27
1 29.08.2013 PRENATAL TANI ve KORYON VİLLUS BİYOPSİSİ TAVUS KUŞU (Pavo cristatus) Eylül,2013

Eylül - 2013

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Trakya Üniversitesi Biyoloji Bölümü

Citation preview

Page 1: Eylül - 2013

1

29.08.2013

P R E N A T A L T A N I v e K O R Y O N V İ L L U S B İ Y O P S İ S İ

T A V U S K U Ş U ( P a v o c r i s t a t u s )

Eylül,2013

Page 2: Eylül - 2013

2

K

A

P

S

U

L

P

L

U

S

S

A

Y

I

13

PRENATAL TANI ve KORYON VİLLUS BIYOPSİSİ

Bebekte doğmadan saptanan bazı anomaliler bebek doğduktan

sonraki erken dönemlerde müdahale yapıldığında bebeğin tedavi

sonrası şifa ile yaşamını sağlamasına imkan tanıyacak türden ola-

bilir.

8

DİYETİNİZ YANLIŞ OLMASIN

Lif, pek çok kişinin önem vermediği makro besinlerden biridir. Fayda-

ları saymakla bitmeyen bu besinin diyette bulunmaması vücudumuz

için önemli bir eksikliktir.

10

ANTİBİYOTİĞE DİRENÇ TERÖR KADAR TEHLİKELİ

Bakteriler Antibiyotiklere Karşı Nasıl Direnç Kazanır ?

Peki Antibiyotiklere Karşı Oluşan Direnç Neden Bu Kadar

Tehlikelidir ?

Direnç Oluşumunu Engellemek İçin Bireysel Olarak Neler Yapabiliriz ?

13

EN GARİP CANLI

Hindistan ' nın tropikal ormanında ıslak toprak altında bulunan

solucana benzeyen ancak çok daha iri olan bacaksız canlının

amfibi olduğu açıklandı.

15

Page 3: Eylül - 2013

3

K

A

P

S

U

L

P

L

U

S

S

A

Y

I

13

KİRLENMEK GÜZEL MİDİR?

Batı ülkesindeki hijyenik şartlar çocukların bağışıklık sistemlerinin

bu maddelerle tanışmasını geciktiriyor. Ancak köpeklerle eve giren

az miktarda kir, bu görevi yerine getirebiliyor. Ancak bu varsayımla-

rın hepsinin daha çok sınamadan geçmesi gerekecek.

16

Tavus kuşu, Phasianidae familyasında Pavo cinsindeki kuş

türüdür.Anayurdu Hindistan ve Sri Lanka’nın dağlık ormanlarıdır.

Yıldız çiçeği, Asteraceae familyasından Dahlia cinsini oluşturan yaz

ve sonbahar mevsiminde çiçek açan, gövdesi çalı,kökleri yumru

şeklinde bitkidir.

18

CANLILAR DÜNYASI

NESLİ TEHLİKEDE OLAN ÇİFT TOYNAKLILAR

And geyiği (Hippocamelus) , Cervidae (Geyikgiller) familyası-

nın Güney Amerika'da Andlar'da yaşayan bir cinsidir.

22

İstanbul Üniversitesi'nde bilim insanları çok ilginç bir gelişmeye

imza attılar ve tavşanlara deniz anası DNA'sı enjekte ederek, deniz

anaları gibi parlayan tavşanlar doğurtmayı başardılar.

24

HABERLER

Page 4: Eylül - 2013

4

NY

E

GENEL BAŞKAN

Tayfun GÖZLER

[email protected]

GENEL BAŞKAN YARDIMCISI

Emine Ceyda SÖZÜER

[email protected]

GENEL YAYIN KOORDİNATÖRÜ

Mete Arslan KONAK

[email protected]

EDİTÖR

Aslıhan DİKMEN

[email protected]

EDİTÖR

Özge BİÇEROĞLU

[email protected]

Page 5: Eylül - 2013

5

TEŞEKKÜRLER

Yükseköğrenim eğitimini aldığımız ve bizlere biyoloji konusunda temel bilgi-

leri aktaran saygıdeğer hocalarımızdan başlayarak yetişmemizde emeği geçen bütün

hocalarımıza teşekkürü bir borç biliriz.

Huzurlu bir çalışma ortamı sağlayan ve her zaman desteğini esirgemeyen Fen

Fakültesi Dekanlığına, Biyoloji Bölüm Başkanısayın Prof. Dr. Yılmaz ÇAMLITEPE’ye

ve Bölüm Başkan yardımcıları sayın Doç.Dr.Murat YURTCAN ve sayın

Doç.Dr.Özlem Çetin ERDOĞAN’a teşekkür ederiz.

Bizi kapsül adlı duvar gazetesi hakkında çalışmaya teşvik eden sayın Uzm.Dr.

Volkan AKSOY’a, yine halen yürütmekte olduğumuz kapsül plus dergisi ve duvar ga-

zetesi hakkında desteğini bizden esirgemeyen aynı zamanda danışmanlığımızı üstlenen

sayın Doç.Dr. Fulya Dilek GÖKALP MURANLI’ya teşekkür ederiz.

Eserde bulunan yazıların taslaklarını inceleyen ve değerli eleştirileriyle katkı-

lar sağlayan sayın Doç.Dr.Ayşegül ÇERKEZKAYABEKİR, Araş.Gör.Dr. Kadri KI-

RAN,Araş.Gör.Dr. Utku GÜNER, Araş.Gör.Dr.Mithat AYDOĞDU, Araş.Gör.Dr. Ebru

DİKER, Araş. Gör. Dr. Gazel Burcu GÜLTEKİN’e şükran borçluyuz.

Derginin yayınlanmasında ve basılmasında emeği geçen sayın Doç.Dr.Hayati

ARDA’ya ve Fizik Bölümü öğretim üyesi sayın Doç.Dr.Şaban AKTAŞ’a katkılarından

dolayı teşekkür ederiz.

Özellikle yazdıkları yazılarla kapsül plus dergisinin ve duvar gazetesinin oluş-

masında, hazırlanmasında, gelişmesinde katkıda bulunan tüm hocalarımıza ve öğrenci

arkadaşlarımıza,özverili çalışmalarından dolayı teşekkür ederiz.

KAPSÜL PLUS AİLESİ

Page 6: Eylül - 2013

6

VİZYON

Kapsül Plus dergisi tamamen bağımsız, güvenilir ve uzman

habercilik ilkelerini benimser. Aylık yayın olması nedeniyle analiz-

ler ve yorumlar derginin temelini oluşturur. Kapsül Plus dergisinde

çıkan yazılar bilimsel değer taşıyan ve dergi içeriğine uyan konu-

ların analiz ve yorumlamasıdır. Kapsül Plus dergisi etnik, cinsel,

ırksal, ulusal ve inanç temelindeki tüm ayrımcılıklara şiddetle kar-

şı çıkar. Kapsül Plus Trakya Üniversitesinin üniversiteler sıralama-

sında daha üst sıralara yükselmesi için yapılan tüm çalışmaları da

yürekten destekler.

MİSYON

Kapsül Plus dergisi Trakya Üniversitesinde ki tüm akademik

birimlerin toplumsal kültürel ve bilimsel alanda tartışma platformu

olmayı amaçlar. Kapsül Plus dergisi Trakya Üniversitesinin öğren-

ci dergisi olmayı hedefler. Ayrıca Kapsül Plus dergisi yayın ilkele-

rine uyan herkesin dergiye yazılarıyla katkıda bulunması için gay-

ret gösterir.

TAYFUN GÖZLER

Page 7: Eylül - 2013

7

Sevgili Kapsül Plus Okuyucuları ;

Yepyeni ve bomba gibi bir sayımızla daha karşınızda-

yız .Biz hazırlarken çok keyif aldık sizlerde okurken aynı hazzı

alacağınızdan eminim.

Rengarenk ve bir o kadar da bilgi yüklü , pahada hafif bil-

gide ağır sayfalarının içinde dolaşırken dönüp bir daha okumak

isteyeceksiniz. Yanlış veya eksik bildikleriniz , güncel haberler-

le dünyada da neler varmış diyeceğiniz, böyle canlılarla da aynı

çevrede yaşıyor muşuz diyebileceğiniz şaşırtıcı gerçekler arasın-

da göz zevkinizi tazeleyeceksiniz.

Kadromuzun sağlamlığına güvendiğimiz kadar dergimize

de bir o kadar güveniyoruz , içerik bakımından da çok ciddi kay-

naklara başvuruyoruz bu da bizi vazgeçilmez kılan önemli bir et-

ken .Tabi ki değerli okuyucularımız sayesinde bunu yapmaktayız

biz sunduk, karar ve takdiri sizlere ait..

Zevkle okumanız dileğiyle …

ÖZGE BİÇEROĞLU ASLIHAN DİKMEN

Page 8: Eylül - 2013

8

PRENATAL TANI ve KORYON VİLLUS

BİYOPSİSİ

Prenatal tanı nedir?

Prenatal (doğum öncesi) tanı, bebek dünya-

ya gelmeden önce, ya da daha dar anlamda, bebek

yaşama sınırına erişmeden önce ( "yaşama sınırı" 24.

gebelik haftası olarak kabul edilmektedir) kendisinde

var olan problemlerin tanınmasıdır.

Var olan problemlerin tanınması birkaç açıdan

önemlidir.

1-Yaşamla bağdaşmayan, yani bebek doğduğunda

yaşamasını imkansız kılacak olan anomalilerin

tanınması: Böyle bir tanı, gebeliğin daha fazla devam

ettirilmesini önler. Bunun en tipik örneği anensefali

("beyin dokusunun olmaması") adı verilen anoma-

lidir. Bu anomali türünde bebeğin beyin dokusu her-

hangi bir nedenle gelişmemiştir ve bu nedenle bebek

doğduğunda yaşaması imkansızdır.

2-Doğduğunda bebeğin sakat kalmasına neden

olma riski yüksek olan anomali türlerinin tanın-

ması: Doğan bebeğin tüm yaşamını etkileyecek

"sakatlıklar" söz konusudur. Bunun da en tipik ör-

nekleri Down sendromu ve nöral tüp defektleridir.

Down sendromlu bebekler zeka geriliği gösteren,

çeşitli bedensel sakatlıkları olan bireyler olarak ya-

şamlarını sürdürürler. Nöral tüp defekti de bebeğin

sinir sisteminin işlevlerini derinden etkileyen bir du-

rumdur ve bu bireyler de çeşitli özürlerle yaşamlarını

devam ettirmek zorunda kalırlar.

Burada dikkat edilmesi gereken husus şu-

dur: Prenatal tanı, yaşam sınırına henüz ulaşmamış

bir dönemde bebeklerinde yaşamla bağdaşır anomali-

si saptanan çiftlere gebeliği devam ettirip ettirme-

me özgürlüğü tanımaktadır. Çeşitli inançları nedeniy-

le, saptanan bu anomalilere rağmen bebeği dünyaya

getirmekte kararlı olan çiftler de mevcuttur ve yasalar

bu kararı onlara bırakmıştır.

3-Bebekte doğmadan saptanan bazı ano-

maliler bebek doğduktan sonraki erken dönemler-

de müdahale yapıldığında bebeğin tedavi sonrası

şifa ile yaşamını sağlamasına imkan tanıyacak

türden olabilir:

Bunun da en tipik örneği ön karın duvarı

defektleridir. Bebek doğar doğmaz alınacak birkaç

tedbirle ön karın duvarındaki açıklıktan dışarı sark-

mış olan organların zedelenmesi engellenerek, defek-

ti onarmak için yapılacak ameliyatın başarı şansı

artırılabilir.

PRENATAL TANIYA NE ZAMAN İHTİYAÇ

DUYULUR?

1) Önceki çocuklarda kromozom anomalisi

2)Önceki çocuklarda genetik hastalık

3)Eşlerden birinde dengeli kromozom düzensizliği

4)Ailede genetik hastalıklar

5)Tekrarlayan gebelik kaybı

6)Ölü doğumlar

7)Ultrasyon muayenelerinde anomali saptanması

8)Ailede metabolizma hastalıkları için riskin bulunması

9)Akraba evliliği

10)Gebelik sırasında zararlı olabilecek bir ilaç kullanma

veya radyasyona maruz kalma

Prenatal tanı için , amniyosentez , koryonvillus biyopsisi ,

fetoskopi , kordosentez vb. test yöntemleri kullanılmaktadır.

Ancak bu yazımda sizlere koryon villus biyopsisi yönteminden

bahsedeceğim.

Page 9: Eylül - 2013

9

Koryon villus biyopsisi gebeliğin 10-12. haftaları ara-

sında genellikle kromozom anormalliği riski olan fe-

tusların tanısı için uygulanan , 9-15 cm arasındaki iğ-

neler ile fetusun eşinden (plasenta) biyopsi şeklinde

doku alınması işlemine verilen isimdir.

İşlem sırasında kateter adı verilen ince bir tüp

hastanın vajinandan servikse doğru uygulanır ve sıra-

sıyla aşağıdaki aşamalar izlenir.

KORYON VİLLUS BİYOPSİSİNİN RİSKLERİ ve ÜSTÜNLÜKLERİ

NELERDİR?

Düşük : Bu işlemden sonra %1.2 oranında fetüsü kaybetme riski vardır.

Enfeksiyon : Özellikle aktif vajen enfeksiyonu olan hastalarda işlem sonrası

enfeksiyona yol açabilmektedir. Bu nedenle işlem öncesi hastalara jinekolojik

muayene uygulanarak vajen enfeksiyonu bulgularına bakılmaktadır.

Yeni doğanda kol ve bacak anomalileri : Koryon villus biyopsi , 10. gebelik

haftasından önce uygulanan gebeliklerde, yeni doğanda kol , bacak ve parmak

anomalileri izlenebildiği rapor edilmiştir. Bu nedenle işlem 10. gebelik hafta-

sından önce uygulanmamaktadır.

Karyon villus biyopsisinin amniyo sentez teşhis yöntemine göre daha erken

gebelik haftalarında uygulanması kromozom anomalilerin erken tanınmasını ve

daha erken müdahale edilmesini sağlamaktadır. Bu şekilde amniyo sentez za-

manına kadar beklenmemiş olur. Anne fetüse psikolojik açıdan çok bağlanma-

dan negatif bir sonuç çıkma ihtimalinde gebeliğin sonlandırılması da gebe için

daha az yıpratıcı olmaktadır.

Bebekte doğmadan

saptanan bazı anomali-

ler bebek doğduktan

sonraki erken dönem-

lerde müdahale yapıldı-

ğında bebeğin tedavi

sonrası şifa ile yaşamını

sağlamasına imkan

tanıyacak türden olabi-

lir.

Kaynaklar

http://www.gebelik.org/dosyalar/prenatal/

http://www.femical.com.tr/content/view/383/255/

http://www.muratyayla.com/default.asp?CatId=85

ZAFER ŞAKACI

[email protected]

KORYON VİLLUS BİYOPSİSİ(CVS)

*Kateteterin plasentaya yakın uygulanabilmesi için ultrason

kullanılır.

*Kateterin diğer ucuna uygulanan enjektör yardımıyla pla-

sentadan doku alınır.

*Karından uygulanan koryon villus biyopsisi sırasında ka-

rından uterusa bir iğne ile girilerek plasenta hücrelerinden

örnek alınır.

*Hasta, koryon villus biyopsisi işlemi sırasında kramp tarzı

ağrılar hissedebilir.

*Doku örnekleri analiz için genetik laboratuvarına gönderi-

lir. Sonuçlar genellikle 10 günle 2 hafta arasında alınabil-

mektedir.

Page 10: Eylül - 2013

10

DİYETİNİZ YANLIŞ OLMASIN

Herkes diyet yapıp faydasını göremez bir şekilde yorgun düşer ve vazgeçer. Diyete başlamadan önce konuyla ilgili doğrulara

ve yanlışlara bir bakalım;

1.SODYUM’U AYARLAMAK

Sodyumun doğrudan şişkinliğe yol açtığı

yaygın bir yanlış anlamadır. Sodyum tama-

men kesilmemeli sadece kontrol altına alın-

malıdır. Evet, vücudunuzun su tutmasına

neden olur ama günlük aktiviteler, sıcak

ortamda bulunmak, terlemek ve idrarla

büyük miktarda sodyum kaybederiz. Eğer

bu sodyumu besinlerle geri almazsanız

kramp, bitkinlik ve düşük tansiyon gibi

sıkıntılar yaşarsınız. Sodyum, vücudunuzda

bulunan vitamin ve mineral dengesini kont-

rol eden mükemmel bir mineraldir.

2.DOĞAL YERİNE HAZIR EK GIDALAR

Doğal bir yiyeceğin yerini hiç bir şey tutamaz. Ama bizler kusursuz bir dünyada yaşamıyoruz. İş, okul ve benzeri sorun-

lar yüzünden öğün atlamak zorunda kalabiliriz yada öğünler fastfood olur. Bu gibi durumlar vücudun ihtiyacı olan besin-

lerin yeterince almamasına neden olur. Bunları tamamlamanın yanında dışarıdan alınan zayıflamak yada kilo almak için

kullanılan yığınla ürün var. Bunları mümkün olduğunca besin olarak almalıyız mama olarak değil, yada çay olarak alınan

bir sürü çiçek var neden hazır alıyoruz. Bu gıda takviyelerinin çoğu, kendisi de yenilen besinler. Bu besinleri doğal olarak

alırsak bir yeri yaparken diğerini yıkmamış oluruz. Lif içermeyen hazır besinler zaten başlı başına düşmandır. Düşünün,

piyasada satılan ürünlerle bir öğün geçirmek mi yoksa sevdiğiniz yemeğin diyetinize uyarlanmış hali mi?

Page 11: Eylül - 2013

11

3.ÖĞÜNLERDE HİLE YAPMAK

Diyet bozmanın en genel sebebi sevdiği yemeği yiyememektir. Uzun süreli diyetler metabolizmayı yavaşlatır. Bu iki

anahtar cümle diyetinize farklı bir boyut katacaktır. Diyet yaparken hep aklında yemek istediğin şey olursa o diyet uzun

sürmez. Diyette öğünleri değiştirmek kalıcılığı sağlayabilir. Örneğin devamlı olmamak kaydıyla jelibonları ekmeğiniz-

den feragat ederek yemek sizin için iyi olabilir. Hatta iki elma yerine bir elma bir domates bir salatalık yapabilirsiniz

buda hem göz doygunluğu verir, hem de vücudunuzun ihtiyacı olan farklı mineral ve vitaminleri almasını sağlar. Genel

olarak diyetler kalori hesabı yaptığı için bu mantıklı bir yol olacak ve vücudunuzda vitamin eksikliği olma riskini azal-

tacaktır.

4.YETERLİ MİKTARDA KALORİ ALMAMAK

Güç kaybı, kas kaybının açık bir belirtisidir ve

diyet yapanlarda sık olarak görülür. Günlük ihti-

yacı bile karşılamayacak kadar az kalori içeren

diyetler bize bunu yapar. Çünkü diyet senin ol-

mamıştır hiçbir zaman. Senin metabolizma hızın

ihtiyacın olan mineral farklıdır. Kas kütlesi, boy,

günlük hareketler gibi etkenlerin hesaba katılma-

dığı bir diyet sizce ne kadar doğru? Siz diyetinizi

bu faktörleri göz önünde tutarak yönetebilirsiniz.

temel prensip düzgün ve temiz beslenmektir.

Vücudunda yağ olan biri zayıflamak ister evet

ama bu sırada kas da kaybeder. Sebebi yetersiz

kaloridir. Yağ da günlük bir ihtiyaçtır, bunu

unutmadan öğünlerimizde onu azaltmak bile

büyük farklar ortaya çıkarır. Yağı diyetten tama-

men çıkarmaksa büyük bir hata olur. D vitamini

gibi bazı maddeler yağda çözünür hatta yağlar

hormonal sistemi de düzenler. Bu yüzden azalt-

mak, kontrollü tüketmek, çıkarmaktan iyidir.

Yada yine değiştirme yaparak günlük yağ ihtiya-

cımızı fındık, ceviz gibi omega 3 vb. içeren be-

sinlerle alabiliriz.

5.YETERLİ MİKTARDA LİF ALMAMAK

Lif, pek çok kişinin önem vermediği makro besinlerden biridir.

Faydaları saymakla bitmeyen bu besinin diyette bulunmaması vü-

cudumuz için önemli bir eksikliktir.. Yeterli olması da proteinlerin

sindirilmesini sağlar, böylece diyetinizdeki altı sekiz öğünün doğru

şekilde sindirildiğine emin olabilirsiniz. Büyük öğünlerin yorduğu

sindirim sisteminizi rahatlatmasını fark edeceksiniz bunun için

yeşil sebzeler ve yulaf kullanılabilir.

6.ŞEKER VE YAĞ TÜKETMEK

Besleyici olan, antioksidan özellik gösteren, lif içeren bir besine hayır demeyin. Meyveler söz konusu olduğunda ise çoğu

meyve çok şeker içerdiği için diyetlerde tüketilmez fakat bir meyvede olan vitamin ve mineraller diğerinde olmuyor bu

yüzden meyveleri de kontrollü tüketmeliyiz. Meyveleri özellikle sabah tüketmeliyiz çünkü vücudun enerjiye en çok o

zaman ihtiyacı var. Sabaha kadar aç kalan bir vücudu beslemek için meyveler iyi bir seçimdir. Meyvenin şeker içeriği

kanda insülin artışına sebep olur. Yağlar da tehlikelidir ama kontrolsüz olursa… Evet yağlar vücudun savunma mekaniz-

ması, hormonların düzenlenmesi, kardiyo vasküler sistemi, üreme, bağışıklık ve sinir sistemini destekler. Yağ alımı için

somon, badem, zeytinyağı sağlıklı kaynaklar arasında sayılabilir ama faydaları olmasına rağmen aşırı tüketiminden

kaçmakta fayda vardır.

Page 12: Eylül - 2013

12

Bunlara uygun bir diyetle farkı görebilir ve daha sağlıklı uzun diyetler

yapabilirsiniz.

Diyet denildiğinde esasen akla ilk gelen; düşük kalorili, lezzetsiz, tatsız-

tuzsuz yiyecekler listesidir. Ancak sodyum miktarı ve yağ içeriği yok denecek

kadar azaltılmış, tamamen şekerden arındırılmış diyetler, vücudumuzun ihtiyaçla-

rını karşılamadığı gibi bizi mutsuz eder. Temel besinlerin dengeli ve yeterli şekil-

de tüketimi, organizma için en sağlıklı olandır. Doğal besinler seçerek, kontrollü

şekilde tüketerek ve esasen istediklerimizi de yiyerek aynı zamanda fiziksel olarak

hareketimizi arttırarak sağlıklı olabiliriz. Doğanın bizden istediği budur….

Sabaha kadar aç kalan bir vü-

cudu beslemek için meyveler

iyi bir seçimdir. Meyvenin

şeker içeriği kanda insülin ar-

tışına sebep olur.

ÖMER ÇELEBİ

[email protected]

Page 13: Eylül - 2013

13

Antibiyotiğe Direnç Terör Kadar Tehlikeli

İngiltere Sağlık Bakanlığı baş danışmanı Prof. Sally Davies, antibiyotiklere direncin 'terör kadar büyük bir teh-

dit oluşturduğunu' söyledi.

Sorunu "saatli bomba" ya benzeten Davies, enfeksiyonla savaşma kabiliyetinin kaybedilmesi halinde önümüz-

deki 20 yıl içinde basit ameliyatların bile ölümcül olabileceği uyarısında bulundu. Hükümetin konuyu başkent Londra'da

düzenlenecek G8 zirvesinin gündemine taşıması gerektiğini belirten Davies, "Eğer harekete geçmezsek, insanların sıra-

dan operasyonlar sırasında enfeksiyondan öldüğü 19'uncu yüzyıldaki koşullara geri döneriz" dedi.

Antibiyotik üretiminin kârlı olmadığına dikkat çeken Prof. Davies ilaç firmalarının yeni ilaçlar geliştirmeye

teşvik edilmesi gerektiğini vurguladı.

‘TERÖR KADAR ÖNEMLİ’

"80'lerin sonundan bu yana yeni tür antibiyotikler üretilmiyor. Büyük ilaç şirketlerinin çok fazla yeni antibiyotik

üretme planı yok. Antibiyotik üretimini teşvik etmedik. İlaç şirketleri yüksek tansiyon ya da diyabet için bir şeyler üreti-

yor ve bunlar işe yarıyorsa bunları hastalarımızda her gün kullanıyoruz. Ama antibiyotikler, ihtiyaç olduğunda sadece bir

-iki hafta kullanılıyor. Direncin gelişmesi nedeniyle antibiyotiklerin sınırlı bir ömrü var."

Manchester Üniversitesi'nden mikrobiyoloji uzmanı Dr. İbrahim Hassan ise antibiyotiğe dirençli enfeksiyonu

olan hasta sayısının arttığını belirterek bunlar karşısında çok fazla tedavi seçeneği olmadığına dikkat çekti.

İngiltere'de enfeksiyon hastalıklarından ölümlerin oranı yüzde 7 civarında. Prof. DallyDavies, enfeksiyon hasta-

lıklarıyla ilgili yıllık raporunda önümüzdeki yıllarda mikroplara karşı savaşı kaybetme riskiyle karşı karşıya olduklarını

belirterek, basit operasyonların ve kemoterapi ve organ nakli gibi bağışıklık sistemini baskılayan tedavilerin ölümcül

hale gelebileceğini kaydetti.

Davies, hükümetin konuyu, küresel ısınma ve terör gibi öncelikli tehlikeler arasında ele alması tavsiyesinde

bulundu.

Page 14: Eylül - 2013

14

Bakteriler Antibiyotiklere Karşı Nasıl Direnç Kazanır ?

Bulunduğumuz çevrede sürekli olarak bakterilere maruz kalırız. Bu bakteriler zaman zaman enfeksiyona neden olur. Antibi-

yotiğin uygun olmayan biçimde kullanımı, bakterinin yok olmamak ve güçlenmek için direnç geliştirmesine yol açar. Di-

renç geliştirmiş bakteriyi daha sonra aynı antibiyotikle yok etme girişimi başarısızlıkla sonuçlanacaktır. Bu nedenle, antibi-

yotikler sadece enfeksiyonun tedavisinde gerekli olduğu zaman kullanılmalıdır

Peki Antibiyotiklere Karşı Oluşan Direnç Neden Bu Kadar Tehlikelidir ?

Bakteriyel hastalıklar sadece sınırlı sayıda antibiyotikle tedavi edilebilmektedir. Dirençli bakterilerin yol açtığı bir enfeksi-

yon söz konusuysa, tedavide daha toksik ve pahalı ilaçların kullanılması gerekebilir. Bu durum, hastanede daha uzun süre

kalınmasına ve yüksek maliyete yol açabilir. Bunun yanı sıra, antibiyotik direnci diğer bakteriyel enfeksiyonlara da yayıla-

bilir. Ender görülen bazı vakalarda, hastalığa neden olan dirençli bakterileri yok edecek kadar etkili antibiyotik bulunmadı-

ğından, bazı bakteriyel enfeksiyonlar tedavi edilemez duruma gelebilir.

Direnç Oluşumunu Engellemek İçin Bireysel Olarak Neler Yapabiliriz ? Soğuk algınlığı ya da diğer birçok viral enfeksiyonda antibiyotik kullanmayın. Doktorunuz viral enfeksiyon olduğunu ve

antibiyotik gerekmediğini söylediğinde, antibiyotik kullanmakta ısrar etmeyin.

Doktora danışmadan antibiyotik almayın. Başkalarına reçetelenen ya da herhangi bir hastalıktan arta kalan antibiyotiği kul-

lanmayın. Antibiyotikleri daha sonra kullanmak üzere saklamayın.

Bu konuda bilinçli olmak için sormamız gereken önemli üç soru var.

Naki YARDIMCI

[email protected]

Antibiyotiğin uygun

olmayan biçimde

kullanımı, bakterinin

yok olmamak ve

güçlenmek için di-

renç geliştirmesine

yol açar.

Page 15: Eylül - 2013

15

En Garip Canlı

Hem karada hem de suda yaşayan bu canlı, profesör SD Biju tarafından bulundu. Hindistan'nın tropikal

ormanında ıslak toplak altında bulunan solucana benzeyen ancak çok daha iri olan bacaksız canlının amfibi ol-

duğu açıklandı. Chikilidae adı verilen canlıyı bölgede yaşayan köylülerin yılan sandıkları ve yanına yaklaşama-

dıkları belirtildi. Londra Royal Society dergisinde yayınlanan makaleyle duyurulan bu buluş bilim dünyasında

da heyecana neden oldu. Dünyada sadece 186 türün bulunduğu Chikilidae 'nin Afrika ve Güney Amerika'da

bulunduğu ilk kez Hindistan'da raslandığı belirtildi. Bu bakımdan bu canlının Hindistan'a nasıl geldiği bilinmi-

yor. Dinozor çağından kalan bu canlı, bütün olumsuz şartlara rağmen günümüze kadar sağ kalmayı

başarabilmiş.

Kaynak:

http://www.etarim.net/tarimsal-videolar/chikilidae-adi-verilen-yeni-amfibi-bulundu.html

Page 16: Eylül - 2013

16

KİRLENMEK GÜZEL MİDİR?

Kırdaki toz-topraklı hayatın aksine, şehirlerde börtü-böcekten uzak, temiz apartman dairelerinde mikroplara, asalak

canlılara muhtemelen daha az maruz kalıyoruz. Bu daha temiz yaşantının genelde daha sağlıklı olduğunu söyleyebiliriz.

Ama son zamanlarda araştırmacılar hijyenin de fazlasının zarar olduğunu düşünerek yeni çalışmalar yapıyor. Kirin,

pasın ne yararı olabilir? Bunun cevabı, bağışıklık sistemimizin kendini etrafımızdaki hastalık yapıcı canlılara karşı nasıl ayar-

ladığında gizli. Hâlâ süren bu çalışmalara Doğu Finlandiya Üniversitesi araştırmacılarından bir katkı geldi.

Geçen ay Pediatrics dergisinde yayınlanan araştırmalarında, Fin hekimler 397 çocuğun sağlığını ana karnından itiba-

ren izleyerek, ev içindeki kedi ve köpek mevcudiyetiyle bunun arasındaki bağlantıyı incelediler.

Bunun için çocukların doğumundan sonraki her hafta, her bir anneden bebeğinin sağlık durumuna dair bilgi aldılar.

Ayrıca evde kedi veya köpek besleyip beslemediklerini, besliyorlarsa bu hayvanların her gün evin içinde ne kadar zaman ge-

çirdiğini öğrendiler. Çünkü evdeki hayvanlar da çocuğun hastalanmasını etkileyebileceğinden, daha önce buna dair bazı araş-

tırmalar yapılmış, ancak bunlardan çelişkili sonuçlar çıkmıştı. Bu önceki sonuçlar geçmişe yönelik (retrospektif) araştırmalar-

dan geldiğinden, Fin ekip daha zor ve masraflı, ama daha güvenilir bir yöntem olan ileriye yönelik (prospektif) bir araştırma

yapmaya karar vermişti.

İleriye yönelik araştırmaların önemli bir avantajı, daha çok değişkenin denetim altında tutulabilmesidir. Sözkonusu

araştırmada da hekimler, kendi sonuçlarını yanıltabilecek birtakım değişkenleri denetlediler. Meselâ, anne veya babanın sigara

içmesinin de bebekte üst solunum yolu hastalığına yol açabildiğini bildiklerinden, bu gibi verileri de toplayıp hesaba kattılar.

Bu verilerden, köpek bulunan ve bulunmayan evlerdeki bebeklerin hastalandıkları hafta sayısını hesaplayıp bunları

mukayese ettiler.

Şekil 1. Bergothvd.’nin araştırmasına göre köpekle temas eden çocuklar daha az sağlık sorunuyla karşılaşıyor. (Veriler: Bergoth vd., 2012,

Çizelge-2)

İlk olarak, evin köpeği evde günde 6 saatten az zaman geçirdiğinde bile, bebeğin hastalanmadan geçirdiği hafta

oranı %64,8′den %75,7′ye yükseldi (Şekil 1). Köpekli evlerdeki çocuklarda daha az öksürük, daha az kulak ve burun iltiha-

bı görüldü. Yani köpekle aynı ortamda bulunan bebekler daha az hasta oluyordu.

Köpekle daha da çok temas halindeki bebeklerin sağlık durumunun daha da çok düzelmesi bekleniyordu. Düzelme

yine de görüldü, ama biraz daha azdı: Günde 6 saatten az köpek teması %75,7′lik oran sağlarken, 6-16 saat arası temas %

74,2, 16 saatten çok temas ise %72,2′lik bir oran sağlamıştı (Şekil 1). Bu beklenmedik bulgu, köpekte bebeğe yarayan ne

varsa hayvanın bunun dışarıda gezinerek edindiğini, daha çok evde vakit geçiren köpeklerin ise dışarıda yeterince kirlenme-

diklerinden bu kadar yararlı olamadıklarını akla getiriyor. Ne var ki bu varsayımın yeni araştırmalarla sınanması gerekecek.

Page 17: Eylül - 2013

17

Şekil 2. Doğu Finlan-

diya Üniversitesi’nin

Kuopio yerleşkesi,

Savilahti adlı koyun

etrafına yayılmış du-

rumda. Uzakta koy ile

tepe arasında üniversi-

te hastanesinin beyaz

binaları görülüyor, en

tepede de kayak pisti

ile turistik Puijo Kule-

si. Sol atta ise Ku-

opio’nun Finlandiya

haritasındaki yeri var.

(Fotoğraf: KuopioIn-

novation. Harita: Wiki-

pedia.)

Ekibin toplayıp denetlediği diğer veriler arasında bebeğin cinsiyeti, doğum ağırlığı, mevsimi, kardeş sayısı, anne-

sinin sigara alışkanlığı, anne-babasında alerji varlığı, emzirme gibi etkenler vardı. Bunların hesaba katıldığında da sonuç

değişmedi.

Bu sonuçlar aslında evcil dostlarımızın bebeklere faydası açısından ilk değil. Daha önce ABD’li bir ekip, doğum-

dan sonraki bir yıl içinde köpekle temas eden çocukların, 6-7 yaşına geldiklerinde daha az allerjik sorun yaşadığını göster-

mişti. On yıl önceki bu çalışma ile yukarıda bahsettiğim güncel araştırma bir arada bağışıklık sistemine işaret ediyor. Bağı-

şıklık sistemimiz bazı düşmanlarını daha doğuştan tanırken, bazılarını ancak onlarla karşılaştıkça öğreniyor. (Daha önce

Eren Ada’nın dergimizde yazdığı ayrıntılara bakabilirsiniz.) Öyle görünüyor ki, özellikle birçok Batı ülkesindeki hijyenik

şartlar çocukların bağışıklık sistemlerinin bu maddelerle tanışmasını geciktiriyor. Ancak köpeklerle eve giren az miktarda

kir, bu görevi yerine getirebiliyor. Ancak bu varsayımların hepsinin daha çok sınamadan geçmesi gerekecek.

Ve şimdi bir de itiraf: Yukarıda hep köpeklerin faydalarından bahsettim, ancak bu sonuçlar kediler için de geçerli.

Gerçi kedilerdeki sonuçlar daha zayıf, ancak yine de anlamlı. Ama benim evde bir köpeğim olduğundan hikâyeyi köpek ile

anlattım.

Diğer bir itiraf da benim geçmişte bu çalışmanın yapıldığı üniversitenin öğrencisi olmuş ve hâlâ da araştırmanın

yapıldığı Kuopio şehrinde oturuyor olmam. Bu çalışmayı anlatmayı biraz da bu yüzden seçtim. O yüzden Kuopio’nun üni-

versite yerleşkesinin güzel bir yaz günü çekilmiş bir fotoğrafını sizlerle paylaşayım (Şekil 2). Gerçi yaz demek doğru ol-

mayabilir, zira derler ki Finlandiya’da iki mevsim vardır: Beyaz kış ve yeşil kış. Kışın bütün bu manzaranın karla kaplı

olduğunu söylememe gerek var mı?

Çağrı YALGIN, ’’Kirlenmek Güzel midir? ’’

Kaynak;

http://www.acikbilim.com/2012/08/guncel/kirlenmek-guzel-midir.html

Page 18: Eylül - 2013

18

CANLILAR DÜNYASINA HOŞGELDİNİZ...

Tavus Kuşu (Pavo cristatus)

Tavus kuşu, Phasianidae familyasında Pavo cinsindeki kuş türüdür.Anayurdu Hindistan ve Sri Lanka’nın dağlık ormanlarıdır.

Erkeğin uzunluğu, kuyruğuyla birlikte 200 cm’ye ulaşır. Dişi ise 110-125 cm kadardır. Erkeğin çok güzel ve göz alıcı lekelerle süslü

çok uzun ve yeşil mavi ağırlıklı üst kuyruk tüyleri belirgin özelliğidir fakat bu görkemli renkteki tüyleri ve kuyruğu dişide yoktur. Tüyler

yaklaşık 200 tanedir. Kuyruk kur yapma döneminde dişi tavus kuşunu etkilemek için açılır. Dişi daha küçük boylu olduğu gibi tüyleri

genellikle gri-siyahtır. Erkek tavusun kuyruğunun heybetine karşın sesi hiç de kulağa hoş gelmez. Gözleri koyu kahverengi, göz halkası

beyaz, gagası ve ayaklan da kahverengimsidir.

Genellikle tahıl taneleriyle beslenir. Kuluçka süresi 30 gündür ve dişisi 12-15 arasında yumurta yapar.

Page 19: Eylül - 2013

19

CANLILAR DÜNYASINA HOŞGELDİNİZ...

Tavus Kuşu (Pavo cristatus)

Tavus kuşu, Phasianidae familyasında Pavo cinsindeki kuş türüdür.Anayurdu Hindistan ve Sri Lanka’nın dağlık ormanlarıdır.

Erkeğin uzunluğu, kuyruğuyla birlikte 200 cm’ye ulaşır. Dişi ise 110-125 cm kadardır. Erkeğin çok güzel ve göz alıcı lekelerle süslü

çok uzun ve yeşil mavi ağırlıklı üst kuyruk tüyleri belirgin özelliğidir fakat bu görkemli renkteki tüyleri ve kuyruğu dişide yoktur. Tüyler

yaklaşık 200 tanedir. Kuyruk kur yapma döneminde dişi tavus kuşunu etkilemek için açılır. Dişi daha küçük boylu olduğu gibi tüyleri

genellikle gri-siyahtır. Erkek tavusun kuyruğunun heybetine karşın sesi hiç de kulağa hoş gelmez. Gözleri koyu kahverengi, göz halkası

beyaz, gagası ve ayaklan da kahverengimsidir.

Genellikle tahıl taneleriyle beslenir. Kuluçka süresi 30 gündür ve dişisi 12-15 arasında yumurta yapar.

http://www.nkfu.com/tavus-kusu-hakkinda-bilgi-tavus-kusu-resimleri/

http://www.tavuskusuciftligi.com/ic.asp?sec=1&menuid=6

http://tr.wikipedia.org/wiki/Tavus_ku%C5%9Fu

Page 20: Eylül - 2013

20

YILDIZ ÇİÇEĞİ (Dahlia)

Yıldız çiçeği, Asteraceae familyasından Dahlia cinsini oluşturan yaz ve sonbahar

mevsiminde çiçek açan, gövdesi çalı, kökleri

yumru şeklinde bitkidir. Yirmi sekiz çeşit yıldız çiçeği vardır. Yabani yıldız çiçekleri de

kışa dayanıklı değildir. Yıldız çiçeklerinin bazı türleri 9 m ye kadar boylanabilir ve bunlar

ağaç yıldız çiçeği diye adlandırılırlar.

Yıldız çiçeği yumruları çok uzun süre saklanabilir. Ana yumru 2-3 sene sonra ölür

fakat ana yumrudan devamlı yeni yumrular oluşur. Bazı yıldız çiçeklerinin çiçek çapı 40

cm ye kadar ulaşabilir. Yıldız çiçeklerinde mavi renkli çiçek açan tür yoktur. Çünkü bitki-

nin gen programlarında ana renk Delphinidin maddesi eksiktir. Mavi rengi veren

Delphinidindir.

İspanyollar tarafından ilk olarak Meksika dağlarında bulunmuştur. Bu ülkenin

ulusal çiçeği olarak kabul edilmektedir.

Yıldız çiçekleri bazı kelebek (Lepidoptera) türlerinin larvaları tarafından besin

olarak tüketilmektedir.

KAYNAKLAR

http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:DahliaDahlstarSunsetPink.jpg

http://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C4%B1ld%C4%B1z_%C3%A7i%C3%A7e%C4%9Fi

http://www.bitkivecicek.com/dahlia-yildiz-cicegi-dalya http://www.agaclar.net/forum/soganli-ve-yumrulu-bitkiler/17965.htm

http://tropiksera.com/Dahlia---yildiz-cicegi,LA_269-2.html#labels=269-2

Page 21: Eylül - 2013

21

YILDIZ ÇİÇEĞİ (Dahlia)

Yıldız çiçeği, Asteraceae familyasından Dahlia cinsini oluşturan yaz ve sonbahar

mevsiminde çiçek açan, gövdesi çalı, kökleri

yumru şeklinde bitkidir. Yirmi sekiz çeşit yıldız çiçeği vardır. Yabani yıldız çiçekleri de

kışa dayanıklı değildir. Yıldız çiçeklerinin bazı türleri 9 m ye kadar boylanabilir ve bunlar

ağaç yıldız çiçeği diye adlandırılırlar.

Yıldız çiçeği yumruları çok uzun süre saklanabilir. Ana yumru 2-3 sene sonra ölür

fakat ana yumrudan devamlı yeni yumrular oluşur. Bazı yıldız çiçeklerinin çiçek çapı 40

cm ye kadar ulaşabilir. Yıldız çiçeklerinde mavi renkli çiçek açan tür yoktur. Çünkü bitki-

nin gen programlarında ana renk Delphinidin maddesi eksiktir. Mavi rengi veren

Delphinidindir.

İspanyollar tarafından ilk olarak Meksika dağlarında bulunmuştur. Bu ülkenin

ulusal çiçeği olarak kabul edilmektedir.

Yıldız çiçekleri bazı kelebek (Lepidoptera) türlerinin larvaları tarafından besin

olarak tüketilmektedir.

KAYNAKLAR

http://tr.wikipedia.org/wiki/Dosya:DahliaDahlstarSunsetPink.jpg

http://tr.wikipedia.org/wiki/Y%C4%B1ld%C4%B1z_%C3%A7i%C3%A7e%C4%9Fi

http://www.bitkivecicek.com/dahlia-yildiz-cicegi-dalya http://www.agaclar.net/forum/soganli-ve-yumrulu-bitkiler/17965.htm

http://tropiksera.com/Dahlia---yildiz-cicegi,LA_269-2.html#labels=269-2

Page 22: Eylül - 2013

22

Nesli Tehlike Altında Olan Çift Toynaklılar

And geyiği (Hippocamelus)

Cervidae (Geyikgiller) familyasının Güney Ameri-

ka'da Andlar'da yaşayan bir cinsidir.

Dev boğa antilobu (Taurotragus derbianus)

Bovidae (Boynuzlugiller) familyasından Orta Afrika'ya özgü

büyük bir antilop türüdür.

Burma boynuzlu keçi (Capra falconeri)

Kuzeydoğu Afganistan, kuzey ve or-

ta Pakistan,Hindistan'ın Cemmu ve Keşmir eyaletinin

bazı kesimleri

ile Türkmenistan, Tacikistan ve Özbekistan'ın güne-

yinde yaşayan en iri yaban keçisi türüdür.

Cüce suaygırı (Hexaprotodon liberiensis)

Batı Afrika'nın bataklıklarına ve yağmur ormanlarına özgü iri

bir hayvandır.

Page 23: Eylül - 2013

23

Nil leçvesi (Kobus megaceros)

Bovidae (Boynuzlugiller) familyasından Afrika'da yaşa-

yan antilop türüdür.

Arabistan oriksi (Oryx leucoryx)

Oryx cinsinden oriksi Arap Yarımada-

sı'ndaki çöllerde yaşayan bir antilop türüdür.

Gaur (Bos gaurus)

Bovidae (Boynuzlugiller) familyasından bugün en büyük po-

pülasyonu Hindistan'da olan bir sığır türüdür.

Avrupa bizonu (Bison bonaus)

Amerika bizonundan daha küçük yapılıdır. Eskiden tüm

orta ve doğu avrupada yaşamaktayken, günümüzde bazı

hayvanat bahçelerinde ve ayrı-

ca Rusya, Ukrayna, Belarus ve Polonya'daki milli park-

larda yaşamaktadır.

Kaynaklar

http://tr.wikipedia.org/wiki/%C3%87ift_toynakl%C4%B1lar

http://tr.wikipedia.org/wiki/Nesli_tehlikedeki_t%C3%BCrler

Page 24: Eylül - 2013

24

H

A

B

E

R

L

E

R

Bakterilerle aydınlanmanı yolu: Biyolojik ampul

Parlama özelliği bulunan bakterileri kullanarak, parlaya-

bilen bitkilerin geliştirildiği günümüzde, biyolojik lamba-

lar alanında da atılımlar görülmeye başlandı. ABD’nin

Wisconsin Üniversitesi’nden üç öğrenci, Popular Science

dergisinin bilim ve teknoloji projelerinin yarıştığı

CrowdGrant Challenge yarışmasında finale kalan proje,

farklı mikroorganizma türleri kullanılarak ortaya çıkarılan

biyolojik lamba.‘Biobulb’ projesinde yer alan biyo-kimya

öğrencisi Michael Zaiken, “Biobulb, aslında bir kavanoz-

da kapalı tutulan bir alandan meydana geliyor. Farklı ve

çok sayıda mikroorganizma içeriyor. Her bir organizma,

diğer organizmaların hayatta kalması için gereken besin-

lerin oluşmasında önemli rol oynuyor” dedi.

Haberin devamı;

http://www.ntvmsnbc.com/id/25460388

Türk bilim insanları parlayan tavşan yaptılar

İstanbul Üniversitesi'nde bilim insanları çok ilginç bir

gelişmeye imza attılar ve tavşanlara deniz anası

DNA'sı enjekte ederek, deniz anaları gibi parlayan

tavşanlar doğurtmayı başardılar. Deniz analarında

bulunan bir genetik kod, ışığı karanlıkta ortaya çıka-

ran "fosforlu" bir protein içeriyor. Deniz analarının bu

özelliği sayesinde, bilim insanları, DNA enjeksiyonu-

nun başarıyla gerçekleştirildiğini test edebiliyorlar.

Bilim insanları bu yöntemle, örneğin kedilerin AIDS'i

olarak bilinen FIP hastalığına karşı bağışıklığı olan

hayvanlardan aldıkları genetik kodu kedilere yerleşti-

rerek kedilerde de bağışıklık sistemi oluşturmayı

planlıyorlar. Aynı yöntemin, insan hastalıklarında da

işe yarayabileceği düşünülüyor. Ancak insanlar üze-

rinde genetik araştırmalardan bahsedebilmek için he-

nüz çok erken.

Haberin devamı;

http://www.chip.com.tr/haber/turk-bilim-insanlari

-parlayan-tavsan-yaptilar_42060.html

En uzun Sosyal Belleğe Sahip Hayvan: Yunuslar

Olağanüstü belleğe sahip yunuslar insan, şempanze

ve filler de dahil olmak üzere diğer türlerle karşılaştı-

rıldığında en uzun sosyal belleğe sahip hayvan ol-

dukları belirlendi. ABD'deki Chicago Üniversitesin-

den bilim adamlarını yaptığı araştırma, yunusların 20

yıl sonra bile "eski dostlarının" ıslıklarını hatırlaya-

bildiğini gösterdi. Araştırmalar Bruck Chicago ya-

kınlarındaki Brookfield Hayvanat Bahçesi ve Bermu-

da DolphinQuest’e, 53 farklı şişe burunlu yunuslar

üzerinde yapıldı.

Araştırma, "Proceedings of the RoyalSociety B" der-

gisinde yayımlandı.

Haberin devamı ;

http://www.sciencedaily.com/releases/2013/08/130806203146.htm

Page 25: Eylül - 2013

25

Her 13 kişiden 1’i şempanze ayaklarına sahip

Boston Üniversitesi araştırmacıları Jermey DeSilva ve Simone-

Gill, bazı insanların yürümeye elverişli olan düz ayak yapısı

yerine ‘daha esnek ve bükülebilir’ ayaklara sahip olduğunu

tespit etti. Böylece, bazılarının ağaçlara nasıl çabucak tırmana-

bildiği de anlaşılmış oldu.

İki araştırmacı, Boston Bilim Müzesi’nde yaptıkları deneyde,

398 yetişkinden müze içinde çıplak ayakla yürümelerini istedi.

Kameraya çekilen görüntüler incelendiğinde, deneklerin 32

sinin ayaklarının orta kısmında esnekliğe sahip olduğu belirlen-

di.

‘AmericanJournal of PhysicalAnthropology’ dergisine yayımla-

nan araştırmada, bu özelliğin ağaçlarda yaşayan şempanzelere

benzediği ifade edildi.

Haberin devamı;

http://www.calgaryherald.com/life/

Scientists+explain+some+walk+like+chimpanzees/8691764/

story.html

Ölüm Testi Cihazı

Cildin altına yerleştirilen lazer , kişinin vücudunun ne kadar

yaşlandığını ölçebiliyor. Lazer hücrelerin işlevini inceleyip

hücrelerin ne kadar hızda yaşlanacağını hesaplamak için

kılcal damarlar içindeki en küçük kan damarlarını analiz

ediyor. '0' ile '100' arasında derecelenen cihazda '0' ölü anla-

mına gelirken '100' en uygun durumdaki vücut anlamına

geliyor.

Lazer, hücrelerin işleyişini ölçerek aynı zamanda bir kişi-

nin ne kadar yaşayacağını tahmin ediyor. Lazer ışını ağrı-

sız olmakla birlikte kanser ve bunama hastalıklarını test

etmek için de kullanılabilecek.

İngiltere'deki Lancaster Üniversitesi'nden fizik profesörleri

Aneta Stefanovska ve Peter McClintock tarafından patenti

alınan cihazın üç yıl içinde doktorların kullanımına sunul-

ması bekleniyor.

Haberin devamı;

http://www.mirror.co.uk/news/technology-science/

technology/scientists-invent-death-test-device-2152216

Beyin ölüm anında aşırı uyarılıyor

"Proceedings of theNational Academy of Sciences" dergisinde yayımlanan araştır-

mada, Michigan Üniversitesi araştırmacıları, laboratuvar ortamında fareler üzerinde

yaptıkları deneylerde ölüm anında beyin dalgalarında önemli oranda artış olduğunu

belirledi. Araştırmayı yöneten Jimo Borjigin, beyin dalgalarındaki artışın insanlarda

bilinç düzeyinin de artmasına yol açacağına işaret etti. Borjigin, sözlerine şöyle de-

vam etti:

"Birçok insan, kalbin durması ve beyne kan akışının sona ermesi olarak tanımlanan

klinik ölümde beynin ya çok az çalıştığını ya da hiç çalışmadığını düşünür. Oysa

yaptığımız araştırma, bize durumun hiç de böyle olmadığını gösterdi. Fareler üzerin-

de yaptığımız deneyler, ölüm sırasında beynin son derece aktif olduğunu ispatladı.

Beyin, ölüm gibi bilinmeyen bir durumda aşırı derecede uyarılıyor."

Haberin devamı;

http://www.cnnturk.com/2013/bilim.teknoloji/bilim/08/13/beyin.olum.aninda.asiri.uyariliyor/719367.0/index.html

Page 26: Eylül - 2013

26

Duyguları anlayan bilgisayar

Biyometrik izleme yöntemi, izlenmeye izin

veren insanların yüz ifadelerinin belirle-

mek için, standart bir web kamerası kulla-

nıyor. Teknoloji şu anda büyük bütçeli

reklam kampanyaları başlatılmadan önce,

gönüllü kullanıcıların nasıl tepki verdiğini

görmek için kullanılıyor. Bu yöntemi kul-

lanan Realeyes şirketinin Genel Müdürü

MihkelJäätma şunları söyledi:

"Bilgisayar programı, kaşlar, ağız ve göz

çevresinde nasıl hareket olduğunu belirli-

yor. Herkes için aynı olan altı evrensel

duygu dizisi var. İnsanların nereli veya kaç

yaşında oldukları fark etmiyor. Bilgisayar-

lara, işte bu duyguları yüzlerden okumayı

öğrettik. Biz bu teknolojiyle, gelecekte reklamların kullanıcılar için daha anlamlı, daha az rahatsız edici ve daha az

saldırgan olmasının sağlanmasını umuyoruz." Değerlendirilen ifadeler arasında kafa karışıklığı, öfke, şaşkınlık ve

tiksinti tepkileri de var. Jäätma, bu teknolojinin reklamdan başka alanlarda da işe yarayacağını kaydediyor.

Haberin devamı için;

http://www.bbc.co.uk/turkce/haberler/2013/08/130812_computer_face.shtml

Bilim adamları "sahte anı " oluşturdu

Farelerin beyninde ilk kez "sahte anılar" oluşturuldu. ABD’nin Massachusetts eyaletindeki RIKEN-MIT Merke-

zi’nde 1987'de Nobel Tıp Ödülü sahibi Susumu Tonegawa ve ekibi, farelerin beynine yerleştirilen optik fiberler sa-

yesinde hafıza oluşumu sağlayan hücreleri harekete geçirmeyi başardı. Araştırmacılar, farelerin beyin hücrelerini

ışığa maruz bırakıldığında tepki vermek üzere yeniden programladı. Bilim adamları, ışığa maruz bırakıldığında hüc-

releri etkin hale getiren "channelrhodopsin-2" proteininin üretilmesini sağlayan bir virüs geliştirdi ve beynin hafızay-

la ilgili hipokampus bölümüne bunu enjekte etti." Science" dergisinde yayımlanan araştırma, insan hafızasının işle-

yişinin daha iyi anlaşılmasına ve travma sonrası stres bozukluğu ve benzer rahatsızlıkların tedavisine ışık tutuyor.

Haberin devamı için ;

http://www.aa.com.tr/tr/bilim-teknoloji/208537--bilim-adamlari-quot-sahte-ani-quot-olusturdu

Page 27: Eylül - 2013

27

Bu dergi Trakya Üniversitesi

Biyoloji Bölüm öğrencileri

tarafından aylık olarak

hazırlanmaktadır.