244
8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 1/244 Raymond E. Feist Janny Wurts _ İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı İMPARATORLUK ÜÇLEMESİ 1. KİTAP İMPARATORLUĞUN KIZI RAYMOND E. FEIST Güney Kaliforniya'da doğdu ve büyüdü. Kaliforniya Üniversite-si'nde İletişim Bilimleri eğitimi aldı. Çok satan ve övgü toplayan Gediksavaşlan Efsanesi (Riftwar Sağa) kitaplarının yazarıdır. Da- ughter ofthe Empire, Servant ofthe Empire ve Mistress ofthe Empire kitaplarını Janny Wurts ile birlikte kaleme almıştır. Feist, Rancho Santa Fe, Kaliforniya'da eşi -roman yazarı-Kathlyn Starbuck ve kızıyla ya şamaktadır. Raymond E. Feist & Janny Wurts İmparatorluğun Kızı / (İmparatorluk Üçlemesi 1) Özgün Adı: DatıghterOfTheEnlpire İthaki Yayınları - 577 Edebiyat - 468 ISBN 978-975-273-397-8 1. Baskı Ocak, 2008, İstanbul ©Türkçe Çeviri: Kenan Şahin, 2008 © İthaki, 2008 ©Raymond E. Feist & Janny Wurts, 1987 Bu eserin tüm hakları Akçalı Telif Hakları Ajansı aracılı ğıyla satın alınmıştır. Yayıncının yazılı izni olmaksızın alıntı yapılamaz. Raymond E. Feist & Janny VVurts İmparatorluğun Kızı İmparatorluk Üçlemesi 1 Yayına Hazırlayan: Bora Öngürer Kapak Uygulama: Cemile Öz Sayfa Düzeni ve Baskıya Hazırlık: Yeşim Ercan Kapak, İç Baskı: İdil Matbaacılık Emintaş Kazım Dinçol Sanayi Sitesi No: 81 / 19 Topkapı-İstanbul Tel: (0212) 674 66 78 İthaki1" Penguen Kitap-Kaset Bas. Yay. Paz. Tic, Ltd. Şti.'nin yan kuruluşudur. Mühürdar Cad. İlter Ertüzün Sok. 4/6 34710 Kadıköy-İstanbul Tel: (0216) 330 93 08 - 348 36 97 Faks: (0216) 449 98 34 [email protected] - www.ithaki.com.tr — www.ilknokta.com Çeviren Kenan Şahin 1 LEYDİ Rahip gongu çaldı. Ses, tapınağın parlak renkli oymalarıyla muhteşem görünen tonozlu kubbelerinde yankılandı. Yalnız nota, anımsanan bir tona, bir ses hayaletine do ğru eksilerek ileri geri aksetti. Mara, bedenin ısısını emen tapınak zeminine diz çöktü. Ürper-di ama so ğuktan değil, hafifçe sola doğru baktı, başka bir yeni üye onunkinin eşi bir duruşla diz çökmüştü, İç Işık Tanrıçası Las-hima Tarikatı'na yeni girenlere özgü beyaz başörtüsünü kaldıran Mara'nın hareketlerinin aynısını yapmaktaydı. Kafasının üzerine bir çadır gibi çöken keten örtüyle diken üstünde duran Mara başörtüsünün indirilip bağlanacağı anı sabırsızlıkla beklemekteydi. Güçlükle taşıdığı kumaş şimdiden kollarında bir kaya ağırlığına ulaşştı. Gonk yine duyuldu. Tanrıçanın sonsuz varlı ğını hatırlayan Mara saygısız düşüncelerinden dolayı içten bir telaşa kapıldı. Dikkati her zamankinden daha yoğ un olmalıydı şimdi. Kaygıyla birleşen yorgunluk ve heyecanın yarattığı gerginlik için

Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 1/244

Raymond E. Feist Janny Wurts _ İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

İMPARATORLUK ÜÇLEMESİ 1. KİTAPİMPARATORLUĞUN KIZIRAYMOND E. FEISTGüney Kaliforniya'da doğdu ve büyüdü. Kaliforniya Üniversite-si'nde İletişim Bilimleri eğitimialdı. Çok satan ve övgü toplayan Gediksavaşlan Efsanesi (Riftwar Sağa) kitaplarının yazarıdır. Da-ughter ofthe Empire, Servant ofthe Empire ve Mistress ofthe Empire kitaplarını Janny Wurts ilebirlikte kaleme almıştır.Feist, Rancho Santa Fe, Kaliforniya'da eşi -roman yazarı-Kathlyn Starbuck ve kızıyla yaşamaktadır.Raymond E. Feist & Janny Wurts İmparatorluğun Kızı / (İmparatorluk Üçlemesi 1) Özgün Adı:DatıghterOfTheEnlpire

İthaki Yayınları - 577Edebiyat - 468ISBN 978-975-273-397-81. Baskı Ocak, 2008, İstanbul©Türkçe Çeviri: Kenan Şahin, 2008 © İthaki, 2008©Raymond E. Feist & Janny Wurts, 1987Bu eserin tüm hakları Akçalı Telif Hakları Ajansı aracılığıyla satın alınmıştır. Yayıncının yazılı izniolmaksızın alıntı yapılamaz.Raymond E. Feist & Janny VVurtsİmparatorluğun Kızıİmparatorluk Üçlemesi 1Yayına Hazırlayan: Bora ÖngürerKapak Uygulama: Cemile ÖzSayfa Düzeni ve Baskıya Hazırlık: Yeşim ErcanKapak, İç Baskı: İdil MatbaacılıkEmintaş Kazım Dinçol Sanayi Sitesi No: 81 / 19Topkapı-İstanbul Tel: (0212) 674 66 78İthaki1" Penguen Kitap-Kaset Bas. Yay. Paz. Tic, Ltd. Şti.'nin yan kuruluşudur. Mühürdar Cad.İlter Ertüzün Sok. 4/6 34710 Kadıköy-İstanbul Tel: (0216) 330 93 08 - 348 36 97 Faks: (0216) 44998 34 [email protected] - www.ithaki.com.tr — www.ilknokta.comÇeviren Kenan Şahin

1 LEYDİ Rahip gongu çaldı.Ses, tapınağın parlak renkli oymalarıyla muhteşem görünen tonozlu kubbelerinde yankılandı.Yalnız nota, anımsanan bir tona, bir ses hayaletine doğru eksilerek ileri geri aksetti.Mara, bedenin ısısını emen tapınak zeminine diz çöktü. Ürper-di ama soğuktan değil, hafifçe soladoğru baktı, başka bir yeni üye onunkinin eşi bir duruşla diz çökmüştü, İç Işık Tanrıçası Las-himaTarikatı'na yeni girenlere özgü beyaz başörtüsünü kaldıran Mara'nın hareketlerinin aynısınıyapmaktaydı. Kafasının üzerine bir çadır gibi çöken keten örtüyle diken üstünde duran Marabaşörtüsünün indirilip bağlanacağı anı sabırsızlıkla beklemekteydi. Güçlükle taşıdığı kumaş şimdiden kollarında bir kaya ağırlığına ulaşmıştı. Gonk yine duyuldu. Tanrıçanın sonsuz varlığınıhatırlayan Mara saygısız düşüncelerinden dolayı içten bir telaşa kapıldı. Dikkati her zamankinden

daha yoğ un olmalıydı şimdi. Kaygıyla birleşen yorgunluk ve heyecanın yarattığı gerginlik için

Page 2: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 2/244

tanrıçadan bağışlanmayı diledi usulca. Coşkuyla arzuladığı iç huzura doğru ona yol göstermesi içinLeydi'ye dua etti.Gonk bir kere daha çaldı, yirmi iki çalışın üçüncüsü, yirmi tane tanrılar için, bir tane Cennet Işığıiçin ve bir tane de şimdi Üst Cennet'in Bilgelik Tanrıçası'nın hizmetine girmeyi bekleyen gü-7

nahkar kullar için. Mara on yedi yaşında geçici dünyayı terk etmeye hazırlandı, tıpkı yanındaki -gonk on dokuz kere daha çaldıktan sonra- kardeşi bileceği kız gibi, oysa tanışalı yalnızca iki haftaolmuştu.Mara müstakbel kardeşini düşündü: Ura, Lash Kenti'nden klan-sız ama varlıklı bir aileden gelenhuysuz bir kızdı, Mara ise köklü ve güçlü bir aile olan Acoma'dandı. Ura'nın tapmağa katılışıailenin dindarlığının çevreye gösterilmesiydi, ailesini alabilecek her klana girmeye gönüllü olansözde aile Lord'u amcası buyurmuştu bunu. Oysa Mara tarikata girebilmek için neredeyse babasınameydan okumuştu. Nüfuzlu bir Lord'un kızının tarikatın duvarları ardında ebedi sığmağaçekilmesini önce kuşkuyla karşılayan Ura, sonra neredeyse öfkelenmişti. Mara'nm mirası olan klankonumu, güçlü müttefikler, bir sürü hali vakti yerinde talip ve başka bir nüfuslu ailenin oğluylagarantili evlilik anlamına geliyordu. Ura'nın deyişiyle Mara'nm kendini kurban etmesi ailesindeki

gelecek nesil kızların onun terk etmeyi seçtiklerini yapabilmelerini sağlamıştı. Mara, Ura'nıntarikatın iyi bir rahibesi olup olamayacağından ilk kez kuşkuya düşmüyordu. Ayrıca Kardeşlik içinkendi liyakatini de ilk sor-gulayışı değildi.Gonk sesi içli ve yoğundu. Mara rehberlik ve huzur dileyerek bir an için gözlerini kapattı. Nedenhâlâ kuşkular başına bela oluyordu? On sekiz gonktan sonra artık aile, arkadaşlar ve tanıdıklarsonsuza dek yitirilecekti. Erken çocukluk eğlencelerinden soylu bir kız evladın ailesinin, Tsuraniyaşamını düzenleyen egemenlik için bitmez tükenmez bir mücadeleden oluşan KonseyOyunu'ndaki rolüyle ilgili kaygılarına varana dek bütün geçmiş yaşamı arkada bırakılacaktı.Miraslarındaki farklılıklara karşın Ura onun kardeşi olacaktı, çünkü Lashima Tarikatı içinde nekişisel8unvanlar tanınırdı, ne de aile adları. Yalnızca iffet ve itaatle tanrıçaya hizmet etmek kalıyordugeriye.Gonk bir kez daha çalındı, beşinci vuruş. Mara kürsünün üzerindeki sunağa baktı. Kabartılmış kemerlerin altında resmedilmiş altı rahip ve rahibe kabul ayini için siması ortaya çıkarılan Lashimaheykelinin önünde diz çökmüştü. Yüksek kubbelerin içindeki sivri pencerelerden şafak ışıklarısüzülüyor, soluk mu soluk pırıltı yarı karanlık tapmağın içinde parmaklar gibi ilerliyordu. Gün-doğumunun dokunuşu tanrıçayı okşayıp onu çevreleyen mücev-herimsi ayin mumlarınıyumuşatıyormuş gibi görünüyordu. Sabah kızıllığında Leydi ne kadar dostça görünüyor, diyedüşündü Mara. Bilgelik Leydisi onun korumasındaki herkesin iç huzuru bulup sevileceğini vekomnacağını müjdeler gibi keskin dudaklarında küçük bir gülümsemeyle aşağı bakmaktaydı. Mara

bunun doğra-luğu için dua etti. Dizlerinin üzerinde durmayan tek rahip gongu bir kez daha çaldı.Metal, günışığım yakaladığında iç tapmağın girişini örtenkoyu perdede altın bir pırıltı harikulade biçimde ışıldadı. Sonra göz kamaştırıcı ışık sönerken gonkgene vuruldu.On beş kez daha çalınacaktı. Mara dudaklarını ısırdı, müşfik tanrıça anlık bir sapmayı bağışlardıkuşkusuz. Düşünceleri kırık bir kristalden gelen yansımalar gibi orada burada dans ediyor, biryerde uzun süre durmuyorlardı. Kardeşlik'e uygun bir yapım yok; diye itiraf etti, heykele bakarak.Lütfen bana karşı sabırlı ol İç Işık Tanrıçası. Yine arkadaşına baktı; Ura gözleri kapalı, kımıltısız vesessiz duruyordu. Mara içinde münasip dinginliği bulamasa da dıştan arkadaşının tavırlarını taklitetmeye karar verdi. Gonk bir kez daha işitildi.Mara varlığının gizli merkezini, özünü araştırıp aklını toplamak için uğraştı. Birkaç dakika için

başarıya ulaşmıştı. Ardından9

Page 3: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 3/244

gongun çalmışı onu şimdiki zamana geri çekti. Usulca yerinde kımıldandı, ağrıyan kollarınırahatlatmaya çalışırken acıyı yok sayıyordu. İç çekme dürtüsüne engel olma savaşı verdi. YüksekTa-pınak'ın rahiplerince burada, Kutsal Kent'te önemli denemeye sokulmadan önce manastırda altıay eğitilmiş olmasına karşın, acemiliği süresince onu yetiştiren rahibelerin öğrettiği iç dinginlikgene aklından uçmuştu.

Gong yine vuruldu, Acoma savaşçılarını toplanmaya çağıran boru kadar güçlüydü sesi.Kumandan'ın kuvvetleriyle savaşa gittikleri gün yeşil cilalı zırhlarının içinde hepsi ne kadar dacesur görünüyorlardı, özellikle görkemli miğfer tüyleriyle subaylar. Ma-ra babasıyla kardeşinin dedövüştüğü, barbar dünyasına karşı sürdürülen savaşın gidişatından kaygılıydı. Ailenin pek çokkuvveti oraya sevk edilmişti. Klanlar Yüce Konsey'e bağlılıkta bölünmüş ve hiçbir aile açıkça baştaolmadığından kahrolası entrikalar Aco-ma'yı içten içe sarmıştı. Hadama Klanı aileleri yalnızcaadlarında birleşikti ve Minvanabi'nin gözüne girmeye çalışan uzak kuzenlerin Acoma'ya bir ihanetiolasılıkların dışında sayılmazdı. Mara babasına söz geçirebilecek durumda olsaydı Savaş Partisi'nden ayrılmayı arzu eder, üstelik belki de, usulca Kumandan'ın gücünü azaltmayauğraşırlarken yalnızca ticaretle ilgileniyorlarmış gibi görünen Mavi Çark Partisi'yle bir anlaşmayapmayı isterdi...

Mara kaşlarını çattı. Aklı dünyevi kaygılarla bir kez daha çelin-mişti. Tanrıçadan af dileyip ardındabırakıyor olduğu dünyevi düşünceleri kafasından uzaklaştırdı.Gonk yine vurulurken çevresine göz attı. Tanrıçanın taş yüz hatları hafiften bir sitem havasınabürünmüştü sanki; fazilet bireyde başlar, diye hatırlatıyordu. Yardım yalnızca aydınlanmayıgerçekten arayanlara gelirdi. Mara bakışlarını indirdi.Gonk yankılandı ve onun azalan ahengine başka bir ses, büsbütün dışarıdan bir kargaşa karıştı.Giriş salonunda tıkırdayan sandaletlere silahlarla zırhların tok şıngırtıları eşlik ediyordu. Perdeninardında bekleyen bir rahip sert bir fısıltıyla meydan okudu, "Dur, savaşçı! Şu an iç tapınağagiremezsin! Yasak bu!"Mara taş kesildi. Ürperten bir sezgi sardı içini. Siperli başlığın peçesinin altından kürsüdekirahiplerin telaşla dikildiklerini gördü. Yüzlerini davetsiz misafirlere dönmüşlerdi ve gonk ritminiyitirip sessiz düşmüştü.Kaşları telaşla çatılmış Yüce Başrahip amacını belli ederek perdeye doğru yürüdü. Mara gözlerinisıkıca yumdu. Dış dünyayı da böylesine kolaylıkla karanlığa gömebilseydi kimse onu bulmayıbaşaramazdı. Ama kesilen ayak seslerinin yerini Yüce Başrahip'in konuşması almıştı. "Buzorbalığınızın mazereti nedir, savaşçı? Çok önemli bir kutsal ayini bozuyorsunuz!"Bir ses çınladı. "Acoma Leydisi'ni arıyoruz!"Acoma Leydisi. Karnına soğuk bir bıçak saplanmış gibi bu sözcükler Mara'nm ruhunu parçaladılar.O bir cümle yaşamını tümüyle değiştirmişti. Aklı isyan edip inkar çığlıkları attı, ama kendinehakim olmayı istedi. İnsanların gözleri önünde kederini sergileyerek atalarını küçük düşürmezdiasla. Yavaşça ayağa kalkarken sesine kontrol hakimdi. "Buradayım, Keyoke."

Rahiplerle rahibeler Yüce Başrahip'in gelip Mara'nın önünde duruşunu tek vücut halinde seyrettiler.Resmi cüppesinin simgesel na-krşlan, yanına koşturan bir rahibeye başıyla işaret ederken düzensizaralıklarla ışıldamaktaydı. Ardından Mara'nın gözlerinin içine bakıp orada gizlenen bastınlmış acıyıokudu. "Bilgelik Hanımefendi-miz'in sana başka bir yolu uygun bulduğu açıkça görünüyor kızım.Onun sevgisi ve selametiyle git, Acoma Leydisi." Hafifçe eğildi.10 11Mara selama karşılık verip başörtüsünü rahibelere teslim etti. Ura'nın kıskançlık iç çekişinigörmezden gelerek yaşamını değiştiren haberlerin taşıyıcısına döndü sonunda yüzünü.Hemen perdenin ardında, Acoma Kuvvetleri Komutanı Keyo-ke hanımefendisini bitkin gözlerleselamladı. Kırk yıllık sadık hizmete karşın azametli ve gururlu, bedeninde mücadele yaralarıbulunan yaşlı bir savaşçıydı. Kızın yanında dimdik durmuş, halkın karşısına çıkmanın vereceği

gerginliğin çok fazla olacağını düşünerek onu desteklemek için bir kolunu uzatmıştı.

Page 4: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 4/244

Zavallı sadık Keyoke, diye düşündü Mara. Bu haber onun için de kolay değildi. Ailesiniutandırarak onu hayal kırıklığına uğratmayacaktı. Trajediyle karşı karşıyayken büyük bir aileninLeydisi olarak gereken tutum ve asaleti korudu.Keyoke yaklaşan hanımefendisini eğilerek selamladı. Arkasında uzun boylu, sessiz Papewaioduruyordu, adamın yüzü hiçbir zaman okunamayan bir maskeydi. Acoma maiyetindeki en güçlü

savaşçıydı, Keyoke'nin hem yoldaşı hem de yardımcısı olarak hizmet veriyordu. Mara geçerkenPapewaio perdeyi kenara çekip selamını verdi.Mara iki adamın yanında uygun adım yürümeye başladıklarını duydu, Papewaio bir adım geridengeliyordu, her şey en ince ayrıntısına kadar kusursuzdu. Hiç konuşmadan onları tapınağın içindençıkarıp iç ve dış tapınağı birbirinden ayıran bahçe avlus unun üzerini kaplayan tentenin altınagötürdü. Tavana uzanan devasa kumtaşı sütunların arasından geçerek dış tapınağa geçtiler. TanrıçaLashima'nm öykülerini tasvir eden muhteşem freskleri geride bırakarak uzun bir koridordailerlediler. Onu boğmaya kalkan acıyı çaresizce dağıtmaya uğraşan Mara her resmin hikayesinihatırladı: tanrıçanın bir çocuğun yaşamı için Kızıl Tanrı Tura-kamu'yu nasıl alt ettiği; İmparatorInchonlonganbula'nm zulmünü savuşturup Migran şehrini yok olmaktan nasıl kurtardığı; ilköğrencisine yazmaların sırrını nasıl öğrettiği. Mara en gözde freskini geçerlerken gözlerini kapattı:

Lashima'nm çiftçi ve karısı hakkında nasıl karar verdiği. Gözlerini bu imgelerden kaçırdı, çünküonlar şimdi kendisini reddeden bir yaşama aitlerdi.Oldukça kısa sürede dış kapılara ulaştı. Aşınmış mermer merdivenin başında bir an durdu.Aşağıdaki avluda Acoma'nın parlak yeşil zırhları içinde yarım bölük muhafız vardı. Pek çoğununyaraları yeni sarılmıştı, ama hepsi esasduruşa geçip selam verdi, Leydileri gelirken yumruklaryüreğin üzerine konulmuştu. Mara korkuyla yutkundu: yaralı askerler koruma görevindeyselersavaş gerçekten de acımasız geçiyor olmalıydı. Sayısız cesur savaşçı ölmüştü. Acoma'nın böylesinebir zayıflık göstermek zoaında kalması Mara'nın yanaklarını öfkeden kıpkırmızı yaptı. Dizlerinintitremesini örten tapmak cüppesine minnet duyarak basamakları indi. Aşağıda onu bir tahtırevankarşıladı. Bir düzine köle Acoma Leydisi'nin binişini sessizce beklemekteydi. Ardından Papewai ove Keyoke iki yanda yerlerini aldılar. Keyoke'nin buyruğuyla köleler tutmaçları yakalayıptahtırevanı terli omuzlarının üzerine yerleştirdiler. Tahtırevanın iki yanındaki açık renkli, işlemeliperdelerin gölgesinde Mara, askerler hanımefendilerinin önünde ve arkasında ilerlerken dimdikdurmaktaydı.Kutsal Kent'in sokaklarında gezinen kalabalığın arasında düzgün bir şekilde ilerleyen köleler nehredoğru yöneldiğinde tahtırevan usulca sallandı. Miskin, altı bacaklı needralar tarafından çekilenarabaları geride bırakıp önce koşturan ulakların, ardından hızlı teslimat için bahşiş verenmüşterilerinin yüklerini aceleyle taşıyan, omuzları üzerinde bohçalarıyla hamalların yanındangeçtiler.12 13Kapıların dışındaki alışverişin telaşıyla gürültüsü Mara'yı bir kere daha hırpaladı; tapınağın

duvarları içindeyken Keyoke'nin gelişinin sarsıntısını daha tam üzerinden atamamıştı. Şimdimeseleyi anlamış olmak onu ezerken tahtırevanın minderleri üzerine gözyaşı dökmemeuğraşındaydı. Sessizlik gerçeği saklayabilirmiş gibi konuşmamayı istiyordu. Ama o bir Tsuranili veAcomalı'ydı. Korkaklık ne geçmişi değiştirir ne de geleceği sonsuza dek uzak tutabilirdi. Derin birsoluk aldı. Ardından Keyoke'yi görebilmek için perdeyi araladı, konuşurken sesinde kuşku adınahiçbir şey yoktu."İkisi de öldüler."Keyoke kısaca başını salladı hemen. "Babanız ve kardeşiniz bir barbar kuvvetine karşı nafile birhücumda görevlendirildiler. Bu bir cinayetti." İfadesi kayıtsız kalmayı sürdürdü, amahanımefendisinin yanında çevik adımlarla yürürken sesindeki keder kendini gösteriyordu.Köleler jomach meyvesi yüklü bir arabadan kaçınırlarken tahtırevan sallandı. Irmak kıyısındaki

iskeleye döndükleri sırada Manı ellerini birleştirmişti. Odaklanmış bir yoğunlaşmadan sonraparmaklarını usulca açıp

Page 5: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 5/244

gevşetti. Uzun bir sessizliğin ardından "Neler olduğunu anlat bana, Keyoke," dedi."Barbar topraklarındaki karlar eridiğinde olası bir barbar saldırısına karşı hazırlıklı olma emrialdık." Tecrübeli savaşçı anımsadığı bitkinlik ve kayıpla mücadele edip omuzlarını dikleştirmeyeçalışırken zırhı gıcırdadı, yine de sesi duygusuz kalmayı sürdürdü. "Barbar 2ün ve LaMutkentlerinden askerler, beklendiğinden daha erken gelmiş, çoktan cephede yerlerini almışlardı.

Ulaklarımız barbarların Gri Kuleler dedikleri dağlardaki vadide kamp yapan Kumandan'agönderildi. Kumandan'ın yokluğunda Kumandan Yardımcısı babanıza barbar mevzilerine saldırmaemrini ver di. Biz—"Mara araya girdi. "Bu Kumandan Yardımcısı, o bir Minwana-bili, değil mi?"Keyoke'nin solgun yüzü bir parçacık onay kırıntısı gösterdi, sanki sessizce, kederinize karşınzekanızı koruyorsunuz, diyor gibiydi. "Evet. Minwanabi Lordu Jingu'nun yeğeni, ölen kardeşinintek oğlu, Tasaio." O anlattıklarını sürdürürken Mara'nın gözleri kısıldı. "Sayıca fena halde geridurumdaydık. Babanız bunu biliyordu -hepimiz biliyorduk- ama babanız onum korudu. Buyruklarısorgulamadan yerine getirdi. Saldırdık. Kumandan Yardımcısı sağ kanadımızı destekleme sözüverdi, ama askerleri hiç ortaya çıkmadı. Bizimle birlikte saldırmak yerine Minwanabi savaşçıları birkarşı atağa hazırlanıyormuş gibi mevzilerinde kaldılar. Tasaio böyle yapmalarını emretmişti.

"Ama tam biz karşı atak altında ezilirken destek vadiden, Omechkel ve Chimiriko sancaklarıtaşıyan kuvvetlerden geldi. İhanetin zerresine sahip değillerdi, bizi barbarların atlarının nallarıaltından kurtarmak için cesurca dövüştüler. Minvvanabi karşı atağı bastırmak istermiş gibi tam buanda saldırdı. Tam da barbarlar geri çekilirken yetiştiler. Başından beri orada olmayan herhangi biriiçin bu barbar düşmanlarla bahtsız bir karşılaşma sanılabi-lir. Ama Acoma bunun bir Minvvanabiihaneti olduğunu biliyor."Mara'nın gözleri kısılıp dudakları gerildi; bir an için Keyoke'nin yüzünde kızın geleneğin izinverdiği andan önce ağlayarak babasının anısını küçük düşüreceği kaygısı okundu. Ama ağlamakyerine sessizce konuştu Mara, sesinde denetimli bir hiddet vardı. "Demek ki Savaş Partisi'ndekiittifakımıza karşın Lordum Minvvanabi uygun anı kollayıp babamın ölümünü ayarladı, öyle mi?"1415Keyoke miğferini düzeltti. "Gerçekten de, Leydim. Minwana-bili Jingu, Tasaio'ya Kumandan'ıntalimatlarını değiştirmeyi buyurmuş olmalı. Jingu cesurca davranıyor; ordumuz barbarlara karşıpozisyonunu kaybetseydi Tasaio'yu hem Kumandan'ın gazabı, hem de onursuz bir ölüm beklerdi.Ama Almecho'nun fetihte Minwanabi desteğine ihtiyacı var, bu yüzden Jingu'nun yeğeninekızmasına rağmen sessiz kalıyor. Kaybedilen bir şey yok. Görünüşte bu yalnızca bir mesafekomma, kazanan yok. Ama Konsey Oyunu'nda Minwanabi, Acoma'ya karşı zafer kazandı." Marayaşamında ilk kez Keyoke'nin sesinde bir parçacık duygu duydu. Neredeyse kederli bir sesle"Papewaio ile ben babanızın emriyle kurtulduk. Bize bu küçük bölükle birlikte ayrı durmamızısöyledi -ayrıca işler şu an olduğu gibi giderse diye sizi korumamızı emretti." dedi. Sesine eski sert

havasını verebilmek için uğraşarak ekledi, "Lord Sezu kendisinin ve kardeşinizin sağ çıkamayacağını biliyordu."Mara karnında bir yumruyla minderlere gömüldü. Başına ağrılar saplandı, göğsünün sıkıştığınıhissetti. Yavaşça derin bir soluk alıp tahtırevanın öbür tarafına doğru, çalışılmış bir ifade yoksun-luğuyla uygun adım yürüyen Papewaio'ya baktı. "Peki sen ne diyorsun, benim cesur Pape'm?" diyesordu. "Klanımızı sarsan bu cinayete nasıl karşılık vermeliyiz?"Papewaio gergin zamanlarında sık sık yaptığı gibi sol başpar-mağıyla çenesindeki yarayı kaşıdı."Siz bilirsiniz, Leydim."Acoma Baş Akıncı Lideri'nin davranışları sakindi, ama Mara onun mızrağını kavrayıp kılıcınıkınından çekmek istediğini hissetti. Yabani, öfkeli bir an için Mara derhal intikamı düşündü. Birsözüyle Papewaio, Minwanabi Lordu'nu kendi odasında, ordusunun ortasında öldürürdü. Her ne

kadar savaşçı bu uğurda ölmeyi onur sayardıysa da bu budala dürtüyü kafasından uzaklaştırdı. Ne

Page 6: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 6/244

Papewaio ne de Acoma yeşili giyinmiş başka biri Minwanabi Lordu'na yarım günlük yürümemesafesi yaklaşamazdı. Ayrıca Pa-pewaio'nun bağlılığı özenle korunmalı, boşa harcanmamalıydı.Rahiplerin bakışlarından uzaklaştıklarında Keyoke Mara'yı yakından inceledi. Kız onun bakışınıyakaladı. Kendi ifadesinin sert, yüzünün gergin ve beyaz olduğunun farkındaydı, ama haberlerlealaşağı olduğunu da biliyordu. Keyoke'nin bakışı, hanımefendisinin bir sonraki sorusunu ya da

emrini beklîyormuş gibi ileri yöneldi.Bir adamın dikkati, eski aile hizmetçisi de olsa bu, Mara'nın yanılsamalar, eleştiriler vedalkavukluklar olmadan kendisini fark etmesine neden oldu. Güzel bir genç kadındı; çok hoş değildi belki, özellikle düşüncelere ya da kaygıya kapılıp kaşlarını çattığı zaman. Ama birgülümseme onu çarpıcı kılabilirdi -ya da çocuğun biri böyle demişti bir zamanlar- ayrıca kesinliklenitelikli bir cazibesi vardı ve neşeli enerjisi onu zaman zaman yaşam dolu gösterirdi. Narindi vehareketleri kıvraktı, biçimli bedeni birden çok komşu klan oğlunun gözüne çarpmıştı. Şimdi buoğullardan biri Acoma'yı yok etme tehdidi oluşturan politik kaderin akışını durdurmak için gereklibir müttefik olacakmış gibi görünüyordu. Kahverengi gözleri yarı kapalı, üzerine düşen dehşetverici sorumluluğu düşündü. Acıtan bir duyguyla kadınlığın ziynetlerinin -güzellik, incelik,sevimlilik, çekicilik- hepsinin birden, tanrılar ona nasıl bir zeka bahşettilerse onunla birlikte,

Acoma davası yolunda kullanılması gerektiğini hissetti. Yeteneklerinin görev için yetersiz olduğukorkusunu bastırdı; ardından elinde olmadan babasının ve kardeşinin yüzlerini hatırladı. Kederiçinde kabarıyordu, ama onu derinlerde kalmaya zorladı. Matem sırasını beklemeliydi.16 17Usulca söze başladı Mara, "Konuşacak çok şeyimiz var, Keyoke, ama burada değil." Kentinizdihamında her yerde düşmanlar, casuslar, suikastçılar ya da kılık değiştirmiş muhbirler olabilirdi.Mara hem dünyaya hem de hayal gücünün dehşeti ne gözlerini kapattı. "Yalnızca Acoma'ya sadıkkulakların duyabileceği zaman konuşacağız." Keyoke onayladığını belirtti. Mara adamın yaşamıkurtulduğu için tanrılara şükran duydu. Kaya gibi sağlamdı ve Mara'nın da yanında onun gibilereihtiyacı vardı.Tükenmiş bir halde minderlere yaslandı. Düşünmek için kederi aşmalıydı. Babasının en güçlüdüşmanı Minwanabi Lordu Jingu neredeyse yaşamının tutkularından birine erişmişti: Acoma'nınimhası. Acoma ve Minwanabi arasındaki kan davası nesillerdir sürmekteydi, zaman zaman birisikendini savunmak için tökezle-se de hiçbiri üstün gelmeyi başaramamıştı. Ama şimdi Acomakorkutucu ölçüde zayıflamıştı ve Minwanabi gücünün doruğunda, neredeyse Kumandan'm ailesiylerekabet etmekteydi. Jingu'nun çoktan beri yardakçıları vardı, bunların ilki gücü Mara'nın babasınaeşit olan Kehotara Lordu'ydu. Ayrıca Minwanabi'nin yıldızı yükseldikçe daha niceleri onunlamüttefik olacaktı.Uzun bir süre uyuyormuş gibi görünen Mara çırpman perdelerin arkasına uzandı. Durumukesinlikle açıktı. Minwanabi Lordu ile amacı arasında kalan tek şey kendisiydi, Lashima rahibesiolmasına on gonk çalışı kalmış genç bir kız. Bunu anlamak ağzında kül gibi bir tat bıraktı. Şimdi,

eğer aile onurunu geri kazanacak kadar uzun yaşayacaktıysa kaynaklarını, olayı ve planı gözd engeçirip Konsey Oyunu'na girmeliydi; Tsuranuanni İmparatorluğu'nun Beş Büyük Klanı'ndan birininlordunun arzulanna engel olmanın bir yolunu bulmak zomndaydı.Mara gözlerini kırpıştırıp uyanmaya çalıştı. Tahtırevan Kutsal Kent Kentosani'nin işleksokaklarından geçerken ve aklı günün basıncından kurtulmaya çalışırken düzensiz aralarla uykuyadalmıştı. Şimdi tahtırevan iskeleye indirilmiş gibi hafifçe sallanmıştı.Mara perdenin arasından baktı, rıhtım tarafındaki kalabalığın telaşından keyif duyamayacak kadarduygusuzlaşmıştı. Kutsal Kent'e ilk geldiğinde kalabalıkta gördüğü çok renkli başkalıktanbüyülenmişti, İmparatorluk'un her köşesinden insanlar dört b ir yanı sarmıştı. Gagajin Irmağı'mnaşağısmdaki kentlerden gelen eşya mavnalarının basit görünüşü onu mutlu etmişti. Tüccarlarıntekneleri ve ticari mavnalar çevrelerinde koştururken sancaklarla süslü bir halde iskeledeki

yerlerinde salınan eşya mavnaları kümes hayvanlarının arasında gunırla dolaşan kuşlar gibiydiler.Manzaralar, sesler, kokular, her şey babasının topraklarındakin-den farklıydı -benim topraklarım,

Page 7: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 7/244

diye düzeltti kendini. Bu doğrulamayla içi burkulan Mara parlak güneşin alnında çalışan kölelerintozla kaplı, yarı çıplak, terli bedenleriyle ırmak mavnalarına eşyalar yüklediklerini neredeyse farketmedi. Buradan Lashima rahibelerinin eşliğinde ilk kez geçtiği zamanki gibi yüzü kızarmayacaktıbu kez. Erkek çıplaklığı onun için yeni bir şey değildi; çocukken askerlerin banyo yaptığı yerlerinyakınında oynamıştı ve yıllar boyu kardeşi ve arkadaşlarıyla needra otlağındaki gölde yüzmüştü.

Ama tensel dünyayı terk ettikten sonra çıplak adamlar görmek her nasılsa bir fark yaratmıştı.Yanında bulunan Lashima rahibelerinin başka yana bakmasını buyurmaları biraz daha izleme isteğiuyandırmıştı onda. O gün kendisine ince, kaslı bedenlere bakmama emri vermesi gerekmişti.Ama bugün tıpkı tanrılara insanların, daha az şanslı olanlarla paralarını paylaşmaları için dualarhaykıran dilenciler gibi, köle-18 19lerin bedenleri de büyüleyiciliklerini yitirmişlerdi. Mara, yaşamlarını su üzerinde geçirenlere özgüyürüyüşleriyle gezinen, karada yaşayanları gizliden gizliye küçümseyen, yüksek sesleri kabamizahla çatallanmış ırmak insanlarını da görmezden geldi. Aniden çöken gözleri hayretle vesaygıyla görmeye yatkın değillerken her şey daha renksiz, cansız ve daha az büyüleyiciydi. Artıkgüneş alan her yer karanlık bir gölge bırakıyordu. Bu karanlık gölgelerde de düşmanlar vardı.

Tahtırevanından çabucak indi. Bir Lashima öğrenci cüppesinin beyazına karşın tavırlarında AcomaLeydisi'nden beklenen ağırbaşlılık vardı. Onu ırmağın aşağısına, Sulan-Qu'ya götürecek olankayığa doğru yürürken bakışlarını önünde tuttu. Papewaio çevredeki işçileri sertçe iterek onun içinyolu açtı. Efendilerine kayıktan kente dek eşlik eden parlak giyimli muhafızlar yakındanilerliyorlardı. Rıhtımı geçerlerken Mara'nın çevresinde dolanan Keyoke dikkatli gözlerini onlardanayırmadı.Subayları onu güverteye götürürlerken Mara acısıyla yüz yüze gelebileceği loş, sessiz bir yeristiyordu. Ama bunun yerine güverteye çıkarıldı. Kaptan onu karşılamak için koştu. Kırmızı ve morrenkli kısa cüppesi manastırdaki rahiplerle rahibelerinkilerden sonra rahatsız edici ölçüde parlakgörünüyordu. Yaltaklanan bir tavırla selam verip saygın yolcusuna alçakgönüllü teknesininsağlayabildiği en iyi kalacak yer olan, merkezi tentenin altında tüllerle çevrili iki minderi sunarkenbileklerindeki yeşil incik boncuklar ortaya çıktı. Mara yerine yerleşene kadar dalkavukluğunsürmesine izin verdi, nezaket kimseyi gereksiz yere mahcup etmemeyi gerektirirdi. Yerleştiktensonra sessizliğinin, kaptana kendisine artık gerek duyulmadığı bilgisini vermesini sağladı.Boşboğazlığına ilgisiz bir dinleyiciyle karşılaşınca adam ince perdeyi indirip Mani'yi sonundaazıcıkta olsa bir mahremiyet içersine bıraktı. Savaş durumunun gerginliğiyle, her zamanki tetiktehalleri acımasız bir ifadeyle keskinleşen muhafızlar tenteyi çevrelerken Keyoke ile Papewaiokarşıya oturdular.Anaforlar yaratan suya bakıyormuş gibi görünen Mara, "Keyoke, babamın... benim teknem nerede?Ya da hizmetçilerim?" diye sordu"Acoma teknesi Sulan-Qu rıhtımında demirli, Leydim." dedi yaslı savaşçı. "Minwanabi ya da

müttefikleriyle bir gece çatışma-sının genel bir tekne kullanırsak daha az olası olduğu kanısınavardım. Yaşayan tanık kalması ihtimali haydut kılığına girmiş düşmanların saldırı cesaretinikırabilir. Ayrıca hizmetçilerin bize ayak bağı olarak güçlük çıkarmalarından korktum." KonuşurkenKeyo-ke'nin gözleri iskeleleri taramaktaydı. "Bu tekne geceleyin diğer mavnalarla bağlanacak, busayede ırmakta hiç yalnız kalmayacağız."Mara başını sallayarak gözlerinin birkaç uzun saniye kapanmasına izin verdi. Usulca, "Pekala,"dedi. Bu umumi gemide asla bulamayacağı bir şeyi, mahremiyeti istemişti; ama Keyoke'ninkaygıları da yersiz değildi.Lord Jingu bir bölük askeri Acoma'mn kökünü kurutmak için kurban edebilirdi, Mara'nınmuhafızlarını alt etmek için yeterince adamı gözden çıkarabilirdi kesinlikle. Ama yalnızca başarıyıgaranti ederse bunu yapar, ardından Yüce Konsey Lordları önünde cahili oynardı. Konsey

Oyunu'nu oynayan herkes böylesi bir katliamın sommlusunu anlayabilirdi, ama formaliteler herzaman yerine getirilmeliydi. Bir kaçak yolcu bir Minwanabi askerini tanırsa ve şans eseri yakındaki

Page 8: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 8/244

bir tekneden bir muhalif buna kulak misafiri olursa Jingu mahvolurdu. Halkın gözü önündegerçekleşen böyle-2021si bayağılıkta bir pusuda parmağının olması konseydeki prestijine oldukça zarar verir ve belki de

"sadık" müttefiklerinden birinin onun kontrolünü kaybettiğini anlamasına neden olurdu. O zamanda düşmanlarından korktuğu kadar dostlarından da korkardı. İşte Konsey Oyunu'nun doğasıböyleydi. Keyoke'nin yolculuk seçimi kalleşliğe karşı fazladan yüz silahlı askerden daha caydırıcıolabilirdi.Kölelere iskele iplerini çözmelerini haykıran kaptanın sesi havada çınladı. Sarsılarak gürültüyleaniden ilerlemeye başlayan tekne akıntının miskin çalkantılarına doğru yüzdü. Görünüştegevşemenin kabul edilebilir olduğunu düşünen Mara geri yaslandı. Köleler ince, güneş yanığıbedenleriyle aynı anda hareket ederek tekneyi ilerletmekteydi, yalın bir şarkıya uyum sağlıyorlardı."Ortada tutun," diye şakıdı dümenci. "Kıyıya vurmayın," diye yanıtladı yelkenci.Şarkı bir ahenge yerleşti ve dümenci tempo Uıtarak basit sözler eklemeye başladı. "Çirkin bir kadıntanıyorum!" diye bağırdı.

"Kıyıya vurmayın!""Ne çatal dillidir o!""Kıyıya vurmayın!""Bir yaz gecesi buldum kafayı!""Kıyıya vurmayın!""Aldım onu karı diye!"Zevzek şarkıyla yatışan Mara düşüncelerini akışa bırakmıştı. Onun kendini adaması karşısındababası uzun ve sert tartışmalar çıkarmıştı. Şimdi özür dilemenin mümkün olmadığı bu anda Maraaçıkça karşı gelmeye bu kadar yaklaştığı için derin bir pişmanlık duymaktaydı; babasıyumuşamıştı, çünkü kızma duyduğu sevgi uygun bir politik evliliğe duyduğu arzudan dahabüyüktü. Ay-ulışları fırtınalı geçmişti. Acoma Lordu Sezu savaş durumunun çılgınlığında düşmanlarıyla karşıkarşıyayken tam bir harulth -çobanlarla avcıların korkulu rüyası, devasa yırtıcı hayvan-olabiliyordu; ama hiçbir zaman, istekleri ne kadar anlamsız olursa olsun kızını geri çevirememişti.Kızının yanında oğlunun yanında olduğu kadar rahat etmiyorduysa da onu hayatı boyuncaşımartmıştı, yalnızca bakıcısı Nacoya onun çocukluğunda dizginleri ele alabilmişti.Mara gözlerini kapattı. Tekne az da olsa güvenlik sağlıyordu, artık uykunun karanlık perdesininarkasına saklanabilirdi; bu minik çardağın perdeleri dışındakiler, onun yalnızca uzun ırmakyolculuğunun sıkıntısından kaçtığını düşüneceklerdi. Ama soluk almak kadar sevdiği kardeşinin,parlak siyah gözlü Lanokota'nm sevgili kız kardeşine gülümsemeye hazır yüzü aklına gelincedinlenmek ne mümkündü. Lano, babasının malikanesindeki askerlerden daha hızlı koşardı, Sulan-

Qu yaz oyunlarını üç yıl arka arkaya kazanarak hâlâ kimsenin elde edemediği bir başarı kazanmıştı.Lano'nun Mara için her zaman vakti vardı, ona güreş tutmayı öğretmek için bile -bir kızıhanımefendiliğe hiç de yakışmayan eğlencelere bulaştırdığı için bakıcı Nacoya'nın gazabınauğrama pahasına. Ayrıca her zaman için kız kardeşini güldürüp onun yüzünü kızartacak saçma -genelde edepsiz- şakaları olurdu La-no'nun. Dini yaşamı seçmemiş olsaydı Mara biliyordu ki bütüntaliplerini kardeşiyle karşılaştıracaktı... akşam yemeklerinde neşeli kahkahaları artıkyankılanmayacak olan Lano ile. Üstelik her zaman sert mizaçlı olan babaları bile oğlunun bulaşıcıruh haline dayanamayıp gülümserdi. Mara babasına saygı duyup hayran olmuş, kardeşiniysesevmişti, şimdi keder üzerine üzerine geliyor-22 23si bayağılıkta bir pusuda parmağının olması konseydeki prestijine oldukça zarar verir ve belki de

"sadık" müttefiklerinden birinin onun kontrolünü kaybettiğini anlamasına neden olurdu. O zamanda düşmanlanndan korktuğu kadar dostlarından da korkardı. İşte Konsey Oyunu'nun doğası

Page 9: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 9/244

böyleydi. Keyoke'nin yolculuk seçimi kalleşliğe karşı fazladan yüz silahlı askerden daha caydırıcıolabilirdi.Kölelere iskele iplerini çözmelerini haykıran kaptanın sesi havada çınladı. Sarsılarak gürültüyleaniden ilerlemeye başlayan tekne akıntının miskin çalkantılarına doğru yüzdü. Görünüştegevşemenin kabul edilebilir olduğunu düşünen Mara geri yaslandı. Köleler ince, güneş yanığı

bedenleriyle aynı anda hareket ederek tekneyi ilerletmekteydi, yalın bir şarkıya uyum sağlıyorlardı."Ortada tutun," diye şakıdı dümenci."Kıyıya vurmayın," diye yanıtladı yelkenci.Şarkı bir ahenge yerleşti ve dümenci tempo tutarak basit sözler eklemeye başladı. "Çirkin bir kadıntanıyorum!" diye bağırdı."Kıyıya vurmayın!" "Ne çatal dillidir o!" "Kıyıya vurmayın!""Bir yaz gecesi buldum kafayı!" "Kıyıya vurmayın!" "Aldım onu karı diye!"Zevzek şarkıyla yatışan Mara düşüncelerini akışa bırakmıştı. Onun kendini adaması karşısındababası uzun ve sert tartışmalar çıkarmıştı. Şimdi özür dilemenin mümkün olmadığı bu anda Maraaçıkça karşı gelmeye bu kadar yaklaştığı için derin bir pişmanlık duymaktaydı; babasıyumuşamıştı, çünkü kızına duyduğu sevgi uygun bir politik evliliğe duyduğu arzudan daha

büyüktü. Ay-nlışları fırtınalı geçmişti. Acoma Lordu Sezu savaş durumunun çılgınlığında düşmanlarıyla karşıkarşıyayken tam bir harulth -çobanlarla avcıların korkulu rüyası, devasa yırtıcı hayvan - olabiliriırdu; ama hiçbir zaman, istekleri ne kadar anlamsız olursa olsun kızını geri çevirememişti. Kızınınyanında oğlunun yanında olduğu kadar rahat etmiyorduysa da onu hayatı boyunca şımartmıştı,yalnızca bakıcısı Nacoya onun çocukluğunda dizginleri ele alabilmişti.Mara gözlerini kapattı. Tekne az da olsa güvenlik sağlıyordu, Bitik uykunun karanlık perdesininarkasına saklanabilirdi; bu minik çardağın perdeleri dışındakiler, onun yalnızca uzun ırmakyolculuğunun sıkıntısından kaçtığını düşüneceklerdi. Ama soluk almak kadar sevdiği kardeşinin,parlak siyah gözlü Lanokota'nın sevgili kız kardeşine gülümsemeye hazır yüzü aklına gelincedinlenmek ne mümkündü. Lano, babasının malikanesindeki askerlerden daha hızlı koşardı, Sulan-Qu yaz oyunlarını üç yıl arka arkaya kazanarak hâlâ kimsenin elde edemediği bir başarı kazanmıştı.Lano'nun Mara için her zaman vakti vardı, ona güreş tutmayı öğretmek için bile -bir kızıhanımefendiliğe hiç de yakışmayan eğlencelere bulaştırdığı için bakıcı Nacoya'mn gazabınauğrama I ulı.ısına. Ayrıca her zaman için kız kardeşini güldürüp onun yüzünü kızartacak saçma -genelde edepsiz- şakaları olurdu La-no'nun. Dini yaşamı seçmemiş olsaydı Mara biliyordu ki bütüntaliplerini kardeşiyle karşılaştıracaktı... akşam yemeklerinde neşeli kahkahaları artıkyankılanmayacak olan Lano ile. Üstelik her za-ııı.in sert mizaçlı olan babaları bile oğlunun bulaşıcıruh haline dayanamayıp gülümserdi. Mara babasına saygı duyup hayran olmuş, kardeşiniysesevmişti, şimdi keder üzerine üzerine geliyordu.23

Duygularını bastırmaya çalıştı. Burası yeri değildi; sırası gelmeden yas tutamazdı. Kendini toplayıpKeyoke'ye seslendi, "Babamla kardeşimin bedenleri kurtarıldı mı?"Acı bir sesle yanıtladı Keyoke, "Hayır, Leydim, kurtarılmadılar."Mara dudaklarını ısırdı. Kutsal ağaçlığa defnedecek küller olmayacaktı. Bunun yerine bir yadigarseçmek zomndaydı, kutsal nataminin -Acoma'nın aile ruhunu barındıran taşın- yanına her biriningözde bir eşyası gömülecek, böylece ruhları Acoma topraklarına dönüp Yaşam Çarkı yenidendönene dek atalarının yanında huzur bulabileceklerdi. Mara biraz duygusal bitkinlikten, biraz dayaşlara engel olmak için yine gözlerini kapattı. Başarısız bir şekilde dinlenmeye çalışırken anılaronu bilinçli tutuyordu. Ardından, birkaç saat sonra, teknenin sallanışına, dümencinin şarkısı vekölelerin karşılıklarına kulakları alıştı. Aklıyla bedeni onlara yanıt veren bir ahenge kapıldığındagevşedi. Havanın sıcaklığı ve nehrin sessizliği işbirliği yapıp uyuşan Mara'yı derin bir uykuya

daldırmışlardı.

Page 10: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 10/244

Tekne ağaran şafağın sarımsı kızıl ışığında Sulan-Qu'ya vardı. Kıyıdaki dükkanlarla tezgahlarpazaryerine hazırlanmak için ke-penkleriyle örtülerini açarlarken ırmağın kıvrımlarından bir sisyükseldi. Keyoke alışverişin boğucu baskısı başlamadan önce Ma-ra'nın tahtırevanını karayaçıkarmak için hızla harekete geçti; çok geçmeden arabalar, hamallar, müşteriler ve dilencilerbulvarları hıncahınç dolduracaklardı. Köleler kısa sürede

hazırlanmışlardı. Lashima rahibelerinin -altı gün giyilmekten buruşmuş- beyaz cüppesi hâlâüzerinde olan Mara bitkin bir halde tahtırevanına çıktı. Kumaşına aile simgesi olan shatra kuşuişlenmiş minderlere yaslandığında eve dönmekten ne kadar çok ürktüğünü fark etti. Lano'nunşamatacı sesinden yoksun evin geniş boşluklarını, ya da babasının raporları okumaktan usandığındabıraktığı parşömenlerin çalışma odasının hasır yerlerine saçılmadıklarını kafasında canlandıramadı.Bunun için eğitilmiş olsa da babasının işten hiç hoşlanmadığını hatırlayınca hafifçe gülümsedi. Osavaş meselelerini tercih ederdi, oyunları, politikaları; ama Mara onun her şeyin para gerektirdiğinive ticaretin asla ihmal edilemeyeceğim söylediğini anımsadı.Tahtırevan kaldırılırken Mara neredeyse duyulabilir bir sesle içini çekti. Günün ilk ışıklarıyla gelenköylülerle işçilerin bakışlarına katlanırken perdeler keşke daha fazla mahremiyet sağlasay-dı, diyedüşündü. Sebze arabalarının üzerinde ve tezgahların ardında mallar düzene sokulurken herkes

büyük leydi ve eşlikçilerinin geçişini izledi. Görünüşünü korumaya çalışmaktan yorgun düşen Maraçabucak kalabalıklaşan sokaklarda yaptığı sallantılı yolculuğa dişini sıktı. İzdihamı izliyormuş gibidıştan ilgili görünüyordu, ama içten kentin oyalayıcı manzarasına karşı kayıtsızdı.Tüccarlar tezgahların üzerindeki eşyaları alıcılara gösterirken kepenkler kaldırılmıştı. Pazarlık sonaerdiğinde anlaşılan ücret sepetle yukarı çekiliyor, mallar da aşağı indiriliyordu. Vesikalı fahişelerhâlâ uyuduğundan her beş altı dükkandan birinin kepenkleri çekiliydi.Mara Saz Hayatı'nm kadınlarını ilk görüşünü anımsayınca hafifçe gülümsedi. Fahişeler daimi kentsıcağında kendilerini yelpazelerken kışkırtıcı bir biçimde sola kaydırdıkları pelerinleriylekemerlerinin üzerinde nesillerdir yaptıkları gibi bedenlerini sergiliyorlardı. Bütün kadınlar güzeldi,hepsinin yüzleri harika renklerle boyanmış, saçları asilce toplanmıştı. En mini pelerin bile ince2425işlemeli pahalı kumaştandı. Mara bu görüntü karşısında altı yaşındaki bir kızın hoşnutluğunu aklınagetirdi. Herkesin duyabileceği bir şekilde, büyüdüğünde tıpkı galerilerdeki hanımlar gibi olmakistediğini bildirmişti. O an yaşamında ilk ve son kez babasının konuşamaz hale geldiğini görmüştü.Lano ise tapınağa gideceği günün sabahına dek ona bu olayla ilgili olarak sataşıp durmuştu. Şimdionun oyuncu alaylarından artık utanamayacaktı.Üzüntüden ağlamaklı olunca Mara anılardan uzaklaştı. Tahtırevanın dışında dikkatini dağıtacak birşeyler aradı; kurnaz işportacılar el arabalarıyla köşelerde eşyalar satıyor, dilenciler sefaletöyküleriyle gelip geçenlere yanaşıyor, dolandırıcılar antikalar pazarlıyor ve tüccarlar nadir,muhteşem ipekler sunuyorlardı. Ama hiçbiri onun aklını kederden uzaklaştıramadı.

Pazaryeri arkalarında kaldığında kentten çıktılar. Sulan-Qu'nun duvarlarının ötesinde ekili alanlarufuktaki mavimsi dağlara dek uzanmaktaydı; Kyamaka sıradağları kuzeydeki büyük Ulu Duvarkadar yüksek ve engebeli değildi, ama vadiler haydutlarla kanun kaçaklarını saklayabilecek kadaryabani kalmışlardı.Mara'nın arazisine giden yol tüm kurutma çalışmalarına direnen bir bataklıktan geçmekteydi. Bubölgede, taşıyıcıları mırıldanarak başlarına musallat olan böceklerden yakındılar. Keyoke'nin birsözü sessizliği sağladı.Ardından yol bir ngaggi korusuna ulaştı, ağaçların alçak büyük dalları mavi-yeşil bir gölgelikgibiydi. Bataklığı besleyen derenin insanın inşa ettiği her yolla önü kesilirken yolcular parlakboyalı köprülerden geçtiler. Ardından, zengin bir adamın tanrılara şükranını dile getimıek içindiktiği bir ibadet kemerine vardılar. Kemerin altından yürürlerken her yolcu sessiz bir şükran duası

mırıldanıp karşılığında küçük bir kutsama aldı. İbadet kemeri arkalarında kalırken Mara önündeki

Page 11: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 11/244

günlerde Acoma yaşamayı sürdürecekse tanrıların ona verecekleri bütün lütuflara ihtiyacı olduğunudüşündü.Grup yoldan ayrılarak son varış yerine yöneldi. Thyza ekinliklerinde avlanan Shatra kuşları yaşlıadamlar gibi eğilmiş, böcek ve kurtçuk yiyorlardı. Kuş sürüsü verimli bir hasadı garantilemeyeyardımcı olduğundan budala görünüşlü yaratıklar bir iyi şans işareti sayılmaktaydı. Bu yüzden

Acomalılar onları önemsemiş ve shatrayı aile armalarının en ortasına simge olarak koymuşlardı.Mara uzun bacakları, hiç durmayan sivri kulaklarıyla shatra kuşlarının tanıdık görünüşlerikarşısında hiç neşelenmedi, kuşlarla işçiler ona Acoma topraklarına ulaştığını haberverdiği için daha çok kaygılandı.

Taşıyıcılar adımlarını hızlandırdılar. Ah, yavaşlasalar ya da beni başka bir yere götürseler, diyegeçirdi içinden Mara. Ama onun gelişini büyük evin yakınındaki çayırlıkla tarlaların arasındakiağaçlıkta çalı çırpı taşıyan işçiler fark etmişlerdi. Sırtlarına yükleyip alınlarından geçirdikleri birkayışla bağladıkları odunların altında iki büklüm yürürlerken kimileri bağırdı ya da el salladı.Selamlamalarında sıcaklık vardı, dönüş nedeni ne olursa olsun yeni hanımefendilerinin soğukdavranmasından fazlasını hak etmekteydiler.

Mara güçlükle doğrulup usulca gülümseyerek başını salladı. En son gördüğünde bir dahadönmemek üzere baktığı toprakları uzanıyordu çevresinde. Çitler, düzenlenmiş tarlalar ve işçilerinevi olan muntazam ek binalar değişmemişti. Ama sonra yokluğunun bir yıldan az sürdüğünüdüşündü.Tahtırevan needra çayırlarını geçti. Öğlen havası sürülerin yas-25 27lı böğürüşleri ve onları sopalarını sallayarak parazitlerinin muayene edileceği ağıllara götürürken"ho-ho-ho," diye bağıran çobanların sesiyle doluydu. Mara otlayan sığırlara baktı, güneş hayvanların gri derisini sarımsı kahverengiye dönüştürüyordu. Yapılı yavrular saldırır gibi yapıpsonra altı tombul bacaklarıyla annelerinin arkasına saklanmak için kaçışırlarken birkaç küt burunkalkıp homurdandı. Mara'ya birileri Lano'nun ne zaman dönüp de huysuz damızlık hayvanlarınüzerinde numaralarını yapacağını soruyormuş gibi geldi. Kaybettiklerinin acısı eve yaklaştıkçaartıyordu. Tahtırevan taşıyıcıları malikanenin kalbine giden geniş, iki yanı ağaçlı yola sapınca Marayüzüne cesur bir ifade yerleştirdi.Ön tarafta, direklerden ve öğlen sıcağında rüzgar eserse girebilsin diye içeriye açılmış kağıtinceliğinde perdelerden oluşan büyük ev vardı. Mara soluğunun kesildiğini hissetti. Akasiçiçeklerinin çevresinde Acoma Lordu'nun dönüşünü beklerken dilleri dışarıda, kuyruklarınısallayarak koşturan köpekler yoktu. Onun yokluğunda hepsi kulübelere kapatılırdı; şimdi bu yoklukdaimiydi. Kimsesiz, boş ev sevdiklerinden yoksun olsa da mahremiyet anlamına geliyordu.Yakında Mara kutsal ağaçlığa gidip yedi yorucu gün boyunca biriktirdiği kederi akıtabilecekti.Tahtırevan ve eşlikçiler bir barakayı geride bırakırken ana garnizonun askerleri onun ilerleyeceği

yol boyunca esasduruşa geçtiler. Zırhları cilalı, silahlan ve kayışları kusursuz düzenliydi, amaKeyoke'nin ve Papewaio'nunki dışında yalnızca bir subayın daha tüyü vardı. Mara yüreğinde soğukbir bıçak hissetti ve Keyoke'ye döndü. "Neden bu kadar az savaşçı var, Kuvvet Komutam?Diğerleri neredeler?"Keyoke cilalı zırhına yapışan tozları ve miğferinin altından sızan terleri görmezden gelerekgözlerini önde tuttu. "Başarabilenler döndü, Leydim." dedi ciddiyetle.Mara sarsıntısını gizleyemeyerek gözlerini kapattı. Keyoke'nin yalın açıklaması kardeşiylebabasının yanı sıra neredeyse iki bin askerin de öldüğünü gösteriyordu. Birçoğu yıllardır sadakatleaskerlik yapmışlar, bazıları Mara'nın beşiğinin yanında nöbet tutmuşlardı. Pek çoğu Acoma'yahizmet etmekte babalarının, büyükbabalarının izinden gitmişti.Dili tutulup donakalan Mara esasduruşta bekleyen askerleri sayıp toplamı, korama olarak gelenlerin

sayısına ekledi. Hizme-tinde otuz yedi savaşçı, yani babasının bir zamanlar komuta ettiğigarnizonun küçücük bir kısmı kalmıştı. Acoma yeşili giyen iki bin beş yüz askerden beş yüzü uzak

Page 12: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 12/244

kentlerle köylerdeki Acoma arazilerinde sınırları korumaya ayrılmıştı. Zaten üç yüz kişi bu sonseferden önce barbarlara yönelik sınır ötesi harekatında kaybedilmişti. Şimdi, Acoma güçlerininzirvesinde iki bin asker hizmet etmişken toprakların kalbi elliden az adam tarafından korunuyordu.Kendisi dışında pek çok kadın, sınır ötesinde yitirdiklerinin yasını tutuyordu. Acoma güçlerininherhangi bir saldırı karşısında, dağdan baskın yapan haydutlara karşı bile direnmek için oldukça az

olduğunu anlayınca yüreği umutsuzlukla doldu. Ama Mara, Keyoke'nin hayatta kalan askerlerdenbüyük bir bölümünü -otuz yedi kişiden yirmi dördünü- ona koruma olarak getirerek topraklarıneden riske attığını biliyordu. Minwanabi'nin casuslarından hiçbiri Acoma'nın ne kadar zayıfolduğunu keşfetmemeliy-di. Çaresizlik dalga dalga üstüne çökmekteydi."Neden daha önce söylemedin, Keyoke?" Ama yanıt yalnızca sessizlikti. Mara anladı. SadıkKuvvet Komutanıböyle haberlerin hepsinin birden söylenmesine Mara'nın dayanamayarak kendisini kaybetmesindenkorkmuştu. Buna izin verilemezdi. Umutsuzluğun2829pençesine öylesine düşemeyeceği kadar çok Acoma askeri ölmüştü. Çaresizlik onu alt ederse

onların Acoma onuruna yaptıkları fedakarlıklar alay konusu, ölümleri boşuna olurdu. Konsey Oyu -nu'na hücum ederken Mara'nın, onun tecrübesiz adımlarını bekleyen entrika tuzaklarınısavuşturmak için sahip olduğu tüm hüner ve zeka kırıntısına ihtiyacı vardı. Evinin üzerindeki bukalleşlik -bilgisiz ve yalnız da olsa- Minwanabi Lordu'nu ve dalkavuklarını yenmeden sonaermeyecekti.Köleler ön bahçede durdular. Mara titreyerek soluk aldı. Doğrularak tahtırevandan inmeye ve eviçevreleyen kemeraltına girmeye zorladı kendini. Keyoke tahtırevanı gönderip korumalara emirlerverirken o bekledi. Ardından son asker de selamını verin ce arkasını döndü ve eğilen hadonrayla,toprakların kahyasıyla karşılaştı. Adam görevinde yeniydi, şaşı bakan ifadesi Mara'ya yabancıydı.Ama onun yanında Mara'ya çocukluğundan beri bakıcılık yapan Nacoya'nm ufak tefek, ihtiyarbedeni duruyordu. Öbür hizmetçiler arkada beklemekteydi.Değişimin darbesi Mara'yı bir kez daha vurdu. Ömründe ilk kez yaşlı kadının kollannın huzurunakoşamıyordu. Acoma Ley-disi olarak usulüne uygun olarak selam vermeli, Nacoya ve ha-donrayıbüyük evin loş karanlığına giden tahta basamaklarda onu izlemek üzere arkasında bırakmalıydı.Bugün dişini sıkmak ve Nacoya'nm gözlerindeki kendi acı dolu yansımasını görmemiş gibi yapmakzorundaydı. Hafifçe dudaklarını ısırdı, ardından durdu. Bu asabi alışkanlık birçok dummdaNacoya'nm onu azarlamasına neden olmuştu. Ama Mara derin bir soluk alıp babasının evine girdi.Cilalı ahşap yüzeyde onun ayak beslerinin yankılanmaması içini yalnızlıkla doldurdu."Leydim?"30Duraksadı ve buruşuk beyaz pelerinine gizlediği ellerini kenetledi. "Ne var?"

Hadonra sözlerini sürdürdü. "Eve hoş geldiniz Leydim," diyerek resmi selamla ekledi: "Benimadımjican, Leydim." "Sotamu'ya ne oldu?" diye sordu Mara usulca.Jican gözlerini yere çevirdi. "Lordunu ölüme dek izleyerek ketlerden gitti, Leydim."Mara yalnızca bir kez başını sallamayı başararak odasına doğru yürümeyi sürdürdü. Yaşlıhadonranın Lord Sezu'nun ölümünden sonra yemek yemeyi ve su içmeyi reddettiğini öğrenmek onu.şaşırtmamıştı. İhtiyar biri için böylesi bir ölüm yalnızca bir kaç gün almış olmalıydı. Jican'ı onunyerine hadonralığa kimin atadığını merak etti belli belirsiz. Orta bahçenin yanındaki büyükkoridorlardan birine sapacakken Nacoya, "Leydim, sizin odanız bahçenin karşısında." dedi.Mara güç bela bir kez daha başını salladı. Tüm kişisel eşyala-n binadaki en büyük odaya, babasınınsüitine taşınmış olmalıydı.Bütün Tsurani büyük evlerinin yüreğinde bulunan bahçenin meydanını geçerken hayalet gibi

ilerledi. Yukarıdaki verandayı çevreleyen ahşap işlemeler, çiçek tarhları ve avludaki ağaçlarınakındaki çeşme, tapınağın taş yapısından sonra hem tanıdı k hem de kaçınılmaz ölçüde yabancı

Page 13: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 13/244

göründü. Babasının odasının kapı-sına gelene dek yürümeye devam etti. Paravanda Acoma'mn çok-tan unutulmuş bir başka düşmana karşı kazandığı efsanevi zaferi betimleyen bir savaş sahnesivardı. Hadonra Jican kapıyı çekerek açtı.Mara bir an sendeledi. Kendi eşyalarını babasının odasında görmek neredeyse kontrolünükaybettiriyordu ona, sanki odanın kendisi bir şekilde ona ihanet etmişti. Bununla birlikte artan ke-

31der geldi aklına: bu eşikten son kez babasıyla tartıştığı gece geçmişti. Genelde sakin ve itaatkar birçocuk olmasına karşın o zaman öfkesi babasınınkinden aşağı kalmamıştı.Kaskatı bir halde içeri girdi. Hafifçe yükseltilmiş kürsüye çıktı ve ihtiyaçlarını bekleyenhizmetçileri eliyle uzaklaştırdı. Keyoke, Nacoya ve Jican daha sonra içeri girip onun önünde usuleuygun selamlarını verdiler. Papewaio kapıda durup girişi bahçeye kapattı.Mara boğuk bir sesle konuştu, "Dinlenmek istiyorum. Yolculuk yorucuydu. Gidebilirsiniz."Hizmetçiler derhalodadan çıktılar, ama üç sadık görevli duraksadı. "Sorun nedir?" diye sordu Mara. Nacoya yanıtverdi, "Yapılacak çok şey var -bekleyemeyecek çok şey, Mara-anni."Adının sevecen şekilde kullanılışı şefkatten ileri geliyordu, ama Mara'ya göre bu onun

yitirdiklerinin bir sembolü haline gelmişti. Dudaklarını ısırdığında hadonra konuştu, "Leydim...babanızın ölümünden beri pek çok şey ihmal edildi. Çok geçmeden bir sürü karar alınmalı."Keyoke başını salladı. "Leydim, sizin yetiştirilmenizde bir büyük klanı yönetme eğitimi yoktu.Lanokota'ya öğrettiklerimizi siz de öğrenmelisiniz."Ayrılışından önceki gece babasıyla karşılıklı kapıldıkları öfkenin berbat anıları bir yana kardeşininartık mirasçı olmadığının hatırlatılışı Mara'yı derinden yaraladı. Neredeyse yakararak, "Şimdideğil," dedi. "Henüz değil."Nacoya, "Çocuğum, adınıza gölge düşürmemelisin. Sen—"Uzun süredir bastırılan duygularla kalmlaşan sesi yükseldi Ma-ra'nın. "Henüz değil dedim! Birmatem anı bile yaşayamadım! Kutsal ağaçlığa gittikten sonra sizi dinlerim." Son sözlerinde aza-32lan bir öfkenin izleri vardı, sanki bir anlık parlaması toplayabildiği bütün enerjisiydi. "İzninizle,"diye ekledi usulca.

Dalgın dalgın üniformasını çekiştiren hadonra uzaklaşmaya hazır bir şekilde geri adım attı. Hâlâyerlerinden kımıldamayan Keyoke ile Nacoya'ya baktı sonra. Kuvvet Komutanı "Leydim,dinlemelisiniz. Yakında düşmanlarımız bizi yok etmek için harekele geçecek. Minvvanabi Lorduile Anasati Lordu, Acoma Klanı'nın yenildiğini düşünüyor. İkisi de sizin rahibe olmadığınızı birkaçgün daha öğrenmemeli, ama bundan emin olamayız. Ca-suslar dönüşünüzün haberini çoktanulaştırmış olabilirler, şayet öyleyse düşmanlarınız şimdi bile bu aileyi yok etmeyi kurguluyorolabilirler. Sorumluluklar sonraya bırakılamazlar. Acoma'nm ayakta kalması için bir umut olacaksa

kısa bir sürede pek çok şeyde uzmanlaşmalısınız. Ailenizin adı ve onuru sizin ellerinizde."Mara çocukluğundan kalan bir alışkanlıkla çenesini eğdi. "Beni yalnız bırakın," diye mırıldandı.Nacoya kürsüye yaklaştı. "Keyoke'yi dinle yavrum. Düşmanla-rımız kayıplarımızla güçlendi vesenin kendine anlayış gösterecek hiç zamanın yok. Başka bir klanın oğlunun eşi olmak için aldığıneğitim Egemen Leydi olmak için yetersiz."Mara'mn heyecanlı, yüksek sesi damarlarındaki kanın kulakla-rına toplanmasına yol açtı. "EgemenLeydi olmayı ben istemedim!" Ağlamaya tehlikeli ölçüde yaklaştığında öfkeyi çözülmeye karşıkullandı. "Bir hafta öncesine kadar ben bir Lashima rahibesi olacaktım, hayatta istediğim her şeybuydu! Mimvanabi'den in-tikam alarak Acoma'nın onurunu korumak bana düştüyse, öğüde veeğitime ihtiyacım varsa hepsi benim kutsal ağaçlığı ziyaret edip yitirilenlerin anılarına saygıgöstermeme kadar bekleyecek!"

Keyoke başım sallayan Nacoya'ya baktı. Genç Acoma Leydisi33

Page 14: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 14/244

ağlamak üzereydi ve ona karşı alttan almak gerekiyordu, ama yaşlı bakıcı bununla bile başaçıkmaya hazırdı. "Ağaçlıkta her şey senin için hazırlandı," dedi. "Ruhlarını çağırmak için babanızıntören kılıcını ve Lanokota'nın erkeklik pelerinini seçeceğini tahmin ettim." Keyoke iki nesnenin bolişlemeli bir minderin üzerinde durdukları yere doğru yürüdü.Babasının festivallerde taşıdığı kılıcı ve kardeşine erkekliğe giriş ayininde armağan edilen pelerini

görmek tükenmiş, kedere boğulmuş kızın taşıyabileceğinden fazlaydı. Akmak üzere olangözyaşlarıyla "Yalnız bırakın beni!" dedi.Acoma Leydisi'ne itaatsizlik ölümle cezalandırılma riski taşısa da üçlü duraksadı. Arkasını dönüphanımefendisinin odasından çıkan ilk kişi hadonraydı. Keyoke onu izledi, ama Nacoya gitmek içindönerken sözlerini yineledi, "Çocuğum, ağaçlıkta her şey hazır." Ardından büyük kapıyı çekipkapattı.Sonunda yalnız kalan Mara gözyaşlarının yanaklarından akmasına izin verdi. Yine de üzerindekılıçla pelerinin durduğu minderi kaldırırken hıçkırıklarını tutuyordu.Matem ayini özel bir şeydi; bekleyiş komşuna yalnızca aileden olanlar girebilirdi. Ama dahanormal koşullarda kalabalık bir hizmetçi güruhu hayatta kalan aile bireyleriyle birlikte girişinönünü kapatan çite dek yürürlerdi. Fakat

şimdi odasının arka kapısından yalnız bir gölge dışarı çıktı. Mara minderi nazikçe taşıyordu, beyazpelerini buruşmuş ve yerlerde sürüklenen etekleri kirlenmişti.Kör ve sağır bile olsa yolu hatırlardı. Ayin kapısının yanındaki ulo ağacının köklerine çakılan sontaşa giden patikayı biliyordu ayakları. Ağaçlığı çevreleyen kalın çit orayı yabancı gözlerdenkoruyordu. Ağaçlığı kutsayan bir Chochocan rahibinden ya dafundalıkla çiçeklere bakan bahçıvandan başka yalnızca Acoma kanından olanlar buraya girebilirdi.Kapının önündeki kapalı çit dışarıdakilerin içeriyi görmelerine engel olmaktaydı.Mara girip hızla ağaçlığın ortasına yürüdü. Orada hoş çiçekli meyve ağacı heykellerinin ortasındaminik bir derecik kutsal göl üğe akıyordu. Su birikintisinin dalgalı yüzeyi, üzerine sarkan dallarınarasından mavi-yeşil gökyüzünü yansıtmaktaydı. Suyun ke-narında toprağa gömülü bir kaya doğaşartlarına yıllardır göğüs germekten pürüzsüzleşmişti; Acoma'nın shatra kuşu kayanın yüzeyine birzamanlar derince kazınmıştı, ama şimdi arma güçlükle görünüyordu. Acoma'nın ruhunusomutlaştıran bu kutsal taş ailenin natamisiydi. Eğer Acoma bu topraklardan gitmeye zorlanırsagötürülecek en önemli mülk buydu ve adı taşıyan herkes onu savunurken ölmeliydi. Çünkü natamibaşka birinin eline geçerse artık klan olmazdı. Mara çite doğru baktı. Orada Acoma atalarıtarafından alınan üç natami bir bloğun altına, arma oymaları bir dalı gün yüzü görmesin diye tersçevrilip gömülmüşlerdi. Mara'nın ataları Konsey Oyunu'ndaki üç aileyi yok etmişlerdi. Şimdi kendiailesi onlara katılma tehlikesiyle baş başaydı.Taşın yanına bir çukur açılmış, oradan çıkan toprak bir kenara yığılmıştı. Mara babasının kılıcı vekardeşinin peleriniyle birlikte minderi buraya yerleştirdi. Çıplak elle toprağı çukura geri doldurmakiçin eşelerken farkında olmadan beyaz cüppesini kirletmişti.

Ardından topukları üzerine doğruldu, ani bir gülme dürtüsüne kapıldı. Tuhaf, ilgisiz bir baş dönmesi geldi üzerine ve telaşa kapıldı. Burası o işe ayrılmış yer olsa da uzun süredir bastırdığı acıve gözyaşları ortaya çıkmaya isteksiz gibi görünüyordu.Bir soluk alıp kahkahasını dizginledi. Aklına imgeler doluştu,34I .göğsünün, boğazının ve yanaklarının alev alev yandığını hissediyordu. Tuhaf duygularına karşınayin devam etmeliydi.Gölcüğün yanında küçük bir şişe, cılızca tüten bir mangal, minik bir hançer ve beyaz bir temizelbise duruyordu. Mara şişeyi alıp tıpasını çıkardı. Yüzeyi boyunca çatlayan ışığın anlık pırıltılarınıyansıtan suya ıtırlı yağı döktü. "Dinlen, baba. Dinlen, kardeşim. Kendi toprağınıza gelip

atalarımızla uyuyun." dedi usulca.

Page 15: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 15/244

Şişeyi kenara bırakıp cüppesinin ön kısmını bir çekişte yırttı. Sıcağa rağmen, esinti birdenbireortaya çıkan nemli tenine çarpınca kapıldığı ürperti küçük göğüslerini pürüzlendirdi. Antikgelenekler uyarınca bir kez daha cüppesini tutup yırttı. İkinci yırtışla sızlanır gibi, güçsüz birhaykırışla bağırdı. Gelenek atalarının önünde kayıpların gösterilmesini öngörüyordu.Bu kez sol omzundan tutup cüppesini gene yırttı, kumaş belinden aşağı sarkıyordu. Ama ardından

gelen bağırışta kayıpları yüzünden daha az acı ve daha çok öfke vardı. Sol elini kaldırıp sağ omzunu kaplayan kumaşı da yırttı. Acı karın boşluğundan yükselirken bu seferki hıçkırığı ağızdoluşuydu.Kökleri zaman içinde kaybolmuş gelenekler, sonunda biraz rahatlama sağlamıştı. Bastırdığı tümacılar kasıklarından karnına, oradan göğsüne yükselmiş ve sonunda bir çığlık olarak ağzındandökülerek ortaya çıkmıştı. Mara tepkisini, öfkesini, azabını ve kayıplarının acısını tümüyle açığavururken fundalıkta yaralı bir hayvanın sesi çınlamaktaydı.Acıyla çığlık çığlığa, gözyaşlarından neredeyse kör olmuş bir halde elini hemen hemen sönmüş mangala daldırdı. Oradaki birkaç sıcak koran yakışını hissetmeden külleri göğüslerine ve çıplakkarnına sürdü. Kalbinin külleştiğini simgeliyordu bu; aklı babasının, kardeşinin ve yüzlerce vefakarsavaşçının öldürülmesinden gelen dehşetten son bir kaçış yolu ararken hıçkırıklar bir kere daha

bedenini sarstı. Sol eliyle nataminin yanından çamur alili. Islak toprağı saçlarına sürüp yumruğuylabaşına vurdu. Aco-m.ı toprağındandı ve yitirdiklerinin ruhlarıgibi bu toprağa dönecekti.Yumruklarını kalçalarına vurup yas sözcüklerini mırıldandı, ağlarken neredeyse anlaşılmaz seslerçıkarıyordu. Dizlerinin üzerinde ileri geri sallanırken acıyla feryat etti.Sonra paha biçilemez bir aile yadigarı olan, çağlardır yalnızca İmi ayin için kullanılan minik metalhançeri eline aldı. Bıçağı kınından çıkarıp sol kolu boyunca bir kesik açtı, sıcak acı göğsün-dckihastalıklı ağrıya bir karşılıktı.Geleneğin buyurduğu gibi küçük yarayı su birikintisinin üzerine getirip damlayan kanın suyakarışmasını sağladı. Üzerinde birkaç paçavra kalana dek cüppesini yırttı gene. Kasıklarını sarankumaş dışında çıplak bir halde boğulurcasma ağlayarak çaputları fırlattı. Saçlarını yolarak kederiniacıyla temizlemeye çalışıp, eski söz-ı nkleri mırıldandı; atalarını matemine tanık olmayaçağırmaktaydı. Sonra kendini defnettiklerinin üzerindeki toprağa atıp başını aile n.Hamisininüzerine yerleştirdi.[Sununla birlikte ayin sona ermiş, Mara'nm kederi tıpkı gözyaş-l.nıyla kanını ırmağa, oradan dauzak denizlere taşıyan dereceğin gölcükten sızması gibi akıp gitmişti. Matem acıyı hafifletirkenayin unu iyileştirmişti; ama şimdi gözyaşları ve sızlanışların utanç vermediği kişisel bir andı. Mararuhunun en derin haznesinden dal-!',.ı dalga gelen üzüntüye bıraktı kendini.Bir ses araya girdi, sanki birisi üzerindeki ağaç dallarının ara-sında kıpırdanmış gibi yapraklarhışırdadı. Kederli anında yakalanan Mara karanlık bir gölge yanma indiğinde farkına bile varma-37

di neredeyse. Gözlerini açamadan önce güçlü parmaklar saçlarını kavradı. Mara'nm başı geriçekildi. Birden içine dolan korkuyla sarsıldı, boğuştu, göz ucuyla gördüğü kadarıyla arkasındasiyah pelerinli bir adam vardı. Sonra yüzüne inen bir darbe onu sersemletti. Saçları bırakılmıştı,başının üzerinden bir ip geçti. İçgüdüsel olarak yakaladı onu. Parmakları kendisini saniyeler içindeöldürecek ilmeğe dolaştı, ama adam ipi çektikçe Mara'nm avucu ortadaki düğümün nefes borusunuezmesine engel oluyordu. Yine de nefes alamadı. Yardım çağırmak için bağırmayı denemesiengellendi. Yuvarlanmaya çalıştı, ama saldırgan, ipi çekip onu denetimi altında tuttu. Kardeşindenöğrenmiş olduğu bir güreşçi tekmesi adamın ona yarı homurdanıp yarı gülmesine neden oldu.Hünerlerine karşın Mara katilin dengi değildi.İp elini ve boynunu keserek sıkılaştı. Mara soluk almak için çırpındı, ama hava gelmedi ve ciğerleriyandı. Oltadaki balık gibi çırpınırken adamın onu yukarı kaldırdığını hissetti. Yalnızca ipi

beceriksizce tutuşu boynunun kırılmasını engelliyordu. Kulakları kendi kanının akışınıngürültüsüyle doldu. Çaresizce boştaki eliyle pençeler savurdu. Parmakları kumaşlara dolaştı.

Page 16: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 16/244

Kendini geri çekti, ama adamın dengesini bozamayacak kadar zayıftı. Kıyıya vuran dalgalarmkigibi bir kükremeyle onu yerden kaldıran katilin hırıltılı soluk alıp verişini duydu. Sonundahavasızlığı aşamadı ve aıhu karanlıkların içine yuvarlandı.38DEĞERLENDİRMELER

Mara yüzünde ıslaklık hissetti.< feri dönen duyuların karmaşasında yüzünü nemli bir bezle Usulca silen Papewaio'nun, başınıusulca kollarına aldığını fark et-iı Konuşmak için ağzını açtı, ama boğazı sıkıştı. Öksürdü; incinmiş boyun kaslarının ağrısıyla güçlükle yutkunuyordu. Gözlerini kırpıştırıp düşüncelerini düzenlemeyeçalıştı; ama tek bildiği boy-ınıyl.ı gırtlağının feci acıdığı ve yukarıda gökyüzünün marnlamayacakkadar muhteşem göründüğüydü, bulutların turkuaz katmanları sonsuza dek uzanıyormuş gibiydi.Sağ elini kımıldattığında avucunun içine dolan acı tüm belleğini geri getirdi.Adeta duyulmaz bir sesle, "Katil?" diye sordu.Papewaio başını ışıklı su birikintisinin üzerine serilmiş bir şevi- doğru eğdi. "Öldü."Mara yaralarının verdiği rahatsızlığı önemsemeyerek bakmak İçin döndü. Suikastçının cesedi yandönmüştü, suda sürüklenen elinin parmakları kanla soluklaşmıştı. Kısa boylu, çöp gibi ince, m ı

cdeyse narin yapılıydı, basit bir siyah cüppeyle dizlerine kadar I'iı pantolon giymişti. Çekilip açılanbaşlığıyla peçesinin altından pürüzsüz, çocuksu bir surat ortaya çıkmıştı; sol yanağında mavi I'iıdövme vardı -eş merkezli dalgalı çizgilerin çemberlerinden39oluşturulmuş bir hamoi çiçeği. İki elinin de bileklerinden aşağısı kanla kaplıydı. Mara ürperdi, oellerin tenindeki şiddetinden hâlâ canı yanıyordu.Papewaio ayağa kalkarken ona yardım etti. Yırtık elbisesinden kopan bez parçasını fırlatıp ayininsonu için hazırlanan beyaz giysiyi uzattı. Mara yaralı ellerinin incelikle işlenmiş kumaşta bıraktığılekelere aldırmadan giyindi. Başının bir işaretiyle Papewaio'yla birlikte fundalıktan çıktılar.Mara tanıdıklığı artık rahatlatıcı gelmeyen patikayı izledi. Boğma ipinin gaddar kavrayışıdüşmanlarının Acoma topraklarının yüreğine dek sızabildiklerini anlamasını sağladı.Çocukluğunun emniyeti sonsuza dek yitip gitmişti. Ağaçlığı çevreleyen karanlık köşeler artıkkatiller için bir sığmak gibi görünüyor, ulo ağacının geniş kollarının altındaki gölgeler birürperticilik taşıyordu. Sağ elinin ezilmiş, kanlı etini ovalayarak telaşa kapılma dürtüsünü bastırdı.Üzerinde dönüp duran bir yırtıcının gölgesindeki thyza kuşu kadar dehşete düşmüş olsa da ayinkapısından dışarı çıkarken az da olsa büyük bir hanedanın Egemen Leydisi'nden beklenen tavırlarıgöstermekteydi.Nacoya ile Keyoke, malikane bahçıvanı ve iki yardımcısıyla hemen dışarıda beklemekteydi.Yalnızca "Ne?" diyen Keyoke dışında hiçbiri konuşmadı.Papewaio'nun yanıtı sert ve yalındı. "Düşündüğünüz gibi. Bir suikastçı beklemiş. Hamoi maşası."Nacoya kollarını açıp Mara'yı çocukluğundan beri yaralarını iyileştiren ellerin içine aldı, ancak o

zaman Mara birazcık güven bulabildi. İpten dönmüş olmaktan hâlâ çatlayan bir sesle "Hamoimaşası mı Keyoke?" diye sordu."Çiçek Kardeşliği'nin Kızıl Elleri, Leydim. Öldürmenin veya öl-ı lı ıı ıilmenin Turakamu tarafındankutsandığına, ölümün tanrının İşiteceği tek dua olduğuna inanan klansız kiralık katiller. Bir gö-rcvlüstlendiklerinde kurbanlarını öldüreceklerine ya da o yolda öleceklerine yemin ederler." Duraksadi;bahçıvan içgüdüsel bir »avunma hareketi yapmaktaydı: Kızıl Tanrı'dan korkulurdu. Bunu alaycı birtavırla izledi Keyoke. "Yine de güçleri ellerinde tutanlar bilirler ki Kardeşlik ancak maşaya iyi birücret ödendiğinde eşsiz ılı.illetlerini hizmete sunar." Sözlerini sürdürürken sesi neredeyse 11 n ı ıhI.uımaya dönüştü. "Ayrıca Hamoiler kimin ruhunun Turaka-ınu'ya kurban edileceği kon ısundaoldukça dikkatlidirler.""Neden tüm bunlar bana daha önce söylenmedi?"

Nacoya'nın sesinde sitem vardı. "Onlar normal Turakamu ta-I ıınışının bir parçası değiller,hanımefendim. Bunlar babaların va-li.s olmayan kızlarına anlattığı türden şeyler değiller."

Page 17: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 17/244

Karşılıklı yakınma için çok geç olsa da "Pek çok şeyin hemen tartışılması gerektiğini söylerkenneyi kastettiğinizi anlamaya başlıyorum." dedi Mara. Odasına götürüleceğini umarak yola doğrudöndü. Ama yaşlı kadın onu tuttu; nedenini sorgulayamayacak kadar sarsılmış olan Mara kavrayışaitaat etti.Papewaio öbürlerinin yanından uzaklaşıp çimenlere diz çöktü Kılıcını çekip ters çevirerek kabzayı

Mara'ya uzatırken ayin ka-i T. mın gölgesi yüzünü karartmış, ifadesini tümüyle gizlemişti. II.mimdendim, size yaşamımı kılıçla sonlandırmanız için yalva-ı iyi nüm."I ı/.tııı bir süre boyunca Mara anlamaz gözlerle baktı. "Ne isti-

 \ I ıı.SI III?""Acoma'nın kutsal ağaçlığına izinsiz girdim, Leydim." Mara, suikast teşebbüsünün gölgesindePapewaio'nun yanlışı -nı bu ana dek fark etmemişti. Böylesi bir suçun ona koşulsuz4041ölüm cezasına patlayacağını bilmesine karşın ağaçlığa onu kurtarmak için girmişti.Mara karşılık bulamaz görünürken Keyoke özenli bir şekilde Pape'nin isteğini açıklamaya çalıştı.

"Jican, Nacoya ve bana sizinle ağaçlığa gelmememizi emretmiştiniz, Leydim. Papewaio'nun adıgeçmemişti. Ayin kapısının yakınına saklandı; boğuşmanın sesini duyunca da bahçıvanı bizigetirtmeye gönderip içeri girdi."Acoma Kuvvet Komutanı yoldaşına ender bir düşkünlük örneği göstermişti; sanki güç bir savaşınardından zafer kazanmış gibi dudaklarının kenarı bir an için kıvrıldı. Daha sonra gülümsemekırıntısı silindi yüzünden. "Hepimiz size karşı bir saldırının an meselesi olduğunu biliyorduk.Katilin burayı seçmiş olması bir talihsizlik. Pape ağaçlığa girmenin bedelini biliyordu."Keyoke'nin Mara'ya söylemeye çalıştığı şey açıktı: Papewaio ağaçlığa girerek Mara'nın atalarınıküçük düşürmüş ve ölüm cezasını hak etmişti. Ama girmemek çok daha kötüsüne neden olurdu.Son Acomalı'nın ölmesiyle Papewaio'nun arkadaş olarak önemsediği herkes klansız kalır,kölelerden veya haydutlardan farksız olurlardı. Hiçbir savaşçı Papewaio'dan farklı davranmazdı;onun yaşamı Acoma onurundan ibaretti. Keyoke Mara'ya Pape'nin yaşamı pahasınahanımefendisini ve sevdiklerini kurtarmayı seçerek kılıçla bir asker ölümünü hak ettiğinianlatıyordu. Ama sadık savaşçının, kendi saflığının sonucunda ölmesi Mara için çok fazlaydı.Dalgınca "Hayır," dedi.Bunu utançsız bir ölüm arzusunun reddedilişi olarak algılayan Papewaio başını eğdi. Kılıcını elindehiç titretmeden, usulca ters çevirip Leydisinin ayakları dibindeki toprağa saplarken siyah saçlarıgözlerini örtüyordu. Apaçık bir istemezlikle bahçıvan iki yardımcısına işaret verdi. Ellerinde iplePapewaio'nun yanma koştu-kır. Birisi savaşçının ellerini arkadan bağlarken öbürü uzun bir halat kangalını büyük bir ağacındalından geçirmekteydi.

Bir an için Mara olup biteni anlayamadı, ardından sarsılarak fark etti: Papewaio en bayağı ölüme,suçlularla kölelere ayrılmış bir idam biçimine, asılmaya hazırlanıyordu. Mara başını iki yanasallayarak bağırdı. "Durun!"Herkes kaskatı kesildi. Bahçıvan yardımcıları elleri havada durup önce baş bahçıvana, sonraNacoya ile Keyoke'ye, en sonunda da hanımefendilerine baktılar. Bu görevi yerine getirmeyeapaçık gönülsüzdüler ve Leydi'nin isteklerindeki karmaşa huzursuzluklarını epeyce artırdı."Yasa böyle, çocuğum," dedi Nacoya.Hepsine birden bağırma dürtüsüne kapılan Mara gözlerini kapattı. Gerginlik, matem, suikast veşimdi de kendi sorumsuz davranışı yüzünden işlenen bir suç için Papewaio'yu idam etmekteki butelaş onu neredeyse eziyordu. Gözyaşlarına boğulmamaya dikkat ederek katı bir sesle konuştu."Hayır... karar vermedim." İfadesiz yüzlere bir bir bakıp ekledi, "Hepiniz ben karar verene dek

bekleyeceksiniz. Pape, kılıcını al."

Page 18: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 18/244

Buyruğu düpedüz geleneğe karşı gelmekti; Papewaio sessizce itaat etti. Huzursuz bir şekildekımıldanan bahçıvanlara "Suikastçının cesedini ağaçlıktan çıkarın." dedi Mara. Bir şeylere vurmakiçin şiddetli bir isteğe kapılarak sözlerini sürdürdü, "Bağlayıp yolun kenarındaki bir ağaca asm kiyakınlarda casus varsa bir uyarı olsun. Sonra natamiyi temizleyip su birikintisini boşaltın; ikisi dekirlendiler. Hepsi düzene sokulduğunda Chochocan rahiplerine haber verin, gelip fundalığı yeniden

takdis etsinler."Hepsi huzursuz gözlerle bakıyorsa da Mara arkasını döndü. İlk hareketlenen Nacoya'ydı. Dilininkeskin bir şaklamasıyla genç ha-42 43nımefendiye evin serin sessizliğine doğru eşlik etti. Bahçıvanlar, hanımefendisinin buyruklarınakoşarken Keyoke ile Papewaio sıkıntılı düşüncelerle seyrettiler.İki yardımcı bahçıvan bakışarak ipi topladılar. Öyle görünüyordu ki Acoma'nın kötü şansı baba veoğulla son bulmamıştı. O, Konsey Oyunu'nun karmaşık hilelerini öğrenirken düşmanları geridurmayacaklarından Mara'ın Acoma Leydisi olarak saltanatı gerçekten de kısa sürebilirdi. Yine deyardımcı bahçıvanlar bunun gibi hususların tannların elinde olduğunu, yaşamda alçakgönüllülerinher zaman güçlülerin alçalıp yükselen akıntılarına kapıldıklarını sessizce kabullenmiş 

görünmekteydiler. Kimse böyle bir kaderin merhametsiz ya da adaletsiz olduğunu söyleyemezdi.Yalnızca kaderdi.Acoma Leydisi odasının ıssızlığına ulaştığında Nacoya denetimi eline aldı. Hanımefendilerini rahatettirmek için bastırılmış bir çalışkanlıkla koşuşturan hizmetçileri yönetti. Mara ailesinin sembolüolan shatra kuşu işlemesini dalgın dalgın okşayarak minderlerde dinlenirken esanslı bir banyohazırladılar. Onu tanımayan biri durgunluğunun keder ve sarsıntının bir sonucu olduğunudüşünebilirdi; ama Nacoya kızın koyu gözlerinin odaklanmış şiddetini gözlemledi ve aldanmadı.Gergin, öfkeli ve kararlı Mara kendisine yapılan saldırının politik içeriğini kapsamlı bir şekildedeğerlendirmeye başlamıştı bile. Hizmetçilerinin bakımına her zamanki huysuzluğunugöstermeden, onu yıkayıp yaralarına pansuman yaparlarken sessiz kalarak katlandı. Yaralaraçılmış, derisi soyulmuş sağ eline otlardan bir sargı sarıldı. Mara babalarına da aynı hizmeti vereniki yaşlı kadın tarafından kuvvetlice ovıılurken Nacoya kaygıyla çevrelerinde dolaşıyordu.Kadınların yaşlı par-44inakları şaşırtıcı ölçüde güçlüydü; gergin kasların düğümlendiği yerler aranıp bulunuyor ve usulcaçözülüyorlardı. Daha sonra temiz giysiler giydirilen Mara kendini hâlâ yorgun hissetmekteydi; amayaşlı kadınların bakımı gergin bitkinliğini hafifletmişti.Nacoya porselen kupada dumanı tüten bir chocha getirdi. Ma-ı;ı alçak bir taş sehpanın önüneoturup sıvının yaralı gırtlağını acıtmasından biraz çekinerek acı içeceği yudumladı. Ağaçlıktakisaldırıda, kısa bir telaş ve korku patlaması duygularının ötesinde hiçbir şey hissedemeyecek kadarsarsılmıştı. Şimdi de herhangi bir tepki gösteremeyecek kadar bitap düşmüş olduğunu keşfedin-ı e

şaşırdı. Öğleden sonranın eğimli güneş ışıkları pencerelerdeki kağıt perdeleri tıpkı çocukluğundakigibi aydınlatmaktaydı. Uzak-larda needra çayırlarındaki çobanların ıslıklarını, hemen yakınındakölelerin beceriksizliklerini paylayan Jican'ın sesini duyabiliyordu. Gözlerini kapattı, uzaktakiadamlarına vereceği talimatları hazırlayan babasının her zaman kullandığı tüy kalemin hışırtısınıkalasında canlandırabiliyordu neredeyse; ama Minwanabi'nin kalleşliği böyle anıları sonsuza dekyok etmişti. Mara yavaş yavaş Nacoya'nın kımıltısız varlığının farkına vardı.İhtiyar bakıcı sehpanın öbür tarafında oturmuştu. Tavırları yavaş, ifadesi üzgündü. İlerleyen yaşlabirlikte yukarı uzanıp tokayı düzeltmek daha da güçleştiğinden örgülü saçlarını toplayan narindeniz kabuğu süsler hafifçe eğik yerleştirilmişti. Yalnızca bir hizmetçi olsa da Nacoya KonseyOyunu'nun sanatı ve inceliklerinde bilgiliydi. Lord Sezu'nun eşinin sağ kolu olarak yıllarca hizmetetmiş, ardından hanımefendisi doğumda ölünce onun kızını yetiştirmişti. Yaşlı bakıcı Mara'nın

gözünde bir anneden farksızdı. İhtiya-ıın bir açıklama beklediğinin pekala farkında olan kız, "Bazıönemli hatalar yaptım, Nacoya." dedi.

Page 19: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 19/244

4547Bakıcı kısaca başını salladı. "Evet, çocuğum. Hazırlık için zaman tanısaydın bahçıvan sen girmedenönce hemen koruyu kontrol ederdi. Suikastçıyı bulabilir ya da öldürülebilirdi, ama ortadankayboluşu fundalığı çevreleyen askerlerin başındaki Keyoke'yi alarma geçirirdi. Katil dışarı

çıkmaya ya da açlıktan ölmeye zorlanırdı. Hamoi katili bahçıvanın denetiminden kaçsa bileaskerlerin onun saklandığı yeri bulurlardı." Bakıcının elleri kucağında yum ruk haline geldi ve sesisertleşti. "Kuşkusuz düşmanın hata yapmanı bekliyordu... ki yaptın."Gözleri chocha fincanından yükselen tembel buhar kıvrımlarını izlerken Mara azarlanmayıkabullendi. "Ama katili gönderen ele benim kadar hatalı.""Doğru." Nacoya yakını göremeyen gözlerini kısarak hanımefendisinin üzerine daha iyiodaklanabilmek için kendini zorladı. "Seni ailenin kutsal komşunda öldürerek, üstelik bıçakla değilde sanki sen utanç içinde ölmesi gereken bir köle ya da Sliçluymuş-sun gibi boğup öldürerekAcoma'yı üçlü l>ıı onursuzluğa düşürmeyi seçti.""Ama bir kadın olarak—""Sen Egemen Leydisin," diye tersledi unu Nacoya Eski bir onaylamama hareketiyle yumruklarını

dizlerini vurunca parlak bilezikleri birbirlerine çarptılar. "Bu ailede egemenliği üstüne aldığınandan itibaren, çocuğum, tüm yönetim haklan ve uyrıcalık-larıyla bir adamdan farksız oldun. Babanın A.............H Lordu olarakkullandığı güçleri kullanacaksın. Bu nedenli boğma İpiyle ölmen, baban ya da kardeşin bu şekildeölmüş gibi lll m. gı llrirdi ailenize."Mara dudaklarını ısırıp başını sallayarak bil yudum daha chocha içmeye cesaret etti. "Üçlüonursuzluk?""Hamoi köpeği Acoma natamisini çalıp aile adını sonsuza dek yok etmeye niyetliydi kesinlikle.Klansız ve onursuz kalan askerlerin gri savaşçılar olup yabanda başıboş yaşayacaklardı. Tümhizmetçilerin hayatlarını köle olarak sonlandıracaktı." Nacoya sözlerini acı içinde bitirdi. "BizimMinwanabi Lordu haddini bilmezin biri."Mara chocha kupasını özenle sehpanın ortasına yerleştirdi. "Demek sence sorumlu Jingu?""Adam kendi gücüyle sarhoş olmuş. Yüce Konsey'de Kuman-dan'dan sonra o geliyor artık. KaderAlmecho'yu sarı beyaz tahtından indirirse kuşkusuz bir Minwanabi halefi onun yerini alacaktır.Sizin mahvolmanızı isteyecek, babanızın başka düşmanı bir tek Anasati Lordu var. Ama o böylerezil, kötü yapılmış bir saldın girişiminde bulunmayacak kadar zekidir. Hamoi katilini o yol-lasaydıtalimatları basit olurdu: herhangi bir yöntemle öldürülmen. Sırtından saplanacak zehirli bir ok, yada kaburgalarının arasına şipşak bir bıçak, ardından kesinlikle öldüğün haberinin çabucak onaulaştırılması."Nacoya sanki tartışma onun düşüncelerini onaylıyormuş gibi kendinden emin bir şekilde başınısalladı. "Hayır, Minwanabi Lordu Yüce Konsey'deki en güçlü adam olabilir, ama gazeni ezmek için

ağaçlan parçalayan kudunmış bir harulth gibidir." Küçük, korkak gazen hayvanının boyunubelirtmek için parmaklarını açtı. "Pozisyonu ona güçlü bir babadan miras kaldı ve güçlümüttefikleri var. Minwanabi Lordu becerikli ama zeki değil."Anasati Lordu'ysa hem becerikli hem zeki, korkulacak biri." Nacoya eliyle bir zikzak hareketiyaptı. "Bataklıktaki relli gibi sürünür: sessiz, gizli; ardından uyarıda bulunmadan saldırır. Busuikast, sanki Minwanabi Lordu katile senin öldürülmen için bir bel-46 47ge vermiş ve altına da aile d.ııııı;.............m A11)1 apaçık." Naco-ya'nın gözleri düşüncelerle kısıldı I löııl bu kadar erken bilmesi casuslarının iyi olduğunun I ......... Sı nln I Kemen Leydi olduğunu birkaç gün daha öğrenme? Rttlliyoi'i İni. 11.......i'nin bu kadar

erken gönderilmesi rahibe olmıulıfl..........lalın Kcyoke'yle tapmak

Page 20: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 20/244

tan çıkışınızdan itibaren bildirini jönlı ılyoı Kendini suçlarcası-na başını salladı. "Daha İyi düsünıtlıllydllSehpadaki chocha kupam ya\ i|ı ı soğurken Nacoya'nın öğüdünü düşündü Mara, Daha önce İliçtaşımadığı sorumluluklarınfarkına vararak bu nahoş komi.......I artık s.ıv.saklanamayacağım

kabul etti. Siyah saçlarının yanakl irina küçük kız edalarıyla sarkmasına, şatafatlı kemeriyleüzerindi ki elbisenin ona çok büyük gelmesine karşın bir yönetil I kararlılığıyla doğruldu."Minwanabi Lordu'na bir gazen gibi görünebilirim, .una simdi bu çiçek yiyiciye et yemesi için diş edinmesi gerektiğini öğretti. Keyoke ve Pa-pewaio'yu çağırt."Çevikliği yüzünden ulaklığa seçilmiş sandaletli küçük oğlanı harekete geçirdi Mara'nin buyruğu;haberi ulaştırmak için kapının yanında duran görev yerinden fırladı, Savaşçılar İliç gecikmedengeldiler; ikisi de onun çağiraı ağını düşünmüştü. Keyoke tören miğferini takmıştı, içeri girerkenrütbesini gösteren başındaki tüy kapının üst eşiğine sürttü, Çıplak baş ı yla neredeyse aynı boydakiPapewaio komutanını İzledi, Yalm/ı:a birkaç saat önce birkatili devirmesini sağlayan aynı güçle ve zarafetle yürümekteydi; tavırlarında çözüme bağlanmamış kaderinin küçücük bir kaygısı bile okunmuyordu. Onun gururlu hareketlerinden etkilenen Mara

vermesi gereken kararın onun olanaklarının ötesinde olduğunu hissetti.Savaşçılar resmi bir şekilde önünde eğilirlerken kızın sıkıntısı hiçbir şekilde belli değildi.Keyoke'nin yeşil tüyleri havada titrediler, Mara'ya dokunabilecek kadar yaklaşmışlardı. Ürpertisinibastırıp adamlara oturmalarını işaret etti. Hizmetçisi chocha ikram etti, ama yalnızca Keyoke birazaldı. Papev/aio tavırlarına sesinden daha çok güveniyormuş gibi sadece başını iki yana salladı."Hata yaptım. Böyle hataları bir daha yapmamaya çalışacağım—" Aniden susup kaşlarını çatarakLashima rahibelerinin bıraktırmaya çalıştığı asabi bir ifade takındı. "Hayır," dedi Mara. "Bundandaha iyisini yapmalıyım, çünkü tapınakta sabırsızlığımın yargımı mahvettiğini öğrendim. Keyoke,yaşamım, ya da Acoma varlığı benim anlamadığım şekillerde tehdit altındayken kullanmak içinaramızda bir el işareti olmalı. Belki böylelikle bugünkü olayın aptallığı bir daha tekrarlanmaz."Keyoke başını salladı, yaralı yüzü ifadesizdi, ama bunu uygun bulduğu tavırlarından belliydi. Biranlık düşünmeden sonra parmağını çenesi boyunca uzanan yaranın üzerinde dolaştırdı. "Leydim buhareketi kalabalık, halka açık bir yerde de tanırlar mı?"Mara neredeyse gülümsedi. Keyoke Papewaio'nun sinirli bir alışkanlığını, gerginliğinin görünen tekbelirtisini seçmişti. Keyo-ke'yse hiç gerilmezdi; tehlike ya da stres anında, üstelik savaşta bileKuvvet Komutanı'nın kontrolünü hiç kaybetmediğini düşündü Mara. Onun yanında yarasını kaşırsadikkat edeceğini, işareti anlayacağını umdu. "Çok iyi. Böyle olsun, Keyoke."Mara bakışlarını önündeki öbür savaşçıya yöneltirken gergin bir sessizlik oldu. "Benim cesurPape'm, bu durumda yanlış yap-masaydım şimdi ölmüş olurdum ve tüm topraklarımız ve sadıkuyruklarımız hanımefendisiz kalırdı." Yargı zamanının geciktirile-bilmesini dileyerek sözlerinisürdürdü. "Şayet hiç kimse komluğa giderken beni izlemesin deseydim..." Sözcükler giderek

sessizle-48 49|(n yi il ıılılu il' p.sl timin I ıiiyaığ unun harfi harfine yerine getiri-ı. .ini biliyordu; görevPapewaio'yu hanımefendisini kaderin eline teslim edip malikanede kalmaya mecbur bırakırdı."Şimdi benim en değerli sadık uyruğum klanına sadık ve onurlu bir hizmet için yaşamını fedaetmek zorunda." dedi Mara."Yasa böyle," diye görüşünü belirtti Keyoke, herhangi bir üzüntü ya da öfke izini açığa vurmadan.Mara'nın görevini yerine getirecek gücü olmasından rahatlayınca hareketsiz ifadesinin üzerindekirütbe tüyleri ele sakinle.şti.Mara içini çekti. "Sanırım başka bir yolu yok.""Hayır, çocuğum," eledi Nacoya. "Pape'nin ölüm zamanı ve biçimini belirlemelisin. Yine de ona bir

kılıçla, savaşçıya yaraşır bir şekilde ölebilmesi için kendi kılıcının üzerine düşme izni verebilirsin.En azından bunu hak ediyor, hanımefendim."

Page 21: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 21/244

Koyu gözleri parladı Mara'nın; böylesine güvenilir bir adamın kaybedilmesinden öfkelenerekdüşünceler içinde kaşlarını çattı. Bir süre için hiçbir şey konuşulmadı, ardından, birdenbire kızınsesi duyuldu, "Sanırım hayır."Keyoke konuşacakmış gibi göründü, sonra yalnızca başını salladı; bu sırada tanıdık gerginlikişaretiyle Papevvaio bir parmağıyla çenesini kaşıdı. Bu hareketle sarsılan Mara konuşmaya çabucak

devam etti. "Kararım şudur: sadık Pape, öleceğin kesindir. Ama yere ve ölüm koşullarına ne zamanistersem o zaman karar vereceğim. O zamana dek her zamanki gibi hizmetini sürdüreceksin.Başının çevresinde suçluların kara çaputunu taşı ki senin ölümüne hükmettiğimi herkes bilebilsin."Pawaio başını salladı. "Nasıl isterseniz, hanımefendim.""Şayet kader benim ölümümü seninkinden önce getirirse kendi kılıcının üzerine düşebilirsin... ya dakatilimden intikam almanınyollarını ararsın, hangisini uygun görürsen." diye ekledi. Pape'nin neyi seçeceğini elbette biliyordu.Artık, Mara zamanı ve idam şeklini seçene dek Papewaio görevinde kalacaktı.Mara alışılmadık yargısına karşı çıkılacağından ürkerek en sadık üç taraftarını süzdü. Ama görev vegörenek sorgusuz itaat gerektiriyordu, hiç kimse onun bakışlarına karşılık vermedi. Onurludavrandığını umarak "Şimdi gidin ve görevlerinizle ilgilenin rahatça." dedi.

Keyoke ile Papevvaio hemen kalktılar. Katı resmiyetle selam verip arkalarını dönerek ayrıldılar.Hareketleri ihtiyar ve yavaş olan Nacoya baş eğişini daha az zarafetle gerçekleştirdi. Doğrul-duğunda kırış kırış yüzünde bir onaylama izi vardı. "Bu iyi bir karardı, Sezu'nun kızı," diyefısıldadı. "Hem Pape'nin onurunu, hem de çok sadık bir adamı kurtardın. Utanç verici kara çaputubir onur nişanıymış gibi taşıyacaktır." Sonra küstahlık sınırını zorladığından korkan yaşlı bakıcıaceleyle gitti.Kapının yanına duran ev hizmetçisi Mara fark edene dek iki kere seslendi. "Hanımefendimin birarzusu var mı?"Öğleden sonranın gerginliği ve heyecanından bitkin düşen Acoma Leydisi bakışlarını kaldırdı.Hizmetçinin beklenti dolu yüzünden akşam olduğunu anlamıştı. Kapının perdesindeki avcılarsüslemesine karanlık ve kasvetli bir hava veren mavi gölgeler b e-lirdi. Çocukluğunun yalınlığınıözleyen Mara akşam yemeğinin resmiyetinden vazgeçmeye karar verdi. Yarın babasının yerine,masanın başına oturacağı gerçeğiyle yüzleşmek için yeterince yakın bir zamandı. "Bırakın akşamesintisi içeri girsin, sonra gidin."Hizmetçiler hızla onun buyruğuna itaat edip batıya bakan büyük dış perdeleri açtılar. Turuncugüneş alçalmış, ufkun mor kenarını öpmekteydi. Altın kırmızısı ışıklar shatra kuşu sürülerinin50 51akşamüzerlerinde toplandığı bataklıkları parlatıyordu. Tam Mara seyrederken hantal yaratıklarkanatlanıp havalandılar. Saniyeler içinde gökyüzü kızıl ve pembeyle yanıp tutuşan, yaklaşangecenin yakınlarında çivit mavisi olan bulutların çevresinde dönen zarafet ve seçkinlik siluetleriyledoldu. Hiç kimse bu olağanüstü grubun uçarkenki danslarının nedenini anlayamamıştı, ama

manzara muhteşemdi. Mara, çocukluğunda bu gösteriyi binlerce kez izlemişse de kuşlar onun içinhâlâ nefes kesiciydi. Işıklar yavaşça solarken hizmetçinin ayakuçlarına basarak uzaklaşmasınınfarkına varmadan neredeyse bir saat boyunca binlercesi uçuşup süzülmek için toplanan sürüyüseyretmeye dalmış bir halde oturdu. Güneş batarken kuşlar yere kondular. Gümüşümsüalacakaranlıkta bataklıklarda toplanıp uyurken yırtıcılardan korunmak için birbirlerine sokuldular.Hizmetçiler gecenin ılık, hoş saatinde dönüp lambalar için yağ ve sıcak bitki çayı getirdiler. Amayorgunluk sonunda Mara'ya üstün gelmişti. Onu, needralan ağıllarına süren çobanların tanıdıksesleriyle yatışıp minderlerinin ortasında uykuya dalmış bir halde buldular. Uzaklarda sabahkahvaltısı için thyza ekmeği yoğuran bir mutfak hizmetçisinin hüzünlü şarkısı çevrede Acoma'nmyeni Leydisi'nin güvenliğini sağlamak için devriye gezen Keyoke'nin nöbetçilerinin seslenişlerineyumuşak bir karşılık oluşturmaktaydı.

Tapınak disiplinine alışkın ıMara erken uyandı. Gözlerini kırpıştırıp önce çevresindekilere şaşırdı;ardından ona babasının odasında Acoma'nm Egemen Leydisi olarak uyuduğunu hatırlatan yatağın

Page 22: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 22/244

üzerine serilmiş seçkin örtüyü fark etti. Dinlenmişti, ama Minwanabi suikastından kalan yaralarınhâlâ geçmemiş olan ağalarıyla yan döndü. Kirpiklerine çarpan saçının parlak perçemlerinisabırsızca geri itti.Şafak doğuya bakan perdeleri aydınlatmaktaydı. Needralan otlatmaya götüren bir çobanın ıslığı kuş seslerinin gün doğumu korosunu böldü. Anıların rahatsız ettiği Mara ayağa kalktı.

Hizmetçileri onun hareketlerini işitmediler. Yalnızlığın huzurunda çıplak ayakla yürüyüp perdeninkayışını çözdü. Nerdeyse lıiç ses çıkarmadan perdeyi kenara çekti. Serin hava elbisesinin gevşekkıvrımlarının arasından tenini okşadı. Nemli toprakla çiy kokusunu ve akasi çiçeklerinin inceıtırlarını içine çekti. Bataklıklardan yükselen sis ağaçlarla çitleri karakalem tonlarınadönüştürmekteydi ve ileride ağır aksak ilerleyen needralan süren çobanın yalnız silueti gözeçarpıyordu.Avluda görev yapan bir asker devriyesinden dönerken, beyaz geceliği ve uyku karışığı saçlarıyladikilen kızın hanımefendisi olduğunu anladı. Ağırbaşlı bir şekilde selam verdi. Mara'ysa görevinedönen adama dalgınca başını salladı. Günün telaşı ve gürültü-süyle henüz kirlenmemiş bir sabahtaailesinin alabildiğine geniş topraklarını seyretti kız. Çok geçmeden malikanede çalışan herkesişleriyle meşgul olacaktı ve Mara yalnızca birkaç dakika süresince artık onun olan ve koruması

gerekenlerin sakin görünüşüne sahipti. Burayı idare edebilmek için öğrenmesi gereken ne kadarçok şey olduğunu anlayınca kaşları kaygıyla çatıldı. Tam şu anda mirasının kapsamının bilebilincinde değildi. Başka kentlerde toprakları olduğunu şöyle böyle biliyordu; ama nitelikleri vedeğerleri konusunda hiçbir fikri yoktu. Babası tarım ve hayvancılıktan hoşlanmadığı vetopraklarıyla insanlarının refahını bilgelikle gözettiği için Mara'yla konuşmaları her zaman onunhoşlandığı şeylerle ve hafif konularla ilgili olurdu.5 3Hizmetçi usulca odanın kapısından seslendiğinde Mara perdeyi kapattı. "Hemen giyinip kahvaltıedeceğim," diye emir verdi. "Daha sonra da şu yeni hadonra Jican'la çalışma odamda görüşeceğim."Mara saçındaki dolaşıkları silkelerken hizmetçi gardıroba gitti. Tapınakta hizmetçilerin rahatınıreddettiği için Mara istemsizce fırçaya uzandı."Sizi hoşnut etmiyor muyum?" Genç hizmetçinin hareketlerinden kaygı okunuyordu.Mara düşüncesizce hatası yüzünden kaşlarını çattı. "Senden çok memnunum." Saç fırçasını onateslim edip saçları taranırken kımıldamadan oturdu. Hizmetçi işini yaparken Mara Jican'ı görmekistemesinin mülklerini öğrenmek kadar Nacoya'dan kaçınmayla da ilgili olduğunu kabullendi. Yaşlıbakıcının sabahlan huysuz olmak gibi bir eğilimi vardı. Nacoya'nın olağan tersliğinin ötesinde gençkıza bir Egemen Leydi olarak sorumlulukları konusunda söyleyecek ciltler dolusu lafı olacaktı.Mara içini çektiğinde hizmetçi bir sorun varmış gibi hanımefendisinden işaret bekleyerekduraksadı. Manı hiçbir şey söyle-meyince kız Leydi beğenmeyecek diye tereddüt içinde taramayadevam etti. Mara, önünde sonunda Nacoya'nın azarlamalarıyla uğraşmak zorunda kalacağını bilerekJican a soracağı somları düşünüp taşındı. Nacoya'nın çocuksu bir muzipliğe verdiği cezayla karşı

karşıyaymış gibi gene içini çekti ve hizmetçi hanımefendisinin canını sıkıp sıkmadığını anlamakiçin gene durdu. Bir anlık bekleyişten sonra Leydi'nin saçlarını düzeltmeyi sürdürdü; Mara da mülkidaresi meselelerine kaptırdı kendiniGiydirilip süslenilen Mara dirseklerini İm minder yığınına da-.vıyayıp oturdu. Üzerine yoğunlaştığı son devasa parşömen yığınlarını gözden geçirirken dudağınıdişlerinin arasına sıkıştırmıştı. Bir thyza kuşu kadar gergin, ufak tefek, bronz tenli hadonra jicanomzunun üzerinden baktı. Az sonra da tereddütlü parmağını uzattı."Kârlar burada listelenmiş, Leydim. Fark ettiğiniz gibi hatırı sayılır ölçüdeler.""Bunu görüyorum, Jican." Nacoya başını kapıdan uzatınca Mara parşömeni dizlerine bıraktı."Meşgulüm Nacoya. Seni kısa zamanda görürüm, öğleyin belki."

Yaşlı bakıcı başını iki yana salladı, firketeleri her zamanki gibi eğiklerdi. "Leydim izin verirlersesöyleyeyim, saat öğleyi geçiyor."

Page 23: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 23/244

Mara şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. Babasının uzaklardaki mülkleri işletmeye dayanamamasınıanlıyordu. İş kuşkulandığından daha külfetliydi. Yine de, babasının tersine o, ekonomininentrikalarını büyüleyici bulmaktaydı. Nacoya'nın sabırsızlığına kederle gülümseyen Acoma Leydisi"Zaman duygumu yitirdim." dedi. "Ama Jican neredeyse bitirdi. Dilersen bekleyebilirsin."Nacoya başını olumsuz anlamda salladı. "Yapacak çok iş var, Leydim. Hazır olduğunuzda ulağınızı

bana gönderin. Ama çok da gecikmeyin. Bekleyen kararlar var ve yarın onları düşünmek için çokgeç."Bakıcı ayrıldı. Mara onun dışarıdaki koridorda nöbet tutan Ke-yoke'ye bir şeyler fısıldamak içindurduğunu işitti. Ardından Ji-can'a ve ticaret dersine dönerek başka bir parşömene uzandı. Bu kezbilançoyu hadonranın yönlendirmesine gerek duymadan değerlendirdi. "Savaşçımız az olabilir,Jican, ama varlıkta güçlüyüz, üstelik belki zenginiz bile."55"Bu anlaşılmaz değil, hanımefendim. Sotamu babanıza hizmet verdiği yıllara dair açık kayıtlarbıraktı. Ben de yalnızca onun izinden gidiyorum. Thyza ekinlikleri üç yıldır verimli oldu,eyaletlerdeki düzlükleri vuran hwaet afeti tüm tahılların fiyatlarına tavan yaptırdı -thyza, ryge,maza, hattâ milat. Hvvaet kıtlığında yalnızca tembel bir işletmeci thyzasmı götürüp Sulan-Qu'da

satar. Düzlükler Kenti'ndeki bir buğday nakliyecileri konsorsiyumundan bir temsilciyle başaçıkmak yalnızca biraz uğraşmayı gerektiriyor." Ufak tefek adam huzursuzca içini çekti. "Leydim,yüce sınıfınıza saygısızlık etmek istemedim, ama ticaretin ayrıntılarından hoşlanmayan pek çokgüçlü lord tanıdım. Ama yine de hadonralarına ve temsilcilerine bağımsız davranma yetkisivermiyorlar. Bu nedenle büyük ailelerleticaret yapıp elimizden geldiğince kentin tüccarlarından kaçındık. Bu da bize sürekli iyi kârgetirdi."Lfadonra duraksadı, elleri utangaç bir biçimde önünde açılmıştı. Sonra, Mara'nın sözekarışmamasından cesaret bularak konuşmaya devam etti. "Ayrıca şu hayvancılar... onlar bir gizem.Gene saygısızlık etmek istemediğimi söyleyeyim, ama kuzeyin lordları özellikle damızlık boğaseçimi konusunda ileriyi göremiyorlar." Daha da rahatlayan küçük adam şaşkınlıkla omuz silkti."Kötü huylu ve idare etmesi zor, ama oldukça kaslı ve öfke içinde ayaklarıyla yeri eşeleyen birboğa ya da büyük bir... " Utançla gözlerini indirdi. "Ah, erkeklik organı olan, iyi et hayvanıdölleyecek şişko bir taneden, ya da sağlam yük hayvanı üretecek uysal bir boğadan daha iyi satar.Dikkatli insanların kısırlaştıracağı ya da keseceği böyle hayvanlar en çok geliri getiriyor, bu sıradaen iyiler buradayken insanlar sürümüzün kalitesini merak ediyorlar. 'Nasıl oluyor da bu kadar zayıfhayvanları varken Acoma'nın eti böylesine lezzetli oluyor?' diye soruyorlar. Bu kafa yapısınıanlamıyorum."Mara hafifçe gülümsedi, tapınaktan ayrıldığından beri ilk rahatlama ifadesiydi bu. "O soylu lordlarkendi erkekliklerini yansıtacak hayvanlar arıyorlar. Benim böyle bir gereksinimim yok. Ayrıcadamızlık hayvanlarımdan herhangi biri sanılmak gibi bir arzu da taşımıyorum, özelliklerinin

benimkilere ne kadar uyduğuna bakmaksızın sığır seçmeyi sürdürebilirsin." Jican'ın kızın şakayaptığını anlamasından önce bir an için gözleri fal taşı gibi açıldı. Onunla birlikte usulca güldü.Mara, "İyi yapmışsın." diye ekledi.Adam üzerinden büyük bir yük kalkmış gibi gülümseyerek teşekkür etti. Yeni görevininsommluluk alanından keyif aldığı belliydi ve yeni hanımefendinin onun yerine başkasınıatamasından korkuyordu. Hadonralığa devam edeceğini ve Leydi Mara'nm onun değerini bildiğiniöğrenince iki kere hoşnut oldu.Yeni yeni su yüzüne çıkıyor olsalar da yönetim içgüdüleri Ma-ra'ya babasından geçmişti veyanında ehil, üstelik belki de yetenekli bir işletmeci bulunduğunu biliyordu. "Ticarettekihamaratlığın Acoma'ya askerlerimizin cesareti kadar onur getirir," diye bitirdi sözlerini. "Şimdigidip işlerinle ilgilenebilirsin."

Diz çökmüş duran hadonra alnı yere değene kadar eğildi, onun pozisyonundaki biri için aşırı birhürmet gösterisiydi. "Hanımefendilerinin övgüleriyle başım göğe erdi."

Page 24: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 24/244

Jican kalkıp ayrılırken bir hizmetçi yerdeki parşömenleri toplamak için yaklaştı. Daha hadonrakapıdan çıkarken Nacoya içeri daldı. Ardında ellerinde serin içecek tepsileriyle hizmetçiler vardı;Mara içini çekerek gereğinden çok hizmetçilerinin askerlere dönüştürülebilmesini diledi.Nacoya selam, verip Mara'ya ona izin verme şansı tanımadan oturdu. Servis kaplarının yumuşaktıngırtılarından ve hizmetçiler tepsileri yerleştirdikten sonra konuştu, "Leydim bütün gün çalışıp

56 57hiçbir şey yemese de olur diye mi düşünüyorlar?" Yaşlı, siyah gözleri eleştiriciydi. "Tapmağagittiğinden beri kilo kaybettin. Bazı adamlar seni sıska bulabilir."Kafası hâlâ Jican ile konuşmasında olan Mara duymamış gibi yanıt verdi. "Mallarımı vetopraklarımı öğrenmeye giriştim. Jican'ı seçerken özenli davranmışsın, Nacoya. Solamu'yu sevgiyleanıyo-mm, ama bu adam bir ticaret dehası gibi görünüyor." Nacoya'nın tavırları yumuşadı. "Çokdüşündüm, hanımefendim, ama o zamanlar kararlı davranmak gerekiyordu." "İyi yapmışsın." Marayemek tepsisine bakıp açlık hissini uyandıran taze thyza ekmeğinin kokusunu burnuna çekti. Bir di-lim almak için uzanırken kaşlarını çatıp ekledi, "Ayrıca ben sıska değilim. Tapmaktakiyemeklerimiz sandığın kadar yalın değildi." Bir ısırık alıp düşünceli düşünceli çiğnedi. Boyuneğmez bakıcıya döndü. "Şimdi ne yapmamız gerekiyor?"

Nacoya dudaklarını büzdü, zor bir konu olacağını sandığı şeyi ileri süreceğinin kesin bir kanıtıydıbu, " Kl a nı nı güçlendirmek için çabuk davranmalıyız, Leydim. Yakın akraban olmadığındandüşmanların için iştah açısı bir hedefsin. Üstelik Acoma'ya çekişmek gibi birincil bir amaçtaşımayanlar bile mülklerinize kıskançlık ve tutkuyla bakabilirler. Topraklar ve sürüler küçük birlordu babana karşı harekete geçmek için tahrik etmeyebilirdi, ama eği - . timsiz bir kıza karşı? 'Herperdenin arkasında bir el var,'" diye alıntı yaptı."'Ve her elde bir bıçak,'" diye tamamladı Mara. Ekmeğini kenara koydu. "Anlıyomm, Nacoya."Asker toplamamız gerektiğini düşündüm."Nacoya başını öyle hızlı iki yana salladı ki (3zensiz.ee toplanmış saçı dağılacak gibi oldu. "Böylebir düşünceyi gerçekleştirme-ye kalkışmak için güç ve tehlikeli bir zaman.""Neden?" Mara can sıkıntısından yemeği unuttu. "Az önce Ji-can'la varlıkları gözden geçirdim.Acoma iki bin beş yüzden çok askeri karşılamaya yetecek kadar zengin. Eğitim ücretlerinikarşılayacak paramız bile var."Ama Nacoya yeni efendinin eski efendiye her aceminin eğitim bedelini ödemesi gerektiği gerçeğinikastetmiyordu. Usulca hatırlattı, "Pek çoğu öldüler, Mara-anni. Kalan aile bağları kayda değmezölçüde az." Tsurani geleneği uyarınca yalnızca o anda hizmet veren bir askerin akrabaları bir klanıngarnizonuna katılabiliyorlardı. En büyük oğullar babalarının bağlılıklarını üstlenmek eğilimindeolduklarından böyle acemiler ikinci ve üçüncü oğullardan daha azdı. Bunları kafasında taşıyanNacoya sözlerini sürdürdü, "Barbar dünyasına seferde babanın öncelik verdiği ağır askeri eğitimeuygun olanların pek çoğu zaten çağrılmıştı. Senin şimdi bulacaklarının hepsi genç ve tecrübesiz

olur. Minwanabi Lordu, bunlar bize faydalı olmadan çok daha önce harekete geçer.""Bunu biraz düşünmüştüm." Mara önündeki yazı masasının altına uzanıp lüks ağaçtan yapılma,ince işçilikli bir kutu çıkardı. "Bu sabah Taşımacılar Loncası'na haber yolladım. Gelen elçiye bunukapalı olarak ve mesajsız bir şekilde Minwanabi Lordu'nun eline vermesi söylenecek." Artıkacımasızlaşan Mara kutuyu Na-coya'ya uzattı.Nacoya güzel işçilikli kilidi açıp kutunun içindekine bakarken bir kaşını kaldırdı. Mara'nın elininkanıyla koyulaşmış tek bi r kırmızı ip bir shatra tüyünün yanına yerleştirilmişti. Kutuyu içinde enzehirli yılan türü olan bir kızıl dhast varmış gibi kapatan Nacoya, "Minwanabi Klanı'na açıkça kandavası mı ilan ediyorsun?" dedi.58 59"Yalnızca yüzyıllar önce başlamış olan bir kan davasını kabul ediyorum!" diye karşılık verdi,

babasıyla kardeşinin öldürülüşü ılımlı davranmasını engelleyecek kadar yakındı. "Jingu'ya yeni birAcoma neslinin ona karşı durmaya hazır olduğunu söylüyorum sadece." Heyecanından birdenbire

Page 25: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 25/244

utanarak gözlerini yemek tepsisine çevirdi. "Kalbimin annesi, Konsey Oyunu'nda tecrübesizolabilirim, ama babamın planladıklarını Lano'yla tartışıp ona her hareketi ve bunların nedeniniöğretişini hatırlıyorum. Kızı da dinlemekteydi. "Nacoya kutuyu kenara koyup başını salladı. Mara bakışlarını kaldırdı, sıcaktan hafifçe terlemişti,ama sakindi. "Düşmanımız Minwanabi bunun göründüğünden daha kurnazca olduğunu düşünecek.

Tasarladığımızı düşündüğü hareketlerimizi savuşturmaya çalışırken bize plan yapma şansı verecek.Şimdi elimden tek gelen bize zaman kazandırmayı ummak."Nacoya sessizdi, sonra "Kalbimin kızı, cesaretin hayranlık uyandırıcı, lakin bu tavır sana bir gün,bir hafta, belki de daha fazlasını kazandırır; ama sonunda Minvvanabi Lordu Acoma'yı tümüyleyok etmeye kalkışacaktır." deyip öne doğru eğilerek ısrar etti. "Müttefik bulmalısın, bu yüzden sanaaçık tek bir yol kalıyor geri. Evlenmek zorundasın. Derhal."Mara o kadar ani ayağa fırladı ki dizi yazı masasının bacağına çarptı. "Hayır!" Fırlayan birparşömen çorba kabında yüzerken gergin bir sessizlik oldu.Nacoya hanımefendisinin öfkesini kabaca görmezden geldi. "Başka seçeneğin yok, çocuğum.Egemen Leydi olarak İmparator-luk'taki belli ailelerin küçük çocukları arasından bir eş aramayabaşlamalısın. Shinzawai, Tukareg ya da Chochapan'clan bir delikanlıyla yapılan evlilik bir müttefik

ve bizi koruyabilecek bir aile kazandırır." Bir süre sustu, sonra sözlerine devam etti, "Herhangibirinin koruyabildiği sürece. Yine de zaman dengeleri tersine çevirebilir."Mara'mn yanakları kızardı ve gözleri kocaman açıldı. "Söz. ettiğin oğlanlardan hiçbirini görmedim.Bir yabancıyla evlenmem!"Nacoya diretti. "Şimdi öfkeyle konuşuyorsun ve yüreğin aklını çeliyor. Tapınağa girmemiş olsaydın kocan, babanız ya da onun arkasından gelen kardeşiniz tarafından, kabul edilebilirbulunanlar arasından seçilecekti. Acoma Leydisi olarak klanın için bu kadarını yapmak zorundasın.Seni bırakayım da bunu düşün."Bakıcı yaşlı parmaklarıyla Minwanabi Lordu'na gönderilmek üzere Taşımacılar Loncası'naverilecek kutuyu kavradı. Sertçe selam verdi ve ayrıldı.Mara görmeyen gözleri yavaşça çorba kasesinin derinliklerine batan ıslak parşömene odaklanmış bir durumda sesiz bir öfkeyle oturdu. Evlilik düşüncesi kederinde bir şekilde yer etmiş adsızkorkularını açığa çıkarmıştı. Havasıcaktıysa da ürperdi, parmaklarını şıklatarak yemek tepsisini götürmeleri için hizmetçileri çağırdı.Dinlenecek ve yaşlı bakıcısının talimatlarını düşünüp taşınacaktı.Keyoke'in tavsiyesi üzerine Mara öğleden sonra boyunca malikanede kaldı. Her ne kadartahtırevanla Acoma topraklarını gözden geçirmeye devam etmeyi tercih ederdiyse de savaşçılarınınsayısı çok azdı; açık alanda onun güvenliğini sağlamak için rutin devriyelere çok az nöbetçikalmasına neden olacak bir maiyet ge rekirdi. Tembellik edemeyecek kadar sağduyulu olan kız,ailesinin uzaklardaki varlıklarını daha da yakından tanımak için belgeleri inceledi. Hafif bir öğleyemeği istedi. Gölgeler uzadı ve öğleden sonranın sıcağı durulmaya başladı.

61Okumaları sırasında Acoma Leydisi, Tsıırani yaşamıyla ilgili karmaşık ama önemli bir gerçeğinayırdma varmıştı, babası sıklıkla sözünü etmişse de değerini şimdi anlıyordu: onur ve gelenekbüyük bir evin yalnızca iki duvarıdır, öbür iki duvarı zenginlik ve güç oluşturur. Dördü arasındançatının çökmesini engelleyen ikinci çifttir. Mara parşömenin kenarını sıkıca tuttu. KonseyOyunu'na girebilmek için gereken gücü toplayana dek onun ölümünü arzulayan düşmanlarını uzaktııtabilirse, ardından... Düşüncesini bitirmeden bıraktı. Minwanabi ve Anasati lordlarını uzaktutmak halihazırda bir sorundu. Ailesinin hayatta kalmasını sağlayana dek intikam işe yaramaz birdüştü.Derin düşüncelere dalan Mara, Nacoya'mn kapıdan usulca seslenişini duymadı. "Hanımefendi?"diye yineledi bakıcı.

Mara başını kaldırınca irkildi, yaşlı bakıcıya içeri girmesini işaret etti. İhtiyar kadın selam veripönüne otururken meşgul bir kafayla ilgisiz seyretti.

Page 26: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 26/244

"Leydim, bugünkü konuşmamızı düşündüm ve sana öğüt verirken bana müsamaha göstermeni ricaediyorum," Mara'nm gözleri kısıldı. Eski evlilik tartışmasını sürdürmeyi hiç de istemiyordu, amasaldırının hâlâ geçmeyen yaralarının acısı ona nasihate duyduğu gereksinimi anımsattı.Parşömenlerini kenara bırakıp Nacoya'ya devam edebileceğini belirtti. "Acoma'nın Egemen Leydisiolarak durumun evlilikle değişmeyecek. Eşin senin yardımcın olabilir, ama izin verdiklerin dışında

malikane meselelerine karışamaz. O—"

Mara elini salladı. "Bunlar bildiğim şeyler." Yaşlı bakıcı hanımefendisinin önündeki hasırdaoturuşunu rahatlattı. "Affedersin, Leydim. Daha önce konuşurken bir Lashima bakiresi içintapmağın dışındaki dünyanın konularının akıldançıkmış olacağını unutmuştum. Kızlarla erkekler arasındaki şeyler, soylu ailelerin oğullarıylabuluşmalar, öpüşme ve dokunma oyunları -bir yıldan uzun süredir bu şeyler sana uzaktı. Erkeklerindüşüncesi..." Mara'nm sessizliğinin büyüyen gerginliğiyle cesareti kırılan Nacoya bocaladı, amakendini zorlayıp sözlerini bitirdi. "İhtiyar bir kadının zevzekliklerini bağışla. Sen bir bakireydin -vehâlâ öylesin."Bu cümle Mara'nın kızarmasına neden oldu. Tapınaktayken tensel konuları kafasından

uzaklaştırması öğretilmişti. Nacoya'mn kızın bu sorunla başa çıkamayacağından korkması yersizdi,çünkü Mara'nm içindeki unutma mücadelesi zorlu olmuştu. Sık sık kendini çocukluğunda tanıdığıoğlanların hayalini kurarken yakalardı.Mara yaralı avucunu kaplayan sargıyı sinirli bir şekilde kaşıdı. "Kalbimin annesi, ben hâlâ birbakireyim. Ama bir erkekle bir kadın arasında ne olduğunu biliyorum." Birdenbire sanki övünürgibi, sol elinin baş ve işaretparmağıyla bir çember yapıp sağ elinin işaretparmağını iterek buçemberin içine soktu. Çobanlar, çiftçiler ve askerler bu hareketi evlilik dışı ilişkiyi anlatmak içinkullanırlardı. Müstehcen değilse de -cinsellik Tsıırani yaşamında çekincesiz bir eylemdi- buhareketi büyük bir hanedanın leydisi için bayağı ve kötüydü.Böyle bir kışkırtmaya kapılmayacak kadar zeki olan Nacoya, "Hanımefendim, kardeşinle askerlerve çobanlar arasında oynadığınızı biliyorum. İneklerin üzerine çıkan boğaları gördüğünüzübiliyorum. Ve fazlasını." dedi. Tsurani yaşantısının yakınlığıyla büyüyen Mara ve kardeşi tutkuyakulak misafiri oldukları gibi zaman zaman köleler ya da hizmetçiler arasında yakınlaşmalara datesadüf etmişlerdi.T ..,va, ben daha küçükken de böyle kadınları vardı. Hatıralara sabırsızca soluğunu bıraktı, ağırakasi kokusundan lıyorufli"............oerdelerin ardındaki bahçeyi düzenlediklerini anladı.köleleri!1 F«üyordu. "Lord Sezu, her zaman kendisi için yapmadı gibi göı1 bunu, Jw2-anni. Bazen kadınlar, erkeklerle kadınların ilişkisiniturnaz kızlarla babalarının komplolarına kurban gitme-

öğrensıft64bunaltıcı havanın Nacoya'nın üzerinde hiç etkisi yokmuş sin diye Lanokota için de gelirlerdi."Kardeşini öyle kadınlarla düşünmek beklenmedik bir şekilde Mara'yı kızdırdı; yine de kölelerinyakında olması sakin kalması -nı sağladı. "Peki, ne önerdiğini gene sorayım?""Saz Hayatı'ndan bir adam çağırtacağım, zevk—""Hayır!" diye sözünü kesti Mara. "Bunu bir daha duymayayım!"Nacoya hanımefendisini duymazdan geldi. "—usullerinde becerikli birisi. O sana—""Hayır dedim, Nacoya!""—tüm bilmen gerekenleri öğretebilir, böylece karanlıkta fısıldanan sözler ve yumuşak dokunuşlarseni ayarlamaz." Mara düpedüz öfkelenmenin sınırında duruyordu. "Sana daha fazla konuşmamanı

buyuruyorum!"

Page 27: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 27/244

Nacoya sıradaki sözcüklerini yuttu. İki kadın uzun bir süre göz göze bakışıp sessizliktekımıldamadılar bile. Sonunda yaşlı bakıcı bir kölenin yalvarma hareketiyle, oturduğu hasırda alnıyere dokunana dek başını eğdi. "Mahcup oldum. Hanımefendimi kızdırdım.""Git. Beni yalnız bırak!"İhtiyar kadın kalktı, ayrılırken giysilerinin hışırtısı ve yaşlı katı sırtı onu onaylamadığını

yansıtmaktaydı. Mara onun gereksinimlerini sormaya gelen köleyi gönderdi. Gerçekte acımasız veölümcül bir tasarılar ağından oluşan süslü püslü, harikulade kaligrafiyle yazılmış parşömenler dörtbir yanda, yalnız kalan Mara, Nacoya'nın teklifiyle orcaya çıkan karmaşadan yakasını sıyırmayaçalıştı. İçinde büyüyüp onu yutmaya çalışan korkuya bir türlü ad koyamıyordu.Kendini tutarak sessizce hıçkırdı. Gözyaşları elindeki sargıyı65Konu çok önemsizmiş gibi omuz silkti."Çocuğum, kadınla erkek arasında geçenleri burada biliyorsun." Işaretparmağını kafasına götürdü.Ardından yüreğini işaret etti. "Ama burada bilmiyorsun." Sonra kasıklarını gösterdi, "Ya da burada.Yaşlı olabilirim, ama hatırlıyorum."Mara-anni, Egemen Leydi aynı zamanda bir savaşçıdır. Bedenini eğitmelisin. Acı fethedilmek."

Bakıcı anılarına daldı. "Bazen aşk bütün kılıç yaralarından daha fazla acıtır." Bir kez daha Mara'yaodaklanırken perdelerden gelen cılız güneş ışığı yüzhatlarının katılığını belirginleştirdi. "Kendi bedenini öğrenip tüm ihtiyaçlarına hakim olmadığınsürece savunmasızsındır. Senin gücün ya da zayıflığın Acomalı olan herkesinkidir. Dokunuşukasıklannı ateşe veren yakışıklı bir adamın kulağına tatlı tatlı fısıldayışı seni Hamoi maşası kadarkolayca yok edebilir."Mara kıpkırmızı kesildi, gözlerinden alevler saçılıyordu. "Ne öneriyorsun?""Egemen Leydi kuşkulardan uzak olmalı," dedi Nacoya. "Annen öldükten sonra Lord Sezu teninarzularının onun aptalca davranmasına neden olmaması için önlemler aldı. Yanlış bir ailenin kızıiçin duyacağı arzu savaşı kaybetrhişçesine bir kesinlikle Aco-ma'yı yok ederdi."Sen tapınaktayken Saz Hayatı'ndan kadınlar getirdi bu eve—""Nacoya, ben daha küçükken de böyle kadınları vardı. Hatırlıyorum." Mara sabırsızca soluğunubıraktı, ağır aka.si kokusundan kölelerin perdelerin ardındaki bahçeyi düzenlediklerini anladı.Ama bunaltıcı havanın Nacoya'nın üzerinde hiç etkisi yokmuş gibi görünüyordu. "Lord Sezu, heizaman kendisi için yapmadı bunu, Mara-anni. Bazen kadınlar, erkeklerle kadınların ilişkisiniöğrensin, kurnaz kızlarla babalarının komplolarına kurban gitmesin diye Lanokota için degelirlerdi."Kardeşini öyle kadınlarla düşünmek beklenmedik bir şekilde Mara'yı kızdırdı; yine de kölelerinyakında olması sakin kalmasını sağladı. "Peki, ne önerdiğini gene sorayım?""Saz Hayatı'ndan bir adam çağırtacağım, zevk—""Hayır!" diye sözünü kesti Mara. "Bunu bir daha duymayayım!"

Nacoya hanımefendisini duymazdan geldi. "—usullerinde becerikli birisi. O sana—""Hayır dedim, Nacoya!""—tüm bilmen gerekenleri öğretebilir, böylece karanlıkta fısıldanan sözler ve yumuşak dokunuşlarseni ayarlamaz." Mara düpedüz öfkelenmenin sınırında duruyordu. "Sana daha fazla konuşmamanıbuyuruyorum!"Nacoya sıradaki sözcüklerini yuttu. İki kadın uzun bir süre göz göze bakışıp sessizliktekımıldamadılar bile. Sonunda yaşlı bakıcı bir kölenin yalvarma hareketiyle, oturduğu hasırda alnıyere dokunana dek başını eğdi. "Mahcup oldum. Hanımefendimi kızdırdım.""Git. Beni yalnız bırak!"İhtiyar kadın kalktı, ayrılırken giysilerinin hışırtısı ve yaşlı katı sırtı onu onaylamadığınıyansıtmaktaydı. Mara onun gereksinimlerini sormaya gelen köleyi gönderdi. Gerçekte acımasız ve

ölümcül bir tasarılar ağından oluşan süslü püslü, harikulade kaligrafiyle yazılmış parşömenler dört

Page 28: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 28/244

bir yanda, yalnız kalan Mara, Nacoya'nın teklifiyle ortaya çıkan karmaşadan yakasını sıyırmayaçalıştı. İçinde büyüyüp onu yutmaya çalışan korkuya bir türlü ad koyamıyordu.Kendini tutarak sessizce hıçkırdı. Gözyaşları elindeki sargıyı6 ı 65geçip yarasını acıtırken kardeşinin avuntusundan yoksun, kendini komplo, tehdit ve düşmanların

görünmez varlığı arasında bulan Acoma Leydisi boynunu büktü.Bir zil belli belirsiz çalındı. Mara köleleri akşam yemeği için odalarına toplanmaya çağıran işaretitanıdı. İnce perdelerin arkasında hanımefendileri parşömenleri itip uzaklaştırırken akasibahçeleriyle ilgilenen işçiler aletlerini kenara bırakıp ayağa kalktılar. Ağlamaktan şişen gözleriniovuşturup usulca hizmetçilere seslenerek içeri temiz hava girmesi için pencereleri açmalarınısöyledi.Kendini bitkin ve anlamsız hissederek ayağa kalktı; ama keskin çizgiler yüzüne geri yerleşmişlerdi.Düşünceler içinde dudaklarını ısıran kız perdenin cilalı çerçevesine yaslandı. Evlilik dışında birçözümün olması gerekirdi. Gökyüzünün batısında altın rengi kocaman güneş alçalırken iyicedüşünüp taşındı, ama bir yanıt bulamadı. Uzak tarlaların üzerine sıcak bir pus çökmüştü ve göğünturkuaz çanağı kuşlardan yoksundu. İşçilerin budadığı akasi yaprakları beyaz taş yolda solarken

malikanenin çevresindeki uykulu sessizlikte mis gibi kokular saçıyorlardı. Kederden ve kaygıdantakati kesilen Mara esnedi.Birdenbire bağrışmalar duydu. Dikkat kesilip doğruldu. Koşuşturan gölgeler nöbetçilerinbarakalarına doğru gidiyordu hızla. Böyle bir karmaşanın kötü haberlerin işareti olduğunu bilenMara tam da bir hizmetçi kız çalışmaodasına girerken arkasını döndü.Hizmetçinin arkasından tozlu, terli ve belli ki savaş zırhlarıyla uzun süre koşmaktan soluğu kesilenbir savaşçı gelmekteydi. Saygıyla başını eğdi. "İzninizle, hanımefendim."Mara midesinde soğuk bir yumru hissetti. Şimdiden başladı, diye düşündü kendi kendine. Yine de"Söyle." derken gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünde kendine hakimiyet vardı.Asker yumruğunu kalbinin üzerine vurarak selam verdi. "Hanımefendim, Kuvvet Komutanı habergönderdi: haydutlar sürüye saldırmışlar.""Tahtırevanı getirtin. Çabuk!""Emredersiniz, hanımefendim." Askeri getiren hizmetçi koşarak koridorda kayboldu. Savaşçıyadönen Mara, "Muhafızları topla." dedi.Adam onu selamlayıp ayrıldı. Mara Tsurani soylu hanımlarının evlerinin mahremiyetinde giymeyitercih ettikleri hafif, kısa elbiseyi çıkardı. Giysiyi hizmetçilerinden birinin eline fırlatırken birbaşkası, kesimleri daha alçakgönüllü ve uzun bir gezi elbisesiyle gelmekteydi. Boynundaki henüziyileşmemiş yaraları gizlemek için bir de eşarp alan Mara dışarı çıktı.Üzerlerinde yalnızca peştamalları bulunan, sıcaktan terlemiş tahtırevan taşıyıcıları sessizcebeklemekteydi. Yanlarında alelacele miğferlerini bağlayıp kemerlerindeki silahları düzelten dört

savaşçı bulunmaktaydı. Mara'yı bilgilendirmek için gönderilen asker hürmetle elini uzatıphanımefendisinin minderli koltuğa oturmasına yardımcı oldu. Ardından taşıyıcılarla askerlere işaretverdi. Taşıyıcılar acele etme zorunluluğuna boyun eğip uzak çayırlara doğru koşturunca tahtırevansarsılıp ileri doğru atıldı.Topraklarının sınırları içindeki kilometrelerce yolculuk Ma-ra'nm beklediğinden daha çabuk bitti.Bu cesaret kırıcı bir işaretti, nöbetçiler yeterli sayıda olsaydı haydutlar iç topraklara baskınyapmaya asla cüret edemezlerdi. Öfkenin sertleştirdiği bir tavırla tül perdeleri kenara çekti kız."Neler oldu burada?"Keyoke, hainlerin sayısını ve gücünü gösterebilecek izler bulmak için yeri inceleyen iki askerdenuzaklaştı. Mara'nın gözyaşı66

67

Page 29: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 29/244

ile ıslanmış yüzünü fark ettiyse bile kendi kösele gibi suratında hiçbir değişiklik olmadı. Cilalı zırhıüzerindeydi, peştamallı kölelerin onarmaya çalıştıkları bir dizi kırık çiti gösterirken kemerine astığıtüylü miğferi sallandı. "Haydutlar, Leydim. On ya da bir düzine. Bir köle çocuğu öldürüp çitikırmışlar ve bir miktar needra götürmüşler.""Ne kadar?" Mara'nm bir baş işaretiyle Kuvvet Komutanı tahtırevandan inmesine yardımcı oldu.

Tapmak inzivasının ve aylarca yankılanan taş zeminlerin ardından sandaletlerinin altındaki çimentuhafına gitmişti; ayrıca verimli topraklarla sıra sıra çitleri sarmış olan khala asmalarının kokularıbeklenmedikti. Mara bir an için dağılan dikkatini toplayıp Jican'm gelişini, ev işleri ters gittiğindebabasının yaptığı gibi kaşlarını çatarak karşıladı.Hadonra eski Acoma Lordu ile pek az karşılaşmışsa da söz konusu yüz ifadesi efsaneviydi.Parmakları hesap tahtasını gergin bir şekilde kavramıştı, ter içinde eğildi. "Leydim, en fazla üç yada dört sığır yitirdiniz. Dağılan hayvanlar toplandığında kesin sayıyı bildirebilirim."Hayvanları güvenli bir ağıla sürerken ıslık çalan çobanların uzun sopalarıyla deri kırbaçları havadaçınlıyordu, Mara ürkmüş sığırların haykırışları arasında sesini yükseltti. "Hayvanlar dağıldı mı?"Jican'ın çekingenliği karşısında, sesi çiğnenmiş needra çayırlarından daha çok. barbartopraklarındaki savaş alanlarına yakışan Keyoke yanıt verdi. "Bu otlaktaki hayvanlar damızlıktı.

Kan kokusu onları çil yavrusu gibi dağıttı, çobanlar bu yüzden tetikteler." Durakladı, bakışlarıuzaktaki bir dizi ağacı tarıyordu.Tavırlarmdaki gerginlik Mara'nın dikkatinden kaçmadı. "Canını sıkan nedir, Keyoke? Birkaç kayıpsığır ve öldürülen bir köle değildir herhalde?""Hayır, Leydim." Gözlerini ormandan ayırmayan yaşlı asker başını iki yana salladı. "Malyitirilmesinden dolayı üzgünüm, ama hayır, sığırlar ve çocuk sorunun küçük bir parçası."Denetleyicilerden biri bağırınca sustu, köle ekibiyeni bir direk dikerken Kuvvet Komutanı asıl sorunu anlattı. Hamoi köpeği yaşamınıza kastetmeyidenediğinden beri gözümüzü dört açıyorduk, hanımefendim. Bunlar adi hırsızlar değiller. Gündüzvakti saldırıp kaçtılar, bu da iyi bir plan yaptıklarını ve devriyelerimizi tam olarak bildiklerinigösteriyor."Mara buz gibi keskin bir korku hissetti. Dikkatlice sakinliğini koruyarak, "Casuslar mı?" diyesordu. Anasati Lordu, Acoma güçlerini tartmak isterse "haydutlar" tarafından gerçekleştirilen birbaskın düzenleyemeyecek biri sayılmazdı.Keyoke kılıcım kavradı. "Bence casuslar değil, hanımefendim." Bunu her zamanki neredeyseesrarengiz sezgisiyle açıklıyordu. "Minwanabi bu kadar zeki olamaz ve Anasati'nin böyle seri birsaldırı örgütleyebilecek kadar uzak birlikleri yok. Hayır, öyle görünüyor ki bu askerlerin işi,efendisiz kalanların elbette.""Gri savaşçılar yani?" Genelde dağlarda toplanan vahşi, klan-sız adamları düşünürken Mara'nmçatılmış kaşları daha da keskinleşti. Acoma'nın ciddi bir şekilde asker açığı varken akıllı birkomutanın önderliğindeki böyle askerler düşmanların komploları kadar tehdit unsuru

oluşturabilirdi.Keyoke kollarındaki tozu silkeleyip artık alacakaranlıkla koyulaşan tepeleri bir kez daha işaret etti." Leydim'in izniyle öncüler göndermek isterim. Bu baskının sorumlusu gri savaşçılarsa yalnızcakarınlarını doyurma peşinde olmalılar. O zaman duman ve ocak ateşleri görünür; ya da aksi taktirdezayıflığımızın haberinin düşmanlarımıza çabucak uçtuğunu biliriz."6869

Karşı saldırıdan söz etmedi. Nacoya'dan daha kurnaz ve ihtiyatlıydı, bu konudaki sessizliğiMara'mn açık bir güç gösterisinin ani bir felakete yol açabileceğini anlamasını sağladı. Acomakuvvetleri etrafı sarılmış needra hırsızlarını kovalamak için bile çok zayıftı. Acoma'nın nereden

nereye geldiğini düşünüyordu Mara; ama resmi bir tavırla onayladı. Keyoke askerlerinin başınakoşturdu. Barakalarındaki masalarında soğumaya bıraktıkları akşam yemeklerine dönme hevesiyle

Page 30: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 30/244

tahtırevan taşıyıcıları hızla doğruldular; ama Leydi ayrılmaya hazır değildi henüz. Orada bulunmasıgerekmediği halde oyalandığı için Nacoya'nın onu azarlayacağını biliyordu. Yeni savaşçı adamlaraacil ihtiyaç duyulması yakın tehdidin esas nedeni gibi görünüyordu. Yine de evliliğin tek çözümolduğu düşüncesine direniyordu, Keyoke'yi yanına çağırdı.Adam selam verdi, yüzü alacakaranlıkta gölgelenmişti. "Gece çöküyor, hanımefendim. Tavsiyemi

merak buyurursanız korumanız olarak yürümeme izin verin, çünkü karanlıktan sonra güvenliğiniztehlikede olabilir."Lord Sezu'nun Kuvvet Komutanı'yla övündüğü o aynı niteliklerle içi ısınan Mara gülümsedi.Tecrübeli savaşçının, tahtırevana binerken ona yardım etmesine izin verdi, ardından halihazırdakisorunu dile getirdi. "Yeni savaşçıları eğitmeye başladınız mı?"Keyoke tahtırevan taşıyıcılarına ilerlemelerini emredip kendi adımlarını onlarınkine uydurdu."Leydim, iki adam uzak şehirlerdeki kuzenlerle bağlantı kurup genç oğulların hizmetinizegönderilmesini istediler. Bir ya da iki hafta içinde bir iki kişiyi daha aynı şeyi yapmayagöndereceğim. Bundan daha fazlasını yaparsak Ambolina'dan Dustari'ye tüm kışlalar Acoma'nıngüçsüz düştüğünü öğrenir."Çitteki işçiler çalışmalarını sürdürebilmek için fenerleri yakınca gölgelerde ışıklar oynaşmaya

başladı. Leydi'nin tahtırevanı malikaneye yöneldiğinde bir adam, sonra öbürü, daha sonra pek çokadam tereddütlü bir şekilde şarkı söylemeye koyuldu. Güvenliklerinin kendi yargısına bağlıolduğunu aklından çıkarmayan Mara, "Sözleşmeli satın almalı mıyız?" diye sordu.Keyoke durdu. "Paralı askerler mi? Sıradan kervan bekçileri?" Taşıyıcılarla arasında açılanmesafeyi uzun adımlarla kapattı. "Olanaksız. Onlara güven olmaz. Acoma natamisine kan yeminietmeyen adamlar işe yaramazdan da beterdir. Size onur bağları yoktur. Babanızın düşmanlarınakarşı gözünü kırpmadan itaat edecek, hattâ buyruğunuzla ölecek savaşçılara ihtiyacınız var. Banamaaşı için ölecek bir adam gösterin onu askere yazdırayım. Hayır, Leydim, bir klan paralı askerleriyalnızca ambarları korumak, sıradan hırsızlara karşı nöbet tutmak gibi basit işler için kiralar. Bu dasadece özgür savaşçılara daha onurlu bir görev vermek için yapılır.""O zaman paralı askerlere gerek duyuyoruz," dedi Mara, "Elbette gri savaşçıların needralarımızlaişkembelerinidoldurmalarını engellemek istiyorsak."Keyoke miğferini çözüp tüylerine dokundu. "Leydim, daha iyi zamanlarda evet. Ama şimdi değil.Kiraladığınız adamların yarısı casus olacaktır. Efendisiz askerlere onur vermeye isteksiz olsam dabeklemeli ve kuvvetlerimizi usulca ikmal etmeliyiz.""Ve ölmeliyiz." Nacoya'nın evlilik önerisinin giderek daha kaçınılmaz olduğu gerçeği kafasınayatmayan Mara öfkeyle dişlerini sıktı.Kızda daha önce hiç tanık olmadığı ruh haline şaşıran Keyoke tahtırevan taşıyıcılarını durdurdu."Leydim?" "Lord Minwanabi'nin ihanetiyle bize verdiği zararın boyutunu70

71öğrenmesine ne kadar zaman var?" Mara başını kaldırdı, perdenin beyaz katmanları arasında yüzüsolgun bir ovaldi. "Biz yeterlilik yanılsamasını sürdürürken er ya da geç casuslarından biriklanımızın yüreğinin zayıf olduğunu, topraklarımın toplasan lıepsi bir avuç sağlıklı askerçıkarabildiğini keşfedecek. Uzak topraklarımız entrikayla talan edilmiş -yaşlı adamlar ve acemioğlanlar zırh giyip geçit töreni yapıyor. Gazen gibi yaşıyoruz, nefesimizi tutmuş harult bizi ezmesindiye ummaktayız! Ama bu umut boş. Bugünden tezi yok oyunumuz ortaya çıkacak. Ardından dayok olmamızı isteyen lordlar acımasız güçlerle saldıracaklar."Keyoke miğferini başına yerleştirdi, parmakları yavaşça ve özenle çenesinin altındaki kayışlarısıkıştırıyordu. "Askerleriniz sizi savunurken ölecektir, Leydim.""Ben de bunu söylüyorum, Keyoke." Bir kere içini kaplayan umutsuz, kapana kısılmış gibi hisleri

bastıramadı Mara. "Hepsi ölecekler. Sen ve Pape de, üstelik yaşlı Nacoya bile. Sonra babamı ve

Page 31: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 31/244

kardeşimi öldüren düşmanlarımız benim başımı ve Acoma natamisini alıp Minvvanabi Lordu'nagötürecekler ve... Acoma artık var olmayacak."Yaşlı savaşçı sessizce başını öne eğdi. Hanımefendisinin sözlerini çürütemediği gibi herhangi birgüvence de veremezdi. Taşıyıcılara malikaneye, ışıklara, Acoma mirasının kalbi olan güzellik vesanata doğru ilerlemelerini buyurdu usulca.

Köleler engebeli çayırlıktan eğimli çakıl yola geçerken tahtırevan sallandı. Duygularınınpatlamasından utanan Mara bağları çözüp tül perdeleri indirerek kendini gözlerden sakladı. Onunağlıyor olabileceği ihtimalini düşünen Keyoke başı doğruca ileriye dönük bir şekilde yürüdü. LorciSezu ve oğlunun ölümünden bu yana onurlu bir şekilde hayatta kalmak uzak bir umut gibigörünmekteydi. Yine de yaşamını koruduğu hanımefendisi uğruna ölümden kurtulan savaşçıların,tanrıların bu klandan hoşnutsuz olduğu ve Acoma'nm varlığının geri döndürülemez ölçüdezayıfladığı inancına direniyordu.Mara Kuvvet Komutanı'nı beklenmedik kararlılıkta bir sesle düşüncelerinden kopardı. "Keyoke,ben ölecek olursam ve sen hayatta kalırsan o zaman ne olacak?"Keyoke geriyi, çapulcuların ganimetleriyle birlikte çekildikleri tepeleri gösterdi. "Yaşamıma sonverme izniniz olmazsa onlar gibi olurum, hanımefendim. Bir başına, efendisiz, amaçsız, kimliksiz,

üzerine giyecek bir klan rengi taşımayan gri bir savaşçı olurum."Mara'nm uzanan eli perdeyi dışarıyı görebileceği kadar araladı. "Bütün haydutlar böyle midir?""Aşağı yukarı. Geri kalanlar adi suçlular: bir kısmı hırsız ve soyguncu, birkaçı katil; ama çoğunlukefendilerinden uzun yaşayan savaşçılar."Tahtırevan Nacoya'nın beraberinde bir grup hizmetçiyle beklediği malikane avlusuna yanaştı. Maraaceleyle sözlerini sürdürdü. "Onurlu adamlar yani, Keyoke?"Kuvvet Komutanı hanımefendisine katılmadığını belirten hiçbir tavır göstermedi. "Klansız biraskerin onuru olamaz, hanımefendim. Ama efendilerini yitirmeden önce? Öyle sanıyorum ki grisavaşçılar bir zamanlar iyi adamlardı, fakat birinin efendisinden uzun yaşaması tanrılarınhoşnutsuzluğunun göstergesidir."Tahtırevan avluya girdiğinde taşıyıcılar yüklerini neredeyse his-sedilemez bir sarsıntıyla yerebıraktılar. Mara perdeleri kenara itip Keyoke'nin onun inmesine yardımını kabul etti. "KuvvetKomutanı, öncü birlikleriniz tepelerden döndüğünde yanıma gelin. Hane72 73halkı uyurken tartışacağım bir düşüncem var.""Nasıl isterseniz, hanımefendim." Keyoke resmi selamlamayla yumruğunu kalbine bastırıp eğildi.Ne var ki hizmetçiler ellerinde fenerlerle yaklaşırken Mara savaşçının yaralı yüzünde onuonayladığını gösteren bir işaret görebildiğini düşünmekteydi.Mara'nın Keyoke'yle görüşmesi gecenin geç saatlerine dek sürdü. Yıldızlar buz gibi ışıldamaktaydı.Deneyimli savaşçı dizlerinin üzerinde duran miğferini toparlarken Kelewan'm uydusu zirvedeçentikli, kızılımsı yüzünü göstermekteydi. "Leydim, planınız tehlikeli ölçüde cesurca. Ama kimse

gazenin saldırganlık göstermesini beklemeyeceğine göre işe yarayabilir.""İşe yaramalı!" Mara karanlıklar içinde doğruldu. "Aksi taktirde şerefimiz on paralık olur. Evlilikkarşılığında emniyetimizi istemek onur sağlamadığı gibi bize kalleşlik yapanları ödüllendirmekanlamına gelir. Klanımız Konsey Oyunu'nda önemli bir oyuncu olmaktan çıkar ve atalarımınruhları huzurlarını yitirirler. Hayır, sanırım bu konuda babam 'Güvenlik her zaman en iyi şeydeğildir.' derdi.Keyoke miğferini savaşa hazırlanıyormuş gibi özenle taktı. "Leydim'in buyurduğu gibi. Amaönerinizi Nacoya'ya açıklama görevi için ölüp bitmiyorum." Eğilip doğrulduktan sonra uzunadımlarla dış bölmeye yöneldi.Kancayı açıp dışarı çıktı. Ay ışığı çiçek yataklarının üzerinde pırıl pırıldı. Onların ışıltısı üzerinedüşen gölgede Kuvvet Komu-tanı'nın omuzları daha dik, tavırları biraz daha az gergin

görünüyordu. Rahatlayan Mara Keyoke'nin Acoma sıkıntılarına askeri bir çözümü hoş karşıladığınıanladı. Daha güçlü bir ailenin merhametine evlilik bağıyla sığınmasını görmektense planının riskini

Page 32: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 32/244

göze almayı kabul etmişti. Aynı anda korku ve neşe duyan Mara terleyen parmaklarını gevşetti."Ya kendi koşullarımla evlenirim ya da hiç evlenmem," diye mırıldandı gecenin içine. Ardındanminderlerine yaslandı. Uyku ağır ağır bastırmaktaydı. Lano'nun hatırasıyla er ya da geç aralarındanbir talibi seçmek zorunda kalacağı büyük ailelerin kendini beğenmiş, genç oğullarının görüntüleribirbirine karıştı.

Gün sımsıcak ağardı. Güneyden esen kum bir rüzgarla yağmur sezonunun rutubeti korunaklıboşluklar sıkışıp kalmıştı, çobanlar needraları sarı bir toz bulutunun ortasında otlatmayagötürmekteydi. Mara kahvaltısını iç avluda, ağaçların cömert gölgesi altında ediyordu. Yüksekyakalı safran elbisesiyle oturduğu yerde, işlemeli bir musluktan suyun damlayışı onuyatıştırmaktaydı. On yedi yaşından daha da genç gösteriyordu, gözleri pırıl pırıldı ve yüzündeuykusuzluk izleri vardı. Ama Nacoya'yı çağırttığında otorite dolu sesi keskindi.Yaşlı bakıcı her sabahki bilindik huysuzluğuyla geldi. Mara'nın çağrısı kadına giyinirken ulaşmıştı,saçları gelişigüzel arkaya toplanmış, huzursuzluk içinde sıktığı dudakları incelmişti. Çeviktavırlarla selam verip "Hanımefendim ne buyururlar?" diye sordu.Acoma Leydisi oturmaya izin verdiğini belirten bir hareket yaptı. Nacoya karşı çıktı; dizleriağrıyordu ve inat ederek atalarının onurunu lekelemeye neden olabilecek dik kafalı bir kızla

tartışmak için saat çok erkendi.Mara eski bakıcısına tatlı tatlı gülümsedi. "Önerini bir kez daha düşündüm ve düşmanlarımızınentrikalarına karşı evliliğin bilgece olduğunu fark ettim. Uygun bir eş seçmekte yardıma gerekduyacağım için senden nitelikli olduğunu düşündüğün talipler-7475den bir liste hazırlamanı istiyorum. Şimdi gidebilirsin. Bu konuyu senle zamanı gelincekonuşacağım."Nacoya gözlerini kırpıştırdı, belli ki bu fikir değişikliğine şaşırmıştı. Ardından gözleri kısıldı.Kesinlikle böylesi bir uysallık başka bir amacı gizlemekteydi, ama Tsurani görgüsü bir hizmetçiyesorgulama hakkı tanımıyordu. Aşırı kuşkuya kapılan fakat kendisiyle görüşmenin bittiğini göz ardıedemeyen yaşlı bakıcı eğildi. "Nasıl istersen, hanımefendim, Lashima'nm bilgeliği rehberin olsun."Söylene söylene uzaklaştı. Mara soylu bir Leydi tavırlarıyla bir yudum chocha içti. Uygun birsürenin ardından ulağına seslendi. "Keyoke, Papewaio ve Jican çağrılsın."İki savaşçı onun bardağı boşalmadan önce geldi, Keyoke gıcır gıcır parlatılmış savaş zırhlarıiçindeydi; Papewaio da çarpışma için silahlanmıştı, hükümlülerin siyah bez parçası kılıcınınsallandığı kemeri kadar özenle bağlanmıştı. Nacoya'nın tahmin ettiği gibi cesareti nedeniyle onurnişanı almış bir adam gibiydi. Bunun dışında ifadesinde bir değişiklik yoktu. Mara, bütünyaşamında Papewaio kadar değişmez kalan ne kadar az şey olduğunu düşündü.Cocha kabını taşıyan hizmetçiye işaret ettiğinde Pape bu kez bir kupa sıcak içeceği kabul etti.Keyoke chochasını miğferini çıkarmadan içmekteydi ki bu taktikler üzerine kafa yorduğunun kesin

bir göstergesiydi. "Her şey hazır, hanımefendim. Pape silah ve zırh dağıtımıyla ilgilendi, AkıncıLideri Tasido da eğitime bakıyor. Hiçbir dövüş olmadığı sürece savaşçılarınız ikna edici bir izlenimuyandıracaktır.""Pekala." Chochasını bitiremeyecek kadar gergin olan Mara terleyen ellerini kucağına koydu."Şimdi yemi hazırlayabilmekiçin bize tek gereken Jican."Hadonra tam o anda bahçeye girdi. Telaşla geldiğinden kan ter içinde, soluk soluğa selam verdi.Elbiseleri tozluydu ve sürüler otlamaya götürülürken tuttuğu needra hesapları vardı hâlâ elinde."Uygunsuz kılığım için özür dilerim, hanımefendim. Sizin emrinizle çobanlarla köleler—""Biliyorum, Jican," diye araya girdi Mara. "Şerefin lekesizdir ve görevine duyduğun bağlılıkhayranlık uyandırıcı. Depolarımızda bir ticari kervana yükleyebilecek mahsullerimiz ve mallarımız

var mı?"

Page 33: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 33/244

Övgü ve tümüyle beklenmedik konu değişikliği karşısında şaşıran hadonra omuzlarını dikleştirdi."Needraları semirtmek için ayrılan altı araba dolusu düşük kalite thyzamız var, ama hamileolmayanlar yemeksiz de dayanabilirler. Son yavrular iki gün önce sütten kesildiler. Koşumüreticilerine satmaya uygun biraz derimiz var." Jican ağırlığım öbür ayağına verirken şaşkınlığımgizlemeye özen gösteriyordu. "Kervan oldukça küçük olacaktır. Tahıllar da mallar da kayda değer

bir kâr sağlamaz." Saygıyla eğildi. "Hanımefendim pazarlanabilir ürünlerin sezonunu beklerlersedaha iyi ederler."Mara öneriyi duymazdan geldi. "Küçük bir kervan hazırlanmasını istiyonım.""Peki, hanımefendim." Hadonranın hesap tahtasını tutan parmakları beyazlaştı. "Sulan-Qu'dakitemsilcimize haber veririm—""Hayır, Jican." Nezakete uygun düşmeyen bir tavırla arkasını dönen Mara kalkıp suyun yanına gitti.Ellerini açınca sular mücevherler gibi parmaklarının arasından döküldüler. "Bu kervanın Hu-lan-Qu'ya gitmesini istiyorum." Jican Keyoke'ye şaşkın bir bakış yöneltti, ama Kuvvet Komu-76 77tanı'nın kırışık yüzünde hiçbir itiraz belirtisi göremedi. Tedirgin bir halde, neredeyse yalvararakkonuştu. "Hanımefendim, arzunuza itaat görevimdir, ama mallarınız yine de Sulan-Qu'ya

gönderilmeli, ardından akıntı yönüne ve Jamar'dan gemiyle yollanmalı."Hayır." Mara yumruğunu sıkınca mermer taşlara damlalar sıçradı. "Arabaların karadan gitmesiniistiyorum."Jican bir kez daha Keyoke'ye baktı; ama doğruca önlerine bakan Kuvvet Komutanı ve silaharkadaşı güneşte kurutulmuş ulo ağacı gibi durmaktaydı. Heyecanını bastırmaya çalışan Acoma ha-donrası hanımefendisine yalvardı. "Leydim, dağ yolu tehlikelidir. Ormanda sayıca fazla haydutlarpusuya yatarlar ve bizim onlan kovalayacak kadar askerimiz yok. Böyle bir kervanı korumakmalikaneyi korunmasız bırakacaktır. Buna katılmadığımı belirtmeliyim."Kızlara özgü bir gülümsemeyle Mara çeşmeden uzaklaştı. "Ama kervan savunmamızıazaltmayacak. Papewaio birer birer seçilmiş bir grup adama önderlik edecek. En iyiadamlarımızdan bir düzinesi haydutları uzak tutmaya yetmeli. Sürülerimize saldırdıkları içinhaydutlann yemeğe ihtiyaçları yok, ayrıca çok sayıda muhafızı olmayan arabalar belli ki değerceönemsiz mallar taşıyordun"Jican başını eğdi, dar yüzü kımıltısızdı. "O zaman hiç muhafız göndermesek daha iyi." Tavırlanyoğun bir güvensizliği gizlemekteydi; onu bu çılgınlıktan vazgeçirmek için hanımefendisine karşıçıkarak onurunu tehlikeye atmaya cesaret etmişti."Hayır." Mara sular damlayan parmaklarını elbisesinin renkli kıvrımlarına kuruladı. "Benim birgnıp muhafıza ihtiyacım var."Jican'ın yüzü neredeyse anında kaybolan bir sarsıntı duygusuyla çarpıldı. Hanımefendisinin buteşebbüste yer alma niyeti taşıması kederin aklına zarar vermiş olduğunu gösteriyordu. "Artıkgidebilirsin, Jican," dedi Mara. "Emirlerimi yerine getir."

Hadonra yan gözle Keyoke'ye baktı, Leydi'nin arzusunun karşı çıkmalara neden olacağından emingibiydi. Ama yaşlı Kuvvet Komutanı yalnızca omuzlarım silkti belli belirsiz, sanki ne yapalım dergibiydi.Jican duraksadı ama şerefi karşı çıkmasını engelliyordu. Ma-ra'nm sert bir bakışı adamınalçakgönüllülüğünü geri getirdi. Çabucak selam verip ayrıldı, omuzlar aşağı düşmüşlerdi. Daha dünAcoma Leydisi onun kararlarını saygıdeğer bulmaktaydı; oysa şimdi Lashima'nm bir needraya bilebahşettiği içgüdülerden yoksun görünmekteydi.Huzurda bulunan hizmetçiler kusursuz sessizliği muhafaza ettiler, Keyoke miğferinin sallanantüyleri altında tek kasını bile oynatmadı. Yalnızca Papewaio hanımefendisinin gözlerine baktı.Ağzının kenarındaki kırışıklıklar hafifçe derinleşmişlerdi. Bir an için gülümseyecekmiş gibi oldu,ama bunun dışında tavırları de-ğişmeksizin resmi kalmayı sürdürdü.

7879

Page 34: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 34/244

3YENİLİKLERKum fırtınası çıktı.Güçlü esinti sıcağı hafifletmemişti ve keskin kum taneleri need-raları öfkelendirmekteydi. Mara'mnkervanını oluşturan üç araba çakıl yolda ilerlerken tahta tekerlekler gıcırdıyordu. Düzlükleri... ve

Acoma topraklarının sınırlarını arkada bırakıp ağır ağır yamaçlara tırmanmaktaydılar. Güneş ışığınıyansıtan parlak cilalı yeşil tekerlekler dönerlerken göz kırpıyormuş gibi görünüyorlar, taşlarilerleyişlerine sekte vurduğunda yavaşlıyorlardı. Ahırlar ve otlak geride kalırken kalın kirpikligözlerini devirip ayak süren needraları canlandırmak için bağırıyordu sürücüler. Mara'mntahtırevanını taşıyan köleler durmaksızın ilerlemekteydiler, ancak engebe artınca hanımefendilerinisarsmamak için yavaşlamak zorunda kaldılar. Köleler genelde anlayışlı Leydilerinin bilinmeyennedenlerden ötürü kervanın gece olmadan yüksek geçitlere ulaşmasında kararlı olmasını ve aşırıyorucu bir yürüyüş emretmesin anlayamıyorlardı.Mara dimdik oturuyordu. Patikanın kenarları boyunca uzanan ağaçlar halihazırda bir gizlenmeyeriydi, kalın ağaç gövdeleriyle sık çalılar askerleri saklamaya yetecek koyulukta bir gölgesağlamaktaydı. Ayrıca arabalar büyük bir dezavantaj teşkil ediyordu. Needralarm böğürtüleriyle

tekerleklerin gıcırtıları arasında en keskin kulak bile hışırdayan yaprakları duyamazdı ve rahatvermeyen kumlar yüzünden en keskin göz kör sayılırdı. Savaş deneyimi yüksek askerler bile gergingörünüyorlardı.Güneş usulca tepeye tırmandı. Sıcak pırıltılar arkada kalan vadinin üzerinde dans etmekteydi vekervan gümbürtüyle, güneşlendikleri kayaların yanından geçerken uzun kuyruklu, pullu ket-solarkaçışıp saklandılar. Önce arabalar ardından tahtırevan bir tepenin zirvesine ulaşmayı başardı.Keyoke durma işareti verdi. Taşıyıcılar şükran duaları mırıldanarak tahtırevanı bir kaya katmanınıngölgesine indirdiler, ama sürücülerle savaşçılar Papewaio'nun dikkatli bakışları altındapozisyonlarını korudular.Önlerinde kenarı uçurum bir geçit, Kyamaka Dağları'nm doğuya bakan yamaçlarını kesmekteydi.Yol eğimli bir şekilde aşağı uzanıp kıvrılarak zikzaklar çiziyor, ardından düzelerek kaynak suyubulanan bir açıklığa ulaşıyordu.Keyoke Mara'mn tahtırevanı önünde selam verip açıklığın yanında, üzerinde hiçbir ağacınbulunmadığı, toprağın da ezilip sertleştiği kuytu bir yeri gösterdi. "Hanımefendim, baskından sonragönderilen öncüler burada sıcak küllerve kesilmiş bir needra-nın kalıntılarını buldular. Ayak izlerine rastladıklarını bildirdiler, amahırsızlar gitmişler. Barınaklarını sürekli değiştirdikleri kuşkusuz."Mara öğleden sonra ışığını eliyle gölgeleyerek geçitten yana baktı. Manşetlerine kuşlar işlenmiş,kemeri yanardöner kuştüyle-rinden dokunmuş olağanüstü güzellikte bir elbise giymişti. Boynundasaf ipekten bir fular ve bileklerinde insan olmayan cho-ja-lar tarafından saydamlaşana dekyontulmuş yeşil taştan bilezikler vardı. Her ne kadar elbisesi gösterişli ve cicili biciliyse de

tavırlarına tam bir ciddiyet hakimdi. "Bir saldırı olur mu sence?"8081"Bilmiyorum." Sanki konsantrasyonun gücüyle, yatıp saklanmış bir haydudu görebilirmiş gibigeçidi bir kez daha taradı Ke-yoke'nin gözleri. "Ama kendimizi kaderin tüm cilvelerinehazırlamalıyız. Düşmanlar her hareketimizi gözlemliyormuş gibi davranmak zorundayız.""Devam edelim, o zaman," dedi Mara. "Bir köleyi kaplara su doldurmaya gönder. Askerler vetahtırevan taşıyıcıları yürürken de su içebilirler. Ardından pınara ulaştığımızda su içmek içinduruyormuş gibi yaparız ve böylece olduğumuzdan daha zayıf görünürüz."Keyoke eğildi. "Baş üstüne. Ben burada arkadakileri bekleyeceğim. Kervanın komutasını Papewaioalacak." Gözlerinde şaşkınlık uyandırıcı bir kaygı belirtisiyle usulca ekledi: "Dikkatli olun Leydim.

Şahsınıza yönelik tehlik e büyük."

Page 35: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 35/244

Mara onun bakışlan karşısında kımıldamadan durdu. "Babamın göze alacağından daha büyük değil.Ben onun kızıyım."Kuvvet Komutanı kısa ve ender gülümsemelerinden biriyle karşılık verip tahtırevandan uzaklaştı.Kargaşayı en az düzeyde tutarak Mara'nın buyruklarını yerine getirtti. Su görevlisi üzerindekikoşumlarda tıkırdayan kaplarla çabucak dönerek askerlere sadece uzun yıllar seferlere katılanların

sahip olabileceği bir hızla su dağıttı. Ardından Keyoke'nin işaretiyle Papewaio ilerleme emriniverdi. Needra sürücüleri bağırdı, tekerlekler gıcırdadı ve kum bulutları yükseldi. Arabalar tepeyiaşıp geçide doğru hantal inişlerine başladılar. Ancak deneyimli bir haydut mola verenler arasındanbir askerin eksik olduğunu fark edebilirdi.Mara ağırbaşlı ve sakin görünüyordu, ama gergin parmaklarının arasındaki küçük, boyalı yelpazesititremekteydi. Tahtırevan ilerlerken su görevlisinin kabından bir yudum almak isteyen taşıyıcılarınher el değiştirişinde neredeyse algılanamaz ölçüde irkili-yordu. Gözlerini kapatıp Lashima'danlütufta bulunmasını diledi.Tepenin ardındaki yol çukurlar ve gevşek taşlar yüzünden tehlikeliydi. Adamlar ve hayvanlargözlerini önlerinden ayırmadan adımlarına dikkat etmek zorundaydılar. Çakıllar sürekli ayaklaraltında oynuyor, taşlar yokuş aşağı yuvarlanıp gürültüyle ağaçlara çarpıyordu. Köleleri engebeli

araziyle dövüşürken sarsılan Mara nefesini tuttuğunu fark etti. Arkaya bakmamak ya da kervanınınsıradan bir yolculukta olmadığını belirten bir işaret yapmamak için kendini zorlayarak dudaklarınıısırdı. Keyoke, arkadan gelen Aco-ma askerlerinin tepeyi kendilerini göstermedengeçemeyeceklerinden söz etmemişti; orman yönünden dolaşıp daire çizmeleri gerekiyordu. Onlargeride yakın bir mesafeye ulaşana dek Mara'nın kervanı avluda elinde satırla yaklaşan aşçıyıbekleyen bir jigahen kadar korumasızdı.Geçidin altında orman daha sık görünüyordu: otlarla örtülü nemli toprak devasa pynon ağaçlarınıngövdeleri arasında uzanmaktaydı, ağaçların kaba ıtırlı kabukları sarmaşıklarla iç içe geçmişti.Tahtırevanı taşıyan köleler derin bir soluk alıp serin ormanın tadını çıkardılar. Mara'ya göreyseyükseklerin değişken rüzgarlarından sonra hava ölmüş gibiydi. Yoksa sakinliği bunaltıcı yapan şeyyalnızca gerilim miydi? Yelpazesini açarken çıkan tıkırtı birkaç askerin hızla ona dönmesine nedenoldu.Burada kayalar bile çürümüş yapraklarla kaplıydı ve ayak sesleri neredeyse duyulmaz olmuştu.Sarmaşık duvarlarıyla ağaçlar araba gıcırtılarını susturuyordu; oldukça ketum bir ormandı bu.Papewaio'nun öne dönük yüzündeki gözleri sürekli olarak iki yandaki karanlığı taramaktaydı. Ellerikılıcının kabzasına tutturulmuş deri bağcıklardan bir an için bile uzaklaşmıyordu. Onu sey-

reden Mara yandaşlarının ona ihanet ettiğini bilerek ölen babasını düşündü. Babasının, işlemelikabzası ve elmaslı kınıyla bir sanat eseri olan kılıcına ne olduğunu merak etti. Topuzuna Aco-ma'nın shatra kuşu işlenmiş ve bıçağı jessami usulüyle hazırlanmıştı; üç yüz şerit needra derisikağıt inceliğine getirilmiş, ardından ustalıkla ve özenle üst üste konularak -çünkü iğne ucu

büyüklüğündeki bir hava boşluğu bile onu işe yaramaz hale getirirdi- metal sertliğinekavuşturulmuştu, keskin kenarı eğer eskilerin çelik kılıçları sayılmazsa eşsizdi. Belki de bir barbarkumandanı onu bir ganimet olarak taşıyordu artık... belki de onurlu bir adamdı, şayet bir barbaronurlu olabiliyorsa. Mara böylesi hastalıklı düşünceleri uzaklaştırmaya çalıştı. Boğucu sükunet vebaşının üzerindeki karanlık yapraklardan bunalınca narin ahşap yelpazesi neredeyse kırılana dekyumruklarını sıktı."Leydim, adamlara dinlenme fırsatı vermek ve testileri yeniden doldurtmak için izninizi istiyorum,"dedi Papewaio.Mara irkilip başını salladı ve şakaklarına gelen nemli saçları geri attı. Kervan pınara olaysızulaşmıştı. Ağır tekerlekler durdular; köleler ve birkaç sürücü ıslak bezler, thyza bisküvileri vekurutulmuş meyvelerle onlara doğru koştururken askerler savunma durumuna geçtiler. Taşıyıcılar

Mara'nın tahtırevanını bastırmaya çalıştıkları rahatlama sızlanmalarıyla yere indirirken geri kalan

Page 36: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 36/244

adamlar needralarla ilgilendiler. Ardından pınarın başında yüzlerini yıkamak için sıranınkendilerine gelmesini beklediler sabırla.Askerlerin yanından gelen Papewaio hanımefendisinin önünde diz çöktü. "Leydim tahtırevandaninip dolaşmak isterler mi?"Mara elini uzattı, elbisesinin kollarının kenarları neredeyse yere sürünüyordu. Giysisinin gizlediği

bir hançer bileğine yerleştirilmişti; alışkın olmadığı bu şeyi beceriksizce taşıyordu. Nacoya'mnbitimsiz itirazlarına karşın çocukken Lanokota'yh güreşmişti, ama silahlar hiçbir zaman çekmemiştionu. Aceleyle kısaltılan kayışlar daha büyük bir kol için tasarlanmışlarsa da, kabza eline uymasa daKeyoke bıçağı alması için ısrar etmişti. Sıcaktan bunalan ve birdenbire kararsız kalan Mara ayağakalkmasına yardım etmesi için Papewaio'ya izin verdi.Pınarın önündeki toprak yağmur mevsiminden sonra güneşte sertleşmişti, insan ve hayvanlara aitizlerle doluydu. Papewaio bir tas su doldururken hanımefendisi sandaletiyle toprağı dürterek buizlerden kaç tanesinin Acoma otlağından çalman hayvanlara ait olduğunu merak ediyordu. Birkeresinde bir tüccarın, kuzeydeki kimi klanların çalınan hayvanları bulmakta iz sürücülere yardımcıolmak için sığırlarının toynaklarını nasıl işaretlediklerini anlatışına kulak misafiri olmuştu. Ama şuana dek Acoma böyle önlemleri gereksiz kılacak sayıda askerin sadakatine sahipli.

Papewaio sular damlatan bir kap uzattı. "Leydim?"Düşüncelerden sıyrılan Mara bir yudum alıp ıslattığı parmaklarıyla yanaklarına ve boynuna suserpti. Öğlen geceli çok olmuştu ve eğimli güneş ışıkları askerleri pırıltılarla gölgeleredönüştürmekteydi. Berideki orman sakindi, sanki öğleden sonra sıcağında bütün canlılaruyumaktaydı. Derisini serinleten suyla birdenbire ürperen Mara titredi. Haydutlar pusudabekliyorlarsa kuşkusuz şimdi saldırmalıydılar; hoş olmayan bir başka olasılık kaygıyla AkıncılarLideri'ne dönmesine neden oldu."Pape, ya gri savaşçılar arkamızdan dolaşıp biz buralara gelirken Acoma topraklarına saldırırsa?"Savaşçı su kabını yakınındaki bir taşın üzerine bıraktı. Omuz silkerken zırhının bağları gıcırdadılar,planların kaderin arzusuyla başarıya ulaştığını belirten elleri gökyüzüne doğru uzandı. "Hay-8485dutlar topraklarınıza saldırırsa, Leydim, bütün avantajı yitiririz, çünkü en iyi savaşçılarınızın hepsiburada görevli." Eli ister istemez kılıcının kabzasına uzanırken ormana baktı. "Ama böyle olacağınısanmıyorum. Adamlara hazır olmalarını söyledim. Gündüz sıcağı hafifliyor, ama ormanda hiçötüşme yok." Birdenbire tepelerden yüksek bir kuş çığlığı duyuldu. "Ve karkak çığlık attığındatehlike yakın demektir."Açıklığın kenarındaki ağaçlardan bir bağırış araya girdi. Mara onu tahtırevana sokan güçlü ellerhissetti üzerinde.Düşmemek için elini uzatınca bilezikleri ipek kumaşlara takıldılar. Minderlere karga tulumbayerleştirildikten sonra perdeyi kenara çekti ve onu korumak için dönüp duran Papewaio'yu gördü,

adamın kılıcı kınından çıkmıştı. Ayağına çarpıp devrilen su kabı düşüp bir taşa çarparak kırıldı.Dağılan parçalar Mara'nın bileklerine sıçrarlarken savaşçılarının kılıçları saklandıkları yerden çıkanhaydutları karşılamak üzere kınlarından çıktılar.Kapanan korumalarının arasından Mara silahlı bir grup adamın arabalara doğru koştuğunu gördü.Kirli, cılız ve paçavralara bürünmüş olmalarına karşın saldırganlar iyi düzenlenmiş hücumkonusunda iyiydiler. Savunucuların hattını aşmaya çalışırlarken geçitte haykırışlaryankılanmaktaydı. İnce kumaş Mara'nın elleri arasında buruştu. Savaşçıları sayıca kat kat dahaazdı. Babasıyla kardeşinin barbar dünyasında bundan daha kötü savaşlar gördüğünü aklınagetirerek kılıç şıkırtılarından ürkmemeye çaba gösterdi. Subay tüyleri kalabalıkta açıkça seçilenPapewaio'nun sesi kargaşaya üstün geldi; onun işaretiyle Acoma'nın tecrübeli savaşçıları nedeysemekanik bir düzenle gerilediler.

Saldırı duraksadı. Geri çekilerek onur kazanılamayacağı için Tsurani taktiği genelde saldırmaktı,savunma tavrı takınmak değil;

Page 37: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 37/244

arabaların terk edilmiş görüntüsü eşkıyaları dikkatli olmaya sevk etti. Korumalarının yeşil zırhlısırtlarıyla çevrili Mara tiz bir bağırış işitti. Saldırganlar dururlarken toprağa çarpan ayak sesleriduyuldu. Silahsız sürücülerle su taşıyıcısının zararsız varlığı dışında arabalar tartışmasız terkedilmişlerdi; görünüşe göre savaşçılar daha değerli bir şeyi korumak için geri çekilmişlerdi.Usulca, dikkatle yaklaştı haydutlar. Kaynağın çevresinde onun korumalarının beş katı daha

kalabalık bir düşman gücü yarım daire şeklinde kapanırken askerlerinin bedenleri arasından Maracilalı arabaların ışıltısını gördü.Suyun şıkırtısı zırhların gıcırtılarının ve gergin adamların sinirli ve sık soluklarının arasında yokolmuştu. Kılıcını çekmiş bir yontu gibi Papewaio Mara'nın tahtırevanının yanında duruyordu.Uzun, gergin bir an boyunca kımıldamak yasaklanmış gibiydi. Ardından düşman hatlarınıngerisinden bir adam bir emir haykırdı; iki haydut ileri atılıp arabaları kaplayan kumaşın iplerinikesmeye koyuldu. Sabırsız eller Acoma mallarını gün ışığına çıkarırken Mara sırtından aşağı terleraktığını hissetti. Aşağılama ya da tahrike aldırmadan askerleri bir süre daha duruşlarını kommakzorunda oldukları için en zor an gelip çatmıştı artık. Yalnızca haydutlar Mara'ya tehlikeoluştururlarsa Acoma askerleri karşılık verecekti.Saldırganlar bir karşı atağın gerçekleşmeyeceğini anladılar hemen. Sevinç çığlıklanyla thyza

çuvallarını arabalardan indirdiler; geri kalanlar da ne tür bir hazinenin böylesi bir korumayadeğeceğini merak ederek Acoma korumalarına yaklaştılar. Yakına gelirlerken Mara kirli eller,pejmürde giysiler, ilkel ve uyumsuz silah öbekleri gördü. Yine de bıçakların tutuluşundaki tavıreğitim, ustalık ve gereken acımasızlığın göstergesiydi. Bir araba düşük ka-86 87lite thyza için öldürecek ve ölecek kadar her şeyi göze almış adamlardı bunlar.Besbelli otoriter bir ses arabaların başındaki adamların sevinçlerini böldü. "Bekleyin! Bırakın!"Seslerini kesen haydutlar ganimetlerinden uzaklaştılar, kimileri tahıl çuvallarını hâlâ göğsünebastırmaktaydı."Bakalım bugün bize başka ne kısmet getirmiş." Çetenin reisi olduğu anlaşılan sakallı, ince biradam haydutların arasından geçip cesur adımlarla Mara'yı koruyan askerlere doğru yürüdü. Yarıyolda, tarafların ortasında durdu, kılıcı hazır durumdaydı ve tavırlarında Papewaio'nun duruşunudikleştirmesine neden olan bir kendinden eminlik vardı."Bekle, Pape," diye fısıldadı Mara, Akıncılar Lideri'ni engellemekten çok kendine güvence vermekiçin. Tahtırevanının içine tıkılıp kalmış bir halde haydudun kılıcıyla aşağılayıcı bir hareket yapışınıizliyordu."Bu da ne? Neden büyük bir klanın onurunu taşıyan kılıçlı ve zırhlı askerler savaşmıyorlar?"Haydutların komutanı ağırlığını verdiği ayağını değiştirerek gizlediği huzursuzluğunu açığa vurdu.Tanımış olduğu hiçbir Tsurani savaşçısı saldırmaktan, hattâ savaşta şehit olmak bir askerinkazanabileceği en büyük onur olduğu için ölmekten bile çekinmezdi. Attığı bir adım onu Mara'nıntahtırevanını görebileceği kadar yakına getirmişti. Şaşkınlığı geçince arkasını dönüp bağırdı, "Bir

kadın!"Mara'nm sıkılı yumrukları kucağındaydı. Başı yukarda, soluk yüzü ifadesizdi, haydut reisininkocaman sıntışınıseyretti. Sanki bir düzine savaşçının onun zaferine karşı koyması önemli değilmiş gibiarkadaşlarına döndü. "Güzel bir gün, çocuklar. Bir kervan ve bir esir, ayrıca Kızıl Tanrı için tek biradamın bile kanı akıtılmadı!"88Yakındaki haydutlar meraklanarak thyza çuvallarını bırakıp toplandılar, silahlan saldırgan birşekilde Acoma birliğine çevriliydi. Reisleri Mara'dan yana dönüp bağırdı. "Leydim, umarımkocanız ya da babanız sizi seviyordur ve zengindir; ya da sevmiyorsa bile en azından varlıklıdır.Çünkü artık rehinesiniz."

Mara tahtırevanın perdesini kenara çekti. Papewaio'nun elini tutup ayağa kalkarken "Kararın içinbiraz erken olabilir, haydut." dedi.

Page 38: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 38/244

Onun bu tutumu haydut reisini bir anlık bir kararsızlığa sürükledi; kızın özgüveninden gözükorkarak bir adım geriledi. Ama ardındaki silahlı dostları heveslerinden hiçbir şey yitirmemişlerdive olayı seyretmek için ormandan başkaları da çıkıp gelmişti.Korumalarının omuzlan üzerinden cılız adama bakan Mara sordu, "Senin adın ne?"Sahte tavırlarını geri takınan haydut reisi kılıcına doğru eğildi. "Lujan, Leydim." Belli ki soylu

birine hâlâ hünnet göstermekteydi. "Kaderimde bir süre için size ev sahipliği yapmak olduğunagöre kimle görüşme onunına eriştiğimi sorabilir miyim?"Birkaç saldırgan reislerinin maskara görgü gösterisine güldüler. Mara'nm kommaları hakaretkarşısında kaskatı kesildiler, ama kızın kendisi sakin kalmayı sürdürdü. "Ben Mara, AcomaLeydisi."Lujan'm suratında çelişen ifadeler belirdi: şaşkınlık, hoşlanma, kaygı ve son olarak da düşüncelilik;kılıcını kaldırıp ucuyla işaret etti. "O zaman sizin kocanız ya da babanız yok, Acoma Leydisi.Kendi fidyenizi kendiniz görüşmelisiniz." Konuşurken bile gözleri Mara'yla Papewaio'nunarkasındaki ormanlıkta dolaşmaktaydı, çünkü kızın kendine güveni yerindeydi ve eşlikçilerininsayısı görülmedik ölçüde azdı. Büyük ailelerin Egemen Leydileri ortada bir neden yokkenkendilerini tehlikeye atmazlardı. Dumşundaki bir

89şey adamlarında telaş yarattı; Mara'nın hesaplayabildiğine göre yaklaşık yüz elli kişiydiler. Oseyrederken gerginlikleri artıyordu; bazıları bela işaretleri ararken bazıları da Papewaio'nun üzerineemir beklemeden saldıracakmış gibi görünüyordu.Sanki durum tehlikeli olmaktan çıkıp ölümcülleşmemiş gibi Mara gülümseyip bileziklerinedokundu. "Kuvvet Komutanı senin gibi bir serseri tarafından rahatsız edilebileceğimi söylemişti."Sesi hırçmlaştı. "Haklı olduğunda ondan hoşlanmıyorum. Artık onun saçmalıklarının ardı arkasıkesilmeyecek hiç!" Bu sözlerin ardından haydutların bazıları kahkahalara boğuldular.Papewaio Keyoke'nin ona hiç uymayan bu tanımına tepki göstermedi. Hanımefendisinin, her anpatlak verecek bir dövüşten kaçınmak ve gerilimi azaltmak için uğraştığım anlayarak usulcagevşedi.Mara dıştan meydan okur görünen, ama gizlice ruh durumunu ayarlamaya çalışan haydut reisinebaktı. Silahını küstahça ona doğru çevirmişti. "Danışmanınızın tavsiyesini ciddiye almamanızbizim için ne kadar da iyi olmuş. Gelecekte böyle bir öneriyi dikkate alırsınız herhalde... tabiifırsatınız olursa."Birkaç Acoma askeri bu tehdit iması karşısında gerildi. Mara güvence vermek için belli etmedenPapewaio'nun sırtına dokundu, ardından şımarıkça konuştu. "Neden fırsat bulamayım ki?"Sahte bir pişmanlık gösterisiyle Lujan kılıcını indirdi. "Çünkü, Leydim, görüşmemiz tatmin ediciolmazsa Kuvvet Komutanı'nızı bir kez daha duyamayacaksınız." Gözleri olası sorunları tarayarakçevrede dolaştı; bu baskının her şeyi yanlış gibi görünüyordu."Nasıl yani!" Mara konuşurken ayaklarını yere vurdu, korumalarını çevreleyen haydutların tehlikeli

tavırlarını görmezden gelmekteydi."Demek istediğim şu, kendi özgürlüğünüze ne kadar değer biçersiniz bilmiyorum, benim bildiğimMigran köle pazarında kaç para edeceğiniz." Acoma korumaları böyle bir aşağılama karşısındasaldırmamak için kendilerini zor tutarlarken Lujan kılıcını hazır tutarak bir adım geri sıçradı.Zaferden emin olan haydutlar kılıçlarını kaldırıp saldırı durumuna geçtiler.İki taraf da savaşın eşiğindeyken Lujan hızla açıklığı gözden geçirdi. Hâlâ bir değişiklik yoktu.Haydudun gözlerine durumu anladığını gösteren bir parıltı yerleşti. "Bir şey mi planlamıştınız,güzel hanımefendi?" Bu sözler yan som, yarı açıklamaydılar.Adamın yüzsüzlüğü karşında beklenmedik şekilde neşelenen Mara haydudun küstah ve kışkırtıcılaflarının onun hırsını test etmek için olduğunu anladı. Lujan'ı hafife almaya ne kadar yaklaşmış olduğunu fark etti. Böyle akıllı bir adam kaybedilebilirdi, diye düşündü. Zaman kazanmaya

uğraşarak şımarık bir çocuk gibi omuz silkti.

Page 39: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 39/244

Lujan cesurca ilerleyip korumalara yaklaşarak kaba saba ve kirli parmağıyla Mara'nın boynundakifuları tuttu.Tepki derhal geldi. Lujan bileğinde ani bir baskı hissetti. Aşağı baktığında Papewaio'nun kılıcınınelini kesmekten kıl payı uzakta durduğunu gördü. Haydut başını yukarı kaldırarak Akıncılar Lideriile göz göze geldi. Papewaio kesin bir sesle "Her şeyin bir sınırı var." dedi.

Lujan'ın parmakları usulca gevşeyerek Mara'nın fularını bıraktı. Haydut reisi gergin birgülümsemeyle elini ustaca geri çekip kızın korumalarından uzaklaştı. Tavırları artık kuşkucu vesaldırgandı, çünkü normal koşullarda bir leydiye bu şekilde dokunmanın bedelini hayatıyla öderdi."Burada bir kandırmaca var, Leydim. Ne tür bir oyun bu?" Kılıcını sıkıca kavradı ve adamlarıondan saldırı90 91emri bekleyerek ileri doğaı yaklaştılar.Birdenbire Mara ve askerlerinin açıklığın üzerindeki kayaları gözetlediğini fark edince haykırdı."Hiçbir Egemen Leydi bu kadar az savaşçıyla yolculuk etmez. Hah, budalayım ben!"Mara "Keyoke!" diye bağırırken haydut reisi öne atıldı ve adamları hücum durumuna geçti.Havada ıslık çalarak uçup gelen bir ok haydut reisinin bacakları arasında yere saplandı. Adam bir

ipin ucunu tutuyormuş gibi hafifçe oku çekti. Ayaklan üzerinde bir an sendeleyince sakarca biradım geriledi. Yukarılardan bir ses çınladı. "Hanımefendime bir adım daha yaklaşırsan ölürsün!"Lujan sese doğru döndü ve yukarıda Keyoke'nin çektiği kılıcı kendisine yönelttiğini gördü. KuvvetKomutanı ciddiyetle başını salladı ve bir okçu geçidin üzerine bir işaret oku fırlattı. Vınlayarakyükselen ok komutanın astlarına seslenişini böldü. "Ansami! Mesai!"Ormandan başka sesler karşılık verdiler. Arkadan gelen sesle sarsılan haydutlar döndüklerindeağaçların arasında öndeki bir subayın miğferindeki tüyleri ve cilalı zırhların parıltılarını gördüler.Ne büyüklükte bir güçle karşı karşıya olduğunu kestiremeyen haydut şefi hemen harekete geçti.Çaresizlik içinde dönüp Ma-ra'nın tahtırevanı çevresindeki korumalara saldırılması emrini haykırdı.Keyoke'nin ikinci haykırışı onun saldırısını kısa kesti. "Daco-ya! Hunzai! İlerleyin! Oklarıhazırlayın!"Tepenin üzerindeki gökyüzü aniden yüz miğferin siluetiyle ve yayların kıvrık kenarlarıyla doluptaştı. Sanki yüzlerce adam açıklığı çevreleyen ormandan ilerleyişe geçmiş gibi bir gürültü koptu.Haydut reisinin işaretiyle adamları durdular. Elverişsiz bir durumda yakalanmıştı, geç de olsakurtulma şansını değerlendirmekiçin geçidin iki yanını taradı. Görünürlerde yalnızca bir subay vardı; oysa dört Akıncı Lideri'ninadları söylenmişti. Güneşten gözlerini kısan Lujan adamlarının savaş düzenini değerlendirdi.Şartlar kafasındakilerin olanaksıza yakın olduğunu gösteriyordu.Mara şımarık tavırlarını bir kenara bıraktı. Muhafızlarına emir vermek için bakmaya bile gerekduymadan "Lujan adamlarına silahlarını bırakmalarım söyle." dedi."Nedenler çuvala mı girdi?" Düşmanın üstünlük sağladığı ve kendilerinin darboğazda olduğu

sesinden belli olan haydut şefi gülümseyerek doğruldu. "Leydim, topraklarınızı rahatsız edicikomşulardan kurtarma planınızı tebrik ediyorum, ama şu an bile, söylemeliyim ki şahsınız tehlikealtında. Tuzağa düştük, ama hâlâ daha bizimle birlikte ölme ihtimaliniz var." Adanı en ağır şartlaraltında bile koşullan kendi lehine çevirmeye çalışıyordu. "Belki bir anlaşmaya varabiliriz," dediçabucak. Sesinde umutsuz bir blöf ve alaycı bir kurnazlık okunuyordu, ama korkunun izi bileyoktu. "Şayet gitmemize izin verirseniz..."Mara başını yana eğdi. "Hakkımızda yanlış hüküm verdin." Kolunu Papewaio'nun omzuna koyuponu yavaşça kenara çekerken yeşimtaşı bilezikleri şmgırdadı. Ardından onu ve korumalarını geçiphaydut reisiyle yüz yüze geldi."Acoma'nın Egemen Ley-disi olarak kendimi riske attım ki konuşabilelim."Lujan tepeye baktı. Alnında paçavraya dönmüş kirli elbise koluna sildiği terler parlıyordu.

"Dinliyomm, Leydim."

Page 40: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 40/244

Korumalar arkasında heykel gibi dunırlarken Mara serserinin gözlerinin içine baktı. "Önceliklesilahını bırakmalısın."Adam acı bir kahkahayla karşılık verdi. "Yetenekli bir kumandan olamayabilirim, Leydim, amasalak değilim. Bugün Kızıl Tan-rı'nın karşısına çıkacaksam bile kendimi ve arkadaşlarımı birkaç sı-92 93

ğır ve tahıl çaldılar diye darağacına yollatmayacağım.""Acoma'nm malını çalmış ve bir köleyi öldürmüş olsan da bu kadar sıkıntıyı yalnızca seni görmekiçin çekmedim Lujan."Mara'nın sesi içten duyulsa da haydutlar inanmaya gönüllü değillerdi; silahlarını ayarlayıp gözlerinigeçidin üzerindeki tehditkar kuvvetten kızı koruyan daha az askere doğru çevirdiler. Gerilimartarken Lujan konuştu, "Leydim, eğer söyleyecek bir şeyiniz varsa acele etmenizi öneririm, aksihalde aramızdan pek çoğu ölebilir, siz ve ben onlara ilk katılanlar oluruz."Emir almadığı ve safları bozduğu halde Papewaio kendisiyle hanımefendisi arasındaki mesafeyikapattı. Nazik ama kararlı bir tavırla Mara'yı geri çekip efendisiyle haydut reisinin arasına girdi.Mara bu yakınlık gösterisini yorum yapmadan kabullendi. "Size şunu garanti edeceğim: bana teslimolun ve önerimi dinleyin. Ben seninle ve adamlarınla konuşmamı bitirdikten sonra gitmeyi

isterseniz bunda özgür olacaksınız. Acoma topraklarına bir daha girmediğiniz sürece size sorunçıkarmayacağım. Bu konuda söz veriyorum."Okçuların şu an bile silahlarını üzerine doğrulmuş olduğunu bilmekten rahatsız olan Lujanadamlarına döndü. Bu sefillerin her biri yetersiz beslenmişti, bazı sıskalarsa hastalığınsınırmdaydılar. Çoğu yalnızca bir silah taşıyordu, kötü yapılmış bir kılıç ya da bıçak; yalnızcabirkaçının zırh sayılabilecek uygun giysileri vardı. Mara'nın kusursuz donatılmış muhafızlarıyla birsavaş hiç de adil olmayacaktı. Haydut reisi adamlarının pis yüzlerini birer birer inceleyip ona zorluzamanlarda yoldaşlık etmiş gözlere baktı. Çoğu bir baş işaretiyle önderliğini takip edeceğinigösteriyordu.Lujan belli belirsiz bir iç çekişle Mara'ya dönüp kılıcını ters çevirdi. "Leydim, belirtebileceğim birklanım yok, ama alçakgönüllü şerefimle kendimi sizin ellerinize bıraktığımı söyleyebilirim."Silahını Papewaio'ya teslim etti. Tümüyle kızın iyi niyetine kalmış, silahsız bir halde zoraki biralaycılıkla eğildi ve arkasındakilere kendisi gibi yapmalarını buyurdu.Güneş ışıkları Acoma'nm cilalı yeşil zırhlan ve haydut grubunun yırtık pırtık omuzlarında parladı.Adamlar kızın olağanüstü elbisesi ve mücevherlerini incelerken sessizliği yalnızca kuşlar ve pınarınşırıltısı bozmaktaydı. Sonunda bir haydut öne çıkıp bıçağını teslim etti; onun ardından bir bacağıyaralı bir başkası ve biri daha, ta ki bütün grup silahlarını bırakana dek sürdü bu. Kılıçlar gevşeyenparmaklardan ayrılıp Acoma savaşçılarının ayakları dibine düşüyordu şıngırdayarak. Kısa süredesilahlı tek bir haydut bile kalmadı.Eşlikçileri kılıçları toplarken Mara öne çıktı. Haydutlar ona yol vermek için yol açtılar, hem onahem de Papewaio'nun arkada hâlâ taşımayı sürdürdüğü kılıcına dikkat ediyorlardı. Acoma Akıncı

Kuvvetleri Lideri görevdeyken en cesur adamın bile kolayca karşı koyamayacağı bir tavırtakınmaktaydı. Savaşçı, Mara'yı en yakın arabanın arkasına kaldırmak için sırtını döndüğünde bileen bıçkın haydutlar dahil hepsi aradaki mesafeyi korumaktaydı.Pespaye gruba bakan Acoma Leydisi "Bütün adamların bunlar mı Lujan?" diye sordu.Mara okçulara rahat emrini vermediği için haydut reisi dürüstçe yanıt vermek zorunda kaldı. "Çoğuburada. Elli kadarı ya ormandaki kamptadırlar ya da yiyecek arıyorlardır. Bir düzinesiyse çevreyollarda gözcülük yapmakta."Thyza çuvallarının üzerine yerleşen Mara çabucak bir hesap yaptı. "Burada belki de on iki düzineadamın var. Bunlardan kaçı asker? Bırak kendileri yanıtlasınlar."94 95Arabanın arkasına toplanan kalabalıktan altmışa yakın el havaya kalktı. Mara cesaret vermek için

gülümseyerek "Hangi klandan?" diye sordu.

Page 41: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 41/244

Eski ailelerinin sorulmasından gururlanarak "Saydano!", "Almadı!", "Raimara!" ve Mara'nın bildiğibaşka klanları sıraladılar, bunların birçoğu Ichindar İmparatorluk tahtına geçmeden hemen önceAlmecho'nun Kumandan makamına karşı isyanı sırasında yok edilmişlerdi. Gürültü azalırken Lujanekledi, "Ben de Kotai'de Akıncı Lideri'ydim, Leydim."Mara kollarını kıvırıp oturdu; ifadesi dalgmlaşmıştı. "Peki diğerleriniz?"

Bir adam öne çıkıp selam verdi. Açlıktan zayıf düştüğü belli olsa da irikıyım biriydi."Hanımefendim, ben Miran'ın batısında Kotai topraklarında bir çiftçiydim. Efendim ölünce kaçıpbu adama katıldım." Saygıyla Lujan'ı gösterdi. "Hayatımız başıboş dolaşıp yoksulluk çekmektenibaret olsa da kendi çapında yıllardır iyi idare etti."Mara grubun geri kalanını gösterdi. "Suçlular?"Lujan öbürleri adına yanıt verdi. "Efendisiz adamlar, Leydim. Bazıları vergiler yüzündentopraklarını kaybeden özgür çiftçiler. Bazıları kötü davranıştan hükümlüler. Pek çoğu grisavaşçılar. Ama katiller, hırsızlar ve ilkesiz adamlara benim kampımda yer yok." Ormanı işaret etti."Ah, çevrede katiller var, kuşkusuz. Devriyeleriniz birkaç aydır gevşediler ve tenhalar tam birsığınak oldu onlara. Ama benim çetemde yalnızca dürüst kanun kaçakları var." Kendi şakasınahafifçe gülerek ekledi: "Tabii öyle bir şey varsa." Kendini toplayıp sertçe Mara'ya baktı. "Leydim

kendilerini bizim gibi talihsizlerle neden muhatap ediyor, söyleyecekler mi artık?"Mara ona imalı bir gülümsemeyle karşılık verip Keyoke'ye işaret verdi. Kuvvet Komutanıaskerlerine savaş durumundan rahata geçmeleri emrini verdi. Geçidin üzerindeki okçularsiperlerinden çıktıklarında güneşin parlaklığı bile onların savaşçı değil, azıcık bir zırh ya da yeşilboyalı giysilerle kılık değiştirmiş çocuklar, yaş lı çiftçiler ve köleler olduğu gerçeğinigizleyemiyordu. Bir ordu gibi görünen şey artık neyse oydu: sayıları haydutların yarısından dahaaz, Acoma topraklanndan çocuklar ve işçiler dahil bir asker grubu.Kanun kaçaklarından hayal kırıklığı homurtuları yükselirken Lujan yüzünde şaşkınlık ve korkuylakarışık saygı ifadeleriyle sordu. "Hanımefendim, ne işler çevirdiniz?""Bir fırsat, Lujan... hepimiz için."Kuyrukları böcekleri kovalayan needraların otladığı düzlükteki pınarın yanında öğleden sonragüneşi uzun gölgeler yaratıyordu. Arabanın üzerinde duran Mara, ormanın gölgesinde yere oturmuş aşçılarının onlara dağıttığı et, meyve ve thyza ekmeğini hevesle yiyen pejmürde haydut grubunuizledi. Yemek aylardır gördükleri her şeyden daha iyi olsa da Acoma Leydisi adamlar arasındagenelde bir hoşnutsuzluk gözlemledi. Savaşta teslim olmak köle olmak demekti, bu hayatın sugötürmez bir gerçeğiydi. Acoma onurunun durumlarını özgür adamlar olarak garanti etmesi veonları besleyen cömert misafirperverlik, ihtiyatlı da olsa biraz güven yaratmıştı. Yine de bu tuhafEgemen Leydi böylesi tuhaf bir buluşmayı neden tasarladığını söylemediği için haydutlarkuşkularını korumaktaydı.Mara adamları inceleyince hepsinin kendi topraklarındaki köleler, işçiler ve askerler gibi olduğunugördü. Ama bir eksikleri

96 97vardı; bu adamlar soylu giysileri giyip gelseler bile onların kanun kaçakları olduklarını anlardı.Yemeğin son kırıntıları da tüketilirken teklifini anlatma zamanı geldiğini fark etti.Papewaio ile Keyoke arabanın kenarında onun iki yanında dururlarken kız kararlı bir soluk alıpsesini yükseltti. "Siz, kanun kaçakları, ben Mara, Acoma Leydisi. Siz benim malımı çaldınız, buyüzden bana borçlusunuz. Bu borcu onurlu bir şekilde ödemek için sizden sözlerimi dinlemeniziistiyorum."Ön saflarda oturan Lujan şarap bardağını kenara koyup yanıt verdi. "Acoma Leydisi kanunkaçaklarının onuranu düşünecek kadar nazik. Grubumdaki herkes bunu zevkle kabul etmeye hazır."Mara haydut reisinin yüzünü arayıp bir alaycılık işareti araştırdı; ama bunun yerine merak, ilgi vekurnazlık

buldu. Bu adamdan hoşlanmaya başlamıştı. "Pek çok nedenden dolayı kimsesiz olduğunuz söylendibana. Hepiniz kaderin zalimliğine uğramış sayılırsınız." Bacağı yaralı olan adam onaylayarak

Page 42: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 42/244

bağırdı, diğerleri duruşlarını değiştirip hoşnut bir şekilde öne eğildiler. Onların dikkatini çekmektenmemnun kalan Mara sözlerini sürdürdü. "Bazılarınız hizmet ettikleri efendilerinden daha uzunyaşadıkları için talihsizliğe uğradı."Ağaçtan bilekliği olan bir adam haykırdı, "Ve bu yüzden onurumuzu yitirdik!"Diğerleri onu izledi. "Bu yüzden onursuzuz!"

Mara sessizliği sağlamak için elini kaldırdı. "Onur insanın görevini yapmasıdır. Bir adam uzak biryeri korumaya gönderilirse ve efendisi onun korunmasından yoksunken ölürse o onursuz mudur?Bir savaşçı dövüşte yaralanır ve efendisi ölürken bilinçsiz bir şekilde yatarsa, efendisinin ölmesi veonun yaşaması suç mudur?" Mara bileziklerin sert bir şıngırtısıyla kolunu indirdi, ses tonubuyurgandı artık. "Hizmetçi, çiftçi ve işçi olan herkes elini kaldırsın."Yaklaşık bir düzine adam duraksamadan itaat etti. Diğerleri kendilerine ne önerileceğini beklerkenkararsız bir şekilde bir Leydi'ye bir arkadaşlarına bakmaktaydı."Bana işçiler lazım." Mara benimseyici bir hareket yaptı. "Hepinize benim hadonramla çalışma iznivereceğim."Düzen bozuldu. Bütün haydutlar hemen konuşmaya başladılar, mırıltılar bağırışlara dönüştü, çünküLeydi'nin teklifinin İmpa-ratorluk'ta bir örneği daha yoktu. Keyoke sessizliği sağlamak için kılıcını

salladı, bu sırada cesaretini toplayan bir çiftçi onun ayaklarına kapanmıştı. "Lord Minwanabiefendimi öldürdüğünde kaçtım. Ama kanun benim, galip lordun kölesi olduğumu söylüyor."Mara'nın sesi keşmekeşin üzerinde yükseldi. "Kanun böyle bir şey söylemiyor!" Sessizlik çöktü vebütün gözler ona yöneldi. Öfkeli ama kendine hakim duruşuna karşın görkemli elbisesinin içinde,aylardır hattâ yıllardır yabani toprakların yoksunluğunda kalan adamlara güzel görünüyordu, onlarıcesaretlendirmeye devam etti. "Gelenek der ki bir işçi savaş ganimetidir. Galip gelen kimin özgür,kimin köle olacağına karar verir. Minwanabiler benim düşmanımdır, şimdi siz savaş ganimetiyseniz o zaman sizin durumunuza ben karar veririm. Özgürsünüz."Tam bu anda, güneşte ısınmış kayalardan yükselen sıcak dalgasıyla güçlenen sessizlik bunaltıcıydı.Adamlar kıpırdandılar, bildikleri düzenin altüst olması canlarını sıkmıştı, çünkü Tsurani yaşamınınher yerine toplumsal aktarımlar hükmederdi. Temelleri değiştirmek onursuzluğa meydan vermek veyüzyıllardır süre gelen bir medeniyeti çözülme tehlikesine sokmak demekti.98 99Mara adamların kafa karışıklığını hissetti; önce yüzlerinde belli belirsiz bir umut taşıyan çiftçileredöndü, ardından en kuşkucu ve en deneyimli gri savaşçılara; Lashima tapınağında öğrendiğifelsefeden alıntı yaptı. "Yasaya geldiğimiz gelenek dağlardan gelip denize akan ırmak gibidir.Kimse bu akışı tersine çeviremez. Deneyenin karşısına doğa yasası çıkar. Acoma gibi pek çoğunuztalihsizliği biliyorsunuz. Acoma gibi geleneğin yönünü değiştirmeye çağırıyorum sizleri, tıpkıfırtınaların bazen bir ırmağı kendine yeni vadi açmaya zorlaması gibi."Kız duraksadı, ellerine bakarken kirpikleri gözlerini perdeledi. Bu hassas bir andı, çünkü bir haydutbile söylediklerine karşı çıksa Mara kontrolü kaybederdi. Sessizlik üzerinde dayanılamaz bir yüke

dönüştü. Ardından tek söz etmeden Papewaio sakince miğferini çıkardı; hükümlülerin kara çaputuherkesin görebileceği şekilde alnındaydı.Lujan hayretle haykırdı, ölüme mahkum edilmiş bir adamın büyük bir leydinin eşlikçileri arasındaonurlu bir konumda olmasına şaşırmıştı başka herkes gibi. Pape'nin bağlılığından ve utancıngeleneğin öngördüğünden başka bir şey olabileceğini gösteren tavrından dolayı onunla gurur duyanMara gülümseyip elini Akıncılar Lideri'nin omzuna koydu."Bu adam bana gururla hizmet ediyor. Sizler de aynısını yapmaz mısınız?" Minwanabi tarafındanyerinden edilen çiftçiye seslendi. "Efendini yenen lord başka bir çiftçi istiyorsa bırak sana gelsin."Keyoke ve savaşçılarına bir baş işareti yapıp ekledi, "Min-wanabi sizi almak için dövüşmekzorunda kalacak. Benim topraklarımda özgür insanlar olacaksınız."Çiftçi yabani bir sevinç çığlığıyla ileri doğru atıldı. "Şeref sözü mü?"

"Şerefim üzerine," diye yanıtladı Mara, Keyoke onun buyruğuna bağlılığını belirtmek için eğildi.

Page 43: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 43/244

Çiftçi olduğu yerde diz çöküp Mara'ya doğru bileklerini çap-razladı, bu köylülerin zamanla şerefkazanan hareketiydi. "Leydim, adamımzım. Sizin onurunuz benim onurumdur." Bu sözlerinardından herkese Acoma adını koruyan herhangi bir savaşçı kadar ölmeye hazır olduğunu ilan etti.Mara resmiyetle başını salladı ve Papewaio onun yanından ay-nldı. Çiftçinin önüne gelene dekhaydutların arasından geçerek yürüdü. Eski ayinler uyarınca adamın bileklerine bir ip dolayıp daha

sonra bu sembolik prangaları çözdü, söz konusu kişinin bir köle olabilecekken artık özgür biriolduğunu gösteriyordu bu. Bir düzine adam çevrelerine toplanırken heyecanlı konuşmalaroluyordu. Mara'nın teklifini kabul etme hevesi ve yeni bir hayat umuduyla Papewaio'nunçevresinde bir çember oluşturdular.Keyoke yeni ant içen işçileri toplaması için bir savaşçı görevlendirdi. Acoma görevlileri onlara evve tarla işlerinde Jican ile çalışmak üzere atanacakları topraklara dek eşlik edecekti. Mara yenidensöze başlarken geri kalan haydutlar çaresizlerin umuduyla izlediler onu. "Sizler kanunkaçaklarıydınız, suçunuz neydi?"Hastalıklı yüzü solgun kısa bir adam boğuk bir sesle yanıtladı. "Bir rahibin hakkında kötükonuştum, Leydim.""Ben de aç çocuklarım için vergi toplayıcısından tahıl sakladım," diye bağırdı bir başkası.

Ufak tefek suçların listesi Mara, Lujan'm hırsızlarla katillerin onun yanında yeri olmadığınısöylerken doğruyu söylediğini öğrenene dek sürüp gitti. Hükümlülere şöyle dedi: "İsterseniz gidin,isterseniz özgür adamlar olarak hizmete girin. Acoma'nın Egemen Leydisi olarak size kenditopraklarım içinde bağışlanma öneriyo-100 101mm." Her ne kadar genel af tek bir lordun ya da leydinin yetkisi dışındaysa da Mara hiçbirimparatorluk yönetimi görevlisinin önemsiz, neredeyse adsız insanların durumuna itirazetmeyeceğini biliyordu -özellikle böyle bir af hiç duyulmazsa.Bağışlanan adamlar Leydi'nin kurnazlığına gülümseyip hizmet yemini etmek için Papewaio'yakoşturdular. Seve seve diz çöktüler. Acoma çalışanları olarak Mara'mn düşmanları onlara tehlikeoluşturabilirdi, ama büyük bir klanın hizmetinde tehlike karşısında bulunmak kanun kaçaklarıolarak içinde bulundukları acınası yaşamdan daha iyiydi.Ağaçların altında öğleden sonra gölgeleri uzayıp gitti; güneşin altın ışıkları dalların inceldiği yerdeçevreye saçılıyordu. Sefil haydut yığınlarına bakan Mara'mn gözleri en son Lujan'm üzerinde kaldı."Siz, efendisiz askerler, dikkatle dinleyin." Yola doğru yayılan yeni ant içmiş işçilerin sevinçlikonuşmalarının bitmesini beklerken durakladı. Papewaio'nun kaslı bedeninin yanında naringörünen Mara, Lujan'ın en sert ve haşin adamlarının bakışlarına meydan okumaktaydı."İmparatorluk tarihinde hiçbir savaşçının görmediği bir şey sunuyomm: ikinci bir başlama şansı.Aranızdan kimler benim topraklarıma gelip onurunu geri kazanacak... mukaddes koruluğun önündediz çöküp Acoma natamisine bağlılık yemini edecek?"Ormandaki açıklığın üzerine sessizlik çöktü ve bir an için sanki hiç kimse soluk almaya cesaret

edemedi. Ardından patırtı koptu. Somlar haykıranlar, yanıtları bildiklerini düşünenler tarafındanbastınlıyordu. Kirli yumruklar kanunun görüşlerini vurgulamak için havayı dövüyor, heyecanlıadamlar Mara'mn arabasına doğru dalga dalga akarken ayaklar toprağı eziyordu.Papewaio çekilmiş kılıcıyla hengameyi durdurup vagondan uzaklaştırdı, Keyoke bir emir haykırdı.Sessizlik sağlanmıştı; haydutlar yavaşça duruldular. Bir kez daha susup liderlerinin konuşmasınıbeklediler.Papewaio'nun tedbirli davranışına saygı gösteren Lujan bildiği yaşamı altüst eden kızın önündedikkatle eğildi. "Leydim, sözleriniz... hayret verici... düşünülemeyecek kadar cömertler. Ama bizieski görevlerimizden serbest bırakacak efendilerimiz yok." Gözlerine karşı koyusu andıran bir ışıkparıldadı.Mara bunu görüp anlamaya çalıştı. Kirlerinin altında kurnaz, hattâ yakışıklı bile olsa haydut

tehditkar havasını koruyordu; kız birdenbire bunun nedenini anladı. Bu adamların hiç amaçlarıyoktu, umutsuz bir halde günü yaşıyorlardı yalnızca. Kaderlerini yeniden kendi ellerine almalarını

Page 44: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 44/244

sağlayabilir ve onlara Acoma'ya bağlılık yemini ettirebilirse paha biçilemez değerde savaşçılarkazanacaktı. Ama onları bir kez daha inandırması gerekiyordu."Görevli değilsiniz ki..." dedi Lujan'a usulca."Ama yemin ettik..." Sesi neredeyse bir fısıltıya dönüştü. "Da-ıa önce buna benzer bir teklifyapılmadı. Bizler... Aramızdan kim leyin daha onurlu olduğunu bilebilir?" Lujan, Mara'mn doğru

olanı emretmesini dilermişçesine adeta yalvarmaktaydı; grubun geri kalanları onlara yol göstermesiiçin reislerine bakıyordu.Birdenbire on yedi yaşında acemi bir Lashima öğrencisi olduğunu tüm benliğinde hisseden Maradestek bulabilmek için Ke-yoke'ye döndü. Deneyimli savaşçı onu yarı yolda bırakmadı.Geleneklerin bu şekilde yorumlanmasından Lujan kadar rahatsız olsa da ses tonu ağırbaşlı kalmayısürdürmekteydi. "Bir asker efendisine hizmet ederken ölmeli ya da başaramayıp onursuz durumadüşmeli. Ama yine de Leydim'in de söylediği gibi kader bunların dışında bir hüküm verdiğinde hiçkimse tanrılarla tartışamaz. Eğer102103tanrılar Acoma'da hizmet etmenizi istemiyorsa hoşnutsuzlukları mutlak klan üzerine çökecektir.

Leydim kendi ve sizlerin adına bu riski göze alıyor. Cennet şansıyla ya da değil, hepimiz öleceğiz.Ama aranızdan cesur olanlar talihsizliği yenecekler," konuşmaya devam etmeden önce uzun birsüre duraksadı, "ve asker olarak ölecekler."Lujan ikna olmamıştı, bileklerini ovuşturdu. Tanrıları kızdırmak felakete davet çıkarmaktı. Enazından sefil bir haydut olarak yaşamını sürebilir ve efendisiyle ölmeme yanlışını telafi edebilirdi,üstelik belki böylece, Yaşam Çarkı'nda bir sonraki aşamaya geçtiğinde ruhu daha yüksek birmakama erişirdi.Her biri kendi içinde bölünmüş haydutlar, reislerinin gerginliğini yansıtırlarken Papewaio yarasınıkaşıyıp düşünceli bir sesle konuşmaya başladı. "Ben Papewaio, Acoma Birlikleri Akıncı Lideri. Buklanın hizmetinde doğdum, ama babam ve büyükbabamın Shinzawai, Wedewayo ve Anasati'dehizmet eden akrabaları var..." Susup hiç kimsenin konuşmadığını görünce birkaç klan daha saydı.Gözleri yarı kapalı Lujan donakalmıştı, bu sırada arkasındaki bir adam "Benim babam öncedenSerak Lordu ile görev yaptığım Wedewayo klanına hizmet etmişti. Adı Almaki'ydi."Papewaio çabucak düşünerek başını salladı. "Bu Almaki babam Papendaio'nun kuzeni miydi?"Adam düş kırıklığı içinde başını iki yana salladı. "Hayır, ama onu tanırdım. Ona Küçük Almakiderlerdi, benim babamsa Büyük Almaki'ydi. Ama babamın orada görev yapan başka kuzenleri devardı."Papewaio sıraların arasındaki adama başıyla işaret etti ve Ma-ra'nın duyamayacağı kadar kısık seslebirkaç dakika konuştular.Neşeli bir duraksamanın ardından haydut sırıttı ve Akıncılar Lideri hürmetle eğilerekhanımefendisine döndü. "Leydim, bu Toram. Amcası, babamın yeğeniyle evli olan bir kadının kız

kardeşinin kocasıymış. Kendisi benim kuzenim olur ve Acoma'ya hizmet etmeye uygundur."Mara gülümsemesini elbisesinin koluyla gizledi. Pape ve görünüşe göre zeki olan Toram, Tsuranikültürünün basit bir olgusunu gözden kaçırmamışlardı. Gelenek uyarınca askerlerin üçüncü vedördüncü oğulları doğdukları klan dışındakilerde de görev almakta özgürlerdi. Bu gri savaşçıyagençmiş gibi davranması Papevva-io'yu, Lujan tarafından onurunun sorgulanmasından kurtarmıştıtümüyle. Mara görgüsünü geri takındıktan sonra "Pape, şayet istiyorsa kuzenini hizmetimize çağır."dedi.Papewaio kardeşiymiş gibi elini Toram'ın omzuna attı.. "Kuzen, Acoma hizmetine çağrıldın."Adam yeni kazandığı gururla çenesini kaldırıp canlı bir sesle kabul ettiğini belirtti. "Geliyorum!"Bu sözler kanun kaçakları arasında bir telaş patlaması yarattı, adamlar bir düzine Acoma askerininçevresini sararak akraba adlarını karşılaştırmaya başlamışlardı. Mara bir kez daha gülümsemesini

bastırmaya çalıştı. Herhangi bir Tsurani soylusu ya da asker kendi soyağacını, çoğunu yalnızcaismen tanıdığı kuzenleri, teyzeleri, amcaları içinde olmak üzere birçok nesil gerilere dek bilirdi. İki

Page 45: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 45/244

Tsuranili ilk karşılaştıklarında akrabaların sağlıklarının ayrıntılarıyla sorulması başlar, ardından ikiyabancıdan hangisinin toplumsal piramitte üstte durduğu ortaya çıkana dek karşılıklı öyküleranlatılırdı. Yeterli bir konuşmanın ardından gri savaşçıların göreve kabul edilmelerine olanak verenbirtakım uzak akrabalıkların ortaya çıkarılamaması neredeyse olanaksızdı,104 105

Mara arabadan inebilsin diye Papewaio'nun uzattığı eli kabul etti. Her bir askerin çevresindegruplar halinde haydutlar toplanmıştı, akrabalıklar tespit edilirken sorularla yanıtlar mutluçığlıklara dönüşmekteydi. Lujan şaşkınlık içinde başını sallayarak Ma-ra'ya döndü, gözleribeceriksizce gizlemeye çalıştığı duygularla ışıldıyordu. "Leydim, bizi ele geçirmek için yaptığınızplan usta-caydı ve... yalnızca bu bile size gururla hizmet etmemi sağlar. Bu... " Heyecanla çırpmanadamları gösterdi eliyle. "Bu anlaşılır gibi değil." Neredeyse duygularına yenik düşecek gibi oluncabir an için arkasını dönüp güçlükle yutkundu, ardından bakışlarını Ma-ra'ya geri çevirdiğindeyüzünde tam bir Tsurani maskesi vardı, ama gözleri ışıl ısıldı. "Bu doğru mudur... değil midirbilmiyorum, ama zevkle görevi kabul edip Acoma onurunu kendi onurum sayacağım. Yaşamımsize ait olacak, Leydim. Ve hayatım kısaysa bile yeniden bir klan rengi giymek onu iyi bir hayatkılacaktır." Tüm hovardalığını bir kenara atarak doğruldu. Uzun bir süre gözlerini onunkilere

kenetleyerek Mara'ya baktı. Az sonra söyleyecekleri sözler dürüstlükleriyle kızı bundan sonradaima etkileyeceklerdi. "Umarım kader bana uzun yıllar ölüm yüzü göstermez, hanımefendim, kiyakınınızda kalabileyim. Çünkü Konsey Oyu-nu'nu oynadığınızı tahmin ediyorum." Neredeyseözdenetimini yitirmesine az kalmış gibi gözlerine bir nemlilik parladı ve yüzüne kocaman birgülümseme yerleşti. "Ve sanıyorum İmparatorluk asla eskisi gibi olmayacak."Lujan selam verip aradaki bağ ne kadar uzak olursa olsun bir akraba bulabilmek için Acomaaskerleriyle yakınlarını karşılaştırmak üzere uzaklaştığında Mara sessizce durdu. Sonra Keyoke'nintavsiyesiyle haydut reisi arkadaşlarının geri kalanını pınara çağırtmak üzere haberci gönderdi.Sonra gelenler çeşitli inanmazlık ifadeleri taşımaktaydı. Ama thyza arabasının üzerinde sankimalikane salonunun minderli tahtındaymış gibi oturan Leydi'yi gördüklerinde kuşkuculuklarıçabucak silindi. Acoma'nm hizmetine girmeye yemin etmiş yoldaşlarının heyecanı karşısında iknaolarak kendileri de klan hizmetinde bulunmanın onuruna kavuşabilmek için kuzenlerin ve evlilikbağlarının listelerini çıkarmaya koyuldular.Öğleden sonra bitti, geçidin kenarı üzerindeki ağaçların uzayan gölgeleri açıklığın üzerine şeritlerhalinde düştüler. Kervanın tepesindeki dallar hışırdayarak kımıldanırken sıcak hafifledi ve akşammeltemi orman kokusuyla doldu. Günün gelişmelerinden hoşnut kalan Mara bir gaguin kuşusürüsünün esintiyle sürüklenen böceklerle beslenişini seyretti. Kuşlar yemeklerini bitirip ötüşerekgüneye doğru uçarlarken kız ne kadar yorgun ve aç olduğunu fark etti.Onunla aynı şeyi düşünüyormuşçasına Keyoke Mara'nın yanına gelip durdu. "Leydim, akşamüzeritopraklarınıza ulaşmak istiyorsak hemen yola çıkmalıyız."Mara başını salladı, kaba thyza çuvallarının yerinde yumuşak minderler olmasını istiyordu artık. Aç

adamların bakışlarından usandığı için tahtırevanında kendi başına kalmak birdenbire çekici geldigözüne. Herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle bağırdı, "Haydi yola çıkalım, Kuvvet Komutanı.Burada bir banyo, sıcak bir yemek ve sisin battaniyelerini ıslatamayacağı bir barakada uyumakisteyen Acoma askerleri var."Haydutların dudaklarından dökülen katışıksız neşe karşısında Mara bile gözlerini ıslanmaktanalıkoyamadı. Daha az önce ona karşı savaşmaya hazır duran adamlar şimdi onu korumayıistemekteydi. Kız, sessizce Lashima'ya teşekkür etti. Bu ilk zafer zahmetsizce elde edilmişti; amaMinwanabi güçlerine ve entrikacı106 107Anasati zekasına karşı gelecekte başarı hiç de kolay lokma olmayacaktı.Köleleri tahtırevanı kaldırdıklarında arkasındaki minderlere yaslanan Mara gevşediğini hissetti.

Kendine rahat bir nefes alma izni verdi. Perdelerinin mahremiyetinin arkasında gerçekleşen silahlıkarşılaşmanın ve haydutlarla görüşmelerin tüm kuşkuları ve korkusu dinmişti. Şu ana dek aslında

Page 46: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 46/244

ne kadar korktuğunu kabul etmeye cesaret edememişti. Bedeni beklenmedik ürpermelerle titredi.Islaklığın elbisesinin saf ipeğine zarar vereceğini bildiğinden hıçkırarak çılgınca ağlama isteğinibastırdı. Lano, çocukken onun duygusal patlamalarıyla dalga geçer, bir Tsurani gibidavranmadığını söyleyerek ona sataşırdı -ne var ki kadınların erkekler kadar kendilerine hakimolmaları beklenmemekteydi.

Onun şakacı kahkahalarım ve babasını bir daha asla göremeyeceğini hatırlayınca tümkararsızlıkları, kuşkuları vekorkuları gün yüzüne çıktı, gözlerini kapatıp kendini rahatlatmak için bir egzersize yoğunlaştı.Öğrenim gördüğü Lashima tapınağında ders veren rahibenin sesi kafasının içinden yanıt veriyorgibiydi: kendi doğanı öğren, bütün yanlarını kabul et, egemenlik ancak o zaman başlayabilir.Kendini reddetmek her şeyi reddetmektir.Mara yeniden hıçkırdı. Artık burnu da akıyordu. Elbisesinin kolunu zarar görmesin diye kıvırdıktansonra sessizce gerçeği kabullendi. Ödü patlamıştı, en çok da boş yere tepelerde onları ararkenhaydutların topraklarına saldırıyor olabileceğini düşündüğü zaman korkmuştu.Mara bir kez daha kendine kızdı: bir Egemen Leydi böyle davranmaz! Sonra duygularınınkaynağını buldu: bir Egemen Ley-di'nin nasıl davranması gerektiğini bilmiyordu. Yönetimde hiç

eğitimi yoktu, İmparatorluk'taki en ölümcül yarışmanın içine itilmiş bir tapınak kızıydı o.Zayıflığa kapılmamak için perdelerdeki bir aralıktan yeni hizmete alınmış Acoma adamlarına baktı.Kirli giysilerine, yabani yüzlerine, sopalara benzeyen silahlarına ve korkmuş hayvanlann-kinebenzeyen gözlerine karşın bu insanlar askerlerdi, şimdi Mara onlarda daha önce görmeyibaşaramadığı bir şey görüyordu: bu haydutlar, düzenbaz Lujan bile en az onun kadar korkmuştuaslında. Pusuyu onların açısından değerlendirene kadar Mara bu durumu şaşırtıcı bulmuştu. Amasayıca az da olsalar Acoma askerlerinin hepsi tecrübeliydi ve uygun şekilde donanıpsilahlanmışlardı. Gri savaşçıların kimisi bir yıldır düzgün bir yemek yüzü görmemişti. Silahlan daıskartaya çıkarılmış, çalınmış ya da üstünkö-rü yapılmış kılıçlarla bıçaklardı. Yalnızca birkaçınınkalkana benzer bir şeyi vardı ve hiçbirinin beden zırhı yoktu. Hayır, diye düşündü Mara, bumahzun, umutsuz adamlar, talihsiz kardeşlik gruplarının bir bölümünün bugün öleceğini kabuletmiş olmalıydılar. Ve her biri ölenlerin arasında olup olmayacağını merak etmişti.Adamlar hanımefendilerinin onları gözlemlediğinden habersiz yol aldılar. Yüzlerinde başkaduygular geziniyordu, bu duyguların arasında umut ve yanlış umuda kapılma korkusu vardı. Maraminderlere gömülüp tahtırevanın işlemeli örtüsünün renkli tasarımına dalıp gitti. Şu adamlarınyüzlerinde tüm bu şeyleri birdenbire nasıl da görmeye başlamıştı? Korku ta derinlerinde daha öncefarkına varmadığı algı güçlerini mi tetiklemişti? Tam o anda kardeşi Lanokota yanındaoturuyormuşçasına aklı onun varlığıyla doldu. Gözlerini kapatsa onun fısıltısını duyabilirdi."Büyüyorsun, küçük kardeşim."108 109Mara ansızın gözyaşlarına hakim olamadı. Ama bu sefer yaşlar üzüntüden değil, Lano Sulan-

Qu'daki yaz oyunlarını kazandığında tanıdığı neşeye benzeyen bir sevinçten kaynaklanıyordu. Ogün Mara'yla babası tribünlerdeki köylüler gibi tezahürat yapmışlar, bir an için toplumsalkonumlarının törelerini ve nezaketini unutmuşlardı; ama şimdi duyguları on kat daha güçlüydü.Gözyaşı izlerinin arasından gülümseyerek bedenini tahtırevanın kımıltılarıyla rahatlamaya bıraktı.Tsurani politikalarının görünmez oyun masasında karşılaştığı hiç kimse bu hamleyi bilmemeliydi,en azından hemen ya da bir süre için. Minwanabi ihaneti Acoma ana garnizonunu elli askeredüşürmüşken şimdi Mara iki yüzden çok askere kumanda ediyordu. Imparatorluk'un engintopraklarındaki saklanma yerlerinde gri savaşçılar kol gezdiğine göre daha fazlasını kazanmak içinbu adamlara görev verebilirdi. Tüy ve ipi kutuyla Lord Minwanabi'ye gönderdikten sonra bir haftadaha kazanabilse onun bir sonraki tehdidini karşılayacak beş yüz ya da daha çok askeri olabilirdi.Mara sevindi. Zaferi biliyordu. Ve kafasından iki ses yükselmekteydi. Bir tarafta öğretmen rahibe

"Çocuğum, utkunun ve gücün tuzaklarına düşme, çünkü böyle şeylerin tümü geçicidir." diyordu.

Page 47: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 47/244

Ama Lano'nun sabırsız sesi onun başarılarını tebrik etme telaşmdaydı. "Yapabili-yorken zaferintadını çıkar, Mara-anni. Vaktin varken tadını çıkar."Mara aklını dinlenmeye bırakacak kadar yorgun bir halde geri yaslandı. Köleler onu günbatımınınderinleşen gölgelerinin arasında eve doğru taşırken tahtırevanının mahremiyetinde usulcagülümsedi. Durumunun hâlâ umutsuza yakın olduğunu bilmesine karşın Lano'nun öğüdünü

dinleyecekti. Ömür yettikçe yaşamın zevkine varmalıydı.Yürüyen adamların tozu havayı altın tonlarında toprağa boyarken arabaların tekerleklerigıcırdamakta ve needralar homurdanmaktaydı. Mara'nm biçimsiz kervanı beraberindeyakışıksız muhafız kuvvetleri öbeğiyle Acoma topraklarına ilerlerken tanyeri yavaşça soldu veortalık alacakaranlığa gömüldü.Malikanenin ana kapısındaki meşaleler kargaşanın egemen olduğu bir avluyu aydınlatmaktaydı.Erken varan, vaktiyle efendisiz işçilerle çiftçilerin hepsine yemek, kalacak yer ve görevlerpaylaştırılırken Jican ve adamları başka hiçbir şeyle uğraşamayacak kadar meşguldü. Geceyaklaşırken Mara'nm kervanı Lujan'm pejmürde, yetersiz beslenmiş savaşçılarıyla geri döndüğündehadon-ra ellerini göğe kaldırıp bu katlanılamayacak iş gününe bir son vermeleri için tanrılarayalvardı. Kendisi de aç olan ve şu andan itibaren çocukların yatma saatini kaçırdığı için karısının

dırdırına katlanmak zorunda kalan Jican aşçılara bir kazan daha thyza pişirmeleri, kavurma vemeyve kesmeleri için haber gönderdi. Ardından görevlilerinin birçoğundan daha kısa olduğu veaçığı yorulmaz bir çalışkanlıkla kapatmaya karar verdiği için adları alma ve kimin giysiye, kiminsandalete ihtiyaç duyduğunun çetelesini tutma işine girişti. Keyoke yeni gelenlerin bölükleredağıtımını yaparken Jican'la yardımcıları boş bir barakayı temizleyip yataklara battaniye getirtmekiçin bir grup köle topladılar. Lujan gerektiğinde zorbalık yapıp gerektiğinde güven vererek ekibininyerleştirilmesine yardımcı olmak için komuta görevini üstlendi.Needra arabalarının ve koşturan insanların arasına süzülerek dalan Nacoya'nın saç tokalarınınçarpıklığı heyecanını gösteriyordu. Lujan'm darmadağınık tayfasına kısaca göz atıp hemenMara'nm tahtırevanına yöneldi. İzdihamın ortasında açtığı kararlı yolda ilerledi ve Papewaiohanımefendisine minderlerden kalkması110 111için yardım ederken onların yanına ulaştı. Oturmaktan her yanı tutulan ve meşale ışıklarındangözleri kamaşan Mara, Akıncılar Lideri onu Nacoya'nın ellerine teslim ederken sessizliği fark etti.Muhafızların görev alanıyla bakıcınınkinin görünmez sının evin ana kapısından gelen taş yolun,bahçe yoluyla kesiştiği yerden geçiyordu yaklaşık olarak.Nacoya hanımefendisini odasına götürdü, münasip bir şekilde onun bir adım gerisinden geliyordu.Kapıdan girer girmez yaşlı bakıcı hizmetçilere gitmelerini işaret etti. Ardından yüz ifadesini yağ kandillerinin dalgalandırdığı gölgelerin arkasına gizleyerek perdeleri sıkıca kapattı.Mara tezgahladığı oyun sırasında züppe görünmek için giydiği kat kat bilezikleri ve mücevherleriçıkarmak için durakladığında bakıcı çatlayan bir tonla ona seslendi. "Bu ani dönüşünüzün nedeni

nedir? Ayrıca o pejmürde adamlar da kim?"Mara'nm bir kutuya koyduğu broş ve yeşimtaşı kolye tıkırda-dı. Gerilim, tehlike ve zafersarhoşluğu hissinin ardından bakıcının buyurgan tavırları Mara'nm dişlerini kamaştırdı; kendinehakim olup parmaklarındaki yüzükleri birer birer çıkarırken Acoma birliklerini sayıca artırmak içinyaptığı planın ayrıntılarıyla anlattı.Son takı tıkırdayarak yığının üzerine düşerken Nacoya'nın sesi yükseldi. "Acoma'nın geleceğiniböylesine üstünkörü düşünülmüş bir planla tehlikeye mi attın? Neyi göze aldığını biliyor musun,çocuk?" Mara yüzünü Nacoya'ya döndüğünde kadının suratının kıpkırmızı ve yumruklarının sıkılıolduğunu gördü. "O haydutlardan biri hamle yapsaydı adamların seni korurken ölürlerdi! Pekiniye? Minwanabi geldiğinde bu klanın içi boş kabuğunu korumak için bir avuç asker kalsın diyemi? Natamiyi kim korur o zaman? Keyoke ya da Papewaio yokken? Çünkü onlar ölmüş 

olurdu!" Öfkeden neredeyse isterikleşen yaşlı kadın başını iki yana salladı. "Her biri sendenfaydalanabilirdi! Öldürülebilirdin!"

Page 48: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 48/244

Hiddetini kontrol edemiyormuşçasına sesi giderek yükseliyordu Nacoya'nın. "Bu... pervasızcamaceranın yerine... sen... uygun bir evlilik kararı almış olmalıydın." Elini uzatıp sanki Mara hâlâbir çocukmuş gibi onu sarsmaya başladı. "Eğer inatçı budalalıklarına devam edersen, topraklarınkatiller ve needra hırsızlannca korunurken eş seçeneklerinin ailesine bir isim satın almaya çalışanzengin bir gübre tüccarının oğluyla sınırlı kaldığını göreceksin!"

"Yeter!" Kendi sesinin sertliğine şaşıran Mara yaşlı kadını iterek uzaklaştırdı; ayrıca tavırlarındakişiddetNacoya'nın tiradını otları biçen bir tırpan gibi kesip attı. Yaşlı kadının itirazı boğazında kaldı, Azsonra yeniden konuşmaya başlayacakmış gibi görününce Mara "Yeter, Nacoya." dedi. Kısık vekaranlık sesi öfkesini güçlükle gizlemekteydi.Mara yaşlı bakıcıya döndü. Aralarında hiç boşluk kalmayana dek ona doğru yürüyüp "AcomaLeydisi benim." dedi. Bu sözler biraz önceki kızgınlığın çok azını yansıtmaktaydı, hafifçeyumuşayan Mara çocukluğu boyunca onu büyüten kadının yüzünü inceledi. İçten bir şekildekonuştu onunla. "Kalbimin annesi, hizme-timdekilerin arasında en çok sevilen sensin." Sonragözleri kısıldı ve sözleri yeniden sertleşti. "Ama bir an için bile bana hizmet ettiğini unutma. Birdaha bana böyle dokunursan, bu şekilde hitap edersen Nacayo -bir kere bile- seni bir mutfak kölesi

gibi kamçılatırım. Anlıyor musun?"Nacoya bir an titredi ve yaşlı kafasını eğdi. İhtiyar dizlerinin ikisi de yeri bulana dek Mara'nınönünde sertçe eğilirken çözülen saçları ensesinde dalgalandılar. "Hanımefendime beni affetmesiiçin yalvarıyomm."112 113Bir süre sonra Mara öne eğilip kollarını Nacoya'nın boynuna doladı. "En deneyimli ve en sevgilieşlikçim, kader rollerimizi değiştirdi. Yalnızca günler önce ben tapınakta bir öğrenciydim, sen debenim öğretmenim ve annem. Oysa şimdi babamın yaptığı gibi sana hükmetmeliyim. Bilgeliğinipaylaşarak bana en iyi şekilde hizmet ediyorsun. Ama sonunda gidilecek yolu ben tek başımaseçmek zorundayım."Titreyen yaşlı kadına sıkıca sarılan Mara devam etti, "Hem unuttun mu, beni haydutlar esir etmedi.Pape ve Keyoke ölmediler. İyi seçim yaptım. Planlarım başarıya ulaştı ve kaybettiklerimizinbirazını geri kazandık." Sessizliğini koruyan Nacoya "Haklıydınız," diye fısıldadı. Mara yaşlıkadını bırakıp iki kez ellerini çırptı. İhtiyar bakıcı yerden kalkarken hizmetçiler hanımefendilerinekoşturdular. İşittiği azar yüzünden hâlâ titreyen Nacoya, "Leydim, izninizle ben çekilebilir miyim?"dedi.Bir hizmetçi elbisesinin yakasını açarken Mara çenesini kaldırdı. "Evet, ihtiyar, ama banyodansonra yanıma gel. Tartışacak çok şeyimiz var. Tavsiyeni epeyce düşündüm. Evlilik için hazırlıkyapma zamanım geldi.Nacoya'nın koyu gözleri kocaman açıldılar. Mara'nın ani inatçılığının hemen arkasından hiçbeklenmedik bir kabullenişti bu. "Nasıl isterseniz, Leydim," dedi. Selam verip hizmetçileri işlerini

yapmaya bırakarak ayrıldı. Loş koridorda yaşlı kadın rahatlayarak kemiklerini yerine yerleştirdi.Sonunda Mara bir Egemen Leydi olarak rolünü benimsemişti. Her ne kadar Mara'nın azarlamasıonu üzdüyse de atalarının onurunu korumak zorunda olan bir çocuğun sorumluluğundan kurtulmaktam bir doyum duygusu getirmişti. Yaşlı bakıcı kendi kendine başını salladı. Mara'nın erdemleriarasında sağduyu yoktu, ama en azından babasının olağanüstü cesareti ve korkusuzluğu geçmiştikıza.Acoma Leydisi bir saat sonra küvetinden çıktı. İki hizmetçi onun pırıltılar saçan bedenini havlularasararken bir diğeri ahşap küveti yatak odasından ayıran perdeleri açmaktaydı. Tüm Tsurani büyükevlerinde olduğu gibi burada da odalann sayısı ve büyüklüğü doğnıdan doğruya kapıların veperdelerin nereye yerleştirildi-ğiyle ilgiliydi. Başka bir perde kapının açılmasıyla merkez dairedençıkmadan Mara'nın yatak odası çalışma odasına bağlanabilirdi.

Hava hâlâ sıcaktı. Mara ipek elbiseleri arasından kasıklarını şöyle böyle örten, süssüz ve neredeyseşeffaf olan en ince giysiyi seçti. Oldukça yorucu bir gün olmuştu, onun şimdi aradığı şey yalınlık ve

Page 49: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 49/244

gevşemekti. Daha sonra, akşamın geç saatlerinde hava serinleyince daha uzun ve kalın bir dışarıelbisesi giyerdi. Ama hizmetçilerinin ve Nacoya'nın önünde Mara açık saçık ama rahat birdinlenme giysisinin tadını çıkarabilirdi.Leydi'nin buyruğuyla bir hizmetçi iç bahçenin küçük bir bölümüne açılan perdeyi kenara çekti,burası Mara'nın kafasını dinlemesi ve düşüncelere dalabilmesi için her zaman hazır tutuluyordu.

Akıllıca yerleştirilen çit çalılarıyla bodur ağaçlar yeşil bir set oluşturuyor ve evin avlusundanişlerine koşturan bir düzine kölenin geçişi bile huzuru kaçırmıyordu.Mara kapının önüne otururken Nacoya içeri girdi. Yüzünde bitkinliğin yol açtığı gerginlik izleribulunan kız sessizce bakıcının karşısına oturmasını işaret etti. Ardından bekledi."Hanımefendim, uygun müttefiklerin listesini getirdim," diye söze başladı Nacoya.Mara kapıdan dışarı bakmayı sürdürdü, yalnızca hizmetçi114 115uzun, ıslak saçlarını tararken kafasını hafifçe kımıldatmıştı. Bunun devam etmesi için bir izinolduğu kanısına varan Nacoya kırışık ellerindeki parşömeni açtı. "Hanımefendim, şayet Minwanabive Anasati komplolarından kurtulmak istiyorsak müttefikimizi özenle belirlemeliyiz. Sanırım üçseçeneğimiz var. Gücü azalmakta olan ama eski ve güçlü bir isimle birleşebiliriz. Ya da yeni güç

kazanıp zengin olmuş; ama onur, gelenek ve politik müttefik arayan bir aileden eş seçebiliriz. VeyaBüyük Oyun'da sizin aile adınızın onlannkine güç katacağı bir klan arayabiliriz."Mara yanıt verebilsin diye Nacoya duraksadı. Ama genç kız bahçenin karanlığına bakmayısürdürürken belli belirsiz bir kaş çatışı alnını kırıştırdı. Hizmetçi taramayı bitirmişti; Mara'nınsaçlarını düzgünce ördükten sonra selam verip ayrıldı.Nacoya bekledi. Mara'nın hâlâ kımıldamadığını görünce boğazını temizleyip elindeki parşömeniiyice bastırılmış bir öfkeyle açıp sözlerini sürdürdü. "Güçlü ama gelenekten yoksun aileleri listedençıkardım. Güçlü müttefikleri olan bir klanın oğluyla evlenirseniz iyi olur. Bu da Minvvanabi veözellikle Anasati müttefikleriyle bir karmaşa yaratır büyük olasılıkla, o zaman geriye epeyce azuygun aile kalıyor." Yeniden Mara'ya baktı, ama Acoma Ley dişi gün batı-mından sonra bir şarkıyabaşlayan böceklerin seslerini dinliyor gibi görünüyordu yalnızca.Hizmetçiler lambaları yakarlarken Nacoya, Mara'nın yüzündeki hoşnutsuzluğun derinleştiğinigördü. Yaşlı bakıcı kasıtlı bir hareketle parşömeni düzeltti. "İlgilenebilecek gibi olanlar arasında eniyi seçim..."Mara birdenbire konuştu. "Nacoya, Minwanabi İmparator-luk'taki en güçlü klan olduğuna görepolitik olarak onlara bağlı en güçlü aile hangisi?"Nacoya listesini kucağına bıraktı. "Kuşkusuz Anasati. Şayet Anasati Lordu olmasaydı bu liste beş katı daha uzun olurdu. Bu adam İmparatorluk'taki güçlü ailelerin yarısından çoğuyla ittifaksağlamış durumda."Mara başını salladı, gözleri havada yalnızca onun görebildiği bir şey varmış gibi boşluğaodaklanmıştı. "Kararımı verdim."

Nacoya aniden korkuya kapılarak beklenti içinde öne eğildi. Mara onun katibe yazdırdığı adlarabakmak ş öyle dursun listeyi eline bile almamıştı. Leydi yan dönüp bakışlarını sertçe Naco. -ya'nınyüzüne çevirdi. "Anasati Lordu'nun oğullarından biriyle evleneceğim."116 1174TUZAKIARGonk çalındı.Sesin ahenkleri Anasati büyük salonun boşluklarında yankılandı. Antik savaş sancaklarının asılıolduğu yerin havası cilalı ahşabın ve nesiller boyu entrikanın kokusuyla ağırlaşmıştı. Kubbeli çatı,gölgeleri öylesine derinlere gizliyordu ki mumlar yanarken bile içerisi kasvetliydi. Neredeyse hiçkımıldamadan, heykeller gibi duran ve hiç ses çıkarmayan eşlikçilerle hizmetçilerin toplanıp

oturdukları köşede salonun kendisi yankıları yuttu.

Page 50: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 50/244

Uzun, halı kaplı bir merkezi koridorun başında, heybetli bir kürsünün üzerinde Anasati Lordu resmimakamgiysileri içinde oturmaktaydı. Törensel başlığının yorucu ağırlığı altında kalan alnında terlerparıldamaktaydı; kemikli yüzünde herhangi bir rahatsızlık izi yoktuysa da giysileri öğlen sıcağı içinoldukça kalınlardı. Bir düzine kızıl ve sarı kuşak soluk almasını güçleştirmekteydi ve arkasında

kolalı kanatlar gibi yükselen yaylar omuzlarına baskı yapmaktaydı, ne zaman kımıldasa kölelerkoşup onları düzeltmek zorunda kalıyorlardı. Bir elinde Egemen Lord olarak üstünlüğünüsimgeleyen, kökeni zaman içinde kaybolmuş, büyük ve işlemeli bir asa tutuyordu. Dizlerininyanında duran eski bir Anasati çelik kılıcı -aile natamisinden sonra ikinci önemli kutsal emanet-Ka-çiş ve altın köprü günlerinden, yani ulusların Kelewan'a ilk gelişinden bu yana babadan oğulageçmekteydi. Şimdi ağırlığı yaşlı dizleri çileden çıkarmaktaydı, ama şu yeniyetme Acoma kızıgelene dek öbür takılarla birlikte katlanması gereken bir rahatsızlıktı. İçerisi tam bir fırın gibiydi,çünkü gelenek ziyaretçinin resmi girişine dek tüm perdelerin kapalı tutulmasını buyurmaktaydı.Anasati Lordu Tecuma hafifçe başını eğdi ve Başdanışmanı Chumaka hemen onun yanma koştu."Daha ne kadar var?" diye fısıldadı Lord, sabırsızca."Az kaldı, efendim." Sadık müşavir ürkek bir kemirgen gibi eğilip açıkladı. "Gonk üç kere çaldı;

Mara'nın tahtırevanı dış kapıya ulaşmış, malikaneye girmiş ve şimdi de avlu kapısını geçiyorolmalı. Sizin saygıdeğer huzurunuza kabul edildiğinde dördüncü gonk vurulacak, Lordum."Müzik dinlemek isterken sessizlikten sıkılan Lord Anasati, "Sorduğum şeyi düşündün mü?" dedi."Elbette, Lordum. İsteğiniz benim arzumdur. Acoma sürtüğüne yanıt olarak pek çok hakaretbuldum." Danışman dudaklarını yalayıp ekledi. "Oğlunuz Jiro'yu eş olarak istemek... yani, bu çokzekice tabii." Lord Anasati danışmanına elbisesinin sola kaymasına neden olan meraklı bir bakış fırlattı. Hizmetçiler hemen koşturup giysiyi bir kez daha düzeltmek için uğraştılar. Chumakasözlerini sürdürdü. "Şayet en küçük bir başarı umudu bulunsaydı zekice olurdu. Oğullarınızdanherhangi birini eş olarak alması sizi Acoma'ya müttefik kılar. Bu onları korumak için kaynaklarınızıtüketmekle kalmaz, aynı zamanda cadıya tüm dikkatini Minwana-bi Lordu'na yöneltmek için fırsatyaratır."Lord Anasati az önce adı geçen adam yüzünden oldukça belli bir hoşnutsuzlukla dudaklarını büzdü."Konsey Oyunu'nda o ja-118 119gunayı yenmek için küçücük bir şansı olsaydı onunla ben kendim evlenirdim." Aklına kötü kokululeş yiyici gelince kaşlarını çattı; ardından yüksek sesle düşünürken asasını daha sıkı kavradı. "Amane kazanmayı umuyor ki? Jiro'yu eş olarak almasına asla izin vermeyeceğimi biliyor olmalı. BüyükBeş Aile'den sonra Aco-ma benimkinden daha eski olan tek klan. Şayet o düşerse ve şansın dayardımıyla Beş Büyük'ten biri de düşerse... "Chumaka efendisinin sıklıkla yinelediği umudunu tamamladı. "... o zaman Anasati Beş Büyük'tenbiri olur."

Tecuma başını salladı. "Ve bir gün tonmlarımdan biri Kumandanlığa yükselebilir." Bakışlarını sola,üç oğlunun biraz daha aşağı yerleştirilen kürsüde durdukları yere çevirdi.Babasına en yakın, Anasati varisi Halekso oturmaktaydı. Onun yanında üçünün arasında en zeki veyeteneklileri Jiro oturuyordu, şimdiden bir düzine büyük Lord'un kızıyla, üstelik belki İmpara-tor'un çocuklarından biriyle bile evlenebilir ve Anasati'ye bir başka güçlü politik bağ sağlayabilirdi.Onun yanındaysa başparmağından kasıtlı olarak kir çıkartmakla uğraşan beceriksiz Buntoka-piotunnaktaydı.En küçük oğlunun hantal görünümünü inceleyen Lord Anasati, Chumaka'ya "Kaderin yardımıylaBunto'yu seçer mi sence?" diye fısıldadı.Danışmanın ince kaşları yukarı kalktı. "İstihbaratımız onun, acemiyse de uyanık biri olduğunusöylüyor; ama Bunto'yu eş olarak istemek... beklediğimden de fazla zeka sergilemesi olur,

Lordum."

Page 51: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 51/244

"Zeka? Bunto'yu eş olarak seçmek mi?" Tecuma inanmazlıkla kollarını kavuşturunca yaylarınındüşmesine neden oldu ve hizmetçileri ikinci kez koşturdular. "Aklını mı yitirdin sen?"Vurdumduymaz üçüncü oğula bakan danışman "Evet demeye meyilli olabilirsiniz," dedi.Açıkça pişman olmaya yakm bir ifade takınan Anasati Lordu içini çekti. "Hayır demekzorundayım, sanırım, değil mi?"

Başdanışman dişlerinin arasında dilini şaklattı. "Bunto bile ona çok fazla politik güç kazandırır. Birdüşünün, ya Minwanabi köpeği Acoma'yı yok edeyim derken kazara Bunto'yu öldürürse... o Hamoisuikastçısını göndererek neden olduğu kepazeliği unutmayın."Lord Anasati başını salladı. "Evet, o zaman onun ailesinin de acı çekmesini sağlamaya zorlanırım,intikam olarak. Minwana-bi'nin Mara'nın öldürülmesinde çuvallaması utanç verici, ama beklenende buydu galiba: adam jagunadan da beter; damızlık ahırlardaki bir needra boğasının inceliğinesahip." Tecuma daha rahat bir duruş bulabilmek için kımıldanınca yaylan sallandılar. Tamhizmetçiler yaklaşmaya başlayacakken dunıp kostümünü yerinde tutmayı başardı. "Babasınınseviyesine inmeye aldırmıyordum -Sezu ne zaman fırsatını bulsa benden yararlanmayı bilirdi.Tümüyle oyunun kurallan içersindeydi. Ama bu kan davası işi..." Başını iki yana sallayınca ağırbaşlık neredeyse düşmesini engelleyemeyeceği kadar yana kaydı. Tecuma sözlerini sürdürürken

Chumaka uzanıp başlığı yerine yerleştirdi. "Ayrıca onun çocuğunu aşağılamak için tüm bu zahmetegirmek zaman kaybı gibi görünüyor. "Sıcak odaya bakıp söylendi: "Tanrılar aşkına, her yer müzisyen dolu ama tek bir eğlenceli notayok."Bilgiçlik taslama konusuna oldukça özen gösteren Chumaka, "Resmi giriş müziğini çalmak içinhazır beklemek zorundalar, Lordum," diye yanıtladı.120 121Lord Anasati hiddetle içini çekti, sıkıntısı yalnızca kısmen danışmanının zevzekliğindenkaynaklanıyordu. "Müzisyenlerin bu ay hazırladıkları yeni besteleri beğeniyordum. Oysa şimdibütün günü boşa harcadık. Belki Mara gelene kadar bir şey çalabilirler."Burnundan terler damlayan Chumaka yavaşça başını iki yana salladı. "Herhangi bir görgü ihlalindebu aşağılanmadan karlı çıkan Acoma Leydisi olur." Yapısı gereği efendisinden daha sabırlı olsa da,o bile kızla eşlikçilerin merkezi avludan geçmelerinin niye bu kadar uzun sürdüğünü merak etti. Enyakındaki kölenin kulağına fısıldadı: "Gecikmenin nedenini öğren."Adam selam verip göze çarpmadan yan kapılardan birinden çıktı. Yanıtıyla birlikte birkaç dakikaiçinde Başdanışman'ın yanına döndü. "Acoma Leydisi kapının önünde oturuyor, efendim."Sonunda sinirlenen Chumaka "O zaman neden kimse gongu çalıp onu kabul etmiyor?" diyefısıldadı.Köle, hâlâ daha resmi giysili törensel kapı açıcıların koruduğu ana kapıya huzursuz bir bakış fırlattı. Çaresizlik belirten bir işaretle yanıt verdi: "Leydi sıcaktan yakınıp içeri girmeden öncetazelenmek için kendisi ve beraberindekiler için nemli havlularla soğuk içecekler istedi, efendim."

Chumaka, Anasati salonunu, kapalı bir alanda bir saattir boğucu öğle sıcağında oturanların hepsiniinceledi.. İçinden Mara'yla ilgili tahminlerini gözden geçiriyordu. Gecikmesi kendine avantajsağlamak için rakibini ucuz öfkeye sevk etmek üzer e tasarlanmış bir yönlendirme olabilirdi.Tecuma, "İyi de bir bardak su içmek ne kadar sürebilir?" diye sordu."Lordum, Leydi'nin arzusu bizi hazırlıksız yakaladı. Bu kadar büyük bir grup için içecek getirmekzaman aldı." dedi köle. Lord Anasati ve Başdanışman'ı bakıştılar. "Eşlikçileri ne kadar kalabalıkki?" diye sordu Chumaka."Köle kızardı; eğitimsizdi, yirmiden sonrasını doğru düzgün sayamıyordu. Yine de yanıt vermekiçin elinden gelenin en iyisini yaptı. "Beş kişisel hizmetçi, belli ki rütbeli yaşlı bir kadın getirmiş.Ayrıca miğferleri tüylü iki subay gördüm.""Bu da en az elli savaşçı demek." Tecuma Başdanışmanına eğilip öyle kısık sesle konuştu ki

neredeyse tıslıyordu. "Onun bütün malikane garnizonunun elliden daha az savaşçıya düştüğükonusunda beni bilgilendirdiğini düşünmüştüm."

Page 52: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 52/244

Chumaka gözlerini kırpıştırdı. "Lordum, Minwanabi malikane-sindeki casusumuz Sezu'yla oğlununöldüğü savaşta ana Acoma güçlerinin de yok edildiğini söyledi.Köle bu konuşmanın kulak misafiri olmaktan huzursuz görünüyordu, ama Chumaka bunugörmezden geldi. "O zaman Leydi Acoma geri kalan bütün kuvvetlerini yanında getirmeye mikalkıştı?" dedi daha yüksek sesle.

Başka bir yerde olmayı dilediğini çok belli eden köle yanıt verdi. "Efendim, kahya daha fazlasınıgetirdiğini söylüyor. Bizim hatamız ki..." Lord Anasati'nin yüzünde bu hazırlık eksikliğinin klanınaonursuzluk lekesi sürmesi fikrinin onu sinirlendirdiğini görünce köle çabucak cevabını düzeltti."Elbette, sefil hizmetçilerinizin hatası ki Lordum -onları ağırlamaya hazır olmadığımız için yüzkadar savaşçıyı efendimin malikanesinin kapıları dışında bırakmak zomnda kaldı."Chumaka ona gidebileceğini işaret edince köle adamakıllı rahatladı, bu sırada Lord Anasati birhizmetçinin neredeyse onunonurunu hafifsemesine sinirlenmeyi bırakıp az önce kendisine söylenenlerin telaşına düşmüştü."Acoma Kuvvet Komutanı," bel-122123

leğinde adı ararken eli hafifçe bir çember çizdi, "Keyoke, görmüş geçirmiş bir savaşçıdır ve budaladeğildir. Şayet Mara'nın yanında yüz elli savaşçı varsa bunun iki katını topraklarını korumak içingeride bıraktığını varsaymalıyız. Sezu'nun yedek birlikleri sandığımızdan çok daha fazlaymış demek." Giderek büyüyen bir rahatsızlığı yansıtan gözleri sonra kuşkuyla kısıldılar. "Casusumuz yaMinwanabi'yle çalışıyor ya da beceriksizin biri. Böylesine hassas güven gerektiren bir konuma buevde doğmamış birini kabul etmeye beni ikna eden sen olduğuna göre soruştu rinaları seninsorumluluğuna veriyorum. Eğer ihanete uğramışsak hemen öğrenmeliyiz bunu." Yeterince kötüolan sıcak ve huzursuzluğun üzerine Tecuma bir de Minwanabi Lordu'nun evine o casusuyerleştirmek için ödediği bedeli ve katlandığı güçlükleri hatırladı. Gözleri Başdanışman'ın üzerineodaklandı. "Bizi yanlış bir yola sokmuş olabileceğini düşünüyorum düpedüz."Chumaka boğazını temizledi. Kimse dudaklarını okuyamasın diye süslü bir yelpazeyle kendiniserinletiyormuş gibi yaptı. "Lordum, lütfen bu kadar çabuk yargılamayın. O casus bize güvenilirşekilde hizmet etti ve fevkalade doğru bir seçimdi." Yaltakçı bir şekilde duraksayıp dilini dişlerindedolaştırdı. "Leydi Mara'nın Minwanabi Lordu'nu yanıltacak bir yol bulmuş olması çok daha olası kibu da casusumuzun neden kötü istihbarat verdiğini açıklıyor. Başka bir casus göndereceğim. O yatahmin edileni doğrulayacak ya da bir hainin ölüm haberini getirecek."Tecuma karmakarışık olmuş tüylerini usulca düzeltmeye başlayan yırtıcı bir kuş gibi sakinleşti.Tam o sırada, sonunda, dördüncü gonk vuruldu. Salonun içinde görevlendirilen hizmetçiler yavaşçadışarı bakan kapıyı açtılar, Chumaka da evlenmek isteyen kimselerin antik karşılamasını dilegetirdi. "Evimize gelene ışıkla rüzgar gibi, sıcakla yağmur gibi, salonumuza can veren biri olarakkucak açıyoruz." Sözcükler eski formalitelerden ibaretti, Ana-sati'nin Acoma'ya karşı gerçek

duygularını hiç yansıtmıyorlardı. Konsey Oyunu'nda usuller her zaman gözetilmeliydi. Hafif biresinti perdeleri kıpırdattı. Anasati Lordu rahatlayarak neredeyse duyulabilir bir sesle içini çekti.Efendisinin küçük görgü yanlışı fark edilmesin diye Chumaka sesini yükseltti. "Girin ey talip vebize arzunuzu söyleyin. Size yiyecek içecekle sıcak ve huzur sunuyoruz." Chumaka bu son kısmaiçinden gülümsedi. Şu günlerde kimsenin fazladan sıcak ihtiyacı içinde olduğu ya da bunuarzuladığı söylenemezdi, ayrıca Mara Anasati Lordu'nun önünde hiç de huzur bulamayacaktı.Dikkatini salona girenlere yöneltti.Tek bir davul vuruşuyla yeşil giysili taşıyıcılar Lord'un kürsüsünün en uzağmdaki kapıdan girdiler.Sırtlandıkları düz, açık tahtırevan tepeleme yastıklarla doluydu; en yukarıda Mara kımıldamadanoturmaktaydı. Müzisyenler taliplinin girişi şarkısını çalmaya başladılar. Basit melodi rahatsız edicibir biçimde kendini yinelerken Anasati salonu çarpıcı giysiler içersindeki eşlikçilerin başında

taşınan, İmparatorluk'taki en şerefli adlardan birinin sahibi bu narin kızı incelediler. Ev sahibi Lordgibi o da geleneğin öngördüğü biçimde giyinmişti; koyu saçları topuz yapılıp deniz kabuğu

Page 53: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 53/244

tokalarla -ve mücevherlerle- tutturulmuştu, yüzü yüksek ve süslü bir yakanın üzerindeydi. Acomayeşili fiyonkları ve yerlere uzanan kollarıyla resmi elbisesi kıvrım kıvrım kolalanmıştı. Ama yinede tüm o makyaja ve ağır, süslü elbiseye karşın kız şatafattan ya da sıcaktan rahatsız olmuş gibigörünmüyordu.Mara'nın solunda ve bir adım gerisinde artık Acoma Başdanışmanı görevinde olan Nacoya

gelmekteydi. Mara'nın sağındaysa yeni cilalanmış pırıl pırıl zırhlarıyla üç subay yürümekteydi.Miğ-124 125ferleri harikulade yeni tüylerle süslüydü. Onlarla birlikte elli savaşçı geliyordu. Her biri henüzparlatılmış zırhlarıyla göz kamaştırarak Mara'nın tahtırevanının iki yanında ilerlemekteydiler.Askerler düzgün bir çizgi halinde podyumun ayakları önünde durdular; Anasati'nin kızıl ve sarısıarasında yeşil bir serpinti gibiydiler. Diğer ikisi Mara'nın tahtırevanına podyumun üç basamağıboyunca eşlik ederken bir subay askerlerle birlikte geride kaldı. Köleler yüklerini burada bıraktılarve birisi ince, tedirgin bir adam, öbürü kendi yaşam mücadelesi için pazarlık eden narin bir kız olaniki lider karşı karşıya kaldılar.Chumaka resmi karşılamasını sürdürdü. "Anasati yücelerin yücesi Acoma Leydisi'ne hoş geldiniz

der."Nacoya geleneksel biçimde yanıtladı. "Acoma kusursuz ev sahibimiz Anasati Lordu'na şükranlarınısunar." Yaşına karşın, ihtiyar kadın resmi giysilerinin ağırlığına ve sıcağa oldukça iyidayanmaktaydı. Sesi öylesine netti ki sanki bakıcı değildi de Başdanışman olmak için doğmuştu.Resmi selamlaşmalar bittikten sonra Tecuma toplantının konusuna parmak bastı. "Bize sizin birricanız olduğu söylendi Acoma Leydisi." Çevredekiler üzerine bir sessizlik çöktü, çünkü Tecu-ma'nın sözleri bir parça hor görür nitelikteydi; bir evlilik teklifini rica olarak tanımlamak Mara'nınsosyal konumunu aşağı bulmak ve kızı ödüllendirme ya da cezalandırma kudretini kendindegörmek anlamına geliyordu.Ama törensel tahtırevanın üzerindeki Mara bir an bile duraksamadan yanıtladı. Genellikle birtüccara sipariş verirken kullanılan bir ifade ve ses tonu seçmişti. "Gereksinimlerimizi konuşmakzahmetine girmeniz beni mutlu etti, Lord Tecuma."Lord Anasati hafifçe oturuşunu dikleştirdi. Bu kız zekiydi ve karşılanış biçiminden rahatsızolmamıştı. Yine de, gün uzun ve sıcaktı; çok geçmeden bu gülünç mesele geride kalacak ve kısazamanda serin havuza girebilecek, belki banyo yaparken müzik dinleyecekti. Ama apaçık birdüşmanla birlikteyken bile kibarlık gözetilmeliydi. Resmi asasını sabırsızca salladı.Chumaka kaypak bir gülümseme ve belli belirsiz bir baş hareketiyle karşılık verdi. "ÖyleyseAcoma Leydisi'nin niyetleri nedir?" Mara'nın babası hayatta olsaydı oğlu ya da kızı adınagörüşmeleri o yapardı. Ama Egemen Leydi olarak kendisininki dahil klanm-daki bütün evlilikleriMara'nın görüşmesi gerekiyordu, sözleşmeyi hazırlayan simsarı görevlendirmekten AnasatiLordu'yla resmi görüşme yapmaya kadar her şey onun sorumluluğundaydı.

Nacoya aşağıladığını belli edercesine üstünkörü bir reverans yaptı. "Leydi Acoma'nın isteği—""Bir kocadır," diye araya girdi Mara.Salonda ortaya çıkan kaynaşma çabucak tam bir dikkat kesilmeye dönüştü. Hepsi bu küstah Acomaönderinin kendine kanunca belirlenmiş bir şekilde egemenliğini paylaşmayacak bir eş aradığınısöylemesini beklemekteydi."Bir koca mı?" Chumaka işlerin değişmesinden kaygılanarak kaşlarını kaldırdı. Bu teklif besbelliAcoma Başdanışmanını da şaşırtmıştı, resmi sükunetini takınmadan önce yaşlı kadın kıza hayretdolu bir bakış fırlattı. Chumaka sanki bu beklenmedik değişikliğin nereye gidebileceğini görür gibioluyordu, ama tam değil, uzanamadığı bir yerinin kaşınması gibi bir rahatsızlık vermekteydi bu.Mara kendi adına yanıt verdi, sesi geniş Anasati salonunda alçakgönüllü duyuluyordu. "Bu ağırsorumluluklar için çok gencim, Lordum. Bu korkunç onur bana yüklenmeden yalnızca dakikalar

126 127

Page 54: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 54/244

önce bir Lashima rahibesi olmak üzereydim. Cehaletim Acoma için bir tehlike oluşturmamalı.Tavırlarımın tümüyle bilincinde olarak bir Anasati oğlunun benimle dönmesini istiyorum.Evlendiğimiz zaman kendisi Acoma'nm Egemen Lordu olacaktır."Anasati Lordu söyleyecek söz bulamadı. Tüm olası istekler arasında bu öngörülmemişti. Kız birsolukta kendini güçsüz bırakmakla kalmamış aynı zamanda etkili bir biçimde kontrolü babasının en

eski politik düşmanlarından sayılan Anasati klanına vermişti. Bu istek o kadar beklenmedikti kisalonda hazır bulunanlar arasında fısıltılar dolaşmaya başladı. Dengesini çabuk kazanan LordAnasati keskin bir bakış ve törensel asasının hafif bir kımıl-tısıyla eşlikçilerini susturdu.Oğullarından biriyle evlenmek isteyen kızın yüzüne sertçe bakıp açıkça sordu, "Onurunuzu benimaileme vermek niyetindesi-niz, Leydim. Nedenini öğrenebilir miyim?"Anasati mensupları hiç kımıldamadan yanıtı beklediler. İçerideki tek hareket gün ışığı kapıdan giripmücevherlerle süslü giysilere çarptığında parlayan ışığın birdenbire yansımasıydı. Pırıltıyıgörmezden gelen Mara utanmış gibi bakışlarını indirdi. "Benim konumum zayıf, Lord Tecuma.Acoma toprakları hâlâ güçlü ve zengin, ama ben yalnızca kaynaklan sınırlı bir kızım. Klanımıngücü azalacaksa bile en azından müttefiklerimi seçebilmeliyim. Babamın en büyük düşmanı LordMinwanabi'ydi. Bu bir sır değil. Onunla sizin şimdilik barış içinde olmanız geçici. Er ya da geç

çarpışmak zorundasınız." Küçük ellerini kucağında birleştirdi, sesi kararlı bir şekilde yükselmişti."Ben babamın ölümünden sorumlu olan adamı bir gün ezecek herhangi biriyle ittifak yaparım."Anasati Lordu'nun Başdanışmanı arkasını döndü, salondaki kimse onun yüzünü göremiyordu -enazından Acoma muhafızlarından birinin dudak okuyabilen bir casus olabileceği ihtimaline karşı birönlemdi bu. Lord Tecuma'nm kulağına fısıldadı. "Bunların hiçbirine inanmıyorum, Lordum."Lord Tecuma başını eğip dişlerinin arasından yanıtladı. "Ben de öyle. Ama bu kız Jiro'yla evleniponu Acoma Lordu yaparsa büyük bir klanı ömür boyu müttefikim olarak kazanırım, oğlumumabileceğimin ötesine yükselir ve kız hakli: er ya da geç Min-vvanabili Jingu ile bir hesapgörmek zorunda kalacağız. Ayrıca Minwanabi'yi yok edersek benim oğlum Beş Büyük Aile'denbirinin önderi olacak."Chumaka belli belirsiz bir vazgeçme tavrıyla başını iki yana salladı. Efendisi bir gün iki ailedentorunlarının Kumandanlık makamı için rekabet edeceğini düşünüyor olmalıydı. Tecuma akılyürütmeyi sürdürdü. "Ayrıca kız Egemen Lord'un karısından başka bir şey olmayacak. Acomapolitikasını kocası belirleyecek. Hayır, Chumaka, Mara ne tasarlıyorsa tasarlasın bu tepmememizgereken çok iyi bir fırsat. Jiro Acoma'yı yönetmeye başladığında bu kızın bizi atlatabilecek kadarzeki olduğunu sanmıyorum."Tecuma üç oğluna baktı ve Jiro'nun merakla Mara'yı incelediğini gördü. İfadesinin yoğunluğundananlaşıldığı üzere ikinci oğul hem unvanı hem de Mara'yı ilgi çekici bulmuştu; akıllı bir evlat olarakevliliği sıcak karşılamalıydı. Az sonra çocuk babasının bakışlarını aradı ve evet anlamında başınısalladı. Jiro'nun ifadesi birazcık fazla hevesliydi ve baş sallayışı Tecuma'nın hoşuna gitmeyecekkadar belirgindi. Çocuk gücün elinden kıl payı uzakta olduğunu biliyor ve onu açıkça kavramak

istiyordu. Tecuma neredeyse içini çekti; Jiro daha gençti ve öğrenecekti. Yine de tüm bunda yaşlıadamın hoşuna gitmeyen, yanlış görünen bir şey vardı. Bir an için kızı gönderip onu Minwanabi'ninpek de cömert128129olmayan insafına bırakmayı düşündü. Ama ihtiras onu engelledi. Oğlunun şimdiye dek ulaşılamazbir yere gelmesi ve eski bir düşmanın kızının sonunda ve kesin bir şekilde dize getirilmesinigörmenin zevki son kuşku izlerini de silip süpürdü. Anasati Lordu Mara'ya dönüp "Akıllıca birseçim yapmışsınız, kızım." dedi. Ona "kızım" demekle geri dönülemez bir şekilde Mara'nın evlilikteklifini şahitler huzurunda kabul ettiğini belirtmiş oldu. "Kiminle evlenmek istemektesiniz?"Nacoya hiddetini güçlükle bastırmaktaydı, yelpazesinin güçlü hareketleri yüzünü serinletmekten

çok bu ihanet karşısında öfkeden titreyen ellerini gizlemek içindi. Mara gülümsedi. Annesiylebabasının geceleyin hayaletleri kovalayıp yatırdığı bir çocuktan daha büyük görünmeyen kız,

Page 55: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 55/244

kalkarken kendisine iki subayın yardım etmesine izin verdi. Geleneğe göre şimdi damadı seçmesigerekiyordu. Anasatili Tecuma müstakbel gelini tahtırevanından inerken hiç kaygı taşımıyordu. Kızgörkemli törensel giysinin izin verdiği kadar çıtkırıldım adımlar atarak Jiro'ya doğru ilerlerkenBaşdanışmanının birden heyecanlanmasını görmezden geldi. Mara üç oğlun saray kıyafetleriyleoturduğu minderlerin önünden geçerken saçındaki mücevherler parıldadı. Halesko ile Buntokapi

birbirinden farklı ifadelerle kardeşleri Jiro'yu izlemekteydi; Halesko gururlu denebilecek gibigörünüyorken en gençleri apaçık kayıtsızdı.Mara nişanlı kızların geleneksel selamını tamamladıktan sonra öne doğru adım attı. Elini hiçduraksamaksızın Anasati'nin üçüncü oğlunun omzuna koydu ve "Anasatili Buntokapi gelip AcomaLordu olur musunuz?" dedi.Chumaka homurdandı, "Biliyordum! Daha o tahtırevandan inerken Bunto'yu seçeceğinibiliyordum." Dikkatini hâlâ yelpazesinin arkasına saklanan Nacoya'ya yöneltti; ama kadının gözlerihiddet saçmayı bırakmış, hiçbir şey yansıtmaz olmuşlardı. Chumaka aniden bir kuşku sancısınakapıldı. Bu kızı feci şekilde hafife mi almışlardı? Dengesini kazanıp efendisine döndü.Onurlu Lord makamında, sessizliğin ve Anasati salonunun afallamış sakinlerinin üzerinde Tecumabir kaybın üzerinde oturmaktaydı. Hantal üçüncü oğlu, yüzünde kendini beğenmiş bir

gülümsemeyle ayağa kalkıp beceriksizce Mara'ya yaklaştı. Anasati Lordu derhal yanma gelmesiiçin Chumaka'ya işaret etti ve Başdanışman emri yerine getirince onun kulağına fısıldadı: "Bu da neböyle? O kadar oğlumun arasından neden Bunto?"Chumaka sesini kısık tuttu. "Denetleyebileceği bir koca arıyor."Tecuma şiddetli bir hoşnutsuzlukla kaşlarını çattı. "Onu durdurmalıyım.""Yapamazsınız Lordum. Ritüel çok ilerlerdi. Resmi onayınızı geri çekerseniz Leydi'yi vesavaşçılarını hemen burada öldürmek zorunda kalırsınız. Hatırlatmalıyım ki," Yalnızca birkaç adımuzaktaki Acoma muhafızlarına göz atarken yakası birdenbire sıkmaya başlamış gibi görünüyordu,"sizin kendi askerleriniz bu binanın dışında beklemekte. Böyle bir katliamdan sağ kurtulsanız bile -bu pek olası görünmüyor- tüm onurunuzu yitirirsiniz."Son sözler acıydı, çünkü Tecuma gerçeği fark etmişti. Mara'nın yaşamına şimdi son verse bile törelkonumunu yitirecekti; konseyde sözü geçmeyecek ve hatırı sayılır miktardaki gücü bir hiç uğrunaharcanmış olacaktı. Öfkeden kızararak sertçe fısıldadı, "Keşke ahmak Minwanabi geçen ay şusürtüğü öldürseydi!" Ardından Mara ona açık bir masumiyetle bakarken kendini yenidentoparlamaya çalıştı. "Onun zekasını ona karşı çevirmeli ve avan-130 131taj kazanmalıyız Chumaka. Jiro güçlü bir ittifak yapmak için hâlâ serbest ve Bunto..." Sözleriusulca söndü. "Onun bu kadar önem taşıyacağını daha önce hiç düşünmemişti. Artık büyük birklanın efendisi olacak. Bu kız yumuşak başlı bir koca kazanmış olabilir, ama o Lashimatarikatından tecrübesiz bir bakire. Buntokapi onun efendisi, Acoma'nın Yöneticisi olacak ve obenim oğlum. Anasati onum için ben ne istersem onu yapacak."

Chumaka kürsüye dönen uyumsuz çifti izledi. Buntokapi çarpık bacaklarını büküp Acomatahtırevanında Mara'nm yanma sakarca yerleşirken danışman hoşnutsuzluğunu gizlemek içinelinden gelenin en iyisini yaptı. İfadesiz, bıkkın suratı daha önce sa-londakilerin hiçbiriningörmediği bir şekle giren çocuğun dudakları kibre yakın bir gururla kıvrılmışlardı. Buntokapi'niniçinde çok zamandır uyuyan bir şey, Jiro'nun daha az önce kapıldığı aynı güç arzusu artıkuyanmıştı. Üstelik Buntokapi için bu bir düş değil, elinde tuttuğu bir şeydi. Gülümsemesindebeliren özgüvenden ve bakışlarından bu gücün elinden kaçmasına izin vermektense ölmeyiyeğleyeceği açıkça okunuyordu. Başdanışman, Te-cuma'ya fısıldadı. "Umarım haklısınızdır,Lordum."Kostümünün çok sayıda katmanı altında bunalan Anasati'nin Egemen Lordu yorumu onaylamadı.Ama tüm o formaliteler arasında Mara'nm eşlikçileri nişanlanma törenini tamamlayıp salondan

çıkarlarken Chumaka efendisinin görkemli giysisinin ardında öfkeden titreyen yaylara baktı.

Page 56: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 56/244

Anasati Başdanışmanı biliyordu ki o bunaltıcı elbisenin içindeki bir yırtıcı kuş olsa bu kadarölümcül görünmezdi.Nacoya bitkin düşmüştü. İhtiyarlık ve gerilim günü tahammül edilemeyecek ölçüde uzatmıştı.Uzun ve yorucu yolculuğun üzerinde büyük salonun sıcağıyla Mara'nın beklenmedik davranışınınsarsıntısı eklenince yaşlı bakıcı gücünün sonuna gelmişti. Ama o Tsuranili ve Acomalıydı, ayrıca

Başdanışman görevini yürütüyordu; ayrılma izni isteyerek klanını utandırmaktansa salondan baygınbir halde taşınmayı tercih ederdi.Geleneksel nişan kutlaması bir Anasati oğluna yakışacak ölçüde görkemliydi. Yine de bu olay,kimse tam olarak neyin kutlandığını bilmediği için tuhaf bir şekilde baskı altındaydı. Kutlamanınbaşlarında Mara sessiz durup kimseye sonuçla ilgili bir şey söylememişti. Subayları Keyoke,Papewaio ve Tasido resmi bir şekilde dimdik oturmuş az ölçüde sâ şarabı içmekteydi. Sonunda,diye düşündü Nacoya, akşam meltemi esmeye başladı. Büyük salon artık yalnızca sıcaktı, gün boyuyaptığı gibi insanı kavurmuyordu.Tüm dikkatler masada Acoma'nın oturduğu yere yönelmişti. Evdeki tüm konuklar bir Anasatimensubu ya da müttefikiydi ve hepsi de Mara'nm eş seçimindeki anlamı çözmeye çalışmaktaydı.Dışarıdan görünen, Acoma kızının klanının kontrolünü güvenlik garantisi karşılığında takas

ettiğiydi, kimsenin alkışlayacağı bir davranış değildi bu ama tümüyle onursuz da sayılmazdı. Pekçok yıl boyunca Acoma, Anasati uydusu olacağına göre gelecekte bir Acoma Lordu yükselip yeniittifaklar kurarak Konsey oyunu'nda kendi yerini perçinleyebilirdi; bu sırada Acoma adı dayaşamını sürdürmek için gerek duyduğu korumayı kazanmıştı. Ama Acoma sakinlerinin bu nesliiçin Mara'nın nişanı zayıflığın acı bir kabul -lenişiydi. Yaz sıcağına karşın ürperen Nacoya püsküllübir şalı omuzlarına attı.Baş masaya bakıp Tecuma'yı inceledi. Anasati Lordu kutlama boyunca tedbirli gölündü, konuşmasıeski bir düşmana karşıak-la hayale gelmez bir başarı kazanmış birisi için karamsar sayılırdı. Buntokapi'nin Acoma Lorduolması Konsey Oyunu'nda büyük avantaj anlamına geliyorsa bile o da bu evlilik konusunda en azNacoya kadar kaygılı görünüyordu; ama başka nedenlerden ötürü. Oğlu bir bilinmezdi.Nacoya başka yöne döndü. Buntokapi gerçekten iyi vakit geçiren tek katılımcı gibi görünmekteydi;kardeşlerine onların kendisinden daha iyi olmadıklarını tekrar tekrar söyleyerek geçirdiği sarhoş birsaatten sonra masanın öbür tarafındaki Jiro'ya artık ikinci oğlun her karşılaşmada üçüncü oğlunönünde eğilmek zorunda olduğunu haykırmıştı. Ağabeyinin yüzündeki donuk ve acılıgülümsemeden bu karşılaşmaların pek olmayacağı açıkça belliydi. Akşam boyunca Buntokapiyemekte sâ şarabı ardından da akamel brendisi içmekten neredeyse kımıldayamaz bir haldeyalnızca tabağına homurdanır duruma gelmişti.Nacoya başını iki yana salladı usulca. Jiro kardeşinin ilk üstünlük bildirisinden sonra yemekboyunca Mara'ya uzun uzun ve kötü kötü bakmıştı; kızın başka bir düşman daha kazandığı belliydi.

O öğleden sonra Jiro Acoma Lordu olmasına ramak kaldığını yalnızca bir an için düşündü, ama bukısa düşünce bile ihanete uğradığını, Buntokapi'nin kendisinin doğal hakkı olan bir unvanı aldığınıhissetmesi için yeterliydi. Jiro'nun hayal kırıklığının yalnızca onun yarattığı beklentileringerçekleşmemiş olmasından kaynaklanması önemli değildi. Mara'yı suçladı. Tecuma, hizmetçilerikonuklara törensel sâ şarabı sunmaları için gönderdiğinde Jiro neredeyse kadehini dudaklarınadeğdirmedi bile. Kimseye hakaret etmeden ayrılabileceği en kısa zamanda ayrıldı. Nacoya dikkatiniyorgun argın yeniden baş masaya yöneltmeye çalıştı.Tecuma Buntokapi'yi uzun, zorlu bir dakika boyunca izledikten sonra müstakbel kocasına bakıpbaşıyla onaylayan Mara'ya dönerek sessizce konuştu. Buntokapi göz kırpıp söylenenlerianlayabilmek için tüm gücünü kullandı, ama belli ki anlayamayacak kadar sarhoştu. TecumaChumaka'ya seslendi ve o da bir çift köleye işaret etti. Serinleyen akşam havası Nacoya'yı kendine

getirirken iki irikıyım köle geleceğin Acoma Lordu'nu yatağa götürdüler. Mara uygun bir an

Page 57: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 57/244

kollayıp ardından gitmek için ricada bulundu. Tecuma kabaca başını salladı ve herkes müstakbelgeline selam durdu.Akşam boyunca çalan müzisyenler Mara konuklara iyi geceler dilerken münasip bir melodiyegeçtiler. Nacoya öbür Acoma mensuplarının yanında dururken Chumaka'nın yaklaştığını gördü.""Hemen gidiyor musunuz?" diye sordu.

Nacoya başını salladı. "Yarın. Leydim bir an önce topraklarımıza dönüp düğün ve yeni Lord'ungelişi için hazırlıklara başlamak istiyor."Chumaka bunun bir soaın olmadığını belirtmek ister gibi ellerini açtı. "Bir katibi gece boyuncaçalıştıracağım. Nişanlanma belgeleri imzalayabilmeniz için ayrılmanızdan önce hazır olur." Dö-necekmiş gibi yapıp ardından beklenmedik ölçüde dürüst bir laf etti. "Hepimizin adına şu gençhanımefendinizin bir hata yapmamış olduğunu umarım."Buna hazırlıksız yakalanan Nacoya doğaldan yorum yapmamayı seçti. "Yalnızca tanrıların bubirlikteliği uygun görüp kutsa-yacaklarını umabilirim." dedi.Chumaka gülümsedi. "Elbette, hepimizin yaptığı gibi. Yarın sabah görüşürüz o zaman?"Nacoya başını sallayıp ona eşlik etmek için bekleyen iki Acoma görevlisine işaret ederek ayrıldı.Bir Anasati hizmetçisi onu

134 135odasına götürürken Chumaka'nm beklenmedik sözlerini düşünüp adamın haklı olup olmadığınımerak etti.Acomalılar Anasati topraklarının sınırını belirten köprünün yanındaki kampta bekleyen askerlerinekatılmak üzere yavaşça ilerlerken savaşçıların ayaklan toz kaldırmaktaydı. Nacoya büyüktahtırevanın yastıklarında oturan Mara'nın yanma yerleştiğinden beri sessizdi. Egemen Leydi her netasarlamışsa bunu kendine saklamış, Nacoya da sormamaya karar vermişti. Başdanışmanlıkgörevini yürütüyorduysa da ondan istenilmedikçe rehberlik yapamazdı; ama yaşlı bir bakıcıkaygılarını dillendirebilirdi. Buntoka-pi'nin dün geceki kabalıklarını anımsayan Nacoyayanındakiyle huysuz bir sesle konuştu. "Umarım onu denetleyebilirsiniz, hanımefendim."Derin düşüncelerden kopan Mara'nın bakışları ona yöneldi. "Ne? Oh, Bunto. Mevsiminde dişilerikoklayan bir needra boğasından farkı yok, Nacoya. Bütün beyni bacaklarının arasında. Sanırım tamda ihtiyacımızı karşılayacak türden biri."Nacoya sessizce mırıldandı. Mara'nın Buntokapi'yi seçmesinin sarsıntısı hafiflerken yaşlı bakıcıdaha büyük bir planı sezmeye başlamıştı. Mara, Acoma adını koruması karşılığında klanınındenetimini Anasati'ye veriyor değildi. Tepelerde haydutlarla çevirdiği işten sonra kız yalnızcaNacoya'mn bilmesi gerektiğini düşündüğü şeyleri açığa vurmuştu. Öyle görünüyordu cahil tapmaksübyanı neredeyse bir gecede çocukluktan çıktığını göstermişti. Nacoya kızın erkekler konusundakiinatçı saflığı yüzünden kaygıya ve korkuya kapılmışken Mara Konsey Oyunu'nun girişken biroyuncusu olduğunu güçlü bir şekilde ifade etmişti.Nacoya hanımefendisinin yeni girişiminin ışığında oyuncuların güçlerini, zayıflıklarını, tavırlarını

ve bağlantılarını gözden geçirdi. Buntokapi'yi değerlendirince sevgili Mara'smın onu küçümsemiş olabileceği kanısına vardı. Anasati'nin üçüncü oğluyla ilgili bir şeyler, adını koyamadığı tehlikelibir şeyler vardı. Usulünce çekip çevrilen evinin öylesi bir Egemen Lord'un denetimi altına girecekolması korkusuyla daldığı derin düşüncelerinden Mara'nın sesiyle sıyrıldı. "Ters giden ne varacaba?"Nacoya perdeleri araladı. Parlak öğle sonrası güneşinin ışığında gözlerini kısarak baktığındaAcoma askerlerinin kamp kurdukları yol boyunca dizili durduklarını gördü. Ama hiçbiri ilerlemeyehazır durmuyordu; bunun yerine aralarında biraz mesafe bırakarak iki gruba ayrılmış birbirlerinebakmaktaydılar. Nacoya usulca konuştu. "Korkarım ki bir sorun çıkmış."Mara eşlikçilerine durmalarını buyurdu. Tüllü örtüleri kenara çekip Keyoke'nin araştırma önerisinionayladı.

Yaşından beklenmeyecek bir hızla kafilenin önünden çıkan Kuvvet Komutanı bölünmüş Acomaaskerlerinin ortasına koştu. İki grup da onun başına üşüştü, birçok adam aynı anda bir şeyler

Page 58: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 58/244

söyleme çalışıyordu. Keyoke susmalarını emredince bütün sesler derhal kesildi. Münasip ikisoranım ardından Mara'ya seslendi. "Biz yokken bazı sorunlar çıkmış, Leydim. Az sonra size olupbiteni anlatacağım."Sıcak pırıltılar yolun üzerinde dans etmekteydi. Keyoke sorular sorup kısa yanıtlar aldı ve çokgeçmeden üç adam öne çıkarıldı. Onları çabucak hanımefendisinin tahtırevanına götürdü. Toz

toprağın ve parlayan ter damlalarının altında bile adamların yüz-lerindeki bir kavgadan kalma izlerigörebilmekteydi Mara."Bu Selmon, Leydim." Keyoke yumrukları hâlâ kanayan, yırtık ceketli adamı gösterdi.136 137"Biliyorum." Perdelerin derin gölgesi Mara'nın yüz ifadesini gizlemekteydi. "Yenilerden biri."Yeniler lafını daha önce gri savaşçı olanlar için kullanıyordu. "Yalnızca üç askerle ona KeşifÖnderi komutasını verdiniz."Mara'nın onun askerleri yönetişinden haberdar oluşu Keyo-ke'nin hoşuna gitti, ama KuvvetKomutanı bakışlarını önündeki üç askerden bir an için bile ayırmadı. "Selmon yeterince becerikligörünmüştü, ama belki de yanılmışım."Mara öbür iki adamı inceledi. Biri yıllardır tanıdığı Zataki'ydi; çocukken onunla ve Lanokota'yla

oyun oynardı. Mara onun huysuz biri olduğunu hatırladı ve sorun konusunda bir tahmindebulunuverdi. "Zataki, Selmon sana bir emir verdi ve sen de karşı çıktın."Zataki başını kaldırdı. "Leydim, Selmon bir günlük uzun yolculuğun ardından o ve arkadaşlarıdinlenirken bizlere ilk nöbeti tutmayı emretti."Mara üçüncü kavgacıya baktı. "Sen... Kartachaltaka, bir yeni gelen daha. Sen de Zataki'nin emrekarşı gelmesine itiraz ediyorsun herhalde."Bu sefer de Kartachaltaka duruşunu dikleştirdi. "Leydim, Zataki ve diğerleri bize üstünlüktaslıyorlar ve ne zaman fırsatını bulsalar en az istenilen görevleri bize veriyorlar." Mara Selmon'ayöneldi. "Sen de bunun tarafını mı tuttun?"Keyoke aceleyle somya yanıt verdi. "Hayır, Leydim. Yalnızca onları ayırmaya ve kavgayıdurdurmaya çalışmış. Uygun davranmış."Mara minderlerinden ayağa kalktı. Keyoke'nin yardımını beklemeden tahtırevanından inip kavgaetmiş olan ikiadamın karşısına geçti. "Diz çökün!" diye buyurdu. Adamların ikisinden detam bir kafa boyu kısa olmasına karşın açık sarı elbiseli ve san-daletli cılız kız Acoma'nın nihaiotoritesi olduğu konusunda kuşkuya yer bırakmıyordu.Adamlar çabucak itaat pozisyonu alırken zırhlar şıngırdadı. "Beni dinleyin!" diye bağırdı Mara,öbür askerlere. "Hepiniz!"Keyoke "Sıraya girin," diye haykırdı. Bütün maiyet saniyeler içinde yüzleri Mara'ya çevrilmiş birşekilde dizildiler, dizleri üzerinde duran iki askerinse sırtları dönüktü arkadaşlarına.Mara, Keyoke'ye "Böyleleri hangi cezaya layıktır?" diye sordu. Keyoke'nin sesinde üzüntü yoktu.

"Hanımefendim, bu adamlar şu an aşılmalı." Kuvvet Komutanı'nın gözleriyle karşılaşınca Marabaşını geri attı. Hükmün bu kadar ağırolacağını beklemiyordu. Keyoke kasten başparmağıyla çenesin kaşıdı. Adamın hareketindenkararının ciddi sonuçları olacağı uyarısını alan Mara onları izleyen ama yüzü hiç sır vermeyenPapewa-io'ya döndü. Ardından neredeyse fark edilemez bir baş sallayışıy-la Keyoke'nin kararınatümüyle katıldığını belirtti o da.Mara içinin üşüdüğünü hissetti. Hemen ve kaçamak yapmadan harekete geçmezse yıllardır hizmetedenlerle Acoma'ya yeni katılanlar arasında bir anlaşmazlık çıkabileceğini biliyordu.Duygularından arınarak askerlere seslendi. Öfkesini güçlükle bastırıyordu. "Bu garnizondaayrıcalıklı hiç kimse yok! Artık 'yeniler' yok. 'Eski muhafızlar' yok. Acoma yeşili giyen hiç kimseAcoma askerinden başka bir şey değil. Hepiniz itaat etmeye ve Acoma Klanı'na hizmet için

yaşamlarınızı vermeye yemin ettiniz."

Page 59: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 59/244

Anlamlı bir şekilde sıraların arasında dolaşıp her biriyle göz teması kurana dek bir sert yüzdenötekine geçti. "Kimilerinizi çocukluğumdan beri tanıyorum. Kimilerinizse yalnızca haftalardırbizimle olabilir, ama istisnasız hepiniz Acoma yeşilini şerefli bir138 139şekilde taşıma sorumluluğuna sahipsiniz. Bu adı Acoma yaşamayı sürdürebilsin diye daha yeni bir

başkasına verdim, ama yalnızca yaşasın diye değil, bir gün gelişsin diye!" Artık bağırmayabaşlamıştı ve oradaki her asker onun öfkesinden haberdardı. "Her kim Acoma yeşili taşıyorkenkendini lekelerse Acoma'yı lekelemiş olur," Sesi yumuşak, ölümcül bir tona dönüştü, "benilekelemiş olur." Adamlar düzenlerini koruyorlarsa da Mara hızla iki kavgacıya döndüğünde gözlerhuzursuz bir şekilde çevrede dolaştılar. Aşağı bakan Mara Zataki'yle konuştu. "KuvvetKomutanı'nca görevlendirilmiş bir subayın verdiği meşru emre karşı geldin. İtaat etmekten başkaseçeneğin yoktu!"Adam öne atılıp alnını yolun sert toprağına koydu. Kendini savunmak için hiçbir şey söylemiyordu,bu sırada hanımefendisi Kartachaltaka'ya dönüp "Ve sen görevdeyken bir asker yoldaşınasaldırdın!" dedi. O da Zataki'nin hanımefendisine aciz itaat hareketinin aynını yaptı. Mara'nınbileğindeki bilezikler çınladılar; pahalı metalden yapılmış bu takılar Lord Anasati'nin nişan

hediyesiydi ve kişisel süs olarak taşınan böylesi bir zenginlik diz çökmüş adamlara konumlarınıhatırlatmaktaydı. Hanımefendileri Kuvvet Komutanı'na seslendiğinde güneşin altında yerekapaklanmış ter döküyorlardı. "Bu iki adam Acoma onuruna ihanetten suçludur. Asın onları."Keyoke infazı gerçekleştirecek askerler görevlendirdi hemen. Bir an için Mara iki hükümlününgözlerinde bir şeyler görebildi: bir korku titremesi. Ölüm korkusu değildi, çünkü her iki savaşçı daduraksamadan ölümü kucaklardı; bu daha çok bir kölenin utanç verici ölümüyle cezalandırılmanınkorkusuydu: asılmak. Savaşçı onurunu yitirdiklerinden Yaşam Çarkı'nda bir sonraki konumlarınındüşük bir konum, bir hizmetçi, hattâ bir köle olacağım biliyorlardı. Ama sonra münasip Tsuranimaskesi yerine yerleşti. Adamların gelecekteki ruhları Çarka bağlandığında azıcık merhametumabilmeleri ancak bu en berbat ölümün karşısında düzgün davranmalarıyla mümkündü.Askerler hükümlüleri dallı budaklı büyük bir ağaca doğru götürürlerken Mara demirden birözdenetim heykeli gibi tahtırevanının önünde kımıldamadan durmaktaydı. Çabucak zırhlarıçıkarılan adamların elleri arkalarından bağlandı. Tören ya da son dua yapılmaksızın kement yapılanipler ağaç dallarına çekildi. İlmikler suçluların boynuna geçirilince işaret verildi. Boyunlarınıkırarak onlara merhametli, çabuk bir ölüm sağlamak isteyen yarım düzine asker her iki ipe de sıkıcayüklendiler. Boynu duyulabili r bir çıtırtıyla kırılan Zataki bir kez debelenip kısa bir süre titrediktensonra hareket etmez oldu. Kartachaltaka'nın ölümü daha eziyetliydi, yavaşça boğulurken tekmelersavurup sallanıyordu, ama nihayetinde o da ağaçtaki ekşi meyveler gibi kımıltısız kaldı.Mara'nın, "Keyoke, eve." diyen sesi hiç duygu yansıtmıyordu.Ansızın güneş daha parlak görünmeye başlamıştı. Yerine getirmesi gerektiği telkin edileninfazlardan zayıf düşen Mara tahtı -revanın kanepesinin kenarını yakaladı, askerlerine zayıflığını

belli etmeden kendini topladı. İşaret ettiği köle oğlanlardan biri ona meyveyle tatlandırılmış sugetirdi. Leydi huzurunu geri kazanmaya çalışarak elindekini usulca içerken Keyoke adamlara sırayagirip eve ilerlemelerini emretti.Kendi düşüncesini o ana dek tahtırevanın perdeleri ardına gizleyen Nacoya kımıltısız duranMara'ya seslendi, "Hanımefendim?"Mara boş bardağı köleye uzattı. "Geliyomm, Nacoya. Yola çıkmamız gerek. Düğünden önceki aydayapacak hayli çok iş var." Başka söz etmeksizin tahtırevana tırmandı. Taşıyıcılar yükleri ni140 141sırtlanmak için aşağıya eğilirlerken Nacoya'nın yanındaki minderlere gömülen Leydi gene dalgınsessizliğe bürünmüştü. Keyoke ilerle emrini verince Mara'nın askerleri tahtırevanın önünde,arkasında ve iki yanında sıraya girip dışardan bakanlar için yine bir grupmuş gibi görünerek

yürümeye koyuldular.

Page 60: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 60/244

Açık gözleri uzaklara bakan Mara titremeye başladı. Nacoya sessizce kolunu kızın omzunakaydırdı. Acoma heyeti yola çıktığında Leydi'nin ürpertisi kesilmemişti ve şiddetle sarsılmayabaşlayınca Nacoya titreyen kızı kollarının arasına almak zorunda kaldı. Oldukça genç AcomaLeydisi yüzünü usulca bakıcısının omzuna yaslayıp hıçkırıklarını bastırdı.Mara topraklarının sınırlarına yaklaşırlarken karşılaştığı güçlükleri düşünmekteydi. İki askerin

idam edilmelerini emrettiğinden bu yana yalnızca Keyoke ve Nacoya'yla konuşmuştu. Eski grisavaşçılarla babasının garnizonundan sağ kalanlar arasında bir çatışma çıkacağının önceden tahminedilmesi gerektiğini biliyordu.Ama bunu yapamadığı için kendini suçlayarak tahtırevanın perdesini çekti ve Kuvvet Komutanı'naseslendi. Yanma gelince ona, "Keyoke, Selmon eskiyle yeniyi karıştırmak yerine neden eski biraskere ilk nöbeti verdi?"Hanımefendisinin sorusuyla şaşırmışsa bile bunu belli etmedi. "Leydim, Selmon eski askerlerikışkırtmamaya çalışmakla yanlışa düşmüş. İlk nöbeti üstlenirlerse akşam yemeğinden sabahvardiyasına kadar rahatsız edilmeden dinlenirler ve buna minnet duyarlar diye düşünmüş. Zatakigenç ve asabi biriydi; herhangi birimiz burada bulunsaydı," Mara'ya Anasati malikanesinde eşlikeden üç subayı, kendini, Papewaio'yu ve Tasido'yu işaret etti. "bunların hiçbiri olmazdı." Sonraki

söyleyeceklerini düşünmekiçin duraksadı. "Ama Selmon yersiz davranmamış, iki grup arasında her an dövüşe açık bir çatışmavarken cezalandırılan iki kişi dışında herkesi dizginlemeyi başarmış."Mara başını salladı. "Eve varınca Selmon'ı Muhafız Liderliği'ne terfi ettir. Güçlerimiz daha çoksubay gerektirecek kadar büyüdü."Ardından Mara ona hizmet edenlerin saygısını kazanan süratli, tereddütsüz kararlarından biriniverdi."Eski askerlerden en iyi iki adamı daha terfi ettir. Klanımızın en eski askerlerinden en iyilerini seç,örneğin Miaka, onu Akıncı Lideri yap. Yenilerden birini de yükselt. Şu serseri Lujan, Kotai'deAkıncı Lideri'ymiş. Daha uygun biri düşünemiyorsan rütbeyi ona ver."Yeni gelenler arasından daha iyi bir aday sunamayan Keyoke omuz silkti. Mara bundan duyduğuhoşnutluğu gizleyerek sözlerini sürdürdü. "Bu kadrolaşma ve kayırmaları yok edeceğim, gözdelerolmayacak artık." Keyoke hafifçe başını salladı, kayış gibi yüzünde gülümseyecekmiş gibi bir izoluştu, açıkça onayladığını belirtmeye şimdiye dek ne kadar yaklaşmışsa o kadar yakındı. Maraneredeyse kendi kendine, "Çok yakında duraksamadan itaat edecek adamlar gerekecek bana.Planlarımı aksatacak hiçbir şeye zaman ayıramam." dedi.Yönetmenin sorumluluklarıyla meşgul olduğu açıkça belliydi. Keyoke kızın giderek nasıldababasına benzediğini düşünerek sıranın önündeki yerine doğru koştu.Mara'nın tahtırevanı Acoma'nın needra otlaklarından geçerken kız Lashima tapınağındanayrıldığından beri ilk kez iyimser hissetti kendini. Düşünceleri karıştı. Fikirlerini kimseyletartışamazdı, Nacoya ya da Keyoke'yle bile.

Çünkü o tasarılar planlara dönüş-142 143mekte, sadece hayatta kalmanın ötesine geçip bir tutku haline gelen ana planın başlangıçları onungenç başını döndürmekteydi.Mara zamanla planlarına değişikliklerle -Konsey Oyunu'ndaki güç dengeleri ve ittifakdeğişiklikleriyle- boy ölçüşecek eklemeler yapacağını düşünüyordu. Pek çok durumda çözüm,araçlar ve yöntemden önce gelirdi; içinden büyük tasarı adını verdiği şeyin ürün verebilmesi içinyılların deneyimine ihtiyacı vardı. Ama Bun-tokapi'yle evlenmek ilk küçük adımdı. Anasatitopraklarından çıktığından beri umudu keşfetmiş ve yeni düşlerin güçlü cazibesine kapılmıştı.Tahtırevan malikaneye giden yola girdiğinde pratik meseleler düşlerini gölgede bıraktı.Alacakaranlığın loşluğunda sıradan olayların gerektirdiğinden daha çok ışık parlamaktaydı. Onların

ışıltısında Mara yaklaşık seksen adamın mutfağın dışında toplanmış olduğunu ve pek çoğununkaselerden yemek yediğini gördü. Lujan onların arasında yürüyor, konuşurken elleriyle birtakım

Page 61: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 61/244

hareketler yapıyordu. Görevli eşlikçiler yaklaşırken yabancılardan birkaçı yemeklerini kenarakoyup ayağa kalktılar. Geri kalanlar gergin de görünseler yemeyi sürdürdüler.Mara Nacoya'yı görmek için başını çevirdi, ama yaşlı kadın akşam boyunca sıcaktan vetahtırevanın sallantısından uyuşup uykuya dalmıştı. Tahtırevan yere konulurken Lujan koşarakgelip Keyoke'nin yardımıyla dışarı çıkan Mara'yı kibarca selamladı. Daha kız som soramadan önce

eski haydut reisi konuştu, "Hanımefendim, bunların hepsi değerli adamlar, en azından ben öyledüşünüyorum. Her biri seve seve hizmetinize girer.""Askerler mi?" Aniden merak eden Keyoke Mara'nın elini bıraktı.Lujan miğferini çıkardı, meşalelerden yansıyan ışıklar gözlerinin derinlerinde kıvılcımlarçakıyormuş gibi görünmekteydi. "Yalnızca birazı ne yazık ki, Kuvvet Komutanı. Ama diğerlerizırhçı-lar, avcılar, ayakkabıcılar, tekerlekçiler ve deneyimli ustalar, ikisi de çiftçi."Mara, "İyi, yeni çiftçi görevlendirecek topraklarım azalıyor. Peki, kaç asker?""Otuz üç." Lujan bir savaşçıdan çok bir dansçıya yakışacak bir zarafetle kenara çekildi. Yeniuyanan Nacoya'nın tahtırevandan inmesine yardım etti. Ama dikkati yine de hanımefendisineodaklanmıştı.Mara hesap yaptı. "Bu ana garnizonumuzu üç yüz kişiden fazla hale getirecektir. Artık konumumuz

çaresiz değil umutsuz.""Daha fazla askere ihtiyacımız var," diye belirtti Nacoya sertçe. Malikaneye girmek için ayaklarınısürüyerek uzaklaştı, uyku sersemliği onu her zamankinden daha aksi yapıyordu.Lujan miğferini usulca sağ elinden sol eline geçirdi. "Hanımefendim, daha çok adam almak sorunçıkaracaktır. Topraklarınız içinde makul bir uzaklıkta olan her bir gri savaşçıya haber gönderdik.Fazlası için bu topraklardan çıkıp yolculuk yapmak zorundayız.""Ama nereye bakacağınızı biliyorsunuz," dedi Mara, gözleri hâlâ miğferle oynayan ellerekilitlenmişti.Lujan hovarda bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Hanımefendim, tevazu yoksunluğunun acısınıçektim, biliyorum, ama Kotai Klanı'mn çöküşünden beri buradan Ambolina'ya dek bütün haydutbarınaklarında bulundum. Nereye bakacağımı biliyomm.""Ne kadar zamana ihtiyacın var?"Gözlerinde yaramaz bir ışık parıldadı. 'Hizmetinize kaç adam almak istiyorsunuz, Leydim?"144 145"Bin; iki bin daha iyi olur.""Hay hay, hanımefendim, bin kişi üç, dört ay alır." Lujan düşüncelere dalınca miğferi kımıldamazoldu. "Şayet yanıma güvenilir adamlar alırsam belki de bu süreyi altı haftaya düşürebilirim. İki bin...?"Mara sabırsızca araya girerken bilezikleri şıngırdadı. "Üç haftan olacak. Acemi askerler bir ayiçinde buraya dönmeli, bağlılık yemini etmeli ve kuvvetlerimizle bütünleşmeliler."Lujan'm gülümsemesi silindi ve suratı buruştu. "Leydim, sizin için bir tümen Thun süvarisinin

karşısına silahsız çıkarım, ama istediğiniz şey bir mucize."Akşamın gölgeleri Mara'nın kızaran yüzünü gizledi, ama Pape-vvaio'ya işaret eden kız onayakışmayan bir canlılık göstermekteydi. Akıncılar Lideri selamını tamamlar tamamlamaz Leydiona "Lujan için birkaç iyi adam bul." dedi. Ardından ölçüp biçen bakışlarla eski hayduda baktı."Hem eskilerden hem yenilerden seç adamları. Belki birlikte biraz yolculuk yapmak onları enazından bir ortak noktaları olduğuna ikna eder." Sonra ekledi, "Sorun çıkaracağını düşündüğün birivar mı?"Lujan soru karşısında telaşlı görünmüyordu. "Sorun çıkartıcılar alışık olmadığım bir şey değil,Leydim." Daha da sırıttı. "Terfi edip subay olmadan önce, söyleme cüreti gösterecek olursam, bende bir tür sorun çıkartıcıydım.""Öyle olduğunu söyleme cüreti gösteririm," diye yorumda bulundu Keyoke. Karanlıkta kımıltısız

duran Keyoke kesinlikle unutulmuş değildi. Eski haydut reisi usulca ve çabucak daha edeplidavranmaya başladı.

Page 62: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 62/244

"On iki gün içinde mümkün olduğunca hızlı ve uzağa gitmelisin, Lujan," diye talimat verdi Mara."Elinden geldiğince çok gü-146venilir adam topla. Sonra buraya dön. Bana iki bin asker bula-mazsan iki yüz bul, iki yüz askerbulamazsan yirmi tane bul; ama iyi askerler olsun." Lujan başını salladı, ardından Mara'dan bir

gülümseme kazanmasına neden olan kusursuz bir edeple selam verdi. "Şimdi bana bu akşambulduklarını göster."Lujan Mara'yla Keyoke'yi pejmürde giyimli adamların oturdukları yere götürdü. Acoma Leydisigelir gelmez hepsi ayağa kalktı, birkaçı diz çöktü. Haklarını yitirmenin güçlüklerini bilenler içinkız, mücevherleri ve hoş elbiseleri içinde bir hanedan prensesi gibi görünmekteydi. Mara, Lujan veyoldaşlarına dağlardaki yolda yaptığı teklifi onlara da yinelerken en kabadayıları bile saygıyladinledi; o zamandan beri öbür üç grubun yaptığı gibi neredeyse altmış deneyimli işçi Jican'dankalacak yer ve görev teslim almak için ayağa kalktı. Mara onların elsanatlarını nasıl bolca geliredönüştüreceğini tasarlayan kahyasının gözlerindeki ışığı görünce gülümsedi; ayrıca Lujan onunumduğu yeni savaşçıları getirmeyi başarırsa zırh ustaları gerekecekti. Kalabalık eridi ve işçiler Ji-can'm peşinden giderken kargaşa biraz hafifledi.

Geri kalanları gösteren Lujan, "Leydim, bu otuz üç deneyimli asker Acoma natamisinin önündeyemin edecekler.""Onlara her şeyi açıkladın mı?""Diyebilirim ki herhangi birinin açıklayabileceği kadarıyla, sizin dışınızda, elbette." Keyokeonaylamazlık içinde homurdanır-ken Mara eski haydut reisinin dalga geçip geçmediğini görmekiçin baktı; dalga geçmiyordu, en azından açıkça. Aniden bu adamın kendisini tuhaf bir güçleçektiğini fark eden Mara, onun içinde kardeşi Lanokota'da sevmiş olduğu kurnaz zekayı tanıdı.Muziplikleri kızın hafifçe kızarmasına neden oldu. Sanki onu terleten sıcakmış gibi alnını kuruladıçabucak. Bu adam onun akrabası ya147da sınıf olarak eşiti bir Lord değildi; tapınağın aylar süren kapalılığından sonra nasıl yanıtvereceğini bulamayan Mara halihazırdaki konuya döndü. Adamlar yetersiz beslenmişseler deuygundular ve birazcık uzakta sessizce oturan ikisi dışında hepsi hevesli görünüyordu. O iki kişidenbiriyle Lujan bakıştılar. "Bu adamı tanıyor musun?" diye sordu Mara.Lujan güldü. "Elbette, hanımefendim. Bu Saric, Tuscai Lor-du'na hizmet eden kuzenim. Kotaitopraklarını terk etmeden önce kendisi benim en yakın arkadaşımdı."Daha önce onu utandırmasına karşılık olarak Lujan'ı kızdırmanın yolunu arayan Mara, "Askerolmaya uygun mu peki?" diye sordu.Lujan sırıttı ve kuzeni neredeyse aynı kocaman gülümsemeyle karşılık verdi. "Leydim, kendisiasker olmaya benim kadar uygundur.""Peki, bu bir sorunumuzu hallediyor." Mara hâlâ Lujan'm bileğinde asılı duran, üzerinde hiç süs

bulunmadığı için asker çanağı da denen miğfere dokundu. "Senden bunu ona verip kendine subaytüyü bulunan bir tane almanıisteyecektim. Keyoke'nin seni Akıncı Lideri yapma emri vardı, ama sen üç hafta buradaolmayacağına göre senin yerine kuzenini terfi ettirebilir."Sırıtışı silinmeyen Lujan, "Yani, neredeyse benim kadar uygundur Leydim," dedi. Ardından birazdaha ciddi bir şekilde ekledi, "İzin verirseniz onu yanıma alayım. Buradaki öbür askerleresaygısızlık yapmak istemem, ama yanımda kılıç sallayacak başka birini tercih etmem." Sesinormale döndü. "Ayrıca bu takımı yalnızca sorun çıkarıcılardan oluşacak şekilde düzenleyebiliriz."Mara karşı çıkamadı. Lano'nun ölümünden bu yana çatık kaşları ilk kez gevşediler, fener ışıklarışaşırtıcı ölçüde sevimli bir gülümsemeyi gözler önüne sermekteydi. "O halde tüyünü Keyo-ke'denalsan iyi edersin Akıncı Lideri." deyip yeni gelene döndü. "Hoş geldin, Saric."

Page 63: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 63/244

Adam başıyla selam verdi. "Hanımefendi, onurunuz benim onurumdur. Tanrıların yardımıyla birsavaşçı olarak öleceğim -hemen değil, umarım- ve sizinki gibi bir güzelliğin hizmetinde bu mutlubir ölüm olacak."Kaşlarını kaldıran Mara gözlerini iki adama dikti. "Öyle görünüyor ki sizin ailenizde üstlere karşıkayıtsızlık göstermek kadar dalkavukluk etmek de epey yaygın." Saric ile birlikte oturan adamı

gösterdi. Adam sade giysiler ve yalın deri sandaletler giymişti. Saçları belirsiz bir biçimdetaranmıştı, ne bir askerinki gibi kısa, ne bir tüccarınki gibi şık bukleli, ne de bir işçininki gibidarmadağındı. "Bu kim?"Saric "Bu Arakasi, Leydim. O da benim Lord'umun hizmetin-deydi, ama bir savaşçı değildi."derken adam ayağa kalktı.Ortalama yapıdaydı ve düzgün yüz hatları vardı. Ama tavırlarında bir askerin gururu olmadığı gibibir işçinin saygılı tutumu da yoktu. Aniden kafası karışan Mara, "Öyleyse niçin ustalar ve işçilerlebirlikte öne çıkmadın?" diye sordu.Arakasi'nin koyu gözlerinde belki de neşeli kıvılcımlar yanıp söndü, ama yüzü ifadesiz kalmayısürdürdü. Ardından değişti. Neredeyse kımıldamamış olmasına karşın tavırları değişmişti;birdenbire soğuk, kendine hakim bir bilgin gibi görünmeye başladı. Bununla birlikte Mara hemen

fark etmesi gereken bir şey gördü: derisi bir saha işçisininki gibi yanık değildi. Elleri biraz iş görmüştü, ama avuçlarında aletlerle ya da silahlarla uğraşanların kaim nasır tabakalarından yoktu."Leydim, ben bir çiftçi değilim."Bir şey Keyoke'yi kaygılandırmış olmalı ki hanımefendisiyle148 149yabancı arasına girebilmek için tereddütsüzce harekete geçti. "Bir çiftçi ya da asker değilsen nesino zaman; tüccar mı, denizci mi, esnaf mı yoksa bir rahip mi?"Keyoke'nin araya girmesini neredeyse fark etmeyen Arakasi, "Leydim, zamanında onlarınhepsinden de oldum. Bir keresinde Hantukama rahibi kılığında babanızın konuğuydum. Asker,tüccar, kölebası, kadın taciri, taşımacı ve hattâ denizci ve dilenci kimliklerini de kullandım." dedi.Bu bazı şeyleri açıklıyor, diye düşündü Mara, ama her şeyi değil. "Kime bağlıydın?"Arakasi şaşırtıcı ölçüde zarafetle ve bir soylunun alışkın tavırlarıyla eğildi. "Minwanabi köpeklerisavaşta onu öldürmeden önce Lord Tuscai'nin bir hizmetkarıydım. Onun Casus Şefi'ydim."Kendini kontrol etme çabasına karşın Mara'nın gözleri kocaman açıldı. "Casus Şefi mi?"Adam doğruldu, gülümsemesinde neşeden eser yoktu. "Evet, hanımefendim. Hepsinden çok birnedenden ötürü beni hizmetinize istemeniz gerekir: rahmetli Lord Tuscai servetinin büyük kısmınıbir casuslar şebekesi kurmak için harcadı, Impartorluk'un her kentinden bir ajan ve pek çok büyükklanın içinden casusu bünyesinde barındıran bu şebekeyi ben denetlemekteydim." Gönülsüzlüğünve gururun tuhaf bir karışımıyla sesi alçaldı. "Bu şebeke hâlâ yerinde dumyor."Birdenbire Keyoke başparmağıyla sertçe çenesini kaşıdı.Mara boğazını temizleyip tavırları her an değişen Arakasi'ye dikkatlice baktı. "Böyle şeyler

ortalıkta konuşmasa iyi olur." Gözlerini çevrede dolaştırdı. "Üzerimde hâlâ yolculuğun tozu var veöğleden beri dinlenmek için aravemıedim hiç. Bir saat içinde odamda bana katıl. O zamana dek Papewaio ihtiyaçlarınlailgilenecek."Arakasi onu eğilerek selamlayıp barakaların yakınındaki banyolara gitmek üzere kendisini takipetmesini işaret eden Papewa-io'ya katıldı.Otuz üç efendisiz askerin önünde Keyoke'yle kalan Mara düşüncelere dalmış bir halde kalmıştı.Sessiz geçen bir sürenin ardından usulca mırıldandı, "Tuscai'nin Casus Şefi." Keyoke'ye dönüp,"Babam, Lord Tuscai'nin tanrıların müsaade ettiğinden daha fazlasını bildiğini söylerdi her zaman.İnsanlar onun çalışma odasının altında bir mahzene kilitlediği kristaliyle bir büyücü olduğukonusunda şakalar yaparlardı. Sence bunun sorumlusu Arakasi miydi?" dedi.

Keyoke doğrudan görüşünü bildirmek yerine, "Ona dikkat edin, hanımefendim. Casusluk yapan biradamda zerre kadar dürüstlük yoktur. Onu Pape ile birlikte göndermekle doğru yaptınız." dedi.

Page 64: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 64/244

"Sadık Keyoke," diye yanıt verdi Mara, şefkatli bir sesle. Meşale ışığının altına başını eğip emrinibekleyen pejmürde adamları gösterdi. "Bu yığına natami üzerine hizmet yemini ettirip yine deyemek yiyip banyo yapmaya vakit ayırabilir misin sence?""Mecburum." Kuvvet Komutanı ender bir tavırla omuzlarını alaycı bir şekilde silkerek yanıt verdi."Yine de bunca işin sonım-luluğu altında bu yaşa kadar nasıl yaşadım, ancak tanrılar bilir." Mara

cevap veremeden Keyoke bir emir haykırdı ve darmadağın adamların hepsi eğitimli askerlermiş gibi otoritenin sesiyle avluya toplandılar.150151PAZARLIKGecenin önünden çekildi akşam.Mara'nm odasında yumuşak ışıklar yandılar. Dış perdeler esintiyi içeri almak için açılmışlardı velamba ışıkları titreşip oynaş -maktaydı. Acoma Ley dişi bir tanesine chocha getirmesini buyurduğuhizmetçilerin hepsini göndermişti. Ötekiler gelmeden biraz önce Nacoya ile yalnız kalan Marakendisine Anasati Lordu tarafından verilen gösterişli bileziği çıkardı. Üzerindeki kirli yolculukelbisesinden kurtulup ıslak bir bezle bedenini sildi; münasip bir banyo Arakasi'yle görüşmesine dek

beklemek zorundaydı.Mara tazelenirken Nacoya sessizliğini korudu, ama gözleri genç hanımefendisinin üzerinden hiçayrılmadılar. İkisi de konuş -madı. O yaşlı gözlerde Mara'nın gördüğü sitem her şeyi açıklıyordu:kız tecrübesiz ve budalaydı, üstelik belki Buntokapi'yi seçerek tehlikeli bile davranmış olabilirdi.Kafası yavaş işliyormuş gibi görünüyor olabilirdi, ama güçlü bir savaşçıydı, ondan en fazla iki yaş büyüktü ama Mara Lashima tapınağının duvarları arkasın-dayken o Konsey Oyunu'nda yetişmişti.Mara safran rengi narin bir elbise giyerken hizmetçi chochay-la geri döndü. Leydi onaylayınca köleelindeki büyük tepsiyi alçak sehpanın ortasına bırakıp ayrıldı. Mara yaşlı kadının bardak-152lan ve peçeteleri hazırlaması gerektiğini belirtircesine Nacoya'ya işaret etti.Subaylar ve yabancı tam bir saat sonra geldiler. Adam selam verip Keyoke'yle Papewaio'nunarasına yerleşirken Mara yeni geleni dikkatlice inceledi. Arakasi'nin tavırları tümüyle yanlışsızdı,görgüsü dilenci paçavraları yerine şu an giydiği giysilere uygun düşmekteydi. Mara birdenbireonun püsküllü kırmızı gömleğini daha önce de görmüş olduğunu hatırladı; Papewaio'nundu bukıyafet, yalnızca bayram günlerinde giydiği en gözde gömleğiydi. Mara onun Arakasi'ye ödünçeşya vermesinin anlamını düşündü. Avluda karşılaşmalarından bu yana geçen bir saatte Tuscai'nineski Casus Şefi, Acoma Akıncılar Lideri'ni oldukça iyi yönde etkilemiş olmalıydı. Bu güçlü birtavsiye niteliğindeydi, çünkü ondan önce babasının yaptığı gibi Mara da Papewaio'nun insanlarlailgili içgüdülerine fazlasıyla güveniyordu.Bu itimada sırtını verip sordu, "Lujan yaptıklarımızdan söz etti mi?"Arakasi başını salladı. "Hizmete almak için daha fazla gri savaşçı bulmak üzere ayrıldı."

Duraksadıktan sonra sözlerini sürdürdü. "Ama her acemi alışınızda casusların aranıza sızmaolasılığını epeyce artırıyorsunuz. Çok geçmeden buraya gelen kimseye gü-venemeyeceksiniz.""Sen de böyle bir casus olabilirsin," diye araya girdi Nacoya."Saygıdeğer Valide, yalan bana hiçbir şey kazandırmaz." Arakasi Nacoya'nm servis yapmagörevini eksiksiz bir rahatlıkla gasp ederek chocha çaydanlığının sorumluluğunu aldı. HürmetleMara'nm kupasını, ardından kendisininkinden önce Nacoya, Keyoke ve Papewaio'nunkileridoldurdu. "Başka bir klanın casusu olsaydım yalnızca askerlerinize katılır ve efendime çaresizdurumunu-153zu haber verirdim. Daha sonra suikastçılar, büyük olasılıkla bir sonraki acemi grubuyla, gelirdi. Sizde hanımefendinizle öldürüleceğiniz için bu kuşkularınız tümüyle lafta kalırdı." Çaydanlığı yerine

bıraktı. "Ayrıca burada kendim ve ajanlarım için bir fırsat görmemiş olsaydım bir çiftçiyi oynar vegeceleyin de ortadan kaybolarak aranızdan hiç kimseyi bir daha rahatsız etmezdim."

Page 65: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 65/244

Mara başını salladı. "Mantığına kusur bulmak güç. Şimdi bize seni tanımamız için bilmemizgerekenleri anlat."Yabancı açıkça yanıt verdi. "Yirmi yıldan uzun bir süredir tüm împaratorluk'u kapsayacak bir casusşebekesi kurup gözetmek üzere görevlendirildim. Şimdi, bu şebeke Kumandan'ın toprakları dahil,her yerde işlemekte. Öbür Casus Şefleri için çalışan ajanlarım bile var, aralarından beklemede olan

bir tanesi, önemli bir ihtiyacın duyulacağı güne saklanarak şu ana dek hiç görevlendirilmedi—"Bu noktada Keyoke öne eğildi. "Klanınızın yok edilmesi yeterince önemli bir ihtiyaç doğurmadımı?"Arakasi Keyoke'nin kabalığını önemsemeden geçiştirdi. "Ajanlarımdan hiçbiri efendime yardımedemez ya da nihai kaderinin önüne geçemezdi. Özellikle sözünü ettiğim ajan hiç yapamazdı.Kendisi İmparatorluk İdari İşleri'nde çalışıyor, Kumandan'ın pe r-soneliyle."Keyoke bile hayretini gizleyemedi. Casus Şefi devam etti. "Benim efendim ileri görüşlü biradamdı, ama serveti kısıtlıydı. İstihbarat toplama tutkusu o kadar genişti ki bilgiyi etkili bir biçimdekullanmaktan acizdi. Belki ben gereksinimlerimde o kadar hırslı olmasaydım..." Arakasi neredeyseduyulmaz bir tıkırtıyla chocha kupasını bıraktı. "Şayet Minwanabi, Lordumun onların herhareketini öngörme yeteneğinden korkmamış olsaydı bugün Tuscai,

İmparatorluk'taki en güçlü ailelerden biri sayılırdı." Pişmanlıkla içini çekti. "Ama 'son pişmanlıkneye yarar' derler. Saldırı basit ve doğrudandı. Lordumun savaşçıları acımasız bir güçle bozgunauğratılmışlardı. O an öğrendim ki verdikleri bilgilerle davranılmazsa ajanlarım pek de işeyaramıyorlar."Keyoke chocha kupasına neredeyse hiç dokunmamıştı. Konuşurken yükselen öfkeden gözleriparıldıyordu, "Peki ajanların bugün neredeler?"Arakasi tereddüt etmeden Mara'ya döndü. "Leydim, onların kimliklerini açıklamayacağım.Kabahatim varsa özür dilerim. Bir zamanlar efendime hizmet etmiş olanlara hâlâ borçluyum veonları açığa vurup daha fazla tehlikeye atmam. Bizi hizmete alırsanız efendim Tuscai Lordu'nunsağladığı aynı koşulları talep edeceğiz."Mara, Keyoke'nin uyaran bakışını hafifçe başını sallayarak onayladı. "Şu koşullar?" diye sözüsürdürüp açıkça Arakasi'nin ya -nıtını bekledi."Casuslarımı ve bağlantılarımı ben yöneteceğim ve yalnızca ben ajanların adlarıyla onlara nasılulaşılacağını bileceğim; size yalnızca nerede hizmet ettikleri söylenecek."Keyoke chocha kupasını sertçe masaya bıraktı, öfkesini belli etmeye şimdiye dek ne kadaryaklaşmışsa o kadar yakındı. "Bunlar hiç de makul istekler değil!""Kuvvet Komutanı," dedi Arakasi, "Güçlük çıkarmayı ben de istemiyorum. Efendime istediğimkadar iyi hizmet etmiş olmayabilirim; ama onun adına bir asker için savaş tehlikesi neyse o kadartehlikeli durumlarda gayretle çalışanları korudum. Bir casus asılarak utanç içinde ölür. Adamlarımadlarını söylemeyecekleri bir efendi için hem yaşamlarını, hem de onurlarını tehlikeye atar-154 155

lar. Ben de her ne olursa olsun efendilerinin onları açıklamayacağını garanti ederim."Kararsız ifadelerle karşılaşınca başını sallayıp sözlerini açıkladı. "Minwanabi, Tuscai'yi yeninceefendimi sorguya çektiler..." Karanlık bakışlarını Mara'ya yönelterek sesini yumuşattı. "Ayrıntılaragirmeye gerek yok. Bunları biliyorum, çünkü ölüme terk edilen adamlarımdan biri kaçmadan öncegözlemlemeyi başarmış. Jingu'nun işkencecisi yetenekliymiş. Efendim cesur bir adamolmasına karşın hiçbir bilgiyi saklayamamış. Leydim, adil yargılayın: hizmetimi ve benim içinçalışanların hizmetlerini isterseniz bize güvenmek zorundasınız." "Ya güvenmezsem?"Arakasi kımıldamadan durdu, elleri herhangi bir tehdit görüntüsüne engel olmak için düzdurmaktaydı. Bir boyun eğme tavrıyla avuçlarını yavaşça yukarı kaldırdı. "O zaman dağlara geridönerim."Mara hafifçe başını kaldırdı. Adam nihayet bu noktada içten bir duygu sergilemişti. Bir kere daha

klan renkleri giymek onun için kabullenebileceklerinden daha fazla önemliydi. Onu utandırmayameydan vermemek için Mara basitçe sordu, "Peki sonra?"

Page 66: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 66/244

Arakasi omuz silkti. "Leydim, Kimliğimi saklamak için pek çok kılıkta çalıştım. Bir araba tamiredebilir, flüt çalabilir, yaz ı yazabilir ve hesap yapabilirim. Ayrıca yetenekli bir dilenciyimdirdoğru-su. İdare ederim, kuşkusuz."Keyoke delici bir bakışla ona lafı yapıştırdı. "Sanırım hemen bir konum elde edip rahatçayaşayabilirsin. Öyleyse ormanda kanun kaçaklarıyla ne yapıyordun?"

Arakasi açıklamalarına güvenilmemesinin önemi yokmuş gibi yine omuz silkti. "Saric ve öbürTuscaililerle bağlantımı koruyordum. Zekamı ve yeteneklerimi kullanarak onlar adına sık sıkşehirlerde ticaret yapardım. Sonra onlar aracılığıyla Lujan ve grubuyla karşılaştım. Saric'inkampına tam da Lujan'ın çağrısı geldiğinde ulaşmıştım. Gelip bu tuhaf işin ne olduğunuöğrenebilirim, diye düşündüm." Elini Mara'ya doğru eğerek ekledi, "Söylemek zorundayım kigeleneği gereksinimlerinize göre esnetme yönte -minize hayran kaldım, Leydim."Mara yanıt verdi, "Yalnızca gerektiğinde, Arakasi, ve asla ters düşmeden." Bir an için adama baktı."Hâlâ casus şebekesini niçin terk etmediğini söylemedin. Bana kalırsa efendiniz öldüğündehepinizin oynadığınız rollere bürünüp yaşamlarınızı sürdürmeniz daha güvenli olurdu."Arakasi gülümsedi. "Daha güvenli, şüphesiz; üstelik son dört yıldır sağladığım önemli bağlantılarbile adamlarımdan kimilerini tehlikeye sokmuşken. Ama onurumuz için şebekeyi ayakta

tutuyoruz." Duraksayıp devam etti. "Gerekçelerimiz sizin hizmetinize girmek için öne sürdüğümkoşulların bir parçası. Bu nedenle bir anlaşmaya varmayı kabul ederseniz onları öğrenebilirsiniz."Keyoke tam konuşmak üzereyken başını iki yana salladı yalnızca; hiç kimse Acoma'nınYöneticisi'yle böyle pazarlık yapmamalıydı. Mara düşünceli bir şekilde konuşmayı izleyenNacoya'ya baktı, ardından bir kere başını sallayarak Arakasi'ye sessizc e onay veren Papewaio'ya.Mara bir soluk aldı. "Sanırım koşullarındaki bilgeliği görebiliyorum, Casus Şefi. Ama ya başına birtalihsizlik gelirse o zaman casus şebekesine ne olur?""Ajanlarım birbirlerini düzenli bir şekilde kontrol etmek için gerekli araçlara sahipler. Diyelim kibenim uyuduğum yere bir needra gelip oturdu ve bu kariyerimi sonlandırdı, bir ay içinde156 157başka bir ajan gelip kendini size tanıtacaktır." Arakasi ciddileşti. "Size sahtesi olamayacak kanıtlarsunacaktır ve ona bana güvendiğiniz gibi güvenebilirsiniz."Mara başını salladı. "Yine de güven bir sorun. İkimiz de hemencecik tedbiri elden bırakırsakaptallık ederiz.""Elbette."Hafif bir rüzgar lambalardaki alevleri kıpırdattı ve bir an için içeriye gölgeler doldu. Nacoyafelakete ve tanrıların hoşnutsuzluğuna karşı bilinçsizce bir hareket yaptı. Ama Mara'nm kafası batılinançlara kapılamayacak kadar meşguldü. "Koşullarını kabul edersem hizmete girecek misin?"Arakasi zarif bir biçimde hafifçe öne eğildi. "Herhangi bir asker kadar ben de bir klana hizmetetmeyi isterim, hanımefendim, ama bir şey daha var. Şebekemizi işler durumda onur meseleleriyüzünden tutuyonız. Tuscai Klanı'nm çöküşünden sonra ben ve benimle birlikte çalışanlar bir

yemin etti. Bu yemini bozmamız gerekirse hizmete girmeyeceğiz.""Ne yemini?"Arakasi doğruca Mara'ya baktığında gözleri hiçbir kurnazlık barındırmayan tutku ateşiniyansıtmaktaydı. Tekdüze bir sesle konuştu, "Minwanabi Lordu'ndan intikam almak yemini.""Anlıyorum." Mara kendi yüreğindeki intikam duygusunun kolaylıkla okunamayacağını umarakminderlerine yaslandı. "Öyle görünüyor ki ortak bir düşmanımız var."Arakasi başını salladı. "Şimdilik. Acoma'yla Minwanabi'nin çekiştiğini biliyorum, ama politikgelgitler sıklıkla değişir—"Mara elini kaldırarak onu susturdu. "Acoma'nın Minwanabi'yle bir kan davası var."Arakasi yatıştı ve dizinin altına tıkıştırdığı sandaletinin yıpranmış topuğuna baktı. Sessizliğiöylesine derindi ki odadaki herkes ürperdiğini hissetti. Adamın sabrı görünüşte sınırsızdı; tıpkı bir

dala saklanıp görünmez olan ve avın geçmesini usanmadan bekleyip ardından beklenmedik birhiddetle saldıran ağaç yılanına benziyordu. Arakasi sonunda kıpırdadığında Mara bu görüşmenin

Page 67: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 67/244

gidişatının adamın özdenetimini zayıflatmaya başladığını gözlemledi. Yeteneklerine ve eğitiminekarşın Casus Şefi de ona gelen öbür pejmürde askerler ve hizmetçilerle aynı çelişkili duygularıtaşıyordu: ikinci bir başlangıç kazanabilirdi, ama yalnızca bir kez daha efendisiz kalmak için. Yinede sesinde telaş yoktu, "Bizi kabul ederseniz ben ve adamlarım Acoma'ya bağlılık yemini edecek."Mara başını salladı.

Arakasi'nin yüzü birdenbire canlandı. "O zaman, hanımefendim, hemen başlayalım, çünkü çabukharekete geçerseniz bir avantaj kazanabiliriz. Dağlara gelmeden önce İnrodaka Kla-nı'ndan birdostumla kuzeyde zaman geçirdim. Oradaki işçiler arasında yaygın bir dedikoduya göre batıyadoğru, efendilerinin topraklarının sınırındaki ormanlığa yakın bir yerde bir cho-ja kovanında yenibir kraliçe doğmuş.""Hiç haber gönderildi mi?" diye sordu Mara, birdenbire ilgisini çekmişti bu.Arakasi olumsuz anlamda bir hareket yaptı. "İnrodaka Lordu az misafiri ve dışarıdan pek az evkonuğu olan sessiz bir adam. Ama zaman kısa. Meyve hasatçılan yakında lafı ırmağa taşıyacaklar.Ardından haberler İmparatorluk topraklarına yayılacak, ama şimdilik siz cho-ja yeni kraliçesininkendisine bir ev arayacağını bilen tek yöneticisiniz. Ona hizmet edecek en az üç yüz savaşçısıolacaktır," biraz şaka pırıltısıyla ekledi, "ve şayet onun sadaka-

158 159tini kazanırsanız askerlerinin arasında hiç casus bulunmadığından emin olabilirsiniz."Mara ayağa kalktı. "Bu doğruysa sabahtan önce yola çıkmalıyız." Topraklarına bir cho-ja kovanıkazandırmak tanrılardan bir hediye olurdu. Cho-jalar insan olmayabilirlerdi, ama güçlü ve sadıkmüttefiklerdi. Yeni kraliçe yuvasını kurmaya her biri iki Tsu-rani'ye eşit üç yüz savaşçıylabaşlayabilir, ama yıllar içinde bu sayı birkaç bine ulaşabilirdi; üstelik Arakasi'nin altını çizdiği gibiaralarından hiçbiri düşman klanların ajanı olamazdı. Keyoke'ye dönen Mara, "Bir saat içindeöncüler hazır olsun. Şafakla birlikte bu kovana doğru yola çıkıyoruz." dedi. Kuvvet Komutanıgiderken Mara dikkatini yine Arakasi'ye yöneltti. "Bize eşlik edeceksin. Papewaio hizmetçileriayarlayıp gereksinimlerinin karşılanmasıyla ilgilenecek."Mara toplantının bittiğini işaret etti. Danışmanları gitmek için kalkarken Nacoya Arakasi'nin kolunadokundu. "Kız, cho-jalarla ilgili hiçbir şey bilmiyor. Nasıl pazarlık edecek?"İçten bir kibarlıkla Arakasi yaşlı kadının elini tutup değerli bir akrabasıymış gibi onu kapıyagötürdü. "Yeni bir kraliçenin gönderilmesi o kadar ender olur ki kimse görüşmeye hazır olamaz.Acoma Leydisi yeni kraliçenin istekleri her neyse onları karşılamak zorunda yalnızca."İkili koridorda kaybolurlarken Mara heyecanını güçlükle bastırıyordu. Yaklaşmakta olan evliliğiyleilgili bütün düşünceler bu haberlerin gölgesinde kalmıştı; birinin topraklarında bir kovana sahipolması onurdan ve askeri güç kaynağından fazlasıydı. Üstün savaşçılar olmalarından başka cho-

 jalar toprağın derinlerine gömülmüş değerli metalleri ve taşlan bulabilen madencilerdi, bumadenlerle zanaatkarları olağanüstü zarafette takılar yapabiliyorlardı. Bu bö-ceksel yaratıklar aynı zamanda ipek yapımının sırrını da ellerinde tutmaktaydı ki bu serin, yumuşak

kumaş İmparatorluk'un dinmez sıcağında yaşayanların en çok rağbet ettikleri giysiydi. İmparatorlukfermanı ne loncalarınne de soyluların onu tekellerine alamayacağını ortaya koyuncaya dek ipek ticaretini kontrol etmekiçin savaşlar yapılmıştı. Artık ipek elde edebilen herhangi bir lord ticaretini de yapabilirdi.Cho-ja ürünleri değerliydi, ve istekleri basitti: tahıl, deriden yapılmış nesneler; bu nedenlerdenötürü aileler topraklarında bir kovana sahip olmak için cinayet işleyebilirlerdi. Ayrıca İmparator-luk'ta bilinen tüm kovanlar dahil, cho-jalar bir insan ömrü sürede ancak dışarı yeni bir kraliçegönderirlerdi.Ama Mara'nın yeni kraliçeyi Acoma topraklarına göç etmeye ikna etmesi gerekiyordu.Başaramazsa kraliçe onu hoşnut eden bir teklifle karşılaşana dek öbür klanların temsilcileri gelmeyisürdürecekti. Arakasi'nin de belirttiği gibi cho-ja kadar yabancı bir yaratığın zevkine hitap edecek

şeyler hep bir sır olarak kalmıştı.

Page 68: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 68/244

Lujan ve ekibi yeni askerler aramak için dağlara gitmişler, ama yeni cho-ja kraliçesiyle pazarlıkyapmak için ayrılacak muhafızların gereksinimlerini hazırlayan hizmetçilerin koşuşturmalarıarasında fark edilmemişlerdi.Mara şafaktan çok önce odasından çıktı. Çobanlar needraları otlaklara sürmek için kalkmamışlardıhenüz ve çiy taneleriyle parlayan çimlerin üzerinde hâlâ sis vardı. Neme karşı koyu giysilere

bürünmüş, yanında Jican'la süssüz bir tahtırevanın önünde beklemekteydi. Adamın uzun yazıtahtasına notlar karalanmıştı ve Mara son dakika talimatlarını dikte ederken o da kalemini hazırbekletiyordu.160 161Birdenbire Mara kaygıyla dudaklarını ısırdı. "Tanrılar aşkına, heyecandan az daha unutuyordum!"Jican kaşlarını kaldırdı. "Hanımefendim?""Düğün davetiyeleri." Mara hüsranla başını iki yana salladı. "Nacoya uygun ayin dizelerikonusunda seni yönlendirecektir. Davetli olmak zorunda kalan ve cahil olabilen bendenizden dahaiyi bilecektir belki de. Ondan benim adıma unutmuş olduğum tüm gereksinimlerin halledilmesiniiste."Jican alelacele notlar alırken kuşkuya kapıldı. "Peki ya yaz satışları, hanımefendim? Mezatla

satılacak hayvanlar önceden Hayvancılar Loncası'na kaydedilmek zonında.""Şimdiye kadar iyi seçim yaptın," dedi, zamanın azaldığını bilen Mara. "Senin yargınagüveniyorum." Keyoke seçkin savaşçılardan bir grupla geldi, Papewaio ile Arakasi de biraz uzaktabeklerken konuşuyorlardı.Adamlar tecrübeli askerlerin sessiz yeteneğiyle hazırlandılar ve çok geçmeden en sonuncusu dayerini aldı. Issız yerlere göze çarpmadan yapılacak yolculuklar için uygun, kullanışlı koyu renkzırhıyla öne çıktı Keyoke. Subay miğferinde yalnızca bir tane kısa tüy vardı ve süslü törenselkılıcının yerini savaşlarda kullanmayı tercih ettiği bir kılıç almıştı.Mara'nm önünde duran Keyoke eğilerek selam verdi. "Hanımefendim, adamlar hazır.Taşıyıcılarınız malzemelerin yanında durmakta ve öncüler yola çıktılar bile. Buyruğunuzla yolaçıkabiliriz."Mara Jican'a başarı ve iyi bir ticaret dileyerek adamı gönderdi. Ardından tahtırevanına giripminderlere yaslandı. "Adamlara ilerlemelerini söyle," diye emretti.Yarı çıplak taşıyıcılar onu kaldırmak için eğilirlerken kız korkunun seri heyecanını yaşamaktaydı.Bu bir başka Lord'a yapılan resmi bir ziyaret değil, Konsey Oyunu'ndaki bütün oyunculara karşı biravantaj kazanmak için atılmış cesur bir adımdı-, bu cesaret risk taşıyordu. Grap küçük bir tümseğinçevresinden dolaşırken Mara geride kalan malikanesini seyretti. Buraya geri dönerek onu tekrargörüp göremeyeceğini merak ediyordu.Arakasi'nin kılavuzluğunda Acoma heyeti arka yollardan gizlice ve hızla ilerlemekteydi. Her geçengün Mara askerlerin tavırlarında ağırlaşan baskının izlerini gözlemleyebiliyordu. Tsurani askerleriLord ya da Leydilerinin önünde asla disiplinlerini yitirmezlerdi, ama önceki yürüyüşlerde Mara

onların kamp ateşleri hakkında şakalarıyla alaylarını işitmişti. Şimdi adamlar yalnızca gerektiğindeve o da ancak fısıltılarla bozulan tam bir sessizlik korumaktaydılar. Genelde neşeli olan yüzleriartık ifadesiz Tsurani savaşçıları maskeleriyle örtülüydü.Üçüncü günde gece çökene dek saklanarak beklediler, ardından karanlıkla ilerleyip fark edilmemekiçin uğraşırlarken tyza ekmeğiyle needra pastırması yediler. Bir sonraki gündoğumunda komşu birlordun topraklarınıniçine girip birkaç kez o klanın askerlerinden oluşan devriyelere yaklaştılar. Keyoke askerlerinibirbirlerine yakın tutup temastan kaçındı. Küçük bir lord bile adamlarının, Mara ve elli muhafızınıyok edebileceğini düşünürse saldırma şansını deneyebilirdi. Başka herhangi bir lord kraliçedoğumunu biliyorsa zaten yolda saldırıya uğramak bir olasılık değil, kaçınılmazdı.Mara yalnızca kesintisiz yolcuktan değil tahminlerin heyecanı yüzünden dinlenemiyor, bitkin bir

halde ilerliyordu. Bu yeni kovanı kazanmak Acoma'nın hayatta kalmasını Yüksek Konsey'deki bir162 163

Page 69: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 69/244

düzine akıllıca entrikadan daha iyi sağlayacaktı.Tüketici ilerleyişle dört gün daha geçti. Ekip sıradışı saatlerde uyuyordu, çünkü gecelermuhafızlardan kaçmak ya da açık geniş kırlardan veya Gagajin ırmağının pek çok kolununkıyılarındaki thyza tarlalarından geçmek için kullanılmaktaydı. Böyle zamanlarda köleler arkayageçip bozulan fideleri düzelterek geçişlerinin bütün izlerini siliyoriardı. Dokuzuncu günün

şafağında Mara bir asker gibi çıplak toprağın üzerine oturup ekmek ve yolculuk bisküvisi yedi.Keyoke'yle Arakasi'yi yanma oturmaları için çağırdı.İkisi de aynı soğuk tayını daha önce yedikleri için onun yemeğini paylaşmayı reddettiler. Onlarınyüzlerini inceledi; bir tanesi kırışık, meşin gibi, tanıdık ve gündoğumu kadar sabitti; öbürüyse biryanılsamadan biraz daha fazlası gibi görünmekteydi: o an hangi karakter gerekiyorsa ona uyan birmaske. "Üç klan geçtik, hepsi de iyi korunmaktaydı. Yine de hiçbir devriye telaşlı görünmüyordu.Kılavuzumun ve Kuvvet Komutanı'mm olağanüstü yetenekli olduğuna mı inanayım, yoksa silahlıaskerler için İmparatorluk malikanelerinin topraklarına girmek her zaman bu kadar kolay mıdır?""Çok yerinde bir sora, hanımefendim." Arakasi ona saygının başlangıcıymış gibi görünen birbakışla baktı. "Keyoke'nin üstün bir subay olarak tanındığını bilmek için kimsenin bir casusşebekesine ihtiyacı yok. Onun deneyimi tüm İmparatorluk'ta saygı görmekte."

Keyoke iltifatın üzerine kafasını Casus Şefi'ne doğru eğdi. "Arakasi'nin kılavuzluğu olmaksızın bukadar iyi idare edemezdik. Taşra bilgisi etkileyici, zamanla Acoma için daha da değer kazanacakbir şey."Mara Arakasi'nin bu sözsüz onaylanışını anladığını belirtti. Casus Şefi bir askerin keskin ifadesiyle,onun doğal tavrıymış gibi görünen bir tavırla oturmaktaydı. Adamın nasıl isterse öyle görünebilirleyeteneği birazcık sinirini bozmuştu Mara'nın. "Bana dürüstçe söyle," dedi, "silahlı bir grubu Acomatopraklarından geçirmeyi bu kadar kolay bulur muydun?"Arakasi'nin gülüşü neşesiz kampta beklenmedik bir sesti. "Hanımefendim, kesinlikle hayır. Keyokesavaş sanatı bilgisiyle hayranlık uyandırır. Kendisi düzenli, sabit devriyelerin tehlikesini bilir.Komutasmdakiler az sayıda olsa bile ihtiyatlı ve beceriklidir." Kuvvet Komutanı'na saygılı birbakışla ekledi, " Özellikle komutasmdakiler az sayıdayken. Acoma topraklarından geçmek bırakınsilahlı bir gücü bir adam için bile zor."Keyoke çelişkiyi kaçırmadı. "'Zor' dedin, 'imkansız' değil."Arakasi onaylayarak başını eğdi. "Doğru."Mara, "Lujan'ın gri savaşçılan needralarımızı pek az bir güçlükle aşırmış gibi görünüyor." dedi.Arakasi sırıtmadan edemedi. "Bu da doğru, ama bir avantajı vardı: ona ne zaman ve nereyesaldıracağını ben söyledim."Keyoke tehlikeli ölçüde kımıltısızlaştı. "Tartışacak bir şeyimiz var gibi görünüyor." Ayrılmakistediğini belirten bir işaret yaptı. "Leydim?"Mara onay vermedi. "İmparatorluk'ta hiçbir yabancının ya da haydudun sızamayacağı kadar iyikorunan başka topraklar da var mı?"

"Yalnızca bir tane," dedi Arakasi, görünüşe göre Keyoke'nin öfkesine aldırış etmemişti. "LordDachindo'nun uzak doğudaki toprakları."Mara küçük bir zafer kazanmış gibi gülümsedi. "Şimdi, Keyoke, sen ve Arakasi'nin tartışacak birşeyi var." İki adamın kalkıp164 165uzaklaşmasını, sisli gri şafakta kafalarını birbirlerine yaklaştırıp sessizce konuşmalarını seyretti.Keyoke'nin toprakları savunuşun-daki noksanlıklara ne kadar çok içerlerse o kadar bilgecedavranacağını biliyordu. Hanımefendisini korumasını daha iyi duruma getirmek için Casus Şefi'ninsunabileceği herhangi bir bilgiyi zevkle kabul edecekti. Evlenir evlenmez Dachindo'nun izinsizgirenlere kapalı tek topraklar olmayacağından kuşku duymayan Mara tarağını getirmesi için birköle gönderdi. Ekip yola koyulmadan önceki son dakikalarda Leydi bir hizmetçinin yardımı

olmadan uzun saçlarındaki düğümleri açmaya çalışarak hiç eksilmeyen hayal kırıklıklarını arttırdı.

Page 70: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 70/244

Hava ısınmaya başladı. Askerler sürgit değişen manzarada ya-kınmaksızm ilerlemekteydi. Aşağıbölgelerdeki düzlükler, tarlalar ve otlaklardan oluşan yamalı görünüşleriyle kayaların taçlandırdığıormanlık tepelere yol veriyordu. Çiçekli sarmaşıklar ve dikenlerle perdelenen ağaçlar giderek dahayaşlı ve vahşi olmaktaydı. Ama arazi güçleştikçe askerlerin morali de o derece yükseliyordu. İyiyol gitmişlerdi ve güneş ışıkları üzerlerine eğik düşerken yolcular İnrodaka topraklarının uzak

sınırına ulaştılar. Arakasi bir mola istedi. Askerler savaş zırhlarını çıkarıp lakeli ve cilalı zırhlarınıgiyerlerken, "Bu yoldan ayrılıp şu tepenin ardındakine geçmeliyiz." dedi. Yoğun ormanlığa gidenağaçlıkta patikadan bozma bir yolu işaret etti.Keyoke bu değişiklikte duraksadı, tüylü miğferinin yarısını çıkarmıştı henüz. "Cho-jalar otlaklardaya da vadilerde kovan kurarlar sanıyordum."Arakasi alnındaki terleri sildi. Hava çok hızlı kararmaktaydı ve hedeflerine gece yarısından öncevarma konusunda kaygılanıyor-muş gibi görünüyordu. "Genelde bu doğru; en azından ben açık bir alana kurulmamış hiçbir kovanduymadım." Yolu gösterdi. "İleride ağaçlık seyreliyor. Orada yaklaşık üç yüz metre yüksekliğindeçimenlik bir vadi var. Gitmeyi istediğimiz yer orası."Mara kulak misafiri oldu. "Öyleyse bu eski kovan İnrodaka topraklarında değil mi?"

"Hayır, ama bununla beraber ortada bir tür antlaşma var." Arakasi ormanın sıklaşıp yabanileştiğikuzeyi gösterdi. "Bu topraklar bir zamanlar, kimbilir kaç yıl önce, daha büyük bir eyaletinparçasıydı. O Lord, artık her kimse, ortadan kaldırılınca toprakları fatihler arasında bölüştürüldü.İnrodaka da bunların arasında yer alıyor. Bu alan sahipsiz kaldı. İyi bir toprak değil. Kerestelikağaç bol, ama kesmek çok güç ve sürüler için yalnızca bir ya da iki otlak var, onlardan da aşağıdakiçayırlara yol yok. Yine de cho-jalar bir sorun çıkarmadan İnrodaka'yı toprak sahipleri olarakgörüyorlar. Kimbilir ne düşünüyorlar." Öndeki askerleri yukarı yola yönlendirerek sözlerinisürdürdü, "Bu noktadan sonra dikkatli ve kendimize hakim olmalıyız. Cho-ja askerleri bize meydanokuyabilirler. Dövüşmemeliyiz. Kovanda yeni bir kraliçe varken görmüş geçirmiş savaşçılar bileoldukça gergin ve saldırgan olurlar. Saldıracakmış gibi yapabilirler, o zaman hiçbir adam kılıççekmesin, aksi halde hepimizi katlederler."Mara Keyoke'ye danıştıktan sonra Casus Şefi'nin yöntemini onayladı. Parlak Acoma yeşilleriylesıraya girerek tırmanışlarına başladılar. Dimdik yukarı çıkan yol sivri kaya katmanlarının arasındangeçmekteydi. Tahtırevanla yolculuk imkansızlaştı ve daha güç yokuşlarda Keyoke, yürürken bileMara'ya yardım etmek zorunda kaldı. Bunlar insanlar için açılmış zikzaklı yollar değil, yalnızcaKelewan'ın altı bacaklı dağ keçisi olan kumilere uygun pa-166 167tikalardi; ayrıca bir de çevik cho-jalar için elverişliydiler. Eşya taşıyıcıların yolculuğuhepsininkinden kötüydü, öbürleri boş tahtırevanı ana kuvvetle birlikte yukarı çekerlerken onlaryüklerinin altında terleyip sızlanmaktaydı.Güneş askerlerin sırtında sımsıcak ışıldamaktaydı. Onlar yaklaşırlarken tuhaf dağ kuşları ağaç

dallarından ve av hayvanlanyla dolu çalılıklardan uçuştular. Tümüyle yeni ve garip olanmanzaradan büyülenen Mara yaralı ayaklardan yakınmayı düşünmedi bile.Öğleden sonra öndeki devriyeden bir haykırış yükseldi. Keyo-ke Mara'nın kolunu yakalayıp onu birdüzine cho-ja askerinin mızraklarını gövdelerinin üst kısmına çapraz tutarak hazır bekledikleri amatehditkar görünmedikleri yolun başına götürdü. Eklemli altı bacak ve böceklerinki gibi bölümlüparlak siyah bedenleriyle sanki sanatçılar loncasından bir ustanın kalıbından çıkmış gibi hepsi birörnek göründü Mara'ya. Yaratıklara baktı ve tam bir şaşkınlığa kapıldı."Bunlar eski kovan savaşçıları," diye belirtti Keyoke. "Onlara bir gerekçe vermezsek bizesaldırmazlar."Keyoke'nin sözleri kızın biraz sakinleşmesine yardımcı oldu. Muhafızları kadar gergin biçimdebekledi; bu sırada Kuvvet Komutanı öne çıkıp havaya kaldırdığı kolunu dirsekten bükerek öne

bakan avucuyla selam verdi. "Onur kovanınız üzerine olsun."

Page 71: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 71/244

En yakındaki cho-ja şaşırtıcı anlaşılabilirlikte bir sesle konuştu. "Onur klanınız üzerine olsunAcomalılar. Kim konuşuyor? Kovan varlığınızdan haberdar edilmeli.""Ben Keyoke. Acoma Kuvvetleri Komutanı."Cho-jaların lideri selama karşılık verdi. O yürürken Mara yaratığın bedeninin bölümlerini gördü: üçeklemli dört bacak bulunan büyük bir alt göğüs kafesi ve kabaca bir adamın bedenine ben -

168zetilebilecek neredeyse iki insansı kolu bulunan daha küçük bir üst göğüs kafesi. Etleri kitinleörtülüydü ve iki kolda da bir kılıcın kenarı kadar keskin görünen iki doğal çıkıntı vardı. Kafasınınüzerinde belli ki Tsurani üretimi bir miğfer vardı. Bu miğferin altındaki oval suratta, burununolması gereken yerdeki iki yarığın üzerinde çok yüzeyli büyük gözler bulunuyordu. Cho-janmçene-siyle ağzı şaşırtıcı ölçüde insansı görünüyordu, ama yine de sesi tekdüze ve tizdi. "Ben İxal't,Kait'lk kovanının Kuvvet Komutanı Yardımcısı'yım.""Şimdi hatırladım." Keyoke sanki eski bir tanıdığın huzurun -daymış gibi göreli olarak rahatladı."Siz Thuril Dağları'mn istilasında görev yapmıştınız." Bu da bu cho-janın Acoma rengini nasıltanıdığını açıklıyordu. Keyoke Mara'ya yanma gelmesini işaret etti. "Bu Acoma Leydisi. Sizin yenikraliçenizle görüşmeye geldi."

Yontulmuş gibi görünen gözler Keyoke'nin yanındaki kızın üzerinde kısaca dolaştılar. Ardındancho-ja insan selamının düzgün bir taklidini yaptı. "Hoş geldiniz Leydi. Varışınız vakitli. Yenisavaşçılar huzursuzlar. Bu kuluçka verimli oldu ve biz kalabalığız. Geçebilirsiniz ve tanrılarınız bupazarlığı kutsasın."Cho-ja çevikçe kenara çekilip Tsurani ekibinin yukarı devam etmelerine izin verdi. Mara KuvvetKomutanı'nın beklenmedik uzmanlığı konusunda meraka kapılmıştı. "Keyoke, senin cho-jala-ntanıdığını bilmiyordum.""Herhangi bir adamın tanıyabileceği kadar askerlerini tanıyorum. Kimileriyle birlikte görev yaptım,uzun yıllar önce -büyük babanız pek çok klana Doğu Konfederasyonu'na karşı savaşta önderlikyaparken." Deneyimli savaşçı yaşlılığını hissettiyse bile bunu onlara göstermedi, zorlu yoluneredeyse hiç çaba açığa vurmadan çıkmaktaydı.169"Cho-jalar bizi güzel bir zarafetle karşılamış gibi görünüyorlardı.""Hanımefendim, geçittekiler eski, disiplinli askerlerdi," diye uyardı Arakasi. "Keyoke subaylarıylakonuşurken hatasızdı. Ama bu andan sonra kovana ulaşana dek dikkatli olmalıyız. Pek çok gençsavaşçı yolculuk yaparken genç kraliçeyi korumak için yumurtadan çıktı. Bunlar disiplinsiz vesaldırgan olacaktır -genç kraliçe yeni kovanının toprağında güvenle yaşayana dek kolaylıkla tahrikolup şiddete başvurabilirler."Yoldaki dikenli bir dalı iten Keyoke, "Cho-jaları tanıyan bir adam gibi konuşuyorsun, Arakasi,"dedi.Casus Şefi sallanan daldan kaçındı. "Hiç kimse cho-jaları tanıyamaz. Ama bir keresinde bir hafta

boyunca bir cho-ja kovanında Minwanabi katillerinden saklanmıştım. Onlarla ilgili bir şeyleröğrendim. Fırsat kendini gösterdiğinde bilmediğim konularla ilgili sorular sormak benim doğamdavar."Mara bununla ilgilenmişti. Yol tahtırevanla yolculuk yapmaya uygun duruma geldiğinde bileyürümeyi sürdürdü. "Bana cho-jaları anlat o zaman, Arakasi. Nasıllar?""Yaşlı olanlar mevsimler kadar tertipliler, Leydim. Gençlerin sağı solu belli olmuyor. Bir yuvadabüyüyorlar. Rirariler denen bir düzine ikinci derece dişi yumurtlamaktan başka bir şey yapmı yor."Terim arkaik Tsuranice'ydi ve ikinci sınıf kraliçe ya da düşes anlamına geliyordu. "Ama yumurtalarverimsizler. Kraliçe onları bütün olarak yutup bedeninde döllediği ve başka şeyler yaptığı birbölüme alıyor.""Başka şeyler mi?" diye sordu Mara.

Page 72: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 72/244

"Kimi cho-ja yöntemleriyle, bir üreme erkeğince kendisine hizmet ediliyorken, kraliçe her biryumurtanın işlevini ya da cinsiyetine karar veriyor ya da onlan kısır bırakıyor. En azından banasöylenen bunlar.""Bunları seçebiliyorlar mı?" diye merak etti Mara. "Daha çok anlat.""Erkek cho-jalar kabaca üç gruba ayrılıyor: dölleyiciler, işçiler ve askerler. İşçiler ya zekiler ya da

güçlü, zanaatçılar ya da yük taşıyıcılar, kovanın hangisine ihtiyacı varsa. Askerler hem güçlü, hemakıllılar. Dölleyiciler aptallar, ama yalnızca bir görevleri var: kraliçeye eşlik etmek."Arakasi yanma göz attığında Mara'nın hâlâ can kulağıyla dinlediğini gördü. Yakındaki birkaç askerde Casus Şefi'ne kulak kesilmişlerdi. "Kraliçe makam odasında yerleşince oradan asla kımıldamaz.Riralilerden yumurtaları alıp dölleyici erkekler tarafından hizmet edilirken işçiler onu süreklibeslerler. Her dölleyici onunla neredeyse bitkin düştüğü ana dek saatlerce birlikte olur, o zaman dabir başkasıyla değiştirilir. Yaşlı kraliçeye takdim edildiğimizde siz de göreceksiniz.""Büyüleyici." Mara biraz soluksuz kalıp duraksadı, çünkü yol yeniden yokuşlaşmıştı. "Peki yagençler?""Dişilerle ilgili bilmediğim çok şey var," diye kabullendi Arakasi. "Ama olgunlaşmamış cho-jalararasında bütün erkekler oynayarak büyümekte serbestler, tıpkı insan çocukları gibi -ama bu genç

cho-jalar bir gün needra buzağıları gibi koşuştururlarken ertesi gün uyandıklarında hizmetlerinebaşlama zamanı geldiğini anlarlar. Yalnızca yeni bir kraliçe doğduğunda askerler yumurtadan çıkıpbüyümek için acele ederler. Bu da sağı solu belli olmayan, saldırgan savaşçılara neden olur,korkarım ki. Çabuk öfkelenirler ve yalnızca yeni kraliçe onlara derhal itaati buyurabilir."Arakasi sustu, çünkü tepeler arasına bir kıvrım gibi sıkışmış 170 171vadiye inen bir yokuşun başında küçük bir tümseğe gelmişlerdi. Birörnek ulo ağaçlarının boğumludalları arasından güneşin ısıttığı otlağı gördüler. Zümrüt yeşilini andıran çimen doğal olamayacakkadar özenle kesilmişti. Arakasi işaret etti. "Kovan ileride, şu ağaçların arkasında."Keyoke askerlere kendilerine çekidüzen vermelerini emretti. Ekip savaş düzeninde, Ley dileriniortalarına alıp koruyarak ilerlemeye başladı.Muhafızları ulo ağaçlarının kenarına varınca Mara'nın kalbi heyecanla hızlandı. Askerlerin yukarıbakan mızraklarının sapları arasından üzerinde küçük ağaçların kök salıp gelişmesine meydanverecek kadar eski görünen bir tepeceğin yükseldiği otlağın sonunu gördü. Bir tarafında bir giriş görünüyordu, kemerler narin taş işçiliği sütunlarla desteklenmişti. İçeriye uzanan çiğnenmiş patikada yüzlerce cho-ja yalnızca kendilerinin bildiği bir iş için kovanın içine ve dışınakoşturmaktaydı.Mara durup kölelere tahtırevanını getirmelerini buyurdu. Tepedeyken taşınamayacak kadarheyecanlı olabilirdi, ama cho-ja kraliçeleriyle büyük bir klanın Leydisi olarak görüşecekti.Taşıyıcılar tahtırevanın tutmaçlarını bir kere daha omuzladılar, Keyo-ke'yle Arakasi onun yanındayer aldılar. Ardından hepsi hazır vaziyette beklediler. Askerlerden bir tanesi bir savaş borusunu

dudaklarına götürüp bir bildiri çağrısı çaldı. Sonra Acoma Kuvvetleri Komutanı Mara'nınmuhafızlarına canlı bir şekilde ormanının gölgesinden çıkıp gün ışığına ilerlemelerini emretti.Başta hiçbir şey olmadı. İnsanlar vadi tabanına ulaşana dek cho-ja işçileri daha önceki kadargörevleriyle meşgul olmayı sürdürdüler. Ama sonra bir düzinesi kovanın sağ kenarının arkasındanortaya çıkıverdiler birdenbire. Ayaklarıyla çimenleri ezerekşimşekten korkan needra sürüsü gibi ileri koşturuyorlardı. "Savaşçılar," dedi Arakasi. "Adamlarısabit tutun: bu atak büyük olasılıkla bir aldatmaca." Zırhının altında hafifçe terleyen Keyokeaskerlere işaret etti. Cho-jalar gözü dönmüş bir koşu tutturduklarından kimi adamlar emrin akla yatkınlığını sorguladıysa da hiçbiri silahlarınıhazırlamadı. Acoma savaşçıları onların kollarının ustura kes-kinliğindeki kenarlarında güneş ışığının parladığını görene dek cho-jalar yaklaştılar. Ama saldıracak kadar yakma geldiklerinde son

anda yön değiştirdiler. İnsan kahkahasına benzer bir sesle kovana doğru koşmaya koyuldular.

Page 73: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 73/244

Mara titrek bir rahatlama iç çekişiyle gidişlerini izledi. "Çok hızlılar. Onları kontrol etmeyi nasılbaşarmışız ki biz?"Arakasi alnını kurulayıp anlayışlı bir gülümsemeyle yanıt verdi. "Başarmadık, Leydim. Kraliçelerkovanlannın insanlarca kuşatıldığını fark edene dek cho-jalar kimsenin asla istemediği topraklarayerleştiler. Bu durumda anlaşma yapmak iki taraf için de dövüşmekten daha kolaydı. Bir cho-ja

kuvvetiyle yüzleşip sağ kalmak tecrübeli askerler gerektirir. Harekete geçtiklerinde oldukça etkilikatillerdir."Heyet kararlı bir şekilde tümseğe doğru ilerlerken giderek daha çok cho-ja ortaya çıktı. Çokgeçmeden her yönde yüzlercesi vardı, kimileri göğüs kafeslerine asılmış sepetler, kimileri aletedevatla dolu kemerler taşımaktaydı. Tahtırevanının perdeleri arasından çevreyi gözetleyenMara'nın ilgisini çekmişti böylesi bir hamaratlık. "Arakasi, bu olağan büyüklükte bir kovan mı?""Olağandan biraz büyük, hanımefendim, ama dikkate değer ölçüde değil.""İçinde kaç cho-ja yaşıyor?"Arakasi duraksamadan cevap verdi, "Yirmi, yirmi beş bin kadar."172 173Mara afallamıştı. Kırda hemen önünde bir kent uzanmaktaydı. "Yeni kraliçeyle birlikte kaçı

yolculuk edecek?""Bilmiyorum. Geçmişte, sanırım nüfus baskısı fazlalaşınca kovanlar bölünüyordu." Arakasi omuzsilkti. "Şimdi yeni bir kraliçe doğurmaya karar vermek çok mantıklı görünmüyor. Çünkü, cho-jalardurmaksızın üreseler de kovanlarının nüfusunu kontrol ederler. Belki de yaşlı kraliçe her nesildekendinden bir tane üretmek zorundadır. Belki de yeni kraliçe yalnızca şans eseri geliyordur.Bilmiyorum."Tümsek yakından simetrik, dik kenarlı bir tepe gibi görünüyordu. Yol kalabalıklaşmca askerlerdüzenlerini sıklaştırdılar. Meşgul ayaklar tarafından sürekli ezilen yolun çimenleri burada kaybolupyerlerini ince kuma bırakmışlardı. Mara'nm grubu birkaç kez genç cho-ja çeteleriyle karşılaştı.Metalik gözlerini üzerlerine dikip kendi dillerinde ateşli şeyler söylüyorlardı; ama yetişkinlerziyaretçilere pek az dikkat gösterdiler. Sepetler yüklenmiş bir işçi ekibi beş insanın ancakkaldırabileceği ama bir cho-ja işçisinin üstesinden gelebileceği büyüklükte odun yığınları taşıyarakgeçtiler.Ardından genç bir savaşçı grubu Mara'nın heyetine doğru koştu. Odunları sallanan ve takırdayançeneleriyle tuhaf bir korku işareti yapan işçiler onların yollarından çekildiler. Göz açıp kapayanadek Tsuraniler kendilerini kuşatılmış buldular. Keyoke adamlarına durmalarını söyledi. Mızraklarınsapları askerlerin rahat pozisyondaki resmi duruşlarıyla toprağa vurunca toz yükseldi, yine de cho-

 jalar dövüşmeye hazır görünmekteydi. Aralarından hiçbiri tepedeki muhafızlar gibi silahlı ya damiğferli değildi. Ama doğal zırhlı bedenleri ve ustura keskinliğindeki kol kenarlarıyla yine de azılıbirer düşman sayılırlardı.Keyoke ileri çıkarken Arakasi tahtırevanın yanındaki konumunu kordu. Bir cho-ja saldırıya

geçtiğinde Kuvvet Komutanı sıranın başına neredeyse varmıştı. Cho-ja türünün anlaşılmaz biryeteneğiyle çılgın hareketten tam bir durgunluğa geçti, Keyoke'yle arasında santimler kala durdu vedövüşmeye hevesliymiş gibi titreyerek orada dikildi. Buna karşın saldırgan daha fazla kışkırtıcıtavırda bulunmayınca Keyoke tedbirli bir kibarlıkla eğilerek selam verdi. "Bizler Acomalıyız,"dedi. "Acoma Leydisi kraliçenizle konuşmak isterler."İşçilerin daimi gidişgelişleri iki yandan akarken cho-ja savaşçısı kımıldamadan durmayı sürdürdü.Sessiz ve gergin Acoma askerleri hanımefendilerine karşı herhangi bir tehdit işareti beklediler, busırada Arakasi Keyoke'ye akıl verdi. "Tsuranice bildiklerini sanmıyorum. Şu önümüzdeki yeniergenliğe girmiş. Kendimizi savunmaya mecbur bırakılabiliriz."Denetimli ama aceleyle konuşan Casus Şefi sesini alçaktı. "Öndeki saldırırsa öbürleri ona yardımetmeye gelebilir. Ona yüklenirsek mutlaka geleceklerdir. Yalnızca önce saldıranlara hücum edin,

çünkü sonra gelenlerin birkısmı bize yardım etmeyi düşünüyor olabilir."

Page 74: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 74/244

Keyoke belli belirsiz başını salladı. Adamın elinin usulca kılıcını kavradığını gördü, Mara. Amayine de yaratık parlak zırhlı dövüşçüyü daha iyi görebilmek için kafasını kımıldattığında bileKuvvet Komutanı silahına davranmadı. Uzun, gergin saniyeler ağır ağır geçti; sonra daha büyük,başka bir cho-ja geldi. Yeni gelen, genç savaşçıları sağa sola iterek ilerlerken Mara muhafızlarıkadar bıçak sırtında bekledi. Yaratık Keyoke'ye karşı koyanın yanma varınca durup emir olabilecek

bir şeyi çıtırdayan tiz bir dilde haykırdı. Çevredeki gençlerden birkaçı ön bacaklarını eğip ka-174 175çıştılar, ama yolu kapatan dahil, çoğu yerinden kımıldamadı. İri-kıyım cho-ja uyarmaksızm uzanıpgenç olanı üst bedeninin ortasından yakaladı. Kollarını kararlı bir şekilde kilitlemişti ve bir an içiniki cho-ja birbirlerine sürten kitinleri gıcırdarken çaba içinde homurdanarak birbirlerini zorladılar.İlk cho-ja sendeledi; dengesini yitirerek yere düştü ve ani bir paniğe kapılıp çırpınmaya başladı.Yaşlı olanı üzerine basıp bir süre yerde tuttuğu gencin daha sonra dizleri üzerine doğrulmasına izinverdi. Cho-ja ayağa kalkar kalkmaz dönüp kaçmaya başladı ve geri kalan genç savaşçılar da onunlabirlikte sıvıştılar.Geride kalan tek cho-ja özür diler gibi çıtırdayıp selam verdi. "Onur klanınız üzerine olsun,insanlar." Keyoke selama onun yöntemiyle karşılık verince sözlerini sürdürdü. "O genç, insan

görmemişti. Ben onu yere çalmasaydım saldırmaya hazırdı ve öbürleri de onu izleyeceklerdi."Yumuşak ama herkesin duyabileceği bir sesle, "Cho-jalar en çok yerdeyken savunmasızlardır.Olağanüstü çevikler ama dengelerini yitirince dehşete düşüyorlar." dedi, Arakasi."Bu doğru," diye onayladı cho-ja. "Onu yere yıkıp orada tutunca ondan daha iyi olduğumu anladıve bana karşı koymaktan vazgeçti. Ben Ratark'l, Kait'lk askeriyim." Oldukça insansı bir şekildeeğildi, ardından onlara kendisini izlemelerini işaret etti. "Sizin renklerinizi tanımıyorum, insanlar,ama İnrodakalı olmadığınızı görebiliyorum. Oranın adamları görünmez bir renk giyiyorlar, sizinsanlar ona kırmızı diyorsunuz.""Biz Acomalıyız." Keyoke Mara'nın tahtırevanını gösterip ekledi, "Bu benim hanımefendim,Acoma Leydisi. Kraliçenizle görüşmek için uzun yoldan geldi."Cho-ja arkasını döndüğünde huzursuz görünüyordu. "Dilinizi176konuşma becerim şimdi yetersiz görünmekte. Lordlarınızı biliyorum. Bir Leydi nedir?" Keyokecho-jaların saygı hareketini taklit ederek yanıt verdi. "O bizim efendimiz."Cho-ja neredeyse şaha kalktı. Gözleri daha önce göstermediği bir hürmetle parlarken başınıMara'nın gözden uzakta oturduğu tahtırevana çevirdi. "Efendi! Daha önce kraliçelerinizi hiçgörmedik, insan. Kraliçeme koşup gelişinizi haber vereceğim hemen."Cho-ja birdenbire dönüp kovanın girişindeki curcunanın ortasına daldı. Onun davranışlarından biranlam çıkaramayıp şaşıran Keyoke, Arakasi'ye döndü. "Bu ne demek sence?"Arakasi omuz silkip grubun kovana yaklaşmayı sürdürmesini işaret etti. "Sanırım ana garnizonlarıdaha önce hiç Tsuranili bir kadın gömıemişler. Buraya yalnızca İnrodaka Lordu'nun tüccarları ve

temsilcileri gelir. Tarihlerinde ilk defa bir Egemen Leydi bir kovan kraliçesiyle anlaşmak içingeliyor. Bu yenilik ilginç olabilir."Keyoke yürümeyi kesti. "Tehlikeli mi?"Arakasi düşündü. "Muhtemelen değil, yine de yeni bir kovana taşınmakta bunlar kadar gergin gençsavaşçılar varken emin olamam. Ama cho-jaların bir konuğa zarar verdiklerini hiç duymadım. Şuan için sanırım güvendeyiz."Mara tahtırevanın içinden seslendi, "Tehlikeyi umursamıyo-rum, Keyoke. Yeni kraliçeyle bir ittifakkuramazsak... "Hanımefendisine baktı Keyoke. Nacoya gibi o da Mara'nın hiç kimseye danışmadan hazırlanıp planyaptığını biliyordu. Ama bakıcıdan farklı olarak o bu gerçeği kabul etmişti. Kuvvet Komutanı tüylümiğferini sallayıp kovana yaklaşmayı sürdürdü. Askerler girişe ulaştıklarında kemerli kapıdan bir

karşılama komitesi onlara doğru öne çıktı,bir çift cho-ja savaşçısı Tsurani subaylarınki gi-

Page 75: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 75/244

bi yapılmış sivri ve tüylü miğferler giymişti. Hiçbir emir verilmemiş olmasına karşın yük ve mesajtaşıyan cho-jalar kalabalığın akışını değiştirerek ana girişin iki yanındaki küçük açıklıklara yöneldi.Acoma heyeti karşılama komitesinin önünde durdu. Toz kalkıp geri çökerken öndeki cho-ja ikigöğüs kafesindeki eklemlerden eğilerek selam verdi. "Ben Lax'l, Kait'lk kovanının KuvvetKomutanı."

Keyoke de eğildi. "Ben Keyoke, Acoma Kuvvetleri Komutanı. Onur kovanınız üzerine olsun.""Onur klanınız üzerine olsun, Acomalı Keyoke."Keyoke tahtırevanı gösterdi. "İçeride bulunan Acoma Egemen Leydisi Mara'dır."Hemen dikkat kesilen Lax'l, "Savaşçılarımızdan biri bir insan kraliçesinin çağrıya geldiğini bildirdi.Kendisi o mu?" diye sordu.Keyoke yanıt veremeden önce Arakasi araya girdi, "O henüz genç ama Acoma lordlarınm annesiolacak."Karşılama komitesindeki bütün cho-jalar aniden bağırıştılar. Girişin çevresindeki bütün etkinliklerdurdu. Bir an için ne insanlar, ne de cho-jalar kımıldadı. Ardından cho-ja Kuvvet Komutanı dizçöken bir needra gibi daha da eğildi; birkaç saniye sonra ortalıktaki bütün cho-jalar, yük taşıyanlarbile aynısını yaptılar. İşlerini sürdürmek için doğrulurlarken çıkan sesi bastıran Lax'l, "İnsan

kraliçesine Kait'lk kovanı olarak hoş geldin diyoruz. Kraliçemiz gelişinizden derhal haberdaredilecektir. İzin verirseniz kendilerine geliş nedeninizi de söylemek isteriz.""İzin veriyorum," dedi Mara, hemen. Gecikme kaçınılmaz göründüğü için taşıyıcıların tahtırevanıyere bırakmalarını istedi, ama yine de perdelerin arkasında kalmayı sürdürdü. "Kraliçenize Acomatopraklarında kurulacak olan yeni kraliçenin kovanı için pazarlık yapma onuruna erişmekistediğimizi söyleyin."Bunu duyan cho-ja başını sallayarak şaşkınlık içinde bir kolunu kaldırdı. "İmparatorlukta haberlertez yayılıyor. Genç Kraliçe henüz yavru sayılır, yer üstüne çıkmayı göze almaya hazır değil."Mara dudaklarını ısırdı; düğün tarihinin belirlenişi ve yokluğunda topraklarının savunmasız kalışıyüzünden o anda zaman hassas bir konuydu. Nacoya'yla Jican yeteneklilerdi, ama düşmancasuslarının onun gizli bir iş için yola çıktığını rapor etmelerini engelleyemezlerdi. Uzakta olduğuher gün hâlâ tehlikeli ölçüde asker eksiği bulunan garnizonun saldırıya uğrama tehlikesini art-tmyordu. Içgüdüleriyle ve sezgisel bir tutkuyla harekete geçen Mara perdeleri kenara çekti. "Cho-jaKuvvet Komutanı," dedi, Arakasi'yle Keyoke başka bir şey öğütlemeden önce. "Yeni kraliçebenimle dışarıda görüşemiyorsa, efendinizin de izniyle ben ona gideyim."Arakasi şaşkınlıktan kaskatı kesildi ve Keyoke'nin çenesini kaşımak için kaldırdığı parmağı havadadonakaldı. Cüretkar bir istekti bu, iki adam da cho-jaların nasıl davranacağını çıkaramıyor-du. Cho-

 jalar daha biraz önce onlara saldırı pozisyonuna geçen genç savaşçıyla aynı biçimde titreyerekdururlarken bir an için iki asker de soluğunu tuttu.Ama Lax'l öfkeli olmaktan çok kararsız görünmekteydi. "Leydi Kraliçe, tarihimizde hiçbir insanböyle bir şey istemedi. Burada bekleyin, soracağım." Arkasını dönüp kovanın içinde gözden

kayboldu.Keyoke yavaşça kolunu indirdi. "Bu tehlikeli bir hamleydi, hanımefendim. Kraliçe isteğinizdenhoşnut kalmazsa sayıca az savaşçılarınız iki yüze karşı bir kalacaklar.""Yine de cho-ja subayı sinirli davranmadı," diye belirtti Araka-178 179si, "yalnızca şaşırmıştı." Beğeni denebilecek bir ifadeyle başını iki yana salladı.Bununla birlikte Keyoke askerlerini hazır tuttu. Hepsi ellerini silahlarına yakın yerleştirmiş, cho-jasubayının dönüşünü beklemekteydi.Lax'l girişin arkasındaki karanlıktan birdenbire ortaya çıktı. İyice aşağı eğilerek selam verdi, baş bölümünün çıkıntısı neredeyse yeri süpürecekti. "Kraliçemiz kızlarını görmek için kovanın kalbiniziyaret etmek istemenizden şeref duydular. Bir subayınız, beş askeriniz ve gerek duyduğunuz kadar

çok hizmetçinizle içeri girmenize izin veriyorlar. Acoma Leydisi, hemen gelin, çünkü Kraliçembüyük salonda sizi selamlamak üzere bekliyorlar."

Page 76: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 76/244

Mara perdelerin arasından işaret verdi ve biraz kafası karışan Keyoke, Arakasi ve başka dört kişiyiLax'l'in peşinden gitmek üzere seçti. Ardından Kuvvet Komutanı geri kalan muhafızlarahanımefendilerinin yokluğunda rahatta beklemelerini emretti. Kısa sürede Mara, onun seçilmiş hizmetçileri ve muhafızları tümseğin içine girdiler ve tünelin karanlığı onları hemencecik yuttu.Mara'nın ilk izlenimleri ıslak toprak kokusu ve yalnızca cho-jalara ait olabilecek cevizimsi,

baharatlı, karışık bir koku üzerineydi. Geçtikleri kapının karşısında değerli metal ve mücevher kak-malarıyla süslenmiş ender güzellikteki oymalar vardı. Mara, Acoma böyle işlerin ehli zanaatçılarkazanırsa Jican'ın atacağı zevk çığlığını düşündü. Ardından tünel girişin ışığından uzaklaşıp aşağıdoğru ilerlerken gölgeler koyulaştı. Tüllü perdelerin arkasındaki Mara gözleri karanlığa alışana dektümüyle kör olmuştu. Cho-ja Kuvvet Komutanı ırkının karakteristik bir özelliği olan çeviklikleönde ilerlemekteydi. İnsanlar ona yetişebilmek için hızla yürü-180yordu, tahtırevanı dolambaçlı bir dizi rampadan indiren taşıyıcıların solukları tuhaf bir şekildeartıyordu. Tüneller yerin içine oyulmuş, ardından tuhaf alaşımdan bir destekle taş sertliğinegetirilmişlerdi. Sesler bu maddeden kolayca yansıyor, zırhlarla silahların gıcırtıları tüyler ürpertenbir nitelik kazanıyordu. Görünüşe göre bir düzen olmaksızın yapılmış dönemeçlerden daha

derinlere doğru indiler. Yolağızlarma yerleştirilmiş olan tuhaf kürelerin ışığı kesişme yerlerinikaranlık şeritlerin arasındaki aydınlık adalara dönüştürmekteydi. Mara küreleri inceleyip onların negazyağı ne de alev barındırdığını anlayınca büyülendi. Cho-jaların kovan işleriyle ilgilenmeyeçalışan daimi kalabalığı tahtırevanına çarparken bile böyle bir pırıltının nasıl üretildiğini merakediyordu. Bu sırada pek çok işçi bir süre durup insanlara baktıktan sonra işlerine geri dönmekteydi.Üçüncü kavşak da geride kaybolurken Mara görüş alanındaki değişik cho-jaları ölçüp biçti.Savaşçıların hepsi kocaman alt göğüs kafesleri, üst bedenlerinde geniş omuzları ve en uzun Tsura-nili'den yarım boy uzun boylarıyla güçlü görünüyorlardı. İşçiler dikkate değer ölçüde kısa vetıknazlardı, tavırları daha sakindi. Ama Leydi işçilerden daha çevik ve askerlerden daha az korkunçgörünen başkalarını da gördü. Arakasi'ye bunların ne olduğunu sorunca adamın yanıtı, "Zanaatçılar,hanımefendim." oldu.Kovanın içlerine girmeyi sürdürdükçe yol dikleşmekteydi. Daha sık kavşaklarla karşılaştılar vehavadaki cho-ja kokusu yoğunlaştı. Bir süre sonra koridor genişledi ve pek çok ışık küresiyleaydınlatılmış büyük bir oyuk açıldı. Mara tahtırevanının perdelerini açıp şaşkınlık ve meraklaçevresine bakındı. Odaya giden her tünelin tavanında aşağı yukarı beş yaşında insan çocuklarıboyunda küçük cho-jalar yapışmış durmaktaydı. Sırtlarındaki şeffaf kanatlar181soluk ışıkta donuk bir hareket oluşturarak hızla açılıp kapanıyordu. Her yaratık bir iki dakikadinleniyor, sonra bir o kadar süre kanat çırpmaya devam ediyor gibi görünüyordu. Bu süreklideğişim havayı neredeyse müzikteki ritmik değişiklikler gibi vızıltılarla dol-duruyordu. ArakasiMara'nın hayretini görüp açıkladı. "Bunlar işçi dişiler olmalı." "Yalnızca erkekleri tanıdığını

sanıyordum," dedi Mara."Bu türlerini daha önce görmemiştim," diye kabul etti. "Ama yalnızca dişilerin kanatları vardır."Lax'l dönüp Mara'yla eşlikçisine bakarken beklenmedik ölçüde keskin kulaklı olduğunu ortayakoydu. "Danışmanınız haklı, Leydi Kraliçe. Yukarıda gördükleriniz kısır dişiler; onların neredeysehiç akılları yoktur, yalnızca derin tünellerle odalarda hava dolaşımı sağlamak için yaşarlar. Onlarınçabası olmasa bu kadar aşağıda soluk almak güçleşirdi." Acoma ekibini hızla oyuktan geçirip birköşeden döndürerek alttaki bir geçide indirdi, bu geçit de çok geçmeden aşağıya uzanan bir yokuşadöndü. Köleler Mara'nın tahtırevanını soluk soluğa taşımaktaydı. Mara erken bir vardiya değişikliğiyapmayı düşündü; ama tünel birdenbire yalnızca Kraliçe'nin odası olabilecek bir yere açılıverdi.Cho-ja Kraliçesi muazzamdı, başından ikinci göğüs kafesine kadarki boyu en az dokuz metreydi.Koyu, neredeyse simsiyah renkleydi; yükseltilmiş bir toprak yığınının üzerine uzanmıştı ve

bacaklarının porsumuş görünüşlerinden Mara onun bulunduğu yerden hiç kımıldamamış olduğunuanladı. Vücudunun bölümlerini narin perdeler örtüyordu ve onların arasında işçileri kocaman

Page 77: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 77/244

bedenini tımar edip her tür rahatı ve ihtiyacı için gayretle çalışıyorlardı. Yukarısında, göğüskafesinin üzerinde, asker benzeri bedeninde bir işçinin küçük kafasını taşıyan yapılı bir erkekbulun-maktaydı. Kraliçe'nin üzerinde ritmik bir hareketle gidip geliyordu. Arakasi başını eğip, "Birdölleyici erkek, Leydim. Kraliçe ile her zaman bir tanesi birlikte olur." dedi. Bir düzine erkek cho-

 ja önde sıraya girmişti, birkaçının sivri miğferleri vardı ama diğerlerinde görünür süslerbulunmamaktaydı; hepsi de Acoma heyetinin varışını kibar bir sessizlikle bekliyordu. Odanın ikiyanında Kraliçe'nin küçük benzerleri karınları üzerine yatmaktaydı ve hizmetçiler onlarınihtiyaçlarına koşturuyordu. Arakasi onları Ma-ra'ya gösterip "Rirariler, sanırım, yumurtaları üretenkraliçe yardımcıları." dedi.Lax'l beklemeleri gerektiğini işaret edip yüksek sesli çıtırtılar çıkartarak ilerledi. İşçiler hâlâvazifeleriyle uğraşıyorduysa da odaya bir sessizlik çöktü. Taşıyıcılar Mara'nın tahtırevanını yerebıraktı ve Keyoke'nin yardımıyla Leydi dışarı çıktı. Anasati salonunun neredeyse dört katıbüyüklüğündeki odada tül perdelerin korumasından çıkınca kendini küçük, neredeyse kaybolmuş hissetti; Kraliçe'nin boyutu oldukça eziciydi. Dengesini çabalayarak koruyan Mara eşlikçilerindenbir hizmetçi omuzlarına bir pelerin atarken kımıldamadan durdu. İnsanüstü Kraliçe dikkatlice ona

bakarken kız cesaretini yitirmemeye uğraştı. Çok yüzeyli, koyu gözler hiçbir duyguyansıtmamaktaydı. Mara dıştan sakin görünerek bekledi, yine de hizmetçisi geri çekilirken dizlerititremeye başlamıştı. Ardından cho-ja Kraliçesi öylesine devasa bir beden için şaşırtıcı ölçüde hafifve narin bir sesle konuşmaya başladı. "İnsan Kraliçe siz misiniz?"Mara hafifçe eğildi, kollarındaki mücevherler soluk ışıkta pırıldadılar. "Ben Mara. Acoma EgemenLeydisi. Bizim sizin gibi kraliçelerimiz yok, ama sizin kovanınızda olduğunuz gibi ben deklanımda yöneticiyim."182 183soluk ışıkta donuk bir hareket oluşturarak hızla açılıp kapanıyordu. Her yaratık bir iki dakikadinleniyor, sonra bir o kadar süre kanat çırpmaya devam ediyor gibi görünüyordu. Bu süreklideğişim havayı neredeyse müzikteki ritmik değişiklikler gibi vızıltılarla dol-duruyordu. ArakasiMara'mn hayretini görüp açıkladı. "Bunlar işçi dişiler olmalı." "Yalnızca erkekleri tanıdığınısanıyordum," dedi Mara."Bu türlerini daha önce görmemiştim," diye kabul etti. "Ama yalnızca dişilerin kanatları vardır."Lax'l dönüp Mara'yla eşlikçisine bakarken beklenmedik ölçüde keskin kulaklı olduğunu ortayakoydu. "Danışmanınız haklı, Leydi Kraliçe. Yukarıda gördükleriniz kısır dişiler; onların neredeysehiç akılları yoktur, yalnızca derin tünellerle odalarda hava dolaşımı sağlamak için yaşarlar. Onlarınçabası olmasa bu kadar aşağıda soluk almak güçleşirdi." Acoma ekibini hızla oyuktan geçirip birköşeden döndürerek alttaki bir geçide indirdi, bu geçit de çok geçmeden aşağıya uzanan bir yokuşadöndü. Köleler Mara'mn tahtırevanını soluk soluğa taşımaktaydı. Mara erken bir vardiya değişikliğiyapmayı düşündü; ama tünel birdenbire yalnızca Kraliçe'nin odası olabilecek bir yere açılıverdi.

Cho-ja Kraliçesi muazzamdı, başından ikinci göğüs kafesine kadarki boyu en az dokuz metreydi.Koyu, neredeyse simsiyah renkteydi; yükseltilmiş bir toprak yığınının üzerine uzanmıştı vebacaklarının porsumuş görünüşlerinden Mara onun bulunduğu yerden hiç kımıldamamış olduğunuanladı. Vücudunun bölümlerini narin perdeler örtüyordu ve onların arasında işçileri kocamanbedenini tımar edip her tür rahatı ve ihtiyacı için gayretle çalışıyorlardı. Yukarısında, göğüskafesinin üzerinde, asker benzeri bedeninde bir işçinin küçük kafasını taşıyan yapılı bir erkekbulun-182maktaydı. Kraliçe'nin üzerinde ritmik bir hareketle gidip geliyordu. Arakasi başını eğip, "Birdölleyici erkek, Leydim. Kraliçe ile her zaman bir tanesi birlikte olur." dedi. Bir düzine erkek cho-

 ja önde sıraya girmişti, birkaçının sivri miğferleri vardı ama diğerlerinde görünür süsler

bulunmamaktaydı; hepsi de Acoma heyetinin varışını kibar bir sessizlikle bekliyordu. Odanın ikiyanında Kraliçe'nin küçük benzerleri karınları üzerine yatmaktaydı ve hizmetçiler onların

Page 78: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 78/244

ihtiyaçlarına koşturuyordu. Arakasi onları Ma-ra'ya gösterip "Rirariler, sanırım, yumurtaları üretenkraliçe yardımcıları." dedi.Lax'l beklemeleri gerektiğini işaret edip yüksek sesli çıtırtılar çıkartarak ilerledi. İşçiler hâlâvazifeleriyle uğraşıyorduysa da odaya bir sessizlik çöktü. Taşıyıcılar Mara'nın tahtırevanını yerebıraktı ve Keyoke'nin yardımıyla

Leydi dışarı çıktı. Anasati salonunun neredeyse dört katı büyüklüğündeki odada tül perdelerinkorumasından çıkınca kendini küçük, neredeyse kaybolmuş hissetti; Kraliçe'nin boyutu oldukçaeziciydi. Dengesini çabalayarak koruyan Mara eşlikçilerinden bir hizmetçi omuzlarına bir pelerinatarken kımıldamadan durdu. İnsanüstü Kraliçe dikkatlice ona bakarken kız cesaretini yitirmemeyeuğraştı. Çok yüzeyli, koyu gözler hiçbir duygu yansıtmamaktaydı. Mara dıştan sakin görünerekbekledi, yine de hizmetçisi geri çekilirken dizleri titremeye başlamıştı. Ardından cho-ja Kraliçesiöylesine devasa bir beden için şaşırtıcı ölçüde hafif ve narin bir sesle konuşmaya başladı. "İnsanKraliçe siz misiniz?"Mara hafifçe eğildi, kollarındaki mücevherler soluk ışıkta pırıldadılar. "Ben Mara. Acoma EgemenLeydisi. Bizim sizin gibi kraliçelerimiz yok, ama sizin kovanınızda olduğunuz gibi ben deklanımda yöneticiyim."

183Kraliçe bir ses çıkardı. Kitin kaplı yüz hatları kımıltısız kaldı, ama tavırları eğlendiğini gösteriyorgibiydi ve tepkisi insan gülmesinin bir benzeri olabilirdi."Sizin türünüzün bizim gibi üremesini beklemiyordum, Aco-mah Mara. Bana tuhaf çiftleşmelerinizanlatılmıştı. Oldukça yaşlıyım. Ama insanlar arasında yalnızca Egemen Lordları duydum. Nasıloluyor da kumandayı size eşlik eden adamlar değil de siz elinizde tutuyorsunuz?"Mara soylu bir ailede hiçbir erkek varis kalmayınca bir kadının idareyi eline aldığını açıkladı.Kraliçe dinledi ve Mara sözlerini bitirince, "Siz insanlar çok yabancısınız. Bazen sizi böyleçabalatan şeyin ne olduğunu merak ediyoruz. Ama konudan sapmayayım. Kızım, yeni Kraliçe birinsan kraliçeyle karşılaşmak için sabırsızlanıyor, özellikle bizim geleneklerimize saygı göstererekyeraltına inen biriyle."Bu esnada yaşlı Kraliçe yüksek, kulak tırmalayıcı bir ıslık sesi çıkardı ve bir çift cho-ja savaşçısıileri çıktı. Aralarında insan grubunun şimdiye dek karşılaştıkları tüm cho-jalardan daha küçük birtanesine eşlik ediyorlardı. Mara anlamadan önce bir an baktı. "Bu yeni Kraliçe mi?""Ben de bir zamanlar böyleydim. Büyüyecek ve haftalar içinde yönetmeye yetecek kadar büyükolacak; birkaç ay sonra üremeye başlayacak."Genç Kraliçe Mara'ya bakıp daha iyi görebilmek için onun çevresinde dolandı. Daha öncegördükleri cho-jalarda bulunmayan bir zarafetle hareket etmekteydi, adımları tekdüze değil, hattâkıvraktı; Mara'nın askerlerle işçilerde gözlemlediği seri tavırlardan hiçbirini sergilemedi. Amakendi türünün çıtırtılı dilini konuşurken bile parlak, çok yüzeyli gözleri Mara'nın üzerinden hiç ay-almadılar. Cho-jaların anaerki konuştu, "Bizim gençlerimiz yumurta keselerinde büyürlerken

eğitildiklerinden doğduklarında dilimizi bilirler. Sizin dilinizi kuluçkadan sonra öğrenmekzorundalar. Kızım bir süre için sizinle konuşamayacak."

Genç Kraliçe'nin dikkatli inceleyicinden tüyleri ürperen Mara sıkıldıysa da kımıldamadan durupbekledi. Çok geçmeden genç Kraliçe denetlemesini bitirip sessizliğe büründü. Yaşlı Kraliçeçabucak ona yanıt verip daha sonra bunları Tsuraniceye tercüme etti. "Hepinizin yaratık gibigöründüğünüzü söylüyor -ürkütücü bir şekilde." Mara'ya dönüp sözlerini sürdürdü. "Sizerkeklerden daha az ürkütücüymüşsünüz."Mara yeni Kraliçe'ye doğm hafifçe eğildi. "Lütfen kendisini çok hoş bulduğumu söyleyin." Buyorum boş bir kompliman değildi; her ne kadar genç Kraliçe bir gün büyüyüp annesi kadar devasaolacaktıysa da şu an bakması hoştu ve narin biçimliydi. Mavimsi erkeklerin tersine o koyu bir vişne

rengindeydi ve Mara'nın yalnızca kadınsılık diyemeyeceği bir cazibeye salıipti.

Page 79: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 79/244

Yaşlı Kraliçe bunlan çevirince yeni Kraliçe hoşnut görünerek şakıdı. Mara devam etti. "Bir anlaşmayapmaya geldik. Bizler bu yeni Kraliçe'ye ve eşlikçilerine topraklarımızda bir kovan kurmaları içinkucak açıyoruz. Mümkün olduğunca çabuk görüşmelere başlamak isteriz."Yaşlı Kraliçe yanıt verdi, "Anlamıyorum. Görüşmeler başladı zaten."Mara kaygının bir bıçak gibi saplandığını hissetti. Olay onun üstesinden gelemeyeceği kadar çabuk

kesinleşti, çünkü Araka-si'nin yardımına güvenmişti. Kibarca zaman kazanmaya çalıştı. "Günlerceyolculuk yapmaktan yorgun düştüm. Bu konulan konuşmamızdan önce bir gün dinlenmek için izinisteyebilir miyim?"185Yaşlı Kraliçe isteği tekrar edip genç Kraliçe'nin yanıtıyla sözlerini sürdürdü. "Kızım Kraliçe,teklifini şimdi duymak istiyor."Mara Arakasi'ye baktı, "Şimdi ayrılırsanız onu kırabilir ve bir daha konuşmak için tüm şansızınıyitirebilirsiniz." diye fısıldadı adam.Mara aniden bitap düştü. Kovana erişmenin heyecanı son bir saattir içini umutla doldurmuştu, amaşimdi yıkılacakmış gibi hissediyordu. Genç Kraliçe'yle anlaşmanın gerginliği geçen haftanınölümcül temposuyla birleşip aklını allak bullak ediyordu. Yine de devam etmekten başka seçenekyok gibiydi. Mara yere konulması için tahtırevanından bir minder istedi. Elinden geldiğince resmi

bir şekilde oturup pazarlıklara başladı."Kızınız gelip Acoma topraklarında yaşamak için ne isterler?"Genç Kraliçe dört ayağını büktü ve bedeninin üst kısmını yukarıda tutup kollarını oldukça insansıbir şekilde birleştirerek cho-ja tarzında çömeldi. Büyük gözlerini Mara'nın üzerine odaklayıpkonuştu. Yaşlı Kraliçe tercüme etti. "Kızım arazilerinizdeki toprağın kuru mu yoksa nemli miolduğunu öğrenmek istiyor."Mara duraksamadan yanıt verdi. "İkisi de. Acoma toprakları sulak thyza çeltiklerinden yüksekormanlara dek geniş ve zengindir. Bu kovanı çevreleyenlerden farksız tepelerin ortasında uzanandüzlüklerimiz var."Genç Kraliçe annesinin çevirisini dinleyip yanıt verdi. "Kızım ailesini temiz suyun yakınınakuracak, ama toprak çok ıslak olmayacak. Ayrıca kök sistemleri üst tünellerin kazımıgüçleştirdiğinden yerin ormandan uzakta olmasını istiyor. İlk bölüm çabucak kazılmak, çünkügerektiğinden daha fazla yeryüzünde kalmayı göze almayacak."Mara Keyoke'ye danıştı. "Kendilerine ırmağın batısındaki alçak needra otlağını verebiliriz. Kölelersürü için doğuda yeni bir yer açabilirler." Kuvvet Komutanı onaylar biçimde başını sallayınca Maradevam etti, "Kızınıza söyleyin, açık düzlüklerle çevrelenmiş, temiz, taze suya kısa yürümemesafesinde, alçak bir toprak öneriyoruz. Ama toprak ırmağın iki yakasından da yüksekte vesağanak yağmurlarda bile kum kalıyor."Yaşlı ve genç kraliçeler konuşmaya giriştiler. Çıtırtılar ve ıslıklardan oluşan cho-ja dili insansözcüklerinden daha etkili görünmekteydi; ya da yaratıklar dili vurgular nitelikte bilgiler takasediyorlardı. Mara içten gergin bir şekilde bekledi.

Birdenbire tiz bir ıslık kovanın büyük bölmesinde yankılandı. Mara'nın eşlikçileri dikkatle kaskatıkesildiler ve yaşlı Kraliçe'nin kızıyla konuşması aniden kesildi. Karışıklığın tehlike işaretiolabileceğinden korkan Keyoke kılıcının kabzasını yakaladı.Ama Arakasi Kuvvet Komutanı'nın kolunu yakalayıp çabucak fısıldadı, "İki kraliçeye bu kadaryakınken kılıç çekerseniz hepimiz hemen ölürüz." Yaşlı Kraliçe hiç telaş ifadesi taşımıyordu, amayakınındaki erkeklerin hepsi yarı çömelme pozisyonu aldılar, bu onların atılmaya hazır savaş duruşuydu. Yarıya dek kaldırılan kollardaki ustura keskinliğindeki kitin kenarlar Keyoke'yeyönelmişken hafifçe titrediler. Yaşlı Kuvvet Komutanı cho-jaları savaşta görmüştü; bunlarsaldırmaktan kıl payı uzakta durmaktaydılar. Kılıcını bırakınca yaşlı Kraliçe'nin önündekisavaşçılar hemen çömelme pozisyonlarına geri döndüler. Yaşlı Kraliçe yorum yapmadı hiç. Arakasiiçinde tuttuğu soluğunu bırakıp hafifçe güvence verdi. "Tehlike olsaydı o savaşçılar Kraliçe kadar

bizi de korurlardı." Keyoke bu akıl yürütmeye kafasını salladıysa da Ley-disine doğru bir adımyaklaştı.

Page 80: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 80/244

Kürsünün üzerindeki yaşlı Kraliçe ön bacaklarından birini uza-186 187tıp çıtırdattı ve buyruğuna karşılık olarak Lax'l oturduğu yerden kalkıp uzaklaştı.Onu izleyen Mara cho-jaların gerektiğinde hareket ettiği kadar hıza uyum sağlayıpsağlayamayacağını merak etti. Ulak olarak eşleri bulunmazdı ve buna yanıt Nacoya tarafından ona

çocukluğunda okunan bir şiirin bitişinden geldi, "...cho-jalar haberlerde ve turfanda meyvelerdebirincidirler." Küçükleri eğlendirmek için yazılan saçma ve uydurma dizelerin şimdi bir parçagerçek payı taşıyıp taşımadıklarını merak ediyordu.Lax'l daha Mara merak ettiği düşünceyi sürdüremeden geri döndü. Anaerkiyle çıtırtılar ve ıslıklarlakonuştu çabucak ve yaşlı Kraliçe'nin bundan sonraki sözleri Mara'nın kafasındaki bütün çocukodası masalları hayallerini silip süpürdü."Acoma Kraliçe Leydisi," dedi cho-jaların yöneticisi, "türünüzden bir Lord yeni Kraliçe'yi konuketmek için size karşı pazarlık yapmak üzere kovana gelmiş diyorlar."1886TÖREN

Mara kaskatı kesildi.Umutsuzluk, düş kırıklığı ve öfke doluverdi içine; ardından korku bütün duygulara ağır bastı. Hernasılsa birisi cho-ja Krali-çesi'nin kuluçka haberini yaymıştı.Haberler ülkede gelişigüzel yayılmışlarsa birden çok klan tepedeki kovana doğru yola çıkmış olabilirdi. Yukarıda bekleyen pek çoğundan biri olabilirdi yalnızca. Haberler her yana ulaşmadıysabile bu iyi bir işaret değildi, çünkü o zaman İnrodaka Lordu'nun yakın dostlarından birini yeniKraliçe'nin kovanını ilk isteyen olabilsin diye çağırdığı anlamına gelebilirdi bu. Müttefikineüstünlük sağlamaya çalışanların topraklarına izinsiz girdiklerini keşfedince kesinlikle hiç hoşnutkalmayacaktı. Genç Kraliçe onu kabul etse de etmese de Mara artık onun varlığını bilen düşman birLord'un topraklarından geri dönmekle karşı karşıyaydı. Daha da ürkütücü olanı Minwanabi'nin bircasususun Mara'nın amacını öğrenip efendisine bilgi göndermesi ihtimaliydi. Belki de genç Kraliçeile görüşmek için yukarıda bekleyen bizzat Jingu'nun kendisiydi.Gerginliğini kraliçelerden gizlemeye özen gösteren Mara derin bir soluk aldı. Annesinin "Korkuküçük ölümdür,kızım. Küçük parçalar halinde öldürür." dersini kendine hatırlatıyorduysa da189boğazı kum gibi kurumuştu.Dıştan sakin görünerek yaşlı Kraliçe'ye baktı. "Şerefli efendi," dedi, "şunu bilin ki bu yeni kovanınbağlılığını kazanmakta çok kararlıyım. Acoma topraklan zengin ve geniş, İmparatorluk'un başka birLord'u benim sunabileceğimden daha iyi koşullar öne süremez."Kürsünün üzerindeki yaşlı Kraliçe cho-jaların gülüş biçimiyle burun yarıklarından soludu,

"Bağlılık? Acoma'nın Leydi Efendisi, bu benim ırkımın kabul ettiği bir kavram değil. İşçiler,askerler, riraliler, hepsi doğalan uyarınca yaşarlar, çünkü kovan yoksa hiçbir şey yoktur. Bir kraliçekovanın, yegane söz sahibidir ve bizler elde edeceğimiz en iyi koşullarda iş anlaşmalarımızıyaparız. Her zaman en yüksek teklifi verene hizmet ederiz."Mara bu açıklama karşısında sessizce oturdu. Şans eseri Kraliçe İmparatorluk'taki hiçbir Tsuraninintahmin edemeyeceği bir şeyi açığa vurmuştu. Tsurani toplumu cho-jaların insanların değişmezzayıflıklarını taşımadıklarına inanmışlardı her zaman. Oysa artık şüphe götürmez bir onur duygusuolduğuna inanılan şeyin en kabasından bir tür ticaret olduğu ortaya çıkmıştı. Bu cho-jalar bir tüccarırkından başka bir şey değillerdi. Efsanevi sadakatleri en yüksek teklifi verene satılmaya hazırbeklemekteydi ve cho-jalar düşman bir Lord'dan daha iyi bir teklif alırlarsa bağlılıkları yenidendeğerlendirme konusu olabilirdi. İmparatorluk'un güç yapısının temellerinden biri herkesin

bildiğinden daha zayıftı, çünkü daha önce hiç kimse başka birinin topraklarındaki kovanla bağlantıkurup cho-jaların sadakatlerini smamamıştı. Umutsuzluğunun arasından Mara fırsatı gördü:

Page 81: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 81/244

İmparatorluk'taki hiçbir yönetici gerçeği keşfetmediği sürece o, bu bilgiyi kendi yararınakullanabilirdi -önündeki saat içinde hayatta kalması koşuluyla.190"Keyoke." Mara minderinden yana doğnı eğilip Kuvvet Komu-tanı'na yaklaşmasını işaret etti."Bizimle gelen savaşçıların hepsi mutlak gizlilik yemini etmeli." Yüzünü özenle ifadesiz tutarak

ekledi, "Kölelerin de az önce duyduklarımızı aktarmalarına izin verilmemeli." Daha fazla sözegerek yoktu, yaşlı savaşçı biliyordu ki Leydi sekiz adam için ölüm cezasına hükmetmişti. Dahasonra Arakasi'ye dönüp bir şeyler fısıldadı, ifadesinden hiçbir şey okunmayan Casus Şefi kararıonayladığını belirterek bir kez başını salladı.Mara doğruldu. Yaşlı Kraliçe'ye, "Öyleyse pazarlık edeceğiz." dedi.Olasılıklarla heyecanlanan yaşlı Kraliçe hoşnutluğunu dile getirdi. "Öbür insan Lord'a rakip birteklif olduğunu haber vereceğim."Kraliçe hazır bekleyen cho-ja işçilerine buyruklar verdi. Bu işçiler daha küçük ve daha akıllı olanzanaatkarlar sınıfındandı. Onlar ayrılırlarken Mara sabırlı görünerek bekledi. Bir ulaklar grubuoldukları anlaşılan başka işçiler bölmeye girdiler, çünkü yeni gelen Lord geleneksel Tsuranitutumuyla yer üstünden görüşme yapmayı tercih etmişti. Mara bu koşullar altında ne gibi avantajlar

elde edebileceğini düşündü. Yukarıdan ilk mesaj ulaşıp kuryeyle genç Kraliçe arasında çıtırtılarduyulduktan sonra kovanın anaerki yüzünü Mara'ya döndü. "Rakibiniz Lord da yıl boyunca kuru,iyi suya yakın, ağaç köklerinden yoksun ve düzgün otlaklara sahip. Ayrıca kendisi toprağınınkumlu ve tünel açmaya uygun olduğunu söylüyor." Duraksayıp genç Kraliçe'ye danıştıktan sonraekledi, "Acoma Leydisi, kızım teklifinizi artırmayı düşünüp düşünmediğinizi öğrenmek istiyor."Mara minderinin püsküllerini tutup sıkma güdüsünü bastırdı.191"Kumlu toprağın kolay kazılabileceğini ama aynı zamanda su geçirdiğini ve kolayca çökmeyemeyilli olduğunu kızınıza söyleme kibarlığı gösterir misiniz?"Oldukça keyifli görünen yaşlı Kraliçe tuhaf gülüşüyle karşılık verdi. "Biliyoraz, Acoma Leydisi.Bir insanın tüneller hakkında cho-jalardan daha çok şey bildiğini sanmasını eğlendirici buluyoruzyalnızca. Buna karşın kumlu toprak bizim için sorun değil."Mara çabuk düşündü. "Siz dünyadaki en iyi kazıcılarsınız, ama ben yine de tünel açmaya yardımetmek için köleler sağlayacağım, böylece kızınız yüzeydeki bekleyişleri kısa sürecek.Savaşçılarımdan yüz tanesi bölgeyi koruyacak ve kendi çadırım yeraltındaki bölmeleri hazır olanadek zatıalilerini güneşten koruyacak." Güçlükle yutkundu. "Ek olarak yer üstündegeçirdiği her gün için tarlalarımdan toplanmış yirmi sepet meyve ve thyza alacaklar, böyleceişçileri yemek aramaya gerek duymadan kesintisiz çalışmayı sürdürebilecekler."Yaşlı Kraliçe tercümeyi çıtırdadıktan sonra genç Kraliçe yanıt verdi. Bir dakika sonra bir ulakyüzeye doğru gitti. Itırlı sıcakta hafifçe terleyen Mara huzursuzlanmamayı başardı. Pazarlıklaroldukça yavaş ilerleyebilir, diye düşündü, ama ulak beklenmedik ölçüde çabuk döndü.

Yeni koşullar kızma iletildikten sonra yaşlı Kraliçe Mara için tercüme etti. "Rakibiniz herhangi birtünel çökerse bölmeleri onarılana dek Kraliçe ve onun seçkin hizmetkarları için kendimalikanesinde odalar öneriyor."Kraliçe'nin sesindeki bir şey Mara'ya fikir verdi. Akıcı Tsurani -cesine karşın Kraliçe yabancıistekleri olan yabancı bir varlıktı. Çok az ortak değer çakışmaktaydı; rakip teklifi tekrar eden cho-jayöneticisi tercihlerini belirtmek yerine yalnızca insanları birbirlerinin tekliflerini olabildiğinceyükseltmeye teşvik ediyor olabilirdi. Mara elinden geldiğince açıkgöz davranmaya çalıştı. "Bu çoksaçma. Kızınız hangi nedenle bir Tsurani evinde oturmak istesinler ki? Benim çadırım çok daharahat olacaktır."Yaşlı Kraliçe duraksamadan yanıt verdi. "Bu doğru. Ama Lord aynı zamanda kızımınzanaatkarlarına bağışlamak üzere elli kilo zümrüt ve aynı miktarda değerli metal teklif ediyor."

Mara ince elbisesinin altında hafifçe titredi. Az önce söylenen miktarlar bir servet anlamınagelmekteydi. Yukarıdaki, önerisini erkenden bu kadar arttırdığına göre çok kararlıydı. Zeka yalnız

Page 82: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 82/244

başına yeterli olmayacaktı ve Mara Acoma'nın zenginliğini karşı teklif olarak rehin verdiğindeJican'ın nasıl sıkışacağını düşündü.Mara'nın sesi konuşurken dengesizdi. "Saygıdeğer Kraliçe, kızınıza Tsurani malikanelerininyalnızca işçiler ve askerler için oldu ğunu, kraliçelere uygun olmadığını söyleyin. Çok daha iyitüneller asla çökmezler. Ayrıca şunu belirtin ki metallerle zümrüt onu işleyecek aletlerin

yokluğunda işe yaramazlar; öyleyse cho-jalar ne isterler: tüm insan madencilerden daha kolaybulabildikleri metallerle mücevherleri mi, yoksa gerçekten istedikleri şeyleri alabilmek içinticaretini yapabilecekleri, olağanüstü güzellikte ve değerde eşyaları üretmelerini sağlayan aletlerimi? Öbür Lord'un teklifine aynı değerlerle karşılık veriyorum, ama cho-jala-rın üretmediklerişeylerle: aletler, aynı miktarda needra derisi ve reçine kaplanmış tahta." Duraksayıp ekledi, "Ayrıcasavaşçıları için silahlar ve zırhlar.""Cömert bir teklif," diye belirtti yaşlı Kraliçe. Tercüme yaparken gözleri ışıl ısıldı, insanefendilerinin arasındaki mücadeleden keyif alıyor gibiydi. Aralarındaki konuşma heyecanlışakımalarla noktalandı.192 193Baskı altında yorulan Mara gözlerini kapattı. Acoma kaynakları boşalma tehlikesiyle karşı

karşıyaydı ve verdiği söz Lujan'm getirdiği ustalara, çalışmaları henüz gözlemlenmemiş zırhçılarla,silah üreticilerine bağlıydı. Üstelik kötü işçilik cho-jaların onurunu kırabilir, hattâ onlarıöfkelendirebilirdi bile.Ulak çabucak döndü. Kraliçe ve kızıyla hızlı çıtırtılarla konuşmaları yüksek sesli ötüşmeleredönüştü.Mara tercümeyi korkuyla bekledi; genç Kraliçe'nin heyecanı rakip Lord'un büyük bir cömertliğiningöstergesiydi kuşkusuz.Yaşlı Kraliçe ulakla konuşmayı bitirmişti. Mermer bir heykel kadar sabit duran Kraliçe, "LeydiEfendi, yerin üstündeki Lord kovanın girişinde bekleyen Acoma savaşçılarının rengini tanıdığınıbize bildirdi. Kaynaklarınızı bildiğinizi söylüyor ve ayrıca az önce belirttiğiniz koşullarıkarşılayamayacağınızı öne sürüyor." dedi.Kraliçe'nin ışıldayan gözlerinin karşısında Mara'nınkiler kısıldılar. "Söyledikleri doğru değil."Duraksayıp keskin, tehlikeli bir öfke kabarmasını bastırarak minderinden kalktı. "Bu Lord cahilcekonuşuyor."Mara'nın hiddetine kayıtsız kalan Kraliçe, "Anlamıyorum." dedi.Mara sinirlenmemeye uğraştı. "Cho-jalar bütün kovanların ayrıntılarını, çalışmalarını, neler olupbittiğini bilir mi?"Kraliçe şaşkınlık içinde kolunu şaklattı. "Bütün kraliçeler kovanların içinde olup biten her şeyibilirler." Uzun bir an susup sessizce genç Kraliçe'yle konuştu. Ardından Mara'ya dönüp ekledi,"Şüphesiz sizin insan yöntemleriniz bizimkilerden farklı."Mara dudaklarını yalayınca ter tadı aldı. Baskı onu acele davranmaya itmemeliydi. Yerin dibinde

kovan muhafızlarının en azı-lılarıyla kendisi arasında yalnızca altı savaşçı varken zamansız ya-194pılan tek bir hareket ölümcül olabilirdi. "Ben Acoma Egemen Ley-disi'yim," dedi Mara dikkatli birşekilde. "İmparatorluk'taki hiçbir klanın benim kaynaklarımın kapsamını bildiğini iddiaedemeyeceğine eminim! Bu rakip Lord onursuz bir şekilde pazarlık ediyor ve bu tavrı benimklanıma karşı bir aşağılamadır." Korkuyu atalarının taşıdığı gururla maskeleyip öne çıkarakdoğrudan genç Kra-liçe'ye döndü. "Cho-ja Leydisi, ben iyi niyetle pazarlık ediyorum. Bilmelisinizki bir Acomalı olarak verdiğim sözü hayatımdan daha çok önemserim."Söylediklerinin tercümesini beklemek onu neredeyse tüketecekti, yinede Mara ellerini sertçebirleştirerek dayanmayı bildi. Genç Kraliçe insan ziyaretçiyi yoğun bir merakla inceledi, bu sıradayaşlı Kraliçe ulağına talimat vermekteydi. Mara'nın henüz görmediği yukarıdaki rakibine meydan

okuması bir onur mesele-siydi ve bu kovanın içine dek bile sarkabilecek bir kan dökümüne neden

Page 83: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 83/244

olabilirdi. Paniğe kapılmamaya çalışan Mara içinden lanet okudu. Rakibinin kimliğini bilmemekonun oldukça aleyhi-neydi.Bir sonraki ulak ortaya çıkarken koridorda cılız bir cızırtı yankılandı. Yaşlı Kraliçe onu dinleyipkonuşmaya başladı. "Leydi Efendi, yukarıdaki Lord sözlerinin öfkeyle söylendiğini kabul ediyor.Belki söz verdiklerinizi karşılayacak demircileriniz olabilirmiş, ama söylediğine göre bütün

İmparatorluk onun servetinin Acoma'nmkinden büyük olduğunu biliyormuş. Kızım yeni kovan içinonun topraklarını seçerse Leydi Mara'nın yapabileceği bütün tekliflerin daha iyisini sunabilecekdurumdaymış."Mara duruşunu dikleştirirken yeşimtaşı bilezikler sessizlikte şı-kırdadılar. "Servetinin benimkindenüstün olmasıyla övünen kim?""Ekamchi Lordu," diye yanıtladı Kraliçe.195Mara göz ucuyla Arakasi'ye baktı, çünkü bu adı şöyle böyle tanıyordu. Casus Şefi eşlikçilerarasındaki yerinden ayrılıp çabu -cak fısıldadı, "İnrodaka'nın en yakın arkadaşı. Biraz serveti var,sizinkinden biraz fazla, sanırım. Ordusu küçük, ama büyük olasılıkla bizden fazla muhafızı vardıryanında. Hatırladığım kadarıyla savaş sanatında kişisel bir geçmişi olmayan ve muhtemelen cesaret

yoksunu, şişko bir adam."Mara başını salladı. Lord Ekamchi'nin Acoma kaynaklarını bildiği iddiasını geri çekme hızıkendinden emin olmayan bir adamın tereddüdünü açığa vurur gibiydi. Arakasi'nin üstü kapalıtavsiyesine güvenen Mara, "Ne kadar beklersek avantaj o kadar elimizden kaçıyor. Sanırım cesurolmak zorundayım." dedi.Casus Şefi eğilip yerine dönerken kısaca gülümsedi. Sesini gerçekte hissetmediği bir kendinegüvenle güçlendiren Mara genç Kraliçe'ye seslendi. "Cho-jaların genç Kraliçesi, üzerimizdekikendini beğenmiş palavracının öne sürdüğü bütün teklifleri Acoma geçecektir. Kovanınız için onunsunduğu bütün eşyaları aynı şekilde sunabilirim. Ek olarak siz görevinizle uğraşırken yüzeyingüzelliklerini unutmayasımz diye ilkbaharın her günü hoş kokulu çiçekler gönderileceğine sözveriyorum. En iyi dokumacılarımıza zarif renkli perdeler ürettireceğim ki odanız her zaman keyifliolsun ve bu perdeler her mevsim değiştirilecekler, böylece çevre -nizdekilerden sıkılmayacaksınız.Ayrıca ben gelip sizinle oturarak İmparatorluk meselelerini tartışacağım ve siz insan konularıylailgili bilginizi arttırabileceksiniz. Şimdi sizden yeni kovanınız için hangi toprakları seçeceğinizekarar vermenizi rica ediyorum."Sessizlik çöktü. Hizmetçiler anaerkleri Kraliçe tercümeye başladığında hafifçe gerilmiş gibigölündüler, her bir çıtırtı ve ıslık tam olarak vurgulanmaktaydı. Mara soluğunu tutmuş dinlerkeniki yanında bekleyen Keyoke'yle Arakasi birbirlerine katı bir şekilde hazırlıklı olma işaretleriyaptılar. Hanımefendileri cesur bir istekte bulunmuştu ve hiç kimse insan olmayan cho-jaların nasılkarşılık vereceğini bilmiyordu.İki kraliçe görüştüler. Bunalan ve baskı altında ezilen Mara saniyelerin kendinden geçmiş bir

müzisyen tarafından aşırı çekilmiş gikoto telleri gibi gerildiğini hissetti. Acımasız endişeye karşıdirenirken tapmakta öğrendiği kendini kontrolün her bir kırıntısını kullanıyordu. Keyoke'nintanıdık, kırışık çehresinden, Arakasi'nin esrarengiz suratına kadar her bir askerin yüzü onuçevrelemişti. Cho-ja Kraliçesi Acoma'ya karşı karar verirse hangi kaderle yüzle-şeceğini merakederken ürpertiler tüylerini diken diken etti; pazarlığı Ekamchi Lordu kazanırsa yukarıda bekleyendüşmanları olacaktı. Kovana girerek kazandığı bütün avantajlar yok olacaktı; yabancı ırkın ne türkonuk geleneklerini onayladıklarını kimse bilmediği için cesareti önünde sonunda ölümüne nedenolabilirdi.Bu sırada hiçbir uyarı olmaksızın yaşlı Kraliçe'nin çok yüzeyli gözleri insanların üzerinde dolaştı.Mara karar ilan edilirke n kımıl-tısız durdu. "Kızım Kraliçe seçimini yaptı. Kovanını Acomalı Ma-ra'nın topraklarına götüreceğini söylüyor."

Lax'l işaret etti. Ulak, Ekamchi Lordu'nun yenildiği haberiyle son kez koridora fırladı. Keyoke'yeArakasi rahatlayarak birbirlerine kısaca gülümsediler, Mara bir an için yüzünü kapatarak bir zafer

Page 84: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 84/244

gülüşünü gizledi. İçgüdüleri doğru çıkmıştı. Artık Acoma önündeki yıllar açısından eşi bulunmazve değerli bir avantaj kazanmıştı.Merak ve heyecan yüzünden bitkinliğinden eser kalmayan Mara, "Teklifler bu kadar birbirineyakınken kızınız sonunda niçin Acoma topraklarını seçtiler, sorabilir miyim?" dedi.196 197

Kraliçeler konuştuktan sonra yaşlı olanı yanıt verdi. "Kızım sizden hoşlanıyor, onu güzelbuldunuz." "Cho-ja kraliçelerinin bile iltifata kayıtsız kalamayacakları... " diye söylendi Arakasi,"pek çok adamın asla düşünemeyeceği bir şey.""Gerçekten," diyerek ona katıldı Keyoke.Yaşlı Kraliçe başının parlak ucunu Mara'ya doğru eğdi. "Ayrıca ikimiz de ulaklar kullanmak yerineyeraltına gelip görüşmenizi büyük bir nezaket olarak görüyoruz, çünkü bu sizin türünüzün ilk kezböyle yapışı. "Arakasi neredeyse yüksek sesle kıkırdadı. Keyoke'ye dönüp "Çünkü lordlann çoğu bir başkasınınevine içeri davet edilmeden asla adım atmaz. Öyle görünüyor ki Tsurani inceliği cho-jalara görekabalık." dedi.Kuvvet Komutanı daha az neşeli görünüyordu. "Bu karşılaşmanın sonucuna kılıçlar karar

verebilir," diye hatırlattı Casus Şe-fi'ne, başparmağını kaldırıp yukarıda pek de dost olmayangüçlerin beklediğini işaret ederek.Mara adamlarının görüşlerine yorum yapmadı, bunun yerine yaşlı Kraliçe'ye yöneldi. "GençKraliçe'nin eşlikçilerinin yetersiz olduğunu öğrenmeme izin verilmişti."Yaşlı Kraliçe bir koluyla onayladı. "Bu doğrudur, kızımın kovanının sahibi. Üç yüz savaşçıdoğurdum, bunlardan iki yüzü ona eşlik etmeleri için hızla büyütülüyorlar, öbür yüz tanesibüyüdükten sonra onlara katılacak. Ona iki rirari, iki dölleyici erkek ve yedi yüz işçi vereceğim."Mara bunu düşündü. Cho-jaların Acoma topraklarında bulunması en cesur düşmanlar dışındaherkes için bir engel teşkil edecekti, çünkü kimse cho-ja savaşçılarının genç ve denetlenmesigüç olduğunu bilmiyordu. "Normal şartlar altında sizce yeni bir kovanın ticarete başlaması ne kadarsürer?"Yaşlı Kraliçe Mara'nın amacını sezmek ister gibi çenesini kımıldattı. "Normal şartlar altında iki yada üç yıl."Bitkinlik uyuşuk dalgalar halinde geri döndü. Aklı sürüklenmeye başlayan Leydi, Kraliçe'nin dahaönce söylediği bir şeye vermeye çalıştı kendini. "Kızınızla daha fazla asker ve işçi gönderilmesiiçin teklifte bulunmak isterim."Yorgunluğunu gizlemeye özen göstererek sakin adımlarla tahtırevanına döndü. İçeri girdikten sonrabir köleye iki kraliçeyi de görebileceği şekilde perdeleri çekmesini işaret etti. Minderlerine yerleşen-ve aşırı güçten düşmüş görünmemeye çalışan- Mara, "Koşulları konuşalım." dedi."Bu bilgece," diye yanıtladı Kraliçe. "Genç savaşçılar dik kafalılar; yeni kovanda onları çabucakdüzene sokacak yaşlı, daha tecrübeli askerler gerekecektir."

Mara'nın kalbi sevinçle çarptı; yaşlı Kraliçe'nin cho-jaların doğası hakkındaki görüşlerini doğruanlamıştı. Arkasında duran Keyoke şaşkınlıkla mırıldandı. "Kendilerinkini takas ediyorlar!"

Yaşlı Kraliçe yanıt vererek beklenenden daha keskin bir duyma güdüsü olduğunu gösterdi. "Önemliolankovandır, Kuvvet Komutanı. Ve ben kovanım. Satacaklarım efendinize bana hizmet ettikleri gibihizmet edecekler. Kendileri onlar için yeni Kraliçe olacak.""Ben yalnızca kızınızın en kısa zamanda güçlü bir kovana sahip olmalarını istiyorum. İşçileri vesavaşçıları ona bir hediye olarak satın alıyorum." dedi Mara.Yaşlı Kraliçe başını salladı. "Ne kadar cömertçe. Fiyatı belirlerken bunu aklımda tutacağım."198 199

Page 85: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 85/244

Mara danışmanlarına başvurmak için izin aldı. Ardından omuzlarını dik tutmaya çalışarakKraliçe'ye seslendi. "Savaşçılarınızdan yirmi tanesine ihtiyacım var, Majesteleri. Ek olarakzanaatkarlar istiyorum." Keyoke hayretle doğruldu. "Askerler için geldik sanıyordum, Leydim?"Mara son zamanlarda sıklıkla yaptığı gibi dalgın bir ifade takındı; Acoma konumu dengesinikazandığından kız geleceği planlamakla uğraşmaktaydı; giderek daha az fikir soruyor olmuştu.

Ama yaşlı ve değerli bir danışman bir açıklama hak etmekteydi. "Anasati oğluyla nişanlandığımiçin konumumuz şimdilik güvende. Bu genç Kraliçe zamanla daha çok asker doğurabilir. Ama endeğerli yetenekleri doğuştan değil, sanırım. Benim istediğim ipek üreticileri."Kraliçe kımıldayamayan arka bölümünün izin verdiği kadar doğruldu. "Size ipek üreticileriverilmesi oldukça pahalıya patlar." Mara cesareti karşısındakini kırmasın diye hafifçe eğildi. "Nekadar?"Kraliçe uzun bir süre boyunca ön ayaklarını salladı. "Her bir işçi için yüz çuval thyza.""Kabul," dedi Mara duraksamadan. "Bu işçilerden beş tane istiyorum."Ama Kraliçe Mara'nın acele edişini azarlarcasına çıtırdadı. "Ayrıca bin kılıç, bin miğfer ve binkalkanı eve dönünce yollamak zo-mndasımz."Mara kaşlarını çattı. Jican yetenekli bir yönetici olduğu için depoda olmayan şeyleri satın

alabilecek mali gücü vardı. "Kabul." Pazarlık sert ama adildi; zamanla gelişecek ipek ticaretimasrafları kat kat geri ödeyecekti. Haberleri Jican ve Nacoya'ya vermek içinsabırsızlanan Mara, "Kraliçe ne zaman ayrılacaklar?" diye sordu. Anaerki kızına danışıp yanıtverdi. "Sonbahardan önce değil."Mara saygı göstererek başını eğdi. "O zaman ben şafakla yola çıkıp size karşı yükümlülüklerimehazırlanacağım. İşçilerim need-ralarm taşınması ve otlağın temizlenip hazırlanmasıylailgilenecekler, böylece kızınız Kraliçe geldiklerinde iyi ağırlanacaklar."Ana Kraliçe görüşmenin bittiğini işaret etti. "Gidin, o zaman, Acomah Mara. Tanrılarınız başarınızıve onurunuzu komşun, çünkü bizim türümüze karşı nazik oldunuz."Mara derin bir rahatlama duygusunun arkasından konuştu. "Sizin de kovanınız zenginlik ve onurlabüyüsün."Lax'l insanları yüzeye götürmek üzere önce çıktı ve Kraliçe'nin parlak gözleri kovan meseleleri veüremenin karışık kararlarıyla meşgul bir halde başka yöne döndüler. Saatlerce süren kesintisizgerginlikten hafifçe titreyen Mara bitkinliğe teslim olabileceği için kendini tahtırevanınınminderleri üzerine bıraktı. Onun işaretiyle ekibi ayrılmak üzere harekete geçti. Yüzeye doğrugiderken önce yüksek sesle gülecekmiş, sonra da ağlayacakmış gibi hissetti. O anda ekilentohumlar bir gün zengin meyveler verebilirdi, çünkü Jican'ın daha şimdiden etkileyici olan malidurumunu genişletmek için araçlar kazanmıştı. Güneyde ipek ticareti henüz yerleşmemiş birendüstriydi. Kuzey ipeği kalite ve uygunluk açısından çeşitliydi. Mara bu genç Kraliçe'yi ipeküretimini kovanın ana üretimi olmasına nasıl ikna edeceğini bilmiyordu; ama bir yolunu bulmakiçin uğraşacaktı. Başlıca güney pazarlarına üretilen Acoma ipeği bir gün ticarete hakim olabilirdi.

Bu sırada taşıyıcıları onu karanlık, yoğun kokulu cho-ja kovanı tünellerinde taşırlarken birdenneşesi kaçtı. İki büyük klanın sözleştiği düğünün özen gerektiren hazırlıkları için iki haftadan az200 201bir süre kalmıştı. Gecenin çabası Acoma'ya zenginlik kattıysa da çok geçmeden bu zenginlik birbaşkasınadevredilmek zorundaydı, en büyük düşmanlarından birinin oğluna. Mara tahtırevanınınmahremiyetinde düşüncelere daldı; babasıyla kardeşinin ölümünden sonraki hareketleri arasındahepsinden en tehlikelisi Bunto-kapi'yle evliliğiydi.Son dönemeç de geride kalmıştı, ama tünel karanlık değildi. Mara tahtırevanının ince perdelerininarkasından kovanın girişinde aralarında gün ışığının pırıl pırıl parladığı kemerleri gördü. Cho-jakraliçeleriyle görüşmeler gece boyunca sürmüştü. Kızın yorgunluktan başı dönüyor, kendilerini

artan ışığa ayarlayan gözleri ağrıyordu. Keyoke muhafızlarını sıraya sokup kölelerle savaşçıları

Page 86: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 86/244

uzun ev yürüyüşüne hazırlarken geri yaslanıp uyuklamanın keyfini süren Mara, tahtırevanınsallanarak duruşunu çekilen silahların tıslaması izleyene dek bir sorun olduğunu fark etmedi.Korkarak kalktı. Tam uzanıp perdeyi açacağı sırada bir yabancının öfkeli sesi çınladı havada. "Sen!Hırsız! Suçlarının cezasını ödemeye hazırlan!"Korku ve öfkeden ürpererek kendine gelen Mara perdeyi yırtar-casına kenara çekti. Keyoke ve

Acoma askerleri savunmaya hazır, silahlan çekili beklemekteydi. Onlann önünde beyaz saçlıinrodaka Lordu, açıklıkta geçirilen gecenin ardından hiddet ve öfkeyle dolmuş kınnızı yüzüyledurmaktaydı. Mara çabucak adamın muhafızlarını gözden geçirdi. Bir bölük asker saymıştı, en aziki yüz kişilerdi ve hepsi İnrodaka kırmızısı giymemişti. Yarısı Ekamchi'nin mor ve sarı renklerindezırhlar taşımaktaydı.Yaşlı Lord çenesini uzatıp süslü aile kılıcını kaldırdı. "Acoma Leydisi! İnrodaka topraklarınagirmeye nasıl cesaret edersiniz!Küstahlığınız gücünüzü aşıyor, adınız için acı ve utanç verici. Genç Kraliçe'nin kovanını çalmış olmanızı pahalı ödeyeceksiniz."Mara suçlamayı sakin bir küçümsemeyle karşıladı. "Sözleriniz pek düşünülmeden edilmiş veonursuz sözler." İnrodaka'nın yanındaki şişko adama baktı ve onun Ekamchi Lordu olduğunu

tahmin etti. "Bu kovanı çevreleyen topraklar sahipsizler -söylediklerimden kuşkunuz varsahadonranızı Kentosani arşivlerini kontrol etmeye gönderin. Ayrıca cho-jalar kimsenin kölesideğiller. Kimi isterlerse onla pazarlık ederler. İyi niyetle pazarlık eden birine hırsız demek bir özürgerektirir!"İki Lord da Acoma yöneticisine baktılar. Kızgınlık nöbeti geçiren genç bir kız gibi görünüyorolabilirdi, ama silahlı ve güçlü eşlikçilerinin yüzünde böyle bir özrü zorla almak için onun emrinibekledikleri okunuyordu, iki adam da hiddetlerinden bir kısmını yitirdiler. Yine de Mara'nınbeklenmedik cesaretinden yılmamış görünmeyi sürdürmekteydiler. Lord İnrodaka öfkeyletükürükler saçarken arkadaşı tombul yumruğunu salladı. Görgüsüz gösterileri, öfkeyle bakansavaşçılar ve arkalarındaki silahlar olmasaydı gülünç bulunabilirdi."Güvenilir bir müttefikin güvenini zedeleyerek beni aşağıladınız," diye kudurdu İnrodaka. Yine dedövüşmekten çok konuşmaya meyilli gibiydi. "Ekamchi'ye genç Kraliçe'yle özel olarak pazarlıkyapma hakkını söz vermiştim ve sizin kalleşliğinizle Acoma benim sırlarıma ortak oldu!"Mara artık anlamıştı. Adam Acoma'nm onun evinde casusu olduğundan kuşkulanmıştı. Arakasiİnrodaka'nın evinde birkaç hafta konuk olarak kalmıştı; şayet biri onu tanırsa dövüş kaçınılmazolabilirdi. Mara şaşkın göz kırpmalarıyla biten kaçamak bir bakış atma riskini aldı. Casus Şefiortadan kaybolmuştu. Daha dikkatli202 203bir başka arayan bakış onun yerini askerler arasında tespit etti, ama orada bile onu tanımakta güçlükçekmişti. Acoma saflarında diğerleriyle bir örnek, dövüş için hazır beklemekteydi; fakat miğferiburnun köprüsüne hafifçe indirilmiş ve kafası yukanya doğnı kalkmıştı; bu da çenesini olduğundan

daha köşeli göstermekteydi. Büyük olasılıkla fark edilmeden kalabilirdi. Rahatlayan Marakavgadan kaçınmanın yollarını aradı. "Lordum, söz verme hakkinizin ötesinde bir anlaşmayı bozmasorumluluğunu almıyorum. Cho-ja-lar kendi başına hareket ederler. Sırlarınızın ortağı olmakonusuna gelince, 'cho-jalar haberlerde ve turfanda meyvelerde birincidirler.' Sorsaydınız size birkovanın diğer tüm kovanların durumlarını bildiğini söylerlerdi. Sizin işçileriniz ya da köleleriniztopraklarınızdan çıksın veya çıkmasın haberler İmparatorluk'un her yanında erişilebilir durumda.Ben yalnızca ilk harekete geçendim. Bana engel olamazdınız, Lordum. Son olarak Acoma nezamandan beri İn-rodaka'nın onuruna bakıcılıkyapmak zorunda?"İnrodaka Lordu kaskatı kesildi. Müttefiki, Ekamchi Lordu bütün meseleyi en kısa yoldan halledipbaşka bir yere gitmek istermiş gibi görünmekteydi. Yine de onur geri çekilmelerini engelliyordu,

"Bu yüzden, sen küstah kız, benim topraklarımdan canlı çıkamayacaksın."

Page 87: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 87/244

Mara bu tehdidi gurur ve taş gibi bir sessizlikle karşıladı. Teslim olamazdı, çünkü böyle birkorkaklık atalarının kemiklerini sızlatırdı. Kalbi korkuyla çarpıyordu, ama adamların durumaleyhlerine de olsa hiçbir kaygı belirtisi göstermeden hazır beklediklerini gördü. Keyoke'ye bir kezbaşını salladı.Kuvvet Komutanı Acoma savaşçılarına silahlarını kaldırmalarını işaret ederken bir aynadaki bozuk

yansıma gibi İnrodaka ve Ekamchi kumandanları kendi adamlarına hazır olmalarını buyurdular.Kılıçların ve zırh gıcırtılarının arasında Mara nabzının hızlandığını hissetti. Son bir kez anlaşmayıdenedi. "Dövüşmeyi arzu etmiyoruz, özellikle kendimizi savunmamızı gerektirecek hiçbir şeyyapmamışken."İnrodaka'nın yanıtı sabah havasında dalga dalga çınladı. "Dövüşmeden gidemeyeceksiniz!"Ani bir katliamdan bir kalp vuruşu uzakta Mara yaşlı adamın bakışındaki öfkeye karşılık verirkenKeyoke'ye hiddetle fısıldadı. "Genç Kraliçe'yle ittifakımıza güvenmeye cesaret edebilir miyiz?"Keyoke gözlerini karşı güçlerin üzerinden ayırmadı. "Leydim kovanı yaşlı Kraliçe yönetiyor veonun ittifakı İnrodaka ile. Genç Kraliçe'nin müttefiki tehlikedeyken onun savaşçıları kimbilir nasılbir tavır alırlar?" Kılıcını sıkıca kavrayarak sözle rini sürdürdü, "İmparatorluk'un uzun tarihinde hiçböylesi bir karşılaşma olduğunu sanmıyorum."

O konuşurken yüz eski, tecrübeli cho-ja savaşçısı kovanın kapısından çıktılar. Gelip düşman insansaflarının arasında dururlarken kara kabuklarla keskin kol kenarları gün ışığında parlamaktaydı.Topraktan bir düzinesi daha çıkarken bu sırada Lax'l iki öfkeli lorda doğru beş adım atıp"Acomalılar ve yöneticisi Kraliçe'nin konuklan ve İnrodaka onun müttefikidir. İki taraf da onunkovanına anlaşmazlık getiremez. Ordular alanı terk ederlerse kan dökülmesine gerek kalmayacak."Çileden çıkan İnrodaka Lordu çenesini yukarı kaldırdı. "Ama kovanınız üç nesildir benim klanımınhizmetinde!""Müttefik," diye yineledi Lax'l. Gözleri Mara'nın öfke olabileceğini düşündüğü bir şeyle ışıldadı,ama sesi sakindi. "Leydi Aco-ma'nın da dediği gibi cho-jalar kimsenin kölesi değiller. Hemen terkedin burayı." Sanki onun sözlerini vurgular gibi başka bir204 205cho-ja kuvveti kovanın arkasından çıkıp İnrodaka ve Ekamchi güçlerinin arkasında yerini aldı.Benzer bir grup Mara'nın askerlerinin arkasında belirmişti.İnrodaka iki yüz cho-ja savaşçısının daha bacakları saldırmaya hazır bir şekilde öne kıvrılmış yaklaşmakta olduğu yönlere baktı. Arkasını dönüp Lord Ekamchi'nin askerlerine çekilme emriniverdiğini görmeden daha önce hiddeti sönmüştü. Mara İnrodaka'nın ayrılmak zorunda bırakılmamış gibi rahatlamış olduğunu gözlemledi. Uzun zamandır çekişmelerden kaçınan bir adam olarak ünyapmıştı ve gösterisi büyük olasılıkla gerçek hiddet duygusundan çok müttefikinin yararınıgözetmek içindi.Uykusuz geceler ve güçlü iradesini yenen gerilim yüzünden Acoma Leydisi zayıf düştü. Kendiniyastıklarına geri bırakırken Lax'l de Keyoke'ye döndü. "Kuvvet Komutanı, askerlerim İnrodaka

sınırlarına dek yüz savaşçıyla size eşlik edecek."Keyoke, işaretinin ardından adamların kılıçlarını kınlarına sokma sesini bastırarak, "Yeni kovanakatılacak yirmi asker arasında mısınız?" diye sordu."Evet." Lax'l tuhaf bir yüz ifadesi takındı, belki de cho-jalarm gülümsemesiydi bu. "Siz kızlarınıngüvenliğini sağlamak için büyük bir masraf üstlendiğiniz için yaşlı Kraliçe size savaşçılarının eniyilerini verdiler. Buradaki yerimi bir başkası alacak ve ben de yeni kovanın Kuvvet Komutanıolacağım."Ardından sonradan aklına gelmiş gibi, "Sanırım Acoma Leydisi yaşlı Kraliçe'ye, siz Tsuranilerinsevgisini kazanmak dediğiniz şeyi yaptı."Yorgunluktan, kemikleri sızlayan Mara yine de minnet duyma anlamında yarıya kadar eğilmeyibaşardı. "Genç Kraliçe size gerek duymuyorlar mı?"

Cho-ja Kuvvet Komutanı koluyla olumsuz anlamda bir işaret yaptı. "Genç Kraliçe büyürlerken çokhassaslar, bu yüzden bizim varlığımız bile genç savaşçıların saldırganlığını hafifletmeyecektir -ki

Page 88: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 88/244

doğru olanı bu. Yeni kovanımıza girince onlara iyi savaşçılar olmaları için bilmeleri gerekenleriöğreteceğiz."İnrodaka ve Ekamchi güçleri bir yokuşa doğru çekilip gözden kaybolurlarken Keyoke adamlarıuzun ev yolcuğu için topladı. Son asker de yerini alınca hanımefendisine döndü. "Leydim?"Mara yola çıkabileceklerini işaret etti, ama Arakasi'nin tahtırevanın yanına yürümesini işaret etti.

Geldiğinde gözlerindeki zafer pırıltısı dışında adamların geri kalanı gibi yorgun ve tozlugörünüyordu. Onun başarı gururuyla içi ısınan Mara grup yola çıkarken usulca seslendi."Söylediğinden daha iyisin, Arakasi. Yalnızca tavsiyelerinin değerini göstermekle kalmadın, ayrıcabilgeliğin Acoma'ya oldukça yarar sağladı. Şebekeni tekrar çalıştırmak için ne kadar zamanaihtiyacın var?"Casus Şefi'nin memnuniyeti içten bir gülümsemeye dönüşene dek yüzünde dolaştı. Yenihanımefendisine hafifçe eğildi. "Şayet hiç zorluk çıkmazsa bir yıl, Leydim." "Zorluk çıkarsa?""Bir yıl, bir buçuk yıl." Casus Şefi anlamlı bir şekilde duraksayıp ekledi, "Daha çok, dilerseniz."Mara kimsenin onları duyacak kadar yakından yürümediğini garantiye almak için iki yana bakındı."Bu gece kamp yaptığımız zaman gitmeni ve ajanlarını arayıp bulmanı istiyorum. Topraklarımızabir yıl sonra dön. Bana ulaşman gerekirse parolamız şu cümle olacak: 'genç Kraliçe'nin ipek

üreticileri.' Anladın mı?"Arakasi başının hafifçe sallayarak yanıt verdi, bu hareket miğferinin kayışını düzeltiyormuş gibiyapmanın ardına gizlenmişti.207"Dönüp Acoma natamisine yemin etmezsem yemin etmeye hazır olana dek Acoma Leydisi'ninemirlerine bağlı değilim." Sonra be-lirtircesine ekledi, "Ya da Acoma Lordu'nun emirlerine.""Anlamışsın." Mara gözlerini kapatıp güçlü heyecanını bastırdı. Bu adamın onun müstakbel kocasıhakkında düşüncelerini sezebilecek kadar algı yeteneğine sahip olması tanrıların bir iyiliğiydi.Arakasi sessizce açıkladı. "Buntokapi yeminimiz için duyduğumuz coşkuyu paylaşmayabilir,Leydim."Mara başını sallarken bu adamın bir düşman değil de bir müttefik olmasından rahatlayarak ürperdi.Minwanabili Jingu Araka-si'nin yeteneklerinde bir adamı elde ederse... ama yorgunluk asılsızkorkuların közlerini körüklemeye izin vermedi. Leydi biraz çabalayarak o ana odaklandı."Döndüğünde işlerin nasıl olduğuna bakacağız. Her şey umduğum gibi gitmişse Minwanabili Jinguiçin planlarımızı ilerletebiliriz.Arakasi başını usulca Mara'nın tahtırevanına eğdi. "Kalbimde size bağlılık yemini ettim, Leydim.Tanrılara bana bir gün Acoma kutsal meydanında daha resmi bir yemin etme fırsatı vermeleri içindua ediyorum." Ormanın kalın yeşil örtüsüne göz attı. "Burası herhangi birinin ayrılması için iyi biryere benziyor. Tanrılar sizi komşun Acoma Ley dişi."Mara ona teşekkür edip susarken Arakasi arkasını dönüp ağaçların arasında kayboldu. Keyoke geribakıp onun gittiğini gördü. Kuvvet Komutanı bu ani ayrılışın nedenini merak ettiyse bile hiçbir şey

söylemedi, dikkatini askerlerine ve dönüş yolunun tehlikelerine yöneltti yalnızca. Mara arkasınayaslandı, Arakasi'nin son sözleri kafasının içinde dönüp durmaktaydı. Onun dileğinin gerçek olmasıiçin dua etti; çünkü o hayatta kalıp natami önündeyemin etmezse ya Mara ölmüş, ya da Buntokapi onun denetiminden uzak bir şekilde Acoma Lorduolarak yerini sağlamlaştırmış demekti.Hizmetkarlar hanımefendilerini beklediler. Odasında oturmuş hâlâ babasını düşünen Mara gözleriniaçıp "Hazırım." dedi.Ama içinden biliyordu ki Anasati'nin üçüncü oğluyla evlenmeye hazır değildi ve asla olmayacaktı.Ellerini gergin bir biçimde birbirine kenetleyerek, hizmetçilerin saçını toplayıp onu teller vekurdelelerle geleneksel gelin başı haline getirmek için işkence gibi işe başlamalarına dişini sıktı.Kadınların elleri usulca işlemekteydi, ama Mara yatışmıyordu. Yerleştirilen her halkanın çekiş ve

büküşleri ona küçük bir çocuk gibi kıvranmayı istetiyordu.

Page 89: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 89/244

Her zaman olduğu gibi Nacoya sanki onun aklını okumuştu. "Hanımefendim, bugün bütünkonukların gözleri üzerinizde ola -cak ve kişiliğiniz Acoma mirası gururu yansıtmak zorunda."Mara saklanırcasma gözlerini kapattı. Karmaşa karın boşluğunda bir ağrı gibi yükseldi. Acomamirasının gururu onu giderek kabusa dönüşen koşullarda tuzağa düşürmüştü; ne zaman bir tehdidisavuştursa yerini bir başkası almaktaydı. Buntokapi'yi koca olarak seçerken bilgece davranıp

davranmadığını merak etti gene. İyi eğitilmiş kardeşi Jiro'dan daha kolay etki altına alınabilirdibelki, ama aynı zamanda daha inatçı da çıkabilirdi. Şayet kontrol edilemezse kızın Acoma'nmüstünlüğünün yeniden dirilişi için planları asla başarıya ulaşamazdı. Mara ilk defa böyle boş tahminlerle uğraşmıyordu: karar verilmişti. Buntokapi Acoma Lordu olacaktı. Ardından sessizce bufikri düzeltti: bir süre için."Leydim başını çevirirler miydi?" Mara yanağındaki hizmetçi elinin sıcaklığına şaşırarak itaat etti.Buntokapi'yi ve onunla nasıl ba-208209şa çıkacağını düşünürken kendi parmakları buz kesiyordu. Acoma Lordu olarak babasının yerinialacak olan adam ne Lord Sezu'nun bilgeliğiyle zekasına, ne de Lano'nun inceliği, sevimliliği ya da

karşı konulamaz şaka anlayışına sahipti. Düğün için geldiğinden beri birkaç resmi ortamdaBuntokapi'yi gözlemlemişti; incelikten anlamayan, arzularını belli eden yabani bir insan gibigörünüyordu. Soluğunu tutup titremeye engel oldu. Yalnızca bir adam, diye hatırlattı kendine; herne kadar tapmak hizmeti için hazırlıkları onu erkekler konusunda akranı pek çok kızdan dahabilgisiz bıraktıy-sa da zekasını ve bedenini onu denetlemek için kullanmak zorundaydı. Çünkübüyük Konsey Oyunu'nda aşksız kadınların rolünü oynayacaktı, tıpkı ondan önce sayısız büyükklan kadınının yaptığı gibi.Kendi çözümlemesinden gerilen Mara kuaförlerin hizmetlerine katlanırken bölmelerin inceparavanlarından gelen seslerden hizmetçilerin büyük salonu merasim için hazırladıklarıanlaşılmaktaydı. Dışarıda needralar bağrışıyor, bayraklar ve flamalarla kaplı arabalar ilerliyordu.Garnizon askerleri pırıl pırıl cilalanmış beden zırhları, silahlarına hanımefendilerininevlenmesinden duydukları sevinci belirtmek için bağladıkları beyaz kumaş şeritleriy-le sırayagirmiş beklemekteydiler. Konuklar ve eşlikçileri yolu doldurmuştu, tahtırevanları ve üniformalıhizmetçileri sararmış çimenliklerin arasında bir renk denizi oluşturmaktaydı. Kölelerle işçilerşenlikler yüzünden izinlilerdi ve onların gülüşleriyle şarkıları Mara'nın korkusuyla bir başına,ürpererek oturduğu yere dek ulaşıyordu.Hizmetçiler son kurdeleyi de düzeltip son parlak örgüyü de yerleştirdiler. Halka yapılmış siyah saçörgülerinin altında Mara porselen bir heykelden farksızdı, kirpikleri ve kaşları bir tapınak210ressamının şaheseri gibi görünüyordu. "Kalbimin kızı, hiç bu kadar güzel görünmemiştiniz," dediNacoya.

Mara mekanik olarak gülümseyip kalktı, bu sırada giydiriciler onun üzerindeki basit beyaz elbiseyiçıkarıp tenini uzun tören boyunca kuru tutmak için usulca pudralamaya başladılar. Başkahizmetçiler Acoma gelinleri için ayrılmış fevkalade süslü ipek elbiseyi hazırladılar. Kadınlarınburuşuk yaşlı elleri, kalçaları ve düz karnının üzerindeki iç çamaşırlarını düzeltirken Maradudaklarını ısırdı; gece olunca Buntokapi'nin elleri onun bedeninde istedikleri yere dokunacaklardı.Elinde olmadan hafifçe terlemeye başlamıştı."Hava ısınıyor," diye mırıldandı Nacoya. Mara'nın gerek duyacağı yere biraz daha pudra eklerkengözlerinde anlayışlı bir ışık parladı. "Kasra, hanımefendine bir kadeh soğuk sâ şarabı getir. Solgungörünüyorlar, oysa evliliğin telaşı daha başlamadı bile."Mara öfkeyle soluğunu bıraktı. "Nacoya, şarap olmadan ela idare edebilirim." Konuşmasıengellendiği için duraksadı, kadınlar belindeki ve göğsünün altındaki bağlan sıkarlarken geçici

olarak nefesini kesmişlerdi. "Ayrıca, Bunto'nun ikimize yetecek kadar içeceğinden hiç kuşkumyok."

Page 90: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 90/244

Nacoya sinir bozucu bir resmiyetle eğildi. "Hafif bir kırmızılık yüzünüze yakışıyor, Leydim.Üstelik kocalar terlemeyi umursamazlar." Mara Nacoya'nın aksi sözlerini önemsememeye kararverdi. Yaşlı bakıcının herkesten çok sevdiği çocuk için kaygılandığını biliyordu.Dışarıdaki meşgul sesler Mara'ya malikanesinin son dakika görevlerini bitirmek için didindiğinihaber verdiler. İmparatorluk'un seçkinleri ve neredeyse uçsuz bucaksız davetli listesindeki konuklar

büyük salonda toplanıp derecelerine göre oturmuşlardı.En yüksek derecede olanlara minderleri en son gösterileceğinden konukların ayarlanması şafaktanönce başlayan karmaşık ve uzun bir konu olmuştu. Tsurani düğünleri sabahlan yapılırdı, çünküböylesine önemli bir birleşmeyi günün yorgun kısımlarında gerçekleştirmenin çifte kötü şansgetireceğine inanılırdı. Bu da alçakgönüllü sınıflardan konukların Acoma topraklarına şafaktanönce, güneş doğmadan döıt saat kadar önce teşrif etmelerini gerektiriyordu. Müzisyenler ve içecektaşıyan hizmetçiler ilk oturanları eğlendirirken Chochocan rahipleri de Acoma klanınıkutsamaktaydı. Şu anda din adamları yüksek makam cüppelerini giyiyor, bu sırada gözlerdenuzakta bir Turakamu kızıl rahibi needra yavrusunu kesiyor olmalıydı.Hizmetçiler kollarına ender altınlardan yapılma slıatra kuşları işlenmiş üst elbiseyi kaldırdılar.Mara minnettar bir şekilde arkasını döndü. Görevliler kuşaklarını ayarlarken Nacoya'nm kostümün

her ayrıntısını kontrol eden bakışlarından kurtulmuştu. Yaşlı bakıcı Mara Buntokapi'ye Acomaüzerindeki gücü vermeyi seçtiğinden beri diken üstündeydi. Anasati savaşçıları barakalarayerleşmişken ve Acoma'nm en azılı düşmanlarından biri evdeki en iyi konuk odasında güzelceağırlanırken Mara'nın bunu aklındaki uzun vadeli umutlarla yapmış olması Nacoya'yı hiçrahatlatmıyordu. Ayrıca cırtlak sesi ve kaba tavırlarıyla Buntokapi kısa süre sonra onun tümkaprislerine boyun eğecek bir hizmetçi açısından hiç de güven vermemekteydi. Kendisinin deboyun eğeceğini düşündü Mara, huzursuzca. Boğa gibi ensesi olan çocukla yatakta yattığını hayaletmeyi denerken titrememeye çalıştı, ama başaramadı.Bir hizmetçinin dokunuşuyla kımıldayan Mara mücevherli tören sandaletleri ayaklarınabağlanırken oturdu. Başka kızlar onunsaçına zümrüdü deniz kabuğu tokalar tutturmaktaydı. Turakamu dikkatini düğündekilerin üzerindenbaşka yere çevirsin diye kurban edilmek üzere parfümlenen needra buzağısı kadar huzursuz olankız odasında çalması için bir müzisyen çağırttı. Giyinmenin sıkıntısına katlanacaktıysa en azındanmüzik düşüncelerle kendini yiyip bitirmesine engel olabilirdi. Kaderin Buntokapi'yle evliliğiyüzünden ona somn getirip getirmeyeceğini yeterince kısa bir zaman sonra öğrenecekti. Müzisyeniçeri gözleri bağlı salındı; düğün töreni başlayana dek hiçbir erkek gelini göremezdi. Oturupgikotosuyla yatıştırıcı bir melodi çalmaya koyuldu, beş telli enstrüman Tsurani bestelerinintemeliydi.Son bağcıklar ve düğmeler de sıkılaştırılıp en son inci dizisi bileklerine dolanınca Maraminderlerden kalktı. Tören tahtırevanı taşıyacak olan gözleri bağlı köleler odaya alındı ve Marayalnızca Acoma düğünleri için üretilmiş açık tahtırevana tırmandı. Taşıt çiçekler ve şans getirmesi

için koi asmalarıyla donatılmıştı; taşıyıcılar da saçlarına çelenkler yerleştirmişlerdi. Tahtırevanıomuzlarına kaldırırlarken Nacoya gelip aralarına girdi ve Mara'yı alnından öptü. "Harikagörünüyorsunuz, Leydim —Lord Sezu'yla evlendiği gün annenizin göründüğü kadar sevimli.Bugün hayatta kalsaydı sizinle gurur duyardı eminim. Evlilikte onun bulduğu kadar mutluluk bulunve Acoma adını taşıyacak çocuklarla kutsanın."Mara dalgın dalgın başını salladı. Hizmetçi kadınlar taşıyıcılan dı-şan çıkarırken çağırtmış olduğumüzisyen şarkısında duraksadı ve birdenbire sustu. Kaşlarını çatan kız dikkatsizliği yüzündenkendine kızdı. Ona övgüde bulunmadan ayrılarak müzisyene bir kabalık yapmıştı. Tahtırevanodadan ilk boş koridora çıkarken Nacoya'yı adama bir hatıra, gururunu onarmak için küçük birhediye vermeye yolladı. Ardından titremesini gizlemek için parmaklarını sıkıca212 213

doladı birbirine, daha dikkatli olmaya karar verdi. Hanımefendisi yalnızca önemli konularlailgilenen büyük bir klan gelişemezdi. Genellikle yaşamın ufak tefek sorunlarını halledebilme

Page 91: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 91/244

yeteneği büyüklüğe giden yolun keşfedilmesini sağlardı; ya da Lord Sezu, askerlerle fazladan birtalim yapmak için ustalarını ihmal eden La-no'yu böyle uyarmıştı.Mara tuhaf bir kopuş hissetti. Hazırlıkların uzaklaşan telaşı ve gelen konukların koridorlarıtahtırevanın geçişi için boşaltması her yere hayaletimsi bir görünüm vermişti. Baktığı hiçbir yerdekimseyi görmüyordu, yine de insanların varlığı havayı doldurmaktaydı. Yalnızlık içinde ana

koridora ulaştı ve malikaneden çıkıp meditasyon için hazırlanan küçük bahçeye girdi. Orada Maradüşüncelere dalarak bir saat geçirecek, kızlık çağını bırakmaya hazırlanıp bir kadın ve eş olmayıkabullenecekti. Ayrıntılı tören zırhları içindeki Acoma muhafızları nöbet tutupbahçeyi denetliyor, Leydi'yi koruyup onun rahatsız edilmediğinden emin oluyorlardı. Taşıyıcılarınaksine onların göz bağlan yoktu, ama geline bakarak kötü şans getirmektense kulaklarını sonsınırına kadar zorlayıp dikkat kesilerek duvarları seyretmeyi yeğliyorlardı.Mara aklını yaklaşan merasimden uzaklaştırıp onun yerine bir anlık sükuneti, tapınakta öğrendiğibir parça dinginliği bulmaya çalıştı. Onun için ayrılan mindere elbisesini ayarlayarak zarif birşekilde oturdu. Erken saatlerin solgun sarısıyla ışıldayan kaynağın kenarındaki suyun oyunlarınıseyretti. Damlacıklar oluşup düşüyor ve alttaki havuzda şıpırdayarak parçalanana dek her biri kendigüzelliğini yansıtıyordu. Ben de o damlalar gibiyim, diye düşündü kız. Yaşam boyu çabaları

sonunda Acoma'nın kalıcı onuruyla karışacaktı; Buntokapi'nin karısı olarak mutlu ya da kederli birhayat sürmesi önemli değildi; yeter ki kutsal natami korulukta kalsın, yeter ki Acomalılar güneşinaltında başka klanın gölgesinde kalmadan hak ettikleri yerde durabilsindi.Çiy gibi berrak sessizlikte başını yana eğen Mara Lashima'ya samimiyetle dua etti; ama kızlıkçağının kayıp günleri ya da tapınakta arzuladığı huzur için değil. Babasının düşmanını koca olarakkabul edebilmek için ve Acoma adının Konsey Oyunu'nda bir kere daha yükselebilmesi için güçistemişti.214 2157DÜĞÜNNacoya içten bir şekilde eğildi. "Leydim, vakit geldi."Mara gözlerini açtı, günün o saati için fazla sıcak hissediyordu kendini. Sabah erken saatlerinserinliği henüz zayıflamaya başlamış, ama elbisesi şimdiden onu bunaltmıştı. Nacoya'nın çiçeklerlesüslenmiş tahtırevanın hemen önünde durduğu yöne doğru baktı. Yalnızca bir dakika daha, diyedüşündü Mara. Yine de gecikmeye cesaret edemedi. Düğünü öğleye kadar tamamlamayarak kötütalihi göze almadan da bu evlilik yeterince berbattı zaten. Mara yardım almadan doğruluptahtırevana girdi. Hazır olduğu nu işaret edince Nacoya emir verdi. Artık gelin alayıbaşlayacağından köleler göz bağlarını çıkardılar. Taşıyıcılar tahtırevanı kaldırıp merasim çardağınadoğaı yolculuklarına başlarlarken bahçeyi çevreleyen muhafızlar aynı anda dönüphanımefendilerini selamladılar.Mara'yı malikanenin taş döşemeli salonuna taşıyan kölelerin çıplak ayakları hiç ses çıkarmıyordu.

Girişte bekleyen Keyoke'yle Papewaio tahtırevan kendilerini geçtikten sonra peşine takılıp aradadikkatli bir mesafe koruyarak yürüdüler. Salon boyunca koridor başlarına dizilmiş hizmetçilerdoğumda neşeli ve sağlıklı olması için hanımefendilerine çiçekler fırlatmaktaydı. Kapı aralıkla-216rında duran askerleri onun geçişini selamlarlarken fazladan bir coşku gösteriyorlardı. Birkaçıgözlerini kuru tutamadı. Bu kadın onların yalnızca Leydisi değildi; önceden gri savaşçı olanlar içinhiç ummadıkları yeni bir yaşamın bağışlayıcısıydı. Mara onların sadakatini Buntokapi'yedevrediyor olabilirdi, ama her zaman için sevgilerine sahipti.Taşıyıcılar merasim salonunun kapalı kapısı önünde dururlarken Chochocan hizmetine adanmış ikikız Mara'nın saçına renkli kumaşlar tutturdular. Ruhla bedenin, yerle göğün ve karıyla kocanınkutsal birleşiminin bağlılığını vurgulamak için ellerine kurdele halkala-n, shatra tüyleri ve thyza

kamışları bastırdılar. Mara ıslak avuçlarının ipek şeritleri bozacağından korkarak halkayı hafifçetuttu. Kahverengi beyaz shatra tüyleri titremesini ele verirken şık giyimli dört kız tahtırevanın

Page 92: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 92/244

çevresinde yerlerini aldılar. Hepsi de Acoma müttefiklerinin kızlan, Mara'nın çocukluğundantanıdığı arkadaşlarıydı. Babaları politik uzakhklannıkorurken yalnızca bugün için her biri bir kez daha onun sevgili dostlan olmuştu. Nikah töreniilerlerken onların sıcak gülümsemeleri Mara'nın kaygısını hafifletmiyordu. Salona Acoma EgemenLeydisi olarak girecektiyse de Buntokapi'nin ka-nsı olarak, Lordunun onum ve huzurunu arttırmaya

çalışan tüm kadınlar gibi bir varis değil, bir süs eşyası olarak dışan çıkacaktı oradan. Kutsalkoruluktaki natami önünde kısa bir merasimden sonra kocasının merhameti dışında hiçbir ayrıcalığıolmayacaktı.Keyoke'yle Papewaio ahşap kapının halkalarını kavrayıp çekince boyalı paneller ardına dekaçıldılar. Bir gonk çalındı. Müzisyenler kavallarıyla flütlerini çalmaya koyuldu ve taşıyıcılarilerlemeye başladı. Mara gözyaşlarıyla boğuşarak gözlerini kırpıştırdı. imparatorluk'taki en önemliailelerin ve kişilerin gözleri önünde taşınırken başını örtülerinin altına gizledi. Artık engellemeye217kimsenin gücünün yetmeyeceği tören onun kaderini Anasatili Buntokapi'nin kaderiylebirleştirecekti.Yerlerini almış konuklar renkli örtülerinin ardından Mara'ya gölgeler gibi görünüyorlardı. Köleler

onu iki katlı yapılmış püsküllü podyumun merdivenlerine çıkarırlarken ahşap duvarlarla döşemelerçiçek esansıyla karıştırılmış taze cila ve reçine kokmaktaydı. Köleler tahtırevanı alt kata koyup onuChochocan Yüce Rahibi'yle üç yardımcısının ayakları dibine bırakıp ayrıldılar, bu sırada Mara'nıneşlikçi kızları merdivenin yanındaki minderlere yerleştiler. Sıcaktan başı dönen ve rahibinneredeyse her yanı saran buhurdanlık dumanından bunalan Mara soluğunu düzeltmeye çalıştı.Rahipler kürsüsünden daha ilerisini göremiyorduysa da geleneğe göre Buntokapi'nin zırhı vesilahlan temsil eden kağıt süslerle donatılmış bir tahtırevanla aynı anda öbür uçtan salona girdiğinibiliyordu. Şu anda onunla aynı seviyede rahiplerin sağma yerleşmişti. Elbisesi onunki kadargörkemli ve şatafatlı, yüzü çok eski Anatasi ataları tarafından düğünler için özellikle tasarlanmış oldukça tüylü bir maskeyle gizlenmiş olmalıydı.Yüce Rahip kollarını uzatıp avuçlarını göğe kaldırdı ve açılış dizelerini okumaya başladı."Başlangıçta tanrıların usundaki güçten başka hiçbir şey yoktu. Başlangıçta güçleriyle karanlıklaışığı, ateşle havayı, toprakla suyu ve en sonunda erkekle kadını yarattılar. Başlangıçta erkeklekadının birbirinden ayrı bedenleri, yaratılmış oldukları tanrıların akıl birliğini yenidenbiçimlendirdi; böylece tanrıların güçlerini övmek üzere yanlarına çocuklar edindiler. Bugün,başlangıçta olduğu gibi, bu genç adam ve kadınla tanrıların irade bütünlüğünü kabullenmek üzeretoplandık."Rahip ellerini indirdi. Bir gonk çaldı ve oğlan şarkıcılar yaratılışın karanlığıyla aydınlığını anlatanbir şarkı söylediler. Ardındansandalet gıcırtıları, ipek ve saten hışırtıları, boncuk ve mücevherli tüylerin tıkırtıları arasında, hazırbulunan konuklar ayağa kalktılar.

Rahip ayinini sürdürürken Mara örtülerinin arkasında burnunu kaşıma isteğini bastırdı. Törenintantanası ve formaliteleri ona çocukluğundaki bir olayı anımsattı, bir keresinde şu an içindebulunduğuna benzeyen resmi bir düğünden Lano'yla birlikte eve dönmüşlerdi. Eğlenmek içingelinle damadı oynamışlardı. Saçları akasi çiçekleriyle donanmış Mara bir thyza arabasının güneşte«kavrulmuş tahtalarına oturmuştu. Lano pişmiş kille tüylerden yapılmış bir maske takmış veçocukların tören için bir battaniyeye sarınması konusunda başının etini yedikleri yaşlı bir köle de"rahip" olmuştu. Mara üzüntüyle parmaklarını kenetledi; ellerindeki merasim halkası bir çocuğunçimenlerle sarmaşıklardan yaptığı bir taklit değil, gerçekti bu kez. Lano hayatta olsaydı onunmutluluğuna sataşıp kadeh kaldırırdı. Ama Mara onun içinden ağlayacağını da biliyordu.Rahip başka bir pasaj okudu ve gonk çalındı. Konuklar minderlere geri otururlarken podyumdakirahip yardımcısı esanslı mumları yaktı. Yüce Rahip İlk Kadın'ın erdemlerini dile getirirken ağır

koku salonu doldurdu. O her birini sayarken -iffet, itaat, terbiye, temizlik ve doğurganlık- Maraeğilip alnını yere dokundurdu. Doğrulurken mor giysili, elleri ve ayaklan boyalı bir rahip

Page 93: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 93/244

yardımcısı iffet için beyazı, itaat için maviyi, terbiye için pembeyi ve geriye yalnızca Acoma onuruiçin yeşil olanı kalana dek kızın örtülerini kaldırdı.Tüllü kumaş hâlâ kaşındınyor, ama en azından Mara çevresini görebiliyordu. Anatasiler podyumundamat tarafında, Acoma heye-tiyse Mara'nın arkasında oturmaktaydı. Kürsünün önünde konuklarderecelerine göre sıralanmıştı. Yanında kızıl saten ve turkuaz tüylerden yapılmış elbisesiyle karısı

bulunan, san beyaz giysisi ışıl ışıl parlayan Kumandan merasime en yakın yerde otunıyordu.Konukların elbiselerinin renk cümbüşünün ortasında çiçek bahçesine tünemiş gece kuşları gibisimsiyah giysileriyle iki kişi vardı. Büyücüler Kurulu'nun İki Büyükler'i, Almecho'ya eskiarkadaşının oğlunun düğününde eşlik etmişlerdi.Derece olarak sonra Minvvanabi gelmekteydi, ama Jingu'nun yokluğuna Acoma'yla aralarındakikan davası yüzünden Anasati hor görülmeden göz yumulmuştu. Yalnızca İmparatorun taç giymetöreni ya da Kumandan'm doğum günü gibi bir devlet toplantısında iki aile çatışmadan bir arayagelebilirdi.Kumandan'ın heyetinin arkasında Keda, Tonmargu ve Xacate-cas Lordlarını tanıdı Mara;Almecho'nun Oaxatucan'ı ve Minwa-nabi'yle İmparatorluk'taki Beş Büyük Aile'yi oluşturuyorlardı.Bir sonraki sırada Shinzawai Lordu Kamatsu, yüzü profilden yakışıklı görünen ikinci oğlu

Hokanu'yla birlikte oturmaktaydı. Acoma ve Anasati gibi Shinzawai Beş Büyük Aile'den sonragelen klanlardandı.Mara dudaklarını ısırdı, evlilik çelenginin yapraklarıyla tüyleri titriyordu. Yukarısında konuşmayısürdüren Yüce Rahip şimdi İlk Koca'nın erdemlerini anlatıyor, yardımcıları da Bunto'nun tahtıre-vanındaki kağıt kılıçlara gerdanlıklar asıyorlardı. Damat onurlu, güçlü, bilge, yiğit ve şefkatli olmafaziletlerini adlar söylendikçe kabullenirken Mara kırmızı beyaz tüylerin onun e vlilik maskesinebatırıldığını gördü.Gonk bir kez daha çaldı. Rahip bir kutsama duasında yardımcılarına önderlik yaptı. Mara'nındüşündüğünden daha çabuk ayağa kalkan eşlikçiler onun tahtırevandan çıkmasına yardım ettiler.Bunto da kalktı, rahip ve yardımcılarıyla beraber ikisi podyumdan inip konuklan selamladılar.Ardından Buntokapi'nin babası Anas ati Lordu, Acoma Başdanışmanı Nacoya ve rahipleyardımcılarını kapsayan küçük bir kafile, salondan avluya, oradan da kutsal koruluğun önüne gelengelinle damada eşlik ettiler.Leydi egemenlik haklarını müstakbel kocasına teslim ederken ayaklan toprakla ve Acoma atalarıylate mas edebilsin diye hizmetçiler eğilip Buntokapi'yle Mara'nın sandaletlerini çıkardılar. Bu sıradagüneş de yerdeki son çiğ damlalarını buharlaştıra cak kadar yükselmişti. Mara'nın tabanlarıaltındaki taş yolun sıcaklığı gerçeküstü gibiydi ve ulo ağacındaki kuş sesleri bir çocukluk rüyasınınayrıntılarını andırmaktaydı. Ama Nacoya'nın kolunu kavrayışı oldukça sıkıydı, düş değildi. Rahipbaşka bir duaya geçerken Mara tüylü, yüksek evlilik maskesi dışında mücevherli bir bebeği andıranBuntokapi'yle ileri doğru yürümeye başlamıştı birdenbire. Rahip tanrısına eğilip yardımcılarını,Lordu ve Acoma Başdanışmanını geride bırakarak koruluğa giren çiftin peşinden gitti.

Rolünü sıkı sıkı yerine getiren Mara arkaya bakmaya kalkışmadı; ayin izin venniş olsaydıNacoya'nın gözyaşlarını görürdü.Güneş çiçekli çalıların, alçak geçitlerin ve Acoma natamisine giden kıvrık köprülerin üzerindeışıldarken kafile ulo ağaçlarının huzurlu gölgesini geride bıraktı. Mara ruhsuz bir halde dahahaftalar önce babasıyla kardeşinin yası için yadigarlar taşırken bıraktığı ayak izlerinin üzerindengitti. Miraslarını koruyabilmek için bir düşmanla yaptığı evliliği kınamasınlar diye şu anda onlarıdüşünmüyordu. Yola yabancı olduğunu açığa vururcasına ayaklarını sürüyen ve parlak sarıylakırmızıya boyanmış evlilik maskesinin ardında hırıltıyla soluyan yanındaki adama da bakmadı. Çizi-220 221min gözleri ağırbaşlılıkla dosdoğru ileri bakıyorken adamın gözleri ileri geri dolaşarak, yakında

Acoma Lordu olarak üzerinde hak sahibi olacağı şeylerin ayrıntılarını incelemekteydi.

Page 94: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 94/244

Çiftin sessizlik içinde meditasyon yapacağını haber veren cılız bir gonk sesi duyuldu. Mara vedamat merasim kapısına resmedilen tanrıya selam verip havuzun köşesinin altında durdular.Suikastçının varlığından çimenli kenarı kirletebilecek hiçbir şey kalmamıştı geri; ama Chochocanrahipleri antik nataminin yüzünü kapatan bir tente örtmüşlerdi. Dualar ve meditasyonla geçen birsürenin ardından gonk yine çalındı. Rahip ileri çıkıp ellerini gelinle damadın omuzlarına koydu.

Çifti kutsayıp havuzdan alman suyu hafifçe üstlerine serptikten sonra yeminler edilirken sessizcedurdu.Mara kendini sakinleşmeye zorladı, ama Lashima rahibelerinden öğrendiği egzersiz hiç bu kadargüçlük çıkarmamıştı. Çelik gibi sakin bir sesle ona miras kalan Acoma Egemen Leydisi unvanınıdevrettiğini dile getirdi. Rahip yeşil örtüyü çekip alarak havuzun yanındaki mangalda yakarken terliama sakin duran Mara kendini tutmayıbildi. Din adamı parmaklarını ıslatıp sıcak küle dokunduktan sonra Bunto'nun avuçlarıylaayaklarına semboller çizdi. Mara diz çöküp natamiyi öptü. O, kafasını atalarının kemiklerinibarındıran toprağa bastırırken Anasatili Buntokapi yaşamını, onurunu ve ölümsüz ruhunu Acomaadına adadığına yemin etti. Ardından ayini bir yabancıya aitmiş gibi duyulan bir sesle bitirenMara'nm yanına o da diz çöktü.

"Burada Rıhları dinlenen kardeşim Lanokota, öz babam Lord Sezu ve öz annem Leydi Oskiro,sözlerime tanıkolsunlar. Burada yatan büyükbabalarım Kasnı ile Bektomachan ve büyükannelerim Damaki ileChenio eylemimetanık olsunlar." Sıradan bir askerken222Kedalı Lord Tiro'yla bir düelloda beş gün savaşarak kızıyla evlenmeye ve kendine Lord unvanınıalmaya hak kazanıp ailesini İmpa-ratorluk'un Beş Büyük Ailesi'nin hemen arkasına yükselten Aco-ma'nm kumcusu Anchindiro'ya dek uzayıp giden listeyi sayan Mara soluk alıp bocalamaya çalıştı.Buntokapi bile saygıyla kafasını sallamaktaydı, çünkü babasının azılı gücüne karşın Anasatisoyağacı tarihte Acoma'nınki kadar gerilere uzanmıyordu. Terler Mara'nm yakasından aşağı aktı.Mucize eseri titremeyen tırnaklarıyla çelen-ginden aldığı bir çiçeği etinin çamura dönmesinisimgelemek üzere nataminin önüne bıraktı.Gonk yas dolu bir ses çıkardı. Rahip dua okumaya başlarken Bunto onu geri dönülemez biçimdeAcoma adına ve onuruna bağlayan ayin sözlerini dile getirdi. Sonra Mara'nm verdiği merasimhançeriyle kestiği kolundan tozlu damlalar birikti toprakta. Onur bağları ten bağlarından daha sıkı,akrabalık bağları tanrıların kendi bilinçlerine olan bağlardan daha güçlüydü; Buntokapi AcomaLordluğu'nu üstüne, aldı. Rahip Anasatili'nin sarı kırmızı evlilik maskesini çıkardı; Acomadüşmanının üçüncü oğlu eğilip natamiyi öptü. Mara yana baktığında damadın dudaklarının kibirlibir gülümsemeyle kıvrıldığını gördü. Ardından Chochocan Yüce Rahibi Acoma'nın yeşil evlilikmaskesini yeni Lord'a giydirince çocuğun ifadesi dondu.

Mara ayağa kalkışını hatırlamıyordu. Kafilenin koruluğun girişine geri yürüyüşü kuş sesleriyledalınan bulanık bir düş gibi geçti. Hizmetçiler onun topraklı ayaklarını yıkayıp mücevherlisandaletlerini giydirmek için beklemekteydi. Lord Anasati ev sahibi yeni Acoma Lordu'na resmiselamını verirken Mara kendini tuttu, Buntokapi'nin bir adım gerisinde duran Nacoya gibiağlamadı. Rahibin elbisesindeki gün ışığı pırıltılarından başı dönmüş bir hal-223de evlilik merasiminin resmi kısmını tamamlamak üzere ana salona yöneldi.Salon ısınmıştı. Büyük leydiler boyalı tüylerden yelpazelerini sallıyor, onları eğlendirenmüzisyenler enstrümanlarındaki terli parmak izlerini kuruluyorlardı, bu sırada hizmetçiler gelinledamadı tahtırevanlarına yerleştirip Yüce Rahiple yardımcılarının töreni yönettikleri seviyeyeyükselttiler. Artık değerli gümüş, altın ve bakır madalyonlarla süslenmiş bir elbise giyen Yüce

Rahip, Ulu Tanrı Chochocan'm her şeyi gören gözüne yalvardı. Kollarını göğsüne bağladığındagongun sesi yükseldi ve ellerinde kamıştan örülmüş sepetler taşıyan bir oğlanla kız podyuma

Page 95: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 95/244

tırmandılar. Bunların içinde bir erkek, bir de dişi kiri kuşu bulunmaktaydı, kuşların siyah beyazçizgili kanat uçları Acoma yeşiline boyanmıştı.Rahip kuşları kutsadı ve yardımcıları kafesleri aldılar. Kolundaki cebinden törensel fildişiçubuğunu çıkaran rahip Buntokapi'yle Mara'nın evliliklerini kutsaması için tanrısına dua etti.Salona sessizlik çöktü ve leydilerin ellerindeki yelpazeler hareketsiz kaldılar. En küçük toprak

sahibi soyludan baştan ayağa mücevherle kaplı Kumandan'a dek herkes din adamının çubuğuylakafeslere dokunuşunu görmek için boynunu uzattı.Onun denetimindeki kamışlar ayrılıp kuşları uçmakta özgür bıraktılar; neşeyle ve birlikte uçarlarsabirleşim talihli olacak, ayrı uçarlarsa tahtırevanlardaki çift üzüntü çekecekti, bu Chochocan'mlütfuna çok fazla umut bağlanması anlamına geliyordu.Nacoya gözlerini kapattı, yaşlı elleri çenesinin altındaki bir tılsımı kavramışlardı. Bunto ifadesinikızıl boyalı evlilik maskesinin altına gizleyerek seyretti; ama gelin koruluktaki ayin onun dikkatinitüketmiş gibi görmeyen gözlerle uzaklara bakmaktaydı.Gonk vurulunca hizmetçiler salonu çevreleyen geniş kağıt perdeleri açtılar. "Bu evlilik göklerinhuzunında kutsansın," dedi rahip.Yardımcılar kafeslere hafifçe vurup tüneklerindeki kuşları sarstılar. Dişi öfkeyle cırlayıp kanatlarını

çırparken erkek havaya sıçrayıp oturanların üzerinde daireler çizdikten sonra eşinin üzerine doğruinişe geçti. Tünekte dişinin yanına konmaya çalışmıştı, ama dişi kabarıp hiddetle kanat çırparakacımasızca gagaladı onu. Erkek olanı geri çekilip yanaşmayı denedi ama dişi boyalı kanatlarıylagölgelerde yeşil bir leke bırakarak havalandı. Yüksek sesle çığlık atıp özgürlüğe uçarken günışığında kanatları soluk pırıltılar saçıyordu, sonra gözden kayboldu. Erkek kuş boşalan tüneği sıkıcakavradı. Tüyleri darmadağın olmuş, sıkıntı içinde gagasını sallamaktaydı. İçeridekiler sessizlikiçinde beklerken o kuyruğunu düzeltip tuvaletini yapmak üzere kafesin üzerine sıçradı. Gergin birdakika geçtikten sonra Yüce Rahip parmağıyla küçük ama fark edilir biçimde tedirgin bir hareketyaptı. Utanan bir yardımcı erkek kuşu kovaladı. Bütün gözler onun tembel tembel uçup açıkperdenin hemen önündeki çiçek tarhına konarak kurtçuk aramak üzere yeri gagalamaya başlayışınıizledi. Kumaşlar ve tüyler kalabalığın üzerinde bir dalga gibi yön değiştirdiler. Yüce Rahipboğazını temizledi, çubuğu kırışık elinden aşağı sarkmaktaydı. Kazık gibi duran Bunto'ya seslendisonunda, "Chochocan'm iyiliklerini öv ve onun öğüdüne kulak ver. Onun rehberli-ğiyle bu çiftmerhamet, anlayış ve bağışlama bulsun."Bir kere daha boğazını temizledi. "Kehanet bize gösteriyor ki evliliğin diplomasiye ihtiyacı var,karı koca olarak bu Lord ve Leydi birlik için sürekli mücadele etmeli. Tannların isteği böyle."Yardımcıları ve konaklar rahibin sözlerini sürdünııesini beklerken gergin bir sessizlik oldu.Sonunda daha fazla bir şey söyleme-224225yeceği açığa çıkınca gonk vuruldu. Bir yardımcı Buntokapi'nin evlilik maskesini çıkardı. Damat

şaşkın görünen, ama çok cılız bir kaş çatışın gözlerinin çizgilerini bozduğu Mara'ya baktı."Çelenkleri değiştirin," diye yönlendirdi onları rahip, sanki çiftin bunu unutmasından kaygılanmış gibi.Bunto başını eğince Mara biraz solmuş olan merasim çelengini onun koyu saçlarına yerleştirdi.Lord doğmlurken çelenk biraz kaydı ve Mara'nın tacını takmak için yaklaştığında kız onunnefesinde şarap kokusu aldı.Mara'nın çatılan kaşları derinleşti; onun meditasyon saatinde damadın da gelenek uyarınca bekararkadaşlarına şans gelsin ve kendi eşlerini bulsun diye onlarla bir yudum şarap içmesi gerekiyordu.Görünüşe göre Bunto'yla dostları tören testisini büyük olasılıkla bir iki testiyi daha devirmişlerdi.Bu yersiz davranıştan rahatsız olan Mara rahibin onları ölümlü yaşamları boyunca karı koca ilanedişini duymadı neredeyse. Üstelik konuklar gürültüyle alkış tutup şans getirmesi için gelinle

damadın üzerine renkli kağıttan özenle katlanmış tılsımlar atarlarken bile Mara merasimin resmibölümünün bittiğini anlamamıştı.

Page 96: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 96/244

Mekanik de olsa gülümsemeyi başardı. Sıra her konuğun evliliğe iyi dileklerini bir sanat çalışması,bir şiir ya da beste şeklinde sunmasına gelmişti. Bunlardan kimileri büyük Lordlar ve İmpara-torluk'ta politik güçleri yüksek olanlar tarafından satm alınmış seçkin ürünler olacaktı.Kumandan'm bütün bir tiyatro kumanyasını kostümleri ve sahnesiyle getirdiği yönünde dedikodularvardı. Ama en düşük derecedekiler en önce başlayacakları için onun sunumuna daha günler vardı.

Gömleğinden bir kağıt tılsım ayıklayan Buntokapi tazelenme ve daha rahat giysiler giymebahanesiyle kendini ilk gösterilerinsıkıntısından kurtardı. Geleneğe göre sonuncu konuk da övgüsünü sunmadan gelinle yatağagidemezdi; ayrıca ağır düğün elbisesi kızı iyice gizlediğinden köle kızlara bakmak dahaeğlenceliydi.Mara saygıyla Lorduna baktı. "Ben burada bekleyeceğim, eşim, böylece mütevazı konuklarımızsunumları için Acoma'nın minnet duyduğunu bilsinler."Buntokapi onun kendisini kasten başından savdığını düşünerek burnunu çekti. Onunla sonrailgilenecekti; buarada güzel müzikler ve içkilerle dolu bir ziyafet beklemekteydi, ayrıca artık Acoma Lordu olduğuiçin ilk kez kardeşlerinin onun önünde eğildiklerini görme şansı vardı. Yamuk evlilik çelenginin

altından gülümseyen Buntokapi kendisini salondan çıkarmaları için kölelerine el çırptı.Düğün konuklarının çoğu Lordunun peşinden gittiyse de Mara geride kaldı. Güneş tepeyeyükselmişti, sıcak pus çoktandır uzak needra otlaklarında ışıldamaktaydı. Yüksek dereceli konuklarodalanna çekilip giysilerini değiştirmek ve serin içkiler getirtmek için hizmetçileri yollamışlardı.Ardından akşamın serin huzuruna dek tatlandırılmış buzların, soğuk jomach meyvelerinin ve sâşarabının tadını çıkarmaya üşüşmüşlerdi parlak renkli kuşlar gibi.Oysa kiralanmış göstericiler ya da yetenekli bir aile üyesi evlenen Acoma çiftine övgü sunmaküzere şarkı söyler ya da şiir okurken aşağı tabakadan olanlar salonun havasızlığında oturduklarıyerde kımıldamadan duruyorlardı. Daha küçük düğünlerde gelinle damat nezaket olsun diye ilkbirkaç gösteriyi seyrederlerdi; ama büyük klanlarda gerçekten olağanüstü sunumlar listenin sonunadoğru ortaya çıkardı ve çiftler genellikle ilk günün girişimlerini izinli hizmetçilerinin eğlencesineterk ederlerdi.226 227Ama Mara gösterilerin ilk turanda kalkmamış; bir komedyen olarak daha başanlı bulunabilecek bircambaza, iki şarkıcıya, bir sahne hokkabazına -ki bütün sihri el çabukluğu çeşitlemelerindenibaretti- ve şiirini okurken kendi patronu bile yüksek sesle horlayan bir şaire katlanmıştı. Her birgösteriyi kibarca alkışlamış ve tahtırevanından bir çiçek fırlatarak övgülerini sunmamışsa bile araverilene dek nazikçe ilgili kalmıştı. Sıradaki göstericiler onun yemek yemek için ayrılacağına kesingözüyle bakarak gergin bir şekilde beklemekteydi. Fakat Mara tahtırevan taşıyıcılan yerinehizmetçilerini çağırtıp hafif yemeklerle içecek getirmelerini istedi. Konuklar şaşkınlıklamırıldandılar.

İlk sıradaki şişko Sulan-Qu tüccarı kızarıp karısının yelpazesinin arkasına saklandı. Rüyalarındabile Acoma Leydisi'nin flüt çalan oğlunun gösterisini dinlemek üzere hazır bulunacağınıdüşünmeye cesaret etmemişti hiç. Çocuğun berbat bir kulağı vardı, ama annesinin gözleri gururlaışıldadı. Mara podyumda durmuş soğuk jomach suyvmu yudumluyordu. Genç flütçü selam veripkaçarken sıradaki gösteriye yol açma telaşıyla neredeyse düşüyordu, Mara ona merhametle başınısalladı. Utanan babayla karısına gülümserken böyle bir müziğe dayanmak sıkıcı da olsa o tüccarabir işi düştüğünde rahatlıkla yardım isteyebileceğini anladı.Pantomimciler, eğitimli köpeği olan bir adam, şarkı söyleyen bir liendi kuşu ve iki başka şairekarşın büyük Leydi rahatsızlık göstermedi. İkinci şairi bir çiçeği şapkasının içine ustaca fırlataraködüllendirdi. Ardından gelen bir ressam bir savaşçıya meydan okuyan needra boğalarının komikçizimleriyle onu güldürdü. İkinci arada Mara öğlen sıcağında daha rahat edebilmek için

hizmetçileri çağırarak üst elbisesini çıkarmalarını istedi; en alt tabakadan konuklar bu Leydi'ninİmparatorluk'ta tanıdıkları bütün

Page 97: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 97/244

öbürlerinden daha cömertçe rahat davrandığı konusunda mırıldandılar. Göstericiler onun ilgisinihissetmiş ve sunumlarına bir canlılık katmışlardı. Leydi tarafından gönderilen hizmetçileriçeceklerle birlikte gösterisi sunulan konuklara minnet hediyeleri dağıtmaya başlayınca toplantıdakigerginliğin birazı eridi. Şarap etkisini gösterirken cesur diller Leydi'nin oldukça iyi olduğunu veatalarının onurunu hak ettiğini fısıldaşmaya koyuldular.

Mara böyle yorumları duyup usulca gülümsedi. Üçüncü kez ara verilince hizmetçilerinekafasındaki sıkı örgüleri çözüp uzun siyah saçlarını serbestçe arkasına bırakmalarını söyledi.Evlilik çe-lengi dizlerine düşerken sıradaki ve daha sonraki gösterileri dinlemek üzere, onu hoş tutmak amacıyla gösteri yapan herkesi sevindirmek için arkasına yaslandı. Öğleden sonra geçmekbilmezken salon giderek ısınıyordu ve öbür konuklar Acoma Leydisi'ni neyin büyülediğini görmekiçin içeri akmaya başlamışlardı.Günbatımında damat kendini gösterdi, adımları hafifçe çarpık ve sesi oldukça yüksekti. Buntokapikürsüye tırmanıp bir sâ şarabı sürahisini sallayarak karısının salonda niçin bu kadar oyalandığınıöğrenmek istedi; Kumandan ve diğer Acoma konukları ziyafetteyken Leydi sıradan ozanlar ve alttabaka insanlarla şaşkın şaşkın oturup ondan uzak durmuyor muydu?Mara uysal bir sessizlikle başını eğdi, ardından kocasının gözlerinin içinde baktı. Adam ter ve içki

kokuyordu.Yine de ona gülümsemeyi başardı. "Lordum, sırada şair Camichiro var, çalışmaları ünlü olmak içinyeniyse de sponsoru Teshiro Lordu dâhileri keşfetmekle ünlü. Neden oturup geleceğin biryeteneğinin doğuşunu kutlamıyorsun?"Bunto doğrulup kollarını kavuşturdu, sürahiden sol koluna damlayan şaraba aldırmıyordu. Sakinceitaat eden, elbiseleri altın-228229da görünenleri açığa vurmayan ve Camichiro ile Lord Teshiro'nun ışık saçan gururuyla üstünlüksağlayan bir kadınla karşı karşıya kalınca homurdandı. Karısının iltifatıyla çelişmek fazlasıylakabalıktı. Buntokapi ev sahibi olarak sorumluluklarını kabullenmekten sıvışabilecek kadar ayıktı.Yanıt olarak eğilip terslendi. "Şiir için daha sonra zamanım olacak. Konuklarınızın geri kalanlarıbir chi-ro oyununa başladılar ve ben kazanan üzerine bahse girdim."Acoma Lordu salondan ayrıldı. Leydi göstericilere bir tur daha şarap dağıtmaları için hizmetçileriçağırdı; damadın tercihine karşın yerinde kalarak daha az önemli misafirlerin hayranlığınıkazanmıştı. Onu en yüksek sesle övenler tüccar ve onun beceriksiz flütçü oğluydu, onların ardındanşair Camichiro'nun makyajlı geveze karısı geldi. Sulan-Qu halkı arasında onun Lord Teshiro'nunsevgilisi olduğunu ve sırnaşık cazibesinin ailenin sponsorluğunu kazandırdığını bilmeyen yoktu.Güneş battı ve shatra kuşları uçtular. Aşçılar şans getiren süslü kağıtlarla süslenmiş egzotikyemekler dağıtırlarken düğün toplantısı ertesi güne bırakıldı. Fenerler- yakılmış, müzisyenlerçalmaya başlamış ve geceleyin akrobatlar alev çubuklarıyla gösteri yapmıştı. Mara, kocası köle

kızların peçe dansı yapmaları için ellerini çırpana kadar onun yanında oturdu. O sırada bitkin düşenAcoma Leydisi üzerini değiştirip banyo yapacağı ve uzun bir süre uyumadan yatacağı boyalıparavanlardan yapılmış özel merasim kulübesine çekildi.Gün ağardığında hava tozlu ve kuruydu, tek yaprak bile kımıldamıyordu. Hizmetçiler yeni gününşenlikleri için bütün gece çalışmışlardı ve artık önlüklerini giyip aşçılar için sebze toplayanbahçıvanlarca yeni sulanan akasi çiçekleri ışıldamaktaydı. Mara kalktı ve düğün kulübesini ayıranince perdenin ardından kocasının sızlanmalarını duyunca onun akşamdan kalmış olduğunu doğrutahmin etti. Köle kızlardan en güzelini onunla ilgilenmeye gönderip kendisi için chocha istedi.Henüz sabah serinliği hakimken çevrede bir yürüyüşe çıktı. Yakında cho-ja Kraliçesi ve eşlikçileriAcoma topraklarına geleceklerdi. Savunma artık hassas olmayacaktı. Bu düşünce onu birazrahatlattı; Jican'm aile varlıklarını yönetme yeteneği ve toprakların güvende olması sayesinde bütün

kaynaklarını evlendiği Lord ile başa çıkmakta kullanabilirdi. Aklına tiz bir kadın kahkahası ve

Page 98: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 98/244

Bunto'nun sabaha karşı horlamalara dönüşen huysuz ve arzu dolu sesi geldi. Kaşlarını çatan vedudakları gerilen Mara Lashima'ya kendisine güç vermesi için dua etti.Bir hizmetçinin elinde bir bayrakla küçük bir kafileyi salona götürdüğünü gördüğü andadüşüncelerinden sıyrılmıştı. Evlilik sunumlarının ikinci günü başlamak üzereydi ve daha önceyaşadıklarına karşın Mara hizmetçileri

tahtırevanını hazırlamaya gönderdi. En son gösteriye dek hepsini izleyecekti; öğleden sonraya dekeşit ya da üstün sınıftan hiçbir konuk sunum yapmayacaktıysa da önceki gösterilerin tekinin bileilgisiz bırakılmamasında kararlıydı. Buntokapi'nin Egemen Lord oluşuyla Acoma Mara'nınsağlayacağı bütün iyi niyete gerek duyacaktı.Ertesi gün öğleden sora rüzgar çıktı; needra çayırlarını bulut gölgeleri sarmıştı ve gökyüzünündoğusunda yağmur belirtileri vardı. Yine de elbiselerinin ıslanması pahasına Acoma konuklarıkapanış gösterisini izlerken açıklıkta oturdular.Kumandan bütün hazır bulunanları hayrete düşürerek Jojan İmparatorluk Tiyatrosu'nun birgösterisini kendi hazinesinden230 231ödemişti. Sıradan halk kırsal bölgelerde turneler düzenleyen daha bayağı ve uçarı Segumi tiyatro

topluluğunu izlemeyi tercih ederken Jojan soyluların gittiği resmi tiyatroydu. Ama Jojanİmparatorluk Tiyatrosu ülkedeki en iyi oyunculara sahipti ve yalnızca İmparator ve yakın akrabalarıiçin gösteri yapan Shalo-tobaku topluluğu üyeleri oradan seçilirdi. Gösteride "görkemli bir tarz"olan antik opera formatındaki on sobatu klasiğinden birisi, Lord Tedero ve Sagunjancanlandırılıyordu.Esintinin serinliğiyle rahatlayan ve kocasıyla evlilik yatağına gidişini geciktiren her anının tadınıçıkaran Mara yaklaşan finale yoğunlaşmaya çalıştı. Kostümlerinin tüylerini çarpıtan rüzgara karşınözgüvenle repliklerin üstesinden gelen oyuncular mükemmellerdi. Canlandırdıkları oyunun bukadar şatafatlı olması ne yazık, diye düşündü, sobatudan değil de Büyük Dö'dan daha çok keyifalan Acoma Leydisi; ayrıca gezici sahnenin dekoru Tsurani zevki için bile fazla süslü pusluydu.Operanın doruğunda Lord Tedero'nun antik Neshka'yı korkunç sagunjanın pençesinden kurtarmakiçin mağaraya girdiği sırada salona iki siyah cüppeli adam geldi. Büyükler'in varlığı tek başınabunun özel bir an olduğunu vurgulamaya yeterdi, ama büyücüler illüzyonlar sergilediler. İçinde birşarkıcı ve birkaç figüran bulanan ve sahnede dolaşan geleneksel kağıt sagunjan yerine ürkütücü birillüzyon varlığı sahne aldı. Mağara kapısını temsilen çizilen resmin kapısından üç buçuk metreboyunda, kızıl alevler püskürten, baştan ayağa sarı pullarla kaplı bir sagunjan çıktı. Korkunçdişlerin arasından harika bir bariton ses yükseldi, salondaki herkes şarkıcıyı tanıyorsa da kimse onugöremiyordu. Mara bile gördükleri karşısında coşkuya kapılmış, kaygılarını unutmuştu. SonraTedero'nun kılıcı saplandı ve sagunjan illüzyonu önce birdumana, ardından bir boşluğa dönüştü, Geleneksel olarak sobatu -lar oyuncuların resmi selamı vekibar alkışlarıyla son bulurdu; ama bu operanın sonunda sokak tiyatrolarına daha sık görülen

yüksek tezahüratlar ve çılgın alkışlar yükseldi. Herkes seyrederken Ku-mandan'ın yüzünde tiyatrotopluluğu ve büyücü dostlarının sağladığı zaferin tadını çıkardığını yansıtan endergülümsemelerden biri belirdi. Mara hafifçe içini çekti, göstericiler son selamlarınıtamamladıklarında üzülmüştü. Altın süslü perdeler kapatılırken, ya da tam o anda sertleşen rüzgaryüzünden kapatılmaya çalışılırken kendini kaçınılmaz olana teslim etmişti. "Artık, kadın," dedi Bun-tokapi onun kulağına. "Odamıza çekilme zamanımız geldi."Mara refleks olarak kaskatı kesildi, duruma uygun düşen gülümseme yüzünde bir resim gibidonmuştu. "Nasıl istersen, kocacığım."Ama kör bir adam bile onun isteksizliğini sezebilirdi. Buntokapi kahkaha attı. Bir zafer sarhoşluğunarasıyla kollarına aldı onu.Konuklar tezahürat yaptılar. Onu tutan kolların düşüncesiz gücünden rahatsız olan Mara şiddetle

çarpan kalbini sakinleştirmeye çalıştı. Acoma adının sürmesi için katlanacaktı, katlanmakzorundaydı. Yüzünü kocasının yakasının terden ıslanmış kumaşına yerleştirip onu podyumdan

Page 99: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 99/244

indinnesine izin verdi. Bunto onu iyi dileklerde bulunan kalabalığın arasından geçirip parlak boyalıevlilik kulübesine giden yolda taşırken ikisi de insanlar tarafından atılan doğurganlık tılsımlarınınsağanağına aıtuldular.Yolun sonunda Keyoke'yle Papewaio şeref kıtası olarak nöbetteydi. Buntokapi eşikten içerigirerken adamların

yanından sanki onlar sıradan hizmetçiler gibi geçmişti; saz kağıdından ve çıtalardan yapılmış duvarların arasından gümüşümsü göğün ışıklan sız-232 233maktaydı. Kulübedeki uşak ve yardımcı kız, efendileriyle hanımefendilerini görünce yerlere dekeğildiler.Buntokapi Mara'yı yere bıraktı. Yan homurdanır buyruğunun ardından yardımcı kız doğrulupgirişin perdesinikapattı, erkek hizmetçi bir köşede kımıltısız bekleyerek Lord'un emirlerini bekledi.Kulübe gün içinde yeniden düzenlenmişti; karıyla kocanın bölmelerini ayıran paravan kaldırılmış yerine, şafakbaşlangıcı simgelediği için doğu duvarına yaslanmış, enfes ipek çarşaflarla kaplı geniş bir yatak

konulmuştu.Zeminin ortasında bir dizi minder ve alçak, boş bir sehpa vardı. Mara titrek bir adım ataraksehpanın yanındakiminderlere yerleşti, Bunto karşısına otururken gözlerini aşağıda tuttu."Chochocan rahibini getirin," diye buyurdu, Acoma Lordu. Hizmetçi emre itaat etmek üzereköşedeki yerinden sıçrarken Bun-to'nun ateşli ve arzulu bakışları Mara'nın üzerine odaklanmıştı.İçinde altın tura şarabı sürahisi, iki kristal kadeh ve şamdanı mücevherli seramikten olan bir mumbulunan tepsiyi taşıyan rahip içeri yalnız girdi. Elindekini yukarı kaldırıp bir dua okuduktan sonrakarıyla kocanın arasındaki sehpanın üzerine koydu. Parmaklarının titremesine engel olamayanLeydi'ye ve sabırsızlığı aşikar Lord'a baktı, kuşkulu görünen gözlerle. Ardından boynunu eğipmumu yaktı. "Chochocan'ın bilgeliği sizi aydınlatsın." Şamdanın çevresine tebeşirle bir simgeçizdikten sonra dua ederek şarabı kaldırdı. Doldurduğu iki kadehi gelinle damadın karşısınayerleştirdi. "Chochocan'ın lütfü yüreklerinizi doldursun." Kadehlerin ve yarısı boşalan sürahininçevresine de simgeler çizdi."İçin, tanrıların çocukları ve gökteki tanrılarınızın buyurduğu gibi birbirinizi tanıyın." Rahip eğiliponları takdis ettikten sonra neredeyse görünür bir rahatlamayla evlilik kulübesinden çıktı.Buntokapi elini salladı ve hizmetçiler de aynldılar. Kapanan kağıt perde, hızı artan rüzgarıntitrettiği yapıda onu gelinle baş başa bıraktı.Karanlık gözlerini Mara'ya dikti. "Sonunda, karıcığım, benim-sin." Kadehini o kadar hızlı kaldırdıki sıçrayan şaraplar simgelerden birini yok etti. "Bana bak, Leydim. Rahip birlikte içmemizi uygunbulur."

Perdelere çarpan rüzgar çerçevelerdeki kağıtları tıkırdattı. Mara irkildi, ama kendini tutmuş gibigöründü. Uzanıp kendi kadehini aldı. "Evliliğimize, Buntokapi."Mara kendisininkinden bir yudum alırken Lord şarabını son damlasına dek içti. Ardından sürahidekalanı bardağına doldurup onu da bitirdi. Yağmurun ilk damlaları evlilik kulübesinin yağlı bezkaplı çatısına sertçe çarparken kadehle sürahiyi bıraktı."Bana daha çok şarap getir, kadm."Mara kadehini rahibin çizdiği simgelerin ortasına bıraktı. Uzaklarda gök gürlerken rüzgar durmuş,yerini ağır bir sağanağa bırakmıştı. "Nasıl istersen, kocacığım," dedi usulca, ardından bir hizmetçiçağırmak için başını kaldırdı.Bunto ileri atıldı. Sallanan masanın üzerindeki şarap, cam ve sıvı sesiyle yere saçıldı. Mara'nınseslenişi kocasının sert yumruğu yüzüne çarparken bir çığlığa dönüşmüştü.

Page 100: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 100/244

Yağan yağmur kulağındaki kan gibi zonklarken minderlerin arasına geri düşerek sersemlemişti.Başı dönüyordu ve acıdan duyularını yitirmişti. Düşünemeyecek kadar hiddete kapıldıysa daAcoma gururunu korudu Mara. Kocasının gölgesi üzerine çökerken yerde güçlükle soluk alıyordu.Öne eğilen bedeni yüzünden arkasındaki ışığı yok eden adam Mara'yı işaret etti. "Sana senyapacaksın, dedim." Kısık sesi tehdit

234 235doluydu. "Anladın mı beni, kadın. Senden şarap istersem, onu sen getireceksin. Bu işi ya dabaşkasını benim, iznim olmadan bir hizmetçiye bırakmayacaksın. Senden her ne istersem Leydi, osenin işindir."Yeniden geri yaslandı, alacakaranlık yabani ifadesini derinleştirmekteydi. "Aptal olduğumusanıyorsun." Sesindeuzun zamandır gizlenmiş bir hınç vardı. "Babam, kardeşlerim ve şimdi de sen, hepiniz aptalolduğumu sanıyorsunuz. Ama değilim. Çevremde Halesko ve özellikle Jiro varken aptal görünmekkolay." Karanlık ve acı bir gülüşle ekledi, "Artık aptal görünmek zorunda değilim, hah! Evlenipyeni bir düzene girdin. Ben Acoma Lorduyum. Bunu asla unutma, kadın. Şimdi bana şarap getir."Mara gözlerini kapattı. Sakin olmaya zorlanan bir sesle, "Tamam, kocacığım." dedi.

"Kalk!" Bunto ayak parmağıyla onu dürttü.Şişmiş, kızarmış yanağına dokunma isteğine direnen Mara ona itaat etti. Başı eşlerin boyun eğişininkusursuz biçimiyle eğilmişti, ama Buntokapi'nin ayaklarına kapanırken karanlık gözleri oldukçafarklı bir şeyle ışıkladı. Ardından Acoma yöneticiliğini ona devrettiği zamankinden daha dakontrollü tavırlarla ayağa kalkıp kapının yanındaki sandıktan şarap getirdi.Buntokapi onun masayı toplayıp kadehini kaldırarak şarap dolduruşunu seyretti. Beklentileri vegençliğiyle kendini kaybeden Buntokapi içkisini içip Mara'nın günlük giysisinin ince kumaşınınaltında inip kalkan göğüslerini seyrederken gözlerindeki nefreti görmedi. Şarap bitip de kadehinikenara fırlatınca terli ellerini çıldırtan ipek engelinin üzerine uzattı. İçkiyle şehvete fazlasıylakapılarak yeni karısını minderlerin üzerine itti.Mara çıplak teninin üzerindeki ellere dişini sıktı. Onunla dövüşmedi ve bağırmadı. Bunto'nunsabırsızlığı canını yakıyordu, ama Midkemia'daki barbar savaşlarında babasıyla kardeşiningösterdiği cesaretle, daha sonra gelenleri ağlamadan sonuçlandırdı. Uzun saatler boyunca buruşukterli çarşaflarda yağmurun tıpırtısını ve kocasının kulak tırmalayıcı horlamalarını dinleyerekuzandı. Ağrılar ve yaralar içindeki genç kız annesini ve bakıcısı Nacoya'yı düşündü; onların birerkekle ilk gecelerinin farklı olup olmadığını merak etti. Sonra evlendiği düşmanına sırtını dönerekgözlerini kapattı. Uyku gelmedi. Gururu feci şekilde incinmişse de Acoma onum lekesizduruyordu. Bir kere bile olsun bağırmamıştı.Sabah şaşırtıcı bir şekilde sessizdi. Anasati Lordu ile Naco-ya'nın yeni evliler adına uğurladıklarıdüğün konukları ayrılmışlardı. Hizmetçiler düğün kulübesinin perdelerini aralayınca, sürüyü uzakçayırlara otlatmaya götüren çobanların sesleriyle birlikte taze, yağmur kokulu hava içeriye süzüldü.

Mara ıslak toprak ve çiçek kokularını içine çekerek üzerlerindeki yaz tozu yıkanan bahçelerinparlaklığını gözlerinin önüne getirdi. Doğasında erken kalkmak vardı, ama gelenek uyarıncadüğünün tamamlanışı izleyen gecenin sabahında kocasından önce yataktan çıkmaması gerekiyordu.Şimdi, dikkatini bedenindeki yararlardan uzaklaştıracak şeylerin yokluğunda, ona düşünecek çokfazla zaman tanıyan hareketsizlik her zamankinden daha fazla rahatsız ediciydi. Bunto habersiz birşekilde uyuklarken o sıkkın ve huzursuzdu.Güneş yükseldi ve düğün kulübesinin havası ağırlaştı. Mara bir hizmetçi çağınp tüm perdeleriardına dek açmasını istedi, bu sırada öğlen güneşi kaba yüz hatlarına çarpan kocası inledi. Maraonun yüzünü yastığa gömüp paravanlar ve perdelerin kapatılmasını sertçe homurdanışını ifadesizbir yüzle seyretti. Kumaşların göl-236 237

geleri düşmeden önce Mara adamın teninin ve boynuyla bileklerinin terli derisinin yeşile dönmüş olduğunu gördü.

Page 101: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 101/244

Onun büsbütün akşamdan kaldığını bilen kız tatlı bir sesle, "Kocam rahatsız mı?" diye sordu.Bunto inleyerek onu chocha getirmeye gönderdi. Onun tacizlerinin anısından terleyen Mara ayağakalkıp buharı tüten bir cezve getirdi. Sıcak bir kupayı Lordunun titreyen eline tutuşturdu. Sabahtanberi demlendiğinden büyük olasılıkla içilmeyecek kadar güçlüydü, ama Buntokapi fincanını sondamlasına kadar bitirdi. "Ne küçük şeysin," dedi, kendi iri boğumlu elini onun ince parmaklarıyla

karşılaştırarak. Ardından baş ağrısı yüzünden buruşmuş suratıyla uzanıp onun hâlâ şişkin olangöğüs ucunu çimdik-ledi.Mara geri kaçmamayı başardı zar zor. Omuzlarına düşen saçlarını silkeleyip göğüslerinin üzerinedüşürdükten sonra, "Lordum ne ister?" diye sordu."Biraz daha chocha, kadın." Kendi hantallığından utanmış gibi kızın kupayı dolduruşunu seyretti."Ah, akşam gübrelerini ağzıma bırakmak için needra sürüsü tarafından ziyaret edilmiş gibihissediyorum kendimi." Kaşlarınıçatıp tükürdü. "Giyinmeme yardım et, sonra hizmetçilere thyza ekmeği ve jomach getirmelerinisöyle.""Peki, kocacığım," dedi Mara. "Sonra?" Babasının çalışma odasının serin gölgelerini ve Nacoya'yıözlemle düşünmekteydi.

"Beni rahat bırak, kadın." Bunto hafifçe kafasını okşayarak ayağa kalktı. Dizkapakları, çıplak birşekilde önünde gerindiği kızın burnundan birkaç santim yukarıdaydı. "Ancak bana hizmet etmeyibitirdiğin zaman ey işleriyle ilgileneceksin."Örtülerin gölgesi Mara'nın titremesini gizledi. Oynamak zorun-238da kaldığı rol kederli de olsa kendini katlanmaya zorladı; ama içki ve aşırı yemek kocasınınarzularını köreltmişti.Boş fincanını çarşafların üzerine bırakarak elbisesini istedi.Mara giysiyi getirip kalın ve kılla kaplı kolların ipek yenlerin içine girmelerine yardım etti.Hizmetçiler Lordunun banyosu için su getirirlerken bıktıran bir süre boyunca bekledi. Küvetteki susoğuyana dek onun geniş sırtını sabunladıktan sonra adam Ley-disinin giyinmesine izin verdi.Hizmetçiler ekmekle meyve getirdiler, ama yalnızca Mara ona servis yapabilirdi. Ağzına jomachla-rı tıkıştıran Bunto'nun çenesine damlayan suları seyreden Mara açıkgöz Anasati Lordu'nun nasılonun gibi bir oğla sahip olabildiğini merak etti. Ardından onun kaba saba tavırlarından gizli kapaklıgözlerine bakınca kocasının da kendisini bir yırtıcı gibi izlediğini fark etti, korkudan ürpererek.Mara onun aptal olmadığını söylemesinin bir palavra olmayabileceğini anladı. İçini bir acı kapladı.Buntokapi Lord Minwanabi gibi yalnızca becerikliyse onu yönetmenin yolları bulunurdu. Ama aynızamanda zekiyse... Bu düşünce kanını dondurdu."Oldukça akıllısın," dedi Buntokapi sonunda. Yapış yapış parmağıyla onun bileğini neredeysesahiplenircesine, sever gibi okşadı."Lordumunkiler yanında benim niteliklerim sönük kalır," diye fısıldadı Mara. Onun elini öperek

düşüncelerini dağıtmaya çalıştı."Yemek yemiyorsun," dedi. "Tek yaptığın düşünmek. Bir kadında bundan hiç hoşlanmam." Marabir dilim thyza ekmeği kesip avucuna yerleştirdi. "Lordum izin verir mi?"Buntokapi sırıtırken bir ısırık aldı; ekmeğin tadı yok gibiydi, ama onu eğlendinnemek içinağzındakini çiğneyip yuttu. Kızın

239keyifsizliğinden çabucak sıkılan Anasati Lordunun oğlu müzisyenleri çağırttı.Mara gözlerini kapattı. İçinden çok açı çekmekteydi ve Naco-ya'ya ihtiyacı vardı. Ama kocasışarkılar söyleyip dördüncü bölümdeki nüanslar hakkında şarkıcıyla tartışırken, kızın EgemenLordun karısı olarak onun keyfini beklemekten başka çaresi yoktu. Hava ısındıkça perdeleri kapalı

düğün kulübesi giderek daha da boğuculaşıyordu. Mara dişini sıktı ve kocası müzikten sıkılınca onaşarap getirdi. Adamın saçını tarayıp ayakkabılarını bağladı. Ardından onun buyruğuyla

Page 102: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 102/244

şakaklarındaki saçlar ıslanana ve yüzü yorgunluktan kızarana dek dans etti. Tam da Lordununbütün günü düğün kulübesinin içinde geçireceğini düşünmeye başlamışken Buntokapi ayağa kalkıphizmetçilere tahtırevanını hazırlamalarını haykırdı. Akşama dek Acoma savaşçılarının sayısını veeğitimlerini denetlemekle zaman geçireceğini bildirdi.Mara Lashima'nın Keyoke'ye sabır vermesini diledi. Sıcak ve gerilim nedeniyle güçten düşmüş bir

halde kocasını izleyerek kulübeden öğleden sonra güneşinin göz kamaştırıcı ışığına çıktı. Kendisıkıntısı yüzünden nöbetteki şeref kıtasını unutmuştu, bu yüzden Keyoke'yle Papevvaio'nun önündebelirdiğinde morarmış yanağı gizlenmemişti. Yıllarca süren sert eğitimleri onların böyle utançizlerini, gördüklerini açığa vurmadan fark etmelerine olanak sağlamaktaydı. Ama mızrağının sapınıkavrayan Keyoke'nin ağır eli öylesine sıkılmıştı ki yumruklarının boğumları bembeyaz kesildi vePapevvaio'nun ayak parmakları sandaletlerinin tabanlarını kavradılar. Egemen Lord dışındaherhangi bir adam Mara-an-ni'lerine böyle izler bıraksaydı bir adım daha atamadan ölmüş olurdu.Mara tannların yarattığı en parlak ve temiz günlerden biriyle karşı karşıydı; ama tecrübeliadamlarınınyanından geçerkenonların öfkelerini ardındaki kara gölgeler gibi hissetmekteydi.

Malikaneye erişmeden önce düğün kulübesi yanmaya başlamıştı. Geleneğe göre adamın kocalığa,kadının da karılığa kutsal geçişi yapıyı ateşe vererek onurlandırılırdı. Ayin meşalelerini eşiktenfırlattıktan sonra Keyoke Lordunun emirlerini beklemek üzere muhafızların odalarına yürüdüsessizce. Papevvaio'nun yüz ifadesi zımparalanmış taş gibi kalmayı sürdürdü. Durgunluktanşiddetle gerilen yüzüyle kağıt ve çıtaların, çamurlu minderler ve buruşuk çarşaflarla alevleregömülüşünü seyretti. Ateşin şiddetini izlerken Mara'nın yüzündeki morlukları neredeyseunutabildiği için bir şeyin yanışını görmekten daha önce hiç bu kadar mutlu olmamıştı.Nacoya çalışma odasında değildi. Mara tatsız bir sarsıntıyla evliliğin burada da bildiği düzenideğiştirdiğini anımsadı. Efendinin çalışma odası şimdi Acoma Lordu olarak Buntokapi'ye aitti.Bundan böyle daha önce alıştığı malikane hiçbir yönden aynı olmayacaktı. Jican hesaplarını dahaönceki gibi yazmanlara ayrılan ek binada tutacaktı; ama kız bir daha onu odasında kabuledemeyecekti. On yedi yaşma karşın yorulan Mara kendi özel bahçesindeki ulo ağacının gölgesineçekildi. Nacoya'yı çağırtmak üzere yolladığı ulak koşarken o, oturmak yerine ağacın düzgünkabuğuna yaslandı.Bekleyiş sonsuz gibi görünürken kaynaktan dökülen su hiç de rahatlatmıyordu. Nacoya soluksoluğa, tokalarına karşın saçları darmadağın bir halde nihayet geldiğinde Mara ona yalnızcabastırılmış bir acının sessizliğiyle bakabildi."Hanımefendim?" Bakıcı ileri doğnı kuşkulu adımlar attı. Mara'nın yanağındaki morluğu görüncesoluğu kesilmişti. Tek söz et-240 241meyen yaşlı kadın kollarını kaldırdı. Bir an sonra Acoma Leydisi onun kucağında ağlayan ürkek bir

kızdı sadece.Birbiri ardına hıçkırıklarla sarsılan Mara'nın omuzlarına okşadı Nacoya. "Kalbimin kızı, Mara-anni," diye mırıldandı. "Görüyorum ki evlendiğiniz şu Lord hiç de kibar değil."Bir süre boyunca kaynaktan dökülen suyun hazin sesi bahçeyi doldurdu. Ardından Nacoya'nınbeklediğinden daha erken, Mara doğruldu. Şaşırtıcı ölçüde sakin bir sesle, "Evlendiğim bu adamLord olabilir. Ama Acoma adı ondan uzun yaşayacaktır." dedi. Burnunu çekip yüzündeki şişkinliğedokundu ve eski bakıcısına yalvaran, yaralı bir bakış yöneltti. "Kalbimin annesi, babamla kardeşimöğrenebilselerdi yasa boğulurlardı; ama hamile kalana dek bu şeylerle yaşayacak gücü bulmakzorundayım."Nacoya ulonun dibindeki minderleri sıvazlayarak Mara'yı oturmaya davet etti. Bir hizmetçiningetirdiği soğuk su ve yumuşak bezlerle yaşlı elleri kızı rahatlattı. Nacoya yüzünü temizlerken Mara

minderlere yaslandı. Sonra bakıcı, Leydi bir çocukken yaptığı gibi parlak siyah saçlardakidolaşıkları düzeltti ve bununla uğraşırken hanımefendisinin kulağına usulca fısıldadı.

Page 103: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 103/244

"Mara-anni, dün gece size keyif vermedi, biliyomm. Ama şunu iyice bilin ki evlendiğiniz adamgenç ve üçüncü baharındaki bir needra boğası kadar coşkun. Birinin tecrübesiyle bütün erkekleriyargılamayın." Duraksadı. Aralarında konuşulmayan şey, Mara'nın Saz Hayatı'ndan kiralanmış,kibar biriyle kendini erkekler konusunda eğitmek yerine öğüde karşı çıkıp dik kafalılık etmiş olduğu gerçeğiydi. Nacoya hanımefendisinin yaraları üzerine soğuk su serpti. Bu inadın bedeli

fazlasıyla ödenmişti.Mara içini çekip şişmiş gözlerini açtı. Bakıcısına yönelttiği bakışta üzgün bir kararsızlık vardıysada hiç pişmanlık yoktu. Naco-ya bezi ve kaseyi kenara koyup beğenisini yansıtarak başını salladı. Kız genç, narin ve hırpalanmış olabilirdi ama iş aile meselelerine gelince babası Lord Sezu'nun sertliğine sahipti. Sabrede-cekti veAcoma adı sürecekti.Mara günlük giysisini çekti ve kumaş acıyan göğüs ııçlanna sürtünürken usulca irkildi. "Kalbiminannesi, erkeklerin tavırlan bana yabancı. Çok fazla tavsiyeye ihtiyacım var."Nacoya keyiften çok hüner taşıyan bir gülümsemeyle karşılık verdi. Başını yana eğip bir andüşündükten sonra saçındaki tokaları çözüp dikkatlice yeniden yerleştirmeye başladı. Bakıcınınburuşuk ellerinin sıradan, üstelik

tanıdık hareketlerini seyretmek Mara'yı hafifçe gevşetti. Ayı çevreleyen bulutlar ne kadar karanlıkolursa olsun her zaman geceden sonra gündüz gelirdi. Nacoya yalnızca onun duyabileceği çok kısıkbir sesle konuşurken dinledi."Çocuğum, İmparatorluk uçsuz bucaksız ve tutku lordlarla efendilerin çoğunun yürekleriniacımasızlıkla taşlaştırmış. Talihsiz hizmetçiler böylelerinin yönetimi altında genellikle sıkıntıçekerler. Ama bilgelik bu şansızlıktan doğar. Sizin de öğreneceğiniz gibi hizmetçiler onur yasasınıniki yanı keskin bir silah olduğunu öğrenirler. Her sözün iki anlamı, her eylemin pek çok sonucuvardır. Onurdan ya da sadakatten ödün vermeden de bir hizmetçi gaddar zorbaların yaşamınıcehenneme çevirebilir."Mara ulo ağacının gökyüzüne küçük pencereler açan, dokuları tırtıklı yapraklarına dikti gözlerini."Tıpkı senin, Keyoke'nin ve Jican'm, Papewaio beni Hamoi maşasından kurtardığı gün yaptığınızgibi," diye mırıldandı, düşünceler içinde.Yanıt vermek ihanet anlamına gelecekti. Nacoya sessizce ve duygusuz bir yüzle eğildi yalnızca.Ardından, "Sizin için bir ebe çağırtacağım, Leydim. Kendisi toprağın bilgeliğine sahiptir ve size en242 243meyen yaşlı kadın kollarını kaldırdı. Bir an sonra Acoma Leydisi onun kucağında ağlayan ürkek birkızdı sadece.Birbiri ardına hıçkınklarla sarsılan Mara'nın omuzlarına okşadı Nacoya. "Kalbimin kızı, Mara-anni," diye mırıldandı. "Görüyorum ki evlendiğiniz şu Lord hiç de kibar değil."Bir süre boyunca kaynaktan dökülen suyun hazin sesi bahçeyi doldurdu. Ardından Nacoya'nınbeklediğinden daha erken, Mara doğmldu. Şaşırtıcı ölçüde sakin bir sesle, "Evlendiğim bu adam

Lord olabilir. Ama Acoma adı ondan uzun yaşayacaktır." dedi. Burnunu çekip yüzündeki şişkinliğedokundu ve eski bakıcısına yalvaran, yaralı bir bakış yöneltti. "Kalbimin annesi, babamla kardeşimöğrenebilselerdi yasa boğulurlardı; ama hamile kalana dek bu şeylerle yaşayacak gücü bulmakzorundayım."Nacoya ulonun dibindeki minderleri sıvazlayarak Mara'yı oturmaya davet etti. Bir hizmetçiningetirdiği soğuk su ve yumuşak bezlerle yaşlı elleri kızı rahatlattı. Nacoya yüzünü temizlerken Maraminderlere yaslandı. Sonra bakıcı, Leydi bir çocukken yaptığı gibi parlak siyah saçlardakidolaşıkları düzeltti ve bununla uğraşırken hanımefendisinin kulağına usulca fısıldadı."Mara-anni, dün gece size keyif vermedi, biliyomm. Ama şunu iyice bilin ki evlendiğiniz adamgenç ve üçüncü baharındaki bir needra boğası kadar coşkun. Birinin tecrübesiyle bütün erkekleriyargılamayın." Duraksadı. Aralarında konuşulmayan şey, Mara'nın Saz Hayatı'ndan kiralanmış,

kibar biriyle kendini erkekler konusunda eğitmek yerine öğüde karşı çıkıp dik kafalılık etmiş 

Page 104: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 104/244

olduğu gerçeğiydi. Nacoya hanımefendisinin yaraları üzerine soğuk su serpti. Bu inadın bedelifazlasıyla ödenmişti.Mara içini çekip şişmiş gözlerini açtı. Bakıcısına yönelttiği bakışta üzgün bir kararsızlık vardıysada hiç pişmanlık yoktu. Naco-ya bezi ve kaseyi kenara koyup beğenisini yansıtarak başını salladı. Kız genç, narin ve hırpalanmış 

olabilirdi ama iş aile meselelerine gelince babası Lord Sezu'nun sertliğine sahipti. Sabrede-cekti veAcoma adı sürecekti.Mara günlük giysisini çekti ve kumaş acıyan göğüs uçlarına sürtünürken usulca irkildi. "Kalbiminannesi, erkeklerin tavırları bana yabancı. Çok fazla tavsiyeye ihtiyacım var."Nacoya keyiften çok hüner taşıyan bir gülümsemeyle karşılık verdi. Başını yana eğip bir andüşündükten sonra saçındaki tokaları çözüp dikkatlice yeniden yerleştirmeye başladı. Bakıcının bu-ruşuk ellerinin sıradan, üstelik tanıdık hareketlerini seyretmek Mara'yı hafifçe gevşetti. Ayıçevreleyen bulutlar ne kadar karanlık olursa olsun her zaman geceden sonra gündüz gelirdi. Nacoyayalnızca onun duyabileceği çok kısık bir sesle konuşurken dinledi."Çocuğum, İmparatorluk uçsuz bucaksız ve tutku lordlarla efendilerin çoğunun yürekleriniacımasızlıkla taşlaştınnış. Talihsiz hizmetçiler böylelerinin yönetimi altında genellikle sıkıntı

çekerler. Ama bilgelik bu şansızlıktan doğar. Sizin de öğreneceğiniz gibi hizmetçiler onur yasasınıniki yanı keskin bir silah olduğunu öğrenirler. Her sözün iki anlamı, her eylemin pek çok sonucuvardır. Onurdan ya da sadakatten ödün vermeden de bir hizmetçi gaddar zorbaların yaşamınıcehenneme çevirebilir."Mara ulo ağacının gökyüzüne küçük pencereler açan, dokuları tırtıklı yapraklarına dikti gözlerini."Tıpkı senin,Keyoke'nin ve Jican'ın, Papewaio beni Hamoi maşasından kurtardığı gün yaptığınız gibi," diyemırıldandı, düşünceler içinde.Yanıt vermek ihanet anlamına gelecekti. Nacoya sessizce ve duygusuz bir yüzle eğildi yalnızca.Ardından, "Sizin için bir ebe çağırtacağım, Leydim. Kendisi toprağın bilgeliğine sahiptir ve size en242 243kısa sürede nasıl gebe kalacağınızı söyleyecektir. O zaman Lordun şehvetiyle sizin uykularınızıbölmesine gerek kalmayacak ve Aco-ma adı bir varisle güvence altına alınacaktır."Mara minderlerde doğruldu. "Teşekkürler, Nacoya." Yaşlı kadının elini tutup ayağa kalktı. Amadönüp gitmeden önce bakıcı kızın gözlerinin derinliklerine baktı. Orada aynı acıyı ve eşit ölçü dekorkuyu gördü; ama Lord Sezu'nun öldüğünü öğrendiğinden beri yaptığı hesapların parlak ışıltısıda yerinde durmaktaydı. Çabucak eğilip kabaran duygularını gizledi ve Mara'nm dimdik bir şekildeodasına gidişini seyrederken gözlerini kırpıştırıp ağlamaya başladı.Düğün kulübesinin külleri soğuyup rüzgarda dağıldılar ve hava ısınıp kuruduğu için tozlar giderekarttı. Yaz doruğa ulaşana dek günler uzuyordu.Çiftçiler tarlaların kutsanması ayini nedeniyle en iyi giysilerini giymişlerdi, rahipler verimli

hasatlara kurbanları simgeleyen kağıt tılsımları yakarken Chochocan şenliği için needralarkesilmekteydi. Buntokapi merasim boyunca ayık kalmıştı, bunun başlıca nedeni Mara'nmhizmetçilere onun şarabına su kattırmasıydı. Kocasının yüksek sesli varlığı ontı yoruyorduysa datavırlarında hiçbir gerginlik yoktu. Gözlerinin çevresindeki morlukların makyajla gizlendiğini veince bedenini saran giysilerinin kimi zaman çürükleri örttüğünü yalnızca kişisel hizmetçileribiliyordu.Lashima rahibelerinin öğretileri ruhunu desteklemekteydi. Ebesinin nasihatleriyle rahatlamış vekocası onu yatağa çağırdığında çektiği sıkıntıların birazından kurtulmayı öğrenmişti. Yaz ortasıyortusu ve izleyen dolunay arasında bir zamanda gelinlerin tanrıçası Kelesha onu kutsamış, kızhamile kalmıştı. Bebekleri do-244

ğana dek karı koca olarak bir araya gelemeyecekleri haberini kabullenirken Buntokapi'nin kadınlarkonusundaki cehaleti işe yaramıştı. Pek az homurdanarak Mara'nın bir zamanlar annesine ait olan

Page 105: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 105/244

bölüme taşınmasına izin verdi. Bahçelerle çevrili odalar sessizdi; Buntokapi'nin yüksek sesininoraya ulaşmıyor olması iyiydi, çünkü Leydi her sabah saatlerce rahatsızlanıyor ve günün tuhafsaatlerinde uyuyordu.Ebe, bebek yüzünden karnı şişen Mara'nm tenini yumuşatmak için göbeği ve göğüslerini hoş kokulu yağla ovalarken kocaman gülümsedi. "Annemin mezarı üzerine yemin ederim ki Leydim bir

oğlan taşıyorsunuz."Mara gülümsemeye karşılık vermedi. Buntokapi'nin kararlarına karışması engellenen ve onunhizmetçilerden kimilerine davranış tarzından utanan, evin Leydisi kendi kabuğuna çekilmiş gibiydi.Ama bu geri duruşu yalnızca yüzeyseldi. Hizmetçilerin dedikodularını toplayan Nacoya'yla her günkonuşuyordu. Sonbahar başlarının taze havasının tadını çıkarmak için tahtırevanıyla dışarıdadolaşırken Papewaio'yu yanıt verecek gücü kalmadığından şakayla karışık yakındırana dek sorguyaçekiyordu. Bir kadının uysal rolünü oynarken Acoma meselelerinin hiçbiri onun elindenkaçmıyordu.Masajdan yorulan Mara yataktan doğruldu. Bir hizmetçi hafif bir elbise uzattı, Mara bunu giyinipyuvarlaklaşmaya başlayan göbeğinin üzerinde düğmeledi. Bebeğin babasını ve onun topraklardakiyönetiminin neden olduğu değişiklikleri düşünürken içini çekti. Buntokapi kaba güç gösterileriyle

ve zaman zaman sergilediği uyanıklıkla her birini tedbirli tutarak askerlerin saygısına kumandaetmekteydi. Aniden savaş tatbikatı yapmaya, ya da daha önceden ne gibi görevlere atandıklarınıumursamadan çevresinde245hangi askerler varsa onların şehre kadar kendisine eşlik etmelerine karar vererek garnizonu düzenlibir şekildebirbirine katıyordu. Sabit düzeni sürekli değiştirme alışkanlığı Keyoke'yi ayak uydurmakta zordurumda bırakıyordu. Jican sayısı sürekli artan uzun saatlerini hesap tahtasıyla birlikte en uzaktakineedra otlaklarında geçirmekteydi. Mara hadonranın yeni efendiden giderek daha az hoşlandığınıanlayacak kadar iyi tanıyordu onu. Bunto-kapi'nin ticari işlere pek kafasının basmadığı ortadaydı.Pek çok güçlü lordun oğlu gibi o da servetin, her ihtiyacını karşılamaya hazır, bitmez tükenmez birşey olduğunu sanmaktaydı.Sonbahar ortasında çobanlar geçen yılın buzağılarını semirtmeye, oradan da kesilmeye götürmeküzere yollara düştüklerinde toz perdeleri havada asılı kalmıştı. Bahar buzağıları ya kısırlaştırılmış,ya damızlık olarak ayrılmış, ya da büyümeleri için yüksek otlaklara sürülmüşlerdi. Mara zamanıngeçişini yetişkinlik kutlamasını bekleyen bir çocuk gibi hissediyor, her gün ona sonsuz uzunluktageliyordu.Durgunluk cho-jaların gelişiyle kayboldu. Kovan haber vermeden geldi; onlar için aynlıp boş bırakılan doğu çayırı bir gün boşken, ertesi gün, canlannı dişlerine takıp çalışan işçilerle doluydu.Çitler boyunca toprak tepeleri yükseldi. Kraliçe'den Mara'ya gelen mesaj Buntokapi'yi kızdırdı.Uzun tiradının arasında cho-jalann İn-rodaka Lordu'nun topraklarındaki kovandan geldiklerini

anladı. Mara'nın onların sadakati için pazarlığının evlilik talebiyle düğün arasında yapıldığınıtahmin etmiş olmalıydı, çünkü Leydisinin korkmayı öğrendiği bir tavırla gözlerini kıstı."Sen babamın tahmin ettiğinden bile daha zekisin, kadın." Mara'nın karnına bakarak neşesizcegüldü. "Ama telaş içinde yolculuk günlerin ve gizlilik artık bitti. Şimdi Egemen Lord benim vecho-jalara ben kumanda ederim."Ama Acoma adına ilk görüşmeci Mara olduğu için yeni Lord kendi adına pazarlık yapana dekKraliçe yalnızca Leydiyle konuşacaktı. Ayrıca savaşçılarla etkinlikler adam açısından her zamanöncelikliydi. Genç karısı, Kraliçe'nin yeni kazılan odasında uzun uzun kalıp chocha içerekdedikodu yapıyorduysa bile Buntokapi Sulan-Qu'daki güreş müsabakalarına bahis yatırmaklameşgul olduğu için durumu fark etmiyordu. Mara bu duruma minnettardı, çünkü genç Kraliçe'yletartışmak ev yaşamının sıkıntısından kurtulma olanağı yaratıyordu. Adım adım yabancı ırkın

geleneklerini öğrenmekteydi. Buntokapi'nin hatalarına karşın kendisinin pekiştirdiği ilişkilerAcoma'ya önündeki yıllarda zenginlik katabilirdi.

Page 106: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 106/244

Yer yüzüne çıkıp artık Buntokapi'nin olan topraklara döndüğünde Mara yönetmekten keyif almış olduğunu anlıyordu. Bir kadın ve eşin önemsiz seviyesinde olmaktan yorularak kışa kadarki günlerisaydı. Bahar yağmurları yağdıktan sonra çocuğu doğacak ve Acoma'nın bir varisi olacaktı. Ozamana dek beklemeliydi, ama beklemek zordu.Mara içindeki yaşamı hissederek karnına dokundu. Çocuk erkek ve sağlıklıysa o zaman kocasının

ayağını denk atmak için bir nedeni olacaktı, çünkü Konsey Oyunu'nda en güçlüler bile savunmasızkalabilirlerdi. Mara intikamı tamamlanana dek durup dinlenmeyeceğine babasıyla kardeşininruhları üzerine yeminler etti.246 2478VARİSBebek tekme attı.Bir an için Mara'nın gözleri kocaman açıldılar. Ardından rahatlayıp incelediği parşömeni kenarakoyarak yuvarlak karnını okşadı ve hafifçe gülümsedi. Bebeğinin vakti neredeyse dolmuştu.Kendini bir needra kadar hantal hissediyordu, ama Nacoya hâlâ ısrar ediyorsa da ona gereklikiloları almamıştı. Yatağında daha rahat bir duruş 

bulabilmek için boşuna çabaladı. Yaşlı ebenin şimdiye kadarki uğraşlarının kendisine bir oğulkazandırması için doğurganlık tanrıçasına dua etti. Bir 'erkek olsun ki Acoma'ya varis kazandırmakiçin kocasının ilgisini çekmek zoranda kalmasın. Bebek daha da şiddetli tekmeleyince Mara'nınsoluğu kesildi. Çevresinde kaygıyla dönüp duran hizmetçi kıza uzaklaşmasını işaret edipparşömenlere uzandı. Zaten içindeki çocuk yaşama giden yolu küçük ayaklan ve yumruklarıylaaçmak ister gibi kıpır kıpırdı. Erkek, diye düşününce dudaklarına bir gülümseme yerleşti. Rahmiböylesine sert tekmelediğine göre kesinlikle bir oğlan olacak ve klanını yüceltecekti. Acoma Lorduolacaktı.Dışarıdan gelen bir bağırış Mara'nın düşlerini dağıttı. Başını sallayınca hizmetçi kız çabucakperdeyi açtı ve tarlalardan gelen tozun kura kokusuyla dolu sıcak rüzgar içeri doldu. Marayakalama-248ya çalıştı, ama geç kalmıştı, Jican'ın ilk cho-ja mallarını pazarlamaktaki başarılarının yazılı olduğuparşömenler yerlere saçıldı. Kibarca bir lanet okudu, ama ulağının toplamak için eğildiği raporlaradeğil. Paravanın arkasındaki biçilmiş çimenlerde Buntoka-pi'nin gürültücü liderliğinde bir grupasker yürümekteydi. Bir haftalık avın ardından Mara'nın tahmin edebileceği gibi adamın saçlarıterden kafasına yapışmış, gömleği mahvolmuştu. Ayrıca her zamanki gibi silahlarını temizlediktensonra ve banyo yapma zahmetine girmeden önce onun odasını ziyaret edecekti. Mara içini çekti.Lord uzaktayken günleri sakin geçmişti. Artık keşmekeşe hazırladı kendisini.Avcılar yaklaşırlarken Mara yanındakilere işaret etti. İki hizmetçi kız onun ayağa kalkmasınayardım ettiler sakarca. Aralarından en güzeli Misa'nın elleri şimdiden terlemişti; Mara onu

anlıyordu. Aralarından herhangi birini yatak odasına sürükleyebileceği için kocasının varlığısıklıkla kızları ürkütüyordu. Neyse ki hamileliği onu bu iğrenç sorumluluktan kurtarmıştı. Kapıldığıgarez duygusuyla Mara, bir dahaki sefer Bunto Jican'nı kızlar için açık arttırmaya gönderdiğindehadonradan, çirkin köleler satın almasını istemeyi düşündü.Avcılar çakıllı yola geldiler. Hanımefendilerinin önünde seslerini bastırırlarken eşyalarınınşıngırtıları arttı sanki. Yine de heyecanları azalmamış, Buntokapi'yse hiç dizginlememişti kendini.Orman kokuyordu adam. Mara onun kollarındaki kurumuş kan lekelerini gördü. Kıza işaret edenLord başyapıtının örtüsünü kaldıran bir sanatçı gibi omzunun üzerinden arkasını gösterdi.Gerisinden gelen köleler üzerine turuncu-gri çizgili, keçeleşmiş bir kürkü sardıkları uzun bir sırığıtaşıyorlardı. Mara yardımcıların desteğinden kurtulup uzaklaştı, sarcatın beyaz maskeli gözlerini249

ve uzun dişli ağzını tanımıştı. Topraklarının güneybatısındaki yağmur ormanlarında yaşayanölümcül bir gece yırtıcısı. Dehşet çevik yaratık güçlü bir katildi, sarcatlar insanlardan

Page 107: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 107/244

korkmadıkların-dan ve evcil needralar kolay bir av olduklarından çobanların korkulu rüyalarıydı.Mara yaratığın büyük çenesinin hemen arkasında, omzunu delip geçmiş olan okta Lord'un yeşilşeritlerini tamdı. Duruşunu değiştirirken, Buntokapi'nin canavarın saldırdığı yolun ortasında duaıponu bir okla indirmiş olduğunu talimin etti. Cesaret etkileyiciydi. Öbür özelliklerine karşınBuntokapi yay kullanmakta müthiş ustaydı ve epeyce cesaret göstermişti.

Bakışlannı avdan ayırıp adamın kocaman sırıtan yüzüne çeviren Mara bir an için onun tümüyleduyarsız olduğunu unutabilirdi neredeyse. Müstehcen olmadıkça şiirden hoşlanmazdı. Müzik zevki-halk ezgileri, bayağı türküler- fazlasıyla sıradandı ve Büyük Dö tiyatrosu ya da operanın zarafetinehiç tahammülü yoktu. Konu erotik olmadıkça sanata düşkün değildi. Ama avda herkesi geridebırakıyordu ve Mara, Tecuma'nın bvınu, yani üçüncü oğlunu eğiteme-yecek kadar Haseko veJiro'ya meşgul olmasına ilk defa hayıflanmıyordu. Buntokapi'yi hor gördüğü kadar onun potansiyeliolduğunu da biliyordu. Anasati adıyla doğanlara yakışır bir şekilde ona görgü kurallan ve uygundavranışlar öğretilseydi esaslı bir erkek olabilirdi. Ama Mara'nın bu üzüntüsü Buntokapimalikaneye ulaşana dek sürdü yalnızca.Eve gelirken içtiği tanlo meyve şarabından biraz sarhoş olan Lord kurumlanarak içeri girdi. Kampateşleri, ter ve kahvaltıda artık ne yediyse onun kokularını saçarak odanın kapısına yaslandı ve

onun işaretiyle köleler sarcatın postunu Mara'nın ayakları dibine bıraktılar. "Bizi yalnız bırakın,"diye emretti muhafızlarına. Savaşçıları giderlerken yumruklarını kalçalarına dayayıp bağır-di, "İşte,ne düşünüyorsun, karıcığım, ha? Tam bir canavar, değil mi?"Mara iğrenmesini kibarca gizleyerek başını eğdi. Sarkan diliyle gözlerinin üzerinde birikenböceklerin vızıldadığı av da avcısı kadar berbat kokuyordu, bu sırada sırık ve leş yeni cilalanmış yerleri pisletmişlerdi. Ondan ve adamdan bir an önce kurtulma hevesiyle iltifat etmeye koyuldu."Lordum böyle bir canavarı yenerek büyük cesaret ve ustalık göstermiş. Güneydeki çobanlar sanadua edecekler, Bunto."Kocası sarhoş bir şekilde sırıttı. "O kokuşmuş çobanların du-alannı ne yapayım, ha? Rengi atmış bayrağın asılı olduğu yazı masasının üzerinde bu kafa harika duracaktır bence."Mara Buntokapi'nin gazabını üzerine çekmemek için içgüdüsel karşı çıkışını bastırdı. O bayrakAcoma'nın yüzyıllar önceki en eski zaferlerinden birinin yadiganysa da Buntokapi'nin geleneklerealdırdığı yoktu. Genellikle kendisinin kayıtsız şartsız Egemen Lord olduğunu ortaya koymak gibisapık bir fesatlıkla her şeyi istediği gibi değiştirirdi. Mara umutsuzluk onu böyle bir evliliğe ittiğiiçin beklenmedik bir keder sancısı hissetti."Kadın!" diye haykırdı Buntokapi, Mara'yı düşüncelerinden kopararak. Hamileliğin çıkardığıgüçlüklere karşın itaatkar bir biçimde eğildi."Bu sarcatın kafasının doldurulup çalışma odamdaki masanın üzerine asılmasını istiyorum. İcabınabak! Banyo yapmalıyım." Ardından bir şey aklına sonradan gelmiş gibi doğrularak odanınkaranlığında gözlerini dolaştırdı ve parmağını Misa'ya uzattı. "Sen, hizmetçi, benimle gel.Yardımcım hasta, sırtımı sabunlayacak birine ihtiyacım var."

Güzel hizmetçi hanımefendisinin yanından kalktı. Herkes250 251onun görevinin yalnızca efendisinin sırtını yıkamaktan daha fazlası olduğunu biliyordu. Buntokapikanlan eşiğe sızan, bir gün önce ölmüş ve şimdiden çürümeye başlamış avını bırakarak arkasınıdönüp yürürken hizmetçi boyun eğerek peşinden gitti. Ma-ra'nın midesi bulandı bir an. Ardındanince porselenler kadar hassas bir denge sağlayıp ona ulaklık yapan çocuğa saklandığı köşedençıkmasını söyledi. Buntokapi'nin sırf yoluna çıktı diye onu tokatlama alışkanlığı vardı. "Kedo, şunukasapların kulübesine götürmek için iki mutfak hizmetçisi çağır. Av hayvanlarını dolduran kalfayakafayı hazırlaması gerektiğini söyle. İşini bitirdikten sonra onu Lordum'un çalışma odasında azönce belirttiği yere assın." O anda Mara düğününden bu yana günlük yaşamının bir parçası olanküçük üzüntülerden birini daha bastırdı. Geriye kalan hizmetçilerden birine dönüp, "Juna, gidip

masanın üzerindeki bayrağı dikkatlice katla ve bana getir. Onun güvenli bir şekilde saklandığındanemin olmalıyım." dedi.

Page 108: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 108/244

Ulak sandaletlerini tıkırdatarak gitti ve hizmetçi onu izledi. Mara önüne düşen bir tutam saçıkulağının arkasına atıp doküman-lanna geri döndü. Buntokapi bir savaşçı pozlarına giriphizmetçiler ve avlarla eğlene dururken saplantıları onu meşgul tutuyordu, bu da iyi bir şeydi.Ayrıca hamilelik dönemi Mara'ya her gün gelen ticaret belgelerini inceleme fırsatı sağlamaktaydı.Buntokapi'nin izin verdiği sınırlar içinde Mara Acoma işlerini yönetmeyi sürdürüyordu. Ayrıca

öğrenmekteydi. Her geçen gün bir klanı yücelten şeyin gerçekte neler olduğunu daha iyi anlıyordu.Yüksek sesle düşünerek, "Yeni haritalarımız var mı acaba?" dedi."Hanımefendim?" diye sordu yanındaki hizmetçi.Ama Mara parşömenleriyle sarcatın dağılmış burnu arasında belirsiz bir yere bakmayı sürdürdüyalnızca. Lord gelecek seferava gittiğinde ya da Sulan-Qu'daki kumarhaneleri veya Saz Hayatı kadınlarını ziyarete gittiğindeMara babasının dolaplarında harita arayacaktı. Sonra çabucak kendini toplayarak o dolaplarınbabasına değil artık düşmanına ait olduğunu hatırlattı kendine.Buntokapi'nin fırlattığı boynuz kadeh çatal kaşıkların arasından sekerken sıçrayan şaraplar örtüyükızıla boyadı. Sanki kendi gücünden büyülenmiş gibi gözlerini kırpıştırdı adam, ama öfkesigeçmemişti. "Kadın, canımı sıkmayı kes!"

Sesinin hiddeti lambalardaki alevleri titretti. Mara yalnızca birkaç dakika önce bir çift şarkıcıylabirlikte beceriksizce şarkı söyleyen kocasının yanında sessizce oturmaktaydı. "Müzik dinlediğimigörmüyor musun? Sürekli şiir okuyup müzik dinlememi isteyen sen değil misin? Benimle böyleuğraşıp durursan nasıl dinleyebilirim ki?"Mara çatılan kaşlarını gizledi. Buntokapi'nin bu eleştirel olmayan sanat değerlendirmesi şarkıcınınyanındaki etlibutlu kızından kaynaklanıyordu; kızın elbisesinin dar kumaşı ve kısa açık yakanın açıkta bıraktığıten, kötü müziklerine bir çekicilik katmaktaydı kuşkusuz. Ama toprakların idaresi sürdürülmeliydive Mara dökülen şarabın önünden kaldırdığı parşömeni uzattı ters ters. "Lordum, bu kararlarbekleyemez—""Bekleyeceklerini söylemişsem beklerler!" Bağırışı, kirlettiklerini temizlemek için bezler vekaselerle gelen hizmetçileri ürküttü. "Artık sus, kadın."Hizmetçiler dökülenleri temizleyip kaçarlarken Mara itaat ederek oturdu onun yanında. Yüzükıpkırmızı kesilen Buntokapi müzisyenlere devam etmelerini buyurup kızın söylediği şarkıyacoşkuyla odaklanmaya çalıştı. Ama Mara'nın yumuşak, kımıltısız za-252 253rafeti onun cesaretini kırabilen birkaç şeyden biriydi. Biraz sonra sinirli sinirli sordu, "Nedirbunlar?"Duraksayan müzisyenler kararsız bir halde son bölüme başladılar; Mara parşömeni sessizceBuntokapi'ye uzattı ve bu sırada elbisesi kımıldayınca belgelerden altı tane daha olduğu açığa çıktı.Lord ilkine şöyle bir göz atıp "Malikane bütçeleriyle hesaplar. Beni niye bunlarla rahatsız

ediyorsun?" Şarkıcıların çaresizce susma emri verilmesini umduklarından habersiz adam gözlerinikarısına dikti. Buyruk gelmeyince müzisyenler düzensiz bir şekilde koro bölümüne geçtiler."Burası senin toprakların, kocacığım," dedi Mara, "Senin iznin olmadan hiç kimse bir kuruş harcayamaz. Sulan-Qu'daki tüccarlardan kimileri kibar ama vurgulu bir şekilde ödeme talepetmekteler." Hesaplara buruşuk bir yüzle bakan Buntokapi kasıklarını kaşıdı. "Kadın!" Şarkıcılartürkülerini bitirdikleri için bağırışının sessizlikte çınladığını fark etti. "Onlara ödeyecek paramız varmı?" Kendi bağırışından ürkmüş gibi çevresine bakındı. "Elbette, kocacığım."Sesini alçaltarak, "Öyleyse öde." dedi. İfadesi karanlıklaştı. "Ayrıca bunları neden bana getirmekzorundasın ki? Jican nerede?"Mara parşömenleri gösterdi. "Ona bunları sana getirmemesini söylemişsin. İtaat ediyor, ama onusavuşturmak sorunları çözmüyor."

Buntokapi'nin rahatsızlığı öfkeye dönüştü. "O zaman da karım bir katip gibi yakama yapışıyor. Nezaman bir şey yapılması gerekse onay vermeliyim, ha?"

Page 109: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 109/244

"Burası senin toprakların," diye yineledi Mara. Evi çekip çevirmeyi ona devretmesini önermek içinbeklerken gergin bir şekilde adamı seyretmekteydi.Ama daha önce hiç görmediği bir yumuşaklıkla içini çekti Lord.."Bu doğru. Bu zahmetlerekatlanmak zorundayım, sanırım." Balık etli vielle çalgıcısına kayan gözleri daha sonra Mara'nınşişkin karnına odaklandı. Aradaki fark aklına bir şey getirmişti. "Şimdi çok fazla yorulmamaya

bakmalısın, karıcığım. Yatağa git. Parşömenleri inceleyeceksem beni oyalamaları için bumüzisyenleri geç saate kadar tutabilirim.""Kocacığım, ben—" durdu, Buntokapi ayağa kalkarken Mara yanlış bir değerlendinne yaptığımarıladı. Omzunu yakalayıp kabaca ayağa kaldırdı onu. Kızın kollan içgüdüsel olarak orada büyüyendoğmamış yaşamı korumak için karnına sarılmışlardı. Bu hareket kocasını şiddetten alıkoydu, amaöfkesini dindirmedi.Müzisyenler Buntokapi'nin kızın omzunu sertçe sıkıştıran parmaklarına bakarlarken huzursuzlukiçinde dona kalmışlardı. "Seni uyarmıştım, kadın. Ben aptal değilim! Bu hesaplar incelenecek, amaben istediğim zaman." Kendinden beslenen hiddeti odanın atmosferini gölgeleyerek elle tutulur birhale gelene dek büyüdü. Perdelerin ardındaki ay ışığı kararmış gibiydi ve korkudan sinenmüzisyenler enstrümanlarını bıraktılar. Dudağını ısıran Mara relli-nin önündeki gazen gibi

kocasının kavrayışıyla donmuştu. Adam kendi gücünü anlaması için sarstı kızı. "Beni dinle, kadın.Yatağa gideceksin. Ve bir daha benim arzuma ters düşersen, bir kere bile, seni gönderirim!"Adamın parmakları gevşeyince içine düşen bir korkunun sancısıyla diz çöktü Mara. İfadesini birköle kız kadar yere eğilerek gizledi ve alnını hâlâ şaraptan yapış yapış olan yere koydu. "Benibağışla, kocacığım." Bu sözler hararetli bir şekilde dürüstlerdi;254255Buntokapi sorun çıkaran bir eşin Egemen Lordu olarak haklarını kullanmayı uygun görüp onu ikihizmetçiyle birlikte topraklardan uzaklaştırarak bir pansiyon odasına yerleştirirse Acoma meselelerisonsuza dek onun denetiminden çıkarlardı. Babasının onurlu klanı bu adam nereye isterse orayagiderdi ve Anasati himayesinden kurtulmak için hiçbir umut kalmazdı. Titremekten, hattâ nefesalmaktan korkan Mara kımıldamadan bekledi, yüzü yüreğindeki dehşeti gizliyordu. Buntokapi'ninanlamadığı hesaplarla canını sıkarak onu kimi planları işletmek üzere kendisine kontrol ve özgürlükvermeye yöneltmeyi ummuştu. Ama neredeyse felaketle sonuçlanmıştı bu.Buntokapi vielle çalgıcısının elbisenin altındakilerle dikkati dağılana dek, kendini toplayan Mara'yanefretlebaktı. Artık gerçekten sıkılmış ve ilgisini bekleyen parşömen yığınlarından rahatsız olmuştu;karısını ayağıyla itti."Artık yatağa git, kadın."Mara sarsakça doğruldu, rahatlaması kendine kızmasının gölgesinde kaldı. Kısmen, bir türkücükızın sallanan göğüslerinin Acoma meselelerinin önüne geçebilmesine gücendiği için kocasını

kızdırmıştı. Ama kontrolünü kaybetmesi Acoma'nın geleceğinin neredeyse bir yabaninin ve birdüşmanın eline düşmesiyle sonuçlanıyordu. Artık dikkatli davranmak, son derece zeki olmakgerekecek ve küçücük de olsa asla şansını denemeyecekti. Kapıldığı ürkek bir İrisle Nacoya'yadanışmak istedi; ama yaşlı kadın çoktan uyumuştu ve Mara, onu uyandırmak için bir hizmetçigöndererek Lordu'nun doğrudan emrine karşı gelmekten daha önce hiç korkmadığı kadarkorkuyordu. Ömründe hiç kapılmadığı kadar kaygıya kapılan ve düş kırıklığına uğrayan Maraelbisesinin buruşuk omuzlarını düzeltti. Cezalandırılmış itaatkar bir kadının yıpranmış tavırlarıylaterk etti odayı. Ama ardında boğuk müzik yeniden başladığında ve Buntokapi'nin gözleri bir kezdaha vielle çalgıcısının göğüs çizgisine odaklandığında Mara'nın aklı zehir gibi çalışmaktaydı.Dişini sıkacak ve bir şekilde kocasının zayıflıklarından, gerekirse azgın şehvet düşkünlüğündenyararlanmak için bir yol bulacaktı. Şayet her şeyi kaybetmediyse.

"Kadın?" Yazı masasının üstündeki bir parşömene çatık kaşlarla bakan Buntokapi kaşındı. "Evet,Bunto?" Mara elindeki dikişe odaklanmıştı; bunun bir nedeni iğneyle ipliğin onun kontrolünden

Page 110: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 110/244

çıkmış olmasıydı -sürekli düğümler karışıyordu; ama asıl nedeni uysal ve itaatkar görünüşünükoruyabilmekti. Müzisyenler ve malikane hesaplan olayından beri Buntokapi onun en küçük biritaatsizlik gösterip göstermeyeceğim dikkatle izlemekteydi; köle kızların kıyıda köşede yaptıklarıdedikodulara göre adam her şeyi o anki ruh durumuna göre değerlendiriyordu. Mara iğneyidoğmamış çocuğu için diktiği elbiseye batırdı, gerçi giysinin işçiliğinin kalitesine en iyi ihtimalle

mütevazı denilebilirdi. Hiçbir Acoma varisi böyle bir paçavra giyemezdi. Ama Buntokapi dikiş nakısı hamile karısı için uygun bir uğraş olarak görüyorsa o da rolünü en azından gözle görülür bircoşkuyla oynamak zorundaydı.Acoma Lordu masanın altındaki budaklı dizlerini kımıldattı. "Babamın mektubuna yanıtveriyorum. Şunu dinle: 'Sevgili Baba: İyi misin? Sulan-Qu'daki askerler hamamında bütün güreş müsabakalarımı kazandım. Ben iyiyim. Mara iyi.'" Karısına yüzünde ender bulunan birkonsantrasyon ifadesiyle bakıyordu. "İyisin, değil mi? Başka ne yazmalıyım?"Sinirini güçlükle maskeleyen Mara, "Kardeşlerinin sağlığını niye sormuyorsun?" dedi.256 257iğnelemeyi fark etmeyen Buntokapi başını salladı, yüzünden onayladığı belliydi. "Efendim!"Dışarıdan gelen haykırış neredeyse Mara'mn parmağını delmesine neden oluyordu. O, ince metal

iğneyi güvenli bir uzaklığa yerleştirirken Buntokapi hızla kapıya koştu. Ses bir daha haykı-rıncaLord hizmetçileri beklemeden paravan kapıyı iterek açtı ve toz kaplı, terli bir askerle karşılaştı."Ne oldu?" diye sordu Buntokapi, huzursuzluğu biraz geçmişti; çünkü ordu işleri onun için şukalem işlerinden daha kolaydı. Savaşçı aşırı bir aceleyle eğildi, Mara onun sandaletlerinin sıkıcabağlanmış olduğunu gördü; mesaj iletmek için uzun bir mesafe koşmuştu. Nefesini toplayarakkonuşmaya başlayan askeri itaatkar rollerini unutarak dinledi. "Akıncı Lideri Lujan büyük birhaydut birliğinin Holan-Qu'daki yolda ilerlediği haberini gönderdi. Geçmeye kalkarlarsa onlaraakın etmek için geçidin altındaki pınarda konuşlanmış durumda; çünkü haydutlarınbize saldırmak üzere toplandıklarını sanıyor."Buntokapi derhal kumandayı ele aldı. "Kaç kişiler?" Daha önce malikanede hiç kimseyegöstermediği bir düşüncelilik ve akıllılık gösterip yorgun haberciye oturmasını işaret etti.Mara bir hizmetçiye adama su getirmesini mırıldandı, bu sırada asker bir kanepeye yığılıpanlatmaya başlamıştı. "Çok büyük bir kuvvet, efendim. Belki altı tabur. Gri savaşçılar olduklarıneredeyse kesin."Bunto başını iki yana salladı. "O kadar çok mu? Tehlikeli olabilirler." Mara'ya döndü. "Sendenayrılmakzonındayım, karıcığım. Cesur ol. Döneceğim.""Chochocan ruhunu komşun," diye dua etti Mara ve bir kadının Lordu'nun önünde nasıl eğilmesigerekiyorsa öyle eğildi. Ama görünüşteki tavırlan onu halihazırdaki durumun tehlikelerindenuzaklaştıramamıştı. Buntokapi uzun adımlarla paravanların arasında dolaşırken Mara, efendisineselam veren askere baktı kirpiklerinin arasından. Genç ama yara izleri taşıyan tecrübeli bir

savaşçıydı. Mara onun adını anımsadı: Jigai; bir zamanlar Lujan'ın tayfasının saygı duyulan birüyesiydi. Hizmetçinin getirdiği suyu almak için başım kaldırdığında sert bakışlarından anlamçıkarmak olanaksızdı. Mara kararsızlık sancısını gizledi. Bu adam ve arkadaşları muhtemelendüşmandan çok yoldaşları olan haydutlarla karşılaşınca nasıl hissedeceklerdi kendilerini? Yenigelenlerin hiçbiri savaşta bir Acoma düşmanıyla karşılaşmamıştı henüz; ilk dövüşlerinin onları grisavaşçılarla yüz yüze getiriyor olması, düşünmesi bile tehlikeli kaygılar yaratıyordu. Malikaneyigeçip sıra olmak için koşturan askerleri can sıkıntısıyla izledi; her biri Akıncı Liderleri'nden emiralan Takım Liderleri tarafından yönetiliyordu ve hepsi Keyoke'nin kesin kumandası altındaydı.Kuvvet Komutanı'nın yanında şayet o savaşta ölürse komutayı devralacak olan Akıncılar LideriPapewaio durmaktaydı. Acoma askerleri tam bir Tsurani savaşçısı gibi davrandığı için Marahayranlık duymaktan başka bir şey yapamadı. Bir zamanlar kanun kaçakları olanlar, asker

doğanlarla ayırt edilemez biçimde kaynaşmışlardı. Kızın kaygılan usulca azaldılar. Cho-jaKraliçesi'nin savaşçılarının sağladığı güvenlik sayesinde yalnızca Tasido'nun bölüğünün topraklan

Page 111: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 111/244

konımak için geride kalması gerekiyordu. Mara dalgın dalgın yakında daha çok kuzenin, Acomarenklerine katılmasının yararlarını düşündü. Daha çok savaşçıyla kumanda bölüştürülebilirdi;Papewaio ve Kuvvetler Lideri rütbesine yükseltilecek bir başkasıyla Acoma'nın iki garnizonu olur-258 259du... Yüksek bir haykırış düşünce zincirini kopardı. Buntokapi peşinde zırhını hantal bedenine

bağlamaya çalışmakla uğraşan hizmetçilerle meydana çıktı. Lordu safların önünde yerini alırkenMara kendine hatırlattı: bu emirler verebileceği kendi ordusu değildi. Artık değildi. Düşüncelerisilinip gittiler.Buntokapi'nin sesiyle koşturan son adam da yerini aldı. Genelde kereste gibi görünen Acoma Lorduen gözde savaş kılıcının püsküllü kını ve baştan ayağa zırhıyla şimdi tipik bir Tsurani savaşçı-sıydi:tombul da olsalar sabit bir koşuda ayaklan onu kilometrelerce taşıyabilirdi ve bir düşmanladövüşmek için geriye gücü kalmış olurdu. Barışta yabani ve aksi davranan Buntokapi savaş içinyetiştirilmişti. Buymklarını sertçe aktarmaktaydı.Mara toplanma avlusunun manzarasından gururlanarak odasının açık kapısından sesleri dinliyordu.Ardından bebek tekmeledi. Onun henüz doğmamış ayaklarının gücüyle irkilmişti. Bebeğinhuysuzluğu geçerken Acoma garnizonu topraklardan çıkıyordu; Mara'nm Lujan ve haydutlarını

hizmete kazandıran tuzağını kurmuş olduğu aynı geçide doğru ilerlerlerken dört yüz adamın yeşilZırhı güneş ışığında parıldamaktaydı.Sakince şınldayan su kaynağının Acoma'ya ilk seferinde olduğu gibi şans getirmesi için dua etti.Nacoya hanımefendisini rahatlatmak için çağrılmadığı halde geldi. Yaşlı kulakları kargaşayıkaçırmamışlardı ve genç hanımın duymayı istediği ama artık pek de işine yaramayan askerdedikoduları getirmişti beraberinde. Bir hizmetçiden soğuk meyve istedikten sonra Mara'yıminderlere yasladı; iki kadın diz dize oturdular. Henüz sabah sayılır, diye düşündü Mara, kocasınındaha on beş dakika önce yazı yazdığı masanın üzerin deki cho-ja saatine bakarak. Çabucak hesapyaptı. Şafak devriyeleri haydut kuvvetlerinin önerileriyle karşılaşmış ve ana ordularının yüksekgeçide girdiklerini tespit etmiş olmalıydılar. Nacoya'nın getirdiği haber kırıntılarından zamanları veyerleri çözümleyen Mara hafifçe sırıttı. Cho-jalann kovanına giderlerken Arakasi'yle Keyoke'ninyaptığı tartışma iyi sonuç vermişti. Başka şeylerin yanı sıra Casus Şefi toprakların batısındagüneş doğmadan önce bir tarama yapılması gerektiğinden bahsetmişti, çünkü kanun kaçaklarıgecenin karanlığından yararlanarak Acoma nöbetçilerini atlatıp dağlara gizlenebilir ve gündüzsaatlerinde ortaya çıkabilirlerdi. Lujan'ın devriyeleri geceleyin Acoma'yı çevreleyen tepelerdeyeterince yükseğe çıkıp şafakta haydut faaliyetl erini çabucak tespit edebilmeyi garantiyealmışlardı. Ayrıca eski eşkıya Acoma sınırlarıyla Holan-Qu arasındaki bütün olası saklanmayerlerini biliyordu.

Hamileliğin yoruculuğundan birdenbire bitkin düşen Mara tatlı meyve dilimlerini ısırırken, sabahhavası tepelere doğru hızla ilerleyen Acoma askerlerinin sesiyle dolmuştu. Cho-ja saati usulca

tıkırdadı, savaşçıların ayak sesleri Mara onları duyduğunu mu yoksa hayal mi ettiğinianlayamayacak dumma gelene dek zayıfladılar.Öğleyin bitki çayı hazırlayan Nacoya kızarmış ekmek, tatlı meyve reçeli ve kaj sung -küçükparçalar halinde ırmak balıkları, sebzeler ve kabuklu yemişlerle yapılan, dumanı tüten bir kasethyza çorbası- getirilmesini buyurmuştu. Memnun etme kaygısı taşıyan aşçı tabaklarıhanımefendisinin önüne getirdi, ama Mara yemeğini şöyle böyle yedi yalnızca.Kızın dalgınlığının çok azının bitkinlikten kaynaklandığını fark eden Nacoya, "Leydim, korkmayın.Lordunuz Buntokapi sağ salim geri dönecektir." dedi.Mara kaşlarını çattı. "Dönmek zorunda." Nacoya eskiden dadı-260261

lık yaptığı kızın savunmasız bir anında, sakinlik maskesinin ardında bir öfke ve kararlılık pırıltısıgördü. "Şimdi ölürse her şey boşa gider... " İçgüdüleri uyanan Nacoya kızın gözlerini araştırdı; Ma-

Page 112: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 112/244

ra hemen gözlerini kaçırdı. Kendi bilgisi dışında bir şeyin tasarlandığından artık kuşkusu kalmayan,ama bunun neyle ilgili olduğunu anlayabilecek kadar kurnaz olan yaşlı kadın topukları üzerindegeri yaslandı. İhtiyarlık onu sabırlı yapmıştı. Acoma Leydisi kendi başına plan yapmak istiyorsayapabilirdi. Planların en tehlikelileri, sevilen ve güvenilen insanlarla bile paylaşıldığında ürünvermeden sonlanabilirlerdi. Nacoya yaşlı kalbini sıkıştıran korkuyu hiç açığa vurmadan onu izledi.

Anlamıştı. O bir Tsuranili'ydi. Efendinin çatısı altında onun sözü kanun demekti.Buntokapi askerlerine durmalarını işaret edip koşarak yaklaşmakta olan iki Acoma savaşçısınınparıltısına baktı, adamların zırhları yarısını ufkun kestiği güneşe kontrast yaratıyordu. Soluk soluğakalmış, toza bulanmış adamlar yorgunluğa karşın gururla selam verdikten sonra yakında duran sözebaşladı. "Lordum, haydut kampı vadinin aşağısında, Akıncı Lideri Lujan'm beklediği tümseğinarkasında. Kendisi onların şafaktan önce harekete geçeceğini düşünüyor."Buntokapi hiç duraksamadan Keyoke'ye döndü. "Burada dinlenelim. Lujan'ı çağırtmak için iki yeniadam gönder."Kuvvet Komutanı Lord'un buyruklarını uyguladıktan sonra saf-lardaki askerlere rahat emrini verdi.Adamlar sıralardan dağılıp miğferlerini çıkararak yol kenarına oturdular, ama yerlerini düşmanabelli etmemek için hiç ateş yakmadılar.

Buntokapi duyulur bir iç çekişle miğferini çözdü. Kullanışlı da olsa sahibinin yaşamındakikahramanlıklarını simgeleyen Tsuranistilindeki süslemeleriyle oldukça ağırdı. Tepeden sarkan zarbi tüyü kuyruğu tamamlamak üzerekenarlara sarılan sarcat derisinden bir şerit en son eklenen süstü. Böyle nişanlar gösteriş yaparkenharika duruyorlardı, ama genç Lord, bir günlük yürüyüşün ardından, miğfere eklenen her birgramın yük olduğunu keşfedince hüsrana uğradı. Başlığı kafasından çıkarıp parmaklarıyla koyusaçlarını karıştırdı.Subayları ona katılınca yere çöküp yolun kenarındaki düzgün bir kaya katmanına yaslandı."Keyoke, adamın sözünü ettiği vadi de neyin nesi?"Keyoke yere eğilip hançerinin ucuyla yere kaba taslak bir harita çizdi. "Bunun gibi, Lordum.Holan-Qu'dan gelen yol küçük bir tümsekte daralarak bir açıklığa uzanıyor, yani bir pınarınyanındaki vadiye, daha sonra başka bir tümseğe doğm yükselmeden buradan on kilometre ötede buyola bağlanıyor." Leydi'nin Lujan ve adamlarınıAcoma hizmetine sokmak için kurduğu pusudan hiç söz etmeden anlatmıştı yeri."Tuzak kurmak için iyi bir yer," diye mırıldandı Buntokapi. Bir böcek ısırığını kaşıdı.Keyoke bir şey söylemedi. Efendisi kılıcının kemerini çözüp gerinirken yalnızca Mara'nınanlayabileceği bir tavırla sabrederek bekledi. "Yine de Lujan'ın raporunu beklemeliyiz. Geldiğindebeni uyandır." Buntokapi kollarını ensesinde birleştirip gözlerini kapattı. Papewaio maskelenmiş bir yüz ifadesiyle doğruldu. Arkasından "Nöbetçiler göndereceğim, Lordum." diyen Keyoke deayağa kalktı.Buntokapi başını sallayarak onaylayınca iki subay efendilerini uyuklamaya bıraktılar. Bir saat

içinde nöbetçinin bağırışı Akıncı Lideri Lujan'm kampa ulaştığını haber verdi.262 263Buntokapi çağrılmayı beklemeden sıçrayıp kalktı. Yeni böcek ısırığı koleksiyonunu kaşıyarakotururken toz toprak içindeki Lu-jan onun önüne gelip selam verdi. Eski haydut on kilometrekoşmuştu, ama kesik kesik solumaktan başka pek bir bitkinlik belirtisi göstermiyordu. Keyoke vePapewaio da ona katılınca Buntokapi miğferini kapıp dağınık saçlı kafasına geçirerek gizemlitavırlarla topraktaki çiziktirmeleri işaret etti. "Göster bana."Lujan yere çömelip Keyoke'nin çizdiği haritaya kendi hançe-riyle ayrıntılar ekledi. "Her biri elliadamlık altı tabur değişik yönlerden bu vadiye geldi, Lordum. Şuradan şuraya, oradan da burayailerlediler, Lordum."Buntokapi'nin eli bacağındaki kırmızı şeritlerin üzerinde duruyordu. "Üzerinde küçük gölü olan

daha yüksek vadiye çıkmadı-lar mı?""Hayır, Lordum." dedi Lujan, duraksayarak.

Page 113: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 113/244

Giderek kararan havada Buntokapi sabırsızca bir işaret yaptı. "Peki, ne o zaman? Konuş." "Buradabir şey var ki... kuşkulu görünüyor."Buntokapi göğüs zırhını kaldırıp başparmağıyla karnını kaşıdı. "Haydut gibi ilerlemiyorlar, ha?""Lujan hafifçe gülümsedi. "Hayır, bana kalırsa daha çok eğitimli askerler gibiler." "Gri savaşçılarmı?" Buntokapi ağır ağır ayağa kalktı.

"Belki," dedi Keyoke."Ha!" Buntokapi'nin ses tonu keskinleşti. "Bu Minwanabi değilse ben de taş kafalı bir kuklayım."Kıdemli subaylarına döndü. "Evlenmeden önce Jingu'yla Acoma arasındaki kan davasınıbiliyordum. Babam beni yakınlarda ani bir atak olabileceği konusunda uyarmıştı." Kaşlarını çattı."Yemin ederim saldırının yaklaştığını biliyordu." Buntokapi anlamlı bir şekilde sustu ve bumeseleden vardığı sonucu diğerleriyle paylaşmadı. Aksi bir sesle konuştu. "Lord Jingu adamlarınınimparatorluk'taki en iyiler olduğunu ve efendinizin salak bir sığır olduğunu sanıyor. Hem babamıöf-kelendirmeyi göze alacak kadar da kendine güveniyor gibi görünüyor. Ama yine de gerçekrengini gösterecek kadar güçlü ya da gururlu olduğunu zannetmiyor, herhalde? İlk iki hesabındaona yanıldığını göstereceğiz." Yabani bir kahkaha attı. "Ve son tahmininde haklı olduğunu."Keyoke'ye baktı. "Sanırım zaten bir planınız var, değil mi, Kuvvet Komutanı?"

Keyoke hançerini, vadinin kendilerinden tarafta daralan yolunu simgeleyen çizgilerin üzerinekoyarken kırışık yüzü ifadesiz kalmayı sürdürüyordu. "Az bir zahmetle onları burada tutabiliriz,sanırım, Lordum."Buntokapi kınmdaki püskülleri okşadı. "Vadiye girmelerine izin verip arkalarından bir taburgöndererek onları tuzağa düşürmek daha iyi."Hızla solan ışıklarda Keyoke çizimi inceleyerek orayı son gö-rüşündeki bütün ayrıntıları anımsadı.Usulca görüşünü belirtti. "Yukarıdaki tepenin üzerine bir tabur sızdırabilirsek askerleri şafaklayerlerine yerleştirebiliriz. O zaman haydutlar geri çekilemez ve bu taraftan vadinin içine hızlı birsorti onları bozguna uğratabilir.""Güzel, ama sanırım saldırmamalıyız." Dikkatli bir şekilde kaşlarını çatan Buntokapi açıkladı."Sessizce oturacağız, tıpkı korkmuş küçük kuşlar gibi, ha? Küçük açıklığın derinliğine doğruüzerimize yürüyecekler ve biz de sıçrayıp onları dağıtana dek tepelerine ok ve kaya yağdıracağız."Lujan onaylayarak başını salladı. "Yani kaçacaklar."264 265Buntokapi önüne serilen her şeyi düşünürken kütük gibi parmağıyla çenesini kaşıdı. "Hayır,anlıyorsun ya," dedi sonunda, "onlar ikinci tepeye varmadan hemen önce saldıracağız, böyleceöncü kuvvetlerimizle karşılaştıklarını sanacaklar. Ama adamlarımızın çoğu arkada uzanmış bekliyor olacak." Hain bir umutla sırıttı. "Haydutlar bütün Acoma garnizonunun sınırları korumakiçin önlerini kestiğini düşünecekler. Geldikleri yöne koşacaklar, ama oklarımızdan kaçarkenkalkanlarımız ve kılıçlarımıza çatacaklar." Duraksayıp ekledi, "Papewaio sen Lujan'la vadinin öbürköşesine git, yanına" —çabucak hesapladı- "en iyi okçulardan ellisini al. Keyoke yirmi okçuyla

birlikte geçidin tepesinde gizlenecek." Düşünceleri çirkinleşmekteydi. "Keyoke haydutlar gelincebütün adamlar savaş naraları atıp zırhlarına vursunlar ve toz kaldırmak için te-pinsinler, düşmansizi bir ordu sansın. Yine de ilerleyen olursa vu-nıp indirin."Karar verilince Buntokapi yayını omuzladı. "Üzerlerine daha iyi ölüm yağdırabilmek için okçularhaydutların üzerindeki kenarda siper alacak. Bu bölüğe benim kumanda etmem akıllıca olur."Keyoke barakaların önündeki tatbikat çalışmalarını anımsayarak başını salladı. Buntokapi birkılıçla yavaş kalabilirdi, ama yayda çok becerikliydi. Artık heyecanlanan Buntokapi Papewaio'yahiçbir haydudun hatları geçmemesini sağlamak üzere son emirlerini verdi.Miğferinin gölgesinde sert görünen Keyoke planın gözüpekli-ğine hayran kaldı. Buntokapi bir zaferbekliyordu; genç Acoma Lordu'nun eklediği manevralarla haydut güçlerinin gerçekten de kökükazınabilirdi.

Geçidin üzerine sinen Buntokapi okçulara vadiye karşı siper

Page 114: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 114/244

almalarını işaret etti. Ama aşağıdaki düşmanlar sabah sisi vadiyi battaniye gibi örtüp on metreötedeki her şeyi gizlediğinden onun işaretini görmemişlerdi. Güneş doğudaki tepelerin kayalıkdoruklarının çevresini ancak kızıllaştırmaya başlamıştı ve pus birkaç saat içinde dağıtmayacaktı.İşgalciler yeni hareketleniyorlardı; adamın biri saklı bir yere çömelmiş ihtiyacını gideriyor,başkaları pınarda yıkanıp battaniyelerindeki tozu silkeliyor, ya da çay ateşi yakmak için odun

topluyorlardı. Yine de birkaçı zırhlıydı. Öncüler gönderilmiş olsaydı bile uykulu gözleriniovuşturan haydutlar onları ayırt edemezlerdi. Genel hazırlık eksikliğinden keyiflenen Buntokapihedefini seçerken —çömelmiş olan adam— sessizce güldü ve oku bıraktı. Ok ete saplandı ve savaş nihayet başladı.İlk kurban boğuk bir çığlıkla düştü. Aynı anda bütün Acoma okçuları tepelerden oklarını fırlattılar.Aralarından biri bile tepki gösteremeden otuz düşman vunılmuştu. Haydut birliği bir kovan gibikaynadı. Saldırı altındaki adamlar siper almak için koşarlarken terk edilen battaniyeler çırpınmakta,tenceler ateşlerin içinde devrilmekteydi. Buntokapi haince kıkırdayıp bir ok daha fırlattı.Kasıklarına saplanan okla yere düşen adam kıvranırken, koşan arkadaşlarından birini düşürdü.Küçük bir alana çok fazla insan toplanmıştı, panikleri katliamı kolaylaştırıyordu. Kumandanlarıdüzen sağlayamadan önce yirmi kişi daha devrildi. Düzlükte birtakım sesler emirler

haykırmaktaydı. Düşmanlar devrilmiş ağaçları, büyük kayaları ve hattâ sığ çukurları kullanaraksiper alırlarken Acoma okçuları hedeflerini giderek daha zor seçer olmuştu. Ama yine de oklarhedefini buluyordu.Bir subayın buyruğu düşmanların Acoma sınırlarına doğru çekilmelerine neden oldu. Buntokapi'niniçini yabani bir sevinç sardı. Büyük olasılıkla haydutların kumandanı onlan tepelere sürme-266 267yi amaçlayan bir devriyeyle karşılaştığını düşünmüştü. Eşkıyalar arasından toplanıp itaat etmeyibaşaranlar ikinci yükseltinin gölgesine ulaştılar. Keyoke'nin okçularının savaşa katılımıyla baştakibeş adam düştü. Öndeki askerler düzensiz bir duruşa geçtiler. Ar-kadakiler durumlarınıanlayamadan önce bir düzine daha yere yığıldı ve bir subay geri çekilmelerini emretti.Güneş sisin üstünde yükselip yamaçları kızıla boyarken baştaki otuz okçu tepeden ölüm yağdırmayısürdürdü.Önleri kesilen ve her an kayıp veren işgalciler dar geçide doğru çekildiler. Bun-tokapi keyifledüşmanların tam üçte birinin ölü ya da yaralı yere serildiklerini tahmin etti. Seri fırlatışlarınısürdürürken geri çekilen işgalciler, onları bekleyen Acoma askerleriyle karşılaşmadan öncedüşmanın üçte birinin daha vurulacağını hesapladı. Yine de çok daha önce hedefleri azalmayabaşlayan Buntokapi oklarını bitirmişti. Öldürme acizliği onu düş kırıklığına uğratmıştı, büyükçe birtaş kaptı ve bir kayanın hemen arkasında yatan adamı gördü. Geri çekilip taşı fırlatınca aşağıdan biracı çığlığıyla ödüllendirilmişti. Savaş arzusuyla kızışarak daha çok taş aramaya koyuldu.Okları biten öbür okçular da ona katılınca düşmanların üzerine bir taş sağanağı yağmayı başladı.Doğudan bağıran adamların sesiyle birlikte bir toz yükseldi, Keyoke ve takımı "ordularına"

saldırıyor görünümü vermekteydi. Haydutlardan birkaçı korkuyla ayağa fırladı, paniğe kapılanlarbaşıbozuk bir şekilde batıya kaçmaya başladı. Buntokapi'nin fırlattığı taş ıslık çalarak aşağı uçtu.Lord şeref ve zafer beklentisiyle coşarak kılıcını çekip bağırdı, "Acoma!"Yanındaki adamlar vadinin uçurumlu kenarından aşağı onun bu pervasız saldırısına katıldılar.Ayaklarının altındaki gevşek taşlar savmlan bedenlerle birlikte aşağı yuvarlandılar. Açıklığıntabanına ulaştıklarında çevrelerini nemli bir sis sardı. Yaklaşık iki yüz düşman yerde ölü yatıyor, yada can çekişiyordu; bu sırada hayatta kalanlar batıya doğru Papewaio ve Lujan'ın komutasındakiadamların onları bekleyen kalkanlarına, mızraklarına ve kılıçlarına koşmaktaydı.Buntokapi son düşman öldürülmeden önce savaşa yetişebilmek için koşarken kısa bacakları çılgıngibi hareket ediyordu. Basit giysiler içinde çaresiz görünen bir adamla karşılaştı. Düşmanınkılıcıyla düz, yuvarlak kalkanı Buntokapi'ye heyecan içinde yukarıdaki kayalıklarda bir yerde

bıraktığı kendi kalkanını hatırlattı. Dikkatsizliği yüzünden kendine küfretti, ama yine de neredeyseçocuksu bir neşeyle "Acoma! Acoma!" diye bağırarak çapulcunun üzerine yürüdü.

Page 115: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 115/244

Düşman kendini kılıç dövüşüne hazırlamıştı, ama Buntokapi ona yöneltilen kılıcı uzaklaştırdı.Ondan üstün olma ihtimali bulunan bir silahşorla yüzleşme tehlikesine girmek yerine gücüne vecüssesine güvenerek kendini kalkanın üzerine fırlattı. Adam sendeleyince Buntokapi kılıcınıkaldırıp bir iki el vuruşuyla kalkanı ve arkasındaki kolu parçaladı. Düşman çığlık atarak geri düştü.Buntokapi zayıf bir itme hamlesini savuşturdu. Delice sırıtarak kılıcını sapladığı rakibi lıkırdayan

bir haykırışla öldü. Acoma Lordu kılıcını temizleyip onun vadiye doğru yaptığı coşkun saldırıyakatılan Acoma okçularının arkasından koştu.Batı yönü savaş sesleriyle köpürmüştü. Gücü ve kahramanlı-ğıyla sevinçten havalara uçan, ateşli,soluk soluğa kalmış Buntokapi kayaların arasındaki küçük bir geçide daldı. Gölgeli yeşilliklerinarasında kanlı kılıçlarla zırhların altın bir tül gibi parladığı sis dağılmaktaydı. Çapulcuların kaçışıonları bekleyen Acoma asker -268 269lerince durduruldu. Papewaio arkalarında okçular, yanlarında mızrakçılar bulunan diz çökmüş kalkancılar yerleştirmişti. Yirmi düşmandan biri bile onların saflarına ulaşamıyordu, Buntokapiadamlarına katılmak için koştururken son düşmanların onların uzun mızraklarının ucunda canverdiklerini görmekteydi. Çevredeki orman birdenbire tüyler ürpertici bir sessizliğe büründü.

Gelişigüzel dağılmış cesetlerin arasında kendine yol açarken yaralılarla can çekişenlerin iniltileriniilk kez duydu, ama heyecanı geçmemişti. Planının neden olduğu katliamda bakışlarını dolaştırırkenbir subay tüyü çarptı gözüne.Papewaio kollarını kavuşturmuş bir askerin yarasının sarılma-sıyla ilgileniyordu. Buntokapiönündekileri omzuyla iterek ilerledi. "Eee?" "Lordum." Papewaio gözlerini yaralı adamdanneredeyse ayırmadan kılıcıyla selam verdi. "Bizim hatlarımızı görünce duraksa-dılar -onlarınyanlışı bu oldu. Saldırıya devam etselerdi daha çok kayıp verebilirdik." Yarasının üzerindeki sargısısıkılaştınlan adam inledi. "O kadar sıkı değil," dedi, Lordunun varlığını unutmuş gibi görünenPapewaio.Ama Buntokapi bu hatayı göremeyecek kadar zafer coşkusuna kapılmıştı. Kanlı kılıcına doğrueğilerek sordu, "Kaç kayıp var?"Papewaio bakışlarını kaldırdı, dikkatini ilk kez odaklayabil-mişti. "Henüz bilmiyorum, ama az. İşteKuvvet Komutanı geliyor." Arkasını dönüp yaralı savaşçısı için çabuk çabuk talimatlar verdiktensonra Acoma Lordu'yla birlikte yürümeye başladı.Keyoke'yle buluştuklarında, açıklıktaki mücadeleden toz içinde kalmış ve tüyleri sisle ıslanmış Lujan da onlara katıldı. Subaylar en kısa cümlelerle bilgilerini paylaşırken Buntokapi'nin gururlayüreği kabardı. Keyoke'nin omzuna şakacı bir şaplak patlattı. "Gördün mü, dağıldılar ve tam dabenim dediğim gibi katlettik köpekleri. Ha!" Kaşlarını çattı, ama keyfi kaçtığı için değil. "Esir varmı?""Sanırım yaklaşık otuz kişi, Lordum," dedi Lujan, efendisinin neşeli sesinin yanında onunkioldukça ifadesiz kalmıştı. "Bazıları köle olmaya yetecek kadar uzun yaşayacak. Subayları kim

bilemiyorum, hiçbiri rütbe miğferi takmıyor." Düşünceli bir şekilde duraksadı. "Klan rengi degiymemişler." "Hah!" diye parladı Buntokapi. "Bunlar Minwanabi köpekleri.""En azından biri öyleydi." Lujan beş metre ötede ölü yatan bir adamı gösterdi. "Bu tanıdığımbiriydi," Tuhaf geçmişini açığa vurmak üzereyken yakaladı kendini, "ben klan renkleri kuşanmadanönce. Bir çocukluk arkadaşımın ağabeyi ve Kehotara'da hizmet veriyordu.""Minwanabi'nin en gözde evcil hayvanı!" Buntokapi, Jin-gu'nun hizmetindeki bir askerin varlığıiddiasını doğrulamış gibi kılıcını salladı.Lujan hafifçe gülümseyerek bu hareketin menzilinden kaçındı. "Kötü bir adamdı. Belki de kanunkaçağı olmuştur."Buntokapi herhangi bir şaka belirtisi göstermeksizin kılıcını Lujan'ın yüzüne salladı. "Bu bir haydutsaldırısı değil! O köpek sevici Jingu Acoma'nın bir kadın tarafından yönetildiğini ve yumuşak

olduğunu sanıyor. Eh, şimdi bir erkekle karşı karşıya olduğunun farkında." Silahını sallayarak

Page 116: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 116/244

kendi çevresinde döndü. "Rıh-tımlardaki meyhanelerden biraz şarap alması için bir ulağı Sulan-Qu'ya göndereceğim. Jingu onun burnunu sıktığımı bir gün içinde öğrenecek."Buntokapi ıslıklar çıkaran kılıcını aşağı eğdi. Bir süre düşüne-270271

rek kuruyan kanlan seyrettikten sonra silahı püsküllü kınına soktu. Bir köle onu sonra parlatabilirdi.Subaylarının paylaşmadığı coşkusuyla, "Bunu evde hallederiz. Kirli ve açım. Artık gidelim!" dedi.Ansızın yürümeye başl ayarak adamları toparlama, yaralılar için sedyeler ayarlama ve taburlarıtopraklara giden yola çıkarma işinde Keyoke, Papewaio ve Lujan'ı yalnız bıraktı. Acoma Lorduakşam yemeğinden önce eve varmak istiyordu, savaş yorgunu askerleri onu pekilgilendirmemekteydi. Barakalarına döndükleri zaman dinlenebilirlerdi.Adamlar sıra olmak için koştururlarken Papewaio, Kuvvet Ko-mutanı'na baktı. Gözler bir an içinbuluştuğunda iki adam da aynı şeyi düşünüyordu. Bir oğlandan biraz büyük bu kaba adamtehlikeliydi. Görevlerini yerine getirmek için ayrılırlarken ikisi de Leydi Mara için dua ettiler.Saatler ilerledi ve gölgeler kısaldı. Needra çobanları öğle yemeği için otlaklardan dönerlerken vekölelerle hizmetçiler hiçbir tehlike olası değilmiş gibi işleriyle ilgilenirlerken güneş zirveye

yükseldi. Mara uzanmış okumaya çalışıyordu, ama aklı İmparator-luk'taki bir düzine başlıcaLord'un ve yüzlerce küçük yöneticinin karmaşık toprak ve iş örgütlenmesine odaklanmayıreddetmekteydi. Bir ay önce bir gece bir eyaletin uzak mülklerinin yerleştirilişinde bir yöntembulunduğunu sanmıştı, ardından saatlerce çalıştıktan sonra sezgisinin bir göz yanılması olduğunakarar verdi. Ama bu araştırmalar başka bir düşünceyi doğurdular: bir klanının mülklerininbulunduğu yerler, değersiz görünenler bile, Konsey Oyunu'nun ince ayrıntılarında en az başkaetkenler kadar önemli olabilirlerdi. Mara öğleden sonra sıcağında bu yeni bakış açısını düşündü.272Güneş batıp hava serinleyince oturduğu yemek uzun sürmüş ve sessiz geçmişti. Hizmetçilerin gıkıçıkmıyordu ki bu Lord'un yokluğunda tuhaftı. Hamileliğini bir yük gibi hisseden Mara erkendenuyumaya çekildi. Sıkıntılı düşlergördü. Geceleyin birkaç kez sıçrayıp uyandı, kalbi çarpıyor ve kulakları adamların gelişiniduymaya çalışıyordu; ama uygun adım yürüyen ayaklarla zırhların gıcırtıları yerine geceninsessizliği yalnızca needraların yumuşak böğürtüleri ve böceklerin cırlamalarıyla bölünmekteydi.Kocasıyla Keyoke'nin dağlardaki haydutlarla mücadelesinin nasıl geçtiği konusunda topraklarınhuzurunun bozulmadan kalması dışında hiçbir fikri yoktu. Şafaktan biraz önce derin ve ağır biruykuya daldı.Geceki huzursuzluğu yüzünden perdeyi açık bıraktığı için yüzüne vuran güneşle uyandı. Sabahhizmetçisi perdeleri kapamayı unutmuş, Mara sıcaktan ter içinde kalmıştı. Yastıklara dayanıpdoğrulurken birden kendini kötü hissetti. Bir hizmetçi çağırmayı beklemeden akşam çöplerininatıldığı bölüme koştu, midesi bu-lanıyordu. Sabah hizmetçisi duyduğu rahatsız sesler üzerine Ley-

di'yi serin bezlerle gevşetmek için koşturdu. Yatağına dönmüş olan hanımefendisi ondan hemenNacoya'yı çağırmasını istedi.Mara kızı kapıda durdurdu. "Daha fazla sorun çıkarmadan da Nacoya yeterince kaygılanıyor," diyeterslenip somurtarak açık perdeyi gösterdi. Hizmetçi pencereyi hemen örttüyse de gölge Mara'yayardımcı olmadı. Ter içinde, solgun bir yüzle yatağa uzandı. Daha önce her zaman merakını çekenticari meselelere bu kez yoğunlaşamadığı için gün boyunca cam sıkıldı. Öğle vakti olmuş, amaadamlar dönmemişti. Mara kaygılanmaya başladı. Buntokapi bir düşman kılıcıyla ölmüş müydü?Savaş kazanılmış mıydı? Bekleyiş onu yordu, kuşku gölgeleri içindeki düşünceleri -273ni bastırdı. Perdenin arkasındaki güneş yavaş yavaş zirveyi geçiyordu, Nacoya öğle yemeğiyleçıkageldi. Hastalığın geçmesine sevinen Mara biraz meyveyle bir parça tatlı çörek yemeği başardı.

Yemekten sonra Acoma Leydisi öğleden sonra sıcağında dinlenmek için uzandı. Uykuyadalamıyordu. Perdelere düşen yaprak gölgeleri yavaş yavaş uzarken özgür işçilerin kulübelerine çe-

Page 117: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 117/244

kilişiyle azalan sesleri dinledi. Kölelerin öğle tatili yoktu, ama ne zaman fırsat bulurlarsa öğledenikindiye dek günün en az yorucu işleriyle ilgileniyorlardı.Bekleyiş sanki bir taş yağmuruydu; mutfaktaki aşçılar bile ak-sileşmişlerdi. Mara uzakta birhizmetçinin bulaşık işleri düzgün yapılmadığı için bir köleyi azarladığını duydu. Hareketsizliktensabrı tükenen Leydi ayağa kalktı ve sağlığını sormak için gelen Nacoya'ya huysuz bir yanıt verdi.

Odaya sessizlik çökmüştü. Sonradan müzisyenlerin ya da ozanların eğlencelerini reddetti. Bununüzerine kalkan Nacoya başka yerdeki işlerle ilgilenmek için ayrıldı.Gölgeler morararak tepelere doğru uzarlarken geri dönen askerlerin sesleri malikaneye ulaştı. Marasoluğunu tuttu ve şarkı söyleyen sesleri tamdı. İçinde bir şey kırıldı. Rahatlayış gözyaşları yüzünüıslattı, çünkü düşmanlar zafer kazanmış olsaydı topraklarda kalan askerlere saldırırken savaş çığlıkları atarlardı. Bunto-kapi öldürülseydi yada Acoma savaştan geri çekilseydi askerler sessizlikiçinde dönerlerdi. Ama ikindi sıcağındaki canlı sesler Acoma için bir zaferi müjdelemekteydi.Mara doğrulup hizmetçilere toplanma avlusuna bakan kapının açılmasını işaret etti. Kendini hâlâyorgun hisseden, ama gerginliği geçen Leydi bir elini kapının kenarına dayayıp Acoma taburlarınıngörüş alanına girmesini bekledi. Subay tüyleri yorgunluktansarkmışlardı, ama adamlar eşit adımlarla yürüyor ve şarkıları her yanı sarıyordu. Pek çok dize yeni

olduğu için şarkının sözleri düzensizdi belki, ama bu bir Acoma zaferiydi. Savaşın sıkıcabirbirlerine kaynaştırdığı eski askerlerle eski haydutlar aynı neşeli şarkıyı söylemekteydi. Daha biryıl önce bu eve uğrayan kederden sonra bu başarı güzeldi.Mara'nın şaşırtıcı bulduğu bir resmiyetle Buntokapi doğruca karısının yanma gelip hafifçe eğildi."Karıcığım, muzaffer olduk.""Bu beni çok memnun etti, kocacığım." Yanıtın içten olması da adamı şaşırtmıştı. Hamilelik onuyoruyor gibiydi, çünkü iyi görünmüyordu.Garip biçimde utanan Buntokapi durumu açıkladı. "Minwana-bi ve Kehotara köpekleri grisavaşçılar gibi giyinip topraklarımıza doğru yola çıkmışlar. Herkes uyurken günün ilk ışıklarıylasaldırmayı planlamışlar."Mara başını salladı. Tam da kendi tasarlayacağı türden bir saldırıydı bu. "Kalabalıklar mıydı,Lordum?"Buntokapi miğferini çekip çıkararak bekleyen hizmetçilerden birine attı. Keçeleşmiş ıslak saçlarınıiki eliyle sertçe kaşırken dudakları keyifle aralandılar. "Oh, şundan kurtulmak güzel." Kapıdakikarısına gözlerini çevirip "Ne? Kalabalık mı?" derken düşünceli bir ifade takındı. "Beklediğiminçok çok üzerinde... " Omzunun üzerindenKeyoke'yle birlikte adamların dağılmasıyla ilgilenen Lujan'a bağırdı. "Akıncı Lideri, tam olarak kaçkişilerdi?" Neşeli yanıt bahçedeki kamıaşanın üzerine çıktı. "Üç yüz, Lordum." Mara ürpermesinibastırdı. Elini içinde bebeğin kımıldadığı karnına koydu. "Ölü ya da diri üç yüz kişi ele geçirildi,"diye yineledi Bunto-274

275kapi, gururla. Ardından sonradan aklına gelen bir düşünceyle durup yeniden bahçeye seslendi."Lujan, bizden kaç kişi?""Üç ölü, üç kişi can çekişiyor ve beş kişi de ağır yaralı." Yanıt yalnızca biraz daha az coşkuluydu,Mara bu sözlerden Lujan'ın adamlarının iyi dövüştüklerini anladı.Buntokapi Mara'ya gülümsedi. "Buna ne dersin, karıcığım? Yukarılarında saklanarak bekledik,kafalarına ok ve kaya yağdırdık, sonra onları kalkanlarımızla kılıçlarımıza doğru sürdük. Babandaha iyisini yapamazdı, ha?""Hayır, kocacığım." Bu gönülsüz bir kabullenişti, ama doğruydu. Buntokapi bir asker olarakeğitildiği yıllan boşa harcamamıştı. Kızın her zamanki küçümsemesi ve aşağılaması geçici bir aniçin, Acoma adına kocasının davranışlarından ötürü duyulan bir gurura dönüştü.

Page 118: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 118/244

Lujan, yanında Sheng adında bir askerle avludan eve doğru yürüyordu. Günün güçlükleri AkıncıLideri'nin kaygısız nezaketini pek etkilememişti, efendisinin önünde eğilip onun övünmelerinibölmeden önce Leydi'yi selamlayarak sırıttı. "Lordum, bu adamın söyleyecek önemli bir şeyi var."Konuşma izni alan asker selam verdi. "Efendim, esirlerden biri iyi tanıdığım bir kuzenim. Babamınkardeşinin karısının ablasının oğlu. Kendisi bir gri savaşçı değil. Minwanabi'de hizmet veriyordu."

Mara hafifçe dikleşti, aldığı soluk Buntokapi'nin haykıran sesinin gölgesinde kaldı. "Aha!Söylemiştim. Getirin şu köpeği."Bahçe birden hareketlendi ve iri yapılı bir muhafız öne çıktı. Elleri arkasından bağlanmış bir adamıçekip Buntokapi'nin ayaklarına fırlattı. "Sen Minwanabili misin?"Tutsak yanıt vermeyi reddetti. Karısının yanında durduğunu unutan Buntokapi adamın kafasınıtekmeledi. Mara, Minwana-bi'ye duyduğu kine karşın ürperdi. Buntokapi'nin çivili sandaleti bir kezdaha yüzüne inen esir yuvarlanıp kan tükürdü. "Minwa-nabili misin?" diye tekrarladı Buntokapi.Ama adam hiçbir şey itiraf etmedi. Sadık, diye düşündü, midesi bulanan Mara; bu kadannıbekliyordu. Jingu konumu ve onura, saldırıdan sorumlu tutulmamasına bağlı olduğu için böylesinetehlikeli bir girişime zayıf adamlar yollamazdı. Ama yine de gerçek tümüyle gizlenemezdi. Başkabir Acoma askeri daha ilkine benzer bir hikayeyle çıkageldi: birkaç gri savaşçı daha açıkça

Minwanabi'den ya da Jingu'ya bağlı Kehotara klanındandı. Buntokapi yerdeki adamı birkaç keredaha tekmeledi, ama kin dolu bakışlardan başka bir karşılık almadı. Sonunda sıkılan Lord, "Bubudala Acoma topraklarına saldırdı. Asın onu."Parlak gözlerini Keyoke'ye yöneltti. "Hepsini asın. Köleye ihtiyacımız yok, zaten köpekler çok iyiçalışmazlar. Hepsini yol boyunca sallandırın ve Acoma topraklarına izinsiz girenleri aynı kaderinbeklediğini anlatan bir tabela çakın. Sonra takım önderleri kente gitsin. Meyhanelerden şarapalsınlar ve Minvvanabi'yi tepeleyen Acomalılara kadeh kaldıralım."İfadesi derinleşen Keyoke hiçbir şey söylemedi. Buntokapi Minwanabi Lordu'nun askerlerinialenen asarak onu berbat bir biçimde aşağılayacaktı. Savaş tutsakları ya onurluca bir kılıçlaöldürülür ya da köle olarak tutulurlardı. Bir adam düşmanına, ancak düşmanlık kökleşip artınca buşekilde hakaret ederdi. Herkesin gözü önünde böyle bir şey yapmak daha çok misillemeyiüzerlerine çekmek demekti ve Anasati'yle ittifak bir noktada onları koruyamaz olurdu. Maratehlikeyi anladı. Şayet Jingu yeterince kı-276 277zarsa sonraki saldırı gri savaşçılar gibi giyinmiş üç yüz adamla değil, Minwanabi turuncusu vesiyahıyla Acomatopraklarına böcekler gibi çullanan üç bin zırhlı askerle yapılırdı. Mara Keyoke'nin başparmağıylaçenesini kaşıdığını ve adamın kaygılarının kendi-lerininkiyle aynı olduğunu gördü. Kocasınıvazgeçirmeyi denemek zorundaydı."Lordum." Mara Buntokapi'nin ıslak koluna dokundu. "Bunlar yalnızca efendilerinin verdiği göreviyapan askerler."

Buntokapi'nin gözlerinde zekasıyla ürküten yabani bir bakış belirdi. "Bunlar mı?" Sesinin sakinliğiyeni bir şeydi ve her zamankinden ürkütücüydü. "Bunlar gri savaşçılar, haydutlar ve kanunkaçaklarından başka bir şey değil, karıcığım. Şuna Minwanabili olup olmadığını sorduğumuduydun, değil mi? Cevap vermiş olsaydı onu kendi kılıcımla onurlu bir şekilde öldürürdüm. Amayalnızca bir suçlu; asılmayı hak ediyor, ha?" Kocaman gülümseyip avludaki adamlara bağırdı."Emirlerim yerine getirilsin."Acoma askerleri ip getirmek için koştular, tutsaklar İmparatorluk Yolu'na giden çakıllı patikayasürüldü. Bir usta onların utancını halka duyurmak için tabelayı hazırlayacaktı ve günbatımındahepsi asılmış olacaklardı.Görevlendirilmeyen askerler barakalarına gittiler. Buntokapi sandaletlerini çıkarmadan eve girdi,dönüp durarak hizmetçilere bağırırken çivili tabanları cilalı ahşabı parçalamaktaydı. Bir köleden

yerleri zımparalayıp yeniden cilalamasını istemeyi aklına kaydeden Mara minderlerine döndü.

Page 119: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 119/244

Kocası ona gitme izni vermediği için gelen lıizmetçiler onun zırhını çıkarırken orada beklemeyemecburdu.Göğüs zırhı çıkarılırken kalın omuzlarını geren Acoma Lordu, "Şu Minvvanabi Lordu aptalın biri.Beni öldürerek babamı alt edeceğini sanıyor, sonra dikkatini sana, karıma, basit bir kadınayöneltmeyi planlıyor. Karşısında nasıl bir asker olduğunu bilmiyor, ha? Jiro'nun yerine beni seçmen

ne büyük talih. Kardeşim akıllıdır, ama bir savaşçı değildir." dedi. Buntokapi'nin gözlerine yine ovahşi parıltı yerleşmişti ve Mara yalnızca hünerden fazlasını gördü onda. Düğün gecelerindeBuntokapi'nin altını çizdiği şeyi kabullenmek zorundaydı. Evlendiği adam aptal değildi.Mara usulca onun ateşli ruh durumunu sakinleştirmeye çalıştı. "Acoma bugün bir asker tarafındanyönetildiği için gerçekten şanslı, Lordum."Buntokapi bu ödülle kabardı. Arkasını dönüp son zırh parçasını eşlikçilere verdi. Lekeliparmaklarına bakarken birdenbire son iki günün yorgunluğunu fark etti. "Uzun bir banyoyapacağım, karıcığım, daha sonra akşam yemeğinde sana katılırım. Kente gitmeyeceğim. Tanrılarçok fazla kibri sevmezler ve belki de Jingu'yu bundan daha fazla aşağılamamak daha iyi olur."Pencereye doğru yürüyüp yumuşak akşam esintisinde terini kurulmaya bıraktı. Mara sessizce onuinceledi. İri bedeniyle kalın bacakları yeşil akşam göğüne karşı gülünç bir siluet oluşturuyordu;

ama bu görüntü onu ürpertti. Buntokapi gittikten sonra yere bıraktığı kirli çamaşır yığımylasandaletlere çevirdi gözlerini. Düşünceleri tümüyle kararan Mara Nacoya'nın içeri giripyanıbaşmda selam verdiğini fark etmedi. Yaşlı kadın neredeyse sessiz bir tıslamayla fısıldadı. "Onuöldürecekseniz, çabuk yapın, Leydim. Düşündüğünüzden çok daha akıllı."Mara yalnızca başını salladı. İçinden zamanı hesapladı. Bebeği doğmadan önce değildi. Ondanönce olmazdı. "Mara!"Llaykırış evde yankılanmaktaydı. Acoma Leydisi hizmetçilerin278 279yardımıyla doğruldu. Yüzü öfkeden kızarmış Buntokapi kapıyı açıp içeri dalmadan önce odasınagitmek üzereydi. Çabucak eğildi. "Buyur, Bunto."Lord etli elini kaldırıp bir tomar kağıt salladı, her bir yaprak minik rakamlarla doluydu. "Bunlar ne?Uyandığımda masamın üzerinde buldum." Ayaklarını vurarak yürürken tıpkı kudurmuş bir ne-edraboğasını andırıyordu, önceki gece kimi arkadaşlarını ağırladığı için kanlanmış gözleri bu benzerliğiartürıyordu.Anasati'ye bağlı ailelerin ikinci ve üçüncü oğullarından birkaç genç asker Düzlükler Kenti'negiderlerken ona uğramışlardı. Klanları büyülü gediğin öbür tarafındaki Midkemia diyarındabarbarlara karşı bir bahar seferi düzenlemek için asker topladığından saatlerce konuştular. Savaş üçüncü yılma girmekteydi, zenginlik öyküleripolitik olarak tarafsız birkaç klanı Savaş İttifakı'na katılma konusunda baştan çıkarmıştı. Böyledeğişiklikler Savaş Partisi ve tutucu İmparatorluk Partisi'ni Yüce Konsey'de üstünlüğü ele geçirmemücadelesine itiyordu. Minwanabi Lordu Kumandan tarafından yönetilen Savaş Partisi'nde

demirbaştı ve Anasati Lordu da İmparatorluk Partisi'nin en önde gelen adamıydı, bu saygınlığıyüksek bir konumdu, çünkü yalnızca İmparator'la kan bağı bulunanlara aitti.Soylu kuzenlerine hiç benzemeyen tavırlarıyla Buntokapi kağıtları karısının üzerine yağdırdı. "Tümbu şeylerle ne yapmam gerekiyor?""Lordum, bunlar klanın aylık hesapları, üç aylık bütçe ve uzak mülklerinizden aracılarınızın veyatırımcılarınızın raporları," Ayaklarının dibine başka ne saçılmış diye bakmak için gözlerini yereçevirdi, "ve gelecek yıl istenen needra derilerinin bir taslağı." "İyi de tüm bu şeylerle ne yapmamgerekiyor?" Buntokapi öfkeyle ellerini kaldırdı. Üçüncü oğul olarak tıpkı Keyoke ve Pape-waiogibi mesleki askerlik yapması ya da güçlü bir klanla ittifak kurmak isteyen zengin bir tüccarınkızıyla evlenmesi bekleniyordu ondan. Oysa babasının en büyük beklentilerinin bile ötesinegeçmişti, büyük bir klanı yönetmek için hiç hazırlığı yoktu. Hamilelik eğilmeyi olanaksız hale

getirdiğinden Mara çömeldi ve her yana saçılmış parşömenleri kusursuz bir sabırla topladı. "Onları

Page 120: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 120/244

okumalısın. Onayla, onaylama veya düzenle; ardından malikane çalışanlarından uygun kişilere gerigönder, Bunto." "Peki ya Jican?""O sana danışmanlık yapar." Bir kez daha onun sırtındaki yükün birazını almak için bekledi; amaadam, "Tamam öyleyse. Yemekten sonra hadonra çalışma odama gelsin." dedi yalnızca. Başkahiçbir şey söylemeden kağıtları karısının elinden kapıp çıktı. Mara ulağına seslendi. "Jican'ı bul."

Hadonra geldiğinde yorgunluktan soluk soluğaydı. Ellerindeki mürekkep lekelerinden Mara ulağınonu, evin en ucundaki katiplerin bölmesinde bulduğunu anladı. Selamını tamamlayan adama"Lordum, Acoma'nın pek çok iş meselesinde senin yardımını istiyor, Jican. Lütfen banyosunu yapıpyemeğini yedikten sonra onunla ilgilen."Hadonra, kafası yavaş işleyen Buntokapi'yle uğraşmaktan hoşlanmadığını güçlükle gizleyerekkararmış parmağın ovaladı. "Anlıyorum, Leydim."Mara onu yumuşak bir alayla izledi. "Lordum ticaret konularında yenidir, Jican. Belki de hermeseleyi ayrıntılarıyla ve yavaşça halletmen en iyi olacaktır."Jican'ın ifadesi değişmedi, ama gözleri aydınlanmış gibiydi. "Evet, hanımefendim."280 281Bunun üzerine Mara gizlice gülümsedi. "Acele etmene hiç gerek yok. Sanırım bütün akşam, hattâ

belki geceleyin tartışmaya yetecek nitelikte konular bulabilirsin.""Elbette, hanımefendim." Jican'm coşkusu arttı. "Lord Buntoka-pi'ye yardım ederken bizi rahatsızetmemelerini emrederim."Hadonra her zaman ince zekalı olmuştu. Mara onun nitelikleriyle neşelendiyse de duygularını hiçdışa vurmadı. "Çok iyi, Ji-can. Lordum malikane işlerine ilgi gösterdiğine göre incelemesigerektiğini düşündüğün bütün dokümanları yanında götürebilirsin."Sesinde bastırılmış bir keyifle, "Tamam, hanımefendim." dedi Jican."Hepsi bu." Mara ona gidebileceğini işaret ettikten sonra kocasının dikkatini çekmesi gerekenbaşka meselelere kafa yorarken dalgın dalgın dikildi. Plan kurarken yine de korkuyordu. Seçtiği yoltehlikeliydi; yanlış bir adım atarsa hiçbir yasa veya kişi onu koruyamazdı. Renkli perdeye vurangünışığı birdenbire çok çekici gölündü. Gözlerini kapatıp artık üzerinden çok geçmiş gibi görünenbir zamanda, Lashinıa rahibelerinin ona öğrettiklerini aklından geçirdi.Mara Buntokapi'nin tene çarpan koca elinin sesiyle irkildi. Başka bir köle daha sabahleyin kızarmış bir yanak ya da morarmış bir gözle spor yapacaktı. Kaçınılmaz saldırıya karşı kendini hazırlayanLeydi odasının kapısı vurulmadan açılınca hiç şaşılmadı. Öfkeli değilken bile Buntokapi enderolarak kızın toplumsal konumunun hakettiği nezaketi gösterme zahmetine girerdi."Mara," diye başladı, hiddeti patlama noktasındaydı; içeri dalıp sandaletleriyle bu haftada ikincikez zemini mahvederken, Ma-ra içinden lanet okudu. Neyse ki hasarı tamir eden kölelerin yakınma şansı yoktu.Buntokapi ağır zırhının altında ter dökerek durdu. "Jican'ın şahsen ilgilenmem gerektiğini söylediği

şu önemli iş meselelerine günlerimi harcadım! Bir haftadır ilk kez dışarı çıkıp askerlerime talimyaptırıyorum ve güneşten yorulup döndüğümde ne buluyorum, daha çok... bu şeylerden!" Ağır birbelge tomarını yere fırlattı. "Sıkıldım! Ben gelmeden önce bütün bunlarla kim ilgileniyordu?"Mara alçak gönüllülükle bakışlarını indirdi. "Ben, kocacığım." Buntokapi'nin öfkesi hayretedönüştü. "Sen mi?" "Sana evlilik teklif etmeden önce Egemen Leydi'ydim." Mara konu pek deönemsizmiş gibi kaygısızca konuşuyordu."Toprakları idare etmek şimdi senin olduğu gibi o zamanlar benim görevimdi." "Ya!"Buntokapi'nin düş kırıklığı çok belliydi. "En küçük ayrıntıyla bile ilgilenmek zorunda mıyım?"Miğferini çekip çıkararak kendisine yardım etmeleri için bağırdı. Kapıda beliren bir hizmetçiye,"Bir elbise getir," diye emretti. "Bu zırhın içinde bir dakika bile kalamam. Mara, yardım et."Mara güçlükle doğrulup kollarını dosdoğru öne uzatmış kocasının yanına gitti. Kirli olduğu için

ona elinden geldiğince az dokunarak göğüs ve sırt zırhlarını bir arada tutan kopçaları çözdü.

Page 121: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 121/244

"İstersen bu işlerden birazına vekil tayin edebilirsin. Jican toprakların günlük işlerini halledebilir.Sen çok meşgulsen ona benim görüşlerimi aktarabilirim."Buntokapi cilalı zırhı silkeleyip kafasından çıkardıktan sonra rahatlayarak içini çekti. Kaldırmayahiç alışık olmayan Mara kocası bir eliyle uzanıp ağır zırhı yere fırlatana kadar kollarındaki yük-282 283

le boğuştu. Adam iç elbisesini üzerinden çıkarırken kumaşların arasından konuştu. "Hayır. Seninoğlumuzla ilgilenmeni istiyorum.""Ya da kızımızla," diye lafı yapıştırdı Mara, bir kadının köle işlerini yapabilmesi ama hesaplarlailgilenememesi düşüncesine kızarak. Diz çöküp kocasının kıllı bacaklarmdaki baldır zırhlarınıçözdü."Peh, bir erkek olacak. Aksi halde yeniden denemek zonında-yız, ha?" Arzuyla ona baktı.Mara tiksinmesini belli etmeden korudukları ayaklar kadar pis olan çapraz bağlı sandaletleriçözmeye girişti. "Lordum nasıl isterse."Buntokapi kısa giysisini çıkarıp attı. Bir peştamal dışında çıplak kalan adam utanmadan eliniçamaşırın içine sokup kasıklarını kaşıdı. "Yine de babanın ölümünden beri görevde olduğu için iş meselelerinde Jican'a karar verme hakkı tanıyacağım." Hizmetçi temiz bir elbiseyle döndü ve

Acoma Lordu banyonun hazırlanmasını istemeden giysiyi çabucak üzerine geçirdi. "Hadonrabecerikli. Ayrıca önemli kararlar için yine de bana danışabilir. Şimdi biraz Sulan-Qu'da kalmakistiyorum. Arkadaşlarımdan birkaçı—"Mara bir anda günlük elbisesinin kumaşını kavrayınca kafası karışan Buntokapi duraksadı. Kızsabahtan beri yumuşak sancılar çekiyordu, ama bu seferki güçlüydü ve yüzünün rengi solmuştu.Sonunda zamanı gelmişti. "Bunto!"Genelde sert tabiatlı adam aniden hem sevindi hem ürktü. "Zaman geldi mi?" "Sanırım." Sakincegülümsedi. "Ebeyi çağırt."Ebe ve hemen arkasından Nacoya geldiğinde hayatında ilk kez endişeye kapılan BuntokapiMara'nın elini morartacak kadar şiddetli okşamaktaydı. İki kadın Impatorluk'taki hiçbir kocanınkarşı koyamayacağı bir sertlikle onu uzaklaştırdılar. Kapıdan çıkarken kırbaçlanmış bir köpek gibiarkasına bakarak gitti.Doğacak oğlunu beklerken sonraki saati çalışma odasında volta atarak geçirdi. İkinci saate girerkenşarap ve yiyecek bir şeyler istedi. Akşam çekilip gece çökerken doğum odasından hâlâ haber yoktu.Kaygılarından hiçbir kaçışı olmayan sabırsız bir adam olarak içti, yemek yedi ve yine içti.Yemekten sonra müzisyenleri çağırttı, onların müzikleri de gerginliğini geçirmeyince o öğledensonra ihmal ettiği sıcak banyoyu hazırlamalarını emretti.Ender bir saygı duygusuyla bir kız eşlikçiden vazgeçmeye karar verdi. Karısı vârisini doğururkenyatak oyunları uygunsuz göründü gözüne; ama rahatlatıcı şeylerin yokluğunda kimsenin otu-rupbeklemesi düşünülemezdi. Buntokapi ulağa haykırarak büyük bir testi akamel brendisi getirilmesiniistedi. İşte bundan vazgeçmeyecekti, hattâ hizmetçiler perdeleri çekip küvetini sıcak suyla

doldururken bile. Eşlikçiler sabun ve havlularla beklemekteydiler. Buntokapi elbiselerini çıkarıpbüyüyen göbeğini okşadı. Ağır kütlesini suya bırakırken formda kalmak için kılıç ve yayla dahaçok çalışması gerektiği konusunda kendine homurdanıyor-du. Daha zayıf bir adam yanmaktançekinebilirdi, ama Buntokapi öylece oturdu. Bir hizmetçinin elindeki brendi bardağını alıp hepsinikocaman bir yudumda bitirdi.Hizmetçiler ürkek bir dikkatle çalıştılar. Lliçbiri sabun köpüklerini kazara açık bardağa kaçırdığı vebrendiyi bozduğu için dayak yemek istemiyordu.Buntokapi banyo yaparken rahatladı. Eşlikçileri onu sabunlar-284 285larken bir ezgiyi belli belirsiz mırıldanmaya başladı. Gergin kaslarına masaj yapılması ve sıcak onuuykulu, romantik bir ruh durumuna sokmuştu, banyoda iyice gevşedi ve çok geçmeden uyuklamaya

başladı.

Page 122: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 122/244

Bir çığlık her yanı doldurdu. Bunto küvetin içinden ok gibi fırlayıp brendisini döktü ve hizmetçilerisabunlu suyla ıslattı. Kalbi deli gibi çarparken elleri bir silah aradı, hizmetçilerin saklanmak içinkaçmalarını ve zırhlı adamların tehlikeyi haber vemıelerini beklemekteydi yarı yarıya. Ama her yersessizdi. Onun çalmalarını emretmesini bekleyen müzisyenlere baktı, ama konuşmak için ağzınıaçarken başka bir çığlık sessizliği yırttı.

Artık anlamıştı. Mara, narin, çocuksu Mara oğlunu doğuruyordu. Yükselen bir başka çığlığıniçindeki acı Buntokapi'nin kısa yaşamı boyunca duyduğu hiçbir şeye benzemiyordu. Savaştayaralanan adamlar öfkeyle, yüksek sesle haykırırlardı, can çekişenlerin inlemeleriyse açması vekısık sesli olurdu. Ama bu ses... Kızıl Tan-rı'nın bizzat işkence ettiği birinin ızdırabınıyansıtmaktaydı.Buntokapi brendisine uzandı. Bardağın kaybolduğunu anlayınca yüzüne karanlık bir öfke yerleşti.Bir hizmetçi çabucak yerdeki kabı alıp doldurarak efendisinin ellerine tutuşturdu. Buntokapiiçkisini bitirdikten sonra "Git bak bakalım karımla ilgili bir sorun var mı?" dedi.Hizmetçi koşarak çıkarken Buntokapi bir başkasına içki doldurmasını işaret etti. Mara'nınişkencesinin sesleri geceyi dolduaırken uzun dakikalar geçtiler. Çok geçmeden hizmetçi döndü ve"Efendim, Nacoya bunun zor bir doğum olduğunu söylüyor." dedi.

Buntokapi başını salladı ve midesinden yükselen uyuşturucu brendi sıcaklığını hissederek içmeyisürdürdü. Yine yükselen çığlıkları kısık hıçkırıklar izledi. Öfkeden çıldıran Acoma Lordu gürültüyübastırarak haykırdı, "Canlı ve gürültülü bir şeyler çalın."Müzisyenler marş ezgilerine başladılar. Buntokapi brendiyi boşalttı. Mara'nın bağırışları müziği herkestiğinde öfkeleniyordu, bardağı fırlatıp testiyi istedi. İçkiyi dudaklarına dayayıp büyük bir yudumaldı.Başı dönmeye başlamıştı. Çığlıklar kalkanlar tarafından engellenmek istemeyen düşmanlar gibiüzerine üşüşüyorlardı. Buntokapi duyularını yitirene kadar içti. Gözlerinin önünde mutlu bir pırıltıbelirmişti, yüzünde aptal bir gülümsemeyle su soğumaya başlayana dek oturdu. Efendileri hiçbirkalkma belirtisi göstermeyen kaygılı hizmetçiler daha fazla su ısıtmak için koşturdular.Daha çok brendi getirildi ve bir süre sonra Acoma Lordu Buntokapi çocuğunu doğurmaya çalışanminik karısının hiç kesilmeyen çığlıkları bir yana, müziği bile duymaz oldu.Zaman ilerledi ve güneş odasının perdelerini ağarttı. Uykusuz geceden bitkin düşen Nacoyaçalışma odasının kapısını açıp içeri girdi. Lord küvetin soğuk suyu içinde uzanmış uyuyordu,büyük ağzı açıktı ve horlamaktaydı. Gevşek elinin yanında yere yuvarlanmış boş bir brendi testisivardı. Üç müzisyen enstrümanlarının üzerinde uykuya dalmıştı ve banyo hizmetçileri ellerindeburuşuk havlularla savaşta yenilmiş askerler gibi görünüyorlardı. Nacoya kırışık yüzündetiksinmeyle perdeyi çekti. Lord Sezu hayatta olmadığı için çok minnettardı, çünkü halefi AcomaLordu Buntokapi böylesi bir halde uyurken karısı bin bir güçlüğe göğüs gerip ona sağlıklı bir oğlan,yani bir varis doğurmuştu.286 287

KAPANBir haykırış çınladı. "Mara!" Buntokapi'nin öfkesi bir needra boğasının böğürmesi gibi yırttı sabahsessizliğini. Mara irkildi. İçgüdüsel bir hareketle yanı başında duran beşiğe göz attı. Küçük Ayakihâlâ uyuyordu, babasının gürlemesi uykusunu bozmamıştı. Gözleri sımsıkı kapalıydı, tombulkolları ve bacakları örtülere dolanmıştı. Buntokapi'nin gürlemeleriyle geçen iki aydan sonra bebekgök gürültüsünde bile uyuyabiliyordu. Bebek tam babasının oğluydu, tıknaz bir bedeni doğarkenannesine ölmeyi istetecek kadar kocaman bir kafası vardı. Zor doğum Mara'yı daha önce böyle birşeyin olmasına bile olanak vermediği ölçüde yıpratmıştı. Daha on sekiz yaşında olmasına karşınkendini yaşlı bir kadın gibi hissediyordu, her zaman yorgundu. Oğlunu ilk gördüğünde üzülmüştü.Gizliden, kardeşi Lano'nun küçüklüğünde olduğu gibi ince yapılı, yakışıklı bir çocuğu olmasınıumuyordu. Bunun yerine Buntokapi ona kırmızı suratlı, yuvarlak kafalı, suratı minik bir ihtiyar

adam gibi buruş bu-aış, küçük bir yabani vermişti. Ciğerlerini havayla doldurduğu ilk andan

Page 123: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 123/244

itibaren babasınmkine rakip bir çığlığı vardı; şimdiden onun gibi surat asmaya başlamıştı. Yine deAyaki uyurken Mara288ona karşı içinde sevgiden başka bir şey hissedemiyordu. O benim de oğlum, diye düşündü,dedesinin kanı dolaşıyor damarlarında. Anasati atalarından kalıt aldığı özellikleri eğitimi sırasında

düzeltilecek, Acoma yanı geliştirilecek. Babası gibi olmayacak."Mara!" Buntokapi'nin kızgın haykırışı çok yakınlardan geliyordu, bir an sonra çocuk odasınınkapısı çarparak açıldı. "Buradasın demek kadın. Seni bulmak için bütün evi dolaştım." Buntokapibir fırtına bulutu gibi asık bir suratla içeri girdi.Mara sakin bir şekilde eğilerek selam verirken nakısını elinden bırakabildiğine memnundu."Oğlumuzun yanındaydım bey."Buntokapi'nin yüzündeki aksilik kayboldu. Babasının gürültülü girişinden huzursuzlanmış olanküçük oğlanın beşiğinin başına gitti. Buntokapi uzandığında Mara bir an için onun bebeğin siyahsaçlarını köpeklerini okşadığı gibi okşayacağından korktu. Ama bunun yerine etli eli yumuşak birhareketle bebeğin minik bacaklarına dolanan örtüyü düzeltti. Bu davranışı Mara'nın içinde birdenBuntokapi ye bir sevgi uyanmasına neden oldu ama bu duyguyu hemen durdurdu. Acoma pelerinini

giymesine karşın Buntokapi Acoma'ya karşıtlık konusunda Minvvanabi'den sonra ikinci sıradakiaile olan Anasati'nin oğluydu. Mara bunu yüreğinde hissediyordu. Çok yakında değişiklik zamanıgelecekti.Abartılı bir fısıltıyla —Ayaki'nin uykusu derindi- "Ne istiyorsun kocacığım?" dedi."Sulan-Qu'ya gitmem gerekiyor... şey, iş için." Buntokapi coşkusunu gizlemeye özen göstererekbeşiğin başında doğnıldu. "Bu gece dönmeyebilirim, belki yarın da."Mara tepkisini bastırıp eğilerek selam verirken kocalının kapının arasından çıkarken ne kadar aceleettiği gözünden kaçmamıştı. Kocasının Sulan-Qu'da ilgilenmesi gereken hiçbir iş olmadığı-289nı tahmin etmek için davranışlarını gözlemeye ihtiyacı yoktu. Son iki aydır Buntokapi'nin işleregösterdiği ilgi öylesine azalmıştı ki artık açıkça göz ardı ediyordu her şeyi.Jican Acoma mülklerinin idaresini eline aldığından Leydi'yi her şeyden haberdar ediyordu.Buntokapi Keyoke'nin savaşçıları idare etmesine karışmayı sürdürüyor, hangi adamın hangi göreveatanacağına karar veriyordu. Artık ancak çok az sayıda ev idaresi sorununda söz sahibi olabilenMara bu konuda hiçbir şey yapamıyordu, en azından henüz yapamıyordu.Keyifsiz bir şekilde nakısına bakarken Buntokapi yokken yalnızca görünüşü kurtarmak içinbununla uğraşmak zorunda olmadığına seviniyordu. Düşünmek ve geleceği planlamak için giderekdaha fazla zamana ihtiyaç duyuyordu. Kocasının kuşkucu karakteri biraz da işine geliyordu. Kendihileci kafa yapısıyla Ma-ra'nın ticaret konusundaki yeteneğinin kendisininkini gölgede bıraktığınınfarkına varan Buntokapi, karısının ev idaresini eline geçirmemesini sağlamakla yetinmişti. Mara'mnonunla evlenmeden önce garnizonu da aynı ustalıkla idare ettiğinin asla farkına varmamıştı. Bunun

sonucu olarak Papewaio'nun siyah bir çaput takması ve buna benzer başka garip uygulamalarısorgulamak asla aklına gelmiyordu. Ayrıca savaşa duyduğu ilgiye karşın Buntokapi adamlarla aslayakınlaşmadı. Onların ataları Buntokapi'yi hiç ilgilendirmiyordu; yoksa gri savaşçıların Acomayeşili giymeye başlamış olduklarını fark ederdi. Geleneklerdeki böyle değişiklikleri kavrayacakhayal gücünden yoksun olduğu kesin, diye düşündü Mara, sonra birden sert bir şekilde kendinidurdurdu. Düşüncelerinde bile dikkatli olmak zorundaydı. Buntokapi basit bir savaşçıdan dahafazlası olduğunu göstermişti birçok kez.Yine de adam incelikten bütünüyle yoksundu. Talim alanında290kendisine eşlik edecek savaşçıları toplarken attığı gürültülü kahkahayı duyan Mara, Buntokapi'yideğişik bir şeyler yapmak için böyle beceriksiz bir çabaya götüren şeyin ne olduğunu merak etti.

Onu öğlen sıcağında Sulan-Qu'ya götüren şey can sıkıntısı olabilirdi. Öteki askerlerle suya girmek,

Page 124: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 124/244

birbirlerine hikayeler anlatmak, belki dövüşmek ya da kumar oynamak... ya da Saz Haya-tı'ndan birkadınla eğlenmek.Doğumdan hemen sonra Buntokapi Mara'nın yatağına geri dönmüştü ama şimdi Acoma'nınyaşayan bir varisi olduğundan Mara'mn artık görevlerine bağlı bir eş rolü oynaması için bir nedenkalmamıştı. Buntokapi'nin pençe gibi elleriyle, ağzından sular akarak onu kucaklaması midesini

bulandırıyordu, kocasının tutkularını hiç paylaşmaksızın kımıldamadan yatıyordu. İlk geceBuntokapi bunun farkına varmamış gibi göründü, ama ikinci gece kızdı. Üçüncü gece onunböylesine tutkudan yoksun olmasından acı acı yakındı, dördüncü gece Mara'yı dövdükten sonra odahizmetçilerinden biriyle yattı. O günden sonra Mara Buntokapi'nin yaklaşma girişimlerine hiçkarşılık vermedi, sonunda Buntokapi de onu görmezden gelmeye başladı.Ama şimdi Buntokapi'nin on gün içinde üçüncü kez şehre gitmek üzere yola çıkması Mara'yımeraka düşürmüştü. Paravanı açması için Misa'yı çağırdı, kocasının tahtırevanı ve savaşçılardanoluşan az sayıda eşlikçisi İmparatorluk Anayolu'na doğru koşar adımlarla ilerlemeye başlarbaşlamaz Mara ulağını Nacoya'yı çağırmaya gönderdi.Yaşlı kadının çağrısına yanıt vermesi epey uzun sürmüştü ama eğilip selam verirken saygısında enufak bir eksilme yokmuş gibi görünüyordu. 'Hanımefendi ne istiyorlar?" "Lord Bunto'yu bu kadar

geç saatte kente götüren ne?" diye291sordu Mara. "Hizmetkarlar ne tür dedikodular anlatıyorlar?"Nacoya imalı bakışlarla paravanın yanında hanımefendisinin emirlerini bekleyen Misa'ya baktı.Dadının yanıtını hizmetkarlarla paylaşmamasınm iyi olacağı konusundaki bu uyarısını anlayanMara oda. hizmetçisini akşam yemeğini getirmeye gönderdi. Misa hızla uzaklaşırken Nacoya içiniçekti. "Tahmin edebileceğiniz gibi. Kocanız bir kadını ziyaret edebilmek için kentte bir daire tuttu."Mara arkasına yaslandı. "İyi. Onu kentte olabildiğince uzun kalması için yüreklendirmeliyiz."Nacoya'nm gözleri merakla parladı. "Yüreğimin kızı, bir şeylerin artık geçtiğini, bir daha asla geridönmeyeceğini biliyorum, ama ben hâlâ sizin hep tanıdığınız anneyim. Söyleyin bana, nelerplanlıyorsunuz?"Mara anlatmayı çok istiyordu. Ama evinin kontrolünü yeniden ele geçirmek için yaptığı plan Lord'aihanetetmenin sınırındaydı. Nacoya, kendisinin Buntokapi'den kurtulmayı amaçladığını şimdiden anlamış olmasına karşın bu plan onunla paylaşamayacağı kadar riskliydi. "Hepsi bu kadar yaşlı valide,"dedi Mara kesin bir sesle.Bakıcı kararsız kaldı, sonra başını salladı, eğilip selam verdi, ayrıldığında arkasında beşiğindekıpırdamaya başlayan bebeğine bakan Mara'yı bırakmıştı. Ama Mara'nın düşünceleri Ayaki'den çokuzaklarda dolaşıyordu. Lord'un şehirde bir kadınının olması tam da Mara'nın istediği fırsatısağlayabilirdi. En sonunda tanrıların yüzünün ona da güldüğünü umarak Mara bu yeni gelişmeninsunduğu olanakları düşünmeye başlamıştı ki Ayaki'nin sağlıklı çığlığı düşüncelerini karıştırdı.

Mara mızmızlanan bebeği göğsüne kaldırdı, küçük oğlan memesini biraz sertçe ısırınca yüzünüburuşturdu. "Ay!" dedi şaşkınlık içinde. "Senin tam babanın oğlu olduğun kuşkusuz." Emmeyebaşlayan bebek sakinleşti, Misa bir tepsiyle geri döndü. Mara yemeğin ne olduğuna bile bakmadankarnını doyururken kafası yaşlı bakıcısının tahmin edebileceği her şeyden daha riskli bir planlauğraşıyordu. Ortaya konan şey çok yüksekti. Tek bir yanlış adım Mara'nın Egemen Leydi unvanınıgeri alma şansını bütünüyle yitirmesine neden olabilirdi; gerçekten de, şayet başarısız olursaatalarının kutsal onurları asla silinemeyecek bir utançla lekelenmiş olacaktı.Kamaiotalı Lord Desutu'nun oğlu Gijan kibarca başını sallarken Mara kendine bir bardak chochadoldurdu, ayaklarını toplayıp oturdu. Gijan'ın hareketi yakıcı bir sabırsızlığı gizliyordu amaeleştirmeye yatkın tabiatıyla bile genç eşin konukseverliğinde bir kusur bulamıyordu. Mara onun engüzel minderlerin üzerinde rahat etmesini sağlamış, tazeleyecek şeyler sunmuş, eski bir dostunun

beklenmedik bir anda geldiğini ve onu görmek için beklediğini kocasına haber vermek için hemenadamlar göndermişti.

Page 125: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 125/244

Gijan ellerindeki yüzüklere hayran gözlerle bakarak arkasına yaslandı. Tırnakları aşırı titizliknoktasında temizdi, mücevherleri gösterişliydi ama geri kalan giysilerinde tutumlu davranmıştı."Acaba Lord Buntokapi nerede olabilir?""Şehirde bir iş meselesiyle ilgileniyor sanırım." Mara genç ve güzel bir kadının kocasınınyokluğunda hissedebileceği türden bir sıkıntı sergilemiyordu. Buntokapi'nin konuğunun onu çok

yakından incelediğini bilerek bir elini umursamaz bir tavırla salladı. "Bilirsiniz Gijan, bu tür şeylerbeni aşıyor, ama yine de evden uzakta çok fazla zaman geçirdiğini söylemek zorundayım."Gijan'ın gözleri kısıldı, elindeki yeşimtaşına gösterdiği hayranlığın artık yalnızca bir rol olduğu çokortadaydı. Mara chochasını292 293yudumlarken bu konuğun Anasati'ye casusluk yapmak için geldiğinden artık iyice emin olmuştu.Kuşkusuz Lord Tecuma üçüncü oğlunun Acoma Lordu olarak neler yaptığı konusunda bilgiedinmek istiyordu. Yakışıklı bir ulak gönderirken belki de Buntoka-pi'yle böylesine zıt bir adamıngenç bir eşi daha rahat konuşmaya teşvik edebileceğini düşünmüştü. Çok kısa bir aradan sonra gençsoylu, "Bu serseri işlerini ihmal mi ediyor yani?" dedi."Oh hayır Gijan." Kayınpederinin Acoma sorunlarına daha fazla burnunu sokmasını engellemek

isteyen Mara uzun açıklamalara girişti. "Lord Buntokapi için bir şey söylemek gerekirse o daayrıntılara çok fazla önem verdiği olur. Masasının başında uzun saatler geçiriyor."Böylesine inanılmaz bir şey karşısında Lord Gijan'm takındığı kibar parlaklıkta bir çatlama oldu."Bunto mu?" Yeni Acoma Lordu hakkındaki düşüncelerini ele vermiş olabileceğinin farkına varanGijan açılan ağzının kapatıp ekledi, "Elbette. Bunto her zaman çok çalışkan biri olmuştur."Mara gülümsemesini bastırdı. İkisi- de utanmazca yalan söylüyordu ve ikisi de bunu biliyordu; amabir konuk onur konusunda dikenli birtakım sorunlara girmeksizin bir ev sahibinin sözlerinisorgulayamazdı.Buntokapi'nin iş idaresi konusu ustaca kapandıktan sonra sabah kibar konuşmalarla sürdü. Marathyza ekmeği ve balık getirmelerini istedi, bu Gijan'm sorgu çabalarını en azından Mara'nın ulağıkasabadan dönene kadar biraz yavaşlattı. Üzerinde yalnızca peştamalıyla yoldan soluk soluğa gelenulak Mara'nın önünde diz çöktü. "Hanımefendi, Acoma Lordu'ndan haber getiriyorum." Mara tatlıbir tavırla sordu, "Eşim ne diyor?" Köle hanımının karşısına çıkmadan önce yalnızca ayaklarında -ki tozları yıkamaya fırsat bulmuştu; yolculuktan hâlâ soluk soluğa bir şekilde konuştu. "LordumBuntokapi sevgili dostu Kamaio-talı Gijan'm ziyareti sırasında burada olamadığı için özür diliyor.Şu anda malikaneye dönebilecek durumda değil, Gijan'dan Su-lan-Qüda kendisine katılmasınıdiliyor."Gijan yorgunluktan tükenmiş köle çocuğa başını salladı. "Hizmetkarıma tahtırevanımıhazırlatmasını söyle." Sonra Mara'ya gülümsedi. "Şayet Leydim'in bir itirazı yoksa?" Sanki kocasızbir kadının karşısında kölesine emir vermek bir erkeğin öbür haklarından biriymiş gibigülümseyerek yanıt verdi, Mara. Kendisi Egemen Ley-di'yken her şey ne kadar farklıydı. Ve her

şey yeniden değişecekti, çok yakında; hizmetkarına tepsiyi götürmesini söylerken içinden buna sözverdi. Sonra bütün zarafeti ve kibarlığıyla Gijan'ı malikane kapısına kadar uğurladı.Holde konuğun eşlikçilerinin toplanmasını beklerken ulağını uzaklaştırdı ve ne kadar rahatlamış olduğunu fark etti. Buntokapi'nin geri dönebileceğinden korkmuştu. Malikaneden kente yürüyerekyapılacak bir yolculuk iki saat alıyordu, ama bir ulak bunun yarısı kadar zamanda gidip gelebilirdi.Gijan tahtırevanıyla Sulan-Qu'ya günbatımmdan önce ulaşmayacaktı. Gijan'm da kumarısevdiğinden kuşku yoktu, bu yüzden Buntokapi'nin çocukluk arkadaşını karanlık bastıktan sonradönüş yolculuğuna çıkarması pek beklenemezdi. Zarlar, kartlar, bahis oyunları ikisini de geceboyunca kentte tutacaktı ki bu tanrıların bir armağanıydı. Mara şimdiden Buntokapi'nin yokluğunaçok değer verir olmuştu ama bu aşırı sevmeye cesaret edemediği bir özgürlüktü, çünkü sabırsızlıkgöstermek onun için yıkım olabilirdi.

Gijan resmi bir şekilde eğilerek vedalaştı. "Eşinizle karşılaştığımda sizin konukseverliğiniziöveceğim Leydi Mara." Mara'ya

Page 126: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 126/244

294 295gülümserken birden pek sevimli olmuştu. Mara genç adamın karşısındaki romantik bir ilişkiyehazır, ihmal edilmiş kadınlardan biri olabilir mi acaba diye düşündüğünü anladı.Resmi ve uzak bir tavırla Gijan'ı çabucak kapının yanına götürdü. Aşka susamış küçük oğullarınilgilerini savuşturmaya çalışmakla zaman harcamaya ihtiyacı yoktu. Sevişme konusunda Bun-

to'nun gösterdikleri erkeklere çok az ihtiyacı olduğuna ikna etmişti onu. Şayet bir gün yanında biraşığının olmasını isteyecek olursa bu erkek, kumarla, şarapla ve fahişelerle geçecek bir gece içinBuntokapi'yle buluşmaya giden şu aptal, kendini beğenmiş soylu ya hiç benzemeyecekti.Tahtırevan ayrılırken Mara çocuk odasından yüksek bir ağlama duydu."Erkekler," diye mırıldandı kendi kendine, sonra hemen oğlunun yanma gitti. Bebeğin altınındeğiştirilmesi gerekiyordu. Aklı başka şeylere takılı olan Mara onu, bebeklerle uğraşmakonusundaki ustalığını hiç yitirmemiş olan Nacoya'ya uzattı. Yaşlı kadın çocukla el ve ayakparmaklarını ilgilendiren bir oyun oynamaya başladığında Mara Buntokapi'nin Gijan'm ziyaretinetepkisinin nasıl olabileceğini düşünüyordu.Ertesi gün öğleden sonra sanki Buntokapi'nin aklını okumuş gibi hissetti kendini. Üzerinde dövüş giysileriyle, vücudu yaptığı spordan sonra yağ ve terden parıl parıl bir şekilde Buntokapi göğsünü

halı gibi kaplayan kılları kaşıyarak konuşuyordu. "Şaye t biri beni aradığında şehirdeysem haberlergöndererek boşuna zaman harcama kadın. Onları benim kasaba köşküme gönder yeter."Mara Ayaki'yi dizlerinde bir kez daha zıplattıktan sonra soru sorar gibi kaşlarını kaldırdı. "Kasabaköşkü?"Sanki bu çok önemsiz bir konuymuş gibi Buntokapi oğlunun sevinç çığlıkları arasında Mara'yıyanıtladı. "Sulan-Qu'da daha büyük bir yere taşındım." Nedenini söylemedi ama Mara bu evimetresi olan Teani adındaki kadınla buluşmak için kurduğunu biliyordu. Mara'nın hatırlayabildiğikadarıyla Lord Sezu asla kasabada bir evinin olması gerektiğini hissetmemişti. Gerçi bu uygulamamalikaneleri uzakta olan lordlar arasında oldukça yaygın olsa da Sezu işler yüzünden kentte nekadar geç saatlere kadar kalırsa kalsın her zaman ailesiyle aynı çatı altında uyumak için evinedönerdi. Mara hatalarına anlayışlı bir gözle bakmayı denediğinde Buntokapi'nin kendisindenyalnızca iki yaş büyük bir çocuktan başka bir şey olmadığını, üstelik de onun sağduyuludüşüncelerinden hiçbirine sahip olmadığını anlıyordu. Mara ağabeyinin yanında oturup babasınınyönetim üzerine verdiği dersleri dinlerken Bunto zamanının çoğunu kendi başına sıkıntı içinde yada kaba şakalar yapan askerlerin yanında harcayan, ihmal edilmiş, yalnız bir çocuk olmuştu.Mara'nın gösterdiği soğukluk Bunto'yu üzmek yerine kendi anladığı hazları bulmak üzere eskialışkanlıklarına dönmesi için yüreklendirmişti. Yine de Mara babası gibi sağlam kafalı, kararlıbirini istediği için seçmemişti bu kocayı. Şimdi planlan Buntokapi'nin eğlenceye düşkün, aksikarakterini yüreklendirmesini gerektiriyordu, ama bu yol aşırı ölçüdetehlikeli de olabilirdi.Ayaki kulakları sağır edici son bir çığlık atıp Mara'nın boynundaki boncukları yakaladı. Boğazım

yakalayan minik elleri yavaşça açmaya çalışan Mara kocasının eğlencelerine hiç aldırmıyor-muş gibi davranıyordu. "Lordum nasıl isterse."Bunto ender gülümsemelerinden biriyle Mara'ya baktı, Aya-ki'nin minik yumruğundan kaçınmakiçin yana çekilen Mara bir an için metresi Teani'yi merak etti. Kocası gibi bir yabanide aca-296 297ba ne tür bir kadın tutku uyandırıyordu? Ama kusursuz bir zamanlamayla Jican elinde bir düzineruloyla kapıda belirdiğinde Buntokapi'nin gülümsemesi silindi. "Lordum, tanrılar razı olsun, gerigelmiş olmanız ne büyük şans. Uzaktaki mülklerinizin sorunlarıyla ilgili, hemen onaylamanızgereken birtakım kağıtlar var."Kuşatılmış gibi bir çığlık atan Bunto, "Şansmış!" dedi. "Bu gece kente dönmek zorundayım."Mara'ya bir hoşçakal bile demeden çıktı ama karısı buna pek aldırıyormuş gibi görünmüyordu.

Gözleri korkunç bir dikkatle amber kolyenin boncuklarını ağzına tıkıştırmaya çalışan oğlununpembe yüzüne dikiliydi. "Bu iştahın bir gün seni öldürebilir," diye uyardı yumuşak bir sesle; ama

Page 127: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 127/244

kocasına mı yoksa ondan doğan bebeğine mi söylediğini ancak tanrılar bilebilirdi. Kolyesinikurtardıktan sonra Mara gülümsedi. Teani adındaki metres gri savaşçıların hizmet yemini ettiğigünden beri işleyip geliştirdiği düşüncelere yeni bir renk eklemişti. Buntoka-pi'yi Acoma işleriniyürütmenin gerçekte ne anlama geldiği konusunda eğitme saati gelmişti.Çocuk odasının serin gölgeleri arasında yalnız başına duran Mara geçen ay gizlice yazmaya

başladığı listeye baktı. Çalışmasını bölecek hiç kimse yoktu. Nacoya Ayaki ile birlikte dışarıdaydı,beşiğin örtülerini değiştiren köle okuma bilmiyordu. Mara düşünceli bir şekilde tüy kaleminarkasını kemirdi. Buntokapi'nin kasaba köşkünü her ziyaret edişinde Mara imzalanacak belgelerlebirlikte Jican'ı ya da bir hizmetkarı gönderiyordu. Onların verdiği düzinelerce bilgiyi sabırla biraraya getirerek kocasının aslında her saati belli bir yaşam sürdüğünü ortaya çıkarmıştı. Sulan-Qu'daolduğunda Buntokapi sabahları geç kalkıyordu, ama asla gündoğumundan üç saat sonrasından geçekalmıyordu. Sonra kamuya açık bir antrenman arenasına gidiyordu. Burada sahipleri kentte kalanparalı muhafızlar ve savaşçılar silahlı antrenman yapmak için toplanıyorlardı. Buntokapi güreşi veok atmayı kılıçla dövüşmeye tercih ediyordu, ama Gijan'ı şaşırtacak bir çalışkanlıkla şimdi üçünede çalışıyordu. Kılıç tekniği durmadan gelişiyordu, ama hâlâ zaman zaman burayı kullanan başkalordlarla birlikte olmaktansa sıradan askerlerle birlikte olmayı yeğliyordu. Günün ortasında banyo

yapmış, üstünü değiştirmiş bir şekilde kasaba köşkünün yolunu tutuyordu; bunun ardından yaklaşıkiki saat boyunca Mara tarafından gönderilen malikane meseleleriyle ilgili işleri yapıyordu. MetresiTeani genellikle ancak öğleden sonra yatağından çıkıyordu ve onun kalkmasıyla birlikteBuntokapi'nin işlere gösterdiği sabır uçup gidiyordu. En yaşlı ulakların bile hayranlıkla söz ettiğibir çekicilikle Teani, Buntokapi'yi kalkıp akşam yemeğine hazırlanmaya ancak vakit kalana dekyatakta tutuyordu. Sonra çift komediler izlemek için tiyatroya, ozanları dinlemek için tavernalaraya da kumarhanelere gidiyordu ama Teani'nin ona verilen armağanlar dışında bir serveti yoktu.Aşığını daha yüksek bahislere girmeye teşvik etmekten sapık bir zevk duyuyordu ve şayetBuntokapi bahsi kaybederse söylentilere göre gözleri daha da parlak ışıklar saçıyordu. Marakaşlarını çattı. Pek çok hizmetkar bu bilgileri toplamaya çalışırken hakaretlere uğramış, kelepçeyevunılmuştu -Buntokapi'ye bir belge taşıyan son ulak kötü bir şekilde dövülmüştü-ama bu konudabir köle çocuğun çok fazla önemi yoktu. Şayet evlendiği adam Lord pelerinini giymeyi sürdürürseçok daha kötü şeyler olacaktı.Ayaki'nin öfkeli çığlığı paravanın arkasındaki koridorda yankılandı, arkasından Nacoya'nmazarlayan sesi duyuldu. Şayet bebek üzerini kirlettiyse çocuk odası birazdan küçük bir çatışmayasah-298 299ne olacaktı. Birisi üstünü değiştirmeye kalktığında Ayaki genç bir harulth gibi dövüşüyordu.Yorgunlukla karışık bir şefkatle içini çeken Mara balmumuna yazdığı listeyi eski bir parşömenharitanın arkasına gizledi, İmparatorluküzerine çalışmalarına geri döndü. Kendisi küçük bir kızken çizilen bu haritadaki sınır çizgileri ve

malikaneler günün biraz gerisinde kalmışlardı. Ama renkler hâlâ parlaktı ve İmparatorluk'un büyükyöneticilerinin çoğunun sınırları açıkça belirtilmişti. Buntokapi kağıt üzerindeki sözcüklerle ilgiliher şeyden nefret ettiği için bu belgenin çalışma odasında olmadığının asla farkına varmayacaktı. Obir haritadan ancak hangi toprakların ava açık olduğunu bulmak için yararlanırdı.Ayaki'nin çığlıkları yaklaştığı sırada Mara haritada ilginç bir şey fark etti: Zalteca Lordu, çömlekticaretinden zengin olmuş ufak bir komşu olan Zalteca Lordu kendi malikanesi ile İmparatorlukAnayolu arasında, Kano Lordu'na ait olarak belirtilen ince bir toprak şeridini kullanıyordu. KanoLordu doğuda, Ontoset kentinin yakınında yaşıyordu. Mara bunu çok eğlendirici bulmuştu. Şayetbaşka aileler de mülkiyet haklarını bu şekilde ihlal ediyorlarsa bu bilgi ileride yararlı olabilirdi.Döndüğü zaman Araka-si'ye bunu soracaktı ve bu düşünce aniden bir şeyin farkına varmasınaneden oldu: Buntokapi'yle birlikte evliliklerinin ilk yıldönümünü kutlamalarına yalnızca bir hafta

kalmıştı. Casus Şefi malikaneye her an dönebilirdi.

Page 128: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 128/244

Nacoya kollarında çığlıklar atan Ayaki ile içeri girdiğinde Mara kötü bir duyguya kapılmıştı."Oğlunuzdan iyi bir guli olur," diyen yaşlı kadın çocuk masallarındaki kıllı, canavara benzeyenyaratıktan söz ediyordu; guliler korkunç çığlıklarıyla kurbanlarını korkutarak öldürürlerdi.Mara yalnızca başını salladı. Hanımının sağırlaşmış olup olmadığını merak eden Nacoya beşiğinörtülerini yenileyen köleyi çağırıp bağırmaktan yüzü kıpkırmızı olmuş, herkesin başını şişirmiş 

olan Acoma vahşiyle başa çıkmakta ona yardım etmesini istedi. Sonunda Mara doğruldu. Bebeğinüzerine eğilip onu eğlendirmek için kolyesinin boncuklarını salladı. Ayaki'nin çığlıkları bir andakahkahalara dönüştüğü sırada Mara düşünmeyi sürdürüyordu.Ne yapıp yapmalı, Arakasi'nin Buntokapi'nin denetimine girmesini engellemeliydi. Boğa gibikocası bu bilgi ağını boşa harcamaktan başka bir şey yapmazdı ya da daha kötüsü babasınınkullanımına açardı ki bu da Anasati Lordu'nun eline aşırı tehlikeli bir güç geçmesi demekti.Zorunluluk Mara'nın cesaretini arttırmıştı. Daha fazla gecikmeden Arakasi'nin gelişi için hazırlıkyapmalıydı ki onun sadakati yalnızca kendisine yönelik kalsın. İçinde kocasının etkinlik programınıgözden geçirip oğlunun tekmeler atan çıplak bacaklarıyla uğraşan köleye kısaca "Jican'ı çağır,"dedi.Nacoya kaşlarını kaldırdı. "Çocuk odasına mı?" dedi şaşkın bir şekilde, ama hanımı onun bu

saygısızlığını görmezden geldi."Bu sorun bekleyemez." Daha fazla bir şey söylemeden Mara kölenin elinden nemli bezleri aldı,bebeğinin altını temizlemeye girişti.Jican geldiğinde kafası karışmışsa bile bunu hiç belli etmiyordu. Hanımı oğlunun altına temiz birbez bağlarken eğilerek selam verdi. "Kocam Lord'un gözden geçirmesi gereken belgelerimiz var mıhiç?"Acoma Lordu'nun adı geçtiğinde duyduğu hoşnutsuzluğu güçlükle gizleyen Jican "Leydim," dedi,"malikanenin yöneticisinin gözden geçirmesi gereken belgeler her zaman var." Buntokapi'ninsorumluluklarını ihmal ettiğini ima eden bu sözlerin kolay-300 301ca bir hakaret olarak anlaşılabileceğini düşündüğünden utanarak eğildi. Mara Ayaki'yi omzunakaldırırken hadonrasının huzursuzluğunu hissetmişti.Kırmızı arı balı kadar tatlı bir sesle ekledi. "O zaman sanırım öğlenden üç saat sonra kocamınkasaba köşküne bir katip göndermek uygun olur."Jican merakını zorlukla bastırdı. "Şayet bunun akıllıca olacağını düşünüyorsanız isteğiniz yerinegetirilecek hanımefendi."Mara Jican'ı gönderdikten sonra Nacoya'nm da gözlerinde kurnaz parıltılarla ona baktığını gördü."Sen sağırsın yüreğimin anası," dedi Acoma Leydisi yumuşak bir sesle. "Ve çocuk odasında asla iş sorunları ele alınmadı."Dadı yanıt olarak eğilip selam verirken hanımefendisinin ne tür amaçları olduğunu aşağı yukarıtalimin ediyordu; ama bu planların gerçek boyutlarını bilseydi yaşlı kadın ölçüsüz bir dehşete

kapılırdı. Tıpkı benimdehşete kapıldığım gibi, diye düşünen Mara Bilgelik Tanrıçası'nın aksiliğiyle ünlenmiş kocasınıbilerek kışkırtan bir eşin dualarını duyup duymayacağını merak ediyordu.Buntokapi buruşmuş, terden nemlenmiş yastıklardan başını kaldırdı. Paravanlar çekilipkapatılmıştı, ama kızıl, mor ve bordo renklerde boyanmış süslemeler bile bahçeden gelen akşamgüneşini bütünüyle kesemiyordu. Odayı dolduran altın rengi ışıklar bu-aışmuş çarşaflara ve metresiTeani'nin uyuyan vücuduna sıcak parıltılar veriyordu. Acoma Lordu Teani'nin yuvarlak kalçasınabakarken kaim dudakları bir gülümsemeyle kıvrıldı. Bu tam bir kadın, diye düşündü. ÇıplakkenMara'nın narin bedeninin hiç yapmadığı bir şekilde soluğunu kesiyordu. İlk evlendiğinde karısınatutkun olduğunu hissediyordu; ama Teani'nin yeteneklerinin tadını aldık-302

tan sonra şimdi Mara'ya hissettiklerinin büyük bir ailenin kızına egemen olma isteğindenkaynaklandığını anlıyordu -bir de Lord olmadan önce kadınlarla tecrübelerinin çok sınırlı kalmış 

Page 129: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 129/244

olmasından. Oğlu olduktan sonra bir kocaya düşen görevleri yerine getirmeyi denemişti, ama Marabir ceset gibi yatıyordu ve hiçbir heyecan sunmayan bir kadınla ilgilenmeyi bir erkek ne kadarsürdürebilirdi?Mara'nın tuhaf entelektüel tutkuları, şiir sevgisi ve cho-ja Kra-liçesi'nin kovanına gösterdiği büyükilgi Buntokapi'nin yalnızca başını ağrıtıyordu. Metresi bambaşkaydı. Sessiz bir beğeniyle Teani'nin

uzun bacaklarını inceledi. Çarşafın kıvrımı kalçalarını ve sırtını gizliyordu ama İmparatorluk'taender görülen altın parıltılı kızıl saçları ince porselen gibi omuzlarından aşağı dökülüyordu.Teani'nin yüzü öteki tarafa dönüktü ama Buntokapi bu mükemmel yüzü gözünün önünegetirebiliyordu: onu arzudan delirtecek kadar kışkırtabilen dolgun, şehvetli dudaklar, düz burun,yüksek elmacık kemikleri, Teani'yi kolunda dolaştırırken karşılaştıkları bütün erkeklerin hayranbakışlarını toplayan neredeyse amber rengi gözler. Teani'nin çekicilik gücü Buntokapi'ninerkekliğini arttırıyordu, yalnızca onun ağır ağır soluk alışını izlemek bile arzularını uyandırmıştı.Gözlerinde aç bakışlarla Teani'nin sert, yuvarlak göğsünü bulmak için elini çarşafın altına soktu.Birisi kapıyı vurmak için tam da o anı seçti.Buntokapi'nin arayan parmakları yumruk oldu. "Kim o!" Öfkeli haykırışı Teani'nin uykulu birdağınıklıkla yarı kıvrılıp yarı doğrulmasına neden oldu.

"Hıı?" dedi gözlerini kırpıştırarak. Başını arkaya atması serbest kalan saçların nehir gibidökülmesine neden oldu, göğüslerine düşen ışık sıcak renklerle parladı. Buntokapi dudaklarınıyaladı.303Paravanın arkasından bir hizmetkarın boğuk sesi geldi. "Efendim, hadonranızm gönderdiği birhaberci görmeniz için belgeler getirmiş."Buntokapi bir an için kalkmayı düşündü, ama dirseğine dayanıp doğrulmuş olan Teani'ningöğüslerinin uçları görüş alanına girdi. Kasıklarındaki sızı yoğunlaştı. Hareketi başını tenindavetkar yuvarlaklarına yönelten bir yuvarlanmaya dönüştü. Çarşaflar yere düştü. ParmaklanTeani'nin açığa çıkan karnını gıdıklar gibi yapınca kadın kıkırdadı. Bu Buntokapi'nin kararvermesine yetmişti. Arzusuna teslim olup seslendi, "Yarın gelmesini söyle ona!"Paravanın öteki tarafındaki hizmetkar kararsızdı. Ürkek bir sesle "Efendim," dedi, "son üç gündürona ertesi gün gelmesini söylüyorsunuz."Ellerinin arasında ustaca kıvranan Teani kulağına bir şeyler fısıldadıktan sonra kulak memesiniısırdı. "Sabah yeniden gelmesini söyle!" diye bağırdı Buntokapi. Sonra sabah bir Akıncı Lideri iledövüşmesi gerektiğini hatırladı. "Yok, ona öğleyin gelmesini, belgelerini de o zaman getirmesinisöyle. Şimdi git başımdan!"Buntokapi öfkeden gerilmiş bir şekilde hizmetkar hızla uzaklaşana kadar bekledi. Konumunungetirdiği büyük sorumluluklar yüzünden içini çekip biraz zevk almaya hakkının olduğuna kararverdi; yoksa bu yüklerin ağırlığı altında ezilecekti. Zevklerinin en büyüğü omzunu ısırmayabaşlayınca artık aklını başka şeylere vermenin zamanı geldiğini düşündü. Yarı gülüp yarı

homurdanarak cariyesini kendine çekti.Ertesi sabah geç saatte Buntokapi Sulan-Qu sokaklarında dolaşırken kendini çok iyi hissediyordu.Tuscalora Akıncı Lideri'ni kolayca yenmiş, üstelik epey de bir para kazanmıştı. Otuz yüzlük artıkbir Yönetici Lordolduğundan onun için önemsiz bir miktar-di ama yine de insanın cebinde şangırdamaları güzel oluyordu. Onun dövüş tutkusunu paylayan ikigenç Acorna muhafızının eşliğinde ana caddelerin kargaşasını arkada bırakıp kasaba köşkünegitmek üzere köşeyi döndü. Keyfi bir anda kaçtı, çünkü ha-donrası çökmüş oturuyordu, yanındakiiki hizmetçi ağızlarına kadar parşömenlerle dolu iki çantanın ağırlığı altında eziliyordu.Buntokapi ayağını yere vurarak durduğunda yerden toz bulutları yükseldi. "Şimdi ne var Jican?"Ufak tefek hadonra telaşla ayağa kalktı, nedense Buntokapi'yi her zaman rahatsız eden saygılı bir

tavırla eğildi. "Habercime sizi öğleyin görmesini söylemişsiniz Lordum. Kasabada başka işlerimolduğu için şu kağıtları kendim getirebilirim diye düşündüm."

Page 130: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 130/244

Buntokapi dişlerinin arasından soludu, öğleden sonra Teani ile oynaşmaları. sırasında paravanınarkasından söylediği sözleri hatırlamaya çalıştı. Sabırlı hadonrasına kaşlarını çattı, sonra belgeleritaşıyan kölelere eliyle işaret etti. "Pekala, şunları içeri getirin."Çok geçmeden yazı masası, iki yemek tepsisi ve yerde neredeyse bütün boş alanlar parşömenyığınlarıyla dolmuştu. Buntokapi küçücük sayılarla dolu kolonlara, listelere, levazımat dizilerine

bakmaktan gözleri sızlayana kadar birbiri ardına sayfaların üzerinde çalıştı. Bacağına giren krampıyumruklayarak geçirmeye çalıştı. Üzerine oturduğu minderler ezilmiş, terden sırılsıklam olmuştuve sonunda ayağı uyuştu. Buntokapi öfkeyle doğrulduğun-da güneşin bahçeyi boylu boyuncageçmiş olduğunu fark etti. Öğleden sonra geçip gitmişti.Yorulmak bilmeyen Jican ona başka bir belge uzattı. Buntokapi sulanan gözlerini odaklamayaçalıştı. "Bu nedir.""Üzerinde yazıyor Lordum." Jican bir parmağıyla yavaşça başlık yazısını gösterdi.304305"Needra gübrelerinin değerlendirmeleri?" Buntokapi kağıdı öfkeyle havaya fırlattı. "Gökyüzününbütün tanrıları adına, ne biçim bir saçmalık bu!"

Jican Lordunun gazabından hiç etkilenmemiş gibi duruyordu. "Saçmalık değil efendim. Hermevsim gübrenin ağırlığını yaklaşık olarak talimin etmeliyiz ki thyza çeltikleri için gübre eksiğimizolup olmayacağını, gübre satın almamız mı yoksa artanları bir çiftlik tüccarına satmamız mıgerektiğini tahmin edelim."Buntokapi kafasını kaşıdı. Tam o sırada yatak odası tarafındaki paravan kayarak açıldı. Kapınınağzında duran Teani'nin üzerinde kızıl tutku kuşlarının tüylerinden yapılmış dar bir sabahlık vardı.Göğüslerinin uçları kumaşın arasından açıkça belli oluyordu, saçları kışkırtıcı bir şekilde özellikleçıplak bırakılmış omzunun üzerine dökülüyordu. "Bunto, daha ne kadar sürecek işin? Tiyatroyagitmek için giyinmem mi gerekiyor?"Teani'nin gülümsemesindeki açık kışkırtıcılık gözlerini ondan ayıramayan Jican'm saçlarınındiplerine kadar kıpkırmızı kesilmesine neden oldu. Teani eğlenmekten çok alay etmek için Jican'abir öpücük gönderdi; Buntokapi'nin sıkıntısı kıskanç bir öfkeye dönüştü. "Artık bitti!" diye gürledihadonrasma. "Needra gübresi listeni, nemden küflenen tabaklık derilerle ilgili sayılarını, yukarıçayırlardaki su yollarının tamiri için yaklaşık harcama hesaplarını, Yankora'daki depo yangınınınzararlarını bildiren raporlarını al, hepsini götürüp karıma ver. Şu andan sonra ben çağırmadıkçagelmeyeceksin. Anlaşıldı mı?"Jican'm kızarmış yüzünden kan çekildi, sapsarı oldu, titremeye başladı. "Evet efendim, ama—""Ama yok artık!" Buntokapi elleriyle havayı dövüyordu. "Bu sorunlar karımla tartışılabilir. Sanasorduğum zaman bana neleryaptığının bir özetini verirsin. Şu andan itibaren ben okumak istediğimi söylemedikçe elinde birbelgeyle bir Acoma hizmetkarı buraya gelirse kafasını kapının üzerine astıracağım! İyice anlaşıldı

mı şimdi?"Needra gübresi değerlendirmeleri listesini kendini korumak ister gibi göğsüne bastıran Jican yerlerekadar eğilerek selam verdi. "Evet efendim. Bütün Acoma sonmları Leydi Mara'ya devredilecek veisteğiniz üzerine raporlar hazırlanacak. Hiçbir hizmetkar siz sormadıkça bakmanız için bir belgegetirmeyecek."Buntokapi gözlerini kırpıştırdı, gerçekten söylemek istediğinin bu olduğundan emin değil gibiydi.Onun kafakarışıklığından yararlanan Teani sabahlığının önünü açıp bütün vücudunu yelpazelemek için tambu anı seçti. İçine hiçbir şey giymemişti. Kasıklarına hücum eden kanın tatlı heyecanıyla Buntokapibu konuyu açığa kavuşturmak için duyduğu bütün ilgiyi yitirdi. Elinin sabırsız bir hareketiyleJican'a çıkmasını işaret etti, sonra ayaklarının altında hışırdayan parşömenlerin üzerinden yürüyüp

metresini kollarının arasına aldı.

Page 131: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 131/244

Jican buruşmuş parşömenleri deli gibi telaşlı hareketlerle topladı. Yine de kapının ağzındaki çift,yatak odasının gölgelerine çekildiklerinde parşömenlerini düzeltti, özenle tomarları bağladı, sonraağır yükünü hizmetkarlarına devretti. Kasaba köşkünün ana kapısından çıkıp kendisine ev yolundaeşlik etmek için bekleyen Acoma askerlerine doğru yürürken Buntokapi'nin kahkaha attığını duydu.Uzun zamandır sıkıntı çeken hizmetkarlar o anda iki adamdan hangisinin daha mutlu olduğunu

anlayamamışlardı.Malikane yaz ortasının rutin işlerine gömülmüştü. Oda hizmetçilerinin artık sabahları oralarıburaları çürümüş olmuyordu; Ke-306 307yoke'nin adamları kaygılı bakışlarını bırakmışlardı; ve sabahları kalemini ve parşömenini elinealmak üzere needra çayırlarından dönen Jican'ın ıslığı saati gösteren güvenilir bir işaretedönüşmüştü. Bu sakinliğin yalnızca bir yanılsama olduğunun, kocasının uzun süreler buradaolmamasının geçici bir sonucu olduğunun farkında olan Mara kendini rahata bırakma isteğiylesavaşıyordu. Gerçi bu düzenleme iyiydi ama cariye Teani'nin, Buntokapi'nin aklını sonsuza kadardağıtacağına güvenilemezdi. Başka adımlar atılmalıydı ve bunların her biri bir öncekinden dahatehlikeli olacaktı. Odasına giderken Mara bir dizi bebek kahkahası duydu.

Kendi kendine şefkatle gülümsedi. Ayaki bir saz gibi büyüyor-du, güçlüydü ve artık oturmayabaşladığı için çabucak gülümsü-yordu. Yürümek için sabırsızlamyormuş gibi tombul bacaklarıylatekmeler atıyordu. Mara zamanı geldiğinde yaşlı Nacoya'nm onunla başa çıkıp çıkamayacağınımerak ediyordu. Bakıcıya daha genç bir yardımcı bulmaya karar verdi, böylece afacan çocuk onunyaşlı kemiklerini çok fazla zorlamamış olurdu. Kafasında bu düşünceyle Mara odasının kapısındaniçeri girdi, sonra donup kaldı, ayağı adımını atmak üzereyken havada kalmıştı. Gölgelerin arasındabir adam kımıldamadan oturuyordu, tozlu, yıpranmış cüppesine Sularmina mezhebinden bir keşiş rahibin simgeleri boyanmıştı. Ama Keyoke'nin savunmasını, gidip gelen hizmetkarları atlatıp kendiözel odasına kadar girebilmiş olması çok kafa karıştırıcıydı. Mara alarm çığlığı atmak için derin birsoluk aldı.Rahip reddedilemeyecek kadar tanıdık bir sesle, "Saygılanmı sunarım hanımefendi," diyerek onuengelledi. "Sizin huzurunuzu kaçırmak istemem asla. Çıkmamı ister misiniz?""Arakasi!" Mara'nm hızla çarpan kalbi sakinleşti, yüzünde bir gülümseme belirdi. "Kal lütfen, vehoş geldin. Görünüşün her zamanki gibi şaşırttı beni. Tanrılar işlerinde sana yardımcı oldular mı?"Casus Şefi uzandı, izin istemeden başındaki kordonları çözmeye başladı. Başlığı başından kucağınakaydığı sırada gülümsedi. "Başarılıydım Leydim. Bütün casus ağı yeniden harekete geçirildi,kocanıza iletilecek çok fazla bilgi topladım."Mara gözlerini kırptı. Neşesi sönmüş, iki yanındaki elleri kasılmıştı. "Kocama?"Duruşundaki küçük gerginlik işaretlerini okuyan Arakasi dikkatli konuştu. "Evet. Düğününüzün veoğlunuzun doğumunun haberleri yolculuklarım sırasında bana da ulaştı. Şayet benimle yaptığınızanlaşmanın onurunu sürdüreceksem Acoma natamisine bağlılık yemini edeceğim. Ardından

öğrendiğim bütün bilgileri Acoma Lorduna açıklamak zorundayım."Mara bunu bekliyordu. Bu konuda yaptığı planlara rağmen, Arakasi'nin bağlılıklarının gerçeğiderin bir endişe uyandırıyordu içinde. Bütün umutlan boş çıkabilirdi. Kocası Konsey Oyunu'nunincelikleri karşısında bir needra boğası gibi kaba saba yanlışlar yaparak entrikalarla Acoma'yısırlarını pervasızca kullandığı, güce susamış yöneticilere yem yapmaya kalkabilir ya da CasusŞefi'nin yeteneklerini babasının eline teslim edebilirdi. O zaman düşmanı Anasati hiçbir ailenin onakarşı çıktığı taktirde kendini güvende hissedemeyeceği kadar güçlenmiş olurdu yeniden. Marasanki bu önemsiz bir konuymuş gibi davranmak için umutsuzca çabalıyordu. Şimdi harekete geçmezamanı gelmişken riskler korkutucu ölçüde yüksek görünüyordu.Çabucak yazı masasının üzerindeki cho-ja saatine göz attığında henüz erken olduğunu, şafak sökeliyalnızca üç saat geçmiş olduğunu gördü. Kafasında hızlı hesaplar yapıyordu. "Bence bi-

308309

Page 132: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 132/244

raz dinlenmen gerek," dedi Arakasi'ye. "Öğlene kadar zamanını dinlenip banyo yapmaya ayır,öğlen yemeğinden sonra senin Acoma natamisine bağlılık yemini etme törenine katılacağım. SonraSulan-Ou'ya gidip Lord Buntokapi'ye kendini takdim etmen gerekiyor."Arakasi keskin gözleriyle onu incelerken parmakları kucağındaki rahip pelerinini tekrar tekrardüzeltip katlıyordu.

"Yemeğini burada benimle yiyebilirsin," diyen Mara Araka-si'nin hatırladığı o sevimli gülüşüylegülümsedi.Demek ki evlilik ruhunda hiçbir şeyi değiştirmemişti. Arakasi ayağa kalktı, giysilerine hiç uymayanbir tavırla eğilip selam verdi. "Siz nasıl isterseniz Leydi." Sonra sessiz adımlarıyla banyolara vebarakalara gitmek üzere ayrıldı.Ardından olaylar hızla gelişti. Dışarıdan gelen esintinin karşısındaki minderlere oturtulan Arakasiotlar ve meyve ağacı çiçek-leriyle tatlandırılan sıcak çayını yudumluyordu. Mara'nm hızlı çalışanzekasından zevk alarak İmparatorluk'un içinde olduğu durumu anlattı. Yıllar önce sonlanmış olanThuril savaşı Kumandan'ın ve Savaş Partisi'nin prestijini yitirmesine neden olmuştu. Mavi ÇarkPartisi ve İlerleme Partisi imparatorluk politikasını bir değişikliğe zorlamak için birleşmişlerdi amabu sırada Midkemia'da barbarların yaşadığı, en çılgın şairin düşlerinin ötesinde zengin metallere

sahip bilinmedik bir dünya bulunmuştu. Öncüler çevrede belli ki zeki varlıklar tarafındanşekillendirilmiş, sonra da bir yana atılmış, bir malikanenin bir yıllık harcamasına yetecek kadar çokmetalin öylesine ortalığa serpilmiş olduğunu bulmuşlardı. Bundan sonra çok az rapor geldi, çünküKumandan'ın bu barbarlara açtığı savaş dışarı bilgi sızmasını bütünüyle engelliyordu. Babasının vekardeşinin ölümünden sonra Mara gediğin ötesindekisavaşların gidişini hiç izleyemez olmuştu. Son zamanlarda yalnızca yeni Savaş Dayanışmasındahizmet edenler barbar dünyada neler olup bittiğini biliyor -ve yağmadan pay alıyorlardı.Arakasi'nin iyi yerleştirilmiş casusları bu tür sırlara ulaşabilmişlerdi. Savaş Kumandan açısındançok iyi ilerliyordu, Mavi Çark Partisi'nin en kararsız üyeleri bile şimdi Midkemia istilasınakatılmışlardı. Kılık değiştirdiği zamanlardakinden çok farklı bir canlılıkla konuşan Arakasi Mara'yagenel bir özet vermişti ama ayrıntıları Acoma Lordu dışında başka hiç kimseyle konuşmaya istekligörünmüyordu.Mara da çay içilip bitinceye, iştahlı Arakasi'nin karnı doyuncaya kadar onun karşısında yalnızcasadık bir eş tavrı takınmıştı. Saate öylesine bir göz atmış gibi yapıp "Gün ilerliyor," dedi. "Hizmetyeminini edelim ki Sulan-Qu'daki eşimin yanına gidebilesin."Arakasi selam verip doğrulurken keskin kulakları Mara'nın sesindeki hafif titremeyi yakalamıştı.Mara'nın gözlerini inceledi, bu gözlerin karanlık derinliklerinde kararlılığın yattığını gördü. Cho-jakraliçeleriyle olan olaylar onda bu kadına karşı derin bir saygı uyandırmıştı, bu yüzden tanımadığıbir lorda onur sözü vermek için adım atıyordu.Tören sade ve kısaydı, tek tuhaf yanı Arakasi'nin casusları adına da yemin etmesiydi. MaraAcoma'nın adlarını kendisinin bile bilmediği, yine de yaşamlarını hiç karşılaşmadıkları bir efendi

ve hanıma vermeye hazır sadık adamları olduğunu düşünmeyi garipsiyordu. Arakasi'ninarmağanının büyüklüğü, yaptığı fedakarlığın ve çabalarının boşa harcanacağından duyduğu korkugözlerini yaşartır gibi oldu. Mara çabucak pratik işlere döndü."Arakasi, kocamı ziyaret ederken... bir hizmetçi kılığında git. Ona Jamar'daki çadır yapımcılarınasatılacak needra derilerinin310 311nakliyesi hakkında konuşmak için geldiğini söyle. O zaman bu konuşmanın güvenli olduğunuanlayacaktır. Kasabaköşkünde hizmetimize yeni girmiş hizmetkarlar var, bu yüzden Lordum dikkatli davranıyorolabilir. Yapman gereken şeyleri sana söyleyecektir."Arakasi eğilip selam vererek Mara'nın yanından ayrıldı. İmparatorluk Anayolu'na giden bulvar

boyunca güneşin ışıkları altın parıltılar saçmaya başladığı sırada Mara içten bir umutla dudaklarınıısırdı. Şayet zamanlamayı doğru yaptıysa Arakasi'nin oraya gidişi Buntokapi'nin Teani'nin

Page 133: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 133/244

kollarında tutkunun doruklarma ulaştığı zamana denk düşecekti. Büyük olasılıkla Casus Şefi hiçaklına bile gelmeyen bir şekilde karşılanacaktı -yani şayet kocası hiç ondan beklenmeyecek kadarhoşgörülü olmazsa. Umutlarının böylesine zayıf şeylere bağlı olmasından kaygı, heyecan ve korkuduyan Mara kendisine şiir okuması için getirttiği ozanı çağırmaktan vazgeçti. Bunun yerineöğleden sonrayı meditasyonun çelik disiplini içinde geçirdi, çünkü böylesi bir ruh durumundayken

ozanın sözcüklerinin güzelliği boşa gitmiş olacaktı.Saatler geçti. Needralar gündüz otladıkları çayırlardan geri götürüldü, shatra kuşu uçarak geceninyaklaştığını haber verdi. Bahçıvan yardımcısı giriş avlusundaki ışıkları yakarken Arakasisabahkinden de daha tozlu, ayakları yara bere içinde geri döndü. Oda hizmetçileri Mara'ya rahatminderler yerleştirirken içeri girdi. Işıklan henüz yanmamış odanın alacakaranlığında bileyanağmdaki kocaman, kırmızı iz açıkça görünüyordu. Mara sessizce oda hizmetçilerini gönderdi.Ayak hizmetçisinden soğuk yiyecekler ve bir leğenle bez getirmesini istedi. Sonra Casus Şefi'neoturmasını söyledi.Ayak hizmetçisinin sandaletlerinin tıkırtısı uzaklaşıp zayıfladı. Hanımıyla yalnız kalan Arakasiresmi bir selam verdi. "Leydim,Lordunuz benim şifreli selamımı dinledikten sonra çılgın bir öfkeye kapıldı. Bana vurdu ve işim

her neyse bunu Jican'la ve sizinle halletmemi söyledi." Mara onun içine işleyen bakışlarınayüzünde hiçbir ifade belirmeden katlandı. Kıvrılmış bekliyor gibiydi, Arakasi' sözlerine kısa bir araverdikten sonra konuşmasını sürdürdü. "Orada bir kadın vardı ve Lord biraz... meşgul görünüyordu.Her ne olursa olsun kocanız muhteşem bir -aktör. Ya da gerçekten rol yapmıyordu."Mara'nın yüzündeki masum anlatım değişmedi. "Kocam malikaneyi ilgilendiren işlerden birçoğunu bana bıraktı. Ne de olsa o buraya gelmeden önce Egemen Leydi bendim."Arakasi kandırılmaya izin vermedi. "Konsey Oyunu evin içine kadar girdiğinde akıllı bir hizmetkaroyun oynamaz," diye alıntı yaptı. "Onurum adına, Lordum benden ne istiyorsa onu yapmam vebaşka türlü olduğu ortaya çıkmadıkça her şeyin nasıl görünüyorsa öyle olduğunu varsaymamgerekiyor." Sonra alacakaranlığın gölgeleri arasında bile bakışlarının soğuklaştığını görebildi Mara."Ama ben Acoma'ya bağlıyım. Yüreğim sizinle Acomalı Mara, çünkü giydiğim renkleri bana sizverdiniz, ama yasal Lordunuza boyun eğmek benim görevim. Ona ihanet etmeyeceğim.""Sadık bir hizmetkarın onurunun ona söylettiği şeyleri söylüyorsun yalnızca Arakasi. Senden dahaazını beklemiyordum zaten." Mara gülümsedi, Casus Şefi'nin uyarısı onu beklenmedik ölçüdememnun etmişti. "Kocamın istekleri konusunda herhangi bir kuşkun var mı?"Köle bir yemek tepsisiyle geldi. Minnettar bir tavırla bir jiga kuşu böreği alan Arakasi yanıt verdi."Aslında kuşkulanırdım, şayet ben ortaya çıktığım sırada onunla... konuşmakta olduğu kadınıgörmemiş olsaydım."312 313"Ne demek istiyorsun?" Mara onun lokmasını çiğneyip yutmasını sabırsızlıkla bekledi."Teani. Onu tanıyorum." Arakasi'nin ses tonunda hiçbir değişiklik olmamıştı. "Minwanabi

Lordu'nun casuslarından biridir."Mara yüreğine soğuk bir hançer saplanmış gibi hissetti. Arakasi'nin onun rahatsızlığını farketmesine yetecek kadar uzun bir andan sonra konuştu. "Bu konuda hiç kimseye bir şey söyleme.""Anladım hanımefendi." Arakasi bu sessizlikten iştahla yemeğine uzanmak için yararlandı.Yolculukları onu iyice zayıflatmıştı, şafaktan bu yana kimbilir ne kadar yol yürümüştü. Arakasi'ninyüzünde Buntokapi'nin gazabının izlerinin olmasından dolayı da kendini suçlu hisseden Mara tambir rapor vermesini istemeden önceyemeğini bitirmesine izin verdi.Yemeğin ardından, duyduğu heyecan Mara'ya Arakasi'nin yorgunluğunu unutturdu. Arakasi kısasözlerle ve eğlenceli anekdotlarla İmparatorluk politikalarının entrikalarını ve karışık işlerinianlatırken Mara parlayan gözlerle onu dinliyordu. O böyle şeyler için doğmuştu! Akşam çöküp

paravanın arkasından ay doğduğunda kafasında tablolar ve hareket çizgileri şekillenmeyebaşlamıştı. Sorularıyla Arakasi'nin anlattıklarını kesiyordu, kavrayışının çabukluğu Arakasi'nin

Page 134: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 134/244

kaygılı havasını üzerinden atmasını sağlamıştı. Sonunda çalışmasının inceliklerinin değerini bilenbir hanımefendisi olmuştu; bundan böyle Mara'mn heyecanı onun yeteneklerini dekeskinleştirecekti. Casus ağındaki adamları Acoma'nm gücünün yükseldiğini gördükçe görevleriTuscai Lordu'nun emrinde çalışırken hiç hissetmedikleri bir gurur verecekti onlara.Köleler lambaları yakmaya geldiler. Yeni ışıklar Casus Şefi'nin yüzüne düştüğünde Mara

Arakasi'nin tavırlanndaki değişikliğin farkına vardı. Bu adam çok değerli bir hazineydi, yetenekleriAco-ma Ailesi için bir onurdu. Mara gecenin geç saatlerine kadar onun anlattıklarını dinlerkenArakasi'nin keskin kavrayışının bile fark edemediği bir hayal kınklığıyla içi parçalanıyordu. Şimdi,en sonunda oyuna girip Minwanabi'den babasının ve ağabeyini intikamını almasını sağlayacakaraçlara sahip olmuştu. Ama Buntokapi Acoma Lordu olduğu sürece hiçbir hamle yapılamaz,verilen bilgilerden hiçbiri kullanılamazdı. Sonunda Arakasi dışarı çıktığında Mara gönueyengözlerini yemek tepsisine saçılmış jiga kuşu kemiklerine dikip oturdu. Derin düşüncelere dalmıştı,şafak sökene kadar uyuyamadı.Ertesi sabah biraz geç saatte konuklar geldi. Uykusuzluktan gözleri kızarmış olan Mara malikaneyedoğru tırmanan yedi tahtırevana baktı. Eşlikçinin zırhının renkleri onun için tanıdıktı ve bir sevinçkaynağı değildi. Çaresiz bir iç çekişle Mara oda hizmetçisinden konuklarını karşılamaya uygun bir

giysi getimıesini istedi. Gelenlerin güzel bir sabahı bozmalarının ve işlerini karıştıracak olmalarınınhiç önemi yoktu. Acoma'nın konukseverlik onuru korunmalıydı. İlk tahtırevan giriş avlusunaulaştığında Mara yanında üç hiz-metçisiyle gelenleri karşılamak üzere bekliyordu. İlk konukminderlerinin üzerinde doğrulduğu sırada başka bir kapıdan çıkan Na-coya hanımefendisininyanma geldi.Mara resmi bir tavırla eğildi. "Lord Chipaka, ne büyük bir onur."Buruşuk yüzlü ihtiyar adam zayıf gören gözlerini kırpıştırarak konuşanın kim olduğunu anlamayaçalıştı. Aynı zamanda işitmekte de zorlandığı için Mara'mn sözlerini de duymamıştı. En yakındaduran genç kıza sokuldu, gözlerini kısıp var gücüyle bağırdı. "Ben Jandawaio Lordu Chipaka'yım.Kanm, annem ve kızlarım senin314 315efendini ve hanımını ziyarete geldiler kızım."Mara'yı bir hizmetçiyle karıştırmıştı. Gülüşünü zorlukla bastıran Acoma Leydisi bu saygısızlığıgörmezden geldi. İhtiyarın dosdoğru kulağının içine konuştu. "Ben Mara'yım, Lord Buntoka-pi'nineşi, Lordum. Bu onum neye borçluyuz?"Ama yaşlı adam dikkatini tahtırevanların en görkemlisinden mücevherle süslü bir yumurta gibiözenle indirilen, yüz yaşına merdiven dayamış antika bir eşya kadar narin kadına yöneltmişti. Marasaygısını göstermek için kendi hizmetçilerini ona yardıma gönderdi, çünkü taşımacılar tozlu yoldakirlenmişlerdi. Yaşlı kadın bu davranışa teşekkür etmemişti. Tüyleri yolunmuş bir kuş gibi bunış buruş yüzüyle onu destekleyen iki hizmetçinin arasında iki büklüm yürüyordu yalnızca. Arkadakitahtırevanlardan çıkan üç kadının her biri büyükannelerinin daha genç bir kopyasıydı, huzurlu

sabah ortamında onun kadar aksiydiler; son moda ve çok gösterişli giysileri vardı. Yaşlı kadınınçevresinde toplanır toplanmaz boş bir gevezeliğe giriştiler. Mara duyduğu hoşnutsuzluğudizginledi, çünkü daha şimdiden evine böyle habersiz gelinmesi onun için tam bir sabır sınavınadönüşmüştü.Yaşlı adam ayaklarını sürüyerek yaklaştı, gülümsedi, kızın kalçasını okşadı. Mara şaşkınlıktan vehissettiği rahatsızlıktan gözlerini kırpıştırarak öne doğru sıçradı. Ama yaşlı adam onunrahatsızlığının hiç farkına varmışa benzemiyordu. "Hanımefendinin düğününe katılamamıştımkızım. Yankora yakınlarındaki malikanem gerçekte çok uzak, ayrıca annemiz de hastaydı." Şimditorunları antika tahtırevanı taşiyan hizmetkarların beceriksiz davranışlarıyüzünden hiç durmadan söylenirken sıska, ihtiyar kadın boş gözlerle önüne bakıyordu. Sontahtırevandan inen kadın topallayarak bu jiga kuşu kümesinin ortasına daldı. İşlemeli sharsao

kumaşm-

Page 135: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 135/244

dan bir giysisi vardı ve sinirli bir şekilde salladığı yelpazesinin arkasında Lord Chipaka'nınki kadaryaşlı bir yüz gizliydi. Mara bunun Jandawaio Leydisi olması gerektiğine karar verdi.Yaşlı adam inatçı bir şekilde Acoma Leydisi'nin kolunu çekiştiriyordu. "Kutsal Kent'e giderkenyolumuzun üzerinde olduğu için teknemizi Sulan-Qu'ya çekip Lord'u ziyarete geldik, ah, neydionun adı? Ben onun babasının eski bir dostuyum, anlıyorsun ya." Yaşlı adam imalı bakışlara

Mara'ya göz kırptı. "Karımın uykusu çok derindir, bilmiyor musun. Bu gece geç saatte gel, tamammı kızım." Mara'nın kolunu kışkırtıcı olacağını düşündüğü bir tavırla okşamaya kalkıştı ama eli okadar titriyordu ki bileğini yakalamayı başaramadı.Mara'nın gözlerinde hain bir ışıltı parladı. Lordun tatsız sarkıntılıklarına, soluğundan yükselençürük diş kokusuna rağmen sevincini saklamakta zorlanıyordu. "Acoma Lordu'nu mu görmekişlemiştiniz? Öyleyse Lordum, korkarım kente geri dönmek zorundasınız, çünkü LordumBuntokapi kasaba köşkünde bulunuyor şu an."Yaşlı adam anlamamış bir yüzle gözlerini kırpıştırdı. Mara sözlerini bağırarak yinelemek zorundakaldı."Ah. Tabi elbette. Kasaba köşkü." Yaşlı adam çirkin bakışlarını bir kez daha Mara'ya çevirdi. Sonrabaşını sallayıp maiyetinde-kilere elini salladı.

Hâlâ gevezeliği sürdüren kadınlar kölelerinin tahtırevanların başında toplanmasından hiçbir şeyanlamamışlardı henüz. Ufak tefek, ihtiyar kadını taşıyan taşımacılar hızla oldukları yerde döndüler,afallamışa benzeyen yüklerini yeniden minderlerin üzerine yerleştirdiler. Kadının yakınan mınltılarıarasına yaşlı adam bağırdı. "Haydi. Haydi anne, kente geri dönmemiz gerekiyor."Eşit ölçüde çirkin ve gürültücü olan kızlar ve anneleri tahtıre-316 317vanlarına geri dönme fikrine bağırarak karşı çıktılar. Oyalanıp dönüşlerini geciktirmeye çalışıyor,Acoma Leydisi'nin kendilerine bir şeyler ikram etmek için onları içeri davet etmesini sağlamayıumuyorlardı, ama sağır Lord Chipaka onların gürültülerine hiç aldırış etmiyordu. Bir an önce LordBuntokapi'nin tepesine binmek için acele ediyormuş gibi göründüğünden Mara onun ayrılmasınıgeciktirmemeye karar vermişti. Büyük ana ve yavruları güvenle tahtırevanlarına tıkıldıktan sonraMara büyük bir incelikle Lord'a yapacakları nazik ziyaretin daha fazla gecikmemesi için onlarakasaba köşkünün yolunu gösterecek bir köle vermeyi teklif etti. Jandawaio Lordu dalgın bir şekildeelini sallayıp ayaklarını sürüyerek annesiyle paylaştığı tahtırevana yürüdü. Bir eli perdelerinüzerinde durdu, "Hanımına söyle kızım," dedi Mara'ya. "Onunla karşılaşamadığıma üzüldüm."Başını hafifçe sallayan Mara, "Elbette Lordum," dedi. Köleler eğildiler, sırıkları kaldırırken kaslarıterden parlıyordu. Kafile yoldan uzaklaşırken Nacoya, "Leydim," dedi. "Lord Bunto öfkeden deliyedönecek."Mara ayrılan maiyeti izlerken kafasından hesaplar yapıyordu. Şayet Jandawaio'nun kadidi çıkmış büyük anası ağır bir yürüyüşün sarsıntısından bile nefret ediyorsa, Buntokapi'nin konukları onunTeani'nin yatağına dönüşünden bir saat sonra varacaklardı. Mara coşkuyla mırıldandı. "Ben de

gerçekten bunu umuyorum Nacoya."Haritalarının ve belgelerinin onu beklediği dairesine geri döndü. Nacoya arkasından şaşkınlıklabakıyor, genç hanımının evlendiği o yabaninin gazabını davet etmesini haklı çıkarabilecek ne türbir planı olduğunu merak ediyordu.Uç gün sonra Buntokapi, Nacoya'nm ve öteki hizmetçilerin içerde olmasına hiç aldırmadanhabersizce Mara'nın odasına daldı. Onun tozlu sandaletlerini görünce Mara istemeden yüzünüburuşturdu. Ama ayağındakiler yalnızca yürümek için giyilen sandaletlerdi, savaşta ya daantrenman sahasında kullanılanlar gibi çivileri yoktu. "O ihtiyar bunağın ve yanındaki bir kümesdolusu jigahenin benim kasaba köşküme gelmelerine asla izin vermemen gerekirdi," diyekonuşmayı açtı Acoma Lordu. Sesinin sert tonu oda hizmetçilerinin köşelere büzülmelerine nedenolmuştu.

Page 136: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 136/244

Mara Buntokapi'nin Jandavvaio Lordu'nun kadınlarını kümes hayvanlarına benzetmesini ne kadargülünç bulduğunu gizlemek için olduğu kadar ona ters düşmemek için de gözlerini yere indirdi."Kocamı rahatsız mıettiler?"Buntokapi öfkeyle içini çekip Mara'nın önündeki hasıra çöktü. "Kadın, o ihtiyar budala

büyükbabamın arkadaşlarından biriydi. Tam bir bunak! Konuşmanın yarısında babamın onunçocukluk arkadaşı olduğunu, benim de Anasatili Tecuma olduğumu sanıyordu. Anası daha da beter,gittiği her yere yanında sürüklediği cesetten farksız bir kadın. Tanrılar aşkına kadın, yaşı yüzübulmuş olmalı kesinlikle. Ve tek yaptığı şey ağzından tükürükler akarak gözlerini dikip bakmak veüzerine oturduğu hasırları pisletmek. Lord Chipaka da durmadan onunla konuşuyor; hepsi onunlakonuşuyorlar, karısı, kızları, hattâ hizmetkarları! Asla yanıt vermiyor ama verdiğini sanıyorlar!" Buziyareti yeniden hatırlamak öfkesini alevlendirmiş gibi sesi yükseldi. "Şimdi, hangi beyinsizhizmetçi kızın onu benim kasaba köşküme gönderdiğini bilmek istiyorum! Chi-paka'nm tekhatırlayabildiği şey kızın büyük göğüslü olduğuydu."Mara gülümsemesini zorlukla bastırdı. Gözleri uzağı görmeyen Lord Chipaka Mara'nıngöğüslerinin büyük olduğunu düşünmüş 

318 319olmalıydı, çünkü onunla konuşurken burnunu göğsünün iyice dibine sokmuştu. Karısının yüzününpembeleşmesinden kafası karışan ve kendisine güldüğünden kuşkulanan Buntokapi kapı kirişlerinisarsan bir sesle gürledi. "Üstelik benim... hizmetçime sarkıntılık etti. Gözümün önünde uzandı ve...onu çimdikledi."Kendini tutamayacak kadar kızmış olan Buntokapi ayağa fırladı. Yumruklarını havada sallıyordu,ter içinde kalmıştı. "Ve tam iki gün kaldılar! İki gün boyunca odamı o budalaya ve karısına vermekzorunda kaldım. Teani'nin... yani hizmetçimin, yatanlarda bir pansiyonda oda bulması gerekti.İhtiyar teke onun yanında ellerine sahip olamıyordu."Mara doğrulup oturdu, onu kışkırtacağını bilerek konuştu. "Ah Bunto, kızı yatağa atmasına izinverseydin keşke. Nasıl olsa yalnızca bir hizmetçi ve şayet ihtiyar Lord bunca yıldan sonra hâlâ birşeyler yapmayı başarabiliyorsa bu sayede sen biraz rahat ederdin."Buntokapi'nin yüzü morardı. "Kasaba köşkümde asla! Janda-waio'yu kasaba köşküme gönderen oaptal ineği bulursam derisini kendi ellerimle yüzeceğim."Kocasının gürlemelerinin yanında Mara'nın yanıtı çok cılız kalıyordu. "Bunto, seni görmek isteyenbirileri olursa onları burada bekletmek yerine doğruca kasaba köşküne göndermemizi söylemiştin.Eminim Jican bütün hizmetkarlara aynı şeyi yapmaları için emir vermiştir."Buntokapi ileri geri yürümeyi kesti, bir ayağı shatra kuşu gibi havada kalmıştı. Şayet zorbalığıylabu kadar iç içe olmasaydı bu duruşu gülünç gözükebilirdi. "Pekala, bir yanlış yaptım. Şu andansonra kasaba köşküme önceden benden onay almadan hiç kimseyi göndermeyin!" Gök gürlemesigibi bağırışlardan uyanan Ayaki yastıklarının üzerinde kıpırdanmaya başladı. Aklı başka bir şeye

takılmış gibi görünen Mara bebeğine döndü. "Hiç kimseyi mi?"Oğlunun sözlerini kesmesi Buntokapi'yi daha da alevlendirmişti. "Hiç kimseyi! Yüce Konsey'in birüyesi bile beni görmek istese pekala bekleyebilir!"Bebek sızlanmaya başladı. Mara konuşurken kaşları hafifçe ça-tılmıştı. "Ama elbette babanıkastetmiyorsundur?" "Şu çocuğu bir hizmetçiye verip gönder!" dedi Buntokapi öfkeyle. BebeğiMara'nın kucağından almaya koşan Misa'ya kızgın bir işaret yaptı. Savurduğu tekmeyle havayauçan bir yastık paravanın arkasındaki havuza gitti. Sonra sanki sözleri hiç kesilmemiş gibisürdürdü. "Babam benim aptal olduğumu, bana her istediğini yaptırabileceğini sanıyor. İstersegidip ırmağa işeyebilir! Acoma onun emrinde değil!" Durakladı, yüzü öfkeden morarmıştı. "Yok,balıklarımı pisletmesini istemem. Ona söylersin topraklarımdan uzağa, akıntının ters yönüne gitsin,orada ırmağa işeyebilir!"

Mara ellerini giysisinin kumaşları arasına gizledi. "Ama elbette şayet Kumandan—"

Page 137: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 137/244

Page 138: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 138/244

Devasa bir minder yığını taşıyan birinin yanından sıyrılarak geçti ve sonunda hanımını özelbahçesinde buldu. Mara bir jö meyvesi ağacının altında oturuyordu, oğlu yanında bir sepetin içindeuyumuştu, Mara'nın elleri Ayaki için üzerine hayvan motifleri işlediği bir battaniyenin üzerindeduruyordu. İşlemenin henüz bitmeyen kısmına bakarak Nacoya hanımefendisinin öğleden sonranakışıyla pek ilgilenmemiş olduğuna karar verdi. Bir kez daha yaşlı bakıcı kızın kafasında ne tür

planlar yaptığını merak etti; ama Buntokapi'nin lordluğa yükselişinden bu yana âdet edindiği üzeresoru sormadan başını eğip selam verdi. "Konuklarımızdan haber mi getiriyorsun?" dedi Mara alçaksesle.324"Evet hanımefendi." Nacoya, yastıkların üzerine uzanmış olan genç kızın yüzüne dikkatle baktıama bu yüzde endişeden izi göremedi. Kızın parlak siyah bir ipek gibi saçları taranıp arkadan sıkıcatoplanmış, üzerine mücevherler iliştirilmişti. Giysisi zengindi fakat gösterişli değildi, Nacoya'yaçevirdiği gölgeli, karanlık gözlerinden düşüncelerini okumak olanaksızdı. ,Yaşlı dadı sert tavrına geri döndü. "Anasati eşlikçileri Acoma topraklarının sınırlarına ulaşmışlar.Haberciniz dört tahtırevan, iki düzine ayak hizmetçisi ve biri Anasati bayrağı altında, ötekiİmparatorluk Beyazları'ndan iki savaşçı ekibi olduğunu bildirdi. Bunlardan altısı özel odalara

yerleştirilecek kadar üst düzey subaylar."Mara yarısı işlenmiş battaniyeyi aşırı bir özenle katlayıp yana koydu. "Jican'ın her türlü hazırlığıyaptığına eminim."Nacoya'nın yüzünde bunu doğruladığını gösteren bir anlam belirdi. "O iyi bir hadonra Leydim. İşiniseviyor ve başında durmak pek gerekmiyor, ki Lordumuz da bunun değerini bilse iyi ederler, çünkükendisi sık sık kasabada kendi işlerine gömülmüş oluyor."Mara bakıcının bu konuşma girişimini yanıtsız bıraktı. Düşüncelerini paylaşmak yerine AcomaLeydisi en yakın sırdaşına gidebileceğini bildirdi. Sonra kısaca ellerini çırpıp hizmetkarını çağırdıve Ayaki'nin gündüz dadısının yanına götürülmesini istedi. Bir başka hizmetçi Yüce Konseyrütbesindeki konukları karşılamaya uygun mücevherle süslü kaftanı getirdi. Mara giysileriningiydirilmesi, düzenlenmesi sırasında kımıldamadan duruyordu, yüzü bir maske gibi düşüncelerinigizliyordu. Kumandan Lord Almecho'yu ve Anasati Lordu Tecuma'yı karşılamaya hazır olduğundabüyük bir Leydi giysilerine bürünmüş küçük bir kıza benziyordu; yalnız-325ca gözlerinde kaya gibi sert bakışlar vardı.Konukların gelişini karşılamak üzere Keyoke, Jican ve Nacoya hazır bekliyorlardı. Keyoke törenzırhını giymişti, spiral biçimli kıvrımlarla süslenmiş olan bu zırh savaş için kesinlikle uygun değildiama epeyce şıktı. Resmi giysilerini tüylü bir miğfer ve kor-donlu bir kılıç tamamlıyordu, yardımcısıPapewaio da onunki kadar gösterişli bir zırh giymişti. Garnizonda nöbet görevi olmayan herkeskonukları karşılamak için düzgün giyinmişti, akşam güneşi yeşil zırhlarının üzerinde parlıyordu. İlkİmparatorluk Muhafızları yeni boyanmış çitlerin ve özel gün için yeni bitkiler ekilmiş bahçelerin

arasından geçerken son adamlarına kadar gururla du-aıyorlardı. Kortejin ortasındaki tahtırevanlareve yaklaştığında Mara malikane halkının önde gelenleri arasına katıldı. Küçüklüğünden beribabasının evinde devlet konuklarının gelişlerini izlediğinden bu tören onun için tanıdıktı; ama dahaönce resmi karşılama sırasında hiç avuçları terlememişti.İlk savaşçılar uygun adım içeri girerlerken ayak sesleri kapının girişinde yankılandı; Kumandan'ınİmparatorluk Beyazları en öndeydi, çünkü en yüksek rütbeli olan oydu. Keyoke öne çıktı,savaşçılara komuta eden tüylü miğferli subayın önünde eğilip selam verdi. Ardından, Mara'nınayrılmasıyla konuk subayları kalacakları yerlere götürdü. Muhafızlardan seçkin bir ekipefendilerinin hizmetini görmek üzere geride kalmıştı. Lord Almecho'nun rütbesinin ona haktanıdığı altı askeri yanında tuttuğunu fark eden Mara ağzının kuruduğunu hissetti. Kumandangelişinin

Acoma onuruna olmadığını, yalnızca yandaşı Anasati Lordu Tecuma için geldiğini sözcüklerdendaha açık bir şekilde göstermişti bu. Elinin hafif bir hareketiyle Mara Papewaio'ya kalmasını işaret

Page 139: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 139/244

etti; onun tören zırhıyla orada bulunması da Mara'nın yüksek rütbeliler karşısında en küçük birzayıflık hissetmediği izlenimini yaratmalıydı; Acoma kendini kesinlikle aşağı hissedemezdi."Hanımefendi," diye mırıldandı Nacoya başka hiç kimsenin duyamayacağı kadar alçak bir sesle,"lütfen, tanrılar adına dikkatli olun; bir Leydi'nin Egemen Lord'unun bulunmadığı bir yerde cesurdavranmayı seçmesi tehlikeli olur."

"Bunu aklımda tutacağım," diye mırıldanırken Mara'nın yüzünde bu uyarıyı duyduğuna dair enufak bir belirti yoktu.Ardından diğer tahtırevanlar değerli metalleri ışıldayarak geldiler. Kumandan'ın taşıyıcılarınınkordonlu pelerinleri terden ve yolun tozundan kararmıştı. Hizmetkarlarının taşlarla işli üniformalarıvardı ve hepsinin de boyları ve renkleri birbirine uygundu. Ardından Anasati'nin kızıl ve sarılıları,onların arkasından da Te-cuma'mn şeref kıtası geldi; onun hizmetçilerine de değerli giysilergiydirilmişti, çünkü Anasati Lordu, pek çok Tsuranili gibi, zenginliğini gösterişli bir şekildesergileyerek ondan üstün olanları geride bırakmak istiyordu.Mara Anasati tahtırevanının üzerinde ışıldayan parlak metal süslemelere baktı; şayet köleleritahtırevanı ırmağa bırakacak olsalardı kayınpederinin gösterişli donanımı onun bir taş gibi suyagömülmesine neden olurdu, diye düşündü karanlık bir alaycılıkla. Ama konukları kapıdan içeri

girerlerken yüzünün ifadesinde hiçbir değişiklik olmamıştı ve içeride gölgeler mücevherlerle süslügiysilerin ve kırmızı sarı yaldızlı işlemelerin gösterişini soldurdu.Taşıyıcılar tahtırevanları yere bırakıp dikkatle yana çekilirlerken hizmetkarlar perdeleri yana çekipefendilerinin ayağa kalkmalarına yardımcı olmaya koştular. Yanında kalanların arasında dimdikduran Mara uygun bir süre bekleyerek konuklarına kendisini selamlamadan önce ayağa kalkmaları,giysilerini ve saygın-326 327lıklannı toparlamaları için zaman tanıdı. Kumandan tıknaz bir adam olduğundan ve giysilerigösterişli savaş madalyalarıyla dolu çapraz kuşaklı bir pelerin içerdiğinden hizmetkarları uzun birdakika boyunca bunlarla uğraşırlarken Mara yan gözle baktığında Anasati Lordu'nun bu kargaşadaçevreyi görebilmek için kafasını çevirip durduğunu gördü; Lord protokol gereği yüzündeki anlatımıyeniden yumuşatmadan önce Buntokapi'nin bulunmayışından dolayı sinirli bir şekilde kaşlarınıçatmıştı. Tecuma'nın çenesinin önünde salladığı yelpazenin arkasından Başdamşman'ı Chumaka'yaöfkeyle bir şeyler fısıldadığını tahmin etti Mara. Midesinde hissettiği boşluk duygusuyoğunlaşmıştı."Hanımefendi, dikkat edin!" diye fısıldadı Nacoya hızla.Mara bakışlarını ölen babasının düşmanından uzaklaştırdığında Kumandan'ın Başdamşman'ıKaleska'nın kendisinin önünde eğilmek için öne çıkmış olduğunu gördü.Kendisi de Kaleska'ya başını eğerek selam verdi. "Acoma malikanesine hoş geldiniz." Onunarkasından askerleri ve hizmetkarlarıyla çevrili Kumandan önce çıktı. Mara gelenekselselamlamayı mekanik bir şekilde söyledi: "İyi misiniz?" Ardından konuklarının neşeli ve keyifli

olmalarını dilediğini söyleyerek sözlerini sürdürdü; ama bu nezaket konuşmalarını yaparken LordAlmecho'nun da, Acoma Lordu'nun orada olmadığını görünce şaşırmış olduğunu fark etti. Marahizmetçilere malikanenin kapılarını açmaları için işaret etti. Kumandan ve Anasati Lordu bir anbakıştılar; ardından Anasati Başdanışmanı Chumaka sanki efendisinin huzursuzluğunuyansıtırmışçasına sinirli bir şekilde giysilerini çekiştirdi.Mara yeniden başını eğip selam verdi, konuklarını evine buyur etmek üzere yana çekildi. Önündengeçerlerken kibarca bekledi, yalnızca Lord Tecuma öfkeli bir şekilde fısıldayarak Bunto-kapi'nin nerede olduğunu sorarken duruşunu değiştirdi. Çok iyi hesaplanmış bir zamanlamaylagiysisine iğnelenen broşunu düzeltmek için bileğini yukarı kaldırdı; böylece soru yeşimtaşındanbileziklerinin şıngırtısı arasında kaybolmuştu. Kumandan gürleyen sesiyle bekleyen birhizmetkardan soğuk içecekler istediği için dikkati çekmeden bu soruyu yineleyebilme şansı

kalmamıştı artık. Çok kızgın görünen Tecuma yol arkadaşının peşinden geniş salona girdi. Burada

Page 140: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 140/244

konuklara tepsiler içerisinde doğranmış meyveler sunulurken Mara müzisyenlerden müzikçalmalarınıistedi.Bir kez içeri girdikten sonra Nacoya, Kaleska'yı ve Chumaka'yi İmparatorluğun dört bir yanındakibirtakım yolların bakımsızlığını ve özellikle de Acoma ticaretinde bunun yarattığı zorlukları

ilgilendiren heyecanlı bir sohbete çekti. Mara birkaç hizmetkarının Kumandan'ın rahatına çok özengöstermelerini sağlamak için gösterişli bir çabaya girişti, ardından adamın gururunu okşamak içinustaca bir konu seçip çapraz kemerlerinin üzerindeki her bir nişanın nereden geldiğini açıklamasınıistedi. Bu nişanların birçoğu ataları tarafından savaşlarda kazanılmış olduğundan ve en yenisi degediğin ötesine yapılan bir saldırı sırasında bir barbar lordunun elinden alınmış olduğundanaçıklamalar epey uzun bir zaman olmuştu.Perdelerin arasından sızan ışıklar kızarmıştı. İlk şarap kupasını içip bitirmiş olan Tecuma sessiz biröfkeyle köpürüyordu. Oğlunun orada olmayışının kendisini utandırdığı çok açıktı, çünküziyaretinin amacı torununa bir armağan sunmaktı ve bu geleneksel törenin yapılabilmesi için evinLordu'nun bulunması gerekiyordu. Kumandan'ın sohbetinin aslında yalnızca kibar bir yoldankendisine zaman kazanmak, Buntokapi'nin orada bulunmayışı üzerine bir yorum yapmaktan

kaçınmak, belki de önemli bir des-328 329tekçisini mazeret uydurmak zomnda kalmasını ertelemek için bir gerekçe olduğunu Mara gibiTecuma da biliyordu. Almecho'nun, Savaş İttifakı'nda İmparatorluk Partisi'nin desteğine ihtiyacıvardı ve kendi çıkarlarıyla Anasati'ninkiler arasında zorluk çıkartabilecek her şeyden politik birözenle kaçınılması gerekiyordu. Geçen her dakika Anasati'yi Kumandan'ın nezaketi karşısında dahada borçlu bir duruma düşürüyordu ki Chumaka da bunun çok iyi farkındaydı. Anasati öfkesinigizlemeye çalışırken ne yaptığının farkında olmadan, güzel içkilere batırılmış meyvelerdenyiyordu, dirseğinin dibine koyulan tepsiyi hizmetçiler bir saat içerisinde üç kez değiştirmişlerdi.Gün batımına doğru Kumandan'ın sohbeti yavaşlamaya başladı. Gülümseyerek bir balığı bileutandıracak ölçüde abartılı övgüler yağdıran Mara ellerini çırptı. Hizmetkarlar içeri koştular, gününsonunda uçuşan shatra kuşlarının görkemini sergilemek için tam zamanında perdeleri açtılar.Kuşların uzun ve tatlı ötüşleri bir süre için konuşmaların kesilmesine neden oldu, bu doğa olayısonlandığında konukları görkemli bir tören yemeğine götürmek için içeri daha çok sayıdahizmetkar girdi. Artık Mara'nın konukseverliği iyice umutsuz bir boşluğu doldurma çabasınadönüşmüştü."Oğlum nerede?" diye sordu Tecuma sıkılı dişlerinin arasından. Kumandan kendisinden yanabaktığında dudakları donmuş bir gülümseme takındılar.Mara suç ortaklığı yaparmışçasma Tecuma'ya göz kırptı. "Ana yemek Buntokapi'nin en sevdiğiyemek ama çok uzun beklerse ekşir. Aşçılar sizi hoşnut edebilmek için bütün gün boyuncaçalıştılar, jiga kuşları ve needra eti nadide soslarla baharatlandırıldı. Benim en güzel hizmetçim

Merali sizlere yerlerinizi gösterecek. Ellerinizi yıkamaya ihtiyacınız olursa bir kap getirecek."Gözüne kız gevezeliği gibi gelen şeyden öfkelenmiş terleyen Anasati Lordu kendisinin yemekodasına alınmasına izin verdi. Kısılan gözleriyle Kumandan'ın huzursuzluk belirtileri göstermeyebaşladığını fark etmişti; bu noktada Mara'nın yemeği kutsamak için rahipleri getirme zahmetinekatlanmış olduğuna ve müzisyenlerinin seslerinin böyle bir tören için fazla yüksek olmasına karşıniyi çalmalarına memnun oluyordu.Buntokapi'nin en sevdiği yemek olduğu söylenen şeyin neredeyse tadına bile bakmadı. Chumakaböylesi bir saçmalığa daha ne kadar izin vermeye niyetlendiğini sorma fırsatı yakaladığındaneredeyse ağzındaki et boğazına kaçacaktı. Mara bıçağını masaya bırakıp Nacoya'ya işaret etti, o dakapının ağzında bekleyen bir hizmetçiye başıyla işaret verdi. Müzisyenler ritimsiz, çılgın birmüziğe geçtiler, üzerlerinde yalnızca boncuklar ve tüller olan dansözler masaların arasındaki alanda

rüzgar gibi dönerek dans etmeye başladılar.

Page 141: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 141/244

Gösterilerinin göz kamaştırıcı ölçüde kışkırtıcı olması Acomalı Buntokapi'nin ortalıklardagörünmüyor olması gerçeğini değiştirmiyordu yine de; üstelik babası ve Yüce Konsey'in en ulukişiliği onun yemek masasında boşu boşuna oturuyorlardı.Lord Tecuma dansözlerin döne döne yaptıkları final dansının ardından fırsatı kaçılmadı.Acelesinden neredeyse masa örtüsünün üzerine basarak doğruldu, müziğin son notalarını bastıracak

bir sesle konuştu. "Değerli Leydi Mara, kocanız Buntokapi nerede?"Müzisyenler yaylılarını çalmayı durdurdular ama kafası biraz yavaş çalışan birinin yayındancızırtılı, yalnız bir solo yükseldi bir an için. Ardından sessizlik çöktü, bütün gözler Mara'yadönmüş-330 331tü, o ise aşçılarının büyük emeklerle hazırladıkları ama kendisinin belli ki tadına pek bakmadığıtatlılara dikmişti gözlerini. Hiçbir şey söylemiyordu Mara; Kumandan kaşığını gürültüyle tabağınabıraktı.Saygısızlık karşısında belli belirsiz bir çekingenlikle Mara kayınpederinin gözlerine baktı."Lordum, lütfen ikimizi de bağışlayın. Her şeyi açıklayacağım, ama lıizmetçiler şarabı getirdiktensonra söylenmeleri sözlerimi daha bağışlanabilir kılacaktır."

"Hayır!" Almecho ağır ellerini önündeki masanın üzerine dayadı. "Leydi, bu iş yeteri kadar uzadıartık! Çok seçkin bir yemek hazırlatmışsınız ve dansçılarınız da çok yetenekli, ama sizin eviniziziyarete gelen bizlere palyaço gibi davranılmasma izin veremeyiz. Lord'a haber gönderipçağırtmanız gerekiyor, bu durumu bize kendisi açıklamak zorunda."Mara'nın yüzünün ifadesinden hiçbir şey belli olmuyordu ama bir anda korkunç solmuştu. Nacoyaaçıkça sarsılmış görünüyordu, Anasati Lordu yakasının altından ter fışkırdığını hissediyordu."Pekala kızım? Torunumun konuğumuzun karşısına çıkarılabileceği haberini gönder oğluma."Mara ustaca seçilmiş sözcüklerle alçakgönüllü bir yanıt verdi. "Kocamın babası, beni bağışlayın,ama istediğiniz şeyi yapamam. İzin verin hizmetçiler şarap getirsinler, zamanı geldiğinde kocamdurumunu kendisi açıklayacak."Kumandan karanlık bir yüzle Mara'ya döndü. Başlangıçta Bun-tokapi'nin ortaya çıkmaktagecikmesini bir tür şaka gibi karşılayarak eski yandaşının suyuna gitmişti. Ama gün ilerledikçebeklemenin ve sıcağın sahip olduğu birazcık sabrı da tükettiği ortadaydı. Şimdi Anasatili Tecumakendini küçük düşürme tehlikesiyle karşı karşıya olduğundan kızın önerisini kabul etmeye cesaretedemiyordu çünkü Mara'nın çabaları bir şeylerin ters gittiğini düşündürüyordu. Onun özürleriniyutmuş gibi görünmek bir zayıflık işareti olacaktı ki bu da İmparatorluk Konseyi'nin en önde gelenüyesinin karşısında ciddi bir gerileme anlamına geliyordu. Şayet Bun-tokapi sarhoş olsaydı, hattâayakta duramayacak durumda olsaydı bile bunun utancı karısının arkasına gizlenerek babasının vekonuklarının karşısına çıkmamasınmkinden daha az olurdu. Tecuma öldürücü ölçüde sakin birsesle, "Bekliyoruz." dedi. Son derece gergin olmasına karşın yine de kafası iyi çalışan Mara "Evetkocamın babası, bu doğru," dedi.

Arkasından içeri dayanılmaz ağırlıkta bir sessizlik çöktü. Müzisyenler enstrümanlarını bıraktılar,dansözler yavaşça dışarı çıktılar. Acoma Leydisi'nin hiçbir açıklama yapmaya niyetinin olmadığırahatsız edici bir açıklıkla ortaya çıktığında Anasati Lordu bir kez daha işe karışmak zorunda kaldı.Bağırma arzusunu bastırmaya çalışır gibi dişlerini sıkan Tecuma yeniden sordu. "Bu doğru,demekle ne demek istiyorsun?"Mara'nın huzursuzluğu iyice yoğunlaşmıştı. Gözlerini kayınpederinin gözlerinden kaçırarak"Kocam sizlerin onu beklemenizi istedi," dedi.Kumandan kemirmekte olduğu yemek sonrası tatlıyı yerine bıraktı, saçma diyalogun ve şarabınverdiği kafa karışıklığıyla onlara baktı. "Buntokapi bizim onu beklememizi mi istedi? O zaman bizikarşılamaya gelmekte gecikeceğini biliyordu öyle mi?" Almecho sanki üzerinden büyük bir yükkalkmış gibi içini çekti. "Öyleyse haber gönderip geç kalacağını bildirdi, siz de o gelene kadar bizi

eğlendirecektiniz öyle mi?""Tam olarak böyle değil Lordum," derken Mara'nın yüzü pem-beleşti.

Page 142: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 142/244

332 333Tecuma öne doğru eğildi. "Öyleyse tam olarak ne dedi Mara?" Bir yılan tarafından kımıldamazduruma getirilmiş birgazen gibi titremeye başlamıştı Mara. "Tam olarak ne dediğini mi soruyorsunuz, kocamın babası?"Tecuma ellerini masanın üzerine sertçe indirince bütün tabaklar tıngırtılar çıkararak sıçradılar.

"Kelimesi kelimesine!"Sonunda efendisinin gerginliğinin farkına varıp endişelenmeye başlayan Chumaka parlak ışıktagözlerini kırpıştıran bir gece kuşu gibi bakıyordu oturduğu yerden. İçkinin verdiği sersemlikle bilebir şeylerin ters gittiğini hissedebiliyordu. İçgüdüleri devreye girdiler. Öne doğru eğilip efendisininkolunu yakalamaya çalıştı. Bu hareket dengesini bozmuştu, yakışıksız bir oflamayla devrilecekti azkalsın. "Lordum—"Tecuma gözlerini gelinine dikmişti. Telaşlı bir masumiyet takınan Mara "Eşim şöyle dediefendim," dedi, "Şayet Kumandan gelirse benim keyfimi bekleyebilir pekala." ChumakaTecuma'nın sallanan kol yenlerine ulaşmaya çalışırken donakalmış, yumruğunu bileğine kadarönündeki işlemeli minderlere daldırmıştı. Şimdi araya giremeyecek bir durumdaydı, Tecuma'nınyüzünün ağır ağır bembeyaz oluşunu izliyordu çaresizce. Chumaka tek bir kıpırtının olmadığı

salonda gözlerini gezdirdi, bir düzine nadide yemekten yükselen ince buharların arasındanAlmecho'nun tepkisini gözledi.Bütün Tsuranuanni'nin Kumandanı kımıldamadan oturuyordu, kıpırtısız yüzünün rengi giderekkoyulaşıyor, kıpkırmızı oluyordu. Gözleri zorlukla bastırmayı başarabildiği öfkeden akkor olmuş kömürlere döndüğü sırada sabırlı olma eğilimi tümüyle silinip gitmişti, yanıtı bilenmiş bir kamakadar keskindi. "Acoma Lordu benim için başka ne söyledi?"Mara çaresiz bir el hareketi yaptı, bakışlarını umutsuzca Naco-ya'ya çevirdi. "Lordlarım, ben... bensöylemeye cesaret edemiyorum. Size kocamı beklemeniz için yalvarıyorum, izin verin kendisiyanıtlasın sizleri." Dimdik, ufak tefek ve resmi giysileri içinde acınacak kadar kırılgan görünen kızüzerinde oturduğu minderlerin arasında kaybolmuş gibiydi. Ona bakmak acıma duygusuuyandırıyordu; ama Konsey Oyunu'nda buna yer yoktu. Kap taşıyan bir hizmetçi alnını nemli birhavluyla silmek için aceleyle Mara'nm yanına geldiği sırada Kumandan Anasatili Tecuma'ya diktigözlerini."Oğlunuzun yerini söylemesini isteyin ondan Lord, çünkü hemen onu buraya getirmek üzere birulak gönderilmesini talep ediyorum. Şayet amacı hakaret etmekse benim karşımda konuşsunbakalım."Mara hizmetçiyi uzaklaştırdı. Ölüm cezasıyla karşı karşıya kalmış bir Tsurani savaşçısınınresmiyetiyle davranıyordu, ama kendini böyle denetlemenin güçlerini çok zorladığı ortadaydı."Lordum, Buntokapi Sulan-Qu'daki köşkünde, ama kesin emirleri nedeniyle hiçbir ulak orayagidemez. Onu rahatsız etmek üzere gön -derilecek her hizmetkarı öldüreceğine yemin etti."Kumandan ayağa fırladı. "Acoma Lordu Sulan-Qu'da öyle mi? Biz de burada onun keyfinin

gelmesini bekliyoruz demek? Peki, bu arada ne yapmamızı beklediğini de söyleyecek misiniz bize?Konuşun Leydi, hem de hiçbir şeyi atlamadan!"Tecuma da ayağa kalkmıştı, saldırıya hazırlanan bir yılan gibiydi. "Nedir bu saçmalık? Benimoğullarımdan birinin... Bun-to'nun bile bu kadar kabalık edemeyeceğine eminim."Kumandan bir el hareketiyle onu susturdu. "Bırakın da Acoma Ley dişi kocasının yerinekonuşsun."334335Mara başını eğdi. Gözleri aşırı parlıyordu, makyajının kibar renkleri solgun yüzünde iyicebelirginleşmişti. Kaskatı bir törensellikle başparmakları ve işaretparmaklarını birleştirerek birüçgen oluşturdu. Bu, bir üstün emri karşısında onurdan ödün verilmesi gerektiğini gösteren

eskilerden kalma bir işaretti. Yemeği kutsa-mış olan rahipler yerlerinden kalkıp sessizce dışarıçıktılar. Müzisyenler ve hizmetkarlar da onları izlediler ve çok geçmeden içeride yalnızca konuklar,

Page 143: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 143/244

onların danışmanları ve Kumandan'ın şeref kıtası kaldı. Papewaio Acoma Leydisi'nin omzununarkasında bir tapınak ikonası gibi hiç kımıldamadan duruyordu, onun kadar hareketsiz duranNacoya da Mara'nm yanında bekliyordu. Mara yavaşça konuştu. "Dilim bu evin onuruna lekesürmeyecek. Bunto-kapi emirlerini verdiği sırada Başdanışmanını da orada bulunuyordu. Eşim vebenim yerime o yanıt verecek." Zayıf bir el hareketiyle Nacoya'yı gösterdi.

Yaşlı kadın ayağa kalktı, aşırı saygılı bir tavırla eğildi. Hizmetkarlar bu davet için giyinmesineyardımcıolmuşlardı, Mara'nm hatırlayabildiği kadarıyla ilk kez beyaz saçlarını tutan tokalar doğru takılmıştı.Ama bu gözlemin uyandırdığı yersiz neşe yaşlı dadının konuşmasıyla birlikte uçup gitti."Efendilerim, onurum adına yemin ederim ki Leydi'nin söyledikleri doğru. Acoma Lordu Ley-di'nin yinelediği sözleri gerçekten söyledi."Nezaket gereği olsa bile bütün bu ertelemelerden sabrı tükenmiş olan Tsuranuanni Kumandanıbütün öfkesini Nacoya'ya yöneltti. "Bir kez daha emrediyorum: Acoma Lordu başka ne söyledi?"Nacoya boş gözlerle önüne bakarak alçak ve vurgusuz bir sesle yanıt verdi. "Lordum Buntokapidedi ki, 'Şayet o,' yani sizi kastediyordu Lord Almecho, 'burada beklemek istemiyorsa, canı isterseneedra ahırlarında oturabilir. Onun buraya ulaştığı gün şayet geri dönmemişsem needra boklarının

arasında uyuşa bile umurunda değil.'"Kumandan taş kesilmiş gibi duruyordu, öfkesinin gücü öylesine büyüktü ki onu kımıldayamazduruma getirmişti. İşkence gibi uzun süren bir dakikanın ardından Tecuma'ya dönüp konuştu."Oğlunuz çabuk bir yıkımı seçiyor kendine." Almecho'nun yakasındaki mücevherlerin üzerindeışıklar titreşiyor, sesi öfkeyle gür-lüyordu. Öfkesinin salıverdiğinde sesi bir çığlığa dönüştü. Avınınüzerine pike yapmadan önce döne döne yükselen bir yırtıcı kuş gibi hızla dönerek kendisiniaşağılamış olan adamın babasına yüzünü çevirdi. "Senin genç sonradan görmen miras olarakarkasında küllerden başka bir şey bırakmak istemiyor. Klan onuru için çağrı yapacağım. Oaxatucansavaş yürüyüşüne çıkacak, Acoma kemiklerini ezip üzerine bastıkları toprağın içine gömecekler.Sonra atalarının topraklarına tuz dökeceğiz ki insanlar yaşadıkça Acoma topraklarında hiçbir şeybüyüyemesin!"Tecuma taş gibi bir yüzle masanın üzerinde soğuyup pıhtıla-şan tatlılara bakıyordu. Tabaklarınkenarına çizilen shatra kuşu başları yineleyerek onunla alay ediyormuş gibi görünüyordu, çünküBuntokapi'nin sert sözleri, ki bunları yinelemesi için oğlunun karısını zorlayan kendisi olmuştu, biranda bütün politikanın bir yana atılmasına neden olmuştu; şimdi artık bir onur meselesi olmuştu herşey. Tsurani uygarlığının yazılı olmayan kurallarına göre başka her şeyden çok daha tehlikeliolduğu kanıtlanmış bilseydi bu.Almecho kendi ailesi olan Oaxatucan'ın bir onur meselesi yüzünden savaşa çağırırsa OmechanKlanı'nın bütün öteki aileleri bu saldırıyı desteklemek zorundaydılar; tıpkı Hadama Klanı'nın bü-336 337tün üyelerinin Acoma'nın yapacağı herhangi bir çağrıyı desteklemelerinin onur borcu olması gibi.

Açık savaş ilanlarından kaçınılmasının başlıca nedeni bu yardım etme yeminiydi; çatışmaların pekçoğu Konsey Oyunu'nun çerçevesi içinde ortaya çıkar ve çözülürdü. Çünkü klanlar arası açık birsavaş İmparatorlukta başka hiçbir durumun neden olamayacağı kadar büyük bir kargaşaçıkarabilirdi -ve İmparatorluk içerisinde kargaşa çıkmasına engel olmak Büyükler'in ilk göreviydi.Bir klan savaşı başlatmak Büyücüler Meclisi'nin lanetine davetiye çıkarmak anlamına geliyordu.Te-cuma gözlerini yumdu. Etlerin ve sosların kokusu midesini bulandırıyor, başını döndürüyordu;boş bir çabayla kafasından uygun olabilecek yanıtlar listesini geçirmeye çalışırken Chumakaçaresiz bir öfkeyle soluyup duruyordu yanında. İkisi de Tecuma'nın önünde hiçbir seçenekolmadığını çok iyi biliyorlardı. Almecho İmparatorlukta açık bir klan savaşını başlatabilecek güceve ateşli huya sahip az sayıda Lord'dan biriydi. Ve geleneğin buyrukları gereği Tecuma veHospodar Klanı'nın öteki üyeleri kenara çekilip kanlı savaşı tarafsız bir şekilde gözlemeye

zorlanacaklardı; kendi oğlu ve torunu ortadan kaldırılacaktı ve Tecuma'nın buna müdahale etmekiçin elinden hiçbir şey gelmeyecekti.

Page 144: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 144/244

Tabaklardaki şaraplı soslar çok yakında Acoma topraklarını ziyaret edebilecek olan katliamınsimgesi gibi görünmeye başlamıştı birden. Bir oğul ve onun çocuğu uğruna savaşıngerçekleşmesine izin verilmemesi gerekiyordu. Bağırmak için duyduğu isteği bastıran Tecumasakin bir sesle konuştu. "Lordum Almecho, İtti-fak'ı unutmayın. Açık bir klan savaşı barbarlarüzerine seferinizin sonu anlamına gelir." Sözlerinin yerine ulaşmasına izin vermek için bir an

durakladı, sonra Kumandan'ın gazabının yönünü değiştirmek için elindeki bir sonraki kartı önesürdü: Kumandan'ın barbar dünyasına gönderdiği işgal güçlerinin Kumandan YardımcısıMinwanabi Lordu'nun yeğeniydi ve Yüce Konsey'de yeni bir Kumandan seçme gereği ortayaçıkacak olursa Minwanabili Jin-gu'nun yeni Kumandan seçilmesi şansı güçlenecekti, çünkü işgalordusu şimdiden onun ailesinin komutası altındaydı. "Özellikle Mimvanabi beyazlı altın tahtınüzerinde başka birini gömlekt en çok memnun olacaktır," diye anımsattı.Almecho'nun yüzünün kızıllığı geçmedi ama gözlerindeki çılgın öfke kaybolmuştu. "Mimvanabi!"dedi tükürür gibi. "O dışkıyiyiciyi yerinde tutmak için çok fazla şeye katlanabilirim. Ama oğlunun kendini bağışlatmak içinönümde sürünmesini istiyorum Tecuma. Needra dışkılarının içine yüzükoyun yatıp sürünerekayaklarımın dibinde bana onu bağışlamam için yalvaracak."

Tecuma başı ağrıyormuş gibi gözlerini yumdu. Bunto'yu böylesi yıkıcı sözler etmeye götüren şeyher neydiyse yalnızca düşüncesizlikten kaynaklanmış olmalıydı, kendisini ve ailesini yıkımagötürmek için böylesi açıkça saldırıya geçmiş olamazdı. Utanç ve gerginlikten başı sızlayarak, LordAlmecho ailesine yönelik tehditlerini sıralamaya başladığından bu yana yerinden hiç kımıldamamış olan Mara'ya döndü. "Mara, Buntokapi'nin ulaklar gönderme konusunda ne tür emirler verdiğiumurumda değil. Senden tahtırevanını ve taşıyıcılarını çağırmanı, kocana babasının onu burayaçağırdığını bildirmeni istiyorum."Perdelerin arkasında gece çöküyordu ama hizmetkarlar ışıkları yakmak için içeri girmeye cesaretedemiyorlardı. Akşamın alacakaranlığında Mara kıpırdandı, yalvaran gözlerini kayınpederineçevirdi. Sonra gücü tükenmiş bir hareketle Nacoya'ya başım salladı. Yaşlı kadın, "Lordum," dedi,"efendim Buntokapi bu ihtimali de düşünerek konuştu."338339Tecuma yüreğinin sıkıştığını hissetti. "Ne dedi?"Nacoya duygusuz bir sesle sözleri aktardı. "Acoma Lordu şayet siz gelirseniz ve onu görmekisterseniz size gidip ırmağa işemenizi ama onun balıklarını pisletmemek için Acoma topraklarındanuzağa işemenizi söylememizi istedi."Tam bir sessizlik anı oldu; şaşkınlık, öfke ve çıplak bir şok Te-cuma'mn ince yüz çizgilerini allakbullak etmişti. Ardından sessizlik Kumandan'ın gürleyen kahkahasıyla bozuldu. "Balıklarınıpisletmemek ha! Bu hoşuma gitti işte." Anasati Lordu'na sert sert bakan Almecho, "Tecuma, oğlunkendi öz babasını aşağıladı," dedi. "Sanırım benim öcümü alma ihtiyacım yerine gelmiş oluyor.

Bun-tokapi'nin yanlışım bağışlatması için tek bir yolu kaldı."Tecuma kaskatı bir yüzle başını sallarken koyulaşan gölgelerin acısını gizliyor olmasındanmemnundu. Babasını herkesin önünde aşağılamakla Buntokapi sonsuza dek onurunu yitirmişti. Yakendi yaşamına son vererek bu utançtan kurtulması gerekiyordu ya da Tecuma onunla bütün kanbağlarını reddetmeli ve evlatlıktan reddettiği oğlunu ve onun ailesini ortadan kaldırarak bağlılığınınson bulduğunu kanıtlamalıydı. Anasatili Tecuma ve Acomalı Sezu arasında politik bir çekişmeolarak başlayıp Se-zu'nun ölümüyle sonlanmış olan şey şimdi nesiller arası bir kan davasınadönüşebilirdi ki bunun bir benzeri Minwanabi ve Acoma arasında vardı zaten. Babanın onurunuoğlunun haddini bilmezliklerinden ayırmak için Anasati Lordu yalnızca Buntokapi'yi değil, onunardılı olan yeni doğmuş Acomalı'yı da, şimdiye dek hiç görmemiş olduğu torununu da öldürmekzorundaydı. Bu düşünce onu hiç konuşamayacak hale getirmişti.

Tecüma'nın ikileminin farkında olan Almecho hızla çöken karanlığın içinde usulca konuşuyordu."Her iki biçimde de oğlunu

Page 145: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 145/244

yitirdin. Onun onurlu yolu seçip kendi canını kendi eliyle alması daha iyi. Eğer bunu yaparsahakaretini bağışlayacağım ve senin Acomalı torunundan öç almayacağım. İttifakımızın daha ötelekelenmemesine uğraşacağım Tecuma." Söylenecek başka hiçbir söz kalmamıştı. Mara'ya,Nacoya'ya ve Anasati Lordu'na sırtını dönen Kumandan şeref kıtasına işaret etti. Beyaz giysili altıasker esas-duruşa geçtiler, sonra efendilerinin büyük yemek salonundan dışarı çıkışına eşlik ettiler.

Kımıldayamayacak duruma gelmiş olan Tecuma hemen tepki vermedi. Görmeyen gözlerle yarısıyenmiş yemeğine bakıyordu. Hemen o anda denetimi eline alıp savaşçıların yürüyüşehazırlanmaları için emirler gönderen Chumaka oldu. Köleler Anasati tahtırevanını getirdiler,avludaki fenerler perdeleri ışığa boğdu. Tecuma sonunda başını kaldırıp baktı. Dişleri sıkılıydı,Acoma Ley-di'sine çevirdiği gözlerinden hiçbir şey okunmuyordu. "Sulan-Qu'ya gidiyorum,oğlumun karısı. Hiç görmediğim torunum uğruna tanrılar Buntokapi'ye aptallığıyla orantılı bircesaret bağışlamış olsunlar."İzleyenlerin yüreklerini sızlatan bir gururla oradan ayrıldı. Holün gölgelerinin arasında gözdenkaybolduğunda Mara'nın yorgunluğu derin bir korku ürpertisinin karşısında uçup gitti. Ustaca birtuzak kurmuştu; şimdi dişlerin nasıl kapanacağı artık tanrılara bağlıydı. Şimdilerde artık epeysarhoş olmuş bir şekilde kahkahalar atarak akşamın eğlenceleri için Teani'niyle birlikte kumar

salonlannın yolunu tutmuş olması gereken Bunto'yu düşünen Mara ürperdi, ışıklan yakmaları içinhizmetkarları çağırdı.Nacoya'nın yüzü fenerlerin ışıklarında antikalara benzemişti. "Konsey Oyunu'nda çok yüksekriskler alıyorsunuz Leydim." Bu kez aptalca riskler alması konusunda Mara'ya söylenmeye niyeti340341yoktu, çünkü Buntokapi, Acoma maiyetine kendini hiç sevdirme-mişti. Bakıcı bir düşmanınrahatsızlığından zevk duyacak kadar Tsuranili'ydi, üstelik bunun sonucunda kendisini birtakımsıkıntılar bekliyor olsa bile.Mara kendini bir zafer kazanmış gibi hissetmiyordu. Yıpranmış, aylar süren hilelerden zayıfdüşmüş bir şekilde, içindeki karmaşayı yatıştırabilmek için Papewaio'nun sağlam varlığındandestek alıyordu. "Hizmetkarlar bu dağınıklığı temizlesinler," dedi, sanki tören tabakları veyemekler sanki sıradan bir yemek için getirilmiş gibi. Temel bir içgüdü onu zorlamış gibineredeyse koşarcasına Ayaki'nin odasına gidip çocuğun hasırın üzerinde güvenli bir şekilde uyuyupuyumadığına baktı. Yarı karanlıkta bebeğinin yanında otururken oğlunun yüz çizgilerindebabasınınkilerin izlerini gördü ve Buntokapi'den nefret etmesi için bunca neden olmasına karşınyine de içini kaplayan derin bir hüzünden kaçamadı.Mara, Buntokapi'nin dairesinde beklerken, bir zamanlar Lord Sezu'nun olan ama şimdi kızıylaevlenme yoluyla onun yerine geçmiş olan adamın zevklerini ve tercihlerini yansıtan odalardahuzursuz bir gece geçirdi. Şimdi Acoma'nın yaşamının sürmesi bu adamın onuruna bağlıydı; çünküşayet Buntokapi Acoma natami-si üzerine ettiği yemine sadık kalırsa kılıçla ölümü seçecek ve

ailesini intikamdan koruyacaktı. Yine de yüreğinden Anasati'ye bağlı olmayı sürdürüyorsa, ya dakorkaklık, onu onur yerine alçak ruhlu bir intikama sürüklerse savaşı seçebilir, Mara'yı ve bebeğinide kendi yanında yıkıma sürükleyebilirdi. O zaman nata-mi Almeclıo'nun eline geçer ve utançAcoma adını silip ortadan kaldırırdı.Mara huzursuzca yan döndü, buruşuk çarşafları yere attı. Perdelerin arasından gri ışıklar sızıyordu,needra çobanları henüz sığırları çayıra götürmek için hareketlenmiş olmasalar da gün doğumunaçok kalmamıştı. Mara hizmetçilerinin yardıma gelmelerini beklemeden yataktan kalktı, günlük birgiysi geçirdi üzerine. Ayaki'yi sepetinden çıkarıp uykulu ağlamasını susturduktan sonra aceleyleyalnız başına koridora çıktı.Hemen hemen tam ayaklarının altında büyük bir gölge hareket ediyordu. Mara kollarını bebeğesımsıkı dolayarak geriledi; sonra Papewaio'nun kılıcını örten yıpranmış deriyi tanıdı. Papewaio

geceyi onun dairesinin önünde geçirmiş olmalıydı.

Page 146: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 146/244

"Niçin Keyoke ile birlikte barakalarda değilsin sen?" diye sorarken rahatlamak Mara'nın sesinisertleştirmişti.Papewaio saygılı bir şekilde başını eğip selam verdi. "Keyoke sizin kapınızın önünde durmamıönerdi Leydim. Kumandan'ın şeref kıtasının kendi aralarında konuşmalarını duyan hizmetkarlardanbarakalara birtakım söylentiler ulaştı. Güçlülerin öfkelerini hafife almaya gelmez ve ben böyle

sözlerdeki bilgeliği kabul ederim."Mara ateşli bir yanıt vermeye girişiyordu ama suikastı hatırlayınca kendini durdurdu. Üzerinde birkez daha düşündüğünde Keyoke ve Papewaio'nun bağlılıklarından ödün vermeden onu uyarmayaçalışmış olduklarını fark etmişti. Daha erken saatlerde Buntokapi'nin geceleyin öfke içinde evedönmesi olasılığının farkına varmışlardı. Şayet bunu yapmış olsaydı öfkesi onu Mara'ya zorbacadavranmaya götürebilirdi. Bu utanç verici bir eylemdi ama çabuk öfkelenen, gün boyu dövüşmeyeve silah talimi yapmaya alışkın genç bir adamdan beklenmeyecek bir şey değildi. Böyle bir şeygerçekleşmiş olsaydı ve bir savaşçı hanımefendisiy-le yeminle bağlı olduğu efendisi arasınagirmeye cesaret edecek342 343olsaydı, Papewaio anında yaşamını yitirirdi ve tek bir darbeyle bütün onurunu kaybederdi. Yine de

Pape kılıcını hızlı kullanırdı ve evlilik kulübesinde olanlarla ilgili anıları henüz silinmemişti;Mara'ya karşı yapacağı en küçük bir harekette Lord Buntokapi daha soluk alamadan ölmüş olurdu.Ve böyle bir şey yapmış bir hizmetkarın onurunun elinden alınması Kızıl Tanrı'nın pençesininyanında hiçbir şeydi.Mara bütün sıkıntılarına karşın gülümsedi. "Kara çaputu bir kez kazanmıştın zaten Pape. Ama eğertanrıların gazabını ikinci kez üzerine çekmeyi seçersen gün boyunca ormandaki kutsal koruluktakendi başıma olacağım. Eve gelirse ve Acoma garnizonunu savaşa hazırlamazsa Lordum'u orayagönder."Papewaio başını eğip selam verirken hanımefendisinin onun muhafızlığını üstü örtülü bir şekildekabul etmesine memnun olmuştu içinden. Nöbet yerini değiştirip kutsal koruluğun kemerli girişininönüne gitti ve şafak söküp güneş yükselirken ve sabahın ışıkları Acoma'mn zengin yapılarınıaydınlatırken orada kaldı.Öğlen sıcağı genelde hep olduğu gibi bunaltıcı bir sessizlik içinde geldi geçti. Kutsal gölün sularıkare biçiminde taşlarla sınırlı, bulutsuz bir gökyüzünü ve yakındaki çalıların gölün üzerine sarkanyapraklarını yansıtıyordu. Ayaki, küçücük yaşamını çevreleyen tehlikelerden habersiz, Acomanatamisinin yanında bir ağacın altındaki sepetinin içinde uyuyordu. Onun saf huzurunu pay-laşamayan Mara bazen düşüncelere dalıyor, bazen kalkıp biraz dolaşıyordu. Aldığı tapmak disiplinibile durmadan aklına Acoma'da-ki her şeyin kaderini ellerinde aıtan Buntokapi'nin gelmesini en-gelleyemiyordu. Buntokapi bir Anasati olarak doğduğu, ama babasının düşmanları olmuş olan kızınatalarının onurunu koramaya yemin etmiş olduğu için gerçek bağlılığının nerede yattığını bilmeyeolanak yoktu. Mara'nm kendi yaptığı düzenlemeler sonucu adamın gerçek sevgisi hizmetçisi

Teani'ye yönelmişti; ve Keyoke, Nacoya, Jican, bunların hepsi onu aşırılıkları yüzünden küçümsü-yorlardı. Malikane onun mülkü ve yaşadığı yerdi ama gerçek evi Sulan-Qu'daki kasaba eviydi.Dudaklarını ısıran Mara daha iki yıldan kısa bir süre önce babasının adına koruyup gözetmeyeyemin ettiği nataminin önünde durdu. Ardından bağlantıları bu yemine ve Tsurani'nin onurkavramına karşılık düşen karmaşık bir tuzak kurmuştu. Bunlar umudu bağlamak için çok zayıftemellerdi; bütün yetersizliklerine karşın Buntokapi hiç de aptal değildi.Gölgeler genişleyip yayıldı, li kuşları öğleden sonranın nispeten daha serin havasında ötmeyebaşladılar. Mara kutsal havuzun kıyısına otunıp yakındaki çalılardan kopardığı bir çiçeğiparmaklarıyla okşadı. Çiçeğin solgun renkli yapraklan aşın narindi; tıpkı kendisi gibi parmaklarınarasında kolayca zedelenebilir ve ezilebilirlerdi. Hizmetkarlar kutsal komluğa kocasının ailesinegetirdiği utançtan kurtulmak için dua etmeye geldiğine inanıyor olabilirlerdi. Aslında onların

gözlerinde okuyacağı korkudan kaçmak için gelmişti, çünkü Acoma Lordu savaşı seçerse onlarınyazgıları da tehlikeye girecekti. Kimileri dövüşürken ölecekti ki bunlar ötekilere göre şanslı

Page 147: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 147/244

olacaklardı. Başkaları asılarak öldürüleceklerinden bütün onurlarını yitirmiş olacaklardı ve birçoğuda köle olacaktı; aralarından birkaçı tepelere kaçıp haydut ya da gri savaşçı olacaktı. Şayet natamiçalınırsa hepsi tanrıların gözünden düşeceklerdi.Gölgeler uzadı, Mara'nm sinirden terleyen ellerinin tuzu çiçeği zehirleyip soldurdu. Sepetinde yatanAyaki uyandı. Başlangıçta tombul ellerini başının üzerindeki çiçeklere gelen böceklere salla-

344 345makla yetiniyordu ama daha sonra mızmızlanmaya başladı. Öğlen yemeğini yeme zamanı çoktangeçmişti. Mara ölü çiçeği yere atıp ayağa kalktı. Süslü jomach ağaçlarından birinden olgun birmeyve koparıp bebeğin yemesi için kabuğunu soydu. Küçük oğlan tatlı meyveyi kemirirkensakinleşti. Ancak o zaman Mara arkasından yaklaşan ayak seslerini duydu.Arkasını dönüp bakmadı. Koruluğun girişinde Papewaio nöbet tutarken kimse onu öldürmeyegelemezdi. Chochocan rahipleri çağırılmadan gelmezlerdi; bahçıvanlar hanımefendileri konvyukullanırken orada çalışmazlardı; ve başka hiç kimse ölüm cezasını göze almadan buraya giremezdi.Bu saatte bu yoldan kimseye hesap vermeden yürüyebilecek tek kişi Acoma Lordu'ydu. Sulan-Qu'da-ki evinden buraya borazanlar çalmaksızm gelmesi Mara'ya tek bir şey anlatıyordu: babasınıgörmüştü, Kumandan'ın gözünden düşmesi ve doğduğu eve yaptığı hakaret onun peşini

bırakmamıştı.Mara jomachm son lokmasını Ayaki'nin aç ağzına verdi. Ellerinin titrediğinin çok iyi farkındaolduğundan Buntokapi kutsal havuzun karşı kıyısına yaklaştığı sırada meyveden yapış yapış olmuş parmaklarını siliyormuş gibi yaptı.Buntokapi yolun üzerinde durduğunda sandaletlerinden suya ince kumlardan bir bulut döküldü.Suyunüzerindeki akisler binlerce uçuşan kıpırtıya dağıldılar, yukarıdaki dallarda tünemiş li kuşları sustu."Kadın, sen tıpkı ormanda hareketsiz durduğu zaman izleri bir çiçek kadar güzel görünen puskyılanı gibisin. Hızlı saldırır ve ısırışı ölümcüldür."Mara ağır ağır doğruldu. Kararsız bir tavırla ona döndüğünde parmakları jomach özsuyundankırmızı olmuştu; sonra kocasının yüzüne baktı.Kasabadan son hızla, resmi tahtırevanını kullanmadan gelmiş olmalıydı, çünkü geniş yüzü yoluntozundan ince bir tabakayla kaplıydı. Üzerinde sade, günlük bir giysi vardı, büyük olasılıklababasının onu zorla yatağından kaldırdığında üzerinde olan giysiydi bu; üzerini kaplayan ince toztabakası gömleğinin kolundaki dantelleri lekelemiş olan şarap izlerini gizliyordu. Mara'nm gözlerikemerinin düğümlü kordonlarında, kılıcının yıpranmış deri kılıfında, gömleğinin açık yakasındangörünen kaslı göğsünde dolaştı. Teani'nin tutkusunun izlerinin köprücük kemiğinin üzerinden vesert dudaklarından henüz silinmemiş olduğunu gördü. Son olarak baskılanmış öfke, çocuksu birkafa karışıklığı ve özlemin bir karışımının okunduğu gözlerine baktı.Kocasının gözünde çok güzel ve garip bir şekilde dokunulmaz olduğunun farkında olmayan Maraeğilip selam verdi. Söylemeyi düşünebileceği bütün sözcüklerin yanlış olduğunu hissediyordu.

Buntokapi görenin içini sızlatacak kadar dolu dolu bakışlarla Mara'ya bakıyordu. "Ve karım, tıpkıpusk yılanı gibi sen de zehrinle kalbi durduruyorsun. Konsey Oyunu'nu ustalara yaraşır bir incelikleoynadın. Hangi yüzü, kan ve doğum yoluyla benim olan Ana-sati yüzümü mü yoksa onurunukoaımaya yemin ettiğim Acoma yüzümü mü takınacağımı nasıl bilebildin?"Mara kaskatı duruşunu gevşetmeyi başardı. Ama konuşurken sesi yine de hafifçe titriyordu,"Acoma ailesinin onuru çok eskilere dayanır. Bu adı taşıyan hiçbir Lord şimdiye dek utançlayaşamayı seçmemiştir."Buntokapi sert bir tavırla bir adım attığında bacakları tören havuzunun üzerinden kolayca karşıyageçmişti. Karısının narin bedeninin tepesinde dikildi, eğilip onu bileklerinden yakaladı. "Ben bunudeğiştirebilirdim gururlu kadın. Tek bir vuruşla senin atalarının onurunu un ufak edebilirdim."346 347

Hoşlanmadığı erkeğin gücünü hissetmek zorunda kalan Ma-ra'nın sağlam durmak ve onungözlerine bakmak için bütün iradesini kullanması gerekiyordu. Gözdağıyla ağırlaşmış bir dakika

Page 148: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 148/244

geçti. Sonra çiçeklerin arasında karınlarını doyuran böceklerin uçuşarak oynadıkları oyunlarAyaki'ye içten bir kahkaha attırdı. Buntokapi aşağı baktığında bileklerini yakaladığı zaman ellerininMara'mn teninde bıraktığı izleri fark etti. Utançla gözlerini kırpıştırarak onu bıraktı ve Mara'yabunu yaparken Buntokapi'nin içinde yaşayan bir şeyler akıp gitmiş gibi göründü. Ardından doğrul-duğunda yüzünde Mara'mn şimdiye dek hiç görmediği bir ifade belirmişti.

"Belki evlendiğimiz gün yanlış yapmıştım," dedi Buntokapi. "Belki gerçekten senin, babamın veağabeylerimin düşündüğü kadar aptalım. Ama oğlum uğruna bir Acoma olarak cesurca öleceğim."Mara başını öne eğdi. Birden gözyaşlarını tutmakta zorlanmaya başladı. Çok kısa bir an içinkocasının ağabeylerine gösterilen sevgi ve özenle yetiştirilmiş olsaydı nasıl bir erkek olabileceğinigörür gibi olmuştu. Anasati Lordu üçüncü oğlunun gelişimi için çok az şey yapmış olabilirdi; amaMara da istediği amaca ulaşmak için Buntokapi'nin zayıf yanlarının üzerine oynamıştı. İçininsızladığını hissediyordu; zaferine sevinmek yerine üzülüyordu. Çünkü bir an için Buntokapi'ninyüce biri olma yeteneği bulutların arasından bir an için sızan güneş ışığı gibi belirmişti önünde veölüm bunu harcayacaktı.Ama bu üzücü duygu ancak bir an sürdü. Buntokapi bir savaşçının zedeleyici kavrayışıyla onunkolunu yakalayıp kabaca yana itti. "Gel buraya kadın. Oğlumuzu sepetinden çıkar. Güneş bu günün

üzerine batmadan önce ikiniz de bir Acoma Lordu olarak ölmenin ne demek olduğunugöreceksiniz."Mara düşünmeden karşı çıktı. "Çocuk değil! Lordum, bunu anlayamayacak kadar küçük o.""Konuşma!" Buntokapi onu kabaca itti, babasının bağırmasından rahatsız olan Ayaki ağlamayabaşladı. Acoma Lordu çocuğun çığlıklarını bastırarak konuştu. "Ben oğlumun onum için ölüyorum.Doğnı olan onun da bunuhatırlaması. Ve sen." Durdu, dudakları haince kıvrılmıştı. "Sen kendi neden olduğun şeye tanıkolacaksın. Şayet Konsey Oyunu'na gireceksen oynadığın parçaların kan ve et olduğunu bilmengerek kadın. Eğer gelecekte de böyle yapmaya devam edeceksen doğru olan şey senin de bunlarıhatırlaman."Mara huzursuzluğunu çocuğu için duyduğu kaygının arkasına gizleyerek Ayaki'yi sepetinden aldı.Buntokapi'nin adımları meydandan uzaklaşırken Mara ağlamak için duyduğu güçlü isteği bastırmakiçin durakladı. Babasının ve ağabeyinin ölümünün ardından çektiği acılar sırasında konumununneler gerektirdiğini anladığını düşünmüştü. Ama şimdi Buntokapi ona aslında ne kadar cahilolduğunu göstermişti. Kendini aşağılanmış, anlaşılmaz bir biçimde kirlenmiş hissederek Ayaki'yedaha sıkı sarıldı. Kocasının emrine boyun eğmek zorundaydı. Zaferinin en son acı meyvesinitoplaması için gereken gücü bir şekilde bulmalıydı. Bunu yapmazsa Minwanabi, Anasatiihanetinden koaınmak için Buntokapi'yi yıkıma götürmesinden daha da acımasız planlarla onubekliyor olacaktı.Acoma askerleri alanda dimdik duruyorlardı, subayların tören miğferlerinin tüyleri zaman zaman,güneşin batmasından hemen önce esen hafif rüzgarla uçuşuyordu. Keyoke, Papewaio ve tanık-

348 349lık yapması için Anasati tarafından gönderilen başka' bir savaşçı yerlerini almış bekliyorlardı; vearalarında kırmızı tören giysileri giymiş, Acoma yeşili bir pelerine sarınmış Buntokapi yine kırmızıve ancak Tsurani kılıç yapımcılarının yapabildiği şekilde iyice bilenmiş bir kılıcı kaldırmış duruyordu.Alanın dışında ama hafif bir yükselti sayesinde orayı kolayca görebildiği yerde Mara Ayaki'ninsıcak ağırlığını bir omzundan ötekine aktardı. Bütün bunların bir an önce bitmesini istiyordu. Ayakiiyice uyanmıştı, çok keyifliydi, küçük yumruklanyla Ma-ra'nın saçlarını yakalıyor, renkli, parlakzırhlar giymiş savaşçılara neşeli çığlıklar atıyordu. Tsurani'de başka her şey gibi ölümün bile içindebir tören öğesi vardı. Buntokapi alanın ortasında, elinde kendi yaşamını sonlandıracak olan kılıçlabir heykel gibi dururken Keyoke Acoma Lordu olarak kazandığı onurların listesini okuyordu. Liste

çok kısaydı: bir savaş ve bir düzine dövüş müsabakası. Mara hızla yutkundu, kocasının aslında nekadar genç olduğunu şimdiye kadar ilk kez fark ediyordu. Tsurani yüzleri geç yaşlandığından

Page 149: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 149/244

Buntokapi'nin yalnızca yirmi yaşında olduğunu, kendisinden ancak iki yaş daha büyük olduğunuunutmak çok kolaydı.Çarpık bacaklarına karşın dimdik, kımıltısız, her yönüyle gerçek bir savaşçı gibi duran Buntokapien küçük bir zayıflık göstermiyordu ama gözlerinde bir şey bu anı atlatabilmesi için gerekenumutsuz kararlılığı yansıtıyordu. Mara yeniden yutkundu, Ayaki'nin parmaklanın yavaşça

kulağından uzaklaştırdı. Ayaki bu oyunu devam ettirmeye hazır bir şekilde neşeli çığlıklar attı."Hişşt," diye onu susturdu Mara.Alanda Keyoke konuşmasını bitirmişti. Derin bir selam verip "Onur sizinle olsun Acoma Lordu,"dedi. "Herkes sizin adınızı utanç duymadan ansın."Doğrulduğunda savaşçıların hepsi aynı anda miğferlerini çıkardılar. Esinti nemli saçlarını terliyüzlerine doğru uçurdu; duygusuz gözler Buntokapi'nin başının üzerine kaldırdığı kılıcı izlediler.Mara yeniden yutkundu, gözleri tuzlu gözyaşları yüzünden yanıyordu. Barbar atlarının nallarıaltında kanlar içinde yatan La-no'yu düşünmeye çalıştı; ama batan güneşin son ışıklarında, yaşamtanrılarına son bir saygı gösterisiyle kılıcını havaya kaldırmış duran Buntokapi bir yanaitemeyeceği kadar gerçekti. Yataktaki kabalığı ve çabuk alevlenen öfkesi dışında baskıcı bir kocaolmamıştı -Mara hilelerini onu yok etmek yerine ona şekil vermek için kullanmış olsaydı... Hayır,

diye kendine buyurdu, hiçbir pişmanlığa yer yok. Lashima tapmağında öğrendiği disipline baş vurup böyle düşünceleri kafasından uzaklaştırdı. Buntokapi'nin kılıcını çevirip ucunu karnınadayamasını hiçbir şeyi açığa vurmayan bir yüzle izledi.Buntokapi son söz olabilecek bir şey söylemedi. Yalnızca Ma-ra'nın gözleriyle karşılaşan karanlıkgözlerinde alaycı ve Mara'nın ömrü boyunca bu anı yaşamak zorunda olduğunu bilmenin verdiğizaferle karışık tuhaf bir hayranlıkla dolu bir bakış vardı."Güneş bu günün üzerine batmadan önce ikiniz de bir Acoma Lordu olarak ölmenin ne demekolduğunugöreceksiniz, " demişti Mara'ya kutsal kondukta. Buntokapi başını öne eğerken Mara'nın elleriiçgüdüsel bir hareketle Ayaki'nin giysilerini kavradı. Bir kadın bedeninin üzerinde hantal davrananama dövüşe ve savaşa yetenekli iri eller kılıcın kırmızı cilalı deri sapını kavradı. Alçalan güneş ışıkları bileklerindeki terlerde parladı. Sonra elleri kasıldı. Öne doğru hızla, koşar gibi bir adım atıpyere yığıldı. Silahın kabzası yere çarpıp kırıldı. Bıçak bedenini kesip geçti. Eller350 351lık yapması için Anasati tarafından gönderilen başka' bir savaşçı yerlerini almış bekliyorlardı; vearalarında kırmızı tören giysileri giymiş, Acoma yeşili bir pelerine sarınmış Buntokapi yine kırmızıve ancak Tsurani kılıç yapımcılarının yapabildiği şekilde iyice bilenmiş bir kılıcı kaldırmış duruyordu.Alanın dışında ama hafif bir yükselti sayesinde orayı kolayca görebildiği yerde Mara Ayaki'ninsıcak ağırlığını bir omzundan ötekine aktardı. Bütün bunların bir an önce bitmesini istiyordu. Ayakiiyice uyanmıştı, çok keyifliydi, küçük yummklarıyla Ma-ra'nın saçlarını yakalıyor, renkli, parlak

zırhlar giymiş savaşçılara neşeli çığlıklar atıyordu. Tsurani'de başka her şey gibi ölümün bile içindebir tören öğesi vardı. Buntokapi alanın ortasında, elinde kendi yaşamını sonlandıracak olan kılıçlabir heykel gibi dururken Keyoke Acoma Lordu olarak kazandığı onurların listesini okuyordu. Listeçok kısaydı: bir savaş ve bir düzine dövüş müsabakası. Mara hızla yutkundu, kocasının aslında nekadar genç olduğunu şimdiye kadar ilk kez fark ediyordu. Tsurani yüzleri geç yaşlandığındanBuntokapi'nin yalnızca yirmi yaşında olduğunu, kendisinden ancak iki yaş daha büyük olduğunuunutmak çok kolaydı.Çarpık bacaklarına karşın dimdik, kımıltısız, her yönüyle gerçek bir savaşçı gibi duran Buntokapien küçük bir zayıflık göstermiyordu ama gözlerinde bir şey bu anı atlatabilmesi için gerekenumutsuz kararlılığı yansıtıyordu. Mara yeniden yutkundu, Ayaki'nin parmaklanın yavaşçakulağından uzaklaştırdı. Ayaki bu oyunu devam ettirmeye hazır bir şekilde neşeli çığlıklar attı.

"Hişşt," diye onu susturdu Mara.

Page 150: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 150/244

Alanda Keyoke konuşmasını bitirmişti. Derin bir selam verip "Onur sizinle olsun Acoma Lordu,"dedi. "Herkes sizin adınızı utanç duymadan ansın."Doğnılduğunda savaşçıların hepsi aynı anda miğferlerini çıkardılar. Esinti nemli saçlarını terliyüzlerine doğru uçurdu; duygusuz gözler Buntokapi'nin başının üzerine kaldırdığı kılıcı izlediler.Mara yeniden yutkundu, gözleri tuzlu gözyaşları yüzünden yanıyordu. Barbar atlarının nalları

altında kanlar içinde yatan La-no'yu düşünmeye çalıştı; ama batan güneşin son ışıklarında, yaşamtanrılarına son bir saygı gösterisiyle kılıcını havaya kaldırmış duran Buntokapi bir yanaitemeyeceği kadar gerçekti. Yataktaki kabalığı ve çabuk alevlenen öfkesi dışında baskıcı bir kocaolmamıştı -Mara hilelerini onu yok etmek yerine ona şekil vermek için kullanmış olsaydı... Hayır,diye kendine buyurdu, hiçbir pişmanlığa yer yok. Lashima tapınağında öğrendiği disipline baş vurup böyle düşünceleri kafasından uzaklaştırdı. Buntokapi'nin kılıcını çevirip ucunu karnınadayamasını hiçbir şeyi açığa vurmayan bir yüzle izledi.Buntokapi son söz olabilecek bir şey söylemedi. Yalnızca Ma-ra'nın gözleriyle karşılaşan karanlıkgözlerinde alaycı ve Mara'nın ömrü boyunca bu anı yaşamak zorunda olduğunu bilmenin verdiğizaferle karışık tuhaf bir hayranlıkla dolu bir bakış vardı."Güneş bu günün üzerine batmadan önce ikiniz de bir Acoma Lordu olarak ölmenin ne demek

olduğunu göreceksiniz, " demişti Mara'ya kutsal korulukta. Buntokapi başını öne eğerken Mara'nınelleri içgüdüsel bir hareketle Ayaki'nin giysilerini kavradı. Bir kadın bedeninin üzerinde hantaldavranan ama dövüşe ve savaşa yetenekli iri eller kılıcın kırmızı cilalı deri sapını kavradı. Alçalangüneş ışıkları bileklerindeki terlerde parladı. Sonra elleri kasıldı. Öne doğru hızla, koşar gibi biradım atıp yere yığıldı. Silahın kabzası yere çarpıp kırıldı. Bıçak bedenini kesip geçti. Eller350 351ve kabza kürek kemiğine çarptılar, adam inledi, çektiği acıyla bedeni kaskatı oldu.Çığlık atmadı. Parmaklarının arasından ve ağzından yaşamı kanlar içinde akıp giderkendudaklarının arasından bir iç çekiş çıktı. Kaslarının titremeleri yavaşlamıştı, neredeyse ölmeküzereyken başını çevirdfr-Kan ve toprak kaplı dudaklarından hiç kimsenin duymadığı bir sözcükçıktı, ölü gözleri ilerideki tepenin üzerinde duran kadın ve çocuğa çakılı kaldı.Ayaki sızlanmaya başlamıştı. Mara onun küçük bedenini sımsıkı kavramış olan elini gevşetti vegöğsünde hissettiği sızıdan soluk almayı bırakmış olduğunu fark etti. Tanrılara şükür, artıkgözlerini yumabilirdi. Ama kocasının yere serilmiş bedeninin görüntüsü göz kapaklarının içineişlemişti sanki. Acoma Lordu'nun onuruyla öldüğünü duyuran Keyoke'yi işitmedi; bunun yerineBuntokapi'nin kutsal meydanda söylediği sözler yakasını bırakmamak üzere geri dönmüşlerdi. "Senkendi neden olduğun şeye tanık olacaksın. Şayet Konsey Oyunu'na gireceksen oynadığın parçalarınkan ve et olduğunu bilmen gerek kadın. Eğer gelecekte de böyle yapmaya devam, edeceksen doğruolan şey senin de bunları hatırlaman." Yükselen bir anılar dalgasıyla karşı karşıya kalan Maraadamların miğferlerini başlarına geçirdiklerini, eğilip selam vererek oradan ayrıldıklarını farketmedi. Buntokapi'nin ölüm anında zaman ve olaylar donup kalmış gibi geliyordu ona, ta ki

Nacoya'nın sıska ve güçlü eli dirseğinden yakalayıp onu kararlı bir şekilde malikaneye doğruyönlendirinceye kadar. Yaşlı bakıcının hiç konuşmaması çok iyi olmuştu ama Ayaki uzun zamandırağlıyormuş gibi geldi Mara'ya.Mara yas giysilerini giydikten sonra Nacoya'nın istediği gibi yatak odasına değil de babasınınçalışma odası olan doğuya bakan odaya çekildi. Burada batan güneşin ışıklarıyla aydınlanangökyüzünde shatra kuşlarının uçuşunu seyretti. Ama gökyüzünün kızıllığı ona yalnızcaBuntokapi'nin giysilerini ve yaşamını alan kılıcını anımsatıyordu. Alacakaranlık çöktüğündehizmetkarlar cam fanuslu kandilleri yakıp akşamın nemine karşı panjurları kapadılar. Mara,çocukken babasının mali imparatorluğunun kalbi olarak gördüğü çalışma odasına baktı; kutsal yerartık eskisi gibi değildi. Masanın üzeri Buntokapi'nin kumar maceralarından kalma belgeyığınlarıyla doluydu; Mara'nın son haftalarda Jican'ın takındığı üzgün tavırlardan anladığı üzere

bunların çoğu borçlar olmalıydı. Paravanlarda ölen Lord'un, Mara'nın büyük büyükbabasının

Page 151: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 151/244

ısmarlamış olduğu av manzaralarına yeğlediği yeni tablolar vardı. Bunlarda dövüşçüler, savaş sahneleri vardı ve masanın yakınındaki bir tanesi kızıl saçlı bir kadını gösteriyordu.Mara beğenmediği bu manzara karşısında dudaklarını ısırdı. Başlangıçta dekora babasının veLano'nun sağ olduğu günlerden tanıdığı şekline geri döndürmeyi düşünmüştü. Şimdi, ayaklarındahenüz barakaların tozu, kafasında Buntokapi'nin intihan varken kararını değiştirdi. Çocukluğu

geride kalmıştı. Şimdi, Acoma adı yaşayacaksa kendisindeki değişiklikleri kabul etmek zorundaydı,çünkü Konsey Oyunu güçlüleri yükseltirken zayıflar ortadan kalkıyor ya da sefil bir önemsizliğegömülüyorlardı.Kapıya hafifçe vuruldu. Mara irkildi, arkasını dönüp "Gir," dedi.Jican aceleyle paravanların arasından geçti. Haftalardır ilk kez ne bir belge ne de needra listeleritaşıyordu; elleri boştu, telaşla eğilerek selam verdi, alnını Acoma Leydisi'nin ayağının dibinde yeredeğdirdi. Şaşıran Mara "Hadonra, lütfen ayağa kalk," dedi. "Benim senden ya da ölen kocamınyönetimi altında görevlerini352 353yerine getirme tarzından hiçbir şikayetim yok."Ama Jican yalnızca titreyerek daha da çok eğiliyor, güzel yer döşemelerinin üzerinde can sıkıcı,

sefil bir tavırla büzülüyordu. "Hanımefendim, bağışlamanız için yalvarıyorum.""Ne için?" Şaşırmış bir şekilde hizmetkarı rahatlatmaya çalışan Mara geri çekildi, geçmişte hadonraile birlikte malikanenin mali işleri hakkında uzun tartışmalar yaptığı yastıkların üzerine yerleşti."Jican, lütfen ayağa kalk ve açık konuş."Hadonra başını kaldırdı ama dizlerini yerden ayırmadı. Tsura-ni'ye yaraşır bir vakurluk takınmakiçin elinden geleni yapıyordu ama yalnızca suçlu görünmeyi başarabiliyordu. "Hanımefendi, benAcoma'ya utanç getirdim. Ne kadar çabalarsam çabalayayım elimden gelmiyor—" Sustu, rahatsızbir şekilde yutkundu. "Leydim, beni bağışlayın, çünkü büyük Lord'un ölümü karşısında üzü-lemiyorum oysa üzülmem gerekirdi. Onurlu ve cesur bir şekilde öldü ve kendisi için yastutulmasını hak ediyor. Oysa, dürüst olmak gerekirse tek hissettiğim şey rahatlama."Hadonranın sıkıntısından huzursuz olan Mara gözlerini yere indirdi. Bir yastığın kenarındansökülmüş bir kordonla oynarken kendisinin de Buntokapi için gerçek bir üzüntü hissetmediğinidüşünüyordu. Ama oyunlarıyla tehlikeye attığı şeylerin gerçekliklerinin yarattığı şok onu sarsmış,dengesini yitirmesine, kafasının karışmasına neden olmuştu. Yaptığı şey yüzünden vicdanı sızlıyorolabilirdi ama önündeki adam tarafından sergilenen kültürel bağlılık kaynaklı acıları hiçhissetmemişti Mara. Çözümleyici bir düşünceye kapılıp bu yüzden acaba ruhunda bir azalma olmuş mudur, diye merak etti.Hadonra huzursuz bir şekilde kıpırdandığında Mara bir tepki göstermesi, en azından yürekteninanmasa bile rahatlatıcı birkaçsöz söylemesi gerektiğini fark etti. "Jican, ölen kocamın yönetimi altında çok büyük acılarakatlandığını biliyorum. Senin erdemlerinin değerini bilmedi ve verdiğin öğütlerdeki bilgeliği

anlamadı. Buntokapi sağken tam bir bağlılıkla hizmet ettin. Şimdi o artık senin efendin değil vesenden bileklerine kırmızı yas bileziklerini takmanı istiyorum. Duruma uygun davran, çünkügeleneğe saygı göstermek gerekir, ama yüreğine güven. Şayet yas tutamıyorsan o zaman en azındanBuntokapi'nin anısına saygı göster."Jican yere kadar eğilirken telaşlı tavrı ne kadar rahatlamış olduğunu yansıtıyordu. Daha sert birhanımefendinin ondan kendi yaşamına son vermesini isteyeceğini biliyordu. Ama zaman içerisindeMara'nın kültürel gelenekleri yorumlarken pek çok yöneticiden daha fazlasını görebildiğininfarkına varmıştı. Ve Mara'nın en kararlı düşmanlan bile Anasati tehlikesini savuştunrada gösterdiğicesarete hayranlık duymak zorundaydılar.Hadonra ayrıldıktan sonra Mara saatlerce yalnız başına oturdu. Onun kalbinde hissettiklerininsınıflandırılması hadonranınkiler-den çok daha zordu. Lambaların yanıp tükenmelerini izlerken

bazen düşünüyor, bazen uyukluyordu. Rüyalarında kınnızılar giymiş Lanokota'yı, barbarlarınmızraklarryla delik deşik ettikleri babasını gördü. Zaman zaman babasının bedeni değişiyor,

Page 152: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 152/244

Buntokapi'nin bedeni oluyordu ve kimi zaman da tozların arasında yatan, Keyoke'nin onuruylaöldüğünü bildirdiği ceset Lano'nunki oluyordu. Başka seferler Ayaki'nin hiçkesilmeyecekmişçesine ağladığını duyar gibi oluyor, acı çekiyordu. Şafağın sökmesine yakın teriçinde ve ürpererek uyandı. Mumlar yanıp bitmişti, perdelerin arasından ay ışığı sızıyor, yerdekitaşların üzerinde gümüş rengi çizgiler oluşturuyordu. Mara kımıldamadan yattı, hissettiği duygu

yığınları arasında gerçekten önemli olan tek bir gerçek bu-354355kıp çıkardı. Buntokapi'ye üzülmüştü ama yaptığı seçimden pişman değildi. Lashima tapmağındaverdiği hizmet bir zamanlar ona gençliği boyunca sürecek bir huzur ve ruh temizliği vermiş olabilirdi; ama bir kez gücün ve Konsey Oyunu'nun heyecanının tadını aldıktan sonra artıkbunlardan asla vazgeçemeyeceğini biliyordu. Akasi bitkilerini hışırdatan esinti çiçeklerin yumuşakkokularını mürekkep ve parşömen kokularının üzerine doğru sürüklüyor-du. Mara gözleri yarıkapalı, minderlere yaslandı. Kendi basınayken kocasına gerçekten inanabildiği tek bir ayrılıkarmağanı verebilirdi: kutsal korulukta öğleden sonra Buntokapi bir an için gerçekten yüce bir tavırsergilemişti. Kendi babası ondaki bu yeteneği boşa harcamış, Mara da Buntokapi'nin zayıflıklarını

kendi bencil amaçları için kullanmıştı. Bunlar değiştirilebilecek şeyler değildi. Ama gelecek boş birparşömen gibi uzanıyordu önünde. Mara Ayaki'nin başka türlü yetiştirilmesini, babasından aldığıcesaretin ve gücün asla boş bir inatçılığa dönüşmemesini sağlayabilirdi. Bir zamanlar Ayaki'yiyetiştirirken bütün Bunto yanlarını ortadan kaldırmaya ve Acoma yanlannı geliştirmeye sözvermişti. Şimdi artık Ayaki'ye Buntokapi'den geçen yetenekleri harcamanın aptalca olduğunuanlıyordu. Sevgiyle ve özenle yeteneklerini geliştirmesini sağlayarak Anasati'ye bile gurur verecekbir Acoma oğlu yetiştirebilirdi; yemin etti bunu yapacağına.YENİLENMEMara suyun sesini dinledi.Acoma kutsal komluğundaki havuzdan akan küçük ırmak yatağı üzerindeki kayaların üzerindengeçerken yumuşak şırıltılar çıkarıyordu. Ağaçların dallannı hışırdatan rüzgarın sesi Ayaki'ninmızmızlıklarına eşlik ediyordu. Babasının küllerinin bulunduğu vazoyu havaya kaldıran annesinisomurtkan bir yüzle izledi. Yas töreni onun küçük kafasının kavrayabileceğinden çok fazlaydı;yalnızca rüzgarın onu ürperttiğini ve annesinin emekleyip oyun oynamasına izin vermediğinianlıyordu.Mara Buntokapi'nin küllerini Acoma natamisinin altındaki boşluğa dökerken ne üzüntü nepişmanlık hissediyordu. Kocası ölmüştü ve Anasati Lordu bir oğlu için yas tutuyordu, bu peksevilmeyen üçüncü oğul olsa bile. Tecuma'mn acısı iki kat artmış olmalıydı, çünkü Buntokapi'ninsonunu getiren onun ulaşamayacağı biri olmuştu; Anasati'nin tek torununun annesi olarak Mara ce-zalandırılamayacak bir konumdaydı. Yine de kız kendini hiç de zafer kazanmış gibi hissetmiyordu.Rüzgar hızlanıp giysilerini uçurmaya başladı. Mara ürperdi. Kendini asla pişmanlığa kaptırmaması

gerekiyordu. Yapılan her şey zorunluydu ve geçmişte kalmıştı; başka türlü düşünmek kocasınınkızgın ruhundan çok357daha kötü sorunlar getirirdi, içinde en küçük bir kuşkunun ya da kararsızlığın yer edinmesine izinverirse gelecekte karar verme yeteneğinin felç olması tehlikesiyle karşı karşıya kalırdı. BununAcoma'yı düşmanlarının elinde bütünüyle yok edilmeye götüreceği kesindi, çünkü Konsey Oyunusürecekti. Anlık üzüntüsüne karşın kendine pişmanlığı yasaklaması ve kararsızlığın önüne sonsuzadek set çekmesi gerekiyordu.İki yıldan daha kısa bir süre içinde ikinci kez Mara yas ayinini yineliyordu. Yalnızca şimdi içininderinliklerinegömdüğü acı yerine bir üzüntü vardı. Sezu ölümün politikanın bir parçası olduğunu öğretmişti, ama

şimdi bunların yalnızca cinayeti aklamak için akla yatkın bir gerekçe olduğunu anlıyordu. Buuyanış onu huzursuz etmişti.

Page 153: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 153/244

Mara kocasının ruhuna yönelttiği sessiz bir duada aradı huzuru. Buntokapi, diye düşündü, bu seninruhuna netür bir huzur getirir bilemem ama en azından saygın bir şekilde öldün. Ne kadar kısa olursa olsunbir an için AcomaLordu adını taşımaya layık oldun. Bu nedenle sana saygı duyuyorum. Dilerim Çark çevresindeki

yolculuğun sanabir sonraki yaşamında daha iyi bir ödülgetirsin.Ardından Mara giysisini yırtıp kolunu kesti ve külleri göğüslerinin arasına yerleştirdi. Nacoya'nınoyalansın diye ona verdiği boncukları sağa sola atmış olan Ayaki yanında huzursuz bir şekildekıpırdanıyordu. Mara bebeğin kundağını yırtıp külleri onun minik göğsüne sürdü. Ayaki göğsünebakıp yüzünü buruşturdu. Babası gibi sert bir yapıya sahip olduğundan Mara onu çimdikle-diğindeağlamadı; bunun yerine alt dudağını sarkıtıp öfkeyle suratını astı. Mara kutsal hançerle çocuğunkoluna bir çizik attı, ayini onun karşı çıkan çığlıkları arasında tamamladı. Ayaki'nin kolunuhavuzun üzerine uzatıp onun kanıyla kendisininkinin suyun içinde karışmasını sağladı.Ardından gözyaşları akmaya başladı. Yalnız başına, tepesine üşüşen danışmanların ve

hizmetkarların gözlerinden uzakta Mara içinin derinlerinde yatan çekinceyi kendine itiraf etti:Konsey Oyunu'nun bir sonraki aşamasına gücünün yetmeyeceğinden korkuyordu. Buntokapi'ninona yaşattığı aşağılanma ve acı, onun yıkımını planlarken taşıdığı kuşkular ve çektiği sıkıntılar vebabasıyla ağabeyinin öldürülmelerinden sonra üstesinden geldiği bütün tehlikeler -bunların hepsiyine de boşuna olabilirdi, koşulların ve politik oyunların rüzgarlarıyla uçup gidebilirdi. Acoma'yaduyduğu nefret yüzünden Minwanabi hiç gözünü kırpmıyordu. Zaman zaman Mara kendiniumutsuz ve çaresiz hissetmekteydi.Bir şeyler yaparak kendini sakinleştirmeye çalışan Mara Ayaki Ye onun için bırakılan küçük ayingiysisini giydirdi. Ardından kendi beyaz giysilerine büründü, sızlanan oğlunu yatıştırıp rüzgarlıakşam saatinde kutsal kontluğun girişine taşıdı.Konukların geldiğini ona ilk haber veren sesleri oldu. Açık arazideki zırh şangırtıları ve birhizmetkarın, rüzgarın yaprakların arasından ona kadar taşıdığı heyecanlı sesi. Mara Ayaki'nin sıcakbedenini parmaklarıyla daha sıkıca kavradı, bu bebeğin kızıp homurdanmasına neden oldu.Beklemenin verdiği gerginlikle kendisini çevreleyen çalıların arasından dışarı bir adım attığındaKe-yoke'nin silahlanmış iri gövdesiyle çarpışacaktı neredeyse. Yaşlı Kuvvet Komutanı girişin tamortasına yerleşmişti ve zırhının bağlarından sallanan tokalardan Mara tören zırhını büyük biraceleyle giymiş olduğunu anladı. Öyleyse gelenler önemli konuklar olmalıydı."Anasati?" diye yavaşça sordu.358 359Keyoke kısaca başmı sallayarak yanıtladı. "Papewaio ve Nacoya sizi bekliyor Leydim. Lujanbarakalardaki iki taburun silahlanmasıyla ilgileniyor."

Mara kaşlarını çattı. Tecuma'nın amaçları barışçı olsaydı Keyoke böyle hazırlıkların hiç sözünüetmezdi; Kuvvet Komutanı'nın yavaşça elini kaldırıp baş parmağıyla çenesini kaşıması korkularınıdoğrulamıştı.Mara derin bir soluk aldı, Ayaki'nin oyuncu bir yumruğundan kaçınmak için kafasını eğdi."Tehlikeyi önden gördüğün için Las-hima seni ödüllendirsin Keyoke," diye mırıldandı. Çalılarınarasından açıklığa çıktığında kalbi hızla çarpmaya başladı.Arazi kalabalık eşlikçilerle, savaşçılarla, hizmetkarlarla tıklım tıklım doluydu ve hepsi yaptıklarıyolculuktan toz içinde kalmışlardı, üzerlerinde devlet ziyaretlerinde giydikleri süslü, parlak zırhlaryerine kullanışlı, süssüz zırhlar vardı. Ailesinin renklerinden parlak bir kumaş ve yas tüyleri takmış olan Anasati Lordu tahtırevanının üzerinde sabırla oturuyordu, danışmanı Chumaka da sağındaydı.Mara bir adım arkasından onu izleyen Nacoya ve Papeawaio'yla birlikte yaklaşırken sessizlik

çöktü. Anasati askerleri sıraya girip esasdumşa geçtiler, Acoma Leydisi Tecuma'nın rütbesinesaygısızlık göstermeyecek kadar az eğilerek selam verdi. "Hoş geldiniz kocamın babası."

Page 154: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 154/244

"Selamlar kızım," dedi Anasati Lordu acı bir sesle. "Kollarında oğlumun oğlunu taşıdığınıgörüyorum. Ona bakabilir miyim?"Mara bir an için derin bir suçluluk hissetti. Bir torunun gösterilmesinin neşe kaynağı olmasıgerekirdi. Bunun yerine söze dökülmemiş çatışmalarla gerginleşmiş bir anda Ayaki dedesininuzattığı kollara yerleştirildi. Kokulu kumaşlar ve değerli taşlardan

madalyaların keskin kenarları arasında kalan bebek yüzünü buruşturdu ama ağlamadı. Tecumaonun ciddi küçük yüzüne bakıp "Bunto'ya benziyor," dedi. Mara onu onaylar gibi başını salladı.Uzun bir dakika boyunca bebeği kucağında sevdikten sonra Tecuma soğuk bir sessizlik içinde geriuzattı. Mara hemen Aya-ki'yi Nacoma'nın eline teslim etti, bakıcı tıpkı yıllar önce bir yas ayinindensonra küçük oğlanın annesine yaptığı gibi onu da sa-kinleştirdi."Oğlumu bebek odasına götür," dedi Acoma Leydisi. Yaşlı dadı ayrıldıktan sonra Marakayınpederinin düşmanlık dolu yüzüne baktı. "Size evimin konukseverliğini sunuyorum.""Hayır kızım." Tecuma bu sözleri söylerken Ayaki'nin gitmesiyle birlikte sesindeki bütün şefkat deuçmuştu. "Oğlumun katilinin evine asla ayak basmayacağım."Mara neredeyse irkilir gibi oldu. Büyük bir çabayla duygularını göstermeden yanıt vermeyi başardı."Oğlunuz onurun gereklerini yerine getirmek için yaşamına kendi eliyle son verdi Lordum."

Tecuma selam vermek için hızla başını eğdi. "Biliyorum Mara. Ama aynı zamanda oğlumutanıyorum ben. Bir yönetici olarak ne kadar uygunsuz olursa olsun o bile öz babasına veKumandan'a böyle bir hakaret etmeye kalkışmazdı. Böyle bir şeyin olmasını ancak sensağlayabilirdin." Tavırlarında kısa bir an için saygıyı andıran birşey belirir gibi oldu. "Konsey Oyunu'nda gösterdiğin parlak ustalığı saygıyla selamlıyorumAcomalı Mara," -sonra sesi taş gibi sertleşti- "ama bu kanlı zaferin karşılığını aynen ödeyeceksin."Mara Tecuma'yı gözlediğinde acının ve öfkenin ona normal koşullarda söyleyeceğinden dahafazlasını söylettiğini fark etti.360361İçinden kendini dikkatli olmak için uyardı. "Lordum, ben yalnızca eşime ve Lord'a boyun eğdim vebana verdiği emirleri tanıkların önünde yineledim."Tecuma eliyle bu sözleri savuşturan bir işaret yaptı. "Bu kadarı yeter. Önemi yok. Acoma pelerinitorunuma miras kaldı ve bu benim ailemle onunki arasında kutsal bir bağın güvencesi olacak." Busözler üzerine Anasati maiyetinden ince, yırtıcı görünüşlü, hesapçı bakışlı, belinde cilalı caroderisinden bir kemer olan bir adam öne çıktı. "Bu Nalgara. Ayaki yaşını doldurana kadar benimadıma davranacak."Mara tedbirsiz yakalanmamıştı. "Hayır Lordum." Tecuma'nın gözleri kısıldı. "Senin söylediğin şeyiduymadım." Mara zayıflık olarak görüneceği için kendini aklamaya çalışma isteğine direndi."Buradan ayrılırken bu adamı da yanınızda götüreceksiniz."Eller silahlara uzandığında Anasati savaşçılarının zırhları şan-gırdadı, Tecuma'nın saldırı emri

vermeye hazır eli titredi. "Kadın, bu ne cesaret?"Lujan'm kendi taburlarını silahlandıracak zaman bulmuş olduğunu uman Mara gerilemedi. "HayırLordum. Bunu talep ediyorum."Tecuma nezaket rolü yapmayı bıraktı. "Ayaki'nin mirasının nasıl idare edileceğine ben kararvereceğim. Ben Anasati Lor-du'yum.""Ama burası Acoma ülkesi," diye onun sözünü kesen Mara'nın sesi öfkeyle çınlıyordu. "AnasatiLordu oğlunun Acoma Lordu olduğunu unutmuşa benziyor. Ve Acoma asla Anasati'ninhimayesinde olmadı, şimdi de değil ve hiçbir zaman olmayacak. Torununuza şimdi Lord unvanımiras kaldı. Onun annesi olarak ben yeniden Acoma'nm Egemen Leydisi oldum ve o yetişkin olanakadar böyle kalacağım."Tecuma'nın yüzü bastırmaya çalıştığı öfkeyle çarpılmıştı. "Kadın, beni kızdırmaya çalışma!"

"Lordum şimdiden kızmışa benziyor, bu yüzden benim söylediklerimin pek bir etkisi olmuş olamaz." Zaman kazanmaya çalışan Mara silahlı Anasati muhafızlarının sıraları arasından yeşilliği

Page 155: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 155/244

görmeye çalıştı. Ama Tecuma'nın maiyetindekiler onun Lujan'm adamlarını görmesine izinvermeyecek kadar sıkışık duruyorlardı. "Bunto Acoma Lordu olduğunda size karşı kendi özgürcekarar verdikleri dışında herhangi bir sorumluluk taşımaya son vermişti, sizin de bunu biliyorolmanız gerekir Tecuma, çünkü siz oğlunuz ancak siz onu sorumluluklarından özgür bıraktığınızzaman Acoma natamsi önünde bağlılık yemini edebilirdi. Bunto'nun ölümü durumunda Ayaki'nin

velayetini size bırakan ve benim miras hakkımı reddeden bir belge gösterin bana, herhangi birbelge olabilir. O zaman kenara çekileceğim. Ama yasal kanıtınız olmadıkça siz Acoma yöneticisideğilsiniz."Tecuma'nın dudaklarının belli belirsiz çarpılması açığa vurmaya cesaret edemediği hayal kırıklığınıele veriyordu.Mara bu karşılaşma sertleşmeden önce kendi savım iyice açıklamak için acele ediyordu. "Biz aynıklandan değiliz, bu yüzden Acoma üzerinde hiçbir talebiniz olamaz. Hattâ politik bağlılığımızüzerine bile bir şey söyleyemezsiniz. Bunto asla ittifaklarımızı değiştirmeye kalkmadı, bu yüzdenAcoma şu anda da İmparatorluk Partisi'nin değil Zümrüt Göz Partisi'nin üyesi. Burada hiçbir yetkiniz yok Tecuma." Sonra yalnızca inancına güvenerek eliyle bir işaret yaptı ve Lujan'ınberaberinde hanımefendilerini savunmaya hazır üç düzine askerle ortaya çıktığını gördüğünde

hissettiği ra-362363hatlama sınırsızdı. Tecuma'nın adamlarının arkasında da savaş zırhlarını giymiş, bir neden çıkarsaanında eyleme geçmeye hazır elli asker toplanmıştı. Mara hafif alaycı bir gülümsemeyle sözlerinibitirdi. "Bir kez daha Acoma'yı ben yönetiyorum, Ayaki yirmi beş yaşına gelinceye kadar."Anasati Lordu konuşmaya hazırlanıyordu ama danışmanı Chu-maka araya girdi. "Lordum, doğrusöylüyor. Yasa böyle."İsteksiz bir tavırla Tecuma uzun bir dakika boyunca durakladı. Gözlerini uzağa dikmiş hesaplaryapıyordu. "Peki ya sen ölürsen çocuğa ne olacak?"Mara sakin bir sesle konuştu. "O zaman Ayaki de tıpkı benim gibi, yirmi beş yaşma gelmeden öncehazır olsun olmasın Acoma Lordu olacak."Tecuma eliyle belli belirsiz bir hareket yaparak Mara'nın bir kez daha düşmanların karşısındayalnız bir kadın olduğunu işaret etti. "Çocuk kesinlikle ölecektir."Ama bu tehdit karşısında dimdik duran genç Leydi'yi etkilemeyi başaramadı. "MinwanabiLordu'nun ellerinde ya da Acoma cesetlerinin üzerinde yükselmeye kalkışan başka birinin elindebelki."Tecuma yenildiğini kabul etmişti. "Pekala kızım. Ne demek istediğini çok iyi anladım. Seni sağ tutmak için çabalayacağım, en azından Ayaki büyüyene kadar. Ama şayet Anasati'ye karşı kötülükolduğunu düşüneceğim en küçük bir hareket yaparsan—""Beni kendi evimde tehdit etmeyin kocamın babası," diye uyardı Mara. "Buna şimdi, burada son

verebilirdim." Hanımefendilerinin emrini yerine getirmeye hazır bekleyen Lujan ve askerlerinigösterdi. İki tabur askerin saldırısı karşısında kendisini koruyacak yalnızca yirmi askeri olanTecuma'nın kurtulma şansı yokgibiydi. Sorun çıkarmaya kalkacak olursa onu çok çabuk bir ölüm bekliyor olabilirdi.Mara kayınpederinin kaskatı kesilmiş yüzüne baktı. "Sizinle ters düşmeye en küçük bir isteğim yokTecuma. Sizinle babamın arasındaki ayrılıklar bütünüyle politikti." Sözcüklerden çok daha anlamlıbir iç çekişle başını salladı. "İkimiz de biliyoruz ki benim yaptığım şey de yalnızca politik birdavranıştı."Siz burada ölecek olursanız... Minwanabili Jingu'nun oyunda karşısında gerçek bir rakip kalmaz.Hayır, sizden benim müttefikim olmanızı istemiyorum. Yalnızca düşmanım olmamanızıdiliyorum." Tecuma'nın askerlerine işaret vermek üzere havaya kaldırdığı yumruğu gevşeyip aşağı

indi. Mara'ya keskin bakışlarla baktı. "Minwanabi... evet. Şimdiden kendisinin bana karşıdavranabilecek kadar güçlü olduğunu düşünüyor." Anasati Lordu sonunda Mara'nın konumunun

Page 156: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 156/244

sessiz gücünü kabul ederek içini çekti. "Belki sen bir değişiklik yaratabilirsin." Başını salladı. "Senihafife almışım. Belki Jingu da aynısını yapacaktır."Bir dakikalık bir sessizlikten sonra ayrılmak için başını eğip selam verdi. "Pekala Mara. Öyleyse bukonuda sana söz veriyorum; Ayaki yaşadığı sürece Minwanabi'yi rahatsız etmeye kalkışırsan sanakarşı çıkmayacağım. Ama Anasati çıkarlarının söz konusu olduğu yerde böyle güvenceler

vermiyorum. Hâlâ aramızda pek çok ayrılık var. Ama Acoma pelerini torunuma geçer geçmezbenim hiçbir şeyi unutmadığımı göreceksin Leydi. O gün gelmeden önce torunuma bir zarargelirse, o andan itibaren yaşamının dakikaları sayılı demektir." • Tecuma maiyetindekilere Sulan-Qu'ya doğru geri dönüş yoluna çıkmak üzere toplanmaları için sert bir işaret verdi. Rüzgarsubayların miğferlerindeki tüyleri uçuruyor, Anasati ve maiyetinin364365yürüyüşe geçip alandan ayrılışını izleyen Mara'nm koyu renk saçlarını savuruyordu. Mara'nmplanının ilk parçası başarıya ulaşmıştı. Bir süreliğine babasının en güçlü düşmanlarından ikincisietkisiz duruma getirilmişti; daha da ötesi gönülsüz bir müttefik olmuştu Mara'ya. Torununa zararvererek Tecuma'nm gazabını üzerine çekmeyi göze alacak çok fazla kişi yoktu İmparatorluk'ta;

yalnızca Keda, Xacatecas ve Minwanabi Lordları ve belki başka bir iki tane daha. Pek çoğuyalnızca Minwanabi Lordu'nun aşırı güçlenmemesini istedikleri için bile olsa böyle bir şe ydenuzak dururlardı. Jingu'nun düşmanı olarak Mara yalnızca onu oyaladığı için bile değerliydi. VeTecuma'dan kopardığı korumaya karşın Mara kan davasının süreceğini biliyordu. Yalnızca ailesininen büyük düşmanını daha dikkatli ilerlemeye zorlamıştı. Artık suikastlar olmayacaktı, en azındanbundan emindi. Saldırı gelecekti, ama Keyoke'nin onu tapınaktan aldığı günden bu yana ilk kezAcoma Leydisi biraz olsun zaman kazandığınıhissediyordu. Bu zamanı ustaca kullanmak zorundaydı.Düşüncelerini onu bekleyen görevlere çeviren Mara Lujan ve sa-vaşçılannı yerlerine gönderdi.Yanında Keyoke ve Papewaio ile birlikte dairesinin serin konfomna geri döndü. Ertesi günküprogramının en başında Sulan-Qu'ya bir yolculuk vardı, çünkü şayet Araka-si'nin verdiği bilgilerdoğmysa Acoma'nın sahip olduğu kasaba konağında bir Minwanabi casusu bulunuyordu.Buntokapi'nin cariyesi Teani ile ilk fırsatta ilgilenilmesi gerekiyordu.Merhum Acoma Lordu kendisine yer olarak kasabanın gözde semtini seçmemişti. Konağınbulunduğu yan sokak düzenli ve sakindi, gürültülü pazar yollarından uzak olmasının yanı sıra halkaaçık dövüş arenalarına yürüyüş mesafesindeydi. Mara tahtırevanm-dan indiğinde sandaletleri uloağacının kurak aylarda dökülmüş kuru yapraklarında hafif hışırtılar çıkardı. Aralarında hemPapewa-io'nun hem de Arakasi'nin bulunduğu eşlikçileriyle birlikte sütunlarına savaş düzenindekiaskerlerle ilgili süslemeler oyulmuş geniş ana girişten içeri adım attı. Kapıyı yabancı bir hizmetkaraçtı. Adam yerlere kadar eğilerek Mara'yı selamladı. "Acoma Leydisi hoş gelmişler."Mara elinin belli belirsiz bir hareketiyle selamı yanıtlayıp eşikten içeri, perdelerden sızan güneş 

ışığıyla kızıla boyanmış loşluğa girdi. Havadaki tatlı baharat kokusuna mobilya cilalarının ve birkadın parfümünün kokusu karışıyordu. Evin dört hizmetkarı diz üstü çökmüş Mara'nın emirlerinibeklerken Mara güzel halıları, sedef kakmalı silah rafını, cilalı, kırmızı taşlarla süslü dolaplarıinceliyordu. Kocasının kasaba konağının epey rahat bir yuva olduğuna karar verdi. Ama içerinintarzı ve süslemelerin zevki burada ölen kocasından başka birinin daha etkisinin olduğunugösteriyordu. Buntokapi asla kapı ağızlarına mermerden peri heykelleri koymazdı, ayrıcaduvarlardaki tablolar onun her zaman seçtiği savaş sahneleri yerine zarif kuşların ve çiçeklerinresimleriydi.Mara, Papewaio ve Arakasi yanma ulaşıncaya kadar bekledi. Papewaio'nun taşıdığı kılıç gösterikılıcı değildi, Arakasi de gerçek amacını gizlemek için tüylü bir subay miğferi takmıştı; amaMara'nın kocasının kalbini kazanmış olan ve Minwanabi'ye casusluk yapmak için her türlü nedene

sahip olan kadını bulmak için Casus Şefi'nin yol göstermesine ihtiyacı yoktu. Gerçi Teani de öteki

Page 157: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 157/244

hizmetkarlarla birlikte başını öne eğip selam vermişti ama Buntokapi'nin metresi olduğundan aslakuşku duyulamazdı.Mara onun profilini incelerken kocasının tutkusunun nedenini anlıyordu. Pürüzsüz teni, altın rengive kızıl parıltılı saçlarıyla366 367

-gerçi Mara bu etkinin' doğal olmaktan çok yapay elde edildiğinden kuşkulanıyor olsa da- cariyegerçekten güzel bir kadındı. Diz çökmüş olmasına karşın cariyenin bedenini saran hafif ipek giysi,büyük ama dik ve biçimli olan dolgun göğüslerinin yumuşak çizgilerini, ince belini ve gerginkalçalarını ortaya seriyordu. Ma-ra'nın kendi bedeni onunkiyle karşılaştırıldığında oğlan çocukla-rınınkine benziyordu ve aslında hiçbir neden olmamasına karşın bu durum acı veriyordu. ÇünküBuntokapi'nin malikaneden uzak geçirdiği her dakika için karısı tanrılara şükrediyordu; yine deşimdi Buntokapi'nin tercih ettiği kadının çarpıcı güzelliği Mara'yı sinirlendirmişti. Tapmaktananımsanan bir ses uyarıyordu, "Kendini beğenmişliğe ve yalancı gurura kapılmamaya dikkat et."Mara neredeyse gülecekti. Evet, şimdi güveninin zedelendiğini, gururunun yaralandığınıhissediyordu. Ve yine de yazgı tuhaf ve açıklanamayacak bir şekilde ona karşı iyi davranmıştı.Minwanabili Jingu bu kadını Acoma'yı yıkmak için entrikalarını genişletmek üzere göndermişti.

Ama bunun yerine Teani yalnızca Buntokapi'nin aklını çelmeyi başarabilmiş, böylece Ma-ra'nınkendi planlarını daha çabuk gerçekleştirebilmesini sağlamıştı. Bu planların en son amacı AcomaKlanı'nı güçlendirmek... ve Minwanabi'yi yıkmaktı. Mara sessizce yazgının bu oyununa güldü.Teani rolünün ortaya çıktığından habersiz bir şekilde efendisine geri gönderilmeliydi. Jingu bukadının kıskanç bir eş tarafından kovulduğunu düşünecekti.Mara gururlu bir tavırla askerlerinden iki tanesine kapıda nöbet tutmalarını işaret etti. Ardındanmuhafızlarının arasından öne çıktı, bir bıçağın ona ulaşamayacağı uzaklığı korumaya dikkat ederekdiz çökmüş cariyeye sordu. "Senin adın ne?""Teani, hanımefendim." Kadın gözlerini yerden kaldırmıyordu. Mara onun böyle başı eğikduruşuna güvenmemişti. "Bana bak."Teani başını kaldırdığında Mara onlara bakan savaşçılar arasında hafif bir kıpırdanma olduğunuduydu. Cariyenin altın rengi tenli, yürek biçimi yüzü neredeyse amber rengi güzel gözleriniçevreliyordu. Yüz çizgileri kusursuz ve kırmızı arıların peteklerin-deki bal kadar tatlıydı. Amagüzelliğin ötesinde Mara onu kararsızlığa düşüren bir şey görmüştü. Bu kadın tehlikeliydi, BüyükOyun'daki başka herhangi bir oyuncu kadar büyük bir tehlikeydi. Yine de Acoma Leydisi vardığıbu sonucu hiç belli etmeden konuştu. "Senin görevlerin neydi?"Dizlerinin üzerinde durmayı sürdüren Teani, "Kocanıza oda hizmetçiliği yapıyordum hanımefendi."dedi.Acoma Leydisi kadının böylesine yüzsüzce yalan söylemesine neredeyse gülecekti. ÜzerindeMara'nın tören giysileri dışında sahip olduğu bütün giysilerden daha pahalı, yerlere kadar uzananipeklilerle otururken kendisinin oda hizmetçisi olduğunu söylemesi insan zekasına bir saygısızlıktı.

Mara umursamaz bir tavırla, "Sanmıyorum," dedi.Teani'nin gözleri hafifçe kısıldı ama hiçbir şey söylemedi. Sonra Mara anladı: çok kısa bir an içincariye casus olduğunun anlaşılıp anlaşılmadığını merak etmişti. Onun herhangi bir kuşkuyakapılmasını engellemek için Mara öteki hizmetkarlara da sordu. "Sizin görevleriniz nelerdi?"Hizmetkarlar kendilerinin aşçı, bahçıvan ve oda hizmetçisi olduklarını söylediler ki Mara Jicantarafından kendisine verilen bilgilerden bunları zaten biliyordu. Üçüne malikaneye gitmelerini vehadonradan kendileri için yeni görevler istemelerini emretti. Hizmetkarlar hızla dışarı çıktılar, ölenefendilerinin eşi ve metresi ara-368369sında birazdan gerçekleşecek olan yüzleşmeden uzak kalabildikleri için memnun olmuşlardı.

İçeride Mara, Teani ve askerlerden başka hiç kimse kalmayınca Mara, "Sanırım malikanede seninhizmetlerine hiç ihtiyacımız olmayacak," dedi.

Page 158: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 158/244

Teani' nin tavrını hiç bozmadan rolünü sürdürmesi hayranlık vericiydi. "Hanımefendiyi rahatsızedecek bir şey mi yaptım?"Mara içinden yükselen gülme isteğini bastırdı. "Hayır, tersine, son aylarda beni epey bir acıdan,rahatsızlıktan ve can sıkıcı durumdan kurtardın. Yine de ben zevklerimde kimi büyük klan ley-dileri kadar maceracı değilim; arzularım kendi cinsime yönelik değil." Teani'nin köprücük

kemiğinin üzerinde tenindeki morluğa bir göz attı. "Görünüşe bakılırsa kocam ve sen... sert sporlarkonusunda aynı zevki paylaşıyormuşsunuz. Senin becerilerin benim malikanemde ziyan olur —yani şayet askerlerimi eğlendirmenin hoşuna gideceğini düşünmüyorsan?"Teani'nin başı belli belirsiz sarsıldı; öfkesinden tıslar gibi solu-mamayı başarmıştı yine de, Maraonun rol yapmaktaki ustalığına hayranlık duymak zorunda kaldı. Hakaret çok büyüktü; bir cariyeya da metres olarak Teani'nin Tsurani toplumunda belli bir saygınlığı vardı. Eski zamanlardaTsurani kültüründe bir lordun cariyesi ile karısı arasında çok küçük bir ayrım vardı. Marakocasından önce ölecek olsa Buntokapi'nin gerçek cariyelerinden herhangi biri Acomamalikanesine kalıcı olarak yerleştirilirdi. Ve eğer Teani hem efendisinden hem de karısından dahauzun yaşarsa, Yönetici Lord'un yerleşik metresinin miras üzerinde belli yasal hakları veayrıcalıkları vardı. Saz Hayatı'na ait bir kadın bir zanaatçı olarak, hattâ zevkler dünyasının bir

sanatçısı olarak görülürdü. Ama sefere giden askerlere hizmet eden bir kadın en düşüksınıfa ait demekti. İmparatorluk ordularına hizmet eden böyle bir kadın savaş kampları dışında heryerde dışlanır ve aşağılanırdı. Ve bu kadınların hiçbir onuru yoktu. Teani'ye bir fahişe denmişti,eğer kadınlar savaşçı olsalardı Mara şimdi yaşamı için dövüşmek zorunda kalırdı.Cariye yalnızca gözlerini Mara'ya dikmiş bakıyordu. Ancak inandırıcı olmaya yetecek kadarkendini denetlemeye uğraşarak alnını yere değdirdi, kızıl parıltılı altın saçları neredeysehanımefendisinin sandaletlerine değiyordu. "Leydim, sanırım beni yanlış değerlendirdiniz. Beneğitimli bir müzisyenim, masaj ve sohbet sanatlarında ustayım. Bedeni ağrı sızılardan kurtarmanınyedi yolunu bilirim; ovarak, darbelerle, otlarla, dumanla, iğnelerle, eklemleri yerine yerleştirerekyapabilirim bunu. Destanlardan ezbere bölümler okuyabilirim ve dans edebilirim."Kadının sözünü ettiği yeteneklere sahip olduğu kuşkusuzdu ama Bunto büyük olasılıkla cinseliştahını doyurmadan önce arada sırada bir masaj yaptırmak ya da bir şarkı söyletmek dışındabunlardan pek de yararlanmamıştı. Ama Teani aynı zamanda bir casustu ve suikast için eğitilmiş olması da olasılık dışı değildi. Buntokapi'nin ölümüyle Minwanabi Lordu'nu hem Mara'dan hem deAyaki'den kurtarıp Acoma'yı sonsuza dek ortadan kaldırmak için tek bir fırsat yeterdi ona.Jingu'nun entrikalarından duyduğu korku Mara'nın sert bir yanıt vermesine neden oldu. Teani'nindizlerinin üzerinde doğrulmasına izin verme inceliğini göstermeksizin "Kendine başka bir yerbulmakta hiç zorluk çekmeyeceksindir," dedi. "Seninkiler gibi yeteneklerle donanmış bir odahizmetçisi için büyük lordlar arasında seni yanında bulundurmaya hevesli bir tanesinin gözünegirmek çok kolay. Bir saat içinde bu konağı kapatıp içindeki370

371mobilyalarla birlikte satışa hazırlamak için bir görevli gelecek. Kocam sana ne tür armağanlarverdiyse hepsini al ve git, çünkü burada Acoma'dan geri hiçbir şey kalmayacak." Durakladı,Teani'nin dolgun kıvrımlarını küçümser gözlerle süzdü. "Ve elbette buranın yeni sahibi için geridehiç çöp bırakılmayacak."Mara hızla arkasını döndü, şimdi kovduğu cariyeye bakmaya bile tenezzül etmez bir tavırla kapıdandışart çıktı. Teani'nin hanımefendisini aldatmak için takındığı tavır üzerindeki denetimini eldenbıraktığını gören yalnızca Arakasi'nin dikkatli gözleri oldu. Genç kadının yüzünde çıplak bir nefretbelirdi; güzelliği karanlık, çarpık, canice bir acımasızlığa dönmüştü. Ve o anda Arakasi Aco-malıMara'nın hakaretlerinin bir bir hatırlanacağını, her birinin ayrı ayrı öcünün alınabileceğini anladı.Subay miğferinin tüylerinin verdiği otoriteyle Casus Şefi yönetimi eline aldı, Leydi'nin emirlerinin

yerine getirilmesiyle ilgilenmek için iki savaşçının orada kalmasını emretti. Ardından, Teani onunyüzünü hatırlayacak kadar öfkesinden sıyrılmaya zaman bulamadan çabucak kapıdan dışarı çıktı.

Page 159: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 159/244

Dışarıda aceleyle hanımefendisinin arkasında yerini almaya giderken Mara sordu, "O mu?" Arakasibaşkalarına duyurmadan konuşabilmek için miğferinin çene bağlarını çözdü. "Evet Leydim. CasusTeani. Kente gelinceye kadar Minwanabi'nin gözdesiydi ve düzenli olarak onun yatağınıpaylaşıyordu. Niçin Lord Buntokapi'ye casusluk yapmak üzere onun seçildiği çok açık değil amaefendisini onun çıkarlarına hizmet edebileceğine ikna etmiş olmalı." Tahtırevana ulaşmışlardı, kuru

yapraklar konuşmalarının meraklılar tarafından duyulmasını engelliyordu. Bu son derece sakin yansokakta bile Arakasi her zamanki gibi temkinliydi. Mara'nın minderlerinin üzerine yerleşmesineyardımcı olurken fısıldadı, "Teani'nin Mimvanabi'nin hizmetine girmeden önce ne yaptığını oradakicasusumuz da bilmiyor." Konağa doğnı anlamlı bir bakış fırlattı. "Adamlarım onunla ilgili daha çokşey bulup çıkardıklarında içim biraz rahatlayacak, çünkü sanırım kendinize bir düşman edindinizLeydim. Dışarı çıktığınız sırada gözlerinin ifadesini yalnızca ben gördüm. Cinayet okunuyordugözlerinden."Mara başını arkaya yasladı, gözlerini yarı kapadı. Akıllıca olsun olmasın bu konuyu kafasındanatmıştı, çünkü planlarının bir sonraki adımı bütün dikkatini oraya vermesini gerektiriyordu. "Benigörev için öldürmek ya da kişisel nedenlerle öldürmek, biri ötekinden daha kötü değil."Köleler tahtırevanı kaldırırlarken sarsıntıdan narin bedeni gerildi. Arakasi adımlarını tahtırevana

uydurdu, öteki tarafta da Pa-pewaio vardı. "İşte burada yanılıyorsunuz hanımefendi. Yalnızca görevgüdüsüyle davrananların kararlılıkları zayıflayabilir. Ama kişisel bir nefret yüzünden intikamalacağında birçok insan kendileri de mahvolacak olsalar bile düşmanları da onlarla birlikte öle-cekse hiçbir şeyi umursamaz." Mara öfkeyle gözlerini açtı. "Benim aptal gibi davrandığımı mısöylüyorsun?"Arakasi gözlerini onunkilerden kaçırmadı. "Gelecekte Ley-dim'in konuşurken biraz daha temkinliolmasını öneriyorum yalnızca."Mara içini çekti. "Önerini yürekten kabul ediyorum. Keyoke yanımda olmuş olsaydı herhaldebaşparmağıyla çenesini deli gibi kaşıyor olurdu.""Bu Papewaio'nun alışkanlığı," dedi kafasının karıştığı yüzünden okunan Arakasi.372 373Hanımefendisi gülümsedi. "Gözlemlerin çok keskin. Bir gün bu uyan işaretini sana açıklamakzorunda kalacağım. Şimdi eve dönelim sayın subay, çünkü biz konuşurken bile sıcak artıyor vedaha yapılacak çok fazla iş var."Arakasi ustaca bir asker selamı verdi. Oradakilerin hepsinin onun kılıç kullanmakta ne kadaryeteneksiz olduğunu bilmelerine karşın hiç utanıp sıkılmadan Acoma Akıncı Lideri rolünüoynamayı sürdürerek muhafızların malikaneye dönüşü sırasında Acoma Ley dişi'ni taşıyantahtırevanın çevresinden ayrılmamalarını emretti.Günün ilerleyen saatleri kaldırımın üzerine mor gölgeler düşürdüğü sırada başka bir tahtırevanSulan-Qu'nun kuzey kapısından yola çıktı. İmparatorluk Anayolu'na çıktıklarında, TaşıyıcılarLoncası rozeti taşıyan taşımacılar Kutsal Kent yönüne döndüler. Perdelerin arkasındaki müşteri

yalnızca manzarayı seyredip kırlarda biraz temiz hava almak için onların hizmetini istiyormuş gibisakin bir tempoyla yürüyorlardı. İki saat sonra tahtırevandaki kadın dinlenmek için birazdurmalarını emrettiğinde taşımacılar hemen yakında yolun kenarında bir kuyunun başınatoplandılar. Hepsi de özgür işçilerdi, Ticari Taşıyıcılar Loncası üyesiydiler, yanlarında onlarıtaşıyacak köleleri olmaksızın yolculuk yapmaları gerekenler tarafından kiralanıyorlardı.Sözleşmeden bir saat önce dinlenmelerine izin verilmesinden memnun bir şekilde kalça-larındakitorbalarda taşıdıkları hafif yemekleri kemiriyor ve aralarında fısıldaşarak onları bu yolculuk içinkiralayan kadından hayranlıkla söz ediyorlardı. Çünkü kadın yalnızca çarpıcı bir güzelliğe sahipdeğildi, aynı zamanda şimdiye dek aşırı kolay görünen bir iş için onlara değerli metallerle ödemeyapmıştı.O sırada omuzlarının arasında dengede tuttuğu bir sopanın iki ucundaki halatlara asılmış malları

sallanan bir çömlek satıcısı akan trafiğin arasından sıyrıldı. Görünüşte bir soluk almak içintahtırevanın yanında durakladı. Köşeli yüzü yorgunluktan kızarmıştı, fıldır fıldır dönen boncuk gibi

Page 160: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 160/244

gözleri vardı. Onun çömleklerinin şangırtısını duyan perdelerin arkasındaki kadın yaklaşmasınıişaret etti. Bir çömleği incelermiş gibi yaparken "Henüz Su-lan-Qu'ya ulaşmamış olmanasevindim," dedi. "Bu işleri çok karıştırırdı."Çömlekçi güzel ipek bir mendille alnını sildi. "Neler oldu?"Kadın güzel dudağını büküp elindeki çömleği şangırtıyla yere fırlattı. "Beklediğim gibi oldu.

Acoma sürtüğü benim malikanesine girmeme izin vermedi. İzin verebileceğini düşünmekle Jinguaptallık etti."Aslında bir tüccar olmayan çömlek satıcı canı sıkılmış gibi bir çığlık atıp üzerine çömlek parçasıgelip gelmediğini inceledi. 1 liç-bir şey bulamayınca tavırları rahatlamış gibiydi. "MimvanabiLordu her şeyden önce kendi aklının sözünü dinler."Kadın büyük bir incelikle manikür yapılmış tırnağını gezdirerek gösterişli süslemelerle kaplı birsıvı çömleğini inceliyordu. "Jingu'nun yanına döneceğim. Acoma malikanesi'ne bir casus sokmaktabaşarısız kaldığı için sıkılacak ama beni özlemiştir." Dudaklarında hülyalı bir gülümseme belirdi."Benimle ilgili özlediği şeyler olduğunu biliyorum. Öteki kızlarının hiçbirinde benim...yeteneklerim yok."Çömlek satıcısı kum bir sesle konuştu, "Ya da belki yalnızca taciz karşısında senin gösterdiğin

sabırdan yoksunlar Teani.""Bu kadarı yeter." Cariye şafak rengi saçlarını savurduğunda giysisinin önü açıldı. Giysinin altındayatanlara kaçamak bir göz374 375atan çömlek satıcısı bu kadının çarpıcı güzelliğiyle beklenmedik zalimliği arasındaki çelişkiyegülümsedi. Adamın yüzündeki anlatımı erkekçe bir arzu olarak yorumlayıp bundan eğlenen Teaniyeniden onun dikkatini konuya çekmek için konuştu. "Buntoka-pi asla Jingu'nun işine yaramadı.Gerçek kontrol Mara'nm elindeydi ama çok akıllı olduğu için Lord bunun farkına vardığında artıkçok geç olmuştu. Gerçek efendimize bir kez daha Minwana-bi malikanesine döneceğimi haber verve elimdeki bilgileri ona gönder."Tüccar başını sallarken nasırsız parmaklarıyla sopasını ovalıyordu. "Bu çok iyi. Bu sabah Lord'unnehirdeki teknesinden ayrıldığımdan beri şu lanet olası seramikleri taşıyorum, bu şaklabanlığa birson vereceğime sevindim."Teani sanki onun rahatsızlığından zevk alıyormuş gibi gözlerini üzerine dikmişti. "Şu çömleği banaver," diye mırıldandı. "Taşımacılar seninle konuşmak için bir nedenim olduğuna inanmalı." Adamçömleği bağlandığı yerden çözdü. Kadına uzattığı sırlı çömlek güneş ışığında parlıyordu,çömlekçinin tavırlarında açık bir alaycılık vardı. "Taşıyacak bir tane çömlek eksildi." "Niye senkendin geldin?"Tüccar yüzünü buruşturdu, çünkü sırık acımasızca omzunu eziyordu ve kaşınan bir yeri kaşımakiçin arkasına erişemiyordu. "Bu görevi başka hiç kimseye vermeye güvenemedim. Lordum'unteknesi dün gece kentten ayrıldığında nehirde sırıkla yalnızca birkaç mil yukarı çıkıp salı bağladık.

O senin hâlâ kasabadaki konakta olacağını varsayıyordu; kılık değiştirmemin nedeni de bu zaten.Hiçbirimiz Leydi Mara'nm Bunto'nun şehirdeki mülkünden kurtulmak için bu kadar hızlıdavranacağını tahmin etmedik. Kutsal koruluktan daha dün ayrılmıştı."Teani taşımacıların başında oturmuş dedikodu yaptıkları kuyuya doğru baktı. Başını onlardan yanaeğdi. "Bence şunların hepsinin öldürülmesini emretsen iyi edersin. Aralarından biri bizimkarşılaşmamızdan söz edebilir."Tüccar kuyunun başındaki sekiz adama bakarak düşündü. "Pis bir iş olacak ama ortaya çıkmayıriske atmamız daha kötü. Üstelik anayolda sana haydutlar saldırdıysa Ticari Taşımacılar Loncasıseni neyle suçlayabilir? Senin Mimvanabi malikanesine ulaşmandan hemen öncesi için düzenlemeyapacağım, böylece sen de Jingu'nun kollarının arasına koşup güvende olursun. Şimdi efendimizinemirlerine sıra geldi: olan biten her şeye karşın Leydi Mara'ya dokunulmayacak."

Teani şaşkınlıktan kaskatı kesildi. "Buntokapi'nin öldürülmesinden sonra mı?"

Page 161: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 161/244

"Efendimiz böyle emrediyor. Daha fazla konuşmamalıyız artık." Sahici bir tavırla yüzünüburuşturan tüccar şangırtılı mallarını bir omzundan ötekine geçirdi.O ayrıldığı sırada Teani ses çıkarmadan oturuyordu, profesyonel kayıtsızlığını yitirmişti. AcomalıMara kişisel bir intikam isteği ve şimdiye dek hiç hissetmediği derinlikte bir nefret duygusuuyandırmıştı içinde. Cariye bunun nedenini bulmaya çalışmakla kafasını yormadı. Saz Hayatı'mn

içinde doğmuş ve altı yaşında sokaklara atılmış bir kız olarak yalnızca kurnazlığıyla sağ kalmıştı.Alışılmadık güzelliği çabucak erkeklerin dikkatini üzerine çekmesine neden olmuş, böyle bir cezayıhak edecek hiçbir suç işlememesine karşın kölecilerin elinden birçok kez ucu ucuna kaçabil-mişti;İmparatorluk'un karanlık sokaklarında zaman zaman yeterince para karşılığında yasanın incelikleribir yana atılabiliyordu. Teani küçük yaşta kimi erkekler için onurun pazarlık konusu ola-376 377bildiğini bulmuştu. Sevgiden önce tacizi öğrenmiş, ilk kez on iki yaşındayken onu iki yıl boyuncaevinde barındıran bir adama kendini satmıştı. Adam güzelliğe acı vermekten zevk alan sapık birruha sahipti. Teani başlangıçta mücadele etti ama sonunda çektiği acılar ona rahatsızlığını göz ardıetmeyi öğrettiler. Zaman içerisinde ona işkence yapan adamı öldürdü ama çektiği acıların anısısilinmedi, onun için tanıdık bir şey oldu bu. Daha sonra toplum merdivenlerinde yükselmek, birbiri

ardına, her biri bir öncekinden daha zengin ve daha güçlü koruyucular seçmek için güzelliğini vedoğal zekasını kullandı. Yedi yıl boyunca şimdiki efendisine hizmet etti ama asla daha öncekiefendilerinde olduğu gibi yatağını paylaşmadı. Bu Lord onun yumuşak güzelliğinin ve acımasıztutkularının altında Teani'nin güdüsü olan taş gibi nefreti görmüştü; bu yetenekleri düşmanıMinwanabi Lordu'na karşı kullanmak üzere harekete geçiren efendisi kendi kullanımı içinilişkilerini profesyonelliğin ötesine götürmeyi bir kez bile istemedi. Bu nedenle cariye onagerçekten bağlandı, çünkü bu efendi yaşam yolunda karşılaştığı bütün ötekiler arasında eşsizbiriydi.Ama ona bir insan olarak dokunan yalnızca Buntokapi olmuştu. Ondan önce Teani yattığı ya daöldürdüğü erkeklerle kişisel olarak pek ilgilenmezdi. Acoma Lordu dövüşten sonra bedeni teriçinde onu elde etmeye koştuğu zamanlar pis kokusu da dahil olmak üzere tam bir porinayabandomuzuna benziyor olsa da Teani'yi anlıyordu. Buntokapi ona sağ kalmak için ihtiyaçduyduğu acıyı ve yaşamının yirmi sekiz yılı boyunca hiç tanımadığı sevgiyi vermişti. Teani,Buntokapi'nin tutkunun domğuna çıktığında kendi yumuşak tenini parçalayan ellerinin anısıylahafifçe ürperdi; tırnaklannı Buntokapi'nin sırtına gömerdi, hattâ ona acıdan kendisinin de zevkalmasını öğretmişti. Ama Acomalı Mara bütün bunları sonlandırmıştı.Teani'nin parmaklan çömleğin parlak sırrının üzerinde kaşıtırken yüreğindeki öfke giderekkabarıyordu. Buntokapi hileyle ölüme itilmiş, onura yaşamdan daha fazla değer verme konusundakidoğal eğilimi onu yıkıma götürmüştü. Teani onurdan hiçbir şey anlamıyordu... ama rekabet, işte buonun iyi tanıdığı bir şeydi. O karısı olacak dişi köpek -bir bebek kadar masum. Teani düşünürkeniğreniyordu. İşkence, Leydi'nin serinkanlı dış yüzeyini ne kadar da kolayca çatlatabilirdi. Cariye

Mara'yı Turakamu'ya vermeden önce saatlerce, belki de günlerce aşağılamaktan ne büyük bir hazduyacaktı. Teani sıcaktan hafifçe terleyen dudaklarını yaladı. Acoma Ley dişi'ni ezmenin vereceğihaz tanıdığı herhangi bir erkekle yattığında duyacağını hayal edebildiği hazdan çok çok daha büyükolacaktı mutlaka. Ama Mara'nın onu konaktan böylesine aşağılayarak uzaklaştırmış olması doğrudan intikam almanın bütün yollarını kesmişti. Şimdi Teani'nin Jingu'nunmalikanesinde bir casus olarak eski görevine dönmekten başka bir yolu kalmamıştı. ŞişkoMimvanabi Lordu midesini bulandırıyordu, onun şefkat gösterilerine katlanmak güç olacaktı; amao ve Acoma yeminli düşmandılar. Teani öcünü almakta Lordu kullanmayı düşünüyordu. Maraacılar içinde ağır ağır ölecekti ya da başka bir seçenek kalmadıysa utanç içinde ölmeliydi.Cariyenin gerçek efendisinin şimdi başka türlü düşünüyor olması hiçbir şeyi etkilemiyordu. Teanigeçmişte birçok kez efendi değiştirmişti.

Bu düşünceyle çömleği sert bir şekilde yastıkların üzerine fırlattı, taşımacılara geri dönmeleriniişaret etti. Taşımacılar yoldan karşıya geçerlerken en öndekinin güçlü, kaba bedeni gözüne çarptı.

Page 162: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 162/244

Adamın güzel kasları ve kasıntı bir yürüyüşü vardı. Zulüm ve intikam beklentileriyleheyecanlanmış olan Teani yol üzerinde kuytuluk bir açıklıkta durmaya karar verdi. Birazeğlenecekti; bu378379

adam ve yoldaşları nasıl olsa öleceklerdi, onları zevk için kullanmamak güzel bir eti ziyan etmekolacaktı. Üstelik yüzündeki ve bedenindeki fazladan birkaç bere Jingu'yu gerçekten de haydutlarınona saldırdığına ikna edecek, kuşkulanmasını engelleyecekti. Taşımacılar tahtırevanını kaldırıpKutsal Kent'e doğnı yola çıktıklarında Teani kafasında bu düşüncelerle beklenti dolu bir ürpertihissediyordu.Sulan-Qu yolunun biraz aşağısında çömlek satıcı güzel hanımın ona verdiği paralan saymakistiyormuş gibi durakladı. Geniş kenarlı şapkasının altından tahtırevanın uzaklaşmasını izlerkenkadım taşımacılarını çağırmadan önce oyalayan şeyin ne olduğunu düşünüyordu sessizce. Teanigibi bir yaratığın ne tür hayaller kurabileceğini düşünmek hiç de hoş bir şey değildi. Hoşnutsuz birhomurdanmayla çömleklerinin ağırlığını bir omzundan ötekine geçirdi. Lordu'nu kadınınyeteneklerinin yatak odasının ötesine geçtiğine ikna eden o olmuştu ve geçmişte bir düzine olayda

kadının yaptıkları onu haklı çıkarmıştı. Ama son zamanlarda Teani bağımsız tavırlar göstermeye,emirleri canının istediği gibi yo-aımlamaya eğilimli olmaya başlamıştı. Tozlu yolda, yanındangeçen taşıtların gürültülerinin arasında yalnız başına duran sahte tüccar bu eğilimin giderekgüvenilmez olmaya başlamasının bir işareti olup olmadığını düşünüyordu. Güvensizliğini alışıldıkpolitik yaklaşımıyla yatıştırdı: her iki dununda da Teani Minwana-bi'ye yalnızca sorun yaratabilirdi.Şayet sadakati kuşkulu duruma geldiyse en iyisinden Jingu güvenilirliği sorgulanabilir birhizmetkar kazanmış olacaktı. Üstelik eğer bir soran yaratırsa ortadankaldırılabilirdi.Omuzlarını dalayan sırığın ağırlığından sinirleri bozulmuş olan Chumaka, Anasati Lordu'nunBaşdanışmanı, Sulan-Qu yönüne döndü. Teani'yi Minwanabi malikanesine geri göndermek yararlıolacaktı; Teani'nin Buntokapi'nin konağından kovulmasının hepsini şaşırtmış olmasına karşın,Chumaka durumun daha iyi bir yola girdiğini düşünüyordu. Efendisi buna katılmayacaktı ama o biroğul yitirmişti. Chumaka bunu pek önemsemiyordu. Bunto'yu hiçbir zaman çok sevmemişti veAcomalı kızın beklenenden daha yetenekli çıkmasına karşın gerçek bela Minwanabi'ydi. YüksekKonsey'de işler karışıyordu, Kumandan'ın Midkemia'ya açtığı savaş sürdükçe oyun giderekhızlanıyordu. Entrikaların iniş çıkışları her zaman Chumaka'nın kanının akışını hızlandırırdı.Tanrılar aşkına, şu politikayı çok seviyorum, diye düşündü yoldan aşağı yürürken. Kendinineredeyse neşeli hissettiğinden çömleklerinin şangırtısına ıslıkla eşlik etmeye başladı.Sulan-Qu'dan geri dönüşünün ardından Mara bir toplantı yaptı. En yakın danışmanları onunodasında toplandıklarında malikane topraklarındaki tarlaların ve thyza fideliklerinin üzerine serinbir alacakaranlık çökmüştü. Mara'mn sağında oturan Nacoya ölen efendilerinin artık onun

topraklarında yattığı Turakamu'ya, saygısını belirtmek için saçlarına kırmızı bir başörtü bağlamıştı.Malikanedeki her kapının önüne yası belirten kırmızı sazdan yapılmış sepetler koyulmuştu ki KızılTanrı'mn gözleri yas tutanlardan başka yöne çevrilsin.Mara da aynı renk geleneksel giysiler giymişti ama onun tavırlarında üzüntüden tek bir iz yoktu.Jican, Keyoke, Papewaio, Lu-jan ve Arakasi önünde eğilip yerde daire şeklinde yerleştirilenminderlerin üzerinde yerlerini alırlarken dimdik ve gururlu bir şekilde oturuyordu.380381En sonuncusu da yerine yerleşince Acoma Leydisi hepsinin birer birer gözlerine baktı. "Nelerolduğunu biliyoruz. Bunlardan bir daha hiç kimsenin asla söz etmesi gerekmiyor. Ama Buntoka-pi'nin anısını sonsuza dek dinlenmeye bırakmadan önce şunu söylemek istiyorum. Olan biten her

şeyin, bunların sonucunda olacak olan her şeyin bütün sorumluluğunu ben taşıyorum. Aco-ma'yahizmet eden hiç kimsenin bir an için bile onursuz davranmış olduğundan korkmasına gerek yok.

Page 163: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 163/244

Şayet İmparatorluk'ta başkaları kenarda köşede onursuzluk fısıltıları ediyorlarsa bunun utancınıtaşımak yalnızca bana düşer." Bu sözleri söyledikten sonra Mara ölen kocasıyla ilgili hesaplankapamış oluyordu. Bundan böyle hiç kimse yasal efendilerine ihanet etmiş olup olmadığınıdüşünmeyecekti bir daha.Neredeyse sert bir acelecilikle Mara öteki konulara döndü. Kırmızı rengin ona yakışmasına karşın

Keyoke'ye döndüğünde çatık kaşları alnını buruşturmuştu. "Yeni askerler almayı hızlandırmakzorundayız. Minwanabi geçici olarak durduruldu, elimizdeki zamanın hepsini durumumuzusağlamlaştırmakta kullanmalıyız."Kuvvet Komutanı alışıldık kapalı tavrıyla başını salladı. "Bu ancak uygun durumdaki bütün gençoğulları çağırırsak ve şayet hepsi çağnya yanıt verirse olanaklı. Kimileri başka malikanelerinçağrılarına yanıt verecektir. Minwanabi ve Kehotara Lordlan hâlâ aylar önce bize karşı göndermiş oldukları üç yüz askerin yerine yenilerini almaya çalışıyorlar. Sanırım önümüzdeki iki ay içinde ikiyüz kadarını rahatça bulabiliriz -ama bunların hepsi olgunlaşmamış çocuklar olacaklar. İstediğinizöteki üç yüzü askere almak bir yıldan daha uzun zaman alabilir."Mara bununla yetinmek zomndaydı; Buntokapi arkasında önemli borçlar bırakmıştı ve Jicanmalikanenin mali durumunu

yeniden toparlamak için zaman gerektiğinden söz etmişti. Askere almalar tamamlandığında malidurum yeni savaşçıların yetiştirilmesi için gereken harcamaları karşılamaya yetecek kadar düzelmiş olacaktı. Ayrıca Anasati'yle aralarındaki isteksiz ittifak yüzünden saldırmaya cesaret eden azolacak, hiç kimse bunu açıkça yapmaya cesaret edemeyecekti.Her zaman olduğu gibi Nacoya uyarı yapmak için araya girdi. "Hanımefendim, Acoma yandaşlarve garnizonda güç kazanırken sizin doğrudan olmayan saldırılar konusunda özellikle dikkatliolmanız gerekiyor."Arakasi de onu onayladı. "Leydim, resmi yasınızın bittiği gün birbiri ardına taliplerinizden evlilikteklifi getiren aracıların görüşme önerileri alacaksınız mutlaka. Soylu ailelerin bu değerlioğullarından kimileri davet edildiklerinde Minwanabi'nin casuslarının da onların maiyetinin arasınasızmış olacakları çok kesin."Mara yüzünde sert bir ifadeyle düşündü bunu. "Öyleyse böyle casusların efendilerine rapor verecekönemli hiçbir şey bulamamalarını sağlamak zomndayız."Toplantı güvenli bir şekilde eskiden olduğu gibi Acoma yöneticisi rolünü üstlenen Mara'nmbaşkanlığında sürdü gitti. Karanlık iyice çöküp sessiz köleler tarafından lambalar yakıldığındakararlar alınmış, taze bilgiler tartışılmıştı; akşamın çöküşüyle gece yarısı arasındaki süredeBuntokapi'nin Acoma Lordu olarak geçirdiği bütün zaman boyunca yapılandan daha çok iş yapıldı.Ayrılmak için ayağa kalktıklarında Buntokapi'nin ölümünden dolayı hissediyor olabileceği her türkişisel suçluluk duygusu ya da rahatlama silinip gitmişti. Yüz yüze kaldıkları çok fazla yeni sorunvardı.Aralarında en ağırı olan Nacoya tutuk bir şekilde minderin üze-

rinden kalkarken Mara içinden gelen bir hareketle ona kalmasını işaret etti. Ötekiler neredeysekapıya ulaşmışlardı ama Mara onlardan bir şey daha isteyince saygılı bir tavırla durdular.Leydi önde gelen adamlarının beklenti dolu yüzlerine bakarken gözlerinde muzip bir ışıkparlıyordu. "EğerNacoya'yı resmi olarak Acoma'nm kalıcı Başdanışmanı yapsam ne düşünürdünüz?"Yaşlı dadı gürültüyle içini çekti, Keyoke'nin yüzünde ender görülen bir sırıtma belirdi."Bu konum Jajoran'ın ölümünden beri boş duruyor," dedi Mara. Gevezelik fırsatını asla kaçırmamış olan Nacoya'nın bir balık gibi ses çıkarmadan ağzını açıp kapadığını görmek neşesini daha daarttırmıştı.İlk yanıt Arakasi'den geldi, yaşlı kadının önünde şık bir selam verdi. "Bu terfi ve onur yaşınıza çokyakışıyor tecrübeli valide."

Page 164: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 164/244

Lujan biraz alaycı bir yorum yaptı ama Papewaio çocukluğundan beri Nacoya'yı tanıyordu, onuniyiliğiyle ilgili sayısız anısı vardı. Resmi tavırları bir yana bırakıp yaşlı kadını kucaklayarakayaklarını yerden kesti, havada tam bir dönüş yaptırdı."Git ve bunu kutla," diye bağırdı Mara eski dadısının şaşkın sevinç çığlıkları arasında. "Acoma'dahiçbir hizmetkar bir terfiyi bundan daha çok hak etmemiştir."

"Her şeyden önce şu yaşadığımdan sağ çıkmayı başarmam gerekiyor," dedi Nacoya soluk soluğa.Papewaio onu sanki cho-ja işçiliği bir cammışçasına özenle yere bıraktı; Keyoke, Arakasi, Ji-can vekahkahalar atan Lujan yeni Başdanışman'ı kucaklamak için çevresine doluştuklarında Marababasının ölümünden bu yana evde böylesine bir neşe görmemiş olduğunu düşündü. Bunu kalıcıkılmak için bana bilgelik ver Lashima, diye dua etti; çünkü Minwanabi tehlikesi geçmemişti,yalnızca hassas bir ittifakla geri çekilmeye zorlanmıştı.Geleneksel yas dönemi sonlandı, Turakamu rahipleri üç hafta boyunca kapıların önündekisepetlerde duran kırmızı sazları yakmaya geldiler. İlk evlilik aracıları geldiklerinde Acomatarlalarının üzerinde dumanlar uçuşuyordu daha ve bir gün içerisinde çalışma masasının üzerine üçtane süslü kaligrafiyle yazılmış, balmumu mühürlü çağrı yığılmıştı. Kırmızıdan başka bir renkgiyiyor olduğuna sevinen Mara, Nacoya ve Arakasi'yi yanına çağırıp en üsteki parşömeni gözden

geçirdi. "Görünüşe bakılırsa dostumuz Minwanabi'nin gözde süs köpeğinin evlenmemiş bir oğluvarmış. Onunla ilgili ne biliyorsunuz?"Mara'mn dizinin dibinde oturan Arakasi uzattığı belgeyi aldı. Parşömen parfümlüydü, kokuperdelerin arkasından gelen akasi çiçeklerininkini bastırıyordu. "Kehotaralı Bruli. Babası Mekasiiki kez onu evlendirmeye çalıştı, ikisinde de başarısız kaldı. Şimdi delikanlı babasının ordusundaDevriye Lideri hizmetinim yapıyor ama belli ki aslında pek parlak bir taktikçi değil. O komutayıaldığından bu yana birliği yalnızca garnizon görevi yapmak üzere kullanıldı." Casus Şefiparmağıyla parşömene vururken yüzünde hafif bir gülümseme belirdi. "Yine de ben olsam onuaptal yerine koymazdım. Eşlikçilerinin başka bir Minwanabi casusunu maskelemesini ya dakendisinin bir suikastçı olmasını bekleyebiliriz."Mara parşömeni Arakasi'nin elinden aldığında dudağını dişlerinin arasına sıkıştırmıştı. KehotaralıBmli'nin görüşme talebini reddetmek halkın önünde zayıflığını itiraf etmek olacaktı. "Beniutandırmayı amaçlıyorlar, ya da beni öldürmeyi," dedi ama yüreğinde hissettiği rahatsız edici korkuduygusu sesine yansımamış-384 385ti. "Yemi yutmuş gibi yapalım ve geri tükürelim," dedi.Başdanışman olarak yeni rolünü benimsemekte biraz olsun utangaç davranan Nacoya hiçbir yorumyapmadı; ama Arakasi hiç ses çıkarmadan oturuyordu. "Bu ölümcül olabilir hanımefendim.Bruli'nin babası Makasi bir kumarbazdır, üstelik kötü bir kumarbazdır. Kumarda o kadar çokkaybetti ki mülkleri ağır bir borç altında. Oğlu giydiği ya da kullandığı her şeyin yalnızca en pahalıişçilik ürünleri olmasında direten kendini beğenmiş bir delikanlı, iki ablası ve ağabeyi de aynı

şekilde şımartılmışlar. Varolan borçların üzerine onların yaptıklanharcamalar babalarını neredeyse iflasa götürmüştü. Minwanabi hesaplarını temizledi ama bunuhayırseverliğinden yapmadı. Kehotarah Mekasi'yi gerçekten tehlikeli kılan aile geleneği olarak eskiTan-jin-qu yasasına yemin etmiş olması."Mara'nın parşömeni tutan eli kasıldı, çünkü bu ayrıntıdan haberi yoktu. Tan-jin-qu yasası -eskiTsurani'de "yaşam boyu" ya da "ölene dek" anlamına geliyordu bu ad- Mekasi'nin Kehotara'yıtarihsel bir tuhaflık olması dışında neredeyse unutulmuş eski bir kölelik biçimiyle Minwanabi'yebağlamış olması anlamına geliyor du. Bu yasanın kurallarına göre verilen hiçbir sözün gerialınması, bağışlanması ya da değiştirilmesi olanaklı değildi. Eğer Kehotarah Mekasi MinwanabiLordu'na boyun eğmeye yemin ettiyse Jingu'nun emriyle kendi çocuklarını bile duraksamadanöldürürdü. Konsey Oyunu'da ittifaka ihanet yaygın olduğundan Tan -jin-qu Kehotara'yı sanki

Minwanabi Klanı'nm bir parçasıymışçasma güvenilir kılıyordu, hattâ aynı klanın içindeki ailelerdenbile daha güvenilirdi. Ancak Mekasi ölüp de en büyük oğlu Lordluk pelerinini devraldığında aile

Page 165: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 165/244

yeni bir başlangıç için pazarlık yapabilirdi. O zamana dek Minwanabi'ye ihanet etmesi içinKehotara'yı tehdit etmek, sindirmek, satın almak ya da ona rüşvet vermek olanaksızdı."Pekala öyleyse," dedi Mara omuzlarını kararlı bir tavırla dik-leştirerek, "Bruli'nin konumunauygun bir şekilde ağırlanmasını sağlayalım biz de." Arakasi keskin gözlerle hanımefendisinebakıyordu.

Mara'nın önerisinin şaka olmadığını çok iyi bilen Nacoya kayıtsız görünmeye çalışarak "Sanırımsiz bu görüşme önerisi kabul etmeye niyetleniyorsunuz?" dedi."Elbette." Mara mesafeli davranıyordu. "Bu girişimi geri çevirmekte aceleci olmamamız gerekiyor.Kehotara Lordu gibi yüce bir kişiye saygısız davranmak ister miyiz?""Öyleyse bir planınız var." Arakasi hafifçe gülümsedi.Mara gülümsemeden yanıt verdi. "Hayır. Ama bu Jingu cücesi karşıma çıkıncaya kadar bir planımolacak —yani şayet casusların onun eşlikçileri buraya ulaşmadan önce bana Bruli ve ailesiyle ilgilitoplayabildikleri bütün bilgileri ulaştırabilirlerse."Onun cesaretine hayran olmak zorunda kalan Arakasi öne eğildi. "Bu pahalıya patlayacak.Taşımacılar Loncası'nın en hızlı koşucularının masraflarını karşılamak zorunda kalacaksınız, ayrıcabunların yeminli taşımacılar olması gerekiyor ki mesajlar engellenmesin ya da işkenceyle

taşımacılardan almamasın.""Elbette," diye yanıtladı Mara, Jican'ın buna kıyameti koparacağını bilmesine karşın. Taşıdıklarımesajların dokunulmazlığını korumak için ölmeye hazır adamlar saf metalden başka hiçbir şeylekiralanamazdı. "Hemen bu işi hallet Arakasi."Casus Şefi hızla ayağa kalktı, adımları neşe doluydu. Kurduğu ağın bütün amacı buydu zaten!Üstünlüklerini bulup kullanmaktan korkmayacak kadar cesur bir oyuncu; aynca fazladan birarmağan386 387olarak da Mara'nın hedefi Mimvanabi'nin bir müttefikiydi. Birden o gün gözüne kusursuzgörünmeye başlamıştı.Perdeler açılıp ilk evlilik talibi Acoma'nın büyük salonuna alındığında karanlık yerini gündüzebıraktı. Kehotaralı Bmli kenarları siyahlı kırmızı zırhı içerisinde neredeyse güzel bir gençti;salonun başındaki alçak tahtında, devasa tören kostümünün altında oturan Mara Arakasi'nincasuslarının verdikleri bilgilerin doğru olduğunu hemen görmüştü. Delikanlı bir calley kuşu kadarkendini beğenmişti. Bunun için de yeterince nedeni vardı; ince ama kaslıydı, oysa İmparatorluk'unüç merkez ulusunun erkeklerinin çoğunluğu tıknaz olmaya eğilimliydi. Bir dansçı zarafetiylehareket ediyordu. Mavi gözleri neredeyse siyah saçlarıyla ender ve çarpıcı bir karşıtlık yaratıyordu.Yanma doğnı yürüdüğü tahtın üzerinde oturan kadını evlenir evlenmez büyük bir sevinçleöldürebileceği, Bruli'nin Bunto'dan ne kadar farklı olduğunu bir an için özlemle düşünen Mara'nınaklından çıkmamıştı.Nacoya sanki onun aklından geçenleri okumuşçasma yanına eğilip fısıldadı. "Aynada kendisine

bakmaya size bakmaktan daha çok zaman harcar bu, kızım."Mara gülümsememeye çalıştı. Kehotara'nm ikinci oğlunun evine gelişini selamlarken Mara'nınduruşu görünüşte resmiyetinikoruyordu.Pek gösterişli olmayan iki Kehotara savaşçısı Bmli'nin tahtırevanını taşırken altı eşlikçi de Acomaaskerlerinin yanına gönderilmişti. Mara onur muhafızlarının Acoma Leydisi'nin huzuruna çıkarkenefendilerinin yakışıklı çizgileriyle olan karşıtlığı arttırmak için özellikle en gösterişsizler arasındanseçilmiş olduğuna emindi. Bmli'nin danışmanlığını yapan bir asker bir adım öne çıktı. "Leydi Mara,size Kehotaralı Bruli'yi takdim etmekten onur duyarım."Nacoya da geleneksel yanıtı verdi. "Leydi Mara hanemize gelen Kehotaralı Bmli kadar şerefli birkonuğa hoş geldiniz der."

Tam o anda yan kapılardan birinde ufak tefek bir haberci köle belirdi. Bir mesajın geldiğini haberveren beyaz kurdeleler bağlanmış bir sopa taşıyordu elinde. Mara rahatladığını gizlemek için

Page 166: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 166/244

konuğunu hoşnut etmeye çabalıyormuş gibi yaptı. "Bmli," dedi çabucak, "evimize hoş geldiniz.Lütfen hizmetkarlardan canınız ne çekerse isteyin. Sizin rahatınızla ilgilenecekler. Şimdi benibağışlamanızı rica ediyorum. Acoma Leydisi'nin işlerin baskısını uzun süre görmezden gelmeyehakkı olmuyor. Sizi yeniden gör mek isterim, belki yarın görüşebiliriz?"Ayağa kalktığında şimdiye dek görkemli tören giysisinin gizlediği narinliği ortaya çıktı. Selamı

aceleciydi, yandaki perdelerden birinden hızla dışarı yürüdü, arkasında ezberlediği şairanesözcükleri söyleyememiş, yüzünde afallamış bir ifadeyle kalakalmış bir Kehotaralı Bmli bıraktı.Nacoya plana uygun olarak pürüzsüz bir şekilde görevi devraldı. Bu genç soylunun en büyükzayıflığının kendini beğenmişlik olduğunu bildiğinden Bmli'nin yanına yürüdü, anaç bir tavırlakolunu tutup okşadı.Bmli'nin Mara'nın dışarı çıktığı kapıya takılıp kalmış bakışları sertleşti. "Bilge valide, Leydi'nindavranışı neredeyse bir hakaret sayılabilir. Benim alçakgönüllü övgü sözcüklerimi bile bekleye-meyecek kadar önemli nasıl bir iş meselesiymiş bu?" Bmli durak-sadı, eğilmek için miğferiniçıkardığı sırada karışmadıklarından emin olmak için saçlarına dokundu. "Leydi Mara'nın beniböyle-388

389sine ani bir davranışla reddetmesine neden olan daha öte bir şey olmalı kesinlikle? Söyleyin bana,nedir yanlış olan?"Nacoya güzel delikanlıyı şarap ve meyve dolu masaların hazırlandığı bir yan odaya doğrugötürürken gülümsememeye çalışıyordu. "Genç efendim, gelin, biraz meyve ve şarap alın. Sonrasize başka hiç kimseye sözünü etmediğim bir şey söyleyeceğim, çünkü sizin yakışıklı ve kibar biriolduğunuzu düşünüyorum. Leydi Mara bir dul olmasına karşın genç bir kız. Babası, ağabeyi vekocası, bunların hepsi savaşçıydı, hem de iyi savaşçılar, ama Leydi Mara yalnızca onları tanıdı.Zırhlı erkeklerden bıktı artık. Onun gözüne girmek istiyorsanız hemen Sulan-Qu'ya dönüp oradakien iyi terzileri bulun. Size yumuşak dokumak, gösterişli renkli güzel giysiler yapsınlar. Sanırımyarın bir savaşçı gibi değil de bir bilgin ya da bir şair gibi onun karşısına çıkarsanızyaklaşımlarınıza karşı gösterdiği soğuk davranışı değiştirmeniz daha olası olur."Bruli düşünürken alnını kırıştırıyordu. Bütün Tsurani erkekleri için en yüksek amaç bir savaşçıolmaktı, ama kadınların böyle tuhaf tuhaf düşünceleri oluyordu. Mavi gözleri parladı. "Teşekkürleryaşlı ana. Verdiğiniz öğüt akıllıca." Kendine kızarak içini çekti, Nacoya'nm sunduğu şarabı kabuletti. "Aklımı kullansaydım bunu daha önceden görebilirdim. Elbette şimdi durum çok açık. Yarıngeri döneceğim ve Mara benim ne kadar kibar bir erkek olabildiğimi, incelikten anlayan zarif biriolduğumu, erkekliğimi kanıtlamak için zırha ve silahlara hiç ihtiyacım olmadığını görecek.Teşekkür ederim."Nacoya Bruli'nin kolunu okşarken kaşları numaradan çatılmış-tı. "Ve müzik sanırım. Leydim güzelsanatlarla ilgilenen bir erkekten etkilenecektir." Bruli başını sallayıp boş kadehini bir hizmetkara

uzattı. "Teşekkürler yaşlı ana. Şimdi gecikmek istemememi anlayışla karşılarsınız. Şayet terzilereyeni giysiler yaptıracaksam şu saatte Sulan-Qu'ya yola çıkmalıyım.""Siz kararlı bir talipsiniz, Leydi'nin ilgi göstermesine layıksınız." Nacoya hizmetkarların Bruli'nintahtırevanını ve muhafızlarını getirmeleri için ellerini çırptı. Ardından Bruli şeref kıtasını yürüyüş yaparlarken göze cesur ve uyumlu görünmeleri için boylarına göre yeniden sıraya dizdiği sıradakomik bir kargaşa yaşandı. Malikanedenayrıldığında Nacoya hatırlayabildiği kadarıyla yaşamında ilk kez kendini daha fazla tutamadı.Salonu geçip Ma-ra'nm odasına açılan kapıya ulaşırken iki büklüm olmuştu. Sonra gülmesini dahafazla basüramadı. Zayıf elini umutsuz bir çabayla ağzına yapıştırıp hanımefendisinin yanına koştu.Egemen Ley-di'den başka kim Bruli'nin kendini beğenmişliğinden yararlanabilir ve planını buzayıflığın üzerine kurabilirdi? Jingu, Minwanabi, Mekasi ve Kehotara Lordları'nın onur

sonınlarının her zaman silahlarla çözülmediğini öğrenmeleri gerekiyordu.

Page 167: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 167/244

Kıkırdaması geçmemiş olan Nacoya Mara'nm odasına girdiğinde Jican ve Arakasi şimdiden AcomaLeydisi'yle toplantı yapıyorlardı. Mara bir rulodan başını kaldırıp baktığında Başdanışmanının birelini sıkıca ağzına bastırmış olduğunu fark etti. "Eğlenmi-şe benziyorsun."Nacoya ağır ağır oturdu, tokaları karışmış, hepsi bir tarafa kaymıştı. "Şayet bir düşman kandökmeden yenilebiliyorsa bu olaydan biraz da eğlence çıkarmaktan ne zarar gelebilir?"

Mara'nın ilgisi artmıştı. "Öyleyse planımız işliyor mu yani yüreğimin annesi?"Nacoya heyecanla başını salladı. "Sanırım Bmli'yi bir hafta kadar oyalayabilirim, böylece de siziKehotara'ya hakaret etmek zorunda kalmaktan koruyabilirim. Üzerinde tartıştığımız düşünce390 391sonuç verecekmiş gibi görünüyor."Mara başını sallayarak onayladıktan sonra Jican'la yaptıkları konuşmaya geri döndü. "ShinzawaüiHokanu'nun Acoma'yı ziyaret etmek için izin istediğini mi söylemiştin?"Hadonra elindeki parşömene göz attı. Bu da usta bir kalemle yazılmıştı ama süslü bir evlilik teklifideğildi. "Shinzawai Lordu oğlunun Jamar'daki kasaba konağından kuzeydeki asıl malikaneyegiderken bu yoldan geçeceğini haber veriyor. Hokanu'nun sizi ziyaret etmesine izin vermenizi ricaediyor."

Mara Hokanu'yu düğünden hatırlıyordu, kendi yaşlarında, esmer, çarpıcı ve yakışıklı bir adamdı.Buntokapi'yi seçmeden önce onay vermeyi düşündüklerinden birinin o olduğunu hatırlatması içinNacoya'nın söze karışmasına hiç ihtiyacı yoktu.Arakasi'nin dikkat kesilmiş olduğunun farkında olan Mara Casus Şefi'ne fikrini sordu."Hokanu'nun ilgisini yüreklendirmek akıllıca olabilir. Shinza-wai Yüksek Konseyin en eski ve enetkili aileleri arasında; büyükbabası emekli oluncaya kadar Klan Kanazawai Komutanı'ydı,ardından Kamatsu geldi. Aynı aileden arka arkaya iki Komutan klan politikasında ender rastlananbir becerikliliği gösteriyor. Ayrıca Konsey Oyunu'nun acımasız oyuncularından olmamalarınakarşın konumlarını yetenekleri ve zekaları sayesinde kazandılar, bu yolda hiç kan davası çıkmadıve hiç borçlan yok. Ayrıca Xacatecas dışında Kumandanla, Minwanabi ile ya da Anasati ile ittifakiçinde olmayan tek aile onlar. Ama Mavi Çark Partisi'nin bir darbe girişimine karışmış durumdalar."Demek Arakasi de evlilik aracılığıyla yapılacak bir dayanışmanın Acoma'ya yarar sağlayacağınıdüşünüyordu. Ama Mara'nm ilgileri yalnızca politikti. "Hangi darbe?""Bilmiyorum." Arakasi can sıkıntısını gösteren bir hareket yaptı. "Casuslarım Mavi Çarkiçerisinden bilgi toplayacak kadar iyi yerlere yerleştirilmiş dunımda değil. Kumandan'ın etkisinizayıflatmak için bir hareketin başlamak üzere olduğunu çıkarıyorum, çünkü konsey içinde MaviÇark, Almecho'nun elinde çok fazla güç olduğunu hissedenlerin tarafmdaydı. Yine de Almecho'nunbarbar dünyasını istilaya başlamasından beri bu hareket neredeyse son bulmuş dunımda. Shinzawaibile destek veriyor. Kamat-su'nun en büyük oğlu Kasumi Midkemia'daki Kanazawai güçlerininKuvvet Komutanı" -Casus Şefi yabancı adları söylerken kaşlarını çatıyordu-"Barbarların Adalar

Krallığı dediği yerin en batı bölgesinde Crydee ordularıyla karşı karşıya."Arakasi'nin hatırlayabildiği, hattâ görünürde önemsiz ayrıntılarına kadar gidebildiği bilgilerinçokluğu Mara'yı her zaman şaşırtmıştı. Asla not almaz ya da liste tutmazdı; sıradan iş belgeleri gibigörünen şifreli mesajlar dışında casuslarının asla rapor yazmalarına izin vermezdi. Ve sezgiseltahminleri şaşırtıcı biçimde doğru çıkardı."Mavi Çark Partisi taraf değiştirmiş midir sence?" diye sordu Mara."Hayır," derken Arakasi çok emin görünüyordu. "Midkemia dünyasının elinde tek bir insanın elinegeçemeyecek kadar çok zenginlik var ve Kamatsu oyunun çok güçlü bir oyuncusu. Mavi ÇarkPartisi'nin kritik bir anda Savaş İttifakı'ndan desteğini çekerek Kumandan! tehlikeli ölçüde geniş biralana yayılmış bırakacağınısanıyorum. Şayet böyle olursa bunun sonuçları ilginç olacaktır."

Mara Shinzavvai Lordu'nun notunu bu bilgiler ışığında bir kez daha düşündü ve istemeye istemeyereddetmeye karar verdi. Bru-

Page 168: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 168/244

392 393li için yaptığı planlar ve Acoma'nın mali durumunun bu kadar karışık olması onu Hokanu'yu hakettiği konukseverlikle ağırlamaktan alıkoyuyordu. Belki daha sonra ona şimdi göndereceği özürmektubunu bağışlatacak bir davet gönderirdi. "Jican, yazıcılara Shinzawai Lordu'nun en küçükoğluna bu kez konukseverlik gösterme şansımızın olmadığını bildiren kibar bir mektup yazmalarını

söyle... Lordumun ölümünün malikanenin işlerinde çok fazla karışıklık yarattığını, bu yüzden bizianlayışla karşılamalarını dilediğimizi yazsınlar. Parşömeni ben kendim imzalayacağım, çünküHokanu benim kırmayı gerçekten istemediğim biri."Jican karatahtasına not aldı. Sonra kaşları her zamanki umutsuzluklarından daha da derin birşekilde çatıldı."Bir de merhum Lord Bunto'nun kumar borçları sorunu var Leydim."Oturmaktan yorulan Mara ayağa kalkıp bahçeye açılan paravanların yanına gitti. Çiçeklere bakarakkonuştu."Ne kadar kaybetmiş?"Hadonra, sanki bu sayılar geceleri kabuslarına bile giriyormuş gibi hiç duraksamadan yanıtladı."Yedi bin metal yüzlük, yirmi yedi ellilik ve altmış beş yirmi beşlik... ve dört onluk." Mara yüzünü

ona çevirdi. "Bunu ödeyebilir miyiz?" "Kesinlikle, ama bu gelecek ürün satılana kadar bir mevsimboyunca para akışını kısıtlayacak." Sanki bu sorun ona acı veriyormuş gibi ekledi Jican, "Birtakımborçlarla uğraşmak zorunda kalacağız."Ama cho-ja ustaları pazara sürülebilecek yeşimtaşı üretmeye başlıyordu; borcun süresi kısaolacaktı. Mara"Bunları hemen öde," dedi.Jican bir not daha aldı. "Sonra bir de Tuscolara Lordu'ndan alacak meselesi var.""Hangi alacak?" Tuscalara ülkesi Acoma topraklarına güneyden komşuydu ve Mara'nm bildiğikadarıyla Egemen Lord ile nesillerdir hiçbir iş bağı olmamıştı.Jican içini çekti. "Kocanız kötü bir kumarbazdı ama dövüşte mükemmeldi. Tuscolara şampiyonunudört kez yendi ve Lord Ji-du her seferinde çok fazla para kaybetti. İlk dövüşte ortaya otuz yüzlükkoydu ve değerli taş olarak ödedi. İkinci bahis beş yüz yüzlük oldu, bunu kağıt bir sözleşmeyeyazdı ve o zamandan beri ödememeyi tercih etti, çünkü sonraki iki bahis iki katı ya da hiçbir şeydi.Şampiyonu yenilmişti; bir hafta boyunca Sulan-Qu'da yalnızca bu konuşuldu. Şu anda TuscaloraLordu Acoma'ya toplam iki bin yüzlük borçlu.""İki bin! Bu bizim mali durumumuzu önemli ölçüde rahatlatacak."Jican omuz silkti. "Şayet bunu ödeyecek değerli mallan varsa -iki kez kibarca hatırlatmak içinhaber gönderdim ama hiçbir yanıt almadım, belki de bunun nedeni Lord'un bu sezonun ürünleritoplanıp pazara götürülene kadar kredi almış olmasıdır.""Benim kişisel olarak vurguladığımı belirten güçlü sözcüklerle yazılmış bir talep gönder." Mara biran için düşünceli bir tavırla uzaklara baktı, sonra ekledi. "Acoma Klanı'nı sırf yeniden bir kadın

yönetiyor diye bundan çıkar sağlamaya kalkanlar olursa yiti-rilecek çok şey olurdu. TuscaloraLordu'na hemen bir yanıt istediğimi bildirin."Jican başını salladı. Mara onun çekilmesine izin verdikten sonra yalnız başına kaldığındaTuscolara'nın Acoma Klanı'na olan borcunun içinde uyandırdığı rahatsız edici duyguyu düşündü.Güneydeki komşusunun hiçbir önemi yoktu, ne yandaş ne düşmandı. Ama eğer borç konusu ikimalikane arasında bir çekişme-394 395ye dönüşürse Acoma'nın güvenliğini tehdit edebilecek kadar büyük bir ordusu vardı. TuscaloraLordu alıngan ve saldırgan hu-yuyla tanınırdı. Geri çekilmekten hiç hoşlanmazdı, zaten Bunto-kapi'nin en başından adamı bu kadarçok borca sokmasının nedeni buydu. Mara Tuscaloralı Jidu'nun bu kez makul bir komşu olduğunu

göstermesini umuyordu.

Page 169: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 169/244

Mara parşömeni okurken öfkesinden ve oldukça büyük bir korkudan dolayı boğazı kumdu.Tuscalora Lordu'nun mesajını okumayı bitirdiğinde Arakasi, Keyoke, Papewaio ve Nacoya sessizcebeklediler. Mara uzun bir süre parmağıyla ruloya vurarak ses çıkarmadan oturdu. Sonunda "Bunugömıezden gelemeyiz," dedi. "Keyoke, böyle bir mesaj karşısında babam ne yapardı?"Kuvvet Komutanı "Daha şimdiden adamlar silahlanıyor olurlardı," dedi. Sezu'nun kızma dikkatle

bakıp ekledi. "Tek sözünüzle yürümeye başlayabilirim hanımefendim."Bunlardan duyduğu sıkıntıyı en yakın dört danışmanından gizleme zahmetine katlanmayan Maraiçini çekti. "Bu başkaldırıyı ve hakareti bir savaş ilanı olarak kabul edemem Keyoke. Bizim içinTuscalora ile açık bir çatışmaya girmek yıkımımız anlamına gelir." Keyoke sakin gözlerle onabaktı. "Ona boyunun ölçüsünü gösterebiliriz."Mara kahverengi gözlerini Kuvvet Komutanı'nınkilerden ayırmadan sordu. "Ne pahasına?Tuscalora güçleri hiç kayıp vermeksizin üzerlerine rahatça yürüyebileceğimiz kadar zayıf değiller."Başını salladı. "Kendimizi babam ve Lano öldükten sonra olduğumuz yerde mi bulacağız? Bu kezdüşmanlarımız saldırmakta geç kalmayacaklar." Duyduğu hayal kırıklığı sesine yansımıştı."Kurduğum her şeyden, bütün katlandıklarımdan geriye bir hiç kalacak."Nacoya'nm ihtiyar eli söylediklerini vurgulamak ister gibi onun sözünü kesti. "O zaman hiçbir şey

yapmayın Leydi. Borcun miktarı kendinizi ve Ayaki'yi tehlikeye atmanıza değecek kadar büyükdeğil. Sizi aşağılayan bu küçük adamla daha iyi bir durumda olduğunuzda hesaplaşırsınız."Mara çok sessizleşmişti. "Hayır, bir şey yapmak zorundayım. Bizim için talebimizin böylereddedildiğini görmezden gelmek İmparatorluk'taki bütün ailelere onurumuza yapılan birsaygısızlığı yanıtlayamaz durumda olduğumuzu duyurmak demek olur." Parşömeni zehirli birşeymiş gibi yan sehpalardan birinin üzerine bıraktı. "Buna yanıt verilmesi şart.""Keyoke, bütün garnizonu şafak söker sökmez yürüyüşe çıkmaya hazır et. Adamların Tuscolaratoprakları sınırına nöbetçileri alarma geçirmeksizin ne kadar yaklaşabilirierse o kadaryaklaşmalarını istiyorum."Keyoke başını eğdi. "Oradaki arazi saldırı yapmaya pek uygun değil. Şayet bir soran doğarsamalikaneye ulaşmak için yirmi dakikaya ihtiyacımız var."Mara perdenin arkasındaki çiçek tarhına baktı üzgün gözlerle. "Saldırının beş dakika ya da beş saatsürmesinin benim için bir önemi yok. Siz buraya ulaştığınızda ben çoktan ölmüş olurum. Hayır.Yalnızca silah gücünden başka şeylerle üstünlüğü ele geçirmek zorundayız."Ardından alacakaranlık çöktükten sonraya kadar uzayan bir taktik tartışması başladı.Hizmetkarların getirdikleri yiyeceklere hemen hemen hiç dokunulmadı; Arakasi'nin bile iştahıkaçmış gibiydi. Sonunda, Keyoke ve Papewaio savaş sanatı üzerine tüm bilgilerini ortayadöktükten sonra Mara tehlikeli olmasına karşın umut veren başka bir plan önerdi.396 397Nacoya sessizleşti, yüzü soldu. Papewaio başparmağıyla durmadan çenesini ovarak oturuyor,Keyoke yalnızca kaygılı görünüyordu. Ama Mara'nm, danışmanlarına "Yarın Lord Jidu ile

yüzleşmek için yola çıkacağım. Şayet tanrılar yüzlerini Acoma'dan çevir-dilerse o zaman yıkımımızAnasati'nin komploları ya da Minwa-nabi'nin ihaneti yüzünden değil bir borcu ödemekten kaçmayaçalışan onursuz bir adam yüzünden olacak," diyerek yanlanndan ayrılırken hissettiği acıyı yalnızcaArakasi gerçekten anlıyordu.RİSKLER398Mara kaşlarını çattı.Kaygısını kolalı ipekten bir yelpazenin arkasına gizleyip durmak istediğini söyledi. Papewaio ötekisubaya ve Mara'nın maiyetindeki elli adama işaret etti, taşımacılar Mara'nın tahtırevanını Tus-calora Malikanesi'nin giriş avlusunda yere koydular.Mara isteksiz ev sahibini daha iyi görebilmek için perdeleri yana itti. Tuscaloralı Jidu şişman bir

adamdı, yüzü ve çenesi ay gibi yuvarlaktı, bir kadın gibi uzun kirpikli gözleri vardı. Tombulbileklerinin ikisi de yeşimtaşı bileziklerle kaplanmıştı, giysisinin kaim kumaşına deniz kabukları

Page 170: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 170/244

dikiliydi. Hareket ettiğinde bir çömlekçi gibi şangırdıyordu ve parfümleri çevresinde neredeysegözle görülür bir bulut gibi asılıydı.Mara, Jican'dan Jidu'nun kazancının yalnızca chocha-la bitkilerinden geldiğini öğrenmişti. Chochaçekirdeklerinin bu ender görülen türü Imparatoriuk'un en pahalı ve en çok istenen tatlısınıyapmakta kullanılıyorlardı ve topraklarındaki tuhaf mineral yapısı yüzünden Tuscolara,

İmparatorluğun en önde gelen chocha-la ekim alanına sahipti. Jidu'nun bu işi örgütlü bir şekildeyürütecek kadar aklı olsaydı gerçekten zengin bir adam olurdu. Bunun yerine yalnızca iyi birdurumdaydı şimdi.399Ama topraklarını iyi idare edememesi Tuscolara Lordu'nun etkisiz biri olduğunu düşünmek içinneden değildi. Lord Jidu'nun ünlü tartışmacılığı birden çok kez güneydeki komşularıyla aralarındakan dökülmesine neden olmuştu. Yalnızca, Acoma'nın Sezu ölmeden önceki gücü bu adamınsaldırgan doğasını törpülemesini sağlıyordu. Mara bir soaın çıkacağını talimin ederek bekleyerekve çatışmadan kaçınma umuduyla geliyordu. Lord Jidu'yu selamlarken bile malikanenin en uçlarınayerleştirilmiş birkaç nöbetçi dışında Mara'nm bütün garnizonu Tuscolara sınırına çok yakın birmesafeye yerleşmek üzere hareket halindeydi. Şayet problem bir savaşa dönüşürse Tasido ve Lujan

birlikte Tuscalora'ya saldırırlarken Ke-yoke malikaneyi korumak üzere yedek güçlerin başınageçecekti. Eğer Mara'nm olası planı başarısızlığa uğrarsa -şayet ona karşı savaş açılır ve Acomaölümleri en aza indirmek için zamanında geri çekilebilirse- dedesi Anasati kurtarmaya gelene kadarAyaki'yi sağ tutmaya yetecek kadar güç geride kalmış olacaktı. Mara böyle düşünceleri bir yana attı. Bu koşullar altında kendisi ölmüş olacaktı, her şeytannların elindeydi -ya da Anasatili Tecuma'nm.Ziyaretçisinin haberini sınır muhafızlarının gönderdiği bir ulaktan almış olan Lord Jidu avlununtentesinden dışarı çıkmadan eğilip selam verdi. Kayıtsız bir tavırla kapının kenarına yaslanan adamMara'nın şeref kıtasının savaş için silahlanmış olarak gelmiş olmaları karşısında kılını bilekıpırdatmadan konuştu. "Leydi Mara, gelişiniz benim için beklenmedik bir zevk oldu. Bu onuruneye borçluyum?" Konuğu savaşçılarının tahtırevanın çevresinde rahata geçmelerini söylediğindeadamın yüzü bir anda donuklaştı. Tuscalora Lordunun onu bir şeyler içmek için içeri davet etmeinceliğini bile göstermeyen imalı saygısızlığına karşın belli ki Leydi kalmayı amaçlıyordu.Adamın hesapçı bakışları karşısında içi ürperen Mara kendini başlamaya zorladı. "Lord Jidu,elimde sizin tarafınızdan imzalanmış, merhum kocama toplam iki bin yüzlük değerinde metalödeyeceğinize söz veren bir not var. Hadonra bu konuyla ilgili olarak son haftalarda birçok kezsizin hadonranızla bağlantı kurdu. Kişisel olarak benim, tarafımdan yapılan ve size ulaştırılan başkabir talep karşısında siz buna hakaret ederek yanıt vermeyi seçtiniz. Sizinle bunu konuşmayageldim.""Ne demek istediğinizi anladığımdan emin değilim," dedi Tuscalora Lordu. Gösterişli bir tavırla birmeyve kabuğunu yana fırlattı, kafasının hızlı bir hareketiyle hizmetkarlarından birini hemen evin

içine gönderdi. Bir an sonra yan girişlerden birinden koşarak bir ulak çıktı, askerlerin bulunduklarıbölüm olduğu belli yere doğru yöneldi hızla."Şunu demek istiyorum," dedi Mara elinden geldiğince güçlü bir sesle. "Kendinizi benim mesajımıyanıtlamak zorunda hissetmediğinizi ve şayet 'sizin başınıza ekşimeyi' kesersem memnunolacağınızı söylediğinizde benim onumma hakaret ettiniz Lord Jidu." Parmağını suçlayıcı bir tavırlauzattığında ne kadar babasına benzediğini talimin bile edemezdi Mara. "Benimle ırmak kenarındakibir balıkçı karısıymışım gibi konuşmaya nasıl cesaret edersiniz! Ben Acoma Leydisi'yim! Hiçbirerkeğin böyle sözler etmesine katlanamam! Hakkım olan saygıyı talep ediyorum."Lord kapının kenarına dayanmayı bırakmıştı, tavırları artık eskisi kadar rahat değildi. Sanki birçocukla konuşurmuş gibi "Leydi Mara," dedi. "Bahis borçları genelde bu kadar doğrudan ödenenşeyler değildir. Ölen kocanız bunu anlıyordu."

Mara sert bir hareketle yelpazesini kapatırken karşısındaki adamın zaman kazanmaya çalıştığındanemindi. Silahlanma çağrı-

Page 171: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 171/244

400401sı garnizona ulaşır ulaşmaz karşısındaki adamın alaycı babacanlığı da son bulacaktı. Acı birkararlılıkla yutkunan Mara atalarından kalma bir gururla yanıt verdi. "Artık yönetim ölen kocamdadeğil, ama sizi temin ederim, Lord Buntokapi 'başınıza ekşimeyi kesmek' gibi nezaket dışı sözlerle

karşılaşmış olsaydı kılıcının ucuyla size meydan okurdu. Hemen özür dileyip borcun hesabınıkapatmazsanız benim de bundan azını yapacağımı sanmayın sakın." Lord Jidu biraz önce ziyafettenkalkmış bir adam tavrıyla tombul göbeğini okşadı. Mara'yı büyük bir dikkatle izliyordu ve tavır-lanndaki kendine güven hızla ortaya çıkan bir tabur Tuscalora askerinin zırhlarının ve kılıçlarınınşangırtılarını duymadan önce Mara'yı uyarmıştı bile. Papewaio gergin bir şekilde yanma geçti.Bunlar gevşek malikane askerleri değildi, sınırlarda uzun görevlerde tecrübe kazanmış askerlerdi.Giriş yolunun iki tarafına, onlara üstünlük sağlayacak bir şekilde yerleştiler: bir saldırı duru-mundaAcoma okçuları yukarıya, güneş ışığına doğru atış yapmaya zorlanacaklardı.Tıknaz gövdesinin izin verdiğince dikleşen Lord Jidu göbeğini okşamayı kesti. "Şayet ödemetalebinizin bana yönelik bir hakaret olduğunu bildirirsem o zaman ne olacak Leydi Mara? Sizinhakkınız olan parayı ödemem için beni sıkıştırmakla borcumu ödemeyeceğimi ima ediyorsunuz.

Sizin Tuscolara onuruna hakaret ediyor olabileceğinizi düşünüyorum."Bu suçlama kapının yanındaki askerlerin ellerini kılıçlarının kabzalarına atmalarına neden oldu.Disiplinleri kusursuzdu; ve saldırıya hazırlardı, havada ele tutulur bir gerginlik vardı. Pape-waioAcoma maiyetindekilere işaretverdi ve Leydi'nin yeşil zırhlı muhafızları düzenli hareketlerle hanımefendilerini korumak üzeretahtırevanın çevresine toplanırlarken kalkanlar dışarı doğruçevrildi. Sinirden ter döken kararlı adamlarla çevrilen Mara kendi terlemiş avuçlarını silme isteğinedirendi. Babası barbar dünyasına savaş açtığında kendisini ölümün beklediğini anladığı zaman aynıkorkuyu hissetmiş miydi acaba? Sakin görünüşünü korumak için çabalayan Mara muhafızlarınınkalkanlarının arasından baktığında Tuscalora Lordu'yla göz göze geldi. "Öyleyse çözmemizgereken bir anlaşmazlık olduğunda hemfikiriz."Jidu'nun üst dudağında ter damlaları parlıyordu, yine de gözlerini kaçırmadı. Parmaklarınışaklatmasıyla sıra sıra askerleri saldırıya hazırlık olarak yere çöktüler. Papewaio neredeyseduyulmayacak kadar alçak bir sesle kendi adamlarına sağlam durmalarını mırıldandı. Ama topuğuçakılların üzerine sürtünmüştü ve Mara tahtırevanın arkasında hafif bir hışırtı duydu. Orada,malikaneden görünmeyecek bir yerde yere çömelen okçu bu işareti görmüştü. Hemen yayını gerdive Mara korkunun bir bıçak gibi kalbine saplandığını hissetti. Papewaio dövüşmeye hazırlanıyordu,adamın savaş konusundaki içgüdüleri hiç şaşmazdı.Yine de Lord Jidu'nun yanıtı onu korkutmaktan çok uzaktı. "Cesurca konuşuyorsunuz, özellikleTuscalora topraklarının bu kadar içlerine girmiş biri olarak."Mara tahtırevanından doğnıldu, güneşin altında hiç kımıldamadan durdu. "Şayet Acoma onuru

tatmin edilmezse yanıtı kanla verilir."İki yönetici birbirlerini tarttılar; ardından Lord Jidu Mara'nın yetmiş muhafızına bir bakış fırlattı.Kendi askerleri bu sayının üç katıydı ve şimdi artık yedekler de silahlanmış, öncülerin daha erkensaatlerde Acoma yeşili giymiş askerlerin geldiğini bildirdikleri malikane sınırlarına koşmak içinAkıncı Liderleri'nin emirlerini bekliyor olmalıydılar. Tuscalora Lordu hizmetkarlarının aceleyle402 403malikanenin içine koşmalarına neden olan bir tavırla kaşlarını çattı. "Dökülen Acoma kanı olacak,Leydi!" Ve adamın tombul eli havaya kalkıp saldırı işaretini verdi.Kılıçlar kınlarından çekildi, Tuscalora okçuları ok yağdırırken ön saflar ileri doğru koştular. Marakendi askerlerinin gırtlaklarından yükselen savaş çığlıklarını duyuyordu; sonra Papewaio onu aşağıve yana iterek ateş hattından uzaklaştırdı. Ama çok geç kalmıştı. Mara kolunun üst tarafında onu

durduğu yerde döndüren bir darbe hissetti. Arkaya devrilip tül perdelerin arasından tahtırevanınınyastıkları üzerine düştüğünde açık mavi tüylü bir Tuscalora oku etinden dışarı çıkıyordu. Gözleri

Page 172: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 172/244

karardı ama çığlık atmadı. Başı dönüyordu, muhafızları kalkanlarının onun üzerine kapamadanönce tepesinde gördüğü gökyüzü dönüyormuş gibi geldi ona bir an için, sonra düşman üzerlerinesaldırdı.Silahlar çarpıştı, kalkanlar çınladı. Ayakların altından çakıllar sağa sola savruluyordu. Acının sisleriarasında Mara asıl önem taşıyan Acoma okçusunun işaret okunu henüz atmamış olduğu gerçeğine

odaklandı. "Pape, işaret," dedi sıkılı dişlerinin arasından. Sesi kendi kulağına çok zayıf geliyordu.Güçlü, Akıncılar Lideri yanıt vermedi. Terli gözkapaklarını kırpıştıran Mara gözlerine dolan güneş ve uçuşan kılıçların arasından tüylü miğferi görmek için gözlerini kısıp baktı. Ama Papewa-io onagelemezdi, dört bir yanı düşmanla çevriliydi. Mara onun düşmanlardan birini ensesine indirdiği birdarbeyle yere devirmesini izlerken bile Tuscalora mavisi giymiş başka iki asker onunla savaşmakiçin ölmekte olan yoldaşlarının üzerinden atlıyorlardı. Belli ki Jidu tek Acoma subayını yeredevirmeyi emretmiş, onun ölümünün Mara'nın muhafızlarını karışıklığa sevk edeceğini ummuştu.Acılar içinde olmasına karşın Mara böyle l>ıı laktiğin ılı ı na hayran kalmıştı. Acomamuhafızlarının pek çoğunun yenllcı den olması, savaş meydanında çok az karşılaşmada bulunmuş ol-maları yüzünden adamların birçoğu kendilerine yabancı silah arkadaşlarıyla birliktedövüşüyorlardı. Ve Jidu'nun en usta savaşçılarının yılmaz ve yoğun saldırıları karşısında Papewaio

bile zorlanıyordu. Mara dişlerini gıcırdattı. Düşmanın kendi muhafızlarını ezmesine yalnızcadakikalar kalmıştı ve katliamdan kaçınmak için yaptığı plan henüz işlemeye başlamamıştı.Tahtırevanın kenarını yakaladı ama bu küçücük hareket bile kolundaki okun kemiğe sürtünmesineneden oldu.Bütün vücudunu bir acı kapladı; sıkılı dişlerinin arasından inleyerek bayılmamak için çabalıyordu.Kılıçlar neredeyse başının üzerinde çarpışıyormuş gibi geliyordu ona. Sonra bir Acoma muhafızızırhındaki delikten kanlar fışkırarak devrildi. Titredi, açık gözlerinde gökyüzü yansıyordu.Ardından dudakları Cochocan'a bir veda duası etmek için kıpırdandı, eli gevşeyip kılıcını bıraktı.Mara gözyaşlarının gözlerini yaktığını hissediyordu. Babası böyle ölmüştü, Lano da; bir düşmanmızrağının ucuna takılı küçük Ayaki'yi düşünmek onu öfkeden deliye çevirdi.Uzandı, düşen askerin kılıcının terden ıslanmış kabzasını yakaladı. Kılıcı bir baston gibi yerebastırarak dizlerinin üzerinde kendini ileri çekti. Kızgın güneş başına vuruyor, gözleri acıdanbulanıklaşıyordu. Dalga dalga gelen bayılma hisleri arasında değerli okçusunun talihsiz bir okladevrilmiş olduğunu gördü. Okçu ellerini karnına bastırmış inliyordu. Lujan ve Tasido'yu eylemeçağırmak için atılacak olan işaret oku ayaklarının dibinde kullanılmamış yatıyordu.405404malikanenin içine koşmalarına neden olan bir tavırla kaşlarını çattı. "Dökülen Acoma kanı olacak,Leydi!" Ve adamın tombul eli havaya kalkıp saldın işaretini verdi.Kılıçlar kınlarından çekildi, Tuscalora okçuları ok yağdırırken ön saflar ileri doğru koştular. Marakendi askerlerinin gırtlaklarından yükselen savaş çığlıklarını duyuyordu; sonra Papewaio onu aşağı

ve yana iterek ateş hattından uzaklaştırdı. Ama çok geç kalmıştı. Mara kolunun üst tarafında onudurduğu yerde döndüren bir darbe hissetti. Arkaya devrilip tül perdelerin arasından tahtırevanınınyastıkları üzerine düştüğünde açık mavi tüylü bir Tuscalora oku etinden dışarı çıkıyordu. Gözlerikarardı ama çığlık atmadı. Başı dönüyordu, muhafızları kalkanlarının onun üzerine kapamadanönce tepesinde gördüğü gökyüzü dönüyormuş gibi geldi ona bir an için, sonra düşman üzerlerinesaldırdı.Silahlar çarpıştı, kalkanlar çınladı. Ayakların altından çakıllar sağa sola savruluyordu. Acının sisleriarasındaMara asıl önem taşıyan Acoma okçusunun işaret okunu henüz atmamış olduğu gerçeğineodaklandı. "Pape, işaret,"dedi sıkılı dişlerinin arasından. Sesi kendi kulağına çok zayıf geliyordu.

Güçlü, Akıncılar Lideri yanıt vermedi. Terli gözkapaklarmı kırpıştıran Mara gözlerine dolan güneş ve uçuşan

Page 173: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 173/244

kılıçların arasından tüylü miğferi görmek için gözlerini kısıp baktı. Ama Papewa-io ona gelemezdi,dört bir yanıdüşmanla çevriliydi. Mara onun düşmanlardan birini ensesine indirdiği bir darbeyle yeredevirmesini izlerken bileTuscalora mavisi giymiş başka iki asker onunla savaşmak için ölmekte olan yoldaşlarının üzerinden

atlıyorlardı.Belli ki Jidu tek Acoma subayını yere devirmeyi emretmiş, onun ölümünün Mara'nın muhafızlarınıkarışıklığa sevkedeceğini ummuştu.Acılar içinde olmasına karşın Mara böyle bir taktiğin ustalığına hayran kalmıştı. Acomamuhafızlarının pek çoğunun yenilerden olması, savaş meydanında çok az karşılaşmada bulunmuş olmaları yüzünden adamların birçoğu kendilerine yabancı silah arkadaşlarıyla birliktedövüşüyorlardı. Ve Jidu'nun en usta savaşçılarının yılmaz ve yoğun saldırıları karşısında Papewaiobile zorlanıyordu. Mara dişlerini gıcırdattı. Düşmanın kendi muhafızlarını ezmesine yalnızcadakikalar kalmıştı ve katliamdan kaçınmak için yaptığı plan henüz işlemeye başlamamıştı.Tahtırevanın kenarını yakaladı ama bu küçücük hareket bile kolundaki okun kemiğe sürtünmesine

neden oldu. Bütün vücudunu bir acı kapladı; sıkılı dişlerinin arasından inleyerek bayılmamak içinçabalıyordu.Kılıçlar neredeyse başının üzerinde çarpışıyormuş gibi geliyordu ona. Sonra bir Acoma muhafızızırhındaki delikten kanlar fışkırarak devrildi. Titredi, açık gözlerinde gökyüzü yansıyordu.Ardından dudakları Cochocan'a bir veda duası etmek için kıpırdandı, eli gevşeyip kılıcını bıraktı.Mara gözyaşlarının gözlerini yaktığını hissediyordu. Babası böyle ölmüştü, Lano da; bir düşmanmızrağının ucuna takılı küçük Ayaki'yi düşünmek onu öfkeden deliye çevirdi.Uzandı, düşen askerin kılıcının terden ıslanmış kabzasını yakaladı. Kılıcı bir baston gibi yerebastırarak dizlerinin üzerinde kendini ileri çekti. Kızgın güneş başına vuruyor, gözleri acıdanbulanıklaşıyordu. Dalga dalga gelen bayılma hisleri arasında değerli okçusunun talihsiz bir okladevrilmiş olduğunu gördü. Okçu ellerini karnına bastırmış inliyordu. Lujan ve Tasido'yu eylemeçağırmak için atılacak olan işaret oku ayaklarının dibinde kulla-nılmamış yatıyordu. 404405Mara inledi. Kulaklarına çığlıklar geliyor, birbirine çarpan kılıçların şangırtıları Turakamutapınağındaki davulların seslerini andırıyordu. Papewaio bağırarak bir emir verdi, hâlâdövüşebilecek durumda olan Acoma askerleri yoldaşlarının henüz sıcaklığını yitirmemiş bedenlerinin üzerine basarak geri çekilip safları sık-laştırdılar. Mara kendisine güç vermesi içinLashima'ya dua ederek titreyen elleriyle devrilen okçunun yayma uzandı.Boynuzdan yapılma yay ağır ve hantaldı, ok terli ellerinden kayıyordu. Mara kararlı ama beceriksizbir hareketle oku yerleştirdi. Eli yayın üzerinden kaydı, ok eğilip kaymaya başladı. Oku yeniden

yerine yerleştirmeyi başardı ama kanın beynine hücum etmesi bir an için gözünü kararttı.Elleriyle yoklayarak devam etmek için bütün iradesini kullanıyordu. Görüşü yer yer açılmıştı;tahtırevanının üzerine başka bir adam daha devrildi, kanı beyaz tülün üzerinden akıyordu. Marayayı yakaladı, zayıflığa ve ağrıya direnmek için tüm gücünü harcayarak çekti.Çabası sonuçsuz kaldı. Batıcı bir acı omzunu yakıyordu, dudakları gerildiler, ağzındanbastıramadığı bir çığlık çıktı. Utanç göz yaşları dökerek gözlerini yumdu, yeniden denedi. Yaydemirden yapılmış gibi direnç gösteriyordu. Bütün vücudu titremelerle sarsılıyor, baygınlıkduygusu karanlık bir alan gibi bilincine çökü-yordu. Adamların çığlıkları ve silah şangırtılarıkulaklarına giderek daha zayıf gelmeye başladığı sırada sağlığı yerinde olsaydı bile belki gücününyetmeyeceği yayı çekmek için çabalamayı sürdürüyordu.Birden birinin kolları ona destek verdi. Kendinden emin eller omuzlarının üzerinden uzanıp oku ve

yayı yakalayan parmaklarının üzerine sıkıca kapandı. Ve bir mucize gibi, bir adamın gücüonunkine katıldı ve yay eğildi, durakladı, oku bıraktı.

Page 174: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 174/244

Savaş gürültüsünün arasında bile duyulabilen bir ıslıkla işaret oku gökyüzüne doğru uçtu;Acoma'nın Egemen Leydisi bacağından yaralı bir adamın kucağında bayıldı. Bu adam Mara'nınverdiği akıllıca bir kararla bağışlanmamış olsaydı vahşi doğanın ortasında bir suçlu olarak ölmeyemahkum edilmişti. Adam hanımefendisinin narin bedenini tahtırevanın kanla lekelenmiş yastıklarının üzerine yatırdı. Kendi yarasını bağlamak için kullanması gereken kumaş parçasını

Mara'nın omzundaki ok yarasından akan kanı durdurmaya kullandığı sırada çevrelerinde Tuscolarazafer için saldırıyı yoğunlaştınyordu.Lord Jidu yastıklarının üzerinde hevesle öne eğilmiş otururken yanında duran soğutulmuş meyveyigörmezden geldi. Giriş avlusunda savaşın sonunu izlerken bir köleye üzerine serin havayelpazelemesini işaret etti. Kaçınılmaz zaferi olarak gördüğü şeyi izlediği sırada alnından heyecanterleri fışkırıyordu -yine de zaferin gelmesi beklediğinden uzun sürmüşe benziyordu. En iyisavaşçılarından birçoğu kanlar içinde çakılların üzerine yığılmıştı, bunlann içinde oldukça fazlasıelleri bileklerine kadar kıpkırmızı kana bulanmış siyah saçlı Acoma subayı tarafındandevrilmişlerdi. Kılıcı öldürücü bir düzenlilikle inip kalkarken asla yenilmezmiş gibi görünüyordu.Ama subayın öldürmedeki ustalığına karşın zafer Tusca-lora'nm olacaktı. Kendilerinden çok dahafazla sayıda askere karşı direnen safları birer birer yıkılıyordu. Bir an için Jidu onun yakalanmasını

emretmeyi düşündü, çünkü arenadaki değeri savaşın masrafını karşılardı. Ardından TuscaloraLordu bu düşünceyi kafasından attı. Bunu bir an önce sonlandırmak en iyisiydi. Şimdi bir de işaretokunun atılmasıyla saldırıya başladıkları kesin olan sınır-406 407daki Acoma askerleri sorunu vardı. En azından bir Tuscalora okçusu Leydi'yi devirmişti. Belkişimdiden kan kaybından ölmüştü bile.Lord Jidu tepsiden bir içki aldı. Büyük bir yudum alıp beklentiyle içini çekti. Lord Buntokapi ilebahse tutuştuklarında ortaya çıkan borç sorunu şimdi umduğundan daha iyi bir sonuca gidiyordu.Belki de Acoma natamisini kazanabilir, onu Tuscalora atalarının kemiklerinin arasına tepetaklagömerdi. Ardından Lord Jidu bu savaştan haberi olmayan Anasatili Tecuma'yı düşündü. Şişmanboynu bir kahkahayla sarsıldı. Acoma veledini yakalamak ve Tecuma'yı koşullarını kabul etmeyezorlamak! Anasati'nin Savaş İttifakı'ndan desteğini çekmesine karşı küçük oğlan! Jidu budüşünceyle gülümsedi. Büyük Oyun zayıflara olduğu kadar güçlülere de darbe indiriyordu;Kumandan'in yandaşlarının hepsi kararsızlık geçireceklerdi, çünkü savaş kaçınılmaz olarak chochaticaret paralarını zırhçıların ve silah ustalarının ceplerine aktarıyordu.Ama bunların hepsi zaferi kazanmasına bağlıydı ve Acoma askerleri ölmek için korkutucu birdirenç gösteriyorlardı. Belki, diye düşündü Jidu, sınırdaki güçlere saldırmak için çok fazla adamgöndemıişti. Şimdiden iki yanda da sayılar azalmıştı ve artık Tuscalora'nın avantajı bire karşı ikiyekadar inmişti. Bir kez daha Acoma subayının miğferinin yeşil tüyü arkaya düştü, Tuscalora'nınAkıncı Lideri adamlarına bağırarak çemberi daraltmalarını emretti. Şimdi geriye yalnızca kılıçlarıyorgun ellerinde sallanarak Mara'nm tahtırevanının çevresinde toplanmış bir avuç asker kalmıştı.

Artık sonlarının geldiği kesindi.O sırada soluk soluğa bir ulak malikaneden içeri daldı. "Lordum, Acoma askerleri bağların içinedaldılar ve chocha-la ekinliklerini ateşe verdiler."Jidu öfkeyle gürleyerek hadonrasını çağırdı; ama ardından dahakötü haberler geldi. Ulak zorlukla soluk alarak raporunu tamamladı. "İki Acoma Akıncı Lideri üçyüz savaşçılık bir güçle yanan ekinler ve ırmak arasında yerlerini almışlar. İşçilerimizden hiçbiriyangını durdurmak için onlann arasından geçemiyor."Tuscalora Lordu ayağa fırladı. Şimdi durum kritikti; chocha-la ekinliklerinin bu kaybı karşılamayayeterli ürün verecek kadar olgunlaşmaları onun geri kalan ömründen daha uzun sürerdi. Bitkileryandıysa bu yılın ürünlerinden kazanacakları, alacaklıların paralarını ödemeye yetmezdi. Jidu ailesiyıkılacak, Tuscalora'nın zenginliği kül olacaktı.

Tükenmiş ulağa önünden çekilmesini işaret eden Tuscalora Lordu kendi habercisine seslendi."Barakalardaki yedek taburları çağır! Onları işçilere yol açmaya gönder!"

Page 175: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 175/244

Çocuk koştu; Mara'nm eşlikçilerinin yenilmiş olması birden önemini yitirmişti. Dumanlar sabahgöğünü karartmış, her yan is olmuştu. Yangınların ustaca çıkarıldığı açıktı. Lord Jidu soluk soluğagelip su taşıyanların ırmağa ulaşabilmeleri için Acoma güçleri bir an önce etkisizleştirilmezseyanan bitkilerin artık kurtarılma şanslarının kalmayacağını haber veren ikinci ulağı neredeysedövecekti. Jidu bir an kararsız kaldı, sonra bir borazancıya işaret etti. "Geri çekilme çağrısı yap!"

diye emretti acılı bir sesle. Mara onun karşısına zor ve acılı bir seçim çıkarmıştı: ya onurundanvazgeçip onursuz bir şekilde yenilgisini itiraf etmek ya da kendi evinin yıkımı pahasına Mara'yiortadan kaldırmak.Borazancı bir dizi nota üflediğinde Tuscalora Akıncı Lideri şaşkınlık içinde geri döndü. Son zaferanma çok yaklaşmışlardı ama efendisi ona geri çekilme emri vermesini işaret ediyordu. Tsurani sözdinlediği ağır bastı, anında Acoma muhafızlarını sarmış olan adamlarını geri çekti.408409Tuscalora malikanesine gelen elli askerden Leydileri'nin her yanı kanlı tahtırevanının başında duranyirmiden az adam kalmıştı. Jidu bağırdı, "Ateşkes istiyomm."

"Acoma Leydisi'nden resmi olarak özür dile," diye bağırdı yeşil püsküllü miğferli subay. Elindekılıcıyla yeniden savaşın başlamasına hazır duruyordu. "Onun onurunu telafi et Lord Jidu. O zamanAcoma savaşçıları silahlarını bırakacaklar ve ürünleri kurtarmak için adamlarınıza yardımedecekler."Tuscalora Lordu ağırlığını bir ayağından ötekine aktarıyor, kandırılmış olduğunu anladıkçaöfkeleniyordu. Tahtırevandaki kız bu stratejiyi daha baştan planlamıştı; durum ne kadar acımasızbir şekilde tersine dönmüştü. Şayet Jidu kararsızlık gösterirse, hattâ kuvvetlerinin barikatı kırmaumutlarının olup olmadığını anlamak için zararın büyüklüğünü araştırmak için oraya adamgönderecek kadar bile zaman harcarsa her şey mahvolabilirdi.Teslim olmaktan başka hiçbir seçim kalmamıştı."Acoma onurunun önünde boyun eğiyorum," diye bağırdı Lord Jidu, utançtan ham üzüm yemiş gibiburuşan bir yüzle. Akıncı Lideri istemeye istemeye savaşçılarına silahlarını bırakmaları emriniverdi.Sağ kalan Acoma askerleri kalkanlardan ördükleri duvarı çö-zerlerken bitkin ama gururluydular.Papewaio'nun gözlerinde zafer ışıkları vardı, ama zaferi Leydi'yle paylaşmak için tahtırevanadöndüğünde terle kaplı yüzü kaskatı oldu. Çabucak eğilirken elindeki kanlı kılıcı bırakmayıunutmuştu; Tuscalora Lordu son bir kez şansın ondan yana olması için dua etti. Çünkü eğer LeydiMa-ra öldüyse Tuscalora bitmiş demekti.? Mara kendine geldiğinde başı ağrıyor, kolu alev alev yanıyor -du. Bir Acoma askeri kolunutahtırevanın perdesinden yırttığı bir parça kumaşla sarıyordu. "Ne..." diye konuşmaya başladı zayıfbir sesle.

Birden tepesinde Papewaio'nun yüzü belirdi. "Leydim?" "Neler oldu?" diye sorarken Mara'nm sesiçok az çıkıyordu."Umut ettiğiniz gibi Jidu tarlalarının tehlikede olduğunu görünce geri çekilmeyi emretti." Omzununüzerinden yıpranmış, yorgun ama esasduruşta bekleyen askerlerine baktı ve ekledi. "Henüz tehlikegeçmedi, ama sanırım şimdilik güçlü konumda olan sizsiniz. Yine de olaylar daha kötüye gitmedenönce Jidu'yla konuşmanız gerekiyor."Mara başını salladı, Papewaio'nun ve diğer askerin onu tahtırevanından kaldırmalarına izin verdi.Ayaklan tutmuyor gibiydi. Kanla kaplı çakılların üzerinden ağır ağır geri kalan askerlerinsıralandığı yere doğru yürürken Akıncılar Lideri'nin koluna asılmak zomnda kaldı. Gözlerikararıyordu. Görüşünün açılması için gözlerini durmadan kırpıştırması gerekiyordu ve havadayakıcı bir koku olduğunu fark ediyordu. Yanan tarlalardan yükselen duman malikanenin üzerine bir

tabut gibi çöküyordu.

Page 176: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 176/244

"Mara!" Jidu delirmiş gibi çığlık attı. "Ateşkes öneriyorum. Adamlarınıza tarlalarımdan uzakdurmalarını emredin, ben de borcumu reddetmekle yanlış yaptığımı itiraf edeceğim."Mara şişman ve telaşlı adama baktıktan sonra soğuk bir şekilde durumu Acoma yararına çevirdi."Hiçbir kışkırtma olmadan bana saldırdınız. Yanlış yaptığını itiraf ettikten sonra bana zaten borçluolduğunuz bir paranın ödenmesiyle bu katliamı bağışlayacağımı mı düşündünüz?"

"Sorunlarımızı daha sonra hallederiz," diye bağırırken Jidu'nun yüzü renkten renge giriyordu."Tarlalarım yanıyor."410 411Mara başını salladı. Papewaio kılıcının ucuyla bir hareket yaptı, başka bir asker gökyüzüne yeni birişaret oku attı. Mara konuşmaya çalıştı ama bitkinliğine yenik düşüyordu. SöyleyecekleriniPapewaio'ya fısıldadı, o da bağırarak yineledi. "Hanımefendim bizim işçilerimizin yangınısöndüreceklerini söylüyor. Ama adamlarımız yanan meşalelerle yerlerinde kalacaklar. Herhangi birterslik olursa chocha-la ekinlikleri yanıp kül olacak."Yine de bu işten kendine bir yarar sağlamanın yollarını bulmaya çalışan Jidu'nun gözleri vahşileşti.Üstü başı parçalanmış, isle kaplanmış bir ulak giriş avlusuna daldı. "Efendim, Acoma askerleriadamlarımızı geri sürüyorlar. Yan güçler ırmağa giden bir yol açmayı başaramadılar."

Tuscalora Lordu kararlılığını yitirmişti. Acı içinde boyun eğdi, yastıklarının üzerine yığıldı, eliyletombul dizlerini ovdu. "Pekala Mara. Kaçınılmaz olanı kabul ediyorum. Senin isteklerine boyuneğeceğiz." Akıncı Lideri'ne "Silahlarınızı bırakın," dedi.Mara yaralı kolunu rahatlatmak için ağırlığını öteki ayağına verirken Tuscalora Lordu huzursuzgözlerle ona bakıyordu. Acoma Leydisi onun bir adamı tarafından tedavi edilmeyi reddetmişti;bunun yerine Papewaio tarafından sağlanan bir savaş bandajıyla yetinmişti. Acoma askerlerichocha-la ekinliklerindeki konumlarını koruyorlardı ve Tuscalora Kuvvet Komutanı en kötüolasılığı doğrulamıştı. Acoma askerleri geri çekilmeye zorlanmadan önce tarlaları yeniden ateşeverebilirlerdi.Jidu terliyor, konuyu bir yanlış anlaşılma olarak geçiştirmek için umutsuzca çabalıyordu. "Buerkekler arasındabir anlaşmaydı Leydim. Ölen kocanızla pek çok bahse tutuşmuştum. Zaman zaman o kazanıyordu,zaman zaman ben. Parayı öylesine birikmeye bırak-412mıştık, ben bir bahsi kazandığımda miktar azalıyordu. Şayet daha sonra üstünlük bana geçseydi bende borcu istemeden bırakacaktım. Bu... bir beyefendi anlaşmasıydı.""Peki ama ben kumar oynamıyonım Lord Jidu." Mara koyu renk, kızgın gözlerini isteksiz evsahibine çevirdi. "Bence yalnızca ödemede anlaşmamız gerekiyor... bir de onuruma verdiğinizzararın karşılanmasında. Bu gün Acoma askerleri öldü.""Olanaksızı istiyorsunuz!" Tuscalora Lordu tombul ellerini hiç Tsuranililer'e yaraşmayan birumutsuzluk tavrıyla havada salladı.

Mara kaşlarını kaldırdı. "Hâlâ onurlu bir şekilde bu borcu ödememeyi mi seçiyorsunuz?" Hemenyanı başında toplanmış Acoma askerlerine imalı bir bakış fırlattı. Aralarından bir okçu yeni birişaret oku atmaya hazırdı. Jidu sandaletlerini süsleyen deniz kabuklarına baktı. "Ah Leydim... Siziniçin uygunsuz bir duruma neden olduğuma üzgünüm. Ama tehditler benim bu borcu şu andaödeyebilecek durumda olmadığım gerçeğini değiştirmiyor. Elbette koşullarım izin verdiği andasorumluluğumu bütünüyle yerine getireceğim. Bu konuda benim koşulsuz sözümegüvenebilirsiniz."Mara hiç kımıldamadan oturuyordu. Sesinde sert, acılı bir tını vardı. "Şu anda sabır göstermeye hiçde istekli değilim Lord Jidu. Ödemenizi en yakın ne zaman bekleyebilirim?"Jidu gerçeği itiraf ederken afallamış görünüyordu. "Yakınlarda kişisel kayıplara uğradım LeydiMara. Ama bu yılın ürünü pazara gittiği zaman bunun karşılığını ödeyeceğime güvenle söz

verebilirim."

Page 177: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 177/244

Şayet pazara giderse, diye düşündü Mara. Arkasına yaslandı. "Chocha-la hasadına daha üç ay varLord Jidu. Siz benden bu kadar kayıp vermişken iki bin yüzlük için o zamana kadar beklememi miistiyorsunuz?"413"Ama bunu yapmak zorundasınız," diye bağırdı Tuscalora Lordu sefil bir sesle. Eliyle efendisinin

yanında oturan kısa boylu, zayıf adamı gösterdi. Tuscolara hadonrası Sijana malikaneninekonomisini hızla gözden geçirmek için mloları karıştırıyordu. Telaşla efendisinin kulağına birşeyler fısıldayıp beklentiyle sustu. Lord Jidu yenilenmiş bir kendine güvenle göbeğine vurdu."Aslında Leydi, iki bin yüzlük şimdi ödenebilir -ayrıca uğradığınız zararları karşılamak içinfazladan bir beş yüz de. Ama bu büyüklükte tek bir ödeme benim önümüzdeki yıl tarlalarıgenişletmeme engel olacaktır. Lord Buntokapi bunu anlamış ve önümüzdeki dört yıl boyunca yıldabeş yüz yüzlük ödemek üzere benim için de uygun olan bir geri ödeme planına izin vermeye sözvermişti -zararları da karşılamak için bu beş yıla çıkabilir." Hadonra hoşnut bir şekilde başımsallamayı bırakmıştı; Jidu sözlerinin biraz önce borcunun gelecekte ürünlerden alacağı parayıbeklemesi gerektiği konusunda diretmesiyle çeliştiğinin farkına varınca boynundan başlayan birkızıllık kapladı yüzünü. Mara'nm bu küçük ama utanç verici yalanı yakalayacağından emin olduğu

için aceleyle ekledi, "Elbette faizleri de ödeyeceğim."Çöken ağır sessizliği yalnızca Jidu'nun ağır solukları ve ağırlığını bir ayağından ötekine geçirenPapewaio'nunzırhının zorlukla duyulan gıcırtısı bozuyordu. Mara sağlam elini yelpazesini açmak için kullanırkentavırlarındazehirli bir tatlılık vardı. "Acoma askerleri kapınızın önünde ölü yatarlarken siz bir tefeci gibitartışmıyor musunuz?Şayet ölen Lordum borç için koşullar teklif etmeyi seçtiyse öyle olsun. Belgeyi gösterin, biz deonun koşullarınauyalım."Jidu gözlerini kırpıştırdı. "Ama anlaşmamız sözlüydü Leydi Mara, soylu erkekler arasında verilmiş bir sözdü." Mara'nın öfkesi geri gelmiş, yelpaze havada titremeye başlamıştı. "Hiçbir kanıtınız yoköyle mi? Üstelik yine de pazarlık yapmaya çalışıyorsunuz."Tarlaları rehine alman Jidu yeniden onur konularını ortaya sürmeye çekindi. "Size söz veriyorumLeydim."Mara yüzünü buruşturdu. Tuscalora Lordu öyle bir durum yaratmıştı ki Mara'nm onasöyleyebileceği tek şey yalan yemin ettiği olabilirdi ve bu da hiçbir yöneticinin göz ardıedemeyeceği bir hakaretti. Görgü kurallan Acoma Leydisi'nin bu anlaşmayı kabul etmesinigerektiriyordu ve böyle olunca da gelecek üç ay için hiçbir şeykazanmamış, ardından da borcun ancak beşte birini alabilmiş olacaktı ya da yararsız bir katliambaşlayacaktı.

Yelpaze elinde hareketsiz duruyordu. "Ama bu borcun ödenmesi şimdiden gecikti Lord Jidu," dediMara. "Hadonranızm zamanında bu konuyla ilgilenmemiş olması bizi bu çıkmaza soktu. Daha fazlagecikmeye müsamaha göstermiyorum, yoksa tarlalarınız ateşe verilecek.""Peki ne öneriyorsunuz?" diye sordu Lord zayıf bir sesle. Mara süslü yelpazesini dizinin üzerinekoydu. Yarasının onu yorduğunun çok açık olmasına karşın o anı kusursuz bir şekildedeğerlendirerek Jidu'nun aklı başına gelmeden ona bir karşı pazarlık teklifi sundu. "Lordum, benimkuzey ve güney needra otlaklarımın arasında, ortasından kum bir ırmak yatağı geçen küçük birtoprak şeridiniz var."Jidu başını salladı. "O toprağı biliyorum." Bir keresinde aynı araziyi Mara'nm babasına satmayıteklif etmişti; Sezu teklifi kabul etmemişti çünkü toprak hiçbir işe yaramazdı, Kum ırmak yatağınınkenarları kayalık, aşınmış ve ekin ekilemeyecek kadar dikti. Tuscalora Lordu'nun yüzünde güçlü

bir ifade belirip kayboldu.414 415

Page 178: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 178/244

"Bu araziye ihtiyacınız mı var Leydim?"Mara düşünceli bir şekilde parmaklarıyla yelpazesine vuruyordu. "Yakınlarda çayırımızın yukarıparçasını cho-jalar için ayırdık. Şimdi Jican bu aşağı arazilerin birbirine bağlanmasını yararlıbulabilir, belki needra buzağılarının bacaklarını kırmadan karşıya geçebilmeleri için tahta bir köprüde yapılabilir." Sezu'nun çok yıpranmış bir haritanın kenarına yazdığı rasgele bir notu anımsayan

Mara gülümsemesini bastırdı. Sanki iyilik yapıyormuş gibi bir tavırla ekledi, "Lord Jidu, bu arazive araziye ait bütün ayrıcalıklar karşılığında borcunuzu silmeye istekliyim. Aynı zamandayaşamınızın geri kalanında Acoma'ya asla karşı çıkmamaya yemin edeceksiniz."Aklı başına gelen hadonra zorlukla gizleyebildiği bir endişeyle gerildi; efendisinin kulağına birşeyler fısıldadı. Tuscalora Lordu onu dinledikten sonra Mara'ya döndüğünde yüzünde dalkavuk birgülümseme vardı. "Tuscalora'nın taşıtlarının İmparatorluk Anayo-lu'na gitmelerine izin verildiğisürece bunu kabul ediyorum."Acoma Leydisi yelpazesini zarif bir şekilde sallayarak karşılık verdi. "Ama elbette. İşçileriniz nezaman isterlerse taşıtlarını ırmak yatağından sürebilirler Lord Jidu.""Tamam öyleyse!" Lord Jidu'nun yanakları bir gülümsemeyle şişti. "Bu konuda söz veriyorum!Hem de memnuniyetle." Sonra gerginliği azaltmak için çabalayarak eğilip selam verdi. "Aynı

zamanda bu talihsiz karşılaşmanın sonucunda ailelerimiz arasında daha yakın bir bağ oluşturancesaretinizi ve bilgeliğinizi selamlıyorum Leydi."Mara kalkmasına yardımcı olması için Papewaio'ya işaret etti. "Bana yemin etmenizi istiyorumJidu. Aile kılıcınızı getirin."Bir an için hava yeniden gerginleşti, çünkü Mara basit bir güvence yerine herkesin önünde enkutsal yeminin edilmesini istiyordu. Yine de Tuscalora ekinlikleri Acoma savaşçılarındantemizlenmedikçe Lord Jidu karşı çıkmaya cesaret edemiyordu. Atalarının antika kılıcını getirmesiiçin bir hizmetkar gönderdi. Bu kılıç İmparatorluk'taki en eski kılıçlardan biriydi, değerli çeliktenyapılmış, sazdan yapılma sade bir kına yerleştirilmişti. Mara ve subayının gözleri önünde TuscaloraLordu kabzayı kavradı, ataları adına verdiği sözü tutacağına yemin etti.Sonunda istediğini elde etmiş olan Mara askerlerine işaret etti. Askerler onun kanla lekelitahtırevanına geri dönmesine yardım ettiler. Yastıklarının üzerine uzanırken yüzü solgungörünüyordu. Taşıyıcılar tahtırevanı yavaşça omuzlarına kaldırdılar. Yaralı hanımefendilerini evetaşımaya hazırlanırlarken Mara Tuscalora Lordu'na başını salladı. "Borç adil bir şekilde ödendiJidu. Soran herkese Tuscalora Lordu'nun onurlu bir adam olduğunu, so-rumluluklarını gözünükırpmadan yerine getirdiğini söylemekten memnun olacağım." Ardından imalı bir sesle ekledi, "Vesözlerine bağlı kaldığını. Herkes sözünüzün sizin için bir yemin olduğunu bilecek."Tuscalora Lordu Mara'nın alaycı sözlerinin iğnelerine gözünü kırpmadan katlandı. Mara'yı hafifealmış, bu yanlışı yüzünden önemli ölçüde prestij yitirmişti. Ama en azından onursuzluğu herkesinkulağına gitmeyecekti vebu küçük kibarlık için tanrılara teşekkür ediyordu.

Acoma maiyeti Tuscalora topraklarından güvenli bir uzaklığa ulaşınca Mara gözlerini yumdu,yüzünü ellerinin arkasına gizledi. Telaşlanan Papewaio tahtırevana yaklaştı. "Çok büyük bir riskaldınız Leydim. Yine de sonunda zafer kazandınız."416 417Mara ellerinin arasından boğuk bir sesle yanıt verdi. "Pek çok cesur adam öldürüldü."Papewaio başını salladı. "Ama savaşçı gibi öldüler hanımefendi. Sizin komutanız altında onurkazananlar tanrıların önünde size övgü duaları edecekler." Sonra sessizleşti, çünkü tahtırevansarsılıyormuş gibi görünüyordu. "Leydim?"Papewaio hanımefendisini neyin rahatsız ettiğini görmek için baktı. Yüzünü ellerinin arkasınasaklayan Mara öfkeden ağlıyordu. Papewaio bir süre onu kendi başına bıraktı sonra ekledi. "Şayetkuru ırmak yatağına su verilirse Tuscalora Lordu'nun ürünlerini pazara taşıması hiç kolay

olmayacak."

Page 179: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 179/244

Mara'nın elleri aşağı indi. Kızarmış gözlerine ve solgun yüzüne karşın gözlerinde güçlü bir zaferparıltısı vardı. "Eğer Jidu İmparatorluk Anayoluna ulaşmak için vadiyi dolaşan uzun geçidi seçersechocha-la yükü daha Sulan-Qu'ya ulaşmadan küflenip bozulacak. Bu da Tuscalora Lorduma epeyzorluk çıkaracak, çünkü needra köprümün kullanımı için dayatacağım vergiyi ödemeyibaşarabileceğinden kuşkuluyum." Papewaio meraklı gözlerini hanımefendisine çevirdiğinde Mara

ekledi. "Jidu'nun asla Acoma'ya karşı çıkmamaya yemin ettiğini duydun değil mi? İyi, bu birbaşlangıç. O şişko köpek benim ilk serfim olacak. Çok yakında Pa-pe, çok yakında."Acoma Akıncılar Lideri bu genç kadının Keyoke ile birlikte onu getirmek üzere tapınağagidişlerinden bu yana neler başardığını düşünerek yürüyordu tahtırevanın yanında. Bir kere kendikendine başını salladı. Evet, Tuscaloralı Jidu Mara'nm önünde diz çökecek ya da ürününü gözdençıkaracaktı. Oyunun kuralları böyleydi ve Mara zafer kazanmıştı. Bundan hiç kuşku olamazdı.418Acoma malikanesinin giriş avlusunda duran parlak boyalı tahtırevan Kehotaralı Bruli'nin AcomaLeydisi'ni beklediğini doğmlu-yordu. Mara sinirliliğini bastırmaya çalıştı. Cho-ja kovanındandönüyordu, büyüyen Kraliçe Mara'nın omzunu iyileştirmek için harika merhemler sunmuştu. Gençkadın taşımacılarım ve eşlikçisini gönderdi. Bmli'ye karşısından çekilmesi için bir gerekçe

yaratmadan önce onu en azından kişisel olarak selamlamalıydı yoksa Ke-hotaraya hakaret etmiş olması riski vardı. Mara Minwanabi Lordu'nun serfinin yakışıklı oğlunu Acoma malikanesinegöndermesinin nedenlerinden birinin tam da bu olduğunu düşünüyordu.Oda hizmetçilerinin en güzellerinden biri olan Misa kapının hemen arkasında bekliyordu. Elindebir tarak ve fırça vardı, bir kolunda renkleri hanımefendisinin koyu renk gözlerini ortaya çıkaracakzengin işlemeli bir kaftan asılıydı. Karşılama komitesini seçmede Nacoya'nın elinin olduğunuanlayan Mara hiç yorum yapmadan kabul etti. Kaşlarını belli belirsiz çatmış bir şekilde Mi-sa'nmusta ellerinin saçlarını topuz yapıp taşlı tokalar takmasını bekledi. Kaftan önden bir sıra incecikkurdeleyle bağlanıyordu, yine de kolundaki beyaz sargıyı gizleyebiliyordu. Nacoya'nın zevkinekuşkuyla bakan Mara Misa'ya çekilmesi için başıyla işaret etti, sonra Nacoya'nın kendi yokluğundakonuğunu ağırladığı büyük salona doğm yürüdü.Onun girmesiyle Kehotara'nın küçük oğlu ayağa kalktı, resmi bir selam verdi. Üzerinde safirdüğmeli pahalı bir giysi vardı, paçanın ve kolların kısa kesimi bacaklarını ve bileklerini çok güzelsergiliyordu."Bruli, sizi yeniden görmek ne kadar hoş." Mara genç adamın karşısındaki minderlere otururkenonun görünüşündeki değişiklikten eğlenmişe benziyordu. İçinde genç ley dilerden çoğunun419böyle bir talibin kendileriyle ilgilenmesinden gurur duyacağını, hattâ bunun için istekli olacaklarınıdüşündü. Gülümsemesi neredeyse ışıklar saçıyordu, çekici olduğu yadsınamazdı. Kimi bakımlardansoylu bir aileye doğmuş olması yazıktı, çünkü kolayca Saz Hayatı'mn ustalarından biri olabilir ve cazibelerini müşterileriyle

paylaşmaktan edindiği armağanlarla zengin biri olarak emekliye ayrılabilirdi."Leydim, sizi yeniden gördüğüme memnun oldum." Bruli yerine yerleşti, sandaletlerini özenlebacaklarının altına soktu. "Umarım komşunuzla olan işiniz iyi gitmiştir."Mara önemsemez bir tavırla başını salladı. "Yalnızca Jidu'nun merhum eşim Lord Buntokapi'yeolan küçük bir borcunun halledilmesi gerekiyordu. Sorun çözüldü."Genç adamın gözlerinde yüzündeki sakin ifadeye ters düşen bir merak kıvılcımı parladı. Bruli'ninkendisinin Minvvanabi'nin bir casusu olabileceğini hatırlayan Mara konuşmayı Lord Jidu'ylailişkilerinden başka bir yana çevirdi. "Bu sabah sıcakta dışarıda dolaşmak beni biraz yordu. Şayetbana katılmak isterseniz hizmetkarıma bizim için bahçeye şarap ve tatlı getirteyim." Bu zamankazanma taktiğinin etkili olması için en basit özüre başvurdu. "Üzerime daha rahat bir giysigiydikten sonra sizinle orada buluşacağım."

Nacoya belli belirsiz başını sallayarak Mara'ya ertelemesinin çok yerinde olduğunu belirti. Gençtalip eğilip selam verdi. Bir hizmetkar onu dışarı götürürken Acoma'nın Başdanışmanı

Page 180: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 180/244

hanımefendisinin yanına koştu, iler zamanki suratsız tavrı yerini kaygıya bırakmıştı. "Cho-jalaracınızı biraz hafifletti mi?""Evet." Mara kaftanının kurdeleleriyle oynuyordu. "Şimdi yüreğimin annesi, bu saçma kıyafetinbizim genç Bruli için yaptığı-420

mız planlarla ne ilgisi olduğunu açıklayacak mısın bana?"Nacoya'nm gözleri hain bir neşeyle büyüdü. "Ah, Mara-anni, erkeklerle ilgili öğreneceğiniz o kadarçok şey var ki!" Onu elinden sıkıca yakalayarak özel dairesine doğru götürdü. "Bugün öğledensonra kışkırtıcı bir hanım olmak için elinizden geleni yapmalısınız Leydim. Banyodan sonragiymeniz için size uygun giysiler seçtim."Eşiği geçen Nacoya bir komplocu gibi heyecanlıydı. Küçük bir bölmenin arkasındaki hizmetçilerinbanyo suyu doldurdukları duyuluyordu, yerdeki sedirin üzerine giyilecek değişik giyecekler özenleyerleştirilmişti. Mara danışmanın seçtiği giysiye kuşkulu gözlerle baktı. "Nacoya, bunların arasındabir şeyler eksik gibi görünüyor. "Nacoya gülümsedi. Kadınların genelde kendi başlarınayken giydikleri sade sabahlığı eline aldı.Çıplaklık kendi başına toplumsal bir sorun değildi. Fler iki cinsten yetişkinler ve çocuklar birlikte

banyo yaparlardı ve yüzerken küçük bir peştamal bağlayıp bağlamamak isteğe bağlıydı. Ama flörtkonusundaki başka pek çok şey gibi kışkırtma da bir ruh durumuyla ilgiliydi. Bahçede biryabancının karşısında giyildiğinde bu ince sabahlık Mara'nm Bru-li'yi birlikte çıplak yüzmeyedavet etmesinden daha akıl çelici olacaktı.Nacoya yaşlı parmaklarını tül kumaşın üzerinde gezdirirken davranışları birden ciddileşti. "Benimküçük planımın işlemesi için Bruli'nin yalnızca babasını hoşnut etmekten daha öte bir isteklegüdüleniyor olması gerek. Şayet sizi arzulamaya başlarsa başka bir durumda asla aklına bilegetirmeyeceği şeyler yapacaktır. Elinizden geldiğince baştan çıkartıcı davranmanız gerekiyor. "Mara neredeyse yüzünü buruşturacaktı. "Fettan bir kadın gibi421mi davranacağım?" Yan döndü, ipek yelpazesini onun yolculuk giysilerini çıkarmasına yardımetmeye gelen hizmetçilerinden birine verdi."Bunun hiç zararı olmaz." Nacoya bir çekmecenin başına gidip küçük bir şişe çıkardı. Ardındanbanyo suyunun hışırtıları arasında alçak sesle mırıldanmaya başladı; gençlik günlerinden aklındakalmış çok eski bir flört türküsüydü mınldandığı. O sırada Mara yumuşak havlulara sarılı olarakperdenin arkasından çıkmıştı. Yaşlı kadın eliyle bir işaret yapıp hizmetçileri uzaklaştırdıktan sonrakızın omuzlarına, bileklerine ve göğüslerinin arasına kışkırtıcı bir esans sürdü. Ardından havlularıkaldırıp yana koydu; hanımının çıplaklığını incelerken kıkırdamamak için kendini zorladı. "Güzel,sağlıklı bir bedeniniz var Mara-anni. Hareketlerinize biraz daha kibarlık ve zarafet katmayıdenerseniz bir dakika içinde kafasındaki bütün kanın çekilmesini sağlayabilirsiniz."Bu sözleri pek de inandırıcı bulmayan Mara düğün günü bir klan şefinin verdiği değerli bir

armağan olan parlak aynaya döndü. Aynanın yeşilimsi siyah zemininin üzerinde soluk bir gölgebakışlarına karşılık verdi. Hamileliğisırasında sürekli birtakım özel yağların sürülmesi sonucunda karnında neredeyse hiç doğum iziyoktu. Göğüsleri Ayaki'ye hamile kalmadan öncesine göre biraz daha büyüktü ama karnı eskisi gibidümdüzdü. Oğlunu doğurduktan sonra bedeni güçlendirip esnek tutan eski törensel tan-che dansınıyapmaya başlamıştı. Ama Mara özellikle de Te-ani'nin cazibesini gördükten sonra narin bedeninihiç de çekici bulmuyordu."Kendimi tam bir budala gibi hissedeceğim," diye itiraf etti aynadaki imgeye. Yine de hizmetçilerinona çok sayıda parlak mücevherlerle ve sağ ayak bileğinde bir kurdeleyle süslü incecik giysiyigiydirmelerine izin verdi. Kat kat tüllerden yapılmış kollar sargıyı gizliyordu. Şimdi şarkısını dahayüksek sesle mırıldanan Nacoya hanımefendisinin arkasına geçti, kızın saçlarını başının üzerine

topladı. Abanoz ve yeşim tokalar takarken birkaç sevimli bukleyi özenle serbest bırakıp Mara'nın

Page 181: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 181/244

yüzünün çevresinde sallanmalarını sağladı. "İşte; erkekler birazcık dağınık görünüşten hoşlanırlar.Bu onların aklına hanımların sabahları nasıl göründüklerini getirir.""Gözleri çapaklı, yüzleri şişmiş mi?" Mara neredeyse gülecekti."Off!" Nacoya büyük bir ciddiyetle parmağını salladı. "Kadınların çoğunun içgüdüleriyle tahminettikleri şeyleri öğrenme zamanınız geldi Mara-anni. Güzellik yüz ve bedenin biçiminde olduğu

kadar tavırlarda da yatar. Bahçeye bir İmparatoriçe gibi ağır ağır, sanki seni gören her erkekkölenmiş gibi davranarak girerseniz Bruli sizi yatağına götürmek için bir düzine güzel dansöz kızıgörmezden gelecektir. Mülkleri idare etmek kadar bu beceri de gerekir bir Egemen Leydi'ye. Şunuunutmayın: yavaş hareket edeceksiniz. Otururken, ya da şarabını yudumlarken sokağa bakanbalkonunda oturan bir Saz Hayatı kadını gibi elinizden geldiğince zarif davranın. Gülümseyin veBruli'yi sanki söylediği her şey çarpıcı ölçüde zekiceymiş gibi dinleyin ve şayet şaka yaparsa,tanrılar aşkına, hiç de gülünç olmasa bile kahkaha atın. Ve şayet giysileriniz biraz aralanırsayeniden örtünmeden önce onun yan gözle birazcık bakmasına izin verin. Bu Kehotara oğlununçiftleşme zamanı gelmiş bir needra boğası gibi homurtular içinde sizin peşinizden koşmasınıistiyorum.""Umarım bütün bunlar sonunda bir şeylere yarayacaktır," dedi Mara yüzünü buruşturarak.

Parmaklarını şmgırtılı kolyelerin üzerinde dolaştırdı. "Kendimi bir tüccar mankeni gibi hissediyo-422 423ram. Ama şayet bundan bir yarar sağlayacağımızı düşünüyorsan Bunto'nun küçük fahişesi Teanigibi davranmaya çalışacağım." Sonra sesi biraz sertleşti. "Ama şunu anla yine de yüreğimin annesi.Bu genç calley kuşunu yatağıma almayacağım."Nacoya birçok soylunun güzelliği yüzünden beslediği, tüyle-riyle göz alan kuşun adı geçincegülümsedi. "O gerçekten de bir calley kuşu hanımefendim ve benim planım da tüylerinin bütüngüzelliğini sergilemesini gerektiriyor."Mara gözlerini göğe çevirdi, sonra başını salladı. Her zamanki hızlı adımlarıyla yürümeye başladı,ama sonra kapıdan dışarı çıkarken Saz Hayatı'mn bir kadınını elinden geldiğince taklit etmesigerektiği aklına geldi. Genç talibe yaklaşırken süzülerek yürümeye çalışırken Mara utançtankızarıyordu. Bahçeye girişinin aptallığa varacak ölçüde aşırı olduğunu düşünüyordu, ama Bruliyastıklarının üzerinde doğmlmuştu. Yüzünde geniş bir gülümsemeyle ayağa fırladı, büyük birsaygıyla Acoma Leydisi'nin karşısında yere eğildi; bu sırada karşısındaki kadın imgesini gözleriyleyiyormuş gibi bakıyordu.Mara yastıklarının üzerine yerleştiğinde genç adam onun şarabını bile kendisi doldurabilirdi amahizmetkar kılığında yanlarında duran Arakasi bu hizmeti ondan önce yerine getirdi. Tavırlarındagüvensizlikten tek bir iz yoktu ama Mara Arakasi'nin hanımefendisinin Minwanabi'nin serflerindenbirinin dokunduğu bir bardağı kabul etmesine asla izin vermeyeceğini biliyordu. Birden Bruli'ninkonuşmayı bıraktığının farkına varan Mara parlak bir gülümsemeyle onun gözlerini kamaştırdı.Ardından neredeyse utangaç bir tavırla gözlerini yere indirip ilgiyle bekliyormuş gibi yaptı.

Bruli'nin sohbeti çok sıradandı, görünüşte pek önem taşımayan insanlar ve olaylarla ilgiliydi. AmaMara saray ve kent dedikodularını sanki bu konu onu büyülüyormuş gibi dinliyor, Bruli'nin zekiceşakalar yapma çabalarına gülerek yanıt veriyordu. Arakasi şaraba batırılmış meyvelerle dolutepsilerle gelen hizmetçileri yönetiyordu. Bruli'nin soluğugiderek daha fazla alkol kokmaya başladığında dili çözülmüş, kahkahaları bahçeyi sarsar olmuştu.Bir iki kez parmaklarını hafifçe Mara'nın bileğine dokundurdu ve aslında hiç de sarhoş olmamasınakarşın bu yumuşak hareket Mara'nın bütün bedenini ürpertti. Dalgın dalgın Nacoya'nın haklı olupolmadığını, gerçekten de kadın ve erkek arasındaki sevgide Buntokapi'nin kaba tavırlarıylasergilediğinden daha fazla bir şeyler olup olmadığını düşünüyordu.Ama içindeki setler yerlerinde kaldılar. Mara için bu eylemin gülünecek bir şey olmasına, baştançıkarıcı kadın rolünde kendini çok saçma hissetmesine karşın, içindeki yansız gözlemci Bruli'nin

büyülenmişe benzediğini fark etmişti. Delikanlının bakışları üzerinden hiç ayrılmıyordu. Birkeresinde, eliyle Arakasi'ye işaret edip daha fazla şarap getirmeye gönderdiğinde giysisinin önü

Page 182: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 182/244

hafifçe aralandı. Nacoya'nın verdiği öğüde uyarak önünü kapamayı biraz geciktirdi. Bruli'ninkirpikleri aralandı, güzel gözleri, açığa çıkan hafif göğüs kabartısına çivilenmiş gibiydi. Ne garip,diye düşündü Mara, bu kadar yakışıklı bir adamın böyle bir şeyden heyecanlanması. Pek çokkadına sahip olmuş olmalıydı; bir tane daha görmenin canını sıkması gerekmez miydi? AmaNacoya'nın bilgeliğinin kökleri eskilere dayanıyordu. Mara danışmanının öğüdünü dinledi, bir süre

sonra da eteğinin hafifçe yukarı kaymasına izin verdi.Bruli sözcükleri ağzında geveliyordu. Gülümsüyor, sersemlediğini gizlemek için şarabınıyudumluyordu, yine de Mara'nın yavaşça ortaya çıkan bacağından gözlerini ayıramıyordu.424 425Nacoya haklı çıkmıştı; sınavı daha ileri götüren Mara "Bruli," dedi. "Çekilmek için sizden izinistemek zorundayım. Ama umarım yakında bize geri dönecek zaman bulursunuz" -sanki budüşünce ona çok zor geliyormuş gibi alt dudağı sarkmıştı, sonra gülümsedi- "iki gün sonra desek."Elinden gelen bütün zarafeti sergileyerek doğrulurken ustaca bir hareketle giysisinin öncekinden deçok açılmasını sağladı. Bruli'nin yüzündeki kırmızılık iyice artmıştı. Ne zaman isterse geridöneceğini vurgulu bir şekilde söyleyerek Mara'yı sevindirdi. Ardından iki gün gözüne çok uzungö-rünüyormuş gibi içini çekti.

Mara, Bruli'nin kendisi evin gölgelerinin arasında gözden kaybolana kadar peşinden baktığınıhissederek bahçeden ayrıldı. Nacoya ilk kapıda bekliyordu, gözlerindeki parıltıdan bir saatliksohbetin tamamını izlediği anlaşılıyordu."Bütün erkeklerin beyinleri bacaklarının arasında mıdır?" diye sordu Mara. Yüzünü buruşturarak,Bruli'nin davranışlarını babasından aklında kalan sert tavırlarla ve ağabeyinin küstah çekiciliğiylekarşılaştırdı.Nacoya hanımını çabucak perdenin önünden uzaklaştırdı. "Tanrılara şükür ki çoğunun öyledir."Mara'nın dairesinin kapısı önünde duraklayıp ekledi, "Hanımefendi, kadmlann kendi yaşamlarınıyönetmede kullanabilecekleri çok az araçları vardır. Egemen Leydi olmak gibi ender bulunan birşansa sahipsiniz. Biz geri kalanlar lordlarımızm, kocalarımızın ya da babalarımızın kaprislerineboyun eğerek yaşanz ve biraz önce uyguladığınız şey elimizdeki en güçlü silahtır. Bir kadınıarzulamayan bir erkekten korkun, çünkü o sizi yalnızca bir araç ya da bir düşman olarakgörecektir." Neredeyse zafer kazanmış gibi Mara'nın omzunu okşadı. "Ama sizin genç calleykuşunuz sanırım babasının çıkarlarıiçin çalışırken bir o kadar da tuzağa yakalandı. Şimdi onu ayrılmadan önce avluda yakalamak içinacele etmem gerekiyor. Sizi nasıl kazanabileceği konusunda vereceğim birkaç tavsiye olacak."Mara yaşlı kadının kafasındaki tokalar yine sol tarafa kaymış bir şekilde çevik hareketlerleuzaklaşmasını izledi. Yaşamın saçmalıkları karşısında kafasını sallarken Nacoya'nın Kehotara'dangelen budala genç talibine neler öğüt vereceğini merak ediyordu. Sonra sıcak bir banyo yapmanıniyi geleceğine karar verdi. Bru-li'yi baştan çıkarmak için kadın cazibelerini sergilemek ona kendinibiraz kirlenmiş gibi hissettirmişti.

426 427BAŞTAN ÇIKARMAKÇocuğun gözleri kocaman açılmışlardı.Dış perdenin önündeki hasırının üzerinde oturan hizmetçi oğlan yüzünde şaşkın bir ifadeylehanımefendisinin yanına koştu. Çocuk bu görevde yeniydi, Mara yüzündeki ifadenin dış avluyagelen etkileyici konuktan kaynaklandığını anlamıştı. Daha o sabah askere alınan iki yeni savaşçıyagidebileceklerini söyledi. Savaşçılar yaylarını aldılar, bir hizmetçi onları barakalarına götürmeyegeldiği sırada Mara ulağına sordu, "Gelen Kehotaralı Bruli mi?"Henüz kolayca etkilenebilecek yaşta olan genç köle hızla başını salladı. Mara gerindi, parşömen veliste yığınlarının arasından doğruldu. Sonra o da şaşkın bir şekilde bakakaldı. Bruli sabah ışığındainci dizileri ve sedef kakmaları parlayan, yeni olduğu çok belli süslü bir tahtırevanla yaklaşıyordu.

Gösterişli işlemelerle süslü ipek giysiler giymişti, başında gözlerinin rengini öne çıkaran küçüksafirlerle donanmış bir başlık vardı. Kendini çocuk masallarından fırlamış bir gösteriyi izler gibi

Page 183: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 183/244

hisseden Mara tahtırevan taşıyıcıların boy ve fiziksel kusursuzluklarının efendilerininkiyle uyumluolduğunu gördü; emeğin yıpranmış, yorgun izlerini hiç taşımayan bu uzun boylu, kaslı köleler gençtanrılara benziyorlardı ve atletler gibi bedenlerini yağlamışlardı. Kehotara'nın şeref kıta-428sına bir düzine müzisyen eşlik ediyordu. Boruları ve zilleriyle güzel ve gürültülü bir müzik çalarak

Bruli'nin girişini haber verdiler.Mara şaşkın bir şekilde bir hizmetkara ruloları toplaması için işaret verdi, bir yandan da Misa onungörünüşünü toparlamasına yardım ediyordu. Nacoya kendi başına işler çevirmişti. Bnıli'nin son üçziyaretinde Acoma Başdanışmanı delikanlıyı kötü sıkıştırmış, onu hanımefendisinin tutkusunun birişareti olarak zenginliğini sergilemeyen taliplere tahammül edemediği konusunda uyarmıştı. Brulibahçede iki kez daha yemek yemiş, her defasında Mara kendini kasap vitrininde sergilenen bir etparçası gibi hissetmişti. Ama her seferinde aptalca şakalara gülmüş ya da Yüce Konsey'deki şu yada bu Lord hakkında anlatılanlara gerçekten şaşırmış gibi yapmış ve Bruli'yi gerçekten mutluetmişti. Son görüşmelerinde Bnıli'nin tutkusunu göstermek için ayrılırken onu öpmesine izinvermiş, delikanlının elleri omuzlarına dolandığı sırada çabucak kendini onun kollarının arasındansıyırmıştı. Delikanlı yalvarırcasına ona seslendiğinde kapıdan içeri dalıp gözden kaybolmuş, ay

ışığına bürünmüş bahçede onu arzu dolu ve kafası karışmış bir şekilde bırakmıştı. Nacoya Bnıli'yitahtırevanına kadar uğurladıktan sonra döndüğünde genç adamın hayal kırıklığının arzusunukörtiklemiş olduğundan emindi.Parfümler sürmüş, bileklerine minik ziller takmış olan Mara utanmazcasına açık saçık bir giysigeçirdi üzerine -Nacoya'nm bunları nereden bulduğunu merak ediyordu. Misa hanımefendisininsaçlarını toplayıp zümrüt ve yeşimtaşlarıyla süslü tokalar taktı. Süslenmesi biten Mara sıçrar gibiadımlarla talibini karşılamaya çıktı.Sonunda Bnıli'nin karşısına çıktığında delikanlının gözleri ateşli bir hayranlıkla kocaman açıldı.Biraz sarsak bir hareketle tahtırevanından dışarı adım atarken sırtı dimdikti ve sandaletleri-429nin üzerinde ağırlığını dikkatle dengelemeye çalışıyordu. Mara gülmemek için kendini zor tuttu;Bruli'nin pahalı giysileri ve başlığı belli ki çok ağır ve rahatsızdı. Kollarındaki bağlar çok batıyor-muş gibi görünüyordu ve renkli işlemelerle süslü geniş kemer sıcakta çok rahatsız ediyor olmalıydı.Yine de Bruli çok keyifliymiş gibi görünüyordu. Mara'ya göz kamaştırıcı bir şekilde gülümsedi,onu malikanenin serin gölgelerine götürmek için öne geçmesini bekledi.Fıskiyeli bahçeye bakan bir odaya yerleştiklerinde Mara şarap, meyve ve tatlı getirmelerini istedi.Öteden beriolduğu gibi Bruli'nin sohbetinden canı sıkılıyordu; ama şarap tepsisinin arkasında her zamankiyerini almış olan Arakasi bu sohbetlerden işine yarar birtakım bilgiler çıkarıyordu. Casus ŞefiBruli'nin sözlerinden birçoğunu casuslan tarafından şimdiden öğrenilen şeylerle birleştiriyordu.Mara Casus Şefi'nin insana sıradan dedikodular gibi gelen konuşmalardan çıkarmayı başarabildiği

bilgilere hep hayran kalıyordu. Bruli'nin ziyaretlerinin ardından yaptıkları konuşmalarda ArakasiYüce Konsey'deki etkinlikler hakkında çok ilginç kuramlar ortaya sürüyordu. Şayet akılyürütmeleri doğruysa çok yakında Mavi Çark Partisi barbar dünyaya açılan savaştan tek yanlıolarak çekilecekti. Kumandan'm görkemli seferi ciddi olarak zarar görecekti bundan. Böyle bir şeyolursa, Anasati, Minwanabi ve Almecho'nun öteki yandaşlarının daha fazla destek taleplerininbaskısı altında kalacakları kesindi. Mara Jingu'nun Minwanabi güçlerini başka yöne döndürmekzorunda kalmadan önce kendisini ortadan kaldırma çabalarını hızlandırıp hızlandırmayacağınımerak ediyordu.Bruli'nin gevezeliği yavaşlamıştı, Mara anlatılanlardan hiçbir şeyi izlememiş olduğunun biraz geçfarkına vardı. Boşluğu sevecen bir gülümsemeyle doldurmaya çalışırken bunun onu çarpıcı birşekilde güzelleştirdiğinin farkında değildi. Bruli'nin gözlerinde sıcak bakışlar belirdi. Duygulan

bütünüyle içtendi, bir an için Mara Buntokapi'nin elinde katlandığı sıkıntılarla karşılaştırıldığındaBruli'nin kollarında neler hissedebileceğini merak etti. Sonra Arakasi bir böceği ezmek için öne

Page 184: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 184/244

eğildi, giysileri şarap tepsisini devirdi. Bu beklenmedik hareket Bruli'nin irkilmesine, elininkemerinde gizli hançere gitmesine neden oldu. Bir anda uysal talip gergin kaslı, soğuk bakışlı birTsurani savaşçısına dönüşmüştü. Mara 'mn bir anlık duygusallığı uçup gitti. Bir zamanlar evlendiğivahşiyle karşılaştırıldığında bu genç adamın tavırları daha uygar, konuşması daha çekici, yüzü vevücudu daha güzel olabilirdi ama yüreği sert ve buyurgandı. Tıpkı Buntokapi gibi o da anlık bir

güdüye kapılıp düşünmeksizin öldürebilir ve acı verebilirdi. Bunu anlaması Mara'yi kızdırmıştı,sanki bir an için bu erkekte bir şeyleri özlediğini hissetmişti; herhangi bir erkekte. Bu özlemin boş bir umut olması onda buna karşı savaşmak için bilinçsiz bir güdü uyandırmıştı. Sıcaktan rahatsızolmuş gibi yapan Mara yelpazelendi, sonra giysisinin önünü açarak göğüslerinin hemen tamamınıBruli'nin gözlerine sundu. Etki anında ortaya çıktı. Genç adamın savaş güdüleri, bir sar kedisininyumuşacık tüylere gizlenmiş pençeleri gibi gevşedi. Şimdi başka bir gerginlik yakalamıştı onu,Mara'ya doğru sokuldu.Mara gülümserken gözlerinde acımasız bir parıltı vardı. Görünüşte öylesine olmuşçasına gençadamın koluna dokunduğunda bileğindeki küçük ziller kusursuz yedili oktavlar çaldılar. "Benimneyim var bilmiyorum Bruli ama sıcak çok ağır geliyor. Bir banyo yapmak ister miydiniz?"Genç adam ayağa kalkmak için acele ederken süslü giysileri-

430431ni yırtacaktı neredeyse. Minderlerin üzerinden kalkmasına yardım etmek için kendisine eliniuzattığında Mara giysilerini toparlamak-sızın doğruldu. Giysisi daha da çok sıyrılmıştı, Bruli bir aniçin küçük ama güzel biçimli göğüsleri ve gergin karnını gördü. Mara delikanlının dikkatininodağını fark ettiğinde gülümsedi. Ağır, kışkırtıcı bir hareketle sabahlığının önünü kapatırkenBruli'nin başlığının altından sızan küçük ter tanecikleri parlıyordu. "Sıcaktan çok bunalmış gibigörünüyorsunuz."Genç adam Mara'yı gerçek bir hayranlıkla seyrediyordu. "Size duyduğum tutkudan her anyanıyorum ben Leydim."Bu kez Mara onun açık sözlülüğünü yüreklendirdi. "Bir dakika burada bekleyin," deyip açıkçadavet eder gibi bir gülümsemeyle Nacoya'yı bulmaya gitti.Yaşlı kadın hemen perdenin dibinde oturuyordu, kucağında bir nakış vardı. Mara konuyla hiç ilgisiolmamasına karşın işlemelerin dikkat çekecek kadar düzensiz olduklarını fark etti. Başdanışmanınbahçeye bakan odada neler geçtiği konusunda hiçbir açıklamaya ihtiyacı olmadığını görmektenmemnun, hemen istediklerini sıraladı."Sanırım genç jiga horozumuzu zafer çığlığı atmaya hazır hale getirdik. Banyoyu doldurmalarınısöyle.Yardımcıları dışarı çıkardıktan sonra on beş dakika yalnız kalmamıza izin ver, sonra hizmetkarımıacil bir mesajla içeri gönder ve Misa'yı hazırda tut." Mara durakladı, bir an için kararsızlık çektiğibelliydi. "Misa'nın bu adama hayran olduğunu söylemiştin değil mi?"

Nacoya üzüntüyle başını salladı. "Ah kızım, Misa için hiç kaygılanma. O erkekleri sever." Marabaşını salladı, talibinin yanına gitmek üzere döndü. Ama Nacoya onun bileğine dokundu, minikzillerin sesleri buruşuk432avucunda kayboldu. "Leydim, dikkatli olun. Muhafızlarınız güvenliğinizi gözetecekler amatehlikeli bir oyun oynuyorsunuz. Bruli'yi ne kadar zorlayabileceğinize çok dikkatli kararvermelisiniz. Durdurulamayacak kadar ateşli bir tutkuya kapılabilir ve Pa-pe'nin onu tecavüzekalkıştığı için öldürmesi tam şu sıralar Aco-ma'ya çok fazla zarar verir."Mara erkeklerle ne kadar az deneyimi olduğunu düşündü ve sağduyulu olmayı seçti. "Hizmetkarıbiz içeri girdikten on dakika sonra gönder.""Git şimdi." Nacoya hanımının eline hafifçe vurup gönderdi. Yaşlı dadı gölgelerin arasında

gülümsüyordu. Tanrıya şükür yalan söylemek zorunda kalmamıştı; Misa Mara'nın en güzel oda

Page 185: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 185/244

hizmet-çisiydi ve yakışıklı adamlara duyduğu iştah hizmetkarlar arasında utanmazca dedikodularakonu oluyordu. Kendi rolünü hiç de yapmacık olmayan bir sevinçle oynayacaktı.Hizmetçileri son soğuk su kovalarını banyoya boşalttıktan sonra çekilip perdeyi kapattılar. MaraBruli'nin elini bıraktı. Dans eder gibi hareketlerle sabahlığının önünü açıp omuzlarından aşağıkaydırırken bileğindeki ziller tatlı tatlı şıngırdıyordu. Boncuklu süsler yara izini gizliyorlardı, ipek

kumaş fildişi teninden akar gibi indi, göğsünün ve kalçalarının çıkıntılarının üzerinden aşağı kaydı.Sabahlık yerde, ayak bileklerinin çevresine yığılırken Mara önce çıplak ayaklarından birini, sonraötekini kaldırıp kumaş kıvrımlarının arasından çıktı. Tahtadan banyonun yanındaki merdivenleriçıkarken karnını düz, çenesini yukarıda tutmayı unutmuyordu. Göz ucuyla Bruli'nin pahalıgiysilerini üzerinden atmak için deli gibi çırpındığını gördü; Mara'nın sabahlığıyla oynadığı oyungenç adamı görgü kurallarını unutma noktasına getirmişti. Kasık bağını yırtar gibi çıkardığındaMara delikanlının üzerinde433nasıl bir etki yaptığına tanık oldu. Kahkahasını bastırması ancak büyük bir irade çabasıyla olanaklıoldu. Erkekler heyecanlandıklarında ne kadar budala görünüyorlardı.Bruli gerindi. Bedeninin hayran bakışlarla seyredilmeye değer olduğuna duyduğu güvenle banyoya

girdi, kendinden hoşnut bir sesle, sanki yalnızca suya girmeyi istiyormuş gibi dar kalçalarını suyuniçine daldırdı. Ama Mara işin aslını biliyordu. Bruli bu anın umuduyla bütün bir haftayı özlemledolup taşarak geçirmişti. Ma-ra'yı kendisine katılmaya davet eder gibi kollarını açtı. Mara bunuyapmak yerine gülümsedi, bir küçük şişe ve parfümlü bir sabun aldı. Güzel kokulu yağın suyunyüzeyine dökerken bileklerindeki paha biçilmez metal ziller şangırdıyordu. Bruli'nin atletikbedeninin çevresinde gökkuşağı renklerinde halkalar oluştu. Arkasında zillerin sesleri arasındaküçük eller sırtını sabunlamaya başladığında delikanlı büyük bir hoşnutlukla gözlerini yumdu."Elleriniz çok hoşlar," diye mırıldandı.Mara'nm elleri hayaletler gibi hafifçe eriyip yok oldular. Ziller son bir ses şelalesinin ardındansessizleşti ve su yavaşça dalgalandı. Bruli gözlerini açtığında Mara'yı banyoda önünde oturmuş narin bedenini haz dolu bir gevşeklikle sabunlarken buldu. Mara'nm güzel gözlerindeki hesapçıbakışlardan habersiz dudaklarını yaladı. Delikanlının yüzündeki gevşek gülümsemeden Marabaştan çıkarıcı rolünü inandırıcı bir şekilde oynadığını anlayabiliyordu.Genç adamın solukları neredeyse Buntokapi'ninkiler kadar ağırlaşmıştı. Bruli bir başka sabun alıpona yardım etmek için uzandığında Mara hiç şaşkınlık göstermeden zarif bir hareketle kıvrılarakuzaklaştı, boynuna kadar suya gömüldü. Köpükler ve yağın oluşturduğu gökkuşakları bedenini tülgibi örttüler, Bruli ona doğru güçlü elini uzattığında Leydi bir gülümsemeyle onudurdurdu. "Hayır, ben geleyim." Bmli'nin yanına gelip oyuncu bir tavırla onun başını aşağıbastırdığında köpükler veyağlar banyonun kenarlarından taştı. Genç adam ağzından sular püskürterek ve gülerek başınıçıkarıp Mara'yı yakaladı. Ama Mara kayarak onun arkasına geçti. Kışkırtıcı bir şekilde ağır ağır

Bruli'nin saçlarını yıkamaya başladı. Bruli onun ellerini bedeninin başka yerlerinde hayal ederekhazla ürperiyordu. Saç yıkama aşağı doğru indi, ensesine ve sırtına yapılan yumuşak bir masajadönüştü. Bruli arkaya yaslandığında Mara'nm göğüs uçlarının omuzlarına dayandığını hissetti.Başının üzerinden Mara'ya doğru uzandı ama Mara'nın çevik elleri öne doğru uzanıp Bmli'ninköprücük kemiğini ve göğsünü okşamaya başladılar. Delikanlının teninin nasıl ürperdiğininfarkında olan Mara hizmetçinin bir an önce ortaya çıkmasını umuyordu. Ertelemek içinyapabileceği oyunlar tükenmeye başlamıştı ve tuhaf bir şekilde kendi kasıklannm da kasılmayabaşlayacağını önceden hesap etmemişti. Bu duygu onu korkutuyordu, çünkü Buntokapi'nin ilgisidaha önce ona kendini hiç böyle hissettirme-mişti. Parfümlü sabun havayı çiçek kokularıyladoldurmuştu ve renkli perdelerin arasından sızan ikindi güneşi banyo odasını sevgililer içinyumuşak, hoş bir yere dönüştürüyordu. Ama Mara perdenin hemen arkasında kılıcı elinde bekleyen

Pape olduğu sürece burasının kolayca bir cinayet yerine dönüşebileceğini biliyordu. Bu adamMinwanabi'nin serfiydi, bir düşmandı, Mara'nm kontrolünü yitirmemesi gerekiyordu.

Page 186: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 186/244

Elini yavaşça Bmli'nin karnına doğm kaydırdı. Delikanlı ürpe-rerek Mara'ya gülümsediği sıradaperde hışırtıyla açıldı, içeri soluk soluğa bir hizmetkar girdi."Hanımefendim, bağışlamanızı diliyorum, ama hadonranızm gönderdiği son derece önemli birmesaj var."434

435Mara yapmacık bir hayal kırıklığı ifadesi takındı, banyoda ayağa kalktı. Hizmetkarlar ellerindehavlularla yanma koştular, arzunun verdiği acılarla kıvranan Bruli çıplak tenin son parıltılarınınpamukluların arasında kayboluşuna baktı. Mara hayali mesajı dinledi, açık bir üzüntüyle Bruli'yedöndü. "Bruli, çok ama çok üzgünüm ama şimdi gitmem ve hiç beklenmeyen bir sorunu çözmemgerekiyor."Dudağını ısırdı, Bruli soranım ne olduğunu sorarsa yanıt vermeye hazırlandı ama delikanlı uğradığıhayal kırıklığından başka bir şey düşünmüyordu, yalnızca "Bekleyemez mi?" diye sordu."Hayır," dedi Mara çaresiz bir el hareketiyle. "Korkarım olmaz."Bruli itiraz etmek için ayağa kalkınca sular dalgalandı. Mara yatıştırıcı bir tavırla onun yanmakoştu, omzundan bastırıp yeniden banyoya soktu. "Sizin de zevkinizi kaçırmaya gerek yok." Tam

bir konuksever ev sahibi gibi gülümseyerek yardımcılarından birini çağırdı. "Misa, Bruli henüzbanyosunu bitirmediler. S anırım kalıp ona yardımcı olabilirsin."Havlu taşıyıcıların en güzeli ileri çıktı, hiç duraksamadan giysilerini ve iç çamaşırlarını çıkardı.Çizgileri yumuşak, hattâ çarpıcıydı ama Bnıli onu görmezden geliyor, yalnızca üzerine temizgiysiler giyip odadan çıkmak üzere olan Mara'ya bakıyordu. Kapı Mara'nın arkasından yavaşçakapandı. Kehotara Lordu'nun oğlu yumruğunu suya indirip banyo sularını sağa sola fışkırttı.Ardından istemeye istemeye oda hizmetçisini fark etti. Hayal kırıklığı uçup gitmiş, yerini aç birgülümsemeye bırakmıştı.Köpüklerin ve tatlı banyo yağı öbeklerinin arasından doğruldu, Misa'yı omuzlarından yakaladı.Kapının arkasında gizlenen Mara olayın sonunu görmek için beklemeden perdedeki aralığı yavaşçakapadı. Nacoya ve Papewaio koridorda biraz arkasından geldiler. "Haklıydın Nacoya. İmparatoriçerolümü öyle bir oynadım ki ben dışarı çıkana kadar Misa'nm neredeyse farkına varmadı."

Banyo odasından gelen hafif su şıpırtıları arasında bir kızın küçük çığlıklar attığı duyuluyordu."Şimdi onun farkına varmışa benziyor," dedi Papevvaio.Nacoya bunu önemsiz bir şey gibi geçiştirdi. "Misa yalnızca onun iştahının daha da artmasınaneden olacak. Sizi elde etmek için yanıp tutuşacak artık kızım. Sanırım erkekler hakkında benimsandığımdan daha çok şey öğrenmişsiniz. Yine de sizin yanınızda Bruli'nin sakinliğini yitirmediğiiyi oldu. Pape onu öldürmek zorunda kalsaydı..." Bu düşüncesini bitirmeden bıraktı."Tamam işte, bu olmadı." Kendini sinirli ve tuhaf bir şekilde rahatsız hisseden Mara konuyudeğiştirdi. "Şimdi gidip çalışma odama kapanmak istiyorum. Bruli Misa'yla işini bitirip evden

ayrılınca bana haber verin." Elinin birhareketiyle Akıncılar Lideri'ni ve Başdanışman'ı dışarı gönderdi. Yalnızca küçük ulak kalmıştı,çocuk bir savaşçının uzun adımlarını taklit ediyor, bacaklarını gererek yürüyordu. Bu kez onunşaklabanlıkları Mara'yı eğlendir-memişti. "Jican'ı çalışma odasına gönder," diye emretti kısaca."Tuscalora Lordu'ndan aldığımız toprakla ilgili planlarım var."Mara kararlı bir şekilde aceleyle yürüyordu ama bir bebeğin kahkahası bütün sıkıntısını silip attı.Ayaki öğlen uykusundan uyanmıştı. Şefkatle gülümseyen Mara yolunu değiştirip çocuk odasınayöneldi. Entrikalar ve büyük Konsey Oyunu o oğlunu ziyaret edene kadar bekleyebilirlerdi.Kehotaralı Bruli Mara'ya kur yapmaya bir dahaki gelişinde yanında hepsi de sanatlarında usta, birmüzisyenler ekibinin çaldığı436 437

müzik eşliğinde şaşırtıcı bir atletiklikle dönen ve zıplayan bir düzine dansçı getirmişti. Bu kez demetal kaplamalı, taşlarla süslü yeni bir tahtırevanla gelmişti. Mara tahtırevandan yansıyan güneş 

Page 187: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 187/244

Page 188: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 188/244

Sandaletlerinin tıkırtıları evin içinde duyulmaz olduğunda Bruli ağır ağır doğruldu. Nacoya'yıhemen yanı başında bulunca utangaç bir şaşkınlıkla işaret etti. "Yaşlı valide, şayet beni dinlemezseona olan aşkımı nasıl anlatabilirim."Nacoya anlayışlı bir tavırla başını salladı, genç adamın kolunu okşayarak onu müzisyenlerinin vedansçılarının arasından geçirip göz kamaştırıcı bir şekilde süslenmiş tahtırevanına götürdü. "Kızlar

güçsüz varlıklardır Bruli. Yumuşak ve sabırlı olmak zorundasınız. Sanırım ufak bir armağanlabirlikte gönderilen bir mektup ya da daha iyisi bir şiir onun gönlünü çelebilir. Belki de sizi geriçağırana kadar her gün bir tane göndermeniz gerekir." Delikanlının kolundaki fırfırlara hayranellerle dokunan Nacoya ekledi, "Onu kazanmıştınız, bunu biliyorsunuz. Şu oda hizmetçisini rahatbırakacak kadar kendinizi tutabilseydiniz kesinlikle sizin karınız olmuş olacaktı."Bu kadar hayal kırıklığı Bruli'ye fazla geldi. "Ama benim o kıza sahip olmamı istediğinisanmıştım!" Öfkeyle kollarını kavuşturduğunda bilezikleri şangırdadı. "Oda hizmetçisinin banyodaçok serbest davrandığı kesindi.,, ev sahibim tarafından eğlence olsun diye bana bir hizmetçiverilmesi ilk kez olmuyor."Nacoya büyükanne rolünü bütün ustalığıyla oynuyordu. "Ah zavallı çocuğum. Bir kadının kalbiyleilgili ne kadar az şey biliyorsunuz. Bahse girerim şimdiye kadar kur yaptığınız hiçbir kadın yatağını

ısıtması için size bir oda hizmetçisi göndermemiştir." Parmağını Bruli'nin burnunun ucunda salladı."Bunu yapan başka bir erkekti, öyle değil mi?"Gözlerini yolun ince çakıllarına diken Bruli Nacoya'nm haklı olduğunu itiraf etmek zorunda kaldı."Görüyorsun ya, bu bir anlamda bir sınavdı." Bruli'nin gözleri kısılmaya başlayınca Nacoya "Sizitemin ederim önceden tasarlanmış bir şey değildi," dedi. "Basit bir şekilde söyleyecek olursamşayet hemen giyinip ayrılmış olsaydınız hanımefendim artık sizin olmuş sayılırdı. Oysa şimdi... "Bruli buklelerini arkaya savurup inledi. "Ne yapmam gerekiyor peki?""Söylediğim gibi, armağanlar." Nacoya'nın sesi soğuklaştı. "Ve sanırım tutkularınıza ancak gerçekaşkın yanıt verebileceğini kanıtlamak zorundasınız. Kentteki evinizde barındırdığınız o kızlarıuzaklaştırın."Bruli birden kuşkuya kapılıp gerginleşti. "Casuslarınız var sizin! Yoksa benim kentteki evimde SazHayatı'ndan iki kadın bulundurduğumu nasıl bilebilirdiniz?"Aslında gerçekten de bu bilgiyi Arakasi'nin çalışmaları sonuncunda edinmiş olmasına karşınNacoya yalnızca bilgiç bir tavırla kafasını salladı. "Gördünüz mü, doğru tahmin etmişim! Şayetbenim gibi yaşlı, sıradan bir kadın bile tahmin edebiliyorsa Leydim440 441de tahmin edebilir." Kısacık boyu, bilgece tavırlarıyla gururlu savaşçıyı tahtırevanının beklediğigiriş avlusuna götürdü. "Gitmeniz gerek genç efendim. Şayet kalbinizin ödülünü kazanmasınıistiyorsanız benimle uzun uzun konuşurken görülmemelisiniz! Leydim size öğüt verdiğimdenkuşkulanabilir ki bu da onu hiç memnun etmez. Hemen gidin ve bağlılığınızı kanıtlama konusundaısrarlı olun."

Mekasi'nin oğlu kararsız bir tavırla minderlerin üzerine yerleşti. Köleleri gösterişli tahtırevanınıntutamaçlannı omuzlandılar ve müzisyenler kurma oyuncaklar gibi önceden kararlaştınlan ayrılış müziğini çalmaya başladılar. Dansçılar neşe içinde dönerek dans ederlerken efendilerinin aksi birsesle bağırmasıyla gösteriler kesildi. Viellelercızırdayıp sustu, biraz geç kalan son bir bonıcu otlakta ot-layan needra boğalarının böğürmeyebaşlamasına neden oldu. Bruli'nin korteji sessiz müzisyenleriyle Sulan-Qu'ya gitmek üzereayrılırken Nacoya hayvanların yaptığı bu uğurlamanın ne kadar da yerinde olduğunu düşünüyordu.Sıcak öğlen güneşi dansçılann ve kölelerin başlarındaki çiçekten taçları soldurmuştu, AcomaBaşdanışmanı genç adam için neredeyse üzülüyordu. Neredeyse.Ertesi gün armağanlar gelmeye başladı. İlkin oldukça kötü bir şiir yazılmış bir notla birliktebüyüleyici bir ötüşü olan ender bir kuş geldi. Mara'nın bıraktığı mektubu alıp okuyan Nacoya

yorum yaptı. "Kaligrafisi epey ustaca. Bunu yazacak bir şair kiralamak için epey bir para harcamış olmalı."

Page 189: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 189/244

"Öyleyse parasını boşa harcamış. Berbat." Mara kuşun kafesini sannakta kullanılan renkli kağıtlarıalıp götürmesi için bir hizmetçiye işaret etti. Kuş saz tüneklerin üzerinde zıplıyor, minik yüreğinintüm gücüyle şarkı söylüyordu.Tam o sırada çalışma odasının kapısında Arakasi eğilerek selam verdi. "Leydim, Kehotaracasusunun kim olduğunu buldum." Mara, aklına sonradan gelmiş gibi kölelerinden kuşu başka bir

odaya götürmelerini istedi. Kuşun ötüşlerikoridorda giderek zayıflarken sordu, "Kimmiş?" Arakasi Mara'nın içeri girme davetini kabul etti."Bruli'nin hizmetkarlarından biri aceleyle bir haber gönderdi, sanırım Bruli'nin aşırı harcamalarıkonusunda babasını uyarmak için. Ama tuhaf olan şey başka bir kölenin, taşımacılardan birinin debir sebze sahasıyla buluşmak için efendisinin kasabadaki konağından ayrılması oldu. Tartışmalarıürünlerle ilgili değildi, görünüşe bakılırsa bir Minwanabi casusu olmalı." Mara bir parça kurdeleyiparmaklarına doladı. "Bu konuda herhangi bir şey yapıldı mı?"Arakasi soruyu çok iyi anlamıştı. "İlk adamın başına talihsiz bir kaza geldi. Mesajı tesadüf eseriJingu'dan nefret eden başka bir sebze satıcısının eline geçti." Casus Şefi giysilerinin arasındançıkardığı bir belgeyi ciddi bir yüzle Mara'ya uzattı."Hâlâ üzerin seshi soğanı kokuyor," dedi Acoma Ley dişi tatlı bir sesle, sonra notu okumaya girişti.

"Evet, bu senin kuşkularını doğruluyor. Aynı zamanda maiyetindekiler arasında ikinci bir casusolduğundan Bmli'nin hiç haberinin olmadığını düşündürüyor."Yazılan yukarıdan aşağıya okurken hep yaptığı gibi kaşlarını çatmıştı Arakasi. "Şayet bu sayıdoğmysa Bmli babasını mali bir yıkıma uğratmaya çok yaklaşmış." Casus Şefi çenesini ovmak içindurakladı. "Jican'ın yol göstermesiyle zanaatçılardan ve tüccarlardan birçoğunu biz onlarasöyleyene kadar faturaları göndermeyi geciktirmeleri için ikna ettim. Burada Acoma sizin her şeyizamanında ödemenizin yararını görüyor."442 443Mara başını sallayarak onu onayladı. "Bu Kehotara'ya ne kadar zaman kazandırıyor." "Çok az. Birtüccarın Bruli'nin flört harcamalarını karşılamaya ne kadar gücü yetebilir ki? Çok yakında ödemeyapması için Ke-hotara Lordu'nun hadonrasma haber gönderecekler. Bu fatura yığını onaulaştığında duvarda bir sinek olup onu görmek isterdim." Mara Casus Şefine keskin gözlerlebakıyordu. "Söyleyeceklerin bu kadar değil."Arakasi şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı. "Beni çok iyi tanımaya başladınız." Ama sesinde bir sorugizliydi.Mara sessizce onun yavaş yavaş halıya vuran ayağını gösterdi. "Anlatacakların bittiğinde bunuyapmayı bırakıyorsun her zaman."Casus Şefi neredeyse sırıtır gibi oldu. "Büyücüsünüz siz," dedi hayran bir sesle; ardından sesiciddileşti. "Mavi Çark Partisi bütün Kuvvet Komutanları' nın Midkemia'dan ayrılmasını emretmiş,tam da bizim yapacaklarında kuşkulandığımız şeyi yaptılar."Mara'nm gözleri kısıldı. "O zaman bu kendini beğenmiş, aptal delikanlıyla işimizi bitirmek için çok

az zamanımız kaldı. Birkaç gün içerisinde babası mali yıkımını henüz öğrenmemiş olsa bile oğlunahaber gönderecektir." Bir sonraki hamlesini düşünürken Mara parmaklarıyla dalgın dalgın birruloya vuruyordu. "Arakasi, Nacoya onu tahtırevanını bana armağan etmeye ikna etmeden önceBruli'ye haberci gönderme girişimlerini engellemeye çalış. Yaşlı kadın, Bruli hediyeyi gönderdiğian onu davet et." Mara'nın bakışları uzun süre iki danışmanının üzerinde dolaştı. "Ve babasının onabeni öldürmeyi emretmesinden önce onunla işimizi bitirebilmeyiumalım."Sonraki dört gün boyunca Bruli her gün yeni bir armağan gönderdi. Hizmetkarlar bunları Mara'nınçalışma odasında bir köşeye yığıyorlardı. Sonunda Nacoya ekşi bir sesle odanın bir pazar tezgahınabenzemeye başladığını söyledi. Yığılanlar çok etkileyici şeylerdi -en iyi ipeklerden yapılma pahalıgiysiler; İmparator-luk'un ortasından büyük paralara getirtilmiş egzotik şaraplar ve meyveler, hattâ

metal mücevherler. Sonunda, Mara'nın genç adamı uzaklaştırdığı öğleden sonrayı izleyen beşincigünde efsanevi tahtırevan geldi. Bunun üzerine Mara Arakasi'ye ele geçirmelerinin üzerinden daha

Page 190: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 190/244

bir gün bile geçmemiş olan ikinci mesajı göndermesini emretti. Kehotara Lordu sonunda oğlununyaptığı israfı duymuştu, sert bir şekilde hemen eve dönmesini emrediyordu. Emirlerini verirkenyaşlı peder oğlunun sorumsuz davranışı hakkındaki düşüncelerini de tüm ayrıntılarıyla belirtmişti.Arakasi kendi casusunun haberi olmadan bu haberin Kehotara Lordu'nun kulağına ulaşmasından bukadar çok telaşlanmış olmasaydı duydukları Mara'yı eğlendirirdi. Casus Şefi'nin alıngan bir gurura

vardı, ne kadar önemsiz olursa olsun her türlü yanlışı kendisinin görevini yapmakta başarısızkalması olarak görürdü. Ayrıca Brali'nin maiyetindekilerin arasında bir Minwanabi casusu bulmuş olması onu kaygılandırıyordu. İki casus varsa neden üç olmasındı?Ama olaylar bu konuyu araştırmaya fırsat vermeyecek kadar hızlı gelişti. Kehotaralı Bnıli Acomamalikanesine geri geldi, Mara karşısında selam verip huzuruna çıkan ısrarlı talibinin kafasını dahafazla karıştırmak için yine serbest giysilerini giyip süslendi. Bmli'nin süslü giysileri, mücevherlerive saçlarındaki bukleler gibi müzisyenlerin de ortadan kaybolmuş olması dikkat çekiciydi. Gençadam kızarmış bir yüzle, rahatsız bir tavırla selamlaşma tö-444 445renini çabucak geçiştirdi. Bu kabalığı için özür dilemeksizin apar topar konuşmaya başladı. "LeydiMara beni huzurunuza kabul ettiğiniz için tanrılara teşekkür ediyorum."

Onun telaşının artık yalnızca tutkularından kaynaklanmadığının hiç farkında değilmiş gibi görünenMara delikanlının sözünü kesti. "Sanırım sizin hakkınızda yanlış hüküm vermiş olabilirim sevgilidostum." Utangaç gözlerle yere baktı. "Belki de sözleriniz içtendi..." Ardından ışıltılı, çekicibakışlarla ekledi. "Şayet yemeğe kalırsanız yeniden konuşabiliriz."Bruli yüzünde ne kadar rahatladığını apaçık gösteren bir ifadeyle yanıt verdi. Önünde onu zorlu birkonuşma bekliyordu, Mara yeniden ona yakınlık duymaya başladıysa işi daha kolay olacaktı. Aynızamanda şayet bir nişan sözüyle buradan ayrılırsa babasının öfkesi de daha az olurdu. Acoma'nınmali durumu iyiydi, bu sayede birkaç ufak borcu fazla sorun yaratmadan ödenebilirdi. MaraJican'dan Bmli'nin maiyetini yerlerine yerleştirmesini isterken Bruli her şeyin iyi bir sonavaracağından emin bekliyordu. Kehotara Lordu'nun oğlu yerine götürüldükten sonra Mara yine birsebze satıcısı kılığında çalışma odasında kendisini bekleyen Arakasi'nin yanma gitti.Kendilerini hiç kimsenin duymadığından emin olunca Araka-si'ye "Ne zaman ayrılmayıplanlıyorsun?" diye sordu.Arakasi ileri geri yürümeyi bıraktı, Bmli'nin armağan yığınla-rıyla dolu köşenin gölgeleri arasındabir gölge gibiydi. Arakasi konuşurken ötücü kuş sözlerinin arasını onun sesine hiç vıymayan tatlıseslerle doldunıyordu. "Bu gece hanımefendi."Mara kafesin üzerine bir örtü örtüp melodinin bir dizi uykulu cıvıltıya dönüşmesini sağladı. "Bir ikigün daha bekleyebilir misin?"Arakasi başını salladı. "Ancak yarın sabah ilk ışıklara kadar bekleyebilirim. Öğleyin Sulan-Qu'damalum bir handa ve önümüzdeki hafta içinde başka yerlerde kendimi göstermezsem yerimi alacakolan adamım harekete geçecek. Sonunda elinizde iki Casus Şefi'yle kalırsanız saçma bir durum

ortaya çıkar." Gülümsedi. "Ve ben yerine başkasını bulmanın çok güç olduğu bir adamımı yitirmiş olurum. Şayet sorun bu kadar hayatiyse onun için başka görevler bulup burada kalabilirim."Mara içini çekti. "Hayır. Kehotaralı delikanlıyla bütün bu saçmalıkları o zamana deksonlandırmamız gerekiyor. Maiyetindeki Minwanabi casusunu Keyoke'ye göstermeni istiyorum.Ayrıca ona bu gece Nacoya'nın dairesindeuyuyacağımı söyle." Mara'nın sözleri biterken kuş yeniden cıvıldamaya başlamıştı. "Bu gece Papeve Lujan'a benim dairemde nöbet tutturursam ne düşünürsün?"Arakasi duraksadı. "Genç Bruli'nin bu gece yatağınızı ziyaret edeceğini mi düşünüyorsunuz?""Maiyetindeki bir suikastçının bir şeyler denemeye kalkabileceğini düşünüyorum daha çok." Maraomuz silkti. "Bruli'yi istediğim noktaya getirdim, ama onun payına biraz daha rahatsızlık işimizeyarar. Ş ayet bu gece biri koridorlarda dolaşmaya çıkarsa sanınm benim daireme kolayca

ulaşmasını sağlayacağız."

Page 191: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 191/244

"Her zaman olduğu gibi beni şaşırtıyorsunuz hanımefendi." Arakasi alaycı ve hayran bir tavırlaeğildi. "Emirlerinizin Keyoke'ye ulaşmasını sağlayacağım."Casus Şefi yumuşak bir hareketle gölgelerin arasında kayboldu. Ayrılırken hiç ses çıkarmamıştı;Mara yemekten önce biraz tazelenmek isterse giysilerinin ve banyosunun hazır beklediğini onahaber vermeye gelen oda hizmetçisi bile adamın koridordan geçtiğini fark etmemişti. Ama geriye

bir konu daha kalıyordu. Ma-446 447ra hizmetkarını gönderip Nacoya'yı çağırttı, yaşlı kadına Bruli'nin artık babasının gönderdiğimesajları alması gerektiğini haber verdi. Ağır ağır çöken alacakaranlığın içinde ekledi, "Bunlarındaha şimdi geldiklerini ona söylemeyi unutma sakın."Nacoya'mn gözlerinde zalim bir ışık yandı. "Mesajları ben kendim götürebilir miyim hanımefendi?Onları okurken yüzünü görmek istiyoRim."Mara güldü. "Seni ihtiyar dehşet! Benim en iyi dileklerimle birlikte mesajları ver ona. Ayrıca yalansöylemeyi çok da abartma. Mektupların kasabadan gelişleri gecikti ki bu az çok doğru zaten."Durakladı, bir anlık korkusunu şakacılığın arkasına gizledi. "Sence bu beni yemek sırasında onunyaltaklanmalarından korur mu?" Ama Nacoya görevini yerine getirmek için dışarı çıkmıştı bile,

Mara'nm aldığı tek yanıt küçük kuşun uykulu cıvıltıları oldu. Ür-perdi, birden Lord Kehotara'yakarşı birazdan sonunu getireceği oyunun düşüncelerini kendinden uzak tutmak için sıcak birbanyoya ihtiyacı olduğunu hissetti.Yağ lambalarının yumuşak, altın ışıkları hazırlanan masanın üzerine düşüyordu. Ortada durançiçeklerin çevresindeki özenle hazırlanmış yemeklerle dolu tabaklardan dumanlar çıkıyor,soğutulmuş balık, taze meyveler ve yeşilliklerin ortasında parlıyordu. Acoma mutfağındakilerinâşıklara romantik bir yemek hazırlamak için çok uğraştıkları belliydi, yine de Bruli minderlerinüzerinde çok rahatsız oturuyordu. Tabağının içindeki ender yemekleri sağa sola itip dururkendüşüncelerinin başka yerde olduğu çok açıktı. Mara'nın giysisinin derin dekoltesi bile onuneşelendirmeyi başaramamıştı.Sonunda kafası karışmış gibi yapan Acoma Leydisi peçetesini yana bıraktı. "Niye bu kadar gergingörünüyorsunuz Bruli. Ters giden bir şey mi var?""Leydim?" Başını kaldıran genç adamın mavi gözleri sıkıntılıydı. "Sizi... kendi sorunlarımlasıkmak istemem, ama..." Kızardı, utançla önüne baktı. "Açık sözlü olmak gerekirse sizi kazanmakiçin duyduğum tutkulu arzuyla ailemi çok büyük bir borca sokmuş bulunuyorum." Ardından üzücübir sessizlik oldu. "Kuşkusuz bu yüzden gözünüzdeki değerim azalacak ve önünüzde küçük düşmeriskim var ama babama karşı olan görevlerim sizden bir iyilik dilememi gerektiriyor."Birden Bruli'nin sıkıntısından eskisi kadar eğlenmemeye başlayan Mara amaçladığından dahakestirme bir yanıt verdi. "Ne tür bir iyilik?" Yarattığı etkiyi yumuşatmak için çatalını masayabırakıp üzülmüş görünmeye çalıştı. "Elimden gelen bir şey varsa yardım ederim elbette."Bruli yapmacık olamayacak kadar derin bir mutsuzlukla içini çekti. "Şayet yüreğinizde benim için

böylesine bir cömertlik için yer varsa... size gönderdiğim şu armağanlardan... kimilerine ihtiyacımvar. Acaba onları bana geri verebilir miydiniz?" Sesi iyice alçaldı, yutkundu. "Hepsini değil belki,ama pahalı olanları."Mara konuşurken gözleri şefkat doluydu. "Yüreğimde bir dosta yardım etme isteğine yer olduğunusaniyorum Bruli. Ama henüz gecenin erken saatleri, aşçılar bizi memnun etmek için çok uğraştılar.Niçin bu can sıkıcı sorunları unutup ziyafetimizin tadını çıkarmıyoruz? Yarın ilk yemekte sizinsorunlarınızı çözeriz."Aslında başka bir yanıt ummuş olmasına karşın Bruli yaralı gururunu toparlayıp yemeğin gerikalanında tavrını değiştirdi. Konuşmaları coşkusuz, dikkat çekici ölçüde neşesizdi ama Mara bununfarkına varmamış gibi yaptı. Hizmetçiler tatlı tabaklarını ve iç-448 449

kileri getirdikleri sırada şiir okuması için bir ozan çağırdı; sonunda içki işe yaramış olmalıydı kiKehotara'nm talihsiz oğlu bir süre sonra yatağına gitmek için ayrıldı. Romantik girişimlerde

Page 192: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 192/244

bulunmadan ayrılmasının nedeninin geceyi sıkıntılardan uzak bir uykuyla geçirebilmeyi istemesiolduğu çok açıktı.Needra çayırlarının üzerine çöken sis ay ışığında kuytuları ipek eşarplar gibi örtmüştü. Gece kuşlarıötüyor, onlara arada sırada nöbetçilerin ayak sesleri eşlik ediyordu; ama malikanede, Leydi'ninodasından başka bir ses duyuluyordu. Papewaio bir ayağını Lujan'm kaburgalarına dayadı. "Ne

var?" diye uykulu bir yanıt geldi. "Leydimiz horlamaz," diye fısıldadı Papewaio. Esneyen, gururuyaralanmış gibi homurdanan Lujan, "Ben hor-lamıyorum ki," dedi."Öyleyse harika bir horlama taklidi yapıyorsun." Akıncılar Lideri mızrağına yaslanmıştı, ay ışığıylaaydınlanan perdenin önünde silueti görünüyordu. Eğlendiğini gizlemeye çalıştı, çünkü eski grisavaşçıdan hoşlanmaya başlamıştı. Lujan'm umulabilecek olandan çok çok daha iyi bir subayolmasına değer veriyordu; ayrıca Lujan içine kapanık Papewaio'dan çok daha farklı bir yapıdaydı.Papewaio birden kaskatı kesildi, koridordan gelen hafif bir ses duymuştu. Lujan da duymuş olmalıydı, çünkü karşı çıkmak için daha fazla bir şeyler söyleyecekken susmuştu. İki Acoma subayıbirbirlerine sessizce el işaretleri yaparak çabucak anlaştılar. Dışarıda hareketlerinin duyulmasınıistemeyen biri koridordan odaya doğnı yaklaşıyordu. Yabancı şimdi perdeden altı adım uzaktaydı;daha erken saatlerde Papewaio, Mara'nm odasının önündeki koridorun her

bölümüne yeni bir hasır yerleştimıişti; kapıya yaklaşan herkes bu hasırlara basınca hışırtıçıkaracaktı.Bu ses onlar için ipucu oldu. Lujan hiç konuşmaksızm kılıcını çekti, kapının yanında yerini aldı.Papewaio mızrağını bahçe kapısının kenarına dayayıp hem kılıcını hem hançerini kınlarındançıkardı. Mara'nın yatağının üzerine uzandığında ay ışığı yerdeki tahtaların cilalarını parlatıyordu,silahları hemen yanı başında, çarşafların arasındaydı.Uzun dakikalar geçti. Sonra bahçe tarafındaki koridorun perdesi sessizce açıldı. Suikastçı hiçkararsızlık göstermeden tek bir adımda yatağın yanma geldiğinde hançerini çekmişti. Leydi Aco-ma'nın uyuyan bedeni olduğunu sandığı şeyin üzerine eğildi hızla.Papewaio sağa döndü, ayaklarını iki yana açıp dizlerinin üzerinde savaşçı duruşunu aldığında kılıcıve hançeri aynı anda havaya kalkmıştı. Lujan kaçmasını engellemek için suikastçıya arkadanyaklaştığı sırada kılıçlar birbirine çarptı.Solgun ay ışığı onu ele vermişti, çünkü gölgesi önünde boylu boyunca uzanıyordu. Suikastçınınbıçağı yastıkların içine daldırdı, jigabird tüyleri tohumlar gibi havaya uçtular. Adam hızla arkasınıdönüp ayağa fırladığında tuzağa düşmüş olduğunu anladı. Üzerinde bir taşımacı giysisi olmasınakarşın profesyonel bir süratle yanıt verip hançerini Papewaio'ya fırlattı. Akıncılar Lideri yanaçekildi. Saldırgan hiç ses çıkarmadan kendini ileri fırlattı, sırtına inen kılıçtan kaçınmak için yanakıvrıldı. Kağıt panoyu yırtıp geçti, patikadan son hızla koşmaya başladı.Hemen peşine takılan Lujan "Bahçeye kaçtı," diye bağırdı.O anda koridorlardan Acoma muhafızları koşuştular. Her yanda panolar gıcırtılarla açıldı, Keyokekargaşayı toparladı, verdiği emirler anında yerine getiriliyordu.

450 451Papewaio doğrulup aramaya katılmak için harekete geçmişti ki Keyoke hafifçe omzuna dokundu."Kaçmayıbaşardı mı?"Akıncılar Lideri bir sövgü savurduktan sonra uzun tecrübelerinden Kuvvet Komutanı'nm birsonraki sonısunun ne olacağını bildiği için somlmadan yanıt verdi. "Arazide bir yerlerde saklanıyorama nasıl bir adam olduğunu Lujan'a sormanız gerekiyor. Ayı-şığı arkasından geliyordu, benyalnızca bir gölge gördüm." Keyoke eski haydudu çağırtırken bekleyen Papewaio ardındandüşünceli bir sesle ekledi, "Orta boylu ve solak. Soluğunda güçlü bir jo-mach turşusu kokusuvardı."Lujan onun tarifini tamamladı. "Bir taşımacı önlüğü ve kemeri takmış ama sandaletlerinin tabanları

yumuşak deriden yapılmış, sert needra meşininden değil."

Page 193: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 193/244

Keyoke en yakınındaki iki askere işaret edip kısa emirler verdi. "Kehotara taşımacılarına ayrılanbölmeleri araştırın. Aralarından kimin eksik olduğunu bulun. Aradığımız adam o."Bir dakika sonra iki savaşçı aralarında sürükledikleri bir cesetle geldiler. Papewaio da Lujan dasuikastçıyı tanımışlardı, ikisi de onun ikinci küçük hançerini karnına saplamaya zaman bulmuş olmasına üzüldüler.

Keyoke cesedin üzerine tükürdü. "Onurlu bir şekilde hançerle ölmesi yazık oldu. Kuşkusuz bugörevi almadan önce efendisinden böyle yapmak için izin almıştır." Kuvvet Komutanı araştırmayagidenleri geri çağırması için bir adam gönderdi, sonra ekledi, "En azından Minwanabi köpeğibaşarısızlık ihtimalini kabul ediyormuş."Daha gecikmeden Mara'ya bu olayın haber verilmesi gerekiyordu. Keyoke sert el hareketiyle cesedigösterdi. "Bu leşi atın gitsin ama kim olduğunu gösterebilecek bir parçayı saklayın." Başını ikisavaşçıya doğru sallayarak sözlerini bitirdi. "Aferin, iyi iş başardınız. Gecenin geri kalanındauyuyabilirsiniz."Acoma Kuvvetleri Komutanı'nın askerleri gecenin içinde yürüyüp gözden kaybolurken iki adambakıştılar. Keyoke övgü konusunda hiç cömert sayılmazdı. Sonra Lujan sırıttı, Papewaio başınısalladı. Tam ve sessiz bir anlaşmayla hak edilmiş bir dinlenmeden önce birlikte bir şeyler içmek

için askerlerin lokaline doğru yöneldiler.Kehotaralı Bruli kahvaltıya geldiğinde berbat görünüyordu. Yakışıklı yüzü şişmiş, gözlerikızarmıştı, sanki bütün gece kabuslar görmüş gibiydi. Yine de canım bu kadar sıkan şeyinmaiyetiy-le birlikte Acoma malikanesine sızmış olan suikastçıyı bilmesinden çok armağanlarkonusunda düştüğü utanç verici durum olduğu neredeyse kesindi; yemekte ne kadar kendinikaybedebildiğim görmüş olan Mara Bruli'nin bir suikastçıdan haberi yokmuş gibi rol yapabilecekyetenekte olduğundan kuşkuluydu.Biraz da acıyarak Bruli'ye gülümsedi. "Dostum, rahatsız görünüyorsunuz. Dün gece yerinizdenmemnun kalmadınız mı?"Bruli en sevimli gülümsemesiyle gülümsemeye çalıştı. "Hayır Leydim. Bana ayırdığınız daire herşeyiyle kusursuzdu ama..." İçini çekti, gülümsemesi soldu. "Yalnızca çok baskı altındayım. Düngece size sözünü ettiğim konu hakkında bana anlayış ve sabır göstermenizi isteyebilir miyim... yaninasıl davranacağınız konusunda emin olabildiyseniz... "

Mara'nın dostça tavrı yok olmuştu. "Bunun sağduyulu bir davranış olacağını sanmıyonım Bnıli."Havada beklenmedik bir taze thyza ekmeği kokusu vardı. Kahvaltının masada soğumayabaşladığının bulanık bir şekilde bi-452 453linçinde olan Bruli gözlerini ev sahibesininkilere dikti. Yanaklarında Tsuranililer'e hiç yakışmayanbir pembelik vardı. "Leydim," diye söze başladı, "bu dileğimi reddederek beni ne büyük birsıkıntıya soktuğunuzun farkında değilmiş gibi görünüyorsunuz."

Mara hiçbir şey söylemeden sol tarafındaki panonun arkasında bekleyen birine işaret etti. Yanıtolarak bir zırh şangırtısı duyuldu, suikastçının kanlı başını taşıyan Keyoke ortaya çıktı. Ganimetitö-rensiz bir tavırla genç talibin önündeki tabağın üzerine bıraktı."Bu adamı tanıyorsunuz değil mi Bruli." Mara'nın sözleri bir soru değildi.Tabağının üzerinde duran vahşetten değil de Acoma Leydi-si'nin daha önce hiç duymadığı bir sestonuylakonuşmasından dehşete düşen Brali soldu. "Benim taşımacılarımdan biri Leydi. Neler oldu?"Subayın gölgesi Bruli'nin önüne düştü, güneşli oda birden çok soğuk gelmeye başlamıştı. Mara'nınsözleri çelik gibi sertti. "Taşımacı değil suikastçı, Bruli."Genç adam gözlerini kırptı, bir an için yüzü anlamsızlaştı. Ardından uzun siyah saçları gözlerininüzerine dökülmüş bir şekilde öne yığıldı. "Babamın efendisi," dedi Minwanabili Jingu'yu

kastederek.

Page 194: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 194/244

Mara Kuvvet Komutanı'nı yanma oturmaya davet ederken Bruli'nin biraz kendini toparlamasınaizin verdi. Brali onun bakışlarına karşılık verecek kadar kendine geldiğinde kız başını salladı. "Buadamın bir Minwanabi casusu olduğundan kuşku yok. Tıpkı sizin, babanızın casusu olmanız gibi."Bruli karşı çıkmanın boşuna olduğunu biliyordu, bir şey söylememeyi başardı. Gözlerindekiumutsuz bakışlar kaybolmuştu. "Bir savaşçı gibi ölmek istiyorum Mara."

Mara sert yumruklarını masanın üzerine indirdi. "Bir savaşçı gibi ölmek mi?" Acılı bir öfkeylekahkaha attı. "Babam ve ağabeyim savaşçıydı Bruli. Keyoke bir savaşçı. Ben ölümle yüz yüzekaldım ve ben bile sizden daha savaşçıyım."Daha önce hiçbir kadında görmediği bir şeyle karşı karşıya olduğunu hisseden genç adam sarsak birtavırla ayağa kalktı. Masanın üzerindeki bardaklar sallandılar. Minwanabi'nin işe karışmasıylataşımacının iğrenç kalıntıları iki kat daha anlamlı olmuştu. Brali kaftanının içinden bir hançer çekti."Beni adi bir suçlu gibi asamayacaksınız Leydi." Keyoke'nin eli hanımefendisini korumak içinkılıcına gitti, ama Brali hançeri ucu kendine bakacak şekilde çevirdiğinde Kuvvet KomutanıKehotara oğlunun saldırmayı amaçlamadığını anladı.Mara ayağa fırladı, kırbaç vuruşu gibi bir sesle emretti. "O hançeri hemen yerine koyun Brali."Delikanlı kararsızdı, ama Mara sözlerini sürdürdü. "Hiç kimse sizi asmayacak. Siz bir budalasınız,

bir katil değil. Babanıza Jingu ile yaptığı ittifakın ailesini nasıl tehlikeye attığını açıklamak üzereeve gönderileceksiniz."Brali duygusal karakterinin emrettiği gibi davranmasına izin verilirse büyük olasılıkla Acomatopraklarının sınırının geçer geçmez kılıcını karnına saplayıp yıkılan onurunu telafi edecekti. Marahızla düşündü; onu oyalaması gerekiyordu, çünkü intihar etmesi yalnızca Kehotara'nm MinwanabiLordu'nun Acoma'yı yerle bir etme isteğini daha da güçlü bir şekilde desteklemesini ateşlemeyeyarardı. Bir oyun oynamıştı ama içinde bu delikanlının ölmesi yoktu. "Brali?""Leydim?" Brali umuttan çok çaresizliğinden dolayı ayrılışını geciktiriyordu. Mara oturmasınıişaret ettiğinde isteneni yaptı ama hareketleri454 455çok tutuktu. Yiyecek kokusu neredeyse midesini bulandırıyor, utanç omuzlarına ağır bir yükoluyordu.Mara yenilginin acısını silemezdi; Buntokapi ona oyunu zaferle sonuçlandığında başarısı üzerindeçok kafa yormaması gerektiğini öğretmişti. Yumuşak bir sesle konuştu. "Bruli, benim olanı ko-rumak için gereken neyse onu yaptığım için hiç pişman değilim. Ama sizi haksız bir sıkıntının içineatmayı da hiç istemiyorum. Babanızın benim en nefret edilen düşmanıma hizmet etmesi ikimiz içinde doğumlarımızın getirdiği bir rastlantı. Bu yüzden birbirimize düşmeyelim. Bana iki sözvermeniz karşılığında egzotik armağanlarınızı size geri vereceğim."İçinde bulunduğu dununun zorluğuna karşın Bruli kendine gelmişe benziyordu. "Kehotara onumnaihanet etmeyeceğim.""Sizden istediğim şey bu değil." Mara dürüst bir yüzle öne eğildi. "Şayet babanızın ve ağabeyinizin

arkasından siz başa geçerseniz Tan-jin-qu geleneğine sanlmamamzı istiyorum. AileniziMinwanabi'nin serfi olmaktan uzak tutmayı kabul edecek misin?"Bnıli bunun önemsizliğini gösteren bir el hareketi yaptı. "Bunun olma şansı yok denecek kadar azLeydi Mara." Varis Bruli'nin ağabeyiydi ve babasının da sağlığı son derece yerindeydi.Mara bu soruya yanıt olarak parmağıyla kendini gösterdi; yazgının neler getireceğini hangi ölümlübilebilirdi?Umutlandığı için soluklarının hızlandığını fark eden Bnıli utanarak sordu, "Peki ya ikinci koşul?""Şayet gerçekten yönetim sizin elinize geçerse bana bir iyilik borçlusunuz." Mara bir diplomatözeniyle açıkladı. "Ölecek olursam, ya da artık Egemen Leydi pelerinini taşımıyor olursamverdiğiniz bu söz benim ardılım içingeçerli olmayacak. Ama şayet ben yaşıyorsam ve siz de Kehotara Lordu olduysanız o zaman bir

kereliğine, yalnızca bir kereliğine, istediğim bir şeyi yapmak zo-nmdasınız. Sizden ticarette,

Page 195: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 195/244

savaşla ilgili bir konuda ya da Konsey Oyunu'nda benim bir eylemimi desteklemenizi isteyebilirimve bunu yaptıktan sonra gelecekte bana karşı hiçbir yükümlülüğünüz kalmamış olacak."Bnıli boş gözlerle masa örtüsüne bakıyordu, ama dunışunda-ki gerginlik koşullarınıdeğerlendirdiğini ele veriyordu. Mara perdelerin arasından sızan güneş ışığının parıltıları arasındakımıldamadan bekledi. İkinci koşulu içinden gelen bir duyguyla, genç adamın düşüncelerini

intihardan uzak tutmak için eklemişti; ama Bruli oturmuş bunları düşünürken onun kendi kafası çokilerileri düşünüyordu; Konsey Oyunu'nu kazanmak için kendine bir başka olanak kapısı daha açmış olduğunu fark etti.Ölüm ve ailesine mali utanç kaynağı olmak ya da budalalıklarının sonuçlarından kurtulmak vebelki de hiç tutmak zorunda kalmayacağı bir söz vermek arasında tercih hakkı tanındığındaBruli'nin seçimi yapması uzun sürmedi. "Leydi, içimden geldiği gibi konuşuyonım. Pazarlığınızınkoşulları ağır, yine de ben yaşamı seçiyonım. Şayet tanrılar Kehotara Lordluğu pelerinini banagiydirirlerse sizin istediğiniz şeyleri yapacağım." Ağır ağır ayağa kalktı, küçümseyici bir tavırtakındı. "Ama ağabeyimin yerini almam olasılığı çok uzak olduğu için budalaca davrandınız."O anın acımasızlığından nefret eden Mara sessizce paravanın yanında bekleyen hizmetkara işaretetti. Hizmetkar eğildi, mührü koparılmış bir mektubu Mara'nın eline verdi. "Bu bizim elimize geçti

Bruli. Size gönderilmişti, ama babanız maiyetinizle birlikte suikastçılar göndermeyi uygun bulduğuiçin hadonram benim kişisel güvenliğimi konıma amacıyla bunu kendisi okumayı tercih etmiş."456 457Kağıt kırmızı kurdelelerle bağlıydı, bu Turakamu rengiydi. Birden yaşamda şimdiye dek hiçhissetmediği bir ürperme duygusuna kapılan Bruli isteksizce elini uzattı. Kağıt, babasının baş katibinin kaleminden yazılmış haberleri taşıyamayacak kadar hafif görünüyordu. Yeni bir acıylayüreği paramparça olan Bruli titreyen elleriyle parşömeni buruşturdu. Bir şekilde kendinibırakmamayı başardı. "Kadın, sen zehirsin, çiçek yapraklan arasında saklanan keti akrebi kadarküçük ve öldürücüsün." Mara pazarlık koşullarını bildirirken Mekasi'nin en büyük oğlunun barbardünyada öldürüldüğünü, Kumandan'm seferinin bir kurbanı olduğunu biliyordu. Bruli'nin şimdidenvaris unvanı aldığını bilerek kurmuştu tuzağını. Şimdi onur Bruli'ye yeminli sözlerini geri almayıyasaklıyordu.Öfkeyle titreyen Bruli bir zamanlar âşık olma budalalığını gösterdiği kadına baktı. "Babam dahauzun yıllar yaşayacak sağlam bir adam Acoma sürtüğü! Sana söz verdim, ama bu sözümütuttuğumu görecek kadar yaşayamayacaksın."Keyoke gerildi, kılıcına uzanmaya hazırlandı, ama Mara yalnızca ruhu bütün bunlardan yorgundüşmüş bir tavırla yanıt verdi. "Ücretimi alacak kadar yaşayacağımdan asla kuşkun olmasın.Gönderdiğin armağanları geri alırken bunun üzerine düşün. Yalnızca kuşu bana bırak, çünkü onugördükçe bana olan aşkından aklı başından giden genç bir adamı anımsayacağım."Mara'nın içtenliği Bmli'de artık ona acı veren anılar uyandırdı. İçinde çarpışan duygularınyoğunluğu yüzünden yanakları alev alev yanarak "Sizin yanınızdan ayrılıyorum şimdi," dedi. "Bir

daha karşılaştığımızda Kızıl Tanrı bana sizin ölü bedeninizi göstersin."Topuklarının üzerinde döndü, sözlerini duymuş olan bütünAcoma askerlerinin bu hakarete yanıt vermeye hazır olduklarının farkındaydı. Ama Mara eliniyatıştırıcı bir şekilde Keyoke'nin kolunun üzerine koydu, genç adam ayrılırken hiç ses çıkarmadı.Bir süre sonra Kehotara maiyetinin ayak sesleri giriş avlusundan uzaklaşmıştı. Nacoya, yüzüburuşmuş, sıkıntıdan ağzı incecik bir çizgiye dönmüş bir şekilde yanma geldi. "Ne kadar can sıkıcıbir genç adam," diye mırıldanırken Mara'nın sessizliğini fark edip bir solukta taktiğini değiştirdi."Bu da başka bir ders ya vrum: erkekler kalp meselelerinde çok kolay yaralanırlar. Çok büyüksıklıkla bu yaraların iyileşmesi de epey uzun sürer. Oyunun bu evresini kazanmış olabilirsiniz, amaaynı zamanda ölümcül bir düşman edindiniz. Hiç kimse aşkı nefrete dönüşenler kadar tehlikelideğildir."

Mara imalı bir tavırla ölü taşımacının başını gösterdi. "Minwa-nabi'nin komplosunun karşılığınıbirilerinin ödemesi gerekiyordu. Bruli kafasını meşgul edecek başka tutkular bulsa da bulmasa da

Page 196: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 196/244

biz kazandık. Bruli babasının parasını harcayara k Kehotara'yı zayıf düşürdü. Jingu mali yardımteklif etmek zorunda kalacak ve o jagunayı rahatsız edecek her şey bizim için birkardır.""Yüreğimin evladı, yazgının böylesine basit işlemesi çok enderdir." Nacoya bir adım atıp yanınayaklaştığında Mara ilk kez başını kaldırıp baktı ve onun yaşlı ellerinde bir rulo tuttuğunu gördü.

Rulonun kurdeleleri ve mührü turuncu kırmızıydı, bu renkleri yaşamı boyunca kendi çatısı altındaasla görmeyeceğini düşünüyordu. "Bu şimdi geldi," dedi Başdanışman. İnatçı bir d i-rençleparşömeni hanımefendisinin eline verdi.Mara kontrolsüz bir şekilde titreyen elleriyle kurdeleleri ve mührü kopardı. Rulo odayı kaplayansessizliğin içinde hışırtıyla açıldı. Mara okurken yüzü balmumu bir heykel kadar ifadesizdi.458 459Nacoya soluğunu tutuyordu; Keyoke heykel gibi asker duruşundan medet umuyor gibiydi; sonundaMara gözlerini parşömenden kaldırdı.Ayağa kalktı, güneşin ışıkları altında birden çok narin ve kırılgan görünmeye başlamıştı. "Tahminettiğiniz gibi," dedi hizmetindeki en yaşlı iki yardımcısına, "Minwanabi Lordu yüce Kuman-dan'mresmi doğum günü kutlamalarında benim de bulunmamı diliyor."

Nacoya'nın yaşlı yüzü ağır ağır soldu, bembeyaz oldu. "Reddetmeniz gerekiyor," dedi hemen.Sayısız nesillerdir hiçbir Aco-ma savaş için silahlanmış askerler eşliğinde olmaksızın Minwana-biarazisine ayak basmamıştı. Mara için Jingu'nun malikanesinin içine kadar girmek ve onunmüttefikleriyle sosyal ilişkilerde bulunmak kesinlikle bir ölüm davetiyesiydi. Nacoya zayıf bir seslesözlerini tamamladı, "Atalarınız bu utancı bağışlayacaklardır.""Hayır!" Acoma Leydisi dudağını öyle sert ısırmıştı ki ısırdığı yer bembeyaz olmuştu. "Şayetreddedersem Almecho'ya ağır bir hakaret etmiş olurum, Mavi Çark Partisi'nin ona ihanetetmesinden sonra böyle bir şey onu daha da kızdırır." Sesi zayıfladı ama hazır olmadan önceJingu'yla karşılaşmak zorunda olmasına mı sıkılmıştı yoksa kendi güvenliğinden mi korkuyordubelli değildi. Gerginlik yüzünü okunamaz bir maskeye çevirmişti. "Acoma'nın tehditlere boyuneğmemesi gerekiyor. Benim ölümümü en çok isteyen düşmanın kalesinin içine kadar gideceğim."Nacoya küçük bir itiraz sesi çıkardı, sonra çaresizce arkasını döndü. Danışmanının çökükomuzlarını görmekten acı duyan Mara umutsuzca onu rahatlatmaya çalıştı. "Yüreğimin anası, cesurol. Unutma, Turakamu benim ruhumu almaya gelse bile Minwa-nabi Lordu Ayaki'yi deöldürmedikçe zafere ulaşamaz. Onun oğlumun yaşamını almak için birleşik Acoma ve Anasatigüçlerine karşı çıkmayı göze alacağını düşünüyor musun?"Nacoya'nın buna verecek bir yanıtı yoktu; sonunda başını salladı. Ama kalbi ona Jingu'nun eskidüşmanının yıkımını görmek için buna bile cesaret edeceğini söylüyordu. Konsey Oyunu'nda kandavasından çok daha ufak nedenlerle bundan bile kötüleri yapılmıştı.460 46114 KABUL

Haberci dışarı çıktı.Mara sıkılı ellerini yazı masasının kenarına dayadı, umutsuzca onun geri gelmesini diledi.Taşımacılar Loncası'na götürdüğü haber pekala Mara'nın ölümünü ve Acoma'nm yıkımını getirecekolabilirdi. Ama bunun alternatifi onursuz bir yaşam, atalarını utandırmak ve hanedanın en eskikurallarını kirletmekti. Mara gergin sırtını gevşetmek için biraz gerindi, sonra yaşlı kadınaMinwanabi'nin davetini kabul ettiğini belirten resmi mektubu gönderdiğinihaber vermek için Nacoya'yı yanına çağırdı..Nacoya asık suratlı ve düşünceli bir şekilde içeri girdi ki bu onun habercinin malikanedenayrıldığını gördüğünün kesin bir işaretiydi. İhtiyarlık kurnazlığını köreltmemişti; taşımacınınelindeki mühürlü tahta silindirin Jican tarafından imzalanıp satıcılara gönderilen bilgileriçermediğini şimdiden tahmin ediyordu.

"Yapmanız gereken çok fazla hazırlık var Leydim." Eski bakıcının tavırları bir Başdanışman'danbeklenecek türde değildi; ama uzun yılların samimiyeti yalnızca bir görev değişikliğiyle bir yana

Page 197: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 197/244

atılamıyordu. Mara yaşlı kadının ses tonunda keskin bir acılık seziyor, bunun arkasında korkununyattığını biliyordu; hanımefen disi için ve Acoma malikanesinde bulunan, hanımefendisinin na-462tamisine yaşam yemini etmiş herkes için bir korku. Minwanabi Lordu'nun malikanesine girmek bircanavarın dişlerinin arasında dolaşırken ona meydan okumak gibiydi. Yalnızca en güçlüler sağ 

kalabilirdi, oysa Acoma'nın konseydeki gücü Lord Sezu ve varisinin ölümünden bu yana pek fazlaartmamıştı.Yine de Mara Başdanışmanına böyle suçlamalara girişme şansı tanımadı. Artık o Lashimatapmağından yeni ayrılmış, yaşamda sınanmamış kız değildi, Minwanabi'nin gözdağlarının altındaezilmiş gibi görünmemeye kararlıydı. Panik yalnızca zaferi Jingu'nun eline teslim etmeye yarardı;Jingu'nun düşüncesizce davranmaya yatkın kişiliği Mara'nın onun elinden bir iki avantajkoparabilme-sine yarayabilirdi. "Yolculuk için gerekenleri hazırlayıp oda hizmetçilerimegiysilerimi toplamalarını söyle Nacoya. Papewaio'ya şeref kıtam olacak savaşçıları seçmesinisöylemek gerekiyor. Bunların güvenilir ve hizmette tecrübeli olmaları ama Keyoke'nin benimyokluğumda malikaneyi koruyacak kilit noktalara yerleştirmek için ihtiyacı olan savaşçılar daolmamaları gerek." Bir parşömen rafının önünde cilalı zeminde ileri geri yürüyen Mara günleri

saymak için bir an durdu. "Arakasi geri döndü mü?"Bruli ve Arakasi Acoma malikanesinden gideli bir hafta geçmişti. Biri babasının öfkesinigöğüslemeye, öteki hanımefendisinin casus ağının pürüzsüz işlemesini sağlamaya gitmişti. Nacoyasarkan tokalarından birini düzeltti. "Döneli daha bir saat olmuyor hanımefendim."Mara yoğun dikkat yüzünden çatılmış kaslarıyla Nacoya'ya döndü. "Banyo yapsın, tazelensinondan sonra konuşacağım onunla. Bu arada Jican'ı çağırt. Kumandan'm doğum günü kutlamalarıiçin yola çıkmadan önce konuşulması gereken çok fazla iş var daha."463Nacoya belirgin bir isteksizlikle eğilip selam verdi. "Nasıl isterseniz Leydi." Sessizce ayağa kalktı,dışarı çıktı; bekleyen birkaç hizmetkardan başka hiç kimsenin olmadığı odada Mara ikindigüneşiyle ışıldayan paravanlara baktı. Ressam av tablolarını ustaca bir canlılıkta çizmişti, hızlı avkuşlarını gagalayan yırtıcı kuşun çizgileri son derece zarifti. Mara ürperdi. Kendini neredeyse birkuş kadar güçsüz hissederek bir daha hiç böyle resimler sipariş etmeye şansı olup olmayacağınımerak etti.Sonra kolları parşömenler, sayım sonuçları ve Mara ayrılmadan önce alınması gereken kararlarınuzun listeleriyle dolu olarak Ji-can geldi. Mara huzursuzluğunu bir yana bırakıp dikkatini ticaretkonularına yoğunlaştırdı. Özellikle sorun çıkaran konu Jican'm okunaklı yazısıyla yazdığı veMara'nın cho-ja kovanı yüzünden yerleri değiştirilen needralara yeni çayırlar açmak üzereMidkemia köleleri satın alınması isteğine karşı çıktığı not oldu. Mara içini çekti, düşünmektenkırışan alnını ovuşturdu.Karannda diretemeyecek kadar çok baskı altında olduğu için bu işi Kumandan'in doğum gününden

sonraya erteledi. Şayet Min-wanabi malikanesindeki toplantıdan sağ çıkarsa Jican'ın isteksizli-ğiyleuğraşmak için yeterince zamanı olacaktı. Ama Minwanabili Jingu heveslerini gerçekleştirirse zatenbütün sorunun kendisi sözde kalacaktı. Ayaki bir Anasati vasiye teslim edilecek ya daöldürülecekti, Acoma kuşatılıp işgal edilecekti. Kendini huzursuz ve sinirli hisseden Mara birsonraki listeye uzandı. Bu kez Jican işlerini bitirip dışarı çıktığında rahatlamıştı.Jican hanımefendisinden ayrıldığı sırada ikindi uçup gitmişti. Akşam gölgeleri arasında bitkin birşekilde oturan Mara soğutulmuş meyve ve içki getirilmesini istedi. Ardından ulağını Arakasi'yiçağırmaya, bir hizmetkarı da Arakasi'nin yeni güncellediği, Min-wanabi malikanesi hakkındamutfak yamaklarınınsayısından cariyelerinin geçmişlerine kadar her türlü ayrıntıyı içeren raporu getirmeye gönderdi.Arakasi girer girmez Mara "Her şey yolunda mı?" dedi.

"Casuslarınız iyi durumda hanımefendi. Ama banyo yapmadan önce tamamladığım için elinizdekirapora ekleyecek önemli bir şeyim kalmadı pek." Başını hafifçe yana eğip hanımefendisini bekledi.

Page 198: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 198/244

Yolculuğun sıkıntılarının onu yıpratmış ve yormuş olduğunu fark eden Mara meyve tepsisininönündeki minderleri işaret etti.Arakasi yerine oturduğunda Mara ona Kumandan'ın Minwana-bi malikanesindeki doğum günükutlamalarını haber verdi. "Tek bir yanlış adım atmamamız gerekiyor," dedi bir tutam sâböğürtlenine uzanan Casus Şefi'ne.

Her zamankinden daha sessiz ve durgun görünen Arakasi meyveleri saplarından birer birerkoparıyordu. Ardından içini çekti. "Şeref kıtanızdaki muhafızların arasına beni de alın Leydim."Mara soluğunu tuttu. "Bu tehlikeli olur." Keskin gözlerle Casus Şefi'ne bakıyordu, adamınkendisininkine denk bir intikam açlığı içinde olduğunun farkındaydı. Sağduyusu Arakasi'yi terketmemiş olsaydı bu tuzağı tersine çevirip bir zafer kazanmaya çalışıyor olurdu şimdi."Gerçekten de tehlikeli olacak Leydim. Ve ölüm olacak." Arakasi böğürtleni parmaklarınınarasında sıkınca meyvenin kırmızı suyu avucuna aktı. "Yine de gitmeme izin verin."Mara güvensizliği ağır ağır ve dikkatle yüreğinden uzaklaştırdı. Arakasi'nin hanımefendisininyaşamını koruması kadar kendini öl-464 465dürtmesinin de olası olduğu gerçeği aralarında hiç söze dökülmeksiniz Mara istemeye istemeye

kabul ettiğini belirten bir tavırla başını yana eğdi. Casus Şefi savaşçı giysilerini çok iyi taşıyor olsada silahlar konusunda çok yeteneksizdi. Mara'yla birlikte gitmeyi istemesinin kendisi bile, Mara'yaMinwanabi Lordu'ndan beklemesi gereken kurnazlık ve hainliğin ne kadar büyük olduğunuanlatıyordu. Şayet Mara başarısızlığa uğrarsa Arakasi'nin Jingu elinin uzanabileceği yerdeykenisteğini gerçekleştirmek için son bir şans koparmaya çalışıyor olabileceğinin de farkındaydı. Cho-

 jalar için, Acoma savunmasının güvenliğine yaptığı bütün katkılar için Mara bunu ona borçluydu."Lujan'ı almayı planlamıştım... ama ona burada ihtiyaç olabilir." Keyoke kendine özgü kapalıkonuşmasıyla bir keresinde istemeye istemeye Lujan'ın usta bir asker olduğunu itiraf etmişti. ŞayetKeyoke Ayaki'yi savunmak zoaında kalırsa... Mara düşüncelerinin yönünü değiştirdi. "Pape'ye git.Şayet sana bir subay miğferi verecek kadar güveniyorsa maiyetimi seçmekte ona yardımcıolabilirsin." Mara içini ürperten korkuyu bastırıp kısaca gülümsemeyi başardı. Arakasi eğilip selamverdi. O ayrılır ayrılmaz Mara hızla ellerini çırpıp hizmetkarları çağırdı, hemen böğürtlen tepsisininkaldırılmasını istedi.Işıklar giderek solarken paravana son bir kez baktı. Sonunda bekleyiş bitmişti, yırtıcı kuş avınınüzerine eğilmişti. Minwanabi'nin gururlu, kendine güvenli ve güçlü olmasına karşın şimdi Maraonu kendi arazisinde yenmek için bir yol bulmak zorundaydı.Yaz sonlarında yollar kuruydu, kervanlar her yanı toz içinde bırakmıştı, yolculuk çok tatsızdı.Sulan-Qu'nun yukarısından kısa bir yürüyüşten sonra Mara ve maiyeti Minwanabi malikanesineolan yolculuklarına tekneyle devam ettiler. Kasabanın canlılığı ve liman Mara'yı çok etkilememişti;düşman entrikalarının ortasında kölelerin çıplaklığı bile pek başını döndürmüyordu. Nacoya ilebirlikte tüllerin altındaki minderlerin üzerine yerleştiklerinde artık babasının evini yönetmenin ona

kendini garip hissettirmediğini düşünüyordu. Lashima tapınağından ayrılışından sonraki yıl çokfazla değişiklik getirmiş, onu çok olgunlaştırmıştı; bunlar yanlarında korkusunu gizlemeye yeterlibir kararlılık da getirmişlerdi. Keyoke teknedeki askerlerini sıraya sokarken aynı gururuyansıtıyordu. Ardından sal kaptanı şarkısına başladı, köleler sırıklara abandılar. Acoma teknesininboyalı gövdesinin çevresinde sular hareketlendi ve tanıdık sahillerden uzaklaşmaya başladı.

Irmağın yukarısına doğnı yaptıkları yolculuk altı gün aldı. Mara zamanının çoğunu düşünerekgeçiriyor, kölelerin sırıkları tekneyi bataklık alanların, kötü kokulu, sulara gömülmüş geniş thyzaçeltik tarlalarının arasından ilerletiyordu. Nacoya öğleden sonraları uyuyordu; akşamları tülperdelerin arasından dışarı çıkıyor, sahildenbulutlar halinde yükselen sivrisineklere vurup duran askerlere anne öğütleri veriyordu. Mara bir

tekne işportacısının getirdiği meyveleri kemirirken onu dinliyordu; yaşlı kadının sağ dönmeyibeklemediğini biliyordu. Gerçekten de ırmağın sakin sularında kenarları yaldızlı bulutların

Page 199: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 199/244

yansıdığı, gecenin birden gökyüzünü karartmaya başladığı her gün batımı gözüne çok değerligörünüyordu.Minwanabi malikanesi ana ırmağın küçük bir kolunun üzerindeydi. Sabah erken saatlerin sıcağındaboncuk boncuk terleyen köleler yavaş hareket eden tekneyi bataklıkların arasından geçirdiler.Tekne kaptanının ustaca yönetiminde midye toplayıcı ailelerin barındığı saz evlerden oluşan pis bir

köyün içinden geçtiler, bura-466 467dan sonra ırmak daraldı, sığ sazlıklar yerlerini derin sulara bıraktılar. Mara alçak tepelere, özenlebudanmış ağaçların sıralandığı kıyılara baktı. Ardından aile teknesi Acoma atalarının eneskilerinden başka hiç kimsenin gitmemiş olduğu sulara girdi, çünkü Jingu'nun klanıylaaralarındaki kan davası kimsenin başlangıcını hatırlamadığı kadar eski zamanlara dayanıyordu.Kölelerin ilerlemek için çok çabalamaları gerekiyordu, tekne neredeyse kımıldamıyordu. Tekneırmağın üzerinde boydan boya uzanan çarpıcı bir şekilde boyanmış bir dua takının altından geçipilerlerken Mara sakin görünüşünü korumaya çabalıyordu. Bu Minwanabi topraklarının sınırınıgösteriyordu.Bir asker Mara'nm minderlerinin önünde eğildi, güneşten kararmış eliyle dua kapısının tepesindekikat kat yapıyı gösterdi. "Fark ettiniz mi? Boyaların ve süslemelerin altında bu anıt aslında bir

köprü."Mara hafifçe irkildi, çünkü bu ses tanıdıktı. Adama yakından baktığında Casus Şefi'ninkurnazlığına hafifçe gülümsedi. Arakasi şeref kıtası muhafızlarının arasında o kadar kusursuz birşekilde kaybolmuştu ki Mara onun teknede olduğunu neredeyse unutmuştu.Mara'nm dikkatini yeniden dua kapısına çeken Arakasi sözlerini sürdürdü. "Çatışma dönemlerindeMinwanabi'nin ırmaktan yukarı doğru gelecek her türlü tekneyi ateşe vermek için yanlarında yağlıçaputlar bulunan okçular yerleştirdiğini söylüyorlar. Çok iyi bir savunma.""Biz bu kadar yavaş hareket ettiğimize göre hiç kimsenin bu yoldan Minwanabi gölüne canlıulaşabileceğini sanmıyorum." Mara yan taraftan köpürerek akan sulara baktı. "Ama yeterince hızlakaçabileceğimiz kesin." Arakasi başını salladı. "Aşağı bakın hanımefendi."Mara teknenin kenarından aşağı eğildiğinde kapının sütunları arasına, geminin sığ gövdesindenancak birkaç karış aşağıya devasa bir halat gerilmiş olduğunu gördü. Şayet bir sorun çıkacak olursakapının kulelerindeki bir mekanizma bu halatı yukarı çekip çıkmaya çalışacak teknelere engeloluyordu. "Bu savunma saldıran bir filo için olduğu kadar kaçan bir tekne için de öldürücü," dediArakasi."Ve ben bunu aklımdan çıkarmasam iyi olacak, öyle mi?" Mara ıslak parmaklarını giysisininkatlarının arasına soktu. Huzursuzluğunu gizlemeye çalışarak Arakasi'nin ayrılmasına izin verdiğinibelirten kibar bir hareket yaptı. "Uyarın yerine ulaştı Arakasi. Ama Nacoya'ya hiçbir şey söyleme,öyle bir çığlık atar ki tanrıların bile huzurunu kaçırır."Casus Şefi gülüşünü gizleyen bir homurtuyla ayağa kalktı. "Hiçbir şey söylememe gerek yok zaten.Yaşlı valide geceleri uyuduğu hasırın altında bile bıçaklar görüyor." Sesini alçaktı. "Yastıklarını ve

örtülerini altı kez altüst ettiğini gördüm, hem de Pape-waio yatağını gözden geçirdikten sonra."Onun neşesini paylaşmayı başaramayan Mara eliyle ayrılmasını işaret etti. Kabuslar gören yalnızcaNacoya değildi. Tekne yoluna devam edip de "dua takı" gölgesini üzerine düşürdüğünde Mara'nınteni Turakamu'nun soluğunu hissetmiş gibi bir serinlikle ürperdi.Geçişlerinin sesi köprünün taş temellerinde yankılanıyordu. Sonra karanlığın ardından kör edici,yoğun güneş ışıklarının içine girdiler. Mara tül perdelerinin arasından baktığında bütünüylebeklenmedik bir manzarayla karşılaştı.Karşısındaki tablonun güzelliği soluk kesiciydi. Geniş bir vadi-468469nin girişinde, büyük bir gölün kenarına kurulmuş olan malikaneye ırmaktan bakıldığında bir çocuk

masalından fırlamış büyülü bir yere benziyordu, binalarının her birinin renkleri ve biçimlerikusursuzdu. En ortadaki yapı taştandı, göle bakan bir tepenin üzerine kurulmuş inanılmaz eski bir

Page 200: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 200/244

saraydı. Yamaçtan aşağı inen alçak surlar teraslara kurulmuş bahçeleri, pek çoğu iki ya da üç katlıolan daha küçük yapıları çevreliyordu. Minwanabi'nin malikanesi aslında başlı başına bir köydü,hepsi de Jingu'ya sadık hizmetkarlardan ve askerlerden oluşan bir topluluktu. Ne kadar gözkamaştırıcı bir kasaba, diye düşündü Mara. Bir düşmanının böylesine bir görkemin içindeyaşamasından acı bir kıskançlık duyduğunun farkındaydı. Gölden esen rüzgarlar en sıcak aylarda

bile malikaneyi serinletiyor olmalıydı ve turuncu siyah kayıklardan küçük bir tanesi balık ağlarıatıyordu ki Minwanabi Lordu yemekte yeni tutulmuş koa balığı yiyebilsin. Köleler tekneyi göldeilerletebilmek için sırıkları küreklerle değiştirirlerken Mara'nm aklına daha ağır bir düşünce geldi:vadi bir şişe ağzı gibiydi, kolayca savunulabilirdi ve dışarıya kapatılması çok kolaydı. Tatlıkokularla kendine çektiği böcekleri sindiren zehirli bitkilere benzeyen bu vadinin yapısı hızlı vefark edilmeden kaçmak için bütün şansların önüne geçiyordu.Papewaio da bunu görmüş olmalıydı, çünkü başka bir tekne yaklaşırken savaşçılarına silahlarınıalmaları için seslendi. Birden önlerinde beliren çok büyük teknede başlarında bir Devriye Lideri ilebir düzine Mimvanabi okçusu vardı. Devriye Lideri asker selamı verdi, kölelerin küreklerini havayakaldırmalarını işaret etti. "Mimvanabi topraklarına gelen kim?" diye seslendi sal yaklaşırken.Papewaio seslenip yanıt verdi. "Acoma Leydisi." Mimvanabi subayı yeniden selam verdi. "Geçin

Acoma Leydi-si." Kendi kürekçilerine işaret verdi, Mimvanabi teknesi devriye gezisini sürdürdü. Arakasi benzerüç sal daha gösterdi. "Bütün gölün üzerinde okçu taburları var."Minwanabi Lordu'nun evinden kaçmanın olanaksız olduğu açıktı. Geriye yalnızca zafer ya da ölümkalıyordu. Avuçlarının terlediğini hisseden Mara ellerini giysisine silme isteğine direndi,"Elimizden geldiğince hızla malikaneye varalım Pape."Papewaio tekne kaptanına işaret etti, köleler yeniden kürek çekmeye başladılar.Tekne rıhtıma yöneldi, Minwanabi malikanesi yakından bakıldığında da suyun üzerindengöründüğü kadar güzeldi. Her yapı özenle boyanmıştı, alışıldık beyazdan çok pastel renklerhakimdi. Çatıların kenarlarına asılı canlı renkli süslemeler ve parlak fenerler esintiyle sağa solasallanıyordu. Havayı rüzgar çanlarının yumuşak sesleri dolduruyordu. Yapılar arasındaki çakıl taşıyollar boyunca bile budanmış ağaçlar ve çiçek tarhları vardı. Mara malikanenin avlusundakibahçelerin şimdiye kadar gördüklerinin hepsinden daha görkemli olacağını talimin ediyordu.

Acoma kürekçileri kürekleri tekneye kaldırdılar, kürekçilerden biri önemli kişilerden oluşan birkarşılama komitesinin beklediği rıhtımdaki bir işçiye bir halat attı. Bekleyenlerin en önündeturuncu siyah başlığı hanedanın varisi olduğunu gösteren Minwana-bi'nin en büyük oğlu Desiovardı.Sal rıhtımın kenarına hafifçe vurduğunda yelekli hizmetkarlar öteki halatları yakaladılar.Minwanabi malikanesinin muhafızları esasduruşa geçtiler, Desio kölelerin karaya çıkardıklarıMara'nm tahtırevanını karşılamak için ileri yürüdü.

470471Minwanabi varisi kaskatı bir şekilde başını eğerek selam verdi, başını neredeyse hakaretdenebilecek kadar az eğmişti. "Babam adına size Kumandan'm onuruna verdiğimiz kutlamaya hoş geldiniz diyorum Acoma Leydisi."Mara tahtırevanının tül perdelerini kaldırmakla sıkıntıya girmedi. Desio'nun tombul, sarkmış yüzünü inceleyip onun gri gözlerinde pek bir zeka parıltısı görmediğinden tam olarak aynı tarzdabir baş eğmesiyle selam verdi. Uzun bir dakika boyunca hiçbir şey söylenmedi, sonra DesioMara'mn kendisinden daha üstün bir sosyal konumu olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. "Umarımiyisinizdir Leydi Mara?"Mara hafifçe başını salladı. "Ben iyiyim Desio. Acoma, Lord Al-mecho'nun onuruna verilen

davetten memnun. Babanıza bu karşılama için teşekkür ettiğimi söyleyin."

Page 201: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 201/244

Daha aşağı konumda olduğunu kabul etmek zorunda kalmaktan öfkelenmiş olan Desio çenesinihavaya dikti. Tüllerin arasından neredeyse bir çocuk gibi görünen bir kızdan aldığı yanıt gururunadokunmuştu. "Tanışmaziyafetinin açılışı güneş battıktan bir saat sonra başlayacak. Hizmetkarlar size yerlerinizigösterecekler."

"Minwanabi'nin onurunu hizmetkarlar mı temsil ediyorlar?" Mara tatlı tatlı gülümsedi. "Lordbabanızla karşılaştığımızda hatırlayacağım bir şey olacak bu."Desio kızardı. Ortaya çıkan saçmalığın daha fazla uzamasına engel olmak için bir MinwanabiDevriye Lideri öne çıktı. "Leydim, şayet izin verirseniz askerlerinizi onlar için ayrılan yeregötüreceğim.""İzin vermeyeceğim!" dedi Mara Desio'ya. "Gelenekler beni konımak için elli askerimi yanımdabulundurmamı gerektiriyor.Şayet babanız başka türlü düşünüyorsa hemen buradan ayrılacağım, benim yokluğumu Kumandan'akendisi açıklar. Bu koşullar altında evine geri dönen tek büyük ailenin Acoma olmayacağımsanıyorum.""Almecho'yu onurlandırmak için çok fazla aile geliyor." Desio haince bir gülümsemeyi bastırmak

için durakladı. "Eğer bütün Lord ve Leydilerin onur muhafızlarını malikane barakalarınayerleştirecek olsaydık burası bir savaş kampına dönerdi, bunu anlamanız gerek. Almechosakinlikten hoşlanır. Onu rahat ettirmek için bütün askerler vadinin girişinde, ana garnizonumuzunbulunduğu yerde kalacaklar." Burada Desio çaresizce omuzlarını kaldırdı. "Hiç kimseye birayrıcalık yapılmıyor. Herkese aynı şekilde davramlıyor."Nacoya hiç duraksamadan söze karıştı. "Öyleyse babanız güvence olarak kendi onurunu sunuyor."Desio başını yana eğdi. "Elbette." Konuklarından bu durumda böyle bir izin alabilmek için evsahibinin konuklarının güvenliğini sağlamak için kendi kişisel onurunu ortaya koyması beklenirdi.Böyle bir düzenleme sırasında konuklardan birine karşı herhangi bir zarar verildiği taktirdeMinwanabi Lordu Jingu bu utancı kendi yaşamını vermek dışında hiçbir şeyle temizleyemezdi.Minwanabi Klanı'nm varisi bir hizmetkara seslendi. "Leydi'ye, Başdanışmanına, iki odahizmetçisine ve özel muhafızına Acoma için hazırlanan odaları göster."Turuncu tüylü miğfer takmış bir subayı parmağını şaklatarak çağırdı. "Akıncı Lideri Shimizu vesavaşçılardan oluşan bir karşılama komitesi askerlerinizin ana garnizon barakalarına rahat birşekilde yerleşmeleriyle ilgilenecekler."Minwanabi'nin onu onur muhafızlarından ayırmayı uygun bul-472 473masından sarsılmış, kızmış ama yine de bütünüyle şaşırmarmş olan Mara Arakasi'ye rahatlatıcı birbakış fırlattı. Konukseverliğin huzurunu bozacak bir olaya neden olmayacaktı, özellikle de evhizmetkarlarından birçoğunun giysilerinin uçuşan kollarının altından eski savaşların yara izlerigörünüyorken. Hayır, Acoma burada güç kullanarak zafer elde edemezdi, şayet sağ kalmaları için

bir şans varsa o da ancak kurnazlıkla başarılabilirdi. Kabul ettiğini gösteren bir bakışla Mara özelmuhafızı olarak Papevvaio'yu seçti. Ardından o, Nacoya ve savaşçılarının en ustası Acoma'yaayrılan daireye onları götürecek olan hizmetkarı izlediler.Minwanabi'nin büyük malikanesi yangınlardan, unutulmuş ayaklanmaların yağmalarından,neredeyse hiç akıllarda kalmamış savaşlardan vadideki çok iyi yerleşimi sayesinde kurtulmuş sonderece eski bir yapıydı. Tsurani evlerinin pek çoğunun çevresine yerleştirildiği iç avludaki meydanyıllar içerisinde birçok kez değiştirilmiş, yeniden inşa edilmiş, genişletilmiş, bölmeleriyenilenmişti. Yamaçtan yukarı doğru yeni yapılar yapılmış, Minwanabi malikanesinin kalbiyüzyıllar içerisinde bir koridorlar, kapalı avlular, düzenli olmaktan epey uzak birbirine bağlıbinalardan bir labirente dönüşmüştü. Papewaio onun tahtırevanından inmesine yardımcı olurkenMara sıkıntı içinde onu dairesine götürüp getirmesi için hizmetkarlara ihtiyacı olacağını anladı,

çünkü böylesine karmaşık bir yapıyı bir geçişte öğrenmenin olanağı yoktu.

Page 202: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 202/244

Koridorlar kıvrıla büküle uzanıyor, her avlu bir öncekinin aynı görünüyordu. Mara yarı kapalıparavanların arkasından mırıltılar duyuyordu, bunlardan kimileri İmparatorluk'un tanıdık ünlülerineaitti, ama birçoğu da onun kulaklarına yabancıydı. Sonra sesler arkada kalır gibi oldu, bir ormanetoburunun saldırısından öncekine benzeyen bir sessizlik çöktü şık koridora. Hizmetkaronun odasına açılan kapıyı yana ittiği sırada Mara Jingu'nun cinayeti amaçladığını çok iyi

anlamıştı. Aksi halde onu öteki taraflardan neredeyse bütünüyle yalıtılmış bu ıssız köşeye yerleştir-mezdi.Hizmetkar eğildi, selam verdi, şayet Acoma Leydisi ya da Başdanışmanı banyoları ya da giysileriiçin yardımaihtiyaç duyarlarsa kendilerini bekleyen daha başka oda hizmetçilerinin de olduğunu bildirdi."Benim kendi hizmetkarlarım yeterli," dedi Mara sert bir sesle. Özellikle burada hiçbir yabancınınyanına yaklaşmasını istemiyordu. Taşıyıcılar son bagajları da getirir getirmez kapıyı kapadı. Pa-pevvaio'nun odaları hızla, tepeden tırnağa araştırmaya girişmesi için hiçbir şey söylemesine gerekyoktu; ama Nacoya çok sarsılmış görünüyordu. Ardından Mara hatırladı. Mara'nın Anasati'ninoğluyla sözlenme isteğini sunmak için çıktığı tek kısa yolculuk dışında yaşlı bakıcı uzun yaşamıboyunca Acoma topraklarından belki hiç ayrılmamıştı.

Lano'ya ilgili anıları Mara'ya bu durumun altından kalkacak güç veriyordu. Papewaio odalarıngüvenli olduğuna karar verir vermez Mara onu kapının önünde nöbet tutmaya gönderdi. Nacoyagözlerinde belli belirsiz bir rahatlamayla hanımefendisine baktı. "Jingu konuklarını kendisikomyacağına güvence verdiğine göre sanırım devlet törenlerine özgü bir barış ortamı kurulmasınıbekleyebiliriz."Mara başını salladı. "Bence istek senin keskin gözlerinin önüne sis çekmiş yaşlı kadın. Jingu kendiinsanları ve öteki konuklara karşı yapılacak bir hareket için yaşamını güvence olarak sunuyor, hepsibu. 'Kazalara' karşı hiçbir güvence vermiyor." Sonra kendini korkunun eline teslim etmemek içinNacoya'ya banyoyu474475doldurmasını ve kendisini ziyafete ve Minwanabi Lordu'yla ilk kişisel karşılaşmasına hazırlamasınıemretti.Anasati'nin karanlık, havasız, eski cila kokulan sinmiş büyük salonundan çok farklı olanMinwanabi'nin toplantı salonu ferah ve aydınlıktı. Mara aşağıda toplanan parlak tüylü kuşlar gibikonuklara katılmadan önce galeri tarzı girişi seyretmek için durdu. Tepenin yamacında doğal birgirintiye kurulmuş, bir ucunda giriş, öteki ucunda onur tribünü bulunan salonun kendisi devasaydı.Yüksek kirişli tavanda, derine gömülmüş ana katın üzerine asılı, gökyüzüne açılan pencereler vardı.Salonu çevreleyen çok sayıda gözlem galerisi aşağı katın görülmesine ve dışarıdaki balkonlaraaçılan kapılardan çevrenin manzarasının seyredilmesine izin veriyordu. Ortadaki ağaç kirişi taş sütunlar destekliyor, çakıl taşlarıyla çevrili bir çeşmenin suyu çiçekli ağaçların çevresinden

şırıltılarla akıyor, yerdeki mozaiklerin üzerinden geçip tribünün altındaki küçük, yansımalı birhavuza dökülüyordu. Minwanabi'nin bir zamanlar, bir yerlerde olağanüstü yetenekli bir sanatçısıolmuştu. Önceki Minwanabi lordlarma çok yetenekli zanaatçılar hizmet etmiş olmalıydı, çünkükalabalığın arasında en görkemli giysiler tribündeki Lord ve Leydi'ninkilerdi. Mara yüzünüburuşturdu, Lord'un karısının giydiği tunmcu yeşil tuvalet onu pek çok Tsurani'yi etkilediği kadaretkilememişti. Çevrenin bütün bu güzelliğinin Jingu gibi bir düşmanın elinde harcandığı düşüncesiMara'yı neredeyse ağlatacaktı."Tanrılar bu malikaneyi büyük bir zenginlikle kutsamış olmalılar," diye mırıldandı Nacoya. "Amayücevarlıklar sağduyuya pek yer bırakmamışlar derim ben. Şu tavan açıklıklarından içeri ne kadar böcekgireceğini

düşünün bir, hele tozun, kirin, yağmurun hiç sözünü etmiyorum."

Page 203: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 203/244

Mara yaşlı dadısına şefkatle gülümsedi. "Bir sürüngen yuvasına bile analık yapmaya mıkalkacaksın yoksa?Üstelik eminim hava kötüleştiğinde Mimvanabi çatısını çok iyi kapatıyordun Jin-gu'nun karısıbeklenmedik biranda ıslanmayı kaldıramayacak kadar çok makyaj yapmış."

Nacoya gözlerinin o kadar iyi görmediğini, gençliğinden bu yana hiç iyi olmadıklarını söyleyereksözlerini hafifletmeye çalıştı. Mara danışmanının elini okşayıp onu onayladı. Ardından incilerişlenmiş tuvaleti, bukleler yapılıp yeşil kurdelelerle süslenmiş saçlarıyla göz kamaştırıcı bir şekildemerdivenlerden inmeye başladı. Tören zırhı giymiş Papewaio onu izledi; hanımefendisine veBaşdanışmana bir kutlama için eşlik ediyor olmasına karşın savaş meydanlarına daha çok yaraşanbir tetiklilikte hareket ediyordu. Pek çok bakımdan Tsurani devlet toplantıları daha tehlikeliydi.Görgülü tavırların, süslerin altında tutkular değişirdi; Konsey Oyu-nu'ndaki ittifaklar değiştikçeorada bulunan her Lord bir düşmana dönüşebilirdi. Şayet bunun sonucunda kendi durumuyükselecek-se Acoma'ya zarar vermekte kararsızlık gösterecek çok az kişi vardı. Ve Minvvanabitoprakları üzerinde, normalde Mara'ya ters düşmeyecek olan kimileri, başat politik rüzgara kapılıpyön değiştirebilirlerdi.

Yalın zevkleri olan Mara sergilenen büyük zenginlikten ne etkilenmiş ne bunların altında ezilmişti.Alçakgönüllü giysileri salonda çevresini saran Lord ve Leydilerin onunla ilgili daha öncekiizlenimlerini güçlendiriyordu. Pek çoğu güçlü Anasati ile yaptığı evlilik sayesinde evini koruyangenç, tecrübesiz bir kız oldu-ğuna inanıyordu. Şimdi, Buntokapi'nin ölümüyle bir kez daha yem olmaya hazırdı. Mara salonagirerken böyle bir izlenim yaratmaktan memnundu; böylece işe yarayacak bir bilgi kırıntısı, bir476 477doldurmasını ve kendisini ziyafete ve Minwanabi Lordu'yla ilk kişisel karşılaşmasına hazırlamasınıemretti.Anasati'nin karanlık, havasız, eski cila kokuları sinmiş büyük salonundan çok farklı olanMinwanabi'nin toplantı salonu ferah ve aydınlıktı. Mara aşağıda toplanan parlak tüylü kuşlar gibikonuklara katılmadan önce galeri tarzı girişi seyretmek için durdu. Tepenin yamacında doğal birgirintiye kurulmuş, bir ucunda giriş, öteki ucunda onur tribünü bulunan salonun kendisi devasaydı.Yüksek kirişli tavanda, derine gömülmüş ana katın üzerine asılı, gökyüzüne açılan pencereler vardı.Salonu çevreleyen çok sayıda gözlem galerisi aşağı katın görülmesine ve dışarıdaki balkonlaraaçılan kapılardan çevrenin manzarasının seyredilmesine izin veriyordu. Ortadaki ağaç kirişi taş sütunlar destekliyor, çakıl taşlarıyla çevrili bir çeşmenin suyu çiçekli ağaçların çevresindenşırıltılarla akıyor, yerdeki mozaiklerin üzerinden geçip tribünün altındaki küçük, yansımalı birhavuza dökülüyordu. Minvvanabi'nin bir zamanlar, bir yerlerde olağanüstü yetenekli bir sanatçısıolmuştu. Önceki Minvvanabi lordlarına çok yetenekli zanaatçılar hizmet etmiş olmalıydı, çünkükalabalığın arasında en görkemli giysiler tribündeki Lord ve Leydi'ninkilerdi. Mara yüzünü

buruşturdu, Lord'un karısının giydiği turuncu yeşil tuvalet onu pek çok Tsurani'yi etkilediği kadaretkilememişti. Çevrenin bütün bu güzelliğinin Jingu gibi bir düşmanın elinde harcandığı düşüncesiMara'yı neredeyse ağlatacaktı."Tanrılar bu malikaneyi büyük bir zenginlikle kutsamış olmalılar," diye mırıldandı Nacoya. "Amayücevarlıklar sağduyuya pek yer bırakmamışlar derim ben. Şu tavan açıklıklarından içeri ne kadar böcekgireceğinidüşünün bir, hele tozun, kirin, yağmurun hiç sözünü etmiyorum."Mara yaşlı dadısına şefkatle gülümsedi. "Bir sürüngen yuvasına bile analık yapmaya mıkalkacaksın yoksa? Üstelik eminim hava kötüleştiğinde Minwanabi çatısını çok iyi kapatıyordur.Jin-gu'nun karısı beklenmedik bir anda ıslanmayı kaldıramayacak kadar çok makyaj yapmış."

Nacoya gözlerinin o kadar iyi görmediğini, gençliğinden bu yana hiç iyi olmadıklarını söyleyereksözlerini hafifletmeye çalıştı. Mara danışmanının elini okşayıp onu onayladı. Ardından inciler

Page 204: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 204/244

işlenmiş tuvaleti, bukleler yapılıp yeşil kurdelelerle süslenmiş saçlarıyla göz kamaştırıcı bir şekildemerdivenlerden inmeye başladı. Tören zırhı giymiş Papewaio onu izledi; hanımefendisine ve Baş-danışman'a bir kutlama için eşlik ediyor olmasına karşın savaş meydanlarına daha çok yaraşan birtetiklilikte hareket ediyordu. Pek çok bakımdan Tsurani devlet toplantıları daha tehlikeliydi.Görgülü tavırların, süslerin altında tutkular değişirdi; Konsey Oyu-nu'ndaki ittifaklar değiştikçe

orada bulunan her Lord bir düşmana dönüşebilirdi. Şayet bunun sonucunda kendi dununuyükselecek-se Acoma'ya zarar vermekte kararsızlık gösterecek çok az kişi vardı. Ve Minwanabitopraklan üzerinde, normalde Mara'ya ters düşmeyecek olan kimileri, başat politik rüzgara kapılıpyön değiştirebilirlerdi.Yalın zevkleri olan Mara sergilenen büyük zenginlikten ne etkilenmiş ne bunların altında ezilmişti.Alçakgönüllü giysileri salonda çevresini saran Lord ve Leydilerin onunla ilgili daha öncekiizlenimlerini güçlendiriyordu. Pek çoğu güçlü Anasati ile yaptığı evlilik sayesinde evini koruyangenç, tecrübesiz bir kız olduğuna inanıyordu. Şimdi, Buntokapi'nin ölümüyle bir kez daha yemolmaya hazırdı. Mara salona girerken böyle bir izlenim yaratmaktan memnundu; böylece işeyarayacak bir bilgi kırıntısı, bir476 477

yorum ya da bir söz yakalama şansı artıyordu. Merdivenlerin sonuna ulaşıp Minwanabi Lordu'nuselamlamak için tribüne doğru yöneldiğinde çevresindeki soyluları inceledi, kimin kimle dedikoduyaptığına dikkat etti. Tapmakta ona öğretilen tavırları çok işine yarıyordu. Kendisiniselamlayanlara kibarca yanıt veriyor ama tatlı gülümsemelere ve sıcak sözlere kanmıyordu.Minwanabili Jingu onun yaklaşmasını bir jagunanın aç ilgisiyle izliyordu. Mara davetine teşekküretmek için tribünün basamaklarını çıkarken Jingu'nun danışmanıyla konuşmasını kestiğine dikkatetti. Bu an onu daduraklatmıştı, çünkü yaşamında ilk kez ailesinin en eski düşmanının yüzüne bakıyordu. MinwanabiLordu şişman bir adamdı. Gençliğinden bu yana zırh giymemiş olduğu çok belliydi, ama gözlerindekurnaz ve hain parıltılar vardı. Bileklerini inci bilezikler çevreliyordu, yakasından sedef süslersallanıyordu, boynundaki boncuklar terden parlamıştı. Selam verirken yönetici düzeyinde birLeydi'nin karşısında gerekenden biraz daha az eğdi başını. "Acoma Leydisi," dedi görünüşü kadarkalın ve yağlı bir sesle, "Kumandan onuruna verilen ziyafete katılmayı uygun gördüğünüz için çokmutluyuz."Salondaki bütün gözlerin görgü kurallarına pek uymayan bu tavrı nasıl karşıladığını görmek içinkendisineçevrildiğinin farkında olan Mara aynı türden bir karşılık verdi, kendi selamı da yüzeysel ve kısaoldu. "Nazik davetiiçin Lord Minwanabi'ye teşekkür ederiz."Mara'nın tavrından siniri bozulan Jingu birini tribünün önüne çağırdı. "Burada sizin tanıdığınızısandığım biri

var." Sonra dudakları beklentiye aç bir gülümsemeyle kıvrıldı.Acoma Leydisi bu çağrıyla gelen kadını görünce hiç tepki vermedi. Teani'nin Minwanabimalikanesi içinde biryerlerde olacağı Arakasi'nin onu önceden uyardığı şeylerden biriydi; Mara'ya cariyenin birMinwanabi casusu olduğunu haber vereli çok olmuştu. Ama Buntokapi'nin eski sevgilisininJingu'nun en yakm çevresine kadar sızmış olması Mara'yı biraz duraklattı. Kadın belki de herkesintahmin ettiğinden daha zekiydi. Ender ipeklere bürünmüş, mücevherlerle süslenmiş, ince boynunaen nadir metallerden bir zincir takmış olan kadının Jingu'nun gözdesi olduğu açıktı. Ama güzelliğive süsleri karakterinin çirkinliğini bütünüyle gizlemeyi başaramıyordu. Güzel gözleri Mara'yaduyduğu nefretle yanıyordu, nefretin yoğunluğu ürperticiydi.

Onun konumunda bir kadının bakışlarına yanıt vermek gereksiz bir kibarlık olacak ve kolayca birzayıflık itirafı olarak yorumlanacaktı. Mara sözlerini ve dikkatini yalnızca Teani'nin solunda oturan

Page 205: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 205/244

Minvvanabi Lordu'na yöneltti. "Danışmanım ve ben uzun ve yorucu bir yolculuktan yeni gelmiş bulunuyoruz. Ziyafet ve eğlenceler başlamadan önce biraz tazelenecek bir şeyler içmemiz içinLordum bize yerlerimizi gösterebilir mi?"Jingu tombul parmağıyla kostümünün fırfırlarını düzeltti. Ardından soğuk bir içki getirmeleriniistedi; hizmetkarın isteğini yerine getirmesini beklerken eli dalgın dalgın Teani'nin kolunu

okşuyordu. Karısı bu hareketi görmezden gelmişti. Kendi istekleri doyurulana kadar Acomalıkonukların isteklerini gömıezden geldiğinden hiç kimsenin kuşkusu kalmadığı zaman tatlı birifadeyle bir hizmetkara başıyla işaret etti. "Leydi Mara ve hizmetindeki-leri sondan üçüncü masaya,mutfakların girişine en yakm olana götür ki onlara hemen hizmet edilebilsin." Onları ne kadarzekice aşağıladığına gülerken tombul gerdanı sallanıyordu.Yüksek konumdan bir Leydi böyle bir yerleşimi aşağılayıcı bulurdu; ama Teani için bu kadarıyeterli değildi. Mara'nın onu gör-478479mezden gelmesinden dolayı hain bir öfkeye kapılmış olan kadın Lord'un sözlerini kesti. "Bu kadınıkölelerin yanma göndermelisiniz Lordum. Herkes biliyor ki Acoma'nın büyüklüğü Anasati'nin

desteğine bağlı ve oğlunun ölümünden sonra Lord Tecuma'ın koruması bile zayıfladı."Bu hakaret görmezden gelinemeyecek kadar büyüktü. Hâlâ Teani'ye doğnıdan yanıt vermeyikendine yakıştıramayan Mara imalı bir tavırla Jingu'nun önünde salladığı yeme bakmaya tenezzületmediğini gösterdi. Çelik gibi bakışlarını gülümseyen Minwa-nabi'nin şişman yüzüne çevirdi."Minwanabi Lordum, herkes sizin ne kadar... cömert olduğunuzu bilir, ama eminim siz bile başkabir erkeğin artıklarını hizmetinizde bulundurmanın pek bir yararını göremiyorsunuzdur."Jingu kolunu Teani'nin omuzlarına dolayıp kadının narin bedenini kendine doğru çekti. "Ama sizdurumları karıştırıyorsunuz Leydi Mara. Bu kadın bir erkek tarafından değil ölen eşinin arkasındanhayatta kalan bir hanımefendi tarafından dışarı atılmıştır. Size ilk ve son olarak hatırlatıyorum.Teani benim evimin değer verilen, saygı duyulan bir üyesidir.""Elbette." Mara özür dilemek için belli belirsiz başını eğdi. "Herkes tarafından bilinen zevklerinizdüşünüldüğünde size çok iyi hizmet edecektir Jingu. Gerçekten de ölen kocamın hiçbir şikayetiyoktu" -MaraTeani'ye kısacık bir bakış fırlattı- "ama öte yandan Bunto'nun biraz kaba ve haşin zevkleri vardı."Teani'nin gözleri kıvılcımlar saçıyordu. Mara'nın onun hakaretine doğnıdan yanıt vermek için hiççaba göstermemiş olması cariyeyi öfkeden deliye çevirmişti. Mimvanabi Lordu hiç de eğlen-mişebenzemiyordu; Lashima tapınağından gelme küçük bir bakire denebilecek bu kız kendisiniaşağılayan davranışla sindirilmiş gibi görünmüyordu. Gerçekten de ilk söz düellosunda konumunu iyi savunmuştu. Hizmetkarlarışimdiden Acoma Ley dişi ve eşlikçilerini yerlerine götürmek için dirseğinin dibine gelmiş olduklarından Jingu'nun durumdan kibarca sıyrılabilmek için onu yerine göndermekten başka yolu

kalmamıştı. Mara için eğlenceler yavaş geçiyordu. Yemek, müzisyenler ve dansçılar mükemmeldi,ama mutfakların hemen dibindeki masa sıcaktı, gürültülüydü, durmadan önlerinden hizmetçilergeçiyordu. Sıcak ve yemek kokuları Nacoya'nın fenalaşmasına neden olmuştu, daha ziyafetin ilkyemeği getirilmeden çok önce Papewa-io yorgun görünmeye başlamıştı. Mutfağa girip çıkanyabancıların hiç kesilmeyen hareketliliği onu sürekli gergin tutuyordu, özellikle de önünden geçenher tepside, eğitimli ellerin pekala silah olarak kullanabileceği şeyler bulunduğu için. Mara'nınNacoya'ya "kazalar" için söylediği sözler kulağına gelmişti. Mimvanabi Lor-du'nun herkesin gözüönünde bir suikast girişiminde bulunması pek de olası olmasa bile Teani'nin zehirli bakışlarıMara'nın üzerinden hiç ayrılmıyordu. Acoma Akıncılar Lideri diken üstündeydi. Tatlı olarakgetirilen nadide dondurmalar masalardan kaldırıldığında Papewaio hanımefendisinin omzunahafifçe dokundu. "Leydim, karanlık basmadan dairenize çekilmenizi öneriyonım. Koridorlar garip,

şayet Minwanabi'nin keyfini beklerseniz sizi götürmek üzere görevlendireceği hizmetkarlara başkaemirler de verilmiş olabilir."

Page 206: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 206/244

Mara uzun zamandır düşüncelere dalmış gibi silkindi. Saçları hiç bozulmamıştı, tavrı uyanıktı amagözlerinin altında koyu yorgunluk gölgeleri vardı. "Barakalara haber göndermenin bir yolunubulmamız gerekiyor ki olur da bir dunım bunu gerektirirse Araka-si mesajlarını hangi daireyebırakacağını bilsin."480

481Papewaio kapalı bir tavırla yanıt verdi. "Ortaya çıkma riski almadan bir şey yapamayız Leydim.Arakasi'ye güvenin. Casusları bir tehlikeyle karşılaşmadan ona ulaşabilirler ve gerekirse o sizikendisi bulacaktır."Bir akrobasi gösterisi için salonu temizleyen hizmetçilerin gürültüsü arasında sesini duyuramayanMara yalnızca başını salladı. Nacoya'nın kolunu okşadı, sonra Minwanabi Lordu'na özürlerinibildirmek için ayağa kalktı. Onu rahatsız eden baş ağrısı yeterince gerçekti ve Kumandan ertesigüne kadar gelmeyeceği için ziyafetten ayrılması kimseye saygısızlık olmayacaktı. Şayet arkasındaherhangi bir izlenim kalacaksa bunun da genç ve tecrübesiz olduğu, incelikten yoksun olduğuizlenimi olmasını istiyordu. Erken ayrılması konuklarda bu izlenimi güçlendirecek ve böylece belkibir savunma düşünmesi için ona biraz soluk aldıracaktı. Minwanabi ondan önce davranmak için

fırsat kollayan bütün rakiplerinin önünde komplolarını tamamlamakta zorlanacaktı.Mara tabakları kaldıran hizmetçileri Lord'a ayrıldığını haber vermeye gönderdi. Haber tribüneulaştığında büyük Lord'un yüzü kendinden hoşnut, dev bir gülümsemeyle kırıştı, Acomalılar'moturdukları sandalyeler boştu. Bu küçük zaferin verdiği coşku içinde Jingu Teani'nin de ortadankaybolmuş olduğunu fark etmedi. Acoma Leydisi'nin işini bitirmeden önce ona acı çektirmekisteyen efendisinin keyfinin gelmesini beklemekten bıkan Teani amacına ulaşmak için kendiaraçlarını kullanmak üzere ayrılmıştı. İçkinin ve eğlencenin zevklerinin Lord'un iştahlarınıdoyuracağını biliyordu.Teani Minwanabi malikanesinin arka koridorlarından birinde hızla ilerlerken başına örttüğü maviipek eşarp arkasında dalgalanıyordu. Eşarbını yerine takmakla uğraşmadı, omuzlarına dökülenbakır rengi saçlarını toplamak için de durmadı. Akıncı Lideri Shimizu'nun dairesi bir sonrakiavlunun karşısındaydı, artık çekingen davranmasına gerek yoktu; bu saatte ortalarda dolaşmasıolası tek kişi yağ lambalarını yakan köleydi. Teani gizemli bir gülümsemeyle son paravanı geçti.Bu gece köle Jingu'nun konuklarının ihtiyaçlarını karşılamakla uğraştığı için geç kalacaktı. Yaşlı

 jaguna emrindeki adamlar konusunda çok cimriydi. Büyük Lord'un genellikle aklında yalnızcapolitika olurdu ki bu özelliği zaman zaman yüksek rütbeli subaylarını kızdırmaktaydı.Avluyu dolduran ay ışığında teni altın gibi parlayan Teani giysisinin yakasını açmak için durdu.Kumaşı göğüslerini kışkırtıcı bir şekilde sergilemeye yetecek kadar gevşetti, dişleri birgülümsemeyle parladılar. Bu gece şayet ustaca davranırsa o küçük, sıska Acoma sürtüğü ölecekti.Onun çığlıklarını duymak ne kadar da tatlı olacaktı.Shimizu'nun avlunun karşısındaki dairesinin perdeleri aralık duruyordu. Arkalarında yanan

lambanın ışığında paravanlarda elinde bir şişeyle yastıkların üzerine yığılmış bir adamın yamuksilueti görünüyordu. Yine içiyor, diye düşündü Teani iğrenerek. Ve bunun tek nedeni büyüksalonda Jingu'yu Mara'yı öldürmek için kurduğu komploya razı edemeden boşuna uğraşmasıolmuştu. Cariye bu zevki kendisi yaşamak istiyordu. Lord'un ona bu görevi vermekte isteksizdavranması Teani'ye onu kurnazca atlatmaktan başka bir seçim bırakmamıştı.Şimdi neredeyse tümüyle çıplak kalmış omuzlarına dökülen saçlarını savuran cariye açık paravanadoğnı yürümeye başladı. O kadar sessizce içeri girmişti ki koyu renk saçlı adam bir an için onunfarkına varmadı. Teani bu anı onu incelemekte kullandı.482 483Minwanabi'nin Akıncı Lideri Shimizu yanındaki askerler arasında ateşli bağlılığı, tutkulu inançlarıve açık sözlü kişiliğiyle tanınırdı. Savaş meydanında hızlı refleksleri ve neredeyse hiç yanıl-mayan

tahminleri çabuk yükselmesini sağlamıştı; yüzü bulunduğu konum için çok gençti, mesleğisırasında edindiği yara izleri dışında kırışıksızdı. Tek zayıf yönü hiçbir uyarı olmaksızın patla-

Page 207: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 207/244

yabilen bir öfkeye neden olan aşırı duyarlılığıydı. Gözleri yarı ka-palrymış gibi dururdu, sarhoş olduğu zamanlar dışında ne tür bir aıh duaımunda olduğunu anlamak olanaksızdı. Alt dudağınınkeyifsiz bir şekilde sarkmış olmasından Teani onun canının sıkkın olduğunu anlıyordu -bir sevgilitarafından bekletilen erkeklerdeki türden somurtkan, hemen patlayabilecek türden bir can sıkıntısı.Teani ustaca yerine getirilen bir işten dolayı kendini tebrik etti. Bu adamın bir budala olduğunu,

onun bedenine duyduğu özlemden ve aşk özlemi olduğunu sandığı bir tür yeniyetmeduygusallığından dolayı kendini hasta gibi hissettiğini biliyordu. Kaslı göğsünü parlatan terlerdenTeani Shimizu'yu eline geçirdiğini, canının istediği gibi kullanabileceği, tam gerektiği biçimdeayarlanmış kusursuz bir araç olduğunu anlıyordu; dişi ve erkek başka pek çok insan gibi.Mara dışında. Acoma Leydisi onun elinden kaçmıştı. Bu yüzden Teani en davetkar gülümsemesinitakındı,arkadan uzanıp Shimizu'nun terli omzuna dokunmak için elini kaldırdı.Shimizu sertçe irkildi, eli uzanıp her zaman dizinin dibinde bulunan kılıcını kavradı. Kılıç kınındanvınlayarakçıktı, öldürmek için döndüğü sırada Shimizu sevgilisini tanıdı. Kılıcın ucu yumuşak ipeği yakaladıve kan dökmeye

çok yaklaşmışken durdu."Kadın!" Shimizu'nun yüzü soldu, ardından Teani'nin geç kalmasına olduğu kadar böyle habersizceiçeri girmesine duyduğuöfkeyle kızardı. Kendini toparladıktan sonra Teani'nin gözlerinde garip bir parıltı olduğunu farketti. Sanki kılıç onu kucaklamak üzere olan bir sevgiliymiş gibi dudakları hafifçe aralanmıştı. Derinsoluklar alırken göğüs uçları sertleşmiş, kılıcın keskin ucunun tenine dokunuşunu hissetmektenheyecanlanmıştı. Teani'nin sapık tutkularını görmek Shimizu'nun onu görmekten duyduğu zevkibiraz azaltmıştı, iğreniyormuş gibi bir tavırla kılıcını kınına soktu. "Sen delisin kadın, hasta birkafan var. Seni delik deşik edebi lirdim."Ama öfke ve iğrenme duygulan çok uzun sürmedi. Teani yüzünü yukarı kaldırdığında sertgöğüsleri giysisini iyice germişti. Shimizu açlıktan ölmek üzere olan biri gibi başını eğdi, ölümünhafif bir dokunuşuyla onun için ateşlenmiş olan öpücüğün tadını çıkardı. Teani onu bir bulmacagibi çözebiliyordu. Her dokunuşuyla kemiklerini iliklerine kadar eritiyordu sanki. Onun gelmesiylehissettiği sevinç dalgasını bastıramayan Shimizu'nun parmaklan giysiyi kapatan bağlara uzandı."Kalabilecek misin aşkım? Bana Jingu'nun konuklarla uğraştığını, bu gece onun yatağına geridönmenin gerekmediğini söyle."Teani diliyle onun kulağına hafifçe dokunarak yanıt verirken sıcak soluğunu ensesinde hissetti."Jingu benim onun dairesine dönmemi beklemiyor," diye yalan attı. Sonra adamın parmaklannıngiysilerini daha da inatçı bir şekilde yakalamalarının ardından ondan uzaklaştı. "Ama bu gecekalamayabilirim."Shimizu kaşlarını çattı, tek yağ lambasının ışığında bakışları birden sertleşmişti. "Neden

kalamıyorsun? Tutkularını başka yerlerde mi doyuruyorsun?"Teani güldü, giysisini omuzlarından aşağı sıyırıp güzel göğüslerini ortaya çıkarmadan önce onu biran için ne yapacağını bile-484485mez bir durumda bıraktı. Shimizu sertliğini konımaya çalışıyordu ama dikkatinin başka yerdeolduğu çok açıktı. "Sevdiğim başka biri yok benim cesur savaşçım." Adamı birazcık olsun kuşkudabırakmak için sesinde belli belirsiz bir alaycılık tonu vardı. "Bu gece beni senin yanındanuzaklaştıran şey devlet işi. Şimdi elimizdeki zamanı boşa mı harcayacaksın yoksa..." Teani inledi,sözcüklerini dudaklarıyla durduran adamı hafifçe ısırdı. Ama bu kez adamın düşüncelerinindağılmaması için yeterince geri duruyordu.

Shimizu'nun elleri onun ipek gibi tenini sertçe kavradı, sesi ısrarcıydı. "Öyleyse niye bana gelmektebu kadar geciktin?"

Page 208: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 208/244

Teani bal rengi parıltılar saçan saçlarım öfkeli bir tavırla arkaya attı. "Ne kadar güvensizsin.Kılıcının bir kadını hoşnut etmeye yetmediğinden mi korkuyorsun?" Hem kızıştırmak hem de yançıplak bedenini daha iyi görmesini sağlamak için biraz geri çekildi.Shimizu kaşlarını çattı, elleri Teani'nin omuzlarını yakaladı. Ama şimdi kadın ellerinin altındayumuşacık olmuştu. Parmakları adamın giysisinin açıklığından ustaca kaydı. Teani tırnaklarıyla

kasıklarını çizerken Shimizu harika bir beklentiyle gerildi."Üstelik de böylesine güçlü bir kılıç," diye mırıldanan Teani'nin göz kapaklan düşmüş,dudaklarında şımarık bir gülümseme belirmişti. "Lordum Minwanabi beni sıkıcı bilgilerle oyaladı.Görünüşe bakılırsa Acoma sürtüğünün ölmesini istiyor ve bu pis işi yapmak için seçilen benim."Ama aradıkları yeri bulan Teani'nin elleri, adamın en sevdiği tarzda okşuyor olmalarına karşınShimizu geri çekildi. Teani çok ileri gittiğini hemen anlamıştı; belki de sunuş biçimini yanlış seçmişti. Anında öne eğildi, saçları adamın kasıklarının üzerine yayıldı, diliyle onun teninikızıştırmaya girişti.Shimizu buna karşılık venneden önce bir an hareketsiz kaldı; sonra Teani'nin sırtındaki eli gerildi,rüyadaymış gibi bir sesle konuştu. "Sevgilim, Lordum'un böyle emirler vermiş olması çok aıhaf."Teani'nin ilgisi uyanmıştı. Doğruldu, Shimizu'nun sandaletlerinin bağlarını çözmek için elini uzattı.

"Tanrılar aşkına, şu çivili nallarını evde giymek zorunda mısın her zaman?"Shimizu sabırsızca kıpırdadı, ama cariye bağları çözmeyi sürdürdü. Bağlarla uğraşırken göğsününsert ucu adamın dizinin iç tarafına dokunuyor, onu öylesine delirtiyordu ki Teani'nin umursamaz birsesle sorduğu bir sonraki soruya yanıt verirken neredeyse kendinde değildi."Niye mi? Ah, Lordum dün bana Acoma kızının öleceğini söyledi ama ondan önce bütün cesaretinikırmayı amaçlıyor. Hizmetkarlarını ve maiyetindekileri öldürerek onu iyice dehşet içinde bırak,dedi bana. Böylece saldırdığı zaman kız yapayalnız olacak." Burada Shimizu durdu, kızardı,çenesinin düştüğünün farkına varmıştı. Yumruğunu bakır rengi saçlara dolayıp Teani'yi henüzbağları çözülmemiş sandaletinden uzaklaştırdı. "Bence sen yalan söylüyorsun kadın. Bu geceMara'yı öldürmeye değil başka biriyle sevişmeye gideceksin."Teani'nin gözlerinin parlaması biraz da heyecandandı, çünkü zorbalık onda arzular uyandırıyordu;aynı zamanda erkeklerin davranışlarını önceden talimin etmek gülünç ölçüde kolaydı. Suçlamayıreddetmek yerine daha öte kışkırtmak için "Yalan söylediğimi sana düşündürten şey ne?" diyesorduShimizu onun bileklerini yakalayıp bedenini kendine doğru çekerek sarstı. "Yalan attığınısöylüyorum çünkü benim aldığım emirlere göre yarın gece bir hırsız saldırmış gibi yaparak AcomaAkıncılar Lideri Papewaio'yu Mara'nm kapısının önünde öldüreceğiz.486 487Öyleyse Lordum niye bu emirleri iptal etmeksizin sana kızı bu gece Turakamu'ya vermeni söylemiş olsun?"Shimizu'nun davranışlanndan kızışmış ve onun egosunu yönlendirip gizli bilgileri kendisine

vermesini sağlamanın böylesine kolay olmasından rahatlamış olan Teani başkaldıran bir tavırlaçenesini havaya kaldırdı. "Büyük adamların nasıl davrandıklannı nereden bileyim ben?" Adamınbakışlarındaki aç alevlerin yanmayı sürdür-düğünden emin olmak için gözlerine baktı. "Aşkım, akıl almayacak kadar kıskançsın. Seninduygularının yaralarını sarmak için bir anlaşma yapalım mı? Bu gece burada seninle yatacağım,Minwana-bi'ye de bıçağımla Acomalı Mara'ya ulaşmaya çalıştığımı ama başaramadığımısöyleyeceğim. Ama buna karşılık sen de yarın Papewa-io ile birlikte kızı da öldürerek benimonunımu kurtaracaksın."Shimizu konuşmadan Teani'yi kendine çekti. Parmaklarının sabırsız hareketleriyle üzerindekigiysiyi çıkardı. Teani altına hiç çamaşır giymemişti. Ateşli bir şekilde kendi üzerindekileri deçıkarıp atan adama bakan cariye onu ele geçirmiş olduğunu anladı. Davranışları yeterli bir yanıttı.

Teani'nin bütün gece boyunca yalnız ama yalnız kendisine ait olmasını güvenceye almak için yarınkadının bütün istediklerini yapacaktı. Shimizu Teani'nin ürper-mesinin tutkulu bir hazdan

Page 209: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 209/244

kaynaklandığını sanıyordu. Kadına sahip olduğunda düşüncelerinde aşktan başka bir şey yoktu;ama seviştiği güzel cariye ona soğuk kanlı bir ustalıkla yanıt veriyordu, amacı yalnızca AcomaLeydisi Mara'mn kalbine saplanan bir bıçakla ölmesini güvenceye almaktı.Uzun ve huzursuz bir geceden sonra Mara hiç dinlenmemiş bir şekilde uyandı. Oda hizmetçilerionun ne durumda olduğunu hissetmişlerdi. Giysilerini getirdiler, hiç konuşmadan saçlarını

ipek kurdelelerle ördüler, bu sırada Nacoya sabahın erken saatlerinde hep yaptığı gibihomurdanıyordu. Minwanabi malikanesi çalışanları tarafından sunulacak yemeği bekleyemeyecekkadar huzursuz olan Mara Papevvaio'dan günlük kılıç bileme törenini kısa kesmesini istedi, sonragöl kıyısında bir yürüyüş yapmalarını önerdi. Bu önerisi Başdanışman'ın somurtkan bir sessizliğegömülmesine neden oldu.Ama Mara başındaki tehlikenin büyüklüğünü öğrenene kadar her türlü önceden hazırlanmış programdan kaçınmayı yeğliyordu. Konuklarla kaynaşıp hangi ittifakların güçlü hangilerinin zayıfolduğunu öğrenme şansını elde etmeden önce Minwanabi Lor-du'nun ne kadar güçlü durumagelmiş olduğunu tahmin etmeyi umamazdı.Taze havanın ve suyun üzerindeki güneş parıltılarının tadını çıkarmaya çalışan Mara derin bir solukaldı. Esintiyle kuytularda-ki sular hafifçe kıpırdıyor, balıkçı kayıkları bağlandıkları yerlerde

dalgalarla alçalıp yükseliyor, küreklerini çekecek elleri bekliyorlardı. Ama gölün dinginliği Mara'yırahatlatmamıştı. Nacoya'nın adımlarının giderek yavaşladığının farkına varıp malikaneyedönmelerini önerdi."Bu akıllıca olur hanımefendim," dedi Nacoya, Leydi'nin kumların ve nemin sandaletlerinin ipekbağcıklarına zarar verebileceği yerlerde yürüyüşe çıkmasını doğru bulmadığını düşündüren birtonla. Ama yaşlı kadının aksiliği bile gönülsüzdü. Gözleri üzgündü, Acoma topraklarından bukadar uzakta yüreği kendini boş hissediyordu. Mara, Minwanabi Lordu'nun bahçeleri, flamalarıylasaray gibi malikanesine ve yaşamının tehlikede olduğu toplantıya geri dönerken Papewaio izinalmadan onun kolunu tutup kendini toplamasına yardım etti.488489Kumandan Almecho'yu karşılamak için düzenlenen kabul töreni sabah başlamıştı, oysa önemlişahsiyet büyük olasılıkla öğleden sonra onur vermeyi amaçlıyordu. Mara törenlerin yapıldığı yeregeldiğinde İmparatorluk soylularından pek çoğu miğferleri, mücevherleri ve hırs tutkularıyla orayatoplanmıştı. Konsey Oyunu Tsurani yaşamının her yönüne sızmıştı, yine de bunların hiçbiri kabultörenleri kadar aşırı gösterişli değildi. Konuklar fırfırlı tentelerin altında dolaşıyor, özenlehazırlanmış ender yiyecekleri tadıyor, birbirlerine son dedikoduları ya da atalarının değeriyle ilgiliöyküler anlatıyor ya da zaman zaman ticari pazarlıklar ve anlaşmalar yapıyorlardı. Ama oradabulunan her Lord yanındakileri keskin gözlerle izliyor, kimin kime iyi davrandığını, daha daönemlisi kimin geri durduğunu, sessiz olduğunu ya da en anlamlısı orada hiç olmadığını görmeyeçalışıyordu. Mara geri kalanlarla birlikte yüzleri ve aile renklerini incelerken kendisinin de

gözlendiğinin farkındaydı. Techtalt Lordu ve oğlu karşılaştıklarında ona yalnızca kısaca başlarıylaselam vermişlerdi ki bu Acoma'nın konumu yeniden dengeye oturana kadar konuklardanbirçoğunun onunla birlikte görünmeyi erteleyeceğini gösteriyordu.Mara Nacoya'yı bir masanın başına götürüp bir hizmetkarı içki getirmeye göndererek akıllıca birşekilde bunu önemsiz bir şeymiş gibi gösterdi. Yalnızca öteki konukların ellerindeki tabaklardagördüğü yiyecekleri istemeye dikkat etti, yemekleri geldiğinde kendisinin ve Başdanışmanınıniştahlarını kaçıracak hiçbir şey olmamış gibi keyifle yemeklerini yedikleri gözlendi. Papewaio bunugördüğünde görgü kuralları bir onur muhafızının kendisinidenetlemesini gerektirmiyor olsaydı az kalsın gülümseyecekti. Mara önemsiz ayrıntıları bile büyükbir incelikle ele almıştı, çünkü ancak kahvaltısını etmemiş olmak mızmız Nacoya'yı böylesine baskialtında bir şeyler yemeye razı edebilirdi. Onları izleyen konukların üzerinde yarattıkları etki iyiydi.

Birkaç tanesi gizli bir hayranlıkla başlarını sallamış, diğerleri köşelerde fısıldaşmışlardı. Başka

Page 210: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 210/244

birtakım konuklarıma kendi komplolarının içine gömülmüş olduklarından Acoma konuklarındanhaberleri bile yoktu.Mara Xacatecas Lordu'nun genizden gelen bir sesle hafif bir kahkaha attığını duydu; Ling Ailesininüçüncü oğlunun yüzünü buruşturup bembeyaz olmasına neden olan bir şey söylemişti. İnsanneredeyse ne tarafa dönse Xosai çocuklarını ve onlann kuzenlerini görüyordu, Kaschatecas'ın kuzey

doğumlu karısı, Chilapanin-go'nun Başdanışmam'yla utanmazcasına flört ediyordu. Bu önemlişahsiyet işlemden geçmiş needra meşini kadar kaskatı görünüyordu; büyük olasılıkla kadınınkendisine gösterdiği ilgiden böyle taş kesilmişti, ama kadın o kadar hızlı konuşuyordu ve kolunuöyle sıkıca kavramıştı ki özür dileyip yanından ayrılamıyordu bir türlü.Mara kalabalığı gözleriyle taradığında zengin bir moda ve aile rengi çeşitliliği olduğuna dikkat etti.Konukları iki kategoriye ayırdı: müttefiki olanlar ya da ona meydan okuyacak kadar güçlüolmayanlar, ve onu tehdit eden ya da başına bir kötülük gelmesini isteyenler. MinwanabiTsuranuanni'nin Beş Büyük Ailesi arasında olduğu için, İmparatorluk'taki güçlü ailelerin hepsitemsilciler göndermişti. Keda, Tonmargu ve Oaxatucan yöneticilerinin hepsinin çevrelerinidalkavukların sarmış olduğunu gördü Mara. Daha önemsiz Lordlar uzak duruyor ya da övgülerlegöze girmeye çalışıyorlardı. Ekamchi Lordu'nun mor başlığı Başdanışmanına eğilmişti,

Inrodakaların kırmızı giysileri Mara'nın üniformalarını tanımadığı iki uşağın giysileriyle tam birzıtlık oluşturuyordu. Orada bulunan konuklan izlerken birden ürperdiğini hissetti. Hiçbir yerde kızılsarı giysiler görmemişti.490 491Onun huzursuzluğunu sezmiş gibi Nacoya jiga kuşu kemikle-riyle dolu tabağını kenara itti."Anasati Lordu'nu göremiyorum," dedi imalı bir tavırla. "Şayet tanrılar onu geciktirmediyse kızım,siz ve küçük oğlunuz ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya demektir."Nacoya zaten açıkça belli olan dunım üzerinde daha ayrıntılı konuşmadı: önemli bir aileninbulunmayışı politik anlamlar taşıyordu ki bunlar arasında en azından biri Tecuma'nın Ayaki uğrunaAcoma'yı koruma sözünün kendisi ya da en büyük oğlu orada olmadıkça hiçbir korumasağlamadığıydı. Anasati'nin koruması olmaksızın Mara'nın yalnızca erişemeyeceği bir yerdebarakalara yerleştirilmiş elli savaşçısı vardı. Şimdi Techtalt'm selamının soğukluğu yeni bir anlamkazanmıştı; çünkü Buntokapi'nin Kumandan'a karşı yanlış davranışı Anasati'nin adına Mara'nınöngördüğünden daha fazla zarar vermiş olabilirdi. İçinde olduğu tehlike de bununla orantılı olarakbüyiiyordu. Minwanabi Lordu Acoma'yı ortadan kaldırıp ardından da Tecuma, Ayaki'nin unvanınıkorumak için ordular gönderdiğinde savaşı kazanacak kadar güçlü olduğunu düşünüyor olabilirdi."Bu daveti kabul etmemeniz gerekiyordu," diye fısıldadı Nacoya.Mara sertçe bir işaretle karşı çıktı. Şimdi iki ailenin büyük bir tehlikeyle karşı karşıya olması bileonun kararlılığını etkilememişti. Sağ kalacak, şans eline uygun silahları verirse yenilgiyi zaferedönüştürecekti. Ama güvendiği bir müttefikin ortada olmaması onu kabul törenine geç gelenTeani'nin ne zaman Mara'ya baksa yüzünde kendinden hoşnut bir ifadenin belirdiğini fark

etmemesine neden olacak kadar kaygılandırmıştı. Acoma Leydisi masadan yeterince hızlı kalkıphain bakışlarla dirseğinin dibinde beliren Ekamchi Lordu'ndan kaçınmayı da başaramadı."iyi günler Acoma Leydisi. Sizin sağlığınızı korumaları için yeni cho-ja savaşçılarınızdan birkaçınıyanınızda getirmemiş olduğunuzu görmek ne büyük sürpriz."Mara kaskatı bir tavırla selam verirken tombul adamın tavırlarında ondan hiç beklenmeyen bircesaret olduğunu gördü. "Sağlığıma gölge düşüren hiçbir şey yok Ekamchi Lordu. Ayrıca Pape-waio yanımda oldukça korunmadan yoksun sayılmam."Acoma Akıncılar Lideri'nin cesaretini ve yeteneklerini hatırlamak için yeterince nedeni olanEkamchi Lordu yüzünü buruşturdu. Yine de belli bir amaçla yanında kalmakta diretmesi, değişenittifaklarla ilgili henüz Mara'nınbilmediği bir şeyden haberdar olduğunu gösteriyordu. Farkında olmadan babasının izinden giderek

cesur yolu seçti, daha kötü koşullar altında ortaya çıkmasından önce konuyu açması adamı kışkırttı."Belki yakınlarda Ana-satili Tecuma ile konuşmuşsunuzdur."

Page 211: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 211/244

"Ah!" Ekamchi Lordu afallamıştı. Yine de kendini topladığında gözlerinde bir an için zafer ışıklarıyandı. "Ev sahibimiz Minvvana-bi Lordu'nun bu festivale Anasatili Tecuma'yı davet etmediğinisize söylemekten üzgünüm. Kumandan'a yakınlarda yaşadıkları tatsızlıkları, daha doğrusu değerlilordun evlenme yoluyla Aco-ma'nın başına geçen oğlunun yaptığı saygısızlığı anımsatmakistemedi."

"Buntokapi onuruyla öldü," dedi Mara acı bir sesle. "Ölenler hakkında kötü konuşarak kendiniziküçük düşürüyorsunuz." Sözleri bir uyarı ve şayet bu konu kapatılmazsa Ekamchi onuruna birmeydan okumaydı.Mara'yı aşağılamış olan Lord da kendi silahlarını çekti. "Yine de koşullar uygun olsa bileTecuma'nın gelemeyeceğini biliyo-nım. Duyduğuma göre en zengin ticaret kervanına yapılan saldı-492 493n koruyanları son adamına kadar öldürdüğü için şu anda çok meşgul durumda. Mallarını olduğugibi iki yüz de savaşçısını hırsız çetelerinin en acımasızı karşısında yitirdi." Ekamchi Lordugülümsedi, çünkü Mara gibi o da böyle bir katliamı yasa kaçağı adamların başaramayacağınıbiliyordu. Büyük ailelerden bazıları Anasati'ye karşı kendinden emin bir saldırıya kalkışmışlardı; ve

bunların arasında yalnızca bir tanesinin Tecuma'nın gönülsüz ittifakını elde etmiş Acoma ilearasında yeminli bir kan davası vardı."Oğlunuzun sağlığı için tanrılara dua edelim," diye tısladı Ekamchi Lordu.Yürüyüp uzaklaştığı için Mara karşılık verme fırsatı bulamamıştı. Böylesine önemsiz bir adamınonu aşağılamaya cesaret etmesi çok sarsıcı olmuş, aynı zamanda en aşağılık düşmanlarınınkendisinin ölümüne kesin gözle baktıklarını ona bir kere daha hatırlatmaya yardımcı olmuştu.49415 VARIŞ Kumandan ortaya çıktı.Flütlerin sesleri arasında içeri girdiğinde altın işlemeli beyaz pelerini güneş ışıklarıyla göz alıcı birşekilde parlıyordu. Onunla keskin bir zıtlık içinde iki kara giysili figür yürüyordu yanında. Onlarıgören konuklar anında sessizleştiler. Minwanabi Lordu bile İmparator'dan sonra en güçlü adamıselamlarken duraksıyordu. Jingu eğilip selam vermek için öne çıktığında tavırları gösterişliolmaktan çok ezik ve çekingendi. Kara giysili İki Büyükler'in bulunuşu insanların üzerinde sıklıklabu etkiyi yapardı. Büyücülerin düşüncelerini kimse bilemezdi, yaptıkları sorgulanamazdı. Yasanınüstündeydler, tek görevleri İmparatorluk'a hizmet etmekti. Al-mecho'nun doğum günü kutlamalarıiçin yanında onlardan ikisini getirmiş olması orada bulunan bütün konukları etkiliyordu; büyü vahşibir güç gibi aralannda oldukça hiçbir komplodan emin olunamaz, hiçbir ittifaka kesinliklegüvenilemezdi. Kimileri Al-mecho'nun Siyah Cüppeliler'den birçoğunu davasında yanma çektiğinifısıldıyordu; başkaları bu Kumandan'ın politikalarından pek çoğuna Büyücüler Kentinde kararverildiğini söylüyordu.

Mara resmi selamlaşmaları bir köşede, göze çarpmayan bir yerden izliyordu. İki Büyükler'iAlmecho'nun yanında görmek onu495biraz rahatlatmıştı, çünkü konukların dikkati artık onun tehlikeli durumundan başka bir yöneçevrilmiş olacaktı... en azından bir süreliğine. Öteki konukların ısırıcı bakışlarından yorulmuş,Ekamchi Lordu'nun durmadan Tecuma'nm orada olmadığını hatırlatmasından bıkmıştı. İkiBüyükler entrika oyunlarını epey gölgede bırakacaklardı; oyuna büyü sanatlarını katabilir,yargılarını çabuk ve geri dönüşsüz bir şekilde verebilirlerdi -sözleri kanundu. Şayet Jingu'nunİmparatorluk'u tehdit ettiğini hissederlerse onu kendi evinde ortadan kaldırabilirlerdi ve Desioancak eğilip geleneksel "Sizin iradeniz ne isterse o olsun Ey Büyük," diyebilirdi.Yine de geleneksel olarak Büyükler, Konsey Oyunu'ndan uzak dururlardı; bu iki büyücüyü buraya

getiren başka bir oyun olmalıydı. Mara kendi kendine gülümsedi. Onların gelişlerinin nedeni her neolursa olsun sonuç iki yanlıydı: düşmanlarının başka kaygıları olacaktı, ama o zaman da

Page 212: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 212/244

konuklarının dikkatleri başka bir şeye yoğunlaşmış olan Minwanabi onu ortadan kaldırmak içindaha rahat hareket edebilecekti.Yine de Mara bu durumun ne anlama geldiğini ölçüp tartarken bile konuklar Kumandan'asaygılarını bildirmek için toplanmaya başlamış, her aile konumuna uygun yeri almıştı. Mara veNacoya'dan da çok geçmeden gözden uzak köşelerinden ayrılmaları istenecekti, çünkü Acoma

İmparatorluk'un en eski adlarından biriydi, başlangıçtaki Beş Büyük Aileyi izleyen ilk aileydi. Yinede Keda ve Tonmargu önünde toplanırlarken Leydi bulunduğu yerden ayrılmayı geciktirdi. Sonra,sırası gelen Xacatecas Lordu ileri yürürken kalabalığın arasından kendine yol açıp ilerledi."Yavaş yürü," dedi Nacoya'ya. Öteki aileler kan bağı olan bütün akrabalarını onur muhafızlarınınarasına katmış, oğullar, kızlar, gelinler, damatlar ve kuzenlerinden oluşan gruplar halinde ilerlerkenonun kendi ekibi yalnızca bir Başdanışman ve Papev/aio'dan oluşuyordu. Büyüklük ve gücünborazanlar eşliğinde olmaksızın ilerlemesi pek ender bir şey olduğundan öteki yöneticiler vedanışmanları sıklıkla o yanlarından geçene kadar varlığının farkına bile varmıyorlardı. Sık sıkMara, konuşanlar onun yakınlarında olduğunun farkına varmadan önce konuşmalarındankaygılarının nelere yönelik olduğunu anlayabilecek kadar çoğunu duymayı ba-şarıyordu.Aralarında fısıldaşan birden fazla grup İki Büyükler'in Almecho'nun barbar dünyasına açtığı sefere

Büyücüler Meclisi'nin destek vermesini sağlayan büyücüler olduğunu söylüyordu. Başka çoksayıda büyücü sık sık Kumandanla birlikte görüldükleri için kendilerine "Kumandan'm gözdeleri"adı takılmıştı. Yüzlerini gölgeleyen kapüşonları, bu iki büyücünün kim olduğunu görmeyigüçleştiriyordu. Ama şayet bunlar Ergoran ve kardeşi Elgahar'sa Lord'un komplolarının birdençoğu bundan zarar görebilirdi.Xacatecalar eğilerek açılış selamlarını vermeye başladıkları sırada Nacoya tarafından anaç birtavırla itilen Mara tribünün önüne ilerledi. Merdivenlerden çıkarken Shinzawaili Kamatsu ve oğlugerisinde kaldılar; sonra Xacantecalar'ın selam verip ayrılmalarının ardından Mara kendiniAlmecho'nun ve ev sahibi Minwana-bili Jingu'nun karşısında buldu.İki Büyükler iki yanda kalmışlardı, eşsiz toplumsal konumları onları selam töreninde herhangi birresmi rolden ayrı tutuyordu. Ama Mara eğilip selam verirken bir tanesini açıkça görebildi, siyahkapüşonun altında Ergoran'ınkanca burnunu ve ince dudaklarını tanıdı. Doğrulurken Kumandan Mara'nın elini tuttu, gelenekselselama yanıt verirken gülümsemesinde hafif bir alaycılık vardı. Belli ki son karşılaşmalarını,Buntokapi'nin needra ahırla-rıyla ilgili söylediği şeyleri Mara'nın sözcüğü sözcüğüne yinele-496 497meşini unutmamıştı. Görgü kuralları bu konuyu açmasını engelliyordu, çünkü geleneksel intiharAcoma onuruna sürülen lekeyi temizlemişti. Ama Kumandan'ın Mara'nın huzurunu iyice kaçıracakbir şeyler söylemesini engelleyen hiçbir şey yoktu."Leydi Mara, ne kadar beklenmedik bir sevinç. Bir relli yuvasının ortasına dalmak konusuna tıpkıbabanız kadar cesur olduğunuzu görmek hoşuma gitti." Mara'nın elini tutmayı sürdürüp üstün bir

tavırla okşarken Minwanabili Jingu'ya döndü. Son sözlerden Mara kadar rahatsız olmuş olan evsahibi öfkesini bastırmaya çalışarak doğruldu. "Jingu, kan dökerek doğum günü kutlamalarımınkeyfini kaçırmayı planlamıyorsun, değil mi?"Karşı çıkmaya çalışarak bir şeyler geveleyen Minwanabi Lordu'nun yüzü daha da çok kızardı amaAlmecho onun sözlerini kesti. "Yalnızca kapınızın önündeki koruma çok derin uyumasın yeterLeydi. Jingu sizi öldürmeyi uygun bir biçimde yapmadığı taktirde beni çok kızdıracağını bilir." Evsahibine baktı. "Konuklarına konmacakları konusunda güvence verdiğinin, şayet bunun sonucundakendi yaşamını da almak zorunda kalacaksa sizi ortadan kaldırmasının onun için bir yararınınolmayacağının hiç sözünü etmesek bile, öyle değil mi?"Kumandan güldü. O anda Mara Büyük Oyun'un bu adam için gerçekten de bir oyun olduğunuanladı. Eğer Jingu Acoma Leydi-si'ni kamu önünde hiçbir sorumluluk taşımayacağı bir biçimde öl-

dürebilirse Kumandan yalnızca bundan rahatsız olmamakla kalmayacak, Jingu'yu zekice davrandığıiçin sessizce alkışlayacaktı da. Jingu başarısız kalsa bile, Almecho için bütün bu durum yalnızca

Page 213: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 213/244

kafasını biraz dağıtan bir eğlence olacaktı. Mara'nın sırtı terden nemlendi. Kendini kontrol etmekiçin çaba harcamasına karşın titriyordu, hemen dirseğinin dibinde Shinzawai'nin oğlu babasına birşeyler fısıldadı. Almecho'nun gözleri kısıldı; Mara'nın yüzü kül gibi olmuş olmalıydı, çünküKumandan onun elini sıktı."Bu kadar üzülme küçük kuş; Jingu hepimizi şaşırtıp efendi davranmayı başarabilir." Yüzünde

geniş bir gülümsemeyle ekledi Almecho, "Tam şimdi bahisler senin kutlamaların sonunda buradansağ çıkmak için küçük bir şansın olabileceği yolunda."Llâlâ Mara'nın elini bırakmaya niyeti varmış gibi görünmüyor du, ama bütün bunlardan kendinebiraz daha eğlence çıkarmasına fırsat kalmadan kibar bir ses araya girdi."Lord Almecho..." Shinzawaili Kamatsu sohbetin arasına girdi. Saray entrikalarıyla geçmiş biryaşamın verdiği tecrübeyle Kanaza-wai Klam'ndan gelme eski Kumandan oradakilerden pek azminbaşarabileceği bir sevimlilikle konuyu değiştirdi. "Daha birkaç dakika önce Leydi Mara düğünüsırasında size küçük oğlumu takdim etme fırsatı bulamadığımı hatırlatıyordu."Almecho'nun dikkatinin biraz dağılması Mara'nın parmaklarını kurtarmasına yetmişti. Hafifçe soladoğru çekildi, Kamatsu da tempoyu hiç bozmadan Mara'yla aynı şeyi yaptı. Kibarlık gereğiAlmecho'nun Shinzavvai Lordu'nun tam karşısında durduğunu kabul etmekten başka seçeneği

kalmamıştı. Babasının yanında yakışıklı bir genç adam vardı. Kamatsu gülümseyerek konuştu,"Size ikinci oğlum Hokanu'yu takdim edebilir miyim?" Bir an için boş bulunan Kumandankaşlarını çattı. Başını Ho-kanu'ya doğru eğdi, ama ünlü aksiliğiyle aşağılayıcı bir söz bulupçıkamıayı başaramadan Kamatsu sözlerini sürdürdü. "Ağabeyi Kastimi ile karşılaşmıştınız.Hatırladığınıza eminim Almecho -seferinizde Kanazawai Klanı'nın ikinci ordusunun KuvvetKomutanı." Bir kez daha yumuşak bir tonda söylenen sözler Kumandan'a kibarca mırıldanmaktanbaşka bir seçenek bırakmamıştı. Shinzawa-498 499iler'in ikisi birlikte tribüne çıkarak arkalarındakilerin de Kumandan'a doğru ilerlemelerine nedenoldular. AlmechoMara'ya son bir bakış fırlattığı sırada Kamatsu "Sizin zamanınızı almayalım Lordum," dedi."Çünkü sizi selamlamak için bekleyen pek çok kişi var. Doğum günü kutlamalarınızda tanrılarıngülümsemesi üzerinizde olsun. "Kumandan'ın bir sonraki konukla yüz yüze kalmaktan başka çaresi yoktu. Bu sırada Mara birazkendini toplamıştı. Aklının geri gelmesini sağladıkları için tanrılara sessizce teşekkür ederkenbaşını minnettar bir tavırla Shinzawai'ye çevirdi. Kamatsu kabul kuyruğunda ilerliyordu, amaMara'ya hafifçe başını sallayarak yanıt verdi. Tavırlarında Minwanabi malikanesinin sınırlarındaniçeri girdiğinden bu yana Mara'nm görmediği bir şey vardı: sempati. Shinzawai Lordu bir müttefikolmayabilirdi ama bir düşman da olmadığını göstermişti. Almecho'nun eğlencesini kesmekle çokfazla şeyi riske atmıştı, yine de bu işi cesurca başarmıştı. Babası ayrılırken oğlunun geridekaldığını, koyu renk gözleriyle kendisini izlediğini gördü Mara. Genç adama belli belirsiz

gülümsedi ama teşekkürlerini söze dökmeye cesaret edemedi, çünkü Minwanabi Lordu Acoma veShinzawai'nin kendisine karşı bir anlaşma yaptıklarını sanabilirdi. Nacoya telaşla kolunuçekiştirince nispeten gözden uzak bir köşeye doğm adımlarını hızlandırdı."Buradan ayrılmak zorundasınız Mara-anni," diye onu zorladı Başdanışman, baş başa kalır kalmaz.Papewaio hanımefendisi ile konukların arasına geçip durduğu sırada Nacoya biraz daha açıklamayaptı. "Kumandan'ın Acoma'yı eğlendirici bir oyun gibi görmesinden sonra burada artık hiçmüttefikiniz kalmadı. Kalırsanız yaşamınızı yitireceksiniz, Keyoke Ayaki'yi korumak için birsavaşa girmek zorunda kalacak. Kaçışın utancını yaşamak natamiyi yitirme riskine girmekten dahaiyi."Mara işlemeli bir yastığın üzerine oturmuş, omuzlarına çöken kaygıyla savaşıyordu. "Şimdiayrılamayız." "Bunu yapmak zorundayız kızım!" Başkalarının önünde korkusunu belli etmeye hiç

bu kadar yaklaşmamış olan yaşlı kadın hanımefendisinin dizinin dibine çöktü. "Acoma'nın varlığıtehlikede."

Page 214: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 214/244

Mara Başdanışmanının elini şefkatle okşadı. "Yüreğimin annesi, bu yüzleşmeden kaçamayız.Yalnızca oyunda Almecho'nun canı ne zaman isterse vurabileceği bir konuma düşmekle kalmayız,aynı zamanda buradan sağ kaçabileceğimizden de kuşkuluyum. Bir şekilde Minvvanabimalikanesinin sınırlarını geçmeyi başarabilsek bile kendimizi 'haydutların' açıkça saldırılarıyla yüzyüze buluruz ve Jingu için de hiçbir risk kalmamış olur. Burada, onun verdiği güvenceyle,

yaşamlarımızı korumak için bir şansımız var en azından.""Buna hiç güvenmeyin hanımefendi," dedi Nacoya ekşi bir sesle. "Minwanabili Jingu kaçmasınaizin vereceğini düşünseydi Sezu'nun kızını asla buraya getirtmezdi. Sizin için burası zehirlidikenlerle kaplı, yüzlerce ölümcül tuzakla dolu bir in. Tanrıların desteğiyle bile bunların hepsindenkaçınamazsınız."Mara doğruldu, bir an için öfkeye kapıldı. "Sen benim hâlâ küçük bir kız olduğumu düşünüyorsunyaşlı valide. Bu yanlış. Jin-gu'nun tehditleri, hattâ Kumandan'ın alayları bile bana atalarımıutandıracak bir şey yaptıramaz. Kurnazlıkla ya da politikayla bir şekilde bu tuzaktan kaçıp zaferkazanacağız."İçinden Nacoya kadar korkuyor olmasına karşın Mara bu sözleri inandırıcı bir şekilde söylemeyibaşardı. Yaşlı kadın bunları dinleyip biraz rahatlarken salonun öteki tarafında Shinzawaili Ho-kanu

Acomalı Mara'nm dik ve gururlu duruşuna bakıyordu. Bu kadar genç yaşta böylesine cesur olmasıhayranlık uyandırıcıydı. Şa-500 501yet Minwanabi onun ölmesini istiyorsa kuracaklan komplonun çok ustaca olması gerekiyordu,çünkü bu kız tam babasının kızıydı.Akşam ağır ve sıkıcı ilerliyordu. Minwanabili Jingu müzisyenler, akrobatlar getirmiş ve Segumitarzı bir perdelik bir oyun hazırlatmıştı. Yine de Kumandan'ın İki Büyükler'inin orada bulunmasınarağmen, Tsurani sanat sevgisi politikanın çekiciliğini bütünüyle gölgede bırakamıyordu. Pek çoğu,Lord Almecho'nun barbar dünyaya açtığı savaşlarla çok fazla yayılmasından kendilerine yararsağlamayı ummuştu. Şimdi Kelewan ve Midkemia arasındaki bütün geçişleri denetleyen iki büyücüaralarında gece yarısı gölgeleri gibi otururken, en cesur Lord bile komplolan için destek aramayacesaret edemiyordu. Mara birçok kişinin, Almecho'nun kendi onuruna verilen bir kutlama olmasıgereken bu törende Büyükler ile olan bağlarıyla gösteriş yapmasından yakınır tarzda konuştuğunuduymuştu.Oyuncuların son selamlarının ardından perdeler inerken Min-wanabili Desio gösteri için kurulanahşapplatformun üzerine çıktı. Sahnenin ortasına yürürken adımlan tahtaların üzerinde boş yankılarçıkardı, sonra kollarını kaldırıp herkesi sessizliğe çağırdı.Başlar ona döndü, fısıltılı konuşmalar kesildi. Desio fırfırlı yenlerini hışırdatarak kollarını indirdive duyurusunu yaptı. "Minwa-nabi gözcüleri ırmakta bir sorun patlak verdiği haberini getirdiler.Bir su korsanları çetesi kuzeyden bu tarafa geliyormuş, malikanenin sınırlarının hemen yakınında

iki tekne yağmalanmış ve yakılmış." Salonda bir mırıltı yayıldı, ardından Minwanabi varisinineklediği sözlerle bir anda kesildi. "Lord Jingu Kumandan'ın isteğinin doğum günü kutlamalarınındökülen kanlarla lekelenmemesi olduğunu biliyor. Bu nedenle dua anıtının altındaki zincirin kaldı-almasını, böylece göle girişin kesilmesini emretti. Irmaktan geçmeye kalkışacak olan her teknegörüldüğü yerde yakılacak ve kutlamalardan erken ayrılmayı dileyen konukların bize bu amaçlarınıbildirmeleri gerekiyor ki görevli savaşçılar onlara gölden ayrılmalarında eşlik etsinler." Desiosaygılı bir şekilde eğilerek sözlerini bitirirken Acoma Leydisi'ne imalı bir şekilde gülümsedi.Ardından sahnede onun yerini akrobatlar aldı, Kumandan için hazırlanan gösteriler kaldıklarıyerden devam ettiler.Mara Minwanabi'nin bu son komplosuna duyduğu kızgınlığı belli etmemeyi başardı. Yalnızcaoradan ayrılmak için herhangi bir girişimin herkesin önünde korkaklığı açıkça kabul etmek

anlamına gelmesini sağlamakla kalmamış, aynı zamanda ırmakta, kapıların ötesinde herhangi birkonuk saldırıya uğrarsa bunun kendisiyle ilgisi olmadığını gösterecek ustaca bir gerekçe bulmuştu.

Page 215: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 215/244

Jingu'nun haberi olmadan Acoma malikanesine bir ulak gönderme şansı bile kalmamıştı. MaraPapewaio'ya baktığında onun yorgun gözlerinden durumu çok iyi anladığını okudu; Keyoke bileuyarılamayabilirdi. Şimdi koşullar danışmanlarının önceden tahmin ettiklerinden de daha ağırdı.Şayet öldürülecek olursa, Acoma'ya daha ölümünün haberi bile ulaşmadan önce saldırı yapılacaktı.Babasının eski bir dostu olan Sidalı Pataki masasının yakınından geçerken kibarca eğilip selam

verdi. Yalnızca Mara'nm ve Nacoya'nın duyabildiği bir sesle "Korumanızı dinlenmeyegöndermeniz akıllıca olur," dedi."Öğüdünüz çok yerinde Lordum." Mara gülümserken çok yorgun görünmemeye çalışıyordu. "Amaben aynı şeyi ona önerdiğimde Papevvaio uyumaktan hoşlanmadığını söyledi."Yaşlı Lord başını salladı, herkes gibi o da savaşçının görevine502 503gösterdiği bağlılığın gereksiz olmadığının farkındaydı. "Dikkatli olun Sezu'nun kızı," dedi Pataki."Almecho Jingu'yu pek sevmez. Minwanabi'nin tutkularının köreldiğini görmek hoşuna gidecektir,ama barbar dünyaya açtığı küçük savaşta desteğe ihtiyacı var. Bu yüzden şayet Jingu kendisiniutandıracak bir durum ortaya çıkmaksızın sizi öldürmeyi başarabilirse Almecho ona karşı hiçbir şeyyapmayacaktır." Sida Lordu bir an gözlerini onur konuğunun oturmuş yemek yediği tribüne

çevirdi. Neredeyse düşünmeden ekledi. "Yine de, Jingu'nun konuklarının güvenliğini sağlamasözünü tutmadığını yakalarsa, Almecho geleneksel intiharın uygulanmasını memnuniyetleisteyecektir." Sanki birbirleriyle yalnızca kibarca sohbet ediyorlarmış gibi gülümsedi Pataki."Burada pek çok kişinin Acoma'mn başına geleceklerden şöyle ya da böyle çıkarı olabilir Leydim.Ama Minwanabi dışında hiçbiri size karşı bir şey yapmaz. En azından düşmanınızı tanıyorsunuz."İçinden gelen bir sıcaklıkla Mara yaşlı adama saygıyla başını eğdi. "Sanırım dostlarımı datanıyorum Lord Pataki."Yaşlı adam sanki şakacı bir söz duymuş da kahkaha atıyormuş gibi yaptı. "Sida ve Acomanesillerdir birbirleriyle onurlu bir ilişki sürdürmüşlerdir." İki torununun onu beklediği masaya baktıyan gözle. "Babanız ve ben zaman zaman aramızda bir ittifak olasılığından bile konuşurduk." Yaşlıgözlerinde kurnaz bir bakış belirdi. "Sizinle bir gün böyle şeyleri konuşabileceğimizi düşünmekistiyorum. Şimdi ailemin yanma dönmem gerekiyor. Tanrılar sizi korusun Leydim.""Ve tannlar Sida'yı komşun," diye yanıt verdi Mara.Nacoya Mara'ya sokulup fısıldadı. "Burada en azından bir adam babanıza benziyor." Mara başınısalladı. "Yine de Jingu eyleme geçerse o bile bize yardım eli uzatmayacak." Görünüşte kurallarauyulduğu sürece zayıfların herkesin gözü önünde, izleyicilerdenhiçbir tepki gelmeksizin öldükleri bilinen bir şeydi. Minwanabi darbesini indirecekti. Tek sorubunu ne zaman yapacağıydı.Açık paravanların ötesinde kıyı şeridine alacakaranlık çökmüş, göl son ışıklarla dövülmüş gümüş gibi parlamaya başlamıştı. Göğün yukarılarında yıldızlar birer birer belirirken ellerinde huniler veyağ şişeleri olan köleler lambaları yakmaya başladılar. Birazdan tam bir karanlık çökecek, tehlike

de daha artacaktı. Mara öteki konukların peşinden ziyafet salonuna giderken onlar gibi neşeliolmaya, eğleniyormuş gibi yapmaya çalışıyordu bütün gücüyle. Ama bütün kalbiyle istediği şey birsavaşçı olmak, kendisi ya da düşmanları ölüme yenik düşene dek elinde kılıç çarpışmaktı; gülen,kahkahalar atan bir kalabalığın arasından korku içinde yürümek yüzündeki saygınlık, çılgınlığıgizleyen bir maskeye dönüşene kadar düğümleri birer birer çözmek gibiydi.Minwanabili Jingu tarafından Kumandan onuruna sunulan yemekler İmparatorluk'un en iyi aşçılarıtarafından hazırlanmıştı; oysa Mara kenarları nadide metallerle süslenmiş tabaklardan aldıklarınıtadına bile bakmadan yiyordu. Bütün yemek boyunca Na-coya'nın gergin sinirlerini rahatlatmayauğraşırken bir yandan da Papewaio'nun durduğu yerde uykuya dalmamak için kendini zorladığınınfarkındaydı. Mara sormaksızın onun bir gece önce hiç uyumadan nöbet tuttuğunu anlamıştı ve nekadar güçlü, keskin zekalı ve sağlam iradeli bir adam olursa olsun uyanık gibi görünmeyi artık daha

fazla sürdürmeyi başarması beklenemezdi. Mara bulabildiği ilk fırsatta eğlencelerden ayrılmak içinizin istedi. Yüzlerini örten kapüşonlarının kara gölgeleri İki Büyüklerin

Page 216: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 216/244

504 505ifadelerini anlaşılmaz kılıyordu ama Mara ayağa kalktığında gözleriyle onu izlediler. Sağlarındaoturan Almecho'nun yüzüne geniş bir gülümseme yayıldı, dirseğiyle Minwanabi Lordu'nunkaburgalarını dürttü. Salonun dört bir yanında gözler Acoma Leydi-si'nin yaşlı Başdanışmanınınayağa kalkmasına yardım edişini küçümser bakışlarla izlediler.

"Size güzel rüyalar dilerim," diye mırıldandı Minwanabili De-sio küçük grup salonun girişine doğaıyürürken. Mara yanıt veremeyecek kadar bitkindi. Bir an sonra, Ekamc-hi Lordu onu son bir kezrahatsız etmek için kapının ağzında önüne çıktığında, Papewaio Mara'nın omuzlarının kasıldığınıgördü. Bu bodur, şişko adamın hanımefendisini bir kez daha saygı-sızlığıyla rahatsız etmesidüşüncesi uzun boylu savaşçının tepesini attırdı. Daha Mara konuşmaya zaman bulamadan ve ötekikonuklar durumun farkına varmamışken Papewaio Ekamchi Lor-du'nu omzundan yakalayıp zorlakapıdan çıkardı, yemek yiyenlerin gözlerinin önünden uzaklaştırdı.Ekamchi Lordu'nun şaşkınlıktan ağzı açık kalmıştı. Ardından şişman yanakları öfkeyle sarsıldı."Tanrıların gazabı üzerine olsun!" diye lanet okudu üzerine eğilen uzun boylu savaşçıya. "Senicahil sersem, bana böyle davranmanın cezasız kalacağını mı sanıyorsun?"Arkasında kendi korumalarının silahlan şangırdıyordu, ama efendilerinin şişko gövdesini

geçemedikleri için Papewaio'ya ula-şamıyorlardı.Acoma Akıncılar Lideri tüm bu kargaşaya karşı tam bir kayıtsızlık gösteriyordu. "Şayet Leydim'ibir daha rahatsız ederseniz sizi uzaklaştırmaktan daha fazlasını yaparım," diye uyardı. "Sizi zorlauzaklaştırırım!"Ekamchi köpürüyordu. Kılıçlarını yarıya kadar çekmiş koru-malarını durduran tek şeyPapewaio'nun daha onlar yerlerinden kımıldayamadan efendilerine zarar verebileceğinibilmeleriydi."Kenara çekilin," dedi Mara girişi kapatan Lord'a berrak bir sesle. "Siz bile Kumandan'ın doğumgünü kutlamalannı kan dökerek lekelemeye cesaret edemezsiniz, Ekamchili Techachi."Şişman Lord daha da kızardı. "Bir hizmetkarın benim konumumda bir adama el sürmeye cesaretetmesi ölüm cezasını gerektirir.""Anlıyorum," dedi Mara başını bilgece sallayarak. Papevvaio miğferini kaldırdığında alnındakizaten hükümlü olduğunu belirten siyah çaput ortaya çıktı. Gülümsüyordu.Ekamchi Lordu'nun yüzü soldu, yana çekildi, aceleyle özür diler gibi bir şeyler mırıldandı. Zatenhükümlü olan bir adamın öldürülmesini isteyemezdi; şayet konımalarına saldırmalarını emredersetek eline geçecek olan şey sefilin kılıçla onurlu bir şekilde ölmesi olacaktı. Ne yapacağını bilmezbir durumda kalmıştı, Ma-ra'dan bu yüzdendaha da çok nefret ediyordu. Sendeleyerek ziyafet salonuna geri döndü."Çabuk ol yaşlı valide," diye fısıldadı Mara Nacoya'ya. "Koridorlar bizim için güvenli değil.""Dairenizin daha az mı tuzak olduğunu sanıyorsunuz?" diye yanıtladı yaşlı kadın, amahanımefendisinin isteğine uyup adımlarını hızlandırmıştı.

Yine de Mara'nın tahmin ettiği gibi kendi başlarına kalmak ve sessizlik Nacoya'nın kendinitoplamasına yaradı. Daha rahat bir sabahlık giyip minderlerin üzerine oturan ihtiyar kadın kuru birsesle hanımefendisine düşman bir sarayda sağ kalmanın yöntemlerini anlatmaya girişti.506 507"Dışarıya, her paravanın karşısına lambalar yerleştirmeniz gerekiyor," diye diretti. "Böylece içerigirmeye çalışacak olan suikastçının gölgesi kağıtların üzerine düşecek, siz de onun geldiğinigöreceksiniz. Ayrıca içerideki ışıklar da sizinle pencereler arasına yerleştirilmeli ki dışarıdagizlenen birisi sizin siluetinizi göremesin."Başını sallayan Mara Nacoya'nın anlatıp durmasına izin verdi. Lambalar konusunda söylediklerinidaha önce Lano'dan öğrenmişti, dairesine girer girmez oda hizmetçilerine eşyaları buna göreyerleştirmeleri için emir vermişti. Çok geçmeden Mara ve yaşlı kadın aydınlığın ortasında

otumyoriardı, Papewaio'nun sağlam ve güvenli bedeni girişte nöbet tutuyordu.

Page 217: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 217/244

Düşüncelerini dağıtacak hiçbir şey kalmayınca Mara kendi kaygılarının ağırlığını hissetmeyebaşladı. Bu kaygılarını Başdanışmanına açtı. "Nacoya, barakalara yerleştirilen elli savaşçıya neolacak? Minwanabi'nin güvenliği sağlama yemini maiyetimizi içine almıyor, onların yaşamlarınıntehlikede olduğundan korkuyorum.""Ben öyle düşünmüyorum." Kadının gün boyunca içine düştüğü güvensizlikten sonra bu kadar

güvenli konuşması beklenmedik bir şeydi.Mara kızma isteğini bastırdı. "Ama onları öldürmek için bir komplo yapmak o kadar kolay olur ki.Barakalarda yaz humması salgını başladığı yolunda yalancı bir haber -bu hastalığın kuşkusu bilecesetlerin yakılmasına yeter. Hiç kimse askerlerimizin nasıl öldüğünü kanıtlayamaz... "Nacoya Mara'nın bileklerine dokundu. "Yanlış konularda endişeye kapılıyorsunuz Mara-anni.Minwanabi savaşçılarınızın ya-şamlarıyla kendini sıkıntıya sokmaz. Tek yapması gereken şey sizive Ayaki'yi öldürmek hanımefendi, o zaman Acoma yeşili giyen bütün adamlar efendisiz, tanrılartarafından lanetlenmiş gri savaşçılar olurlar. Benim düşüncemi sorarsanız onlar için böyle bir yazgıJingu'nun daha çok hoşuna gider."Burada Başdanışman durakladı. Hanımefendisinin gözlerini aradı ama kapalı olduklarım gördü."Leydim, beni dinleyin. Öteki tehlikeler karanlıkta kıvrılmış relli yılanı gibi bekliyorlar. Te-ani'den

sakınmalısınız." Nacoya henüz çekilmeye hiç niyeti olmadığını gösterir gibi doğruldu. "Bütün günonu gözledim, arkanız ona dönükken gözlerini üzerinizden hiç ayırmıyordu."Ama Mara uyanık kalamayacak kadar bitkindi. Bir dirseğini minderlerin üzerine dayayıpdüşüncelerini kendi başlarına bıraktı. Nacoya ihtiyar gözlerini ona çevirdiğinde kızındayanıklılığının sınırına ulaşmış olduğunu anladı. Uyumasına izin verilmemesi gerekiyordu, çünküşayet bir suikastçı saldıracak olursa lambayı sön dürüp çabucak Papewaio'nun acil durumlar içingösterdiği köşeye çekilmeliydi ki Papewaio kılıcıyla yanlış bir yere saldırmasın. "Dediklerimiduydunuz mu?" diye sordu Nacoya keskin bir sesle."Evet yüreğimin annesi." Ama Kumandan'ın kendisi bile Aco-ma'nın içinde olduğu tehlikelidurumu eğlenceli bulurken Teani Mara'nın kaygılarının en sonunda geliyordu. Ya da onungiysilerinin ve mücevherlerinin bulunduğu kutuların üzerine lambalardan ölümü andıran gölgelerdüşerken öyle olduğunu sanıyordu. Böyle bir dummda Lano ya da babası Lord Sezu Acomaonurunu nasıl korurlardı acaba? Mara kaşlarını çattı, Minwanabi haininin elinde ölenlerin ona nasıldavranması öğütleyebileceklerini tahmin etmeye çalıştı. Ama hiçbir ses yanıt vermedi. Sonundayalnızca kendi aklıyla baş başa kalmıştı.Vardığı bu sonuç onu tedirgin bir uykunun içine bıraktı. İçgüdülerinin derin bir uykuya dalmamasıiçin onu uyarmasına karşınyorgun, zayıf bir çocuğa benzemişti artık. Bebekliğinden beri onu büyütmüş olan Nacoya artıkonun canını daha fazla sıkmaya dayanamıyordu. Bunun yerine minderlerinden doğruldu,kumlardaki giysileri karıştırmaya başladı.Yaşlı kadın, ellerinde ipek eşarplardan bir yığınla geri döndüğünde Mara derin derin uyuyordu.

Bunları uyku hasırlarının yanındaki lambanın yakınına yerleştirip son bir hazırlık daha yaptıktansonra kendisi de iyice bitkin düşmüştü. Ne olacaksa olacaktı. İki kadın, iki oda hizmetçisi ve biraşırı yorgun savaşçı Minwa-nabi'nin bütün ev ahalisiyle başa çıkmaya yetmezdi. Nacoya yalnızcasaldırının bir an önce başlamasını, Papewaio'nun savaşabilecek kadar uyanık kalabilmesiniumuyordu.Ama gece hiçbir kaza olmadan ilerliyordu. Yaşlı kadm başını salladı, uykuya daldı, bu sıradaparavanın öteki tarafında nöbet tutan savaşçı bitkinliğin verdiği sersemliğe karşı mücadeleediyordu. Aşırı yorgun sinirleri bahçede hareketler, karanlıklara gizlenmiş garip şekiller görmesineneden oluyordu. Gözlerini üst üste defalarca kırpıştırdığında şekiller bir çalıya ya da ayın bakıryüzü bir bulutun arkasına girip sonra yeniden aydınlandığında yere düşen bir gölgeye dönüşüyordu.Zaman zaman Papewaio uyuklamaya başlıyor, sonra en küçük bir sesle irkilerek uyanıyordu. Yine

de saldırı geldiğinde onu uykuda yakaladı.

Page 218: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 218/244

Mara irkilerek uyandığında ter içindeydi, kafası karışmıştı, nerede olduğundan emin değildi."Çala?" diye mırıldanarak evde normalde onun yanında olan oda hizmetçisini çağırdı.Ardından kağıdın yırtılışının ve kırılan sopaların korkunç sesi onu bir anda kendine getirdi.Minderlerinden çok uzak olmayan bir yerde bedenler birbiriyle çarpıştı, ardından bir adamın acıylainlediği duyuldu.

Mara minderlerinin üzerinden yuvarlanarak inerken Nacoya'ya çarptı. Yaşlı kadın kulak tırmalayıcıbir dehşet çığlığıyla uyandı, Mara karanlıkta el yordamıyla Papewaio'nun hazırladığı güvenli köşeyibulmaya çalışırken Nacoya geride kaldı. Elleri ipek eşarpları yakalayıp panik içinde lambayafırlatıyordu. Ateş, açan bir çiçek gibi parladı, karanlığı bir anda göz kamaştırıcı bir aydınlığadönüştürdü. Mara yanlış bir adım attığı için durakladı, bacağı bir köşe sehpasına çarpmıştı.Karanlıkta, yırtılan paravanın arkasından korkunç, boğuk sesler geliyordu.Alevler yükseldi, altın ışıklan kapının eşiğine boylu boyunca uzanmış, kolları dövüş sırasındaPapewaio'yu yakalamış bir yabancının çarpılmış yüzünün üzerine düştü. Acoma Akıncılar Lideriadamın yanında oturuyordu, elleri onun boğazını kavramış sıkıyordu. Dövüş eşit güçte ikisavaşçının arasındaymış gibi görünüyordu ama çok az kişi Papewaio'nun savaştaki öfkesiyle başaçıkabilirdi. İki adam da birbirlerini boğmaya çalışıyorlardı. Pape-waio'nun yüzü kırmızı bir acı

maskesiydi, rakibininki de öyle. Sonra Mara birden içini çekti. Papewaio'nun zırhının kol deliğinesaplanmış hançeri fark etmişti.Ama yaralanmış olsa bile Papevvaio'nun gücü çok büyüktü. Boğazını saran parmaklar gevşeyipçözüldüler. Son bir gayretle suikastçının başını yukarı kaldırdı, sonra iki eliyle çekerek kemikleriduyulur bir çatırtıyla kırdı. Gevşeyen kollar Papewaio'nun boynundan yere düştüler, beden titredi.Papewaio ellerini gevşetince ceset yere düştüğünde boyun korkunç bir açıyla kıvrılmıştı.Arkalarındaki avluda soluk gölgeler hareket ediyordu. Nacoya onların kim olduğunu anlamayıbeklemeden çıkarabildiği en yüksek sesle bağırdı. "Yangın! Uyanın! Uyanın! Yangın çıktı!"510 511Mara onun ne yapmak istediğini anlamıştı, kendisi de bağırmaya başladı. Yaz kuraklığında yanlış yakılan bir lamba bile bir Tsurani malikanesini yakıp kül edebilirdi. Nacoya'mn başlattığı alevlerşimdiden çatı kiremitlerini destekleyen direkleri oburca yalamaya başlamışlardı. Minwanabi,hizmetkarları, konukları, herkes yangın tehlikesine saygı göstermek zorundaydı. Geleceklerdi amabüyük olasılıkla bir işe yaramayacak kadar geç kalmış olacaklardı.Işıklar giderek parlarken Mara Papewaio'nun kılıcını çektiğini gördü. Adam omzunun üzerindenbakıp gözden kayboldu, bir şeye doğru uzandı. Ardından Mara'nm yüreğini donduran sesler geldi:bir bıçağın havada uçarken çıkardığı ses, ete saplanışı, ardından acı dolu bir inleme. MaraPapewaio'ya seslenerek oraya doğru koştu. Yeşil zırhın parıltısıyla yolunu bulan Mara onurmuhafızının kıvrılıp yere yığıldığını gördü. Önünde bir Minwanabi subayının miğferinin turuncutüyleri ışıkta parlıyordu. Akıncı Lideri Shimizu kanlı kılıcıyla doğrulduğunda Maraonun gözlerinde cinayet okudu.

Yine de kaçmadı. İleride, pencerelerde ışıklar yanmıştı. Paravanlar yana çekiliyor, Nacoya'mnyangın çığlığıyla uyanmış sa-bahlıklı figürler ileri geri koşuyorlardı.Tanıkların bulunması sayesinde kurtulan Mara Papewaio'nun katiliyle yüz yüzeydi. "Bütünkonukların önünde beni öldürüp yasal efendini ölüme mi mahkum edeceksin."Shimizu hızla öteki yana baktığında avlu boyunca koşuşanları gördü. Alevler hızla çatıyaulaşıyordu, Nacoya'mn çığlıklarına başka çığlıklardan bir koro katılmıştı şimdi. Haber hızlamalikanede yayılıyordu, birazdan sahneyi ellerinde kovalar taşıyan adamlar dolduracaktı.Mara'yı öldürme şansı elden kaçmıştı. Slıimizu Teani'ye âşık olabilirdi ama bir savaşçının kuralı bircariyeye asla onurundan daha yüksek değer vermemekti. Başını eğdi, kanlı kılıcını yerine soktu."Leydi, ben yalnızca onur muhafızınızın bir hırsızı yakalamasına yardım ediyordum. Muhafızınızıngörevini yaparken ölmesi tanrıların emri. Şimdi sizin de yangından kaçmanız gerekiyor!"

Page 219: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 219/244

"Hırsız mı!" Mara bu sözü söylerken neredeyse boğulacaktı; ayağının dibinde yatan Papewaio'nunomzundan siyah saplı bir hançer çıkıyordu. Bu darbe onu asla öldüremezdi ama kalbine açılanyaranın öldürmüş olduğu kesindi.Çığlıklar atan konuklar yangın sahnesine kadar gelmişlerdi, Mara'ya daha fazla dikkat etmeyenMinwanabi Akıncı Lideri koridorları boşaltma emri verdi. Alevler şimdiden köşe desteklerine

ulaşmışlardı, yanan cilalardan yükselen beyaz dumanlar havayı yakıcı bir kokuyla dolduruyordu.Nacoya konukları iterek kendine yol açtı. Sızlanan iki oda hizmetçisi en büyük kutuyu tehlikedenuzak bir yere çekerlerken kendisi de bir iki eşya taşıyordu. "Gel yavrum." Nacoya hanımefendisininkolunu yakalayıp onu güvenli bir yere çekmeye çalışıyordu.Gözyaşları ve duman Mara'nm gözlerini yakıyordu. Nacoya'mn çabalarına direniyor, yardımagelmiş olan Minwanabi hizmetkarlarım gösteriyordu. Nacoya çok ender yaptığı bir şeyi yaparaksövüp saymaya başlamıştı ama hanımefendisi yerinden ayrılmayı reddediyordu. İki hizmetkardirenen oda hizmetçilerinin elinden kutuyu aldılar. Başkaları Mara'nm eşyalarım yayılan alevlerdenkurtarmak için koştu. İki güçlü kuvvetli işçi Nacoya'yı kolundan yakalayıp tehlikedenuzaklaştırdılar.512 513

Shimizu Mara'nm sabahlığını yakaladı. "Gelmeniz gerekiyor Leydi. Duvar birazdan yıkılacak."Şimdiden alevlerin sıcağı dayanılmaz olmuştu.Kovalarla su taşıyanlar işlerine başladılar. Su alevli kütüklerin üzerine düştükçe tıslıyordu, ama ölühırsızın yattığı yerin karşı tarafını söndürüyorlardı. Hırsızın giysileri alev almaya başlamış,ihanetini kanıtlayabilecek izler ortadan kaybolmuştu. "Akıncılar Lide-ri'min bedeni alandantaşınmadıkça buradan ayrılmayacağım."Shimizu başını salladı. Duygusuz bir tavırla eğildi, biraz önce kılıcını sapladığı savaşçının cesediniomuzladı. Cesedi bir katil tarafından gecenin serinliğine doğru taşman cesur Papewaio'nunpeşinden koridorda yürüyen Mara dumandan öksürüyordu. Kovalarıyla efendilerinin malikanesininalevler tarafından yutulmasını önlemek için yangına karşı savaşan hizmetkarların yanından geçtiler.Mara tanrılara malikaneyi yanmaya bırakmaları, her şeyin yanıp kül olması için yalvarıyordu.Böylece Jingu onun Pape'nin ölümüyle yitirdiğinin onda birini yitirmenin nasıl bir şey olduğunuanlayabilirdi.O sırada sadık bir dostu yitirdiği için ağlamaya başlayabilirdi; ama uyku sersemi konuklardan birgrubun ortasında gözlerinde zafer ışıkları yanan Minwanabi bekliyordu.Shimizu Papewaio'nun cesedini serin çimenlerin üzerine bırakıp "Efendimiz," dedi, "Birhırsız -hizmetkarlarımızdan biri evdeki yeni konukların yarattığı karışıklığı kaçışını gizlemektekullanmaya çalışmış. Onu Acoma Leydisi'nin onur muhafızının elinde ölü buldum ama cesursavaşçı da öldüılildü. Bunu ölen adamın üzerinde buldum." Shimizu özellikle güzel olmasa dapahalı metalden yapılmış bir kolye uzattı. Jingu başını salladı. "Bu karıma ait. Suçlu bizyemekteyken da-

iremizi yağmalayan bir ev hizmetkarı olmalı." Hain bir sırıtışla Ma-ra'ya döndü. "Böylesine değerlibir savaşçının bir mücevheri korumak için yaşamını vermesine yazık olmuş."Böylesine apaçık bir yalanı açığa vurabilecek hiçbir kanıt ya da tanık yoktu. Mara'nın aklı soğuk birrüzgar gibi geri dönmüştü. Minwanabili Jingu'nun önünde buz gibi bir suratla eğilerek selam verdi."Lordum, Akıncılar Lideri'min karınızın servetini korurken cesurca öldüğü doğru."Mara'nm onu onaylamasını bir teslim olma ve oyundaki üstünlüğünün kabulü olarak alanMinwanabi Lordu baş sağlığı diledi. "Leydi, Akıncılar Lideri'nizin ailem için değeri göz ardıedilmeyecek. Burada olan herkes onun çok onurlu bir şekilde davrandığını bilmelidir."Mara sakin gözlerle ona bakıyordu. "O zaman Papevvaio'nun ruhunu hak ettiği şekildeonurlandırın. Anısına layık bir tören yapın ve özverisine uygun bir cenaze töreni düzenleyin."Jingu Mara'nın isteğini nasıl reddedeceğini düşünürken sessizliği kova taşıyıcıların çığlıkları

dolduruyordu. Ama sonra Kuman-dan'ın avluya açılan bir paravandan ona bakıp sırıttığını fark etti.Almecho Papewaio'nun ölümünün cinayet olduğunun farkındaydı; ama uydurulan gerekçeler

Page 220: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 220/244

protokolü bozmamıştı, böyle ayrıntılar onu çok eğlendiriyordu ve Mara kendisine acınması içinyalvarmadığı ya da Büyük Oyun'a özgü acımasızlıklar karşısında gözünü bile kırpmadan dimdikdurduğu için düşmanının buna karşılık bir şey yapmasını hak ediyordu. Almecho dostça bir tavırlaJingu'ya seslendi. "Ev sahibim sevgili Lord, eşinizin metal mücevherleri böyle bir töreninmaliyetinden kat kat daha değerli. Acomalı adama cenaze törenini düzenleyin, tanrılar aşkına Jingu.

Ölümüyüzünden ona onur borcunuz var. Ayrıca yaşamını be-514 515nim doğum günü kutlamalarım sırasında yitirdiği için benim kendi imparatorluk Beyazları'mdan dayirmisi ateşin başında bekleyecekler."Jingu Almecho'ya saygılı bir tavırla başını salladı, ama yanmayı sürdüren en güzel dairelerindenbirinden çıkan alevlerin ışığında gözlerindeki bakışlar soğuk ve sıkıntılıydı. "Papewaio'ya selamolsun," dedi Mara'nın isteğini kabul ederek. "Yarın onun ruhunu bir cenaze töreniyleonurlandıracağım."Mara selam verip Nacoya'nın yanma çekildi. Oda hizmetçilerine yaslanarak Shimizu'nunPapewaio'nun cesedini kaldırışını, umursamaz bir tavırla onu cenaze törenine hazırlayacak olan

yabancılara verişini izledi. Gözyaşları ayakta durmasını zorlaştırıyor-du. Pape olmadan sağ kalmaları gözüne olanaksız görünüyordu. Islak çimenlerin üzerinde cansız bir şekilde sürükleneneller doğduğu gün onun beşiğini korumuşlardı; ona ilk adımlarını atarken destek vermiş, kutsalkorulukta öldürülmekten korumuşlardı. Minwanabi Lordu'nun şimdi düşman bir ailenin savaşçısıonuruna görkemli bir tören düzenlemek zorunda kalmış olması boş ve anlamsız bir zafer gibigörünüyordu. Fırfırlı ve işlemeli, gösterişli kırmızı gömlek artık bayram günlerinde kimseningözünü rahatsız etmeyecekti; tam o anda bu kayıp, Konsey Oyunu'nda kazanılacak her türlü güçtendaha önemliymiş gibi görünüyordu.516CENAZE TÖRENİ Davullar gümbürdedi.Minwanabili Jingu'nun konukları Papevvaio'nun cenaze töreni için malikanenin ana girişindetoplanmışlardı. En önlerinde Ölüm Tanrısı'na saygısını göstermek üzere kırmızı bir peçe takmış olan Acomalı Mara, Kumandan'ın İmparatorluk Beyazlan'ndan biri ile birlikte geçici onurmuhafızının peşinden gidiyordu. Davul seslerinin derinleşmesi törenin başladığını bildirdi. Maraellerinde bir ke sazının yaprağını tutuyordu, bunu kaldırması yürüyüşün başladığım gösterecekti.Artık zamanı gelmişti. Ama Mara kararsız bir şekilde gözlerini yumdu.Kaygı ve üzüntüler hiçbir törenin gideremeyeceği bir sızı bırakmıştı. Acomalılar savaşçıydı,Papewaio yaşamını hanımefendisine hizmet etmeye adamış, bu ona onurlu bir ölüm hakkı vermiştiama Mara'nın onun için içi sızlıyordu yine de.Davullar yeniden ısrarlı bir şekilde gümbürdediler. Mara kızıl sazı havaya kaldırdı. Kendini

yaşamında hiç olmadığı kadar yalnız hissederek tören kafilesini geniş kapı girişinden geçirip Aco-ma Akıncılar Lideri Papevvaio'nun tabutunun yanına götürdü. Minwanabili Jingu ve Kumandanonun arkasındaydı, peşlerinden İmparatorluk'un en güçlü aileleri geliyordu. Gökyüzünde topla-517nan bulutların kasvetli bir ton verdiği gün ışığında yürüyorlardı. Mara'nın adımları ağır, ayaklanyürümeye isteksizdi, yine de her davul vuruşunda bir adım daha atmayı başarıyordu. Bir öncekigece Kumandan'ın dairesinde güven içinde uyumuştu; ama yorgunluktan tükenmiş bir şekilde,baygın gibi uyuduğundan, uyandığında kendini tazelenmiş hissetmiyordu.Kuzeyden gelen ender bir fırtına patlamış, sisli bir yağmur getirmişti. Alçalan sis bulutları gölünsolgun ışıkta grileşen sularının üzerine çöküyordu. Nem haftalar süren yakıcı sıcaktan sonra havayıserinletmişü, Mara ürperiyordu. Sandaletlerinin altındaki toprak ölüm kadar soğuk geliyordu ona.

Nacoya'nın cenaze törenine ka -tılmakta diretmemiş olmasından dolayı Bilgelik Tanrıçası'nateşekkür etti. Hanımefendisinin dediklerini kabul eden yaşlı kadın dumandan ve gecenin olaylarının

Page 221: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 221/244

verdiği acıdan hastalandığını söylemişti; şu anda Kumandan Almecho'nun dairesindeki yatağınüzerinde güven içinde yatıyordu.Mara kafileyi göl kıyısındaki yumuşak yamaca götürürken şimdi yalnızca kendi güvenliğiyleilgilenmesi gerektiği için memnundu; çünkü arkasında çiftler halinde yürüyen konuklar kafesekoyulmuş yabani hayvanlar kadar sinirliydiler ve ne yapacakları hiç belli değildi. Bir tanesi bile bir

hizmetçinin Minwanabi Leydisi'nin mücevherlerini çaldığı hikayesine inanmamıştı. Sözde çalıntımücevherin daha hiç kimse alevlerin arasında kalan hırsızın cesedine ulaşmadan önce Shimizu'nunelinde olduğunu söyleme kabalığını gösteren yoktu. Jingu'nun konuklarının güvenliği için verdiğionur sözünü çiğnemiş olması olasılığı kanıt olmaksızın sorgu-lanamazdı. Bundan sonra bu tür birkomplonun tek hedefi Mara ve maiyeti olmayabilirdi; orada bulunan yöneticilerden hiçbiritoplantının geri kalanında gevşemeye cesaret edemeyecekti, çünkü aralarından birkaçı bugüvensizlik ortamına tepki gösterip kendi düşmanlarına darbe indirebilirdi.Yalnızca Kumandan eğleniyor gibiydi. İmparatorluk içinde İm-parator'un sesi olduğundan, ondanaşağı konumdaki rakip ailelerin entrikaları ve hamleleri, doğum günü onuruna yapılan eğlenceler -ki Papewaio'nun cenaze töreni yüzünden yarına kadar durdurulmuşlardı- kadar eğlendiriyordu onu.Ev sahibi Minwana-bi Lordu bütün dikkatini Acomalı Mara'ya yoğunlaştırmışken Al-mecho

Jingu'nun altın rengi ve beyazlar giymek için komplolar yapmadığını biliyordu -en azından bu haftadeğil.Konukların çoğunun saygılı bir sessizlikle yürümelerine karşın Almecho Jingu'nun kulağınaeğlenceli şeyler fısıldıyordu. Bu Min-wanabi Lordu'nu tam bir protokol kargaşası içine sokuyordu:onun mallarını korurken ölen birinin cenaze törenine katılan bir Lord'a yaraşır bir ciddiyet mitakınmalıydi; yoksa onur konuğunun keyfini hoş tutup onun büyük olasılıkla tam da bu ikilemiyaratmak için yaptığı şakalara gülümsemeli miydi?Ama Jingu'nun rahatsızlığı Mara'ya doyum vermekten çok uzaktı. Önde, gölün üzerine uzanan darbir burunda, üzerinde Acoma Akıncılar Lideri'nin yakılacağı set kurulmuştu. Papewaio tüylümiğferi ve tören zırhıyla yatıyordu, kılıcı göğsüne koyulmuş, kılıcın üzerine çaprazlanan bilekleriölümün ten üzerindeki egemenliğini göstermek için kızıl kordonlarla bağlanmıştı. Onun ilerisindeAcoma maiyetinin elli savaşçısı esasduruşta bekliyordu. Ölen subaylarının onunına toplantıyakatılmalarına izin verilmişti; ve Mara'nın aralarından Papewaio'nun ardılını, Kumandan'ınkutlamalarının geri kalanında ona onur muhafızlığı yapacak olan subayı seçmesi gerekiyordu.Mara'nın adımları tökezler gibi oldu. Pape'nin yerinde başkasını düşünmek dayanılmaz bir acıveriyor-518 519du; yine de kafasının pratik yanı işlemeyi sürdürüyordu. Bir sonraki adımı sağlamdı, seçiminiyapmıştı bile. Arakasi onur muhafızı üniformasını giymek zorundaydı, çünkü Minwanabitehlikesini göğüslemek için Mara'nın onun toplayabildiği bütün bilgilere ihtiyacı vardı.Mara setin üzerine çıktı. Kızıl sazı aşağı indirdi, konuklar Pa-pewaio'nun cesedinin çevresinde

küçük bir halka oluşturacak şekilde açıldılar, doğuda ve batıda küçük geçitler bıraktılar. Acomasavaşçılarının düzenli sıraları Papewaio'nun başında bekliyorlardı, hepsi şehit düşen bir savaşçıyısimgeleyen bir hareketle kılıçlarını yere çevirmişlerdi.Davullar bir kez daha gürleyip sustu. Mara töreni başlatmak üzere sesini yükseltti. "Papendaio'nunoğlu, Kelsai'nin torunu Pa-pewaio'nun yaşamı boyunca başardıklarını anmak için toplandık. Buradabulunan herkes bilsin ki Acoma Akıncılar Lideri rütbesine yükselmişti ve onu bu konuma getirensayısız onurlu davranışı olmuştu."Mara sustu, yüzünü doğuya döndü; halkanın arasındaki küçük açıklık şimdi thyza sazından örülmüş bilezikler takmış beyaz cüppeli bir Chochocan rahibi tarafından doldurulmuştu, onun buradabulunması yaşamı simgeliyordu. Acoma Leydisi tanrının önünde eğildi, sonra Papewaio'nunAcoma natamisi önünde yemin ettiği ilk günden başlayarak yaptığı değerli hizmetleri sıralamaya

başladı. Mara konuşurken rahip cüppesini çıkardı. Üzerindeki rahiplik simgeleri dışında çıplak birşekilde setin üzerinde yatan güçlü ve cesur savaşçıyı kutlamak için dans etmeye başladı.

Page 222: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 222/244

Papewaio'nun onur listesi çok uzundu. Okumayı bitirmeden çok önce Mara ayakta durmaktazorlanmaya başlamıştı. Yine de konuklar sözleri bitene kadar yerlerinden kıpırdamamışlardı vehiç sıkılmışa benzemiyorlardı. Yaşam ve ölüm, onurlu bir şekilde kazanılan zaferler Tsuraniuygarlığının özünde yatan konulardı; bu Acoma hizmetkarının hizmetleri çok etkileyiciydi.Rekabet, nefret, giderek kan davası bile ölümün sınırlarından öteye geçmezdi ve rahip

Papewaio'nun anısına dans ettiği sürece Minwa-nabi Lordu ve saygın konukların her biri ölensavaşçının başarılarını saygıyla dinlediler.Ama hiçbir savaşçının yetenekleri ölümsüzlük getiremezdi. Sonunda Mara bir hırsızın bıçağınınonun parlak yaşamına son verdiği geceye geldi. Dans eden rahip setin önünde toprağa eğildi,Acoma Leydisi batıya, toplananların oluşturduğu çemberin küçük açıklığında duran kırmızı cüppelirahibe döndü. Kızıl Tanrı'nın temsilcisine saygıyla eğilip selam verdi; Ölüm Tanrısı'nınhizmetindeki rahip cüppesini çıkardı.Kınnızı bir kafatası maskesi takmıştı, çünkü hiçbir ölümlü Kızıl Tann Turakamu'nun karşısınaçıkıncaya kadar ölümün yüzünü tanıyamazdı. Rahibin teni kızıla boyalıydı, bilezikleri yılanderisinden örülmüştü. Mara bir kez daha sesini yükseltti. Bunu yaparken kusursuz bir duruş takınmayı başarmıştı, çünkü artık yaşamı Büyük Oyunu oynama yeteneğine bağlıydı. Çınlayan bir

sesle bir savaşçının ölümünü anlattı. Tiyatroya ve törenlere gerçekten değer veren Tsuranililer'eyaraşır bir şekilde söylenen bu sözler Papewaio'nun onuruna bir saygı gösterisiydi.Turakamu rahibi cesareti, zaferleri ve onum anılarda yaşayacak olan bir savaşçının ölümü için dansediyordu. Dansı bittiğinde siyah bir bıçak çekip Papewaio'nun bileklerini bağlayan kızıl kordonlarıkesti. Tenin süresi bitmişti, ruh ölüme olan köleliğinden özgür bırakılmalıydı. Mara yutkundu,gözleri kum, bakışları sertti. Turakamu rahi-520 521binden setin dibinde yanan alevli meşaleyi aldı. Lashima'ya sessiz bir dua ederek meşaleyi havayakaldırdı. Şimdi Papewaio'nun ardılını, onun eski görevlerini alacak olan adamı bildirmeliydi ki ruhufani görevlerinden özgür kalsın. Mara üzgün bir şekilde setin başına doğru yürüdü. Titreyenparmaklarıyla kırmızı sazı savaşçının miğferine tutturdu. Ardından miğferin tüyünü çekip çıkardı,yüzünü çemberin kuzey ucunda sessizce sıralanmış olan Acoma askerlerine döndü."Arakasi," dedi; sesinin neredeyse bir fısıltı gibi çıkmasına karşın Casus Şefi onu duymuştu. Biradım öne çıkıp eğilerek selam verdi."Akıllıca bir seçim yapmış olayım diye tanrılara dua ediyorum," diye mırıldanan Mara meşaleyi vetüyü Arakasi'nin eline verdi.Arakasi doğruldu, karanlık, gizemli bakışlarla Mara'ya baktı. Ardından, hiç yorum yapmadandöndü, birliğine seslenip Pape-waio için silahlarını kaldırmalarını emretti. Chochocan rahibielindeki kafesin içinde, yeniden doğum simgesi beyaz tüylü bir tirik kuşuyla yeniden çemberiniçine girdi. Alevler Papewaio'nun kaslı cesedinin altına doldurulan çıraları yaladığı sırada rahipkafesin sazdan yapılmış bağlarını bir bıçakla kesti. Mara nemli gözleriyle beyaz kuşun göğe uçup

yağmurun içinde kayboluşunu izledi.Ateş çıtırtılar çıkararak yükselmeye başladı, havanın neminden dolayı dumanlar çıkıyordu.Konuklar ağır ağır malikaneye yürümeye başlamadan önce bir süre saygıyla beklediler. Mara ellisavaşçısı ve yeni seçtiği onur muhafızıyla birlikte alevlerin yanıp bitmesini, Chochocan veTurakamu rahiplerinin Papewaio'nun küllerini toplamalarını bekledi. Bunlar ağzı kapalı bir vazoyakoyulup Papewaio'nun aile için bağlılıkla hizmet ettiği sırada ölmesinionurlandırmak üzere Acoma kutsal koruluğunun duvarına gömüleceklerdi. Bir süreliğine Marakonukların gözlerinden uzakta Arakasi ile baş başa kaldı."Nacoya'yı yanınızda getirmemişsiniz," diye mırıldanan Arakasi'nin sözcükleri ateşin çatırtılarıarasında zorlukla duyuluyordu. "Bu çok akıllıca hanımefendi."Sözcük seçimi üzüntünün verdiği uyuşukluğu dağıtmıştı. Mara başını hafifçe çevirip sesinde

sezdiği alaycı tonun nedenini anlamak için Casus Şefi'ni inceledi. "Nacoya malikanede, hasta."Mara bir yanıt bekleyerek durakladı. Hiç yanıt gelmeyince ekledi. "Bir saate kadar onun yanında

Page 223: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 223/244

olacağız. Bizi akşama kadar sağ tutabilecek misin sence?" Günün geri kalanı Papewaio'nunanılmasına ve yas tutmaya ayrılmıştı. Ama Mara bir kez setin yanından ayrıldıktan sonrakonukların oyunla ilgili girişimlerine geri döneceklerini kastediyordu; ve Arakasi çok yetenekliolsa da en usta savaşçısı sayılmazdı.Casus Şefi'nin yüzünde gülümsemeye çok yakın bir ifadenin belirmesi Mara'nın ne demek

istediğini anladığını gösteriyordu. "Gerçekten de çok akıllıca Leydim."Arakasi'nin sesindeki rahatlamış tondan Mara ne demek istediğini anladı. Arakasi Mara'nın şimdi,hazır savaşçılarıyla bir araya gelmişken Minwanabi'den kaçmayı düşündüğünü sanmıştı. Nacoya buamaç için geride kalmayı kabul etmiş olmalıydı. Min-wanabi'nin gözünü körleştiriphanımefendisinin kaçma planlarını anlamamasını sağlamak için bilerek verilmiş bir kurbandı. Marayutkundu, yeniden üzüntüyle içi sızladı. Yaşlı kadın böyle bir planı, kendisinin Acoma'nınsürmesini güvenceye almak için düşmanın eline terk edilmesini ne kadar da kolayca kabuledebilirdi. "Papewaio'yu kurban vermemiz yeterli," dedi Mara, aklından522 523en son geçen şeyin kaçmak olduğunu Arakasi'nin anlamasını sağlayacak sert bir sesle.Casus Şefi ağır ağır başını salladı. "İyi. Nasıl olsa böyle bir şeyden sağ çıkmayabilirdiniz.

Minwanabi konuklarının güvenliğini sağlama gerekçesiyle malikanesini ordularla çevreledi. Amabiraz içki, biraz kumardan sonra askerleri malikane sınırları dışında korsan ya da yasadışı haydutçeteleri kılığında Acoma Leydisi'ni tuzağa düşürmek için bekleyen üniformasız daha pek çok askerolduğunu itiraf ediyorlar."Mara'mn gözleri irileşti. "Sen bunları nasıl öğrendin? Turuncu bir üniforma ödünç alıp düşmanınarasına karışarak mı?"Arakasi genzinin derinlerinden gelen bir sesle kıkırdadı. "Pek öyle sayılmaz Leydim. Bana bilgigetiren adamlarım var." Hanımefendisine baktı, onun solgun ama ateşin sıcağından hafifçepembeleşmiş yüzünü inceledi. Narin bedeni dikti, gözlerinde korku vardı ama kararlı bakıyordu."Kalıp Minwanabi Lordu'yla yüz-leşeceğimize göre bilmeniz gereken şeyler var."Şimdi Mara küçük de olsa bir zafer kazanmış gibi görünüyordu. "Sadık Arakasi. Seni seçtim çünküMimvanabi Lordu'ndan benim kadar nefret ettiğine güveniyordum. Birbirimizi çok iyi anlıyoruz.Şimdi ailemdekileri ve kalbimde en değerli yeri almış olan bir savaşçıyı öldüren bu adamıaşağılamama yardım edecek ne biliyorsan anlat bana.""Ev ahalisi içerisinde bir zayıf halka var," dedi Arakasi sözü uzatmadan. "Yuvasında bir yılanbeslediğinden haberi yok. Te-ani'nin bir Anasati casusu olduğunu buldum."Mara şaşkın bir şekilde soluğunu tuttu. "Teani?" Bunu kafasında tarttı, birden yağmurunsoğuğundan daha fazla bir şeyle ürperdiğini hisseti. Bütün zaman boyunca Nacoya cariyeninMara'mndüşündüğünden daha tehlikeli olduğunda diretmişti; ve Mara onu dinlememişti, bu kazanmayaçabaladığı her şeyi yitirmesine neden olabilecek bir yanlıştı, çünkü burada Mara'mn ölümünün Jin-

gu'nun yaşamını ve onurunu yitirmesine neden olmasına hiç aldırmayan bir Mimvanabi hizmetkarıvardı. Aslında böyle bir komplo düzenlenmesinin Tecuma'nın hoşuna gideceği kuşkusuzdu, çünkühem Buntokapi'nin ölümünün öcü alınmış hem de Ayaki'ye zarar vermesi en olası adam ortadankaldırılmış olacaktı. Mara karşı suçlamalar yapmakla hiç zaman harcamadan hemen bu bilgiyi nasılkendi yararına kullanabileceğinin hesaplarına girişti. "Teani ile ilgili başka neler biliyorsun?""Haber çok yeni. Daha dün gece kulağıma geldi." Arakasi tüyü kaldırdı, bunu miğferine takmakiçin başını yana eğerek doğrudan Mara'mn kulağına fısıldamayı başardı. "Cariyenin yüksek rütbelisubaylardan birine özel bir ilgi gösterdiğini, Lord'un bundan kuşkulandığını ama henüzkanıtlamamış olduğunu biliyorum. Jingu'nun yatağına çağırdığı çok fazla kadın var ama Teani onungözdesi. Onsuz kalmaya dayanamıyor... kadının yetenekleri çok çeşitli."Mara bunun üzerine düşünürken gözleri Papewaio'nun ateşinden yükselen alevlerdeydi; karanlık ve

ateş ona Pape'nin henüz soğumamış cesedi avluda ayaklarının dibinde yatarken gördüğü bir şeyihatırlatmıştı. Teani Minwanabi Lordu'na eşlik ediyordu. Jingu bir şaşkınlık numarası yaparken

Page 224: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 224/244

Teani, Mara'mn orada olduğunu görmekten gerçekten şaşırmış gibiydi. Jingu Pape'nin katili olduğukesin olan Shimizu ile kısaca bir şeyler konuşurken Te-ani'nin gözleri Minwanabi Akıncı Lideri'niçarpıcı yoğunlukta bir küçümsemeyle izliyordu. Mara'mn aklı o sırada Papewaio ile uğraştığındancariyenin sapık nefreti ona önemli bir şey gibi görünmemişti. Ama şimdi bu anı önem kazanmıştı,özellikle de Te-

524525ani'nin tepkisi Shimizu'da rahatsızlık yaratmış olduğu için. "Te-ani'nin aşığının adı ne?" diye sorduMara.Arakasi başını salladı. "Bilmiyorum hanımefendi. Ama malikaneye ulaştığımızda bunu bulmak içincasuslarımı gönderebilirim."Alevler Papewaio'nun cesedini yiyip bitirirken Mara başını çevirdi. Bunu izlemek çok acıveriyordu, ayrıca bu hareketi ona alevlerin çatırtıları arasında Arakasi ile konuşmak için daha iyibir şans sağlıyordu. "Bütün bir yılın ürünü üzerine bahse girerim ki bu Shimizu."Arakasi başını salladı, sanki Leydi ölen savaşçının değeri üzerine bir şeyler söylemiş gibi sevgidolu bir yüz takındı. "Bahse girmeye gerek yok hanımefendi; en olası aday o zaten."

Papewaio'nun altındaki yağlara batırılmış odunlar sonunda ateş almıştı, birden göğe yükselenalevler kemikleri ve sertleştirilmiş meşin zırhı bile tüketecek kadar sıcaktı. Ateş soğuduğundageriye yalnızca küller kalmış olacaktı."Pape," diye mırıldandı Mara. "Kardeşimle babamınkinin yanında senin de öcün alınacak."Gökyüzü soğuk damlalarla ağlarken artık ateş Mara'nın tanıdığı en sadık savaşçıdan canlı kalan nevarsa tüketmişti. Beklerken artık üşümüyordu, kafası yeni bir plan kurmakla uğraşıyordu.Papewaio'nun cenaze töreninin ardından Mara Kumandan'm dairesine döndü. İliklerine kadarıslanmış, yanında üzerinden cilalı tahtalara sular damlayan bir onur muhafızıyla geldiğinde Na-coya'nın yatağından kalkmış olduğunu gördü. Öfkeden her an patlayacakmış gibi görünen yaşlıkadın Mara'nın iki oda hizmetçisine kutuları yeni daireye taşımakla uğraşmayı bırakıp hemenhanımefendileriyle ilgilenmelerini söyledi.Acoma Leydisi oda hizmetçilerinin onunla ilgilenmesinden kurtulmak için onları yeniden eşyalarınbaşına gönderdi. Naco-ya'nın sinirli ve gergin olduğunun farkında olmasına karşın cenazetöreninden sonra üzerini değiştirip tazelenmekte pek bir anlam göremiyordu. Çünkü şimdiKumandan'm dairesinin güvenliğine ihtiyacı vardı.Mara sular damlayan saçlarını silkeleyip serbest bırakmaya yetecek kadar durakladı. SonraPapewaio'nun küllerinin bulunduğu vazoyu eşya kutularının yanına yerleştirip gelen Arakasi'yebaşıyla bir işaret yaptı."Gidip Desio'yu ara," dedi şimdi bir savaşçı rolü oynayan adama. "Ona bizi ve eşyalarımızıMinwanabi Lordu'nun Acoma'ya tahsis etmeyi uygun bulduğu yeni daireye götürecekhizmetkarlara ihtiyacımız olduğunu söyle."

Arakasi eğilip selam verdi, tavırlarında bu emirlerin arkasında başka şeyler yattığını düşündürecektek bir iz yoktu. Sessizce ayrılırken Mara'nın onun Desio'yu bulacağını ama bunun için en doğradanyolu izlemeyeceğini anladığını biliyordu. Casus Şefi adamlarını arayacak, şansı yolunda giderseMara'ya Teani hakkında yeni bilgilerle dönecekti.Güneş batarken bulutlar kayboldu, yağmurun dinmesiyle, Minwanabi Lordu'nun konukları bütünbir günü düşünceler içerisinde geçirmenin hareketsizliğiyle huzursuzlanmaya başladılar. Birkaçıkağıtlarla oynanan bir kumar olan mo-jo-goyu oynamak için daha büyük saray avlularınatoplanırken ötekiler onur muhafızları arasındaki yetenekli savaşçılar arasında göstermelikçatışmalar için yüksek bahislere tutuşuyorlardı. Papewaio'nun daha yeni ölmüş olmasından dolayıMara'nın bunlara katılmaması an-526 527

laşılabilir bir şeydi; ama Minwanabi malikanesi çalışanlarıyla konukların maiyetlerinin bir arayagelmeleri ve orada bulunan Lordların resmiyetten uzak olmaları Arakasi'ye bilgi toplamak için

Page 225: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 225/244

ideal bir şans sunuyordu. Yeni dairesinin aralık duran paravan kapısından onu izleyen Mara, CasusŞefi'nin büyük Lordların hepsinin maiyetlerinde adamları mı olduğunu, yoksa rol yapmayeteneğinin sadık adamları bile kandırıp konuşturabilecek kadar büyük mü olduğunuanlayamıyordu. Haberleri her nasıl topladıysa, güneş battıktan sonra ikinci raporunu vermeye gelenArakasi'nin Teani hakkında getirdiği bilgiler şaşırtıcı ölçüde ayrıntılıydı.

"Haklıymışsınız Leydi. Teani'nin aşığının Shimizu olduğu kesin." Arakasi Nacoya'nın getirdiğitepsideki thyza ekmeğini ve ustaca tütsülenmiş etleri kabul etti. Mara akşam yemeğini odasındayemeyi tercih etmiş, Casus Şefi'nin onunla birlikte yemek yemeye davet etmişti.Acoma Leydisi düşüncelerini belli etmeyen gözlerle onu süzerken Arakasi needra şeritlerini thyzakeklerinin üzerine diziyordu. Usta parmakları tek bir hareketle bunları bir rulo yaptı ve doğuştansoylu birinin tavırlarıyla yemeye başladı. "Daha da ötesi," diye konuya döndüğünde Mara'nın nedemek istediğini anlayacağını biliyordu. "Teani Minwanabi Akıncı Liderini bir balık gibi ağınadüşürmüş. İçgüdüleri ona tersini yapmasını söylüyor olsa bile ipleri ne yana çekilirse öyledavranıyor."Burada Casus Şefi yemeye ara verdi. "Dün gece sevgililer kavga etmişler." Sırıttı. "Işıkları yakanhizmetkar onların seslerini duyunca lambaları temizleme bahanesiyle orada kalmış -aralarındaki

konuşma çok ilgisini çekmiş. Konuşmada efendilerinin adı geçtiği için adam benim casusumlakonuşmaya pek istekli değilmiş, ama sonunda nereye varmış olursa olsun Teani o andan sonra bircadı gibi aksiymiş. Shimizu'nun onun sevgisini geri kazanmak için her şeyi yapması beklenebilir.""Her şeyi mi?" Yemekten sıkılan Mara Nacoya'ya işaret edip yüzünü ve ellerini silmek için nemlibezler getirmesini istedi. "Bu bize birtakım fırsatlar sağlıyor, öyle değil mi?" Arakasi yemeyisürdürürken Mara düşünüyordu: Shimizu'nun Papewaio'yu öldürmesi bir hainlikti; Teani onaAcoma subayını öldürme emrini Lord'unverdiğini itiraf ettirmeye zorlanabilirdi. Bir Anasati casusu olarak Teani'nin Jingu'ya gerçek birbağlılığı yoktu. Malikanede Minwa-nabi onuru için ölmeyi istemeyecek tek hizmetkar oydu. Marakararını vermişti. "Senden Teani'ye bir mesaj iletmeni istiyorum," dedi Arakasi'ye. "Bu gizlilikiçinde yapılabilir mi?"Şimdi iştahını yitirme sırası Casus Şefi'ne gelmişti. "Şayet kafanızdaki planın ne olduğunu taliminedebiliyorsam bu çok riskli, hayır, daha da ötesi, aşırı tehlikeli. Benim değerlendirmelerime görecariyenin gerçek efendisi olan Anasati Lordu'nu koruyacağına da güvenenleyiz. Daha önce belkibirden çok kez efendilerine ihanet etti ve bir tanesini de öldürmüş olabileceğindenkuşkulanıyorum."Mara da tacize uğrayan bir sokak fahişesiyken mesleğini sevmeye başlayan Teani'nin geçmişiniincelemişti ve bir şey daha vardı: sapık tutkular. Geçmişte kadın âşıklarını ve dostlarını satmış,hattâ yatağını ziyaret eden adamları katletmişti. Başlangıçta bunlar yalnızca sağ kalmak için yaptığışeylerdi; ama daha sonraları yalnızca açgözlülüğünden ve güce duyduğu iştahtan yapmayısürdürmüştü aynı şeyleri. Mara'nın cariyenin güvenilmezliği konusunda Arakasi'nin görüşlerini

paylaşıyor olması bu noktada çok fazla önem taşımıyordu. "Arakasi, eğer daha iyi bir planın varsaonu kabul edeceğim."528 529Casus Şefi hayır anlamında bir el hareketi yaptı; Mara "Pekala," derken gözlerinin derinlerinde onuonayladığını okumuştu. "Bana parşömen ve kağıt getir ve mesajımın gece olduğunda bu kadınaulaşmasını sağla."Arakasi eğilip selam verdi, kendisine söyleneni yaptı. İçinden Mara'nm amaçladığı şeyin cesaretinehayran kalmıştı; yine de keskin gözleri Minwanabi Lordu'nun güce duyduğu açlıkla yaptığısaldırıyı açığa çıkarma girişimini başlatacak olan notu yazarken Ma-ra'nın ellerinin hafifçetitrediğini kaçırmamışlardı.Teani paravanın önünde hızla döndüğünde lambanın alevi titredi, Teani'nin havalanan pelerini

Akıncı Lideri Shimizu'nun yanağına çarpan bir rüzgar estirdi. "Beni bu saatte çağırtmamalıy-dın,"derken Shimizu kendisinden hiç memnun değildi, çünkü kızgınlığı şimdiden geçmeye başlamıştı.

Page 226: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 226/244

"Seninle ilgilenmek için görevlerimi ihmal edemeyeceğimi biliyorsun ve bu saatte nöbette olmamgerekiyor."Altın ışıltılı saçlarındaki kurdelelerle lamba ışığının önünde duran Teani soluğunu kesiyordu. İncesabahlığının altındaki göğüslerinin kıvrımları görevinin önemini unutturuyordu. "Öyleyse nöbetininbaşına git asker," dedi cariye.

Shimizu gözlerini yere çevirdi, alnında terler parlıyordu. Şimdi buradan ayrılsa bile aklı görevindeolmayacaktı, Lord Minwa-nabi'nin kapısında hiçbir muhafız olmasa da olurdu. Onum ve aşkınınyakıcı ihtiyaçları arasında kapana kısılan Akıncı Lideri "Niye gelmemi istediğini söylesen iyiolur?" dedi.Teani, sanki gücü ve kendine güveni birden yok olmuş gibi yerine oturdu. Korkmuş küçük bir kızgibi bakan gözlerini aşığına çevirdi; ama öne eğildiğinde biraz açılan sabahlığı tenini uygunbulduğu miktarda sergiliyordu. "Shimizu bunu söyleyecek başka kimseyi tanımıyorum. AcomalıMara benim öldürülmemi istiyor."Yürek parçalayıcı ölçüde narin görünüyordu. Shimizu'nun eli içgüdüsel bir hareketle kılıcına gitti.Her zaman olduğu gibi Teani'nin güzelliği onun sözlerinin aldatıcı olabileceği konusundaki dürüstiçgüdülerine baskın gelmişti. "Bunu nereden biliyorsun aşkım?"

Teani acısını gizlemeye çalışır gibi kirpiklerini indirdi.Shimizu miğferini çıkardı, aceleyle bir sehpanın üzerine bırakıp Teani'nin yanına eğildi.Omuzlarını kollarının arasına alıp parfümlü saçlarının arasında fısıldadı. "Anlat bana."Teani ürperdi. Yüzünü adamın güçlü göğsüne gömüp onu okşayan ellere kendini bıraktı, korkudankonuşmakta zorlanıyormuş gibi yapıyordu. "Mara bana bir not göndermiş," demeyi başardısonunda. "Ölen kocasından bana birtakım mücevherlerin miras kaldığını söylüyor. Oradakitemkinsiz davranışımı Lordum'un öğrenmemesi için bu gece mücevherleri almak üzere herkesuyurken onun dairesine gitmemi istiyor. Oysa ben biliyorum ki Buntokapi bana hiçbir armağanbırakmadı. Beni Sulan-Qu'da bıraktığı gece malikaneye ölmek için geri döndüğünü biliyordu,ayrılmadan önce benim rahatım için gereken düzenlemeleri yapmıştı."Shimizu hıçkırarak ağlayan bir çocuğu kendine getirmek ister gibi hafifçe sarstı onu. "Tehlikededeğilsin benim değerli sevgilim. Leydi Acoma'dan gelecek hiçbir talep seni böyle bir isteği yerinegetirmeye zorlayamaz."Teani başını kaldırdığında göğüsleri Akıncı Lideri'ne yaslandı. "Onu tanımıyorsun," diyefısıldarken korkusu geçmemişti, yürek sızlatacak kadar zavallı görünüyordu. "Mara zekidir vekendi öz530 531oğlunun babasının ölümünü planlayacak kadar soğuk kalplidir. Şayet davetini reddedersem birsuikastçı benim yatağıma gelip kalbime hançer saplamadan önce ne kadar zamanım olabilir? Shi-mizu her günümü korku içinde geçireceğim. O kadının hain komplolarına karşı kendimi yalnızcasenin kollarının arasında güvende hissediyorum."

Shimizu tenine soğuk bir soluk üflenmiş gibi hissetti. Sanki kollarının arasındaki kadın bir sinirucuna dokunmuş gibi gerildi. "Benden ne yapmamı istiyorsun?" Teani'nin güvensizliği içindekisavaşçılara özgü korama isteğini uyandırmıştı; yine de Minwana-bi'nin çatısı altındaki bütünkonukların güvenliği için ettiği yemini bozmadan Mara'yı öldüremezdi. Teani'yi uyardı. "Seninuğruna bile Lordum'a ihanet edemem."Bundan en ufak bir şekilde etkilenmeyen Teani Shimizu'nun giysisinin altına uzandı, parmaklarınıkasık kaslarının üzerinde dolaştırdı. "Senden asla elini bir suikastçının göreviyle kirletmeniistemem sevgilim. Ama benim erkeğim olarak, kadınının korunma olmaksızın tehlikeli birhayvanın inine girmesine izin verir misin? Şayet bu çağrıya senin nöbetin bittikten sonra yanıtverirsem benim eşlikçim olur musun? Şayet Mara bana bir zarar vermeyi amaçlıyorsa benisavunursun, o zaman Lordumuz seni yalnızca övgüyle karşılayacaktır. En büyük düşmanını

öldürmüş ve bunu da onurunu tehlikeye atmadan yapmış olacaksın. Şayet sen hak-lıysan," -bu

Page 227: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 227/244

olasılık çok düşükmüş gibi omuz silkti- "kadının gönderdiği mesajda bir gerçek payı varsa, benimyanımda bir eşlikçi getirmemden ne zarar gelebilir."Shimizu iyice gevşemişti, Teani'nin okşamaları güzel şaraplar gibi yüzünü pembeleştirmişti.Minwanabi malikanesinden birinin bir konukla olan randevusuna yanında bir onur muhafızıylagitmesi bütünüyle yerinde, hattâ beklenen bir davranıştı; ve böylece, şayet yanındaki kişinin yaşamı

tehlikeye girerse onun güvenliğini savunması bütünüyle yasal olacaktı. Bunları düşünüprahatlayarak Teani'yi öptü. Öpüşünün ateşliliğinden Teani elindeki savaşçının kararlarının fırtınayatutulmuş bir saz gibi sallandığını anlamıştı. Şayet Mara'nın öldürülmesini istemiş olsaydı Shimizugerçek sadakatinin kime karşı olması gerektiği konusunda derin kuşkulara kapılacaktı: Lordunakarşı sorumlulukları mı yoksa kollarının arasındaki kadına duyduğu bağlılık mı daha önemli diyedüşünecekti.Teani ölümcül bir silahı uzaklaştırmakta göstereceği özenle Shimizu'yu itip kendinden uzaklaştırdı.Gözlerinden istediğini elde etmenin doyumu değil yalnızca boyun eğme ve cesaret okunuyordu,tüylü miğferi sehpanın üzerinden kaldırıp Shimizu'nun ellerine verdiği sırada. "Lordunun onurunukoru aşkım. Sonra nöbet görevin bittiğinde benimle burada buluş, birlikte Acomalı Mara'yıgörmeye gidelim."

Shimizu alacakaranlığın içinde gözden kaybolduğunda Teani zırhın teninde yaptığı kırmızı izleriovuşturdu. Gözlerinde çılgın bir sevinç parlıyordu; bu zafer anının hiçbir gözlemciylepaylaşmamak için lambayı üfleyip söndürdü. Yapması gereken tek şey Mara'yı saldırıya kışkırtmakya da o sürtük hakaretlerine karşılık vermemekte diretirse üzerine saldırılmış gibi davranmaktı. Ozaman Shimizu savaşçı kurallarına göre Teani'yi savunmak için vurmak zorundaydı; ayrıca dahabüyük oyunda Mara'nın öldürülmesi onur kırıcı bir eylem olarak yargılanırsa Minwanabi'ninuğrayacağı zarar Anasatili Tecuma'ya bağlı olan cariyeyi ilgilendirmiyor du. Buntokapi'nin katili

 jagunalara yem olacak, zaferi kesinlikle Teani kazanacaktı.532 533Balkon parmaklığının ilerisinde ay ışığı gölün rüzgarla kıpırdanan sularının üzerine altın ışıklarsaçıyordu. Ama Mara manzarayı seyretmek için paravanların ötesine geçmiyordu. Yeni dairesinegirer girmez Arakasi onu uyarmıştı. Balkonunparmaklıkları olduğu kadar kenara yakın yerlerdeki destekleri de neredeyse an-tikleşmiş tahtalardanyapılmıştı, ama onları yerlerine tutturan kancalar yeniydi, chican tahtalarının eskidikleri zamanedindikleri donukluk yoktu üzerlerinde. Birileri bir "kaza" olması için gereken hazırlıkları yapmıştı.Cilalı taşlarla döşeli bir patika bu pencerenin üç kat aşağısındaki bahçeyi çevreliyordu. Balkondandüşen birinin sağ kalması olanaksızdı. Yukarıdaki eski parmaklıklara yaslanır da bunlarınkırılmasıyla aşağı düşer ve cesedi ertesi sabah yerde bulunursa hiç kimse bu durumu fazlasorgulamazdı.Gece Minwanabi malikanesinin koridorları ve daireleri karanlığa gömüldü. Konuklardan çok azıuyanıktı. Papewaio'nun yokluğunu hisseden ve kendi malikanesinin güvenliği içinde uyuma özlemi

çeken Mara huzursuz bir şekilde Nacoya'nın yanındaki minderlere oturdu.Sade giysiler giymiş, cho-jalar tarafından yapılmış deniz kabuğu bilezikler takmış olan AcomaLeydisi başını avuçlarına dayadı. "Cariyenin gelmesine çok kalmamış olmalı."Nacoya hiçbir şey söylemedi; ama giriş paravanının arkasında nöbet tutan Arakasi kuşkulu birtavırla omuz silkti. Bu hareketi Teani'nin ne yapacağının hiç belli olmadığını düşündüğünügösteriyordu; yine de yazdığı notta gece yarısı nöbet değişiminden sonra geleceğini bildirmiştiTeani. Gecenin sıcak olmasına karşın Mara üşüdüğünü hissetti. Savaş yetenekleri efsaneleşmiş olan Pa-pewaio'nun yanında olmasını isterdi. Arakasi onur muhafızı zırhı534giyiyor olabilirdi ama silahlar konusundaki yeteneklerinin övülecek bir yanı yoktu. Yine de CasusŞefi'nin ağı olmaksızın Mara hiçbir plan yapamazdı. Sinirlerini yatıştırmak için tapmak disiplinine

başvuran Mara beklemesini sürdürdü ve sonunda koridorda ayak sesleri duyuldu.

Page 228: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 228/244

Mara kendinden hoşnut bir gülümsemeyle Arakasi'ye döndü; sonra yüzündeki ifade birden silindi.Ayak sesleri yaklaşıyordu ve pahalı mücevherlerin beklenen şangırtılarını bir zırhın ve silahlarıngıcırtısı bastırıyordu; Teani yanında bir savaşçı getirmişti.Nacoya uykulu uykulu gözlerini kırpıştırdı, koridordan yaklaşan ayak seslerini duyamayacak kadarzor işitiyordu. Ama Araka-si'nin eğilerek selam vermesiyle uyarılan Mara gözlerini kapı aralığına

çevirince doğruldu. Arakasi'nin her zaman konumuna uygun tarzda davranacağına güvenilebilirdi;selam verirken başını ne kadar eğmiş olduğunu gören Nacoya mırıldandı, "cariye yanında bir onurmuhafızı getirmiş, buna hakkı var zaten." Nacoya sustu. Teani'ye yönelik saldırgan bir davranış olarak yorumlanabilecek her tavrın Minwanabi ailesine bir saldırı gibi görülebileceği konusundaMara'yı uyarmak için saat çok geçti. O zaman onur muhafızı Jingu'nun cariyesinin kommakta haklıoluyordu, hattâ böyle yapmakla görevliydi.En soylu duruşunu takınmış, kendini çok sıkı bir kontrol altına almış olmasına karşın MaraTeani'ye eşlik eden savaşçı paravanın arkasından geçip karşısına çıktığında korkudan hafifçeirkilmesinin önüne geçemedi. Muhafızı bir Minvvanabi Akıncı Lide-ri'nin turuncu tüylü miğferinitakmıştı ve yüz çizgileri Mara'nın Papewaio'nun cesedinin üzerinde kanlı kılıcını kınına soktuğunugördüğü subayın çizgileriydi.

Koyu renk ipeklere bürünmüş cariye muhafızın arkasında yü-535rüyordu. Bakır saçlarına pahalı metal süsler takılmıştı, bileklerindeki bilezikler ışık saçıyordu.Kapıdan içeri girdiği sırada Arakasi yavaşça onun eşlikçisinin önüne kaydı. "İkimiz de buradabekliyoruz... bir ihtiyaç doğması durumuna karşı."Leydi'nin izni olmaksızın hiçbir silahlı savaşçının ona yaklaşmamasını sağlamak protokoleuygundu. Arakasi eliyle Teani'ye eşiği geçmesini işaret etti, gölden gelen bir esintiyle lambalarınalevleri titredi.Teani karşısında eğilirken Mara taş gibi bakışlarla onu izliyordu. Güzel kıvrımlı bir bedene sahipolmasına karşın yakından bakıldığında Teani yumuşak değildi. Bir etoburun zarif hareketleriyledavranıyordu, gözlerinde kurnaz ve kendine güvenli kıvılcımlar vardı. Mara kadının vücudunutecrübeli gözlerle inceledi, ama ipek kıvrımları çıplak tenin kışkırtıcı üçgenlerinden başka hiçbirşeyi ele vermeyecek kadar ustaca yerleştirilmişti. Teani herhangi bir silah taşıyorsa bu çok iyigizlenmiş olmalıydı.Cariyenin de kendisini ölçüp tarttığının farkına varan Mara selam vermek için kısaca başını eğdi."Aramızda konuşmamız gereken sorunlar var." Eliyle karşısındaki yastıkları gösterdi.Teani daveti kabul edip oturdu. "Konuşacak gerçekten çok fazla şeyimiz var." Kolundaki bir tozparçasını keskin tırnağıyla kazıdıktan sonra ekledi, "ama ölen kocanızın armağanlarıyla hiç ilgisiyok Leydi. Buraya gelmemiistemenizin gerçek nedenini biliyorum.""Öyle mi?" Kısa bir sessizlik oldu, Mara'nm Nacoya'yı bir çaydanlık aub yaprağı çayı yapmaya

göndermesi sessizliği uzattı. Sessizliği ilk bozan olmayacak kadar kendini kontrol etmeyibaşarabilen Teani daha fazla bir şey söylemedi. Mara onun gözlerindeki nefreti sakin bakışlarlakarşılıyordu. "Söylemem gerekenlerin hepsini bildiğinden kuşkuluyum."Nacoya çaydanlıkla geri dönerken Teani'ye eşlik eden subay onların her hareketini izliyordu;Arakasi cariyenin aşığının Shimizu olduğu konusunda Mara'nın kuşkularını doğrulamış olduğu içinMara onun yüzündeki delice ifadeyi yommlayabiliyordu. Kıvrılmış, saldırmaya hazır bir relli yılanıgibi bekliyordu adam.Nacoya bardakları ve baharat çubuklarını yastıkların önüne yerleştirdi. Çayları doldururken Teaniyeniden konuştu. "Sizin dairenizde bir şey içmemi beklemediğinize eminim Acoma Ley dişi."Mara, sanki bir konuğunu zehirleyebileceği suçlaması hiç de hakaret sayılmazmış gibi gülümsedi."Eskiden Acoma konukseverliğini kabul etmekte çok istekli davranıyordun." Teani kendini

dizginlemeye çalışırken Mara kendi bardağından bir yudum aldı ve açılış hamlesini başlattı. "Onur

Page 229: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 229/244

muhafızın olarak Akıncı Lideri Shimizu'yu getirmiş olduğunu görüyorum. Bu iyi, çünküsöyleyeceklerim onu da ilgilendiriyor."Teani hiçbir şey söylemedi, ama kapının ağzında duran Shimizu ayaklarının ucunda yükseldi.Arakasi gerçek bir savaşçının karşısında hiçbir şansı olmamasına karşın elini yavaşça kılıcınagötürdü.

Mara bütün dikkatini karşısındaki güzel cariyenin üzerinde yoğunlaştırmıştı. Kapıda duranaskerlerin duyamayacağı kadar alçak bir sesle, "Onur muhafızım Papewaio dün gece öldürüldü amabir hırsız tarafından değil," dedi. "Onur muhafızın Shimizu'nun onun kalbine bir kılıç batırdığını veböylece Minwanabi'nin güvenlik yeminini bozmuş olduğunu söyleyeceğim sana."Gölden gelen bir esinti lambaların ışığını zayıflattı. Teani gölgelerin arasında gülümsedi, birdenNacoya'ya kendisine çay koymasını işaret etti. "Siz Minwanabi için bir tehlike değilsiniz Leydi Ma-536 537ra." Sanki orada sıcak bir karşılamayla ağırlanıyormuş gibi küçümser bir tavırla baharat çubuğunubardağın içine ufaladı, çayı dudaklarına götürüp içti. "Papewaio tanıklık etmek için yaşama geridöndürülemez." Teani sesini alçaltmak için sıkıntıya girmemişti, şimdi Shimizu'nun gözleri AcomaLeydisi'nin üzerine dikiliydi.

Mara'nın sırtından terler boşanıyordu. Babası için, ağabeyi için, Pape için kendini sözlerinisürdürmeye zorladı. "Bu doğru. Ama senin efendinin suçlu olduğunu ve yanındaki savaşçının onunaleti olduğunu söylüyorum. İkiniz de yemin etmek zorunda kalacaksınız... yoksa Jingu güzelsevgilisinin ipin ucunda sallanarak ölüşünü izleyecek."Teani kasıldı. Çayını hiç sıçratmadan bardağı yerine koydu. "Bu ancak küçük çocuklarıkorkutabilecek bir tehdit. Niçin ben onu hoşnut etmekten başka hiçbir şey yapmamışken efendimbeni utanç verici bir ölüme göndersin?"Şimdi Mara yanıtını bütün odada yankılanan bir sesle verdi. "Çünkü senin Anasatili Tecuma'nm bircasusu olduğunu biliyorum."Bir an için cariyenin yüzü şaşkınlık, sarsıntı ve hesapçı bakışlarla allak bullak oldu. Teani kendinitoplamaya fırsat bulamadan Mara hamlesini tamamladı ve tannların atacağı yalanı desteklemesiniumdu. "Senin Tecuma'nm yeminli hizmetkarı olduğunu kanıtlayan belgelerim var ve istediğim şeyiyapmadığın taktirde bunları Minwanabi Lordu'na gönderteceğim."Arakasi avından başka hiçbir şeyi görmeyen bir yırtıcı kuş dik-katiyle Shimizu'yu izliyordu.Başlangıçta uzun boylu subay bu ihanetten afallamış gibi göründü. Sonra, Teani boşuna busuçlamayı yalanlamaya çalışırken Shimizu kapıdan içeri baktı ve kılıcını çekti.538Cariye ilişkilerinin kopmasını engellemek için çırpınıyordu. "Shimizu! Mara yalan söylüyor. Seninefendimize ihanet etmeni sağlamak için bana iftira atıyor."Shimizu kararsızlaştı. Kendinden kuşkuya düşmüş bir şekilde karar vermeye çalışırken cilalıkılıcının keskin

kenarına düşen ışıklar titreyerek yansıyordu."Saldır ona," diye kışkırttı Teani. "Mara'yı benim için öldür. Öldür onu hemen!"Ama sesi çok kulak tırmalayıcı çıkıyordu. Shimizu omuzlarını dikleştirdi. Başını ağır ağır sallarkenyüzünde korku ve pişmanlıkla karışmış acılı bir kararlılık vardı. "Lordum Jingu'ya bunubildirmeliyim. Kararı o verecek." "Hayır!" Teani ayağa fırladı. "İkimizi de asacaktır sersem!"Ama bu karşı çıkışı onu seven savaşçının gözünde yalnızca suçluluğunu pekiştirmeye yaramıştı.Shimizu fırlayıp kapının yanından uzaklaştı. Arakasi onu yakalamak için harekete geçti, koridordanitişme sesleri geldi. Acoma Casus Şefi belli ki Shimizu'nun yolunu kesip Mara'ya Minwanabi'ninPapewaio'ya karşı kurduğu komplo konusunda kanıt elde etmesi için zaman sağlamaya çalışıyordu.Teani hızla döndüğünde gözleri öfkeden kısılmıştı. "Benden istediğini asla elde edemeyeceksin senicinsiyetsiz köpek." Giysisinin kemerinden bir bıçak çekip Mara'yı öldürmek için minderlerin

üzerinde hızla doğruldu.

Page 230: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 230/244

Mara cariyenin hareketini görmüştü. Teani üstüne atladığı sırada yana yuvarlanırken omzunu yanaçekti. Bıçak hiçbir zarar vermeden yastıklara saplandı.Cariye bıçağını çekip çıkarırken Mara soluğunu topladı. "Shimizu! Yardım et! Efendinin onuruiçin!" diye bağırdı. Yeniden yu-539

varlandığında bıçak kasıklarının kıl payı yakınına saplanmıştı. Teani öfkeli bir lanet savurupdüşmanının boğazına atladı. Mara bir güreşçi manevrasıyla onun hareketini engelledi ama yalnızcabir an için. Cariye ondan daha iriydi ve öfkesi gücünü arttırmıştı. Yerde kayarak, sağa solakıvrılarak yaşamını kurtarmaya çabalayan Mara umutsuz bir çığlıkla Nacoya'ya seslenmeyi başardı."Yardım getir! Şayet tanıklar önünde ölürsem Jingu'nun işi biter, böylece Ayaki sağ kalır!"Yaşlı dadı uçar gibi gitti. Teani öfkeden anlamsız çığlıklar atıyordu. Gözünü nefret bürümüş birşekilde Mara'yı sırt üstü yere devirdi. Bıçak ağır ağır iniyordu. Mara'nm gücü zayıflamayabaşlamıştı, ucu titreyen bıçak açıkta kalan boğazına giderek daha çok yaklaşıyordu.Birden tepelerinde bir gölge belirdi. Ay ışığı zırhın üzerinde parladı, eller Teani'yi arkadanyakaladı. Cariye bıçağı elinden bırakmadan arkaya yıkılırken Mara'nın elinden Teani'nin bileğihızla çekildi.

Shimizu sevgilisini bir avcının avı gibi saçlarından yakalayıp kaldırdı. "Sen bir Anasati casusuolmalısın," dedi acı bir sesle. "Yoksa niye bu kadına zarar verip efendimin asla temizleneme-yecekbir utançla lekelenmesini isteyesin?"Teani aşığının suçlamasına aksi ve inatçı bakışlarla yanıt verdi. Sonra bir yılan gibi kıvrılıp bıçağıonun kalbine yöneltti.Shimizu döndü, bıçağın önünü kolundaki bileklikle kesti. Bıçağın kenarı hafif bir yara açıp durdu.Öfkeden deliye dönen Shimizu ona ihanet eden cariyeyi yana fırlattı. Teani sarsak bir şekildearkaya doğru sendeledi, topuğu paravanları tutan çıkıntıya takıldı. Arkada balkonun parmaklıklarıgölün ay ışıklarıyla aydınlanan sularının önünde karanlık bir siluetti. Teani dengesini kaybediptökezledi, zaten önceden zayıflatılmış olan desteklerin üzerine yıkıldı. Parmaklıklar çatırdadılar,yumuşak bir fısıltıyı andıran bir ses çıkararak kırıldılar. Dehşet karşısında bütün zarafetini yitirmiş olan cariye korkudan çarpılmış bir yüzle balkonu yakalamak için elini uzattı. Zayıflatılmış zemintahtaları Teani'nin ayaklarının altında parçalanırken Mara'nın soluğu boğazında kaldı. Bu ses birölüm çanının sesiydi. Teani doğrulmaya çalışırken aşağıda saray avlusunun cilalı taşlarının onubeklediğini anlamıştı; ertesi sabah bulunacak olan ceset düşmanının cesedi değil kendisinin-kiolacaktı."Hayır!" Ayağının altındaki son tahta çökerken sesi gölün üzerinde yankılandı. Çığlık atmıyordu.Karanlığın içine yuvarlanırken "Seni lanetliyorum—" diye bağırdı ve sonra bedeni taşların üzerinedüştü. Mara gözlerini yumdu. Çektiği kılıcını elinde sımsıkı tutmayı sürdüren Shimizu afallamış,acı içinde duruyordu. Sevdiği kadın aşağıda ölü yatıyordu.Ay ışığı kırık parmaklıklarla çevrili balkonun boşluğundan hiç kesintiye uğramadan aşağıyı

aydınlatıyordu.Mara ürperdi, gözlerini kırptı, sonra şaşkın bakışlarını bir acı heykeli gibi kıpırdamadan duransavaşçıya çevirdi. "Onur muhafızıma ne oldu?" diye sordu.Shimizu onu duymuş gibi görünmüyordu. Ne yapacağını bilmez bir tavırla balkona arkasını döndü,Mara'nın üzerine düşmanca bir tavırla eğildi. "Teani'nin bir Anasati casusu olduğuna dair kanıtgöstereceksiniz Leydim."Onun sesindeki tehdit tonuna tepki gösteremeyecek kadar sarsılmış ve aklı başka şeylere takılmış olan Mara nemli saçlarını yüzünden arkaya attı. Artık, babasının, ağabeyinin, hatt â Papewa-io'nunintikamını alma fırsatı çok yakınma gelmişti. Yalnızca Shi-540 541mizu'yu itiraf ettirmesi gerekiyordu -Akıncı Lideri konukların güvenliği için verilen yemine bağlı

olduğu için Teani'yi öldürmek zorunda kaldığı gerçeğini gizleyemezdi. Saldırıyı cariye başlattığı

Page 231: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 231/244

için Jingu ihanetle suçlanacaktı; çünkü Mara'nm gelişi sırasında konuklardan yarısı Jingu'nunTeani'nin malikanesinin ayrıcalıklı bir üyesi olduğunu bildirdiğini duymuşlardı.Shimizu Mara'ya doğru tehditkar bir adım attı. "Kanıtınız nerede?"Mara başını kaldırıp baktı, sağ kalmanın verdiği rahatlık yanıtını verirken dikkatsiz konuşmasınaneden oldu. "Elimde hiç kanıt yok. Teani bir Anasati casusu, ama yazılı kanıtım olduğunu

söylemem yalnızca bir kumarbaz blöfüydü."Shimizu hızla iki yanına bakındı, Mara durumunu hatırlayınca yeniden korkuya kapıldı. Nacoyayardım bulmak için gitmişti. Odada neler olduğuna tanıklık edecek hiç gözlemci kalmamıştı."Arakasi nerede?" diye sorarken sesindeki korkuyu gizlemeyi başaramadı.Shimizu bir adım ilerledi. Tavırları şaşkın bir dehşetten kararlılığa dönüşmüştü, parmakları silahımkavradılar. "Artık onur muhafızlarına daha fazla ihtiyacınız olmayacak Acoma Leydisi."Mara, ayakları yastıklara takılarak geri çekildi. "Savaşçı, bu gece bütün olanlardan sonra efendininonurunu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde lekelemeye cesaret edecek misin?"Shimizu kılıcını kaldırırken yüzü taş gibiydi. "Kim bilecek ki? Şayet sizin Teani'yi öldürdüğünüzü,onurum nedeniyle onu savunmam gerektiğini söylesem bana karşı çıkabilecek tek bir tanık yok."Mara yastıkları tekmeleyerek uzaklaştırdı. Shimizu bir adım daha attığında çaresiz bir şekilde

kutulara doğru geriledi. Adamınsoğuk mantığından dehşete düşen, bu çılgınca ama zeki planın Jingu'nun onurunu korumayayetecek kadar karışıklık yaratacağını fark ederek ürperen Mara sözcüklerle onu oyalayıp zamankazanmaya çalışıyordu. "Öyleyse Arakasi'yi de mi öldürdün."Shimizu karışık yastık yığınlarının üzerinden atladı. "Leydi, o benim görevimi yapmamıengellemeye çalışıyordu."Havaya kaldırdığı kılıcı üzerine düşen ay ışığında parladı. Bütün çareleri tükenen, umutsuzcaköşeye sıkışan Mara kolunun yenine gizlediği küçük bıçağını çekti.Bıçağı fırlatmak için kolunu kaldırdığında Shimizu sıçradı. Kılıcının geniş yüzeyiyle vurduğundaMara'nm elinden fırlayan bıçak yerde kayıp balkon kapılarının yanına, ulaşamayacağı bir yere gitti.Kılıç yeniden havaya kalktı. Mara kendini yere attı. Saldırganın gölgesinin karanlığından"Nacoya!" diye çığlık atarken içinden Acoma'nın sürmesi için Lashima'nın Ayaki'yi korumasınadua ediyordu.Ama yaşlı bakıcı yanıt vermedi. Shimizu'nun kılıcı ıslık çalarak indi. Kılıç uyku hasırını ikiyeayırırken Mara hızla dönüp kutulara çarptı. Geçit vermeyen eşya kutularının dibine sıkışmış,çaresizce çırpmıyordu. Shimizu'nun kılıcının bir sonraki vuruşu yaşamına son verecekti.Ama birden Shimizu'nun başının üzerinde başka bir kılıç yükseldi. Bu silah tanıdıktı, beceriksiz birhareketle kaldırıldı, ay ışığında parlak bir kavis çizip saldırganın ensesine çarptı. Shimizu'nun eligevşedi. Kılıcı sağa sola sallandıktan sonra parmaklarının arasından düştü, ucu bir taşımakutusunun deri kapağına saplandı.Dev savaşçı sendelerken Mara çığlık attı. Shimizu yere yıkılır-

542 543ken miğferinin tüyleri yüzünü daladı. Bir adım geride, sendeleyerek ayakta durmaya çalışanArakasi biraz önce bir sopa gibi kullandığı kılıcı kendine baston yapmış, üzerine dayanmıştı.Sarhoş gibi bir tavırla eğilerek selam vermeyi başardı. "Leydim."Kafasındaki bir yaradan yüzüne, oradan da çenesine kanlar akıyordu, koridorda yediği bir darbeonu bilincini yitirmiş bir şekilde yere devirmiş olmalıydı. Mara yarı rahatlamış, yarı endişeliyumuşak bir çığlık atıp soluğunu tuttu. "Korkunç görünüyorsun." Casus Şefi yüzünü ovaladı, elikırmızı olmuştu. Yine de sırıtmayı andıran bir ifade takınmayı başarmıştı. "Korkarım öyle olmalı."Mara'nın kendini toparlama çabası tam bir sonuç vermemişti. Başının döndüğünü hissediyordu."Bir Acoma subayının tüylü miğferini takmasına karşın kılıcın keskin kenarını ayıramayan ilkadam sen olmalısın. Korkarım Shimizu'nun yarın sabah seninki kadar yakışıklı bir çürüğü olacak."

Arakasi omuz silkti, yüzünde zaferle derin kişisel acı arasında gidip gelen bir ifade vardı. "Yaşıyorolsaydı Papewaio benim tekniğimi geliştirmeyi düşünürdü. Bunun yerine ruhu Minwanabi'nin

Page 232: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 232/244

yıkımıyla yetinmek zorunda kalacak." Sonra aslında kendine saklamak istediği bir üzüntüyü itirafetmekten hoşlanmamışa benzeyen Casus Şefi hanımının ayağa kalkmasına yardımcı oldu.Koridordan sesler geliyordu. Jingu'nun ve oğlu Desio'nun kızgın ve kulak tırmalayıcı seslerikonukları şaşkın seslerini bastırıyordu. Mara dağılan giysilerini düzeltti. Eğildi, Shimizu'nunkılıcını taşıma kutusundan çekip çıkardı, gelen soylular ve hizmetkarlar kalabalığını gerçek bir

Acoma kızı gibi karşıladı.Jingu açık paravandan içeri fırtına gibi daldı. "Burada neler oldu?" Yerde yatan Akıncı Liderineağzı açık bakakaldı, sonra Acoma Leydisi'ne gazap dolu bakışlar fırlattı. "Evime ihanet getirdiniz."Yataklarından fırlayıp buraya koştukları için giysileri karmakarışık olan izleyiciler çevreyeyığılmıştı. Mara onları görmezden geldi. Minwanabi Lordu'nun önünde resmi bir tavırla eğilipselam verdikten sonra kılıcı onun ayağının dibine bıraktı. "Yaşamım ve atalarım adına yeminederim ki uğradığınız ihanet benden kaynaklanmıyor. Cariyeniz Teani beni öldürmeye kalkıştı veona âşık olan Akıncı Lideriniz Shimizu kendini kaybetti. Onur muhafızım araya girmek zonındakaldı. Yaşamımı zorlukla kurtarabildi. Min-wanabf nin konuklarının güvenliğini sağlama yolu bumu?"İzleyenlerden bir mırıltı yükseldi, en yüksek ses Ekamchi Lor-du'ndan geldi. "Savaşçı ölmemiş!

Kendine geldiğinde Acomalı'nın yalan yere yemin ettiğini söyleyebilir."Jingu sinirli bir hareketle herkesin susmasını istedi. Donuk ve soğuk gözlerle Mara'ya baktı."Hizmetkarım Teani aşağıdaki taşlarda ölü yattığına göre subayım Shimizu'nun bu konu hakkındane söyleyeceğini dinlemem gerek."Jingu'nun, yeminliyken yalan söylediğini ima ederek ona ağır bir hakaret etmesine hiç tepkigöstermedi. Hüküm giymiş bir adamın sözlerine tepki göstermekle hiçbir onur kazanılamazdı;orada olanların hepsi Mara'nın suçlamaları kanıtlanırsa Minwanabi Lordu'nun aralarında yeriolmadığını anlıyorlardı. Onura yerle bir olacak, Konsey Oyunu'ndaki etkisi sıfıra inecekti."Başdanışman'ım Nacoya cariyenin saldırısının tanığı oldu." Mara tapınaktaki kardeşlerindenöğrendiği vakur duruşu takınmak için bütün gücünü topladı. "Akıncı Lideriniz onuranuzu korumakiçin beni savunmak zorunda kaldı. Teani aşağı düşüp öl-meseydi yaşamımı kurtarmak için onukendi ellerimle öldürmek zonında kalacaktım."Kapının yanında duranlardan biri Mara'yı onaylayan bir şeyler544 545mırıldandı. Desio öfkeyle ileri atıldı ama babasının eli onu yana çekti. Jingu et çaldıktan sonrasuçlanmadan kaçmayı başarmış bir köpek gibi gülümsemeye cesaret ediyordu."Leydi Mara, başka tanığınız yoksa bana karşı bir suçlama da getiremezsiniz. Çünkü eğer Shimizusizin Teani'ye saldırdığınızı, kendisinin onu savunduğunu söylerse, siz de Teani'nin sizesaldırdığını, Arakasi'nin sizi savunmaya geldiğini söylerseniz dava sizin Başdanışmanınızla benimAkıncı Lideri'min sözlerine dayanır. İkisi eşit rütbede olduklarından yasa gereği sözlerinin ağırlığıda eşit. Hangisinin yalan söylediğine aramızdan kim karar verebilir?"

Mara'nın verecek yanıtı yoktu. Hayal kırıklığına uğramış, canı yanan ve gerçeği kanıtlamayıbaşaramadığını gördüğü için çok öfkelenmiş bir şekilde babasını ve ağabeyini ortadan kaldıran,nesiller boyunca ataları tarafından kendi atalarına acı çektirilen düşmanına baktı. Konuşurkenyüzünde hiçbir ifade yoktu. "Minwa-nabi'nin onurunu zayıf bir ipliğe bağlıyorsunuz Lord Jingu.Çok yakında bir gün bu ip kopacaktır."Jingu gülüyordu, koca kahkahaları girişin önündeki küçük kargaşayı bastırmıştı. Mara onunarkasına baktığında geri çekilen bir kılıcın acısı kadar keskin bir zafer hissetti bir an için.Paravanların arasından, izleyenleri kenara itip yol açarak Nacoya geliyordu. Arkasında iki yanındasiyah cüppeli figürlerle Almecho yürüyordu.Kumandan çevresine bakındı, Mara'ya verilen konuk dairesinde ne tür bir kargaşa koptuğunuanlamıştı. "Tanrılar adına," diye bağırdı gülerek, "neler oldu burada? Görünüşe bakılırsa evin

içinde bir fırtına çıkmış."

Page 233: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 233/244

Jingu acılı bir gülümsemeyle yanıt verdi. "Bir saldırı Lordum, ama kimin kime saldırdığıkonusunda pek bir anlaşma yokmuş gibi görünüyor." Dramatik bir tavırla omuz silkti. "Leydi Mara'nın Başdanışmanı -yanlış kişiyeyönelik olsa da hayranlık verici bir sadakatle- Leydi'nin anlattığı masalı destekleyeceği içinkorkarım işin aslını hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz. Shimizu'nun sözlerine karşı onun sözleri

olacak. Sanırım bütün bu olanların geçip gitmesine izin vermek zorunda kalacağız."Almecho'nun kaşları hain bir alaycılıkla kalktı. "Ah, gerçekten mi? Onursuz bir davranış olduysabunu görmezden gelmemize gerek olduğunu sanmıyorum Jingu. Senin adının üzerine gölgedüşmemesi için -doğum günü kutlamamın bir utançla lekelenmemesinden hiç söz etmesek bile-yoldaşlarımdan bu konuda bize yardım eli uzatmalarını isteyeceğim." Yanındaki iki siyah cüppeliyedöndü ve ilkine "Elgahar," dedi, "bu konuyu çözebilir misiniz?"Durgun bir ses "Elbette Lordum," diye yanıtladı. Jingu'nun yüzü giderek solarken büyücü sözlerinisürdürdü. "Kimin yalan kimin doğnı söylediğini hiç kuşkuya yer bırakmadan kanıtlayabiliriz."Almecho'nun gözleri zehirli bir neşeyle Leydi Mara'nın ve Jingu'nun yüzlerinde dolaştı. "İyi," dediyumuşak bir sesle. "Suçluyla suçsuzu ayıralım o zaman."546 547

17İNTİKAMElgahar sessizlik istedi.Minwanabi Lordu'nun konukları Teani'nin balkonundan düşüp öldüğü odaya doluştukları sıradakonuşmalar bir mırıltıya dönüştü, sonra tam bir sessizlik çöktü. Shimizu kendine gelmişti. ŞimdiLordu'nun ayağının dibinde oturmuş donuk gözlerle Büyü-cü'yü izliyordu.Mara karşısındaydı, Nacoya ve Arakasi de iki yanma geçmişlerdi. Onur muhafızı yüzündeki kanlarıtemizlemiş ama kıyafetini toparlamak için hiçbir çaba göstermemişti. Konuklardan birkaçıgeceliklerini örtmek üzere sabahlık getirmeleri için kölelerini gönderdiler ama birçoğu nasılgöründüğünü umursamıyordu. Merak onları uyandırmıştı, hepsi İki Büyükler'in sergileyecekleribüyüyü izlemek için sabırsızlanıyordu.Balkonun kırılan parmaklığının üzerine ayın ışıkları düşüyordu. Ayın bakırımsı ışıklarıyla yıkananBüyücü kollarını havaya kaldırdı. "Olayın olduğu bütün alanların çevresinin açılmasını, kapıağzında hiç kimsenin durmamasını istiyorum."Konuklar Elgahar'ın isteğini yerine getirirlerken cilalı zeminde sandaletlerin sesleri duyuldu.Kumandan, Minwanabi Lordu'nun arkasına geçmişti, Mara onun öne eğilip fısıldadığını gördü.Jingu548umursamaz bir gülümseme takınmaya çalışarak ona döndü, ama sonuç kasıntı ve zorlama bir yüzifadesi olmuştu. İmparatorluk'ta-ki hiçbir Lord Büyücüler Meclisi'ndekilerin güçlerini tam olarakanlamıyordu; karşısındaki Büyük Büyücü'nün gerçek için bir büyü yapabilme yeteneği Minwanabi

Lordu'nu hiç de rahatlatmışa benzemiyordu. Büyü kolayca Mara'nın yalanını yakalayabilir veböylece Acoma yıkılabilirdi, ama Jingu'nun aklına başka olasılıklar da geliyordu. Teani'nindelişmen karakteri Jingu'yu kendine çeken yanlarından biriydi; ve Mara'ya duyduğu nefret de sırdeğildi.Büyük Büyücü kapının yanına yerleşti. Cüppesi gölgelerle mürekkep gibi bütünleşmişti, yalnızcayüzü ve elleri solgun bir bulut gibi görünüyordu. Konuştuğunda sözcüklerinde insan anlayışınınsınırlarının ötesinde bir sesin tınıları vardı. Masuralıyla, suçlusuyla, izleyicisiyle orada bulunanlarınhepsi bu sesten ürper-diler. "Zorbaca eylemlerin gerçekleştiği yerin üzerinde duruyoruz," dediElgahar büyüsüne tanık olmak için toplananlara. "Yoğun tutkuların titreşimleri öte dünyadayankılar yaratır ve bu yankılar gerçeğe paralel giden bir enerji durumudur. Büyüm bu yankılarıgörülür kılacak, bütün gözler Minwanabi hizmetkarlan ile onun konuğu Acoma Ley dişi arasında

neler geçtiğini görecekler."

Page 234: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 234/244

Sessizleşti. Bir an için tam bir sessizliğe gömüldüğünde cüppesi yüzünü örtmüştü, sonra başınıtavana çevirdi. Bir eliyle havayı işaret ederek en yakınındakilerin bile sözcüklerini ayırtedemeyecekleri kadar alçak bir sesle bir büyü duası okumaya başladı. Mara bir tapınak heykeli gibioturuyordu, büyücünün sesinin hafifçe alçalıp yükselişinin neredeyse farkında değilmiş gibiydi.Büyücünün yaptığı büyü sanki bir güç en içine dokunmuş ve ruhundan bir parçayı ayırmış gibi

tuhaf bir etki yapmıştı onda. Yanında duran Arakasi de büyünün çekimini hissetmiş gibi sertçeirkildi.549Odamn ortasında yırtılmış minder yığınlarının üzerinde yumuşak bir aydınlık belirdi. Mara,kendisinin Teani'nin geldiği saatte yaptığı gibi oturan bulanık, saydam bir imgesinin belirişinimeraklı gözlerle izliyordu. Buz kadar soluk bir ruh ona hizmet ediyordu ve oradakilerin hepsiNacoya'nın bilge yüzünü tanımıştı.Konuklar hayranlıkla mırıldandılar. Nacoya kendisini görünce başını çevirdi, kötülüğüuzaklaştırmak için bir işaret yaptı. Büyük Büyücü ona hiç bakmadı. Duası birden kesildi, ellerinihavaya kaldırdı; kıpırdanan ay ışığıyla çevrili parlak figürler hareket etmeye başladılar.Önlerinde hayallere özgü bir netlikte beliren sahnede hiç ses yoktu ve suyun üzerinde yansıyan

sular kadar uçucuydu. Mara kendisinin konuştuğunu gördü, sonra kapını önünde bir kıpırdanmaoldu. Teani'nin görüntüsü içeri girip sanki orada hiç yokmuş gibi bedeninin içinden geçerkenBüyücü hiç kıpırdamadan duruyordu.En yakındaki konuklar dehşete kapılmışlardı, hattâ birkaçı çığlık attı. Ama cariyenin hayaletigörünür olmayı sürdürüyordu. Ürkütücü güzelliğiyle o saatte attığı adımları atıp Mara'nın önündekiyastıklara ilerledi. İki kadının imgeleri oturup konuştular; Mara kendi hayaletine bakarkenTeani'nin karşısında ne kadar sakin göründüğünü fark edip şaşırdı. Şimdi bile sahnenin yenidencanlandırılması kalbinin daha hızlı atmasına, avuçlarının terlemesine neden olmuştu. Korkunçkuşkularını anımsaması şimdi bile üzerine bir ağırlığın çökmesine neden oluyordu. Ama bunlarınhiçbiri Teani'nin görebildiği şeyler değildi; Büyücü'nün büyüsünün meyvelerini izleyen konuklarda kendinden son derece emin genç bir kadının aşağı sınıftan biriyle karşı karşıya olduğu izleniminiedinmişlerdi. Mara için şimdi cariyenin niye yaptığı blöfü yuttuğunu,onun bir Anasati casusu olduğunu kanıtlayan belgelerin varlığına inandığını anlamak kolaydı.Sonra odadaki herkes Teani'nin kapının arkasındaki Shimi-zu'ya seslendiğini gördü. İmgesinden hiçses çıkmamasına karşın dudaklarını okumak kolaydı ve bir an sonra Akıncı Lideri belirdi.Konuşmalarının sözcüklerini tahmin etmek imkansızdı, ama Teani'nin yüzünün ifadesi değişmiş,öylesine hayvanca ve aşağılık olmuştu ki konuklardan birçoğu şaşkınlıkla soluklarını tuttular.Shimizu birden büyü çerçevesinin dışına çıktı, odadakilerin hepsi Teani'nin kemerinden bir bıçakçıkardığını gördüler. Görünürde hiçbir kışkırtma olmaksınız Teani kendiniyastıkların üzerine fırlattı, Mara figürünü bıçaklamaya çalıştı. Jingu kendini savunmak için ne önesürmüş olursa olsun, şimdi bir Minwanabi hizmetkarının Acoma Leydisi'ne saldırdığı konusunda

hiç kuşku kalmamıştı. Minwanabi Lordu'nun güvenlik konusunda ettiği yemin bozulmuştu.İmparatorluk'taki bütün Lordların hatırlayabildiği kadarıyla ilk kez Jingu'nun herkesin önünde yüzüsoldu. Karşısında o saatte olan dram sergilenirken dudağının üzerinde terler belirdi. Akıncı LideriShimizu yeniden odaya girdi, kısa ve acılı bir mücadeleden sonra Teani'nin bıçağıyla yaralandı.Cariyeyi kapıya doğru sülüklerken herkes büyülenmiş gibi izliyordu. Tahta parmaklık hiç sesçıkarmadan çatlayıp kırıldı; Teani düşerken nefret, dehşet ve umutsuz bir korkuyla çarpılmış yüzünün izlenimi bütün konukların belleklerine kazındı. Bir an için kalabalık odada zaman durmuş gibi oldu. Sonra dramın sonlandığını varsayan birkaç konuk onay-layıcı birtakım sözler mırıldandı.Mara, Minwanabi Lordu'na kaçamak bir bakış fırlattı.Yüzünde hesapçı bir ifade belirmiş, gözleri umutla kısılmıştı.550 551

Eğer Teani bir hain olarak böyle davrandıysa Shimizu onu öldürerek Jingu'nun onurunu korumuştu;imgeler burada bitmiş olsaydı güvendeydi. Ama Büyük Büyücü'nün karanlık kapüşonun altındaki

Page 235: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 235/244

yüzünde ne sertlik ve duygudaşlık vardı. Büyüsü gerçeği sergilemeyi sürdürdü, odanın ortasındaMinwanabi Akıncı Lideri diz çöküp savaş pozisyonu aldı ve Acoma Leydisi'nin üzerine ilerledi.Jingu bir celladın kılıcının ucu ona dokunmuş gibi kasıldı. Shi-mizu'nun geniş sırtı odadakilerinLeydi Mara'mn ne söylediğini görmelerini engelliyordu ama kısa bir konuşmadan sonra savaşçınınkılıcı kalkıp hızla indi. Mara'mn yuvarlanarak odanın köşesine gittiği görülebiliyordu. Ev sahibinin

yakınındaki konuklan sanki Jingu'nun utancı bulaşabilirmiş gibi yavaş yavaş, kimseye bellietmemeye çalışarak ondan uzaklaşmaya başladılar. Araka-si'nin cesurca araya girmesi olayısonlandırdığında odadaki bütün konuklar birer birer yargılayıcı ve küçümseyici bakışlarım Minwa-nabi Lordu'na çevirdiler.İmgelerin yeterince açık konuştuğu ortadaydı. Boğucu sessizliğin içinde Elgahar bir iki sözcükmırıldandı, mavimsi beyaz tuhaf ışık silindi. Mara sıkışan ciğerlerine havanın girmesine izinverirken endişeyle titremeyi sürdürüyordu. Başındaki tehlike henüz geçmemişti.Minwanabi Lordu'nun yanında duran Almecho'nun yüzünde haince bir mutluluk ifadesi vardı.Gösterişli bir tavırla omuz silk-tiğinde pahalı işlemeleri parladı. "Pekala Jingu. Bu konuğunayeterince açık bir saldırıya benziyor. Önce kız, ardından savaşçı. Çok hevesli hizmetkarların varmış bakıyomm."

Jingu kendine güvenini yitirmişe benzemiyordu. Yalnızca kendisinin bildiği duygularla sarsılmış bir şekilde önce Mara'ya, ardından kanlar içindeki kaslı Akıncı Lideri'ne baktı. En yakınındakiler"Niye Shimizu?" diye fısıldadığını duydular. "Sen benim en güvendiğim savaşçımdım. Seni böyledavranmaya zorlayan ne oldu?"Shimizu'nun dudakları acıyla kıvrıldı. Teani'nin hileleriyle ilgili ne tür bir gerekçe bulursa bulsunkendi eylemleri şimdiden efendisini onuruna sürülen utanç lekesini temizlemek için ölümemahkum etmişti. "O cadı bize ihanet etti," dedi yalnızca. Bununla Mara'dan mı yoksa Teani'den misöz ettiği belli değildi."Seni çılgın!" diye bağırdı Jingu, öfkesinin gücü odadakilerin hepsini sarsmıştı. "Hastalıklı birköpeğin oyuncağı oldun, beni öldürdün sen!" Hiç düşünmeden giysisinin altından bir hançer çekipileri atıldı. Hiç kimse onun davranışına bir tepki göstermeye fırsat bulamadan elinin ters birhareketiyle Shimizu'nun açık ensesini boylu boyunca kesti. Kesilen atardamarlardan fışkıran kanlargüzel giysilerin üzerine geldi, sinirleri zayıf bir kadının çığlıklar atmasına neden oldu. Shimizu neolduğunu anlayamadan yerinde sarsıldı. Yaşamı umutsuzca çırpınan parmaklarının arasındanfışkırarak akıp giderken kendi ölüm anının gelmiş olduğunu anlayınca geniş omuzları sarsılmayabaşladı. İhanet, yalanlar, sapık istekler ve yanlış aşklar gibi soranların hepsi şimdi anlamsızlaşmıştı.Geriye devrildi. Turakamu'nun elini karşılarken neredeyse huzura kavuşmuş bir şekilde efendisineson sözlerini fısıldadı. "Benim ölümümün bıçakla olmasını sağladığı için Lordum'a teşekkürediyorum."Shimizu en son olarak Mara'ya başını salladı, onun zaferini sessizce kutladı. Ardından gözleridonuklaştı, Mara'mn yaşamını almaya çalışmış olan elleri gevşedi. Gösterişli giysiler giymiş 

konukların ayaklarının dibineyığılıp öldüğünde Jingu'nun yenilgisine yaraşır bir simge gibi görünüyordu. Konsey Oyunu'ndaMin-wanabi Lordu'nun işi bitmişti.552 553Almecho sessizliği bozdu. "Bu düşüncesizce bir davranıştı Jin-gu. Bir savaşçının söyleyeceği dahabaşka şeyler olabilirdi. Yazık oldu."Minwanabi Lordu hızla döndü. Bir an için Kumandan'ın üzerine saldırabilecekmiş gibi göründüama öfkesi onu yarı yolda bıraktı, elindeki hançer düştü. Almecho içini çekti. Pelerinlerini çekmiş olan İki Büyükler yanına gelip durdukları sırada dikkatini Minwanabi'nin varisi Desio'yayoğunlaştırmıştı. "Böyle sorunlara en uygun zamanın şafak vakti olduğu düşünüldüğünden sanırımönümüzdeki birkaç saat boyunca babanın suçunu temizleme töreninin hazırlıklarıyla uğraşacaksın.

Ben yatağıma dönüyorum. Kalktığımda bu kutlama sefaletinin bir şekilde yeniden biraz neşeli birşeye dönüştürmeyi başarmış olacağına güveniyorum... Lord Desio."

Page 236: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 236/244

Desio başını salladı. Konuşamaz bir durumda babasını orada uzaklaştırdı. Jingu kendinde değilmiş gibi görünüyordu. Çökmüş, güçlü, gür sesi tümüyle kesilmiş, düşünceleri içine, önünde onubekleyen göreve çevrilmişti. Asla cesur bir adam olmamış olmasına karşın yine de bir TsuraniLordu nasıl davranıyorsa öyle davranmak zorundaydı. Yazgı onu ölüme malıktım etmişti, ondanbekleneni yerine getirmek için gereken gücü bir şekilde bulmak zorundaydı. Ama babası eşiği

geçerken Desio arkaya, Leydi Mara'ya bir bakış fırlattı. Bakışında açık bir uyan vardı. BaşkalarıMara'nın Konsey Oyu-nu'nu oynamasını alkışlıyor olabilirdi ama kazanmamıştı, yalnızca kandavasını bir sonraki nesle aktarmıştı. Mara gözlerinden onun nefretini okuduğunda içi korkuylaürperdi. Hâlâ Minwanabi güçlerinin tam ortasında olduğunu ona hiç kimsenin hatırlatmasınaihtiyacı yoktu.Hızla düşünüp karara vardı, Minwanabi varisi insanların bakışlarından kaçmaya fırsat bulamadanarkasından seslendi. "Lord Desio. Minwanabi hizmetkarları tarafından bana zor kullanıldı. Yarınevime gitmek için ayrılırken sizin askerlerinizin bana eşlik etmelerini istiyorum. Şayet kendisineyanlış davranılan konuk hiz-metinizdekilerin... adsız haydutların ya da ırmaktaki korsanlarınsaldırısına uğrarsa ailenizin adının temizlenmesi sürecine leke düşecektir."Acılı bir şekilde kendini yönetici sorumluluklarının içine atılmış bulan Desio bu isteği kibarca

atlatacak bir gerekçe bulabilecek zekadan yoksundu. Yalnızca babasının çektiği acının ve bunaneden olan Leydi'ye duyduğu nefretin farkında olmasına karşın yine de onlarla yetiştirildiği görgükurallarına uydu. Minwana-bi ve Acoma arasındaki kan davası sürecekti ama kamu önündeMara'ya yapılan saygısızlık ve aile adına sürülen leke en azından durumu düzeltmek için bir çabagösteriyormuş gibi davranmasını gerektiriyordu. Desio hızla başını sallayarak isteneni kabul etti veJingu'nun acılı intihar töreniyle ilgilenmek üzere ayrıldı.Odada kalanlar yavaş yavaş hareketlenmeye başladılar. Konuklar kıpırdanmaya, yorumlar yapmayabaşladığı sırada üstü başı dağılmış Arakasi saygılı bir tavırla Leydi Mara'nın ayağa kalkmasınayardımcı oldu. Orada bulunan konuklardan hiçbiri Min-wanabi Lordu'nun Acoma Leydisi'niöldürmek için hizmetkarlar göndermiş olduğuna inanmıyordu. Hiç kimsenin Büyücü'nünbüyüsünün sergilediği olayların Mara'nın karmaşık bir komplosunun son sahnesi olduğundan,Büyük Konsey Oyunu'nun ustaca ve öldürücü bir incelikle oynandığından kuşkusu yoktu. AcomaLeydi-si ailesini yıkmaya çok yaklaşan bir darbeyi inanılmaz bir ustalıkla savuşturmuştu. Şimdihepsi düşmanını kendi evinde yendiği için Mara'yı sessizce tebrik ediyorlardı.554 555Yine de Mara hiçbir şey öğrenmediyse bile Minwanabi'nin söz konusu olduğu yerde ihanete karşıkendini iki kat daha iyi korumayı öğrenmişti. Arakasi'yle mırıldanarak yaptığı konuşmadan sonrabir adım öne çıktı. Kumandan'ın önünde saygıyla eğilip onu gerçekten güzelleştiren bir ifadeylegülümsedi. "Lordum, benim istemeden bu kanlı eylemlere karışmış olmamın doğum günükutlamalarınıza gölge düşürmesinden dolayı üzgünüm."Kızmış olmaktan çok eğlenimişe benzeyen Almecho keskin bakışlarla Mara'yı inceledi. "Sizin

omuzlarınıza hiçbir sorumluluk yüklemiyorum Leydi Mara. Jingu geriye kalan bütün borçlarısilmek üzere. Yine de sanırım olayhenüz sonlanmadı. Genç Lord eve dönüşünüzde yanınıza eşlikçiler verse bile -yine de zorluklarlakarşılaşabilirsiniz."Mara içinde bulunduğu tehlikeyi küçümsüyor gibi davranıyordu. Kaygılanmak yerine bütünsevimliliğini takınarak Tsuranuan-ni içerisinde İmparator'un sesi olan adama sempatilerini sundu."Lordum, kutlamalarınızın hoş bir şekilde sürmesine izin vermeyecek kadar çok acılı olay yaşandı.Desio durumun başka türlü olmasını ne kadar istiyor olursa olsun üzüntüsü sizin adınıza yapılaneğlenceleri sürdürmek için onda çok az istek bıraktı. Daha yakında başka malikaneler de olmasınakarşın ırmaktan gidildiğinde en çabuk ulaşılacak yer benim topraklarım. Dummu tamir etmek içinizin verin doğum gününüzün son kutlamaları için size kendi evimi önereyim. Şayet konuğum

olmayı kabul ederseniz adamlarım ve sanatçılarım sizi eğlendirmek için ellerinden geleniyapacaklar." Kafası gizli planlarla dolu olan Mara düğününde izlediği yetenekli ama adı bilinmeyen

Page 237: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 237/244

sanatçıları düşündü. Geçmişte onlara yaptığı iyiliğe karşılık olarak çağrılır çağrılmaz gösteriyapmaya istekli olacaklarını biliyordu ve Kumandan'ı eğlendirecek yeni yetenekler keşfeden biriolarak Mara'nm toplumsal gücü büyüyecekti. Çok sayıda değerli müzisyen ve sanatçı ihtiyaçlarıolan desteği kazanabilir, böylece Mara'ya borçlan daha da de-rinleşebilirdi.Almecho güldü. "Siz keskin zekalı bir kızsınız, öyle değil mi küçük kuş?" Gözleri kısıldı. "Ben de

gözlerimi sizden ayırmasam iyi ederim. Şimdiye kadar hiçbir kadın altın süslemeli beyazlarıgiymedi ama siz... " Yüzündeki ciddiyet kayboldu. "Yok, sizin cesurca teklifiniz hoşuma gitti."Olayların son aldığı biçimi izlemek için kalan konukların duyması için sesini yükseltti. "Şafaklabirlikte Acoma topraklarına yolculuk etmek üzere ayrılıyoruz."Hafifçe eğildi, iki yanında karanlık cüppeli büyücüleriyle birlikte hızlı adımlarla kapıdan dışarıyürüdü. O gözden kaybolur kaybolmaz Mara kendini bir ilgi fırtınasının ortasında buldu.Öldürülmekten ucu ucuna kaçabildiği dairede hiç kimsenin konuşmak istemediği, her anöldürülebilecek bir kız gibi görmeyi birden bırakmışlardı. İmparatorluk'un en büyük ailelerindenKonsey Oyunu'nunda zafer kazanan birine yönelik tebrikler, övgüler alıyordu.Mara'nm savaşçıları güneşin doğumundan çok önce Minwana-bi barakalarından çağrılmışlardı;Acoma teknesinde hanımefendilerine katıldılar. Toprak ve sular daha aydınlanmadan tekne

iskeleden ayrıldı. Akşamın olaylarından sonra dinlenmeye çalışamayacak kadar heyecanlı olanMara, Başdanışman ve Casus Şefi'yle birlikte teknenin kenarında duruyordu. Papewaio'nunyokluğundan dolayı içleri sızlayarak Minwanabi malikanesinin ışıklı pencerelerinin geride kalışınıizlediler. Karşılaştığı dehşetin ve beklenmedik zaferin ardından Mara zayıf ve yorgun düşmüştü.Yine de her zaman olduğu gibi düşünceleri önden gidiyordu. Kumandan556 557ve bütün konuklar Acoma malikanesine önceden haber verilmeden gelecekleri için gelenekselhazırlıklar yapılmamış olacaktı. Mara istemeye istemeye gülümsedi. Jican adamlarının Almec-ho'nun doğum günü kutlamalarını yapmaktan sorumlu olduklarını öğrendiğinde saçını başınıyolacaktı.Köleler sırıklarını küreklerle değiştirip ağır ağır kürek çekmeye başladıklarında tekne hafifçesallandı. Şurada burada askerler birbirleriyle fısıldaşıyorlardi; sonra gölün üzerindeki gökyüzüaydınlanınca bütün konuşmalar kesildi. Arkalarında konukların teknelerinden rengarenk bir filoMinwanabi malikanesinden ayrılıyordu. Su yolları soylu tanıklarla dolu olacağından Mara'nınhaydut kılığına girmiş düşman savaşçılarının saldırılarından korkmasına gerek kalmamıştı; zatenDesio'nun her durumda babasının intihar töreninin ayrıntılarıyla uğraşırken bu kadar üzüntününarasında bir saldırı planı yapabilmesi pek kolay olmazdı.Güneşin altın topu vadinin üzerinde yükseldiğinde Mara ve teknelerinin üzerindeki bütün ötekisoylu yolcular Minwanabi kutsal koruluğunun yakınındaki küçük tepede toplanan askerlerigördüler. Bu adamlar cesaretini toplayıp kendini kılıcının üzerine atacak olan Lord Jingu'yuonurlandırmak için bekliyorlardı. Sonunda turuncu zırhlı adamlar sıraya girip tören adımlarıyla

malikaneye yürüdüklerinde Mara tanrılara şükreden bir dua mırıldandı. Babasının ve ağabeyininöldürülmelerini planlayan, kendisini de neredeyse öldürecek olan düşman sonunda ölmüştü.Jingu'nun ölmesiyle Minwanabi Kumandan'dan sonra en büyük güç olma konumunu yitirmişti,çünkü Desio toplumsal yeteneklerden yoksun bir genç adamdı. Çok az kişi onu babasının varisiolmaya layık görüyordu; Acoma topraklarının güneyine yolculuk yapanların hepsi yaşlı Lord'unardılının Minwanabi gücünüarttırmak bir yana babasının kurduğu ittifakları kommakta bile çok zorlanacağında anlaşıyorlardı.Şimdi Desio çok yakından izlenmeyi bekleyebilirdi. Ailesinin çöküşüne önderlik ederken birzamanlar Minwanabi gücünden korkan herkes onun düşmanlarının gücünü arttıracaktı. Desio'nundaha yetenekli kuzenleri gücü ele geçirmedikleri sürece Minwanabi'nin yazgısı kesindi. KonseyOyunu'nda büyük malikanenin payı çok düşmüştü.

Irmak yolculuğu boyunca ve daha sonra tahtırevanı Sulan-Qu'nun kalabalık sokaklarından geçipAcoma topraklarını çevreleyen sessiz kırlara girdiğinde bunları düşünüyordu. Yüce Kon-sey'de

Page 238: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 238/244

Minwanabi egemenliğinin son bulmasıyla Aimecho'nun karşısında Mavi Çark Partisi içindekidayanışma ve İlerleme Dayanışması dışında kimse kalmamıştı. Mara kendi maiyetinin arkasındangelen soyluların süslü tahtırevanlarına bakarken aklı politikada olabilecek yeni düzenlemelerleuğraşıyordu. Nacoya'nın Shinzawaili Hokanu'yu eğlenceler sırasında en azından bir kere yakınınayerleştirmiş olmasındaki kurnazlığın farkına varınca gülümser gibi oldu. Sonra içinden bir kahkaha

attı. Tam bir kez daha evliliği düşünmeye başlaması gerektiği sırada oyun yeni bir evreye girdiğiiçin İmparatorluk yeni birçok oyunculu sürtüşmeye girmişti; ama Konsey Oyunu her zamanolacaktı.Mara bu düşüncesinden söz etmek için döndüğü zaman yaşlı kadının uyukladığını gördü. Sonunda,tanıdık yollara dönmeleriy-le birlikte Başdanışman Minwanabi malikanesinde kaldıkları süreceüzerinden atmadığı gerginlikten kurtulmaya başlamıştı.Tam o sırada Arakasi seslendi. "Hanımefendim, ileride garip bir şey var."Nacoya doğruldu ama şikayetlerini dile getirmeden sustu, çünkü hanımefendisinin dikkatle ileribaktığını görmüştü. Bir sonra -558 559ki tepenin eteğinde, Acoma topraklarının sınırında yolun iki yanında birer savaşçı duruyordu.

Solda, Acoma toprağında Mara'mn kendi garnizonunun tanıdık yeşillerini giymiş bir askerbekliyordu. Sağda, İmparatorluk'a ait topraklarda üzerinde Anasati'nin kırmızı sarı zırhı olan ikincibir asker vardı. Mara'mn maiyeti ve tahtırevanı iyice ortaya çıktığında iki adam da oldukları yerdedönüp neredeyse tek ses halinde "Acoma! Acoma!" diye bağırdılar.Tahtırevanının sola eğilmesiyle irkilen Mara arkasına baktığında taşıyıcılarının Kumandan'ıntahtırevanının kendisininkinin yanına gelmesi için yol açmak üzere yana çekildiklerini gördü. Al-mecho yere vuran ayakların sesini bastırmak için bağırdı. "Leydi, aşın tuhaf bir karşılama törenidüzenlemişsiniz."Aklı çok karışmış olan Mara "Lordum," dedi, "bunun n e anlama geldiğini ben de bilmiyorum."Kumandan İmparatorluk Beyazları'na işaret etti, iki maiyet yan yana tepeyi döndüler. İleride, birazuzakta başka bir savaşçı çifti bekliyordu, ve daha da ileride yine başka bir çift. Son tepeyidöndüklerinde, dua kapısına gelmeden önce dördüncü bir çiftin beklediği görülebiliyordu. Sallananellerden "Acoma" çığlıklarının geri dönen tahtırevanların önünden ilerlediği açıktı.Mara Almecho'ya eğilip selam verdi. "Lordumun izniyle...?" Almecho'nun kısaca başınısallamasıyla Acoma Leydisi taşımacılarına adımlarını hızlandırmalarını söyledi. Köleleri koşaradımlarla ileri atıldıklarında tahtırevanın boncuklu kenarını yakaladı. Savaşçı muhafızları onunlabirlikte koşarak tanıdık tarlaları, kahverengi ineklerin ve buzağıların otladığı needra çayırlarınıgeçtiler. Mara göğsünün daraldığını hissediyordu. Gözün ulaşabildiği her yerde tarlalar boştu,çiftçiler, çobanlar, taşımacılar, araba sürücüler ortalarda yoktu. Köleler bile yoktu. Acomaişçilerininhummalı bir çaba içinde olmaları gereken yerlerde ekinler ve hayvanlar güneşin altına terk'

edilmişti,Keyoke'nin bütün sağlamlığıyla yanında olmasını isteyen Mara yanlarından geçen ilk Acomaaskerine seslendi. "Neler oluyor?. Saldırıya mı uğradık?"Savaşçı kölelerin yanında koşarak raporunu verdi. "Dün Ana-sati askerleri geldi hanımefendi. Duakapısının ötesine kamp kurdular. Kuvvet Komutanı Keyoke bütün askerlerin hazır olmalannıemretti. Yollara yerleştirdiği gözcüler sizin dönüşünüzü bildirecek ya da Minwanabi askerlerinigörür görmez haber vereceklerdi.""Dikkatli olmanız gerek kızım." Tahtırevanın hareketleriyle zıplamaktan soluğu kesilen Nacoyaaçıklamak ister gibi bir el hareketi yaptı; ama Mara'mn dikkat kesilmek için bir uyarıya ihtiyacıyoktu. Keyoke'nin askerine geri dönüp onur muhafızlarına katılmasını işaret etti eliyle, sonra kendiadamının yanında duran ve şimdi yolun öteki

tarafında tahtırevanının yanında koşan Anasati savaşçısına seslendi.

Page 239: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 239/244

Savaşçının yanıt vermesi ancak kibarlığından olabilirdi çünkü hiçbir Anasati savaşçısı AcomaLeydisi'ne yanıt vermek zorunda değildi. Bu askere konuşmaması emredilmiş olmalıydı, çünküsessizce koşuyordu, yüzü doğru önüne bakıyordu. Tahtırevan son tepeyi geçtiğinde önlerindeuzanan vadi rengarenk zırhlarla kaplıydı. Mara'mn soluğu boğazına takıldı.Binden fazla Anasati savaşçısı savaş pozisyonu almış bir şekilde kapısının önünde duruyordu.

Onların karşısında, alçak sınır duvarının öteki tarafında Keyoke eşit sayıda Acoma askerine komutaediyordu. Şurada burada yeşil safların arasında Kraliçe'yle yaptıkları Acoma topraklarının barışınabir tehlike gelmesi durumunda dayanışma gösterme anlaşmasını onurlandırmaya hazır560 561cho-ja savaşçılannm parlak siyah zırlılan vardı.Tahtırevan görünür görünmez vadi boyunca haykmşlar yankılandı. Gördükleri şey Acomaaskerlerinin bastırılamaz bir neşeye kapılmalanna neden olmuştu; Mara'nm şaşkın bakışlarıarasında Anasati savaşçılan onlara yanıt verdiler. Sonra yaşlı Nacoya'nın bile ne masallardan, neşarkılardan, ne de büyük Konsey Oyu-nu'nun unutulmayan tarihsel olaylanndan kulağına gelmemiş bir şey oldu: iki ordunun saflan dağıldı. Silahlannı atıp miğferlerini çözerek neşeli bir kalabalıkhalinde birlikte Mara'mn tahtırevanına yöneldiler.

Mara şaşkın bakışlarla bunlan seyrediyordu. Taze bir esintiyle havalanan tozlar iki bin askerintahtırevanını ve onur muhafızla-nnı çevrelediği ovanın üzerini bulut gibi kaplamıştı. KeyokeAcoma askerlerinin arasından zorlukla kendine yol açtı. Anasati tarafında bir boşluk açıldı, şaşkınMara kendini Tecuma'yla göz göze buldu. Anasati Lordu atalanmn kenarları san çizgili parlakkırmızı zırhını giymişti, yanında tüylü miğferli Kuvvet Komutam yürüyordu.Tahtırevan taşıyıcıları durdukları sırada sayısız savaşçı sessiz-leşti. Keyoke hanımefendisininönünde eğildiği sırada sessizliği yalnızca kölelerin hınltılı bir şekilde soluk almaları bozuyordu."Leydim."Tecuma uzun nesiller boyu bir Egemen Acomalı'ya verilen ilk kibar selamla öne çıktı."Lordum," diye yanıtladı Mara tahtırevanında oturduğu yerden biraz gergin bir sesle. Gerçektenkafası kanşmış olduğu için kaşla-nnı çatarak Kuvvet Komutanı'na rapor vermesini emretti.Keyoke dikleşti, herkesin duyabilmesi için çok yüksek bir sesle konuştu. "Gözcüler dün şafaksökerken bir ordunun yaklaştığım haber verdiler Leydim. Ben garnizonu topladım ve sınırıgeçmeye kalkışacakları durdurmaya gittim—"Tecuma onun sözünü kesti. "Henüz Acoma topraklarına girmedik Komutan."Keyoke soğuk bakışlarla bu noktayı onayladı. "Doğru Lordum." Yeniden yüzünü Mara'ya dönüpkaldığı yerden devam etti. "Torununu görmek isteyen Anasati Lordu benimle görüştü. Sizinyokluğunuzda "onur muhafızlarıyla" birlikte girmesine izin vermeyi reddettim."Mara yüzünden hiçbir şey belli etmeden Ayaki'nin büyükbabasına bakıyordu. "Lord Tecuma, 'onurmuhafızı' olarak garnizonunun yansını mı getirdiniz?""Üçte biri Leydi Mara." Tecuma neşesiz bir tavırla içini çekti. "Öteki üçte ikisi Halesko ve Jiro'nun

komutası altında." Burada yaşlı adam duraklar gibi oldu ama o anı her zamanki inceliğiylemiğferinin bağlarını çözüp başından çıkarmakla doldurdu. "Benim kaynaklanm sizin Kumandan'ınkutlamalarından sağ çıkma-yabileceğinizi bildirdiler ve," -bu itirafı yapmaktan nefret ediyormuş gibi içini çekti- "böyle olabileceğinden korkaım. Tonmuma bir zarar gelmesini engellemek içinJingu'nun Acoma-Minwanabi kan davasını kesin bir sona ulaştırmayı amaçlaması duramuna karşıbir ziyaret yapmaya karar verdim."Mara anlayışlı bir tavırla kaşlannı kaldırdı. "Sonra Kuvvet Ko-mutanı'm oğlumla ilgilenmeisteğinizi reddedince kalıp ilk gelenin ben mi yoksa Jingu'nun ordusu mu olduğunu görmeye kararverdiniz.""Doğru." Tecuma'nın miğferini tutan eli kasıldı. "Şu tepenin üzerinden gelenler Minwanabiaskerleri olsaydı torunumu konı-mak için yürüyüşe geçecektim."

Keyoke sakin bir sesle söze karıştı. "Ben de onu durduracaktım."

Page 240: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 240/244

Mara imalı gözlerle kayınpederine ve Kuvvet Komutanı'na baktı. "O zaman Jingu'nun işini sizyapacaktınız." Başını öfkeyle salladı. "Bu benim hatam. Anasatili bir büyükbabanın kaygılarınınsavaşa dönüşebileceğim düşünmem gerekirdi. Pekala öyleyse, kaygılanacak hiçbir şey yokTecuma. Torununuz güvende."Burada bir mucize kabilinden kurtulmuş olmasının rahatlığını yeniden yaşıyormuş gibi durakladı.

"Jingu kendi eliyle ölmüş bulunuyor."Afallayan Tecuma miğferini çelik grisi saçlarının üzerine geçirdi. "Ama—"Mara onun sözünü kesti. "Hiç haber almadığınızı biliyorum. Anasati için üzgünüm ama'kaynağınız' da öldü." Bu haber üzerine Tecuma'nın gözleri kısıldı. Mara'nm Teani'yi nasılöğrendiğini anlamak için yanıp tutuştuğu belliydi ama hiçbir şey söylemedi. Mara ona son haberleriverirken hiç ses çıkarmadan bekledi. "Kumandan'in doğum günü kutlamalarını buraya aldıkTecuma. Orada olmayan tek Lord siz olduğunuza göre belki bu hatanızı telafi etmek içinönümüzdeki iki gün bize katılırsınız? Ama lütfen beni anlayın: onur muhafızlarınızın sayısını başkaherkes gibi sizin de elliye indirmenizde diretmek zorundayım."Yaşlı Lord başını sallayıp sonunda kendini rahatlamaya ve gülümsemeye bıraktı. Mara hızla kendionur muhafızlarının malikaneye yürümelerini emrettiği sırada narin kıza hayranlığı andıran

bakışlarla bakıyordu. "Minwanabi askerlerinin tepeden indiklerini görmediğimiz iyi oldu Mara."Mara'nın yanında duran kararlı askere bakarak ekledi, "Kuvvet Komutanı'n çok çabuk çekilmekzorunda kalacaktı, bu sırada benim güçlerimin çoğu Jingu'yu uzaktutmakla uğraşıyor olacaktı. Böyle olmasını istemezdim."Keyoke hiçbir şey söylemedi, yalnızca Acoma askerlerinin ilk sırasının arkasında duran Lujan'adönüp işaret verdi. Lujan da daha ileride duran bir askere elini salladı. Mara meraklı gözlerlebaktığında Keyoke açıkladı. "Siper almış bekleyen yüz cho-ja savaşçının yerlerine dönmekteserbest olduklarını işaret ettim, Leydim. Şimdi şayet uygun bulursanız askerlere geri çekilmeleriniemredeceğim."Mara gülümsedi ama Tecuma'nın kendi öncü güçleri Acoma hatlarını geçmeyi başarırsa onukarşılayacak olan yüz cho-ja savaşçısını duyduğunda açıkça sarsılmasına gülmemesi gerekiyordu."Konuklarımızı karşılamak için bir şeref kıtası bırak Keyoke." Kuvvet Komutanı selam veripkendisine söyleneni yerine getirmek üzere döndü. Mara Tecuma'ya, "Oğlumun büyükbabası," dedi,"lütfen gelip benim konuğum olun." Bunları söyledikten sonra taşımacılarına kendisini evinegötürmelerini emretti.Tecuma onun ayrılışını izledi. Bunto'nun ölümü yüzünden içini yakan nefret bile o an için birşaşkınlığa dönüşmüştü. Yolun aşağısından yaklaşan konuklar konvoyuna baktı ve yiyecek,yerleştirme ve eğlendirme sorunlarını üstlenecek olanın kendisi olmamasına sevindi. Küçükhadonra -adı Jican mıydı?- şimdi ne yapacağını şaşıracaktı kesinlikle.Ama Jican ne yapacağını şaşırmadı. Mara'nın dönüşünü gözcü askerlerden önce duymuştu, çünkübir tüccarın acil siparişlerini getiren bir lonca ulağı dedikoduları ulaştırmıştı. Adam sayısız soylu

teknesinin Sulan-Qu'ya bağlandığı, Kumandan'ın ünlü altın ve beyaz teknesinin de aralarındaolduğu yolunda söylentiler olduğunu söylemişti. Duyduklarından paniğe kapılan hadonra bu bilgiyiKeyoke'ye ve savaşçılara aktarmayı unutmuştu. Bunun yeri-564 565ne şayet Anasati savaşçıları sınırı geçmeyi başarırlarsa Ayaki'yi ko-nımak için şimdidenmalikaneye toplanmış olan bütün zanaatçı-lan, köleleri ve özgür işçileri çağırmış, bunları çarşaflarıyıkamak, mutfakta meyve soymak için işe koşmuştu. Mara ve muhafızları geldiğinde malikane ankovanı gibi işliyordu."Demek tarla işçilerimin hepsi buradaymış," diye bağırdı Aco-ma Leydisi daha taşımacılarıtahtırevanını giriş avlusunda yere koymadan önce. Artık neşesini bastıramıyordu, çünkü küçük ha-donrası üzerindeki şuradan buradan toplanmış zırhı ve aşçılardan ödünç aldığı bir tencereden

yaptığı miğferi çıkarmadan soluk soluğa rapor vermeye girişmişti. Kesimhanelerle mutfak arasındakoşuştump duran hizmetkarlar da benzer kıyafetler içindeydiler ve her

Page 241: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 241/244

yerde silah olarak kullanacakları sabanlar, tırmıklar, kürekler, oraklar mobilyalara dayalıduruyordu. Mara'nın kahkahası artık tahtırevanlardan, teknelerden bıkmış olan Nacoya'nm şöylegüzel bir sıcak banyo isteyen yakmmalarıyla kesildi."Canın ne istiyorsa yapabilirsin yüreğimin annesi. Evimizde -yiz."Ve sanki omuzlarından çok ağır bir yük kalkmış gibi hisseden Acoma Leydisi Kentosani Kutsal

Kenti'nden aynldığından bu yana ilk kez gerçekten evinde olduğunu biliyordu.Zırhının yerine gündelik yeleğini geçiren jican bir yandan bağcıklarını bağlarken telaşla yüzlercelordu, leydiyi, soyluların çocuklarını, başdanışmanlarını, onur muhafızlarını ve onların sayısızhizmetkarlarını yerleştirmek için dev pavyonların kurulduğu malikane çayırlarına koşuyordu.Konuk odalannm Almecho'nun birinci dereceden akrabalan ve İmparatorluk Beyazları'yla dolduğuana binada neredeyse kımıldayacak yer kalmamıştı. Seçilen hizmetkarlar askerlerle birliktebarakalarda kalacak, geri kalanlar köle binasına yerleştirilecekti. Köleler ve kısa çubukları çekentalihsiz özgür işçiler üç gün boyunca yıldızlann altında uyuyacaklardı. Mara hizmetkarlarının veaskerlerinin sadakatinin yüreğini ısıttığım hissediyordu; çünkü dönüşünün yarattığı bütünkargaşaya karşın hiç kimse yakınmıyordu. Ev hizmetçileri bile çiftlik araçlarının ve mutfakbıçaklarının eğitimli askerlerin karşısında hiçbir şansı olmamasına karşın Ayaki'yi savunmaya

hazırlanmışlardı. Bu cesaretlerinin büyüklüğünü gösteriyordu; ve sadakatleri görev bağlarının çokötesindeydi.Onların bağlılıklarından duygulanan Mara çabucak giysilerini değiştirip Kumandan'ın korteji bütüngörkemiyle ileride belirdiği sırada giriş avlusuna döndü. İmparatorluk Beyazlan efendilerinitahtırevandan indirirken bir makine kadar kusursuz hareket ediyorlardı. Borazanlar üflendi,davullar çaldı ve güçte yalnızca İmparator Ichindar'ın arkasında olan Almecho, Acoma Leydisi'ninönünde resmi girişini yaptı.Mara nezaketle eğildi. "Lordum, evimize hoş geldiniz. Dilerim ziyaretiniz size dinlenme, huzur vetazelenme getirir."Bütün Tsuranuanni'nin Kumandan'ı hafifçe eğildi. "Teşekkür ederim. Şimdi acaba siz durumu... birönceki ev sahibimizin yaptığından biraz daha az resmi anabilir misiniz? Gün boyu kutlamalaryorucu olabiliyor ve sizinle baş başa konuşma fırsatı bulmak isterdim."Mara kibarca başını salladı, iki siyah cüppeli büyücüyü karşılayıp yerlerini gösterme işiniBaşdanışmanına baktı. Gurur yaşlı kadının omuzlannı dikleştirmişti, hiç terk edemediği anaçtavrıyla Büyücüler Meclisi'nin iki üyesini sanki bütün yaşamı boyunca onlar gibilerle ilgilenmiş gibi kanatlarının altına aldı. Mara Naco-566 567ya'nın bu kadar çabuk kendini toplamış olmasına şaşırmış bir yüzle başını salladı. SonraKumandan'ın koluna girmesine izin yerdi, ikisi kendi başlarına Mara'nın orada düşüncelere dalmayısevdiği bahçenin huzurlu sessizliğinde yürümeye başladılar.Girişte ikisi yeşil, ikisi de İmparatorluk Muhafızlan'nın beyazını giymiş dört muhafız nöbet

tutuyordu. Fıskiyenin yanında duran Kumandan miğferini çıkardı. Kırlaşmaya başlayan saçlarınııslattı, sonra Acoma Leydisi'ne döndü. Konukların ve hizmetkarların duyamayacağı bir sesle "Sizitebrik ederim kızım," dedi. "Son iki yıl içinde oyundaki yeteneğinizi kanıtladınız."Kumandan'ın ne demek istediğini anladığından pek emin olamayan Mara gözlerini kırpıştırdı."Lordum, ben yalnızca babamın ve ağabeyimin öcünü almak ve klanımın varlığını korumak içingerekeni yaptım."Almecho kahkaha attı, alaycı neşesi küçük kuşların ağaçların tepelerinden havalanmalarına nedenoldu. "Leydim, düşmanlarınızdan kurtulurken ayakta kalmayı başarmak değilse nedir sanıyorsunuzoyun? Başkaları Yüce Konsey'in çevresinde dolaşıp dururken, birbirleriyle şu ya da bu dayanışmahakkında gevezelik ederlerken, siz ikinci en güçlü rakibinizi etkisiz hale getirdiniz -onu neredeyseisteksiz bir müttefike dönüştürdünüz- ve en güçlü rakibinizi devirdiniz. Şayet bu oyunda ustaca bir

zafer değilse ben hiç kimsenin oynadığını görmedim demektir." Bir an durak-sadı. "O Jingu köpeğibiraz fazla hırslı olmaya başlamıştı. Üç karşıtından kurtulmayı planladığına eminim: siz,

Page 242: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 242/244

Anasati Lordu, sonra da ben. Tecuma ve ben bir şekilde size borçluyuz sanırım, gerçi siz kesinliklebizim adımıza hareket etmemiş olsanız da." Parmaklarını düşünceli bir tavırla suda gezdirdi; küçükdalgacıklar suyun yüzeyini hareketlendirdi, tıpkı entrika dalgalarının her zaman imparatorlukişlerinin altında yatmaları gibi. Kumandan keskin gözlerle Mara'ya baktı. "Sizden ayrılmadan önceşunu bilmenizi istiyorum: şayet yazgınız öyle olsaydı Jingu'nun sizi öldürmesine izin verirdim.

Ama şimdi onun değil de sizin yaşamanızdan dolayı memnunum. Yine de benim desteğim çokenderdir. Yalnızca daha önce hiçbir kadın altın ve beyaz pelerini takmamış olduğu için sizintutkularınızı daha az tehlikeli göreceğimi düşünmeyin Acomalı Mara."Yetenekleri konusunda böyle sözler duymaktan biraz şaşkına dönmüş olan Mara, "Beni çok fazlaövüyorsunuz Lordum. Oğlumun barış içinde büyümesini görmekten başka bir amacım yok," dedi.Almecho miğferini başına geçirip muhafızlarına geri dönmelerini işaret etti. "O zamanbilmiyorum," dedi yarı yarıya kendisiyle konuşarak. "Hırsları yüzünden eyleme geçen birinden miyoksa sağ kalma çabasıyla davranan birinden mi daha çok korkmak gerekir? Sizinle dostolabileceğimizi düşünmek isterim Acoma Ley-disi, ama içgüdülerim benin sizin tehlikeliolduğunuz konusunda uyarıyor. Onun için şimdilik yalnızca şu anda birbirimize ters düşmemiz içinhiçbir neden olmadığını söyleyelim."

Mara eğilip selam verdi. "Bundan dolayı çok memnunum Lordum."Almecho onun selamına karşılık verdi, sonra hizmetkarlarına banyosunu hazırlamalarını söylemeküzere ayrıldı. Mara bahçede onun peşinden giderken Keyoke Leydi'yi görüp hemen yanma gitti."Pape..." dedi.Mara onunla aynı duyguları paylaştığını gösteren bir tavırla başını salladı. "Bir savaşçı olarak öldüKeyoke." Kuvvet Komutanı'nın yüzünden hiçbir şey belli olmuyordu.568 569"Hiç kimse daha fazlasını isteyemez."Nacoya'nın konukları görkemli bir şekilde ağırlamakla meşgul olduğundan emin olan Mara,"Benimle birlikte atalarımın kutsal komşuna yürü Keyoke," dedi.Kuvvet Komutanı ufak tefek hanımefendisine uyum sağlamak için adımlarını yavaşlattı, sessizcebir yan kapıyı açtı. Ana binadan ayrıldıklarında konukların ve hizmetkarların konuşmalan yerlerinikuş seslerine bırakınca Mara içini çekti. "Yeni bir Akıncılar Li-deri'ne ihtiyacımız olacak."Keyoke "Siz bilirsiniz hanımefendim," dedi.Ama Mara görüşünü kendine sakladı. "Bu konum için en iyi adam kim?"Keyoke alışılmadık ölçüde açık sözlü bir tavırla konuştu. "Bunu söylemek hiç hoşuma gitmiyorama zaman zaman oldukça yakışıksız davranışlan olmasına karşın hiç kimse bunu Lujan'dan dahaiyi yapamaz. Tasido daha uzun zamandır bizimle ve kılıç kullanmakta daha tısta... ama Lujantaktik, strateji ve liderlik konusunda gördüğüm en iyilerden biri," -durakladı- "yani babanızdan buyana demek istiyorum."Mara kaşlarını kaldırdı. "O kadar mı iyi?"

Keyoke gülümsedi, bu gülümseme o kadar beklenmedik bir şeydi ki Mara yürümeyi kesti. KuvvetKomutanı ne demek istediğini açıklarken onu dinledi. "Evet, o kadar iyi. Doğal bir lider. Pa-pewaio'nun o haydudu bu kadar çabuk sevmesinin nedeni de bu. Ve şayet Akıncılar Liderinizyaşıyor olsaydı o da size aym şeyi söylerdi. Kotai Lordu yaşıyor olsaydı Lujan belki şimdiden birKuvvet Komutanı olmuştu." Keyoke'nin sesindeki gizli üzüntüden Mara Papewaio'nun bu yaşlısavaşçı için bir oğuldan farksız olduğunu anlıyordu. Sonra Keyoke'nin Tsurani özdenetimi yerinegeldi, yaşlı savaşçı Mara'nm her zaman tanıdığı asker oldu yeniden. Keyoke'nin seçimindenmemnun olan Mara, "Öyleyse Lujan'ı Akıncılar Lideri yap, onun yerini alması için de bir AkıncıLideri seç." Bir zamanlar Papewaio'nun diz çöküp kılıcıyla öldürülmek için yalvardığı ağaçlarınaltıdan geçtiler. Onun ölümünün acısını yeniden hisseden Mara hükümlülerin siyah çaputuyla ilgiligeleneği yeniden yorumlamamış olsaydı neler olabileceğini düşündü. Sırtı hafifçe ürperdi.

Yaşamını bugüne dek korumuş olan süreç ne kadar ince bir ipe bağlıydı.

Page 243: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 243/244

Keyoke beklenmedik bir şekilde birden durdu. İleride kutsal koruluğun girişini koruyan çalılarvardı, geleneklere göre Kuvvet Komutanı Mara'ya ancak buraya kadar eşlik edebilirdi. Sonra Maraatalarının kutsal korusunun önünde yalnız bir figürünonu beklediğini gördü. Elindeki ikindi güneşinin kızıl ışıklarıyla parlayan sarı kırmızı miğfertanıdıktı; yanındaki kının içinde kılıç yoktu.

Mara kibar bir şekilde Kuvvet Komutanı'nı geri gönderdi, Ana-sati Lordu'nun yanma ilerledi.Tectıma ontır muhafızı getirmemişti. Selam verirken ailesinin kızıl ve sarı zırhının gıcırtısısessizliği bozdu. "Leydi Mara." "Lordum." Mara hafifçe eğilerek karşılık verirken güneşin batmayabaşlamasıyla ağaçlardaki kuşların sessizleşmiş olduklarının farkındaydı."Sizi burada bulmayı umuyordum. Bu yerde sizinle son konuştuğumuzdan beri yeni bir başlangıcıaynı toprak üzerinde yapmanın uygun olduğunu düşünüyordum." Giriş avlusunda toplanmış gevezelik eden konuklar kalabalığına ve onlarla ilgilenen hizmetkarların koşuşmalarına baktı. "Buçimenler üzerinde bir daha yürüdüğümde her yanın turuncu giysili savaşçılarla dolu olduğunugöreceğimi beklemiştim, sizi onurlandırmaya gelen konuklarla değil."570 571"Onlar Kumandan'ı onurlandırmak için geldiler," diye düzeltti Mara.

Tecuma gelininin yüzünü sanki onu ilk kez görüyormuş gibi inceliyordu. "Hayır Leydi.Almecho'nun doğum gününü kutluyorlar, ama aslında sizi onurlandırıyorlar. Aramızda asla birsevgi olmayacak Mara, ama Ayaki'yi paylaşıyoruz. Ve birbirimize duyduğumuz saygının dakarşılıklı olduğunu düşünmeye cesaret edebiliyorum."Mara daha önce hiç eğilmediği kadar eğilerek selam verdi. Bütün içtenliğiyle konuştu. "Gerçektenöyle Tecuma. İyi insanların acı çekmek zorunda kalmış olmalarından başka hiçbir şey için pişmandeğilim... " Aklına babası, ağabeyi, Papewaio hattâ Bunto-kapi geldi, "ve ölmüş olmalarına," diyeekledi. "Yaptıklarım Aco-ma içindi ve bütün bunlar bir gün Ayaki'nin olacak. Umarım an-lıyorsunuzdur.""Anlıyorum." Tecuma ayrılmak üzere toparlandı, sonra başını salladı, duruşundan istemese deneşesinin yerine geldiği belli oluyordu. "Gerçekten anlıyorum. Belki Ayaki yaşını doldurupyönetime geçtiği zaman yüreğimde sizin yaptıklarınızı bağışlayabildiği-mi göreceğim."Mara Konsey Oyunu'nda olayların ne kadar garip biçimde tersine dönebildiklerini düşündü. "Enazından şimdilik birbirimize ters düşmemiz için bir neden olmamasına memnunum," dedi."Şimdilik." Tecuma pişmanlığa çok benzer bir duyguyla içini çekti. "Siz benim kızım olsaydınız,Bunto da Lord Sezu'nun oğlu... o zaman kimbilir neler olabilirdi?" Sonra bu konuyu kafasındansonsuza dek çıkarmış gibi miğferini başına geçirdi. Saçları kulaklarının üzerinden tuhaf açılarladışarı fışkırıyordu, miğferin süslü kordonu ensesine dolanmıştı, ama yine de hiç gülünç birgörünüşü yoklu. Daha çok yıllatın yaşamını arkasında bırakmış, daha bir o kadarını görmeye hazır,yaşı, bilgeliği, tecrübesi ve bilgisiyle konumunun efendisi olmuş bir yöneticiye benziyordu. "Sizİmparatorluk'un gerçek kızısınız Acomalı Mara."

Buna nasıl yanıt verilmesi gerektiğini bilemeyen Mara yalnızca derin bir selam verdi ve kendisinesunulan övgüyü kabul etti. Duygularının ağırlığı altında ezilerek Tecuma'nın maiyetine katılmaküzere geri dönüşünü izledi. Kendi başına kaldığında atalarının kutsal koruluğuna girdi.Natamiye giden yol zaman kadar değişmez görünüyordu. Kendisinden önce pek çok atasınınüzerine diz çöktüğü serin toprağa çöken Mara parmaklarını taşa oyulan shatra kuşunun üzerindedolaştırdı. Kısık ama sevinçten titreyen bir sesle, "Yerinizde rahat uyuyun babam ve kardeşim,"dedi. "Sizin yaşamlarınızı alan adamdan geriye yalnızca küller kaldı, kanınızın intikamı alındı.Acoma'mn onuru zarar görmedi ve soyunuz korundu."Sonra beklenmedik bir şekilde gözlerinden yaşlar boşandı. Yılların üzüntü ve acıları Mara'nınruhunu terk ediyorlardı.Başının üzerinde bir shatra kuşunun uzun ötüşleri sürüyü güneşin batışını kutlamak için uçmaya

çağırıyordu. Mara çalıların arasından fener ışıkları parlamaya, uzaktan gelen eğlence sesleri kutsalmeydana sızmaya başlayıncaya kadar hiç kendini durdurmadan ağladı. Bütün mücadeleleri meyve

Page 244: Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

8/18/2019 Raymond E. Feist, Janny Wurts - İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı

http://slidepdf.com/reader/full/raymond-e-feist-janny-wurts-imparatorluk-cilt1-imparatorlugun-kizi 244/244

vermişti. Keyoke onu tapınaktan aldığından bu yana ilk kez kendini huzurlu hissediyordu; veBüyük Çark üzerinde bir yerlerde babası ve ağabeyi gururları ve onurları tamir edilmiş olarak barış içinde dinleniyorlardı.Zaferin verdiği derin bir doygunlukla Mara ayağa kalktı. İlgilenmesi gereken bir ev dolusu konuğuvardı... ve

Konsey Oyunu sürecekti.572Raymond E. Feist Janny Wurts _ İmparatorluk Cilt1 İmparatorluğun Kızı