156
Cilt: 1 | Sayı: 3 | Eylül - Ekim 2013 Glutensiz Midemizdeki Sinsi Tehlike Okula Menopozdan KorkmaYIn “Spor Benim K Haberi utsal BuluyorumGenç ve Güzel Görünün Sağlıklı Yemek Tarifleri Ev Tozu ve Küf Alerjisi Fiyat: 6 TL / KKTC: 10 TL Cilt:1 / Sayı: 3 Eylül - Ekim 2013 Doğru Bilginin Kaynağı Sağlık ve Yaşam Derginiz 9 772147 779507 Kabızlık Kader Değil Ayhan Akman &

Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Embed Size (px)

DESCRIPTION

"Doğru Bilginin Kaynağı" Sağlık ve Yaşam Derginiz Eylül-Ekim Sayı:3

Citation preview

Page 1: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Cilt: 1 | Sayı: 3 | Eylül - Ekim 2013

C M Y CM MY CY CMY K

Glutensiz

Midemizdeki Sinsi Tehlike

Okula

Menopozdan

KorkmaYIn

“Spor Benim

K“Haberi

utsalBuluyorum”

Genç ve

Güzel Görünün

Sağlıklı Yemek Tarifleri

Ev Tozu ve Küf Alerjisi

Fiyat: 6 TL / KKTC: 10 TL

Cilt:1 / Sayı: 3 Eylül - Ekim 2013

Doğru Bilginin KaynağıSağlık ve Yaşam Derginiz

9 772147 779507

Kabızlık Kader Değil

Ayhan Akman

&

Page 2: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Türklerin Kutsal Savaşı Kıbrıs Barış Harekâtı

7 GünlükDiyet Listesi

Sağlıklı ZayıflamanınAltın Kuralları

Cilt: 1 | Sayı: 2 | Temm

uz 2013

C MY CM MY CY CMY K

Baş AğrısınınÇözümleri

Miras Kavgaları Prof. Dr. Rona Serozan

“Müzikte Çeşitliliği Seviyorum”

> > NEV

Her YönüyleMeme Kanseri

Doğan Cüceloğlu Mutluluk Formülleri

İklimler Değişiyor mu?> > Gökhan Abur

Cilt: 1| Sayı: 2Temmuz 2013

Fiyat: 6 TL / KKTC 10 TL

9 772147779507

ÇocuklardaKarın Ağrısı

www.konseptdergisi.com.trAbonelik için

Page 3: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Sonbahara girerken hepimizin içini hafif bir hüzün kaplar. Okulların açılması, tatil döneminin sonu-na yaklaşılması ve iş hayatının stresleri bizi kaygılandırmaya başlar. Kendimiz, ailemiz, yakınlarımız ve dostlarımızın yaşantılarında olabilecek değişiklikler giderek daha fazla önem kazanır. Fiziksel ve ruh-sal sağlığımızın korunması için başta bilgi olmak üzere yeni gereksinimler ortaya çıkar. Evet, sağlık için olmazsa olmaz, doğru bilgidir. Bazen binlerce yılda birikmiş, bazen de birkaç saniye önce üretilmiş olsun, bilgi yaşamı güzelleştirir.

Eylül-Ekim sayısı, günümüzün önemli sağlık sorunlarını değerli uzmanların kalemlerinden sizlere sunuyor. Kadınların korkulu rüyası menopoz, çocukların yaşamını karartan kabızlık, kalp sağlığımız, yaş ilerledikçe daha fazla sorun çıkarmaya başlayan eklemlerimiz ve bunların tükenmez ağrıları, in-sanlık tarihinin en sık kronik enfeksiyon yapan, midenin düşmanı bir mikrop: Helicobacter pylori, çağımızın sorunu olan karaciğer yağlanması ve daha birçokları Konsept’te yer buluyor. Dergimiz her sayısında Glutensiz Beslenme konusunda bilgi ve yemek tarifleri verme özelliği ile bir ilke imza atıyor. Doğru yaşam şekilleri ve mesleklerindeki başarıları ile toplumun beğenisini kazanan kişilerle röpor-tajlar, dünyanın güzel köşeleri, geçmişe yolculuk, kültür, sanat ve bilim bu sayımızda da sizlerle… Konsept artık daha geniş bir okuyucu kitlesinin hizmetinde. Ülkemizde yaklaşık 50 ilde 180 noktada okuyucu ile buluşuyor. Amacımız toplumun sağlık ve mutluluğuna daha fazla katkıda bulunmak.

Prof. Dr. Ender PEHLİVANOĞLUGenel Yayın Yönetmeni

Daha sağlıklı, mutlu ve başarılı olmak mümkün mü?

küny

e

İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın YönetmeniICC Uluslararası Çocuk Sağlık ve Eğitim Hizmetleri AdınaProf. Dr. Ender Pehlivanoğ[email protected] MüdürCan Pehlivanoğ[email protected]ı İşleri & EditörBirten Ç[email protected]ına HazırlıkAkademi YayıneviGenel Yayın YönetmeniMustafa Gökç[email protected] TasarımAkademi Tanıtı[email protected] TasarımAkademi Tanıtı[email protected]

Dijital Versiyondijimecmua.com

İletişimMusadayı Sokak No: 7 Kat: 3 Dülek İş MerkeziMecidiyeköy / İstanbulTel: 0212 258 33 51 | Fax: 0212 258 33 [email protected] | www.akademitanitim.comBaskıÖmür Matbaacılık A.Ş.Beysan Sanayi Sitesi Birlik Caddesi No: 20 Haramidere / Beylikdüzü / İstanbulTel: 0212 422 76 00Yönetim YeriICC Uluslararası Çocuk Sağlık ve Eğitim HizmetleriBağdat Caddesi Çiftehavuzlar Konak Apt. No: 189 D: 2 Kadıköy/İstanbul 34730Tel: (0216) 369 06 09 | Fax: (0216) 369 13 11

Fikir ve sanat eserlerini koruma yasası gereği bu yayının tamamı veya bir bölümü yazılı olarak yayıncısından izin almaksızın basıla-maz, yayınlanmaz ve çoğaltılamaz. Dergi içerisinde yer alan bilgi ve görsel materyallerle ilgili sorumluluk yazarına, reklamlarla ilgili sorumluluk reklam veren firmalara aittir. ISSN : 2147 – 7795 Cilt:1 Sayı:3 Eylül-Ekim 2013 Yayın Türü: Yerel süreli iki aylık

Page 4: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

2

KADIN Bakım20 Güzellik Önerisi Önerilerimizi okuyun bakımlı ve güzel görünmenin sırlarını öğrenin.EstetikDoğallığınızı Koruyun Genç ve Güzel Görünün Dr. Sibel Aksakal küçük değişiklikler ile büyük değişimlere hazır olmanın yollarını sizler için yazdı.SağlıkRomatizmal Hastalıklar Hakkında Neler Biliyoruz? Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Prof. Dr. Gülseren Akyüz en sık görülen romatizmal hastalıklar hakkında bilgi verdi. GebelikMenopoz Son Değil Yeni Bir Başlangıçtır Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Teksen Çamlıbel ile menopoz dönemi tüm ayrıntılarıyla sayfalarımızda…ERKEKSağlıkRitim Bozukluğu Kâbusunuz Olmasın Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Ali Serdar Fak aritmi ve tedavi yollarını açıkladı.ÇOCUKKabızlık Kader Değil Bebek ve çocuklarda sık yaşanan kabızlık sorununu Çocuk Sindirim Karaciğer ve Beslenme Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu anlattı.SağlıkÇocuklar Tehdit Altında ! Ev Tozu ve Küf Alerjisi Alerji Uzmanı Prof. Dr. Yonca Tabak çocukların sağlığını olumsuz yönde etkileyen ev tozu ve küf alerjileri hakkında önemli bilgiler paylaştı.Midemizdeki Sinsi Tehlike Çocuk Sindirim Karaciğer ve Beslenme Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Ender Pehlivanoğlu kronik enfeksiyona neden olan en önemli mikrop Helicobacter Pylori hakkında bilinmeyenleri anlattı.Ortodontik Tedaviyle Daha Güzel Gülüşler Gelişen ortodontik tedaviler sayesinde artık gülümsemek hayal değil. Ortodonti Uzmanı Prof. Dr. Sibel Biren inci gibi dişlere sahip olmanın yollarını bizlerle paylaştı.Modern Yaşamın Neden Olduğu Bir Sağlık Sorunu: Karaciğer Yağlanması Günümüzde en sık görülen karaciğer hastalığı olan Karaciğer Yağlanmasını Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Erol Avşar kaleme aldı.

içindekiler

8

10

13

16

28

22

34

31

38

K

K

42

K

K

K

K

48

57

53

64

PSİKOLOJİKapalı Alan Korkusu Sosyal Hayatınızı Ele Geçirmesin Psikolojik rahatsızlıklar arasında en sık görülenlerin başında gelen Klostrofobi hakkında bilmek istedikleriniz sayfalarımızda.

K

Okul Döneminde Glutensiz Diyet Uygulamanın Yolları Glutensiz Mutfak kitabının yazarı Serap Pehlivanoğlu çölyaklıların okul döneminde yaşadığı sorunları kaleme alarak gluten içermeyen leziz yemek tarifleri paylaştı.

Gebelik Döneminde Sağlıklı Beslenme Beslenme ve Diyetetik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu gebelik dönemini sağlıklı geçirme ile ilgili önemli bilgiler verdi.

Beslenme

DiyetSonbaharı Formda Karşılayın Yaz bitti diye formunuzu bozmayın. Beslenme ve Diyet Uzmanı Burcu Aslan sonbahara formda girme yollarını 3 günlük detoks diyeti ile birlikte açıkladı.

Page 5: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

3

66

70

90

7682

97

106

K

K

K

136

138

135EVLİLİKAdım Adım Evliliğe Hayatınızın en özel gününe az zaman varken planlı hareket etmek en doğrusu. Sizin için hazırladığımız önerilerle düğününüz masal tadında geçecek.

MEKÂNİtalyan Mutfağının Cesur İsmi: Leone İtalyan mutfağına kendilerine özgü bir yorum katan Leone Restaurant’ı çok beğeneceksiniz.

Buketiniz Sizi Yansıtsın Gelinliğinizi tamamlayacak olan en önemli ayrıntı buket seçimidir. Birbirinden renkli buketleri sizler için seçtik.

Her Ay

Kısa Kısa

Yemek Tarifleri

Kültür & Sanat

Dünya Gündemi

Medikal Etkinlikler

Haberler

Alışveriş

Rehber

Sağlık Testleri: Kapak KonusuK

108

111

EĞİTİMOkula Başlamanın Doğru Yaşı Çocuğunuz ilkokula başlayacak ancak siz hangi yaşta başlayacağı konusunda kararsızsanız İlköğretim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ayla Oktay sizler için yazdı.YAŞAM Röportaj‘Haberi Kutsal Buluyorum’ Ekranların başarılı ve güzel haber sunucusu Jülide Ateş ile kariyerini, hedeflerini, haberciliği ve özel yaşamını konuştuk.Turizm & Gezi Masalsı Bir Yolculuk Gemiyle Rodos & Santorini & Mikonos’un tüm güzelliklerini keşfe çıktık, sizlerle paylaştık.Dünya Harikalarından Seçmeler Tamamı insanoğlu yapımı dünya harikaları görenleri büyülüyor. ‘Spor Benim Yaşam Tarzım’ Yeşil sahaların tecrübeli oyuncusu Ayhan Akman ile futbol geçmişi üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.SporHareketsizlik Çocuklarda Hızlı Kilo Aldırıyor Kaliteli Yaşam Danışmanı Haluk Saçaklı çocuklarda kilo alımının önüne geçme yollarını kaleme aldı. EkonomiEkonomi ve Sağlık İstanbul Üniversitesi İktisat Politikası Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet İncekara son yıllarda oldukça gelişen sağlık ekonomisi hakkında önemli bilgiler paylaştı.Ekonominin Düzenini Değiştiren Trend: E- Ticaret Ekonomist Melis Bitlis dünya çapında bir trend haline gelen e-ticaret’i anlattı.TeknolojiNanoteknoloji Sağlığın Hizmetinde Birçok alanda olduğu gibi sağlık sektöründe de önemli yere sahip nanoteknoloji konusunu Teknoloji Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akalın yazdı.

Okul Döneminde Glutensiz Diyet Uygulamanın Yolları Glutensiz Mutfak kitabının yazarı Serap Pehlivanoğlu çölyaklıların okul döneminde yaşadığı sorunları kaleme alarak gluten içermeyen leziz yemek tarifleri paylaştı.

Cilt: 1 | Sayı: 3 | Eylül - Ekim 2013

C M Y CM MY CY CMY K

Glutensiz

Midemizdeki Sinsi Tehlike

Okula

Menopozdan

KorkmaYIn

“Spor Benim

K“Haberi

utsalBuluyorum”

Genç ve

Güzel Görünün

Sağlıklı Yemek Tarifleri

Ev Tozu ve Küf Alerjisi

Fiyat: 6 TL / KKTC: 10 TL

Cilt:1 / Sayı: 3 Eylül - Ekim 2013

Doğru Bilginin Kaynağı Sağlık ve Yaşam Derginiz

9 772147 779507

Kabızlık Kader Değil

Ayhan Akman

&

Page 6: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

4

Fazla Pirinç Tüketimi Diyabet Sebebi

Ekmekte Katkısız Dönem Başladı

Kısa Kısa

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın ya-yınladığı tebliğ kararınca ekmekten 17 adet katkı maddesi arındırılarak kepek ve tahıl oranı artırıldı, tuz oranı ise azaltıldı. Düzenlemeye göre ekmek sadece un, tuz ve sudan yapılmaya başlandı. Yeni düzenleme ekmeğin içeriği kadar sunum şekline de bazı kriterler getirdi. Türk Gıda Kodeksi Ekmek ve Ekmek Çeşitleri Tebli-ği’ne göre pazar, manav gibi açık yerlerde ekmek satışı yasaklandı. Ekmek alırken eldiven takma şartı konuldu. Yeni düzenlemeler ile ekmeklerin katkı maddelerinden uzak, daha sağlıklı, lezzetli ve hijyen olması hedefleniyor.

Diyabetin görülme sıklığı her geçen yıl hızla artıyor. Özellikle erişkin yaşlarda ortaya çıkan tip 2 diyabet, bel ve göbek bölgesinde kilo sorununa yol açarak obezite sorununa da zemin hazırlıyor. Beslenme ile yakından ilişkisi göz önüne alınarak yapılan son araştırmalar sık tüketilen beyaz pirincin tip 2 diyabet riskini %12 artır-dığını ortaya çıkardı. Haftada iki gün ya da daha fazla esmer pirinç tüketenlerde ise diyabete yakalanma ris-kinin %11’e varan oranla azaldığı görüldü. Beyaz pirinç kan şekerini hızla yükseltip insülin hormonunu artırıyor. Uzmanlar daha sağlıklı olması bakımından esmer pirin-cin yanı sıra nohut, mercimek gibi işlenmemiş tahılların tüketilmesini tavsiye ediyor.

İnsülini Azaltmak İçin Tavsiyeler• Doymuş yağ içeren besinlerden uzak durun.• Karbonhidrat içeren yiyecekleri fazla tüketmeyin.• Çayı ve kahveyi şekersiz için, tatlandırıcı kesinlikle kullanmayın.• İçerisinde şeker bulunduğu için meyve tüketimine sınırlama getirin.• Bol bol taze sebze tüketin.• Düzenli egzersizi yaşamınızın ayrılmaz parçası haline getirin.

/ Kısa Kısa

01

02

Page 7: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

5

Fazla Pirinç Tüketimi Diyabet Sebebi Ojelerdeki Büyük Tehlike!

Çalışırken Kilo Vermek Mümkün

Pek çok kadının vazgeçilmezi olan ojelerdeki kimya-sallar mercek altına alındı. Sağlık Bakanlığı’nın Avrupa Komisyonu Bilimsel Komitesi ile birlikte yürüttüğü çalışmayla ojenin içerisinde bulunan 3 kimyasal mad-denin zararlı olduğu belirtildi. Tırnakların sertleşmesini sağlayan formaldehit, tırnağın kırılmasını önleyen dibutyl ftalat ve oje renginin kalıcılığını sağlayan tolue-ne maddelerinin kullanımına sınırlama ve yasak getirildi. Kozmetikte ‘zehirli üçlü’ olarak adlandırılan bu kimyasallar kanserden astıma kadar birçok hastalığa neden olarak sağlığı tehdit ediyor.

Çalışan insanların en büyük şikâyetlerinin başında kilo alımı geliyor. Özellikle teknolojinin de ilerlemesiyle birlikte masa başında geçirilen uzun saatler büyük ölçüde kilo alımının da yolunu açıyor. Egzersiz alışkanlığı olmayanlarda bu sorun daha fazla kendini gösteriyor. İş yaşamında uygula-yabileceğiniz formüllerle hem çalışıp hem de formunuzu korumak mümkün.

• Kahvaltınızı ofiste değil evde yapmayı tercih edin. Kahvaltının günün en önemli öğünü olduğunu unutmayın.

• Fazla çay, kahve, meşrubat tarzı içecekler tüketmeyin. Bunların yerine su ve yeşil çay için.

• Öğle yemekleri için fast – food tarzı yerlerden uzak durun. Düşük kalorili ve hafif yemekler yemeyi tercih edin.

• Yanınıza taze meyveler alın. Ofiste atıştırmak için hazır gıdaları değil; meyveleri tercih edin.

• Masa başında devamlı oturmayın. Arada yapacağınız küçük egzersizler ile kol, bacak ve omuzlarınızı hareket ettirin.

• İş yerinizde asansöre biniyorsanız merdiven kullanmayı tercih edin.

Kısa Kısa /

03

04

Page 8: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

6

Ev Yapımı Ayak Bakım Maskesi

Malzemeler

*1 su bardağı süt

*Şeker*Bebe yağı, tatlı badem yağı veya hindistan cevizi yağı

Malzemelerin hepsini derin bir kapta karıştırın. Ayakları-

nıza masaj yaparak 15 dakika bekletin. Ilık su ile durula-

yın. Ardından nemlendirici sürün. Ayaklarınızın yumuşa-

cık olduğunu göreceksiniz.

Ayak Bakımını İhmal EtmeyinKısa Kısa Güzel ve bakımlı ayaklara sahip olmayı kim istemez ki? Günlük yaşam

içerisinde yıpranan ayaklarınız için evde rahatlıkla uygulayabileceğiniz önerilerimize göz atın.

• Ayaklarınızı her gün 10 – 15 dakika ılık suda bekletin. Böylece günün yorgunluğunu da atmış olacaksınız.

• Ayak tırnaklarınızı her zaman düz kesin. Yanlış kesilen tırnakların batma problemine yol açabileceğini unutmayın.

• Belirli aralıklara ayaklarınızı ölü hücrelerden arındırmak için peeling yapın.

• Sertleşen topuklarınızı duş sonrası ponza taşı ile ovun.

• Ayak kremi ile her gün düzenli masaj yaparak hem ayaklarınızı nemlendirin hem de ağrıları yok edin.

06

05

Sonbahara girdiğimiz bugünlerde raflarda yerini almaya başlayan nar, uzmanlarca doğal ilaç olarak gösteriliyor. Yemesi her ne kadar zahmetli olsa da bu mucize meyvenin faydalarını göz ardı etmek imkânsız!

• İçerisinde bol miktarda potasyum ve C vitamini içerir.

• Yüksek antioksidan oranı sayesinde kansere karşı koruyucu özelliği vardır. Uzmanlar 1 bardak nar suyundaki antioksidan maddenin 10 bardak yeşil çaya eşit olduğunu söylüyor.

• Bağışıklık sistemini güçlendirdiği için hastalıklara karşı direnç sağlar.

• Kolesterol ve şekeri dengeler, tansiyonu düşürür.

• Düzenli tüketildiği takdirde kalp krizine yakalanma oranını büyük ölçüde azaltır.

• Ciltte yaşanan enfeksiyon riskini azaltarak pürüzsüz bir görünüm sağlar.

• 1 bardak nar suyu vücudun ihtiyacı olan enerjiyi vererek yorgunluğun önüne geçer.

• Pek çok kişi içini yedikten sonra kabuğunu atar. Oysaki narın içi kadar dışı da oldukça faydalıdır. Nar kabuğu kaynatılıp içildikten sonra her türlü mide sorununa iyi geldiği gözlemlenmiştir.

Ayın Meyvesi: Nar

/ Kısa Kısa

Page 9: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

7

10 Adımda Kendinizi Zinde Hissedin

Solaryum Kanser Riskini

ArtırıyorTüm kanser türleri arasında en sık görülen cilt kanse-rinin başlıca nedeni UV ışınlarıdır. Deride kalıcı lekeler bırakan ve cildin erken yaşlanmasına neden olan bu ışınların ana kaynağı güneş olsa da solaryum makine-leri en az güneş kadar tehlike saçıyor. ABD’de yapılan araştırmalar sonucu, UV ışınları üreten lambalardan oluşan solaryum makinelerinin sık kullanılmasına bağlı olarak 40 yaş altı kadınlarda cilt kanseri görün-me oranının ciddi oranda arttığı gözlendi. Bu endişe verici gidişi önleyebilmek adına Amerikan Kanser Derneği ve Amerikan Tıp Derneği’nin de desteğini alarak hazırlanan yasa ile ABD’nin Illinois eyaletinde 18 yaş altındakilerin solaryuma girmesi yasaklandı. Solaryuma fazla girmenin bağımlılığa neden olarak kansere davetiye çıkardığını belirten uzmanlar yılda 12 seansın geçirilmemesi konusunda hem fikir.

Aktif Beyin Alzheimer’a KarşıYaş ilerledikçe beyin fonksiyonları eski gücünü kaybederek azalmaya başlar. Bu normal bir süreç olsa da Alzheimer’da seyir çok daha hızlı olur ve beyin normal çalışma düzeninden oldukça uzaklaşır. En önemli belirtileri arasında günlük hayatta sık kullandığı kelimeleri unutma, eşya kaybetme ve nereye koyduğunu hatırlayamama, ruhsal gelgitler ve konuşma bozukluğu bulunan Alzheimer’a yakalanma oranı her geçen yıl artış gösteriyor. Araştırmalar dünyada 25 milyondan fazla Alzheimer hastası olduğunu ve her geçen yıl 5 milyon yeni hastanın eklendiğini belirtiyorlar. Uzmanlar ise beyin ne kadar aktif tutulursa Alzheimer’a yakalanma riskinin o ölçüde azalacağı konusunda uyarıyor. Geç emeklilik, bulmaca – satranç gibi beyni çalıştıran zihinsel aktivitelere yönelme, bol bol omega 3 içeren yiye-cekler tüketme Alzhemire’a karşı alınabilecek önlemler arasında yer alıyor.

1- Güne Kahvaltı İle Başlayın Zengin bir kahvaltı size gün boyu ihtiyacınız olan bütün enerjiyi verecektir. Sabahları kahvaltı sofra-sına oturmadan evden çıkmayın. Kahvaltı yapmayı alışkanlık hali-ne getirin.

2- Öğün Atlamayın 3 ana öğün başta olmak üzere ara öğünler-le de yemek ihtiyacınızı karşılayın. Midenizi asla boş bırakmayın. Aksi halde kan şekeriniz düşecek ve halsiz hissetmenize neden olacaktır.

3- Egzersiz Yapın Vücudunuzu hareketsizliğe alıştırmayın. Yaz – kış fark etmeksizin doğada yürüyüş yapın, haftada en az 3 kere egzersiz hareketleri ile kaslarınızı çalıştırın. Asansör kullanmak ye-rine merdiven çıkmayı tercih edin.

4- Susuz Kalmayın Her gün terleme, spor vb. yollardan kaybe-dilen su yerine konulmadığı takdirde yorgunluk, unutkanlık, kon-santrasyon kaybı gibi sorunlara neden olur. Bunun önüne geçmek için günde 2,5 litre su içmeyi ihmal etmeyin.

5- Uykunuzu İyi Alın Vücudunuzu asla uykusuz bırakmayın. Her gün aynı saatte yatıp kalkmaya özen göstererek uyku düzeninizi koruyun. Kaliteli uykunun sizi enerjik hissettireceğini unutmayın.

6- Sigaradan Uzak Durun Sağlığınızın en büyük düşmanı olan si-garayı hayatınızdan uzak tutun. Birçok hastalığa davetiye çıkaran sigaranın sizi tutsağı haline getirmesine izin vermeyin.

7- Stresten Arının Her insan gündelik hayatta stres verici du-rumlar ile karşılaşır. Ancak bunu en az seviyeye düşürmek sizin elinizde. Kötü düşüncelerin enerjinizi düşürmesine izin vermeyin. Böyle anlarda stresinizi atmanızı sağlayacak aktivitelere yönelin.

8- Sebze – Meyvelerle Dost Olun Öğünlerinizde sık sık mevsim sebzelerine yer verin. İçerdiği vitamin ve minerallerin sizi dinç tu-tacağını unutmayın. Öğün aralarında da taze meyve yiyin.

9- Alkol Tüketiminde Aşırıya Kaçmayın Fazla alınan alkol gece uyku kalitenizi etkileyeceği gibi ertesi gün de yorgun hissetmeni-ze neden olacaktır. Vücudunuzun dengesini korumak için aşırıya kaçmamaya özen gösterin.

10- Omega-3’lerden Yararlanın Deniz ürünleri başta olmak üze-re; soya, ceviz, fındık, yeşil yapraklı sebzelerde bolca bulunan omega 3,alzheimer başta olmak üzere kalp – damar hastalıkla-rının, felcin ve yaşlanmanın önüne geçiyor. Sağlıklı ve zinde bir yaşam için sık tüketmeye özen gösterin.

07

0809

Page 10: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

8

201

2

73

6

5

Güzellik Önerisi

Saçınızı yıkadıktan sonra havluyla veya kendi haline bırakarak kurutmak en sağlıklısıdır. Ancak saç kurutma makinesi kullanıyorsanız en hafif dereceye ayarlayarak saç derinize fazla yaklaştırmamalısınız.

Saçlarınız eski görünümünden uzaklaşarak yıpranmışsa üzülmeyin. Nemli saçınıza Argan yağı ile masaj yapın. 30 dakika bekledikten sonra yıkayın. Argan yağının içerisinde bulunan E vitamini saçınızı besleyerek canlı ve parlak bir görünüm kazandıracaktır.

Buz uygulaması ile cildinize canlılık kazandırın. Buz torbasını belirli aralıklarla

yüzünüzde gezdirmeniz gözeneklerinizin açılmasına yardımcı olur.

25 yaşından itibaren cilt dış faktörlerden etkilenmeye başlar. Cilt sağlığını korumak için uzman yardımı ile uygun bir nemlendirici seçin, düzenli olarak cilt bakımı yaptırın, cilt temizliğinize önem vererek asla makyajlı uyumayın.

Yaşlanmanın en büyük nedeni olan güneş ışınlarından sadece yazın değil kışın da korunmalısınız. En az 15 SPF koruma faktörü olan kremleri yüzünüze ve açık bölgelerinize sürmeden dışarı çıkmayın.

Haftada 2 kez duş esnasında vücudunuza peeling uygulayın. Peeling

ölü hücrelerinizden kurtulup yumuşak bir cilde sahip olmanızı sağlar. Duş sonrası ponza taşı ile topuklarınıza bakım yapmayı da ihmal etmeyin.

Cildiniz nem kaybettikçe kırışır ve daha çabuk yaşlanmaya başlar. Banyodan çıktıktan sonra tüm vücudunuza nemlendirici sürmeyi unutmayın.

Bakımlı ve güzel görünmek her kadının en büyük isteklerinden biridir. Uygulaması oldukça kolay ve faydalı olan önerilerimizi okuyun ve hemen harekete geçin…

/ Kadın

Page 11: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

9

1712

18

1611

8

9

10 15

19

20

13

14

Tırnaklarınızın sararmasını engellemek için haftada 2 kez limonlu suda 10 dakika bekletin, ardından ılık su ile yıkayın.

Gözleriniz küçükse göz içine beyaz kalem çekmeniz olduğundan daha büyük

gözükmelerini sağlayacaktır.

Saç kremini sadece saç uçlarına uygulayın. Saç diplerine sürmeniz saçlarınızın yağlanmasına neden olur.

Koyu renk göz halkalarından şikâyetçi iseniz K vitamini içeren kremleri kullanmayı deneyin.

Gece yatmadan önce ellerinize vazelin sürüp

pamuklu bir eldiven geçirerek uyuyun. Sabah uyandığınızda ellerinizin yumuşacık olduğunu göreceksiniz.

Yarım limonun suyu ile az miktarda zeytinyağını karıştırıp ellerinize sürün. 15 – 20 dakika bekledikten sonra yıkayın. Ellerinizde oluşan kuruluk ve çatlaklar yok olacak.

Dudaklarınız kuru ve çatlaksa bir çay kaşığı balı bir miktar şeker ile karıştırıp dudaklarınıza sürün. Belirli aralıklarla yaptığınızda

dudaklarınız yumuşacık olacak.

Doğal maden suyu ile cildinizi silmeniz daha parlak ve canlı bir görünüme sahip olmanızı sağlar.

Seyrek kaş ve kirpikler için hint ve tatlı badem yağı kullanabilirsiniz.

Kaş ve kirpiklerinizin zamanla beslenip gürleştiklerini

göreceksiniz.

Diş fırçası ile dudaklarınızı fırçalamanız ölü derilerden kurtulmanıza yardımcı olur.

Kuruyan dirseklerinize badem yağı sürerseniz yumuşamasını sağlarsınız.

Rujunuzun daha kalıcı olmasını isterseniz sürdükten sonra transparan pudra ile tamponlamanız yeterli.

Parfümde kalıcılığı artırmak için parfümünüzle aynı kokuya sahip bir vücut losyonunu sürüp ondan sonra parfümü sıkmanız etkili bir yöntem olacaktır. Ayrıca bilek içleriniz ve boynunuzun yanı sıra saçlarınıza da uygularsanız gün boyu kalıcılığını korursunuz.

Kadın /

Page 12: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

10

Dr. Sibel Balta AksakalEstetik ve Dermatoloji Uzmanı

Küçük değişiklikler, büyük değerler kazandırır.

Genç ve güzel görünümü korumak, onu tekrar elde etmekten daha değerlidir.

Doğallığınızı KoruyunGenç ve Güzel Görünün

Yüzümüz, bizi tanıtan ve duygularımızı ifade etmemizde zenginlik sağlayan en önemli bölgedir. O halde, daha genç ve güzel görünüm için ihtiyacımıza yönelik uygulamalar yaptırırken doğal görünümü-nü değiştirip farklılaştırırsak, kendimize

olduğu kadar çevremize de belirli ölçüde yabancılaşırız. Ara sıra rastladığımız maske gibi donuk yüzler, şişirilmiş hatlar ve doğal görünümü azaltılmış yüzler, hemen fark edilir ve elbette kişinin görünümünü daha olumlu kılmaz.

/ Kadın

Page 13: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

11

En güzel cilt, sağlıklı cilttir.

Doğallığınızı KoruyunGenç ve Güzel Görünün

Kişilerin kendi kontrolü dışında ve yaş aldıkça cildinin kırışması, hareketli kasla-rın derin izler bırakması, çökme alanları ve gözeneklerin belirginleşmesi doğal bir süreçtir. Bu durumun daha erken ya da geç belirginleşmesi hem genetik hem de yaşam şartlarının oluşturduğu faktörlere bağlıdır. Bu şekilde oluşmuş görünümün ilerlemesini durdurmak, düzeltmek ve hatta oluşmasını önlemek mümkündür ve hepimizin genel olarak beklentileri için-dedir. Kliniğimize başvuran birçok kişinin

öngörüşmede kaygılarını yansıtan; “Bo-toks ve dolgu gibi uygulamalar yaptırmak istiyorum ama, sonuç nasıl olacak? Aile bireyleri ve çevrem beğenir mi?” soruları vardır. Peki, bu uygulamalar nasıl yapılırsa genç ve güzel görünüm kazanılırken aynı zamanda doğal görünüm de korunur? Değerlendirme alanlarını tek tek ele almak yerine, öncelikle bütünsel bir yaklaşım içerisinde orantının sağlandığı, yüz ifade özelliklerinin ve doğal hatların korunduğu bir görünüm hedeflenmelidir.

Kadın /

Page 14: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

12

Gençleşmenin üç yolu:

Botoks ile Kırışıklıklara Veda Edin

Clostridium botulinum denilen bakteri-nin toksininden üretilen bir ilaçtır. Dok-torlar tarafından çeşitli sağlık sorunlarını tedavi etmek için kullanıldığı gibi, elbette estetik görünüme dönük uygulamalarda da kullanılmaktadır. Botoks enjeksiyonla-rı, belirli kasların çalışmasını zayıflatmak veya bloke ederek engellemek amacıyla uygulanır. Böylece, yüz kırışıklıklarının geçici olarak giderilmesi ve oluşumunun engellenmesi sağlanır. Kaş arası, alın, göz kenarlarındaki kaz ayakları en yaygın uygu-lama alanlarıdır.

Dolgu Maddeleri ile Güzelliği Yakalayın

Kırışıklık, çökme ve büzüşme alanlarının düzeltilmesi amacıyla kullanılır. Vücudun temel yapıtaşı maddesi olan hyaluronik asidden oluşan dolgular, deri içine enjekte edildiğinde, çizgilerin ve kırışıklıkların belir-ginliği giderilir veya azaltılır. Dudaklarda ise dolgunluk sağlanabilir veya şekillendirme amaçlı kullanılabilir.

Yüz Mezoterapisi ile Gençliğe Adım Atın

Mezolifting ve vitamin enjeksiyonu ola-rak da bilinmekte olup yüzün genelinde ve ihtiyaca göre dekolte alanında gençleşme, sıkılaşma ve parlaklık sağlayan bir uygula-madır. Hyaluronik asit, vitamin ve amino asit içeren solisyonun yüzeysel bir enjek-siyonudur. Yaşa ve yaşam şartlarına bağlı olarak, cilt hücrelerinin temel yapı taşı olan elastin ve kolojen eksikliğinin gideril-mesinin yanı sıra cildin yeterli ölçüde nem kazanmasını da sağlar. Buna bağlı olarak, yapısal bozuklukları onarır, toparlar, sıkılaş-tırır ve daha genç görünüm kazandırır.

Genç görünüm amaçlı yaptığımız botox, dolgu ve yüz mezoterapisine ek olarak, medikal uygunluğu bulunan; oksijen des-teği sağlayıcı ozon uygulamaları ve termal ısı sağlayıcı radyofrekans uygulamaları da başarının hızlanması ve desteği için kullanılabilmektedir ve cildin doğal yönden kendi yapısal onarımıyla genç ve güzel görünümünü sağlamaktadır.

/ Kadın

Page 15: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

13

Vücudumuzun hareket etmesini sağla-yan kaslar, kemikler, eklemler ve bunları bir arada tutan bağlarda hasarlanmaya ve eklemlerde “ağrı, şişlik ve hareket kısıtlı-lığına” yol açan hastalıklara genel olarak “Romatizma/Romatizmal Hastalıklar” denilmektedir. Romatizma tek bir hastalık değildir, yaklaşık 200 adet hastalık, roma-tizmal hastalıklar başlığı altında sınıflan-maktadır. Romatizmal hastalıklar; dejene-ratif ve enflamatuar (iltihaplı) olmak üzere iki büyük gruba ayrılır. Dejeneratif gruptaki en önemli hastalık Osteoartrit (OA) olup halk arasında ‘Kireçlenme’ olarak bilinir. Romatizmal hastalıklarda ikinci büyük grup; enflamatuar (iltihaplanma ile oluşan) hastalıklardır. Bunlar arasında romatoid artrit, ankilozan spondilit ve diğer spondi-lartropatiler, çocukluk çağı artriti, gut ve diğer bağ dokusu hastalıkları (lupus, skle-roderma, dermatomiyozit, tanımlanmamış bağ dokusu hastalıkları gibi) sayılır.

Kireçlenme Nedir?

Ülkemizde yaklaşık 5 milyondan fazla kişide kireçlenme olduğu tahmin edilmek-tedir. Toplumların yaş ortalaması arttıkça

kireçlenme yaygınlaşmakta ve tedavisi giderek artan bir mali yük oluşturmakta-dır. Kireçlenme, eklem kıkırdağı yapısının bozulması, aşınması, incelmesi ve hatta kaybına neden olur. Ayrıca, eklem kıkır-dağının altındaki kemik dokusunda da değişiklikler sonucu kemikte büyümeler ve eklem kenarında çıkıntılar gelişir. Sonuçta eklemlerin normal yapısını bozarak, hare-ketlerde kısıtlanmaya ve ağrıya neden olur. Kireçlenme nedenleri arasında yaşlanma; ilerleyen yıllarda değişime uğrayan hüc-reler ve eklem biyomekaniği vardır. Risk faktörleri arasında kırığa yol açmayacak düzeydeki travmalar, raşitizm ve osteo-malazi gibi metabolik kemik hastalıkları, zeminde var olan enflamatuar eklem hastalıkları, obezite, ileri yaş ve fiziksel inaktivite(sedanter yaşam) sayılabilir. 70 yaş ve üzerinde görülme sıklığı yüksektir. Ayrıca eklemlere tekrarlayıcı ve ağır yük bindiren mesleklerde çalışanlar da özellikle risk altındadır. En sık diz, kalça, el - parmak eklemleri, ayak başparmağı ve omurgada görülür. Diz kireçlenmesi özellikle kadınlar-da sıktır ve şişmanlık ile görülme olasılığı artar.

Prof. Dr. Gülseren AKYÜZMarmara Üniversitesi Tıp Fakültesi,

Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı ve Algoloji (Ağrı Bilimi)

Bilim Dalı Öğretim Üyesi

Diz kireçlenmesi kadınlarda daha sık görülmekle birlikte şişmanlık büyük bir risk faktörüdür.

Romatizmal hastalıklar kas-iskelet sistemimizi etkileyen oldukça önemli bir hastalık grubu olarak karşımıza çıkmaktadır. Erken tanı ve tedavi ile fonksiyonel kayıpları önlemek mümkündür. Var olan risk faktörlerinin azaltılması, hasta eğitimi, koru-yucu önlemlerin öğretilmesi, tedaviye uyum önemlidir. Egzersizler, atel kullanımı, fiziksel ajanların uygulanması tedavinin başarısını artırır. Gerektiğinde cerrahi girişim de yapılmalı ve hastanın yaşam kalitesi yüksek tutulmalıdır.

Romatizma Hakkında

Bilinmeyenler

Kadın /

Page 16: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

14 15

Kireçlenmenin Belirtileri Nelerdir?

○ Yürüme, merdiven inip çıkma gibi efor gerektiren ve eklem-lere yük bindiren aktivitelerde zorlanma ve ağrı vardır.

○ Ağrı genellikle harekete başlama esnasında ya da günün ilerleyen saatlerinde yorgunluk ile artarken düzenli fiziksel aktivite ve dinlenme ile azalır.

○ Kemik çıkıntılara bağlı olarak eklem şiş ve iri görünebilir.

○ Sabahları 15 dakikayı geçmeyen eklem tutukluğu, özellikle yürümeye başlarken ilk birkaç adımda eklemlerde katılık hisse-dilir.

○ Hareket sırasında eklemden çıtırtılar duyulabilir.

○ Belirtilerin arttığı alevlenme dönemleri olabildiği gibi, uzun süren şikâyetsiz dönemler de görülebilir.

○ Kireçlenme olan ekleme komşu kaslarda zayıflama ve güç-süzlük dikkati çeker.

Kireçlenmenin Tedavisinde Amaç:

• Ağrı ve tutukluğun giderilmesi• Eklem fonksiyonlarının korunması ve

iyileştirilmesi• Kas gücünün korunması ve geliştirilmesi• Günlük yaşam aktivitelerinin rahat

yapılabilmesidir

Kireçlenme Nasıl Tedavi Edilir?

Tedavide en önemli nokta; hasta ve has-ta yakınlarının hastalık hakkında bilgilendi-rilmesi ve koruyucu önlemlerdir. Çok kilolu olmanın önlenmesi, risk faktörü olabilecek eklemleri zorlayıcı aktivitelerden ve ağır sporlardan kaçınılması şarttır. Örneğin 5 kg lık zayıflama diz üzerindeki yükü 15 - 20 kg azaltır. Parasetamol gibi basit ağrı kesici ilaçların yanı sıra antienflamatuar denilen, halk arasında antiromatizmal olarak bili-nen nonsteroid antienflamatuar ilaçlar ol-dukça sık kullanılmaktadır. Bu ilaçların ağrı kesici ve enflamasyonu giderici özellikleri daha güçlü olmakla birlikte başta sindirim sistemi ve kalp olmak üzere birçok sistemik yan etkisi bulunduğu unutulmamalıdır. Bu

nedenle bu grup ilaçlar doktor kontrolü al-tında ve belirli sürelerde alınmalı, onun dı-şında diğer tedavi seçeneklerine yönelme-lidir. Glukozamin ve kondroitin sülfat gibi ağızdan alınan kıkırdak desteği ilaçlar ve eklem içine verilen hyalüronat gibi kıkırdak enzimlerinin kullanımı tartışmalıdır. Fizik tedavide yüzeysel sıcak, derin ısı ajanları, ağrı kesici amaçlı elektrik akımı uygulama-ları, lazer gibi fizik tedavi uygulamalarının yanı sıra kas gücünü artıran, eklem hareket açıklığını koruyan egzersizler verilir. Ayrıca günde yarım saat yürüyüş kemikler, kas ve eklemler için idealdir. Kronik bir hastalık olması, ağrının devamlılığı oldukça rahat-sız edicidir. Hastalara psikolojik destek verilmesi, ağrı ile mücadelede önemlidir. Şikayetleri tüm bu tedavi yöntemleri ile

Günde yarım saat yürüyüş kemikler, kas ve eklemler için idealdir.

/ Kadın

Page 17: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

1514 15

geçmeyen hastalarda eklemlere yönelik cerrahi girişim planlanabilir, ancak özellikle hastanın yaşı, genel durumu, operasyon sonrasında rehabilitasyon programına uyumu gibi faktörlerin cerrahi başarıyı olumlu veya olumsuz etkileyeceği unutul-mamalıdır.

Romatoid Artrit Nedir ?

Romatoid artrit (RA); romatizmal has-talıklar içerisinde el ve ayak gibi küçük eklemleri simetrik tutan, yarım saat ve üzerinde sabah tutukluğu, eklemlerde iltihaplı romatizmal bulgular (eklem şişliği, ısı artımı, eklem ağrısı, fonksiyonel kayıp ve eklem deformitesi gibi) ile seyreden, sistemik sorunlara da yol açan enflamatuar bir romatizmal hastalık olup başlangıç yaşı 30-40 arasıdır. Kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha sık görülür. Birden fazla ve simetrik eklem tutulumu tipiktir. İstirahatle ağrı ve tutukluk geçmez. El ve ayaklardan sonra diz, kalça, omuz, el ve ayak bileği de tutulabilir. Boyun dışında omurga tutulu-mu nadirdir. Tedavisinde semptom giderici ilaçların yanı sıra hastalığın gidişini yavaşla-tan, hatta durdurabilen yeni ilaçlar mev-cuttur. Ancak tüm ilaç kullanımı, hekim tarafından planlanmalı ve hastanın sürekli kontrol altında tutulması gerekmektedir. Tedavide ilaçların yanı sıra özellikle fonk-siyonel kaybı ve defromiteleri önleyici rehabilitatif yöntemler (egzersizler, eklem

atelleri, başta soğuk olmak üzere bazı fizik tedavi ajanları) mutlaka tedaviye eklenme-lidir.

Ankilozan Spondilit Nedir?

Ankilozan Spondilit; omurga ve leğen kemiği eklemlerini tutan, özellikle omur-gada hareket kısıtlılığına yol açan enfla-matuar bir romatizmal hastalıktır. Genç erkeklerde kadınlara oranla beş kat daha sık görülür. Eklem ya da kemikler zamanla hastalığın enflamasyon atakları sonrasında birbirleri ile birleşip hareketlerini yitirirler. Omurga dışında kalça, diz ve ayak eklemle-rinde de olabilir. Bazen ülseratif kolit ya da Chron hastalığı gibi enflamatuar bağırsak hastalığı ile de ilişkili bulunmuştur. Sedef hastalığı da bu gruptan bir hastalıktır. Üç aydan uzun süren ve hiçbir tedaviye yanıt vermeyen bel ağrısı, yarım saatten fazla devam eden sabah tutukluğu, sabaha karşı uyandıran-istirahatle artan ağrının varlı-ğı tipiktir. Topuklar üzerine basamamak, bulanık görmek veya nefes darlığı olması dikkat edilmesi gereken belirtilerdir. İlaç-ların yanı sıra yoğun egzersiz programları, yürüyüş, yüzme gibi hafif sporlar mutlaka önerilmelidir. Hastalıkta göğüs kafesi tutu-lumu da sıktır. Bu nedenle sigara özellikle akciğer fonksiyonları açısından hastalığın gidişine ve hastanın solunum kapasitesine olumsuz etki eder.

Her eklem ağrısı romatizma değildir.

Kadın /

Page 18: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

16

Prof.Dr. Teksen ÇamlıbelKadın Hastalıkları ve

Doğum Uzmanı

Menopoza bağlı kemik erimesi kalsiyum takviyesi, jimnastik ve östrojen verilmesi ile önlenebilir.

Menopoz Son Değil

Yeni Bir BaşlangıçtırTarihin en eski çağlarından beri menopoz,

40’lı yaşlardan sonra görülmektedir. Ortalama menopoz yaşı asırlar boyunca ilginç bir şekilde 48 ile 52 yaşlar arasında yoğunlaşmıştır ve bu yaş ortalaması değişmemektedir. Menopozun 35 yaşından erken olduğu durumlara erken meno-poz adı verilir. Menopozun 55 yaşından sonra olmamasının rahim kanserini artırıcı bir etkisi olduğu düşünülmektedir. Dolayısı ile menopoza çok erken girmek kadar çok geç girmek de sağlık açısından sakıncalıdır.

Yeni doğan bebekler yumurtalıklarındaki yüz

binlerce yumurta ile doğarlar. Bu yumurtalar ergenlik çağına kadar uyuma sürecindedirler. Ergenlik çağında beyinden başlayan hormonal kamçılama ile yumurtalıklar daha da gelişir ve büyümeye başlar. Her ay bunların bir tanesi büyüyüp 2-2,5 cm. çapına kadar geldikten sonra patlar ve içindeki toplu iğne başının yarısı kadar büyüklükteki hakiki yumurtayı karın boşluğuna atar. Bu yumurta yumurtalık kanalları tarafından yakalanıp kanalın içinde sperm ile de birleşe-bilirse bir bebek oluşturur. Her ay bir yumurta yumurtlamaya çalışırken yüzlerce yumurta da onu yakalamaya çalışmakta ama yapamadığı için de tam büyüyemeden telef olmaktadır. Dolayısı ile her adetli kadın bir yumurta yumurtlarken yüzlercesini de telef vermektedir.

Bu yüz binlerce yumurta azalarak 40’lı yaş-lardan sonra belli bir sayının altına inmekte ve menopozda da tamamı tükenmektedir. Meno-pozdan sonra yumurtlama artık olmamaktadır. Yumurtaların sayısının 40’lı yaşlardan sonra azal-ması ile birlikte vücuttaki yumurtaların salgıladığı östrojen dediğimiz kadınlık hormonu miktarında da azalma görülmektedir. Menopozdan sonra da hiç yumurta kalmadığı için östrojen de çok az bir seviyeye iner. Ama östrojen menopozdan sonra da tam olarak sıfıra inmemektedir. Çünkü vücu-dun yumurtalıklar dışında da özellikle yağ do-kusundan ve böbrek üstü bezlerinden de çok az miktarda östrojen salınımı vardır ama bu miktar adet olmaya yetmez.

/ Kadın

Page 19: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

17

Menopoza giren her kadın iki yılda bir mamografi çektirmelidir.

Kişi menopoza girmeden önce 40’lı yaşlarda premenopoz (ön menopoz) diye adlandırdığımız bir dönemden geçmektedir. Bu dönemde yumur-taların sayısının azalmasından dolayı genel bir östrojen eksikliği, buna bağlı yumurtlama bozuk-lukları, adet düzensizlikleri, hafif ateş basmaları ve çocuk sahibi olmakta güçlükler izlenmektedir. Bu dönem kişiden kişiye değişmekle birlikte birkaç aydan 5-6 yıla uzayabilir. Bu dönemde hekimler kadınların adet düzensizlikleri ile adet öncesi hafif ateş basması ve ter gibi şikâyetlerle veya gebelikteki zorluklarla mücadele ederler ve adetleri düzene sokmak için yumurtlama hormo-nu adını verdiğimiz progesteronu uygularlar.

Ateş Basması Menopozda En Sık Görülen Şikâyettir

Hakiki menopoza girildikten sonra artık öst-rojen çok düşük seviyeye inmektedir. Buna bağlı olarak menopoz hastalarında ateş basması ve ter sıklıkla görülür. Bu, göğüs üzerindeki bölgede bo-yun ve yüzdeki damarların aniden genişlemesine bağlı yoğun bir sıcaklık artışı ve akabinde başla-yan terleme ile beraber olmaktadır. Ateş basması ve terin nedeni tam belli değildir. Ancak kişileri öylesine rahatsız edebilir ki kadınlar menopozda en çok bu şikâyet ile hekime başvurmaktadırlar. Bu ateş ve ter toplantıya gidip elbise giymiş bir kadını baştan aşağı ıslatarak zor durumlarda bıra-kabilir, aynı zamanda devamlı ateş ve terin soğuk algınlığı ihmalini de artırdığı bilinmektedir. Bunun dışında bu şikâyetlerin genel sağlıkla ilgili çok olumsuz bir yönü bulunmamaktadır. Fakat kişiyi psikolojik ve sosyal olarak çok rahatsız edebilir. Menopozda ateş basması ve terle birlikte uyku-suzluk, sinirsel gerginlikler, depresyon hali, ciltte kuruma ve yaşlanma belirtisi izlenir.

Menopoz, Latince ‘menses pause’ yani âdetin durması anlamındadır. Tabiat kadının belli bir yaştan sonra çocuk doğurabilme yeteneğinde olmamasını ve dinlenmesini istemiştir. Menopoz ergenlik ve doğurganlık gibi kadın vücudunun doğal bir işlemidir.

Kadın /

Page 20: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

18 1918 19

40’lı Yaşlardan Sonra Kalsiyum Takviyesi Şart

Son 15-20 yılda menopoz sonrası dö-nemde kadınlarda kemik erimesi, kalp ve damar hastalıklarındaki artış da anlaşılmış ve bu konu ile ilgili yoğun araştırmalar yapılmıştır. Görünen o ki östrojen eksikliği kemiklerde zayıflamalara ve osteoporoz dediğimiz kemik erimesine yol açmakta-dır. Kadınlar 30’lu yaşlardan sonra kemik kaybına uğramakta ve bu kemik kaybı 40’lı yaşlardan sonra artmakta ve menopozdan sonra da had safhaya ulaşmaktadır. Bunu önlemek için 40’lı yaşlardan sonra kişilere kalsiyum takviyesi yapmak uygun olur. Kalsiyumun, kalsiyum tablet olarak alın-ması uygundur. Çünkü kalsiyum içeren süt ve sütlü gıdaların 40’lı yaşlarda kolesterolü yükselterek damar sertliği ihtimalini artır-

ması mümkündür. Kemik erimesi genellikle kalçalarda ve bel kemiğinde olmaktadır. Bel kemiğindeki erime bel kırıklıklarına, kişinin yıllar içinde boyunun kısalmasına ve kamburunun çıkmasına yol açabilir. Kalçadaki kırık ise kişiyi yatağa bağlamakta, büyük ameliyatlara neden olmakta ve ileri yaşlarda kişinin hareketinin azalmasından dolayı zatürreye, idrar yolu iltihaplarına ve hatta ölümüne neden olabilmektedir. ABD’de kalça kırıklarına bağlı ölüm oranı yaklaşık % 15’lerdedir. Bu önemli hastalık kalsiyum takviyesi, jimnastik ve östrojen verilmesi ile önlenebilmektedir.

Menopoz sonrası önemli rahatsızlıklar-dan bir tanesi de kalp ve damar hastalıkla-rıdır. Kadınlarda kalp ve damar hastalıkları menopoz öncesi az görülür. Erkeklerde ise kadınlara oranla her yaşta enfarktüs, beyin

Menopoza erken girmek kadar geç girmek de sağlık açısından sakıncalıdır.

/ Kadın

Page 21: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

18 1918 19

kanaması, gibi şikâyetlere daha sık rastlan-maktadır. Buna da östrojenin erkeklerde az olmasının yol açtığı, kadınlarda bu konuda bir koruyuculuk gösterdiği bilinmektedir. Menopozdan sonra ise kadınlarda da östrojen çok azaldığı için kalp ve damar hastalıkları erkeklerin oranlarına doğru tırmanışa geçer ve bu durum kadınlar-da menopoz sonrası bir numaralı ölüm sebebinin olmasına yol açar. Östrojenin bu konuda koruyucu bir özelliği olduğu düşü-nülmektedir. Menopozda hormon almayan kişilerde ileriki yıllarda vajinanın kuruması, kaşıntılar, östrojen ihtiyacı olan mesanenin de östrojensiz kalmasından dolayı idrarda sıklık, yanma, sızı, tam boşalamama, idrar kaçırma gibi şikâyetler izlenebilmektedir. Östrojen bu konularda bire bir en başarılı tedavidir.

Alzheimer hastalığı veya erken bunama

diye adlandırdığımız durumun da kadın-larda erkeklere oranla daha sık görüldüğü ve bunun menopozdan sonraki östrojen eksikliği ile bağlantısı olabileceği düşünül-müştür. Yapılan bazı çalışmalarda östroje-nin Alzheimer hastalığının önlenmesinde ve tedavisinde yeri olduğu görülmüştür.

Menopoz sonrası cinsel fonksiyon bozuklukları ise genellikle kadınların me-nopoza girdikleri için kendi özgüvenlerini yitirmeleri buna bağlı olarak bazen girdik-leri bir depresyonun sonucudur. Menopoz cinsel fonksiyonda bir sorun yaratmaz. Ne var ki çok uzun yıllar östrojensiz kalma-ya bağlı olarak vajinada bir kuruma ve incelme görülürse cinsel ilişki rahatsızlık vermektedir. Bu da östrojen kremi veya başka kremlerle çözülebilir.

Menopoz Bir Hastalık Değildir

Öncelikle kadına bu durumun doğal bir süreç olduğu, herkesin bunu yaşayacağı, menopozun bir yaşlanma belirtisi olmadı-

ğı, menopoz-dan sonra yaşana-cak çok uzun ve mutlu yılların ol-duğu ve olacağı söylenmelidir. Kişi kendisini menopozda “hasta” olarak görmemeli, çevresinde kendisini bu şekilde değerlendirmeme-lidir. Kadının kocasının veya yakın çevresinin kendisine bu konuda vereceği destek çok önemlidir. Menopoz bir östrojen eksikliği olduğu için östojen verilmesinin pek çok sorunu çözdüğü-nü bilmekteyiz. Östrojen tedavisi ateş basması ve teri önlemekte, kemik erimesini durdurmakta, kalp ve damar hastalık-larına karşı tartışmalı da olsa faydalar sağlamakta ve vajinal incelmeyi önlemektedir. Kalsiyu-mun eklenmesi kemik erimesine daha da faydalı olmaktadır.

Dolayısı ile menopoz sonrasının ideal tedavisi östrojen ve rahmi olan kişilerde östrojenin rahimde yapabileceği kalın-laşmanın önlenmesi için de yumurtlama hormonu dediğimiz progesteron verilmesi-dir. Bu klasik tedavi yakın zamanlara kadar menopoz için ideal tedavi olarak kabul edilirdi. Son 3-4 yılda ortaya çıkan bazı çalışmalarda ise östrojenin yumurtlama hormonu ile birlikte 5 yıldan çok verilmesi durumunda meme kanseri miktarını binde 30’dan binde 40’çıkardığı, yine beyin kana-ması ihtimalini bir miktar artırdığı, kalp ve

Kadın /

Page 22: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

20

damar hastalığına çok etkisi olmayabile-ceği, bacaklarda pıhtılaşma ve bu pıhtı-nın akciğere kaçması diye adlandırabil-diğimiz akciğer embolü riskini nispeten artırabildiğini gösteren çalışmalar ortaya çıkmıştır. İyi değerlendirilen kadınlara hormon tedavisi 5 yıl verilebilir.

Bu yeni bilgiler ışığında şu an meno-poza yeni girmiş kadınların hekimlere başvurmaları durumunda kendi şikâyet-leri ile ilgili olarak detaylı bilgi alınmalı ve östrojen dışı alternatif tedaviler de düşünülmelidir. Bu tedavilerin başında hormonal olmayan ama yine de kemik erimesi, ateş basmalarına faydalı olan di-ğer değişik ilaçlar gelmektedir. Kalsiyum mutlaka verilmeli, jimnastik önerilmeli, kolesterol yapıcı olmayan protein ağırlıklı maddeler düşünülmelidir. Şikâyetlerin hiç geçmediği durumlarda ise yine östro-jen tedavisinin yararları ve riskleri kadın-lara anlatılarak bu uygulanabilir. Meno-poza giren kadınların yıllık kadın-doğum kontrolleri yapılmalı, pap smear, vajinal ultrasonla rahim ve yumurtalıklar izlen-meli, iki yılda bir mamografi çekilmeli ve kalın bağırsak kanseri için de belli aralıklarda dışkıda, gizli kan tahlili ve kolonoskopi yapılmalıdır. 50 yaşındaki bütün kadınlarda genelde düşük doz aspirin verilerek damar sertliğinin etkisi azaltılmalıdır.

Menopoz, kadının ömrünün yaklaşık 3/1’ini kapsayan çok özel olabilecek yılların başlangıcı diye kabul edilmelidir. Bu yıllarda kadın çocukları varsa onları büyütüp yetiştirmiş ve sorumlulukları nispeten üzerinden atmış bir insan ola-rak kendisine, çevresine, kariyerine daha çok bağlanabilir ve menopoz sonrası yılları tıbbi tedavinin de yardımı ile çok güzel geçirebilir.

/ Kadın

Page 23: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül
Page 24: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

22

Prof. Dr. Ali Serdar FakKardiyolog

Kalp sağlığınızı korumak için düzenli beslenme ve sporu hayatınızın bir parçası haline getirin.

Ritim Bozukluğu

Kâbusunuz OlmasınÇarpıntı şikâyeti ile doktora gidildiğinde çoğu zaman aritmi, bilinen adıyla ritim bozukluğu teşhisi konur. Birçok kişi “Benim kalbimde aritmi var…” diye söze başlar. Peki, nedir bu aritmi? Aritmiden kimler korkmalı? Aritmi ne zaman ve nasıl tedavi edilmeli?

Latince kökenden gelen “a-ritmi”; ritmin olmaması veya ritim bozukluğu anlamını taşır. Çok farklı aritmi çeşitle-ri vardır; bunların birçoğu önemsizdir, ancak bazı aritmiler yaşamsal önem taşır, hatta bazıları ani ölüme sebep olabilir. Bu nedenle “aritmi” nin önemi ve aritmi te-davisi “hangi aritmi”, “kimde” veya “hangi hastada aritmi” sorularının yanıtına göre değişir.

Kalp Atım Düzeninin Bozulması: Aritmi

Aritmi kalpte onlarca farklı çeşitte ola-bilen ritim bozukluklarına verilen genel bir addır. Her kalp kasılması öncesi kalp kasını uyaran elektrik akımının oluşması veya kalp kasındaki yayılması sırasında ortaya çıkan anlık bozukluklar “aritmileri” oluşturur. Elektrik uyarısının ortaya çıkış şekline, kalp dokusuna yayılma özellik-lerine ve o sıradaki kalp hızına göre çok çeşitli aritmi tipleri vardır. Bunların kesin ayrımı ancak elektrokardiyografi (EKG) ile yapılabilir.

Kalbimiz yaşam için gerekli besin mad-delerini ve oksijeni organlarımıza ulaştıra-bilmek için kasılıp gevşeyerek vücudumu-za kan pompalar. Kalp kasının bir pompa gibi ritmik bir halde kasılıp gevşemesi için her defasında elektrik ile uyarılması gere-kir. Bu elektriğin üretimini ve kalp kasına

yayılmasını sağlayan özelleşmiş hücreler grubu vardır. Kalbin sağ kulakçığında “sinüs düğümü” adını verdiğimiz hücre grubu tarafından her kasılma (nabız) öncesi elektrik oluşturulur ve yine özel ileti hücreleriyle tüm kalp kasına uygun şekilde yayılır. Kalbin kasılma hızı ve düze-ni normalde sinüs düğümünün kontrolü altındadır.

Sağlıklı kişilerde dinlenme sırasındaki ortalama kalp hızı 60 – 100 / dk. arasın-dadır. Uykuda kalp hızımız 50 / dk.’nın da altına inebilir.

Aritmiler, kalbin herhangi bir yerinde sıra dışı bir elektrik uyarısının ortaya çıkması veya normal elektrik uyarısının kalbe uygun şekilde iletilememesi sonucu gelişir. Bu durumda kalbimiz bazen gere-ğinden hızlı, bazen de gereğinden yavaş çalışabilir. Aritminin şekline, süresine ve o sıradaki kalp hızına göre hastada çok çeşitli ve farklı yakınmalar olabilir.

/ Erkek

Page 25: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

23

Sağlıklı kişilerde dinlenme sırasındaki ortalama kalp hızı dakikada 60 – 100 arasındadır.

Aritmi Sağlıklı Kişilerde de Görülebilir

EKG ile saptadığımız (hastanın şikâyet hissedebileceği veya farkında olmayabile-ceği) en sık ritim bozuklukları:

Ekstrasistol: Kalbimizin aniden ve çok kısa bir süre için bir veya birkaç atım fazladan kasılması olarak tanımlanabilir. Kişiler bu hali çoğunlukla “kalpte tekle-me”, veya “kalpte duraklama ve ardından gelen kuvvetli bir atım” olarak ifade eder-ler. Ekstrasistol sağlıklı kişilerde de görüle-bilir. Heyecan, stres, kafeinli gıdalar ve fazla alkol tüketimi, sigara vb. maddeler ekstrasistol sıklığını artırır. Kalp hastalığı veya kalp hastalığı risk faktörleri olmayan kişilerde ekstrasistol varlığında genelde ayrıntılı bir araştırma önermeyiz.

Taşikardi: Kalp hızının normalden / beklenenden fazla (100 / dk’nın üzerinde) olmasıdır. Ancak stres hallerinde veya efor-egzersiz sırasında kalp hızındaki artış normaldir. Fazla miktarda kafeinli içecek tüketilmesi de kalp atışlarında hızlanma-ya neden olabilir. Çok çeşitli taşikardiler vardır; taşikardinin tipi ancak EKG ile anlaşılabilir.

Atriyal fibrilasyon: Sinüs düğümünün devre dışı olduğu, hızlı ve kaotik uyarılara bağlı olduğu bir aritmidir. Kalp (nabız) ritmi tamamen düzensizdir, hızlı veya yavaş olabilir. Bu ritim bozukluğu bazen geçici ataklar halindedir; bazen de kalıcı

olarak yaşam boyu devam edebilir. Atriyal fibrilasyon genellikle yüksek tansiyon, kalp krizi ve kalp yetersizliği hastaların-da ve kronik akciğer hastalığı (KOAH ve amfizem) olanlarda görülür. Yaşla birlikte atriyal fibrilasyon riski artar. 75 yaş üze-rindeki kişilerin farkında olsun veya olma-sınlar- % 8’inde atriyal fibrilasyon vardır. Atriyal fibrilasyon felç nedenidir; aritmi sırasında kalp içinde kan pıhtıcıkları olu-şur ve bu pıhtıcıklar dolaşıma katıldığında beyin damarlarını tıkayıp felce neden olurlar. Bu nedenle atriyal fibrilasyonu olan hastalara çoğunlukla kanın pıhtılaş-masını azaltan ilaç almalarını öneririz.

Ventriküler taşikardi ve ventriküler fibrilasyon: Çoğu zaman ölüme sebep olan ritim bozukluklarıdır. Çoğunlukla kalp krizi geçirmiş kişilerde, damar sertliği olanlarda ve kalp yetersizliği hastaların-da görülür. Bazen sağlıklı genç kişilerde ailesel yatkınlığa bağlı olarak da görülür. Genç, sporcu ölümlerinde en sık görülen nedenler arasındadır.

Blok: Elektrik uyarısının kalp içinde yayılırken engellerle karşılaşmasına ve kalp kasının gereken şekilde veya sayıda uyarılamaması haline “blok” adı veririz. Çok çeşitli blok türleri vardır. Bazı blok çeşitlerinde kalp hızı çok yavaşlar ve hatta kalpte duraklamalar ortaya çıkar. Bu tip bloklar baş dönmesi, fenalık hissi ve bayıl-maya neden olabilir. Çoğunlukla kalp pili takılmasıyla tedavi edilir.

Aritmi Belirtilerini Önemseyin

Aritmiler sıklıkla “çarpıntı” olarak adlan-dırdığımız şikâyetlere sebep olur. Bunun dışında ani dengesizlik ve baş dönmesi, bayılma (bilinç kaybı), halsizlik-çabuk yorulma ve nefes darlığı gibi yakınmalar da görülebilir.

Erkek /

Page 26: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

24 2524 25

Çarpıntı: Çarpıntı kişinin kalp atışlarının farkında olması ve bu durumdan rahatsızlık hissetmesi halidir. Kalbin hızlı, yavaş veya kuvvetli attığı durumlarda çar-pıntı hissedilebilir. Spor yaparken, efor sırasında veya stres hallerinde de kalp atışlarımız hızlanabilir, bu gibi durumlarda çarpıntı çoğu zaman hastalık işareti değildir.

Ani dengesizlik ve baş dönmesi: Aniden ve kısa süreli olan baş dönmesi, dengesizlik ve sendeleme çoğu zaman önemli aritmilerin işaretidir. Kalbin etkin bir şekilde kasılamadığı çok hızlı ritimlerde (taşikardi) veya tam tersi çok yavaşladığı (kalp bloğu) hallerinde beyne giden kan miktarı azalınca olur.

Bayılma (bilinç kaybı): Kan dolaşımında geçici aksa-malara neden olan çok hızlı (taşikardi) veya çok yavaş ritimler (bradikardi veya blok) bayılmaya neden olur. Senkop olarak adlandırdığımız bu tablo geçici ve kısa süreli bilinç kaybı ve düşmeye neden olur. Kısa sürede hasta kendisine gelir; ancak senkop çoğu zaman önemli ritim bozukluğuna işaret eder ve tekrarlayıcı bir hastalıktır.

Halsizlik-çabuk yorulma veya nefes darlığı: Çoğu zaman kalbin gereksiz yere hızlı ve düzensiz çalıştığı aritmilerde veya kalbin yavaşladığı ritim bozukluk-larında görülür. En sık olarak ileri yaştaki kişilerde atriyal fibrilasyon adını verdiğimiz “taşikardi”nin veya kalp bloklarının işaretidir.

Ancak unutulmamalıdır ki, bu şikâyetler her zaman aritmiye bağlı değil, başka nedenlerle de olabilir. Bu şikâyetlerle aritmi arasındaki ilişki ancak doktor muayenesi ve EKG başta olmak üzere tıbbi tetkiklerle anlaşılabilir. Diğer yandan çarpıntı veya diğer yakınmaların şid-detiyle aritminin çeşidi ve özellikle önemi arasında her zaman ilişki bulunmayabilir. Örneğin ani ölüme sebep olan bazı aritmiler ne yazık ki öncesinde hiç belirti vermezken, tıbbi olarak çok da önemsemediğimiz bazı aritmiler hastada sürekli ve sık çarpıntı hissine neden olabilir. Bu nedenle aritmi konusundaki en doğru değerlendirme hastanın ayrıntılı olarak muayene edilmesi, EKG, Holter tetkiki ve aile öyküsü dâhil birçok tıbbi özelliğin göz önüne alınmasıyla mümkündür.

Aile Öykünüzü Doktorunuzla Paylaşın

Şikâyetleriniz: Çarpıntı, baş dönmesi, fenalık hissi ve bayılma gibi şikâyetleri-nizin ne zamandan bu yana olduğu, ne sıklıkla olduğu, ne kadar süre devam ettiği gibi özelliklerin her birisi farklı aritmilere işaret edebilir. Birkaç saniye süren, anlık çarpıntılar genellikle önemli bir aritmi işareti değildir. Dakikalar, saatler süren çarpıntı atakları özellikle beraberinde baş dönmesi, fenalık hissi veya nefes darlığı

da varsa daha çok önemsenmesi gereken işaretlerdir.

Kalp sağlığınız: Daha önce kalp krizi ge-çirip geçirmediğiniz veya kalp krizi (koro-ner arter hastalığı) için riskinizin bulunup bulunmadığı, hipertansiyonunuzun veya kalp yetersizliğinizin olup olmadığı çok önemli özelliklerdir. Yukarıdaki hastalıkları veya kalp riskleri bulunan kişilerde hayati aritmi riski daha fazladır.

Ritim bozukluklarında çarpıntının yanı sıra ani dengesizlik ve baş dönmesi, bayılma (bilinç kaybı), halsizlik-çabuk yorulma ve nefes darlığı gibi yakınmalar da görülebilir.

/ Erkek

Page 27: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

24 2524 25

Aile öykünüz: Bazı aritmiler ailesel özellik gösterir, genelde daha önemlidir ve te-davi gerektirir. Bu aritmiler özellikle genç erişkinlerde ani ölüme sebep olabilir. Sağlıklı gençlerde veya sporculardaki ani ölümlerin büyük bir bölümü bu aritmilere bağlıdır. Ailede genç yaşta veya aniden ölenler ile bayılma öyküsü varsa, aritmi konusunda daha ayrıntılı tetkikler yapmak gerekir.

Erken Muayene Hayat Kurtarır

Aritmiye bağlı şikâyetlerle başvuran hastada ilk yapılması gereken kişide kalp hastalığı veya kalp hastalığı riskinin bulunup bulunmadığının araştırılmasıdır. Öncelikle ayrıntılı bir tıbbi sorgulama, muayene, EKG ve ekokardiyografi (EKO) çekilmesi gerekir. Ekokardiyografi ile kalp büyümesi, kalp krizi ve kalp kası hasta-lıklarının varlığı anlaşılır. Kalp krizi geçir-diği saptanan, kalp büyümesi veya kalp yetersizliği olan kişilerde aritmi için daha ileri tetkikler yapmak gerekir çünkü bu kişilerde aritmiler hayati önem taşıyabilir.

Aritmiler çoğu zaman ataklar halinde olduğundan muayene sırasındaki EKG’de aritminin “yakalanması” her zaman müm-kün olmaz. Çarpıntı, fenalık hissi veya ba-yılma şikâyetleri ile aritmi arasında ilişki olup olmadığını araştırmak ve aritminin çeşidini saptamak için 24 saat veya daha uzun süreli EKG kaydı yapılır. Bu tetkike “Holter EKG” adı verilir; bu kayıt sırasında kişi günlük hayatına ve işine rahatlıkla devam eder, kişinin kalp ritmi uyku süresi dâhil kesintisiz kayda alınır. Bunun dışında

birkaç hafta hatta bir yıl kadar süreyle gerektiğinde EKG kaydı yapan cihazlar da mevcuttur.

Bazı çarpıntı ataklarının kesin tanısı için “elektrofizyoloji çalışması (EPS, EFS)” ya-pılır. Bu tetkikte kasık toplardamarından kateter ile kalp içine ilerlenir; kalp içinden EKG çekilir ve elektrik uyarıları verilerek “aritmi”nin tetiklenmesi sağlanır. Böylece aritminin kalbin neresinden kaynaklandığı da belirlenebilir.

Aritmi Tedavisi Çok Çeşitlidir

Aritmilerin onlarca farklı çeşidi oldu-ğundan tedavileri de çok çeşitlidir. Yani aritmi tedavisi için tek bir reçete yoktur. “Aritmi” şikâyetleri ile başvuran bir hasta-da tıbbi tedavi gerekmezken benzer başka bir hastada ise çok ayrıntılı bir değerlen-dirme yapılması ve ani ölüme karşı önlem alınması gerekebilir.

Çarpıntı yakınması ile doktora başvu-ranlarda çoğu zaman “ekstrasistol” söz konusudur. Eğer kişide yukarıda sayılan kalp hastalıkları yoksa ekstrasistol için çoğu zaman tedavi gerekmez. Ekstrasis-toller çoğu zaman stresle, fazla kafein veya nikotin alımıyla ilişkilidir. Kişiye bu konuda bilgi ve güvence verilmesi, önemli bir risk altında olmadığının anlaşılması bile bazen kişiyi rahatlatmaya yeterlidir. Ekstrasistollere bağlı yoğun şikâyetler var-sa kısa süreli ilaç kullanımı yararlı olabilir.

Bazı taşikardilerde çarpıntı atağı sırasın-da atağı sonlandırıcı ilaçlar kullanılabilir, ayrıca atakların gelmesini önleyen ilaç te-davisi de mümkündür. Sık gelen ve şiddet-li ataklar için EFÇ tetkiki sırasında çarpıntı odağı saptanır ve mümkünse “ablasyon” (yakma) tedavisi uygulanabilir.

Bazı aritmilerde (atriyal fibrilasyon) kalp içinde oluşan ve beyne giderek felce se-bep olan pıhtıları önlemek için kan sulan-dırıcı tedavi uygulanması gerekir. Böylece “sağlıklı görünen” birçok kişinin aniden felç geçirip yatalak kalması önlenmiş olur.

Söz konusu aritmi kalp duraklaması

Erkek /

Page 28: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

26

•Kalp sağlığınıza dikkat edin: Düzenli egzersiz kalbinizin performansını artıracağı için spora önem verin. Kafein ve alkol tüketiminizi azaltın, sigara kullanmayın, stresten uzak durun. Sağlıklı kalplerde her türlü aritmi daha az olur. Ekstrasistol dâhil aritmi riskini azaltır

•Hipertansiyonunuz varsa tedavi olun: Uygun şekilde tedavi edilmemiş hipertansiyon kalp büyümesine ve aritmiye neden olur, felç riskini artırır. Kan basıncınızın bünyenize uygun ilaçlarla kontrol altında kalması için takiplerinizi aksatmayın.

•Kalp krizi sonrası kontrolleri ihmal etmeyin: Kalp krizi sonrasında aritmi riski atar; aritmi yıllar sonra bile ortaya çıkabilir. Bu nedenle kalp krizi sonrası –şikâyetiniz olmasa bile aralıklarla kontrol olun. Diğer yandan kalp krizinden koruyacak önlemleri zamanında alırsanız yıllar sonra gelişecek aritmileri de önlemiş olursunuz.

•Ailenizde aritmi, ani-erken ölüm varsa doktorunuzla paylaşın: Ailede ani ve erken ölümler, bayılma atakları olanlar varsa, ailesel hayati aritmi mevcut olabilir. Koruyucu önlem alınması için doktorunuzu bilgilendirin.

Aritmisiz bir hayat için dikkat etmeniz gerekenler:

veya blok ise kalp pili takılması gerekebi-lir. Böylece kalbin durakladığı anlarda kalp pili devreye girerek bayılma ataklarını ve halsizliği önlemiş olur.

Hayatı tehdit eden aritmilerde vücuda “elektroşok cihazı” takılması gerekir. Daha çok ailesel özellik gösteren bu hastalıklar-da aritmi atağı geldiğinde cihaz otomatik olarak şok tedavisi uygular ve ani ölümü engeller.

Doğru Bilginin

Kaynağı

Doğru Bilginin

KaynağıKonsept; doğru, bilimsel,

kalıcı ve güncel bilgilerin

kaynağı olarak hayatınızda…

Sadece doğru bilgilerle…

www.konseptdergisi.com.tr

/ Erkek

Page 29: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Doğru Bilginin

Kaynağı

Doğru Bilginin

KaynağıKonsept; doğru, bilimsel,

kalıcı ve güncel bilgilerin

kaynağı olarak hayatınızda…

Sadece doğru bilgilerle…

www.konseptdergisi.com.tr

Page 30: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

28

Prof. Dr. Ender PehlivanoğluÇocuk Sindirim Karaciğer ve Beslenme Hastalıkları Uzmanı

Kabızlık sadece genetik bir sorun değildir, bilinçli bakım ve beslenme ile önlenebilir!

Kabızlık Kader Değil

Anne karnında pasif olarak yani sadece anneden hazır aldığı besinlerle beslenen fetus (bebeğin doğumdan önceki hali) doğumdan sonra aktif beslenmeye geçer, besin maddelerini sindirir ve bağırsakları çalışarak dışkılamayı öğrenir. Bu yetenek çoğu zaman başarılı bir emzirme ve eğitim dönemi sonucunda kazanılır.

Çocuk hekimlerine başvuran hastala-rın %10-25’inde kabızlık (konstipasyon) yakınması mevcuttur. Kabızlık dışkının zor ve sert yapılmasıdır. Enkoprezis ise dışkının istemsiz olarak kaçırılmasıdır.

Yenidoğan bebekler genellikle yaşamın ilk 1 ya da 2 günü içinde mekonyum adı verilen koyu renkli ve yapışkan bir dışkı çı-kartırlar. Birinci haftadan sonra ise hemen her beslenme sonrası bebeğin dışkılaması normaldir. Bebek 16 haftalık olduğunda dışkı sayısı günde 2 defaya düşer. Çocuk 4 yaşına geldiğinde ortalama dışkılama günde 1-2 kez gerçekleşir. Prematür adı verilen erken doğan bebeklerde sindirim (gastrointestinal) sisteminin hayata uyum sağlaması daha yavaş olabilir.

Kabız çocukların %50’sinde dışkılama sorunları yaşamın ilk 6 ayı içinde başlar. Genetik yatkınlık konstipasyon gelişimin-de rol oynar, anne veya babada kabızlık

bulunması durumunda çocukta da olma ihtimali artar. Ancak bu alınyazısı değil önlenebilir bir durumdur.

Kabız bebek ve çocukların çoğunluğun-da organik bir hastalık bulunamaz. Sorun beslenme bozukluğu veya eğitim yetersizli-ğinden kaynaklanabilir. Genellikle “fonksi-yonel konstipasyon” olarak isimlendirilen dışkılama bozukluğu giderek kronikleşir ve kişinin yaşam konforu ve sağlığını etkiler.

Kabızlık önemli sağlık sorunlarının belirti-si olabilir.

Doğumdan sonra bebeğin ilk dışkısının

Hemen her yaşta insanın önemli bir sorunu olan dışkılama bozukluğu yaşamın ilk aylarında sık görülen bir durumdur. Beslenme bozuklukları, hastalıklar, ilaç kullanımı ve psikolojik sorunlara bağlı oluşabilse de bir hasta-lık değil belirtidir.

/ Çocuk

Page 31: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

29

Anne sütünün yetersiz verilmesi ve mamaya erken başlanması kabızlığın en büyük nedenlerinden biridir.

(mekonyum) geç çıkartılması ve kabızlık ile kendini belli eden bir başka durum oldukça nadir görülen Hirschprung Hastalığıdır. Bu hastalıkta rektum adı verilen kalın bağırsağın son kısmı ve diğer bölümlerinde sinir hücreleri bulunmaz. Sonuç olarak kalın bağırsakta dar bir bö-lüm mevcuttur. Bu darlık dışkının geçişine engel olarak kabızlığa yol açabilir. Teşhisi endoskopik yöntemle ve alınan bağırsak parçalarının (biopsi) incelenmesi saye-sinde olasıdır. Yenidoğan bebeğin tiroid gibi iç salgı bezlerinin normal çalışmaması durumunda (hipotiroidi) kabızlık oluşur. Bazı doğumsal metabolizma hastalıkları ve anatomik sorunları olan bebeklerde de dışkılama sorunları görülebilir. Beyin ve zekâyı etkileyen hastalıkların ve genetik bozuklukların da kabızlığa yol açabileceği hatırlanmalıdır.

Lifli Gıda Tüketimi Şart

Tüm bu hastalıkların yanı sıra günlük hayatta en sık rastlanan kabızlık nedenleri anne sütünün yetersiz verilmesi ve erken olarak mama ve inek sütü ile beslenmeye geçiştir. Yenidoğanın 4-6 aylık oluncaya dek sadece anne sütü ile beslenmesi sayesinde bağırsaklar yaşama uyum sağlar ve normal hareket etme düzenine kalıcı bir şekilde kavuşabilir. Ek besinlere ancak bu dönemin sonrasında belirli bir düzene göre başlanır. Kabız bebek ve çocukların birçoğu yeterli yemek yedikleri halde bazıları lifli maddelerden (meyve ve sebze) fakir beslenirler. Bu durumda dışkı sertleşir ve bebek dışkılarken ağrı ve zorluğu tadar. Acı deneyimin ardından kişi dışkı tutmaya başlar. Sonuçta çocuk daha sert, daha kalın ve nadiren kanlı dışkıla-

Page 32: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

30

Kabız çocukların %50’sinde dışkılama sorunları yaşamın ilk 6 ayı içinde başlar.

maya başlar. Bu kısır döngüden çıkamayan bebeğin iştahı etkilenir, huzursuzluğu artar. Anüs üzerindeki kalın bağırsak bölgesinde çıkartılamadığı için bekleyen dışkı kitlesi giderek yeni birikimler sonucu büyür ve kalın bağırsak bu kitleyi içine alacak şekilde genişler ve deforme olur. Bağırsak içinde gerilmeye duyarlı alıcılar artık biriken dışkı kitlesini algılama görevlerini yapamazlar. İnatçı ve devamlı kabızlık çoğu zaman en-koprezise (dışkı kaçırma) yol açar. Enkop-rezis genellikle 3 yaşından sonra başlar. En sık 7 yaşında ve erkek çocuklarda görülür. Anne ve babalar bu çocukların bağırsak kontrolünü yapamadıklarını bilmeli ve dışkının istemsiz kaçırıldığı enkopreziste çocukların cezalandırılma yöntemi benim-senmemelidir.

En Etkili Tedavi: Anne Sütü

Kabızlık ve Enkoprezis Pediatrik Gastro-enteroloji ( Çocuk Sindirim, Karaciğer ve Beslenme Hastalıkları) Biliminin en önemli konularından biridir. Tanı için ilgili uzman-ların çeşitli kan, idrar, dışkı incelemeleri yapmaları gerekir. Anüs ve kalın bağırsağın yapı ve hareketlerinin çeşitli yöntemlerle (basınç ve hareket çalışmaları, endoskopi, biopsi) araştırılmaları koşuldur.

Kabızlık tedavisi ilgili uzman ve ailenin yoğun çabası ile başarılabilir. Nedeni doğru olarak saptadıktan sonra bebek ve çocu-ğun beslenme yöntemi değerlendirilir. Çok küçük bebeklerin beslenmesinde anne sütüne ağırlık verilirken yaşla birlikte lifli maddeler (meyve ve sebzeler) öne geçer. Bazı bebeklerde pirinç ve muz bağırsak hareketlerini yavaşlatabilir. Basit önlemler-le iyileştirilemeyen hastalarda ilaç tedavisi gerekli olur. Bu amaçla laksatif adı verilen dışkıyı yumuşatan ve bağırsak hareketle-rini aktifleştiren maddeler kullanılır. Doğal olarak tüm bu ilaçların idealde Çocuk Gastroenteroloji Uzmanının denetiminde kullanılması gereklidir. Hekim önerilerine göre yapılmayan laksatif tedavisi istenme-yen yan etkilere de yol açabilmektedir

Kabızlık “Kader” Değildir

Anne ve babaların hatırlamaları gereken en önemli nokta kabızlığın kendilerinden çocuklarına geçen bir sorun olmadığıdır. Bilinçli bakım ve beslenme ile konstipas-yon düzeltilebilir. Aslında gerek önleme gerek ise tedavide sihirli tek bir ilaç vardır: Anne sütü! Çözüme kavuşturulmayan ve uzayan kabızlık bir yaşam boyu kişinin sağlık ve mutluluğunu etkileyen sürekli bir probleme dönüşür.

/ Çocuk

Page 33: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Prof. Dr. Yonca TabakÇocuk Sağlığı Hastalıkları ve

Alerji Uzmanı

Alerjik nezle ve alerjik astım bronşit tedavisinde ana hedef hastanın çevresindeki ev tozu akar miktarını en aza indirmektir.

Ülkemizde her 5 çocuktan birisi alerjik olup her 10 çocuk-tan ve 4 erişkinden birisi astım tanısı ile tedavi almaktadır. Astım çocuklarda yüzde 90 alerjik kökenli olup, bazen aler-jik bronşit olarak da adlandırılmaktadır.

Çocuklar Tehdit Altında!

Ev Tozu ve Küf Alerjisi

Ergenlik öncesi çocuklarda ev tozu aler-jisinden sonra en sık küf alerjisi görülür. Ergenlikten sonra tabloya polen alerjisi de eklenir. Bütün alerjik hastalıklarda oldu-ğu gibi alerjik astım ya da alerjik nezlede ilk tedavi alerjik olunan maddeden uzak durmaktır.

Ev tozu akarları çevremizde gözle gö-remeyeceğimiz büyüklükte yaşamlarını sürdüren böcek ailesinden canlılardır. Ev tozu akarları insanların deri döküntüleri ile beslenirler. Bu yüzden en fazla insanların yaşadığı kapalı alanlarda varlık gösterirler. Ev tozu akarlarının vücut parçacıkları ve dışkıları ile ortama saldıkları proteinler insanlarda en çok alerji yapan maddelerdir. Akarlar sıcak ve nemli ortamı severler. Bu

yüzden evler, özellikle yatak odaları aynı zamanda bol deri döküntüsü; yani besin içerdiği için akarların en fazla barındığı alanlardır.

Ev tozu akarları alerjik astım bronşite yol açabildiği gibi alerjik nezleye de neden olabilmekte; çoğu zaman solunum sistemi bir bütün halinde tutularak alerjik astım ve alerjik nezle bir arada görülmektedir. Alerjik nezle ve alerjik astım bronşit tedavi-sinde ana hedef hastanın çevresindeki ev tozu akar miktarını en aza indirmektir. Bu yönde ev içinde alınması gereken bir dizi önlem vardır. Bu önlemlerin içinde en önemlisi evden halıların kaldırılmasıdır. Dokuma halılar, ister elde ister fabrikada dokunmuş olsun, ister sentetik isterse yün

Page 34: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

32

olsun, ev tozu akarları için önemli bir ya-şam alanı oluşturmaktadır. Akarlar bakteri değildir. O nedenle anti-bakteriyel halılar ev tozu akarından korumaz. Halının anti-a-lerjik olarak tanıtılması da doğru değildir, çünkü halının yapıldığı malzeme değil, halı-nın akarlar için barınma alanı olarak varlığı sorun teşkil etmektedir.

Ev tozu akar parçacıkları ağır olduğundan uzun süre havada asılı kalamazlar. Yerde yürürken havalanır, yürüyen kişinin solu-num sistemine ulaşır ve sonra hızla yere geri çökerler. Bu nedenle bu parçacıkların uzaklaştırılmasında hava temizleyiciler fayda sağlamaz. Halıları yerde dururken elektrik süpürgesiyle yıkamak alerjenin uzaklaştırılmasına fayda sağlamadığı gibi bir de halıyı nemlendirerek akarların daha fazla yaşamasına neden olur. Buharlı temizlik robotları yüksek ısıyla akarları öldürür; ancak dışkı parçacıklarını uzaklaş-tırmada yetersiz kalabilir. Bu anlamda ev temizliğinde HEPA filtreli elektrik süpürge-leri kullanmak tüm dünyada kabul görmüş tek temizlik yöntemidir.

Yataklar çocukların ev tozuna maruz kaldığı en önemli yaşam alanını oluştu-rur. Yataktan çocuğa ev tozu akar geçişini önlemek için yine antibakteriyel yataklar yeterli değildir. Yatakla çocuk arasına akar geçirmeyen özel kumaştan yapılmış yatak, yastık, yorgan kılıfları kullanmak bu yönde alınacak en değerli korunma önlemidir. Bu kılıfların üzerine normal pamuklu çarşaf serilmelidir. Pamuklu çarşaflar haftada bir 60 derecede yıkanmalıdır.

Ev tozuna alerjik bir çocuğun evinde nem miktarı yüzde 40-45 arası tutulmalıdır. Bu nem düzeyinin üzerinde ise nem giderici aletler, altında ise buhar verici aletler kul-lanılmalıdır. Rutubetin astımı kötüleştirici etkisi vardır. Rutubet kokusu küf sporları varlığını gösterir. Küf mantarları ev içinde duvarlarda, duvar kağıtlarının altında, tahtalarda, banyodaki duvar karolarının ve mutfak dolaplarının altında karanlık ve ru-tubetli alanlarda üreyerek bulunduğu oda ile sınırlı kalmayıp tüm ev havasına sporlar yaymaktadır.

Görünümleri yeşilden siyaha kadar de-ğişebilen küfler, bazen renksiz ve sadece

kabaran bir duvar sıvası şeklinde kendini gösterebilir. Kendine özgü bir kokusu olan bu küfler ev havasına uçucu organik bile-şikler dediğimiz bir madde de yayar ki; bu hiçbir sağlık problemi olmayan bir bireyde dahi öksürük, nefes darlığı gibi solunum problemlerine yol açmaya yeterli olur.

Sıvası hasar gördüğü için yağmurlu hava-larda su çeken duvarlar; ev içi nem miktarı yüksek olduğu için nemlenen duvar kâğıt-ları, su boruları su sızdırdığı için yeşillenen banyo karoları veya devamlı su aktığı için çürüyen mutfak dolapları siyah küfler için oldukça elverişli yaşam alanlarıdır.

Özellikle güneş görmeyen havasız bod-rum katlarının önemli bir sorunu olan küf, bu yaşam alanında bulunan tüm astım ve alerjik nezle hastalarını etkilediği kadar sağlıklı bireyler için de önemli bir sorun-dur. Özellikle hasta bina sendromu dediği-miz eski, bakımsız binalarda yaşayan kişi-lerde görülen sağlık sorunlarının en önemli kaynağını küf oluşturmaktadır. Bu alanların bina bakımı ve izolasyon yapılarak çözüme kavuşturulması şarttır.

Çocuklarda özellikle ev tozuna alerji ol-duğunda bütün önlemlere rağmen alerjik sorunun devam etmesi mümkündür. Her zaman bilinmelidir ki sadece önlem alarak ev tozu alerjisinden kurtulamayız. Ev tozu akarına alerjisi saptanan her çocuğun gerek o andaki alerjik hastalığının ilaçsız da kontrol altına girmesi gerekse ileride astım olmasının engellenmesi için mutlaka dilaltı damla aşı ile tedaviye girmesi gerekir.

Dilaltı aşılar iğne şeklinde olmayıp ağız-dan damla olarak kullanılmaktadır. İğne aşılar gibi alerji riski olmadığından ailenin evde kullanmasına uygun bir tedavidir. Uzun dönemde şu an için alerjinin bilinen tek kökten çözüm yöntemidir. Çocuğun kortizon kullanmadan da öksürük hırıltı atağı geçirmemesi ana hedeftir. Bilinme-lidir ki; astımın ana nedeni örneğin ev tozu alerjisi, ev önlemleri ve dilaltı aşı ile kökten çözüme kavuşturulmadan koruyucu astım ilaçları kesildiğinde büyük olasılıkla hastalık yeniden alevlenebilecektir.

Ev tozu akarlarını uzaklaştırmak için ev temizliğinde HEPA filtreli elektrik süpürgeleri kullanmak tüm dünyada kabul görmüş tek temizlik yöntemidir.

/ Çocuk

Page 35: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül
Page 36: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

34

Prof. Dr. Ender PehlivanoğluÇocuk Sindirim Karaciğer ve Beslenme Hastalıkları Uzmanı

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Helicobacter pylori mikrobunu bir “kansorejen” olarak kabul etmektedir.

Midemizdeki Sinsi Tehlike

Helicobacter pylori

Helicobacter pylori (H. pylori) insan midesinin iç yüzeyini enfekte edip orada sürekli iltihap (gastrit) oluşturan bir bakteri türüdür. Bu bakteri dünya çapında ülserle-rin en sık sebebidir. H. pylori enfeksiyonu mikrobu barındıran yiyecek ve içecekle-rin ağız yoluyla alınması ve kişiden kişiye bulaş yöntemleriyle edinilir. Bu enfeksiyon kalabalık ve alt yapısı iyi olmayan top-lumlarda daha sık görülür. H. pylori ile enfekte olmuş bireyler, mikroba yönelik uygun bir tedavi verilmediği durumlarda genellikle yaşam boyu bu mikrobu taşır-lar. H. pylori ile enfekte olmuş bireylerin önemli bir kısmında 12 parmak bağırsağı veya midede ülser meydana gelir. Ayrıca, H. pylori enfeksiyonunun mide kanseri ve MALT lenfoma ismi verilen sindirim sistemi tümörü ile de ilişkisi bulunur.

Hastalık Nasıl Bulaşır?

H. pylori’nin kişiden kişiye fekal-oral yolla (dışkı ürünlerinin ağza alınmasıyla) veya oral-oral yolla (ağızdan ağza) bulaş-tığı düşünülmektedir. Olası diğer çevresel faktörler, bu mikrobu barındıran su ve yiyeceklerdir. Kalabalık aile ortamı ve düşük sosyoekonomik durum hastalık için risk oluşturur. Özellikle annede H.pylori enfeksiyonu bulunması durumunda bebek ve çocuklara geçme olasılığı artar. Bu mik-

roptan korunmak için ellerin iyi yıkanması, yemeklerin uygun olarak hazırlanması ve içme suyunun temiz ve güvenli kaynaklar-dan sağlanması önerilebilir.

/ Sağlık

Page 37: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

35

Helicobacter pylori’nin yol açtığı hastalıklar arasında ülser, gastrit ve mide kan-seri en başta gelir.

Nasıl Teşhis Edilir?

H. pylori ile enfekte olan kişi bu mikrop-la mücadele etmek için bakteriye yönelik antikor dediğimiz maddeler üretir. Bu an-tikorların saptanması ile hastalığın tanısı olasıdır. Kan tahlili ile H.pylori enfeksiyo-nunun teşhisi çocuk ve gençlerde başarılı olmamaktadır. Gerekli olduğunda endos-kopi yapılarak ve mide yüzeyinden küçük parçacıklar (biopsi örneği) alınarak mik-robu saptamak en duyarlı ve kesin tanı yöntemidir. Endoskopi sayesinde sadece enfeksiyon değil buna bağlı oluşabilecek

çeşitli hastalık ve sorunların da saptanma-sı mümkün olur. Üre soluk testi denilen bir üfleme testi ile de mikrobun varlığı saptanabilir. Bu testte hastaya zararsız bir madde içirilir. Bu madde midede bakteri mevcutsa bakteri tarafından parçalanır ve soluk örneğinde yıkım ürünleri tespit edilir. Üre soluk testi mikrobun midede varlığını gösteren en doğru testlerden birisidir. Ancak üre soluk testinin radyoak-tivite taşımaması ve insana zarar verme-mesi önemlidir. Dışkı testleri de teşhiste yardımcıdır.

Doğada tüm canlılar denge içinde yaşarlar. İnsanlar ve mikroplar arasında birbirleri-nin yaşamını gözeten bir ilişki mevcuttur. Kirlenmiş bir çevreden çok sayıda enfeksi-yon ve hastalık kazanılır. İnsanlık tarihinde kronik enfeksiyona neden olarak sağlık sorunlarına yol açan en önemli mikrop Helicobacter pylori adını taşımaktadır.

Sağlık /

Page 38: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

36 37

Nelere Yol Açar?

H. pylori’nin yol açtığı hastalıklar arasında ülser, gastrit, mide kanseri ve lenfoma, dispepsi (sindirim güçlüğü, midede ağrı, yanma, bulantı ve dolgunluk) gibi hasta-lıklar bulunmaktadır. H.pylori enfeksiyonu ayrıca demir eksikliğine bağlı kansızlık (anemi), karın ağrısı ve büyüme geriliği gibi sağlık sorunlarına yol açabilir.

H. pylori mide yüzeyinde tahriş edici etkiye sahip olup midede iltihap (Gastrit) meydana getirir. Aynı zamanda peptik ül-ser oluşumuna da neden olmaktadır. Bazı faktörler mide ve 12 parmak bağırsağında ülser oluşumuna katkıda bulunurlar: H. py-lori, mide asidi, ailesel yatkınlık, aspirin ve bazı romatizmal hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçlar, sigara içmek vs… Ender

olarak, bazı kişilerde hayatlarının ileriki yıllarında mide kanseri ortaya çıkmaktadır. Ülser tekrarlayıcı bir hastalık olduğu halde, eğer H. pylori ‘yi yok edici tedavi uygulanır-sa, kalıcı olarak iyileşme sağlanabilir.

Nasıl Tedavi Edilir?

H.pylori bir bakteri olduğu için antibiyo-tikler ile tedavi edilebilmesi gerekir, ancak bu bakterinin mideden tamamen yok edil-mesi oldukça zordur. Bunun sebeplerinden birisi mikrobun yerleşim yeri olan mide yüzeyinde kalın bir mide sıvısı bulunması ve bu ortama yüksek konsantrasyonda antibiyotiğin geçişinin zor olmasıdır. Çoğu tedavi rejimleri 7-14 gün boyunca birden fazla ilacın alınmasını içermektedir. Bu ilaçlar arasında bir veya iki antibiyotik ve beraberinde mideden asit salgısını kontrol

Radyoaktif olmayan C13 Üre Soluk Testi bebek ve hamilelere dahi uygulanabilir.

/ Sağlık

Page 39: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

36 37

eden bir ilaç bulunmaktadır. Mikrobun ilaçlara direnç kazanması sonucu enfeksi-yon tekrarlayabilir.

Kimlere H. Pylori ’yi Yok Edici Tedavi Verilmelidir?

Peptik ülser tanısı kesin olarak konulan ve H . pylori ile enfekte olan kişiler H. pylori’yi ortadan kaldırıcı tedavi vermek için en uygun kişilerdir. Bu hastalar tamamen H. pylori’den temizlenebilirlerse genellikle, ül-

serden kalıcı olarak kurtulabilmektedirler.H. pylori ile enfekte olduğu bilinen, ancak

herhangi bir şikâyeti olmayan kişilere H. pylori’yi yok edici tedavi verilmesi gerek-memektedir. Ailesinde mide ve sindirim kanalı kanseri bulunan kişilerin H.pylori yönünden incelenmesi gerekebilir. Demir tedavisine dirençli kansızlık (anemi), karın ağrısı ve büyüme geriliği olan çocuklarda da H.pylori mikrobunun araştırılması ve tedavisi uygun olur.

Helicobacter mikrobundan korunmak için ellerin iyi yıkanması, yemeklerin uygun olarak hazırlanması, içme suyunun temiz ve güvenli kaynaklardan sağlanması önerilebilir.

Page 40: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

38

Ortodontik tedavide kullanılan şeffaf plaklar fark edilmedikleri için kişilerde görüntü açısından estetik problem yaratmazlar.

/ Sağlık

Page 41: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

3939

Prof. Dr. Sibel BirenDiş Hekimi-Ortodonti Uzmanı

Güzel gülüşün ilk anahtarı güzel dişlerdir.

Ortodontik Tedaviyle Daha Güzel Gülüşler

Bilimsel çalışmalardan elde edilen sonuçlar güzel insanların daha kolay iş bulduğunu ve kariyerlerinde daha çabuk yükseldiklerini gösteriyor. Yine aynı konuda yapılan farklı çalışmalarda güzel insanların daha fazla güven duygusuna sahip olduk-ları, kendilerinden emin hareket ettikleri ve çevrelerine hakim bir tavır sergiledikleri sonucu hiç de şaşırtıcı değil. Peki bir yüzü güzel yapan nedir ? Kadınlarda çocuksu ve büyük yuvarlak gözlerin, çıkık elma-cık kemiklerinin , ince bir burnun, ideal bir gülüşün bulunması güzelliğin önemli işaretleridir. Güzel gülüşün ilk anahtarı da güzel dişlerdir. Düzgün, inci gibi sıralanmış bembeyaz dişlere sahip olmak herkesin hayalidir.

Ortodontik tedavi çapraşıklık gösteren, düzensiz sıralanmış dişlerin düzeltimini sağlayan bir tedavi yöntemidir. Fakat bu tedavi yönteminde uzun süre dişlerin üzerinde kalması gereken teller önemli bir dezavantaj oluşturur ve estetik kaygıyla dişlerinin düzelmesini isteyen kişilerde te-davi süresince bu tellerle dolaşmak sıkıntı yaratabilir. Bu nedenle kişiler tedavi olmak istemezler veya ortodontik tedaviyi erte-leyebilirler. Bu kaygıları ortadan kaldırmak için ortodontik tedavilerde daha estetik görünüm sağlayan materyallerin arayışına gidilmiştir. Önce metal braketler yerine kullanılan diş renginde estetik braketler üretilmiş daha sonra dişlerin iç yüzeyine uygulanan Lingual tedavi ortaya atılmıştır.

Son olarak dişlerin üzerine hiçbir braket yapıştırılmadan sadece şeffaf plaklarla yapılan ortodontik tedaviler uygulanmaya başlamıştır.

Lingual Tedavi ile Estetik Sorun Yaratmayan Dişler

“Lingual” kelimesi dişlerin dil tarafındaki yüzü anlamını taşır. Lingual ortodontik tedavide dişlere kuvvet uygulayan telle-rin bağlandığı braketler dişlerin dışarıdan görünen kısmına değil, ağız içinden dişlerin arka kısmına uygulanır. Böylece ortodontik tedavi sırasında teller başkaları tarafından fark edilmediği için kişinin ne sosyal ne de iş yaşamında estetik kaygı problemi yaşanır.

Lingual tedavi çeşitlerinden olan “Incog-nito”tekniğinde hastadan alınan ölçüler

Sağlık /

Page 42: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

40 41

Gelişen tedavi yöntemleri sayesinde çarpık dişler artık tel kullanılmadan da düzeltilebiliyor.

üzerinde kişiye özel olarak dişlerin lingual yapısına uygun braketler üretilir. Braketler yanında bilgisayar programı yardımıyla kişiye özel teller de üretilerek tedavinin başarı şansı çok daha üst seviyelere taşınır. Ancak çok gelişmiş bir teknoloji kullanıldığı için maliyeti yüksek bir tedavi şeklidir. Bu tekniği uygulayabilmek için ortodontistlerin Incognito sertifika progra-mına katılarak bu sertifikayı almış olmaları gerekmektedir.

Şeffaf Plaklarla Çarpık Dişlere Son

Ortodontik tedaviye başvuran hastaların en çok sorduğu sorulardan birisi tedavi sırasında ağzının nasıl görüneceği ve bu

tedavinin ne kadar süreceğidir. Şeffaf plak-larla yapılan tedavi şeklinde dişlerin ne dış ne de iç yüzeyinde braket ve teller vardır. Bu tedavi için şeffaf plaklar kullanıldığı için hiçbir zaman fark edilmezler böylelikle kişilere görüntü açısından problem ya-ratmadan tedavi olma şansını tanırlar. Bu tedavinin diğer bir avantajı da çok gerekli olan zamanlarda hasta tarafından ağız-dan çıkarılabilmeleri mümkündür. Bunun avantajı olduğu kadar dezavantajı da var-dır. Çünkü dişlerin hareket edebilmesi için şeffaf plakların ağızda uzun süre boyunca kalması gereklidir.

Tedavinin başından sonuna kadar hasta-nın motivasyonu çok önemlidir. Plakların

/ Sağlık

Page 43: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

40 41

tüm gece boyunca ve gün içerisinde de sa-dece yemek yerken ve dişler fırçalanırken çıkarılması, onun dışında devamlı kullanıl-ması gerekliliği vurgulanarak anlatılmalıdır. Kullanımı kolay ve fark edilmediği için çok tercih edilen bir tedavi yöntemidir.

Farklı firmalarca piyasaya sürülmüş olan birçok şeffaf plak çeşidi vardır.Bunlar arasında en çok bilineni Invisalign’dır. Bu tedaviyi uygulayabilmek için Invisa-lign sertifikasına sahip olmak gerekir.Tüm dünyada bir buçuk milyon kişi bu şekilde tedavi edilmiştir. Bu ortodontik tedavi yöntemi özellikle erişkin hastaların düzgün dişlere kavuşmasında çok önemli bir fark-lılık yaratmıştır. Bu iş için hastadan alınan

ölçüler ve tedavi planı yurt dışında bulu-nan merkezlere gönderilerek bilgisayar programıyla tedavinin aşamaları belirlenir ve hastanın kullanacağı plaklar üç dört hafta içerisinde hekime gelir. Her bir plak 2 hafta süreyle kullandırılır.

Normal ortodontik tedavilerde hastanın 4 ile 6 haftada bir hekimine randevuya gitmesi gerekirken Invisalign tedavisinde hasta plakları kendisi belli bir sırada kulla-nacağı için randevu sıklığı 3 ile 4 ayda bire kadar uzatılabilir. Bu avantajı sayesinde Invisalign tedavi yöntemi başka şehirlerde ya da ülkelerde yaşayıp sıklıkla randevula-rına gelemeyecek hastalar için bir tedavi olanağı sağlamaktadır.

Sağlık /

Page 44: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

42

Prof. Dr. Erol AvşarGastroenteroloji Uzmanı

Karaciğer yağlanması teşhisindeki en iyi yöntem biyopsidir. Biyopsi sadece teşhis etmekle kalmaz hastanın geleceği hakkında da bilgi verir.

Modern Yaşamın Neden Olduğu Bir Sağlık Sorunu:

Karaciğer Yağlanmasıİçki içmeyen veya sadece sosyal içici

olarak tanımlanan kişilerde karaciğerde yağ birikiminin artması sonucu Non alkolik yağlı karaciğer hastalığı (NAYKH) ortaya çıkar. Bu bireylerde karaciğer anatomisi ve fonksiyonları yoğun alkol tüketenlere benzer hal alarak yağlı karaciğerde çeşitli bozukluklar gelişmeye başlar. Basit yağlan-ma, steatohepatitis, siroz ve onun önemli komplikasyonu karaciğer kanseri hastanın yaşamını etkileyen önemli sorunlardır. Basit yağlanmada adından da anlaşılacağı gibi sadece yağlanma vardır ve hastalık seyri çoğunlukla selimdir. Steatohepatitis denilen tabloda yağlanma yanında, hüc-relerde değişiklikler ve iltihabi tutulum da söz konusudur. Steatohepatitis siroz için önemli bir risktir. Amerika Birleşik Devlet-leri’ nde NAYKH sıklığı % 20, steatohepati-tis sıklığı ise % 3 olarak bildirilmiştir.

Tam olarak sebebi bilinmeyen NAYKH bazı hastalıklarla çok yakın ilişkilidir. Bun-lar; obezite, tip 2 diyabet, insülin direnci, hiperlipidemi ve metabolik sendrom ola-rak sayılabilir. Örneğin tip 2 diyabeti olan hastaların % 50’ sinde, obezlerin % 74’ ünde NAYKH bulunmuştur. NAYKH olan bi-reylerin % 20-80 ‘inde kan yağları yüksek-tir. Görüldüğü gibi her biri tek tek önemli olan bu tablolar NAYKH olan bireylerde bir araya gelmişlerdir. Bazen normal kilolu bireylerde de NAYKH görülebilir. NAYKH, günümüzde çocuklar için bile önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir.

Karaciğer Yağlanması Neden Önemlidir?

Aşırı miktarda yağ birikiminin olduğu hastalarda siroz gelişme olasılığı yükselir.

Özellikle steatohepatitis hastalarında orta ve uzun vadede % 20 oranında siroz riski vardır. Ama daha da önemlisi NAYKH’lı hastalarda ciddi kardiyovasküler olay sıklığı son derecede yüksektir. Yani bu hastalarda kalp krizi, beyin felci gibi önemli olaylar topluma göre daha sıktır. Yine bu hastalar-da en önemli 2. ölüm sebebi kanserlerdir. NAYKH’lı hastalarda kanser görülme sıklığı artmıştır. Görüldüğü gibi NAYKH karaciğer-de önemli hasar oluşturduğu gibi karaciğer dışını da oldukça etkilemektedir.

Nasıl Teşhis Edilir?

Bu hastalığı akla getirecek özel bir belirti ya da bulgu yoktur. Çoğu hastada hiçbir şikâyet mevcut değildir. Bazı hastalar hal-sizlik, yorgunluk ve karnın sağ üst bölgesin-de ağrıdan yakınabilirler. Fiziki muayene de genellikle normaldir. Nadiren muayenede karaciğer büyümüş olarak ele gelir. NAYKH teşhisi genellikle rutin yapılan kontroller sırasında konur. Hastalarda tesadüfen saptanan karaciğer enzim yüksekliği araş-tırıldığında teşhis edilirler. Bunun dışında başka sebeple istenen ultrasonografiler-de tesadüfen görülürler. Tanı koymada tomografi ya da MRI ile görüntülemenin ultrasonografiye üstünlüğü yoktur. Bu görüntüleme yöntemlerinin hiçbiri basit yağlanma ile siroza ilerleyen ciddi form-ların ayrımını yapamaz. Son zamanlarda çıkan bazı özel kan testleri ile olayın şiddeti ve evresi konusunda fikir alınabilir. Fibros-can isimli özel bir görüntüleme yöntemi ile biyopsiye yakın sonuçlar alınabilir. Her hastada gerekmese de NAYKH teşhisindeki en iyi yöntem biyopsidir. Biyopsi sadece teşhis etmekle kalmaz hastanın geleceği hakkında da bilgi verir.

Karaciğer yağlanması olan hastalarda kansere yakalanma riski daha fazladır.

/ Sağlık

Page 45: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

43

Karaciğer yağlanması her zaman al-kol tüketimine bağlı değildir. Alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanma-sı tıp biliminde Non alkolik yağlı karaciğer hastalığı ( NAYKH ) olarak isimlendirilir. NAYKH, en sık görülen karaciğer hastalığıdır.

Page 46: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

44

Karaciğer Yağlanması Yaşamı Etkiler Mi?

Basit yağlanması olan hastaların doğal se-yirleri iyidir. Bu kişilerde siroz ihtimali yok denecek kadar azdır. Steatohepatitis has-talarının % 20’si uzun vadede siroza ilerler. İleri yaş, diyabet, şişmanlık siroz için risktir. NAYKH’ na bağlı siroz gelişen hastalarda uzun vadede primer karaciğer kanseri gelişebileceği unutulmamalıdır. Yakın ge-lecekte karaciğer nakil sebepleri arasında NAYKH önemli bir yer işgal edecektir.

Nasıl Tedavi Edilir?

Ülkemizde ve yurt dışında NAYKH tedavisi ile ilgili ruhsatlandırılmış bir ilaç mevcut olmadığı için ilaçla tedavi edilemez. Diyetle kilo kaybı ve fiziksel aktivite bilinen en iyi tedavi yöntemleridir. Egzersiz ve diyetle

insülin direnci azalmaktadır. Ancak kilo verilmesi kademeli olmalıdır. Hızlı kilo kaybı önerilmemektedir. Hızlı kilo kaybı ile yağlanmanın kötüleşebileceği unutul-mamalıdır. Kilo kaybının NAYKH ile ilişkili hastalıklara da olumlu etkileri vardır. Bu hastalar alkolden kaçınmalıdır. Yine kola, gazoz gibi içinde fruktoz içeren meşrubat-lar tüketilmemelidir. İnsülin direnci olan hastalar metformin kullanabilir. Kan yağları yüksek hastalara statin verilmesinin sakın-cası yoktur. E ve C vitaminlerine ait olumlu veriler vardır. Pioglitozon isimli ilaçla ya-pılan bazı çalışmalar ümit vericidir. Bunun yanında denenmiş birçok ilacın yararı gös-terilememiştir. Eğer hasta aşırı şişmansa bariatrik cerrahi önerilmelidir. Siroz gelişen hastalarda hastalık ileri ve hasta uygunsa karaciğer transplantasyonu yapılabilir.

Diyet ve fiziksel aktivite karaciğer yağlanmasının önüne geçebilecek en iyi yöntemlerdir.

Sağlık danışmanınız olarak da hizmetinizde!

e-mail: [email protected]: 02163691711

Günümüzde sağlık sorunu bulunan birçok kişi bu

sorunun nasıl ve nerede doğru bir şekilde tedavi edilebileceği bilgisine kolaylıkla ulaşamıyor.

Konsept size bu konuda da doğru bilgiler

vermeyi hedefliyor. Konsept'e sağlığınız

konusunda danışabilirsiniz.

/ Sağlık

Page 47: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Sağlık danışmanınız olarak da hizmetinizde!

e-mail: [email protected]: 02163691711

Günümüzde sağlık sorunu bulunan birçok kişi bu

sorunun nasıl ve nerede doğru bir şekilde tedavi edilebileceği bilgisine kolaylıkla ulaşamıyor.

Konsept size bu konuda da doğru bilgiler

vermeyi hedefliyor. Konsept'e sağlığınız

konusunda danışabilirsiniz.

Page 48: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

46

Kalbinizin Yaşı Kaç?

Durmadan vücudunuza kan pompalayan kalbinize ne kadar iyi baktığınızı düşündünüz mü? Aşağıdaki 12 soruyu cevaplandırın, kalp yaşınızı bularak yaşam tarzınızda ne gibi değişiklikler yapmanız gerektiğini görün. Küçük değişimlerin önemli farklar yaratacağını unutmayın.

1 Kaç yaşındasınız? A 45+ B 30–44 C 18–29

2 Aşağıdaki yanıtlardan hangisi sizin kalp sağlığınızı en iyi tanımlar? A Kalp hastalıkları için risk taşıyorum: Yüksek kolesterol, hipertansiyon vb. hastasıyım. B Ailemde kalp hastalığı geçiren bireyler var. C Ailemde kalp hastalığı olan kimse yok.

3 Sigara içiyor musunuz? A Evet, günde birkaç tane. B Hayır, ancak sigara içenlerin dumanına maruz kalıyorum. C Eskiden çok fazla içiyordum, birkaç yıl önce bıraktım.

4 Aynaya bakın ve vücudunuzun neresinde yağ biriktiğini belirleyin. A Şişmanım, bel ölçüm 100 cm’in üzerinde. B Hafif şişmanım, fakat bel ölçüm 70 cm – 80cm arasında. C Fazla kilom yok, bel ölçüm 70 cm'in altında.

5 Mesleğiniz nedir? A Kıdemli ve yetkili pozisyondayım. Çok fazla sorumluluk taşıyorum. B Orta derecede sorumluluk ve yönetim yetkisine sahibim. C Kısmi zamanlı veya gece çalışıyorum.

6 Şu anki işinizde stres yükünüz ne kadar? A Her gün uzun saatler boyunca çalışıyorum. Kendim için ayıracak zamanım hiç yok. B İşim stresli, fakat gerektiği zaman arkadaşlarımın desteğini alıyorum. C İş yükü ve stresim çok az, konforlu çalışıyorum.

7 Tipik hafta sonunuz nasıl geçer? A Geç saatlere kadar yenen yemekler, alkol, 0 egzersiz. B Aralıklı olarak egzersiz yapıp az miktarda alkol alarak. C Bol bol egzersiz yaparak.

8 Vücut Kitle İndeksiniz nedir?*Vücut kitle endeksi, vücut ağırlığınızın boy uzunluğunuzun karesine bölünmesi ile elde edilir. A 30–35 B 25–29 C 20- 249 Kan basıncınız hakkında ne biliyorsunuz? A Yüksek tansiyona sahibim ve yakından takip ediliyorum. B Kan basıncım normal, aralıklı olarak kontrole gidiyorum. C Yüksek tansiyon sorunu için çok gencim, bu konuda endişe etmiyorum.

10 Aşağıdakilerden hangisi beslenme şeklinizi en iyi tanımlar? A Mandıra ürünlerini severim ve tatlıya düşkünüm. Meyve ve sebze yemeyi tercih etmem. B Tavsiye edilenden daha fazla meyve ve sebze yerim. C Düzenli ve dengeli bir diyet uygulamaya çalışırım.

11 Hangisi fiziksel aktivitenizi daha iyi tanımlar? A Nadiren yürüyüş yaparım ya da yüzerim. B Haftada 3 defa 20 dakika süreyle egzersiz yaparım. C Asansör kullanmak yerine merdiveni tercih ederim ve spor salonlarında egzersiz yaparım.

12 Sizce kalp krizinin belirtileri nelerdir? A Şişmanlarda ve genellikle yaşlılarda ortaya çıkan belirgin bir göğüs ağrısı ile oluşur. B Sindirim sorununu andıran kol ve omuza vuran bir ağrı ile oluşur. C Hiçbir fikrim yok. Kalp krizi geçireceğimi düşünmüyorum.

/ Sağlık

Page 49: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

47

Yanıtların Çoğunluğu A ise:Kalp Yaşınız 50+

Yıllar içinde yediğiniz yağlı yemekler, egzersiz yapma-manız, yüksek stres yükünüz, sigara içmeniz kalbinizde hasar oluşturmuş. Bunları geriye döndürmek büyük çaba gerektirir. Şişmanlık koroner kalp rahatsızlığı için büyük bir risk faktörüdür. Şişman bireyler hipertansiyon, yüksek kolesterol, göğüs ağrısı sorunlarıyla mücadele ederler. Alkol tüketimi kötü kolesterol tipi olan LDL kolesterol miktarının yükselmesine neden olur. Eğer sigara içiyorsa-nız kalp damarlarınızdaki kalınlaşma içmeyenlere oranla daha fazladır. Kalp krizi geçirmek için yüksek risk altında-sınız!

Kalbinizi Gençleştirmek İçin ÖnerilerYaşam Tarzı ve Alışkanlıklar

Sigarayı bırakmak kalp sağlığınıza olumlu etkide buluna-caktır. Yaşamınızda atacağınız en olumlu adımlardan biri olacağını düşünün ve sigarayı derhal bırakın.

Egzersiz

Bel çevre ölçünüzü spor ve diyetle azaltın. Eğer daha önce hiç spor yapmadıysanız hekiminizden tavsiye alarak egzersize başlayın.

Diyet ve Beslenme

Diyetinizi kötü ve iyi yağların tiplerini öğrenerek iyi-leştirmeye çalışın. LDL kolesterolünüzü azaltarak ve iyi kolesterolünüzü artırarak kalp damar sağlığınızı iyileştire-bilirsiniz. Fasulye, ceviz, fındık, omega-3 yağ asidi içeren balıklara beslenmenizde yer verin.

Yanıtların Çoğunluğu B ise:Kalp Yaşınız 45+

Kalp sorunları olumsuzlukların yıllar içinde birikmesi sonucu zamanla ortaya çıkar. İyi bir diyet, egzersiz ve sigarasız yaşam stili sizi sağlıklı kılacaktır. Fakat bu du-rumdaki bireylerde ek önlemlerle kalp krizi riski daha da azaltılabilir. Ailenizde kalp hastalığı öyküsü varsa bu sizin için de bir risk faktörü oluşturacaktır.

Kalbinizi Gençleştirmek İçin ÖnerilerYaşam Tarzı ve Alışkanlıklar

Stresi nasıl yöneteceğinizi öğrenin. İş yaşamınızda karar verme ve sorumluluk alma aşamalarında stresi azaltma yollarını arayın. Eğer strese olumsuz tepki veren bir yapı-ya sahipseniz kalbiniz zorlanmadan hayatınızda değişiklik-ler yapmaya çalışın. Patronunuza bir rapor sunduğunuzda ya da park yeri aradığınızda strese giriyorsanız bundan bir an önce kurtulmanın yollarını arayın.

Egzersiz

Egzersiz yaparken kalp hızını takip edecek monitörler kullanın. Bu şekilde çok yorulmadan kalbinizin perfor-mansını artıracak seviyede egzersiz yapabilirsiniz. Sağlıklı bir kalp için haftada 150 dakika orta derecede fiziksel aktivitede bulunun.

Diyet ve Beslenme

Tuz alımını azaltın. İşlenmiş gıdalarda bulunan gizli tuz yüksek kan basıncından ve kalp damarlarının kalınlaş-masından sorumludur. Bu nedenle beslenmenize dikkat edin.

Yanıtların Çoğunluğu C ise:Kalp Yaşınız 30+

Yaşam tarzınızın ve alışkanlıklarınızın ileride sizi nasıl et-kileyeceğini düşünerek gençken önleminizi alın. Ailenizde kalp hastalığı öyküsü bulunmaması, fit bir vücuda sahip olmanız gelecekte ortaya çıkabilecek sorunlardan sizi tam olarak korumayacaktır.

Kalbinizi Gençleştirmek İçin ÖnerilerYaşam Tarzı ve Alışkanlıklar

Yaşamınızdaki stres miktarını azaltmaya çalışın. Arkadaş-larınızla daha fazla iletişim içinde olun. Kendinizi kalp krizinin belirtileri konusunda eğitin. Örneğin; kadınlarda kalp krizi tipik olmayan belirtiler verebilir. Sadece göğüste ağrı şeklinde değil; boyunda, omuzda ve çene bölgesinde uyuşma şeklinde kendisini belli edebilir.

Egzersiz

Ağırlık kaldırma, merdivenden kullanma kan basıncınızı düşürmek için yeterli değildir. İlave olarak egzersiz prog-ramları uygularsanız sonuç alırsınız. Özellikle haftada 5 gün 30 dakika boyunca fiziksel aktivitede bulunun. Spor yapmaktan hoşlanmıyorsanız hangi tür egzersiz yaparken mutlu olacağınızı araştırın. Tenis seviyorsanız bir kulübe yazılabilir ya da dans seviyorsanız salsa kursuna başlaya-bilirsiniz.

Diyet ve Beslenme

Beslenme şeklinizi kalp için riskli yağlardan kaçınarak iyileştirmeye başlayın. İşlenmiş gıdalardan uzak durun. Daha çok sebze ve meyve tüketin.

Sağlık /

Page 50: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

48

Glutensiz Diyeti olan öğrencilere okul yönetimi tarafından gerekli özenin gösterilmesi büyük önem taşıyor.

Serap PehlivanoğluEğitimci, Danışman

Okul Döneminde Glutensiz Diyet Uygulamanın Yolları

Glutensiz Mutfak Kitabının Yazarından

Yemek yemek en temel gereksinimimiz ve en doğal hakkımızdır. Sağlık sorunları-nız nedeniyle zaman zaman, bazen de bir yaşam boyu yemek seçimlerinizde kısıtla-malar yaşayabilirsiniz. Kısıtlamalar dâhilin-de sağlığınızı kazanmak için yeni bir yaşam tarzı belirleyerek bu durumu kendiniz ya

da çocuğunuz için avantaja dönüştüre-bilir,ev, okul ve sosyal ortamlarda bunu başarabilmenin sırlarını öğrenebilirsiniz. Genellikle ev ve aile ortamında prob-lem yaşamayız. Ancak; okulda ve sosyal ortamlarda (restoranda yemek yeme, doğum günü partileri, arkadaş toplantı-

ları… )sorunlarla karşılaşacağınızı unut-mamalısınız. Çevrenin etkisiyle meydana gelecek riskleri ortadan kaldırabilmek, en azından minimuma indirebilmek için nasıl bir uğraş vermeniz gerektiğinin bilincinde olmalısınız. Kendi farkındalığınızın yanı sıra çevrenizde bulunan herkesin; evdeki aile bireylerinin, okuldaki öğretmenlerinizin, idarecilerinizin, sınıf arkadaşlarınızın, res-torandaki aşçının, size servis yapan garso-nun farkındalığına da ihtiyacınız olduğunu unutmayınız.

Bir eğitimci olarak özel diyeti olan öğ-rencilere okullarda gereken özenin gös-terilmesini önemsiyorum. Bazı okullarda glutensiz beslenmenin veli ve öğrenciyi üzmeden, eğer okul müdürünüz bu konu-da sizi destekliyorsa veli, sınıf öğretmeni ve rehber öğretmen iş birliğiyle başarıyla uygulandığını biliyorum. Ancak bu sayı oldukça az. Tersi durumla çok karşılaştım ve oldukça üzücü anılarım var. Kesinlikle glutensiz diyet uygulaması gereken bir öğrencinin okul müdürü tarafından, velinin

/ Beslenme

Page 51: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

49

Glutene duyarlı öğrenciler için okul kantinlerinde glutensiz menülere yer verilmelidir.

tüm çabalarına rağmen evden diyet yemek getirmesi onaylanmadığı için tam gün bir okula devam eden öğrencinin hızla kilo kaybedişine ve sağlığının alt üst olmasına, bu nedenle akademik başarısının düşme-sine tanık oldum. Okul müdürü bu katı ve anlayışsız tavrından vazgeçmezken, sınıf öğretmeninin öğrencinin olumsuz gelişimi-ni fark etmesi üzerine, sorunun çözümlen-meye çalışıldığını biliyorum. Bir ilköğretim öğrencisine ve ailesine bunca sıkıntıyı

yaşatmaya kimsenin hakkı yoktur. Zaten sınıf arkadaşlarının her yediğini yiyemeyen ve henüz bunun nedenini dahi bilmeyen 8 – 9 yaşlarındaki bu minik öğrenciye yapı-lan eziyettir, haksızlıktır,üzücü ve oldukça şaşırtıcıdır. Umarım bu tür olayları çok sık yaşamayız. Bu nedenle Glutensiz Diyeti olan öğrencilerin ailelerine ve okul yöne-timine düşen görevleri sizlerle paylaşmak istiyorum.

Aileye düşen görevler:• Belirtiler çocuğunuzda görülüyor ise, kesin tanı için doktorunuza başvurunuz.• Doktorunuzun verdiği tanıyı, belirleyici raporun bir kopyasını okul idaresine teslim ediniz ve gelişmeleri titizlikle takip ediniz.• Çocuğunuzu bu konuda bilinçlendiriniz; * Diyetin nasıl uygulanması gerektiğini net bir şekilde anlatınız. * Diyete uymanın avantajlarından ve uymamanın sakıncalarından bahsediniz. * Diyetin sadece olması gerekenden biraz daha farklı bir beslenme programı olduğu konusunda çocuğunuzu cesaretlendiriniz.Unutmayınız ki aile desteği hayati önem taşımaktadır.• Okul öncesi ve okul çağı çocuklarınız için okul idaresini, sınıf ve rehber öğretmenlerini, çocuğunuzun durumu ve yapılması gerekenler konusunda bilgilendiriniz.• Okul idaresi ve/veya ilgili kişilerden ‘glutensiz menü’ leri edinme konusunda ısrarcı olunuz, bu menüleri, haftalık ya da aylık temin ediniz; çünkü menüde bulunan her besin ve/ veya ürün, çocuğunuz için uygun olmayabilir, zira çocuğunuzda gluten intolaransının ( tahammülsüzlük ) yanı sıra sütün karbonhidratı ‘ laktoz (süt şekeri)‘ a karşı duyarlılık söz konusu olabilir.• Okul idaresi ‘glutensiz menüleri’ henüz oluşturmamış ise, çocuğunuzun tüketebileceği yiyecekleri yanında getirmesi konusunda ısrar ediniz. • Çocuğunuzun çok az miktarda alacağı gluten bile geri dönüşü olmayan hasarlara yol açabilir.

Okul yönetimine düşen görevler:• Çölyak tanısı konmuş ya da gluten duyarlılığı olan öğrencilerinizi tanıyınız.• Sınıf öğretmeni, rehber öğretmen ve veliler ile iş birliği yapınız.• Okulunuzda “Glutensiz Beslenme Programı”nın uygulanmasını sağlayınız ve bu konuyla ilgili olarak gerekli olan tüm tedbirleri alınız.• Mutfak ve varsa servis personelinin eğitimini mutlaka sağlayınız.• Diyetine uymayan öğrencinizin sağlığının tehlikeye girerek akademik başarısının düşeceğini unutmayınız.

Beslenme /

Page 52: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Malzemeler

1 su bardağı pirinç unu½ su bardağı mısır nişastası1 su bardağı kuru dut6 adet kuru incir1 çorba kaşığı pekmez½ paket kabartma tozu85 gr. tereyağı

Hazırlanışı

• İncir ve dutu ½ su bardağı suda suyu çekip yumuşayana kadar pişirin.• Erimesi için tereyağını kaba ilave edin.• Pekmezi de ekleyip blenderden geçirin.• Mısır nişastası ve pirinç ununu, kabartma tozunu ilave edin, tekrar karıştırın.• Ellerinizi nişastalayıp ceviz büyüklüğünde parçalar oluşturun.• Üzerini bastırıp fırın tepsisine dizin.• Önceden ısıtılmış 180 dereceye ayarlı fırında 18 – 20 dakika pişirin.• Ilınınca tepsiden alın, servis tabağına dizin.

Çocuklara Özel

Glutensiz LezzetlerÇocuğunuzun okulunda glutensiz menü oluşturulmamış olabilir. Çocuğunuzun çantasına koyacağınız yapımı kolay bu yiyecekler onu gün boyu aç kalmaktan kurtararak enerji verecektir.

Hazırlanışı• Hamur için verilen malzemeleri bir yoğurma kabına alarak yoğurun.• Ele yapışmayan yumuşak bir hamur olacaktır.• Yoğurduğunuz hamuru ceviz büyüklüğünde parçalara ayırın.• Avuç içinde bastırarak düzleyin.• Ortasına peynirli dereotlu karışımdan koyun, kapatın.• Yağlanmış fırın tepsisine dizin.• Yumurta sarısını çırpın, poğaçaların üzerine sürün.• Üzerlerine çörekotu veya susam serpin.• Önceden ısıtılmış 180 dereceye ayarlı fırında 30 dakika pişirin.• Fırından alın.• Ilınınca servis tabağına dizin.

Peynirli, Dereotlu Poğaça

Hamur İçin

1 ½ su bardağı mısır unu2 su bardağı pirinç unu1 su bardağı ılık süt1 su bardağı zeytinyağı1 adet yumurta + 1 adet yumurta beyazı1 çorba kaşığı toz şeker1 tatlı kaşığı tuz1 paket kabartma tozu

Üzeri İçin

1 adet yumurta sarısıSusam veya çörekotu

İç Malzeme

Beyaz peynirDereotu

İncirli, Dutlu Kurabiye

Page 53: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

51

Glutensiz Sonbahar Menüsü

Sütlü, Mısırlı Mantar Çorbası

Hazırlanışı• Mantarları dilimleyip kararmaması için limonlu suda bekletin.• Teflon tavada 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile soteleyin.• 1 su bardağı soğuk sütte 2 çorba kaşığı pirinç ununu eritin, tencereye boşaltın.• Geriye kalan 3 su bardağı sütü ilave edin.• Sıcak suyu ilave edip kaynatın.• Sotelenmiş mantarları ekleyin, 15 dakika pişirin.• Mısırı ilave edin.• Karıştırırken kremayı ilave edin.• Tuzunu ayarlayın.• Tereyağını eritin.• Erittiğiniz tereyağını çorbanın üzerinde gezdirin.• Sıcak servis yapın.

Hazırlanışı• Pirinci ayıklayın, yıkayın, suda bekletin.• Soğanları ince kıyın, pembeleşene kadar yağda kavurun.• Dolmalık fıstığı ilave edin.• Pirinci süzün, tencereye ekleyin, biraz kavurun.• Mantarları limonlu suda kaynatıp süzün.• Havuçları rendeleyin.• Kuş üzümünü ayıklayıp biraz suda bekletin ve süzün.• Mantar ve dereotunu ince ince kıyın.• Havuç, bezelye ve kuş üzümüyle birlikte pirinçlere ilave edin.• Kaynar et suyunu, tuz, şeker, tarçın ve kara biberi ekleyip karıştırın. • Kısık ateşte pişirin.• Servisten önce hafif karıştırıp servis tabağına alın.

Malzemeler1 su bardağı mantar½ limonun suyu4 su bardağı süt4 su bardağı sıcak su½ su bardağı konserve mısır2 çorba kaşığı pirinç unu1 tatlı kaşığı tereyağı1 tatlı kaşığı zeytinyağıTuz

Malzemeler2 adet soğan 1 yemek kaşığı tereyağı + 2 yemek kaşığı zeytinyağı1 yemek kaşığı dolmalık fıstık2 su bardağı baldo pirinç250 gr. mantar1 limonun suyu

2 adet havuç1 kahve fincanı kuş üzümü2- 3 dal kıyılmış dereotu5 yemek kaşığı haşlanmış bezelye4 su bardağı et suyu1 çay kaşığı tarçın1 çay kaşığı toz şeker1 çay kaşığı karabiberTuz

Mantarlı Pilav

Beslenme /

Page 54: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

52

Beğendili Kebap

Malzemeler (Beğendi İçin) (Kebap İçin)

4 adet közlenmiş patlıcan 1 kg. dana incik kuşbaşı1 çorba kaşığı zeytinyağı 1 çorba kaşığı zeytinyağı½ su bardağı rendelenmiş kaşar 1 adet kuru soğan2 su bardağı süt 2 adet sivri biber1 kahve fincanı pirinç unu 2 adet defne yaprağıTuz, karabiber 1 çorba kaşığı salça 4 su bardağı su

Hazırlanışı• Patlıcanları yıkayıp kurulayın. Fırında közleyin.• Bir kâsede süte pirinç ununu ilave ederek eritin.• Zeytinyağı ilave edin. Bir tencereye alın, karıştırarak biraz pişirin.• Közlediğiniz patlıcanları doğrayıp karışıma ilave edin.• Kaşar peyniri, tuz ve karabiberi ekleyin, beş dakika sürekli karıştırarak kaynatın.• Bir başka tencerede önce yağ ile ince ince kıydığınız soğanları pembeleşene kadar kavurun.• Daha sonra kuşbaşı etleri, biber ve defne yapraklarını ilave edin.• Su ekleyin. Suyunu çekene kadar pişirin.• Etler pişince tuz ve karabiberi ilave ederek 10 dakika daha kaynatın.• Beğendi ile birlikte servis yapın.

/ Beslenme

Page 55: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Gebelik dönemindeki yetersiz beslenme, anne ve bebek sağlığını olumsuz etkiler. Yetersiz beslenme durumunda, bebekle il-gili olarak erken doğum, düşük yapma, ge-lişme geriliği ve ölü doğum riskinin arttığı, anne ile ilgili olarak kansızlık, diş çürümesi, kemik bozuklukları gibi sorunların ortaya çıktığı, annenin halsiz ve yorgun düştüğü sıkça görülür. Aşırı beslenme durumunda ise fazla kiloların doğumu güçleştirebilme-si gibi pek çok sorun yaşamak mümkün.

Gebelikte Fazla Kilo Alımına Dikkat!

Gebelik döneminde günlük enerji, pro-tein, vitaminler ve mineraller olmak üzere hemen tüm besin öğelerinin gereksinimi artar. Günlük enerji (kalori) gereksinimi, anne adayının gebelik boyunca alacağı ağırlık ile yakından ilişkilidir.

Gebelikte her kadının alması gereken ağırlığa fizyolojik ağırlık denir. Fizyolojik ağırlık; bebeğin ağırlığı, plasenta, amniyo-tik sıvı, kan hacminin artması ve emzirmek için büyüyen göğüsler olmak üzere 6,5-7 kg’dır. Doğum sonlandığında, gebe ka-dın sadece bu ağırlıktan kurtulur. Bunun üzerindeki ağırlıkların, emzirme dönemin-de dikkatli bir şekilde verilmesi gerekir. Bununla beraber gebelikte alınan fazla kiloların çoğunlukla verilemediği ve pek

çok kadının hayatına şişman olarak devam ettiği bilinmektedir.

Bu nedenle gebe kadın-ların sağlıklı beslenerek

ve hareket ederek, gebelik boyunca

fazla kilo alımından kaçınmaları tavsiye

edilir.

53

Prof. Dr. Muazzez Garipağaoğlu

Beslenme ve Diyetetik Uzmanı

Gebelik döneminde yeterli ve dengeli beslenme bebeğin sağlıklı gelişimi için büyük önem taşıyor.

Canlılığın temel gereksinimlerinden biri olan beslenme, gebelik döneminde ayrı bir önem kazanır. Bu dönemdeki yeterli ve dengeli beslenme ile bir yandan anne ada-yının kendi sağlığı korunurken diğer yandan doğacak bebeğin normal büyüme ve gelişmesi sağlanır.

Gebelik Döneminde Sağlıklı Beslenme

Page 56: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

54 5554

Gebelikte alınması gereken ağırlık, anne adaylarının gebeliğin başındaki ağırlıkları ile yakından ilişkilidir. Gebeliğin başın-da zayıf olan anne adaylarının 12-18 kg, normal olanların 10-16 kg, hafif şişman olanların 7-10 kg, şişman olanların ise 6.5-7 kg kadar ağırlık kazanmaları önerilir.

Gebeliğin ilk 3 ayında hiç kilo alınma-yabilir ya da ayda en fazla 1 kg alınabilir. Bu nedenle, bu dönemde, günde en fazla 100 kalorilik bir enerji artışı yapılır veya hiç yapılmaz.

İkinci 3 ayda günde 200-300 kalorilik, üçüncü 3 ayda ise günde 300-400 kalorilik ilave enerji gerekir. Çünkü bu aylarda kilo artışı hızlıdır.

Yeterli ve Dengeli Beslenme Sağlığın Temelidir

Gebelik döneminde enerjiyle birlikte protein, demir, kalsiyum, vitamin A, folik asit başta olmak üzere tüm vitamin ve minerallere gereksinim artar. Besin ögele-rinin yeterli miktarlarda alınabilmesi için beslenmede çeşitlilik yapılması gerekir. Çünkü besinler, içerdikleri besin ögeleri açısından farklılık gösterirler. Örneğin et; demir ve proteinden, sebzeler; vitaminler ve liften, süt; kalsiyum, fosfor, pro-tein ve yağdan, tam tahıllar; B grubu vitaminleri ve karbonhidrattan, balık; omega yağ asitlerinden zengindir. O

nedenle, anne adayının beslenmesinde hep aynı besinleri tüketmek yerine çeşitli-lik yapması önemlidir.

Gebelikte Sağlıklı Beslenme Tavsiyeleri

• Kalsiyum yönünden zengin olan süt, yoğurt ve peynirin düzenli olarak tüketil-mesi,

• Her gün 1 adet yumurta ve 1 porsiyon etli sebze yemeği veya kuru baklagil yeme-ye özen gösterilmesi,

• Kuru fasulye, nohut, mercimek ve bul-gur karışımı yemekleri, portakal, manda-lina, domates, maydanoz, sivri biber, taze soğan gibi C vitamini yönünden zengin sebze ve meyvelerle birlikte sık olarak yenmesi,

• Vitaminlerin zengin kay-nağı olan taze meyve ve seb-zelerin her öğünde düzenli olarak tüketilmesi,

• Salam, sosis, sucuk gibi katkı maddesi (dayanıklılı-ğını artırmak amacı ile ek-lenen) içeren besinlerin mümkün olduğu kadar seyrek yenmesi,

• D vitamini be-sinlerde bulunmaz. Güneş ışınlarının doğrudan cilde yansı-ması ile sağlanır. Bu nedenle güneşlen-meye özen göste-rilmesi, aksi halde D vitamininin ilaç olarak alınması,

Gebelik döneminde demir gereksinimi, normal zamandakinin neredeyse 2 katına çıkar. Bu miktardaki demiri besinlerle karşılamak kolay olmadığı için tablet ya da preparat şeklinde destek gerekir.

/ Beslenme

Page 57: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

54 55

• Kuru meyveler ve kuru yemişler yoğun enerjileri yanında, demir ve kalsiyum gibi minerallerden zengindir. Beslenmede uygun şekilde, ağırlık kontrol edilerek tüketilmesi,

• Bir hastalık nedeniyle yiyeceklerin cid-di bir şekilde kısıtlanmaması, gerekirse bu konuda doktora, diyetisyene danışılması,

• Besinlerin değerlerini korumak, özel-likle kansızlığı önlemek için yemeklerle birlikte çay içilmemesi, çayın ikindi ve kuş-luk gibi öğün aralarında (yemek yedikten 1-2 saat sonra) açık olarak içilmesi, içecek olarak ıhlamur, nane, papatya, kuşburnu gibi bitki çaylarının tercih edilmesi,

• Vitamin kaybını önlemek için kuru bak-lagillerin, sebzelerin, makarna ve eriştenin haşlama sularının dökülmemesi,

• Olası ilaç kalıntıları nedeniyle sebze ve meyvelerin iyice yıkanması, gerekirse

kabuklarının soyulması,• Mevsiminde ve doğal ortamda

yetişen sebze ve meyvelerin tercih edilmesi,

• Besinleri hazırlarken el temizliğine özen gösteril-

mesi,• Sigara ve alkolden

uzak durulması,• Doktora danışma-

dan ilaç kullanılma-ması önemlidir.

Gebelik Döneminde Sık Rastlanan Bazı Sağlık Sorunları ve Çözümüne Yönelik Öneriler

Anemi: Halk arasında kansızlık olarak bilinir. Nedenleri arasında, anne adayının gebelik öncesi dönemde besin depolarının yetersiz olması, gebelik nedeniyle artan demir gereksiniminin beslenmeyle karşı-lanmaması, yetersiz ve dengesiz beslenme özellikle; protein, demir ve C vitaminin ye-tersiz alımı ve bağırsak parazitleri sayılabi-lir. Anemi, hastalıklara karşı direnci azaltır. Halsizlik, yorgunluk, isteksizlik yapar. Erken doğum ve düşüklere neden olur.

Demir vücutta kan yapımında görevli minerallerden biridir. Gebelik döneminde demir gereksinimi, normal zamandakinin neredeyse 2 katına çıkar. Bu miktardaki demiri besinlerle karşılamak kolay değil-dir. Tablet ya da preparat şeklinde destek gerekir.

Anemiden korunabilmek için;• Et, tavuk, balık, yumurta, karaciğer,

dalak, böbrek vb. sakatatlar, fındık, ceviz, badem gibi kuru yemişler, üzüm, kayısı, erik, pestil vb. kurutulmuş meyveler, kuru fasulye, nohut, mercimek, barbunya vb. kuru baklagiller, pekmez, tahin, susam ve yeşil yapraklı sebzeler gibi demir yönün-den zengin besinler günlük beslenmede sıkça tüketilmelidir.

• Demirden zengin besinlerin, C vitami-ninden zengin domates, biber, maydanoz, kıvırcık gibi taze sebze ve portakal, grey-furt, çilek gibi meyvelerle birlikte tüketil-mesi anemiden korunmada yardımcıdır.

•Yemeklerle birlikte içilen çay ve kahve demir emilimini azaltır. Bu nedenle, bu içeceklerin yemeklerden bir iki saat kadar sonra içilmesi önerilir.

• Beslenmesinde et tüketimi az olan anne adaylarının, haftada 5 - 6 adet ve günde 1 taneden fazla olmamak koşulu ile yumurta tüketimini artırmaları önemlidir.

• Kuru baklagil - bulgur karışımı yemek-lerin C vitamini sağlayacak taze sebze, meyve ve yoğurtla birlikte daha sık tüketil-mesi de anemiyi önlemede yardımcıdır.

Anne adaylarında sıkça görülen mide bulantısını azaltmak için yemeklerde maydanoz, nane, kekik, kimyon, sumak gibi baharatların kullanılması tavsiye edilir.

Beslenme /

Page 58: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

56

Kemiklerin Zayıflaması ve Diş Çürüklü-ğü: Yetersiz kalsiyum alımı, sık aralıklarla gebe kalma, güneş ışınlarından yeterince yararlanamama, hareket azlığı, sigara ve kafein alımı gibi nedenlerle kemikler yumuşar, diş çürüklerinin sıklığı artar. Bu sorunlarla karşılaşmamak için, anne aday-larının beslenmelerinde kemik ve dişlerin yapı taşı olan kalsiyumdan zengin süt, yo-ğurt ve peyniri gerektiği kadar tüketmeleri, güneş ışınlarından yeterince yararlanma-ları ve hareketli olmaya özen göstermeleri gerekir.

Kabızlık: Günlük beslenmede liften zen-gin besinlerin az tüketilmesi, yetersiz sıvı alımı, hareket azlığı ve fetusun bağırsaklara bası yapması gibi nedenlerle gebelik döne-minde pek çok kadında kabızlık görülebil-mektedir.

Kabızlıktan korunabilmek için;• Sıvı tüketiminin artırılması kabızlığı

önlemenin birinci adımı olarak düşünüle-bilir. Bunun için su, soda, ayran, az şekerli limonata, komposto, açık siyah çay, yeşil çay, diğer bitki çayları, ayran, çorba günlük beslenmede sık tüketilmelidir.

• Kabızlığı önlemede ikinci adım, liften zengin besinlerin yeterli miktarda tüke-tilmesidir. Sebzeler, meyveler, kuru bak-lagiller, kepeği ayrılmamış un (tam un) ve bundan yapılmış ekmek, makarna, börek

vb. kuru meyveler, kuru yemişler ve bulgur gibi liften zengin besinlere günlük beslen-mede sıkça yer verilmelidir.

• Sabah kahvaltısından önce aç karnına 1 ya da 2 su bardağı ılık su içilmesi bağırsak-larda gaitanın yumuşamasına ve ilerleme-sine yardım eder.

• Düzenli olarak yapılan fiziksel aktivite kabızlığı önlemede yardımcıdır. Bunun için düzenli olarak yürüyüş yapılması ve günlük yaşam aktivitelerinin sürdürülmesi önerilir.

Bulantı ve Kusma: Gebeliğin ilk ayların-da sık rastlanan bir sorundur. Besin alımı güçleşir. Bulantı ve kusma nedeniyle besin-ler reddedilir. Böyle durumlarda;

• Yemeklerin küçük porsiyonlar halinde, azar azar ve sık aralıklarla yenmesi,

• Sulu ve yağ içeriği fazla olan yiyecekler yerine, ızgara, fırında et, tavuk, balık, pilav, makarna, börek, tost, patates, meyve, salata gibi kuru ve hafif yiyeceklerin tercih edilmesi,

• Bulantıyı bastırmak ve az yağ kullanı-mından kaynaklanan lezzet kaybını gider-mek için yoğurt, limon, peynir gibi yiyecek-lere sık yer verilmesi,

• Yiyeceklerin tat, koku ve görünüş bakı-mından iştah açıcı olması için maydanoz, nane, kekik, kimyon, sumak gibi baharatla-rın kullanılması, besin alımını kolaylaştırır ve bulantıyı bastırır.

Gebeler için Günlük Menü Örneği

Kahvaltı: 1 su bardağı süt1 dilim peynir 1 adet yumurta (gün aşırı)5-6 adet zeytinDomates, salatalık, biber, maydanoz, nane vb.1-2 ince dilim ekmek,

Öğle: 1 porsiyon kuru fasulye1 porsiyon bulgur/pirinç pilavı1 kâse cacık, salata

Ara: 1 ince dilim kek, açık çay, 1 porsiyon meyve

Akşam: 1 porsiyon tarhana çorbası 1 porsiyon etli sebze yemeği1 kâse yoğurt 1-2 ince dilim ekmek

Yatarken:1 porsiyon meyve ya da 1 su bardağı süt

/ Beslenme

Page 59: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

57

Burcu AslanBeslenme ve Diyet Uzmanı

Sonbahara girdiğimiz bugünlerde mevsimsel değişiklikler yüzünden yaşadığımız hastalıklar için bağışıklık sistemimizi güçlendirecek C vitamini içeren besinler tüketebiliriz.

Sonbaharı Formda Karşılayın

Mevsim başlangıçlarının vücudumuzun yeme – içme dengesi üzerinde büyük etkisi olsa da alacağınız önlemlerle sonbaharı zinde ve formda karşılamak mümkün.

Yaz aylarının sona ermesiyle beraber sı-cak havanın etkisini yavaş yavaş yitirmeye başladığı bu dönemde beslenmemizde de bazı değişiklikler söz konusu… Yaz güneşi-nin bunalttığı sıcak havalarda iştahımızın azalmasından dolayı gün içerisinde tüketti-ğimiz iki ana öğün, sıcaklıkların azalmasıyla beş - altı öğün modeline dönmeye başladı. Ancak; alışkanlıklarımızı değiştirirken besin miktarlarını yavaş yavaş artırmamızın daha uygun olacağını unutmamamız gerekiyor. Bu dönemde farklı besinlere de açık olma-nızı öneririm. Gluten içermediği için çölyak tanısı konmuş hastaların vazgeçilmezi olan karabuğday ununu mutlaka deneyin. Metabolizmamızı hızlandıran çörekotunu tüketmeyi de ihmal etmeyin.

Vitamin ve mineral dengele-ri yaz süresince değişiklik gösterdi-ğinden yaz son-rasındaki beslen-memizde vitamin ve mineral ihtiyacımızı dengelemeliyiz. Hayvansal gıdalarda bulu-nan değerli vitaminimiz B12, sağlam sinir sistemine sahip olmak için ihtiyaç duyula-bilir. Sabah kahvaltımızın vazgeçilmezi ek-meğimiz, kompleks B vitamini içerir. Yağlı tohumlar, kuru baklagiller, yeşil sebzelerle magnezyum açığımıza “dur” diyebiliriz.

Yaz boyunca dikkat ettiğimiz kan şekerini hızlı yükselten “Basit Karbonhidrat” ‘tan

Beslenme /

Page 60: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

uzak durmaya devam etmeliyiz. Popüler olarak satılan nişasta ile kurutulmuş tropi-kal meyveler de dikkat etmemiz gereken-ler arasındadır.

Bayramlarda psikolojik olarak yemek hissi artmaktadır. Gelenek ve göreneklere göre yapılan ziyaretlerde tatlı ikramları bolca yerini alır. Hem karşı tarafı üzmemek hem de sağlığımızı düşünerek almamız gereken porsiyon miktarı kadar tüketme-ye özen göstermeliyiz. Kalp diyabet ve tansiyon hastalarının normal beslenme düzenlerinin dışına çıkmamaları sağlıkları açısından son derece önemlidir. Önümüz-deki bayram ziyaretlerinde daha çok sütlü tatlıları ve meyve ikramlarını tercih etmek sağlık açısından da uygun olacaktır.

Sonbahara girdiğimiz bugünlerde mevsimsel değişiklikler yüzünden yaşadı-ğımız hastalıklar için bağışıklık sistemimizi güçlendirecek C vitamini içeren besinler tüketebiliriz. Örnek olarak; limon, lahana, domates, kuşburnu, ıspanak, yeşil biber, maydanoz, turp ve patates gibi besinler tercih edilebilir. Fakat askorbit asit dediği-miz C vitamini; su, hava, ısıl işlem, ışık ve sigara tüketimi gibi etkenlere karşı direnci düşük olduğundan C vitamininin yüksek oranda kaybolmasına neden olabilir. Bu kaybın önüne geçebilmek için sebze ve meyveler kesildikten sonra hemen tüketil-

melidir. Bedenin C vitaminine duyduğu ih-tiyaç bahar ve yaz dönemlerinde artabilir.

100 gram besinde yer alan C vitamini miktarı;Erik 10 mg.Kavun 42 mg.Greyfurt 34 mg.Kuşburnu 1000 - 1500 mg. İncir 2 mg.Kivi 90 mg.

Kafein tüketiminden bahsetmek gere-kirse güne başlamak için, uzun çalışma dönemlerindeki molalarda ya da akşamü-zeri bol bol çay ve kahve tüketimi vücudu olumsuz etkileyebilir. Aşırı kafein kalp çar-pıntısı, dehidratasyon sebebiyle su kaybına neden olur. Olimpiyat Komitesi tarafından belirlenen miktara göre dört büyük bardak kahve, doping etkisi olarak kabul edilmiştir.

Beslenme düzeninin değişip normale döndüğü dönemde midemizi daha çok korumamız gerekir. Bu sebeple acı, ba-haratlı, soslu besinlerden kısa süreliğine uzak durmak mide sağlığı için önemlidir. Acı biber olarak adlandırdığımız kırmızı pul biber midede asit salgısının artmasına sebep olur. Bu da mide rahatsızlıklarını beraberinde getirir.

Fazla kafein tüketimi vücudu olumsuz etkileyerek kalp çarpıntısına ve dehidratasyon sebebiyle su kaybına neden olur.

Page 61: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

5959

3 GÜN UYGULANILACAK DETOX DİYETİMevsim geçişlerinde deneyeceğiniz Detox diyeti ile toksin-

lerinizi atıp yenilenebilirsiniz. Detox diyetler, normal diyetlere göre uzun süreli değil 2- 3 günlük kısa dönemlerde vücudu şaşırtarak arınmayı hedefler. Bu sebeple harfiyen uymanız, diyette başarı sağlar.

2. gün

Çiğ gıda tüketiniz.

Sabah: 2 salata + 2 elma

Öğle: Bol salata ( domatessiz) 1 kase

light yoğurt, 2 saatte 1 yeşil elma ya

da salatalık

Akşam: Kabak + yoğurt

Yatmadan yeşil elma

1. günSabahtan akşama kadar ılık yeşil

elma kompostosu tüketiniz.Öğlenden akşama kadar 3 öğün çor-

ba, gün içerisinde bol bol sıvı ve bitki

çayı tüketiniz.

3. gün

Sabah: 1 su bardağı süt

2 adet ceviz

Aralarda 1 adet elma

Öğle: Sebze yemeği + yoğurt

Ara: 2 avuç lor peyniri

Akşam: Sebze yemeği (soğan ve

sarımsak eklenerek)

Gece: 1 porsiyon meyve

Beslenme /

Page 62: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Malzemeler:6 adet havuç1 adet kırmızı biber6 su bardağı et suyu1 çorba kaşığı un1 çorba kaşığı tatlı biber salçası1 adet orta boy soğan2 diş sarımsak1 küçük kutu süt kreması (200 ml.)1 tatlı kaşığı tereyağıNanePul biberTuz

Hazırlanışı:• Havuçları kazıyın, yıkayın ve bir tencereye alın.• Kırmızı biberi yıkayın, çekirdeklerini temizleyin, tencereye koyun.• Sarımsak ve soğanı ilave edin.• 1 su bardağı et suyu ayırdıktan sonra tencereye et suyu ve tuz ekleyin.• Havuçlar yumuşayınca et suyundan tüm malzemeyi alıp blenderden geçirin.• Tekrar tencereye alın.• Ayırdığınız 1 su bardağı et suyunda unu eritin.• Tencereye alın, salçayı ilave edin.• Kremayı yavaş yavaş karıştırarak ilave edin.• Tuzunu ayarlayın.• Çorba kaynar kaynamaz ocağın altını kısın.• Ayrı bir kapta servis öncesi nane ve pul biberle birlikte tereyağını eriterek çorbanın üzerinde gezdirin.

Kremalı Havuç Çorbası

Fırında Mücver

Doyurucu Lezzetler

Malzemeler:3 adet orta boy kabak6 adet taze soğan4 kahve fincanı un4 adet yumurta1 demet dereotu½ demet maydanozTuz

Üzeri İçin:1 su bardağı taze kaşar

peyniri rendesi

60 / Beslenme

Page 63: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Malzemeler:4 adet biftek1 adet kuru soğan 3 adet taze soğan1 çorba kâsesi dolusu kavrulmuş ıspanak½ limon suyu1 çay bardağı su1 çorba kaşığı zeytinyağıTuzKarabiber

Hazırlanışı:• Biftekleri derin bir kaba alın.• Limon suyunu ve zeytinyağını karıştırın bifteklerin üzerine boşaltın, buzdolabında 1 saat kadar dinlendirin.• Taze soğanları ince ince kesin.• Kuru soğanı küp küp kesin• Ispanağı kavuracağınız kaba alın.• 1 çorba kaşığı zeytinyağı ilave edin.• Ispanakları yıkayın, kurutun, ince ince kesin.• Soğanları birleştirdiğiniz kaba ilave edin, tuzunu ekleyerek kavurun.• Karabiberi ekleyin.• Isıya dayanıklı kapaklı bir fırın kabına biftekleri alın.• Kavurup suyunu süzdüğünüz ıspanakları her bir bifteğin içine (bir çorba kaşığı kadar) eşit olarak paylaştırın.• Biftekleri rulo şeklinde sarın.• Kabın içinde kalan limon, zeytinyağı ve 1 çay bardağı su karışımını bifteklerin kabına ekleyin. Kabın kapağını kapatın.• Önceden ısıtılmış 170 dereceye ayarlı fırında biftekler yumuşayıncaya kadar pişirin.

Fırında Ispanaklı Rulo Biftek

Doyurucu Lezzetler

Sizin için seçtiğimiz sebze ağırlıklı tarifler sağlıklı olduğu kadar olduk-ça doyurucu. Her damak zevkine hi-tap edecek bu özel menüyü mutlaka deneyin…

Hazırlanışı:• Kabakların kabuklarını kazıyıp rendeleyin.• Taze soğanları, maydanoz, dereotunu ince ince doğrayın.• Malzemeyi derin bir kapta karıştırın.• Yumurtaları ve unu ilave ederek karıştırın.• Karışımı bir fırın kabına boşaltın.• Önceden ısıtılmış 170 dereceye ayarlı fırında pişirin.• Üzeri kızarana yakın 1 su bardağı kaşar rendesini ilave edip peynir eriyene kadar fırında tutun.• Peynir eriyince fırından alın.• Sıcak olarak servis yapın.

61Beslenme /

Page 64: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Fındıklı

Kurabiye

Tuzlu

Bisküvi

Alman Usulü Mürdüm Erikli Kek

/ Beslenme62

Page 65: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

63

Okuyucudan TariflerEmel Kurdoğlu’nun Mutfağından

Malzemeler125 gr. tereyağı (soğuk olacak), ½ su bardağı sıvı yağ, 1 yumurta, 1 su bardağı pudra şekeri, 1 tatlı kaşığı ka-bartma tozu, 1 su bardağı iri çekilmiş fındık, alabildiği kadar un.

Malzemeler125 gr. tereyağı (oda sıcaklığında), ½ su bardağı sıvıyağ, 1 yumurta, 1 çay kaşığı tuz, 1 tatlı kaşığı dolusu kabart-ma tozu,1 fiske karbonat, 5 – 6 dal ince kıyılmış dereotu, alabildiği kadar un, çörek otu (üzeri için)

Malzemeler125 gr. margarin, 2 su bardağından 2 parmak eksik toz şeker, 3 adet yumurta, 1 su bardağı süzme yoğurt, 3 su bardağı un, 1 paket kabartma tozu, 1 paket vanilya, Mürdüm eriği (kekin üzerini kapatacak kadar)

HazırlanışıDolaptan çıkardığınız tereyağını (soğuk olacak) küp küp kesin. Kabartma tozu ve un dışındaki malzemeyi çok fazla olmamak üzere elle yoğurun. Un ve kabartma tozunu ilave edin, hafif yoğurun. Elinizi sıvı yağ ile yağlayıp küçük toplar oluşturun (cevizden büyük). Her bir topun üzerine 1 adet fındık koyun. Fırın tepsisini yağlayın. Ön-ceden ısıtılmış 175 dereceye ayarlanmış fırında 20 – 25 dakika kadar pişirin. Üzerinin çok kızarmamasına dikkat edin.

HazırlanışıTüm malzemeyi derin bir kapta yoğurun. Fırın tepsisini yağlayın. Cevizden büyük toplar oluşturun, tepsiye dizin, üzerine çörek otu serpin. 175 dereceye ayarlı önceden ısıtılmış fırında 20 – 25 dakika kadar pişirin. Üzeri hafif pembeleşince fırından alın.

Hazırlanışı26 cm çapı olan kek kalıbını yağlayın. Margarin, şeker ve vanilyayı 5 dakika kadar mikserle çırpın. Yumurtaları teker teker kırdıktan sonra mikserle çırpın. 10 dakika kadar margarin, şeker ve yumurtayı çırpın. 1 su bardağı süzme yoğurdu ilave edin. 3 su bardağı un ve kabartma tozunu elekten geçirerek tahta spatula ile karıştırın. Di-ğer malzemeleri de ilave ederek alttan üste gelecek şekilde karıştırmaya devam edin. Mürdüm eriklerini yıkayın, ikiye ayırın, çekirdeklerini çıkarın. Keki kalıba boşaltın. Üzerini ikiye bölüp çekirdeklerini çıkardığınız mürdüm eriklerini kekin ortasından başlayarak dizin. 175 dereceye ayarlı önceden ısıtılmış fırında 40-45 dakika kadar pişirin. *Aynı keki ekşi elma ile de deneyebilirsiniz.

Page 66: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

64

Kapalı Alan Korkusu Sosyal Hayatınızı Ele Geçirmesin

Klostrofobi kadınlarda erkeklere oranla iki kat daha fazla görülüyor.

Latince kökenli olan Klostrofobi kelimesi bir yerde kapalı anlamına gelen ‘’claust-rum’’ ile korku anlamına gelen ‘’phobos’’ un birleşiminden oluşuyor. Her 100 kişiden 10’unda görülen bu psikolojik rahatsızlık kişinin yaşamını olumsuz yönde etkiliyor. Kapalı alan korkusu olan kişiler asansöre binemiyor, uçak seyahatinde panik ataklar geçiriyor, metro gibi yer altı ulaşım araçla-rını kullanamıyor, kapalı tünellerden geçe-miyorlar. Üstelik çevresindekilerin alayla-rına, küçümsemelerine maruz kalarak zor durumlara düşebiliyorlar.

Belirtileri *Aşırı terleme*Kalp atışlarının hızlanması*Mide bulantısı*Boğuluyormuş hissine kapılma*Nefes darlığı*Titreme

Klostrofobinin görülmesinde çeşitli ne-denler olsa da çocukluk döneminin etkisi önemli bir yer teşkil ediyor. Kişi çocukken ailesinden şiddet gördüyse, çocuğa sık sık odaya kapatma cezaları verildiyse, çocuk devamlı evde tek başına bırakıldıysa ileride bu rahatsızlığı yaşama ihtimali oldukça yükseliyor. Rahatsızlık daha çok 30‘lu yaşlardan sonra kendisini göstermeye başlıyor.

Boğazlı kazak giyememe, kravat takamama, gömlek giyince daralma klostrofobi hastalarının sıkça yaşadığı sorunların başında geliyor.

/ Psikoloji

Page 67: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

65

Klostrofobi tedavi edilmediği takdirde daha ciddi psikolojik rahatsızlıklara yol açabiliyor.

Uzman Gözü ile Tedavi şartKapalı alan korkusu olan pek çok kişi

kendiliğinden geçer düşüncesi ile uzmana görünmekten kaçıyor. Ancak tedaviye er-ken başlamak oldukça önemli. Belirtilerin sizde de olduğunu düşünüyorsanız derhal uzman bir psikiyatriste görünün. Şikâyet-lerinizden bahsedin. Başlangıç düzeyinde psikoterapi yöntemi ve çeşitli ruhsal rahat-lama yöntemleri sayesinde korkularınızdan

kurtulmanız mümkün. Ancak ileri seviyele-re ulaşmış ise bu yöntemlerin yanı sıra ilaç tedavisine de başlanması gerekli olabiliyor. Her şeyden önce korkularınız ile yüzleş-meniz ruhsal sağlığınız açısından önem arz ediyor. Kaçarak hiçbir şey elde edemezsi-niz. Klostrofobinin sosyal hayattan kopuş-lara dahi neden olabilecek düzeyde ciddiye alınması gereken bir rahatsızlık olduğunu unutmayın.

Asansör, metro, uçak, alışveriş merkezleri gibi kapalı yerlerde duramıyor, boğulacak-mış gibi kendinizi hemen dışarı atmak istiyor, kalabalık yerlerde insanlar üstünüze ge-liyormuş gibi panik oluyorsanız dikkat! Klostrofobi tehlikesi ile baş başasınız demektir.

Psikoloji /

Page 68: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

66

Okul yaşının erkene alınması ilköğretimin beklediği ön yeterlilikleri kazanma konusunda istenilen düzeye henüz gelemeyen çocukların okula gönderilmelerine sebep olmaktadır.

Prof. Dr. Ayla Oktayİlköğretim Bölüm Başkanı

Cumhuriyet’in kurulu-şundan günümüze kadar geçen zaman diliminde Türk Eğitim sisteminde içerik ve süre ile ilgili birçok değişiklik yapıldı. 1973 yılındaki Milli Eğitim Temel Kanunu ile zorunlu eğitimin 8 yıla çıkarılması kararlaştırıldı. Bu karar ancak 1997 yılında hayata geçirilebildi. Bu yapılanma doğ-rultusunda ortaokullar ilk kez ilköğretim yapısı içinde yer aldı. Burada amaç yeni bir ilköğretim kültürü yaratabilmekti. Bu sistemde 1. kademede sınıf öğretmenleri, 2.kademede ilköğretim, 3.kademede de branş öğretmenleri görev alıyordu.

4+4+4 olarak adlandırılan yeni eğitim sis-temine geçilmesiyle birlikte 1997 öncesine

dönülerek kesintili eğitim modeline dönüş olmuştur. Bu sistem bugüne kadar yapılan değişikliklerin en kapsamlı olanıdır. Zorunlu eğitim liseyi de kapsayacak şekilde 12 yıla çıkarılırken okul öncesi eğitim zorun-lu olmaktan çıkarılmıştır.

Okula başlama yaşı da indirilerek 66 ay zorunlu, 60 aya kadar isteğe bağlı hale getirilmiştir.

Dünya ülkelerine baktığımızda çocukların programlı öğretime başlama yaşı 5 – 7 yaş arası değişmektedir. Bu durum ülkelerin nüfus yapısına, ekonomik durumuna iklim ve coğrafi konumuna göre de farklılık gösterir. İngiltere gibi okullaşmanın erken başladığı ülkelerde sınıf ortamları, öğret-

Okula Başlamanın Doğru Yaşı

İlköğretime başlama insan yaşa-mındaki en önemli dönüm nok-talarından biridir. İlköğretimdeki başarı, çocuğun ilerideki eğitim yaşamını büyük ölçüde etkiler. Bu başarının en önemli koşulu çocuğun ilkokulun beklentilerine cevap verebilecek hazır bulu-nuşluğa sahip olmasıdır.

/ Eğitim

Page 69: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

67

6 yaş gelişimsel olarak özel bir dönem olduğu için en yaygın okula başlama yaşıdır.

Okula başlama yaşının indirilmesi reform değil, hayal kırıklığı yarattı.

Okula Başlamanın Doğru Yaşı

menlerin kullandığı yöntemler çocuğun zorlanmadan birkaç sene içerisinde okuma yazmayı öğrenebilmesini sağlayacak şekil-de düzenlenmiştir.

Her ülkede farklılık gösterse de en yaygın okula başlama yaşı 6 olarak görünmekte-dir. 6 yaş gelişimsel olarak çocuk için özel bir dönemdir. Çocuk ilköğretimin talep-lerine cevap verebilecek yeterlilikleri bu yaştan itibaren kazanmaya başlar. Okula hazır olma sadece zihinsel gelişme ile ilgili değildir. Çocuğun bedensel ve hareket gelişiminin yeterli olmasının yanı sıra duy-gusal olarak da sağlıklı ve dengeli olması önemlidir. Çocuk evden ilk kez ayrılacak, aile dışındaki yetişkinlerle ilk kez gün boyu beraber kalacak, kendi yaşıtlarıyla bir arada olmaya başlayacaktır. Buna bir de öğrenilmesi gereken dersleri eklediğimiz zaman çocuktan beklenenlerin onun için hiç de kolay görevler olmadığı aşikârdır.

Okul yaşının bir yıl erkene alınması ilköğ-retimin beklediği ön yeterlilikleri kazanma konusunda istenilen düzeye gelememiş çocukların okula gönderilmelerine sebep olmaktadır. Bunun da okul başarısına yansıması kaçınılmazdır. Ayrıca çocuklar-da okul korkusu gibi psikolojik sorunların ortaya çıkması ile çocukların okulla ilgili ilk tecrübelerini başarısızlıkla sonuçlanacağı göz ardı edilmektedir.

Öğretmen ve okulların kapsamını da bu çerçeve dâhilinde değerlendirmek gereklidir. Sınıf öğretmenlerinin eğitim

programları onları 72 ay ve üstü çocuklarla çalışacak şekilde hazırlanmıştır. Öğretmen-lerin birdenbire daha küçük bir yaş gurubu ile karşılaşmaları onlar açısından da sorun yaratmaktadır. Kalabalık sınıflarda öğret-menlerin her öğrenciyi yakından takip edebilmesi, onlara uygun etkinlik ve oyun oluşturmada sıkıntılar yaşaması kaçınıl-mazdır. Maalesef pek çok okul da fiziki olarak bu yaş grubu çocukların ihtiyacını karşılayabilecek yeterliliğe sahip değildir.

Eğitim sistemi değiştirilmeden önce altyapı eksiklikleri, öğretmenlerin eğitimi, çocukların hazır bulunuşlukları gibi konu-ların planlanarak hazır hale getirilmesini dikkate almak gerekiyordu. Hatırlanacak olursa Türkiye 1982 – 1983 döneminde de böyle bir uygulamayı kısa zamanda gerçekleştirmeyi denedi ve başarısız oldu. O dönemde altı yaş uygulaması olarak adlandırılan uygulamada da aileler, okullar, öğretmenler ve çocuklar için hiçbir hazırlık yapılmadığı gibi, yeni ders programları da ancak II. yarıyıldan sonra hazırlanabildi. Sonucunda pek çok aile çareyi çocuklarını okuldan almakta buldu. Bunda da en bü-yük zararı okula erken başlatılan çocuklar gördü. Önümüzde böylesine olumsuz bir örnek varken benzer uygulamayı yeni-den yürürlüğe koymanın kime ne yarar getireceğini anlamak zor. Okula başlama yaşının indirilmesi reform değil, çocukların pek çoğunun hayata yeni başlarken hayal kırıklığına uğrayabileceği bir süreç olarak görünüyor.

Eğitim /

Page 70: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

68 69

Çocukların iyi beslenmesi sağlıklı birey, aile ve toplumun oluşmasında önemli rol oynar. Beslenme; insanın büyümesi, gelişmesi, sağlıklı ve üretken olarak uzun süre yaşaması için gerekli olan besin öğe-lerini yeterli miktarlarda alıp vücudunda kullanmasıdır. Bu öğelerin herhangi biri alınmadığında veya gereğinden az ya da çok alındığında, büyüme ve gelişmenin engellendiği ve sağlığın bozulduğu bilimsel olarak ortaya konmuştur.

Vücudumuzu oluşturan doku ve organ-larımızın uyum içinde büyüyüp gelişmesi gerekir. Sağlıklı gelişme olmadığı zaman vücudumuzda ruhsal ve fiziksel bozukluk-lar oluşur. Beslenmek karın doyurmak, açlığı gidermek anlamına gelmez. Sağlıklı yaşama dengeli beslenme ile dengeli beslenme değişik besin maddelerinden gerektiği kadar almakla olur.

Çocuklarımızı yetiştirmek ve onları ya-rınlara hazırlamak amacıyla gönderdiğimiz okullarımızda profesyonel kişilerce işletilen okul kantinleri hizmet veriyor. İhale yoluyla şartları sağlayan firmalara belli süre içinde kiralanan okul kantinlerinde yönetmelikle-rin verdiği izin doğrultusunda pek çok ürün bulundurulmakta ve satışı yapılmaktadır. Hızla gelişen ve değişen dünyada dengeli beslenme daha da önem kazanmış, buna paralel olarak okullarımızda hizmet veren kantinlerle ilgili yönetmelikler yeniden düzenlenmiştir.

Örgün ve yaygın eğitim kurumlarımızda öğrenim gören öğrenci, kursiyer ve çalı-şanların güvenli, sağlıklı beslenme bilinci kazanmalarına katkı sağlamak, olabilecek gıda zehirlenmeleri, bulaşıcı hastalıklar, yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı hastalıklar ile şişmanlığı önlemek amacıyla Milli Eğitim Bakanlığımızca “Okul Kan-

Çocuklarımızın fiziksel, ruhsal ve zihinsel yönden sağlıklı büyümeleri ve gelişmelerinde beslenmenin önemi büyüktür. Çocuk beslenmesinde amaç; çocuğun olabildiğince üst düzeyde sağlıklı büyümesini ve geliş-mesini sağlamaktır.

Okul Kantinleri Artık Daha Güvenli

İstanbul Valiliği &

Gönül Sezen Bişkin

Sağlıklı toplumun temeli çocukların sağlıklı yetişmelerine dayanır.

/ Eğitim

Page 71: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

68 69

tinlerindeki Gıda Satışı’’ konulu 2011/41 nolu Genelge yayımlanmıştır. Genelgeyle, çocukların dengesiz beslenmesine, şişman-lığa (obezite) neden olabileceğinden okul kantinlerinde doğal maden suları hariç, enerji yoğunluğu yüksek, besin değeri düşük olan gazlı - kolalı içecek ve cips satışı yapılmamakta ve otomatik satış yapan ma-kineler bulundurulmamaktadır. Bunların yerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığından üretim veya ithalat izni bulunan süt, ayran, yoğurt, taze sıkılmış meyve suyu ve tane ile satışı yapılabilen meyve bulundurulabilmektedir.

5 Şubat 2013 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan “Okul Kantinlerine Dair Özel Hijyen Kuralları” yönetmeliği ile Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim ve öğretim kurumları bünyesinde faaliyet gösteren yemekhane, kantin, kafeterya, büfe, çay ocağı gibi gıda işletmelerinin özel hijyen şartlarına, gıda güvenilirliğine ve resmî kontrolüne ilişkin kuralları belirlenmiş-tir. Yapılan kontrollerde Bakanlığa kayıt yaptırmayan, gıda güvenilirliğini ve insan sağlığını tehlikeye düşürdükleri tespit edi-len gıda işletmeleri hakkında ilgili mevzuat hükümleri gereğince yasal işlem uygular. Gıda işletmecisi, herhangi bir gıdanın insan sağlığını bozduğu şüphesinin oluştuğu durumlarda, Bakanlık ve Sağlık Bakanlığı yetkililerine ve okul idaresine derhal haber vermek ve insan sağlığını bozduğundan şüphe edilen gıdanın ilgili birimlerce gerek-li tetkikinin yapılması için satış ve tüketimi-

ni durdurmak zorundadır.

Okullarda oluşturulan denetleme ku-rullarınca denetimi düzenli olarak yapılan okul kantinleri sağlık, hijyen ve gıda kodek-si yönünden ilgili meslek odası, Sağlık İl Müdürlükleri ile Gıda, Tarım Ve Hayvancılık İl Müdürlüklerince de denetlenebilmekte-dir. Kantin denetim formları; fiziki koşullar, araç - gereçler, gıda ve personel hijyeni, iş güvenliği ve diğer konular başlıkları altında oluşturulmuştur.

Çocuklarımızın teneffüs zili çalar çalmaz koştukları okul kantinlerinin gıda güvenliği ve hijyen bakımından uygun işletmeler olarak hizmet vermesinin sağlanmasında en büyük görev nihai tüketici öğrencilere ve bu öğrencilerin velilerine düşmektedir. Öğrenciler ve veliler okul kantinlerinde gördükleri eksiklikleri ilgili gıda sağlığı, denetim elemanları, tüketici birliği gibi resmi veya sivil kuruluşlara bildirmeli, çö-züm üretimine yardımcı olmalıdır. Gıdaya ilişkin her türlü ihbar ve şikayetlerinizi Türkiye’nin her yerinden ALO GIDA 174’ü arayarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakan-lığı çağrı merkezine bildirebilirsiniz.

Sağlıklı bir toplumun oluşmasında, çocukların sağlıklı yetişmeleri büyük önem taşır. Çocukların sağlıklı yetişmeleri büyük ölçüde beslenmelerine bağlıdır. Bunu ger-çekleştirebilmek için beslenme bilgisi ve önemi konusunda her birey bilgilenmeli, bilinçsiz kişileri bilinçlendirmelidir.

Gıdaya ilişkin her türlü ihbar ve şikâyetler

ALO GIDA 174 aranarak Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı çağrı merkezine bildirilebilir.

Okul kantinlerinde artık enerji yoğunluğu yüksek, besin değeri düşük olan gazlı - kolalı içecek ve cips satışı yapılmamakta ve otomatik satış yapan makineler bulundurulmamaktadır.

Eğitim /

Page 72: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

70

Ekranların Başarılı ve Güzel Haber

Sunucusu

Jülide Ateş

Uzun yıllardır haberciliği ile adından söz ettiren ekranların başarılı ve güzel yüzü Jülide Ateş hayatın içindeki detayları hafta içi her gün NTV Öğle kuşağı bültenlerinde bizlerle paylaşıyor. Deneyimli sunucu

ile kariyerini, hedeflerini, haberciliği ve özel yaşamını konuştuk.

Röportaj: Birten Çankaya

Page 73: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

71

Page 74: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

72

Haberciliğe nasıl ve ne zaman başladınız?

Haberciliğe o zamanki adı Magic Box olan Star TV’de ‘ İyi Günler Türkiye’ programı ile başladım. Hatta onun da öncesi Young Star Galaxy isminde bir gençlik programı vardı. Orada bana sunuculuk şansı verilmişti. O za-man prompter da fazla kullanılmazdı, irticalen konuşurduk. Orada bir ışık görüldü ve bana yeni şanslar verildi. ‘Tamam mı Devam mı’, ‘İyi Günler Türkiye’, ‘Yakın Takip’, Kadir Çelik ile ‘Objektif’, Star Ana Haber oradan da Kanal D ve TGRT Ana Haber sonrası şimdi de NTV’de haberciliğe devam ediyorum.

Genç yaşta büyük kanallarda çalışmak ağır bir sorumluluk. Zorlandığınız zamanlar oldu mu?

Erken alınmış bir sorumluluk olduğu için zorlandığım zamanlar oldu tabii. Fakat medyada her şey o kadar hızlı gelişiyordu ki sektörde yetişmiş eleman bulmak da kolay değildi. O dönemlerde TRT spikerleri, sunucuları, prodüktörleri daha çoktu. Dolayısıyla sektörün yeni insanlara ihtiyacı vardı. Bu açık bizim gibi yeni insanlara şans tanınmasıyla ve bizlerin de bu şansı iyi değerlendirip erken alınmış sorumluluğun ardını hızla doldurup gerekli eğitimleri almamızla giderildi. Sonrasında zaten İletişim Fakülteleri ve birçok eğitim kurumları devreye girdi. Benim en büyük şansım Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nde okumaktı. Linguistik ağırlıklı, Türkçe – İngilizce karşılaştırmalı ana-lizler, ses – nefes artikülasyon, vücut dili kullanımı gibi derslerim sayesinde günlük hayatta harmanlayabileceğim bir zemin bulmuş-tum kendime. Bunların yanı sıra Arsen – Can Gürzap’tan diksiyon dersleri aldım. İlk öğrencilerindendim. TRT kökenli hocalardan

özel dersler alarak durmaksızın kendimi yetiştirdim. 2000 yılında Türk Dil Kurumu’ndan Onur Ödülü aldım. Emeklerimin karşılığı bana hep güzel şekilde döndü.

Uzun yıllar ana haber bülteni sunduktan sonra TRT’de kültür – sanat programı ile ekranlara geldiniz. Bu tercihinizin sebebi neydi?

TGRT Fox’a evrilirken sözleşmem iptal edildi. Fox TV yeni bir yüzle devam etmek istedi. Ben de haberden çok sıkılmıştım. 21 yaşımdan beri haberin içindeydim. Yeni bir şey yapmak istedim. Fox TV ile yollarımı ayırdığımda başka haber kanallarından teklif geldi ama yapmak istediğim şeyin farklı olduğunu hissettiğim için kabul etmedim. Haber spikeri olunca şehrinizi değiştiremiyorsu-nuz, çok disiplinli bir hayatınız oluyor. Her şey o kadar rutin ki… Ya aynı şehir içinde evinizi taşıyabilirsiniz ya da işinizi değiştirebi-lirsiniz… Ben de yeni bir dala geçmek istedim. TRT’ye karşı da ayrı bir hayranlığım vardı. TRT büyük bir kurumdu, bir okuldu. Orada da çalışmak, TRT ekolünü görmek istedim. Kültür – Sanat benim eksik bir yönümdü. O yönümü geliştirmem için büyük bir fırsat oldu. Program 1,5 yıl kadar sürdü.

Daha sonrasında haberciliğe dönüş yaptınız.

Evet, kaderim olan haberciliğe geri döndüm. Star TV’den teklif geldi. Yıllar önce Kanal D’de birlikte çalıştığım, sevdiğim bir arka-daşım olan Celal Pir ile ‘Bugün’ programını yaptık. Doğuş Yayın Grubu olmasının da etkisi büyüktü. Eski çalışma arkadaşlarım yö-netimde görev yapıyorlardı. Dolayısıyla onlarla aynı ekipte tekrar çalışmak beni çok mutlu etti.

Şimdi NTV’de öğle haber kuşağını sunuyorsu-nuz. Haberciliğin hayatınızdaki önemi nedir?

Su akar yolunu bulur. Star TV’de 1 sene çalış-tıktan sonra NTV’ye geçiş yaptım. Bu konuda hem kadere inanıyorum hem de insanların bir şekilde ait oldukları yerlere illa ki dönecekle-rini düşünüyorum. Kariyerim haberle başladı, haberle bitecek. Haberciliğin yeri bende çok ayrı… Birey olarak beni ayakta tutan, yaşamı-mı anlamlı kılan büyük bir etken. Habercilikte yaşadığımı, ürettiğimi hissediyorum. Haberi kutsal buluyorum. Kitleleri bilgilendirmek müt-hiş bir duygu…

Haber öncesi hazırlık süreciniz nasıldır?

Minimum 3 saat öncesinde kanala geliyorum. Haber havuzumuz-da bulunan bütün haberleri okurum. Konuklarım olacaksa konuk koordinatörü ile onları belirleriz, sorularımı hazırlarım.

Deneyimli bir haber sunucusu olarak Türkiye’de televizyon ha-berciliğinin durumu ile ilgili neler söylersiniz?

Şu an çok iyi bir dönem geçirdiğimizi ne yazık ki söyleyemem. Medya kötü bir sınav verdi. Ancak her sınavdan ders alınarak daha iyiye gitmek için çözüme odaklı bir şekilde yola devam etmek gerektiğini düşünüyorum. Umarım Türkiye’nin türbülanslı günleri bir an önce yerini huzura bırakır.

Kariyerim haberle başladı, haberle

bitecek. Habercilikte yaşadığımı, ürettiğimi hissediyorum. Kitleleri bilgilendirmek müthiş

bir duygu…

/ Yaşam

Page 75: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

73

Haberi Kutsal Buluyorum

Ekranlarda erkek hâkimiyeti var.

Ancak ben kadın sözüne, kadın gibi kadın olmaya ve

kadın haberciliğine yürekten inanıyorum.

Kadın ruhunun ve zarafetinin habere çok

daha iyi yansıdığını düşünüyorum.

Türk insanının habere bakış açısı ile ilgili düşüncelerinizden bahseder misiniz?

Haberi seven bir milletiz. Ancak daha çok kan, dram, gözyaşından hoşlanıyoruz. İçi bilgi dolu haberler maalesef daha az seyrediliyor, insanlar daha çok görsele önem veriyorlar. Çok nitelikli bir bilginin yerini dehşet bir trafik kazası haberi alabiliyor. Bu da reytinglere çok yansıyor. Bu durumun eğitim seviyesi ve sosyo kültürel düzey-le de ilgisi olduğunu düşünüyorum.

Sunduğunuz haberler arasında sizi etkileyen, unutamadığınız var mı?

Haberciliğe 90’lı yıllarda başladığım için çok şehit haberi sunmak zorunda kaldım. Çok içim yandı. Siz bir cümle okuyorsunuz ama

kim bilir kaç ailenin evine ateş düşüyor. Belki haberi sizden alıyor-lar. Ben işimi yaptım eve geldim ama benim ağzımdan çıkan bir cümle kaç hayatı değiştirdi hep onu düşünürdüm. Şimdi ne mutlu ki çözüm sürecini konuşuyoruz. Artık şehit haberleri gelmiyor. Bu ülkemiz için oldukça sevindirici…

Ekranlardaki anchorman hakimiyeti ile ilgili düşünceleriniz neler?

Bu bizim bir savaşımız. Medya sektörü Türkiye’de çok yeni, taşlar yerine oturacak elbette. Evet, ekranlarda bir erkek hâkimiyeti var. Bu ataerkil bir toplum olmamızdan kaynaklanıyor. Bir erkeğin ağzından çıkan söz daha güvenilir, erkek daha otorite bir figür ola-rak algılanıyor. Bu durum toplumun kadına bakış açısına da bağlı biraz. Erkek sözü diyoruz, erkek gibi kadın diyoruz bunlar hep

Yaşam /

Page 76: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

74

Yaşlanana Kadar Haber Sunmak

İstiyorum

Page 77: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

75

iltifat olarak geçiyor. Ben kadın sözüne, kadın gibi kadın olmaya ve kadın haberciliğine yürekten inanıyorum. Kadın ruhunun ve zarafetinin habere çok daha iyi yansıdığını düşünüyorum. Umarım hem politikada hem de haberde daha çok kadın görürüz.

En beğendiğiniz, örnek aldığınız haber sunucuları kimler?

Ben herkeste çok güzel motifler görüyorum. Aynı mesleği yap-tığım arkadaşlarımızla birbirimizden mutlaka esinleniyoruzdur. Çünkü insan gördüğüdür, seyrettiğidir, okuduğudur, arkadaşlık et-tiğidir. Bu ortak bir bilinç. Dolayısıyla ben baktığım zaman hatayı değil güzeli görmek için bakarım. İzlediğim her arkadaşımda güzel bir şeyler buluyorum. Bizlerden önce gerek Türkçe kullanımlarıyla gerek sunumlarıyla Şadiye Onuk, Gülgün Feyman, Jülide Gülizar gibi isimleri hep örnek almışımdır. Yeni jenerasyondan da haberin içinde daha fazla olan, o heyecanı daha çok yaşayan çok değerli arkadaşlarım var. Nazlı Öztarhan, Nevşin Mengü ve NTV’deki bütün çalışma arkadaşlarımı beğenerek izliyorum.

Kariyer anlamında hedeflerinize ulaştığınızı söyleyebilir misiniz?

Henüz ulaştığımı söyleyemem. Şu an bu yolda çaba sarf ediyo-rum. Daha gidilecek çok yolum var. Estetik görüntüden bağımsız gözümde kırışıklarla, yaşlı bir kadın olarak ekranda var olmaya devam edebilirsem eğer, işte o zaman kendimi başarılı sayacağım. 42 yaşındayım. Söylediklerimle, analizlerimle, sorularımla şu an ekranda olan erkek spikerler kadar ekranda kalabilirsem eğer hedefime ulaştığımı o zaman söyleyeceğim.

Eşinizle aynı mesleği yapıyor olmanın güzel yanları neler?

Eşim Emre (İskeçeli) ile birbirimizi sorgulamaya gerek duymadan çok iyi anlayabiliyoruz. Sabah benden yarım saat erken kalkar, önemli birkaç şey varsa bana mutlaka hatırlatır. Bireysel olarak bazı projeleri yürütmekle yükümlü olduğu için ben de ona bu konuda yardımcı olmaya çalışırım. İkimiz de birbirimize destek oluruz. Çalışma saatlerimizi anlayışla karşılarız. Bayramımız yok-tur, muhabirlik için sahaya gidersiniz, onun toplantıları olur. Star TV’de sabah programı yaparken saat 07:00’de başlıyordu. Hafta içi her gün 04:00’te kalkıyordum. Oğlumuz Ali’yi okula hep Emre yolladı. Bu bir hayat arkadaşlığı ve can yoldaşlığı. Emre’nin iyi bir baba ve iyi bir eş olduğunu düşünüyorum.

Anne olmak nasıl bir duygu?

Anne olmak dünyanın en güzel duygusu. Oğlum Ali benim en büyük tacım, unvanım, en önemli kariyerim. Bu duyguları anne olmadan anlayabilmek çok zor.

Birlikte neler yapmaktan hoşlanırsınız?

Ne yazık ki oyun oynamayı çok iyi becerebilen bir anne değilim. Ali ile birlikte daha çok kitap okuruz, yemek yaparız, tenis ve golf oynarız.

Oldukça yoğun bir tempoda çalışıyorsunuz. Kendinize zaman ayırabiliyor musunuz?

Disiplinli olduktan ve zamanı güzel kullandıktan sonra bu konuda sorun yaşamazsınız. En büyük lüksüm spor yapmak. Sporu çok seviyorum. Bol bol yürüyüş ve egzersiz yapıyorum. Bu sıralar

bisiklet sporuna ilgi duymaya başladım. Bisiklet aldım. Oğlum ile birlikte bisiklete binmek gibi bir hayalim var.

Çok güzel bir kadınsınız. Tescilli bir Türkiye güzeli olarak güzelli-ğinizi korumak için nelere dikkat edersiniz?

Türkiye güzeli olduğumu artık unuttum bile. Hayatımın hiçbir döneminde güzellik kraliçeliği kavramı ile kendimi o kadar bütün-leştirmedim. 18. yaşımın bir atraksiyonu olarak geldi geçti. Şimdi baktığımda cesurca verilmiş bir karar olarak görüyorum. Normal hayatta makyaj yapmayı hiç sevmem. Ne yazık ki işim gereği her sabah makyaj yapmak zorunda kalıyorum. Fön çektirmek, makyaj yapmak ve tayyör giymek işimin en sıkıcı kısmı aslında.

Sağlıklı beslenmeye önem verir misiniz?

Yediklerime hep dikkat etmeye çalışırım. Ekranda da göründüğü-nüzden 5 kilo fazla çıktığınız için zayıf olmanız lazım. İnsanın ken-dine saygısı bakımından da ne yediğine önem vermesi gerektiğini düşünüyorum.

Olmazsa olmazlarınız nelerdir?

İyi niyet benim için olmazsa olmazdır. İyi niyetin olduğu her yerde her türlü problemin çözülebileceğine inananlardanım. Bir de tabii ki eşim, oğlum, annem ve babam.

Şu an medyada iyi bir dönemden geçtiğimizi ne yazık ki söyleyemem. Medya kötü bir sınav verdi.

Yaşlanana Kadar Haber Sunmak

İstiyorum

Yaşam /

Page 78: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

76

Masalsı Bir YolculukRodos Santorini Mikonos

Bodrum’daki evimizde oturup denizi izlerken sü-züle süzüle giden bir gemiyi görmemizle aklımıza gelen herkesin aşina olduğu şu şarkı ile başladı

her şey: ‘’Ah o gemide ben de olsaydım açık denizlere yol alsaydım…’’ Şarkıyı mırıldanırken birden; ‘’Neden biz de gitmiyoruz ki…’’ diyerek kendimizi bir anda Cruise seyahati araştırırken bulduk. Hazır Bodrum’daydık ve Yunan adaları oldukça uygun bir seçenek olacaktı. Bu sıralar

da oldukça popüler bir destinasyon olduğunu da göz önüne alıp hemen uygun bir tur ayarlayarak geminin kalkış noktası olan İzmir’e gittik. 3 adayı görecektik: Rodos, Santorini ve Mikonos. Gemiye

binip kamaramıza eşyalarımızı yerleştirdikten sonra gemiyi keşfe çıktık. Ağır ağır sularda iler-lerken güneşin batışına şahit olmak gerçekten unutulmaz bir andı. Akşam gemide düzenlenen

Yunan gecesine katıldık. Başta Sirtaki olmak üzere pek çok yerel Yunan dansını izleme fırsatı bulduk. Ertesi sabah ilk durağımız olan Rodos

adasındaydık.

Page 79: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

77

Rodos Limandan iner inmez sabahın erken saatleri olma-sına rağmen sıcaklığı hissetmeye başladık. Burası yılın büyük bir bölümünü sıcak ve güneşli geçirirmiş. Yağmurlu gün sayısı yok denilecek kadar azmış. Adayı gezmeye UNESCO Dünya Mirası listesinde yer alan ünlü Rodos kalesinin de bulunduğu eski şehirden başladık. Dar sokaklarda iki taraflı hediyelik eşya satan dükkanlar, restaurantlar, cafeler ile birlikte tarih kokan bir ada burası. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1522 yılında adayı fethiyle birlikte uzun yıllar Osmanlı hâkimiyetinde kaldığı için burada pek çok Türk’e ve Osmanlı mimarisi ile yapılmış camilere rastlamak mümkün. Eski şehri gezdikten sonra yeni şehre geçti-ğimizde nispeten daha Avrupai bir tarz ile karşılaştık.

Ünlü mağazalar, gece kulüpleri, lüks oteller ile sanki ünlü bir Avrupa şehrine gelmişiz izlenimini edindik. Karşımıza çıkan Türk taksici sayesinde dil problemi yaşamadan gezilecek diğer yerlere de gitme fırsatı yakalayarak şirin bir yerleşim yeri olan Lindos’a gittik. Turistlerin yoğun ilgi gösterdiği oldukça kalabalık bir yer olan Lindos’un en tepesinde görkemli bir kale bu-lunuyor. Biz sıcağın da etkisiyle oraya kadar çıkmayı göze alamadık. Onun yerine vaktimizi St. Paul’s Bay plajında geçirmeyi tercih ettik. Günün sonunda yol üzerinde el yapımı hediyelik eşyalar satan bir dük-kâna uğradık ve buradan birkaç hatıra eşyası alarak gemimize doğru yol aldık.

ŞÖVALYELER ADASI

Turizm ve Gezi /

Page 80: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

78

Santorini

/ Turizm ve Gezi

Page 81: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

79

Tam bir huzur, dinlenme ve balayı adresi… Volkanik bir ada olması nedeniyle liman yok, dolayısıyla gemiler denizin ortası-na demir atıyor ve gelen insanlar da küçük tekneler ile adaya ulaşabiliyorlar. Adaya ayak basar basmaz bizi meşhur Santori-ni eşekleri karşıladı. Merkez en tepede olduğu için ya eşeklerle ya da teleferikle çıkılabiliyor. Biz ikinci seçeneği tercih ederek teleferiğe bindik ve yukarı çıkar çıkmaz manzaranın güzelliği karşısında âdete büyülendik. Her yıl binlerce çiftin evlenmek ve balayılarını geçirmek için neden Santorini’yi tercih ettiklerini de hemen anladık. Bol bol fotoğraf çektikten sonra bir cafeye oturduk ve manzara karşısında bir şeyler içerek anın keyfini çıkardık. Daha sonra dar sokaklarda yürüyerek küçük butikleri dolaştık. Thira ve Oia adlı iki köyden oluşan adanın her yeri kartpostal niteliğinde… Santorini’nin en meşhur özelliklerinden biri ise muhteşem gün batımı… Gün batana yakın dünyanın dört bir yanından gelen insanlar manzaraya karşı toplanıyor ve alkışlar eşliğinde biten günü uğurluyorlar ve bu ritüel her gün devam ediyor. Güneşin batışının yarattığı nefis manzarayı izle-me fırsatına eriştiğimiz için kendimizi şanslı sayarak kalbimizi Santorini’de bıraktık ve bu büyülü adaya veda ettik.

ROMANTİZM ADASI

Turizm ve Gezi /

Page 82: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

80

Mikonos

Sabahlara kadar süren gece hayatı, jet sosyetenin ultra lüks yatları, sokaklarda özgürce gezen insanlar… Bu adada yasak, sınırlama yok. İnsanlar olabildiğince özgür ve eğlenceye odaklı. Adanın doğal bir güzelliği yok ama yine de Yunanistan’ın en çok turist çeken adası Mikonos. Özellikle yaz aylarında her ülkeden insanı görebilmek mümkün. Otellere rezervasyon-lar aylar öncesiden yaptırılıyor. Adaya indiğimizde öğleden sonraydı dolayısıyla adada hayatın yeni başladığı saatlere denk gelmiştik. Akşama kadar sü-ren meşhur plaj partilerinden sonra etraf akşamdan itibaren dolmaya başlıyor. Küçük Venedik görülmesi gereken yerlerin en başında geliyor. Denizin kıyısına sıra sıra dizilmiş küçük cafelerde bir şeyler içip man-zaranın keyfini çıkarmak mümkün. Buranın yukarı-sında Mikonos’un simgesi olan 5 tane yel değirmeni

bulunmakta. Küçük beyaz evlerin, dar sokakların arasında dikkatimizi çeken en önemli şeylerden biri sanata verilen değer oldu. Burada adım başı bir sanat galerisi görmek mümkün. Bazılarını gezdik ve harika tablolarla karşılaştık. Takı mağazalarına, butiklere bakmaktan kendimizi alamadık. Akşam yemeği vakti geldiğinde tabii ki Yunan mutfağına özgü deniz mahsullerini denedik ve oldukça memnun kaldık. Yeme içme konusunda hem burada hem diğer adalarda fark ettiğimiz en önemli şey Yunanlıların bizim yiyeceklerimize kendilerine özgü bir tatmış gibi sunmaları oldu. Hemen hemen her restaurantta Gre-ek Döner, Greek Baklava ve hatta Türk kahvesini bile Greek Coffee olarak sunmalarını oldukça yadırgasak da sabah İzmir Limanına yanaştığımızda harika bir 3 gün geçirmenin mutluluğuyla doluyduk.

EĞLENCE ADASI

Doğru Bilginin

Kaynağı

Doğru Bilginin

KaynağıKonsept; doğru, bilimsel,

kalıcı ve güncel bilgilerin

kaynağı olarak hayatınızda…

Sadece doğru bilgilerle…

www.konseptdergisi.com.tr

/ Turizm ve Gezi

Page 83: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

81

Doğru Bilginin

Kaynağı

Doğru Bilginin

KaynağıKonsept; doğru, bilimsel,

kalıcı ve güncel bilgilerin

kaynağı olarak hayatınızda…

Sadece doğru bilgilerle…

www.konseptdergisi.com.tr

Page 84: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

82

Dünya Harikalarından Seçmeler

Tamamı insanoğlu tarafından yapılan ve

yüzyıllardan beri ayakta kalmayı başarabilen mükemmel eserler…

Modern nesil için şaşkınlık ve merak kaynağı uyandıran

bu yapılar çağlar boyunca adından söz ettirmeye

devam edecek.

/ Turizm ve Gezi

Page 85: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

83

Petra, ÜrdünÜrdün’de kayalıklara oyulmuş antik bir kent Petra… Türbe, tapınak, saray, amfitiyatro ve kral mezarları gibi 800’ün üzerinde görkemli yapıdan oluşuyor. Nebatiler tarafından M. Ö 400 ile M.S 106 yılları arasında inşa edildikten sonra 1800’lü yıllara kadar kayıp şehir olarak anılıyor. Batı’nın antik şehri keşfi ise 1800’lü yıllara dayanıyor. İsviçreli gezgin Johann Burckhardt tarafından keşfedildikten sonra Batı’nın ilgisini çekerek cazibe merkezi haline geliyor.

Antik şehre ulaşım dar bir yol ile sağlanıyor. Yürümek istemeyenler içinse eşekler ve at arabaları devreye giriyor. Gündüz gezmenin güzelliği dışında akşam ışıklar içerisinde ayrı bir etkiye sahip olan Petra’da bazı geceler özel gösteriler de düzenleniyor.

"Tarihin yarısı kadar yaşlı gül kırmızısı şehir." John William Burgon

Turizm ve Gezi /

Page 86: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

84 / Turizm ve Gezi

Page 87: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

85

Kolezyum, RomaRoma mimarisinin en önemli parçalarından biri olarak bilinen Kolezyum, İtalya’nın başkenti Roma’nın merkezinde yer alan dünyanın en büyük amfitiyatrosu... M. S 72 yılında yapımına başlanan eserin bitimi M.S 80 yılına ulaşıyor. Yıllarca imparatorların Roma halkını eğlendirmek için düzenledikleri gladyatör dövüşleri, kraliyet gösterileri, dramalar gibi pek çok etkinliğin yapıldığı tarihi yerin ilk adı Arena iken zamanla önünde duran anıtın ismini alarak Kolezyum olarak anılmaya başlıyor.

2000 yapımı Gladyatör filmine konu olan bu muhteşem yapı Roma’nın sembolü olarak gösteriliyor. Depremden dolayı üçüncü ve dördüncü katı yok olan eser gösterişli mimari yapısı ile görenleri hayran bırakmaya devam ediyor. Kolezyum’u görebilmek için her yıl milyonlarca turist Roma’yı ziyaret ediyor.

Turizm ve Gezi /

Page 88: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

86

Machu Picchu, PeruAnd Dağları’ndan Urubamba vadisine kadar uzanan İnkalar döneminden günümüze kadar gelmiş antik bir kent… 200’den fazla taş yapıdan oluşan bu yerleşim merkezi, İspanyolların İnka İmparatorluğu’nu ele geçirmelerinden sonra uzun yıllar fark edilemiyor. Tarihçi Hiram Bingham tarafından yeniden keşfedilen Machu Picchu’nun bugünlere kadar en az hasarla gelebilmesinin sırrı da burada ortaya çıkıyor.

Yöre halkının en büyük geçim kaynağını oluşturan Machu Picchu’yu her gün en az 2000 kişi ziyaret ediyor. Yeşil, mavi ve beyazın muhteşem uyumu ile görenleri kendine hayran bırakan bu gizemli kente otobüsler ile ulaşım sağlanabildiği gibi İnka Yolu’ndan yürüyerek de gidilebiliyor.

/ Turizm ve Gezi

Page 89: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

87Turizm ve Gezi /

Page 90: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

88

İstanbul’un ünlü sembollerinden olan Galata Kulesi’nin tarihçesini merak ettiniz mi? Devasa yapı-sıyla İstiklal Caddesi’nin aşağısında Galata semtine adını veren kule Bizans Kralı Anastasius tarafından 528 yılında inşa edilmiştir. O zamanlar fener kulesi olarak kullanılan yapı 14. yüzyılda Cenevizlilerin hâkimiyetine geçtikten sonra tekrar inşa edilerek İsa Kulesi adını almıştır. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesi ile Osmanlıların yönetimine geçen kule savaşlarda esir düşenlerin tutulduğu zindan ve rasathane olarak kullanılmıştır.

Galata Kulesi tarihte bir ilke de sahne olarak adını yüzyıllar önceden bugüne dek taşımayı başarabil-miştir. 17.yüzyılda yaşayan dönemin âlimlerinden Hezarfen Ahmet Çelebi, uzun süren denemelerin-den sonra kendi yaptığı kanatları takarak Galata Ku-lesi’nden kendini boşluğa bırakıp Üsküdar’a kadar uçmayı başarabilen ilk Türk olarak tarihe geçmiştir. 19.yüzyılda çıkan tarihi Galata yangını sırasında kullanılamayacak derecede hasar gören tarihi yapı dönemin padişahı II. Mahmut tarafından restore edilse de yıllar içinde tekrar yangın ve fırtınalardan zarar görmüş 1967 yılında son onarımı yapılarak günümüze kadar gelmiştir.

Turistlerin her daim gözdesi olan Galata Kulesi’nin üst katına çıkıp panoramik İstanbul manzarası eşli-ğinde kahvenizi yudumlayabilir, harika fotoğraflar çekerek arşivinize ekleyebilir, isterseniz sevdikle-rinizle restaurant kısmına gelip Türk ve Osmanlı mutfağının eşsiz lezzetleri ile beraber keyifli anlar yaşayabilirsiniz. Kule her gün 09.00-00.00 arası tarihe tanıklık etmeniz için sizleri bekliyor.

Heybetli yapısıyla görenleri büyüleyen binlerce yıllık tarihe tanıklık etmiş Galata Kulesi’nden İstanbul’un görünüşü hayranlık verici…

Tarihten Günümüze

Galata Kulesi

/ Turizm ve Gezi

Page 91: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

89Turizm ve Gezi /

Page 92: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

90

“Spor Benim Yaşam Tarzım”

Ayhan Akmanİyi hocalar hem saha içi hem saha dışı performansıma oldukça olumlu katkılar sağladı. Fatih Terim’den hem futbolu bilgisi hem de hayat tecrübesi açısından çok şey öğrendim.

Futbol hayatınıza nasıl başladınız?

Futbol hayatım 10 yaşında babamın beni seçmelere yazdırması ile başladı. Babam aslında bu tarz işlerle pek ilgilenmezdi. Kim bilir belki de bendeki yeteneği fark etti, etraftan duydukları ile beni seçmelere yazdırmaya karar verdi. Bursa İnegöl do-ğumlu olduğum için İnegolsporun altya-pısındaki seçmelere katıldım ve seçildim. İnegölspor’un ardından Gaziantepspor, Beşiktaş ve Galatasaray ile devam ettim.

İlk golünüzü attığınızda neler hissetmiş-tiniz?

Gol atma duygusu çok güzel ve özel bir duygudur. Profesyonel olarak ilk golümü Gaziantepspor’da oynarken Bursaspor’a atmıştım. Bir Bursalı olarak oldukça ilginç

bir tesadüf olmuştu. Sevinçten o zamanın kulüp başkanı Celal Doğan’a kadar koş-tuğumu hatırlıyorum. 18 yaşındaydım, memleketten uzakta farklı bir şehirdey-dim, Celal Bey de benimle çok ilgilenmişti. İlk golümü de ona armağan etmiştim.

Hayalinizdeki mevki orta saha mıydı?

Futbol oynadığım her dönemde orta sahada görev yaptım. Fizik olarak her futbolcunun oynayabileceği yerler bellidir. Biraz daha yapılı ve uzun boyluysanız orta sahada oynayamazsınız. Fazla yapılı biri olmadığım için yeteneklerim doğrultusun-da bana en uygun mevkii orta sahaydı. Forvette de oynadığım bazı dönemler oldu ancak özellikle son zamanlarda orta saha-nın her bölgesinde görev aldım.

Genç yaşta başladığı futbol kariyerine pek çok başarı sığdıran yeşil sahaların ünlü

oyuncusu Ayhan Akman tecrübelerini

genç yeteneklerle paylaşmanın heyecanı içerisinde. Galatasaray

Spor Kulübü’nde A2 Takım Antrenörlüğü görevine başlayan Ayhan Akman ile

futbol geçmişi üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

/ Spor

Page 93: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

91

Futbolda altyapının önemi yadsınamaz. Altyapıdan isim çıkmadıkça başarılar istikrarlı bir şekilde devam edemiyor. Avrupa’ya baktığımızda oradaki başarıların hiçbiri tesadüf değil.

Genç yaşta süper lige trans-fer olmak büyük bir şans. Bu konuda neler söylersiniz?

Süper lige transfer olduğum-da 17 -18 yaşlarındaydım. Ne yazık ki herkes bu şansı elde edemiyor. En büyük avantaj olarak erken yaşta para ka-zanmaya ve gündeme gelme-ye başlıyorsunuz. Genç yaşta Milli Takıma gitme şansı elde ediyorsunuz. Bunlar olduk-ça güzel şeyler, profesyonel anlamda 18. yılımı doldurdum. Bu konuda şanslı isimler arasındaydım.

Yurt dışında oynamayı düşünmediniz mi?

Zamanında Almanya gibi birkaç ülkeden daha teklif gelmişti; ancak büyük kulüpler değildi. Galatasaray Kulübü’nde oynamak benim için daha büyük şanstı ve isim ola-rak daha büyüktü. Dolayısıyla da o kulüple-re gitmeyi tercih etmedim.

Başarılı bir teknik direktörün futbolcuya katkıları ile ilgili neler söylersiniz?

En başta oyuncu kendini hem mental hem fiziksel açıdan oyuna hazırlamalı. Başarı-sının en büyük noktası kendisini hazırla-masıdır; ama bu başarının üzerini işlemesi gerekenler teknik direktörlerdir. Dönem dönem kötü hocalarla çalıştığım kadar çok iyi hocalarla da çalışma fırsatı elde ettim.

İyi hocalar hem saha içi hem saha dışı performansıma oldukça olumlu katkılar sağladı. Fatih Terim’den hem futbol bilgisi hem de hayat tecrübesi açısından çok şey öğrendim. Jübilemi yaptıktan sonra altyapı antrenörlüğüne başladım. Bundan sonra da Fatih Hoca’dan bu alanda öğreneceğim çok şey ola-cak. İyi bir teknik direktörün

futbolcu üzerinde çok emeğinin olduğunu bildiğim için ben de yetiştireceğim genç oyunculara bu tecrübelerimi yansıtmayı umuyorum.

Geçirdiğiniz sakatlıkların kariyerinizi etki-lediğini düşünüyor musunuz?

Uzun yıllar futbol oynayan biri olarak dönem dönem talihsiz sakatlıklar yaşadım. Sıkıntısı o dönem içindeydi. O sakatlıklar olmasaydı futbolda daha fazla ilerler miy-dim bilemiyorum ama önemli olan sakat-lıklardan geriye dönüşü iyi yapabilmekti. Her oyuncu kariyeri boyunca mutlaka sakatlık yaşamıştır. Tekrar eski formunu-zu yakalayabiliyor musunuz, bıraktığınız yerden hedeflerinize ulaşabiliyor musunuz önemli olan budur. Ben sakatlık dönem-lerimden sonra çok iyi çalıştım dolayısıyla geri dönüşlerim hep iyi oldu. Bu anlamda bir kariyer düşüklüğü yaşadığımı söyleye-mem.

Her oyuncu kariyeri boyunca mutlaka

sakatlık yaşamıştır. Tekrar eski formunuzu

yakalayabiliyor musunuz, bıraktığınız yerden hedeflerinize ulaşabiliyor musunuz önemli olan budur.

Spor /

Page 94: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

92

Futbolculuk döneminizde de düzenli bir yaşantınız vardı. Sağlıklı ve düzenli bir haya-tın sporcu başarısındaki yeri nedir?

Sporda 3 sacayağı vardır: İyi antrenman yapacaksınız, iyi dinleneceksiniz ve iyi bes-leneceksiniz. Bu 3’ünü iyi yaptıktan sonra yolun yarısı-nı geçmiş bulunuyorsunuz. Allah vergisi bir de yetene-ğiniz varsa ki sporda bu çok önemlidir başarı mutlaka gelecektir. Ben de futbolculuk yaşantımda bunlara çok dikkat etmeye çalıştım.

Bir gününüz nasıl geçiyor?

Futbol oynadığım dönemlerde belirli çer-çevenin dışına pek çıkmıyordum. Devamlı kamplardaydım. İyi dinlenmenin önemini bildiğim için çok uyurdum. Yatma saatim, yemek saatim, eşimle gezme saatim hep belliydi. Ama şimdi o düzen biraz değişti. Futbolu bıraktıktan sonra planlı – prog-ramlı yaşama ara verdim. Altyapı antre-nörlüğü ile birlikte o düzene geri dönmeyi umuyorum.

Spor sizin için ne ifade ediyor?

Spor bir kültür, bir yaşam biçimi. Sporsuz yaşayabileceğimi asla düşünmüyorum. Spor yapmadan kendimi mutlu hissetmi-yorum. Hayattan zevk almamı sağlayan en büyük tutkudur benim için. Profesyonel anlamda spor yapmış kişiler bunu çok daha iyi hissederler.

İki oğlunuz var. İleride sizin gibi futbolcu olmalarını ister misiniz?

Büyük oğlum Hamza 9, küçük oğlum Efe 8 yaşında. Sporla ilgilenmelerini çok iste-rim. Onları şimdiden spora teşvik etmeye başladım. Galatasaray altyapısında kendi yaş grupları ile beraber futbol antren-manlarına çıkıyorlar. Genelde futbolcu

çocuklarından futbolcu pek çıkmıyor; ancak ben elimden geldiğince desteğimi her zaman veririm. Gerisi kendi seçimlerine kalır.

Kısa süre önce altyapı antrenörlüğüne başladınız. Futbolda altyapının önemi ile ilgili neler söylersiniz?

Her şeyde olduğu gibi fut-bolda da eğitim çok önemli. Avrupa’ya baktığımızda

oradaki başarıların tesadüf olmadığını görüyoruz. İspanya’nın Almanya’nın dünya futbolundaki her geçen gün yükselişi altyapılarına verdiği önemle doğru orantılı bence. Bizde ne yazık ki gerekli önemler verilmediği için başarılarımız dönem dönem olu-yor. Bir grup yakalıyorsunuz, o grubun başarısı sizi 3 – 5 sene götürüyor. Sonra altyapıdan isim çıkmadıkça başarılar istikrarlı bir şekilde devam edemiyor. Tabii burada maddi kaynakların da büyük bir önemi söz konusu. Aynı za-manda devletin bu soruna Milli Eğitim Bakanlığı ile el atması gerekti-ğini düşünüyorum. Kulüpleri yalnız bırakırsanız oyun-cular yetiştire-meyebilirsiniz. Avrupa’daki düzeni takip ettiğim için orada okullarla takımların diyalog halinde olduğunu görüyo-rum. Bu sayede rahatlıkla okul saatlerini ayarlayabi-liyorlar. Hem kulüpler hem de devlet olarak el ele verip altyapı organizasyonunu güç-lendirmek gerekiyor.

Sporda 3 sacayağı vardır: İyi antrenman

yapacaksınız, iyi dinleneceksiniz ve iyi besleneceksiniz.

Bu 3’ünü iyi yaptıktan sonra

yolun yarısını geçmiş bulunuyorsunuz.

Avrupa’da okullarla takımlar diyalog halinde. Çocuklar erken yaşta okul

mu spor mu diye tercih yapmak zorunda kalmıyor. Hem kulüpler hem

de devlet olarak el ele verip altyapı organizasyonunu güçlendirmek

gerekiyor.

/ Spor

Page 95: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

93

Okul mu spor mu ikilemi yüzünden birçok genç yetenek tercih yapmakta zorlanıyor değil mi?

Kesinlikle öyle. İnegölspor’da oynarken bir yandan da okula gidiyordum.

O dönem Genç Milli Takım seçmeleri vardı,

seçilirsem futbola devam edeceğim

dedim. Verilme-si zor bir karar

gerçekten. Bu işe gö-nül veren-ler hem sporunu yapabil-

meli hem de okuluna

devam edebil-meli diye düşü-

nüyorum.

Pek çok kez A Milli Takım formasını giy-miş biri olarak Milli Takımımızın şu anki durumuyla ilgili düşünceleriniz neler?

Son dönemlerde çok iyiye gitmediğimiz ne yazık ki ortada. Dünya Kupası finalle-rine de muhtemelen katılamayacağız gibi gözüküyor. Sıkıntılı bir süreç. Birkaç sene üst üste başarı sağlıyoruz, sonra başarı grafiğimiz düşüyor. Bunun nedeni kaliteli oyuncu yetişmemesi yani altyapı sorunu. Yetenekli grubu baştan yakalayamazsanız başarısızlığa da katlanmak zorundasınız. A Milli Takımımızda yeni bir jenerasyon var, gençlere biraz da zaman tanımamız lazım. Yalnız basınımız bu zamanı tanır mı ondan emin değilim. Abdullah Avcı’ya da bu ko-nuda çok yüklenildiğini düşünüyorum.

Gurbetçi oyuncular neden artık bizi tercih etmiyorlar? Son zamanlarda elimizden kaçan çok önemli isimler oldu.

Mesut Özil’i ele alalım mesela. Alman Milli Takımını seçiyor. Orada bir maç oynadı-ğın zaman Real Madrid seni istiyor. Ama

sen Türk Milli Takımını seçersen orada üst düzey de oynasan sana o değer

verilmeyebilir. Çünkü Türk Milli Takımına bakış açısıyla Alman

Milli Takımına bakış açısı bir değil. Oyuncular zeki insanlar

olduğu için bunların far-kındalar. Benim öyle bir

seçim şansım olsa milli-yetçi duyguları yoğun

biri olarak Türk Milli Takımını seçerdim.

Ancak onlara da hak vermek gerek. Hedeflerine ulaş-maları o şekilde

çok daha kolay.

Türk hakemlerimizin yıllardır çok eleştirildiği-ni görüyoruz. Hakemle-rimiz gerçekten bu kadar eleştiriyi hak ediyor mu?

Zaman zaman hak ettik-lerini düşünüyorum. Kimi zaman fahiş hatalar yapa-rak adeta maçın kaderiyle oynuyorlar. Futbol çok büyük bir sektör. Böylesine büyük bir sektörün içerisin-de siz de karar merciisiniz. Belki saniyelik düşünme

Futbolda altyapının önemi yadsınamaz. Altyapıdan isim çıkmadıkça başarılar istikrarlı bir şekilde devam edemiyor. Avrupa’ya baktığımızda oradaki başarıların hiçbiri tesadüf değil.

Spor /

Page 96: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

94 95

şansları var bunu kabul ediyorum ama çok insanın da orada kaderiyle oynanıyor. Verilen bir hatalı karar ile kupa gidebiliyor, şampiyonluk kaçabiliyor ya da küme düşe-biliyorsunuz. Yanlış kararların nedeni üzerlerinde baskı hissetmeleri olabilir mi?Baskı hissetmeleri çok doğal. Statta 50 bin kişi izliyor, televizyonda ise milyonların gözü sizin üzerinizde. Ertesi gün herkes o maçı konuşuyor, hakemi konuşuyor. Onlar da bunu bilerek o sahaya çıkıyorlar. Dönem dönem ben de hakemleri çok eleş-tirdim. Ben tepkisini hemen gösteren bir futbol karakterine sahiptim. Yanlışlığından çok emin olduğumuz hataları görünce bu tepkileri veriyoruz. Geriye dönüp baktı-ğımda biraz daha sakin olabilir miydim diye de özeleştiri yaptığım zamanlar oluyor. Hakemlerin işi gerçekten zor. Saha içinde taraftarın verdiği tepkiler, maç sonu yöneticilerin açıklamaları hakemlerimizi yaralıyor. Bu tür eleştirileri yaparken onla-rın karakter ve kişiliklerine zarar verilme-mesi gerektiğini düşünüyorum. Futbolculuk döneminizde siz bu baskıyı üzerinizde hissediyor muydunuz?Tabii ki. Hem de çok hissettim. Beşiktaş’ta 3 yıl Galatasaray’da 11 yıl futbol oynadım. Neredeyse 15 yılım büyük takımlarda geçti. Burada sizin başarınız 1. olmanız yani şampiyonluk. 2. ya da 3. olduğunuzda başarısız sayılıyorsunuz. Doğal olarak o baskıyı her zaman üzerinizde hissediyorsu-nuz. Taraftar sizden her sene şampiyonluk bekliyor. Her maç 3 puan almak için o sa-haya çıkıyorsunuz. Üstelik iyi de futbol oy-namanız gerekiyor. Televizyonlardaki spor programlarında sürekli eleştiriliyorsunuz, sizden hep iyi bir performans bekleniyor. Karakter olarak da başarıyı istiyorsanız ki ben öyle bir yapıya sahibim o baskıyı kendi kendime uygularım. Beni bugünkü noktaya getiren de belki de o baskılardı. Ancak çoğu futbolcu sizin gibi bu baskıyı pozitife çeviremiyor, tam tersi sonuçlarla da karşılaşan birçok futbolcu var.Baskıyı pozitife çevirmek oldukça önemli. Stres toleransınız olması gerekiyor. Onu pozitife çevirdiğiniz zaman sizi başarıya götürüyor; ancak strese girip onu kaldıra-mazsanız bu sizin performansınızı aşağıya doğru çekiyor. Birçok genç oyuncu arkada-şımız ne yazık ki bu baskıyı kaldıramadığı için silinip gitti.

Şike iddiaları ve sürecinin ülkemizi nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?Tabii ki olmaması gereken bir şeydi. Keşke hiçbir takımımız şike konusunda böyle bir noktaya gelmeseydi. Galatasaray’ın adı geçmese de Fenerbahçe ya da Beşiktaş’ın adı geçiyor diye sevinecek bir durumum yok. Onlar da Türkiye’nin en büyük camia-ları. Böylesine büyük kulüplerin isimlerinin bu şekilde anılmasına üzülüyorum. Dün-yada da bu şekilde gündeme gelmemiz acı bir durum. Umarım bir an önce mahkeme süreci biter ve bu konu kapanır.Türk futbolu ile Avrupa futbolu arasında-ki farklar sizce neler?Avrupa takımlarında altyapılar çok kaliteli olduğu için çok iyi futbolcular çıkabiliyor. Ayrıca onlarda yabancı sınırlaması da yok. Avrupa Birliği ülkeleri arasında yabancı oynatabiliyorlar. Bu anlamda bizden biraz daha şanslılar. Barcelona, Real Madrid, Milan, Manchester United gibi takımların gelirleri de çok fazla. Onları yakalama adı-na bizim takımlarımızın maddi olanaklarını yükseltmemiz gerekiyor. Bizde kalite Avru-pa’ya oranla az ancak ikili mücadele, sert futbol çok. Onlarda da tam tersi. Gelen yabancı futbolcularla, yeni yetişen genç yeteneklerle biz de o kaliteyi yakalamaya başlayacağız.Genç futbolculara en büyük tavsiyeniz nedir?Kendilerini iyi konsantre etmeleri… Her şey beyinde başlıyor ve bitiyor. İyi dö-nemleri olduğu kadar kötü dönemleri de elbette ki olacaktır. Oyuncuların mental açıdan iyi hazırlanmalarını önemsiyorum. Fiziksel olarak da kendilerini yetiştirmeye çalışmalılar. Oyuncuyken sabah antrenma-nım olurdu akşam da kendim antrenman yapardım. Tek başıma koşar, eksik yönle-rim varsa gidermeye çalışırdım. Bu sene takımlarımızın Avrupa başarısı ne olur?Galatasaray şampiyonlar liginde iyi bir seviye yakaladı. Bu sene de en az o sevi-yeye gelirse daha iyi şeyler başaracağını umuyorum. Real Madrid gibi bir takıma çektirdiğimiz ortada. Dünya futbolunda bu takımları eleyip geçmek çok zordur. Ama göstermiş olduğu performans dünya futbolunda Galatasaray’ın hangi pozisyon-da olduğunun ispatıydı. Fenerbahçe de aynı şekilde geçen sene final kapısından döndü. Onlar adına da büyük bir başarıy-dı. Umarım geçen seneki kadar başarılı performanslar sergilerler.

Eşim ve çocuklarımla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Düzenli aile yaşantısı iyi bir kariyeri de beraberinde getiriyor.

/ Spor

Page 97: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

9594 95

Hangi takımlısınız?

Küçüklüğümden beri Galatasaray’ı tutuyo-rum.

Fenerbahçe’den teklif gelse kabul eder miydiniz?

Fenerbahçe’den kariyerim boyunca en az 3 – 4 defa teklif geldi ancak kabul etmedim.

Birlikte oynadığınız futbolculardan oluşan favori ilk onbiriniz nedir?

Kale: Mondragon, Sağ Bek: Perez, Stoper: Bülent Korkmaz, Alpay Özalan, Sol Bek: Hakan Ünsal, Orta Sağ(Sol): Arda Turan, Ön Libero: Ayhan Akman, Tugay Kerimoğ-lu, Sağ Açık: Ribery, Forvet : Hakan Şükür, Hagi

En iyi futbolcu arkadaşlarınız kim?

Her ne kadar yaşı benden küçük olsa da Arda kafa yapısı olarak anlaştığım, karde-şim gibi sevdiğim bir arkadaşımdır. Necati ile çok sık görüşürüz. Stjepan Tomas, Sabri ve Uğur Boral’ı da sayabilirim.

Birlikte oynadığınız en iyi futbolcu?

Arda Turan.

Karşılıklı oynadığınız en iyi rakip fut-bolcu?

Kaliteli bir oyuncu olduğunu düşündüğüm Alex’in ismini verebilirim.

En unutamadığınız maçınız?

Euro 2008’deki Almanya maçını unuta-mıyorum. Çok iyi oynadığımız bir maçta şanssız gollerle muhtemel bir finali kaçır-dık. Galatasaray’ın şampiyon olduğu Sivas

maçını da unutamam. Orada çok önemli bir galibiyet alarak şampiyon olmuştuk.

Sizi en mutlu eden başarınız?

Avrupa 3.sü olduğumuz Euro 2008. Çok güzel anılar yaşamıştık. Avrupa 3.lüğü çok önemli bir başarıdır. Dünya 3.sü de olduk ancak bana sorarsanız hangisi daha büyük başarı diye ben Avrupa 3.lüğünü tercih ederim. İngiltere, Fransa, Almanya, İspan-ya gibi ülkelerin takımlarıyla mücadele etmek çok zordur. Beni mutlu eden başarı bakımından kariyerim boyunca Galatasa-ray’da yaşadığım 4 şampiyonluğu da asla birbirinden ayıramam.

Şu an en beğendiğiniz Türk ve yabancı futbolcular kimler?

Türk olarak Arda yabancı olarak Messi.

Önümüzdeki dönemde en büyük he-definiz?

Şu anki hedefim teknik direktör olmak ancak zaman ne gösterir bilinmez. TRT’de Stadyum programında yorumculuğa başladım. Her hafta izleyicilerle beraber olacağız.

Futbolcu olmasaydınız hangi mesleği seçerdiniz?

Futbolcu olmaya o kadar erken karar ver-dim ki o yüzden hiç düşünecek zamanım olmadı diyebilirim. Futbolcu olamayaca-ğım endişesi de taşımadım. Kendimden hep emindim. İyi çalıştım. Sonucunu da en güzel şekilde aldığımı düşünüyorum.

Ayhan Akman’dan Kısa Kısa

Page 98: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

96

Ayhan Akman’ın ilk 11’i

Mondragon

Hakan Ünsal

Bülent Korkmaz Alpay Özalan

Sebastien Perez

Arda Turan Ayhan Akman

Tugay Kerimoğlu

Franck RiberyHakanŞükür Hagi

/ Spor

Page 99: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Haluk SaçaklıBilim Doktoru

Kaliteli Yaşam Danışmanı

Dünya genelinde kötü beslenmeden kaynaklanan şişmanlık birinci sıradayken, bugün birinci sıraya hareketsiz yaşantıdan kaynaklanan şişmanlık yerleşti.

Dikkat!Hareketsizlik Çocuklarda

Hızlı Kilo AldırıyorŞişmanlık dünya genelinde ciddi bir

sorun olmaya devam ederken Türkiye’de de son yıllarda şişman insan sayısı hızla artıyor. Temeli küçük yaşlardan itibaren atılmaya başlanan şişmanlık yetişkinleri olduğu kadar çocukları da tehdit ediyor.

Bunun temelinde 2 önemli faktör var:1- Fiziksel hareketliliğin iyice azalması2- Kötü ya da aşırı beslenme

• Spor yapan gençlerimizin sayısı ne yazık ki gelişmiş ülkelerdekinin oldukça altında.

• Anne ve babalarıyla hafta sonu dâhil olmak üzere yürüyüş ve egzersiz yapan aile sayıları da yok denecek kadar az.

• Bırakın egzersizleri ya da sporu bera-ber yapmayı; anne ve babalar çocuklarına zaman dilimi bile vermiyor.

• Anadolu Lisesi, kolejlere, üniversite sınavına hazırlık derken çocuklar okul za-manının dışındaki tüm zamanlarını dersha-nelerde geçiriyorlar.

• Sıraya ya da sandalyeye mahkûm olan gençlerimizi istemeden şişmanlığın yumu-şak kollarına bırakıyoruz.

Page 100: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

98

Bilgisayar ve Şişmanlık• Bilgisayar çağımızın en önemli buluşla-rından biri olmasına rağmen, gençlerimiz bunu doğru biçimde kullanmıyorlar.• Derslerindeki verimi ya da bilgilerini artırma yerine bu harikulade aracı bir oyuncak gibi kullanıyorlar.• Hem de bu güzel oyuncağa, alkol ya da madde bağımlılığı gibi bağlanıyorlar.• Bu bağımlılık çok büyük tehlikeleri de gençlerimizin yaşantısına sokuyor.• Saatlerce bilgisayar tutsağı olan genç-lerimiz, hareketsiz bir yaşantının olumsuz-luklarını şişmanlayarak ödüyorlar.• Gece yarısı bile kullanılan bilgisayarlar kalitesiz bir uyku ile hem yağlanmalarına hem de yaşam kalitelerinin ve ders başarı-larının düşmesine neden oluyor.• Yatarak televizyon seyretme, yatarak ders çalışma, suyu bile annelerinden

isteyen, yataklarını bile düzeltmeyen bir gençlik istemeden obezitenin kapısını ardı-na kadar açıyor.• Metroda merdiven inip-çıkmayan, düz yerde bile kayan bantları tercih eden bir gençlik için yapılacaklar ne yazık ki gittikçe zorlaşıyor.• Asansörü tercih ederken, merdivenlerin bile sayısını ve yerini bilmeyen bir genç-lik…• Teknolojinin tüm nimetlerinden sonuna kadar yararlanan bir gençlik…• Adım atmayı bir külfet olarak gören bir gençlik…• Konuşurken bile kelimeleri yuvarlayarak daha kısa yoldan daha az kalori harcayarak söylemek istediklerini ifade etmek isteyen bir gençlik…• Tüm bu olumsuzluklar bir kartopu gibi gittikçe büyüyerek çocuklarımızı ve gençle-rimizi şişmanlığa itiyor.

Anne ve babalar çocuklarınızı şişmanlıktan kaynaklanan tüm olumsuzlardan kurtarmak için geç kalmadan yapılması gerekenleri öncelikle sizler yaşantınıza sokunuz. Sonrasında çocuklarınız sizi örnek alsın.

/ Spor

Page 101: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

99

Daha atletik, daha sağlıklı bir gençlik için çocuklarınızı spora ya da egzersize yönlendirin.

Çocuklarınızdan Şişmanlığı Spor ve Egzersiz ile Uzak TutabilirsinizÇocuklarda Şişmanlığı Önlemenin Yolu

“Hareketliliği Artırma”

Çocuklarda ve gençlerimizde hızla artan obeziteyi önlemenin en etkili yolu; onları her zamankinden daha fazla fiziksel hare-ketliliğe yönlendirmektir.

Bir sene boyunca spor ya da egzersiz ile çocuklarınızın kilolarını korumayı da başa-rırsanız mutlu olun.

Çünkü bir yıl boyunca boyları, kemikleri ve kaslarında hızlı bir gelişme olacaktır.

Aynı kiloda bile kalsalar, bir yıl sonra yağ yüzdeleri büyük oranda azalmış olacaktır.

Fiziksel Hareketliliklerini Nasıl Artıracaksınız? Evde:

• Çok katlı apartmanda oturuyorsanız, çocuklarınızın ve öncelikle sizlerin asansö-rü unutmanız gerekir.

• En azından 5.katta oturuyorsanız, çocuklarınızı bugünden itibaren asansörü 4.kata kadar kullanmalarını öğütleyin.

• Evde ders çalışırken televizyon seyre-derken koltukta ya da sandalyede oturma-larını sağlayın.

• En azından kendi odalarını derleyip toplamaları için öğütte bulunun.

• Bilgisayarlarını günde 1 saatten fazla kullanmalarına izin vermeyin.

Dışarıda:

• Onlara sporu ve egzersiz yapabilme alışkanlıklarını sağlayacak ortamlar yaratın.

• Hafta sonları en azından çocuklarınız ile doğa yürüyüşleri yapın.

• Bu çocuklarınızı şişmanlığa karşı koruya-bileceği gibi aynı zamanda aile bağlarınızı da güçlendirir.

• Çocuğunuz, kendisine zaman ayırdığı-nızı ve onunla yürüyüşünü paylaştığınızı

görünce kendine olan özgüveni de artar.

• Sizinle yürüyüşleri belki gençlik çağına girmiş olan evlatlarınız kabullenmeyebilir. O zaman spor seven arkadaşlar edinmele-rini sağlayın.

• Kilosu ideal olan arkadaşları, çocuğunu-za çok iyi bir örnek olabilir.

Spor ya da Egzersiz• Haftada 3 günden az olmamak kaydıyla gençleri takım sporlarına yönlendirin.

• Takım sporları paylaşmayı da öğretir.

• Yapılan bilinçli egzersizler gençleri sadece kilo sorunlarını çözmek ile kalmaz. Gelişimlerini de olumlu etkiler.

Spor /

Page 102: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

100

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) yapmış olduğu son sağlık

araştırmasıyla çarpıcı veriler ortaya koydu. Türkiye Sağlık Araştırması 2012 verilerine göre 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusun %17,2’si

obez, %34,8’i ise fazla kilolu.

Türkiye Gittikçe Şişmanlıyor!

Hazır gıda tüketiminin gittikçe artması ve fast food beslenme tarzının her geçen gün yaygınlaşması Türkiye’nin sağlık araştırma raporlarına olumsuz yansıdı. TÜİK’in 2012 araştırma sonucuna göre vücut kitle indeks değerleri incelenen bireylerin %34,8’inin fazla kilolu, %44, 2’sinin normal kilolu, %3,9’unun ise düşük kilolu olduğu gözlendi. Diğer sağlık sorunlarında ise hipertansiyon ilk sırada yer aldı.

Obezite Kadınlarda Daha Yaygın

Araştırma sonuçlarına bakıldığında kadınlarda obezitenin erkeklere oranla daha fazla görüldüğü ortaya çıktı. Kadınların % 20,9’u obezite sorunu ile mücadele ederken erkeklerde bu oran %13,7. Ka-

dınların %30,4’ü fazla kilolu iken erkekler %39,0 ile kadınları geçmiş durumda. Amerika’da yapılan son araştırmaya göre ülke nüfusunun %26,2’sinin obez olduğu açıklanmıştı. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde Türkiye obezite konusunda Amerika ile yarışır duruma gelecek.

Hipertansiyon Tehdit Edi-yor

15 ve daha yukarı yaştaki bireylerin en sık yaşadığı sağlık sorunlarının başın-da hipertansiyon %13,2 ile ilk sıraya yerleşti. Hipertansiyondan

/ Haberler

Page 103: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

101

Gerekli önlemler alınmadığı takdirde Türkiye obezite

konusunda Amerika ile yarışır duruma gelecek.

sonra en yüksek oranlar ise %12,8 ile bel bölgesi kas iskelet sistem problemleri, %9,1 ile romatizmal eklem hastalığı, %7,7 ile mide ülseri ve %6,8 ile şe-ker hastalığı olarak tespit edildi. 15 ve daha yukarı yaştaki bireylerin %48,4’ünün son 12 ayda tansiyon ölçümü, %30,4’ünün ise kolesterol ölçümü yaptır-

dığı saptandı.

Çocuklarda En Sık İshal Görülüyor

0 - 6 yaş grubundaki çocuklarda yapılan

araştırma sonuçları ise %27,9 ile ishalin en sık görülen hastalık

olduğunu ortaya koydu. İshali %27,6 ile üst solu-num yolu enfeksiyonu, %11,7 ile bulaşıcı hastalıklar, %9,2 ile kansızlık ve %8,7 ile ağız ve diş sağlığı so-runları takip etti. 7 – 14 yaş grubundaki çocukların %24, 5’inin ise en çok ağız ve diş sağlığı sorunların-dan şikâyetçi olduğu belirlendi. Göz enfeksiyonları, cilt hastalıkları ve beslenme ile ilişkili hastalıklar da bu yaş grubu çocukların sık yaşadığı problemler arasında yer aldı.

Haberler /

Page 104: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

102

CEBELİTARIK KRİZİ:

Cebelitarık yönetiminin yapay resif inşasının ortak sularda olduğu ve bu durumun İspanyol balıkçılığına zarar verdiği iddiaları son günlerde olduk-ça gündemde. Cebelitarık’a karşı tutumunu değiştiren İspanya ile Ce-belitarık’ı elinde bulunduran İngiltere arasında münakaşa giderek artıyor.

300 yıl önce bugün Cebelitarık olarak adlandırılan bölgeyi Utrecht Anlaşması ile İngiltere’ye veren İspanya, uzun zamandır bölgede hak iddia ediyor. İspanya hükümetinin, ülkede yaşanan ekonomik ve siyasi skandalları örtme niyetinin de eklen-mesi sonucunda Cebelitarık meselesi tekrar alevlendi. İspanya’nın sınır kontrollerini artırarak Cebelitarık’a işçi ve turist girişini sekteye uğratma-sı, sınırda uzun araç trafiğine neden olması ve sınırdan geçme süresinin 6 saate çıkması nedeniyle İngiltere alarma geçti. İngilizler sınırdaki bu ekstra ve yersiz denetimin Avrupa Birliği’nin serbest dolaşımına gölge düşürdüğünü ve yapılanların İspan-ya’nın siyasi emellerinin sonucu olduğunu iddia ederken, İspanyollar sınırda orantılı bir kaçakçılık denetimi

yapıldığı iddiasında. İngiltere konuyla ilgili olarak Avrupa Birliği’nden dene-tim talep etmiş durumda.

İspanyol balıkçılar protesto için aralıklarla yelken açarken, İspanyol Hükümeti sınırda kontrol artırmanın yanı sıra; geçişleri ücretlendirmek, İs-panya’da mülkü bulunan Cebelitarık vatandaşlarına vergi artırmak, liman-lardaki işleri “baltalayıcı” etkinlikler yapmak ve İspanyol hava sahasını Cebelitarık’a kapatmak gibi düşün-celeri olduğu da biliniyor. İspanya bu konuda, İngiltere ile Falkland Adaları hakkında benzer sorunlar yaşayan Arjantin’den de destek alabileceğini düşünüyor.

Cebelitarık yönetimi ve İngiltere konuyu hukuki yollardan çözme ama-cında ve herhangi bir konuda mah-kemeye gidilmesi durumda davayı kazanacaklarından eminler. İngiltere gözdağı vermek için Cebelitarık’taki üssüne savaş gemisini gönderdi.

Cebelitarık ismini İber Yarımada-sı’nı fetheden ünlü Arap Komutan Tarık bin Ziyad’dan alıyor. Arapça “Cebel” dağ, “Tarık” da Tarık bin

Ziyad anlamına geliyor. İçerisinde bulunan yüksek dağı nedeniyle bu bölge “Tarık’ın Dağı” anlamındaki Cebelitarık adı ile anılıyor.

Berberi asıllı Arap kumandan Tarık bin Ziyad 711 yılında İspanya’yı 7 bin kişilik ordusuyla işgal etmiştir. Karaya ayak basarak, askeri çıkartma yapmasının ardından, geldiği gemi-leri yaktırması bugün hala bilinen bir hikâyedir. Gemileri yaktıktan sonra askerlerine dönüp şöyle demiştir:

“Din kardeşlerim! Önümüz düş-man, arkamız ise azgın deniz. Artık evlerimize dönemeyiz; çünkü geldiği-miz gemileri yaktık. Şimdi ya düşma-nı mağlup edeceğiz ve kazanacağız ya da bir korkak gibi denizde boğula-rak öleceğiz. Kimler benimle?”

/ Dünya Gündemi

Page 105: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

103

Suriyeliler gibi dünya kamuoyu da her gün yeni bir ölüm haberiyle güne başlıyor. Suriye’de yaşanan karma-şalar artık bir “iç karışıklık” ya da “iç savaş” olmaktan çıkarak, tüm bölgeyi ve dünyayı ilgilendirir bir boyuta kavuştu. Türk Hava Yolları pilotlarının Lübnan’da kaçırılması olayı da bunun bir göstergesi...

Mart 2011’den bu yana süren çatış-malar nedeniyle 100 bin’e yakın kişi hayatını kaybetti ve 2 milyona yakın kişi, içinde Türkiye’nin de bulunduğu komşu ülkelere sığındı.

İsrail’in bu yaz başında Suriye- Hizbullah ilişkisi nedeniyle Suriye topraklarına yaptığı füze saldırıları ortalığı kızıştırsa da yeni bir cephe açmayı göze alamayan Suriye, İsrail’e bir karşılık verememişti. Bölgedeki yaşananlar, gündemde olan İsrail-Fi-listin barış görüşmelerini İsrail’in lehine olarak hasıraltı etmekte.

Rusya ve İran’ın devamlı desteğini alan Beşar Esad’ın eli son dönem-de Hizbullah’tan gelen yardımların ardından biraz daha rahatlamış durumda. Suriye konusunda tutum değiştirmesi için yoğun bir diyaloğa girilen Rusya, Esad’ın sonuna kadar arkasında duracağını her fırsatta gösteriyor. Esad’a sürekli olarak silah tedarik eden Rusya, Birleşmiş Mil-letler’de de Suriye aleyhine kararlar çıkmasını engelliyor. Rusya’nın bu tutumunu sürdürmesinde kamuo-yunca tahmin edilebilir sebeplerin yanı sıra, Özgür Suriye Ordusu’nun olası bir başarısının Çeçenistan’daki Müslümanları teşvik etmesinden

çekinmesi de yatıyor. Rusya-Esad ikilisinin, Cenevre Konferanslarını da Esad’a zaman kazandırıcı şekilde kullandıkları görülüyor.

İlkbaharda yaşanan Kuzey Kore krizi dünyanın dikkatini Asya kıtasına yoğunlaştırmış, ışıkları bir süreliğine Suriye’den çekmişti. Son dönemde Mısır’da yaşananlar da Suriye için benzer bir etki yarattı.

Özellikle Esad yanlısı Suriye ve Lübnan televizyonlarında zaman za-man halk içindeki görüntüleri basına yansıyan Esad, kendinden emin ve rahat bir görüntü vermeye çalışıyor. Önümüzdeki sene yapılacak seçim-lerde aday olacağının da yeri geldik-çe altını çiziyor.

Suriye’ye ufak askeri ve tıbbi ekip-manlar gönderdiği bilinen ABD, “is-yancıları” silahlandırma konusunda ise tereddütte. Kararsızlığın en büyük sebebi de, olası bir silah tedarikinin, El Kaide’nin Suriye uzantısı olan ve Özgür Suriye Ordusu’nun büyük ço-ğunluğunu oluşturan El Nusra’nın eli-ne düşeceği endişesi. Irak ve komşu ülkelerde hapisten kaçırılan El Kaide üyelerinin sayısının artması da bu endişeyi çoğaltıyor. Temmuz-Ağustos aylarında El Kaide tehdidiyle Afrika ve Ortadoğu’da ABD elçiliklerinin bir süre kapatılması, Suriye ve bölgede yaşanan olaylardan “aşırı uçların” yarar sağladığının da bir göstergesi olabilir.

Ancak Suriye’nin kuzeyinde iki kentin Suriyeli Kürtlerin hâkimiyeti altında olması oyunun kurallarını değiştirici nitelikte. Suriyeli Kürtlerin,

PYD’nin yükselişi ve El Nusra’nın belli bölgelerde güç kaybedişi sonrası özellikle ABD için PYD’ye silah yardı-mı gündeme gelebilir. Irak Kürtlerinin lideri Barzani’nin, Suriyeli Kürtleri desteklediğini, onları koruyacağını açıklaması ve Türkiye’de yaşanan “barış süreci” etkileri göz önüne alın-dığında Esad’ın yaz aylarında ülkede yükselen kontrolünü koruyamayacağı görülüyor.

Edward Snowden’ın Rusya’ya sığın-ma talebinin kabulü de ABD-Rusya ilişkilerini germişti. Birçok hususla beraber bu da Suriye için ABD’yi isyancılara silah yardımına motive edebilir. Ağustos ayı sonlarında, Bir-leşmiş Milletler ekibinin Mart ayında gerçekleştiği iddia edilen kimyasal silah kullanımına ilişkin inceleme yaptığı sırada, hükümet tarafından yönetildiği iddia edilen yeni bir kimyasal saldırı neticesinde birçok vatandaşın öldüğü dünya gündemine bomba gibi düştü. Suriye hükümeti bu ölümleri doğrularken, saldırıyı gerçekleştirdiğini ise reddetmişti. BM’nin ve NATO’nun hareketsiz kalışı karşısında, ABD-İngiltere-Fransa üçlüsü Suriye’ye müdahaleye yönelik isteklerini kararlılıkla dile getirmek-te. İngiltere parlamentoda yapılan oylama sonucunda müdahaleden vazgeçse de ABD ve Fransa’nın ısrarı sürüyor. G-20 zirvesi sonrasında ABD senatosundan “saldırıya hayır” oyu çıksa dahi hükümet saldırı emri verebilir. Kimyasal silah kullanımı-nı “dünyanın kırmızı çizgisi” olarak belirten Obama’nın neler yapacağını hep birlikte izleyip göreceğiz.

BİTMEYEN SAVAŞ: SURİYE

Dünya Gündemi /

Page 106: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

104

AVUSTRALYA’NIN MÜLTECİ SORUNU

Avustralya’da seçimlerin kaderini belirlemenin yanı sıra, se-

çimlerin ardından hükümetin ilk icraatı şüphesiz mülteci soru-

nuna çözüm yaratmak olacak. Her ne kadar mülteci ve sığınma-

cılar konusu Avustralya’da çok hassas bir konu ise de UNHCR

(BM Mülteciler Yüksek Komiserliği)’nin araştırmalarına göre tüm

dünyada 2012 yılında yapılan toplam sığınma taleplerinin sade-

ce yüzde 3’ü Avustralya’ya yapıldı.

/ Dünya Gündemi

Page 107: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

105

Avustralya’ya en çok mülteci Sri Lanka, İran, Irak ve Afga-

nistan’dan geliyor. Deniz yolu ile gelen mülteciler çoğun-

lukla Endonezya’yı geçiş noktası olarak kullanıyor.

Malezya ile yapılan mülteci takas anlaşmasının yürürlüğe

girmesi ve Pasifik’teki Nauru Adası Gözetim Merkezi’nin

açılması gibi öneriler de ilgililerce yüksek sesle dile getiri-

liyor.

Her yıl Avustralya’ya kaçak yollarla gelmeye çalışan yüzler-ce insan deniz kazaları sonucu hayatını kaybediyor. Ülkedeki mülteci kamplarında yaşanan açlık grevleri ve isyanlar halkı olduğu kadar uluslararası kamuoyunu da oldukça rahatsız ediyor. Seçimlerin yaklaşması ve üst üste yaşanan krizler neticesinde bir adım atmak zorunda kalan Avustralya, son olarak Papua Yeni Gine ile mülteciler hakkında anlaşma im-zalamıştı. Buna göre Avustralya’ya sığınma talebiyle gelenler Papua Yeni Gine’ye yönlendirilecek ve sığınma süreci bunu takiben işletilecek. Mülteci olarak nitelendirilenler Avust-ralya’ya alınmayacak. Papua Yeni Gine’ye bu hizmet karşı-lığında Avustralya yatırım yapacak. Ancak bu da temelli bir çözüm değil, zira Gineli yetkililer Avustralya’ya gelen mülte-cileri muhafaza edecek alan ve tesisleri bulunmadığını an-laşma öncesinde açıkladı bile.

Dünya Gündemi /

Page 108: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

106

Prof. Dr. Ahmet İncekaraİstanbul Üniversitesi İktisat Politikası

Anabilim Dalı Başkanı

Ekonomik faaliyetlerde insan, beşeri sermayedir.

Eğitim ve sağlık sektörlerine, eskiden sadece devlet yatırım yapar, faaliyetleri de kamu hizmeti niteliğinde o verirdi. Günü-müzde ise hemen tüm ülkelerde, sağlık ve eğitim gibi doğrudan insan ve toplumu ilgilendiren bu sektörler özel yatırımlara açılmış ve piyasalaşmış durumda.

Eğitim gibi sağlık da, toplumun sağlık-la geleceğe intikali de en önemli faaliyet alanıdır. Ekonomide sağlıklı insanların daha üretken ve başarılı oldukları kabul edilir. Ancak; sağlık altyapısına, önleyici hizmetlere, tedavi vb. tüm sağlık alanları-na ayrılan kaynağın miktarı önemli olmak-la birlikte, verimliliği, yeterliliği ve kalitesi de bir o kadar önemlidir. Eğitim ve sağlık harcamaları, doğrudan insana yapılan yatırımlar oldukları için çok değerli kabul edilir. Ekonomik faaliyetlerde insan, beşeri sermayedir. Beşeri sermayenin, eğitim ve sağlık düzeyinin yüksekliği, hem genel ola-rak toplumun hem de ekonominin sürdü-rülebilirliğinde kalkınma ölçütü olarak ilk sırada gelir. Ekonominin sağlığı, sağlıklı bir beşeri sermayenin varlığına bağlıdır.

Sağlık ekonomisi ise, son yıllarda tüm dünyada en hızlı gelişen sektörler arasın-

da yer almaktadır. Bir taraftan ülkeler bu alanı yeniden düzenlerken, diğer yandan etkin ve verimli bir sistem için müdahale-ler yapılmaktadır. Sağlık sektörü, bir tarafı ile beşeri sermayenin kalitesini artırırken, kaliteli sağlık sistemlerinde üretilen sağlık hizmeti, uluslararası hizmet ticaretine konu olmaktadır. İlaç, medikal sektörü, AR-GE ve sağlık eğitimi, sağlık sigortası ve buna dönük hizmetler, sağlık ekonomisinin vazgeçilmez bileşenleri durumundadır.

Bir ülkede sağlık harcamalarının milli gelirdeki payı ekonomi geliştikçe yük-selmektedir. Düzgün bir sağlık sistemi içinde, toplumda herkesin kaliteli bir sağlık hizmetine erişebilmesi, istenen ve beklenen bir sonuçtur. İktisatçılar, eği-tim ve sağlık hizmetlerindeki gelişme ile ekonomik gelişme arasında nedenselliği inceleyen bazı araştırmalar yapmışlardır. Eğitim harcamaları ekonomik büyümeyi, ekonomik büyüme de sağlık harcamalarını beraberinde getirir. Kısaca, milli gelir art-tıkça sağlık harcamalarına daha fazla pay ayrılmaktadır. Böylece, gelişmekte olan birçok ekonomide bu nedensellik sonucu, insanların ortalama yaşam süresinin uzadı-ğı görülmektedir.

Ayrılmaz İki KavramEkonomi ve Sağlık

Ekonomi; turizmden sanayi ve tarıma, eğitimden bankacılığa kadar çok

geniş bir sektör yelpazesini içeriyor. Bütün bu sektörlerdeki ekonomik

faaliyetlerin 1 yıllık yekûnu, milli gelir pastasını oluşturuyor.

/ Ekonomi

Page 109: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

107

Sağlıklı toplum, sağlıklı bir ekonominin ön koşuludur.

Etkin bir sağlık sistemi ve onun üretti-ği kaliteli sağlık hizmeti, toplumda beşeri sermayenin kalitesini ve sürdürülebi-lirliğini doğrudan etkileyen en önemli unsurdur. Gerek gelişmiş toplumlarda, gerekse Türkiye gibi gelişen ülkelerde, sağlık sistemine müdahaleler daha iyiyi ve daha etkin olanı bulma yönünde ha-len devam etmektedir. Sağlıklı toplum, sağlıklı bir ekonominin ön koşuludur.

Sağlık ekonomisi son yıllarda tüm dünyada

en hızlı gelişen sektörler arasında yer almaktadır.

Ekonomi /

Page 110: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

108 109

Ekonominin Düzenini Değiştiren Trend E- Ticaret

Birçok tüketicinin perakende alışveriş alışkanlıklarını değiştirip internet üzerinden alışveriş yapmaya başlaması e-ticaret sektörünü hızla büyütüyor.

Melis BitlisEkonomist, Washington

İnternet üzerinden alışveriş yapmak, özellikle 20 - 30 yaş grubundaki tüketiciler tarafından tercih ediliyor. Bu yaş grubu alışveriş ihtiyacının dörtte birini internet üzerinden gerçekleştiriyor. E-ticaret, belli yaş grupları ve sosyo - ekonomik sınıf-lar arasında daha popüler olsa da genel olarak toplum tarafından benimsenen bir norm haline geldi. Tüketiciler alışveriş yap-madan önce farklı seçenekleri incelemek ve fiyat karşılaştırması yapmak için sanal mağazaları ziyaret ediyor. ABD’de yıllık sanal alışveriş tutarı 200 milyar dolara ulaştı. Bu rakam 2012 perakende satış-larının yüzde 9’una denk geliyor. Önceki yıllarda sanal alışverişin yüzde 5 oranında seyrettiği göz önünde bulundurulursa, bu dönemde birçok tüketicinin perakende

alışveriş alışkanlıklarını değiştirip internet üzerinden alışveriş yapmaya başladığı anlaşılabilir.

Peki, e-ticaret neden ve nasıl bu kadar hızlı popüler oldu? Bu fenomeni açıklaya-bilecek birçok etmen var. İnternetten her şeye hızlıca ulaşabilmenin verdiği rahatlık akla gelen ilk cevaplardan biri. Ofiste öğle tatilinde ya da akşam bilgisayar başında alışveriş yapmak özellikle hayatını hızlı tempoda yaşayan dinamik bireylerin vaz-geçemeyecekleri bir rahatlık haline geldi. Aradıkları her şeyi tek bir mağazada bu-lamayıp listelerini tamamlamak için farklı dükkânlara gitmek zorunda kalan tatmin-siz tüketiciler, internet üzerinden mağaza stoklarında bulamadıkları ürünleri kolay-lıkla ve kısa bir sürede sipariş edip evlerine

/ Ekonomi

Page 111: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

109108 109

Şirketler sanal alışveriş sitelerini kurarken güvenli ve kullanıcı dostu sistemler geliştirmeyi öncelik haline getirmeli.

kadar getirtebiliyorlar. Günün her saati internet-ten alışveriş yapabildikleri için zamandan da tasarruf etmiş oluyorlar. Hafta boyunca hafta sonunu iple çekenler için bu değerli zaman alışverişle harcanmıyor. Tüketicilere sağladığı kolaylıkların yanı sıra, internet aynı zaman-da farklı ürünleri ve fiyat-ları karşılaştırma fırsatı sunuyor. Farklı mağaza-ların sitelerinde sunulan seçenekleri görüp, daha önce bu ürünü kullan-mış kişilerin ürünle ilgili yaptığı gerçek yorumları okumak tüketicilerin yap-tıkları tercihlerden emin olmalarını sağlıyor. Ürün hakkındaki bilgileri mağaza satış temsilci-lerinden dinlemek yerine kendi araştırma-larıyla öğrendikleri için, satın almaya karar verdiklerinde ürünle ilgili bilmeleri gereken her şeyi bildiklerinden emin oluyorlar; bu da alışveriş deneyimini daha tatmin edici kılıyor.

Sanal alışveriş sitelerinin iş modeli temel ilkeler bakımından perakende ma-ğazalarınkinden farklıdır. Ürünler, birçok mağazada satışa sunulmak yerine, bir veya birkaç ana depoda stoklanır ve internet sitesinden yapılan bütün satışlar, ana de-podan tedarik edilir. Perakende mağazalar, tüketicilerin rahatlıkla ziyaret edebileceği, kira ve vergilerin yüksek olduğu şehir ve

alışveriş merkezlerine kurulmak zorundayken, ürün depoları genel mas-rafların daha düşük oldu-ğu bölgelere kurulabilir, bu yüzden sanal şirketle-rin faaliyet giderleri pera-kende satışlarla karşılaştı-rıldığında daha düşüktür. Perakende mağazalar, kuruldukları bölgedeki talep yoğunluğuna göre markanın sadece belli ürünlerini stoklarında bulundurabilirken, sanal mağazalar herhangi bir ek masraf olmadan envan-terdeki bütün ürünleri aynı anda tüketiciye suna-bilir. Aynı zamanda, sanal mağazalar satış stratejisi olarak, sezon ürünleriyle

birlikte sezon sonu veya eski sezonlardan kalmış ürünleri de indirimli fiyatlarda satar. Sezonda kaçırdıkları ya da mağazalarda bulamayacakları ürünleri indirimli alabilme şansı tüketiciler için internetten alışverişi çekici kılan bir diğer unsurdur. Tüketicilerin ilgisini çektiği ve şirket bütçesine eklenen gider masrafı daha düşük olduğundan, e-ticaret üreticiler için gittikçe daha cazip bir iş stratejisi haline gelmektedir.

E-ticaret, alışılagelen ticaret ve ekono-mi anlayışını değiştiriyor. İnternet alışve-rişine artan ilgi, şirketleri iş modellerinde önemli değişiklikler yapmaya itiyor. E-tica-rete olan talep arttıkça, üreticilerin depola-ma ve nakliye yönetimlerini geliştirmeleri

Teknolojik gelişmeler birçok ülkede toplumların gündelik

yaşantı ve alışkanlıklarını değiştiriyor. Artık

günümüzün daha büyük bir kısmını bilgisayar başında geçiriyoruz. İş, eğlence ve diğer ihtiyaçlarımızı sanal ortamda giderebiliyoruz.

Günlük alışkanlıklarımızdaki değişiklik alışveriş tercihlerimizi de

şekillendiriyor. E-ticaret, Türkiye’de son yıllarda

gündeme gelmeye başlamış olsa da, dünya çapında yükselen bir trend olma yolunda hızlı adımlarla

ilerliyor.

Ekonomi /

Page 112: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

110

gerekiyor. Günün her saatinde gelebilecek siparişleri zamanında işleme koyup nakli-yeye gönderebilecek ve sistematik olarak envanter güncellemesi yapıp, azalan ürünleri stoklayabilecek gelişmiş teknolo-jik sistemlere geçmeleri gerekiyor. Bunları gerçekleştiremeyen üreticiler e-ticaret savaşında yerlerini kaybedebilirler.

E-ticarete karşı artan hızlı ilgiyi gö-ren perakende satıcılar, iş modellerinde değişikliğe gitmek zorunda olduklarının farkındalar. Özellikle belli sektörlerde e-ticaret, perakendenin eskiden sahip olduğu egemenliği ele geçirmiş durum-da. Ernst & Young şirketinin 2012 yılında hazırladığı rapora göre internetten en çok giyim, kitap, elektronik ve seyahat hizmet-leri alanlarında alışveriş yapılıyor. Birçok ülkede şirketler perakende mağazalarla birlikte sanal alışveriş siteleri de açıyorlar. Hem mağaza, hem de internetten alışve-rişi çekici kılmak için iki platformda farklı zamanda farklı indirimler ve promosyonlar uygulayıp tüketicilerin ilgisini iki alana da çekmeye çalışıyorlar. Mağazadan alışveriş yapmayı tüketiciler için daha çekici kılmak adına değişik promosyonlar düzenlemek, kendilerini sanal mağazalardan farklı kıla-cak özel konseptli şubeler açmak ve sadık müşteri tabanını korumak için özel hedi-ye ve indirimler sağlayan müşteri üyelik programları yaratmak bu değişikliklerden sadece birkaçı.

E-ticaretin artması, büyük üreticiler ve markalar için ticari avantaj sağlarken, bu şirketlerle rekabet etmek zorunda kalan küçük üreticiler ve mağaza sahiplerini ise zor durumda bırakıyor. Ürünlerini toptan alan, dolayısıyla tüketiciye daha düşük fiyatlar yansıtan rakiplerine karşı küçük işletmeler sunabildikleri kısıtlı çeşit ve yüksek fiyatlarla dezavantaja sürükleniyor. Süpermarketlerin yaygınlaştığı dönemde mahalle bakkallarının ardı ardına kapandı-ğını gördüğümüz gibi, şimdi de diğer küçük işletmelerin sanal alışveriş sitelerine karşı direnmeye çalıştıklarını görüyoruz. Şu an

için dikkatler e-ticaretin getirdiği kazanca odaklanmış olsa da, sistemdeki bu değişi-min ülke ve dünya ekonomisine olan genel etkilerini ilerleyen yıllarda daha iyi anlaya-bileceğiz. E-ticaretin zamanla perakende mağazacılığın yerine geçmesi uzun vadede istihdam gibi konuları olumsuz yönde etki-leyebilecekken, nakliyat ve tedarik zinciri gibi sektörlerde yeni fırsatlar yaratacak gibi görünüyor.

Sanal alışverişi tartışırken, ekonomik etkilerinin yanı sıra, siber güvenlik alanın-da yarattığı ciddi tehditten de bahsetmek lazım. Tüketicilerin sanal alışverişe olan talebinin ve sanal sipariş rakamlarının artması, internet üzerinden gerçekleşen bankacılık işlemlerinin sayısının da artma-sına yol açıyor. Bu artış bankacılık sistemi için ciddi bir risk oluşturuyor. Tüketicilerin kişisel bilgilerini çalmaya çalışan internet korsanlarının yeni hedefi yüksek işlem potansiyeli olan internet siteleri. Geçtiği-miz birkaç sene içinde, özellikle ABD’de ve dünya çapında yüksek talep gören internet alışveriş sitelerine birçok siber saldırı dü-zenlendi. Bu saldırıların çoğu başarısız olsa da, bazı şirketler kullanıcılarına mail ata-rak, siber saldırılar sonucu kişisel bilgileri-nin ele geçirildiğini ilan etti. Özellikle daha popüler ve satış rakamları yüksek olan e-ticaret sitelerinin, sanal işlem güvenliğini sağlayacak ve kullanıcıların kişisel bilgileri-ni koruyacak sistemlere yatırım yapmaları gerekiyor. E-ticarette ileri olan ülkelere göre nispeten henüz bu yolculuğun başın-da olan Türkiye’de, sanal güvenlik oldukça önemli bir unsur. Şirketler sanal alışveriş sitelerini kurarken, diğer ülkelerde yaşa-nanlardan örnek alıp, güvenli ve kullanıcı dostu sistemler geliştirmeyi öncelik haline getirmeli.

Doğası gereği e-ticaret, alıştığımız alışveriş anlayışını değiştireceğe benzi-yor. Toplumun değişen tercih ve gelişen ihtiyaçlarına cevap verebilen sanal alışve-riş, ticaret sisteminde temel değişiklikler yaratmaya devam edecek.

/ Ekonomi

Page 113: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

111

Ünlü Fizikçi Richard Feynman 29 Ara-lık 1959’da Amerikan Fizik Cemiyeti’nde “There’s Plenty of Room at the Bottom” başlıklı bir konuşma yapmıştır. Feynman konuşma-sında nanoteknoloji kelimesini kullan-mamış olsa da yıllar sonra nano-teknolojiyi anlattığı anlaşılması sonucu günümüzde nano-teknolojinin fikir babası olarak kabul edilmektedir. Fey-nman’dan sonraki bir başka önemli kişi ise Norio Taniguc-hi‘dir. 1974′teki makalesinde dünyada ilk kez nanoteknoloji kelimesini kullanmıştır. Taniguci’nin makalesindeki tanım ise şöyle-dir: ‘Nano-teknoloji’ genel olarak malze-melerin atom atom ya da molekül molekül işlenmesi, ayrılması, birleştirilmesi ve bozulmasıdır.’ Günümüze gelene kadar bu tanım biraz değişerek, işlemlerin 100 nm ve aşağısında olması gerektiği belirtilmiştir.

Günümüzde nanoteknoloji tekstil, boya, kimya, su arıtma, elektronik, sağlık, oto-motiv, bilgisayar teknolojisi ve sanayinin tüm kollarında devrim yaratacak nitelik-tedir. Nano teknolojisi ile üretilen ürünler global rekabette her geçen gün kendinden daha çok söz ettirerek üstün özellikleriy-

le pazardan aldıkları pay oranını sürekli olarak artırmaktadır. Sağlık alanında

hastalıkların teşhis ve tedavisinde, ilaçların vücudun istenen bölümüne yönlendirilmesin-de, görüntüleme sistemlerinde, ameliyatlarda, tıbbi malzemelerde, sağlık tekstillerinde nanoteknoloji uygu-lamaları her geçen gün yeni çalışma-larla hız kazanmak-tadır.

Dünyada sağlık ürünlerinin nanoteknoloji ile üretilmesi giderek yaygınlaşmaya başlamıştır. Nano-teknoloji sayesinde birçok hastalığın ortaya çıkış nedeni araştırılabilmiş, nanometre boyutlarında geliştirilen ürünler sayesinde söz konusu hastalıklara doğru şekilde mü-dahale etme imkânı doğmuş, hastalıkların teşhis ve tedavileri kolaylaşmış, hastaların iyileşme süreçleri hızlanmıştır. Bunun ya-nında nanoteknoloji ile geliştirilen ürünler, bulaşıcı hastalıkların yayılmasını, mikrop-ları absorbe edebilme yeteneği ile önleme imkânını ortaya çıkarmıştır.

Nanoteknolojinin günümüzde en çok bilinen sağlık ürünü, antibakteriyel özellik taşıyan malzemelerdir. Günlük hayatta sürekli karşı karşıya kaldığımız mikroorga-

Prof. Dr. Mehmet Akalın Marmara Üniversitesi Teknoloji

Fakültesi Öğretim Üyesi

Nanoteknoloji ile üretilen ürünler birçok alanda olduğu gibi sağlık sektöründe de kullanılarak önemli gelişmelere olanak sağlamıştır.

NanoteknolojiSağlığın Hizmetinde

Tanım olarak; 1 ile 100 nanometre boyutlarındaki malzemelerin anlaşılması, kontrol edilmesi, atomsal seviyede değiştirilmesi ve işlevsel hale getirilmesi

anlamına gelen nanoteknoloji; bilimin birçok alanında disiplinler arası bir saha olarak gelişip neredeyse hayatın her alanında bir kullanım alanı buluyor.

Teknoloji /

Page 114: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

112 113

nizmaların zararlı etkilerinden korunma sağlayabilen ürünler günümüzde tercih edilmektedir.

Nanoteknoloji sağlık alanında önemli gelişmelerin olmasına olanak sağlamıştır. Nanoteknoloji sağlıkta:

• Cerrahi alanda,• İmplant teknolojisinde,• Kanser teşhisinde,• Doku mühendisliğinde,• Kanser tedavisinde,• İlaç yönlendirilmesinde,• Biyosensörlerde,• Gen yönlendirilmesinde,• Moleküler görüntülemede kullanılmak-

tadır.Nanoteknolojinin gelecekte sağlık ala-

Nanoteknolojinin günümüzde en çok bilinen sağlık ürünü, antibakteriyel özellik taşıyan malzemelerdir.

/ Teknoloji

Page 115: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

112 113

nında çok daha önemli gelişmeler sağla-ması beklenmektedir. Bu beklentiler şöyle sıralanabilir:

* Hastalıkların teşhis ve tedavisinde yeni metotların geliştirilmesi,

*Hastalıkların önlenmesinde yeni ve efektif cihazların bulunması,

*Bakımda ve hızlı test imkânı ile sürekli sağlık taramasının gerçekleştirilebilmesi,

*Hastaya özgü (kişiye özgü ) tedavinin geliştirilmesinde etkili olacaktır.

Atom ile ilgili ilk çalışmalar başlangıçta iyi niyetle ve insan menfaati için yapılmıştı. Her ne kadar nanoteknoloji çağımızın en önemli ve gelişmeye açık teknolojisi olsa da büyük riskler ve tehlikeler de içermek-tedir. Özellikle sağlık alanlarında nano

boyutttaki malzemelerin vücuda girdiğinde neler yapabileceği, ne tür zararlar verebi-leceği çok iyi araştırılmalı ve ondan sonra kullanılmalıdır. Bu konuda maalesef dünya-daki çalışmaları denetleyici organ eksikliği büyük bir sorundur.

Sağlık alanlarında nano boyutttaki malzemelerin vücuda girdiğinde ne tür zararlar verebileceği çok iyi araştırıldıktan sonra kullanılması oldukça önemlidir.

Teknoloji /

Page 116: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

114

Markalaşma

Neden Önemlidir?

Marka güvendir,

markalaşma demek

devamlılık demektir.

/ Haberler

Page 117: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

115

Markalaşma; her markanın kendi hikâyesi-ni oluşturarak müşteriyi yarattığı değerlerle kendine çekmesi açısından önemlidir. Mar-kaların kendilerini üzerinden tanımladıkları farklı özellikleri vardır. Markalar, zamanla yalnızca temsil ettikleri hizmet veya ürünler-le değil, mesajlarında araç olarak kullandık-ları duygular ve sembollerle de hatırlanırlar. Onları sektörlerindeki ‘diğer’lerinden ayıran da, marka kimliklerinde kendilerini özdeş-leştirdikleri güçlü duygusal imajdır. Bir mar-kanın müşterisi, o markanın söylemlerinde kendini bulduğu için o markaya yönelir. Bu yüzden marka, ne kadar toplumun içine sızabilir ve insanların ruhuna dokunabilirse; o kadar etkili demektir.

• Markanın benzersiz kalitesi ve tarzını yansıtacak, iyi tanımlanmış bir kimlik yarat-ması gereklidir.

• Marka kimliği, markanın temsil ettiklerini yansıtır.

• Yalnızca akılda kalıcı bir sloganla değil; pozitif mesajlarla oluşturulan uzun dönemli, güçlü bir kimlik yaratılmalıdır.

• Müşteriyi motive edici, marka sadakati-ne yönlendiren stratejiler izlemek gerekir.

• Böylece firmanın ürettiği malı/hizmeti satmak için yaydığı düzenli mesaj ve kullan-dığı simgeler; markanın kendisi haline gelir.

• Markanın başarısı logosundan değil, mesajlarının içeriğinden kaynaklanır.

• Marka, bağlılığın ve müşterinin güveni-nin sembolüdür.

• Müşteri markayla ve markanın söyle-dikleriyle empati kurabildiği sürece; marka başarılı olacaktır.

Beril DENİZSosyolog

Markalaşma

Neden Önemlidir?

Haberler /

Page 118: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

116

Ulaşımın Tercihlerinin Sağlığa Etkileri

HAVA KİRLİLİĞİ:

Motorlu taşıtların yarattığı kirlilik özellikle kalp - damar ve solunum rahatsızlıklarında artışa sebep oluyor. Dünya Sağlık Örgü-tü’nün 2004 yılı verilerine göre o yıl dünya genelinde kentlerde yaşanan hava kirliliği ile bağlantılı gerçekleşen solunum rahatsızlıkla-rı, akciğer kanseri, kalp hastalıkları nedeniy-le 1 milyon 152 bin kişi yaşamını yitirdi.

Taşıtlar için üretilen yakıt ve emisyon tek-nolojileri kirliliği azaltmaya yönelik başarılı sonuçlar veriyor. Ancak her geçen gün yaşa-nan taşıt artışı nedeniyle bu başarı erozyona uğruyor.

TRAFİK KAZALARI:

Trafik kazalarında araç içinde bulunanlar-dan çok yayalar ve bisikletliler risk altında. Kazaların büyük çoğunluğu sürücü hatala-rından gerçekleşse de şehir planlaması da çok önemli bir etken. Yaya ve bisikletliler gibi motorize olmayan ulaşımın gerçekleşebile-ceği güvenli yollar yok. Bu açıdan başarılı bir örnek olarak verilen Londra’da dahi bisiklet ve yaya yollarının birçok noktada motorlu taşıt yolları ile kesiştiğini görülüyor.

Artan nüfus ve taşıt sayısı ile beraber, başarısız şehir ve yol planlamaları, güvenli olmayan taşıtlar ve trafik ihlallerine uygu-lanan yaptırımlardaki yetersizlik nedeniyle trafik kazaları sonucu oluşan sağlık sorunları azaltılamıyor. Çözüm olarak şehir merkezle-rine girecek taşıt sayısına sınırlama getir-mek, yaya ve bisiklet yollarını taşıt yolla-rından güvenle ayırmak, taşıtlar için azami hız sınırını düşürmek düşünülebilir. Bunların yanı sıra teknolojik gelişmelerle paralel olarak geliştirilecek güvenlik önlemleri ve insanlara verilecek eğitim önem arz ediyor.

/ Haberler

Page 119: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

117

HAREKETSİZ YAŞAM TARZI:

Motorize yaşam insanları hareketsizliğe itiyor. Fiziksel aktivite yetersizliği nedeniyle kalp-damar hastalıkları; meme, kolon ve rektum kanserleri, şeker hastalığı gibi sağ-lık sorunları ile karşılaşılıyor. Bunların yanı sıra obezite, tansiyon, yağ ve metabolizma bozukluğu, kemik erimesi ve çeşitli psikolo-jik rahatsızlıklara neden oluyor.

Dünya genelinde yetişkin nüfusun yüzde 65 ila 80’inin yetersiz fiziksel aktivitede bu-lunarak tavsiye edilen miktar olan günde 30 dakikalık orta dereceli fiziksel aktiviteyi gerçekleştirmiyor. Bu durum özellikle kent-lerde daha fazla göze çarpıyor.

GÜRÜLTÜ KİRLİLİĞİ:

Ulaşım araçlarının neden olduğu gürültü insanlarda uyku sorunu, iletişim yetersiz-liği, konsantrasyon düşüklüğü, işitme so-runları ve psikolojik rahatsızlıklar yaratıyor. Yapılan son araştırmalar yüksek tansiyon ve kalp krizi ile gürültü kirliliği arasında bağlantı olduğunu açığa vuruyor.

ULAŞIM ALIŞKANLIKLARI VE ETKİLERİ

• Toplu taşıma kullanımının azalmasıyla ve bireysel ulaşım(otomobil kullanımı) artı-yor bunun sonucunda; hava kirliliği, enerji/yakıt tüketimi, trafik sorunu her geçen gün artarken sosyal etkileşim azalıyor.

• Motosiklet kullanımının çoğalması ile hava kirliliği ve trafik kazaları artıyor.

• Motorlu taşıt sayısının artması ile yaya ve bisikletliler için ulaşım alanı iyice daralı-yor, bu ulaşımları tercih edenlerin sayısı da düşüyor.

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

• Yaya ve bisiklet yolları artırılmalı. Özel-likle otomobillere yönelik önlemler alın-malı, park yerleri yapılmalı, çevre düzeni olmalı. Bazı alanların trafiğe kapatılması gibi çözümler üretilmeli.

• Geleceğe dönük planlamalar sadece motorlu taşıtlar için değil yayalara yöne-lik de yapılmalı. Toplu taşıma pazarı özel sektörün eline verilerek bu alanda geliş-me sağlanmalı, toplu taşımanın kalitesi artırılmalı.

• Ulaşım ağında toplu taşımanın etkinliği daha da artırılmalı.

• Yaya yolları çoğaltılmalı. Parklar, mer-kezler ve oyun alanları ile renklendirilmeli.

• Ulaşım düşünülürken bunu en çevreci ve sağlıklı şekilde yapmak da planlanmalı.

• Araçlar daha güvenli ve çevreci hale getirilmeli.

• Hukuk ve ekonomi politikaları ile sonu-ca gidilmeli: Ceza, vergi vs…

• Eğitime önem verilmeli.

Kaynak: Birleşmiş Milletler Çevre Programı, Dünya Sağlık Örgütü. “Healthy Transport in Developing Cities”. Cenevre, 2009

Page 120: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

118 119

Dünyanın Akciğerlerini

Koruyalım

Ağaçlar, milyonlarca insan için oksijen deposu olmanın yanı sıra karada yaşayan

pek çok türe yaşanabilir bir ortam sunan, atmosferdeki karbon dengesini düzenle-

yen, doğal afetleri önleyen en büyük doğal kaynaktır. Dünya yüzeyinin yaklaşık 4

milyar hektarının ormanlar ile kaplı olduğu bilinmekte. Ancak ne yazık ki hızlı nüfus

artışı, sanayileşme, dikkatsizlikten kaynaklanan yangınlar, rant girişimleri gibi bir-

çok sebepten ormanların sayısı her geçen gün azalmakta.

Konu ile ilgili sayısız araştırma olsa da Oregon Üniversitesi bilim insanları tara-

fından 10 yıl süren çalışma ve araştırmalar ağaçlandırmayla ilgili önemli bulgular

içeriyor.

Araştırmada, küresel ısınmadan kaynaklanan mevsimsel aşırı sıcaklıkların, kurak-

lık ve yağmurların ağaçları kesmememiz için birer sinyal olarak algılanması gerek-

tiği söyleniyor. 2002 yılında başlayan araştırmada, yeni dikilen fidanların yaşama

ihtimalinin hızla düştüğü gösteriliyor. Yapılan değerlendirmeler, istatistiksel veriler-

le doğrulanmış.

Araştırmayı yöneten Eric Dodson’a göre:

• Bir ağacın küresel iklim değişimine karşı büyümeyi sürdürebilmesi için en az 5

yaşında olması gerekiyor.

• 10 yaşından sonra da bir ağacın aşırı sıcaklık değişimlerine uyum sağlayabilme

yetisi gelişiyor.

• Bu yüzden 5 yaş ve üzeri ağaçları kesmenin, dünyadaki ağaç nüfusunu temelli

olarak azaltacağı öngörülüyor.

• Yeni dikilen ağaçların dayanma ihtimali yaşlılara göre çok daha az olduğun-

dan, yetişkin ağaç kesip fidan dikme eğilimi küresel bir felakete neden olabilir.

Page 121: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

118 119

Page 122: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

120 121

Dünyanın Tanıdığı ve Güvendiği

Sivil Toplum Kuruluşu LÖSEV

Löseminin yanı sıra diğer kanser hastası çocuk ve yetişkinlere de çare olup tüm hizmetlerini ücretsiz sunan LÖSEV, dünyaya örnek nitelikte bir Sivil Toplum

Kuruluşu. 1998 yılında 30 çocukla başlattığı hizmetlerini bugün Türkiye genelinde 13.500’ün üzerinde kayıtlı hastaya ve onların imkânları kısıtlı ailelerine dur durak

bilmeden iletiyor.

Her Şey Çocuklar İçin…Yıl 1998, 15 yıl önce…

Lösemili çocukların tedavi amacıyla bir devlet hastanesine yattığı günler... Hastane yönetiminden çocukların odaları için küçük bir televizyon talebine alınan olumsuz yanıt sonrasında hastanede çalışan doktorlar, hemşireler ve personel tarafından topla-nan para ve alınan küçük bir televizyon…

İşte LÖSEV mücadelesine böyle başladı…

Kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Pediatrik Hematolog – Onkolog Dr. Üstün EZER tarafından ülkemize kazandırılan LÖSEV’in temel amacı; lösemili ve kan hastası çocukların sağlık ve eğitim başta olmak üzere her türlü ihtiyaçlarının sağlan-masına yardımcı olmaktır. Yine kalıtsal ve edinsel kan hastalıkları konusunda ulusal düzeyde tedavi, eğitim ve araştırma kurumları kurmak ve işletmektir. Ayrıca topluma hastalığı tanıtarak, lösemili çocuklar ve ailelerinin sıkıntılarını topluma aktararak kansere karşı toplumsal bilinç oluşturmak, hastalığın önüne geçebilmektir.

Geleceğin anne - babaları, eğitimcileri, liderleri, yasa koyucuları, medya mensupları ve sanatkârları olan çocuk ve gençlerimiz erken yaşta kanserle

tanışıyor, acılar çekiyorlar… Anneler çaresizlik içinde kıvranıyor, hatta bazıları yakın çevreleri tarafından suçlanıyor. Zaten geçim sıkıntısı içindeki aileye güç-lükle bakabilen babalar hastalığın getirdiği ek yükün altında iyice ezilerek, üzüntü içinde kıvranıyorlar. Nice aileler, nice yuvalar dağılıyor… İşte LÖSEV tüm bu zor anlarda hastaların ve ailelerinin yanında durarak bu hastalıkla mücadelede onları hayata bağlıyor…

Ülkemizde Lösemi / Kanser

Sağlık Bakanlığı’nın 2006 yılı verilerine göre; “Ülkemizde her yıl 5000 çocuk kansere yakalanı-yor. Çocukluk çağı kanserleri içinde %35 ile en sık görülen kanser türü lösemidir. Bu da 2006 rakamları ile ülkemizde her yıl 1200 –1500 çocuğa yeni lösemi teşhisi konması demektir.

Bunun yanı sıra lösemi, tedavisi yaklaşık 3 yıl süren ve tedavi masrafı yıllık yaklaşık 450.000 TL’ yi bulan bir hastalıktır.

Belirtileri

Çocuklarda lösemi hastalığının genel belirtileri:

*İştahsızlık, kansızlık, zayıflama, bacaklarda kemik ağrıları, cilt altında kanamalar (kırmızı noktalar veya morarmalar), burun ve diş eti kanamaları, ateş vb.

Kuruluşundan bu yana çalışmaları ile kısa zamanda duyarlı kişi ve firmaların güvenini kazanmayı başaran LÖSEV lösemi alanındaki çalışmaları ve uluslararası başarıları ile ülke sınırlarını aşmış, 2007 yılında Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından Özel Danışmanlık Statüsüne layık görülmüş bir Sivil Toplum Kuruluşudur.

/ STK

Page 123: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

121120 121

Lösev zor anlarda hastaların ve ailelerinin yanında durarak bu hastalıkla mücadelede onları hayata bağlıyor.

Bu belirtilerin yanı sıra yayıldığı organlara ait belir-tiler; örneğin baş ağrısı, kusma, karın ağrısı, görme bozuklukları önem taşıyabilir. Bu yakınmalarla müracaat ettikleri çocuk hematoloji (kan hastalıkları) uzmanlarınca yapılan muayenede çoğunlukla kara-ciğer ve dalak büyümesi, lenf bezlerinde genişleme, kanama bulguları tespit edilebilir.

Yapılan kan, kemik iliği, hücre tipini belirleme ve genetik tetkikler sonucu kesin tanı konulabilir.

Tanıdaki ayrıntılı testler genellikle lösemi tiplerini, tedavi prensiplerini belirlemede yardımcı olacaktır.

Tedavisi

Tedavi öncelikle genel durumun düzeltilmesi yön-temleri ile başlar. Bu safhada kan veya kanın içindeki özel hücrelerin donörlerden (gönüllü kan verici kişi) alınarak lösemili hastaya verilmesi, enfeksiyon mevcutsa gerekli mücadelelerin yapılması, böb-reklerin, karaciğer ve kalbin kemoterapi ilaçlarının yan etkilerinden korunma önlemlerinin alınması çok önemlidir. Çocuklarımız bu tedaviler esnasında etraflarındaki insanlardan, havadan, sudan mikrop almamak ve korunmak için maske takmaktadırlar.

Hastaların ve ailelerin hastalık hakkında bilgilendiril-mesi, löseminin umutsuz değil, tersine iyi bir tedavi ve moral desteği ile %91’lere varan oranda iyileş-menin sağlandığının açıklanması tedavinin ikinci basamağıdır.

Lösemi Önlenebilen ve Tedavi Edilebilen Bir Hasta-lıktır!

Kanser artık her yaş ve cinsiyet grubu için büyük teh-dit oluşturuyor. Etrafımıza baktığımızda her 5 kişiden birinin kanser hastası olduğunu görüyoruz. Bu oran çok yakın zaman içinde daha da artacak. LÖSEV kanserin önlenebilir ve tedavi edilebilir olduğunu Türk halkına anlatabilmek için sunumlar, seminerler, konferanslarla sürekli bilgi akışı sağlamakta, medya yayınları ile sürekli konuyu gündemde tutmaktadır.

Ne mutlu ki ülkemizde LÖSEV gibi değerli bir sivil toplum kuruluşu var ve tüm kanser hastalarına gıdandan, yakacağa; mobilyadan giysiye dur durak bilmeden destekler götürüyor. Hem kayıt altına aldığı hasta sayısı hem götürdüğü yardımlar hem de hastalarını yararlandırdığı tesislerin kapasitesi açısın-dan LÖSEV’in dünya üzerinde eşi benzeri yoktur. 14 yıldır çalışmalarını Türk halkının bağışları, kurumların destekleri ile sürdüren LÖSEV’in artan hasta sayısına paralel daha çok desteğe ihtiyacı bulunmaktadır.

Bu sebeple LÖSEV “yediden yetmişe herkesin yapa-cak şeyleri olduğunu” Türk halkının ve kurumlarının

taşın altına elini koyarak, tedavi imkânlarını artırma-sı gerektiğini, bu yolla ülkemizde tedavideki başarı oranlarını da %100’lere çıkarmayı hedeflemektedir.

Yardımlar

LÖSEV Çocukların ve ailelerinin her türlü ihtiyacını karşılamak üzere dürüstçe ve büyük bir enerji ile ça-lışarak bugün onlarca çalışanı, 13.500 kayıtlı lösemili - kanserli çocuk / yetişkin kayıtlı hastası ve onların aileleri, binlerce gönüllü üyesi ve destekçi kurum - kuruluşuyla kocaman bir ailedir.

Çocuk ve ailelerine sağladığı başlıca yardımlar;

• Her ay düzenli karşılıksız Sağlık-Eğitim bursları,

• Yeni teşhis alan lösemi hastası çocuklara karşılık-sız 5000 TL Sağlık Kredisi,

• Her yaştan ve her türden kanser hastasına beda-va ilaç kampanyası,

• Yalnızca lösemi değil diğer kanser hastası çocuk ve yetişkinlere de gıda, giysi, ilaç, psikolojik ve sosyal destekler,

• Kayıtlı tüm hastaların LÖSEV’e ait sağlık, sosyal ve eğitim tesislerinden ücretsiz yararlandırılması,

• Moral desteği ve bireysel gelişim için yıl boyunca süren etkinlikler ve organizasyonlar; yurtiçi ve yurt dışı geziler,

• 2011 itibariyle yetişkin kanser vakalarına da sosyal yardımlar götürme…

Bağışlarınızla Lösev’e Destek Olmak İçin

• www.losev.org.tr “Nasıl Bağış Yapabilirim?’ den bilgi alabilir,

• Türkiye’deki tüm bankalardan sadece LÖSEV Bağış hesabına diyerek para yardımında bulunabilir,

• Kredi kartları ile 5 TL ve üzeri düzenli/ aylık bağış yapabilir,

• Turkcell, Avea ve Vodafone faturalı hatlardan 3406’ya boş sms gönderebilir,

• Tüm seçkin zincir mağazalarında yer alan LÖSEV Kumbaralarına 1 TL dahi bağış yapabilir,

• Tüm seçkin alışveriş merkezlerindeki LSV Stantla-rından ve www.lsv.com.tr de yer alan Anne Atölyesi ürünlerimizden satın alabilir ve bu yolla bir çocuğu-muzu hayata bağlayabilirsiniz…

*LÖSEV hiçbir zaman kapı kapı dolaşarak bağış top-lamamakta ve ürün satışı yapmamaktadır.

STK /

Page 124: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

122

Prof. Dr. Önder Kayhan

Anadolu insanının şuur altında onbinlerce yıllık Ana tanrıça - Kibele sevgisi, öğretisi, hoşgörüsü devam etmektedir. Kibele artık Anadolu kadınının ta kendisidir!

Dünden Bugüne

Ana Tanrıça: Kibele

Anadolu eski dünyanın merkezi ve kıta-lararası köprü konumundadır. Bu coğrafi özelliği nedeniyle uzun tarihi boyunca başka hiçbir toprak parçasının görmediği kadar farklı kavimler, kültürler, inançlar bu topraklardan ya geçmiş ya da yerleşerek buralı olmuşlardır. Bazen bu istilalar çok şiddetli olmuş, acılar çekilmiştir; ama Ana-dolu’nun öz kültürü ve uygarlığı kucağına aldığı tüm insanları etkilemiş, eğitmiş, uygarlaştırmış, sevgiyi ve hoşgörüyü hâkim kılmıştır.

İşte ‘Anadolu’nun öz kültürü’ dediğimiz ol-gunun temel unsuru Ana Tanrıça Kültü’dür.

Ana Tanrıça Kültü’nü dinler ötesi bir kav-ram olarak ele almak gerekir. Ana Tanrıça esas itibarıyla sevgiyi, aile kutsiyetini, doğurganlığı, yaşamı besleyen, bereket veren, güler yüzlü, huzur verici, insanları felaketlerden ‘ ana gibi koruyan’ bir gücü temsil eder. Tehditler savurmaz, korku üretmez. Cezalandırıcı değil esirgeyici, affedici, hoşgörülüdür. Yalnız kadınları, çocukları ya da erkekleri değil, hayvanla-rı, kuşları, bitkileri, suyu, toprağı, kısaca ‘doğayı’ korur, gözetir.

Ana Tanrıça’yı Daha Yakından Tanıyalım

Arkeolojik bulgular Ana Tanrıça inanışı-nın Anadolu kökenli olduğu konusunda tereddüt bırakmıyor. Orta Avrupa’dan Hindistan’a kadar ulaşan, Anadolu mer-kezli bir coğrafyada minik Ana Tanrıça heykelcikleri, idolleri her tarafta ele geçi-yor. Henüz insanlar avcı - toplayıcı olarak küçük gruplar halinde dolaşır, mağaralarda ikamet ederken bile Ana Tanrıça’nın minik idollerini yapmışlar, onbinlerce yıl yanla-

rında taşımışlar. Ondan yardım bekleyerek onun koruyuculuğuna sığınmışlar. Tıpkı günümüzde muska taşıyan Müslümanlar veya boynuna haç takan Hıristiyanlar gibi…

Avcı - toplayıcılar tarıma başlayıp Anado-lu’da Çatalhöyük, Hacılar gibi ilk köyleri kurduktan sonra Ana Tanrıça kültü çok daha baskın bir hal almışa benziyor. Ayrıca bu ilk yerleşimlerde anaerkil bir toplum yapısı olması da çok olası…

Bu yerleşimlerde evlerin içinde, muhteme-len ocak başlarında, 10 - 20 cm’lik taştan, kilden, kemikten, fildişinden yapılmış heykelcikler neredeyse standart ev eşyası halini almışa benziyor.

Çatalhöyüklü Ana Tanrıça

/ Tarih

Page 125: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

123

Neolitik ve paleolitik devirlerden yani, ilko-kullarda anlatılan deyimlerle ‘ taş devirleri’ nden sonra bronz çağı ile beraber şehir devletleri kurulmaya başlanıyor. Şehir devleti demek kalabalık demek, iş bölümü demek, yönetici, asker, din adamı sınıfı de-mek. Bu da artık Ataerkil toplumlara geçiş olacak anlamına geliyor.

Hitit Dönemi

Bunun ülkemizdeki örneği M.Ö. 1800’lerde kurulan Hitit devletidir. Yazıyı kullanan ilk Anadolu toplumu olan Hititler ile beraber Tanrı ve Tanrıçaların isimlerini de öğrene-biliyoruz.

Hititlerin baş Tanrısı dağlarda oturan hiddetli ve şiddetli Teşup’tur ve Teşup tabii ki erkektir. Savaşçı, iddialı bir devletin zarif, naif bir hanımı baş Tanrı olarak kabul etmesi tabii ki söz konusu değil. Ne var ki devletin baş Tanrısı Teşup iken Anadolu halkının en sevilen ve sayılan Tanrısının ‘Arinna’nın Güneş Tanrıçası’ olduğu kesin gibidir.

Bu hanımın elimizdeki heykelciğine bakar-sanız 5000 yıl önce Çatalhöyükteki Ana

Tanrıça heykelciğiyle benzerliğine şaşma-manız mümkün değildir.

Aradan 5000 yıl geçmiş, nice kavim göçle-ri, doğal veya sosyal felaketler Anadolu’yu defalarca sarsmıştır; ama o eski yurttaş-larımızın gönlündeki ‘ Ulu Ana’ varlığını korumayı bilmiştir.

Hititlerin 600 yıllık güçlü dönemi ve sonra-ki geç Hitit döneminde de Ana Tanrıçamız ‘ Vuruşemu, Kupaba, İsthar’ vb. adları ile Anadolu ve yakın ülkelerde saltanatı-nı sürdürmüştür. Bu isimlerden biri hala kızlarımızın adı olarak günümüzde kullanıl-maktadır: İsthar yani; Sitare.

Frigler ve Kibele

Yüzyıllar içinde Ana Tanrıça’yı en çok onur-landıran, benimseyen Anadolu toplumu ise M.Ö. 700’lü yıllarda eski Hitit ülkesinde yeni bir uygarlık kuran Frigler olmuştur. Trakya’dan Anadolu’ya göç eden Frigler hızla bu kutsal toprakların kutsallarını be-nimsemiş ve Anadolulu olmuşlardır.

Frigler’in Baştanrısı geleneksel Anadolu Ana Tanrıçasıdır ve en tanınmış ismi de onlar koymuştur:

Kibele.

Arinna’nın Güneş Tanrıçası

Hitit Tanrıçası

Frigyalı Kibele

Tarih /

Page 126: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

124

Günümüzde Türkçe’de ‘Sibel’, Avrupa dil-lerinin çoğunda ‘Cybill’ olarak hala yaşatı-lan bu isim Friglerle özdeşleşmiştir.

Anadolu’nun dört bir tarafında Kibele için açık hava tapınakları yapılmış, Tanrıçanın hadım sevgilisi Attis ve Ana Tanrıça için her bahar coşkulu ayinler yapılmıştır.

Bu bahar - bereket ayinleri sonraki yüzyıl-larda Demeter-Persophene ayinleri, bağ bozumu zamanlarında küçük bir değişiklik-le Dionyssos ayinleri olarak devam etmiş ve günümüze kadar farklı isimlerle kutla-nagelmiştir.

Kibele kültü o kadar baskın ve güçlüdür ki Frigler yıkıldıktan sonra yerine kurulan Lidya Krallığında da aynı isimle ve önemle varlığını sürdürmüştür.

Yeni Kibeleler: Artemis- Demeter-Afrodit

Yunan anakarasından gelen kolonistlerin Anadolu’nun Ege kıyılarına yerleşmeleriyle kültürler arası etkileşim inanç sistemlerin-de de kendini göstermiştir.

Greklerin (sonra da Romalıların) Mars (Ares), Poseidon (Saturn) , Athena (Miner-va), Hephaistos (Vulkan) gibi sert, savaşçı tanrılarıyla Anadolu kökenli Apollon ve her

biri Kibele’nin bir özelliğini üstlenen Arte-mis, Demeter, ve Kıbrıslı Afrodit (Venüs ) gibi akıl, sanat, bereket, sevgi Tanrıçaları aynı ailenin bireyleri olarak kabul edilmiş-lerdir.

Ne yazık ki Kibele kültü kana adeta tapan Roma uygarlığı döneminde İmparatorlu-ğun Batı ülkelerinde kurban isteyen ve korkulan bir tanrıçaya, geleneksel Kibe-le’nin bir versiyonu olan Artemis de or-manlarda dolaşan bencil bir avcı tanrıçaya dönüşmüştür ama, Anadolu insanı kendi yolunda devam etmiş, Artemis’e yani eski Kibele’ye bereketin kaynağı, sevecen tan-rıçaları olarak tapınmaya devam etmişler, onun adına Antik dünyanın en büyük en güzel tapınağı olan Efes Artemis tapınağını inşa etmişlerdir.

Karyalı Hekate ve diğerleri

Kibele’nin şekil ve isim değiştirmiş bir baş-ka versiyonu ise günümüz Muğla - Aydın illerinin, yani eski Karya’nın Baş Tanrıçası, gönüllerin sultanı Hekate’dir

Günümüz Yatağan-Çine ilçeleri arasında yer alan Lagina isimli Tapınak – şehir bu hanıma adanmıştır. Meraklıların mutlaka gezmesi gereken çok güzel bir arkeolojik alandır. Hekate ‘nin heykelleri özeldir: Üçlü kadın figürüdür ve bir kadının üç özel-liğini, iffetli eş, özgür sevgili ve fedakar anneyi temsil eder.

Anadolu’da Kibele’den ilham alan, sevilen başka Tanrıçalar da vardır. Bunlardan biri Datça’nın en ucundaki Knidos şehrinin

/ Tarih

Efes Artemisi

Artemis

Tapınağı

Page 127: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

125

Afrodit’i, bir diğeri ise İzmirli Thyke’dir.

Tüm zamanların en büyük yontucularından kabul edilen Anadolulu heykeltraş Prak-siteles’in yaptığı Knidoslu çıplak Afrodit o kadar meşhur olmuştur ki yüzlerce yıl şeh-re O’nu görmeye akın akın turist gelmiş, para, zenginlik ve bereket taşımışlardır.

İzmirli Thyke ise iyi talihle özdeşleşmiştir. Kucağında çocukla yontusu yapılan bu hanımefendinin binlerce yıl önceki Arin-na’nın Güneş Tanrıçası veya çocuklarını

koruyuşu Frig ve Lidya Kibele’lerinden esasta bir farkı olmadığı besbellidir.Hristiyanlık YayılıyorBilindiği gibi M.S. 100’lü yıllardan itibaren Olimpos Tanrıları yavaş yavaş terk edilerek yeni semavi din; Hıristiyanlık Anadolu’da yayılmaya başlamış, sonuçta 300’lü yıllar-da da Roma’nın resmi dini haline gelmiştir. Zeus’un, Apollon’un, Poseidon’un ve diğer-lerinin tamamen unutulup yerlerini ‘God ‘ ve ‘Jesus (Hz. İsa)’nın alması ise 400 - 500 yıl sürmüştür.Peki Kibele, Artemis veya Hekate kolayca unutulmuş mudur ?Hiç sanmıyorum. Ana Tanrıça (Magna Mater) isim değiştirerek, bu sefer kuca-ğında ‘Bebek İsa taşıyan Meryem Ana’ olarak Anadolu insanının karşısına çıkmış ve hiç zorluk çekmeden gönüllerde zaten binlerce yıldır edindiği haklı yere gururla oturmuştur.Belki de herkese aşina Meryem Ana figürü sayesinde Hıristiyanlık başka hiçbir yerde görülmediği kadar hızla önce Anadolu’da yayılmıştır. Ve GünümüzBir diğer önemli konu da Anadolu’nun şimdiki sakinleri olan biz Müslümanların Hazreti Meryem’e büyük saygı ve sempati beslemeye devam ediyor, fırsat bulduk-ça ondan yardım isteyerek mum yakıyor olduğumuz gerçeğidir. Şurası muhakkak ki Anadolu insanı inanç-lara saygılıdır. Bu toplum içinde değişik mezhepler, dinler bir arada sevgi ve dost-luk içinde varlığını sürdürmektedir. Bu niye mi böyledir? Pek çok sebep sayı-labilir…

Ama desem ki: ‘Anadolu insanının şuur altında onbinlerce yıllık Ana tanrıça - Ki-bele sevgisi, öğretisi, hoşgörüsü devam etmektedir. Kibele artık Anadolu kadınının ta kendisidir!...

Çok itiraz eden olur mu acaba?

Tarih /

Hekate

Bebek İsa taşıyan Meryem Ana

İzmirli Thyke

Page 128: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

126

Yaz tatilinin tadını çıkarmaya çalışıyor-dum. Gün batımında müziğin ortalığa yay-dığı sihri anlatmak için ‘radyodan yükselen nağmelere kendimi kaptırmıştım’ gibi bir cümle oldukça klasik kalırdı. ‘Yazlık evde oturanların I-podların-dan I-tunes ile eriş-tikleri radyo kanalının taşıyıcı bir aygıt üze-rinden güçlendirilmiş sesi terasta yükseliyor-du’ deseydim, müziğin kaynağını belirtmek açısından daha güncel bir tanımlama yapmış olurdum!

Kızım Mabel Matiz’den ‘Zor değil’ adlı parçayı belki kırkıncı kere dinlerken eşi de I- phone’da Öykü Gürman’ın sesini keşfet-menin heyecanını yaşamaktaydı… Bana gelince; geniş terasın merdivenlere yakın bölümüne şezlongumu çekmiş, komşu evden yayılan klasik müziğe kulak veri-yordum. Böyle bir akşam keyfinde kişisel tercihim mutlaka klasik müzikten yana olurdu. Akademisyen hekim olan komşu-muzla görünüşe bakılırsa müzik konusun-daki zevklerimiz benzerdi. Güneşin kay-bolmasıyla birlikte hırçınlığını üzerinden atmış ve sevildiğine ikna olmuş bir kadın sakinliğiyle karşımda uzanan denizi Johann Sebastian Bach’ın prelüdü eşliğinde sey-rederken düşüncelerim beni farklı yerlere sürüklüyordu.

Bach hem eserleriy-le hem de adından kaynaklanan özgünlü-ğüyle müzik tarihinde çok önemli yeri olan bir besteciydi. ‘Akarsu, nehir’ anlamına gelen soyadını fazlasıyla hak eden düzeyde bir yara-tıcılığı vardı. Soyadının diğer bir özelliği Alman terminolojisinde her bir harfinin (B-A-C-H) bir notaya karşılık gelmesiydi. Soyadı, bu özelliğinden dolayı müzik literatüründe ‘B-A-C-H motif’ olarak yer almıştı. Bestecinin

‘Art of the Fugue’ adlı son eserinde bu motifi yer yer kullandığı görülmektedir.

Bach’dan çok daha önceki yıllarda ‘pen-tatonik skala’ diye adlandırılan bir uygu-lamayla majör notalardan sadece beşinin kullanıldığı şarkılar bestelenmiştir. Beş notayla oluşturulan bu pentatonik melo-diler birçok ulusun halk şarkılarında yer almıştır. Çocukluğumda ‘Peter Paul ve Mary’ üçlüsünden dinlediğim Amerikan halk şarkılarının nağmelerini bugün bile hatırlamakta oluşum herhalde ritmlerin-deki tekdüzeliktendir.

Hafızamda yer etmiş olan ‘Oh Susannah don’t you cry for me, I come from Alaba-ma with banjou on my knee’ şarkısı pen-tatonik müziğe tipik bir örnek oluşturur. Pentatonik müziğin o monoton ritminde gizli olan sakinleştirici etkisinden 1970’li

Johann Sebastian Bach’ın ‘akarsu, nehir’ anlamına gelen soyadının bir diğer özelliği de Alman terminolojisinde her bir harfinin (B-A-C-H) bir notaya karşılık gelmesidir.

Prof. Dr. Figen Gürdöl İstanbul Üniversitesiİstanbul Tıp Fakültesi

Biyokimya Anabilim Dalı

Genlerimizin Gizli Müziği

Okuyucudan

/ Kültür Sanat

Page 129: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

127

yıllarda Londra’da otistik çocukların eğiti-minde yararlanılmıştır.

Bach kendi döneminden sonraki besteci-lere esin kaynağı olduğu gibi, çağımızda da ilginç bir uygulama için yol gösterici ol-muştur. Aurora Sanchez Sousa İspanya’da yaşayan bir bilim insanıdır. Bilimselliğin ona kazandırdıklarını gençliğinde edindiği müzik kültürüyle -Bach’dan esinlenerek- birleştirmek suretiyle yepyeni bestelerin doğmasını sağlamış; genimizde gizlenen müziğe ulaşmıştır!

Barselona Üniversitesi Tıp Fakültesi Mikro-biyoloji Bilim Dalı’nda akademik kariyerini yapan ve mikoloji alanında çalışmalarını yoğunlaştıran bu yetenekli kadın, çocuk-luğunda müzik dersleri almış ve sonraki yıllarda normal eğitiminin yanı sıra kon-servatuara da devam etmiştir. Aurora, bir bakterinin gen haritası üzerinde çalışırken genleri oluşturan nükleotid dizisinin yapı-sında bulunan azotlu bazların birer nota ile ifade edilebileceğini düşünür. Bizim ‘azotlu bazlar’ olarak bahsettiğimiz bu moleküller adenin, guanin, timin ve sitozin özel adla-rıyla bilinmekte ve bilim dünyasında kısaca adlarının ilk harfinden oluşan sembolle-riyle anılmaktadırlar: A, G, T ve C. Aslında en basit ifadeyle genetik şifre her bireyin ‘eşsiz’ olmasını sağlayan şeydir; o da her bir gendeki nükleotidlerin bireye özgü sıra-lanışıdır. Bu diziliş, nükleotidlerdeki azotlu bazların sembolleriyle ifade edilir. Sou-sa’nın fikrine göre genetik şifresi aydınlatıl-mış bir yapıda AGTC harflerinin karşılarına eşleştirildikleri notalar yazıldığında genin bestesi tamamlanmış olacaktır.

Aurora bunu sadece düşünmekle kal-maz, konservatuar yıllarından tanıdığı bir Fransız kompozitörden ortaya çıkan eserin

aranjmanını ister. A-G-T-C bazlarını sırayla do, re, la, si notaları ile eşleştirdikleri bu çalışma genişleyerek ilerler. DNA’nın çift sarmal yapısının keşfinin 50. yılı şerefine düzenlenen etkinliklerde genetik şifrelerin çeşitli enstrümanlarla müziğe dönüştürül-mesinden ortaya çıkan bir albüm şeklinde bilim ve sanat dünyasına sunulur.

Düşünüyorum, önümüzdeki yıllarda yine böyle bir yaz akşamında terasta otururken I-phone’dan yükselen müzik, serotonin denilen ve beyindeki görevi uyarı iletmek olan bir biyolojik aminin bağlandığı spe-sifik reseptörün müziği olabilir mi? Acaba o müzik, nörotransmiter madde gibi beni hayal alemine sürükleyebilir mi? Reseptö-rün genindeki A-T-C-G dizisindeki armoni, beynimin hücrelerinde reseptörün aktifle-diği ileti yolunu harekete geçirebilme yete-neği taşır mı? Yoksa bu düşünceler sadece akşamın sessizliğinde Bach’ın prelüdünün tetiklemiş olduğu, bilinmeyen bir Hayal Kurma Merkezi’nin oyunu mudur?

Bach’ın prelüdü sona ererken kendime soruyorum: Acaba daha yaratıcı hayal-ler kurabilmemi sağlaması için öncelikle günümüz dâhilerinden birinin genom müziğini mi dinlemeliydim?

Yahya Kemal Beyatlı ‘Düşünce’ şiirinde:“Hülyası kalmayınca hayatın ne zevki varBitsin hayırlısıyla bu beyhude sonbahar”der. Ben de bu şiirden esinlenerek: “İnsan hayal ettikçe yaşar sözü derler ki doğrudur, Hayal ettikçe keşfeder derim, en doğru söz budur” diye eklemek isterdim…

Kültür Sanat /

Page 130: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

128

KİTAPNeden Yanlış Yaşıyoruz?Temel sağlık açısından sindirim sistemi hakkında bilme-miz gerekenler, kalp rahatsızlıklarından korunma önerile-ri, genç ve zinde kalmak için beslenme ve nöralterapinin anti-agingde yeri ve önemi, yüksek ve düşük tansiyonda beslenme ve korunma yöntemlerine dair kapsamlı bilgi-ler içeren Neden Yanlış Yaşıyoruz kitabı genel bir rehber niteliği taşıyor. Prof. Dr. Hüseyin Nazlıkul’un daha önce yayımlanan Hayatı Keşfet- Anti Aging Yaşam Kılavuzu, De-toksu Keşfet’ten sonra okuyucular ile yeniden buluştuğu kitap ilgi çekici konularıyla öne çıkıyor. En ciddi hastalık olarak bilinen kanser tanısında bile yalnız olmadığını-zı, hastalığı kabul ettiğiniz an yaşamınızı kendi elinize alabilme olanaklarını sunan, farkındalığını yaratarak rehber niteliğinde bir kaynak olan Neden Yanlış Yaşıyoruz kitabını severek okuyacaksınız.

Alfa YayınlarıFiyatı: 29 TL

Pilates & Fitness

1997 yılında Viyana’da ilk hamileliğinden sonra eski formuna

kavuşmak için yaptığı araştırma neticesinde pilatesi keşfeden

Umay Villa kitapta 50’ye yakın orta, ileri ve çok ileri seviye pilates

hareketini, sakatlanmadan dikkat edilmesi gereken noktalarla bir-

likte anlatıyor. Yazar, her yaştan her vücut yapısına sahip insanın

12 tekrardan sonra 1 beden inceleceğini söylerken vücudunuzun

da sıkılaştığını dile getiriyor. Kitapta ayrıca ‘’pilates zayıflatır mı,

pilatesle boy uzar mı, pilates yaparken neden kardiyo da ya-

pılmalı, pilates ile selülitlerden kurtulunur mu, erkekler neden

pilates yapmalı, bel ve boyun fıtığının nedenleri, plato devresi ne

demektir? ‘’ gibi soruların yanıtlarını da bulabilirsiniz.

Alfa Yayınları

Fiyatı: 29 TL

/ Kültür Sanat

Page 131: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

129

Gazeteci Gözüyle Silivri Gerçeği‘’Onların hiç biri adam öldürmedi. Hiçbiri anayurdun bir karış top-rağını bölmek için de çalışmadı. Ellerine silah alıp kimseye kurşun sıkmadı. Hiçbiri dağa çıkmadı. Kırmızı bültenle aranmadı. Onlar gazeteciydiler. Ellerinde sadece kalem vardı. Şimdilerde ‘Hak ve Özgürlüklerin Sınırlarının Genişletildiği’ söylenen Türkiye’de bu tutuklu gazeteciler aylardır, yıllardır, hak ve özgürlüklerini arıyor-lar. ’’ Hazırlanan Silivri Raporunun ortaya koydukları ile tutuklu gazetecilerin yaşadıklarının örtüşmediğini gördükten sonra, Silivri Cezaevi’nde yıllardır özgürlük mücadelesi adına tutuklu olan gazetecilerin neler yaşadıklarını, cezaevinin dayanılması zor koşullarını birinci ağızdan tüm gerçekliği ile gözler önüne seren gazeteci Pınar Türenç’in kitabını soluksuz okuyacaksınız.

Basın Konseyi Fiyatı: 8 TL

Dokuz Renkte YalnızlıkTıp Profesörü Figen Gürdöl’ün akıcı üslubu ve renkli kelimele-

riyle kaleme aldığı Dokuz Renkte Yalnızlık kitabı diğer yaşam-

larla kendi yaşamı arasında bir köprü kurarak insan ruhuna

doğru bizi hoş bir gezintiye çıkarıyor. Siyah beyaz filmlerin yaz-

lık sinemalarda izlendiği radyo günlerinden çıkıp Amerika’ya

uğruyor, ardından kedi mırıltıları arasından yalnız insanların

dünyasına geçiyor. Renklerin dünyasıyla kelimelerin dünyası

birbirine karışıyor. Hüzünle sevincin kol kola dolaşması gibi bizi

halden hale sürüklüyor. Siyahın acılarıyla beyazın mutlulukları-

na daldırıyor. Yaşama biraz da buradan, renklerin tam içinden,

hayatın yakamozlarından bakmak isteyenler için…

Postiga YayınlarıFiyatı:18 TL

Savaşçı

İletişim Psikolojisi Uzmanı Doğan Cüceloğlu verdiği bir seminer

sonrası tanıştığı Arif Öğretmen’in yaşadığı sıkıntıları ve yalnız-

lık duygusunu psikolojik yöntemlerle ele alarak çözüm arıyor.

Hayatı farkındalık bilinciyle yaşamanın önemini ele alan Cüce-

loğlu, kişinin karşılaştığı olumsuzluklara karşı savaşçı kimliğine

bürünmesi gerektiğini vurguluyor. Savaşçı, Amerikalı ünlü şair

E. E. Cummings’in “ Seni diğerlerinden farksız kılmaya bütün

gücüyle gece gündüz çalışan bir dünyada kendin olarak kala-

bilmek dünyanın en zor savaşını vermek demektir. Bu savaş

başladı mı artık hiç bitmez...” sözüyle başlıyor. Yayımlandığı ilk

günden bu yana 120.000’in üzerinde baskıya ulaşan Savaşçı

anlamlı ve coşkulu bir yaşam isteyen herkese rehber olacak.Remzi KitabeviFiyat: 22,50 TL

Kültür Sanat /

Page 132: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

130

KLASİK MÜZİKYER: LÜTFİ KIRDAR ANADOLU AUDITORIUM

TARİH: 3 EKİM 2013

SAAT: 20.00

Müziğin gücüne duyulan inancın eseri olarak kurulan Tekfen Filarmoni Orkestrası sonbaharın ilk konserini İngiliz konuk şef James Judd yönetiminde vermeye hazırlanıyor. Kavgala-rın, çelişkilerin ve çatışmaların önüne geçip birbirinden çok farklı medeniyetlerin aynı melodiye kulak vermelerini amaç-layan orkestra Doğa’ya Övgü başlıklı konserinde Romantik Dönem’in doğadan esinlenilen eserlerine yer verecek. Ruhu-nu dinlendirmek isteyenler için bu konser kaçmaz.

YER: HEZARFEN HAVAALANI

TARİH: 6 – 8 EYLÜL 2013

2003 yılından bu yana düzenlenen Türkiye’nin en büyük açık hava festivali Rock’n Coke bu sene de birbirinden eğlenceli isimler ile izle-yicilere unutulmaz bir hafta sonu keyfi yaşatacak. Artan sahne sayısı ile birçok farklı müzik türüne ev sahipliği yapacak olan festivalde gelenler tam anlamıyla müziğe doyacaklar. Dünyaca ünlü grupların yanı sıra Dj’lerin ve yerli sanatçıların da sahne alacağı bu muhteşem atmosfer için biletlerinizi önceden ayırtın. ROCK ‘ N COKE

KONSER

YER: CRR KONSER SALONU

TARİH: 27 EYLÜL 2013

SAAT: 20.30

İtalyan Cazının efsane ismi Enrico Rava 23. Akbank Caz Festivali Kapsamında konser vermek için Türkiye’ye geliyor. Zengin bir estetik anlayışıyla müzikal bir mozaik sunmak isteyen Rava’ya konserde davulda Fabrizio Sferra ve trombonda ise dünyanın en iyi trombon sanatçılarından Gianluca Petrella eşlik edecek. Caz tutkunlarının heyecanla beklediği konser unutulmaz bir caz keyfi yaşatacak. ENRICO RAVA

YER: HARBİYE CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA SAHNESİ

TARİH: 20 EYLÜL 2013

SAAT: 21.00

Sesiyle olduğu kadar besteleriyle de müzikseverlerin beğenisini kazanan pop müziğin başarılı ismi Sıla, 20 Eylül’de Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde hayranlarıyla buluşmaya hazırlanıyor. Çıkardığı albümler ile günlerce müzik listelerinin üst sıralarında yer alan Sıla’nın canlı performansını kaçırmak istemiyorsanız Harbiye’de-ki yerinizi alın.SILA

Hem SağlıkHem Keyif

Glutensiz MutfakSerap Pehlivanoğlu

Makarnanın KitabıEbru Omurcalı

Neden Yanlış YaşıyoruzProf. Dr Hüseyin Nazlıkul

Pilates & FitnessUmay Villa

/ Kültür Sanat

Page 133: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Hem SağlıkHem Keyif

Glutensiz MutfakSerap Pehlivanoğlu

Makarnanın KitabıEbru Omurcalı

Neden Yanlış YaşıyoruzProf. Dr Hüseyin Nazlıkul

Pilates & FitnessUmay Villa

Page 134: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

132

En son ‘To Rome With Love’ filmi ile adından söz ettiren tecrübeli yönetmen Woody Allen kendisini fazla özlettir-meden yeni bir film ile beyazperdedeki yerini alıyor. Yalnız film alışılmış Woody Allen tarzından biraz uzak. New Yorklu zengin bir kadının cömert harcamaları sonucu iflasa doğru sürüklenmesini ve yaşadığı travmayı konu edinen film New York’ta övgü dolu sözlerle karşılandı bile. Öyle ki Oscar adaylığı konusunda şimdi-den tahminler yapılıyor. Başrolde Cate Blanchett’i izleyeceğimiz film 27 Eylül’de sinemalarda.

1997 yılında geçirdiği trafik kazası ile yaşamını yitiren Galler Prensesi Diana’nın hayatı sinemaya taşınıyor. Prensesin hayatının son iki yılını konu edinen filmde Diana rolünü ikizi kadar benzeyen başarılı oyuncu Naomi Watts canlandırı-yor. İçinde aşk ve trajediyi barındıran filmin yönetmen koltuğunda Oliver Hirsch-biegel’in oturuyor.

Diana

Blue Jasmine

Yönetmen: Woody AllenOyuncular: Cate Blanchett, Alec Baldwin, Sally Hawkins.Gösterim Tarihi: 27 Eylül

Yönetmen: Oliver HirschbiegelOyuncular: Naomi Watts, Naaven And-rews, Douglas Hodge.Gösterim Tarihi: 20 Eylül

FİLM & DVD

KEYFİ

Her anı heyecan ve aksiyon dolu Spaghetti Western bir film… Amerikalı ünlü yönetmen Quentin Tarantino’nun yazıp yönettiği son filmi Django Unchanied (Zincirsiz) bizleri köle ticaretinin yapıldığı günlere götürüyor. Köle Django’nun Alman ödül avcısı Dr. Schultz ile yollarının kesişmesi ile başlayan film, Django’nun karısını kurtarmak için iş birliğinde bulunmaları ve birbirinden farklı maceralara adım atmaları ile bir solukta izleniyor. Tarantino’nun bir önceki filminde de rol alıp Oscar kazanan Christoph Waltz harika performansıyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ını evine götürmeyi başararak bu sene de bizleri şaşırtmıyor. Leonardo Di Caprio, Jamie Foxx, Samuel L. Jackson ile oldukça yetenekli ve güçlü oyuncu kadrosuna sahip film-de eğlenceli diyaloglar ve mizahi unsurlar da sıkça karşımıza çıkıyor. Kan, şiddet ve öfkeden hoşlanan Tarantino, Django Unchanied ile istediğini almışa benziyor. Eğer siz de sıkı bir Tarantino ve Western hayranıysanız DVD koleksiyonunu-za bu filmi mutlaka ekleyin.

DVD

/ Kültür Sanat

Page 135: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

133

Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi Türkiye’de 180 noktada ve 50 ilde(İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Antalya...) okuyucuyla buluşmaya başladı. • D&R• Remzi Kitabevi• İnkilap Kitabevi• Nezih Kitabevi• Dünya Aktüel Kitabevi• Mephisto Kitabevi’nin Türkiye çapındaki tüm satış noktalarında bulunuyoruz.Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi’ni e-dergi olarak da okuyabilirsiniz! Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi e-dergi olarak da siz okuyuculara sunuluyor. Derginizi dijimecmua.com, issuu.com ve konseptdergisi.com.tr adresleri üzerinden ücretsiz olarak(bilgisayar, tablet ve telefonlarla uyumlu; hem web hem de uygulama halinde) okuyabilirsiniz.Temmuz Ayı EtkinliklerimizKonsept Dergisi olarak Mayıs’ta başlamış olduğumuz etkinliklerimize Temmuz’da da devam ettik. 19 Temmuz’da Profilo’da 26 Temmuz’da Atrium’da dergimizi yüzlerce okuyucu ile buluşturduk. Gelen olumlu tepkiler yolumuza sağlam adımlarla ilerlememiz adına büyük katkı sağladı. Sivil Toplum Kuruluşları’nın da desteğini alarak devam edecek olan etkinliklerimizle halka doğru bilgiyi yayma görevini sürdüreceğiz.

Konsept Tüm Türkiye’de

Page 136: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Türklerin Kutsal Savaşı Kıbrıs Barış Harekâtı

7 GünlükDiyet Listesi

Sağlıklı ZayıflamanınAltın Kuralları

Cilt: 1 | Sayı: 2 | Temm

uz 2013

C MY CM MY CY CMY K

Baş AğrısınınÇözümleri

Miras Kavgaları Prof. Dr. Rona Serozan

“Müzikte Çeşitliliği Seviyorum”

> > NEV

Her YönüyleMeme Kanseri

Doğan Cüceloğlu Mutluluk Formülleri

İklimler Değişiyor mu?> > Gökhan Abur

Cilt: 1| Sayı: 2Temmuz 2013

Fiyat: 6 TL / KKTC 10 TL

9 772147779507

ÇocuklardaKarın Ağrısı

www.konseptdergisi.com.trAbonelik için

Page 137: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

135

Türklerin Kutsal Savaşı Kıbrıs Barış Harekâtı

7 GünlükDiyet Listesi

Sağlıklı ZayıflamanınAltın Kuralları

Cilt: 1 | Sayı: 2 | Temm

uz 2013

C MY CM MY CY CMY K

Baş AğrısınınÇözümleri

Miras Kavgaları Prof. Dr. Rona Serozan

“Müzikte Çeşitliliği Seviyorum”

> > NEV

Her YönüyleMeme Kanseri

Doğan Cüceloğlu Mutluluk Formülleri

İklimler Değişiyor mu?> > Gökhan Abur

Cilt: 1| Sayı: 2Temmuz 2013

Fiyat: 6 TL / KKTC 10 TL

9 772147779507

ÇocuklardaKarın Ağrısı

Adım Adım EvliliğeHayatınızın en özel gününe az bir zaman kaldı. Nereden başlayacağınızı bilemiyorsanız peri masalı havasında bir düğün için önerilerimize göz atın.

6 ay önce• Nikâh tarihi için gününüzü alın.• Bütçenize uygun olacak şekilde düğününüzün nerede olacağını kararlaştırın. Dilerseniz organizasyon firmasıyla anlaşın, istekleriniz doğrultusunda en güzel seçimleri bera-ber yapın.• Düğüne davet edeceğiniz kişi sayısını belirleyin.• Bütün bakışların üzerinizde olacağı büyük gece için mü-kemmel gözükmeyi kim istemez ki? Mekân seçimine uygun gelinlik için arayışlara şimdiden başlayın. Özel dikim yaptıra-caksanız istediğiniz modeli terziniz ile paylaşın.

3 ay önce• Düğün davetiyelerinizin şekline karar verin.• Düğünde çalınmasını istediğiniz parçaları ayarlayın. Or-kestranın sahne almasını istiyorsanız şimdiden araştırmaya başlayın. • Balayı için nereye gideceğinizi belirleyerek rezervasyo-nunuzu yaptırın. • Formunuzu korumaya özen gösterin. Fast- food tarzı zararlı yiyeceklerden uzak durun.

1 ay önce• Davetiyelerinizin gönderimine başlayın.• Saç ve makyaj modelinize karar vererek kuaförünüzle paylaşın.• Düğününüzü ölümsüz kılmak için fotoğrafçı ile anlaşın. • Düğün mekânına giderek dekor ve yemek seçimlerini belirleyin.

1 hafta önce• Gelinliğiniz için son kez prova yapın. • Parlak ve canlı bir cilde sahip olmak için bakım yaptırın.• Balayı için bavulunuzu hazırlayın.• Herhangi bir sorunla karşılaşmamak için kuaförünüzden randevu alın.

Evlilik /

Page 138: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

136

Buketiniz Sizi Yansıtsın

/ Evlilik

Page 139: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

137

Gelinliğinizi tamamlayan en önemli ayrıntıların başında hiç şüphesiz ki gelin buketi gelir. Fark

yaratmak için renkli tercihlerde bulunabileceği-niz gibi saflığın ve asaletin rengi beyazla ma-

sum bir görünüm yakalayabilirsiniz.

Buketiniz Sizi Yansıtsın

Evlilik /

Page 140: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

138 139

Dünyanın en sevilen ve beğenilen İtalyan Mutfağı’na kendilerine özgü yeni bir yorum katan Leone Restaurant adı gibi mutfağında cesur ve oldukça da iddialı. Anadolu Yakası’nın en iyi İtalyan Restaurant’ı Leone’yi mekânın

işletmecisi Ali Necati Koç bizlere tanıttı.

İtalyan Mutfağı’nın Cesur İsmi

Leone

Leone isminin hikâyesi nedir?

Leone ismi İtalyanca’da aslandan gelir. Bilirsiniz ki aslan cesur bir hayvandır. Ye-meklerimizdeki titizliği, lezzeti, iddiamızı ve cesaretimizi göstermek adına bu isme karar verdik.

Ne kadar süredir burada hizmet veriyorsu-nuz?

Leone Restaurant’ın burada bulunduğu süre 2 seneye yaklaştı. Bu süre içerisinde İtalyan mutfağına dair çok güzel lezzetleri özellikle burada denedik, müşterilerimize test ettirdik. Gördük ki misafirlerimiz yeni lezzetlere çok sempatiyle bakıyorlar.

Mekânınızda ne tür organizasyonlar dü-zenleniyor?

Restaurantımızın çok keyifli ve huzurlu bir bahçesi var. Çok büyük olmasa da bahçe-mizde erik, dut, kayısı, hurma ve zeytin ağacı bulunuyor. Bu keyifli ve güzel ortamda tabii ki birçok organizasyona ev sahipliği yapıyoruz. Nişanlar, kına geceleri, özel şirket toplantıları, doğum günleri vb. gibi organizasyonlar düzenliyoruz. Müşterileri-miz bu tarz organizasyonların sonunda hem ortamın nezihliğinden hem de lezzetimiz-den çok memnun kalıyorlar.

/ Mekan

Page 141: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

139138 139

Kapasiteniz ne kadar?

Restaurantımızın iç bölümünde 50 kişi, bah-çede ise 60 kişilik kapasitemiz var. Tabii az önce bahsettiğim organizasyonlar çerçeve-sinde sadece bahçe kapasitemizi 100 kişiye çıkartabiliyoruz.

Neden İtalyan mutfağını tercih ettiniz?

Öncelikle şunu belirtmeliyim; İtalyan mut-fağının Türkiye’de, özellikle İstanbul’da çok seçeneği yok. Müşteriler belli başlı yerleri tercih etmek durumunda kalıyorlar. Fakat biz Leone’de sadece İtalyan mutfağına de-ğil, Türk, Fransız ve Amerikan mutfağından da bazı yemeklere yer veriyoruz.

En beğenilen yemekleriniz neler?

Bizim önem verdiğimiz iki temel konu vardır. Lezzet ve temizlik… Bunları hiçbir şe-kilde bozmuyoruz. Birisi olmazsa diğerinin anlamı kalmaz. Dolayısıyla mutfağımızda pişen yemeklerimiz hem temiz hem leziz. En beğenilen yemeklere gelince de, ne söy-lesem diğer yemeğe haksızlık etmiş olurum. Fakat başlıca pizza çeşitlerimizin, özellikle Leone pizza’nın talibi çok oluyor. İncecik hamura özel sosumuz eşlik edince harika bir pizza ortaya çıkıyor. Herkesin denemesi-ni tavsiye ederim buradan. Bunun yanında Cafe de Paris soslu bonfilemiz benim favori yemeklerimdendir. Al dente makarna çeşit-lerimiz ve tatlılarımız da denemeye değer.

Müşteri portföyünüz nasıl?

Misafirlerimiz genellikle iş dünyasından olu-yor. Özellikle öğle servisinde restaurantımız çok dolu oluyor. Güzel ve huzurlu bahçemiz sayesinde insanlar hem yemeklerini yiyorlar hem de öğle vaktini güzel bir şekilde arka-daşlarıyla geçirebiliyorlar.

Müşterilerinizin özel talepleri oluyor mu?

Özel talepler genelde çok sevilen yemekle-re geliyor. Örneğin Leone pizzamıza ekstra kuru et isteyen müşterilerimiz çok. Aynı şekilde makarnalarda da ekstra sos istene-biliyor zaman zaman.

İnsanlar neden Leone’yi tercih etmeli?

İlk olarak lezzetli bir yemek yemek isteyen herkesi Leone’ye bekliyoruz. İkinci ve çok önemli nokta da hijyenimizi her zaman en üst seviyede tutuyor olmamız. Bilirsiniz ki günümüzde yemek yediğimiz yerin ilk önce mekân ve araç-gereç temizliğine bakmak durumunda kalıyoruz. Leone’nin her zaman aldığı güzel yorum şu oluyor: ‘’Hem lezzeti-niz harika hem de temizliğiniz’’. Sanıyorum

ki misafirlerimiz ve daha bizi tanımayan müşterilerimiz için bu cümle yeterli olur.

• Öğle ve akşam yemeklerinde konuklarınızı en güzel şekilde ağırlayabilir, İtalyan mutfağının eşsiz lezzetlerini deneyebilirsiniz.

• Yemyeşil bahçesi ile evinizdeymişsiniz gibi huzurla vakit geçirebilirsiniz.

• Hafta sonu müşteri yoğunluğu fazla olduğu için rezervasyon yaptırmanız gerekiyor.

Adres: Burhaniye Mah, Kanuni Sultan Süleyman Sokak No:1 Üsküdar

Hafta içi – Hafta sonu: 08.00 – 22.00

www.leone.com.tr

Tel: 0216 557 54 10

Mekan /

Page 142: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

140

KADIN

Chanel

Marc Jacobs

Flormar Marc Jacobs

Koton Guess

Calvin Klein

Emporio Armani Tommy Hilfiger

D&G

/ Alışveriş

Page 143: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

141

KADIN

Sonbahar

Esintisi

Yazın sıcak günlerini ardınızda bırakarak kendinizi sonbahara

hazırladınız. Peki, gardırobunuz ne durumda?

Kıyafetlerinizde sonbahar havasını

hâkim kılmanın zamanı geldi.

Lacoste

Hunter

Burberry

Koton

River Island

Versace for H&M

Christian Louboutin

Alışveriş /

Page 144: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

142

Hugo Boss

Urbanears

Tommy Hilfiger

Abercrombie

Lacoste

Koton

ERKEK

/ Alışveriş

Page 145: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

143

Kiğılı

Giorgio Armani

Prada

Guess

Alışveriş /

Page 146: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

144

Saç ve saç derisi bakımından vücut nemlendi-ricisine, göz ve yüz makyaj temizliğinden cildi nemlendirmeye, masaj ve banyo yağı olarak kul-lanımından el, ayak ve dudakları nemlendirmeye kadar birçok etkiye sahip Desert Essence Organik Jojoba Yağı, vücudunuzun ihtiyacı olan tüm ba-kımı sizlere sunuyor. Yüzde 100 saf içeriğiyle cilt dostu Desert Essence Organik Jojoba Yağı, her-hangi bir yağlı kalıntı bırakmadan cildi nemlendi-riyor, temizleyici özelliği sayesinde de ciltteki gö-zenekleri açarak cildin nefes almasını sağlıyor. Saç derisine masaj yapılarak uygulandığında derideki soyulmaları da ortadan kaldıran Desert Essence Jojoba Yağı, cildinizin dilinden anlıyor.

Flormar’ın yeni ürünü CC krem dört farklı renk tonu ile cildinizde yumuşak bir dokunuşla harikalar yara-tıyor. Renk kontrolü olarak kullanılan bu yenilikçi for-mül cilt kusurlarının görü-nümünü azaltırken nem-lendirici özelliği sayesinde cildinize canlı ve parlak bir

görünüm kazandırıyor. Cildinizde homojen renk dağılımına yardımcı olan CC kremler farklı renk-lerdeki seçenekleri ile cildinize kusursuz canlılık katıyor. Cildinizin nem dengesini korumasına ve aydınlanmasına yardımcı olan CC kremler renkli ve güçlü yapısı ile doğal güzelliğinizin vazgeçilmezi olacak.

Yüzün diğer tüm bölgelerinden daha ince ve has-sas olan göz çevresi sağlık ve gençliğin en önemli yansıması. Bu nedenle en çok özen gösterilmesi gereken bölge göz bölgesi diyebiliriz. Darphin göz bölgesi için özel olarak tasarlanan Eye Sorbet Mask ile taze görünen genç bir göz çevresi vaad ediyor. Eye Sorbet Mask, göz çevresini anında ferahlatır, yumuşaklık sağlar ve tazelenmiş bir his bırakır, iyi dinlenmiş bir görünüm için etkili bir şekilde nem-lendirir. Narin göz çevresi için konsantre baz, rahat emilen dokusu ve hafif temiz ve meyve kokusu ile Darphin deneyimini gözlerinize taşıyacak.

Cildinize Profesyonel Bakım Cildinizin

Renk Kontrolü Elinizde

Gözlere Maske Dönemi Başladı

/ Haberler

Page 147: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

145

Kalite, şıklık ve zarifliği bir arada harmanlayan Karakaş Atlantis, alyansları ile mutlu evliliklerin şahidi oluyor. Atlantis’in, her biri 14 ayar altından yapılan üzeri taş işlemeli alyansları, yeni, özgün ve farklı çizgilerle özenle üretiliyor. Atlantis al-yans, farklı modelleriyle kadınların zarif ellerinde ışıldarken, erkeklerde ise daha çok sade tasarım-lar dikkat çekiyor. 2 bini aşkın ürünüyle her zevke hitap etmesinin yanı sıra iddialı şıklığı sevenlerin vazgeçilmezleri arasına giren Atlantis alyansları, özgün tasarımlarıyla farklılık arayan çiftlerin bir numaralı tercihi oluyor.

Teknolojiyi tasarımla buluşturan, kaliteli ve uy-gun fiyatıyla önde gelen markalar arasında yer alan GoldMaster, renkli otomatik çay makine-leriyle mutfakları renklendiriyor. GoldMaster’ın çok beğenilen modeli Rosa otomatik çay maki-nesi mor rengiyle tüketicilerin karşısına çıkıyor. Ürün gruplarında birbirinden farklı renk ve mo-dellere yer veren GoldMaster, mor çay makine-si ile dikkatleri üzerine çekiyor. 360° dönebilme özelliği sayesinde rahatça kullanılabilen otoma-tik çay makinesi, kısa sürede su kaynatabilme özelliği sayesinde çay keyfini doyasıya yaşama-nızı sağlıyor.

Alyanslarda Zarafet Zamanı

Sade tasarımı ve şıklığıyla göz dolduran Nacar Wo-man Style koleksiyonundaki yeni Seramik serisi, güneşin ışıltısını yansıtan altın rengi modelinin yanı sıra beyaz renkteki modeliyle de se-zonun trendlerini bileğinize taşıyor. Mineral kristal camı, çelik seramik kasası ve metal kayışı tasarımın sade şıklığını saat tutkunlarıyla buluşturu-yor.Her zevke hitap eden çarpıcı

modelleriyle kadınların tutkusu Nacar, yepyeni Woman Style koleksiyonundaki yeni Seramik serisi ile yine dikkatleri üzerine çekecek. Klasik modellerden vazgeçemeyenler, Nacar Seramik saatler tam size göre!

Modern ve Klasiğin İzleri Bir Arada

Çay Keyfinize Renk Katın

Haberler /

Page 148: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

146 147

Alışveriş yapmayı kim sevmez ki! Bir de söz konusu %50’lere varan indirimse çoğu zaman ihtiyacınız olsun ya da olmasın

kendinizi elleriniz poşetlerle dolu bir şekilde mağazadan çıkarken buluyor olabilirsiniz. Ancak acı gerçekle ay sonu

kredi kartı ekstreniz geldiğinde karşılaşma ihtimalini düşünüp tedbirli olmanızda yarar var.

Kârlı Alışveriş Tüyoları

Alışveriş Listesi Oluşturun Alışverişe çıkmadan önce ihtiyaçlarınızı göz önünde bulundurun. Listeye tek tek not alın. İhtiyaç dışı ürünlerle ilgilenmenin hem para hem zaman kaybına neden olacağını unutmayın.

Fiyatları Karşılaştırın Çok beğendiğiniz bir ürünü satın almadan önce fiyat araştırması yapın. Muadilleriyle kıyaslayın. Aynı ürünü farklı bir mağazada daha ucuza bulabilme ihtimalini göz ardı etmeyin.

Kredi Kartınıza Güvenmeyin Her zaman yanınızda ihtiyacınız kadar nakit para bu-

lundurun. Kredi kartının uzun taksitlerinin cazip geldiği zamanlar olsa da bunun sizi daha fazla para harcamaya yönelteceğinin farkında olun. Kart limitinizin fazla ol-mamasına dikkat edin.

Kendinizi Sorgulayın Bir kıyafeti çok beğendiyseniz kendinize soracağınız en önemli soru şu olmalı: ‘Her istediğim yere giyebilecek miyim?’ Hemen hemen herkesin gardırobu en fazla birkaç kez gi-yilmiş kıyafetlerle doludur. Giymeyeceğiniz ürünlere para vermek yerine, her yerde giyilebilecek tarz kıyafetleri seçmeniz en doğrusu olacaktır.

Alışveriş tercihleri kişiden kişiye farklılık gösterse de kadınlar en çok giyim, aksesuar ve kozmetik ürünlerine yönelirken erkekler tercihlerini elektronik aletlerden yana kullanıyor.

/ Haberler

Page 149: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

147146 147

Klasik Parçalardan Vazgeçmeyin Moda denilen kavram sabun köpüğü misali… Bu sene moda olan bir kıyafet önümüzdeki sene çoktan gardırobun en dip köşesine atılabiliyor. Bunu önlemenin en iyi yolu klasiklere yönelmekten geçiyor. Siyah el-

bise, beyaz gömlek, deri ceket her kadının gardırobunda olması gereken ve asla mo-dası geçmeyecek tarzda ürünlerin başında geliyor. Alışveriş yaparken sırf moda diye bir ürüne para vermek yerine zamansız kıyafetleri tercih etmelisiniz.

Yapılan araştırmalara göre uzmanlar bir ürünü satın alma kararının 2,5 saniyede verildiğini söylüyor. Bir ürünü çok beğendiyseniz bile birkaç mağaza daha dolaşın, anlık kararlardan kaçının.

Page 150: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

148

Medikal Etkinlikler

Eylül- Ekim 2013 Kongreleri

9. Türkiye Acil Tıp KongresiEskişehir Osmangazi Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi, Eskişehir2 – 6 Ekim 2013

Breast Cancer Symposium 2013San Francisco Marriott Marquis, San Francisco7 – 9 Eylül 2013

10. Ulusal Hepato Gastroenteroloji KongresiKaya Artemis Hotel, KKTC25 – 29 Eylül 2013

5. Ulusal Aşı SempozyumuSheraton Hotel & Convention Center, Ankara25 – 29 Eylül 2013

12th Congress of European Forum for Research in RehabilitationHarbiye Askeri Müze ve Kültür Merkezi, İstanbul11 -14 Eylül 2013

XXI World Congress of Neurology (WCN 2013)The Neue Messe Wien, Austria21 – 26 Eylül 2013

Acute Cardiac Care 2013Madrid, Spain12 – 14 Ekim 2013

39. Ulusal Hematoloji Kongresi Titanic Deluxe Belek Otel, Antalya23 – 26 Ekim 2013

ISCOS 2013 52nd Annual Scientific MeetingHaliç Kongre Merkezi, İstanbul28 – 30 Ekim 2013

12. Ulusal Meme Hastalıkları Kongresi Gloria Kongre Merkezi, Antalya24 – 27 Ekim 2013

Paediatric Pathology Society 59th Annual Meeting 2013Hotel Oktiabrskaya, St. Petersburg19 – 21 Eylül 2013

/ Medikal Etkinlikler

Page 151: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

149

Bize yazın, sizin adınızla yayınlayalım!

Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi

kapılarını okurlarına açıyor.

Yazılarınızı [email protected]

adresine bekliyoruz...

Page 152: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

150

RehberÖnemli TelefonlarYangın İhbar 110Acil Servis 112Alo Doktor 113Zehir Danışma 114Telefon Arıza 121Kablo Tv Arıza 126Alo Zabıta 153Polis İmdat 155Jandarma İmdat 156Sahil Güvenlik 158Tüketici Hattı 175Orman Yangını İhbar 177Sağlık Danışma 184Su Arıza 185Elektrik Arıza 186Doğalgaz Arıza 187Cenaze Hizmetleri 188Vergi Danışma 189

BelediyelerArnavutköy Belediyesi 444 4 597Ataşehir Belediyesi 0216 570 50 00Avcılar Belediyesi 0212 695 62 00Bakırköy Belediyesi 0212 414 97 77Beylikdüzü Belediyesi 0212 866 70 00Beykoz Belediyesi 444 6 661Beşiktaş Belediyesi 0212 319 42 42Beyoğlu Belediyesi 444 0 160Bahçelievler Belediyesi 0212 484 38 00Bayrampaşa Belediyesi 0212 467 19 00Başakşehir Belediyesi 444 0 669Bağcılar Belediyesi 0212 410 06 00Büyükçekmece Belediyesi 444 0 340Çatalca Belediyesi 0212 789 25 28Çekmeköy Belediyesi 0216 600 06 00Esenyurt Belediyesi 0212 622 03 33Eyüp Belediyesi 0212 440 05 00Esenler Belediyesi 0212 440 11 11Fatih Belediyesi 444 0 176Gaziosmanpaşa Belediyesi 444 0 467Güngören Belediyesi 0212 449 55 00Kadıköy Belediyesi 0216 542 50 00Kartal Belediyesi 0216 586 88 88Küçükçekmece Belediyesi 444 4 360Kağıthane Belediyesi 444 23 00Maltepe Belediyesi 0216 458 99 99Pendik Belediyesi 444 76 35Sancaktepe Belediyesi 0216 622 33 33Sarıyer Belediyesi 444 1 722Sultangazi Belediyesi 0212 444 23 32Sultanbeyli Belediyesi 0216 564 13 00Şişli Belediyesi 0212 288 75 76Silivri Belediyesi 444 20 47Tuzla Belediyesi 0216 446 86 45Ümraniye Belediyesi 0216 443 56 00Üsküdar Belediyesi 0216 531 30 00Zeytinburnu Belediyesi 0212 413 11 11

Müzeler İstanbul Arkeoloji Müzeleri 0212 520 77 40Ayasofya Müzesi 0212 522 17 50Topkapı Sarayı Müzesi 0212 512 04 80Yıldız Sarayı Müzesi 0212 258 30 80Dolmabahçe Sarayı Müzesi 0212 236 90 00Sakıp Sabancı Müzesi 0212 277 22 00Pera Müzesi 0212 334 99 00İstanbul Modern Sanat Müzesi 0212 334 73 00Yerebatan Sarnıcı Müzesi 0212 522 12 59Resim Heykel Müzesi 0212 261 42 98Kariye Müzesi 0212 631 92 41Deniz Müzesi 0212 327 43 45Atatürk Müzesi 0212 240 63 19Rahmi Koç Müzesi 0212 369 66 00Harbiye Askeri Müzesi 0212 233 27 20

HastanelerAcıbadem Hastanesi Büyükdere Cad. No: 40 34457 Maslak 0212 304 44 44Tekin Sokak No : 8, Acıbadem Kadıköy 0212 544 44 44Dikilitaş Mah. Hakkı Yeten Cad. Yeşilçimen Sok. No:23, Fulya 0212 306 44 44

Academic Hospital Nuh Kuyusu Cad. No: 94 Bağlarbaşı, Üsküdar 0216 651 00 00

Alman HastanesiSıraselviler Cad. No:119 Taksim Beyoğlu 0212 293 21 50

Başkent Üniversitesi HastanesiAltunizade Mahallesi, Kısıklı Caddesi, Oymacı Sokak No:7 Altunizade Üsküdar 0216 554 15 00

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi HastanesiKocamustafapaşa Caddesi, Cerrahpaşa 0212 414 30 00

Çapa Tıp Fakültesi HastanesiTopkapı Mahallesi, Fatih 0212 414 20 00

Dünya Göz HastanesiNispetiye Caddesi, Yanarsu Sokak, No:1 Etiler 444 44 69

ICC (International Children’s Clinic)Bağdat Cad. Çiftehavuzlar, Konak Apt. No:189 Kadıköy 0216 369 06 09

Liv HospitalAhmet Adnan Saygun Cad. Canan Sok. No:5 PK: 34340 Ulus, Beşiktaş İstanbul 0212 999 80 99

Marmara Üniversitesi Eğitim ve Araştırma HastanesiMimar Sinan Caddesi No: 41 Üst Kaynarca Pendik 0216 657 06 06

Memorial HastanesiPiyalepaşa Bulvarı, Okmeydanı 0212 314 66 66Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma HastanesiHalaskargazi Cad. Etfal Sokak Şişli 0212 373 50 00

Taksim Eğitim ve Araştırma HastanesiSıraselviler Caddesi, No:112 Beyoğlu 0212 252 43 00

Doğru Bilginin

Kaynağı

Doğru Bilginin

KaynağıKonsept; doğru, bilimsel,

kalıcı ve güncel bilgilerin

kaynağı olarak hayatınızda…

Sadece doğru bilgilerle…

www.konseptdergisi.com.tr

/ Rehber

Page 153: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Doğru Bilginin

Kaynağı

Doğru Bilginin

KaynağıKonsept; doğru, bilimsel,

kalıcı ve güncel bilgilerin

kaynağı olarak hayatınızda…

Sadece doğru bilgilerle…

www.konseptdergisi.com.tr

Page 154: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Sağlık ve Yaşam Dergisi

Derginizi her gün güncellenen içeriği ile Facebook sayfasından takip edebilirsiniz!

https://www.facebook.com/konseptsaglikveyasamdergisi

E-Dergi Olarak Hizmetinizde!

Derginizi;

dijimecmua.com,issuu.com,

konseptdergisi.com.tr

adresleri üzerinden e-dergi olarak (bilgisayar, tablet ve telefonlarla uyumlu; hem web hem

de uygulama halinde) ÜCRETSİZ okuyabilirsiniz.

Page 155: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Türklerin Kutsal Savaşı Kıbrıs Barış Harekâtı

7 GünlükDiyet Listesi

Sağlıklı ZayıflamanınAltın Kuralları

Cilt: 1 | Sayı: 2 | Temm

uz 2013

C MY CM MY CY CMY K

Baş AğrısınınÇözümleri

Miras Kavgaları Prof. Dr. Rona Serozan

“Müzikte Çeşitliliği Seviyorum”

> > NEV

Her YönüyleMeme Kanseri

Doğan Cüceloğlu Mutluluk Formülleri

İklimler Değişiyor mu?> > Gökhan Abur

Cilt: 1| Sayı: 2Temmuz 2013

Fiyat: 6 TL / KKTC 10 TL

9 772147779507

ÇocuklardaKarın Ağrısı

www.konseptdergisi.com.trAbonelik için

Page 156: Konsept Sağlık ve Yaşam Dergisi, Eylül

Cilt: 1 | Sayı: 3 | Eylül - Ekim 2013

C M Y CM MY CY CMY K

Glutensiz

Midemizdeki Sinsi Tehlike

Okula

Menopozdan

KorkmaYIn

“Spor Benim

K“Haberi

utsalBuluyorum”

Genç ve

Güzel Görünün

Sağlıklı Yemek Tarifleri

Ev Tozu ve Küf Alerjisi

Fiyat: 6 TL / KKTC: 10 TL

Cilt:1 / Sayı: 3 Eylül - Ekim 2013

Doğru Bilginin KaynağıSağlık ve Yaşam Derginiz

9 772147 779507

Kabızlık Kader Değil

Ayhan Akman

&