Upload
others
View
5
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
T.C
İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SANAT TARİHİ ANABİLİM DALI
YÜKSEK LİSANS TEZİ
DİONYSOS ŞENLİKLERİNİN RÖNESANS VE BAROK RESİM SANATINA
YANSIMALARI
HAZIRLAYAN:
ÖZNUR GÜZEL 2501030300
TEZ DANIŞMANI:
Doç. Dr. ZÜHRE İNDİRKAŞ
İSTANBUL, 2006
ÖZ
Bu çalışmada Dionysos tapımının temel nitelikleri ile Dionysos şenlikleri ve
bu şenliklerde yer alan öğeler incelenmiş, şenliklerin Rönesans ve Barok resim
sanatlarına ne şekilde yansıdığı araştırılmıştır.
Çalışmanın birinci bölümünde Tanrı Dionysos’un nitelikleri, ve tapımı her
yönüyle incelenmiştir. İkinci bölümde Dionysos adına yapılan şenliklerin kaynağı,
nitelikleri ve ne gibi sonuçlar doğurduğu üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde ise
şenlik resimlerinde yer alan öğeler üzerinde durulmuş ve ardından Rönesans ve
Barok resim sanatlarındaki Dionysiak şenlik sahneleri incelenmiştir.
Çalışmanın sonucunda Rönesans ve Barok dönemlerdeki siyasi kültürel ve
felsefi yapıların Dionysiak sahnelerin farklı açılardan betimlenmesine neden olduğu
ortaya çıkmıştır.
ABSTRACT
The aim of the thesis is to examine the basic characteristics of Dionysos
worshipping and the Festival of Dionysos as well as the elements that take place in
these festivals and to explore how these festivals are reflected to the art of
Renaissance and Baroque.
In the first section of the work, the characteristics God Dionysos and the
worshipping is examined in every aspect. In the second section, the roots, attributes
and the results of the festivals made in the name of Dionysos is emphasized. In the
third section, the elements that took place the festival paintings and then the
Dionysiac festival scenes in the Renaissance and Baroque art is closely examined.
As a conclusion of the study, it is seen that the political, cultural and
philosophical structures during the Renaissance and Baroque period caused the
Dionysiac scenes to be depicted from different perspectives.
ii
ÖNSÖZ
Sanatın her alanında derin izler bırakmış olan Dionysos tapımının her
yönüyle ele alındığı bu çalışmada, tapımın en önemli unsuru olan Dionysos
şenliklerinin alt yapısı ile bu şenliklerin Rönesans ve Barok resim sanatına ne şekilde
yansıdığı incelenmiştir. Şenlik betimlerinin biçimsel olarak ele alınmasının ötesinde,
sosyal ve kültürel açıdan nasıl değerlendirildiği de araştırmanın konusu kapsamına
alınmıştır.
Rönesans ve Barok dönemlerinin Dionysos şenlik sahneleri ele alınırken, aynı
zamanda birebir şenlik sahnesi olmasa da şenliklerdeki öğeleri bir arada barındıran
sahneler de bu kapsamda incelenmiştir.
Dionysos kültünün çeşitli yönleriyle incelendiği pek çok kaynağın yanı sıraa,
bu tapımın kutsal kitabı olarak nitelendirilen Euripides’in Bakkhalar tragedyası ve bu
tapımı farklı yönlerden ve farklı bir bakış açısıyla ele alındığı Malcolm Bull’un “The
Mirror Of The Gods” adlı eserinin Dionysos’la ilgili olan bölümü tezin temel
kaynaklarını oluşturmuştur.
Terimsel bütünlüğün sağlanması amacıyla, alıntılar dışındaki Yunanca ve
Latince kökenli sözcüklerde Azra Erhat’ın “Mitoloji Sözlüğü” esas alınmıştır.
Dionysos Şenlikleri kimi zaman, yazının gidişatına göre Dionysialar olarak da ifade
edilmiştir.
iii
İÇİNDEKİLER
Sayfa No
ÖZ
ABSTRACT
ÖNSÖZ ................................................................................................................. i
İÇİNDEKİLER ..................................................................................................... iii
RESİM LİSTESİ ...................................................................................................vi
KISALTMALAR LİSTESİ...................................................................................xiii
GİRİŞ ...................................................................................................................1
BİRİNCİ BÖLÜM
1. DİONYSOS ......................................................................................................2
1.1. Adları .......................................................................................................2
1.2. Simgeleri .................................................................................................4
1.3. Doğumu ve Tanrısal Kimliğinin Oluşumu...............................................7
1.4. Kökeni ......................................................................................................11
1.5. Dionysos ve Şarap....................................................................................12
1.6. Dionysos ve Maske ..................................................................................15
İKİNCİ BÖLÜM
2. DİONYSOS ŞENLİKLERİ ............................................................................17
2.1. Dionysos Şenlikleri ve Özellikleri ...........................................................17
2.2. Dionysos Şenlikleri ve Tragedyanın Doğuşu...........................................22
iv
Sayfa No
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. DİONYSOS ŞENLİKLERİNİN RÖNESANS VE
BAROK RESİM SANATINA YANSIMALARI ......................................24
3.1. Şenlik Resimlerindeki Öğeler ..................................................................24
3.1.1. Dionysos.......................................................................................24
3.1.2. Bakkhalar .....................................................................................25
3.1.3. Satyrler .........................................................................................26
3.1.4. Silenos..........................................................................................27
3.1.5. Pan................................................................................................28
3.1.6. Priapos..........................................................................................29
3.1.7. Ariadne.........................................................................................30
3.2. Rönesans ve Barok Resim Sanatına Yansımaları ...................................31
3.2.1. Rönesans ......................................................................................31
3.2.2. Barok............................................................................................37
SONUÇ.................................................................................................................47
KAYNAKÇA .......................................................................................................49
EKLER
RESİMLER
v
RESİM LİSTESİ
Resim 1- “Dionysos’un doğumu” M.Ö. 5. – 4. yy.’lar. Ulusal Müze, Toronto. www.utexas.edu/courses/larrymyth/21Dionysus.html Resim 2- “Dionysos” Antik vazo.
http://www.vroma.org/images/mcmanus_images/dion_eye.jpg Resim 3- “Dionysos”. Antik vazo. M.Ö. 5.yy.
http://www.holycross.edu/departments/classics/jhamilton/mythology/dionysus/dionysus1.JPG
Resim 4- “Dionysia”. M.Ö. 480. Bibliotheque Nationale, Paris.
bama.ua.edu/~ksummers/ cl222/LECT10/sld001.htm Resim 5- “Dionysos” Antik Figür , 500-490 BCE, from Vulci. Antikensammlung, Munih.
http://www.utexas.edu/courses/larrymyth/images/dionysus/IB-Dionysus%20Kleophrades.jpg
Resim 6- Velasquez “Dionysos’un Zaferi” (1597) Tuval üzerine yağlıboya, 165x225
Uffizi Müzesi, Floransa http://www.ibiblio.org/wm/paint/auth/caravaggio/bacchus.jpg
Resim 7- Leonard Gaultier “Bakkhalar” 1614.
Svetlana Alpers, The Mirror of the Gods, R. 82. s. 226 Resim 8- Rubens (1577-1640) “Andiosluların Dionysiası” (detay) National Museum, Stokholm Svetlana Alpers, The Making of Rubens, R. 96, s. 128.
vi
Resim 9- Jusepe de Ribera (1591–1652) Gravür. 26.8 x 43.9 cm Svetlana Alpers, Making of The Rubens, R. 77. s. 109. Resim 10- Rubens (1577-1640) “Sarhoş Silenus” (detay) (1620) Tuval üzerine yağlıboya 133.5 x 197 cm. National Gallery, Londra. Svetlana Alpers, The Making of Rubens, R. 102, s.133. Resim 11- Sébastien Bourdon (1616-1671) “Dionysia” 17. yy. Hermitage Müzesi, St. Petersburg www.hermitage museum.org Resim 12- Poussin (1594-1665) “Pan ve Syrinks” (1637-38) Tual Üzerine yağlıboya, 106 x 82 cm Gemäldegalerie, Dresden Resim 13- Giovanni Bellini (1426-1516) “Tanrıların Eğlencesi” Tuval üzerine yağlıboya, 170 x 188 cm. Naitonal Gallery, Washington
www.ibiblio.org Resim 14- “Uyuyan Ariadne”
Mermer, M.Ö. 2. yy Roma. http://employees.oneonta.edu/farberas/arth/arth212/Early_Christian_art.html
Resim 15- Alessandro Turchi (1578-1649), “Dionysos ve Ariadne” Hermitage Müzesi, St. Petersburg
http://www.personal.utulsa.edu/~johnpowell/BachusEtAriane/HTM_files/Title_page.htm
vii
Resim 16- Andrea Mantegna (1431-1506) “Şarap Fıçısısyla Dionysia” (1470) Gravür, 29.8 x 43.8 cm.
http://www.metmuseum.org/toah/ho/08/eustn/ho_1986.1159.htm Resim 17- Andrea Mantegna
“Silenus’lu Dionysia” (1470) Gravür, 29.9 x 43.7 cm. http://www.metmuseum.org/toah/hd/mypr/ho_29.44.15.htm
Resim 18- Piero di Cosimo (1461-1521)
“Talihsiz Silenus” (1505 – 1510) Tuval üzerine yağlıboya Fogg Art Museum, Cambridge www. wga.hu/index1.html
Resim 19- Agostino Veneziano (1490-1540)
“Silenus’un Alayı” (1520-1525) Gravür, 18.5 x 25.9 cm. http://www.metmuseum.org/toah/hd/poet/ho_49.97.82.htm
Resim 20- Tiziano Vecellio (1490-1576) “Dionysos ve Ariadne” (1520-1522 ) Tuval üzerine yağlıboya, 175 x 190 cm. National Museum, Londra.
The History and Techniques of the Great Masters Titian s. 131 Resim 21- Tiziano Vecellio “Andrioslular” (1525) Tuval üzerine yağlıboya Prado Müzesi, Madrid
The History and Techniques of the Great Masters Titian s. 49. Resim 22- Marten van Heemskerck (1498-1574) “Dionysos’un Zafer Alayı” (1537-1538) Panel üzerine yağlıboya, 56 x 107 cm. Kunsthistorisches Müzesi, Viyana
www. wga.hu/index1.html
viii
Resim 23- Caravaggio (1573-1610) “Dionysos” (1593) Tuval üzerine yağlıboya, 67 x 53 cm Galleria Borghese, Roma Resim 24- Caravaggio (1573-1610) “Dionysos” (1596) Tuval üzerine yağlıboya, 95 x 85 cm Galleria degli Uffizi, Floransa. Resim 25- Annibale Caracci (1560-1609) “Dionysos ve Ariadne’nin Zaferi” (1597-1602) Fresk Farnese Sarayı, Roma
www.wga.hu/.../annibale/ farnese/farnese1.html Resim 26- Rubens (1577-1640) “Andriosluların Dionysiası” (1635) Tuval üzerine yağlıboya, 200 x 215 cm. Nationalmuseum, Stokholm Svetlana Alpers, The Making of Rubens, R. 96, s. 128. Resim 27- Rubens
“SarhoşSilenus”(1616-1617) Panel üzerine yağlıboya, 205 x 211 cm. Alte Pinakothek, Münih. Svetlana Alpers, The Making of Rubens, R. 63, s. 102.
Resim 28- Rubens “Sarhoş Silenus” (1620) Tuval üzerine yağlıboya, 133.5 x 197 cm.
National Gallery, Londra Svetlana Alpers, The Making of Rubens, R. 102, s. 133.
Resim 29- Rubens “Dionysia” (1618) Tuval üzerine yağlıboya, 91 x 107 cm. Pushkin Museum, Rusya.
Svetlana Alpers, The Making of Rubens, R. 88, s. 120.
ix
Resim 30- Rubens “Dionysos” (1638-1640) Tuval üzerine yağlıboya, 191 x 161.3 cm. Hermitage Müzesi, St. Petersburg
Svetlana Alpers, The Making of Rubens, R. 100, s. 131.
Resim 31- Cornelius de Vos (1584/85-1651) “Dionysos’un Zaferi” Tuval üzerine yağlıboya. Prado Müzesi, Madrid. http://www.utexas.edu/courses/larrymyth/21Dionysus.html
Resim 32- Jusepe de Ribera (1591-1652) “Sarhoş Silenus” (1628) Gravür, 26.8 x 43.9 cm. http://www.metmuseum.org/toah/hd/poet/ho_22.67.14.htm
Resim 33- Nicolas Poussin (1594-1665) “Puttilerin Dionysiası” (1626) Tuval üzerine yağlıboya, 74 x 84 cm. Galleria Nazionale d’Arte Antica, Roma.
www.wga.hu/html/ p/poussin/1/09plague.html
Resim 34- Nicolas Poussin (1594-1665) “Andriosluların Dionysiası” (1628-1630) Tuval üzerine yağlıboya, 121 x 175 cm. Louvre Müzesi, Paris.
www.wga.hu/html/ p/poussin/1/09plague.html
Resim 35- Nicolas Poussin (1594-1665) “Pan Heykeli Önünde Dionysia” (1631-1633) Tuval üzerine yağlıboya, 100 x 142.5 cm. National Gallery , Londra.
www.wga.hu/html/ p/poussin/1/09plague.html Resim 36- Nicolas Poussin (1594-1665) “Altın Buzağaya Tapınma” (1634) Tuval üzerine yağlıboya, 154 x 214 cm. National Gallery, Londra.
www.wga.hu/html/ p/poussin/1/09plague.html
x
Resim 37- Nicolas Poussin (1594-1665) “Pan’ın Zaferi” (1636) Tuval üzerine yağlıboya, 134 x 145 cm. National Gallery, Londra.
www.wga.hu/html/ p/poussin/1/09plague.html
Resim 38- Nicolas Poussin (1594-1665) “Dionysos’un Doğası” (1630) Tuval üzerine yağlıboya, 97 x 136 cm. Louvre Müzesi, Paris.
www.wga.hu/html/ p/poussin/1/09plague.html
Resim 39- Nicolas Poussin (1594-1665) “Dionysos ve Midas” (1629-1630) Tuval üzerine yağlıboya, 98 x 130 cm Alte Pinakothek, Munih. www.wga.hu/html/ p/poussin/1/09plague.html
Resim 40- Claes Cornelisz Moeyaert (1590-1655) “Dionysos’un Zaferi” (1624) Tuval üzerine yağlıboya Mauritshuis, The Hague.
http://www.wga.hu/frames-e.html?/html/p/poussin/1/09plague.html Resim 41- Jacques Blanchard (1600-1638) “Dionysia” (1636) Tuval üzerine yağlıboya, 138 x 115 cm. Güzel Sanatlar Müzesi, Nancy
http://www.wga.hu/index1.html
Resim 42- Sebastien Bourdon (1616-1671) Tuval üzerine yağlıboya, 50 x 85 cm.
www.hermitagemuseum.org
Resim 43- Alessandro Magnasco (1667-1749) “Dionysisak Sahne” (1710) Tuval üzerine yağlıboya, 110,5 x 167,5 cm Hermitage Müzesi, St. Petersburg.
http://www.wga.hu/index1.html
xi
Resim 44-Michel – Ange Houasse (1680 - 1730) “Dionysia” (1719) Prado Müzesi, Madrid.
www.artunframed.com/ houasse.htm Resim 45-Francesco Zuccarelli (1702-1788) “Dionysia” (1740) Galeri Akademia, Venedik.
www.weinrausch.de/.../ zuccarelli/zuccarelli.htm
xii
KISALTMALAR
Adı geçen eser a.g.e. Aynı yayın a.y. Bakınız Bkz. Çeviren Çev. Cilt c. Resim R. Sayfa s.
xiii
GİRİŞ
Antik dönemlerde olduğu kadar, daha sonraki yüzyıllarda da sanatın her
alanında etkilerini gördüğümüz Tanrı Dionysos adına yapılan şenliklerin, Rönesans
ve Barok resim sanatlarına yansımalarının incelendiği bu çalışma üç temel
bölümden oluşmaktadır.
Birinci bölümde Tanrı Dionysos’un nitelikleri ve tapımı üzerinde durulmuş,
adları, simgeleri, doğumu, tanrısal kimliği ve coğrafi kökeni ile şarapla ve maskeyle
olan ilişkileri incelenmiştir. İkinci bölümde Dionysos adına yapılan şenliklerin
temeli ve yapısı incelenmiş ve bu şenliklerin tragedya sanatının doğuşunda nasıl bir
etkisi olduğu üzerinde durulmuştur. Üçüncü bölümde ise şenlik sahnelerindeki
öğeler ayrı ayrı incelenmiş, ardından bunların Rönesans ve Barok resim sanatlarına
yansımaları araştırılmıştır.
Sonuç olarak Dionysiak sahnelerin Rönesans ve Barok dönemlerdeki
biçimsel farklılıklarının yanı sıra, bu dönemlerdeki siyasi, kültürel ve felsefi
yapılarla doğru orantılı olarak farklı açılardan ele alınıp işlendiği görülmüştür.
1
BİRİNCİ BÖLÜM
1. DİONYSOS
Dionysos Olymposlular’dan oldukça farklı bir tanrıdır. Gerek doğum
söylencesi, gerekse Antik dünyadaki etkileri ve etkinlikleri bakımından panteona
aykırı bir tanrı olarak görülmüştür.
Antikite’de, her ne kadar şarap ve esrikliğin tanrısı olarak yüceltilmişse de
aslında öncelikle bereket bağışlayan doğa tanrısı olarak tasarımlanmıştır. O elmanın
ve incirin bulucusuydu1. Aynı zamanda bir ağaç tanrısı2 olarak tapınç gören
Dionysos’un Boetia’da ünvanlarından biri “ağacın içindeki Dionysos”du3. Antik
metinlerde “ağacın Dionysos”una kurbanlar verildiği4 yazılıdır. O çam ağacının,
bahar çiçeklerinin, asma yapraklarının, başka bir deyişle doğada insanı en çok
etkileyen , yaşama yön veren bitkilerin ve bunlar arasında üzüm ve çok kez
kutsanmış olan şarabın tanrısıydı5.
1.1. Adları
Tanrının Dionysos dışında pek çok adı bulunmaktadır. Bunlar Bakkhos,
Euhios, Bromios, Iakkhos, Eleutheros ve Dithyrambos’tur.
Dionysos adı “Di” kökünden gelen ve tanrı anlamını taşıyan “Dio” ile
“Nysa” sözcüğünün birleşmesinden oluşmuştur. “Nysa” Euripides’in
Bakkhalar’ında “Vahşi hayvanların yatağı” ve Dionysos’un büyüdüğü dağ olarak
nitelenmektedir. Bu dağ, Homeros’un İlyada’sında Trakya’da gösterilmektedir, ama
1 J. G. Frazer, Altın Dal, Çev. Mehmet H. Doğan, Payel Yayınları, İstanbul., 1991, s.311. 2 J. G. Frazer, a.g.e., s.311. 3 J. G. Frazer, a.g.e., s.311’den Hesychius, s.v. 4 J. G. Frazer, a.g.e., s.311’den Plutharkos Quaest, Conviv. V.3. 5 F.O. Walter, Dionysus Myth and Cult, Dallas, 1993, s. 52.
2
Tesalya’da, Makedonya’da, Hindistan’da ve Arabistan’da da Nysa dağları vardır.
Anadolu’da Aydın yöresinde de Nysa adlı bir kentin yıkıntıları görülmektedir6.
Bakkhos, tanrının coşkusuna kapılıp dinin gizemlerine erişmek anlamını
taşımaktadır. “Bakkheuo” fiilinden türemiştir7. Iobakkhos olarak da karşımıza çıkan
bu ad “söyleyen, bildiren” anlamını da içermektedir.
Euhios, kadın tapıcılar alayının, tanrının coşkunluğu içinde kendilerinden
geçmiş bir şekilde “euhoy” ya da “euhay” diye bağırmalarından türemiş olan bir
addır8. Bromios, “gürleyen” ya da “gümbürdeyen” anlamına gelmektedir ve doğaya
öykünmeden meydana gelmiş bir ses benzetmesidir9. Bu ad Dionysos’un yıldırımlar
içinde doğmasıyla da ilişkilidir10. Iakkhos ise “çığlık” anlamına gelen “Iakkhe”
sözcüğünden türemiştir11. Her şeyden önce, doğa ve yaban hayatının tanrısı olan bu
tanrıya, doğaya öykünerek sıfatlar koyulması doğal kabul edilebilir. Aynı zamanda
şarabın ve esrikliğin tanrısına “özgür” anlamına gelen Eleutheros da denmektedir.
“İki kez doğmuş” anlamına geldiği ileri sürülen Dithyrambos da
Dionysos’un adlarından biridir ve tanrıyı övmeye kutlamaya yarayan bir sözcük
olarak kabul edilmektedir12. Tanrı Dionysos için söylenen sözlü, müzikli eserlere de
dithrambos denmektedir ve tragedyaya doğrudan kaynak olması yönüyle de
önemlidir.
6 A. Erhat, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2001, s. 93. 7 Ç. Dürüşken, Romanın Gizem Dinleri, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul, 2000, s. 85. 8 A. Erhat, a.g.e., s.93. 9 Ç. Dürüşken, a.g.e., s. 86. 10 Euripides, Bakkhalar., Çev. Sabahattin Eyüboğlu , Ankara, 1944, s. 7. 11 Ç. Dürüşken, a.g.e., s. 86. 12 Azra Erhat, a.g.e., s.97
3
1.2. Simgeleri
Dionysos’un da bütün öteki tanrılar gibi çeşitli simgeleri vardır. Bunlardan
biri olan thyrasos, ucunda çam kozalağı ya da bir demir bulunan, sarmaşık ve asma
dallarıyla sarılı uzun bir değnektir. Bu değnek hem dini bir sembol hem de bir
silahtır13. Dionysos dininde tabiatta, ruhlarda ve bitkilerde uyuyan coşkunluğun
sembolü olan nartheks de onun simgelerinden biridir. Bir tür kamış olan nartheksin
içindeki öz, kabuğu yanmadan uzun süre yanar14.
Dionysos’un, yalnızca bitkilerin tanrısı sayıldığı zamanlarda, boğada yaşam
sürdüğüne inanılıyordu. Bu nedenle boğa da, çok kez “boğa boynuzlu” olarak anılan
tanrının simgelerinden biri olmuştur. Euripides, Bakkhalar tragedyasında, “Zeus
doğurdu boğa boynuzlu tanrıyı”15 sözleriyle Dionysos’un boğa ile
özdeşleştirilmesine değinmektedir. Şenliklerinde de Dionysos’un boğa şeklinde
göründüğüne inanılmaktaydı ve şenlikteki kadınlar tarafından “Gel Dionysos, kutsal
tapınağına denizden gel; boğa ayağınla koşarak, üç Güzel Kız Kardeşle (Graces)
tapınağına gel; Ey güzel boğa, Ey güçlü boğa!”16 diye bir türkü söylenirdi. İnsanlar
toprağın bereketini arttırabilmek için yapılan şölenlerde, ibadet olarak boğayı
parçalayıp yiyorlardı17. Söylenceye göre titanlar onu boğa şeklindeyken
parçalamışlardı18. Giritliler ise Dionysos’un acılarını ve ölümünü temsil ederlerken
canlı bir boğayı dişleriyle parçalarlardı19. Boğa aynı zamanda Anadolu’nun erken
dönemlerinden beri hayvansal eril bereketi simgelemesi ve çoğu kez fallik semboller
arasında gösterilmesi yönüyle de önem taşımaktadır20. Fallus, bereket tanrılarını
temsil eden simgelerden biridir. Kırsal Dionysialar’da ve daha sonraları kutlanan
13 Euripides, a.g.e., s.5. 14 Euripides, a.g.e., s.10. 15 Euripides, a.g.e., s.9. 16 J. G. Frazer, a.g.e., s. 318 den Plutarkhos, Quaest. Graec. 36. 17 Euripides, a..g.e., s.9. 18 J. G. Frazer, a.g.e., s. 318’den Nonnus, Dionys. Vi. 205. 19 J. G. Frazer, a.g.e., s. 318’den Firmicus Maternus, De errore profan. Religionum. 6. 20 F.E. Dökü, “Anadolu’da Eril Bereket, Koruyucu Kültler ve Tanrılar”, Arkeoloji Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniv. Sosyal Bil. Ens., Antalya, 2000, s. 24.
4
Kent Dionysiaları’nda vücudundan soyutlanmış ereksiyon durumunda taşınan
falluslar, Dionysos’u ve onun tarımsal bereketini temsil etmektedir. Euripides’deki
bu “boğa boynuzlu tanrı” betimiyle, Dionysos’un eril bereket tanrısı kimliğine de
gönderme yapılmaktadır. Dioniysiak sahnelerde görülen satirler, Pan ve Priapos da
bir yönüyle, doğanın eril seksüel gücünü temsil eden kimlikler olarak kabul
edilebilir.
Sepet de, tarımın ve bereketin tanrısı Dionysos’un simgelerinden biridir21.
Ürün devşirmede çiftçilerin tohumu samandan ayırmak için kullandıkları sepet
Dionysos şenliklerinde de içinde bir fallusla taşınmaktaydı.
Şarabın tanrısı Dionysos’un en önemli simgelerinden biri de şarabın asıl
malzemesi olan üzüm ve asma yapraklarıdır. Ayrıca aslan / leopar da onun
simgelerindendir. Bu her iki simgeyi de kapsayan söylene göre; Kral Lykurgos’un
hışmından kaçan tanrı Dionysos, deniz dibine Tethis’in yanına sığınır22. Daha sonra
adalara geçer. Kayalık bir adanın sahilindeyken kimi korsanlarca yakalanıp, Mısır ya
da Kıbrıs’a götürülerek köle olarak satılmak istenir. Tanrıyı bağlarlar ve her
bağlayışlarında ipler kendiliğinden düşer ve bu durum dümencinin dikkatini çeker.
Dümenci bu gencin tanrı olabileceğini düşünür, onu serbest bırakmaları için
arkadaşlarını ikna etmeye çalışır. Ama kimse dümencinin sözünü dinlemez. Bunun
üzerine bütün gemi şarapla dolar, yelken ve direkler asma dalları, üzüm salkımları ile
donanır. Tutsak genç ise kükreyen bir aslana dönüşür ve kaptanın üzerine atlar. Bunu
21 Ö. Nutku, Dünya Tiyatrosu Tarihi I, Mitos Boyut Yayınları, İstanbul, 2000, s. 28. 22 Homeros’un İlyada’sında yer alan Dionysos’un Lykurgos’tan kaçıp denize sığınmasını anlatan söylen şu şekildedir:
“O (Lykurgos) bir gün, kutsal Nysa Dağı’nda kovalamaya kalkıştı Dionysos’un sütninelerini, sütnineler hep birlikte yere attılar değneklerini, dayak yediler yiğit öldüren Lykurgos’un övendiresiyle, o vakit Dionysos’un ödü koptu, denizin dalgalarına attı kendini, Lykurgos’un homurtusundan bir titreme almıştı Dionysos’u, Thetis’te hemen çekti onu içine.”
Homeros, İlyada, Can Yayınları, Çev. Azra Erhat - A. Kadir, İstanbul, 1998, VI. : 132-138.
5
gören korsanlar korkudan denize atlarlar ve birer yunus balığı oluverirler. Bu
felaketten yalnızca dümenci kurtulur23.
Dionysos’un simgeleri arasında keçi ya da oğlak da yer almaktadır.
Typhon’un hiddetinden kurtulmak için Mısır’a kaçan tanrıların her biri Zeus’un
liderliğinde farklı bir varlığa dönüştürülmüştür. Hera beyaz bir ineğe, Venüs balığa,
Apollon kargaya dönüştürülürken Dionysos da bir keçiye dönüştürülmüştür24. Bu
nedenle ona tapınanlar canlı bir keçiyi parçalayıp çiğ çiğ yerlerken25, tanrının
bedenini yiyip kanını içtiklerine inanıyorlardı.
Dionysos tapımında yer altı yaşamının bekçisi olan yılan da tanrının
simgelerinden biridir. Yılanlar, yeraltına giren ruhların koruyucuları ve aynı zamanda
bereket tanrılarının simgeleriydiler. Zeus bir yılan şekline girerek Kore ile birleşmiş,
bu birleşmenin sonucunda da Dionysos Zagreus doğmuştur26. Bir bereket tanrısı
olmasının yanında bu doğum söyleni de yılanın onun simgelerinden biri olmasının
nedenlerindendir.
Bakkhalar avlayıp yedikleri ceylanların postlarını omuzlarına takarak Tanrı
Dionysos ile birleştiklerine inanırlardı. Tanrının simgelerinden olan bu benekli
ceylan postlarına nebris adı verilmekteydi27.
Bunlardan başka davul, tef ve flüt de Dionysos’un simgelerindendir. Çocuk
Dionysos’un sesinin duyulmaması için nymphalar tarafından kullanılan bu aletler
daha sonraları, Dionysos şenliklerinde de kullanılan, şenliklere katılanların vecd
halinde kendilerinden geçmelerine eşlik eden müzik aletleri olmuşlardır. Bu müzik
23 B. Cömert, Mitoloji ve İkonografi, Ayraç Yayınevi, Ankara, 1999, s. 42. 24 Ovidius, Metamorphoses, Çev. Mary M. Innes, Penguen Books, 1955, v. 325-364, s. 125;
Ovidius, Dönüşümler, Çev. İsmet Zeki Eyüboğlu, Payel Yayınevi, 1994, Kitap v. 328-330, s. 125 ; Apollodaurus, The Lybrary of Greek Mythology, Çev. Robin Hard, Oxford Universty Press, New York, 1997, Book iii., s.102:4.
25 J. G. Frazer, a.g.e., s. 321 , Arnobius, Adv. Nationes, v. 19. Karş. Suidas, s.v. 26 Euripides, a.g.e., s. 9. 27 Euripides, a.g.e., s .9.
6
aletlerinin Dionysos için nasıl bir anlam taşıdığını Euripides’in Bakkhalar
tragedyasında tanrının kendi ağzından şu şekilde yansıtılmaktadır:
“Ey karanlık diyarı Kureta’ların,
Girit’te Zeus’un doğduğu kutsal mağaralar,
Orada icad ettiler benim için,
üç sorguçlu miğfer giyen Korybant’lar
çembere gerilen deriyi,
Orada karıştı coşkun davul sesleri
Phrygia kavallarının tatlı nefeslerine.
Korybant’lar davulu Rhea anamıza verdiler
Bacchaların çığlıkları arasında
gümbürdesin diye.
Onu coşkun Satyrler Ana Tanrıdan aldılar
Sesini korolara karıştırdılar,
Dionysos’a hoş gelen Trieterit bayramlarında” 28
1.3. Doğumu ve Tanrısal Kimliğinin Oluşumu
Dionysos’un doğumuna ilişkin iki farklı doğum söylencesi vardır. Bunlardan
biri Thebai, diğeri de Girit kökenlidir. Thebai kökenli olan söylenceye göre Zeus ,
Thebai kralı Cadmus’un kızı Semele’ye aşık olur. Zeus’la birleşen Semele gebe
kalır. Bu durum Zeus’un eşi Hera tarafından kıskançlıkla karşılanır. Bu söylencedeki
Hera’nın kıskançlığı Ovidius’un dizelerinde şu şekilde anlatılmaktadır:
“Semele’nin karnındaki yüce Iüpitter dölü
dokunuyordu ona, dilinden şu acı sözler düşmedi:
Şikayetlerim ne işine yaradı? O kadınla
savaşmalıyım.
28 Euripides, a.g.e., s. 10.
7
Öldürmeliyim onu, Iuno’nun adı benim için
zorunluysa,
Elimdeki incili süslü değnek zorunluysa,
Zorunluysa Zeus’un eşi ve karısı olmam.
Ortağım olan kadın gizlice buluşmuş kocamla,
Sevişmiş doyasıya, ....
Bunun da ötesinde gebe kalmış ondan,
Dolmuş dölyatağına suçunun kanıtı.
Ben bile zar zor anne olmuştum,
O ise, güzelliğiyle ve cazibesiyle başarmış bu işi.
Ben Saturnus’un kızıysam, yok ederim onun
güzelliğini.
Styx sularına batırırım onu, Zeus’un elleriyle”29
Deliye dönen Hera30 yaşlı bir kadın kılığında Semele’ye gider ve ona,
Zeus’a bütün görkemiyle kendisine görünmesi için yalvarmasını söyler. Bunun
üzerine Zeus bütün yıldırımlarıyla Semele’ye görünür ve Semele bunun sonucunda
yanarak ölür. Söylenin bu bölümü Ovidius’un dizelerinde şu şekilde dile
getirilmektedir:
“Saturnus’un kızı sevişirken seni nasıl görüyorsa,
Venus’un sevgi bağlarıyla,
Benimle de öyle ol yatağında.
Konuşurken kendisi, susmasını ister tanrının,
Sözleri boşlukta yayılır.
29 Ovidius, a.g.e., iii. 263-274, 284-318, s. 81; Ovidius, a.g.e., III. Kitap 263-274, 284-318, s. 77-78. 30 Diğer bir söylenceye göre de “Zeus, oğlunu kıskanç karısının elinden zor kurtarır, bir keçiye
dönüştürmek zorunda kalır onu. Hermes, Dionysos’u yeri pek bilinmeyen Nysa dağına, nympha’lar arasına götürür. Bu periler, Dionysos’u büyütüp eğitirler. Eğiticileri arasında Silenos da vardır. Dionysos, gençlik yaşına gelince üzümü ve şarap yapma sanatını bulur. Bir söylenceye göre, bu tatlı içkiden biraz fazla kaçırdığı için Hera’nın hışmına uğrayarak delirir. Sonra, nympha’lardan, satyr’lerden, silenos’lardan oluşan alayıyla dünyayı dolaşmaya başlar. Her gittiği götürür. Apollodoros’a göre, şarap tanrısı, Mısır’a gittiğinde, delilikten hala kurtulamamıştır. Phrygia’ya gelince, Rhea tarafından iyileştirilir.” B. Cömert, a.g.e., s. 42.
30 Ovidius, a.g.e., iii. 263-274, 284-318, s. 81; Ovidius, a.g.e., III. Kitap 263-274, 284-318, s. 77-78.
8
Tanrı inler, artık ne dönebilir ne de andını bozabilir.
Çıkar göklere, yorgun argın ve üzgün.
Toplar başını sallayarak bulutları,
Fırtınaları,rüzgara karışmış şimşekleri,
gök gürültülerini, yıldırımları yükünü azaltsınlar diye.
Almaz yanına yüz kollu dev Typhon’u yakan ateşi,
Yoksa daha da korkunç olurdu bu iş sonra.
Daha az dehşet saçan bir yıldırım vardı,
Tanrı bunu alır götürür Agenor’un konağına,
Ölümlü kız dayanamaz gökleri titreten gümbürtülere,
Kocasının belirtileri sayılan bu alevler içinde yok
olup gider.”31
Semele öldüğü zaman karnındaki yedi aylık çocuğu düşürür. Zeus da onu
alıp baldırına saklar ve zamanı geldiğinde onu yeniden doğurur. Söylencenin bu
bölümü Ovidius’un dizelerinde şu şekilde anlatılmaktadır:
“Anasının karnından daha büyümemiş olan çocuk
çıkarılır.
Ana karnındaki gerekli süreyi,
Babasının kalçasına yapışarak geçirir, inanmak
gerekirse.
İlk özenli ana bakımını Ino gösterir çocuğa, gizlice,
Sonradan verilir çocuk Nysa dağının nymphalarına.
Saklarlar onu dağ oyuklarında, sütle beslerler.
Yazgının isteğine uyarak işler yürürken yeryüzünde,
Kurtulur bütün endişelerden beşiği, İki kez doğmuş
Bacchus’un.”32
31 Ovidius, a.g.e., iii. 263-274, 284-318, s. 81; Ovidius, a.g.e., III. Kitap 263-274, 284-318, s. 77-78. 32 Ovidius, a.g.e., iii. 263-274, 284-318, s. 81; Ovidius, a.g.e., III. Kitap 263-274, 284-318, s.77-78.
9
Ayrıca Euripides’in Bakkhalar tragedyasında Dionysos’un ilk sözleri şu
şekildedir:
“İşte ben, Zeus’un oğlu Dionysos, Kadmos’un kızı Semele’nin yıldırım dolu
şimşekler içinde doğurduğu tanrı.” 33
Thebai söylenin dışında bir de Girit kökenli Dionysos Zagreus (uzuvları
koparılmış Dionysos) söylencesi vardır. Bu doğuş efsanesine göre ise, Zeus yılan
kılığına girerek, bir mağarada ağ ören Persephone’yle ilişkiye girer ve bu ilişkinin
sonucunda Persephone mağarada Dionysos’u doğurur. Çocuk büyüyünce Zeus’un
onu, kendisinin ardılı ilan edip evrenin hakimiyetini ona vermeye kalkışması üzerine
öfkelenen Hera’nın buyruğu ile Titanlar çocuğu oyuncaklarla kandırıp çalılığın içine
çekip parçalarlar ve çocuğun bedenini çeşitli otlarla kaynatıp yerler34. Çocuğun
kanının aktığı yerde ise bir nar ağacının bittiği görülür. Ama babaannesi Rhea çocuk
Dionysos’un bütün uzuvlarını bir araya getirerek onu tekrar yaşama döndürür35.
Dionysos’da öteki bitki tanrıları gibi kanlı bir biçimde ölüp, tekrar yaşama
döndüğüne inanılırdı. Doğum söylencelerinden de anlaşılacağı gibi iki kere doğmuş
tanrı olarak kabul edilmektedir. Thebai kökenli olan birinci söylencede, ana
rahminden çıkan Dionysos, hemen babası Zeus tarafından kendi baldırına yerleştirilir
33 Euripides, a.g.e, s..3. 34 Bu söylencenin sonuna dair farklı birtakım görüşler vardır. Firmicus Maternus’a göre olan Girit
kökenli doğum söylencesini şu şekilde anlatılmaktadır: “ Bir Girit kralı olan Jupiter’in (Zeus) yasadışı oğluydu Dionysos. Jüpiter yurt dışına çıkarken tahtını ve asasını çocuk Dionysos’a bırakır, fakat karısı Juno’nun (Hera) çocuğa karşı kıskançlık dolu bir nefret beslediğini bildiği için Dionysos’u bağlılıklarına güvenebileceğine inandığı muhafızların bakımına emanet eder. Ama Juno muhafızlara rüşvet vererek çocuğa eğlenmesi için oyuncaklar verir; ustaca yapılmış bir ayna, çocuğu bir çalılığın içine çeker, orada onun emrindeki Titanlar çocuğun üzerine saldırır, bacaklarını, kollarını koparır, bedenini çeşitli otlarla kaynatıp yerler. Ama bu olaya kendisi de karışmış olan kız kardeşi Minerva onun kalbini saklar ve döndüğünde Jüpiter’e verir, işlenen cinayetin tüm öyküsünü anlatır ona. Jüpiter öfkeye kapılıp Titanları işkenceyle öldürtür, oğlunu yitirmekten korktuğu acıyı dindirmek için bir tasvir yapar ve çocuğun kalbini onun içine gizler, daha sonra da onun onuruna bir tapınak yaptırır” . J. G. Frazer, a.g.e., s. 312-315.
35 R. Graves, The Great Myths, c.I. Penguin Books, 1960, s. 103-104 ; Z. İndirkaş, “Dionysos Tanrının Maskesi ya da Maskenin Tanrısı”, Tiyatro Dergisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, S. 5, 2004, s. 56.
10
ve yeniden doğurularak hayat verilir. Bakkhalar tragedyasında bu söylenceden şu
şekilde bahsedilmektedir:
“Gel, Dithyrambos, baldırıma gir,
Bir erkeğin rahminde büyü.
İstiyorum ki, ey Bacchos, Thebai seni
İki kere doğmuş tanrı diye
Ansın ve kutlasın.” 36
Thebai’nin tutucu yapısı ölümlü birinden olma, yani dışarıdan gelme bir
tanrıyı kabul edemezdi. Zeus’un baldırından doğma söylencesiyle (R.1)
Dionysos’un, bir ölümlünün rahminden dünyaya gelmesi engelleniyor ve böylece bir
tanrıdan doğmuş olması sağlanıyordu. Görsel kaynaklarda daha çok Thebai kökenli
söylencenin tasvir edildiğini görülmektedir. Dionysos’un iki kere doğumu,
şenliklerinde de ana tema olarak ele alınmaktadır. Ağacın, toprağın, bereketin tanrısı
olan Dionysos aynı zamanda ölümün ve yeniden dirilişin de tanrısı olarak toprağa,
yani tüm insanlığa yeniden yaşam veren tanrı olarak da tasarımlanmıştır.
1.4. Kökeni
Dionysos bir Lydia – Phrigia tanrısıdır. Euripides’in Bakkhalar’ında
Dionysos kendini şu şekilde tanıtmaktadır :
“Ben Lydia’nın altın ovalarından geliyorum. İran’ın güneşten kavrulan
kırlarını, Baktria’nın uzun surlarını, Media’nın buzlarla örtülü topraklarını, saadet
diyarı Arabistan’ı, tuzlu denizin kıyısında uzanan bütün Asia ülkesini 37 ,
Barbarlar’la Hellen’lerin karışık yaşadığı, güzel hisarlarla süslü şehirleri dolaştım.
36 Euripides, a.g.e., s. 37. 37 Küçük Asya yani Anadolu.
11
Oralarda korolarımı topladım; dinimi, ayinlerimi öğrettim; şimdi kendimi
Hellen’lere tanıtmak istiyorum.” 38
Bakkhalar tragedyasında Dionysos’un Lydia kökenine dair diğer bir ipucu da
yine tanrının ağzından dökülen şu sözlerle ifade edilmektedir:
“Haydi Bakkhalar alayı, Lydia’nın kalesi Tmolos39 dağından gelen sizler,
yabancı ülkelerden toplayıp kendime eş ve yoldaş ettiğim kadınlar, alın Phrygia’dan
getirdiğiniz davulları, anamız Rhea ile benim için icat edilmiş olan davulları; (...)” 40
Bakkhalar tragedyasında kral Pantheus’la Dionysos arasında geçen bir
konuşmada yine tanrının Lydia kökenine değinilmektedir:
“Dionysos:
(...)Çiçekli Tmolos (Bozdağ) dağını bilirsin elbet;
adını duymuşsundur?
Pantheus:
Bilirim; Sard’ların şehrini bir çember gibi kuşatır.
Dionysos:
Ben oradanım; vatanım Lydia’dır.”41
1.5. Dionysos ve Şarap
Yunanlılar’ın Olympos tanrı sistemi, Lydia’nın dağlarını aşıp gelen, halkı
esriklik ve coşkunluk içinde peşinden sürükleyen Dionysos’u kabul etmekte
zorlanmıştır. Dionysos tapımı, şarabın yarattığı esrik ruh haliyle kendinden geçen
kırsal halkın yaşamında cenneti adeta yer yüzünde yaşatan büyülü bir gizem halini
alarak hızlıca yayılmış, halk kendisine daha yakın olan bu tanrı karşısında direnç 38 Euripides, a.g.e., s. 4 – 5. 39 Batı Anadolu’da, Orta Lydia’da bir dağdır (Manisa civarındaki Bozdağ). 40 Euripides, a.g.e., s. 6. 41 Euripides, a.g.e., s. 29.
12
göstermek yerine onu sevinç ve coşkuyla karşılamıştır. Şarabın oluşu, tıpkı
Dionysos’un doğum ve ölüm söylencesinde olduğu gibi bir dram halini almıştır. Bir
doğa ve bereket tanrısı olan Dionysos’un doğum ve ölüm söylencesi şarabın oluş
hikayesiyle şu şekilde özdeşleştirilmiştir:
“Toprak –yahut Semele- uzun kış uykusundan uyanır
uyanmaz Zeus’tan –yahut Gök’ten- gebe kalır. Bu
çiftleşmeden sonra Bacchos doğmaya başlar. İlkbaharda
filizlere su yürüyünce tanrı tomurcuklarda kendini gösterir.
Ama yazın Zeus Semele’yi yıldırımlarıyla yakar. Güneşin
sıcağı toprağı kurutup kavurur. O zaman toprağın başlamış
olduğu işi bitirmek göğe düşer: Bulutlar Bakkhos’u sarar;
çiyler, kaynaklar ve yağmurlar –yani Nymphalar ve
Naiade’lar- asmayı oldurarak Dionysos’u besler ve
büyütürler. Üzümle koparılan tanrı, özünü maddeden
sıyırabilmek için birçok eziyetlere katlanır; parça parça
edilir; küplere hapsedilir; ayaklar altında ezilir. Böylece
Dionysos, kendini insanlara vermek, onlara hayatın sırrını
katabilmek için İsa gibi ıstırap çeker; fakat bu işgenceler onu
öldürmez. Toprağın yetiştirip oldurduğu üzümün içindeki
tanrı, üzümle birlikte topraktan koparılıp ezildikten, mezara
gömüldükten sonra, ekşime sayesinde yaşamağa devam eder;
kudreti büsbütün artar; şarapla insanın damarlarına geçerek
onu coşturur, ruh ve beden kudretini son haddine götürür” 42
Dionysos üzümü bulduktan sonra, bu meyvenin nimetlerini insanlığa
yaymak istemiştir. Gittiği her yerde şarabı insanlığa sunmuş ve şarabın girdiği her
yere Dionysos tapımı da girmiştir. İnsanlar şarap sayesinde kendi özlerindeki yaratıcı
dehayı keşfetmişlerdir ve Yunanlılar da şarabı, ırklarındaki yaratıcı dehayı harekete
geçiren kudret olarak görmüşlerdir. Onun sayesinde insanla insan arasında ve insanla 42 Euripides, a.g.e., s. XV – XVI.
13
doğa arasında tam bir birlik sağlanmış, birleşen her şey birlikte coşmanın büyülü
gücüne erişmiştir. Özne genel insanlığın, hatta genel doğa yaşamının ortaya çıkarmış
olduğu güç karşısında tamamen kaybolmuştur43. Hiçbir şeyden korkmayan insan
artık kendini tanrısallığın doruğunda hissetmekteydi. Hayatın sonsuz devingenliği
içinde değişimin ve dönüşümün sembolü olan şarap, her insanın özünde var olan
yaşam fikriyle ilişkili olarak, herkeste farklı sonuçlar yaratmaktaydı. Dionysos şarap
yoluyla onlara kendilerini tanıtıp, içlerinde saklı olanları açığa çıkartmaktaydı. Tanrı
doğayı nasıl kötülüklerden koruyorsa, insanları da korkularından ve kötülüklerden
kurtarıyordu. Bu kurtuluş insanın tanrıyla bir olması sayesinde gerçekleşiyordu.
Şarap sayesinde tanrıyı bedenlerine alan, kendilerinden geçen insanlar tanrının
varlığına erişiyor, ruhunu yüceltiyor, tüm korkularından sıyrılıyorlardı. Artık
kendilerini kısıtlayan zincirlerinden kurtulmanın coşkunluğuyla dolup taşıyor,
dağlarda bu coşkunluklarını doyasıya yaşıyorlardı. İnsan şarapla her seferinde
yeniden doğuyor, her seferinde yeniden doğarak sonsuz sarhoşluğa ve tam kurtuluşa
erişiyordu.
Bakkhalar tragedyasında yer alan şaraba ilişkin şu sözler bu görüşleri
doğrular niteliktedir:
“Teiresias:
(...)
Senin alaya aldığın bu yeni tanrının Yunan
dünyasında ne büyük bir yer tutacağını anlatmaya benim
kudretim yetmez. Delikanlı, insanlar için en başta gelen iki
tanrı vardır: Biri Demeter tanrıça yahut Toprak; ona
dilediğin adı verebilirsin; ölümlülerin kuru yiyeceklerini
veren odur. Öteki de Semele’nin oğludur ve Demeter kadar
kudretlidir: Üzüm suyunu bulup insanlara veren odur. Bu
içki dertlilerin dertlerini avutur; onu içenleri tanrı uykuya
43 F. Nietzsche, Yunan Tragedyası Üzerine İki Konferans , Çev. Mahmure Kahraman, Say
Yayınları, İstanbul, 2005, s. 36.
14
kavuşturur, onlara günlük üzüntülerini unutturur. İnsanların
dertlerine başka deva yoktur. Bu tanrı, insanların tanrıları
memnun etmek için içtikleri şarabın kendisidir; bundan ötürü
saadetimizi ona borçluyuz.”44
1.6. Dionysos ve Maske
İlksel Dionysos tapım törenlerinde Dionysos bir maske olarak
simgeleştirilmiş (R.2), tanrının gerçek görünüşü olarak algılanmış ve saygı
görmüştür. Herkes maskenin bir insan tarafından yapıldığını bilmekteydi. Burada
işleyen süreç mantık süreci olmaktan çok “oyunumsu” , “tiyatromsu” bir süreçtir.
Bu aynı zamanda, daha sonraları komedya ve tragedyanın ortaya çıkışını hazırlayan
düşünce biçimi olark da önem taşımaktaydı45.
Dionysos, bakkhaların şarap yapım törenlerinde “maske” olarak kişileşirdi.
Oldukça büyük boyutlarda olan maske ahşap bir sütun üzerine yerleştirilir ve törenler
onun önünde gerçekleştirilirdi (R.3). Sakallı maskenin asılı olduğu ahşap sütuna
elbiseler giydirilir, başının üzerine asma yapraklarından oluşan bir taç konur, sütunun
etrafına da asma yaprakları sarılırdı. Kimi zaman bu ahşap sütunun tümünü kaplayan
maske Dionysos şenliklerinde de en önemli öğe olmuştur. Yunan vazolarında
betimlenen Dionysos şenlikleri sahnelerinde yer alan maskeler bunu doğrular
niteliktedir46.
Maskenin bir anlamı da karşıtlıkların yüzleştirilmesi, karşı karşıya
gelmesidir; yani maske, dünyasal olanla tinsel olanın, insanın yanı başında olduğuna
44 Euripides, a.g.e.,s. 19. 45 Z. İndirkaş, a.y., s. 57. 46 Z. İndirkaş, a.y., s. 57.
15
inandığı tanrı ile erişilmez olan tanrının, ölüm ile yaşamın aynı gerçeklikte, birlikte
var oluşu anlamına gelmektedir47.
47 W.F.Otto, a.g.e., s. 86.
16
İKİNCİ BÖLÜM
2. DİONYSOS ŞENLİKLERİ
2.1. Dionysos Şenlikleri ve Özellikleri
Tarih öncesinde ilksel insanlar, doğaya karşı üstünlük sağlayabilmek ya da
doğadaki bir takım olayları kontrolü altına alabilmek için büyüsel etkilerine
inandıkları çeşitli törensel etkinlikler gerçekleştirmişlerdir. Bahar aylarında ya da
yazın başlangıcında kutlanan, “ölümü dışarı sürme” ve “yazı getirme” 48 gibi
şenlikler bunların en önemlilerinden sayılabilir. Bu şenliklerde ölüm adı verilen
kukla taşlanıp cezalandırılarak köyün dışına taşınır, ardından parçalanarak ya da bir
dereye atılarak yok edilirdi49. Ardından da köye tekrar dönülürdü; kutlamalar çeşitli
oyunlarla ve eğlencelerle devam ederdi. Şenliğe katılanlar daha çok köyün
gençleriydi –oğlanlar ya da kızlar veya her ikisi- ama genellikle kutlamalar kadınlar
tarafından gerçekleştirilirdi50 .
İlksel kabilelerde görülen erginleme törenleri de bahar şenlikleriyle
benzerlikler göstermektedir. Kız ve oğlan çocukların yetişkinliğe adım atmaları
amacıyla yapılan erginleme törenleri aynı zamanda baharın uyanışıyla da
ilişkilendirilmekteydi. Bu ilişki Granet tarafından şu şekilde açıklanmaktaydı:
“Yüzyıllar boyu, erginlemeler kırsal topluluklarda
yeni mevsimi açmak için yapılan evlenmelerle aynı zamanda
kutlanırdı. Bilinen dinsel törenler hala “kızların ve
oğlanların bir kalabalık içinde eğlendikleri” bahar
şenliklerinden söz ediyor. Açıklama şunları da ekliyor; “ (o
zaman) eşler alınır.” Yaşam ancak iki cinsin birleşmiş
48 G. Thomson , Aiskhylos ve Atina, Çev. Mehmet H. Doğan, Payel Yayınları, İstanbul, 1990, s. 162. 49 G. Thomson. a.g.e., s. 162. 50 G. Thomson. a.g.e., s. 163.
17
güçleriyle uyanabilir. Baharı, ancak bir gençlik şenliği
uyandırabilir.”51
Bütün sınırlamaların ortadan kalktığı bu törenlerde, genç kızlar ve oğlanlar
dağda bayırda koşup eğlenirler, ormanda ağaçlardan yoldukları dalları ellerinde
taşırlar, yapraklardan ve çiçeklerden yaptıkları çelenkleri başlarına takarlardı. İlk
cinsel deneyimlerini yaşarlar ve genç kızlar birer kadın, oğlanlarsa erkek olarak
evlerine dönerlerdi ve festival ortak bir yemekle sona ererdi52. Tanrı Dionysos adına
yapılan şenlikler de bu şenliklerle çeşitli yönleriyle benzemektedir.
İ.Ö. yedinci yüzyılda altın ve gümüş madenleri işleten Phrygialı tüccar prens
Midas ve Lydialı tüccar prens Gyges, maddi güçlerini, krallığı ellerine geçirmek için
kullanmışlardı. Paranın yaygınlaşmasıyla birlikte bir çok kentte tüccarlar, eski
soyluların politik ayrıcalıklarına meydan okumaya başlamışlardı. Eski soylular,
tüccar sınıfının çeşitli yollarla gerçekleştirdikleri bu meydan okumanın karşısında
dimdik durabilmek için köylüleri daha da fazla sömürerek kayıplarını karşılamaya
çalışmışlardır. Bu da çıkarları ortak hele gelen tüccarların ve köylülerin,
aristokrasiye karşı birlikte hareket etmelerine neden olmuştur. Ancak altıncı yüzyılın
başlarında Attika’da ilk büyük bunalım yaşanmaya başlanmıştır. Köylüler kendileri
için gittikçe kötüleşen yaşam koşulları karşısında başkaldırının sınırındaydılar ve
soylular, en az kendileri kadar korkmuş olan tüccarlarla işbirliği yaparak bu köylü
isyanını bastırabileceklerine inanmaktaydılar53.
İ.Ö. 561’de yönetimi ele geçiren Peisistratos, çeşitli ekonomik ve sosyal
reformlar gerçekleştirmiştir. Tüccarların ve köylülerin hoşnut olduğu bu reformlar
sayesinde Atina hızla kentleşmeye başlamıştır. Eski soylular siyasal ayrıcalıklarını ve
egemenliklerini devam ettirebilmek için dini tapımları önemli bir araç olarak
kullanmaktaydılar. Peisistratos da, eski soyluluğun siyasal ayrıcalıklarını yıkmak 51 G. Thomson. a.g.e., s. 160. 52 G. Thomson. a.g.e., s. 166. 53 G. Thomson. a.g.e., s. 111.
18
için, onların din üzerindeki kontrollerini zayıflatmak zorunda kaldı ve bunu da
çıkarlarını temsil ettiği halk kesiminin tapımlarına , özellikle de Dionysos tapımına
resmi olarak cesaret ve destek vererek ulaştı. O güne kadar Olymposlu olarak pek
tanınmayan Dionysos tapımı resmen tanındı ve çok geçmeden de Kent Dionysiaları
festivali kuruldu ya da yeniden canlandırıldı54.
Dionysos şenlikleri İ.Ö. birinci yüzyılda Diodoros tarafından şu şekilde
açıklanmaktadır:
“Birçok Yunan kentinde her iki yılda bir kadınların
Bakkhos’un eşliğinde toplanmaları bir görenektir; kızlar,
ellerinde sarmaşık sarılı sopaları, vahşi, çılgın haykırışlarla
tanrıya tapınırlar, bu sırada evli kadınlar gruplar halinde
kurban sunarlar, kendilerini Bakkhos cümbüşlerine
kaptırırlar ve genellikle Dionysos’a, onun eski ministerleri
Mainad’ları taklit ederek ilahiler söylerler”55 .
Euripides’in dizelerinde de Dionysos şenliklerine ilişkin şu ipuçlarına
rastlanmaktadır:
“Koşmak ne güzel, dağlarda
Bakkhos alaylarının ardından!
Sarılıp gezmek benekli ceylan postuna,
Serilip yatmak toprağa!
Yakalayıp boğazlamak yaban tekelerini
Kanlarını içmek, çiğ çiğ yemek etlerini
Euhoi! diye bağırınca Bromios
Atılmak Lydia’nın, Phrigia’nın dağlarına!
O zaman yeryüzünde derelerle süt akar,
Derelerle Şarap akar, bal akar; 54 George Thomson. a.g.e., s. 109 – 119. 55 George Thomson. a.g.e., s. 178.
19
Yükselir sanki yerden,
Lübnan buhurunun dumanları.
Bakkhos, elinde kızıl alev saçan narteks,
Sihirli gür saçları rüzgarda,
Koşturur peşinden dağlara düşmüş koroları.
Ve haykırır, ruhları coşturan sesiyle:
“Hey Bakkha’lar, koşun,
Koşun Bakkha’lar!
Irmağından altın akan Tmolos’u
şenlendiren kadınlar!
Kutlayın Dionysos’u
Derin gümbürtülü davullarınızla;
Euhoi sesleriyle çağırın Euhois tanrıyı!
Phrigia’dan kopup gelen güzel çığlıklar
Karışsın, sizi dağdan dağa koşturan
Kavalların tatlı seslerine” 56
Nietzche ise Dionysos şenliklerini şu sözlerle ifade etmektedir:
“Bu bayramlar alabildiğine canlı, dişi- erkek ayrımı
gözetilmeksizin, bir kendi başına bırakılmışlık içinde, belirli
bir yerde düzenlenir, kuşakların dalgalanmaları her ailenin
bağlı bulunduğu gelenek kurallarını aşar, ağırbaşlılık bilmez,
doğanın en yırtıcı yabansılları kendilerini koyuvermiş gibi
bir ortam oluşur, en yadırganan biçimde, aşırı sevgiyle
yırtıcılık birbirine karışır”57
56 Euripides, a.g.e., s. 12. 57 F. Nietzche, Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu, Çev: İsmet Zeki Eyüboğlu , Say
Yayınları, İstanbul, 2003, s. 24.
20
Roma döneminde Atina’da kutlama dönemlerine göre farklı adlandırılan dört
tane önemli Dionysos şenliği vardı. Bunlar baharın ilk günlerinde kutlanan
Anthesteria, kış mevsiminde kutlanan Lenaea, Aralık ayının sonunda kutlanan Kırsal
Dionysia, baharın sonlarına doğru kutlanan Kent Dionysiası58 şenlikleridir.
Anthesteria adı verilen çiçek bayramı Şubat ayında kutlanır; şaraplar içilir,
gençler doyasıya eğlenirlerdi. Tüm bu eğlenceler sayesinde bereket dolu bir yıl
geçirileceğine inanılırdı. O tören için seçilen ve içki içme yarışmasını yargılayan
kişinin (Archon) karısı Tanrı Dionysos’la evlendirilirdi. Dionysos’un öküz
biçimindeki heykeli bir araba üstünde getirilir, Archo’nun karısının düğünü yapılırdı.
Şenliğin son günlerinde de tahıl lapası yapılır ve yer altına giderken ölü ruhlara eşlik
eden Hermes’e sunulurdu. Düğün gerçekleşirken ruhların sokaklarda dolaştığına
inanılırdı ve şenlik sonunda bu ruhlar kovulurdu. Bu sayede Dionysos ölümü ve
yaşamı simgeleyen bir tanrı olarak anılmış olurdu59 .
Lenaea şenliği de Ocak ayının on ikinci, on üçüncü ve on dördüncü
günlerinde düzenlenirdi. Bu şenlikte büyük bir fallus heykeli, bolluğun simgesi
olarak fallik ezgiler eşliğinde şenlik alayı tarafından taşınırdı. Bu şenlikte de
Dionysos’un yeniden doğum söylencesi oyunlarla canlandırılırdı60.
Peisistratos’un etkisiyle İ.Ö. altıncı yüzyılda başlatılan Büyük Dionysos
şenliği olan Kent Dionysiası’nda Dionysos tiyatrosuna kutsal kişiler ve rahipler
tarafından tanrıyı simgeleyen bir heykel taşınırdı ve gece boyunca heykelin başında
nöbet tutulurdu. Ertesi gün de danslar ve koroyla söylenen şarkılar başlardı. Bu
şenlikte ozanlar arasında ödüllü bir yarışma düzenlenir ve ellişer kişiden oluşan
58 Ç. Dürüşken, a.g.e., s.92. 59 Ö. Nutku, a.g.e., s. 29. 60 Ö. Nutku, a.g.e, s. 29.
21
korolar bu yarışmaya katılırlardı. Yarışmalar da Dionysos tiyatrosunda
gerçekleştirilmekteydi61.
2.2. Dionysos Şenlikleri ve Tragedyanın Doğuşu
Tragedya, Yunanca tragos (keçi) ve oidite (türkü) sözcüklerinin birleşiminden
oluşan “tragoidia” sözcüğünden gelmektedir . “Keçilerin türküsü” anlamına gelen
tragedyanın, Antik Yunan uygarlığında, İ.Ö. yedinci ve altıncı yüzyılda Tanrı
Dionysos onuruna yapılan törenlerde (R.4) söylenen dithyrambos şarkılarından
doğduğu varsayılmaktadır. Dionysos’un acıklı serüvenini anlatan vetanrıya olan
bağlılığı simgeleyen bu ezgileri söyleyen koroyu oluşturan elli kişilik grup,
kentlerdeki dans alanlarında bir sunağın çevresinde dönerek dans ederlerdi.
Dionysos’un çektiği acıların yasını tutan satirleri temsil eden koroyu oluşturanlar,
keçi ayaklı satirlere benzemek için keçi postuna bürünürlerdi62. Giderek tanrının
söylencelerinin dinsel yanından çok insancıl yanına ilgi duyulmuş, kurgulanan
öyküler daha çok kahramanlık öykülerine yönelmiştir63.Belli biçim kalıplarına göre
yazılmaya ve şiirsel nitelik kazanmaya başlayan bu koro şarkılarına bir de konuşan
kişi “hipokrites”64 eklenince, tiyatronun oyunsal çekirdeği oluşturulmuştur. Zaman
içinde dinsel törenin bir parçası olmaktan çıkıp bir sanat gösterisine
dönüştürülmüştür.
Tragedya’nın en eski tanımına Aristotales’in Poetika adlı yapıtında
rastlamaktayız. Bu tanıma göre tragedya iyi ve ağırbaşlı hareketin, tamamlanmış
bütün bir eylemin taklididir; anlatılmaz, canlandırılır. Farklı bölümlerinde farklı
ölçülerin kullanılabildiği tragedya seyircide korku ve merhamet gibi duygüular
uyandırarak bu duyguları tüketir; böylelikle tam bir arınma sağlar65.
61 Ö. Nutku, a.g.e., s. 29. 62 Ö. Nutku, a.g.e., s. 33. 63 Z. İndirkaş, a.y., s. 58. 64 Yanıt veren. 65 Aristotales, Poetika, Çev. Nazile Kalaycı, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2005, s. 25.
22
Yunan tragedyası dinsel bir tören niteliği taşımaktaydı ve bir tiyatro
oyunundan çok operaya ya da müzikli oyuna yakındı. Tiyatro mekanı Dionysos’un
tapınağı, oyuncular da din adamları ve bir bölümü de tanrılardı. Seyirci
tragedyalardaki bu dinsel havadan etkilenmekteydi66.
Tragedya insanı derinlemesine ele alır ve insanın çevresiyle çatışmasını
gösterirken ona kendi gerçeklerini hatırlatır. Bu aynı zamanda Dionysos dinindeki
insanın şarap yoluyla kendi özüne dönmesi, kendini tanıması ve yaşamı
anlamlandırması ile de ilişkilendirilebilir.
66 Ö. Nutku, a.g.e., s. 35.
23
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3. DİONYSOS ŞENLİKLERİNİN RÖNESANS VE BAROK RESİM SANATINA YANSIMALARI
Dionysos şenlikleri, resim sanatında çeşitli dönemlere göre faklı biçimlerde
betimlenmiştir. Bu, hem o dönemlerin felsefi ve kültürel alt yapılarıyla, hem de
resimsel teknikleriyle ilişkili olabilmektedir. Antik örneklerin dışında Rönesans ve
Barok sanatta üretilen resimlerde de yer alan bu şenlik sahnelerine, daha çok Barok
dönem eserlerinde yer verildiği görülmektedir.
3.1. Şenlik Resimlerindeki Öğeler
3.1.1. Dionysos
Yüzyıllar boyunca farklı biçimlerde resmedilmiş olan Dionysos , şenlik
sahnelerinde çok nadir olarak betimlenmiştir. Buna karşın, zaferlerinin anlatıldığı
sahnelerde her zaman merkezi figür konumunda görülmektedir. Yer aldığı bütün
sahnelerde ideal bir figür olarak karşımıza çıkan Dionysos’u sarhoş ya da zayıf
gösterecek hiçbir belirti bulunmamaktadır.
Fallus biçimindeki tahta imgeleri en eski dönemlere aittir ve üreme gücünü
simgelemektedir. Sonraları güçlü, sakallı, giysili ve başı asma ya da sarmaşık
dallarıyla çevrili olarak (R.5), daha sonra da çıplak ve zarif bir oğlan tipinde (R.6)
betimlenmiştir. Kadınsı özelliklerin ağırlık kazandığı bu betimlerde genellikle elinde
thyrsos ve bir kedehle görülmektedir67.
67 B. Cömert, a.g.e., s. 43.
24
3.1.2 Bakkhalar
Birçok Yunan şehrinde erkeklerin dışta tutulmadığı Dionysos şenlikleri
gerçekleştirilse de, erken dönemlerinde bu tapımlar daha çok kadınlara ayrılmış ve
daha sonraları da genellikle bu özelliği sürdürülmüştür. Tanrı Dionysos’un dinsel
törenlerini kutlayan kadınlara bakkhalar denmektedir. Bunlar çıplak bedenlerini
benekli ceylan postuyla örter, başlarına sarmaşık çelengi sarar, ellerinde thyrsos ve
nartekslerle geceleri dağlarda, bayırlarda, ormanlarda kendilerinden geçmiş bir halde
tanrının peşinden koşarlardı. Dionysos dinine girmiş bu kadınlara, dingin ve ağırbaşlı
oldukları zaman thyas , çılgınlık içinde kendilerinden geçtikleri zamanlarda da
mainad adları verilmektedir. Thyas adı “vecit halinde” anlamını içeren thoyo
sözcüğünden, mainad ise “çıldırmak, taşkın bir coşkuya kapılmak” anlamına gelen
“mainomai” sözcüğünden türemiştir68.
Bakkhalar tragedyasında da mainadlar, bakkhaların en çılgın ve en azgın
halleri olarak kabul edilmektedir ve burada Thebaililer’in öfkelerine mainadlarla
nasıl karşı koyacağı tanrının ağzından şu şekilde anlatılmaktadır:
“.. Thebai’lilere bir tanrı olduğumu göstereceğim.
Burada işlerimi bitirince başka toprakların insanlarına
kendimi tanıtacağım. Eğer Thebai’liler öfkeye kapılıp
Bakkhaları silah kuvvetiyle dağlardan indirmeye kalkarlarsa
Mainad’ların başına geçip onlarla savaşacağım.” 69
Sonbahar aylarında ormanlara ve dağlara çıkan mainadlar, omuzlarında
ceylan postları, ellerinde meşaleleriyle ya da tyrasoslarıyla dolaşırlardı. Thiasos
denilen bu gece alayı çok azgın ve gürültülü olur, taşkın oyunlar oynanırdı ve aynı
68 A. Erhat, a.g.e. s.71. 69 Euripides, a.g.e.,s. 6.
25
zamanda Tanrı Dionysos’un şerefine hymnos’lar söylenirdi. Mainadlar dolaşırken
karşılaştıkları orman hayvanlarını parçalayıp çiğ çiğ yerlerdi70.
Dionysos şenliklerini anlatan resimlerde mainadlar Dionysos’un kafilesinin
arasında görülmektedirler. Antik resimlerde mainadların çılgınlıkları en önde gelen
özellikleriyken71, daha sonraları mainadların bu zapt edilemez çılgınlıkları bazı
sanatçılar tarafından mainadların bu zapt edilemez çılgınlıkları kontrol altına
alınmaya çalışılmıştır. Antik örneklerde, Euripides’in Bakkhalar tragedyasında da
anlatılan Pantheus’un parçalanması öyküsü resmedilmişken (R.7), Rönesans ve
Barok dönem resimlerinde bu gibi şiddet içeren öykülere yer verilmediği
görülmektedir. Bu sahnede bir kral, halktan insanlarla karşı karşıya geliyor ve
sıradan insanlar tarafından vahşice öldürülüyordu. Burada monarşinin yenilgisi ve
disiplinsizliğin zaferi söz konusuydu. Bir kralın karşısında durduğu gücün
kendisinden daha üstün olduğunu, sivil ve dini düzenin kırılgan ve saldırılara açık
olduğu gösterilmekteydi72. Geç on altıncı yüzyılda ve erken on yedinci yüzyılda bu
öyküler toplumdaki otoriteyi ve toplumsal disiplini zayıflattığından hoş
karşılanmamaktaydı. Bakkhaların Rönesans ve Barok dönem resimlerinde daha çok
neşeli, şarap ve müzik eşliğinde kendilerinden geçmiş thyas hallerinin resmedildiği
görülmektedir (R.8).
3.1.3. Satyrler
Satyrler (R.9), Dionysos alaylarında yer alan doğa ruhlarındandır.
Gövdelerinin belden üstü insan, belden aşağısı ise at ya da teke biçiminde olan, yarı
insan yarı hayvan varlıklardır73. Uzun ve dolgun kuyrukları olan satyrlerin ayakları at
nalı biçiminde, erkeklik organlarıysa dolgun ve kalkıktır. Şarkı söyleyip oynayarak
kırlarda dolaşan, hayvanca duyguları yüzlerine yansımış olan satyrler, şehvet 70 Eckart Peterich, Küçük Yunan Mitologyası, Çev. Suat Yakup Baydur, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1946, s.43.
71 M. Bull, The Mirror of the Gods, Oxford Universty Press, New York, 2005, s. 227. 72 M. Bull, a.g.e., s.225. 73 E. Peterich, a.g.e., s.46.
26
düşkünü bir arsızlıkla mainadların ve nymphaların74 peşlerine takılırlar, insanlara
karşı iyi davranmazlar, sürülere saldırırlardı 75.
3.1.4. Silenus
Tanrı Dionysos’u yetiştirmiş olan kişi olarak kabul edilen Silenus (R.10)
tanrının en sevdiği kişidir. Dionysos alaylarında yassı burunlu, şişman, çirkin, yaşlı,
sürekli sarhoş ve sarhoşluğundan dolayı ikide bir eşeğinden düşen göbekli bir adam
olarak görülmektedir76. Her ne kadar böyle çirkin, derbeder ve her zaman zavallı bir
sarhoş olarak görülse de yüce bir bilgeliğe sahip olan Silenus’un bilgeliğiyle ilgili
çeşitli söylenceler vardır. Bunlardan birine göre, Kral Midas ormanda Silenus’un
ardından gitmiş ve sonunda onu yakalayınca, insanlar için en iyinin ne olduğunu
sormuş. O da olduğu yerde, sessiz, kımıldamadan durmuş. Kralla didişmiş. Sonra
çınlayan bir gülüşle söze başlamış:
“Ey zavallı, bir günlük kuşak, gelişigüzelliğin, acı
çekişin çocukları, ne dayatıp durursun sence duyulması
gerekmeyen, en yararlı olanı açıklayayım diye? Senin için en iyi
olan, tümden ulaşılmayandır: Doğmamak için, var olmamak için.
İkinci en iyi de senin şimdicek ölmendir.”77
Yunan mitolojisinde Silen sıradan bir satyrken, daha sonraları Silenus olarak
bireysel bir kimlik kazanmıştır. Rönesans ve Barok sanatta Silenus hemen her
zaman bir insan olarak Dionysos’un vazgeçilmez bir arkadaşı ve hemen tanınabilir
bir karakter olmuştur78.
74 Su perileri. 75 A. Erhat, a.g.e., s. 268. 76 A. Erhat, a.g.e., s. 271. 77 F. Nietzsche, a.g.e., s. 28. 78 M. Bull, a.g.e., s.231.
27
Silenus aynı zamanda Dionysos dinindeki temel öğelerden şarap ve esriklik
halinin olumsuz yönlerini üzerinde toplayan bir kişiliktir. İçkinin olumsuz yönlerini
Tanrının üzerinde göstermek onun yüceliğine aykırı düşeceğinden, her zaman onun
yanında yer alan bir kişilik üzerinde betimlenmesi, sanatçıların birden fazla olguyu
aynı eser üzerinde göstermelerine olanak sağlamaktaydı.. Bu sayede Silenus
figürünün önemi de artmıştır. Silenus sarhoşluğun fiziksel canlı örneği olarak, içinde
bulunduğu durumun ağır sorumluluğunu üstlenerek acıma nesnemiz, ya da bazı
betimlemelerde şişmiş bir halde yerde yatıp yenilenmeyi beklerken tiksinme
nesnemiz olabilmektedir79.
3.1.5. Pan
Hermes’in oğlu olan Pan, dağlık Arkadia’daki küçükbaş hayvanların ve
çobanların tanrısıydı. Önceleri keçi kafalı olarak tasarımlanmış olan Pan’ın yüzü
daha sonra insan yüzü haline dönüşmüş ama keçi kafasından boynuzları ve sakalı
kalmıştır. İnsanların ve hayvanların uyuduğu kızgın, ıssız yaz öğlelerinde aniden
beklenmedik gürültüler koparır, her yana korku saçardı80.
Nymphaların ve satyrlerin dolaştıkları ormanlar ve dağlık alanlar onun da
ülkesiydi. Hıristiyanlık’taki şeytan imgesiyle benzerlikler gösteren Pan’ın -keçi
boynuzları, toynağı, kuyruğu ve keçiye benzer yüzüyle- kötü yürekli bir figür olarak
kabul edildiğine ilişkin ipuçları bulunmamaktadır81. Plutharkos’un anlattığına göre
Tiberus zamanında gemiciler Adriatik denizi adalarından Paksos’un önünden
geçerlerken “Epirus’a varınca bildirin: Ulu Pan öldü!” diyen bir ses duymuşlar,
bunun üzerine kayalar, ağaçlar ve hayvanlar ağlamaya başlamışlardı82. Bu
söylencede Pan’a ululuk atfedilmesi ve ölümünü duyunca yeryüzündeki bütün
79 M. Bull, a.g.e., s.234. 80 B. Necatigil, a.g.e., s.65. 81 M. Bull, a.g.e., s.238. 82 E. Peterich, a.g.e., s. 50.
28
varlıkların ağlayıp yas tutmaları onun olumlu yönleriyle benimsendiğine işaret
etmektedir.
Pan orta yaşlı bir satyrdir ama Silenus her zaman yaşlı, satirler ise her zaman
gençken, Pan yalnızca orta yaşlı bir satyr olmaktan daha fazlasıdır. Ötekilerden farklı
olarak, Arkadia’nın heykel formunda saygı gören tanrısıdır83. Panın bir heykel
biçimindeki tasvirleri on yedinci yüzyılda İtalyan sanatında çok yaygın hale gelmiştir
(R.11). Pan, satyrler gibi çoğul olarak da düşünülebilir.
Pan ve Syrinks hikayesi sanatçılar tarafından da oldukça sevilen bir
hikayedir. Syrinks, Pan’ın kur yaptığı tanrıça Diana’ya çok benzeyen Arkadia’lı bir
periydi. Onu fark eden Pan nehir kıyılarına kadar onu kovalamış, duaları kabul edilen
peri nehir kıyısında sazlardan oluşan bir demet haline gelmiştir. Kollarında peri
yerine bir demet saz bulan Pan, sazları Pan boruları yapmıştır. On altıncı yüzyılda
Pan, genellikle başında komik bir saç stili oluşturacak biçimde sazlar çıkmış olarak
kaçan Syrinks ‘i kovalarken görülmektedir84 (R.12).
3.1.6. Priapos
Priapos ismi “gürültülü” anlamına gelen “briapnos” kelimesinden
türemiştir85. Bağları, bahçeleri kötülüklere karşı koruyan bu tanrı Yunan söylence
dünyasına sonradan girmiş olmasına rağmen oldukça fazla yer edinmiştir. Fiziksel
olarak en çok göze çarpan yeri erkeklik organı olan Priapos’un fallusu, neredeyse
kendisi kadar uzun ve yukarı doğru kıvrık olarak gösterilmekteydi. Bu şekliyle
bereketi simgeleyen tanrı, bu şekliyle Dionysos alaylarına girmiş, satirlere, silenlere
karışmıştır86.
83 M. Bull, a.g.e., s. 238. 84 M. Bull, a.g.e., s. 239. 85 F.E. Dökü, a.y., s. 31. 86 A. Erhat, a.g.e., s. 254.
29
Priapos’un doğumuna ilişkin çeşitli söylenceler vardır. Bunlardan birinde
onun Dionysos ile Aphrodite’ten doğma olduğu ileri sürülmektedir87. Diğer bir
söylenceye göre de Zeus ile Aphrodite’ten doğmadır. Aphrodite Zeus’tan hamile
kalınca88 Hera, doğacak çocuk annesi gibi güzel, babası gibi güçlü olursa diğer tüm
tanrıları alt eder korkusuyla Aphrodite’in karnına kem göz koymuş, çocuğun sakat
doğmasını sağlamıştır. Priapos kocaman bir fallusla dünyaya gelince tanrıça
oğlundan utanmış ve tanrılara göstermemek için onu kırlara bırakmış. Priapos’u
çobanlar bulup büyütmüşler ve erkekliğine tapınır olmuşlar. Bu nedenledir ki bir kır
tanrısı olarak kabul edilen Priapos 89 bir çok on altıncı yüzyıl gravüründe yer almış,
fakat muhtemelen Yunan estetiğine uygun olmayan görünüşü nedeniyle halka açık
resimlerde pek betimlenmemiştir90.
Priapos Dionysos alaylarında bir eşek üzerinde gösterilirdi. Ancak gerek
genç görünümüyle, gerekse her zaman büyük bir fallusla betimlenmesiyle Silenus
figüründen kolayca ayırt edilebilmektedir. Eşekle olan ilişkisi şu söylenceyle
açıklanmaktaydı: Dionysos şenliklerinden birinde çok içmiş olan Priapos burada
rastladığı Lotis adlı bir nymphaya aşık olmuş. Gece herkes uyuyunca Lotis’in yanına
sokulmuş ve tam muradına ereceği sırada bir eşek anırmış ve kızı uyandırmış.
Uyanan kız kaçınca Priapos olduğu yerde kalakalmış ve herkese alay konusu
olmuş91. Resimlerde de kalabalık bir topluluğun içinde uyuyan bir kıza yaklaşmış
olarak betimlenmesi bu söylenceyle ilişkilendirilmektedir (R.13).
3.1.7. Ariadne
Girit kralı Minos ile Pasiphae’nin kızı olan Ariadne , Dionysos’un karısıdır.
Söylenceye göre Ariadne, Girit’e Minotauros’la savaşmaya gelen Theseus’a aşık
olmuş ve canavarı öldüren Theseus, Ariadne’yi Naxos adasına kaçırmıştır. Daha 87 A. Erhat, a.g.e., s.254. 88 Bazı kaynaklara göre de Priapos Aphrodite ile Adonis’in oğludur. Bkz.: A. Erhat, a.g.e., s. 254. 89 A. Erhat, a.g.e., s.254. 90 M. Bull, a.g.e., s. 241. 91 A. Erhat, a.g.e., s. 254.
30
sonra kız uyurken (R.14) onu adada yalnız bırakıp gitmiştir. Bu arada Tanrı
Dionysos adaya gelmiş ve kızın güzelliğine vurulmuş. Onu alıp Olympos’a götürmüş
ve düğün hediyesi olarak Hephaistos’un yaptığı altın bir taç vermiş. Sonra bu taç
gökte bir yıldız olmuş92.
Dionysos ve Ariadne’yle ilgili bu söylence resimlere de yansımıştır. Bazen
genç Ariadne ve Dionysos93 resmin ana teması olmuş (R.15), bazen de beraberindeki
satyr ve bakkhalarla Dionysos şenliğinin bir parçası olarak gösterilmişlerdir. Ayrıca
zafer sahnelerinde Dionysos ile yan yana görülmektedir. Resimlerde genellikle zarif,
giysili ve bazen de tacıyla görülmektedir.
3.2. Rönesans Ve Barok Resimlere Yansımaları
3.2.1 Rönesans
Rönesans’ta, Gotik dünyanın katı dini ve felsefi yapısına karşı, insan ön plana
alınmıştır. Kendini ve dünyayı fark eden insan “yeniden doğuş”un öznesi haline
gelmiş, önce bakışlarını gökten yere, sonra da yerden aynaya yöneltmiştir. Aynada
kendini gören insan “ben” demeye başlamıştır94 . İsviçreli tarihçi Jacop Burckhardt,
1860’da Rönesans’ı, Ortaçağ’ın kimliksiz kalabalıklarından sıyrılan bireyin kendini
ortaya koyuşu olarak tanımlamıştır95. “Ben” olmanın bilincine varan insan kendini
ve doğayı araştırmaya başlamış ve araştırmalarının sonuçlarını yaratıcılığıyla
birleştirmiştir. Sanatçı artık zanaatçı konumundan sıyrılmış, ve yaratıcı bir birey
92 A. Erhat, a.g.e., s. 54. 93 Bazı “Dionysos ve Ariadne ‘nin Zaferi” sahneleri ile “Herakles ve Omphale” sahneleri birbirine
benzemektedirler. Örneğin bazı antik örneklerde, yanında Omphale olan Herakles bir elinde thyrasosla betimlenmiştir. Ama Herakles’in bu sahnelerde sarhoş ve üzerinde uzun kumaştan bir giysiyle gösterilmesinden dolayı Dionysos’tan ayırt edilebilmektedir. Ayrıca bu sahnelerde Omphale Ariadne’nin aksine baskın bir karakterde gösterilmektedir. Frances Huemer, “A Dionysiac Connection in an Early Rubens”, The Art Bulletin, Vol. 61, No. 4, Dec.,1979, s. 562 - 574.
94 M. Kaygısız, Müzik Tarihi Başlangıcından Günümüze Müziğin Evrimi, Kaynak Yayınları, İstanbul, 1999, s. 83.
95 G. Bazin, Sanat Tarihi, Çev. Üzra Ünal-Selahattin Hilav, Sosyal Yayınlar, İstanbul, 1999, s. 245.
31
haline gelmiştir. Rönesansla birlikte dinsel inanç kalıpları da yerini akılcılığa
bırakmaktaydı.
Rönesans resim sanatında, diğer sanat dallarında da olduğu gibi, denge ve
simetrinin hakim olduğunu görmekteyiz. Üç boyutluluğu tuval üzerinde yansıtma
çabası, ışığın önem kazanmasına yol açmıştır. Işık - gölge, renklerin kullanımı,
perspektif, simetri ve kompozisyon kurgusu sanatçı için en önemli teknik esaslar
haline gelmiştir.
Rönesans sanatının aristokrat sınıfın coşkusuyla yüceldiği görülmektedir.
Onların sayesinde sanat bir saray etkinliği haline gelmiş ve aristokrasinin
himayesinde gelişimini sürdürmüştür. Bunun bir sonucu olarak da sanatçı eserlerini
üretirken, konu bakımından kültürlü zenginler zümresinin beğenilerini ön plana alma
zorunluluğuyla karşı karşıya kalmıştır. Sanat eseri artık seyirlik bir sanat nesnesi
haline gelmiş, seyretme ve tat alma edimi için yapılır olmuştur96 .
Antik dünyaya dönüş Rönesans’ın temel unsurlarından biriydi. Antikitedeki
ağırbaşlı sanat anlayışının etkileri Rönesans sanatında da kendini göstermektedir.
Resimler adeta bir tek ışık kaynağından aydınlatılıyormuş gibidir. Ayrıca
kompozisyonlardaki figürlerin her biri kendi başlarına varlık göstermektedirler.
Dionysos şenlik sahnelerine Rönesans’ta daha az rastlanmaktadır. Rönesans
sanatı asıl olarak aristokrasinin himayesinde gelişmiş ve onların estetik ve kültürel
beğenilerine hizmet etmiştir. Bu yönüyle halka dayanan Dionysos tapımıyla
karşıtlıklar içermektedir. Rönesans felsefesi ve estetik anlayışında insan, insanın
dünyası yüceltilmekte ve diğer güçler karşısında insan formu idealize edilerek ortaya
konulmaktaydı. Oysa Dionysos şenliklerinde tanrı şarap yoluyla dinini insanlığa
ulaştırmaktaydı. Şenliklerin teması sınırsız eğlence, cinsellik ve coşkunluktan
96 Germain Bazin. a.g.e., s. 246.
32
meydana gelmekteydi. Şenliklerin bu özellikleri de Rönesans aristokrasisinin
anlayışlarıyla karşıtlıklar içermekteydi ve belki de bu sahnelerin, zaafları göstererek
insanları alçalttığı da düşünülmekteydi.
Rönesans felsefesine göre her şeyin ölçüsü insandır. Dionysos tapımına
göreyse, hayat ancak tüm kalıplardan kurtulabildiğimiz ölçüde gerçekten
yaşanılabilir ve anlamlandırılabilir. Rönesans’taki hümanizm bir yanıyla bireyin
belirli kalıplar içinde kendisini var edebilmesi anlamını taşırken, Dionysos tapımı ise
bireyin gerçek varlığını ortaya çıkarmakta, aynı zamanda insana birlikte hareket
etmenin coşkusunu ve gücünü yaşatmaktaydı. Dionysos, bilinci devre dışı bırakarak
salt duygularla yaşamayı övmüştür . Oysa Rönesans felsefesinin temeli akılcılığa
dayanmaktaydı. Bu yönleriyle de Dionysos tapımı Rönesans insanının düşüncelerine
aykırı unsurlar içermekteydi.
Biçimsel açıdan ise dinginliğin hakim olduğu Rönesans resmi için, karmaşa
ve coşkunluğun hakim olduğu Dionysos şenlik sahneleri cazip bir konu olarak
görülmemekteydi. Biçimsel ve düşünsel açılardan bu tür uyuşmazlıkların varlığı,
şenlik sahnelerinin Rönesans’ta daha az işlenmesinin nedenleri arasında sayılabilir.
Andrea Mantegna’nın “Bir Şarap Fıçısıyla Dionysos Şenliği” (R.16) adlı
gravürü Rönesans’ta yapılmış az sayıdaki Dionysos şenliği betimlerinden biridir Bu
gravürdeki en önemli unsurlardan biri merkezde yanında bir bereket boynuzuyla
dimdik ayakta duran, genç ve yakışıklı Dionysos figürüdür. Alaydaki diğer kişilerin
şarabın etkisiyle kendinden geçmiş görünmelerine rağmen, tanrıyı güçsüz
gösterecek hiçbir belirti yoktur. Tanrının hemen yanındaki figürün omuzlarındaki bir
diğer figür ise Dionysos’a taç takmaktadır. Resmin ortasındaki şarap fıçısı üzerinde
kendinden geçmiş erkekler, kuyunun hemen solunda da bir satyr bulunmakta. Hemen
hepsinin elinde şarap kadehi var ve bütün figürler antik heykeller gibi ideal
formlarda betimlenmişler. Ayrıca üç tane çocuktan ikisi kendinden geçmiş bir halde
33
yerde yatarken bir diğeri de fıçıya tırmanma çabasında. Bu resim, Tanrı Dionysos’un
görüldüğü nadir şenlik örneklerinden biridir.
Yine Andrea Mantegna’ya ait olan “Silenus’lu Dionysia” (R.17) adlı
gravürde, Silenus kompozisyonun merkezinde etrafındakiler tarafından taşınırken ve
bir satyr tarafından taç giydirilirken resmedilmiştir. Resmin sağ tarafındaki müzik
çalıp dans eden figürlerin dışında, sol tarafta kendinden geçmiş olanları taşıyan
figürler görülmektedir. Kompozisyondaki tek kadın resmin en solunda bir erkek
tarafından sırtlanılmış olan figürdür. Burada yine antik heykeller gibi idealize edilmiş
figürler vardır ama Silenus ile soldaki sarhoş kadın figürü çirkin ve güçsüz
resmedilmişlerdir. Sanatçı bu şekilde insanın zaaflarının çirkinliğe ve bayağılığa yol
açtığını göstermeyi amaçlamış olabilir. Dionysos’un yer almadığı bu sahnede şarabın
olumsuz etkileri Silenus’a yüklenmiştir.
Piero di Cosimo’nun, “Talihsiz Silenus” (R.18) adlı yapıtı da, merkezde
Silenus’un görüldüğü, Dionysos şenlik sahnelerinden biridir. Resmin ortasında yer
alan garip bir ağaç betiminin hemen önünde eşeğinden fırlamış, düşmek üzere olan
Silenus görülmektedir.Yine göbekli bir ihtiyar olarak gösterilmiş olan Silenus’un
etrafında bakkhalar, satyrler ve çocuk satyrler de yer almaktadır. Resimde yalnızca
kadınların kumaşlarla örtülü ya da giysili olduğu görülürken, resmin sol tarafında bir
kadına sarılmış olan Pan’ın yalnızca başı görülmektedir. Diğer figürler de adeta
alaycı bir biçimde çeşitli oyunlar oynarken ve garip hareketler sergilerken
gösterilmişlerdir.
Agostino Veneziano’nun “Silenus’un Alayı” (R.19) adlı gravüründe
merkezde eşeğinden düşmemek için yanındaki figürlere tutunmuş olan Silenus
görülmektedir. Silenos’a destek olan figürlerden biri elinde bir maske tutmaktadır.
Boynuzlarından Pan olduğu anlaşılan bu figür maskeyi, Silenus’a doğru yönelterek
ona tanrıyı anımsatmak istiyor olabilir. Ayrıca bu kompozisyon içki ve müzik
eşliğinde kendilerinden geçmiş bakkhalar, satyrlerle Dionysiak şenlik sahnelerinin
34
özelliklerini taşımaktadır. Resmin sol tarafındaki oğlak ve sağ tarafındaki kaplan da
Tanrının simgeleri olarak görülmektedirler.
Rönesans’ta sınırlı sayıda üretilen Dionysos şenlik sahnelerinin en önemlileri
Tiziano tarafından resmedilmiştir. Konusu Catullus (İÖ 87-54)’un bir şiirinden
alınmış olan “Dionysos ve Ariadne” (R.20) Tiziano’nun ilk mitolojik
çalışmasıdır97. Bu resim Ferrara dükü Alfonso tarafından stüdyosu için sipariş
edilmiş98 üç resimden biridir99. Bu resimde asıl olarak Dionysos ve Ariadne
söylencesi resmedilmiş olsa da Dionysos şenlik resimlerindeki özneleri barındırması
yönüyle dikkati çeker. Burada Ariadne yalnız başına adada dolaşırken Dionysos’un
onu görmesi ve arabasının üzerinden ona doğru atılması betimlenmiştir. Dionysos,
alayıyla birlikte gürültülü bir şekilde kıza doğru yaklaşırken, kız bir yandan korkuyla
kendini geri çekmiş, bir yandan da merakla dönünmüş ve tanrıyla göz göze gelmiştir.
Gürültülü ve bir yanıyla da vahşi bir kalabalığın içinde Dionysos ve Ariadne’nin
sessiz ve kopmaz bakışı odak noktası haline gelmiştir. Kalabalığa dikkatimizi
yönelttiğimizde , çocuk satyrler, satyrler ve bakkhalar, parçalanmış bir boğanın
kalıntıları ve arkada eşeği üzerinde uyuyan Silenus göze çarpmaktadır. Boğanın
parçaları alayın vahşiliğine işaret ederken, figürlerin ellerindeki müzik aletleri
izleyiciye kalabalığın hareketli ve gürültülü olduğunu hissettirmektedir. Resmin sağ
tarafındaki satyrlerden birinin vücuduna yılanlar dolanmıştır. Ayrıca arkadaki alayı
yönetmekte olan çocuk satyr, izleyiciye doğru yönelmiş tek figürdür.
Tiziano’nun dük için yapmış olduğu üç resimden bir diğeri de
“Andrioslular”dır (R.21). Konu olarak Antik şair Philostratos’un metinlerindeki
Andrian Adası’na gönderme yapılan bu resimde arka planda herkesin içki içtiği şarap
97 I. Dickson Gill, The History and Techniques of the Great Masters Titian, Chartwell Books,
London, 1989, s. 30. 98 P. de Rynck, How to Read a Painting, Thames & Hudson, Çev. Ted Alkins – Elise Reynolds,
London, 2004, s. 176. 99 Diğer resimler “Andrioslular” ve “Venüs’e Tapınma”dır.
35
ırmağı yer alıyor100. Bu resimde figürlerin bazıları çıplak, bazıları klasik kumaşlar
içinde, bazıları da o dönemin giysileri içindeler. Sol taraftaki çıplak uyuyan kadın
figürü Ariadne’nin klasik betimlerine (R.14) benzeyen isimsiz bir bakkhadır. Ön
plandaki kağıtta içmeye hazırlanan kadınların söyledikleri sözler yazılıdır ve adeta
resmin mesajını yansıtmaktadır: “Qui boyt et ne reboyt / Il ne scet que boyr soit”;
yani “Bir kez içip tekrar içmek istemeyen, içmenin ne olduğunu bilmiyordur”101.
Tiziano’nun bu resmi daha sonraları da etkisini sürdürmüştür ve özellikle uyuyan
bakkha figürü pek çok resimde kullanılmıştır.
Philostratus’a göre Andrios sahneleri dileklerin yerine getirildiği bir dünyayı
gösterir. En azından kendi keyifli hayallerinde herkesin güçlü ve cömert olduğu bir
dünya; bu aynı zamanda erotik fantezilerin de dünyasıdır102. Tiziano bu hayalleri,
sosyal statü konusunda hayale ihtiyacı olmayan aristokrat Rönesans izleyicisi için
yeniden yorumlamıştır: Bu resim, onu zengin ve güçlü konumundan alıp, mevki,
cinsiyet ve zaman gibi unsurların önemsiz olduğu bir yere götürmektedir.
Bütün bilinen Dionysos şenliği sahnelerinin dışında bir de yine Dionysiak
özellikler taşıyan “Dionysos’un Zaferi” sahneleri vardır. Diodorus Siculus’a göre
Dionysos İngiltere ve Etiopya dışında tüm dünyayı fethetmiştir ve ilk zafer kazanan
olmuştur103. Ama zafer sahneleri asıl olarak Bacchus ve Hindistan arasındaki bir
ilişkiden doğmuştur ve bu sahnelerin klasik Yunan mitolojisinde yeri yoktur.
Helenistik dönemin ürünü olan bu kompozisyon, yazılı kaynaktan çok görsel
kaynakların birleşmesinden oluşmuştur ve Dionysos ile Büyük İskender efsanelerinin
bir çeşit birleşimidir. Kendisini Tanrı ile bir tutan İskender’in fetihleri zaman içinde
Dionysos’a atfedilmiştir ve daha sonraları bu zafer öyküsü Ariadne ile de
100 R. Lopez Torrijos, Mithology & History ın the Great Paintings of the Prado, Trans. by Gilla
Evans, Scala Books, London, 1998, s. 48. 101 M. Bull, A.g.e, s. 235. 102 M. Bull, a.g.e.,s. 235. 103M. Bull, a.g.e., s. 253.
36
birleştirilmiştir. Bir başka görüşe göre de Dionysos’un zafer kafilesi doğadaki
bereketi kutlamaktadır104.
Hindistan Zaferi sahneleri oldukça kalabalık olur ve kafile sağdan sola doğru
hareket eder. Dionysos’un Hindistan dönüşünde Ariadne’ye kavuştuğu “Dionysos ve
Ariadne’nin Zaferi” sahnelerinde ise kalabalık daha azdır ve kafile soldan sağa
doğru hareket etmektedir105. Bu sefer Dionysos’un yanında Ariadne de vardır. Her
iki zafer sahnesinde de tanrının arabası kaplanlar tarafından çekilmektedir. Kafileler
Dionysos şenliklerini hatırlatması yönüyle önem taşımaktadır.
Heemskerk’in “Dionysos’un Zaferi” (R.22) tablosu, Tanrının Hindistan
zaferinin betimidir. Burada kafile sağdan sola doğru ilerlemekte, Dionysos, tahtının
üzerinde zafer edasıyla oturmaktadır. Zafer arabasının üzerindeki siyah çocuk elinde
bir maske tutmakta ve bir yandan da tanrı Dionysos’a bakmaktadır. Etraftaki figürler
ellerinde thyrasoslar ve müzik aletleri tutmakta ve zaferi büyük bir coşkunluk içinde
kutlamaktadırlar. Resimdeki antik yapılar ile sol alt bölümde yer alan antik ayakla,
antik dünyaya gönderme yapılırken bir yandan da Dionysos’un eğer isterse insanları
parçalara ayırabileceğini hatırlatmaktadır106.
Ayrıca bu dönemde yapılmış ve bugün kayıp olan Giorgio Vasari’nin
“Dionysos”, Raphael’in “Dionysos’un Zaferi” adlı yapıtları olduğu da
bilinmektedir107
3.2.1. Barok
Barok sanat, Avrupa’daki siyasal ve dinsel karmaşaların -bir yandan Otuz Yıl
Savaşları, diğer yandan protestan ve katolik ayrılıkları- etkileri altında varlığını
104 M. Bull, a.g.e.,s. 258. 105 M. Bull, a.g.e.,s. 258. 106 M. Bull, a.g.e., s. 255. 107 J. Davidson Reid, The Oxford Guide to Classical Mythology in the Arts, 1300-1990s, Oxford University Press, 1993, Vol. 1, s. 349-350.
37
sürdürmüştür. Yaşanan savaşlar sonucu güçsüzlüklerine inanan insanlar giderek dine
ve devlet düzenine sığınmaya başlamışlardı. Katolikler tarafından daha fazla
benimsenen Barok sanat, heyecanlı ve dinamik yapısıyla coşkun sevinç ve mistik
kendinden geçiş duygularını canlandırmayı amaçlıyordu. Katolik dünyası ile Barok
sanat arasındaki ilişki Gombrich tarafından şu şekilde açıklanmaktadır:
“ Katolik dünyası Ortaçağ’ın başlarında sanata
yüklenen sınırlı görevin –yani okuma bilmeyen insanlara
dinsel Doktrin’i öğretme görevinin- ötesinde çeşitli şekillerde
dine hizmet edebileceğini keşfetmişti. Sanat belki çok fazla
okuyan kişileri de ikna edebilir ve dine kazandırılmasına
yardımcı olabilirdi. Mimarlar, ressamlar ve heykelciler,
kiliseleri, ihtişamı ve görüntüsüyle insanın ayaklarını yerden
kesen birer sanat sergisine çevirmeye çağrıldılar. Bu iç
mekanlarda ayrıntıdan çok, bütün’ün oluşturduğu genel
etkiye önem verilmiştir.”108
Çeşitliliğin ve etkileyici sonuçlar elde etme çabasının temel alındığı Barok
sanatta dini yapılar bile eğlenceli , göz alıcı ve hareketli gösterilmeye çalışılıyordu.
Dini motiflerin ihtişamlı ve göz alıcı bir biçimde işlendiği bu dönemde, sanatçılar bir
yandan da mitolojik öykülerle aristokrasiyi eğlendirmeyi ve onlara yaşamın
güzelliklerini hatırlatılmayı amaçlıyorlardı. Bu dönemde özellikle saray çevresi için
yapılmış olan şenlik sahneleri arasında Dionysos Şenlik sahneleri de önemli bir yer
tutmaktaydı. Ama şenlikler daha çok yıkıcı bir taşkınlık çerçevesinde değil, eğlenceli
bir biçimde gösterilmekteydi.
Biçimsel olarak Barok, Rönesans’ın dingin yapısını dışlamaktaydı. Durağan
kurallara karşı çıkış, beraberinde hareketi getiriyordu. Simetrinin ortadan kalktığı
kompozisyonlarda her bir figür ayrı birer ışık kaynağından aydınlanıyormuşçasına 108 E. H. Gombrich, Sanatın Öyküsü, Çev. Erol Erduran - Ömer Erduran Remzi Kitabevi, İstanbul, 2002, s. 437.
38
ışıklı ve canlıdır. Bütün figürler iç içe geçmiş gibi bir bütünlük içindedir. Barok
resimlerin hareket ve enerjiyi barındırmasının, şenlik sahnelerini cazip bir konu
haline getirdiği söylenebilir.
Barok dönemin en önemli sanatçılarından birisi olan Caravaggio’nun
“Dionysos”unda (R.23) tanrı daha öncekilerden farklı olarak duruşuyla, bakışlarıyla,
dağınık görünümüyle sıradan bir insan figürü olarak betimlenmiştir. Dionysos’un
kadınsı gösterildiği bu resim, daha sonra Rubens tarafından yapılacak olan Dionysos
betimine (R.30) örnek olmasıyla da önemlidir. Artık Tanrısal idealliğinden giderek
sıyrılan Dionysos’un insansal özellikleri ön plana çıkmaktadır.
Caravaggio’nun bir diğer “Dionysos” (R.24) resminde de Tanrı yine sıradan
biri gibi betimlenmiştir. Figürün yorgun bakışlarında, kadınsı duruşunda
Tanrısallığını anımsatacak herhangi bir belirti görülmemektedir. Başındaki asma
yapraklarından yapılmış tacı ve elindeki şarap kadehiyle şarap tanrısı kimliğine
gönderme yapılmıştır.
Farnese Sarayı’nda Annibale Carracci tarafından yapılmış fresklerden biri
olan “Dionysos ve Ariadne’ın Zaferi” (R.25) Barok dönemin erken örneklerinden
biridir. Klasik güzelliğin geliştirilmesi amacıyla109 hareket eden sanatçının bu
resmindeki figürler, klasik anlayışa benzer özellikler de taşımaktadır. Burada kafile
soldan sağa doğru ilerlemekte, zafer tahtında oturmuş olan Dionysos’un yanında
Ariadne yer almaktadır. Dionysos burada genç ve oldukça dinç görünürken, kafilenin
diğer üyeleri zafer coşkusu ve şarabın etkisiyle kendilerinden geçmişlerdir. Tanrının
yanında bulunan Ariadne’nın başına eros tarafından taç takılmakta. Bu taç
evlendiklerinde Dionysos’un ona hediye ettiği Hephaistos’un yaptığı altın tacı
simgelemektedir. Yine Dionysos’un etrafında satyrler, bakkhalar, müzik ve şarap
etkisiyle kendilerinden geçmiş bir halde yer almaktalar. Ayrıca Dionysos’un
simgelerinden olan hayvanlar da etrafta görülmekteler. Resmin sağ tarafına 109 E. H. Gombrich, a.g.e., s. 390.
39
baktığımızda ilk dikkatimizi çeken figür alt köşede uzanmış olan bakkha figürüdür.
Tiziano’nun “Adrioslular” tablosundaki bakkha ile hem konumlanışı hem de duruşu
itibariyle benzeşmekte olan bu figürün arkasında yine sarhoş ve eşeğinden
düşmemek için etrafındakilere tutunmuş olan yaşlı ve göbekli Silenus’u görmekteyiz.
Velasquez’in “Dionysos” (R.6) adlı resminde Dionysos yine tanrısal
özelliklerinden çok, insansal özellikleriyle betimlenmiştir. Etrafındaki sıradan
görünümlü insanlar ile şarap içip eğlenen Dionysos, önünde eğilmiş olan figüre asma
yapraklarından yapılmış bir taç takmaktadır. Burada Tanrının hemen yanında oturan
figürün gülerek resimden dışarı, izleyiciye doğru bakması bu resme bir tiyatro
sahnesi özelliği de katmaktadır.
Barok dönemin en önemli sanatçılarından biri olan Rubens, Dionysos
şenliklerini ve bu şenliklerdeki öğeleri en çok işlemiş ressamlardan biridir.
Aristokrat, iyi bir katolik, tam bir sanat dehası ama aynı zamanda insan yaşamının
tensel ve manevi hazlarına düşkün biri olması110 Rubens’i bu konuları işlemeye
yöneltmiştir.
Rubens’in “Anriosluların Dionysiası” (R.26) resmi kompozisyon olarak
Tiziano’nun “Andrioslular”ıyla (R.21) aynıdır. Her iki resmi karşılaştırdığımızda
bütün figürlerin hemen hemen aynı duruşlarda yerleştirildiklerini görmekteyiz. Yine
en çok göze çarpan figür sağ alttaki bakkhadır. Yalnızca arka planda yer alan Silenus
figürü Tiziano’da kendinden geçmiş olarak resmedilmişken, Rubens’te oturur halde
resmedilmiştir. Belki de Rubens bu yolla Silenus’a farklı bir açıdan baktığını
belirtmek istiyordur. Bir diğer göze çarpan fark da Rubens’te öndeki bakkha
figürünün cinsel organını ağaç yapraklarıyla örtüyor olmasıdır. Bu resimler
karşılaştırıldığında biçimsel olarak Rönesans resmi ile Barok resim arasındaki farklar
da kolaylıkla algılanabilmektedir. Rubens’te gördüğümüz hareket, canlılık, ışığın her
110 G. Bazin. a.g.e., s. 343.
40
bir figürü ayrı ayrı aydınlatması, figürlerin iç içe geçmişliği, renk ve doku olarak
tensel gerçeklik etkisi Barok resmin tipik özelliklerindendir.
Erken dönemlerinden itibaren Silenus figürüyle ilgilenmiş ve bunda ısrarcı
bir tutum sergilemiş111 olan Rubens, “Sarhoş Silenus” (R.27) adlı yapıtında,
Dionysos tapım dünyasının ikincil Dionysos’unu112 resmin odağına yerleştirmiştir.
Bu tam bir şenlik sahnesi olmasa da hem Dionysos alaylarındaki öğeleri
barındırmasıyla hem de içki içip müzik çalan figürler sayesinde şenlik sahnelerine
benzemesi yönüyle önemlidir.
Bu resimde Silenus aslında mitolojik öykülerde tarif edilenlerden farklı bir
biçimde betimlenmiştir. Örneğin ihtiyar değil, orta yaşlı, saçı ve sakalı kızıla dönük
bir renktedir. Sarhoş ama, diğer taraftan gerek ten rengindeki canlılık ve
parlaklığıyla, gerekse iri yapısıyla güçlü bir figür olarak resmedilmiştir. Sendeleyen
Silenus etrafındakiler tarafından ayakta durması için desteklenmektedir. Alaycı
bakışlara sahip figürlerden biri olan Pan bir yandan Silenus’un eline destek olurken,
diğer yandan da üzüm salkımı tutmakta. Hemen arkasında yer alan siyah erkek
figürünün Silenus’un baldırını sıkması onun kanlı canlı görünümünü de
kuvvetlendirmektedir. Yerde şarabın etkisiyle kendinden geçmiş olan kadın çocuk
satyri emzirirken betimlenmiştir. Resmin bu bölümünde Dionysos tapımının
bereketle ve Anadolu bereket tanrıçasıyla olan ilişkisinin irdelediğini de
söyleyebiliriz. Silenus’un omuzlarında yer alan post bakkhaların şenliklerde
omuzlarına attıkları postlardandır. Sol tarafta ağzıyla asma dallarını kavramış olan
kaplan ve sağ alt köşedeki oğlaklar Tanrı Dionysos’un simgesi olarak
kompozisyonda yer almaktadırlar.
Rubens, diğer bir “Sarhoş Silenus” (R.28) resminde ise Silenus’u göbekli,
beyaz saçı ve sakalıyla ihtiyar bir figür olarak resmetmiştir. Bu kez daha güçsüz
111 S. Alpers, The Making of Rubens, Yale Universty Press, New Haven & London,1996, s.106. 112 S. Alpers, a.g.e., s. 106.
41
görünen Silenus, etrafındaki satyrler tarafından güçlükle ayakta tutulmaktadır. Bu
sahne de yine çocuk satyrler, bakkhalar ve üzümlerle tipik Dionysos şenlik
sahnelerini hatırlatmaktadır.
“Dionysia” (R.29) adlı tablosunda Silenus bu kez orta yaşlı olarak
betimlenmiştir. Sarhoşlukla kendinden geçmiş olan Silenus, bir kadın satyrin
desteğiyle ayakta durmakta. Henüz tam olarak dönüşüme uğramamış olan bir keçi
suratlı satyr, ve onun hemen önünde elinde müzik aletiyle şaşkınca Silenus’a bakan
siyah bir adam yer alıyor. Rubens diğer pek çok resminde de bu siyah insan figürüne
yer vermiştir. Bu şekilde resmi söylencesel ve Dionysiak dünyadan öteye taşımayı
amaçlamış olabilir. Yani doğa ile kültür, siyah ile beyaz, genç ile yaşlı, köylü ile
kentli, vahşi doğa ile evcil yaşam unsurlarını bir arada gösterme çabasının113 bir
sonucu olarak bu figürleri eklemiş olabilir. Arkada ağaca tırmanmış satyrler
görülmektedir. Ön tarafta ise kendinden geçmiş kadın satyrlerden biri bebek satyrleri
emzirmekte. Bu emzirme sahnesiyle yine Dionysos tapımının bereket tapımı yönü de
vurgulanmaktadır.
“Dionysos” (R.30) da ise tıpkı Caravaggio’nun Dionysos betimlerinde (R.
23-24) olduğu gibi Tanrı sıradan ve kadınsı bir görünümle betimlenmiştir. Burada
Silenus’a benzeyen Dionysos, bir bakkhanın kadehine şarap doldurmasını beklerken
bir şarap fıçısının üzerinde oturmakta ve hemen arkasında da bir satyr küpteki şarabı
içmektedir.
Cornelius de Vos’un “Dionysos’un Zaferi”nde (R.31) de Dionysos orta yaşlı
ve şişman gösterilmektedir. Kaplanlar tarafından çekilen zafer arabasının üzerinde
başında sarmaşık tacıyla oturmuş olan Dionysos’a etrafındaki satyrler ve bakkhalar
eşlik etmekte. Soldan sağa doğru ilerleyen kafilenin solundaki Silenus ise göbekli,
yaşlı ve sarhoşluktan eşeğinden düşmek üzereyken resmedilmiştir.
113 S. Alpers, a.g.e., s. 121.
42
Jusepe de Ribera’nın (1591 - 1652) “Sarhoş Silenus” (R.32) adlı yapıtında,
bir şarap fıçısının yanında kendinden geçmiş göbekli Silenus merkezde yer
almaktadır. Resim, Silenus’un arkasında yer alan satyr, sol üst köşede yer alan Pan,
sağ tarafta yerde yatan çocuklar ve yalnızca başı görülen eşekle tıpkı herhangi bir
Dionysos şenlik sahnesinin bir bölümü gibi algılanmaktadır.
Pek çok Dionysos Şenliği sahnesi yapmış olan Poussin, Rubens’in aksine
sahnelerde Silenus’a yer vermemiştir114. “Puttilerin Dionysiası” nda (R.33) Pan
heykellerinin önünde şarap içip kendinden geçmiş olan puttilerin şenliğini
görmekteyiz. Resmin merkezinde Dionysos’un simgelerinden biri olan üzerinde
thyrasosuyla bir puttinin oturduğu oğlak ve onun tam karşısında yine bir putti
tarafından yüzüne doğru tutulmuş bir maske yer almaktadır. Puttilerden oluşan bu
kafile, Dionysos şenliklerinin özelliklerini barındırması yönüyle önemlidir.
“Andriosluların Dionysiasıi” (R.34) adlı tablo da bakkhaların müzik ve
şarap eşliğindeki eğlencelerini görmekteyiz. Klasik giysiler içinde görülen öndeki
figürler keyifli ve rahat halleriyle resimde sıradan bir kır eğlencesi havasının egemen
olmasına da neden olmaktadırlar.
1631-33 yılları arasında yapılmış olan “Pan Heykeli Önünde Dionysia”
(R.35) da şarabın etkisiyle kendinden geçmiş dans eden, coşkun bir Dionysos alayını
görmekteyiz. Sağ tarafta yer alan Pan heykelinin önünde bir bakkhaya zorla sarılan
satyrle şenliklerdeki cinsel şehvet vurgulanmaktadır. Bu sahnede Barok üslubun
etkileri açıkça görülmektedir. Figürlerin birbirleriyle olan ilişkisi, hareketlerindeki
canlılık, kıvrımlı vücut formları ve ışık özellikleriyle tipik Barok eserlerden biridir .
Bu sahneyle birbirine benzeyen diğer bir sahne de “Altın Buzağaya
Tapınma” (R.36) dır. Doğrudan Dionysiak bir şenlik sahnesi olmasa da burada
tapınılan buzağının kimi zaman tanrı Dionysos ile özdeşleştirilmesi ve tapınma 114 M. Bull, a.g.e., s. 234.
43
esnasındaki vecd halindeki hareketler Dionysos Şenlik sahnelerini hatırlatmaktadır.
Ön planda yer alan figürler “Pan Heykeli Önünde Dionysia” (R. 35) daki figürlerle
hemen hemen aynıdır.
“Pan’ın Zaferi”(R.37) de Dionysos şenliklerine özgü öğeler içermektedir.
Müziğin ve şarabın etkisiyle coşmuş olan kafilenin ön kısmında yerde yer alan
maskeler, şenliklerdeki tiyatral oyunların bir yansımasıdır. Bu resim her ne kadar
“Pan’ın Zaferi” olarak adlandırılsa da, tanrı Dionysos’un simgelerini barındıran bir
sahne olması açısından bizim için önemlidir. Satyrler, vecd halindeki kadınlar ve
erkekler, oğlak, yerdeki thyrasoslar ve maskeler, vahşi çılgınlık hali, muhtemelen
kurban edilmek için yakalanmış ceylan ve pan heykeliyle Dionysos şenlik
sahneleriyle benzerlikler göstermektedir.
“Dionysos’un Doğası” (R.38) adlı yapıtta ilk dikkati çeken öğelerden biri sağ
tarafta yere uzanmış halde görünen bakkha figürüdür. Bu figür de Tiziano’nun
“Andrioslular” (R.21) tablosunda yer alan uyuyan bakkha figürünü
çağrıştırmaktadır. Bu figürün hemen arkasında yer alan bir çocuk tarafından tutulmuş
keçi Tanrı Dionydos’un simgesidir. Resmin merkezinde bir satyr tarafından beslenen
bebek çocuk Dionysos’tur.
Poussin “Dionysos ve Midas” (R.39) adlı yapıtında diğer resimlerinden farklı
olarak Silenus’u da betimlemiştir. Kırmızı bir pelerinle gördüğümüz Tanrı Dionysos
figürü genç ve idealize edilmiş bir formda karşımızda durmaktadır. Hemen önünde
yerde diz çökmüş olarak yer alan Kral Midas Tanrıdan kurtuluş dilemektedir. Öndeki
uyuyan bakkha figürü yine Tiziano’nun “Andrioslular” ındaki (R.20) bakkha
figürüne benzemektedir. Bu sahne de yine şarabın etkisiyle kendinden geçmiş
figürlerle Dionysiak bir sahnedir.
Moayert’in “Dionysos’un Zaferi” nde (R.40) yine zafer alayı sahnelerinde
gördüğümüz öğeler yer almaktadır. Dionysos’un üzerinde oturduğu asma dallarıyla
44
süslü zafer arabası iki leopar tarafından çekilmektedir. Etraftaki satyrlerin bazıları
müzik eşliğinde dans ederken, bazıları da şarabın etkisiyle kendilerinden geçmiş
haldedirler. Resmin sol tarafında Dionysos’un simgelerinden olan bir oğlak yer
almakta. Burada dikkati çeken farklı bir öğe zafer arabasının yanındaki asker
figürüdür. Bu kuzey resminin farklı bir özelliği olarak savaştan dönüşü simgeliyor
olabilir.
Blanchard’ın “Dionysia” (R.41) resminde şarap ve müzik eşliğinde
kendilerinden geçmiş satyrleri ve bakkhaları görüyoruz. Resmin sol tarafında
bebeklerin yardımıyla asma ağacından üzüm toplayan satyr, üzümleri sıkarak suyunu
yerde bir leopara yaslanmış olarak oturan adamın kadehine dolduruyor. Diğer tarafta
da bakkhalar tef ve zil çalarak dans ediyorlar. Bu resimde de yine Barok dönemin
özellikleri görülmektedir.
Sebastian Bourdon’un “Dionysia” (R.42) adlı yapıtı diğer sahnelerden biraz
farklıdır. Burada tahtta oturmuş Dionysos adeta bir kral gibi gösterilmiştir ve önünde
eğilmiş olan kişi de kurtuluş dileyen kral Midas’tır. Midas ile Dionysos’un ilişkisine
dair söylenceye göre bir gün, sarhoş olup yanlışlıkla Midas’ın bahçesine giren
Silenus Midas tarafından bulunur ve Dionysos’a götürür. Bu duruma çok sevinen
tanrı krala “Dile benden ne dilersen” der. Midas da dokunduğu her şeyin altına
dönüşmesini diler. Dionysos kralın bu isteğini kabul eder ve dokunduğu her şeyin
altına dönüşmesini sağlar. Ancak bu durum dokunduğu yemeklerin , insanların da
altına dönüşmesine yol açtığından kralın pişman olmasına ve tanrıya eski haline
dönmesi için yalvarmasına neden olur. Dionysos Midas’ı bağışlar, ona Sardes’e gidip
Sart deresinin kaynağına dek çıkmasını ve topraktan fışkıran sularla başını ve ellerini
yıkamasını buyurur. Kral da bu söylenenleri yapar ve ırmak sularında arınır. Resmin
sol tarafında arka planda ırmak sularında arınan Midas’ı görmekteyiz.
Sebastien Bourdon’un “Dionysos ve Demeter Satyr ve Nymphalarla Birlikte”
(R.11) adlı yapıtında da Dionysiak sahnelerdeki öğeler görülmektedir. Resmin
45
merkezinde Pan heykelinin önünde, arabaya yaslanmış olarak görülen Dionysos
antik heykellerdeki gibi ideal bie erkek formunda betimlenmiştir. Başında
sarmaşıktan bir taç yer alan Dionysos’un yanındaki ise Tanrıça Demeter’dir. Bir
çocuk tanrıya kadehle şarap sunarken, hemen yanındaki diğer bir çocuk da siyeh
pantere sarılmış olarak görülmektedir. Yapıtın sol tarafındaki kendinden geçmiş
bakkha figürü yine Tiziano’nun “Andrioslular” ındaki Bakkha figürünü
hatırlatmaktadır. Sağ taraftaki oğlak, tanrının simgesi olarak kompozisyonda yer
almaktadır.
Magnasco’nun “Dionysiak Sahne”sinde (R.43) antik bir kentin resimde
ihtişamla yer aldığı görülmektedir. Tapınağın yanında oldukça küçük boyutlarda
resmedilmiş olan figürlerin bazıları şarabın ve müziğin etkisiyle kendilerinden
geçmiş bir halde görülürken, bazıları da oldukça hareketli görülmektedirler.
Michel – Ange Houasse ‘nin “Dionysia” (R.44) adlı yapıtı kadınlar ve
erkeklerin bir arada eğlendikleri lirik bir kır şenliğini andırmaktadır. Kadınlar klasik
kıyafetler içinde erkeklerse kumaşlarla sarılı olarak birbirleriyle ikili gruplar halinde
iletişim içinde resmedilmişler. Sağ alt köşede yer alan oğlak ve yerde bulunan
üzümler tanrı Dionysos’un simgeleri olarak kompzisyonu tamamlamıştır.
Francesco Zuccarelli’nin “Dionysia” resmi (R.45) tam bir kır şenliği
havasındadır. Resmin merkezinde dans eden bakkhalar ve satyrler yer alırken, sol
tarafta şarabın etkisiyl kendilerinden geçmiş figürler göze çarpmaktadır. Işık, renk ve
kompozisyon olarak Barok üsluba uygun olan bu resim şenlik sahnelerinin gittikçe
lirik bir görüntüye kavuştuklarının en iyi örneklerinden biridir.
46
SONUÇ
Rönesans ve Barok dönemdeki siyasi, felsefi ve kültürel özelliklerinin
etkilerinin, Dionysiak sahnelerdeki öğelerin de hem biçim hem de içerik olarak farklı
şekillerde ele alınıp işlenmesine neden olduğu görülmektedir.
Yüzyıllar boyunca farklı biçimlerde resmedilmiş olan Dionysos’un zafer
sahnelerinde her zaman merkezi figür olmasına karşın, şenlik sahnelerinde çok nadir
olarak betimlenmiş olduğu görülmektedir. Antik örneklerde ideal erkek formundaki
betimlerinin etkileri Rönesans’ta da devam etmiştir. Özellikle bu dönemde tanrının
yüceliğine aykırı olan tüm olumsuz özellikler, ikincil Dionysos olarak da anılan
Silenus figürü üzerinde gösterilmekteydi. Barok dönemde ise Caravaggio’nun
betimleriyle başlayan, daha sonra Velasquez ve Rubens’le devam eden, giderek
tanrısal yüceliğinden sıyrılan Dionysos’un insansal özelliklerinin belirginlik
kazandığı görülmektedir.
Rönesans ve Barok dönemlerde Silenus her zaman Dionysos alaylarında yassı
burunlu, şişman, çirkin, yaşlı, sürekli sarhoş ve sarhoşluğundan dolayı ikide bir
eşeğinden düşen göbekli bir adam olarak görülmektedir. Tanrıyı yetiştirdiği bilinen
Silenus Dionysos’un vazgeçilmez bir arkadaşı ve hemen tanınabilir bir karakter
olmuştur. Silenus, Dionysos dinindeki temel öğelerden olan şarap ve esriklik halinin
olumsuz yönlerini üzerinde toplayan bir kişilik olarak varlığını sürdürmüştür.
Dionysos’un tanrısallığına aykırı olan tüm olumsuz özelliklerin Silenus’un üzerinde
gösterilmesi sanatçıların birden fazla olguyu aynı eser üzerinde göstermelerine
olanak sağlamaktaydı..Bu nedenle önemi artan Silenus, Rönesans ve Barok resim
sanatlarında Dionysos alaylarında önemli bir figür olarak karşımıza çıkmaktadır.
Antik Yunan betimlerinde (vazo resimleri ve kabartmalarda) bakkhalar
çılgınlıkları ile öne çıkarılmışlarve genellikle mainadlar olarak resmedilmişlerdir.
Daha sonraları bu zapt edilemez çılgınlık halleribazı sanatçılar tarafından kontrol
47
altına alınmaya çalışılmıştır. Mainadların vahşiliklerinin anlatıldığı öyküleri içeren
sahnelere Rönesans ve Barok dönem resimlerinde yer verilmediği görülmektedir.
Bu dönemlerde dans edip şarkı söyleyen, yada şarabın etkisiyle kendinden geçmiş
haldeki bakkhalar şenlik sahnelerindeki kadın imgeleri olmuşlardır.
Rönesans’ta genellikle canlı bir figür olarak karşımıza çıkan Pan, on yedinci
yüzyıl resim sanatında genellikle heykel biçiminde betimlenmiştir. Pan’ın bu heykel
formundaki görünümü arka tarafta şenlikleri izleyen saygıdeğer bir imge olarak
görülmektedir.
Hem biçimsel, hem de felsefi ve kültürel açıdan Rönesans’a aykırı unsurlar
barındırmasından dolayı genel olarak Dionysiak şenlik sahnelerine Rönesans’ta daha
az rastlanmaktadır. Buna karşılık sanatın her alanda ihtişamın ön plana çıkarıldığı,
devingen bir yapıya sahip olan Barok dönemde Dionysiak şenlik sahnelerine daha
çok yer verilmiş olduğu görülmektedir. Özellikle Barok dönemde saray çevresini
eğlendirmek amacıyla yapılan şenlik sahneleri içinde yer alan Dionysialar’ın
zamanla, vahşi çılgınlık yapısından koparıldığı ve giderek lirik bir kır şenliği
havasına büründüğü görülmektedir.
48
KAYNAKÇA
Alpers, Svetlana:The Making of Rubens, Yale Universty Press, New Haven &
London,1996.
Apollodaurus, The Lybrary of Greek Mythology, Book iii., p.102:4 Trans. by
Robin Hard, Oxford Universty Press, New York, 1997.
Aristotales: Poetika, Çev. Nazile Kalaycı, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2005.
Bazin, Germain: Sanat Tarihi, Çev. Üzra Nural-Selahattin Hilav, Sosyal Yayınlar,
İstanbul, 1999.
Bull, Eckart: The Mirror of the Gods, Oxford Universty Press, New York, 2005.
Cömert, Bedrettin: Mitoloji ve İkonografi, Ayraç Yayınevi, Ankara, 1999.
Dökü, F.Eray: “Anadolu’da Eril Bereket, Koruyucu Kültler ve Tanrılar”, Arkeoloji
Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi, Akdeniz Üniv. Sosyal Bil. Enst.,
Antalya, 2000.
Dürüşken, Ç.: Romanın Gizem Dinleri, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul,
2000.
Erhat, A.: Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 2001.
Euripides, Bakkhalar., çev. Sabahattin Eyüboğlu , Ankara, 1944.
Frazer, J. G.: Altın Dal, Payel Yay., İst., 1991.
Gill, Iain Dickson: The History and Techniques of the Great Masters Titian,
Chartwell Books, London, 1989.
49
Graves, R.: The Great Myths, c.I. Penguin Books, 1960.
Gombrich, E. H.: Sanatın Öyküsü, çev. Erol Erduran-Ömer Erduran, Remzi
Kitabevi, İstanbul, 2002, s. 390.
Homeros, İlyada, Can Yayınları, çev. Azra Erhat - A. Kadir, İstanbul, 1998.
Huemer, Frances: “A Dionysiac Connection in an Early Rubens”, The Art Bulletin,
Vol. 61, No. 4, Dec.,1979.
İndirkaş, Zühre: “Dionysos Tanrının Maskesi ya da Maskenin Tanrısı”, Tiyatro
Dergisi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, S. 5, 2004, s.
53-59.
Kaygısız, Mehmet : Müzik Tarihi: Başlangıcından Günümüze Müziğin Evrimi,
Kaynak Yayınları, İstanbul, 1999.
Nietzche, Friedrich: Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu, Çev: İsmet Zeki
Eyüboğlu, Say Yayınları, İstanbul, 2003.
Nietzsche, Friedrich: Yunan Tragedyası Üzerine İki Konferans , Çev. Mahmure
Kahraman, Say Yayınları, İstanbul, 2005.
Nutku, Özdemir: Dünya Tiyatrosu Tarihi 1, Mitos Boyut Yay., İstanbul, 2000.
Ovid, Metamorphoses, Tras. by Mary M. Innes, Penguen Books, 1955.
Ovidius, Dönüşümler, Çev. İsmet Zeki Eyüboğlu, Payel Yayınevi, 1994.
Peterich, Eckart : Küçük Yunan Mitologyası, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul,
1946.
50
Rynck, Patrck de: How to Read a Painting, Thames & Hudson, Trans. By Ted
Alkins – Elise Reynolds, London, 2004.
Thomson, George: Aiskhylos ve Atina, Payel Yay., İstanbul, 1990.
Torrijos, Rosa Lopez: Mithology & History ın the Great Paintings of the Prado,
Scala Books, Trans. by Gilla Evans, London, 1998.
Walter, F.O.: Dionysus Myth and Cult, Dallas, 1993.
http://www.utexas.edu/courses/larrymyth/21Dionysus.html http://www.vroma.org/images/mcmanus_images/dion_eye.jpg http://www.holycross.edu/departments/classics/jhamilton/mythology/dionysus/diony
sus1.JPG bama.ua.edu/~ksummers/ cl222/LECT10/sld001.htm http://www.ibiblio.org/wm/paint/auth/caravaggio/bacchus.jpg http://www.hermitage museum.org http://employees.oneonta.edu/farberas/arth/arth212/Early_Christian_art.html http://www.personal.utulsa.edu/~johnpowell/BachusEtAriane/HTM_files/Title_page.
htm http://www.metmuseum.org/toah/ho/08/eustn/ho_1986.1159.htm
http://www. wga.hu/index1.html
http://www.utexas.edu/courses/larrymyth/21Dionysus.html
http://www.artunframed.com/ houasse.htm http://www.weinrausch.de/.../ zuccarelli/zuccarelli.htm
51
Resim 1- “Dionysos’un Doğumu” İ.Ö. 5. ve 6. yy.
Resim 2- “Dionysos”
Antik vazo.
Resim 3- “Dionysos”. Antik vazo. İ.Ö. 5. yy.
Resim 4- “Dionysia” İ.Ö. 480.
Resim 5- “Dionysos” Antik Figür , İ.Ö. 500-490
Resim 6- Velasquez (1599-1660)
“Dionysos’un Zaferi” (1629) Tuval üzerine yağlıboya, 165 x 225 cm.
Resim 8- Rubens
“Andriosluların Dionysiası” (detay) Tuval üzerine yağlıboya, 200 x 215 cm.
Resim 9- Jusepe de Ribera “Sarhoş Silenus” (1628) Gravür. 26.8 x 43.9 cm.
Resim 10- Rubens “Sarhoş Silenus” (detay) (1620) Tuval üzerine yağlıboya, 133.5 x 197 cm.
Resim 11- Sébastien Bourdon (1616-1671) “Dionysos ve Demeter Satyr ve Nymphalarla Birlikte” (17. yy.)
Resim 12- Poussin “ Pan ve Syrinks” (1637-1638) Tuval üzerine yağlıboya, 106 x 82 cm.
Resim 13- Giovanni Bellini “Tanrıların Eğlencesi Tuval üzerine yağlıboya, 170 x 188 cm.
Resim 14- “Uyuyan Ariadne” Mermer, İ.Ö. 2. yy.
Resim 15- Alessandro Turchi “Dionysos ve Ariadne”
Resim 16- Andrea Mantegna “Şarap Fıçısısyla Dionysia” (1470) Gravür, 29.8 x 43.8 cm.
Resim 17- Andrea Mantegna “Silenus’lu Dionysia” (1470) Gravür, 29.9 x 43.7 cm.
Resim 18- Piero di Cosimo “Talihsiz Silenus” (1505 – 1510) Tuval üzerine yağlıboya.
Resim 20- Tiziano Vecellio “Dionysos ve Ariadne” (1520-1522 ) Tuval üzerine yağlıboya, 175 x 190 cm.
Resim 21- Tiziano Vecellio “Andrioslular” (1525) Tuval üzerine yağlıboya.
Resim 22- Marten van Heemskerck “Dionysos’un Zafer Alayı” (1537-1538) Panel üzerine yağlıboya, 56 x 107 cm.
Resim 23- Caravaggio
“Sarhoş Dionysos” (1593) Tuval üzerine yağlıboya, 67 x 53 cm.
Resim 24-Caravaggio “Dionysos” (1596) Tuval üzerine yağlıboya, 95 x 85 cm.
Resim 25- Annibale Caracci “Dionysos ve Ariadne’nin Zaferi” (1597-1602) Fresk
Resim 26- Rubens “Andriosluların Dionysiası” (1635) Tuval üzerine yağlıboya, 200 x 215 cm.
Resim 27- Rubens “Sarhoş Silenus” (1616 - 1617) Panel üzerine yağlıboya, 205 x 211 cm.
Resim 28- Rubens “Sarhoş Silenus” (1620) Tuval üzerine yağlıboya, 133.5 x 197 cm.
Resim 29- Rubens “Dionysia” Tuval üzerine yağlıboya, 91 x 107 cm.
Resim 30- Rubens
“Dionysos” (1638-1640) Tuval üzerine yağlıboya, 191 x 161.3 cm.
Resim 31- Cornelius de Vos (1584/85-1651) “Dionysos’un Zaferi” Tuval üzerine yağlıboya.
Resim 32- Jusepe de Ribera “Sarhoş Silenus” (1628) Gravür, 26.8 x 43.9 cm.
Resim 33- Nicolas Poussin “Puttilerin Dionysiası” (1626) Tuval üzerine yağlıboya
Resim 34- Nicolas Poussin “Andriosluların Dionysiası” (1628-1630) Tuval üzerine yağlıboya, 121 x 175 cm.
Resim 35- Nicolas Poussin “Pan Heykeli Önünde Dionysia” (1631-1633) Tuval üzerine yağlıboya, 100 x 142.5 cm.
Resim 36- Nicolas Poussin “Altın Buzağaya Tapınma” (1634) Tuval üzerine yağlıboya, 154 x 214 cm.
Resim 37- Nicolas Poussin “Pan’ın Zaferi” (1636) Tuval üzerine yağlıboya, 134 x 145 cm.
Resim 38- Nicolas Poussin “Dionysos’un Doğası” (1630) Tuval üzerine yağlıboya, 97 x 136 cm.
Resim 39- Nicolas Poussin “Dionysos ve Midas” (1629-1630) Tuval üzerine yağlıboya, 98 x 130 cm.
Resim 40- Claes Cornelisz Moeyaert “Dionysos’un Zaferi” (1624) Tuval üzerine yağlıboya.
Resim 41- Jacques Blanchard “Dionysia” (1636) Tuval üzerine yağlıboya, 138 x 115 cm.
Resim 42- Sebastien Bourdon “Dionysos ve Midas” (17. yy. başı) Tuval üzerine yağlıboya, 50 x 85 cm.
Resim 43- Alessandro Magnasco “Dionysiak Sahne” (1710) Tuval üzerine yağlıboya, 110,5 x 167,5 cm
Resim 44- Michel – Ange Houasse “Dionysia” (1719)
Resim 45- Francesco Zuccarelli “Dionysia” (1740)