40
HAFTALIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE EKONOMİSİ GAZETESİ www.bthaber.com.tr SAYI 27 Haziran - 10 Temmuz 2016 1078 Sayfa 12 Sayfa 13 Sayfa 9 Yellow Pages, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin web’deki varlığını aynı güçle mobile taşımanın önemine odaklanıyor. Beyoğlu Belediye Başkanı Demircan, DSDER’in düzenlediği Dijital Buluşmalar başlıklı etkinlikte belediyedeki dijital dönüşümü anlattı. KOBİ’ler mobilde de varlar! Dijital sistemler belediyeleri dönüştürüyor Semin Özmoralı Ahmet Misbah Demircan Bilişim alanındaki birçok şirket, yeşil BT sistemlerine odaklı çalışmalara hız veriyor. Detaylar dosyamızda. Sayfa 17 24 DOSYA: Yeşİl BT ve Çevrecİ Yaklaşımlar Hazırlayan: Alp Yaşar TERLEMEZ Sağlık teknolojileri başlığında doğru hizmet ve ürün sunumu, gerçek anlamda ‘akıllı hastane’ oluşturulmasında da ‘ilk’ adım. Gerçek bir ‘akıllı hastane’ için çalışıyoruz Mert Erinç Her şey inovasyon… Özel Haber Sayfa 3-4 Handan Aybars 13 Haziran’da açıklanan yeni teşvik paketinde yabancı yatırımların ve inovasyonun teşvikinden, damga vergisinde önemli düşüşlere birçok avantaj kendini gösteriyor. Türkiye’ye bölgede bir merkez olma fırsatı sunan paket, bazı eklentilerle desteklenmeli. Ama bu halinin bile hayata geçmesi, önemli fırsatları beraberinde getirecek.

BThaber Sayı 1078

  • Upload
    bthaber

  • View
    261

  • Download
    13

Embed Size (px)

DESCRIPTION

 

Citation preview

Page 1: BThaber Sayı 1078

HAFTALIK BİLİŞİM TEKNOLOJİLERİ VE EKONOMİSİ GAZETESİ www.bthaber.com.tr

SAYI

27 Haziran - 10 Temmuz 20161078

Sayfa

12

Sayfa

13

Sayfa

9

Yellow Pages, Küçük ve Orta Ölçekli İşletmelerin web’deki varlığını aynı güçle mobile taşımanın önemine odaklanıyor.

Beyoğlu Belediye Başkanı Demircan, DSDER’in düzenlediği Dijital Buluşmalar başlıklı etkinlikte belediyedeki dijital dönüşümü anlattı.

KOBİ’ler mobilde de varlar!

Dijital sistemler belediyeleri dönüştürüyor

Semin Özmoralı

Ahmet Misbah Demircan

Bilişim alanındaki birçok şirket, yeşil BT sistemlerine odaklı çalışmalara hız veriyor. Detaylar dosyamızda.

Sayfa

1724

DOSYA:

Yeşİl BT ve Çevrecİ Yaklaşımlar

Hazırlayan:Alp Yaşar TERLEMEZ

Sağlık teknolojileri başlığında doğru hizmet ve ürün sunumu, gerçek anlamda ‘akıllı hastane’ oluşturulmasında da ‘ilk’ adım.

Gerçek bir ‘akıllı hastane’ için çalışıyoruz

Mert Erinç

Her şey inovasyon…

Özel HaberSayfa

3-4

Handan Aybars

13 Haziran’da açıklanan yeni teşvik paketinde yabancı yatırımların ve inovasyonun teşvikinden, damga vergisinde önemli düşüşlere birçok avantaj kendini gösteriyor. Türkiye’ye bölgede bir merkez olma fırsatı sunan paket, bazı eklentilerle desteklenmeli. Ama bu halinin bile hayata geçmesi, önemli fırsatları beraberinde getirecek.

Page 2: BThaber Sayı 1078
Page 3: BThaber Sayı 1078

GÜNDEM 327 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

Türkiye’de teşvik sistemi, zamanın getirdiği ihtiyaçlar ve uygulamadaki aksaklıklar dikkate alınarak yıllar içerisinde değişikliğe uğruyor. Deloitte Türkiye Vergi Hizmetleri Lideri Ahmet Cangöz, 13 Haziran’da açıklanan yeni teşvik paketinin detaylarına, TBMM komisyon çalışmaları henüz başlamadığından şu an için hakim olmadıklarını hatırlattı. “Ancak Bakan’ın açıklamalarını, yakın zamanda açıklanan 65. Hükümet Programı ile değerlendirdiğimizde, yeni paket hakkında fikir sahibi olabiliyoruz” yorumunu yapan Ahmet Cangöz’ün de dikkat çektiği gibi, yeni pakette, diğer teşvik paketlerinde hiç olmadığı kadar damga vergisi ve harç masraflarına yönelik önemli avantajlar öngörülüyor. Bir diğer ayırıcı özellik ise bölgesel yönetim merkezi olma amacıyla getirilmesi öngörülen teşvikler ve belli bir değerin üzerinde konut alanlara vatandaşlık, ikametgah izni verilmesi. Bu çerçevede özellikle damga vergisinde öngörülen; sözleşmelerde tek nüsha üzerinden damga vergisi alınması, yüksek ve orta-yüksek teknolojili ürünlerin üretimiyle ilgili işlemlerle ilgili kağıtların damga vergisinden muaf tutulması, ileri teknolojiye sahip ve teknoloji transferi sağlayacak yurt dışından şirket satın almaların damga vergisinden ve harçlardan muaf tutulması ile teşvik belgesi kapsamındaki yatırımlarda; yatırım malı alımında, makine teçhizat alımında, fabrikaların yapımında, yatırım dönemindeki gayrı maddi hakların kiralanmasında, satın alınmasında, danışmanlık ve teknik müşavirlikten damga vergisi alınmaması bilişim dünyasını da yakından ilgilendiren önemli yenilikler.

Bölgesel Yönetim Merkezi, bölgesel üs olma fırsatı

KPMG Türkiye Vergi Şirket Ortağı Emrah Akın’a göre,

Her şey inovasyon, bölgesel merkez statüsü ve yabancı yatırımcı için…

13 Haziran’da açıklanan yeni teşvik paketinde, öncelikle Türkiye’nin “bölgesel yönetim merkezi ve bölgesel hizmet merkezi” olarak konumlandırılması öne çıkıyor, bu alanda devrimsel olarak tanımlanabilecek adımlar yer alıyor. İlk adımda Bölgesel Yönetim Merkezi var. Hem yatırım çekmek hem döviz gelirlerini arttırmak adına bölgesel üs olma konusu anahtar önemde. Türkiye de dört saatlik uçuş mesafesi içinde bulunan yaklaşık 60 ülke ve 2 milyar insanla uluslararası yatırımcı için oldukça önemli bir çekim merkezi. Türkiye’nin bölgesel merkez olabilmek için en büyük kozu coğrafi konumu; ancak Emrah Akın’ın da belirttiği gibi, bu tek başına yeterli de değil. Zaten son dönem doğrudan yatırım girişleri

bunu gösteriyor.Yeni teşvik paketinde

öne çıkan bir konu da yatırımcıların en önemli maliyet kalemlerinden olan Damga Vergisi’nde revizyon. Akın’a göre, atılacak adımlar çok kıymetli. Ancak “sözleşmeler üzerinden alınan damga vergisi” oranın (binde 9,48) zamanla indirilmesi ile bir kâğıttan alınabilecek azami damga vergisi (yaklaşık 1,8 milyon TL) tutarının düşürülmesi de çok yararlı olur.

Türkiye, hizmet merkezi olabilir

Uluslararası şirketler Türkiye’ye bir “bölgesel yönetim merkezi” açarak buradan Türkiye’deki ve dünyanın çeşitli yerlerindeki birimlerini yönetmek istediklerinde, karşılarına vergisel kimi gri alanlar

çıkıyordu. Emrah Akın, bu tanımını şöyle detaylandırdı:

“Bölgesel yönetim merkezlerinin, faaliyetlerin vergisel açıdan bir “iş merkezi” oluşturması ve vergiye tabi tutulmaları konusunda Gelir İdaresi Başkanlığı’nın (GİB) uygulama ve görüşleri tam anlamıyla berrak olmadığı için yatırımcılar bölgesel yönetim merkezi konusuna sıcak bakamıyorlardı. Pakete göre ise bölgesel yönetim merkezlerine bir kurumlar vergisi muafiyeti yolda. Hâlihazırda, ödenen ücretler üzerinden gelir vergisi stopajı muafiyetinden yararlanabilen bölgesel yönetim merkezleri; verilecek kurumlar vergisi muafiyeti ile çekici hale gelecekler. Bu adım, orta ve uzun vadede üretim ve ihracatta kazançlar sağlayabilir.”

Akın’a göre, devrimsel olarak nitelendirilebilecek ikinci adım Bölgesel Hizmet Merkezi. Bölgesel hizmet merkezlerini; uluslararası sermayeli bir şirketin küresel organizasyonu altında bulunan ve çeşitli ülkelerde faaliyet gösteren işletmelere mimarlık, mühendislik, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi gibi hizmetleri sağlayan ortak hizmet birimleri olarak tanımlamak mümkün. Bu konuda yasal açıdan atılan adımları Emrah Akın şöyle hatırlattı:

“Türkiye hizmet merkezi olma yolundaki en önemli adımlardan birisini Haziran 2012’de Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10’uncu maddesine eklenen bir bentle attı. Buna göre, Türkiye’de yerleşmiş olmayan kişilerle, iş yeri, kanuni ve iş merkezi yurt dışında bulunanlara Türkiye’de verilen ve münhasıran yurtdışında yararlanılan bazı hizmetlerden elde edilen kazancın yüzde 50’sinin, beyan edilen kurum kazancından indirilebileceği hüküm altına alınmış oldu. Bu hizmetlerin, bazı tartışmalı noktalar dışında, KDV’ye de tabi olmayacağı düşünülünce, hizmet ihracatı merkezi olmak bakımından önemli bir adım atıldı. Bu vergisel destekten yararlanabilecek hizmetler mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, tıbbi raporlama, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, veri saklama, eğitim ve sağlık hizmetleri. Bu konuda 2012’de atılan adımın meyveleri, hizmet merkezlerinin ücret stopajı, SGK primi gibi operasyonel maliyetlerinin düşürülmesine yönelik teşviklerin yokluğu nedeniyle toplanamamıştı. Ama yeni paketle, özellikle istihdam edilen personele ilişkin maliyetlerin düşürülmesinde önemli adım atılacağı anlaşılıyor. Buna göre, elde ettiklerin gelirin en az yüzde 80’i yurtdışına verilen hizmetler olan şirketlerin çalışanlarının ücretleri üzerinden gelir vergisi stopajı yapılmayacak. Gelir vergisi stopajı

Handan Aybars 13 Haziran’da açıklanan yeni teşvik paketinde yabancı yatırımların ve inovasyonun teşvikinden, damga vergisinde

önemli düşüşlere birçok avantaj kendini gösteriyor. Türkiye’ye bölgede bir merkez olma fırsatı sunan paket,

bazı eklentilerle desteklenmeli. Ama bu halinin bile hayata geçmesi, önemli fırsatları beraberinde getirecek.

Uluslararası şirketler, Türkiye’deki Ar-Ge faaliyetlerinde yaklaşık yüzde 45 gibi yüksek bir oranda paya sahip. Öte yandan, 1 Mart 2016 tarihinde yürürlüğe giren ve yüksek katma değerli ürünlerin üretilmesini sağlamak ve desteklemek amacıyla hazırlanan 6676 numaralı Kanun ile Ar-Ge faaliyetlerine yönelik önemli destekler getirildi, Deloitte Türkiye Vergi Hizmetleri Lideri Ahmet Cangöz’ün tabiriyle adeta yeni bir döneme geçildi. Açıklanan paket ile Ar-Ge faaliyetlerine yönelik destekler ileri taşınıyor ve yeterli kazanç olmadığı için ilgili yılda yararlanılamayan Ar-Ge teşviki endeksleme ile gelecek yıllara aktarılabilecek. Bu düzenlemeler değerlendirildiğinde,

küçük ve orta büyüklükteki işletmeler de dahil olmak üzere tüm işletmelerin Ar-Ge ve tasarım faaliyetlerine yönelme eğilimlerinin artıracağı söylenebilir, yerli inovasyon faaliyetlerinde artış beklenebilir. Ahmet Cangöz, bu teşvik paketine eklenebilecek başlıkları ise

şöyle anlattı: “Açıklanan paket, farklı vergi kanunlarında ve yatırım teşvik mevzuatına ilişkin 2012/3305 sayılı Kararname’de yapılacak çeşitli düzenlemelerle daha etkin hale getirilebilir. Örneğin, teşvik belgeli yatırımlarda, makine ve teçhizat niteliğindeki malların teslimine yönelik uygulanan KDV istisnası, makine-teçhizat niteliğinde olmayan lisans, yazılım, bilgisayar programı ve benzerlerini de kapsayacak şekilde genişletilebilir. Ayrıca 2012/3305 sayılı Kararname’de düzenlenen “Stratejik yatırımlar” kriterlerinde yeni bir düzenlemeye gidilebilir. Bu öneriler artırılabilir. Ancak ilkin teşvik paketinin TBMM Komisyon çalışmalarında detaylarını görüp, sonra yorum yapmak daha sağlıklı olur.”

Yerlİ İnovaSYon faalİYetlerİnde artış olabİlİr

deloitte türkiye vergi Hizmetleri lideri ahmet Cangöz

devamı 4. sayfada

Page 4: BThaber Sayı 1078

GÜNDEM4 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

muafiyetinin tam olarak mı, yoksa belli oranlarda mı uygulanacağı henüz net olmamakla birlikte, bu adımın da Türkiye’nin hizmet ihracatı bağlamında devrimsel olduğunu belirtebiliriz.”

Bu düzenlemeler desteklenmeli

Bu arada, Akın’ın da dikkat çektiği gibi, coğrafi avantajlarının yanı sıra Türkiye’nin güvenilir bir finans ve bankacılık sistemi var. Kambiyo sistemi de kâr transferi gibi konular bakımından oldukça serbest. Bu nedenle, atılacak son vergisel adımla Türkiye önemli bir çekim merkezine dönüşebilir.

Türkiye ekonomisinin küresel düzeyde rekabet edebilen ekonomiye dönüşümü için doğrudan yabancı yatırımcı kilit unsur. Pakette teknoloji ve Ar-Ge yatırımlarına yönelik çok önemli avantajlar öngörülse de, doğrudan yabancı yatırımcıyı çekmek için bunun tek başına yeterli olduğunu söylemek de zor. Bu nedenle Ahmet Cangöz’e göre, yapılan bu düzenlemelerin; politik ve ekonomik istikrar, rekabetçi teşvikler, kalifiye işgücü ve hukuk güvenliği ile desteklenmesi şart. Emrah Akın da, bu yeni paketin doğrudan yabancı yatırımcı çekilmesinde üstlenebileceği rolle ilgili şu yorumları paylaştı:

Yabancı çalışanlar için kolaylıklar

“Özellikle Bölgesel Yönetim Merkezlerine verilecek Kurumlar Vergisi Muafiyeti ile Türkiye önemli küresel şirketlerin bölgesel yönetim ofislerini çekebilir. Bu yönetim ekiplerinin Türkiye’ye gelmesi önemli bir inovasyon altyapısı ve büyük miktarda uluslararası doğrudan yatırım (UDY) çekme potansiyeli demek. Özellikle bu yönetim merkezlerinin yatırım kararlarını verdikleri de düşünülürse, Türkiye’de yerleşik bir yönetim ofisi bu konuda daha kolay karar verebilir. Ayrıca Ar-Ge’ye ait vergisel teşviklerin tek kanunda toplanması ve yararlanamadığınız vergisel Ar-Ge teşvikinin endekslenerek, gelecek yıllara nakli de Ar-Ge faaliyetlerinin maliyetini

düşürecek. Bu da bilişim ve UDY çekmede katkı sağlayacak. Damga Vergisi, Harçlar Kanunu ve Emlak Vergisi Kanunlarında “teşvikli yatırımlara” yönelik istisna ve muafiyetler ise yatırım maliyetlerini düşürerek uluslararası yatırımcının ilgisini çekecek. “Nitelikli” olarak belirlenen yabancı çalışanların çalışma izinlerin kolaylaştırılması da önemli

bir adım. Bu çalışanlara uzun süreli çalışma ve oturma hakkı veren “Turkuvaz Kart” da hayata geçiriliyor. Ek olarak, şirket ortaklarının çalışma izni almalarının kolaylaştırılacağı da vurgulanmış. Tüm bu adımların özellikle doğrudan uluslararası yatırımlar ile katma değerli üretim ve ihracat için hayati önemde olduğu söylenebilir.”

Uygulamada karşılaşılan sorunları aşmak hedefleniyor

Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Uygulama Yönetmeliği’nin 6. maddesi uyarınca, yabancı ülke kanunlarına göre kurulmuş şirketlere Türkiye’de ticari faaliyette bulunmamak kaydıyla irtibat bürosu açma izni veriliyor. Çeşitli vergi avantajları sunan irtibat

büroları, Türkiye’de yatırıma tereddütlü yaklaşan yabancı şirketler için yatırım öncesi araştırma faaliyetlerinde bulunma imkânı sunuyor. Bu bilgiyi veren Ahmet Cangöz’ün de belirttiği gibi, bölgesel yönetim merkezileri, irtibat bürolarının faaliyetleri arasında yer almakla birlikte, vergi uygulamalarında karşılaşılan bir takım problemlerle yabancı yatırımcıyı çekmede bugüne dek çok başarılı olamamıştı. “Diğer taraftan, hizmet merkezi olma yönünde önemli bir adım 2012 yılında yürürlüğe giren 6322 sayılı Torba Kanun ile atılmıştı” diyen Cangöz, şu detayları paylaştı:

“Buna göre, yurtdışında bulunan müşterilere, Türkiye’den verilen ve münhasıran yurtdışında yararlanılan; mimarlık, mühendislik, tasarım, yazılım, muhasebe kaydı tutma, çağrı merkezi, veri saklama, tıbbi raporlama gibi uzaktan erişimle verilen hizmetlerden elde edilen kazançların yarısının vergi matrahından indirilebilmesine imkân sağlandı. Paketten anlaşıldığı kadarıyla, hizmet merkezi olmak için uygulamada karşılaşılan sorunları aşmaya ve Bölgesel Hizmet Merkezleri’nin cazibesini artırmaya yönelik ilave teşviklerin getirilmesi öngörülüyor. Uluslararası şirketler, Bölgesel Yönetim Merkezi’ni Türkiye’de kurarlarsa, kurumlar vergisi alınmayacak, bu merkezlerde çalışan personelin yurtdışından gönderilen ücretleri de vergiden istisna olacak. Öngörülen bu düzenlemelerin yürürlüğe girmesi, belirttiğimiz unsurların da desteklenmesiyle Bölgesel Hizmet ve Yönetim Merkezleri’nin artmasına olumlu katkı sağlayacak.”

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

TT_45G_S_Finans_BT_Haber_28x40.pdf 1 21.06.2016 14:20

KPMG Türkiye Vergi Ortağı ve YMM Emrah Akın’ın da belirttiği gibi, bir teşvik paketine eklenebilecek kalemler her zaman bulunabilir. Ancak en acil olarak düşünülmesi gereken adımları şu şekilde belirtmek de mümkün: 1- Daha fazla uluslararası

yatırım cezbedebilmek için teşvikli yatırımlara sağlanan “indirimli kurumlar vergisi” uygulamasının “yatırım dönemi ve işletme dönemi” ayrımı yapılmadan faaliyetlerden elde edilen tüm gelirlere uygulanmasının sağlanması önemli.

2- Teşvik belgeli yatırımlara ilişkin makine ve teçhizata uygulanan KDV istisnası kapsamına yazılım, gayrimaddi hak gibi giderlerin de dâhil edilmesi yararlı olabilir. Bu, özellikle inovasyon ve Ar-Ge bağlamında da kıymetli.

3- Yatırım teşvik mevzuatı kapsamında yer alan “Stratejik Yatırımlar”ın teşviki konusunda yeni adımlar atılabilir. Bu konuda hangi yatırım konularının stratejik olup olmadığı hakkında yatırımcıya net yönlendirme yapılması önemli. Örneğin her yıl hedef ve ihtiyaçlara uygun bir şekilde

güncellenebilecek, örneğin savunma, havacılık, enerji, iletişim gibi başlıkları içeren bir stratejik yatırım konuları listesi hazırlamak mümkün. Bu liste her yıl bir Bakanlar Kurulu kararına bağlanılarak resmi şekilde ilan edilebilir. Üretim ve ihracat üssü olabilmek için “ihracat potansiyeli olan yatımlar” da, belli şartları sağlamaları kaydıyla, bu stratejik yatırımlar kapsamına alınmalı. Ayrıca stratejik yatırımlar için aranan yüzde 40 katma değer yaratma şartı başta olmak üzere dört temel şartın tekrar gözden geçirilmesi faydalı olabilir.

4- Teşvikli yatırım yapan yatırımcılara

sağlanan vergi indirimi desteğinin, seçimlik olarak, vergi öncesi raporlamaya etki edecek şekilde nakit olarak verilmesi ve bu sayede uluslararası yatırımcılar bakımından kıymetli olan “vergi öncesi kârlılığı” etkilenmesi sağlanabilir. Böylece yatırımcıların vergi öncesi kârlılığı artacak ve uluslararası yatırım kararları alınırken, Türkiye’nin rakip ülkelere göre rekabet performansı artacak.

5- Yatırım teşvik sisteminin, sınırlı faiz desteği dışında, yatırımcının finansman ihtiyacına yeterince hitap etmediği iddia edilebilir. Mevcut teşvik sistemi “hibe ve/veya kredi desteği” içermemekte, sadece alınan kredinin belli puanına karşılık gelen faiz yatırımcıya ödenmekte. Faiz desteği tavanları da, stratejik yatırımlar hariç, son derece düşük rakamlar. Bu bağlamda; ekonomik anlamda önem arz eden yatırımlar için faizsiz kredi ve/veya hibe desteği uygulamalarının sisteme dâhil edilmesi önemli. Bu desteklerin vergi öncesi kârlılığı etkileyip, uluslararası yatırımcıyı motive edeceği unutulmamalı.

bunları da unutmamak gerek!

kPmg türkiye vergi ortağı ve Ymm emrah akın

Yeni teşvik paketinde öne çıkan bir başlık, yatırımcıların temel maliyet kalemlerinden Damga Vergisi’nde revizyon. Özellikle yatırım teşvik sistemiyle ilişkili birçok kağıt, damga vergisinden istisna edilecek gibi görünüyor. Bu başlıklar şöyle sıralanıyor:

• Yatırım teşvik belgeli yatırımlar kapsamında tedarikçilerle yapılan sözleşmelerden damga

vergisi alınmayacak. Bu kapsamda, sabit yatırımların inşası ile bu inşaatlara ilişkin teknik müşavirlik sözleşmeleri de damga vergisinden muaf olacak.

• Teşvik belgeli yatırımlar kapsamında satın alınan veya kiralanan “gayrimaddi haklar” için damga vergisi alınmayacak.

• Damga vergisinin,

düzenlenen “tek nüsha”dan alınması sağlanacak.

• Üst limitten damga vergisi alınan sözleşmelerden, bedel artışı durumunda tekrar damga vergisi alınmayacak.

• Yüksek ve orta-yüksek teknolojili ürünlerin üretimiyle ilgili işlemlerle ilgili kağıtlar damga vergisinden muaf olacak.

• Gemi inşa, bakım ve onarım işlemleriyle ilgili kağıtlardan damga vergisi alınmayacak.

• İptal edilen kamu ihalelerinde ödenen damga vergisi mükellefe iade edilecek.

• Yurtdışından teknoloji edinmeye yönelik şirket satın almaları da damga vergisinden ve harçlardan muaf tutulacak.

damga vergİSİ’nde Önemlİ değİşİklİkler var

baştarafı 3. sayfada

Page 5: BThaber Sayı 1078

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

TT_45G_S_Finans_BT_Haber_28x40.pdf 1 21.06.2016 14:20

Page 6: BThaber Sayı 1078

E-TOPLUM6 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK), Havelsan, Aselsan ve Netaş’ın birlikte gerçekleştirdiği zirvenin açılış konuşmalarını; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan ve BTK Başkanı Dr. Ömer Fatih Sayan yaptı. Zirveye; Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Galip Zerey, BTK kurul üyeleri, BTK birim amirleri, Aselsan, Havelsan ve Netaş’ın üst düzey yöneticileri, üniversitelerden öğretim üyeleri ve sektörden yöneticiler katıldı. ‘Ülkemizdeki 5G Konusundaki Gereksinimler ve Yol Haritası’, ‘ULAK Projesi ve 5G’, ‘5G Çekirdek Ağ Teknolojileri’ ve ‘Mobil İşletmecilerin 5G Yaklaşımları’ konuları da yapılan oturumlarda masaya yatırıldı.

Erişim ve transmisyon altyapısının şimdiden planlanması gerekiyor

Bakan Ahmet Arslan, konuşmasında; teknolojik bir ürünü uluslararası standartlarda üretmenin ve ticari olarak hizmete almanın zorlu bir süreç olmakla birlikte sabır gerektirdiğini söyleyerek şunları aktardı: “IMT yetkilendirmesi kapsamında getirilen yerli malı ürün kullanımı yükümlüğüne ilişkin mobil elektronik haberleşme şebekesinde kullanılan donanım ve yazılım gibi ürünlerin nasıl ele alınacağı, bunların yerlilik kriterleri gibi konularda bakanlığımızın da katkılarıyla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından çalışmalar sürdürülüyor. 4.5G seviyesindeki Ar-Ge ve yerli üretim kriterleri çalışmaları dünyayla eş zamanlı devam ediyor. Türkiye’nin 5G için ürün geliştiren ülkeler arasına girmesi şart; bu amaçla 5GTR Forumu oluşturuldu. “ ‘Altyapıda neler olmalı?’ sorusunun tek yanıtı var: Fiber” ifadesini kullanan Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “5G şebekelerinde çok yüksek erişim hızlarına ulaşabilmek adına fiber gibi yüksek transmisyon kapasitesine sahip altyapıların kullanımı daha fazla olacak. Bu nedenle erişim ve transmisyon altyapısının şimdiden planlanması gerekiyor. Kamunun, özel sektör ve STK’larla ahenkli çalışmalarıyla verimli sonuçlar alınabilir.” Ulusal Genişbant Strateji çalışması hakkında da bilgi veren Bakan Arslan, bu çalışmayla hem genişbant erişim altyapılarının

Türkiye’nin 5G için ürün geliştiren ülkeler

arasına girmesi şart

yaygınlaştırılmasına ilişkin kısa vadede yapılacaklara hem de uzun vadeli yol haritasının belirleneceğine dikkat çekti.

5G yol haritasının belirlenmesi için 5GTR Forumu kuruldu

Dr. Sayan, “5G altyapısının bilhassa milli imkânlarla kurulması ve dünyada 5G hizmetlerinden ilk yararlanan ülkelerden biri olma şeklinde özetlenebilecek bu vizyon doğrultusunda çalışmaları sürdürüyoruz” dedikten sonra şu değerlendirmeyi yaptı: “Küresel mobil endüstri son birkaç yıldır çoktan 5G’ye odaklanmış durumda. 5G’nin 2020 yılında Japonya ve Güney Kore’de hayata geçmesi beklenmekte. Bu ülkeler standartları belirleyebilmek için Ar-Ge çalışmalarına ağırlık vermekte. ABD ise özellikle standartlaşmayı bile beklemeden 5G ile ilgili kendi çalışmalarını yapmaya başlamış durumda. Tüm dünyada 5G

neden bu kadar konuşuluyor? 5G, insan kullanıcılar dışındaki hemen her şeyin birbiriyle haberleştiği ve içinde yaşadığımız fiziksel boyut kadar sanal boyutun ön plana çıkacağı bir çağın başlangıcını simgeleyecek. Üreticiler için 5G çok büyük bir ekosistemin parçası olmak demek. Kamu kurumları olarak bize düşen de bu alandaki yatırımcılarımızın önünü açacak teşvik uygulamalarının ve mevzuatın

hayata geçirilmesidir.” Sayan, konuşmasını şöyle tamamladı: “Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın himayesinde yürütülen ULAK gibi temel projelerin yanı sıra bilhassa yazılım tabanlı şebekeler (SDN/NFV) için geliştirilmesi gereken irili ufaklı teknolojiler için KOBİ’lerin veya küçük girişimcilerin de 5G ekosisteminde kendilerine yer bulması, tüm paydaşların katkısıyla 5G yol

haritasının belirlenmesi ve hayata geçirilmesinde gerekli adımların atılması amacıyla 29 Nisan 2016 tarihinde kamu, üniversite ve sektör temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirilen toplantıda 5GTR Forumu kurduk. 5GTR Forum çatısı altında üyelerin milli menfaatlerimizi ön plana koyarak, kendi alanlarındaki rakipleriyle birlikte uyumlu çalışmalar yürütmesi de misyonumuzu oluşturuyor.”

5G ile Ar-Ge ve yenilik ekosisteminin niteliği ve etkinliği artacak

‘Ülkemizdeki 5G Konusundaki Gereksinimler ve Yol Haritası’ oturumunun başkanlığını UDHB Müsteşar Yardımcısı Galip Zerey gerçekleştirdi. Panele; BTK Kurul Üyesi Figen Kılıç, TÜBİTAK Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Orkun Hasekioğlu, KOSGEB Başkan Yardımcısı Yusuf Keskin, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Bilim ve Teknoloji Genel Müdürü İlker Murat Ar katıldı. Hasekioğlu, “5G’yi oluşturan ülkelerin dışında yer almamız mümkün değil. 5G’de hedeflere ulaşılabilirse 6G’ye ihtiyaç kalmayacak. 5G’de önemli rol almazsak çağın gerisinde kalırız. Öncü rol alabilmek için araştırmacı insan kaynağı konusunda kritik kitleyi oluşturmak gerek” açıklamasını yaptı. Keskin, KOSGEB olarak girişimciler ve işletmecilerin hayallerini gerçekleştirmeye çalıştıklarının altını çizip bilginin tabana yayılması gerektiğini belirtti. 5G’nin Ar-Ge ve yenilik ekosistemi için ayrı bir önemi olduğuna dikkat çeken Ar, “Bu şekilde projelerin daha hızlı bir şekilde sona ulaşması mümkün olacak. Ar-Ge ve yenilik ekosisteminin niteliği ve etkinliği artacak. ‘Yerli Ürün Belgesi’ ve yazılım alanında yerli ürünü nasıl tanımlayabiliriz konusundaki çalışmalarımız da devam etmekte” dedi. Kılıç, oturumda şu değerlendirmeyi yaptı: “IoT ve M2M için yüksek hızlı ağ ihtiyacı, daha fazla yazılım tabanlı uygulamaların gerçekleştirilebilecek olması, 5G ile öne çıkacak. Bu, aynı zamanda büyük bir ekosistemin ifadesi. 5G trenini kaçırmamak için doğru noktalara odaklanarak ilerlememiz, politikayı doğru şekilde oluşturmamız gerekiyor.” 5G Çekirdek Ağ Zirvesi’nde çağrılı konuşmacı olan Dr. Werner Mohr da, Avrupa Birliği 5G politikaları hakkında detaylı bilgi paylaşımında bulundu.

Haber Merkezi

Savunma ve bilişim sektörü, 5G Çekirdek Ağ Zirvesi’nde, 15 Haziran tarihinde Ankara’da bir araya geldi.

btk başkanı dr. Ömer fatih Sayan

ulaştırma, denizcilik ve Haber-leşme bakanı ahmet arslan

Page 7: BThaber Sayı 1078
Page 8: BThaber Sayı 1078

8 E-TOPLUM Edip Emil Öymen [email protected]

Silikon Vadisi nasıl olunur?

Ağ tarafsızlığı 2-0 önde

Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) ikinci dönem sınav sonuçları da birinci dönem sonuçlarına benziyor.

Öğrencilerin en çok başarı gösterdikleri konu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi. Birinci sınavda başarı ortalaması 73.98. İkinci sınavda başarı ortalaması 78.25.

Matematikte ise birinci ortalama 42.90, ikinci ortalama 42.05.

Fen ve teknolojide 58.06 ve 56.04.

Türkçede 59.32 ve 60.00.

Matematik ortalaması 2014-15’ten itibaren yapılan 3 TEOG’da sürekli azalmış: 43.1 > 42.90 > 42.05.

Öte yandan aynı dönemde Din Kültürü’nde ortalama yükseliyor: 75.5 > 73.98 > 78.25.

Temel eğitimdeki bu durum medyaya yansıdığı sırada bir başka haber daha vardı: Eğitim

fakülteleri yeniden yapılandırılacak. “Yaşamboyu Öğrenme ve Yetişkin Eğitimi” anabilim dalı kurulacak. Özellikle bu konu, öteden beri Bilgi Toplumu Stratejisi kapsamında hep gündeme gelir. Yaşam ve hayat sözcüklerini bir arada kullanan Hayat Boyu Öğrenme Strateji Belgesi ve Eylem Planı 2014-18 hedefini şöyle açıklıyor: “10’uncu Kalkınma Planı’nda yer alan ‘İşgücünün eğitim düzeyi yükseltilerek istihdam edilebilirliği artırılacak ve işgücü piyasasının talep ettiği becerilerin kazandırılması için yaşam boyu eğitim faaliyetlerine önem verilecektir,’ vurgusu, önümüzdeki 5 yılın öncelikli politikaları arasında yer almaktadır. Herkese kaliteli bir eğitim hizmeti sunan güçlü bir eğitim sistemi, hayat boyu öğrenmenin temelidir.” (s.6)

Matematikte geriliyoruz

27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

California, son hesaplara göre, zenginlikte (GDP-GSYH) Fransa’yı geçerek, “dünyanın” 6’ıncı büyük ekonomisi oldu. 2015 yılı verisine göre zenginliği 2.46 trilyon Dolara yükseldi. Fransa, azıcık gerisinde kaldı: 2.42 trilyon Dolar.

ABD’nin en kalabalık eyaleti California: 38 milyonu aşkın nüfus. En çok milletvekili çıkartan eyaleti: 53 kişi. Başkan ve yardımcısını seçmek için kurulan Seçiciler Kurulu’nda en çok üyeye sahip: 55 (ABD’de seçim, iki dereceli: Önce halk, sonra bu kurul oy kullanır).

Sadece Silikon Vadisi’nde 6 bini aşkın teknoloji şirketi arasında Apple, Alphabet (Google), Chevron, Cisco, Disney, Intel, eBay, Facebook, HP, Netflix, Oracle, Salesforce, Twitter, Uber, Visa, Wells Fargo var.

Bunların içinden Apple, Alphabet (Google), Facebook, Oracle, Uber’in kurucuları birinci veya ikinci kuşak göçmen. (Adresleri farklı yerde olan Amazon, IBM, Yahoo için de aynı).

Silikon Vadisi’nin 2015’teki kazancının % 40’ı sadece Apple’dan geldi: 235 milyar Dolar. Eğer, orada “bile” önü alınamayan kadın-erkek eşitsizliği giderilse, kadınlar da erkekler kadar çok sayıda burada çalışsa, bunun sağlayacağı gelir artışı 2025’e kadar 25 milyar Doları bulacak (McKinsey Global Institute, Eylül 2015).

Bir de Los Angeles ve yöresindeki teknoloji şirketi

ABD’de telekom şirketlerinin “internette parayı ödeyen hızlı dolaşsın” önerisine hukuk yine Hayır dedi. Ağ tarafsızlığının gerekli olduğuna karar veren alt mahkemenin kararını temyize götüren Verizon, Comcast, AT&T ve müttefikleri yine kaybettiler. Yenilen pehlivan güreşe doymazmış, şimdi de Anayasa Mahkemesi’ne (Supreme Court) götürecekler.

En azından şimdilik, ağ tarafsızlığ korunmuş oldu. Mahkeme kararında diyor ki: “İnternet yaşamsal önemde bir iletişim kanalıdır. İnternet, telefon sistemine benzemektedir. Ama kullanımı

sadece eposta ile sınırlı değildir. İnternet sağlayıcı şirketler, tüketiciye Gmail gibi, Netflix, Amazon, Uber gibi hizmetleri de bu kanalla sunuyor. İnternete yüklenen içerik son 20 yılda hayatımızın bütün alanlarını kaplamıştır. Ülkenin başkanını nasıl seçeceğimizden, kariyer planlamamıza, aşık olmaktan taksi çağırmaya, film izlemeye kadar...”

Temyiz kararı, ABD’de sivil toplum örgütlerini elbette memnun etti. Ama Ulusal Kablo ve Telekom Birliği (NCTA), “Bu konuda son söz söylenmedi” diyerek, Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini ima

etti. ABD Başkan adaylığı için yarışan Clinton ve Trump, bu konuda taban tabana zıt fikirlere sahip. Clinton, ağ tarafsızlığını savunarak, ABD’de internetin daha yaygın ve daha geniş bantla kullanılmasını sağlayacak alt yapı yatırımlarına 275 milyar Dolar ayırmaktan söz etti. Ama Amerikan İnşaat Mühendisleri Derneği (ASCE) bu iş için 3.6 trilyon gerekeceğini hesaplıyor.

Trump ise, ağ tarafsızlığına inanmadığını söylüyor. Çünkü bu durumda “karşıt görüşler kamuoyuna iletilemezmiş.” Oysa, ağ tarafsızlığı içerikle ilgili değil, sadece ağı tıpkı karayolu gibi, herkese eşit koşullarda kullandırmakla ilgili.

kümelenmesi var. Burası da 110 milyar Dolarlık zenginlik (GDP) üretiyor.

Silikon Vadisi hakkında her yıl yayınlanan ayrıntılı istatistiklere göre:

Burada her 17 dakikada bir bebek doğuyor. Her 36 dakikada, bir kişi ölüyor. Her 30 dakikada bir, ABD vatandaşı olmayan bir göçmen buraya geliyor. Her 71 dakikada bir, buradan bir ABD vatandaşı ayrılıp gidiyor. Her 16 dakikada bir Silikon Vadisi net 1 kişi kazanıyor.

Bu durumda nüfus: 20 Haziran 2106 sabahı 3 milyon 43 bin 271 idi.

Bu nüfusun % 37’si ABD dışında doğanlar. Burada çalışan 25-44 yaş grubu bilişimci ve matematikçilerin % 74’ü ABD dışında doğanlar. 5 yaşından büyük nüfusun % 51’inin ana dili

İngilizce değil. Bu oran, hemen kuzeydeki San Fransisco’da % 43. En çok konuşulan yabancı ana dil % 37 ile İspanyolca. Çince’nin oranı % 16.

Burasının “burası” olmasında ise şans, kader, kısmet değil, bilgiye yatırım, bilgi birikiminin kümelenmesi etken oldu. 1868’de Berkeley Üniversitesi kuruldu. 1880’de University of Southern California. 1891’de Stanford ve California Institute of Technology (CalTech). UCLA 1919’da. 1939’da Bill Hewlett ve David Packard, Stanford desteğiyle (adı henüz olmayan) Silikon Vadisi’nin “ilk” şirketini kurdular.

Eyalet, 800 yüksek okulu ve üniversitesiyle ABD’de birinci sırada. Bunların 291’i dört yıllık üniversite. Silikon Vadisi “böyle” olunuyor.

Page 9: BThaber Sayı 1078

E-TOPLUM 927 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan, DSDER’in düzenlediği Dijital Buluşmalar başlıklı etkinlikte Beyoğlu Belediyesi’nin yaşadığı dijital dönüşümü anlattı. DSDER Başkanı Kaan Akın ise dijital sistemlerin belediyelere sunduğu imkânlar ve DSDER’in faaliyetleri hakkında bilgi verdi.

Dijital Sistem Geliştiricileri Derneği (DSDER), tarafından üçüncüsü düzenlenen Dijital Buluşmalar başlıklı etkinlikte, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan ve DSDER Başkanı Kaan Akın konuşmacı olarak yer aldı. Kamudaki dijital dönüşüm

Türkiye bilişim sektörünün gelişimi ile ilgili birçok veriyi kapsayan, şirketlerin kendi performanslarını ölçmelerinin yanında rekabetteki konumlarını de görme imkanı buldukları ‘Bilişim 500 Araştırması’nda geri sayım sürüyor. BThaber tarafından M2S Araştırma ve Pazarlama ve Bilişim Zirvesi Etkinlik Şirketi işbirliği ile hazırlanan ve bu yıl 17’incisi gerçekleştirilen araştırmanın sonuçları 28 Temmuz’da İstanbul’da CVK Park Bosphorus Otel’de düzenlenecek törenle

Dijital sistemler belediyeleri dönüştürüyor

BT şirketlerinin 2015 yılı karnesi

ve dijital sistemlerin yerel yönetimlerdeki kullanım alanlarının ele alındığı etkinlikte, Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan belediyelerin gelişen dijital dünyaya ayak uydurması gerektiğini vurguladı. ‘Dijitalleşen Beyoğlu’ konusundaki çalışmaları katılımcılara aktardı.

Zabıtadan gelir kontrolüne kadar belediyenin tüm işlerini dijital ortamda takip etmek için 80 işlemi içeren bir yazılım geliştirdiklerini belirten Demircan, dijitalleşme yönündeki adımlarını ‘Smart Beyoğlu’ adını verdikleri hedef doğrultusunda attıklarını söyledi. Beyoğlu

açıklanacak.‘İlk 500 Bilişim Şirketi

Türkiye 2015 – Bilişim Pazarının Gelişimi, Eğilimler ve Beklentileri Araştırması’nın ortaya koyduğu sıralamalar, sektörün en önemli veri kaynağı olarak kabul ediliyor, özellikle kurumsal şirketlerin satın alma kararlarında belirleyici rol oynuyor. Bu yıl ‘Zamanın dişlileri bilişim sektörü için dönüyor’ mottosuyla yola çıkan araştırma, sektördeki bini aşkın firmanın veri paylaşımı ile hazırlanıyor.

Araştırmada ortaya çıkan sektörel bazı detaylara

Belediyesi’nin bu noktada sahip olduğu bilgi birikimini vatandaş ve esnafın kullanımına açtıklarına dikkat çekti. Bugüne kadar Beyoğlu’ndaki 20 bin esnafa birer kare kod (QR) oluşturulduğunu belirten Demircan, esnafın tanıtım ve pazarlama faaliyetlerini, vatandaşların ise beğeni veya şikâyetlerini QR kodu kullanarak yapacağını söyledi. Demircan, ilerleyen süreçte Beyoğlu’nun dijital ortamdaki etkileşiminin çok daha yoğunlaşacağına vurgu yaptı.

Bu yıl üçüncüsünü düzenledikleri Dijital Buluşmalar etkinliğine önümüzdeki dönemde de devam edeceklerini

bakıldığında ise TL’deki değer kaybına rağmen sıralamada yer alan şirketlerin yüzde 65’inin gelirlerinin 2015 yılında arttığı, sadece yüzde 18’inin gelirlerinde azalma olduğu görülüyor. 2015 yılında sıralamaya yeni giren şirket sayısı 79 olurken, TL bazında gelirleri artan şirketlerin ortalama büyüme oranı ise yüzde 48 oldu. 26 şirket de yüzde 100’ün üzerinde bir büyüme göstererek başarı sağladı. 2015 yılında ilk 500 Bilişim sıralamasına giren şirketlerin gelirlerinin bir önceki yıla göre TL bazında yüzde 4 arttığı görüldü.

belirten DSDER Başkanı Kaan Akın ise dijital sistemlerin belediyelere sağladığı katkılardan bahsetti. Dijital sistemlerin dijital ses, görüntü ve yayın sistemleriyle birlikte internet üzerinden yapılan belediyecilik işlemlerini de kapsadığını anlattı. Dijitalleşme konusunda hala atılması gereken ciddi adımların bulunduğunu belirten Akın, yerel yönetimlerde bugüne kadar yapılan çalışmaların çok hızlı bir şekilde maddi kazanıma dönüştüğünü ifade etti. Bu özelliklerinden dolayı birçok belediye için önemli bir yatırım alanı olduğuna da vurgu yaptı.

Kaan Akın, Beyoğlu’nda

yaşanan dijital dönüşümün vizyonunu ve yapılan çalışmaları anlatması için Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ı Dijital Dönüşüm etkinliğine davet ettiklerini belirtti. DSDER ve tüm üyelerinin dijital sistem çözümleri tarafındaki bilgi ve deneyimleriyle özellikle Türkiye’nin önde gelen belediyelerinin dijital dönüşümlerine katkı yapmak için her zaman hazır olduklarını söyledi. Bu alanda atılacak adımların hem vatandaşın yaşam kalitesini artıracağını hem de kamu sektörünün dijital dönüşümünü hızlandıracağına vurgu yaptı.

Haber Merkezi

Haber Merkezi

dSder başkanı kaan akınbeyoğlu belediye başkanı ahmet misbah demircan

Page 10: BThaber Sayı 1078

BİLİŞİM DÜNYASI10 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

Doğuş Müşteri Sistemleri’nin (DMS) hayata geçirdiği eğlence ve yaşam tarzı konseptli mobil uygulaması ZUBİZU, Turkcell ile stratejik bir işbirliğine imza attı. Bu iş birliği sayesinde kullanıcılar kredi kartlarını ZUBİZU uygulamasına tanımlayarak uygulama üzerinden mobil ödeme işlemi gerçekleştirebilecekler. Turkcell’in mobil ödeme platformu Paycell altyapısını kullanan uygulama, ilk aşamada d.ream bünyesindeki restoranlarda aktif olacak.

Doğuş Müşteri Sistemleri Yönetim Kurulu Üyesi İzi Adato, d.ream (Doğuş Restaurant Entertainment and Management) Yönetim Kurulu Başkanı Nevzat Öztangut, Doğuş Müşteri Sistemleri CEO’su Hakan Kaplan’ın ev sahipliğinde ve Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu’nun katılımıyla düzenlenen etkinlikte işbirliğinin ayrıntıları ve kullanıcılara sağladığı faydalar anlatıldı.

Turkcell Genel Müdürü Kaan Terzioğlu, bu uygulama için ZUBİZU ve Turkcell’in güçlerini birleştirerek, hayatı daha da kolaylaştıran önemli bir yeniliğe imza attıklarını ve bu yeniliklerin devamının da geleceğini vurguladı. Kaan Terzioğlu ZUBİZU’nun Turkcell’in PayCell altyapısı

ZUBİZU mobil ödeme alanında Turkcell’le işbirliğine gidiyor

ile kullanıcılara hızlı ve güvenli bir mobil ödeme deneyimi sağlayacağını söyledi.

İşbirliği ile ilgili konuşan Doğuş Müşteri Sistemleri CEO’su Hakan Kaplan şunları söyledi: “ZUBİZU uygulamasıyla, ilk günden itibaren üyelerimize kişiye

özel fayda ve içerikler sunuyoruz. Şu anda 1 milyondan fazla kullanıcı ZUBİZU’yu akıllı telefonlarına indirdi. Biz de ZUBİZU üyelerini 200’den fazla seçkin markada bin 800’ün üzerinde kampanya ile buluşturduk. Turkcell ile yaptığımız iş birliği sayesinde

ise ZUBİZU üzerinden mobil ödeme devrini başlatıyoruz. ZUBİZU’nun hayata geçirdiği mobil ödeme özelliği sayesinde tek dokunuşla hem indirim ve avantajları kazanmak hem de ödemeyi gerçekleştirmek artık mümkün. Kullanıcılar artık yanlarında kredi kartı

veya cüzdan olmasa dahi, ödemelerini tek dokunuşla gerçekleştirebilecekler. Uygulama restoranlarda başladı, yakında akaryakıt ve perakende sektörleri ile hızla yaygınlaşacak”.

ZUBİZU mobil ödeme sistemi nasıl çalışıyor?

ZUBİZU üyeleri, kredi kartlarını fotoğrafını çekerek ya da bilgilerini elle girerek ZUBİZU uygulamasına tanımlıyor. Sisteme girilen kredi kartı bilgileri, PCI-DSS (Kartlı Ödeme Endüstrisi Veri Güvenlik Standardı) uyumlu olarak son derece güvenli Paycell altyapısında saklanıyor ve bu bilgiler hiçbir kişi, firma veya işyeri ile paylaşılmıyor.

ZUBİZU üyeleri uygulama açıkken telefonlarını yan çevirdiklerinde çıkan QR kodu ile kendini tanıtıyor. Varsa indirimler otomatik olarak hesaplanıyor ve faturadan anında düşülüyor. Ödeme tutarı üyenin ekranına bir mesajla geliyor ve onay tuşuna basarak üye ödemeyi tamamlıyor. Ödeme bilgisi işyerinin kasa sistemine iletiliyor. Böylece mobil ödeme işlemi kolayca tamamlanmış oluyor.

Şimdilik Zuma, Gina, Masa, Mezzaluna, Go Meso gibi restoranlarda hayata geçen uygulamanın, kısa süre sonra yeme-içme sektörünün yanında akaryakıt ve perakende sektörlerinde de yaygınlaşacağı belirtildi.

Haber Merkezi ZUBİZU’nun Turkcell işbirliği ile hayata geçirdiği ‘tek dokunuşla mobil ödeme’ sisteminin ayrıntıları düzenlenen

etkinlikte katılımcılarla paylaşıldı.

Küçük projelerden, çok yüksek kapasiteli veri merkezlerine kadar geniş bir yelpazede hizmet veren Extreme Networks, Türkiye’de Y3K ile büyümeyi hedefliyor.

Türkiye’nin önde gelen kamu ve sanayi kuruluşları, finans yapıları, havaalanları, cezaevleri, eğitim ve sağlık kuruluşlarının projelerini başarıyla gerçekleştiren

Extreme Networks, Y3K ile iş ortaklığını duyurduExtreme Networks, birçok projeye ürün desteği sağlayan ve 35 uluslararası markanın dağıtımını üstlenen Y3K ile işbirliğine gidiyor.

Y3K Ürün Yönetimi Direktörü Dr.Serdar İnce, konuyla ilgili yaptığı açıklamada:

“Y3K, elektronik güvenlik sistemlerinde kalitesi kanıtlanmış 35 uluslararası markanın Türkiye distribütörü. Bu sayede proje firmalarının, doğru ürünü bulma, zamanında ve en

uygun koşullarla tedarik edebilme gereksinimlerine en iyi şekilde yanıt verir. Bu minvalde, katma değerli hizmet sunarak, Extreme Networks gibi bir dünya deviyle Türkiye’de çalışabilecek en önemli partnerlerden biri olduğumuzu düşünüyorum. Türkiye’nin önde gelen kurumlarına hizmet veren bu iki kuruluşun sinerjisinden güvenlik ve ağ alanında çok ciddi kazanımlar doğacaktır.” dedi.

Haber Merkezi

Page 11: BThaber Sayı 1078

GÖRÜŞ 1127 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

ENDÜSTRİ 4.0 HAYALLERİ VE YANLIŞLAR ULUSAL

DAHA FAZLA YÜZ YÜZE SOHBET EDELİMBİREYSEL

OSMAN COŞKUNOĞ[email protected]/osman.coskunoglutwitter.com osmancoskunoglu

TEKNO-POLİTİK

Yeni bir teknoloji veya teknolojik kavram ortaya çıktıktan hemen sonra, ortalıkta bir heyecan yaratılır. O teknoloji veya kavram önce sihirli bir değnek gibi görülür. Üstünde yaygın ama yüzeysel bir şekilde konuşulur ve yazılır. Bu adeta çağdaş vizyon sahibi olmanın gereği gibi görülür. Hayalperest beklentiler zirve yaptıktan kısa bir süre sonra çöker. İşte ondan sonra,

teknolojinin gerçekçi olarak ele alınması ile bir aydınlanma süreci başlar. Aydınlanma sürecini başarılı tamamlayanlar ise, verimli uygulamaları gerçekleştirir.

Saygın araştırma ve danışma kuruluşu Gartner’ın ortaya attığı hype-döngüsü işte bu süreci anlatır. Gartner’a göre, ilk olarak 2011’de telaffuz edilen Endüstri 4.0, aradan 5 yıl geçtikten

sonra dünyada hayalperest beklentiler sürecinde. Ülkemizde ilk kez geçen sene gündeme gelen bu kavram, hayalperest beklentiler sürecinde hızla tırmandı. Rekabet gücünde 140 ülke içinde 51., inovasyonda 141 ülke içinde 58. sırada olan ülkemizde, bize bu geri durumdan bir sıçrama yaptıracak sihirli bir değnek hayali satmak çok kolay. Gerek uluslararası danışmanlık firmaları gerek teknoloji satan dev firmalar, gerekse de kamuoyu vizibilitesi (PR) peşindeki kuruluşlarımız, heyecanlı ve mutlu hissettirici haberciliği seven medyanın da yardımıyla, ülkemizde yaygın bir Endüstri 4.0 hayali yarattılar. (Bozkurt Güvenç’in daha ölçülü ve dikkatli iyimserlik içeren Dünya gazetesindeki yazılarının bir istisna oluşturduğunu belirtmeliyim.)

Hayal etmek de güzeldir. Yeter ki, o hayaller yanlış adımlar atılmasına neden olmasın. Hayallerin Türkiye’de yarattığı yanlışlardan bir tanesini burada belirtmem gerek. Geçtiğimiz ay, genel olarak dijital değişimden beklentileri anlamaya yönelik yeni

bir rapor yayımlandı (http://bit.ly/1PAQhI9): “Türkiye’deki Dijital Değişime CEO Bakışı.” TÜSİAD, Samsung, Deloitte ve GFK imzalı raporda, araştırmaya katılanların %21’i verimliliği artırmak, %19’u rekabet avantajı, %19’u müşteri talebini hızlı yanıtlamak, %12’si karlılık için dijital teknolojilere önem verdiklerini belirtmişler. Ayrıca, dijital teknolojilerin operasyonel verimlilikte (yanıtların %22’si), müşteri deneyiminde (%16) ve stratejik karar verme süreçlerinde (%12) değer yarattığı görüşü ortaya çıkmış. Burada dikkat çekici bir eksiklik var: inovasyon.

Oysa, rekabet gücünün en önemli kaldıracı inovasyondur. Nitekim, Deloitte University ile MIT Sloan Management Review ortaklığıyla yapılan, dünya çapında 4800 firmanın yönetici ve analisti ile görüşmeleri kapsayan benzer bir araştırmada (http://bit.ly/28OPA9J), dijital teknolojilerin değer yaratan en önemli alanları arasında inovasyon da yer alıyor.

Mart ayında yayımlanan, TÜSİAD ile BCG imzalı “Türkiye’nin

Hazır bayram ve yaz tatili önümüzdeyken, Sherry Turkle’ın yoğun bir araştırma sonucu yazdığı “Reclaiming Conversation” kitabında güçlü veri ve argümanlarla desteklenen önerisini dikkate alalım: Dijital teknolojileri aramızdan çıkararak, daha çok yüz yüze sohbet edelim.

Turkle bir psikolog ama MIT’de, dijital teknolojilerin önemli isimleriyle yan yana, özel kürsü sahibi bir profesör. Özellikle gençlerle yaptığı söyleşilerde, iletişim teknolojilerinden bir soğuma başlangıcı gözlemlemiş. Dijital teknolojileri daha çok kontrol gücü elde

etmek için kullanmaya başlayanlar, o teknolojilerin kontrolü altına girdiğinin farkına varıyorlar. Yüz yüze olmayan iletişimde, başta empati duygusu olmak üzere, insani duyguların giderek zayıfladığı görülüyor.

Kitaptaki önerilerden birisini özellikle dikkat çekici buldum. Dijital iletişim sektörünün güçlü reklamlarla toplumda bu teknolojileri çekici

kıldığı bir gerçek. Turkle, önerisi için, gıda sektörü ile bir benzetme yapıyor. Toplumda sağlıklı gıda konusunda

bilincin artmasıyla beraber, gıda sektörü piyasaya, organik gıda gibi, sağlıklı ürünler sürmek zorunda kalıyor. Toplumda yüz yüze sohbetin önemi hakkında farkındalık yaratmak acaba dijital iletişim teknolojileri ötesinde inovatif ürünlere yol açabilir mi diye soruyor Turkle.

“Ben teknoloji karşıtı bir Luddite değilim” diyor Turkle bir söyleşide (http://bit.ly/21u3J6X). Teknolojinin sağladığı kolaylıklar ile insani duyguların sağladığı değerler arasında bir dengeyi savunduğu kitabı, İngilizce bilen ve konuyla ilgilenenler için güzel bir yaz okuması da olabilir.

ENDÜSTRİ 4.0 KONUSUNDA ÇİN BİLİNÇLİ

KÜRESEL

30 yıl boyunca, yılda ortalama %9.4 gibi inanılmaz bir hızla büyüyen Çin ekonomisi yavaşlamaya, %7 civarına düşmeye başladı. McKinsey Global Institute’un Ekim 2015’deki “The China Effect on Global Innovation” raporunun önerisini tek cümle ile özetleyecek olursam: “Ufukta Endüstri 4.0 görünmeye başlarken, küresel rekabette önemli bir güç olmaya devam edebilmek için, Çin bir ‘inovasyon süngeri’ olmaktan, bir ‘inovasyon lideri’ olmaya evrilmelidir.”

Rapor, Çin’in verimli ve müşteri odaklı üretimde güçlü bir inovasyon temeli oluşturduğunu, bunu bilim ve mühendislik alanındaki inovasyonla tamamlaması gerektiğini vurguluyor. Çin hükümetinin geçen sene yayımladığı on yıllık planın (Made in China 2025) hedefi de McKinsey raporundaki öneriyle örtüşüyor.

Bu plan çerçevesinde, geçtiğimiz ay Çin, Almanya ile ortaklaşa dev bir yatırım başlattı:

Shenyang bölgesinde “Çin-Alman Ekipman İmalatı Endüstriyel Parkı” (http://bit.ly/21u3J6X). Burada inovasyon odaklı Alman ve Çin firmaları, otomobilden akıllı makinelere, robotlara kadar akıllı ve inovatif üretim yapacaklar. Sadece akıllı fabrikalar inşa edilmiyor. Bu fabrikalardaki üretimi gerçekleştirebilecek yetenekleri yetiştirmek için, Çin ve Alman firmaları ortaklığıyla bir meslek yüksek okulu da oluşturuldu. Bunlara paralel olarak, Çin hükümeti kişi başına 300 dolar olan Ar-Ge kaynaklarını hızla artırıyor.

İşte burada çok kısaca aktardığım gelişmelere, Çin’in on yıllık planı olan “Made in China 2025” ile Almanya’nın Endüstri 4.0’ının evliliği deniyor.

Ülkemizde genellikle Çin sadece ucuz işgücü ile tanındığı için, burada iki karşılaştırma paylaşayım. İnovasyonda, Çin 141 ülke içinde 29. sıradayken, Türkiye 58. sırada. Kişi başına Ar-Ge harcamaları Çin’de 300 dolarken, Türkiye’de 200 dolar.

Küresel Rekabetçiliği İçin Bir Gereklilik Olarak Sanayi 4.0” başlıklı raporda da (http://bit.ly/1UIBUqb) inovasyonun yer almadığını yazmıştım (http://bit.ly/21tKTg5).

Öyle görülüyor ki, yıllarca sözü edilen inovasyonda başarılı olamayan ülkemiz, Endüstri 4.0 söylemi ile yeni bir çıkış arayışında. Geçen hafta “Türkiye’yi teknoloji üreten ilk 10 ülke arasında sokacağız” açıklaması yapan Bilim,

Sanayi ve Teknoloji bakanı Faruk Özlü’ye önerim, dünyada 58. sırada olduğumuz inovasyona odaklanan, inovasyonu motive eden politikalar geliştirmesidir. Teknoloji üretimi için olduğu kadar, teknolojinin rekabet gücü kazanmak için kullanılması da inovasyonla mümkündür.

Yanda, KÜRESEL altında “Endüstri 4.0 Konusunda Çin Bilinçli” başlıklı yazım, bu konuya doğru yaklaşım ile ilgili ipuçları veriyor.

Page 12: BThaber Sayı 1078

BİLİŞİM DÜNYASI12 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

Hastane süreçleri günümüzde, geçmiş 10 yıl ile kıyaslandığında çok daha başarılı

olmasına rağmen, hasta için hala uzun kuyruklar, nereye gideceği belli olmadığı için sürekli hastane içinde dolaşmak, tekrar alınan kayıtlar, yapılan yan işlemlerin çıkıp çıkmadığını sürekli kontrol etmek ve bu hengâme içinde, kendisine yapılan tanı ve tedavinin doğru olup olmadığını sorgulamak demek. Sağlık personeli içinse uzun çalışma süreçleri, kayıtları belge olarak hazırlama ve sonrasında, bunları yazılım ile sisteme girme, memnun olmayan hastalar ve bu aşırı iş yükü nedeni ile hata yapma korkusu söz konusu. “BT şirketlerinin yeni dönemdeki görevi; hasta ve sağlık personeli için mevcut ortamı daha dijital hale getirerek memnuniyeti, hastane için verimliliği ve kurumlar açısından da sağlıkta kaliteyi arttırmak” yorumunu yapan Advantech iService Ülke Danışmanı Mert Erinç’e göre, bunu yapabilmenin yolu tamamen kağıttan kurtulmuş ‘akıllı hastaneler’ kurmak ve bunları merkezi bir sisteme bağlı olarak yönetmek. BT şirketlerinin bunu yapması gerek. Özel sektör ve kamu arasında işbirliği ile küresel pazarda Türkiye’nin konumu hakkında Mert Erinç sorularımızı yanıtladı:

n Kamu düzenleyici kurumları bu paylaşımı nasıl, hangi önceliklerle kontrol ediyor?

Görüldüğü kadarı ile kamu hastaneleri, inanılmaz bir şekilde dijitalleşme yolunda ilerliyor. Dijitalleşmede, yapılan işlerin tümünün anında sisteme kaydedilmesini sağlamayı ve sağlık personelinin anında bu bilgiye kavuşmasını kastediyorum. Yazılımı ve donanımı ile kamu hastaneleri bu yolda ilerliyor

Türkiye’de gerçek bir ‘akıllı hastane’

için çalışıyoruz

ve merkezi yönetim tarafında da destekleniyor. Bir hastanenin akıllı olmasının en temel adımı; hastanenin her yerinde veriye ulaşmak, yani kablolu ve kablosuz iletişimi hastanenin her yerinde başarı ile uygulamakla başlıyor. İkinci adım ise sağlık personeli ile hastane içinde kullanılan ERP yazılımını kesintisiz ve doğru şekilde konuşturacak arayüzlerin hastane ortamına entegre edilmesi. Üçüncü adım; bu arayüzler ile sağlık personelinin doğru şekilde çalışmasını sağlamak üzere, yazılım üzerinde uygun değişiklikler yapmak ve sağlık personelini bu konuda eğitmek. Son safha ise tüm bunları sağlıklı şekilde kaydedecek bir veri tabanı ve sunucu altyapısının kullanılması. Bu adımları yapanlar da ‘akıllı hastaneler’.

n Gerek kamu gerekse özel sektörün sağlık başlığındaki ortak çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Yeterli veya eksik yönler, gelişim veya değişim beklediğiniz başlıklar var mı?

Akıllı hastane konusunda bir standart oluşturmak

oldukça zor. Ülkeden ülkeye veya şehirden şehre bile değişebilir. Ortak amaç bir olsa da, standartlar belli olmadıkça hastanelerin gerçek dijital veya akıllı hastane olmaları tamamen kendi yapılarına özgü olmalı. Ama alt müşterekler bir olarak... Çünkü akıllı hastane demek, aynı zamanda toplanan bilgilerin bir ortamda analiz edilmesi, kısa ve uzun vadeli sonuçların buradan çıkartılması demek. İki örnek vereyim: Ambulanstaki bir hastanın ulaştırılacağı hastaneyi akıllı şekilde tayini, ölüm ile yaşam arasındaki süreyi de kısaltır. Oysa ülkemizde hastane ve ambulans sistemi iki ayrı kurum tarafından

yönetiliyor. İkinci örnek olarak, eğer toplanan veriler aynı veri tabanının altında toplanabilse ve yapay zeka süzgecinden geçirilebilse, bu noktada, konulan tanı ve uygulanan tedaviler, verilen kararları destekleyici şekilde kullanılabilir. Tüm bunlar sağlık personelinin iş süreçlerini inanılmaz şekilde verimli hale getirir. Bu noktada, istek anlamında hiçbir eksik görmüyorum, ama eğer akıllı hastane olma standartları belirlense ve kararlar tek çatı altında toplansa, yapılan iş çok daha başarılı ve geçiş süreci çok daha kısa olabilir.

n Uluslararası bir sağlık teknoloji şirketi olarak Türkiye pazarında nasıl konumlanıyor, hangi önceliklerle ve nasıl bir strateji ile ilerliyorsunuz?

Amacımız ürün satmak değil, hastaneleri akıllı hale getirecek çözümleri Türkiye’ye getirmek ve bunları Türkiye’nin süzgecinden geçirdikten

sonra kendi şartlarımıza göre uygulayabilmek. Bunun için hastaneler bizden ürün talep etse de etmese de, hastaneye giderek hastanenin tüm yapısı konusunda bir rapor oluşturuyoruz. Sonrasında farklı senaryolar yaratıp hastanenin seçeceği akıllı hastane formatını planlıyoruz. Bu süreçte tek karar verici hastane olsa da, farklı ülkelerde yaşadığımız deneyimleri hastane ile paylaşıyoruz. Genel stratejimiz bu. Pazarın daha oturmuş olduğu bir Türkiye’de Advantech’in yatırım yapacağını düşünüyorum.

n Türkiye pazarının gerek potansiyelini gerekse diğer pazarlara kıyasla zorlayıcı yanlarını nasıl örnekleyebilirsiniz?

Türkiye, sağlık pazarında dünyada tekel olabilecek bir ülke olabilir. Tek eksiğimiz daha akıllı hastaneler yaratarak, sağlıktaki kalitemizi birkaç seviye daha üste çekmek. Bunun için gerekli istek ve arzuya ve merkezi sistem üzerinden desteğe sahibiz. Bizi zorlayan tek konu; gerçekten ‘akıllı’ bir hastane örneğinin Türkiye’de olmaması. Tek ihtiyacımız tamamı ile akıllı bir hastaneyi kısa zamanda ortaya çıkarmak ve bu örnekle diğer hastanelerimize de ‘akıllı’ olma yolunda gerekli cesareti aşılamak. Tek eksiğimizin uzman firma veya kişilere güvenme konusunda biraz çekimser olmamız ve ‘ne olur, ne olmaz ilk yapan ben olup, hata yapan da ben olmayayım’ düşüncesini bir şekilde kıramayışımız olduğunu düşünüyorum.

n Sağlık teknolojilerinde gerek genel kapsamda gerekse Advantech ürünleri adına bizleri neler bekliyor?

Advantech, alanında büyük olabilir, ama en önemli özelliği sadece bu değil. Konumuzda ilk olabilmek için yeni çözümler geliştirmeye devam ediyoruz. Bizi diğerlerinden farklı kılan da bu. Türkiye’de bin 300’den fazla hastane var ve biz hepsine talibiz. Mevcut 4 ürünümüz, oluşturduğumuz 100’e yakın da çözümümüz var. Hastaneler bize güvenirse, onlar için ayrı ayrı çözümler oluşturmaya kararlıyız.

Sağlık teknolojileri başlığında

doğru hizmet ve ürün sunumu,

gerçek anlamda ‘akıllı hastane’

oluşturulmasında da ‘ilk’ adım.

advantech iService Ülke danışmanı mert erinç

Handan Aybars

Yıllık 2 milyon dolarlık pazar hedefimizi bu sene gerçekleştirmek istiyoruz. Bitecek büyük projeler ile rakam, bunun iki katı olabilir. Advantech firmasını bilmem, ama bir Türk olarak tek hedefim Advantech

firmasına Türkiye’deki pazar fırsatlarını gösterip, Türkiye’de üretim tesisi oluşturmasını sağlamak üzere onları ikna etmek. Bu hedefime 2016 yılında ulaşmayı çok isterim.

2016 Yılı tÜrkİYe Pazarında Hedeflerİnİz Hakkında bİlgİ verİr mİSİnİz?

Page 13: BThaber Sayı 1078

4.5G’nin hayatımıza girmesi, hızlanan internet ile mobil alışverişi, ama asıl önemlisi mobilde görünür olmanın artan önemini beraberinde getiriyor. Mobil ticaretin artması yönünde beklentilere işaret eden Yellow Pages Genel Müdürü Semin Özmoralı, hedef ve stratejileri hakkında sorularımızı yanıtladı.

n Şu anda kayıtlı kaç firma var? Bu firmaların kayıtlı olduğu iller nereler?

850 bini geçtik, fakat geçtiğimiz senelerin artışına bakarsak bu büyük bir sayı değil. Çünkü bir o kadar kapanan firma vardı. Biz sadece firma eklemiyoruz. Aynı zamanda kapanan firmaları da temizliyor, taşınanları, isim değiştirenleri taşıyoruz. Yani bu süredeki çabanın ciddi bir kısmı kapatmaya, temizlemeye, güncellemeye gidiyor. Kapanmaların en çok bulunduğu şehir İstanbul. Anadolu’ya gittiğimizde bu sayı azalıyor ve daha durağan. Zaten bütün ülkelerin ekonomilerinde KOBİ’lerin etrafında bu hareketleri görüyorsunuz. Maalesef turizm sektöründe bunu çok net hissediyoruz.

n Şirketler sizlere kendileri mi kayıt yaptırıyor, yoksa siz mi onlarla bağlantı kuruyorsunuz?

Şirketler, bizlere kendileri kayıt yaptırıyorlar. Ancak 850 bin veriden bahsediyoruz ve bunların hepsi de kendi başvurularıyla olmadı. Yerel arama ekibimiz de bölgeleri sanal ortamda, harita üzerinden, telefonla veya bizzat dolaşarak verileri topladı. Ancak şu anda kendi ‘veri aramamız’ azaldı. Artık daha çok başvuruları değerlendiriyor, verilerin güncel olduğunu bildiğimizden onlara öncelik veriyoruz. Bizim en

KOBİ’ler mobilde de varlar!

büyük üç işbirliğimiz Apple, Bing ve Google ile. Bunlar bizden Türkiye’deki güncel firma verilerini istiyor, bu verileri haritalar başta olmak üzere çeşitli ürünlerinde kullanıyorlar. Bizim onlara veri temin etme yükümlülüğümüz var.

n Başvuran firmalara herhangi bir filtre uyguluyor musunuz, yoksa her başvuruyu kabul ediyor musunuz?

Çok hafif bir filtremiz var. Sonuçta her işyeri, tüketicinin aradığı her nokta kaydedilmeli. Bu arada firma diyorum ama tüketicinin, kullanıcının aradığı her noktaya okullar, devlet daireleri, parklar, tarihi yerler de

giriyor. Bunları da kaydediyoruz. Filtremiz ise yanlış başvurulara yönelik. Yani doğru kayıtsa kaydediyoruz. Yanlış kayıtta ise şunlar var. Misal, rakibinin yerine arıyor, İstanbul’da olan rakibini bize Adana’da kaydettirmeye çalışıyor, yerini değiştirmeye veya kapattırmaya çalışıyor, telefonunu değiştirerek ulaşılmasını engelliyor. Onları eliyoruz. Ayrıca fiziki bir işyeri olmasa bile var gibi davranıp, en çok online taraftan yaşadığımız bir sıkıntı olarak, sanki bir mağazası varmış gibi kaydettirmeye çalışıyor. Amacı ise arama motorlarında bulunmak istemesi. E-ticaret firmalarını tabi ki genel merkezleri olarak kaydediyoruz.

n “Kampanyalar” ve “Vitrindekiler” neye göre oluşturuluyor?

‘Kampanyalar’da müşterilerimizin tüketiciye yönelik kampanyalarını duyuruyoruz. Amacımız tüketiciye ve kendi müşterimize yardımcı olmak. ‘Vitrindekiler’ ise kampanyası olsun olmasın, rehberimize son eklenen müşterileri oluşturuyor. Çünkü rehberimize iki tip firma ekleniyor. Birincisi ücretsiz yayınladıklarımız, ikincisi ise detaylı tanıtımla birlikte reklam sayfasıyla yayınladıklarımız. Dolayısıyla bizim müşterimiz KOBİ’ler. ‘Vitrindekiler’e her ekleme ile burası güncelleniyor. Ayrıca onun altında bulunan “son eklenenler” kısmında da ücretli

ya da ücretsiz son eklenen her firma yer alıyor.

n KOBİ’lerin bu yapıya ilgisini nasıl değerlendiriyorsunuz?

KOBİ’lere vitrine koyduğumuz için özel bir ücretlendirme yapmıyoruz. Çünkü orada tamamen altyapısal bir algoritma çalışıyor ve yeni eklenen her müşteri oradan geçiyor. Tabi ki anasayfamızda görülmek KOBİ’lerin çok hoşlarına gidiyor. Ama KOBİ’ler asıl trafiği kendi sayfalarından alıyor. Çünkü bazı KOBİ’lerin kendi web siteleri yok ama Yellow Pages’taki tanıtım sayfası o kadar detaylı ki bunu kendi web sitesi gibi kullanıyor. Bu yüzden o sayfa çok önemli onlar için. Geçtiğimiz yaz şirket ve ortaklık yapımız değişti. Eski şirketin ortaklarından Wayne Foster, yeni bir yatırım yaptı ve kendisi tek başına yeni şirketin kurucusu oldu. Bu yeni yatırım ve vizyonla birlikte başta web sitesi olmak üzere birçok şeyi yeniledik. O yüzden bu yeni geçişte insan kaynağımızı hem önyüz tasarım tarafı hem arka yüz geliştirme tarafı olarak bu sistemin yapımına aktardık. Bunun KOBİ’lere yansıması olarak da rehber üzerinde KOBİ’lere verdiğimiz tanıtım sayfaları, içeriği, fonksiyonu, kullanıcı deneyimi, tasarımı, kısaca her şeyi çok değişti. Mesela sayfalarını sosyal medyada paylaşabiliyorlar. Çalışma saatleri indikatörü de sayfada. Sayfalara kullanıcı yorumları ise geliyor. Eğer firmanın Yellow Pages reklam veya tanıtım sayfası varsa, bu gelen soruları ve yorumları kontrol edebiliyor, istemezse yayınlatmıyor. Yani kontrol KOBİ’de. Bizim firmalara atanmış proje yöneticilerimiz var ve onlar KOBİ ile temasa geçiyor. Bu bağlantının çoğu telefonla oluyor. YouTube videolarını yükleme özelliği de getirdik. Bu özellikle bulunurluk ve arama motorları açısından önemli. Görsellerini de zenginleştirdik. Böylece KOBİ’ler için hazırlanmış pek çok şeyi bir arada vermiş oluyoruz. Örneğin logosundaki çözünürlük iyi değilse bile buna müdahale ediyoruz.

n Küresel Yellow Pages yapısında Türkiye nasıl bir konumda?

Kuzey Amerika, Avrupa gibi Yellow Pages ülkelerini karşılaştırırsanız, hala arada çok fark var. Ama bilinirlik burada da arttı. Sonuçta ‘Yellow Pages’, marka olarak Türkiye’de 8 senedir, bugün 850 bin firma ile var. Tüketici tarafında da Yellow Pages ile online tarafta yeni bir kültür doğabilir.

Dilay Sağbili

Yellow Pages, KOBİ’lerin web’deki varlığını aynı güçle mobile taşımanın önemine odaklanıyor.

BİLİŞİM DÜNYASI 1327 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

Bu yeni sitemiz ‘responsive’, yani tüm ekranlarla uyumlu. Yellow Pages’ların bu yapıya geçmesi dünyada da bizde de çok sancılı oldu ama gerekiyordu. Fakat küresel bazda bu sisteme geçemeyen Yellow Pages siteleri de var. Çünkü büyük bir siteyi ‘responsive’e geçirmek zordur. Yazılım, kodlar gibi her şey değişir. Arkasında piksel piksel hesap olur. Önemli olansa bizim yaptığımızın KOBİ’lere yansıması. KOBİ’lerin tüm görünürlükleri ücretli veya ücretsiz ‘responsive’. Bu KOBİ’ler tarafında önemli ve bunun 4.5G ile bağlantısı da şu: Bu zenginlikte siteleri ‘responsive’e çevirdiğiniz zaman mobilden gösteriyorsanız

teknolojinin, erişim ve bağlantı hızının çok yüksek olması lazım. Yani ne kadar yüksek hız, o kadar hızlı görüntüleme. Böylece

4.5G’ye geliyoruz. Bunu web sitelerine taşırsanız, bizim KOBİ’lere verdiğimiz web sitesi ürünümüz, güçlü bir sloganımız var: “Web sitesiz, mobil uyumlu web sitesi olmayan KOBİ kalmayacak. “ ‘Web sitesiz KOBİ kalmayacak’ bile doğru bir söylem değil. Çünkü mobil uyumlu olmayan web sitesi çöp demek. Bunun için üç şeye ihtiyacımız var: ‘Responsive’ web sitesi, mobil cihaz ve bunu sağlayacak teknoloji. Ama siz bunları yaparken, eğer iyi bir erişim hızınız yoksa bunu ne KOBİ ne de KOBİ’nin müşterisi açabilir. Bu da kötü deneyim demek. İşte bu yüzden 4.5G süreci hızlandırdı. Kullanıcıların mobilde deneyim hızı arttıkça beklentisi de arttı.

mobİl’de ve 4.5g odaklı beklentİlerİnİz neler?

Yellow Pages genel müdürü Semin Özmoralı

KOBİ’lere dijital ürünleri ulaştırma misyonumuz ve “mobil uyumsuz web siteli KOBİ kalmayacak” önceliklerimiz var. Dünya genelinde de mobil uyumlu web siteli KOBİ oranı düşük. Bu yönüyle Türkiye olarak dünyadan farklı değiliz. Dijital pazarlama dünyasındaki gelişmeleri KOBİ’lere ucuz maliyetle ulaştırmak çok önemli. Yani az ama düzenli harcama yapabilmeliler. Biz de işte bu vizyonda ürünlerimizle KOBİ’lere gidiyoruz, buna devam da edeceğiz. Şirket

verisi güncellemelerimiz devam ediyor. Veri toplama işini optimize ettik. Bu devam edecek ve C kod yapımızda adresten bakarak enlem boylam belirleme ve düzeltme işlemini manuel yapmaya devam edeceğiz. Şu an 850 bin kaydın yüzde 60’ı tarafımızdan bu şekilde kontrol edilip düzeltilmiş durumda. Bu oranı arttırmak istiyoruz. Fakat bir yandan da silinenlerle boğuştuğumuz için tahmin ediyorum yüzde 60-65 oranında gidip geleceğiz. Sektörü değiştirecek

önemli bir değişiklik oldu. Google, Türkiye pazarına yeni bir kanalla girme kararı aldı. Adwords haricinde Google’ın bir kanalı daha var. O da Premier SMB Partner. Bu kanalı Google Türkiye, Türkiye’ye getirdi. Google, bu KOBİ partnerlerini de diğer ajanslardan, diğer reklam yöneticilerinden ayırıyor, pazarlama yatırımı yapıyor, destekliyor, özel bir partnerlik anlaşması içinde besliyor, özenle seçtiği bu firmaları, KOBİ partneri olarak kullanıyor. Google

Türkiye, şu an özel KOBİ partneri yapacağı firmalarla görüşüyor. Bunlardan biri de biziz. Şu an Google Türkiye ile satışlarımız, KOBİ’lere yaklaşımımız, hizmetler, faaliyetler, eğitimler üzerinde çalışıyoruz. Bu bizim için de KOBİ’ler için de önemli olduğu kadar, bir bütün olarak Türkiye pazarı adına da önemli. Bu partnerlik iki taraf için de bağlayıcı. İşin içinde hukuki süreçler de olduğu için bu konuda net süre vermem zor, ama 2016 yılı içinde tamamen gerçekleşecek.

2016’Ya daİr bakış ve Hedeflerİnİz nelerdİr?

Page 14: BThaber Sayı 1078

BT birimlerinin hedefi

iş süreçleri ile

uyumlu BT hizmet

yönetimi olmalıdır. TUSAŞ-

Türk Havacılık ve Uzay

Sanayii BT bölümü olarak

hizmetlerin istenen hız,

kalite ve maliyette sunulması

için ITIL ve ISO 20000

BT Hizmet Yönetimi gibi

uluslararası standartlarda

yer alan hizmet yaşam

döngüsü modeli

uyguladıklarını belirten TAİ

Bilgi Teknolojileri Kıdemli

Müdürü Gülsen Bayramusta,

şunları kaydetti:

“İş süreçlerinin kesintisiz

çalışabilmesi için BT

hizmetlerinin her an çalışır

ve ulaşılabilir olması

önemlidir. Şirketimiz iç ve

dış projelerindeki artış BT

mimarisinin de her geçen

gün büyümesine sebep

olmaktadır. BT olarak

zorluklarımızdan biri iş

gereksinimlerini doğru

karşılamaya çalışırken

mimarideki karmaşıklığı ve

maliyeti etkin yönetmektir.

Başarı kriterimiz iş

süreçlerine değer katmak ve

müşteri memnuniyeti azami

seviyeye çıkarmaktır.

TUSAŞ veri merkezinde

sunucu ve uygulama

seviyesinde, network

altyapısında, en uzak uç

noktalarda, fiziksel ya

da sanal olarak nerede

olursa olsun, sistemleri

sürekli olarak çevrim içi

(online) izlemek, yönetmek,

darboğaz ve olası

sorunları, ciddi problemlere

dönüşmeden çözmek

ihtiyacı çok kritiktir.

Kullanıcılarımızın

işleri için kullandıkları

istemcilerde oluşabilecek

sorunlara / isteklere hızlı

ve doğru yanıt vermek,

servis seviyemizin istenen

kalitede, memnuniyette

ve maliyette sunulması

için önemli bir husustur.

Olay yönetimi sürecimiz

kapsamında servis hızımız

%91 seviyesindedir. Bu

seviyeye veya üstüne

ulaşmak, müşterilerimizin

işlerini yaparken

kesinti yaratmamak,

gereksinimlerini,

kullanımlarını,

performanslarını

ölçüp, doğru kapasite

planlaması yapmak için

istemci seviyesinde bu

analizleri yapmamıza

katkı sağlayacak ürün

araştırılmış ve SysTrack

ürününün gereksinimleri

karşıladığı, yapılan testlerde

görülmüştür.”

SysTrack’i kullanmaya

başlayan ve faydalarını

keşfeden Gülsen

Bayramusta ve Ekibi,

gelecek için bazı planlarını

şu şekilde iletti: “SysTrack’i

seçtik, zira beklentilerimizin

karşılığında söz verdiği

işleri gerçekleştirebildiğini

gördük. Kurulum ve devreye

alması gayet kolay, kolay

anlaşılır ve en önemlisi de

bize güncel ve güvenilir

ölçüm verisini anlık olarak

sunmakta olmasıdır.

SysTrack’in hizmet

yönetimi süreçlerimize

önemli katkıları olacağını

öngörmekteyiz. Dahili

müşterilerimizin (tüm

seviyeden kullanıcılarımız)

beklentilerinin de

ötesinde performansımızı

yüksek tutabilmek

için, Bilgi Teknolojileri

biriminin performansını

ölçmek adına, bilişim

yönetim sistemiyle tam

entegrasyonunu da kurmayı

hedefledik. “

LakeSide’in özellikle

yurtdışında başarılı ve

yaygın kullanımı, Türkiye´de

de başlayan faaliyetleri,

projenin etkin bir şekilde

yönetilmesini kolaylaştırdı.

Proaktif ve Bütünsel

Yaklaşımlar

“Uygulamaya alınan

izleme yapısında son

kullanıcı cihaz ve

uygulamalar tarafındaki

kontrol noktalarıyla

sorunların ya da performans

kayıplarının hangi katmanda

olduğunu,hangi katmadan

TUSAŞ, BT HİZMETLERİNİN SÜREKLİLİĞİNİ LAKESIDE

SYSTRACK İLE YÖNETİYOR

SAVUNMA SANAYİİNİN ÖNDE GELEN KURUMU

Türkiye savunma sanayinin en önemli oyuncuları arasında yer alan TUSAŞ, BT hizmetlerinin kesintisiz

çalışabilmesi ve her an ulaşılabilir olması amacıyla SysTrack ürününü kullanmaya başladı.

www.exclusive-networks.com.tr

Page 15: BThaber Sayı 1078

kaynaklandığını azınlık

bir sayıyı mı yoksa tüm

network altyapımızı

ilgilendiren bir durum mu

olduğunu rahatlıkla görme

ve inceleyerek proaktif

olarak önlem alma ve/veya

düzeltme imkanı elde ettik”

diyen Gülsen Bayramusta,

şu bilgileri verdi:

“Öncelikle, operasyonel

müdaheleler gerektiğinde,

altyapımızı monitör etmekle

başlarız ve daha sonra

problem çözümüne geçeriz.

Problem ya da performans

kaybının tam nereden

kaynaklandığını nokta atışı

ve hızlıca tespit edebilmek,

7/24 hizmet sunma ve servis

seviyemizi hızlandırarak

kullanıcılarımıza kesintisiz

hizmet sunma ve dolayısıyla

iş süreçlerinin her an çalışır

tutma, hizmet operasyon

süreçlerimiz için çok önemli

ve hayatidir.

Kullanıcının masasındaki

cihazından tutun da, ağ

bağlantı kablosuna, storage

sistemlerinden elde edilen

IO değerlerinden veya

kayıplarından ve yahut

yüksek gecikme (latency)

değerleri, uygulamanın

yarattığı sorunlara kadar

çok farklı sistemlerden

kaynaklı sorunlar olabiliyor,

doğal olarak. Bizim için kritik

olan nokta; kök sebebi,

anakaynağı en kısa sürede,

yaygınlaşmadan tespit

etmek ve önlem almaktır.

Zira çözümsüz geçen her

saniyenin bizim için önemi

çok büyüktür, hele bir de

kaynağı belirsiz problemler

birden fazla kullanıcıyı ya

da sistemi etkiliyorsa, o

zaman tabii ki durum daha

da kritik bir hal almaktadır.

Bu gibi kesintileri öngörmek

ve müdahele için geçen

süreleri minimum

seviyeye indirmek hatta

yok etmek için Lakeside

SysTrack yazılımını

değerlendirdik ve yaptığımız

gereksinimlerimizi

doğrulama testlerinde

başarılı olduğuna karar

verdik. Yazılımı temin

ederek, mimarimize entegre

ettik, kullanmaya başladık.”

Yatırım Geri Dönüş Hızı

BT mimarisinde, her

kullanıcı için bir ya da

birkaç fiziksel ya da sanal

desktop / uygulamanın

bulunduğunu kaydeden

Gülsen Bayramusta,

sözlerine şöyle devam etti:

“Şirketimizde yazılımlarda

tercih ettiğimiz lisans tipi

Eşzamanlı (ConCurrent)

lisanslama modelidir. Bazı

yazılımlar bu tür lisans tipini

desteklememektedir. Bu tür

yazılımlarda mesai içinde ve

dışında çok yoğun kullanımı

olmadığı durumda hem

yazılımın etkin kullanımını

sağlamak hem de maliyetleri

etkin ve verimli yönetmek

için bu tür yazılımların

istemci seviyesinde

kullanımlarını ölçümleyerek,

izleyerek, ağ ortamında etkin

kullanılmasını sağlamak

gerekmektedir. Aksi

halde gereksiz yatırımlar

yapılabilinir. Doğru ve kesin

bütçe ihtiyacını görme

alanında SysTrack bize

büyük katkı sağlıyor, zira

anlık olarak lisanslarımızın

takibini ve hangi lisansı

hangi kullanıcı gün içinde

ne kadar süre ile aktif

olarak aktif kullanmakta,

bunu çok net görebiliyoruz.

Aynı imkanları sanal

desktop ve uygulamalar

için de sağlaması güzel bir

avantajı. Sanal ortamdaki

kullanıcıların sadece

login/logout işlemlerini

değil, sanal desktop’ları

ve uygulamalarını nasıl

kullandıkları hakkında çok

daha net bilgimiz oluyor.

Takdir edersiniz ki

tüm kullanıcılar BT

kaynaklarını aynı gün ve

saatlerde kullanmaya

yoğun başladıklarında

beklenmeyen sıkıntılar

olma ihtimali her zaman

mevcuttur. SysTrack ile elde

ettiğimiz veriler bize hem en

iyi performans seviyesi için

gerekenleri hem de optimum

kapasite artışı önerilerini

sunarak, BT kaynaklarını

daha iyi planlamamızı

ve sorunsuz bir mimariyi

tasarlamamızı ve operasyon

hizmeti sunmamızı sağlıyor.

Yıllık lisanslarımızın

planlaması için büyük

kolaylık ve gereksiz lisansları

yenilemeden, gereksiz

lisans satın almadan, gerçek

ihtiyaç kadar lisans yatırımı

yaparak kar elde etmek

mümkün.”

Yakın ve orta vade için

öngörülebilir planlama

SysTrack’in sunduğu

trend analizleri ve kullanım

detaylarını esas alarak

üretilen detaylı raporlar

sayesinde yakın ve orta

vadedeki ihtiyaçlara

yönelik yatırımlar yapmak,

gerekebilecek kaynakları,

en doğru zamanda devreye

almak gibi kararlara faydası

oluyor. Varolan darboğaz

ya da yakın gelecekteki

muhtemel darboğazları

önceden bilmek şirketin

faaliyetleri için çok kritik

noktaları oluşturuyor.

Bayramusta, “Mimarimizin

etkin yönetilmesi aldığımız

bu ölçüm raporları

sayesinde hangi alanlara

eğilmemiz, iyileştirmeler

ve yatırımlar yapmamız

gerektiğini daha çabuk ve

daha net görebiliyoruz.

Olası teknik problemlerin

Network, Storage, Latency,

IOPS performansı, kullanıcı

cihazlarındaki donanım(HW)

ya da yazılım(SW) kaynaklı

konular olup olmadığını

bilmek bize ciddi hız

kazandırmaktadır” diyor.

Güncel, anlık ve hiç

olmadığı kadar detaylı

envanter

“Deneme ve POC

sürecinde, elde edeceğimiz

kazanımlarla kısa zaman

içerisinde kendisini amorte

edeceğini öngörmüştük.

Envanter toplama, envanteri

güncel ve çevrimiçi(online)

takip etme, yazılım ve

donanım kullanımlarının

anlık ölçümü gibi

faydalarının yanında ve esas

olarak Proaktif ve bütünsel

yaklaşımı, hizmetlerimizi

daha doğru, daha hızlı ve

daha tasarruflu sunmamızı

sağladı. Monitör etmek,

Öngörmek, Müdahele

etmek, temel tercih

nedenimiz oldu.

Kullanıcı bazında, ya

da uygulama bazında

uygulamaların kullanım

sürelerine kadar detayları

hızlıca ve anlık görerek, çok

sağlıklı bir yazılım uygulama

envanteri ve kullanım

raporları alıyoruz ki bu

noktada hangi lisansların ve

adetlerinin gerçek hayatta

ne kadar kullanıldığını

görmek, operasyonel ve ilk

yatırım maliyetlerimiz ve

hizmetlerimizin sağlık ve

sürekliliği için son derece

önemlidir.”

Mükemmel raporlama,

esnek, özelleştirilebilir,

kurumsallaştırılabilir

Dashboardlar, SysTrack

Agent/Probları kullanımıyla

mimarileri daha etkin

kullanma imkanı elde

ettiklerini belirten Gülsen

Bayramusta, “TUSAŞ,

klasik anlamda BT yöneten

bir kurumun ötesinde

yüksek güvenliğe sahip

olmak durumunda olan ve

zamanla yarışan bir kurum.

Esneklik ve performansı

hem fiziksel hem de sanal

ortamlardan sağlamakta.

Bu esneklik aynı zamanda

derinlemesine ve çok

detaylı analiz ve raporlama

ihtiyacını birlikte getirmekte.

Özelleştirilebilir DashBoard

ekranları sayesinde, yetkileri

çerçevesinde BT’nin ilgili

bölüm/kullanıcıları için özel

Dashboard’lar tasarlanarak,

kullanımda da hız ve

kolaylık uygulanabilmesi

gayet başarılı ve kullanışlı

bir özellik” dedi.

ADVERTORIA

L

LakeSide SysTrack in Türkiye İş ortağı olarak, gerçekleştirdiğimiz bu proje, LakeSide firmasına ait bu ürünün ülkemizde

kullanılmasının TUSAŞ ile ilk adımı atmış olduk. Havacılık ve uzay sanayisinde küresel ilk yüz oyuncu arasında yer alan TUSAŞ‘ın gereksinimlerini karşılamak ve ürünün proje ekibinin katılım ve işbirliği sayesinde başarılı bir şekilde desteklenmesini sağlamak firmamız içinde çok önemlidir. Alanında tek olan TUSAŞ‘ta kazanılan tecrübenin Savunma Sanayii ve finans kurumları başta olmak üzere özel sektör ve kamuda bir çok alanda başarıyla yaygınlaştırma hedefi motivasyon kaynağımızdır.

Murat DEMİRELGenel Müdür, ASSISTA

Dünya çapında birçok kurumsal müşterimizden ilham alarak çözümümüzü başarıyla kullanmaya başlayan ve

Savunma Sanayii ve Havacılık/Uzay alanında ilk olarak Türkiye‘de TUSAŞ‘ta kullanılmaya başlanılan ürünümüz, Türkiye´deki yatırımlarımızı artırmak yönünde gerçekten itici güç olmuştur. İş ortaklarımız, başta Assista ve Distributörümüz Exclusive Networks ile Türkiye´deki yatırımlarımız ve başarılı çalışmalarımız artarak devam edecektir.

Philippe CLONENRegional Sales Manager,

LAKESIDE MENA

Page 16: BThaber Sayı 1078

BİLİŞİM DÜNYASI16 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

Eğitim mobilyaları, yazı tahtaları, labovatuvar sistemleri, eğitim teknolojileri ve okul

öncesi özelinde çalışmalar gerçekleştiren Sürat Eğitim Araçları, yurtdışında 120’ye yakın ülkede pazarlama faaliyetlerini devam ettiriyor. Geçtiğimiz 5 yılda ASUS ile oldukça verimli bir iş ortaklığına sahip olan şirket, özellikle son dönem VivoMini kompakt PC’ler ile müşteri memnuniyetini en üst seviyeye çıkarma şansı yakaladı.

Son yıllarda teknolojinin eğitim alanındaki etkisini artırmasıyla beraber öğrencilere sunduğu kaliteli hizmete yeni bir değer katmak isteyen Sürat Eğitim Araçları, bu noktada hem öğrencilerin, hem de eğitimcilerin hayatlarını kolaylaştıracak bir bilgisayar çözümüne ihtiyaç duydu. Akıllı tahta, projeksiyon cihazı ve bilgisayar üçlemesinin en önemli ayağını oluşturan bilgisayar ihtiyacı için kaliteli, verimli ve kullanıcıları yarı yolda bırakmayacak bir çözüm arayan şirket, bu noktada ASUS’un sunduğu VivoMini kompakt PC’lerden faydalanmaya karar verdi.

ASUS’tan önceki dönemde özellikle yeterince satış öncesi ve sonrası destek alamayan Sürat Eğitim Araçları’nın tercih sürecinde ASUS’un uzman kadrosu ile sunduğu satış öncesi ve sonrası uçtan uca kaliteli hizmet belirleyici rol oynadı. 40 dakikalık ders süresinde kurulan akıllı eğitim sisteminin hata payını ortadan kaldırmak için çaba sarfeden Sürat Eğitim Araçları, ASUS’un müşteri odaklı çalışma modelinden yararlandı.

VivoMini ile enerji verimliliği yakalanıyor

Sürat Eğitim Araçları, sunduğu akıllı tahta çözümlerinin yanında ASUS

Sürat Eğitim Araçları müşterilerinin tercihi

Asus Vivomini VivoMini kompakt PC’leri de sunarken, VivoMini PC’lerde yer alan SSD diskler sayesinde öğretmenler ders içeriklerini takılma olmadan son derece verimli ve hızlı bir şekilde öğrenciler ile paylaşabiliyorlar. Bu sayede

40 dakikalık ders süresinde, öğretmenlerin ve öğrencilerin olası dikkat dağınıklıklarının önüne geçmeyi amaçlayan Sürat Eğitim Araçları, bununla beraber eskiden çok daha büyük olan bilgisayarların boyutunu ufaltarak çok

daha küçük, kompakt ve her an erişilebilir “hepsi bir arada” bilgisayarlar seviyesine yükseltti. ASUS VivoMini PC’ler ile enerji verimliliği konusunda da önemli bir atılım yapan Sürat Eğitim Araçları, VivoMini PC’lerin sessiz yapısı ile

derslerin verimliliğini de artırma imkanı yakaladı.

Geçtiğimiz 5 yıl içerisinde Sürat Eğitim Araçları ile verimli bir işbirliği içerisinde olan ASUS, Sürat Eğitim Araçları’nın talepleri doğrutusunda ürünler ve hizmetler sunmaya devam edecek. Gelen talepler doğrultusunda ürün portföyünün dışında “özel tasarım” ürünler de geliştiren ASUS, bu doğrultuda Sürat Eğitim Araçları’na uzman kadrosu ile verdiği kaliteli ve verimli desteğe ilerleyen süreçte de devam edecek. Sürat Eğitim Araçları ve ürünleri hakkında ayrıntılı bilgi www.surategitim.com.tr adresinden alınabilir.

Ekrem Uçman

ASUS ile birlikte çalışana kadar birçok marka ve ürün ile çalıştıklarını ifade eden Sürat Eğitim Araçları yetkilisi sözlerine şöyle devam etti: “ASUS’tan önceki dönemde kullandığımız bilgisayarlar öğrencilerimize ve öğretmenlerimize sunmak istediğimiz kaliteli ve verimli hizmet anlayışını karşılayamıyordu. Eğitim teknolojilerinin en önemli

bileşenini olan bilgisayar konusunda öğrencilerin ve öğretmenlerin hayatını

kolaylaştıracak çözüm ihtiyaçlarını ASUS VivoMini kompakt PC ile karşıladık. ASUS ile olan

işbirliğimiz çerçevesinde ASUS’un taleplerimiz doğrultusunda mevcut ürün portföyün dışında ürünler geliştiriyor. Bu sayede

sunduğumuz eğitim modelini özelleştirerek, sunduğumuz çözümlerin kalitesini en üst seviyeye çıkartabiliyoruz. Bununla birlikte ASUS’un satış

öncesi ve sonrası sunduğu uçtan uca hizmet kalitesi de ne kadar doğru bir tercih yaptığımızı bir kez daha ortaya koyuyor.”

“ASUS ViVoMİnİ İle hİzMet kAlİteMiz Artti”

Sürat Eğitim Araçları, 5 bini aşan ürün çeşidi, alanında deneyimli

personeli, satış sonrası servisi ile uluslararası standartlarda kurumsal

hizmetler sunmak için çalışmalar gerçekleştiriyor.

Sürat eğitim Araçları’nın eğitim showroom’undan bazı kareler

Page 17: BThaber Sayı 1078

BThaber

DOSYA 27 HAZİRAN10 TEMMUZ 2016

www.bthaber.com

Yeşil BT ve Çevreci Yaklaşımlar

17

Günümüzde giderek artan veri miktarı ve iş süreçlerindeki kesintilerin telafi edilemeyecek zararlara yol açabilmesi, veri merkezlerinin iş yükünü

durmaksızın artırıyor. Veri merkezlerinin aralıksız çalışma zorunluluğu ve giderek artan iş yükü daha yüksek enerji tüketimiyle birlikte, iklimlendirme çözümlerine de önemli boyutta harcama yapılmasına neden oluyor. Şirketler, yeşil BT ve çevreci teknolojiler konusunda bilinç sahibi olmalarına karşın, bu sistemlerin kısa vadede getirdiği maliyet yükünü karşılayamadıkları için, bu sistemleri kullanma konusunda çekimser davranmayı tercih ediyorlar. Bunun yanı sıra yeni nesil veri

merkezlerinde kullanılan “yenilenebilir enerji kaynakları” artan veri depolama ihtiyacını karşılarken, kendi enerjisini üreten yapılarıyla doğaya verilen zararı en az seviyeye indirmeyi başarıyor.Veri merkezlerinde güneş, rüzgâr, su ve jeotermal enerji kaynaklarını kullanan şirketlerin, toplam enerji tüketiminde ise yüzde 75 yenilenebilir enerji kullanıldığı son dönemde yapılan araştırmalarla belirtilirken, önümüzdeki 10 yıllık süreçte BT yöneticilerinin hedefinde kendi enerjisinin tamamını kendisi karşılayan veri merkezleri yer alıyor. Dijitalleşme, E-dönüşüm ve Bulut bilişim gibi kavramlar da şirketlerin yeşil BT ve çevreci yaklaşımlar açısından atması gereken önemli adımlar olarak karşımıza çıkıyor.

Küresel ısınmanın yarattığı yıkıcı etkilerle birlikte tüm dünyanın daha iyi bir gelecek için yeşil teknolojilere

yönelmesi kaçınılmaz bir gereklilik olarak karşımıza çıkıyor. Bilişim alanındaki birçok şirket yeşil BT sistemlerine ilgi

duyarak bu dönüşümde rol almaya devam ediyor.

Bilişim alanında çevreci yaklaşımlar şart

alp Yaşar terlemez

Page 18: BThaber Sayı 1078

18 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaberYeşil BT ve Çevreci YaklaşımlarDOSYA

Yeşili korumanın yolu dijitalleşmeden geçiyorFakat bulut bilişimi ele alırken, sadece kurum ve şirketlere sağladığı esneklik ve verimlilikle sınırlı kalamayız. Artan veri trafiği birlikte doğan bu verileri depolama ihtiyacı, beraberinde yeni veri merkezlerini getirdi. Bu veri merkezlerinin yüksek enerji tüketimleri şirketlere maddi külfet olarak geri dönerken, doğaya ise iklim değişikleri ve küresel ısınma gibi olumsuz sonuçları getiriyor.

Bulut bilişimi bu noktada ele aldığımızda, bu tarz sanal çözümlerin doğaya beklenenin ötesinde bir katkı sağladığı görüyoruz. Verilerin sanal ortamda tutulması ve yetkilendirilmiş kişi ya da grupların aynı sanal ortam üzerinden veriyi kullanması, daha az sunucu maliyetinin yanı sıra daha düşük enerji tüketimi anlamına da geliyor.

Yerel sunucu kullanımına göre yüzde 30’lara varan enerji tasarrufu sağlayan bulut çözümleri, bunun yanı sıra karbon salınımını da gözle görülür bir şekilde azaltıyor. Küçük şirketlerde bu oran daha da artarken, orta ve büyük ölçekteki şirketlerin de bu konuda yapacakları yatırımlarla birlikte bu oranın daha da artması bekleniyor.

Donanım atıkları azalıyor, evrak gereksinimi ortadan kalıyor

Bulut altyapıları, iş operasyonlarına çok hızlı destek veren ve felaket kurtarma gibi sorunlara ekonomik çözüm sağlamasıyla dikkat çekiyor. Bulut, bilişim teknolojilerindeki en önemli

bileşenlerden olan sürekliliği sağlamada önemli bir yer tuttuğu gibi kullanıcılar kendi aygıtlarında herhangi bir altyapı oluşturmadan bulut ile aradıkları hizmetten yararlanabiliyorlar. Bu sebeple bulut bir teknolojiden çok iş modeli seçimi olarak da tanımlanabiliyor.

Bunun yanı sıra bulut çözümleri ve hizmetleriyle birlikte yavaş yavaş ortadan kalkmaya başlayan “ofis” kavramı ile beraber şirketler donanım ihtiyaçlarını yeniden gözden geçirmeye başladı. Donanım ihtiyaçlarını önemli ölçüde azalan şirketler ve kurumlar, bu sayede donanım atıklarının azalmasına da önemli ölçüde katkıda bulunuyorlar. Doğada oldukça zor bir şekilde yok olan bu atıklar, ekosistemin kendini yenilemesini zorlaştırıyor. Yeni nesil iş süreçlerine adapte olmaya başlayan şirketler ve kurumlar, daha az donanım kullanarak doğanın kendini yenilemesine yardımcı oldukları gibi, sağladıkları enerji tasarrufu ile doğaya olan katkılarını pekiştiriyorlar.

Kağıt kullanımı azalıyor, ormanlar hayat buluyor

Sektörlerin dijitalleşmeye bağlı çözümleri tercih etmesi ile beraber iş süreçlerinde sağladıkları hızlanmayı göz ardı etmek mümkün değil. Dijitalleşmeden önce bir evrağın imza sürecinden geçmesi, karşılıklı faks trafiğinin yarattığı zaman kaybı eylemler, şirket ve kurumların iş süreçlerinin oldukça yavaş işlemesine neden oluyordu.

Daha önemlisi harcanan evraklar ve buna bağlı atıklar çevreye ve doğaya önemli ölçüde zarar veriyordu.

Bu noktada her yıl uğruna milyonlarca ağaç kesilen kağıtlar, dünyanın geleceği için büyük bir maliyet yaratıyor. Doğaya verilen zararın yıllarca telafi edilemediğini düşündüğümüzde, bu duruma her şirketin ve kurumun önem vermesi gerektiğini söyleyebiliriz.

İş süreçlerinin giderek dijitalleşmesiyle beraber yavaş yavaş yerini “e-çözümlere” bırakan fiziksel çözümler, doğanın korunması adına da büyük önem arz ediyor. Bilim insanlarının yaptığı araştırmalar önümüzdeki 50 yıllık süreçte kağıt ve diğer fiziksel çözümlerin yerlerini yavaş yavaş dijital çözümlere bırakacağını ortaya koyuyor. Basında yaşanan dijital dönüşüm, eğitim alanında yapılan e-dönüşüm çalışmaları ve e-kitap çözümleri gibi gelişmeler dünyanın dijital bir evrim sürecinde olduğunu gösteriyor. Bu noktada sevindirici olan kaynakları hızla tükenmeye başlayan dünyanın, kendini çevreci çözümlerin odağında yenilemeye başlaması olacak.

Veri merkezlerinin geleceğini yeşil teknolojiler oluşturmalı

Sektörlerin dijitalleşmeye başlaması, bulut bilişim, nesnelerin interneti ve mobilite gibi yeni nesil teknolojiler, veri trafiğini önemli ölçüde artıyor. Veri trafiğinin

Günümüzde işletmeler ve kurumlar, iş

süreçlerini hız bir şekilde bulut bilişim

hizmetlerine ve çözümlerine taşıyorlar.

Bulut çözümleri ve hizmetleri, işletmelere ve

kurumlara verimlilik artışı sağlarken,

bir yandan da olası felaket senaryolarına karşı panzehir görevi

görüyor. Bunun yanı sıra küresel

rekabet koşullarının şirket ve kurumlara

dayattığı hız, esneklik, düşük maliyet gibi

faktörlerde şirketlere avantaj sağlayan bulut çözümlerine şirketlerin

ilgisinin her geçen yıl daha fazla arttığını

gözlemliyoruz.

Page 19: BThaber Sayı 1078

Yeşili korumanın yolu dijitalleşmeden geçiyorartması, veri merkezlerinin önemini de aynı ölçüde artırırken, bu noktada kullanılan teknolojiler özellikle doğa için büyük önem taşıyor.

Yazılım ve donanım uzmanları, yeni veri merkezlerini tasarlarken, veri merkezlerinin enerji tüketimi konusunda halen yeterince hassas davranmıyorlar. Hükümetler ve sanayiciler için önemli bir konu haline gelen veri merkezleri için “yeşil” çözümler geliştirilse de, birçok şirket ve kurum getirdiği yüksek maliyet ve bilinçsizlik sebebiyle bu tarz çözümleri kullanmayı tercih etmiyorlar.

BT yöneticilerinin bu konudaki şüpheci tavırları ise durumu içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Sıcak ve soğuk koridorlar, iklimlendirme teknolojileri, izolasyon gibi projeler hayata geçirilse de, bu yeniliklerle gelen ek maliyetler BT yöneticilerinin yeni veri merkezleri yatırımları konusunda geri adım atmalarına neden oluyor. Yöneticilerin kısa vadeli kazancı hedefleyen bu “çekingen” yapıları sebebiyle hem şirketler zarar edecek, hem de enerji israfı katlanarak artacak.

Bu noktada şirketlerin ve kurumların çekingen tavırlarını bir yana bırakmaları gerekiyor. Genel olarak dijitalleşmeye karşın özellikle ülkemizdeki bu “çekingen” tavır hem maddi yönden şirketleri ve kurumları zor durumda bırakırken, hem de doğa üzerinde olumsuz bir etki bırakmaya devam edecek.

1927 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber Yeşil BT ve Çevreci Yaklaşımlar DOSYA

Page 20: BThaber Sayı 1078

20 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaberYeşil BT ve Çevreci YaklaşımlarDOSYA

BİlİNçlİ yATıRıMlAR vE BUlUT BİlİşİMİN yAyGıNlAşMAsı çEvREcİ

yAKlAşıMlARı DEsTEKlİyOR

KURUMsAl BT’DE çEvREcİ ANlAyış fARK yARATıyOR

Günümüzde “Yeşil BT” anlayışı, coğrafyadan bağımsız bir ana eğilim olarak kabul görmüş durumda. Özellikle mobilitenin de etkisiyle zamandan ve mekândan bağımsız yaşamak ve iş yapmak zorunda olduğumuz bu yeni dönemde iş süreçlerini daha düşük maliyetlerle, daha hızlı şekilde yapabilmemizi sağlayan teknolojilere sahibiz. Synology Türkiye Ürün Müdürü Volkan Yiğit, küresel ısınma, enerji tasarrufu, çevre kirliliği ve iklim değişikliği gibi ortak sorunlara karşı tüm firmaların daha hassas ve ilgili oldukları bir dönemde en basit kalem olarak kâğıt israfını ortadan kaldıran dijitalleşmenin önemine vurgu yaptı. Yiğit sözlerini şöyle sürdürdü: “Dijitalleşmenin yeşil bilişime birçok konuda önemli katkılar sağladığını söyleyebiliriz. Kurumsal politikamız gereği, ürünlerimiz özelinde çevreye duyarlı, doğaya zararı minimize eden uygulamaları geliştiriyor ve tercih ediyoruz. Ürünlerimiz için sarf ettiğimiz çaba ve Ar-Ge çalışmalarını bu bağlamda yürütüyoruz. Enerji tüketimi minimum seviyede olan ve “doğayla dost” geri dönüşümlü malzemeler kullanılarak tasarlanan ve üretilen cihazlar bu konuda atılan en önemli adımlar. Gelecek teknolojilere ulaşabilmek istiyorsak geleceğe uygun çözümler geliştirmeli ve çevremizdeki alanı göz ardı etmemeliyiz”.

Synology olarak kurumsal vizyon ve tüm operasyonlarını uzun yıllardır doğa dostu strateji çerçevesinde şekillendirdiklerini aktaran Volkan

Yiğit, bir markanın sürdürülebilir çevre, sürdürülebilir yaşam vizyonu taşıması ve tüketicileri ile bu anlamda bir bağ kurmasının gerekliliğine vurgu yaptı. Yiğit “Yeşile duyarlı ürünlerimizi kullanan tüketicilerin de yeşile duyarlı, çevre bilinci gelişmiş tüketiciler olması önemli bir nokta. Ürünlerimiz enerji tüketimini yüzde 90’a varan oranlarda azaltıyor. Sürmekte olan Ar-Ge çalışmalarımızla birlikte, bu rakamın yakın bir gelecekte daha da düşeceğini söyleyebiliriz” şeklinde konuştu.

KOBİ’lerde artan bilinçle birlikte çevreci yaklaşımlara olan ilgi artıyor

Bulut çözümleri, sanallaştırma ve yenilikçi veri depolama yöntemleri, kurumlara; hız, esneklik, düşük maliyet, sürdürülebilir iş süreçleri ve tasarruf gibi katkılar sağlarken yeşil BT çalışmalarında da büyük avantajlar ve fırsatlar yaratıyor. Bulut bilişimin iş süreçlerinde sağladığı kolaylıklar ve tasarrufa vurgu yapan Volkan Yiğit özellikle KOBİ’lerde artan bilinçle birlikte çevreci yaklaşımlara sahip şirket sayısının artacağını ifade etti. Yiğit şunları söyledi: “KOBİ’ler de bulut sistemlerin avantajlarından faydalanıyor ve depolama çözümlerinde daha bilinçli yatırımlar yapıyorlar. Bu eğilimle birlikte önümüzdeki dönemde çevreci politikalara sahip kurum sayısının giderek artacağını söyleyebiliriz. Bulut bilişim, daha az enerji harcayan, daha yüksek kapasiteli veri saklama teknolojileriyle dikkat çekiyor”.

Sürdürülebilir iş modellerini destekleyen yeşil teknolojiler; öncelikli olarak şirketin kaynaklarını daha az tüketerek geleceğe aktaran teknolojiler. Sürdürülebilir bir iş yapmak, ana kaynağı yani doğayı, üretimde bulunulan çevreyi tüketmeden, zarar vermeden iş yapmak demek. Yeşil teknolojilerin kullanılması, düşük enerji tüketimini sağlar, insan gücü kullanımını azaltır. Bilginin buluta taşındığı, daha güvenli, her yerden erişilebilir mobil çalışmayı destekleyen bir ortam yaratır. Yeşil teknolojilerle, geleneksel iş süreçleri ortadan kalkar, otomasyon artar, iş akışları elektronik ortama taşınır, kağıt tüketimi azalır ve iş üzerinde insan müdahalesi en aza iner. İş yerlerinde yeşil yazılım ve donanımların tercih edilmesi, kurumun çevreye duyarlı bir şekilde iş yapmasını, enerji ve işletim maliyetlerini azaltmasını, çalışan performansını artırmasını, daha kısa zamanda daha çok işin yapılabilmesini ve şirket maliyetlerinde tasarrufu sağlar. Xerox Türkiye Kurumsal Satış ve Operasyondan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Gençtürk de, yeni nesil doküman yönetim çözümleri, çevreci sarf malzemeleri ve düşük enerji sarfiyatına sahip yeni nesil ofis cihazları ile işyerlerinde bilgiye hızlı ve en az işlemle ulaşılmasını sağlarken, iş süreçlerini hızlandırıp, yeşil çalışma prensiplerinin benimsenmesine yardımcı olduklarını vurguladı.

Eğitimler, benimsenme sürecini de hızlandırıyor

Son yıllarda şirketlerin yeşil teknolojilere olan bakış açısı olumlu yönde değişim gösteriyor. Bu teknolojilerin kurum bünyesine entegre edilmesi ile elde edilecek maddi tasarruflar, çalışan performansındaki artış ve çevreye duyarlı bir kurum algısının yaratılacak olması şirketlerin yeşil teknolojilere geçiş sürecini hızlandırıyor. Bu tespiti yapan Gökhan Gençtürk, sözlerine şöyle devam etti:

“Bu süreçte kuruma doğru bir danışmanlık hizmetinin sağlanması ve ihtiyaçlarına uygun yazılım, donanımların sağlanması karşılaşılabilecek sorunların da minimuma inmesini sağlıyor. Xerox olarak iş süreç yönetimi ve doküman yönetim hizmetleri sağladığımız kurumlarda gözlemlediğimiz en önemli sorun, kurum çalışanlarının, bazen yöneticilerin bile geleneksel iş yapış şekillerini bırakmak istememeleri, yeni nesil çalışma anlayışına uyum konusunda zorlanmaları. Ancak faaliyet gösterdiğimiz alanlardaki uluslararası deneyimimiz, her şirkete özel olarak belirlediğimiz çözümler ve doğru eğitim programlarımız sorunun kısa sürede aşılmasını sağlıyor.”

Şirket bütçesini de koruyan yaklaşım

Xerox; Energy Star programının da partnerlerinden biri. Energy Star belgeli düşük enerji tüketimine sahip ürünlerle müşterilerin maliyet tasarrufu yapmaları ve karbon ayak izi oranlarını düşürmeleri sağlanıyor. Xerox Connect Key’li çok fonksiyonlu ofis makineleri ve Xerox Yönetilen Baskı Hizmetleri, tüm özellikleri ile şirketlerin dijitalleşme ve e-dönüşüm süreçlerini sorunsuz olarak yürütmesini sağlıyor.

Page 21: BThaber Sayı 1078

2127 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber Yeşil BT ve Çevreci Yaklaşımlar DOSYA

yEşİl BT’DE KOlEKTİf BİlİNç GElİşTİRİlMElİ

KOBİ’lERİN AlDıKlARı BUlUT HİZMETlERİ ENERjİ

MAlİyETlERİNİ BüyüK ORANDA AZAlTıyOR

Dünyanın nüfusunun her geçen gün artması, doğal kaynakların hızla tüketilmesi, kişi başına düşen enerji sarfiyatının giderek yükselmesi, sera gazlarının çoğalması ile küresel ısınmanın kendini iyice hissettirmesi ve bozulmaya başlayan çevresel denge, sadece firmalar değil, bireyler için de kritik önemde. Gartner’ın tahminlerine göre, küresel karbondioksit emisyonlarındaki yaklaşık yüzde 2’lik oranın sorumlusu BT cihazları ve bu eğilim yukarı yönlü devam ediyor. Şirketler ise bu sorunlar ışığında oluşturacakları kurumsal politikalar ile önlemlerini almalılar. Bu gerekliliğe dikkat çeken ZyXEL Pazarlama Müdürü Özden Aliyagiç Uyar, yeşil BT ile dikkat edilmesi gereken başlıkları şöyle özetledi:

Ar-Ge’nin önemi büyük“Ekonomik büyüme ve enerji

tüketimini birbirinden ayrıştırmaya dönük olarak BT endüstrisinin yapabileceği en büyük katkı, bana göre düşük karbondioksit emisyonlarına sahip teknolojilerin geliştirilmesini desteklemek ve hızlandırmak. Bu da yeşil BT konusunu bir lüks olmaktan daha çok, zorunluluk olarak değerlendirmek anlamına geliyor. Öte yandan, pazardaki tüm şirketlerin ürün standartları ve vizyon açısından yeşil BT ve sürdürülebilir çevre yaklaşımına sahip olmaları artık bir zorunluluk. Enerji tüketimi minimum seviyede olan, “doğayla dost” geri dönüşümlü malzemeler kullanılarak tasarlanan ve üretilen cihazlar bu konuda atılan en önemli adımlar olmalı. Tedarik ve üretim de dahil olmak üzere; montaj, nakliyat, kullanım ve ürün ömrünün sonlanması adımlarını da içeren tüm iş süreçlerinde çevreci bir anlayışla hareket edilmeli. Ürünün kullanım ömrü dolduktan sonra gerçekleşen geri dönüşüm süreçleri de çok iyi planlanmalı. Çevreye ve insan sağlığına zarar veren kurşun, cıva, kadmiyum gibi maddeler, bu süreçlerde kesinlikle kullanılmamalı. Bununla birlikte, yeşil BT konusunda Ar-Ge’nin önemi tartışılmaz. Ar-Ge çalışmaları sayesinde enerji sarfiyatında ciddi azalmalar olduğunu gözlemliyoruz. Bu konuda kolektif bilincin de yükselmesi gerek. Çünkü artık tek başına çevreye olan duyarlılık çok büyük bir anlam taşımıyor.”

Çevreci teknolojilerin şirket ve kurumlara sağladığı temel faydalara bakıldığında, her şeyden önemlisi, doğayı koruduğunuz algısı müşterilerinizin gözünde büyük bir değer anlamını taşıyor. “Bizler küresel firmalar olarak hem tüketicilerimizi bilinçlendirmeli, hem de üretim stratejilerimizi çevreye duyarlı bir anlayışla belirlemeliyiz” diyen Uyar’a göre, dünyanın dört bir yanında

tüketiciler, çevreye duyarlı ürünler kullanmaya daha fazla dikkat ediyor. Ancak Türkiye’de henüz bu anlamda çok yüksek seviyeli bir bilinç oluşmuş değil. Bu yorumu yapan Uyar, kendi kurumsal sorumluluklarını şöyle anlattı:

AB standartlarına uygun ürünler

“Bizler ZyXEL olarak, hem çevre bilinci oluşturma hem de tüketicilerimize çevreye duyarlı ürünler sunma anlamında üzerimize düşen sorumluluğun farkındayız ve her zaman da bu doğrultuda hareket ediyoruz. Türkiye’de sunduğumuz tüm ürünler çevre dostu, Avrupa Birliği (AB) standartlarına uygun ve kurşun içermiyor. Pazara sunduğumuz tüm ürünlerin tasarımından üretimine, tüketiciler tarafından kullanılmasından geri dönüşüm aşamasına kadar geçen bütün süreçlerde çevreci bir anlayışla hareket ediyoruz. Enerji tüketimi minimum seviyede olan ve “doğayla dost” geri dönüşümlü malzemeler kullanılarak tasarlanan ve üretilen cihazlar kullanmak yeşil BT konusunda atılabilecek adımların başında geliyor. Son yıllarda yüzde 50’nin üzerinde enerji tasarrufu sağlayan ürünler geliştirdik. Ayrıca ZyXEL ürünlerinde, çevreye ve insan sağlığına zarar veren kurşun, cıva, kadmiyum gibi maddeler kesinlikle kullanılmıyor. Biz kurum olarak; “Yeşil Yönetim” stratejisi doğrultusunda, başta hammadde tedariki ve üretim olmak üzere, montaj, nakliyat, kullanım ve ürün ömrünün sonlanması adımlarını da içeren tüm süreçleri “Beşikten Mezara” adı verilen özel bir basamak sistemi kapsamında yönetiyoruz. Tamamen ZyXEL tarafından geliştirilen bu sistemde, pazara sunduğumuz tüm ürünlerimizin tasarımından üretimine, kullanımdan geri dönüşüm aşamasına kadar bütün süreçlerde çevreci bir anlayışla hareket ediyoruz. Ayrıca, AB’nin konu ile ilgili talimatlarının tüm gerekliliklerini yerine getiriyor ve ürünün kullanım ömrü dolduktan sonra gerçekleşen geri dönüşüm süreçlerini de iyileştiriyoruz.”

Fosil yakıtların kullanımının halen enerji ihtiyacının giderilmesindeki ilk tercih olmasına vurgu yapan DİA Genel Koordinatörü Süha Onay, günümüzde dünyamızın doğal yapısında gerçekleşen bozulmanın en önemli nedeninin enerji ihtiyacından dolayı yapılan faaliyetler olduğunu söyledi. Onay “Enerjinin rüzgar ve güneş gibi farklı doğal kaynaklardan elde edilmesi için yürütülen çabalara benzer şekilde ihtiyaç duyulan enerjinin de azaltılması çok önemli bir hedef durumundadır şeklinde konuştu.

Süha Onay, “Her geçen gün hem bireysel hem de kurumsal olarak daha çok bilgisayar, sunucu ve telefon cihazlar kullanıyoruz. Bundan dolayı sürekli daha fazla enerji talep ediyoruz. Bulut Bilişim sayesinde bu bilişim taleplerine cevap verebilecek sunucu bilgisayarlar çok daha verimli ve ortaklaşa kullanılarak enerji tüketimi inanılmaz derecede düşürülebiliyor. Bunu çok somut bir örnekle açıklamak gerekirse, DİA Yazılım olarak geliştirdiğimiz DİA Kurumsal Yönetim Sistemi bulut bilişim alt yapısı ile binlerce KOBİ’ye hizmet veriyoruz. Eğer bir işletme, muhasebe yazılımını DİA Bulutu yerine kendi işletmesindeki bir sunucuda barındırırsa ortalama olarak aylık

126 TL’lik bir elektrik faturası ile karşılaşacak. Fakat DİA Bulutunda her üye başına tüketilen elektrik gideri 0,5 TL düzeyinde. Bu aradaki fark bulut bilişimin hem ülkemiz ekonomisine hem de çevremize çok önemli bir katkısıdır. Yeşil bir çevre için bulut bilişim herkesin önem vermesi ve yatırımı yapması gereken en önemli konuların başında geliyor” dedi.

dİa genel koordinatörü Süha onay

Page 22: BThaber Sayı 1078

22 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaberYeşil BT ve Çevreci YaklaşımlarDOSYA

çEvREcİ TEKNOlOjİlER UZUN vADEDE DüNyAMıZı DAHA

yAşANABİlİR HAlE GETİREcEK

yEşİl BT’yE ADıM ATMADA DİjİTAllEşME OlDUKçA ÖNEMlİ

Günümüzde özellikle nesnelerin internetinin de etkisi ile ortaya çıkan büyük veri, veri merkezlerinde çok daha fazla iş süreci ortaya çıkarıyor. Bu durum donanımların hiç olmadığı kadar sürekli olarak çalışmasını da beraberinde getiriyor. Veri merkezlerinde kesintisiz hizmet kritik öneme sahip olduğundan ihtiyaç duyulan enerji talebinin de en uygun maliyette karşılanması önem kazanıyor. Bu merkezlerde çevreci teknolojilerin kullanılması ise düşük enerji tüketimini beraberinde getirerek şirketlere hem maliyet avantajı sağlıyor. Metric Genel Müdürü Gökhan Arıksoy bu gibi yaklaşımların karbon ayak izini azaltarak uzun vadede dünyamızı daha yaşanabilir bir hale getireceğine dikkat çekti. Düşük enerji maliyeti sayesinde kaynakların BT içerisinde farklı alanlara kaydırılarak daha verimli ve performans odaklı bir iş süreci elde edilebileceğini vurguladı.

Yeşil BT hakkındaki bilincin giderek arttığını söyleyen Gökhan Arıksoy, buna rağmen yeşil olmanın daha maliyetli olduğu yönünde yanlış bir inanış bulunduğunu ifade etti. Arıksoy, ”Şirketlerin iş modellerini çevreye daha duyarlı yeni teknolojiler ile donatması, çevre dostu hammadde kullanması daha fazla yatırım anlamına geliyor. Bu endişe de Yeşil BT’ye yapılan yatırımların, sürdürülebilirliğe ne kadar katma değer yapacağı ve bu yatırımların bütçeleri ne kadar etkileyeceği şeklinde ortaya çıkıyor. Ancak şirketlerin, bu yatırımların günü kurtarmaya dönük yatırımlar olmayıp, kendilerini uzun vadede rakiplerinin önüne geçirecek yatırımlar olduğunu fark etmesi, bu endişeleri tamamen ortadan kaldıracaktır” şeklinde konuştu.

Yeşil BT artık bir zorunlulukGünümüzde enerji kaynaklarından

üretilen miktara nazaran enerji ihtiyacı giderek artarken diğer yanda elektrik birim fiyatları da artış gösteriyor. Bunun sonucunda giderek daha küçük

ve enerjiyi daha verimli kullanan ileri teknoloji ürünlere talep de artıyor. Bu durumla ilgili yorumlarını ileten Arıksoy, Yeşil BT’nin artık bir seçenek olmaktan çıkıp zorunluluk haline geldiğini vurguladı. Bu alanda yapılan harcamaların sağladığı tasarruf, harcamaları karşılaması kurumdan kuruma farklılık gösteriyor. Yalnız teknolojilerin çevreye daha duyarlı bir şekilde tasarlanması, üretilmesi, kullanılması, ömrünü tamamladıktan sonra geri dönüşümünün yapılması veya uygun bir şekilde atık haline getirilmesi uzun vadede şirketlere maliyet açısından büyük faydalar sunuyor.

Bulut teknolojilerin sunduğu imkânlar ile sanal depolama alanlarının genişletilmesi, çağımızda oluşan büyük verinin tamamen dijital ortama aktarılmasını mümkün kılıyor. Bulut bilişim aynı zamanda depolama kapasitesini diğer platformlar ile paylaşmak anlamına geliyor. Bu da kurum içi veri merkezlerine gereksinimi ve donanımların sayısını azaltarak çevreye olumlu katkıda bulunuyor.

Dijitalleşme iş süreçlerini hızlandırarak tasarruf sağlıyor

Dijitalleşme ve E-dönüşüm süreçlerinin şirket ve kurumlara sağladığı faydalardan bahseden Gökhan Arıksoy şunları söyledi: “Günümüz dünyasında teknoloji platformlarının çekirdeği veridir. E-dönüşüm, iş süreçlerini sanal dünyaya taşıyarak şirketleri ek maliyet getiren donanım ve kaynak yatırımlarından kurtarmakta dolayısıyla kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlamaktadır. Bu da sonuç olarak kârlılığı ve büyümeyi kolaylaştırırken kurumların iş süreçlerini hızlandırıyor ve daha fazla tasarruf sağlıyor. Ayrıca depolanan büyük verinin gelişmiş analizleri sayesinde son kullanıcının beklentilerine daha uygun hizmet ve ürün geliştirilmesi de mümkün hale geliyor”

Yeşil teknolojiler sayesinde sağlanan tasarruf kurum hacmine ve gerçekleşen işlemlere göre değişiklik gösterebiliyor. Çok noktalı bir kurumu ele aldığımızda; bulut bilişim ve merkezden yönetilebilen sistemler sayesinde bir yılda yönetim maliyetlerinde yüzde 70’e kadar maliyet tasarrufu görülebiliyor. Ayrıca sunucu odaları olmadığı için sabit konum ve yerleşim giderlerinde yüzde 50’ye, tümleşik iletişim ve mobil entegrasyon sayesinde mobilite maliyetlerinde yüzde 30’a kadar görülebilen tasarruflar ise toplam sahip olma maliyetinin yüzde 25’e kadar azalmasını sağlıyor. Unify Türkiye Ülke Müdürü Erda Tütüncüoğlu çevreye karşı hissettiğimiz sorumluluk ve duyarlılığın, işletmelerin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirgemelerine yardımcı olurken, daha yeşil teknolojileri geliştirip üretmelerini sağladığını belirtti.

Elektrik ve soğutma tasarrufu avantajı sağlayan konsolide uygulamalar, sahip olma maliyetlerini de azaltıyor. Tümleşik iletişim işbirliği sayesinde iş ve süreç performanslarında göze çarpan verimlilik, aynı zamanda daha yüksek çalışan ve müşteri motivasyonu sağlıyor. Erda Tütüncüoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Merkezle konuşlanabilen konsodile uygulamalar ve azalan donanım ihtiyacı sayesinde, elektrik, soğutma ve sistem odası için ayrılan alan tasarrufları sahip olma maliyetini azaltıyor. Aynı zamanda coğrafi bakımdan birbirine uzak ekiplerin yapacakları toplantıların yüzde 30 ila 50’sinin ses ve/veya IP üzerinden ses (VoIP) ile gerçekleşmesi yüksek seyahat masraflarından

tasarruf edilmesini karbon emisyonunu azaltılmasını sağlıyor”.

Dijitalleşmeye odaklanmak tüm şirketler için bir gereklilik

CEO’ların dünyaya verdiği tüm mesajlarda ana konu başlıkları arasında dijitalleşme yer alıyor. Ayda bir kez herhangi bir cihazdan veya herhangi bir yerden internete bağlanan herkesi hesaba katan e-Marketer raporuna göre, 2014’de Türkiye’deki internet kullanıcısı sayısı 41 milyon. Bu kullanıcıların yaklaşık 12 milyonu ise mobil cihazlardan internete giriyor. Mobil telefon hattı aboneleri ise 70 milyon civarında. Telefonların artık “akıllı” hale geldiğini düşünürsek, dijital dünyaya uyum sağlamanın ne kadar gerekli olduğu daha net anlaşılıyor. Bu değişkenlerden dolayı birçok şirketin bütün birimlerinin, ürünlerinin ve çözümlerinin çevreci teknolojilere geçişin ilk adımlarından olan dijitalleşmeye odaklanması gereklilik haline geliyor.

Şirketlerin Yeşil BT uygulamalarına geçiş ve çevreci yaklaşımları benimseme süreçleri hakkında ilgi veren Tütüncüoğlu şunları söyledi: “Bu tip geçiş süreçlerinde müşterimiz ile birlikte çalışıyor ve kendi deneyimlerimiz ile kurumlara danışmanlık ve projelendirme desteği sağlıyoruz. Örneğin, müşteriye özel yapılan bu çıktılara bir genelleme yapmak istersek, dağıtık yapıya sahip müşterilerimize sunduğumuz merkezileştirme projelerimizde proje maliyetini enerji, donanım ihtiyacı gibi tasarruflarla yaklaşık 6 ila-12 ay içerisinde karşılayabileceklerini söyleyebiliriz”.

Page 23: BThaber Sayı 1078

2327 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber Yeşil BT ve Çevreci Yaklaşımlar DOSYA

yEşİl BT süREçlERİNDE GERİ DÖNüşüM OlDUKçA ÖNEMlİTüm BT alt yapısında daha az enerji tüketen ve dolayısıyla daha az karbon emisyonu salan, daha az kâğıt ve kaynak tüketen, geri dönüştürülebilir ürün ve hizmetler kullanılabiliyor. HP’nin bu alandaki bakış açısını ve aldığı aksiyonları anlatan HP Türkiye Genel Müdürü Filiz Akdede şunları söyledi: “Günümüzde tüm HP donanım ürünleri 2005 yılına göre yüzde 50 daha az enerji tüketiyor. Kişisel sistem ürünlerinin yüzde 72’si ise Energy Star sertifikalı. Böylece hem maliyetleri hem de çevresel etkileri azaltmak mümkün oluyor. HP olarak ürünlerin tasarımından üretimine, kullanımına ve ömrünü tamamladıktan sonra geri dönüşümüne kadar bütüncül bir ürün yaşam döngüsü yaklaşımına sahibiz. Döngüsel ekonomi olarak da tanımlanan bu vizyonu uyguluyoruz. Ayrıca, HP tedarik zinciri de dâhil olmak üzere tüm süreçlerde karbon ayak izini hesaplayan ve kamuoyuna sunan bir şirket. Bu kapsamda, 2020 yılında ürünlerimizin emisyon yoğunluğunu 2010 yılına göre yüzde 40 azaltmayı hedefliyoruz”.

Geri dönüşüm konusunda düzenleyici kurumlarla iş birliği oldukça önemli

Şirketlerin yeşil BT ve çevreci yaklaşımlara geçiş süreçleri hakkında değerlendirmelerde bulunan Filiz Akdede, “HP, kuruluşundan bugüne çevre konusunda birçok program ve süreç geliştirdi. Örneğin, 1950’lerde Toplumsal Sorumluluklar Metni ile çıktığımız bu yolda ilerleyişimize, 1991’de Gezegen Ortaklığı Geri Dönüşüm Programı, 1992’de Çevre için Dizayn Programı ile devam ettik. Türkiye özelindeki firmalara baktığımız zaman, mevzuatlar birçok firmanın daha çevreci bir yaklaşım sergilemesine öncülük edebiliyor. Bu anlamda tüm mevzuatların eşit uygulandığı rekabetçi bir ortamın çok önemli olduğuna

inanıyoruz. Örneğin, HP olarak küresel Gezegen Ortaklığı programımız kapsamında bugüne kadar donanım ve kartuş toner toplama ve geri dönüşüm alanlarında önemli projeler gerçekleştirdik. Türkiye gibi büyük bir ülkede, e-atıkların her bir şehirden geri dönüşüm tesislerine taşınması zorlu ve maliyetli bir operasyon. Dolayısıyla düzenleyici kurumlar ve sektörel paydaşlarla iş birliği yapmak çok önemli” şeklinde konuştu.

AEEE Yönetmeliğinin getirdiği sorumluluklar tam olarak uygulanmalı

Filiz Akdede, ilgili e-atık mevzuatının oluşturulmasında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, sivil toplum kuruluşları, geri dönüşümcüler ve belediyeler ile birlikte çalıştıklarını söyledi. Akdede ”Maliyetlerin ve üretici sorumluluklarının ülkedeki tüm üreticiler tarafından sağlanması sistemin etkin işleyişi açısından hayati önem taşıyor. Maalesef ülkemizde hala AEEE yönetmeliğine göre üretici sorumluluğu olduğunun farkında olmayan birçok şirket var. Dolayısıyla

bu alandaki bilinç her ne kadar artmış olsa da daha fazla yaygınlaştırılması gerekiyor” dedi.

Üretim aşamasında geri dönüştürülmüş malzemeler kullanıyoruz

Şirketler için yeşil BT başlangıçta bir maliyet yükü gibi görünse de uzun vadede gerek maddi gerekse manevi açıdan çok daha avantajlı getirileri oluyor. Örneğin, kağıt kullanımını azaltabilmek için otomatik çift taraflı baskı yapabilen ürünler tercih ediliyor. Bunun dışında artık elektrik tüketiminin de daha düşük olduğu cihazlar talep ediliyor, baskı maliyetleri hesaplanırken uzun vadeli elektrik kullanımları da hesaplanıyor. HP yazıcıların üretim aşamasında geri dönüştürülmüş malzemelerin kullanıldığını söyleyen Akdede, HP otomatik açılma-kapanma teknolojisi ile de cihazların enerji tüketiminin azaltılabildiğini iletti. Akdede, “Örneğin HP PageWide Teknolojisi ile yüzde 65’e kadar enerji tasarrufu, yüzde 55 daha az karbon ayak izi ile yüzde 94’e kadar daha az sarf ve ambalaj atığı oluşturan bir yazıcı

filosuna sahip olmak mümkün. Ayrıca Pagewide teknolojisi renkli lazerlere göre iki kat daha hızlı ve sayfa başı maliyeti de yarısı kadar. Sunulan bu özelliklerle birlikte müşteri tarafında da bu bilinç arttıkça, çevreye duyarlı ürünler tercih sebebi oluyor”.

Yeşil BT alanında önemli bir süreç olan dijitalleşmenin kurumlara sağladığı en önemli faydaların başında ise donanım maliyetinin azalması geliyor. Şirketler artık ağır, yer kaplayan ve ciddi oranda enerji tüketen donanımları almak zorunda kalmıyor. Mobilitenin gelişimiyle yedi gün 24 saate yayılan iş süreçleri de dijital dönüşüm sayesinde zaman ve mekân fark etmeksizin yerine getirilebiliyor.

Geri dönüşüm süreçlerinde lisanslı iş ortaklarımızla çalışıyoruz

HP’in yeşil BT alanındaki çalışmalarına değinen Filiz Akdede, geri dönüşüm süreçlerini genellikle tedarik zincirinde yer alan lisanslı iş ortaklarıyla yaptıklarını söyledi. Akdede, şunları söyledi: “HP Gezegen Ortaklığı Programımız kapsamında 73 ülkede ömrünü tamamlamış kartuş/toner ve donanımları kurumsal müşterilerimizden ücretsiz toplayıp lisanslı tesislerde geri dönüşüme gönderiyoruz. Kurumlar ve şirketler Gezegen Ortaklığı Programından internetten bir talep formu doldurarak faydalanabiliyorlar. Gezegen Ortaklığı Programı’nı başlattığımız 1987 yılından bu yana küresel olarak toplamda 1 milyar tondan fazla e-atık ve sarf malzemesini geri dönüştürdük. Bugüne kadar HP Geri Dönüşüm Programı ile geri dönüştürülmüş plastikten 2,7 milyar kartuş üretildi. Geri dönüştürülmüş plastikten üretilen kartuşun karbon ayaz izi yüzde 33 daha azdır. Geri dönüştürülmüş plastikten kartuş üretimi ile HP fosil yakıt tüketimini yüzde 54, su tüketimini ise yüzde 75 azalttı”.

Page 24: BThaber Sayı 1078

24 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaberYeşil BT ve Çevreci YaklaşımlarDOSYA

Yeşil BT altyapılarının benimsenmesinde sürdürülebilirlik kavramının da oldukça önemli bir yeri var. Dell’in sürdürülebilirliğe genel bakışı konusunda bilgi veren Dell Türkiye Genel Müdürü Didem Duru şunları söyledi: “9,6 milyar nüfuslu bir geleceğe hazırlanırken, paylaştığımız bu dünyada bıraktığımız kişisel veya kitlesel etkilere dönüp bakmak zorundayız. İş yapış alışkanlıklarını değiştirmek ve bu doğrultuda yenilikleri peşinden sürükleyen, olanaklardan daha iyi yararlanan ve taviz vermeden verim sağlayan, daha iyi bir iş ortamı yaratmak için çalışmalıyız. Stratejimizin bir parçası olarak kendi ürünlerimizi, gruplarımızı ve gelişimlerimizi sadeleştirme ve ilerletmenin yanı sıra müşterilerimize, iş ortaklarımıza ve tedarikçilerimize de işlerinde aynı yolu izlemeleri konusunda yol gösteriyoruz”.

Geri Dönüşüm EkonomisiDell’in “Legacy of Good” stratejisi

kapsamında dairesel ekonomi modelini benimsediğini aktaran Didem Duru, bu sayede israfın önüne geçmede etkili bir strateji uyguladıklarını söyledi. Tasarımların artık geri dönüşüm için tüm yaşam döngüsünü (yeniden kullanma kolaylığı, tamir ve geri dönüşüm) hesaba katarak, yenilenebilir kaynaklar da dâhil olmak üzere daha etkili materyaller ve imkânlar bulduğuna değinen Duru, Dell’in 78 ayrı ülkede ev ve iş yerlerine sağladığı bir geri alım programına sahip olduğunu ifade etti. Duru sözlerine şöyle devam etti: “Dell 2014 Mayıs ayında ilk endüstriyel kapalı plastik tedarik zincirini lanse etti. O zamandan beri 2.4 milyon kilogram plastik parça geri dönüştürülerek Dell ürünlerinde kullanıldı. 2016 yılında geri dönüştürülmüş plastik kullanılmış 43 adet ekran, üç adet masaüstü ve bir

adet SKU (Stok Tutma Birimi) küresel olarak satışa sunulacak. Dell, Eylül 2015 tarihinde işlenmemiş maddeleri geri dönüştürülmüş karbon fiberle değiştirdi. Ayrıca bambu ağacı, mantar, buğday samanı hatta sera gazlarından ambalaj üreterek bu alanda öne çıkan bir marka oldu. Dell ambalajlarının yüzde 93’ü kolaylıkla geri dönüşüme sokulabilecek şekilde üretildi. 2020 yılında bu rakamın yüzde 100 olması hedefleniyor. Bununla birlikte geçtiğimiz yıl tam 416 ürünümüz Energy Star standartlarına uyum sağladı. Böylece ürünlerin yüzde 90’ı yüzde 43 daha enerji harcar hale geldi”.

Dell’in 2020 vizyonuDell, 2013 yılında aldığı kararla

2020 yılına kadar gerçekleştirmeyi hedeflediği önemli bir çevreci yaklaşım planı ortaya koydu. Bu planda ise

yaklaşık 24 milyon kilogram geri dönüştürülmüş plastiğin Dell ürünlerinde kullanılması hedeflenmekle birlikte, 2011’den bu yana Dell ürünlerinin enerji harcamaları yüzde 43 oranında azaltıldı. Bunun yanında şu anda elektrik ihtiyacının yüzde 41’ini yenilenebilir enerjiden karşılayan Dell, 2020 yılında tüm ihtiyacının en azından yarısını yenilenebilir hale getirmeyi hedefliyor.

Dell olarak teknolojinin iklim değişiklerine karşı hem azaltıcı hem de uyumlu hale getirici bir rolü olduğunu söyleyen Didem Duru, şirket olarak kendi karbon ayak izi yönetimlerine ağırlık verdiklerini ifade etti. “Aynı zamanda en önemli rolümüz olan teknoloji tedarikiyle sektöre araştırma, yenilik ve anlam kazandırıyoruz. Bu amaç doğrultusunda Dell hem kendi hem de kullanıcılarının karbon ayak

izlerini azaltmak düşüncesiyle, 2020 yılında hayata geçirilecek belli başlı adımlar atıyor. Bu bağlamda, Dell tesislerinden kaynaklanan sera gazı emisyonu 2020 yılında 2012 yılına göre yarı yarıya düşürülmüş olacak. Yenilenebilir enerji kullanımı 2020’ye kadar en az yüzde elli arttırılacak. Ürünlerimizin enerji kullanımı 2020’ye kadar 2011 ölçümlerine nazaran yüzde seksen oranında düşürülecek. Ayrıca 2008 yılında başladığımız bir faaliyet olarak karbon değerlerini azaltmak ve yaşam alanlarını yenilemek adına 2020 yılına kadar 1 milyon ağaç dikmeyi hedefliyoruz. Bunun yanında 2013 yılında başladığımız bir uygulamayla birlikte ürünlerde toplam 25 milyon kilo yenilenebilir malzeme kullanılarak geri dönüşüme katkı sağlamak da en önemli amaçlarımız arasında.

süRDüRülEBİlİRlİK vE GERİ DÖNüşüM EKONOMİsİ yEşİl BT İçİN vAZGEçİlMEZlER ARAsıNDA yER AlıyOR

Page 25: BThaber Sayı 1078

BTnet com tr 2527 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber. .

daha kapsamlı uçtan uça ağ segmentasyonu stratejileri mümkün hale gelecek. Güvenlik korelasyonları ve analiz sonuçları doğrudan Security Fabric içerisine dahil edilerek otomatik tehdit koruması sunulacak.

Konuyla ilgili açıklama yapan Fortinet Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Ken Xie, “Saldırıların yüzde 60’ı açığın ortaya çıkmasından dakikalar içerisinde çalınan verilerden başlıyor ve yeterli güvenli izlemesi ile güvenli olay korelasyonu olmadığından tespit edilemiyor. Buna ek olarak kurumların dağıtık ve çoklu bayi ağları genelinde bütüncül bakış açısı eksikliği ve tehdit bilgilerinin karmaşıklığı büyük veri güvenliğinde sorunlara neden oluyor. AccelOps’u satın alarak

Fortinet AccelOps’u satın aldı

Huawei ve Vodafone’dan yeni işbirliği

Microsoft’tan Linkedin’e

müthiş teklif

Fortinet, ağ güvenliği izleme ve analiz çözümleri alanında çalışmalar gerçekleştiren AccelOps’u satın aldığını duyurdu.

Fortinet, AccelOps’u satın aldığını duyurdu. Bu satın alma ile Fortinet’in Security Fabric stratejisi; çoklu bayi çözümleri genelindeki gelişmiş ağ güvenliği görünürlüğü, güvenli veri analizleri ve tehdit istihbaratı ile daha da genişlemiş oldu.

Satın alma ile beraber AccelOps çözümleri FortiSIEM’e dönüşecek ve Fortinet Security Fabric stratejisinin bir parçası olacak. Bu sayede müşterilere hem Fortinet hem de çoklu bayi güvenlik çözümleri genelinde daha fazla görünürlük sağlanacak. Böylece nesnelerin internetinden bulut sistemlerine kadar

Huawei ve Vodafone, dar bant nesnelerin interneti eko-sistemi özelinde yeni bir ortaklığa imza attı. Huawei ve Vodafone Grubu, İspanya’da ilk testleri gerçekleştirilen dar bant nesnelerin interneti Akıllı Park sisteminin ilk denemesini tamamladı. Dar bant nesnelerin interneti alanında bir dönüm noktası niteliğinde olan bu girişimle, iki şirket de dünyanın bu alandaki ilk stratejik açık

laboratuvarını sektörün hizmetine sunmuş oldular.

Fangle ve Ublox’ın da katkılarıyla, ilk Akıllı Park test uygulaması, Madrid’deki Vodafone Plaza’da gerçekleştirildi ve birçok iç mekan park opsiyonu burada deneyimlendi. Akıllı Park, kullanıcılara park etme için gerekli verileri uzaktan, mobil cihazları üzerinden alma imkanı sağlarken; park yerinin uygunluğu,

uygun park yerlerini belirleme gibi kolaylıklar da sunuyor. Ek olarak bu çözümle yerel yönetimler için yeni gelir sistemleri yaratılırken, kamusal park alanı maliyetlerinden de tasarruf edilmesi ve trafik problemlerinin de buna bağlı olarak en aza indirgenmesi hedefleniyor. Gerçekleştirilen testler kısa süre sonra, ziyaretçiler tarafından da Madrid Vodafone Plaza’dan izlenebilecek.

Fortinet, Security Fabric stratejisini güvenliği ve uyumlu izlemeyi, çoklu bayi güvenlik çözümleri ile birleştirerek bu sorunları hedefleyecek şekilde otomatik ve işlenebilir güvenlik istihbaratını IoT’tan buluta kadar mümkün kılıyor” dedi.

Bunun yanı sıra AccelOps ve FortiGuard Labs’in global tehdit istihbaratı ve üçüncü parti tehdit beslemelerinin bir araya gelmesi ile elde edilen yeni Nesil Güvenlik Bilgisi ve Olay Yönetimi veya Yeni Nesil SIEM gibi özellikler Fortinet Security Fabric çözümü ile entegre edilecek. Şirketler; önceliklendirilmiş ve koordinatlı yanıtlar ile işlenebilir tehdit istihbaratına dağıtık ağlar genelinde abonelik ile sahip olabilecek.

Microsoft, yaptığı duyuruyla sosyal platform Linkedin’i satın alma konusunda Linkedin yönetimiyle anlaşmaya vardığını duyurdu. Şirket, satın alma işlemi için Linkedin’e 26,2 milyar dolar ödeyecek. Hisse başına 196 dolar ödemeyi kabul eden Microsoft, kurumsal taraftaki gücünü artırma adına önemli bir hamle yapmış olacak.

Anlaşma ile beraber Linkedin tarafında yönetimsel ve iş süreçleri bakımında herhangi bir değişim olmayacağı açıklandı. Hali hazırda şirketin CEO’su olan Jeff Weiner görevini sürdürecek. Weiner, Linkedin Twitter hesabı üzerinden yaptığı açıklama ile Microsoft ve Linkedin’in profesyonellere ve kurumlara yönelik önemli çalışmalar gerçekleştireceğini ifade etti.

Microsoft, Linkedin hamlesiyle beraber özellikle yeni bir ekosistem yaratma konusunda önemli bir adım atmış olacak. Linkedin, Dynamics ve Office 365

ile entegre olmasıyla beraber özellikle Office 365 tarafında önemli bir etkileşim yakalanacak. Office’in yoğun kullanımını göz önüne aldığımızda hem ürün geliştirme, özelleştirme konularında hem de reklam gelirleri bakımından Microsoft’un önemli bir avantaj yakalayabileceğini söyleyebiliriz. Ürünleri ve hizmetleri hakkındaki geri dönüşleri Linkedin üzerinden alacak olan şirket, bu sayede daha fazla kullanıcı taleplerine yönelik ürün ve hizmet portföyü oluşturabilecek.

Bununla beraber reklam verenlerin iştahını kabartacak olan yeni nesil Linkedin, bu bağlamda Microsoft’un da oldukça işine yarayacak gibi görünüyor. Özellikle haber kaynağı üzerine çalışmalar gerçekleştirecek olan şirket, Linkedin’e entegre edeceği servislerle birlikte her kaynağını çok daha kullanışlı, akıcı ve reklamverenler için çekici bir hale getirmek için çalışmalar gerçekleştirecek.

Dar bant nesnelerin interneti eko-sisteminin kurulması için Huawei ve Vodafone, sistemin standardizasyonu için de Haziran ayı başından bu yana birlikte çalışıyorlar ve özellikle ticari sistemlerde ilk adımları atmak üzere yılsonuna kadar bu işbirliğine devam edecekler. Bir diğer canlı Akıllı Park testi ise İSBAK işbirliği ile yine Haziran ayı

içinde hayata geçirilmek üzere planlanıyor. Dar bant nesnelerin interneti Akıllı Park sistemlerinin 2017 başında lanse edilmesi hedefleniyor.

Sırada tÜrkİYe var

Page 26: BThaber Sayı 1078

BTnet com tr26 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber. .

Zika’nın protein ve kristal yapılarına ilişkin modeller ile karşılaştırarak tarıyor. Tarama sonuçları, araştırma topluluğu ve halk ile hızlı şekilde paylaşılıyor. Daha sonra, umut verici bileşikler, birlikte çalışanların laboratuvarlarında test edilebiliyor.

OpenZika projesinde Baş Araştırmacı ve Brezilya’da Goiás Federal Üniversitesi’nde görevli olan Prof. Dr. Carolina H. Andrade konuyla ilgili olarak şunları söylüyor: “World Community Grid gönüllülerinden yardım almamız, yalnızca ilk aşamada 20 milyonun üzerinde bileşiği, gelecekteki aşamalarda ise 90 milyona kadar bileşiği bilgi işleme dayanarak değerlendirmemizi sağlayacak. OpenZika projesinin World Community Grid üzerinde çalıştırılması, projemizin ölçeğini büyük ölçüde genişletmemize olanak tanıyacak ve hızı artırarak, Zika virüsüne yönelik bir antiviral ilaca ilişkin sonuçlar elde edebilmemize imkân sunacak.”

Kuzey Amerika’ya daha sıcak havanın yaklaşarak, Zika

şekilde teorik tehdit olarak düşünülen tuzaklı mobil uygulamalar, mobil işletim sistemlerine özgü uygulamalar arası iletişim özelliklerini kullanarak zararlı işlemler gerçekleştiriyorlar. Bu tür işletim sistemleri kum havuzlarında uygulamaları izole etmek, becerilerini kısıtlamak ve granüler seviyede sahip oldukları izinleri kumanda etmek için pek çok farklı teknik kullanıyor. Mobil platformlarda uygulamaların kum havuzu sınırları üzerinden birbirleriyle iletişime geçebilmesi için çeşitli yöntemler mevcut. Tuzaklı uygulamalar birlikte çalışarak uygulamalar arası becerileri kötü niyetli amaçlara hizmet verecek şekilde kullanabiliyor.

araştırması hakkında bir proje de yürütüyor.

Buna ek olarak IBM, devletlerin salgın hastalıkları takip etmesine de yardımcı oluyor. Şirket, Sierra Leone’de, Ebola’dan etkilenen toplulukların, sorunlarını ve endişelerini devlete doğrudan

iletebilmesine

olanak tanıyan, vatandaş etkileşimi ve analitiğe ilişkin bir sistem sağlıyor. Ayrıca IBM Research, kamu sağlığına ilişkin söz konusu acil durum için, toplum duyarlılığını, bildirilen salgın konumlarıyla ilişkilendiren, görüşe dayalı ısı haritaları da oluşturmuş durumda. IBM bilim insanları, kamu sağlığı yetkililerinin ve

tuzakların oluşabilmesi için şunlara ihtiyaç var:

1) Erişimi kısıtlı bilgi veya hizmetlere erişim izni olan en az bir uygulama

2) Erişim iznine sahip olmayan ancak cihaz dışına erişimi olan bir uygulama

3) Bu uygulamaların birbirleriyle iletişim becerisine

IBM, Zika Tedavi Araştırması’nı tanıttı

Mobil uygulamalarda tuzaklar artıyor

IBM’in World Community Grid programı ve bilim insanları, Dünya Sağlık Örgütü tarafından küresel kamu sağlığı konusunda acil bir durum olarak duyurulan ve hızla yayılan bir virüs olan Zika virüsünü tedavi etmek amacıyla ilaç adaylarını belirlemek üzere uluslararası bir çalışma başlattı.

IBM ve bilim insanlarından oluşan küresel bir ekip, bilgisayarı veya Android aygıtı olan herkesi #OpenZika projesine katılmaya davet ediyor. Gönüllülerin yardımcı olmak için zaman, uzmanlık veya para sağlaması gerekmiyor; makinelerin başka şekilde boşta olduğu zamanlarda, bilim insanları için sanal deneyleri otomatik olarak gerçekleştiren Windows, Mac, Linux veya Android aygıtları üzerinde bir uygulama çalıştırmaları yeterli oluyor.

World Community Grid, OpenZika projesi aracılığıyla, ciddi nörolojik hastalıklarla ilişkilendirilen Zika virüsünü tedavi etmek için antiviral ilaçların temelini oluşturabilecek bileşikler üzerinde sanal deneylere güç kazandırıyor. Geleneksel bir laboratuvarda mümkün olandan çok daha yüksek hız sayesinde proje, mevcut molekül veri tabanlarından alınan bileşikleri,

Intel Security, yayınladığı McAfee Labs Tehdit Raporu: Haziran 2016 ile siber suçluların iki veya daha fazla uygulamayı manipüle ederek kullanıcı verilerinin istismarı, dosyaların incelenmesi, sahte SMS mesajlarının gönderilmesi, kullanıcı rızası olmadan farklı uygulamaların yüklenmesi ve sunucuları kontrol etmek için kullanıcı konumunun gönderilmesi gibi işlemleri nasıl gerçekleştirdiklerini ve mobil uygulamalardaki tuzakların dinamiklerini açıkladı. McAfee Labs mobil video akışı, sağlık gözetimi ve seyahat planlama gibi kullanıcı hizmetleri için tasarlanmış 21 uygulamanın 5000’den fazla sürümünde bu tür kötücül davranışlar tespit etti. Bu uygulamalardaki yazılım güncellemelerinin düzenli olarak yapılmaması eski sürümlerin kötücül niyetli faaliyetlerde kullanılması riskini arttırıyor.

Yıllardır yaygın bir

virüsü taşıyan sineklere daha yatkın bir ortam oluşturması ve uluslararası yolcuların virüsü kapmaya ve taşımaya devam etmesi nedeniyle, tedaviye yönelik gereksinim son derece yüksek düzeyde olarak nitelendiriliyor.

Diğer

anti-viral araştırma çalışmaları da umut vaat ediyor. Örneğin, IBM Research ve Singapur’un Biyomühendislik ve Nanoteknoloji Enstitüsü, Zika gibi ölümcül viral enfeksiyonları önlemeye yardımcı olabilecek bir makromolekül tanımladıklarını duyurdu. IBM’in Ebola gibi diğer hastalık salgınları için uzmanlık ve kaynak sağladığı IBM’s World Community Grid programı Ebola

McAfee Labs mobil uygulamalardaki tuzaklardan doğabilecek üç tür tehdit tespit etti:

• Bilgi hırsızlığı: Hassas/gizli bilgilere erişimi olan bir uygulamanın, kasten veya istemeden bir veya birden fazla uygulamayla işbirliği yapması ve cihaz sınırları dışına bilgi göndermesi

• Mali hırsızlık: Bir uygulamanın, mali işlemler gerçekleştirmek veya mali API aramaları yapabilmek amacıyla başka bir uygulamaya bilgi göndermesi

• Hizmetin suistimali: Bir uygulamanın, sistem hizmetini kontrol altına alıp, farklı uygulamalardan komut veya bilgi alarak kötücül amaçlı işlemler gerçekleştirmesi

Mobil uygulamalardaki

bilim insanlarının, Zika gibi yeni ortaya çıkan bulaşıcı hastalıklara ilişkin uzamsal ve zamansal modeller oluşturmasına, kullanmasına ve incelemesine yardımcı olan ücretsiz ve açık bir kaynak aracı kullanıma sunuyor.

IBM, sosyal sorumluluk programının toplum sorunlarına yenilikçi çözümlerine odaklanması nedeniyle, araştırmacıların süper bilgi işlem gücüne olan kritik gereksinimini ele almak amacıyla, 2004 yılında World Community Grid programını oluşturdu. Kısmen

IBM’in SoftLayer bulut teknolojisinde barındırılan World Community Grid programı, çok yüksek miktarda süper bilgi işlem gücünü bilim insanlarına ücretsiz olarak sağlıyor. Program bunu, gönüllülere ait bilgisayarların ve Android aygıtların kullanılmayan bilgi işlem gücünden yararlanılmasıyla gerçekleştiriyor. 80 ülkede, 470 kuruluş ve bir milyon insanın yaklaşık dörtte üçü tarafından kullanılan üç milyonun üzerinde bilgisayar ve mobil aygıt, son 11 yılda, World Community Grid programında, tutarı 500 milyon Doların üzerinde olan son derece önemli, iki düzineden fazla proje için sanal süper bilgi işlem gücü sağladı.

sahip olmalarıIntel Security Türkiye

ve Azerbaycan Bölge Direktörü İlkem Özar “McAfee Labs raporu, tuzaklı mobil uygulamaları belirlemek amacıyla tehdit araştırmacıları tarafından gelecekte otomatik olarak kullanılabilecek araçlar yaratmaya yönelik araştırmalardan da bahsetmekte. Bir kez belirlendikten sonra, tuzaklı uygulamalar mobil güvenlik teknolojisi sayesinde engellenebiliyor. Rapor ayrıca mobil uygulama tuzaklarını asgariye indirebilmek için mobil uygulamaların sadece güvenilir kaynaklardan indirilmesi, gömülü reklamlara sahip uygulamaları kullanmaktan kaçınılması, mobil cihazlardaki yazılımların kırılmaması, en önemlisi de işletim sistemi ve uygulamaların daima güncellenmesi gibi kullanıcıya yönelik çeşitli önerilerde bulunuyor” ifadelerini kullandı.

IBM’in bilim insanlarının zayıf düşüren hastalıkları tedavi etmesine yardımcı olmak amacı ile geliştirdiği “Zika Tedavi

Araştırması’” gönüllülerin kullanımına sunuldu.

Güncellenmemiş mobil uygulamalar kolayca istismar ediliyor.

ıntel Security türkiye ve azerbaycan bölge direktörü İlkem Özar

Page 27: BThaber Sayı 1078
Page 28: BThaber Sayı 1078

BTnet com tr28 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber. .

Yöneticisi Hartmut Kulessa şu açıklamayı yapıyor: “Hassas beyaz dengesi, doğal renk üretimi ve üstün parlaklık hibrit çark teknolojisi ile mümkün oluyor ve sağlam bir fosfor çarkı ve dörtlü renk armonizörüne sahip renk çarkı sağlıyor. Bu da renk üretimini en üst seviyeye çıkarırken, ışık kaynağından enerji kaybını azaltıyor. 10.000:1 kontrast enerji verimliliği, dijital

elektromanyetik kuvvetin kuvvet taşıyıcıları olan temel parçacıkların ölçülebilmesi ki, bu oldukça düşük bir olasılık. Fotonlar aynı zamanda kuantum ağına yapılacak bir müdahalenin çok kolay tespit edilmesini de sağlayacak.

Çin yaptığı Ar-Ge harcamaları ile birçok teknolojide küresel ölçekte önemli ilerlemeler sağlamakta.

Panasonic projeksiyon ürün yelpazesini genişletiyor

Deniz, güneş, kum ve müzik…

Sporda hata oranı IoT ile minimumda

Çin kuantum iletişim ağları kuruyor

Panasonic, bakım zahmeti vermeyen, ultra kompakt, 1 Çipli DLPTM lazer fosforlu üç farklı projeksiyon cihazını InfoComm 2016’da tanıttı.

Sergi, sahne, dijital levha, kumanda odası, eğitim ve toplantı odası kullanımlarına yönelik tasarlanan bu projeksiyon cihazları PT-RZ970 serisi (10 bin 400 lümene kadar üç model), PT-RZ770 serisi (7 bin 200 lümene kadar iki model) ve PT-RZ660 serisinden (6 bin 200 lümene kadar iki model) oluşuyor.

Projeksiyon cihazlarının hava geçirmeyen, toza dayanıklı optik sürücüleri filtre ve ampul değiştirme gereksinimini ortadan kaldırarak bakım gerektirmeyen çalışma ömrünü 20 bin saate kadar uzatıyor.

Panasonic Avrupa Projeksiyon Cihazları Pazarlama

Ucuz iş gücü avantajına sahip ülkelerin emek yoğun sanayilerde üretime başlaması, Çin’in kendini teknolojiyi ve yaratıcılığı öne çıkaran bir ülke olma yolunda hızla geliştirmesine neden oluyor. Çin bu dönüşümü sağlamak için yeni nesil iletişim teknolojilerine yatırım yaparken, şimdiden birçok kente kuantum iletişim ağları kurmaya başladı.

Hali hazırda 1000 kilometrelik bir kuantum iletişim hattı Pekin ile Şanghay arasında inşa edildi bile. Ve dünyanın ile kuantum iletişim uydusunun Temmuz ayı içerisinde yörüngeye yerleştirilmesi planlanıyor.

Bilgi güvenliği modern toplumun temel gereksinimlerinden biri ve kuantum iletişim teknolojileri, en azından teorik olarak mükemmel ve koşulsuz bir güvenlik sağlama özelliğine sahip. Bu bilgi güvenliği olgusu askeri, finansal ve kişi güvenliği alanında büyük önem taşımaktadır. Kuantum şifrelemenin en büyük avantajı, şifreli anahtarların fotonlardan oluşması. Fotonların deşifre edilebilmesinin tek yolu,

olarak ayarlanmış dinamik kontrast ile ışık çıkışının görüntü gereksinimine göre çerçeve başına ayarlanması ile sağlanıyor. Çok projeksiyonlu senkronizasyon, ağ bağlantılı projeksiyon cihazının dinamik kontrastını ve kapak fonksiyonlarını iç içe geçiriyor; bu da Panasonic için yeni bir özellik.”

Detay, kontrast ve renk performansı Detail Clarity Processor 3 ve System Daylight View 3 teknolojisi ile parlak odalar ve yansıtma uygulamaları için en iyi hale getiriliyor. BT.709 uyumlu mod da HDTV projeksiyon cihazı bünyesinde yer alıyor.

Kuantum iletişim ağlarının dünya genelinde kullanılması ise veri güvenliğini büyük ölçüde artıracak. Kuantum iletişim teknolojisine yapılacak yatarımlar sayesinde önümüzdeki on yıllık süreçte işlem hızının geleneksel bilgisayarların 10 milyar katı olan özel kuantum bilgisayarların üretilmesi olanaklı olabilecek.

Her ortamda misal egzersiz yaparken, koşarken veya yüzerken güçlü bir kullanım imkanı veren yeni Walkman® NW-WS413, müzik keyfinde kesintisizliği beraberinde getiriyor. Hafif ve “hepsi bir arada” özelliğine sahip, kulağa tam oturan kulaklık tasarımı ile spor yaparken sarkan ve birbirine dolanan kablolarla uğraşmak gerekmiyor. Spor yaparken ve hatta yüzerken Walkman® kulaklığın dahili kontrolleriyle parçaları karıştırmak, ses seviyesini değiştirmek, çalma listeleri arasında kolayca geçiş yapmak mümkün. Sony

Walkman® NW-WS413 denizde, havuzda ve duşta rahatça kullanılabiliyor ve 45 ile -5 derece arası sıcaklıklarda verimli çalışmayı sürdürüyor. 2 metreye kadar 30 dakika boyunca tuzlu suya dayanıklılığının yanında tozdan ve kumdan da etkilenmeyen NW-WS413’te IP65/IP68 sınıfında suya ve toza dayanıklılık özelliği de var. 32 gram ağırlığındaki NW-WS413’te bulunan “Ortam Sesi Modu”, Walkman’in sol ve sağ tarafında bulunan mikrofonlarla müzik dinlerken de ortam seslerini duymayı sağlıyor.

Dell, IoT teknolojilerinin spor karşılaşmalarında giderek daha yoğun kullanılması ışığında IoT teknolojilerinin futbolu nasıl değiştirdiği konusunda bilgiler paylaştı. Yeni nesil çözümlerle hakem hataları azaltılırken, izleyenlere ve saha kenarındaki ekiplere anlık olarak sağlanan veriler söz konusu. Hakemler ve saha kenarındaki ekiplere kameralar ve sensörlerden alınarak analiz edilen verilerin gönderilmesiyle elde edilen bilgiler, spor ekosistemini tepeden tırnağa değiştiriyor. Dell EMEA Kurumsal Ürünler Pazarlama Müdürü Burak Ereren’in verdiği bilgiye göre de, Gartner’ın öngörülerine göre, 2020’de IoT cihazların sayısı 21 milyara ulaşacak. Bu da çok daha hızlı işlem gücü ve analiz ihtiyacı demek. Avrupa Futbol Şampiyonası 2016’da da kullanılan çizgi teknolojilerinin bir benzeri Brezilya’da düzenlenen Dünya Kupası 2014’te kullanılmıştı. Dünya kupasındaki statlara

aralarında çatının da bulunduğu birçok alana yerleştirilen 14 kamera, topun pozisyonunun 3 boyutlu belirlenmesini sağladı. Kameralardan elde edilen veriler Dell sunucularına gönderildi ve saniyeden kısa bir sürede topun çizgiyi geçip geçmediği titreşim ve sinyallerle hakemlerin kolundaki saatlere gönderildi. Aynı teknoloji, 2015-2016 sezonunda Fransa Futbol Ligi’nde (Ligue 1) de kullanıldı. Benzer teknolojiler otomobil yarışlarında da kullanılıyor. ABD’de yarışlara devam eden RCR Racing’de, örneğin otomobilin tekerleklerine yerleştirilen sensörlerle RCR takımı adına yarışan sürücünün başarısı diğer otomobillerle kıyaslanabiliyor. İlerleyen süreçte özellikle giyilebilir teknolojiler yardımıyla daha fazla teknolojinin sporda doğallığı bozmadan yer alması bekleniyor.

Panasonic, projeksiyon ürün gamını üç yeni model ile genişletti.

Son yirmi yılda dünyanın üretim merkezi haline gelen Çin, birçok kente kuantum iletişim ağları kurmaya başladı, Pekin ile

Şanghay hattına 1000 kilometrelik bir kuantum iletişim hattı inşa edildi.

Page 29: BThaber Sayı 1078
Page 30: BThaber Sayı 1078

30 KARİYER 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

Aras Şenyüz, Netmarble’ın yeni Türkiye, Ortadoğu ve Avrupa’dan Sorumlu Pazarlama ve Mobil Direktörü oldu. Koç Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun olan ve birçok farklı kurumda pazarlama ve satış pozisyonlarında görev yapan, profesyonel iş hayatına L’Oreal’de başlayan Şenyüz, burada farklı markaların grup müdürü olarak 5 yıl görev yaptıktan sonra, Unilever, De’longhi bünyesinde toplam 11 yıl pazarlama ve satış pozisyonlarında

farklı görevler üstlendi. 2012 yılında Vodafone’da Pazarlama Direktörü olarak çalışmaya başlayan Şenyüz, Vodafone’da 1 yıl görev yaptıktan sonra Türkiye & MENA bölgesinde faaliyet gösteren Netmarble’da çalışmaya başladı. Şenyüz, Mayıs 2016 itibariyle Netmarble’ın Türkiye, Orta Doğu ve Avrupa’dan Sorumlu Pazarlama ve Mobil Direktörü olarak PC/Mobil Oyunları Pazarlama, Mobil Operasyon, Sosyal Medya, Yerelleştirme ve Müşteri Destek faaliyetlerinden sorumlu olacak.

CMT (Cash Money Transfer), Genel Müdürlük görevini teknoloji ve iş dünyasının deneyimli ismi Onur Baran Çağlar’a teslim etti. CMT’nin yeni Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Çağlar, iş hayatına 1996 yılında Hitit Bilgisayar’da yazılımcı olarak başladı. Çağlar, Yöre Elektronik Yayıncılık, Superonline şirketlerinde internet teknolojileri, elektronik ticaret ve katma değerli servisler departmanlarında yöneticilik görevi üstlendi.

2000 yılında Turkcell Grubu’na geçen Çağlar, 2006 yılına kadar Platco, Mapco, Shubuo markaları için ekipler kurdu ve yönetti. 2006-2013 arasında kendi girişimi olan Pozitim Teknoloji’nin başına geçen Çağlar, aynı tarihlerde Pusula Yayıncılık ekibinde çeşitli yayıncılık pozisyonlarında görev aldı. 2013-2014 yıllarında Aktifbank’da Dijital Kanallar, İş Geliştirme, M&A (Yatırımlar) Bölüm Başkanlığı ve Grup Başkanlığı görevlerini yürüttü. 2014-2015 yıllarında üç ayrı Fintech startup modeli liderlerinden biri oldu. 2015 Kasım’ında CMT’deki Danışman görevine başlamadan kurucusu olduğu şirket ve girişimlerdeki paylarını yatırımcılara devretti. 2016 Şubat itibariyle CMT CEO ve Yönetim Kurulu Üyeliği görevlerini üstlenen Çağlar, ESER (Entelektüel Sermaye Gelişim Derneği) Yönetim Kurulu’nda görev alıyor ve İstanbul Aydın Üniversitesi’nde Öğretim Görevlisi olarak da görev yapıyor.

Dış kaynak CRM ve çağrı merkezi hizmet sağlayıcısı Teleperformance Türkiye’nin İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Tolga Uçbağlar oldu. Marmara Üniversitesi Ekonometri Bölümü’nden mezun olan Uçbağlar, kariyerine 2000 yılında Yapı Kredi’de Müşteri Temsilcisi olarak başladı. Ardından Avea, Siemens, Turkcell Global Bilgi ve son olarak Groupon’da görev alan Uçbağlar, 2013 yılında Teleperformance

Türkiye’ye Operasyon Direktörü olarak katıldı. Uçbağlar, 2015 yılında Teleperformance’ın 65 ülkeden 15 çalışanının kabul edildiği Teleperformance University Üst Düzey Yönetici Eğitim Programı’na seçilerek Portekiz, Brezilya, Meksika, Amerika gibi farklı ülkelerde Kültür Yönetimi, Pazarlama, İş Geliştirme, Operasyon & IT & Güvenlik ve Finans alanlarında eğitimler aldı.

Hizmet sektörünü internete taşıyan armut.com, Dijital Pazarlama Müdürlüğü görevine Aysel Gizem Ekiz’i getirdi. Twitter’ın İrlanda ofisinde reklam operasyonları uzmanı olarak çalışan, kariyerinde Unilever ve Avea gibi şirketlerde reklam, marka yönetimi ve iletişimi alanlarında görevler alan Ekiz, Sabancı Üniversitesi İşletme Bölümü’nden mezun ve University College Dublin Michael Smurfit Business School’dan da dijital pazarlama

alanında master derecesine sahip.

Aras Şenyüz

Onur Baran Çağlar

Tolga Uçbağlar

Aysel Gizem Ekiz

netmarble’da aras şenyüz bölge direktörü

Cmt’de genel müdür onur baran Çağlar

İş geliştirmeden uçbağlar sorumlu

tersine beyin göçünün örneği armut.com’da

Avrupa Girişimciliği Teşvik Ödülleri için Türkiye’den aday belirlenmesi ve teklif edilmesi süreci tamamlandı. Türkiye yarışmaya; İzmir Kalkınma Ajansı’nın (İZKA) “Yenilenebilir Enerji ve Çevre Teknolojileri Mali Destek Programı Projesi” (Kaynak Etkinliğinin ve Yeşil Pazarların Gelişiminin Desteklenmesi kategorisinde) ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın “Tarımda Kadın Girişimciliğin Güçlendirilmesi Programı Projesi” (Girişimcilik Ruhunun Geliştirilmesi kategorisinde) ile katılacak.

Avrupa Girişimciliği Teşvik Ödülleri; girişimciliğin Avrupa çapında kamu kurum ve kuruluşlarının desteği ile geliştirilmesi, işletmeleri ve girişimciliği teşvik edenlerin belirlenmesi, en iyi girişimcilik uygulamalarının ve politikalarının sergilenmesi ve girişimciliğin katma değeri üzerine farkındalığın artırılması amacıyla Avrupa

Komisyonu’nun sponsorluğunda 2006 yılından beri düzenleniyor. Yarışmaya 2011 yılından beri Türkiye de katılıyor. Avrupa Girişimciliği Teşvik Ödülleri için Türkiye’den aday belirlenmesi ve teklif edilmesi noktasında KOSGEB de ulusal koordinatörlük görevini yürütüyor. Yarışma, 6 kategoride gerçekleştiriliyor: Girişimcilik ruhunun geliştirilmesi, yeteneklere yatırım yapma, girişimcilik ortamının geliştirilmesi, işletmelerin

uluslararasılaştırılmasının desteklenmesi, kaynak etkinliğinin ve çevre dostu pazarların gelişiminin desteklenmesi ve son olarak da sorumlu girişimcilik. İzmir Bölge Planı’nda tanımlanan yenilenebilir enerjiye yönelik hedeflerin gerçekleşebilmesi için İZKA’nın 2011 yılından itibaren çalışmaya başladığını vurgulayan İzmir Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Murat Yılmaz Çoban şu detayları paylaştı:

“Ajans olarak sürdürülebilir kalkınmanın pek çok farklı alanında faaliyet gösteriyoruz. 2011 yılında Türkiye ve İzmir için, Avrupa ülkelerine göre nispeten yeni olan yenilenebilir enerji alanına odaklanarak bu konuda çözüm stratejileri geliştirmeye çalıştık. Geçen 5 yıl içinde yenilenebilir enerji alanında yaptığımız çalışmalarla İzmir; çevre dostu pazarların gelişimi açısından Türkiye’nin öncü şehirlerinden biri oldu.”

Öğrencilerine çalışırken üniversite mezunu olma fırsatı sunan American Metropolitan University, Türkiye’de eğitim ve öğretim faaliyetlerine başlıyor. Yeni eğitim-öğretim yılında Türkiye’de öğrenci kabulüne başlayacak olan American Metropolitan University, faaliyet gösterdiği ülkelerde her

ülkenin kendi dilinde eğitim veriyor ve böylece yabancı dil sorununu ortadan kaldırıyor. Bu yapının çeşitli nedenlerle üniversite eğitimi alamayan kişiler için geleneksel yükseköğretim kurumlarına alternatif olarak geliştirildiğini belirten American Metropolitan Üniversity Başkanı Dr. İsmail

Uluocak, 2016-2017 yılında Türkiye’de eğitim ve öğretime başlayacak olan üniversitenin akademik olarak eğitim vereceği bölümleri de Aşçılık, Psikoloji, İç Mimarlık, İşletme, Gastronomi ve Mutfak Sanatları olarak sıraladı. Detaylar ise www.amuniturkey.com sitesinde yer alıyor.

İZKA, Avrupa’da Türkiye’yi temsil edecek

Herkes için üniversite eğitimi fırsatı

E T K İ N L İ K L E R

Bu köşede yayınlanmasını istediğiniz etkinliklerinizle ilgili bilgileri [email protected] adresine gönderebilirsiniz.

Y U R T İ Ç İ

28 Temmuz 2016

Bilişim 500 Ödül TöreniİstanbulAYRINTILI BİLGİ: www.bilisim500.com/

25 Ağustos 2016

Teknoloji Platformları - IoT ve M2M-Büyük Veri ve BulutİstanbulAYRINTILI BİLGİ: http://www.btvizyon.com.tr

1 Eylül 2016

BTvizyon ToplantılarıErzurumAYRINTILI BİLGİ: http://www.btvizyon.com.tr

29 Eylül 2016

BTvizyon ToplantılarıAdanaAYRINTILI BİLGİ: http://www.btvizyon.com.tr

E T K İ N L İ K L E R Y U R T D I Ş I

Bu köşede yayınlanmasını istediğiniz etkinliklerinizle ilgili bilgileri [email protected] adresine gönderebilirsiniz.

2-9 Temmuz 2016

Nanotexnology 2016YunanistanAYRINTILI BİLGİ: www.nanotexnology.com/

19-21 Temmuz 2016

15. Uluslararası Demiryolu Mühendislik Tasarım ve Operasyon KonferansıMadrid, İspanyaAYRINTILI BİLGİ: www.wessex.ac.uk/conferences/2016/comprail-2016com/

7-10 Kasım 2016

WebSummitLizbon, PortekizAYRINTILI BİLGİ: https://websummit.net/

İzmir kalkınma ajansı genel Sekreteri murat Yılmaz Çoban

Page 31: BThaber Sayı 1078
Page 32: BThaber Sayı 1078

32 KARİYER 27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

www.nevada.com.tr

Turizm sektörüne yönelik teknoloji çözümleri sunan Protel’in Kalite Yönetimi Genel Müdür Yardımcısı Nuray Gülcan’a göre, sektördeki durgunluk, gelir yönetimine yönelik eğitimlere olan ilgiyi artırıyor. Gülcan, Protel Akademi olarak verdikleri eğitimlerden gelir yönetimi ve online pazarlar/sosyal medya yönetimi konularına ilgide önemli artış olduğunu da belirtti.

Turizm sektörünün e-dönüşüm eğitimlerine de ilgi gösterdiğini söyleyen

Gülcan’a göre, gerek yasal süreçlerin etkisi gerekse e-dönüşümün avantajlarına yönelik farkındalığın artması ile bu konudaki eğitimlere ciddi talep var. Online e-dönüşüm eğitimlerini bedelsiz olarak Protel Akademi üyelerinin kullanımına sunduklarını vurgulayan Gülcan, “Artık üyelerimizden eğitim talebi toplama yöntemini uygulamaya da başladık. Bu yöntem bize daha etkileşimli ve ihtiyaca yönelik planlama yapma fırsatı veriyor. Ayrıca eğitimlerimizi anlık olarak

izleyemeyen üyelerimiz için seminer kayıtlarını video/sunum formatında e-öğrenme eğitimleri olarak paylaşıyoruz” bilgisini verdi.

Protel Akademi eğitimleri; sektör çalışanlarının yanı sıra akademisyenlerden ve üniversite öğrencilerinden de ilgi görüyor. Kariyerinde değişiklik yapmak için Protel çözümlerini öğrenmek isteyen, böylece meslek edinme yolunda avantaj hedefleyen bireysel katılımcılar da Protel Akademi’nin eğitimlerinden yararlanıyor.

Gelir yönetimi eğitimleri ön planda

Kariyer.net, İstihdam Endeksi’nde Mayıs 2016 verilerini açıkladı. Buna göre, Kariyer.net’te Mayıs’ta yayınlanan toplam 59 bin 987 iş ilanı sayısı; 2015’in Mayıs ayına oranla yüzde 6 artış, bir önceki aya göre de yüzde 3 artış gösterdi. Mayıs ayında 16 bin 146 yeni iş ilanı yayınlanırken bu sayı; 2015’in Mayıs ayına kıyasla yüzde 5 artış, bir önceki aya oranla da yüzde 1 düşüş gösterdi. Mayıs ayında yayınlanan iş ilanları ile 57 bine yakın kişi iş fırsatı yakaladı.

Mayıs ayının lider sektörü, 5 bin 887 başvuru yapılan ilan sayısı ile geçtiğimiz aylarda olduğu gibi yine Tekstil. Bunu sırasıyla Yapı (5.494), Üretim (4.985), Hizmet (4.603), Sağlık (4.445), Bilişim (4.176), Otomotiv (4.081), Ticaret (3.644), Elektrik & Elektronik (2.778) ve Turizm (2.592) sektörleri izledi. Ticaret sektörü ise başvuru yapılan ilan sayısında geçtiğimiz aya oranla yüzde 8 artışla Mayıs ayının en yüksek artış oranına sahip sektörü oldu. Üretim, Otomotiv ve Hizmet sektörleri de en yüksek sayılarına ulaşarak kendi rekorlarını kırdı. Kariyer.net Genel Müdürü Yusuf Azoz, “Lokomotif sektörlerde artış kendini hissettiriyor. Özellikle geçtiğimiz yıla oranla öne çıkan Sağlık ve Bilişim sektörlerinin artışının devam edeceğini öngörüyoruz” yorumunu yaptı.

Kariyer.net İstihdam Endeksi verilerine göre, İstanbul genelinde toplam 39 bin 204 ilan yayınlandı. İstanbul’u Ankara (6.794), İzmir (4.544), Bursa (4.156) ve Kocaeli (3.494) takip etti. Son bir yılın yükselen sektörlerine bakıldığında ilk sırada sağlık sektörü gelirken, yükselişteki bir diğer sektör ise üretim oldu.

Endeks verilerine göre, en çok ihtiyaç duyulan pozisyon 8 bin 556 ilan ile Satış Temsilcisi. Bunu Mühendis (5.861), Muhasebe Elemanı (2.923), Teknisyen (1.212), Satış Müdürü (1.113), Tekniker (1.028), Mağaza Müdürü (971), Stajyer (745) ve İnsan Kaynakları Uzmanı (719) ilanları izlerken, 2015 Mayıs’ı ile kıyaslandığında en çok artış gösteren pozisyon yüzde 26’lık artışla Muhasebe Elemanı pozisyonu oldu. Bu pozisyonda eleman arayan firmaların yüzde 70’i ise finans yönetimi uzmanlığı isteyen KOBİ’ler.

Türk Telekom’un bilgi teknolojileri çözümleri sağlayıcısı şirketi İnnova, kiosk üzerinde geliştirdiği çözümlerle şirketlere kolaylıklar sağlıyor. Bu kapsamda İnnova, yeni İş Sağlığı Güvenliği Yasası ve ilgili mevzuat kapsamında işyerlerinde uygulanması gereken sağlık ve güvenlikle ilgili bilgilendirmelerin sağlanmasına destek veriyor. Şirketin sektörel self servis çözümleri markası Kiosk İnnova’nın bu amaçla geliştirdiği çözümler, işyerlerinde ziyaretçilerin self servis noktalarda kendi kayıtlarını kendilerinin yapmasına olanak sağlıyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası; işyerleri hakkında sağlık ve güvenlikle ilgili yasada öngörülen gerekli

bilgilendirmeleri yapma sorumluluğunu işyeri sahiplerine yüklüyor. İş Sağlığı ve Güvenliği Risk Değerlendirmesi Yönetmeliği de işyerindeki riskleri sadece çalışanlar açısından değil, ziyaretçiler açısından da ele alıyor.

İnnova’nın self servis kiosk noktasında ise işyeri ile ilgili tanıtım ve uyulması zorunlu kurallarla ilgili bilgileri içeren bir film gösteriliyor. Ziyaretçi kiosk ekranında bu filmi izliyor ve film sonrası kendine sorulan temel soruları cevaplayarak kayıt işlemini gerçekleştiriyor. Böylece işyeri, ziyaretçinin yönetmeliklere uygun biçimde bilgilendirildiğini kayıt altına almış ve ziyaretçisini de bilgilendirmiş oluyor.

Türkiye’nin ilk sanal gerçeklik laboratuvarı VR First BAU, ilkini Şubat ayında yaptığı Sanal Gerçeklik (Virtual Reality) proje alımlarının ikinci dönemini açtı. VR alanında kariyer hedefleyen herkese projelerini gerçekleştirme, Sanal Gerçeklik laboratuvarının tüm teknolojik olanaklarından ve Cryengine eğitimlerinden yararlanma imkanı tanıyacak olan üniversite, fikir ve içeriği ne olursa olsun Sanal Gerçeklik uygulama fikrine güvenen her

başvuruyu değerlendirecek. Son başvuru tarihi 12 Temmuz olan program için detaylar ise http://vr1.bau.edu.tr/en/apply-for-a-project/ adresinde yer alıyor.

İstihdam piyasasında

kıpırdanma var

İşyerinde sağlık ve güvenlik kiosk’ta buluşuyor

Sanal gerçeklikte projeler bekleniyor

İş süreçlerine yönelik olarak departmanlardan gelen talepler doğrul-tusunda Microsoft .NET (MVC) platformunda web ve iş uygulama-ları projelerinin geliştirilmesi, teknik analizlerinin ve kodlamalarının yapılması ve mevcut yazılımların iyileştirilmesiyle ilgili çalışmaların gerçekleştirilmesi konularında görev alacak ekip arkadaşı arıyoruz.

KIDEMLİ YAZILIM GELİŞTİRME UZMANI • Microsoft .NET teknolojilerine hakim (Web Form, Windows Form, MVC, Web Api, Client Side Development, Web Servisleri vb.),• Mobil Uygulama konularında tecrübeli,• Microsoft SQL konusunda deneyim sahibi,• DevExpres vb. Araçlarında deneyim sahibi,• Analitik, sonuç odaklı, ekip çalışmasına yatkın,• İstanbul Avrupa Yakasında ikamet eden adayların başvurularını bekliyoruz.

Not: Erkek adayların askerlik görevini tamamlamış olması tercih edilmektedir.

Başvurularınızı [email protected] mail adresimize gönderebilirsiniz.

Protel kalite Yönetimi genel müdür Yardımcısı nuray gülcan

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Mikro_ERP_BT_haber_dergisi_ilan.pdf 1 01/04/16 12:21

Page 33: BThaber Sayı 1078

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

Mikro_ERP_BT_haber_dergisi_ilan.pdf 1 01/04/16 12:21

Page 34: BThaber Sayı 1078

2015 yılı ödüllerinde 4 proje ile 5 farklı kategoride 8 ödüle layık bulunmuş. Finansbank “En iyi Proje Finansmanı Kredisi”, “En iyi Kamu-Özel İşbirliği Finansmanı Kredisi”, “En iyi Altyapı Finansmanı Kredisi”, “En iyi Sağlık Hizmetleri Projesi Kredisi” ve “En iyi Sosyal Gelişme Projesi Kredisi” dallarında ödülü almış.

Türk Telekom ise uluslararası marka değerlendirme kuruluşu Brand Finance’ın her yıl yayınladığı ‘Türkiye’nin En Değerli Markaları-Turkey 100’ listesinde, 2016 yılında da ‘Türkiye’nin En Değerli Telekomünikasyon Markası’ olmuş, sekiz yıldır üst üste bu başarıyı göstermiş.

Geçtiğimiz haftalarda Antalya’da gerçekleştirilen Cisco Türkiye İş Ortakları Zirvesi’nde ise Cisco; 2015 mali yılı çerçevesinde başarılı iş ortaklarını ödüllendirmiş ve Proline, bu yıl da “Yılın Pazarlama İş Ortağı” alanında ödüle layık bulunmuş.

Haftaya noktayı bir BT şirketinin sanatsal çalışması ile koyuyorum. Netaş Tiyatro Topluluğu, 10’uncu oyununu sahneledi: John Gay’in “Dilenci Operası”ndan esinlenen Bertolt Brecht’in 1928 yılında kaleme aldığı müzikal “Üç Kuruşluk Opera”. Bu yıl 11’inci yaşını kutlayan topluluk, yıl içinde 8 kez sahnelediği “Üç Kuruşluk Opera” müzikaliyle tiyatroseverlere keyifli anlar yaşatmış. Sadece teknolojiyi değil, dünya edebiyatını da yakından takip eden topluluk, Kadıköy’de Ak’la Kara’da sahnelediği müzikalle binin üzerinde seyirciye ulaşmış. Ama bu kadar da değil... Topluluk, 2015’ten bu yana gösterilerden elde ettiği yaklaşık 10 bin TL’lik gelirin tamamını, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’na (TEGV) bağışlamış. Yenilikleri www.netastiyatro.com sitesinde takip görevimiz olsun.

Bu hafta da bu kadar, yeni bir gündemle buluşmak dileğiyle,

34 MEKTUPYaz sıcağından merhaba,

Yeni haftaya güzel bir haberle başlıyorum. Türkiye Satranç Federasyonu (TSF), Türkiye’nin her ilinde satranç parkı yapmak için harekete geçmiş ve ‘Her İle Satranç Parkı’ projesi ile çocukları ve aileleri kapalı ve sanal ortamlardan yeşile ve sokağa taşımayı hedefliyormuş. Böylece dünyada pek yaygın olan satranç parkları artık Türkiye’nin dört bir yanını saracak. İlk adımı Yalova’da atılmış, şimdi hedef tüm Türkiye.

Bende güzel haber bitmez. TEMSA MD 9 LE otobüsler gezici kütüphane olarak eğitime katkı sağlayacak. Bu amaçla 9.5 metre uzunlukta 10 adet TEMSA MD 9 LE, Kültür ve Turizm Bakanı Nabi Avcı’nın katıldığı törenle bakanlık yetkililerine teslim edilmiş. Böylece gezici kütüphane otobüsü sayısı 46 olmuş ve bu kütüphaneler Anadolu yollarında köy ve kasabalara, şehirlerde engellilerimizin olduğu mahallelere kitapları taşıyacak. Bu 46 araçlık kütüphane kervanının 39 bin 97 kayıtlı üyesi var ve hedef bu sayıyı 100 bine çıkartmak. Yetmez ama evet. Bu arada, KKTC Girne’de Şehit Hasan Cafer İlk Öğretim Okulu’nda birinci ve ikinci sınıf öğrencilerine Osman Dilim ve eşi Marina Dilim karne hediyesi olarak 250 adet Atatürk resmi armağan etmiş.

Bir anlamlı haber daha… 16 Haziran Dünya Deniz Kaplumbağaları Günü için WWF-Türkiye ekibi Adana-Akyatan’da bölgedeki çocuklara deniz kaplumbağalarını koruma çalışmalarını anlatmış. ‘Ağaç yaşken eğilir’ diye boşuna dememiş atalarımız.

Bu arada, 6 Haziran itibariyle İstanbul’da yola çıkan uberPET araçları ile hayvan dostlarımızla seyahat artık çok daha konforlu ve güvenli. Bu arada, uberPET ücretlendirmesi uberXL

ücretleriyle aynı ve uberPET ile evcil hayvanlar ancak yanlarında sahipleriyle birlikte yolculuk yapabilir. Özellikle haftasonları uberPET’de yoğun talep olacağı için de yakınında hemen bir uberPET bulamazsan sabırlı ol ve yine dene. Konfor ve huzur onların da hakkı.

Sıra çevrede… Merkezi Çin’de bulunan ve dünyanın en büyük güneş paneli üreticilerinden olan Yingli Solar, 2016 yılının ilk çeyreği itibariyle 72.8 milyon dolar kâr açıklamış. Yingli Solar’ın Ar-Ge’ye yaptığı yatırımla Mayıs 2016’da Çin’in Shanxi eyaletindeki 50 MW’lık Datong güneş enerjisi santralinde kullanılan güneş panellerinin hem ön yüzünden hem de arka yüzünden elektrik üretiyormuş. Kârlılık falan bahane, dünya kazansın.

Bunun bir örneği olan Ekin

Endüstriyel de geri dönüşüm faaliyetleri ile kurumları desteğe davet ediyormuş. Sonuçta bünyesinde kağıt, plastik, pil, cam, yağ gibi maddelerin tüketimi olan şirketlerin bu konuda bilinçlenmesi şart. Hepimizin geleceği için…

Şimdi sırada bu sayfalarda pek paylaşmadığım bir bilgi var, ama hele bu sıcaklarda Kapadokya ilaç olmaz mı? Kaya butik otel SOTA Cappadocia işte tam bu derde derman. Hem bu oteli açan Nil Tuncer, uzun yıllar İstanbul’da bilişim sektöründeki profesyonel iş yaşamından sonra sekiz sene önce Kapadokya’ya taşınmış, altyapısını da çevreye saygılı sistemlerle kurup, bölgede öncü örnek yeşil otel olmuş. Nisan ayı itibariyle ilk misafirlerini kabul eden otel ile ilgili detayları www.sotacappadocia.com sitesinde bulabilirsin.

Şimdi ödül vakti… CMC’nin 2011 yılından beri çağrı merkezi hizmeti verdiği Renault Türkiye’yi iki yıldır Telephone Doctor TR tarafından düzenlenen Çağrı Merkezi Kalite Ligi’nin zirvesine taşıyor. Çağrı Merkezi Kalite Ligi’nde 4 yıldır olan Renault Türkiye, hizmet kalitesinde en iyi olma yolunda ilerliyor. Daha nice başarılara olsun…

Bu arada, 2016 yılının ilk Powering Partners Day Türkiye etkinliği, 26 Mayıs’ta Genesys tarafından “Omnichannel Etkileşim Merkezi” temasıyla düzenlendi ve Asseco SEE, “En İyi NPS (Net Promoter Score) Ödülü”ne layık görüldü.

2015 yılında 37 projeye yaklaşık 2 milyar dolar finansman desteği sağlayan Finansbank da Avrupa, Ortadoğu ve Afrika’nın önde gelen finans dergilerinden EMEA Finance’te

27 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

BThaber

Temiz havada satranç keyfi

YIL 22SAYI 107827 HAZİRAN - 10 TEMMUZ2016

www.bthaber.com

Yönetim Yeri: BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş.Fetih Mah. Tahralı Sokak Kavakyeli Plaza C Blok 7/5 34704 Ataşehir/İSTANBULTelefon: (0216) 291 13 90 Ankara Ofisi:Adres : Nergis Sok Via Flat İş Merkezi No:7/2 Söğütözü-AnkaraTelefon: (0312) 258 64 24 Faks: (0312) 258 63 02 ISSN 1300-6495

Satış GrubuGünay KayaKutay GöçeAbdurrahman KoyuncuFunda Koyuncu (Ankara)

Reklam Rezervasyon [email protected]

REKLAM SATIŞ GRUBU

Cilt, Baskı, Poşetleme: Apa Uniprint San. ve Tic. A.Ş. - Hadımköy İstanbul Asfaltı Ömerli Köyü İstanbul - Tel 0212-798 28 40. l BThaber kontrollü abonelik sistemiyle dağıtılmaktadır. - Fiyatı 1 Kuruş (KDV dahil) - BThaber, 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 2/f maddesi hükmü gereği ‘yerel süreli yayın’dır.

BThaber Yayıncılık ve Etkinlik Hizmetleri A.Ş. adına SahibiBülent Nevres

[email protected]

www.linkedin.com/groups/BThaber

twitter.com/bthaber

www.facebook.com/BThaber

Bültenlerinizi

[email protected] adresine gönderebilirsiniz

Türkiye’nin en köklü bilişim teknolojileri yayını olan BThaber, 1995 yılından bu yana bilişim ve teknoloji dünyasındaki en son haberleri, yenilikleri ve bilgileri okuyucularına kesintisiz bir şekilde sunmaya devam ediyor. Her hafta yüzde 35’i BT, yüzde 65’i ise finans, otomotiv ve sağlık gibi farklı sektörlerde yer alan şirketlerin ve kamu kurumlarının yöneticilerinden oluşan 7500’ün üzerinde kişiye ulaşmakta ve online platformlar üzerinden her hafta on binlerce kişiye erişim sağlamaktadır.

Abone ve Dağıtı[email protected]

BThaber GrubuYayın KoordinatörüAyhan [email protected]

Yazı İşleri Müdürü(Sorumlu)Bülent [email protected]

EditörlerHandan Aybars [email protected] Özkan (Ankara) [email protected][email protected] Yaşar [email protected]

Okur TemsilcisiBehçet Envarlı

[email protected]

Görsel Tasarım Nevzat Karataş [email protected] Keskingö[email protected]

Katkıda Bulunanlar Dilay Sağbili

Page 35: BThaber Sayı 1078

C

M

Y

CM

MY

CY

CMY

K

VE16431_ICT'16 BT Haber sponsor teekkür ilan.ai 1 6/9/16 1:12 PM

Page 36: BThaber Sayı 1078
Page 37: BThaber Sayı 1078

Everything is for innovation, regional

center status and foreign investors...

The incentive system in Turkey is undergoing changes over the years depending on the requirements of the time we live in and application disadvantages. Deloitte Turkey Tax Services Leader Ahmet Cangöz reminded that they haven’t mastered the details of the new stimulus package, announced on June 13 for the moment as the Parliament has not yet started working on the commission. He stated that; “However, we can have an idea about the new package when we evaluate the statements made by the Minister and the 65th Government Program.” The new package is expected to offer the best stamp tax and fee expenses along with many other advantages.

Another distinctive feature is expected to be the incentives upon granting residential permits and citizenships to the foreigners buying houses from a certain value in order to become a regional management center. In this context, especially stamp tax changes draw attention of the IT world such as the stamp tax to be issued on only a single copy of a contract, no stamp tax for high and medium-high technology products production, no stamp tax or fees for the investment papers regarding technologically advanced company buying which allows technology transfer from overseas companies, no stamp tax in the capital goods purchases, the purchase of machinery, the construction of a factory, the leasing or purchasing regarding the intangible rights of investment periods, consulting and technical consultancy.

Opportunity of becoming a regional management center and a regional hub

According to KPMG Turkey Tax Partner Emrah Akın, the new stimulus package announced on June 13 primarily concerns with the revolutionary steps regarding Turkey’s position as a “regional management center and regional service center”. The first step is to become a Regional Management Center. In order to attract investment and to increase foreign income, becoming a regional

to be taken are very precious. However, the “stamp tax levied on contracts” rate (9.48 per thousand) being reduced by time and the maximum stamp tax over a paper (approximately 1.8 million TL) reduction would be very helpful, as well.

Turkey can be the service center

When international companies open a “regional headquarters” in Turkey and want to manage units in various parts of the world from Turkey, they face some gray areas of tax. Emrah Akın detailed this phrase as the following:

“As the practices and opinions of Revenue Administration (GİB) on the regional administration centers forming a “business center” and are subject to taxes were not clear enough to attract enough investors for regional headquarters area. According to the package, a corporate income tax exemption is on the road for the regional management centers. Currently, the regional management centers can benefit from the exemption from tax on all wages paid. After the corporate income tax exemption, the regional headquarters will be more

appealing in the future. This step can provide gains in production and exports on the medium and long terms.”

According to Akın, the second revolutionary step is becoming a Regional Service Center. These centers can be described as being under a global organization or company with international capital and has businesses operating in several countries and providing services of architecture, engineering, call center, accountancy record keeping and many others. In this regard, some legal steps are taken as Emrah Akın remarked:

“Turkey already took one of the most important steps in June 2012 in the Corporate Tax Law with an addition to Article 10 on the road to becoming a service center. Accordingly, the 50% of the cost of some exclusive services given to non-residents in Turkey and citizens who have business or and business centers abroad can be deducted from the income statement of the institution. These services, except for some controversial points, are not subject to VAT, an important step was taken in terms of becoming a service export center. The services which could benefit from the tax support are architecture, engineering, design, software, medical reporting, accountancy record keeping, call center, data storage, and education and health services. The fruits of the steps taken in this regard in 2012 could not be collected due to the absence of incentives for the reduction of operational costs such as service centers fee and social security contributions. But the new package is understood to be taken important steps in the reduction of costs related to the personnel employed. Accordingly, there will be no withholding income tax on the wages of employees of companies which provide at least 80% of their income abroad. Either the income tax exemption will be 100% or applied at a certain percentage, it is not yet clear. However, we can say that this step in the context of Turkey’s service export is revolutionary.”

hub has a key importance. Turkey is located within a four-hour flight for approximately 60 countries and 2 billion people and this makes us a very important center of attraction for international investors. The biggest trump of Turkey on becoming a regional center is its geographical position; however as Emrah Akın noted, this is not enough by itself. The latest foreign direct investment inflows already prove the point.

A prominent issue in the new stimulus package is the stamp tax revision that is a serious cost for the investors. According to Akın, the steps

WEEKLY INFORMATION

TECHNOLOGY AND ECONOMY

NEWSPAPER

The new stimulus package announced in June 13 contains many advantages such as the promotion of foreign

investment and innovation, a significant reduction in stamp tax and many others. The package offers the opportunity for Turkey to become a regional center; it should be supported

by some plug-ins. But even the realization of its current version will bring important opportunities.

Page 38: BThaber Sayı 1078

We are working on really ‘smart hospitals’ in Turkey

2015 report cards of IT companiesThe countdown continues for ‘ICT 500’ research including a very comprehensive data in the ICT sector development in Turkey and enabling companies to have the opportunity to see their competitive position in the market while evaluating their own performance. Prepared by BThaber in cooperation with M2S, the results of the 17th research will be announced with a ceremony

to be held on July 28 in CVK Park Bosphorus Hotel, Istanbul.

The rankings revealed by the ‘Top 500 ICT Companies of Turkey 2015 - Development, Trends and Prospects of the ICT market’ is considered the most important data source in the sector, especially playing a decisive role in purchasing decisions of corporate customers. This year’s motto is ‘the gears of

the time are turning for the IT sector’ and the research is prepared with the shared data of over a thousand companies in the sector.

Looking at the sectoral details revealed by the research; despite the depreciation of TL; 65% of the companies increased income in 2015, only 18% seems to have a decreased income. In 2015, 79 companies were listed,

while the increasing income companies’ average growth rate in TL is 48%. 26 companies have achieved success by showing a growth of over 100%. The first 500 companies in the 2015 ranking have an increase in their income by 4% compared to the previous year.

Hospital processes today, despite being much more successful when compared to the last 10 years, still means long queues for patients who does not where to go, walking around constantly, keep being recorded, checking if the results come out again and again and in this turmoil, questioning whether the diagnosis and the treatment is correct or not. The scenario for the health personnel contains working for long hours, preparation of the documents and then recording it into the system software, unsatisfied patients and the fear of making mistakes due to overwork.

“The duty of IT companies in the new era is to digitalize the current environment for the satisfaction of patients and medical staff; to improve health care in terms of efficiency for hospitals and quality for the institutions.” According to Advantech iService Country Consultant Mert Erinç, in order to do that, we should build paper-free ‘smart hospitals’ and manage those from a single system center. IT companies need to do this. Mert Erinç answered our questions about Turkey’s global market position between private and public sector:

n How the government regulatory agencies control these issues and what are the priorities?

As far as it can be seen, public hospitals are moving towards digitization in an incredibly fast pace. By this, I

mean the digitalization which provides all the work done immediately saved to the system and instantly acquired by the entire medical staff. Public hospitals are in the right track with software and hardware and are supported by the government. The most basic step of a hospital to be smart is being able to achieve data anywhere in the hospital, so wired and wireless, communication being implemented successfully all over the

hospital. The second step is to integrate the ERP software interface used in the hospital to enable the medical staff communicate with each other to the hospital environment. The third step is to make appropriate changes to the software to ensure this interface is in operation and to train medical personnel in this regard. The final stage is the use of a database and server infrastructure to save it in a healthy way. These are done by the ‘smart hospitals’.

Sürat Education Tools reached stability with

ASUS VivoMiniSürat Education Tools aims at providing corporate services of international standard with its exceeding 5 thousand types of products, experienced staff in the field and after-sales services. Working in classroom furniture, whiteboards, laboratory systems, education technologies and pre-school; Sürat Education Tools continues its marketing activities in about 120 countries abroad. Over the past 5 years, the company has a very productive partnership with ASUS, especially with the recent VivoMini compact PCs; it grabbed the chance to reach the highest level of customer satisfaction.

With increasing technological influence in the field of education, Sürat Education Tools desired to add value to the quality service it offers to students and needed a computing solution that will facilitate both students’ and

educators’ lives. In the trilogy of smart boards, projectors and computers, they decided to benefit from VivoMini compact PCs offered by ASUS for the most important piece, computers’ quality and efficiency.

In the period before ASUS, Sürat could not receive enough before and after sales support and ASUS’s experienced staff and pre-sales and after sales support quality played a vital role in the decision making process. Established with the objective of eliminating errors in the 40 minutes long classes; Sürat Education Tools benefited from ASUS customer-oriented business model.

Offering the right services and products is the first step towards setting up a real ‘smart hospital’.

Page 39: BThaber Sayı 1078
Page 40: BThaber Sayı 1078