© Revak Kitabevi, 2016Tüm hakları Revak Kitabevi’ne aittir.
Sertifika No: 23108
Revak Kitabevi: 34Bektaşîlik Serisi: 5
Alevîlik ve Bektaşîlik Sırlarını İfşa Ediyorum
Yusuf Fâhir Ataer
Yayına Hazırlayan Kahraman Özkök
ISBN: 978-605-65943-6-61. Baskı: Mayıs, 2016
Kapak Tasarımı: Togay Kazım AtaçSayfa Düzeni: Revak Kitabevi
Baskı & Cilt: Step Ajans Matbaacılık Ltd. Şti. Göztepe Mah. Bosna Cd. No:11 Mahmutbey-Bağcılar, İstanbul
Tel: 0212 446 88 46 E-mail: [email protected] Matbaa Sertifika No: 12266
Besmele: “Bismillâhirrahmânirrahîm”Seri Levhası: “Yâ Hz. Pîr Hacı Bektaş Velî kuddise sırruhu’l-âlî”
http://www.revakkitabevi.comAdres: Aziz Mahmut Hüdayi Mahallesi
Tepsi Fırın Sokak. Şifa Apt. 12/3Üsküdar, İstanbul
Tel: 0216 342 47 97 Fax: 0216 342 95 92E-mail: [email protected]
ALEVÎLİK VE BEKTAŞÎLİK
SIRLARINI İFŞA EDİYORUM
Yusuf Fâhir Ataer
Yayına Hazırlayan
Kahraman Özkök
Revak Kitabevi İstanbul, 2016
İçindekiler
Takdim / i
I. Tarih Dünyası Dergisi
Bektaşîliğin Sırları /11. Bektaşîlik / 3
2. Bektaşîlik / 9
3. Bektaşîlik / 15
4. Bektaşîlik ve İç Yüzü / 20
5. Bektaşîlik ve İç Yüzü / 26
6. Bektaşîlik ve İç Yüzü / 30
7. Bektaşîlik ve İç Yüzü / 35
8. Bektaşîlik / 44
9. Bektaşîlik ve Tarihi / 54
10. Bektaşîlik / 62
11. Bektaşîlik / 70
12. Bektaşîlik / 77
II. Yeni Tarih Dünyası Dergisi
Tarih boyunca Sünnî-Alevî Mücadelesi / 89
1. Müslümanlık Dini ve Sünnî-Alevî Mücadeleleri I / 91
2. Müslümanlık Dini ve Sünnî-Alevî Mücadeleleri II / 98
3. Müslümanlık Dini ve Sünnî-Alevî Mücadeleleri III / 104
4. Müslümanlık Dini ve Sünnî-Alevî Mücadeleleri IV / 113
III. Tarih Coğrafya Dünyası Dergisi
Asırların Sırrını İfşa Ediyorum / 119
1. Bektaşî Âyin-i Cemi’nin İç Yüzü I / 119
2. Bektaşî Âyin-i Cemi’nin İç Yüzü II / 123
3. Bektaşî Âyin-i Cemi’nin İç Yüzü III / 127
4. Bektaşî Âyin-i Cemi’nin İç Yüzü IV / 132
5. Bektaşî Âyin-i Cemi’nin İç Yüzü V / 138
6. Bektaşî Âyin-i Cemi’nin İç Yüzü VI / 142
7. Bektaşî Âyin-i Cemi’nin İç Yüzü VII / 146
IV. Son Havadis Gazetesi
Alevîlik Bektaşîlik / 151
1. Alevîlik ve Kızılbaşlık / 151
2. Alevî-Sünnî Münâzaaları Artık Mezara Gömüldü, Efsane Oldu / 153
3. Biz Onları Bilip Öğrenmek İstemedik / 155
4. Tahtacılar Adlı Kitap / 156
5. Şeytan Kelimesi Onlar İçin Pek Korkunçtur / 158
6. Günah Çıkarma Erkânı Tahtacılarda da Vardır / 160
7. Oğuz Türkleri Oğuz Hân’ın Torunlarıdır / 162
8. Alevîlik Doğrudan Doğruya Bektaşîlik Demek Değildir /164
9. Hz. Muhammed Doğduğu Zaman Bütün Ahâli Birbiri ile Cidal Hâlindeydi / 166
10. Zulmet ve Cehalet Dünyasına Nur Saçtı / 168
11. Hz. Muhammed’in Sevimli Bir Tatlılık ile Müzeyyen Yüzü Sevgi ve Hörmet Uyandırdı / 170
12. Arapları Derli Toplu Bir Vahdet Hâline Getirdi / 172
13. Katiller Peygamber’in Evine Dalmışlardı / 174
14. Hz. Muhammed Akrabası Ali’yi Yanında Büyüttü / 176
15. Aralarındaki Aile Bağını Bir Kat Daha Sağlamlaştırdı /178
16. “Yalnız bir atım ve zırhım vardır” / 180
17. Para Verip Fâtıma İçin Hoş Kokular Almasını Söyledi / 181
18. Parmak Basılan Mühim Bir Mevzu / 184
19. Bu Konuşma “Gadirhum Vakası” Diye Meşhurdur / 187
20. “Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır” / 190
21. Hz. Muhammed Müslümanlara Hz. Ali ibn Ebî TâlibHakkındaki Vasiyetini Bildirdi / 192
22. İlk Tefrik Tohumlarının Atılması / 194
23. Arap Tarihinin Nakline Göre Haccü’l-Veda’da“İzâ câe nasrullâh” Sûresi Nâzil Olmuştu / 196
24. “Kalkın Benim Huzurumdan Gidin” / 198
25. Kadınların Hilesi ve Sonucu / 201
26. Ne Yapmak İstediklerini Öğrenelim / 204
27. Her Sözünde Mutlaka Bir Hakikat Gizlidir / 207
28. Hz. Muhammed “Hilafet benden sonra otuz sene devamedecektir.” buyurdu / 209
29. “Ben de sizin cinsinizden bir insanım” / 211
30. Camiler Sokaklar Donatıldı / 214
31. Aile Sevgisini Yaymaya Başladılar / 216
32. Kanlı Gömlekleri Halka Gösterdi / 218
33. Mezalim Büyük Bir İntikam Hissi Meydana Getirdi /
34. İki İnsanı Birden Ölüme Sevk Etti / 220
35. Peygamber bir hadîsinde “Benim vücuduma değen birşeyi cehennem yakmaz.” buyurdular / 226
36. Yol Boyunca Kafileden Fazla Kimse Kalmamıştı / 229
37. Hz. Hüseyin’in Şehadetinden Sonra / 232
38. Muharrem Ayının Onuncu Günü Seyyid Ahmed Deresi “Allah” Sesi ile İnlerdi / 235
39. Bütün Tekkelerde Aşure Pişirilirdi / 237
40. Yâ İmâm Yâ Hüseyn / 239
41. Hz. Muhammed’den Evvel Arabistan’ın Durumu / 241
42. İslâmiyet Bu Zavallı Halkın Üzerine Nurlarını SaçtıCahil Kabileler Arasındaki Fena Âdetler Kalktı / 244
43. Türklere Arap Sevgisi Aşılanmak İsteniyordu / 247
44. Meşhur Fil Vakası / 251
45. Allah’ın Gönderdiği 28 Peygamber! / 254
46. Bu Kerbela Faciasının Tekrarıydı / 257
47. 63 Sene Hükûmet Sürdüler / 260
48. İntikam Almak İçin Alevîleri Ayaklandırdı / 261
49. Alevîler, İran, Türkistan ve Horasan’dan Anadolu’ya Yayılmaya Başladılar / 263
50. Alevîler İçin Bektaşîdir Demek Tamamıyla Yanlıştır / 265
51. Alevîlerden Şehirlerde Oturanlar Pek Çoktur / 268
52. O Devirde Gördüklerimizi ve Yaşadıklarımızı Yazmaktayız / 270
53. Herkes “Dede” Olamaz / 272
54. Müdafaa Adlı Kitabın Yazdığı / 274
55. Hacı Bektâş-ı Velî Dergâhı’nın Şeyhliğini İddiaya Çelebilerden Başka Kimsenin Hakkı Yok / 276
56. Bektaşî Tekkelerine Baba Tayini Meselesi / 278
57. Alevîlerde Safevîlik ve Şiîlik Akideleri Daha Bariz / 280
58. Alevîler Kur’ân’a İnanmışlardır / 283
59. Türk Milletini Ayrılığa Düşürmeye Sebep Yok / 285
60. Alevî Ali Tarafını Tutan Demektir / 287
61. Geniş Ölçüde Kan Dökülmüştü / 288
62. Hakk Yolu Tektir / 290
63. Tek Doğru Yol Fırka-i Nâcî’dir / 292
64. Hüsniye Adlı Eser / 294
65. Allah Bir Kâdir-i Mutlak’tır / 296
66. Bektaşîlik ve Alevîlik Birbirleriyle Karışmıştır / 298
67. Alevîler Namazda Fâtiha Sûresi’nden Besmeleyi Kaldırmazlar / 300
68. Allah’ın Doğru ve Hakikî Yolunu Mutlaka Hz. Ali’ye Uymakta Bulurlar / 302
69. Kardeş İnsanların Birbirlerine Düşman Olmaları Doğru Değil / 304
70. Alevîlik Bir İnançtır / 306
71. “Ali” Şiiri / 308
72. Düşkünlük Meydanı / 310
73. Vaktinde Okutulmayan Bir Alevî Başının Îmanı Bozulur / 313
74. Alevîler Hakkındaki İthamlar Bilgisizliktir / 316
75. Alevîlerin Gidiş ve İnanışları Başkadır / 319
76. Anadolu Alevîliğinin İran’daki Şiîlikle Hiçbir İlgisi Yoktur / 324
77. Altın Işık / 328
78. Alevîlerce İnsan Mukaddestir / 330
79. Bektaşîlik Nedir? / 333
80. Aynı Yazardan Parçalar / 335
81. Keşfü’l-Esrâr Adlı Kitap / 337
82. 18 Kişi Bu Beyate İştirak Etmedi / 339
83. Esası Olmayan Hâdiseler / 342
84. Alevîlik Bektaşîlik / 344
85. Alevîlik Bektaşîlik / 348
86. Alevîlik Bektaşîlik / 352
87. Alevîlik Bektaşîlik / 355
88. Alevîlik Bektaşîlik / 359
89. Alevîlik Bektaşîlik / 363
90. Alevîlik Bektaşîlik / 365
91. Alevîlik Bektaşîlik / 369
92. Alevîlik Bektaşîlik / 373
93. Alevîlik Bektaşîlik / 377
94. Alevîlik Bektaşîlik / 381
95. Alevîlik Bektaşîlik / 383
Ekler (Fotoğraflar)
Kutbî Hasan Baba’nın Bektaşî Horasanî kutub tâcı / 387
Mehmed Ali Hilmi Dedebaba / 388
Halife Ali Nutkî Baba / 389
Ali Nutkî Baba ve Derviş Yusuf Fâhir / 390
Giritli Halife Ali Cemâlî Baba / 391
Yusuf Fâhir Baba, Hâşim Baba’nın sandukası önünde / 392
Yusuf Fâhir Baba, İnadiye Âsitanesi meydanında / 392
Yusuf Fâhir Baba’nın imzalı resmi /393
Yusuf Fâhir Baba, zevcesi ve kızı / 394
Yusuf Fâhir Baba’nın hüviyet cüzdanı fotoğrafı / 395
Yusuf Fâhir Baba bir muhabbet sofrasında / 395
Yusuf Fâhir Baba bir cenaze merasiminde / 396
Yusuf Fâhir Baba Son Havadis gazetesinde / 396
Hacı Bektaş Müzesi’ne bağışlanan tâc / 397
Ahmed Sırrı Dedebaba ile / 397
Yusuf Fâhir Baba Üsküdar’da / 398
Yusuf Fâhir Baba ve Refik Ekener / 399
Ekener ailesi ile / 400
Çamlıca İvaz Fakih Baba Türbesi önünde / 401
Yusuf Fâhir Baba bir cenazede / 402
Yusuf Fâhir Baba’nın kabir şahidesi / 402
i
Takdim
Allah’a hamd, Cenâb-ı Muhammed, Ali, Fâtime, Hasen, Hüseyn Ve Mehdî’ye kadar olan Mâsum İmâmlara salâvat ve tahiyyat,
Pîrâna arz-ı ubûdiyet ederim.
Hü Dost!
Seyyid Yusuf Nizameddin Fâhir Baba (Ataer), Hazret-i Seyyid Safiyüddîn Erdebilî vasıtası ile otuz sekizinci batın-dan Kâzımî seyyidlerindendir. Tam ismi Yusuf Nizameddin Fâhir’dir. Babasının ismine nispetle Yusuf Münîb adını kul-landığı da olmuş; Cumhuriyet döneminde ise, Ataer soyadını almıştır.
Yusuf Fâhir Baba, 12 Ocak 1891’de Üsküdar’ın İnâdiye semtinde Hâşimiyye Âsitanesi’nde dünyaya gelmiştir. Bu tekkenin ilk bânisi ve Celvetî pîr-i sânîsi Seyyid Yusuf Niza-meddin Bandırmavî hazretleri ile ikinci bânisi ve Celvetiy-ye’nin Hâşimiyye kolunun sahibi Pîr-i Sâni Seyyid Mustafa Hâşim Baba hazretlerinin soyundan olup; Seyyid Ahmed Münîb Efendi ile Müzeyyen Anniş Hanımefendi’nin üç çocu-ğundan biridir. Münîb Efendi’nin babası Küçük Mehmed Gâ-lib Efendi, Sultan II. Abdülhamid’in sütkardeşidir. Fâhir Ba-ba’nın, Fazlı ve Şâziment isimli bir erkek bir kız kardeşi vardır. Fazlı Bey kaybolmuş ve bir daha kendisinden haber alınamamış, Şâziment Hanım ise 1966’da vefat etmiştir.
Yusuf Fâhir Baba; Üsküdar Ravza-i Terakkî Mektebi, Ka-dıköy Hamîdiyye İdâdisi, Mercan Lisesi ve Maison St. Vin-cent Ecole Française’de zâhirî tahsilini tamamlamış; bu arada hususî hocalardan da dersler almış; Arapça, Farsça ve Fran-sızca’ya ileri derecede hâkim olmuştur.
Fâhir Baba, babası Ahmed Münîb Efendi tarafından Bek-taşî kutbu Mehmed Ali Hilmi Dedebaba’ya teslim edilmiş, henüz on iki yaşındayken Hilmi Dedebaba’ya beyat ederek muhip olmuş ve on üç yaşında iken yine Hazret’ten dervişlik
1
TARİH DÜNYASI
Bektaşîliğin Sırları1
Yazan: Fâhir Baba
Bektaşîliğin herkes tarafından merak edilen sırlarını, bir yazıcı gözü ile tetkik ederek yazmaya çalışanlar olduğu gibi, bu mevzuyu menfaatlerine âlet ederek birçok hayaller ve uydur-malarla ruhları ve zihinleri büyülemeye çalışanlar da olmuş-tur. Artık tarihe mâl olmuş olan Bektaşîliğin, hakikaten sır olan ve şimdiye kadar açıklanmamış ve esaslı olarak tetkik edilmemiş tarafları vardır. İşte Tarih Dünyası, “Bektaşîliğin Sır-ları” başlığı altında ve iki yüz senelik eski bir Bektaşî ailesine mensup ve mülga Bektaşî tarikati babalarından Fâhir Baba’nın kaleminden ve onun yüksek bilgisinden faydalanarak bu sır-ları çözecek, hakikatleri ilim âlemine açıklayacaktır. Bu seride, Bektaşî tarikatinin nasıl, ne zaman teşekkül ettiğini, Bektâş-ı Velî’nin bilinmeyen hüviyet ve şahsiyetini, Bektaşîlerin mez-hebi, itikatları, kaç kola ayrıldıklarını, âyin ve erkânlarını; so-fiyan, kızılbaşlar ve bunların da iç yüzlerini, her iki zümrenin âyin-i cemlerini, meydanlarını, nefeslerini ve dualarını bütün tafsilatı ile bulacaksınız. Gelecek sayımızda başlıyor.
1 Tarih Dünyası, 1 Eylül 1951, c. 3, sayı 24, s. 1013.
3
{1}
Bektaşîlik2
Bektaşîlik ve tarikati nedir? Nasıl doğmuştur? Bektâş-ı Velî kimdir? Bektaşî sırrı diye bir türlü çözülemeyen sırrın iç yüzü ve Bektaşî itikatları, erkânları, âyinleri, kaç kola ayrıldıkları, mezhep, nefes ve duaları, Bektaşî felsefesi, Bektaşîlik ve Kızılbaşlık... Bütün bunlar, iki yüz yıllık bir Bektaşî ailesine mensup ve uzun müddet babalık maka-mını işgal etmiş olan Yusuf Fâhir Baba’nın salâhiyetli kaleminden çıkacaktır. Tarih Dünyası, bu mühim mevzuyu da okuyucularına bütün incelik ve iç yüzüyle açıklamış olacak ve tarihe mâl edecektir.
Yazan: Yusuf Fâhir Baba
Bektaşîlik tarikati nedir ve nasıl doğmuştur? Bektâş-ı Velî kimdir? Bektaşî sırrı diye bir türlü çözülemeyen sırrın iç yüzü ve Bektaşî itikatları, erkânları, âyinleri, kaç kola ayrıl-dıkları, mezhepleri, nefes ve duaları, felsefeleri... Bektaşîliğin herkes tarafından merak edilen sırlarını bir yazıcı gözüyle tet-kik ederek yazmaya çalışanlar olduğu gibi, bu mevzuyu menfaatlerine âlet ederek birçok hayaller ve uydurma sözler-le ruhları ve zihinleri büyülemeye çalışanlar da oldu.
Bektaşîliğe karşı ilk defa iftirada bulunan ve ilk defa bir-çok yalanlar yazarak yayınlayan, Kâşifu’l-Esrâr adlı eserin sahi-bi Hoca İshak’tır. Bundan pek çok sonra, Bektaşîlik ve Mev-levîlikle Masonluk arasında bir münasebet olduğu iddia edildi.
Bazı günlük gazetelerde, haftalık ve aylık dergilerde, “Bektaşî Sırrı” diye birtakım sarhoş meclislerinden ve kadın âlemlerinden bahseden yazılar çıktı. Ve hatta o sıralarda dos-tum muharrir Hasan Sait Çelebi, Karagümrük’te oturan Ga-lip Baba isminde bir Bektaşî’nin “Bektaşîlik Esrârı” diye söy-lediği birçok yalanları neşretmişti.
2 Tarih Dünyası, 15 Eylül 1951, c. 3, sayı 25, s. 1051-1053.
89
YENİ TARİH DÜNYASI
İlan
Tarih boyunca Sünnî-Alevî Mücadelesi131
Din kavgaları, mezhep ihtilafları, tarih boyunca kitleleri sü-rüklemiştir. Bu çok mühim mevzuyu, Yeni Tarih Dünyası Yu-suf Fâhir Baba’nın salâhiyetli kalemine tevdi etmiştir. Sünnî-Alevî mücadelesi, tamamıyla tarihî vukuat içinde ve tam objektif bir görüşle tetkik edilmektedir. Bu seri yazının müel-lifi Yusuf Fâhir Baba, “Bütün hayatım boyunca tetkik ettiğim bu mevzuyu, Türk ilim âlemine ihda etmekle hayatta yegâne vatan hizmeti yaptığıma kani bulunuyorum.” demektedir.
Pek yakında sütunlarımızda.
131 Yeni Tarih Dünyası, 15 Ekim 1953, c. 1, sayı 3, s. 117.
91
Müslümanlık Dini ve Sünnî-Alevî Mücadeleleri I132
Yazan: Yusuf Fâhir Baba
Müslümanlık dininin kurucusu olan Peygamberimiz Hz. Muhammed, Fil Senesi Rebîü’l-Evvel ayının on ikinci gecesi (20-23 Nisan 571) Mekke’de yetim olarak doğdu. Henüz doğ-madan, babası Abdullah göçmüş, dünya malı olarak beş deve ile birkaç koyun ve bir cariyeden ibaret ve bir rivayete göre ise, daha da az miras bırakmıştı. Yaşı altıya varınca, annesi Âmine bint Veheb vefat etti. Hz. Muhammed, büyük babası Abdülmuttalib’in yanına gitti. İki yıl sonra Abdülmuttalib de vefat edince onu, amcası Ebû Tâlib yanına aldı.
Ebû Tâlib, halk arasında sayılır bir kimse olmakla bera-ber, kendi ailesinin geçimini bile zor sağlayan bir durumda idi. Hz. Muhammed önceleri Hz. Hatice’nin parası ile ticaret yapmaya başladı. Sonraları da onunla evlenerek geçim duru-munu daha iyi sağlamış oldu. Bütün siyer kitaplarında, bi-yografisinde bu cihetler yazılıdır. Çocukluk ve ergenlik çağla-rının hiçbir çocuğa ve gence benzemez şekilde müstesna olduğu kaydedilmektedir.
Çocukluk çağlarında iken dahi kendisinde olgunluk hâli dikkat çekiyordu. Daha pek genç iken, kavmi arasında büyük itibar kazanmıştı. Halk ona “Muhammedü’l-Emin” lakabını takmıştı. Yani herkesin emniyet ve itimadını kazanmış genç diyorlardı. Mekkeliler arasında ne zaman bir anlaşmazlık başgösterse, Muhammedü’l-Emin’e başvurulurdu. Onun gös-tereceği hal şekline herkes uyardı. Fakir bir aileden ve yetim olarak doğmuş bulunmasına rağmen, bu derece üstün bir mevkiyi daha pek genç iken kazanmaya muvaffak olmuştu.
Kırk yaşına geldiği zaman nübüvvete erdi133 ve halkı Tanrı’nın birliğini kabule davet etti. Bu sıralarda dünyanın
132 Yeni Tarih Dünyası, 21 Mayıs 1954, c. 2, sayı 17, s. 681-683.133 [K.Ö.: “Nübüvvetini izhar buyurdu” daha doğru bir ifadedir.]
119
TARİH COĞRAFYA DÜNYASI
Asırların sırrını ifşa ediyorum: 1
Bektaşî Âyin-i Cemi’nin İç Yüzü140
Bektaşîlerin, âyinlerinde ve tarikatlerinde çok mühim sırlar sakladık-ları, herkesçe bilinen bir hakikattir. Fakat bu sırların ne olduğunu bugüne kadar hiç kimse ifşa edememiştir. Son Bektaşî babası, Yusuf Fâhir Baba diyor ki: “Bugüne kadar yazılanların hepsi uydurma, yanlış şeylerdir. Ben son Bektaşî babası olarak, bugüne kadar sır de-nen şeyleri ilim âlemi önünde ifşa ediyor ve tarihe mâl ediyorum.”
Yusuf Fâhir Baba
Türkiye Cumhuriyeti hudutları içinde tekke ve tekkeci-lik ve tarikatler ilga edilmiş bulunduğundan, Bektaşîlik de bütün tarikatlerle beraber tarihe karışmıştır. Bugün yetişmiş olan yeni nesil, tarikat ve dervişliğin ne olduğunu bile bil-mez. Eskiden kalmış, tekkelerin açık bulunduğu zamanlarda yaşamış olanlar ve hatta kendileri dervişliğe girmiş bulunan-lar da, tekke ve tekkeciliği unutmuş bulunmaları lâzım gelir-ken, Bektaşîlik ismi ve Bektaşî sırrı hâlâ umumî efkârda me-rak hâlinde yaşamaktadır. Zaman zaman Bektaşîlik hakkında çıkan yazılar, kitaplar, şiirler de bu merakı arttırmakta oldu-ğundan, Bektaşîlik veya tarikatler hakkında hiç bilgisi olma-yanlar, Bektaşîlik esrarını sermaye hâline getirenler, bu me-rak ve tecessüs hislerini tahrik ederek bundan istifade etmek
140 Tarih Coğrafya Dünyası, 1 Mayıs 1959, c. 1, sayı 2, s. 119-120.
151
SON HAVADİSSON BEKTAŞÎ BABASI hakikatleri açıklıyor:
Alevîlik Bektaşîlik 1
Alevîlik ve Kızılbaşlık191
Yusuf Fâhir Ataer
Türkiye Cumhuriyeti dâhilinde yaşayan ve sayıları mil-yonları aşan, özü de Türk sözü de Türk bir zümre vardır ki, bu saf ve hâlis Türkler, Alevî veya Kızılbaş diye adlandırılır-lar. Ehl-i Sünnet mezhebindeki Türkler, onları Müslüman saymaz, “Kestikleri yenmez, suları içilmez, köylerine giril-mez, evlerinde yatılmaz, kız verilmez ve kadınları nikâhla alınmaz.” derler.
Araplık tesiri altında kalmış olan Sünnî Türklerin, kendi-lerinden daha ziyade Türk kalmış olan, aynı nesil ve aynı ırk-tan olup, aynı kanı taşıyan bu Türklere düşman gözüyle bak-ması, onların alınlarına “Bektaşî, Alevî, Kızılbaş” damgası vurması, yüzyıllar boyunca bitmeyen ve bir türlü ardı arkası gelmeyen bir davadır. Birtakım cahil telkincilerin marifetleri olan ve Türkiye’de Türk vahdetini bozan bu yersiz ve sebep-siz kin ve husumet yüzünden, Alevîler de Sünnîleri sevmez ve hatta onlarla temas etmek bile istemezler.
Ne gariptir ki, bu davayı güden taraflardan birisi, Os-manlılık tesiri ve Araplığın telkini altında Türklüğünü gölge-de bırakmış olan Türkler, diğeri de Sünnîlerin kendilerini düşman saydıkları, onları Müslümanlıktan hariç bir kitle gö-züyle baktıkları için, aralarına girip de barınamayan, dağlar-da ve izbe köylerde kendi başlarına yaşamaya mecbur kalan
191 Son Havadis, 21 Ağustos 1966.