Upload
kapsul-plus
View
229
Download
4
Embed Size (px)
DESCRIPTION
Trakya Üniversitesi Biyoloji Bölümü
Citation preview
1
29.08.2013
P R E N A T A L T A N I v e K O R Y O N V İ L L U S B İ Y O P S İ S İ
T A V U S K U Ş U ( P a v o c r i s t a t u s )
Eylül,2013
2
K
A
P
S
U
L
P
L
U
S
S
A
Y
I
13
PRENATAL TANI ve KORYON VİLLUS BIYOPSİSİ
Bebekte doğmadan saptanan bazı anomaliler bebek doğduktan
sonraki erken dönemlerde müdahale yapıldığında bebeğin tedavi
sonrası şifa ile yaşamını sağlamasına imkan tanıyacak türden ola-
bilir.
8
DİYETİNİZ YANLIŞ OLMASIN
Lif, pek çok kişinin önem vermediği makro besinlerden biridir. Fayda-
ları saymakla bitmeyen bu besinin diyette bulunmaması vücudumuz
için önemli bir eksikliktir.
10
ANTİBİYOTİĞE DİRENÇ TERÖR KADAR TEHLİKELİ
Bakteriler Antibiyotiklere Karşı Nasıl Direnç Kazanır ?
Peki Antibiyotiklere Karşı Oluşan Direnç Neden Bu Kadar
Tehlikelidir ?
Direnç Oluşumunu Engellemek İçin Bireysel Olarak Neler Yapabiliriz ?
13
EN GARİP CANLI
Hindistan ' nın tropikal ormanında ıslak toprak altında bulunan
solucana benzeyen ancak çok daha iri olan bacaksız canlının
amfibi olduğu açıklandı.
15
3
K
A
P
S
U
L
P
L
U
S
S
A
Y
I
13
KİRLENMEK GÜZEL MİDİR?
Batı ülkesindeki hijyenik şartlar çocukların bağışıklık sistemlerinin
bu maddelerle tanışmasını geciktiriyor. Ancak köpeklerle eve giren
az miktarda kir, bu görevi yerine getirebiliyor. Ancak bu varsayımla-
rın hepsinin daha çok sınamadan geçmesi gerekecek.
16
Tavus kuşu, Phasianidae familyasında Pavo cinsindeki kuş
türüdür.Anayurdu Hindistan ve Sri Lanka’nın dağlık ormanlarıdır.
Yıldız çiçeği, Asteraceae familyasından Dahlia cinsini oluşturan yaz
ve sonbahar mevsiminde çiçek açan, gövdesi çalı,kökleri yumru
şeklinde bitkidir.
18
CANLILAR DÜNYASI
NESLİ TEHLİKEDE OLAN ÇİFT TOYNAKLILAR
And geyiği (Hippocamelus) , Cervidae (Geyikgiller) familyası-
nın Güney Amerika'da Andlar'da yaşayan bir cinsidir.
22
İstanbul Üniversitesi'nde bilim insanları çok ilginç bir gelişmeye
imza attılar ve tavşanlara deniz anası DNA'sı enjekte ederek, deniz
anaları gibi parlayan tavşanlar doğurtmayı başardılar.
24
HABERLER
4
KÜ
NY
E
GENEL BAŞKAN
Tayfun GÖZLER
GENEL BAŞKAN YARDIMCISI
Emine Ceyda SÖZÜER
GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ
Mete Arslan KONAK
EDİTÖR
Aslıhan DİKMEN
EDİTÖR
Özge BİÇEROĞLU
5
TEŞEKKÜRLER
Yükseköğrenim eğitimini aldığımız ve bizlere biyoloji konusunda temel bilgi-
leri aktaran saygıdeğer hocalarımızdan başlayarak yetişmemizde emeği geçen bütün
hocalarımıza teşekkürü bir borç biliriz.
Huzurlu bir çalışma ortamı sağlayan ve her zaman desteğini esirgemeyen Fen
Fakültesi Dekanlığına, Biyoloji Bölüm Başkanısayın Prof. Dr. Yılmaz ÇAMLITEPE’ye
ve Bölüm Başkan yardımcıları sayın Doç.Dr.Murat YURTCAN ve sayın
Doç.Dr.Özlem Çetin ERDOĞAN’a teşekkür ederiz.
Bizi kapsül adlı duvar gazetesi hakkında çalışmaya teşvik eden sayın Uzm.Dr.
Volkan AKSOY’a, yine halen yürütmekte olduğumuz kapsül plus dergisi ve duvar ga-
zetesi hakkında desteğini bizden esirgemeyen aynı zamanda danışmanlığımızı üstlenen
sayın Doç.Dr. Fulya Dilek GÖKALP MURANLI’ya teşekkür ederiz.
Eserde bulunan yazıların taslaklarını inceleyen ve değerli eleştirileriyle katkı-
lar sağlayan sayın Doç.Dr.Ayşegül ÇERKEZKAYABEKİR, Araş.Gör.Dr. Kadri KI-
RAN,Araş.Gör.Dr. Utku GÜNER, Araş.Gör.Dr.Mithat AYDOĞDU, Araş.Gör.Dr. Ebru
DİKER, Araş. Gör. Dr. Gazel Burcu GÜLTEKİN’e şükran borçluyuz.
Derginin yayınlanmasında ve basılmasında emeği geçen sayın Doç.Dr.Hayati
ARDA’ya ve Fizik Bölümü öğretim üyesi sayın Doç.Dr.Şaban AKTAŞ’a katkılarından
dolayı teşekkür ederiz.
Özellikle yazdıkları yazılarla kapsül plus dergisinin ve duvar gazetesinin oluş-
masında, hazırlanmasında, gelişmesinde katkıda bulunan tüm hocalarımıza ve öğrenci
arkadaşlarımıza,özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ederiz.
KAPSÜL PLUS AİLESİ
6
VİZYON
Kapsül Plus dergisi tamamen bağımsız, güvenilir ve uzman
habercilik ilkelerini benimser. Aylık yayın olması nedeniyle analiz-
ler ve yorumlar derginin temelini oluşturur. Kapsül Plus dergisinde
çıkan yazılar bilimsel değer taşıyan ve dergi içeriğine uyan konu-
ların analiz ve yorumlamasıdır. Kapsül Plus dergisi etnik, cinsel,
ırksal, ulusal ve inanç temelindeki tüm ayrımcılıklara şiddetle kar-
şı çıkar. Kapsül Plus Trakya Üniversitesinin üniversiteler sıralama-
sında daha üst sıralara yükselmesi için yapılan tüm çalışmaları da
yürekten destekler.
MİSYON
Kapsül Plus dergisi Trakya Üniversitesinde ki tüm akademik
birimlerin toplumsal kültürel ve bilimsel alanda tartışma platformu
olmayı amaçlar. Kapsül Plus dergisi Trakya Üniversitesinin öğren-
ci dergisi olmayı hedefler. Ayrıca Kapsül Plus dergisi yayın ilkele-
rine uyan herkesin dergiye yazılarıyla katkıda bulunması için gay-
ret gösterir.
TAYFUN GÖZLER
7
Sevgili Kapsül Plus Okuyucuları ;
Yepyeni ve bomba gibi bir sayımızla daha karşınızda-
yız .Biz hazırlarken çok keyif aldık sizlerde okurken aynı hazzı
alacağınızdan eminim.
Rengarenk ve bir o kadar da bilgi yüklü , pahada hafif bil-
gide ağır sayfalarının içinde dolaşırken dönüp bir daha okumak
isteyeceksiniz. Yanlış veya eksik bildikleriniz , güncel haberler-
le dünyada da neler varmış diyeceğiniz, böyle canlılarla da aynı
çevrede yaşıyor muşuz diyebileceğiniz şaşırtıcı gerçekler arasın-
da göz zevkinizi tazeleyeceksiniz.
Kadromuzun sağlamlığına güvendiğimiz kadar dergimize
de bir o kadar güveniyoruz , içerik bakımından da çok ciddi kay-
naklara başvuruyoruz bu da bizi vazgeçilmez kılan önemli bir et-
ken .Tabi ki değerli okuyucularımız sayesinde bunu yapmaktayız
biz sunduk, karar ve takdiri sizlere ait..
Zevkle okumanız dileğiyle …
ÖZGE BİÇEROĞLU ASLIHAN DİKMEN
8
PRENATAL TANI ve KORYON VİLLUS
BİYOPSİSİ
Prenatal tanı nedir?
Prenatal (doğum öncesi) tanı, bebek dünya-
ya gelmeden önce, ya da daha dar anlamda, bebek
yaşama sınırına erişmeden önce ( "yaşama sınırı" 24.
gebelik haftası olarak kabul edilmektedir) kendisinde
var olan problemlerin tanınmasıdır.
Var olan problemlerin tanınması birkaç açıdan
önemlidir.
1-Yaşamla bağdaşmayan, yani bebek doğduğunda
yaşamasını imkansız kılacak olan anomalilerin
tanınması: Böyle bir tanı, gebeliğin daha fazla devam
ettirilmesini önler. Bunun en tipik örneği anensefali
("beyin dokusunun olmaması") adı verilen anoma-
lidir. Bu anomali türünde bebeğin beyin dokusu her-
hangi bir nedenle gelişmemiştir ve bu nedenle bebek
doğduğunda yaşaması imkansızdır.
2-Doğduğunda bebeğin sakat kalmasına neden
olma riski yüksek olan anomali türlerinin tanın-
ması: Doğan bebeğin tüm yaşamını etkileyecek
"sakatlıklar" söz konusudur. Bunun da en tipik ör-
nekleri Down sendromu ve nöral tüp defektleridir.
Down sendromlu bebekler zeka geriliği gösteren,
çeşitli bedensel sakatlıkları olan bireyler olarak ya-
şamlarını sürdürürler. Nöral tüp defekti de bebeğin
sinir sisteminin işlevlerini derinden etkileyen bir du-
rumdur ve bu bireyler de çeşitli özürlerle yaşamlarını
devam ettirmek zorunda kalırlar.
Burada dikkat edilmesi gereken husus şu-
dur: Prenatal tanı, yaşam sınırına henüz ulaşmamış
bir dönemde bebeklerinde yaşamla bağdaşır anomali-
si saptanan çiftlere gebeliği devam ettirip ettirme-
me özgürlüğü tanımaktadır. Çeşitli inançları nedeniy-
le, saptanan bu anomalilere rağmen bebeği dünyaya
getirmekte kararlı olan çiftler de mevcuttur ve yasalar
bu kararı onlara bırakmıştır.
3-Bebekte doğmadan saptanan bazı ano-
maliler bebek doğduktan sonraki erken dönemler-
de müdahale yapıldığında bebeğin tedavi sonrası
şifa ile yaşamını sağlamasına imkan tanıyacak
türden olabilir:
Bunun da en tipik örneği ön karın duvarı
defektleridir. Bebek doğar doğmaz alınacak birkaç
tedbirle ön karın duvarındaki açıklıktan dışarı sark-
mış olan organların zedelenmesi engellenerek, defek-
ti onarmak için yapılacak ameliyatın başarı şansı
artırılabilir.
PRENATAL TANIYA NE ZAMAN İHTİYAÇ
DUYULUR?
1) Önceki çocuklarda kromozom anomalisi
2)Önceki çocuklarda genetik hastalık
3)Eşlerden birinde dengeli kromozom düzensizliği
4)Ailede genetik hastalıklar
5)Tekrarlayan gebelik kaybı
6)Ölü doğumlar
7)Ultrasyon muayenelerinde anomali saptanması
8)Ailede metabolizma hastalıkları için riskin bulunması
9)Akraba evliliği
10)Gebelik sırasında zararlı olabilecek bir ilaç kullanma
veya radyasyona maruz kalma
Prenatal tanı için , amniyosentez , koryonvillus biyopsisi ,
fetoskopi , kordosentez vb. test yöntemleri kullanılmaktadır.
Ancak bu yazımda sizlere koryon villus biyopsisi yönteminden
bahsedeceğim.
9
Koryon villus biyopsisi gebeliğin 10-12. haftaları ara-
sında genellikle kromozom anormalliği riski olan fe-
tusların tanısı için uygulanan , 9-15 cm arasındaki iğ-
neler ile fetusun eşinden (plasenta) biyopsi şeklinde
doku alınması işlemine verilen isimdir.
İşlem sırasında kateter adı verilen ince bir tüp
hastanın vajinandan servikse doğru uygulanır ve sıra-
sıyla aşağıdaki aşamalar izlenir.
KORYON VİLLUS BİYOPSİSİNİN RİSKLERİ ve ÜSTÜNLÜKLERİ
NELERDİR?
Düşük : Bu işlemden sonra %1.2 oranında fetüsü kaybetme riski vardır.
Enfeksiyon : Özellikle aktif vajen enfeksiyonu olan hastalarda işlem sonrası
enfeksiyona yol açabilmektedir. Bu nedenle işlem öncesi hastalara jinekolojik
muayene uygulanarak vajen enfeksiyonu bulgularına bakılmaktadır.
Yeni doğanda kol ve bacak anomalileri : Koryon villus biyopsi , 10. gebelik
haftasından önce uygulanan gebeliklerde, yeni doğanda kol , bacak ve parmak
anomalileri izlenebildiği rapor edilmiştir. Bu nedenle işlem 10. gebelik hafta-
sından önce uygulanmamaktadır.
Karyon villus biyopsisinin amniyo sentez teşhis yöntemine göre daha erken
gebelik haftalarında uygulanması kromozom anomalilerin erken tanınmasını ve
daha erken müdahale edilmesini sağlamaktadır. Bu şekilde amniyo sentez za-
manına kadar beklenmemiş olur. Anne fetüse psikolojik açıdan çok bağlanma-
dan negatif bir sonuç çıkma ihtimalinde gebeliğin sonlandırılması da gebe için
daha az yıpratıcı olmaktadır.
Bebekte doğmadan
saptanan bazı anomali-
ler bebek doğduktan
sonraki erken dönem-
lerde müdahale yapıldı-
ğında bebeğin tedavi
sonrası şifa ile yaşamını
sağlamasına imkan
tanıyacak türden olabi-
lir.
Kaynaklar
http://www.gebelik.org/dosyalar/prenatal/
http://www.femical.com.tr/content/view/383/255/
http://www.muratyayla.com/default.asp?CatId=85
ZAFER ŞAKACI
KORYON VİLLUS BİYOPSİSİ(CVS)
*Kateteterin plasentaya yakın uygulanabilmesi için ultrason
kullanılır.
*Kateterin diğer ucuna uygulanan enjektör yardımıyla pla-
sentadan doku alınır.
*Karından uygulanan koryon villus biyopsisi sırasında ka-
rından uterusa bir iğne ile girilerek plasenta hücrelerinden
örnek alınır.
*Hasta, koryon villus biyopsisi işlemi sırasında kramp tarzı
ağrılar hissedebilir.
*Doku örnekleri analiz için genetik laboratuvarına gönderi-
lir. Sonuçlar genellikle 10 günle 2 hafta arasında alınabil-
mektedir.
10
DİYETİNİZ YANLIŞ OLMASIN
Herkes diyet yapıp faydasını göremez bir şekilde yorgun düşer ve vazgeçer. Diyete başlamadan önce konuyla ilgili doğrulara
ve yanlışlara bir bakalım;
1.SODYUM’U AYARLAMAK
Sodyumun doğrudan şişkinliğe yol açtığı
yaygın bir yanlış anlamadır. Sodyum tama-
men kesilmemeli sadece kontrol altına alın-
malıdır. Evet, vücudunuzun su tutmasına
neden olur ama günlük aktiviteler, sıcak
ortamda bulunmak, terlemek ve idrarla
büyük miktarda sodyum kaybederiz. Eğer
bu sodyumu besinlerle geri almazsanız
kramp, bitkinlik ve düşük tansiyon gibi
sıkıntılar yaşarsınız. Sodyum, vücudunuzda
bulunan vitamin ve mineral dengesini kont-
rol eden mükemmel bir mineraldir.
2.DOĞAL YERİNE HAZIR EK GIDALAR
Doğal bir yiyeceğin yerini hiç bir şey tutamaz. Ama bizler kusursuz bir dünyada yaşamıyoruz. İş, okul ve benzeri sorun-
lar yüzünden öğün atlamak zorunda kalabiliriz yada öğünler fastfood olur. Bu gibi durumlar vücudun ihtiyacı olan besin-
lerin yeterince almamasına neden olur. Bunları tamamlamanın yanında dışarıdan alınan zayıflamak yada kilo almak için
kullanılan yığınla ürün var. Bunları mümkün olduğunca besin olarak almalıyız mama olarak değil, yada çay olarak alınan
bir sürü çiçek var neden hazır alıyoruz. Bu gıda takviyelerinin çoğu, kendisi de yenilen besinler. Bu besinleri doğal olarak
alırsak bir yeri yaparken diğerini yıkmamış oluruz. Lif içermeyen hazır besinler zaten başlı başına düşmandır. Düşünün,
piyasada satılan ürünlerle bir öğün geçirmek mi yoksa sevdiğiniz yemeğin diyetinize uyarlanmış hali mi?
11
3.ÖĞÜNLERDE HİLE YAPMAK
Diyet bozmanın en genel sebebi sevdiği yemeği yiyememektir. Uzun süreli diyetler metabolizmayı yavaşlatır. Bu iki
anahtar cümle diyetinize farklı bir boyut katacaktır. Diyet yaparken hep aklında yemek istediğin şey olursa o diyet uzun
sürmez. Diyette öğünleri değiştirmek kalıcılığı sağlayabilir. Örneğin devamlı olmamak kaydıyla jelibonları ekmeğiniz-
den feragat ederek yemek sizin için iyi olabilir. Hatta iki elma yerine bir elma bir domates bir salatalık yapabilirsiniz
buda hem göz doygunluğu verir, hem de vücudunuzun ihtiyacı olan farklı mineral ve vitaminleri almasını sağlar. Genel
olarak diyetler kalori hesabı yaptığı için bu mantıklı bir yol olacak ve vücudunuzda vitamin eksikliği olma riskini azal-
tacaktır.
4.YETERLİ MİKTARDA KALORİ ALMAMAK
Güç kaybı, kas kaybının açık bir belirtisidir ve
diyet yapanlarda sık olarak görülür. Günlük ihti-
yacı bile karşılamayacak kadar az kalori içeren
diyetler bize bunu yapar. Çünkü diyet senin ol-
mamıştır hiçbir zaman. Senin metabolizma hızın
ihtiyacın olan mineral farklıdır. Kas kütlesi, boy,
günlük hareketler gibi etkenlerin hesaba katılma-
dığı bir diyet sizce ne kadar doğru? Siz diyetinizi
bu faktörleri göz önünde tutarak yönetebilirsiniz.
temel prensip düzgün ve temiz beslenmektir.
Vücudunda yağ olan biri zayıflamak ister evet
ama bu sırada kas da kaybeder. Sebebi yetersiz
kaloridir. Yağ da günlük bir ihtiyaçtır, bunu
unutmadan öğünlerimizde onu azaltmak bile
büyük farklar ortaya çıkarır. Yağı diyetten tama-
men çıkarmaksa büyük bir hata olur. D vitamini
gibi bazı maddeler yağda çözünür hatta yağlar
hormonal sistemi de düzenler. Bu yüzden azalt-
mak, kontrollü tüketmek, çıkarmaktan iyidir.
Yada yine değiştirme yaparak günlük yağ ihtiya-
cımızı fındık, ceviz gibi omega 3 vb. içeren be-
sinlerle alabiliriz.
5.YETERLİ MİKTARDA LİF ALMAMAK
Lif, pek çok kişinin önem vermediği makro besinlerden biridir.
Faydaları saymakla bitmeyen bu besinin diyette bulunmaması vü-
cudumuz için önemli bir eksikliktir.. Yeterli olması da proteinlerin
sindirilmesini sağlar, böylece diyetinizdeki altı sekiz öğünün doğru
şekilde sindirildiğine emin olabilirsiniz. Büyük öğünlerin yorduğu
sindirim sisteminizi rahatlatmasını fark edeceksiniz bunun için
yeşil sebzeler ve yulaf kullanılabilir.
6.ŞEKER VE YAĞ TÜKETMEK
Besleyici olan, antioksidan özellik gösteren, lif içeren bir besine hayır demeyin. Meyveler söz konusu olduğunda ise çoğu
meyve çok şeker içerdiği için diyetlerde tüketilmez fakat bir meyvede olan vitamin ve mineraller diğerinde olmuyor bu
yüzden meyveleri de kontrollü tüketmeliyiz. Meyveleri özellikle sabah tüketmeliyiz çünkü vücudun enerjiye en çok o
zaman ihtiyacı var. Sabaha kadar aç kalan bir vücudu beslemek için meyveler iyi bir seçimdir. Meyvenin şeker içeriği
kanda insülin artışına sebep olur. Yağlar da tehlikelidir ama kontrolsüz olursa… Evet yağlar vücudun savunma mekaniz-
ması, hormonların düzenlenmesi, kardiyo vasküler sistemi, üreme, bağışıklık ve sinir sistemini destekler. Yağ alımı için
somon, badem, zeytinyağı sağlıklı kaynaklar arasında sayılabilir ama faydaları olmasına rağmen aşırı tüketiminden
kaçmakta fayda vardır.
12
Bunlara uygun bir diyetle farkı görebilir ve daha sağlıklı uzun diyetler
yapabilirsiniz.
Diyet denildiğinde esasen akla ilk gelen; düşük kalorili, lezzetsiz, tatsız-
tuzsuz yiyecekler listesidir. Ancak sodyum miktarı ve yağ içeriği yok denecek
kadar azaltılmış, tamamen şekerden arındırılmış diyetler, vücudumuzun ihtiyaçla-
rını karşılamadığı gibi bizi mutsuz eder. Temel besinlerin dengeli ve yeterli şekil-
de tüketimi, organizma için en sağlıklı olandır. Doğal besinler seçerek, kontrollü
şekilde tüketerek ve esasen istediklerimizi de yiyerek aynı zamanda fiziksel olarak
hareketimizi arttırarak sağlıklı olabiliriz. Doğanın bizden istediği budur….
Sabaha kadar aç kalan bir vü-
cudu beslemek için meyveler
iyi bir seçimdir. Meyvenin
şeker içeriği kanda insülin ar-
tışına sebep olur.
ÖMER ÇELEBİ
13
Antibiyotiğe Direnç Terör Kadar Tehlikeli
İngiltere Sağlık Bakanlığı baş danışmanı Prof. Sally Davies, antibiyotiklere direncin 'terör kadar büyük bir teh-
dit oluşturduğunu' söyledi.
Sorunu "saatli bomba" ya benzeten Davies, enfeksiyonla savaşma kabiliyetinin kaybedilmesi halinde önümüz-
deki 20 yıl içinde basit ameliyatların bile ölümcül olabileceği uyarısında bulundu. Hükümetin konuyu başkent Londra'da
düzenlenecek G8 zirvesinin gündemine taşıması gerektiğini belirten Davies, "Eğer harekete geçmezsek, insanların sıra-
dan operasyonlar sırasında enfeksiyondan öldüğü 19'uncu yüzyıldaki koşullara geri döneriz" dedi.
Antibiyotik üretiminin kârlı olmadığına dikkat çeken Prof. Davies ilaç firmalarının yeni ilaçlar geliştirmeye
teşvik edilmesi gerektiğini vurguladı.
‘TERÖR KADAR ÖNEMLİ’
"80'lerin sonundan bu yana yeni tür antibiyotikler üretilmiyor. Büyük ilaç şirketlerinin çok fazla yeni antibiyotik
üretme planı yok. Antibiyotik üretimini teşvik etmedik. İlaç şirketleri yüksek tansiyon ya da diyabet için bir şeyler üreti-
yor ve bunlar işe yarıyorsa bunları hastalarımızda her gün kullanıyoruz. Ama antibiyotikler, ihtiyaç olduğunda sadece bir
-iki hafta kullanılıyor. Direncin gelişmesi nedeniyle antibiyotiklerin sınırlı bir ömrü var."
Manchester Üniversitesi'nden mikrobiyoloji uzmanı Dr. İbrahim Hassan ise antibiyotiğe dirençli enfeksiyonu
olan hasta sayısının arttığını belirterek bunlar karşısında çok fazla tedavi seçeneği olmadığına dikkat çekti.
İngiltere'de enfeksiyon hastalıklarından ölümlerin oranı yüzde 7 civarında. Prof. DallyDavies, enfeksiyon hasta-
lıklarıyla ilgili yıllık raporunda önümüzdeki yıllarda mikroplara karşı savaşı kaybetme riskiyle karşı karşıya olduklarını
belirterek, basit operasyonların ve kemoterapi ve organ nakli gibi bağışıklık sistemini baskılayan tedavilerin ölümcül
hale gelebileceğini kaydetti.
Davies, hükümetin konuyu, küresel ısınma ve terör gibi öncelikli tehlikeler arasında ele alması tavsiyesinde
bulundu.
14
Bakteriler Antibiyotiklere Karşı Nasıl Direnç Kazanır ?
Bulunduğumuz çevrede sürekli olarak bakterilere maruz kalırız. Bu bakteriler zaman zaman enfeksiyona neden olur. Antibi-
yotiğin uygun olmayan biçimde kullanımı, bakterinin yok olmamak ve güçlenmek için direnç geliştirmesine yol açar. Di-
renç geliştirmiş bakteriyi daha sonra aynı antibiyotikle yok etme girişimi başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Bu nedenle, antibi-
yotikler sadece enfeksiyonun tedavisinde gerekli olduğu zaman kullanılmalıdır
Peki Antibiyotiklere Karşı Oluşan Direnç Neden Bu Kadar Tehlikelidir ?
Bakteriyel hastalıklar sadece sınırlı sayıda antibiyotikle tedavi edilebilmektedir. Dirençli bakterilerin yol açtığı bir enfeksi-
yon söz konusuysa, tedavide daha toksik ve pahalı ilaçların kullanılması gerekebilir. Bu durum, hastanede daha uzun süre
kalınmasına ve yüksek maliyete yol açabilir. Bunun yanı sıra, antibiyotik direnci diğer bakteriyel enfeksiyonlara da yayıla-
bilir. Ender görülen bazı vakalarda, hastalığa neden olan dirençli bakterileri yok edecek kadar etkili antibiyotik bulunmadı-
ğından, bazı bakteriyel enfeksiyonlar tedavi edilemez duruma gelebilir.
Direnç Oluşumunu Engellemek İçin Bireysel Olarak Neler Yapabiliriz ? Soğuk algınlığı ya da diğer birçok viral enfeksiyonda antibiyotik kullanmayın. Doktorunuz viral enfeksiyon olduğunu ve
antibiyotik gerekmediğini söylediğinde, antibiyotik kullanmakta ısrar etmeyin.
Doktora danışmadan antibiyotik almayın. Başkalarına reçetelenen ya da herhangi bir hastalıktan arta kalan antibiyotiği kul-
lanmayın. Antibiyotikleri daha sonra kullanmak üzere saklamayın.
Bu konuda bilinçli olmak için sormamız gereken önemli üç soru var.
Naki YARDIMCI
Antibiyotiğin uygun
olmayan biçimde
kullanımı, bakterinin
yok olmamak ve
güçlenmek için di-
renç geliştirmesine
yol açar.
15
En Garip Canlı
Hem karada hem de suda yaşayan bu canlı, profesör SD Biju tarafından bulundu. Hindistan'nın tropikal
ormanında ıslak toplak altında bulunan solucana benzeyen ancak çok daha iri olan bacaksız canlının amfibi ol-
duğu açıklandı. Chikilidae adı verilen canlıyı bölgede yaşayan köylülerin yılan sandıkları ve yanına yaklaşama-
dıkları belirtildi. Londra Royal Society dergisinde yayınlanan makaleyle duyurulan bu buluş bilim dünyasında
da heyecana neden oldu. Dünyada sadece 186 türün bulunduğu Chikilidae 'nin Afrika ve Güney Amerika'da
bulunduğu ilk kez Hindistan'da raslandığı belirtildi. Bu bakımdan bu canlının Hindistan'a nasıl geldiği bilinmi-
yor. Dinozor çağından kalan bu canlı, bütün olumsuz şartlara rağmen günümüze kadar sağ kalmayı
başarabilmiş.
Kaynak:
http://www.etarim.net/tarimsal-videolar/chikilidae-adi-verilen-yeni-amfibi-bulundu.html
16
KİRLENMEK GÜZEL MİDİR?
Kırdaki toz-topraklı hayatın aksine, şehirlerde börtü-böcekten uzak, temiz apartman dairelerinde mikroplara, asalak
canlılara muhtemelen daha az maruz kalıyoruz. Bu daha temiz yaşantının genelde daha sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz.
Ama son zamanlarda araştırmacılar hijyenin de fazlasının zarar olduğunu düşünerek yeni çalışmalar yapıyor. Kirin,
pasın ne yararı olabilir? Bunun cevabı, bağışıklık sistemimizin kendini etrafımızdaki hastalık yapıcı canlılara karşı nasıl ayar-
ladığında gizli. Hâlâ süren bu çalışmalara Doğu Finlandiya Üniversitesi araştırmacılarından bir katkı geldi.
Geçen ay Pediatrics dergisinde yayınlanan araştırmalarında, Fin hekimler 397 çocuğun sağlığını ana karnından itiba-
ren izleyerek, ev içindeki kedi ve köpek mevcudiyetiyle bunun arasındaki bağlantıyı incelediler.
Bunun için çocukların doğumundan sonraki her hafta, her bir anneden bebeğinin sağlık durumuna dair bilgi aldılar.
Ayrıca evde kedi veya köpek besleyip beslemediklerini, besliyorlarsa bu hayvanların her gün evin içinde ne kadar zaman ge-
çirdiğini öğrendiler. Çünkü evdeki hayvanlar da çocuğun hastalanmasını etkileyebileceğinden, daha önce buna dair bazı araş-
tırmalar yapılmış, ancak bunlardan çelişkili sonuçlar çıkmıştı. Bu önceki sonuçlar geçmişe yönelik (retrospektif) araştırmalar-
dan geldiğinden, Fin ekip daha zor ve masraflı, ama daha güvenilir bir yöntem olan ileriye yönelik (prospektif) bir araştırma
yapmaya karar vermişti.
İleriye yönelik araştırmaların önemli bir avantajı, daha çok değişkenin denetim altında tutulabilmesidir. Sözkonusu
araştırmada da hekimler, kendi sonuçlarını yanıltabilecek birtakım değişkenleri denetlediler. Meselâ, anne veya babanın sigara
içmesinin de bebekte üst solunum yolu hastalığına yol açabildiğini bildiklerinden, bu gibi verileri de toplayıp hesaba kattılar.
Bu verilerden, köpek bulunan ve bulunmayan evlerdeki bebeklerin hastalandıkları hafta sayısını hesaplayıp bunları
mukayese ettiler.
Şekil 1. Bergothvd.’nin araştırmasına göre köpekle temas eden çocuklar daha az sağlık sorunuyla karşılaşıyor. (Veriler: Bergoth vd., 2012,
Çizelge-2)
İlk olarak, evin köpeği evde günde 6 saatten az zaman geçirdiğinde bile, bebeğin hastalanmadan geçirdiği hafta
oranı %64,8′den %75,7′ye yükseldi (Şekil 1). Köpekli evlerdeki çocuklarda daha az öksürük, daha az kulak ve burun iltiha-
bı görüldü. Yani köpekle aynı ortamda bulunan bebekler daha az hasta oluyordu.
Köpekle daha da çok temas halindeki bebeklerin sağlık durumunun daha da çok düzelmesi bekleniyordu. Düzelme
yine de görüldü, ama biraz daha azdı: Günde 6 saatten az köpek teması %75,7′lik oran sağlarken, 6-16 saat arası temas %
74,2, 16 saatten çok temas ise %72,2′lik bir oran sağlamıştı (Şekil 1). Bu beklenmedik bulgu, köpekte bebeğe yarayan ne
varsa hayvanın bunun dışarıda gezinerek edindiğini, daha çok evde vakit geçiren köpeklerin ise dışarıda yeterince kirlenme-
diklerinden bu kadar yararlı olamadıklarını akla getiriyor. Ne var ki bu varsayımın yeni araştırmalarla sınanması gerekecek.
17
Şekil 2. Doğu Finlan-
diya Üniversitesi’nin
Kuopio yerleşkesi,
Savilahti adlı koyun
etrafına yayılmış du-
rumda. Uzakta koy ile
tepe arasında üniversi-
te hastanesinin beyaz
binaları görülüyor, en
tepede de kayak pisti
ile turistik Puijo Kule-
si. Sol atta ise Ku-
opio’nun Finlandiya
haritasındaki yeri var.
(Fotoğraf: KuopioIn-
novation. Harita: Wiki-
pedia.)
Ekibin toplayıp denetlediği diğer veriler arasında bebeğin cinsiyeti, doğum ağırlığı, mevsimi, kardeş sayısı, anne-
sinin sigara alışkanlığı, anne-babasında alerji varlığı, emzirme gibi etkenler vardı. Bunların hesaba katıldığında da sonuç
değişmedi.
Bu sonuçlar aslında evcil dostlarımızın bebeklere faydası açısından ilk değil. Daha önce ABD’li bir ekip, doğum-
dan sonraki bir yıl içinde köpekle temas eden çocukların, 6-7 yaşına geldiklerinde daha az allerjik sorun yaşadığını göster-
mişti. On yıl önceki bu çalışma ile yukarıda bahsettiğim güncel araştırma bir arada bağışıklık sistemine işaret ediyor. Bağı-
şıklık sistemimiz bazı düşmanlarını daha doğuştan tanırken, bazılarını ancak onlarla karşılaştıkça öğreniyor. (Daha önce
Eren Ada’nın dergimizde yazdığı ayrıntılara bakabilirsiniz.) Öyle görünüyor ki, özellikle birçok Batı ülkesindeki hijyenik
şartlar çocukların bağışıklık sistemlerinin bu maddelerle tanışmasını geciktiriyor. Ancak köpeklerle eve giren az miktarda
kir, bu görevi yerine getirebiliyor. Ancak bu varsayımların hepsinin daha çok sınamadan geçmesi gerekecek.
Ve şimdi bir de itiraf: Yukarıda hep köpeklerin faydalarından bahsettim, ancak bu sonuçlar kediler için de geçerli.
Gerçi kedilerdeki sonuçlar daha zayıf, ancak yine de anlamlı. Ama benim evde bir köpeğim olduğundan hikâyeyi köpek ile
anlattım.
Diğer bir itiraf da benim geçmişte bu çalışmanın yapıldığı üniversitenin öğrencisi olmuş ve hâlâ da araştırmanın
yapıldığı Kuopio şehrinde oturuyor olmam. Bu çalışmayı anlatmayı biraz da bu yüzden seçtim. O yüzden Kuopio’nun üni-
versite yerleşkesinin güzel bir yaz günü çekilmiş bir fotoğrafını sizlerle paylaşayım (Şekil 2). Gerçi yaz demek doğru ol-
mayabilir, zira derler ki Finlandiya’da iki mevsim vardır: Beyaz kış ve yeşil kış. Kışın bütün bu manzaranın karla kaplı
olduğunu söylememe gerek var mı?
Çağrı YALGIN, ’’Kirlenmek Güzel midir? ’’
Kaynak;
http://www.acikbilim.com/2012/08/guncel/kirlenmek-guzel-midir.html
18
CANLILAR DÜNYASINA HOŞGELDİNİZ...
Tavus Kuşu (Pavo cristatus)
Tavus kuşu, Phasianidae familyasında Pavo cinsindeki kuş türüdür.Anayurdu Hindistan ve Sri Lanka’nın dağlık ormanlarıdır.
Erkeğin uzunluğu, kuyruğuyla birlikte 200 cm’ye ulaşır. Dişi ise 110-125 cm kadardır. Erkeğin çok güzel ve göz alıcı lekelerle süslü
çok uzun ve yeşil mavi ağırlıklı üst kuyruk tüyleri belirgin özelliğidir fakat bu görkemli renkteki tüyleri ve kuyruğu dişide yoktur. Tüyler
yaklaşık 200 tanedir. Kuyruk kur yapma döneminde dişi tavus kuşunu etkilemek için açılır. Dişi daha küçük boylu olduğu gibi tüyleri
genellikle gri-siyahtır. Erkek tavusun kuyruğunun heybetine karşın sesi hiç de kulağa hoş gelmez. Gözleri koyu kahverengi, göz halkası
beyaz, gagası ve ayaklan da kahverengimsidir.
Genellikle tahıl taneleriyle beslenir. Kuluçka süresi 30 gündür ve dişisi 12-15 arasında yumurta yapar.
19
CANLILAR DÜNYASINA HOŞGELDİNİZ...
Tavus Kuşu (Pavo cristatus)
Tavus kuşu, Phasianidae familyasında Pavo cinsindeki kuş türüdür.Anayurdu Hindistan ve Sri Lanka’nın dağlık ormanlarıdır.
Erkeğin uzunluğu, kuyruğuyla birlikte 200 cm’ye ulaşır. Dişi ise 110-125 cm kadardır. Erkeğin çok güzel ve göz alıcı lekelerle süslü
çok uzun ve yeşil mavi ağırlıklı üst kuyruk tüyleri belirgin özelliğidir fakat bu görkemli renkteki tüyleri ve kuyruğu dişide yoktur. Tüyler
yaklaşık 200 tanedir. Kuyruk kur yapma döneminde dişi tavus kuşunu etkilemek için açılır. Dişi daha küçük boylu olduğu gibi tüyleri
genellikle gri-siyahtır. Erkek tavusun kuyruğunun heybetine karşın sesi hiç de kulağa hoş gelmez. Gözleri koyu kahverengi, göz halkası
beyaz, gagası ve ayaklan da kahverengimsidir.
Genellikle tahıl taneleriyle beslenir. Kuluçka süresi 30 gündür ve dişisi 12-15 arasında yumurta yapar.
http://www.nkfu.com/tavus-kusu-hakkinda-bilgi-tavus-kusu-resimleri/
http://www.tavuskusuciftligi.com/ic.asp?sec=1&menuid=6
http://tr.wikipedia.org/wiki/Tavus_ku%C5%9Fu
20
YILDIZ ÇİÇEĞİ (Dahlia)
Yıldız çiçeği, Asteraceae familyasından Dahlia cinsini oluşturan yaz ve sonbahar
mevsiminde çiçek açan, gövdesi çalı, kökleri
yumru şeklinde bitkidir. Yirmi sekiz çeşit yıldız çiçeği vardır. Yabani yıldız çiçekleri de
kışa dayanıklı değildir. Yıldız çiçeklerinin bazı türleri 9 m ye kadar boylanabilir ve bunlar
ağaç yıldız çiçeği diye adlandırılırlar.
Yıldız çiçeği yumruları çok uzun süre saklanabilir. Ana yumru 2-3 sene sonra ölür
fakat ana yumrudan devamlı yeni yumrular oluşur. Bazı yıldız çiçeklerinin çiçek çapı 40
cm ye kadar ulaşabilir. Yıldız çiçeklerinde mavi renkli çiçek açan tür yoktur. Çünkü bitki-
nin gen programlarında ana renk Delphinidin maddesi eksiktir. Mavi rengi veren
Delphinidindir.
İspanyollar tarafından ilk olarak Meksika dağlarında bulunmuştur. Bu ülkenin
ulusal çiçeği olarak kabul edilmektedir.
Yıldız çiçekleri bazı kelebek (Lepidoptera) türlerinin larvaları tarafından besin
olarak tüketilmektedir.
KAYNAKLAR
http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:DahliaDahlstarSunsetPink.jpg
http://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C4%B1ld%C4%B1z_%C3%A7i%C3%A7e%C4%9Fi
http://www.bitkivecicek.com/dahlia-yildiz-cicegi-dalya http://www.agaclar.net/forum/soganli-ve-yumrulu-bitkiler/17965.htm
http://tropiksera.com/Dahlia---yildiz-cicegi,LA_269-2.html#labels=269-2
21
YILDIZ ÇİÇEĞİ (Dahlia)
Yıldız çiçeği, Asteraceae familyasından Dahlia cinsini oluşturan yaz ve sonbahar
mevsiminde çiçek açan, gövdesi çalı, kökleri
yumru şeklinde bitkidir. Yirmi sekiz çeşit yıldız çiçeği vardır. Yabani yıldız çiçekleri de
kışa dayanıklı değildir. Yıldız çiçeklerinin bazı türleri 9 m ye kadar boylanabilir ve bunlar
ağaç yıldız çiçeği diye adlandırılırlar.
Yıldız çiçeği yumruları çok uzun süre saklanabilir. Ana yumru 2-3 sene sonra ölür
fakat ana yumrudan devamlı yeni yumrular oluşur. Bazı yıldız çiçeklerinin çiçek çapı 40
cm ye kadar ulaşabilir. Yıldız çiçeklerinde mavi renkli çiçek açan tür yoktur. Çünkü bitki-
nin gen programlarında ana renk Delphinidin maddesi eksiktir. Mavi rengi veren
Delphinidindir.
İspanyollar tarafından ilk olarak Meksika dağlarında bulunmuştur. Bu ülkenin
ulusal çiçeği olarak kabul edilmektedir.
Yıldız çiçekleri bazı kelebek (Lepidoptera) türlerinin larvaları tarafından besin
olarak tüketilmektedir.
KAYNAKLAR
http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:DahliaDahlstarSunsetPink.jpg
http://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C4%B1ld%C4%B1z_%C3%A7i%C3%A7e%C4%9Fi
http://www.bitkivecicek.com/dahlia-yildiz-cicegi-dalya http://www.agaclar.net/forum/soganli-ve-yumrulu-bitkiler/17965.htm
http://tropiksera.com/Dahlia---yildiz-cicegi,LA_269-2.html#labels=269-2
22
Nesli Tehlike Altında Olan Çift Toynaklılar
And geyiği (Hippocamelus)
Cervidae (Geyikgiller) familyasının Güney Ameri-
ka'da Andlar'da yaşayan bir cinsidir.
Dev boğa antilobu (Taurotragus derbianus)
Bovidae (Boynuzlugiller) familyasından Orta Afrika'ya özgü
büyük bir antilop türüdür.
Burma boynuzlu keçi (Capra falconeri)
Kuzeydoğu Afganistan, kuzey ve or-
ta Pakistan,Hindistan'ın Cemmu ve Keşmir eyaletinin
bazı kesimleri
ile Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan'ın güne-
yinde yaşayan en iri yaban keçisi türüdür.
Cüce suaygırı (Hexaprotodon liberiensis)
Batı Afrika'nın bataklıklarına ve yağmur ormanlarına özgü iri
bir hayvandır.
23
Nil leçvesi (Kobus megaceros)
Bovidae (Boynuzlugiller) familyasından Afrika'da yaşa-
yan antilop türüdür.
Arabistan oriksi (Oryx leucoryx)
Oryx cinsinden oriksi Arap Yarımada-
sı'ndaki çöllerde yaşayan bir antilop türüdür.
Gaur (Bos gaurus)
Bovidae (Boynuzlugiller) familyasından bugün en büyük po-
pülasyonu Hindistan'da olan bir sığır türüdür.
Avrupa bizonu (Bison bonaus)
Amerika bizonundan daha küçük yapılıdır. Eskiden tüm
orta ve doğu avrupada yaşamaktayken, günümüzde bazı
hayvanat bahçelerinde ve ayrı-
ca Rusya, Ukrayna, Belarus ve Polonya'daki milli park-
larda yaşamaktadır.
Kaynaklar
http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87ift_toynakl%C4%B1lar
http://tr.wikipedia.org/wiki/Nesli_tehlikedeki_t%C3%BCrler
24
H
A
B
E
R
L
E
R
Bakterilerle aydınlanmanı yolu: Biyolojik ampul
Parlama özelliği bulunan bakterileri kullanarak, parlaya-
bilen bitkilerin geliştirildiği günümüzde, biyolojik lamba-
lar alanında da atılımlar görülmeye başlandı. ABD’nin
Wisconsin Üniversitesi’nden üç öğrenci, Popular Science
dergisinin bilim ve teknoloji projelerinin yarıştığı
CrowdGrant Challenge yarışmasında finale kalan proje,
farklı mikroorganizma türleri kullanılarak ortaya çıkarılan
biyolojik lamba.‘Biobulb’ projesinde yer alan biyo-kimya
öğrencisi Michael Zaiken, “Biobulb, aslında bir kavanoz-
da kapalı tutulan bir alandan meydana geliyor. Farklı ve
çok sayıda mikroorganizma içeriyor. Her bir organizma,
diğer organizmaların hayatta kalması için gereken besin-
lerin oluşmasında önemli rol oynuyor” dedi.
Haberin devamı;
http://www.ntvmsnbc.com/id/25460388
Türk bilim insanları parlayan tavşan yaptılar
İstanbul Üniversitesi'nde bilim insanları çok ilginç bir
gelişmeye imza attılar ve tavşanlara deniz anası
DNA'sı enjekte ederek, deniz anaları gibi parlayan
tavşanlar doğurtmayı başardılar. Deniz analarında
bulunan bir genetik kod, ışığı karanlıkta ortaya çıka-
ran "fosforlu" bir protein içeriyor. Deniz analarının bu
özelliği sayesinde, bilim insanları, DNA enjeksiyonu-
nun başarıyla gerçekleştirildiğini test edebiliyorlar.
Bilim insanları bu yöntemle, örneğin kedilerin AIDS'i
olarak bilinen FIP hastalığına karşı bağışıklığı olan
hayvanlardan aldıkları genetik kodu kedilere yerleşti-
rerek kedilerde de bağışıklık sistemi oluşturmayı
planlıyorlar. Aynı yöntemin, insan hastalıklarında da
işe yarayabileceği düşünülüyor. Ancak insanlar üze-
rinde genetik araştırmalardan bahsedebilmek için he-
nüz çok erken.
Haberin devamı;
http://www.chip.com.tr/haber/turk-bilim-insanlari
-parlayan-tavsan-yaptilar_42060.html
En uzun Sosyal Belleğe Sahip Hayvan: Yunuslar
Olağanüstü belleğe sahip yunuslar insan, şempanze
ve filler de dahil olmak üzere diğer türlerle karşılaştı-
rıldığında en uzun sosyal belleğe sahip hayvan ol-
dukları belirlendi. ABD'deki Chicago Üniversitesin-
den bilim adamlarını yaptığı araştırma, yunusların 20
yıl sonra bile "eski dostlarının" ıslıklarını hatırlaya-
bildiğini gösterdi. Araştırmalar Bruck Chicago ya-
kınlarındaki Brookfield Hayvanat Bahçesi ve Bermu-
da DolphinQuest’e, 53 farklı şişe burunlu yunuslar
üzerinde yapıldı.
Araştırma, "Proceedings of the RoyalSociety B" der-
gisinde yayımlandı.
Haberin devamı ;
http://www.sciencedaily.com/releases/2013/08/130806203146.htm
25
Her 13 kişiden 1’i şempanze ayaklarına sahip
Boston Üniversitesi araştırmacıları Jermey DeSilva ve Simone-
Gill, bazı insanların yürümeye elverişli olan düz ayak yapısı
yerine ‘daha esnek ve bükülebilir’ ayaklara sahip olduğunu
tespit etti. Böylece, bazılarının ağaçlara nasıl çabucak tırmana-
bildiği de anlaşılmış oldu.
İki araştırmacı, Boston Bilim Müzesi’nde yaptıkları deneyde,
398 yetişkinden müze içinde çıplak ayakla yürümelerini istedi.
Kameraya çekilen görüntüler incelendiğinde, deneklerin 32
sinin ayaklarının orta kısmında esnekliğe sahip olduğu belirlen-
di.
‘AmericanJournal of PhysicalAnthropology’ dergisine yayımla-
nan araştırmada, bu özelliğin ağaçlarda yaşayan şempanzelere
benzediği ifade edildi.
Haberin devamı;
http://www.calgaryherald.com/life/
Scientists+explain+some+walk+like+chimpanzees/8691764/
story.html
Ölüm Testi Cihazı
Cildin altına yerleştirilen lazer , kişinin vücudunun ne kadar
yaşlandığını ölçebiliyor. Lazer hücrelerin işlevini inceleyip
hücrelerin ne kadar hızda yaşlanacağını hesaplamak için
kılcal damarlar içindeki en küçük kan damarlarını analiz
ediyor. '0' ile '100' arasında derecelenen cihazda '0' ölü anla-
mına gelirken '100' en uygun durumdaki vücut anlamına
geliyor.
Lazer, hücrelerin işleyişini ölçerek aynı zamanda bir kişi-
nin ne kadar yaşayacağını tahmin ediyor. Lazer ışını ağrı-
sız olmakla birlikte kanser ve bunama hastalıklarını test
etmek için de kullanılabilecek.
İngiltere'deki Lancaster Üniversitesi'nden fizik profesörleri
Aneta Stefanovska ve Peter McClintock tarafından patenti
alınan cihazın üç yıl içinde doktorların kullanımına sunul-
ması bekleniyor.
Haberin devamı;
http://www.mirror.co.uk/news/technology-science/
technology/scientists-invent-death-test-device-2152216
Beyin ölüm anında aşırı uyarılıyor
"Proceedings of theNational Academy of Sciences" dergisinde yayımlanan araştır-
mada, Michigan Üniversitesi araştırmacıları, laboratuvar ortamında fareler üzerinde
yaptıkları deneylerde ölüm anında beyin dalgalarında önemli oranda artış olduğunu
belirledi. Araştırmayı yöneten Jimo Borjigin, beyin dalgalarındaki artışın insanlarda
bilinç düzeyinin de artmasına yol açacağına işaret etti. Borjigin, sözlerine şöyle de-
vam etti:
"Birçok insan, kalbin durması ve beyne kan akışının sona ermesi olarak tanımlanan
klinik ölümde beynin ya çok az çalıştığını ya da hiç çalışmadığını düşünür. Oysa
yaptığımız araştırma, bize durumun hiç de böyle olmadığını gösterdi. Fareler üzerin-
de yaptığımız deneyler, ölüm sırasında beynin son derece aktif olduğunu ispatladı.
Beyin, ölüm gibi bilinmeyen bir durumda aşırı derecede uyarılıyor."
Haberin devamı;
http://www.cnnturk.com/2013/bilim.teknoloji/bilim/08/13/beyin.olum.aninda.asiri.uyariliyor/719367.0/index.html
26
Duyguları anlayan bilgisayar
Biyometrik izleme yöntemi, izlenmeye izin
veren insanların yüz ifadelerinin belirle-
mek için, standart bir web kamerası kulla-
nıyor. Teknoloji şu anda büyük bütçeli
reklam kampanyaları başlatılmadan önce,
gönüllü kullanıcıların nasıl tepki verdiğini
görmek için kullanılıyor. Bu yöntemi kul-
lanan Realeyes şirketinin Genel Müdürü
MihkelJäätma şunları söyledi:
"Bilgisayar programı, kaşlar, ağız ve göz
çevresinde nasıl hareket olduğunu belirli-
yor. Herkes için aynı olan altı evrensel
duygu dizisi var. İnsanların nereli veya kaç
yaşında oldukları fark etmiyor. Bilgisayar-
lara, işte bu duyguları yüzlerden okumayı
öğrettik. Biz bu teknolojiyle, gelecekte reklamların kullanıcılar için daha anlamlı, daha az rahatsız edici ve daha az
saldırgan olmasının sağlanmasını umuyoruz." Değerlendirilen ifadeler arasında kafa karışıklığı, öfke, şaşkınlık ve
tiksinti tepkileri de var. Jäätma, bu teknolojinin reklamdan başka alanlarda da işe yarayacağını kaydediyor.
Haberin devamı için;
http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/08/130812_computer_face.shtml
Bilim adamları "sahte anı " oluşturdu
Farelerin beyninde ilk kez "sahte anılar" oluşturuldu. ABD’nin Massachusetts eyaletindeki RIKEN-MIT Merke-
zi’nde 1987'de Nobel Tıp Ödülü sahibi Susumu Tonegawa ve ekibi, farelerin beynine yerleştirilen optik fiberler sa-
yesinde hafıza oluşumu sağlayan hücreleri harekete geçirmeyi başardı. Araştırmacılar, farelerin beyin hücrelerini
ışığa maruz bırakıldığında tepki vermek üzere yeniden programladı. Bilim adamları, ışığa maruz bırakıldığında hüc-
releri etkin hale getiren "channelrhodopsin-2" proteininin üretilmesini sağlayan bir virüs geliştirdi ve beynin hafızay-
la ilgili hipokampus bölümüne bunu enjekte etti." Science" dergisinde yayımlanan araştırma, insan hafızasının işle-
yişinin daha iyi anlaşılmasına ve travma sonrası stres bozukluğu ve benzer rahatsızlıkların tedavisine ışık tutuyor.
Haberin devamı için ;
http://www.aa.com.tr/tr/bilim-teknoloji/208537--bilim-adamlari-quot-sahte-ani-quot-olusturdu
27
Bu dergi Trakya Üniversitesi
Biyoloji Bölüm öğrencileri
tarafından aylık olarak
hazırlanmaktadır.