196
ANKARA ÜNVERSTES LÂHYAT FAKÜLTES YAYINLARI XC Ebû Hâmid al-GAZZÂLÎ TKAD'DA ORTA YOL {al-tttiçâd fn-rtiVad) Önsöz ve Notlarla Çeviren: Dr. Kemal IIK

İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 1/196

ANKARA

ÜNVERSTES

LÂHYAT

FAKÜLTES

YAYINLARI

XC

Ebû

Hâmid

al-GAZZÂLÎ

TKAD'DA

ORTA

YOL

{al-tttiçâd

fn-rtiVad)

Önsöz

ve

Notlarla

Çeviren:

Dr.

Kemal

IIK

Page 2: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 2/196

YATIKtARI

XG

^

Ebû

Hâmid

al-GAZZAIl

TlKAD'DA

ORTA

YOL

(al-î^tiâd

fn^fti^)

önsöz

ve

Notlarla

Çeviren:

Page 3: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 3/196

ANKARA

üniversitesi

BASIMEV

-

197

1

Page 4: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 4/196

f

ÇEVRENN ÖNSÖZÜ

5

MÜELLtFN

ÖNSÖZÜ

.......

7

GJR

9

Birinci giri.: Kelâm

ilminin

önemi

10

kinci giri.:

Kelâm

ilmiyle

megul olmak

12

Üçüncü giri.: Kelâm

ilmiyle

uramama

farz- ki^ye

olmas

15

Dördüncü

giri.:

Kitabn

metodu

,

W

BRtNCt

KISIM

ALLAH'IN ZAT

22

Birinci Davat Allah'n

^^ttlS*,.

«..^.t^.

...4* ' * '

*

^

-

«.^«v

^

*

22

kind Dava: lüdem

29

Üçüncü

Dava:

Beka

29

Dördüncü Dava:

Allah'n cevher

olmamas

31

Beinci

Dava: Allah'm

cisim

olmamas i^*

.. .

.^.».

^«4.

31

Altnc Dava:

AUah'm

araz

olmamas

32

Yedinci Dava:

Allah'n

bir

yönde bulunmamas

32

Sekizinci

Dava:

Allah^n

Ar'a kurulmaktan

münezzeh olmas

38

CNokuanmcu

Dava: Allah'm gözte ^>rülmesi $5

.

Gmmm

Dava?

MkS^

hbl^

M

âdNd KISIM

^ALLAiriN ifahi

1-

Kudret

Sfot

fSIk

2-

jttÖtt

SW

--^  ^*«**

^

3-

HaaBtt

sa^

n

4-

rade Sfati

75

5-

itme Sfat

.'

80

S—

Görme Sfat,

^

» 4

^^^^ • * <•

^ «

1,

'

* *

7--

Kelâm Sfat

...,.,..>.

84

B-SIFATLARIN

HÜKÜMLER

95

Birinci

Hüküm: Sfatlarm zatn

gayrisi

olmas .

96

îkinci

Hüküm:

Sfatlarm

Allah'n

zatiyle

kaim

okms

103

Üçüncü

Hüküm: Bütün

sfatlarn

kadîm

olmas

105

Dördüacü

Hüküm: Allah'm^ sfatlardan türeyen

ezelî

ve ebedî

isimleri

....

115

3

Page 5: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 5/196

ÜÇÜNCÜ

assM

AtLAH'IN

FLLER

:

Ut

.

Birinci Dava:

AUah'm bir

eyi

yaratmamasmm caiz

olmas 27

tkinci

Dava:

Allah'n,

kullanm

mükellef

klmas 130

Üçüncü Dava:

Allah'n hayvanlara

azap

verme

kudreti

133

Belttd

Bkvs:

Kullan

mKkafotkmdrmasnm

üUâ^a vec^

fâmmm . .

. .

136

Altnc

Dava:

eriatm

olmamasmn,

mUkellefîyetm

düsmesinî

gracdcârmesi

.

138

Yçdinci

Dava: Fe^ygamberlerm ganderilmcmh

caiz obnast

143

BdimÜNCÜ KISIM

BÖLÜMLER

, 149

BRtNCt BÖLÜM

HZ.

MUHAMMED'N NÜBÜVVETNÎN

SPATI MESELES

159

tKNdt

BÖLÜM

ERATTN HÜKÜMLERNN

TASDK MESELES 157

Giri:

Bilinmesi zorunlu

olmayan

eyler

157

Birinci

Casl: eriatm h^Omleri

karsmda

akim

durumu. 158

b. Kabir

azab

j

W

c-

Münkir

ye

Nektr

..... ....._.. fil

d-

Mizan

^.

.

162

Srât

K-^-*

f

?

*

t-*

?

•'lî-'^

f

kinci fasl

:

Baz

fasllarm zikredilm^nesi

164

a-

Aklî

meseleler 164

b-

Lafzî meseleler

164

BWÖ

mm^^,^,..

: ,

tm

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

MAMET

MESm^St

175

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

TEKFR

VACP

OLAN

FIRKALAR

186

BBLYOGRAFYA

195

GENEL NDEKS

197

4

Page 6: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 6/196

ÇEVRENN

ÖNSÖZÜ

Huccetu'l-siâm

lâkabiyle

tannan

Ebû

Hâmid al-Gazzalî

(Ölm.

H.

505

/M.

lli),

slâm

âleminin

büyük

bilginlerinden

birisidir.

O.

slâm

ilimlerinin hemen

hemen her

sahasmda birçok

eserler yazm

ve

yüze

yakalan

bu eserleriyle,

dünya

ölçüsünde

büyük bir

ün

yapmtr.

Tabiatiyle,

bzim

burada

onun

bah bana

bir inceleme ve aratrma

konusu

olan

hayatmdan,

düüncelerinden

ve bnlan

yanstan

lerinin

tümünden

bahsetmemiz

mümkün

depdir.

Eâsen bu

konular

çeitli

zamanlarda,

çeitli

tete

wm^m^

ele

almn

ve

derinli-

ine

incelenmitir^

Bu

itibarla burada

biz,

mSeö^

t^retboesM

yaptmz *^M-lMlsâd

fVl-tUkM^

eserinden

 «©

dolayisiyle ke-

Jite

M

karsmâald

âummââto

1sm&

b^Mlttete^

y«0m&^,

Gazzairnin

kelâm ilminde

bahca

dayana

mamu'l-Harameyn

al-

Cuveynî

(Ölm. H.

478 /M.

1085)

olmutur.

Aynca

kendisinin

Kad

Ebû

Bekir

al-Bakülânî

(Ölm.

H.403/M.

012)'nin

eserlerinden

de bü

yük ölçüde

faydaland

rivayet edilir*. O,

kelâm'da

genel o\sMk

E§*-

arî*nin

yolunu

tutmu

olmakla

beraber,

baz

hallerde

ondan

ayrl-

mtr'.

Gazzalî ye göre

kelâm

keMn

gayesi,

M4

îÖ^ieiM

ûphelerdra

korumak,

onun

safiyetim

muhafaza

etn^^mre

bu

akid^

^Efâjnak,

^^tottn

sapk

fikirleri

tetrmak

isfâpsn

4ms

fiM ve zad

a&tiarmdan,

peygamberimin,

unamlarm

ve saha-

benin âPUlGPCtajttAn,

Âhiret

hayatmdan,

AUah'm

görülüp görül-

a^y^^

^

benzeri

meselelerden

Wseden

bir

ilimdir^

Bununla

bera-

ber Gazzalî,

kdâm

ihninin,

insanm

karlasta

inançla

ilgili

çeitli

güçlükleri çözmek

hususunda

yeterli

bulunmadm'^,

binaenaleyh,

kültürsüz

kimselerin

bu

ilimle uramamalan

gerektiini

söylemi-

1

Gazzaiî'nin

hayat

ve çeitli

görüleri için

bak: as-Subfcî,

Tabakat

a-âfüyye,

c.

IV. s.

101-114, Msr

1324;

^ZdJfâî,

M^Taj-Sifcfe.

c.

I,

s. 7-50,

Msr

1311;

bnHal-

likân, Vefayât al-A'yân,

c. HI,

s.

353-355,

Msr 1357;

Prof.

Dr.

ibrahimAgâh Çubukçu,

Gazzalî

ve Kelâm Felsefesi,

s. 7 vd.

Ankara

1970.

2 Bak: bn

Teymiyc, Kitâb

Bugyat

aî-Murtûd

fi'r-Radd

ala'l-Mutefelsife

Va'l-Ka-

ramita

Va'I-Batmîyye,

al-Fetâvâ,

c. V,

s. 107,

Kahire

1359.

3

Bak:

Gazzalî.

Faysala t-Tafr

ika

Beym'i-îslâm

Va'z-Zandaka, s.

I, Msr

1325.;

Ord.

Prof.

HUmi

Ziya

Ülken,.

slâm

Felsefesi

Tarihi, s. 325,

stanbul 1957.

4 Bak:

ts^am,

mn

ad-Dam,

&

%

wm

\m.

5

Bak:

Gazzalî,

ar-Risâlet

al-Ladutmiyye,

s.

15,

Miar 1328,

6 £ak:

GazzaU,

al-Mmkiz

Min ad-Daiâh s.

7.

emi

kd^nin^

5

Page 7: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 7/196

th^.

m

M

Eeri

giderek,

baz

istisnalarla

kdftm

ümM

ÖcenahamM

tesm

saymtr.

Ona

göre,

kdteln^

ancak

zeki

ve

kültürlü

olup,

üpheye

^^ni^,

salain

bir

imana,

derin

bir

1»]^^

ssMps

tâsm ve

Inkalanm

smna^

y&m§sa

tedavi et-

mek amacn

güden

kimse

örenebilir.

Bu

durumda

olan

bir Idffîs^

nin,

bilmesinde

büyük

faydalar

olduu için,

kelâm

ilmini Örenmesi

zorunludura.

Gazzalî,

yukanda

da

görüldüü

gibi, bir

eserinde

kelâm

ilminin

Örenilmesini

cahil

kimselere

haram

klarken,

dier

bir

eserin-

de

de

ilimlerin

en

ereflisi

olduunu

söylemi

ve onu

çok

Övmütür'.

Gazzalî

dier ilim

dallannda

olduu

gibi»

srf

kelâm

meseleler-

den

bahseden

birçok

eserler

yazmtr. Hiç

üphe

yoktur

ki

bu eser-

ler,

kelâm ilmi

konusunda

günümüze

kadar

devam

ede gelen ciddi ve

güvenilir

kaynak

eserlerin

en

bata

gelenlerinden

ohnu ve

ilmî

ara-

trmalarda

bu

eserlerden

büyük

ölçüde

faydalanlnuUr.

Bu

cümleden olarak,

tercümesini

yaptmz '^aî-Jküsâd

fi'l-P-

^//c;d(^ adlbueser,

Gazzalî'ninen

seçkin

eserlerinden

birisidir. Bu

ese-

rin

H.

489

/M.

1095

yhna

doru

yazld

sanhnaktadr.

Eser,

 ö/-

ktisâd

fVl-Ptikâd'' adndan

da anlalaca

üzere

inanç sorunlarm

çözümlemektedir.

Yazar,

bu

eserde kelâm

konulan

incelerken, hem

âdiden ve

hem

de aküdan

gerei

kadar

faydalanmür.

Kelâm

il-

fl^e

dair

W9:

ttolû

sapk

görüleri,

ince

zekâs

ve

derin dinî bilgisi

Üe

re^tesî

ve

gerçei

ortaya

koymutur.

/

Bu

eser

gerek

kelâm ihni

ve gerekse

islâm

felsefesi b^kumndan

immû

Ur dnem tamaktadr;

Bu

sebeple

de islâm

tUkelerinde

çok

Biz,

iâ^t^Mi

fi'l-Ptîkâd'

vatandalarumza

ve

özellikle

din ei-

timi yapan

okullara

faydah

olur ümidi

ile

Törkçeye tercüme

etük.

i:^i^»[ewWe

-mm

Prof.

m

tMm Çubuk^^

îte

0oç.

Dr. His^

ma^

W^iMm

MESrlaup

1^2

ydmda

Ankara'da

ba*

^kn

laetne

dayand.

MeÂa

^

im^^ss^m

^layldda karlatul-

i^pfaiinas metnin

sa^

tm^mMamâ

t^^miz^

mk.

mtaSmA gösterdik.

Aynca

t^^^m^

mmmâm^m£taazâm

^rekli görüleri

baz

düzeltme

m

Oh^dlgf

F^P^^

gerekli

örü-

len

yerlerde

de

^

âotkn eklen^iEU

Bu

eserin

terctasd

esnasm^

bizd^ kym&M^

ys^âss^isam

esirgemfyea

mym

Prof.

Dr. îbraJdm

Çubukçu'ya

ve bu eserin

Fakültece

yaynlanmasna

karar

veren

FaküHe

Yft^ KM^^mu

saym

üyelerine

burada

te^kkürlerimi

bildîmeyi zevkli

bîr

borç bilirim.

Kemal

IIK

T

Tetmai

içki

î»dc: Gazzalî,

Ikâm al-Avâm

an Um al-Kelâm,

stanbul 1287.

8

Bak:

Gazzalî

Faysal

at-Tafrika,

s.

20-21.

9

Bak: GazzaÜ.

atrMusmfâ Min

tImVl-Usûl,

c.

I.

s. 4-5,

Msr

1356.

.

6

Page 8: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 8/196

MÜELLFN

ÖNSÖZÜ

Rahman ve

rahîm

olan Allah

adiyle ba§lar

ve yalnz O'ndan yar-

dm

dileriz.

Üstat, imam,

Huccet'ul-lslâm Ebû

Hâmid

Muhammed

b.

Muham-

med b.

MulaBimed

al-Uazzalî

-Allah

OBim ruiumu takdis

@tia-

öyie

söyledi:

Hamds

temiz

%^llffl^:^^^

Ehli

Sümet

ve

bak

yolcularm

seçe^

orâan

d^

frkalar

less^âat

^uf ve

ker^

me^yetl^iyle

ayu^

(mkm

pif^kMeî

^tm^

Mâayet nurunu

y&m,

üa-

sîderm kökünü

eden

delilletB^

önlan

konustamn,

eytanknn

ves-

melerinden

içlerini temizleyen,

doru yoldan

sapanam

nzte^

dan onlarm vicdanlarm pak

tutan

ve

hakâcat nmlan

envalin leâj^

lerini

aydmlatan Allah'a mahsustur, öyle

ki

bu

insanlar, Allah'm Pey-

gamberi

ve

seçkin

sevgilisi, resullerin

efendisi

Muhammedi'm

-Allah

ona

ve

ona

uyanlann

hepsine

salât

etsin-

diliyle

indirdii

srlara

kavu-

tular. Onlar akün

gerekçelerini

ve eriatin icaplarn uzlatrmay ba-

ardlar. Menkul

eriatla,

ma'kul

gerçek arasnda zddiyet

olmadm

incelediler

ve

anladlar ki,

Haeviye

gibi

görünülere uymay

ve

taklit-

çilikte donup kalmay

gerekli zannedenler, sadece ksa

görülerine

ve

zayfakUanna dayanmaktadrlar. Kötü

niyetleri sebebiyle

fe}sefe-

dler

ve

Mutezile'nin müfritleri,

eriatn

keskin

delillerini

reddedecek

denecek

akla

dayanmakta

ileri

gittiler,

Onlarm

tefrît't

ve

bunlank

ifrata

meyletmeleri

tjeanlln

ve

il^ti^ttan

uzskto^

tikad

kaidelerinde

meGid

w

gecekH

^r

mutavas^

okuu

benimsemek

ve

doru yola

yö-

ntete*

^sl/m

iSst

m

tefriti zenunedihnitir. Nakit

M

mb^

taMîd

etmekle

^f&^tm^

jlâmne ve

aratu:ma mçtotlamu

ttir

edm

bir kimse

için doru yolu

bulmak,

nasl

kolay

olal>iHr7

Bö^de bir kîn:^

eriatm

mesnedinin, beeriyetin

önderinin

(Peygamberi) sMnâ^

ibaret olduunu bilmez

mi?

Peygamberin

haber verdii

hususlarda

onu tasdik eden

ey

akldr. Srf

akla

uyup

onunla

yetinen,

eriatm

nuriyle

görmee çalmayan

ve aydnlanmayan

nasl

doru yolu bu-

labilir?

7

Page 9: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 9/196

ucmt ^ Makhk

Sm olan

akl^

nasl

güvmiâr?

AUm

admlannn

ktsa sahasnn i^, dar

ve

mâlâat

eHâuga bilinmi-

yor

mu?

Akl

ve

eriat birletirerek damkl

yok edemiyen

kimse,

ne

yazk

ki

kesin sm^e

baanya ulaamaz ve sapkla düer. Akln

benzeri, ilaç

ve

hastalklardan

uzak

salam gözdür.

Kur'an'm

benzeri

ise klan

yaylan

günetir.

Hidayet yolunu isteyerek ahlâkn

düzelt.

Akl

ve

eriatn

birinden

uzak

olanlar,

ahmaklar arasna

katlm

saylr.

Kur'an'n nuriyle

yetinerek

akldan

yüz

çeviren

kimse,

gözleri-

ni

yumarak

güne

na

yönelen

kimse gibidir.

Böyle

bir

kimse

ile

körler

arasmda fark yoktur. eriatla

bir arada olan

akl,

k

üzerine

ktu:.

Özellikle

akl

ve eriattan Inrine

yan

gözle bakan kmse

benlik

ipine

balanmtr.

Ey Ehl-i Sünnet'in inanç

prensiplerini

örenmeyi

ve

onlar kesin

delillerle

ortaya koymay

arzu eden

kimse,

Ehl-i

Sünnet'ten

baka bir

frkann,

eriatla

inceleme

metodunu

uzlatrmay

baaramadm

anlayacaksn. Onlann izinden

gidip,

saflanna

girerek,

aralarnda yer

aldndan ve

onlann frkasna

katldndan

dolay

Allah'a

ükret.

Belki

kyamet gününde

onlarla

beraber

ha^olunursun.

AUah^tmi,

Si^^to

leâigigN^âffî

Motteizi

temizleyip/gerçek

nu-

riyle doMurmasm

m

âiBerimizi

yanh söz söylemektenautup,

gerçek

ve Idkme^

konutumasm

dileriz.

O'nun

kerCT ve ihsam

bol,

rah-

meti

genitir.

8

Page 10: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 10/196

GR

Sdzp

Mtfibi

^ddyarak,

mukaddimç,

fasü

ve

bölümlerini

belirterek

1)a3a>âte:

Kilabm

ismi,

 al-tktisâd fCl-Vtikâd'^

dr. Kitabn

tertibi,

önsöz

ve

hazrlk

mesabesinde

olan

dört

girile,

gaye ve

maksadlardan

bah-

seden

dört

ksmadan

ibarettir.

Birinci giri, bu

ilmin

dindeki

önemim

açklar.

kinci giri,

onun (Kelâm

ilminin)

bütün

müslümanlar

için deil,

au^

öz^

bir taife

için Önemli

olduunu

belirtir.

Üçüncü giri,

onun

farz-

ayn

ilmayp

farz-

kifâye

olduunu

açk-

lar.

BtS^Mifi

bu

k^pet

zitettiim

delillerin

metotianm

taf-

^Msmdnr.

Bizim

asl kasdettiimiz

dört

ksmdr

ki,

bunlarm

hepsi de

Yüce

Allah

hakkndadr. Biz kâinat

yer,

gök, cisim ve âlem

olarak

deil,

AlJÜun

bir yarat

olarak

düünürüz.

Peygamberi

-Chm

ota^

ttâ

ve er^

bir

olmasndan

daha

çok,

Allah'm

bîr

olatak

düünürüz.

Biz

onm

sözlerini

sadece

ifadeler,

hitaplar

ve

deyiler olarak

deil,

kenîK^

va-

stasiyle

Yüce

Allah'tan

gelen

bildiriler

olarak

telakki

ederiz. Akh

hakknda düünmek

bahis

konusudur; ondan

baka

gaye

yoktur.

Bu

ilmin bütün

konular,

Allah'n

zat,

sfatlan, fiilleri,

elisi

vastasiyle\

bize

gelen

bildirileri

hakkmdaki düüncelerden

ibarettir.

Bmlann

^

hepsi

dört ksunda toplanr:

Birinci

kum.

Yüce Allah'm

zatm

düünmee dairdir.

Burada; Al-

lah'n varhm, kadîm

ve bakî olduunu,

cevher,

cisim,

araz, snrki

yönlü olmadm,

bilindii

üzere

görülebileceim

ve

bir olduunu

açk-

layacaz. Yüce

Allah dilerse,

bu

on

davay bu

ksmda

ele

alacaz.

Page 11: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 11/196

kinci

ksm.

Yüce

Allah*n

sfatlarna

dairdir.

Burada

O'ntn

hayy, âlim,

kadir,

mürîd,

görücü, iitici

ve mütekellim

olduunu ve

hayat,

ilim,

kudret,

irade,

görme,

iitme

ve

kelâm

sfatlan

bulunduu-

nu

açklayacaz.

Aym

zamanda bu

sfatlarm

hükümlerini,

icaplann,

ayrldklar ve birletikleri

yönleri, zat

üzerine ilâve,

kadîm ve

zat

ile

kaim

olduklarm

ve mezkûr

sfatlardan

hiç birinin

sonradan

meydana

gelmediini

zikredeceiz.

Üçimcû

ksm.

Yüce Allah'm fiilleri

hakkndadr.

Burada yedi

me-

sele var&r:

Yüce Allah,

insanlan

sorumlu

tutmak,

yaratmak,

mesuli-

yete göre

sevap

vermek, insanlarn

menfaatlanm

gözetmek mecburi-

yetinde

deildir.

nsana

gücü

yetmiyecei

teklifi

yüklemek Allah

için

imkânsz

olamaz. Allah'm

gönahkârlar

cezalandrmas

mecburî

olmad

gibi.

Peygamberler

göndermesi de

imkân

dnda

deildir.

Bilâkis

bunlarn

hepsi

mümkündür.

Bu

ksmn

balangcmda

vacip»

hasen ve kabîh

kelimelerinin

mânaiarm belirteceiz.

Dör^incü

ksm, Allahilat elçilerine,

Peygamberin

-Allah'n

selâ-

t ve selâm ona olsun-

vastasîyle

bize

bildirilen

har, ner,

cennet,

cehennem,

efaat, kabir

azab, mizan

ve srat

gibi

meselelere dairdir.

Bunlar

dört

bölüme ayrlr:

X

Birinci

ö^te, Peygamberimiz

Muhammed*3i-AJ3ah*m

selâu

ve

sdâm

<ma

okum-

nübüvvetini

îsp&tsi

ûsât^

kinci

bölüm.

Peygamber

vastasiyle

bildirilen

Âhiret ilerinden

baseder.

Üçüncü

bölüm,

halifelik

ve

onun

artJan hakkndadn.

DöriUincü

bölim,

s^uk

firkaiarm

kitfrünü

gösteren

kaid^erî

a^-

lar.

Bu

ksm, bu ilimle

meguliyetin

dinde

önemli

d^Umm^Man-

ma^sma

dairdir:

lim ve

anralden

hangisi

olusa

cdso^

ItotoH

<Smtr

ym

W

iwct

sarfetmel£

Waammm

ef

1^ m&St geçirmek,

sapkl^n

ve zararm

son

mertebesidir.

Faydaaz

ilûnden Allal'a

s-

nrz.

Bütün

insanlar

için

en

önemli

ey,

sürekli

bedbahthktan

sakn-

mak

ve sonsuz saadete

kavumaktr.

Peygamberler

gelip Yüce

Allah*m,

kuUarmm

fiilleri,

sözleri

veinançian

üzerinde

hak ve

alâkasolduunu

10

Page 12: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 12/196

insanlara tebli

ettiler.

Doru

söylemeyen,

vicdan

hakka dayanmayan

hareketleri

adaletle

süslenmeyen

kimsenin

gidecei

yerin

CetoaMs

ve

sonunun

da

helâk

olacan

haber

verdiler.

Bununla

beraber

sadece

haberlerle

yetinmediler;

bilâkis

beer

kudretinin

üstünde

harikulade,

hayret

verici

hadiseler

ve

allmam

ilerle

doruluklarm

ispat

et-

tiler. Bu

ileri

gören

veya

kesin

haberlerle

peygamberlerin

durumlarm

iiten

kimse,

onlarm

doruluklarna

inanr.

Belki

san'at

hünerlerinden

mucizeleri

ayrmak

hususunda

düünmee

balamadan

önce

ilk ii-

tite

onlarm

do^uluMnu

anlar.

Bu

açk

kanaat veya

zorunlu

bügi,

Mb«0

KBiiSOTa

fekçnp

onu

duygu

^

korkuyla

doldurur;

aratrma

ve

4û^BKap^^8teek,

kallmkam

ve

sükûnunu

selbeder;

gevek-

W&

^

|]toalc]B^S ^iS^aftfcl^fc#nr;

ölümün

muhakkak

«ekçe-

pd, ditota

s@s^MMisdedttlfi^^]:dan

gLzü

ve

peygam-

UerMtteri

eyl^

imkân

dMMe

oldufamMt^

eder.

Bir

ie

^^Mak,

bu

iin

hakikatini

ii@]âa^^te

g^^ik^titem^

olur.

Doruluklanm

ortaya

koymak

hususunda maâm

bu

peygamberler,

-sözlerinin

gerçeklii

incdenmeden

bflb- l^jtoâ^^

muz

yerden veya

evimizden

çkarken,

yrtc bir

hayvanm

wm3l^

gir-

diini,

ondan

korunmamz

ve

saknmamz

lâzm

geldiini

hab^

f<Sten

bir

kimseden

daha

az

güvenilir

deillerdir.

Sadece

iitmekle,

verilen

haberin

imkân

dahilinde

olduunu

an-

larsak,

eve

girmee

uramayz.

Aksine

elimizden

geldii

kadar

oraya

girmektea

saknmaa

çalmz.

Halbuki

ölüm

kesin

olarak

gelecektir.

Bu

duruma

göre,

ölümden

sonra

vuku

bulacak

hadiselerden

korunmak,

msl

önemli

ohnaz? O

halde

görevlerin

en

önemlisi,

ilk anda

zihne

doElPft

m

âWsmm

kabul

ettii

peygamberlerin

sözünün,

bizatihi

^mWsW:

kestoge^^alup

olmadn

aratrmaktr.

Peygamberin

^^sBEon lSîas^

*^bbmiz sm

takm

vazifeler

yüklemi-

M,

^Ma»

^M^lâ^l^dcâîoie

sizi

o^alandmteaK

^e^^niz

takdirde

isfr

size

mükâfat

verecektir.

Buîte

^Mamam

i^

h^â

ito^

cto^

gönderdi .

Artk

bir

Rabbiimîda

fot

olup

olmadm

bÜmemfe

mektedir.

Eer

varsa,

elçiler

gönderecek,

teklif

yapacak, ymtk

edecek

ve

emir

verecek

surette

konumas

mümkün

müdür?

Koüumas

mümkünse,

itaat

yahut

isyan

ettiimiz

zaman,

bizi

mükâifatlandrmaa

veya

cezalandrmaa

kadir

midir?

Kadir

ise,

 ben

size

elçi

olarak

gön-

derildim

diyen bu

ahs

sözünde

doru

mudur?

Bunlar

bize

malûm

olduu

takdirde,

akll

kimselersek

saknmamz,

kendimizi

düünme-

miz

ve

sonsuz

Âhirete

mukabil,

geçici olan

bu

dünyay

küçük

görmemiz

gerekir.

Akdh

kimse,

bir

iin

balangcm

deil,

sonucunu

düünür.

11

Page 13: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 13/196

Bu ilmin

amac,

fihristte

açkladmz

gibi,

Yüce

Allah'm

varl-

,

sfatlar,

fiilleri

ve

peygamberlerin

doruluu hakknda

deliller

vermektir.

Bunlarn

hepsi

düünen bir

kimse için

kaçmümaz surette

önemlidir.

^er*

''ben

bu gibi

meselelerâ

lear

içim^

duydumm

Mkâr

edi^

yor

deilim,

fakat

bunun, dou ve

yaratl mahsulü

yahut

akln

gerektirdii

bir

ey

mi

veya eriatn

bir

icab

m

olduunu bilmiyorum

çünkü

zorunlu

kavramlar

anlamak

hususunda

münakaalar

vardr

dersen,

ite

bunu, bu

kitabn

sonunda

zorunlu

kavramlara

temas etti-

imiz

zaman

öreneceksin.

imdi

bununla

uramak

faydaszdr.

Bu

merak

sabit olduktan

sonra, kurtulma

çaresini

aramaktan

baka

yol

yoktur.

Bo

eylere

yönelen

kiube,

üiildmna âdeti

olan bir

ylan

veya

akrebin

sadan

veya

soldan

geldiini

anlamak

için,

kaçmaa

kadir

olduu

halde yerinde

duran ve

neticede

bunlardan

biri

tarafndan

so-

kulan kimseye

benzer.

Bu, kültürsüz

ve ahmak

kim^erin

yapacak

ilerdendir.

Önemli

ve aslî

görevleri ihmal

ederek,

bo eyleri»

u^a^

maktan

AUah'a

smnz.

(

tkind

giri:

Bu

giri,

kelâm

ilmiyle

megul

olmaa

dairdir.

Bu ilim

bizatihi

önemli

ise

de,

baz

kimseler

için

önemli

deildir.

Onlarn

bu

ilimle

megul

ohnamalar

gerekir'.

Bu

ilimde

ele

alacamz

delillerin,

kalp

hastalklanm

tedavi

eden

ilaçlar

gibi

olduklan

bilinmelidir.

Bu

ilaçlan

kullanan

doktor,

salam

fikirli,

keskin

görülü

ve

maharetli

deilse,

faydadan

çok

zaw

Mu.

kitabn

Mhisa^ato

©E^n^k

ve

bu ilimlerden

istifade

etmek

ftl^ kims^

ins^tdanö dart

ftrküya

aynidm

lûlmdidir.

Birinci

frka: Bunlar,

Allah'a

inanan,

peygamberi

tasdik

eden,

onun

elçiliinin

gerçekliine

iman

eden

ve

bu

iman

vicdanna

yerle-

tirip

ibadetle

yahut

hergangi

bir

ile

megul

olan

taifedik. Bunlarn,

bu

iüni

örenm^i

hususunda zihinleri kantnimakszn,

olduklan

gibi braklmalar

gerekir.

Peygamber

-Allah'n

dualan

ouml Üzerme

olsun-

Aj^flara

hitap

ed^ken,

tasdiî[$®a

4sH

fa^

Kr

tenfâdî.

O, iman

^

takUdî

inançla

kesin

âGWlcm^^3m^30sax

iman

arasn-

da

fark

0msm& M, ^^mB^&ân^

kem&M

^^tt

iMit

çabuk

âmmm

görgasü2|

^mj^msi imamm t^k^

hu^^nâa^

Mknd

Bak:

amkut

eser, s.

^71, Msr 1319/1$0].

12

Page 14: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 14/196

tavrdan zorunlu

olarak

anlalmaktadr.

Onlann

tasdiki,

^a^ma

ve

delille

deil, belki doruya

boyun

emee ve

gerçei

kabul

ettCB

Wfh-

berlik eden.

kalplere ilemi

karine ve

doularla

hasl

olmutur.

te

bunlar gerçekten

müminlerdir.

Bunlarn

inançlarm

kantrmamak

lâzmdr.

Bu

deliller, bu

delillere

yaplan

itirazlar

ve bu

itirazlara

verilen

cevaplar,

onlara

okunduu

zaman

zihinlerine

bir

mükiîin

taklp,

hakim olmasndan

emin

olunmaz

ve

verilmi

olan

cevaplar

da

bu

mü-

kili ortadan

kaldrmayabilir.

Bundan dolay

Sahabe*nin

tetkik,

tedris

ve kitap

yazmak

suretiyle

bu

ilimle

megul

olduklar

rivayet

edilmedi.

Bilâkis

Sahabe'nin

meguliyeti,

todet

etm^,

ibadeti

tavsiye

etmek

ve

balk

lwf^Werinde,

ilerinde ve

yaa^krmda

faydal

ve

doru

ey-

lere

ydnetmetel

ikinci

frka:

Bunlar

kâfir ve

bid'atçüer

gibi,

hakka

inanmaktan

yÖ2

çevfer^

kimselerdir.

Bunlardan,

küçüklüünden

geçkin

yama

ka-

dar

yaJÖ^îdp^,

4a3dft0-toiHip

Kilm,

âkh zayf,

kuru

ve

kaba

olan-

laf% a^ak ^

kîbaç

tesir eder.

Kâfiltein

klç

korkusu

al-

tanââ

£&Mteân

ohnulardr.

Çünkü

Allah,

kesin

âcillerle

yaplama-

yan

eyi khç

ve

mnsmldafla

yapar. Bmdm

dcU^^

tarihî

hâdMsci

incelediin zaman,

müslümanlarla

kifîfte

âmöda

yaplan

avada

bil-

hassa sapk

gurubun

yenilerek

boyun

ediklerini

görürsün.

Münaka^

ve

münazara

toplantlarnn

daima

srar

ve inadla

neticefeadiple

de

ahit

olursun.

Zikrettiimiz

eyin,

akln

ve

kesin

delilin

deerini

düür-

mek

demek

olduunu

zannetme. Akün

,

Allah'n

ancak

nadir

kul-

larna

verdii

bir nimettir.

Halkm

çouna

kusur ve

cehalet

hakimdir.

Bunlar

kusurlarndan

dolay,

yarasa

kulanmn

gözleri

güne

-

m

idrak

edemedii

gibi, kesin

aklî

delilleri

kavrayamazlar.

Gül

ko-

kusunun,

gübre böceine

zarar

verdii gibi

bunlara

da

ilim

zarar

verir.

Bu

hususta

afiî

-Allah

ondan

raz

olsun

ve

onu

honut

etsin-

öyle

söylemiti:

Kim

ahmaklara ilim

öretmee

kalkrsa,

onu

zayi

etmi

olur;

ihni lâyk

olanlara

vermekten

kaçman

ise,

zulmetmi

olur.

Üçüncüfrka:

Bu

frkaya

mensup

olanlar,

hakka

taklit

yoliyle

ve

iiterek

inanmlardr.

Fakat

bunlar,

yaratltan

zekâ

ve

anlay

özel-

liklerine

sahip

kUuumlardu:.

Bunlar,

ya

kendiliklerinden,

inançlarna

üphe

veren

ve

huzurlar-

m

kaçran

bir takm

güçlüklerin

farkna

varmlar,

yahut

da

iittikleri

her

hangi

bir

üpheyle

zihinlerini

yormulardr.

üphelerini gidermek

ve

huzurlanm

iade

hususunda,

bunlara

mümkün

mertebe

kendilerince

makbul

ve ikna

edici

olan

sözlerle

güzel

muamele

etmek

lâzmdu:.

Bu

1%

Page 15: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 15/196

türlü

muamele, bir

fikri

imkânsz ve

çirkin

bulmak,

âyet veya

haâk

okumak

yahut onlarca

faziletli

mehur

bir kimsenin

sözünü

naklet-

mekle olur.

Bir

kimsenin

üphesi,

bu

gibi sözlerle

giderilirse,

münazara

kaidelerine

göre

deliller

ileri

sürmek

gerekmez. Çünkü

bu

gibi

hareket,

belki

ona

yeni

mükiUer

çkarr.

Eer

o

zeki ve

anlayh

ise, onu

ancak

gerçek

ölçüsüne

dayanan

sözler ikna

eder. Bu

takdirde

hakikî

delil ona

söylenebilir.

Bunu

da

ihtiyaca

göre

ifa

etaek

ve

bilhassa

müldJat

ç-

kan

hususlara münhasr klmak

gmkir.

Dördüncü

frka:

Bunlar,

zekâ

ve anlay

meziyetleri

olan,

inanç-

larna

gelen

üphe

sebebiyle

gerçei kabul etmeleri

beklenebilen

veya

dou

ve yarath

itibariyle

üphecilie

temayül eden sapk

insanlardan

ibarettir.

Bu

gibi

insanlan

gerçee yöneltmek

ve doru

inanca

ula-

ünnak

jçin

inad

ve

münakaaya

meydan

vermeksizin,

onlara

iyi

mua-

mele

ya;peiak

lâzmdr.

Çünkü

münakaa,

sapkln

sebeplerini

art-

hak

^^slifildt

esSA^Msa

Wt

gulete

6iaâa;&tt

yMmm. JMm^

jkuüselerin kalbinde

yer etmitir. Çünkü bunlar,

gerçei /sert

bir

tavrla

ve di

nretnalc

smetörle

ortaya

koydto.

Mûnzlam

m^km»

9ay

ve hakâM gf^jde baktlar.

Bu

yüzden

onlann

kalpl^indemM^

ve inat

sebepleri

harekete

geldi ve içlerinde

batl

itikatlar

yerleti.

Neticede yanhh açk

olan

bu batl itikatlan yok etmek, güzel

muame-

le

yapan

âlimler

için

güç

oldu.

Öyle

ki,

bu

taassup,

insamn

hayatta

sükuttan sonra

konumaa

balad anda telaffuz ettii

harflerin

kadîm olduuna

inanan

bir

taifenin

türemesine

sebebiyet verdik

Eer

eytan,

taassub

ve

inat yoliyle

heva ve

hevese

kaplanlara

hakim ol-

masayd, bu gibi

itikatlar,

akU kimselerin öyle dursun delilerin

bile

kalbine

nüfuz

edemezlerdi. Mücadde

ve

inatçlk

tedavisi

mümkün

olmayan

müzmin

bir hastalktr. Dindar kimse gücü

yettii

kadar

sak-

narak

kin

ve

Öfkeyi

brakmaUdr.

AUah*n

bütün

yaratklarna

merha-

met

gözüyle

bateahdr.

Bu

ünunettm st^ücba

dj^eoi^

^§ax

etmek

Î^^Uik ve yumualdk

yctaa

ba

vümahdir* Sa^nttam^ ^^khm

hatei^

^getirecek

M^ajbkbrdan

ImâM teunuhchr.

Taassub ve

inadm

devamlln

salayacak

sebepleri

hardcete

gsdrmenin,

sapk-

hm

kÖMemesine

yardm edeceini

ve

kyamet

gününü

bu

h^:#^la'-

den

sorumlu tutulacam

bilmelidir.

2

Bors^

Gaaasa^

Küc^'m

lobSm

ve

Mtt

m

^MdM

fm3«n^m

ima e^^.

'0m

göre

Kur*aQ'n

aah

kâM

^fisalda berab«, onu

telâf üz

edbâem ta^âim

gden

8» ve harfler yaratlmiftr. Çevira.

14

Page 16: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 16/196

tlçüncU

giri:

Bu

giri,

ilimle ura^umm

farzd

kifâye

ölduuna

dairdir:

Bu

ilimde derinlemenin ve

onun bütün

teferruat

ile

ujramam

farz- aym olmayp farz-

kifâye

olduu

bilinmelidir'.

Farz- ayn

olma-

dmm

delili

ikinci

girite

açklanmt.

Çünkü

bütün

insanlara

ancak

kesin

inancn

lâzm

olduu

ve

imana

dair

üphelerden

kalbi

temizle-

'

menin

gerektii

belirtilmiti.

Ancak

kendine

üphe

ârz

olan

kimsenin

üphesini

gidermesi farz- ayndr.

Frkalarn

çouna

fayda

yerine

za-

rar

verdii

halde,

bu

ilimle

uramamn

niçin

farz-

kifâye

olduunu*

sorarsan, nadiren vuku

bulan

üphelere

düülebileceinden

ve iman

esaslariyle

ilgili üphelerin

giderilmesi

gerektiinden

daha

önce

bah-

sedildiini

hatrla. Batlda srar

eden

ve

delilleri

anlamaa

zekâs

mü-

sait 0^

Mmseyi

delille

hakka davet ^mek

dinde

önemUdir. Bir

sa-

1^

tÖ»»8a

ye

^^^^

atarak,

doru

yolda

olanlar

pltma^

^fi^tenmesi znunkûnduT.

B^le

bir

kiusenin

üphece

kar

koyc^

isteyenin, bu üpl»^

9^^Bsm vemm

salakla

tevikine

n^sism. Bu

da

ilimsiz

mûmkuiL

cimdir.

Bu

g»bi

hadîseleüf 1»^

memlekette

olur. Her

memlekette ve

her

sapiM:

propagandaclarna kar

koyacak,

haktan

aynlanlan

geri

çevirecek,

üphenin

tesirlerinden

Ehl-i

Sünnetin

kalplerini

temizleyecek

vtf bu

ilimle

megul olarak,

hakk

koruyacak bir

kimsenin

bulunmas

zaru-

rîdir^

Fakîhsiz ve

doktorsuz

kalan

bir

memleket

gibi,

böyle

bir

âlimden

mahrum

olan

memleketin

bütün

ahalisi,

bu

mahrumiyetten

sorumlu-

dur. Evet

bir

kimse

fkh

veya

ilmri kelâm^

örenmeye

kendini

kabi-

3

mk

m^m.

Mm

Vl&m ad-im

C

I,

a.

95.

tstikân^

Matbaa»,

Mjm,

4

Bak: al-hyâ,

C. I.

s.

97.

5

Bak: al-Munkiz mim'd-Dalâl,

s.

6;

al-îhyâ, C. I,

S.

98-99.

6 Gazzalî, aî-Munkiz

Min

ad-Dalûl

adl

eSerinde

kelâm

ilminin

amacn

 Ehl-i

Süuet

akidesini korumak ve

bu

akideyi kartrmak

isteyen

sapklk

ehline kar

koymak

diye

anlatmaktadr

al-Munkiz,

s.

6,

Kahire

1309).

ar-Bisâet

al-Ladunniyye'âs

se

tesWnm

Wn

iBKlmaiit

lââcsâDâea,

fi'S^^maaSt^Manodan,

pe^;amb^eia,

imamlarn

ve

saha-

benin

durumlarndan,

Âhiret

hayatndan

ve

Allah'n

görünmesi

meselesinden

bahset-

tiini

kaydetmektedir

(ar-Risâlet

al-Ladunmyye,

s.

15).

Gazzalî,

''Ucâm

al-AvÛm

an

Um

al-Kelâm

adl

eserinde kültürsüz

kimselerin kelâmla

uramalarm

ho

bulmamtr.

thyâ'AB.

ise, kelâm ikninin

mükâçefe

ümine

perde

olacam

söylemitir {îhyâ

IMm

ad-s

Dttt»

c.

I, 8.

22-23,

fij^^E^et

Hfotlaas,

Msr). Faysal

at-T^ika'da. ise

baz

istisnalarla

lEelâm

ilminin

öremliKisâBA

haram

saymtu-.

tstimaen

kdûm Unûni

incelemesi

gereken

kimseler

unlardr:

1-

Zeki

ve okumu olup,

üpheye

düen

kimseler.

2-

mam

salam,

ilmi

derin

ve

gayesi bakalarm

manen tedavi

etmek olan

kimse

{Faysal

at-Tafrîka Beyit

al-hlâm

Va'^Zandaka,

s. 2(^21,

IfSfi^

132^.

Fl»Hl <3i6^

zalî'lü

aUMustasfû'.^

kelâm itaaini

çok

övd^üne ve

ilimler arasnda

ona en

erefli

y(»i

^rdgnaa

tank

olmaktayz (pl-Musteifâ

Min Skn

at-Vsûl,

c.

I. s. 4-5.

Ms

1356).

Çeviren.

s

Page 17: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 17/196

liyetli

görürse,

memleketinde

bu ilimleri

bilen

baka birisi

de

yoksa,

ikisini

de

örenmee

zaman

yetmiyorsa

ve hangisiyle

megul olmas-

nn

gereküini

sorarsa,

ona fkhla'

itigal

etmesinin

zarurî

olduunu

söyleriz.

Çünkü

fkha

dair

hadisler daha

çok

v» om

tûm

ih%aç

daha

imumî#c

Bgaûm gta^

^cesinde

fkha

mulrîaçtr. tbnri

kelâmla

iflerin

vukuu,

fikhî

hadisdere

nlsbeâe

mahduttur.

Niifân^ofe

doktorsuz

w

faldhsiz olan

bir memlekette

fkhla megul

olmak

daha

önemlidir.

Çünkü her tabakadan

bütün halkn

fkha

ih-

tiyac

vardr. Halbuki doktorlara

salam insanlarn

ihtiyac yoktur.

Hastalar ise, shhathlara

nisbetle

çok azdr.

Hasta,

doktordan müs-

tani

olmad

gibi,

fkhtan da müstani

depdir.

O fanî

ha^aU için

i^M

^

<>beiK

taym

ipa

ükim

mu M^« Ha

h^t

ne

förk

vmrdu*7

Tbhm

f^ydsföm

fktnn

fay^siyle

mul^yese

ed^fs^

bu

llbîtete

hangisinin

fitycblt

olduunu

anlama.

J^Â^^i^nîn

gö-

rüme

ye

anlamalarda müracaat

ettÜderi fikhm,

ilimlenn

en

ehem-

miyetlisi olduunu delillerle bilirsin. îlm-i kelâm asldv

ve

fkih

da

onm bir

daldr

diyerek,

ilm-i

kelâma lüzumundan fazla kymet veren

bir kimsenin

tehdidi seni aldatmasm.

Bu

söz

gerçekse

de,

burada bir

fayda temin etmez. Asl

olan

ey, doru inanç ve kesin

tasdiktir.

Bu da

taklitle olabilir,

münazarann

inceliklerine ve

delillere

fazla ihtiyaç

yoktur.

Doktor bile

bazan

aldatr

ve

der

ki, senin

varhm,

cömertliin

ve

shhatin

benim

sanatma

dayanmakta

olup,

hayatm

bana

baldr;

evvelâ

hayat, shhat ve sonra dinle megul olmak gerekir.

JBu

sözle

neyin

kasdedildii

gizli d^dir.

Yukanda

buna ia^

etmitik^.

BOrdÜBcU

giri:

Bu

g£^

ise,

bu kitapta takip

ettij^miz

metodun açklanmasna

dairdir:

7

Gazzalî'nin fkh ilmi hakkndaki

görüü

çeitli

eserlerine

göre

deimektedir.

ar-Risâlet

al-Ladunniyye'6s

(s. 15)

fkh

er'î

ilimler

arasnda

göstermitir.

al'Mustasfâ'da.

(c.

I,

s.

2-3)

ise fkh hem

er'î, hem de aklî

olan

ilimler

arasmda yer

almtr.

Aynca

Gaz-

zalî,

Ihyû'mn bir

yerinde

fkh

ilminin

dünyevî

bir ilim olduunu

ve fkhla uraanlarn

da

dünya

âlimi saylacaklaruu

söylemitir

(hyâ,

c.I,s.

17).

Ayn

eserin

dier

lar

y^inde ise

fdah

ihnini hem

dünyevi,

hem

de

dint

bir

ilim

olarak gösterme

istemitir C

I,

s.

19).

Btma

tmdcoNl,

Omm

c^Mu^mJt^M^

%M «sit

dVd^

lle^MKMr

<<^M«s-

tasfâ,

C^t^Eftlt

^S^MfinîmâtâA

ise

meMen

âe

jmla$laca^

mm

fâm

nz

-

lâ^Sfit

^^oj^ofia

açklamtr. Çevkea.

8

Bak

:

o^M»

C

I,

s.

97 vd.

16

Page 18: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 18/196

MlMtof d,

^töfistfb^ ^Hlidir.

Audarn

bii^

immu

öH-A^^** adl

kitapta sEÎkîettik.  MVy^ S-t^t^

ftdlt

k^pta ise»

bu

hususta

geni

malûmat

verdik.

Fakat bu

kitapta

ise,

açklamak,

özetlemek

ve sözü

uzatmamak

kastiyle

kark

üsluplardan ve

kapah

yollardan kaçnacaz. u

üç

metodu

zikretmekle

yetineceiz:

Birinci

metot, sebr ve

taksimdir.

Bir

eyi iki

ksmdan

ibaret

sa-

yarz.

Bu

ksmlardan

birinin

batl

olduu

ortaya

konunca,

dierinin

sabit olduunu

örenmi

oluruz.

Meselâ:

Âlem

ya

hâdis'tir yahut

kadîmdir. Âlemin kadîm olmas

imkânszdr.

O

halde âlemin

hadis

olduunda ü^e

yoktur.

Bu

netice,

dier

iki

önermedea

elde

ettiimiz

kte

llete

&tk%  âto^ iste

ohnas

muhaldir

sözümüz

m,mi%

la^a lûpfetJ^^mbu

iki

önermeden

çto

^M-

ik

^te**

netîcesicSr.

W^

bilgi

ancak

ttaKÜltam^^i&pate-

nlarak elde edilir. Fakat asl

olan, bu iki

önemem^asmda

MfUt

ve

ekillere göre münasebetin

bulunmas

zonnluluudtö^.

ftii

mtetöebet,

arta

göre

kurulursa, netice

olan üçüncü

bilgiyi

verir.

Bu

üçüncü

bil-

giye,

bir hasm

karsmdaysak

dava,

deilsek,

düünen

kimsenin iste-

dii

ey

mânasna

gaye

deriz.

Buna

fayda

dediimiz

gibi,

iki

asla nis-

betle

fer'i de diyebiliriz. Çünkü bu

bilgi, bu iki

önermeden

çkmtr.

Hasm

asl olan

iki önermeyi

kabul ellii

takdirde,

bunlardan

çkan

fer'i

de

kabul etmek mecburiyetinde

kahr.

Bu

da

davanm

doruluu-

nu

göstoda:.

Bundan

davamz olan

 âlemin

hâdis

olduu

nâtad^te;

^â:anlan

da

budur. Hasmn,

iki

asl

önermeyi

kabul

etekten

mtsM

IK^teok

doruluunu

inkâr

edecei

akla

gelebilir

mi?

ayet

biraz

düünürsen,

bunu

inkâr edemiyeceini kesin

olarak

anlarsn.

9

Gazzalî'nia Mihekk

an-Nazar adl

eseri, mantk

hakkndadr.

Bu

eseri

Bagdâd'da

bulunduu sralarda

H.

487-488

yUarnda

yazd

anlaümaktadu-

(Bak;

Maurice

Bouy-

ges,

Essai de Chronologie Des

Oeuvres

de

al

Gazali', s.

27,

Beyrouth).

Bununla

beraber

Louis Massignon bu eseri

H.

495-505 yllar

arasnda

yazlan kitaplar

arasnda

göstermekte

dir.

(Bak:

Recueil

de

Textes

Inediis, s.

93,

Paris 1929).

Gazzâlî,

al-lktisâd'^B.

olduu

gi-

bi al-Musias/â*da. da

Mihekk an-Nazar'üaa

bahsetmektedir

(al-Mustasfö

c. I, s.

7).

Çevrea.

Afâaar'^ az Önce

wM

KÖNîitoBköldr.

m-^fi^ ^

(s.

133,

Msr

basks)

mzâaMm^»

(s.

3.

Msr

B^)

ve

al'Mum3^'û& (g.

I.

s.

27)

MVy^

ofjfo'döi

sedilnektedir. Çeviren.

Page 19: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 19/196

Oçilncii

metot, kendi davamza

temas etmeksizin hasmm davas-

nm

imkânszln, bunun

muhalle

neticeleneceini

ve

muhalle netice-

lenenin

üphesiz muhal

olacan

ortaya koymaktadr.

Meselâ:

Hasmn

 felein

dönüleri

sonsuzdur

sözü doru olursa,  sonsuzluk sonlu

olup

nihayet

bulur

diyenin

sözünün

de

doruluu gerekir. Halbuki

bu

ikinci

hüküm

muhaldir.

O

halde,

bu

ikinci

hükmü

gerektiren

bi-

rinci

hüküm

dc

muhaldir.

Hasmn

davas

da

budur.

Burada

iki

hasm

vardr. Bunlardan biri,

 felein

dönüleri

sonsuzsa, sonsuz olan son

bulur sözüdür. Biz ise felein

dönülerinin

sonsuzluu davasna da-

so^uz

olann son bulacama

hûkmediyoE

ve

bunu

iddia

edi-

Hasmn bunu kabul

etmesi

veya

ben

bunun

gerektiini

feslim

çtmfyoTum

diyerek

inkârda bulunmas düünülebilir. îkindsi,

bu

gerek-

im<rtQ^

ie9iuM ^»lâb^ Mdlr^

î^4&}m

mhâr.

Hasmm

^ imMk

kabul

etoa, fölat

bu

ikinci

asl

kabvH etmiyorum

diyça^^k

iWrda

buhmiBaM

^td^M^*

Ba

^

soç^sduun

sm.

MçsMis

Mâj^m îdte

Eer

im^i

W

M

i^bul

ölsayd.

Bu asllann

gerekMii

üçüncü hükmü de

kabul etmek zorunda kahr-

d. Bu ise,

muhale

varan

davasmm imkânszln

kabul

etmek-

tr.

Istidlala

dair olan

üç

metot bunlardr. Bu

metotlarla bilgi

elde

edilebilecei

üphesiz açktr.

Elde

etmek

istenilen

bilgiye medlul

ve

bu

bilgiyi

gerektiren iki

asln birlemesine delil

denir. ki asUn

bir-

lemesinden

istenilen

bilginin

doma tarzn bilmek,

delilin

delâlet etme

tarzn

bilmek

demektir.

Zihinde

iki

asl

hazrlamaktan

ibaret

ölan fikir

ve

bu

iki

asldan doan üçüncü

bilginin

doma tarzm anlania

i&tSi^

düünmeyi

meydana getirir.

\

O b^id^

teAc

bi^^

^i^e^^^

îpa

im^a

iki

vmMe dü^^^

Mr»

mâM,

MA

mm

Musite^^.taa

fikir dtf

^

iki

ashü

birleifiânden

MeML^ iinin

dou

tazm

an-

lamak arzusebr^

Bmm

da ^k denir.

Bunun için

düünmenin

tarifi-

ni

yapan

kimse,

birinci

vazifeye

göre

ona

fikir,

ikinci

vazifeye

göre

ise,

bilgi

istei

veya zannn kuvvetlenmesi

der.

ki

vazifeye

göre düünme,

kendisiyle

ilim

veya kuvvetli zan elde

edilen

fikirdir.

Delili, medlulü,

delâlet

etme

eklini

ve düünmenin

hakikatini

böylece

anlamalsn.

Susam

kimsenin

susuzluunu gidermiyen

ve

istek

sahibinin

isteine

cevap

vermeyen

dolak ifadeler

ve

lüzumsuz sözlerle dolu

karalama-

lardan

ibaret

olan katlara

ehemmiyet verme.

Bu özlü

sözlerin

dee-

rini,

ancak

bir

çok

eserleri

gözden

geçirdikten

sonra maksadna ula-

amayan

kimse

anlayabilir.

Bundan

sonra

dütoniicm

tarifi

hakkmda

söylenenlerin dorusunu

aramaya

koyulursan,

bu senin söylenilenler-

den bil nasip

ahnadma

ve

bir ey

dide etoediine

delalet

ed^.

Ber

18

Page 20: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 20/196

sen

hususî

bir surette tertiplenmi

iki

asl

bilgiyle,

bu ^Os^te

<^kui

üçünca bilgiden ibaret

üç

bilginin

memal

dd^cmu

M

^^&m,

sana

sadece

iki

vazife dümektedir:

Birincisi, iki

bilgiyi zihinde ha2ar

bulundurmaktr,

ikincisi,

bu

bilgiden

üçüncü

bilginin

dou

eklini

bilmektir.

Sen

düünme sözüyle

iki

bilgiyi

hazrlamaktan

ibaret

olan

fikri

yahut

üçüncü

bilginin doma

eklini örenmek

için sarfedilen

çabay

veya

her

iki

ilemi

birlikte

kasdetmekte

serbestsin.

fade

ekil-

leri

muhayyerdir.

îstilahlar

hakknda

münakaa edilmez.

 Benim ga-

yem,

kelâmclarn istilahlanm

bilmektir;

onlar

düünmeden,

neyi kas-

detmilerdir

dersen,

bilmelisin

ki,

bir

kimsenin

düünmeyi,

fikirle,

dierinin netice çkarmak arzusuyla

ve

bir

bakasnn

kendisiyle neti-

ce

çkanlan fikirle

tatf

et^^

iittiin

takdirde, tMûii

istüah

kul-

JfanMtal^^

fil^^

etmezs^

Bu

inçlikleri

kavramayarak» düün-

menm

imM Imkkmda

ihtilafl bir

mes^eym^

gibi faraziye

üeti svam

dms&mn

halme

hayret

etmek

l^temdr.

Böyle bir kimse,

tariflerden

birinin

doruluunu

ileri sürebilir;

halbuki bu

tariflenka

mâkul, mânal

olanlar

hakknda

ihtilaf bulun^

madii

ve

îstilsU]^

teiMe

mtoak^

y&pmm

n^mspzh

bazan

bilinmez.

Dikkat

edip doru

yolu

bdursm^

b^^^çok

j^yü&^klann,

mtota WUsxû&

arayan

sapklato

dûd#ra&

tetkâÛkbüif^

sin. Halbuki bu

hususta însamn

vazifesi,

evvelâ

^ÜMm

tesbît

etmek,

sonra lâfzlan

incelemektir.

Böylece

insan

lâfizlann

istilahlardan

iba-

ret

olduunu ve onlarla

mânalarm

deimeyeceini

bilir.

Fakat

mu-

vaffakiyetten nasibi olmayan

yoldan

çkar

ve

aratrmay

terkeder.

 Hasm bu iki ash bu

surette

kabul

ettii takdirde,

neticenin doru

ola-

candan

üphe etmiyorum,

fakat hasmn bu

iki ash kabul etme

mec-

buriyeti

nerden

çbyor, zorunlu

olarak

kabul

etmesi

gereken

bu

asl-

lan

nereden

alyorsun

dersen,

bunlarm müteaddit

kavramlar

oldu-

unu bilmen

icabeder.

Fakat biz, bu kitapta kuUanacaumz

kavram-

lann

alty

geçmemesine

çalacaz:

Birincisi,

ve

d müahedeye

dayanan

kavramlar dmek ^Eö

hissiyattr.

Meselâ:

 Her olayn bir sebebi

vardn*;

âlemde

bir çok olay-

lar vukua

gelmektedir; o halde bu

olaylarn

bir

sebebinin

var

olmas

icabeder

dediimiz zaman,  âlemde

bn

çok olaylar

vukua

gelmekte-

dir

sözü

hasmn kabul etmek

mecbm-iyetinde olduu

bir

asldr.

Çün-

d

müahede

ile

hayvan, bitki, bulut, yamur

gibi

varlklar ve ses,

renk

gibi

arazlar

idrâk

edilir

ve

bunlarn

yer

deitirdiklerine

ahit

olunur.

Yer

deitirme

ise,

bir olaydr.

Biz

burada

belli bir olaydan

baKetmediimiz gibi,

olayn

cevher veya

araz,

yer

deitirme veya

19

Page 21: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 21/196

bf^w

fey

olduunu

da

tayin etmedik.

Bunun

gibi,

müahede

ile

kap m heemâe

faa^ olan eten,

nee

ve

Szüntülenn

varl üphesiz

olarak

bilinir,

îkiru^i^

saf aklî

kavramdr.

 Âlem ya hâdis

veya kadîmdk

de-

diimiz

mmn,

hm

MVtaiJa

kimse^

\m

M

iktamaHn

^pm^

bir

fi^fM

dmd^tta, bum kaimi

etpç^

gsa^.

Meselâ:

fföd^*^

iSidce

bulumnayan

ey

MMr.

Mm

ltel^*t^ önce

mev-

eat

deiMi.

O

M#

âlem hâdistir.

tki asddan biri

 hâdis'ten önce

bu-

lunmayan

eyin

oD^'' s^tMMt. Hasmm

bunu

kabul

etmesi

lâzmdr.

Çünkü

hâdisten

fhce bulunmayan

ey ya

hâdisle beraberdir

veya

ondan

sonradr.

Üçüncü

bir ihtimal

yoktur.

Eer

üçüncü bir

ilitimali

iddia edecek

olursa,

aklen

bedihî olan

eyi inkâr etmi

olur.

Eer

hâdis'le

beraber veya ondan sonra

mevcut

olan

eyin

hâdis ol-

duunu inkâr ederse, bedihîyat

inkâr etmi

olur.

^^^0^

tevatür. Mesdâ

biz deriz ki, Muhammeâ

-iMlah

ona

seMt

ve sdta elsk*

âsvasmda

hakhdr.

Çünkü

o,

mudzie

göstermitir.

Mucize gösteren

herkes

davasmda hakhdr.

O

halde o da

davasnda hakldr. Eer

mucize

gösterdii

kabul edilmezse

deriz ki,

O, Kur'an'

getirmitir. Kur'an

ise

mucizedir.

O

halde o mucize

getir-

mitir. Birisi, iki asldan biri

olan  Kur'an mucizedir

sözünü

delil

veya

delilsiz

kabul

ederse

ve ikinci

asl

olan

 Kur'an'

Muharamed

getirdi

kaziyesini,

Muhammed'in

-Allah'n

selât

ve

selâm

onun

üze-

rine olsun- Kur'an'

getirdiini kabul

etmiyorum

diyerek

inkâr

ederse,

onun

bu

inkâr

imkânszdr.

Bu

ilmi biz

tevatürle

bildik.

Nitekim

Mu-

hammed'in (S.A.V.) varhn,

peygamberlik davasn.

Mekke'nin mev-

cudiyetini, Hz.

îsa, Hz.

Musa

ve

dier

p^gEonberl^in gelmi

olduk-

larn

tev^ürle biliriz.

Dördüncüsü, ashn, baka

bir kyasla

isbat edilmi

olmasdr. Bu

kyas,

ya

bir dereceli

veya

bir

çok

dereceli

olup,

hisse,

akla

yahut

da

te-

vatüre

dayanr.

Çünkü

iki asln neticesi,

baka

bir

kyasda

asl olabilir.

Meselâ

âlemin

hâdis

olduu neticesine

vardktan

sonra

 âlemin

hâdis

olmasn

.baka bir kyasn tertibinde

asl

yapmak

mümkündür.

Me-

selâ; Her hâdis

olamn

bir

sebebi

vardr.

Âlem hâdistir.

O

halde

onun

da

bir sebebi vardr.

Âlemin hâdis olma&m deliller

isbat

ettiktm sonra

bunu

mkâr

etmek imkânszdu*.

.

Beincisi, sem'îyattr.

Meselâ bütün

günahlarn

Allah'n

dilemesiyle

vaki

olduunu

iddia ederken deriz

ki

:

Her

olay Allah'n

dilemesiyle-

dir; günahlar

da

bir^

olaydur. O

halde,

onlar

da AUah'm

dilemfisiy-

20

Page 22: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 22/196

l^ir.

Her olayn

varl b^t Mir.

Bu

olaylarn

günah

^üm

tei

eriatla

bilinir.

Hm

ö^tl

AfiarM

âilenvssiyle olduu

sözüne

linçe,

muarz

eriat kabul

ettikçe

veya

delille ikna

edildikçe

bw

inkâr

edemez.

 Allah'n diledii

oldu,

düemedigi olmad

SdZÎftiM

doruluunu,

hakkmda

vaki olan

cma-

Ümmete

dayanarak isbat

ederiz.

Burada

iitme

yoliyle elde

edilen

delil

inkâra mani

ol-

maktadr.

Aitmcsii

asl, haamu

^bul ve

ia^

eylerden

m$mMk.

Hmn ale^^lite

Mm

v^

aMa ^j^man

bir

delilimiz

yoks^

mm

fikrini kyasta asl

olarak

alp

istifade

edebiliriz.

O,

davaam ykmüc

demek

olan

inkâr

yoluna

satamaz.

Bunun

misalleri

saysfâs

^ei^^C^

çoktur.

Bunlarn

zikrine

hacet

yoktur.

ayet,

 düünme

kaidelerinde,

istifade

etmek

bakmmdan bu

kavramlar

arasnda

fark

varmd^*

diyecek

olursan,

bunlann

umumiyetle

farkl

olduunu

hatrlatrz.

Çünkü aklî ve hissî

kavramlar,

aklsz

.ve

hissiz

kimseler

müstesna,

bütün

insanlar

için

müterektir.

Asln

bir

hisle biUnmesi

icabediyorsa,

kaybolan

o

hisse dayanan

asl

kullanmak

faydaszdr.

Nitekim

görme

duyusiyle elde

edilen bir asl,

anadan kör

bir

kimseye

kar

delil olarak

ileri sürmek imkânszdr.

Sara göre,

iitmeye dayanan

delil de böy-

Mir.

Mittovâtir

ise,

ulat^

kimseye

fayda

verir.

Bu anda kendime

davet

ula^^^s^

bir

dmse,

uzak

bir

yerden

çkp

yamnza

idü

de

ona

te^türe

J^^tsg^

Mmk0/m^0^m

-AM.'m

semt

ye

semm

önurt

teta^

eten-

Kur*aû'la

m^^m

0m$m

sMfe^

^^tmak

istersek, ona

tevâtür

kesbedecek

kate

m?

Uyasmz.n^'kgmae

göretevâetoteeöe^O#^^^|i^f,^ter

ttr

kavme göre böyle

olmayabilir. afiVma

-Alteh

Mi

zimmiye karlk

müslümamn

öldürülmesine

dair

olan sözü, kendi

mezhebinden

olan

fakîhlere

göre

mütevâtir ise

de,

mukallitlerinden

cahil

Jcimseler

nazarnda bu

söz

mütevâtir deildir. Onun

münferit

meselelere

dair

bir

çok

fildrleri

fakîhlerin

nazarnda

mütevâtir

deildir.

BSK^

hk

kyadan elde

edilmi

asl ise, ancak

bu kyas

kabü

et-

mi kimselerce

muteberdir.

Mezheplerin

prensipleri

ise,

herhangi

bir

araturcya

kar kâ^-

nhrsa fayda

vermez. Bu prensipler,

ancak bu

mezheplere

inanan

müna-

zaraclara

kar

kullanlabilir.

Sem'îyat ise,

ancak iitmeye dayanan

delilleri

muteber

kabul eden

toselere

kar

kullanlabilir.

Bunlar,

tertip

ve

dizilileriyle

istenilen

meçhul

neticeleri bilmee yanyan

asllann

kavramlandr.

imdi giri^

leri

bitirdik.

>^tk kitabm

gayesi olan

ksmlara geçeMliri^.

21

Page 23: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 23/196

t

BR]yC

KIIM

ALLAH IN

ZAH

Bu

k^da

on

dava

vardr:

Biriaci

Dava:

Bu

dava,

her

eyden raünezzei

olan Yüce

Allah'n vari

ile

ilgilidir .

Bunun delili udur:

Her hâdisin

hudûs

buhnas için

bir

sebep

lâzmdr^^.

Âlem

hadistir^

O

halde

hudû^mm

t#

^b^

Cumas

lâzi2nd]r^\

Âlemle, Yüce

ÂUah't^ baka

var

olan dj|^

bfitün

11 Bak: al-îhyâ,

C. I, s. 105.

12

Bak:

al-hyâ,

C. I. s. 106.

13

Gazzalî,

bu âlemin

Ur yaratcs

bulunduunu çeitli

deHUcde isbaflamtr.

Bu

delilleri

imdi

srasiyle zikredelim:

a- Gazzalî, Kimy-y

Saâdet'd&

sezgi

Ue Allah'm varlnn

bilineceini

ima etmitir.

 Allah'

tanmak

ve

onun huzurunun güzenigihi

müahede

etmek kalbin sfatdr

(Kim-

yû-y

Saâdet,

c.

I,

s.

11)

derken, kalple

Aliah'n

varlnn

bilineceini

anlatmak istemi-

tir.

Nitekim

al-Munkiz

Min ad-DaUÜ'ûa. dakalbîoB

doan

bir

nurla

üphedcL

]arb|du|iau

bildirmitir

*

\

(

b- inssnm

leenâi

varbUmm, ^nah*m varlma

delil olduunu söylemitir, tnsan

bir

an düünceye

dalsa kendi varhn

anlar. nsan var

olunca,

onu

yaratan

bir

Allah'm

da

yar

olmas

gse^JKimyâr^y

Saâcjet, c. I,

s. 1 1-12). Gazzalî,

aym

hususu

deiik ifadelerle

mBîkmefîMeMmâtAUah (s.

30^,

62-63,

Msr

1903) adh eserinde

de tckrarlamtu:.

Yani

 ^»m

d%âaQ3Kmnn.

O

l^d^^^nm.

Ben

var

olaoBa,

tttû Yara^

da

var^^ demek

temitir.

'

c- Gazzalî,

tabiattaki

düzen

fikrinden hareket ederek

de

Allah'n

varlm

göstermek

istemitir.

{hyâ^ c.

I,

s.

105

-

106).

Bu

husustaKnrWda

bM

ikna edi(^ birçok

bretler

de

vardr.

Yüce

Allah '*Yerin ve göün yaratlnda,

gece ile

gBntUttBn

MfMrM ta/Mde...

düünen

bir

kavim

için

ölüler

vardr

diye

buyurmutur.

d-

Mizân

al'Arml'âs

ihtimal

yoluyla

Âhiretin

ve

Allah'm

varhn

ortaya

koymaa

çalmtr.

Aym

zamanda

Gazzalî

bu

metotla Allah' ispatlamay,

Pascal'dan

çok

önce

ka-

leme

alm

bulunuyor (Bak. Ord.

Prof.

Hilmi Ziya

Ülken,

islâm

Felsefesi

Tarihi, II,

s.380-

387

,

istanbul

1957).

Gazzalî,

Hz.

Ali'nin

bir dinsize

 Ahiret

yoksa ben nancmdan

dolay

bir

ey

kaybetmem,

fakat

Âhiret

ve Allah varsa

hea kurtulurum, sen

hd^ olursun**

dedi*

ini hatrlatmaktadr. Bir

tacir

kazanç

birsiyle

nasl zarar

ihtimalini de

göze alarak

yaturm

yapyorsa,

bir

nsann

da

sonsuz hayat

kazanmak

için inanç yatrun

yapmas lâzmdur.

inananm

sonsuz hayat kazanma

ihtimali

vardr.

Fakat

Allah'

inkâr

edenin

bu hususta

hiçbir ümidi ve kazanc

olmayacaktr.

e~ Nihayet Gazalî,

sebepler, karineler ve

tecrübelerle

Allah'a,*Âhirete

ve

peygambere

inandm

söylemitir

(Bak. .

A.

Çubukçu, Gazzalî ve üphecilik,

s.

85,

Ankara

1954).

Gazzal

sebeplerle

nedensellik

prensibmi

l^detmitir.

Her eyin bir seb^i vardr.

Kâinatn

sebebi

de

Allah'tr.

Gazzalî,

karinelerle

sezgiyi

kasdetm

olabilir.

Tecrübelere

gelince:

Bu

da

yapt incelen^ler

ve

ibadetlerdir.

Kendi ifadesine göre,

zikir sonucunc^

mutasavvflar-

da

ötao

baz hallere erimitir.

Su

da

mm M^*i

ioancm

kuvvetlendirmitir.

Çeviren.

22 .

Page 24: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 24/196

varlklar

kasdediyoruz.

Yüce Allah

hariç, dier

bütün

mrîMarfu

1^

tün cisimleri

ve

cisimlerin

arazlanm

kasdediyoruz.

Bunlann

hepsM^

tafsilatl

olarak

açklanmas

öyledir:

Biz

varhn

aslndan

üphe

et-

miyoruz.

Her

mevcud, ya

bir

yeri

igal

eder veya

etmez.

Yer igal

eden

herhangi

bir ey,

birleik deilse,

ona

cevher

deriz.

Eer

bu

ey,

ba-

ka

bir

eyle

birlemisc

ona cisim

ad

veririz.

Eer yer

igal

etmeyen

eyin

varh

bir

cisme

muhtaç

ise,

buna

araz

denir.

Eer

yer

igal

eti

mc^en

bir

eyin

varl, hiçbir

eye

muhtaç

deilse, bu

varük

yüce ve

CMndedn ve usabmn

sûbutu mfl^l^

üe

bilinir.

hak-

kiâAiSMmi^» I^MM^b^^

ç^Pin

^

cazn

ifM

cankhk

çkarmas,

îc^^g^s, ^^m^

ve b^üâsL

mevcut

deilse,

cevap vermee

ve

onu

dinlemee

l^ü^

yoktur.

ayet

bunlar

mevcutsa,

üphesiz

münazaa

edenin

vücudundaft

%aka

ey-

lerdir. Çünkü,

daha önce

kendisi

var

'olduu

halde

münazaa

mevcut

deildi. O

halde cisim

ve araz

müahede

ile

idrâk edilir.

Ne

araz,

ne

yer

igal

etmeyen

bir cevher

ve ne

de cisim

olmayan

varlk

ise, hisle

idrâk

edilmez.

Böyle

bir varhn

mevcudiyetini, âlemin

onunla

ve

onun

,

kudretiyle

var

olduunu

iddia

ediyoruz.

Bu

hisle

deil,

delille idrâk

edilir.

DeliU

yukarda

zikretmitik.

imdi ise bunu

inceliyeüm: Bu

hususta

iki

asl

ileri

sürmûtfi^

Hasm

belki

bunlar

inkâr eder.

O va-

kit

<msL

han^^

iakâr

ediyorsun snz.

yalnz

 her olaym

bir

se-

bebi

vardl**

$^1^gSm

§m^

< ^^

w

nerden

bildiinizi soru-

füTum

âarse, M

Bu

asl kabul

mfecburiyeti

vardr.

Çünkü

lüdm

zorunlu

\mlmm^^^

Bo

ÎHMSia^^

kims^m^^

t^^Mi^ü,

I^IM

olay

ve

l^Md^g^

s^^^i^^te

olayn

bir

sebebi

olduunu

eder.

Ök

ûUf

^%îe

yökfâû

m

olan

eyi

kasdediyoruz.

Böyle

bir

eyin yok

iken

var

oluu,

ya

mulal-

dir

veya mümkündür.

Muhal

olmas

imkânszdr.

Çünkü

muhal asla

var

olamaz.

Eer yoktan

var

oluu

mümkünse,

bu

mümkünle,

yar ola-

bilen

eyi

kasdediyoruz.

Fakat

varh

kendi zatnn

icab

olmad

için

henüz

mevcut deildir.

Eer

varh

zatnm

iktizas olsa

idi,

müm-

kün., deil

zorunlu

olurdu.

Bilâkis,

varhm

yoklua

tercih

edecek bi-

rine

muhtaçtu:.

Bu suretle

yokluk,

varlkla

yer

deitirir.

Varh

yok-

liaia

tercih eden biri

olmadmdan

dolay

yokluu

devam

edecek olursa,

tercih

eden

bulamadkça

o da

var

olamaz.

Biz

sebeble,

sadece

tercih

edeni

sasdedi^oruz.

Hulâsa

varh,

yokluun

devamma

tercih edecek

bir

sebeb buhummdkça,

yokluu

devam eden

bir yok,

varlkla

yer den

23

Page 25: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 25/196

^^tei^

Bu

Mm

ttâmst

^hâxii^

b9Mi^eat

sonm

akl

0m

mecbum

Imbul

eder. gttetermelaizîn

sadece

olay

ve

sebep

H^tannm

mânasn bt^eee sçldam

olduk.

kinci asl

olan

 âlem

hâdistir**

sözünüze

yaplan

itiraz niçin

dosru

bulmuyorsunuz

denirse, deriz ki : Bu

asl

zorunlu deildir. Biz

onu dier iki asldan

tertiplenmi

bir

delille ispat edeceiz. Biz  âlem

hâdistir

dediinüz

zaman,

hali

hazu*da

mevcut

olan

âlemle,

sadece

d^iUr.

Bei^elerde

hâH

okm^hetm

i^sl^.

Bundsaber ds-

lâk

h^dis

olduu

neticesi igdsr. Hangi aslda

itiraz

vmrdr?

Eer  niçin, her

cismin

veya

yer

igal

eden

her eyin

deimeler-

den

hâli olmadm

ileri sürüyorsunuz

denirse,

deriz

ki

:

Bunlardan

hiç

,

biri

hareket

veya

sükûn halinde

olmaktan

hâli

deildir.

Halbuki hareket

ve

sükûn

hâdistir»

J^er

 önce

varhklarm,

sonra

hadis

olduklarm

iddia

ettink.

Biz

onlann varlklarm

ve hâdis

olularm

kabul etmiyoruz'*

dente,

deriz

ki:

Bu

mk

ilm^i

lE^âm

kt^acpda

um

\m-

lu

cevap verilmitir. Haddzabnda

sözû

bu

kadar uzatmaa

demez.

ÇünM bdyte

1^

i^az,

doru yolu

buh^

jst<^1»r

dmsete

«oâai

etmez.

Hiçbir

akdh

ktee, keskisinde IkîbtÛ,

hastahk,

açhk,

stn^uk

gibi arazlann

bulunduklanndan

ve

bu

arazlann

sonradan

meydana

geldiklerinden

üphe

edemez. Yine

âlemdeki

cisimlere

dikkat edecek

olursa,

bunlara

ânz

olan

deiikliklerden

üphe

edemez.

Bu

deiik-

liklerin hepsi

sonradan olmadr. Böyle

bir

itiraz inatç

bir

hasmdan

zuhur

ederse,

onunla

uramamn

br

faydas yoktur.

ayet sözümüze

inanan bir

hasm

farzedilirse,

bu hasm akll olduuna

göre, bu

iti-

raz

muhal bit

faraziye

olur.

Âlemin

hâdis olmas

konusunda

bize düman olanlar

fels^föd^ay

dir.

Onlann

açklamalarna göre âlemin cisimleri

u

ksmlara

aynhr:

1-

Gök

cisimleri:

Bunlar daimî

surette

hareket

halindedir.

Bun-

lann baz

hareketleri hâdis

olmakla

beraber,

semavat ezelî

ve ebedî

olarak daimî

bir

silsiB

halinde birlerini takip ederler,

2-

Ayn

feleinin

ihtiva ettii

dört

unsur: Bu

unsurlar

kendi sûret

ve

arazlann

tayan

bir

maddede

birleirler.

Bu

madde

kadîmdir.

Sûret

ve arazlar ise

hâdis

ol^p,

bu

madde

üzerinde

birbirlerini ezelî

ve ebedî olarak

takip ederleri

Su,

hararetle havaya

ve hava hararetle

atee

çevrilir.

Dier

unsurlar

^a

böyle

olup,

birleme

neticesinde

yeni

yeni

birleik

cisimleri

meydana

getirirler.

Bunlardan da

madenler

bitki-

ler

ve

hayvanlar

vücuda

geUr.

Unsurlarm

hiç.

biri hiç

bir

zaman

hâ-

24

Page 26: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 26/196

dis

oten hareketlerden hâli

kalamazlar.

FelsefecDer,

dt^pâo^^

hâl

oteyan

e]^e^ hâdîs olduamt

söylememize

Mim &^\m

Bu

asil

hakktflda

sözü fazla

uzatmaa

lüzum yokfa*,

l^dat

âd^

y^te gelsin

diye öyle

bir izahta

bulunahm:

Cevher,

hareket

ve

sükûndan zorunlu

olarak hâli deildir.

Hareket

ve

sükûnun

kendileri

de hadistirler.

Hare-

kete

gelince»

onun hâdis

oluu bellidir. ayet yer

gibi

durgun

bir

cevher

farzedilirse,

bunun hareketinin var olmas

da

imkânsz deildir.

Bu-

nun mümkün olduu zorunlu olarak bilinir.

Hareket

mümkün olunca,

hâdis olur ve

sükûnu

yok

eder.

O

halde, ondan

önceki

sükûn da ha-

distir.

Çünkü kadîm

yok

olmaz.

Bunu,

Yüce

Allah'm

beka

sfatna

delil

getirirken

zikredeceiz.

Cisme ilâveten hareketin

varhna

delil

vecm^

istersek

deriz

ki;

Bu h^^et

ha^ded^^fi^oo^

ssesm^

s^rted^

bi^^

hmw

kp^t

«(M

olun^

'Ej^es:

ce^te

M

€mhsx

h$^^

h^de

deiMir

der^ s^^^

â<^Mtcr.

^pt

te^et

orvh^

ayn olsayd, hâfftaüü nefyi ce^tA

û&mk

dtutb.

Sükûnun

nefy ve ispatmdaki

delil

de

böyledir. Hulâsa,

açk

ve belli olan eyleri

isbata

kalkmak,

mânay açklamaz

ve

onu anlalmaz bir hale getirir.

ayet  bunlarn

hâdis olduunu nereden bildiniz, belki sakl iken

mey-

dana

çkmlardu- denirse,

deriz ki: Biz

bu

kitapta gayeden

uzak

bo

eylerle ugrasaydk, arazlarn saklln ve çkm dorudan

doruya

iptal

etmekle

uram

olurduk.

Biz

gayemize

set

çekmeyen

eylerle

megul olmayz. Bilâkis

deriz ki, cevher kendisinde

hareketin gizlenme-

sinden ve görünmesinden hâli deildir.

Gizlenme ve görünme

hâdistir.

O

halde cevher degim^rden

(hâdis

olan

eylerden)

hâli deildir.

m.

âiitikalini^

bat^^uu

oe

ile

bi^nir,

denirse,

MtM:

Bunun ipM

dya

bâted^k

ve

^^arm

çürüklüünü

ortoya

koyaralt

kiEtemzt

iirecek

deiliz.

Arazn intikalinin butlan hakknda

söylenecek en

doru söz udur: Arazn

ve intikalin

hakikatlerini

anlamaktan gafil

olmadkça, hiçbir akl, arazn

intikalini

kabul etmez. Arazn hakikatini

anlayan kimse,

onun

intikalinin

imkânszlm

kavram

olur.

Bunun

açklanmasna

gelince: ntikal cevherin bir yerden dier

bir yere geçmesinden ibarettir.

Akü,

cevherin,

yerin

ve

cevherin

yerle

olan

ilgisinin

cevherin

mahiyetine

ek kavramlar

olduunu

anlar.

Zaten

cevherin

bir

yer

tutmas

gerektii

gibi,

arazn

da

bir

yerde

bu-

lunmas

icabeder.

Arazm yere olan nisbeti,

cevherin mekâna

olan

nis-

betine

benzetil^k,

(»vherin intikali

gibi

arazm da

intikal

edebilecei

Page 27: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 27/196

îikla gelebilir. Eer

bu mukayese

4oru

olsayd, cevherin

mekânla

olan ilgisi, cevherin

mahiyetinden

ve

mekândafi

a^

fEizla bir

^

olduu

mm'sM

€to

W^m

mmn

mahîyetinte

m

fmhm

sm

bir

ey olmas

lazm

gelirdi. Bö^dece ara:^

arazla

kaim olurdu.

Atazn

m^la

kaim

olmas,

kaim

olanla,

kendisiyle

kaim

olunandan

ayn üçün-

bireyin bdunnasm g^ktirirdi.

Bökece

msss^ uzayp

gider ve

sonsuzlua

giden

arazlar

bulunmadkça

hiçbir

arazn bulunamayaca

neticesine varr.

Arazn

yerle

olan

ilgisi

ile

cevherin

mekânla olan ilgisi

arasndaki

fark

gösteren

sebebi aratralm

: Bu

iki ilgiden hangisinin

ait

olduu

zattan ayr ve

hangisinin ayn olmadn görelim. Böylece

intikali yanh anlamaktan doan

hata

meydana

çkar.

Buradaki in-

celik,

mekânn

cevhere lâzm olmas gibi, yerin de araza

lâzm

olma-

sndadr.

Halbuki iki

lâzm

arasnda

fark vardr.

Lâzmlann

bir ksm,

bir eyin

mahiyetine

dahildir. Bir

ksm

da

dahil

deildir.

Zatî olan, o

eydir

ki,

onun

yokluu

ile

ey

yok

olur.

Zatî

olan,

varlk

bakmndan

yok olunca,

ey

de

yok

oto;

eer

aklen yok

ol;H:)5a,

aklen

onu

bilmek

de imkânsg olur.

Yer

tutnuUc ^oevlerin

zatî unsura

delildir*

Bis

evvA

^m

m

€«^m

bi&»

^om&

^

^

ttamn

mevcut olup

cte^dm

d%M]A

hmu

delille elle

^»k.

d^muhtaç olmsdcâziu

his

ve

mi^^üâ»

ile

kavranz.

Bundan

doUyt

Ur yer tutm,

umM,

Zeyd'in cisminin

zati unsuru

deildir. Bu tutulan yerin

yok olmas

ve deimesi Zeyd*in

cisminin yokluunu

gerektirmez. Meselâ Zeyd'in

uzunluu

böyle

deildir.

O

Zeyd'de

mevcut

bir

arazdr.

Zeyd'siz

onu

düünemeyiz.

Biz uzun Zeyd'i

düünürüz.

Zeyd'in

uzunluu,

Zeyd'in

varlna

tabi olarak

bilinir.

Zeyd'in

yok olmas,

uzunluunun

da

yok

olmas demektir.

Zeyd'in'uzunluunun,

Zeyd'siz aklda ve

d

âlemde

müstakil

varl

yoktur. Uzunluun Zeyd'le münasebeti,

Zeyd'in za-

tna ait bir eydir.

Yani

uzunluk, Zeyd'in zatnn

gerektirdii

bir

ey

olup, onun zatna ilâve

edihni bir ey

deildir.

Bu

bir

özelliktir.

Bu

özellik

yok

olunca,

Zeyd'in zat da yok olur. Çünkü

deime, özellii

iptal ettiinden

zat

da

yok

olur.

Uzunluun

Zeydle

münasebeti,

onun

zatna i^ve edilmi bir ey

deildir.

imdide söz

arazm kendisine inti-

M «tö

€ivMia

mkâj^

olan

iliim»

^tod.

ÇilM

cevherin

varl;^^n<^

fazla b^^dir.

tntiU

neticesinde

m\

msm,^

tmhs^

2SLtim yok

^

leâdeüî^ gek^.

Y^e

d^se^e^^

faMa Mr ^&

da,

bu-

nunla zat yok

olmaz.

Eer fazla bir ey

deilse, onun

yokluu

ile zat

yok olur. Bu böyle

anlalmca,

sevherin mekânla ilgisinin

aksine,

ara-

zn yerle özellemesinin,

arazm

zatmdan

fazla

bir

ey

olmad

sonu-

cuna

vardr.

26

Page 28: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 28/196

Yukanda cevherin

meVânla

birlikte

deil, tek bama,

mekânn

ise

cevherle

düünüldüünü

söylemitik.

Araz ise kendi

kendine

deil,

ancak

cevher

yardmiyle

düünülebilir.

Arazn

varU

muayyen bir

cevherin

araz

olmaktan

ibarettir.

Onun

cevherden

ayr

olarak bir var-

h

yoktur. Arazn

ilgili

bulunduu

cevherden

ayrlmasn

düünmek

demek,

yok olmasn

düünmek

demektir. Maksadmz

anlatmak

için

uzunluk

tabirim

kullandk.

Bu,

araz

olmasa

bile,

bir

cihete

doru

-

cisimlerin uzamasndan

ibarettir.

Bu,

maksadmz

anlamaa yardm

eder. Bu böyle

anls^lmca, arazlan

açUdamaya

geçebiliriz.

Bu

inceleme

ve

aratu^ma her

nekadar bu hülâsada

zikredilmee

lâyk

deilse

de,

hndiye kadar

kna

edici

ve

yeter

derecede

bir ey

zik-

redilmediinden,

buna ihtiyaç

hissedildi.

ki asldan birini

isbat etmi

olduk;

bu, âlemin

deimelerden

hâli

olmamas

meseledidir. Çünkü

âlem, hâdis

olan ve

intikal etmeyen

hareket

ve

sükûndan

hâli

deil-

dir.

Bununla beraber bu

uzun izah, inanan

bir hasma

kar

deildir.

Halbuki

filozoflar,

kâinatn

hâdis olmasn inkâr

ettikleri

halde, âlem-

deki

cisimlerin

deimelerden hâli olmadnda

ittifak

etmilerdir.

O

halde

ikinci

asl olan

 deimelerden

hâli olmayan

hâdistir'*

süzü-

nüzüB

delili

nedir denirse, deriz

ki

:

Eer

deimelerden

IMUi

olmamakla

te^te

(ûm

l^yto

my^Jm^

4^imelea:in

balangcmm

olmad

k&hai edilm^

ite S^^^

dönülerinin

sonsuz olmas

gerekir.

Bu

M

seoi^tt.

%h

»ma

dair

üç

türlü muMû

Birincisi:

Eer

felein

dönülerinin

sonsuzluu

sabit

olursa,

son-

suz

olanm

son bulmas,

bitmesi

ve

nihayete

ermesi gerekir.

Bitmek

(inkitaX

son

bulma

(intiha)

ve

nihayete

erme (tenaha)

kelimelerinin

mânalan arsamda

faik

yoktur.

Bundan

daday,

sonsuz

olanm son

bul-

_

r.

Spûsuz

ölanitt

m

butmasuo

iddia

etm^

wk

bir

mu^

haldir. KjBza

stmsuz

olanm

nihayete

ermesi

ye bitmesi de

açk bir mu-

tkincisi:

Eer

felein

dönüleri

sonsuz deilse,

ya

çifttir

ya

tektir;

veya

ne çifttir,

ne de

tektir; yahut

hem çift, hem

tektir. Bu

üç

ksm

da muhaldir.

Bunlarn

sebebi de

muhaldir.

Çünkü bir saynn ne

çift,

ne tek olmamas

veya

hem

çift hem

tek

olmas

imkânszdr.

Çünkü

çift olan

ey, meselâ

10

says

gibi eit

bölüme

ayrlabilir.

Tek olan

ey

ise,

meselâ 7 says gibi

iki eit

bölüme

ayrlamaz.

Münferit

saylardan

meydana

gelen

her

birleik

say

eit

iki

bölüme

ya

ayrlabilir

veya

ayr-

lamaz.

Bu

say,

ya

bölünmek

ve bölünmemekle

muttasf

olur veya

bun-

larm hiç

biriyle

muttasf olmaz.

Bu

ise

imkânszdr.

Çift

ohnast batl-

27

Page 29: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 29/196

dr;

çmW^

'^bo ey asla tek olmaz. Tek olmas için bir saysna

ih-

tiyaç

vâPdff. Eer

ms^ tt^enecek olursa

tek

olur. Sonsuz olan,

bire

nasl

muhtaç olabilir. Tek olmas

da

muhaldir.

Çünkü

tek, birin

ek-

lenmesiyle

çift olur. Bire

muhtaç olduundan

dolay tek

olarak

kalr.

Sonsuz olan ise, bire

nasl muhtaç olabilir.

Üçüncüsü:

Buna

göre, ki saydan

herbirinin

sonsuz olmas ve

bi-

rinin

dierinden

daha

az

olmas

gerekmektedir.

Sonsuz

olamn,

baka

bir

sonsuzdan

daha az

olmas imkânszdr.

Çünkü az olan,

bir

eye

muhtaç

demektir. Muhtaç

olduu

ksm

kendisine eklenirse,

dierine

mim. Sonsuz

olar^

^^^

wsd

muhtaç olur.

On&i^

g^ce

Zühal,

}m

ötuz senede

1:^ ^^ar. Güne^^ her

yl^

W âdnü

ya^r.

ât£#

ûönm%

g^ein

dönüMB tm^Mââk.

ÇüzâSItg^^^

S^BBfe

bîr

Jlcfca

otuza

tis-

h&û^

otuzda

lor âsmâsiM.

W3^ÛM s&mm

^aftâMM

günelide

den

azdr.

Zorunlu

^ImâL

tir

dtuz^

Mân»

o

eyjgn

dldap

bilinir.

Ay

bir

ylda on

iki

dönü

yapar.

Buna

göre

günein dönüü

aymkinin

on ikide

biridir.

Bunlardan her

birinin

dönüü sonsuzdur.

Halbuki,

birinin

dönüü

dierinin

dönüünden

azdr. Bu ise açkça

muhaldir.

 Yüce Allah'n

takdir

ettii eyler ve bildii eyler size

göre

sonsuzdur;

bununla

beraber bildii eyler,

takdir

ettii

eylerden

da-

ha çoktur;

zira Allah'n

zat

ve

sfatlar

bilinmektedir;

varl

devamh

olan mevcut

da

böyledir;

bunlar

ise takdir edilmi

eyler deildir

de-

nirse, deriz ki:

Allah'n

takdir

ettii

eylerin sonsuzluu ile

kasdet-

tiimiz

nesne, bildii

eylerin sonsuzluu

ile

kasd^iiuî5z.afi^enin

ayn

deildir.

Halbuki

biz

bununla. Yüce Allah'n

yaratmaa

mukt^ir

kudr^

sjlatm kasdediyoEiidE.

Bu

Ja^M a^ yok ohnaz.

ha

kudret

M^t^jtom

sdzttâteiate

W

m

depâjGr

l4

mluluk

ve

sonsozlok

baMs

konusu

olsun. Ancak

t^^

aay

lâfizlaEâa

*'ffi»WHi**

ve

 makdftt*' kelimelerinin

ölçtfüaû

îmHÎ

h%kmmâ&n

razan

itibara

alan

ve

bu

sebeple

iki kelimenin

mânasmn

bir

olduunu

zanneden kimse,

bu

gibi hataya

düer. Halbuki, bu iki

kelime

arasnda hiç

münasebet

yoktur.

Sonra,

 Allah'n

bildii

eyler sonsuzdur

sözü altnda

ilk

anlalan

mânaya muhalif bir

incelik

vardr.

Çünkü ilk

anlalan mâna,

sonsuz bilgiler

denileni

birtakm

eylerin ispatdr.

Bu

ise

muhaldir.

Çünkü

eyler,

sonlu

olan

varlklardr. Bunun

açklanmas

uzun

sürer.

Takdir

edilen eylerm

sonsuzluunu açklamakla

mükilat kalkm

olur.

Geriye

bilineneylerin

meselesi

kalmtr.

Buna

cevap

vermee

lüzum

yoktur.

Bu

asln doruluu,

kitabn

dördüncü giriinde zikre-

dilen

delillerin

üçüncüsüyle

açklanmtr. Böylece

Allah'n varh|

28

Page 30: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 30/196

bilinir.

Bu,

zikrettiimiz

kyasla

ortaya konmutur.

Bu kyasta

 âlem

hâdistir;

her

hâdis'in

bir

sebebi

vardr; âlemin de bir sebebi vardr

diye

ifade

edilmitir. Bu dava, bu

metotla ortaya

kondu.

Fakat imdi-

ye kadar ancak sebebin

varln belirttik.

lk

sebebin kadîm veya

ha-

dis

olduuna ve dier sfatlarma temas

etmedik. imdi

bunlardan

bah-

sedelim.

kinci Dava:

ÂlmMj^ varl

için ispat

ettiimiz

sâNsbi^ l^^m

oldumu idctia

ediyoruz .

£^

o Mdis

olsayd, baka bir sebebe muhtaç

olurdu.

Böy-

lece

teselsül, sonsuzlua

vanr

ki,

bu

muhalâlr

kesin

olarak

bk

kadîmde

son

bulur.

te aradmz ve

âlemin

yaratcs

dediimiz

seteb

de

budur. Bunu zorunlu

olarak

kabul

etmek lâzmdr. Kadîm

sözüyle

varhna

yokluk ârz olmayan eyi

kasdediyoruz. Kadîm

lâfz

altnda

iki

ey

vardr:

Birisi, bir

eyin

varlm

ispat etmek

ve

dieri

de,

geçmite

o

eyin

varhmdan

önce

yokluunun bulunmadn

ortaya

koymak-

tr. Kadîm

sfatmn, kadîm olan zat

üzerine

ilâve edilmi

bir

mâna oldu-

unu

zannetme. O

vakit bu

mâna'nn da

baka

bir

eyin

ilâvesiyle

kadîm

olduunu

söylemen

gerekir. Böylece i sonsuza uzayp

gider.

Üçüncii Dava:

Âlemin

yaratcsmn

ezeldenberi

mevcut

ve

varlmm

devamü

olduunu

iddia ediyoruz.

Çünkü kdemi sabit olann

yokluu

muhal-

dir.

Eer yok olsayd,

yokluu

baka bir sebebe

muhtaç

olurdu.

Çünkü

yokluk, varhn

kdemde devamndan

sonra varla

ârz olurdu.

Halbuki

ârz

olamn,

varh bakmndan

deil, ârz olmas

bakmndan

bir sebebe dayandn

söylemitik.

Yokluun

varlkla deimesi,

varl

yoklua tercih eden

bir

sebebin

var

oimasm gerektirdii gibi,

varbn yoklukla

deimesi de

yokluu

varha

tercih

eden

bir

sebebin

var

oimasm

gerektiril.

Bu

sebep ,

ya

yok

eden

bir

fail

veya

zd

bir

kuvve*

yahut

var

olma

artlarmdan birinin

eksilmesidir.

Yoketmeyi

Vfl^^n^

yiilçl^elg

ijjjV^Mg^r.

Çipj^

^^rlk, kudretten

hasl olabilen

naüb^t

eydîr. pim

%î#

Im^hmmkh. Mr

w

yf^oo^ ^ui^^

^«»iMte

|fi^

^Pd^.

Yokluun,

kudretk

^dlci^

bir

fiil

^^MmmM*

A^aM

ydMuu

yapan Mf ey yapnü dur

mü?

Evet

denmesi

muhaldir.

Çünkü

menfi olan,

ey

deildir.

Eer

mutezilî

olan

bir kimse,  yok olan

bir

eydir ve bir zattr,

fakat

bu

zat

kudretle

s

Bak: o^^.

C.

I,

S.

106.

29

Page 31: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 31/196

iae^ai&

gdi^

depdir**

dâ^

ote hth^ va^Mîyle vukü bulan

^ zait

2ü0^^

g»tMigini

îdtt

edemez*^ ÇûnkÜ o

ezetîdîr.

Sebebin ii,

zatn varln nefyetmektir.

Bir zatn

varln nefyetmek,

ey

deildir.

O halde sebeb

bir

ey

ortaya

koymamtr.

 Birey

yap-

mad sözümüz doru olduu

takdirde  hiçbir

surette kudreti

kul-

lanmad

sözümüz

de

doru olur. Böylece sebep

iiçbir ey

yapmadan

olduu

gibi

kalm

olur.

O

zdd

olan

Mr

Jovvetin yok

ettiini

iddia etm^

âtldr.

ÇünM

zt

bâtt SomcÜttâe,

varh

kadîme

mtikab^ (ddtundan ta-

hakkuk

edemez. Bunun böyle olmas, louUmin varlnm inkitaa

ura-

masmdan daha münasiptir.

Kdemde onunla

beraber mevcut

zt bir

kadîmin olmas muhaldir. Bu zt kadîmin, onu ancak ilndi yokettiiâ

ileri

sürmek

de

imkânszdr. Varhn gerektiren artm yok olmasndan

dolay mevcut olmadn söylemek batldr.

art

hadis

ise,

kadîmin

varlnn

hadis olan

bir

eye

bal

olmas

muhaldir.

art kadîm

ise,

artn yokluunun

imkânszlna

dair olan münakaa, merûtun

yokluunun

imkânszl ile ilgili

münakaaya

benzer. Bu durumda

onun yokluu

tasavvur

edilemez.

Cevherler ve

arazlar

size

göre

ne

ile yok

olur denirse,

arazlar

kendi

kendilerine

yok olurlar

deriz.

Kendi kendilerine yok

olurlar sö-

züyle, zatlarmn

bekasmn

tasavvur

edilemiyeceini kasdediyoruz.

Ms^^in

izah,

hareketi

0^)

0^^^»^

yiplabilir:

Birbiri-

ne

 ^ta

l^irM

t£d#

ete

d^^^

mmk

MâaM

peinen

devaiK^

Mette olup, yakdbtiâlariyle ^uSâctldmlMar^

Bu

olularm

baki

olduklan farzedilirse hareket deil, sükto

olurdu. Ha^

reketin

kendisi,

varhndan sonra yokluu

düünülmedikçe

düünü-

lemez. Hareket hakknda bunun böyle anlalmas için

delile ihtiyaç

yoktur. Renkler

ve dier

arazlara gelince: Bunlar yukarda izah

etti-

imiz

ekilde

anlalr.

Çünkü

bunlar

baki

olsalard,

kdem

bahsinde

geçtii gibi,

kudret

veya zt

bir

eyle

yok olmalar

imkânsz olurdu.

Bu. gibi yok olmalar,

Yüce

Allah

hakkmda

muhaldir.

Evvelâ

Allah'm

kdemini, sonra

ebediyen

varliguun devam edece-

ini açklamtk.

Allah'm

var

olduktan

sonra yok olmas, mahiyetinin

varlndan zorunlu

olarak çkmaz. Halbuki

hareketin

var olduktan

sonra yok olmas, hareketin

varhmn

zorunlu

bir neticesidir.

Cevher-

ylnda öldüü

tahmin

edilen EbÛ'I-Hüseyitt

id-Hf^^^

Kitâb

tU4htm' V(^r-RaM

Âlâ

bn

RÛvendS adl

tsoA üumuniftr.

Çevien,

30

Page 32: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 32/196

lere

gelince,

bunlarn

yok

olmalar,

hareket

ve

sükÛnan

yaratlmamasndandr.

Bu suretle

varlklarn gerektiren

arC^

uramasiyle

mevcudiyetleri

tasavvur

edilemez.

DtfrdUncU Dava:

Âlemin

yaratcsmm yer

tutan bir

cevher

olmadm

iddia

ederiz.

Çünkü

O'nun

kdemi

sabittir.

Eer

bir

yer

tutsayd,

orada

hareket

ve sükûadao

bâli

kalmazd.

Yukarda

zikri

geçtii

gibi,

deimelerden

bâUolnijayan

ey

hâdistir.

Eer  Allah'n

bir cevher

olduunu,

fakat

bir

yer fu^nadm

söyleyen

bir

kimseye

niçin itiraz

ediyorsunuz

denir-

se, deriz

Jd,

akl

herhangi

feif

söytatekten

çekinme^

icabettirmez.

eifcs^

1^

ta^^to.

Bir

Mr

iBto^a

tal^

ismin,

0âs ^çektBMmm. ^Idütutu

iddia etmM,

demektik.

IMMeM

Msc&

bîr

iGte^

istiare

olduunu

ileri

sürse,

bu

iddia

hakikâteû

îsüareye

uygun

oldlja

takdirde,

buna dil

bakmndan

itiraz

edihnez.

Uygun

ohnad

takdir-

de, ona

dil

bakmndan

yamidn

denir.

stiarede

isabetsizlii

nisbetinde

cür'eti

büyük

sayhr.

Bu

hususta

incelemeye

koyulmamn

aklî

mese-

lelerle

ilgisi

yoktur.

m^t

burnundan

bunun

cevaz

veya

haraml,

fakîhlerin

ara-

trmas

gerek^

ûkhî

bir

meseledir.

Çünkü

ymJ

bir

mâna

kasdetmek-

sMs

lâûzlann

^ylenmesüün

doruluunu

aratrmakla,

fiillerin

do-

nü^rnu

{^î^trmak

ardnda

fark

yoktur.

Buada^ iki

#rü %ar^'

hân

almadkça

AUaî^

ÎSr

to teât

^SS^^

^

Mm.

izin

olmadndan

dolay,

onun

Allah'a

isnat ettn^î

Yahut

bir

ismin

Allah'a isnad,

ancak biri

nefyedilince

Bir ismin

isnadna

dair nehy

yoksa,

aratrma

yaphr.

Eer

bu

isim

yanlha

sebep

olacaksa,

ondan

saknmak

gerekir.

Çünkü

Yüce

Al-

lah'n

sfatlar

hakknda

yanlla

sebep

olmak haramdr.

Eer

yan-

hha

sebep

olmuyorsa,

haramlma

hükmedilmez.

Her

iki

husus

da

ihtimal

dehüindedir.

Sonra

yanlla

sebep olmak,

dil

vc

kuîlanma

tarzlanna göre

deiir.

Bir bsm

sözler,

baz

topluluk

arasnda

yanl-

la

sebep

olur;

baz

topluluk

arasnda

ise,

yîuüh^

sebep

ohcaz.

Beinci Dava:

Âlemin

yaratcsmm

cisim

dto^J#^iddfâ

ed^zH

^Gk

hm

cisim,

yer

igal

eden

iki

cevherden meydana

gelk.

C^r^

olmai

17

Bak: Myâ,

CI,

s.

107;

tlcârnithAvârnm

Ümi'l-Kelm, s.

33,

Msu:

1309.

31

Page 33: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 33/196

muhd

ofumsa,

âsim

otaa&

dft

aâiMîr.

Ut

fMeak

btt

miitt^

kas-

dedîyonz.

Eer

birisi A]]ah'a

cisin der

ve

bu

mânay

kasdetm^se,

skil

bakmnâa

deil,

dil

ve eriat

bakmmdan

onunla

münaks^

lir. Çünkü

sM

lâfzlann

söylenilerine, haflerin &teed^ ^ M-

lâhlarn tâyin edilmesine

müdahale

etmez. Eer

O

cisim olsayd,

mu-

ayyen

bir

mikdarla

tâyin edilmesi mümkün olurdu.

Buna

göre,

daha

küçük,

yahut daha büyük

olmas

ihtimal

dahiline

girerdi.

Yukarda

geçtii

gibi,

bu iki

cihetten

birini

tercih

etmek ancak tâyin

ve

tercihi

gerektiren

bir

sebeple

mümkündür. Böylece bunu takdir

ve tâyin

edecek

birine ihtiyaç

hasl

olur.

Bu takdirde

O, var

eden

deil

var

edilen,

ya-

ratan

deil

yaratlan

olurdu.

AUiDCi

Dava:

Âlemin yaratio^mm

araz

olmadm

ydia

e^â^n^*.

Ams^

varh

bir

zata

dayanan

eyi

kasdediyoröz.

Bu

zat,

ya

dsînâ

veya

cfiHr-

herdir.

Cismin

hâdis

oluu

zorunlu olunca, üplesiz ona

dayanan eyin

de

hâdis olmas gerekir. Zira

arazlarn yer deitirmesi batldr.

Âlemin

yaratcsnn kadîm olduunu

açkladk.

O

halde,

araz

olmas

imkân-

szdr.

Eer arazla,

yer

igal etmeyen bir

eyin

sfat kasdedilirse, böyle

bir

arazn varhn inkâr etmeyiz.

Biz

ise.

Yüce

Allah'n sfatlannm

delilini

aratryoruz.

Evet

münakaa

Yaratc

ve

yapc

isimlerinin

Allah'a verilip

verilmemesine rücu

eder. Bunlarn sfatlarla

mevsuf

bir zata

verilmesi,

sfatlara verjymesinden

daha uygundur.

Yaratc

sfat

deüdir,

dediimiz zaman,

yaratmamn, si&tlara deil,

5i£altam

dl^ffîd^

bir

zata nisbet edilmesini

tadûdiimz.

Nitekim

marangoz,

araz â^Sdk

^^^imiz mEom^ asafângpaiuk satmtnm ^at«

lara

deO,

Wt ^msi ^Ârîa

mu^^

(ta^

es^m

bir zm

lmesini

l^sdediyoruz. Ancak

bu

hs^,

O

bir

sanatidtr

olab^r.

Aemin

yaratosma

^ir olan

böyled^;

E|@r

münakaa

eden,

araz

sözüyle

cisme

dayanmayan

ve

zatla

var

olan

1^

sfata

iÂat

^-

meyen bir ey

kasdediyorsa,

buna

dU, eriat veya akü mani

olabilir.

Yedinci

Dava:

Allah'n

alt

yönden hiçbiriyle

ilgili olmad^m iddia

ediyoruz.

Ve ügi sözlesmin

mânalanm bilen bir kimse,

araz ve cevherlerden

W y&â^

km

etmrain

muhal

old^^m

sete-

Ver

bili-

nen

bir

eydfc.

O^te

bununla

ilgilidir. Yer,

^

edm

W

^

isnat

edâd^

^kdirde

yto

m^ktm

s qt-&y^â&

gaçok

gfiraskarte

karlattr:

C.

I,

h 107.

32

Page 34: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 34/196

Yönler

altdr: Üst, alt, ön,

arka, sa

ve sol.

Bir eyin

üstûmû2#

olmas demek,

bamzdan

yukarda olan

bir

yerde

bulunmas

demek-

tir. Bir

eyin

altmzda olmas,

ayak

istikametinde

bir

yerde olmas

demektir.

Dier yönler

de

böyledir'^

Bir

yönde

olduu

söylenen

her-

hangi bir ey,

bir

nigbetin

ilâvesiyle

bir

yerde

bulunuyor

demektir.

Nesne

birjer«ir

sözü, ilâ

ekilde

anlajr :

Biri,

bulunduu

yerde

ndine

benzi^^

bir

eyin

bohuuna^na

msm

ohna

özelliidir.

Bu

nesne cevherdir^ ttecîsi,

cevtoe

olma

özelliidir.

Mmm

o,

bir yöndür, fakfft bu,

ancak

cevhere

uymak

suretiyle mtoatoto

denir.

Arazn bir yönde

oluu,

cevherin

bir

yönde

oluu

gibi

depdir.

Yön,

evvelâ

cevher

ve onun

yardmiyle

araza

nisbet

edilö*.

teiaUr

sunda bu

iki anlay da

dorudur.

Eer

hasm bu

iki

anlaytan

bMni

kasdederse,

bunun batl

olduuna,

bu

anlayn

cevher

veya

ar^

masnm

butlanm

gösteren

ey

delâlet

eder.

Eer

bundan

baka

bir

ey

kasdediliyorsa,

bu

anlalmaz.

Çünkü

hakikat,

akldan

deil,

dil

ve

eriattan

anlalan

mânay

yerinde

kullanmaktr.

Eer

muarz,

 O'nun

bir yönde

oluiyle,

baka bir

mâna

kasdediyorum

derse,

bunu

inkâr etmeyiz. Senin

lâfzuu

inkâr

etmemin

sebebi,

sözünün,

Allah'

cevher

ve

araz anlayan

ey

olarak

göstermesidir.

Bu

ise

Yüce

AUi^'»

âftiradu:.

Fakat

maksadm

inkâr

etmiyorum.

Anlamadm

eyi

TO^l

IftMr

edebilirim.

Belki

sem

o

lâfizla O'nun

ilmini

ve

kudretini

kas-

^s^^&mm^

Âîm

m

rtnasmda

bir

©M^^u

inkâr

etmi-

yönm.

sea, lüan

solunmas VB

bir mâna

kasdetmesi

kapm

açarsan,

m

M^d^

mtsm

mmn o m^.

AcMOsa

^re

MSsw0i,fik

ça,

ben

onu

inkâr edemem.

Olu'a

delâlet

eden

her

ey,

hakkmda

imkânszdr.

Bu,

Allah'

yöne

nisbet

etmenin

batl

olduuna

gösterir.

Çünkü bu,

O'nun

cevazm

ortaya

koyar

ve O'nu,

olu

ihti-

mallerinden

birine

dayanan

tâyin

edici

bir

sebebe

muhtaç

klar. Bu

da

iki

cihetten

imkânszdr:

Mincisi:

0*m

%m

e4m

^

O'nu

astndan

4öl^

tâyin

etmi

degjttdfe.

¥«i

tm.

^

öîife^

WM

5rWer

nrasavidir.

O'-

mm

m^yyea yölte

eâjte$t»

zalma

nisbetle

mmasî

de^l,

caizdir.

Bu

durumda O'nu

tâyin

eden,

bir

sebeie

mdita

sâm

etme, O'nun

zatna

ilâve edihni

bir

mâna

Kendisine

osvaz

ânz

olan

eyin kadîm

olmas

imkânszdr.

Çünkü

kadîm,

her

yönd^

varl

zorunlu olan

demektir.

O,

yönlerin en

ereflisi

ota

'^^^le

tâyin edildi

denirse, deriz ki,

yönün

üst

yön olmas,

bu

âlemin

bu

yerde

W mr. C

S. 8.

107.

33

Page 35: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 35/196

olduu gibi

yaratlmasndan

dolaydr.

Âlemin

yaratlmasmdan

önce

üst ve

alt

diye

bir

ey

yoktu. Çünkü

bunlar

ba

ve ayaa

nisbetle

mey-

dana gelmilerdir.

O

zamanda

insan

yoktu ki, ba

taraf takip

eden

yö-

ne üst ve

mukabiline

ait

deusin.

îkîneisi:

Eer

O

bir

yönde olsayd,

âl^de

faerhan^

1^

eîsfiiîn hi-

zasnda

olurdu.

Hizada

olan

herhangi

bir

ey ise,

hizasnda

olduu

eyden

ya

küçük

veya

büyük yahut

da ona eit

olur. Bunlarn hepsi

bir

ölçü

ile

ölçülmeyi

gerektirir. Aklen

bu

ölçünün

daha

büyük veya daha

küçük

olmas

düünülebilir.

Bu

takdirde

bir

tâyin ediciye

ve

özellik

vericiye muhtaç

olunur. ayet  Bir

yönde

olmak

ölçülmeyi gerekti-

rirse,

arazn

da

ölçülmesi icabeder

dendii

takdirde,

deriz ki: Arazn

bir yönde olmas

kendisinin

müstakil

varliyle deil,

cevhere

uymasiy-

ledir.

üphesiz

ki,

o da uyduu

eyle

Ölçülebilir.

Biz

on arazn,

ancak

on cevherde

bulunabileceini

bihriz.

Onlarn

yirmi cevherde

olmas

düünülemez. Arazm bir

yönde bulunuu

bakasna

uyma

^oUyle

ol-

duu

giM,

arazlann

on

olarak

tâyin

edilmesi,

cevherjtgpn

saymuft

uy-

mak suretiyle meydana

gehni^tir.

 Bg^ (Allah)

ûst yönde

deüse»

er*anve

onnal

olasak

4a99taât

^^rim

ve

yüzerin

yönehnesinin sebebi

nedir?

:Pi^gwb^-Allah'n

selât

ve

âtanr

aziâ> e^^

düündüü

cariyenin

îman olup

olma-

dm örenmek

î^,

A^

n^e^

ken^^ sorduu

zaman,

cariyenin

göü

göstermesi

üzerine, niçin

onun

mümin

olduunu

söy-

ledi

denirse, birincisinin

cevab

öyle

söylemee

benzer:

Allah,

evi olan Kâbe'de

deilse,

niçin

biz oray

hac ve ziyaret

ediyoruz?

Niçin namazda oraya

yöneliyoruz?

Yer,

yüzünde deilse,

niçin

secde

ederken

ahularmz

yere koyarak

kulluk

ediyoruz?

Bu bo

bir

sözdür. Belki eriat

insanlarm

namazda

Kâbe'ye

yönelerek ibadet

etmelerinden

tek

bir yönde devaml

bulunmalarn kasdetmitir.

üp-

hesiz

bu,

yönler hakknda

tereddüde

dümekten

kalbe

daha çok

huu

ve

huzur

vericidir.

Yönelme

bakmmdan

yönler

birbirine

e^t

olunca,

Allah ereflendirdii

ve

yücelttii

bir

yçai

tâyin

etmi

ve onu

kedine

nisbet

ederek

er^ndirmitir.

Oraya

yön^nl^

nlllk⣻t

veaçn^

suretiyle

orasn

f^eflendireek,

kcdM^m

^mâsm^

salamtt.

yön4ür.

Namazda, kendisine

lapUan ve

dua

üe

kasdedilen

varhk,

göe

m

Kib^

^^l^ffîâctea

i^^eMr.

ite

esnasmda göe iarette

teke^ âttlâ3^myacat

ince

bn*

sr

vardr.

ILv^

ÂbirM

ku^^ul^

V0

amvaffak

^^u, içinden

Alh^^a

bo»

yun

emesi ve rabbioi yüceltmee

inanmasiyle^r.

Boyun

eme

v@ yû-

Page 36: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 36/196

kalbin

davrandr.

Onun aleti

akldr. Uzuvlar

sadece

kalbin

temizlenmesi

ve

anklanmas

için kullanlmtr. Uzuvlarn

kalplerin

inanlariyle

müteessir olacak

ekilde yaratl

gibi,

kalb

de

uzuvlarn

devaml

davranlariyle

müteessir

olacak surette

yaratlmtr. Maksat

Allah*n

ulu ve

yüce

varl

karsnda insann

kendi rütbesinin

alçak-

lm

ve

deerini bilerek,

kalbiyle

ve

akliyle tevazuda bulunmasdr,

însann

tevazuunu

gerektiren

alçaklna

en

büyük

delil,

topraktan

yaratlm olmasdr.

nsan eyann en aas olan topraa,

uzuvlarn

en

deerlisi

olan yüzünü koymakla mükellef

klnd. Bu teklif,

onun

kalbinin

yüzünün

yere dokunmas fiili ile tevazuu hissetmesi

içindir*

te böylece

beden, kendi imkânlan

ölçüsünde

cismiyle,

kiiliiyle

ve

sketiyle Allah'a

boyun

eici

olur.

Bu da onun, alçak

ve

deersiz olan

tc^rakla

kucak

jkpcaa

gelmesidir. Akhn,

Âskhimm

jbüyüklü^t,

Bunun gibi, Allah Teâla*y

yüceltmek

kalbin bir

.

ödevidir.

Bunda

onun

kurtuluu

vardr.

Aynca

bu

yüceltme eylemine organlann

da

kendi güçleri

ve tahammül

kudretleri

oramnda

katlmalar

lâzndr.

Kalbin yüceltmesi,

bilgi ve inanç yoluyla rütbenin

yükseklilinei,

or*

^nlarm^rûceltm^ise,

inançla il^ £ostvim4&^y^iiseky&^m

Ön^di

0^

lAk

§telik)

cihetine

yl^isâm

M

olur.

Ç^â^

©mmü

f^lti^esindekî

ms gaye,

M

yâc^tocsm cfletl^

(yönler) de

kufc

mkn^^.

Meselâ

insamn,

her hangi bir konuma

esnasnda, bir

kim-

sente

rne^tain yüksekliinden,

mane>1

^k^^xs^â&

hûyûkiû^aâm

bahsedilirken,

onun

hakknda

 onun derecesi göün yedinci katmda-

dr demesi mutad

olan

ve

bilinen bir

husustur. Gerçekte ise

o, burada

sadece bu kimsenin

derecesinin

yüksekliini

belirtmek

istemitir.

Fa-

kat

buna delâlet etmesi

için

kinâye

yoluyla mekânn, yani

yönün yük-

sekliinden

bahsetmitir.

Bazan

da

insan

yüceltmek

istedii

bir

kimse

için, ban

göe doru kaldrmak suretiyle

onun

derecesinin

gökte,

yani yükseklerde

olduunu

anlatmak

ister. Buna göre gök

sadece yük-

seklikten, uluv*dan

ibarettir.

Yüce

Allah' tazime yönelmede.

eriatn

yaratklarn

kalplerine

ve

organlarna

nasl

mülayim,

yumuak davrandna, kt görülü

bir

kimsenin,

sadece organlarn ve

cisimlerin

zahirî

mânalarna

önem

vermek

suretiyle

kalplerin

gerçek

srlarna

vakf

olmaktan

nasl

uzak

kaldna,

yücehmede

Allah'n,

yönlerin

takdirinden münezzeh

ol-

duunu

idrâk

edemiyerek,

bu

tâzimde esas

olamn

sadece uzuvlar va-

35

Page 37: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 37/196

stasiyle iaret

olunan

ey

olduunu nasl zannettiine

bakmaz

msn?

Oysa

bu

kimsenin

anlayamad gerçek

udur

:

Yüceltmede

esas olan

ilk

prensip,

Allah'a

yaplan tâzimin

kalp ile olmasdr.

Kalbin

tâzimi

ise,

ancak rütbenin

yüksekliine

inanmakla

olup, mekânn yüksekliine

inanmakla

deildir. Burada

organlar, Allah' yüceltmei kabul etmede,

kendi imkânlar

ölçüsünde

kalbe

yardm eden birer hizmetçi

vc tabî

durumundadrlar.

Organlarm

ödevi

ancak

cihetlere

iarettir.

Allah'

yüceltme maksadiyle

yaplan dualarda

yüzlerin

göe doru çevrilme-

sinin gerçek srn

ve hikmeti ite

budur. Buna ek olarak iaret edilmesi

gereken

dier bir husus da,

duann

miCSik

yüce

Allah'n

saysz nimet-

lerinden birisinin

istenim

i#â.

^plnmdr.

Allah'n nim^l^kün

ha-

zineleri

göklerdir. O'nun

m^i^^mtmiBmo^Un

fdeleklp^^^

l^CCtaa

1ar

ite bunl^r^.

YWm

Mah

bu

konuda

$dyle

dami^

:

^M^mkmiZ

Jâms

yaâeMm

^

g^m

ûrn^i

hma

doutan

mm

^^tm

ladkin

Mmduu

hs^^s^^ra

yüzihü

çevirmee meyyâl bir

yarat^

htadr. Mese^, hfiktadarlardan

ittik Ve

yardm

umanlar,

hazinenin

kaps

önünde erzakn

datldm

haber

aldklan zaman,

hükümdann

orada

bulunmadn

bildikleri halde,

derhal yüzlerini ve

kalplerini

hazinenin

bulunduu

yöne doru

çevirirler.

te gerek

doutan

ve

gerekse

er'an

olsun, din

adamlarnn

daima yüzlerini

göe doru

çevir-

melerinin gerçek muharriki

ve sebebi budur.

Cahil halk tabakas, muhtemelen

taptklan

mabutlarnn gökte

olduuna inamrlar. Bu

gibi

insanlann

dualarmda

göe doru yönel-

msAmi

ite

bu

yüzdendir. Oysa

onlar

MbniBzlerk^RaMi^a

J^ds^^te

Yûee AUah sapk v&

sahtd^lann

inanchklanndfm

daim

MÛn

veUa

yücedir.

Hz.

Peygamberm, bir cariyenin göe iaret

ettii

zaman,

onun

mümin olduuna hükmetmi olmasmdan

açk

ve

seçik

olarak

u

ger-

çei

anhyoruz:

Dilsiz

olan

bir

kimsenin,

rütbenin

yüksekliini

anla-

tabilmesi, ancak

yüksekliin

yönüne iaret

etmesiyle mümkün

olur.

Rivâyete

göre,

ad

geçen

cariye

dilsizdi.

Onun putperest

olduu ve

ilâh-

larmm

putlar evinde bulunduuna

inand zannediliyordu.

Bu yüzden

gerçek

inancnn ne olduu kendisinden

sorulunca,

göe

iaret etmek

suretiyle, onlarm kendisi hakkmdaki inançlarn

çürütmek

ve böylece

gerçek mabudunun putlar evinde

olmadm

anlamak istemitir.

Eer,

 yönün varLu nefyetmek imkânszla

sebep olur.

Çünkü

bu

takdirde,

alt

yönün

dmda

bir

varlm

mevcudiyeti kabul

edÜ-

20 Bak:

ta-ZâryOt SM,

tyet:

22.

m

Page 38: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 38/196

M,

M^^Mki^ttöSIâi^l#id«^^ââ

dnda

(âalM]|

gibi, ommh,

VQ^

^danayümda

deildk

Wa

îsenMlk'*

denirse,

deriz

ki:

Vücûdu ne aynlnu,

ne

de

birlemi

olan

bir

varln

birlemeyi

kabul etmesinin

ve

bir

yöne

yönelme

niteliini

haiz

her varln alt

yönden

hâli olarak bulunmasmm

muhal

olduunu

herkes

kabul eder.

u

kadar var ki, birleme

ve bir yöne

yönelme

nite-

liine

sahip

olmayan

bir

varln,

birbirine

zt

iki

tarafn

birisinden hâli

'

olarak bulunmas

muhal

deildir. Bu,

öyle

diyen

bir

kimsenin

sözüne

benzer:

Bir

varhm

aym

anda,

ne

aciz, ne kadir veya ne alim,

ne

de cahil

olarak

bulunmas

imkânszdr. Çünkü

her

hangi

bir varln,

birbirine

zt

olan

iki

eyin birisinden hâli

kalmas

mümkün

deildir.

Burada denilebilir

ki:

Eer

bu

varhk, birbirine

zt

olan

iki taraf kabul

etme

niteliini

haizse,

onun bu iki tarafm dmda kalmas

muhaldir.

ayet

bunlan kabul

etme

nitelice

sahip

deilse,

bunlardan hâli ol-

ma^

mM

4e|iMir-

Hayat

aründan

yoton

okh^a

için,

bunlardan

hi^iitâ

kML

efioD^m

mamz

ve cânid cismin^tadard^

hlUj

aism

muhal deildir.

Ke^

Me^a^ yönelme^

W

)^

sgâuna

ve kaplamkâ

yerde

bulunma

artian

da

bunun ^bidir. Bu artlan

kaybeden

varkn,

kendi

ztlannn

dnda

lEâl^ muhal

deildir.

O halde

dikkat edilmesi

gereken

husus, bir yeri

kaplamayan

ve kapla-

nlan her hangi

bir

yerde bulunmayan,

birleme ve aynima artlarn

da yitiren bir varhn muhal olup olmamas

keyfiyetidir.

Eer

hamsû&m^,

hM

va^^

aemdiyetitt mâ&A

duunu iddia

ederlerse,

bu

takdirde

onlann

iddîalarma

kar

u

delili

ileri

süreriz

: Bir yeri

igal

eden

her

variB&

hâiffis

ve

herlMs

olan

^îaîtk

da hâdis olmayan

bir

faile muhtaç

olduuna

göre,

bu iki önerme

bize

mutlak olarak bir yeri

kaplamayan

bir

varhn mevcudiyetini ispat

eder. Biz bu

iki

esas

ispat

etmi

bulunuyoruz. Bunlar kabul edilmekle,

bunlardan doacak zorunlu davalan

da

inkâr etmek imkânszlanu

olur.

Eer hasun,

 öne

sürdûpnüz

delilinizin

ispat

etsai

ddua

bir

varhk anlalamamaktadr derse,

ona denir ki: Acaba  anlala-

mamaktadr

sözünden

kasdettiin

ey nedir?

Eer

bundan,

onun

hayâl edilemediini, tasavvuru mümkün olmadm

ve her hangi bir

vehmi de

ifade

etmediini

söylemek istiyorsan, gerçekten sözünde isa-

bet

etmi

oldun.

Çünkü

O,

vehme,

tasavvura ve

hayâle

smad

gibi,

rengi

ve

ölçüsü

bulman

bir

cisim

de

deildir.

Renk

ve

ölçüsü

olmayan

bir cismi

hayâlin

tasavvur

etmesi

imkânszdr.

Çünkü

hayâl,

^cak

gözle görülen

eyleri

tahayyül etmee

alm

oiup,

bi eyi an-

_

3t

Page 39: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 39/196

(»k gördüü eki(de

düOnebiIir. Gözle

görülene uygun olmayan

bir

eyi tahayyül

etmesi

imkânszdr.

Eer hasm,

onun

mâkul

altiffld|nv yaai akli

dcdükrle bilinme-

lini söylmek kt^rs%

ba

pt$i(te hakikam

^toir.

ÇllfikH,

O'nm ¥ad^

ispat ed^

deffîled

Ûa

ikm

vermi

bdM^ruz.

Bîr

iyin

m&kul

olmas, ancak

alds» muhaMst

edQme^

^saiâsistz

olan

de-

liller gereince,

o eyi

tasdik etmek

mecburiyetinde

k^tâasi^ bir

mâna

ifade eder.

Bu

da gerçeklemi

bulunmaktadr.

Eer

hasm,  hayâl ile tasavvur

edilmeyen

ey mevcut

deildir,

o halde

hayâlin

de

bizatihi mevcut

olmadna hükmetmemiz lâzmdr

derse,

deriz ki: Bizzat

hayâl,

hayâlin

içinde

dahü deildir. Görme

de

hayâlin içine

girmez.

Kezâ ilim, kudret,

ses,

koku ve

hareket

de böy-

ledir.

Eer

vehim,

sesin zatm

tahkik etmekle

mükellef klmsayd,

bu

sese

bir

renk ve

ölçü

takdir

etmm

ve

böylece

onu

tasayvur

etmesi

gerekirdi

taaccûb

etme

gîM

tübla ilgili hmm haller

de nmabenz^. Buballm

tedî

nefsiyle

zorunlu olarak idrâk

eden ve 1>Q

hallerin

gerçek mahi-

yetlerini

incelemek maksadiyle hayâlini ileten

kimse, derhal kendi

ha-

yâlinin kusurlu olduunu ve ancak

hatah bir

takdirde bulunduunu

anlar.

Bununla beraber,

daha

sonra da hâyahriin

içine

girmeyen

bir

varlm

mevcut

olabileceini

de

inkâr

eder.

Bu

meselenin

açklanma-

smn

yolu ve

keyfiyeti

ite

budur.

Kza

söz ölçüsünü

tecâras etfi^ocnizde

y^i^

'Kkeâ:.

%m

fende ksaltlm

inan^to^

n^^lkm^^'^bim

fcin

tâf^tl^

]anMi9

m^f^

önemi

fim

p^kââ

hfuM^te

hm mxksmm

ba

mmam :»fuiMu|ui£Ei

bulumyoroz.

Bunun

için Mîta,

açk

ve

seçik

olan

yerlerden

kapah

ve

anlaümas

güç

olan

yerlere

nak-

letmeyi

daha

önemli ve daha

faydal olarak

gördük.

Sekizinci Dava:

Yüce Allah'm

Ar^^

üzerinde kurulmu

olmakla vasflandml-

maktan

münezzeh^^

olduunu iddia

ediyoruz. Zira,

(^mi^eti kabul

21

Kerrâmye

frkasna göre

Allah

ar

üzerine

yerlemitir.

Allah'm da,

cisimler

gibi

tor

arh

vardr. Gerçekte Allah,

edimlere

benzemekten

münezzehtir. Tafsilat için bak:

Prof.

Dr.

Neet

Çaatay, Prof. Dr. br^im

Agâh

Çubukçu, islâm Mezhepleri

Tarihi,

S.

128, 129,

Ankara

196S.

^e^mea.

22 Bak: îlcmu*Mvâm

an

brd'l^lâm^

s.

13

vd. al-M^ymen^ badas

im.

38

Page 40: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 40/196

eteni» bunun üzerine kararlatnim

olan her

ey, zorunlu olarak bir

ölçü

t^^û

yâaea^ilmj^.

^nkü, böyle

%

ctsünden ya

daha

bü-

yük,

ya

daha

küçük,

ya

da ona

eit olur. Bütün

bunlar

takdirden

yani

muayyen bir ölçüden hâli deildir.

Dier

taraftan,

eer bir

cismin

bu

yücelik

yönünden ara

temas etmesi caiz olsayd,

bu

cismin dier

yönlerden

dd ara temas

etmesi

caiz

olurdu. Böylece ar bu cisimlerle

her

yönden

kaplanm

olurdu.

Halbuki

hasmmz

kesin

olarak

bund

inanmamaktadr.

O

ancak kendi mezhebine bah

olarak

kalmaktadr.

Genel

olarak

unu söylemek gerekir ki,

belirli bir

cisim

üzerine

ancak

bir

cisiîîi

istitor

etler.

Cîme

arazdan

bakas hulûl

edsemez.

Yüce

Allah'n

ne cisim,

ne de araz olmad açkça bilinen bir gerçek

4>14u-

um

göre,

bu

davann

delillerle

isbaü

yönüne

^dilmesüe

ihtiyaç

yok*

twr.

Eer

Allah

Taâlann

 Rahman

Ara

kuruîdu^*^^ sözünün ve

Hz.

Peygamberdin

 Yüce Allah her

gece

yer yüzüne

iner*'

hadîsi erifinin

mâ-

nalar nedir

denirse,

deriz ki

:

Bu

konuda zahirî

mânalara delâlet eder

ekilde irat edilen

sözler

çok

ve

uzundur. Fakat

biz

bu

zahirî mâna-

lardan,

bir

metod

olarak,

sadece ikisini

zikretmekle

yetineceiz. Bu-

nunla,

ayni

zamanda

dierleri

hakknda

da

bir

yol

gösterilmi olacak-

tr.

Biz diyoruz

ki:

jbsaakr

bu konuda

avâm

m

û1@di&

labakalan

olmak

üzea^ iki

losm aynlrlar:

bsanknn a^^m^ ^Mcasma lâyk

otek

j^es^Pa^ kmm,

csttan

bu

^

v^âk&

tapiteipp,

tiB^

g^ktir^ ye budûse delâlet eden her

e^

tesg^

^

ikÜ^et^-

den sökülüp atlmasdr. îte böylece de onlann nazannda

Allah,

hiç

Irfr

benzeri

buhmmayan,

iitîcî

ve göröefS 1ar

jâice varlk ote£k

çeklemi olur.

Eer

bu âyetlerin mânalann soracak

olurlarsa,

keaîs^-

leri bundan iddetle menedihneli ve

onlara,

 bu sizin anlayabileceiniz

bir

mesele

deildir.

Bu

gibi konulardan

uzak

kalmasm

ve her ilmin

mütahassslan olduunu

bilmelisiniz

denmelidir.

Buna aynca sd^t^ kimseye

^ssB^

hakka^

sçrtdduu

^uâaü^ önün verdii cevaba benzer

bir

cevap

ta

vmi^k

mümkündür.

Zira

o

bu

hususta,

 tstivâ

malûmdur,

keyfiyeti

meçhuldür;

onun

hakknda

sormak bidadtr ve ona

inanmak

vaciptir**

demitir.

Avâm tabakas-

23

Tâhâ

Sûresi,

âyet:

5, 9;

bu konu için bak:

Ikâm

al-Avârn»

s.

9,

11, 16;

al'îlgf/k

C. I,

s. 108.

24

lîa^eti ba

görüünü

baka

«sorkrît^ âe^

s^^n^B^^

Meselâ

mTafrka

«terlerinde avâm tabakasuun,

kinselefia

te*'^

w^k^m Onu ile

mcgud

(dnufflUh

1^

gntioîüi

sOyloütir.

Çeviren.

39

Page 41: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 41/196

nn

akl»

aklla

bilinmesi

gereken

eyleri  makûlat

kavrayabilecek

genilikte

deildir. Bundan baka onlar,

Araplarn kullannu olduklan

geni

ve

çeitli istiare

ddUerini anlayabilecek

ekilde ve

genilikte dil

bilgisini de bilmezler.

Fakat

lûlgilokd^

^hcsiz bunu

bilmeleri

ve

aratanalan M*

mtâa:,

BununA

tae^

bot,

Imnaa adar ^^lâm

Bu^

a|a

«Idum

söylem^mm.

Zka.

bu

konuda

bir teklif

vaki deildir. TdcHf,

ancak

bakasna

benzetilen

her eyden Allah'

temltikmzsunda varit olmu-

tur. e^ ten^^

üeri gelenlemiîj

Ku^n^

mâuüarmn

tteC&flâ

alMmaan için mükellef klmamtr. Bununla beraber biz, sûrelerin

balarmdaki harfler gibi, bunlar

da

müteâbih âyetlerdendir, diyen

bir

kimsenin

sözüne

nza gösteremeyiz.

Zira sûrelerin balarndaki

harfler,

bir takm mânalara delâlet etmesi

için, daha önce

Araplar

ta-

rafndan istilahî

bir deyim

olarak

vazedilmi

deildir. Hiç bir

kimsenin

stlahnda

olmayan

birtakm

harfleri

veya kelimeleri telâffuz

eden

kimsenin,

bizzat

kendisi,

bunlarla ne kasdettiini anlayncaya kadar,

bu

ifadelerin

mânalarmn

gizli kalmas vaciptir. Eer bir kimse bunlar

açklarsa, bu takdirde

bu hufler, onun yönünden icadedilmi yeni

bir

dil

haline gelmi olur.

Hz. Peygamber'in  Allah taâJa yer

yüzüne

iner**

sözü anlalan bir

lâfz olup,

anlatmak için

zikredilmitir. Bilinen bir

gerçektir

ki,

ilk

anda

bu

hadîsin vazedilmi

olduu

gerçek

mâna

veya

istiare

edilmi

olduu mâna,

derhal

anlama

çerçevesi

içine

girmektedir.

Böyle

ohm^

naal

olurda

bu müteâbibtir

denir?

Hakikatta

bu

söz,

cahilin nazarüî-

da

yanh

bir

n^nanm

tahayyül

edilmesine

sebep

olurto,

âlimin

na-

zamda

4a

doru

ve

pqpek

bir

tnteott mla^lnusmt iE^lamate^.

HeseM

b%Yüce

AJ^âtet

fu.

i^izüne

bçnz^: **Neteâe

oimsmtz

ehm^

msmâm.

dolay birbirini

nakzedes

1ât

J^m&

^0ktâs

Mba

ya-

ratt halde,

âÛm olan kimse

deîal

bundan,

O'nun

her

eyi

kuatmak,

bihnek

suretiyle

daima

bütün

insanlarla

beraber olduunu

anlar.

Hz.

Peygamberin u hadîsi

de

bunun gibidir:  Mu*mmm kalbi.

Rahmandn

iki parma

arasndadr .

Cahile

göre bu

hadîsten

anlalan

ey,

elden türeyen parmak uçlarn

ve

trnaklan

içine alan etten,

kemikten

ve sinirden meydana gelen iki

organdr. Âlime

göre

ise, bu,

kendisi

için

istiare olunmu bir mânaya delâlet edip, vazedilmi olduu mâna

içm

deildir.

Bu

da

parman^

kendisi

için

vazedilmi

olduu

eydir.

40

Page 42: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 42/196

Sanki o,

burada

parma zikretmekle, 0*nun kudretini

zikretmi ol-

maktadr.

Zira parman

esas

ve

hakikati, insanin

istedii

ekMs

ha-

reket

ettirme

kudretine sahip

olmasdr. Kezâ,

Yüce

Allah'n

 O si-

zinle

beraberdir'* sözündeki

beraberlik

lâfz

da,

beraberlikden

kasto-

lunan

eye delâlet etmektedir. Bu ise

ilim ve kuatmadr.

Fakat sebebi müsebbib'ten

çkarmak ve sebebi

ks^M Ulâ&r»

edihni

olandan

almsâ,

Araplarm

yaygm

dan

adedinden

biridir.

Buna

delâlet

etmesi bakmndan. Yüce

Allah'n

ha^ikudsfde

geçen

u sözü

önemlidir:

^Beam

kar

yaklaana^

ben

M'

k0

boyu yaka-

rm.

Bana

yürüyerek gelene, ben

koarak gelirim*\

Zira

burada

cahil

bir

kimseye

göre komak,

ayaklann hareketine

ve

hzla

yürümeye de-

lâlet eder.

Bunun gibi, gelmek

eylemi

de aradaki mesafenin

yaknla-

masna

delâlet eder.

Akllya

göre

ise, bu, insanlar

arasndaki mesafe-

nin

yaknlamasndan

kasdedilen mânaya

delâlet

eder. Bu da

Allah'n

kerem ve

nimetlerinin

yakn olmasdr. .Bunun

gerçek

anlam,

benim

rahmetim

ve

nimetim kullarmn

bana

olan itaatlarndan daha

çok ve

iddetli

olarak onlar

üzerine

dökülür, demektir.

Bu

ise,

rivâyet

edilen

bir

haberde

Yüce

Allah'm

 bana

kavumak

için

takva

sahiplerinin

arzu-

lar

iddetlendi^ oysa onlara

kavumak

için

benim

duyditum

arzuy

bum§0^

vMl^

mMsiUâr Söüîto

bmm.

Dil bakmundan arzu

lâfzndan

an-

klii

nânadan

Ylce

Mah mtezz^tk. Zâm

los,

bir çeit demdir

ve

dlnfenmeye

bir

iMp^

ha^

Hjâte^fm

sisItM

kl^Mâk.

Fâliai

mm^

msa

«tt»^

sibak, ona

m

«fiAda

nlmet'in

ytsm

oluuna

bir

sebeptir, tte

bununla da

gerçek

mûsebbîb'in bizatUü

Hce

AMt olduu çkanim

olmakladr.

Gadap

ve rza ile, gadap ve rzann

sonuçlan

olan

ve genellikle

bunun sebeplerini tekil eden sevap ve ikab'm

irade edilmesi

anlammn,

çkarlmas

gibi,

 Hacer-i

Esved,

yer

yiiziinde AllahUn

sadr*'^^

sö-

zünden,

cahil

olan

kimse

et,

kan ve

kemikten

meydana

gelen,

be

pmxxs^

ayrlan

ve insann bir

orgam

olan sol kolunun

kalkt

sa

kolunun

kasdedil^l^EÛ. zoanete^

Oysa

bun^n so^ra

o,

g^zânü

iyice a^p, bu mâ»^le^1^d^

im«t)mm

Ot

mmk

Mf-

tadfir.

Xywm

^

Mkss^âe

olmad

gibi,

Hacer-i

Esved

de demdir.

Bu

ta^ m

^EÜE

Mt

dokunma

ile, bn fteûn

sadece

musafaha'dan

istiare

khndm anlam olur. Zira

Allah,

hükümdarlarn sa

taraflarnn öpülmesi

emrolunduu gibi,

bu

taa temas etmek ve

onu

öpmekle

emretmitir. Bu lâfz da ite bundan

istiare olunmutur.

26 Bu

söz,

onun

9»ef

ve loBremini

belirtmek

ü»re

gelmitir.

Zira

bu ^z,zaâxxtA-

mmx&t^o^^rae,\>vmü3eâoiaa\mey^ at-Styû, C.

I,

s.

lOft.

41

Page 43: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 43/196

Dilde

akl tam ve

görüü keskin olan

kimseye

göre, bu gibi

mese-

leler

o kadar

önemli

deildir.

O,

bmlarm

mânalarm

bedihî ve ftrî

olarak bilir.

imdi de istivft

özleme) ve

nüz£tt(affî^*ün

mânalanm göreUmî

stiva (yerleti,

kuruldu), Ar*m

zorunlu

olarak

kendisine nisbe-

tidir,

Ar'm

istivaya nisbeti

ise,

ancak

onun

(Arn)

bilinmesi,

kaste-

dilmesi veya

takdir

olunmas, arazlann

mahalli

gibi

bir mahal

veya

cismin

bulunduu

yer gibi bir

mekân olmas ile

mümkündür.

Fakat

bu

nisbetlerin

bazlar

akla

göre

muU

Üfmibet

o bu

nîsbeüerm

tömü

için

de aÛm muhal

bl-

Arm,

ce'^te

ve

arazda

ol-

d^

^bî^

m^m

1^

maU

cârnuda

kttIMlms,

üphesiz

lâfzm bu anlama

delâlet etmesi

yönünden

muhal

deildir. Fakat

daha

önce de

geçtii

gibi, akl

bunu

muhal klar.

Arn

bilinmesini

ve kastedilmesini

ise,

akl

muhal klmad

hal-

de, lâfz

bu mânaya uygun

dümez.

Fakat Arm,

bütün yaratklarn

en

büyüü

old^

halde,

Allah

ta^a&ndan takdir olunmu,

O'nun

ka^

sUmin kabzasna

dûp[^, Q'm mmahhar

lota^

tmm^

hmûmstsm

uygun

#dim^

övülmek

ve

dillin

^inûnda bulunmlan

da

bununla

t^^a ffiE&

$(^^tttde

hk mibm

^^a^

üphesiz

akl muhal

klmad gibi,

lâ£^

#

bu

mânaya

â^i^

W^^^xs^

hmsâm

l^^^dîtom&m

û&lm^

olarak

ite

budur.

Lâfzn

bu mânaya

uygun

oluu,

Arap

diline

vakf

olan kimse

için

açk

olarak meydandadr.

Ancak bu

gibi

konularda

görülen

güçlük ve

anlamazlklara

genellikle

Arap

dilini

iyice bilmeyen,

bunu

sonradan

örenen

ve

buna,

Araplarn

Türk

d^e

gösterdikleri

ilgi

|^bi»

£

0^

teren kimselerden

-ki

bunlar, ancak

bu dili

«wve%a^

S^tmo^lec^

k

xM

g^m^cMir.

€^

diMe

m âoj^

ota, ^'Bam fiUI

özenne

yerleti

d^mesidir.

Bu

konu

ile il^

olarak

bir air de,  hlç

ku^^

makszm, kan

ak^lmaks^m,

baz insanlar

Irak'a

yerletiler

demitir.

te

bundan dolay

seleften

bazlar,

Allah'n

 Ar

üzerine

ku-

ruldu ^^ sözünden,

 sonra duman

halinde olan

gÖh~4izerine

kuruîdu*'^^

âyetinden

anlalan

mâna

anlalr,

d^uilerdir.

27 Bak:

Ita'd

Sûresi, âyet:

Z

28 Ssîk:BasiietSüresii^;n.

42

Page 44: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 44/196

Hz. Peygamber*in -Allah'n selât

ve

selâm

onun

üzerine

ol-

sun- Allah yer yüzüne iner'*

hadîsine

gelince, burada

tevile iki

yönden

imkân

vardr.

Bunlardan

birincisi:

nüzûl'ü

(inmeyi) Allah'a

izafe

etmektir ki,

üphesiz

bu

izafet

mecazîdir.

Gerçekte

ise

bu,

 Karyeye

{köyün

kalkma)

Sorm'*^^

âyetinde

olduu ^i,

meleklerden

bir

melaikeye

izafet

edil-

mitir.

Burada

hakikatta

sorulanlar

köyün

halbdr.

Bu

da,

yani

tabî

'

olanm

hallerim

metbu*a

(tabî olmana) izafe

etme,

dillerde

çok

kuUam-

Um

bir

keyfiyettir.

Mms^

bu

kmu

ile

ilgili

olarak,

 W

g^ri

kap-

ma

M*'

âmk;

bundan

mSm^

mm

mdjm4va.

Bu-

T$M

k^Im ^rîa

lopma indifmi

mber

veren

könse^

^^n,

ffîi** smtaa^

mtal^^ür.

Bu

tâkdkde

ö,

 haytf, ZHS o, ava

çfctt

v^îealte

Jta©^

d@^^8@mm

®m

**d2dm

Önce kral

indi, dediin

halde,

imdi de niçin

daJha

inmedi,

diyoram*'

denilemez.

Böylece kral'm

iniinden

anlalan

mâna,

ordusCUU

toîi

olur

ki,

bu da

gayet açk

bir

hakikattir.

kincisi:

îrtifa (yükseklik)

tekebbür

için

kullanld

gibi,

nüzul

lâfz da bazan yaratklar

hakknda

incelik

ve tevâzu

için

kullanlr.

Meselâ,

ban

göe

doru

kaldran bir

kimseye

kibirli dendii

gibi,

büyüklük taslayan kimseye de,

a'lâ

illiyyîn^e

yükseldi,

denir. Eer

bir

lûmsenin rütbesi

yükselirse,

kendisi

için,

onun ân

yedi

kat

göklerde-

dir

ve

bmm

mM

ohm^

rilâ^

ixsmm>

bu

Ipmse

i^n

de

esfel4

j^tlln-

e dü$^ denir. ayet bîr

dmse t^âzu

ve

incelik

g^^s%

kendi-

ü

içm,

yerlerâe; üründü

m

m

«tec^

d^tt» teur.

î§te bu

^

anlalp,

nMl*l&

Wt

ym^

iös &^m^m0Ç

^£t^

retiyle

rütbenin inmesinde,

yumuakhk

göst^rmtk

Mtam

yük-

sekUini ve

kemâlini

gerektiren fiili

terketmek

suretiyle

<^r^^«âl

mede kullanld

bilindii

zaman,

hemen lâfzm

aralarnda dönüp

do-

lat

bu

üç

mânaya

bir

baklsn. Acaba

akl

bunlardan

hangisini

tec-

viz

etmektedir?

ntikal

yoluyla

hasl olan nüzûl'e

gelince, daha

önce

de

geçtii

gibi,

akl

bunu

muhal

klmtr. Zira

bu,

ancak

mütehayyiz'de,

kap-

lanlan

bir yerde

mümkün

olur. Rütbenin

dümesi,

yok

olmas

ke-

m

^^mk

mxM^'

Çmkil

Yüce

Allal, sfatijuriyle

ve

celâliyle

kadîm-

di.

O'nun yûcelipaîn

yok olmas

mümkün dildir.

Fakat

lütuf, rah-

istina seb^^^

ve @neast

verm^ek

jM£^e

yaplmas piiEi

(te

fiili

terketm^

t^^mM

Wgm$L

itiM^

^hesiz

mümkündür,

Böylece

nüzûl'ün

M

mânaytt

tekÂni^

A

taa^te

cânr.

29

Bak:

Ylls^f

Sûresi,

âyet:

82.

43

Page 45: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 45/196

Rivayet

edildiine

göre,

 varlklarn

en

yücesi.

Ar

sahibi

olan

Allah' ^^

âyeti nazil

olduu

zaman,

sahabe büyük

bir

korku

ve

dehet

içine

dütüler.

Bu büyük celâl

ve azametin

yannda

dua ve

dilekleri

çoaltmaktan

kaçmr

oldular.

Bunun

üzerine

onlara

Allah

Taâla'un

celâlinin

büyüklüüne,

âmnm

yüceliine

ramen

kullarna

lûtfedici,

merhamet

edici

ve her

ne kadar

müstani ise

de, dua

ettikleri

zaman,

onlarn

dualarn

kabul

edici

olduu

bildirildi,

ite

burada

duann

kabulü,

bu

celâl'in gerektirdii

istina

ve

önem

vermemeye

izalslle

bâr

nüzûl'dür.

Bunun

için

w

«Jsellikle

kuUann

I^aJ^riyle

Allah'a

yöad-

meleriai,

O'na

çoleea

ûm

ve niyazdp;

fettlunmalamu,

rüku

ve

secdeled-

ft ço^tt^im

teci ve

«tok

üzare

buna

ntott

ûmâi.

2to

k^odtttî

dâMia^irtge

Aikh'm

celâlinin

l>alagtcau

M^^te

kki^

füple^

0*Ba tVika.

ve ^mâm

msEalsek dte.

Zira

Yüce

Allah'n

celâl'ine

nisbetle,

bütün

kullarn

O'na yakla-

malan,

kulun

yer

yüzündeki krallardan

birisine

yaklamak,

takarrüb

etmek

amaciyle

parmaklarndan

sadece

birini

hareket

ettirmesinden

daha

basittir.

ayet krallardan

her

hangi

biri, bu

hareketten

dolay

kendisinde

bir

büyüklük

hissederse,

bununla tevbih'e

müstahak

olur.

Hattâ,

baz

halifelerin

adetlerinde

olduu gibi,

hizmetlerinden

alkoy-

makla

kendilerini

tahkir

etmek,

prens ve

devletin

ileri

gelenlerinden

ba-

kasn

hizmetlerinde

kullanmamakla

büyüklük

tastoak amaciyle,

düük

ve

hakir

olan

kitnselââ

hi^^n^termden

da

secde

etmekten

ve saraylarmn

ka^^m

bu cMâl,

aMâîi iâtoîB»^,

^W

femuma

kabili-

ien

yoksön

kkr,

dilsiz hale

getiA

-m

wMmn hareketini ta-

mamiyle

felce uratrd.

te

bu

celâl'i ve

bu lûtfu idrâk

eden kimse,

kesin

olarak

nüzûl deyiminin

celâl'e mutabk

olduunu

ve bu

deyimin

cahillerin

anlaynm

hilafna,

yerinde

kullanlm

olduunu

açk

olarak

anlam

olur.

**mçin

yer

yfizHl

tahsis

ed^*

dKz

ki:

Bu.

teidlh

sinden sonm

bir derece

bulmmayan

m son

d^eoeâen ibarettir,

örne-

in»

topraa

dütü veya

Süreyya

yldzma

yükseldi, denmesidir

ki,

bumda Süreyya,

yldzlarm

en

yüksei ve

toprak

ta yer

yüzünün

en

alça

takdir

edilmitir.

ayet,

 Allah'n

iniini

niçin

geceler

ile

tahsis

ederek,

her

gece

iner

dedi

denirse,

deriz

ki;

Zira

boluk ve ssz

otaa^rlerin,

dualann

30 Bak:

Mu'ndn

SI^,

Syot:

15.

4i

Page 46: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 46/196

kabul

olunaca yerler olmas

en

büyük

bir

ihtimaldir.

Geceleri»

tm?-

nun

için

hazrlanmtr,

insanlar

gecenin

içinde sükûn

bulur,

kalplerin-

den dünya

meguliyetleri

silinir ve

temiz

bir

kalp ve

zikirle

Yüce

Allah'a

yönelirler,

tte kabul

edilmesi

umulan,

bu

gibi dualar

olup,

meguli-

yetlerin ba aka olduu anda,

gaflet

içinde

yüzen

kalplerden

çkan

dualar

deildir.

Dokuzunca

Dava:

Mutezile'nin

hilafna^'

Yüce

Allah'n

gözie

görüleceini

iddia

ediyoruz.

Biz

bu

meseleyi,

Yüce Allah'n

zatna

bakmak

suretiyle tan-

zim

edilmi olan

ksunda ancak

iki

sebepden

dolay

ortaya

atm

bu-

lunuyoruz.

G^kte

tûyeti

öten^)

n^etme^

d

g^r^^^

f^^^te

otep^«

BMlan

Hasa-

dmz, cihetin nefyi

ile rüyet'in

ispatnn nasd

emetf^^ili

ve

ara-

larnn

nasl telif

olunacam beyan

etmektir.

kincisi: Bize

göre

Yüce

Allah, kendisinin

ve

zat'nn

varhgmdan

dolay

görülür.

Bu ise ancak

kendi

zatndan

dolay

olup.

fiilinden

veya

s£%|emnda

beürUr

\m

sfattan dolay

deildir.

Bilâkis

her

mevcut

bir

Buna

göre, (Tmm

bilinmesi

vacip olduu gibi,,

^rüljoçtesi

de va-

^pg.

Bunnlo,

cynm

lMM

Mltok

n

pMltr

vacip

oldu-

Baka bir

deyimle.

O,

zaü

itibariyle

rûyet%^^^^

la^Ûk

etmesine

tar

lF

temsâf^te^

KmM

i^tndâ.

rtd

1»tnm

muhal

klacak

hiç bir ey

yoktur.

Eer

rüyet'in

varl imk^y^^^^^^

bu, zatnn dnda baka

bir

sebepten

dolay

olur

kî,

bu

senin,

mk-

katta böyle

olmad

halde,

nehirde bulunan

su,

susuzluu

giderici

ve iede

bulunan

rak

sarho

edicidir,

demene

benzer.

Zira

bunlar

31

MutezUe*ye göre, Allah'n

Ahirette

gözle görülmesi

imkanszdr.

ÇünkU

0Sm

gdze

J^B^

iâMemtasemez.

Gözle

görünen Wc

(^simlee

m

&Mâd&a

benaiât^

st^le.iUIah*m

g^cMeoeB

sOs^^^,

CTlm

maâet giiU

gMeoek

bir

varlk olarak

vasflmdnm olurlar.

Onlar, bu

aklî

görülerini,

naklî

delillerle de

teyit etmek

isteri»'.

Özellikle

 sen

beni göremezsin (al-A'râf

Sûresi,

âyet:

143)

ve  O'/u

gözler

idrâk

edemez,

halbuki O

gözleri

idrâk eder

(En

'âm

Sûresi,

âyet:

103)

âyetlerinin,

Allah'n

gözle

görü-

lemiyeceine kesin birer delI

olduunu

ileri

sürerler.

Ehl-i

Sünnet

ise, sözü

geçen âyetlerin

hükümlerinin bu

dönyayaya

ait

olduunu,

Allah'n

Ahirette

gözlerle

görüleceini söylemi

ve

buna

ddil

olarak

da

**yiizlet

vardr^

&

gün

taptazedir;

Rablerini

görecekkr^

{Kiyâmet

Sfe^

l^föt:

22^23)

meâîîiMMt

&3?eti

tf^nnitir.

m.

mm

W

^^^^

ve

itüM

ÖMsleH,

s,

73, 74,

Ankara

1967.

Çbviren.

/'

'

4S

Page 47: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 47/196

ancak içildii

zurnan

sarho

eder

veya susuzluu

giderir. Eer gerçekte

sen, O'nun zat

buna

hazr

bir

dudumdadr,

sözünden kaydedilen

mânay anlam isen, bu

takdirde

geriye incelenmesi

gereken

iki

mesele

daha

kalmaktadr.

Birinci

mesele,

lüyetin akl^

caiz olmas.

kincisi

de,

vukufunun

eriat*tan baka

bir

yol

ile idrâk

edilmesinin

mümkün olmamasdr.

Rüyetin,

vuku'una

her ne kadar eriat

delâlet

etse

de, cevazna

zorunlu

olarak

akl ile delâlet

edilir.

Biz burada

rüye-

tin

aklen

caiz

olmasna

iki yolla

delâlet

edeceiz.

Birmm^

Mm

4idz ki.

Yüce Allah

mevccuttur

ve zattr,

O'nun

bir

SUbûfu

VB

hakikati vardu*. Allah'n

dier

varlklara

benzememesi,

mcak

O^un hâdK lötosunn

hud^'e

4^yU^

eden

bir eyle

vasf-

tantolmasiD^

^pih^t

Sm,

taûret

ve benzerimi

gibi,

ilaM

^Mairl^

çelien

bir

üe

vf^f^ta^to^Bimn

imktez

ohnasmdm

M

d^

msüsâk,

mmmt

1^

sa^<^im

kMûs'e delâlet etinedi^

^

sMteidan

birisine zt olmad zatmm,

Cynm

hakkmdâ da sabS^

tir. Bunun delili,

ilmin 0*na taallûk

etmesidir. Zira

bu

taallûk, O'nun

zatnda

bir deiiklie,

sfatlarnn

nakzedilmesine ve hudûs'e

delâlet

etmee sebep

olmadmdan, ilmin O'nun zatna

ve sfatlarna

taallûk

etmesinin

caiz

olmasnda, kendisiyle

cisimler ve arazlar

arasndaki fark-

lar

eit klnmtr.

Görme, ilmin bir

nevidir. Onun görülen

eye taal-

lûk

etmesi,

bir

sfatn

deimesini

gerektirmedii

gibi,

ayni

zamanda

bu,

hudûs'e

de

delâlet etmez.

O halde her

varla bununla

hükmedihnesi

vacip olm.

^^^

 AlM'm göriÜüT

olmas, O'nunbk

cihette bulunmasm,

bir

dbfil^

Mönmas

^

Öhamme^ cövte

olmasm

ge^â@M.

Bu iâe

muhaldir;

ky^

csadaxtm

eg^ O

^S^^^fom*

kims^ na-

zafan1^>^âe

teeMr.

Oysa, bu

gereklUkmâal

old^iu

gibi

görmB-

e

sebeb

olan

ey

de

muhaldir

denirse,

deriz

M

:

Bu

k^sm

iM

esAmr

dan

birisi,

bizce de

müsellemdir ;

bu

da, bu

gerekliliin muhat

Olmasdr.

Fakat, rüyete

inanmann

yasakll

üzerine ina

edilen

bu

gereklilik

id-

diasn

tekil

eden

birinci esas hakkmda biz

öyle

deriz:

 Eer Allah

gö-

rülüyorsa, gören

kimseye

nazaran

mutlaka

bir cihettedir

demenizin

se-

bebi

nedir?

Siz

bunu

zorunlu mu veya bir

aratrmann

sonucu mu

ola-

rak

bildiniz?

Zorunluluk davasmn

ileri sürülmesi imkânszdr.

Burada

ayrca

aratrmamn

ve istjdiâl'in de açklanmas

lâzmdr.

Zira

bu hu-

susta

onlarn

dayandklan

nokta,

bu

ana

kadar

kendilerinin gözle gör-

olduJdan

eylerin,

gören kimseye

nazaran, ancak

belirli

bir

yönde

buluâmu olmasdr.

Buna

karlk

onlara

öyleüemek

mümkündür:

46

Page 48: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 48/196

Bîr

eyin

gözle

görülmemesi,

onun

muhal

olmasmL gerektirmez.

Eer

muhal olmas caiz olsayd, bir

Mücessime'nin

de Yüce

Allah'n cisim

olduunu

ileri sürmesi ve

öyle

demesi

caiz olurdu:

 Allah bir

cisim-

dir. Çünkü

O,

fâildir, yapcdr. Biz bu ana

kadar cisim

olmayan bir

fâil görmedik . Veya onun  Eer

Allah fail ve mevcud

ise,

ya

bu âle-

min

içinde

ya

da

dnda veya

onunla birlemi yahutta ondan

ayrl-

mtr.

Buna

göre

O'nun

alt

yönden

hâli

kalmas

imkânszdr.

Zira

imdiye

kadar

bildiimiz

ve

gördüümüz

bütün

varlklar

ancak bu

durumda

olmulardr demesi mümkün olurdu. Bu görüe göe,

simâe mUar arasmda bu

konuda

bir üstünlük yoktur.

NÂi m»

hükme

racî

Ur

hsusW.

ba^ bur

eyin

IstesK^ ms^h o

eyin

mü^e^ duMi YeM&m

beli^

Mr

eye uygtHt

ötert^

mMtMadttt. Bû

d^,

cismi

bildii

ve

kabt

it-

tii halde,

araz

inkâr

eden

ve eer

var

olsayd

bir hayyizi

(yeri) igal

ederdi,

diyerek, cisim

olmas

itibariyle

varbklar

içinde

ondan

bakasm

kabul

etmeyen

bir

kimsenin durumuna benzer. Bundan

da, genellik

ifade eden hususlarla itiraki mümkün

olmakla

beraber,

Özellik ifade

eden (havas) hususlarda

varlklarn ihtilaf

etmesinin imkânszl

meydana

çkar. Bu ise, ash olmayan bir

hükümdür.

Bununla beraber,

onlarn.

Yüce Allah'n

kendi nefsini ve âlemi gördüü, 0*nun kendi

nefsinin veya

âlem'in

içinde bir

yönde bulunmad

hususundaki iti-

razlarn

da

göz

önünde buhmdurmak

lâzmdr.

Eer

bu

görüün

caiz

olduu

kabü

edilirse,

dnknn bu

hâyali

de

kendiliinden

batl

da

bimtiM IsmM

nefsinin

karsnda

deildir. Eer,

ayna^

 ^e^U

kendisini görmediini,

fakat ancak

herhangi bir

resmîn

diavsKt

Mke-

dilmesi

gibi,

aynaya

akseden

kendi

suretine

benzer

bir

sureti

gördüü-

iddia ederlerse, onlara denir ki: Bu sözün batl oluu

apaçktr.

Zira duvarda asl

duran

aynadan

iki kol boyu kadar

uzaklaan

kimse,

kendi suretini de aynann içinde

iki

kol

boyu

kadar uzaklam

olarak

görür.

Üç

kol boyu

kadar

uzaklaan

kimse

de bunun

gibidir.

O

halde

aynadan

iki

kol boyu

uzak

olan kimse,

nasl

olur da aynann

üzerine

aksetmi

olur?

Aynamn

aksettirdii

resim,

belki de bir

buday

tane-

sinden daha

büyük

olmayabUür»Bluda,

bu

resmin, aynann

arkasnda

buiunjm

baka

bir

eyden

meydana

^Idi^â

de

düünmek

muhaldir.

Zira

aynamn arkasmda

ûimat

m

hmm^^f^

kendisine

gi^

olan

ve

göremedii

bal^ bir

ahstan

baka

hiç

bir

ey

yoktur. Bunun gibi

47

Page 49: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 49/196

aynâpm

sanda,

olunda,

üstünde,

alunda

ve

alt yönünde

de bir

ey

yoktur;

B«^^

Imber,

kendisi

aynadan iki

kol boyu uzakta

bir

resim

görmektedir.

Bu

resmi

aynann

etrafnda

aratrd

zaman,

eer

onu buluyorsa,

gerçekte

görülen ey

odur. Fakat

hakikatta

aynay çev-

reliyen

cisimler

arasnda

aynaya

bakan

ahsn

cisminden

baka,

görülen

bu resme

benzer

bir

ey

yoktur.

O

halde,

görülen

cisim zorunlu

olarak

ite

bu

ahsn

suretidir.

Böylece

mukabele

ve

yön

görüünün

batl

olduu

meydana

çkm olur.

Bununla

beraber, bu

zorunluluun

kü-

çümsenmemesi

lâzmdr.

Zira

Mutezile

için

bundan baka

bir

çkar

yol yoktur.

Biz

zoruuB olarak

büjyouz

ki,

asla kendi

nefsim

^na^^

ve

aynay

da

bilraera

idan

bir

insana,

^kidiru

aymda

iötoh

kündür

dendii

zaman,

derhal bunun

uml^

oSduuUît

fttfbtl^lrtte

ve

öyle

diyecektir

:

 Ya

ben

bizzat

kendi

insimi

smmm i^^cta^

göree^im ki,

ba.mWfc;

veya

^^ânm

Hpsam

içinde

«Eplmt hu

Ufismm

^tetââ

noktada

k^M

m^müiL

}m$0cM

.^Eseceim

kî,

bu da

muhaldi.

Zita

aynanm

Inmt

l^dl^n

de

Wr

olte

u

gibi,

mm

çevreliyen

ciâml^

de ayr

ayr sûretleri

vardr. Bir cî-

sMe

M suretin

toplanmas

imkânszdr.

Çünkü

bir

cisimde, ayn

zamanda

insan,

demir ve duvar

resimlerinin

bulunmas

muhaldir.

Bu itibarla,

aynada

kendimi

bizzat

olduum

gibi

görmem

imkânszdr.

Zira ben

bizzat kendi

nefsimin

mukabilinde,

karsnda deilim ki,

kendimi

olduum

gibi

görmem

mümkün

olsun

  O halde mutlaka

gö-

ren

kimse

ile

görülen

cisim

arasnda

bir

mukabele,

bir

karlamann

bulunmas

lâzmdr .

Bu

taksim

Mutezile*nin

görüüne

uygundur;

fakat

bu, bilindii

gibi

batldr.

Bize

göre

bunun batl

oluu, Onun,

 ben

kendi

nefsimin

karsnda

bulunmadm

için

kendimi

göremi-

yorum

sözünden

il^

gelmektedir*

Yoksa

sözünün

di^r

ksnüan

dorudur.

ite

böylece,

onlarn

almadklan

ve

duyu

organlarnn

ünsiyyet

kesbetmedii

hususlan

tasdik

etmekte

ne kadar

kt

anlayl

ve

dar

gö-

rülü

olduklar

açkça

meydana

çkm olmaktadu*.

ikincisi:

Rüyetin

mânasnn tam

olarak

açklanmasdr. Burada

öyle

dememiz mümkündür:

Hasm

rüyeti,

yani

görmei, ancak görme

ile

ne

kasdettiimizi,

bunun

mânasnn

hakikatini

gerei

gibi

bilmedii

ve bizim

bununla,

gören

kimsenin

cisimlere ve

renklere

bakt

zaman,

kendisinin

idrak

etmi olduu ve

onda hasl

olan

duruma

benzer

bir

durumu

kasdettiimizi zannettii

için

inkâr

etmitir.

Gerçek

ise,

bu

anlaytan

çok

uzaktu:.

Zira

biz

bunun

Yüce Allah

lukknda

muhal

olduunu

itiraf

ediyoruz,Takat

ittifak

olunan

bir yerde evvelâ

balâfzm

48

Page 50: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 50/196

mânasn meydana

çkarmamz,

bir kalba

dükmemiz,

daha

sonra da

bundan

Yüce

Allah hakknda

muhal

olan

mânalar

hazfetmemiz lâ-

zmdr. Eer

bundan

sonra,

bu

lâfzn

mânalarndan geriye

Alah

teâla

hakknda

muhal olmayan bir mâna

kalrsa ve bu mânaya da

gerçekten

rüyet

dememiz

mümkün

olursa,

hiç çekinmeden

bunu

Yüce

Allah hak-

kmda

da

kabul eder

ve

O'nun

gerçekten

görüldüüne

hükmederiz.

ayet

bu

mânaya

ancak

mecâz

yoluyla

rüyet

adm

vermemiz

mümkün

oluyorsa,

bu

takdirde,

o

lâfz ancak eriatn

izniyle bu

anlamda

kul-

knabilk

m

akln

delâlet ettii ekilde

bu

mânaya

inanabiliriz.

Sonuç

oîaxak

mm

i^^ebiliriz; Gerçekte

mahaUi,

yeri olan

bir mâ-

4a.

i^A.

Gözün

de

taallûk

etti|^

e^l^

^;

hxaÛBr da

m^,

aâst, ^çCt,

cMl

Ve

dic$

Q W@

ht

eydea

tas

w^s^

Eoe

ve

Mi^

ettii

Imm^

â0L

^akabm; hmâm

soirâ da Bu

mm

M

ddttfiMiv

^

diûnelim.

pm

^^i^eSM

Ut

MsiM

(yer)»

^

«psmiyenin

doru oluunda

bîr

rükün,

hk

esas

d^ildir*.

pItaM»

ta^^

0fr1S^

eylerden

gözle

Mrâk ettihniz

1^

bmsi

tsor

temnu

^

ite

veya herhangi 1>ir yön ile

idrâk ed^sek,

1cm

takdMe,

o

eyi

gÖfOTt

ve

anladk

deriz.

Bu

sözümüz

de

üphesiz

dorudur.

Zira

göz, bir

mahal

ve

bir

alettir.

Bu

durum

onun

esasna olmayp,

ancak hulûl

ettii

mahalle

racidir.

Binaenaleyh

bu

durum

meydana

geldii

anda,

hakikat

tamamlanm ve

bu

tesmiye de

gerçeklemi

olur.

Bu

konuda öyle

diyebiliriz:

BelirE^to

eyi

kalbimizle

veya

akl-

i^k

fdm^

o

1^

kalbimizle

aMmuzIa

bilmi

oluruz,

p^

Mlânizel^

teU^bârciheÜe

veyahut

^mm^

jgötmeniâz de bunun

gibMr.

Gözle ilgili hususa gelince, bu,

kendisine

bu

ismin

verilmesinde

bu

gerçein

sabit

olmasnda

bir

esas

deildir.

Çünkü

görme,

eer

siyah'a

tallûk

ettiinden dolay görme

olsayd,

beyaza tallûk

eden,

görme

ola-

mazd. ayet renge

taallûk ettiinden

dolay olsayd,

harekete

tallûk

eden,

eer

ara^a taallûk ettiinden

dolay olsayd,

cisme

taallûk

eden,

rüyet

olmazd.

Bu da

açk

olarak

delâlet

eder ki,

taallûk

edenin

sfatlar

bu

gerçein varlnda ve bu ismin

verilmesinde

bir

esas

deildir.

Bu-

rada

asl olan, omm taallûk

eden

\âx

safat

bulunmas

itibariyle

kendisi

iin, varf

ve

zat

ne ekilde

olursa

olsun,

var

olan

bir

mütaâUakm

taallûk

edecep

$Bpa bulunmazdr^

O

Mde

kendisine

bu

isim

vo-

fâm

mim^

^^

mm^)^.

m

^

sMlto^

taaUilk

etüi

eye

önem

verOmek^zm, sa4ece mânamn

hakikatmdan

ibarettir.

^

49

Page 51: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 51/196

imdî

4o

ba

Mcikatin

ne ^d^onclan

bahsedelim:

Bunun, idrâkin

bir

nevi olmasndan

baka

bir

hakikati

yoktur.

Bu da

kemâl olup,

tahayyül

olunan

eye nisbeüe,

açklamamn

ziyade-

letirilmesidir. Meselâ: Bir dostlunuzu veya

yakndan

tandmz

gördül^DiM^û

farzedelim.

Dal»

s^m

gözterimizi

kapataakdüündü-

IfMz

zamavhmm

W9t

ve

tiM^mr

yohj^h

bu

dostun ^^retî zih-

;Elîmîzde

hazr

olur.

Fakat

biz

gözümüzü

açt^oz

zaman

bir

takm

farMan

id^eMz.

âlâlar,

esasnda

hayâl ohmam. aykn

olarak

baka

Mt

stteeü

iMk

Mm^sim

Heri geln^^tedir. WMMâ

görünen

sÛret,

hiç

bir

fark bulunmakszn, tahayyül

olunana uygun olup,

ara-

larnda hiç,

bir

fark

yoktur.

Ancak bu

ikinci

hal,

tahayyül

halinin ta-

mamlaycs

ve

açklaycs

mahiyetindedir. Bu itibarla

gözümüzü

aç-

tnuz

zaman,

bu

dostun

sureti

bizim

için

daha

açk,

daha tam ve

daha

kâmil

bir ekilde

meydana

çkmaktadr. Görme

yoluyla

meydana ge-

len

suretin

bizatihi

kendisi, hayâl ile meydana gelen surete uygundur.

O

halde tahayyül, bir derecesi ve onun

arkasnda

da,

açkhk

ve

vuzuh

bakmndan

daha

tam

olan

baka bir

derecesi bulunan bir

idrâk çei-

didir.

Bu

ikinci

derece,

tahayyülün tamamlaycs

mahiyetinde olup,

hayâle izafetle,

ite

bu

tamamlama olayna görme ve bakma

ad

veri-

lir.

Keza,

baz

eyay

bildiimiz halde,

bunlan

tahayyül

etmeyiz.

Bunlar,

Yüce

Allah'n

zat,

sfatlar ve

sureti

bulunmayan dier

bütün

hususlardr.

Bunlarn

kudret,

ilim, sevgi, görme

ve

hayâl

gibi

ne renkleri

ne de

ölçüleri vardr. Bu

sfatlarn

ne

olduklann

bildiimiz halde,

bunlar

tahayyül

etmeyiz.

Esasnda bunlan

bilmek

de

bir

çeit

idrâktir.

Böyle bir

idrâkin

ise,

görmenin tahayyüle nisbeti

derecesinde

tamamla-

may arttran

bir

vasfnn bulunup

bulunmadna

bakmamz

lâzmdr.

Eer böyle

bir

ey mümkün oluyorsa,

tahayyüle izafetle buna rüyet

dediimiz gibi.

ilme

izafetle

bu

açklama

ve

tamamlamaya da rüyet

deriz.

Ri^in^tgi

gj^ bk

eyin

aydnlatlma

ve

açklanmashdaki

bu

ta-

mamlama

ve

kemâlin

tekdiri, ilim,

kudret

ve

benzerleri, keza

Yüce

AUah'n

M

ve

sfâtlan

tahayyül edilm^

imi^Si$m olmakla

be-

raber,

büinen varldctala

muhal d^(^«

Wl&Sâ&

hiaâm,

d^MUmgden

1^

seraMM» ^

tak^rîn Yüce

AJy^^

zat

ve

^^to

ve WBma

bütün bu

ImvmmEifm zaüan

âe

ilgili

k^üU^da

ziyadesiyle

açktea

ve

aydnlatmay gerektiren bir

husus olduunu idrâk etmemiz müm-

kündür.

Bize

göre

bu muh^

demdir.

Çünkü

ortada^nu

muhal

Msmk

bîr

sebep yoktur.

Aksine

akl,

böyle

bir takdirin

n^kün

olduuna ve

50

Page 52: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 52/196

insan

tabiatnn

gerektirdii

bir

husus

bulunduuna

delâlet

etmektedir.

Ancak açklama

(kef) daki bu

kemâl

(tamlk),

bu

dünyada

çok

ve

mebzûl

deildir.

Örnein, bedenle

ilgili sfatlarn

bulank

yani

gerei

kadar açk

olmay yüzünden

nefis bedeni

igal

ederken,

ondan gizli

ve kapal

olarak

kalmasdr.

Bunun

gibi, göz

kapann

veya

belirli

bir

perdenin

veyahut

gözde

bulunan her hangi

bir

siyahln,

adetin

hükmü

gereince^

tftb^^yyül

olunan

eylerin görülmesini

imkânsz

k-

kl.

bir sebep

tAms

lûâk

bîr ihtimal

dc^üdE.

Yine

nefsin

bulank

ohp,

açc

olmaps^

ve

adeüa h^kmS,

gereince,

gaflet

perdelerinin

bMmi

ûzedne

yPnms

ve $mi îmkântem

:^ç^n@mn»

l»M0enleri

otmu

^

i)^îa

mâmkünâür.

''kMrkr^

Mh

ttörcâz

araplarla

yta]qp>,

her

çeit

piMsi

mmmm

otat^^

mizlendii

zaman,

insan, bundan

dolay

kemâlin

ziyadelemesi,

Yîl©B

Allah'n

zat

ve

dier

bilgileri

ile

ilgili

hususlarm

açkha

kavumas

için

çahmaktan

kaçmmyacaktr. Böylece,

onun

derecesinin

kasde-

dilen

ilimden yükseklii,

tahayyüle

oranla

görme

derecesinin yüksekli-

i

gibi olur. te bu

da, Yüce

Allah'a

mulakî

olmak,

O'nu müahede

etmek,

görmek veya

bunlara

benzer

bir

takm

ibarelerle

ifade

edilir.

Mânalann

açklanmasndan

sonra,

bu konuda

her

hangi bir

güçlük

kalmaz.

Eer

gerçekten bu

mümkün

olup, bu

hal

gözde

halkolunursa,

-ki

bmun

kalbde

halkolunmas imkânsnolmad

gibi,

gözde halko-

lunmas da

imkânsz

deildir-

dil

durunm

yönünden,

buna niyet

ad

venlmesi

daha doru

<to.

Rüyet,

tabirinden

hakikat ehlinin

kasdettii

mâna anlaUrsa,

gerçekten akln

bunu

muhal klmad, fakat

aksine

olarak vacip kl-

d

anlalm olur.

Ayrca eriat'da buna

ehadet

ettiine

göre, artk

ortada, ancak

inat

kasdiyle veya rüyet

tabirinin

verilmesi hakkn

ba-

kasna

kaptrmama

gayretiyle,

yahut'da

zikretmi

olduumuz derin

ve

ince

mânalar

idrâk

hususunda

yaplan

kusur

ve

hatalar

dolayisiyle

meydana

gelenlerden

baka, bu konuda

tartlmas

ve

münakaa

edil-

mesi

gereken

bir

mesele

kalmamtu-. Bu

itibarla

özetini

vermee

çah-

tmuz bu

konuyu,

daha

fazla

uzatmadan

burada

kesebilkiz.

kinci

mesele:

Görmenin

er*an

vaki olmasdr.

eriat görme ola-

ymn

meydana

geleceine delâlet etmi ve

bunu

anlayabihnemiz

için

bize

birçok

deliller

göstermitir.

te

bundan

dolaydr ki.

Selefin,

Al-

lah'n

güzel

yüzünü

görme

lezzetini tatmak

için Yüce

Allah'a

dua

ve

niyazda

bulunulmasmn

gereklilii

konusunda

icma

ettiklerini ileri

32 Bak;

ayet: 10.

Page 53: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 53/196

sürmek mümkündür.

Esâsen biz

selefin

itikadmdan

da, onlann

bu

gör-

me olaymm

hasl

olacama

yakînen inandklarm

ve bunu beklemenin

caiz

olduunu

kesin

olarak

bildikleri

için

Yüce

Allah'tan,

gönderdii

Resulünün

-Allah'm

selât

ve selâm

onun

üzerine

olsun-

ahvaU

ile

ilgili

karinelere,

onun

saylamyacak

kadar

çok,

açk ve

seçik

olan

baz

sözlerine

dayanarak

bunu

istediklerim

anlyoruz.

Muhakkak

olanJ)ir

husus,

icma'nn,

anlam

ve

kavramlarn

her

türlü

kayt

ve

snrlamalarn

dnda

kalmasna

delâlet

etmesidir.

B^ma

delâlet

edm

eo

kuvvetli

MI

de,

Mûsa*mn

-Allah'm selâm

onun

üzerine

olsun-

 Ey

R{û>bM

Bana

gös^,

Smm

^ari^j» ^*

sözû^.

ifeM

halditefit,

9£» dudak

dudaia kom^ahJlecek

derecesi

]^k^^

Uunat Wr

peygaiöbera

gidi

kahmm

m

Maysij^fttee

AW%t

mn

üe ilgili

a-

hümm, Mutezile'nin

dahi

bildii

kadar

bihnemesi

imkânszdr.

Böyle

eyin

mtmûa

^^kted

öluu

bilinmelidir.

Çünkü

hasmlarmza

göre,

Allah'n

görülmesinin

imkânszhn

bihnemek,

düünmeyi veya

sapkl

gerektirir.

Bu

ise, Allah'n

zat'nn

sfatm

bibnemektir.

Onlara

göre,

bunun muhal

oluu,

O'nun zat

ve

bu zatn

da

her

hangi

bir

yönde

bulunmayndan ileri

gelmektedir.

Buna

göre, Mûsa-se-

lâm

ona

olsun-

Allah'n

bir

yönde

bulunmadn niçin

bilmedi

veya

O'nun

bir

cihette

bulunmadn

bildii

halde,

nasl

oldu

da bir

yönde

bulunmayan

eyin

görühnesinin

imkânszhn

idrâk edemedi?

Acaba

hasm,

bununla kalbinde

neyi gizlemek

ve

Musa

(A. S.)'nn

zuhûlünden

JbâBgi

hakikati

çkarmak

ister?

Acaba

hasm

bu

sözüyle,

M^^^^i^'

sm Allah'n

rengi

olan ve

bir

yönde

bulunan

bir

d^m ^s^s^m^^m^

dm

m

söylemek

htm

l

^^^mh&Am

t^ir

MmM

ona

olsun-

di

ieMlrdir.

Çünkü

Yüce

AUah*â

oMuim

söyleyen

üei»A^m

^ts^ tB^Si Mssm ffîrasmda

bir fark

yoktur.

Bimtm gibi,

Peygamtefli

AMl*m^

dtote

olmasnm

imkânszhn

idrâk

etmesi-

m

ramen,

bir

yönde bulunmayan

eyin görülemiyecegini

bilemediini

ileri

sürmek

de ayni

ekilde

küfürdür.

Bu

ise.

Peygamberimizi

-Allah'-

n

selâm

ona

olsun-

techildir.

Çünkü

hasm

bunun

nazariyattan,

yani

aratrma

ile elde edilen

hususlardan

olmayp,

açk ve

bedihî

olarak

bilinen

eylerden

bulunduuna

inanmaktadr.

Bütün bunlardan

sonra,

ey doru

yolu ve

gerçei

buhnay arzu

eden

kimse

te

imdi

sen

Hz.

Peygamberi

techil

üe,

Mutezile'yi

techil

m

M: A'r4f m&i,

&y^:

143.

açk

bir

küfûftfc.

52

Page 54: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 54/196

I*

klarndan

birisine

yönelmekte

tamamiyle

serbestsin.

Bunlardan ^

dine en

uygun olan

seçer

alu^n,

hepsi

o

kadar.

Eer

 her

nekadar

bu,

sizin lehinize

delâlet

etse

de, Mûsa (A. S.)'nn

dünyada

Alte'iftoCMikisten»i

ve

Yae^

Alteh'n

 Beni

göremezsin'*

ve

**0*nu^&rMkeâm^

sökeri,

üphis^

al^Wze delâtet

ed<^

denifse,

dmz

M:

Mte(A.

S.^ü AUak^

^âüpdb

götmdk ktsffî,

onun görme

olaynn

caiz

dEa^

vakt*n

vuiautm

bümemesine

bir de-

lildir. Esasen bütün Enbiya

-Allah'n

selâm

onlann

üzerine olsun-

gaybden ancak kendilerine

bildirilenden

bakasm

Wxtxsûta£. Bu

ise çok azdr. O halde bir

peygamberin

endie

duyulan

bir eyin

açk-

lanmas

ve

her

hangi bir

belânn

izale

edilmesi hususunda

Allah'a

dua etmesi, nasl olur da

uzak

görülebilir

?

u

kadar

var

ki,

ad

geçen

Peygamber burada, duasna

icabeti Öyle

bir

zamanda

istemitir

ki,

bu

zamanda duamn

kabulü, henüz Yüce

Allah'n

lâhî

ilminde takdir

olunmamtr.

Bu

mesele de

ite bu

kabildendir. Allah

teâla'nm

 Beni

göremezsin

sözüne

gelince:

Bu,

sadece

Hz. Mûsa'mn Allah'

Ahirette

deil de, derhal bu

dünyada görmek dileini

ve

isteini reddetmekten

ibarettir. ayet

Mûsa

(A.

S.)

 Ahirette

bana

kendini göster, Sana

ba-

ktm''

deyip

de

Allah

ona,

 Beni

asla

göremezsin'

deseydi

üphesiz

1^

^^^m

tisfyîm

bir

d^

O^^ndu^

Bununla beraber»

bli

sadece

Hz.

Mûsa'yft

has

olup,

etez

w

d^^yle

imkân-

m^f^

^ir

d^

^te^^dt

Esasen

bu

âyet,

gQmmjx

olnm^

ltisiMâ^ lifi^

Wt map

tekil

ettipe

^m,

olarak

rûyetin

imkânszhma bir delil

saymak

nasl

mümkün olur?

l^ee

PMhrt

^'gâzkr &im

^râk

fee, gözl^

AM%

görmenin

bütün

cisimleri

kaplad gibi, kaplayamaz O'nu

her

ta-

rafndan

kuatamaz

demektir ki,

bu

söz dorudur. Veya bu söz

genel

olarak

söylenmi

ve

bundan

sadece

bu dünya

kastolunmutur.

Bu

da

üphesiz

dorudur.

Gerçekte

Yüce AUah'm  Beni

göremezsin''

sözün-

den

kasdettii

mâna

budur.

imdim %et ko&us^da bu

kadaa^

yet&elim. Ancak insaf

sa-

hibi

herkes,

bu

konuda aa da

zikredilen frkakm

birbirlerinden

nasl

aynidklanna

ve nasl bir sapklktan

dier

bir sapkla

dütük-

lerine

ibret nazariyle bakmaldr.

^

yönde

bulumnapMI

bîr yönde

Smm

h

mm^,

fc

1^

ÎEfâîdilenri

zoruniu

olarak çisiniai^

ta^iT

v<5

hmm

34

Bak:

Ef^âm,

.Sta/,

âyet:

103.

53

Page 55: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 55/196

gM^tt

IMte

Mûs sfatlanm

Allah'a

isnat etmee

kadar

götür-

mütür.

Mutezile*ye

gelince,

bunlar

yönü

nefyettiklerinden»

yön

olmak-

Sizm

ri^yetilspat

etmee kadir

olamamlardr. Böylece

er'i

hükümkr^

esaslanna

mvhak^st

«tailer

ve rüyetin

ispatnda,

cihetin

de ispatmffl

bulynd^m

mnusM^»^.

Bunlar

z^^tm

tebihten

lm^ixm0k,

tenzih

^:^^bînde

ileri

gitmiler

ve

bonun

bir

neticesi

olarak

i&am

Haeviyye

ta'til

prensibinden kaçnarak,

cihetin zorunluluunu

ispat etmee çalrken,

müebbihe'den oldular.

Bu

konuda

Yüce

Allah

Ehli

Sünneti hak

ve

hakikat

üzere kaim

olmaa

muvaffak

kld.

Böylece onlar doru yolu

bulmular

ve

yönün,

cismüe

tâbi ve

onun

tamamlaycs

durumunda

olmas

itibariyle, rüyet

hususunda bunun

bahis

konusu

edilemiyeceini

anlamlardr.

Onlarn

idrâk

ettikleri

dj^ bir husus da,

rüyetin

sabit

ctesdr.

Çünkü

görme»

ilmin lu^i,

b^zeai

«

pkm

mm Mruma^sms.

âammAâtt.

Cimâ-

Ijpn

m^^dmmmt

oavu

gereldililü

olsai cihetin

de nefyohmmasm

icabettirir;

ilmînsa^

ote^

ommb^^» tamamlaycm ve

hususiyi

l^Me

müterek

olan rüyedfi

de

sab^ öâmasm

gerektirir.

Bununla

beraber,

rüyet,

görülen eyin zatnda

bîr

deiiklii gerektirmez.

Bilâ-

kis, ona tamamen

ilimde olduu

gibi

taallûk

eder. Aklh

olan her

kesin

bilmesi

gereken  tikatta

Orta

Yol

ite budur.

O^nuncu Dava:

Yüce

Allah'n gerçekten

bir

olduunu

iddia ediyoruz

Çünkü

Allah'm Imr olmas.

Zat

îlâhî*nin sabit olmasna

ve ondan bakasmm

nefyine racidir.

Binaenaleyh

bu,

zatm

üstünde,

onun üzerine ilâve edil-

mi bir &tk ilgili bir

görü

deildir^

Bu

itibarla,

bunubu

bö^MbMk^

reünek

zorunhdur. Bunun

için

loiz

âstm

kî:

Bazan 'Inr

4^^î

k^*-

lamlc^»^^

hwBmâ&^

ommher

ha^Mr

bMm^

kabul

tftm^§t

•^sm öntm

bir kemsîyeti,

bir

haddi

ve bir

ölpsü biü^nadl^ £a«tedî-

hr* Yüce Allah,

kemmiyeti

yoktur,

anlanunda

birdir demek,

O'ndan

bölünmeyi

sahih

klan

kemmiyeti

selbetme

mânasna gelir. Bunun için

Yüce Allah

bölünmeyi

asla kabul etmez. Çünkü

bölünme ancak

kem-

35

Allah'n

birlii

konusunda, îslâm

frkalar

arasnda

önemli

bir ihtilafa

rastian-

ifflüffMlfeadg.

Mkâ^

aa

yukaü ^ESafS^#

ÜM

tslâm fitkalfm kuncuk»

mm

mm»

w^ii&i6

^^yemmmk^

ItûtUan

baka

tattrlar

obifyib,

ber^i Oef&ada

ngrarâC*

(B^îyâ Süresi,

âyet:

219

fe^le

Page 56: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 56/196

miyetî

olan eylere mahsustur.

Bölme,

parçalamak ve

küçültmek

sure-

tiyle bir

cismin

kemmiyetinde

icra edilen

bir

tasarruftur. Oysa

kemmi-

yeti

olmayan

bir cismin bölünmesi

tasavvur olunamaz. Bazan da  bir

deyiminden, güne birdir

dediimiz gibi, rütbesinde onun

bir

nazîri,

benzeri

bulunmad kastolunur.

Yüce Allah*da,

bu mânada birdir.

Zira

O'nun

bir ei, benzeri yoktur.

Allah'm

bir

zddnm bulunamaya-

ca

açk

olarak

meydandadr.

Çünkü

zddan

anlalan

mâna,

kendisi^

ni

belM

bir

maJbud

üztrinde

dier

bir eyin

takip

etmesi,

fakat onunla

birlememesi,

bir araya gelmemesidir.

Bir

mahalli

bulumnayan eyin

zdd

yoktur. Yüce Allah'n

da

bir

mahalli

olmadna göre,

O'nua

bit zddtt

hsâmsMhm^â

d^Samsik

imkânzzdr.

O'mta

bir

\m~

mM,

^tar

mûm^mm

AM't^

baka

w^

lp

sade^ O^mm

^mMm

pamâx^

^^^s^. lu

hakikatj[|û.

Üe ispat etffieaiz

niümkâadür: AUah^m

erikî

Mmduu

teedilseydî,

bu

erikin,

ya

her

yöndffî

eit veyn

Mm

i^l^yle

0*ndan

yüksek

veyahut düük

ohnasî

gerekirdi.

Bûtlin bunlar

Yüce

Allah

hakknda muhal olduu gibi,

bmlara

götüren eyler de

muhal-

dir. Böyle

bir erikin her

yönden

Allah'a eil

olmasnn muhal

oluu,

gerçekte ikilik ifade

eden

her eyin birbirine

aykn olup, yekdierine

benzememesinden

ileri

gelmektedir. Eer bu

aykrlk,

bulunmasayd,

ikiliin varhnn

da

düünülmesi

imkânsz olurdu.

Meselâ

biz

iki si-

yahln

ancak iki mahalde veya

iki zamanda bir mahalde bulunabi-

leceini

akhmzla

düünebiliriz. Böylece bunlardan biri, ya mahalde

veya

zamanda

dil^tmden

farkh,

dierine

zd ve aykm

olur. Bazan da

iki

ey,

hareket

ve rengin birbirine benzememesi

gibi, had ve hakikatin

deinjjesiyle

deiik olur. Zira bu

iki

ey, her

ne

kadar

bir

mahalde

ve

hm mmi^

lÖJ^m^^^h

l«u-leiyorlarsa

dm

pP^^

ikidir.

Çünkü

bunlardan

W

lm&BSmâ&

âî^^m

s^^mâm* ^^er

«^^^Uk gibi, ha^

takem

m

^da

iki birblrio^

â#

^fâ^kl^

MlfMiMteE;

olan, iMrinln ayn

iki

siyahln

M&MmiM

muhaldir. btmteî

ikilik açk

olarak

anlalmamaktadr.

Eer bunlann

iki

olduunun

ve

aralarnda aykrlk

bulunmadnn

söylenmesi caiz

olursa,

bu

takdir-

de bir

tek insana iaret

edilerek onun,

iki,

halta

on insan olduunu

söy-

lemek caiz olur.

Fakat

bunlarn aralarnda

hiçbir fark

bulunmakszm

sfatta,

mekânda, bütün arazlarda

ve

gereklilik vasfn

tayan

dier

hususlarda eit

olduklarm

ileri

sürmek, zorunlu olarak

muhaldir. Bu-

nun

gibi.

Yüce

Allah'm

da

rakibi

hakikatta

ve

sfatlarda

tamamen

O'-

na

müsavi

ise,

bu

rakibin

varl

muhal olur. Çünkü

ne

mekân

ve

ne

de zaman

itibariyle O'na

aykn deildir.

Gerçekte

ne

mekân, ne

d.

55

Page 57: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 57/196

zaman mevcut

iMmmp^

ancak

kadîm olan mefhumlardr,

Buna

göre

üe

£al&

^l^da hiçbir

l^k yok d^^Ur. Binaen-

aleyh,

iki

ey

arasmdaki

bütün

farklar kalkt

zaman^

say

mefhumu

da zorunlu

olarak

kalkm

olacaktr.

Bu ise hakiki birlik

ve vahdetten

baka

bir ey

deildir.

Keza,

Allah'n

benzerinin

Allah'tan daha

yüksek

olmakla, O'na

muhalif

bulunduunu

ileri

sürmek de imkânszdr.

Zira

daha

yüksek

ve

daha

yüce

olan

Allah'n

bizatihi

kendisidir.

Çün-

îlâh'n

bütün varlklarn

en yücesi ve

en yüksei

olmas gereklidir.

Varh

takdir

olunan

dieri ise,

noksan ve kusurlu

olduundan

ilâh

deildir.

Bizim, ilâhlarn

taaddüd

edebileceini

reddetmemiz,

an-

cak, lâh'm

kesinlikle

bütün

varhklarm

en

yüksei

ve

en

yücesi

olmas

zaruretinden ileri

gelmektedir. Eer

bu

^süm

derecesi

.Mah'tan da-

ha düük isCj

noksan

olduundan onun ilâh

olmas

mubaldirv

Biz

llâh'tan ancak

bütüa

wlklann^

j^üeesmikasdetm«^^^^¥ice

olan

ise

smcak

ha^^

Bu

da

AM'tan

ba^^mst

âe^ldir.

c^

c^tliini

tasavvur

etmek imkânazdr.

Çünkü

bu

m«temMd

f|u;klk

Mte

ve

dolayisiyle

daha önce

de söy-

lediimiz

gibi,

aâeâ în&ânszlanu

olur.

Eer,

 ilâh

ad verilen varlklarn

birlemesi

hususunda,

sizinle

tartmayan

bir

kimsenin

sözünü niçin inkâr ediyorsunuz?

Her

neka-

dar lâh,

varlklarn

en

yücesinden

ibaret

ise

de,

gerçekte

bu

kimse,

bü-

tün

âlemin sadece

bir tek

yaratcmn

yaratmas ile

olmayp, bilâkis

iki

halikn

yaratmasmdan

meydana

geldiini

ileri

sürmektedir.

Bunlardan

birisi, meselâ, göün,

dieri de yerin

yaratcsdr. Veya

biri cansz var--

hklan

yaratrken, dieri

de hayvanlan

ve

bitkileri

yaratmaktadr.

.Bunu

imkânsz klan sebep nedir?

Eer

bunun

muhsd oluu .h^üd^da

yoim,

tato

ilâh

dâ vMss^^^epEi&Jâlr^-

^

nasl bîr

fayda

sss^Bmf

ÇbM^'^^a^M

bu

kûnse,, Mk tabiri

îte

yaratsay

testesAte

vt^

tateta

,

dilerine

errin,

yato

Wb&

ertelerin, dierine

de

arazlann

yaratcs

adm Vettektedir

ki,

bunun muhal oluuna mutlaka

bir

delil

lâznndr

denirse,

biz deriz ki: Bunun muhal

oluuna

delâlet

eden

ey, soru

sahibinin

görüüne

göre

yaratklar bu ekilde iki

yara-

tcya tevzi etmenin, iki

ksmdan

hâli

olmamasdu-:

Bu

iki

ksmdan

birincisi,

bütün cevherlerin ve arazlarn

taksim

edilmesi zorunluluunun

farzedihnesidir. Böylece iki

ilâhdan

biri, ya cisimlerin

ve

arazlarn

baz-

larn

yaratp,

dier

bazlarm

yaratmam

veya bütün

cisimleri

birisi

ve

bütün

arazlan

da

dieri

yaratm

olur.

Halbuki

meselâ,

göü

yaratp,

yeri yaratmamas

gibi,

bu

ilâhlardan

birinin

sadece baz dsimleri

yarat

tîm

ilen

sürmek

kesin olarak

batldr.

56

Page 58: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 58/196

Bu Mmââ

Mz

derk

kî:

Mil

^

pma pri

^

m^t^

I l^^ltâiîf

deil

midir?

^^0,

g^t^t^ km^dCtil

^dre-

tiyle

buna

kadir

oluyorsa, kudret bakmundan

dieri iletotMmstnda

bir

fark, bir üstünlük

bulunmad

gibi,

yaratlan

ey yö^nte

d€

dierine

nazaran, kendisinin

bir imtiyaza, bir üstünlüe sahip

olmamas

gerekir.

Böylece yaratlan ey

de,

birinin

dierine nisbetle

bir

üstünlüü

bulunmayan

eit

iki kudret sahibi ilâh tarafndan

yaratlnn

olur.

Bu-

<

radaki

imkânszlk,

daha Önce

temas

ettiimiz, aralarnda

hiçbir fark

bulunmayan iki

eit

kuvvetin

varhmn

farzedilmesinden

ileri

gelmek-

tedir. Bu ise

muhaldir.

Eer

göü

yaratanm

yeri

yaratmaa gücü yet-

miyorsa,

üphesiz bunun ilâh olmas muhaldir.

Çünkü bütün

cevherler

birbirlerine benzedikleri

gibi, kapladklan ve

tahsis

olunduklar

yerler

itibariyle

de

birbirlerine

benzerler. Bma

göre,

belirli

bir

eyi

yaratmaa

kadir

olanm,

onun benzcsrint

de

yaratmaa

kadir olmas

gerekir. Eer

\m

fâimi

Jkttdrçti,

iki

yarata

taallûk

etmesinin

caiz

olmas

yönünden,

toto

îs@^%

id

il^'d^

her

biimm

kudretilâe

elemlerden

ve

t^^hsâm

W

tmStÛL

^^mm^

hu

1sM&^ mâm

Mit ^-

müMa

t^d

edilmesi

sûsâkün

demdir.

Bina^îâl^h^ Mdis

olan

kud-

retin

hilafna,

bu

kudretin

bir yarat tecavüz

ettii

düünüldüü

takdirde,

baz

aded ve saylann

dier

bazüanndan

daha

^Hto ve

evlâ

olmamas, bilâkis

böyle

bir

kudretin yaratma

alanmn

sonsuzluuna

hükmedilmesi

icabeder. te

böylece

varl mümkün

olan her cevher,

,

0*nun

kudretinin

snrlan

içine

girmi

olur.

Dier

taraftan

öyle

dememiz

de

mümkündür

:

Bu iki ilâhdan

biri

cevherleri,

dieri

de

arazlar yaratmaa

kadir olmaktadr. Bu duruma

göre, bunlar tamamen

birbirinden

ayn

iki lâtotr.

Bunlardan

hirie

vacip olan

ku^i^

4^rine

vacip

olmamaktadr.

Bu

ise

üphesiz

mu-

Çimkü arazm

eevh^d^

m^fhmB.

de

anadan

^nlmas

müm-

kün deüdir. Binâenal^h, tela^dteate bhimn

tM,

fiiline

BtttMkEite.

E|er

arazm yaratcs bir

araz

yamM^

dilerse, bunu

nas

faalkteetört

araz

yaratmay

istedii

amili

belki

#

her'in yaratcs cevheri

yaratmak suretiyle, €^na

yardim etiffi^^k-

tir. Ve netice

olarak

da

âciz ve ne yapacan

bilmez bir halde kalacak-

tr.

Âcizin ise,

kadir

olmas mümkün deildir. Bunun

gibi, cevherin

yaratcs

da cevheri

yaratmay

diledii zaman,

araz

yaratanm kendi-

sine muhalefet

etmesi ve onun

cevheri

yaratmasna

mani

olmas pekâ-

la

mümkündür.

Bu

da

üphesiz

temânua, çeliiklie yol açacaktr.

Eer

 bu

lâhlardan

biri

bir

cevheri,

dieri

de

bir

araz

yaratmay

her

istediinde,

bunlar

bu

cevheri ve

araz

yaratmada

karlkl

olarak

birbirlerine

yardm ederler

denirse,

biz

deriz

ki: Acaba bu yardm,^

57

Page 59: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 59/196

aklca hilaf

düünülemiyecek ekilde, gerçekten zorunlu

mudur veya

deil midir?

ayet böyle

bir

yardmm gerçekten zorunlu

olduunu

ileri

sürerseniz,

üphesiz,

bu bir

çeit

tahakküm olur.

Bununla

ayni zaman-

da

kudreti

de

iptal

etmi olursunuz.

Çünkü,

meselâ cevher,

bu ilâh-

lardan

birisi

tarafndan yaratld

zaman,

arazm

da dieri tarafndan

yaratlmas

sanki

bic

mecburiyet

halini alr.

Aksi de

bunun

gibidir.

Böylece

o,

bu

fiili

terketme kudretinden

yoksun

olur.

Bununla da

ger-

çek

ku4ret

tahakkuk

etmi

olnaz.

okmk

öyle diyebiliriz:

Eer

W

yardmn

lekefilr

tmimtMsM dm^ms^

râk

yaplma» inü^^t^Sapa

ve

âeMp^k

kttdtcto

de

bir

m^mhûmm

olur.

ayet

bu

y^dm

gerçektö

zo-

mtûu

^

yaMttm Ite^ ^mk muhtaç olan ilâh,

gemfcfî

ImM^

tm-

Îk.

btomadndan,

güçsüz

ve

zayf bîr dârmâ

düer.

Eer

 bunlardan biri errin, dieri de

hayrn yaratcsdr denirse,

deriz ki;

Böyle

bir iddia,

mutlak

bir

sapkhktr.

Çünkü er,

bizatihi

er

deildir. Bilâkis

o,

zat itibariyle

hayra

eittir

ve onun benzeridir.

Binaenaleyh,

belirli

bir

eye

kadir

olmak, onun

misline, benzerine de

kadir olmaktr.

Meselâ,

müslümamri

bed^tmû

atete

yakmak er ol-

duu halde, kâfirin bedenini

yakn®k

Jiapr ve

erri defetmektir.

Fakat

l^lâniyeti kabul ettii

aada^

o

insann

atete yaialma^

erre

inklâp

etm^

oinT. Halbuki imân

etlice deUO^ eâm

Icete^

^ykms^

sükût

ettii

zamim,

mm

^i

at^

yaknm|a

ImMi

ota,

^

kei^^

süyledi^ zaman

da,

^t^bedz

ona

yabm^

kesin

olaiak t^durdir.

Çünkü

onun

bu

kelimeyi

telaffuz etmesi, sadece

geçid

bir

sesten

iba-

1?^ olup,

bu

l^ose^

seetinîn

^iyetini, ne

ateirvene^^ymimnm

Zatlanm deitirmedii

gibi, bunlan baka bir cinse çevirme, baka bir

ekle

sokma

yeteneine

de sahip deildir. Buna

göre

bütün yanmalar

istisnasz birbirinin

benzeri ve eiti bulunduundan,

kudretin de

bunla-

rn

tümüne

taallûk

etmesi icabedecektir

ki,

üphesiz bu

da

çeliiklii ve

ylmay

gerektirecektir.

Hulâsa

bu

mesele ne

ekilde

farzedilirse

edil-

sin,

bundan

netice

olarak, ancak

birtakm

kargaalk

ve

fesatlar

do-

maktadr.

te

Yüce

Allah'n

da

 

Yerde

ve

gökte

Allah'tan

baka tanrlar

olsayd, her ikisi de bozulur

ve

fesada

urard ^^

sözüyle

kasdettii

hu-

36

Bunun

izah udur: Allah'n

iki tane

olduu

farzedilseydi

ve bunlardan biri, bir

eyin

varhn

diledii

zaman, dieri

de

O'na yardma mecbur

bulunsayd,

üphesiz bu ikin-

cisi

âciz

ve zayf olup,

kudreüi

bir

ilâh olamazd. Eer O'na muhalefet

etmee

ve kendisini

müdafaa

etm^

kacUr

olsayd,

bu

sefer de,

bu

Udnc

ilâh

kuw^

ve kudre4ü bir

ilâh

39^

tM(^;i«^

ve

bir

dum^

ob^

mazd.BsdE;ayMC.I,8.108.'al-'Gazzan,a^jQr<Isa^

3^-59, Msr

018/

m

58

Page 60: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 60/196

sus budur.

Kur*an'm bu

açk

beyanna

ekleyecek bir sözümüz

yoktm

Bu ksm, bu

dava

(Onuncu

Dava) île burada

bitireUm.

Bu

konuya

la

ilgili olarak, ancak

Yüce Allah'n

hâdis

olan

varlklara

mahal ol-

masnn

imkânszln

açklamak

kalmtr. Buna

da,

ilmin,

iradenin

ve

benzerlerinin hâdis

olduunu

söyleyenlere reddiye

olarak,

sfatlar-

dan

bahsederken iaret

edeceiz.

59

Page 61: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 61/196

KNCt

Kime

A

-

ALLAH'IN

SIFATLARI

Bu ksmda yedi

dava

vardr:

Çünkü

biz, Yüce

Allah'n

âlim

(bi-

lici),

kadir

(güçlü), hayy (diri),

murîd (irade

sahibi),

semî (iitici)

basîr

(görücü),

ve

mütekellim

(konuucu) olduunu iddia

ediyoruz.

te

bunlar

Allah'n

yedi

sfatdr.

Bu

sfatJarm

iki

yönden

incelenmesi

gerekmektedir:

Bunlardan birisi,

bu

ilâhî

sfatlam

ap

ayn

her

biri-

siyle

ilgili

mesd^ter^

dl^

4e

hWx

sfatlarm müterek

olddEto hu-

suslardr.

O

Wz

4tm bu

sfatlarn

^yn v^Mlannn

ispiti

ve

totem

hükümlerinin

kapsadlte

MtlîlU

a^tam^us

ile

ilgiH

Wlkiâ ksmla

konuya

girdim.

1

-

Kndret

Sfat:

Biz

gerçek olarak

âlemi yaratamn kadir

olduunu

iddia

ediyoruz .

Çünkü

Ito^ j^ûnlm

hayrette

brakacak birtakm

harika

âyetler-

den meydana

gelen,

muhkem, mürettep

ve üstün

bir

nizama, eiz

bir

düzene

sahip bir yaratktr.

Bu ise

üphesiz üstün

bir

kudrete

de-

lâlet

etmekteür^

Kyas yoil^la bu

konuk öyle

^bâh:^:

Mükem

okn

hm

k^ret sahibi

bir

M

tm^aûsa meydana

getîildlpiio»

MesMû

de muU^

ve

mürett^

bir

fâl

^x^xm gör^

S^kmin

ka^

olan

bir

fâi

t^afîûiftn

p^tte

bulunduunda

yoMur.

Buna

göre

a<saba

niza ve

anlamazhk

bu

M

esasn

hangisine

raddir?

Eer,

 âlem niçin muhkem

bir

fiildir,

dediniz

denirse,

deriz

ki:

Muhkem

oluundan,

âlemin intizam,

tertip

ve

düzenim kasdettik.

Bizzat

kendisinin

açk

ve

gizli organlarna

bakan bir

kimse,

üphesiz

bunlarda,

saylamyacak derecede

büyük acayipliklerle

4olu

bir

düzen

ve tertip örneini

görür.

îte

bu

es^n

b^inI^^

hi

m

SfEybetas

dayandmdan,

bunu

inkâr

^nek ak

mümkün

deüdir.

37 Bak: al-lf,yâ,

C.

I, s.

90-108;

aî-Maksad a^Esaâ

erh

EsmM'imal-Hmnâ»

s.

97,

Msr,

at-Takaddum

Matbaas, 1322.

60

Page 62: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 62/196

ayet,  muhkem ve mürettep

olan

her fiilin fâili mutlaka

kadir

olur,

gerçeine dayanan dier

esâs

nasl

anladnz

denirse, biz deriz

ki: Bu, akln

zorunlu olarak

bilmesi gereken

bir

husustur.

Akl

bunu

hiçbir

delile

dayanmakszn,

kendiliinden idrâk eder.

Akll olan

bir

kimsenin

de,

bu

gerçei

inkâr

etmesi mümkün

deildir. Fakat

biz bu-

nunla

beraber,

inkâr ve

inat

sahiplerinin

inkâr ve

inatlarnn ardm

kesmek

ve

bu

gibi

insanlar

sindirmek

amaciyle

delile

dayanarak,

bu

'

konuda

deriz ki: Allah'n kadir

olmasndan

maksadmz udur:

Al-

l^*tan

sâdr

olan her fiil,

Allah'n zat veya

zatnn üstünde,

zatnn

^htpdfl

y^tkm târ

salto

içi

sâdr

olmutur.

Böyle bir

fiilin srf

zat

^

sâdr oM^tffîU

^sâ

^nek

batldr.

Çünkü, hâyle

o^a^,

fm&

4e

m

île

teaber

kadöa

^imm

m^Ml

M

^

delâlet

edi-

ym

%

w^

Allah'm ^a^m

â^tt^

Man

1bk

^atöl^

ol-

mutur, j^te

biz m^m;. ^âaâ^

fük

blanmasfm

s^^yan

m

^

St-

to

mcM

aâiM varumtoyk.

M

tasi^rma

1m^^

iMn fiili

yapabibnesini ve

kendisiyle'

fiilin v& eDMza

M^lstm

klan

bir sfattan

ibarettir. Daha

önce

zikrettiimiz

kesin

taksimin

delâlet ettii

vasf ite

budur.

Biz

kudretten'

ancak bu sfat

kasdet-

mekteyiz.Bunu da

ispat etmi

bulunuyoruz.

Eer,

 kudret

hakknda-

ki

bu

görüünüz sizin

aleyhinize

dönmektedir. Zira

kudret

kadîmdir.

Oysa

siz diyorsunuz ki,

makdûr

kadîm

deildir

eklinde

bir

iddiada

bulunulacak

olursa, biz

deriz

ki;

Bunun cevab, irade

sfatun

hüküm-

lerinden

bahsedilirken

verilecektir*

|ija4i

de

bu

hm:

Kt^ârA

l:^ctalerînd^

1^ds

mm

lîTi Iteada

m^Mtatd^ioomtenmk-

Mmuz,

üKMtt

0te

Mis mllteto. MM^^

@to

ic^

mümkün

varlklann tümünün

sonsuz

oluudur. Buna

göre,

itidir

olu-

nan

hususlarm

da

sonsuz olmalan gerekir.

Mmttk&mm smttZ Olu-

unu

söylemekle

unu

kasdetmekteyiz:

Hadis varhklarm

birbirlerinin

pei sra,

birbirlerini tâkip

edip gitmesi,

daha

sonra

baka

hadis

bir

varln

halkedilmesi aklen

muhal olacak

ekilde,

belirli

bir

noktada

sona

ermemektedir.

Mümkün

varhkiar ebedî

olarak devam etmekte

ve üphesiz

bütün

bunlar

da

kudretin

kapsam

içine

girmektedir.

Kud-

retin

taallûk

sahasmm

umumîüini

ifade eden

bu

davamn

hedefi

âlemi

yaratann gerçek

birliinin kesin

oteak

ispat

edilmesidir.

O

hal-

de

Allah'n,

makdûraUft

Jer

biri

için ya

ayn ayr

bir kudreti vardr;

buna

göre

makdûrat

sonsuz

olduundan,

buna

bah

olarak

da

sonu

bultffiîttK^ ^5Üi kttetto

varl

meselesi ortaya

çkmaktadr

ki,

bu,

daha

6nce sonu

bulumnayan

devirlerin

iptalinde

görüldüü gibi.

61

Page 63: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 63/196

muhaldir. Veya 0*nun

bir

bütün halinde

tek

bir

kudreti vardr.

Bu kud-

retin

taallûku

ise, bütün çeitleriyle cevher

ve arazlara

taallûk

eden

ey-

le

birlemek

suretiyle ve bizzat kendisinin

de müterek bulunduu bir

ey çin

olur

ki,

üphesiz

bu

da ancak imkân'dr.

Kudret,

imkân'dan

bakasna

taallûk

etmediine

göre,

bundan,

her

mümkün'ün

zorunlu

olarak makdûr,

yâni

takdir

olunmu ve

kudret ile vuku

bulmu olduu

gerçei

ortaya

çkar.

Bu konuda genel olarak

unu diyebiliriz: Allah'm

cevher ve

araz-

lar

yaratmas

mümkün ise, elbetteki

onlarn benzerlerini de

yaratmas

muhal

deildir. Çünkü belirli

bir

eyin yaratlmasna

kadir

olmak,

makdûr'da

taaddüd münteni olmadkça,

onun

benzerinin

de yaratl-

masna kadir

olmaktr.

Bu kudretin

bütün hareketlere ve renklere nis-

beti,

ayni ekilde ve ayni

oranda

olup,

devamh

olarak bir hareketten

sonra dier

bir

hareketin,

keza bir

rengin

arkasndan

dier

bir rengin

ve

bir cevherin

ardndan da dier bir

cevherin

yaratlmasnda

yararl

ve

elverili olur.

îte biz

Yüce Allah'n

kudreti,

mümkün

olan

her

var-

la

taallûk

eder,

sözünüzle

bu gerçei kasdetmi bulunuyoruz.

Zira

imkân belirli bir

adede

iniusar

etmedii gibi,

bizzat

lod^in

nisbeti

de

bir

adedin

dmda,

muayyen

bir adede

inhisar etmez. Bu

iti-

bar^

tmM

bdyi

bir hat^^

tâmik^

kmâi

b^msâm M*

lûk

Me,

O'nm,

kudretin

taailûkunm

îmlrflnihg

lih^e^

kal-

dm

^taek

ffîM^n

d^fo.

Zxm

biz

zorunh

W^

ruz ki, bir

ey

için

vacip

olan, o

eyin

benzerî

için

^

vacip olur.

Bundan

üç

mesele ortaya

çkmaktadr:

Birind^^i

'B^ bir kkn^

1m

s^M^

p^lûnmu

bî-

laâmn

makdûr ol^tm

mu

söyto^

istiy»^^$t^^

ûmm^

^

Nk

soruya

oevap

iiasak derîz

M: B^mda,

k^usa olan

M

ite

budtr. Q}rsa

inilmek

îyke edîtâ^

^ Mztan ^(höp

duu

güçlükler bertaraf

edildii

zaman, burada

herhangi

bir

ihtilafn

bahis konusu

edilemiyecei

görülür.

Bunu

u

ekilde açklamak

müm-

kündür.

Kesin

olarak

sabit

olan

bir

husus, her

mümkün'ün makdûr

olduu

ve her

muhal'in

ise makdûr olmad keyfiyetidir.

Buna göre,

her

eyden önce malûmun

hilâfnn

muhal veya mümkün

olup

olma-

dm

incelememiz gerekir. Esasnda

bunu bilmek, ancak muhalin

ve

mümkün'ün

mânalann bilmek

ve bmlarn hakikatlerini

meydana

ç-

karmakla mümkün olur.

Aksine olarak

bu

konudaki

aratrma ve

in-

celemelerimizde

gösd^re^ssimiz

en

ufak

bir

ilmâl

ve

ilgisizlik,

belki

de

malûm'un

hilâfna, ayni zamanda

muhal veya

mümkün

veyahut

muhal

deildir,

denmesinin doru olduu geçeini ortaya

çkarabilir.

Bu

du-

62

Page 64: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 64/196

ruma göre, ayni anda

onun

bir

taraftan

muhal

olduu,

difif

tar^âtt

da

muhal olmad

hususunun

doruluu

meydmiâ

^ikmt$

düf

Ö,

üphesiz,

iki nakîzin

ayn

anda

doru

olmas

mümkün

deildir.

BilM: Bu

lâ&m t^stdiiuse

bir

mâna

vardr.

Bunun

açklanmas,

mcak benim

sana

söyliyec^a

u

«dzLei^let M^ün

olacaktr:

Mes^ âtemin

vacip,

muhal

ve

münkûn

oldumu siStmmm

lafim-

k^dür.

Âlemin

vacip

olmas,

kadîm'in iradesinin

yucûbî

hk

MÛc

olarak mevcudiyeti

farzedildii

takdirde, bu

kaâe öe

ImteAâa

de

caiz

olmayarak,

bizzarure vacip

olmas îtîbaSîs^*^.

ksAl

©te

irade

tahakkuk

ettii halde,

bundan

kastedilenin

tahakkuk

etmemesi

imkânszdr.

.^^nln muhâl

oluuna

gelince,

meselâ,

âlemin

yaratlmasna

ira-

denfe taaUûk

^to^^

farzediMiil

fedfedide,

zorunlu

olarak^m

hu-

dûsû

muU

@tete%

&hmik

m

i^tftet

meini

gerektiree^^*

tau^

isMamhj^

kesm

okrak

büin-

mektedir.

,

%i «iaffîâK&S3te€ilu|tti^^

sadece

onun

mtsm

baklmas

ve

onun-

fe

 b^Kite

îic

fadenin

varl^mm,

nede

yokluunun mte

Mham

almnmmasdu*.

Böylece

âlem, iml^

JOe

va^tecbte

olur. O

halde,

bu

konu ile

ilgili

olarak

üç

görü

ortaya

çkmaktadr:

Birincisi,

Âlem'in

var

olum:^

iradenin

varlnn

ve

ona

taai-

llkunm

art kouhnasdr.

Buna

göre âlem

vadptir.

kincisi,

iradenin

yokluunun

farzedilmcsidir. Buna

göre

âlem

muhaldir.

Ü#Q©a^

iradeyem ssi&be

iltifat edümeksim

ve

âlmo

varl

vep

mmt

itibara ahnmakszin,

sadece

rnsm

zatna bakl-

Buna

göre,

onun

içn

sadece

^gftncü

k

katektacbr

bu

M

îtMnâr.

Bu

sözümüze yz

w»ss%ler

mümkün

okU^aailâyi^

mekteyiz.

Baka

bir

deyirafe, zatmdân

baka

bir

eyi art

komad-

mz

zaman, âlem

mümkün

olur.

Bundan da

bir

eyin, aym

zamanda

hem mümkün,

hem de

muhal

olmasnn

caiz

bulunduu

gerçei mey-

dana

çkar;

fakat,

bunun,

ancak zat

itibariyle

mümkün,

zatnn gay-

risi

itibariyle

muhal

olmas

ve ayn

anda

zat

için, hem

mümkün,

hem

de

muhal

olmamas

icabeder.

Zira

bunlar

birbirleriyle

çeliik

br

du-

rumdadr.

Bu

ise

malûm'un

hilaf

ile

ilgili

olan

bir

husustur.

Bu

kont

ile

ilgili

olarak

meselâ

biz

öyle

diyebiliriz:

Eer

Yüce

Allah'nihninde Cumartesi

günü

sabahnn

erken

saatlerinde

Zeydlöl-

63

Page 65: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 65/196

dürccogi geçmi

se,

acaba ayn

dakikada

Zeyd

için yeniden hayatn

halkedilmesi mümkün müdür veya deil

midir? Gerçekte ise bu,

hem

mümkün, hem de muhaldir.

Yani bakasma

iltifat

edilmeyip,

burada

sadece

yaratmanm zat nazar

itibara ahmyorsa,

bu

mümkün-

dür.

Eer zat kasdedilmeyip,

bundan

bakas

murat edihyorsa,

üp-

hesiz

bu

muhaldir. Bu ise, ancak,

yaratmann

yan sra,

Allah'n il-

minin

öldürmee

taallûku

nazar

itibara,

aimmak

suretiyle olur.

Zat

itibariyle

muhU

olan,

siycük

ile b^az

bir

amya, feâîrmede

dlduu gibi, iBB^tma.

mmma tmitial

olmay

gerektiren, faîmt zntimn

dnda

kalanlann muhal olmasm icap

ettirmîyendir. Eer,

meselâ

Zeyd'in yaamas

takdir

edilmi

ise, bu,

yaamamn

zat

itibariyle

mün-

teni

olmad

halde,

zatnn

gayrisinde

muhal olmay gerektirir. Bu da

üphesiz

ilmin zatdr. Çünkü bununla ilim cehle

inklâp etmi olur.

Oysa

ilmin cehle inklâb

muhaldir. Böylece u gerçek ortaya çkm

olmaktadr

ki, ilim, zat itibariyle mümkün, zatmm gayrisinde muhal

olmay

gerektirdiinden

dolay muhaldir.

Biz, Zeyd'in^^amas, o anda takdir

olummsta

edlpmlz

mssm,

mmaB

anöftk s^aMa beyaz cemetmede

Miu

gibi,

hayatm,

hayat olmâra

Mbariyle

muhal

olmadm

kasdedn^cteyiz. Yüce MMk*

m

kudreti, gerçek kudret olmas

itibariyle,

hayat

halketmee taallûk

etmekten uzak olmad

gibi, bu

taallûktan,

kudretin bünyesinde bu-

lunan

herhangi

bir

kusur,

zayflk

veya

onun

zatnda

bulunan

bir

se-

bepten dolay

geri

kaldn

düünmek

de

mümkün deildir.

Bu

iki

hususu

inkâr etmek gerçekten imkânszdr.

Bunlar da,

kudretin za-

tndan her

türlü

kusur ve noksanlklarn

mefyedilmesi

ve

baka

hiç

bir

eye iltifat

edilmeksizin, sadece

hayat olmas

itibariyle,

hayatn

zaU için imkâmn sabit olmasdu:.

Eer hasm,

 gayrî makdûr

sözünden

mâksat,

onun

varhmm

imkânszla

sebep

olmasdr,

derse,

üphesiz

o,

bu

sözünde

doru-

dur. Esasen

biz

de bunu inkâr etmiyoruz. Bundan sonra da

geriye sadece

bu

lâfz incelemek kalyor: Acaba lügat bakmndan doru olan, ona

bu ismin verilmesi midir,

veya

ondan bunun selbedilmesi

midir? Mu-

hakkak

olan

husus,

ona

bu lâfzn

itlak olunmasmn doru

olmasdr.

Zira

insanlar,

filân

kimse

harekete ve sükûna kadirdir,

dilerse

hareket

eder,

dilerse

hareketsiz durur;

inssnaher

an

için zd olan

iki

eyi

yap-

maa

kudreti

vardr, dedikleri

zaman,

gayet

iyi

bilirler ki,

Yüce

Allah'-

n

ilminde

cari

olan,

bunlarm

birisinm

vâki

olmasdr.

te

bu

sözler

biam zikettiimis hususkra diadet

etmektedir.

Binaenaleyh burada

mânamnoynad

rol, iücâr edil^yecek

derecede

büyük

ve önemlidir.

64

Page 66: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 66/196

ikinci mesele:

Wr

Içimsenin

% Icsm

ilâ

'û^ âlMk

â^H^

mümkündür:MMûM

taatlûk

msM.

ytltûii^,

kudm^

genellik

ifade ettiini

iddia ettiinize

göre, hayvanlarm ve

yaayan

dier yara-

tklarm

kudretleri

hakknda ne

diyorsunuz?

Bunlar

da

gerçekten YSco

Allah'n

kudreti

dahiUnde

midir

veya deil

midir?

Eer

Allah'm kud-

reti

dahilinde deildir, derseniz

kudretin

taallûkunun

umumi

olduuna

dair

söylediiniz

sözünüzü

nakzetmi

olursunuz.

ayet

bu, Allah*m

kudreti

dahilindedir,

derseniz,

bu

takdirde

de

iki

kadir

arasmda

bir

makdûru

ispat

etmi

olursunuz.

Bu

ise

üphesiz

muhaldir.

Veya

in-

^îUl V©

dier

hayv^tfjferm

kudretlerini inkâr

etmeniz

gerekir.

Bu

da

zoi^O^

^^ak

çelimeye

dümeyi

gerektirdii

gibi, aym

zamanda

eri-

ntm.

crt-

ve

isteklerini

mkârdr.

Zira, bir ii

yapmaa

kudreti

bu-

]mm^%

bir

tn^»d|iK» #

W^

^pnasm istemek

muhaldir.

Baka bir

deyimi^

i^l^'n

kuluna

senin kdr^Ma

dmda

bubini

ve

ancak

^bAl

}mk0^

Mû^bdie

ve

&dm

^Mm

ms.

gMmle

yapl-

ma

SMM

te

^

mM

yapnian

lâzandr'*

demesi

elb^ki

Mcânszdr.

Biz

buna

cevap

olarak deriz

ki :

Çeitli

kudretlerin

birbirinden

ay-

rlmas

hususunda insanlar

bir

çok

frkalara

ayrlmlardr:

Meselâ

Cebriyye

frkas

kulun

kudretini

tamamen

inkâr

etmitir.

Bundan

do-

lay

bu

fu:ka

mensuplar

cebrî

hareketle,

ihtiyarî

hareketi

ayrmann

zonH^uluunu

inkâr

etmek

ve

er*i tekliflerin

imkânszluu

ileri

sür-

ms^

mecbuiyeUnde kaimindir.

Mutezile frkas ise. Yüce

Allah'm

kudretinin,

kullarn,

hayvan-

larm,

meleklerin, cinlerin

ve

eytanlarn

fiillerine

taallûk

etmesini ta-

mamen

inkâr

etmi

ve bunlarn

bütün

fiil ve

hareketlerinin

sadece kul-

larn kendi

yaratmas

ve

icâd

etmesi

olduunu,

dolayisiyle

Yüce Al-

lah'n

bu

yaratmada

ne

müsbet, ne de

menfî,

bir

kudreti,

bir

tesbri

bulumadm

ileri

sürmütür.

Bu

görülerinden dolay

Mutezile

fr-

kan

n»oâiQte

korkunç

derecede

büyük

iki

hataya

düülerdir.

Bunlardan

birisi,

Selefin

(Allah

onlardan

raz

olsun)

inand

ve

savunduu

AUah'tan

baka bir

yaratc,

O'ndan

gayri

bir

mûcid bulun-

mad,

hususundaki

giküünü

inkâr

etmi

olmalan

;

îkincisfde,

icad

ve

yaratmay,

daha

yaratt

eyin

ne

olduunu

bihneyen

bir

kimsenin

kudretine

nisbet

etmi

bulunmalardr.

Çünkü

bu

kimseye, insanlardan

ve

dier

hayvanlardan

sâdr

olan

çeitli

hare-

ketlerin

adedinden,

tafsilatndan

ve

ölçüsünden

sorulduu

zaman, üp-

hesiz

onun bu konuda

hiçlHr ey

bilmedii

ortaya

^kac^tr.

Meselâ,

65

Page 67: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 67/196

I^^^

ami

f^mîrâ

^flceâer

^mea^

^dl

Btiyariyle hemen aAne-

sâii

mmâm klarak

önu

em^, :^^u,

doar

dogmat ve

daha

gözleri

kapah iken, derhal

annesinin memesine hücum eder.

örümcein

ördüü

acayip

ekilli alann

dözgünlüü,

kenarlarmm bir-

birine

eitlii

ve uygunluluu, mühendisleri dahi hayrette brakacak

derecede

üstün bir sanat temsil etmektedir. Mühendislerin dahi bile-

medii

ve

onlar

bu konuda

âciz

brakan

bu

hususun,

ilmin

dnda,

ondan tamamen ayr bir

konu

bulunduunun kesin olarak bilinmesi

lâzmdr. Keza,

arlarn

kendi

evlerini

alt köeli olarak

yaptklar

bir

hakikattir. Bunlar içinde

dört

köeli,

yuvarlak,

yedili

veya baka

her

hangi bir ekle rastlamak mümkün

deildir. Bunun

sebebi, üphesiz

alt

köeli

ekik^

iBometrik

kurallann

delâlet

ettii ve

baka hiçbir

ekilde bulunmayan

a^nm bir özelliin bulunmasdr.

Bu

ise baz

esas-

lar

üzerine

korulnntur.

Bu

esaslardan

biri, dorultu'nun

dnda

kalan açlardan

ayrlan

dairevî

eklin»

gerçekten

en

geni

ekillerden

biri olmasdr.

îkincisi,

dairevî ekiller,

birbirine

paralel

olarak

konulduu

za^

man,

aralannda mutlaka

aync

bir

boluun kalmasdr.

Üçüncüsü, az keaarh

ekillerden,

ihtiva

bakunmdan daire^

ekle

en yakm

bulmmn

alt kenarl

olamdr.

Dördüncüsü,

yedi, sekiz

ve

be

kenarh ekiller gibi,

dairevî

ekle

yakn

olan

büto

^killerden

bazlan, birbirine

paralel

ve yakm

olaraJc

konulduu

zaman, aralarnda

birbirleriyle

bitimelerini

örülen

ay-

nc bir boluk kahr. Fakat

dörtgenlere

gelince, bunlar her ne

kadar

ondao,

<k^revî ekilleri kaplamaktan uzaktrlar.

te

ank^

%eaâteln

içine alffîmi^

d&ife^^ekÜk^eyakn bir

pMo

fikj^kew4îtUkemii^

okm

ekle daha

yakmdu*-

muhtaç

oldukteM^

kaplad^-

Im

yenMsââ cbrl, adetlerinin

çokluu

ve

dolayisiyle

kendilerine

kâfi gelmemesi

yüzünden evlerinin (peteklerinin)

arama girecek

her

hangi

bir

boluu zayi

etmemek zorunluluunda bulunduklanndan,

esasen ekiller arasnda bu

özellii

tayan

ve

birbirine bitiik olmay,

ekillerin

arasnda

herhangi

bir açkhm,

veya

boluun

bulunmamasn

salayan eklin

de

ancak

alt

kenarl

olanndan

bakas bulunmad-

ndan.

Yüce

Allah peteklerini yapmalarnda kendilerine alt

kenarh

ekli

tercih

etmelerini

müyesser

klmtr.

imdi,

acaba

bu

anlar,

üs-

tün bir zekâya sahip insanlarm ekserisinin dahi idrâklerinin

üstünde

olan

bu incdikleri kendi kedilerine mi

bildil^ veya

yaj^ak

mecbu-

66

Page 68: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 68/196

riyetinde olduklar bu eyler, kendilerine,

ceberutta

tek

olan

yaratc

tarafndan

m

musahhar klnd? Oysa onlarn gerek bu

petekler Üze-

rindeki

ve

gerekse içindeki bütün

hareketleri,

her

ne

kadar bilmeseler

dahi, sadece Yüce

Allah'n

takdiri

ve

dilemesi ile

cereyan

etmekte

ve

kendilerinin

bu

hareketlerden

asla

imtina etme

kudretleri

bulunma-

maktadr.

te

haymüm,

^bsante

bayr^

tel^^üeedt

bum

h&mt

daba

birçok sanatlan vardr.

Burada bunlarm

sadece bir ksmm zik-

retmenin,

bütün kalpleri

Yüce

Allah'n

büyüklüü ve celâli

ile

doldur-

maa

kâfi

geleceinde

üphe

yoktur.

Yüce

Allah'n

yolundan sapan-

lara, kendi

ksr

kudretlerine marur olanlara,

yaratmada, icad

etmede

ve

nihayet

bu gibi

harikalar

ve âyetleri meydana

getirmede, Yüce

Allah

ile

ortak

olduklarm

zanneden zavalklara yazklar olsun  

Yara-

tklar elbetteki zelildir. Ceberutta tek olan ise, ancak

göklerin

yüce

hakinü bulunan Allah

Taâla'dr.

Mutezile Mezhebinin

sürüklendii

enaat

ve

sapklklarm çeit-

leri

ite

bmlardr.

imdi de

Eltî

Sünnetin

doru yolu

bulmaa

naisal

muvaSkk

olduuna ve gerçekten itikadda

iktisada

nasl riayet

ettiine bîr

bak-

nz: Onlar bu konuda öyle

derler:

Cebri

iddîa

«tee&

ffîuU ve baM-

dr;

icad,

yaratmay

ileri

sürmek

bir engeli

zorlamak

ve

gücünün

yet-

miyecei

bir ie

burbunu

sokmaktr. Gerçek ise, ancak

bir

fiil

için

iki

kudretin ve

iki

kadir'e

bal

bir

makdûrun varhm ispattr.

Buna

göre

ortada,

ancak, bir fiile

iki kudretin tallûk etmesinin

uzaklatrlmas

meselesi

kalmaktadr.

Bunun

uzaklatnlrnas ise, ancak iki

kudret

bir

tek fiil üzerine

ayn

ekilde taallûk ettii zaman

olur.

Bu

iki

kudret

bir-

birine

benzemedii ve taallûk

ekilleri

de

yekdierinden ayr bulundu-

u

zaman,

daha

sonra

da

açklyacamz

gibi,

bir ey üzerine iki taal-

lûkun

vârid

olmas

muhal

demdir.

Eer,

 iki kadir arasnda

bir

makdüru ispat etmee sizi sevkeden

sebep

nedir'*

denirse,

cevap

olarak

biz deriz ki: Kesinlikle

bihnen ve

delillerle sabit olan

bir

gerçek, ihtiyarî hareketin,

her

ne kadar

mecbur

olan

kimseye

nazaran,

mecburiyet

farz

ve

zorunlu klmsa dahi, mecbu-

riyetten ayn

ve

farkh bulunmasdr. Bu

farkhik

ise,

ancak,

kudretle

meydana gelir.

Bundan

baka,

kesinlikle bilinen

dier bir

husus ta,

Yüce

Allah'n

kudretinin

mümkün

olan her

eye

istisnasz

taallûk

etmesidir. Her hadis

mümkün

ve kulun füli

de

hâdis

olduuna

göre,

ü^esiz kulun

füli

de mümkün

demektir. Binaenaleyh,

mümkün

olan

67

Page 69: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 69/196

fiile

Yüce

Allah'n

kudreti

taallûk

etmezse,

bu

fiil

muhal

olur.

Bu-

rada

biz

diyoruz

ki:

htiyarî

hareket,

hâdis

ve mümkün

bir

hareket

olmas

itibariyle,

cebrî

harekete

benzer.

Bu

itibarla

Yüce

AUah'm

kud-

retinin

bunlardan

birisine

taallûk

edip,

benzeri

olan

dierine

taallûk

etmemesi

imkânszdr.

Hattâ

bu

durumun

gerektirdii

dier

bir imkân-

szlk

da

udur:

Meselâ

kul

elini

hareket

ettirmek

istedii

zaman,

Yüce

Allah'n

onun

elinin

hareketsiz,

sakin

olarak

kalmasm

istediim

farz-

edelim.

Bu takdirde,

ya

hareket

ve sükûnun

her

ikisi

de

vardr

W^^ofc-

tur.

Bu

da, tabiatiyle

hareket

ve

sükûnun

içtimana^^tnnlarm

yok-

luuna,

terkedito^söie

se^^

Qm^

©ö^asüde^^ta'^tatem

terkediln^v^^k^^

)m

iki

kudretin de

hsM ahnasun

g^^A.

3^ ktt^e^

tade tahaîda^

em

Y&m^mM

ksM^ ettii Tatm^,

ken-

t^ââ

daîa kuv^^

@tes

dolayisiyle,

O'nun

makdûr'unun

bakasna

te^

01lîidiiî|miütt

^ti^dilmesi de

imkânszdr.

Çünkü,

bir

kudretin

belirli

bir

harekete

tallûku

ile

dier

bir kudretin

de ayn harekete

taal-

lûku arasnda

bir

üstünlük,

bir fark

yoktur.

Zira

her iki

kudretin

de

faydas

yaratma

ve

icad etmedir.

Burada

Allah'n

kuvvetli

oluu,

an-

cak

O'nun

bakasm

yaratmaktaki

iktidardr.

Bakasn

yaratmaktaki

bu

iktidar

ise,

üphesiz

söz

konusu

olan

bu harkette

bir

tercih

sebebi

deildir.

Çünkü

hareketin,

bu

iki

kudretin

her

birindeki

nasibi,

sa-

dece

bu

kudretlerden

biriyle

yaratlm

ve

icad

edilmi

olmasdr.

Ya-

ratma

eylemi

ise,

birbirine

eit

olup,

bunda

daha

kuvvetlMc

V^a

daha

zayf

idik gibi,

herhangi

bir tercihi

gerektirecek

bk

HCm

J^^MIA

edilemez.

te

böylece

her

iki

kudreti

kesin

öl^ak

^pat fiûm

sWt

bizi de

iki

kadir ara^nda

bir

saakdûr'un

varlm

^lata sevketö^

olmaktadr.

Eer,

 delilin

muhal'e

götürmeyeceine

dair

sözün

ve

sizin

bu

konu

ile ilgili olarak

zikrettiiniz

hususlarn

anlalmas

mümkün

olmamak-

tadr

denirse,

biz

deriz

ki:

Bunu

size

u

ekilde

izah

etmemiz

müm-

kündür: Yüce

Allah'n,

kendi

kudreti

dnda

olarak,

hareketi

kulun

elinde yoktan

var

etmesi akla

uygundur.

Buna

göre, kulun halkettii

her

hareketin

ve

bu

hareketin

üzerinde

yaratt

her

kudretin,

gerek

kudret,

gerekse

makdûr'un

tümünün

yegâne

mucidi ve

yaratcs

Yüce

Allah

olup,

yoktan

var etmekte

tek

olan sadece

O'dur. Kesinlikle

hare*

ketin

varl

kabul

edildiine

göre, hareket

edenin

üzerinde

de

1^

M-

dir'in

l^^^^^m

k^bajl

«dhnesi

zorunludur.

tt&

bu ko^^

bebiyle

onun

durumu,

n@^^

^^an

kim^^^^

dtruMvp^dl^

l^ij^M^

ayrto^

m

M^^te

^

bttt

fsstete

tett^tte

mhsm^^

özet

okrak iyis

dfyebüiriz:

Gemf mW

«dan

«iÂk

ksdTj

teiftan,

fte

Allâi*ffi

kud-

68

4

Page 70: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 70/196

elbetteki kudreti

de,

makdûru

da

bir

arada

yaratmaa,

yoktan var

etmee

kadirdir. Esasen yaratc ve

yoktan var edici

ismi, kudretiyle

belirli

bir

eyi

yoktan var edene

itlak olunduundan,

gerek

kudretin

ve

gerekse

miktarn

hepsi

de

Yüce

Alah*m kudretiyle meydana gelmi

bulunduundan, O'na yaratc

ve yoktan var edici

denmitir.

O halde

makdûr,

kulun kendi

kudretiyle

meydana

gelmemektedir.

ayet

onun

kudretiyle

hasl

olduu

düünülse

dahi.

Ona

ne

yaratc

ne de

yoktan'

var edici adnm verihnesi

doru

d^ildic

Binaenaleyh

bu

gibi

bir

nis-

bete, bundan baka

bir femin

verilmesi

zorunludur

ki, ite

bu nisbete

Yüce

Allah'n kitabn^

^filank

 kesb

ad

verilmitir.

Çünkü Kur'-

m< M£^*4e ksâksm ^tt^^ 1m

ismia verj^di|i fi^rülmektedir. Bu-

t^^»

tt^^^nalâim

adi^aasmcUm somu,

istol^^

tatpta-

Eer,

 esas olan

mânalar

anlamaktr,

sözünüzün

anlalmas

imkanszdr. Çünkü kulda

halkedilmi

olan

kudretin makdûr'a

taallûk

etmemesini anlamak gerçekten

zordur. Zira malûmu

olmayan bir

il-

min

varl gibi, makdûru

bulunmayan bir

kudretin de

varl muhaldir.

ayet kudret makdûr'a

taallûk ediyorsa, bu tallûkun,

ancak tesir, yok-

tan var etme ve

makdûrun

kudretle hasl

olmas

yönlerinden

baka bir

ekilde

olduunu düünmek

imkânszdr. Makdûr

ile

kudret arasn-

daki

nisbet, müsebbeb'in

sebebe

olan

nisbetidir;

yam

Otumla hmX

olmasdr.

ayet makdûr da

kudret ile

hasl

olmuycff^ ^ism

göre

Mtad^

bir alâka,

y&k 4m^ik^^

ise

üf^esiz

pmm

g^çek

bir

Imâ^

0lmsmmm

^mS^Ar,

Zira-

laaWra

bulunmay^uK

Mr

Sufîmt oMasi

imk&^^.

kadre^

taallûk

oâm

^alUte^

âa^

^mm, %ma ]^x#k û^Mt

O&^i^^^s&j^^

tsaiMk eden

bir

sfattr.

Sizin  kudretin

v^b| a^Jc

^K^teûûun var

olma^

baldf» sözünüz,

iradMt

n

tettM

laâIfi3ai îte olmaktadr.

Bunun

gibi,

 kldretin

taallûku,

sadece

onun

bu

kudret

ile

vaki

olmas-

na

baldr

sözünüz

de

batldr.

Çünkü

size göre

kudret bakidir.

imdi de

fiilden önce kudretin

varln farzedelim.

Acaba bu

kudret

gerçekten

taallûk

etmekte

midir veya

etmemekte midir?

ayet

etme-

mektedir derseniz, böyle bir

kudretin varh size

göre muhal olur.

Eer

evet taallûk etmektedir

derseniz,

buna göre

kudretin mânas,

nakdûr'un

kendisiyle

hasl olmas deildir. Çünkü

makdûr

daha he-

nüzmeydana gelmi

deildir. O

halde, kudret

ile hasl olmamn

dmda

mutlaka

ba^

bir

taallûk

eklinin

is^tajt

ztanludur.

Zira,

taallû'kun

hud^^

^^mO.

k^^etle

hadis

^mas

anlamm

tar. Halbuki hâdis

olmadan @m»

taallûk

kudrete

muhaliftir.

O halde bunun baka \âx

69

Page 71: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 71/196

taallûk

çeidi

olmas

gereklidir.

Kudretin

makdûra taallûkunun

ayn

ekilde

olduuna

dair

sözünüz

yanltr.

Onlara

göre, kadîm

kudret

de

bunun

gibidir.

Çünkü kadîm

kudret

ezelde

ve

daha âlemin

yaratl-

masndan

önce

ilme

taallûk

etmektedir. Biz

genel olarak

bu kudretin

taallûk

ettiini söylersek,

bu

sözümüz

dorudur,

fakat

Âlemin

bu kud-

retle

vaki

olduunu

ileri

sürersek,

üphesiz bu

iddiamz

gerçee

aykn

olur.

Çünkü

âlem

daha

henüz

yarathnamtr.

Eer

bu

iki

ifade

birtek

kavramdan

ibaret

bulunsayd,

üphesiz

bunlardan birisimn

doru ol-

duu

y^e

dieri de do^

olu^du.

Eer,

Mukdûr

vaki

olmadan

önce

kudretin

ona taallûk

etmesinin

mânas, makdûr

vuku

bulduu

zaman,

onun

kudretle

hasl

oknasdr**

denirse,

deriz

ki;

Bu

derhal vaki olan

bir taallûk

deildir;

bilâkis bu

bir

taallûkun

vukuunu

beklemektir.

Bu

itibarla

kudretin

varhm,

onun

taallûku

bulunmayan

bir

sfat

olduunu,

fakat

makdûr

kendisiy-

le vuku

bulduu zaman,

onun

igiE

bir

t^llûkun

düünülebileceini

söylemek lâzmdr.

te

kadir olma meselersi

de

bunun

gibidi^^

Anm

içB de ortaya

bir

imkânszlk

çkmaktadr:

Bu da»

taallûk

e^o^^

bir

sfatm,

taaUOk eden

sfatlardan

olmasdr

kî^

^esis: bu

mutmldit.

ayet,

 bu

sözün mânas,

kudretin,

makdûrun

kendisiyle

hasl

olmasna

hazr bir

durumda

buhu|]]3$br'*

denirse,

biz

deriz

ki:

Kud-

retin

hazr

bir

durumda

bulunmasnm^

ml^û^

mmS&

iNk»

hti^am-

sm

beklemekten

baka

bir ankm^JEtor,

Bu^

dsffhrt

I^k

etmeyi

tâm bâr

kudrei^s^

msâst^ fakat

nukâth*

bu

kud^

itsM

^aMA^

tafc

Keza, \msm

de

bfr

a^tes

dduu gibi,

bir

kudretimiz vardr;

Mftm^tftr tasmla

mM MattttsmktadjoP. Gerçekte

ise, bütün

bun-

lar

sadece Yüce

AUah'm

kudretiyle

vaki olmaktadr.

Demek

oluyor

ki,

burada, bizim

görüümüzle sizin

görüünüz

arasndaki

ayrhk,

sadece

bizim,

makdûrun

ancak

Yüce

Allah'n

kudretiyle

meydana

geldii

hususundaki

sözümüzden

ileri

gelmektedir.

Kudretin

mevcudiyeti

ve

onun

taallûku

ile

makdûrun hasl

olmas

zorunlu

deilse,

bu

kudretin

yokluunun

Yüce

Allah'n

kudretiyle

olduunu

ileri

sürmenin

sebebi

nedir? Buna

göre,

makdûr'un

Yüce

AUah'm

kudretiyle

var olmas

ile,

onun hâdis

olan

kudret

ile

aralanndaki

nisbetin,

alâkann

kesiklii

dolayisiyle yok

olmas

arasmda bir

fark

yoktur.

Zira

bu

niibet

makdûr'un

yokluu

ile münteni

olmadma

gör^ imsi

ohst

da onm

Yarh

ile

mümteni

olur?

Binaenal^k

m^^ûr^

Mer

var

&ter

ne

ekiUe

teectili^^^jil^

mkdût^u

hemen

buhu^o^^

taallûk

edid bn* kudretin

varl

zormüudur.

Page 72: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 72/196

ayet,

 Makdûr*u hasl

olmayan

bir kudret

ile âcizlik arasnda bir

fark yoktur; bunlar tamamen aym mânay

ifade ederler denirse, ce-

vap

olarak

biz deriz ki :

Eer

bu sözünüzle,

bir

insanm

kudreti olduu

zamanki durumunun, herhangi

bir

mecburiyet

karsnda

acze dütüü

zamanki

durumu gibi olduunu

söylemek

istiyorsamz,

üphesiz

bu,

zarureti inkârdan

baka bir ey

deildir.

ayet

bununla, makdÛr'un

bu

kudret

ile

hasl

olmamas

itibariyle,

onun

âcizlik

anlamnda

oldu-

unu

kastediyorsanz,

gerçekten bu

görüünüz

dorudur. Ancak buna

âcizlik

adm

vermek

doru

deildir. Eer bu

adlandrma,

Yüce Allah'n

kudretine nisbet

edildii

zaman,

âcizlik

hissim uyandran bir kusur v^a

li^^tltttan

üoi

geliyor^

^hc^ bu,

onhmn

hsbvl

ettikleri esas-

g5e

öi^^ttf|0QLgaill

^^imonM

Wl^yle>

fiilden önceki kudretin

â^â^

MMiâ^M

M

ta^

benzer

}m

ûmmM

d%

ia-

sai^

#M

iiila$>^^^

^ta

Ur

$0:^^

idrâk

olmm

W

AmmM-

için de durum aym

olup,

aralannda 'bîr

Wc

Burada

genel olarak unu

diyebiliriz:

Birbirinden

ayr iki kudretin

varlm kabul etmek

zorunludur.

Bu

kudretlerden

biri

üstün,

dieri

ise

acze

daha

yakmdr.

imdi

sen, üstün olana

her ne kadar

izafe

edüse

de,

bir yönden acze

benzer

hissini

isecen

bir kudreti kula

isnad

etmekle,

bunu

Yüce Allah'a isnad etmek

arasmda

serbestsin. Eer

gerçekten

hmi

mUU

imx,

m^mm

^

W

mke^

S^nMlaa

isnad

edümesimn daha

eâl ^d^snlte

s^be^sM

^pheye

dümedin,

l^kml^i^^^^

Uva

«d^ecep

MimsiM^

p

Üçüncü mesele:

Eer

bir kimse,  bütün

hâdis olan

varkklara

kud-

retin

taallûkunun umumiliim

nasl iddia

ediyorsunuz?

Gerçek u ki,

dünya

üzerinde bulunan

hareketlerin ve benzerlerinin

ekserisi birbirin-

d^

domakta ve

bunlarn bazlar zorunlu olarak

dier

bazlarndan

meydana

gelmektedir.

Örnein,

elin

hareketinin

zorunlu

olarak

par-

maktaki

y^ü^in

bareketini,

elin

sudaki

hareketinin de suyun

hareke-

tiuî

mmiam

j&^mm^

Bu bakü^

müs^ede

ile

s«b^ <%Uuu

gibi,

akd

da

buna

ddâlet etmdctedlrvÇ%kü,

eer

suyunw^^^^b^^

gerçektm

Yâee Allah'm

yaalSB^Ie meydana

S^^xxâ%

d^sB^t

yüzüün, gerG^ ^E^m teteî

bitfuMâlUm,^

toök^^^mit-

mas caiz olurdu.

Oysa

bu,

muhaldir. Birbirinden

doan

dier varlklar

da, bütün

çeitleriyle bunun

gibidir

denirse,

cevap

olarak

biz

deriz ki;

Anlaibnay^

bir ey

üzerinde,

red

veya

kabul

eklinde

bir

tasîu^-

rufta

bulunmak

mümkün

deildir.

Çünkü belkli

bir mezhebin,

red

veya

71

Page 73: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 73/196

kabul

edilmesi,

ancak

onun akla uygun

olmasiyle

mümkündür. Bize

göre, tevellüd

ibaresinden

anlalan ey,

ceninin

annesinin karnndan

ve

bitkilerin

yerden

çkt gibi,

bir

cismin

dier

bir

cismin

içinden

çkmasdr.

Bu ise

arazlarda

muhaldir.

Çünkü elin

hareketinin,

yüzü-

ün

hareketinin

çkmasn salayan

bir

içi

yoktur.

Bundan baka el,

birtakm

eyay

ihtiva

eden

bir cisim de

deildir ki,

bunlardan

bazlan

bu

elden

süzülmü

olsun.

Eer

yüzüün

hareketi,

elin

hacj^tmin

za-

tnda

buluamuyorsa,

bu

h^ketin

el vastasiyle

donuMSEEm

nedir?

Bmm

vsah

edilmek

m mlmltmsi

lâsamdu*.

\msm

an-

laUm^

mtolcün

4^

im

ibdu,

Ibu

husmm müahede

&

sabit

Zîm

bru

Imfe^ttn,

sadece e&a

taîâ^

^

m^^ta

eto^

3BffitEEiWWIte'.

Atat

mn

gerçâ»

Mm

domu

olduunu

görmek

imkân

dahilinde deildir. Binaenaleyh

sMm,

 eer

bunu

gerçekten

Yüce

Allah

yaratm

olsayd,

gerek

yüzü-

ün, gerekse

suyun hareketi

bulunmakszn,

elin

hareketini

halketmi

olmas

gerekirdi

sözünüz,

saçma

olmaktan ileri

gidemez.

üphesiz

bu

da,  ilim

iradeden

domam

bulunsayd,

ilim olmakszn

iradenin

veya hayat

olmakszn

ilmin yaratlm

olmas

gerekirdi diyen bir

kimsenin

sözüne

benzer.

Fakat

biz burada

diyoruz ki: Muhal'in

mak-

dûr

ve

art

bulunmakszn,

merût*un

var

olmas

akla

uygun

deildir.

Hakikatta

iradenin

art

ilimdir;

ihnin

de

art

hayattr.

Keza cevherin

bir yer

igal

etmesinin

arts^ yerin

bo

olmasdu*.

Yüce

Allah

}m

eli hareket ettirdii

zaman,

o

daha

önce

y^Pi

^skir

WSxda.

baka

}m

^aA

i^i&tmd

wmmuâa.

m

>€r

m

otezsa^

da

«MTO

etme^

raia^feçtolur? O haîâ^

eKû

otm^

û^^âa

}^1Mmmmk

^ti^*

Ç^$M,

^&

hl^k^ bulumnamaa

sebebiyle yer

boaltlmadan

elin

hareket etti-

inin

farzedilmesi,

iki

dsmin

ayni

öJü^

hayyizde

itimam gerekti-

]%cekti[r.

la

se

ffîuUi^.

nra^eyb.

bmtedan

birisinin

o

yeri

ri için ^rftr,

te

bu gereklilik

dolayisiyle, onlann

bir-

birieridcii

te«Ad

etmi oldâdm,

bk^üth

dierinden

modana

gel-

mi

olduunu

zsmvstmek

yanltu*.

Bahlklan

art olmayan

huuslara

0km^ Mim

atee

yaklatuid^

msm

pamuun

yâ^mm^

te

vc^ buza dedirild^

zaman

sc^nma

Igzumfe^^

te^e^

içm

âdet

hülmünü

^an bir

^dea

^nnlmas

ç^çy^.

tal^

1ar,

Yüce Allah'n

kanunlarna

göre

tttg^tedur.

Al-

lah'n kudreti,

zaü

itibariyle

buzda

soua,

^

îokumna

ha^^ân

m

tmm

dokunulduu

zaman

da,

soujd^tn

pat«e,

e^dO'Mdi^

ya

ratmaktan âciz deildir.

O

halde

msmm tevellîd

l^kfand^kî

gi^kari

iki

ksmda toplamnaktad^:

72

Page 74: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 74/196

Birincisi,

Tcvellüd'ün

art

olmasdr.

Burada

mukarencltett bmj-

ka

bir ey

tasavvur

olunamaz.

kincisi,

TeveUüdûn

art olmamasdr*

Burada

âdetin

hükmünün

dna

çkld takdirde,

mulanenetin

bulunmamas

düünülebilir.

Eer,

ImUûdM

batl olupâa

dair

Mil

ilm

sümdini^

a»Sak

^tsm.

anlalmas

hususunu

inkâr

ettiniz.

te:veW^n

mâ-

nas

açktr.

Biz bununla

bir hareketin

dier bir

hi^ketin

içinden

sü-

zülmek

suretiyle

çkmasm veya

buzun

soukluunun

içiâte ^kml

suretiyle

herhangi

bir

soukluun

meydana

geldiini ve

bundan inti-

kal ettiini

veyahut

bunun

sadece

soukluun

zatndan

çkmak

sureiy-

Ic

tevellüd

ettiini

kasdctmiyoruz.

Bilâkis tevellüd

deyiminden

bizim

kasdettiimiz,

bir varhn

ardndan

derhal

dier bir

varln

meydana

gelmesi

ve

bununla

onun

mevcut

ve hâdis

olmasdr.

te

bu

hâdis*e

biz

tevellüd

eden, hâdisi

meydana

getirene

de

müvellid,

tevellüd

ettiren

diyoruz.

Bu

izah

tarzmzdan

anlaldna

göre, bunun

batl

oluuna

delâlet eden

nedir

denirse,

biz deriz

ki:

Siz

bu gerçei

kabul

ettii-

nize

göre,

u

hususu da kabul

etmeniz

gerekir

ki, bunun

batl

oluuna

delâ^

eden,

üphesiz

hâdis

olan kudretin

varlnn

da batl

oluuna

defâlet

eden

eydir,

BBzme^

»

îl^Ntûr'jKi

hâdis bir

kudretle

hasl

olmasum

îmkâ]is4#Dl

krî

sMüumdze

göre, h^han^ hk

kudretle

meydana

gehneyen

bir

mal^^^

^mm,

msd

4fc

ICoM

depdh* d«ai^

? Böyle

yk

mkâWm

holünün

umkânazî,kudretm

taallûkunun

umumiliine

ait olan

bir husustur.

Binaenaleyh,

onuün

ilâhî

kudretin kapsamnn

dnda

kalmas,

üplresîz

bu feo&eto

lûkunun

da

umumiliini iptal

eder. Bu ise

muhaldir.

Aynca bu durum,

daha

önce

de

geçtii gibi temânû'u

deil, fakat aczi

gerektirir.

tte böylece,

tevellüdü ileri süren M^edte'fiini

tmaXi

memm

vf

inceleme,

ilmi

dourur;

ilmin

tezekkürü

onun

hatalanma^a

se%^

ol-

maz, gibi

ve

uzatlmasnda fayda

görmediimiz

buna benzer

daha

birçok

sözleri,

tevellüdün

açklanmasnda kendilerini

tahmin

edilcmiyecek

de-

recede

büyük

hata

ve'Çelimelere

sürüklemitir.

Binaenaleyh,

uzatlmas

gerekmiyen

bir konuda

sözü

uzatmann

bir

anlam

yoktur.

Esâsen bütün

bu

anlattklanmzdan

da

anlalyor ki,

canl veya cansz

varlklarn

zatmda hâdis

olan, gerek

cevher, gerekse

araz, bütün

hâdis

varhklar

ancak Yüce

Allah'n

kudretiyle

vuku

bulmaktadr.

Bunlarn

icad,

yoktan

var

edilmesi,

ancak

O'nun

üstün

kudretiyle

olmaktadr. Yara-

l^arm

bazlar

dier

baz

yaratklar

vastasiyle

meydana

fdmeyip,

bü-

tün

bunlar

sadece

Yüce

Allah'm

kudreti ve

yaratmasi^

var

olmakta-

73

Page 75: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 75/196

dr.

Yüce

Allah*w

kudret

sfatnn

ispatnda,

bu

sfatn

genel hü-

kümlerini

ve

daha

bununla

ilgili

dier

esaslar ve

furûlan

beyan

etmek

suretiyle

ortaya

çkarmak

istediimiz

gerçek ite

budur.

2

~

lim Sfat:

Ytm

Allah'n

var

ydc,

^ûtnat

bildiini iddia

edi-

yoruz^.

Zia

varhklar,

h^im

ve hâdis

oimk

M

ksma

aynhr.

Kadîm O'nun

zat ve sfat

olduuna

göre,

bakasm bilen

bir kimse-

nin

üphe^ kendi

zatm ve

sfatlanm

daha iyi

bilmesi

gerekir.

Bina-

enaleyh

bakasm

bildii

sabit olduu

zaman,

kendi

zatn

ve

sfatlarm

da

bilmesi

zorunlu

olur.

Allah'n

kendisinden

gayrisini bildii

bilinen

bir

gerçektir.

Çünkü gayr

deyiminden

kastedilen,

O'nun üstün

sanat,

düzenli ve muhkem

fiilidir.

Bu ise,

üphesiz

daha

öncede

geçtii

gibi,

yaratcnn

kudretine

delâlet ettii

gibi,

0*nun ilmine

de

delâlet

eder.

Zira bir

kâtibin

üstün sanat

kabiliyetiyle

meydana

getirdii

düzenli bir

takm

hatlar

gören

bir

kimsenin,

daha sonra

onun yaz sanatm

bil-

dii hususunda üpheye

dümesi,

onun bu

üphesinin

ne

kadar sefih

ve

yersiz

bir

füpbe

olduunu

gösterir.

Bu da ispat

eder

ki,

Yüoe

Allah

kendi zatm ve zat

dmdaki

varhklan

hakkiyle

bilmektedir.

Eer,

 Allah'n

bildii

eylerin bir

sonu

var

nudr

denirse,

biz

deriz ki:

Hayr,

bunlann

bir sonu yoktur.

Zira, halde

bulunan var-

lklar

sonlu

dahi

olsa,

istikbaldeki

mümkün

varlklar

sonlu

deildir.

Allah mevcut

olmayan

mümkün varhklan

icat

edip

etmiyeceini bilir.

Demek

ki O,

sonu

olmayan

eyleri

de bilmektedir.

Hattâ

biz,

birtakm

vecihler ve

ihtimaller nisbet

etmek

suretiyle

bir

tek

eyi

çoaltüumz

zaman,

üphesiz

bu

bir tek

ey sonlu

olmaktan

çkm olur

ki,

bUtütt

bunlan

hakkiyle

bilen

Yüce

Allah'tr.

Siten

W^ M

saysmû

iki

katmm

dört, dördün

iki katimn

sekiz,

sddzin

îMlatmm

onalt

olduunu

söyleriz.

îte

böylece,

iki

say-

Sîtii

sonsuz

olarak kat

saylar ile çoaltmamz

mümkün

olur. Halbu-

ki

insan, bu

saylarn

toplamndan ancak

kendi

akhnn

takdir

ettii

eyi bilebilir.

Onun ömrü

sona

erdii zaman

dahi,

bu kat

saylar

sonsuz

olarak devam edip

gidecektir.

O

halde

sadece bir

adetten

ibaret

oldu-

u

halde,

iki

saysnn kat

saysnn

kat saysn sonsuz

olarak

bilmek

imkânsz

olduuna

ve bütün

saylar

da buna

benzediine

göre,

bundan

38

Yerde

ve gökte

olanlann

br

zerresi

dahi,

O'nun lmi

dnda

kalamaz.

Bilâkis

karanlk

gecede

sesszKc

siyah

ta üzerinde

yürüyen

siyah

bir

karmcann

yürüyüünü

dahi

ISak al-îhyâ,

C.

I,

s.

90.

108;

ahMaksad

ai-Evâ

#w*

alrHumâ^

%

^5.

74

Page 76: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 76/196

baka

dier

nisbetleri

ve

çeitli

takdirleri

bilmek nasl

mümkün

olur?

ite

gerçek

ilim -daha

sonra dier

sfatlardan

bahsedilirken

açklana-

ca gibi-

sonsuz

malûmata

taallûk

eden

ve

tek

olan

bu

ilimdir.

3

-

Hayat

SfaU:

Yüce

Allah'm

hay,

diri

olduunu

iddia

ediyoruz .

O'nun

diri

oldu-

'

u

zorunlu

olarak

bilinmektedir.

Allah'm

diri

oluunu,

O'nun

âlim

ve kadir

olduunu

kabul edenlerden

hiç

biri

inkâr

etmemitir.

Zira

âlim

ve

Icadir

olan^ 4iri

olmas

zorunludur.

Çünkü

bizim,

O'nun

düri

0masncto

maksa&mz,

ancak

kendi nefsim

Mrlyk

^rnesi, kendi

^mm

m

mtmm

du^^dMCd Mta#dîr.

BîMoi

Jiptonat

bilenin

ve

iz^kâMa

ysm^^^

#i

«ta^fl

ileri sü-

rülebilir?

Bu

gayet

açk

bir

geektir.

Bunuû

s^att

ilgili

aratrmam

ti^e^^yacaz.

4

-

rade

Sfat:

^üm

ADah'n

todi

füaWnin

murîdi

old^u

iddia

ediyoruz* .

Zta

Allah'tm

«hr

olan im

fiil,

birbirinden

aynimas

ancak

bir

mürecdhktoME^

0ta

bMaJtam

caiz vaf^te t^ûk

^etotktedir.

^mâ&

^ffîn zaü,

için kâfi

bîr sebep

demdir.

ÇCapik$

^

iülin

zatn

iki

zdda

nisbet

etmek

aymdr.

O

halde

iki

m^^m

Î^^A

bir

durumda

hasl

olup,

dier bir

durumda

hasl

ofa^ffîam

^^MM

sebep nedir?

Kudret

sfat

da

bunun

gibidir. Bu

böyle

bir

tercih

için

kâfi

deüdir.

Çünkü,

kudreti dc

iki ztta

nisbet

etmelc

aymdff.

lmin

iradeyi içine

aldn,

ona kâfi

geldiini

ileri

süren

Kâbî'nin

hilafna, ilim de

tercih

için

kâfi

deildir.

Çünkü

Kâ'bî'ye

göre

ilim,

malûma

tabidir.

Dolayisiyle

ilim,

malûma olduu

gibi

taallûk

edip,

ona tesir etmez

ve kendisini

deitirmez.

Eer

belirli bir ey

kendi nefsinde

mümktft

olup,

karsn^

b*--

nan

dier

mümküne

d^eit

olursa,

ilmin

bu

mümküne

olduu

gibi,

taallûk

etmesi

caiz olur.

Burada bu

iki

mümkünden

birini

dierine

tercih

edemeyiz.

Bilâkis,

her

ikisinin

de akla

uygun

ve eit

olduunu

39 Bak:

al-Ihyâ,

c.

I,

s.

90-108.

40 Kâinatn

varhm

irade eden,

hâdisat

yöaeten

ve

düziBnleyea

Yüce

Allah'tr.

O'nun

dHedii olur, dilemedii

olmaz.

Hiçbir ey,

birmi^fSE^

Cftf«W

ftads^îl

dna

çikema.. MmCÎJt

^

^mt^m

taj:^

et^m^^m^

teM^ra^^tep

^tttn

^ma^

lokr» Bl^te^ler vef^r^^rnkr

bte

onya

gelseler,

yine

de

Allah'n

iradesi

ve

me^jry^

olfnaknm. bona

gai&sn

yetmez...

Bak:

ah-Pyâ, C. I.

s.

90;

keza bak:

s. 109.

75

Page 77: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 77/196

kabul

etmemiz

lâzmdr. Yüce

Allah, âlem

yaratld

zaman,

onun

varlnn mümkün olduunu

ve

bundan sonra

veya

önce

var

olmas-

nn da

imkân bakmmdan kendisi

için

eit

bulunduunu

bilmektedir.

Çünkü bu imkânlar birbirlerine eittirler. lmin bu mümküne olduu

gibi

taallûk etmesi

hakkdr.

Eer irade sfat âlemin

belirli

bir

zamanda

vuku

bulmasn

gerektiriyorsa,

iradenin

ona

taallûku

dolayisiyle

ilim

sfat

da,

âlemin

o

vakitte

var

olmasmm

tâyinine

taallûk

eder.

Böylecel

bu

tâyinin

gerçek

illeti,

sebebi

irade olur.

lim

ise, sadece

bu

tâyineV

taallûk

etmi, ona

tabi

olmu

ve

onda bir tesir

icra

etmemi

olur.

Eer

ilmin iradeye

kâfi gelmesi

caiz olsayd, üphesiz onun

kudret

sfaüna

da

kâfi

geln^i

caiz

olurdu.

Hattâ

buna

göre^ kendi

fiillerimizin

var

oluunda

da iade^

^o^M^

olmmnamz

için, sadece

ilmüit

M£i

mesi

gerekk^.

Mm

^

âmmm

pre,

Yüce

Allah'm

ihDte m^ta

sebebiyle

iki

tarafn

birisinin terdl

edilmm

gerekmekte^

lek

bu

mtMâir.

Burada

öyle diyenler

bulunabilir:

radenin bizzat

kendisi, sizin

bu

görüünüzü aleyhinize çevirir. Çünkü kadîm

olan kudret,

iki zt-

tan

birine

uymad gibi, kadîm irade

de

iki zttan birine

uymaz.

Bina-

enaleyh, iradenin iki zttan

birine

tahsis edilmesi, ancak

bir tahsis

edicinin varliyle mümkün olur. Bu

da

böylece sonsuzlua kadar

teselsül eder gider. Zira denir ki : Zat bir eyin hâdis olmasna kâfi

deildir. Çünkü

o ey,

eer

zattanMdis

olsayd, geri

kaJtoksizn

onun

zatla beraber

meydans^

gelmi olmas gerekirdi.

Bunun

için

üphesiz

bir kudretin

var]^

zorunludur;

fakat

gerçek

^

ki, kudret

b^na

kâfi

d^^. Çünkü

1^

ksL^^

geUf

lâmf^

kaâmm â^dt

feM-*

de om taattûk etaesinin

eaiz iDmas

yönünde,

onm bu

süre

bu

^müa^e^vs^^^le^^ettsföoe^^SECM O lmlde^

ta-

ba bu

vakti tahsis

tâm

a^l^?

üphe^

byte bîr

tabsls

iradeye

mxhr

taçtf temp ohmk âemc

kî: fitâide Irn

konâa Id^

deildir.

Çünkü

kadîm

iradenin

taallûku,

kudret

gibi

umumidir;

Onun

vakit-

lere nisbeti ayn olduu gibi,

iki

zdda nisbeti

de ayndr.

Meselâ sü-

kûnun

yerine

hareket hasl olduu zaman, irade

harekete

taallûk edip,

sukûn'a

taallûk

etmemi

olur.

Bununla ilgili olarak öyle

bir soru

so-

rulabilir:

Acaba bu

iradenin sükûna

taallûk

etmesi mümkün

müdür?

Buna hayr

demek

muhaldir.

Evet dendii takdirde de, bu ikisinin,

yani hareket

ve

sükûnun kadîm irade'ye olan münasebetlerinde

eit

olmalar

gerekir.

O halde kadîm

iradenin sükûna

taallûk

etmeyip, sa-

â&s^ teeUe

taallûk

^samü

ger^âkt^

sebep

ms^? WiS3SmaXcyh

b^

bir tahsis

ediciye

se^i^^p^.

Bu

âdh&

smm

baka

bir

tahsis ediciyi

gerektireceinte,

batMse^üer sawztâsaak

âsmm

(teseilül)

edi^ gidecektir.

76

Page 78: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 78/196

Bu

kom

lk

tsîH

olarak biz deriz ki:

t|$

^

$ml

l^tfîn

ftrka

nfönsupianfim

akllarn hayrette brakmtr.

Bunlar

içinde

gerçei

bulmaa muvafTak olan ancak Bhlî Sünnet frkas olmutur.

Bu konuda

insanlar dört frkaya

ayrlmlardr:

Bu

frkalardan

biri

öyle der: Gerçekte

âlem.

Yüce Allah'n

zatiyle

var

olmutur.

Bu

zatn

asla zait bir

sfat

yoktur. Allah'n

zat

kadîm

olduuna

göre,

âlem

de

kadîmdir.

Alemin

bu

zata

nisbeti,

maiûl'ün

illete,

nurun

gü-

%e

gdltE^A

ahsa nisbeüeri gibidir.

Bu

£gM#

ileri

sürenler

filo-

zoflardr.

kinci gurup

öyle der:

Âlem

hâdistir;

fakat o sadece

yaratl-

m

olduu

anda

hâdis olup, ne bundan öncedir, ne de

sonradr. Bu

hâdis oliua,

bir

mahalde

bulunmayan

ve kendisi içn

var

olan

bir

hâ-

dis

iradeyle

ohnutur.

Bu da

âlemin hâdis olmasn

gerektirmitir.

Bu

görüü

j^i

sürenler

Mutezile

ûrk^&

men^uplandur,

Üçuno

mp

ise

diyor:

Alem AUah'm zatmda hâdis

bîr

irade ile hâds ohnutur. Buüar, Allah^

mtmm i^dyere smhftl

ol-

duu fikrini ileri sürenlerdir.

Dördüncü gurup da

bu konuda öyle

demektedir:

Kadîm irade,

âlemin hudûsüne taaUûk

ettii anda,

Allah'n iradesi

hâdis

olmakszn

ve

kadîm sfat

deimeksizin,

âlem hâdis olmutur. imdi

bu

çeitli

frkalara

bao^^

bunlarn

herbirisinin

görüünü

yekdierine

nisbet

ettiin

zmmx ^I^receksin ki,

bunlann

hm bim

haUedÜmesi

imümldlfi

Mdt^^ tut^ a^| froblemter bunlani dmâa^. Zîra^tanlmm

mttedih^i

kolaydr.

Filozoflar daha

önce de

gördüümüz

gibi, âlemin kadîm olduunu

ileri sürmülerdir.

Bu

ise

muhaldir.

Çünkü, bir fiilin

kadîm

olmas

imkânjay4tf'

Âlemin

bir

fiil

oluunun

mânas,

onun

yok

ksa soma-

dan

var

otmm^*

Ber

lUem, ezelde

AUah

ile beraber

var

ise,

onun

bir

fiil olmas

nasl

mümkün olur?

Böyle bir

eyin

farzedilmesi,

daha

önce de

geçtii

gibi,

sonu

bu-

lunmayan birtakm

devrelerin farzedilmesini gerektirecektir.

Bu

ise,

birkaç yönden muhaldir.

Bundan baka, onlar böyle

bir

probleme

girmekle

de,

asl sorudan

kendilerini kurtaramamlardr.

Bu soru

u-

dur: Zamanlarn

iradeye nisbetleri eit

olmakla

beraber,

irade, daha

önce

veya

sonra

olmayp,

niçin

belirli

bir

zamanda

hudûse

taallûk

etmitir? ayet onlar zamann belirli

oluu meselesinden

kendilerini

kurtarabilseler

dahi, sfatlarm

özelliinden kendilerini

kurtarams^acak-

7T

Page 79: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 79/196

lardr.

Çünkü

âlemin

belirli bir

ölçüsü,

özel

bir

durumu

vardr.

Bun-

larn

ztlannn

da olmas, aklen

mümkün

idi. Kadîm

olan

zatn

baz

mümkün

varlklara

uygun

olup, dier

bazlarna

uygun olmamas

imkânszdr.

Onlar

bu konuda

malup

eden, çaresiz

brakan

ve kendi-

leri için

bir

mazeret

kaps

brakmayan

en önemli

husus,

bizim,

'Ta-

hâfutu'l-Felâsife '

adl

kitabmzda

da

zikrettiimiz

ve bir türlü

için-

den

çkamadklar

u

iki

meseledir:

I

Birincisi:

Meseli

felekle

\mûm

^^sal

olp,

â^fodanV

batya,

bazlan

da

olup,

batdan

douya

doru lareket

eder-

im. Bmnm

aksinin

de olma, imkân

y^^mâm

MMine

^ttir. Çünkü

lareK^Me

ms(st

Wm^i t^&r.

O Mde, jMU'is

ka^

^tl

gfe îfe^m öân Meleklerin

zatlar, bir cihetin,

her

y^îdm

taidîte

b^û^yeai

eit

olan dier bir

cihet

ile

tâyin

edil-

mesini

gerektirdii

nasl

ileri

sürülebilir?

te bu sorunun

cevabn

verememilerdir.

ikincisi:

Onlara

göre, bütün

gök cisimlerini

bir

gün

bir

gecede

zorunlu

olarak,

bir defa

hareket

ettiren

 al-Falaku'l-Aksâ ad verilen

dokuzuncu

felektir.

Bu felek

kuzey ve

güney

kutuplan

üzerinde hareket

eder.

Kutup, küre

üzerinde

hirbianin

karsnda

bulunan

ve küre

kendi

ekseni etrafnda

döndüü

zaman»

sabil kalaa

ild

mij^a

*b«r^;

nuntaka

(Ekvator) ise,

kürenin tam

ortamda

T&iM

ktba

uzaklkim

eit

o\m

b%ük

bir

dairede

meydana

gdbnektedir.

Itobu

konu

ile

ilgili olarak

deriz

ki: al-Falaku'1-A'Iâ'nn

hacmi,

mütenasip

ve

müteâbihtir.

Dolayisiyle

bir

kutup

olduunun

düünül-

mesi

imkânsz

olan hiçbir

nokta yoktur.

O halde

onlara göre, sonsuz

olan

dier

noktalar

arasndan

sadece

iki noktay

tâyin etmei

gerek-

tiren

sebep nedir?

üphesiz

burada,

bir eyi

kendi

benzerinden ayran

zattan

baka bir

sfatn

bulunmas

zorunludur.

Bu da iradeden baka

bir ey deildir.

Biz

bu iki

balayc

hususu

 at-Tah^ut

adi eserimiz-

de

derinliine

incelemi

bulunuyoruz.

Mutezile'ye

gelince

:

Bunlar

iki

irenç

ve

batl

meseleye k^ulflerini

Iraptrmlardr:

Birincisi,

Yüce Allah'n

bir

mahalde bulunmayan

hadis

bir

ira-

de

ile

murîd olmasdr.

Eer

irade,

gerçekten

Allah'n

zatiyle

kaim

de-

ilse,

bir

kimsenin,

O'nun irade

ile murîd

olduunu ileri

sürmesi gerçee

aykn

ve

saçma

bir

söz

olur.

Bu

da

onun. Yüce

Allah,

bakasiyle

kaim

olan

bir

irade

ile

murîddir

demesine

benzer.

îkincisi:

rade,

özdjikle

niçin

o

vââm

Mdi^

olmuturt Bu-

nun

baka bir

irade

ile

olduu

dü^üldSe takdirde, aym

sorunun o

78

Page 80: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 80/196

irade için cdfbnesi gerdir.

Bu

di \^hs»

mmm

ekmk te*

M^i

iker

gider.

Eer bü Mûh

olma

Ut

Im^

te

deilse,

bu

tokdîrdc

âlemin, Özellikle o

vakitte, bir irade bulunmakszn

meydana

gelmi

olmas gerekir. Zira

bir

hâdis*in

iradeye muhtaç

olmas, ancak

o

hâ-

disin

varlnn

caiz olmasndan

ileri

gelip, onun

bir

cisim,

bir

isim, bir

irade veya bir

ilim olmasndan ileri

gelmemektedir.

Bütün

hâdisler

bu

hususta

eittirler.

te

onlar

bu

mükülden

kendilerini

kurtarama-

mlardr. Çünkü onlara

bu

konuda

öyle

demek

mümkündür:

rade

özellikle

niçin bu vakitte hâdis

olmutur?

Niçin

sükûn

iradesi

deil

de,

hareket iradesi hâdis olmutur? Onlara

göre, her hâdis

için hâdis

olan

ve

ona

taallûk

eden bir irade bulunduuna göre, niçin

onun

^ddma t^dûk

oden

bir

irade mmmt

deildir?

AH^^

srate^

kitt

âM^^M

^^^

gdm-

cezBun^iki

problemden

birini

^kileden,Allah^k^di^Mnâpi-'

ÛBL

Mr

Möi^

mssM

oltam

smsd&M

h&t

îi^

t^&ijr^emâs^

buna,

Allah'n hâdislere mahal olmas

gibi, yeni

bir

mükî^Mve

et-

mekten kendilerini

kurtaramamdr.

Bu

ise, üphesiz 0*ftun

hâdis

olmasn

gerektirir.

te

böylece,

bu müküllerin

bir

ksmn cevapsz

brakmlar

ve

bunlarn

içinden

çkamamlardr.

Hakikat

ehli

ise,

hâdis varlklann

kendilerine

taallûk

eden

ka-

dîm

irade ile hâdis olduunu

ve

böylece onlar, kendilerine

benzeyen

ztlanndan ayrdn söylemilerdir. Burada

bir

kimsenin

 imkân

yö-

nünden ztlan

da

kendilerine benzedii halde,

kadîm

irade niçin

bu

hâdislere taallûk

etmitir

eklinde

bir

soru

tevcih etmesi dp#ru

deil-

dir. Çünkü

irade,

ancak belirli bir eyi benzerinden

aymnay

salayan

bir sfattr.

Burada

bir

kimsenin, *'irade, niçin

bir

eyi

benzerinden^ir-

di

demesi,

bir

kinamöu

'*ilim

mgin rnaltom

inkiafm

g^k-

âmmix^

hesmt

bo

takdirde

om^

M«i

smek

ms^^mm

înlclgafim

gâ^dc^rdii

sûrece mSam

âemik MûmkOn

olur.

Bundan

ba^

1^

Mss^eai^

'^Eâ

niçin

malâmun

inkiafm

gerektirdi

demesi,

onun,  ilim niçin

ite,

manMn

niçin mttukûn

ve

vacip niçin

vaciptir**

demesine benzer ki,

bu muhaldir. Çünkü

ilim kendi

zatiyle

ilim

olduu gibi,

mümkün, vacip

ve dier zatlar

da

buna

benzerîer.

te irade

sfat

da

bunun

gibidir.

Bu sfatn esas

bir eyi

benzerinden

temyiz

etmektir,

ondan

ayrmaktr.

Burada bir kimsenin,  irade

niçin

bir eyi, benzerinden

temyiz

etti demesi, onun,

 irade

niçin

iradedir,

kudret

niçin

kudrettir demesine

benzer. Böyle

bir

eyi söylemek

ise

imkânszdr.

Binaenaleyh,

her

frka

belirli

bir

eyi

benzerinden

temyiz

edecek

bir

sfat

ispat zorunluundadr. Bu da,

irade

sfatndan

bakas

deildir. îte çeitli

frkalar

arasmda

en doru sözü söyleyen

en

doru

79

Page 81: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 81/196

yokla

olun frka,

-jiplcsiz irade

sfatn

ispat

eden, bu sfatn

hâdis

olmadn,

bilâkis

bunun

belirli

bir

vakitte

hadislere

taallûk

eden

kadîm

bir

sfat

bulunduunu

ve

bu

sebepten

dolay

da

hudûs'ün o

vakitle

meydana

geldiini

söyleyen

frkadr.

Bütün

frkalarn

kabul

etmek

zorunluluunda

bulunduklar

gerçek

ite budur. Böylece,

bu

me-

selenin

zorunlu

kld

teseUül

«te

mm

mx3^ ote.

imdi

irade

sfat

hakkndaki

bizim

dülerimizi

açclâayalm:

Bil ki:

Bize

göre irade,

bütün hâdis

variklara

taallûk

eden bir

mi^Uf

.

Kesin

olarak

meydana

çkmtr

ki,

bütün

hâdisler

Yüce

Allah'n

kudretiyle

yaratlmtr.

0*nun kudretleriyle

yaratlan

her ey,

bu

kud-

ffi^^^Miîâ

i^^aEO.

v& @m

tahsis

edihnesi

için irade

siatma

muh-

Mi0ar,

Wmm

göre hm

makdÛr

ttmfâd,

-m

Mr

hâdis

de

makdûr'dnr. Her

^is,

irade

'&ms^m

^âmi

ve er,

küfür

ve

ma'siyet

gibiMlMKte

da hMis

olduma

göte,

ûf^e^

taten da

Yü^ Afl^mMdesiyle

yaratümif

ohnafen

g^kir. üphesiz

Yüce

AUah'm

diledii

olur,

dilemedii

olmaz.

Be^a

m

featto

Hüiitoetin

itiladi

ipe iH^te

Delillerini

bumm

Üzerine

bina

etmilerdir.

IMs^le

îs%

bütün

ma*si*

yetlerin,

bütün

er

ve

kötülüklerin

Allah'm

iradesi ohnakszm

ioeîi^an

ettiini,

Allah'm

bmkdm nefret ettiini

söylemdedir.

BiHmKtökte^

dir

ki,

dünyada cereyan

eden

olaylarm ekserisini

ma'siyetler

tekil

eder.

Onlara

göre,

Allah'm

nefret

ettikleri,

dilediklerinden

çok

olduu

dü-

ünüldüü

takdirde,

O'na

âcizlîin

ve noksanhn

isnad edilmesinin

daha

uygun

olmas

gerekir.

Alemlefia Rabbi olan Yüce Allah,

üphe-

siz

zalintoin

özlemd@9

mte^^^âr.

ayet,

 Affi^

^â^i^gî bir

eyi

yapmakla aa$d ^nreder

m

hte~

dii eyden

nasl

nehyeder

?

Kötülüü

ist^m

Mâ^ sdHh olduu Mi-

de,

Allah

nasl

olur da

kötülüü,

ma'^^

^hîA

W

Gbm

ister

denirse,

derizki:

Biz bu meselenin

hakjü^ît

'^iöftktmak

suretiyle,

bunun

iradeye

mt.

olduunu, çirkinin

ve

güzelin

mahiyeti

ve bunlann

da

gayelere

uyg^

veya

aykr olmalanaa

bal

bulun-

duklarn -ki

Yüce Allah

gayelerden

münezzehtir-

açkladmz

zaman,

bütün

bu

problemler

kendiliinden

halledilmi

olacaktr.

Yüce

Allah

dilerse,

ilerde

bu

meseleye

birkaç

yerde

temas

edilecektir.

5,

6

-

itme

ve

Gdrme

Slathr:

Âlemin yaratcs

Yüce

Allah*m

semf

(iitici) ve

basîr (görücü)

olduunu

iddia ediyor ve

bunu

er'î

ve aklî delillerle

ispat ediyoruz*'.

4î Affiih iitici ve

görücüdür. Hereyi

iitir

ve

görür.

O'nun iitmesinden her

ne

kadar

gizli

de

olsa,

hiçbir

ey

uzak

kalamaz, Kezâ,

her

ne kadar

dakik, ince

de

olsa,

hiçbir

ey O'nun görüü

dmda kalamaz...

O,

Göz

ve

baka muhtaç olmakszm

görür,

ku-

lak ve kulak

zarlan

olmakszm iitir...

Bak: al-Ihyâ,

C. I, s.

91-109;

al-Maksadul Esnâ

erh,

EsrmU-imn-Hust^,

s.

61-62.

«0

Page 82: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 82/196

er't (nakit) deliller:

Allah'n iitîci

ve

görücü

olduuna

dair Kur*an-

Kerîm'de

birçok âyetler vardr.

Meselâ

Yüce

Allah'n

 i^itici

ve görücü

olan

O'dur^^ '

ve brahim {A.

S.)'in

 iitmeyen,

görmeyen

ve

sana

bir

faydas

olmayan eye neden

ibadet

edersin''*^

sözleri, bu

kabil

âyetlerden

bazlardr.

Biz biliyoruz ki,

bu

delil,

Mâbud'u hakknda

Hz.

brahim'in

aleyhinde

deildir. Zira o,

iitici

ve görücü

olan

Allah'a

ibadet ediyor-

du.

Böyle

olmasayd,

Hz.

brahim'in

de

malubiyette

onlarla

müte-

rek

olmas

gerekirdi.

Eer,

 im

âzlarla ^^eee ilim

k^dödüdi*' d^îföe,

öyle

deriz:

er'î lâfzlann daha

önce

bilinen

mâalarmdan baka bir

mânaya

ham-

ledilmesin

ancak bu

lâfzlar üzerine

o

mânalann

takdir

edilmesinin im-

kânszlamas ile mümkün olur.

Halbuki burada,

Allah'n

iitici

ve gö-

rücü

olmasnda bir

imkânszlk yoktur.

Bilâkis

bunun böyle

olmas,

O'nun hakknda vaciptir.

Binaenaleyh,

cma

Ehli'nin

Kur'an'dan an-

anladklar mânanm

inkâr

hususunda

tahakkümün

ve

baskmm

bir

anlam yoktur.

fty«$t

bir

kimse,  All^'m

Scnû

ve Bas^

olcuwaL

imkSma^

m u eklld0

kah eftu^k

mtekündûr :

Eer

A]lah'm%taesi ve^mm

lââis olsayd, üph^ O^un da

hâdisterin

bir msibm

olmas

di.

Oysa

bu muhaldir.

Eer

bunlar

kacto

olsayd,

Allah'm

yok bff

sesi

iitmesi

ve

yokluundan

dolay

görülmesi

imkânsz olan

âlemi ezel-

de

görmesi

nasl

mümkün

olurdu

derse,

öyle

deriz:

Böyle

bir

soruyu

ancak

bir

Mutezilî veya

filozofun sormas

mümkündür.

Eer

bu

so-

ruyu

soran

Mutezilî

ise, ona

cevap vermek

kolaydr.

Zira

Yüce

Allah'm

hâdis

olan varlklar

bildiim

kabul

ve

teslim

etmitir.

Binaenaleyh

biz

de-4eriz

ki:

Yüce

Allah'n u anda,

âlemin

bundan önce

de

var oldu-

unu

bildiinde üphe

yoktur.

Fakat

Allah, daha

yok

iken ezelde

âle-

min

var

olduunu

acaba

nasl

bildi?

Eer Allah'a

ezelî bir

sfatn

isnad

edilm^

cm

ise,

Allah'm

âlem

var olduu

zanan

varhm,

var olma-

dan

(^lee

w

ftlagflmt

ve

vr

olduktan

sonra

da

var idiini

bilmesi,

bu

«^t

üe

olur ki, bunun

Ürlû

olmas

düünülemez.

îte

bu s-

fkta lim

ve M^eoük ad

^m^â^^.

Bu,

aym

eidlde iitme

ve

iitici,

görme ve görücü

sfatlarmda

âa.

caizdir.

ayet bu

soruyu

tevcih

eden

bir

filozof

ise,

üphesiz

bu

kimse

bu-,

nunla

Allah'n

mazi,

hal

ve

istikbalde

cereyan

eden

belirli

olaylan

bil-

mi

olduunu

inkâr etmi

olmaktadr.

Bu

hususta

bizim takip

edece-

^

42Sak:

Nisa

Süresi,

âyet;

57,

133jsrû,

âyet;

1,

flacc,

âyet:

61.

7S,ta^im,$^M

mmiu^

smt 20,

m

ûra, âyet:

m

mm§^

«y«tî

t.

43 Bak:

Mryem

Sâns. flyet: 4Z

81

Page 83: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 83/196

|îmm yol^

Ma.

mm

^kredco^ok^b^, ^zQ

ilim mittim

nakletmek

ve

Allah'n

hâdis

varlklara tadlûk

kadîm bir ilmînin varlmn

caiz

olduunu

s>at etns^

olacaktr.

iMm

sfatnda

bu

hum

sabit

olunca,

buna daim sonta

iftme

ve

görme Mfktom

da

kyas

ddeceiz.

Akli deliller:

Bu

hususta

bizim

öyle dememiz

mümkündür:

Yaratcnn

yaratklardan,

gözleri görenin görmeyenden

ve

kulakim

ii^mn

iitmeyenden

daha

kâmil

cdduu

bilinen

bir

f^cç(^ctir.

Buna

§te

te^

sfatm

yaratklara

isnad

ed%t,

fasasm^

isnad

efememranz

elbetteki

iâs^mdr. tte

bizim

dâvammn

d^^rulü^am

kabul etme^

gerektiren

iki

esas

tateto.

O

hialde anlaniEK^

acsâm ha iki

esasm

hangisi

içii^îp?

Eer,

 anlamazlk, sizin yaratcmn

yaratklardan

daha kâmil

ol-

masmaivaça^plduuna dair sözünüzdedir

denirse,

öyle deriz: Esasm-

da

bu,

er'an

ve

aklen

iloar

ve

kabul

edilmesi

vacip

olan hususlardan

biridir.

Bütün ümmet ve aklclar

bu hususta

ittifak

etmi^erdir.

Binaenaleyh

böyle

bir sorunun,

inanc

tam olan

bir

kimse tara-

.

fndan

tevcih edilmesi

imkânszdr.

Daha üstün

ve

daha erefli

bir

eyi

yoktan

var

etmee

gücü yeten

bir

kadir'in

varhm

kabul eecek kadar

akU geni

olan bir kimse,

elbetteki

beerî duygu ve etkenlerden syrl-

m ve bunu

kabul etmekle,

kalbinin söylediini

-eer

ne demek iste-

diini anhyorsa-

diliyle

de

ikna i^ni olur*

te

bundan

dolay,

böyle

bir inanca

sahip bir akUy görmeniz

mümkün

olm^or.

ayet,

 anlamazlk

ikinci

esastadr.

Bu

da

sizi gören kimse daha

kâmildir.

Binaenaleyh iitme ve görme birer kemâl

sfatdr deme-

nizdir

denirse, öyle söyleriz: Bu

da akhn açkça ortaya koymasiyle

idrâk

olunan

bir

hakikattir. Çünkü ilim

bir

kemâl

sfatdr,

iitme

ve

görme ise, ilmin ikinci

birer kemâl

sfatdr.

Daha önce de

açklad|]r

mz

pbi»

iitme ve görme sfatlan

ilim

ve tahayyülün

bir

tamam-

h^pem

dnmunddidr.

Meselâ

bir

eyi

görmede

Önee

Ml^

ve.

daha

mtm

da

onu gören kimse,

tabiatiyle o

eyi

daha

açak

tp

,

Ma

Mn^iî

bir 0sîi^

anlamaa yönttedea,

bu

görme

ejlcffl^âden

MMs^

olur.

O

halde görme

ve

iitmenin

sadece yaratklara

has bir

sfat

olup,

^ataya

has

olmadm

veya

onun

bir

kemâl sfat bulunmadm

yeri

sürmek

nasl mümkün

olur?

Eer

bu

bir

kemâl sfat

olmasayd,

bunun

ya bir noksanUk

sfat

olmas, ya

da

ne bir

noksanlk

ve

ne

de bir

kemâl

sfat

olmamas

gerekirdi.

Halbuki

bütün bu

görüler

ve

faraziye-

ler

muhaldir.

Bundan da

anlahyor ki, hakikat

bizim

daha önce

açk-

ladmuz

husustur.

82

Page 84: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 84/196

Ei^,

im

görüünüz,

koklama,

tatnm

w

dokunma

ile

hasl olan

Mmk

^mmM& s^î

güç

d^^na

so^r. ÇÜnkS bunlarn

yokluu,

id-

rak

etmede

bir noksanbk,

varl

ise bir

kemâldir.

Meselâ

kokuyu

bilen

bir kimsenin

ilminin

kemâli,

bunu koklamak

suretiyle

idrak

eden

kim-

senin

ilminin

kemâline benzemez. Tatmak

suretiyle elde

edilen

bilgi-

nin kemâli

de bunun gibidir.

Binaenaleyh

bir

eyin tadm bilmek baka,

onu

fiilen

tatmak

suretiyle

idrak

etmek

baka

eydir

denirse,

cevap

olarak

öyle deriz:

^£Qerâsai

â^mtalâ^»

âekiîittâa

Velou-latrma

gibi

normal

ola-

rak

iktiran

ettikleri sebepler

bulunmakszn,

idrakte

bir kemâl derecesi-

ni tekil eden iitme, görme

ve

ilim

ile,

idraklerin

çeitlerinin

ispat

edile-

ceiniaçklamlardr.

Çünkü

bunlar, kesin olarak

Yüce Allah hakknda

muhaldir.

Bunun gibi,

bu bilginler,

görme ile gören kimse

arasnda

bir

karlatrma

yaplmakszn,

görme'nin idrak

edilmesini

tecviz

etmi-

lerdir.

Bu

kyasn

kabul

edilmemesi,

bu

sorunun

da reddini gerektirir.

Esasen

bunun için

bir

mâni yoktur;

fakat

er'î

nasslar ancak

Semî,

basar

ve

ilim

lâfzlariyle

vârid

olduklarmdan,

bunlara

bu

isimlerden

bakas

verilememitir.

drak hususunda

üoksan olana gelince,

bu

Yüce

AUah

hakknda

a^

caiz

deildir.

Eer,

*'bu,

lezzet

ve elem

duymanm

ispatna sebep olur.

Zira,

dö-

vülmekten

elem

duymayan

bir

yanak, cinsî

münasebetten

lezzet alma-

yan

bir

anîn, yani

cinsel

kudretten

yoksun

bir

kimse, üphesiz

naks-

dr, kusurludur.

Keza

ehvedn

fc^^

da

bir noksanhktr. Binaenaleyh,

^mm^ln ehvetin

bulunmas

zorunludur

denirse,

biz

deriz

ki:

Bü-

tüt

bu

meseleler

hudûse delâlet

etmektedir.

Bunlar

iyice matmU^

ve

incelendii

zaman,

biz^t

kendüeini

de

ffîs^ssm

Mfii^

feM-

tk&

birtcukm

h^^mamüitaç

oldMdil^^üIûr.

}4mM

dem

bir

mik-

mûM^ bir

sebebe

m^t^^ik dtene

eylemîüf,

Pövme ise,

cisimle

iG^s^dft

m&m

edâû

kapM

b^tote

temas

ve

il^ommalardan

mey&ma

^ate1f£edr. Lezzet,

tahakkuk ettii

anda,

elemin

yok olmasm

veya insann

muhtaç

olduu

ve

özlem

duyduu

eyin

anlalmasm ifade

eden bir kavramdr.

Özlem ve ihtiyaç

duyma

ise noksanlktr;

noksanka

bal

olan ey

de üphesiz

noksandr.

ehvetin

mânas,

uygun ve münasip

olan eyi talep

etmektir.

Talep

ise, ancak

matlûbun

yokluunda*

hasl

olur.

Bunun gibi, lezzet

de,

ancak

yok

olan bir

eyi

elde

etmekle

hasl

olur.

Yüce Allah

için

var

ol-

mas

mümkün

olan

her

ey,

gerçekten

vardr.

Allah'n

bir

eyi

arzu^_

etmee

ve arzulad

eye nail

olmakla

da

lezzet

duymaa

ihtiyac

yoktur.

Yüce

Allah hakkmda

bunlarm

düünülmesi

imkânszdr.

83

Page 85: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 85/196

Egor

*'clom duymann

yok

olmas

ve

dövmo

eyleminin

ttefi^ltaf-

mcsl,

yüz

Imklan^ Mr noksanldcât. Bontn

îMkt ise

M

tellâ'.

nsann

arzu ve

isteklerinin

yok olmas bir

noksanlk

ve

bunlann

var-

l

ise

bir kemâldir

denirse,

öyle söyleriz: Bu sözden maksat, üphe-

siz bu noksanln, kendisini

helâk eden zddna izafetle kâmil olmasdr.

te

böylece

bu

noksanlk, elâke

izafetle

kemâl

sfatn kazanm

olur.

Çünkü

noksanlk

helâktan

daha

iayrhdr.

O

halde

bu

noksanhk,

lmin

hilafna kendi

zatnda

bir kemâl deildir. Bu konuda

anlaman

ge-

reken

idrâk çeitleri îgte bunlardr.

7

-

Kelâm

Sfatt:

Bütün

müslümanlann ittifak

ettikleri

gibi, biz de, âlemi yaratann

mütekellim

(konuur)

olduunu

iddia

ediyoruz'**.

Bilmelisin ki, kelâm

sfatn, yaratklarn devaml

olarak Allah'n

emir

ve

nehiylerinin tesiri

altnda

kalmalarnn

mümkün

olduunu

ve yaratklar

hakknda

caiz

olan her

sfatn da, yaratcnn

vacip

sfatlarndan

birine

istinad etti-

ini akln

zorunlu kldm

söylemek suretiyle

ispat

etmek

isteyen kim-

se,

üphesiz

dalâlet

ve

sapkUk

içindedir. Zira

ona

öyle

demek

müm-

kündür:

Eer

bu

sözünle,

kelâm

tasavvur

olunan yaratklar

olmalan

hasebiyle, kendilerinin

kelâmla emrolunduklarmsö^lemek

istiyorsan,

üphesiz bunu l»z de kabul ededz.

Fakat

Iceâmm

umumi olarak

râtdter

m

Mdonda

caiz

oHuasm

^cüM

MyoMO^

üphesiz basunla,

münakaa koûusu olan

bir

eyî

^m

île

kabd

etmi

olursun

ki,

bunun

kabul

edilmesi

mümkün

deildir.

cmâ

ile

veya

Hz. peygamberin

hadîsi

fle keUtm^

ispat

e^mk^te^fm

teise,

üphesiz

kendi

nefsine hakszhk etmi ve

kendisini

güç

bir duruma sokmu olur.

Çünkü icmâ,

Peygamber

(A.

S.)'in

hadîsine

istinad etmektedir.

Yüce

Allah'n mütekellim

olduunu inkâr eden kimse, zorunlu

olarak

Pey-

gamberin

risaletini de inkâr etmi

olur. Çünkü Resûl'ün mânas, ken-

disini

gönderenin

kelâmn

tebli

eden

kimsedir.

Kendisinin

Mursil

olduunu iddia

eden

bir kimse

hakknda

kelâm tasavvur olunamzsa,

Resûl'ün

tasavuur

olunmas nasl

mümkün olur?

Meselâ

bir kimse,

 ben yer yüsünün

resulüyüm

veya

size dalarn

elçisi

olarak gönderil-

dim derse,

üphesiz,

kelâm

ve

risâletin dadan

veya yerden gelmesinin

mümkün

olamayacana

inand^^mz

için,

onun

sözüne iltifat

etmeyû;.

44 Bak:

al-P^yâ

C I, s.

91-lca

Page 86: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 86/196

mm

tebliini

de

tekzib

edecei

muhakkaktr.

Oysa

risâlet,

Allah'n

kelâmn

tebliden

ibarettir.

Resûl ise,

ancak

bu

kelâmm

mubelligi,

yani tebli

edicisidir.

Belki de bu

konuda

takip

edilmesi

gereken

en

doru

metod, üçüncü

bir

metoddur.

Esasen,

bizim de iitme

ve

görme

sfatlarmm

ispatmda

takip

etmi

olduumuz

metod

ite

budur.

Bu

da

kelâmn

ancak

yaayanlarla

ilgili

bir sfat

olmasdr.

Burada öyle

söy-

lememiz

mümkündür:

Bu

sfat

her

bakmdan,

ya

bir

kemâl

sfat,

ya

da

bir

noksanlk

sfaüdr

veya ne

töksaJîlk,ne

de kemâl

sfatdr.

Halbuki onun

noksanlk

sfat

olduunu

veya

ne

noksanlk ne

de kemâl

sfat

f^^onmad^^

Jkai^lmek

batldr. O

halde

zorunlu

olarak

sabit

oldu M,

m

l^eak

Wt

hmM^ &^aâm

M^iyle,

daha önce

de söyle-

d^nz

gai

3^^öMar

i^s

«EBMi

^fönfllen

bütün

teâl

sfatlarma.

VW M^^*^M^

€ta

yaratc

1^

â& var

olnmst,

fO^hüls

daha

doru-

dur.

Bu

konuda

öyle

diyenler

olabilir:

Bu

görüünüzün

menei

ola-

rak^

aldnz

kelâm,

sadece

yaratklann

kelâmdu-.

Bununla

da ya

8^1^ ve

harfler

veya

kadîr'in

nefsinde sesleri

ve

harfleri yaratma,

loftâ

W

kustotinm

bolund^u

kastedilir;

yahut da

bunlardan

baka

(îçficü

bîr

mâna

murad

oimr.

£^

kmnûa,

sadece

sesler

ve

haille

^sto^li^ia,

Mat Mis ölan

l^^îdir.

Bizim

hakkmuz-

ia taâ

hMsMn

bulunmas

m&nkûn^t

FO^

buolann,

her

nekadar

bakasiyle

kaim

olasa

^

Yte

.^lal^

Wm

olmas

düünülemez.

O

halde

AM

W:

kelâm

ile

iftttsel^im

deildir. Bu

kelâm

ile

mütekellim

olan ancak

kendisinin

bulunduu

_mahaldir.

Eer kelâm

ile

sesleri

yaratma

kudreti

kastolunuyorsa,

üphesiz

l»m

kemâldir.

Fakat

böyle

düünüldüü

takdirde

mütekellim.

saâM

ya^ttua

kudl^

itibariyle

mütekellim

olmayp,

bilâkis

keiMÜ

nefsinde

kelâm

y^1«s

itibariyledir.

üphesiz

Yüce

Allah

-mâm

ym^mai

gücüne

sâ^Mî^.

O'nun

tm.

ve

kâmil

bir

kudreti

var-

ûa,

AIkh'm böyle

bîr

kelâm ile

mütekellim clftlâm^

asiSak

O'nun kendi

nefsmde

sesi

yaratmam

îte

mtoa^

çfluf

çûphe^

î»a

da

muhaldir;

çünkü

bununla

Allah

hâdistea

»mahaüî

halîûe

gdmî

ve

dolayisiyle

de,

O'nun

mütekellim

olmas

imkânszlanu

olur.

Eer

kelâm ile

üçüncü

bir

k

kastedilmise,

bunu

anlamak

mümkün

deildir.

Anlaümas

imkânsz

olan

bir

eyin

ispat da cl-

betteki

muhaldir.

lîi

Mlapt

kar

biz

deriz ki: Bu

taksim

gerçekten

dorudurr'

Anmk

M^k^

bölümün

inkân

bit

tarafa

buakhrsa»

bu taksimin

dier

65

Page 87: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 87/196

bütün bölümlerinde

geçen sorular olduu

gibi

kabul etmemiz

müm-

kündür.

Çünkü biz de seslerin AUah'm zatiyle kaim

olmalannm imkân-

szln

ve bu itibarla

da

O'nun

mütekellim

olmasmn

muhal olduunu

itiraf

ediyoruz.

Fakat biz diyoruz

ki:

nsann mütekellim

olabilmesi,

ancak

iki

ekilde

mümkün

olur. Bunlardan

birincisi, birtakm

ses

ve

harflerden

meydana gelen

kelâm,

dieri de ne

ses

ve ne de harflerden

meydana

gelmeyen

nefsin

kelâmdr

ki,

kâmil

ve

tam

olan

kelâm

ite

budur. Yüce

Allah

hakknda

böyle

bir

kelâm

muhal olmad

gibi,

ayn zamajula

o,

hudûs*e

de

d^llet

etmez.

Binaenaleyh

biz,

Yüce

ink&r

edilemedi

nefsin,

keifâmm da inl^ etmek mümkün

d^dlr.

M^lâ

1^

te^m^ dün kendi n^^de bir

sözü t^yyûl

mm,

de«i

tmmn

oMuu

gibi,

filân

Imma^

n^Ms

^T,

demek de

mümkündür.

Bu

konu

üe ilgili

olarak

air

öyle diyor:

 Bir kelimenin

güzel

bir

hatla

yazlm

olmas, seni hayrete

dü-

ürmesin, Çünkü asl olan,

onun ihtiva

ettii

mânann

güzel olmasdr.

Gerçek

kelâm

kelpte

olan

mânadr. Dil

ise,

kalbin

delili olmaktan ba-

ka

bir

ey

deildir .

cdrl^jn

sözleri,

açk

dan

bu g^çelded bütto h&n da a^a^-

na

delâlet

ettiine

göre,

bu

hakikati

inkâr

etmek

nasl

mümkün

olur?

lann nefsin

kelâm

ve nefsin konumas adm verdikleri sözden maksat,

lâfzlarn ve

ibarelerin

kurulu ekillerini, muayyen bir ekilde

bilinen

ve

anlalan

mânalarn

birbirleriyle

telif

edilmesini

bildiren

ilimdir.

Kalp-

te

ancak

malûm

olan

birtakm mânalar

vardr

ki,

bunlar ilimlerdir.

Yine

kalpte

duyulan

birtakm lâfzlar

vardr ki,

bunlar da

ancak du-

yulmakla

anlalm

olur. Bu

da

üphesiz

lâfzn

delâlet

ettii mânay

.

bildiren

bir

ilimdir. Buna aynca,

mânalarn telifini ve

lâfzlarn

bir

tertip üzere olmas

hususunu

da

ilâve

etmek

mümkündür.

Böyle

bir

fiile fikir

(düünce)

dendii

gibi, fiilin çkm olduu kudrete

de

düün-

ce kuvveti

(Kuw©-i

Müfekkuje)

ad

verilir.

Eer

nefiste, lâfzlann

ter-

tibinden

meydana

gelen

muayyen

düünce,

mâna

ve

bunlarn

telifin-

dik. ttâtüE

bunMti

a^aa

kudreti

âten dû^^

kM^^ind^ daâuuk

voya

toplu

bu

mânalann biUnmesmd^, keza ^tmk toplu,

bir

86

Page 88: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 88/196

takm

harflerden

meydana gelen lâfzlarm

bilinmesinden

baka

bir

eyi ispat etmi

iseniz,

gerçekten bizim bilmediimiz

ve

kabule

âyan

görmediimiz

bir

eyi

ispat

etmi olursunuz.Bunu

u ekilde açklaya-

biliriz:

Kelâm, ya bir emir,

ya

bir

nehiy,

ya bir haber,

ya

da bir

istih-

bar

(haber

alma) olur.

Haber, habercinin nefsinde belirli bir

ilme

delâlet

eden

bir

lâfz-

dr. Meselâ dövme eyleminde olduu gibi,

bir

kimse belirli bir

eyi

bilir

ve

o

eye

delâlet eden

konuyu

da

lâfziyle

anlarsa, üphesiz bu, duyu

organlariyle idrak edilen malûm bir

mâna

olur, Araplarn

hissedilen

bir mânaya delâlet etmesi

için

vazetmi

olduklar ve ad-Dâd,

ar-Râ,

al-Bâ, harflerinden

meydana gelen  ad-Darb

(

)

lâfznn, baka

bir

mârife

(bilme) ekli olduunda üphe

yoktur.

Binaenalyh,

haber-

cinin kendi lisaniyle

bu sesleri

iktisab

etme kudreti olduu gibi, o

ses-

lerin

ifade

ettikleri

kavr*wnian vd iûf.zQn

âa

iktisab

etme

iradesi

vardr.

îte onun, bu esaslarm üstünde baka

bir

eye

muhtaç olmak-

szm,

darb

^vnu sözü

bu

cümledendir.

Bundaa

baka

ileri sürdü-

fe^^nüz

her ey, bizce

makbul

deildir.

te böylece

onua darb sözü ta-

naa»s,^

olmakla,

haber

ve

kelâmnitriini

jca-zanm

olur.

-

tstihbaia.

s»i nce.

bu, nefiste olan bir örenme

istei ve

arzusu-

na

delâlet eden

bir

deyiin^ii-

^r

fee,

ödfiste,

emrolunama

^^ta^te-

i,;*^^

^^j.

arzunun

varlma,4^âlet

etoddk'.

Nefeîy ve Mteüa

dier

Itoan^n

dii

ite

bu

esasa

göte

kyas

edilir ve

bunun

dmda

baka hiçbir ey düum-

lEsmra:. Ba

cümlenin

bazlan,

sesterde

olduu

gibi,

AlU

için muhal-

dir;

bazlar ise

irade, ilim ve

kudret

sfatlannda olduu

gibi, Allah

için

mevcuddur;

fakat bunun dnda

kalanlar

anlamak

mümkün

de-

bütün

bu

itirazlam cev^

olarak

deriz ki: Mzîm

ka^ie^ttgim

k^O»

^

cM^nf^

t^Ss^ Mr

m^m

tamaktadr.

Bu haMkaf

sl^

U2atras&

için

sadece

keâânun b^fimlerînden

birini

tekil eden ^nir

bahsinde söz

konusu

edecek

ve öyle

diyeceiz:

Meselâ bir

efendi

kö-

lesine

 kalk

dedii

zaman,

üphesiz bu^söz

belirli bir mânaya delâ*

let

eden

bir

lâfzdr. Bu

lâfzn

kendi nefsinde delâlet

ettii mâna da

ke-

lâmdr. Bunun

ise, sizin zikrettiiniz

eyle hiçbir

ilgisi

yoktur.

O

halde

bölümleri

çoaltmak

suretiyle

sözü

uzatmann hiç de

lüzumu

yoktur.

u

kadar

var

ki,

bu

söz

ile

gerçekten

o

emrin

veya

onun

delâlet

ettii^

mânann

kastedilmi

olup

olmad hususunda bir üpheye dümek

mümkündür.

Bu

söz ile onun

delâlet ettii

mânanm kastedilmi

ol-

87

Page 89: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 89/196

duunu

söylemek muhaldir. Çünkü delâlet bir medlûlu gerektirir.

Oysa medlûl

delilden ve

delâleti kastetmekten baka

bir

eydir.

Keza

bu

emrin,

âmirin gerçek iradesi ve

istei

olduunu

da

söylemek im»

kânszdr.

Çünkü âmir bazan

yaplmasm istemedii,

hattâ nefret

ettii

halde,

bir eyin

yaplmasn

emredebilir.

Meselâ,

kölesini döv-

dliü

için

kendisini

Öldürmek isteyen

sultamn

huzurunda

âmirin,

onu

ancak

kendisine

isyan

ettii

için

dövdüünü

söylemek

suretiyle

öziij;

dÜemesini

ve bumn

doruluunu

ispat etmek için

de

köleye l^sssat

krahm

huzmdft en^:ettii halde,

onm gerçektea

bu

emre itaat

rmmM i^ûm mmhnHmn^

'kmm

bîr

delili

olamk

f^tetam^

mün^tündik.

Bur^

ki^tom kendtee

^$ym

fi^Smi

î^t

^mk

mm^^

imâm

^ammm^

1^^»

tota^

Hr

ms&M iaM

ifiacden

u

ii

yapmaMi

te^ö

Arak

sana

emredyonm,

dedii

zaman,

gerçekte o,

kölenin kaUanasn istememektedir.

O,

aym

anda

kölenin

kcOkii^ffîEm

mMuiE^Mdeî

k^koMi^n

om

wmm

omrak

mm

vermitir. Buna göre, emir lâfzmn

delâlet

ettii

ve

kendi zatiyle kaim

olan istek kelâmdr. Fakat

bu,

kalkma eyleminin

hasl

olmasm istçr^

mek deildir.

Binaenaleyh,

insaf

sahibi her

insann

bu açk

gerçe^i^*^

bul etmesi lâzmdr.

y

-

^

ad»

gerçek olaök

emretmi

^-«aorj cT, sadece

emir

vermi

<Aûak^

zannma

kaph»***^'

buna

cevap olarak

biz

?ÖWz

lu

göriis^^ööden

batldr.

^^^-^aas^n

birincisi:

ayet

bu kimse gerçekten emrecmi

olma-

-sâyd,

krahn

huzurunda

onun

özrü

kabul edilmez

ve

kendisine

öyle

denirdi

:

 Senin u anda

emir vermen

tasavvur

olunamaz.

Çünkü

em-

retmen,

senin

bu emre

uyulmasm

istemen

demektir.

Oysa

u

anda bu

emre

uyulmasm

istemen

imkânszdr.

Çünkü bu

senin

helâkine

sebep

olacaktr.

O

halde

sen, bu

ekilde

emir vermekten

âc2

olduun halde,

nasl

olur

da

emrine

isyan

edildiini

bir

delil

olarak

gösterebilirsin?

Zira

senin,

gerçekte

kendi

helâkin

olan

bir

?eyi

istemen

imkânszdr.

Bu

emre uyma

ise, üphesiz senin

helâkin

olacaktr . Hiç

üphesiz onun

böyle bir

delili

ileri

sürmee kudreti

vardr.

Esasen

bu

d^ili

de kaim

olup,

kendi

maz^tini

beyan

eder mahiyettedir ki,

bu da

emre

isyandr.

Uyubmm

MmiiEg^

Ji^odikte

saM(

^m.

b^le

bir

m&^

efendi

t^sadan

bir

^0i

olarak

sOrötobsltef^

ask

tasavvur

ohmam^.

düfiitö&l»'

çin

% ©Ismk meydasda durmakMr.

kincisi:

Eer

bu

adam

ad

geçen

hadiseyi

müftülere

anlatsa

ve

taiak-

selâse

(üç

talâk)

ile

yemin edip,

 ben

krahn

azarlamasndan

sonra,

onun

huzurunda

kölenin

kalknaasuu

gerçekten emrettim.

88

Page 90: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 90/196

fakat o

bu

emre

isyan etti

dese,

her

müslûmanm

onun bu

boam^im

vaki olmad

hususunda

fetva

vereceinde

üphe

yokUt. Bmil

müftünün

ona

 ben

eminim

ki,

senin

böyle

bir

anda,

kölenin, emrine

uymasn

gerçekten

istemi

olman

imkânszdr;

çünkü

bu

senin

h»lâ-

kine

sebep

olacaktr.

Oysa

gerçek

emir,

ona

uyulmasn

«îtemektir.

Binaenaleyh

bir

eyi

emrettiine

göre,

ona

uyulma^»'

fStedin

demektir

demee

hakk

yoktur.

ayet

Müftü

ona

^oyh

bir

ey

derse,

bu

söis

ittifakla

batl

olur. te

bundan

açk olarak anlalmaktadr k,

ihtiva

ettii

dier

mânalar-'^stünde

lâfzn,

delâlet ettii

baka

bir

mâ-

-'t^

daha

vardr

>v

*t^ biz

buna

kelâm adn

vermekteyiz.

Bu

ise,

ilfan

ira4e—

^^ ^ançlara

aykr

olan

bir

cinstir.

Bunun

Yüce Allah'a

jgjj^i^uhal

deildir. Bil^s bu, O'nun hakknda

vaciptir. Çünkü

bu,

kelâmdu:. Binamaleyl

Kelâm-Kattim'a mânas da

ite

budur.

Harflere gelince,

bunlar hadis olup,

Kelâm*a

delâlet

ederler.

Delil ise,

Medlûl'dan

bakadr

ve

her

ne

kadar

delâleti

zatî

olsa

da,

delil

medlûl'un

sfatiyle

vasflandnlamaz.

Buna

delil

olarak

âlemi

gös-

termemiz

mümkündür.

Çünkü

âlem

hâdistir

ve

kadîm

olan bir

yara-

tcya

delâlet

etmektedir. Binaenaleyh, Hâdis olan harflerin

delâletleri

stlahî

bir

delâlet olduu

halde,

bunlarm

kadîm

bir

sfata delâlet et-

mesinin

imkânszlm ileri

sürmek

nasü

mümkün

olabilir?

Gerçek

u

ki,

nefsin

kelâm

çok ince ve anlalmas

güç

bir mesele olduu için,

m^^^fim^

)p$

jjstotem

^^erisi

bunu idrak

edememi

ve dola-

ysiyle mc&k

lurtakîm hsç^^

ve sileri i^l ^sdde

yenmilerdir.

Bu

^%

mâam

iMJtm

soru.

m

'mââm^Müst

meini saptöak

Maciyle, bmlarm bazlarma feMs

edeöek ve

ceva^i

'»eceiz:

JM%^

^m^: M^M^

We ^iâUâ ^te

bir

smm

mmm

köndûr.

(A.

S.),

Yüce Allah'n kelâmm

Bas

W

bunu ses ve

Imtf

tâatek

w

buymutur?

göre,

Mûsa

(A. S.) Yüce

AlWm

ke]gtaH$itm^d

ete. Çünkü

Yüce

Allah'n

kelâm

ne

harftir, ne de

sestir.

Allah'm kelâmm

ne harf ne de

ses

olarak iitmediine göre, onun ne

harf ve ne de

ses

olan

bir

eyi iitmesi

nasl

mümkün olur?

Buna

karhk olarak biz deriz ki:

Evet,

Mûsa

(A. S.)

Yüce

Allah'n

kelâmn

iitmitir.

Bu kelâm,

Yüce

Allah'm kendi zatiyle

kaim olan ve ne harf, ne de

ses'den meydana

gelen

kadîm

bir

sfatdr.

Binaenaleyh,

Mûsa

(A.

S.)

Yüce

Allah'n

ke-^

lamm nasl iitti,

sözünüz, nasl sorusundan

kastedilen mânay an-

lamayan,

bununla

ne

istediini ve buna

nasl

cevap

verilebileceim

89

Page 91: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 91/196

drik

edemlyen

^

kimsenin

sözönden

baka bir

ey

deildir.

Bu kim-

s^ift

^yle

bh*

sorunun

imkânszln

anlamas

için, her eyden

önce

bunu

iyice

bilmesi

lâzmdr.

Biz

bununla ilgili

olarak

diyoruz

ki,

çitme

idrâkin bir

çeididir.

Binaenaleyh

nasl iitti,

diyen

bir

kimse-

*

nin sözü,

çekerin

tatl

olduunu,

tatma

duyusu

ile nasl

idrâk ettin,

diyen

bir

kimsenin,

sözüne

benzer.

Bu sorunun

cevab

ancak

iki

yol-

la

olur:

Birine,

bu

soruyu smm

fâr

>4reç

verip bunu

tatmasm,

ta-

dm

ve

tatlluu anlamasn

salanamzdr':sv3>öylece

kendisi,

imdi

^âîi

anladn

gil4,

he&

4e

sc^e^

tadm

anlam^

cMayj^

desin.

Bu-

nm

gaMi

cmttt

ve

fâm

ite budur.

^

kincisi,

yukandaki

yolun imkânsz

olmasdr.

Bu

da ya ekerût

.

bul^MM^s

veya

o soruyu soran

kimsede

ekeri tatma hassas

bu-

lunmamasnda»

ileri gelir.

Bu

durumda

olan

bir

kimse

öyle

der:

 Baln

Muu sen

sasd

aalady^, bm

de

ekerin

tadm öyle

anladm .

Hakikatte bu

mmf

bif :^hdm d(#tt,

^oto

D<#u

olnM^

rnmit

M£ta

^^O^rdea

her

ne kadar sorulan ^e benze»i^

düünü

Mi

bk ydn4ea

telsine

benaeyea

W

e^

tarif

edilmi

^tna^ndan ileri

gelmcl^edîr

kî, im da

üphe^

teffîl^

ûsmâ^.

Çünkü,

her

ne

kadar

bahn

tad ile ekerin tad arasnda

baz yönlerden

bir

benzerlik

bulunsa da,

aslnda

bahn

tad

ekerin tadna

benzemez.

Bu

da

tatlh

meydana

getiren esastr.

te

imkânn

gayesi

budur.

ayet bu soruyu soran kimse asla

bir

eyin tadn tatmam ise,

ona

cevap vermek

ve

sorduu

eyi

kendisine izah etmek imkanszlar.

Böyle

bir

insan,

cinsel

kudretten

yoksun

ve

asla

cinsî

münasebette bu-

lunmam

bir

kimsenin, cinsî

münasebetin

tadn sormasna

benzer.

Bu

tad

ona

anlatmak

mümkün

deildir; ancak bunu yemee

benzet-

mek

suretiyle

ona anlatmak

mümkündür

ki,

üphesiz

bu da

bir

yönden

ymû^^*

Çünkü

cinsî münasebetin tad

ve

bu

münasebet

esnasnda

inpo^n

duyduu

lezzet,

yemek

yiyen

bir insann,

o

esnada

duyduu

le^^ eit

d^ikU.

hrada

sadece

lezzet

deyminin

genel

olarak

ifade

ettii

m

ikisine

de

0nil<Ur. ayet

ha

Imm

9m

Wx sp,

mams

ise,

üphesiz

ona

verilecek ctmp^

da

kendiliinde

imkânszla-

m

olur.

Mûsa

(A. S.),

Yüce Allah'n

kelâmn

nasl

iitti, diyen kimsenin

durumu

da

ite bunun

gibidir.

Bu

kimseyi, sorusuna cevap vermek

su-

retiyle

tedavi

etmek

mümkün

deildir;

ancak

bu

tedavi,

kendisine

Yüce

Allah'n kadîm olan

kelâmn iittirmemiz suretiyle

mümkün

olabiUr

ki, bu da

imkânszdr.

Çünkü

bu, ancak Allah'n

kdiîmi

olan

Mûsa

90

Page 92: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 92/196

|A.

Lfya

Mrtellîton

Bto«e^9«|eyh

bu

sözü,

bizim

ona duyurmamz

nntekfift

olmad gibi,

bom mam duymu olduu

birtakim

eylere

de

benzetmemiz

mümkün deildir. Çünkü

onun duyduu

veya

duymaa

alt

eyler

içinde

Yüce

Allah'n kelâmna

benzer

bir

ey yoktur. Zira

onun duyduu

ve

duymaa

alt

eylerin hepsi de seslerden ibaret-

tir. Sesler ise,

üphesiz

ses

olmayanlara

benzemez. Binaenaleyh,

bizim

ona

bunu

anlatabilmemiz

imkânszdr.

Bunun

gibi,

hayatnda

hiçbir

sesi

duymam olan

bir sar

 siz

sesleri nasl iitiyorsunuz

demek

suretiyle bize

bir

soru tevcih ettii

zaman, bu soruyu

cevaplandrmaa

gücümüz yetmez.

Çünkü,

eer

biz

ona cevap

olarak,

biz

sesleri

senin

gözle görülenleri

anladn ekilde

anlyoruz dersek,

bu

takdirde

ku-

lakla duyulan

eyin idrakini

gözle

görülen eyin

idrakine

benzetmi

Oluruz.

Oysa

bu doru deildir.

Çünkü,

sesleri idrâk etmek,

renkleri

görmee

benzemez.

îte

bu

da delâlet

ed^ ki,

böyle

bif muhaldir.

Bunun

gibi,

bir

kimse

**rablerin

rabbi

olan

AlU^ âtoiN^

m.

psküde

gMW

s^klinde bir soru t«fvcîh

zaman,

üphesiz

bmm

cevap-

îaûdifllmf^

da

lsiâ^

6bm 0

l^aamân

böyle

bir

soruyu

tevcih etm^

^am

keyfiyeti

ohnayân tar

eyin

keyfiyetinden

sormas

dtefi^Etr.

^bra bîr

kimsenin,  o

nasldr veya neye

benziyor sözü,

o,

bizim

bildiirniz ve

anladmz

eylerden

hangisine

benziyor, an-

lamm

tan-. ayet,

o

kimsenin

sorduu

ey, kendisinin de bildii

ve

anlad

bir

eye benzemiyorsa,

onun bu

sorusunu cavaplandrmak

imkânsz

olur.

Hakikatte

bu

imkânszhk,

Yüce

Allah'n

zatnn

bulun-

mayna delâlet

etmedii gibi,

O'nun kelâmnn

da yokluuna delâ-

let etmez. Binaenaleyh

bu

kimsenin,

Allah'n kelâmnn,

kendisine

hiç*

bir

eyinNbenzemedii

kadîm

bir

sfat

bulunduuna, Allah'n

zatnn

kadîm

bir zat olup,

ona

hiçbir

eyin

benzemediine, Allah'n zatn

görme,

cisim

ve arazlan

görmee

benzemeyip, bunun

baka bir

görü

sM

oJâuuna

ve

Yüce

Allah'm

kelâmuu

ifitme,

harf ve seslerden

îH^Iaiiâ

gelen kelânu iitmee

benzemeyip, bunuB

baka bir

iiti

tarz

olduuna inanmak

gs^^k

ttinci

emip:

Burada

ûm&.

mümkündür: Yüce

Allah'n

k«te^ aeaba M^^3af(h

spvç^

mdr

veya

deil midir?

Mevcut

Uâiîm

olan bir

ey

hâdis

ökn M:

eye

nasl hulûl

etmitir?

Eer,

siz

buna

hayr derseniz,

icma'a

muhalefet etmi olursunuz.

Çünkü

Mushafa hürmet

etmede

icma vardr;

o kadar

ki, temiz olmayann

ona

temas etmesi

bile haram khnmtr.

Bu da, ancak,

onda

Yüce

Allah'n

kelârmnn

mevcut

olmasndan

ileri gelmektedir.

Biz

de deriz

ki.

Yüce Allah'n

kelâm,

Mushaflarda

yazlm,^

kalplerde

muhafaza edikn^

ve dil ile

okumnu olan bir

sözdür.

Kada,

91

Page 93: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 93/196

nteklebe,

yazyat

I^vesaâere

gelince,

baolasa

fmp& cb Mdîstir,

E\m

hmâSit %ktâkiîn

Mffiteitlen

ve

bu Mim

^^aea

arazlardan

meydana gelmektedir

ki,

üphesiz bütün bunlar hâdis

^

olan eylerdir. Yüce

Allah'n

kelâm*nn Mushafta yazk olduunu

söylediimiz zaman, -ki bundan maksadmz,

Yüce

Allah'n

kadîm

sfatdr-

bu

sözümüz mutlaka kadîm'in

Mushafta

yazlm olmasn

gerektirmez.

Meselâ

biz

ate

Kur'an'da

yazldr

dediimiz

zaman,

bu

sözümüz,

bizatihi

atein

Kur'an'a

hulûl etmi olduunun

anlal-

masn gerektirmez.

Çünkü,

ate'in zat

gerçekten Kur'an'a

hulûl

etmi

olsayd,

üphesiz onu

yakmas

gerekecei gibi, atein

zat

da

ha-

kikaten

bu sözü söyleyen

kimsenin

diline

hulûl

etmi

olsayd, üphesiz

onun

da

dilini yakmas

gerekirdi. Zira ate,

(

)

scak

ve

yakc

bir

cisimdir. Buna delâlet

eden

ayn

ayn

ve

yekdierinden farkl birt^oym

seder vardr ki,

bu

seslerden

de nun

(0),

elif

(

i

) ve le

(

j

)

harfleri

me^r-

âsm

itoetoâir.

WfmM

s

m^st^

ankum, onun

delâlet

et-

tii mânann (medlûlun)

zat olv^,

de^ledn

kendisi

depdir,

^

Yüce

(medlûl)

olup,

(teHfin

zat deildir.

Bteenaleyh, hatîkae

tûrtakun de-

lillerdir

ve

delillere de

hürmet edilmesi

zorunludur. Zira eriat bun-

lara

hürmet edilmesini zorunlu klmtr.

te

bundan dolay

da Mus-

haf'a hürmet etmek

vaciptir.

Çünkü

Mushaf'da

Yüce

AUah'm

sfat-

lanna

delâlet eden

deliller vardr.

Üçüncü

cevap, öyle diyenler içindir:

Kn^an^ gerçdetM

Yüce

Allah'n

kelâm mdr

veya

d^ midir? Eer

buna hayr

derse-

niz,

üphesiz

bu

sözünüz ile icmâi bozmu ve ona muhalefet etmi

olursunuz; ayet bu soruya evet

derseniz, bu takdirde

de

unu

kabul

etmelisiniz ki,

Kur'an'

Kerîm ancak birtakm harf ve seslerden mey-

dana

gelmektedir. Esâsen herkesin de bildii

bir

husus,

bir

eyi okuyan

bir kimsenin okuyuunun ancak harf ve

seslerden

meydana gelmesi-

dir.

Biz

buna

cevap

olarak

deriz ki, burada

dikkat edilmesi gereken

üç

husus

vardr

ki,

bunlar da kraat,

makrû' ve Kur'an lâfzlardr. Mak-

rû'

yâni

okunan

ey,

üphesiz Yüce Allah'm

kelâmdr. Bu

sözden

mak-

sadm,

kelâmn,

Allah'n zatiyle

kaim

olan

kadîm

bir sfat bulunma-

sdr. Kraat lâfz

ise,

lügat

mânasna göre,

okuyucunun daha önce

terketmi olduu

bir fiile

tekrar

balama

eyleminden

ibarettir.

Burada

daha

önce

okuma

fiili

yok

iken,

okuyucunun

bu

fiile

balamak

sure-

tiyle,

bunu

ihdas

etmesinden

baka

hâdis'in

bir

mânas yoktur.

ayet

hasnnmz

hâdis lâfzmdan bu mânay

anlamyorsa,

buna

göre, hâdis

92

Page 94: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 94/196

ve mahl&k

(yaratlm)

l&rzlann torkcderck diyelim

ki,

kraat,

okuyu-

cunun daha

önce

yapmad

bir fiile yeniden

balamas

eyleminden

baka bir ey deildir.

Bu

da duyu organlariyla

hissedilen

bir

olaydr.

Kur'an'a

gelince,,

ham&

K.ur'an

dencUi halde,

bundiu

iBiklrû*

y^i

okunan

ey kastedEr.

£er Kir*an lâfzndan gerçdtten tm

ndta

kastedîliyorsa,

buna

göre

Kurban

kaâîm olup

ssahlûk deildif. Selefin

 Kur*an,

yâtd

â0

üe

alman»

Yüce

Allah'n

kelâm

olup

msMtik

de-

ildir sözlerinde

kasdettiklerî ite budur. Eer Kur*an lâfzndan

karî*in (okuyucunun)

fiili olan kraat kastedilmi

ise, hiç

üphe yok ki,

okuyucunun

okuma fiilinin,

o

okuyucunun

varhmdan

önce olmas

düünülemez. Hadisin varhmdan

önce

ohnayan

ey

de, üphesiz

hâdistir.

Öz^

okrak

d^e^tUiz

'*âaha Önçe sö^emediin

hali^

lim^

iM^maba.

m^pS^se^

p^i^^m

ses

çmm

telMe

b^to^m^

iPl

MEAd&^f diyen- kimsenin üphe^

tâ$sâ>A ve

teklife lâyüc

olnuunas

gerel^.

üa bu sözden,

ö

zavallmm ne söyledim

llbnedii

gibi,

gerek

harfin,

gerekse

hâdisîn

mânasn

anlamadm da

bilmemiz

gerekir.

Eer

bunlan gerçekten

bilmi olsayd,

bizzat kendi nefsi

ya-

ratlm olduuna göre, ondan sudur

eden eyin

de

yaratlm olaca-

n

ve

kadîmin

hâdis

olamn

zatma

intikal

etmesinin

imkânszhn

bil-

mesi gerekirdi.

Binaenaleyh açk

olarak bilinen hususlarda sözü uzat-

mamz

yersizdir.

Çünkü

 Bismillah

(

-il

^

)

diyen

bir

kimsenin

sözün-

de,

ayet

sin

(

)

harfi

be

(

v

)

harfinden

sonra gelmemi

ise,

bu

kelime

Kur'an'dâi4eildir.

Bu ancak bir hatadan ibarettir.

O

halde

bakasm--

dan

sonra ve

tertip

itibariyle ondan geri kalan

nasl

olur da kadîm

ola-

bilir?

Biz,

kadîm

lâfzmd^, bakasmdan asla geri kalmayan eyi kas^

delmekteyiz.

Dördüncü

cevap

öyle

diyenlere

kardr:

Ümmet icmâ

(sözbirli-

i)

etmitir

ki,

Kur'an-

Kerîm

Hz.

Peygamber*in

gerçek

bir

mucizesi-

ök.

O,

Yüce Allah'n

kelâm olup,

birtakm sûre ve

âyetlerden

meyda-

na gelmektedir. Bunlarn

da

birtakm

bahm^lan

ve sonlan vardr.

Buna ^âre^

kaâSm olan

bir

^dn

ba^an^gtc

ve

sonu

olduu, Kur'an'm

Üttate

âûre

ve

âyetknte

me^^SA

maû

«^^nûlebilir ?

Km

mâta

öim nmâ

Hz. B^panberl

mu^M olabili:?

Q^

tm^t

olaan

û^

W

Wl^;

bütün

fttOfisr

ise,

üphesiz

maMfitor^

Q

halde

YSee

Allah^

k^to» nasl t^sMn

Biz buna karlk

olarak

deriz

ki: Siz

Kur*an*

Kerîm'in lâfznm--

ku:aat

üe

makrû, yani

okuma

fiili

ile

okunan

ey arasmda müterek

93

Page 95: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 95/196

olduunu inkûr m ediyorsunuz veya etmiyor musunuz? Eer bunu ka-

bul

ederseniz,

unu

da hemen kabul etmeniz gerekir

ki,

müslümanlar,

Kur*an Yüce Allah'n

kelâm olup, mahlûk deildir,

sözlerinde oldu-

,

u gibi,

Kur'an'n

kadîm

olduu

hususunda

söyledikleri

bütün

sözler-

den sadece okunan eyi

(makrû)

kasdetmiler

ve Kur'an'm

birtakm

sûre

ve âyetlerden

meydana'

gelmesi, bunlarm

birtakm

balangçlar

ve

sonlan

bulunmas

gibi,

kadîmlik

ile

badamayan

vasflandrma-

larndan

da, kadîm

sfata

delâlet

eden

okuma

(kraat) fiilini kasdetmi-

lerdir. Zira

isim müterek

olduu zaman

tenakuz

mümteni olur (çe-

lime

olmaz). Esasen

ftmnet

de kesin

olarak. Yüce

Allah'tan

baka

kadîm

bulumnadi

hmfunda

ittifak etmi

bulunmaktadr.

Yüce

Al-

i^'da

öyle

diyor:

 ...

Sonunda

kadm {kuru) bir hurma

dalna döndü *^.

Bu

konu^

%msm

stafcüAr;

Ka^te

d^imiM

jnte

smda

m^^^

Mr

y^den sabit olmas, dier yönden

onun

mî'

yedta^oJat

mklngag^^M

gsceMroez^

lte*iffî

de^M

de

ite

bunun

^Mâ .

Bu da, bi^ ûc^ui^ ICi]:Wn ^t^imk oldumu

Ms^

W

Mu

onlarm

kmm

île

okmk il6d

{Mûkkâi bötûn

çeliik

görülerine bir cevaptr.

Böylece

de, kadîm sözünden kesin

olarak

mak-

rû'un, yâni okunan eyin

kastedildii anlalm

olur.

tfte

9sMm

bizzat

kendileri

de

c^bnak

i^ea»» gsn^

sesleri-

nin» otemalanmn

ve gerekse

fi^lfi»^îa

%F||to^e

mahlûk

ol-

dumu

biâl^^

halde,

Yüce

AHah'm

kelâm

olat

Kur*an

mahlûk

depdir, s@âW buna ddalet

eier.

Kate

lâvdan

Imimm.

{ttlmm

nm)

kastedilmi olduuna

gelince,

bu konuda

air

öyle

demektedir:

*l^ndinizi, yaplan secdelerin

l»r

belirtisi olarak saçlanm

aar-

tan

W^se^i

tebih

ve

Kur'an'îa

geçiren

ak

saçk

bir kimse gibi,

AUah'-

m jöltam

fA^ « Burada

geçen Ku:*an'dan maksat

ku-aattr.

Hz.

Pey^mber

ba

hieâMt

$dyfe

cteanektedir;

''AUit,

^'m'm

sesle terennümil

{okunmm

ksustmda

bana

vermi oldt^ izm

hiçbir Peygambere izin

vmmfds^'*,

©Üzd

se^

lecmta

9e^

ancak

teat

0ur. Bmdan b^kaSddn hep^deK^te'n,

A]]^*m kelâ-

m olup,

mahlûk ölmad^m söylemekte

^

Kiif^^ bir

mucizedir, o

ancak

Yüce Allah'n bir fiilidir,

demektedir. Zira onlar kadîmin

bir

mucize

olamayacan

anlamlardr.

Binaenaleyh

bunlardan

açkça an-

lahyor ki, kadîm

lâfz

müterek

olan

bir

isimdir. Oysa, bu lâfzn mü-

terek bir lâfz

olduunu anlayamayan kimseler, bu

adlandrmalarda

te-

nâkuzun,

çelimelerin

bulunduunu

zannetmilerdir.

4S

min Süresi,

39:

94

Page 96: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 96/196

Bejimi

cevap, ijöyk

diyenlere kardr:

Halen duyulmakta

olan

eylerin

sadece sesler olduu bilinmektedir. Yüce

Allah*n

kelâm da»

icmâ ile sabit

olduu

üzere halen

duyulmaktadr

ki,

buna Allah*n

''Puta

tapan

müriklerden

biri

sana snrsa,

onu, Allah*

m sözünü

clu-

ymcaya kadar kabul

.

et..,^

sözü

delâlet

etmektedir.

Biz

buna

karlk

deriz ki:

ayet mürikin,

snd

zaman iitmi

olduu

ses, gerçekten

Allah'n

kendi zatiyle

kaim

olan

kadîm kelâm'

ise, Allah'n

kelâm'

olmak

sfatnn sadece

Musa

(A.

S.)'ya

tahsis

edilmi olmas,

kendisine mürikler

üzerinde ne

üstünlük

kazandra-

bilir?

Zira

buna

göre,

mürikler

de

Mûsa (A. S.)'nm duyduu

gibi»

Allah'n kelâmn

duyuyorlar. te buna, Mûsa

(A. S.)'nn duyduu

ses.

Yüce

Allah'n

zatiyle Jcam olan kadîm

bir

sfattr.

Mürikin

duy-

duu ise,

hu

fata delâlet

eden

tûrî^km

seslerden ibarettir,

demektett

baka

bir

cevap

verilemez.

Bu

cevaptan

da

kesin

olarak

itirâkin

bu-

lunduu

a^c^^.

Kelâm

ise, medlûl'den

delâletin

kastedilmesi

ve

mm

âsMM.

4mois^t

.

Z^bl

0^sgek

miM

M$idûm

Mat

lâMar

bu

mânaya

da

delâlet ettikleri

1^,

bunlara

ilim dendii

gibi

Nisa

4a

ûmm.

MesM

f

ita.

kîmseiicL

duydum

dendii

man,

bunda ^^sat^ ancak

Ismnr^^^fö

^^et

eâm ^^^Un d^yulmu

olmasdu*.

\

JOh^te

^mm^*

l^aü

mteisna

^^tee:

 Emdn

elçlsijla

WPe

d^ta'^

s^ünde

olduu

giM,

tm^m

duynu^

sa-

reti^le bilinen

ve

anlalan

eye

bazan duyulan

(mesmû*)

ad

verilir.

^^mm^

^oâA

^^^S^ta,

mdi

elçisinin

ekiyle

meydana

gelmeMn

düünülemiyecei

bilinmektedir.

O halde

duyulan

söz, ancak emirin

kelâmna

delâlet eden elçinin

sözüdür.

*

Kapal ve mt mes^st^

M^^sax

mMü

h^km temnda

BMî

l^noü^

görüünün

açtkkmma^sda

bûdm

s^Iemd^

istedikle-

rimiz

ite bunlardr.

Ke]âm*n

dier

hükümlerine,

Allah dilerse, ikin-

ci

bölümde

sfatlarn

hükümlerinden bahsederken temas

edeceiz.

B

-

SIFATLARIN HÜKÜMLER

Bu

bölüm, genel

olarak

sfatlarn

içine giren ve bunlardan ayrlan

hükümlerle

ilgilidir.

Bu

da

dört

hükümden

meydana

gelmektedir.

46 Jîe^

Süresi,

&yet:

7.

95

Page 97: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 97/196

Birinci (lUkUm:

Daha

önce ^tof^n^

ytEÛ

Jatn

keiidîsî

ol*

ma^tPi

zatn

dnda

olan

sfatlardr.

Bize

göre,

âte^

ymtm olan

â^ahf

ilim

ile

^im,

hayat ile

hayy ve

kudret

ile kadir'dir.

O,

dier

bu-

tM

S^tarffîâa

^

böyledir.

Mut^le

ve

filozoflar

ise,

bunu inkâr yo-

luna saparak

öyle

demilerdir*':

Kadîm

sadece bir zattan

ibarettir.

Dolaysiyle

birçok

kadîm

zatlarn

ispat caiz deildir.

Bu

konu

ile il-

gili

deliller,

ancak Allah'n bizzat âlim,

kadir ve hayy

olduuna de-

lâlet

etmekte

olup.

ilim,

hayat ve

kudret sfatlarna delâlet

etmemek-

tedir.

Bmda

l^te ^atlart

Mtar etm^ek

î^n^ bunlardan mâ^

Öîm m^ma.

«te

Mm*.

Marm

iddiatoMa

göre, bilici

olmak, mt^

mahsus

bir durum olup, sfat

deildir. Fakat burada

Mutezile iki s-

fatta

çeliiklie

dümütür.

Zira onlar diyorlar ki,

Allah

zatnn

dn-

da

olan bir

irade ile murîd

ve yine zatnn

dnda olan

bir

kelâm

ile

mütekellim'dir^l

u

kadar var ki,

Allah iradeyi

belirli

bir

mahalde

yaratmad

halde,

kelâm

câmid

bir

cisimde

yaratmakta ve

kelâm ile

de

bu camid

cisim konumu

olmaktadr.

Filozoflar, onlann

irade konusundaki

bu kyaslarm

red

etmiler

ve kelâm

konusunda

öyle demilerdir:

Allah'n

mütekellim olmasnn

mânas,

O'nun,

Resulünün

zatnda

manzum

birtakm

seslerin

iitil-

mesini

yaratmasdr.

Bu da, ya

uyku

esnasnda veya

uyamk

iken

olur.

Bu

seslerin

asla

zatm

dnda

bir

varlklar yoktur.

Bunlar ancak

Pey-

gamberin iitmesine

inhisar

ederler.

Bu

olay,

tpk

uykuda

olan bir

kimsenin

hariçte

mevcut olmayan

birtakm

ahslar görmesine

benzer.

Bununla

beraber,

uykuda gördüü

eylerin

suretleri zihninde

özel bir

47 Mutezile, tevhid meselesine

en çok önem veren

Kelâm

okuludur.

Bunun

îçn

on-

lar,

Allah'n

kdem

sfat

hariç

dier

zati

veya

subuti

sfatlarn

te'vil

etmekle,

Allah'n

gerçek birlii

düüncesini

savunduklarm

ileri sürmülerdir. Onlara

göre

Allah, zatiyle

hayy'dr,

zatiyle senü'dir,

zatiyle

âlimdir,

zatiyle

basir'dir,

zatiyle

kadir'dir

ve

zatiyle

mttrid'dir.

Ehl-i

Süssm

m, fiiM»

^

gSrUlecei

gibi.

onlann

bu tevillerini

Mal

etme-

noiüf

;

1^&aftt#l t^£

^^dovem

iB^edenler:

m.

U.

ims^^m

Abd al-Mtn'im

Abd

al-Hamîd,

s.

79,

Ksdürt

1950;

Dr.

Kemal

Mutaik'nin Ûo-

ufu

ve Kelâmt

Görüleri,

s.

67-68.

Çeviren.

48

Mutezile, Allah'n kelâmnn

yaratlm

olduunu

ileri sürmütür. Böylece,

Allah-

n kelâm

olan Kur'an'n

da mahlûk, yaratlm

olup,

kadîm olmadn

iddia

etmitir.

Ehl-i

Sünnet

ise,

Allah'n

kelâmnn

kadîm olduunu,

fakat

seslerin

ve

harflerin

yara-

tldgm

söylemitir.

Tafsilat

için

bak: a-ehristânî,

Nihâyetu'l-ikdam,

s,

288,

324;

al-

E'arî,

MakalÛtu*t4^myym,

c.

t

s.

S

*

193;

Dr.

Kemal Igk, mUm

eser, s.

75,

76.

Çevi-

ren.

m

Page 98: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 98/196

yer

igal

eder. Yine uykuda olan kimse mevcut olmayan, hattâ uyuyan

Idmie^

yamnda

bdunan

kimsenin

dahi iitmedii

birtakm

sesler

duyar. Bu

kimse, uykusu

esnasnda

iittii

sesler

arasnda,

bazan o

kadar yüksek

sesler

duyar

ki,

bunlar kendisini rahatsz

eder,

korku ve

dehet

içinde uyanmasma

sebep olur.

Onl^

göre

Peygamber jrtSsek

bir

derece^ ^îgtigi

zanm,

onun

ruhunm

temi^ii

ve berrakht,

kendisinin

uyamk

iken

acayip birtakm

sûret ve

ekilli

görmesine ve

bunlardan

nazm

halinde birtakm

sesleri

duymasma sebep olur.

Peygamber de

derhal

bu

iitmi

olduu sesleri hfzeder. Bununla beraber,

Peygamberin

ya-

nnda

bulunanlar

bunlardan

ne bir ey

iitir ve ne de görürler.

Onlara

göre,

Melekleri

görmenin

ve

Kur'an- onlardan

duymann mânas

ite

budur. Nübüvvet

derecesi yüksek olmayan kimse ise,

bunlan ancak

uykuda görebilir.

te sapk mezheplerin bu konudaki

görüleri budur.

Bizim gayemiz

sfatlarn ispatdr. Bunun

da

kesin

delili udur

:

Yüce

Allah'n

âlim olduuna inanan kimse, üphesiz O'nun bir

ilmi

bulun-

duuna da inanm

demektir..

Oünkü

bizim

âlim sözümüzün

mânas,

Allah'n

bir

ilmi olmasdr.

Zil»

akll olan lar

kimse,

hereyden

önce

belirli

bir

zat

akl

ile

bilir; sonra

onu muayyen

bir

durumda

akleder;

Mm

sonra

it

mm^

fûmk

ügünûr. Böylex:e onu,

bir

s-

^t

ve

mevsûf

olarak,

aklla bilmi olur.

Burada

meselâ,

ilmi

bir sfat

olarak

ele

aldm^

z^an,

bunun iki

açklama

yolu olduunu

görürüz.

Bunlardan biri

uzundur. Bu da

bi-

wm

öyle dememizdir:

Btl^mt bir ilim

ik

le^^^.

Baka

bir deyimle,

emim bir

ilmi

Bigeî ise Jasa. ve dz olup,

ta^

(çekü^

ve^ikak

iâsâmn

hk 1âms&y% bir ay^lâOl^ ve o kims^in bu

ayskkab

iESMuunu

görmesiffe

1mm*

^mm

wm

W

Müh

imm

 mâm

14

^

da

öyle

demekle

olur:

Bu

adamn

aya

ayakkabsnm

içindedir

veya

o ayakkabsn

giymi

durumdadr. Onun ayakkabsn

giymi durum-

da

olmasmm, ancak

bir ayakkab sahibi

bulunmasndan

baka

bir

mânas yoktur.

Binaenaleyh,

Mutezile*nin ileri sürdüü

ilmin zat

ile

kaim

olmas fikri,

zata

âlimlik denen

bir

halin isnadm

gerektirir

ki,

bu da

srf

sapklktan

baka bir

ey deildir.

Gerçekte

ilim,

belirü bir

durumdur,

muayyen bir haldir. Binaenaleyh,

zatn

âlim

olmas,

onm

belirli

bir sfat

ve

hal üzere

bulunmasmdan

baka

bir mâna

ifade

et-

mez,

îte

bu

sfat

ve

hal

de

sadece

ilimdir.

Fakat

mânalar

lâfzlardan

alan kimsenin

hata

ymgnmmaM

imkânszdr.

Bunun

gibi,

lâfzlar

da

itikak yoluyla tekerrür

ederse, hata

olmamas

imkânszdr.

Meselâ

97

Page 99: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 99/196

fttt^^

aflttifim

ûm

liiandan türetilmesi, ite

bu hatay

meydana

gelir-

mdr;

6

Mde

ham

iUbar

edilmemesi

gerekir.

te

böylece

bütün

süylenenlerin

ve

illet

ve malûl

hakkn<te

toi*

sürülen

çeitli fikirlerin

batl

olduu

mey^am0toi9i)li0ar..BiMi

te-

tl olmas

d%

bu

lâfzlan

bir

defadan

fazla

iîtmrâi

olan

bir

Wxm

için

daH

iik mzardft ftlalte

hmxm bir husustur.

Böyle

batd

bir mUn-

C£^i

til^î^

^tioe

ye^iitiren

bir

kimsenin

zihninden

bunu-

kolayca

s^f

atmâk

setün^ftn

deildir.

Ancak

bu,

bu

özetin

tahammül ede-

mîye«ei

ekilde

la^toikla

mümkün

olabilecektir.

Netice

olarak

diyoruz

ki:

Filozoflara

ve

Mutezile'ye

göre,

\mm

âlim

sözümüzden,

acaba

mevcut

sözümüzden

b^^ta-

bjr

î^öllDtt

W

kyor

veya

bundan

baka

bir

varha

bir

'^m

fltttelst

m

E^r onl^

bma hayr

derlerse,

buna

g&®

M&k

evGuttîW,

Simdir

varsa,

ambsk

bu

^s^Sk

nmMm

mtm. m msteâtür

veya deil-

midir?

Zatma

zm^us deildir

demeleri

imkânszdr.

Zira

böyle

bir

söz ile,

o ziyadelik

zatn bir

sfat

olmaktan

çkmaktadr. ayet

bu zi-

yadelik

mevcudun

zatna

mahsustur

denirse,

bizim

de hakikatte ilim-

den

maksadmz

bundan

baka

bir

ey deildir.

Bu

da, mevcud için,

kendisinden

âlim

isminin

türetilmesi

mümkün

olan, varlktan

ayn

ve

özel

bir

durumu

bulunan

mevcud

bir

ziyadeliktir.

Buna

göre,

siz de

mâna

konusunda

bizim

görüümüzü

desteklemi

olmaktasnz.

Dola-

ysiyle de

aracaazdaki

tartma

sadece

lâfza

rücu

etm^

olmaktadr.

Bu

konu ile ilgili

olarak

filozoflara

kar

da deriz

ki : Acaba

kadir

sözümüzden

anlalan

mâna,

âlim

sözümüzden

anlalan

mâna mdr

veya

bakas

mdr?

Eer

âlim'in

mânas,

kadir'in

mânasnm

ayn ise,

buna

göre sanki

biz, Allah

kadirdir,

demi

oluruz

ki,

bu da

üphesiz

lâfzn

tekrarndan

baka

bir

ey

deildir^

ayet

baka

bir

mâna

ifade

ediyorsa

ve

bu

mânada ötekinden

ayr

ise,

buna

göre

iki

ayn

mâna

ispat

etmi

olursunuz ki,

bunlardan

birisine

kudret,

dierine

de

ilim

denir.

Böylece

de

iddianz

sadece

lâfza

rücu

etmi

olur.

Burada

öyle

bir

itirazda

bulunulabilir:

Acaba

emir sözünüzün

anlam,

emreden,

nehyeden,

haber veren

ve

benzeri gibi

sözlerinizden

anlalan

mânann

aym

mdr

?

Eer ayn

ise,

bu, tekrardan

baka

bir

ey

deildir.

ayet

gayri

ise,

bunlann

her

biri

için

emir,

nehiy

ve

haber

gibi

yekdierinden

ayr

bir

sözün

bulunmas

ve

bunlarn

her

birinin

de

hitap peklinin

di^inin

hitap

eklinden

ayn

ve

farkh

ohnas gerekir.

98

Page 100: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 100/196

Bunun

gibi,

acaba

Allah

arazlar

bilendir, süzünüzün anlam,

O, cev*

^^i

bUndir, sözünüzün

mânasnn ayn

mdr

veya

baka

mdr?

Eer ayn

ise,

cevheri

bilen bir

insann, ayn

ilim

ile araz

da

bilmesi

gerekir. Bu

da

bir ilmin

taallûk ettii eylerin

sonsuz olmasm gerekti-

rir.

ayet bakas

ise, buna göre

de, Yüce

Allah'n

sonu

bulunmayan

çe-

itli

birçok

ilimleri

olmas

icabeder.

îte

kelâm,

kudret ve irade

s-

fatlar

da

bunun

gibidir.

Taallûk

ettii

eyler

sonsuz

bulunan

her

s-

fatn

da,

saysnn sonsuz olmas gerekir.

Bu

ise

muhaldir. Bir tek

s-

fatn ayn

zamanda emir, nehiy

ve haber olmas ve bu

çeitli

kavram-

larn yerini

almas

caiz olduuna göre, ayn ekilde

bir

tek sfatn

ilnüa,

kudretin,

hayat*m

ve

dier

sfatlann

da yerine gplpesinin

caiz olmas

gerekir.

Aynca bu

görü

kabul edildi^ takdirde,

zafem

da

kendikendine

kaim

oh^

^mM

li^f^

ikti&

eimssi

olm

^

Mr

^^^Mik

^d^^EUp^^i^

^te

kaire^

îMm

ve

dier

fatem

tiodmu da

Buna cevap

olarak

öyle

diyebilirsin:

Bu soru,

sfatlarla

ilgili

problemlerden büyük

bir

meseleyi

ortaya

atmaktadr

ki,

bunun ksa

izahlarla halledilmesi

doru

deildir. Fakat

bu

mesde

ortaya

atMl-

m

göre,

Mk^k

im

ml^mm

Im^m^m

aret

et-

iz^

feati^.

W 130^^^

aknlann

ekserisi de b^EEi^tçta

bu

M^i^ted^

sonra

bu

yoldan

^^m^

kitap

ve

lu^

m

te^Jtoüia öyle

saâem Wt

lalte

aöialmtr.

erktta mvm Ijirden fazla

bir

mânaya

delâlet

ettiine

dair

bir hüküm

gelmediine

göre, bu

fazlala inanmamz

gerekmez.

Bu görü,

belki

de

tatmin edici

olarak görülmeyebilir. Zira eriatta

emir, nehiy,

haber,

Tevrat,

ncil

ve

Kur'an

lâfzlar

geçtiine

göre,

emir

nehiyden

ve

Kur'an'da Tevrat'tan baka

bir eydir,

denmesine

mani

olan nedir?

Hakikatte

eriat,

Yüce

Allah'n gizliyi,

aikâr,

zâhiri,

batn, ya, kuruyu ve bunlara

benzer

her eyi

bildiine

dair

Kur'an.'-

da

geçen

birçok

hükümleri ihtiva etmitir.

Bunun doru cevab, büyük

bir

ihtimalle,

meselenin

ilk

defa in-

celenmesi

esnasnda iaret

etmi

olduumuz

husustur. Bu

da, akl-

clardan

her

gurubun,

delilin,

yaratcnn

zatnm

varlndan

baka

bir

mânaya

delâlet

ettiini

kabul etmek

zorunluluunda

bulunmasdr.

te

Allah'n

âlim, kadir

ve

beozeri gibi sfatlarla

vasnandnlnu olmas,

9^

Page 101: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 101/196

teste IW ©îlmeltledir. Buna

göre,

problemin

iki taraf

ve

bunlarn

o¥tâ » ohMi

üzere ortaya

üç

ihtimal

çkmaktadr ki,

kanaatimizce

bu

konularda

fazla ileri

gitmemek,

gerçee

ve

doruya

en yakn

olan bir

yoldur.

Meselenin

iki

tarafim gelince:

Bunlardan

birisi tefrit,

y§m

aksi-

ne

apOk

M Ü0âk.

Bu

îse füozoflann

dedii

gibi^ ^

pina-

kn

iikde

eden

ve

bunlann

yerine

kaim

ota

1^

tek zat

Üi

ikt^â

maskr

tir.

kincisi ise,

ifirat, yâni amlk

tarafdr

ki,

bu da ilim,

kudret

ve

ke-

lâm

Ifiâ

Aûmn

ta«aifik

ettikleri eylerin

saylan

yönünden birey-

leri

sonsuz

olan

bir

sfat

ispat

etmektir.

Bu ise

gerçee

aykrdr.

Bu

görüü

ancak Mutezile'den

ve Kerrâmiye'den

bazlar

ileri

sürmüler-

dir.

Üçüncü

görü,

Orta ve

iktisad

yoludur ki, bu u

demektir:

Çeitli

olan

eyler, çeitli

olular

itibariyle,

birbirlerine

yaklama

ve

birbir-

lerinden

uzaklamada

birtabm

derecelere

aynlrlar.

Meselâ hareket

ve

sükûn'un kudret

ve

ilmin,

cevher

ve arazm

çeitli

olmas gibi,

iki

eyin

zatlar

ile çeitli

olmalar

mümkündür.

Bunun

gibi, iki eyin

ayn

mâna

ve

hakikati ifade etmede

birletikleri

halde,

zatlariyle

birlikte

deime-

meleri

mümkündür.

Böyle

bir

deiiklik,

ancak onlarn

tasdlûk ettikleri

eylerin

deimesi

yönünden

olur.

Meselâ

kudret

ile

ilim ajrasndakî

de-

iiklik,

bir

siyahl bilmek

ile

dier

bir

^yahh

heya^

mek

arasmdaki

d^i^iidik

deildir. Bu

itibaria,

ilim

belîrH

hk

jM'^^m^m

üe

tahdit

edildii

zamaa,

tm

1^

vepi

v^mma

umûlüne

MtÖû

m^toat

bilmede

girmi

0te.

Bu

konu

ile ilgiü

olarak

biz

deriz

ki: tikad'da

iktisâd

(inançla

ilgili konularda

ileri

gitmeme)

konusunda

öyle

demek mümkündür:

Her

ihtilaf,

zatlarn

bizzat

kendi

bünyelerinde

hasl

olan

aykrlklarla

ilgihdir.

Bu zatlardan

birisinin kâfi

gelmesi

ve bunun

dierlerinin

yeri-

ni tutmas

mümkün

deildh-. Binaenaleyh,

ilmin

kudret'ten

baka

bir

ey ohnas

zorunludur.

Hayat ve dier

yedi

sfatn

hükümleri

de buna

benzer.

Sfatlarn

zatn

gayri

olmalanmn

zorunluluu,

sfatlanan

zat

ile

sfat arasndaki aykulm

iki sfat

arasndaki

ayknhktan

daha

id-

detli ohnasmdan

ileri

gelmektedir.

Bir

^i

^Imk,

fea^

hix

^

bil-

mee

ancak

0

I^U^U toalM

9^

taMEu

yönünden

aykm

CkM^>

^

S^W^

d®, Mdto

mti

dierl^înden

temyiz

t^m,

onlardan

aynim

olur.

Sû 4a, WlâWc

dtoma eylerin

çeliikliMeri

ve

aytonlklar,

kendi

bünyesinde

de

bir

aykrlk

ve taaddüdün

hasl

ol-

mam

gerektirmemesidir.

Eer  bu sözünüzde,

bu

konudaki

problemlerin ardm

kesecek

bir

hal çaresi

yoktur;

zira

taallûk

olunan

eyin aykmi

sebebiyle

h^han-

100

Page 102: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 102/196

^

IMISM mflgni kabul

etti^n

iakcrd^ bu

fe^b^ter

mMî^

memi

olarak

yerli

yerinde duruyor deiit^lctif. ^rikü böyle

bir

ihti-

lafn çkndan

sonra, senin, onun sebebini

aratrmaa

hakkn yok-

tur'*

denecek olursa,

derim

ki:

Belirli

bir mezhebi savunan

bir kimse-

nin

gayesi,

elbetteki kendi inancmm

bakasnn

inancndan

daha

üstün,

daha

çok

tercihe lâyk

bulunduunu ortaya

çkarmaktr.

Bu hakikat

ise,

kesin

olarak

hasl

olmutur.

Zira,

bu

konuda

ancak

bu

üç

yoldan

birini

seçmek veya akhn almayaca dördüncü bir yolu icad

etmek

mümkündür.

te bu tek yolun birbirlerinin karsna düen

her

iki

taraf yekdieriyle

karlatrld

zaman, kesin olarak

bu yolun,

ter-

cih edilmesi

gereken

bîr

yönü

bulunduu

anlalr.

Eer mutlaka

bir

eye

inanmak

gerekiyorsa

ve

inamimasai.

^^^sm.

ey de,

ancak bu

üç

eyden

birisi

olup, bunlardan doruya en

yakm olam

da

sadece

bu

yol ise, buna i^uomk zc^mUudur.

Bunun

bir

scmrâ oj^^ ^sanm

^Mdt

baz

problemlerin

dûMit#

MîK^

^MM&t

Fakat

t^^W

0^

jJlPtlî

^imk ImJm

^teoM^

bundan

daha çok ve

dahck

bü-

^^ctûr. Hfddkatle

b^ prç^bâ^^^^^^M^i^ûr* Fitet

Imris

îmtenen

ey,

h^bâ

^kam

k^iH^U

MM^oka ASa&%t

kad^

sfatlandr.

Binaenaleyh

bu

problemleri

tamamen halletmek,

bu

ki-

tabm tahammül edemiyecei çok

uzun

bir açklamay

gerektiren im-

kânsz

bir

itir.

Genel

olarak

bu konuda söyleyeceklerimiz

ite bunlar-

dan

ibarettir.

''.Miah

MMt

ve

bundan

dc^p

^

O,

bütün

mak-

d^ta

l^dîn^.

s^h^m^

$de^#, üphesiz

bMot

'ks^

de

olunan

eyleri

^

k^dMiln

^Cteni^ ohnas

gerekirdi

Oysa.

im-

kânszdr.

Zira birbirine zt

dileklerin

dilenmesi, ancak

bedel veya cüz-

ler

hakknda mümkün

olup,

bütünler

hakknda

deildir.

Oysa

kudre-

tin,

bir

birine

zt

olan

iki eye

de

taallûk etmesi

caizdir

denirse,

biz

buna cevap olarak

deriz

ki:

Allah'n

kudreti,

ancak hâdis olan

baz

eylere taallûk ettii

halde, Allah zatiyle kadir'dir dediiniz gibi,

O'-

nun zatiyle murîd olduunu,

sonra da bunun irade olunan

baz

hâdis

varhklara

taallûk ettiini söylemeniz gerekir.

Zira

size göre,

hayvan-

lann

ve

yaayan

varhklarm

bütün

fiilleri

Allah'm

kudretinin

ve

irade-

sinin dmdadr. Eer

bu,

kudr^

hakknda caizis^

üphesiz irade

hn-

knda

da caizdir.

101

Page 103: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 103/196

Filozoflar

ise,

bu

konuda

iteri

sürdükleri

görülerinde

çelimeye

dümülerdir.

Onlarn

görüleri iki

yönden

batldr;

Birincisi,

onh^â^

mMa

kelâlEOis

kalnl

^poçedikleri

ve

varlklar^

#

mtmn

buluâmpfta

inanmadkk^

hoBe^

Allah'n

mütekel-

Hm

oll#nu

ileri sürmeleridir.

Halbuld

fÛm^âem.

hû. k&mA.

hmy-

dûOm

ve ispsî güderi ey,

sadece,

hariçte herhangi

bir

ses bulunmak-

Ife.

P^^ganiberin

kulanda

yaratlmak

suretiyle

meydana

gelen

sesin

iitilmesidir.

Binaenaleyh,

Yüce Allah'm

bakasnn

zihninde

hasl olan

eyle

mütekellimdir

eklinde

vasflandrmak

caiz olsayd,

hareket

bakas

tarafndan

olduu

halde, O'nun,

ses

çkaran

ve

bu se-

sin

varh

ile hareket

eden

eklinde

vasflandmlmas

caiz

olurdu.

Bu

ise muhaldir.

lldncisî:

FîlosKâM

^a^M^ 1>u görü,

erîatîn

tümünü

De4

gdamm

tar,

mm

oto

W

Mtomân

gördüü

rüya,

haki-

î^e ilgisi bulunmayan

hayalden

baka bir ey

deildir.

Binaenaleyh,

Hz.

Peygamberin

Allah'n

kelâmn

anlamas,

kank

bir

rüyaya ben-

zeyen

tahayyüle baland

takdirde.

Peygamberin

(A.

S.) buna

güven-

memesi

ve

bu

çeit

bir

hayâlin

de bir ilim, bir

bilme

anlanum

ta-

mamas gerekir.

Sözün

özü, onlar ne dine,

ne

de slâm'a

inanmaktadr-

lar. Ancak

onlar khçtan

kendilerini

korumak

amacyle,

güzel sandk-

lan birtakm

söz ve

ibarelerle ortaya

çkmaktadu-lar.

Halbuki

bizim

onlarla

olan

tartmamz

fiilin,

âlemin hâdis

olmasnn

ve kudretin

esaslariyle

ilgilidû-.

Dolasasiyle,

onlarla

kendimizi

bu

gibi

tafsilatlarla

megul

etmiyeceiz.

Eer,

 Yüce

Allah'n

sfatlarnn

Allah'tan baka

bir

ey

oldu-

unu

mu

söylüyorsunuz

denirse,

deriz

ki:

Bu,

yanUtr.

Çünkü biz,

Yüce

Allah

dediimiz

zaman, bununla

ayn zamanda,

zat'Ia beraber

sfatlar

da

kasdetmi

olup, tekbama

zat

kasdetmi

olmuyoruz.

Zira

Yüce

Allah'n

isminin,

ilâhî

sfatlardan

hâli

olduu

takdir

olunan

bir

zat'a itlak

olunmas

doru

deildir.

Meselâ

fkh

fakîhten,

Zeyd'in

eli

Zeyd'den ve

dülger'in

eli de dülgerden

baka

birbirterMm

api

eylerdir.

Çünkü belirli

bir ismin

umûlüne

gi^

ba2x

c^Mxi«

#

mEOt

içinde

bulunmam^

4^tnûte^

le^

ImiMu

ol-

^

S^^km

t^msL

^

^^üdîr.

O

halde

bu iki l&fm st

mn-

Mk. BMfi

Mf

hei

€^

ys^^m.

baka

bir

ey

olmad gibi, ayny

Î0

kMi

tett

ât> deüdîr.

Meselâ, fkh

insamn

gi^^idk

dmek

caiz

<^dX^

W%

gibidir demek caiz

depdir.

Zîa

însaa

&khm

s&£um

de^

edea

hk

102

Page 104: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 104/196

ey deildir,

fiinacnalçyfeu

^Mnto

anlala mâna, digcri^^

an-

lalan mânadan ayndr anlamnda,

cevher

ile kaim olan araz, c^hMn

gayridir denmesi gibi,

sfat

da,

kaim olduu

zatm

gayridir

demek

caiz

olur.

Bu

da

ancak

iki

artla

caiz

olur:

BMncîsi:

^tm

bunu

menetmemesidir.

Bu

da

YQce

Allah'a

mahsustur.

szm,

varh^

ffîtakûn

o^

e^

^lalmiBiMttdm

^^Um^

bu mâna

^a^l^»

W£^*M ^j^U^^

Z^d*den bâ^n^ ^toek

cah

ctaaz.

Zira

si^M^E^

©tad^

ns^M^^pdir.

fte

böylece, gerek

^Sf^im

Wm\

ayr ayn oyna&felm mlbr tm^0ma. çkm

Mmenaeyh, açk

olan hususlarda

date

fâ^

uzatmanm

bir anlam yoktur.

lUnci IHOcüm:

Bütün bu sfatlann

AUah*m

zatiyle kaim

olduunu iddia

ediyo-

ruz.

ster bir

mahalde

olsun,

jtor

olmasm,

bu

sfatardan hiç

birinin

AUah*m zat

olmakszm, var

olmas caiz deildir.

Mutezile'ye

göre, Allah*m zatiyle kaim

olmayan irade hâdistir.

AUah

hâdislerin mahalli

olmad

gibi, O'nun baka bir

mahalde

kaim

da

mümkün

deildir.

MMm nKW#ûn#

bir

M-

hal olomm

j^kdt^^

Oysa £cmtoia

varh

lâ^ mah^ îlg^

MMât fMâkSLtm Mlâ

camid olan

Wt

^âtsilk

mmik.

Ancak mütekellim olan, bu dsim

deildir.

Dolayisiyle

kelâm ile müte-

hâlim olan ancak Yüce

Allah'tr.

Esasen

sfatlarla

ilgili-

deliller de, s-

fatlarn

zat

ile

kaim

olmalar

gerektiini

göstermektedir.

Binaenaleyh,

yukarda

iaret

ettiimiz

hususlan anlam olan

bir

kimse

için

böyle bir

delile

ihtiyaç

yoktur. Zira delil, Yaratcnn

varlna

delâlet ettikten

sonra,

O'nun

belirli bir sfat

bulunduunu bize bildirir. Yüce Allah'n

böyle bir sfat

bulunmasndan

maksadmz,

ancak O'nun

bu

sfatla

muttasf

olmasdr. Allah*m böyle bir sfat

bulunmasiyle,

o

sfatm

kendi

zatiyle

kaim

olmas arasmda

bir

fark yoktur.

Daha

önce

beyan

ettiimiz,

Allah

âlimdir

ve

O'nun

zatnda

bir

tek

ilim

vardr, sözümüzün

anlam,

Allah

murîd'dir ve O'nun

zatnda

bir tek

irade

vardr,

sözümüzün

anlam

gibidir.

Keza, Allah*m zatnda

108

Page 105: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 105/196

ae^müzûn

mânas,

O,

birtek

murîd deildir,

sözümüzün

anlam gibidir.

Zira kendisiyle

olmayan

bir

irade ile

zat'm

murîd

olduuna

hükmetmek,

kendisiyle

kaim

olmayan bir hare-^

hMû

^tm

hareket edici

olduuna hükmetmek

gibidir, rade

zat

ile*

kaim olmad

zaman,

varh veya

yokluu

birbirine

eittir.

Bu konuda

öyle

diyenler

bulunabilir :

 Allah'n

murîd olduunu

söylemek

mânâsz

ve

yanl

olduu

gibi,

mütekellim

lâfz

da,

0*nun

hakknda

yanl

ve

mânaszdr.

Zira

Allah, kelâma

bir mahal

olmas

itibariyle

mütekellimdir.

Çünkü,

Allah

mütekellimdir

sözümüz

ile kelâm

O'nunla kaimdir,

sözümüz

arasmda

bir

fark

yoktur.

Bunun

gibi, Allah

müteksllim

deildir,

sözümüz

ile

kelâm O'sun zatiyle

k^ d^dir

sözümüz arasmda

da,

AUsd'm ses

çteac

ve

It^EO^M

fi^i^ Oi^^da

görüldüp

gibi»

bir

tek

^Mm. Mâm Mah'm

Um

^pUr

Y^Mah

hayduda

doru

ise,

aym

ekilde

O^nua

jtât^^

kn

otedii,

^^te^

^

doruda.

'Âl

sym

3 Gtep

^âm

M

ibar^t^

ibarettk.

nam hayrete

düüren

husus,

0xâsm,

îrade'nin bir mahalde

bulunmakszn

varlna

dair

sözleridir. Bir

mahalde bulunmakszn,

sfatlardan

bir sfatn varl

caiz olduuna

göre,

bir

mahalde

bulunmakszn

ilmin,

kudretin,

si-

yahhn,

hareketin

hattâ kelâm'n

da

varlnn

caiz olmas

gerekir.

O halde,

niçin

seslerin

bir

mahalde

yaratldn

söylüyorlar?

Bunlar

da,

niçin bir

mahalde

bulunmakszn

yaratlm

olmasnlar?

ayet,

bir

araz

ve

sfat

olmasndan

dolay

sesin

ancak

bir mahalde

bulunmas

gerektii

düünülüyorsa,

her

nekadar

aksi

de

olsa,

üphesiz

irade,

de

bunun

gibidir.

Eer

Allah,

kelâm'

bir mahalde

bulunmakszn

y^^-

t

halde,

iradeyi bir

mahalde

yaratt

denseydi,

aykrhk,

sanM

zoitm-

ht^mu

gibi

1ok

M

^1^

olurc^

F^tiUi^mÛtri^^

mitef

ve

mahal

is©

pm^rn^

ol^l^4^ j^Kr,

l^te

6noe

iradenirt

Yüce

AUha^

zatmdan

baka Mr

malud ytMat.

AJik^^im

zâtm

da

Mr

Merin bir

xr»M

olarak

düümnediler.

Oysa

bunu hâdislerîn bîr

reuMH

^aak

düünen

kimse,

üphesiz

meselenin

halime

onlardan

daha

çok yaklam

olur.

Çünkü,

bir mahalli

bulunmakszn

bir

iradenin

varhmn,

Allah'n

kendisiyle

kaim

olmayan

bir

irade

ile

murîd

olma-

snn ve irade

bulunmakszn

kendisinde

hâdis

bir

iradenin hasl

ohna-

smn

imkânszh

en

basit aklî

bir

muhakeme

ile

veya

doal

olarak

bilinmesi

gereken

bir

husustur.

Açkça

bilinmesi

gereken

üç

imkân-

szhk

ite

bunlardr.

Allah'n

zatnn,

hâdis

varhklarn

bir

mahalli

olmasnn

imkânszhma

gelince,

bunu,

daha

sonra

da

açklayacamz

gibi, ancak

derin bir

aratrma

ile idrâk

etmek

mümkündür.

104

Page 106: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 106/196

üçUncIi

Httktim:

Bütün sfatlar

kadîmdir. Çünkü

bunlar

hâdis olsayd,

kadîm

okn

Allah'n da

hâdis

ylklarn bir

mahalli

olm^

gerekirdi.

Bu ise

ma^

haldir. YaW

^

âDiah,

keiKk^te

kaim

olti^

Mt

sfatla

wf

lan-

dnln olurdu

14

tann

da

mâmi

ol^

Mnts

tee de

geçt^

gibi,

daM açk hir eâilâe gdrülmketedir.

kimse hayat

ve

:kl»ndffi^

Mdîâ

ol^^gum

ÛM

mmem^.

TsMt

<^ar

samk

îkmn,

iradenin

ve kelâmn

hâdis

olduuna

inanmlardu-. Bizburada

Allah'n

hâdis var-

lklarn mahalli ohnasmn imkânszhm

üç

yönden

ispat etmee

çal-

acaz

:

Birincisi:

Hâdis olan

her

ey,

câizu'I-vucûd

(varh

caiz)'

dur.

Ezelî olan kadîm

ise, Tâcib i-vucûd

(varl vacib)'dur. Eer Allah'n

sfatema

mm

olmasmm

isnad

mümkün

olsayd,

üphesiz bu,

O'nun

^I^üOlttejl»»

i^te

â^M^

Zm

^^^

ite

vücub

birlpirine

ay-

kn

olan

iki

liavramir;

^>o}s^fsmyh

zatr¥adb Gtm

Wt

e^^âanmn

caiz olmas imkânszdr. Bu ise a^kc^ bilinen bir

s&^sût,

kincisi ki,

bu en

kuvvetlileridir: Allah'n zatna

bir hâdisin hu-

lûl edebilecei düünüldüü takdirde, bu

hadisten önce

dier

bir

hâdi-

sin

bulunmas ya imkânszdr veya

deildir.

Eer böyle

bir

hâdis

var

ise, ondan Önce de bir

hâdisin

varlmn caiz olmas ve

dolayisiyle,

akl her ne kadar

kavrayamasa da,

Allah'n

zatma sonsuz hadislerin

hulul

etmesinin

caiz

olmas

gerekir.

Bu

da

tabiatiyle, öncesi

bulunma-

ya

birtakm

îM^Um

varlm

fi^ktm

k4

eyin

imkân-

szlk

delillerle

^ûM

^ta^ur. 1^ k<ffîi&

lU^ac^m

bk^nin il^

sördâp

g&rm

ite

bodur.

^ppa»

önekinde

digT bîr bâdi^

ml

iffi^tez

b^ffî^

taamr

^j^^^r^

bu

mûâ^ âab*m

zaümn

bâdîs'î kabul

etmesi

y^Mnte,

ya

MiM»

^ 1^

mm dpL^

k&to

ey

için ote.

Bu

^k^szhn

zat

dnda

kalan,

onun

üzerine

zaid

bir

ey

için

olmas

batldr.

Zira,

farzedilen

her

zaid'in

yokluunun da

takdir edilmesi,

mümkündür.

Bunun bir neticesi

olarak da,

hadislerin sonsuz

olarak

birbirlerini

takip

etmesi gerekir. Bu ise muhaldir.

O halde geriye ancak

u

ihtimal

kal-

yor

ki,

bu imkânszhk, vâcibu-1 vucûd'un

zatnn,

kendisiyle beraber

hâdisleri

kabulü

imkânsz olan

bir

sfat

bulunmasndan ileri

gelmekte-

dir.

ayet

bu,

Allah'n

zatmda ezelde

muhal ise, üphesiz muhal

olan

bir eyin

tekrar

caiz'e

dönmesi de muhaldir.

Bu,

aymzamanda, Allah'n

zatmm

ezelde

renklerle

Yasflandu*lmasmn

imkânszhna

da

benzeti-

Çmkü

bu imkânszhk

devamldr.

Bunun

için

aklclar, AllaP-^

m

zatunn

renklerle

vasflandnlamayaca

hususunda ittifak

etrail^dir.

m

Page 107: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 107/196

Htacnalcyh,

bu

imkânszln

cevaza

inklâp etmesi

caiz deildir.

Dier bütün

hâdîsler

de

bunun

gibidir.

Eer,

 bu

görü

âlem'in hâdis

olmasiyle

batldr. Zira

âlem

var

olmadan

önce

mümkün

idL

Hayâli^

^sm

âlemin

vari^

«M

olan bir

zamana

Jcftdar uzanabileceim

de dûûmn^

m^kân

de-

ildir.

Bununla

bember

âtoia

^de var

olmas muhal

ohxp, genel

olarak

varl

muhal d^Üâir

denirse,

biz

deriz

ki:

Bu

zorlayc görü

fâsiddir.

Zira

biz,

ancak vâcibu'l-vucûd olma-

sndan dolay

hadisi

kabul etmeyen

bir zatm,

aha.

sonra

hadisleri

kabul

etmesi

caiz ekline

inklâp

eden

bir zatn varhnm imkânszln,

g^^-

lüyoEuz. Çünkü

âlemin,

varlndan

önce hudûs

kabil^etivardbür

veya

mn <^Me

î^ulâp ^^sini

mümkün

k^^

bir

zati

yoktur*

Biz^

bu

döMmizîn

i^t

e^î

husus

da

ite

bui^«

Mutezile'ye göre, âlem'in,

yok iken kadîm

ve hudûsü mümkün

olan,

yok

iken kendisine varhk ârz

olan bir

zat

vardr.

Bizim görüümüze

göre, böyle

bir

zatn

varh

gerekli

deildir. Bizim

âlem

hakkndaki

görüümüz, sadece

onun

bir

fiil

olmasdr.

K^^to

bir

fiiHn varh

ise

muhaldir.

Çünkü

kâdim'in

bir

fiil

ohnas mümkün

deildir.

Üçüncüsü:

Bu

hususta

öyle

diyebiliriz: Bir

hâdis'in

kendi

zatiyle

kaim

olduunu

farzedersek,

bu

hadisin

daha

önce

ya

kendi

zddyle

birlemi

veya

ondan ayrlm olmas

gerekir.

ayet

bu

zd

veya ayrlma

kadîm ise,

bunlann

batl

ve

yok olmas

muhaldir. Zira kadîm yok ola-

maz.

Eer hâdis ise, zorunlu

olarak

bu hâdisten

önce bir

hâdis

ve

dan

önce

de

baka

bir hâdis

var

demektir. Bu da öncesi

bulunmayan

birçok

hâdislerin

varhma sebep olur.

Bu

ise muhaldir. Mesdâ,, kdâm

pki îsm^akE^sk,

bu gerç^

^ha

1^

mâö^Sm

^r.

Zira

J^mtm^

frkas, Allah'n

ezd^ufttekdUîmolmasn, 0*nun ken-

di

asatipda

kÂn^

j^atea

kudred» sahip

ofanaii

anlammda

olduunu

ileri sürmülerdir. Onlara

göre, zatmm dmda yaratt

her

ey,

Allah*-

tn **öl** sözüyle kendi

zatnda

yaratm

olur. O halde

Allah'n,

bu

sözü

söylemeden önce sükût etmi

bulunmas ve

bu

sükûtunun

da

kadîm

olmas zorunludur.

ayet Cehm, Allah, ilmi kendi

zatnda

yaratyor

derse, Allah'n, bu ilmin yaratlmasndan

önce

gafil

ve

bu

gafletinin

de kadîm

olmas

gerekir.

Bu

konu

ile

ilgili

olarak

biz

deriz

ki:

Daha

önce

kadîm'in

yoklu-

unun

imkânszhn

gösteren delilden

de

anlald gibi, kadîm

olan

sükût'un

ve

gafletin

batl olmas muhaldir.

Eer,

''sükût ancak

kelibn'm

106

Page 108: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 108/196

yokluu

ile

ilgili olan,

gaflcl

de ilmin yokluuna,

cehalct'c vc ilmin

ztlanna

delâlet eden bir eydir. Binaenaleyh, kelâm bulunduu

zaman,

hiçbir

ey

batl

olmaz.

Zira, kadîm

olan zattan

baka hiçbir

ey

yok-

tur.

Baki

olan

sadece

zattr.

Fakat bu zat'a baka bir

varlk

daha

ilâve

edilmitir

ki,

bu

da

kelâm ve ilim'dir. Bir

eyin

yokluunu

söylemek

mümkün

deildir,

Âlem'in

varh

meselesi

buna bir

misâldir. Zira

bununla,

kadim

olan

yokluun

batl

olduu

anlalr.

Fakat

yokluk'

msmaâsL bir

ey

olmadna

göre,

yokluun kadîmlikle

vasflandrl

ve

batl

olmasiyte

hükmedihnesi nasl mümkün

olur

denirse.

m

buna

iki eküde

cmap

veriâz:

Birindsi:

Bir

kimsenin

 sükût kelâmm yok

olasdr. Dolayisiyle,

bu

bir

sfat

deildir.

Gaflet'de ilmin

bulunmamasdr.

Bu da

bir

sfat

deildir

tam,

o

kimsenin  beyaz, sadece siyahln

ve dier

renk-

lerin

bulunB^ÇBû^j^Bâr*

Maksiyle

bu

\m

mkipdi-.

SUjkûn

da

hare^

ketin

^jl^Su

olup

l^

araz deü^r'^ demesine

bozer.

Bu snihal-

diî;

Ipg %a muhale delâlet eden idî^ aynen

onun

da muhal

öttiona

ikiUiM eder.

Hasmlarmz bu meselede

sükûa*un, hareketin

yokluu

üzerine

hareketin yokh^

^M|unu

iddia eden

kimse,

âlem'in

hâdls ol-

4^»u

i^tt

eim^

k^lr

elem^

iüM'tbl

mm

^s^etin

mey-

toa

gelii,

toeket

^n

hâA

olduuna 4Mei

ettiine gdie,

sükût*tan sonra

kelâmm

meydana geliinin

de,

aynen

mütekellim'in

hâdîs

olduuna

delâlet

etmesi

gerekir. Sükûn'da

hareketin

zdd

bir

mâna olduunu

bildiren

delilin ayn ile

sükûfun,

kelâm'm ve gaf-

letin'de ilmin zdd

bir

mâna tad

anlalr. Böylece

de

hareketsiz

zat ile

hareketli

zatn

iki

durumu arasndaki

fark

kavram oluruz.

Çünkü zat,

iki

durumda olarak bilinmi ve ayrln

da bu

iki durum

arasnda

bulunduu

anlalm

olmaktadr,»

Buradaki

ayrlk,

ancak

bir eyin

yok oluuna ve dier bir eyin de

var

oluuna racidir.

Zira

belirli bir

ey,

hiçbir

zaman

kendJi^Tside^

olamaz.

Bu da

belirli

bir

eyi

kabul

eden

her

eyin, onun

veya

onun

zddnm

d^da

kala-

nnya^pm

delâlet

eder. te bu, kelâm

ve

ilim

konusmda

samnla

olan

bir

koraldir.

Bu husus ilmin varh

ile yokluu arasmda

bir

farkllk

gerek-

tûmez.

Zira

bu,

iki

zatm

varlm

icap

ettirmez.

Çünkü

varl

kesin-»

hm )m

ukm^

ayn

^^s^^^üd

4cumdâ

bulunnms

düünülemez.

Hattâ,

var olmasmdan

önce

âlem'in de

bir

zat

yoktur, fakat

kacUm*in

m

Page 109: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 109/196

hudûsünden

önce

bir

zat

vardr.

Bu

zat

kelâm, varlndan

sonra

bil-

dii ekle

aykn bir

ekilde

daha

önce

bilmitir ki, ite

bu

ekle

sükût

m

varlndan

sonraki

ekle

de kelâm

denmitir. Esasnda

bunlar

bir-

birinden

ayr

iki ekil olup,

varl

devamb

olan

bir tek

zat tarafndan

iki halde

idrâk

edilmitir.

Bu

zatn

sükût

etmesi yönünden

bir ekl,

bir

sfat

ve

bir

durumu

vardr.

Keza,

O'nun mütckcllim olmas

itiba-

riyle

bir

ekli

ve

bir

sfat

olduu

gibi,

hareketsiz

ve

hareketli,

beyaz

ve

siyah

olmas

itibariyle

de

bir

ekli,

bir

durumu

vardr.

te bu muvazene,

terkedilmesi

imkânsz

olan

bir mutabakat

esasna

dayanmaktadr.

ikincisi, ayrlma

ile ilgilidir.

Bu konuda

öyle

diyebihriz:

Eer

sükût'un bir

mâna

olmad ve ancak

onun

kelâm'dan

ayrlan

bir

zat'a

raci

olduu

kabul edilirse,

bu

kclâm'dan ayrlma

eylemi,

aynlamn

zorunlu

olarak

bir

hali

olacaktr.

Bu

hal

de, kelâm'n

ortaya çk

ile

yok olur.

te

bu ayrlma

haline

yokluk, varlk,

sfat

veya ekil

denir.

Bu da kelâm'n zuhuru

ile

yok olmutur ki,

burada

yok

olan

kadîme-

dir.

Oysa biz

daha

önce

kadîm'in ister zat, ister

hal veya

sfat

olsun,

hiçbir zaman yok

olamyacan

zikretmitik.

Bu imkânszhk

sadece

kadîm'in

bir

zat olmasndan

deil,

aksine

onun

kadîm

oîmasndajtair.

Buna

göre âlemi'n

yokluu

gerekmez.

Zira o,

kdem

ile

yok olm^^,

Çünkü

âl^'ln

yoklua

^imâ^m^$3mâmmi^hmm^

W

dmraâa

mâ çtapmtr

ki^

bu dunmt,

aat ûzedne bir

deiiMlk,

bF

tebâdM

lu^

ka^

^m.

Görülüyor

M,

aralanndaki

fark

gayet

m

sefÛttir.

Bu

konu

ile ilgili

olarak

öyle diyenler

olabilir: Arazlar

pek

çok-

tur. Hasmmz,

Yüce

Allah'n

renkler,

elemler, lezzetler ve

benzerleri

gibi

arazlardan

birisinin

hudûsüne

bir

mahal

olacan

iddia

etmemek-

tedir. Ancak

tartma, sizin

zikrettiiniz

yedi sfat hakkndadr.

Bu

s-

fatlann

içinde

bulunan

hayat

ve

kudret konularnda bir

anlamazlk,

bir

niza

yoktur.

Ancak

niza,

bunlan

yâai,

kdâ^ irade

ilim

feakkmdadu:.

lmin

nu^im

l^ad^

va^O&iBa

kaM

eMie^

seM

(i^tnMt)

ve

basar

{j^m^

mânalan

da

vardr.

Bu

^atm naut-

MkSL Mdis ohnm.

âMak*m

mtssâm

ha^m.

Üit

kdm olmasnm

mh

hal

olmas

gerekmektedir.

Aksi

halde

bunlarla

muttasf

ol-

mamas

gerekir.

Böylece,

bu sfatlarn

Allah'n zat

ile

kaim olmas

zorunluluu

ortaya

çkar

ki,

bu da, Allah'n

hadislerin

bir

malhalli

olmasn

gerektirir.

Hadisleri

bihnee

gelince,

Cehm'e

göre

bu

ilim,

hâdis

olan

sfattr.

Zira,

Yüce Allah halen

âlem'in daha

önce de

var

olduunu

bil-

mektedir.

Allah'm

ezelde

âlem'in

var

olduunu

bilmesi,

bir

ilim,

bir

108

Page 110: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 110/196

bilme

deildir. Alluh^n

daha

bnm

bir

^1

^mM Im^

bul

edildii takdirde,

âlemin,

bu

yfflseden

önöö

olmasi^Bf

îhnt

hâdis

olduu

kendiliinden meydana

çkm olur.

Dolaysiyle, her

hft-

dis

için

de

ayn

eyi

söylemek

mümkündür.

lEBâet^râil de

hâxüs oknas

zorunludur.

Zira,

eer irade

kadîm

ol-

sa^^

imâ^

iiMran

4t

kadîm

olmas

gBce^d^d^*

Çünkü

kudret

ve

ira*^

de

^MBOote^

e^^ÜBr

ortadan

kalkt

zaman,

ohmaâ

eyin hasl olmas

vadp^.

Jtea

irade olunan tebangi

bir engel

buluffînakszn,

irade ve

î&itotten

geri kalmas nasl

düünü-

lebilir. te

bundan dolay

Mutezile,

bir

mahalde

bulmmakszn

ira-

denin hâdis

olduunu

ileri

sürmütür.

Kerrâmiye

ise,

iradenin,

Allah'n

zatnda hâdis olduunu

söylemitir.

Onlann

böyle

söylemeleri,

belki

de

Allah'n

her varl,

var

olduu

anda

kendi

zatnda icad etmek

suretiy-

le

yaratmasndan

ileri

gelmektedir ki,

üphesiz

bu

da

iradeye

racidir.

K^m'a 0^me,

kendisinde

geçmiten

haber verme

özellii

oldu-

u ha^

mM

fite

il

toto

<te? Naçd olur da

Allah

ezelde daha

Nth'ubalketm^iM^

 'Bizkenâtkavn^NOCu^^rdik *'

6ex1

için

**AydkkMxa>m

çkar,

^a

mtfmâîoMts

vadidesin'','^

der?

Daha

emrolunan

ve nehyolunan

bulunmad

halde, Allah nasl

emretti

ve

nehyetti?

Eer

bu

muhal

olduu halde,

daha

sonra

emredenin

ve ««fe^

yedenin

kendisi

olduunu

zorunlu

olarak

bildiine

ve böyle

bir

ey

de

kadîm hakknda

muhal

olduuna

göre,

daha

yok iken,

Allah*m

kendi-

sinin

emredici ve

nehyedici olduunu

kesin

olarak bilmi

olmas ge-

rekir.

Binaenaleyh.

Allah'm hâdislerin bir

mahalli

olmasmu

bundan

baka

bir mânas

yoktur.

Bunlara

cev^

olarak biz

deriz

ki:

Bu

üç

sfatla

ilgili üpheyi

Inoelediinu^

XB&ssm$

bu

üphenin

içinden,

Alab*Ui

hâdislerin

mahalli

olduunu

iptal

edm Bm^Ml

bir

d^lm

^kmaiftlfea

imkânszdr.

Zira

bu

saVBUS^Iar^

aneal^

1^

bu

p^irî^ttâ^

%tm

mmm^

lardif.

Bu

üphe

aydAtil^E

Mom,

nasl ki,

Allah'm vasflandnl-

masma

delâlet

eden kesin

bir

delil

olmad

halde,

reUdea^

ve

tazm

gibi

eylerin mahalli olduunu

söylemek

batl

oluyoiîsa, bunu cU

söy^

lemek

öylece

batl olur. Yine

biz

deriz

ki:

Yüce Allah

ezelde âlem'in

varhn, var olduu

anda bildi.

Bu bilme

tek

bir sfattr. Bunun

gerek-

lilii

de,

daha sonra âlem'in var olacam

ezelde

bilmedir.

Var

olduu

zaman,

onun

halen var

olduunu

ve

varlm

bildikten

sonra

da,

daha

49

N0t

Süresi, âyet:

1.

50

TM

Sûresi,

âyet:

12.

Page 111: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 111/196

ânoî

var idigini

bilmektir.

Bu haller,

âlem

ile ilgili

olarak

birbirinin

peism

devam eder gider.

Böylece,

Allah

ile ilgili

bulunan

bu sfat

aydnla kavumu

olur.

Bu

sfat

asla deimez. Deien

ey,

sadece

âlem*in

ahvalidir.

Bunu bir

misâl

ile

u

ekilde

açklayabiliriz:

Meselâ

biz,

güne

doduu

zaman,

Zeyd'in

geleceini

bir kimsenin

bildiini,

bu

ilmin

onda

güne

domadan

önce hasl

olduunu, bu ilmin zail

olmayp

kendisinde

kaldn

ve

güne

doduu

zaman

da

kendisinde

baka

bir

ilim

yaratlmadm

farzettiimiz

zaman,

bu

kimsenin

du-

rumu güne

doduu

zaman

acaba ne olacaktr?

Acaba

bu

ahs,

gerçekten

zeyd'in

geli^

tfc^

mi

veya biimemi

mi olacaktr?

O

kimsenin

bunu

biimemi

olmas

muhaldi^

ha

gehne

eylemini

bÜmesinin

kendisinde

baki bulunduu

ve

bomül

dât

Ife^^

zaman

im^

oJmm

ta^dijnütir.

u

gûnep

doâ|GnHi

le

s^k

mmass^

Ata^ mskae e^emmi

de

o

mâsL

bîhne^

olnms

bu

kunsenin, ZeydUn

ÛsM

önce

geldiini

mutlaka

OÎnm fâzmdr.

ödrûldüü

gibi,

burada

tek bir

ilim, gehne

fii-

Ikâsk ileride

olacan, hâlen

olmakta

bulunduunu

ve

daha

önce

ol-

duunu ifade

eden bir anlam

tamaktadr.

te

Yüce Allah'n,

hâdis

varhklan

kuatmasn

gerektiren kadîm

ilminin

de bu

ekilde anlal-

mas

gerekir.

itme

ve

görme

sfatlarnn

da bu

esasa

kyas

edilmesi

lâzmdr.

Bu iki

sfattan

biri,

ayet hâdis

olmadan veya

bu sfatlarda

bir

ey

hâdis

olmadan,

görülenin

ve

iitilenin

anlalmasn

salayan

bir

sfat ise,

buna

göre hâdis

olan, ancak iitilep^

ye ^rülen eylerdir.

Bunun kesin

delili

udur:

Çeitli

duruDaM

&mmâ£M

bu

deiiklipn

hali

hazrdald

^^mma nazaran

daha

@nce

ne k

ne

olduu^

îl^l^le tek

ey

mm^sM

dci^ilt^er

terine

bir

fa23ah

gerekttaez,

2^11^»

Mtdûdû

ile,

iHm ile

iMa

MW

etmedii

bîlinoisMIt.

tea

gâte,

bir

tek zatm

M^te

MMû

Be

ilim

nasl

taaddüd

eder

?

Kezâ,

bir

tek

Mm,

birbirine zt çeitli

zatlan

kuatabildiine göre,

ayn

ilmin

geç-

mi

ve

gelecek

zamana

izafetle,

birtek

zatn

hallerini

kuatmas

mâ-

nasn

ifade

etmesi

nasl muhal olur?

Hiç

üphe

yoktur

ki, Cehm,

Yüce

Allah'n

malûmatndan sonluluu

nehyetmekte

ve

sonra da son-

suz

olan

ilimlerin

var

olabileceini kabul

etmemektedir.

Bu

da

kendisi-

ni birçok

çeitli

malûmata

taallûk eden

birtek

ilmin varln

itiraf

et-

mek

zorunluluunda

brakmtr.

Binaenaleyh

bunu,

bir

tek

malûmun

halleri

hakknda

da

nasl

kabul

etmez?

Bunu

u

ekilde

açklamasME

mümkündür:

Eer

her hâdis

için

Allah'm

bir

ilmi

hâdis

ölu^a,

bu

ilmin

yaratlmam

olmas

ve

btmun

da ya malûm,

ya da malûm

110

Page 112: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 112/196

olmamas

gerekir.

Bu

ilmin malûm

olmamas

muhaldir.

Zira

hadis-

tir. Kendi zatmda

olduu

halde,

Allah'n bilmedii

bir

hâdis'in

var-

l

caiz ise,

-ki

bunu

açkça bilmesi

daha

uygundur-

kendi

zatna ay-

kr olan

hâdisler

bilmemesinin

caiz

olmas

üphesiz

daha

evlâdr.

Eer

bu

ilim

malûm

ise, ya sonsuz

olan baka

bir

ilme

muhtaçtr ki,

bu

muhaldir

veya

ayn

ilim

ile

hâdis

bilinmi olur. Bir

hâdisi

ayn

ilim

ile

bilmek

ise,

ilmin

zatnn

bir

olmasn

ve

bunun

da

iki

malûmu

bu-

lunmasn

gerektirir. Bunlarda

t^rii

zat ve

dieri de

hâdis'in

zatdr.

üphesiz bu da,

birbirinden ayn

iki

malûm*a

taallûk eden

bir tek

ilmin

yarhnm

olmasm

gerektirir.

Binaenaleyh,

ilim

birletii

ve

dei-

kesMtm

mfmm^

haM^

birtek

maltaun

hallerine taallûk

^te

bîr te^

Bpte

Mtaö^

lutsd

olmaz

?

çdikesi

zorunlu

^

budur.

rade'ye

gelince,

daha

önce

de

söylediimiz

gibi,

baka

bir irade

bulunSHMan,

iradenin

hâdis olmas

muhaldir.

Bir irade ile

hâdis

olan

1^

m^m

G^9^k

teselsül

ed^

gte.

Kadîm

olan irade'nin

hâdislere

taallûku

ise

mM

^dir.

Ancak

kadîmce

taallûku imMnr

ss&ar. âtein kacUm

olmana

ânâe*^

âMdn cMiftm

imMk

eüp,

mAâs

onun

varlna

taaUÛk etmmi olmasndandr.

Bunun

izah ise daha

önce

geçmitir. Eer

Kerrâmiye

W

olduu

anda

icad

edilmek

suretiyle kendi

zatnda MMs oldniunn m

böylece,

o

anda

âlem'in

varhnn

hasl

olduunu

ileri

sürerse,

onlara

deriz

ki:

Kendi zatnda

hâdis

olan

icad, o an

ile

tahsis eden ey

acaba

nedir?

üphesiz

bu

da

baka

bir tahsis

ediciye

muhtaçtr. Binaenaleyh,

hâdis

olan

irade konusunda

Mutezile'ye kar

söylenen sözün

aymm,

icad

konusunda da

onlara

söylemek

mümkündür.

ayet onlardan bi-

risi,  bu icad,

yaratmay

meydana

getiren

Allah'n

 ol sözü,

bir

ses-

ten

ibarettir

derse, bu

iddia

üç

yönden

muhal olur:

Birindsi:

Sesin

kendi

zatiyle

kaim

olmasmm imkânszhdr.

ikincisi:

Allah'n

 ol

sözünün

de hâdis

olmasdr.

Eer  ol

sözü,  ol demeden

hâdis

olmusa,

âlemin

de  ol demeden

hâdis

ol-

mas (var olmas)

gerekir.

Eer

 ol

sözünün hâdis olmas,

baka

bir

söze muhtaç

olursa,

bu

bakas da

bir

üçüncüye, bu da

bir

dördüncüye

•TOtoç

olur.

Bu

da

böylece

sonsuzlua kadar

devam eder

gider.

u-

rasn

belirtmek

lâzmdr ki,

Allah'n  kun ol

sözünün, kendi

zatnda,

her

an

bütün

hâdisler

saysnca

var

olduunu

ve

böylece

her

an

binlerce

S&m

^

geldiini kendi akliyle bulan

bir

küns^le tfutmak eP

bette

ki

doru

deUdir.

111

Page 113: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 113/196

 NCkn'' ve

 1^**

l^ffJerinîn

ayn ^hmesinm

im^mmkT

1^

bilinen

bir

g^$^ür.

M

hafOe^

tdafiîz

edilmesinia

â^tnl^

0teHt

*^ûl**

mrfînn

eufSnden

sonra

gdmâsi 8^^^

Zira

iki bt^iû

^^ae^bü^

mubaldîr. Bunlar

cemedüdi bal<e,

hk

sraya

göre dizibnedii

veya tesbit

edibnedii

zaman,

bîr ankm

ta-

yan

bir söz

olmad gibi, bîr kelâm da

deildir.

Birbirinden

ayr

iki

harfi cemetmek muhal

olduu

gibi, ayn zamanda

bir

birine benzeyen

iki

harfi de cemetmek muhaldir, Aym

anda

 kâf

harfi

ile

 nûn

harfinin

bir

arada bulunmasnn

düünülemiyecei

gibi,

iki

 elif

in

de

bir

arada bulunmas düünülemez. Yüce Allah'n kendilerine akl

ve fikir vermesini dilemeleri, üphesiz

onlar

için

nazariyatla

uramak-

tan daha hayurl ve

daha önemlidir.

ÜçüncüsUî

¥te

AWi*5a «özü, ya

âletnB

yokluu

veya

vm-

l halinde âlem

ile var

olan bir

hitaptu*.

Eer bu

hitap

âlem

yok iken

vâki

oluyorsa,

üphesiz

yok olann

böyle

bir

hitab

anlamas

mümkün

deildir.

Buna göre âlemin,

Allah'n

 ol sözüyle meydana geldii

nasl

düünülebilir?

ayet bu hitap

âlem

var iken

vâki

olmusa,

var

olan bir ey

için

 ol demek nasl mümkün olur?

Doru

yoldan

sapan

bir kimseyi Allah'n

ne

hale getirdiini görmez

raisin?

Bu kimsenin,

akhmn

zayf ve düüncesinin kt oluu.

Yüce

Allah'n

 O,

bir

eyin

olmasn

diledii zaman^

sadece

ona  oV

demesiyle

derhal

olur''''

sözün-

deki

mânay

anlamamasna, bunun,

]aj4retin

ve

Jbsmâlin

yokluundan

kinaye olduu

ggriiünü

kendisinde

^andumasna

ve

dolayisiyle bu

tur.

eahilleia

te

W^SSâs^ tatM^ m^^

1% liteanauiaâten

AIWa

sfmm.

I^te

o

^

YÜoeAU ve

0%ün

stfâtan

bakkmda doru

düünmeyen,

doru

yte nanca Mîp

olmayan

cahil

için

 And

olsun

ki,

sen,

bundan

gafildin;

ite senden

gaflet

perdesini

kaldrdk,

bu gün ank

görüün

keskindir '^

denecektir.

''i^^mdMeri çkar''''

ve  Biz

NOCu kendi kmmUiB

g^^^-M'^

sözleil

baSdsn^aMittelan, ancak

«mlarm

l^oa^

bir ses

^âsatskMnd

51

Yâsitt Sûresi, âyet: 82,

54

AWSmsi,

1^:

58;

Hüd,

üyet:

29.

Mu'tM,

flyet:

23;

Ajd&mt,

ty^i

14;

112

Page 114: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 114/196

çenelerinden

ileri

gelmektedir.

Bu ise burada muhaldir, fakat nefst

Mâm anlald

zaman,

bu muhal deildir. Binaenaleyh,

bu

konu

ile

ilgili

olarak biz

deriz

ki:

Yüce

AIlah*m

zatnda

Nûh'un gönderilme-

si

hakkmda bir

haber,

bir bilgi mevcuttur.

Bu

haber,

Nûh'u

kavmine

göndermeden

önce,

 Biz

Nûh'u göndereceiz

gönderdikten sonra

da

 Biz

gönderdik

eklinde

bir

anlam

tar.

Lâfz, durumlarm

dei-

mesiyle

deitii

halde,

Allah'n

zatiyle

kaim

olan

mâna

deimez.

Bu

haberin

hakikati,

o

haberi

verenle

ilgili bir

haber

olmasdr

ki,

bu

da

bilinen

p

zamanda

Nûh'un

gönderilmesidir.

Bu

ise,

daha

Önce

ilim konusunda

geçtii

gibi,

hallerinin

deimesiyle

deimez.

Bunun

gibi, Yüce

Allah'n

 ^^mi^ml&i

çkar

sözü

de

beliii

bir

mre

delâlet

eden bir

lâ|^^,

se,

enatredü^

j^^H^mH

Q

mxm

zatnda

Wmu

hk

tâl^p^

öln^l^

run,

wohmaan

bîdmmaa art d^cür. FEdcat lüe^utm

^dan

dace

emân

k&M

kte

öhmm

1^&lmm

w

olduu

zaman,

uyülma^îu

gerektiren dier yeni

bir

emre ihtiyaç kal-

makszn,

aym emirle

emrolunmu

saylr. Meselâ çocuu olmayan

bir

insan

düündüümüz zaman,

bu kimsenin, çocuu varm farzederek,

ondan ilim

örenmesi

isteinde

bulunmas

gerektii

duygusunun

kendi

zatnda

kaim

olduunu görürüz.

Zira

bu

kimse,

kendi

nefsinde

çocu-

una

 ilim

ören

demek ihtiyacn

duymaktadr. te bu

ihtiyaç,

kendi nefsinde

çocuunun

varlm farzetmee zorlamtr. imdi

eer

bu

çocuk

var

olup, kendisine

akl verilseydi ve

aym

zamanda

ha-

riçte

duyulmas

mümkün

olan bir söz

söylenmeden,

babasnn

nefsin-

de bulunan

bu gizli

emir kendisine bildirilmi ve

bu

emrin de o var

oluncaya

k^Jar

babasnn

nefsinde

baki

kalaca

farzedilmi

olsayd,

^pteiz

bu

çocuk,

baba^nm

uyulmasm

gerektir^

dier

bir

^nri

^^ine

ih%aç

kalmacto

^

^^fya

fiB^edlen

ilk

mm

^s^mu-

m,

kmûMoM

t^ata tamfodan

iHffî

@immdde

eme^lmi

bulun-

duunu bilmi

olurdu.

nsanlar

j^asi^a

adet

olan,

çocuun

anct^ ba-

W

emre veya

gereklilie

delâlet

eden

birlâfîz

Üe îHm

^hibi olmasdr.

Kendi

dili

ile

ona söyledii

 ilim talep

et sözü

ister

b

vakitte hasl

olsun,

ister

çocuunun varhmdan

önce kendi

zatnda

kaim olsun,

o-

nun zatnda

uyulmas

gerekli

bulunan

bir

emrin

varlna delâlet eder.

te

emrin.

Yüce Allah'n

zatiyle

kaim

olmasnn

da bu

ekilde

anlal-

mas

lâzm gelir.

Böylece, bu emre

delâlet eden

lâfzlar hâdis

ve

med-

lûl da kadîm

olur. Bu

medlûl'un varl, me'murun varln

gerektir-

mez.

Ancak

me'murun

varh,

her

ne

kadar

farzedilmi

olsa

da,

tasav-

vur

olunur. Eer

tasavvur

olunan

bu

me'murun

varl imkânsz

ise,

bu imkânszligi

büen

bir kimse için,

uyulmas

g^eken

böyle bir emrin

1X3

Page 115: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 115/196

Çnn taiiavvur

olunmamas

mümkündür.

te bunun içindir

ki,

Wli

muhal olan bir

fiilin

Yüce

Allah'm

zatiyle

kaim olmasmm

zo-

runlu

bulunduunu

söyleyemez. Ancak

bu

fiil

varl

mümkün

olanlar-

dan

ise,

üphesiz

onun Allah'n

zatiyle kaim

olmas

muhal deildir.

Eer,

bu

sözünüzle

Yüce

Allah'm

ezelde

emredici ve

nehyedici

ol-

duunu mu söylemek

istiyorsunuz?

Evet

Yüce

Allah

ezelde

emredi-

cidir

derseniz,

emrettii

ey

bulunmad

halde,

Allah

ezelde

nasl

em-

redici

olur ?

ayet,

Yok,

Allah

ezelde

emredici

deildir

(}e]:se^

öQce

emredici

deil

iken,

dala

smm

AJU'ffî i^mâim

cMfora

kabul

etmi

olummz

denif^

^m^p

O^ürak

deriz

U:

Postlamuz

bum

ce-

^mm^

teusunda j&tîlaâ

âflM^i^dir. En

doSnm

Wm

bu

kmxM

§^

teemirft:

1^m

^feteden iki (arafindan

biM mûr

mf%

#

isa^

^rtfflrtB& #iitt

lâc

görüttf.

BMltet

^saMu

olarak

ortaya

çkmUr. Bu

da kadîm

gerekli-

H^ft,

yaîi

uyulmas

gereken

kadîm

emrin

aklla

bilinmesidir.

Eer,

ad geçen çocuk

hakknda

olduu gibi, bu emir

de emrolunann

varh-

mdan

önce

hasl

olmu ise,

acaba

buna,

emrolunann

var

olmasn-

dan ve

onu anlamasndan

sonra

m

veya

önce

mi

emir ad

verili-

yor, denmesi

gerekir.

Bu, aratncmm,

benzeri eylerle

uramas

doru

olmayan

lâfzla

ilgili

bir

mesele

olmaktan

baka

bir

ey deildir.

Bununla

beraber doru

olan,

daha

makdûr

(takdir

olunan) yok

iken,

Yüce

Allah'a

kadir

admn

veritesm

gMukkri

gibi,

erarolunan

yok

iken

de Allah'a

âmir

adnn

verîtasinin

caiz

olmasdr.

Çünkü onlar,

mevcud

bir

majdûru

bulunnfâd

hsâ^^

k^^^M

var

olabileceini

kabul

etmi^^

ve ka^^

fül^

^

4to d€p»

^âlta olan

bir

Hrt<^»«5WWr

demj^^ffc

1^

büttun

^tM^

^

sââsç^

miltm ûlm

m

m^^mmvi

g^U^

matt^

mevcud

oinmnî

g^i^^üm Yok

daâ*ffî

i^h,

\m

Ht^mdm

m^sü^*

Emir,

eâireAm

bt

mn^mmsû

^^in gerektirdii

gibi,

emreden

bir

âmirin

de

varln

gerektirir.

Bununla

beraber

me'murun,

yâni emrolunann

bulunmamas

da mümkündür.

Burada emrolunan

bulunmad

halde,

âmirin

var

olmas nasl

mümkün

olur,

denemez.

Fakat

sadece

bunu

yapmakla emrolundu,

bu ise,

malûmdur,

denir.

Zira,

emrolunan

eyin

var

olmas

art

deildir.

Aksine

art olan, onun

yok olmasdr.

Mesela,

vasiyet etmek suretiyle

çocuuna

bir eyi emre-

den ve sonra

da vefat eden kimsenin

çocuu,

babasnn vasiyetini

yerine

getirdii

zaman,

babasmn

emrine

uydu, dendii halde,

hakikatte

böyle

bir

emir

yoktur.

Haddzatmda

böyte

hir

olmaâ^

hates

biz

buna*

emre

uymak

adm vedâz.

Bu da,

emrolunann

emre

uymasm,

hattâ

emrin ve âmir'in

alm ve

bu emrin de bir emir

olmas

hasebiyle

114

Page 116: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 116/196

mutlaka

cmrolunn

eyin

varln

gerektirmediine

göre, me*nurun

varln

getektirdiini

ileri

sürmek

nasl mümkün olur? te böylece

gerek lâfzn

gerekse

mânann

bu

konudaki rolleri

açkça

anlalm

oluyor. Esasen

önemli

olan

da ite bu

ikisidir. Yüce Allah'n

hadislerin

mahalli

olmasmm imkânszl

hakknda

gerek

ksaca,

gerekse

uzun

uzadya

anlatmak istediimiz

gerçek de ite

budur.

I

Dördüncü

Hüküm:

Yüce

Allah için

bu yedi sfattan

türeyen

isimler, O'nun hakknda

ezelî ve ebedî

olan isimlerdir.

Allah ezelde hayy, âlim, kadir, semî,

basîr

ve mütekellim

idi. u kadar var

ki,

ar-Râzk

(rzk veren),

al-

hâlk

(yaratan), al-Muiz (yükselten)

ve al-Muzil

(alçaltan) gibi,

Allah'm

sfatlarndan

türeyen

fiillerinin ezelî

bulunduklarnn doru

olup olma-

dklar

hususunda

ihtilafa

düülmütür.

Oysa bunlarn

üzerindeki

perde

kaldrld

zaman,

bu

konuda

herhangi bir

ihtilafa

dü^^in

imkân-

szl kendiliinden ortaya

çkm

olacaktr.

Genel olarak,

Yüce

Allah'a

verilen isimler

dört ksma ayrlr:

Birincisi^ sadece

Allah'n

zatna delâlet

eden iMn^dk

1^

baite

ezelî

W-

«^îedîdir.

kincisi,

kadîm sfatnda

olduu

gibi, selb'in

ziyadesiyle,

zata

de-

lâlet

ed^

imnlerdir. Zira kadîm,

baki

sfatmda olduu

gibi,

üzerine

yokluk

geçmE^

lor ^l^^^^ite^

@d<^.

Pmj^

varha ve

^nra

^

tet^^den

adem'In

{yokhm^

sA^Aess^eb^

i^S^

eden

telâE

de

tau^o^

^^Kfcr*

ÇâaM

birlik de va^î^

^

teti^ted^

Zl^

b&

âa lEiedja

w ih^on

^ine

delâlet

eder.

üphesfeböt^

fetfidaf

da Allah hakkuSda ezelî ve ebedî olan

isim-

lerdir.

Çünkü

Allah'tan

selbedilen,

ancak

O'nun

zat

için

selbedilmekte

ne

dolayisiyle

bu da devaml

olarak

zatla

beraber

kalmaktadr.

Oçimcüsüi

varha

ve

bunun

dnda

kalan mâna

sfatlarmdan

biri-

ne

eden

isimlerdir.

Bunlar hayy,

kadir, mütekellim,âlim,

murîd, semî, basîr gibi sfatlar

ve

bu yedi

sfata raci olan

âmir (emre-

den), nâhî

(nehyeden),

habîr(

haberdar

olan)

ve

benzerleri gibi

sfat-

lardr.

Bütün sfatlarn kadîm

olduuna

inananlara

göre, üphesiz

bun-

lar

da,

Allah

hakknda

ezelî

ve

ebedî

olan

sfatlardr.

Dördüncüsü,

cevâd ^Cömertlik),

râzk

(rzklandran),

hâhk

(yara-

tan), müz (yükselten^ muzil (alçaltan)

ve

benzerleri

gibi,

Yüce

Allah'-

IIS

Page 117: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 117/196

m nîllerindcn birine

izafet edilmek

suretiyle

varla

delâlet

eden

isim-

lerdir. Bu isimler

hakkmda ihtilaf

edilmitir.

Bazlar

bu

isimlerin

ezelî olduunu,

çünkü

eer ezelî

olmasayd,

AIah'm bu isimlerle vasf-

landrlmas tagayyürü

(deimeyi)

gerektireceini

söylemiler,

baz-

lar

da bu isimlerin

ezelî

olamyacam,

zira

ezelde

halk (yaratma)

olmadma

göre,

bir

hâlk'm (yaratcmm)

varl nasl

mümkün olur,

demilerdir.

Bu

meseleyi

açklamak

için

öyle

demek

lâzmdr:

Meselâ

klç için,

daha

knnda

iken

keskin

dendii

gibi,

klç ile herhangi

bir

kesme

eylemi

hasl olduu zaman

da,

fiile

iktiranndan dolay keskin

denir.

Halbuki

bunlar

esâ^nda

iki

ayn mânay

ifade edeler. Klç,

knnda

iken bilkuvve

ve kesme

eylçoû

Msâ

old»^ zaman

da taUüü

keskindir. Bunun gibi

su için, daha

teds^

iken smudll^

^0lâ<

bunlar daJM

ayn anto

taufeur.

JHl^

«teha kmrnda

ik^

k^ldfl-

dlr

ten^U^t]AW>

c^mû

l^disiyle

hasl

olan

sfaün

ger-

ide

Mçta

Mâffîmsyiif.

taunla

h&rahe

homs

M^

derhal

mey-

ana gelmemesi, keiîdn

ve

haar bir durumda

olmamas

gibi,

klcn

zatnda bulunan

bir

kusurdan

ileri

gelmeyip,

bu, onunzatnndnda

olan baka bir sebebe dayanmaktadr.

te

daha

knnda iken klc'a

keskindir

denmesine

sebep olan

mânaya uygun olarak,

Yüce

Allah'a

da ezelde hâlk'dr

denmesi

doru

olur.

Zira

yaratmamn bilfiil

cereyan

etmesi,

Allah'n

zatnda

bulunmayan bir

eyin yeniden maydana

gel-

mesinden

dolay

deildir.

Aksine,

yaratma

fiilinin

gerçeklemesi

için

art olan her

ey

ezelde

mevcuttur.

Halbuki

klçla kesmee

baland

anda, kendisine keskindir

denmesine sebep

oianmânamn

ezelde bulun-

mas

doru

deildir. Mâna'nn

oynad

rol ite

budur. Bundan

da,

aüalyor ki,

bu ismin

ezelde

böimwB«

£Wl

deildTi^üy^

bir

kim-

eer ikind mânay l^tediyöm,

üphe^

het

j^a^^

hakleir^

1^

mm

|M

mââs

hotmmst

^b^^

Mma&â& hsHâiâiî.

CnkÛ

bmnmla, o da birinci

mâna^

\m^ktdi

olmaktadr, tfö

lam

Mcikot

anlald

mtm,

im

t^lû anlamazhm

ortadan

kal^t^»

mda

üphe

yoklSff.

Esasen,

bizim

de

sfatlarla

ilgili

ksmda tam olarak

anlatmak istediimiz

ite

budur.

Bu

bsm

yedi

davay ihtiva etmitir.

Bu

davalarla ilgili

kudret

sfatndan

üç

kol ayrlm, kelâm

sfatiyle il-

gili olarak

be

itiraz

ortaya

atlm

ve

sfatlar

arasndaki

müterek hü-

kümlerden de dört hüküm

meydana

çkm

ve

böylece

bunlarn

toplam

yirmi

davaya yaklamtr.

Fakat her

dava,

her

nekadar

ispatlanmasn

salayan birtakm

davalara

dayanmakta

ise

de,

gerçekte

bunlardan

sadece yedisi,

bu

davalarn

esasm

tekil

etmektedir.

inadi de

bu

kita-

bm

üçüncü

ksmuu

inceliyelim.

m

Page 118: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 118/196

ÜÇÜNCÜ

KISIM

ALLASrm

^BllMS

Yüce

Allah'n

bütün fiilleri caiz olup,

bunlardan

hiçbiri vacip

(zonmlu)

olnmkl^

vaMflandnkmaz. Bu

]g^^

yedi

görü

ileri sürü-

yoruz:

Biz

iddi^ ediyoau

ki, Yüce

Allah

için, kuUanm bir

t^dif ile

mü-

kellef

blmamas

caiz olduu gibi, onlan

kendi kudretlerinin

dnda

ote 96^Jj^

mükellef

klmas,

herhangi

bir

karhk bulunmadan

onlara

^Jmt

m

e^et ttmt

4e

caizdir.

Yine

kuUaa

iin

mMx%

^

i;^

phm)

t^a&t

itaati

mikâfatlandrmasi

ce^a^H^lamm

âft

terlae

-^^

deildir. Bir

^in

vadp

onm^,

iâsÛ^ dmayp,

sasm

nM

Û^sâk. Peygamb^â^

dermek,

Allah

üzerine

vacip

deildir.

Fakat

göndermesi kabîh

(kötü)

olmad gibi, muhal da deildir.

Allah,

gönderdii Peygamberlerin

doruluklarnn ortaya çkmas için, kendilerine mucize

göstermeleri

imkâm

salar. te bütün bu

davalar, vacib'in,

hasen

(iyi)'in ve kabîh-

(kötü)' in mânalarnn aratrlmas esasna dayanr. Bu meseleler hak-

knda birçok kimseler fikir yürütmüler

ve

akhn bunlar

iyi,

kötü

veya

gerekli görüp görmedii hususunda

uzun

tartmalar

yapmlardr.

Onlann bu

konularda

kankha

dümelerinin

sebebi, bu

lâfzlarn

tadklan

gerçek

mânalan

ve bunlarla

ilgili

terimlerde

bulunan

ihti-

laflan kavrayamamalanndan ileri gelmitir. Hal

böyle

ohjnca,

daha

aralarmda ittifak

edebilecekleri

ekilde vacib'in

mânâsm

anlamadk-

lan

hald%

akim

bîr

^

yscî^

kskp

klmad#

^susmi^

iki

hasmm

Msiri^o

j^d^^fi^

imâ mümkün

ote?

Bl^enakflt,

tef^^^

i&ee

isbdahlar

(terindar)

konusunu ele

alp ncdememls

ptuSi^r.

alt

lâfzm mânas

üzerinde titizlikle

durmak gerekir. Bunlar

da vadp

(zcmnlu,)

huun {iyi),kubuh

(kötü),

abes

(faydasz), sefeh

(sefahat)

ve

hikmet (bilgelik,

sebep)

lâfzlandr.

Zira

bu

lâfzlar müterektir.

Hatalann

menei

de

bunlarn mücmel oluudur.

117

Page 119: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 119/196

Bu

gibi

konularda

en

doru

yoi,

lâfzlar

bir

tarafa

brakp, önce

baka ibareler

kullanmak

suretiyle

aklla

mânalan

aratrmamz,

sonra da aratrlan

lâfzlara dönerek,

bu lâfzlardaki terimlerin

dei-

ikliine bakmamzdu:.

Bu itibarla

bu konuda

biz

deriz

ki:

FS^.-Varl muhal

olnu^am bir

fîüe vacip denir. Fakat l^dîm'e

vacip

ad

vedlffîssi

m

wmm

da, ^sk

batma e^teine

vadp

demnesi IMfii

em

ga^miz

deildir.

Açkça

tA^

Mr

husus,

yaphnas

terkeditmesine

tercih

olunmayan ve bir kimsenin bir ii i-

lemesi,

terketmesinden

evlâ bulunmayan

bir fiile vacip denmesinin im-

kânszldr.

Bunun gibi, herhangi

bir

tercihle

tercih

olunan ve

ba-

kasndan

evlâ

bulunan bir fiilin

de

vacip

olmas

düünülemez.

Bunun

için mutlaka o

fiili tercih

ettiren özel

bir

sebebin, bir

tahsis edenin bulun-

mas

gerekir.

Bilinmektedir

ki,

genellikle fiil bazan terkedildii zaman,

onu

bir zararn

takip

etmesi bilinen veya

tevehhüm edilen

bir

durumda

bulunur.

Bu

zarar,

ya

dünya'da iken derhal

verilir veya

âhiret'e

terk-

edilir.

Bu, ya

çok

yakmda

meydana

gelmesi

muhtemel

olan veya

ta-

hammül

edilmesi

imkânsz olan büyük

bir zarardr. îte fiihn

bu

bö-

lümlere ayrlmas ve

onlara

tercih

edilmesinin

sebepleri,

lâfz olmadan

da

aklla

bilinmektedir. O halde

imdi

de lâfzdan

bahsedelim:

Bu hususta

biz deriz ki: Kendisinde

yakn ve

muhtemel bir za-

rarn

bulunabilecei

bir fiile, vacip

denilemiyecei

bilinmektedir.

Çünkü,

meselâ

susam

olan bir

kimse,

hemen

su

içmee

balamad

takdirde,

onun

pek

yakn

bir zarara uramas

mümküjdür.

Fakat

bununla beraber,

su içmek

ona

vacip'tir denemez.

Ve yine bilinmekte-

dir

ki,

esasmda

zarar

bulunm^an, fakat

yaplmasnda

fayda

bulunan

eye

de vacip

denmez.

Zira,

meselâ

ticarette,

mal

ediaSJOiede

ve

ibadetime birtakm

faydalar vardr,

fakat

bunlasa

'va^ d^mez.

C^@M

Woif

^sm

m*

Moe^hnesinde

a^k

biif

^smt

bulunaa

S-

lifflr

b^

mm,

dteki

diînyada,

yani

^lkkte

(teaksa

ve

bu

da

e-

fMiMlft^^ W%orsa,

hvm

va^

^st

b^ mtm

dünya-

da ise

ve

budaaM

te

Uoiyorsa,

tm^^bazaa^^ad^dm^mteldh-

dftfi

Zira eriata

inanmayan

bir kimsenin,

açlktan

ölen

bir kimseye,

bulduu zaman

yemek

yemesinin kendisi

için

vacip

olduunu

söylemesi

mümkündür.

Burada

yemek yemesinin

vacip

olmasndan maksadmz,

terketmesinden

doacak zarardan

dolay, onun yemek

fiiHni

terke

tercih

etmesidir.

Biz

bu terimi er'i

hükümlerin

tahrim etmediini

kabul

ediyor

ve

diyoruz

ki:

eriata

ve

akla

göre, bütün stlahlar

(terimler)'m

istenildii ekilde

vazedilmesinde

(konulma^nda)

bir mahzur

yoktur.

Ancak,

bilinen

118

Page 120: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 120/196

uygun olmad

mnm^ bu le^fn kullanlmam

gören

ve

hum

mm^m Mûlt,

Daha

önce

vacibin

iki mânas olduunu

ve

bunlarn

her

ikisinin

de

meydana

gelecek

zararla ilgili bulunduunu

görmütük. Fakat

uras

da

bir

gerçektir

kî,

bunlardan

biri dierin-

den

daha

geni

ve

daha

umumî

bir

anlam tamaktadr. Zira

bu

mâna

bakasiyle

özellememektedir. Dieri

ise daha dar ve daha

özel bir an-

lam

tar

ki,

bu

da

stlah

bir

mânadu .

Bunlardan

baka

bazan üçüncü

bir mânaya

da

vacip

denir. Bu da, vacibin muhal

olan

bir

eye

taallûk

etmediini

bildiren mânadr.

Bu

ise, varh bilinen

bir

eyin varl

vaciptir, demee

benzer. Bunun mânas udur:

Varh bilinen

bir

e-

yin var ohnamas, ilmin

cehle,

bilginin

bilgisizlie

inklâp

etmesini

gerektik.

Bu

ise

muhaldir.

Binaenaleyh, bir eyin vacip olmas,

o eyin

zddnm

muhal olmas anlamm

taiTi. ite

bmdan

dolay bu

üçüncü

mânaya

da

vadp denmitir,

atar

Ito

MMa

mmmL

föl,

fail

üe

ilgili

Ûm

üç

ksma

aynimasmda

görülür.

Bunlardan birisi,

bu fiilin

failin

gayesine

uygun olmas, ikincisi, bu gayeye

aykr

olmas ve

üçüncüsü

de,

failin,

bu

fiili yapmasnda

veya

terketmesinde

hiçbir

gayesi

bulunmamasdr.

Bu bölünme akl

ile

de

sabittir.

Bunlardan failin

gayesine uygun olan

fiile

huun (iyi)

denir.

Burada

bu fiilin

huun (iyi)

olmasnn

mânas,

ancak

onun

failin

gayesine

uygun

olmasdr.

Failin

gayesine

aykr

düen

fiile

de kubuh

(kötü) denir.

Bu

fiile

kötü

denmesinin, onun

failin gayesine

aykr

dümesinden

baka

bir

anlam

yoktur.

Failin

gayesine

aykr

veya

uygun

olmayan fiile

de abes ad

verilir.

Bu

da asla

hiçbir faydas bulunmayan fiil

demektir.

.Abesi

ileyen kimseye âbis

(faydasz

ut^an) dendii gibi, bazan

da

s^h

denk.

Kabîh'i

pieitay^e

zarar

veren

}mfMi^^s^kmm^

de selKi

ieafc.

(^^kte

sefîkteinin

paüJ^

g^jN^#^Hn

Is^i^mlîmed

Mm

loundur.

Bütün hmâûr^ Oî^

Mlis^

W

£U1w&

M^m

baka bir

gayeye

bal

butmiâitgl ^Ettâit,

mhm

Fakat failden

baka

bir

eyle

lgili

ve

bu da failin gayesine uygun

oldu-

u

zaman,

uygun olduu kimse için

buna husun( iyi),

aykr

olduu

kimse

için de kabîh

(kötü) denir.

Baka

bir deyimle,

eer

bu fiil,

bir

kimsenin

gayesine uygun,

bakasnnkine

aykr ise,

uygun olan kimse

hakknda

huun

(iyi), dieri

hakknda

kabîh (kötü)'dir.

Zira

huun ve

kubuh deyimleri, uygunluklar veya ayknlklarma

göre

deiirler.

Bunlar izafî

olan

iki

kavram olup, ahslara göre

deiirler. Bunlar,

bir

ahsla

ilgili

durumlara

göre

deitii

gibi,

bir

durumla

ilgili

gaye-

lere göre de

deiirler. Meselâ

belirli

bir

fiil, bazan

bir

ahs

hakbndâ

bir yönd^

uygun olduu

halde,

dier

bir

yönden

aylan

olabilir.

BÖy-

U9

Page 121: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 121/196

lece

bu fiil.

bir

yönden lasen,

dier

yönden

de

kabîh,

olmu olur.

Yine

dinle,

inançla ilgisi

bulunmayan bir

kimsenin,

bakasmm

zevcesi

ile zina

etmeyi iyi

bir

fiil

olarak

görmesi

ve

bu

kadn

üzerinde emeline

nail

olmay

bulunmaz

bir

nimet

olarak

kabul

etmesi

mümkündür.

Bu-

nunla

beraber kendi

aybmm,

iledii

kötülüün

meydana

çkmasna

sebep

olan

bir

fiili de kötü

görmesi

ve

bunu

yapan

gammazlkla,

kötü

bir

i

yapmakla

vasflandrmas

mümkün

olduu

gibi,

dindar

bir

kim^

senin,

onun

bu kötü

fiilinin

ortaya

çkarlmasn

iyi

bir fiil

olar^

kar-

lamas

da

mümkündür.

Bu da

gösteriyor

ki,

herkes

k^dl

<^^este

göre bir eyin

iyi veya

kötü

olduisna

bökssetmektedîr.

MmM, bir

hükümdar öldürüldü|û

momm^

^

UMM^ bütün

dt^ut^c^

katilkb»£îiMWI^rtöto.dosÜmbiu^^

olarak

te-

mmm

t^^mmm,

îynm

ia^mnmm

«-

&m<cta

d$.

yadddit^

bariyle,

siyah

r^ge

kar

sempatisi

bata^

üH^leto

Wt

îsfeise,

üphesiz

esmeri

daha

iyi,

daha

gü-

3sel

Mor ve

tabiatiyle

ona ak

olur. Fakat

krmzy

andran

beyaz

renge

kar

daha

çok

sempatisi

bulunan

bir kimse

ise,

esmeri

kötü,

çirkin

görür

ve

bundan

nefret

eder.

Ayrca

bu rengi

iyi

ve

güzel

gören

kimsenin

aklszhm

ve aptalhm

ileri sürer

ve

onunla

alay

eder.

b^^leoe k@â

#l&mk

i^^a^

çteaktodr ki,

bMn insanlar

nazarmda hsun

ve

kubuh,

y&u

iyi

ve

kdtü,

bir

eye

izafetle

mânalan

d^ea

lî%le

te

iblM)S

mânalan

deimeyen

zatlarn

sfatlarndan

ohnayan

iki

izafi

kavramdan

ibarettir.

îte

bundan

dolay,

Zeyd'in

nazannda

bir

ey iyi

iken,

Amr'm

nazannda

ayn eyin

kötü olmas

caizdir.

Fakat

renkler

izafî vasflardan

olmadmdan,

Zeyd'in

naza-

rmda

siyah olan

bir

eyin,

Amr'm

nazannda

beyaz

olmas

caiz deil-

dir.

Eer

bu îaânay gerei

gibi

anlam isen,

huun

lâfznda

da

üç

s-

tlah

mânann

bulmduunu

bilmen

gerekir.

Baz

kimseler

dünyada

veya

âhirette

kendi

gayelerine

uyan

her eye

basen

(iyi) dedikleri

halde,

bazlar da bu

lâfz

sadece

âhiretteki

gayeye

uygun olan

fiile tahsis

eder-

ler. Esasen,

eriatn

da

iyi

gördüü,

yaplmasn

tevik

ettii

ve

yapl-

masma

sevap

vadettii

fiil ite

budur.

Bu,

bizim

taraftarlarunzm

da stlahdr.

Bütün

frkalara

göre

kubuh,

husun'un

kart

olan

eydir.

Birincisi

daha umûmi,

ikincisi

ise

daha

hasusîdir.

te

busiUlalüm^

ile Allah'tan

korkmayan

baz kimseler,

kendi

gayelerine

uygun ^ie-

dii

zaman.

Yüce

Allah'u

fiillerine

kötü

diyebiliri^-*

Ve

ite

buûd^

dolay

onlarn

felek'e ve

zaman'a

k£Mtîk}@riai

^

sipCdy

mb^

man alt

üst oldu, bunlann

fiili

ne

kad^ kötüdür

dediÜerii

gMrsün.

120

Page 122: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 122/196

1^

balttrfl

^|ek

âü,

MeM

m t&mm

yarattn

Allah'fu-.

^bundan dolay

H2.f^^m]b^,

^M^^nfta>ktt&t«

me^^

AUah

dehrjn

ta

kendisidir

buyurmutur.

Burada üçüncü

bir sUMû

Saba

vardr.

Zira

belirli

bir

gaye

bulunmad halde

ve her ne

ekilde

tezahür

ederse

etsin,

Yüce

Allah'n

fiiline

hazan

iyi

denir.

Buna

göre bu lâtzm

mânas, Allah'a bu fiilinden

dolay asla

bir

mesuliyet

terettüp

etmez,

bundan

dolay

knanamaz

ve

O

mülkünün

gerçek

faili,

yapcs

olup,

bir

orta,

bir

yardmcs

yoktur,

demek

olur.

H&smî

l&aa gelince:

Bü, iki

mânaya gelen

bir

lâfzdr.

Bu

nâ^^^Mia

birisi, eyanm

düzenini

ye bunlann

en ince

ve

en önemli

fstosLteriTt

miicerr^î

olarak

kuatmak

ve

onlardan

beklenen gaye

ta-

mamlamncaya

kadar

bu

eyann

nasl

ve

ne ekilde olmalannn

gerek-

tii hususunda

belirli

bir hükme

varmaktr.

kincisi,

eyamn tertip ve

düzenini

salamaa

ve

bunlar

tam

ve.

salam

bir ekilde

tesis

etmee

sebeb

olan bir

kudretin

lâfza

eklenmesidir.

Bununla ilgili

olarak me-

selâ,

ilmin

bir

çeidi

olan

hikmet

lafzndan

çkarlmak

suretiyle

hakîm

(âlim,

bilgin)

dendii

gibi, fiilin

bir

çeidi

olan ihkâm

(salam

ve tam

olma)

lâfzmdan

türetihnek

suretiyle

de hakîm

(tam ve salam

yapan)

denir.

Böylece,

bu lâfzlarm

esas mânalarn

açk olarak

anlam

oldun,

Fakat,

burada

düünceyi yanlla

sevk^n

üç

hata

vardr. Bu hata-

lar

anlald

zaman,

birçok

fid^

lîîa^faröian

bu

konu

ite

%H

olarak

karlatklan

problemler

hatledihni

olacaka.

Birinci

hata: nsamn

bazan,

bakasmn

gayesine

uygun olduu

halde, kendi

gayesine

uygun

olmayan

bir eye

kabh

(kötü)

demesi

mümkündür.

Çünkü, bir

eyin bakasnm

gayelige

l^pii^

i^tn^^

^jp^

için

önemli

deildir.

Zira

W

yaratk kendi

m Im^^mtT

Hilin

I^tû

olduuna

hükmeder. BazE^

aslnda

bu

flffion

mm

Mteda

ol^#

sdsilen^âljr.

SufU

onun

hakknda

kM

olmasöm

se-

bebi, todi

gayesine

aybn olmas^.

Ona göre herey kendi

gayelerine

uygun

olmahdr.

Bunun için, kendi

gayesine

aykr

olan

bir

eyin,

kendi nefsinde

de aykr bulunduu

kuruntusuna

kaplr.

Böylece

kötülüü o

eyin zatna

izafe eder ve

mutlak

olarak

onun

kötü oldu-

una

hükmeder. Belki

de

bu

kimse,

bu kötü

görmenin

esasnda

hak-

ldr, fakat

mutlak olarak

bir

eyin kötü

olmasiyle

hükmetmesinde

ve

kötülüü

o

eyin

zatma

izafe

etmesinde

hataldr.

Bunun

sebebi

de,

kendisinden

bakasma,

hattâ

bizzat kendi

nefsinin

baz

hallerine

dahî

önem

vermeme gafletine

dümü

olmasdr. Zira,

bu

kimsenin

baz

121

1

Page 123: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 123/196

halIeriiKOs

her

nckadar

kendi

gayesine

uygun

olsa

da,

kötü

gördüü

ayn

eyi

bMn

güzel

ve iyi

olarak görmesi

mümkündür.

iifeM fi&tu:

\vmmxki,

b^m nadir olan 1^

hal

müstesam

bütün

hallerde,

bu

ûMk

olan hali unutup,

dier hallerin

akhna iyice

yerlemesi

ve zihnini

kaptamaa

yüzünden,

tmâMr dl&nlc gaye

veamaç-

lara aykr

düen

hususlann

kötülüüne hûktmetmesi

mümkündür.

Meselâ

insan,

bütün hallerde

yalanm

mutlak olarak

kötü

olduuna

hük-

meder.

Burada yalamn

kötü oluu, sadece

kendi

zatiyle

yalan olmasm-

dan ileri

gelip,

bunun

dmda kalan baka

bir mânadan

dolay

deil-

dir.

Bunun

sebebi,

insanm

baz

hallerde,

yalanla

yakndan ilgili

bulunan

birçok

fayda ve

çkarlar akima

getirememi

ve bunlar

düünememi

olmasdr.

Bu durumun

hasl

ulduu düünülse

dahi, insanm

doutan

kötü

görmee

alt

yalam iyi

görmemesi ve ondan

nefret etmesi

müm-

kündür.

Çünkü

insan,

daha

çocukluk

çamdan

itibaren

terbiye

ve

telkin

yoluyla

yalandan

nefret

ettirilmi,

yalann

haddizatnda

kötü

olduuna

ve onun

asla

yalan

söylememesinin

gerektiine

iupdnl*^

mtr.

Yalann kötü

oluu,

her

zaman

kendisiyk b^aber

olan

ve

ancak

na«ik

mlterde

kendisinden

mMn

bir

arta

ba|hte.

1^

tenin

arta

dEl^

«teemesi ve

onu

kavrayamamam

^^ûnden, kendi

yarat-

lnda

bulunan

bîif

4xs^

üe

s^dm

TOflak olarak

kötü

görmekte ve

ondan nefret

etmjektedir.

Üçüncü hata: Vehm

(kMntu)*h^

bir ^syin

tabiatmdakînÎB

Jg^t^iffi^idir.

Çirt:^

VöhteÇmcâ^

mm^T

ve

îccsMie

hmad

olan

1^ §eyin umumi

oim.

bah

<M^

tan^

TOîrtrin

fe# hnst^

bâft

Mtmaifiöim göittaediini

Mtes^

Bubususta öyle bir misal

vermek

mümkündür:

Ylann

sok-

tuu bir

kimse, daha sonra

da

renklerle

süslenmi bir

ipi gördüü

za-

man,

ondan

korktuu

bir

gerçektir.

Bunun

sebebi,

o

kimsenin

ac

veren

eyi

renkli

bir ip

eklinde tasavvur

etmek

suretiyle idrâk etmi olma-

sdr.

Bu kimse,

bunun

gerçekten

bir

ip

olduunu anlad

zaman,

vehim

onun tabiatndaki

kavramn

aksi

bir

kavrama

yönelir

ve

böyl»ce

onun insana

ac veren

bir

ey

olduuna

hükmeder.

Dolaysiyle

akü,

her

nekadar

bunu kabul

etmese

de,

insandaki

bu tabiat, yarath

vehme

ve

hayâle tabî

olarak

ondan

ne&et

eder.

Hattâ

iufiaa

hazan,

insan

ligine

benzettiinden,

ret^

san olan

helvay

ymn^MM

nefret

eder VÖ

bir

kimsenin,

bunun,

inssmm

pi^i^

olduunu

söylem^

loes^sMiîâ^-

hal

tanmsma sd3epolnm&

da

lUMUOr.

BiuGgodett,

aMdte^

kuruntusunu

kabul etmemekle

beraber,

kendisini

bu

hdvay

yemesi

122

Page 124: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 124/196

inkâns/

halo

gelir. Zira burada vehim, tabiî olann aksi

bir kavrama

yönelmitir.

Çünkü

o,

insan

pisliini sar vc yumuak bir karm

olarak

anlamakta

ve

buna

benzer bir

karm gördüü

zaman,

derhal

onun

pislik olduuna hükmetmektedir. Hattâ insanm tabiatmda bundan

daha

önemli olanlar

da

vardr.

Meselâ

Hintlilere ve zencilere verilen isimler,

sahiplerinin çirkin görünüüne baland zaman, bu

isimlerin insan

tabiat üzerinde

olumsuz

bir etki

yaratmas

mümkündür.

Bu

etki

ha-

zan

o kadar büyük olur

ki, Türklerin

ve

Rumlarn

en

güzeline

dahi

bu

isimlerden

birisi verildii zaman, insanm tabiat derhal bundan

nefret

eder. Çünkü vehim,

çirkini

bu

isme

bal olarak idrâk etmitir.

Böylece

v^te,

lELbü otan^ ^ni

gerçein

aksi

ile

hükmetmi

olur. Binaen^eyh

#cta

bu

isrm

^^^pad

:mmu

ato

gWöi

onmh

mak

lâzmdr^

Çünkü

yaratkismt

sS^e^i^

im^^pmii

W

Mnde

üeri

gitmeleri

veya

lu^Isetsk

kalmalar,

it

vMj^te

ve

hayâllere

baldr.

Bu konuda

sadece

akla uymak meselesine gelince,

buna,

ancak

Yü-

ce

AUah^n Jc^dilerine hakikati, hakikat olarak

göstermi

olduu

ve

\mm. vn^msk

1^

ktvvet

ve

kudiret

verdi^

ts^^

^ s^gü

kulMn

ka(& olabîlirte

l^r

sen bu

g^^^

itmnçla

ilgUî

konularda

^^be

etmek

stersen,

Mutezile*ninmw

^^3ik^Sli^smsâmW^^^W0^^W^

gun

ve

gayet açk

okn \h

nmâe^

tevA

ttmm kâMI'.

tlSfei^ksIft

ki, bunu derhal kabul

edecektir.

Fakat sen ona, bü

görüün

E*arî*-

nin

mezhebi olduunu söylediin zaman, bu sefer

de

hemen

buütet

nefret

edecek

ve bunu

kabul etmekten

vaz

geçecektir.

Böylece, de,

E*arî*ye

kar olan kötü zannndan dolay, daha

önce

doruluunu

kabul ettii ayn

görüü

yalanlamaktan çekinmiyecektir.

Çünkü,

bu

görüün kötülüü,

daha

çocukluk çandan

beri

onun

ruhunda

yer

etmi

bulunmaktadr. îte

bunun

gibi,

aklî bir

mesele

E'arî'nin

avam

tabakasndan birine

tevcih

edilip,

sonra

da ona, bu,

Mutezile'nin gö-

rüüdür

dendii

zaman,

bu

kimsenin

de daha önce kabul ettii halde,

ondan nefret ettiini

ve

onu yalanlama yönüne döndüünü

göreceksin.

Ben bunun

sadece

avamn

yarathnda olduunu iddia

etmiyorum.

Aksine,

kendilerinin

ilimde ileri gittiklerini ileri sürenler

arasnda gör-

düklerimin ekserisi

de ite bu

yaratltadr. Çünkü bunlar,

taklidin

esasnda

avamdan

aynlmarmlar,

bilâkis

belirli

bir

mezhebin

taklidine,

delilû

taklidim de eklemilerdir.

Onlar kendi görülerine

göre gerçei

ist^emekte,

aksane,

iitme ve taklid

yoluyla

inaniu

olduklar husus-

138

Page 125: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 125/196

im savunmada

hile yolunu aratrmakta

ve

bunu

talep

etmektedirler.

Onlar kendi

inaçlann

te'kid

edecek

bir eye

rasladklar zaman,

gereken

delili

bulmaa muvaffak

olduklarm

ve

bu

görülerini

zayf

düürecek

bir ey ortaya

çkt zaman

da,

kendilerine

üphe geldiini

ileri

sürerler.

Böylece, taklid ile

elde edilen

inançlar esas

olarak

kabul

ederler. Daha

sonrada, bu esasa

aykr olan

hereyi

üphe ile karlar

ve

buna uygun

olanlar

da

delil

olarak

kabul

ederler.

Halbuki

hakikat

bunun

zdddu*.

Bu

da,

kesin

ol^aic

bir

eye

inanmadan

önce

delilû

aratrlmas,

sonra

da

bu

delile

uygun olana

hakikat, uygun olmaya-

na da batl

i^dmui

verilmesidir. Bütün bunlarn

menei^ alkanln

öncelhk kazanmasmdan

m ^mkkok

çandan

itibaren

btekun

âdet ve ahlaklam

e^^On^bsta:

msyâam

g^en

îyi

te^

i0i$m

ri^Mr.

te

Im

p^lttri

^vmâiti

mmm^

senin

için

Mtün

p:(âh

lenüerin

faalledibnesi kof^la^^

olacaktr.

Eer,  sizin

bu

sözünüz,

huun

ve kubuh*un

gayelere

uygun veya

aykr

olmasna

racidir.

Meselâ

biz, aklh olan bir

kimsenin

hiçbir

fay-

das

bulunmayan bir

eyi iyi gördüü

halde,

faydah

olan dier bir

eyi

kötü

olarak,

karladn

görürüz. Meselâ, helâk

olmasna ramak kal-

mf

bir

inam veya

hayvam

gören

kimse,

bir yudum

su

ile

de olsaM

kartacift}»

^

ffl

oUmk ^sm, HaUi

o,

tmau ya^Tem

f^Üd

de

ermtainanmamakta, dünyada bu

fiilinden

d<^p

bir

kaî^k

da bek-

lemmektedir.

Aymsi

ba

atemc

bu

iyilii

insanlann

gözt^te

^sak

olarak

yaptmdan,

(Otodan

h^angi

bir Övgüyü

de

beltetösî söz

konusu deildir. Burada

her türlü art düünce ve gayelerin

yokluu

förzedildii

halde,

yine

de

iyi

görülen kurtarma yönü, kötü

görülen

ihmal

yani kurtarmama

yönüne tercih edilmi

olmaktadr,

Khç

kuvvetiyle

küfür kelimesini söylem^

mâmsai bir

kim^^

dnfilMfk^

îM,

gayeye s^km

gtto^^t

bu

hususta ona izin verdii hald^ ^ââdisinin,

Msç

kuvvetine

katp

sabreüni^

SuretQ^

bu Iselîmeyî

t^tS^

etmemesinin

iyi

karlanmas

da-mUmk&dûr.

Bunun ^M, ^riata

inanmayan

bir

kimsede

klç kuv-

vetiyle ahdini bozmaa

zorland zaman, onun

bu

ahdi

bozmasnda

bir

zarar

yoktur.

Çünkü,

bu ahde

sadk

kalmasnda onun helâki

var-

dr.

Çünkü

ahde

sadk

kalmak

ve

onu bozmaktan imtina etmek

iyi

karlanan bir husustur.

te

böylece huun

(iyi)

ve

kubuh (kötü)'un

sizin

zikrettiiniz

mânalardan baka

bir

mânas olduu

ortaya

çknu

olmaktadr

denirse,

buna

cevap

olarak

biz

deriz

ki:

Yukarda

zikredilen

hatalara

vakf olmakta, bu problemi

hallet-

mee

kâfi gelen hususlar vardr.

eriata inanmayan bir

kimsenin,

güç

124

Page 126: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 126/196

€uruma

düen

Icurturmayu kurtarmamaya

tercihi

meselesine geiîn^^

bu insann

yaratlnda

bulunan

hassasiyet

ve

nceliin

bir

gerei ola-

rak, böyle

bir

skntnn

defedilmesidir. Bu

yaratln

insandan ayrl-

mas, imkânszdr. Çünkü

insan, önce kendi

nefsini bu belânn

içindey-

mi

gibi tasavvur etmekte,

sonra da

bakasn,

imtina etmekle

beraber,

kendisinin içinde bulunduu

bu

belâdan

kurtarmaa

kadir olarak farz-

etmektedir.

Böylece,

kendi

nefsinde

edindii

tecrübeye

dayanarak,

bu

'

imtinann kötülüüne

hükmeder. Daha sonra

ayn duruma

dönerek,

kendisini, helâk olmaa

ramak kalan

bir

kimsenin

durumunda

farzeder.

Bunun

tabiî bir

sonucu

olarak, helâk

olmaa ramak kalan

bir kimse-

nin kendisi

hakknda

düünecei

eyden,

kendi

yaratl nefret

eder.

kendisini o

kimseyi kurtarmaa

sevkeder.

Böyle bir durumu

bir

JmfWm

kötü

gönnesi

beklenme.

Fakat

m%

imm»

W

ruha ve

m&rham^

^te^rimm

^cdmayan

bir

inama

aym

duromla

km--

mamü^

mum

tem

^tû

görm^if^

la5Bvw

^xmm3i.

Çünkü

însamn

böyle bir duygudan yoksun

olmas

mümkün

â^Sr.

tnstuun

t^yle bir duygudan

yoksun olabilecei farzedilse 4aH, ged# k^ka

bir

mesele

daha kalr

ki,

bu da

güzel ahlakn övülmesi

ve

güzel

^Mto

kar duyulan

sevgidir.

Binaenaleyh,

böyle

güç

bir

durumu

hiçbir

kim-

senin

bilmedii

bir

an

için

farzedilse

dahi, bunun daha

sonra insanlar

tarafndan bilinmesi

mümkündür.

Keza

bu

durumun, bilinmesi im-

kânsz olan bir yerde hasl

olduu

farzedildii

zaman da,

insann

nef-

sinde

bir

tercih meselesi

ortaya

çkm

ve

salam

olan

bir

kimsenin

has-

tahk veya

delilikten nefret

etme

temayülüne

benzer,

bir

temayül

mey-

dana

gelmi

olacaktr. Çünkü insan, övgüyü daima buna

benzer

bir

fiile bah olarak görmütür.

Binaenaleyh

insan,

her

nekadar

akliyle

övgünün bulunmadm

bilse

de,

yaratlnn

gerei

olarak

övgüye

ve

om

ba^

(banlara

temayül göstermekten kendisini alamaz. Bunun

gibi,

insan,

mkltt^m

M

imMk

w^

4£^k

l^Un@

tml

bulundumu

g^-

müs

#};^mîdan,

her nekadar

akh

ile böyle

bir

skmfamn

bn&mad^

Ud

dâhi» ^ime âe

&mm

y^at^

ak^biaa

w

hmm

Mfk

eyden

nefret

ed^. Kjszft itmsm

mym%

ak olduu

bir lâmmj^i

belirli

bir

yerde

görüp,

onunla

beraber

orada uzun mMdet

yaad

za-

man, kendisinin o

yer

ve

orada bulunan

duvarlar

ile

dier yerler

ara-

snda

birtakm

farklarn bulunduunu hisseder.

te

bundan

dolay

air

bu

konuda öyle

demektedir:

 Leylâ'nn ülkesinden

geçerken,

o

duvar

bu

duvar

öpüyorum.

Benim kalbimi

o

ülkeyi

sevmek

deildir da-

layan,

fakat

o

ülkede

oturandr

bunu

yapan .

^

bn ar-Rumî

de,

insanlar

vatan sevmee tevik

ederek

öyle

der-

ki,

bu

onun

ea

güzel

sözlerinden

birini

tekil eder:

125

Page 127: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 127/196

 nsanlara

vatanlarn

sevdiren,

gençlik

çalarnda

orada

geçir-

dikleri

güzel

günlerdir.

Onlar

vatanlarn

hatrladklar zaman,

orada

geçirdikleri

gençlik çalarn

hatrlar

ve

bunun

için

ona özlem

duyarlar .

insan,

atok

ye

2tâ<^^

inceledii

zaman,

bumm

örneklâinin

say-

lamtyacak

kad^

Olâoimu görür.

Esâsen meselel^

m^tî

gM-

nülrajie

aldananlann,

insanlann

ahlaklannda

bulunan

su-lardan ha-

betllar

û^E^yanlann ve

bu

gibi

temayüllerin

yaradhn

gerei

olarak

nefse

itaata

raci

olduunu

bilmeyenlerin

yanllklarnn

sebebi

ite

bu-

dur.

Aslnda

yaradl,

daha

çok mücerred

vehme

ve hayâle

dayanmak-

tadr.

Bu

ise

yanl olup,

aklî

hükümlere

uygun deildir.

Fakat

nefsin

yaps,

ahkanlklarn

gerei

olarak,

vehimlere ve

hayâllere

itaat eder

bir

durumda

yaratlmtr.

Meselâ

insan,

hatrlamak

veya

görmek

suretiyle

güzel

bir

yemei

tahayyül

ettii

zaman, derhal

dama

sula-

nr

ve

aznn

suyu

akar.

Bu

da,

o

yemein

azda

çinenmesini

sa-

layan belirli

bir

az

suyunun

hasl

olmas

için Yüce Allah'n

yaratt

kuvvetin,

bu hayâl ve

vehme itaat

etmesidir.

Zira

bu

kuvvet,

her ne

kadar insan,

oruç

veya

dier

bir

sebeptea

do^

yemek

yemeyi

arzu

toed^ini

bilmi

olsa

da,

ttü^^HÛ

yiM^

«fl^

S^ana

özeUi^fli

tar.

Bunun

gibi,

imama^

dn^

mtafâebette

bulunmay

arzulad

gtol

»

pim

tahayyül

etmed

mtofeü^.

Bu

yüfe

^un

hayaline

iyice

yerl^^

mmm,

Isi^ül orgam

taMk

eden

kuvvet caulmur.

Bu

^

îmm^

bulunan

sinirlerin

gerginlemesine

ve

cinsel

arzularn

kamçlanmasna

sebep

olur.

Böylece,

canlanan

bu

kuvvet,

cinsî

mü-

nasebeti

kolaylatran

kaygan

bir svy

dökmek

için hareket

etmi

olur.

îte

bütün

bunlar, o

anda

böyle

bir fiilin

tahakkuk

etmesinin

im-

kânszl

aklla

bilindii

halde,

bu

ekilde

cereyan

eder.

Çünkü

Yüce

Allah,

törelerin

gerei olarak

bu kuvveti,

akl vehmi

(kurguyu)

destek-

lese

de,

desteklemese

de,

hayâl ve

vehmin

hükmüne itaat

eder

ve boyun

eer bir

durumda

yaratmtr.

te

belirli

bir

fiilin

iki

yününden

birini

dierine

tercihin

sebebinde

hasl

olan

yanllm

menei,

bu

ve

benzer-

leridir.

Bütün

bunlar

da gayelere

raddir.

Küfür kelimesini

telâffuz

etmee

(söylemeye)

gelince:

Eer

durum

gerçekten

yukarda

anld

gibi ise,

üphesiz

akl

sahibi bir

kimse,

klç

tehdidi

altnda

bulunan

bir

kimsenin

bu

sözü

sarfetmesini

asla

kötü

göremez.

Aksine

direnmesini

kötü

görmesi

ve

bunda srar etme-

sini

takbih etmesi

mümkündür.

ayet

bu

srar

iyi

karlyorsa,

bu,

iki

sebepten

ileri

gelmektedir.

Bunlardan

biri,

onun,

sabretme

ve

Allah'a

snmadaki

sevabn

daha

çok olduuna,

dieri

de, dine

tam

olarak

bal

kalmamn

ve

bunda

salâbet

göstermenin

insanlann

övgüsüne

Page 128: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 128/196

mazhar

olacgna

inanmasdr.

Meselâ

öyle

cesur

insanlar

vardr

ki,

kendilerini,

baa

çkamayacaklarn

bildikleri

halde,

srf

öldükten

sonra,

gösterdikleri

cesaretten

dolay

insanlarn

övgüsüne

ve

sevgisine

ve

bu-

nun verecei

lezzete

nail

olmak

için

tehlikeye

atar

ve

kendilerinden

üs-

tün olan

dümanlarna

hücum

etmekten

çekinmezler.

Ahdi

bozmaktan

imtina etmek

te

bunun

gibidir.

Bunun

sebebi,

insanlarn,

genellikle

ahitlerini,

verdii

sözlerini

yerine

getiren

kimseyi

övmesi,

özellikle

bu

ahiüeri

yerine

getonede

insanlann

saysz

menfaatlar,

çkarlar

bu-

hm(^#toU

teilati

yerine

getiren

kimseyi

asrlar

boyunca

hayrla

anECificite. Bu

fâD3i©DüE^

bu

fiilinden

dolay

insanlardan

herlwagi

bir

Mfömed^bm

^

toett^^

^Mkündiir.

göre onun

}m

d^sM^nm

sebebi,

bWe

bîf

dam^^lfs^aml

olarak

'Mmm.

m

^

^

fifc

^fce

^

mm^

^imâm

ifeiU

bulun-

duuna vehmin

h«km^^^.

ÇSfekö,

önce

^u

uusalterde

de

görüldüü

gibi,

lezzetli

(tad

güzel)

olan

bir

eye

bal

olan,

le^#

olduu gibi,

mekruh

(irenç) olan

bir

eye bah

oto

da-

n^kndM^

Bu

bölümün

tad

srlarn

çözümlenmesi

ve

aydnla

kavuttlTül*

mas

hususunda bu

özetimizin

ihtiva

edebilecei

bilgi ite

budur.

Bu-

nun

kadrini ve

kymetini ancak aklî

ilimlerde

uzun

zaman

aratrma

ve

incelemelerde

bulunmu

olanlar

bilir. Bu

giriten,

belirli

dâvalarda

sözün

ksa

olmas

yönünden

istifade

etmi

olduk. imdi

bu

davalar

görelim.

Birinci

Dava:

Yike

MMk^m

bir eyi y^tomittas

caizidir. YBmk^

ssanmn

da,

bu

yaratma

G^fia

^adp

deilâît.

%fblta.

^^t^

^SfflKBI,

4^S&

onlar

mükellef

klmaz;

mükellef

kld zanum

ela,

bu,

O*^

ȉp

olmaz -\

Mutezile'den

bir

gurup,

yaratmann

ve

yaratmadan soioa

M

teklifin

Allah'a

vacip

olduunu

ileri

sürmütür

Onlarn

yaratma

ve

teklifin

Allah'a

vacip olduu

hakkndaki

bu

sözlerini

anlamak gerçek-

ten

mümkün

deildir.

Zira biz

daha

önce, vacip

lâfzndan

anlad-

mz

mânanm,

ister

bu

dünya'da,

ister

öteki

dünya'da

yâni

ahrette

ol-

m,

vacibi

terkedene

mutlaka

bir

zarar

gelmesi

veya bunun

kartnn

muhal olnms

olduunu

açklamtk.

Yüce

Allah

hakkmda

böyle

bir

m

tös» Aflah

ha&

w

icad»

to^

«

ve

fttfa

ile

mm

»bi,

kuUanM

atfâ^

J^s^^^^^emdU

w

^2usu4te«dir.

Binaenaile^

balk

ve

teldif

asla

O^ua

met^

56

Zira, onlara

göre

bunda

konann

menilutlar vardr.

Bak:

C,

I, s. UU

127

Page 129: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 129/196

yararn düünülmesi muhaldir .

Çünkü

Allah^n, teklifi ve yaratmay

bsH^e^esinin

muhal olmasn

gerektiren

bir

ey

yoktur. Ancak bunun,

Allah'n

ilmine

ve

radesine

aykr

düeceini ve bunun

da

muhali

gerektireceini

ileri

sürmek mümkündür ki,

bu

söz dorudur.

üphesiz

böyle

bir te'vil

ile, Allah'm

teklifi

ve

yaratmay

terketmemesi

vacip

olur. Çünkü, iradenin varl veya ilmin

bir

eye

taallûk

ettii

farzedil-

dii

zaman,

irade

olunan

ile

malûmun

hasl

olmas

zorunlu

olarak

vacip olur.

J^^

 yaratma ancak yaratklarn

faydas

için Allah'a vacip olup,

^jtataya raci

olan bir faydadaa

dda^

d^dk**

d^otrse,

biz

deriz

M:

dîr.

Sebebi büditto

hüküm

ise

^^cubte, ölmadtf.

Bk

^sto

h^^fca^ltem^ i^^^jroc^

^smsi^fl^

(netedlc

^kredSMd

sM

ügüendktöâss^ Bima g^e,

*ymatmâ,

yarat^lsmn ^y^

das

için

vacipti ^

^^^üzâdh

ve

vûcup

l^datt

acaba

neyi

tetedî^

yorsmuz

? Biz

vücup

lâfzndan

ancak

bu

üç

mânay

anhyoruz.

Bunlar

da madûmdur, yoktur.

Eer

siz

bunlardan baka bir

dördüncü

mânay

kastediyorsanz, her eyden önce

bu

mânay

tefsir

etmeniz, açklama-

nz,

daha

sonra da

bunun

illetini, nedenini zikretmeniz gerekir. Bizim

yaratmada

yaratklar

için bir

fayda bulunduunu

inkâr

etmememiz

mümkün olduu gibi, teklif

konusunda

da

bunu

inkâr etmememiz

mümkündür. Fakat bakasmn

faydas bulunan

birey, Allah'a da

bir

fayda

salamyorsa,

bunun

Allah'a

vacip olmas

mümkün

deildir.

£yiuum

böyle

olmamas

îsücânszdr.

Bununla

beraber

unu

da

söyle-

memiz gerekir ki,

bu

söz ancak

yaratma konusunda

doru olup,

teklif

konusm<k doru

d^iMi]:^

Yine, bu sözün halen var

olan

ymtddar

hususunda

âst

û^j^

olduu

s^f^om

Aksine

hu

mâsm

Allah'n,

ymaiMm I^Ü

tasa, ûzüntû

ve

adlardan

mk

olarak

sa^m jotoü^

l#â«

Oem^t^ ym^^m

Immm^

âoj^

^Ims

müntkündî^^

F^t

bu

diünyâ^

balen

yaamakta

^n

yaraükkra

ge-

lince, akll okfi bütün

insanlar

yokluu

varla

tercih

etmiler

ve

yok

olmay dilemilerdir.

Meselâ

bunlardan bazlar,

 keki

unutulmu

ve

kimsenin

hatrlamad

kimselerden

olsaydm , bazlar  keki hiçbir

57 Vacip lâfzndan murat,

iki

eyden

biridir: Bu da,

ya

kulun Âhirette Cehennem

azab

görmemesi için

itaat etmesi vaciptir dendii gibi, terkinde daha sonra vâki olan

bir

zarar

bulmas

fiildir,

veya

susayan

bir

kimenin ölmemesi

için derhal

su

içmesi 'racipUr

dffîd^

hmm

te

ite

lâraaau'

Itten^^.

1^ da,

m^muavte^

m^^t

mam

^^«^âialu

rsaisstl^

iltuto

ed^Bk^.

bi^sai

W^^s^^

â^H^I^^

m-

bep

olur

s&Saâfi

tAâv^

gibi, yokh^ls

muhal olan

bir

eyin kaste^mra^.

Bak:

ei-^yâ,

C.

I..

8.

Ul,

128

Page 130: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 130/196

 keki

feeft

i&tsu

Maatt

çöpü

gibi

olsaydm

ve

bazlar da

havada

vpn

bir

kuu

göstererek

 keki

ben

de bu

ku gibi

olsaydm'*

demft^ir^.

îte

bunlar

aklc olan

peygamberlerin ve veliledû

sS^rîdir

ki,

görül-

düü gibi, bunlarn

bazlar

yaratlmam olmay

ve bazdan

da cansz

bir

madde veya

bir

ku

olmak suretiyle

teklife

muhatap

olmamay te-

menni

etmilerdir.

Akll olan

bir

kimsenin,

teklifte yaratklar

için

fayda

vm^r,

sözünü gerçekle nasl

badatrdn

anlamamz

hakikaten

çok

güç-

tür.

Zira

fayda

kelimesinin mânas,

külfet

(sknt) 'in

yok olmasdr.

Oysa teklif bizatihi külfeti

gerektiren bir

eydir ki,

bu da

elem

ve s-

kntdr. ayet bu

sözüyle, gerçekten

kendisinde

fayda

bulunan

sevab

kastediyorsa,

üphesiz Allah

hiçbir

teklifte

bulunmakszn

da

kullarn

bu

sevaba nail

klmaa

kadirdir.

Eer

 hakkiyle

kazanlan

sevap,

bir

lütuf

ve karlksz

olarak

verilen

sevaptan

daha

lezzetli ve

daha

üs-

tündür

denirse, buna

cevap

olarak

deriz

ki:

Yüce Allah'a

kar büyük-

lük

taslamaa

kadar ileri

gidfi^

O'nun

lûtfuna

tahammül

edemiyecek

lmâax,

k^tdini

yüksek

göm

ve

karlksz

olarak

Allah'n

verdii ni-

metin lezzet

vome^pd jteeden

bir

abldan-Alah'a

anmak,

üphesiz

lân^emt^^rtandan

Allah'a ^maJdlt

daha

mVk

ve

dite

JÜ^k-

dr. Bu

gibi

vesveseleri hatmna

getirt bîr

kimsenin, na^

akll insan-

lardan

sayldn

anlamak

mümkün

deildir

Hiçbir

yorgunluk

ve

teklifle

karlamakszn ebedî

olarak

Cennet'te

kalacan

zanneden

bir kimsenin,

muhatap

olarak

kabul

edilmeye ve

bu

konuda

kendisiyle

münaba

eMriee

lâyk

olmadnda

üphe

yoktur. Hattâ,

teklif-

bul

edilse d^i, biz

yine

bomm

doru oinad^m

a^l^i^^a^z.

Bu

ko-

nuyla ilgili olarak

baz

sorular tevcih

etfieö^

mümkündür:

Meselâ,

acaba kulun

sevaba

nail

olmaa

hak

kazand

iyi

bir

ii

yapmasna,

itaat

etmesine

sebep

olan

nedir? Bunun

hakikatte

kendi

varhmdan,

kudretinden,

iradesinden,

organlarnn

salamhndan

ve

itaat

neden-

lerinin

hazr

w tem

stoaaadMi

baka

bk

sebebi

im

nudur? Bütün

bunlarn

acaba

AUah'm fazhndan

ve

nimetlaindiSEl

l£&]@at bls

nimil»

bir

dayanak

noktas

var

mdr? Kedn 6km%

gerçekafelto%^

Wlk-

latrmamas için

Allah'a smnm.

Ayrca

böyle bir

sözü

söyleyen

ve

böyle

bir

düünceye

sahip

olan

kimseye

de,

Yüce

Allah'n

akl

ve

fikir

vermesini ve kendisiyle bir

kimseyi

tartmaa

girimekten koruma-

suu

düerim.

129

Page 131: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 131/196

kinci Dava:

Biz

¥te ^te,

kdk£im,

taMeri

^^M& m

^aa

^krle

mûkdlef

blmasum

caiz

olduunu

iddk ediydftts^.

MmâLt

firkaa

ham

inkâr

etmitir.

Ehli Sünnetin

inanana

göre,

teklifin kendi

bûnyesiödö

hâkite

vardr;

bu

da onun bir kelâm

olmasdr.

Bu

kelâmn

da bir menei,

birçk

noktas

vardr ki, bu

da

külfeti

yükleyen

veya

mükellef

klandr. Mükellef

klann

mütekellim olmasndan

baka

bir art

yoktur. Aynca

bu kelâmn

taallûk

ettii bir yer vardr

ki,

bu

da

mükelleftir.

Bunun

art

da

mükellefin,

bu

kelâm

anlamasdr.

Dolayisiyle

cansz

Aldklar

ve

delilerle

olan kelâma

hitap denmedii

gibi,

teklif

de denmez.

Teklif

hitabn

bir çeidini

tekil eder.

Bu tekli-

fin

laallûk

ettii

bir yer vardr

ki,

üphesiz

bu da, bu teklif

ile mükellef

blnan

kimsedir.

Bunun

art ise,

sadece

bu teklifin

anlalm

olmEt-

sdr.

Teklifin

mümkün

olmas,

kelâmn

tahakkuk

etmesi

içiu

art

de-

ildir.

Çünkü

teklif bir

kelâmto.

Bu kelâm,

anlama kabiliy^

dan

bir

kimseden,

anlayan

bir

kTO^

wW

bir

kmu

mst

saât oluraa

ve

hitap

olunan kimse

de

âktp edilin

durumunda

tnlunursa,

bu

söze

^nUshî

denir.

E|er bitap

olunan,

Ms£^

eMi

w&

e$itf

^taa,

Imm

iltimas

ve

hit^

olunan hitap

edenden

âsÛtm.

üstün

olursa

buna da dua

ve

MÖr, Teklifin

kendi zatmdaki

gereklilik

birdir.

Ancak

teklif

ile il^

bu

isunlerin

deimesi,

nisbetin

deimesinden

ileri gelmek-

tedir.

Yüce

Allah

için

tekU3n

c^cstams

^lil^tr:^ Teklifin

mlhal

oluu,

siyah

ite

Mtm

zatm

U^mmmm.

siyah

Üe

h&fsma

ictaa

«^^Mn

tese^tm^

mümkün

deildir.

^m

W

görüe

göre, siyah

ile beyazn içtima

etmesinin

farzedilmesi

mümkündür.

Çünkü

onlara

göre

teklif

bir

lâfzdan

ibarettir.

Bu

görü

hasmlarmzn

görüüdür.

Buna

göre

bir

adamn

kötürüm

olan köle-

sine,

 kalk

demesi

muhal deildir.

Bu görü

onlarn

mezhebinde

daha

açk

olarak ortaya

çkmaktadr.

Biz ise, bunun

nefiste kaim

olan

bir

iktiza,

gereklilik

olduuna

inanyoruz.

Kudreti olan

bir kimsenin

nef-

sinde,

kalkma

eyleminin

gerekli

bulunduunun kaim

olmas

tasavvur

olunduu

^bi, âciz bir kimse

hakkmda

da

bunun

tasavvur

olumma

58

Yüce

Allah

hakkmda eer

bu, caiz olmasayd,

kendisinden,

kudretlerinin

dnda

.

Ssmn

^^Mi

kM&mm

m

Î^I^

^umnalan

muhal olurdu.

Halbuki

Allah'tan

hma

tsten^ef

m^^^^âmS^m^^

^

^mbimizl bizim

takfmm

«fiM

^

bize

yûkkme*'

(Bidlara

Sûresi, âyet:

28^;

a^Styâ,

C. I. s. 112.

bunun takbihediMmj^^

3Mtl

ohrns batldr,

tta

130

Page 132: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 132/196

MfnkS^^;

Matta kadir

olana nisbetlç âcizin nefsinde

bu

gereklili-

in

k« m ûtmsm -va

daha sonra da kMrüm 0mâ«na

rapt«m» d^M

etmesi

mümkündür.

Burada kölenin

durumunu

efendisi

bilmedii

için

bu gereklilik,

kölenin

zatnda

kaim

olan bir gereklilik

olur.

Bu

da

her

nekadar

mükellef

klan

tarafndan

bilinmese de,

âcizin

nefsinde

kaim

olduu

Yüce Allah

tarafndan bilinen

bir

gerekliliktir. Hattâ

efendi,

kölesine

verdii

emri

yerine

getirmekten

âciz

olduunu

bilse

de, bu emrin

gerekliliinin

devam

etmesi

muhal

deildir.

Muhal

olma

yönünden bunun

batl

oluunu

ileri

sürmek

mümkün deildir.

Çünkü

bizim sözümüz Yüce

Allah

hakkndadu^ Dolayisiyle

bu,

Yüce

Allah

gayelerden münezzeh

olduu

ve

bu

da gayelere raci olduu

için,

O'-

wm

bajkkack

batldr. Akl

s^bi ve

gayelerin

ekserisini tam

olarak

kavram

olan

bir

insamn,

'^tu

kabih

(kötü)

göon^

mümküadüf.

^^]}^

teab^ 1^

tetedan

IMt gMlen

^m,

Yto

Allah tara*

fmdam

da

kötü

gö^esî

art

^mr.

Eer,

 bunlar faydasz

olan eylerdir.

Faydasz olan eyler

de abes

(bo)'

tir.

Abes

olan

eyler ise,

Yüce

Allah hakknda muhaldir denirse,

biz

deriz

ki:

Bu

sözünüzde üzerinde durulmas gereken

üç

mesele

var-

dr:

Birincisi,

böyle

bir

teklifin faydasz

olduu

hususundaki sözünüz-

dür ki, bizim

bunu kabul etmemiz

imkânszdr.

Çünkü bunda,

belki

de

kullar

için

Yüce

Allah'n

bildii

bir

fayda vardr.

Fayda,

sadece

emre

uymak

ve bundan

dolay

sevap

kazanmaktan

ibaret

deildir.

Aksine,

belirli bir

meselenin ortaya

çkarlmasnda

ve

onunla

ilgili teklife ina-

mlmasmda

fayda

bulunmas mümkündür*

AJlah'n

önce Hz. brahim'e

olunu kurban

etraraim

emredip,

daha

sonra

brahim

(A. S.)

bu emre

uymadan

önce,

bunu

neshettii,

kaldrd, yine Ebû Cehl'e,

iman

et-

mekle

^u?^p,

daim

sou^

Mn tâmk

tfnut. taam

s^sm^^^^^ ImJtm

ver^S

imzan uyulmdan

önce

bir emria

aeshedilmesî,

kaldtnl-

maM

ma^dMûr.

Mr

AlU^

laber ve^^^kE aUoe

^

1^ MA»üd^«

îkincisU

faydas

bulunmayan

eyin

abes olmas meselesidir ki,

gerçekte

bu,

ayn

ibareyi

tekrarlamaktan

ba^

bir

ey

deildir.

Zûrabiz

daha

önce abes

kelimesinden

kastedilenin,

ancak

faydam

buluiOnayan

ve

bukelimedea

bîr mâna

kastedildii takdirde,

bmnn

aaiala-

myaca^m a^kl^m^k.

Üçüncüsü^

 abes olan

eyler

Yüce

Allah

hakknda muhaldir

sÖ-

zünüzdür

ki, burada

bir iltibas vardr.

Çünkü abes,

faydaya

muhtaç

131

Page 133: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 133/196

ohn

Mr

kimseye

nisbetle,

faydas

bulunmayan

bir

fiilden

ibarettir.

Binaenaleyh,

böyle bir

faydaya muhtaç

olmayan

bir

kimse için

abesle

megul

oluyor

demek,

sadece

mecazî

anlamda

olup, bunun

gerçekle

bir

ilgisi

yoktur.

Bu

ise, rüzgâr

aaçlarm

dallarm

sallamak suretiyle

onlarla

oynayor,

alay

ediyor,

diyen

bir

kimsenin sözüne

benzer.

Çünkü

rüzgânn,

aaçlarm

dallarn

sallamasmda

bir faydas yoktur.

Kezâ,

duvar

gafildir;

yani

ilim

ve

cehaletten

yoksundur

diyen

bir

kimsenin

sözü

de buna benzer.

Çünkü

gafil deyimi,

ancak ilim

ve

ç^hJi

kabul

etme

niteliine

sahip olana itlak

olunur. Binaenaleyh,

ilim

ve

cehli

ikabul

etme

yeteneine sahip

olmayana

gâf

il denmesi

^^zî olup,

bunun

gerçekle

bir ilgisi

yoktur.

te

Yüceiyiah'a

eylerle

uraan)

adnn

verilmesi

^

hgt

©lan

A^^^Bi

fiillerine

de

abes

le

ttKâ

deliP;

Herkesni

kaW

etmek zorcmIîfl5|un<k

G^ini bildii

ve

Ittte ^Ue^

verdii

halde,

onu

msm etmekle mükel-

;y

kümtr.

Buna

göt©

mâd

Yüce Allah

pna, iman

etmiyeceine

iman

etmekle

emretmi

olmaktadr.

Bunun

gibi,

Hz.

Peygamber

-Allah'n

salât

ve selâm

ona

olsun- de kendisini

tasdik

etmekle emrolunmu

olduu halde,

Ebû

Cehl'in

kesin

olarak

kendisine

iman

etmiyeceini

söylediine

göre, sanki

ona

 beni

tasdik

etmeyeceim

tasdik

et

demi

olmaktadr

ki,

üphesiz

bu

muhaldir.

Bum

u

^kiMe

izah etmek

mûmk^^: Kesin olarak

bilinmek^

iüti

a^^d. i^^rt

Mit

eym

meydana gehr^

1m tmâoM

m^, 0

Mfi

W^

^

ji»lmayp, ba-

Mk eyin meydana

gehn^A

m&Gtoi

ohnas

yönünden

bato

îçb muhal

^toa, kmdi

zatmda muhal

ohna gibidir.

Meselâ,

iman

etmeyen

kâfirlerin,

iman etmekle emrolunmam

olduklann ileri

süren bir kimse,

üphesiz eriat inkâr

etmi

olur.

Yüce Allah,

iman

et-

meyeceklerini

bilmekle

beraber,

onlarn

man

etmelerinin

tasavvur olun-

duunu

söyleyen

kimse

de akl inkâr

etmi olur. Böylece her

frka, emri,

uyulmas

mümkün

olmayacak

bir

ekilde

tasavvur etmek

zorunlulu-

unda

kalmtr.

Bir kimsenin kâfir hakknda

bunun

mukadder

oldu-

unu

ileri

sürmesi de,

bu hususta bir fayda salamaz.

Zira kâfirin

bunu

yapmaa

kudreti

vard.

Bizim

inancmuza

göre ise, fiilden

önce bir

kud-

ret

yoktur.

Binaenaleyh, kâfirlerin,

ancak

kendilerinden

sadr

olan

küfrü

ve

kötülüü

ileme kudretleri

v^fc^Mmm ^^âa,

ontaa ba^

ka

bir

kudretli

yoktur.

Miitezile*ye

göre^

kudretin

vath^

imkânz

S9

Birmcî

delfl

dkredflmemitir.

132

Page 134: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 134/196

deildir;

fakat

kudret,

makdûrO«WT0Hr®nJ'tt«

^kî

J«îK^

ipi

kâfi

deildir.

Bilâkis

kudr^n

de

if^

ve

bemsMl gibi t^m

pf^

vardr. Bu

artlardan

birisi de.

Yüce

Allah'n ilminin

cehle inklâp et-

memesidir.

Kudretten

murat, bizzat

kendisi olmayp, ancak fiilin ya-

plmasm

salamasdr.

Buna

göre, ilmin

cehle inklâp

etmesine

sebep

olan bir

fiilin

varl

nasl

mümkün

olur?

Bu

da

gösteriyor

ki, baka

bir

sebep

için

muhal

olan

bir

ey

hususunda

teklifin

sabit

olmasnda,

bu

durum

fiilen vaki

olduuna

göre, kendi

zatnda

muhal olanm

da

buna

kyas

edilmesi

gerekir. Zira gerek

telâffuzun mümkün olmas,

gerek gerekliliin

^ünülmesi,

gerekse

iyi

veya

kötü görülmesi

yönün-

den*

bu

iki

durum

araasula

bir

fark

yoktur.

Bu

Ajllah*n,

kötülüklerden

sorumsuz

bulunan

bir

hayvana

aca

w

^^m^

kadir

olduunu-

ve bundan dolay

Allah'n

onu

mükâfatlaâiiadMam g^agknedTini

iddia

^Böi^mmJ^

bumm

m^

olduu ileri

stlro^^x:«

Ç^oku

onlara

bir

ey

kötüdür.

îte

htmim

Mssfh

Ml^;^©»

Mrîse^ tehtakurusu-

na dahi,

parmaklar

lumnda

mmsik

veya

çarpmat toretiyle

bk

bir sbnt

verildii

zaman,

Yüce

Allah'n,

onu

tekrar diriltip, kendisine

çektirilen bu eziyetten

dolay sevap

vermesinin

vacip

olduunu

ileri

sürmek zorunluluunda

kalmtr.

Bu

konuyla

ilgili

olarak

baz

in-

sanlar da, bu

gibi

hayvanlann

ruhlannn

tenasüh yoluyla

baka be-

denlere hulul

ederek

tekrar

avdet

edeceklerini

ve dünyada

iken kar-

latklan aclarn

karh olarak,

lezzet

ve

nimetlere

hail

olacaklann

ileri

sürmülerdir

ki, bu

görüün

saçmal

ve

basitlii

açk

olarak

meydandadr. Bu

konu

ile ilgili olarak biz

deriz ki:

Hayvanlar, erginlik

çama ermemi

küçük

çocuklar

ve deliler

gibi,

yaptklan

kötülükler-

den

sorumsuz olanlara

elem verilmesi, azap

çektijdrnesî

Allah'n

bir

taMMfc

Ifettâ,

bu, günlük

hayatmuzda

her

zannet

görülen

ve

Im-

sedîen

olaylardand.

Binaenaleyh ha^m^

ba dunmnn,

AUah'm

on-

im

y^Mm l^?etetik (ürilterelO

m^MAndrmasm gerektlree^'

Ü Mt

m^^M nâmsm

rad

olan bir

teiMr.

Oy£$t^Nl^tel

60 Çünkü

Allah,

kendi mülkünde

diledii

gibi îasamf eder. O'nun

tasarrufunun,

ken-

di mülkünü amas

tasavvur

olunamaz. Zulüm ise, izni olmakszn bakasnn

mülkünde

tasarrufta

bulunmaktan

barettir. Bu da Yüce All^ hakknda mufasE^.

Çâa&U

gerçek

tam

Mtn

^cak

im0mm

W

mOJka

yoktur,

ptol^^fl^^^

All^*m

mM^

miîfikOaâe

taasmâ

^laeâ

^lâm

de^ilâir...

Bak: a^hjO, C.

I,

s.

112.

133

Page 135: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 135/196

Yüce

Allah hakknda

muhal

olduu,

daha Önce kesin olarak

ortaya

çk-

m

bulunmaktadr.

Eer

vücuba baka

bir

mâna

veriyorlarsa,

bu mâ-

nann

anlalmas

imkânszdr. ayet

onlar,

vücubun

Allah hakkmda

muhal

olmasmn,

0*nun Hakîm

sfatna aykr

düeceini ileri

sürer-

lerse,

biz

deriz ki:

Daha Önce de

geçtii

gibi,

ayet hikmet

lâfzndan

varlklarn

düzeninin

ve

bunlarn

düzenlenmesindeki kudretin

bilin-

mesi

kastediliyorsa»

üphesiz

bunda

Allah'n

hakîm

oluu

ile

bada-

mayacak

bir

husus yoktur.

Eer hikmet

lâfzndan

ba^, bir mâna

kastediliyorsa,

bize göre,

daha

önce

zikrettiime

UaMUE^

bakas

Allah'a

vacip

d^dir.

Bunun

dmda

kalan

h^

sö^

min^z Mrtakuj

lâfzkrtkn

ibarettir.

gerekM'.

0^

Tte

Mak

^â^^^

W^mm

mltm-

did^M^

âm^jM^

â^m^

m

â^U:

Z\ûma,

duvardan gaf-

I0a,

rüzgardan

abesin,

selbedâ^i

gibi,

kesin

olarak

Allah'tan nefye-

dilmitir.

Zira

zulüm, ancak

bakasnn malnda,

mülkünde tasar-

rufta

bxxlunan

kimse

hakknda

düünülebilir.

Bu ise

Yüce Allah

hak-

knda

tasavvur

olunamaz. Yahut

da bir

emir altnda

bulunduu

halde,

fiili o emre

uymayan

bir

kimse

hakknda

zulmün

düünülmesi müm-

kündür.

nsan

kendi mülkünde

diledii

gibi tasarruf

etmekte

serbesttir.

eriatn emrine

aykr dümedii

müddetçe,

insann

bu

tasarruffundan

dolay

zalim olmas

düünülemez.

Ancak onun,

bu

tasarrufunun

eri-

atn emrine

aykr

dümesi

anlamnda,

zalim

olmas düünülebilir.

Bina-

enaleyh,

b^k^inm

mülkünde tasarruf etmesi

ve

bakasnn

emri al-

tnda

bulunmas

düünülmeyen bir

kimseden kesin olarak

zulüm sel-

bedilmi

olur.

Böyle

bir

kHis^em

sâdb@^lae^^

^knün kendi

IKâiinde

smütit

^ta^m^te

tei

zulmt

ta^itel^

artm

^klBüadan

ÜGd

gehnektedîr.

te bu ncelii iyice

kavramiu

g^ûkmekl^,

i^^bMi

wmm

ayam kaydtma ve yanlhp

leyen

dnensHndkâilfö

l^te.

Zulme bundan

baka

bir

mânamn

veril-

mesi VB onun

baka bir

ekilde

tefsir edilmesi,

anlalmas

imkânsz

olan

bir

husustur.

Binaenaleyh,

bu

konuda müsbet veya menfi bir fikir

yürütmek mümkün

deildir.

Dördüncü

Dava:

Yüce

Allah'n kullan

için

en

iyiyi

(aslah)

yapmas,

O'nun üzeri-

ne

vacip

deildir

Aksine

Allah,

istedii

ekilde

hareket etmekte

ve

di-

ledi^

pbi

hükmetmdd;e

serbesttir.

MuteÂ

bu

görüü

kabul

etmemi

61

Secde Sûresi,

âyet:

46.

€2 Bak:

al-Ihya, C. I» s. 112.

Page 136: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 136/196

tir.

ÇQnkü &k^f^ ÂlM*tn

füIMne

birtakm

kaytlar

k^iit^^

ve

0*M,

için

en yiyi

(aslah)

yapnmtim l^aep

olduunü

fi®ti

sürmülerdir. Bu görüün

batl

oluuna,

daha

önce

de geçtii

gibi,

Yüce

Allah

hakknda vûcubun nefyedilmesine

delâlet

eden

delil,

delâ-

let

etmektedir.

Ayrca

buna müahede ve varlklar da delâlet etmektedir.

Zira

bizim

onlara Yüce Allah'm

fiillerinden,

kul için hiçbir faydas

bulunmadn

kendilerinin

de

kabul

etmek

mecburiyetinde

kalacak-

lar birtakm

deliller göstermemiz mümkündür.

Meselâ

biz,

bu

konuyla

ilgili olarak

üç

küçük çocuk farzedelim.

Bunlardan birisi,

daha

küçük

yata iken müslüman

olarak

ölmütür. kincisi,

bulua erdikten sonra

müslüman olmu ve

bulua

eren

bir müslüman olarak vefat etmitir.

Üçüncüsü ise, kâfir

olarak

bulûa

ermi

ve kâfir

olarak

ölmütür.

Mutezüe'nin

adalet

anlayna göre,

bulûa eren kâfir ebedî olarak

Cejoennemde

kalacak ve

bulûa eren mü&lümânn Cennetteki

demcesi»

%

ûwm^

müstüman olan

bu

küçük

çocuk

Allah'a

Rabbiml

Niçin hmûm

erecen^

^tnm

tee@esMea

Mid^

bana

itmt âCâ^Hk.

Sân ise bulua erip,

ibadet

yapmak

suretiyle

bana

itaat etmedin .

Bunun üzerine küçük

çocuk

Allah'a öyle

diyecektir:

 Ey Rabbim

 

Sana ibadet edemememin

sebebi,

bulua

ermeden

önce

beni Öldürmendir.

Oysa

bulua

erip sana

itaat

edinceye kadar

hayat-

m

uzatman,

benim

için

üphesiz daha

faydal

olacak

ve

dolayisiyle

de

onun

derecesini kazanm

olacaktm.

Binaenaleyh,

sen buna kadir

ol-

duun

halde,

niçin

beni

ebedî

olarak

bu

dereceden

mahrum

ettin?

Allah'n

buna

kar cevab

ancak öyle olacaktr:

 Ben  ezelî ilmimle

bildim ki,

sen

eer bulua erseydin.

Bana

isyan

edecek ve

itaat

etmeye-

cektin.

Dolayisiyle benim

ikabm^ ve gazabma mâruz

kalacaktm.

te

bundan

dolay

bu

düük

dereceyi,

senin i^

eezalandrhnaktan

daha

hayrl

ve

daha

iyi olarak gördihn*-.

Dies^ tâfaftan

bulua mni$

iSfkSiMimr

^tüP

C^tonem.çukurundan

b^toü^,

0^

d^^k^

tü-:

^

^Moî:

Muis

erdiim

zaman

benim kâfir

olacam

m^n

nsi? Beni

kft^

yata öldürüp,

bu

d^ük

rütbeye

indirmi

ol-

saydm, üphesiz

bu

b^im

için ebedî olarak Cenennemde

kalmaktan

daha hayrl ve

daha

aslah idi. Beni niçin

yarattm? Halbuki

ölmek be-

nim

için daha

hayrl idi

te

Allah, kesin olarak

buna verecek

bir

cevap

bulamayacaktr.

Bilinmektedir ki,

bu

üç

durum fiilen

vardr.

Binaenaleyh,

bundan

da

kesin ve

açk

olarak

anlyoruz

ki,

tüm

kullar

için

en iyiyi

(aslah)

yapmak

vacip

olmad

gibi,

asimda böyle

bfr

ey de mevcut deildir.

olan

küçük

13S

Page 137: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 137/196

Befncl Dava;

YVm

AUab'n, mükellef

kld^

kuUan

Ismdi^ne itaat

eltiktm

zaman,

bu

itaaüanndan dolay ottan sevaplandtmas ve

mülMt-

knâ^m^m

vadp olmadm iddia ediyc^^

Mk^s/b

Yüce AUah,

âlto&oökr

sevaplafidm,

diâ^

cisatoter,

(terse

yok

eder ve

haretmez. Bütün kâfirleri afTetmesî ve

bütün

mu'niinleri

de cezalan-

drmas, O'nun

için

bir

ey

ifade etmez.

Bu, O'nun nefsinde imkânsz

olmad gibi, ilâhî

sfatlanndan

herhangi

bir sfata da aykn dümez.

Çünkü teklif,

Allah'n,

kendi kullar ve

mülkleri

üzerinde

bir

tasarru-

fundan ibarettir. Sevap ise, karlksz

ve mükâfat kabilinden

verilen

baka

bir

eydir. Binaenaleyh, bu

üç

anlamda

sevabn

vacip

olmasmn

anlalmas imkânszdr. Ayrca huun (iyi) ve kubuh

(kötü)

deyimle-

rinin de bu

konuda

bir

anlam

yoktur.

ayet bu

lâfzlardan,

baka bir

mâna

kastediliyorsa,

bu

mânamn

da

anlalmas

mümkün

deildir.

Ancak, burada

Allah'n

vadinin yalan

olacan

ileri

sürmek mümkün-

dür ki,

üphesiz

bu

da

Yüce

Allah hakkmda

muhaldir,

te

biz vücub'u

bu niânada

^lyor ve

inkâr

etmiyoruz.

Eer

 mükellef

klamn sevap

vermee kudreti olduu halde,

^-

vap

vermemesi

kötü

bir fiildir*' denirse

biz

deriz

ki:

Eer siz

kubuh

(kötü) lâfziyle,

teklifin,

mükellef

klann gayesine

aykr

olduunu

kastediyorsanz,

hiç

üphesiz mükellef

klan Yüce

Allah

her

türlü

gayelerden

münezzeh

ve

yücedir. ayet

bu

sö^ü^^^

teklifin mükellefin gayesine uygun olmadn

söylemek istiyorsanz,

üphesiz

biz de

bunuMM

cd@r£S.

u

kadar var ki,

huun (iyi)

ve

kubuh

(kötü)

mük^Uefin

m^Mmâ&

ve

mm

hakkmda

eit oldua

momUi

mtldMla

mmm^

kötü

olan

p^mms

gereJoiM»

Bc^or^

berall%

tts,

to

tîMte

<Arm

bu

^td

ve

sa|âk imçlanm bîr

an

i$in jfeabul klMdUmlUs ktâlaaaû

tâ-

kimsenin,

bu

hiz-

.mete

karlk

ona

bîr

mül^&t

vermek

zorunluluunda

bulunduu

fikrini kabul

edemeyiz.

Çünkü

sevap

veya

mükâfat ancak

yaplan

bir

iin

karl

olarak verilir.

Buna

göre

de,

köleliin

faydas

ortadan

kalkm olur. Halbuki

köle

karlksz

olarak efendisine

hizmet etmek

durumundadr. Çünkü onun kölesidir.

Eer

bu

hizmet bir

bedel

kar-

lnda oluyorsa,

bu

bir hizmet deildir.

Onlarn acayip sözlerinden

dier biri de, insanlann,

Allah'n

kulu olmalarndan

ve onlara verdii

saysz nimetlerden dolay,

Allah'a

ükretmelerinin üzerlerine

vacip

olduunu,

daha

sonra

da

bu

ükürlerinden

dolay

Allah'n

kendilerine

sevap

vermek zorunluluunda

bulunduunu

ileri

^irmeleridir.

Bu ise

üpbesiz

muhaldir. Çünkü hak sahibine hakknm verilmesi,

onun

bir

m

Page 138: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 138/196

karlk wmcsîni gerektirmez. Eer

fe^ft

Mr

ey

gorili @k{^,

her

sevap

için

bir

ükür ve &küt için de

sevap

gerekir ve

hu

da

böylece

sonsuz

olarak teselsül

eder

giderdi.

Dolayisiyle

de

kul

ile Allah

ebedî

olarak birbirinin hakkiyle bal olarak kalrd ki, üphesiz bu

muhaldir. Bundan daha kötüsü,

daha

beteri de,

onlarn, kâfir olan

bir

kimseyi

ebedî

olarak cezalandrmasnn, ebedî

olarak CehennemMe

brakmasnn,

hattâ

büyük

günah

ileyip

de

tövbe

etmeden

Önce

ölen

herkesi

ebedî

olarak

Cehennem'de

brakmasmm, Yüce

Allah'a vacip

olduunu

ileri

sürmeleridir.

Bu ise

üphesiz

iyiliin,

nimetin, rahmetin,

lûtfun,

insanhm,

akhn, âdetin, eriatn

ve tüm gerçeklerin anlamm

bilmemek

ve bunlara

ka^

cahü kalmaktan

baka

bir ey

deildir.

Bu

konu ile ilgili olarak Wz deriz kî: Âdet olan ve aklla

da

bili-

nen bir

husus, affetme

ve

balamann,

cezalandrma ve intikam al-

madan

daha

iyi

olmas, insanlann genellikle affeden

ve

balayan

bir

kimseyi,

intikam

alandan

daha

çok

sevmesi

ve

övmesi,

balamay

daha iyi karlamas

ve

güzel

görmesidir. Buna

göre

acaba

balamak

ve

iyilikte

bulunmak

nasl knanr

ye

intikanun

devam

etmesi

nasl

iyi

kar^lamr?

Sonra

bu, daha

çok,

ilenen

cinayetlerden

elem ve ac

du-

yan, yaplan kötülüklerden dolay

kudreti zayflayan

ve

gücünü

yitiren

kimseler

hakkmdadr.

Yüce

Allah

için

ise, küfür

ve

iman»

itot

ve

isyan

si

ye

dotop^e

bir anda ve bîr kdime

ile

yaplan

bk^is^^a

verîten

cezanm ve azabm

ebedî

olarak

devam etn^si

nasl

iyi ka^damr?

Hth$an

(iyi

görme)

km^mda ^Mt ha

dereie

lotlaan

tean

için,

bilginler topluluu

yerine

akl hastanesi

daha lâyktr. Bununla beraber

biz diyoruz

ki:

Bir kimse,

bu

yolun tam ziddm takip etmi olsayd,

üphesiz bu

ahs

daha

doru

bir

söz söylemi ve

daha

Önce de geçtii

gibi, birtakm

kuruntu

ve hayallerin

mahsulü

olan

iyi

görü

ve

kötü

görü

kavramlarn

daha

iyi

anlam

ve

daha

iyi

uygulam

olurdu.

Burada bizim öyle dememiz

mümkündür:

nsanm, daha

önce

iledii

ve

telâfisi güçleen bir suçundan

ve

cinayetinden

dolay

cezalanduil-

mas, ancak u

iki

durumun dmda

kötü

görülebilir:

Birincisi, cezalandrma eyleminde zorlayc

bir

sebebin

ve

gele-

cekle ilgili bir

faydann

bulunmasdr.

Binaenaleyh, gelecekle ilgili

bir

gaye veya faydamn

kaybedilmesi

endiesi

varsa, cezalandrmann

iyi

karlanmas

mümkündür.

ayet

cezalandrmada

gelecekle

ilgili

asla

böyle

bir

fayda yoksa, srf

ceza

vermek

için cezalandrmak,

daha

önce-

de

geçtii gibi, üphesiz

kötüdür.

Çünkü bunda cezalandran kimse

137

Page 139: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 139/196

ivin

bir fayda

btdutttiH^^

gM^ bâ^otöi

iç$n

de

Ur

yokto*

Zm

uini,

bu

cezadan

Tayûmm

dsmk

m

ve

eto

duymaktadr.

OndEm bu

elemi ve

acy

kaldrmak,

üphesiz

iyi

ve

güzel

bir

fiildir.

Çünkü

elem

ve

eziyet, ancak bir

fayda için olursa, iyi

ve

güzel olur. Halbuki burada

böyle bir fayda

yoktur.

Dolayisiyle geçmiteki

bir suçun

telâfisi

kabil

olmadna

göre, bu suçun cezalandrlmas

da

son

derece

kötü

ve

çir-

kindir.

kincisi, bizim demmizdir: Caninin i^e^p suçtan

madur

olan kimse skmtya dütüü

m bundan dolay

da

kzgnl

ve

kini

id-

detlendii zaman,

üphesiz

bu

durum

ona

büyük bir

elem

verecektir.

Bu

kin ve

kzgmbn

tedavisi,

giderilmesi

ise, onu

huzura

ve rahatla

kavuturacaktr.

Binaenaleyh, böyle bir

elem

ve acya

cani

daha

lâ-

yktr. Bu

sebeple,

caninin

cezas büyük olduu ölçüde,

kin

ve kz-

gnln madura

verdii

elem

hafiflemi

olacaktr. Dolayisiyle

böyle

bir

elemi sadece

caninin

duymasn

salamak

daha

iyidir.

Her ne

kadar

bu, akln noksanhna ve kzgmln

akla

galip gelmesine delâlet

edi-

yorsa,

da, yine de

bu

konunun

bir

izah tarzn tekil etmektedir.

Ge-

lecekte

hiçbir

kimsenin

faydas ve çkan

bulunmadn

ve

madurdan

da

skmty

kaldrmadm Yüce

AUah'm

ezelî

ilmiyle

bildii

bir ce-

zamn vacip olduunu ileari sümek,

son derece

kötü

ve çirkindir.

Bu

söz,

üphesiz, cezalandrmann terkedilmesi

zon derece

kötü

ve

çir-

kindir

kimsenm

s^^den

c^a

dc^o^ur.

Aslmda

bütün

ta-

lar

t^tl

c^^^ pyeled t^yyûl etmek suetiyle m^^m&

$^t

birta-

km

kurmictem

gerektirdi^

jta^iku

^^ss&iMm

Emrettir.

ü^^e^

Y&m Alkk bütün

tokrte m^^osMe.

M^t

biz %unda

sapkl

sapkhkla

karlatrmak

ve

bunlan birbiriyle çarptrmak

suretiyle,

onlarm

hayallerinin

batl

olduunu meydana çkarmak iste-

dik.

AHmc

Dava:

Biz

iddia

ediyoruz

ki,

eer eriat olmasayd,

Yüce

Allah'

bilmek

ve

O'nun

verdii

nimetlere

kar ükretmek kullara vacip

olmazd.

Mutezile

bu görüü kabul etmeyerek, yalnz akln bile

bunu

gerektire-

ceini ileri sürmütür.

Biz görüümüzü ispat etmek için öyle diyebili-

riz: Akl,

aratrmay

ve bilgi edinmeyi

ancak

bunlardan

doan

bir

faydadan

dolay

zorunlu

klmtr.

Yahut

ta

imdiki

ve

gelecekteki

fay-

dalar hakknda akhn

varhmn

ve yokluunun

eit

olduunu ve bunda

asla

böyle bir fayda bulunmadm kabul etmekle

beraber,

yine

de

bu-

138

Page 140: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 140/196

nun aklla bilinmesi

zorunludur derseniz,

üphesiz bu

sözünüz,

bilgi-

sizliin ve

cehaletin verdii

bir

hüküm

olup,

akim

vc

gerçek

bilginin

sonucunda

varlan bir hüküm

olmaz.

Çünkü

akl,

faydasz

ve

bo

olan

eylerle uramay

emretmez.

Binaenaleyh,

faydadan yoksun

olan

her-

ey botur, abestir.

Eer

akUn bu emri

bir fayda için

ise,

bu fayda

da

kesinlikle

ya Allah'a veya

kula

racidir.

Bu

faydann

her türlü

faydadan

münezzeh

olan

Yüce

Allah'a

raci

olmas

muhaldir.

ayet

bu

fayda

kula

racî

ise,

bu da kesin olarak, ya hemen

veya

daha

sonra

hasl olur.

Bunun derhal

hasl

ohnas,

faydasz

bir

yorgunluktan

baka

bir

ey

deildir.

Daha

sonra

hasl

olmasndan

maksat ise,

bir

SPVablt

nail

ote|aiM£#gC^.

Binaenaleyh

bu.kimse,

fiilinden

dolay

sevap göre-

j^p:^ M^â^ t^l^^^

^

l^ûi

tdlmitir ?

Aksine onun,

bu

fiâiMen

do-

yefeiînjB

hötaetc^

^öjto

Ut

eyAa^

m-

^

yt[

ügm

yGter«

M

teuyla

ols^k

%

I^imM

Mr

RâiW

olduunu,

O'na

üid^gâ^

MAîfte

-mm^^

ve

bu

ükürden dolay

kendisini

nimetlendireceini,

fidletlerinî

inkâr

etlii takdirde de

cezalandracan düünmesi

mümkündür.  Fakat

asla

Allah'a

yapt

ükürden dolay cezalandrlmasnn

caiz

olacami

akima

getirmesi mümkün

deildir.

Binaenaleyh, akl konusunda

mev-

hum

(sanal)

zarardan kaçnmak, malûm

(bilinen)

zarardan

kaçnmak

gibidir , denirse,

biz deriz ki :

Aküh

olan

bir kimsenin

tabiat,

kendi-

sini, ister

mevhum,

ister

malûm

olsun,

kesin olarak

zarardan

kaçm-

maa

tevik

edeceini

biz inkâr

etmiyoruz.

Binaenaleyh

akl,

bu

tevike

icap

(gereklilik)

admn verilmesine

mâni

deildir.

Çünkü stlahî

(terimsel)

mâj^te

^nusunda

mt niza

yoktur.

Fakat

burada

asl

üze-

rinde

durulan mesele,

ükrün

yaplmas veya

terkedilmesinin

Yüce

Allah hakknda oldua bilteeM&

b^ber, sevabn

ve ikabm

tak-

âirind^tt^tltt l^^atii&mÂ

erimesidir.

üklM^

etmemenin

Yüce Alîah

hakkmda eit ohnas^

Q|ihesiz bizim dorumu-

muza

benzenm lîea insan ükür ve

Svgüden

sah^lt]^

fecpEt^^tezet

duyduu halde, nimetin inkâr

edihnesinden

m.

ûnyâst

ve taklan

hr.

Binaenaleyh,

iki

eyin

Yüce

Allah

hakknda eit olduu

ortaya çk-

t

zaman, bu

iki eyden

birini

dierine

tercih

etmek muhal olur. Hat-

tâ,

insann aklna bunun

aksinin

de

gelmesi

mümkündür. Bu da,

in-

sann, ükrüne

karhk

iki yönden

cezalandrlmasmn

mümkün ol-

masdr.

Birincisi,

kulun

ükürle

megul

olmas,

kalbini

ve

düüncesini

yoran,

onlan türlü

lezzet

ve

ehvetlerden

uzaklatran

bir

tasarruftüf.

Oysa insan, k^disi için bir ehvet

yaratlm

ve bu

ehvetine

uail

olmak

m

m

Page 141: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 141/196

için

4^

kendisine gereken

kudret

v^lmi bîr

kuldur. Binaenaleyh,

ü-

kîlrden

nmksat, belki

de

insann,

kendi

nefsinin

arzulad nimetlerle

megul olmas,

Yüce

Allah'n

nimetlerinden tam olarak faydalanmas

ve

Yüce

Allah

için faydasz

olan

eylerle bou bouna

nefsini

yorma-

masdr.

Bu

ihtimal

burada

daha açk

bir

ekilde görülmektedir.

IkincM^

nsann

kendi nefsîld,

bir

hûkûmdarm

sfatlarm» ahlâk-

Innm^

oturduu

y&tU

ailesi ile

yatp

kalkt

odasn

ve

dier

bütün

giz-

li

srknn aratrmak suretiyle,

verdii nimetlere kar kendisine te-

eMsür eden Wt kimiye kyas

etmesidir. Bu durumda ona

öyle

den-

mesi

mümkündür:  üphesiz

sen

bu

teekkürünle

boynunun vurul-

masn

haketmi

oldun. Senin

bu gereksiz meraknn sebebi nedir?

Sen kimsin ki,

hükümdarlarn

srlarm, sfatlarn,

fiillerini ve ahlâk-

larn

aratrmaa cesaret

edebiliyorsun

  Niçin

sadece

sen,

sadece

ken-

dini

ilgilendiren

eylerle megul

olmazsn?

te bunun gibi.

Yüce

Al-

lah' bilmek

isteyen

bir kimsenin

de

sanki

O'nun bütün

sfatlarn,

hikmetlerini,

fiillerini

ve

bu

fiillerindeki srlarnn

en ince

noktalarn

bilmesi

gerekmektedir Bütün

bunlar

ancak

yüksek

bir

makama veya

dereceye sahip

olan bir kimsenin bilebilecei eylerdir.

Dolaysiyle,

acaba kul

kendisinin bu

makama

lâyk olduunu

nasl

ve

nereden bÜ-

Tok^ ?

Bu da istetiyor

ki,

onlarn

bu

konudaki

g^^i^fim

ve

knama-

k£^

saâas»

zorunlu ohmk

fairMe^e

çelien

âdetl^^

sebep olduu

birtakm

kuruntu

ve

hayâllerden

ibarettir.

Eer

 zorunlu bilgi,

.^da

uygua

onun gerektirdii

bir

bilgi

ol-

masayd,

üphesiz

bu durun,

J^.

Peygamberin

güç

duruma

dümesine

^b^oE^u.

Hz. Peygamber

belirli

bir mus^ ile^^l^-nsa^

'te

smdzeye h^omz ^

zmmm,

mûm^s^^

denesi

miîmkSn olur: bu mas^^ bakmak

vaMp

idl^i|

bunu

yap-

mayacagun,

wm

^

^

mmnMx^ kavmymn

akâ

olmas

îmkl^-

^zdiF.

ÇibkÜ

akû

W^e

Wt

zorunluluu

kabul

etmemektedir.

Ayrca

bu

zorunluluun

eriat

yoluyla

da

bilinmesi

imkânszdr. Çünkü eriat

ancak mucizeye

bakmak

suretiyle

sabit olur.

Dolaysiyle,

eriat

sabit

olmadan

önce mucizeye bakmak vacip olmaz*'.

Görüldüü

gibi,

bu

da, nübüvvetin doruluunun asla ortaya

çkmamasna sebep

olur *'

63

Biz deriz k: Bu, belirli br yerde duran br insana:  Arkanda yrtc

bir

hayvan

var. EOT yerinden

ktmldamazsan

sen

öldürecek;

arkana

dönüp bakarsan, sana

doru

söylediimi

ȉ&sm** diyen bir

kte^Sftâ@^t^3»^^6^

âs^

Hase^âj»

sevap olar^

Oiia:

 Atkanaa tealrmadigm

ioiidd^6g>geiato

^^riin

abjnffl^

saMt ohn^z.

Bn»en4te^

üssünün

^^^^

ms^pSam

^smPay^

arkanm dönüp

balom^aeegoa^

demete

bmzef.

Bu

cevap,

üphesiz

bu

alN&

söyleyeaün

ahmakltma. delftlet eder ve

bu

tutum da

140

Page 142: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 142/196

denirse,

cevap

olarak biz deriz

ki:

Du

sorunun

menei» vueubut

hak-<

katini

gerei

gibi bilmemektir.

Halbuki

1^

M\b.

vA^bufl

i^f^

mâ-

nasnn, bir eyin

terkedilmesinin sebep

olabilecei

mevhum

(sanal)

veya malûm

bir zararm

defedilmesi

için, o

eyin

yaplmas

yönünün,

terkedilmesi

yönüne

tercih

edilmesi olduunu

açklamtk.

Binaenaleyh,

vücubun

(zorunluluun) mânas

bu

olduuna göre,

mucip

(gerektirici)

de

tercih

ettirenin

bizzat

kendisi

olur

ki,

bu

da

Yüce

Allah'tr.

Zira'

ceza, aratrmann

terkedilmesine

baland

zaman, böyle bir

aratr-

mann

yapknas,

terkedihnesine

tercih

olunur. Binaenaleyh,

Hz. Pey-

gamberin

sözünün

mâîTO

udu:

:

Araürmamn vacip

ve

müreccah

(ye)

olmas,

Yüce

Allah'n cezay bu

aratrmann

yaplmas

veya terkedil-

mesi

klarndan birine

balanmasdr.

drâk

olunan

ise,

sadece

vücubun

biy^nmeü^^

yönü

oliup,

bizzat

vücubun

kendisi deildir.

Binaenaleyh,

mdp

olâagmm

hUmms^^

dei^Mk%

AJrâe

prt olan,

^zu

yaloflmne^îamiimkûn

olfimir.

t^büm^

a. Peygamber

^te

d^r:

 Küfür hma

helâk

eden

Mr

zehir,

iman

ise

mes'ut

ûm

Mf

flö^^.

âltofe

ni

saadet verici, dierim

de helâk

edid kto^r.

Ben

sam

hiçbir

eyi

vacip klmyorum. Çünkü

vacip

klma, tercihi

gerektirir.

Oysa

tercih

ettiren

sadece Yüce

Allah'tr. Ben

ancak bunun

bir

zehir

olduunu

sana

haber veriyor ve seni,

benim doru

olduumu

anlaman

salayan

yola

çaryorum. Bu da

sana

gösterdiim musizeye

bakmandr.

Eer sen

bu

yolu

takip

edersen

gerçei

anlar

ve

kurtulursm.

ayet

bunu

terk-

edersen

he#k

olursun .

B^ bîr hassl^ ^[den ve Mtomtt

§^

fi

tereddüde

helâk eder. Sen

bu

ilaa

u kediye yedirnKk

suretiyle bu

gerçei anla-

maa

kadirsin. Bunu

yaptn zaman

göreceksin ki,

bu

derhal

ölecek

ve

dolayisiyle

benim

sana

söylediim

sözün

doruluu

da açk-

te Hz.

Peygamberin de^

**kes^tiik h

bilmelisiniz

ki, arkanzda

ölüm

ve

onun

ardnda da

yrtc

hayvanlar

var

sözü

buna

benzer.

te

bu

söze

inanarak arkasna bakan kimse,

kendisim bekleyen tehlikeyi

olduu gibi görecek

ve

bundan

kaçnmak

suretiyle

de kendisini

helâk

olmaktan

kurtaracaktr.

Fakat

arkasna

bakmayan

ve bakmamakta

direnen

kimse

de

üphesiz

helâk

olacaktr...

eriat ölümden

sonra

yrtc

hayvanlarm

varln bildirmekte

ve

akl

da onun

bildirdii

Ivkikatin ve

bu

hakikatin de

gdecekte tahakkuk

etmesinin

mUm-

ldktoM^«a^MfqflBa^B.w#^

pcn^

4a

însam

zaca^

)»«a»tift

hulumnasâr.

Bir eyin

de

vacip ^orunlu) Om^uua

mâûas, öttUâ

zarftfte usâ^kj^

mas^... Bak:

al-îhyût

C.

I, b.

113.

141

Page 143: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 143/196

^

Wtaya

çkacaktr.

Fakat

u ilaca gelince,

ite senin

iyilemen

bun-

ûââif.

Sen

feunu tecrübe ile

örenmee

de kadirsin.

Bu da

ancak

senin

bu ilac

içmen ve

iyilemenle

mümkündür.

Gerek

benim, gerekse

ho-

cam için,

bu

ilacm

seni

helâk

etmesi

veya

iyiletirmesi

arasnda

bir

fark

yoktur.

Çünkü

hocam

senin

hayatta

kalmana

muhtaç

olmad

gibi,

ben de

muhtaç

deilim .

Bu

söz

üzerine hasta

doktora:

 Bu

tecrübeyi

yapmam

acaba

akl

m

veya

senin

sözün

gerektiriyor?

Bu

haki-

kati

kesin

olarak

örenmedikçe,

bu

tecrübeyi

yapmam

imkânszdr

demek

suretiyle

kendisini

helâk

ettii,

ölüme

terkeöSÜ

zantan,

^phe-

siz

doktora

bundan dolay

hiçbir

zarar

gelmeyecek^.

ite

Hz.

Peygamberin

de

durumu

tpk bu

doktorun

durumu

gi-

bidir.

Zira

Yüce

Allah

ona itaatin

bir

ilâç vc

günah

ilemenin

dc bir

hastalk

olduunu,

imanm

insana

saadet,

mutluluk

verdiini

ve

küfrün

ise

onu

helâk

ettiini

haber

vermitir.

Yine ona

bildirmitir

ki.

Yüce

Allah,

ister

mutlu

ister

mutsuz

olsunlar,

bütün

varlklardan

müsta-

nidir,

onlara

asla

muhtaç

deildir.

Peygamberin

vazifesi,

sadece

tebli

etmek,

bilim yoluna

irad

etmek

ve

bununla

yetinmektir.

Binaenaleyh,

bu gerçei

kim

kabul ederse,

bu

ancak

kendi lehine,

kim

inlcâi

ederse

bu

da

oram

aleyhine

olur.

Bu, açkça

lalinen

bir hakikattir.

Eer,

 buna

göre mesele

kesinlikle

u noktaya

rücu

etmi

oluyor

ki,

bu da

gerçek

mucib'in

akl

olmasdr.

Zira

insan

Peygamberin

ke-

lâmn

ve

davasn

iittii

zaman,

bir

cezay,

bir

ikab

bekler.

Akl

ise,

onu

bundan

kaçnmaa

sevkeder.

Bu

da

ancak aratrma

ile hasl

olacandan,

ona bu

aratnnay

yapmas

vacip

olur

denirse,

biz

deriz

ki:

lan<^

^

Vtob^

fffl

iîe

çeit

tercihten

ibaret

olmasdr.

Gerçek

teeip

ise,

Yüce

Allah'tr.

Çünkü

bir

eyi

tercih

ettiren

ancak

O'dur.

Bu

tercihi

insanlara

haber

veren

Allah*m

elçisidir.

Mucize

de,

onun verdii

haberin

doruluuna

delâlet

eden

bir

delildir.

Aratrma

veya

bu mucizeye

bakmak,

doruyu

bilmee

bir

sebep

olduu

gibi,

akl

da,

aratrmann

ve

verilen

haberin

mânasnn

anlalmasn

sa-

layan

bir

aletth-.

Yaradl,

aklla

kaçnlmas

gereken

ey bilindikten

sonra,

ondan

kaçnlmasn

tevik

eden

önemli

bir unsurdur.

Binam-

aleyh,

böyle

bir

tercihin

var

olabihnesi

için,

verilecei

bildirilen

nn

kendisine

aykn

ve

vadedilen

sevaJbm

da

uygun

olduu

bir

yaratt-

ln

bulunmas

zorunludur.

Fakat

bu

yaradh,

mahzuru,

kaçnl^^;

gerdcen

eyi

tam

olarak

anlamadkça,

bunun

bir

zan

ve^

bir

olmj

142

Page 144: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 144/196

In^nÎR

mmm

Mv^mv

iy^

Mn^^^

buna

ieY& mmm, Sunu

anhmas ise, ancak

akl ile mumkun

olur.

O^û

akl

kendiliinden

bu

tercihi anlamayp,

aksine

bunu

Peygamberden

iitmek

suretiyle

anlar.

Peygamber de bir iin

yaplmasm, terkedilmesine

kendiliinden

tercih

ettiremez.

Aksine,

gerçek

tercih

ettirici

ancak

Yüce

Allah olup. Pey-

gamber sadece

bir

haberci

durumundadr.

Peygamberin

doruluu

kendiliinden

meydana

çkmayp,

ancak

bir

mucize ile ortaya

çkar.

Mucizenin

Peygamberin

doruluuna

delâlet

etmesi,

ancak

ona

bak-

makla,

onu

incelemekle

ve

bu

da ancak akü ile

mümkün

olur.

te

böylece

ucalar

açklanm

olmaktadr.

Lâfzlarla

ilgili hususlarda

doru

olan ise,

öyle

demektfr:

¥3^p,

rüchan (üstünlük, yelik)*da ibarettir;

gerçek

mucip

Yüce Allah'tr.

Haber veren ve mahzuru,

kaçmimas gereken

eyi

bildiren ise

Pey-

gamberdir. Peydamberin doruluunu

bildiren

abldr.

Kurtulu

yo-

luna

yönelmee

tevik eden ise yarathtr.

te

bu

meselede

gerçein

bu ekilde

anlalmas

ve dolayisiyle

hiçbir derde

deva

olmayan,

ka-

pal

ve

gizli

kalan hususlar aydmha çkarmayan

bu

gibi,

mûtat,

aUlnu sözlere önem verilmemesi

gerekir.

Ye^od

Dava:

j^^berlerin

gdifcteteesim

m^plm

jtoM

vacip

mesi

vaciptir.

'SMm.

^o^^m,

bu

görûüni^mMeâmLoe^^m^^iffs^&mm

duunu ileri sürmülerdir.

Peygamberimin

gfMMiAi^y^

i^

i&im'

snn

delili udur:

Yüce

Allah'n

mütekellim

(konuur)

ve

kadir (güçlü)

olduuna

ddâlet

ed^

de^üler

Muaduuna

g^^

birtakm

sesleri,

rakamlar

veya

bu^M

beâaj^

^^tmak

mt^^

40

MMm-l

Nefsî'nin

var]}^

1^

etmekten

aciz

deildir. P^pmberOTn

derilmesinin cakolduum

ke^

d^iOier

vardr. I^tadan

acal^

âdetin

hükmü

gereince.

Yüce

Allal'm

mtmda, ahiret^

fE^ali ve

zararh

olam

bildiren

bir

haberin

kam olmasm

kasdetmekteyiz. îte

Peygamberin

görevi, bu haberi

tebli etmek ve

bu

suretle de

Allah'n

emrine

delâlet

etmek

ve

insanlara bunu

bildirmektir. Bunun için Pey-

gamberden,

kendi

risâlel

davasiyle

yakndan

ilgili olaanüstü

bir

fii-

«4

Bak: al-lkyâ, C.

î,

s. 113.

143

Page 145: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 145/196

lin

sadr

olmas

mümkündür. Bütün

bunlardan

hiçbiri

Allah'n

zat

için

muhal

deildir.

Çünkü

bunlar

Kelâm- Nefsî'yc,

Kelâm'a

delâlet

eden

eyin

icadna,

yaratlmasna

ve

Peygamberin

risaletini

dorulayan

eye

raci

olan

hususlardr.

ayet iyi

ve

kötü

görme

yönünden

bunun

muhal

olduuna

hükmedilirse,

Yüce

Allah

hakknda

böyle bir

esasn

(huun ve

kubuh)

varln

asla kabul

etmez

ve

bunu

tümüyle

rcd

ede-

riz.

Bundan

baka,

srf

kubuh

(kötü

görme)

esasna

dayanarak, Pey-

gamberlerin

gönderilmesinin

kötülüünü

iddia etmek

de mümkün

de-

ildir. Mutezile

kubh'a

meyletmekle

beraber,

bunu

kabih (kötü)

gÖ>

rtmm^tk.

Binaenaleyh,

bunun

kötülüünü

ve

AUab'mmlI^

 IGtoxM

olmasn

idrâk

etm^

j^srolu

d^iüdfe;

Oskm

ha konudakf

^he^

lerini burada

^il^-^toyek

gan^btektedir.

Onlar

basA^ |a

M

€^^S^

(teröö^dir:

Birinci

üphe,

onlarn

öyle demeleridir:

 Eer

Yüce Allah,

Hz.

Peygamberi

akla

uygun hususlarla

ilgili

olarak

göndermi ise,

üphesiz

akl

buna

muhtaç

olmadndan,

Peygamberin

gönderilmesi

abes ve

faydasz

olur

ki,

bu da

Yüce

Allah

hakknda

muhaldir.

ayet akla ay-

kr

hususlarla

ilgili

olarak göndermi

ise,

buna

göre

Peygamberin

tasdik

ve kabul edilmesi

imkânszlam

olur'*.

kinci üphe.

Peygamberin

gönderilmesinin

kesinhkle

muhal

ol-

masdr.

Çünkü Peygamberin,

davasnda

doru olduunu

anlatabil-

mek

imkânszdr.

Zira,

Yüce

Allah'n

bizzat

yaratklara

hitap

etmek

ve

onlarla

açkça

konumak

suretiyle

Peygamberi

tasdik

etmelerini,

dorulamalarn

kendilerinden

istedii

farzedildii

takdirde,

ayrca

Peygamberi

göndermesine

ihtiyaç

kahnayacaktr.

ayet, yaratklarla

bizzat

konumak

suretiyle

bunu

kendilerinden

istememi

ise,

bu

tak-

dirde

de

Peygamberin,

doruluunu

olaanüstü

bir

fiil

üe

ispat

etmesi

gerekecektir.

Oysa

ola|anüstü

bir

fiil ile sihir,

tism ve

baa

se^dn

Id-

ilerin insanlan

ha^^

düüren

acayip

fiilim

ara^#kî

fark

l^vra-

mk

güçtür,

Mmmi^

ba

pdf^^âa

m

61^|unu

bilmeyen-

im

gd^,

bmte

da

olaanüstü

fünerdir.

Binaenaleyh,

bu f

Hl^

^

ola^mSstü

fM

«testo

itibariyle

dieriyle

eit

olduuna

göre,

üphede

insrtar

bu fîüe

inanmazlar

ve

bu

da

Peygamberin

tasdik edil-

mesi,

dorulanmas

için

gereken

bilginin

hasl

olmamasna

sebep olur.

Üçüncü

üphe: Bir insanm

bu olaanüstü

fiili,

sihir, tlsm

ve asl-

sz birtakm

hayâllerden

ayrrmasm

bildii farzedilse

de,

gerçekten

bu

fiilin

doruluunu

bilmesi

nasl

mümkün

olr?

Belki

de

Yüce

Al-

lah,

Peygamberi

tasdik

etmekle

sapkbla^

dö^rmeyi ve

gltemay

kasdetnütir.

Belki

de Hz.

Peygamberin

saadet

verdiini

söyledii

144

Page 146: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 146/196

her

g^ekte

saadet

vericidir

Fa:kat

Yüce

Allah bununla

bizi

helâk etmeyi ve

Peygamberin

sÖzÜ

ile

de

bm

aldatmay

kasde^lftîr

çankü

size göre,

Yüce

Allah*m

insanlar sapkla

düürmesi

ve âüat^

mas muhal deildir.

Zira

akl bunu ne

iyi, ne

de

kötü

karlar.

Akln

takbihini,

kötülenmesini

kabul ettirmek

istendii

zaman, bir

Mutezile

mensubu

ile

mücadele

edilmesi

gereken

en

kuvvetli

üphe

ite budur.

Zira bu mutezile

mensubuna

göre,

eer aldatmak

ve

sapkla

düürmek

kötü

olmasayd, Peygamberin doruluu asla

anlalamayacak ve

onun

sapkla düürücü olmadnm bilinmesi

imkânszlanu

olacakt.

1^ MMsSma. cevap

olarak

biz deriz

Mt

Mrinci

üphe, zayf

b^

üphedir. Çünkü

Hz. Peygamber, genel

olarak akhn tek

bana

bil-

mesi

mümkün

olmayan bir eyi haber

vermek için

gönderilmitir.

Fakat

akl

bunu bildii zaman,

tek bana anlam olur.

Çünkü akl,

tek

bana

amellerin,

sözlerin,

ahlâk

ve

inançlarn faydah ve

zararh

olanlarn

bildiremez.

Akl

birtakm ilaçlarn

ve

kimyasal maddelerin

özelliklerini

tek

bana idrâk edemedii gibi,

insan bedbaht

yapanla,

mutlu klan

birbirinden

ayramaz.

Fakat

akl bir eyi

anlad zaman,

o

eyi

iitme

yoluyla

bilir,

tasdik

eder

ve

ondan

faydalanr. Böylce

de,

akl,

helâk

eden

eyden kaçnm

ve

saadet

veren

eye

yönelmi

olur.

Binaenaleyh, akln, bir

hastah

ve bu hastaln

ilacn

bilmede

dok-

1^:gi]9

s<^siQ4mûky£^

sözünün do-

rulufmu

birtakm halledn delâletiyle bihned

arasnd^^ fark

yoktur.

kinci

üpheise,

mucizenin

sihir

ve

tahayyülden

ayrdedilememesi

meselesidir ki,

gerçek

hö0^

dc^^Mt.

Çünkü akl

sahibi hiçbir

insan,

SÜuin

ölüleri

diolöme,

sopaunyitsm

etmesine,

ayn iki

parça-

ya bolümne^^ ^âsm y^lmaaa% ^a^s

do^m

k^kcin tekrar

pn^^mm ImMî^m

tm^^km^^mi

Mtttm^saâm

m

ta-

lar

gibi

daha

birçok

olaac^

hailem

w^

<âaM^^^0t^

slsU

kabul

etmez.

Özet

ûhmk

burada

unu söylemek

müokMÜr

M, bu

ileri süren kimse,

eer

Yüce

Allah'n

kudretinde

oknler

eyin

^IbF

6

elde

edilmesinin

mümkün

olduunu

iddia ediyorsa,

üphesiz

onun

bu

iddias zorunlu

olarak muhal olduu

bilinen

bir

iddia

olur. Veya

bu

sözüyle belirli

bir

fiili dier bir

fiilden

ayrmay

kastediyorsa,

buna

göre

de sihir olmadn

bildii

bir eyle,

Peygamberi tasdik

etmeyi

tasavvur

etmi olur. Bundan sonra

geride

sadece

Peygamberlerin

ahsiyetlerinin

ve

mucizelerinin

teker

teker

incelenmesi,

gösterdikleri

mucizelerin

si-

hirle

elde

edilmesi

mümkün

olan

cinsten olup

olmadklanmn

arat-

rlmas kalmaktadr. Mucizenin doru

olup

olmad

hususunda

üp-

145

Page 147: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 147/196

hcye

düüldüü zaman, Peygamber,

mucizeyi

en

büyük

sihirbazlarm

gözleri

önünde

açk olarak

gösterip, onlara

meydan

okumadkça,

ve

kendilerine

muarazada bulunmak ve

tartmak için

gereken

müddeti

vermedikçe veya

bu sihirbazlar aciz

kalmadkça,

mucizenin

tasdik

edil-

mesi,

doruluuna inanlmas

mümkün deildir.

imdilik

mucizeleri

ayn

ayr ve

teker teker

ele

alp, incelemek niyetinde

deiliz.

Üçûnûfl

ise,

Ytise

Allah'n

insmlan

aldatabileceinm ve

sapkla düürebileceinin

tasavvur edilmesi ve

dolayisiyle

de

üpheye

düöbnesidir.

Bu konu ile ilgili

olarak

biz deriz

ki:

Bir

insan, muci-

zenin

Hz.

Peygamberin

doruluuna

nasl delâlet ettiini bildii za-

man, üphesiz onun

kendi

emniyetini

de

saladn bilmi olur.

Bu

da,

onun,

risâletin

mahiyetini, mânasn ve mucizenin

bu

risâletc nc

ekilde

delâlet ettiini

bilmesi

ile mümkün olur. Bunun için meselâ

öyle dememiz

mümkündür:

Bir

insan,

bir

hükmmdarn huzurunda,

onun

askerlerine

kar

meydan okuyarak, kendisinin

hükümdar ta-

rafndan onlara

gönderilmi olan

bir elçi

bulunduunu, erzakn

ve

ara-

zilerin taksiminde

kendisine itaat etmelerini

hükümdann

emretmi

olduunu iddia ettii ve

askerler de bu

iddiasn

ddiUe

iq>at

etmesini

kendisinden

istedikleri zaman, hükümdar

susarsa,

ona öyle

der;

Ey Yüce

Hüküpc^l

er ben

iddiamda

gerçeld^

4oru

is^m»

âd^n

hüa0Q^

pta^;^ ^

yerden

arkaarEn^

^

d^a

ayaa

kaUap

tekrar otur.

<^ss33k

m

Aask

âzerine

g^çdttea

l^^Mto

arka

arka;^

üç

defa

aya^ 1^kxp

tekrar

oturursa, üphe^

otâM Mmmstan s^M^Me,

insanlar aldatma

ve

sapkha

düürmenin

bu hükümdann

âdeti veya

mm

Mdbnda

b%te

Isir eyin

imkânsn c^thtgu

âÜfünAteden

8t^,

bu ahsn gerçekten hükümdarn

elçisi

olduuna

dair

zorunlu bir ilim,

bir bilgi

hasl

olur. Hattâ hükümdar ona:

 Doru

söyledin,

gerçekten

seni elçi

veya vekil tâyin

ettim derse,

üphesiz

bu sözden onun hem

elçi,

hem

de

vekil

olduu

anlalm

olur. Bu hükümdarn, davraniyle

kendi

âdetine

aykr

hareket

etmesi,

onun

 sen

gerçekten

benim

el-

çimsin

demesine

benzer.

Bu

andan itibaren

de

tâyin kesinlemi

ve

elçilik veya vekâlet görevi balam olur.

Bu

elçilik görevinin

yalan ol-

duu

düünülemez.

Ancak

elçinin

verdii

haberlerin yalan

olabilecei-

ni

düünmek mümkündür. Binaenaleyh, bunun

gerçek bir elçilik oldu-

unun

bilinm^ ve tasdik edilmesi

zorunludur.

te

bundan dolay,

Peygamberlerin

doruluunu

bu

yönden

kim-

se

inkâr

etmemitir.

Ancak

Peygamberlerin

gösterdikleri

mucizeleri

inkâr etmiler

veya bunlar büyü ve

dolandnclk

olarak

vasflandu -

m^lar,

yahut

ta

konuan»

eaaeAea,

nehyeden,

tasdik eden ve

Peygam-

146

Page 148: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 148/196

berleri

gönderen

bir Rabb'in

varln inkâr etmilerdir. Bütün

bunlar

olduu

gibi kabul

edenler

ve

mucizenin Yüce Allah'n

bir

fiili olduu-

na

inananlar

ve

Allah'm,

 ite

bu benim

elçimdir,

sizin mutlu

veya mut-

suz

olmanzm

yollarn

göstermek

için size

gönderdim

sözünü

kulak-

lar

ile dinleyenler

hakknda,

Allah'n,

Peygamberleri

ve

gönderildik-

leri insanlar

aldattna

ve

dolandrdna

dair

olan

inancnz nereden

geliyor?

Allah,

bedbaht

edenin

mutlu,

mutlu

yapann

da

bedbaht

et-

tiini

bildirmitir.

Bu

ise,

akl

takbih

etmediiniz, kötü görmediiniz,

sürece

muhal deildir.

Hattâ, meselâ

Peygamberin

yokluu

farzedile-

rek,

Yüce

Allah'n

ifahen

 sizin

kurtuluunuz oruç,

naaaz

ye

zekât-

tadr,

helâkiniz

ise

bunlan

terketmenizdedir dedii

zaman,

acaba

O'nun

doru

söylediini

nasl

anlayacaz ? Belki de Allah bizi sapk-

Uga

düürmek

ve

helâk

etmek için yalan söylemektedir. Çünkü yalan

size

göre

bizatihi kabih

(çirkin)

deildir.

Eer yalan bizatihi kötü ise,

buna

göre

Yüce

Allah hakknda kötülük, zulüm

ve

bütün yaratklarn

helâkine

sebep

olan herey mümteni deil

demektir.

Bu

iddiaya

kar

biz öyle deriz : Allah

yalan

söylemekten

münez-

zehtir.

Çünkü

yalan ancak

kelâmda, sözde olur. Oysa

Yüce

Allah*n

kelâm

bir

ses olmad

gibi,

bir

harf

de

deildir. Bu

itibarla

Allah'n

kelâmna

yalan

ve dolandrcl

isnad etmek mümkün deildir. Zira

Allah'm

kelâm

kendi

nefsinde

kaim olan bir

mânadr. Meselâ, insann

bilmi

olduu her

ey için, kendi zatnda

bu

bilgisine

uygun

olan

bir

haber

kaim olur.

Bu

haberde

yalann tasavvur olunmas imkânszdr.

te

Yüce

Allah'n

durumu

da

bunun

gibidir.

Genel

olarak

diyebiliriz

ki,

nefsin

kelâmnda

yalann

tasavvur

olunmas

imkânszdr. Dolay-

siyle,

Yüce

Allah

onlarn

söylediklerinden

münezzeh olup, sözünde

doru

olandr.

Bu

da açkça gösteriyor

ki, bir fiilin kesinlikle

Yüce

J^h'm

fiili

olduu,

bu fiilin

beerin,

yaratklarn

kudreti

dnda

bu-

lunduu

ve nübüvvet

dâvasna

iktiran

ettii bilindii zaman, bu fiilin

doruluunu

bilmek zorunlu br bilgi

haline gelir.

Bu husustad üphe

ise, ancak üphe

olmaa

itibariyle,

bu

^iMb^^löL Müed olup

Otedj^^s^^Ue

day^r.

F^kat

YOee

AM^m

^llterinden

olduu

ke-

sekle

mtU^4Mm

sonra üpheye dümek için

asla

bîr sebep kalmaz.

Eer,

 keramet

caiz midir? denirse,

cevap olarak

biz deriz

ki:

nsanlar

bu

konuda

ihtilaf etmilerdir,

fakat gerçek olan

kerâme-

tin

caiz

olmasdr''^ Çünkü

bu,

bir

insanm duas veya

muhtaç

olmas

65

Ehl-i

Sünnete

göre

kerâmet

göstermek caizdir.

Ancak,

riyadan

saknmak

için

ke»

fâmeUeri gizlemee

çalmahdr.

Keâmet bir

övünme

vastas olmam^jdr. lham,

Allah'-

n

bahettii

^ ffî&^bit^

Mm

âham, Gkûx

usûlünde

bir delil

olamaz.

F^^n-

Mer

Mi^^dra

mân

olurlar.

I^i^^^

0Sçm3^vâm

ân^

otaajaslar.

I^f^^iM^i^

kütseU ibarekr, ancak vahiy

ohâUMl.

Xsâ

îm

zaman de^eb%.

Kor^âiM

Ketm

vahiy mahsulü olduu için

deisniBz. Çevira.

147

Page 149: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 149/196

mi^nda,

Yüce

AUah^n

n^^^

g^ii

öt^^sta

ve

nanlar

hayrette

brakan

bir

fiille

i^tfö

Mt

ta«W, Bu

ise,

üphesiz AUah'-

m ^s^lmâBt

mvüasâ

olmayan

hususlardandr.

Zia, bu,

mümkün

olup,

ba-

ka bîlr

imkânszla

götürmedii

gibi,

mucizenin

de batl

olmasna

sebep

olmaz.

Çünkü kerâmet,

ortada bir meydan

okuma veya

iddia

bulunma-

dan

meydana

gelen

olaanüstü

bir olaydan

ibarettir.

Eer

bu olay

mey-

dan

okumak

suretiyle

hasl

oluyorsa,

biz

buna

mucize

adm

veririz

ve

bu

da zorunlu

olarak

meydan

okuyanm

doruluuna

delâlet

eder.

Kerâmet'in,

ortada

bir

dava

konusu

bulunmad

zaman,

bazan bir

fâsk vastasiyle

de

gösterilmesi

caizdir.

Çünkü

kerâmet

biz*atihi

kudretin

içinde

bulunan

bir

eydir.

ayet

 bir

yalanc vastasiyle

muci-

zenia

de

gösterilmesi

mümkün

miUlür dsairse,

biz öyle deriz:

Meydan

okumaa

bal

olan

mucize^^

Yüce

Allah'n

 doru

söy-

ledin,

sen

gerçekten

benim

elçimsin

sözü gibidir.

Oysa Allah'n

ya-

lancy

tasdik

etmesi,

dorulamas

muhaldir.

AUah'm

kendisine

 sen

benim resûlümsün

dedii

her kimse

gerçekten

O'nun resulü

olur ve

böylece

de yalanc

olmaktan

çkm

olur. Binaenaleyh,

bu kimsenin

yalanc olmasiyle,

Allah'n

 gerçekten

sen

benim resûlümsün

sözü

ayarnda

görülen

mucizenin

bir araya

gelmesi

muhaldir.

Çünkü

bu

ahsm

yatoa

olmasnn

mânas,

ona

 sen

benim

resûlümsün

den-

memi, mucizenin

mânas ise,

 sen

benim

resûlümsün**

denmi

olma-

sdr.

Yukaada örneini

verdiinüzaisâId6d^gdrüldûiî.|^bi»Mtt^

dann

da\^mn^

da

kesin olar^

oem»

^çp

benim elçimsîn'*

sö2i

ir

SÖZ konusu deildir.

Stt tao öa,

%U kc^3?ia

tamamlanm olmakta-

mM

&6

lN§emÛs&tk^ Vk.

Muhammed'in

nübüvvetini

ve onun.

Yüce

Allah hakknda

verdii

haberleri ispat

etmee

balayalm.

üp-

hesiz Allah

en

iyi bilendir.

66

Peygamberler

mucize

göst^irler.

Bfedm

FeyganJyn'âsiîab

getirdii

en

mucize

Kur'an-

Kerîm'dk-

Bundan

baka,

ay

iki

pa^ya

ayumak

ve

parmalc^nildâiL

su aktmak

da

onun

mucizeleri

arasmdadr.

En

son

peygamber

Hz.

Muhammed'in

doruluuna

dair pek

çok

akli

ve nakli

delülerin

gösterilmesi

mümkündür. Çeviren.

148

Page 150: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 150/196

DÖRDÜNCÜ

KISIM

Bu

ktsmâa

dört l>Ölfim vârdr:

Birinci bölüm,

Peygamberimiz

Muhammed'in'

-Allah'n selâü ve

selâm

ona

olsun- nübüvvetini ispata dairdir.

bâa^

b5Ian, Hz.

Peygamber vastasiyle bize

tnidirilen,

har, ner,

srat,

mizan

ve

)mW

azabmm

Wîk

^duuna

^lâMr.

Ba

MÛiIb

&

giri

ve

iki fasl

vardr.

Üçâncii MKnn, imamet

hakkmdadr.

Bu bölümde

üç

yönde ara-

trma

yaplmaktadr.

Dördüncü bölüm, frkalarm

hangisinin

tekfir

edilmesinin

vadp

olduunu,

hangisinin

vacip

olmadn

açklanjgtfeja/ve

tekfir

konusun-

^

ii^n^to^

reken

If^nm^

larallara iaret

ettektedir.

Bu

bölüm

ile de bu Mtap

sona

^mektedk.

U9

Page 151: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 151/196

BRNC

BÖLÜM

m.

MUIIAMMED'N

NÜBÜVVETNN

SPATI

M^m^

Bu bölüm,

Peygamberimiz

Hz.

Muhammed'in

nübüvvetini

spata

dairdir.

Hz.

Peygamberinsi^üvvtijpglispat

etmek

if^,

özellikle

t

çM^n

dunmumu

g&memîz

gerekmektedir:

Birinci

frka,

seviyye

frkasdr.

Bunlara

göre

Hz.

Peygamber,

sadece

Araplarn

Peygamberi

olup,

bakalarnn

deildir.

Bu

görüün

batl oluu

aikârdr.

Çünkü onlar

Peygamberin Allah

tarafndan

gönderilmi

bir

elçi

olduunu

itiraf

etmilerdir.

Peygamberin

ise

yalan

söylemiyecei

bilinmektedir.

Bundan

baka Hz.

Peygamber,

kendisinin

bütün

insanlk

âlemine

gönderilmi

bir

elçi

olduunu

ileri

sürmütür.

Hattâ

bunun

için elçilerini

Kisrâ'ya,

Kayser'e

ve bütün

yabaaa

devlet

krallanna

göndermitir.

Bu

hakikat

tet

t^wm

sabittir.

Bhmmhyh

onlam

l>u

sözleri

muhaldir

ve

#tt^^ {^kmdr.

kinci

frka,

Yahudi

fu-kasdr.

Bunlar

Hz.

Peygamberin

gerçekten

peygamber

olduunu

inkâr

etmilerdir.

Onlarn

bu

inkâr,

Peygam-

berle

veya mucizeleriyle

ilgili

bir

aratrma

ve

incelemelerinden

ileri

gelmeyip,

daha

çok

Mûsa

(A. S.)'dan

sonra

bir

peygamberin

gelmeye-

ceini

zannetmelerinden

ileri

gelmektedh*.

Bunun

için Isâ

(A.

S.)'mn

da

peygamberliini

inkâr

etpçulerdu:.

Bu

itibarla,

bizim,

hss

eyden öaaee

onlara

îsâ

(A. S.)*nitt

peygamberlik

jg^ (^KIlfe

Çünkü onlar, belki

de

K^'aa'a

mmzçdlt^n

aplamate

|^

lük

t\azx

diriltilmesi,

anadan

kMdn

ymMm

gönnesmîn

sa^mmas

ve

kM^mm

tedai

edihnesi

m^^zeMad îKilamakta

böyle

bir

güçlüe

uramamalar

ve

bunlar

kokyhMa

^m^^

mümkündür.

Bunun

için

onlara

öyle denir:

67

Bak:

al-Munkiz

mina'd'Dalâl,

s.

24, 26,

Msr

1309.

150

Page 152: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 152/196

Sizi, ölüleri diriltmek suretiyle

dogrulugunu ispat eden bir kimse ile

bir

sopay ylana

çevirmek

suretiyle

doruluunu

ispatlayan bir

kimseyi

birbirinden

ayrmaa,

aralarmda fark

olduunu

söylemee

sevkeden

sebep

nedir?

Onlar

bu

soruya

asla bir cevap

veremiyecek-

lerdir.

Çünkü onlar, balca

iki

üphe

yüzünden

bu sapkla dümü-

lerdir.

3u

üphelerden

birincisi,

tn^m

l^zatihi

mabsl

çHâmm

söyle-'

meleridir. Zira

nedh,

bir hükmia

ptte

^|it

bir

&îmm

mevcut

olan

ht

hükmün

çb^^l^hnesine

delâlet

etmektedir.

Bu

ise

Yüce

Allah

haldanda muha^r.

ikincisi,

baz mülhidlerin

(tannszlarn)

Mûsa

(A. S.) 'mn

 gök-

ler

ve dünya durdukça,

benim dinime bal olarak

kahmz.

Ben Pey-

gamberlerin

en

sonuncusuyum dediini

ileri

sûrmd^ini

kendilerioe

teUan

etmi

olmalandr.

Birinci üphenin batl

oluu, neshin gerçek mânasmn anlal-

masna

baldr.

Nesih, kendisini yürürlükten

kaldran yeni bir hitabn

gelmemesi

sebebiyle,

devam

etmesi

zorunlu

bulunan

sabit bir hükmün

kaldrlmasna

delâlet eden bir

hitaptan ibarettir. Meselâ bir

efendinin

kölesine

sadece kalk

demesi

ve

ona

kalkma

süresini

söylememesi

muhal deildir. Zha

o,

kalkmada kölenin

menfaati ve

faydas

bulun-

duu

sürece, kalkma

eylemînü^

devam etmesi

gerektiini

bilmektedir,

fakat

bunu kölesine

a^^^m^aktadr.

Köle

de

kendisinin mutlak

ol^ak

kaÜaaikMa

mmolm^^

olduunu,

bu

kalkma^m da,

efendisi

teü^^ ttnasam

mnredm^e

kadar süre^

âmmm Ümel;

zorun-

M^^df K^bn^l^iOT

ws

mm

^ofet^'

dcane^yl^

eturabile^

c^ini M^^âd£r4 ^mnâ& e^y&m

Mm

bihne^ m mc^

^mM \sk

faydamn tej^i^apMim^ veya^^dir

âitf|î dûfS-

ûiUUâS^

AMe

ayakta

kahnanm faydasmm

süresini

ym

bu

süreyi

kö-

leye

bildirmemesinde,

köle

için

fayda

bulunduunu

kesinlikle

bilmi

olmas

mümkündür,

te

bunun

için

de köleye verdii emri mutlak ola-

rak, hiçbir

arta balamadan

vermekte ve

böylece de

kölenin

bu

emre

uymasna devam

etmesini

salam

olmaktadr. Daha sonra

da,

köle-

nin

bu kyam

hareketindeki menfaati deitii zaman,

ona oturmasn

emretmektedir.

te

er' hükümlerin

deimesinin de

bu

ekilde

an-

lalmas gerekir.

Zra

Hz.

Peygamberin

gönderilmesi,

ondan

önceki

bir

eriatn

veya hükümlerin

çounluunun derhal neshedilmesin^

kaldrlmasm

gerektirmesî,

Fs)sM

bununla,

kblenin

deitirilmesi,

Muharrem'in

helal khnmas ve benzeri gibi

baz

hükümlerin

neshedil-

mesî

mümkündür. üphesiz bu meselelerle ilgili

faydalar,

aclara va

s

Page 153: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 153/196

Mnacnaleyh

nesM^

4^^^

ÛMhSt

önce \Mfm^m bir eyiü

mm

W]^^ine, yahut dâ

te-

hangi

bir

çeliiklie

delâlet

eden bir

husus yoktur. Bundan baka, Ya-

hudiler

için MÛsa

(A. S.)'

nn

mübüvvetinin

ve

eriatnn

devam

etmesi»

ancak

onlann Hz.

Âdem*den Hz. Musa'ya

kadar geçen

süre

içinde

bir

eriatn gelmediine

inanmalariyle

mümkün olur

ki,

böylece

gerek

Hz.

Nûh'un,

gerekse

Hz.

brahim'in

varUklann

ve

eriatlanm

inkâr

etmi

olurlar. Tabiatiyle

bu

da,

onlarla

Hz. Mûsa'nm nübüvvetini ve eriat-

n inkâr

eden

kimse arasnda

bir

farkm

kalmamasna

sebep olur. Bü-

tün

bunlar

ise, tevatüren

kesin olarak bilinen

gerçekleri

inkârdan baka

bir

ey deildir.

kinci üpheye

gelince, bu da

iki

yönden saçmadr:

Birincisi:

Eer onlarm

Mûsâ

(A.

S.) hakknda söyledikleri

doru

olsayd,

sa

(A.

S.)'

nn

herhangi

bir

mucizeyi

gösterememesi

gerekirdi.

Çünkü

bu,

zorunlu bir

tasdiktir. Binaenaleyh,

Mûsa

(A.

S.)

*y

yalan-

layan

W

)mm&yi

AUah mucizeyle

nasl

^dik

ete? Ç^^k

âM^

Mftea^fiaii d&

p^^gamb^llîm

MUk

etmekt^&v

j^sm

bu

ha-

lekeM^^

Wmmm^&^sM

mhm

m, y^im

Mtecî dleteeâM,

meydan okayamn

don;Öî#îta d^âisl

edeceini

mi Mk§^ ^yorkr?

Bunlardan

nsisini

inl^ ettikleri

takdirde,

bizzat

MÛsa

(A. S.)* nn

eri-

atoda

içinde çkamayacaklan birtakm

güçlüklerle

karlaacaklar

ve

bu

da onlann

boyun

emelerine

sebep

olacaktr.

Bunu

kabul

ettik-

leri

takdirde

de, Mûsa (A. S.)'dan

 ben

peygamberlerin sonuncusu-

yum

sözünü

nakleden kimseyi

yalanlamak zorunluluunda

kalacak-

lardr.

kincisi: Onlar»

bu

üphe,

ancak

Peygambe^iini^tt.

in -AlUrML

se^fc^ m

^lâm

ona

otea? peyg^ber

o^mM

ntesînte

m

^^aâ^rnkm

mtm

mz

öima^^

Ber

çekten doru

cto^

dâtm

îl^

F«^$fpâte

lüpdta

%lmdte

bu

üphelertnî

ottaya atar

ve

bunu

dâvalarma

Wt

olarak göste-

rirlerdi. Zira onlar khç kuvvetiyle

îslâmiyeti kabul

etmee zorlanm-

lardr. Sonra,

Peygamberimiz

de Mûsa

(A.

S.)'nn

Peygamberliini

tasdik

ediyor ve Yahudiler

için

recm

ve

benzeri

gibi hükümlerde Tevrat

ile

hükmediyordu.

Bu itibarla,

ayet

Tevrat'ta

böyle

bir

hüküm bu-

lunsayd,

acaba Peygamberimiz

bunu

görmez miydi? Sonra, Peygam-

ber'e

itiraz etmekten kendilerini

alkoyan sebep

nedir?

Kesin olarak

bilinmektedir

ki,

onlar

asla

böyle

bir

eye

teebbüs etmemiler

ve

böyle

bir

delili ileri sürmemilerdir.

ayet

Tevrat'ta

böyle

bir hüküm

bulun-

sayd, üphesiz buna

verilecek bir cevap

bulunamaz ve

bu

da tevatüren

152

Page 154: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 154/196

i^eM^ 1^

imftnkr

amt^^M.

MiM aM ^Mfi^

Tm^

T&t% mhmrm kvâMnM

bultmd^lift

Mde* iS^tan^^kM

bi-

linmektedir.

Zira

onlar, kendi

canlarn,

mallann ve

kadnlarn

ko-

rumak

için bütün imkânlariyle

Peygamberin eriatn

kötülemee

gay-

ret ediyorlard.

Binaenaleyh, onlara kar Hz.

sâ*nn

nübüvvetibi

ispat

ettiimize göre, Hristiyanlara kar da ispat

edeceimiz ekilde,

kendi-

lerine

Peygamberimizin

nübüvvetini

ispat

etmemiz

mümkündür.

Oçiindi

frka,

^M^^anl^tkr.

Bs^

se^m

s^

olduunu

^kr^

ler,

PeygambdMsm

Mtetfittd^

^^AÎMl^ü ^âtt ve wîSm

ona

olsun-

nübüvvetini, mucizesini inkâr

etmek

suretiyle

inkâr

ederler.

Peygamberimizin

nübüvvetini mucizeyle

ispat

etmenin

iki yolu vardr:

Bilinci

yol, Kur'an'a

balanmaktr.

Zira biz

diyoruz

ki,

Peygam-

berin, doruluunu

ispatlamak

içia

mucizeyi

halkn

huzurunda

gös-

terip,

onlara

meydan

okumadkça

ve

onlar

da

buna

kar

âciz

kalma-

dkça,

mucizeni^ bir anlam yoktur. Hz. Peygamber'û,

fesahatta çok

üph^

bu derh^m^^a

çkart. ÇÛnka

hm

te^

m

Bil-

mez

airler,

iirleriyle

Peygambere

meydan okuduklan

ve

kendileriiç

gereken karhk verildii zaman,

aralarnda

meydana

gelen tartmalar

ve

çeliikükler

hemen

ortaya

çkmtr.

O

halde,

Peygamberin

onlara

Kur'an- Kerîmle meydan okuduunu inkâr etmek

imkânsz olduu

gibi, Araplarn fesahattaki

üstün

kudretlerini

ve

kendi

dinlerini,

can-

larn

ve mallann

korumak

ve müslümanlann

hüküm

ve idaresinden

kurtulmak için, bütün

güçleriyle

Peygamberin

nübüvvetini

kabul

et-

memee gayret ettiklerini inkâr etmek imkânszdr.

Yine

onlarm,

bü-

tün çabalarna ramen âciz kaldklann

da

inkâr

etmek

mümkün

de-

ildir. Zira,

eer

onlarn

kudretleri

kâfi gelseydi,

bunlar yapacaklarn-

da

üphe

yoktu.

Çünkü

kesinlikle

bilinen bir

husus, kendi

nefsiiKeo

helâk û^^m^ kadir

ote

bâr

kimsenin,

üphesiz

bunu

defetme^m

tea

^cak

v&

^aMlîecektî.

îte bütün

bmki

imam

i&^i-

yetini

tamaktadr. Bcmlarm

b^Ian

töv^ren, bazlar

da âdetleda

cereyan tarzlariyle bilinmektedir.

Bütün

bunlar da kesin

ve doru

bil-

giyi gerektiren hususlardandr.

Dolayisiyle

bu konuda sözü

daha

fazla

uzatmaa

lüzum

yoktur.

îte

buna

benzer bir yolla,

Isâ

(A. S.)'nn nübüvveti

de

ispat

edil-

mi

olur.

Herhangi

bîr

Hristiyamn

da,

bmüardan birini ink^

etmesi

sa

Page 155: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 155/196

mtimköft

deildir.

Ç^nkÛ

l^jte

bir

ey

yapt

takdirde,

karsna

Isâ*-

nm

dmiBBfflantt

^tolödaa w

niMvvetini

ispat

için

ölüleri diriltmek

suretiyle

meydan

okumasn,

ölülerin

diriltilmesi

diye bir

eyin

var-

ln

veya

îsâ'mn

meydan okumasna

karlk

verilmediini,

yahut

da

karlk

verildii

ve itirazda

bulunulduu

halde,

bunun

meydana

çkma-

dnn

ileri

sürülmesini

inkâr

etmeleri

mümkündür.

Görüldüü

gibi

bütün

bunlar,

Peygamberliin

esasm

kabul

edenlerin

cevap vereme-

yecekleri

birtakun

inkârlardu*.

Eer

 Kur'an hangi

yönden

mucizedir

denirse,

biz

deriz ki:

Kur'an-

Kerîm'in

üslûbunun

akch,

insana

hayret veren

nazmiyie

bir

arada

bulunan

fesahati,

Araplann

gerek

iirlerinde,

gerekse

hutbe-

lerinde

kullandklar

metodladai

bambükii

bir

metod

kullanmas

ve

böyle

bir

nazmla

böyle bir

akcln

bir

araya gelmesi,

üphesiz

insan-

larn

kudretleri

dnda

kalan

bir mucizedir.

Burada

hemen

unu

da

belirtmek

gerekir

ki,

Araplarn

baz iirlerinde

ve

hutbelerinde

de böyle

akc bir

üslûbun

bulunduuna

hükmetmek

mümkündür.

Yim

Kur'-

an-

Kerîm'in

mucizel^îije

inanmayan

ve

bunu

tartma konusu

yap-

m isteyen

baz

kinu^dn,

Kur'^'te

öcmükkr

mmam

 bm^^

mek

suretiyle

birt^om

îb$se

ve

cümleleri

düzmelm de

müsitoBdTi

fakat

Mt^E^eme al^Kezs^iy^

sa^ma^BmâB

vs

Û^^m^

^m

B'in

ne

oMlAmu

bilir

misin? Fil'in

ince bir

kuyruu ve

uzun Mr feortumu

var-

j^^nde

olduu

gibi,

bu

nazmlarda

genellikle

bir

akaUk

vasf

btomamakta,

aksine bunlar

düük, krk

ve anlamsz

birtakm

cüm-

lelerden

meydana

gelmektedir

ki,

ite

gerçek

fesahat ve

belagat

sahibi

insanlarn

aypladklar ve alay

ettikleri

bu

gibi

düük

ve

ku-k

cümle-

lerin yaplmas

mümkündür.

K'tt^'m

Mûbunm

akclma gelince,

bütün Araplar

bu

ak-

<îfe

karsnda

hayrete

dümüler

ve onlardan

hiçbirinin

Kur'an'n

fesahatini

kötülemeye

kalkt

görülmemitir.

O

halde

Kur'an'

Kerîm

ite

bu iki

yönden,

yani

nazmla

üslûp

akchn

birletirmesi

yönünden insanlar

âciz

brakan

bir

mucizedir.

Eer

 belki de

Araplarn

savalarla

ve

birtakun

mücadelelerle

megul olmalar

veya

birtakm

engellerin

bulunmas,

Kur'an'n

mey-

dan okumasma

karlk

verememelerine

ve

bununla

gerei

gibi megul

olamamalarna

sebep

olmutur.

ayet

Kur'an'la

gerei

gibi ilgilene-

bilselerdi,

üphesiz

ona

karhk

vermee

güçleri

yeterdi

denirse,

ce^

olarak

biz

deriz ki:

Onlann

bu

sözleri saçma

olmaktan

ileri

gidOT^

Zira meydan okuyan

bir

kimsenin

meydan

okumasm,

birtakm söz-

154

Page 156: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 156/196

teri

ve

cümleleri

br

araya

getirmek

suretiyle

defelmdc^ ka4m

ve

er-

kekleri esir etmek, öldürmek ve âfil

h^mta^a

Munmafc fareliyle

Müslüman Araplara kar

giriilen

hareketlerde

olduu gibi.

klç

zoruyla defetmekten

üphesiz daha

kolay ve

daha

hayrldr.

Bundan

baka

onlarn bu

sözleri,

bizim esas

gayemize

de

aykr

dümemek-

tedir.

Zira

onlarn

Kur'an'n

meydan

okumasma

karlk vermek fr-

satm

bulamamalar,

ancak

Yüce

Allah'n

onlara

bu

frsat

vermemi

olmasndan

ileri gelmektedir.

Binaenaleyh,

yaplmasnn

mümkün

olduu bilinen

bir

eyi

yapmaa

frsat

bulamamak,

mucizelerin

en bü-

yüüdö:.

Meselâ bir

peygamber  doruluumu

ispat etmek için,

ben

bu gün

parmam hareket

ettireceim;

göreceksiniz ki, dünyada

hiç

hw

ki^se

bemm

bu

hareketimi

yapmaa

kadir olamayacaktr dedii

mmwii

gerçekten

o

gün,

onun bu haû-eketini

yapmaa

b^Mr

kKP©

kadir

Gamzmt

^^^p^berlik

dâvamda

fl^ydana

çskm

n^en,

parmakkniu

hari^et

ettim&k kudreüerîîdil

^Kta^td»

muci-

Merin

en

büyüünü

tekil eder. Hattâ onlann bu îatefceti

yapmaa

kudretleri

olduu ve

Peygamberin

canlan

ve mallar üzemd^ bss^

ksm kaldrmaa

iddetle

muhtaç olduklan

halde,

bu

hareketi

yapma-

malar ve

karlk

vermemeleri

üphesiz en

büyük bir mucizedir. Bü-

tün bunlar, zorunlu olarak

bilinen

hususlardr. te

Hristiyanlara

kar

Hz.

Peygamberin

nübüvvetini

ispat

etmenin yolu budur.

Onlar bu açk

gerçeklerden birini inkâr

etmee

kalktklar

zaman,

sadece

karlarna

îsâ

(A. S.)'nn

mucizeleri

konusunu

çkarmamz

ve

bu

ekilde kendi-

lerine gereken

kaifd

vermemiz kâfidi:,

m

^^püMt îMüvv^A

bÎFtakas

d^^tstû

fiillerle

laMt

olmasdr. NiteMffi

Peygamberimizin

gösterdii

aym

iri

parçaya

aynlmas, dilsizlerin

konumas,

parmaklar arasmdan suyun fkr-

mas, avucundaki

ta

krntlanmn

Allah' tebih etmesi, az yemei

çoaltmas

ve

benzerleri

gibi

birtakm

doaüstü

mucizeler

bu

cümle-

dendir

ki,

bütün

bunlar

Hz.

Peygamberin

doruluunu ispatlayan de-

lillerdir^^

 bu

olaylar, tek Mmselj^

rivay^

etlîklm Merl^

olmala-

r

pmûâm

mmm

Û ^m^

v^mm^

4s^m,

Uî^

l^

;

Bu g^r^

nel^dar

l^bd

edilse de, bu olaylar^

i^

tl^^eteîn

toplam tevatür

dföree»£Gg| ulam olduundan, bp^x^

nakledili

ekiltefi

mms^

^ms^^ma, bir

zarar ^mmez.

Mesdâ Hz. A^âft

->A1-

de

s^dir... Bak: al-l&dnûn

tl-Keb^f

s.

18,

al-Meymme basks 1309.

ss

Page 157: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 157/196

w

miksi

m

olsun^

csmed,

UmranlUlE

ve

Hatemln

cdn^tf

kesin

olarak

tevatim

inmektedir.

]ba

$l^]^

tek mb^rler

pklMe

üi^ei edildiklerinden,

^^^^nm

ela^atu:. Fakat bu

1^

lM^û Mr

âraya

gelfüösdâd^ ec^et

ve ^mMüc sM^uimn

kendilerinde

bulunduu kesin olarak

bilinmektedir, ite bunun

gibi,

Hz.

Peygamberin

insanlara hayret

veren mucizeleri

de tek haberlerin

bir

araya

gelmesiyle

tevatür derecesine

ulamtu: ki,

bunlar

hakkmda

bir

müslüman

asla üpheye düemez.

Bu Iranuyk il^ olarak

pppt

HiülstifVilaTdan

m

*^mm

^

bu

o^krm,

ne

toph,

ne

de

a^

a^^înei^

tarafndaki

limyet

edüme-

Mtmmto^e^edepidîr^

derse,

oto^aîr

Mî M^fâbfe^TA-

d'nin berbangi Mr filkeye

yerletiini,

orada

inzivaya

çekilip Hris-

dyanlarla mM t&m^

etmediini,

onlann

içine

girmediini ve Hristi-

yanlarn

nazarnda Hz, sa'nn

mucizeleri mütevâtir

olmakla

beraber,

kendi

nazarnda

mütevâtir

olmadm

ileri

sürdüünü

farzedelim.

imdi bu durumu inceleyip,

kendilerini

ondan ayran noktay aratr-

dklar zaman

göreceklerdir ki,

ortada sadece

ona  Hz.

sa'nn mucize-

leri senin

için

de

tevatür

derecesinde

olabilmesi

için,

bu

mucizelerin,

aralarnda tevatür derecesine

ulat

halkla temas

etmen, onlann içine

girmen

gerekir

demekten

baka

çare

yoktur.

Çünkü,

gerçekte

sau:

olan bir kimse hakknda

haberlerin

tevatür etmesinin söz

konusu

ed-

lesiyecei

gibi,

kendisini sar

göstermek

isteyen

kimse

için

de

Sf

konusu

edilemez.

î^

Hu^stiyanlarda

t^^M^kâf

ettî^'

zsamn,

bizim

de

kmdMae

verec^iniz

t^smp

bumdan

ba^

b^

156

Page 158: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 158/196

KÎNC

BÖLÜM

ERATIN

HÜKÜMLERNN TASDK MESELES

B» bölüiHj

eriatn

getkdii

hükümleri

tasdik

etmenin

vacip

olduu-

na

^

Mct

M

bunlan

g^ktirdi^ie

dairdir.

Bu bölümde bir

giri

üe

iMtalvardu**

Giri:

Bilinmesi zorunlu

olmayan

eyler,

eriat

olmakszm

sadece

aklî delillerle bilinenler, yalnz

er'î

delillerle

bilinenler

ve

her ikisiyle

biUnenler olmak

üzere

üç

ksma aynhr.

eriat

olmakszm

sadece

aklî d0liiler]0

l»Unen

eyler,

tenin

dis

olmas, hâdis klan*m

vücûbu,

kudreti,

ilnn

¥e

kmi

gibi bilgiler-

dir.

Çünkü

bütün

bunlar

sabit olmadkça

eriat sabit olamaz.

Zira

e-

riat

kelâm'a

dayanr. Dolaysiyle

nefsin kelâm' sabit olmaymca, eri-

at

da

sabit

olmaz.

Binaenaleyh,

rütbe

yönünden

nefsin

kelâmndan

önce

gelen her eyin, nefsin kelâmiyle

ve

ona istinad

eden

eylerle ispat

edilmesi

imkânszdr. Bundan baka, bize göre nefsin

kelâmn

da

eri-

atla

ispat etmek

mümkün

deildir.

Baz

aratnclar

ise, bunun müm-

kün

olduunu

ileri

sürmülerdir.

Bunlarm

iddiaiarma

daha

önce

ia-

ret

edilmitir.

Yalnz

iitmek suretiyle elde edilen

bilgiye gelince, iitme hasl

olduu

anda,

iki

caizden

birini

tahsis

eder.

Çünkü

bunlar,

aklla

bilinen

hususlardandr. Bunlarn

anlalmas ise, ancak

Yüce Allah'n

vahyi

ve

ilham

ile

olur.

Biz har, ner,

sevap, ikab ve benzerleri

gibi

hususlar,

vahiy gönderileni iitmek

suretiyle

biliriz.

Her

ikisiyle

-aklî

ve

er'î deliller- bilinen

hususlar, Allah'

gdr^

me

meselesi, bütün hareketleri ve

arazlan

yaratmada Yüce Allah*m

teklii ve

benzerleri gibi, akln kapsam içine giren ve rütbe

itibariyle

Yüce

Allah'n

Kelâm'mn

ispatmdan sonra olan bütün konulardr.

eriatn

getirdii bir hüküm akla uygun

ise, onu

kesin

olarak

tasdik

etmek

vaciptir.

Eer

er'î

deliller,

gerek

metinleri,

gerekse

senedleri

157

Page 159: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 159/196

yönünde»

kesin iseler, bunlar

hakknda herhangi

bir

ihtimal

söz ko-

nusu

edilemez.

ayet

bunlar zannî iseler, zannî

olarak tasdik

edilme-

leri

gerekir.

Zira

dil

ve

kalp

ile

tasdik etmenin

vacip olmas, dier amel-

lerde

olduu gibi, zannî delillere istinad eden

bir

ameldir.

Meselâ

biz

sahabenin,

herhangi

bir

eyi veya arazlardan birini kulun yaratm

olduunu

ileri

süren

bir

kimsenin

sözünü iddetle

reddettiini

kesin

olarak

biliyoruz.

Onlarn

bu

inkârlar,

sadece

Yüce

Allah'n

 her

eyi

yaratan AUahUr''^^

sözüne dayanyordu. Halbuki

bu

sözün umumi

olduu

ve tahsis kabiliyeti bulunduu bilinmektedir.

Bu

sözün

umumi-

U^

ise

ancak

zamîdir.

Binaenaleyh,

bu

meselenin

kesinUk kertmesi,

ancak

daha

öm&

açkladmz

akH

MüJimm

m^mûmm^mmûa.

ijEnikun

olmutur.

Biz

biliyoruz

ki,

otlir

lü^

ara^umalan

ystpm^m

önce

hmm

inkâr

ediyorM.

Q

halde, oOam zanla

iMk

olunan hu-

mara

ancak

fikhî meselel^^ itibar

ettflderîne

nmmimanm g^kir.

Aksine

ma^

Imtmkm

inançla

ve

nassla

Q^

^sdiltede

^

^ibar

etmileiM.

Akln

imkânsz gördüü

konularla ilgili olarak

gelen

nasslan

te'vii

etmek zorunludur. Zira

nassn

akla

uygun olmayan hükümleri

ihtiva

^m£^

kesinlikle düünülemez.

Mütesâlûh

mdiselmn ostaya

k^yd^

hM^Eifiilerin elmxm

4o|ra deildir.

Bunlardan doru

okn-

lan da kesin olmayp, te'vii

edilmeleri mümkündür.

Akd

bir meselede

d^d^

ve

0

msseksM

muhal

veya

es^

olduu

blmui|ial&'

Mkto

vmnediî

takdirde»

delillere

dayanarak,

onnn

^»«Sk e^tm^

de

VCip

olur.

Burada

tasdikin vacip olmas

için,

akim

o

eyin muhal

olduuna

hükmetmesi

kâfi olup, caiz

olduuna hükmetmeyi

gerektiren

bir eyi ihtiva

etmesi

art

deildir.

Bu iki derece arasnda fark vardr.

Meselâ

aptal

olan

bir

kimsenin

zihninin,

bir

insann

 bu

meselenin

caiz

olduunu

biliyorum sözü ile,

 bu

meselenin

muhal mi

veya caiz

mi

olduunu bilmiyorum sözü arasndaki

fark

kavrayamayacak ekilde

kendisine ihanet

etmesi

mümkündür.

Oysa

bu

ikisi

arasnda

dalar

kadar fark

vardr.

Çünkü

birincisi,

Yüce Allah hakknda caizdir;

ikincisi ise

caiz

deildir.

Yine birincisi,

caiz olduunu

bilmek,

ikincisi

ise,mu3al

olduunu

bilmemektir.

Bu

her

iki

ksmda da tasdikin vacip

olmas caizdir.

te

giri

bundan ibarettir.

Birinci fasl:

Bu

fasl,

har, ner, kabir

azab,

srat

ve mizân

gibi,

eriatn

getirdii

hükümler

kargsmda

akim

durumunun

açk-

lanmasma

-

dairdir.

69

Bok:

Sa*4

SÛreai,

ftyet:

18;

Zumer

Sûresi,

ftyet:

62.

1S8

Page 160: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 160/196

Hmr^

Bu,

yaratklarn tek^

dtfîMimi^l,

tois

laîiteolori

mim tar.

Buna

er'î

hököml^ttelâtet

i^rfitir. Bu

'm

îtt

yaratma

de-

liliyle

mümkündür.

Çünkü iade,

ikinci

bir

yaratmadr

Jtr»l4^»

bununla ilk

yaratma

arasnda

bir

fark

yoktur™.

Buna

iade

dCiim^i,

ancak daha

önceki

yaratmaya

nisbetendir.

üphesiz

bir eyi ina

et-

meye

ve ilk defa

yaratmaya

kadir olan,

onu

iade

etmee,

yeniden

ya-

ratmaa

da

kadirdir.

te

Yüce

Allah'm

''De

ki,

onlar

ilk

defa

yaratan

diriltecektir' ''^

sözünün

mânas budur.

ayet

 ne

dersiniz,

bütün

cevherler

ve

arazlar

yok

edilip, sonra

mi iade

edilecektir?

Yoksa

cevherler

braklp,

sadece

arazlar

^lUecek

ve ^nra da a^te

ttaiade

^ilSK^ktîr

denirse

1^

ifeiz

»

W

»aünköödÖr.

teto*

1te

mÛmfcün

eylerden

bi-

1m Mâ

^Mm.

UssM

iki

ve

t^smiâin de

toprak

^cM

madr.

Böylece

amtet

ayat,

renk,

nrtaW,

arazlarn

özelliklerinden

olan bütün

hususlar

zail olmü

©te,

BU

öt*

sanm

daha sonra iade

edilmesi,

yeniden

diriltilmesi,

kendisine

bu

araz-

larn

aynen veya

benzerlerinin iade

edihnesi

anlamm

tar.

Çünkü

bize

göre,

araz

baki deildir. Hayat

bir

araz olduu

gibi,

her an

var

olan

da

baka

bir

arazdr.

nsan, cismi

itibariyle

insandr.

Çünkü

in-

sann

bir

insan

olmas,

araz

itibariyle deildir.

Zira

deien her

araz

dieriute

asrdr.

Dolaysiyle bir eyin

iadesi için

arazlann

iadesinin

farz olmas

art

4^ldir.

Biz bunu

ancak baz

sahabelerin,

arazlarn

iadesinin

imkânsz

olduunu

söylemelerinden

dolay

zikrettik. Zira

Myle

w

batlda:.

Fakat,

bunun

batl

olduunu

izah

etmek

uzun

zam^B

alat^te.

^

m^^^^mamoM

buaa ihtiyaç

yoktur.

kinci

k

^

^ââ^ ^

f&k

olmas, somra da

yeniden

yaratlmak

sütüyle

bu

dsîm er& Me

edilmesidir.

ayet

 iadeyi,

ikinci

yaratmay

birincisinden

ayran

nedir?

kinci

yaratln

birincisinin

ayn

olduunu

söylemenizin

mânas

nedir?

Çünkü,

yok olamn

ayns

da

kalmamtr ki,

iade edilmesi

mümkün

olsun

denirse biz

deriz

ki:

Yüce Allah,

ezelde

yok

olann

daha

sonra

var

atacam

ve o

anda

yok

olduunu bildii

gibi, yok

olann

da

daha

Önce

var

olduunu

bilmektedir.

Yüce

Allah'n

ihnindeki bu bilgiyi

ttoaek

ûnkânszdr.

Zira

Allah'm ilmi

her

^i jku^îtAji

inaetal^h,

wâsm

ts^m^

<^ce

var

wbga tebdü

etaekto.

^tagtcm*

pai

ilk

70 Bak:

aJ-MadnumCÎ-Kebîr, s.

22,

Msr

1309;

tlCârnu'l-Avân,

s. 19.

71

Bak:

Yâ&în Sûresi,

âyet: 19.

159

Page 161: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 161/196

^fa

yaratmann

mânas ise, üzerinden varlk

geçmeyen

bir

yokluua

varilini tod

etmektir,

lade^mn ite %ute.

Bteenaleyh,

cismin

bakiliî

takdir

edildii ve mesele, ilk defa yaratlanlara benzeyen

birtakm arazlann

yeniden

yaratlmasna

baland

sürece, er'î hü-

kümler

tasdik edilmi ve böylece de iade

problemleri halledilmi ve

ikinci

yaratma, ilkinden temyiz edilmi olur.

at-Tahâfuî

adl

kitabmz-

da bu

konudan

uzun

uzadya

bahsederek,

onlarn

görülerini

çürütmek

için,

kendilerine

göre

bir

yeri

igal

etmeyen

nefsin

baki oduunu

ve

bu

nefsin ister

insann

kendi

cismi, ister bakasnn

cismi olsun, bedene

dönerek

onu

yenMes

yofteteçeiLoi

i^at

etmee çaltk.

Halbuki

bu,

bizim inancmza uymayan

bir

zorlamadr.

Zira

ad

geçen

kitap, onlarn

gSFÖ^erini çürütmek için yazlm olup, hak

mezhebi

ispat için yazl-

mmo^ivc. Zira

onlara

göre

j^g^asu

Btsan

oluu,-

mdû

itibariyledir.

Onun

betei

y^etmekle

m^ul

olmas^ kendiste faE ^cte

bir

itndir.

leta

mmsk

âletim,

g^fO^edMm

l^zck

kendilerini,

ÖzeliMe

nefsin

baki

olcUaiia

inanmalarmdan

son^

i$r

âesm, ye^âen

yanettmaâin tasdik

edilme^îdtt

vacip

olduuna;

m-

maya

mecbur

ettik.

Bu

iade

de,

tabiatiyle,

nefsin

bedenlerden birine

dönerek,

onu yönetmesi

suretiyle

olacaktr.

Bu bölümün

incelendii

u

anda

gönül, aratrmann

ruhun,

nefsin, hayatn

ve

bunlarn hakikat-

lerinin

ne olduuna kadar uzamasm

ve

bunlarm

da

incelenmesini

istiyor. Fakat inançla ilgili

konularn,

aklî

meselelerde bu dereceye

kadar

derinlere

inmeye

tahammülü

yoktur.

Dolayisiyle,

eriatn

getir-

dii hükümleri tasdik etmek için, inançla ilgili

konularda

iktisada

ria-

yet

etmenin

gereklüiinin

açklamasmda imdiye cada söyledikleri-

miz kâfidir.

Kabir azab: Bunun

varlna er'î hükümler

delâlet

etmitir.

Zira

dualarda kabir

azabndan

Allah'a

snmak

için, gerek

Hz.

Peygam-

berden -Allah'n

selât

ve

selâm onun

üzerine

olsun-,

gerekse sahabe-

lerden -Allah

onlardan

raz

olsun-

çeitli

hadîs

ve

sözler rivayet

edil-

mitir.

Hz. Peygamberin,

iki

kabrin

önünden

geçerken içindekilerinin

azab

gördüüne

dair sözü mehurdur.

Aynca

kabir azabna,

Yüce

Aliah'm **kötû

azabt

Fir^avkifCm ^damlarm

mrdu Onlar

sab^

akam

mm

m»Mm^

Je

mmk ^^

azabma

wii»

mümkûndtîr.

Dolayisiyle

bunu tasdik

etmek

vaciptir.

Bunm sctekltn

oluu açktr.

Mu-1a3zâe^öa

twu

ink^

etmesi,

^ç^

fa

tözlent^

ûsb^

yam^kt^tr:

^S|£thede suretiyle

görüycmsz

d,

ÖlIMa

eese^

görmemektedir. Hattâ belki de

ölüyü

kurtlar parçalayp

yiyebilirler,

72

Bak:

Mu^irAi

Süresi, ftyet.

45-46.

160

Page 162: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 162/196

fakat

yine

de

böyle bir azab

nü.sahcdc etmemiz

mümkün

dr**.

Bu

görü saçmadr. Zira Ölünün

cesedini

görmek,

affcak

^^ir^

zahirini görmektir. Oysa gerçekte

azab

gören,

hangi

ekilde

olursa

olsun, kalpten veya

batmdan bir

cüzdür.

Azap

için bedenin

zahirinde

bir hareketin meydana gelmesi

zorunlu

deildir.

Aksine

meselâ, uyu-

yan

bir kimsenin zahirî

görünüüne

bakan

bir

insan, onun

gördüü

rü-

yadan dolay

duyduu

lezzeti

veya

rüyasmda

gördüü

dövülme

ve

>

benzeri

gibi

fiillerden

dolay çektii

acy

müahede

etmez.

Dolayisiyle

uyuyan

kimse uyanp,

uykusunda

gördüklerini,

çektii

aclar

ve

duy-

duu

lezzetleri

anlatt

ZMtl^

üphesiz

uykusunda

^la böyle

bir ey

görmeyen bir insan, hemen

onun

söylediklerini,

cisminin

zahirdeki

hareketsizliine dayanarak

inkâr

edecektir.

te

Mu'tezile'aia

Igabir

azâferoj mMx

wtmmi

hmm

fihidir.

Xurtlam

pdigi

cisme

gelince,

s^^toecek

söz

s^decp kurdun kanunin o

c^smh

kabö <te&ffl€^^

Bina^sB^

ta^aa^

da

azab

f^oecek

bir

^s^e

Im^^Ett

lââîlmesî

i»Mkûn<A«

ffiü hâr m.

âuyan, bu

aöy bütün

bedeninde

^^ina^t

söt

deildir.

Münkir ve

Nekîr

meleklerinin

sorular

haktr ve

gerçektir.

eriat

bu sorularn mümkün

olduunu

bildirdii için,

bunlan

tasdik;

etmek

vaciptir. Zira bu iki melek için

art olan,

sadece

sorduklarm

sesli veya sessiz ölüye anlatmak

ve

ölünün

de

bunlan sesli

veya

sessiz

anlamasdr. Ölünün bunlar

anlamas art

olduu

gibi,

anlamas

çin

de hayat arttr. nsan, bir eyi

bütün

bedeniyle

anlamayp,

sadece

kalbinin

batmndaki

biç

aUar.

Binaenaleyh,

soruyu

anlayacak

ota

b^te

hm

yaratümaa a^toftkündür

ve bu

Allah'n

kudreti

d«n^fc

hm

^le

d^esi

kahyor:  Biz

ölüyü

^ma^^l^kmhâh^

mMflm^i^mm,

A^ua

soru

mm

Mâm

seslerini

iitmediimiz

gibi, ölünün de önkra

cevap

verirken se-

sini

duymuyoruz .

Böyle bir

söz,

üphesiz

Be.

Pe^mb®^

r^J^'a

selât

ve

selânu

ona

olsun-

Cibrîl

(A.

S.)'i

gördüünü,

onim

s^nü

iittiini

ve Cibril'in de Peygamberin

cevabm

duyduunu

MeÜ

ölme-

yi

gerektirir.

Oysa

bu

gerçei

eriata

inanan bir

kimsenin

inkâr

etmesi

imkânszdr. Çünkü

bu, Yüce Allah'n

onda

bu

sesi duyma

ve

o

kim-

seyi görme duygu

ve kudretini yaratp,

yannda

bulunanlarda

bunu

ya-

ratmam olmasndan

baka

bir

ey

deildir.

Hattâ

ilk

vahiyler

yava

yava

nazil olmaa balad

zaman, devaml

olarak Hz.

Peygamberin

yannda

bulunan Hz.

Âie'ye dahi bu

duygu ve

kudret

verihnemitir.

O

halde

bu

gerçei

inkâr

etmenin

tek

sebebi,

ilhad

ve

Allah'n

kudre-

tinin genihini

inkârdn:.

Bu

görüü de bu

ekilde

çürütmü

oluyoruz.

Sonra bu görü kabul

edildii takdirde, uykuda

olan

bir

kimsenin

gör-

161

Page 163: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 163/196

dügö rüyalarn

w duyduu

korkunç

seslerin de

inkâr edilmesi

gere-

keecMr.

tecrübe

ile sabit

olmasa,

uykuda

olan

bir

kimsenin

o

esnada gördüü

ve

duyduu

eylere

dair

anlattklarn

duyan herkesi

hemen

inkâr

edecek

ve

yalanlayacaklardr.

Gökleri,

yeri ve

bunlarn

ihtiva

ettii hayret

verici

varlklar

yaratt

halde,

bu kadar

deersiz

eyler

karsnda

Yüce

Allah'n

kudretinin

geniliini ve

sonsuzluunu

takdir

etmekten

âciz

olan

bir

kimseye

yazklar

olsun

Sapklarn

tabi-

atlarmn

bu

meseleleri

tasdik

etmekten

nefret

etmesine

sebep

olao,

aynen

insanm

da

üstün

bir

varlk ve

akllar

hayrette

brakan

bir yara-

tk

olmasna

ramen,

pis bir

menî

(sperma)'den

yaratlm

olduunu

tasdik etmekten

nefret

etmesine

sefessp

otomJötadff

|

fakat

ne

m

ki^

iD^^EÜg^f

gözle

görülen

gerç^k]^,

onlam

}mm lüM^

^tm^

zör^

lamaktadr.

Bu

da

göstmj^

it

imkânszh|ma

jâ##lî^tam ^aa

bir

eyin,

srf

hksz

olsun

dfye

inkâr edilmesi

do^

ig^r.

Mizân

(terazi)' :

Bu

da

haktr.

er'î

hükümler

buna delâlet

etmitir.

Bu

mümkündür.

Dolayisiyle

bunu

tasdik

etmek de

vadptir.

Bu

konuda

öyle

diyenler

bulunabilir

:

 Ameller

nasl

tartlacaktr?

Çünkü bunlar

araz olup

yok

olmulardr.

Yok

olan

ise

tartlamaz.

Bun-

larn

yeniden

iade

edilmeleri

ve

terazinin

bünyesinde

yaratlmalarnn

düünülmesi

de muhaldir.

Zira

arazlarn

iade

edilmesi

imkânszdu .

Bundan

baka,

meselâ

insann

elinin

hareketi

nasl

halkedilecektir

?

Çünkü

bu,

hareketin

terazide

insana

itaat etmesidir.

Buna

göre acaba

bu hareketle

beraber

terazi

de

mi

hareket

edecektir ki,

bu

takdirde,

bu hareket

terazinin

hareketi

olup,

insamn

elinin

hareketi

deildir.

Veya

terazi

hareket

eftn^^'eeg^

midir?

Buna

göre

de

elin

haretei,

kendisiyle

hareket

etmeyen

bir

^isMI@

W^^m

gelmi

oh^ote.

ftl

ise

pphesiz

muhaldir.

Sonm

%^ a^^

Im^^

e^s^

h^mMm hUo,

m

G^azinin

^^kl^X

l^teketîeia

im^^

ve

p&1âxi^

alsb^

tinde

de^^

bunun

ecir ve

mûkâfati^r

derecelisinde

olmamas

mû^«ffid^.Beîldsdelîetoînte^l2fü^

hareketinin

günah,

bütün

bedc^

teteMl

gUnatete Eat kat

daha çoktur.

Dolayisiyle

böy-

le

ef

înuhaldif**.

Biz

bu

söze karhk deriz

ki:

Hz.

Peygamb^*d^

bv^

tlSiBSB$0 so-

rulduu

zaman

öyle

demitir:

 Ah^

âe&e^&i ^rtOacakür.

Zara

Mss£^ ^asm^^Mo^

M

Mteler

terazi^

lon(k^ zmm. Yüce

Al-

kl

olun

k^esi

:^n,

yapta

tat^sevaplam Myukiüp

73

Sak: ah^yâ, C.

I, s. 114.

162

Page 164: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 164/196

derecesinde

bir

meyil

yaratacaktr.

üphesiz

O,

dilediini

yapmaa

ka-

dir

olandr .

ayet  bunun faydas

ve

bu

hesaplamann mânas

nedir de-

nirse biz

derk Wi

Yûoe

Allah'n fiili

için

m

l^da tale^

edilm^^

Zira

o;» ^ed^

fflBd^

û&U^i 9mmâxi

d^Jd&.

Qb\s.t is^tadaasârüi»*

MAr. Bu

hakikati

delilkde î^atfoâic^ bultmuyoriiz.

Ik>âm

taiMd

,

faydann, kulun kendi sellerinin

miktarn

bizzat

görmesi

ve^Uetle

cezalandrldn

veya Yüce

Allah'n lûtfu ile bu cezay

affettiini

bil-

mesi

olduunu düünmekmümkün

deil

midir?

Meselâ,

mallan ^zerfi*

de iledii bir suçtan dolay bir kimsenin vekilini

cezalandrmaa veya

bu

suçtan beraat ettirmeye

azmetmesi

halinde, o kimsenin

verilen

ce-

zann adil olduunu ve bu cezann

affedilmesini

ise,

müvekkilinin

bir

lûtfu

bulunduunu bilmesi

için,

suçunun

ve

kötülüklerinin

miktanm

en açk bir ekilde bilmesi kadar büyük

bir fayda tasavvur olunabilir

mi? Fakat sen

bununla

beraber, yine de

Yüce

Allah'n

fiillerinin

fay-

dasn

örenmekte

srar

edersen,

bunun batl

olduu

d^ha

önce

geç-

mi

bulunmaktadr*

Sm/^: Bu

4a

haksü

m

ona

ina^nak

va^tie. wt-

§t

mümkündür.

Sutt

Cdennem*in

üzerinde uzanan

bîr

kÖjprüden iba-

r^

olup, bütün

yaratMar

hmrm.

^aesJaden

geçecekti*,

^tsadar

^

l^p-

rünün

üzerinden geçerken,

Nfelelâ^

 durdurun

onlan;

zira onlar

mes'uldürler

denecektir.

ayet

'*bu

nasl

mümkün

olur?

Rivayete göre

Srât

köprüsü kldan ince ve klçtan

keskindir. Binaenaleyh, Onun

üzerinde yürümek

nasl

mümkün olur

denirse

deriz ki:

Eer

bu söz

Yüce Allah'n

kudretini

inkâr

eden

bir kimseden

çkyorsa,

sözümüz

ona

Allah'n kudretinin

geniliini ve

umumiliini anlatmak konusun-

da olacaktr

ki, bunu

daha

önce

açklam bulunmaktayz.

Eer

bu

sözü

söyleyen

Allah'n kudretini kabul

eden

bir

kimse ise, ona hemen

diyelim

ki,

Srât

köprüsünün

üstünde yürümek,

havada

yürümekten

daha

hayret

verici

deildir.

Yüce

Allah

bunu

yapmak

için

geteken

kudreti yamtma

gücüne

sahiptir.

Bunuu tnâiUIS»,

Allah'n

insan

için

havada

yürüme

kudreti yaratp,

onun

mtmda aa düme olana

74 Srât'n

vasfnda,

onun kl kadar

ince

olduu konusunda

söylenenler

doru

deil-

dir.

Aksine Srât, kldan da

incedir.

Hattâ

onun

incelii

ile kln

incelii arasnda bir

mü-

nasebet

yoktur...

Zira bu,

doru yolun karldr. Doru

yol

ise,

birbirlerine aykr taraf-

m

gerçek

ortasndftn

ibarettü-. te bunun

için Yüce Allah» bu duay Fâtiha

SÛrdnds

»^E^

10

«%zi aom yoîa

sevlcBt*' dem^.„

um^M^

vSFâr...I^te^m'^-^Bi^h0t^Js^

afas^^

kaim

Wai

ve

gerçek

ortadr.

Bu da kldan daha

incedir.

..

Bak: ul^MatbtMl-Kebtr; (d-Uyâ,

C

I,

s.

114.

163

Page 165: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 165/196

yaratfwm

ve havay

da

onu

boluto

tutabilecek

bir

kesafette

halk-

etm^klfr.

Havada

bu

mümkün olduuna

göre,

her haliyle

havadan

daha sabit

olan Srât köprüsünde

de bunun mümkün olabilmesi

üp-

hesiz

akla

daha

uygundur.

kind

Fasl:

Buf^

iti]affîkx)ml^d0U<to^£tdEtmfas]lm

tom

olarak

aoktaaaaiâidt

j^tid^jg»^ bunlar

zikretmek^

âstka et-

âairdir.

Bunun

bunlan

zikretmekten

vazgeçmeyi

daha

uygun

gördüm.

Çünkü özet olarak

sunulan

itikadi konular

için

gerekli

olan,

bunkrm

ancak sbMi

olmalan

için zorunlu bulunan önemli hususlar

ihtîm

etmeler^r.

Hatrlanmas

gerekli olmayan ve

hatrland

za-

man da gerek

kendisinin,

gerekse

hükümlerinin

bilinmemesinde

bir

günah bulunmayan

meselelere gelince,

bunlar incelemek sadece

mese-

lelerin

hakikatlerini

aratrmaktan

ileri

gidemez.

Bu

ise,

inancn saf-

landnlmak

ve

arklanmak

istendii

bir

ey

hususunda

elbetteki doru

deildir.

Bu

mesele

aklî,

lâfzî ve fkhî olmak

üzere

balca

üç

meseleden

meydana

gelmektedir.

Aklî,

hadis kudretin

iki

zdda

taallûk edip etmedii, bu kudretin

çeitli

olan

eylere

taallûk

edip

etmedii

ve böyle

bir

kudretin, kendi

mahalline

aykn

veya

benzeri

olan

bir

fiile

taallûkunun caiz olup

ol-

mad hususlanmn aratualmasdr.

LafzS

ise, mssgâ&

Bzk^

ba^t, baarszlk ve

imm

0^

dfif^^k»

jcEn

ne

oüt^m»

1:^ d^^Mlârm

huduttennm

ve

bunUuai

bu

imm-

lenn

verâdîpân aratulmasân*.

Bili

olanfi^^e^ gelince, bu

al-£MM*M b^^%

yâzd

îi^tt-

le

mjaretmemn

ve

tövbmm

ne

zamm

vAxssp

Mt^mm,

bunlarüi

M-

MmMoto

oM^Eum

m

berusederi gibi hususlarm ^tul-

masna

bmzer.

Bütün

bunlar

din

konusunda

önemli

deildir.

Mcak

bu

konuda önemli olan,

bu

kitabn birinci ksmnda geçtii gibi,

Yüce

Allah'n zat, ikinci

ksmnda zikredildii gibi,

Allah'n

sfatlar

ve

hü-

kümleri,

üçüncü ksmmda olduu gibi,

Allah'n

fiillerinin

vacip

ol-

mayp,

caiz

olduuna inanlmas ve

bu

ksmda

da

zikrettiimiz gibi,

Allah'n elçisi olan

Hz.

Peygamberin doruluunun bilinmesi ve

onun

getirdii

her eye olduu gibi

inanlmas hakkkmda insann

kendi nef-

sinden her

türlü

üpheyi uzaklatrmas

ve

yok

etmesidir. Bunlarn

dmda

kalan

hususlar

önemli

deildir.

Bu

itibarla

biz

burada

daha

Önce temas ettiimiz her

meseleden sadece

bir

meseleye

temas etmek

su-

retiyle,

bununla,

benzerlerinin

bilinmesini

ve benzeri

meselelerin

inan^

164

Page 166: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 166/196

ilgili

konularda önemli

olanlarn dnda kallarnn nedenlerinin

an-

laümasn salamaa

çalacaz.

A3aUa

bîten t^le: Bu mesele, Öldürülen

bir

insann kendi

eceliyle

ölüp

ölmedii hususunda insanlarn

ihtilaf

etmesine

benzer.

Eer

bu

HmMB ^fiirCihBedii fafzedilseydi, acaba

onun o \^kitte

ölmesi vacip

olur

muydu veya

olmaz

myd?

îte

bu, terkedilmesi

zararsz

olan

ilmin bir

meselesini

tekil etmektedir.

Fakat biz burada

bu meselenin

açklanmas

yollarn

gösterecek

ve bununla ilgili

olarak

da

öyle

diyeceiz: Aralarnda

bir

balant

bulunmayan

iki

ey, daha

sonra

var

olmada

birbirlerine

iktiran

ettikleri zaman, bunlardan

biri-

sinin

yokluunun

takdir

edilmesi, dierinin

de

yok olmasn

gerektirmez.

Meselâ,

Zeyd

ile

Amr beraber

öldükleri halde, daha

sonra

biz

Zeyd'in

ölmediini

farzettiimiz

zaman, bu,

Amr*m ölmemi veya

fiilen ölmü

olmasm

gerektirmez.

Bunun

gibi,

meselâ ay

tutulduu

zaman

Zeyd

öldüü

balde,

daha sonra biz

onun ötodiini

farzedersek,

bu,

zonmlu

olarak

ayn tutuln:^^^uu

da

farzelmmizi jsa:ektirmez.

Apîi

tu-

tutulmaâ^m

iteelmemi de,

ölümÛn

Jbasd

olmamasm

cap

ettteez.

Çünkü bunlar

arasmda bîr i^,

Ux balat

fokim.

Aralannda

bir bilgi ve

balant

bulunan iki eye

gelince, bunlar

üç

ksma

aynlr:

Birincisi:

Bu

ilginin

sa

ve

sol,

üst

ve

alt

deyimleri

arasndaki

ilgide

olduu gibi, birbirlerini

tamamlayan

bir ilgi

olmasdr. te

bu

iki

eyden

birisinin

yok

olduu

farzediidii

zaman,

dierinin de

ona tabi

olarak yok

olmas

gerekir.

Zira

bunlar

birbirlerine

sk skya

bal

olan eylerden

olup,

bunlardan

birisinin

gerçekten var

olmas, ancak

di^rinin

varlyla

mümkün

olur.

Ududur M^krm^ böyle

 ^wt^^r3^fl^Mxnw^kla be^

ber,

bunlardan

birisinin,

art

ve

arth'da

olduu

gibi,

rütbece

dierin-

den

önce

gelmesidir.

BiHndii gibi,

artn yokluu

artlnn da

yoklu-

unu

gerektirir.

Meselâ

bir kimsenin ilmini

hayatta

olmasna

ve

ira-

desini

de

ilmine

bal

olarak

gördüümüze göre,

bu kimsenin

hayatta

olmadn

farzettiimiz an, onun ilminin

de

yokluunu

farzetmemiz

gerekecei

gibi,

ilminin

yokluunu

takdir

ettiimiz

anda

da,

iradesinin

bulunmadn

takdir etmemiz zorunlu

olacaktr. te buna

art

ad

verilmektedir

ki,

bir

eyin

var

olabilmesi için

bu artm

bulunmas

zorunludur.

Pakat

böyle

bir

mtib^

sadece

o

artm

varl

ile

meydana gehneyip, ancak

onm

yamnda

ve onunla

beraber

olmadyld

meydana gelmektedir.

165

Page 167: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 167/196

fle

loe^sdi (mdÛl)

arasndaki

ilgidir,

ii y&k^,

faâm'in

yokluunun

farz-

edilmesiyle,

nedenli'nin de yok

olmas

gerekir.

ayet

bu nedenli'nin

baka bir

nedeni daha bulunduu

düünülürse,

bütün bu

nedenlerin

nefyedilmesiyle,

o

nedenli*nin

de nefyedilmesi

icap eder.

Burada be-

lirli

bir

nedenin

yokluunun farzediImesiyJe nedenli'nin

mutlaka

yok

olmas

gerekmeyip,

sadece

o

neden'in

nedcnli'sinin

yok

olmas

gerekir.

Bu hususu bu

ekilde

açkladktan

sonra,

tekrar

öldürme ve

ölme ko-

nularna

dönelim:

Öldürme, boynun vurulmas

ve

kesilmesinden

iba-

rettir. Bu ise,

boynu küçla

vuranm

elinin

hareketkröpl^ja jja^^^a,

gelen birtakm arazlara

racidir.

Bu

arazlar,

boynu vunilanm

boynu-

nun cüzlerinde

birtakm parçalanma

ve

aynimalann

hasü

olmasndan

domaktadr.

te

bu

arazlara

bagl^bk^z daha

ik^n^

^ç^ktedir

ki,

bu

da ölümdür,

^yet hoymm  mmâmm

ik ^te

âcâ^iâa bir

yolm^

bwm

^Fmhmm

t^sJ^mihmm^^

^ûmûn

de

htm^

farzetmek

gerekme.

Zira

bunl^

âdet

cüdaa. ^3sm,

mi&m^

^sS^sm$m

Msm

bmberee vmt iSkm

M

^tm ihstd

olup,

as-

mda aralmaia

bir

ilgi veya

balant

yoktur. Dolayisiyle

bunlar, ikti-

lante âdet olmad halde,

birbirlerine

iktiran

eden iki

ey gibidir.

Eer

bu

vurma

eylemi

ölümün

nedeni

ve

menei olup,

ortada baka

bir

neden yoksa,

bu vurma

eyleminin ortadan kalkmasiyle,

ölüm

olay

da

kendiliinden ortadan

kalkm

oiur. Fakat

uras da

bir

gerçektir

ki,

nedenler

ilkesini

ileri

sürenlere

göre,

ölümün

boynun

kesilmesinden

baka,

hastalk

ve

gizh sebepler

gibi

birtakm

nedenleri

daha

vardr.

Binaenaleyh,

kesme

eyleminin

ortadan

kalktnn

farzedilmesi,

dier

nedenlerin de buna

bal

olarak ortadan

kalktklannm

farzedilmedij

sürece,

ölüm

olayurm

da

ortadaa

kalkt|ma

^rzediUmesini

gerekUr^

M

tem

bu

ekil^

a^lte^ldto

sonm

ga^m^ â^mmk,

di^dnlMz:

MM

SûâfiMfm,

heaSangî

bir

tevellüd, yani

Mr

eyin

di^ bîr

doduu

dümtUs&k^zîi,

M^^îUn,

bir eyi yoktan

var etmenin

Yüce

Allah'a has

olduuna

ve

bir yaratm dier bir

ya-

ratn

nedeni

olamyacana

inananlar

için

biz deriz ki:

Ölüm, boy-

nun vurulmasiyle

beraber Yüce Allah'n

ihtira

ettii, yoktan

var

et-

tii ve

bunu

kendisine

tahsis

ettii

bir

olaydr. Binaenaleyh,

boynun

vurulmasmn yokluu

farzedilmekle,

ölümün

yokluu

zorunlu

olmaz.

Hakikat

olan

da budur.

Bir

kimse,

daha

önce

cismin salam

oluunu

ve

dtan

helâke

sebep

olabilecek

herhangi

bir

etkinin

bulunmadm

müahede

etmesine

dayanarak, boynun

vurulmas eyleminin

Ölümün

gerçek

nedeni

olduum

inanrsa,

bu

kimse

boynun

vuruknas

eylemi

166

Page 168: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 168/196

yok olduu ve

baka

bir

neden de bulunmad zurnan, bütün neden-

ter

yok

olduundan,

nedenli'nin

de yok olmasnn zorunluluuna inan-

m olur. Bu

inanç

nedenlendirme ve

nedenlerin yokluu bilinen ey-

lere

hasredilmesi

görüü kabul

edildii

takdirde

doru olur. Binaen-

aleyh,

bu

mesele

uzun

tartmalara sebep olduuna ve

bu

tartmalara

girenlerin

ekserisi

de gerei

gibi bu

meselenin

esasn ve

meneini kav-

rayamadna

göre,

bu

hakikatin,

bizim

daha

önce

Yüce

Allah'n

kud-'

retinin umumilii

ve teveliüd'ün çürütülmesi hakknda

zikrettiimiz

kanmdan

alnmas

ve

Örenilmesi

gerekir. îte

bu

esasa göre,

öldürü-

len

bir kimsenin,

kendi eceliyle öldüünü söylemek

lâzmdr.

Ecel,

Yüce

AUah*ja^ immm

ölümü için

yaratt^

bîr

vsMnm iime^tk.

Bu

vâkiüe

bcamb^

boym

vundmasuun

veya

aym

tutfiwm»

üteM

yâ^m

y^t^^mL

tel

^

^tamsi

^y^tf ira

Mtûa

bunter»

ham göre

birtakm

yaklak

nesnelerden

11:^9^

olup.

lans

ba:^s^E^ iktöran ekmesi, yaklamas

âdet

gereince

tekerrür

et-

mekte, bazdan

ise

tekerrür

etmemektedir.

Ölümü

doutan

gel^

tabiî bir sebep olaak

göen ve her mizaan

tean tabiatmm kuvvet

ySnMm

belirli

tnr

rütberâ

bulunduu^

bu

tavet

k^^

hd^m

brakld

zaman, mMâe^Mn en

sram

l^dar

devam

ettipi

Mat herhangi

bir

d tesirle

bu kuvvetin

yok

edâm^

veya

ifsat

edilmesinin

kendi

tabîatmn

gereine

izafetle,

bir

istiçal

ol-

âufuau

Üeri sûren

bir kimseye göre

ecel, tabiî

olan

müddetten

ibaret-

tir.

Meselâ

bu

hususta

öyle deulebilir: Bir duvarn,

yaplnn

salamhma

göre

yüz

sene salam olarak kalmas

mümkündür.

Bunun yansra,

ayn

duvarn

kazma

ile

derhal yklmas

da

mümkün-

dür. O halde

ecel,

kendi

zat

ve

kuvvetinin gerei olarak

meydana gelen

bir

müddetten

barettir.

Buna göre, duvar

kazma ile ykld zaman,

kendi

eceliyle yklmamtr.

Fakat dtan herhangi

bir

tesir veya

mü-

dahele

bulunmad

halde,

bu

duvar

kendiliinden

parçalanm

ve

y-

klm

ise,

buna

kendi

eceliyle

ykdd

denir.

Ecel

lâfznm

istinat

ettii

esas

ite

budur.

kinci mesele lâfzî'dir

ki, bu, imann ziyadeleip,

noksanlamas

veya

ayn

derecede

kalmas

hususunda

insanlann

ihtilaf

etmesine

ben-

zer.

Bu

ihtilaf,

bu ismin yani

iman

isminin

müterek bir

isim olduunu

bilmemekten ileri

gelmektedir.

Binaenaleyh,

bu

lâfzn

delâlet

ettii

isimler

iyice

anlald

zaman,

bu

ihtilâf

da

kendiliinden

ortadan

kalkm

olacaktr.

Bu

lâfz

üç

mâna

arasnda

müterektir. Zira

iman

IsUzndan,

bazan yakînî

delillere

dayanan

tasdik, bazan her hangi

bir

167

Page 169: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 169/196

l

gibi,

tmzan

da

hn

isim,

tasdâcin bîr

g^l

olarak, ketdisiyk

b«-âber ame-

lin

e bulunduu

bir

inanca

verilir.

Birina

mâoaya

bu adm

verilmesinin

delili,

Yüce

Allah' delil ile

bildikten sonra,

hemen

ölen bîr kimsenin

mü'min

olarak öldüüne

hük-

metmemizdir.

Taklidi

tasdik'e bu

adm

verilmesinin

delili, Araplarn

büyük

bir

ksmnn,

Hz. Peygamber'in

-Allah'n selât ve selâm

ona olsun-

kendilerine

en

ufak bir

iyilikte ve

lûtufta

bulunmasnn

ve

onlarn da

Allah'n

birliine delâlet

eden

delillerin hiçbirine bakmakszn, muci-

ze'nin

ne

ekilde

delâlet

ettiinin

incelenmesine

ihtiyaç

duymakszm,

sadece Peygamberin

durumuna, hareket

tarzlanna bakmalanmn,

onu

tasdik

etmek,

onun

dorulumaianaîamkiçin

kendilerim

son

derece

kâfi

gelmesidir.

te

Hz.

Peygumfe^*

H

gM

D«3gîi^

'mw

ol'

duldarma

hülOEfödib^Tdu.

YûceAlMa

bu

kwda

 sen

bize^^smetr^

^sp^^, yani bîk ^^llk

e^tm^ deiMa demesine ram^,

Hz.

F^-

^mber

tet ^

dier

bir tasdikte

ayfrmatmtlr.

Amel ile

beraber

olan inanca

bu lâfzn

verilmesinin

delili

ise,

Hz.

Peygamberdin

 bir insan

zina ettii zaman, mü*min

olarak zina

etmez ,  iman yetmi küsür

ksma aynlu , bunlarn rütbece

en

alça

yoldan

ezay kaldumaktr

dOTSSdir.

Bundan sonra

^^mm^

dönerek

diyelim ki:

Delile dayanan

tasdik

anlapundaki

imann

delemesi düünülemiyee^ noksanlamas

da

4üünülemez.

Çufidcü

eer

h^d^4

kaanm tam olmad|te

^^sai

ob^orm,

bu

bk zi-

imanm

kemlüll^

\mM

#p.uyorsa,

bu

da

^£te^tadann her

ikisi

M

s^m.c^

I^ca

bîTziyadeliin, yani nefsin,

kendisiyle

IruMira

ve

güvene

kavutuu

bir

ziyadeliin

kastedilmesi

mümkündür.

Zira

nefis,

balangçta

bir

dereceye kadar

nazarî hakikatlere kar

huzur duyar

ve onlara

güve-

nir. Birtek

ey

üzerine

bir

çok

delilin

gelmesi

ise,

delillerin

açkla-

yc

nitelikleri itibariyle

huzur ve güvenin

de

artmasna sebep olur.

limleri inceleyen herkes,

zorunlu

bilgiyi

elde etmek

ve ona

kar

kendi

nefsini

huzura

ve güvene

kavuturmak

için bu

ilimler ara-

snda

bir

takm farklarn

ve aynhklarn bulunduunu idrâk eder. Bu

da, meselâ iki'nin bir'den fazla, âlem'n hâdis olduunu ve

bu

hâdis

klamn

da

tnr

olduunu

kesinlilde

bilmektir.

Bundan

baka,

böyle

bir

75

Bak:

Yüst^

Süresh

ây^:

17.

168

Page 170: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 170/196

kimse,

delillerin çokluu

veya a/lg

umnndu konularn

bireyleri

a^^

snda birtakrm

farklarn ve

ayrlklarn

bulunduunu

da

idrâk

üîdef.

Bu

gibi

farklar

nefsin

huzur

ve güvene

kavumasnda

imanm ashnu,

batmna

bakan herkes

için

müahede

olunan

hususlardr.

Eer imann

ziyadelemesi bu

anlamda

tefsir

ediliyorsa,

üphesiz

bu

tasdikin, yani

delile

dayanan tasdik'in de

ziyadelememesi için

bir

mani

yoktur.

tman,

taldidî

tasdik

anlanmda

kabul

edildii

takdirde,

imanm

artmas

veya azalmas

konusmda Bir

takm farklhklant

bulunduunu

inkâr etmee imkân

yoktur. Zira

biz

müahede yoluyla

anlyoruz ki,

inançlarma bahlk

yönünden bir Yahudinin

durumu ile

bir

Hristi-

yamn veya

bir

Müslümanm

durumlar

arasnda bir

takm

farklar var-

dr. O derece

ki, bunlardan

hiçbiri yekdierinin inancna

tesir

edeme-

dii

gibi, kalplerinin

kesin

olarak

baland

bir eyden

ayrlmasna da

her

türlü

tehdid, korkutma

eylemleri, ilmî

aratrma

veya

hayalî

inan-

drma

melodlan

da

tesir

edemez.

Bir insan kendi

inancna

kuvvetle

bah

olmasna ramen,

yine de gerçei

kabul etmee meyyal

bir

yara-

tltadr.

Bundan

dolay

kalbinin baland

ey, kendisi için kesin

nmc

ve

ferahl

salamayan bir düüm gibidir.

Bu düüm

de

kuvvetli

veya zayf

olmas

bakunndan.

çeitlidir.

Binaenaleyh, by.

çeitlilii

insaf

m

kimsenin

inMr

eM'sâ

â^âmkmm

^im%

mçak

üis^m

ve

im^Uum

adknm

4^uklaj halde,,

kenâî n&J^mda

bunlam lâ-

dm

ata^m^i^

b^toâ

teonüarmm

ve

bunlaiE

y^tmm

^M^ffiâM

çeitliliini ka^^^aM^ a¥ îtikâr

îman,

üçüncü

mânada

kullanld zaman

-ki bu

tasdikle

beraber

ameldir-

amelin

bünj^be

çeitliliin

anz

olacanda üphe

yoktur.

Fakat acaba amele

devam

edilmesi

yüzünden,

tasdikin

bünyesinde

de

bk

fO^tüMk

olacak

mdr

?

DüünüLmesi^Deken

nokta

ite

Mut. Binaenaleyh,

tel

könul^^

Metak

dal^

4^i-

ru

olur. Zira

hakikat,

söylenen sözün

hakikat olmasdr.

i

Bu

konuda

ben

derim

ki:

Nefsin taklidî imana kar

duyduu

güven ve huzurun

te'kidinde ve

bu

imann

nefiste iyice yerlemesi

ve

kuvvet

kazanmasnda, emirlere

uymaa devam etmenin büyük

bir

tesiri

vardr.

Bu

gerçei,

ancak kendi nefsinin

halleriyle yakmdan

il-

gilenen, emre uyduu

veya uymad zamanlarda bunlar

kontrol

eden

ve

halin

de

kendi

batmnda çeitli

bulunduunu

anlayan kimse bilir.

Çünkü

insan,

amele devam

etmesi sebebiyle

kendi

inançlarma

kar

bir

yaknlk

duyar

ve

bununla

da

huzur

ve güveni

artar.

Bundan

dolay,

kendi

inancna uygun

olarak

uzun zaman

amel

eden

bir kimsenin,

bu

ioancm

deitirmek

bu konuda

kendisini

üpheye

düürmek

169

Page 171: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 171/196

ki€^n

bit

elmas^nkinden

daha zor olur*

B$mm

w^mâ^

4w

hmu gjerek*

tîlMktedir»

Z^^m

y&thm kar kalbinde

merhamet

duygusu

bulunan

bir kimse, o yetîmh

tsn^ okad

ve durumu

ile

ilgilendii

zaman,

merhamet

duygusunun gerektirdii

bu

ii yapmasndan

dolay,

kalbin-

deki merhamet

duygusu

daha

da artar

ve kuvvet kazanr.

Keza,

baka-

sna kar

kalbinde

hürmet besleyen

bir

kimse,

bu

hürmet

gereince

onu yüceltir veya

elini

öperse,

kalbindeki

bu

hürmet ve

tazim

(ulu-

lama) duygusu

daha da

artm

olur.

te bundan dolay,

amellere

de-

vam

etmek

suretiyle

ibadet

ederiz.

Bu da kalbin tâzimi

gereince

rüku

ve secdeleri

yapmak suretiyle

olur

ki,

bmunla da kalplerin

tâzimi

zi-

yadelemi

olur. te

bunlar,

söz

konusunda

maharet

sahibi

olduklaruu

taslayan ve ilmi, sadece

lâfzlan

duyduklar

ekilde

tertip edip,

bu

ko*

nuda

nazar (istidlal, aratnja^

zevkinin

rolünü idrâk

edemeyen

kimr

selerin

inkâr

i^m^

cdd^üact

gerçeklerdir.

Bu

meselenia

U^kati

ite

budur.

Onlam ntkrn mânas

lizermdeki

ihtiMlan

da

tpk bunun

gi-

bidir.

Mutezile'ye

göre

rzk,

insann

malik olduu

eylere

mahsustu:.

Bunun için

onlar,

Allah'm

hayvanlara

nzk

vermekle

mükellef

bulun-

madm

söylemek

zonmMuunu ortaya atmlardr.

Onlann,

rzkn,

yenilmesi haram

olmayan

ey olduunu

söylemeleri

de mümkündür.

Bu takdirde

onlam ki

:

Z^iol^

GÜkpE]i#

g^t%

sm3^

teürieri boyuno rziklanduiMffîi

tnMe Me;^

m

olmak

M

amm aynkr. Ayrca

t^^,

«dfcök

m

tt^ei^ tarifleri

tmtmiA

âMad pfö UzatM

m

böylece

de

zamanlanm

bou

bouna harcam

oldular.

Buna

benzer hususlar, mühim

olanla

olma-

yan ayrmayan,

geri

kalan

ömrünün kymetini

bilmeyen ve

ashnda

bu

gibi

konulann

bir

kymeti

bulunmadn

anlamayan

bir

kimsenin

alkanlklarndandr.

Halbuki

bu kimse,

zamann

ancak

daha

önemli

olan meseleler

için

harcamaldr.

Meselâ,

aratrclarn

karüatklar

birtakm

meselelerin

aratrlmas ve

incelenmesi

problemi,

lâfzlarn

gerekçesinin

ve

bunlara

bu

isimlerin

verilmesinin

nedeninin aratrl-

masmdan

daha

önemlidir.

Yüce Allah'dan,

bizi

ilgU^diren

konularla

megul olmaa

muvaffak klmasm

dileriz.

Üçüncü

mesele

fkhîdir.

Bu

ise,

kelâmclarn,

faskm

hesaba

çeki-

lip çekihniyecei

hususundaki

ihtilaflar

gibidir

ki,

üphesiz

bu fkhî

bir

aratrmadr.

Mesele

bu

konuda

söze nasl

ve

nereden

balanmas

ve

170

Page 172: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 172/196

SOnm

#

taJm

m

e^Mn fetoimsesife

Fakat

biz

bu konuyla

li

otok

deriz

ki; Gerçek olan

tekm

ImsUm

çdcîlmesidir.

Bunu

ted-

ricî olarak

tasvir

ede^ln^s

#tt

j^â^

Aâülâ;

ve

kötülükteö

nehyetme (al-Emr

If

Î-Ma*ftff^VM^y

anil-Munker)

meselesinde, emreden

ve nehyedenin

küçük

ve

büyük bütün

günah-

lardan masum

olmas

art

mdr?

Eer art

ise,

üphesiz

bu

icma'a

aykrdr. Çünkü

Peygamberlerin

büyük

günah

ilemekten

mâsum

olduklar

ancak

eriat

yoluyla

bilinmektedir.

Küçük

günahlardan mâ-

sum

olduklar

meselesi

ise

ihtilafldr.

Binaenaleyh,

ne

zaman

dün-

yada

tam

bir mâsum

bulunmutur?

Eer

siz

 bu

art deildir.

Hattâ,

meselâ

ipekli

elbise giyen

bir

kimsenin,

bunu

yapmakla asî

olduu hal-

de,

bir

kimseye

zina

etmekten ve

içki

içmekten

menetmesi caizdir

derseniz

biz deriz ki:

Buna

göre,

acaba

içki

içen bir

kimsenin

kâfiri

hesate

çekmie,

kendisini

küfürden

menetmee

ve

bundan

dolay

da

«eno^

savamaa

hakk

var

mdr?

Eer

bu

soruya

hayr,

derlerse,

l>u

sÖd^i^ kmm.*

bozmu

olurlar.

Zira Müslüman

ordulan

her

za-

mm.

aîEefi

de

âtati^dar

b&^mde

toplsmn

Uûj^

^

Hz.

Peygamb^

-Allah'n selât

ve selâm

^nm

üz^ine

olsun-

zdma-

lunda,

m

ât s^hsîbel^

W

T^q%

asu:lann^

mmsâih'

memilerdir.

ayet bu

sonanuzat

«îVft,

dMerse yine biz

d^iz

ki: Acaba

,

içki

içen

bir

kimsenin, bakasm,

inam

öldürmekten

menetmeye

l^Û

\

var

mdr

veya

yok mudur? Eer

yoktur,

derlerse biz

onlara

derîz ki:

Buna

göre,

acaba

bununla,

ipekli

elbise

giydii

halde

içkiden

meneden

ve

zina

ettii halde

küfürden

meneden

kimse

arasnda ne

fark

vardr?

Binaenaleyh

büyük

günah, küçük

günahn

üstünde olduu

gibi,

büyük

günahlar

da kendi

aralarnda

çeitlidirler. ayet,

evet

hakk

vardr,

deyip

bu

sözlerini,

bir eyin

üstünde olan

ne kendi

misliyle,

ne

de

dûnu

ile

menedilebilir; o

ancak

kendisinden üstün

olan bir

eyle

menedilebi-

lir,

dmek

suretiyle

tekid

etmek isterlerse,

hemen

söyleyelim

ki,

bu

hü-

kümlerinin

de

bir mesnedi,

bir

dayana

yoktur. Zira zina

fiili,

içki

i^Qû(0nin

üstünde^^

Doljtyisiyle,

zina ettii

halde

bir

kimsemn

baka-

sm

içyd^

menetmek

ve

kendisinin de

içkiden imtina

etmesi

uzak

bir

Mmal

^teiildir.

Hattâ

kendisi

içM hM^

çomMmn

v)k

«rl^da-

kmt i^te

ms^amd

ve

onlara öyle

demesi

de mümkündür:

 çkiyi

terketmek

bana

da,

sizlere

de

ymexp^.

Wmm

olan»

terkedilmesini emretmek

vacip olduu

gibi,

om

Wks^ss^ â& ^^p-

tir.

Binaenaleyh

benim, bu

iki

vacipten

birini

seçmek

hakkmdu-.

Bun-

lardan

birini

terketmem,

dierini

terketmemi

gerektirmez .

Buna göre,

bu

kimsenin

içkinin

terkedilmesini

emretmemesi

caiz olduu

gibi,

onun,

içki

içtii halde

bundan

menetmesi

de

caizdir.

O

halde

bmlar,

171

Page 173: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 173/196

birini

icrterM^^ ili|^M

M

tâfM^i

^^ktiracym

M

vmJüt*

Bu

humm

bu

çcrk

kötü

birtakm

d^tom

n^^^m

g^ç^im

sebep olabilir, diyciter bulunabil. %

cgitete

olar^

meselâ

bir

erkein, bir kadma

kuilam^

^Myle mâlik olnms vö llsdüi

dnda onunla

zina

etmesi,

ve

bu

zina

fiili

esnasnda kadm kendi

ü-

liyariyle yüzünü

açt zaman, kendisine  yüzünü açma; zira

ben senin

zevcen

veya mahremin deilim,

mahreminden

bakasna

yüzünü açmak

haramdr.

Halbuki sen

zinaya

zorlandn

halde,

yüzünü

açmakta ser-

bestsin;

binaenaleyh,

seni bundan

menederim demesi

mümkündür.

üphesiz bu gibi

emirler ve hesaplamalar

çok souk ve kötü emirler

ve

hesaplamalar

olup,

bunlara

akll bir kimsenin

iltifat

etmesi

düü-

nülemez.

Bundan

baka,

 benim

için vacip

olan

iki eydir: Bunlar

da,

amel ve bakasna

emirdir. Bu itibarla,

ben hernekadar bunlardan

birini

terketsem

de

dierini

yapyorum. Meselâ

bana

vacip

olan,

abdest

almak

ve

namaz

klmaktu*.

Fakat

bm

abdeti

t^k^ti^im

bâlde na-

maz

k^rom. Ykie benim

için sünnet olan, sabura, kalk-

maktr.

Fa^t

bm

sataft kaükp,

orucu

^kei^mm*'

sdzü

htmm

lebidir.

Dolayisiyle bu

da

muhaldir.

ÇOkû

sabura

kalkk,

oruç

için

sünnet

olduu gibi,

abdest

âlmak

M

mmsm

Busr

lardan

herbiri

dieri

için

arttr.

Bu art da

rütbe

ydnikân

arddsm

önce

gelmektedir.

te bunun

gibi, insamn

kendi nefsi de bakasmdan

önce gelmektedir.

O

halde insann

önce

kendi

nefsini, daha

sonra da

bakasn

slah

etmesi

gerekmektedir.

Gerçek

bu

iken,

insan

kendi

nef-

sini

ihmal

edip,

bakasiyle megul

olduu

takdirde, zorunlu olan

tertip

ve

düzenin

aksine

hareket

etmi

olur. Bunun aksine

olarak insamn,

kendi

nefsim.slah ettii

halde, bakasna

gereken

emri vermemesi

ve

onu slah

etmemesi de,

üphesiz

Allah'n

emirlerine

kar

gelmektir.

Fakat o, bu

hareketinde

herhangi

bir

çeliiklie

dümü olmaz. te

kâfirin

durumu

da bunun

gibidir.

Onun, önce bizzat

kendisi müslüman

olmad

müddetçe,

bakalann

îslâmiyete dâvet etmee

hakk yoktur.

BkftM^b

omui,

'tem

vncip

olan

ild

eydir. Bunlardan

birini

t^fe-

eâ^i

d^NaM

yamak benim

hakkmdr d^esi

asla

kabul edilemez.

Bütün bunlara

cevap

olarak

biz deri^ M:

Zina

edeö

bir OTkein,

zina

ettii

kadnla

hesaplamas ve onun yüzünü

açmasn

menetmesi,

bize göre

caizdir.

Dolayisiyle,

bunun çok

souk ve

çirkin

bir

hareket

olduu

hakkndaki sözünüze gelince,

hemen

söyleyelim

ki, burada bu

hareketin

scak veya

souk, yahut da

tath

veya

çirkin olmas söz

ko-

nusu

deildir.

Aksine

burada

söz

konusu

olan,

sadece

bu

hareketin

hak

veya

batl olmasdr.

Aslnda

souk ve ar olan

pek çok hak

olduu gibi,

muhal

ve aa

olan

pek

çok da batl

vardr.

Binaenaleyh, hak ile

lezzetli

172

Page 174: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 174/196

ayr tyr

gibi, batl

M

^akin de

aynac

kesin M1Î

bizim

âe^mMr:

Zta

eden

zünü açma; zira bu

haramdr demesi ve

onu amelî

olarak

bu

hareketi

yapmaktan alkoymas,

bir

söz

ve fiilden

meydana gelmektedir.

Bu

söz

ve fiil de

ya

haramdr,

ya

vaciptir

ya

da

mubahtr. ayet bunun

vacip

olduunu

söylerseniz,

maksat hasl

olmu

olur. Eer bunun

mubah

ol-

duunu

ileri

sürerseniz,

üphesiz

bir

kimsenin

mubah

olan bir

eyi'

yapmaa

hakk

vardr.

Yok,

eer

bu

haramdr derseniz,

buna

göre

aca-

ba bunun

haram oluunun

dayana nedir? Zira bu,

daha önce

yani

o

kimse daha zina fiilini ilemeden önce

vacip

idi.

O halde

nasl

olur da

mahrem sözü ortaya atlmak suretiyle, vacip

olan

bir

ey

haram

olabilir? Binaenaleyh,

onun

bu

son

sözünde.

eriatn haram kldm

dorulamaktan

baka

bir

anlam

bulunmad

gibi, lüUnde de

haram

olan

bir eyi yapma menetmekten

baka bir

lusus

yoktur.

Dolay-

Eoyle,

bunl^to

^4sm

hkiom

haram

oldum

s^^^mek

muhaldir.

Bizim

''faskm

l^akasna

mnk

w

msa

taba.

^s^m&

hakk

var-

t^^sûzteg

omm ^zO^a hak

ve

fiUnin

de hs^m iûs^âs^

h^Mmâ^m

baka bir maksadmz yoktur. Bu ise,

üphesiz namaz ve

Mm

gîM

deildir.

ÇünkÛ

emrolunan namazdltr.

Abdest ise,

na-

mazn artlanndandr.

Binaenaleyh, abdestsiz namaz

masiyettir,

namaz deildir. Böyle

bir namaz, üphesiz namaz olmaktan çkmak-

tadr. Buna göre, onun bu sözü hak

olmaktan

çkmad gibi,

fiili

de

haramdan menetme

olmaktan

çkmamaktadr.

Bunun

gibi,

sahura

kalk-

mak da,

yemei

öne

almak

suretiyle

oruca dayamkUk

kazanmaktan

ibarettir.

Bu

dayankl

salayacak

eyi

elde

etmee çahmadan da,

böyle bir

dayanklm

hasl

olmas

akla

uygu» .deildir.

 nsanm

k;^^

resini

terbiye etmesi, bak^nm

terbiye

etmesi

için

arttuf si^^ze g^nc^, }m da müs^gaa kcmusu

olan

bir

hu^us-

'mt. tom hö^

M\^3m $k

mM

loS^dmz?

Mes^ bir

MmaB,

 kendi

nefsini

slah

etmesi ve günahlardan

alk^pM^ Is^feas

ve

Wj dkin

^kalanm

kUnlen

n^^msi

wji

Sâft

^uu

gibi,

in-

sanm kendi

nefsini küçük günahlon ilem^cten abkoymas da, büyük

günahlardan menetmesi

için

arttr

demesi,

tph

sizm özünüz gi-

bidir ki, üphesiz bu icmaa

aykrdr. Zira, meselâ

bir

kâfir dier

bir

kâfiri

khç

zoruyla

müslüman

olmaa

zorlad

zaman, biz

onun

bu

ha-

reketini menetmeyip

öyle

deriz : Allah'tan baka bir

ilâh

bulunmad-

n

söylemesi

ve

bununla

da

bakasna emretmesi onun üzerine bir borç-

tur.

Fakat

onun

bu

emri

verebilmesi

için,

mutlaka

bu

sözü

söylemesi

art

deildir. Dolayisiyle onun,

bu

sözü söyledii

halde, bununla emretmeme-

si

mümkün

olduu

gibi, söylemedii halde, emretmesi

de

mümkündür.

173

Page 175: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 175/196

ls

M txm^mi

Muitti

de

bwto

iteetdr^

Bk

bu

meie^t

Eucak

bu

gbi

kcmulmt

Mim

ününe, özellOcIe, azet

olarak

itikadî

konulara

ûteâ^ bc^^k

^

toas

etmi

b^tcm-

yoruz.

Dorusunu

talen

Allahtr/

174

Page 176: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 176/196

ÜÇÜNCO ^ÖîJM

MAMET

MEm^

Bil

ki: mamet

meselesinin^^

incelenmesi de önemli bir

mesele de-

ildir. Aynca bu

mesele aklla

bilinen

konulardan

biri de

deildir.

Bu,

ancak

fkh olan meselelerden

birini

tekil etmektedir.

Sonra,

bu konu

insanlar

arasnda

birtakm

taassuplann,

görü

ayrlklannm

domasna

da sebep

olmaktadr.

Bundan

dolay,

bu

konuya

girmekten

kaçnan

kimse,

her nekadar

görüünde

isabetli olsa

da,

bu

meselenin

içine giren

kimseden daha doru

hareket

etmi

olur.

Bir de o

kimsenin

görüünde

hata etmi olduunu

düünün

te

o

zaman bu

meselenin içine

girmek-

ten

kaçmmakla,

o kimsenin

ne kadar doru

hareket

etmi olduu da-

ha

da

iyi

anbtglm

olur. Bununla

beraber,

inançla

ilgiU

konularn

âaJba i^moM

m^^Myle

mm

ecdidlmesi bir

gelenek

halini aldm-

al^tolMam ve

gdbnekkre

Mr

metodun

^be^^

Mma

kalplerin büyük bir nefretle

karladlte ^rhs^te.

Bmmla

}ms0bes:

Me, bu konuda

®W

fasa

fefâi^k

ve öyle

diyeceiz:

lö:

to-

nunun

incelenmesi bahca u

üç

noktada

toplanmaktadr:

Birinci

nokta,

imamn

tâyinin vacip

olmasmn

açklanmasna

dair-

dir. Burada

hemen iaret edelim

ki,

bunun vacip

olmasmn

akl

yoluyla

olduunu zannetmemiz

gerekmektedir.

Zira

biz,

daha

önce

de

açk-

ladk

ki,

vücub

eriattan

aknmaktadr.

u

kadar

var

ki,

bunun

yapl-

mmamdaki

s^tii

faydalan

vte^

t^keditoesind^

m

küçük

zararlan

salayp,

birçok

zararlan da uzaldlp^ptAtiçodan

ÛQ^B^

ümmA

tâ-

yiü^^cip

olduuna Mât etme£e

fe^^y^km.

Wm

Wm

«tek

biz, isadece

bunm

vacip

olduuna

da& er^ dâM ot

76 bn

Keysân mamet'in

vacip olduu esasm

inkâr

etmitir.

Ona

göre,

imameti

inkâr

eden

bîr

kimsenin

tekfiri

gerekmedii

gibi,

imamet

meselesini

büyütenlere

ve

imama

iman

etmenin, Allah'a iman etme

gib

olduunu

sö^eyenkre önem

verilmemesi

çekmek-

tedir. Bak: Faysayt-Tafrika, s.

57.

175

Page 177: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 177/196

haitâ

bu

konuda

ânMm kms^ bmlu^u^na

s%toekle

dc

yetin^

iniyoruz.

Aksno biz,

insanlann»

fSderîni

icmalin

dayand

eye

çevir-

roeMrin

isteyerek diyorc^ ki: Din

ilerinin düzenlenmesi,

kesinlikle

eriatn

sahibi ote

Peygamlâm -AUah^

sdât

ve

selânu

ona olsun-

aittir.

Bu

ise, her

türlü tartmay kabul

^^eyen

kesin

bir

mukaddime

(önerme)'dir. Buna baka

bir mukaddime daha ilâve ediyoruz

ki, bu

da,

din

ilerinin

tanzim edilmesinin

ancak kendisine itaat

edilen bir

imamm

varliyle

mümkün

olaca

keyfiyetidir.

Böylece,

bu iki mukad-

dimenin

toplamiyle asl davanm

doruluu

ortaya

çkm olmaktadr

ki,

bu

da

imamn

tâyininin

vacip

olmasdr.

**cün

ilerinin

ta:dmi

eneai:

bir imanm

tâyini

Üe

mtokün

olur, anlammdakî

son

Önermenizîn

kabul ec^am^

^s^k^E^z^*

de-

nirse,

bizte^M:

Buitease^âotrd^B^uMai^

te^^Madto-

l^G^ dünyasm

^^^niyle,

dünyanm düzeninin

ancak

kendisi-

ne

itaat

e^en

%k

îniatnn

variiyle

hasl

ohnastte.

Buna

göre

acaba

nizâ

(çekime), bu

iki

önermeden

hangisi

hakkndadr? ayet  niçin

din ilerinin düzeni, ancak

dünyanm

düzeniyle

hasl

olur dediniz?

Hakikatte

ise

dinin düzeni,

ancak dünyanm harap

olmasiyle

hasl olur.

Çünkü,

din ile dünya birbirine zt

olan

iki eydir.

Bunlardan birini

tamir etmee çalmak, dierini

ykmak demektir denirse,

biz deriz

ki:

üphesiz bu söz, bizim dünya'dan kasdettiimiz

eyi anlamayan

bir

kimsenin

sözüdür.

Zira dünya

kelimesi, mâna

bakmndan

müterek

bir lâfzdr.

Meselâ

bu

lâfz,

bazan

her

türlü nimet ve lezzetin

ziyadeli-

inin,

zaruri ihtiyaçtan

fazla

olan

eylerin

karl olarak

ksUamld

gibi,

bazan da

insamn ölmeden

önce

muhtaç olduu bütün zaruri ih-

tiyaçlanmn

karl^

oJa^ü^^

Ju^tassl^^ OöviUdüü

gibi,

bunkunk

birisi

dm WâL ^ctt^u

Mis,

^&sin

bir

artm

t^sû

^m^^^M$*

Bîna^mle^

bu

is^^k

lâûzlatm

tadüdan

mânalan

birbîrîn-

ûm

apm^sm

Mnm»

%te

îm

eldMe

d^sr. Ba

I^uda

bk

dîyoroz

M:

Dli^

düzeni

ancak

bilgi

ve

ibadt^

hasl

oIiif.

Bunlan

elde eünek de ancak vücudun salaml,

hayatn varh ve selâmeti,

ihtiyaç

orannda

yiyecek, içecek ve

yatacak yerin bulunmas,

bütün

tehlike ve

afetlerden uzaklamak

ve

korunmakla

mümkün olur. Ben

una

eminim

ki, bulunduu

topluluk

içinde emniyette

olan,

vücudu sa-

lam

ve

günlük

az bulunan

kimseye, sanki

bütün dünya olduu gibi

bahedilmitir. üphesiz insanolu

bütün hallerde kendi ruhuna,

be-

denine, mallarna,

meskenine ve azna kar kesin

bir güvene

sahip

olmayp,

ancak

baz

hallerde

sahip

olur.

Dinin

düzenlenmesi

ise,

an-

cak

bu

zorunlu

maddelere

kar

güvenin salanmasiyle

mümkün

olur.

Aksine

bütün

zamanlanm,

nefsim

zalimlerin

küuundan korumakla.

176

Page 178: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 178/196

azn

galiplerin

ve

kudretlilerin azndan

kapmaa

çalmakla geçiren

bir kimsenin,

kendisini

ne zaman ilme

ve

amele vermesi mümkün olur?

Oysa

ilimle

amel,

Âhiret saadetinin

en önemli

iki unsurudur. Bu

da

gösteriyor

ki,

dünyann

düzeni,

yani ihtiyaç ölçüleri, dinin

nizam,

düzeni için

arttr.

Dier

önermeye

gelince,

-ki

bu

âmymm

ûîimdmmmmm

kir

sanlar,

mal

ve

mülkler

için

güv^a

ve

huzurun

salanmasm»

kendisine itaat

edito

bir

sultaui:

varhiyle mümkün

olmaa esasna

da-^j^nmaktadr-

bjmm

^rnsMemâ^ sulMafm

m

imamlarn

MaiAre]^

ICt^#m

jte

blrtakm fitne

ve

fmt

toeketkri^

s^femtakûndûr.

Obîkû,

ayet

butüîii

fitne

harel^tleri

âmm

ve

kendî^iffî

itet

edil^

hakm

Mr imham tâ^ (teekm ^I%bm-

hmm

ard

alcrm^

takdirde, üphe^ba

kankttr^mn mmsk,

khçlann

aku*ds

her

tarafa

yaylacak ve

bu da, o ülkede kthm

ba

göstermesine,

hayvanlarn

ölmesine

ve

snaî

tesislerin

durmasna

sebep

olacaktr.

Bu arada galip

gelen, malubu

soymakla uraacak, hayatta

kalanlarn

ekserisi

de

klçlarn

gölgesinde helâk

olacak

ve

dolayisiyle,

kendisini

ibadete

ve

ilme verecek

kimse kalmayacaktr.

te bundan

dolay

dendi ki

: Din ile

sultan

iki

ikiz kardetir.

Yine

bundan dolay

dendi ki:

Din esas

ve sultan koruyucudur.

Esas, temeli

bulunmayan

bir

bina

ykhnaa

mahkûm

olduu

gibi,

koruyucusu bulunmayan bir

ey

de

yok olmaa

mahkûmdur.

Binaenaleyh, akll olan bir kimse u

hususu

kesinlikle

kabul etmek

zorundadr ki,

inankr,

çeitli smf-

lariyle,

içinde

buto|4^^^

IBi^

Wmm ^^

W^

hmm

^te

fi^ledyle

1n#£^ tettakrdm

ms^smsM

görüü--

ne

ve

itaat

e^ha

ve rndan

Wx

fîldr

etraânda

güçfö

A

M^^^yd,

üph^

bq[

lieBk

olnrdu. Bu hastahm

ilam

ise,

aneâk

%u

dagmk ve

birbirine ayl

ffldKM

* araya getirebilecek,

çeitli görülere

sahip

tosîrtuci

fikir

etrafmda

toplayabilecek

güce,

kudrete

sahip

ve

kendisine

itaat

edi-

len bir

sultann varldr.

Bu

da

bize

gösteriyor

ki, dünya

düzeni için

sultann

varl

ve

din

düzeni

için

dünya

düzeni

zorunlu olduu

gibi,

Âhiret saadetini

kazanmak

için de

din düzeni

zorunludur.

te Peygam-

berlerin

kasdettikleri,

arzuladklan

ey, kesin olarak

budur. Böylece

anlalm

olmaktadr

ki, imamn varlmn vacip olmas, eriatin,

terkedilme^i

irnkâpfiiy.

Qlm

zonmluluklarmdan

bkMk-

Mkei mkta,

vmm

tâyk

eâîM^

1^

gea ^^|kfo

â^^mnas

hakkmdadur.

77

Afaima^tmmvarigk(musadabütltii8emftvt(Üâ]^

Page 179: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 179/196

Bu

\^md&

biz

derk

kî: A<^k^ Mltaed

g^eâ^m^s^r

ki,

kendi

arzumuza

uyarak,

geliigüzel bir

kimseyi bamd» kâU ^aiak

tâyin

etmemiz

mümkün

deildir.

Zira imamn,

dier insanlardan

ayrl-

d

birtakm

özelliklere,

birtakm niteliklere sahip olmas

zorunludur.

Bu

özelliklerin

bir

ksm

bizzat

kendisinde

bulunmas gereken»

bir

ks-

m

da bakas yönünden olan

özelliklerdir.

Bizzat

kendisinde

bulunmas

gereken

özelliklere gelince,

herey-

den

önce

imamn

halk

idare etme ve onlara

sözlerini,

tavsiyelerini ve

emirlerini dinletebilme

yeteneine sahip olmas

lâzmdr.

Bu

da, o

kimsemin

h&r yönden

yeterli, ilim ve takva

sahibi

olmasîyle

mümkün-

MQm

bunlara

ilâve olarak,

hükümdsurlarm

özelliklinden d^

WS

â^,

ciEM

Kurey kMtesîne

mem^

öimalan

^^rMr.

Bu

dün^

prt

bize bidte

& Peysu^be^

^Allah'n

selât

ve s&m

ona olsun-

**tmmüear

Kur^yften

olur*'

sözödör. îte

imam

di^

n-

^ütaâ

elâi^Mâden

aysmn

vmî

da

Imte,

îiSmt

Kurey

kalA*

sinde bu

sfatlan haiz bir

gurubun

bulunmas

da

pek^ mtak&n?.

Bu itibarla, imamn

kendisini bunlardan

ayran

baka bir

Özellii

daha

bulunmas

zorunludur.

Bu

da ancak onun, bakas tarafndan

imam

olarak

görevlendirilmesi

ve

bu

görevi

yapmak için

seçilmesidir. Onun

hakknda

bu

tâyin

ve

görevlendirme

devam ettii sürece,

imamet

ma-

kam

sadece ona has

olarak kahr ve

bu

makama

bakas

getirilemez.

imdi de

geride

imam tâyin

edenin

ve

kendisine

bu

görevi

yapmak

için

seçenin

sfatlarmn incelenmesi kalyor.

Zira

imam

tâyin ve

seçme

gö-

revinin

herkese

v^düm^

mümkün

deildir. Bunu

yapann

mutlaka

bakasnda

bulunmayan

bir özellie sahip olmas

lâzmdr. Bundan

dc^p

l^^yin

veya seçme iinin, ancak

üç

kiiden birisi tarafmdan

ya-

ptew

KOMDûnd;^

M,

da

unlardr: Bu

g^@^

ya

dorudan

dier

mensuplarmdan

tx^tt

tdr

teseyi

kendisine

vdiat^

suretiyle

zamanm

imam tarafndan

getirilir, yahut da

kendldüe

ve

Ih-^

tiyanna

bakalarmn da biat

etmesi,

uymas

gereken güçlü

ve nüfuz

sahibi

bir

kimse tarafndan seçilmek

suretiyle

bu

göreve

getirilir. Bu

seçme görevinin,

bazan kendi

nefsine

güvenen,

lider

olma vasfn

haiz

ve halkn

arasnda özel

ve

üstün

bir

durumu bulunan

bir tek

kiiye

verilmesi

mümkündür.

Dolaysiyle,

bu

ahsn

imama

biat

etmesi ve

onu bu

görev için seçmesi,

bakasnn da aym eyi

yapmasna ihtiyaç

brakmaz.

Çünkü

gaye,

dank

ve

çeitli

fikirlerin itaat

edilen

bir

ahs

üzerinde

toplanmasdr.

Binaenaleyh, kendisine itaat

edilen

bu

ahsn

imama

biat

etmesi, ona itaat etmesiyle

bakalar

da

imama itaat

etmi

178

Page 180: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 180/196

^^winin, bazan

bir kiiye

verilmesi

doru

olmayp,

hmttt iki

veya

üç

kiiye,

ya

da

bir gurubabilmesi daha

uygun

olur. Bu takdirde,

itaatin

tamamlanmas yönünden,

bunlarm

mutlaka

bir araya

gelmeleri,

yeni imama

biat

etmeleri

ve onu seçme hususunda

birbirleriyle uyumalar

lâzmdr.

Hattâ

bu

konu

ile ilgili olarak ben

derim ki; Meselâ,

mevcut imamn

vefatndan

sonra,

Kurey'ten geride

kendisine

itaat

edilen

ve

emirlerine

uyulan

sadece

bir

tek

kii

kalsaydi

ve

bu

da derhal

imamet

davasna

kalkp,

bu

makama

otursayd

ve fii-

len

de

bu görevi

üzerine alsayd, kudreti

ve

yeterlilii

ile de

bütün

halk

kendisine tabi

klsayd,

ayrca kendisi

de

imaml?aa

jm^

olma^

reken

vasflan

haiz

bulunsayd, üphesiz

bu kimsenin

imameti tam

ve

sahih

olur

ve kendisine itaat

edilmesi

vacip

olurdu.

Zira, bu

kimse,

kendi

kudret

ve

yeterliliinin

bir gcre^

^rak

bu makama gelmitk.

Do^ymyV^

kendisiyle çeki^ek ve

tert^tt^

bi^ümt

fitad^ia ve

olan

bir

kimse,

üphesiz zamamnm

büyûklmDde^

elleriftde

âmsi^

Jsi^rden

kmâM î$ta Hb£

dm^Eikte

Mz

deildir.

Bu ise, her

tWÛ üpheden uzak olan bir hakikattir. Binaenaleyh

bu gibi

meseleler, genellikle

halkm kendisine biat

etmesiyle

ve onu

ima-

met makamna getirmesiyle

sona ermektedir.

Eer

 maksat

çeitU fikirleri

bir

araya getirebilecek,

halk

birbir-

leriyle savatan

ve

ktaldan

(boazlamadan)

menedebilecek

ve bütün

güçlerini

dünya ve

âhiret

saadeti

için sarfetmelerini salayabilecek

ni-

telto,

teldisine

itaat

edilen

ve

sayg duyulan

güçlü bir kimsenin

or-

taya

çkmas

olduuna göre, ilmin

dnda kalan dier bütün artlan

haiz

bulum

ve

k^cndisinh yoksun

bulmdu^ ilim

için

de

âlimimin

m

Mmse

hakknda acatm sîz

ne Mf^^

mesi

gerekli

midir

denirse, biz deriz

ki:

Bizim

bu

konudaki

kesin

inanamz

ve

görüümüz

udur:

Bu

kimsenin,

yerine, her

hangi

bir

fitnenin ve ktalin

domasna sebep

olmakszn,

bütün

imamet sfat-

lann

haiz

bir

ahsn

getirilmesi mümkün olduu

takdirde,hari,

tah-

tndan indirilmesi

vaciptir. ayet

bu,

ancak

bir

savan veya

bir

fitnenin

meydana

gelmesi suretiyle

mümkün

oluyorsa,

bu

takdirde

ona itaat

etmek

ve

imametini

kabul etmek vacip

olur. Zira imamn bizzat kendi-

sinin

bilgili

olmas

veya

bakasnn

bilgisine

dayanarak

fetva

vermesi

ve

ileri yürütmesi

hakkndaki

tartmalardan

vazgeçmekten

doac^

kaybmz,

üphesiz, akibetini

biknediimiz büyük

bir

fitnenin doma-

m

Page 181: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 181/196

m

mm ukM

kl^lnmtzdan

çok daha azdr^

pinkü

bu

fitne ve kanklldar,

Mki

de

însankna ve

msiüamm ^I^Übine sc^e^

olacaktr,

tma^

artlanna

lim

s&tmm

ilave

edilmesi ise, ancak bu sifatm

\m

meziyet

ve ilerin

yürütülmesini

salayan

tamamlayc bir

sfat

olmasndan ileri

gelmektedir. Binaenaleyh,

birtakm

meziyetlere ve tamamlayc vasfla-

ra

kaplarak,

onlara

kar yaknlk

ve arzu duyarak, en önemli ve

en

do-

ru olan iin terkedilmesi caiz deildir.

Görüldüü

gibi

bütün bunlar,

birtakm

fkh

meselelerden ibarettir. Dolayisiyle

itirazcnn, itiraznda

nefsine

hakim

olup, bu

husustaki

muhalefetinde ifrata dümemesi

ve

her

türlü mübalaah hareketlerden

kaçnmas

gerekir.

Zira

mesele,

onun zannettiinden

daha

kolay

ve

basittir.

Biz bu mânamn

incelen-

mesi

ile ilgili hususlar,

Batnîler'e reddiye

olarak

yazlan  al-Mus-

tazharî ''^

adl

kitapta

$s^Bi

**ilfan

hususunda

hmsmdâ

ve

dier hus^lada

da müsamaha

gösterme

gerekir**

te^set^^iEdz

ki:

Bu

ihtiyarîMrmüfimAt

det^dir/ttat

zaruretler

mahzurh

olan eyleri

mubah kümaktadr. Meselâ

biz

biliyoruz

ki»

ölü eti

yemek

mahzurludur,

fakat

ölmek bundan

daha

mahzurludur.

Binaenaleyh,

bir

kimsenin

bu

gerçei anlamamas

ve imamet

artlar-

n haiz olan,

olmayann yerine

getirmekten âciz

olduu,

hattâ,

bu

artlan haiz

olan

bir

kimseyi dahi

bulamad halde, artlarnn

yok-

luundan

dolay

asrmzda

imametin

batl

olduuna

hükmetmesi

na-

sl mümkün

olur?

Bu

durumda

acaba onun,  hükümdarlarn

hükmü

yoktur, valilikler

batldr, nikahlar sahih

deildir,

dünyanm

her ta-

raûnda valilerin,

hakimlerin

bütün tasarruflar

hükümsüzdür

ve do-

layisiyle bütün insanlar haram olan

eyleri

ilemektedir demesi mi,

yoksa,

hal ve zorunluluun bir

gerei olarak

imametin

ve valiliklerin

sahih

^u^

v^ilea

mm3mm

u^gutod^m

^mmâ

mi daha

donutef te^^^lt,

bu

kimse

ü

e^m

%ddnî

seçmek

durumun-

dâdf^

Bunlardan

bki^teal^^ins^te

dlU^np^^pveKldlarla

il|ÂU

bütün

tasamfbeiiUm

m^E^tinedA ki,

bu

ml^SKSEzâr.

Aym za^

m^a böyle bîr ey

hayatm

tümüyle

durmasma,

felce

uramasma,

fikirlerin

parçalanmasna, insan

topluluklarmn ayaklanmasna

ve helâk

olmasna

da sebep olur.

kincisi,

insanlarn,

nikâhlandklarn,

verilen

emirlere

uyduklanm, fakat bununla

beraber,

harama

da el uzattk-

tarafndan

1916,

1956

yllannda

Leiden'de

iki

defa

baslm

iset^

fittS

«alarak

baslmî^

mümkün olmamtr. Çünkü nair,

noksan

olan bir

nüshaya dayanmtr. Bu

kita^

mam

olaa

bi^r

uü&has, Fas

ve Suriye

kütuphaoelenade bulunmaktadr.

180.

Page 182: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 182/196

lann,

ancak

içinde

bulunduktan durumun

gerei

olarak,

bu

fiillerin-

den

dolay onlarn

fask

vc günahkâr

olduklarna

hükmedHem^^ee-

ini söylemesidir.

Üçüncüsü

ise,

artlan

bulunmamasna

ramen,

duru-

mun

gerei olarak,

imametin

sahih

olduuna

hükmedilmesinin

ileri

sürülmesidir.

Büinm

gâM^

^

dâim

uzai»

oranla

uzak

)Sil:^,

M

fer-

den

m

hsM,

j^iedoe

tâsMk

âah& hayrldr.

Dolay^e

akll

olan,

bunlardan daha iyi ve

daha hayrh

ola^

seçmek sorundadr.

lümün

incelenmesi ite bundan

ibarettir. Dognyu

gören kîme

için bu

kadan kâfi

olup,

konuyu

daha

fazla

uzatmaa

lüzum yoktur.

Fakat bir eyin

hakikatini

ve

sebebini, ancak

o

eyi birçok defalar

duy-

mak ve

ona

kar ülfet

kasbetraek suretiyle anlayan ve

yaradl de-

vamh

olarak

bunun

zddndan nefret

eden

bir

kimsenin,

cihetteki bu

kadarla iktifa etmesi düünülemez.

Zira,

iradesi

zayf

olan kimseleri,

altklar eylerden

ayrmak

çok zordur. Peygamberler

dahi

bu

konu-

da

âciz

kaldklarna göre,

bakalan nasl âciz kalmaz?

Eer ''îmamiye mensuplanndan

bazlanmn

söyledii ve' vacip

olduunu iddia ettii gibi,

siz de,

ihtilaflann

ortadan

kalkmas

için

Hz.

Peygamberin -Allah'n

salât

ve

selâm ona

olsun-

veya

halifenin

bir kimseyi kendisine

halef olarak tâyin etmesinin vacip

olduunu ka-

bul etmez

misiniz

denirse,

biz

deriz ki:

Eer

bu,

gerçekten vacip

olsayd,

üphesiz

Hz.

Peygamber

-Allah'n

salât

ve

selâm

ona

olsun-

buna iaret eder

ve

kendisine

bir

halef tâyin ederdi. Oysa

Hz.

Peygam-

ber böyle

bir

ey

yapmad gibi, Hz.

Ömer de yapmamtr.

Aksine

Hz^

Ebû Bekir,

Hz.

Ömer,

Hz.

Osman

ve

Hz.

Alî'nin -Allah

onlardan

raz

olsm-

imametleri seçim yoluyla

gerç^emitir.

Binaenaleyh,

Hz. Fey^mb^

-Allah'n

selât

ve

selâm ona olsun-

anlamazl

or-

t^Eta Mine^

Aifnin

iom^te

icuret

mm

<M^im,

fakat sahebeletfa

bu

30^

hu

mm

inkâr ettÛ^ini

ve gî^e^s^edni

iddM

edeaMr

klm^^^

d

s^^to

ittt

e^mm*

Bie

lere,

benz^eflylelbiflk

v^üer^ kî:

Peki, Peygamb»M

Hz.

Ebû

Bekir'in

imametine

iaret ettiini

söyleyen bir kimsenin

sö-

zünü

neye dayanarak inkâr

ediyorsunuz? Hakikatte,

Peygamberden

sadr olan bir nassa

muvafakat etme ve tabi olma hususunda

sahabe-

ler icma

etmilerdir.

Bu da, tabiatiyle onlann

böyle bir

nass

inkâr

ettiklerini

ve

gizlediklerini

söylemekten

daha

doru ve

akla

daha

uygun-

dur.

Bundan

baka,

böyle

bir

iaretin

veya

nassm

vacip

olmas, ancak

ihtilaflarn ortadan

kaldmlmasmm

imkânszlamas

halinde düünül-

mesi

mümkündür. Oysa

bu,

imkânsz

deildir.

Çünkü aslnda imama

181

Page 183: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 183/196

hM,

9Af

ta^tm tAmame otato

Mâtâ£^

olttmktadr. Bunaa

dciÜ»

gerek

Hz.

Ebû Bekir, g^kse Hz. Omma.

-Allah-

onU^to mz

olsun-

devirlerinde böyle hk

^tilafin

d^mam

olmasdr. BuM

ha-

life, halkn

bîatiyle

hükmü ellerine

almlardr.

Bununla berab^, Hz.

Alfnin

-Allah

ondan

raz olsun-

devrinde

hilafet

konusundaki ihtilaf-

lar

alabildiine çoalmtr. Oysa

imamiyye görüünde

olanlara

göre,

Hz.

Alî

hükme

nass'Ia

gelmitir''.

Üçüncü

Nokta,

£hl4

Sünnetin Sahabeler ^ Uafi4

BaiA

-Allah

onlardan raz olsun-

hakkndaki

inancnn a^Msnm^na

dairdir.

Bil

ki,

insanlar

gerek Sahabeler, gerekse

Hulefâ-i Raidîn

-Allah

çffllardan

raz

olsun-

hakknda

birçok

yönlerden

ifrata

dümülerdir.

Me^

bunterte tata^

ismtoa^

masûm

olduklarm

iddia ede-

Wstcek ûmc^ jkendü^Ü

ivmekte

ûsd

gteken, baalatda

Sahar<

b^e

^dde^

Mcam

etmi^

v&

h^

^Mtu

femsk,

kötüleinek

için diline

aüMfd^i^

bîr

Mrriyet

vermitir. Bununla

berab^,

sen

mh,

bu

ki guruptan

olmayp,

ancak inançta îküsâd

yohmu tutamlar-

dan

oMahsm.

Yine

bilmelisin

ki,

Yüce

Allah*n

kitabnda gerek

Muhacirîn'i,

ger^cse Ae^h

öven

birçok

âyette: vardr.

Keza

Hz.

Peygamberden

-AJah*m

ssMtt

ve

selâm ona olsun-

 berdm SaÂfi£dMwg4&le^

yl-

gibi^n

ffm^iwi

^msmz

huhmmmf

m

îmm

m

hay^hn,

h&ifyn p^mksm,

âmm onlar takip

eth^dir*' siz-

lerinde

olduu gibi.

Sahabeleri

çeitli

ekillerde

övm m

tezkiye eBE

birçok

hadîsler

îîvayet edânu^.

Peygamberimiz,

onlann her fi-

sini özel

bir ekilde

övmütür ki, bunlarn tümünü

burada

anlatmak

uzun

sürer.

te Sahabeler

hakknda

bu ekilde

düünmek, böyle

bir

inanca

sahip olmak

ve

hüsnü zannn

gereine

aykr olarak

söylenen

sözlere ve

anlatlan

durumlara

dayanarak, onlar

hakknda kötü zanda

bulunmamak

lâzmdr.

Zira

onlar

hakknda

nakledilen

sözlerin

ekserisi,

sadece

koyu

bir

taassubun

icad

ettii

sözler

olup,

bunlarn asl

ve

esas

yoktur.

Sahabeler hakknda

nakledilen

haberlerden, doruluklar

sabit

olanlarn te'vil edilmesi

gereklidir. Zira hata ve

sehvin

(unutmanm) tec-

viz

edilmesi için,

akln

almayaca bir

eyin caiz olmas

mümkün deil-

dir.

Binaenal^h,

Sahabelerin

fiillerini, her

nekadar

bu

fiillerindeisabet

.

79

^tlarBE.AK*ioi)as^|çnaât^«ai^^^mWBââ^

SIZ

yece

âtdMlâ

flerî

sünnAsterdir.

Halbuld.

Hz.

AU

de

ilk

üç

halîfeye

biat

Hz.

Muhammed,

imamlk meselesini

seçime

brakmtr.

Sahab^

sömoek

d<^^

d^âûr.

Onlar,

Müslümanlar içinde

en hayd

olanlardr. Çevireo.

182

Page 184: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 184/196

^iM%0tsakr

da,

hayr, iyiyi

istemelerine hamletmek ftzmdr.

Mesclfl,

IstâmtSiMMti^MUâviy&lleHz.

Alî

-Aîlah

ondan

raz olsun-

arasmda

geçen sava

ve Hz. Âie'nin Basra'ya

yürüyüü,

herkesin

bildii bir

olay-

dr.

Burada Hz. Âie

-AUah ondan

raz

olsun- hakknda hüsnü zanda

bu-

lunarak,

balangçta onun,

ortaya çkan

fitneyi yattrmak ve

yok

etmek

amaciyle böyle

bir

harekete

bavurduunu,

fakat

sonunda

i

çrn-

dan çkarak

zaptedilmez

bir

hal

aldn

söylemek

lâzmdr.

Zira

mu-

hakkak olan

bir husus, ilerin,

genellikle

balangçla istendii, arzu-

land

ekilde sona ermemesi

ve zaptedilmez

bir

hal almasdr. te

Muâviye'nin de

bu

ekilde

teVüde

bulunduunu

ve

yapt ileri

de

daima

böyle

bir teVile

dayanarak

yaptn zannetmek

ve kabul

etmek

lâzmdr.

Bundan

baka, dier

 ahâd

rivayetle

konusunda söy-

lenen

sözler

hakknda da

aym

eyin

söyl^jn^i

icAlttittl'*

buaMaa o^nlar

bablte

te^m^ te^^U^; Aslnda

bu

Balde,

bu

gild

fenkte bunnknn

sokaî kimseler

ima^aâm

k&â

Û

Md&j

doruluu sabit olmayan

her eyin

inkân^ d^)|nâttgu

sabft

0ta her eyin

de

te'vili

cihetine

gidilmehdir. Anlayamadn

bir

mesele

ile

karlatn

zaman,,

 belki de

bunun,

benim

anlayamadm

ve kavrayamadm

bir

te'vili

ve

sebebi

vardr

demelisin.

Bil

ki,

üp-

hesiz burada

sen,

bir müslüman

hakknda kötü

zanda bulunmak,

onu

kötülemek

ve

dolayisiyle yalanc

olmak veya

onun hakknda

hüsnü

zanda

bulunmak

ve

onu

kötülemekten

dihni

tutmak

durumundasn.

Bu konuda meselâ,

senin

hataya

dütüünü

farzedelim.

Müslümanlar

hakknda

hüsnü zanda

bulunmada

hataya

dümek,

elbetteki

onlar

kötülemek

konusunda

isabet etmekten

daha

hayrhdr.

Meselâ br

in-

san, ömrü boyunca îblis'i,

Ebû Cehl'i,

Ebû

hs^^'i

veya kötü

imm-

lordan

herhangi birini

lân^^mektm

düim

tuts2^

ûph^iz onun

bu

sükutu,

kendisine

bir

zam

mtmm.

Wm Bu

Umm,

Ifte

AlW

^3sde

D^sum,

gtotesicMia

Wc

konu ile

ilgili olajuk, bir

müslûimaD

hakknda en ufak

Ut Ur

m^sm^

Imlunsa,

üphesiz

bu^

onun

helakine,

mahvohnasna

eb^

liat

Bîötto

baka,

hakknda

Hlnen

her eyin

sil^^Eemesi

d^tt.

Mm-

sS^^sm

sözler

ve

yaplan

suçlamalar,

bir

kimse

hakkmda

her

nekadat

da olsa, eriat

kesin

o^atak

gjybet'ten

kaçmlmasnu

emretmi

teuya

büyük

bir

önem vermitir,

^

bu

hususlan

tyice

anlayan

VO

^^dk^da

kendisim

ilgilendirmeyen

eylere

meyl^ta^

llMas bu-

lunmayan

bir

kimse,

bu gibi

konular

karsnda

susmay tercih

edecek,

bütün

müslümanlar

hakknda

hüsnü

zanda

bulunacak

ve

dilini

bütün

gücüyle

Selef-i

Salihîn'in

tümimü

övmee

tahsis

edecektir.

Bütün

&i-

habelerin

hükmü

ite

budur.

188

Page 185: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 185/196

Hulefö-i

Raidîn'e

gelkc^

üphe^

byto

dig^âiâte 4ââ

üA,

daba ^dle^â^.

BkiU

S{ta6t%

tyt^^H

fl^âat ve

ÛstM^

luktekî sralan,

imametteki sralan gibidir. Burada bizim

'*filan,

fa-

landan

üstündür

sözümüzün

mânas, Âhiret'te

Yüce

Allah'n indinde

onun

derecesinin ve

makammn,

dierinden

daha

yüksek

olmasdr.

Bunu

da Yüce

Allah'tan

ve

eer

bildirmise,

O'nun

Resulünden

ba-

kasmn

bilmesi

imkânszdr.

eriat

sahibi

tarafndan,

bunlarn,

fazilet

ve üstünlük

yönünden,

bu

ekilde bir

tertibe

ve

sralandrmaa tabi

tutulmalarm

gerektiren mütevatir

ve

kesin bir nassn

varid

olduunu

iddia etmemiz

mümkün deildir.

Bilâkis,

nakledilen bütün

nass'lar,

bizim

onlann

tümünü

övmemizi bildirmektedir. eriat

sahibinin fazilet

ve

üstünlük yönünden

onlar

övmesindeki inçlikten

bir

tercih hükmü

jg^armak, körükörüne hüküm

yürütmekten

ve

Yüce Allah'n bizi

«^u

kdbad^

te^e

burnumuza

sokmaktan

baka- bir

de^-

Wsmâm

%&m,

hamâstm

zsibM

tmdk»to

 >akarak,

Allah'ii

indindeM fozüet

ve ûstûnlOkl^îti de bilmekgS^.

B

gibi bir hüküm,

ms^âm

û&d gidemez.

%fe

ioss^to

vaâa ki,

d

görûnülerkiâ

göre haramla

megul

oldu^n

zannedSir. Oysa ote AlM'to

ia^de

öyle yüksek bir

makama

sahiptirler ki, onlann kalplerinde

Allaîl^tt

baka

bir düünce,

batnlannda gizli olarak, O'nun

korkusundan

ba-

ka

bir

korku

yoktur.

Yine

öyle insanlar

vardr

ki,

d

görünülerine

göre

kendilerini

ibadetle

tezyin

etmi

olarak

göründükleri halde,

ha-

kikatte

batnlarnda

gizlemi

olduklar kötü

ve

habis

düüncelerinden

dolay,

Allah'n gazabn ve

en

iddetli azabn

haketmilerdir.

Bina-

enaleyh, gizli olan

eyleri bilen ancak

Yüce

Allah'tr.

Bununla

beraber,

fazilet ve

üstünlüün, ancak

vahiy

ile

ve

Peygamber'in de

ne

olduu,

ancak

iitme

yoluyla

bilinebilecei sabit olduuna göre, insanlarm da,

her

zaman

Peygamberin

-Allah'm

selât

ve selâm ona

olsun-

mecli-

sinde

bhman

ve

onun

ahvaline

tamamiyle

vakf

otm

kimselerin, fa-

zilet

w

t^Uik

yMûte^

Stebelem derece

ve tertipline

4air

s^edüdei

sdaM

dlokmelerî

ve

hx

^2ada

geniine

v^malan

daha

doru

oltr.

Bu iâhaMer, Hz.

Ebû

Bekir'in

-ABah

mâm

raz

ohm-

hilafette

öne

geçkilmesî konusunda

MM:

etmiler,

mim

Ebû

Bekir, Hz.

Ömer'i dierlerine tercih

etmi, daha sonra da Sahabeler

e

rasiyle Hz. Osman ve

Hz. Alî'nin

-AUah onlann hepsinden raz

oîsun-

halifelikleri

üzerinde

icma etmilerdir.

Bunlarn

her hangi bir gaye veya

sebebe

istinaden,

Yüce

Allah'n

dinine hiyanet

edebileceklerini

zannet-

mek

doru

deildir.

Onlarn

bu

konuda

icma

etmeleri,

halifelerin fazi-

let

ve

üstünlük

yönünden derecelerine

delâlet

eden

en güzel bir

örnek-

tir. te bundan

dolay £hl-i Sünnet,

fazilet

ve

üstünlük

bakmmdan bu

184

Page 186: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 186/196

tertibe

inanmtr.

Bundan

sonra

da, rivayet

cdücn haberleri

aratrm-

lar

ve

bu haberlerde

ad

geçen

tcriip

ve

sralandrmada,

sahabelerin

ve

icma

ehlinin istinad

ettikleri

hususlar

bildiren

delilleri

bulmulardr.

mametin

hükümleri

konusunda

bizim

ksaca

anlatmak

istediimiz

hususlar

ite bunlardr.

Dorusunu

Allah bilir.

185

Page 187: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 187/196

DÖRDtJHCÜ

B&U3H

TEKFR

VACP

OLAN

FIRKALAR

Bu

bölüm,

tekfiri vacip olan

frkalarm

açklanmasna

dairdir.

M

M,

feû

mmiM

Mhâm

çok

M

gitmiler

m

Mrt^fea

kaplmlardr

^.

O

kadar ki, baz

guruplar,

kOT^teinin

mensup

oi-

duklan

frkanm

dnda

kalan

dier

bütün

frkalar

tekfir

<mnektel

çekinmemilerdir.

Eer

sen bu

konuda

hakikati

örenmek

istersen,

hereyden

önce unu

bilmelisin ki, bu

mesele

fkh

bir

meseledir. Yani

belirli

bir

sözü

söyleyen

veya

bir fiili

ileyen

kimsenin tekfirine

hük-

metmek,

fkhn konusuna

giren bir

husustur.

Zira bu

meseleler

bazan

sem'î

delillerle bilinmekte,

bazan

da

ictihad

yoluyla elde

edilen

zannî

delillerle

anlalmaktadr.

Binaenaleyh,

bunlarn

aklî

delillerle

anla-

lmas

imkânszdr. Bunun

anladmas

ise, ancak

 filan

kimse

kâfirdir

sözümüzün

Baânasmn

anlalmas

ile

mümkündür.

Bunun

mânas,

0

ttal«Â

Otoak

CtbmaK^oA

l^ltoma

dair ötsdd

dünyada-

ki

M^t^

âmummâaiL

ve omm

öldürülmesiyle ksas

gerekmiye^

&sgm^ br

mMünm

bzla

nikâblannasm

m^okün

«taulna,

lere

dair dünyadaki

l^^^d^

hate

veanffi^Mr. Kytm

ba

sözde,

ondan

sadr

olan

sözün yal^ ve ^tânCimtt

C^mkt

olduuntt

sâm

verme

anlam

da

vardr.

Böyle

bir

SÖ2ttn

yalan

veya

inancm

cehalet

olduunu*'

aklî

debilerle de

bilmek

mümkündür.

Fakat bu yalann

ve

cehaletin

tekfiri

gerektirmesi

baka

bir

konudur.

Zira

bunun mânas,

bu

kimsenin

kannn

akllmasmn

ve mallarnn

alnmasnn

her

an

mümkün

olmas ve ebedî

olarak

Cehennemde

kalacana

dair

her

eyin serbestçe

söylenmesinin

mubah olmasdr.

üphesiz

bütün bun-

lar

er'î

meselelerdir. Bize

göre eriatta

yalancnn,

cahilin veya

yalan-

layann ebecü

olarak

Cennette

kalacana, bu

kimsenin

küfrünün

önem-

80

Bak: Gazalî,

Fay

sahi'

t-Tafrika,

s. 81

vd,

81

Bak:

Gazalî,

Faysaiu'

t-Ta/rika,

s.

19.

186

Page 188: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 188/196

li bulunmadna,

mallarnn

ve

camnm

dokunulmazlna dair bir hük-

mün gelmesi

caiz olduu gibi, bunun

tam aksini

bildiren bir

hükmün

de gelmesi caizdir.

Fakat bütün

bunlara

ramen. eriatta

yalamn

do-

ru

ve

cehlin

ilim

olduuna

dair

bir

hükmün

gelmesi asla caiz

deil-

dir.

Asimde,

bu

meselede

ma^Uup

olan

bu

deUdr.

Algine

matlup

olan,

istenilen

ey,

eriatm,

bu

cehli

ve

yalan

o

kimsenin

dokunul-'

mazhnn

kaldrlmas

ve

böylece

onun

ebedî

olarak

Cehsüuifimde

kalmas içm

bir

sel>ep

khp

klmaddr.

Bize

bu

ma

Ben^:

MmM,

l^ik

çocuk

kdinm

uhadetî temfite

mmm

mik^

hu

çmi^

I^fîi nüdîr

»W3m

»dr?

^^1^

d^imlCs

»(gt^

bu

^^s^

^kdi|i

bu Mz,

k^^i

biKîîl

tas^k

etaete

sebep

klm

mdr

veya

klmam

mdr?

tte bütOö

ISiMûit

eri-

ata raci olan hususlardr.

Fakat

onun sözünü

yalan

veya

inancm

cehl

olarak vasflandrmak, eriatn konusuna

girmemektedir.

O

halde,

ya-

lann

ve

cehlin bilinmesinin aklî olmas

caizdir.

Fakat böyle bir

kim-

senin kâfir veya

müslüman

olduunu

anlamak, ancak

er'î hükümlerle

mümkün olan

bir husustur.

Yine bizim

fkh

konusundaki

görüümüz-

de

olduu gibi, acaba bu ahs

köle

midir

veya

hür

müdür ?

Baka bir

deyimle,

acaba eriat, bu ahsn

köle olmasn,

ahitliinin

ve

velâ-

yetinin

iptali, emlâkinin

izalesi

ve

kendisi,

^Plükiyetini

elinde

bulundur-

duu

efendisi toafmdan

öldürüldüü

zaman,

ksas

gerekmeni^

S^n.

hk

sebep künu mdu'f bütün

bunlar,

er'î

hükümlere

dayanan

^

<|«^W

erî^tao sümm

konakmâsî.

Bu

gibi konularda

baz£Ui

öte^k, da

zansa

mUMtet

ââp^amk

f^ât

MS^k

1^

mm

ImM

t^M^

mMMe,

W^bm

mslan

ve

aynntlan

hal^

kmda öyle

bir

karara

varmanuz gerekmektedir

t Bir

n^Mb

i&tl

bir

hüküm

olduunu

iddia

eden

bir

kimse,

bu

hükmü

ya

eriatm

öps^

lanndan olan icma ve nakil

gibi bir esasa

dayanarak

veya

bu

esasa\k-

yas

ederek bilmektedir.

Ayn ekilde

bu

kimse, bir ahsn

kâfir oldu-

unu da

ya er'î

bir

esasa dayanmak

veya

bu

esasa kyas etmek sure-

tiyle idrâk

etmektedir.

Kesinlii sabit

olan bir esas

da udur

ki, Hz.

Peygamberi

-Allah'n selât

ve

selâm

ona

olsun- tekzib eden, yalanla-

yan kimse kâfirdir. Yâni

öldükten sonra

ebedî olarak Cehennemde

kalacaktr;

hayatta

kald

müddetçe can

ve

mallan

müslümanlara

mubahtr.

Onun

hakknda,

bunlara benzer

dier

er'î

hükümlerin

de uygulanmas

zorunludur.

u

kadar v^ ki,

tekzib,

yalanlama

birta-

kun

derecelere

ayrlmaktadr:

187

Page 189: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 189/196

Patpere^Hh ve

benzerlcMrinm MzâÂ.

BuOam

tekfiri

H^ftn-

KerîmMe nassan sabit

olduu

gibi,

ümmet de b^

konuda

icma

etmi-

tir.

Asl

olan

ite budur. Bunun dmda kalanlar

ise,

bu

hûkme

ek Ût^

rumundadrlar.

JMinai 4mcei

nübüvvetin esasm

inkâr eden

Brahmanlarm ve

âteds

 Y^mttaam

mk^

ed^

D^^lerin

(Tabiattalana)

t^^dic.

Bunlar

da

öncelikle Kur'axt-4 K^^^de

geç^

nassm

ûüt^i)^

^ratfek-

tedîr.

Zim

Brahnnî^,

gmk I^.

^gamberi

ve

gerekse

dier

bûtün

peygamberleri tekzib

etmiler,

bunlarn

peygamb^lM^M ÎSftRâ

^*

memiler

ve

bd:^ece de

Hristiyanlardan ve Yahud&eard^ <k}ta çok

tekfir edilmee

lâyk

olmulardr,

Dehriler

ise,

Brahmanlardan

daha

çok tekfire lâyktrlar. Çünkü

bunlar,

peygamberleri

yalanlamaa

ilâ-

veten,

bu

peygamberleri göndereni

de

inkâr

etmilerdir. Bu inkâr da,

zorunlu

olarak

nübüvvetin

inkârm

gerektirmektedir.

îte

bu

dereceye,

söyledii sözün batl olduu

anlalmadan

önce, genel

olarak

peygam-

berliin ve

özellikle

Peygamberimiz Hz.

Muhammed'in

-

Allah'n

se-

lât

ve

selâm ona

olsun-

nübüvvetinin sabit

olmadm

gerektirecek

ekilde

bir

söz

söyleyen herkes girmektedir.

Üçüncü

derece,

âlemin Yaratcsn,

nübüveti

ve

Peygamberimizi

tasdik etmekle

beraber,

er'î

nasslara

aykr

düen

birtakm

inançlara

sahip

olan

insanlardr.

Bunlara

göre

Peygamber

hakldr;

söyledii

sözlerden

ancak

insanlarn

salâhm,

iyiliini

kasdetmitir; fakat

in-'

sanlara

gerçein anlatlmas

ve onlarn da bunu anlamasmm

güçlüü,

hattâ imkânszUmdan dolay

hakikati

açklamaa

kadir olamamtr.

te bu

inanca sahip

olanlar filozoflardu:.

Bunlarm

kesin olarak

üç

konuda

tekfir

edihnekri

vaciptir:

Birincisi,

har'

(ölülerin

yeniden

diriltilmesini). Cehennem aza-

bm

ve

müslümanlarn

Cennette

Hurilerle

ve

çeitli

yiyecek,

içecek

ve

giyeceklerle

nimeüendirüecekierini inkâr

etmeleri;

Ikü^

YOipe Allah'n

e6z*^e^ ve

hâdislem

ta^âla^

hMmeyip,

ktt^i

büdiinî, cüz*M

^

aacmk gök MekkMnîa

Wk§.'

ni

söylemeleri;

Üçüncüsü

ise,

âlemin kadîm olduunu,

Yüce

Allah'n, illet'in

(ne-

dendin)

malûl'e

(nedenli'ye) takaddümü

gibi,

âlem'e

rütbe

itibariyle

^kaddüm

ettiini,

aksi

takdirde

bunlann, varhkta

iki

eit

varhk

^bi

82 Bak:

GazaU, FaysaluU'T^frika,

s.

19.

1^

Page 190: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 190/196

Sörüleceini ileri

sürmeleridir. Bunlar,

Kur'an-

Kerîmin

^^Öeri

ile

karlatklan

zaman, bu

âyetlerin

Mva

]te i^te£â Usta-

lara

anlatlmasnn

ve onlann

da

bunlan anlamasnm

imkânsa»

öMu-

unu

ileri

sürerler.

Böylece bu

lezzetleri hissî

lezzetlere

benzetmi

olu-

yorlar ki,

bu da

açk

bir

küfürdür.

Zira böyle

bir

sözü

sarfetmek. eri-

atn

faydalarm

iptal

etmek,

Kur'an- Kerîmin nuru

ile

hidayete

erme

yolunu

kapatmak

ve

Peygamberin

sözlerinden

doruluk

vasfn

kal-

drmaktr.

Bununla

beraber,

onlarn,

birtakm

faydalardan dolay

ya-

lan

söylemeleri

caiz

olduu

takdirde,

sözlerine itimat

edilmez

ve

söy-

ledikleri

her söze

yalan

m^sm^^s

baklr.

Gerçek u kî,

onlar

da

bu söz-

lei^cak

belirli bir faydann^ftornas

için

söykm^rdir.

Eer

 bununla

beraber,

nçin

onlarn

kâfir

olduklarn söyledi-

niz

denirse,

biz

deriz ki:

^ÂM*m

föUlü ve

seiâm ona

olsun-

tek2îb

ed^

j^M^m

îMSt.

WktM

Peygamberi

yâEmUonakta, sorm âa

bu

^mte

1ok

tafam

fâsit mazeret ve

sebepler

uydurmaa

çalmaktadrlar.

Bu

da

üphesiz yalam

yalan

olmaktan

çkarmaa

kâfi

deildir.

bihe

ve

dier b^n

frkalardr* .

Bunlar inançla

ilgili konu^

tasdik

ederler.

Bir

fayda

olsun

veya

olmasm

asla

yakm

tecviz

^ta^.

Ta-

lamn faydasm

incelemekle

de megul olmayp,

ancak fce^^ iö

megul

olurlar.

Fakat te'villerinde

hataya

dümülerdir. Bunlarm

görüleri

ictihad

durumundadr.

Binaenaleyh,

bunlarla

ilgili

olarak

yaplmas

gereken ey,

elden geldii

kadar bu

kimseleri

tekfir

etmekten

kaçn-

maktadr.

Zira, kbleye

dönerek

namaz klanlarn

ve Allah'tan

baka

tam

yoktur.

Muhammed

O'nun elçisidir''

sözünü

açkça

söyleyenlerin

canlarnm

ve

mallannn

mubah

klnmas

hatadr.

Bir

kâfiri

hayatta

brakmak

suretiyle

yapdan

hata,

bir

hacamatcnm

bir

müslümamn

ka-

,

83 Çünkü

her

frka,

kendisine

muhalefet eden frkay

tekfir ediyor ve

onun

Hz.

P^gamberi

yalanladn ileri

sürüyor. Meselâ al-Hanbelî,

Yüce

Allah'n

yüksekte

bulun-

duunun ispatnda

ve Ar istivasnda

Peygamberi

yalanladn

iler sürerek,

al-E'arî'y

tekfir

ediyor.

E'arî

de

onun

Müebbihe'den olduunu

ve  O'nun

benzeri yoktur

âye-

tinde

Peygamberi

tekzip

ettiim

ileri

sürerek,

kendisini

tekfir ediyor.

Keza

al-E'arî, Yüce

Allah'n

görülmesiûn

caiz

olmas ve O'nun

ilim,

kudret ve

d^er sfatlarla muttasf olmas

koaalannda

Peygaaib6dttâ£aîp««ââc^M

aâEec^ M^MIf^

W^'is$^^

H^^teaHs

m'$^-pW$^

rtflann

^p^n

fât^ a^oûn

yarimt

ve

H

teMÖd

îe^liHjaKb

peygamMe

ItMini

gerekUrdii gnelssesine dayanarak.

ül-^afH

tekfin

ed9N>r.^.

Bak: Oazall,

FaysaUf-Tt^fiHoh

s. 33.

Page 191: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 191/196

mm

aktmaiâ

ppt

en

ufak

hatadan

daha

ehvödik

Zira

Hz.

I^^mber

-Mah'm

selât

ve

sÛSm

ona

 Allah*tan

baka tanr

^sMur,

deyinceye

kadar

insanlarla

savamak

için

emrolundum;

bunu

sifytAhri

an,

benim için

onlarn

canlar ve

mallan

dokunulmaz

olur.

Ancak

bunu

hakkiyle

söylemek

arttr''

demitir.

Bu

frkalar,

görümlerinde

gidedi^,

mübalaa:^

üSiaiiOT ve

bunlara

nisbetl©

ikdisada

edenler

ohnafc

tae

bk

takm

gurup-

lara

ipalrlar.

Bu

^Mar tekfir

etmqri

öngören

bir

müctehidin,

baz

meetelerde

zanna

kaplmas

ve

bu

zannmn

^ uzayp,

ksa

zamanda

bir

hmm

v^mamas

mümkündür.

Bu

da

tabiatiyle

birtakm

fitne ve

k&Mn

doraa^M

sebep

olacaktr.

Zira,

bu gibi

konulann

içine

gi-

ren kimselerin

ekserisini

tahrik

eden

ey, dinî

gerçeklere

bakmakszn,

sadece

kuru

bir

taassuba

kaplmalar,

hevâ ve

heveslerine

uymalar-

dr.

Bunlann

tekfir

edilmesini

meneden

delil

udur:

Bizim

nazarmz-

da

nass

ile

sabit olan,

Peygamberi

tekzib

edenin

tekfir

edilmesidir.

Oysa

bunlar asla

böyle

bir

yalanlamada

bulunmamlardr.

Bundan

baka,

bizim

nazarmzda

teVilde

hataya

dümenin

de,

tekfiri

gerektirecei

sabit

olmamtr.

O halde,

bunlann

tekfiri

için

baka

bir

delilin

bulun-

mas

zorunludur.

Böylece

sabit

olmaktadr

ki,

ismet, yani

dokunul-

mazlk

kesin

olarak

 Allah'tan

baka

tanr

yoktur

sözünden,

^el^aekr

tedir.

Binaenaleyh,

kesin

bir

delil

bulunmadan Ifli

dokunulman

J&aldnimas

mümkün

deildir.

Tekfir

konusooMtefa

ve

m^Mks^a^

ka^n

bi£

lâr

#Jie 4^»3iar^

bunu

yapmadgus i^-

ktm&kj^

Mta

tfdir.

Z\m teada

aranan

ya bir

asldr,

^

^

ictaâ b£r

k^^^m

^ ^

^stefe

yaplan t^p^.

Bur»

1^2ib etmeyen

1^^,

asla

tekzib

eden

kimse

anlamnda

®^mm.

Binaenaleyh,

bu

kinse

Kelime-i

ehadeti

söylemekle,

genel

kavramiyle

dokunulmazhm

himayesi

aitma

girmi olur.

Mi^^mh

ftç»jk

olarak

tefe^

^îöemeMe b^^b»,

Hz.

Peygam-

berden

^AJafe^ skâtl

ve

safâou

ona

olsun-

tevatüren

rivayet

edilmek

suretiyle

Ma^

«

mardan

birini

inkâr

eden

ve

bu esasn

gerçek-

ten

Hz.

Peygamber

tarafndan

konup

konmadm

bilmediini

söyle-

yen

kimsedir.

Bu

kimsenin

durumu,

be vakit

namazn

farz

olmadm

söyleyen

kimsenin

durumuna

benzer.

Meselâ

bu kimse,

kendisine

Kur'-

an- Kerîm'in

âyetleri ve

hadîsler

okunduu

zaman,

 bunlann

Hz.

Peygamberden

sadr

olup olmadn

bilmiyorum;

belki

de

bunlar

yan-

h

ve

tahrif

edilmi

eylerdir

der.

Keza

 ben

haccn

farz

olduunu,

kabul

ediyorum,

fakat

Mekke'nin

ve

Kâbe'nin

nerede

olduunu bilmi-

yorum.

Aynca

ben

insanlarm

yöneldikleri

ve hac

ettikleri

memleketi

190

Page 192: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 192/196

de

bilmiyorum.

Acaba

bu

memleket,

Hz.

Peygamberin

gerçekten

hac

ettii

ve

Kur'an-

Kerîm*in

vasfcttii

memleket

midir

veya

deil

inidir

diyen kimse de

bu

dereceye

girmektedir.

Böyle

diyen

bir

kimsenin

kâfir

olduuna

hükmetmek

lâzmdr.

Çünkü

Peygamberi

tekzib

etmektedir.

Fakat

dorudan

doruya

bu

tekzibini

açklamaktan

kaçmmaktadr.

Oysa

mutevâtir

olan

haberleri

anlamakta

gerek

avam

(halk

tabakas),

gerek

havâs

(bilginler)

birlemekte

ve

her

iki

gurup da

bunlar

ayn

tlS^

«ntarttadr.

Binaenaleyh, bu

kimsenin

söyledii

sözün

batl

olmas,

Msmd^

m^hima

bata

olmas

gibi

deildir.

Zira

bu

mezhe-

atüâfta^

görU^

yi^i||]|:e

ve

ara^ttncl^a

has

olan bîr

hüsutötur.

Aîic^

btt

dm^

frt

»^fi^

oIbm^

ve^

tm

gibi

mee-

ye

^

teuz

m^e^â^

âmeceâm

M|Wn

te>

Suplar,

kmdisi

için

de mat^Mt

ûm&^m^^^m^

tea^m^

ött*-

let verilir.

Aynca

bu ahs,

tevâtûm

^Mfc

ödau

bfflteeö

bir

tt^eyi

inkâr

etmesinden

dolay da

tekfir

edemeyiz.

Çünkü,

tcm^

I^

Md^

nin,

tevâtüren

bilinen

Hz.

Peygamberin

-AllaJ'm

salâh ve

mâ.

olsun-

savalarndan

birini

veya onun

Hz.

Ömer'm

kz

Hafsa

ile ev-

lenmesini

veyahut

Hz.

Ebû

Bekr'in

varhn ve

hilafetini

inkâr

etmesi,

onun

tekfirini

gerektirmez.

Zira bu,

hac,

namaz

ve

slâmm

dier

rü-

künleri

gibi,

tasdik

edilmesi farz

olan

dinin

esaslarndan

birini

tekzib

etmek

deildir,

Bunun gibi,

icma'ya

muhalefetinden

dolay

da

kendisi-

ni

tekfir

edemeyiz.

Ziraicma'mn

esasm

inkâr

eden

Nazzâm'n'

tek-

firi

konusunda,

bizim de

bir

görüümüz

vardu:.

Zira

icma*nm

kesin

bir

delil

ofebile^

Jmsusunda

birçok

üpheler

vardu-.

Bize

göre

icma,

an-

^^:bfrffla©A

WdEmda

mutabakata,

görü

birliine

vanlmasm-

cto

îbansttir.

Bizim

hmâ&

«alatmakta

old^umuz

konunun,

rivayet

gito

&k&A^

uydua*

duyu

organ1aTmn?;la feji^Ka»

^teçok

kims^

&yu

organlariyle

bÜdikleri

çeîtH

îabmler

w

iwetlfir

to-

rinde

teN^^

teeeedflde

telemeleri, zo«]i»

W^

*rt^'

Hüküm

ve

kudret

sahibi

kimselerin,

rmaâ

»

wm^î^

bîrk

meleri

ise,

ancak

eriat

yönünden

bilinmesi

gereken

ypbilgiyi

gerelc-

tirir. te

bunun

için, âlemin

hadis

olduuna

hükmeden

aratu-cl^--

dan

rivayet

edilen

haberlerin

tevatür

derecesine

ulamasn,

gerçekten

âlemin hadis

olmas

için

bir

delil

saymak

caiz

deildir.

Zira

bu

gibi

haberler, ancak

duyu

organlariyle

bilinen

hususlarda

tevatür

derece-

Üue

uU^u:.

bir

kimsenin

tekzibini

açklamamakla

ve

din

esas-

tend^

durulua

tes^tûr

yoluyla

kesin

olarak

bilinen

bir

eyi

de

84

Nazzâmkma'mn bir

delii

olabileceini

kesinlikle

reddetmitir.

Böylece,

îQ^%]a;

W ^em

obfiBBf,

OAS

^'koiHi Mo^ 0el^^>

Bak:

Faysalu*t-T^fiika,

s.

58.

Page 193: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 193/196

mhib

otmomekki

bember, 4#ulia

mâm

icma

ile

Ulimt

ve ifna-

dan

baka

bir yolla

bilbiesi mümte îAm^

Ur

eyi

inkâr

oUnesi-

dir.

Bu kimse

Nazzâm

gibi,

tevâtûrü

de

bir delil

olarak

kabul

etmez.

Meselâ,

Nazzâm,

icma*nm esasnda

kesin bir

delil

olamayacam

ileri

sürerek öyle

diyor:  cma

ehlinin hataya

dümesinin

imkânszüma

de-

lâlet eden,

aklî

kesin

bir delil

bulunmad

gibi, le'vil

edilmesi

mümkün

olmayan

mutevâtir

er'î

bir

delil

de

yoktur .

Ona

göre, delil

olarak gös-

terilen her

haberin

ve âyetin

bir

te'vili

vardr.

üphesiz o, bu

sözü

ile

Tabiî'nin

icman

bozmu

ve kabul

etmemi

olmaktadr.

Oysa

biz

bili-

yoruz

ki, onlarn,

sahabelerin

icma ettikleri

esaslar

üzerinde icma

etmi

olduklar

kesin

olarak

bilinen bir

gerçektir

ki, bunun

aksini düünmek

mümkün

d^dir.

te bunun ^bi,

bu kimse de

icmay

inkâr

etmi ve

bunu

bir

olarak

kabul

etmemitir. Bu ise,

üphesiz bir

ictihad

du-

ramm<^d£r.

Bu kokuda

b^im

görüüm udur:

cmanm bir

delil ol-

rmmm

ks^^â

M^m^

m^k

s^mm

1^

hu

gâ^ükler

de ta^

hanen bu

konudaki maze^

azu-layc tir

dtA

^tmu

ûMteclnte

I^kftt im

kapt

açdd

zaman,

^

Mrt^m

kdtû

cere-

yanlann

ve

vahim

meselelerin

ortaya

çkmasma

sebep olacdctu; Buna

göre meselâ,

bir

kirusenin

ortaya

çkp,

Peygamberimiz

Hz. Muham-

med'den

sonra

baka

bir

peygamberin

gönderilmesinin

caiz olduunu

ileri

sürmesi

ve bundan

dolay

da

kendisinin

tekfir

edilememesi

müm-

kündür.

Aratrld

zaman

görülecektir

ki, bunun

muhal olmas,

kesin

olarak

icma*ya

dayanmaktadr.

Çünkü

bunu

akl

muhal

klma-

maktadr.

Hz.

Peygamber'den

nakledilen

 benden sonra

nebî yoktur'''

sözünü

ve

Yüce

Allah'n

 o,

peygamberlerin

sonuncusudur^'^^

sözünü,

1m

kimsenin

te'vil

etmek

suretiyle.

Yüce

Allah'n

 peygamberlerin

sonuncusudur

sözüyle

resûUerden

sebat ehlini, kuvvetli

irade sahitâ'^^

otaUüun.

kaadettiini,

zira

 peygamberler

sözünün

umumî

olduunu

ve bunun

^

e4bnesinin

imkân dahilinde

bulunduunu

söyle-

mesi

mümkündür.

csmn,

Hz.

Bey^nberin

 benden

sonra

nebî

yoktuf

sSml^,

Resül^

vsf^l^

loâdetmi

olma^n^

mm

WtU

^

Itesül msm^

tek

1mlnnd#rQ^

Kelenin

rütbe

bakunmte

B^

sûlMen

d^ba

yûkstiâe

olduunu

söylemesi

Mft bunm

gil»

t^t^

hezeyanlarda

bulunmas

mümkündür.

te bu

bmun

gîbî siyiâ^

srf lâfz

yönünden

muhal

olduklanm

iddia

etmek

mümkün

deildir.

Zira

biz,

müteâbih

âyet

ve

hadîslerin

zahirî

mânalanm te'vil

etmede,

bundan

daha

çok

ihtimaller

üzerinde

durmu

bulunuyoruz. Bu

da asla

nasslarm

gerçek

mânalarm

iptal

edici

deildir.

Binaenaleyh,

bu sözü

83 Bak:

Ahz^

Süresi,

âye: 40.

192

Page 194: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 194/196

söyleyen

kimseye

verilecek

cevap,

gerek

ümmetin

icma

ile

bu

Uüzâm^

gerekse

Peygamberin

çeitli

tavr

ve

hareketlerinin

delâlet

ettii a-

nelerden

kesin

olarak

anlad

mâna,

kendisinden

sonra asla

bir

nebf

nin veya

resûFün

gelmeyecei ve

bunda

asla

bir

te'vil

veya

tahsisin

bu-

lunmaddr.

Bu

hususu

inkâr

eden

kimse,

ancak

icmay

inkâr

etmi

olur.

Bundan

da

görüldüü

gibi,

birbirine

yakn, hattâ

birbirinin

içine

girmi

ve

anlalmas

için

herbirinin

ayr

ayr

incelenmesi

gereken

bir-

.

takm

ja^eleter

doar.

Müctehid de,

bütün

bunlar

reddetme

veya

ka-

bul

e^e

keoâi

içtihadna

göre hüküm

verir.

Buada

bizim

g^^tS^

tekfirin

d^^d

^slam

ba^ bulun-

to^âfi

tföbît

etoactor.

Bunhr

bazMi* bu

^

toe^ ^

olurlar.

Bu

dere^Mes Mrtmi^

^meyen bir

eyi

fa^tine^

^mm

düünmek

mümkün

deüdfe.

Msmsakyh, MilmM

'bu

^a^^

göz

önünde

bulundurmak

suretiyle

ictihad

etmesi

mümkündür.

Çünkü

gaye,

tafsilata

kaçmadan

asl

olam

anlamaktr.

Eer

 puta

secde^l^ek

küfürdür. Bu, bu

rabtalann,

balantlarn

içine

girmeyen

mücerred

bir

fiil

olduuna

göre,

acaba bu

fiil

baka

bir asl

mdr

denirse, biz

deriz ki : Hayr, zira

onun

inancna

göre

küfür, putu

yüceltmektir.

Bu

ise,

Allah'n

elçisini

-Allah'n

selât ve

selâm ona

olsun-

ve

Kur'an-

Kjenm'

tekzibtir.

Fakat bu

kimsenin

putu

yücelttiine

dair

inanc,

f^zan

açk

olarak

söyledii

sözü

ile,

bazan

eer dilsiz ise

yapt

ia-

retle

ve

baz^

d%

Yüce

Allah

için

yaplmas

ihtimali

bulunmayacak

§eM^

bir

eye secde

etmesinde

olduu

gibi, kesin

olarak

inancna

âte^Mr

A

^te^ylt

Ift^r^

bufüU

yaparla,

put, onun

WaödeMite fefar

duvar gilndîr.

O

totüm

^Mfe

ya

da bu putun

yüceltümesîne

în^omamdcMür.

Bu ie^

mcak karine

ile

Wnk. B^

göre bu, unate^ ]Wrl#îf

feBaj@©B^^

d

zaman, acaba

onun

müslümân

fâ^m im

hükmedölecek^t

Baka

bir

deyimle,

bu

fiü, onun

Ifflitft

eflakleM

delâlet

edecei^?

O

halde

bu,

bizim

zikrettiimizin

dnda

kalan

bir

görü

deildir.

Tekfir konusu

ile ilgili

çeitli

görüleri ve

inançlar

anlatmada

bu

kadarla

yetineceiz.

Biz

bunlar, ancak

fakihler bu

konulara

dein-

medikleri

ve kelâmclar

da

bunlara

fkhî

bir

nazarla

bakmadklar

için

anlattk.

Zira

kendi

branlanndan olmad

için,

baz

kimseler,

bu

ko-

nularn

fkhî

konulardan

olduunu

anlayamadlar.

Çünkü,

yalan ve

cehalet

olmas

yönünden küfrü

gerektiren

sebeplerin

aratrlmas,

aklî bir aratmâadr* Fs^at

bu yalan

ve

cehaletin,

dokunulmazîm

kaldrlmasn

ve

în^m

ebe^

ok^ak

Cehennemide

kalmasn

gerek-

t£nn^

MpiÇEundan

amtulmas

ise,

fkhî

bir

aratrmadu:.

Matl^

olan

da

budur.

1^

Page 195: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 195/196

kMa

burada

sona

erdbiriefi

unu

da belirtmek

isteriz

ki, biz

ba

kifspta nançla ilgili

konularda iktisada

riayet

ederek,

esas

inanç-

larn

ve kaidelerinin

dnda

kalan faydasz

ve

gereksiz birtakm

faz-

lalklar ve

fuzulî

bilgileri

hazfettik

ve

zikrettiimiz

hususlar,

insanlarn

ekserisinin

anlamakta

güçlük

çekmeyecei

gayet

açk

ve

kesin delil-

lere dayandrmakla

yetindik.

Yüce

Allah'n bundan

dolay bizi

mes'ul

klmamasn

ve

Öteki

dünyada

amellerimiz

karmza

çkarld

za-

man,

O'nun

büyük lûtfu ve

geni

cömertlii

üe,

bu amelimizi

de

iyi

ameller zümresine

Ühak

etmesini

dileriz.

 aî-îktisâd

fVl-îtikâd*'

adh kitabmz

burada

sona

ermektedir.

Hamd,

âlemlerin

Rabbi

olan Allah'a

mahsustur.

Allah'n

selât

ve se-

lâm ebedî olarak

resullerin

efendisi

ve

nebilerin sonuncusu

Hz.

Mu-

hammed'e, âline

ve ashabma

olsun.

Bu kitabn yazlmas,

onun

sahibi al-Mubârek

b.

Muh^mmed

b.

Abd al-Kerîm al-Cezerî

-Allah

onu

bununla

faydalandrsn ve

rahme-

tiyle

onu

bilgi ve tövbe

ile

nztklandrsm-

tarafmdan.

Yüce

AUa'a

hanp^ edilerek, be^

yüz altm^

%

yhom abia

«j^mn

onikkd

ga-

nMe

rasûayan

Cumartesi

g^û

bitirilmitir.

Bu

kitap,

be

yüz

altm

üç

ynm

Ramazan

aynn

onuncu gü-

nüne

tesadüf

eden

Sah

günü. Yüce

AUah'm inayetiyle,

nakledilmi

olduu

asl nüshas

ile karlatrlm

ve

bu eserin, elden

geldi^

kadar

iyi tashih

edilm^îne

ve hatasz

ohnaana

çallmtr.

Page 196: İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

8/18/2019 İmam Gazali - İtikadda Orta Yol_text.pdf

http://slidepdf.com/reader/full/imam-gazali-itikadda-orta-yoltextpdf 196/196

i

BHÜYOGJEUFYA

l^myges,

Maurice: Essai

de

Chronologie

Des

Omvres

de al- Gazali^

Beyrouth (tarihsiz).

al-Caveynî, mâm al-Haremeyn: Kitâbu^l-trâd,

neredenler: Dr.

M.

Yûsuf Mûsa ve Alî

Abd

al-

Mun'im Abd

al-Hamîd, Kahire 1950.

Çaatay,

Neet ve

Çubukçu,

ttrahîm

A^âh; hlâm

Mezhepleri

Tarihi,