14
1 ÖZEL EGEBERK ANAOKULU 01.03.2021 AYLIK VELİ BÜLTENİ 5 YAŞ

AYLIK VELİ BÜLTENİ

  • Upload
    others

  • View
    19

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: AYLIK VELİ BÜLTENİ

1

ÖZEL EGEBERK ANAOKULU

01.03.2021

AYLIK VELİ BÜLTENİ

5 YAŞ

Page 2: AYLIK VELİ BÜLTENİ

2

EGEBERK Anaokulu Misyonu

Misyonumuz, yaşam boyu öğrenen, duyarlı, dengeli ve bağımsız bireyler

yetiştirmek için yeniliklere ve evrensel değerlere açık, yerel değerlere

bağlı, adaletli ve farklılaştırılmış bir eğitim sunmaktır.

EGEBERK Anaokulu Vizyonu

Biz EgeberkAnaokulu olarak, geleceğine güvenen, geçmişine bağlı ve

değişime açığız. Yaratıcı ve özgür düşünceyle geniş bakış açısına sahip bir

öğrenen topluluğu ile hakkaniyet ve Atatürkçülük değerlerini benimseyen

bir kurum olmayı hedefliyoruz.

IB Misyon Beyanı

Uluslar arası Bakalorya, kültürler arası anlayış ve saygı ile daha iyi ve

daha barışçıl bir dünya oluşturulmasına yardımcı olacak araştıran-

sorgulayan, bilgili ve duyarlı genç insanlar yetiştirmeyi amaçlar.

Bu amaca yönelik olarak kuruluş, yeni ufuklar açıcı uluslar arası eğitim

programları ve titiz değerlendirme yöntemleri geliştirmek amacıyla

okullar, devletler ve uluslar arası kuruluşlarla çalışmaktadır.

Bu programlar, dünya genelinde öğrencileri, diğer insanlarında

farklılıklarıyla haklı olabileceğini anlayan, etkin, şefkatli ve yaşam boyu

öğrenmeye inanan bireyler olmaya teşvik eder.

Page 3: AYLIK VELİ BÜLTENİ

3

İnsanın Anavatanı Çocukluğudur

Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek

istiyorum, dedi.. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük..

Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:

– Hayrola, neden elimi öpmek istedin?.

– Hocam, üç yıl önce sizin bir seminerinizi katıldım.. Hayatım değişti.. O seminerden sonra daha

mutlu bir ailem var ve size teşekkür etmek istiyorum; onun için elinizi öpmek istedim..

– Ne oldu, nasıl oldu?.

– Üç yıl önce şirketimizin organize ettiği iki günlük bir seminerde bizimle beraberdiniz.. O

seminerin bitişine doğru dediniz ki, “Bir insanın anavatanı çocukluğudur.. Çocukluğunu doya doya

yaşayamamış bir insanın mutlu olması çok zordur.. Bir annenin, bir babanın en önemli görevi,

çocuklarının çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır..”

Bir süre sustu, bir şey hatırlamak ister gibi düşündü, sonra konuşmaya devam etti:

– Hatta daha da ilerisi için söylediniz; dediniz ki, “Bir ulusun en önemli görevi çocuklarının

çocukluğunu doya doya yaşamasına olanaklar yaratmaktır..” Ben bir baba olarak sizi duyduğum

zaman kendi kendime düşündüm: Ben bir baba olarak çocuğumun çocukluğunu doya doya

yaşamasına fırsatlar yaratıyor muyum?. Böyle bir sorunun o zamana kadar hiç aklıma gelmediğini

fark ettim.. Ben ne yapıyorum, diye düşündüm.. Benim yaptığım sanırım birçok babanın yaptığının

aynısıydı.. Dokuz yaşındaki oğlum ben işten eve gelince beni görmemeye, benden kaçmaya

çalışıyordu.. Neden kaçmaya çalışıyordu, biliyor musunuz, Hocam?.

– Hayır, neden?.

– Çünkü onu görünce hemen şu soruyu soruyordum.. “Oğlum bugün ödevini yaptın mı?.” Tuhaf

tuhaf bakıyor, gözünü kaçırıyor, daha da sıkıştırınca, hayır anlamına gelen, “cık” sesini

çıkarıyordu.. Kızıyordum, söyleniyordum, “Niye yapmıyorsun ödevini!.” diyordum.. Aramızda

sürekli tartışmalar, sürtüşmeler oluşuyordu.. Tabii bunun sonucunda bütün aile huzursuz oluyordu..

Burada biraz sustu, soluklandı.. Sanki hatırlamak istemediği anılar vardı; onların üstesinden

gelmeye çalışıyordu.. Sonra konuşmaya devam etti:

– Ben sizin seminerinizden çıktıktan sonra düşünmeye başladım.. “Ben ne biçim babayım,” diye

kendime sordum.. Seminer için geldiğim İstanbul’dan çalışma yerim olan Kayseri’ye gidinceye

kadar düşündüm; otobüste bütün gece düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki, eşimle

konuşayım, biz birlikte bir karar alalım.. Diyelim ki bu çocuk isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama doya

Page 4: AYLIK VELİ BÜLTENİ

4

doya çocukluğunu yaşasın..

– Radikal bir karar!.

– Evet, uçta bir karar, ama bu karar içime çok iyi geldi, Hocam.. Gerginliğim, üzüntüm gitti, içim

rahat etti.. Ben eve gelince eşime dedim ki, hadi gel otur, konuşalım.. Yemekten sonra oturduk

konuştuk, çocuklar yattı biz konuşmaya devam ettik.. Seminerde anlatılanları aktardım, böyle böyle

böyle diye izah ettim ona ve en nihayet dedim ki, ya benim gönlümden ne geçiyor sana

söyleyeyim.. Bizim oğlumuz var ya bizim oğlumuz, o isterse beş yıl sınıfta kalsın, ama

çocukluğunu yaşasın!. Şimdiye kadar onun çocukluğunu yaşamasıyla ile ilgili pek bir çaba

göstermedik, bir bilinç göstermedik, oluruna bıraktık.. Gel şimdi değiştirelim bunu..

– Eşiniz ne dedi?.

– Hocam biliyor musun ne oldu?.

– Ne oldu?.

– Karım hayretle bana baktı ve dedi ki, “Bu ne biçim seminer be!. Kim bu adam?. Öyle şey mi olur;

yok bizimki çocukluğunu yaşayacakmış!. Bizim çocuk çocukluğunu yaşarken öbürküler sınıflarını

geçecek ilerleyecek!. Öyle şey olmaz..”

– Anlıyorum; anne olarak çocuğunun geride kalmasını istemiyor, kaygılanıyor!.

– Fakat hocam ben pes etmedim, bırakmadım, mücadeleye devam ettim.. Her gün, her akşam gece

yarılarına kadar karımla konuştum.. Üç gecenin sonunda bana, peki ne halin varsa gör, dedi..

– Pes etti, yani.. Peki, sen ne yaptın?.

– İşte onu dediği günün sabahı eşofmanımı, ayakkabımı şöyle kapının yanına bıraktım işe gittim;

işten dönünce oğlumun gözüne baktım ve dedim ki, oğlum bugün doya doya oynadın mı?. Bana

hayretle baktı ve “Hayır!.” anlamına gelen “cıkk” dedi.. O zaman, hadi gel beraber aşağıya

ineceğiz, oynayacağız, dedim.. Eşofmanımı giydim, ayakkabımı giydim, onunla beraber sokağa

çıktık.. Pencereden arkadaşları bakıyorlarmış, onlar da sokağa çıktılar; birlikte sokakta oyun

oynadık.. Akşam saat altıdan sekiz buçuğa kadar sokaktaydık.. Eve gelince toz toprak içindeyiz,

beraber banyoya girdik, duş yaptık.. Havluyla kuruladım, çok mutluyduk ve o günden sonra işten

dönünce her gün onunla oynamaya başladım.. Her gün, her gün, her gün oynadım.. Yedi sekiz gün

sonraydı galiba, bir gün banyodan çıkarken onu kuruluyorum havluyla, kolumu tuttu, bana döndü

ve dedi ki, baba ya, ben seni çok seviyorum. Hocam nefesim durdu, gözüm yaşardı, konuşamadım..

Çünkü farkına vardım ki, şimdiye kadar sevdiğini hiç söylememişti.. Düşündüm, şimdiye kadar hiç

söylemediğinin farkında değildim; belki ömür boyu söylemeyecekti.. “Ne büyük tehlike!” diye

düşündüm.. Ömür boyu onun bana bu cümleyi söylemediğinin farkında olmayacaktım..

– Demek farkına vardın, seni kutlarım.. Senin farkına vardığın bu durum birçok anne ve babanın

farkında olmadığı gizil, örtük ama önemli bir tehlike!.

– İçimde bir şükür duygusu, havluyla çocuğumu kuruladım ve giydirdim ve artık her gün oyun

oynamaya devam ettik.. Zaman geçti, iki hafta sonra okul, öğretmen veli buluşması için okula davet

etti.. Daha önceki veli buluşmalarında öğretmen, “Sizin oğlunuz akıllı bir çocuk, ama ödevleri

kargacık burgacık yazıyor, dikkat etmiyor.. Sınıfta arkadaşlarını rahatsız ediyor, onları itiyor

kakıyor, lütfen onunla konuşun.. Ödevlerine ilgi gösterin, sınıfta arkadaşlarını rahatsız etmesin..

Ödevlerini doğru dürüst yapsın,” demişti.. O nedenle öğretmen buluşmasına gitmekten

çekiniyordum.. Bu davet gelince ben eşime dedim ki, hadi okuldaki buluşmaya beraber gidelim!.

Yok, dedi, sen tek başına gideceksin, ben gelmeyeceğim..

– Eşiniz gelmek istemedi!.

– Hayır istemedi.. Ya beraber gidelim, diye ısrar ettim hayır hayır sen yalnız gideceksin dedi.. Ben

yalnız gittim ve diğer veliler geldikçe sıra bende olduğu halde sıranın arkasına geçtim, sıranın

arkasına geçtim ki başka kimse olmadan öğretmenle konuşayım, diye.. Mahcup olacağımı

Page 5: AYLIK VELİ BÜLTENİ

5

düşünüyordum.. Her şeyin daha kötüye gittiğini düşünüyordum.. En nihayet bütün veliler

öğretmenle konuşmalarını bitirip gittiler.. Sıra bende!. Öğretmenin karşısına geçtim, bana baktı

gülümsedi, siz ne yaptınız bu çocuğa, dedi.. Hiç cevap vermedim, önüme baktım.. Lütfen söyleyin

ne yaptınız bu çocuğa, dedi.. “Çok mu kötü hocam?.” diye sordum.. Gülümsedi, hayır, kötü değil,

dedi.. “Artık sınıfta arkadaşlarını hiç rahatsız etmiyor, ödevleri iyileşti, tam istediğim öğrenci oldu..

Ne yaptınız bu çocuğa siz?.”

– Herhalde bir baba olarak çok mutlu oldunuz?.

– Hocam biliyor musunuz öğretmenin karşısında ağlamaya başladım.. İnanamıyordum kulağıma,

içimden, vay evladım, biz sana ne yaptık şimdiye kadar, duygusu vardı.. Eve geldim, karım yüzüme

baktı, gözlerim ağlamaktan kıpkırmızı.. “O kadar mı kötü?.” diye sordu.. Ona da cevap veremedim

Hocam, ona da cevap veremedim!. Ağladım.. Daha sonra anlattım.. Hocam onun için sizin elinizi

öpmek istedim, teşekkür ediyorum.. Benim oğlumun ve onun küçüğü kızımın hayatını kurtardınız..

Ailemin mutluluğu kurtuldu.. Hakikaten bir insanın anavatanı çocukluğuymuş.. Anavatanı mutlu

olan bir çocuk çalışmasını, okulunu her şeyini bütün gücüyle yapar ve orada başarılı olurmuş..

“Gel seni yeniden kucaklayayım!.” dedim.. Kucaklaştık..

“Çocuklar Gülsün diye!.” yaşayalım.. Çünkü insanın anavatanı çocukluğudur..

Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler.. Büyükler mutlu olup gülümseyince

tüm ülke, tüm insanlık güler.. Çocukların gülmesine hizmet veren herkese selam olsun!.

Sizlerle bu ay ülkemizin yetiştirdiği önemli eğitimcilerden, yazar, psikolog Doğan Cüceloğlu’nun

bir yazısını paylaşmak istedim. İnsanın anavatanı çocukluğudur diyerek kendisini bir kez daha

rahmetle anıyorum. Bizde Egeberk ailesi olarak çocuklarımızın çocukluklarını en güzel şekilde

geçirmeleri için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Sevgiyle kalın…

Nesrin CİVAN

Okul Müdürü

Yaşam olayları arasında ölüm, çocuk ve yetişkinler için kabul edilmesi

güç bir gerçektir. Ancak insanlar acı ve üzüntü veren olaylarla başa

çıkmayı öğrenerek büyür ve olgunlaşırlar.

Çocuklar yaş ve gelişim düzeyleri doğrultusunda ölümü nasıl

kavrarlar?

0-2 Yaş: İki yaşından küçük bebekler ölümle ilgili kavramları

anlayamazlar. Ölümü algılayamayacak kadar küçüktürler. Ölüme ilişkin

tek bilgi sadece sürekli çevrelerinde bulunan yakınlarının artık olmadığını

fark etmeleridir. Bu durumda örneğin, yatmaya giderken gördükleri resmi gösterip, ”Anne?” diye

sorabilirler. Ölen kişinin koku, ses gibi özelliklerine özlem duyabilirler.

2-6 Yaş: Genellikle 4 yaş civarında çocuklar ölüm hakkında sınırlı ve belirsiz anlayışa sahiptirler.

Ölümün kalıcı bir durum olduğunu düşünemezler. Olayın değişebileceğini sanarak, gelecekte ölen

kişiyle birlikte yapacakları işlerden söz edebilirler. Okul öncesi dönem çocukları sıklıkla sihirli

Page 6: AYLIK VELİ BÜLTENİ

6

düşünce ve oyunlarla ilgilenirler. Yeterince dua ederek ya da güçlü dileklerde bulunarak ölen

kişinin yeniden canlanacağını düşünebilirler.

6-9 Yaş: Bu dönemde çocuklar ölümün bir son olduğu gerçeğini algılamaya başlarlar. Ancak diğer

yandan sihir, düşünce ve dileklerle ölümü alt edebilecek güce sahip olduklarını düşünürler.

Güçlerine ilişkin bu inanç onların ölüme engel olabilecekleri, ölen insanı koruyabilecekleri

düşüncesine kapılmalarına neden olur. Bu görüş doğrultusunda kişinin ölümünden dolayı suçluluk

ve sorumluluk duyabilirler.

9-12 Yaş: Gelişimsel olarak bu yaş çocukları macera kitapları okurlar, hayaletlere ilişkin hikayeler

anlatırlar ve kahramanlarla ilgilidirler. Genellikle yaşlı insanların öldüklerini düşünmelerine karşın,

gençleri, anne-baba ve yakınlarını da kaybedeceklerini kavramaya başlarlar. Anne-baba ve

sevdikleri kişilerin ölümlerine ilişkin kabuslar görür ve korkular geliştirirler.

13-18 Yaş: Bu dönemde çocuklar ölüm gerçeğini yetişkinler gibi algılarlar. Herkesin başına

gelebilecek kaçınılmaz bir durum olarak değerlendirirler. Ergenler zamanlarının önemli bir

bölümünü ölüm hakkında felsefe yaparak, düşünüp, hayal kurarak geçirebilirler. “Hayat nedir?”,

“Ölüm nedir?”, “ Ben kimim?” gibi sorulara yanıt ararlar.

Yas, çocukluk ve ergenlikte yeni süreç ve becerilerin elde edildiği farklı gelişim aşamalarına

ulaşıldığında yeniden gündeme gelebilir. Örneğin bir yaşında annesini kaybeden çocuk dil gelişimi

sonucu duygularını kelimelerle ifade edecek döneme eriştiğinde ölüm olayını yeniden

sorgulayabilir. Ergenlik döneminde somut düşünebilecek bilişsel gelişim aşamasına ulaştığında

annesinin ölümü üzerine yoğunlaşabilir.

Erişkinler hayatın bir gün sona ereceği bilgisini çocuklara aktarma konusunda zorlanırlar. Anne-

babalar ölümden bahsederek, çocuklarını üzeceklerini düşünürler. Onları korumak isterler. Oysa

ölümün yaşamın sonu olduğu ve ölen kişinin geri dönmeyeceği çocuğa uygun dille anlatılmalıdır.

Çocuklara ölüm haberi nasıl verilir?

Olanları açıklamak için arkadaş veya diğer yakınlarınızdan daha çabuk davranarak çocuğunuza

öncelikle siz ulaşın.

Haberi vermek için sessiz bir yer bulun. Sakin ve şefkatli davranın.

Kötü habere çocuğunuzu alıştırmak için başlangıç yapabilirsiniz. “Çok üzücü bir olay oldu. Deden

öldü.” Okul öncesi çağ çocuğunuz için “Öldü” kelimesinin anlamını açıklamanız gerekir. “Öldü”,

“artık yaşamıyor” şeklinde tanımlanabilir. Yaşamanın ne anlama geldiğini çocuğunuzla konuşun.

Page 7: AYLIK VELİ BÜLTENİ

7

“Yaşarken nefes alırsın, yürürsün, konuşursun, görürsün, işitirsin. Deden artık bunları

yapamayacak.”

”Ölüm”, “öldü”, “kanser” veya “kalbi durdu” gibi açık ve anlaşılır terimler kullanın.

“Artık bizimle birlikte değil”, “gitti”, “uykuya yattı” gibi belirsiz ve karmaşık ifadelerden kaçının.

Özellikle uykuya ilişkin açıklamalarda bulunmayın. Bu durumda küçük çocuklar sevdiklerinin bir

gün uyanacaklarını düşünürler. “Uzun ve bir daha uyanmayacağı bir uykuya daldı” gibi yaklaşımlar

çocukları uykudan korkar duruma getirebilir. Anne-babalarının uyuması halinde de huzursuz

olurlar.

Basit gerçekleri anlatın, ayrıntıların soru şeklinde sorulmasına olanak sağlayın. Çocuğunuzun

duygusal tepkiler vermesine izin verin, “Bazı insanlar üzüldükleri zaman ağlarlar, diğerleri ise acı

duydukları zaman tepkilerini belli etmezler. Bu onların ölen insanı sevmedikleri anlamına gelmez.”

Ölüm olayının ardından birkaç gün boyunca neler olacağını çocuğunuza anlatın. Cenazeyle ilgili

işlemler, tören, defin işlemleri hakkında ailenizin benimsediği görüş, kültürel değer ve inançlar

doğrultusunda bilgi verin. Nerede olacağınız, nereye gideceğiniz, evde bulunacak kişiler, gelecek

ziyaretçiler hakkında çocuğunuzu bilgilendirebilirsiniz.

Yaşantınızın yeniden düzene gireceği konusunda çocuğunuza güven verin. Birkaç gün içinde okula

dönerek, arkadaşlarını göreceğini hatırlatın. Ailenin sevdiği insan olmadan olağan yaşantısına

devam edeceğini anlatın. Acılı dönemlerde sergilenen olumlu bakış açısı çocuğun yas sürecinden

iyileşerek çıkmasını sağlar.

Yas tutan çocuklarda aşağıda belirtilen özellikler gözlenebilir:

Üzüntülerini erteleme konusunda daha esnektirler. Ölüm haberini duyduktan sonra hiçbir şey

olmamış gibi oyun oynayabilirler.

Yas süreci yetişkinlere oranla daha uzundur ve geniş zamana yayılır.

Hastalık, kaza ve afetlerden daha çok korkmaya başlarlar. Anne-babalarının başına kötü bir şey

gelmesinden endişe duyarlar. “Ne oldu ?”, “Şimdi kim ölecek ?”, “Ölen kişi olmadan nasıl

yaşayacağız ?”, “Benimle kim ilgilenecek ?” gibi endişeler duyarlar.

Genellikle daha bağımlı davranışlar sergilerler. Günlük düzenin sürdürülmesi için desteğe ihtiyaç

duyarlar.

Yorgun ve sıkkın olduklarını ifade edebilirler.

Uyku bozuklukları görülebilir.

Ölen insanı yoğun şekilde düşünüp, özleyebilirler ve duygularını, örneğin, oynayacakları basketbol

maçı öncesi “Keşke dedem de gelip beni izleyebilseydi” gibi ifadelerle yansıtabilirler.

Page 8: AYLIK VELİ BÜLTENİ

8

Özellikle küçük çocuklar yas sürecinde duygularını vücut dilleriyle ifade ederler. Hareketler ve

oyunlar iletişimin bir parçasıdır. Vücut hareketlerini izleyin, oyunlarını hissettikleri acının dile

getirildiği etkinlikler olarak değerlendirin.

Dikkatlerini yoğunlaştırmada zorluk çekebilirler. Aşırı hareketlilik gözlemlenebilir. Okula ilişkin

sorumluluklarını yerine getirmede güçlük yaşayabilirler.

Öfkeli, saldırgan ve yıkıcı davranışlar sergileyebilirler.

Gereksiz yere ölüme sebep olduklarına dair suçluluk duyabilirler. “Bu senin hatan değil. Sen

çocuksun, babanı kurtarmak için arabayı sen kullanamazdın. Baban yetişkindi ve iyi bir sürücüydü.

Diğer araç hızla üzerimize gelerek bize çarptı. Baban kazaya engel olamadı ve bu nedenle öldü”

ifadesi çocuğu rahatlatır.

Yaşlarından daha küçükmüş gibi davranarak, alt ıslatma, parmak emme, gece lambasının yanmasını

isteme, geçiş nesnesi olarak değerlendirilen oyuncaklarla uyuma gibi özellikler sergilerler.

Ölümle başa çıkmaları için çocuklara nasıl yardımcı olabilirsiniz?

Cenaze törenleri ve anma toplantıları ölüm olayını kabullenmemizi sağlar. Aile ve arkadaşlardan

destek görürüz. Bu törenler çocuklar için de çok önemli ve birçok açıdan faydalıdır. Çocuğun törene

katılması olup bitenleri somutlaştırmasına yardımcı olur. Çocuğunuza törende yaşanılacaklar

hakkında ayrıntılı bilgi verdikten sonra, katılıp, katılmayacağını sorun. Törene gelmeyi

reddediyorsa onu bu konuda zorlamayın.

Çocuğunuzla konuşun, onu dinleyin, destekleyin. Size pek çok soru sorabilir. Aynı soruları tekrar

tekrar yanıtlarken sabırlı ve anlayışlı davranın çünkü sorular çocuğun hissettiği karmaşa ve

belirsizliği gösterir, iyileşme yöntemidir. Gerekli durumlarda “Bilmiyorum” demekten çekinmeyin.

Unutmayın, çocuğunuz tepkilerinizi izler ve sizi örnek alır.

Zorunlu olmadığı sürece çocuğunuzdan ayrılmayın.

En kısa zamanda yemek, çalışma, uyku saatlerini belirleyerek, olağan günlük yaşam düzeninize

dönün.

Çocuklar duygularını ifade edebilmek için yardıma gereksinim duyarlar. Ölen kişi için resim

yapmak, mektup yazmak konusunda çocuğunuzu yönlendirebilirsiniz.

Ölen kişinin anısına ağaç dikmek, hatıra defteri oluşturmak gibi etkinliklere yöneltebilirsiniz.

Ölümü konu alan kitapları okumak yararlı olabilir.

Okulu ölüm olayından haberdar etmek, sınıf öğretmeni, psikolojik danışman, diğer öğrencilerin

yardım ve destekleri çocuğun yaralarını sarmasında önemlidir.

Anne-babalar ne zaman endişe duymalıdır?

Page 9: AYLIK VELİ BÜLTENİ

9

Kendilerinin ya da ebeveynlerinin başına kötü şeyler geleceğine ilişkin korku nedeniyle okula

gitmeyi reddetme,

Doktor muayenesi sonucu herhangi bir sorun olmamasına karşın, çocukta süreklilik gösteren

şikâyetlerin bulunması, özellikle ölen kişinin rahatsızlığına benzeyen sorunlar yaşanması; örneğin

bir yakını kalp krizi sonucu ölen çocuğun açıklanamayan göğüs ağrısından yakınması gibi,

Günlük etkinlik ve olağan düzeni engelleyecek ölçüde yoğun olarak yaşanan korku ve endişelerin

gözlemlenmesi, ev, okul ve toplumsal ortamlarda benzer davranışların sergilenmesi,

Depresyon genellikle sevilen kişinin ölümü, boşanma gibi önemli kayıpların ardından görülür. İçe

kapanma, dikkat eksikliği, isteksizlik, uyku ve beslenme bozuklukları, üzüntü, sıklıkla ağlama gibi

belirtilerin 2 hafta boyunca yaklaşık her gün sergilenmesi.

Süheyla KIRLI

Okul Pedagogu

EYVAH ÇOCUĞUM BİTLENDİ…

Bitlenme her insanda, her coğrafyada, her yaş grubunda oluşabilen,

bulaşıcı kaynağı insan olan bir hastalıktır. Etkeni bir parazittir. İnsanlarda

yerleşim yerine göre; “baş biti”, “vücut biti” ve “kasık biti” olarak üç tür

bitlenme görülmektedir. Bunlardan okul çağı çocuklarında ve yuvalarda

en sık görüleni baş bitidir. Özellikle 3-10 yaş grubu kız çocuklarda daha

sık görülen bit, saçtan saça, ortak kullanılan eşyalarla, direkt ya da dolaylı

yollarla bulaşır. Bitlenmede ilk olarak yumurtalar bulaşarak saç kılına

yapışır ve kepek gibi görünür. Saçtan kolaylıkla ayrılmayıp, saçlı deride

şiddetli kaşınma yapar.

Ense bölgesindeki kaşınma biti baş bitlenmesi için uyarıcı olmalıdır.

Çıplak gözle muayenede çoğu kez “sirke” denilen bit yumurtalarını

görmek mümkündür. Bu yumurtalar zaman içinde “larva”, sonra da erişkin bit haline gelirler.

ÖNLEMLER:

• Özellikle okul, yurt ve askerlik gibi diğer insanlarla iç içe yaşanılan ortamlarda hijyen

kurallarına dikkat edilmeli, şüpheli bulaşma yolları yok edilmelidir.

• Kalabalık ortamlarda vakit geçiren çocuklara öğretmenler veya aileler tarafından periyodik

muayeneler yapılmalıdır.

• Çocukların saçları düzenli olarak yıkanmalı ve vücut bakımlarına özen gösterilmelidir.

• Öğrenciler bit tehlikesine karşı uyarılmalı, kişisel temizliklerine dikkat etmeleri gerektiği

uygun bir dille anlatılmalıdır.

• Tedavi ve bitten korunma konularında zaman kaybedilmeden uzman yardımı alınmalıdır.

• Okulda salgından etkilenen herkesin aynı anda tedaviye başlaması çok önemlidir. Böyle bir

çabayla, salgının kolayca önüne geçilebilecektir. Evde veya okulda bir kişide bit tespit

edildiğinde herkesin kontrol edilmesi şarttır. Bitlerin tedavisi değişik kimyasal içerikleri

haricen kullanılan ilaçlarla yapılır. Bit kontrolü ve bitten arınmada sık dişli özel taraklar da

Page 10: AYLIK VELİ BÜLTENİ

10

kullanılır. Yumurtalar da bir süre sonra canlı bitler haline geleceği için, tedavinin her iki

basamağı da eşit derecede önemlidir. Bit yumurtaları mekanik olarak o bölgeden

uzaklaştırılmalıdır. Çocuğun eşyaları, taraklar, fırçalar, havlular, yastık çarşaf gibi eşyalar

temizlenmeli ve havalandırılmalıdır. Çünkü bit insan vücudu dışında bir süre sonra varlığını

sürdüremez.

Melek GÜNEL

Okul Doktoru

TÜRKÇE DİL ETKİNLİKLERİMİZDE NELER

ÖĞRENDİK?

Aile etkinliği olarak çocuklar hafta sonu evde artık materyaller ile

hazırladıkları komik ve havalı şapkalarını okula getirerek, arkadaşlarına anlattılar

ve şapka partisi yaptık.

Nezaket sözcüklerini kullanmanın önemi hakkında sohbet ederek, iletişim ve

sosyal becerilerimizi geliştirdik.

‘’Ulaşım deyince aklımıza ne geliyor?’’Düşünüp arkadaşlarımız ile paylaştık. Ön

değerlendirme çalışması yaparak, düşünme becerilerimizi geliştireceğiz.

‘’Havayı, suyu ve toprağı kirletmemek için neler yapabiliriz?’’ sorusu ile

dönüşümlü düşünerek akıl haritası hazırladık. Ardından konu ile ilgili resimler

yaptık.

‘’İletişim Kuran’’ profil özelliğimizi ele alarak iletişim kurmanın önemine

değinerek alt iletişim becerilerimizi geliştirdik.

Beslenme Dostu Okul Projesi kapsamında ‘’Sağlıklı besinler nelerdir?’’ Sorusuyla

beyin fırtınası yaptık. Okulumuzun yemekhanesinde ‘’Sağlıklı Beslenme’’

tabaklarımızı hazırladık.

Okulumuza kırmızı kıyafetler giyerek geldik ve ‘’Sevgi Günü’’ partisi yaptık.

Yedi rakamını pekiştirdik ve kesik çizgilerden modelleyerek el-göz

koordinasyonumuzu geliştirdik.

Ulaşım sistemlerinin sağladığı kolaylıklar hakkında beyin fırtınası yaparak,

fikirlerimizi paylaştık.

Okullarda Orman Projesi kapsamında ‘’Ekosistemin çöküşü nelere yol açar?’’

scamper çalışması yaptık.

Eko Okul Projesi kapsamında Toprak kullanımını nasıl verimli hale getirebiliriz?

Yeşil alanları nasıl çoğaltabiliriz?Soruları hakkında beyin fırtınası

yaparak,fikirlerimizi paylaştık.Arka bahçemizde keşfe çıkarak,gözlem yaptık.

ÖĞRENDİĞİMİZ PARMAK OYUNU, BİLMECE VE ŞARKILAR KEMERİNİ TAK

Kemerini tak,tak tak tak Ülkeyi,çevreyi temiz tutalım

Güvende olmalısın Çöpleri arabaya atmayalım

Kemerini tak tak tak tak Atan olursa eğer uyaralım

Kurallara uymalısın. Bunları yapanı anlamıyorum

Page 11: AYLIK VELİ BÜLTENİ

11

Arabaya binince kapımı kapatırım Kemerini tak tak tak tak

Harekete geçmeden kemerimi takarım Güvende olmalısın

Babama rica eder,müziğimi dinlerim Kemerini tak tak tak tak

Arkama yaslanıp,keyfime bakarım. Kurallara uymalısın.

BİLMECELER

Altında dört teker,üstünde yük çeker.(Araba)

Koskocaman bir deve,suda yüzer seve seve.(Gemi)

Sıra sıra odalar, birbirini kovalar.(Tren)

Havalarda dolaştırır, yolcuları hızla ulaştırır.(Uçak)

FEN VE DOĞA

Deney: Su, sirke ve karbonat cam kavanozun içerisine eklenir. Daha sonra mısırlar yavaşça

eklenir. Sirke ve karbonat tepkimeye geçtiği için tepkimenin hareketine bağlı olarak suyun

dibindeki mısırlar yukarı doğru çıkar ve su yüzeyine gelirler.

Page 12: AYLIK VELİ BÜLTENİ

12

MÜZİK ORFF...

Herkese Merhabalar, Müzikle dansla hareketle çalgılarla yol alırken bu ay masallarla yolculuğa da başladık. Keyifle merakla müzikli saatler geçirdik.

Bestecilerden Mozart ile tanıştık. Müzikleri ile canlandırmalar yaptık. Türkler için yaptığı Türk marşı ile ritim tuttuk.

Sihirli fasulye adlı masalı anlatırken ben çocuklarda belirli yerlerde ritmik olarak katıldılar kralın yürüyüşüne devin horlamasına hayvanların seslerine… Çok keyifli heyecan ve merakla dinlediler.

Taşıtlar ve nasıl ses çıkardıkları üzerine konuştuk.

Otomobil kornası adlı şarkıyı öğrendik.

Saatlerin büyüklüğü ve çıkardığı sesler üzerine devinimlerde bulunduk.

Saat şarkısını öğrendik.

Nilay BECEREN

Müzik ve Orff Eğitimi Öğretmeni

RESİM – HEYKEL…

Merhaba,

Şubat ayında biz yaşadığımız kış mevsimi manzaralarını grup çalışması

olarak uyguladık, boyarken iz bırakırken oluşturduğumuz kar lekelerinden

çok keyif aldık.

Kardan adam yapmayı kolaylaştırıp kardan adamdan birçok hayvanın gövdesini oluşturduk,

ayrıntılarla hayvanlarımızı gerçekçi şekilde uyguladık. El koordinasyonumuzu geliştirirken,

yaptıklarımızdan da çok keyif aldık. Atölyemizden bu ay da bu kadar,

Sevgimle…

Hafize Türk ÖNGÜÇ

Resim-Heykel Öğretmeni

Beden Eğitimi!

Mart ayı boyunca PYP kapsamında gerçekleştirdiğimiz spor etkinliğimizde,

’’Sağlıkla Formda Olma” ile ilgili önce spor yapmayan insanların nasıl

göründüklerini inceledik ve belli bir süre düzenli spor yaptıktan sonraki görüntüsü

ile arasındaki farkı fark ettik. Böylece kendimizi sevmemiz ve öncelikle sağlığımızın,

vücudumuzun değerini bilmemiz ve şevkle spor yapmamız gerektiğini anladık.

Page 13: AYLIK VELİ BÜLTENİ

13

Yürüme, sekme ve sıçramalarda kas kuvveti ve esnekliği ile eklem hareketliliğini geliştirmek amacı

ile ip ve çizgi çalışmaları yaptık. Merdiven çıkıp yüksekten atlayarak denge ( konma) çalışması

uyguladık. Tünelden ve denge tahtasından geçtik. Böylece yer değiştirme, dengeleme ve nesne

kontrolü hareketlerini bir arada yapabilmeyi geliştirdik.

Atmalar ile ilgili çabukluğu geliştirmek için atma ve fırlatma oyunları ile birlikte top sürme

yarışması ve topa yetiş oyunu oynadık.

Top alıştırmaları ile ilgili koordinasyonu geliştirmek amacı ile bol bol top ile ilgili eğitsel oyunlar

oynadık. Böylece fiziksel etkinliklerde üstlendiğimiz rollerin sorumluluklarını yerine getirme

gereğini kavramaya çalıştık.

Meltem BAHAR

Beden Eğitimi Öğretmeni

SATRANÇ- KARİKATÜR

Karikatür: 5 yaslara çizim dersinde şekillerden nesne türetme ve hayal

gücü ile geliştirme çalışmaları yapıldı. Kule ve yengeç çizildi. 3 boyutlu

kutu çizildi ve öğrenciler kişiselleştirdiler çizimlerini. Vagon ve tencere

çizildi burada sürpriz ve ters açı bir nesne eklenmesi istendi öğrencilerden

çizimlerine.

Satranç: 5 yaşlara doğru(korumasız) ve yüksek puanlı taşı yemek konusu anlatıldı. Satranç

dersinde şah çekildi, kaçıyorum konusu gösterildi.

Yiğit YILDIRIM

Karikatür-Satranç-STEM Öğretmeni

BALE

* Kol pozisyonları: Hazırlık kol pozisyonu, 1. pozisyon, 2. pozisyon, 3.pozisyon

* Ritmik egzersizler

* Ayak pozisyonları: Paralel, 1. pozisyon, 2. pozisyon

* Stretch egzersizleri

* Demi plie dans la 1st pozisyon paralel

* Releve

Önümüzdeki ay görüşmek üzere…

Ewa DİYAROĞLU

Bale Eğitmeni

Page 14: AYLIK VELİ BÜLTENİ

14

İYİ Kİ

DOĞDUNUZ

...

Şubat

AYINDA DOĞANLAR

* Kemal Ege SARI (Gökyüzü Sınıfı)

Akın ÇAVUŞOĞLU (Ay Sınıfı)

Kerem TERZİ (Ay Sınıfı)