Upload
ankamasya
View
1.319
Download
4
Embed Size (px)
DESCRIPTION
ÖĞRENME KURAMLARI
Citation preview
ÖĞRENME KURAMLARI
Amasya Eğitim Fakültesi
2012
1
ÖĞRENME KURAMLARI
• Klasik Koşullanma• Bitişiklik Kuramcıları• Bağdaşım Kuramı• Edimsel Koşullanma
DAVRANIŞÇI KURAMLAR
• Beklenti Kuramı• Sosyal Öğrenme
BİLİŞSEL-DAVRANIŞÇI KURAMLAR
• Gestalt Yaklaşımı• Bilgiyi İşleme Kuramı
BİLİŞSEL KURAMLAR
2
Davranışçı Kuramlar
Davranışçı öğrenme kuramlarının temsilcileri;
Kurucusu ve savunucusu: J.B. Watson
Fizyolojik temelleri; I.P.Pavlov
Felsefi temelleri; J. Locke
Psikolojik temelleri; E.L.Thorndike, B.F.Skinner
Hull, ve L.L.Bernard
3
Davranışçı kuramın temel açıklamaları
• İnsan doğuştan nötr bir varlıktır. İyi ya da kötü olmasına neden olan içinde doğduğu çevredir.
• İnsan zihni doğumunda boş bir levha gibidir. Çevreden gelen bilgiler sayesinde öğrenme gerçekleşir
• Bütün canlıların öğrenmesi birbirine benzer. Yani hayvanlar ve insanlar benzer şekilde öğrenir
• Öğrenmenin en basit kuralı uyarıcı-tepki ilişkisidir
• İnsanlarda öğrenme gözlenebilen ve ölçülebilen tepkilerle gerçekleşir. İnsanın ne düşündüğü değil, ne yaptığı önemlidir.
• Duygular ve düşünce gibi özellikler doğrudan ölçülemediği için bilimsel olarak araştırılamazlar.
• Öğrenciler çevre tarafından güdülenmeye ihtiyaç duyan ve pekiştirenlerden etkilenen
varlıklardır.
4
Klasik Koşullanma• Klasik (tepkisel) koşullanma; aralarında doğal hiçbir ilişki
bulunmayan iyi uyarıcının birbirleriyle ilişkilendirilmesi sonucunda daha önceden birine koşulsuz yani doğal olarak verilen tepkinin ilişkilendirilmiş olan diğer uyarıcıya da verilmesidir.
• Yılan görünce neden korkuyoruz?• Limon deyince neden ağzımı sulanıyor?
5
Klasik Koşullanma
• Klasik koşullanma yoluyla insanlar ve hayvanlar doğal olarak tepki gösterdikleri uyarıcılardan farklı uyarıcılara da aynı tepkiyi göstermeyi öğrenirler. Özellikle duygusal tepkiler, korkular ve fizyolojik tepkiler (salya akıtma, ağız sulanması, diz hareketi, göz kırpma, göz bebeğinin ışıklara karşı büyümesi ve küçülmesi) bu yolla oluşur.
• Bu açıdan klasik koşullanmanın sınıftaki uygulama alanı çok sınırlıdır. Fakat bu tür koşullanmayı öğrenmeden davranışçılık akımının öğrenme sürecine bakış tarzını ortaya koymak oldukça güçtür.
Klasik koşullanma
• Klasik koşullanma yoluyla insanlar ve hayvanlar doğal olarak tepki gösterdikleri uyarıcılardan farklı uyarıcılara da aynı tepkiyi göstermeyi öğrenirler.
• Pavlov’un getirdiği koşullanma modeli, objektiftir. Davranış ve çevre uyarıcıları açık seçik gözlenebilir ve tanımlanabilir. Bundan dolayı, davranışçılık akımının temsilcileri klasik koşullanma sürecine büyük önem vermişlerdir.
7
Klasik koşullanma• Pavlov, köpekler üzerinde sindirim sistemiyle ilgili araştırma
yaparken, köpeğin fizyolojik olarak, yiyecek ağzına girdiği zaman sindirimi başlatan salya salgılaması gerekirken, yiyeceği hatta getiren kişiyi gördüğünde de salya salgıladığını farketmiştir.
• Pavlov, köpeğe düzenli olarak, yiyecek vermeden hemen önce zil sesi vermiştir. Bu ilişkiyi çok kere tekrarladıktan sonra, yiyecek vermediği durumlarda da zil sesini duyduğu zaman, köpeğin salya salgıladığını görmüştür. Köpek zil sesine salya akıtmasını öğrenmiştir.
8
Klasik koşullanma süreci• Pavlov, yiyecek ile salya salgılama arasındaki ilişki doğal ve
otomatik olduğu için, yiyeceğe “koşulsuz uyarıcı”, salyaya ise “koşulsuz tepki” demiştir.
• Yeni uyarıcıya (zil sesi) ise, doğal olarak köpeğin salya salgılamasına neden olmadığı için “koşullu uyarıcı”, zil karşısında gösterilen salya salgılama davranışına ise “koşullu tepki” adını vermiştir.
Yiyecek Salya (Koşulsuz Uyarıcı) (Koşulsuz Tepki) Zil + Yiyecek Salya Zil Salya (Koşullu Uyarıcı) (Koşullu Tepki)
9
Klasik koşullanmaKlasik koşullanmanın gerçekleşmesi için aşağıdaki koşulların
oluşması gerekir:
1. Koşullanmanın olması için, öncelikle “yiyecek-salya” örneğinde olduğu gibi, doğal bir “uyarıcı-tepki” bağının olması gerekir.
2. Koşullu uyarıcının koşulsuz uyarıcıdan hemen önce verilmesi, iki uyarıcının birleştirilmesi gerekir. Pavlov’un deneyinde köpek, zil sesi ile eti birleştirmektedir.
3. Koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı bağının tekrarlanması gerekir. Ancak, bazı korku yaratan durumlarda tek bir yaşantı da öğrenmeyi sağlayabilir.
10
Klasik koşullanmada kavramlar
Koşulsuz (doğal)uyarıcı: organizma üzerinde doğuştan etkisi olan , öğrenilmemiş uyarıcılardır. Örnek, sıcak havada terlemek,
Yüksek seste irkiliriz. Birisi elimize iğne batırsa elimizi hemen çekeriz.
Koşulsuz tepki: koşulsuz uyarıcıya verilen tepkiye koşulsuz tepki denir. Koşulsuz uyarıcı öğrenilmemiş olduğuna göre, koşulsuz tepki de öğrenilmemiştir. İğne batırıldığında elimizi hemen çekmek gibi
11
Klasik koşullanmada kavramlar
Nötr (ilişkisiz) uyarıcı : organizma için herhangi bir anlam ifade etmeyen yani herhangi bir tepkiye yol açmayan uyarıcıdır.
Örnek; hiç bilmediğiniz bir insan ilk başta sizin için nötr bir uyarıcıdır. Ancak o kişiyi sizin hiç sevmediğiniz bir arkadaşınızın yanında sürekli görmeye başlarsınız artık o sizin için bir anlam ifade etmeye başlar yani o kişi artık nötr bir uyarıcı değil koşullu bir uyarıcı haline gelir.
Yine bebekleri için unvanın, nobel ödülünün hiçbir anlamı yoktur.
12
Klasik koşullanmada kavramlar
Pekiştirme (pekiştireç): koşulsuz uyarıcı pekiştireç görevi üstlenir (et)
Bitişiklik (uyaranlar arası zaman yakınlığı):
Koşullanmanın etkili şekilde gerçekleşmesi için nötr uyarıcının verilme zamanı ile koşulsuz uyarıcının verilme zamanı arasındaki zaman dilimi çok kısa olmalıdır.
13
Klasik koşullanmada kavramlar
Koşullu uyarıcı; organizma için başlangıçta herhangi bir tepki oluşturmayan uyarıcının (nötr uyarıcı) koşulsuz uyarıcı ile eşleşmesi sonucunda, nötr uyarıcı, koşullu uyarıcı haline dönüşür. (zil)
Aslında bütün koşullu uyarıcılar başlangıçta nötr bir uyarıcıdır. Buna göre koşullu uyarıcı öğrenilmiş uyarıcıdır.
Koşullu tepki: koşullu uyarıcıya verilen tepkidir. Koşullu uyarıcı öğrenilmiş olduğuna göre koşullu tepkide öğrenilmiştir. (salya)
14
Klasik koşullanmada kavramlar
Sönme (deneysel çözülme); organizmanın daha önce tepki verdiği bir uyarıcıya pekiştirme yapılmaması sonucu artık tepki vermemeye başlamasıdır.
Kendiliğinden geri gelme; sönmüş tepkinin, bir süre sonra tekrardan ortaya çıkmasıdır. Yani sönmüş tepki tamamen yok olmamıştır.
15
Klasik koşullanmada kavramlar• Genelleme (uyarıcı genellemesi) : organizmanın benzer
uyarıcılara aynı tepkiyi vermesidir. (örn: zil sesine tepki veren köpeğin çıngırak sesine de tepki vermesi)
• Ayırt etme; organizmanın arada benzerlik de olsa koşullu uyarıcıyı diğer uyarılardan ayırt etmesidir. Yani benzer uyarıcıya tepki vermemesidir. ( örn: köpek çıngırağa tepki vermez)
16
Klasik koşullanmada kavramlar• Korku koşullanması: koşullu bir uyarıcı ile korku tepkisi
eşleştirildiğinde, korku koşullanması ortaya çıkar. (Watson’un beyaz tavşan la birlikte yüksek gürültü vermesi, -Albert deneyi-)
• Üst düzey koşullanma; organizmanın birden fazla koşullu uyarıcıya aynı tepkiyi vermesinin sağlanmasıdır. (örnek zil sesine koşullandırılan köpek, zil den önce ışık sonra zil sesi verilir ve bu koşullana kadar tekrar edilir. Böylece köpek ışık yandığında da koşullu tepki olan salya salgılar)
17
Klasik koşullanma yolu ile oluşan davranışları yok etme yöntemleri
Karşıt koşullama
• organizmanın istenmeyen bir davranışa koşullanması halinde, bu davranışın tam tersi yani istenen davranışlar çeşitli yollarla pekiştirilerek bir yandan istenmeyen davranışın söndürülmesi, bir yandan da istenen davranışa koşullanmasının sağlanması karşıt koşullanma ile açıklanır. ( okula gitmek istemeyen, okulundaki sınıf öğretmeni sevmeyen Ahmet in okulunu değiştirip başka bir öğretmen gelmeye başladığında okulu sevmeye başlaması)
Sistematik
duyarsızlaştır
ma
• organizmanın korktuğu, istemediği uyarıcı zaman içinde yavaş yavaş organizmaya yaklaştırılır, böylece korkunun (istenemeyen davranışın) ortadan kalkması amaçlanır. (örneğin tavşandan korkan Merve’ye önce tavşanların fotosunu göstermek, sonra yanına yaklaştırmak, sonra dokunmak gibi)
Klasik koşullanma yolu ile oluşan davranışları yok etme yöntemleri
İtici uyarıcı ile koşullama
• itici uyarıcıya koşullamada organizmanın koşullandığı uyarıcının çekiciliğini azaltmak için, bu uyarıcıyı itici (istenemeyen) bir uyarıcıyla eşleştirilir. (örnek sigarayı bırakmaya çalışanların çeşitli haplar kullanması, sigara içinde mide bulandırıyor ya da emziği bırakmak istemeyen bebeklerin emziğine acı biber sürülmesi)
Karşı karşı
ya getirme;
• organizmanın korku duyduğu bir uyarıcıyla bir süre aynı ortamda kalması sağlanır. (korkunla yüzleşmelisin)
GUTHRİE ve BİTİŞİKLİK KURAMI
Guthrie’ye göre öğrenme için pekiştirmeye ve tekrara ihtiyaç yoktur. Öğrenme sadece bitişiklik yani eşzamanlı koşullama ile olur. Bu şu anlama gelmektedir. Eğer bir uyarıcı bir tepkinin ortaya çımasına neden oluyorsa hemen uyarıcı ve tepki arasında bitişiklik-bağlantı kurulur, bu bir kez dahi olsa artık öğrenme gerçekleşmiştir.
20
GUTHRİE ve BİTİŞİKLİK KURAMI
• Yine Guthrie’ göre ceza uyarıcı ile istenmeyen tepki arasındaki bitişikliği ortadan kaldırmaktır. Eve gelip ceketini kanepenin üzerine fırlatan çocuğa kızarsan (ceza) çocuk davranışını değiştirmez. Doğru davranışı yaptırmak gerek. Yani çocuk kapıdan dışarı çıkar, tekrar içeri girer ve ceketi askıya asar.
GUTHRİE’ GÖRE ALIŞKANLIKLARIN YOK EDİLMESİ
Eşik Yöntemi: uyarıcının istenmeyen tepkiyi ortaya çıkartacak eşiği aşmadan çok küçük dozlarlar verilmesidir. Örn: eşeği semere alıştırma.. Yada eve yeni koltuk takımı aldırmak isteyen Ayşe hanım niyetini belli etmeden değişik örneklerle vs. eşini önceden hazırlaması ve en son alıştırdıktan sonra isteğini söylemesi
Bıktırma Yöntemi: organizma istenmeyen tepkiden bıkıncaya kadar biyolojik olarak yormak. Örnek: sigara içen birini bıraktırmak için arka arkaya bir paket sigare içirmek vb.
Zıt tepki yöntemi: istenmeyen tepkiyi meydana getiren uyarıcı ile onunla rekabet edebilecek güçte istenen bir uyarıyı beraber sunmak: örn: köpekten korkan çocuğun babası ile köpeğin yanına yaklaşması
22
THORNDİKE IN BAĞLAŞIMCILIK (DENEME-YANILMA KURAMI)
• Gerçek anlamda ilk uyarıcı-tepki psikoloğudur. Aynı zamanda ilk modern öğrenme kuramı ve edimsel şartlanmasının öncüsüdür. Ona göre uyarıcı-tepki ilişkisi bağı kurulur bu bağdaşımdır ve bu bağdaşım sinirsel bir bağ ile oluşur.
• Ona göre organizma bir amaca ulaşmak için çok sayıda deneme-yanılma girişiminde bulunur. Kendisini amaca götüren uyarıcı-tepki ilişkinini seçerken, kendisini amaca götürmeyenleri eler.
• Thorndike, öğrenmeyi bir problem çözme olayı olarak görmüş ve problem durumunda yapılan çeşitli deneme-yanılma davranışlarından birinin çözüm olduğunu saptamıştır.
23
THORNDİKE IN BAĞLAŞIMCILIK (DENEME-YANILMA KURAMI)• Thorndike yaptığı çalışmalar sonucunda hazıroluş, tekrar ve
etki kanunları diye adlandırılan öğrenme kanunlarını ortaya koymuştur. Bunlar içinde en önemlisi daha sonraki araştırma ve çalışmalardaki rolü bakımından “etki” kanunudur.
• Throndike öğrenme kanunlarını • genellikle hayvanlar üzerinde • yaptığı çalışmalarla geliştirmiştir.
24
THORNDİKE IN BAĞLAŞIMCILIK (DENEME-YANILMA KURAMI)
• Kapalı kafese yerleştirilen bir kedi, kafesin dışındaki balığa ulaşmak veya kafesten kurtulmak için kafesin içinde sağa, sola koşar; köşelere gider gelir; sıçrar; kafesin parmaklarını ısırır; fakat dışarı çıkamaz.
• Fakat dışarı çıkabilmesi için kafesin kapısının açılmasına ve açmayı sağlayan bir kapı mandalına bağlı ipin çekilmesine veya gerdirilmesine bağlıdır.
THORNDİKE IN BAĞLAŞIMCILIK (DENEME-YANILMA KURAMI)• Kedi, tesadüfen yaptığı hareketler sonucu mandala bağlı ipi
gerdirmişse kapı açılmış ve dışarıdaki yiyeceği elde etmiş veya kafesten kurtulmuştur.
• Bu deney, tekrar edildikçe, kedinin deneme-yanılma hareketlerinin gittikçe azaldığı ve kapıyı kolayca açtığı gözlenmiştir.
• Bu deneyler, istenilen sonuca “ödüle” götüren davranışın kalıcı olduğunu (öğrenildiğini) diğer davranışların ise terk edildiğini göstermiştir.
• Etki kanununa göre bir davranış haz veren bir sonuca götürürse; o davranış tekrar edilir ve kalıcı olur.
• Edimsel (operant) koşullama, yapılan bir davranışın ortaya çıkardığı sonuçlarla ilgili bir öğrenme türüdür.
• Edimsel koşullamanın en meşhur temsilcisi “Skinner”dir. Skinner’in öğrenmeyi açıklayışı Thorndike’ın etki kanununun yeni bir yorumlanmış şekli olarak görülmektedir.
26
EDİMSEL KOŞULLANMA
F.B. SKİNNER
TANIMI• Bireyin çevre ile etkileşimi sonucu yaptığı davranışın
ödüllendirilmesi ya da cezalandırılmasına göre devam edip etmemesidir.
• Klasik koşullanmada davranışa neden olan uyarıcının bilinmesi gerekir. Oysa insan davranışlarına neden olan uyarıcıları her zaman tahmin etmek mümkün olmamaktadır. Bu nedenle Skinner uyarıcıdan ziyade isteyerek ortaya çıkan davranışla ilgilenmişlerdir.
Edimsel Koşullanma Devamı..• Skinner e göre algı, bellek, irade gibi içsel süreçlerlerle
davranış açıklanamaz, ancak gözlenebilir davranışlar açıklanır. Zaten psikolojinin amacı da ona göre davranışların yordanabilirliğidir. Burada Skinner in determinist bir yaklaşım sergilediği görülmektedir.
• Skinner e göre davranışın sonucunda iki tür durum ortaya çıkar..
İki tür durum
Davranış sonucunda organizmanın
hoşuna giden bir durum
Davranışın tekrar etme olasılığı artar
Davranış sonucunda organizmanın
hoşuna gitmeyen bir durum
Davranışın devam etme olasılığı azalır.
Klasik ve edimsel koşullanmanın karşılaştırılmasıTEPKİSEL KOŞULLANMA EDİMSEL KOŞULLANMA
Önce uyarıcı, sonra tepki vardır. (u-t) Önce tepki, sonra uyarıcı (t-u) önce bir davranış gösterilir ardından uyarıcı vardır.
Organizma pasif durumdadır, farkında olmadan koşullanır. Yani süreç tamamen denetim dışındadır.
Organizma davranışının sonucuna göre bundan hoşnutsa davranışın gösterilme sıklığı artar, hoşnut değilse azalır. Yani istemlilik söz konusudur.
Refleksler ve duygular üzerinde etkilidir. Psiko motor davranışlar ve alışkanlıklar üzerinde etkilidir.
Tepkisel koşullanmada, o türe ait bütün organizmaların koşullandıkları uyarıcıya aynı tepkiyi vermesi beklenir.
Edimselde bireysel farklılıklar vardır. Yani o türe ait bütün organizmalar aynı şekilde koşullanmayabilir.
Koşullanmayı yok etmek için doğal uyarıcı ortamdan çekilerek sönme sağlanır.
Koşullanmayı yok etmek için olumlu pekiştireç verilmez.
31
Edimsel (operant koşullanmanın) temel ilkeleri
• 1. edimsel koşulanmada davranış; organizmanın pekiştireç alabilmek için bilinçli olarak yaptığı amaçlı etkinlik olarak tanımlanmaktadır.
• 2. edimsel koşullanma sürecinde davranışın sonucu bireyin öğrenmesi üzerinde etkilidir. Davranış ödüllendirilirse sıklaşır, cezalandırılırsa zayıflar.
• 3. edimsel koşullanma sürecinde pekiştirilmeyen davranışlarda sönme görülmektedir. İstenen bir davranışın devamı pekiştireç ile sağlanırken istenilmeyen bir davranış, görmezden gelinerek, olumsuz pekiştireç kullanılarak vb. söndürülmektedir.
Edimsel Koşullama
DAVRANIŞ
Davranışın Sonucu
Hoşa gidici uyarıcı Hoşa gitmeyen uyarıcı
PEKİŞTİREÇ CEZA
Olumlu Olumsuz I.tip ceza II.tip ceza
Hoşa gidici Hoşa gitmeyen Hoşa gitmeyen Hoşa gidici
uyarıcının uyarıcının uyarıcının uyarıcının
verilmesi ortamdan verilmesi ortamdan
çekilmesi çekilmesi
DAVRANIŞ TEKRAR EDER DAVRANIŞ ZAYIFLAR VEYA DURUR
33
Edimsel Koşullama
Şimdi olumlu pekiştireç, olumsuz pekiştireç, 1 tip ceza ve 2. tip ceza kavramlarına göz atalım…..
OLUMLU PEKİŞTİREÇ
Olumlu
pekiştireç
• Organizma için hoş olan, organizmanın elde etmekten haz aldığı ve organizmaya verildiğinde davranışın yapılma olasılığını / sıklığını arttıran uyarıcılardır.
Birincil
olumlu
pekiştirme
• Biyolojik kökenli ihityaçlardan kaynaklanan pekiştireçtir. Açlık, susuzluk, cinsellik vb.
İkincil oluml
u pekiştireç
• Öğrenme ürünü olan pekiştireçlerdir. Para, unvan, statü, yüksek not almak, aferin vb.
OLUMSUZ PEKİŞTİREÇ
Olumsuz
pekiştireç
• Ortamdan çıkarıldığında belirli bir davranışın yapılma sıklığını arttıran uyarıcıdır. Örn: başı ağrıyan birinin ilaç alması, üşeyen çocuğun pencereyi kapatması
Birincil olums
uz pekişti
reç
• Organizmaya rahatsızlık veren ve organizmayı tehdit eden uyarıcılardır. Elektrik şoku, yüsek gürültü, dövme, tehdit gibi
İkincil olums
uz pekişti
reç
• Herhangi bir nötr uyarıcının birincil olumsuz pekiştireçle ilişkilendirilmesi ile pekiştireç özelliği kazanan uyarıcılardır. Ör: soba nötr bir uyarıcı iken dokunup canı acıyınca olumsuz pekiştireç olur. Yani soba ikincil olumsuz pekiştireç olmuştur.
DİKKAT, OLUMSUZ PEKİŞTİREÇ CEZA DEĞİLDİR.
Şöyleki olumsuz pekiştireçin adı olumsuzluk bildirmesine rağmen sonucunda olumluluk aranmalıdır. Çünkü olumsuz pekiştireç ortamda bulunan olumsuzluğu kaldırmaya yaramaktadır.
Olumlu ve olumsuz pekiştireçler davranışın yapılma sıklığını arttırırken, ceza davranışın yapılma olasılığını azaltır .
Olumsuz pekiştirmede istenilmeyen durumdan kurtulmak bireyin elindedir.
Ceza da ise istenilmeyen durumdan kurtulmak bireyin kontrolünde değildir.
Olumsuz pekiştirmede istenilemeyn durum ortamdan kaldırıılırken, cezada istenmeyen durum ortaya konumaktadır.
CEZA
CEZA
• Bir bireye ne yapmaması gerektiğini öğreten, ne yapması gerektiğini öğretmeyen uyarıcıya denir
Birincil tür
ceza
• Ortama hoş olmayan, istenmeyen bir uyarıcının ilave edilmesidir. Tokat atmak, azarlamak, ayakta bekletmek gibi
İkinci tür ceza
• Ortamdan hoş olan , sevilen, istenilen bir uyarıcının çıkarılmasıdır. Sınırı aşan sürücünün ehliyetini elinden almak, suç işleyen birini hapse atmak, ders çalışmayan çocuğun harçlığnı kesmek,
CEZANIN ÖZELLİKLERİ
• Ceza istenmeyen davranışı tamemen ortadan kaldırmaz, belirli bir süre bastırılmasına yardımcı olur
• Ceza, engellenmelere, saldırganlık duygularına yol açabilir
• Ceza, düşmanca duygulara, nefrete yol açabilir
• Ceza verilecekse hiç geciktirilmeden verilmelidir
• Bireyi korkutmak amacı ile ceza verilmemelidir
• Birey hangi davranış sonucunda ceza alacağını önceden bilmelidir.
• Ceza verme eyleminde tutarlılık gösterilmelidir
• Ceza bir davranışı yapmamayı değil, yaptıktan sonra yakalanmamayı öğretir.
O halde pekiştirme türleri arasındaki ilişkiyi tablolaştırırsak
Pekiştireç türleri↓
Durum
→
Ortama konulduğunda
Ortamdan çıkarıldığında
Olumlu pekiştireç Olumlu pekiştirme 2. Tür ceza
Olumsuz pekiştireç1. Tür ceza Olumsuz pekiştirme
PEKİŞTİRME TARİFELERİ
1. SÜREKLİ PEKİŞTİRME
2. ZAMAN ARALIKLI PEKİŞTİRME
3. MİKTAR ARALIKLI PEKİŞTİRME
4. SİMGESEL PEKİŞTİRME
1. SÜREKLİ PEKİŞTİRME:
İnsanlar yeni davranışları öğrenirken, yaptıkları her davranışın sonucunu öğrenmek eğilimi taşırlar. Yapılan her doğru davranışın pekiştirilmesine sürekli pekiştirme denir.
Bu tür bir pekiştirme özellikle yeni davranışların kazanılmasında ve becerilerin hatasız olarak yapılmasının sağlanmasında çok önem taşır.
Örnek: her doğru cevaba 1 puan vermek ya da + vermek gibi
2. ZAMAN ARALIKLI PEKİŞTİRME:
a) Sabit zaman aralıklı pekiştirme: Pekiştirecin ne zaman verileceğinin birey tarafından bilindiği pekiştireç tarifesidir. Örn: memur maaşları, gazetecinin gazeteyi her sabah kapıya bırakması, 45 dk. Da bir teneffüs yapılması
b) Değişken aralıklı pekiştirme: pekiştirecin ne zaman verileceğinin birey tarafından bilinmediği pekiştireç tarifesidir. Öğretmenin aklına geldiği zaman sınav yapması, liseli öğrencileri zaman belirtmeden arama yapma vb
3. MİKTAR AĞIRLIKLI PEKİŞTİRME
a) Sabit oranlı pekiştirme tarifesi: kaç davranıştan sonra pekiştirecin geleceğinin birey tarafından önceden bilindiği pekiştirme tarifesidir. 2 , soruyu bilen öğrenciye +10 puan verilmesi. 10 brim iş yapan işçiye prim verilmesi , marketlerin iki alana bir bedava vermesi vb.
b) Değişken oranlı pekiştirme: bireyin kaç davranıştan sonra pekiştireç alacağını önceden bilmediği pekiştirme tarifesidir. Örn: şans, kumar oyunları, ya da bir ustanın çırağına ne kadar para vereceğinn belli olmaması vb.
4. SİMGESEL ÖDÜL:
Belli bir oranda davranış yapıldıktan sonra , bireyin ödüllendirmesi durumudur. Örn: her ödeve bir yıldız veren ve toplam 10 yıldız kazananlara kitap hediye eden bir öğretmen, ya da bir annenin kızına son 5 sınavdan 90 üstü alması durumunda hamburgerciye götürme sözü vermesi, bankaların bonun vermesi vb. Bu örneklerde ödül olarak verilen kitap ve hamburger simgedir.
Pekiştirme tarifelerini temel özellikleri• Pekiştireç tarifelerinin en güçlü olanından en zayıf olanına
doğru sıralanması şu şekildedir.
• Değişken oranlı pekiştirme (en güçlü)
• Değişken aralıklı pekiştirme
• Sabit oranlı pekiştirme
• Sabit aralıklı pekiştirme
• Sürekli pekiştirme (en zayıf)
EDİMSEL KOŞULLANMADA TEMEL KAVRAMLAR
PREMACK İLKESİ (Büyükanne kuralı)
Bireyin yapmayı istemediği bir davranışın bireyin yapmayı çok istediği başka bir davranış ile eşleştirilmesidir. Ör: derslerini yaparsan internette oynayabilirsin. Ya da çocuk pırasa yemeğini sevmiyor ise « pırasa yemeğini yersen, seni hafta sonu kübra lara gönderirim vbbbbb
EDİMSEL KOŞULLANMADA TEMEL KAVRAMLAR
SÖNME: Klasik koşullanmada olduğu gibi pekiştirilmeyen davranış söner. Ancak sönmeden önce edimsel koşullanmada organimza aktif olduğundan pekiştirilmemesi halinde sönmeden önce davranışta ani bir artış görülür. Ahmet istediği olmadığında ağlamaktadır anne görmezden gelmeye başladığında Ahmet in ağlamasında bir artış görülür ancak zamanla söner.
EDİMSEL KOŞULLANMADA TEMEL KAVRAMLAR
ALIŞMA: Sönmeden farklı olarak, alışma sürecinde pekiştirme devam eder. Ancak davranış yine de ortadan kalkar. Peki pekiştirme devam etttiği halde davranış niye ortadan kalkar??
KENDİLİĞİNDEN GERİ GELME: aynı klasik koşullanmada olduğu gibi sönmüş davranışın bir süre sonra ortaya çıkmasıdır.
EDİMSEL KOŞULLANMADA TEMEL KAVRAMLAR
GENELLEME; Organizmanın benzer uyarıcılara aynı tepki vermesidir.
AYIRT ETME: Belli bir tepkinin tek bir nesne ya da durum karşısında sergilenip, bunun dışındaki nesne yada durumlarda sergilenmemesidir.
AYIRT EDİCİ UYARICI: Bir davranış, daima belirli bir uyarıcı ya da ortamdayken pekiştirilirse, bir süre sonra bu uyarıcı ya da ortamın kendisi , davanış için ayırt edici hale gelir. Davranışı kontrol eden bu uyarıcıya ayırt edici uyarıcı denir. Örn: evde değilde balkonda sigara içen Ahmet bey, çicekleri sulamak için bile balkona çıktğında sigara içer.
Ali hocanın dersinde konuşmayan tık çıkarmayan öğrenciler ayşe hocanın dersinde birbiri aralarında sürekli konuşurlar.
Ya da kahve ile keyf sigarası içen ayşe hanım, bir gün bir toplantıda kahve ikram edildiğinde sigara içmek ister. Yani kahve içme ayırt edici bir uyarıcıdır.
EDİMSEL KOŞULLANMADA TEMEL KAVRAMLARKADEMELİ YAKLAŞTIRMA (DAVRANIŞI BİÇİMLENDİRME)
Hedeflenmiş bir davranışı kazandırabilmek için hedefi küçük parçalara bölmektir. Bunu sağlamak için davranış basamaklarına ayrılan hedef davranış her doğru basamağın ardından pekiştirilir ve bir üst basamağa geçirilir. Örn: aslanı çemberden atlamak için kademeli yaklaşım kulllanılır. Örn: kalabalık önünde konuşamayan Alican önce bir iki kişinin önünde, sonra sınıfın önünde daha sonra okulun önünde konuşturulur.
Kademeli yaklaştırma ile sistematik duyarsızlaştırma arasındaki farkı tartışınız…
İSTENMEYEN DAVRANIŞI ORTADAN KALDIRMA YOLLARI
a) Sönmesini bekleme: istenilmeyen davranışa pekiştireç verilmemesi durumudur. Örn: parmak kaldırmadan konuşmak istseyen bir öğrenciye öğretmenin söz vermemesi gibi
b) Görmezden gelme: istenilmeyen davranışı pekiştireç vermeksizin ve bireyle ilgilenmeksizin söndürmeye çalışmadır. Ör: sürekli ağlayan çocuğun ağlama davranışını görmezlikten gelme
İSTENMEYEN DAVRANIŞI ORTADAN KALDIRMA YOLLARI
3. Olumsuz pekiştireç kullanma: sönme ile birlikte olumsuz pekiştireç kullanma cezaya karşı kullanılan en iyi iki alternatiftir. Bireyin istenmeyen bir davranışa değil, istenen bir davranışa yönlendirilmesidir. Örneğin; parmak kaldırmadan konuşan bir öğrenciye parmak kaldırdığı zaman söz hakkı vermek gibi. Bu durumda doğru davranışın yapılma sıklığı artacaktır.
İSTENMEYEN DAVRANIŞI ORTADAN KALDIRMA YOLLARI
4. Ara verme: istenmeyen davranışı gösteren bireylerin belli bir süre (ideali 10 dk civarı) pekiştirecin verildiği ortamdan uzaklaştırılmasıdır. Örn: sınıfta çok gürültü yapan Ahmet in 10 dk. Sınıftan çıkraılması.. Dikkat edilmesi gereken bireyin önceden böyle birşeyden haberinin olması, bireyin uzaklaştırıldığı yerde herhangi bir pekiştirici uyarıcının olmaması,
İSTENMEYEN DAVRANIŞI ORTADAN KALDIRMA YOLLARI
5. Ceza verme: istenilmeyen davranışın cezalandırılmasıdır. Ceza istenilen davranışa yol açmaz sadece istenilmeyen davranışın yapılmamasına neden olur.
6. Bıktırıncaya kadar yaptırma: bireyin istenilmeyen davranışını değiştirmek için o davranışı bıktırıncaya kadar yaptırma. Örn: sigara olayı