28
PONTOS SOYKIRIMI Çeviri Derlemesi Serap Güneş Dünyadan Çeviri | www.dunyadanceviri.wordpress.com

PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

PONTOS SOYKIRIMI

Çeviri Derlemesi

Serap Güneş

Dünyadan Çeviri | www.dunyadanceviri.wordpress.com

Page 2: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

İçindekilerOsmanlıdan Cumhuriyete miras: Anadolu’nun Türkleştirilmesinde Pontos Helen soykırımı – Panagiotis Diamantis*....................................................................................3

Pontos soykırımı – Kostas Fotiadis......................................................................................6

Yüz yıllık sessizlik – Thea Halo...........................................................................................10

Vatikan arşivlerinde Pontos Rum Soykırımı – Dr. Theodosios Kyriakidis............................13

2

Page 3: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Osmanlıdan Cumhuriyete miras: Anadolu’nun Türkleştirilmesinde Pontos Helen soykırımı – Panagiotis Diamantis*

İngilizce metin

1911’de başlayan Helenlerle ticaret ambargosu ve 1913 sonlarından itibaren benimsenen, Helenlerin doğu Trakya’dan ve Anadolu’nun Ege kıyılarından “göç etmesini teşvik” eden önlemler gibi eylemlerin de kanıtladığı üzere, Osmanlı devletinin, hâkimiyeti altındaki topraklarda yaşayan Helen varlığını ortadan kaldırmaya dönük bir planı vardı.

Geçtiğimiz yıllarda, Anadolu’nun Karadeniz bölgesine bir ilgi artışı söz konusu oldu ve çok sayıda dilbilimsel, kültürel, antropolojik ve tarihsel çalışma yapıldı. Türkiye’de bu çalışmaların en tartışma yaratanları, 1916 ile 1924 yılları arasında Pontos Helenlerinin Soykırımını ele alanlar oldu.

Uluslararası yasalara göre, soykırım suçu, ulusal, etnik, ırksal veya dini bir grubu, tamamen veya kısmen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki eylemlerden herhangi biridir:

Grup üyelerinin kasten öldürülmesi. Grup üyelerinin bedensel veya ruhsal bütünlüklerine ağır zarar verilmesi. Grubun, tamamen veya kısmen yok olması sonucunu doğuracak koşullarda yaşamaya

zorlanması. Grup içinde doğumlara engel olmaya yönelik tedbirlerin alınması. Gruba ait çocukların bir başka gruba zorla nakledilmesi.

3

Page 4: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Pontos Helenleri – hatta Anadolulu tüm Helenler – 1916 ile 1924 arasında bu eylemlerin tümüne maruz kalmışlardır. Kendilerinin yanı sıra, devlet görevlilerinin ve diplomatların tanıklıklarının, basından ve kişisel kaynakların kanıtladığı üzere, Pontos Helenleri soykırım kurbanı oldular.

İttihat Terakki, 1910 Konferansı, Selanik: “Er ya da geç tüm Türk tebaanın Osmanlılaştırılması sağlanmalıdır, ancak şu netleşmektedir ki bu hedefe asla ikna yolu ile ulaşılamaz ve zor yoluna başvurulmalıdır.”

İttihat Terakki, 1911 Konferansı, Selanik (İttihat ideologu Dr. Bahattin Şakir): “İmparatorluğumuzda eski dönemlerden kalan milletler, yabancı ve zararlı otlarla akrabadır ve kökleri sökülmelidirler. Vatanımızı temizlemek için…”

Birleşmiş Milletler’in tanımı (uluslararası hukuktaki tek tanımdır), soykırım olması için, ölüm ve yıkıma uğratma eylemlerinin hayata geçirilmeden önce planlanmış ve organize edilmiş olmasını şart koşar. Böylesi planlar ilk kez İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Selanik’teki Ekim 1910 Konferansı’nda önerilmiş ve hazırlanmıştır. Times gazetesinin de 3 Ekim 1911’de, 3. sayfasında “Selanik Kongresi, Jön Türkler ve Programları” başlıklı haberi ile bildirdiği üzere, Merkez Komite önergesinde şöyle deniliyordu:

“Er ya da geç tüm Türk tebaanın Osmanlılaştırılması sağlanmalıdır, ancak şu netleşmektedir ki bu hedefe asla ikna yolu ile ulaşılamaz ve zor yoluna başvurulmalıdır.”

Yine Selanik’te Talat Paşa başkanlığında gerçekleştirilen 1911 Kongresi’nde, İttihat ideologu Dr. Bahattin Şakir şunları söylemiştir:

“İmparatorluğumuzda eski dönemlerden kalan milletler, yabancı ve zararlı otlarla akrabadır ve kökleri sökülmelidirler. Vatanımızı temizlemek için…”

Bunun gibi belgelerin yanı sıra 1911’de başlayan Helenlerle ticaret ambargosu ve 1913 sonlarından itibaren benimsenen, Helenlerin doğu Trakya’dan ve Anadolu’nun Ege kıyılarından “göç etmesini teşvik” eden önlemler gibi eylemlerin de kanıtladığı üzere, Osmanlı devletinin, hakimiyeti altındaki topraklarda yaşayan Helen varlığını ortadan kaldırmaya dönük bir planı vardı. Bu planların sonucunda, neredeyse 3 milyona yakın Helen öldürüldü, Türklerin denetimi dışındaki bölgelere kaçmaya zorlandı veya zorla İslam’ı kabul ettiler. 1920 ortaları itibariyle, Anadolu’da yaşayan Hıristiyan Helen varlığı neredeyse yok olmuştu.

Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte, Helenlerin terörize edilerek Osmanlı İmparatorluğu’ndan sürülmesi kampanyası soykırım düzeyine yükseldi. Batıdan doğuya doğru tüm İmparatorluk topraklarında Helen erkekler, kadınlar ve çocuklar sürgün edildi ve katledildi.

1916’dan itibaren, Pontos (Karadeniz’in güney kıyısı) Helenleri hedeflendi. İngiliz savaş esiri E.H. Keeling (1924) tarafından Adventures in Turkey and Russia (Türkiye ve Rusya’daki Maceralarım) kitabında aktarıldığı üzere:

Esaretimiz sırasında (Kastamonu’da) Yunanların sayısı Karadeniz kıyısından gözetim altında getirilen, çaputa sarılmış çıplak ayaklı, sırtlarında inanılmaz ağır yükler taşıyan yüzlerce kadın ve çocuk sürgünle arttı.

4

Page 5: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Binlerce kurban açlık, susuzluk, bitkinlik, zorlu hava koşulları ve Osmanlı askerlerinin şiddeti nedeniyle hayatını kaybetti.

Osmanlı Türk İmparatorluğu’nun Ekim 1918’de çöküşü, kısa bir soluklanma imkanı oldu. Savaşın sonu ve Sultan’ın düşüşü, yıllarca süren eziyetten kurtulma ümidi oldu. Ancak Kemalist hareketin yükselişi, bu ümitlerin de sonu oldu. Anadolu’nun Türk kontrolü altındaki kesimlerinde, katliamlar yeniden başladı.

Ekim 1922’de, tüm Anadolu’yu denetim altına alan Mustafa Kemal hükümeti, kalan tüm Hıristiyan Helenlerin kovulması talimatını verdi. İslam’a dönenler, Helence konuşsalar da artık Helen sayılmadığı için muaf tutuldular. Helen-Türk nüfuslarının ‘mübadelesi’ sonucu, Helen Soykırımı’ndan kurtulanlar anayurtlarını sonsuza dek terk etmek zorunda kaldılar.

Bu insani felaket, Avustralya dahil, daha önce görülmedik çapta bir uluslararası yardımı ateşledi. 1920’ler boyunca Yunanistan’a dağılmış olan kurtulanlara nakit, gıda, battaniye ve giyecek yardımları gönderildi. Düzinelerce Avustralyalı, Amerikalı ve Avrupalı, buralarda yıllarca kaldılar ve Helen Soykırımı’ndan kurtulanların, onlar için tanıdık olmayan bu yeni topraklarda yeni bir hayat kurmasına yardım ettiler.

1922 ile 1926 arasında, Milletler Cemiyeti’nin kuzey Yunanistan’daki Mülteciler Komiseri olan Avustralya doğumlu albay George Devine Treloar, bu insanlara bir örnek. Helen Soykırımı’ndan kurtulan 108 bin erkek, kadın ve çocuğun hayatını kurtardı. Raporları, mektupları ve fotoğrafları, dizginsiz nefretin sonuçlarının acı hatıraları.

Helen Soykırımı’na ilişkin açığa çıkan gerçekler, medya, devlet görevlileri ve diplomatlar tarafından titizlikle belgelendi. Türk, Avrupalı, Amerikalı ve Avustralyalı kaynaklardan elde edilen belgeler, inkar edilemez gerçeğin bir resmini sunuyor: Anadolulu Hıristiyan nüfusun – Helenler, Ermeniler ve Asuriler – yıkımı, titizlikle planlandı ve hayata geçirildi.

Yüzyıl sonra, Helenler acılarının tanınması için adalet istiyorlar.

* Siyaset Bilimi Doktoru, Sydney Üniversitesi, Avustralya

5

Page 6: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Pontos soykırımı – Kostas Fotiadis

Resim: Gjergj Kola

Pontos Rum Soykırımı, Ermenilerin aynı dönemde maruz kaldığı çok sayıdaki trajik olay nedeniyle Ermeni Soykırımının gölgesinde kaldı. Aynı zamanda devletler arası belirli düzenlemeler ve çıkarlar adına da hükümet ve diplomatik talimatlarla sessizce geçiştirildi. Bu etnik temizlik planı ilk aşamasında Hıristiyan etnik toplulukların imhasını ve ikinci aşamasında da Müslüman etnik grupların Türkleştirilmesini hedefliyordu. Bu plan Birinci Dünya Savaşı sırasında tamamlanamasa da Kemalist, Kemalizm sonrası ve günümüz Türkiye’sinin militarist çevrelerince terk edilmedi. Sonraki hükümetlerin Küçük Asya’nın etnik gruplarına ve özellikle de Kürt ulusuna karşı son on yılki siyasi tutumu, bu etnik temizlik planının halen var olduğunu ve aktif şekilde sürdürüldüğünü gösteriyor.

… Mustafa Kemal ve sonraki hükümetlerin liderleri, Topal Osman gibi terörist ve katil çetelerine dayandığı ve onların desteğiyle yürütüldüğü için, ulusal kurtuluş hareketlerinden gurur duyamazlar. Etnik temizlik planından haberdar olmadıkları mazereti de geçerli olamaz, çünkü Murat Yüksel’in de söylediği gibi:

“Zavallı Giresun (Kerasounta) sakinlerinin yakarışlarını ve şikayetlerini kimse dinlemiyordu ve suçlamalarına kimse kulak asmıyordu. Mahkeme arşivleri Topal Osman’a karşı suçlamalarla doluydu. Ama Topal Osman’ın eylemleri gizli bir güç tarafından örtbas edilmekle kalmıyor, aksine, işlediği her cinayet ve ona karşı yapılan her suçlama, askeri

6

Page 7: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

hiyerarşinin basamaklarını tırmanmasına yardımcı oluyordu. Giresun’daki en üst düzey askeri yetkili oydu ve her şey onun idaresinde idi. Emirler veriyor, insanları asıp kesiyor, kimse de tek söz edemiyordu.

Topal Osman Türk askerleri ve memurları bile döve döve öldürüyordu. Güç gösterisi, sertlik, zulüm ve pogromlar tek keyif kaynağıydı onun. Kanundan korkusu yoktu, hükümete saygı duymuyordu. Sayısız masum yurttaşın canını alan bu lanet adam, sonunda siyasal suikastlara girişti.”

Bugün Mustafa Kemal’in ölümünden 60 yıl sonra bile, Türk tarihçiler tarihsel hakikatleri yayınlamaya cesaret edemiyorlar. Topal Osman’ın arkasında kendi büyük liderleri Mustafa Kemal’in olduğunu (zengin bir arşiv sayesinde) bilmelerine rağmen bunu yapmayacaklar. Çünkü bu hakikatlerin ortaya çıkması idollerini paramparça eder. İnsanlık tarihinde kurtuluş mücadelesini böylesine sefil katil çetelerine dayandıran başka bir “büyük devrimci” yoktur. Şahsi korumasını, adı Türkler arasında bile dehşet uyandıran en yavuz, talancı ve suçlu çeteciden seçen başka bir lider de yoktur. Ve siyasi liderler, siyasal cinayetlere ilişkin kendi ahlaki sorumluluklarını katil çetelerinin arkasına nadiren saklarlar…

Pontos Helenlerinin trajedisine ilişkin Dışişleri Bakanlıklarının yayınlanmamış belgeleri ve diğer kamuya açık ve özel arşivler sonsuz. Yunan-Türk nüfus mübadelesine dek, toplamda 353.000’den fazla Pontos Helen’i Jön Türklerin ve Kemalist ajanların ellerinde, şehir ve köylerde, dağlarda ve vadilerde, sürgün yerlerinde ve toplama kamplarında elim bir şekilde öldü. En sonunda, birçokları, Pontosluların Osmanlı vatandaşı olarak zorla alındıkları Türk ordusunun amele taburlarında imha edildi.

J. Gerard, G. Horton’un “The curse of Asia” (Asya’nın laneti) kitabına önsözünde şöyle yazıyor:

“… Milattan yirmi yüzyıl sonra, Türkler gibi sayısal olarak az ve gerici bir halkın, medeniyete ve insanlığın ilerlemesine karşı böylesi suçlar işleyebilmiş olması gerçeği, tüm vicdanlı insanları durup düşündürmeli… ABD’nin onların tek umudu olduğunu bilmemize rağmen, mahvolan Hıristiyanların çaresiz yardım çığlıklarına kulaklarımızı tıkadık ve ülkemizde, onlardan siyasal ve maddi faydalar elde edebilmek adına Türkler tarafından işlenen suçların örtbas edilmesine ve eylemlerinin affına yönelik sürekli artan bir eğilim olduğu artık açık.”

Bir Amerikalı tarafından Amerikan politikasına dair ifade edilen bu sözler, taraflı olmaması itibariyle önemli. Amerikalıların Türkleri Doğu Akdeniz’deki en güvenilir müttefikleri olarak gördükleri ve hala da görmeye devam ettikleri bilinen bir gerçek. Aynı duygu, Türkleri Ortadoğu’daki “fahri Almanlar” sayan Almanlarda da mevcut. Öte yandan İngiliz ve Fransızlar da Ortadoğu bölgesinin kontrolüne yönelik bu ahlaksız siyasi oyunda arkada kalmak istemediler ve Türklerle iyi ilişkiler kurmak için ellerinden gelen her şeyi yaptılar. Sonuç olarak Küçük Asya halklarının tepesinde bir değil birçok patron vardı.

Her ulus kendisine yapılan adaletsizliklerin resmen tanınmasını ısrarla talep etme hakkına sahiptir. Günümüz gerçekliğinde görmezden gelmenin ve ertelemenin hiçbir gerekçesi olamaz. Tarih, sırası geldiğinde, ayak sürüyenleri cezalandıracaktır.

Türkiye’nin canice etnik temizlik politikası bugün halen devam ediyor. Ordu kontrolündeki hükümetlerinin ve halklarının, Kürt lider Öcalan’la ilgili son olay sırasında İtalya’ya karşı

7

Page 8: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

eylemleri bunun örneği. Bu olay, Türkiye’nin tutum değiştirmediğinin ve insani değerlere ve bugün Türkiye’de yaşayan tüm etnik grupların haklarına saygı göstermeye hazır olmadığının en bariz göstergesi.

Türkiye’nin ordu yönetimindeki devleti, gerçek bir terörist gibi, Pan-Türkist imparatorluğun diriltilmesi vizyonu ile tüm komşularını tehdit etmeye devam ediyor. Bunun olabilmesinin sebebi, bugüne kadar, Türkiye’nin hiçbir uluslararası örgüt tarafından işlediği suçların hesabını vermeye ve özür dilemeye çağrılmamış olması. Bu yüzden uluslararası toplum da bu suça ortak, çünkü Türkiye’nin suçlarını hoş görüyor veya bir şekilde sessiz kalıyor. Bu suçlardan hepimiz ahlaken mesulüz.

Dünya barışını korumak amacıyla kurulmuş uluslararası örgütlerin, Birleşmiş Milletler Şartı doğrultusundaki sorumlulukları karşısında aktif ve gerçek bir tutum almalarının, adaleti sağlamalarının ve temel insanlık ilkelerine saygı göstermelerinin zamanının geldiği düşüncesindeyim. İnsan Hakları Yüksek Mahkemesi [Uluslararası Ceza Mahkemesi, ÇN] kapsamında, mevcut resmî belgelere dayalı olarak dönemin trajik olaylarını aydınlatacak bir mahkeme kurulması zorunlu. Pontos Rumlarının, uğradıkları soykırımın tanınmasına yönelik arayışı, Türk halkının kurtuluşu için de bir saik ve mesaj içeriyor.

Avrupa’nın Yahudilerine karşı ve Slav halklarına karşı, 2. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanya’sı tarafından korkunç bir soykırım suçu işlendi. Ancak bu ülke özür diledi ve kurbanların yakınlarından af diledi. Almanya tazminatlar ödedi ve bugüne kadar da soykırım konusundaki sorumluluğunu vurgulamaya devam ediyor.

Avrupa Birliği üyesi olmak için böylesine çabalayan modern Türkiye, bir Avrupa ülkesi sayılmak istiyorsa eğer, Almanya’yı örnek almalı. İşlediği sayısız soykırımın ve bugün işlemeye devam ettiği suçların sorumluluğunu üstlenmeli. Bu korkunç eylemler dolayısıyla af dilemeli ve tüm insanlığı ve kendisini, bu eylemleri bir daha tekrarlamayacağı konusunda temin etmeli. Yeni Türk nesillerinin ruhunu ve vicdanını, onlara işkence edecek ve Avrupa medeniyetinin değerlerini gerçekçi bir şekilde benimsemelerinin önüne geçecek anlamsız karmaşıklıklardan ancak bu şekilde kurtarabilir.

Böylesi bir mahkemenin yakın zamanda kurulacağına inancımla, burada, Türk ordusunun namuslu bir subayı olan Mehmet Rauf Efendi’nin ifadesini, Kemalistler tarafından Hıristiyan nüfusuna karşı işlenen, insanlığa karşı suçlar konusunda bir kanıt olarak sunuyorum.

Konu: Merzifon’daki hadiseler

Sakarya muharebesini takiben Müdafaa-i Milliye geri çekilirken, Müdafaa-i Milliye Cemiyeti Osman Ağa’ya hızla gelip çetesi ile muharebeye katılması emrini verdi. Osman Ağa emri aldığında, Samsun üzerinden Ankara’ya gitmek için hemen yola çıktı. Samsun’a ulaşır ulaşmaz sivil Rumları katletmeye başladı. Üç gün sonra, akşam 8 sularında (Avrupa saati ile) Merzifon tamamen kuşatılmıştı. Osman, eylemlerine karşı çıkmalarını engellemek için Türk belediye başkanını ve jandarmaları gözaltına aldırdı. Böylelikle Rum nüfusun hayatı, onuru ve mülkü onun çetesinin insafına kaldı. Sonraki dört-beş gün boyunca, çocuklar dahil tüm Rum nüfus katledildi ve mülklerine ve çiftlik hayvanlarına el konuldu. Sonunda tüm Rum mahalleler çeteler tarafından ateşe verildi. Merzifon’un bu şekilde yıkılmasından iki gün sonra, Osman ve çetesi Çorum’a hareket etti.

8

Page 9: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Profesör Kostas Fotiadis, Selanik Aristotle Üniversitesi, Florina Eğitim Fakültesi, [email protected]

(20 Mayıs 2000’de Kanada’nın Toronto kentinde düzenlenen İnsan Hakları Uluslararası Konferansında yapılan sunumun özeti, İngilizceye tercüme eden George Efstratiades)

9

Page 10: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Yüz yıllık sessizlik – Thea Halo

İnkâr ile sessizlik arasındaki mücadelede sessizlik galip gelir. Yani sessizlik, bir halkın soykırımını tamamlama konusunda inkara galip gelir. Pontos Rumları neredeyse 100 yıldır, doğrudan katliama maruz bırakılan veya 1916’dan 1923’e dek süren uzun sürgün yürüyüşünde, yollarda acı içinde hayatını kaybeden 353.000 baba, anne, büyükbaba ve büyükanne, çocuk, dost ve toplum üyesinin yasını tutuyorlar. Aralarında annem de vardı. Osmanlı Türkiye’sinin 1914’de 2,6 milyon olan Rum nüfusundan katliama maruz bırakılmış 700.000 Trakya ve Anadolu Rum’u da eklendiğinde, toplam Rum ölümleri bir milyonun üzerindeydi.

Rumlar Anadolu’ya MÖ 1200’den bu yana (ilk Türk işgallerinden 2000 yıl önce), Pontos Rumları ise Karadeniz’in güney kıyılarına MÖ 875’den bu yana yerleşmiş olmalarına rağmen, bugün Pontosları veya Anadolu Rumlarını duymuş birini bulmak zor. Küçük Asya’ya nüfuslarının yarısından fazlasının (275.000) yaşamına mal olan soykırımdan dört bin yıl önce yerleşmiş olan Süryaniler için de aynı durum söz konusu. Pontos Rumları konusunda olduğu gibi, yakın zamana dek Süryanilerin modern dünyada halen var olduğunu bilen birini bulmak zordu.

Ermeni araştırmacılar Türk devletini 100 yıl önce gerçekleşen Ermeni Soykırımı’nı inkârı nedeniyle haklı olarak eleştiriyorlar. Ancak birçokları için hedefi sadece Ermeni Soykırımı olarak bilinegelmiş olan şeyin Trakya’daki Osmanlı hakimiyeti döneminde, Birinci Dünya Savaşı’nın başlangıcından önce 1913 baharında Rumlara, ardından 1914 yazında Türkiye’nin batı kıyılarında yaşayan Anadolu Rumlarına karşı başladığından nadiren bahsediliyor. Jön Türk propagandasının başlattığı Rum mağazalarına ve mallarına yönelik boykotlar, kasaba ve köylerdeki Rumların katledilmesi ve Rum erkeklerin, ölene dek aç biilaç çalıştırıldıkları korkunç amele taburlarına alınması, yüz binlerce Rum’un ölümüne mal oldu.

10

Page 11: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Jön Türkler eski komşularına karşı nefreti nasıl körüklediler? 1911 ile 1917 arasında ve Mayıs 1919’dan Eylül 1922’ye kadar İzmir’de görev yapmış olan ABD Başkonsolosu George Horton, 1914 baharında, Ege kıyısı Rumlarının, Türk nüfusun onları yok etmesini sağlamak için nasıl şeytanlaştırıldığını aktarıyor. Horton şöyle yazıyor:

“Türk gazetelerinde hiç sebepsiz ve beklenmedik şekilde şiddeti kışkırtan makaleler çıkmaya başladı … yetkili makamlar tarafından “dürtüldükleri” çok barizdi … Gelişigüzel ve en ilkel şekilde çizilmiş propaganda resimlerinde, Rumların Türk çocuklarını kestiği veya hamile Müslüman kadınların karnını yardığı gibi hayal ürününden ibaret, hiçbir gerçek olguya dayanmayan ve hatta doğrudan suçlama bile yapılmayan birçok sahne resmediliyordu. Bunlar camilere ve okullara asılıyordu … ve Türkleri öldürmeye yönlendiriyordu.”

Olayların sıralaması kayda değer. ABD’nin Osmanlı Büyükelçisi Henry Morgenthau, “Jön Türkler o dönem Yunanlara karşı o denli başarılı oldular ki, ardından diğer ‘ırkların,’ yani Süryaniler ile Ermenilerin peşine düşmeye karar verdiler,” diyordu. Nazi Almanya’sında Kristallnacht’ın (Kristal Gece) Yahudilere yönelik topyekûn soykırımın işaret fişeği olması gibi, Trakya ve Anadolu Rumlarına yönelik pogromlar da Osmanlı hakimiyeti altındaki Hıristiyanların yani Rumların, Süryanilerin ve Ermenilerin topyekûn soykırımının başlangıcının işareti oldu.

Ekim 1914’te, Süryaniler başlarına ne geleceği umursanmaksızın zorla yerlerinden edilerek hedef alınan bir sonraki Hıristiyan halk oldular. 1915’te hem Ermeniler hem de Süryaniler katliamlara ve sürgün yolunda ölümlere maruz bırakıldılar. 1916’da, Karadeniz sahilindeki Pontos Rumları hedef alındı. Kimi Pontos Rumları kiliselere kilitlenip diri diri yakıldılar.

Haziran 1918’de, Büyük Savaş’ın bitiminden aylar önce, Chicago Daily Tribune, en az 1.000.000 Rum erkek, kadın ve çocuğun Asyatik Türkiye’deki “Türk-Cermenler” tarafından organize katliamlar ve yerinden etmelerin sonucu olarak mahvolduğunu yazdı. 20 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalandı ve Osmanlı’nın savaşa dahiliyetine son verdi ama katliamlar, ölüm yürüyüşleri ve çalışma kampları devam etti. 8 Aralık 1918 tarihli bir New York Times makalesi şöyle yazıyordu:

“Türk otoriteler, Türkiye’nin yenilgisine rağmen, imparatorluğun Hıristiyan nüfuslarına karşı gaddarca tutumlarını sürdürüyorlar ve Osmanlı halkını gayrimüslimlere karşı fanatik eylemlere kışkırtıyorlar. Türklerin Hıristiyanlara, özellikle de Rumlara karşı yeni katliamlar organize ettiklerine dair birçok işaret var.”

Bu suçun inkârı vicdanlara sığmaz, doğru; ama inkâr en azından Ermenilerin hatırasını genel kamuoyunun aklında ve – ümit edelim ki – kalplerinde canlı tuttu. Ancak o dönemki haberler ve diplomatik raporlar sayısız olmasına rağmen bugün genellikle sessizlik hâkim. Hıristiyanların Osmanlı ve Kemalist rejimler eliyle 1913 ile 1923 arasında soykırımını saran sessizlik, bugüne dek, Rumların ve Süryanilerin soykırımını tamam kıldı. Gerçekte, genel kamuoyu için, son 100 yılki sessizlik, Ermenilerle birlikte kurban konumunda olan Pontos Rumlarının ve Süryanilerin tüm hatırasını, sanki hiç var olmamışlar gibi, etkili şekilde sildi.

Yunanistan Başkonsolosu George Iliopoulos, NYC’deki Bowling Green’de bu yılki 19 Mayıs Pontos Anma Töreninde şöyle dedi:

“Zulüm unutulabilir ama unutulmamalıdır. Pişmanlık acı vericidir ve manevi büyüklük göstergesidir. Unutmak ise tarihin derslerini anlayamamanın ve kabul edememenin ve

11

Page 12: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

kurbanlara saygısızlığın göstergesidir. Bu bir tür suç ortaklığıdır. Ne dünyanın ne de Türkiye’nin unutmasına izin vermeliyiz.”

Senator Leonidas Raptakis ile Rhode Island’ın diğer senatörleri, 19 Mayıs gününü Pontos Soykırımını anma günü ilan ettiler ve Bowling Green’de toplananlara “Pontos Soykırımında yaşamını yitirenler ve bugün dünyamızın o kadar da uzak olmayan bu korkunç tarihine ders almak için bakan tüm milletlerden insanlar için, böylesi zulümlerin tolere edilmemesi ve bir daha asla tekrarlanmaması gerekiyor,” dediler.

ABD’nin soykırımı tanıma kararı ile başlanabilir, yalnızca Ermenilerinkini değil, Osmanlı ve Kemalist rejimin hakimiyeti altında yaşayan 3 milyon Hıristiyan’ın tümüne yönelik ve 1913-1923 arasında, Türkiye’deki bin yıllık Hıristiyan varlığına 10 yıl gibi kısa bir süre içinde vahşi ve acı bir şekilde son veren, çeşitli yollarla katliama uğratılan Ermeniler, Süryaniler ve Rumlara yönelik soykırımı.

2007’de yüzlerce soykırım araştırmacısından oluşan Uluslararası Soykırım Araştırmacıları Birliği (IAGS), Rum, Süryani ve Ermeni Soykırımlarını tanıdı, tıpkı İsveç (2010) ve Hollanda (2015) gibi. IAGS kararı şöyle diyor:

Soykırımın inkârı, faillerin cezasızlığını sağlayarak sonraki soykırımların yolunu döşeyecek şekilde soykırımın son aşaması olarak geniş kabul gördüğünden,

Osmanlı’nın Birinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında azınlık nüfuslara uyguladığı soykırım, Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer Hıristiyan azınlıklarına karşı nitelik olarak aynı olan soykırımlar göz ardı edilerek genellikle sadece Ermenilere yönelik soykırım olarak algılandığından,

Uluslararası Soykırım Araştırmacılar Birliği Osmanlı’nın 1914 ile 1923 arasında imparatorluğun Hıristiyan azınlıklarına karşı yürüttüğü kampanyanın Ermenilere, Süryanilere ve Pontoslar ile Anadolu Rumlarına karşı soykırım teşkil ettiğini değerlendirmiştir.

Ayrıca Birlik, Türkiye devletine bu nüfuslara uygulanan soykırımı tanıma, resmen özür dileme ve tazmin doğrultusunda derhal ve anlamlı adımlar atma çağrısı yapar.

Üç Hıristiyan halkın tümüne yönelik soykırıma dair kişisel aktarımlar için bkz. Not Even My Name.

http://www.notevenmyname.com

Kaynak

12

Page 13: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Vatikan arşivlerinde Pontos Rum Soykırımı – Dr. Theodosios Kyriakidis

Giriş

2011 yazında, Gizli Arşivler Direktörü Kardinal Sergio Pagano, Vatikan’ın o sırada hazırlamakta olduğu ve Katolik Kilisesi’nin Gizli Arşivlerinin kamuoyuna sunulacağı Lux in Arcana başlıklı büyük bir sergiyi duyururken, Vatikan Arşivlerinde biriken belgelerden derlenen, Ermeni Soykırımı hakkında bir kitabın basılacağını da duyurdu.

Katolik Kilisesi’nin arşivlerinin Osmanlı İmparatorluğu’nun Hıristiyan toplumlarının imhası konusunda raporlar ve bilgilerle dolu olduğu doğru. Vatikan’ın sayısız resmi arşivi (Archivio Segreto Vaticano, Propaganda Fide, Segreteria di Stato vb.) ve Osmanlı İmparatorluğu’nun birçok şehrinde aktif olan Cizvitler ve Fransiskenler gibi çeşitli tarikatların arşivleri, Hıristiyanların Jön Türkler ve Kemalistler tarafından maruz bırakıldıkları katliamlara, sürgünlere, yalan ve yıkıma dair ciddi göndermelerle dolu. Bu raporların, ister Latin isterse Doğu koluna ait olsunlar, esasen Katoliklerle ilgili olduğu da doğru. Arşivlerin büyük çoğunluğu Ermenilerle ilgili ve 1915’teki soykırımdan başka, hem 1894-6(1) döneminde hem de 1909’da gerçekleşen katliamlar üzerine kapsamlı raporlar var. Bu tanıklıkların misyonerlerin korumaya çalıştıkları tarafsız pozisyona rağmen yazıldıklarını göz önünde bulundurmak önemli. Siyasete karışmamak, üstleri tarafından sürekli altı çizilen bir talimattı ve ayrıca, misyonerlerin tarafsız tutumunu tanımış olan Avusturya konsolosu Kwiatkowski’ninki gibi birçok diplomatik mektupta da bahsi geçiyordu(2).

Bu giriş bölümünde, bu sunumda Karadeniz’deki Katolik misyonerlerin, Rumların Jön Türkler ve Kemalistler eliyle maruz bırakıldıkları zulümlere ilişkin tanıklıkları üzerinde duracağımızı belirteyim.

Katolik Kilisesi’nin Anadolu’daki misyonerlik faaliyetleri, İstanbul’un Osmanlı İmparatorluğu’nun eline geçmesinden sonraki ilk on yıllarda, erken bir tarihte başladı. İstanbul, İzmir ve diğer büyük şehirlerde sayısız misyonerlik kuruldu ve Anadolu’nun ve Kafkasların derinliklerine ulaşmaya çalıştılar. 17. yüzyılda Trabzon’a yerleşme girişimleri

13

Page 14: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

başarısız oldu ama Gürcistan’da bir misyonerlik makamı kurmayı başardılar. Çarlık Rusya’sının Gürcistan’ı işgal ettikten sonra ülkeden sürdüğü misyonerler 1845’te Trabzon’a yerleştiler. Orijinal adı “Prefettura Apostolica delle Missioni di Trebisonda” olan misyon kısa sürede Karadeniz’de bir misyonerlik ağı ördü. Trabzon bunların içinde en önemlisiydi ve misyonun merkezi işlevi görüyordu. Samsun, Giresun, Erzurum’da büyük ve İnebolu, Sinop ve Tokat’ta ise daha küçük misyonerlikler kuruldu. Dolayısıyla, Katolik Kilisesi’nin misyonerlik faaliyetleri üzerinden Osmanlı İmparatorluğu’ndaki siyasal durumu takip edecek ve Hıristiyanların koşullarına ilişkin bilgi toplayacak geniş ve önemli bir ağı vardı.

Birinci Dünya Savaşı öncesi

Hıristiyanlar ile Müslümanların bir arada yaşamasına ilişkin ciddi sorunlar Jön Türk devriminden bu yana zaten kaydedilmeye başlanmıştı. Ama Osmanlı İmparatorluğu’na yayılmaya başlayan güvensizlik iklimini yoğunlaştıran şey, İttihat ve Terakki’nin 1913’teki darbesi ve liderlerinin otoriter davranışları oldu. 1913 yazında Trabzon misyonunun başı olan rahip Lorenzo “Trabzon’da üst düzey devlet yetkililerine yönelik tutuklamalar oldu ve geleceğe dair belirsizlik yaratan bir karmaşa söz konusu” diyordu. Bu gibi olayların bir kalkışma ile sonuçlanabileceğine dair korkusunu da belirtiyordu.(3) Öte yandan, Erzurum’da bulunan rahip Cirillo Zohrabian ise, Balkan savaşlarından sonra Makedonya’dan göçmek zorunda kalan Müslümanların bölgeye gelmesinin, Müslümanları Hıristiyan karşıtlığına yönlendiren dini ve etnik fanatizmi yoğunlaştırdığını yazıyordu. “Kafirler kutsal Osmanlı topraklarından defolsun” sloganı sık sık duyuluyordu. Ortam, yalnızca misyon için değil, bölgedeki tüm Hıristiyanlar için olumsuz bir geleceğe işaret ediyordu.(4)

Birinci Dünya Savaşı

Birinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle birlikte, durum dramatik şekilde değişti ve Türklerin Hıristiyanlara yönelik nefreti kabardı. Hıristiyanlar, onları ülkeden kovma zamanının sonunda geldiğini bağıran Müslümanlar tarafından uluorta sataşmalara maruz kalıyorlardı. Sıradan halkın yarattığı olumsuz iklimin yanı sıra, Hıristiyanlara ve misyonerliklerine yönelik devlet tedbirlerinde de bir artış söz konusuydu. İlk önce 15 Eylül’de Türkiye Kapitülasyonları tek taraflı olarak kaldırdı ve misyonlardan kendilerine kilise inşa etme izni veren resmî belgeleri, fermanları vb. göstermelerini istedi, aksi halde kiliselerine el konulacaktı. Dahası, Türkiye rahiplere, diyakozlara ve kiliselerde çalışanlara askerlik zorunluluğu getirdi ve Kasım sonu itibariyle de muharip ülkelerin vatandaşı olan misyonerleri Türkiye’yi terk etmeye zorladı. Bu son tedbir nedeniyle, beş yüz rahip ve rahibe İstanbul’u terk etti.(5) Hıristiyan Okulları Kardeşleri (Fratelli delle Scuole Cristiane) ve Sisters of St. Joseph of the Apparition (Suore di San Giuseppe dell’Apparizione) gibi, Karadeniz’de faaliyet gösteren ve büyük oranda Fransız misyonerliklerinden oluşan tarikatlar tamamen ülkeden kovuldu ve tesislerine el konuldu.(6)

Kuşkusuz Ermeniler savaş sırasında en feci zulümlere uğradılar ve girişte de altını çizdiğim gibi, Vatikan Arşivleri bu olayları kapsamlı şekilde ele alıyor. Ancak misyonerlerin zulmün yalnızca Ermenileri değil tüm Hıristiyanları hedef aldığına dair kanaatlerini sık sık tekrar ettiklerinin altını çizmek önemli. Bu gerçek uyarınca, Fransisken misyoner rahip Riccardo Liebl, Apostolik Delege Angelo Dolci’ye yazdığı mektupta şunları söylüyor: “Jön Türkler’in Selanik’te 5-6 yıl önce gizli bir toplantıda karara bağladığı üzere, sadece Ermeniler değil, tüm Hıristiyanlar lanetleniyor.”(7)

14

Page 15: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Savaşın sonuna doğru, misyon ve Pontos bölgeleri tamamen terk edilmiş görünüyordu her şey durumun daha da kötüleşeceğine işaret ediyordu. 24 Haziran 1918’de rahip Lorenzo hayal kırıklığı içinde şunları yazacaktı: “Karadeniz’in güneyindeki bu bölgede, herkes tarafından unutulmuş gibiyiz.”(8) Birkaç ay sonra, 28 Eylül’de Dolci ile konuşurken, Trabzon’daki devlet yetkililerinin eskisinden çok farklı davrandıklarını ve durumlarının daha da kötüleşmesinin muhtemel olduğunu söyleyecekti.(9) Gerçekten de, resmi makamlar Katolik misyonunun varlıklarına el koymaya çalıştı(10) ve genel olarak Trabzon’daki tüm misyon terk edilmiş görünüyordu.(11)

1919’da Kemal hareketinin ortaya çıkmasına dek Pontos Rumlarından özel olarak bahsedilmiyor. Katolikler o zamana dek Ermenilerden veya genel olarak Hıristiyanlardan söz ediyorlar. Bu, 1919 öncesinde Rumlara yönelik suçların büyük çoğunluğunun misyonerlerin çok az varlık gösterdiği veya hiç bulunmadığı Batı Pontos’ta işlendiği düşünülürse kolayca anlaşılır.

Rumların imhası

Kemal’in 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkması ile birlikte, Pontos Rumlarının yoğun şekilde ve açıktan imhası süreci başladı ki misyonerlerin bu konuda birçok tanıklığı var. Başka kaynaklardan da bilindiği üzere, Trabzon’un Rus işgali sırasında Pontos’un Rum köylerinde yoğun zulümler yaşandı. Rahip Cirillo, tüm dini liderlerin Trabzon’un Fransız konsolosu Lèpissier’ye protestolarını ilettiklerini, onun da Türk valiyi bu zulümleri durdurmaya ikna etmeye çalıştığını rapor ediyor. Vali suçlamaları reddediyor ve Türk yetkililerin huyu olduğu üzere şunları söylüyor: “Müslümanlar Hıristiyan kardeşleri ile uyum içinde yaşıyorlar.”(12) Dahası, yabancı güçleri savuşturma ve olaylardaki sorumluluklarını reddetme çabası içinde, Kemalistler Hıristiyanlardan Müslümanlarla uyum içinde olduklarına dair yazılı beyanlar almaya çalışmışlar.(13)

Sonrasında bir Ermeni Katolik Piskoposu olacak olan rahip Cirillo, soykırım olayları hakkında birçok önemli bilgi veriyor. Diğer şeylerin yanı sıra, komutası altındaki 600’e yakın Laz ile, çok sayıda cinayetin sorumlusu olan Topal Osman’ın Giresun’daki zulümlerini not ediyor.(14) 1920 yazı itibariyle siyasal durum tamamen değişiyor. Kemal iktidarını konsolide ediyor ve hareketine bağlı subayları İmparatorluğun büyük şehirlerine yerleştirmeyi beceriyor. O noktada Kemal, Fransız konsülü Lèpissier’den ülkeyi terk etmesini istiyor. Fransız diplomatın şehirden ayrılması ardından, Türklerin milli ve dini fanatizmi zirvesine ulaşıyor ve Kemalistler tamamen serbestçe hareket etme özgürlüğüne kavuşuyor.(15) Nisan 1921 başında rahip Cirillo Türk makamlarının Rumlara karşı açıktan zulme başladığını ve bağımsız bir Pontos devleti kurmaya çalışma suçlamasıyla Rum toplumunun sayısız önde gelenini hapse atıp idama mahkum ettiklerini bildiriyor. On altı yaş üzeri erkekler sürgüne gönderiliyor ve birçoğu açık ve yorgunluktan ölüyor.(16)

Lèpissier’nin ayrılması ile birlikte Kemal, Katolik misyonlarının kötü muameleye maruz kalmayacaklarını iddia etse de durum ve Türklerin öfkesi gerçeğin çok farklı olacağına işaret ediyordu. Misyonerler yalnızca Türklerin Ermenilere karşı haksızlıklarına, zulümlerine ve cinayetlerine tanık olmakla kalmadılar, kendileri de devlet makamlarının otoriter davranışlarına maruz kaldılar. Başkalarının yanı sıra, Ermeni ve Rum Kızılhaç yetkilileri kaçmaya zorlandılar, dolayısıyla yerel nüfusa din ve milliyet farkı gözetmeksizin hizmet veren iki hastane desteksiz kaldı.(17) Devlet makamları tarafından Katoliklerin sürgünlerden muaf tutulacağına dair verilen vaatlere rağmen Rum Katolikler bile, tıpkı daha önce Ermeni Katolikler için olduğu gibi, zulümlerden paylarını aldılar.(18)

15

Page 16: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Papa Benedict XV’in Mustafa Kemal’e Hıristiyanların yaşamını ve onurunu koruması için yaptığı çağrı

Peki Katolik Kilisesi soykırım olaylarına nasıl tepki göstermişti? Papa Benedict XV (1914-1922), mali yardım göndererek ve İstanbul’da yetimhaneler açarak Hıristiyanlara bu zorlu dönem boyunca yardım etti. Ayrıca önce Jön Türklerin bakanlıklarını ve Sadrazamını, hatta daha sonra Mustafa Kemal’i sürekli protesto etti.

Papa özellikle de Hıristiyanların katliama uğratıldığı bilgisini aldığında ve onları kurtarmaya çalışırken, Mart 1921’de Kemal’e çağrıda bulundu ve ondan Kafkaslar, Küçük Asya ve Anadolu’daki Hıristiyanların can ve mal güvenliğini temin edecek olası en katı tedbirleri en kısa sürede almasını istedi.(19) Kemal, Papa’ya birkaç gün sonra “ırkı ve dini ne olursa olsun can güvenliğini sağlamak benim vazifemdir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetinin hakimiyeti ve nüfuzu altında yaşan tüm bölgelerden Hıristiyanlar tam sükunet ve barıştan faydalanacaktır”(20) şeklinde yanıt verdi. İstanbul’daki apostolik delege, yetenekli ve yetkin diplomat Angelo Dolci, [Papa’nın] bu talebin[in] Hıristiyanlara hiçbir fayda sağlamadığını açık bir içerleme ile söyleyecekti. Papa Kemal’e bu açıklama ile kamuoyunu sakinleştirme ve imha yolundaki eylemlerine cezasız şekilde devam edebilme fırsatı vermekten başka bir şey yapmamıştı.

Ancak Papa, zulüm altındaki Hıristiyanlar için çabalarına ara vermedi ve 18 Ağustos 1921’de Dolci üzerinden Kemal’e, ondan Samsun ve civar bölgelerdeki 5000 kadın ve çocuğun sürgün edilmesi emrini iptal etmesini isteyen bir mektup gönderdi.(21) Fakat Cirillo’ya göre, kamuoyunun tepkilerine ve Papa’nın çağrısına rağmen, işler o kadar rayından çıkmıştı ki evden çıkmak bile artık ölüm tehlikesi anlamına geliyordu. Her yerde terör ve yaklaşan katliama dair söylentiler vardı.(22)

Rumların Katolik makamlarına zulüm konusunda resmi protestoları

Tüm bu zulümler ve Pontos Rumlarının içinde bulundukları çaresiz durum nedeniyle, Pontos Derneği Başkanı Dr. Thoidis, Papa dahil dönemin tüm Büyük Güçlerine bir yardım çağrısı yaptı. Mektubunda şöyle diyordu: “13-60 yaş arası Rumlar Anadolu’nun içlerine sürüldü, bunların çoğu yolda öldürüldü. Samsun civarındaki 70 köy talan edildi ve yakıldı. Samsun’dan 15.000, Giresun’dan 6000 ve Ordu’dan 14.000 kadın ve çocuk sürgüne ve dolayısıyla imhaya hazırlanıyor.”(23) 19 Ocak 1922’de, Batum Rum Komitesi Rumların katledilmesine ve sürgününe dair İstanbul’daki Rum Yüksek Komiserliği’ne bir şikayet mektubu gönderdi.(24)

Katolik misyonerlerin Rumların uğradığı zulümlere ilişkin tanıklıkları

Misyonerler tarafından Rumların uğradığı zulme dair alınan bilgiler, Kemal’in zaferinden sonra hem nitelik hem de nicelik olarak giderek arttı. 8 Mayıs 1922’de, misyon şefi rahip Lorenzo, Hıristiyanların ve özellikle de Rumların endişe verici durumunu ayrıntılı bir şekilde ele aldı: “Türkler tam bir orgazm içindeler ve Hıristiyanlara büyük bir düşmanlıkla yaklaşıyorlar. Trabzon’da Ermeniler halihazırda yok edilmiş durumda, Rumlardan ise yalnızca birkaç kadın ve çocuk kaldı. Samsun’da da birkaç yaşlı hariç hiç erkek kalmadı, iç kısımlarda ise tüm Rum köyleri yıkıldı. Herkes öldürüldü ve köyler yalan edildi.” Rahip Lorenzo, Rumların diğer tüm şehirlerden daha çok acı çektiğini belirttiği Giresun’dan özellikle söz ediyor. Bunun sebebi ise adı çıkmış çete lideri Topal Osman’ın eylemleri.

16

Page 17: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

Misyoner, Topal Osman için şöyle diyor: “Kırsal bölgelerde faaliyet yürütüyor, hiçbir cezalandırma ile karşılaşmaksızın cinayetler işliyor, yağma yapıyor ve yakıp yıkıyor. Devlet makamları ona karşı hiçbir şey yapamıyor çünkü herkesin boyun eğmek zorunda olduğu mutlak bir güce sahip. Grubu onunla aynı kumaştan yüz kadar adamdan oluşuyor ve Rumları şehirden sürüyorlar, birçoğunu öldürüyorlar. Kan akmadan geçen tek bir gün veya gece yok. Ansızın evleri basıyor, kadınları kocalarından, çocukları ana kucağından çekip alıyor ve gözünü bile kırpmadan anında öldürüyor. Böylesine cani ve gaddar bir adam savaştan önce basit bir kayıkçıdan başka bir şey değildi. Türk hükümeti ise onu destekliyor ve Müslüman nüfus onunla gurur duyuyor.”(25)

Birkaç gün sonra, 14 Mayıs 1922’de, rahip Lorenzo içinde bulundukları durumun hiç iyi olmadığını söyleyen bir başka mektup daha yolluyor. “Türk fanatizmi kontrolden çıkmış durumda ve zincirinden boşanmışçasına ifade ediliyor. İnebolu, Samsun ve Giresun’da yaşlılar, kadınlar ve çocuklardan başka Rum kalmadı. Trabzon’da zulüm daha yavaş ilerliyor ama her hafta erkekler gruplar şeklinde Erzurum üzerinden çoğunun açlık ve hastalıktan öleceği iç bölgelere sürgün ediliyorlar.” Misyoner Rum nüfustan geriye ne kaldıysa kurtarmak için Papa’nın Kemal’e müdahale etmesini istiyor. Katolik Kilisesi’nin Hıristiyanları korumayı başarması halinde prestijinin olağanüstü artacağını ve bunun Ortodoksluktan Katolikliğe geçişe yol açabileceğini söylüyor.(26)

Ancak Katolik misyonerlerin, mektuplarının Türklerin eline geçebileceğinden korktukları için raporlarında özellikle ihtiyatlı oldukları not edilmeli. Örneğin, misyonun başı rahip Lorenzo 30 Mayıs 1922 tarihli mektubunda şunları belirtiyor: “Lütfen cevap vermek için veya başka bir sebeple mektubumdan söz etmeyin. Türklerin gözü üzerimizde ve sanılandan daha kurnazlar. Gazetelerde kendi eylemleri ile ilgili çıkan her şeyden haberdar oluyorlar. Böyle bir rapor yazdığımdan haberleri yok gibi. Olsa hayatıma mal olabilir.” Raporunu bitirirken, terör koşulları altında yaşadıklarını ve Yunan-Türk Savaşı devam ederse başlarına ne geleceğini ancak Tanrı’nın bileceğini söylüyor.(27)

Dramlarının son aşaması

Küçük Asya cephesinin çökmesi ve Türk askerlerin İzmir’e girişi ile birlikte Pontos’ta kalan Hıristiyanlar sonlarının geldiğini anladılar. Rahip Cirillo yeni vali İshan Bey’in gelişinin Hıristiyanların en kötü kabuslarını doğruladığını yazıyor. Şehrin diğer önde gelenleri ile birlikte onu kutlamak için koşan Rum delegasyonuna hakaretler eden vali, kalan Rum ve Ermenilerin on beş gün içinde sürgün edilmelerini emretmiş.

Zorla sürgün haberi duyulur duyulmaz, Rum evleri ile mallarının yağma edilmesi başlıyor. Rahip Cirillo’nun belirttiği üzere, misyonerlerin günlük meşgalesi ölüleri gömmek haline geliyor.(28) 1922 sonunda, Pontos Hıristiyanları neredeyse tamamen imha edilmiş. Cesarano Şubat 1923’te Vatikan’a gönderdiği bir mektupta, Kasım 1922’den bu yana Pontos bölgesindeki Hıristiyan nüfusun tamamen boşaltıldığını yazmış.(29) Bu yüzden 1923’te Lozan’da imzalanan Nüfus Mübadelesi Antlaşması 1.200.000’den fazla Rum’dan yalnızca 188.000’ini ilgilendiriyor. Kurtulanların çoğu zaten Yunanistan’a kaçmış. Pontos Rumlarının kaderine dair önemli ayrıntılar içeren rahip Cirillo’nunki gibi, durumu anlatan daha birçok mektup var. 22 Aralık 1922 tarihli bir mektupta, Pontos kadınlarının kahramanlığından ve genç kızların dini bütünlüğünden övgüyle söz ediyor: “Tüm bu saygın duruş, Kemal hükümetinin bu bölgelerde organize ettiği sistematik sürgünlerle yokoluşa mahkumdu. Çeteler ve askerler, binlerce taciz, kaçırma ve saldırı ile, Hıristiyan nüfus için yaşamı imkânsız kılıyor. Şu ana dek 5000 kişi gitti ve orada halen bunun üç katı var, yanlarında

17

Page 18: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

hayatta kalmalarını sağlayacak hiçbir şey olmaksızın sürgüne gönderiliyor, belirsiz bir sona mahkûm ediliyorlar. Yine de inançlarını ve korkunç tehlike altındaki onurlarını korumak için, ölümü tercih ediyorlar.” Trabzon şehrinden, onun geçmişte nasıl büyük bir Hıristiyan şehri olduğundan ve halen 300 kilise ve şapelin bulunduğundan söz ederek devam ediyor: “Artık hepsi camiye dönüştürülmeye veya kutsallığı bozulmaya mahkûm.”

Mektubun amacı bölgedeki Hıristiyanlar için kamuoyunun, özellikle de Papa’nın ilgisini ayağa kaldırmak. Rumların her türlü yardıma minnet duyacağını ve böylesi bir hareketin mezhep bölünmesinin temel sebebi olan önyargıların aşılmasına yardımcı olacağını yazıyor… Ayrıca, Rum nüfusa yardımın kısa bir süre içinde gelmesi gerektiğinin de altını çiziyor ama Türklerin tepkisinden korktuğu için cevaplarında bundan söz etmemelerini istiyor. Yardımı Trabzon Rumlarına dağıtma niyetinde olduğunu söylüyor ve bundan mektupta bahsetmemelerini bir kere daha tekrarlıyor çünkü: “Türkler Rum davasını desteklediğimi düşünerek beni ortadan kaldırırlar.”(30)

İki gün sonra, 24 Aralık 1922’de, rahip Cirillo, Fransisken tarikatı genel süpervizörü Giuseppe Antonio’ya yeni bir mektup yolluyor. Mektupta Trabzon’daki diğer rahiplerle birlikte, yalnızca Katoliklere değil, özellikle de Ortodoks kardeşlerine yardımcı olabilmek için ellerindeki zayıf güçle didindiklerini yazıyor: “Ortodoks kardeşlerimiz, sırf Hıristiyan oldukları için korkunç bir zulüm altındalar. İnançları onları Kilisenin üyesi kılıyor ve hiç kuşku yok ki onlar gerçekten şehitler.” Raporunu tamamlarken bu mektuptan söz etmemelerini ve sadece genel olarak gönderilecek mali yardım konusunda yazmalarını bir kez daha vurguluyor: “Misyonun fukaraları için; Rumlardan hiçbir şekilde söz etmeyin.”(31)

Çeşitli Katolik arşivlerinin araştırılmasının sadece ilk sonuçlarına dayanan bu sunumu tamamlarken, bu belgelerin yayınlanmış başka diplomatik arşivlerden zaten bildiklerimizi doğruladığını belirteyim: Pontos Rumlarının yerlerinden edilerek imhası, hiçbir askeri gerekçe ile meşrulaştırılamayacak bir şekilde, sırf Jön Türklerin ve Kemalistlerin milliyetçiğinin kabarması yüzünden, sistematik ve organize biçimde gerçekleştirildi. Yani, bu arşivlerin incelenmesinden, olayların tam bir imha girişimi olduğu, pratik olarak Anadolu Hıristiyanlarının tamamen yol edilmesini amaçladığı anlaşılmaktadır. Taner Akçam’ın da Osmanlı arşivlerine dayanan kendi çalışmaları ile gösterdiği üzere, plan Anadolu’nun dini ve etnik homojenizasyonu idi.

1. Bu spesifik döneme ilişkin arşiv belgeleri yakın zamanda yayınlandı. Bkz, Georges-Henri Ruyssen, La questione armena. Documenti dell’archivio segreto vaticano (ASV). vol. 1, Rome, 2013 ve Georges-Henri Ruyssen, La questione armena 1894-1896. Documenti della Congregazione per le Chiese Orientali” (ACO) vol. 2, Rome, 2013.

2. Polychroni Enepekidi, Genocide in the Black Sea, diplomatic documents from Vienna (1909-1918), Thessaloniki 1996, (Yunanca) p. 254-5.

3. ASV, Arch. Deleg. Turchia, 87, fasc. 417, p. 167rv, p. Lorenzo, Trebizond, June 16, 1913.

4. Fra Cirillo Giovanni Zohrabian, A servizio dei fratelli, memorie di vita Missionaria, parte 1, In Asia Minore, Palermo 1965, p. 256-7.

5. Fra Cirillo Giovanni Zohrabian, A servizio dei fratelli, memorie di vita Missionaria, parte 1, In Asia Minore, Palermo 1965, p. 265-7.

6. ASV, Arch. Deleg. Turchia, 119, fasc. 674, p. 2r, 3r, 4r ve “Dal secolo XVI i Cappuccini sono presenti” στο I Cappuccini Parmensi in Turchia, Parma 1972, p. 36-7.

18

Page 19: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

7. ASV, Arch. Deleg. Turchia 101, fasc 527, p. 88r-89v, p. Riccardo Liebl to mons. Angelo Dolci, Constantinople, March 3, 1916. Ayrıca bkz. ASV, Arch. Deleg. Turchia 113, fasc 602, p. 278r-280r.

8. ASV, Arch. Deleg. Turchia, 104, fasc. 544, p. 56r-57v, p. Lorenzo to unnamed recipient, Trebizond, June 24, 1918 ve ASV, Arch. Deleg. Turchia, 114, fasc. 604, s. 170r-171r, p. Lorenzo to mons. Dolci.

9. ASV, Arch. Deleg. Turchia, 114, fasc. 604, p. 355r-356r, Apostolic Delegate, October 18, 1918 ve ASV, Arch. Deleg. Turchia, 104, fasc. 544, p. 69r, p. Lorenzo to unnamed recipient, Trebizond, September 28, 1918.

10. ASV, Arch. Deleg. Turchia, 114, fasc. 604, p. 355r-356r, Apostolic Delegate, October 18, 1918 ve ASV, Arch. Deleg. Turchia, 104, fasc. 544, p. 69r, p. Lorenzo to unnamed recipient, Trebizond, September 28, 1918.

11. Clemente da Terzorio, Le Missioni dei Minori Cappuccini, sunto storico, vol. VII, Turchia Asiatica, Rome 1925, p. 404-6.

12. Fra Cirillo Giovanni Zohrabian, A servizio dei fratelli, memorie di vita Missionaria, parte 1, In Asia Minore, Palermo 1965, p. 330-31.

13. Fra Cirillo Giovanni Zohrabian, A servizio dei fratelli, memorie di vita Missionaria, parte 1, In Asia Minore, Palermo 1965, p. 342-3 ve Tarsicio Succi da Verica, Trebisonda, Porta d’Oriente, Istanbul 1973, p. 150. Gerçekten de, Erzurum Kongresi’nden sonra (23 Temmuz), yeni vali Kazım 28 Ağustos 1919’da Trabzon’a geldi ve Hıristiyan önde gelenlerden beyanları imzalamalarını istedi.

14. Bu raporda misyon boyunca uğranılan çok büyük maddi kayıplardan ve Ermenilerin uğradığı total imhadan söz ediyor. Fra Cirillo Giovanni Zohrabian, A servizio dei fratelli, memorie di vita Missionaria, parte 1, In Asia Minore, Palermo 1965, p. 344-6. Topal Osman’ın keyfi eylemleri için bkz. s. 362-3.

15. Fra Cirillo Giovanni Zohrabian, A servizio dei fratelli, memorie di vita Missionaria, parte 1, In Asia Minore, Palermo 1965, p. 360-2.

16. Fra Cirillo Giovanni Zohrabian, A servizio dei fratelli, memorie di vita Missionaria, parte 1, In Asia Minore, Palermo 1965, p. 371-3.

17. Fra Cirillo Giovanni Zohrabian, A servizio dei fratelli, memorie di vita Missionaria, parte 1, In Asia Minore, Palermo 1965, p. 361-5 και Tarsicio Succi da Verica, Trebisonda, Porta d’Oriente, Istanbul 1973, p. 151.

18. Fra Cirillo Giovanni Zohrabian, A servizio dei fratelli, memorie di vita Missionaria, parte 1, In Asia Minore, Palermo 1965, p. 365-6.

19. Mario Carolla, La Santa Sede, p. 62, document 98.20. Mario Carolla, La Santa Sede, p. 62, document 99.21. ASV, Turchia, Dolci. Busta I. F.: Amzione Mgr Dolci, Telegrammi 1921. Telegram

August 18, 1921, Mons. Dolci to Moustafa Kemal. Papa’nın Hıristiyanlar için gösterdiği çabalar ciddiydi ve 24 Mart 1923’te Yunan gazeteleri bile onun rolünden olumlu bir şekilde söz ettiler. Βλ. ASV, Arch. Deleg. Turchia 116, fasc 619, p. 53r-54r.

22. Fra Cirillo Giovanni Zohrabian, A servizio dei fratelli, memorie di vita Missionaria, parte 1, In Asia Minore, Palermo 1965, p. 372-4.

23. Konstantinos Emm. Fotiadis, The Genocide of the Greeks of Pontus, 7th vol., Thessaloniki 2003, p. 354-5 ve Konstantinos Emm. Fotiadis, The Genocide of the Greeks of Pontus, 12th vol., Thessaloniki 2003, p. 386-7. (Archivio Segreto Vaticano, Asia 151, 25.7.1921).

19

Page 20: PONTOS SOYKIRIMI - dunyadanceviri.files.wordpress.com file · Web viewAuthor: Serap Güneş Created Date: 05/31/2017 01:25:00 Title: PONTOS SOYKIRIMI Subject: Çeviri Derlemesi Last

24. ASV, Arch. Deleg. Turchia, 116, fasc. 613, p. 4r, 5r. Türk milliyetçilerinin Trabzon sınır bölgesindeki Rumlara karşı zulümlerinden söz eden bu mektup Rum Yüksek Komiserliği tarafından apostolik delege Dolci’ye yönlendirilmiş. Bkz, ASV, Arch. Deleg. Turchia, 116, fasc. 613, p. 3r, Haut Commissariat de Grèce to the apostolic delegate Angelo Maria Dolci, Constantinople, Februaray 16, 1922. Yukarıdaki belgeyi tamamlayıcı şekilde, Kemalist makamların Kasım 1921’de Zonguldak’ın tüm erkek Rum Ortodoks nüfusunu sürgün ettiği belirtiliyor. Bkz. ASV, Arch. Deleg. Turchia, 115, fasc. 612, p. 29r-30r, Note. Öte yandan ve aynı zamanda, Vatikan’a Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal’in Vatikan Devlet Sekreteri Kardinal Gaspar’a Rumların bağımsız Pontos ilan etmek için örgütlenip silahlandığına dair suçlamalarla dolu çelişkili raporlar da ulaşıyordu. Βλ. Konstantinos Emm. Fotiadis, Der Genozid an den Pontosgriechen, Thessaloniki 2003, vol. 12, 12, pp. 384-386. (Archivio Segreto Vaticano, Asia 151, 25.7.1921).

25. AGC, H 97, Trapezus, II. Documenta Officialia Ordinis, (1908-1930) fasc. II, p. Lorenzo to unnamed recipient, Trebizond, May 8, 1922.

26. ASV, Arch. Deleg. Turchia, 115, fasc. 612, p. 26rv, p. Lorenzo, Missions des RR. PP. Capucins de la Mer Noir, to unnamed recipient, Trebizond, May 14, 1922.

27. AGC, H 97, Trapezus, II. Documenta Officialia Ordinis, (1908-1930) fasc. II, p. Lorenzo to unnamed recipient, Trebisond, May 30, 1922.

28. Fra Cirillo Giovanni Zohrabian, A servizio dei fratelli, memorie di vita Missionaria, parte 1, In Asia Minore, Palermo 1965, p. 383-5. Ayrıca bkz. Markos N. Roussos-Milidonis, Franciscans Capuchins, Athens 1996, p. 447.

29. ASV, Turchia, Dolci. Busta I. F.: Amzione Mgr Dolci, Telegrammi 1921. N. 125, Telegramma 21 febbraio 1923, Mons. Cesarano to Card. Gasparri.

30. AGC, H 97, Trapezus, II. Documenta Officialia Ordinis, (1908-1930) fasc. II, p. Cirillo da Erzerum to unnamed recipient, Trebizond, December 22, 1922. Mektubunu tamamlarken, mektubu yazarken eline ulaşan bir bilgiyi veriyor: Topal Osman Ağa, Giresun’un tiranı, İstanbul’dan dönüşü üzerine, İnebolu’daki yetkili makamlardan 50 adam istiyor. Bunların 25’ini bir buharlı geminin kazanına atıyor, diğer 25’ini ise denize.

31. AGC, H 97, Trapezus, II. Documenta Officialia Ordinis, (1908-1930) fasc. II, p. Cirillo da Erzerum to p. Giuseppe Antonio, general minister of Minori Cappuccini, Trebizond, December 24, 1922.

Kaynak: Theodosios Kyriakidis’in 2015 Üçüncü Uluslararası Holokost ve Soykırım Çalışmaları Konferansı‘nda yaptığı The Vatican Archives reveal the Pontic Greek Genocide başlıklı sunum.

20