Upload
fmv-isik-okullari
View
227
Download
0
Embed Size (px)
DESCRIPTION
FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi gazetesi olan "The PALA" gazetemizin Kasım 2010 tarihli 22. sayısı
Citation preview
Etkinlikler-1
Editörden
Pala-Kitap
Pala-Müzik
Sine-Pala
Pala-Mizah
Bobi-Pala
Pala-Tarih
Palaskop
Pala-Spor
Anı-Pala
Pala-Röportaj
Pala-Kâşif
Pala-Oyun
Etkinlikler-2
Pala
FMV ÖZEL AYAZAĞA IŞIK LİSESİ
YIL: 3
SAYI: 22
KASIM 2010
PALA-MÜZĠK
PALASKOP
BOBĠ-PALA
PALA-TARĠH
SĠNE-PALA
PALA-RÖPORTAJ
PALA-ETKĠNLĠK
PALA-OYUN
PALA-SPOR
PALA-KÂġĠF
The
Etkinlikler-1
Zafer Yaz
S A Y F A 2
29.10.2010 tarihinde "Dünya Gençleri 2010 Avrupa
Kültür BaĢkenti Ġstanbul'da BuluĢuyor. Sırt Çantanda
Neler Var ? " Projesi açılıĢ töreni yapıldı.
22.10.2010 tarihinde Edebiyat Sosyal Dersler
Bölümü tarafından Ahmet Ümit‟in kendini ve
eserlerini tanıttığı bir söyleĢi gerçekleĢtirildi.
SöyleĢinin ardından Ahmet Ümit kitaplarını
03.11.2010 tarihinde Edebiyat-Sosyal Dersler Bölümü
Doç. Dr. Ahmet KuyaĢ‟ın sunduğu “Atatürkçülük ve
Atatürkçülüğün Günümüzdeki Etkileri” konulu seminer
düzenledi.
Cumhuriyetimizin kuruluĢunun 87. yıl
dönümü okulumuzda görkemli bir törenle
kutlandı.
09.11. 2010 tarihinde Robert Koleji Bizim Tepe Mezunlar Derneği Lokalinde Istanbul Rotaract- Interact 6. toplantısı gerçekleĢtirildi. Interact Kulübümüz 14 öğrencisiyle toplantıya katıldı. Projemizi yöneten öğrencilerimiz teker teker söz alarak tüm katılanlara 2010-2011 dönem proje konularını açıkladılar.
22.11.2010 tarihinde RHS tarafından düzenlenen etkinlikte
Aydın ILGAZ, 9. sınıf öğrencilerimizle " Rıfat ILGAZ 100
YaĢında Yeniden IĢık Okullarında" konulu söyleĢi
yaptı. etkinlik sonrası Rıfat ILGAZ'ın kitapları ve Hababam
Sınıfı‟nın yazılıĢ serüvenini anlattığı “Sınıf‟ın Efsanesi”
adlı kendi kitabı hakkında öğrencilerimizin sorularını yanıtladı.
Editörden
Yazarlar Berker Camcı Çağatay Celep
Dilara Çerçi Dilara Işık Doruk Işık
Ece Gökçek Elif Tahmiscioğlu
E.Mümtaz Hacıpaşaoğlu Hande Göncer Kazım Ergenç Mert Erkangil
Tarık Sert Uğur Koç
Utkan Güder Zafer Yaz
Erdem Mümtaz Hacıpaşaoğlu
FMV Özel Ayazağa Işık Lisesi Okul Gazetesi PALA
İmtiyaz Sahibi
Ömer Orhan
Sorumlu Müdür Yardımcısı Serhat KURT
Sorumlu Öğretmenler
Zafer Yaz Pelin Eyüp
Editör
Erdem Mümtaz Hacıpaşaoğlu
Redaktör Zafer Yaz Selin Oruç
E-Mail:
Merhaba Sevgili The Pala okuyucuları,
Evet, The Pala okuyucuları, yanlıĢ duymadınız! Yaptığımız anketin
sonucunda, gazetemizin isminin değiĢmemesine karar vermiĢ olduk.
Bu anketlere gösterdiğiniz ilgi ve alakadan ötürü müteĢekkiriz.
Bu ay bizim için çok önemli… Çünkü okulumuza isim veren, büyük
önderin, Mustafa Kemal ATATÜRK‟ün ölüm yıl dönümü (10
Kasım 193∞). Kendisini rahmetle anıyoruz. Aynı zamanda
bu ay( 24 Kasım), bize artık ailemiz kadar yakın olanların,
öğretmenlerimizin günü!
Bu ay gazetemiz yine dopdolu! Ekibimize yeni katılan
arkadaĢlarımızın yazıları da artık aramızda… Artık daha
güçlüyüz! (Siz de aramıza tek seferlik ya da düzenli olarak katılmak için geç kalmıĢ
sayılmazsınız :) ) Ayrıca bu sayımızda, artık okulumuzun demirbaĢlarından biri olan Biyoloji
Öğretmenimiz Kazım Ergenç, öğretmenlerimiz tarafından düzenli yazılmasını umduğumuz Pala-Anı
bölümünü, kendi anılarıyla süsledi.
Gazetemizde bunların dıĢında, tarih profesörü Ahmet KuyaĢ‟la yaptığımız röportajı, Koruyucu
kitabının incelemesini, Harry Potter‟ın yeni filmini, körling (Curling) sporunu, tarih köĢemizi,
aramıza yeni katılan Pala-KâĢif bölümünü ve yine her zamanki gibi Bobi-Pala, Pala-Müzik, Pala-
Oyun ve Palaskop bölümlerini bulacaksınız. Keyifle okuyacağınızı umuyoruz.
Sınav haftamızda, tüm arkadaĢlarımıza baĢarılar diler, bizlerde büyük emekleri bulunan
öğretmenlerimizin Öğretmenler Günü‟nü kutlarız…
Sevgilerimizle… Ġyi okumalar...
S A Y F A 3
Pala-Kitap S A Y F A 4
Koruyucu
“Herkesin seçim hakkı vardır. Bazılarının hatası yanlıĢ olanı seçmektir.”
Sevgili PALA okuyucuları, bildiğiniz gibi bir yıllık eğitimimizin ilk çeyreğini geride bıraktık, ikinci
sınav kuĢağı da yaklaĢıyor, bu yüzden yazıma baĢlamadan önce hepinize geçmiĢ olsun demek
istiyorum. AĢağıda PALA‟ya yazdığım
ilk yazıyı göreceksiniz, kitap ile ilgili
kısa bir özet ve kendi yorumum. Kitabın
özetini yazarken hikayeyi bozmamak için
çok uğraĢtım fakat arada hatalar olabilir.
Acemiliğime verin artık.
Kitabın ana karakteri Julie, Jim‟in
ölümünden sonra, içinde yavru köpek
bulunduran bir paket ve kocasının ona
yazdığı bir mektup alır. Mektuba köpeği
ona yalnız kalmaması için aldığını
yazmıĢ, hemen altına da bir not
iliĢtirilmiĢtir: “...Her zaman yanında
olacağım.” Köpeğin bir hayvandan farkı
olmadığını düĢünen Julie için bu
kelimeler bir anlam taĢımamaktadır fakat
hikaye ilerledikçe Julie görünenden çok
daha fazlası olduğunu anlayacaktır...
Yıllar geçer, Julie hayatına devam
etmeye karar vermiĢtir. Tam bu sırada
Richard ile tanıĢır. Richard fotoğraf
tutkusu olan yakıĢıklı, zengin, baĢarılı bir
iĢ adamıdır. Fakat bir yanda da Mike
vardır. Lise mezunu, saf ve iyi kalpli
Mike, aynı zamanda da yıllardır ona
aĢıktır. O da Mike‟tan hoĢlansa da, bunu
Jim‟e karĢı ihanet saydığı için hiçbir
zaman belli etmez. Peki, sonunda kimi
seçecektir? Bunu öğrenmek için
okumanız gerekecek.
Nicholas Sparks diğer kitaplarında da
olduğu gibi bu kitabında da aĢk, aksiyon
ve dramı mükemmel bir Ģekilde harmanlayıp bize sunmuĢ. Konu aĢk olunca çoğu kiĢinin ön yargıyla
yaklaĢacağını biliyorum fakat seveceğinizi garanti edebilirim. Örnek olarak, aĢk romanlarından son
derece nefret eden ben, bu kitabı nasıl baĢladıysam aynı heyecan ve ilgi ile bitirdim. Eğer
Alacakaranlık serisini sevdiyseniz, bu kesinlikle okumanız gereken bir kitap.
Berker CAMCI
Berker CAMCI
S A Y F A 5
Micheal Jackson Dönüyor
Michael Jackson‟ın yakın zaman önce kaydedilmiĢ tamamen yeni
kayıtlarından oluĢan ve büyük merakla beklenen “Michael” isimli
albümü 14 Aralık‟ta Sony Music etiketiyle yayımlanıyor. Bir
sonraki albümü için her zaman hazırlıklı olan Pop Müziğin
Kralı‟nın yaratım süreci hiç durmak bilmiyordu; dünya çapındaki
birçok hayranının henüz haberi bile yokken, Michael Jackson New
Jersey‟deki bir arkadaĢının evinden, Las Vegas‟taki stüdyolardan ve
çok özel bir grup müzisyenle Los Angeles‟a kadar birçok yerde
durmaksızın yeni Ģarkılar yazıyor ve kaydediyordu. ġimdi,
“Michael” albümünde yer alacak Ģarkılar için anlatılacak eĢsiz
hikâyeler arasında, hayranları bu sanat adamının nasıl çalıĢtığını ve
iç dünyasını akılları baĢtan alan bir açı ile görebilecekler ve yakın
zaman önce kaydettiği Ģarkılarını duyma Ģansına eriĢecekler.
Michael Jackson‟ın albümde yer alacak 'Breaking News' isimli yakın zaman önce tamamlanan ve daha
önce duyulmamıĢ Ģarkısı, 2007 yılında New Jersey‟de kaydedildi. Resmini gördüğünüz Michael
albümünün kapak görseli Kadir Nelson isimli ressam tarafından 2009 yılında yapıldı. Tablolarında
hikâyeler anlatmasıyla ün salan Kadir, bizi Michael Jackson‟ın hayatındaki önemli dönüm noktalarının
ve önemli insanların arasında bir yolculuğa çıkarıyor.
Alaturka AteĢi Yılın en heyecan verici albümlerinden Bir Nev-i Alaturka'nın yanı sıra
eski ve yeni Ģarkılarından oluĢan
repertuarı ile Nev, Jolly Joker
Balans sahnesinde yerini alıyor.
Kendine has bir dinleyici kitlesine
sahip olan Nev'in, eĢsiz Türk Sanat
Müziği eserlerini rock, tango, latin ve
rembetika tınılarıyla yorumladığı Bir Nev-i
Alaturka, kimi zaman hüzünlü kimi zaman coĢkulu
ama muhabbetin eksik olmadığı yolculuklara çıkarıyor.
Kimi zaman hüzünlü kimi zaman coĢkulu ama muhabbetin
eksik olmadığı yolculuklara çıkaran Bir Nev-i Alaturka performansında Nev‟e, sahnede sürpriz isimler
eĢlik edecek. Bu özel buluĢma için Nev, alaturka Ģarkılardan oluĢan çok özel bir repertuar hazırladı.
Nev 13 Kasım Cumartesi akĢamı Jolly Joker Balans sahnesinde sevenleriyle buluĢtu.
52. Grammy Adayları Seçildi
Dünyanın en prestijli müzik ödüllerinden olan Grammy Ödülleri için 2009
adayları belli oldu. Tüm dünya tarafından merakla beklenen adayların
açıklanmasından sonra gözler 31 Ocak 2010′da Los Angeles‟ta verilecek
ödüllere çevrildi.
Toplamda 109 ödülün dağıtılacağı törenlerde, Grammy Ödülleri„ne
damgasını vuracak sanatçı 10 adaylıkla Beyoncé gibi gözüküyor. Beyoncé‘yi
8 adaylıkla Taylor Swift izlerken, Black Eyed Peas, Maxwell ve Kanye
West‟in 6 dalda adaylığı bulunuyor. 2009′a damgasını vuran Lady Gaga ile
birlikte Jay-Z ve David Guetta ise 5 dalda aday gösterildi.
Pala-Müzik
Sine-Pala
Hande Göncer
S A Y F A 6
David Yates „in yönettiği , senaryosunu J.K. Rowling ve Steve Kloves‟ ın yazdığı
“Harry Potter ve Ölüm Yadigarları”nın 1. bölümü 17 Kasım 2010
tarihinden itibaren Türkiye ve bütün dünyayla birlikte vizyona
girdi. Bu haber tabii ki Harry Potter serisinin hayranlarının
sinemalara akın etmesini sağladı. Filmin “imdb”deki
puanının 8,3 olduğunu düĢünürsek filmin baĢarılı bir
film olduğunu söyleyebiliriz ve hala gitmeyenler için
filmi kesinlikle tavsiye edebiliriz.
''Ölüm Yadigarları öyle yoğun ve zengin bir metin ki
onu hakkıyla perdeye taĢımanın tek yolu ikiye
bölmekti.''-D.HEYMAN
''Böylece karakterleri daha geniĢ Ģekilde ele alabilecek
ve onlara daha uygun bir Ģekilde veda edebilecektik.''-
S.KLOVES
''Ġlk bölüm dinamik, son derece adrenalin yüklü, canlı ve
yollarda geçiyor.''-D.YATES
Bu bölümde önceki filmlerde olduğu gibi Voldemort
gene kötü adam , Harry ve ekibi gene onu
durdurmaya çalıĢıyor ama kötü bir durum var .
Dumbledore öldü. Hortkuluklar ortada yok .
Zümrüdanka yoldaĢlığına üyelerin sayısı
giderek azalıyor . Büyük bir savaĢ
baĢlamak üzere ve bunlar olurken de Voldemort „un
gücü giderek büyüyor . Bütün bunları da ele alırsak Harry yoluna 1- 0 yenik baĢlıyor.
Bu filmde Harry daha mücadeleci ve cesur bir karakterle karĢımıza çıkıyor ve filmin daha baĢında
Voldemort Harry‟yi ele geçirmek için bir tuzak hazırlıyor ve maalesef ateĢ kadehinden beri
tanıdığımız Deli Göz ölüyor ve birçok da yaralanan oluyor. Harry güvenli bir yere kaçırıldıktan sonra
hıncını alamayan Voldemort sihir bakanlığındakileri öldürüp kendi büyücülerini baĢa getiriyor. Bu
sayede sadece büyücülerin içinde bulunduğu dünya tasarısının ilk temellerini atıyor. Ama saldırıların
ardı arkası kesilmek bilmiyor. En sonunda Harry , Ron ve Hermoine çareyi Londra‟da bizim gibi
insanların yaĢadığı caddelere giderek , insanların arasına karıĢarak buluyorlar.
Amaçlarının Hortkulukları bulmak olduğu düĢünüldüğünde nereden
baĢlayacağını bilmeyen bu üç genç geniĢ bir maceraya atılıyorlar.
Sürpriz ölümler oluyor ve büyük kavgalar kopuyor. Bu kavgalar
sonucunda tek sahip oldukları Ģeyin
arkadaĢlıkları olduğunu daha iyi kavrıyorlar.
Ron ve Hermoine arasında alevler iyice
kızıĢıyor ve Harry‟nin büyük aĢkı ondan
dünyayı kurtarmasını bekliyor. Dumbledore
ölse bile onlara hala yardımı dokunacak bilgiler
vermeye devam ediyor. Bunu yazdığı
vasiyetiyle yapıyor.
Harry hortkulukları bulurken aslında unutulmuĢ bir efsaneyi de
ortaya koyuyor. “Ölüm Yadigarları “ efsanesi . Voldemort‟u
engellemek için artık ölüm yadigarlarındaki geçen nesneleri de
bulmak zorunda kalıyorlar ama Voldemort zaten en önemlisine Harry „i öldürmek için kullanacağı o
S A Y F A 7 Pala-Mizah
Zafer YAZ Kaynak: Muhtelif
Bobi-Pala S A Y F A 8
P A L A
S A Y F A 9
Kaynak: bobiler.org Erdem Mümtaz HacıpaĢaoğlu
S A Y F A 1 0
P A L A
Pala-Tarih KÖYLÜ MĠLLETĠN EFENDĠSĠDĠR
Atatürk hakkında fazla duyulmayan bir
Ģeyi size aktarmak istedim. Bunun için
annemin kütüphanesinde bulunan kitapları
ve dergileri karıĢtırdım. Uzun süre
uğraĢtıktan sonra Bütün Dünya Dergisi‟nin
Kasım 1998 sayısını Atatürk‟e ayırdığını
gördüm. Orada Hanri Benazus tarafından
kaleme alınan anekdot beni çok etkiledi.
Bu yüzden bunu size de aktarmak istedim.
Yazının baĢlığı Ģöyleydi: “ATATÜRK
KÖġK‟TEN KAÇTI, “HALĠL AĞA
GERÇEĞĠ ĠLE YÜZYÜZE GELDĠ”.
“Gel yardım et bana, Nuri... Kaçalım
köĢkten...”
“Tamam, sen planı hazırla, ben
uygulamasını yaparım.”
Böylece Atatürk ve Nuri Conker Florya
KöĢkü‟nden kaçtılar. Yolda giderken
Atatürk çift süren bir köylüyü gördü.
Adam yaĢlıydı. Çiftin bir yanında merkep,
bir yanında öküz koĢuluydu. EĢit güçle çekilmediği için saban yalpalıyordu. Arabadan indiler. Atatürk köylüye seslendi:
“Kolay gelsin Ağa!”
“ĠĢler nasıl Ağa? Bu yıl mahsulden yüzünüz güldü mü?
Köylü isteksizce:
“Tanrı‟nın gücüne gitmesin bey bu yıl yufkaydı mahsul.”
“Bakıyorum, sabanın bir yanında öküz, bir yanında merkep koĢulu. Öküzün yok mu senin?”
“Var olmasına vardı ya, hıdrellezde vergi memurları sattılar.”
“Hiç vergi memurları köylünün üretim aracını satarlar mı? Olmaz böyle Ģey! Muhtara Ģikâyet etseydin?”
Köylü güldü:
“Muhtar baĢında deel miydi memurun, a bey?”
“Kaymakam‟a gitseydin.”
“Sen de benle gönül mü eyleyon beyim? Kaymakam‟ın haberi olmadan burada kuĢ bile uçmaz.”
“Ee, peki, Ġstanbul Ģuracıkta. Geleydin Vali‟ye anlataydın derdini.”
Köylü iyiden iyiye gülüyordu.
“Bırak Ģu sağarı Allasen, biz onun buralardan gelip geçtiğini çok gördük. Yakasına yapıĢsak acaba derdimizi duyurabilir
miyiz?”
“Adın ne senin?”
“Halil”
...
“Peki, Halil Ağa, bir BaĢvekil Ġsmet PaĢa var bilir misin?”
“Bilmez olur muyum, beyim?”
“Tamam, öyleyse hemen her hafta Florya KöĢkü‟ne iniyor. Bir gün bekleseydin de derdini, dökseydin.”
“Sen benim konuĢmamdan hoĢlaĢtın, gönül eyliyorsun. Ama bak Ģimdi, tutalım gittim vardım, tutalım ki kodular, koskoca
Ġsmet PaĢa‟mızı göstermezler ya. Tut ki gösterdiler o sağarın sağarı! Heç iĢitmez beni.”
“Ee, Atatürk koca yaz Ģuracıkta oturup duruyordu. Gitseydin, çıksaydın önüne, anlatsaydın halini.”
“Sen ne diyon bey? Atatürk‟ümüzün yüzünü görmek için peygamber gücü gerek. Tut ki gördük. Yiyip içmeden, iĢinden
gücünden baĢını kaldırıp bizim öküzün arkasından mı seğirecek?”
“Senden hoĢlandım Halil Ağa. Açık yürekli bir vatandaĢsın. Ama yine de söylüyorum hakkını kimsede bırakma.”
“Meraklanma beyim fakat bu Devlet Baba‟ya borçtur. Ödenmesi gerek.”
Arabaya binip geri döndüler. Atatürk bakanları, milletvekillerini ayrıca Vali‟yi ve Ġsmet PaĢa‟yı da çağırttı. Sonra Nuri
Conker‟den kim olduğunu söylemeden Halil Ağa‟yı getirmesini istedi.
AkĢam yemekte Ġsmet PaĢa, Vali, bakanlar hepsi konuktu. Sonra Halil Ağa geldi. Bakanları karĢısında görünce dizlerinin
bağı çözüldü. Atatürk onu karĢıladı ve bakanlara sabahki olayı anlattı. Sonra Ģöyle dedi:
“ġimdi gerisini Halil Ağa ile birlikte tekrarlayacağız.”
Halil Ağa önce çekindi ama Atatürk‟ün ısrarı üzerine söylediklerini tekrar etti.
Atatürk en son kendisi hakkında sorduğu soruyu tekrarladı. Halil Ağa ise:
“Hiç bırakır mı aslan paĢam benim. Tarlama dek gelip, halimi dinler.”
“Bırak bunları Ağa dediğini tekrarla.”
“ĠĢte bunu demem PaĢam! Ağzıma ataĢ doldur, iĢte bunu demem!”
S A Y F A 1 1
Elif Tahmiscioğlu
...
Halil Ağa‟nın gözlerinden yaĢlar inmeye baĢladı. TaĢ kesilmiĢti ama Atatürk sözlerine devam eder:
“ġu karĢında gördüklerinden biri BaĢbakan ötekileri bakan. Memlekete göz kulak olacak diye bu makama getirilmiĢler.”
“Ee, hakça söyle bakalım Halil Ağa. Sen efkâr dağıtmak için bu beylerle konuĢmak için içmez misin? Ama sonra Halil Ağa
tutar sana ne der.”
...
“Hadi bakalım Halil Ağa sağlığına içelim.”
“Yunan‟ı denize döktün PaĢam, bayrağımızı baĢucumuza diktin. Benim gibi bir köylü parçasını sofrana alıp içirdin.
Nideyim ben Ģimdi? Bırak ki oh paĢam, ayağını öpem.”
Halil Ağa gittikten sonra Atatürk sofradakilere döner:
“Efendimizin halini gördünüz mü beyler? Devlet size böyle davransa, siz ne yaparsınız? Mübarek millet bu, adam millet bu.
ġimdi bu adam milletin karĢısında „adam‟ olmak bize düĢüyor beyefendiler!”
MEĞERSE BĠZĠM “BOĞAZ” ĠNEK GEÇĠDĠYMĠġ
Birkaç hafta önce yabancılar geldi geçti okulumuzdan. Hepsi farklı farklı ülkelerden, farklı farklı kültürlerden...
Bazılarımızın evinde kaldılar, bazılarımız
onları görmedi bile ama ben konuk edenler
grubundaydım. ġansıma 16 yaĢında Claudia
adında Ġtalyan bir kız düĢtü. Eeee. E‟si bizim
kız okuldan eve dönerken Boğaz‟ı gördü ve
Boğaz‟a hayran kaldı. O anda aklıma Boğaz
hakkında neler bildiğimi sordum. Aklım bana
hiçbir Ģey bilmediğimi söyledi. Evet, bilgi
sahibi olduğumu söyleyemem. Ben de eve
döndüğümde kitapları karıĢtırdım ve tozlu
raflarda annemin yakın bir arkadaĢının bana
hediye ettiği kitabı buldum. Bu kitap Murat
Belge‟nin Ġstanbul Gezi Rehberi idi. Hemen
Boğaziçi bölümünü açtım ve okumaya
baĢladım. Hadi Ģimdi birlikte okuyalım
neymiĢ bu Boğaziçi.
Boğaziçi‟nin ilk adı Bosphoros‟tur. Hani Ģu
Claudia‟nın hiç söyleyemediği Ġngilizce
sözcük değil mi? Bu bileĢik sözcük
“bous”(inek) ve “phoros”(geçit)
kelimelerinden türemiĢtir. Kısacası Ġnek
Geçidi. Aa Ġnek Geçit'i ile bizim Boğaz‟ın ne
alakası var? ĠĢte burada mitoloji giriyor iĢin
içine.
Zeus‟u hepimiz az çok tanırız. Ne kadar
çapkın olduğunu da biliriz. Yine Ġo adında güzel bir kızı baĢtan çıkarmıĢtır ama karısı Hera‟dan da korkmaktadır. Bu yüzden
Zeus Ġo‟yu inek biçimine sokar. Koskoca Tanrıça Hera bunu anlamaz mı? O da Ġo‟ya ebediyen eziyet etmesi için bir
atsineği yollar. Ġo bu sinekten kurtulmak için Boğaz‟a atlar ve Asya‟dan Avrupa‟ya geçer ama Avrupa‟da da sinek onu
bulur. ĠĢte Bosphoros buradan gelir.
Bu hikâyeyi okuduktan sonra Boğaz‟ın ismi buradan geliyor ama Boğaz‟ın bağladığı Asya ve Avrupa nereden geliyor diye
soruyorum kendi kendime.
Europa‟da Ġo gibi Zeus‟un kalbini çalar ama Ġo gibi yıllarca acı çekmez. Bir ilkbahar sabahı Zeus uykusundan yeni uyanmıĢ
Europa‟yı görür ve ona âĢık olur. Olanlardan habersiz olan Europa o sırada arkadaĢlarını gördüğü garip rüyayı anlatır.
Rüyasında iki kıtanın Europa‟yı paylaĢamadığını görmüĢtür. Asya Europa‟yı kendinin doğurduğunu söyler ve onu ister.
Diğer kıta ise (Avrupa ama adını daha almamıĢ) Zeus‟un Europa‟yı kendine verdiğini söyler. Daha sonra Europa ve
arkadaĢları çiçek toplamaya giderler. Zeus da boğa kılığında yanlarına gelir ve Europa‟yı sırtına alır. Sonra da Girit‟e
kaçırır. ĠĢte böyledir Avrupa‟nın hikâyesi. Bu sayıda tarihi biraz ihmal ettim ve mitolojiye kaptırdım kendimi söz gelecek
sayı telafi edeceğim.
S A Y F A 1 2
Koç (21 Mart-20 Nisan) Düşüncelerinizi çok daha aktif ve inandırıcı biçimde
ortaya koyabileceğiniz olanaklara işaret ediyor bu ay. Sözlerinizi
esirgemeyeceksiniz. Yeni insanlar ve değişik görüşler hayatınıza canlılık
katıyor. Ani düşüncelerle yola koyulabilirsiniz. Özgürlük arayacaksınız. Yine bu
dönemde ortaklaşa işlere odaklanabilir, sakin bir şekilde , endişelerin esiri
olmadan hareket etmeye çalışmalısınız. Bu ayda aldığınız enerji ile değişik
heyecanlar peşinde koşabilir ve ilişkinizi renklendirecek olanaklardan
yararlanabilirsiniz.
Boğa (21 Nisan-21 Mayıs) Son derece gergin olacağınız bu dönemde karar
vermekte zorlanabilir ve yapacağınız işlerde başkalarının onayına ve desteğine
daha çok ihtiyaç duyabilirsiniz. Geçmişe takılı kalmadan hareket etmek,
duygularınızı dengede tutmak ve sabırlı olmak durumundasınız. Bu ay yıldızların
karşıt konumu motivasyon eksikliğine neden olurken başarı grafiğinizde düşüş
gözlemlenebilir. Enerjinizin düşük olduğu bu dönemde ders çalışmakta
zorlanabilir ve farklı heyecanlar peşinde koşabilirsiniz. Başarılı olmak için
dikkatinizi toplamalı, düzenli çalışmalı ve hiçbir şeyi şansa bırakmamalısınız.
İkizler (22 Mayıs-21 Haziran) Bu ay çok çalışacak, çok yorulacak yeni
birlikteliklere adım atacaksınız. Boş durmak yok, haydi iş başına. Bu ay hem
büyük fırsatlar hem de bazı gerginlikler getirmekte. . Başkalarının görüş ve
inançlarına açık durumdasınız ancak bu alanda tartışmalar ya da bazı
karşıtlıklar da söz konusu olabilir. Olayları aşırı kişiselleştirmemeli, öfkenize
sahip çıkabilmelisiniz. Bu dönemde zaman uğraşlar ve tamamlanması gereken
görevler yüzünden zayıf düşebileceğiniz sağlığınıza daha fazla özen
göstermeniz gerekebilir. Başarılı olmak için dikkatinizi toplamalı ve düzenli
çalışmalısınız.
Yengeç (22 Haziran-21 Temmuz) Bu sıralar ilişkilerinizde duygusal yönünüz
ağır basıyor. Uzun ilişkileriniz size güven kazandırıyor.Kısa sürede güler
yüzlülüğünüz sayesinde arkadaşlıklar edinebiliyorsunuz.Bakıra olan ilginiz sizin
çabuk bağlanan bir karaktere sahip olduğunuzun göstergesi.Okul ve
derslerinizde bu ara zorlandığınız için destek almanız şart.
Aslan (24 Temmuz-23 Ağustos) Yaptığınız geziler sayesinde arkadaş çevreniz
genişleyebilir.Sosyal çevrenizle olan ilişkiniz sizi rahatlatıyor. Bu ara
derslerinize çok önem vermişsiniz fakat beklediğiniz sonuca ulaşamamak sizi
hırslandıracak. Aşk hayatınız şu an duraksamış fakat dikkatli olun çevrenizde
size ilgi duyanları fark etmeye çalışın.
Başak (24 Ağustos-23 Eylül) Karmaşık bir durumdasınız. Bu yüzden ne
başarıda ne de aşkta istediğiniz konumda değilsiniz. Elde ettiklerinizden çabuk
sıkılmanız her an farklı ortamlarla ve kişilerle olmak istemenize neden. Elde
ettiğiniz arkadaşlarınızla aranız açılmış, biraz daha dikkatli olun. İletişimde
biraz daha ciddiyete yer vermelisiniz. Verdiğiniz sözleri tutmaya gayret
Palaskop
P A L A
S A Y F A 1 3
Terazi (24 Eylül-22 Ekim) Yaşadığınız karmaşık olayların derslerinize yansımaması
için elinizden geleni yapacaksınız. Tatil dönüşü arkadaşlarınızda göreceğiniz
değişiklikler karşısında üzüleceksiniz. Yeni çevrenizle elde ettiğiniz arkadaşlık
sosyalleşmenizi sağladı ve şimdi aşk hayatında da yeni çevrenizden yardım alacaksınız.
Siz onu bulamasanız bile aşk sizi kısa zamanda bulacak. Ön görüşlü yaklaşmamalısınız.
Akrep (23 Ekim-22 Kasım) Neşeli ve sevimli haliniz insanları çabuk etkilemenizi
sağlıyor.Hiçbir şey için geç değil. İnatçı ve kendine güvenen kişiliğiniz sayesinde
hayatınızı yeniden şekillendireceksiniz. İnsanları konuşmalarınızla etkileyeceksiniz.
Aşk hayatınızda da durum pek farklı değil. Okula ve derslere karşı ilginizi artırmalı ve
kayıplarınızın üstesinden gelmelisiniz.
Yay (23 Kasım-22Aralık) 6. hissiniz çok kuvvetli. Sezilerinize kulak vermeli ve
kalbinizin sesini dinlemelisiniz. Aşk hayatınıza biraz zaman vermelisiniz. Geçmişte
yaşadıklarınızı artık unutmalı ve yeni başlangıçlar yapmalısınız. Aklınız sürekli sosyal
yaşamınızla dolu olduğu için derslere pek önem vermediniz ama başarı grafiğiniz hızla
artacak. Arkadaşlarınızla dertleşmeniz sizi çok rahatlatıyor ve onların derdini
dinlemekte hoşunuza gidiyor. Tabii bu kişileri seçerken seçici olmanızı öneriyorum ki
gelecekte başınıza işler açılmasın.
Oğlak (23 Aralık-20 Ocak) Bu ayda yıldızların konumu duygu ve hislerinizi artırıyor,
sosyal ilişkilerinize hareketlilik getiriyor, sosyal faaliyetlere katılımınız artabilir
fakat yine de eğlenceye kendinizi çok kaptırmamalısınız. Bu ay karışık düşünceler
içinde kaybolabilirsiniz dikkat edin , kendinizden çok başkalarının mutluluğu için
çalışabilir, okuldaki çalışmalara ve evrensel konulara ilgi duyabilirsiniz. Duygusal
anlamda hassas bir aydasınız içinize kapanmak yerine sorunlarınızı arkadaşlarınızla
paylaşmanız sizi çok daha mutlu edecektir. Yaşanan belirsizlikler ve engellenmişlik
hissi canınızı sıkabilir.
Kova (21 Ocak-19 Şubat) Bu ayda okul hayatınızı ve sosyal ilişkilerinizi etkileyen
kozmik enerjiler var. Okul ve sosyal ilişkiler açısından olanakların bol olduğu bu
dönemde karşınıza çıkan fırsatları iyi değerlendirerek kazançlı işler yapabilir ve iyi
gelişmeler yaşayabilirsiniz. Yeni sorumluluklar almanın yanında , olumlu düşünceler ile
hareket etmelisiniz. Bu ay bir yandan ders yoğunluğu, diğer yandan sosyal
ilişkilerinizde hareketlilik olacaktır. Atılımda bulunarak istediğiniz başarıyı elde
edebilirsiniz. Bu ay başarılı olmak için düzenli çalışmalı, hiçbir şeyi şansa bırakmamalı
ve sosyal faaliyetlerinizi azaltmalısınız.
Balık (20 Şubat-20 Mart) Bu ay derslerinizde başarılı olacağınız ve ufkunuzu
aydınlatacak olanaklardan yararlanacağınız bir ay. Bu ay yıldızların konumu yeni
yerler görmek, fırsatları değerlendirmek açısından hareketli bir dönemi gösteriyor
ve size başarı vaat ediyor. Hedeflerinize ilişkin konularda fazlasıyla cesur ve
girişimci davranabilirsiniz. Yeni kişilerle karşılaşmak, başkalarının görüşlerinden
yararlanmak size pozitif sonuçlar getirecek.
Dilara Çerçi / Dilara IĢık
S A Y F A 1 4
P A L A
Körling ( orijinal adıyla Curling ) son yıllarda dünyada en
hızlı yayılan buz üstü sporlarından birisidir. Ġlk olarak 16.
yy‟da Ġskoçya‟da ortaya çıkan körling, o yıllarda donmuĢ
göller üzerinde oynanmaktaydı. Ġlerleyen yıllarda
Avrupa‟ya sıçramıĢ olan körling, günümüzde olimpik bir
spor olarak kıĢ olimpiyatlarının en önemli sporlarından
birisi haline gelmiĢtir. Günümüzde Avrupa
ġampiyonası‟na 50′ye yakın takım katılmaktadır.
Türkiye‟de pek yaygın olmayan körling sporunun
yaygınlaĢtırılması ve resmi müsabakalarda milli
takımımızın da yer alması amacıyla 2003 yılında körling
federasyonu kuruldu. ġu ana kadar ülkemizde pek fazla
reklamı yapılamamasına rağmen, Erzurum‟da
gerçekleĢecek olan 2011 KıĢ Olimpiyatları nedeniyle Türk
halkının büyük ilgi göstereceği tahmin edilen körling,
adını bir sinema filmiyle beraber duyurmaya çalıĢtı.
körling sporunun Türkiye‟de bilinmemesinden yakınan
körling severlerin yüzünü güldüren SüpüRR adlı film,
içinde körling sporunu konu edinen ilk Türk filmi...
Buz Pisti Rink ve Ev Körling oyunu için hazırlanmıĢ buz pistine rink adı verilir. Rink,
ucuna çemberler çizilmiĢ oyun alanıdır. Bu çemberler Körlingin
amacını oluĢturur. Ġç içe geçmiĢ 3 çemberden oluĢan hedeflere ev
adı verilir. Bir evin çapı 3,66 metredir. Oyuncular taĢlarını bu
çemberlerin merkezlerine en yakın noktalara atmaya çalıĢırlar.
Ev‟ler, rinki enine kesen merkezi çizgi ve boyuna kesen tee çizgisi
ile dört eĢit daire dilimine bölünür. Bu çizgilerin kesiĢmesiyle
çemberin merkezinde „düğme‟ oluĢur. Bu çizgiler oyunun
puanlaması için kolaylık sağlar. Ġç içe geçmiĢ çemberlerin en dıĢ
kısmı ev‟e dahil olmaz, yani oyuncu taĢını bu kısma attığında puan
kazanmaz.
Rinki enine kesen merkezi çizgilerin ilerisinde, düğmeden 3.66
metre uzaklıkta çentik bulunur. Çentik, oyuncuların atıĢ yapmaları
için itici destek sağlar. Sabit veya hareketli olabilen çentikler,
rinkin iki ucunda bulunur. Atıcı pozisyonda oynayan oyuncu
çentikten destek alarak atıĢını gerçekleĢtirir.
Pistin Hazırlanması
Rink sıradan bir buz pistinde oynanmaz. Oyun baĢlamadan önce
çakıl adı verilen kum tanesi büyüklüğündeki buz parçaları rinke
serpilir. -6 derecelik buz pistinin sıcaklığı daima korunmaya
çalıĢılır. Oyunun aracı süpürgeler bu çakılları süpürür, buzun
üstünü ısıtır ve taĢın hızlanmasını sağlar. TaĢ hedeften uzağa
doğru yönelirse süpürge ile taĢın önündeki alan süpürülür, taĢa hız
kazandırılır, süpürge ile yön verilir ve eve doğru ilerlemesi
sağlanır.
Evlerin önündeki 6,4 metrelik alan oyun alanıdır. Buraya hog ismi
verilir. Oyuncular oyun alanında rahatça hareket edebilmek için ayakkabılarına kaydırıcı eklerler. Ayakkabının
tekinin altına yapıĢtırılan kaydırıcı sayesinde oyuncu çentikten destek alarak atıĢını yapabilir ve kayabilir.
Kaydırıcı genellikle teflon tabandan oluĢur. Ayakkabının diğer eĢinde ise kauçuk bir hat bulunur ve bu da çekiĢi
kolaylaĢtırmaya yarar.
Pala-Spor (Körling)
S A Y F A 1 5
Mert Erkangil
Süpürgeler
Körlingin vazgeçilmez aracı süpürgelerdir. Süpürgeler pistteki
çakılları süpürür, taĢın sürtünmesini azaltarak hedefe ĢaĢmadan
gitmesini sağlar. Oyun kaptanı skip, süpürgesiyle birlikte atıcılara
taĢlarını atması gereken doğrultularıda gösterir. Süpürge ayrıca
oyuncunun atıĢ sırasında dengesini sağlamasına da yardımcı olur.
Süpürgeler de körling oyununun geliĢme sürecinde değiĢikliğe
uğramıĢtır. Önceleri mısır püsküllerinden olan süpürgeler daha
sonra yerini fırçalara bırakmıĢtır.
TaĢlar
Körling taĢları veya diğer adıyla kayalar 19,96 kg ağırlıktadır.
Buz üzerinde yön verilmesi zor olan kayaların üzerinde atıĢ
yapıldığında dönmesini sağlayan taĢıma sapı bulunur. Sapların
renkleri de ayrıca hangi taĢın hangi takıma ait olduğunun
anlaĢılmasına kolaylık sağlar. Sap, taĢın boyunca
döndürüldüğünde „in turn‟ olur. Eğer sap taĢtan uzağa
döndürülürse „out turn‟ olur. TaĢın alt yüzeyi konkavdır ve bu
küçük alan çakıl yüzeyde zorluk yerine kolaylık sağlar ve taĢ
hedefe doğru yol alır.
Körling TaĢı
Körlingde AtıĢ Yapılması
Kaya hog çizgisi aĢılmadan elden yollanır. 3 oyuncu taĢlarını piste fırlatırken kaptan yani skip
onları yönlendirmek için hazır bekler. Skip atıĢını yapacağı sırada 3. oyuncu geçici skip olarak
görev yapar ve oyunun devamlılığı sağlanmıĢ olur. Oyuncu atıĢını yapar, skip onu yönlendirir.
Diğer oyuncular bu sırada kayalarını hedefe doğru yönlendirmeye çalıĢırlar ve süpürgeleriyle yön
verirler. Körlingde toplam 10 oyun oynanır ve 73 dakika sürer. Her iki takımın da birer dakika
mola hakkı vardır ve oyun genel olarak 75 dakikada tamamlanır. Oyun sona erdiğinde eğer eĢitlik
varsa 10 dakikalık uzatmaya gidilir ve üstünlük sağlanmaya çalıĢılır.
Puanlama
Körlingte puanlama oldukça basittir. Amaç
kayaları eve en yakın noktaya atmaktır. Oyun
sona erdiğinde rakibin eve en yakın taĢından
daha yakın olan taĢ 1 puan olarak
değerlendirilir. Eve rakibin taĢından daha uzak
olanlar değerlendirilmeye alınmaz. Böylelikle
en çok puanı alan takım galip gelmiĢ olur.
Körl
ing s
üp
ürg
esi
kayan
ın ö
nü
nd
e b
uzu
sü
pü
rüp
gü
zerg
ah
ını
kayb
etm
emes
i iç
in k
ull
an
ılır
.
P A L A
S A Y F A 1 6
11 EYLÜL 1991
Yeterlilik sınavını kazandığımı ve MuĢ Anadolu Lisesine tayinimin çıktığını öğrenince bir harita alarak MuĢ ilinin tam
olarak nerede olduğuna bakmıĢtım.
Doğuda bir ilimiz ama o yıllarda
terörün yoğun yaĢandığı bir
bölgede, dolayısıyla insanın
kaygılanmaması mümkün değil.
Doğal olarak herkes endiĢelendi ve
bana MuĢ‟a gitmemem konusunda
telkinde bulundu. Ġstersem
tayinimin Trabzon Anadolu
Lisesine yaptırılabileceğini
söylediler ama kimseyi
dinlemedim. Oradaki insanların da
hizmet beklediğini söyleyerek
hazırlıklarımı yaptım. 10 Eylül
1991 günü Erzurum üzerinden
MuĢ‟a gitmek üzere biletimi aldım.
O zaman Erzurum‟dan aktarma
yapmak gerekiyordu. AĢağı yukarı
altı saatlik bir yolculuktan sonra
gece üç gibi Erzurum‟a vardım.
Gittiğim otobüs ofisinde bazı
yolcularla sabaha kadar oturup
bekledik. Sabah ofis görevlisi
telefon açıp bana MuĢ otobüsünde
25 numaralı koltuğu ayırttı. Sabaha kadar uyumağım için nasıl olsa otobüsün ortaları, giderken uyurum diye düĢündüm.
Zamanı gelince bir taksiye binerek Doğu Terminali denilen yere gittim. Gittim ki ne göreyim, otobüs zaten 25 kiĢilik
küçük bir otobüs. Erzurum‟dan MuĢ‟a büyük otobüs yokmuĢ. Bu yetmezmiĢ gibi bir de otobüsün zaten küçük olan
bagajları dolmuĢ, diğer eĢyaları arkadaki koltuklarım üzerine tepeleme doldurmuĢlar. Tabii olarak buna itiraz ettim ama
kim dinler. ġoför önde bizim yanımızda oturursun diyerek beni ikna etmeye çalıĢtı. BaĢka çare de olmadığını görünce
mecburen razı oldum. Bana bir iskemle verdiler ve ön tarafa, koridorun en önüne oturdum. Saat dokuz gibi yola çıktık.
Son derece açık pırıl pırıl bir hava ancak bende de akĢamın uykusuzluğu var. GüneĢ yavaĢ yavaĢ yükselmeye baĢlayınca
ortam iyice ısındı ve ben uykusuzluktan iskemlenin üstünde sağa sola tartılmaya baĢladım. Hepsi bir tarafa bir de Ģoför
sigara yakınca iyice etkilendim. Kasetçalardan da o dönem yasak olmasına rağmen Kürtçe nağmeler hepsine tuz biber
oluyor. Ama daha sonraları bu müziğe de alıĢtık. Ġki saat kadar sonra Erzurum-Kars karayolundan Çoban Dede köprüsü
denilen mevkide ayrılıp MuĢ yönüne ilerlemeye baĢladık. Yol derenin kenarından büyük kayalıkların aralarından yılan
gibi kıvrılan, yarı asfalt yarı stabilize iki arabanın zor geçebileceği türden bir yol. Uzadıkça uzuyor. Dağ baĢlarından,
yayla gibi yerleĢim yerlerinin olmadığı yerlerden geçiyor. Yol uzadıkça ben bu dağ baĢlarında kaybolduk duygusuna
kapılıyorum. Bu arada da karnımız acıkıyor. Ne zaman mola vereceğimizi soruyorum. Hınıs‟ta mola vereceğimizi
söylüyor muavin. Daha iki saat kadar varmıĢ. Öğleden sonra iki gibi Erzurum‟un Hınıs ilçesine varıyoruz. Ama ilçe, köy
karıĢımı bir yer. Son derece salaĢ bir lokantaya giriyoruz. Et yemekleri güzel ve çok ucuz. Tek tesellimiz bu, sonra
yeniden yola devam ediyoruz. Saat üç gibi MuĢ‟un Varto ilçesine varıyoruz. Yeni bir köy ilçesi benim için. Burada inen
yolcular oluyor ve ben boĢ bir yere oturup daha rahat ediyorum. Fakat meraktan da ölüyorum. Ne zaman bu MuĢ‟a
varacağız? Acaba nasıl bir yer? Yanına oturduğum kiĢiyle tanıĢıyorum. O da iki yıl önce MuĢ‟a gelmiĢ ve MuĢ‟un bir
köyünde görev yapan bir öğretmen. Benim merkezdeki Anadolu Lisesinde görevlendirildiğimi öğrenince çok Ģanslı
olduğumu söylüyor. Ben de MuĢ ile ilgili merak ettiğim bir sürü soru soruyorum ve bilgilenmeye çalıĢıyorum. Nihayet
saat dört gibi tepelerin arasından çıkıp MuĢ Ovası‟na giriyoruz. KarĢımızda, yaklaĢık on kilometre uzakta ovanın
kenarında uzanan dağ sırasının dibinde, akĢam güneĢinin vurmasıyla ayna gibi parlayan bir küme ev beliriyor. Meğer
orası MuĢ‟muĢ. Binalarım çatıları çinko kaplı olduğu için akĢam güneĢini yansıtıyor. Ben iyice merak için de kalıyorum.
Saat dört buçuk gibi ovayı enlemesine geçip Ģehir terminaline iniyoruz. Toz toprak içinde kalmıĢız. Çocuklar hemen
koĢup ağabey çantanı alayım diye atılıyorlar. Oradan bir taksiye binip beni öğretmen evine götürmesini istiyorum ve beĢ
dakika sonra öğretmenevindeyim. Valizimi bırakıp okulun yerini soruyorum. Tarif ediyorlar, yürüyerek beĢ dakika sonra
eski hükümet konağı olan Ģehrin baĢında bulunan, Ģehre hâkim okuluma 11 Eylül 1991 günü saat beĢe doğru varıyorum.
Birkaç merdiven çıktıktan sonra kapıdan girdim. Okul iki katlı, koridor dört bir çevre dolaĢıp aynı noktaya varıyor.
Binanın ortasında küçük bir süs havuzunun bulunduğu bir avlu mevcut. GiriĢte geniĢ bir merdivenle üst kata çıkılıyor.
Sağa sola bakıyorum merdivende esmer bir adamla karĢılaĢıyorum. Memur ofisini soruyorum ve beni yönlendiriyor.
Ġkinci kata çıkıp memur odasına giriyorum ve kendini tanıtıyorum. Beni çok iyi karĢılıyorlar. Bir süre hoĢ beĢten sonra
göreve baĢlama iĢlemlerimi yapıyorlar. Merdivende karĢılaĢtığım kiĢinin okul müdürü olduğunu öğreniyorum. Odasına
gidip tanıĢıyorum, çay içip bir süre konuĢuyoruz. Öğretmenevini arayıp bana yer ayırmalarını ve sürekli orada kalacağımı
onlara iletiyor. Böylece okul günlerim baĢlıyor. Daha öğrenciler okula baĢlamadığı için birkaç gün kot pantolon ve deri
mont ile okula gidiyorum. Üçüncü gün Müdür Bey müdür yardımcısı aracılığıyla artık okula resmi kıyafetle gelmem
gerektiğini bildiriyor. Pazartesi okul eğitim ve öğretime açılıyor, bütün öğretmen ve öğrenciler geliyor. Törenden sonra
ilk kez derse girip öğrencilerimle tanıĢmaya baĢlıyorum. Çok heyecanlı, her Ģeyi bildiğini zanneden ama tecrübesiz bir
öğretmen olarak.
Anı-Pala
S A Y F A 1 7
Öğretmenevinde kalmaya devam ediyorum, bir taraftan sıkı bir Ģekilde ders hazırlıkları yapıyor, bir taraftan da Ģehir kırk
bin nüfuslu küçük bir Ģehir olduğunda hafta sonları oldukça sıkılıyoruz. Öğretmenevi tıklım tıklım yeni gelmiĢ
öğretmenlerle dolu, onlarla vakit geçirmeye çalıĢıyoruz. Aradan on gün kadar geçmiĢti ki ilk çatıĢmamızı yaĢadık.
ÇatıĢma yaklaĢık bir sat sürdü ve Ģehrin yarısı yıkıldı zannettik. Hepimiz öğretmenevinde tam siper yatmıĢız. Bir arkadaĢ
tam o sırada memleketiyle konuĢuyor ve çatıĢmayı naklen anlatıyor. Daha ne hikâyeler. Böyle durumlara alıĢık
olmadığımız için haliyle oldukça korkuyoruz. Bazılarımız burada can güvenliğimizin olmadığını onun için yarından tezi
yok istifa edip memleketlerimize dönmemiz gerektiğinden dem vurmaya baĢladı. O geceyi pekiyi duygularla geçirdik
sayılmaz. Heyecanla sabahı bekledik. Sabah okula gitmek için öğretmenevinden çıktığımız da sanki hiçbir Ģey olmamıĢ
gibi herkesin sokakta olduğunu gördük. Tabii insanlar alıĢmıĢlar, doğrusu biz de zamanla alıĢtık.
Ġlk zamanlar hafta sonları daha sıkıcı geçiyordu dolayısıyla bir
arkadaĢımla çok güzel büryan kebabı yapıldığını duyduğumuz
Bitlis‟e gitmeye karar verdik. Acaba BeĢ Minare‟yi görebilecek
miydik diye de merak etmiyor değildim. Cumartesi günü minibüse
binip ova içinde, MuĢ‟tan altmıĢ kilometre uzakta olan Bitlis‟in ilçesi
olan NurĢin‟e (Güroymak) kadar gittik. Oradan aktarma yaparak
baĢka bir minibüse bindik. Minibüsün içinde beklerken hiç kimsenin
Türkçe konuĢmadığını görüyoruz. ArkadaĢıma bu insanların acaba
Ankara‟dan oradakilerin de buradakilerden haberi var mı sence
demekten kendimi alamadım. Sanki Almanya‟ya gitmiĢ gibiyiz.
Neyse uzatmayalım Bitlis‟e vardık. Bitlis kasaba görünümünde
içinden dere akan, her iki tarafında dağların yükseldiği sadece
gökyüzünün görüldüğü küçük bir Ģehir. Önce Ģehrin kalesini gezdik,
ardından minareleri saymaya çalıĢtık ama beĢ minare sayabildik mi
hatırlamıyorum. Sokaklarda dolaĢtık, esnafın nelerle meĢgul
olduğunu izledik ve büryan kebabının en iyi nerede yapıldığını sorduk. Sonunda bir lokanta bulduk, lokantanın ortasında
zemine bir kuyu yapılmıĢ. Kuyunun içinde ateĢ yakılmıĢ ve közler yanlara çekilip ortaya bir tencere konulmuĢ, tam
tencerenin üzerine de bir kuzu asılmıĢ. Kuyunun ağzı kapatılmıĢ, kuzu kapalı ortamda köz ve kuyunun iç ısısıyla dıĢarıda
nar gibi kızarmıĢ olarak bizi bekliyor. Tabii lezzetine diyecek yok ayrıca yanında muhteĢem bir ayran. Yemekten sonra
biraz daha dolaĢıp dönüyoruz.
Bir baĢka hafta sonu ova için de bir köy
okulunda görevlendirilen arkadaĢımız için
alıĢveriĢ yapıp arkadaĢlarla köye gidiyoruz.
Okulun lojmanı var ama lojman demeye Ģahit
gerek cinsten: Betondan bir mutfak tezgâhı
fakat dolap yok, su yok, banyo diye bir bölüm
var için de hiçbir Ģey yok. Ġki arkadaĢ bu
lojmanı paylaĢıyor. Biz de bütün gün boya,
temizlik yapıyoruz.Tavana yağmurda
akıtmasın diye naylon çekiyoruz. Bina kara
taĢtan yapılmıĢ olduğu için duvarları oldukça
kalındı ve bundan yararlanarak pencerenin
önüne musluklu bir bidon yerleĢtiriyoruz ve
lavabo gibi bir yer yapıyoruz ki arkadaĢ kıĢın
kullanabilsin. Çünkü suyu köyün artezyen
kuyusundan almak zorunda. Hava sıcaklığı
eksi 35 derecelere düĢtüğü için suyu soba
yanan bir yerde tutmaz ise donar ve
kullanamaz. AkĢama kadar evi kalınabilecek
bir hale getirmeye çalıĢıyoruz. AkĢam karanlık
olmak üzere köyden ilçeye gitmekte olan bir
otomobile bizi de götürmesini rica ediyoruz.
Bizi alıyorlar ve yolda kendi aralarında bir
Ģeyler konuĢuyorlar, arada bir iki kez hoca
sözcüğü geçinde bizim hakkımızda konuĢtuklarını anladık. Tabii kim olduğumuzu, nereli olduğumuzu, ne iĢ yaptığımızı
ve burada ne aradığımızı sordular. Bütün sorularını cevapladık. Bizi okulun önünden almıĢ olmalarına rağmen bize
inanmadılar ve kimliklerimize bakmak istediler. Biz de kimliklerimizi gösterdik. Ondan sonra rahat bir Ģekilde bizimle
konuĢmaya baĢladılar ve siz buralarda yenisiniz, buraları bilmezsiniz, bu saatte buralarda dolaĢılır mı, aman siz olun hava
karardıktan sonra evinizden çıkmayın diye bizi uyardılar. Bizi Hasköy ilçesinde bıraktılar. Oradan baĢka bir arabayla
MuĢ‟a döndük. Zaman geçtikçe ve çevreyi tanıdıkça olayları duydukça iĢin ciddiyetini kavramaya baĢladık ve bir daha
öyle düĢüncesizce davranmadık.BeĢ yıllık sürecin ilk haftaları böylece geçmeye devam etti...
Kazım Ergenç
S A Y F A 1 8
1952 yılında İstanbul'da doğan Ahmet Kuyaş, ortaöğrenimini İstanbul'da tamamladıktan sonra Fransa'da tarih lisansı ve
Kanada'da tarih doktorası yaptı. Doktora tezinin konusu “Şevket Süreyya Aydemir'in Türk Devrimi'ni Yorumlayışı”ydı.
Princeton Üniversitesi'nde okutmanlık, Mount Holyoke College'da yardımcı doçentlik yaptıktan sonra Türkiye'ye döndü.
1997'den beri Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü'nde öğretim üyeliği yapmaktadır. Ayrıca
Boğaziçi Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde lisansüstü ve doktora düzeyinde ders vermektedir.
Mümtaz HacıpaĢaoğlu: Merhabalar, öncelikle okulumuza hoĢ geldiniz. Aramızda olmanız bizim için gerçekten mutluluk
verici…
Ahmet KuyaĢ: HoĢ bulduk, benim için bir zevk.
Mümtaz: Sizin hakkınızda biraz araĢtırma yaptık fakat siz, kendinizi PALA okuyucularına nasıl tanıtırsınız?
Ahmet K: ĠĢini doğru dürüst yapmaya çalıĢan bir insanım!
Mümtaz: ĠĢini doğru dürüst yapmaya çalıĢan bir insan?
Ahmet K: Yani Ģöyle, herkes kendi iĢini, görevini doğru dürüst yapmalı. Mesela, Ortaköy‟ü Ağaçlandırma Derneği, Ģeriata
karĢı bir yürüyüĢ düzenlememeli. Aksi takdirde, inandırıcılığını yitirir…
Siz, mesleğinizi iyi yapacaksınız ve
size engel olmaya, tekerinize çomak
sokmaya kalkacaklar… ĠĢte modern
vatandaĢlık budur!
Mümtaz: Haklısınız. Bir
röportajınızda, yakın bir
arkadaĢınızın iktisat
bölümünden, tarihe geçmenizi
önerdiği ve onun bu teklifi
üzerine bölüm değiĢtirdiğinizi
söylemiĢsiniz. Nasıl birden bu
teklifi kabul ettiniz? Tarihe
ilginiz çocukluğunuzdan beri
var mıydı?
Ahmet K: Tarih dersi en
baĢından beri hep en iyi dersim
olmuĢtur ama bölüm değiĢtirme olayı, tam olarak öyle değildi. Benim yaĢımdaki hemen hemen herkes gibi, iktisat okumak
istiyordum. Ama müthiĢ bir tarih meraklısıydım… Tarihi bir hobi olarak görüyordum…
Mümtaz: Yani hobiniz mesleğiniz oldu? (:
Ahmet K: Evet, kesinlikle öyle oldu! Fransa‟da iktisat öğrenimi gördüğüm sırada, yeni bir kanun çıkarıldı. Bu kanun
sayesinde öğrenciler, bölüm dıĢından 2 farklı ders seçebiliyorlardı. Cezayirli bir arkadaĢım sayesinde devrim kökenli iki
ders aldım. O sene sadece o iki dersi geçtim… Ġktisadı tamamen serdim! Dedim aaa! Tarih farklı bir Ģekilde de
okutulabiliyormuĢ. Bölüm değiĢtirdim. Evet, hobim mesleğim oldu.
Mümtaz: Peki bu tarih merakınızın kökeni neydi?
Ahmet K: Ben tarihin içine doğdum. Annem tarih romanları okuyan, yazan bir kadın, o zaman ister istemez tarihe ilgim
arttı. Annem Osmanlıca metinler okudukça ben de yanına giderdim… Osmanlıcayı ilk onun yanında gördüm. Ayrıca
dedelerimden birisi profesyonel tarihçiydi…
Mümtaz: Tarih açısından Ģanslı bir aileye düĢmüĢsünüz sanırım... (:
Ahmet K: Eee, tabii biraz öyle oldu…
Mümtaz: Yine bu röportajların birinde, sırf Niyazi Berkes‟in dersine girebilmek için, Kanada‟ya, onun profesör olduğu
okula gittiğiniz yazıyor.
Ahmet K: Doğrudur. Ama maalesef emekli olmuĢtu ben gittiğimde. Ama bu sayede benimle yakın sebeplerden oraya gelen
iki kiĢiyle yakın arkadaĢ oldum, bir sürü yeni insanla tanıĢtım. Birimiz Orta Çağcı, birimiz Yeni Çağcı, birimiz de Yakın
Çağcıydık…
Mümtaz: Resmen birbirinizi tamamlamıĢsınız. (:
Ahmet K: Ġyi bir tesadüf oldu…
Mümtaz: Türk Devrimi‟ni konu alan bir kitap yazmak istiyormuĢsunuz fakat bunu ne 20, ne de 30 yaĢında yazabileceğinizi
belirtmiĢsiniz, zaman mı sizi alıkoyan yoksa belirli bir zamanı mı bekliyorsunuz?
Ahmet K: Hala bu korkuyu yaĢıyorum açıkçası… KonuĢmadan önce bile, söylediklerinizi toparlayabilmek için bir oturup
düĢünmeniz gerekiyor. Böylece ne karĢındaki Ģoke olsun, ne de kızsın. Zamanını bekliyorum açıkçası, ne derler bilirsin…
Zamansız öten horozun baĢı kesilir…
Mümtaz: Haklısınız. Son olarak tarih okumak isteyen arkadaĢlarımıza önerileriniz neler?
Ahmet K:Çok okusunlar, dil bilgileri kuvvetli olsun. Ayrıca en az 2–3 yabancı dil öğrensinler çünkü tarih okuyarak
öğrenilir. Politikadan uzak dursunlar. Okul konusunda seçici olsunlar, okula değil öğretmene gitsinler.
Mümtaz: Peki iĢ olanakları ve CV açısından, okulun prestiji de çok önemli değil mi?
Ahmet K: Okuldan ziyade öğretmen! Eminim Niyazi Berkes‟in öğrencisi olabilseydim çoğu Ģey farklı olurdu… Tarihte
biraz müzik gibi aslında, piyanoyu öğrenmeniz ya da nerden öğrendiğiniz değil, kimden öğrendiğiniz gerçekten önemli…
Mümtaz: Verdiğiniz aydınlatıcı seminerden sonra, bize ve gazetemize zaman ayırma nezaketini gösterdiğiniz için çok
teĢekkür ederiz.
Ahmet KuyaĢ: Ben teĢekkür ederim…
Sorularımızı hazırlayan Dilara Işık ve Dilara Çerçi’ye, kayıtlarımızı yazıya dökmemize yardım eden Ece Gökçek’e Teşekkürler…
E. Mümtaz HACIPAġAOĞLU
Pala-Röportaj
P A L A
Pala-Kâşif
Doruk IġIK
S A Y F A 1 9
ÇANAKKALE ĠÇĠNDE Merhaba sevgili PALA okuyucuları. Sizlere bu ay dillere destan olan Ģehrimiz Çanakkale'yi tanıtacağım. Eğer zihninizi
tamamen boĢaltabilirseniz, ben bu güzel Ģehri anlatırken kaybolup gideceksiniz.
Çanakkale ilimiz, Türkiye‟nin kuzeybatısında bulunmaktadır. Hem Asya hem de Avrupa‟da toprakları bulunan kendi
ismini almıĢ Çanakkale Boğazı ile ikiye bölünmüĢtür. Ġstanbul'dan sonra gelen en büyük Ģehirlerimizden bir tanesidir.
Eski çağlardan beri, üç bin yıla yakın bir süredir Çanakkale‟de yerleĢim olduğu bilinmektedir. Bugün hepimizin bildiği
Truva Antik Kent‟i, Çanakkale‟de yaĢamıĢ olan en eski uygarlık olarak varsayılmaktadır. M.Ö. IV. yüzyılda
Çanakkale‟ye, Pers Ġmparatorluğu hâkimdi. Büyük Ġskender'in güç kazanıp büyük bir imparatorluk haline gelmesinden
sonra Biga Çayın‟da yapılan savaĢ sonucu bu bölge Ġskender' in eline geçmiĢti. Osmanlı Devleti döneminde, Bizans‟a
yardım karĢılığı Gelibolu'daki kaleler alınmıĢtır. Boğazlar ile birlikte Çanakkale tamamen Osmanlı'nın kontrolüne
geçmiĢtir.Çanakkale topraklarının bütünü Biga Yarımadası üzerine kurulmuĢtur. Bölgedeki en yüksek yer: Biga
Dağları‟dır. Biga isminin bu kadar çok kullanılmasının sebebi ise Osmanlı'nın idari sisteminde Sancak'ın Biga ilçesi
olmasıydı. Fakat Cumhuriyet döneminde kazanılan baĢarılar sayesinde ismi Çanakkale olarak değiĢtirilmiĢtir.
Çanakkale'de beĢ yüz altmıĢ köy ve on iki tane ilçe bulunur. Çanakkale nüfusu beĢ yüz bine yakındır. Köyler, nüfusun
dörtte birini oluĢturur. En küçük ilçe Bozcaada‟dır. En büyük ilçe ise Çanakkale merkezinden sonra Biga'dır. Son
yıllarda nüfus oranı gittikçe artmıĢtır. Her geçen gün, Çanakkale nüfusu çoğalmaktadır.
Çanakkale topraklarının çoğu ormanlar ile kaplıdır. Ormanlık alanların yarısından fazlasını kızılçam ve meĢe kaplar.
Çanakkale‟nin hemen her yerin de aynı iklim yaĢanır. Akdeniz ve Karadeniz iklimi daha çok boy gösterir. Sıcaklık
ortalaması çok çabuk değiĢebilir ve çoğu günler hep rüzgârlıdır. Çanakkale‟de büyük bir su kütlesi yoktur. En çok
Tuzla Göl'ünden yararlanılır. Bunun yanı sıra Gelibolu'da bulunan Ece ve Hoyrat gölleri de yarar sağlar.
Çanakkale'de sağlanan ve görülen eğitim, Türkiye ortalamasının üstünde yer alır. Çanakkale uzun süre farklı
toplumların egemenliği altında kalmıĢtır, mimarisinden eğitimine kadar izler hâlâ görünmektedir. Cumhuriyet
döneminden sonraki yıllarda Çanakkale yaptığı ticari yatırımlarla kendine modern bir Ģehir görünümü vermeyi
amaçlamıĢtır. Modernliğin verdiği avantajlar Ģehrin ulaĢımını ve kültürünü de iyi yönde etkilemiĢtir. GeniĢ sokaklar,
temiz çevre ve bakımlı binaları ile modernliğini bugün de korumaktadır. Altyapısı henüz oturmamıĢ bir kültüre sahip
olsa dahi, Türkiye‟nin önde gelen Ģehirlerinden biridir. Çanakkale, tarihi ve doğal güzellikleri bakımından zengin bir
Ģehir olmasına rağmen çoğu alan yerleĢime kapalı olduğundan dolayı fazla turist çekememektedir.
Çanakkale, Bir türlü alınamayan güzel Ģehrimiz Milattan Önce bile paylaĢılamayan bir yer olmuĢtu. Osmanlının bizlere
kazandırdığı, Cumhuriyet döneminde ise düĢmanlara vermeyip kaybetmediğimiz bu toprak doğa harikaları ve
geçmiĢiyle her insanımız için çok büyük bir değer taĢımaktadır.
Sevgili PALA okuyucuları: Sizlerin ilgisini çekebildiysem, yararlı bilgiler edinmenizi sağlayabildiysem ne mutlu bana.
Bir dahaki ay baĢka güzel bir Ģehrimizi anlatana kadar hoĢça kalın...
P A L A
S A Y F A 2 0 Pala-Oyun
Utkan GÜDER
Civ V(5)
Merhaba! Ben yeni Pala-Oyun yazarlarından Utkan Güder. Size bu yıl oyun ve
oyunla ilgili teknolojiler hakkında ben ve diğer yeni yazarlarımız eĢlik
edecek. Bu ay ben yeni bir oyun olan Civilization V'i (Uygarlık 5)
tanıtacağım.2K Games ve Firaxis adlı firmaların yaptığı bu oyun tarihi
anlatan bir strateji oyunu."Turn-Based" yani satranç gibi turlarla
oynanan bu oyunda tarihi siz yazıyorsunuz.
Oyunu oynarken düĢünmeniz ve taktiksel oynamanız gerekiyor.
Zorluk seviyesini buna göre ayarlayabildiğiniz için kolay oluyor. Tabii
ben size hiçbir oyunu kolay bir seviyede oynamanızı tavsiye etmem,
özellikle bu tip stratejik oyunlarda. Normal ya da daha mücadeleci bir
seviyede oynadığınızda daha çok zevk alacaksınız, emin olun. Bunları
ayarlayabildiğiniz gibi oyunun nasıl bir hızda ilerleyeceğini, nasıl bir
dünya coğrafyasında baĢlayacağınızı ve hangi uygarlık olacağınızı kolayca
seçebiliyorsunuz. Çok çeĢitli olduğu için karar vermek biraz zor oluyor normal olarak. ġimdi, "Dünya
coğrafyasını seçebiliyoruz, uygarlığı da anladım ama oyun zaten tur-tur oynanıyor neden oyun hızlı
olsun?" dediğimizde oyun hızı burada tek bir turun kaç yıl olduğunu gösteriyor. Yani bazı oyunlar 60
dakikada biterken bazıları her gün yarım saat oynanınca 1 ayda anca bitiyor.
Peki, oyun nasıl sonlanıyor? Oyun üç Ģekilde kazanılabilir. Bilimsel zafer, kültürel zafer veya rakiplerle
mücadele edip hâkimiyet kurarak. Kültürel zaferde ülkeler arası iliĢkileriniz çok iyi olmalı ve birçok
yönetim biçimi değiĢtirmiĢ olmanız gerekir. Bunu yaparken uygarlığın mutluluğu, nüfus ve bunun gibi
özelliklere dikkat edilmeli. Gereken seviyeye ulaĢıldığında "Utopia Project" adlı bir projeyle oyun
biter. Bilimsel zafer ise biraz daha zahmetli. AraĢtırmalarınızın çok ilerilerde olması gerekir. Modern
çağ sıralarında Apollo Programı baĢlatırsınız ve bir uzay yarıĢı baĢlar. Buna birkaç uygarlık katılır ve
her devlet bir uzay gemisi inĢaatına baĢlar. ĠĢte asıl zorluk burada. Bu uzay gemisi diğer binalar,
üniteler veya projeler gibi değil. Onlar herhangi bir Ģehirde yapılır ve biter. Ama bu gemiyi yaparken
birçok parçanın ve gerekli teknolojilerin yapılması gerekiyor ve hepsinin baĢkente götürülmesi
gerekiyor. Zorluklar üst üste bindiğine bu parçalar için arada mücadeleler veya barbarlar tarafından
hırsızlıklar yapılabiliyor. Diğer bir yöntem ise gayet basit. Uygarlığınızı ayakta tutup diğer devletlere
karĢı iyi olmanız gerekir. ĠĢte bunlar olurken de oyunun iĢleyiĢine bakılmalıdır.
Oyuna en baĢtan baĢlandığında M.Ö 4000 ya da isteğe bağlı olarak 5000'den baĢlanabiliyor. Burada
turlar daha uzun bir zamanı temsil ediyor. Oyun ilerledikçe bu süre kısalıyor. Diğer uygarlıklarla
anlaĢmalar, çatıĢmalar ve ticaret yapılır. Sizi kıĢkırtmaya çalıĢan uygarlıklar, dostluk yapmaya
çalıĢanlar ve agresif olan devletler vardır. Oyundaki kaynaklar da çok önemlidir. Bu kaynaklara sahip
olmak için yanına Ģehir kurmak gerekir. Bunlar sizin ihtiyacınız olan birim ve üniteleri üretmenizi
sağlar. Nufus, Ģehirlerin mutluluğunu etkiler. Belirli binalarla bunları dengeleyebilirsiniz. ġehrinizi
nereye kurduğunuz da önemlidir. Bu nüfusu ve kaynakları etkiler. Tabii oyuna baĢlandığında yapılması
gereken keĢiftir. Çünkü daha dünyanın nasıl bir yer olduğunu bilmiyorsunuz. Mesela ben oyuna
Osmanlı olup gerçek dünya coğrafyasında baĢladım. Tarihi, oyunda siz yazdığınız için Osmanlı'nın
gerçekte bulunduğu yerden baĢlamıyorsunuz. Aslında baĢladığınız noktayı rastgele olarak bilgisayar
belirliyor. Ben Avrupa da Ģu anki Romanya'nın olduğu yerde baĢladım. Oyuna baĢladığımda Dünya
Coğrafyasını seçtiğimi biliyordum fakat niçin haritada Avrupa var anlayamıyordum. Daha sonra
anladım ki keĢif yaptıkça zaman ilerledikçe kıtalar açılıyor ve haritadaki yerinizin gittikçe küçüldüğünü
görüyorsunuz. Oyundaki bir baĢka değiĢiklik ise eski oyunlarından farklı olarak altıgen bir yapıya sahip
olması. Yani bir birim 6 farklı tarafa doğru hareket edebiliyor. Civilization 4'te bu 4'tü.
Bu ay ki oyundan bu kadar. Bu oyunu herkese tavsiye ederim ve her oyun için bir puan vereceğim. Bu
oyun için puanım 10 üzerinden 9,5' tur.
S A Y F A 2 1
P A L A
LEAGUE OF LEGENDS
U: Selam Pala okurları ilk yazımıza hoĢ geldiniz.
Ç: Biz yeni Pala-Oyun yazarlarından Uğur ve Çağatay
U: Ġlk yazımız League of Legends ile ilgili olacak.
Ç: DotA kavramını anlatmamız gerek fakat Uğur daha iyi anlattığı için ona bırakıyorum.
U: Tüm iĢi bana yıkmaya çalıĢıyorsun ama olsun bir yer de haklısın. DotA kuĢbakıĢı olarak bir
kahramanı canlandırdığımız bir oyundur ve LoL DotA‟nın bir türevidir.
Ç: Neyse LoL daha çok DotA‟ya benzese de daha stratejik olduğu söyleniyor. DotA‟da ordularınızın
yolunu kesip defans yapıp daha çabuk level almalısınız fakat LoL‟de her Ģey yeteneğe, Ģansa ve
karĢınızdakinin ne kadar akıllı olduğuna bakıyor.
U: Çağatay‟ın bu kadar yazması bile bir mucize çok alıĢmayın. Neyse anladığınız kadarıyla oyunda
yalnız olma gibi bir Ģansınız yok. Mutlaka baĢkalarıyla etkileĢim içindesiniz oyunda tek baĢınıza bir
yerlere gelmeniz imkansız.
Ç: EĢyalarımız da baĢarıyı oldukça etkiliyor. Ġki çeĢit eĢya vardır: Direkt karakterimize bonus verenler
ya da baĢka oyuncuları öldürerek bonus kazandığımız eĢyalar. Burada bitirsek mi Uğur?
U: Sana kalsa zaten bölümü üç cümleyle bitirelim. Hadi yetenekleri de ben anlatıyım. 4 yeteneğimiz
vardır. Bunların ilk üçü ilk seviyeden alınmaya baĢlayıp rank atladıkça güçlenenlerdir. En son
yeteneğimiz ise en güçlü yeteneğimiz. (ki bunu güçlendirmemiz diğer yeteneklerimize nazaran daha
zor) Bunları çeĢitli amaçlarda kullanabiliyoruz ancak her yeteneğimiz belli miktarda mana, enerji veya
canımızdan almakta (bazı istisnalar hariç bkz.Katarina).
Ç: Çok teĢekkürler benim iĢimi de yine sen yapmıĢ oldun. Kahve?
U: Yazıyı çabucak bitirmek istiyorum yok sana kahve. ĠĢi bitir ödülü al. Profilleri anlat, söz ben
alacağım kahveni.
Ç: Diğer DotA türevlerinden farklı olarak kendi profilimiz var.Bu profillerde runelarımızı, kiĢisel
yeteneklerimizi ve sahip olduğumuz kahraman ve puanlarımızı görüp düzenleyebiliyoruz. Oyunlardan
kazanmamız veya kaybetmemiz bize belli bir miktarda puan ve deneyim vermekte.
U: 60‟a yakın kahraman var ve bunlar her hafta dönüĢümlü olarak kullanıma açık olmakta. Bu
kahramanlardan istediğimizi gereken puanı mağazaya ödeyerek alabiliyoruz ayrıca gerçek para vererek
bu kahramanların değiĢik Ģekillerini (görünüm) alabiliyoruz. Sen yazmaya devam et kahveni alıyorum.
Ç: Oyunda iki çeĢit harita var bunlar 5‟e 5 ve 3‟e 3 olarak ikiye ayrılıyor. 5‟e 5 haritasında 3‟e 3‟e
nazaran daha büyük ve burada ormandan gelebilecek saldırılara karĢı daha korunmalısınız (yeni
baĢlayanlara önerilir) ve takım savaĢları daha fazla olur.
U: Buyur kahven. 3e‟3‟lerde Çağatay‟ın anlattıkları daha az olsa da arkanızdan bıçağı sırtınıza yemeniz
çok alıĢılmadık değil ve bu harita daha çok suikastçıların kullandığı bir harita. Bitirelim mi yavaĢtan?
Ç: Evet PALA okurları bu ay size “League of Legends” oyununu basit bir Ģekilde anlattık.
U: Eğer bir Ģans verirseniz çok daha kapsamlı olduğunu göreceksiniz.
Ç: Bir dahaki ayın yazısında görüĢmek üzere...
Ġlgili siteler:
leagueoflegends.com
Türkiye temsilcisi:loltr.com
Oyunla ilgili merak
ettikleriniz:wikia.leagueoflegens.com
Uğur KOÇ & Çağatay CELEP
NOSTALJĠ KÖġESĠ: STARCRAFT 1
ġu aralar çıkmıĢ olan Starcraft 2:Wings <of Liberty oyunun atası
Starcraft 1 bu ay incelediğimiz oyun oldu. Tabii ki hala güzeldi.
Grafiklere ve kaplamalara bakmadan direkt oyuna dalıyorsunuz (hala).
Nereden baĢlamam gerek gerçekten bilmiyorum, yani Zerg‟lerin güzel
seslerinden(!) mi yoksa Terran‟ların “rock‟n roll”undan mı? Hele o
Terran‟larla Zerg‟lerin çatıĢmasındaki güzellikten bahsetmiyorum
bile. Neyse… En iyisi baĢtan baĢlamak.Starcraft‟ta tam olarak üç ırk
var: Zerg (Alien), Terran (Marine), Protoss (Predator). Burada zorluk
derecesi yok, hangi ırkı seçerseniz onun alanını iyi kullanmanız
gerekiyor. Mesela Protoss savaĢlardaki güçlü ama yavaĢ taraf iken
Zerg zayıf ama hızlı kategorisine giriyor (Zergling‟lere hitaben) ve bu
arada Terran‟lar orta bir kategoride yer alıyor. Bu yüzden en baĢta Terran ile baĢlamak Protoss ile
devam etmek ve Zerg ile oyunu bitirmek en çok kullanılan yöntemlerden biri oluyor. Formaliteleri
geçersek size taktiklerden ve savaĢlardan bahsetmek istiyorum. Taktikler bu oyunda çok önemli
çünkü genelde kullanılan (örnek;Age of Empires) “100 adam yap ve dal” taktiği bu oyunda geçersiz.
Nedeni de karĢınızdakilerin geliĢip size saldırıyor olması ayrıca baĢka bir neden de aynı anda 100
kiĢiyi kontrol edemiyor oluĢumuz. Bu taktiğe alıĢmıĢ olanlar için önerim ise “dropship” yaparak
(Terran olduğunuzu varsayıyorum) bunlara adam yüklemek ve zamanı geldiğinde adamlarınızı
çıkartıp yaralıları bindirerek üssünüzden yeni adam almak suretiyle düĢmanlarınızı yok etmektir. Bu
oyunda Terran‟lar için kullanılan (savunma amaçlı) baĢka bir taktik ise “bunker” inĢa edip yanına bir
“SCV”(engineer) koyarak içine adam sokmaktır. Böylece hem
adamlarınız “bunker”dan ateĢ edebilecek hem de onları sürpriz
amaçlı bir konfeti eĢliğinde Zerg‟lere sunabileceksiniz (çok
seviniyorlar). SavaĢlarda ise Zerg‟ler çok avantajlı çünkü Zerg‟lerin
birimleri hem hızlı hem de ucuzdur ayrıca tüm binaları yaĢayan
organizmalar oldukları için hareket edebilmektedir. Zergling‟ler ise
hızlı hareket eden ama canı az olan sevimli(!) canlılardır. Bu
canlılar bir ton olduklarında iki akademisi, füze atarları, 5 adet
“SCV” si, birçok kaynakları, barınakları ve yaklaĢık 50 “Terran
Marine”i olan bir üssü darmadağın edebildikleri gibi buradaki bazı
binaları “infected “ yaparak kendi kontrolleri altına geçirebilirler.
Güzel değil mi? D.Protoss‟lar ise ağır baĢlı fakat bir o kadar da
tehlikeli “canlılar”dır. Kendilerinin ana birimi, iki adet lazer bıçağı
taĢıyan ve bayağı bir hasar vuran savaĢçılardır. Fakat bir Zerg‟ler ile
ortak bir kusurları vardır ki, bu Zerg‟lerin bina kurmak için yaydığı pembe sıvı gibi Protoss‟ların da
mücevherimsi bir taĢ olmadan bina kuramamalarıdır.Terran‟daki taktikler bu “uzaylılar” içinde farklı
bir biçimde gerçekleĢmektedir. Zerg‟lerde dediğimiz gibi birçok adamı parti parti fakat sıklıkla
saldırtarak düĢmanlarımızı zayıflatmak ve son darbeyi uçan birimler ile vurmak etkili bir taktik iken
Protoss‟lar ile etkili taktik yine parti parti Protoss savaĢçıları yaparak haritanın aynı anda, farklı
yerlerine salmak fakat savaĢçılarınızın sayısı azaldığında veya düĢmanlarınızın üssüne
yaklaĢtığınızda bir konumda birleĢtirip onlara son ataklarını yaptırarak üssünüzden yeni savaĢçı
göndererek son darbeyi vurmanız akıllıca olacaktır.
Tarık SERT
S A Y F A 2 2
Etkinlikler-2
Zafer Yaz
S A Y F A 2 3
01- 02.11.2010 tarihinde RHS tarafından 9. Sınıf
öğrencilerimize " Sınıf Geçme Sınav Sistemi ve Okul
BaĢarısının Önemi" konulu seminer verildi
09.11.2010 tarihinde "Dünya Gençleri 2010 Kültür BaĢkenti Ġstanbul'da BuluĢuyor. Sırt Çantanda Neler Var? " isimli projede, 27 Ekim- 5 Kasım 2010 tarihleri arasında evinde yabancı öğrenci konuk eden ve projede görev alan öğrencilerimiz teĢekkür belgelerini Okul Müdürümüz Ömer ORHAN'dan aldılar.
06.11.2010 tarihinde Edebiyat- Sosyal Dersler Bölümü
rehberliğinde 10. sınıflarımızdan 11 öğrencinin katılımı
ile sosyal sorumluluk projesi "YaĢamak Ġçin YaĢat"
kapsamında Lüleburgaz- Ovacık köyüne gidildi.
11.11.2010 tarihinde son sınıf öğrencilerimizle
Ġstanbul Üniversitesi Beyazıt Kampüsü tanıtım
gezisi yapıldı.
25.10.2010 tarihinde RHS tarafından son sınıf
öğrencilerine Boğaziçi Üniversitesi tanıtım gezisi
düzenlendi
2010- 2011 Eğitim - Öğretim Yılı Ana Baba
Okulumuz "Tanıtım-TanıĢma-TanıĢtırma" konusu ile 9
Kasım 2010 Salı günü RHS tarafından baĢlatıldı.
S A Y F A 2 4
SENĠN “IġIK”INDA
SENĠN YOLUNDA
SONSUZA
DEK...
ANIYORUZ...
ġÜKRAN
GURUR VE
ÖZLEMLE The PALA Ekibi