34

SANAT, SANATÇı, SANAT ESERİVEAHLAKisamveri.org/pdfdrg/D00001/2001_C42/2001_42_AKDOGANB.pdf · SANAT, SANATÇı, SANAT ESERi VEAHLAK 217 apaçık görmek mümkündür. Onun için

  • Upload
    others

  • View
    37

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERİ VE AHLAK

    Yrd. Doç. Dr. Bayram AKDOGAN*

    Günümüzde üzerinde en çok konuşulan mevzulardan birisi de sanatveya sanatçı konusudur. Düzeysiz ve niteliksiz bir çok insana "sanatçı" vebunların ortaya koydukları şeylere de "sanat" denildiği günümüzde, sanatnedir, sanatçı kimdir ve gerçek sanat eseri nasılolmalıdır konusunu elealmak ve bu konuda gerekli açıklamaları yapmak üzere hayli zamandırbir çalışma yapmayı düşünüyorduk. Bir de, bazı çevreler tarafındanhalkımıza aktarılan sanatın ahlaklı olmaz gibi yanlış bir düşüncenin, TürkMilleti olarak ham geleneklerimizle hem de inançlarımızia dabağdaşmadığını görerek bu konuda açıklayıcı bir makalenin elealınmasının gerektiğine inandık ve bu makalemize başladık. Buradaöncelikle genel anlamda sanat, sanatçı ve sanat eseri gibi terimleriaçıklamak ve daha sonra da bu terimler üzerindeki düşüncelerimiziaçmak istiyoruz.

    Sanat ve Sanat Eseri Nedir?

    Yaşamın içinden çıkan bir insan etkinliği olarak sanatın insanlıklayaşıt olduğu söylenebilir. Genelolarak her hangi bir etkinliğin ya da birişin yapılmasıyla ilgili yöntemlerin, bilgilerin ve kuralların tümüne birdensanat denir. Sanatsal etkinliği, bazı düşüncelerin, amaçların, duyguların,durumların ya da olayların, deneyimlerden yararlanarak, beceri vedüşgücü kullanılarak ifade edilmesine ya da başkalarına iletilmesineyönelik yaratıcı bir insan etkinliği diye de tanımlanabilir! .

    Eskiçağların bir çok dilinde karşılaşılan sanat ile zanaat özdeşiiği,daha sonraları "güzel sanatlar" (beaux arts) kavramının ortaya çıkmasıyla,yani bir yarar amacı taşıyan nesnelerin üretilmesiyle, kullanılmak içindeğil de, hiçbir çıkar gözetmeksizin yalnızca hoşlanmak amacıyla

    * A.Ü. İlahiyat Fakültesi, Türk Din Musikfsi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi.\ Nejat Bozkurt, Sanat ve Estetik Kurumları, 2. bsk., Sarma\ Yayınevi, İstanbul,

    1995,5.15

  • 214 BAYRAM AKDOGAN

    seyredilmek için nesneler üretilmesinin birbirinden ayrılmasıyla ortadankalkmıştır.

    Sanat kelimesi Arapça bir kelime olup, sana'a kökünden gelen"yapmak, üretmek" anlamında bir mastardır. Bu yapma ve üretme işisıradan bir eylem değildir. Bu bakımdan Şemseddin Sami sanatı;"ihtiyacatı beşeriyeden birinin ımali hususunda, mümarese ile öğrenilenve İCra olunan iş ,,3 diye tarif etmektedir. Sanat bir insan işi, bir insanyaratması olarak, yine insanın kendini ifade etme yollarından biridir4•Başka bir tarifle onu, "insanların gördükleri, işittikleri, his ve tasavvurettikleri olayları ve güzellikleri, insanlarda estetik bir heyecanuyandıracak şekilde ifade etmesidir"s şeklinde açıklayanlar vardır. Butarife göre, bir yapıtın sanat eseri olabilmesi için, insan elinin emeğiolması6, güzelolması ve orijinalolması gibi şartlar aranmaktadır. İnsaneliyle yapılmış olan fakat insanda hayranlık uyandırmayan basit işlersanat sayılmamaktadır? Sıradan herkesin yapabileceği bayağı işler sanateseri sayılmayacağı gibi, bunların ortaya koyanların da sanatçı olarakkabul edilmesi mümkün değildir. Bu bakımdan başka bir tarifte sanat:

    "Sıkıntı sürecinde olgunlaşan, düşünceyle yoğunlaşan, emeklehazırlanan ve en iyiyi vermeyi amaçlayan faaliyettir"g şeklindeyorumlanmıştır .

    Sanat kelimesi, zengin fakat o ölçüde karmaşık çağrışımlar yapan birkelimedir. Bu kelime herhangi bir şekilde kulağımıza çarptığında; güzelsanatlar, süslemecilik, resim, hattatlık, müzik, dans, mimarlık,heykelcilik, nakkaşlık, dekor, atölye, üslup, eser ve daha birçok kavramdüşüncemizde canlanır9•

    Sanat eserinin nasılolması gerektiği konusunda başka biraçıklamada şöyle denilmektedir:

    2 Bozkurt, a.g.e., s. 183 Şemseddin Sami; Kamusu Türkl, Dersaadet, 1317, s. 8344 Selçuk Mülayim, Sanata Giriş, 2. bsk., Bilim Teknik yayınevi, İstanbuL, 1994, s.

    175 Nusret Çam; İslam'da Sanat, Resim ve Mimari, Ankara 1994, s. 126 Genelolarak her sanat yapıtının altında kendini gerçekleştinneye çalışan bir insan

    çabası, her insanın içinde bir sanat eserinin tohumlarının bulunduğu söylenilmektedir(bkz. Mülayim, a.g.e., s. 36).

    7 Bozkurt, a.g.e. s. 168 Lev Nikolayeviç Tolstoy; Sanat Nedir?, çev. Buradan Dural, şaıc Yayınları,

    İstanbul, 1992, s. 599 Mülayım, a.g.e., s. 18

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERİ VE AHLAK 215

    Sanat yapıtı uzun bir olğunlaşma ürünüdür. Bize yeni bir mesajgetirmelidir. Kalıcı bir mesaj, bir yerden başlayıp bir başka yere köprüolmalıdır. Şu var ki, sanat mutlaka bir noktadan başlamak zorundadeğildir. Ahlaka dayandığı sürece her yerden başlayabilirIO. Sanat, içindekuşkulu karanlık hiçbir nokta taşımamalıdır. Yaratıcısının tüm benliğinikapsamalıdırll. Bu tarife göre, yeni bir mesaj getirmeyen ve öncekileritaklit veya tekrardan ibaret olan bir çalışmaya sanat eseri denilemez.Gerçek sanat eseri, sanatçıdan doğar. Eser, sanatçıdan ayrılır; kendibaşına bir hayat sürmeye başlar; gerçek bir varlığın canlı konusu olanmanevi bir solukla canlandırmış bağımsız bir konu, bir kişilik halinegelir. Sanat eseri, manevi dünyada gelişi güzelortaya çıkan tesadüfi birolayolmayıp, tersine bilinçli bir olaydır. Her canlı varlık gibi, aktifkuvvetlerle donanmıştır ve yaratıcı gücü tükenmemektedirl2.

    Sanat eseri her zaman tek, eşsiz ve benzersiz (unique)'dir. Kopyaedilebilir ama asla tekrarlanamazl3. Sanat eseri öyle bir mesaj getirmelidirki, öncekileri bir noktada alıp, ileriye doğru bir yere ulaştırmalı, aradaköprü olabilmelidir. Dolayısıyla bu sanat eserini ortaya koyan kişi, sanatadına bir misyonu üstlenmiş ve belli bir zaman dilimi içinde varlığınıhissettirmiş olsun. Sanat eseri şeffaf olmalı, kuşkulu ve karanlık hiçbirnokta taşımamalıdır. Sadece bu kadarla değil, sanatçının var gücüyle,bütün benliğiyle ortaya konulmuş olması gerekir. Aksi halde, ortayaçıkan sanat eseri, sanatçısına layık bir eser olmaz. Sanatçının kişiliğiniyansıtmayan bir çalışmaya da sanat eseri denilmez. Çünkü sanatın halkağzındaki tarifi "güzelolan, hoşa giden şey" dirl4•

    Sanat bir düzen, bir ahenk ve bir disiplindir. Düzensiz ve ahenksizsanat olmaz. Sanatçı denilince, düzenli, disiplinli ve prensipli kişi aklagelir. Aristo, sanat ve sanatçıdaki bu düzeni toplum hayatında dagörmektedir. Ona göre doğada düzensiz hiçbir şey yoktur'5.

    Sanat, daima insan ruhunun en şiddetli olarak yaşadığı zamanlardaen canlı hale gelir, çünkü sanat ve ruh birbirlerine nüfuz eder ve karşılıklıgelişirlerl6. Bu sebeple sanatçı, en iyi üretimi, bedenen ve ruhan

    10 Tolstoy, a.g.e., s. 13811 ilhan Usmanbaş, "Sanat ve Müzik Sorunlarına Genel Bakışlar", 14-18 Haziran

    1988, i. Müzik Kongresi Bildiriler Sorular Cevaplar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara,1988,s.13

    12 İhsan Turgut, Sanat Felsefesi, Bilgehan Matbaası, İzmir, 1991, s. 16213 Mülayim, a.g.c., s. 2214 Mülayim, a.g.e., s. 1815 Mülayim, a.g.e., s. 2816 Turgut, a.g.e., s. 162

  • 216 BAYRAM AKDOÖAN

    formunda olduğu zamanda yapabilir. Maddi ve manevi sıkıntılardan veproblemlerden uzak olduğu, neşe ve moralinin yüksek olduğu birzamanda, en kaliteli eserleri meydana getirebilir. Tabii ki busaydıklarımızın başında, sanatçının, içten gelen bir arzuyla çalışmayabaşlaması çok önemlidir.

    Sanat konusunda buraya kadar yaptığımız açıklamalarda, muhtelifbilim adamlarının açıklamalarına göre, sanatın manevı bir boyutu olduğuortaya çıkmaktadır. Sanatta görülen manevı boyutun da, tasavvufianlamda ele alınması gerekmektedir. O halde sanat ve tasavvuf arasındakibu münasebetin ne olduğunu görelim.

    Sanat ve Tasavvuf

    Kainatta cereyan eden her olayı ve orada mevcut olan her varlığı,estetik bir mesaj olarak algılama bakımından insandan daha hassas birvarlık yoktur. Bu kaide normal her insan için geçerliyken, sanatçı olanveya sanat ruhuna ve anlayışına sahip olan insanların bu hassasiyeti çokdaha fazladır. Bir sanatkar, içinde yaşadığı aleme bir aşk ve vecd adamıolarak, estetik bir anlayışla yaklaşır. Bir ilim adamı, müşahede esnasındaduygularını susturarak, saf akılla hareket etmeye çalışırken, bir sanatkarınmüşahedesinde akıl ve zeka, duygu çağlayanı ile birlikte sürüklenen birerçalı çırpı durumundadır. İlim adamı duygulardan arınarak, sadece akıl iledoğruyu bulmak isterken, sanatçı, duygularını inceiterek ve yücelterekaşk ve gönül yolu ile gerçeği ve güzeli bulmaya çalışır17•

    Sanat, sadece duygudan ibaret değildir. Onda, fikrin, tefekkürün veaklın bütün çilesi vardır. Fakat unutmamak gerekir ki, sanat, ilimden çokibadete benzemektedir. Bu durumu özellikle İslam sanatkarlarındagözlernek mümkündür. islam sanatkarı, tam bir mutasavvıf gibi eserverirken, seyr-i afakf, seyr-i enfUsı ve seyr-i mutlak merhalelerindengeçerek gittikçe yücelen bir güzel idealinin peşine takılırIS. İşte bundandolayıdır ki, İslam sanatkarları aynı zamanda ya mutasavvıftırlar yahut damanevı zevklerden haberdardırlar.

    Sanat, tasavvuf terbiyesi içerisinde öğrenilir ve uygulanırsa, asılverim o zaman elde edilir. Bizim sanat eserlerimizde bu müşahadeedilmektedir. Bu tasavvuf zevkini mimaride, nakışta ve musikıdeyakalamak tamamen bir formasyon meselesidir. Fakat bu zevki şiirde

    17 Arvasi, a.g.e., s. 187-18818 Arvasi, a.g.e., s. 188

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERi VE AHLAK 217

    apaçık görmek mümkündür. Onun için bizim şairlerimizin hazırladıklarıher bir diviin, tasavvuf okyanusuna doğru yol alan birer ırmak gibidirl9•

    Bu açıklamalardan gayet açık ve net olarak anlaşılıyor ki, sanatlatasavvuf, diğer bir tabirle, sanatçı ile miineviyat arasında çok sıkı biraliika vardır. Sanat eseriyle miineviyat arasında böyle bir aliika sözkonusu olunca, dolaylı olarak sanatçı-maneviyat ilişkisi gündemegelmektedir. O halde, çeşitli dallarda yetiştirilecek sanatçıların nasıl bireğitimden geçmeleri gerekir ki, istenilen evsafta sanatçı meydana gelsin.Şimdi de sanat eğitimi konusuna geçelim.

    Sanat Eğitimi

    İnsanı eğitmede veya biçimlendirmede güzel sanatların çok önemlibir yeri vardır. Güzel sanatlar, sadece ferdin heyecanlarını inceItmeye,duygularını yüceltmeye yaramakla kalmaz, cemiyetıerin de birlik vebütünlük içinde gelişmesine ve orijinal bir millf zevk etrafındatoplanmasına vesile olur. İşte bu sebepledir ki, her milletin hayatındagüzel sanatlar eğitimi çok önemli bir yer tutar. Bunun için devletbütçesinden büyük tahsisat yapılır. Ülkelerin milü eğitimi pliinlanırken,pedagoglar, ilim kadar, ahlak kadar estetiğin de programlarda yeralmasını isterler. Eğitim psikologları, güzel sanatların ferdin kendini ifadeetmede oynadığı rolü belirtirlerken, eğitim sosyologları, cemiyetinyoğrulmasında güzel sanatların veya estetiğin önemini ortaya koymayaçalışırlaro. İnsan eğitimi başlı başına bir sanattır. Onun herhangi bir sanatdalında eğitimi ise, sanat içinde sanattır diye düşünüyoruz. Bu bakımdaninsanın, sanat dallarından birisinde eğitilmesi olayı çok hassas, ciddi veönemli bir hadisedir.

    Sanat zorlamayla olmaz ve zorla öğretilmez. Tolstoy'un da dediğigibi sanat gönülle öğrenilir. Sanat insanın içinden kaynayarak gelir2'.çoğu zaman gençlik yıllarında her hangi bir sanat dalında eğitimgörmemiş fakat bunun eksikliğini sonradan fark etmiş olan aileler,çocuklarını -ilgisi olsun olmasın- ille de bir sanata yöneltmek isterler.Tabii ki ailenin veya birilerinin zoruyla olan bu ilgi de fazla devametmez. Başkasının isteğiyle sanata yönelen bir kimsenin başarılı olmasıda çoğu zaman mümkün değildir. Çünkü sanat, zorlama ile veya dış

    19 Arvasi, a.g.e., s. 18920 S. Ahmed Arvasi, Diyalektiğimiz ve Estctiğimiz, 2. bsk., Burak Yayınevi,

    İstanbul, Tsz., s. 18221 Tolstoy, a.g.e., s. 66

  • 218 BAYRAM AKDOGAN

    etkiyle olmaz. Sanat içten gelen ve fedakarlık isteyen bir iştir. Bubakımdan Tolstoy:

    "Şunu hiç unutmamalıdır ki, sanat, bir fedakarlık abidesidir. Eğer sizfedakarlığa talip değilseniz, milyonlarca insanın ömrünü verdiği bumüesseseye katılmaya hakkınız yok demektir"22 diye söylemektedir.Sanat eğitimine çok küçük yaşta başlanmalıdır. Çünkü sanatlar kısasürede öğrenilecek kadar basit işler değildir. Kısa sürede öğrenilen bir işde sanat olmaz. Her hangi bir sanat dalını bütün incelikleriyle öğrenmekbir ömür almaktadır. Sanatında tanınmış kişileri araştırdığımızda onların,hayat boyu tek bir meslekle yetindiklerini ve onu da daima en iyiye ve enmükemmele götürmek için çalıştıklarını görebiliriz.

    Güzel sanatlar eğitiminde, eğitim ve öğretim kadrosununoluşturulması da çok önemlidir. Genç kabiliyetler, kendilerine rehberlikedecek her yönüyle güçlü kadrolara muhtaçtırlar. Güzel sanatlar, usta-çırak ilişkileri içinde gelişir. Bu diyaloglarda ustanın tecrübe ve şahsiyetikadar, çırağın kabiliyet ve şahsiyeti de önemlidir. Usta, çırağı bir mukallitolarak yetiştirmez, ona bizzat kendini keşfettirir. Aslında en iyisi, gençkabiliyetleri değişik zamanlarda, değişik ustaların terbiyesine vermekdaha yararlıdır. Unutulmaması gereken önemli bir husus, güzel sanatlareğitimini sadece bir usta-çırak ilişkisi olarak görmemek gerekir. Aksihalde, eğitim sahası daralır, taklide, tekrara ve monoton bir eğitim şekliortaya çıkar. Buna mahkum olan sanatçılar da, güzel sanat eserleriüretmek yerine, para kazanmak psikolojisiyle hareket ederlerdi. NitekimWalt Disney'in atölyelerinde bu sitilde çalışan ve sürekli mik i fareresimleri yapan binlerce zanaatkarın olduğu söylenmektedir3•

    Sanat hem teorik ve hem de pratik olarak bilindiği zaman olgunluğaulaşır. İstisnaları olmakla birlikte, günümüzde bazı sanatçıların teoriyi,bazılarının da uygulamayı bilmedikleri bir gerçektir. Bu tip sanatçılarınher ikisi de eksiktir. Gerçek sanatçı, sanatının teorisini de pratiğini debilen kişidir. Aslında sanatsal duyarlılığa sahip olmak içten gelen birşeydir. Sadece okuluna gitmek ve eğitimini görmekle sanatçı olunmaz,Hiçbir okul insana, sanatsal duyarlılığı edinip, kullanmayı öğretemez24.

    Sanat, insanlığın menfaati ve faydası içindir. Eğer uğrunda ömürverilen, nice zahmetlere katlanılan sanat, insanları ezmek veya sömürrnek

    22 To1stoy, a.g.e., s. 7023 Arvasi, a.g.e., s. 185-18624 Tolstoy, a.g.e., s. 137

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERI VE AHLAK 219

    için kullanılırsa, bu durumda sanatın faydasından değil de zararındanbahsetmek gerekiı25.

    Sanat için, "güzelliğin tasviridir" diyenler vardır, gerçekte deöylediı26. Bütün sanat eserlerinde güzel şeyler ortaya konulmaya çalışılır.Sanatta "güzel", her yerde var olduğunu gösterdiğimiz iç değer ilkesinegöre aranmalıdır. Bu "güzel", bize bir çok vesile ile faydalı olan içgereklilik ve büyüklük açısından değerlendirilmelidiı27. Bu arada güzellikmefhumunun kişiden kişiye çok değişken olduğunu unutmamak gerekiı28•Çünkü birçoklarının anlamadığı nokta, sanatta yücelik için gerçekestetiğin şart olduğudur. Tolstoy, sanatla ilgili birkaç genel tespit ilerisürmektedir:

    I-Sanat, hayvanlar dünyasının dışında ortaya çıkan bir kavramdır.

    2-Sanat, insan tarafından hissedilen, algılanan duygu ve düşüncezincirinin ahlak kuralları çerçevesinde tasviri veya resmidir.

    25 Tolstoy, a.g.e., s. 7126 Augustinus'a göre eksizsiz uyum birliktir. Bütün sanatlarda hoşa giden şey

    orantılıdır. Orantı ve uyum ise birliği arar. Görülen şeyler, birliğe yöneldikleri içingüzeldirler ve güzelliğin ölçüsü de bu birliğin ne derece gerl(ekleştirdiğine bağlıdır.Nerede kısımlar arasındaki düzeni bir bütün halinde birbirine bağlayan sayı varsa, oradadüzen ve onun sonucu olan güzellik vardır (bkz. Mülayim, a.g.e., s. 29).

    Her şey mutlak güzellikten, ruhlardaki o yüce bilgelikten, yani Tanrı'dangelmektedir. Plotinos'un dediği gibi; "güzellik, düzen ve orantıdan çok, orantı ve düzendeparıldayan şeydir". Thomaso'ya göre, doğada ve sanatta birlik ışıidamazsa, eğer kısımlarorganik olarak birbirine bağlı ve uygun değilse güzellik yoktur. Güzelliği meydana getirendüzenidir (bkz. Mülayim, a.g.e., s. 30).

    27 Turgut, a.g.e., s. 16328 "Güzel nedir?" sorusu üzerine insanlar uzun zamandan beri düşünmüşlerdir. Bu

    soru, en eski felsefi sistemlerden bugüne kadar filozoflar, sanatçılar, sanat tarihçileri vepsikologlar tarafından en çok tarifi yapılmaya çalışılan fakat hala açıklığa kavuşmamışolan sorudur. Estetik adı verilen bir ilım dalı aşağıdaki soruları hareket noktaları kabulederek hem güzelolanı hem de sanatı tartışmaya çalışmıştır:

    Insanlar, sanat adını alan bu faaliyetleriyle ne istiyorlar?Bu faaliyetler insan için nasıl bir anlam ifade ediyor?Insanların bu faaliyetlerini belirleyen ölçüler ve prensipler var mıdır?Sanat boş bir fantezi midir, bir bilgi türü müdür, yoksa kaçınılmaz bir ihtiyaç mıdır?Burada "estetik" sözü, konunun çok karmaşık ve zengin olmasından dolayı akla pek

    ~ok şeyi getirmektedir. Bu kelime kökeni itibariyle eski Yunana kadar inmektedir.'Aistheticos" duyum, duyulan, algı, duyu ilc algılamak gibi anlamları vermektedir. Estetikkelimesi ilk defa belirli bir bilim dalını adlandırmak üzere Alman felsefecisi A.Baumgarten (1714-1762) tarafından kullanılmıştır. Böylece felsefeden kesinlikle ayrılanye~i b.ir disiplin doğmuştur. Bu nedenle, estetiğin bir adı da sanat felsefesidir (bkz.Mulayım, a.g.e., s. 27-28).

  • 220 BAYRAM AKOOGAN

    3-Sanat, kişisel çıkarlar gözetilmeden yapılan, zahmetli, bunarağmen diğer insanlara doyumsuz zevk veren etkinliktir9 demektedir.

    Dünya ülkeleriyle diyaloglarımız arttıkça, diğer ülkelerleilişkilerimiz çoğaldıkça, sanat dalları na ne kadar önem vermemizgerektiği de gündeme gelmektedir. Ülkemizde bütün sanat daııarında tambir atılım şarttır. Bunun için çok şuurlu bir estetik eğitimi pHinlanmalı,güzel sanatların bütün dallarında, ecdadın ortaya koyduğu eserlerincelenmeli, yazdıkları okunmalı, sağlam ve objektif bir kriterdengeçirilerek estetiğimizin esasları billtlrlatırılmalı ve hazmedilmelidir.Bunun arkasından, bu alanda çağdaş gelişmeler kaynaklarındanaraştırılmalı, muhtelif miııetlerin ve medeniyetlerin sanat ürünleri,mukayeseli bir biçimde gözden geçirilmeli ve elde edilen bu kültür, gençkabiliyetlere aktarılmalıdır. Daha sonra genç kabiliyetler adetadevşirilerek vatan sathında araştırılmalı ve onları zengin bir kültür veteknikle desteklemelidir. Her şeyden önce onlara milli ve mukaddeskültür değerlerimizi çağdaş seviyenin üstüne çıkarma ülküsüverilmelidir>. İşte bir sanatçı bu duygu ve değerlerle yetiştiği zaman,halkın da takdir ettiği kaliteli bir sanatçı olur ve böyle yüksek değerlerihaiz olan bir sanatçı da halkı, vatan ve milleti için çok önemli eserlerortaya koyabilir. Kaliteli eserler de, içte ve dışta, vatan ve millet için birkuvvet potansiyeli oluşturur. Bu güç için sınır ve hudut yoktur. Bu öylebir güçtür ki, önü açıktır, engelsizdir ve sonsuz bir hürriyete sahiptir.

    Sanat Bir Güçtür

    Tarihte, her zaman ve mekanda olduğu gibi sanat aynı zamanda birgüçtür. Bu gücün sadece iyilik ve doğruluk için değil, kötülük ve küfüriçin de kuııanılabileceğini unutmamak gerekmektedir. Özeııikle içindebulunduğumuz toplumda, dindar çevreler tarafından, en popülersanatlardan biri olan mtlsikfnin gücü fark edilmemiş, çok amaçlıkuııanılabileceği hesaba katılmadan bu sanat dışlanmıştır.

    Güçlü sanat anlayışına ve uluslar arası yarışabilecek güçlüsanatçılara sahip olan ülkeler, dünyada seslerini duyurabilme gücünesahiptirler. Bir futbol maçında veya spor dallarının her hangi birinde bubaşarıyı yakalayanların günlerce dünya medyasını nasıl meşgul ettiklerinigörmekteyiz. Sanat dallarında da böyledir. Uluslararası düzeydeki birmüzisyenin, bir mimarın veya heykeltıraşın ne denli bir tanıtım ve reklamgücüne sahip olduğu meydandadır.

    29 Tolstoy, a.g.e., s. 9530 Arvasi, a.g.e., s. 183

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERi VE AHLAK 221

    İslam aleminde bu tip faaliyetler çok ihmal edilmiş, sanatın evrenselgücü yeni anlaşılmaya başlanmıştıı31• Ekonomik ve hayat standartlarıaçısından çok geri kalan İslam dünyasının, sanat ve spor dallarına dagereken ilgiyi göstermemesinden dolayı, uluslararası düzeyde, hiçbirprogramın gündeminde yer alamamış, maalesef her konuda sessizliğegömülmek zorunda kalmıştır. Halbuki sanat dallarından sadece birisi olanmOsikfde neler yapılamaz ki? Böyle güçlü bir sanatı, esası olmayan birtakım gerekçelerle din uygun görmüyor deyip, tembelliğimizi dininsırtına yüklemişiz ve ihmal etmişiz. Halbuki, ses ve melodinin Allah'ınkullarına bir ihsanı ve bağışı olduğu düşünülmelidir. Onun, bir tedaviaracı olarak kullanılmasından tutun da, duygu ve düşüncelerin ifadeedildiği bir araç olmasına varıncaya kadar mOsikf, insan hayatında çokönemli bir yere sahiptir. Bunu görmezlikten gelmek mümkün değildir.Gina ve raks faydasız ve boş şeylerdir, din için de dünya için de faydasıyoktur diyerek toplumdan uzaklaştırılan sanatların32, toplumun ıslahı,İslam'ın tebliğinde kullanılması, gençlerin insanf özellikler doğrultusundaeğitilmesi konularında yararlanılabileceği hususu göz ardı edilmiştir. Dinihüküm açısından da kullanılma niyeti önemlidir. Hal böyle oluncamOsikfyi de, sesin ve nağmelerin yaratıcısı ve gerçek sahibi adına, O'nunzikredilmesi niyetiyle kullanılması çok önemlidiı33•

    Aslında sanat dallarından sadece birisi olan mAsiki, insanın inancıyladeğil tabiatıyla ilgilidir. İslam, insanın tabiatıyla ilgili olan hiçbir hususaka.rşı çıkmamıştır. Müslüman demek hayata küsmüş insan demekdeğildir. Müslümanın da eğlenmeye, neşelenmeye, sevinmeye, hayatındiri ve canlı tutmaya, hayattan zevk almaya ihtiyacı vardır. Tabii kibunlar meşrO ölçüler içinde olması gerekir. Güzel sesi yaratan Allah'tır.Dolayısıyla insanların, kuşların, çeşitli hayvanların, tellerin, ağaçlarınsesinin sakıncası nedir? Bu seslerin ahenkli bir şekilde işitilmesi nedengünah olsun ki? Bu sesler eğer bir kötülüğe sebep olmuyorsa bunlarıdinlemekte neden bir sakınca olsun ki? Günlük yaşantımızda Müslümanı,

    31 Müslümanlar aklı ve ilmi dışlamış olmalarından dolayıdır ki, dinlerini doğruanlayamamış, doğru yorumlayamamış ve dinin hayata koyduğu haram heıaı sınırlarınıbelirlerken sanata haksızlık edip doğru olmadığı halde çoğu kere ihtiyata binaen sanatsaluğra~ıların önemli bir bölümünü haramın sınırları içine so\

  • 222 BAYRAM AKDOGAN

    inançları, amelleri ve ahlaki ölçüleri doğrultusunda diri tutacak, ona ruhverecek, ruhuna tazelik getirecek, onu coşturacak müziğe çağımızdaşiddetle ihtiyaç vardır. Asırlarca ihmal edilen bu alan ciddi bir şekilde elealınmalı ve bir İslam müziği anlayışı iıinde hayatın her alanınıkapsayacak tarzda bu sanattan yararlanmalıyız 4.

    Sanat bir oyun, oyalanma aracı veya bir lüks değildir. Gerçi sanatındoğuşunda, kaynağında ve kökeninde oyunun bir yeri olduğu ilerisürülür. Ancak sanat önünde sonunda denge ve tutarlılık içinde birevrensel bildiri taşır5•

    Sanat, insana incelik ve zerafet duygusunu kazandıran çok önemlibir olgudur. Bütün sanatlarda, sanatçının ince bir ruh, düşünce ve estetikanlayışı görülür ki, bu durum, Kur'anın insana kazandırmaya çalıştığıahlaktır. Bunun için, Kur'an-ı Kerim insanı sık sık düşünmeye vetefekkür etmeye davet eder6•

    Kısaca sanatın sahip olduğu gücü şöyle özetleyebiliriz:

    1- Sanat ortamı, hoşgörü, güzellik ve sevgi ortamıdır.

    2- Sportif faaliyetler, çeşitli sanat dalları ve kültürel faaliyetlerinsanları iyi yönde kanalize etmek için önemli araçlardır.

    3- Sanatsal faaliyetler insanların kaynaşmasına, hatta uluslarınbirbirleriyle sıcak diyalog kurmalarına vesile olan güçlü bir iletişimvasıtasıdır.

    4- Sanatsal faaliyetler ülkemizin hariçte tanıtılması için çok önemlieylemlerdir.

    Sanatın sahip olduğu etkin gücü ifade ettikten sonra, sanatın birbaşka yönüne değinmek istiyoruz ki, bu da sanatta gerçekçilik olayıdır.

    Sanat ve gerçekçilik

    Sanatta gerçekçilik kavramı, ne yazık ki, esnek ve belirsizdir.Gerçekçilik kimi zaman nesnel bir gerçekliği tanıyan bir tutum, kimi

    34 Y. Vchbi Yavuz, Siyasal vc Sosyal Boyutlarıyla İslam, Tuğra Neşriyat, İstanbul,1992,5.254

    35 Mülayim, a.g.c., s. 1936 Kur'an-ı Kerım'de göklcrin vc ycrin inccliklerine ve yaratılmışların

    güzelliklerine, bunlardaki sanata bakıp ibrct alnp, düşün mc v

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERI VE AHLAK 223

    zaman da bir anlatım yolu ya da bir yöntem olarak tanımlanır. Bu ikisiniayıran çizgi de her zaman kesin değildirl7. Gerçek sanatın hakikatleriyansıtması gerektiğini söyleyen Tolstoy, sanatta önemli olan, bir takımkarakterler yoluyla hikaye anlatmak değil, okuyucuya dünya ve ahiretgerçeğini hatırlatmaktır. Bu yazarlar eğer Allah yolunda yazdıklarınıiddia ediyorlarsa da inkarcıdırlar. Onlar sık sık tekzip edilebilen yazarlarolacaklardır. Çünkü bu kimseler, hiçbir yararı ve anlamı olmayanyazılarıyla insanların vaktini öldüren kişilerdiı38 diyerek, sanat eserininkaliteli olması gerektiğini ve boş şeyler yazarak insanlara vakitkaybettirmerneğe özen gösterilmesini istemektedir.

    Özellikle müzik alanında sanat konusu daha çok gündeme gelmekte,adı ne olursa olsun bütün dejenere müzikler yaygınlaştığı ölçüde aynızamanda bir neden haline dönüşebilir. Bu kalitesizliğe alışan halkıntalebi, bu müzik piyasasının özendirici bir nedeni olur ve bu kapalıçevrim bir yerden kırılmazsa, böylece sürüp gider. Çağdaş müziğimizbaşarılı ürünlerine, Tarihi Türk Müziğimize, zengin halk musikflerimizerağmen dejenere müzik, gazinolarla, ulaşım araçlarıyla, özel radyoyayınlarıyla, hareketli bir kaset piyasasıyla halkın yaşamına girmiş veköylere kadar sızmıştır. İşte bu olgunun en dikkat çekici ifadesi sanatmüziği deyimiyle dile gelmektedir. Müziğin sanatla olması gerekenilişkisi, yağmurun ıslaklıkla olan ilişkisi kadar açık olduğuna göre, sanatmüziği gibi bir deyim, bu ülkede sanatsız müziğin de olabildiğinin açık,fakat acı bir kanıtıdır.39

    Sanatta gerçekçilik önemlidir. Sanatın faydası, gerçeği bütünyönleriyle ve samirniyetle anlatmasındadır. Bunun için, sanatta sadelikhakim olmalı, gerçekler olduğu gibi verilmelidir40• Hayali ve olmasımuhal olan bir takım eylemleri sanat diye anlatmanın bir faydası yoktur.Yapmacıklı olan ve gerçeklerden çok farklı bulunan bir işi, bir takımtezyinatla ve süslemelerle kabullendirmeye çalışmanın bir anlamı yoktur.Bir çikolatanın ambalaj i kadar içi de güzel değilse, onu bir tadan bir dahaalmayacak ve insanların beğenisini kazanamayacaktır. Herhangi bir şeyigüzel bulmak, o şeyin sanat eseri olmasını zorunlu kılmaz. O halde,belirli bir konu, içerik, öz veya tema taşımayan güzellik de sanatdeğildir41•

    37 Emst Fischer, Sanatın Gerekliliği, çev: Cevat Çapan, V Yayınları, Ankara, 1990,s.95

    38 Tolstoy, a.g.e., s. 4939 M. Tınaz Titiz, 14-18 Haziran 1988, ı. Müzik Kongrcsi Bildiriler Sorular

    Cevaplar, Açış Konuşması, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara,I 988, s. 440 Tolstoy, a.g.e., s. 5741 Millayim, a.g.c., s. 19

  • 224 BAYRAM AKDOGAN

    Kültürel ve sanatsal yaşamımız ürkütücü bir kalitesizliğin vesorumsuzluğun işgali altındadır. Oysa bireysel, toplumsal gereksinimlerinürünü olarak doğan entellektüel değerler, ancak sanatsal yaratılarmtemelleri üzerinde çiçek açarlar ve gerçek anlamlarına kavuşurlar. 15-20yıldan beri kültür ve sanatımız, siyasal, sosyal çalkantıların da etkisiyle,değerler hiyerarşisindeki kendi yerinden kovulmuş, insanca yaşamımızınkaynağı ve yaratıcısı olarak değerlendirilmesi gereken sanat, yaşamımızıniğreti bir süsü olarak hafife alınmış, kısaca gözden çıkarılmıştır. Oysa,sanattan vazgeçrnek, insandan vazgeçrnek demektir. Yaşamımızı insanı,anlamlı ve değerli kılmak istiyorsak, sanatı kendi hak ettiği yere koymakzorundayız42.

    Sanat, insanın yaradılışından kaynaklanan ve dünya durdukça varolacak bir etkinliktir. Bize düşen görev, sanatı gereksiz çabalardanayıklamaktır. İnsanın ruhundan doğan sanata hizmet ederek, onu gereksizçabalardan ayıklamalı ve uhreviyata erişmeliyiz43.

    Sanatın insanları birleştirici ve kaynaştırıcı bir özelliği vardır.Sanatçı da insanlara barış, birlik ve beraberlik tavsiye eden iyiliktellallarıdır. Bir sanatçı, icra ettiği bir sanatla halkı birbirine düşürüyor,toplumu bölüp parçalıyor, sevgililer arasına ayrılık tohumları ekiyorsa, osanatçıya sanatçı demek mümkün olmadığı gibi, yapmış olduğu bueyleme de hayır gözüyle bakılamaz. Tolstoy bu konuda: "Hem bölücühem de anlamsız olan bir sanat, sanat olamaz. Bu, sanatın kendi kendisinibitirmesi demektir,,44diye söylemektedir.

    Sanat bir ruh işidir. Allah'ın sanatkara verdiği ilhamla ortaya çıkar.Bunun da eşref saati ve zamanı vardır. Birilerinin haydi yap dediği andameydana gelmez, gelse de kaliteli olmaz. Hele hele sanat anlayışındanuzak, sadece para aşkıyla yapılan sanatın ruhu olmaz. Tolstoy bu hususta:

    "Sanat ancak, zenginlerin isteklerinden değil, sanatçının ruhundan,duyarlılığından kaynaklandığı zaman topluma yararlı olur. Zengini tasvireden sanatın maneviyatı yoktur. Bu sanat, ahlaksızlığı putlaştırır vesanatta, paraya tapmaya yönelik metotlar belirir"45demektedir.

    42 Aydın Gün. 14-18 Haziran 1988 ı.Müzik Kongresi Bildiriler Sorular Cevaplar,Açış Konuşması, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1988, s. 9

    43 Tolstoy, a.g.e., s. 5644 Tolstoy, a.g.e., s. 12145 Tolstoy, a.g.e., s. 125

  • SANAT, SANATçı, SANAT ESERI VE AHLAK 225

    ~:

    Ayrıca sanatta kalitenin düşmesinin nedenlerini sayarken, bazıçevrelerin bunu teşvik ettiğini söyleyerek şöyle demektedir:

    "Sanat, çıkarcı bazı çevreler tarafından niteliksiz bir yarış halinedönüştürüldüğünde, sanatçılar yarışı kazanabilmek için sanattan tavizverdiler ve amaçsızca, niteliksiz sanat üretmeye başladılar. Böylece,yalnızca sanatı ayaklar altına almakla kalmayıp, sanatın ve sanatçınınözünü ve biçimini değiştirerek, gelecek kuşakların sanatını da yaraladılar,kirlettiler. İşte, sanattaki sunf profesyonellik çabasının sonucu budur46.

    Sanatta önemli olan, toplumun takdirini kazanabilmek, topluma malolabilecek eserler verebilmektir. Bunun haricinde, birkaç eleştirmeninyazdığı yergi dolu sözler önemli değildir47. Bunun içindir ki, meseleyemüzik eserleri açısından baktığımız zaman, sadece sanat aşkıyla yapılan,para sevgisi ve gösterişten uzak olan eserlerin topluma malolduğunu, hiçeskimediklerini ve demode olmadıklarını, her geçen gün tazeliklerini vecanlılıklarını koruduklarını görmekteyiz. İşte topluma malolan sanatböyle olur, ölümsüzleşir, adeta ebedileşir. Burada şunu da ifade etmekgerekir ki, sadece toplumun sempatisini kazanmak isteyen, içindebulunduğu cemiyetin sanat anlayışını aşamayan bir sanatçı da, sanatındeğil, o toplumun kölesi durumuna düşmüş demektir. Bu anlayışa sahipolan sanatçının elindeki sanat da ölüme mahkum olmuş demektir.

    Sanat ve gerçekçilik konusunda daha çok şeyler buradazikredebilirse de, biz bu söylenilenlerle yetinerek sanatçı kimdirkonusuna geçmek istiyoruz.

    Sanatçı Kimdir?

    Sanatçı, "güzel sanatların herhangi bir dalında eser veren sanatkar;sinema tiyatro oyuncusu ve müzik eserini icra eden veya okuyan kişi; birzanaatla uğraşan, bir sanatla geçinen kimse" diye tarif edilirken, sanatkarda: "Sanat eseri ortaya koyan, güzel sanatlardan biriyle uğraşıp bu yoldaeser meydana getiren sanatçl,,48 diye tarif edilmektedir. Bu iki tariftenanlaşıldığına göre sanatçı ve sanatkar aynı anlamda kuııanılmaktadır.Sanat ve sanatkar hakkında bu kısa açıklamayı yaptıktan sonra, farklıbilim adamlarına göre, öncelikle bir sanatçıda bulunması gerekenözeııikler nelerdir bunları görelim.

    46 Tolstoy, a.g.e., s. 13447 Tolstoy, a.g.e., s. 13548 Örnekleriyle Türkçe Sözlük, (Komisyon), M.E.B. Yayınları, Ankara, 1996,

    IV/2434

  • 226 BAYRAM AKDOGAN

    Her şeyden önce, çağdaş bir sanatkar, hangi güzel sanatlar dalındaçalışırsa çalışsın, mutlaka güçlü bir imana, tefekküre, sosyoloji vepsikoloji bilgisine muhtaçtır. Yani sanatkar, bir taraftan kendi dalındabirikmiş olan millı ve beşeri tecrübeyi tevarüs edecek, diğer taraftan dainsanı bütün incelikleriyle tanıyacaktır. Bütün bunlarla birlikte,sanatkarda güçlü bir müşahade, derin bir sezgi, üstün bir tahlil ve terkibkabiliyeti bulunmalıdır. Bu çok önemlidir. Bu husus, bir yaradılışmeselesi olduğu kadar, bir eğitim meselesidir de ... 49

    Sanat, düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabileninsanların işidir>. Sanatçının sahip olması gereken bu özellikler üzerindebiraz durmak gerekir. .

    Düşünebilmek: Sanatçının en önemli vasıflarından biridir. Sanatçı,ortaya koyacağı yeni ve orijinal eserin nasılolması gerektiğini ve bunun,topluma ne faydalar sağlayacağını düşünür. Sanatçı, sanat ve toplumuiçin kendisini feda eden insandır. Böyle bir eseri meydana getirirken, nekadar çok kazanacağını ve milleti ne kadar aldatacağını düşünmez. Sanatve toplum için var olan kişilerin böyle basit çıkarları düşünmesianlamsızdır. İşte böyle adi emellerden uzak duran ve ulvı düşünceleresahip olan sanatçının yeri de, içi sevgi, ilgi ve saygı dolu olan toplumunkalbidir.

    Gerçekleri görebilmek: Sanatçının bir diğer özelliği de hakikatlerigörebilecek basirete ve sağduyuya sahip olabilmesidir. Hak ve hakikatigözetmeyen, doğruları göremeyen, sanatında ve yaşamında gerçeğiidrakten aciz olan kişilerin sanatçı olması mümkün değildir.

    Toplumu anlayabilmek: Sanatçı, içinde bulunduğu toplumu veyatemsil ettiği milleti çok iyi anlayan ve tanıyan insandır. Sanatçılar, içindeyaşadığı toplumun psikolojik ve sosyolojik yönlerini en iyi bilenkişilerdir. Onlar, temsil ettikleri toplumun maddı ve manevı ihtiyaçlarınıve sanatçılardan ne beklediklerini bilirler. Kısaca onlar, halkı çok iyianlamak zorundadırlar.

    Sanatçı, sanat öğrenimine, öncelikle kendisine karşı olan görevleriniöğrenerek başlamalı, kendisini durumun hakimi olarak görmemeli; fakatkendisini, belirli ve kutsal ödevler yüklenmiş, büyük bir çalışmasırtlanmış, çok yüksek bir idealin hizmetinde imiş gibi saymalıdır.Kendisi üzerinde çalışmalı, derinleşmeli, ruhunu eğitmeli

    49 Arvasi, a.g.c., s. ı84- ı8550 Tolstoy, a.g.e., s. 63

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERI VE AHLAK 227

    zenginleştirmelidir ki, hünerin kaplayacağı bir şeyolsun ve meçhul birelin kaybedilmiş eldiveni gibi, bir elin nafile ve boş görünüşlü olmasın.51

    Sanatçı, hayatın bayramzadesi değildir. Görevsiz yaşamaya hakkıyoktur, çoğu zaman belini bükecek olan, ağır bir iş görmesigerekmektedir. Zamanımızda sanatçıyım diyen bir çok kişinin, sanatıdışında maddi güç sağlayacak esaslı bir gelir kaynağı olmadığı için,hayatlarının sonlarına doğu sefalet içide yüzdüklerini, perişan, bakımsızve ilgisiz olarak şurada burada ömürlerini tükettiklerini görmekteyiz. Busebeple, sanatçı hayatta özgür olmadığını, sadece sanatta özgür olduğunubilmelidir.52 Dolayısıyla sanatçı ileride başına gelebilecek bir takımihtimalleri göz önünde bulundurmalı, gününü gün ederek hayatınıamaçsız bir şekilde geçirmemeli, eğer sağ olursa, bir gün bu sanatınıyapamayacak duruma gelebileceğini düşünerek ileriye dönük çalışmalarıve yatırımları ihmal etmemelidir. Bunun örneklerini maalesef bugünmemleketimizde çok görmekteyiz. Gençliğini sanat yolunda harcayan,gününü gün edip, o eğlenceden bu eğlenceye gezip kazançlarını çarçureden bazı sanatkarların, yaşlılık dönemlerinde veya maddi imkanlarıkaybettiklerinde ne kadar acınacak hallere düştüklerini görmekteyiz.Sanatçıların bu kötü hallere düşmemeleri için, zamanında gereklitedbirleri almaları gerekir. Aksi halde devletten, şundan veya bundan"bana bakmıyorlar" diye şikayet etmenin bir yararı olmaz.

    Yukarıda geçtiği üzere, sıradan işlere sanat denilmeyeceği gibi,düşünmeden özenmeden, yalnızca şöhret için çalışan, sıradan bir eserveren kişiye sanatçı denilmez. Sanatçının asıl görevi, menfaat veçıkarcılıktan kurtulmuş olarak halka inip, kendisine bir yer edinebilmekve onurlu yaşamanın gereğini yerine getirmektir.53 Sanatçı, sanata vekendisine karşı olan görevini kabul ederek, kendini duruma egemenbeyzade olarak değil, yüce amaçların üzerine yüklediği, kesin çizgilerlebelirlenmiş, ulu ve kutsal görevleri yerine getiren bir uşak olarak görerekyapar.54

    Sanatçı, eğer olayları gördüğü gibi aktarırsa, kötülüğüntahakkümüne girmiş olacaktır. Önemli olan, meseleleri papağan misali,olduğu gibi anlatmak değildir. Sanatçı, gerçekleri mutlaka olduğu gibianlatmayı hedef kılarsa, çözüm yolu bulamayacak, kendisini kötülüğün

    51 Turgut, a.g.e., s. 162-16352 Valisi Kandinski, Sanatta Zihinsellik Üstüne, çev: Tevfik Turan, Yapı KrediYayınlan, 2. bsk., İstanbul, 1993, s. 98.53 Tolstoy, a.g.e., s. 72.54 Kandinski, a.g.c., s. 98.

  • 228 BAYRAM AKDoGAN

    kollarına bırakıverecektir. Bu yüzden sanatçı, meselelerin ahlakf yöndennasıl değerlendirilmesi gerektiğini anlatmakla yükümlüdür .55

    Sanatçı sempati toplamak için gelişi güzel konuşan veya yazan kişideğildir. Gerçek bir sanatçının böyle şeylere ihtiyacı yoktur. Ona göre,sempati toplamak için gereksiz olanı yazmak, yalan söylemek, gerçeklerisaptırmak, sanatçının diliyle sanata yapılmış bir hakarettir.56 Tolstoy'agöre sanat dünyasının en büyük meselesi, sanatçının yalandan vekötülükten uzaklaşamaması, insanın kötü duygularının ve şeytanın ortakhareket etmeleridir .57

    Tolstoy, "halkı ve adaleti anlatamayan yazarlara susmak düşer,,58diyerek, sanatçının halktan ve adaletten yana olması gerektiğinivurgulamaktadır. Hizmetçi kadınları, din adamlarını aşağılayan, emeğindeğerini küçümseyen ve bir zamanlar kendisinin de içinde bulunduğuhalk kitlesine ihanet eden kalem edebiyat yapmış olamaz59 diyerek,gerçek sanatçının halkın yanında, gururdan uzak ve toplumun bireylerineve manevi değerlerine saygılı olması gerektiğini söylemektedir.

    Gerçek sanatçılar sanata sahip çıksınlar. Sanatı, ancak yalnızcadoğruyu söyleyen ve gözetenler ve gerçek sanatı elden bırakmayanlar,sanatı samimiyetsizlikten kurtaracaklardır.60 O halde gerçek sanatçılarkimlerdir sorusu akla gelebilir.

    Tolstoy, gerçekten sanatın ne kadar zor olduğunu ve sanatçıların nezahmetlerle bu işi elde ettiklerini şöyle anlatıyor: Gerçek sanatçılarınsanat için ne büyük zahmetlere katlandıkları ortadadır. O muhteşemyapılar, tiyatro ve stüdyolar, müzikholler ve bu yapıları artistiközellikleriyle koruyarak, pek çok çocuğu küçük yaştan itibaren sanatakazandırabiirnek için verilen onca mücadele ... Yüz binlerce çocuk, dahaküçücOk yaşlarında, müzik dersleri almak suretiyle sanatla tanışırıar.Aralarında gelecek için ümit verenler, opera, bale, enstrüman ve ulusalsanatlara yönlendirilerek eğitilirler. Bu çocuklar, müzik formlarınıöğrenmek için günde 7-8 saat süren delice bir çalışma yaparlar. Gösteri

    55 Tolstoy, a.g.e., s. 20-2156 Tolstoy, a.g.e., s. 36.57 Tolstoy, a.g.e., s. 55.58 Tolstoy, a.g.e., 36.59 Tolstoy, a.g.e, s. 37.60 Tolstoy, a.g.e., 57.

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERİ VE AHLAK 229

    gününde karşımızda eğilen sanatçıları düşünmeli, uğrunda yüzlerce çabaverdikleri sanata saygı duymalı, en azından üzerine eğilmeliyiz.61

    Sanatçı kolay yetişmiyor. Bir sanatçı, eser verme safhasına gelinceyekadar hayatın bir çok labirentlerinden geçmek ve bir çok darbe almakzorunda kalıyor. Böyle zorluklarla yetişen sanatçı, tam topluma faydalıolabileceği bir dönemde basit ihmallerle kaybedilebiliyor, emekleriniz deboşa gidiyor, harcamalarınızda. Devlet okullarda, fabrikalarda, hizmetalanlarında ve toplu yaşanılan pek çok yerlerde bir takım önlemler alır.Sağlık, eğitim, sosyal aktivite ve spor gibi konularda gerekli müesseselerkurar ve bunların sağlıklı yürütülmesini temin eder. Teminde bir aksaklıkoluyorsa, bu aksaklığın giderilmesi konusunda önlemler alır. Ölümlearamızda ayrılan pek çok değerli sanatçımız, ne acıdır ki sağlığıdöneminde kıymeti bilinmemiş, gerekli değer verilmemiş veanlaşılamamıştır. Bunların sanat yapmaları engellenmiş, fikirlerine vedüşüncelerine sansür konulmuş, hatta bu yüzden gençliklerinin en verimlizamanları hapislerde geçmiştir. Bu sebeple fırsat elde iken, henüzkaybetmemişken fert ve millet olarak değerli şahsiyetlerimizin kıymetinibilmeliyiz. Ayrıca, sayı itibariyle kabarık olduğunu zannettiğimizsanatçılarımızı eleştirdiğimiz zaman, Türkiye 'yi, dışarıda olumlu olaraktanıtabiIecek sanatçı sayısının sandığımız kadar çok olmadığınıgörebiliriz.62

    Buraya kadar olan açıklamalarımızda bir sanatçının ne güçlüklerleyetiştiğini vurgulamaya çalıştık. O halde, eline bir murç ve çekiç alanherkesin heykeltıraş, her yağlıboya fırçası alanın ressam ve her mikrofonveya enstrüman alanın da musiki üstadı olamayacağı bilinmelidir.Sanatçının yukarıda geçen vasıflara sahip olması ve sanat için ayrılmışolan o yüce ruha ve karaktere sahip olması gerekir.

    Toplumda sanata ayrılan boşluğu gerçek sanat ruhuna sahip olankişiler doldurmaz, bu meydanları boş bırakırlarsa, liyakatsiz kişilerin bufırsatları kaçırmayacakları bilinmelidir. Bunun için de sanatçıların, aynıidealler üzerinde beraber hareket etme ruhuna sahip olmaları gerekir.Sanatçılar birlik ve beraberlik içinde hareket etmek zorundadırlar.Birbirleriyle kaynaşacakları yerde, sanatı bırakıp birbirleriyle uğraşmayabaşladıkları zaman sanat biter. Sanatçılar kendi aralarındaki sorunlarıçözmedikçe topluma yararlı olamayacaklardır.63

    61 Tolstoy,a.g.e.,s.56.62 Cem Mansur; "Türkiye'nin Tanıtımında Müziğin Yeri", 14-18 Haziran 1998, ı. MüzikKongresi Bildiriler Sorular Cevaplar, KültÜr ve Turİzm Bakanlığı, Ankara, 1988, s. 52.63 Tolstoy, a.g.c, s. 71.

  • 230 BAYRAM AKDDGAN

    Sanat ışığını yalnızca belli bir sınıf için yakıp, diğerleri içinsöndüren sanatçı kendini zincirlemiş olmakta ve zamanla, yaptığıdengesizliklerin azabını çekmektedir.64 Sanat evrensel niteliğe sahip bireylemdir. Bunu belli bir zümreye, belli bir sınıfa veya ideolojikdüşünceye tahsis edenler, geniş olan hacmini daraltmış, kendiniküçültmüş ve sınırlarını geri çekerek yok olmaya mahkum olmuştur.

    Bilinçsiz sanatçıların tuttuğu yol, eğlenceli fakat karanlık bir yoldur.Bu verimsiz yol, sanatçının sonu olacaktır. İçindeki duygular ne olursaolsun, eserleri inançtan ve dürüstlükten yoksun olduğu sürece kitlelersanatçıdan nefret edecek, tarih o sanatçıyı nefretle anacaktır. Ancak butür sanatçıların uygulamaları birer toplumsal derstir. Onlar, bazıgerçeklerin görülmesini kolaylaştırırlar. Toplum bu sanatçılara veeserlerine bakarak, iyi ve kötü, güzel ve çirkin ayırımı yapabilir.65

    Yeni sanatçılar da, sanatı yalnızca zenginlere mal ederek, halktankoparmışlardır. Sanatın kitleye inernemesi, kitleyi sarsar, toplumu yıkımagötürür.66 Tarihte genellikle böyle olmuştur. Sanatkarlar ya saray veidarecilerin himayesinde varlıklarını sürdürmüşler, yahut da zenginlerinsahiplendikleri kişiler olmuşlardır. Aslında, sanatçının üretebilmesi içinmaddi sıkıntı çekmemesi gerekir ki, üretimini rahat yapabilsin veçoğaltsın. Fakat, sanatını zenginlere veya üst kesime hasreden sanatçılar,çok kısa zamanda halktan koparlar. Halkın desteklemediği sanatçı da yokolmaya mahkumdur. Böyle sanatçıların ortaya koydukları eserlerin dehalka inmesi mümkün değildir. Bunun için Tolstoy: "Sanatın kitlelereinernemesinin başlıca nedeni, sanatın, belirli sınıfların çıkarları içinkullanılmasıdır,,67 diye söylemektedir.

    Bu konuda buraya kadar yaptığımız açıklamada sanatçının kimolduğunu, ne olması ve hangi özelliklere sahip olması gerektiğiniaçıklamaya çalıştık. Sanata yön veren sanaçıdır. Sanatçıyı yönlendiren debilgi birikimi, yetenek ve tecrübeyle birlikte ahlak anlayışıdır. Sanatçınınahlakının niteliği ne ise, ondan doğacak eser de onun ahlakınıyansıtacaktır. Bu bakımdan, sanatçının veya sanatın ahlakı konusu ayrıbir başlık altında incelenmesi gerekmektedir.

    Sanat ve Ahlak

    Sanat ve ahlak birbirinden ayrı kavramlardır fakat, bu iki kavramzerafet, incelik ve güzellik ifade etmesi açısından birbirine çok yakındır.

    64 Tolstoy,a.g.e, s. 115.65 Tolstoy, a.g.e, s. i15-i16.66Tolstoy,a.g.e,s.lıl.67 Tolstoy,a.g.e,s. 1ı3.

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERİ VE AHLAK 231

    Sanat güzelolan şeydir. Ahlak da güzelliktir ve güzelolan şey de sevilir.Sanatın ahlakı olur mu olmaz mı tartışmasına girmek istemiyoruz amagirmeden de bir şeyler söylemenin mümkün olmadığını görüyoruz.

    Bazıları sanata ahlakı karıştırmamak lazım diyerek bu fikirleöğünmektedirler.68 Bu iddiaya sahip olanlara göre ahlak kuralları sanatauygulanmaya kalkılırsa, sanatın hürriyet i kısltlanır, sanatçı eserini rahatbir psikolojiyle ortaya koyamaz. Gerçi sanatın ahlaksızlığa karşıkoyabilecek bir gücü vardır ve sanatlarda önemli olan nokta samimiyet vekötüye karşı durmadır, bu olmadığı zaman tatmin olma arzusu kendinigösterir. Tolstoy'a göre sanatın asıl amacı, ahlakf mükemmelliktir.69Aslında bütün sanatların gayesi manadır. Bu sebeple bazıları, sanatlariçerisinde bu gayeye en çok yaklaşabilmiş olan mt1sikfdir70, bazıları daşiirdir7! demişlerdir.

    Kant'a (1724/1804) göre, bir şeye güzel dediğimizde bu yargımızaahlak yasası karışamaz. Çünkü estetik haz, ahlaksal hazdan farklıdır. Vekonusunun gerçekliği ile ilgilenmez. Zevk yargısında hiçbir zorlayıcıkavram da bulunmaz. Çünkü zevk yalnız iç dünyaya dalıştır72• Jean-PaulSartre 'ye (1905- ı980) göre ahlak ile estetiği birbirine karıştırmaksaçmalıktır. Çünkü iyinin değerleri, "dünya-içinde-varolanı" gerekli kılar;onlar gerçeklik alanındaki davranışları gözetirler ve önce varoluşun temelsaçmalığına bağımlıdırlar. Yaşam karşısında estetik bir tavır almaktan sözetmek, gerçeklik ile imgeselliği birbirine karıştırmak demektir73•

    Bugün üzerinde önemle durulması gereken konulardan birisi desanatkarların ahlak durumudur. Toplumun her kesiminde karşılaştığımızve daima karşı karşıya bulunacağımız kişiler daha çok sanatkarlardır. Bubakımdan sanatkarların ahlak üstünlüğüne sahip bulunması, toplumundüzeni, birlik ve beraberliği ve ruh sağlığı yönünden çok önemlidir74•Ahlak, kısaca huy dediğimiz bu değer, ruhun yaratılışta sahip olduğugüzelliklerdir. Ahlak dediğimiz zaman huy güzelliği olarak anlaşılır.YaratlIışta güzel ve saf olan huy, sonradan değişebilir75• Bu da nihayet

    68 Tolstoy, a.g.e, s. 90.69 Tolstoy, a.g.e, s. 77.70 Feyha Talay, Musikf Tarihi, Tan Matbaası, İstanbul, i95 i,s. 3-4.71 Tolstoy, a.g.e, s. 83.72 Bozkurt, a.g.e, s. 125.73 Bozkurt, a.g.e, s. 291.74 Yavuz, a.g.e, s. 142.75 Hz. Muhammed (S.A.S)'in bİr hadİste "Her doğan fıtrat üzere doğar. Ebeveyni onuyahudileştirir veya hıristiyanlaştınr ya da mecusileştirir ... " buyurduğu rivayet edilmiştir(Muhammed b. ısmail ebu Abdiilah eI-Buhan, Sahi"hu 'I-Buhan, Tahkfk: Mustafa el-Bağa, Beyrut, 1987, I/465). Bütün insanlar yaratlIışta güzelolarak doğarlar. Sonradan bu

  • 232 BAYRAM AKDoGAN

    insan olan bir sanatçıda iyi veya kötü olarak kendini belli edebilir.Dolayısıyla yaratılıştan gelen bu değer, sanatkarın ortaya koyacağı eserdekendini gösterecektir. Sanat, duygu ve düşüncelerin yazı ile, ses ile, resimve heykel ile veya daha başka vasıtalarla ortaya sanatsal bir üslOptakonulmasıdır. Sanatçısının ahlakını yansıtmayan bir sanat eseri bulmakmümkün değildir.

    Bazı filozoflara göre sanat güzellik, güzellik de zenginliktir. Buyüzden yoksul halk kitlesine sanatı sevdirmenin imkanı yoktur

    76• Zaten

    maddi sıkıntı çeken insanların sanatla uğraşacak ekonomik rahatlığıolmadığından, buna ayıracak zamanları da bulunmaz. Büyük tarihçi veİslam alimi İbn Haldun; sanat, maddi gücü müsait olanların işidir diyerekşöyle bir açıklamada bulunmaktadır:

    "Bil ki, musiki ve şarkıcılık (mugannilik) bir sanat olup, ancakiçtimili ve medeni hayatın gelişmiş olduğu bölge ve şehir ahalisi arasındayayılır. Kazanç, yaşamak için gerekli nesneler ve ihtiyaçlar yerinegetirildikten ve medeni hayat itiyatlannı tatmin etmek devresi geldiktensonra bu sanata karşı meyil ve heves uyanır. Ancak bundan sonra bollukve medeni hayatın itiyat ve icaplan ile nejislerini hoşlandırmakisteyenler, musiki ve muganni sesleri işitmek isterler, başka deyimle,ekonomik halleri bu devreye gelenler bu sanata ihtiyaç duyarlar,,77.

    Bazıları mOsikf sanatına Arapça'da "gina" denildiğini göz önündebulundurarak, bu iş zenginlerin işidir demişlerdir78• Gerçekten de fakirin

    huy değişmektedir. Buna göre ahlak denilince daha çok "huy güzelliği" anlaşılmaktadır.Aslını kaybederek değişen ve güzelolmayana da "kötü ahlak" denilmektedir. Burada,ahlakın güzel ve çirkın olarak değerlendirilmesindeki kriter ne ise, ahlak da ona göredeğerlendirilmektedir. Mesela, bir çıplak heykeli bir Müslüman "müstehcenlik" olarakdeğerlendirirken, bir ateist ise, aynı heykeli sanatsal bir yapıt, fevkalade bir eser olarakdeğerlendirebilir. Aslında, din ve inanç kuralları da bir kenara bırakılacak olursa -güzellikkonusunda olduğu gibi- sanatta ahlak konusu yine de göreceli olmaya devam eder. Çünkü,insanların zaafları, ıdealleri ve hassasiyetleri çok farklıdır.76 Tolstoy, a.g.e, s. 78.77 İbn Haldun, a.g.e, I1/432. İbn Haldun yukarıdaki açıklamaların ardından şöyle devametmektedir: "İslamiyetten önce Acemlerin hali böyle idi. Musiki sanatı onların şehir vekasabalarında pek zıyade yayılmıştı. Acem hükümdarları çalgı ve şarkıya düşkündü. Farshükümdarları çalgıcılarla şarkıcılara çok önem verirlerdi; bu sınıf onların devletlerindederece ve mevki sahibiydi. Çal~ıeı ve şarkıcılar Kisra:ların meclislerinde hazır bulunur,çalgı çalar ve şarkı söylerlerdi.' demektedir. Aslında ıbn Haldun'un bu ifadesi ile dahasonra gelecek olan açıklaması arasında bir uyumsuzluk vardır, şöyle ki: "Çağımızda dahiArap olmayan kavimler, her yerde çalgı ve şarkının düşkünüdürler" demektedir ki, buifade zamanımızda tam tersine Arap ülkeleri ıçin geçerlidir. Günümüzde eğlence, müzikve dans denilince Arap ülkeleri akla gelmektedir. O halde, sanatı sadece maddı refahabağlamak da doğru değildir, bunda yaratılış ve bölgenin de tesirinin olabileceğinidüşünüyoruz ..78 Gina ( d-C) kelimesi Arapça'da hem zenginlik, hem de musiki sanatı anlamlarınagelmektedir: .

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERİ VE AHLAK 233

    ne sanatla ilgili alet edevatı alacak maddi gücü ve ne de geçim derdindensanata ayıracak zamanı yoktur. Bu açıklamalar devletinküçük bir örneğiolan ailede böyle olduğu gibi, devlet için de geçerlidir. Ekonomik sıkıntıçeken bir devletin sanatı ayıracak parasal gücü yoksa, o devlette sanatadına ne yapılabilir ki?79

    Ahlakı açıdan değerlendirildiği zaman, her hangi bir sanat, ancaksanat için yapıldığı zaman yerindedir. Tolstoy bu konuda: " .. Eğer biretkinlik sanat için yapılıyorsa doğrudur. Ancak yalnızca zevkleri tatminetmek için yapılıyorsa, sapıklık, ilkelliktir. Fakat yüzyıllar, sanatı yanlıştanıtmıştır. İnsanlara baktığımızda, onları büyük bir manevı çıkmazıniçinde, alkolü suya, duman kokusunu yemek kokusuna, yabancı kadınlarıkendi karısına tercih edenleri görmekteyiz. Sanat da bu duruma gelmiştir.Güzellik anlayışımız, sanatın ne olduğuna yönelik değil, ihtiraslarımızıtatmine yönelik bir çıkmazımızdır. Cinsel azgınlığı savunan ahlaksız,tutarsız düşünürlere baktığımızda, bunların kıstaslarıyla dünyayıyönetmeye imkan bulunmadığını göreceğiz. Buradaki sorun, sanatınzevkten ibaret olduğu görüşüdür. Düşünürler, insana hizmet eden veyararı dokunabilecek kavramları geri pLana itmişlerdir. Sanatın gerçekanlamını ifade edebilmek için zevklerden hareket etmek büyük birtutarsızlıktır. Daha ileri bir aşamada bu, psikolojik dengesizliklerdenkaynaklanan bir tür intihardır. Sanat, insanla iyi olan arasında kurulankutlu birliğin adıdırHBOdemektedir.

    Sanat, ahlakı açıdan toplumun her düzeyine inebilmelidir.Bayağılıklarla donanmış gündelik sanat, sanat değildir, gelecekte deolamayacaktır8'. Çünkü, toplumda değişik ahlak anlayışına sahip bireylerolabilir. Sanatçının görevi, toplumun asgari müştereklerde sahip olduğubir takım iyi kötü anlayışına saygı duyarak ve bunu göz önünde tutarak,her kesimin seviyesine inebilmelidir. Bu anlayışa sahip olmayan sanatçı,sadece belli bir zümrenin alkışladığı, diğerlerinin de nefret ettiği bir kişiolacaktır.

    İnsan yaratılışı icabı bazen gülen, bazen ağlayan, bazen sevınıpcoşan ve bazen de kederlenen bir varlıktır. Şüphesiz onun zaman zaman

    79 ıbn Haldun, sanat dallarından biri olan musiki ve ğina'nın, devletin ekonomik gücüyleilgili olduğunu, dolayısıyla bu sanatların varlığının devletin ekonomik gücünün istikrarı nabağlamaktadır. "Musiki ve ğina sanatı, zaruri ihtiyaçlardan olmayıp, medeni hayatın itiyatve icaplarından olduğu içın, medenı hayatta en son türeyen sanatlardandır. Medenıhayatın ve ekonomik hallerin düzeni bozulmaya başladığı vakit, ilk önce ortadankaybolmağa mahkum olan bir sanattır. Çünkü bu, bolluğun itıyatlarından olan eğlence vehoş vakit geçirrneğe mahsus bir sanattır" (Bkz. ıbn Haldun, a.g.e, s. 437).80 Tolstoy, a.g.e, s. 9 i-92.81 Tolstoy, a.g.e, s. II 1.

  • 234 HAYRAM AKD()ÖAN

    eğlenceye ve dinlenmeye de ihtiyacı vardır. Gerçek sanatı muhafazaederek, bazen sanatı eğlence amacıyla da kullanmak mümkündür. Dikkatedilmesi gereken nokta, gerçek sanatın yerini hiçbir zaman eğlencesanatına bırakmamaktır. Bunun nazari dikkate alınmadığı durumlarda negibi şeyler olacağını Tolstoy şöyle açıklıyor:

    Gerçek sanatın yerini alan eğlence sanatı, ahHikf değerlerdenuzaklaşan Avrupa toplumlanna darbe üzerine darbe indirmiş, halkın sanatsevgisini tüketmiştir. Küçük bir grup dışında, sanatın önemini ve değerinikavrayan kimse kalmamıştır. Toplum uzun süre, dinin ve ahlakideğerlerin getirdiği haklardan yararlanarnamış, sanatın inceliği nikavrayamamıştır82•

    Sanat ve inanç münasebetini iyi anlamak ve çok iyi değerlendirmekgerekir. İnançsızlık, dini değerlerden uzaklaşma, sanatı iyiceanlamsızlaştırırken, toplumların çöküşü de belirgin bir biçimde farkedilmektedir83• Dini inançlar sanata bazı sınırlar koyarsa da, onu asıl sanatyapan değerlerden koparmaz. İnançsızlık böyle değildir. İnançsızlıksanata sınırsız bir yetki verirken, onun kalitesini ve niteliğini olumsuzyönde etkilemektedir.

    Gerçek sanatçılara çok büyük sorumluluklar düşmektedir. Kalitesizve dejenere müziklerin ve diğer sanatların ortaya sergilediği kötümanzarayı silmek, bunların yaygınlaştırdığı kötülükleri iyiliğe çevirecekolan alternatif bir sanat ve müzik hareketlerine ihtiyaç vardır. Bu da millive ahlakf duygularımızı içeren İslam sanat ve müzik anlayışıdır

    84•

    Bununla Arap müziğini değil, millf benliğimizden ve kültürümüzdendoğacak olan Türk-İslam sanatını ve müziğin i kastediyorum. Biz milletolarak bunu yapabilecek alt yapı ve dökümana sahibiz.

    Sanatın ahlakı olmaz diyen bazı sözde sanat hürriyeti savunucuları,aslında sanata en büyük haraketi yapmışlardır. Ahlaka ters düşen bütünetkinlikler ve eylemler tepkiyle karşılanırlar. Ben sanat yapıyorumdiyerek kimse ahlaksızlığı meşru kılamaz. Tolstoy, "Sanat, ahlaksızlığınmeşrOlaşmasına zemin olamaz ••85 diyerek bu konudaki tepkisini dilegetirmiştir. Toplumun sahip olduğu bir takim manevi değerler vardır.Sanat yapıyorum diyerek, toplumun bu kıymetli hazinesine kimsenin eluzatmağa hakkı yoktur ve yapmış olduğu gayri ahlaki davranışı da sanat

    82 Tolstoy,a.g.c, s. 111-112.83 Tolstoy, a.g.c, s. llS.84 Yavuz, a.g.c, s.254.85 Tolstoy, a.g.c, s. i2 ı.

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERİ VE AHLAK 235

    gibi yüce bir anlayışın sırtına yükleyemez. Tarihte bazı dinlerde bir takımsanatsal faaliyetler yasaklanmış olsa da, İslam dini sanata ve estetikanlayışa çok önem vermiştir. Sanatçıların bu konuda dikkatli olmalarıgerekir. Sanat yaparken dinin temel prensiplerine ters düşecekhareketlerden, toplumun millı ve manevı değerlerine aykırı hareketetmekten kaçınmaları gerekir. Aksi halde icra ettikleri sanat rağbetgörmez ve böyle sanatçılar da toplum tarafından dışlanır. Tolstoy bu tipsanatçılar hakkında:

    " ... Farkında olsun veya olmasın, din unsurunu göz ardı eden vesanata inanç katmayan kişi, hızla sanattan uzaklaşır,,86demektedir.

    Sanatın ana şartları, yetenek, sanat bilinci, sanat ahlakı ve sevgidi~7.Herhangi bir sanat dalında öncelikle yetenek başta gelir. Çünkü yeteneğiolmayan kişinin o sanatı yürütmesi mümkün değildir. Zoraki ve yapayhareketlerle sanat olmaz. Durumu böyle olan bazı sanatçılar,yeteneksizliklerini başka şeylerle örtrnek zorunda kalırlar. Bu daizleyenıerin gözünden kaçmaz. Dolayısıyla sanat yaptığını zanneden buzavallı insanlar, bir gün kendilerini bitireceklerdir ama, bunun farkındabile değildirler. Bir diğer husus da sanatla ilgili bilgi ve bilincidir.Sanatıyla ilgili yeterli bilgiye sahip olmayan kişilerin de sanatın başarılıolmaları mümkün değildir. Ayrıca sanat ahlakı denilen ve sanat erbabıarasında riayet edilen bir ahlak anlayışı vardır. Bu ahlaka sahip olmayankişilerin, o sanat çevresinde barınmaları veya varlıklarını sürdürmeleri demümkün değildir. Sanatın şartlarından birisi de sevgidir. İşini sevmeyensanatçının, sanatın başarılı olması düşünülemez.

    Geçmişte sanatsal gelişmeleri sağlayan şahsiyetlerideğerIendirdiğimizde bunların, peygamberler, din adamları ve dindarkişilerden ya da bunlardan esinlenen insanlardan oluşan bir kitleolduğunu görürüz88. Nitekim musikı ilmini ilk defa ortaya koyanFisagoras'ın, Süleyman Peygamberin talebeIerinden olduğu, riyazet vemücahedede89 çok ileri bir seviyeye ulaştığı ve gökyüzündeki

    86 Tolstoy, a.g.e, s. 131.87 Tolstoy, a.g.c, s. 131.88 Tolstoy, a.g.e, s. 133.89 Riyazet: Arapça bir kelime olup, tcrbiye ve ıslah etmc, idman yapma, eğitme vs. gibianlamlara gelir. Nefsi eğitmek üzere onu aç, susuz ve sevdiği şeylerden mahrumbırakmaya riyazet denir (bkz. Ethem Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve DeyimleriSözlüğü, Rehber yayınları, Anı.cara, 1997, s. 597; Abdulkerim Kuşeyri, Kuşeyri Risalesi,Haz, Süleyman Uludağ, 3. bsk, Istanbul, 1991, s. 182,234).Mücadele: Arapça, vuruşmak, dövüşrnek, harp etmek anlamında bir kelimedir. Bütünmasivadan sıyrılmak suretiyle, Allah'a duyulan ihti.xacın sıdk üzere olması. Nefsin,Hakkın rızasını kazanmak yolunda harcanmasına mücahede denmiştir. Nefse şehvet sütü

  • 236 BAYRAM AKOOGAN

    gezegenlerin seyirleri esnasında çıkardığı sesi algılayacak kadar manevibir hazza ulaştığı bazı klasik mıısikf kaynaklarında zikredilmektedirxı.Dolayısıyla zamanımızdan çok önceleri sanat ile maneviyat arasında birilişkinin varlığından bahsedilmektedir.

    Ne yazık ki, günümüzde sanatsal faaliyetler açısından İslamtoplumunun durumu hiç de iç açıcı değildir. Tolstoy, bugünkü İslamtoplumunun sanat anlayışını eleştirirken şöyle demektedir:

    İslam Dini ve Muhammedı görüş sanata ne kadar yer verirse versin,Müslümanların bir kısmı sanatı ne kadar yüceltirse yüceltsin, büyük birkitle de sanata gerekli önemi vermemektedir. Pek çok İslam bilginininİslam adına yaptıkları hata, sadece kendilerine faydalı olan sanatı alıp,diğerlerini yasaklamalarıdır. Bunun da faydadan çok zararı olmaktadır.Halbuki böyle bir tavır yerine, beğenmedikleri sanatı ıslah etmek yoluylagüçlü propaganda silahlarına sahip olabilirlerdi. Nitekim Müslümanlarınolumsuz tavır koydukları sanatlar, Avrupalı zevk düşkünlerinin üzerinedüştükleri sanatlardır. Eğer sanat bu çirkin ve tehlikeli karakteriyledevam edecek olursa, gün gelir yok olma tehlikesiyle karşılaşır. Bubakımdan Müslümanlar, sanatın tehlikeli olan kısımlarını yontmuş veona, kendi anlayışlarına göre bir şekil vermişlerdir91•

    Sanat ve ahlak münasebeti konusunda bu açıklamalardan sonra,şimdi de sanat-özgürlük münasebeti hakkında bilgi verelim.

    Sanat ve Özgürlük

    Sanat ve ahlaktan bahsederken bir hususu unutmamak gerekir.Sanatta özgürlük önemlidir. Esası olmayan bir takım dinı veya başka

    emzirmeyi terk etmek, kalbi, istek ve şüphelerden uzak tutmak da mücahede olarakdeğerlendirilmiştir (Cchecioğlu, a.g.e, s. 520).90 Bkz. Fethullah Şirvanı, Mecelletun fi'I-Mı1slka, Topkapı Sarayı, III. Ahmed Kısmı,no: 3449. s. 20-24. ııgili sayfalarda şu bilgiler verilmektedir: ::Oenildi ki, hakfmlerden ilkdefa bu ilmin derinliklerine dalan Fisagor'dur (pytha gore M.O. VI. Yüzyıl). O, Süleyman(A.S.)'ın talebesi idi. Fisagor, arka arkaya ü~ gece rüyada bir şahsın kendisine: "Kalk,filan denizin sahiline git ve bir ilim tahsil et' dediğini gördü. O gecelerin her birindensonraki gün, adı .geçen sahile gitti ve sabrı taşıncaya kadar orada bekledi, fakatkendisinden ilim öğrenecek kimseyi göremedi. Nihayet üçüncü günde, bu rüyanın nazar-ıdikkate alınması gerekenlerden olmadığını anlayınca, çokça düşündü. Burada demireilertopluluğu vardı. Ahenkli bir şekilde, çekiçlerini demirler üzerine vuruyoriardı. Zihnioraya kaydı ve bu ahenk üzerinde düşündü. Sonra evine döndüve sesler arasındaki ilgininçeşitlerini araştırmaya yöneldi. Istediğini çok düşünerek elde edince, bir müzik aleti yaptıve onun üzerine ipek iplik gerdi ve o asırdaki adetler üzere, insanları ahiret işlerine teşviketmek amacıyla, Allah'ın birliği konusunda bir kasıde söyledi. Kasıdeleri bu aletleinsanlara okuyordu. Böylece bir çok kimse dünyaya sırt çevirip ahirete yöneldi. Bu alet,hakimler arasında çok üstün bir değere sahip oldu. Daha sonra, o alet üzerindedüş.iindüler, yapımını tekrarladılar ve onu çoğalttılar; la ki bu gelenek Aristo (AristoteM.O. 384-322) ya kadar böyle geldi".91 Tolstoy, a.g.e, s. 96-97.

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERI VE AHLAK 237

    gerekçelerle sanatçının hürriyeti kısltlandığında, ondan kaliteli bir sanatüretmesi beklenemez. Sanat ve din arasındaki ilişki çok iyi ayar edilmesigerekir. Ahlakflik konusunda sanata ve sanatçıya fazla yüklenildiğizaman, hür irade ile meydana gelmeyen sanatta sıkıntı oluşur. Ahlakibağımsızlık ve sorumsuzlukla hareket eden sanatçının psikolojik dengesibozuk ve sanatı da problemlidir. Böyle bir sanatçı ve onun ortayakoyduğu eser, dilli ve ahlaki değerlerine sahip olan halk tarafından tepkigörür ve dışlanır. Sanatçı, sanat yaparken ahlaksızlığı yayarak, halkıninancını geriletmemelidir. Çünkü sanatın propaganda gücü vardır.Mesnetsiz iddialarla bazıları da din ve ahlak elden gidiyor diyereksanatçının hürriyetini kısıtIamamalıdır.

    Sanat eserini ortaya koymak için gereken şartlar, tamamenözgürlükten kaynaklanan ve özgürlüğe bağlı kalan bir yolunbaşlangıcındadır. Bir sanatçının kaliteli eserler verebilme gayretinin çevreve devletten gelen baskılarla sınırlandırıldığını düşündüğümüzde,sanatçının eserinin değer kaybettiğini ve sanat piyasalarının değersizeserlerle dolabileceğini görebiliriz92• O halde sanatta özgürlüğün gerçekve kaliteli sanat üretiminde ne denli etkili olduğunu anlattıktan sonraşimdi de gerçek sanatın değeri ve önemi hakkında açıklamalardabulunalım.

    Sanatın Önemi

    Sanat dallarıyla toplum arasında sıkı bir ilişki vardır ve insanlarıkaynaştırıcı özelliğe sahiptir. Özellikle geçen yüzyılın sonlarında mAsikibaşka bir bakış açısından yeniden tanımlandı. MAsikınin bir toplumkurumu, toplumsal bir kurum olduğu bilincine varıldı. Nasıl, din, dil,ahlak, eğitim birer toplumsal kurumsa, mOsikı de bir toplumsalkurumdur. Bu anlayıştan yola çıkılarak geçen yüzyılın sonunda yavaşyavaş bugün mOsiki toplum bilimi dediğimiz bir bilim oluşmaya başladı.1930'larda konusu, yöntemleri oldukça belirginleşti ve bugün mAsikitoplum bilim, toplum ile insan arasında, toplum ile mOsikf arasında, insanile mOsiki arasında olan iletişimi, etkileşimi, bilimsel yöntemlerleinceleyen bir bilim olarak meydana çıktı. MOsikinin belli türlerinintoplum üzerinde çok büyük etkisinin olduğu biliniyorl3• Özellikle, din,

    92 Tolstoy, a.g.e, s. 140.93 Sanatlann insanlar üzerİnde ne gibi etkileri vardır? Platon'a göre sanatın önceeğlcndiri«i bir yanı bulunmaktadır. Sanat her şcyden önce kendinc özgü bir eğlencetürüdür. Gte yandan sanatların verdiği hazıar, zevkler katışıksız, salt olup insanları

  • 238 HAYRAM AKDOGAN

    inanç törenlerinde mAsiki ve büyük kitlelerin harekete geçirildiği savaşmOsikfsi bu alanda incelendiği zaman, mAsikinin toplumu birleştirici vekaynaştıncı bir etkisi olduğu anlaşılmaktadır94•

    Bütün sanat dallarının aynı özelliğe sahip olduğu söylenebilir. Öyleki, sanatsal faaliyetler yurt sınırlarını da aşarak, uluslararası ilişkilerinartırılmasında en önemli faktörlerden birisi olabilir. Özellikle yakın birgeçmişte aramızda bir takım siyasi problemlerimiz olan bazıkomşularımızia, aramızdaki gerginliğin kaldırılması, her iki ülkehalklarının kaynaşmasında sanat ve sanatçıların çok önemli roloynadıklarını müşahede etmişizdir. Sanat da diğer kültürel özellikler gibibirleştirici özelliğe sahiptir. Sanat, insan refahı ve mutluluğu için vardır.Her geçen gün, bu mutluluğu ve rahatlığı artıracak yeni gelişmeleriyapabilmek de ancak, dünya çapında ilgili uzmanların el ele vermesiylemümkündür. Bu hususları bildikleri için, ayrı kıtalardan ve farklıülkelerden bir araya gelen sanatçıların çok çabuk kaynaştıkları ve süratlibir iletişim sağladıkları da görümektedir. İşte bu da sanatın kaynaştırıcıve birleştirici özelliğe sahip oluşundan ileri gelmektedir.

    Kısaca, sanatın sokaktaki insana yönelmesi gerekir. Buna rağmeninsanların sanata gereken değeri verebileceğine inanmak da zordur.

    Toplum ve Sanat

    Sanattaki gelişme ve değişmeleri toplum yapısıyla birlikte düşünmekgerekir. Bu düşünceler ışığında, sanatın insan toplumuyla olan ilgisiniyorumlayabilme kaygısı, bazı sosyologları ve sanat tarihçilerini yeni birbilim kurmaya yöneltmiş, bunun sonucunda sanat sosyolojisikurulmuştur95• Çünkü her insan gibi sanatçı da, öteki insanlarla temashalindedir, ortak bir yaşantı içindedir. İşte, sanat, ve toplum arasındakiilişkileri sanat sosyolojisi denilen bu ilim dalı incelemektedir.

    Sanatsız toplum olmaz. Bir milletin inancı, dili, estetik anlayışı vemilli zevkleri, adeta onun ruhu gibidir. Varlığını sürdürmek isteyenmilletler, bu değerlerine sahip çıkmak zorundadırlafXi. Tarihte adı geçenbütün toplulukların sanatları olmuştur. Zamanımızda da en geriülkelerden en gelişmiş ülkelere kadar her milletin bir sanat anlayışı vardır

    incitmcz. Sanatın verdiği hoşlanma, bir yarayı kaşırken duyumsanan hazza benzer (bkz.Bozkurt, a.g.e, s. 86).94 Gülten Oransay. "MGsikınin toplumla etkileşimi". 14- i8 Haziran i988 i. MüzikKongresi Bildiriler Sorular Cevaplar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1988, s. 17.95 Mülayim, a.g.e, s. 42.96 Arvasi, a.g.e, s. 194.

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERİ VE AHLAK 239

    ve her ülke sanatını daha ileriye götürmek için gayret etmekte ve bununiçin adeta yarışmaktadır. Sanat öyle bir idealdir ki, onun nihai' bir sınırıyoktur. Daima en iyiye, en güzele ve en mükemmele doğru bu çabalardevam edecektir.

    Sanat anlayışı bir toplum işidir. Topluma yüksek sanat duygusunukazandıracak olan müesseselere büyük görevler düşmektedir. Halkınsanat zevkini ve duygusunu yüceltmedikçe, kişisel gayretlerin pek etkiliolacağına inanmıyoruz. Görünen o ki, insanların büyük bir kısmı gerçekve yüce sanatı değil de, bilinçsiz ve anlamsız sanatı tercih etmektedir.Toplum klasik eserleri anlayamayacak kadar bozulmuş, gerilemiştir.Bunun sorumlusu yeni sanatçllardır97• Toplumun böyle basit ve anlamsızsanatları tercih etmesinin bir takım sebepleri vardır:

    1- Halkın kültür düzeyinin düşük olması ve yüce sanattan zevkalacak bilgi ve görgü seviyesine çıkamamış olması. Toplumumuz radyove televizyon aracılığıyla her türlü müzikle karşı karşıya kalmaktadır.Ticari amaçlı hafif müzik, gazino müzikleri ünlü ve ünsüz adlarıylatoplumun ilgisini çekmektedir. Bu müzik yaşamı içinde hangi türdenolursa olsun ciddi müzik çok düşük bir oranla ve genellikle amaçsızbiçimde düzenlenmiş programlarda yer alıyor. Toplumumuzun dünya ileilişkilerİ çoğalıp kültür düzeyi yükseldikçe, hem evrensel müzikeserlerine, hem kendi sanatçılarına toplum daha bilinçli olarak sahipçıkacaktır98•

    2- Piyasaya hakim olan sanatın seviyesinin düşük olması ve kalitesizsanatın çok reklam edilmesi. Bunun da sebepleri vardır. Bu sebepleri nbaşında da, sanatın ticaret amacıyla ve sadece para kazanmak amacıylayapılması gelmektedir. Bu yüzden sanatın kalitesi düşmekte ve ruhu dayok olup gitmektedir. Gerçek sanatçılar, çok önemli eserler ortayakoyarlarken bir kısmı da "tüp bitti" de olduğu gibi, "sev beni", "senisevmeyen ölsün" gibi edebiyatlarla toplumun diğer zaaflarındanyararlananlardır. Bir gece kulübünde cebinde bol parası olan kişiye hiçmüzikten anlamamasına rağmen, yırtmaçlı bir kadının "sev beni"demesiyle "tüp bitti" demek arasında pek fark yoktur. İşte müzik böylekalitesizliklerle aynı zamanda insanları sömürmek için bir vasıta olarakkullanılmaktadır99 •

    97 Tolstoy,a.g.e, s. 122.98 İlhan Usmanbaş, 14-18 Haziran 1988 i. Müzik Kongresi Bildiriler Sorular Cevaplar,Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1988, s. 14.99 ŞeneI Önaldı, "Müzik-Toplum Etkileşimi", 14-18 Haziran 1988, i. Müzik KongresiBildiriler Sorular Cevaplar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1988, s. 24.

  • 240 BAYRAM AKDoGAN

    "Dikkat et Kazım zurnana,

    Sakın değmesin vites koluna"

    gibi daha nice kalitesiz ve anlamsız güfteler. .. Yahut da şehrin herhangibir yerine sanat eseri diye konulan ve sanat adına sanatsızlık ifadeetmekten başka bir şeye yaramayan, ruha hitap etmeyip, sadece cinsellikarz eden, çocukların saf ve temiz duygularını ve psikolojilerini altüst edenheykeller. .. Bize göre bu tuhaflıkların kaynağında sanat anlayışınınzayıflığı, sanat ahlakının olmayışı ve kabiliyetlerin yetersizliğiyatmaktadır. Yahut da maneviyat yokluğunun meydana getirmiş olduğuboşluğu, başkalarını taklitle doldurmaya çalışmaktır.

    Müzik sanatında nağmelerin insicamı, güftenin kalitesinden dahaönemlidir. Bununla güftenin önemsizliğini söylemek istemiyoruz. Melodiiyi yapılmış ve güfte de iyi seçilmişse ve anlamlı ise, o zaman güzel birbeste oluşur. Enteresan nağmeleri te'lif edemeyen ve bestekarlığını zorakiortaya koymaya çalışan yeteneksiz kişilerin, bu beceriksizliklerini örtecekbir kamuflaja ihtiyacı vardır, o da -günümüzde bazı müzikçilerin yaptığıgibi- erotik veya komik bazı sözleri güfte olarak kullanmaktır. EI yüzhatlarını düzgün bir biçimde, estetik bir anlayışla yansıtamayan birheykeltıraş, bu alandaki beceriksizliğini, seyircinin dikkatini başka tarafaçekecek bir üslup kullanması da başka bir kamuflaj örneğidir. Hatsanatında, harf sitilini veya istifi, kompozisyonda tam yerleştiremeyen birhattatın, dikkat çeken bir ebruyu zeminde kullanması gibi örneklerçoğaltılabilir .

    Sanatta yetenek çok önemlidir. Madde ve manasıyla bu yeteneğesahip olmayanların, birtakım araçlar kullanarak bu açığı kapamayaçalışmaları, uygulamada görülen hareketlerdir. Mesela etkili yazmakabiliyeti olmayan bazı yazarların veya konuşmacıların, sözlerin arasınabazı şiirleri katmaları da bir çeşit kamuflajdır. Tolstoy böyle yazarlarhakkında: "Şiirsellikle yeteneksizliğini örtme ye çalışan yazarların eserleribeki topluma önemli görünebilir ama, bunlar topluma hiçbir şeyveremezler" 100 demektedir.

    3- Alanında hiç eğitim görmemiş veya yeterli eğitimi almamış bazıkişilerin beşik ulemasına benzer zihniyetle, anadan doğma sanatçıolmaları ve halk arasında gerçekten bu işin ehli gibi bilinmeleri,dolayısıyla bunların desteklenmesi de sanatı yozlaştırmakta ve kalitesinidüşürmektedir. Daha da tuhaf olanı, bu tip insanların bir çok alanda

    100 Tolstoy, a.g.e, s. 126.

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERİ VE AHLAK 241

    '.~f

    başarılı olacağını zannedip, her alanda kendilerini gösterme çabasındaolmalarıdır. Mesela müzik formları içinde, dini mOsikf ayrı bir alanıoluşturmaktadır. Güfte denilen sözler Arapça, Farsça, veya Osmanlıcakelimeler içerir. Bunların doğru telaffuz edilebilmesi için mutlaka Kıraat,Tecvit vs. ilimIeri öğrenmiş olmak gerekir. Aksi halde gülünç ve komikokuyuşlar ortaya çıkar. Son zamanlarda bu alanda hiçbir eğitim görmemişolan bazı şarkıcı ve Halk Müziği sanatçılarının ezan okumaya kalkışmasıgibi gereksiz gayretlerle yanlış uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Halbuki," ... Bul erbabını danış, akıl dinlemek ferasettir. .. " sözü biraz dikkatealınsa, bu tip yanlışlar meydana gelmezdi.

    4- Haddini bilmemek. Atalarımız bir koltukta birkaç kapuz birliktegitmez demişlerdir. Bugün bir sanat dalında sanatçı olarak ortaya çıkankişi, yarın başka bir dalda zoraki kendini göstermeye çalışıyor.Dolayısıyla bazılarının bu davranışı, sanatların bir iki günde eldeedilebilecek kadar basit ve kolay iş olduğu zannını topluma ima ediyor.Bunun neticesi olarak da isteyen istediği zaman bir sanatı bırakıp öbürünegeçiyor. Böylece bir çok sanatı yapan fakat, hiç birini mükemmelbilmeyen sanatçılar çoğalıyor. Halbuki, musikfde mesela bir enstrümandavirtuozluk derecesine çıkmak, resim, heykel ve mimaride üstat ünvanınaulaşmak hepsi birer ömür isteyen eylemlerdir.

    Bu konu içerisinde kısaca bir sonuca varmak istiyoruz. Tolstoy'unda dediği gibi: "Toplum, sanatı anlamayabilir. Fakat bu durumdayapılacak olan, toplumu yargılayarak suçlamak, dertlenmek değil, sanatıtopluma ulaştırabilmenin yollarını aramak, çabalamaktır. Müzikyaratıcısı, zaman kaygısından kurtulmuş bir gerçekçi, estetikçi ve çağınınsözcüsüdür. Öyleyse, çağında onu anlayacak hazırlığı yapmamış olanmilyonlarca insan ne yapacak? Bugün bu soru bütün dünyadaki müzikadamlarının, eğitimcilerin, yayıncıların, organizatörlerin az ya da çoksorunu haline gelmiştir. O halde yalnız, niteliksiz müziklere alışmıştoplumu bundan kurtaracak ara eserleri yaratmakla iş bitmiyor. Aynızamanda yirminci yüzyılda, tekniğe paralel bir hızla gelişim gösterençağdaş müzikle, insanın irtibatını sağlayacak yeni yöntemler geliştimekde söz konusudur. Bu iş de Devletin ve Devlet Kuruluşlarının görevleriarasında olmalıdırlOl. Aksi halde ne sanat gerekli düzeye ulaşabilir, ne detoplum sanata yakınlaşabilir. Sanatçının derdi, kederi de yanına kalır.Geçen yüzyılların ve çağımızın sorunu budur" 102 •

    101 M. Tınaz Titiz, a.g.c, s. 5.102 Tolstoy, a.g.c, s. 124.

  • 242

    Sonuç

    BAYRAM AKDO

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERİ VE Aı-aAK 243

    verilmelidirlO4• Hayalf ve olması mu hal olan bir takım eylemleri sanatdiye anlatmanın bir faydası yoktur. Yapmacıklı olan ve gerçeklerden çokfarklı bulunan bir işi, bir takım tezyinatla ve süslemelerlekabullendirmeye çalışmanın bir anlamı yoktur. Kültürel ve sanatsalyaşamımız, ürkütücü bir kalitesizliğin ve sorumsuzluğun işgal i altındadır.Oysa bireysel, toplumsal gereksinimlerin ürünü olarak doğan entellektüeldeğerler, ancak sanatsal yaratıların temelleri üzerinde çiçek açarlar vegerçek anlamlarına kavuşurlar. Yarım asra yakın bir zamandan beri kültürve sanatımız, siyasal, sosyal çalkantıların da etkisiyle, değerlerhiyerarşisindeki kendi yerinden kovulmuş, insanca yaşamımızın kaynağıve yaratıcısı olarak değerlendirilmesi gereken sanat, yaşamımızın iğretibir süsü olarak hafife alınmış, kısaca gözden çıkarılmıştr. Yaşamımızıinsanf, anlamlı ve değerli kılmak istiyorsak, sanatı kendi hak ettiği yerekoymak zorundayızl05.

    Sanat, düşünebilen, gerçeği görebilen, toplumu anlayabileninsanların işidirlO6• Çağdaş bir sanatkar, hangi güzel sanatlar dalındaçalışırsa çalışsın, mutlaka güçlü bir imana, tefekküre, sosyoloji vepsikoloji bilgisine muhtaçtır. Yani sanatkar, bir taraftan kendi dalındabirikmiş olan millı ve beşen tecrübeyi tevarüs edecek, diğer taraftan dainsanı bütün incelikh~riyle tanıyacaktır. Bütün bunlarla birlikte,sanatkarda güçlü bir müşahede, derin bir sezgi, üstün bir tahlil ve terkipkabiliyeti bulunmalıdır. Bu çok önemlidir. Bu husus, bir yarıtılış meselesiolduğu kadar, aynı zamanda bir eğitim meselesidirıo7. Bu sebeple sıradanişlere sanat denilmeyeceği gibi, düşünmeden, özenmeden, yalnızca şÖhretiçin çalışan, sıradan bir eser veren kişiye sanatçı denilmez.

    Sanat ve ahlak birbirinden ayrı kavramlardır fakat, bu iki kavramzeriifet, incelik ve güzellik ifade etmesi açısından birbirine çok yakındır.Sanat güzel olan şeydir. Ahlak da güzelliktir ve güzelolan şey de sevilir.Bugün üzerinde önemle durulması gereken konulardan birisi desanatkarların ahlak durumudur. Toplumun her kesiminde karşılaştığımızve daima karşı karşı bulunacağımız kişiler daha çok sanatkarlardır. Bubakımdan sanatkarların ahlak üstünlüğüne sahip bulunması, toplumundüzeni, birlik ve beraberliği ve ruh sağlığı yönünden çok önemlidirlOs.Sanat ve ahlak konusunda gerçek sanatçılara çok büyük sorumluluklardüşmektedir. Kalitesiz ve dejenere müziklerin ve diğer sanatların ortaya

    104 Tolstoy, a.g.e, s. 57.105 Aydın Gün, 14-18 Haziran 1988 ı. Müzik Kongresi Bildiriler Sorular Cevaplar, AçışKonuşması, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1988, s. 9.106 To1stoy, a.g.e, s. 63.107 Arvasi,a.g.e,s.184-185.108 Yavuz, a.g.e, s. 142.

  • 244 BAYRAM AKDOGAN

    sergilediği kötü manzarayı silmek, bunların yaygınlaştırdığı kötülükleriiyiliğe çevirecek olan alternatif bir sanat ve müzik hareketlerine ihtiyaçvardır. Bu da millf ve ahHikf duygularımızı içeren Türk-İsHim sanat vemüzik anlayışıdır109• Sanatın ahlakı olmaz diyenler, aslında sanata enbüyük hakareti yapmışlardır. Ahlaka ters düşen bütün etkinlikler veeylemler tepkiyle karşılanırlar. Ben sanat yapıyorum diyerek kimseahlaksızlığı meşru kılamaz.

    Sanatta özgürlük önemlidir. Esası olmayan bir takım dim veya başkagerekçelerle sanatçının hürriyeti kısıtlandığında, ondan kaliteli bir sanatüretmesi beklenemez. Sanat ve din arasındaki ilişki çok iyi ayar edilmesigerekir. Ahlakflik konusunda sanata ve sanatçıya fazla yüklenildiğizaman, hür irade ile maydana gelmeyen sanatta sıkıntı oluşur. AhHikfbağımsızlık ve sorumsuzlukla hareket eden sanatçının psikolojik dengesibozuk ve sanatı da problemlidir. Böyle bir sanatçı ve onun ortayakoyduğu eser, dim ve ahlakf değerlerine sahip olan halk tarafından tepkigörür ve dışlanır.

    Diğer kültürel özellikler gibi sanat da birleştirici özelliğe sahiptir.Sanat, insan refahı ve mutluluğu için vardır. Her geçen gün, bu mutluluğuve rahatlığı artıracak yeni gelişmeleri yapabilmek de ancak, dünyaçapında ilgili uzmanların el ele vermesiyle mümkündür.

    Sanatsız toplum olmaz. Bir milletin inancı, dili, estetik anlayışı vemillf zevkleri, adeta onun ruhu gibidir. Varlığını sürdürmek isteyenmilletler, bu değerlerine sahip çıkmak zorundadırlar11O• Sanat anlayışı birtoplum işidir. Topluma yüksek sanat duygusunu kazandıracak olanmüesselere büyük görevler düşmektedir. Halkın sanat zevkini veduygusunu yüceltmedikçe, kişisel gayretler de pek etkili olarnamaktadır.

    KAYNAKLARARVASi, S. Ahmed; Diyalektiğimiz ve estetiğimiz, 2. bsk., Burak Yayınevi, İstanbul, Tsz.

    EI-BUHARI, Muhammed b. İsmail ebU Abdiilah; Sahfhu'l-Buhiirf, Tahklk: Mustafa el-Bağa,I-VI,Beyrut,1987.

    BOZKURT, Nejat; Saruıt ve Estetik Kuramları, 2. bsk., Sarmal Yayınevi, İstanbul, 1995.

    CAN, Yılmaz; Kur'an'ın Penceresinden Vahiy-Arkeoloji ve Saruıt ilişkisi üzerine BirDeneme, Samsun, 1996.

    I09 Yavuz, a.g.e, s. 254.iIOArvasi, a.g.e, s. 194.

  • SANAT, SANATÇı, SANAT ESERİ VE AHLAK 245

    CEBECİOGLU, Ethem; Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Rehber yayınları,Ankara, 1997.

    ÇAM, Nusrct; Isliimda Sanat, Resim ve Mimarı, Ankara, 1994.

    ÇETİNKAYA, Yalçın; İhviin-ı Safii'da Müzik Düşünesi. İnsan Yayınları, İstanbul, 1995.

    FİSCHER, Emst; Sanatın Gerekliliği. Çev: Cevap Çapan, V Yayınları, Ankara, 1990.

    GÜN, Aydın; "Açı Ş Konuşması", 14- i8 Haziran i988, ı. Müzik Kongresi BildirilerSorular Cevaplar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1988.

    İBN HALDUN, Mukaddime. çev: Zakir Kadiri Ugan, M.E.B. Yayınları, Şark İslamKlasikleri, c. I-III, No:4,İstanbul, 1991.

    KUŞEYRİ, Abdulkerim; Kuşeyri Risiilesi. Haz. Süleyman Uludağ, 3. bsk, İstanbul, 1991.

    KANDİNSKi, Vasili; Sanatta Zinihsellik Üstüne, çev: Tevfik Turan, Yapı KrediYayınları, 2. bsk., İstanbul, 1993.

    MÜLEYİM Selçuk, Sanata Giriş, 2. bsk., Bilim Teknik Yayınevi, İstanbul, 1994.

    SAMİ, Şemseddin; Kiimusu Türkf. Dersaadet, i3 17.

    ŞİRVANI, FethulIah; Mecelletunji'l-Musıka, Topkapı Sarayı, III. Ahmed Kısmı, no:3449.

    ORANSAY, Gültekin; "Musikfnin Toplumla Etkileşimi", 14-18 Haziran 1988, i. MüzikKongresi Bildiriler Sorular Cevaplar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1988.

    Örnekleriyle Türkçe Sözlük, (Komisyon), I-IV, M.E.B. Yayınları, Ankara, 1995- i996.

    ÖNALDI, Şenel; "Müzik Toplum Etkileşimi". 14-18 Haziran 1988, ı. Müzik KongresiBildiriler Sorular Cevaplar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara, 1988.

    TALAY, Feyha; Musikı Tarihi. Tan Matbaası, İstanbul, 1951.

    TİTİz, M. Tınaz (Eski Kültür ve Turizm Bakanı), "Açış Konuşması", 14-18 Haziran1988, ı. Müzik Kongresi Bildiriler Sorular Cevaplar, Kültür ve Turizm Bakanlığı,Ankara, 1988.

    TOLSTOY, Lev Nikolayeviç; Sanat Nedir?, çev. Baran Dural, Şule Yayınları,İstanbul,1992

    TURGUT, İhsan; Sanat Felsefesi. Bilgehan Matbaası, İzmir, 1991.

    USMANBAŞ, İlhan; "Sanat ve Müzik Sorunlarına Genel Bakışlar", 14-18 Haziran 1988,ı. Müzik Kongresi Bildiriler Sorular Cevaplar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara,1988.

    YAVUZ, Y. Vehbi; Siyasal ve Sosyal Boyutlarıyla İslam, Tuğra Neşriyat, İstanbul, 1992.