Upload
others
View
17
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Kadın Programlarına Bir Bakış:Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de
Tür, Anlatı ve Format
Emel Baştürk AkçaHasan Akbulut
Ö z t t
199O'lı yıllardan itibaren medyanın dönüşüm geçirmesiyle birlikte yeni televizyon tür ve formadan ortaya çıkmıştır.Başlangıçta kadınlara pratik bilgiler vermeyi amaçlayan, sonralarıysa çeşitli nedenlerle kadınların yaşadıkları mağduriyetlerikonu edinen kadın programları da bu çerçevede yeni bir format olarak karşımıza çıkar. Bu yazı. 2005 yılında Kanal ffdeyayımlanan. Kadının Sesim 2007'de Flash 7Vde yayımlanan Sizin Sesiniz isimli programları, yeni televizyon formatları/türlerive bu format içinde kadının temsili açısından incelemeyi amaçlamaktadır. Kadının Sesim Sizin Sesinizformatı itibariyle yenibir tür {genre) olsa da, programın ve sunucunun kurduğu anlatı açısından, oldukça geleneksel bir içeriğe sahiptir. Programlar,"kadınların seslerini duyurmayı" ve sorunlarına çözüm bulmayı amaçlasa da programların bütününde, sorunlara net birçözüm önerilmekten çok. bu sorunların dillendirilmesinin önemli olduğu vurgulanmaktadır. Kurulan anlatı, sorunlarını"paylaşan" kadınlara, hâkim ideolojik kabulleri dönüştürmeyi hedefleyen "çözümler" önermediği gibi, kadının kamusal alandatemsilini de yalnızca bir mağduriyet ya da acı çekme koşuluna bağlar.
Two Women Programmes "Kadının Sesi" (The Voice OfWoman)and "Sizin Sesiniz" (Your Oıvn Voice): An Evaluation Of The Genre,Narration and New Format OfTelevision Programmes
A b s t r s c t
By the 1990's new television genres and formats have been appeared on occasion of media convergency. At the beginning,women programmes were the ones giving some practical information about managıng a house, being a skilfullhousewife.etc.only. Hovıever, nowadays, ttıese programmes have brought about the situations revealing the grievances ofwomankind experienced by themselves. This study aims to show the reprensation of vvoman in this new genres of televisionprogrammes, within their narration and tormats. One of ttıese women programmes is Kadının Sesi (The Woice of Woman)broadcasted in Channel D in 2005, and the other is Sizin Sesiniz (Your Om Voice). broadcasted in Flash T\l in in 2007. As aconclusion. this study has proved out that neither of these programmes provides any solution to the cases indicated as"women grievance". Additionally these women programmes give place to vvomen in public sphare, unless they are treatedunjustly.
iletişim: araştırmaları • © 2005 • 3(1-2): 41-73
42 • iletişim: araştırmaları
Kadın Programlarına Bir Bakış:"Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de
Tür, Anlatı ve Format
199O'lı yıllardan itibaren medyanın dönüşüm geçirmesiyle birlikte yeni
televizyon tür ve formatlarının ortaya çıktığı ve bunların yaşamımızda önem-
li bir yer tuttuğu bilinen bir gerçektir. Türkiye'de 2000'li yıllarda tecimsel te-
levizyon kanallarında ortaya çıkan televizyon formatlanndan biri de "kadın
programlan"dır. Televizyon formatlanndaki değişimin kadın programlarına
yansımasının en popüler ve tartışmalı örneklerinden biri ise, Yasemin Boz-
kurt'un sunduğu Kadının Sesi programıdır. Kadınların sorunlarını ekranda
paylaşarak çözüm önerileri sunma/üretme iddiası taşıyan program -Kanal
D'nin kendi web sayfasında verdiği izlenme oranlarına göre- gündüz kuşa-
ğında yer almasına rağmen, en çok izlenen on program arasında yer alır. Bu
yüksek izlenme oranlan, diğer televizyon kanallannda da Kadının Sesine
benzer formatlarda başka "kadın programlan"nın yayma girmesine neden
olur. Yasemin Bozkurt'un Kadının Sesi programı, 2005 yılı Nisan aymda prog-
rama katılan bir ailenin içinde bulunduğu otomobile İzmir'de ateş açılması ve
aileden bir kişinin hayatını yitirmesi, Mayıs ayında da, programa katılan bir
kadının, memleketi Elazığ'a dönüşünde 14 yaşındaki oğlu tarafından vurul-
masının ardından yayından kaldınlır. Programın yayından kaldınlmasınm
ardından bu yeni formata ilişkin tartışmalar da görünür hale gelir.
Ancak bu tartışmalar, medyaya yönelik en kaba yaklaşımlardan biri
olan etki çerçevesinde kalır. Farklı kanallarda aynı türün örneklerini sunan
diğer programcılarla yapılan röportajlarda da programın kendine ya da for-
mata ilişkin bir eleştiri değil, doğrudan sunucuya yönelik eleştiriler dikkat
çeker. Sunucu Bozkurt, "sorumlu" bir yayıncılık yapmamakla ve "riskli" ko-
nulan ekrana taşımakla suçlanır. Söz konusu program, önce bir süre yayın-
dan kaldmlır, kısa süre sonra bir başka kanalda, Flash TVde, tekrar yayın ha-
Akça ve Akbulut *... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 43
yatma döner. Bu tür programların nasıl bir söylem ürettiği sorunsalı ise tar-
tışma dışı kalır. Flash TV, 2007 yılında, yine aynı formatm örneklerinden biri
olan İnci Ertuğrul'un Sizin Sesiniz programını TGRTden transfer eder. Bu ça-
lışmanın genel amacı ise, 2005 yılında Kanal D'de yayınlanan, Yasemin Boz-
kurt'un sunduğu Kadının Sesi ve 2007 yılında Flash TVde yayınlanan İnci Er-
tuğrul'un sunduğu Sizin Sesiniz isimli programlan, yeni TV formatlan/türle-
ri ve bu format içinde kadının temsili açısından incelemektir. Bu genel amaç
doğrultusunda şu sorulara yarat aranmıştır:
1. Türkiye'de son dönemde karşımıza çıkan kadın programlannın
türsel/formatsal özellikleri nelerdir?
2. Kadın programlarındaki yeni tür ve format, nasıl bir anlatı ve
söylemin kurulmasına aracılık etmektedir?
Çalışmada format aracılığıyla kurulan söylem, eleştirel söylem analizi-
nin bize sunduğu kavramlar ışığında açıklanmaya çalışılmıştır. İnceleme için
Kadının Sesi'nin seçilme nedeni, programın bu formatın ilk örneği olarak or-
taya çıkması, sunucusu Yasemin Bozkurt'la tanınması ve yaygınlaşması, iz-
lenme oranının yüksek olması, bu programın çeşitli kereler kamuoyunda tar-
tışılması ve formanyla diğer kadm programlarını da etkilemesi olarak sırala-
nabilir. Sizin Sesiniz'in seçilme gerekçesi ise, bu programın Kadının Sesi'nin
olaylı biçimde yayından kaldmlmasmdan sonra yayma başlaması nedeniyle
ilk formatla aralanndaki benzerlikleri ve farklılıkları vurgulamak ve varsa
değişimi saptamaktır. Programla ilgili bazı genellemeler yapmaya imkân ta-
nımak amacıyla 1 Mart 2005 tarihinden itibaren Kadının Sesi takip edilmeye
başlanmış ve anneler gününden önceki son program olan 6 Mayıs 2005 tarih-
44 • iletişim: araştırmaları
li programın analizi yapılmıştır. Anneler günü rastlantısının, söz konusu bö-
lümü incelemeyi daha anlamlı hale getirdiği düşünülmüştür. Flash TVde ya-
yımlanan Sizin Sesiniz programı ise TGRTden Flash TV ekranlarına transfer
olduğu 2 Nisan 2007 pazartesi gününden itibaren takip edilmeye başlanmış
ve 3 Temmuz 2007 tarihli programın analizi yapılmıştır. Söz konusu prog-
ramlar, farklı dönemlerde yayında olduğu için incelenen tarihlerin birbirle-
riyle örtüşmesi mümkün olmamıştır. Yukarıda da belirtildiği gibi Yasemin
Bozkurt'un programı, 2005 yılı Mayıs ayında yaşanan cinayetin ardından Ka-
nal D' de yayından kaldırılmıştır. Aynı tarihlerde ATVde yer alan Yalnız De-
ğilsiniz programı da yayından kaldırılır. Medya Takip Merkezi'nin (MTM)
yaptığı araştırmaya göre bu tarihlerde RTÜK'e kadın programlan ile ilgili
olarak yapılan şikâyet sayısı, önceki yıla (2004) oranla yüzde yüz artış göster-
miştir. Bu gelişmeler, programların sorgulanmasına ve bazı değişikliklere gi-
dilmesine neden olmuştur. Bozkurt'un programı kısa süre sonra Flash TVde
yeniden yayma girmiş, Yasemin Bozkurt'un ardmdan aynı kanal bu kez İnci
Ertuğrul'la kadın programlarındaki bu yeni formata devam etmiştir.
Yukarıda belirtilen sorulara yanıt arayabilmek için, çalışmada öncelikli
olarak sosyo-ekonomik, tarihsel ve politik değişimler ışığında Türkiye'de
medyanın değişimi ve buna bağlı olarak ortaya çıkan yeni türler /formatlann
açımlanması yoluna gidilmiştir. Ardından kadın programlarının türsel özel-
likleri ve formadan belirtilmiş ve son olarak da Kadının Sesi ve Sizin Sesiniz
programlan hem türsel özellikler, hem de programda kurulan söylem açısın-
dan analiz edilmiştir.
Yeni Türler, Yeni Formatlar
1980'li yıllar, gerek dünya, gerekse Türkiye açısından siyasal ve ekono-
mik dengelerin yeniden düzenlendiği, serbest piyasa ekonomisinin yayıldığı
yıllardır. Bu dönem, televizyon yayınalığmda da dönüşümlere sahne olmuş-
tur. Devletin /hükümetlerin kontrolündeki kamu tekellerinin yıkılarak, te-
rimsel televizyonculuk anlayışının yerleşmeye başladığı yıllar, Türkiye'de ol-
duğu gibi dünyada da bu ekonomik/siyasal dönüşümden ayn düşünüle-
mez.1 "Kamu hizmeti kurumlarının mali sıkıntılar2 yaşamalan", ama daha
önemli olarak "teknolojik gelişmelerin kullanıma sokulması", kamu hizmeti
Akça ve Akbulut •... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 45
yayıncılığını krize sokan nedenler olarak gösterilmektedir (Kejanlıoğlu, 2003:
23). Kejanlıoğlu'na göre (25) "doksanlı yıllara taşman tartışma konularından
biri de, seksenli yıllarda bütün dünyaya yayılmaya başlayan deregülasyon3
ve özelleştirme politikaları ve doksanlı yılların ilk yansında bu politikaların
gitgide belirginleşen sonuçlan olmuştur". Söz konusu süreç, Türkiye'de de
Türkiye'nin kendi ekonomik, siyasi ve askeri dinamikleri üzerinden dene-
yimlenmiş ve pek çok yasal düzenlemeden uzak biçimde günümüzdeki ya-
yıncılık anlayışına gelinmiştir. Terimsel televizyon kanallannın açılması ise,
biri bu çalışmada incelenen yeni televizyon türlerini /formatlannı ortaya çı-
karmıştır.
Mutlu (1999a: 219) Türkiye'de televizyonun yayına başlaması yönünde
kamuoyu oluşturan planlan şekillendiren etmenin, büyük ölçüde kalkınma-
cı fikirler olduğunu söyler. Türkiye'de planlı kalkınma dönemine geçildiği
196O'lı yıllarda bu kalkınmacı fikirler, medyanın eğitim işlevini öne çıkanyor-
du. Bu çerçevede bir "devlet kurumu" olarak TRT'den beklenen de, sosyal ve
ekonomik sahada yürütülen kalkınma hamlesini, daha geniş kitlelere yay-
maktı. Çünkü televizyon, görüntü unsurunun taşıdığı etkililikle, "büyük bir
bölümü zaten okumaz yazmaz olan bir nüfusun, dolayısıyla açıkça beyan
edilmese bile bu zihniyetin gerisinde yatan bir değerlendirmeyle 'kara cahil'
bir kitlenin öğrenme, eğitilme ve aydınlanma suretindeki problemlerinin bir
kısmını daha giderme" (220) potansiyeli taşımaktadır. Devletin kamusal ya-
yın organı olarak konumlandırılan TRT'ye düşen görev, bu çerçevede halkı
eğitmek, aydınlatmaktır. Bu nedenle 194O'lı yıllarda radyonun üstlendiği hal-
kı eğitme görevi, televizyon yaymlannın başlaması ve yaygınlaşmasıyla bir-
likte televizyonun da desteğini alarak ilerler. Radyonun, nüfusunun büyük
çoğunluğu kırsal kesimde, tarımla uğraşarak geçimini sağlamaya çalışan bir
topluma yönelik ilk eğitici programlanndan olan Ziraat Takvimi Saati, bu kez
GAP TV gibi kırsal kesimi hedef alan kanal ve programlara evrilir.
• • • • •ıSöz konusu dönemle ilgili daha geniş ve sistematik bilgi için Kejanlıoğlu'nun Türkiye'de MedyanınDönüşümü (2003) adlı kitabına bakılabilir.2Vurgu özgündür.3Deregülasyon "pazarların daha serbest işleyebilmelerine izin vermek üzere bir dizi iktisadi etkinlikleilgili önceki düzenlemelerin gevşetilmesi ya da kaldırılması"™ (Cerney'den aktaran Kejanlıoğlu, 2003:82) öngören bir liberal ekonomi politikası. Kejanlıoğlu, "eski kuralların kaldırılması, ama yeni pazar-yönelimli kuralların getirilmesi" olarak düşünülebileceğini belirtir (82).
46 • iletişim : araştırmaları
Diğer yandan tıpkı ilk ortaya çıktığında yazılı basının gördüğü işlev gi-
bi, radyo ve televizyonlara da "ulusu kültürel olarak birleştirme" işlevi yük-
lenmiş olduğu gözden kaçırılmamalıdır (Vivian'dan aktaran Eryılmaz, 2003:
88). TRT'nin, finansmanı büyük ölçüde devlet tarafından karşılanan "özerk"
bir kurum olması, bu kültürel birleştiricilik rolünü istekle oynamasını sağlar.
Özetle söylemek gerekirse, TRT tarafından yapılan radyo ve televizyon ya-
yınlan, hem resmi ideolojinin "ideal vatandaşlık" özelliklerini halka tanıt-
mak/öğretmek, hem de daha dar anlamda halkı bazı konularda pratik bilgi-
lerle donatmak yoluyla çift yönlü bir eğitim işlevi görmüştür. TRT'nin şahsın-
da kitle iletişim araçlarına halkın eğitilmesi konusunda atfedilen rol, 1990'h
yılarda özel radyo ve televizyonların yayın hayatına girmesi sonucu yayıncı-
lık alanında yaşanan değişimin etkisiyle, farklı bir biçim alır.
Türkiye'de 1990'larda fiili olarak başlayan ve daha sonra yasallaşan özel
radyo ve televizyon yayıncılığı, 1980'li yıllardan itibaren başlayan ekonomik
ve siyasi değişimin ürünüdür. 1980 darbesinin ardından uygulamaya konan
24 Ocak Kararlan ile ithal ikameci, devletçi ekonomik yapı sona ermiş, özel-
leştirmeler aracılığıyla, özel sektör ve yabana yatınmcılann başrolü oynadı-
ğı yeni bir ekonomik yapıya doğru gidilmiştir. Bu ekonomi politikalan Tür-
kiye'deki sosyal yaşamı da derinden etkiler. Başından beri adaletsiz olan ge-
lir dağılımı, gittikçe daha da bozularak zengin bir azınlığa karşılık, yoksullaş-
mış, yaşam standartları oldukça düşük bir çoğunluk ortaya çıkarır.41970'li
yıllardan 1980'lere geçiş ve sonrasında yaşanan önemli sosyal, siyasal ve kül-
türel değişimler sonucu yeni popüler kültür ürünleri ortaya çıkmış (Tann-
över, 2003: 54) ancak bu ürünler devlet denetimindeki radyo ve televizyon
yayinlannda kendilerine yer bulamamıştır. TRT, popüler kültür ürünlerini
dışlayarak, halkı "yüksek kültür" ürünleriyle buluşturmak amacıyla da "eği-
tici" bir işlevi benimsemiştir. Değişen ekonomik ve sosyal yapının bir uzantı-
sı olarak ortaya çıkan özel televizyon yayıncılığı, medya ürünlerinde de bir
değişmeyi beraberinde getirmiştir. Kamu yayıncılığının dışanda bıraktığı ha-
lihazırdaki popüler kültür ürünleri, özel radyo televizyonlarda kendine yer
1980 sonrası Türkiye'de yaşanan ekonomik değişim ve 24 Ocak Kararlan ile ilgili olarak bakınız Şiriner,tsmail ve Yılmaz Doğru (2006). Türkiye'de Büyümenin Ekonomi Politiği 1980 Sonrası Türkiye EkonomisiÜzerine Bir İnceleme. İstanbul: Dipnot Yayınları ve Feroz, Ahmad (2006). Bir Kimlik Peşinde Türkiye. Çev.,Sedat Cem Karadeli. istanbul: istanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Akça ve Akbulut •... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format »47
bulmuş ve dahası, bunlara yeni ürünler eklenmiştir. Bu süreçte yaşanan
önemli değişimlerden biri de 1990'lardan itibaren yeni televizyon türleri ve
televizyon formatlannın ortaya çıkmasıdır.
199O'lı yıllardan itibaren ortaya çıkan yeni türlerin /formatlann en temel
özelliği, -bu televizyonların terimsel özelliğinin etkisiyle- eğitmekten çok eğ-
lenceye ağırlık vermeleridir. Türkiye'nin ilk özel televizyon kanalı olan Star 1,
"TRT'ye karşı alternatif bir yayıncılık anlayışıyla" ortaya çıkar ve haber bül-
tenlerinden eğlence programlarına kadar tüm formatlarda değişiklik yaratır.
Star l'le birlikte "çeşitli popüler alanlardan 'isim'lerin neredeyse dönüşümlü
olarak hazırladığı ve katıldığı programlar", 199O'lı yıllara damgasını vuran
eğlence programı formatını oluşturur (Çaplı ve Dündar, 1996:1377). Eğlence
programlannm diğer özel kanallarda da yaygınlaşmasıyla, popüler "isim'le-
rin yanı sıra sıradan halkın da medya aracılığıyla popülerleşmesine tanık olu-
nur. Bu eğlence formatıyla birlikte "şöhretler" ve "şöhretimsiler" televizyon
programlan için vazgeçilmez unsurlar haline gelir.
Kâr amaçlı özel yayıncılık, starlar, büyük stüdyolar ve pahalı dekorlar
gerektirmeyen, ancak izleyicinin merak ve acıma duygulanna hitap eden, bu
nedenle daha çok rating yapabilen yeni formatlar geliştirir. Adaklı-Aksop'un
vurguladığı gibi bu yeni formatlar arasında "gizli kamera şakalan, talk-
shovvlar, forum tipi tartışma programlan, haber magazinler gibi geleneksel
kurmaca programlan kategorisinde değerlendirilemeyen ancak, anlatı yapısı
itibanyla kurmacayı andıran biçimlerin yer aldığı 'reality programlan'nın
özel bir yeri vardır" (239). Daha çok kar mantığına dayanan bu tür program-
lar, şu üç temel nedenden dolayı tercih edilirler: "1) Çoğunlukla metin yaza-
n gerektirmezler, 2) Masrafsızdırlar, 3) Çok çeşitli konulan gündeme getire-
bilir ve/veya çok yüzeysel biçimde ele alabilirler" (Gitlin'den aktaran Adak-
lı-Aksop, 1999: 240).
Türkiye'de ana akım yayın yapan ticari televizyon kanallarından biri
olan -ve Kadının Sesi programının yayınlandığı- Kanal D'nin müdürü Murat
Saygı'nın, Milliyet gazetesine yaptığı şu açıklamaya dayanarak, "reality" türü
programların yukanda belirtilen nedenlere ek olarak, yapımcılan "star kap-
risi" türünden bir sorunla baş etmekten kurtardıklan için tercih edildikleri de
söylenebilir. Bu formatm temel özelliği, "gerçek" yaşam öyküleri ya da kesit-
lerini ekrana taşırken halkın içinden "geçici" starlar yaratılmasıdır. Yalnızca
48 • iletişim: arattırmaları
medyada görünebilmek adına bu tür programlarda yer almak, özel yaşamla-
rını ekranlara taşımak isteyen gönüllüler bulmak da hiç zor olmamıştır. Say-
gın, reality showlann televizyon kanatlan ve yapımcılar için nasıl bir kolay-
lık sağladığını şöyle anlatır;
...Leonard Mogel'in Amerika'da çıkan This Business of Broadcasting kitabınıokudum. Kitap, reality shoıvların televizyonların hayatını kurtardığını anlatı-yor. İnsanlar, oyuncu kaprisleriyle uğraşmaktan kurtulmuşlar. Çok daha düşükmaliyetle uzun uzun programlar yapmış. Reality slunvların bir maliyeti var,ama oyuncuları gerçek halk olduğu için, üç gün sonra gelip "Ben daha çok pa-ra istiyorum" demiyor. Bu şovlarda şöhret olanlar da sabun köpüğü gibi gidi-yorlar5 (Milliyet Pazar, 16 Ocak 2005: 8).
Reality programların bu özelliği, hem kar beklentisi içinde olan özel te-
levizyon kanallarına çeşitli kolaylıklar sağlamış, hem de izleyicilerde şöhret
için duyulan arzuyu kamçılamıştır. Ancak vurgulanması gereken nokta, Ro-
jek'in de belirttiği gibi şöhretin, "modern bir olgu olarak, geniş kitlelere ula-
şan bir gazete, televizyon, radyo ve film olgusu olarak anlaşılması" gereğidir
(19). Bu durumda şöhret, başkalarınca atfedilmiş olur ve çoğu kez medyanın
manipüle ettiği sansasyondan kaynaklanır (21). Reality gibi yeni televizyon
türleri aracılığıyla yaratılan "şöhretimsi"ler, bir süre sonra unutulmuşlardır.6
Unutulmamanın koşulu ise daima "görünür" olmaktır. Yeni televizyon türle-
ri, Rojek'in belirttiği anlamda bir şöhret sağlamanın yanı sıra, sıradan insan-
ların sorunlarını, yaşam biçimlerini kamusal bir alan olarak ekrana taşımala-
rına imkân vermiştir.
Kellner'a (2006) göre "bu gerçeklik televizyonu dizileri ve onların web
siteleri, etkileşimli seyirlik toplumda derin biçimde yerleşmiş gözetlemecili-
ğe ve narsizme işaret ederek oldukça çekici olmaya başlamıştır. Bireyler, bu
seyirliğin bir parçası olmak, kendilerini ona daha yakınlaştırmak ve başkala-
• • • • •5Med Yapım'ın ortağı Fatih Aksoy da şöhret konusunda benzer şeyleri söylüyor: " 'Reality'lerin biravantajı şudur yapım şirketleri için: Çok geçici, ama star yaratıyorsun. Yani hızlı üretilince hızlıtüketiliyor. Bundan daha normal bir şey olamaz. Televizyon çok çabuk star yaratır ve çok çabuktüketir" (Milliyet Pazar, 16 Ocak 2005:9).6Türkiye'deki gerek Biri Bizi Gözetliyor gibi ilk "reality"Ierin Melih ve Edi'si, gerekse son yılların gelin-kaynanalı "reality"lerinin üretmiş olduğu Semra Hanım'ı gibi "şöhretimsi"leri bu parıltıların örnekleriolarak okumak gerekir. Bu "gözetleme evleri"nin ardından, yine birbirinin benzeri ve tekrarı pek çokörneğiyle karşılaştığımız şarkı, dans ve yetenek yarışmaları da Bayhan, Firdevs, Abidin gibi"şöhretimsi"ler yaratmıştır.
Akça ve Akbulut •... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 49
nnın özel yaşamlannı gözetlemek için kararsız bir arzu duyarlar".7 Çalışma-
ya konu olan kadın programlan ise, programa katılan kadınları, yaşadıkları-
nı kamusal bir platformda anlatmaya teşvik ederek, hem onların kötü şöhret
olmalarına yol açar, hem de bu anlatılarla izleyicileri gözetlemedliğe sevk
eder. Gözetleme evleri tarzındaki realitylerden farklı olarak kadın program-
larında, sorunlarını, özel yaşamlannı stüdyoda anlatmaya teşvik edilen katı-
lımcılara bir şöhret vaat edilmez. Ancak vaat edilen şey, program jeneriklerin-
de belirtilen ifadelerle "kayıplan bulmak", "yuvalan kurtarmak", "işsizlere
iş, sorunlara çözüm bulmak"tır. Televizyon türlerindeki dönüşümün ürünü
olan kadın programlan, diğer türlerle benzerlik ve farklılıklar içermekte ve
bu açıdan ayn bir başlık alfanda ele alınmayı gerektirmektedir.
Son Dönem Kadın Programlarının Türsel Yapısı
199O'h yıllarda başlayan televizyon türlerindeki dönüşüm, kadın prog-
ramlan üzerinden de gözlenmektedir. Türkiye'de bu yıllardan itibaren ye-
mek yapmayı, artık malzemeleri işlevsel bir ev araana dönüştürmeyi, çocuk
bakmayı, ev idaresindeki bazı "püf noktalan" öğretmeyi amaçlayan "kamu-
sal" amaçlı televizyon programlanndan, kadının sorunlannı daha "açık" ve
sansasyonel bir boyutta duyurmayı amaçlayan bir televizyonculuk anlayışı-
na kayılmıştır. Bu çalışmada incelenen Kadının Sesi ve Sizin Sesiniz, böylesi bir
dönüşümü örnekleyen formata uygun televizyon programlandır. Programla-
ra verilen isimler de sıradan insanların "konuşma"lannı, sorunlannı dillen-
dirmelerini "ses"le eğretilemekte ve halkın ya da kadının "sesi" olduklannı
iddia etmektedir.
Bu tür programlar, çoğunlukla hafta içi her gün gündüz kuşağında yer
alır. Bu çalışmada incelenen Kadının Sesi ve Sizin Sesiniz programlan, hafta içi
her gün saat 16:00 civarında başlayıp yaklaşık olarak iki saat sürer. "Günlük,
haftalık televizyon yayınlannı düzenleme ve sıraya dizme mantiğı"nı (Kap-
lan, 1992: 27) ya da "öykü ve söylemi etkileyen anlatının konumlandınldığı
yer ve zamanını" (Kozloff, 1992) tanımlayan televizyondaki bu düzenleme
mantığı, televizyonun cinsiyetlendirilmiş doğasına işaret eder. "Kadın prog-• • • • •7http://www.gseis.ucla.edu/faculty/keHner/papers/mediaspectacleintro.htm. Erişim tarihi: 28 Şubat2006.
50 • iletişim: araştırmaları
ramları" olarak adlandırılan programlar, genellikle sabah saat 10:00 ile öğle-
den sonra 18:00'e kadar olan zaman diliminde karşımıza çıkar. Kadın prog-
ramlarının bu saatlere yerleştirilmesi, kadınların hakim olarak çalışma yaşa-
mında değil, ev hayatında konumlandığı ön kabulüne dayanır. Televizyonda
saat 10:00'dan öncesi, iş yaşamında yer alanların -ki çoğunluğu erkeklerdir-
işlerine varmadan önce günlük gelişmelere dair bilgi edinmesi amacıyla gün-
demdeki haberleri, gazete manşetlerini içeren programlara ayrılır. Akşam ku-
şağı ise ana haber bültenleri ile başlayıp, kadın-erkek tüm aileye hitap edebi-
lecek programlarla (diziler, filmler, yarışma programları, tartışma programla-
rı) devam eder.
Televizyonun cinsiyetlendirilmiş olması, yeni bir olgu değildir. Mellen-
camp (aktaran Fiske, 1992:179) erkekler için spor ve haber programlan, ka-
dınlar içinse çocuk bakımı, yemek pişirme ve moda gibi konularla ilişkilen-
dirilerek televizyonun dnsiyetlendirilmesi olgusunun köklerini 1950'lere dek
götürür. Fiske'e göre günümüzde televizyonun dnsiyetlendirme teknikleri,
çeşitlenmiş ve daha "incelmiştir". Bu açıdan bakıldığında Kadının Sesi ve Si-
zin Sesiniz'in uygun izleyidleri (nishe audiences),* kadınlardır. Bu programlara
verilen reklamlar da televizyonun cinsiyetlendirilmiş yapısını yansıtan gös-
tergelerden birisidir. 1 Eylül 2004-31 Mayıs 2005 tarihleri arasında kadın
programlarına verilen reklamları ölçümleyen Medya Takip Merkezi, bu prog-
ramların yaklaşık 674 saat boyunca reklam yayınladığını ortaya koyar. En çok
reklamı yapılan ürünler ise gıda, kozmetik ve temizlik malzemeleridir.9 Bu
yapı içinde programların öncelikli hedef kitlesi kadınlardır. Programda ele
alman sorunların çözümü konusunda söz sahibi olduğu düşünülen valilik ve
emniyet birimleri gibi resmi kuruluşlara seslenilmesi, sözü edilen "devlet ku-
rumlan" nın da programın hedef kitlesi içinde tasarlandığını gösterir.
Gündüz kuşağındaki kadın programlarını da iki kategoride ele almak
mümkündür. Sabah saatlerinde, genellikle yemek tariflerinin yanı sıra, "uz-
man" konuklar eşliğinde sağlık, çocuk gelişimi, dengeli beslenme gibi konu-
larda bilgiler veren "bilgilendiriri" programlar yer almaktadır. Söz konusu
8"Niş izleyici, bir programın hedef kitlesi olan, yaş, cinsiyet ya da ekonomik düzey gibi özellikleriyletanımlanan izleyici grupları" (Bignell, 2004:123) olarak tanımlanabilir.9www.dorduncukuvvetmedya.com/arastirma/kadinprogramlari.doc. Erişim tarihi: 22.06.2007
Akça ve Akbulut *... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz'de Tür, Anlatı ve Format • 51
programlar, bu yapısıyla klasik/geleneksel kadın programlarının devamı
olarak değerlendirilebilir. Ancak bu programların da, temelde kadınlara pra-
tik bilgiler vermeyi amaçlayan yapısını korumakla birlikte, biçim olarak ol-
dukça değiştiğini, daha popüler bir söyleme eklemlendiğini belirtmek gere-
kir. Bir diğer kategori ise televizyon kanallarının program akışında "(kadın)
tartışma" programı adı altında kategorize edilen programlardır. Bu program-
lar, "bilgilendirici" programların ardından, genellikle öğleden sonraları yayı-
na girer. Bu tür programlar, -büyük çoğunluğu kadınlardan oluşan- stüdyo-
daki konukların kendi yaşam öykülerini, yaşadıkları sorunları dile getirmesi
ve program sunucusunun yol göstericiliğiyle, sorunlarına "çözüm" aradıkla-
rı bir platform olarak karşımıza çıkar.
199O'lı yılarda ortaya çıkan bu tür programlar, TRT'nin tek düze prog-
ram akışıyla kıyaslandığında oldukça canlı ve hareketliydi. Bu nedenle de kı-
sa sürede geniş izlenme oranlarına ulaştı. 2000'li yıllarda ise ticari yayıncılı-
ğın bir özelliği olarak, yüksek izlenme oranlarına ulaşan bu programların
benzerleri tüm kanalları kapladı. Neredeyse tüm kanallarda, aşağı yukarı ay-
nı saatlerde benzer program türleri yer almaktadır. Hatta kimi zaman prog-
ramlar kanallar arasında gidip gelmekte, televizyon kanalları yeni bir prog-
ram üretmek yerine popülerleşmiş programlan kendi kanallarına transfer et-
meyi tercih etmektedir. Aşağıda, tematik kanallar dışında Türkiye'deki belli
başlı televizyon kanallarının gündüz kuşağında yer alan kadın programları-
nın listesi verilmiştir. Bu tablo, kadın programlarının ulaştığı yaygınlığı ve
program akışının cinsiyetlendirilmiş niteliğini göstermesi açısından önemli-
dir.
Söz konusu kadın programlarının, televizyon kanallarının vveb sayfasın-
da yer alan tanıtımları da neredeyse birbirinin aynısıdır. Programlar, izleyici-
lerine, "işsizlere iş bulmayı", "parçalanmış aileleri birleştirmeyi" kısacası so-
runlarına "çözüm" olmayı vaat eder. Kanal 7'de yayımlanan Şebnem Kısapar-
mak'ın sunduğu Paylaştıkça programı "İşsizlere iş bulan, sorunlara çözüm
üreten Şebnem Kısaparmak, acılan, umutlan, sevinçleri, hayatı paylaşmaya
devam ediyor..." sözleriyle tanıtılırken,10 İnci Ertuğrul'un sunduğu Sizin Se-
siniz programı ise "2 yılda 527 kayıbı bulan, 248 yuvayı kurtaran, 183 aileyi
yaşama sevincine kavuşturan İnci ErtuğruFun "Sizin Sesiniz?' olacağı iddi-
asındadır."
52 • iletişim: araştırmaları
GÜNDÜZ KUŞAĞI KADIN PROGRAMLARI*
Kanal Adı
Kanal D
Kanal D
ATV
ATV
Kanal 7
Kanal 7
Kanal 7
Star TV
Star TV
Show TV
Show TV
TRT-1
TRT-1
TV8
TV8
Samanyolu TV*
Samanyolu TV
Flash TV
Flash TV
Program Adı
Sabahların Sultanı
A'dan Z'ye (Tartışma)
Tatlım Benim
itirazım Var (Tartışma)
Nur Ertürk'le Her Sabah
Afiyet Şeker Olsun
Paylaştıkça (Tartışma)
Yemek Saati
Lütfen Bu Konuya Girmeyelim
(Tartışma)
Serap Ezgü ile Biz Bize (Tartışma)
Deryalı Günler
iyi Sabahlar
Ademler ve Havvalar
Hafta içi Her Gün Nilgün Belgün
Ellerine Sağlık
Yeşil Elma
Hayatın Neşesi (Tartışma)
Uzman Gözüyle
Sizin Sesiniz (Tartışma)
Y. Saati
10:30
15:15
10:00
13:20
09:20
12:00
16:00
09:40
16:00
13:30
15:30
10:00
13:30
08:30
11:30
13:15
14:40
13:30
16:00
Sunucusu
Seda Sayan
Esra Ceyhan
Oya Aydoğan, Tarık Pabuçcuoğlu
Asuman Dabak
Nur Ertürk
Fatoş Kabasakal
Şebnem Kısaparmak
Aydın
Saba Tümer, Pakize Suda
Serap Ezgü
Derya Baykal
Sabiha Akdemir
Ayşenur Yazıcı
Nilgün Belgün
Elif Karlı
Oktay Aymelek
Ebru Gediz
Nasibe Erdoğmuş
inci Ertuğrul
Tablo 1: Gündüz Kuşağı Kadın Programları
* Bu tablo, televizyon kanallarının web sayfalannda 15 Nisan 2007 tarihinde yer alan yayın akışlannagöre oluşturulmuştur.* Samanyolu TV'de "Kadın Programlan" ismiyle bir kategori yer almamakta, yukarıdaki tablodagörünen programlar "magazin" adı altında sınıflandınlmaktadır. Ancak bu programların, içerik vehedef kitle açısından bu çalışmada tanımlanan "kadın programlan" kategorisinde yer aldığıdüşünülmektedir.10http:/ /www.kanal7.com/content.php?id=115. Erişim tarihi: 19. 07. 2007.11http:/ /www.flashtv.com.tr/default.aspx?p=4&prgid=8. Erişim tarihi: 19. 07. 2007.
Akça ve Akbulut •... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 53
Bu formatın bir başka örneği olan Serap Ezgü'nün Biz Bize programının
tanıtımı da Sizin Sesiniz'le neredeyse aynıdır; "bugüne kadar birçok kaybı ya-
kınlarına kavuşturan, birçok aileyi barıştıran, kaçan kızların eve dönmesini
sağlayan, yulardır birbirlerini bulamayanları kavuşturan Serap Ezgü ile Biz Bi-
ze, Shoıv TV ekranlarında...".12 Programların tanıtımları, hem kendilerine biç-
tikleri rolü, hem de izleyicilerine seslenme biçimlerini gösterir. Televizyon
programlan, devletin kapatamadığı boşlukları doldurmaya çalışmakta, bir
anlamda sosyal devleti ikame etmeye çalışmaktadır. Ancak bunu yapmaya
çalışırken devlet anlayışı ve kurumlarına karşı eleştirel bir tavır geliştirme-
mekte ve bu boşluğun medya gibi kurumlar aracılığıyla kapatılma çabasmı
da meşrulaştırmaktadır.
a- Türlerarası Geçişkenlik ve Program Sunucusunun Rolü
Çalışmada yeni televizyon tür ve formatlannın bir parçası olarak ele alı-
nan kadın programlan, "acılı" öykülerin, mağduriyetlerin, olayların "kur-
banları" ve olayın taraflan tarafından -kimi zaman bizzat stüdyoya gelerek,
kimi zaman da telefonla programa katılarak- anlatılması üzerine kurulmuş-
tur. İlk bakışta herhangi bir senaryoya bağlı görünmediği, bir başka deyişle
tümüyle kurmaca olmadığı için bu tür bir anlatısal yapı, izleyicileri dramanm
bildik çatışmalarından, olaylann gelişimine odaklayan, sürekli bir merak
duygusundan alıkoyar. Ne var ki çatışma ve merak, programların süreklili-
ğinden çok, her programın birbirinden ayrı olan tek tek öykülerindedir. Bu
nedenle senaryo, her yeni bölümde, her yeni öyküde baştan yazılır. Program-
lar, sorunları ele alınan konukların, yeniden başka bir bölümde konuk olma-
larını sağlayacak biçimde tasarlanmıştır. Yeniden konuk olma, programlara,
önceki bölümlerde "çözümsüz" bırakılan sorunların peşinin bırakılmadığı
anlamında devamlılık sağlar; izleyiciyi de merak öğesiyle programa bağlar.
Önceki bölümleri anımsatmak için kullanılan "vtr"ler,13 orada kurulan öykü-
ye de bir "gerçeklik", "doğruluk" atfeder.
Özellikle Kadının Sesi programında, sunulan "gerçek öyküler", "profes-yonel" bir yayın/yazım ekibi tarafından, içerik ve biçim olarak bir dramaya• • • • •12http:/ /www.showtvnet.com/programlar/bizbize.shtml. Erişim tarihi: 18.07.2007.13Video-tape-recording sözcüğünün karşılığı olarak kullanılan vtr, yaygın biçimde, devam eden biryayında, bu yayını desteklemek için kullanılan, araya giren dolgu görüntüler anlamında dakullanılmaktadır.
54 • iletişim: araştırmaları
dönüştürülmektedir. Program neredeyse tümüyle, izleyicilerin "aa" barındı-
ran anlatılan üzerine inşa edildiği için, bu acılı anlatıların profesyonel bir mü-
dahale ile olabildiğince dramatik bir biçimde canlandırılması doğal görün-
mektedir. Anlatılara bir "düzen" vermeyi ve bu sayede izleyicileri etkilemeyi
amaçlayan söz konusu editoryal müdahale ise, birbirinden bağımsız görünen
bölümlere, bir benzerlik, bir elden çıkmışlık hissi verir. Editoryal müdahale-
nin gücü, izleyicilerin anlatılanndaki "acılı" atmosferi genişleterek, onlarda-
ki dramatik daha doğru bir kullanımla trajik boyutları öne çıkan bir kurma-
ca olduğu duygusunu örten "gerçeklik", "yaşamın içindenlik" duygusu sağ-
lamasından gelir. Bu durum, Kadının Sesi sunucusunun "işte hayat böyle bir
şey" cümlesinde somutlaşnnlır. Başka bir deyişle, bu programlar, Kilborn'un
yaptığı "reality programlar" kategorisinden şu ikisine girer: "1) Çeşitli form-
larda dramatize edilmiş canlandırmalar aracılığıyla gerçek yaşamdaki olayla-
rın taklit edilmesi, 2) Bu materyallerin, gerçeklik etkisini artıracak biçimde bir
araya getirilmesi, albenili bir biçimde paketlenmiş bir televizyon programına
dönüştürülmesi" (Kilborn'dan aktaran Adaklı-Aksop, 1999: 244).14
Ele alınan her iki program da bu yönleriyle, 80'lerden sonra televizyon
yayıncılığının karakteristiklerinden biri olan "türlerarası geçişken" bir nitelik
gösterir. Hem canlı yayında stüdyoda konuklar "ağırlanır", hem vtr'lerden
onlarla ilgili eski program görüntülerine yer verilir, hem de konukların anla-
tılarının dramatize edildiği kurmacalar gösterilir. Bütün bunlar arasındaki
geçişler, oldukça hızlı biçimde sunucu tarafından yapılır. Bu programlarda
sunucunun özel bir yeri ve önemi vardır. Denilebilir ki bir televizyon anlatı-
sı olarak ele alındığında incelenen her iki programda da programın en önem-
li öğesi sunuculardır. Programların hepsi, programın isminden çok sunucula-
rının isimleriyle anılır. Sunucular, aslında programın sahibidir; kimin konuk
olarak katılacağına sorunlarını nasıl aktaracağına karar verir. Programda dil-
lendirilen sorunlara çözüm getirebilecek olan kişi, uzmanlar ve yetkililerden
çok sunucudur. Kadının Sesi programına konuk olan bir kişinin yaşamını yi-
tirmesi olayında sorumluluğun sunucu Yasemin Bozkurt'a yüklenmesi de su-
nucunun baskın rolünün onaylanmasıdır. Kadın programlarında sunucular,
örgütlenme, kolektif hak arama ve kurtuluş çabalannın yok olduğu postmo-
14Aynı kaynakta diğer kategori şöyle belirtilmiş: "Hafif video cihazlarının yardımıyla bireylerin ya dagrupların içinde bulundukları olayların çekimi (on the uring)" (Adaklı-Aksop, 1999: 244).
Akça ve Akbulut •... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 55
dern çağda, televizyon aracılığıyla "süper" kahramanlar yaratılmasının yeni
örneğini oluştururlar.
Kadın programlarının bu yapısı, Feuer'un (111) çoğu televizyon anlatısı-
nın, olay örgüsünden çok, karaktere odaklandığı saptamasını destekler. An-
cak anlatıyı sürükleyen şey, karakterin bölümler boyunca yapıp ettikleri, ge-
lişimi değil, bu karakterin, programda dillendirilen öykülere nasıl müdahale
ettiğidir. Sunucu, "türlerarası geçişkenlik" özelliğine sahip olan programın
bütünlüğünü sağlama görevini üstlenmiştir. Bölümler arasındaki geçişleri
ustalıkla yapmak, konuklar arasındaki gerilimi yatıştırmak ve konuşmaların
seyrini belirlemek gibi bir işi vardır. Programda sunulan, "gerçek" öyküler
sık sık verilen reklam aralanyla da bölünür ve bu aralar, sunucunun (İnci Er-
tuğrul) "Bakalım Nazire nerede bulunacak? Kısa bir aradan sonra bu soru-
nun yanıtını bulacağız" gibi ifadeleri aracılığıyla merak ve heyecanı canlı tut-
manın araçlarına dönüştürülür.
Kadının Sesi ve onu ikame eden Sizin Sesiniz, tümüyle realiry olmasa da,
onun temel türsel özelliklerini kullanır. Bunlar sansasyonellik, gizemleştirme
ve geciktirim, kurbanlaştırma, kişiselleştirme ve duygusallaştırmadır (Adak-
h-Aksop, 1999: 244-246). Gürbilek'in (54) belirttiği gibi, "daha önce mahrem
sayılan, bu yüzden de kamuoyunda açığa çıkartıldığında sansasyon yaratan
ya da skandal konusu olmaktan kurtulamayan özel hayat, Türkiye'de ilk de-
fa 1980'lerde kamuoyunda açıkça konuşulabilir bir alana, bir itiraf ya da iç
dökme nesnesine dönüşmüştür". "Özel olan", "kamusal olan"da patlak ver-
miştir adeta. Bu taşkınlık, yalnızca şatafatlı yaşamların, sonradan görme zen-
ginliğin teşhiri biçiminde değil, aynı zamanda sansasyonel içerikli olayların
teşhiri biçiminde de yaşanmıştır. Aile içi cinsel taciz, yaşlı ana-babayı sokağa
terk etme gibi "özel" sorunlar, artık kamusal niteliği değişmiş bir kamuya
mal edilebilir konulara dönüşmüştür.
Kadının Sesi, "gerçekte yaşanmış olayları, senaryolaştırılmış diyalogları
canlandıran aktörler kullanarak yeniden-kurma amacında (reconstructed)
olan" (Bignell, 2004:184) bir forman barındırır. Bir gerçeklik televizyonu ola-
rak tanımlandığında Kadının Sesi, "marjinal grupların ve bireylerin kurban-
laştınlmasırun, yaygın olarak basmakalıplaştırma ve toplumsal etiketleme
üzerinden işlediği popülist metinler" (Binark ve Kılıçbay, 2004a: 141) forma-
tmdadır. "İzleyiciler, televizyon belgesel biçimlerinin dolayımı aracılığıyla,
56 • iletişim: araştırmaları
diğerlerinin (ötekilerin) yaşamlarını deneyimlemeye davet edilir" (Bignell,
2004:185).
Kadının Sesi ve Sizin Sesiniz, yukarıda anlatılan biçimiyle yeni televizyon
türlerinin tipik örneklerini oluştururlar. Ancak programlar, formadan itiba-
riyle yeni bir tür olsa da, programın ve sunucunun kurduğu anlatı açısından,
oldukça geleneksel bir içeriğe sahiptir. Programların türsel özelliklerine iliş-
kin bu saptamalardan sonra, söylem analizi yoluyla programlarda bu türsel
özelliklerin katkısıyla nasıl bir söylemin kurulduğuna bakılacaktır.
Sizin Sesiniz programında ise canlandırmalara yer verilmez, acılı öykü-
ler doğrudan mağdur ya da tarafların ağzından aktarılır. Kadının Sesi progra-
mının yayından kaldırılmasından sonra, bu formattaki diğer programlarda
da canlandırmaların en aza indirilmesi eğilimi gözlenmektedir. Böylece prog-
ram kurmaca boyutundan biraz daha uzaklaştığı, gerçek öykülerin doğrudan
tarafların ağzından anlatılan bir belgesel niteliğine dönüştürülmeye çalışıldı-
ğı söylenebilir. Görsellik, söz konusu kişilerin ekrana yansıyan fotoğrafları ve
alt yazılarla sağlanır. Bir programa sığdırılmaya çalışılan öyküler de Kadının
Sesi'ne göre daha azdır. Her programda, üç ya da dört öyküye yer verilir ve
konuklar, kimi zaman birkaç gün üst üste programda yer alırlar. Hatta kayıp
yakınlarını arayanlar, kayıplar bulununcaya dek stüdyodaki izleyiciler ara-
sında yer almaya devam eder. Bu olayla ilgili bir gelişme yaşandığında, izle-
yiciler arasında bulunan kişi tekrar ekrana gelir, olayla ilgili hatırlatmalar,
açıklamalar yapar. Kimi zaman da geçmiş programların vtr'leri hatırlatma iş-
levini üstlenir. Ancak bu stüdyoda bulunma, olayları taraf ya da mağdurların
ağzından dinleme, programda aktarılan olayların yeniden kurulduğu gerçe-
ğini ortadan kaldırmaz. Bu kez, sunucu ve stüdyoda bulunan izleyicilerin yo-
rumları, hatta kimi zaman sorgulamaya varan tavırları ile yaşanan olaylar ye-
niden yazılır. Program sonunda ortaya çıkan tablo, en başta sunulandan ol-
dukça farklılaşır.
b- Anlatılar ve Söylem
Medya metinlerinin oluşturulması, gerçekliğin temsilcisi olduğu iddia
edilen haber metinleri de dahil olmak üzere, bir anlam üretimi, anlam inşası
sürecidir. Anlam metnin oluşmasını sağlayan tüm aşamalarda ve bağlamsal
biçimde ortaya çıkar. Medya yalnızca sözcükleri kullanarak değil, görüntüler,
sayfa yapısı, kullanılan puntoların büyüklüğü-küçüklüğü, -televizyon için-
Akça veAkbulut«... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 57
sunucunun vurgulan, araya giren vtr'ler bir bütün olarak mesaj iletir. Bu un-
surlar, bizi, kodlanan mesajları nasıl okumamız, anlamlandırmamız gerekti-
ği konusunda da yönlendirir. Bu nedenle kadın programlan üzerinden çö-
zümlemeye çalıştığımız yeni televizyon türleri, bu programlarda karşımıza
çıkan söylemi de biçimlendirmektedir. Bu programlar kadına ilişkin bir tem-
sil, bir anlatı oluşturur. Bu anlatı, kadını güçsüz, çaresiz, erkeğe ve/veya baş-
ka bir otoriteye bağımlı; acı çekmek ve fedakarlıkla yücelen/varolabilen bir
özne olarak konumlandıran erkek egemen söylemin içinde üretilir. Toplum-
da var olan egemen ideolojiler, dil içinde temsil edilir ve aynı zamanda dili
biçimlendirir. Van Dijk (2), ideolojinin "söylemsel boyutu"ndan söz eder ve
bu boyutun, ideolojinin "günlük metinlerimizi ve konuşmalanmızı nasıl et-
kilediği...ve söylemin, toplumdaki ideolojinin yeniden üretimini nasıl içerdi-
ğini" anlamamıza yardıma olduğunu söyler.15 İdeolojinin görünür kılınması
açısından bu söylemsel boyut oldukça önemlidir.
Ryan ve Kellner, televizyon türleri, formatlannın, diğer filmsel kurma-
calarda olduğu gibi, "herhangi bir durumu yansıtmaktan çok, o durumun ta-
sarlanan belli biçimlerini oluşturmak üzere seçilmiş ve birleştirilmiş temsili
öğeler yoluyla bir takım tezler" ileri sürdüklerini, "bunu yaparken de seyir-
ciye belli bir konumu ya da bakış açısını benimsetmeye" çalıştıklarını söyler
(18). Yani, televizyon formatlan, yalnızca biçimsel bir özellik değil, oluşan an-
lamı da etkileyecek şekilde içeriğe de ilişkin bir durumdur. Bu nedenle yazın-
sal metinleri, filmleri, kurmaca ve haber formu gibi televizyon türlerini içe-
ren "kültürel temsiller, yalnızca psikolojik duruşlan şekillendirmekle kalmaz,
toplumsal gerçekliğin nasıl inşa edileceğine ilişkin olarak da, yani, toplumsal
yaşamın ve toplumsal kurumların şekillendirilmesinde hangi figür ve sınır-
ların baskın çıkacağı konusunda da çok önemli bir rol oynar" (37). Bu sapta-
malar, kadın programlarında ortaya çıkan yeni formatlann nasıl bir söylem
ve anlatı ürettiğini de sorgulamayı zorunlu hale getirmektedir.
Kadının Sesi ve onu takip eden programlar, öncelikle kadınlann sorunla-
rını kamusal alana taşıyarak dillendirmeye başlamalan açısından dikkate de-
• • • • •15Van Dijk'e göre, "ideolojiler tarafından biçimlenen en önemli sosyal pratiklerden biri de dil kullanımıve söylemdir... İdeolojik düşüncelerimizin büyük bölümünü, anne-babalanmız ve eşlerimiz baştaolmak üzere, diğer grup üyelerini dinleyerek ve okuyarak öğreniriz. Daha sonra ise ideolojiyi,televizyon izleme, okulda ders kitapları okuma, reklamlar, romanlar ya da çevremizdekilerleyaptığımız günlük konuşmalar gibi konuşma ve metnin çeşitli formları aracılığıyla 'öğreniriz' " (5).
58 • iletişim: araştırmaları
gerdir. Ancak program, kadınları konuşturmak, sorunlarını kendi dillerinden
dinlemek ya da aktarmak gibi bir iddia taşımakla birlikte, gerçekte, konuk
olan kadınların öykülerini editoryal bir müdahaleyle yeniden anlanlaştır-
maktadır.'6 Başka bir ifadeyle Kadının Sesz'nde duyulan şey, sorunların mağ-
durlarının kendi seslerinden çok, "yapımcının" sesidir. Programa katılan ka-
dınların anlatılan, Chatman'm belirttiği gibi (19; Stam vd., 1993: 93-94) anla-
tının içeriği, öykü evreni (diegesis) olan öyküyü (story), bu içeriğin, kadın ka-
tılımcının varlığına ve anlatışına karşın aynı zamanda kendisini bir anlatıcı
olarak konumlandıran sunucunun öyküyü yeniden anlatmasıyla söyleme
(discourse) dönüştürülür. Burada kadınların öykülerini, söyleme dönüştüren
şey, sunucunun müdahalesidir.
Kadının Sesi'nde ele alınan konular, temalar, aile içi şiddet, cinsel taciz,
parçalanmış aileler gibi mahrem konular olmaları nedeniyle sansasyoneldir.
Her iki program da yaygın bir sansasyonelleşme türü olan "gerçek yaşam öy-
küleri" ne (Mutlu, 1999b: 152) dayanır. Kadının Sesi'nde bir programa olabildi-
ğince çok öykü yerleştirilmeye çalışılmış ve bir öykü sonlandınlmadan diğe-
rine geçerek merak unsurunu da canlı tutmak amaçlanmıştır. Sizin Sesiniz'de
ise bir program içerisinde daha az sayıda öyküye yer verilir. Ancak bu yaşam
öyküleri daha detaylı ve uzun bir zamana yayılarak ele alınır. Taraflar ve/ve-
ya mağdurların uzun açıklamalar yapmalarına izin verilir. Söz konusu olay-
lar, sunucu ve stüdyoda yer alan izleyicilerin sorgulamalanyla açılır, "ger-
çek"lere ulaşılmaya çalışılır. Kadının Sesi'nde sansasyonduk, programın iler-
leyen dakikalarında yer alacak olan "hapishaneden mektup var" gibi alt bö-
lümlerin "az sonra" yayımlanacağının duyurulması, acılı bir öyküsü olan ko-
nuğun "içler acısı" durumunu özetleyen alt yazılarla görselleştirilir. Bourdi-
eu'ye göre televizyon, iki anlamıyla da dramatikleştirmeye (canlandırma)
başvurur; "bir olayı sahneye koyar, görüntülendirir ve bu olayın önemini, va-
hametini, dramatik ve trajik niteliğini abartır" (24). Kadının Sesi, bu iki anla-
mıyla da dramatikleştirmeye başvurur.
16Çalışma kapsamında "öykü" ve "anlatı" sözcükleri, birbirinden ayn, fakat birbirleriyle ilişkili olarakkullanılmıştır. "Öykü" (story) ile kişilerin, sunucunun müdahalesi olmaksızın anlattıklarını, "anlatı"(narrative) ile ise sunucunun ve program formatının yeniden öyküleştirmesiyle ortaya çıkan metnikastediyoruz.
Akça ve Akbulut •... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 59
Sizin Sesiniz ise, canlandırmalara daha az yer vermekte ve olaylar, daha
çok programa konuk olan "mağdur" ya da taraflar aracılığıyla anlatılmakta-
dır. Bu anlatımlar sırasında adı geçen bazı kişiler de programa telefonla bağ-
lanmaya davet edilir. Konuşmaya davet, hem programa eşitlikçi, adil bir gö-
rünüm kazandırılmasını sağlamakta, hem de merak unsurunu arttırmakta-
dır. Ancak, programda yapılan konuşma davetine uymayanlar zan altında bı-
rakılmakta ve kimi zaman gerçekleri kamuoyundan sakladıktan ima edil-
mektedir. Komşusunun kızıyla birlikte evinden kaçan 17 yaşındaki Nazi-
re'nin öyküsünde olduğu gibi, komşu aile programa bağlanmaya davet edi-
lir. Ancak, komşu kızın yakınlarından herhangi bir yanıt alınamaması üzeri-
ne Ertuğrul, "Demek ki diğer kızın ailesi onlann nerede olduklarını biliyor.
Yoksa programa bağlanır yardım isterlerdi. Bu kadar rahat olduklanna göre
onlann her şeyden haberi var" der. Aynı şekilde Nazire'nin 16 yaşındaki kız
kardeşinin de stüdyoda konuşmak istememesi üzerine "Bir kız kardeş, abla-
sının bulunması için nasıl çaba göstermez? Ben bunu anlayamıyorum. Üni-
versite sınavlanna hazırlanan, aklı başında bir genç kız nasıl telefonla konu-
şamayacağını söyler!" diyerek kız kardeşi stüdyoya bağlanmaya mecbur
eder.
Programlarda gizemlileştirme ve geciktirim, sunucunun, programda so-
rununu anlatan konuğun anlatısını keserek araya girmesiyle gerçekleştirilir.
Sunucuya ek olarak stüdyodaki izleyiciler de konuklara sorular sorar, ekrana
taşınan sorun, çift taraflı sorularla detaylandınlır. Sunucular, konuğun anla-
tısına dramatik yapıya uygun düğümler atarak, izleyiciyi meraklandınr. Ay-
nı zamanda sunucunun bu araya girişi, anlatıcıyı "kurbanlaşhrarak" etiket-
ler. Sunucu, kadının anlatısından seçerek bazı tekrarlar yapar; "Gerçekten ne-
ler oldu?", "Bu nasıl bir şeydir?", "İnanılır gibi değil!", "Sen nasıl katlandın
bunlara?" gibi cümlelerle hem durumun vahametini abartır, hem de kadını
bir kurbana dönüştürür. Kadının ağlamaklı yüzünün yakın çekimi de, kur-
banlaştırma sürecini görsel kodlarla destekler. Duygusallaşürma ise bu süreç-
le iç içe işler. Aalı anlatı, yavaşlatılmış canlandırmalarla, ağlamalarla görsel-
leştirilir.
SKIM Sesiniz'in Kadının Sesı'nden bir başka farkı ise, aile içi şiddet, aldat-
ma, boşanma, cinsiyet değiştirme gibi Türk toplumunda dile getirilmesi zor
olan konulan ele alırken daha "temkinli" davranması, hatta bu konulan di-
60 • iletişim: araştırmaları
şanda bırakmayı tercih etmesidir. Yukarıda da belirtildiği gibi Kadının Se-
si'nin yayından kaldırılma sürecinde yaşanan tartışmalarda program sunucu-
su, bu tarz "riskli" konulan ele aldığı için eleştirilmiştir. Sizin Sesiniz, özellik-
le evden kaçan kızlar ve kayıplar, başka bir ifadeyle parçalanmış aileler üze-
rinde durur. Programın web sitesinde "kanunlara bağlı, örf ve adetlere saygı-
lı bir çizgide yayın" yapıldığı belirtilir.17 Program, kayıplar ve ekonomik so-
runlar nedeniyle tedavi edilemeyen hastalara yönelirken, mahrem olanın ka-
musala taşınmasına "sınırlama" getirerek daha sorumlu bir yayıncılık yapma
iddiasındadır. Ancak, aile içi şiddet ve cinsel istismar gibi konular bu "sınır-
lama" ile gündem dışı bırakılmakta ve böylece bu konulann "konuşulamaya-
cağı" düşüncesi yeniden üretilmektedir.
Programlarda dikkat çeken önemli bir eğilim de kişiselleştirmedir.
Programlarda anlatılan olaylar ve bunların anlatılma biçimi, yaşananlan kişi-
sel nedenlere, sorumluluklara ve nihayetinde kadere bağlar. Üstelik kadının
başına gelen acılı olaylar, onun ilahi bir güç tarafından sınanması biçiminde
yorumlandığında ortaya çıkan sonuç, tümüyle kadının acı çekme ve bu acıla-
ra katlanma, sabretme, dayanma gibi kodlarla tanımlanmasıdır. Kişiselleştir-
me, sorunun yalnızca "özel alan" içinde yaşanmasına, "kamusal alan"la iliş-
kilendirilmemesine yol açar. Bu durum, sosyal devlet anlayışının yıkıldığı bir
süreci sorgulatmaksızın, izleyicileri kaderciliğe sürükler.
c- "Kadının Sesf' ve "Sizin Sesinifûe Kadının Temsili
Kadının Sesi ve Sizin Sesiniz'de biçimsel olarak bazı farklılıklar görülmek-
le birlikte söylemsel yapı büyük ölçüde aynıdır. Her iki programda da sıra-
dan halkın acılan ve gözyaşlan ön plana çıkartılmakta, feryatlar ve ağıtlar,
çözüm arama çabalanın öncelemektedir. Kadının Sesı'nin 6 Mayıs 2005 tarihli
programı, anneler gününe ithafen, bir şiir klibiyle başlar. Yaym ekibinden
Uğur Bayram'ın birkaç yıl önce kaybetmiş olduğu annesine yazdığı şiirin
sözleri oldukça "dokunaklıdır". Şiirin bir yerinde şöyle denilmektedir: "Se-
nin en mahrem güzelliğin, en beyaz gelinliğin, şimdi kefenin". Yitirilen anne-
ye duyulan özlemi vurgulayan bu sözler üzerine, "Kaybetmeden kıymetleri-
ni bilemeyiz" yazısı ekranda belirir. Bu söylem, "annelik"e övgüler düzerken
17http://www.sizinsesiniz.tv/7k-2. Erişim tarihi: 16.07.2007.
Akça ve Akbulut'... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 61
bile, onu, "anne"nin yokluğu, eksikliğinde ortaya çıkan bir "değer" olarak
kurar. Yasemin Bozkurt, duygulanan "şair"e, "Ağlayabilirsin Uğur" diyerek,
bir anlamda ağlamaya davet eder. Bu davet, izleyiciyedir. Ağlamaya davet,
temel kodlardan biri olarak programın başında yerini alır.
Her iki programda da kameralar stüdyodaki konukların ve izleyicilerin
gözyaşlarına odaklanır. Konukların konuşmalarını sıklıkla kesen, onları öz-
gür bir anlatımdan çok, kendi aradıkları yanıtlan vermeye zorlayan program
sunucuları, yüksek sesli ağlamalan, ağıtlan, yakanşlan kesmeden, sabırla
dinlemekte, kamera ise hem yakanşlann sahiplerinin, hem de bundan etkile-
nen, duygulanan izleyicilerin gözyaşlanna odaklanmaktadır. Özellikle kadın
olmak, annelik, -kendinden vazgeçercesine- fedakarlık, acı ve yoksunluk üze-
rine kurulur. Bozkurt ve Ertuğrul'un, "Ana yüreği yufkadır, dayanmaz", "Ev-
latların için her şeyden vaz mı geçtin?", "Bu yüreği yaralı anayı yavrusuna
kavuşturalım" şeklindeki ifadeleri, kadını yalnızca anne/eş olarak konum-
landıran ve ona kendini var edebileceği başka bir alan bırakmayan erkek ege-
men bakışı da açık eder.
Sizin Sesiniz'in 3 Temmuz 2007 tarihli programında ise üç ayn öyküye
yer verilmiştir. "Kocasından kaçan" 23 yaşındaki Özlem, "evinden kaçan" 15
yaşındaki Pınar ve "evliliği 15 gün süren" 55 yaşındaki Kadir Bey, programın
üç ana öyküsünü oluşturur. Özlem'in kocası Ulaş, Pınar'm ise annesi ve baba-
annesi programın konuklandır. Özlem'in evden kaçış öyküsü ve bu olaya
"ışık tutmak" adına, aile ilişkileri ve Özlem'in kişiliğine dair pek çok detay iz-
leyicilerle paylaşılır. Sunucu ve izleyicilerin "sorgulaması" sonucu kocanın,
eşini dövdüğü ve Özlem'in zeka düzeyinde bir gerilik olduğu ortaya çıkar.
Stüdyodaki izleyiciler ve sunucu, önce kocayı, kansını dövdüğü için, sonra
da babayı, böyle bir kızı evlendirdiği için suçlarlar.
Kadının Sesz'ndeki ilk öykü, kızı ve damadı tarafından evden atılan 65
yaşındaki Yaşar Kars'ın öyküsüdür. Kars, evden atıldığında aklına gelen ilk
şeyin, Kadının Sesi programına katılmak olduğunu söyler. Araya giren vtr'de,
onun stüdyoya ilk gelişi izlenir. Sunucu, "İçim yanıyo!" diye feryat eden ka-
dının elinde tuttuğu, içinde çeşitli resmi evraklann olduğu poşeti işaret ede-
rek, "Bir ömrün bu poşete sığdığını" söyler ve ardından "İşte hayat bu!" der.
Seçtiği sözcüklerle hem durumu trajikleştirir, hem de doğallaştınr.
62 • iletişim: araştırmaları
Her iki programda da sunucu, kimi zaman temsil edilen olaylara dahil
kişilerle, kimi zaman da izleyici kitlesi ile birlikte konumlandırılmaktadır.
"Bu konumlandırma anlatıcıya, çok çeşitli yorumlama stratejilerine başvur-
ma olanağı sağlamakta, anlatıcı sadece bir sunucu olmaktan öteye geçerek bir
arabulucu /dolayımlayıcı rolüne kavuşmaktadır" (Binark ve Kılıçbay, 2004b:
74). Bu aracılık, "kadının sesi"ni duyurmayı amaçladığını iddia eden bu tür
programlarda, sunucunun sesini, "kadının sesi"ne başat kılar.
Yasemin Bozkurt'un, 65 yaşındaki kadın katılımcıya ısrarla, kızlarıyla
barışmasını önermesi, her iki programda da gözlenen statükocu tavrın gös-
tergesidir. Yaşlı kadın, kızları tarafından sokağa terk edilmiş olmasına ve bu-
nu tekrar yaşayabilmesi olasılığına rağmen, kendisine sunulan çözüm aynı
eve geri dönmesidir. Ancak sunucunun ısrarları sonuçsuz kalır; "öfkeli" ve
"kırgın" kadın, kızlarıyla "barışmayı" asla düşünmez. Program aracılığıyla
kadın sığınma evine yerleştirilen kadın, "kadınlık onurunun geri verildiğini"
söyleyerek sunucuya defalarca teşekkür eder. Yaşar Kars'tan bu kez kadın sı-
ğınma evindeki izlenimlerini, orada nasıl yaşadığını anlatması istenir. Bu an-
latılanlar, izleyicileri "şükretmeye" davet eder: Yaşar Kars'ın "orada benden
daha kötüleri var" cümlesi ise, daha iyi bir çözüm arayışını gereksizleştirir.
Üstelik onun sokağa atıldıktan sonra yaşadıklarını kendisinin "tanrı tarafın-
dan kollanmasına" atfetmesi de, anlatıyı farklı bir niteliğe büründürür. Kadı-
nın Sır Kapısı programında18 olduğu gibi, kendisine kurtuluş için "bir kapı
açıldığını" söylemesi, Kadının Sesi'nde sıkça tekrarlanan "kaderci" söylemin
örneklerinden biridir. Programın tümünde öne çıkan bu söylem, sorunlara
getirilen anlık ve hatta geçici çözümleri birer "kurtuluş" olarak sunabilmenin
öncüllerinden birini oluşturur. Bu söylem içinde daha kalıcı ve köklü çözüm
arayışlarının ve yapısal bir sorgulamanın önü de başından tıkanır. Söz konu-
su tıkanma, Kadının Sesı'nin", bir televizyon formatı olarak ideolojik işlevine
bağlanır. Bu ideolojik işlev, formata "çökelmiştir". Çökelme ise, "dibe yerle-
şen, deyim yerindeyse kendini gömülü bir ideoloji olarak depolayan söylem-
dir. Bu, öncelikle sorunları, yalnızca belli biçimlerde yanıtlamaya izin veren
• • • • •
18Sır Kayısı, Samanyolu TVde yayınlanan ve yine gerçek yaşam öykülerini, editoryal bir müdahale ilekurmacalaşünp "bilinmez" ve doğa-üstü kılan mistik bir programdır. Programda anlatılan öyküler,gerçeküstüdür ve nihayetinde tecelli eden ilahi adalet anlayışı ile, bu dünyadaki adalet arayışınıengelleyerek kaderciliği pekiştirir. Mistik tv programlan açısından temel bir örnek olan program,formabyla diğer tv kanallarını da etkilemiştir.
Akça ve Akbulut •... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 63
bir süreçtir" (Sholle, 1994:291). David Sholle, "çökelmiş ideolojilerin" televiz-
yon formatlan yoluyla işlev gördüğünü belirtir:
Format, çeşitli olay örüntülerinin, öykülerin ve haberlerin yerleştirilebilmesineolanak sağlayan sabit bir yapı olarak iş görür. Ancak formattn düzenleme man-tığı, belli söylem tarzlarını dışlayan bir gelenekten alır köklerini. Örneğin TheJefferson gibi bir program, Ali in the Family geleneğinden, toplumsal içerikli birkomedi olduğu havasını verir. Ne var ki, yapısına göz atıldığında, yalnızca ola-sı anlatıları değil, aynı zamanda olası çözümleri de sınırlandıran sabit bir yapı-sı olduğu görülebilir. Sorunların çözümünün teknik, kişisel ve ekonomik (ürün)olanlarla sınırlandırılması türün (genre) tipik bir özelliğidir (292).
İnci Ertuğrul'un sunduğu Sizin Sesiniz'de programa katılmanın amacı,
yalnızca sorunları paylaşmak değil, medyanın geniş kitlelere ulaşabilme gü-
cünden yararlanarak kayıp lan ve/veya maddi yardımda bulunacak hayırse-
verleri bulmaktır. Program, aile içi şiddet, cinsel taciz gibi konulan dışanda
bıraktığı için, Kadının Sesinde olduğu gibi yalnızca bir "iç dökme" alanı gö-
rünümünde değildir. Ancak -ileride örnekler üzeriden detaylandınlacağı gi-
bi- burada da kalıcı, köklü çözüm arayışlan, yapısal bir sorgulama söz konu-
su değildir. Sunucunun, olaylan yeniden anlatımı sorunlan kişiselleştirir,
farklı çözüm arayışlannın önünü keser. Programdaki bu kapanma, konukla-
rın da beklentilerini kişisel ve anlık çözümlerle sınırlamıştır. Konuklar, eşleri
tarafından kendilerine gösterilmeyen çocuklannın "sesini bir kez olsun du-
yabilmek", "onun iyi/hayatta olduğunu öğrenmek" ya da yalnızca ameliyat
olabilecek para bulmak için programa gelirler.
Kadının Sesi de, sorunlann tanımlanması gibi, "olası çözümleri" de sınır-
layarak böylesi bir işlevi yerine getirir. Sonuçta "çözüm" olarak önerilen se-
çeneğin -kimi örnekte seçenek bile sunulmaz- "çözüm" olmadığı, var olan
durumun yeniden üretildiği görülür. Programa telefonla katılarak sorunlan
"paylaşma" da çözümsüzlüğün bir başka biçimi olarak karşımıza çıkar. Su-
nucu gibi, programa telefonla katılan izleyicilerin de "gerçek bir çözüm" ara-
dığı söylenemez. Örneğin ismini gizli tutan bir kadın izleyici, telefonda,
imam nikâhlı yaşadığı kocasının, kaynanasının da desteğiyle, genç bir kadın-
la evlenip kendisini terk ettiğini anlatır. Kadın, imam nikâhlı kocasının ken-
disine kuma olarak getirdiği kadının on dört yaşında bir genç olmasına rağ-
men, ne kendi adına ne de bu genç kadın adına bir hak arayışı içine girmiş-
tir. Yine programa katılma nedeni de mağduriyetini giderecek bir çözüm ara-
64 • iletişim: araştırmaları
yışı değil, yalnızca yaşadıklarını "paylaşmak"tır. Sunucunun önerisi ise du-
rumu adli mercilere bildirerek hukuki bir mücadele başlatması olur. Ancak
bu öneriye karşın, hem kadının "yüzünün aynaya bakılamayacak" durumda
olduğunu söyleyerek "güzelleşmek" için yardım talep etmesi, hem de bu is-
teğe yanıt olarak sunucunun söylediği "sen önce kocanı bul, ona sahip çık,
sonra seni hallederiz" sözleri, sorunun kaynağı olarak yine kadına işaret
eder. Bu söylemin açılımı, kadının kocasını "elinde tutmayı" bilmesi gerekti-
ğidir.
Medyada görünür olabilmeyi ve sorunlarını dillendirebilmeyi tek başı-
na kamuoyunun özgür, demokratik ve katılımcı biçimde oluşmasına imkan
tanıyan gelişim olarak değerlendiren yazarlar da vardır. Livingston, Lunt ve
Munson gibi yazarlar, medyanın "farklı kimliklerin ve toplumsal temsillerin
kaynağı" olduğunu, "izleyicilerin belli bir sorunu tartışmalarına dayanan
programlar(ın), insanların tartıştığı, demokratik bir forum" olarak işlev gör-
düğünü savunurlar (aktaran Keskin, 2001: 98). Ancak başlı başına medyada
var olmak demokratik ve eşitlikçi bir temsil için yeterli değildir. Eleştirel
perspektifin vurguladığı gibi medya, aykırı sesleri ya tamamen temsil dışı bı-
rakır ya da çarpıtılmış bir biçimde temsil eder. Medyada kimliklerin temsili-
ni talk shovvlar üzerinden inceleyen Keskin, çarpıtma işlevinin, "medyanın
temsil pratikleri içinde işleyen talk showlarda, sağduyunun ve ortak kanının
sesi olarak görev yapan ev sahibi ve uzman görüşleri aracılığıyla" gerçekleş-
tirildiğini söyler (99). Kadın programlarında ise yukarıda da tartışıldığı gibi
sunucunun müdahalesi ve öykülerin anlatılaştıniması süreci "gerçek" bir
temsili tartışmalı hale getirir.
İncelenen kadın programlan, kadınların kendi kimliklerini, herhangi bir
müdahale olmaksızın kurabildikleri bir alan olmadığı gibi, onların sorunları-
nı siyasal bir alanla ilişkilendirmez. Başka bir ifadeyle programlarda sorunla-
ra net bir çözüm önerilmekten çok, bu sorunların dillendirilmesinin önemli
olduğu vurgulanır. Köker bu programlarda, "kadınların içinde yaşadıkları ik-
tidar örgütlenmesi hakkında aktarılan enformasyonun" sınırlılığına dikkat
çeker. "İzleyici olarak kadın yurttaş", hukuk sistemi ve siyasal düzenin işle-
yişi hakkında temel bilgilerden yoksun bırakılmaktadır (145). Programlar bu
anlamda bir bilgilendirmeyi tam olarak yerine getirmedikleri, yaşanan mağ-
duriyeti kişisel bir sorundan çok, toplumsal bir sorun olarak ele almadıktan
Akça ve Aktuılut •... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 65
için bu programlar aracılığıyla kadınların sorunlarına çözüm bulma iddiası-
nın gerçekçi olmadığı düşünülmektedir.
Öyle ki Kadının Sesi'nde, aile içi cinsel taciz yaşadığını anlatan kadın ka-
tılımcıya sunucunun tepkisi, "Bu kadar cesur olduğun için tebrik ediyorum.
Evli ve çocuklu olduğun halde, bir yıl önce yaşanan bu olayı bizimle paylaş-
tın. Omuzlarındaki bu yükü attın" demekle sınırlı kalır. Öncelikle sunucun
seçtiği "cesur" sözcüğü, bu tür "mahrem" olayların, ancak "özel" alanda ka-
lacağı, "kamusal" bir alana taşınamayacağı kabulünü de tekrarlamış olur.
Oysaki bu olayda kadın, cinsel tacize maruz kalmış olduğu için "mağdur"
konumundadır ve yaşadığı mağduriyeti anlatması "cesaret"ten çok bir hak
olarak tanımlanmalıdır. Yaşanan olayın dillendirilmesini "cesaret" olarak ta-
nımlamak, ilk bakışta kadını konuşmaya, sorununu anlatmaya teşvik eden
bir söylem gibi görünse de, gerçekte konuşmanın her zaman bir "tehlikeyi"
de barındırdığını vurgular. Kadının "evli ve çocuklu" olmasına yapılan vur-
gu, kadını ilgilendiren sorunların aile içinde çözülmesi gerektiği düşüncesini
pekiştirir. Sunucunun söylemi, çözümü, sorunun yalnızca dile getirilmiş ol-
masıyla sınırlayarak, hem sorunu hem de çözümü farklı biçimlerde tanımlar.
Sorun, kadının onu dile getirmesi, ifade etmesi olarak kodlanınca, çözüm de,
anlatma edimiyle sonuçlandırılmış olur. Sunucunun, "eşinle mutlu olmaya
bak" önerisi de, sorunun ve çözümün nasıl tanımlandığını açık eder. Ayrıca
sunucunun, olayı açıklamak adına kadın katılımcıya sorduğu sorular, taciz ve
tecavüz vakalarında kadının cesaretlendirici rolünü sorgulayan egemen bakı-
şı yansıtır niteliktedir. Kadın, söz konusu akrabasının evine yatılı olarak git-
miş ve o gece, -yakınlık derecesi açıkça belirtilmeyen- akrabası tarafından ta-
cize uğramıştır. Sunucu, kadına, "o sırada yengesinin evde olup olmadığı",
"uyumak için odaya girdiğinde kapıyı kilitleyip kilitlemediği" gibi, olayda
kadının "ihmali"ni sorgulayan sorular yöneltir. Kadının Sesi'nde, Sizin Sesi-
m'z'den farklı olarak, programın diğer öykülerine kıyasla daha "sansasyonel"
öyküler içeren "İtiraf Köşesi" ile "Hapishaneden Mektup Var" köşeleri de yer
almaktadır.
Kadının Sesi, yaşam öyküsü izleyicilerle paylaşılan konuklan kimi za-
man bir kapının, kimi zaman da bir perdenin ardına gizleyerek merak ve he-
yecan duygusunu arttırmaktadır. Stüdyodaki kapı, sunucunun olaya dair an-
latısının ardından açılır ve olayın "kahramanı" sahneye gelir. Bu kez öykü bir
66 • iletişim: araştırmaları
kez de onun ağzından -ama sunucunun yönlendirme ve müdahaleleriyle^
dinlenir. İncelenen programda kapı, yılın annesi seçilen dört çocuk annesi
Ayşe Başarır için açılır ve Ayşe Hanım'ın, çocuklarıyla verdiği yaşam müca-
delesi, acılardan beslenen bir "basan" öyküsü olarak çıkar karşımıza. Ayşe
Hanım, 2003 yılında on bir yıllık eşini bir trafik kazasında kaybetmiş ve su-
nucunun ifadesiyle "dört çocuğuyla ortada kalmış"tır. Öykü, sunucunun
yaptığı girişin ardından, bir erkek anlatıcının ağzından, kadın katılımcıyı
"kurbanlaşhran" bir söylemle vtr'den izleyiciye aktarılır. Söz konusu kazada,
kadın da yaralanmış ve bir yıl tedavi görmüş, bu süre içinde yakınlarının yar-
dımıyla geçimini sağlamaya çalışmıştır. Ailenin bir sosyal güvencesi yoktur,
dolayısıyla eşinin ölümünden sonra kendilerine bir maaş bağlanamamıştır.
"Basan" öyküsü, annenin sağlığına kavuştuktan sonra temizlik işçisi olarak
asgari ücretle iş bulması ve çocuklanna tek başına bakabilecek duruma gel-
mesi biçiminde kurulur. Anne, bu işi bulduktan sonra, kazanın ardından bir
valiliğin vermiş olduğu 180 milyon liralık yardım parasını iade etmiştir. Ay-
şe Hanım'ı yılın annesi yapan şey de dört çocuğuna tek başına bakmaya ça-
lışması ve aldığı ücret çok düşük olduğu halde, kendisinden daha zor du-
rumda olanlan düşünerek bu yardımı iade etmesidir. Sunucu, annenin aldığı
ücretin ve yardım parasının bir ailenin geçimi için yeterli olamayacak kadar
düşük bir ücret olduğunun altını çizer ve ısrarla tekrarlar.
Kapı bir kez daha açılır ve Ayşe Hanım'ın dört kızı stüdyoya girerler. An-
nenin kızlarını görünce duygulanması üzerine sunucunun, "Ayşe Hanım ağ-
layın, ama gururla ağlayın. Ben de tutamayacağım kendimi" sözleri, progra-
mın tümünde görülen "ağlamaya davetin" bir tekrandır. "Gururla ağlamaya"
vurgu yapan bu davet, acılara sessizce göğüs germenin onuriandınldığı, kadı-
nın çektiği acılarla kimliklendirildiği bir söylemin yansımasıdır. Diğer öykü-
ler kadın kanlımdan "mağdur" olarak konumlandmrken, Ayşe Hanım'ın öy-
küsünün sunucu araalığıyla yeniden anlatılaştınlması, onu mağduriyeti üze-
rinden "kahraman" olarak kurar. Sunucu, alınan yardım parasının iade edil-
me nedeni üzerinde de durur ve bu nedeni anneye birkaç kez sorar. Annenin,
aranan yanıt olan "Benden daha kötü durumda olanlar var. Onlar varken ben
bu parayı alamam" yanıtını vermesi, izleyiciler tarafından da alkışlanır. Alkış-
lar, istenen yanıtın bu olduğunu da bize gösterir. Sunucunun kazayı anlatmak
için seçtiği "Ayşe Hanım o gece eşini kaybetti. Eşiyle birlikte hayatı çöktü" ifa-
desi de dikkate değerdir. Bu söylemin kendisi, kadının toplumsal varlığını
Akça ¥e Akbulut •... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format ' 6 7
destekleyen sosyal güvenlik sistemlerinin yokluğunu gizleyerek, önemsizleş-
tirerek, "kişisel trajedi" olarak etiketler. Anlatıyı trajik kılan şey, öykünün ken-
disiyle birlikte, yüzeye çıkmayan yoksulluk söylemidir. Ancak, bu anlatı, yok-
sulluğun kendisine yönelik yapısal bir sorgulamaya olanak vermez. Bignell,
"gerçek (factual) programlarının, onların tanıdığı yaşam olayları ya da 'tanı-
madık' olarak imlediği görünümleri hakkında izleyicileri bilgilendirdiğini,
eğittiğini ve toplumu anlattığını" ifade eder. Yazara göre "bu tür programlar,
'öteki'ni tanıdıklaştınr, tanıdık olanı, tanıdık olmayan biçimlerde anlatarak
'öteki' kılar" (193). Kadının Sesi de yoksulluk gibi tanıdık olan bir mefhumun
üzerini örtmeye çalışır.
Sizin Sesiniz de farklı konular/öyküler üzerinden aynı söylemi üretmek-
tedir. "Evden kaçan" karısını arayan Ulaş, ertesi gün de programa konuk
olur. Ulaş'm karısının kaybolmasıyla ilgili olarak kayınpederi ve kayınvalide-
sini suçlaması üzerine sunucu, bu kişileri programa telefonla katılmaya da-
vet eder. Ulaş'm konuşması, kayınpederin hatta olduğu haberiyle kesilir. Su-
nucu ve izleyiciler de beklenen konuğun gelişiyle heyecanlanırlar. Kayınpe-
der ve Ulaş arasında geçen uzun konuşmalardan sonra, tarafların aslında
Ulaş'ın karısı Özlem'in nerede olduğunu bildikleri ortaya çıkar. Özlem, An-
talya'da bir evde zorla "çalıştırılmak"tadır. Baba, kızına zorla fuhuş yaptırıl-
dığını ima eder ve durumu savcılığa bildirdikleri halde bir şey yapılmadığı-
nı söyler. Sunucu, "Yaparlar, öyle söylemeyelim efendim. Emniyet güçlerimiz
de üzerlerine düşeni yaparlar" diyerek, devlet kurumlarına yönelik her han-
gi bir sorgulamanın önünü kapaür ve Kadının Sesi'nde olduğu gibi yetişkin
bir kadının zorla alıkonulmasına ilişkin hukuki sisteme dair bir bilgilendir-
meye gidilmez. Kurulan anlatı, Özlem'in zekâ düzeyi, tek başına Antalya'ya
gidebilecek yeteneği sahip olup olmaması ve kocasıyla olan ilişkisine odakla-
nır. Kocanın, zaman zaman karısına vurduğunu itiraf etmesiyle de hem stüd-
yodaki izleyiciler, hem de sunucu, kocayı, olayın sorumlusu olarak işaret
eder. Sunucunun, "Sen kayınpederinle, Özlem'in ailesiyle iyi bir diyalog ku-
rabilseydin, karma daha anlayışlı davransaydın bunlar belki de hiç yaşan-
mazdı" sözleriyle olay, bir kez daha kişiselleştirilir. Ayrıca, kadını, eşi ve aile-
si tarafından korunmaya, bakıma muhtaç bir varlık olarak kurarken, bu ko-
rumadan yoksun kalan kadınların fuhuşa sürüklenmesi de doğallaşnnlır.
Özlem'in Antalya'ya nasıl götürüldüğü, kimler tarafından, nerede tutulduğu
gibi sorular ise hiç dillendirilmez.
68 • iletişim: araştırmaları
Son olarak Özlem'in kocası Ulaş, gözyaşları içinde karısını evine dönme-
ye çağırır. Ulaş'ın bu çağrıda kullandığı "Sen ne yapmış olursan ol, ben seni
yine de kabul edeceğim. Bu benim kanmdır deyip, annemin babamın elini
öptüreceğim. Kucağında bir çocukla bile gelse ben onu kabul ederim" sözle-
ri ve buna karşılık kayınpederin "Aferin oğlum, sen benim evladımsm. Eli,
ayağı öpülecek adamsın" şeklindeki yanıtı ise bu olayın asıl mağduru olan
kadını, suçlu konuma düşürür. Töre cinayetlerinin önlenemediği Türkiye'de,
kadının öncelikli olarak koruması gereken şeyin "namusu" olduğu ve "na-
musu"nu koruyamayan kadının affedilmez bir suç işlediği düşüncesi yeni-
den üretilir. Böyle bir "suç"a rağmen karısını evine çağıran koca ise büyük-
lük göstermekte, "eli, ayağı öpülecek adam" olarak yüceltilmektedir.
Her iki programda da kayıpları bulmaya çalışırken kadınların, "evden
kaçan kız/kadın/eş", erkekler ise "kayıp" olarak adlandınldıklan dikkati
çeker. Bu adlandırma biçimi, kadınların eve/özel alana ait olduğu, buranın
dışına çıkmanın ancak "kaçma" gibi bir eylemle gerçekleşebileceği düşün-
cesini yansıtır. Yalnızca bu tanımlama biçimi bile her iki programın da
bütününe içselleşmiş olan ayrıma söylemi açık eder. Mills, cinsiyet ayrım-
cılığının, "cinsiyet alanında insanlar arasında gereksiz ve ayrım gözeten fark-
lar yaratan altta yatan inançları ve bu anlatımları içerdiğini" söyler. Bu
durum, "kadınların daha güçsüz konumlarını onaylayan, aslında erkeklerle
eşit şekilde, güçlü konumda oldukları zaman bile, cinsiyet ayrımcılığının or-
tak bir stratejisidir" (126).
Kadının Ses/'ndeki yeni öykünün "kahramanı", evlatlık olarak
büyütülen, ancak henüz bir "kimliği" olmayan ve "gerçek" annesi genelevde
çalışan, şimdi ise "gerçek" babasını arayan Emrah adlı bir ergendir.
Sunucunun, Emrah'ı "Bir masal kahramanı gibisin" diye tanımlaması, her
masal gibi, bu masalın da nasıl biteceği merakını körükler: "Acaba gerçek
babasına ulaşabilecek midir?" Senaryonun devamı, stüdyoda "yazılır".
Sunucu, babanın "bulunduğu" müjdesiyle, o an telefon bağlantısı kurulan
babaya da senaryoda bir rol verir.
"Adaletin, hakkaniyetin" vekili olarak kendini konumlandıran sunucu,
babayı, "o güne dek çocuğunu aramamakla" suçlayarak senaryoya bir
gerilim katar. Sorudan rahatsız olduğunu ve kendisinin de bir "karizma"sı
olduğunu söyleyen baba, bu kez daha sertçe suçlanır: "Acaba siz yıllarca gör-
Akça ve Akbulut •... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 69
mediğiniz eşinizin genelevde çalışmasından mı, oğlunuzu terk etmenizden
mi utanıyorsunuz? Ne karizması?" Sunucu, gerek stüdyodaki gerekse ev-
lerinde programı izleyen izleyicilerin "vicdanı" olarak babayı sorgulama
hakkını kendinde bulur.
Evlatlık olarak büyütülen ve gerçek annesinin "genelevde çalıştığı"
duyurulan Emrah, sunucu tarafından, kendisini yıllar önce terk etmiş olan
"gerçek" babasına telefonda ısrarla "baba" demeye çağrılır. Zorlamaya
dönüşen bu çağrı, o an stüdyoda hazır bulundurulan psikiyatrisin "uzman-
lık" desteğini alarak yinelenir. Ancak uzman destekli bu çağrı, Emrah'a uy-
gulanan simgesel şiddeti gizlemez. Bourdieu simgesel şiddeti, "ona maruz
kalanların ve aynı zamanda da, çoğu kez, onu uygulayanların sessiz suç or-
taklığıyla ve her iki tarafın da onu uyguladıkları ya da ona maruz kaldık-
larının bilincinde olmadıklan ölçüde uygulanan bir şiddet" olarak tanımlar
(22). Emrah'a yönelik simgesel şiddet, psikolojik bir baskı biçimindedir. Em-
rah, şimdi başka bir kadınla evlenmiş ve bir çocuk sahibi daha olmuş "ger-
çek" babaya, "baba" diye seslenerek, ona "neden kendisini attığını" sorar.
Senaryo, babanın sıraladığı kimi gerekçelerle durmadan yazılır.
Emrah, birkaç gün önce de programa konuk olmuş ve yıllardır gör-
mediğini söylediği annesiyle konuşturulmuştur. Aynı programda anne de,
stüdyodaki öfkeli izleyicinin desteğini almış olan sunucunun simgesel şid-
detine maruz kalmıştır. Anne, bunca yıldır çocuğunu aramamakla, ona sahip
çıkmamakla ve "genelevde çalışmaya devam etmiş olmakla" suçlanır. Prog-
ramın başında annenin genelevde çalışıyor olması, "mutlaka onu oraya iten
sebepler olduğu" gerekçesiyle mazur görülürken, Emrah'ın genelevi bırak-
ması halinde annesine "bakabileceği"ni belirtmesiyle birlikte "kabul
edilemez" bir şeye dönüşür. Sunucunun söylemine göre, "çocuklanna bak-
mak için, gerekirse tuvalet de temizlenebilir, ama öyle bir iş asla yapılmaz".
Sonuçta kadına sunulan seçenekler, -tıpkı Sizin Sesiniz'de olduğu gibi- tuvalet
temizleyiciliği, "hayat kadınlığı" ve bir erkek tarafından "bakılmak" üç-
genine hapsedilir.
Sizin Sesiniz'in bir sonraki öyküsü ise, bir süredir haber alınamayan 15
yaşındaki Pınar'ın. Pmar'm annesi ve babaannesi programın konuklandır ve
Pınar'ın kayboluşunu anlatırlar. Burada da öykü stüdyoda yazılır. Pınarın
"hiperaktif' olduğu, bu nedenle doktor kontrolünde bulunduğu, derslerinde
70 • iletişim: araştırmaları
başarılı olamadığı için okuldan alındığı anlatılır. Ancak anne ve babaannenin
çelişkili sözleri sunucuyu kızdırır; "Bakın, burada gerçekleri bizimle paylaş-
mayacaksanız kızınızı bulamayız. 'Aman akrabalar ne der, konu-komşu ne
der?' diye gerçekleri gizleyecekseniz kızınızı bulamazsınız" sözleriyle taraf-
lar, "gerçekleri" söylemeye çağrılır. Böylece, Pınar'm daha önce de evden kaç-
tığı ve derslerinde başansız olduğu için değil, bir erkek arkadaşı olduğu için
okuldan alındığı "gerçek"lerine ulaşılır. Sizin Sesiniz'de stüdyoda bulunan
uzman, bir psikiyatr değil, avukattır. Ancak, aileye okul yönetimiyle
konuşup, kızlannm arkadaşlan hakkında bilgi almalarını tavsiye eder. Anne
ve babaanne gözyaşlarıyla kızlarını eve dönmeye çağırırlar. Annenin,
"Pınarım beni ara. Sevdiğin bir erkek varsa seni ona vereceğiz. Babandan,
amcalarından korkma. Halanı, dayını ara. Dayın her zaman seni korur" söz-
leri, kızın aile içinde şiddet gördüğünü ya da en azmdan ailesinden kork-
tuğunu açık eder. Ancak sunucu tartışmanın odağına bu korku ya da şiddeti
değil, -bir önceki olayda olduğu gibi- Pınar'm gördüğü tedavi ya da okuldaki
başarısı gibi konulan yerleştirir.
Sonuç ve Değerlendirme
Türkiye'de özel radyo ve televizyon yayıncılığının başlamasıyla ortaya
çıkan kitle iletişim araçlarının ticarileşmesi, daha sansasyonel ve düşük
maliyetli yeni tür ve formatlan karşımıza çıkarmıştır. Kadının Sesi ve Sizin
Sesiniz, yukarıda anlatılan biçimiyle 199O'lı yıllarda karşımıza çıkan yeni
televizyon türlerinin tipik örneklerini oluşturur. Kadmlara ev işleriyle ilgili
pratik bilgiler vermeyi amaçlayan kadın programlanndan, kadın sorunlarını
sansasyonel biçimde ekrana taşıyan programlara kayılmıştır. İki programın
türsel özelliklerine bakıldığında ilgi çekiciliği de arttırmak amacıyla çeşitli
türlere özgü özelliklerin bir araya toplanmış olduğu görülür. Bir yanda talk-
shovvlar, tartışma programlannı andırır biçimde stüdyoya davet edilen
konuklar ve onlann uzun anlatımlarına yer verilirken, araya vtr'ler girmekte,
hatta konuklar arasında yer alan sanatçıların söyledikleri şarkılarla tartışılan
konulara bir süre ara verilmektedir. Programlarda türün bir özelliği olarak
sunucunun oldukça baskın bir konumda olduğu ve programa konu olan öy-
külerin sunucunun müdahalesiyle anlatılaştırıldığı görülür. Programlann
türsel özellikleri kadınların sorunlannın gerçekten dillendirildiği ve çözüm
Akça ve Akbulut •... "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz"de Tür, Anlatı ve Format • 71
arandığı yanılsamasının oluşmasına hizmet etmektedir. Gerçekliği temsilen
kullanılan vtr'ler, stüdyoda yer alan "uzman"lar, mağdurların stüdyoda
bulunmaları, programın stüdyodaki izleyicilere de açık olması gibi yukarıda
detaylı biçimde incelenen özellikler, programların bütününde ortaya çıkan
kadını ikincilleştiren, çektiği acı ve sıkıntıları doğallaştıran bir söylemin or-
taya çıkmasına katkıda bulunur.
Çalışmada medya metinleri aracılığıyla anlam üretildiği, tür ve format-
lann da bu anlam üretiminin bir parçası olduğu düşüncesiyle bu format için-
de ortaya çıkan söylem ve anlatılar da analiz edilmiştir. Her iki programın da
formatı itibariyle yeni bir tür olsa da, programın ve sunucunun kurduğu an-
latı açısından, oldukça geleneksel bir içeriğe sahip olduğu görülür. Sunucu
Yasemin Bozkurt'un söylemiyle program, çeşitli sorunlarla mücadele etmeye
çalışarak "kadınların seslerini duyurmayı" ve sorunlarına çözüm bulmayı
amaçlamaktadır. Fakat programda karşımıza çıkan "çözümler", kayıpların
bulunması, bekarların evlendirilmesi, küslerin banştınlması ya da "deforme"
olmuş bedenlerin "güzelleştirilmesi" nden öteye gitmemektedir. Programın
bütününde, sorunlara net bir çözüm önerilmekten çok, bu sorunların dillen-
dirilmesinin önemli olduğu vurgulanır. Kurulan anlatı, sorunlarını "pay-
laşan" kadınlara, hâkim ideolojik kabulleri dönüştürmeyi hedefleyen
"çözümler" önermediği gibi, kadının kamusal alanda temsilini de yalnızca
bir mağduriyet ya da acı çekme koşuluna bağladığı için, medyada da hâkim
olan "erkek" söylemin bir parçası olarak karşımıza çıkar.
Her iki programda da erkek egemen söylem yeniden üretilmekte,
kadının sorunlarını dile getirmek adına, sorunlar kişiselleştirilmekte ve
doğallaştırılmaktadır. Mor Çaü'nın 2005 yıb Mayıs ayında kadın programları
ile ilgili olarak yaptığı şu açıklamada vurguladığı gibi bu programlar, kadın-
ların "başka kadınlarla ortaklıklarını görmesine, dayanışma hissetmesine,
seçeneklerini bütünüyle değerlendirebilmesine, kendisi için en uygun olanı
yine kendisinin bulabilmesine olanak"1' tanımamaktadır. Sonuçta ortaya
çıkan sonuç, gündüz kuşağı "kadın programlan" nın hemen hemen aynı kur-
gu ve söylem içinde biçimlenmiş, yalnızca program sunucusunun programın
konusu olan yaşam öykülerini sunma ve yorumlama biçimi açısından fark-
lılık gösteren programlar biçiminde yapılandırıldığı gerçeğidir.
• • • • •19http://www.bianet.org/diger/arsiv.htm. Erişim tarihi: 10.07. 2007.
72 »iletişim: araştırımla
Bu çalışmada bir etki analizi yapılmamış olmakla birlikte kadın prog-
ramlarında dillendirilen, ele alınan konuların aile içi şiddet, yoksulluk, evden
atılma gibi konular olduğu, bu konu ve sorunların sunucuların
müdahaleleriyle kadına dair toplumda var olan cinsiyet ayrımcı söylemin
yeniden ürettildiği ve kadınların acı çekme ve bu acılara katlanan fedakar
kurbanlar olarak kodlandığı, sorunların çözülmesinden çok, onları dile getir-
menin cesaretlendirildiği ya da anlık "çözüm" önerileriyle geçiştirildiği, böy-
lelikle de sorunların toplumsal, ekonomik, tarihsel ve politik bağlamından
koparılarak var olan sistemin meşrulaştınldığı sonucuna varılmıştır.
Kaynakça
Adaklı Aksop, Gülseren (1999). "Televizyon Türlerinde Dönüşüm." İletişim Yıllık Özel Sayı: 229-253.
Bignell, Jonathan (2004). Atı Introduction To Television Studies. London: Routledge.
Binark, Mutlu ve Barış, Kıhçbay (2004a). "Media Monkeys: Intertextuality, Fandom and Big BrotherTurkey." Big Brother International: Formats, Critics and Publics. Ernest Mathijs ve Janet Jones (der.).London: Wallflower Press. 140-150.
Binark, Mutlu ve Barış, Kıhçbay (2004b). "Türkiye'de Gerçek Televizyonu ve Telegörsel Kimlikler: BiriBizi Gözetliyor Örneği." İletişim Araştırmaları 2 (1): 71-90.
Bourdieu, Pierre (2000). Televizyon Üzerine. Çev., Turhan İlgaz. İstanbul: YKY.
Chatman, Seymour (1978). Story and Discourse: Narrative Structure in Fiction and Film. Ithaca: Cornell UP.
Çaplı, Bülent ve Can, Dündar (1996). "80'den 2000'lere Televizyon." Cumhuriyet Dönemi TürkiyeAnsiklopedisi -Yüzyıl Biterken, Cilt:15, İstanbul: İletişim Yayınları
Eryılmaz, Tuğrul (2003). "Radyo ve Radyoculuk." Radyo ve Radyoculuk. Sevda Alankuş (der.). İstanbul:IPS İletişim Vakfı Yayınları. 79-103.
Feuer, Jane (1986). "Narrative Form in American Netvrork Television." High Theorylhom Culture. ColinMacCabe (der). New York: St. Martin's. 101-104.
Fiske, John (1992). Television Culture. London: Routledge.
Gürbilek, Nurdan (2001). Vitrinde Yaşamak: 1980'lerin Külttinl İklimi. İstanbul: Metis.
Kaplan, Yusuf (1992). Öykü-Anlatma ve Mit-Üretme Aracı Olarak Televizyon. Çev., Gökçen Kaplan.İstanbul: Ağaç.
Kejanlıoğlu, D. Beybin (2003). Türkiye'de Medyanın Dönüşümü. Ankara: İmge.
Kellner, Douglas (2006). "Media Spectade."http:/ / www.gseis.ucla.edu/faculty/kellner/papers/mediaspectacleintroiitm. Erişim Tarihi: 28.02.2006.
Keskin Ertan, Zerrin (2001). "Gündüz Kuşağı Talk Showlannda Kültürel Kimliklerin Temsiliyeti: AyşeÖzgün Talk Show." İletişim Yıllık (2001): 93-118.
Kozlotf, Sarah (1992). "Narrative Theory and Television." Channels of Discourse. Reassembled. Robert C.Ailen (der.). Chapel Hill: University of North Carolina. 67-100
Akça veAkbıriut*.- "Kadının Sesi" ve "Sizin Sesiniz'de Tür, Anlatı veFormat • 73
Köker, Eser (2007). "Kadınların Medyadaki Hak thlalleriyle Baş Etme Stratejileri." Kadın OdaktıHabercilik. Sevda Alankuş (der.). İstanbul: IFS İletişim Vakfı. 117-148
Mutlu, Erol (1999a). Televizyon ve Toplum. Ankara: TRT Eğitim Dairesi Yayınları.
Mutlu, Erol (1999b). "Televizyonu Düşünmek." İletişim Yıllık Özel Sayı: 219-226.
Rojek, Chris (2003). Şöhret. Çev., Semra Kunt Akbaş ve Kürşat Kızıltuğ. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Ryan, Michael ve Douglas, Kellner (1997). Politik Kamera: Çağdaş Hollyıvood Sinemasının İdeolojisi vePolitikası. Çev., E. Özsayar. İstanbul: Ayrıntı Yayınları.
Sholle, David (1994). "Eleştirel Çalışmalar: İdeoloji Teorisinden İktidar/Bilgiye." Medya, İktidar, İdeoloji.Mehmet Küçük (der.). Ankara: Ark. 211-250.
Stam, Robert vd. (1993). New Vocabularies in Film Semiotics: Structuralism, Post-Structuralism and Beyond.London: Routledge.
Tannöver, Hülya Uğur (2003). "Türkiye'de Televizyon Kültürü ve Kadınlar." Kadın Yaşantıları. AyşegülYaraman (der.). İstanbul: Bağlam. 51-74.
Van Dijk, Teun. (2002). İdeology and Discourse; A Multidisciplinary Introduction.http://www.hum.uva.nl/teun/ideo-dis2.htm. Erişim tarihi: 07.11. 2003
http://www.bianet.org/diger/arsivjitm. Erişim tarihi: 10. 07. 2007.
http://www.dorduncukuwermedya.com/arastirma/kadinprogramlari.doc. Erişim tarihi: 22. 06. 2007.
http://www.sizinsesiniz.tv/?k=2. Erişim tarihi: 16.07. 2007.
http://www.kanal7.eom/contentphp?id=115. Erişim tarihi: 18.07.2007.
http://www.flashtv.com.tr/defaultaspx?p=4&prgid=8. Erişim tarihi: 18. 07.2007.
http://www.showtvnetcom/programlar/bizbize.shtml. Erişim tarihi: 18.07.2007.