^at
bu yalan
ve
cehaletin,
dokunulmazîm
kaldrlmasn
ve
în^m
ebe^
ok^ak
Cehennemide
kalmasn
gerek-
t£nn^
MpiÇEundan
amtulmas
ise,
fkhî
bir
aratrmadu:.
Matl^
olan
da
budur.
1^
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 195/196
kMa
burada
sona
erdbiriefi
unu
da belirtmek
isteriz
ki, biz
ba
kifspta nançla ilgili
konularda iktisada
riayet
ederek,
esas
inanç-
larn
ve kaidelerinin
dnda
kalan faydasz
ve
gereksiz birtakm
faz-
lalklar ve
fuzulî
bilgileri
hazfettik
ve
zikrettiimiz
hususlar,
insanlarn
ekserisinin
anlamakta
güçlük
çekmeyecei
gayet
açk
ve
kesin delil-
lere dayandrmakla
yetindik.
Yüce
Allah'n bundan
dolay bizi
mes'ul
klmamasn
ve
Öteki
dünyada
amellerimiz
karmza
çkarld
za-
man,
O'nun
büyük lûtfu ve
geni
cömertlii
üe,
bu amelimizi
de
iyi
ameller zümresine
Ühak
etmesini
dileriz.
aî-îktisâd
fVl-îtikâd*'
adh kitabmz
burada
sona
ermektedir.
Hamd,
âlemlerin
Rabbi
olan Allah'a
mahsustur.
Allah'n
selât
ve se-
lâm ebedî olarak
resullerin
efendisi
ve
nebilerin sonuncusu
Hz.
Mu-
hammed'e, âline
ve ashabma
olsun.
Bu kitabn yazlmas,
onun
sahibi al-Mubârek
b.
Muh^mmed
b.
Abd al-Kerîm al-Cezerî
-Allah
onu
bununla
faydalandrsn ve
rahme-
tiyle
onu
bilgi ve tövbe
ile
nztklandrsm-
tarafmdan.
Yüce
AUa'a
hanp^ edilerek, be^
yüz altm^
%
yhom abia
«j^mn
onikkd
ga-
nMe
rasûayan
Cumartesi
g^û
bitirilmitir.
Bu
kitap,
be
yüz
altm
üç
ynm
Ramazan
aynn
onuncu gü-
nüne
tesadüf
eden
Sah
günü. Yüce
AUah'm inayetiyle,
nakledilmi
olduu
asl nüshas
ile karlatrlm
ve
bu eserin, elden
geldi^
kadar
iyi tashih
edilm^îne
ve hatasz
ohnaana
çallmtr.
8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf
http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 196/196
i
BHÜYOGJEUFYA
l^myges,
Maurice: Essai
de
Chronologie
Des
Omvres
de al- Gazali^
Beyrouth (tarihsiz).
al-Caveynî, mâm al-Haremeyn: Kitâbu^l-trâd,
neredenler: Dr.
M.
Yûsuf Mûsa ve Alî
Abd
al-
Mun'im Abd
al-Hamîd, Kahire 1950.
Çaatay,
Neet ve
Çubukçu,
ttrahîm
A^âh; hlâm
Mezhepleri
Tarihi,
Recommended