11
48 www.unkapani.com.tr BAKTERİLER Biyosferde yer alan Moneralar aleminin en yaygın olarak bulunan prokaryot hücreli canlılarıdır. Yeryüzünde canlıların olduğu her ortamda bakteriler de bulunur. Hatta -90 o C ‘de buzullar içinde ve + 80 o C kaplıcalarda yaşayabilen bakteri türleri de vardır. Canlılarla olduğu gibi, su, rüzgâr ve havayla da taşınabilirler. Prokaryot hücreli oldukları için hücrelerinde; hücre çeperi, ribozom, zarla çevrili olmayan DNA ve RNA, canlı hücre zarı ve sitoplâzma bütün bakteri hücrelerinin temel yapısını oluşturur. Hücre Çeperi Ve Hücre Zarı: Bakterilerde bulunan hücre çeperi bitki hücrelerinin dışında bulunan hücre çeperine işlevsel olarak benzese de yapısı farklıdır. Bitki hücrelerinin çeperi selülozdan yapılı iken bak- teri hücrelerinin çeperleri protein ve karbonhidratlardan yapılıdır. Bu protein çeşidi=Diaminopimelik asit ve glikoz türevi olan muramik asitten oluşur. Hücre çeperi bakteriyi korur. Dinçlik verir. Şekil verir. Hücre zarı ise tüm canlı hücrelerde olduğu gibi; canlı, esnek ve seçici geçirgendir. Bazı bakterilerde ise hücre çeperinin dışında koruyucu yapı olan KAPSÜL bulunur. Kapsül bakteriyi fagositoz olmaktan korur ve yüzeye tutunmasını sağlar. Kapsül polisakkarit yapılıdır. Bir bakteride kapsül; bakterinin hastalık yapma yani patojen olma yeteneğini artırır. Sitoplâzma Bakteri hücrelerinde diğer canlı hücrelerde olduğu gibi sitop- lâzma vardır. Sitoplâzmanın %90 ‘ı sudur. Sitoplâzmanın içinde yer alan organik ve inorganik moleküller bakteri hücre- lerindeki moleküllere benzerlik gösterir. Ancak prokaryot hücreli oldukları için tek organel zarsız olan ribozomdur. Ribozom enzimlerinde üretildiği organeldir. Enzimsiz hayat olmayacağı için ribozomsuz bir canlıda yoktur. Yani ribozom evrensel bir organeldir. Bazı bakterilerde oksidatif fosforilasyon (Oksijenli solu- num)yapılır. Ökaryot hücreli canlılarda bu olay sitoplâzmada başlayıp, mitokondride devam ederken bakterilerde bu olayın enzimleri MEZOZOM (E.T.S) adlı zarsız yapıda bulunur. Bazı bakterilerde ise inorganik moleküllerden organik mole- kül sentezlerler. Üretici olan bu bakterilerde kloroplast organeli bulunmaz. Bu organelin yerine Zarsız olan fotofosforilasyon (Fotosentez) enzimleri taşıyan KLORO- FİL(E.T.S) molekülü bulunur. DNA ve RNA molekülleri ise sitoplâzma içinde zarsız bir halde bulunur. Bu DNA ve RNA moleküllerinin yoğun olduğu bölgelere NÜKLEOİD (çekirdek alanı) adı verilir. Bakterile- rin depo molekülü fotosentetik bile olsalar GLİKOJEN’dir. Bazı bakterilerde kamçı adı verilen hücre zarı uzantıları da bulunur. Kamçı sayısı birden fazla olabilir. Kamçılar bakteri- nin karşılıklı kutuplarında bulunacağı gibi bir kutbunda da yoğunlaşmış halde bulunabilir. Bakteri hücreleri ‘’ n’’ kromozomludur.(HAPLOİD)Mutasyona uğrayabilirler. Bakteriler; pH, radyasyon oksijen ve kimyasal maddelerle de etkisiz hale getirilebilirler. BAKTERİLERİN SINIFLANDIRILMASI BAKTERİLER Şekillerine Solunum çeşitlerine Beslenme şekillerine Gram boyasına Çubuk şekilli Yuvarlak şekilli Spiral şekilli Virgül şekilli Oksijenli solunum Oksijensiz solunum Hem oksijenli hem oksijensiz Ototrof Hetetrof Fotoototrof Kemoototrof Gram (+) Gram(-)

Biyoloji 5

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: Biyoloji 5

48

www

.unk

apan

i.com

.tr

BAKTERİLER Biyosferde yer alan Moneralar aleminin en yaygın olarak bulunan prokaryot hücreli canlılarıdır. Yeryüzünde canlıların olduğu her ortamda bakteriler de bulunur. Hatta -90 oC ‘de buzullar içinde ve + 80 oC kaplıcalarda yaşayabilen bakteri türleri de vardır. Canlılarla olduğu gibi, su, rüzgâr ve havayla da taşınabilirler.

Prokaryot hücreli oldukları için hücrelerinde; hücre çeperi, ribozom, zarla çevrili olmayan DNA ve RNA, canlı hücre zarı ve sitoplâzma bütün bakteri hücrelerinin temel yapısını oluşturur.

Hücre Çeperi Ve Hücre Zarı:

Bakterilerde bulunan hücre çeperi bitki hücrelerinin dışında bulunan hücre çeperine işlevsel olarak benzese de yapısı farklıdır. Bitki hücrelerinin çeperi selülozdan yapılı iken bak-teri hücrelerinin çeperleri protein ve karbonhidratlardan yapılıdır. Bu protein çeşidi=Diaminopimelik asit ve glikoz türevi olan muramik asitten oluşur. Hücre çeperi bakteriyi korur. Dinçlik verir. Şekil verir.

Hücre zarı ise tüm canlı hücrelerde olduğu gibi; canlı, esnek ve seçici geçirgendir.

Bazı bakterilerde ise hücre çeperinin dışında koruyucu yapı olan KAPSÜL bulunur. Kapsül bakteriyi fagositoz olmaktan korur ve yüzeye tutunmasını sağlar. Kapsül polisakkarit yapılıdır.

Bir bakteride kapsül; bakterinin hastalık yapma yani patojen olma yeteneğini artırır.

Sitoplâzma

Bakteri hücrelerinde diğer canlı hücrelerde olduğu gibi sitop-lâzma vardır. Sitoplâzmanın %90 ‘ı sudur. Sitoplâzmanın içinde yer alan organik ve inorganik moleküller bakteri hücre-lerindeki moleküllere benzerlik gösterir. Ancak prokaryot hücreli oldukları için tek organel zarsız olan ribozomdur. Ribozom enzimlerinde üretildiği organeldir. Enzimsiz hayat olmayacağı için ribozomsuz bir canlıda yoktur. Yani ribozom evrensel bir organeldir.

Bazı bakterilerde oksidatif fosforilasyon (Oksijenli solu-num)yapılır. Ökaryot hücreli canlılarda bu olay sitoplâzmada başlayıp, mitokondride devam ederken bakterilerde bu olayın enzimleri MEZOZOM (E.T.S) adlı zarsız yapıda bulunur.

Bazı bakterilerde ise inorganik moleküllerden organik mole-kül sentezlerler. Üretici olan bu bakterilerde kloroplast organeli bulunmaz. Bu organelin yerine Zarsız olan fotofosforilasyon (Fotosentez) enzimleri taşıyan KLORO-FİL(E.T.S) molekülü bulunur.

DNA ve RNA molekülleri ise sitoplâzma içinde zarsız bir halde bulunur. Bu DNA ve RNA moleküllerinin yoğun olduğu bölgelere NÜKLEOİD (çekirdek alanı) adı verilir. Bakterile-rin depo molekülü fotosentetik bile olsalar GLİKOJEN’dir.

Bazı bakterilerde kamçı adı verilen hücre zarı uzantıları da bulunur. Kamçı sayısı birden fazla olabilir. Kamçılar bakteri-nin karşılıklı kutuplarında bulunacağı gibi bir kutbunda da yoğunlaşmış halde bulunabilir.

Bakteri hücreleri ‘’ n’’ kromozomludur.(HAPLOİD)Mutasyona uğrayabilirler. Bakteriler; pH, radyasyon oksijen ve kimyasal maddelerle de etkisiz hale getirilebilirler.

BAKTERİLERİN SINIFLANDIRILMASI

BAKTERİLER

Şekillerine

Solunum

çeşitlerine

Beslenme

şekillerine

Gram boyasına

Çubuk şekilli Yuvarlak şekilli Spiral şekilli Virgül şekilli

Oksijenli

solunum

Oksijensiz

solunum

Hem oksijenli

hem oksijensiz

Ototrof Hetetrof

Fotoototrof

Kemoototrof

Gram (+) Gram(-)

Page 2: Biyoloji 5

49

Unk

apanı®

Yayın

cılık

w

ww.u

nkap

ani.c

om.tr

ŞEKİLLERİNE GÖRE BAKTERİLER

Basillus =çubuk şeklinde bakteriler: Yoğurt bakterileri örnek olarak verilebilir. İnsanlar için faydalı olan bu bak-teriler aynı zamanda sindirimi de kolaylaştırır.

Coccus =yuvarlak şeklinde bakteriler: Bel soğukluğu, dolama, arpacık ve göz kapağı iltihaplanmasını yapan bakteriler örnek olarak verilebilir.

Spiral şeklinde bakteriler: Frengi ve diş kirine neden olan bakteriler örnek olarak verilebilir.

Vibriyo =virgül şeklindeki bakteriler:

SOLUNUM ÇEŞİTLERİNE GÖRE BAKTERİLER

Bakteriler solunumda oksijen kullanıp kullanmamalarına göre üçe ayrılırlar.

AEROB BAKTERİLER: Bu bakteriler bitkiler ve hayvan-lar gibi oksijenli solunum yaparlar. Ancak ökaryot hücreli canlılarda olduğu gibi mitokondri organeli taşımazlar. Solu-numu mezozomlardaki enzimlerle gerçekleştirirler. Toprağın üstünde, göl ve deniz yüzeylerinde yaşarlar. Zatürre ve yoğurt bakterileri örnek olarak verilebilir.

ANAEROB BAKTERİLER: Bu bakteriler yaşamak için gerekli olan enerjilerini elde ederken oksijen kullanmazlar. Besinleri tamamen parçalayamadıkları içinde az enerji elde ederler. Bu canlıların metabolizma hızları oksijenli solunum yapanlara göre daha yavaştır.Bakterilerin solunumu sonu-cunda laktik asit,asetik asit ve alkol gibi ürünlerde olu-şur.Anaerobik bakteriler besin olarak karbonhidrat kullanıyor-larsa bu olaya MAYALANMA (FERMANTASYON),protein ve amino asitlerin anaerobik solunumda kullanılmasına da PÜTRİFİKASYON (ÇÜRÜME) denir.Oksijenin olmadığı derinlerde yaşarlar.

FAKÜLTATİF BAKTERİLER: Bu bakteriler hem oksijen-li, hem de oksijensiz solunum yaparlar.

Bazı bakteriler de geçici aerob veya anaerob bakteri adlarını alırlar. Bu bakteriler zorunlu hallerde kaldıklarında geçici bir süre için yapmadıkları solunum şeklini yaparlar.

BESLENME ŞEKİLLERİNE GÖRE BAKTERİLER

Bakteriler hem ototrof hem de hetetrof beslenirler.

HETETROF BESLENEN BAKTERİLER: Bu şekilde beslenen bakteriler kendi besinlerini kendileri yapamaz-lar. Besinlerini dışarıdan hazır olarak alırlar. Hetetrof bakteriler dört grupta incelenir.

PARAZİT BAKTERİLER: Yaşamlarını sürdürebilmek için başka canlıya ihtiyaç duyan bakterilerdir. Parazit olarak yaşamalarının temel sebebi besinleri sindiren enzim sis-temlerinin olmayışıdır. Bu bakterilerin üremeleri çok hız-lıdır. İnsan vücudunda da yaşayan bakteriler, monomerlerin bol olduğu sindirim sistemi, kan ve hücre-lerde yaşayabilirler. İnsan vücudunda yaşayan bu bakte-rilere PATOGEN BAKTERİLER denir.

Patojen bakteriler üzerinde yaşadıkları hücreyi yok etmek veya parçalamak için toksit adı verilen protein yapılı zehirli madde salgılarlar.

Patojen bakteriler üzerindeki canlıları yok edebilirler. Ancak ortama en iyi adaptasyonu sağlayan bakteriler konaklarını ölümüne neden olmazlar. Çünkü konağın ölümü bakterinin de ölümü demektir. Bu şekilde yaşayan bakteriler en geliş-miş, adaptasyonu mükemmel olan bakterilerdir. İnsan vücu-duna giren patojen bakterilere karşı hücreler savunma sıvısı olan yine temeli protein molekülü olan ANTİKOR’u üretirler. Kanla taşınan antikor bakterilere karşı bağışıklık kazanılma-sını sağlar.

Patojen bakterilerin yok edilmemesi durumunda antibiyotik tedavisi başlatılır. Antibiyotikler bakterinin ribozomlarını ve enzimlerini bozarak onların ölmelerine neden olurlar.

Bazı bakterilerin ribozomları insanların ribozomlarına benze-diği için bazı insanların bu antibiyotikleri kullanması sonucu ölümlerine neden olur.

SAPROFİT (=AYRIŞTIRICI) BAKTERİLER: Bu bakteriler çürükçül bakterilerde denir. Canlı artık ve ölüleri ile ya-şamlarını sürdüren bu bakteriler, organik molekülleri hüc-re dışı sindim ile inorganik moleküllere dönüştürürler. Yani madde döngüsünün temelini oluştururlar. Organik molekül bakımından zengin olan toprağa HUMUSLU TOPRAK denir. İşte bu topraklardaki saprofit bakteri sa-yısı çok fazladır. Çoğunluğu oksijenli solunum yapar.

Page 3: Biyoloji 5

50

Unk

apanı®

Yayın

cılık

w

ww.u

nkap

ani.c

om.tr

Saprofit bakterilerin yanında saprofit yaşayan ökaryot hücreli mantarlarda vardır.

• AZOT BAĞLAYICI BAKTERİLER: Havadaki serbest azotu kullanabilen canlılardır. Yağmurla yeryüzüne inen azotu azot tuzlarına dönüştüren bu bakteriler özellikle baklagil türü bitkilerin köklerindeki nodyumlarda yaşarlar. Kökte yaşadıkları nodüllere rihizobium denildiğinden, bu bakterilerde RİZOBİUM BAKTERİLERİ denir.

• DENİTRİFİKASYON BAKTERİLERİ: Özellikle nitrat tuzları başta olmak üzere topraktaki azot tuzlarını parça-layarak serbest azot gazına dönüştüren bakterilerdir. Böylece havadaki azot gazının oranı korunmuş olur. Azot tuzlarına güherçile adı verildiğinden bu bakterilerde

GÜHERÇİLE BOZAN BAKTERİLER denir. Azot döngüsün-de görev alırlar.

OTOROF BESLENEN BAKTERİLER: Bu şekilde besle-nen bakteriler inorganik moleküllerden organik molekül sentezlerler. Üretici olan bu bakteriler iki çeşittir.

• FOTOSENTETİK OTOTROF BAKTERİLER: Bakteriler ışık enerjisini kullanarak organik molekül yani besin sen-tezlerler. Bu bakterilerde klorofil bulunur. Prokaryot ol-dukları için kloroplast taşımazlar. Yeşil bitkilerin yaptığı fotosentezden farkı klorofilin bulunduğu yer ve kullanılan hidrojen kaynağıdır. H2O yerine H2S veya H2 kullanırlar. Su kullanmadıkları içinde fotofosforilasyon sonucu oksi-jen gazı üretemezler. Yerine kükürt üretirler.

Fotosentetik bakteriler anaerobiktir. Oksijenle karşılaştıkla-rında ölürler. Bu nedenle yaşadıkları ortamda da oksijen yoktur.

IŞIK

CO2 + H2S Besin + S + H2O(Kükürt bakterisi)

KLOROFİL

IŞIK

CO2 + H2 Besin + H2O (Hidrojen bakterisi)

KLOROFİL

• KEMOSENTETİK OTOTROF BAKTERİLER: Kemosen-tetik bakteriler inorganik moleküllerden organik molekül sentezlerken ışık enerjisi yerine kimyasal bağ enerjisi kulla-nırlar. Klorofil taşımazlar. Madde döngüsünde çok önemli rol oynarlar. Zararlı birçok inorganik molekülleri zararsız hale dönüştürürler.

Fotosentetik bakteriler özümleme için gereken ATP’yi ışık-tan, Kemosentetik bakteriler ise saprofitlerin organik molekül-leri parçalamaları sonucu çıkan NH3,H2S,NO2,NO3 ve FeCO3

kullanarak ATP elde ederler.

Kemosentez olayına inorganik madde fosforilasyonu’da denir.

NH3 + O2 HNO2 + H2O +Kalori (Nitrosomanas)

HNO2 + O2 HNO3 + Kalori (Nitrobakter)

H2S + O2 H2O + S + Kalori (Kükürt bakterisi)

FeCO3 + O2 + H2O Fe(OH)3 + CO2 + Kalori (demir bakterileri)

N2 +O2 NO2 + Kalori ( Azot bakterileri)

Bu şekilde inorganik maddelerin oksidasyonu sonucu açığa çıkan kimyasal enerji CO2 ile tepkimeye girerek besin sen-tezlerler. Işık ve klorofil kullanılmadan sitoplâzmada reaksi-yonlar gerçekleşir. Oksijen solunum için değil inorganik molekülleri oksitlemek için kullanılır.

Kemosentez sonucunda bitkilerin topraktan alabileceği inorganik tuzlar oluşur.

GRAM BOYASINA GÖRE BAKTERİLER

Bakteriler sahip oldukları hücre çeperlerine göre gram boyası (mor-mavi) ile boyandığında çeşitli renkler alırlar. İki çeşittir.

• GRAM POZİTİF BAKTERİLER: Bu bakteriler gram boyası ile boyandıklarında mor-mavi renk alırlar. peptidoglikandan oluşan hücre duvarına sahiptirler.

• GRAM NEGATİF BAKTERİLER: Bu bakteriler gram boyası ile boyandıklarında mor-mavi renk almazlar. Hüc-re duvarları iki katlı olup boyayı içeri almazlar.

BAKTERİLERİN ÜREMESİ

Bakterilerin üremesi iki şekilde olur.

EŞEYSİZ ÜREME: Bakteriler haploid kromozomludur. Bu nedenle mayoz bölünme geçiremezler. Eşeysiz üre-meleri mitoz bölünme ile olur. Ancak bakteri hücrelerinin çekirdeği olmadığı için çekirdek bölünmesinin safhaları görülmez. (Profaz, metafaz v b. AMİTOZ bölünme) Bak-terilerin yaşadıkları ortamda yeterli su, optimum sıcaklık varsa bakteri hücreleri 20 dakikada bir bölünürler. Bu bö-lünme hızı ile bakteriler 24 saatte iki bin ton ağırlığa sa-

Page 4: Biyoloji 5

51

Unk

apanı®

Yayın

cılık

w

ww.u

nkap

ani.c

om.tr

hip bir kitleye sahip olurlardı. Ancak bu artış bu kadar çok olamaz. Çünkü bakterilerin üremeleri için gereken besin ve su tükenir Yine bakterilerin ürettikleri alkol, asit ve bazı kimyasal maddelerde ortamda birikince bakterile-ri yok eder. Böylece bakterilerin populasyonu da denge-lenmiş olur.

EŞEYLİ ÜREME: Düzensizde olsa bakteriler eşeyli üreyebilirler. Bu sayede ortama en iyi uyumu yapmış olan yeni türler ortaya çıkar. Bakterilerde ökaryot tek hücreli olan Paramesyumlar gibi bir eşeyli üreme çeşidi olan Konjugasyonla ürerler. Bu üremede DNA ‘sı farklı iki bakteri yan yana gelerek aralarında geçici bir köprü oluş-tururular. Bu köprü aracılığı ile DNA parçalarını yani plazmidleri değiştirirler. Sonra ayrılarak bölünmelerine devam ederler. Bu eşeyli üreme çeşidi diğer eşeyli üre-melerden farklıdır. Çünkü diğer eşeyli üremelerde hem çeşitlilik hem de sayıca artış varken konjugasyonda sa-dece çeşitlilik vardır. (varyasyon)Bakterilerin eşeyli üre-melerinde mayoz, gamet oluşumu ve döllenme gözlen-mez.

Bakterilerde Konjugasyon

Transformasyon=Bakterilerin yaşadıkları ortamdaki DNA parçalarını alarak kendi DNA’sına eklemesi olayıdır.

Trandüksiyon= Virüsler aracılığı ile bakteri DNA’larının birin-den diğerine aktarılmasıdır.

Bazı bakteriler ortam şartlarının bozulması sonucu ortama dayanıklı ‘’ENDOSPORLAR’’ oluştururlar. Endospor bakteri ortasında veya bir kenarında bulunan küre şekilli yapılardır. Endospor oluşumu sırasında hücre su kaybederek plazmoliz olur. Oluşan bu yapıya endospor denir. Endosporlar bazal metabolizma için gereken enerji ile yaşarlar. Ortam şartları düzelince de yeniden deplazmoliz olarak çimlenirler. Endospor bir üreme şekli değil korunma şeklidir. Endosporları ortamdan yok etmek için; 120 oC’ de 1 atmosfer basınç altında 20 dakika tutmak yeterlidir. Endospor oluşumu en çok basil şekilli bakterilerde görülür.

Farklı Endospor Şekilleri

BAĞIŞIKLIK NEDİR?

İnsan vücuduna dışardan giren birçok bakteri ve virüs ağır ya da hafif hasarlar vererek enfeksiyona neden olurlar. Yine bu enfeksiyonlardan bazılarını geçirdikten sonra bir daha bu mikroorganizmalarla karşılaşsalar bile enfeksiyona yakalan-mazlar. Buna bağışıklık denir.

Vücuda giren mikroorganizmaya karşı özel hücreler yardı-mıyla Antikorlar veya interferonlar üretilir. Bu moleküller protein yapılı olup, canlı hücredeki genler tarafından sentez-lenir. Vücudumuzda bağışıklıkla ilgili görev yapan organ ve dokular vardır. Bunlara: Karaciğer, dalak, kemik iliği, lenf nodları, bademcikler ve akyuvarlar hücreleri ile makrofajlar örnek olarak verilebilir. Bu yapılardan antikor üretilir. Protein yapılı olmaları antikorları özgül yani seçici kılar. Mikroorga-nizmalar ise canlı vücuduna girdiklerinde hücreleri ele geçir-mek için toksin veya antijen salgılar. Canlı hücre her antijene uygun antikor sentezlemek zorundadır. Antijen ile antikor tepkimeye girerek anahtar-kilit uyumu yapar. Sonuçta çökelti oluşur. Çökelti akyuvarlar ve makrofajlar sayesinde fagosi-tozla yok edilir. Hayvanlar yakın akraba ise çökelme az, uzak akraba ise çökelme fazla olur.

Bağışıklık İkiye Ayrılır.

Pasif Bağışıklık: Mikrop vücuda girdikten sonra kazanılır. Hastalık etkeni olan mikroorganizma canlı vücuduna girerek hastalığa sebep olduktan sonra tedavi etmek amacıyla SERUM kullanılır. Serumda hazır antikor vardır. Hastalık etkeni ortadan kalkıncaya kadar serum verilebilir.

Aktif Bağışıklık: Mikrop vücuda girmeden kazanılan bağışıklıktır. Savunma amaçlıdır. Hastalığı geçirerek veya aşılanarak elde edilir.

AŞI: Sağlıklı İnsana Hastalık Etkeni Olan Mikroorga-nizmanın zayıflatılmış veya öldürülmüş olarak enjeksi-yonla verilmesidir. Vücut bunu gerçek mikrop olarak algı-lar. Bağışıklığı sağlayan özel hücreleri ile antikor üret-meye başlar. Böylece hastalık etkeni ile doğrudan karşı-laşmadan vücut savunmaya hazırlanmış olur. Antikor belli dozda vücutta depo edilir. Gerçek mikrop girdiğinde vücut hemen savunmaya geçer. Aşı sağlam insana yapı-lır. Hasta insanlara aşı yapılmaz. Aşı bir kere ya da belli dönemlerde yapılır.

BAĞIŞIKLIK

PASİF BAĞIŞIKLIK AKTİF BAĞIŞIKLIK

Page 5: Biyoloji 5

52

Unk

apanı®

Yayın

cılık

w

ww.u

nkap

ani.c

om.tr

Hastalığı Geçirerek: Gerçek mikrop vücuda girdiğin-de antijen üreterek bireyi hasta eder. Ancak mikroorga-nizma ile ilk defa karşılaşıldığı için hemen antikor ürete-mez. Antikor üretimi biraz zaman alır. Daha sonra aynı hastalık etkeni ile yeniden karşılaşıldığında hastalığa ya-kalandıktan sonra üretilen antikor karaciğerde bir kısmı depo edildiği için hastalık daha erken önlenmiş olur.

İnsanların bazıları genetik yapılarından dolayı bazı hastalık-lara karşı doğuştan bağışıklık kazanarak doğarlar.

Örneğin, zenciler sarıhumma adlı hastalığa doğuştan bağı-şıklık kazanmış olarak doğar.

Antikor miktar

— Hastalık sonucu vücutta oluşan antikor miktarı-

MAVİ- YEŞİL ALGLER Prokaryot hücreli canlılardır. Tatlı su birikintilerinde, denizler-de ve göllerde yaşarlar. Tek hücreli olarak ya da koloni halinde yaşarlar. Çoğunlukla iplik görünümündedirler. Yeşil algler klorofil pigmenti taşıdıkları için yeşil gözükürler. Mavi alglerde fikosiyanin pigmenti taşıdıkları için mavi gözükürler. Bazı türlerde ise kırmızı renk veren fikoeritrin pigmentine sahiptirler. Selüloz ve pektinden yapılı hücre çeperleri vardır.

Fotosentetik mavi-yeşil algler, fotosentetik bakterilere ben-zer. Ancak fotosentetik bakteriler oksijen üretmedikleri halde mavi-yeşil algler üretirler. Fotosentez sırasında hidrojen kaynağı olarak su kullanırlar. Havanın serbest azotunu azot tuzlarına dönüştürürler. Karada azot bağlayıcı bakterilerin yaptığı işi sularda yaparlar. Kötü şartları endospor yaparak atlatırlar.

I ŞIK

CO2 + H2O Besin + O2

Klorofil

PROTİSTALAR ALEMİ

Genellikle tek hücreli ökaryotik canlılardır. Tek hücreli olanla-rına PROTOZOA ve çok hücreli olanlarına METAZOA adı verilir.

KÖKAYAKLILAR: Bu gruba giren canlıların başında AMİP örnek olarak verilebilir. Hetetrof olan bu canlı sitop-lâzma hareketleri ile hareket etme yeteneğine sahiptir. Büyük besinleri hücre içine bir endositoz çeşidi olan FA-GOSİTOZLA alırlar. Tatlı sularda yaşarlar.

KAMÇILILAR: Öglena ve tripanosoma bu gruba örnek olarak verilebilir. Sitoplâzmasında tek çekirdek vardır. Vücudun üst kısmında ağız adı verilen açıklık bulunur. Buradan hareketi sağlayan kamçı çıkar. Ağzın yanında ise ışığa duyarlı olan göz noktası bulunur. Kloroplast adlı organele de sahiptir. Bu nedenle hem ototrof hem de hetetrof beslenir. Tatlı sularda yaşarlar.

Tripanosoma ise; omurgalı hayvanların kanında yaşar. Uyku hastalığına sebep olur. Bu hastalığı insandan insa-na çeçe sineği taşır.

SİLLİLER: Bu gruba paramesyum(terliksi hayvan) verile-bilir. Hücre zarının dışında deri görevi yapan Pelikula denilen bir zar bulunur. Bu zardan sil adı verilen hareketi sağlayan yapılar çıkar. İlk defa paramesyumda ağız ve anüs olarak adlandırılan iki açıklık bulunur. Sitoplâzma-sında iki tane çekirdek vardır. Bu çekirdeklerden büyük olanı beslenme ve hareketten sorumlu, küçük olanı ise üremeden sorumludur. Hetetrof beslenirler. Tatlı sularda yaşarlar.

Tatlı sularda yaşayan tek hücreliler turgor sonucu patlamaz-lar. Çünkü sahip oldukları kontraktil kofulları sayesinde hücrelerine giren fazla suyu aktif taşıma yaparak hücre dışına atarlar. Bu nedenle de patlamazlar.

Hafta

İlk kez yakalanmış

İkinci kez yakalanmış

Page 6: Biyoloji 5

53

Unk

apanı®

Yayın

cılık

w

ww.u

nkap

ani.c

om.tr

SPORLULAR: Bu gruba örnek olarak plazmodium veri-lebilir. Bu canlı hetetrof beslenir. Ancak parazittir. Anofel cinsi dişi sivrisineğin tükürük bezlerinde taşınarak insan-da sıtma hastalığının oluşumuna neden olur.

CIVIK MANTARLAR: Amipler gibi vücutlarının şekilleri yoktur. Hetetrofturlar.

KOLONİLER Bazı tek hücreli canlılar bölündükleri zaman birbirlerinden ayrılmazlar; jelâtinimsi bir madde içinde birbirine yapışık olarak kalırlar. Bu hücre birliğine koloni denir. Bazı biyolog-lar bu tip canlıları tek hücrelilerle çok hücreliler arasında bir geçiş formu olarak kabul ederler. Fakat bu hücre kümeleri çok hücrelilerin vücudu gibi sıkı bir ilişki içinde değillerdir. Dokulaşma görülmez bunun yanında bir iş bölümü söz konu-sudur.

Pandorina: Tatlı sularda yaşayan ve küresel olan mik-roskobik bir kolonidir. Pandorina 16 hücreden oluşmuş-tur. Bütün hücrelerin yapı ve fonksiyonları aynıdır. Hüc-reler birbirinden ayrıldığında her hücreden yeniden 16’lı koloniler meydana gelir. Hücreler arasında iş bölümü ve hiyerarşi bulunmaz.

Volvoks: Birkaç bin hücreden meydana gelen bu cins en gelişmiş kolonidir. Gözle görülebilir bir canlıdır. Hücreler küre oluşturacak şekilde çevrede sıralanmıştır. Bütün hücreler geniş plazma köprüleriyle birbirine bağlanırlar. Volvoks kolonisi üç tüp hücreden oluşur.

I. Dışta bulunan küçük hücrelerde kloroplast, kontraktil koful, stigmaları ( göz benzeri yapılar) ve iki kamçı bulu-nur. Dıştaki bu hücreler koruma, beslenme ve hareketi sağlarlar.

II. Koloninin iç kısmındaki hücreler ise kamçısız olup, kontraktil kofulları ve stigmaları bulunmaz. Bu hücreler osmotik dengeyi ve boşaltım maddelerinin uzaklaştırıl-masını sağlarlar.

III. İç kısmında üremeyi sağlayan hücreler bulunur. Böylece ilk defa vücut ve üreme hücreleri şeklinde bir farklılaşma volvoksta görülür.

MANTARLAR ALEMİ (FUNGİLER) Büyük çoğunluğu tek hücreli canlılardır. Mantarların tüm vücut yapıları Hif adı verilen silindir ipliklerden oluşur. Man-tarlarında bitkiler ve su yosunları gibi hücre çeperleri vardır. Hücre çeperleri ilkel formlarda selülozdan yapılı iken, geliş-miş formlarda kitinden yapılmıştır. Hetetrof olarak beslenirler. Hücre dışı sindirim yaparlar. Çünkü büyük bir çoğunluğu saprofit olarak beslenirler. Diğer kısmıda parazittir. Oksijenli solunum yaparlar. Mantarlar vücutlarına aldıkları glikozun fazlasını glikojen olarak depo ederler. Gerçek mantarların dört çeşidi vardır.

• Maya mantarları

• Küf mantarları

• Pas mantarları

• Şapkalı mantarlar

BİTKİLER ÂLEMİ

Bitkiler; çok hücreli, fotosentetik ökaryot hücrelerden oluşan ototrof canlılardır. Klorofil içerdikleri için inorganik maddeler-den organik maddeler sentezleyebilirler. Klorofil pigmenti kloroplast adlı organelin içindedir.

Tohumsuz Bitkiler(Çiçeksiz Bitkiler):Tohum, çiçek ve meyve oluşumu yoktur. Çoğunda kök, gövde ve yaprak

BİTKİLER

DAMARLI BİTKİLER

DAMARSIZ BİTKİLER

TOHUMSUZ BİTKİLER

TOHUMLU BİTKİLER

Page 7: Biyoloji 5

54

Unk

apanı®

Yayın

cılık

w

ww.u

nkap

ani.c

om.tr

gibi farklılaşmalar yoktur. Üremeleri eşeyli ve eşeysiz üremenin birbirini takip etmesi (metagenez) şeklinde gerçekleştirilir. Tohumsuz bitkiler damarlı çiçeksiz bitkiler ve damarlı çiçeksiz bitkiler olmak üzere iki kısımda ince-lenir.

Tohumsuz bitkilerde haploit evre uzun, diploit evre kısadır.

Stomalar ve iletim demetleri ilk olarak eğrelti otlarında görü-lür.

MONOKOTİLEDON

Embriyolarında tek çenek bulunur. Yaprakları paralel damar-lıdır. Gövdede kambiyum yoktur iletim demetleri düzensiz dağılmıştır. Saçak kök sistemi vardır.

ÖRNEK

Buğday, mısır, lale, pirinç verilebilir.

DİKOTİLEDON

Embriyolarında çift çenek bulunur. Yaprakları ağsı damarlı-dır. Gövdede kambiyum vardır. Kazık kök sistemi vardır. Kurak ortamda yaşamaya adapte olabilirler.

ÖRNEK

Badem, elma, fındık, kaktüs verilebilir.

Tohumlu bitkiler(Çiçekli bitkiler):Tohum, çiçek ve meyve oluşumu vardır. Kök, gövde ve yapraklar gelişmiş olarak bulunur. Üreme organları çiçeklerdir. Üremeleri eşeysiz (vejetatif) ve eşeysiz üreme şeklindedir.

Tohumlu bitkilere doğru diploit evre uzamaya başlar.

HAYVANLAR ÂLEMİ

Hayvanlar; çok hücreli, ökaryotik hücrelerden oluşan hetetrof canlıdırlar. Çoğu eşeyli olarak üreyebilmektedirler. Hayvan-lar âlemi çok farklı özelliklere sahip milyonlarca türden oluş-muştur. Kolay incelenebilmeleri için gruplandırılmışlardır. Hayvanlar; omurgasızlar ve omurgalılar olmak üzere iki şubede incelenebilmekted irler.

OMURGASIZLAR ŞUBESİ

Bu şubede yer alan canlıların sırtlarında notokord adı verilen sinir şeridi yoktur. Embriyolarının gelişimi sırasında solungaç yarıkları gözlenmez. Toprak solucanı ve mürekkep balığı hariç açık dolaşım sistemi görülür. Açık dolaşım sistemine sahip canlılarda kılcal kan damarı yoktur. Bazı sınıflarında iç, bazı sınıflarında dış iskelet vardır. Davranışları ve tepkileri çok basittir. Deri solunumu, solungaç solunumu ve trake solunumu bu canlıların bazılarında görülür.

Süngenler: Vücutları içte endoderm, dışta ektoderm olmak üzere iki embriyo tabakasından oluşmuştur. Vücutlarında “por” adı verilen çok sayıda delik bulunur. İskeletleri (iç) in-organik ve organik maddelerden yapılmıştır. Organlaşma ve sistemleşme görülmez. Eşeysiz çoğalmaları tomurcuklanma ile olur. Tatlı su ve denizlerde yaşayabilirler.

TOHUMSUZ BİTKİ-

LER

DAMARSIZLAR

örnek: Karayosunu

DAMARLILAR

Örnek: Eğreltiotu

AÇIK TOHUMLULAR KAPALI

TOHUMLULAR

TEK ÇENEKLİ

ÇİFT ÇENEKLİ

OMURGASIZLARSÜNGERLER

SOLUCANLAR

SÖLENTERLER

YUMUŞAKÇALAR

EKLEM BACAKLILAR

DERİSİ DİKENLİLER

Page 8: Biyoloji 5

55

Unk

apanı®

Yayın

cılık

w

ww.u

nkap

ani.c

om.tr

Sölenterler: Vücutları İçte Endoderm, Dışta Ektoderm Olmak üzere iki embriyo tabakasından oluşmuştur. Vücutla-rının merkezinde sindirim boşluğu bulunur. Hayvanlar âle-minde ilk gerçek sinir hücreleri bunlarda görülmüştür.

ÖRNEK Denizanası, hidra ve mercanlar verilebilir.

Solucanlar: Çoğu tatlı sularda veya dip çamurunda yaşar. Bazıları asalak yaşar, bazıları balçık içindeki organik besin-lerle beslenirler ve üçe ayrılırlar.

Yassı solucanlar; Vücutları, yassı, oval ve uzundur. Ağız ve anüs görevi gören tek açıklık bulunur. Genel-likle parazit yaşarlar. Bunlarda sindirim sistemi bulun-maz. Çoğu hermafrodittir. Sinir sistemi ve üreme sis-temi vardır.

ÖRNEK Planarya, tenya, karaciğer kelebeği verilebilir.

Yuvarlak Solucanlar; Vücutları, yuvarlak ve uzundur. Sindirim sistemleri ağız ve anüs olmak üzere iki açıklık-tan oluşur. Bitki ve hayvanlarda parazit olarak yaşarlar. İnsanlarda hastalık yaparlar.

ÖRNEK Kancalı kurt, kök solucanı, barsak kurtları(solucan) verilebilir.

Halkalı Solucanlar; Vücutları Çok Sayıda Halkanın sıra-lanması ile oluşur.(segmentlidir)Vücutlarında baş bölgesi ayırt edilebilir. Sindirim sistemi özel bölümlere ayrılmıştır. Kapalı dolaşım ilk olarak bu canlılarda görülür. Kanların-da taşıyıcı pigment olarak hemoglobin bulunur.

ÖRNEK Toprak solucanı, yelpaze solucanı, sülük verilebilir.

Yumuşakçalar: Vücutları Yumuşaktır Ve İskeletsizdirler. Bazı üyeleri kabukludurlar. Solungaçları ile solunum yaparlar Bazılarının karın kısmında kaslı ayakları bulunur. Ahtapot ve mürekkepbalığında dolaşım kapalı, diğer üyelerinde açıktır. ÖRNEK Ahtapot, salyangoz, midye verilebilir.

Eklembacaklılar: Vücutları baş, göğüs ve karından olu-şur. Vücutları kitin bir kabuk ile örtülüdür. Dış iskeletleri vardır. Karasal yaşama en iyi uyum yapmış omurgasızlardır. Basit bir sinir ve solunum sistemi vardır. Bazı üyeleri solun-gaç solunumu yaparken bazıları trake solunumu yaparlar. Karınlarında bir sinir kordonu bulunur. Dolaşım sistemleri açık dolaşım şeklindedir. Ayrı eşeylidirler. Eklem bacaklılar dört grupta incelenir.

Kabuklular; Karides, yengeç, ıstakoz

Örümcekler; Su kenesi, akrep

Çok Ayaklılar; Çıyan, kırkayak

Böcekler; Bit, pire, çekirge, kelebek, arı, termit gibi canlı-lar bu grupta yer alırlar.

Derisidikenliler: Hemen hemen hepsi denizlerde yaşar. Derileri genellikle dikenlidir. Solungaç ve deri yoluyla solu-num yaparlar.

ÖRNEK Denizhıyarı, denizkestanesi, denizyıldızı verilebilir.

OMURGALILAR ŞUBESİ

Bu şubede yer alan canlılarda, embriyo döneminde görülen notokord daha sonra omurga adını alır. Embriyo dönemlerin-de solungaç yarıkları görülür, ancak karada yaşayan omur-galılarda daha sonra bu solungaç yarıkları kaybolur. Kapalı dolaşım sistemine sahiptirler. Kılcal kan damarı dahil olmak üzere tüm damarlar vardır. İç iskelete sahip canlılardır. Davranışları ve tepkileri çok gelişmiştir. Hepsi ayrı eşeylidir. Solunum organları yutak ile bağlantılıdır. Üç embriyonik tabakaya sahiplerdir.

OMURGALILAR

BALIKLAR

KURBAĞALAR

SÜRÜNGENLER

KUŞLAR

MEMELİLER

Page 9: Biyoloji 5

56

Unk

apanı®

Yayın

cılık

w

ww.u

nkap

ani.c

om.tr

Balıklar: Denizlerde ve tatlı sularda yaşarlar pullarla kaplı-dır. Kemik ya da kıkırdaktan oluşmuş iç iskeletleri vardır. Kalpleri iki odacıklıdır. Kalpte kirli kan bulunur ve solunum organında temizlenen kan kalbe tekrar dönmez. Küçük dolaşım gerçekleşmez. Soğukkanlıdırlar. Solungaç solunu-mu yaparlar. Sudaki çözünmüş oksijenden yararlan Embriyonik dönemde, böbrekleri pronefroz tipte ergin dö-nemde mezonefroz tiptedir. Dış döllenme ve dış gelişme görülür. Yumurtaları kabuksuzdur.

Kurbağalar; Karada ve suda yaşarlar. İki yaşamlıdırlar. Pulları yoktur. Derilerinde mukus bezleri bulunduğu için, deri daima nemli ve kaygandır. Metamorfoz yani başkalaşım geçirirler Kalpleri üç odacıklıdır. Kalplerinde kirli ve temiz kan birbirine karışır. Soğukkanlıdır. Larval dönemde solungaç solunumu, ergin dönemde akciğer ve deri solunumu yapar-lar. Embriyonik dönemde böbrekleri pronefroz tipte, ergin dönemde mezonefroz tiptedir. Dış döllenme dış gelişme görülür. Yumurtaları kabuksuzdur.

SÜRÜNGEN; Karada ve suda yaşarlar. Kreatin yapılı pullarla örtülüdür. Kalpleri iki kulakçık, bir karıncık olmak üzere 3 odacıklıdır. Karıncıkta yarım perde bulunur. Kan kalpte karışır sadece timsahta kalp 4 odacıklıdır. Karıncıkta tam perde bulunur. Soğukkanlıdırlar. Akciğer solunumu yaparlar. Embriyonik dönemde böbrekleri mezonefroz tipte, ergin dönemde metanefroz tiptedir. İç döllenme ve dış geliş-me görülür. Yumurtaları kabukludur.

Kuşlar; Tüylerle kaplıdır. Tüm üyelerde kemikten oluşur. Uzun kemiklerin içleri boştur. Kalpleri 4 odacıklıdır. Sıcak-kanlıdırlar. (temiz kan ve kirli kan karışmaz) Akciğer solunu-mu yaparlar. Akciğerlerinde hava keseleri bulunur. Zarlı bir diyaframa sahiptirler. Embriyonik dönemde böbrekleri mezonefroz tipte, ergin dönemde metanefroz tiptedir. İç döllenme ve dış gelişim görülür. Yumurtaları kabukludur.

Memeliler; Karada ve denizde yaşayan türleri vardır. Kıllarla kaplıdır. Tüm üyelerde kemikten oluşur. Kalpleri iki kulakçık, iki karıncıktan oluşmak üzere 4 odacıklıdır. Olgun alyuvarları çekirdeksizdir. (Develer hariç) Sıcakkanlıdırlar. Akciğer solunumu yaparlar. Akciğerlerinde alveoller bulunur. Kaslı bir diyafram yapısına sahiptirler. Embriyonik dönemde böbrekleri mezonefroz tipte, ergin dönemde metanefroz tiptedir. Ter bezleri bulunur. İç döllenme ve iç gelişme görü-lür. Yavrularını sütle beslerler ve yavru bakımı bazı türlerinde oldukça evrimleşmiştir.

( Bu test için tavsiye edilen süre 10 dakikadır.)

1. Allerji, organizmanın vücuda giren yabancı proteinler ve tanınmayan maddelere karşı gösterdiği reaksiyondur. Arı soktuğu zaman bazı kişiler, bu reaksiyon sonucu bir süre sonra ölebilirler. Yine penisilin adlı antibiyotiğin vücuda alınması alerjik reaksiyon sonucu kişileri öldürebilir. Bazı kimseler, toz, polen gibi hava ile taşınabilen etkilere karşı bile allerji reaksiyonu geliştirebilirler. Astım, solunum zor-luğu veya solunum yollarında akıntı şeklinde vücutların-da bir takım tepkiler meydana getirebilirler.

Bu bilgilere göre;

I. Allerji reaksiyonlarının olabilmesi için etken madde-nin mutlaka bir canlı hücre tarafından taşınıyor ol-ması gerekir.

II. Canlıların gösterdikleri allerjik reaksiyonları birbirin-den farklı olabilir.

III. Allerji reaksiyonlarının gelişiminde canlının genetik molekülü olan DNA’nın etkisi çok büyüktür.

IV. Canlı vücudunda allerjiye sebep olan bir etkenin mutlaka aktif olarak hareket etmesi gerekir.

yorumlarından hangileri çıkarılabilir?

A) I, II ve III B) II ve III C) II, III ve IV

D) III ve IV E) I, III ve IV

2. - Hücre çeperi glikoproteinden yapılıdır.

- Fotofosforilasyonu klorofil molekülü ile yapar.

- Eşeyli üremesi konjugasyonla gerçekleşir.

- Eşeysiz üreme sonucu meydana gelen mutasyonlar ka-lıcıdır.

Yukarıda verilenlere göre, bu özellikleri taşıyan canlı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Paramesyum

B) Amip

C) Mantar

D) İnorganik madde oksidasyonu yapan ototrof bakteri

E) Fotofosforilasyon yapan ototrof bakteri

Page 10: Biyoloji 5

57

Unk

apanı®

Yayın

cılık

w

ww.u

nkap

ani.c

om.tr

3. Aynı türe ait olan X,Y ve Z bakterilerinin aynı ortamda yetiştirildikten sonra ayrı ayrı petri kaplarına ekiliyor. Da-ha sonra sırasıyla A, B ve C antibiyotikleri petri kaplarına ekleniyor.

A B C

X Y Z

Bir süre sonra, önce bakterilerin sayısının azaldığı, daha sonra ise bakterilerinin sayısının yeniden arttığı gözleni-yor.

Üç ayrı petri kabından alınan bakteri kolonileri tek bir petri kabına yeniden ekiliyor. Gelişimleri belirli bir süre iz-lendikten sonra petri kabına aynı dozda A, B ve C antibi-yotikleri ekleniyor.

A, B, C bakterileri ekiliyor.

X, Y, Z antibiyotikleri ekleniyor.

Bir süre sonra ise X ve Z bakterilerinin yaşadığı Y bakte-rilerinin ise öldüğü gözleniyor.

Bakterilerin başlangıçta hiçbir antibiyotikle daha ön-ce karşılaşmadığı bilindiğine göre;

I. Y bakterileri ile diğer bakteriler arasında konjugasyon meydana gelmemiştir.

II. X ve Y bakterileri ortama en iyi uyumu yapmış olan bakterilerdir.

III. X ve Z bakterileri antibiyotiklere dirençlerini plazmitlerin transferi sonucu kazanmışlardır.

yorumlarından hangileri yapılabilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) Yalnız III

D) I ve III E) I,II ve III

4. Bazı ototrof canlılar şunlardır;

I. Öglena

II. Mavi-yeşil alg

III. Böcek kapan

IV. Fotosentetik bakteri

V. Çam

Bu canlılar sınıflandırılırken hangileri aynı alem için-de incelenir?

A) I,II ve IV B) II ve IV C) II,III,IV

D) II ve IV E) III ve V

5. İnsanlarda pankreas hücrelerinin insülin hormonu ürete-memesi sonucu şeker hastalığı ortaya çıkar. Bu hasta-larda insülin eksikliği eskiden ölülerin pankreaslarından alınan insülin hormonunun enjeksiyonuyla giderilirdi. Biyoteknolojinin gelişmesiyle bakteri hücrelerine bu hor-monu üreten gen transferi yapılarak, bakterilerin bu hor-monu üretmeleri sağlanmış ve günümüze artı bu yolla insülin elde edilmeye başlanmıştır.

insülin hormonu üretebilen

insan m-RNA’sı Plazmid DNA’sı

Rekombinant

(melez) DNA

insülin hormonu

Buna göre;

I. m-RNA’lar transfer oldukları bakteride haploit olduk-ları için işlevsel özellikler kazanırlar.

II. Prokaryot hücreli canlılarda insülin hormonu da ribo-zomlarda üretilir.

III. Bölünme sonucu oluşan bakterilerde artık melez DNA görev yapar.

IV. Bu bakterilere İnsülin hormonu sentezlenmesi için m-RNA yerine, DNA parçası da transfer edilebilir.

ifadelerinden hangileri doğrudur?

A) I veII B) I ve III C) I,II ve III

D) II ve IV E) II, III ve IV

6. Bir grup ökaryot canlı tarafından meydana getirilen bazı olaylar şunlardır:

I. Sudan gelen hidrojen elektronunu karbondioksit mo-lekülü ile asimilasyon tepkimelerine sokarlar.

II. Glikoz yadımlaması ile fosforilasyon yaparlar.

III. Hem ototrof hem de hetetrof beslenme yaparlar.

verilenlerinden hangileri prokaryot ototrof canlılarda da görülebilir?

A) Yalnız I B) Yalnız II C) I ve II

D) I ve III E) I, II ve III

Page 11: Biyoloji 5

58

Unk

apanı®

Yayın

cılık

w

ww.u

nkap

ani.c

om.tr

7. Aşağıdaki tabloda bazı bakterilerin beslenme şekilleri verilmiştir.

Bakteri Beslenme Enerji

kaynağı

Azot

kaynağı

X Kemosentez NO2

oksitlenmesi NO2

Y Fotosentez Işık NH3

Z Hetetrof Organik

besin Organik

besin

Q Hetetrof Organik

besin Organik

besin

Tabloda verilenlere göre X,Y,Z ve Q bakterileri ile ilgili olarak verilenlerden;

I. Bakterilerin hepsi azot ihtiyaçlarını farklı şekillerde karşılayabilirler.

II. Bakterilerin tümünün enerji kaynağı ışık enerjisidir.

III. Hetetrof bakterilerin tümü azot ihtiyacını inorganik azot tuzlarından karşılar.

IV. Ototrof bakteri türlerinin hepsi inorganik madde oksidasyonu ile besin üretebilir.

bilgilerinden hangileri doğrudur?

A) Yalnız I B) I,II ve III C) II ve III

D) III ve IV E) I,II, III ve IV

8. Ototrof bakteriler kendi besinlerini kendileri sentezlerler. Bu bakterilerde;

I. Guanin bazı

II. Yağ asiti

III. Amino asit

IV. ATP

gibi moleküllerden hangileri sentezlenirken azotlu tuzlar kullanılır?

A) Yalnız III B) I ve II C) I,II ve IV

D) I,III ve IV E) III ve IV

9. Agarlı bir besi ortamına ökaryotik tek hücreli bir canlı, bu canlıyla çoğalabilen bir bakteri ile bu bakteri hücresini kullanabilen bir bakteriyofaj aynı ortama konuyor. Bir sü-re sonra petri kabındaki bakteriyofajın hızla arttığı daha sonrada sabit bir sayıda ortamda kaldığı gözleniyor.

Bu süre sonunda bakteriyofajın ortamdaki sayısının sabit kalmasını hangisi en iyi şekilde açıklar?

A) Ortamdaki bakterilerin sayıca artması

B) Ortamdaki besinin hızla tükenmesi

C) Fotosentezin engellenmesi sonucu ökaryotun ve bakterinin yok olması.

D) Ortamdaki oksijen miktarının hızla tüketilmesi.

E) Ortama gazoz eklenmesi sonucu fotosentezin hızla artması.

1-B 2-E 3-D 4-D 5-C 6-C 7-A 8-D 9-C