16
ÖNCÜ KADIN Üret(eme)mek Rojda DEM‹R ‹nsan›n kendisine ve do¤aya ilk yabanc›laflma süreci, üretimden d›fllanma evresine denk düfler. Özel mülkiyet sistemlerinin birbirini takip eden ha- kimiyet evreleri boyunca egemenlerin kendini ye- niden üretimine daha çok... SAYFA 7 Mevsimlik iflçilerin ölümü: Kaza m›, cinayet mi? Cumhurbaflkanl›¤› tart›flmalar›nda sona do¤ru zun süredir gündemden düfl(ürül)meyen ve 22 Temmuz erken genel seçimlerine ebelik yapan cumhurbaflkanl›¤› tart›flmalar›nda deyim yerindeyse son iki raunda girildi. Asl›nda cumhurbaflkanl›¤›n› bu denli tart›flmaya mazhar k›lan, 1980 askeri darbesinin ard›ndan bu makam›n gö- rev ve yetkilerine iliflkin yap›lan de¤iflikliklerdir. Daha ön- cesinden nispeten s›n›rl› yetkilere sahip olan cumhurbaflkanl›¤›n›n yet- kileri, 1982 anayasas›nda bir hayli geniflletildi ve adeta sistemin kema- list karekterinin temsiliyetiyle özdefllefltirildi. Bu yetkilerden bafll›calar› üniversite rektörlerinin seçimi, Devlet Denetleme Kurulu üyelerinin ve baflkan›n›n seçimi, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi, Dan›fltay üyelerinin dörtte birinin seçimi, Yarg›tay, Cumhuriyet Baflsavc›s› ve ve- kilini, Askeri Yarg›tay Mahkemesi üyelerini, Askeri Yüksek Mahkeme üyelerini, Hakimler ve Savc›lar Yüksek Kurulu’nu seçmesi... Bunlara ek olarak ve ordunun adrenalini en çok yükselten durum ise, Genelkurmay Baflkan›’n› atamak, TSK’n›n kullan›lmas›na karar ver- mek, TBMM ad›na TSK’n›n baflkomutanl›¤›n› temsil etmek, MGK baflka- n›n› seçmek gibi yetkilerle donat›lm›fl olmas›d›r. Ordunun, emperyalist- lerin bir numaral› figüran› oldu¤u bir ülkede Kemalist kli¤in gücünü et- kilemeye haiz bu yetkilerin bu denli bir kriz konusu yap›lmas›na flafl›r- mamak gerekir. Seçimler öncesini hat›rlayacak olursak, yap›lan birçok ankette AKP “en milliyetçi parti”, Erdo¤an “en milliyetçi lider” olarak görülüyor, gös- teriliyordu. Bu anketlerin ifade etti¤i bu durum, asl›nda patronu-a¤as› ile büyükbafllar›n, yani TÜS‹AD, MÜS‹AD, TOBB vb kurulufllar›n halka yans›t- mak istediklerini gösteriyordu. Zira büyükbafllar›n bu k›ymeti kendin- den menkul kurulufllar› karlar›na daha fazla kar katmak için istikrar is- tiyorlard›. AKP hükümeti döneminde hayli yüklendikleri düflünüldü¤ün- de istikrar› AKP’de bulduklar›n› söylemek mümkün. ‹flte bu realiteden ötürüdür ki, “‹stikrar› bozmayal›m, AKP’yi böldürmeyip yeniden hükü- mete getirelim. Ç›karlar›m›z›, kar›m›z› muhafaza edelim, artt›ral›m” gibi büyükbafllar›n kayg›lar›n›n bir ürünü olarak anketlerden bu tür sonuç- lar ve AKP’nin ipi önde gö¤üsleyece¤i ç›k›yordu. Elbette ülkemizdeki ko- damanlar›n bafl›ndaki emperyalist güçlerin de istemleri do¤rultusunda. Unutulmamal› ki halka karfl› psikolojik harp yöntemlerinin enva- i çeflidini uygulam›fl olan bu devletin seçimler sürecinde de bu türden bir savafl seçene¤ini devre d›fl› b›rakmas› düflünülemezdi. Seçimler ön- cesi yap›lan mitingler, anketler, televizyon programlar› vb gibi propa- gandalar›n arkas›nda yatan gerçeklik de burada aramal›d›r. F tipi hapishanelere geçiflle birlikte tutuklu ve hükümlülerde ciddi sa¤l›k sorunlar› ortaya ç›kmaya bafllad›. Bu soruna dikkat çeken de- mokratik kitle örgütleri hasta tutuklu ve hü- kümlülerin tahliye edilmelerini istediler. Ça¤dafl Hukukçular Derne¤i (ÇHD) ‹zmir fiubesi ve ‹n- san Haklar› Derne¤i (‹HD) ‹zmir fiubesi üyeleri hapishanelerdeki sa¤l›k sorunlar› yaflayan tu- tuklu ve hükümlülerin serbest b›rak›lmas›n› is- tediler. ÇHD ve ‹HD üyeleri ‹zmir Bayrakl› Adli- yesi C Blok önünde bir araya gelerek “Sa¤l›k hakk› ihlaline son, hasta tutsaklar serbest b›- rak›ls›n” yaz›l› pankart aç›p, “‹çeride, d›flar›da hücreleri parçala”, “‹nsanl›k onuru iflkenceyi yenecek”, “Susma sustukça s›ra sana gelecek” sloganlar› att›lar. SAYFA 4 Siirt'in Pervari ‹lçesi'nde Yapraktepe Köyü'ne ba¤l› Çemê Karê Mezras›'n›n yolunu keyfi bir fle- kilde kapatan askerler, mezrada yaflayan köylü- lere göç etmeleri için bask› uyguluyorlar. Türk Genelkurmay›'n›n Haziran ay›nda Hakkari, fi›rnak ve Siirt illerinin s›n›rlar›n› kapsayan 'güvenlik böl- gesi' uygulamas›n›n ard›ndan Siirt'in Pervari ‹lçe- si'ne ba¤l› olan Çeme Kare mezras›nda yaflayan köylüler Pervari ‹lçe Jandarma Komutanl›¤›'nda görevli üste¤men ve korucular›n artan bask›lar› ile yaflamaya bafllad›lar. Köylülere ajanl›k yap- malar› için bask› uygulayan asker ve korucular, köylülerin karfl› ç›kmas› üzerine mezran›n yolu- nu kapatarak, ulafl›m› engellediler. Savc›l›¤a flika- yette bulunan köylüler ise gözalt›na al›narak ifl- kence görme ve öldürülme tehditi ile karfl› karfl›- ya kal›yorlar. SAYFA 5 Siirt’te askerler köy yolunu kapatt› 2006'n›n ikinci yar›s›nda ABD'de konut sektö- ründe bafllayan durgunluk ve sonras›nda ABD Merkez Bankas› (FED)’in faiz artt›r›m›na gitmesi ile düflüfle geçen ‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas› (‹MKB), kimi büyük sermayeli uluslararas› fonlar›n batmas› sonras› yeni bir kriz dalgas›n›n sarmal›n- da. Seçimlerin ard›ndan popülaritesi artan “tek parti hükümeti=istikrar” formülü ve “ekonominin bahar›” söyleminin ne denli gerçek d›fl› oldu¤u, uluslararas› piyasada yans›yan ve ABD, AB, Çin, Rusya gibi ülkelerden ziyade TC ve di¤er yar›-sö- mürge, sömürge ülkelerin borsalar›na dip yapt›ra- rak ekonomide kriz çanlar›n›n çalmas›na yol açan bu krizle aflikar oldu. SAYFA 6 Ekonomi balonunun havas› erken söndü Hasta tutsaklar ser- best b›rak›ls›n evsimlik olarak tar›m ifllerinde çal›flmak üzere toprakla- r›ndan kilometrelerce uza¤a çal›flmaya giden 28 kifliyi ta- fl›yan kamyonetin, mercimek yüklü kamyonla çarp›flma- s› sonucu tam bir katliam yafland›. 18 A¤ustos günü ya- flanan kazada; 15’i tar›m iflçisi 16 kifli yaflam›n› yitirken, 4’ü a¤›r olmak üzere 15 kifli de yaraland›. Ülkedeki eflitsiz geliflim ve bunun yan› s›ra etnik farkl›l›klardan ötürü bat›da yo¤unlaflan mon- taja-ara ürünlerin üretimine dayal› komprador sanayiye nazaran Kürt illerinde böylesi bir imkan›n olmay›fl›, iflsizlik sorununu hat saf- haya tafl›yor. Zira di¤er tüm köylük alanlarda oldu¤u gibi Kürt ille- rinde de yoksul köylü, emperyalist sömürü boyunduru¤u alt›nda yoksullu¤a ve ekonomik y›k›ma sürükleniyor. ‹flte bu y›k›m›n pen- çesindeki yoksul köylülerden oluflan mevsimlik tar›m iflçileri, gün- lük 7-10 YTL’ye 18 saat çal›flmak zorunda kald›klar› gibi, her gün on- larca kiflinin çoluk çocuk denmeden bir kamyonetin kasas›na bal›k istifi doldurularak tafl›nmas›na da, alacaklar› “ekmek paras›” için ses ç›kart(a)m›yorlar. SAYFA 15 Tükrükçü ve Ermez müca- delelerinde ka- rarl› 15 Günlük Siyasi Gazete Y›l: 5 Say›: 117 22-31 A¤ustos 2007 Fiyat›: 1 YTL www.halkingunlugu.org e-mail:[email protected] M‹LLETVEK‹L‹ OLAMAYANLAR MAHKEME YOLUNDA Seçimlerde yeniden milletvekili seçilemeyen 84 kifli- nin suç dosyalar› Baflbakanl›¤a gönderiliyor. Millet- vekili seçilemedikleri için dokunulmazl›klar› kalkan 84 eski vekilin aras›nda Mehmet A¤ar’›n yan› s›ra Sefa Sirmen, Haflim Oral, Mahfuz Güler, ‹brahim Köfldere, Mehmet K›l›ç, Remzi Çetin, Sabri Varan ve Halil Ürün gibi isimler bulunuyor. 6 6 2 2 5 5 EMEK GÜNCEL GÜNCEL POL‹S KANUNU’NDAK‹ DE⁄‹fi‹K- L‹K ‹fiKENCEY‹ ARTTIRDI Çocuk yaflta taciz ve tecavüze maruz kalan, genelev patronlar›na sat›lan Ayfle Tükrükçü ve Sa- liha Ermez'in yaflam mücadelesi devam ediyor. Seks iflçilerinin seslerini duyurmak için milletvekil- li¤ine adayl›klar›n› koyan Tükrükçü ve Ermez parti kurmaya haz›rlan›yor. Ayr› mekanlarda, ayr› zamanlarda yaflamla ta- n›flt›lar ancak öykülerinin kesiflti¤i yer ayn›. Çocuk yaflta taciz ve tecavüze u¤rad›lar, baba ve koca fliddetine maruz kald›lar ve tecavüzcülere pazar- land›lar. Çocukluklar›, umutlar›, gelecekleri çal›nd›, yaflam denilen kavgan›n içinde ç›r›lç›plak b›rak›ld›- lar. Et pazar›na 'vesika' vererek ortak olan devlet- ten de umudunu kesen 'hayat' kad›nlar› Ayfle Tük- rükçü ve Saliha Ermez'i dört duvar aras›ndan ç›ka- ran tek fley kurtulacaklar›na yönelik inançlar› oldu. Tükrükçü ve Ermez, hiçbir siyasi düzen partisi ta- raf›ndan sorunlar› dinlenmeyen seks iflçilerinin haklar›n› savunmak, töre ve fliddet ma¤durlar›n›n sesini duyurmak için 22 Temmuz seçimlerinde ‹s- tanbul'dan milletvekilli¤ine adayl›klar›n› koydular. Düzen partilerinin siyasetçilerini "flartlar›m›z› gö- rün" diyerek Karaköy Genelevi’ne ça¤›ran 'hayat› çal›nm›fl' kad›nlara feministler ve çeflitli kad›n ör- gütleri de destek oldu. SAYFA 7 U THY ÇALIfiANLARI “G(Ö)REV” DED‹ Türk Hava Yolları ve Türk Hava Yolları Teknik AŞ’nin uzlaşmaz tutum- ları nedeniyle toplu sözleşme görüşme- lerinin tıkanmasının ardından Hava-İş sendikasının aldığı grev kararı, 11 bin 500 işçinin haklarını ve mücadelesini bütün ülkenin gündemine taşıdı. Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nda de¤ifliklik yap›lmas›n›n ard›n- dan iflkence olaylar› artmaya bafllad›. Kanunda yap›lan de¤ifliklik silah kullanma, toplumsal olaylara müdahale etme, görevini kötüye kullan- makla suçlanan polislerin yarg› karfl›s›nda savunulmas› ve polislerin ara- ma yapmas› ile ilgili konularda olurken, 1 Haziran'da yürürlü¤e giren ka- nundaki de¤iflikliklerin ard›ndan birçok yerde polisler taraf›ndan uygula- nan iflkence haberleri gelmeye bafllad›. M Türk-‹fl'e ba¤l› Deri-‹fl Sendikas› 29. Ola¤an Genel Kurulu'nu 11-12 A¤ustos tarihlerinde Pet- rol-‹fl Sendikas›'nda yapt›. Genel Merkez Baflkan- l›¤›'na Musa Selvi ve Bayram Ateflo¤lu'nun aday oldu¤u genel kurulda iki gün süren tart›flmalar›n ard›ndan Musa Selvi baflkanl›¤a seçildi. Genel Ku- rul 30 y›ld›r sendikaya baflkanl›k yapan Yener Ka- ya'n›n, sendikac›l›k hayat›na veda etti¤ini de aç›k- lad›¤› konuflmas›yla bafllad›. Tüzükte de¤ifliklikle- rin yap›lmas›na iliflkin önergelerin verildi¤i ilk gün gergin tat›flmalar yafland›. Genel Kurul'da sendi- kan›n mevcut mali tablosu en ufak bir elefltiri al- madan ve sorgulanmadan geçifltirilmifl oldu. Mali durumdaki problemler nedeniyle genel merkezde çal›flan profesyonel sendikac› say›s›n›n üçten ikiye indirilmesi gerekti¤i yönünde verilen tüzük de¤i- flikli¤i önerisinden sonra flube sekreterlerinin pro- fesyonel sendikac› olabilmesi için tüzük de¤iflikli¤i yap›lmas›na iliflkin önerge sunuldu. Lehte ve aleyhte al›nan sözler esnas›nda kongre salonunda gerginlikler yafland›. SAYFA 9 Deri-‹fl’te tart›flmal› Ola- ¤an Genel Kurul Dersim, Bingöl ve fi›r- nak’ta ormanlar yak›ld› Su sorununun tart›fl›ld›¤› flu günlerde, bir ta- raftan da yaflad›¤›m›z co¤rafyan›n akci¤erleri olan ormanlar alevlerle bo¤ularak küle dönüyor. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da her y›l bat›da ve do- ¤uda meydana gelen yang›nlarda yüzlerce, bin- lerce hektar ormanl›k alan küle dönüyor. Bat›da- ki yang›nlar kar h›rs›ndan baflka bir fley düflün- meyerek do¤al yaflam› felakete götüren rantç›la- r›n kundaklamas›yla meydana gelirken, do¤uda ise devletin gerillalar karfl›s›nda üstünlük kur- mak amac› do¤rultusunda bilinçli olarak ç›kar›l›- yor. Her y›l yap›lan askeri operasyonlarda or- manl›k alanlar bombalarla tarumar ediliyor, bi- linçli olarak b›rak›lan t›rt›llar ise yeflil olan her fle- yi kurutuyorlar. Dersim merkeze ba¤l› Çiçekli Kö- yü Jandarma Karakolu arkas›nda bulunan or- manl›k alan askerler taraf›ndan atefle verildi. Yang›na müdahale edilmedi¤i için ormanl›k alan küle döndü. Pülümür ‹lçesi’nde bulunan K›rm›z›- köprü Jandarma Karakolu’nun arka k›s›mlar›nda- ki ormanl›k alan da atefle verildi. Ovac›k, Hozat ve Çemiflgezek ilçelerinin aras›nda kalan k›rsal bölgede yürüttü¤ü operasyonlarda gerillalar› Ali- bo¤az› bölgesinde k›st›rd›¤›n› aç›klayan Türk or- dusu Alibo¤az›’n›n çevresindeki ormanl›k bölge- leri atefle verdi. SAYFA 2 Seçimlerden oyunu artt›rarak ç›kan AKP, istemese de Abdullah Gül’ü sahneye ç›kartt›. Ve görünen o ki, ülkede yarat›lan suni laik-fleriatç› çat›flmas›n›n daha da güçlendirdi¤i AKP hükümetinin cumhurbaflkan›n› seçmesine devletin üstündeki “yüksek” makamlar taraf›ndan geçifl izni verilmifl durumda...

22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

Embed Size (px)

DESCRIPTION

2001-2010 yılları arasında yayınlanan, Devrimci Demokrasi gazetesi.

Citation preview

Page 1: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

ÖNCÜ KADIN

Üret(eme)mek

Rojda DEM‹R

‹nsan›n kendisine ve do¤aya ilk yabanc›laflma

süreci, üretimden d›fllanma evresine denk düfler.

Özel mülkiyet sistemlerinin birbirini takip eden ha-

kimiyet evreleri boyunca egemenlerin kendini ye-

niden üretimine daha çok... S A Y F A 7

Mevsimlik iflçilerin ölümü: Kaza m›, cinayet mi?

Cumhurbaflkanl›¤› tart›flmalar›nda sona do¤ru

zun süredir gündemden düfl(ürül)meyen ve 22 Temmuzerken genel seçimlerine ebelik yapan cumhurbaflkanl›¤›tart›flmalar›nda deyim yerindeyse son iki raunda girildi.Asl›nda cumhurbaflkanl›¤›n› bu denli tart›flmaya mazhark›lan, 1980 askeri darbesinin ard›ndan bu makam›n gö-rev ve yetkilerine iliflkin yap›lan de¤iflikliklerdir. Daha ön-

cesinden nispeten s›n›rl› yetkilere sahip olan cumhurbaflkanl›¤›n›n yet-kileri, 1982 anayasas›nda bir hayli geniflletildi ve adeta sistemin kema-list karekterinin temsiliyetiyle özdefllefltirildi. Bu yetkilerden bafll›calar›üniversite rektörlerinin seçimi, Devlet Denetleme Kurulu üyelerinin vebaflkan›n›n seçimi, Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimi, Dan›fltayüyelerinin dörtte birinin seçimi, Yarg›tay, Cumhuriyet Baflsavc›s› ve ve-kilini, Askeri Yarg›tay Mahkemesi üyelerini, Askeri Yüksek Mahkemeüyelerini, Hakimler ve Savc›lar Yüksek Kurulu’nu seçmesi...

Bunlara ek olarak ve ordunun adrenalini en çok yükselten durumise, Genelkurmay Baflkan›’n› atamak, TSK’n›n kullan›lmas›na karar ver-mek, TBMM ad›na TSK’n›n baflkomutanl›¤›n› temsil etmek, MGK baflka-n›n› seçmek gibi yetkilerle donat›lm›fl olmas›d›r. Ordunun, emperyalist-lerin bir numaral› figüran› oldu¤u bir ülkede Kemalist kli¤in gücünü et-kilemeye haiz bu yetkilerin bu denli bir kriz konusu yap›lmas›na flafl›r-mamak gerekir.

Seçimler öncesini hat›rlayacak olursak, yap›lan birçok ankette AKP“en milliyetçi parti”, Erdo¤an “en milliyetçi lider” olarak görülüyor, gös-teriliyordu. Bu anketlerin ifade etti¤i bu durum, asl›nda patronu-a¤as› ilebüyükbafllar›n, yani TÜS‹AD, MÜS‹AD, TOBB vb kurulufllar›n halka yans›t-mak istediklerini gösteriyordu. Zira büyükbafllar›n bu k›ymeti kendin-den menkul kurulufllar› karlar›na daha fazla kar katmak için istikrar is-tiyorlard›. AKP hükümeti döneminde hayli yüklendikleri düflünüldü¤ün-

de istikrar› AKP’de bulduklar›n› söylemek mümkün. ‹flte bu realiteden

ötürüdür ki, “‹stikrar› bozmayal›m, AKP’yi böldürmeyip yeniden hükü-

mete getirelim. Ç›karlar›m›z›, kar›m›z› muhafaza edelim, artt›ral›m” gibi

büyükbafllar›n kayg›lar›n›n bir ürünü olarak anketlerden bu tür sonuç-

lar ve AKP’nin ipi önde gö¤üsleyece¤i ç›k›yordu. Elbette ülkemizdeki ko-

damanlar›n bafl›ndaki emperyalist güçlerin de istemleri do¤rultusunda.

Unutulmamal› ki halka karfl› psikolojik harp yöntemlerinin enva-

i çeflidini uygulam›fl olan bu devletin seçimler sürecinde de bu türden

bir savafl seçene¤ini devre d›fl› b›rakmas› düflünülemezdi. Seçimler ön-

cesi yap›lan mitingler, anketler, televizyon programlar› vb gibi propa-

gandalar›n arkas›nda yatan gerçeklik de burada aramal›d›r.

F tipi hapishanelere geçiflle birlikte tutukluve hükümlülerde ciddi sa¤l›k sorunlar› ortayaç›kmaya bafllad›. Bu soruna dikkat çeken de-mokratik kitle örgütleri hasta tutuklu ve hü-kümlülerin tahliye edilmelerini istediler. Ça¤daflHukukçular Derne¤i (ÇHD) ‹zmir fiubesi ve ‹n-san Haklar› Derne¤i (‹HD) ‹zmir fiubesi üyelerihapishanelerdeki sa¤l›k sorunlar› yaflayan tu-tuklu ve hükümlülerin serbest b›rak›lmas›n› is-tediler. ÇHD ve ‹HD üyeleri ‹zmir Bayrakl› Adli-yesi C Blok önünde bir araya gelerek “Sa¤l›khakk› ihlaline son, hasta tutsaklar serbest b›-rak›ls›n” yaz›l› pankart aç›p, “‹çeride, d›flar›dahücreleri parçala”, “‹nsanl›k onuru iflkenceyiyenecek”, “Susma sustukça s›ra sana gelecek”sloganlar› att›lar. SAYFA 4

Siirt'in Pervari ‹lçesi'nde Yapraktepe Köyü'ne

ba¤l› Çemê Karê Mezras›'n›n yolunu keyfi bir fle-

kilde kapatan askerler, mezrada yaflayan köylü-

lere göç etmeleri için bask› uyguluyorlar. Türk

Genelkurmay›'n›n Haziran ay›nda Hakkari, fi›rnak

ve Siirt illerinin s›n›rlar›n› kapsayan 'güvenlik böl-

gesi' uygulamas›n›n ard›ndan Siirt'in Pervari ‹lçe-

si'ne ba¤l› olan Çeme Kare mezras›nda yaflayan

köylüler Pervari ‹lçe Jandarma Komutanl›¤›'nda

görevli üste¤men ve korucular›n artan bask›lar›

ile yaflamaya bafllad›lar. Köylülere ajanl›k yap-

malar› için bask› uygulayan asker ve korucular,

köylülerin karfl› ç›kmas› üzerine mezran›n yolu-

nu kapatarak, ulafl›m› engellediler. Savc›l›¤a flika-

yette bulunan köylüler ise gözalt›na al›narak ifl-

kence görme ve öldürülme tehditi ile karfl› karfl›-

ya kal›yorlar. SAYFA 5

Siirt’te askerler köy yolunu kapatt›

2006'n›n ikinci yar›s›nda ABD'de konut sektö-

ründe bafllayan durgunluk ve sonras›nda ABD

Merkez Bankas› (FED)’in faiz artt›r›m›na gitmesi ile

düflüfle geçen ‹stanbul Menkul K›ymetler Borsas›

(‹MKB), kimi büyük sermayeli uluslararas› fonlar›n

batmas› sonras› yeni bir kriz dalgas›n›n sarmal›n-

da. Seçimlerin ard›ndan popülaritesi artan “tek

parti hükümeti=istikrar” formülü ve “ekonominin

bahar›” söyleminin ne denli gerçek d›fl› oldu¤u,

uluslararas› piyasada yans›yan ve ABD, AB, Çin,

Rusya gibi ülkelerden ziyade TC ve di¤er yar›-sö-

mürge, sömürge ülkelerin borsalar›na dip yapt›ra-

rak ekonomide kriz çanlar›n›n çalmas›na yol açan

bu krizle aflikar oldu. SAYFA 6

Ekonomi balonunun havas› erken söndü

Hasta tutsaklar ser-best b›rak›ls›n

evsimlik olarak tar›m ifllerinde çal›flmak üzere toprakla-r›ndan kilometrelerce uza¤a çal›flmaya giden 28 kifliyi ta-fl›yan kamyonetin, mercimek yüklü kamyonla çarp›flma-s› sonucu tam bir katliam yafland›. 18 A¤ustos günü ya-flanan kazada; 15’i tar›m iflçisi 16 kifli yaflam›n› yitirken,

4’ü a¤›r olmak üzere 15 kifli de yaraland›. Ülkedeki eflitsiz geliflim vebunun yan› s›ra etnik farkl›l›klardan ötürü bat›da yo¤unlaflan mon-taja-ara ürünlerin üretimine dayal› komprador sanayiye nazaranKürt illerinde böylesi bir imkan›n olmay›fl›, iflsizlik sorununu hat saf-

haya tafl›yor. Zira di¤er tüm köylük alanlarda oldu¤u gibi Kürt ille-

rinde de yoksul köylü, emperyalist sömürü boyunduru¤u alt›nda

yoksullu¤a ve ekonomik y›k›ma sürükleniyor. ‹flte bu y›k›m›n pen-

çesindeki yoksul köylülerden oluflan mevsimlik tar›m iflçileri, gün-

lük 7-10 YTL’ye 18 saat çal›flmak zorunda kald›klar› gibi, her gün on-

larca kiflinin çoluk çocuk denmeden bir kamyonetin kasas›na bal›k

istifi doldurularak tafl›nmas›na da, alacaklar› “ekmek paras›” için ses

ç›kart(a)m›yorlar. SAYFA 15

Tükrükçü ve

Ermez müca-

delelerinde ka-

rarl›

15 Günlük Siyasi Gazete Y›l: 5 • Say›: 117 • 22-31 A¤ustos 2007 • Fiyat›: 1 YTL www.halkingunlugu.org e-mail:[email protected]

M‹LLETVEK‹L‹ OLAMAYANLARMAHKEME YOLUNDA

Seçimlerde yeniden milletvekili seçilemeyen 84 kifli-nin suç dosyalar› Baflbakanl›¤a gönderiliyor. Millet-vekili seçilemedikleri için dokunulmazl›klar› kalkan84 eski vekilin aras›nda Mehmet A¤ar’›n yan› s›raSefa Sirmen, Haflim Oral, Mahfuz Güler, ‹brahimKöfldere, Mehmet K›l›ç, Remzi Çetin, Sabri Varan veHalil Ürün gibi isimler bulunuyor.

6666 2222 5555EMEK GÜNCEL GÜNCEL

POL‹S KANUNU’NDAK‹ DE⁄‹fi‹K-L‹K ‹fiKENCEY‹ ARTTIRDI

Çocuk yaflta taciz ve tecavüze maruz kalan,

genelev patronlar›na sat›lan Ayfle Tükrükçü ve Sa-

liha Ermez'in yaflam mücadelesi devam ediyor.

Seks iflçilerinin seslerini duyurmak için milletvekil-

li¤ine adayl›klar›n› koyan Tükrükçü ve Ermez parti

kurmaya haz›rlan›yor.

Ayr› mekanlarda, ayr› zamanlarda yaflamla ta-

n›flt›lar ancak öykülerinin kesiflti¤i yer ayn›. Çocuk

yaflta taciz ve tecavüze u¤rad›lar, baba ve koca

fliddetine maruz kald›lar ve tecavüzcülere pazar-

land›lar. Çocukluklar›, umutlar›, gelecekleri çal›nd›,

yaflam denilen kavgan›n içinde ç›r›lç›plak b›rak›ld›-

lar. Et pazar›na 'vesika' vererek ortak olan devlet-ten de umudunu kesen 'hayat' kad›nlar› Ayfle Tük-rükçü ve Saliha Ermez'i dört duvar aras›ndan ç›ka-ran tek fley kurtulacaklar›na yönelik inançlar› oldu.Tükrükçü ve Ermez, hiçbir siyasi düzen partisi ta-raf›ndan sorunlar› dinlenmeyen seks iflçilerininhaklar›n› savunmak, töre ve fliddet ma¤durlar›n›nsesini duyurmak için 22 Temmuz seçimlerinde ‹s-tanbul'dan milletvekilli¤ine adayl›klar›n› koydular.Düzen partilerinin siyasetçilerini "flartlar›m›z› gö-rün" diyerek Karaköy Genelevi’ne ça¤›ran 'hayat›çal›nm›fl' kad›nlara feministler ve çeflitli kad›n ör-gütleri de destek oldu. SAYFA 7

U

THY ÇALIfiANLARI“G(Ö)REV” DED‹

Türk Hava Yolları ve Türk HavaYolları Teknik AŞ’nin uzlaşmaz tutum-ları nedeniyle toplu sözleşme görüşme-lerinin tıkanmasının ardından Hava-İşsendikasının aldığı grev kararı, 11 bin500 işçinin haklarını ve mücadelesinibütün ülkenin gündemine taşıdı.

Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nda de¤ifliklik yap›lmas›n›n ard›n-dan iflkence olaylar› artmaya bafllad›. Kanunda yap›lan de¤ifliklik silahkullanma, toplumsal olaylara müdahale etme, görevini kötüye kullan-makla suçlanan polislerin yarg› karfl›s›nda savunulmas› ve polislerin ara-ma yapmas› ile ilgili konularda olurken, 1 Haziran'da yürürlü¤e giren ka-nundaki de¤iflikliklerin ard›ndan birçok yerde polisler taraf›ndan uygula-nan iflkence haberleri gelmeye bafllad›.

M

Türk-‹fl'e ba¤l› Deri-‹fl Sendikas› 29. Ola¤anGenel Kurulu'nu 11-12 A¤ustos tarihlerinde Pet-rol-‹fl Sendikas›'nda yapt›. Genel Merkez Baflkan-l›¤›'na Musa Selvi ve Bayram Ateflo¤lu'nun adayoldu¤u genel kurulda iki gün süren tart›flmalar›n

ard›ndan Musa Selvi baflkanl›¤a seçildi. Genel Ku-

rul 30 y›ld›r sendikaya baflkanl›k yapan Yener Ka-ya'n›n, sendikac›l›k hayat›na veda etti¤ini de aç›k-lad›¤› konuflmas›yla bafllad›. Tüzükte de¤ifliklikle-rin yap›lmas›na iliflkin önergelerin verildi¤i ilk güngergin tat›flmalar yafland›. Genel Kurul'da sendi-kan›n mevcut mali tablosu en ufak bir elefltiri al-madan ve sorgulanmadan geçifltirilmifl oldu. Malidurumdaki problemler nedeniyle genel merkezdeçal›flan profesyonel sendikac› say›s›n›n üçten ikiyeindirilmesi gerekti¤i yönünde verilen tüzük de¤i-flikli¤i önerisinden sonra flube sekreterlerinin pro-fesyonel sendikac› olabilmesi için tüzük de¤iflikli¤iyap›lmas›na iliflkin önerge sunuldu. Lehte vealeyhte al›nan sözler esnas›nda kongre salonundagerginlikler yafland›. SAYFA 9

Deri-‹fl’te tart›flmal› Ola-¤an Genel Kurul

Dersim, Bingöl ve fi›r-nak’ta ormanlar yak›ld›

Su sorununun tart›fl›ld›¤› flu günlerde, bir ta-raftan da yaflad›¤›m›z co¤rafyan›n akci¤erleriolan ormanlar alevlerle bo¤ularak küle dönüyor.Türkiye-Kuzey Kürdistan’da her y›l bat›da ve do-¤uda meydana gelen yang›nlarda yüzlerce, bin-lerce hektar ormanl›k alan küle dönüyor. Bat›da-ki yang›nlar kar h›rs›ndan baflka bir fley düflün-meyerek do¤al yaflam› felakete götüren rantç›la-r›n kundaklamas›yla meydana gelirken, do¤udaise devletin gerillalar karfl›s›nda üstünlük kur-mak amac› do¤rultusunda bilinçli olarak ç›kar›l›-yor. Her y›l yap›lan askeri operasyonlarda or-manl›k alanlar bombalarla tarumar ediliyor, bi-linçli olarak b›rak›lan t›rt›llar ise yeflil olan her fle-yi kurutuyorlar. Dersim merkeze ba¤l› Çiçekli Kö-yü Jandarma Karakolu arkas›nda bulunan or-manl›k alan askerler taraf›ndan atefle verildi.Yang›na müdahale edilmedi¤i için ormanl›k alanküle döndü. Pülümür ‹lçesi’nde bulunan K›rm›z›-köprü Jandarma Karakolu’nun arka k›s›mlar›nda-ki ormanl›k alan da atefle verildi. Ovac›k, Hozatve Çemiflgezek ilçelerinin aras›nda kalan k›rsalbölgede yürüttü¤ü operasyonlarda gerillalar› Ali-bo¤az› bölgesinde k›st›rd›¤›n› aç›klayan Türk or-dusu Alibo¤az›’n›n çevresindeki ormanl›k bölge-leri atefle verdi. SAYFA 2

Seçimlerden oyunu artt›rarak ç›kan AKP, istemese de Abdullah Gül’ü sahneye ç›kartt›. Ve görünen o ki, ülkede yarat›lan suni laik-fleriatç› çat›flmas›n›ndaha da güçlendirdi¤i AKP hükümetinin cumhurbaflkan›n› seçmesine devletin üstündeki “yüksek” makamlar taraf›ndan geçifl izni verilmifl durumda...

Page 2: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

22-31 A¤ustos 2007

DevrimciDemokrasi’den

YURT‹Ç‹ HESAP NO: Ertafl ÖZTÜRKYap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 0094208-6‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: 1002 30000 1153314

YURTDIfiI HESAP NO:Ertafl ÖZTÜRK Yap› Kredi Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 3013710-9‹fl Bankas› ‹st. Aksaray fiubesi: (Euro) 1002 301000 1107308Emlak Bankas› ‹st. Atatürk Bulvar› fiubesi: (FRF) 00235699

Abonelik Süresi Yurtiçi Yurtd›fl›

6 AYLIK 12 YTL 35 EURO

1 YILLIK 24. YTL 70 EURO

22

ABONE OL - ABONE BULOKU - OKUT

GÜNCEL

ABD ve iflbirlikçi emperyalistlerin Ortado¤u'daki pazarlar›n›artt›rmaya dönük iflgali ile gelinen süreç, bölgede yaflayan halklaraç›s›ndan tam bir katliama ve soyk›r›ma dönüfltü. Saddam’›ndevrilmesiyle yeni oluflan ABD’ye ba¤l› uflak iktidar›n birçok dini veetnik kökenli afliret ve örgütlerin tam deste¤ini alamamas›, farkl› ses-lerin güçlü ve etkin ç›kmas›na neden oluyor. Öte yandan bu iflgaldensiyasi olarak kazanç sa¤lamaya çal›flan Kürt afliretlerinin ve di¤eruluslara ait gruplar›n girifltikleri ç›karlara dayal› çat›flmalar›n dozu,bölge s›n›rlar›n›n oluflmas›n› belirleyecek referandum tarihininyak›nlaflmas›yla artm›fl durumda. Bölge içerisinde bu geliflmelereç›karlar›ndan dolay› zorunlu olarak dahil olan Türk devleti, Suriye ve‹ran gibi devletler de buradaki afliretlerin kendi aralar›ndakiçat›flmalardan yararlanarak, Güney Kürdistan ve Irak’›n di¤er böl-gelerinde dini örgütleri, milliyetçi gruplar› birbirlerine k›flk›rtarak ken-disine dönük pay kapma çabas›ndalar. Özelikle Musul’da Suriye’nindeste¤ini de alan Türk devleti, istihbarat a¤›n› buraya ve Kerkük’eyöneltmifl durumda. fiengal'deki katliam, bölge üzerinde hakimolmaya çal›flan emperyalist ve uflaklar›n›n kendilerinden ba¤›ms›z birörgütlenmeye izin vermeyeceklerinin tehditini içeriyor.

fiunu da belirtmek gerekir ki, ayaklar› yere sa¤lam basacak Kürtfederal devletinden haz almayan ve Musul ve Kerkük gibi jeolojikbak›mdan hayli önemli olan bir bölgeyi Kürtlere teslim etmeyi hiçdüflünmeyen Türk devleti, ‹ran ve Suriye gibi devletlerin bu katliam-da parma¤›n›n olmamas›n› düflünmemek körlüktür. Gelgelelim ki2007 y›l› sonunda yap›lmas› düflünülen referandumda Kerkük böl-gesinin Güney Kürdistan’a ba¤lanmas› büyük oranda görülebiliyor-du. Fakat bu çeliflkileri tersine çevirmekten geri durmayacak olan budevletler, Kerkük’ü kolay kolay Kürtlerin eline vermeyi düflünmüy-orlar. Bölge içindeki afliret ve dini farkl›l›klar› kullanarak bunlarad›na bombalar patlatanlar, Kerkük’te referandumu erteleyip veKürt temsilini azaltarak, Kerkük’ün Güney Kürdistan’aba¤lanmas›n›n önüne geçmeye çal›fl›yorlar. Yap›lan bu katliam dabunun göstergesi. Kürdistan’a ba¤lanmak isteyen Ezidiler gibi di¤eraz›nl›ktaki farkl› inaç ve uluslara dönük katliam ve soyk›r›mlar ileri-ki süreçte artarak geliflebilir. ABD ve di¤er emperyalist güçlerinOrtado¤u'da yaratt›¤› bu durum, ileri y›llarda emperyalizmininsanl›¤› nereye götürece¤inin somut bir ifadesidir. Genifl halky›¤›nlar›na azg›nca sald›ran ve onlar› katliamlarla yok eden ABDemperyalizmi, üzerindeki bask›lar› hafifletmek için Ortado¤uüzerinde piyonlar›n› devreye koyarak, "ben burada olmasamdemokrasi olmaz", "terörle mücadele ediyoruz" mesajlar› veriyor›srarla. Irak ve Güney Kürdistan yetkilileri, bölge üzerinde hakimolmaya çal›flan s›n›r devletlerin fiengal'deki sald›r›y› planlad›¤›n›belirtirlerken, akabinde bu katliam› El Kaide'ye yontuyorlar. ABDemperyalizminin yaratt›¤› El Kaide, ABD ve di¤er emperyalist güçlerile bunlara maflal›k yapan devletlerin bölge üzerindeki planlar›n›n"intihar bombac›s›" oluyor. Kendini güçlü hissettirmek için kendiyaratt›¤› (olmayan) düflmana karfl› savaflan ABD emperyalizmi veuflaklar› bölge üzerindeki halklar›n, kendisine güvenmesi ve haks›zsavafl›n› meflrulaflt›rmak için bu tür patlamalara ihtiyaç duyabilir. Nede olsa ABD ve uflaklar›, El Kaide'yi yok etmek için var!

Yan›bafl›m›zdaki Ortado¤u co¤rafyas›nda pazarda yer tutmaamac›yla çeflitli s›n›flar aras›nda süren mücadele ezilen halka katliamolarak yans›rken, ülkemizde de baflka biçimlerde yans›yan s›n›fçeliflkileri ezilen halk›m›za daha fazla sömürü ve katliam olarak dön-mektedir. Bir yandan ülke gündemini cumhurbaflkan› seçimlerioyalarken di¤er yandan emekçiler ülkenin sosyo ekonomik yap›s›n›nsonucu olan çal›flma koflullar›nda katliamlara maruz kal›yorlar.Sivas'ta meydana gelen "kaza"da 24, fianl›urfa’da meydana gelen"kazada" 18 yoksul köylünün yaflam›n› yitirmesi emekçilerin yaflamkoflullar›n› gözler önüne seriyor. Bu trajedi, sadece günlük 10 YTL vealt›nda ücret için çal›flan insanlar›n bafl›na her zaman gelebilecek birsonuç. Her türlü güvenceden yoksun, kar›n toklu¤una çal›flan,eme¤ine yabanc›laflt›r›lan bu insanlar, bir kasan›n içinde bedenleribirbirlerine kenetlenerek can verdiler. Patronlar›n daha fazla kar h›rs›için canlar›ndan olan yoksul köylülerin bu trajedisini, trafik sorunudiye yorumlamak gerçekte olan› sapt›rmak olur. Egemenlerinmedyas›nda 'trafik kazas›' olarak yans›t›lan bu durum, özünde birkatliamd›r. Sorunu sadece 'trafik sorunu', 'bilinçsiz floförler', 'gereklitrafik önlemleri al›nsayd›, bunlar olmazd›' gibi görmek, yaflan›lan tra-jediyi kabullenmek ve katliam›n alt›na imza atmakla eflde¤erdir.Bunlar› görerek, ekonomik ve siyasal olarak çürümüfl Türk devletininbu katliamlar›na dur dememiz gerekir.

Günlük 10 YTL için bütün yaflamlar›ndan vazgeçen, kendi toprak-lar›nda emperyalist sömürünün katliamlar›na maruz kalanlar›n venicelerinin 盤l›klar›n› duymam›z, hissetmemiz gerekir.Emperyalizmin yaratt›¤› y›k›m› görerek dünya üzerindeki insanl›¤›kurtulufla götürecek Markisizm-Leninizm-Maoizm ideolojisinin ›fl›kl›yolunda ›srarla yürüyelim.

Hapishanelerde de¤iflen birfley olmad›

‹lginç yasaklar...

eçimlerde yeniden mil-letvekili seçilemeyen 84kiflinin suç dosyalar› Bafl-bakanl›¤a gönderiliyor.Baflbakanl›k dosyalar›Adalet Bakanl›¤›’na gön-

derecek, Adalet Bakanl›¤› da ilgilimahkemelere sunacak. Milletvekiliseçilemedikleri için dokunulmazl›k-lar› kalkan 84 eski vekilin aras›ndaSusurluk kazas›nda ad› geçen Meh-met A¤ar da bulunuyor. MehmetA¤ar’›n “cürüm ifllemek için çetekurmak, hakk›nda yakalama vetevkif müzekkeresi bulunan kiflileriyetkili mercilere haber vermemekve görevi kötüye kullanmak” suçla-r›ndan yarg›lanmas› bekleniyor.

Adlar› birçok suça kar›flm›fl olanSefa Sirmen, Haflim Oral, Mahfuz Gü-ler, ‹brahim Köfldere, Mehmet K›l›ç,Remzi Çetin, Sabri Varan ve HalilÜrün gibi isimler de yarg›lanacak.

Milletvekillerinin suç

dosyalar›nda ne ararsan var

Milletvekillerinin adlar›n›n kar›fl-t›¤› suçlar›n aras›nda mafya üyeleri-ne sahte belge ve silah temin et-mek, ihaleye fesat kar›flt›rmak, gö-revi kötüye kullanmak, görevde su-istimal yapmak gibi suçlamalar bu-lunuyor. Demokrat Parti’nin seçim-

lerde baraj› aflamamas› ile Meclis’egiremeyen Mehmet A¤ar, AbdullahÇatl› ve Yaflar Öz’e sahte belgeylesilah temin etti¤i için, “cürüm iflle-mek için çete kurmak, hakk›nda ya-kalama ve tevkif müzekkeresi bulu-nan kiflileri yetkili mercilere habervermemek ve görevi kötüye kullan-mak” iddias›yla 6 y›ldan 12 y›la ka-dar a¤›r hapis cezas› istemiyle yar-g›lanacak.

Baz› milletvekillerinin haklar›n-daki suçlar ise flöyle: “‹hale Kanu-nu’na ayk›r›l›k, görevi kötüye kul-lanmak ve resmi evrakta sahtekar-l›k, ihaleye fesat kar›flt›rmak, avu-katl›k görevini kötüye kullanmak,görevi suistimal, görevde müessirfiil, yalan beyanda bulunmak, gö-revde yetkiyi kötüye kullanmak,hizmet sebebiyle emniyeti suisti-mal, bir k›s›m kooperatiflere usul-süz arsa tahsis etmek, sahte olaraktanzim edilen resmi evrak› bilerekkullanmak, teflekkül halinde akar-yak›t kaçakç›l›¤›, kurumu zarara u¤-ratmak, kamu kurumunu doland›r-mak, gerçe¤e ayk›r› puantaj bildi-rimlerine dayanarak haks›z ödeme-lere neden olmak, görevli memurahakaret, h›rs›zl›k, faili belli olmaya-cak flekilde adam yaralamak, teh-dit, cezaevine yasak madde sokma-ya çal›flmak, kaçak su hatt› çekmek

suretiyle h›rs›zl›k, kaçak elektrik

kullanmak, silahl› ya¤ma suçuna

azmettirmek”.

Devlet kendini

yargalayacak m›?

Bu zamana kadar yarg›lanma-

yan, ne yapt›ysa devlet için yapt›k-

lar›n› beyan edenler, mahkemeler-

de ceza al›rlar m› bilinmez. ‹flledik-

leri onca suçlar nedeni ile mahke-

me kap›s›nda bile gözükmeyen bu

devlet adamlar›n› suçlu görecek

“Türk mahkemesi var m›d›r?” göre-

ce¤iz. “Konuflursam devlete güven

kalmaz” diyenleri koruyan, iflledik-

leri cinayetleri, yapt›klar› iflkenceyi

münferit gösteren, katillerini omuz-

larda tafl›tt›ran, nikah masalar›nda

flahitlini yapan Türk devletinin “de-

rinli¤inin” biricik s›rdafl› A¤ar akla-

nacakt›r. Susurluk’ta ad› geçen,

fiemdinli’de ad› geçen, ‹stanbul Em-

niyet Müdürü oldu¤u dönemde

“Olüm Timi” kuran A¤ar’›n yarg›la-

n›p yarg›lanmayaca¤›n› görece¤iz,

iflledi¤i suçlardan ötürü kahraman

ünvan› alan A¤ar’›n bu ünvan› elin-

den al›nacak m› görece¤iz. A¤ar’›n

yarg›lanmas› devletin yarg›lanmas›

anlam›na gelecektir bir nevi.

MMiilllleettvveekkiillii oollaammaayyaannllaarr mmaahhkkeemmee yyoolluunnddaa

Su s›k›nt›s›n›n en çok tart›fl›ld›¤› flu günler-de, bir taraftan da yaflad›¤›m›z co¤rafyan›n ak-ci¤erleri olan ormanlar alevlerle bo¤ularak kü-le dönüyor. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da her y›lbat›da ve do¤uda meydana gelen yang›nlarda

yüzlerce, binlerce hektar ormanl›k alan küledönüyor. Bat›daki yang›nlar kar h›rs›ndan bafl-ka bir fley düflünmeyerek do¤al yaflam› felake-te götüren rantç›lar›n kundaklamas›yla mey-dana gelirken, do¤uda ise devletin gerillalar

karfl›s›nda üstünlük kurmak amac› ile bilinçliolarak meydana geliyor. Her y›l yap›lan askerioperasyonlarda ormanl›k alanlar bombalarlatarumar ediliyor, bilinçli olarak b›rak›lan t›rt›llarise yeflil olan her fleyi kurutuyorlar.

Susuzlu¤a çare bulmak için ellerini aç›p gö-¤e yalvaranlar, co¤rafyam›zdaki bu k›y›m kar-fl›s›nda ne yaz›k ki sessiz kal›yorlar.

DDeerrssiimm

Dersim merkeze ba¤l› Çiçekli Köyü Jandar-ma Karakolu arkas›nda bulunan ormanl›k alanaskerler taraf›ndan atefle verildi. Yang›na mü-dahale edilmedi¤i için ormanl›k alan küle dön-dü.

Pülümür ‹lçesi’nde bulunan K›rm›z›köprüJandarma Karakolu’nun arka k›s›mlar›ndaki or-manl›k alan da atefle verildi. Ovac›k, Hozat veÇemiflgezek ilçelerinin aras›nda kalan k›rsalbölgede yürüttü¤ü operasyonlarda gerillalar›Alibo¤az› bölgesinde k›st›rd›¤›n› aç›klayan Türkordusu Alibo¤az›’n›n çevresindeki ormanl›kbölgeleri atefle verdi. Yang›n genifl bir alandaetkili oldu. Hozat ‹lçesi’nin k›rsal bölgelerinde

askerlerin ç›kartt›¤› yang›nlara müdahale et-

mek isteyen ormanc›lar ve halktan insanlar yi-

ne askerler taraf›ndan engelleniyor.

BBiinnggööll

Bingöl’ün Genç ‹lçesi’ne ba¤l› Do¤anl› (Kel-

has›) ve Dedeba¤ (Siesmalan) köyleri k›rsal›n-

daki ormanl›k alanda bafllayan yang›na bir

hafta boyunca müdahale edilmedi. Köylüler

yang›n›n Suveren Karakolu’ndaki askerlerin

akflam saatlerinde rastgele çevreye atefl et-

melerinin sonucunda ç›kt›¤›n› söylediler.

fifi››rrnnaakk

fi›rnak’›n ‹dil ‹lçesi’ne ba¤l› Yarbafl› (Hespist)

Köyü’nün Cehennem Deresi mevkiinde bulu-

nan ormanl›k alan›n askerler taraf›ndan atefle

verildi¤i bildirildi. Ç›kan yang›na ‘özel güvenlik

bölgesi’ gerekçe gösterilerek müdahale edil-

mesi engellendi.

DDeevvlleett oorrmmaann yyaakk››yyoorr

‹nsan Haklar› Derne¤i ‹stanbul

fiubesi, baflta F tipi hapishaneler

olmak üzere birçok hapishaneden

gönderilen mektuplar, tutsak ya-

k›nlar› ve avukatlar›n baflvurular›n-

dan derledi¤i 2007 y›l›n›n ilk alt›

ay›nda hapishanelerde yaflanan

hak ihlalleri raporunu aç›klad›.

“Cezaevlerindeki ‹nsan Haklar›

‹hlalleri ‘SIR’ De¤ildir” bafll›kl› rapor-

da, tutsaklar›n harbeleflme özgür-

lü¤ü, görüfl, savunma, sa¤l›k vb. en

temel haklar›n›n tüm hapishane-

lerde keyfi uygulamalarla gasp

edildi¤ine, hak ihlalleri ve keyfi uy-

gulamalar karfl›s›nda tutsaklar›n

yapt›¤› baflvurular›n ya reddedildi¤i

ya da disiplin cezas› olarak tutsak-

lara geri döndü¤üne dikkat çekildi.

Hapishanelerdeki insan haklar›

ihlallerinin devam etti¤i belirtilen

raporda, “Tecrit ve izolasyonun de-vam etmesi F Tipi cezaevlerinde,mahpuslar›n fiziksel ve psikolojikdurumunu olumsuz yönde etkile-di¤i baflvurucular›n beyanlar›ndaaç›kça görülmektedir” denildi.

Raporda hapishanelerde yafla-nan sorunlarla ilgili ‘Seçme ‹hlaller’bölümünde flu ifadelere yer veril-di; “‹letiflim hakk› idarece engel-lenmekte, mektuplara el konula-rak imha edilmekte, sansürlen-mektedir. Mahpuslar›n, cezaevin-de maruz kald›klar› sorunlara ilifl-kin mektuplar› nedeniyle çeflitli di-siplin cezalar›na maruz kald›klar›ö¤renilmifltir. Haklar›nda mahke-melerce verilmifl toplatma ve ya-saklama karar› olmamas›na ra¤-men Kürtçe ve baz› muhalif yay›n-lara, cezaevi idaresince keyfi ola-rak el konulmakta ve mahpuslara

verilmemektedir. Ortak yaflam

alanlar›ndan mahpuslar›n yarar-

lanmas› konusunda cezaevi idare-

lerince zorluk ç›kar›lmaktad›r. Ce-

zaevlerinde görevli doktorlar›n

mahpuslar› tam anlam›yla muaye-

ne etmeden ilaç vermesi ve dok-

torlar hakk›ndaki flikayetlerin so-

nuçsuz kalmas› da mahpuslar›n di-

le getirdi¤i önemli bir husustur.

Mahpuslar›n içme ve temiz su ihti-

yac› karfl›lanmamakta, s›cak su ise

15 günde bir verilmektedir. Mah-

puslar›n, odalar›nda 3 kitaptan faz-

las›n› bulundurmas›na izin veril-

memektedir”.

Raporun “Çarp›c› yasaklar” k›sm›nda sistemin tutsaklar›

teslim alma, kimliklerinden s›y›rma amac›yla uygulad›¤› bir

tak›m ilginç yasaklara da yer verildi. Afla¤›daki mant›k d›fl›

yasaklar en çok F tipi hapishanelerinde uygulanmaktad›r.

‹flte çarp›c› yasaklar:

* Gazete arflivi tutmak

* Siyah üzüm istemek

* Sabun ve deterjan› pencere kenar›na koymak

* Kantinden oda arkadafllar› için al›flverifl yapmak

* Ziyaretçilerin getirdi¤i giysileri giymek

* Ajanda ve spiralli defteri içeri sokmak

* Voleybol oynarken konuflmak

* Mektuplarda moral verici cümlelere yer verilmesi

* Walkman ile müzik dinleme

* Cezaevi idaresinin tutumuna iliflkin d›flar›ya mektup

göndermek

* Görüfllerde anadilde (Kürtçe) konuflmak

* Tek kiflilik hücre cezas› verme

* Kürtçe yay›n alma

* Muhalif yay›n alma

HD’nin haz›rlad›¤› “Cezaevlerindeki ‹nsan Haklar› ‹hlalleri ‘SIR’ De¤ildir”bafll›kl› raporda, tutsaklar›n harbeleflme özgürlü¤ü, görüfl, savunma, sa¤l›kvb. en temel haklar›n›n tüm hapishanelerde keyfi uygulamalarla gasp edil-di¤ine yer verildi‹

‹brahim Baltac› amcam›z› kaybettik. Aile-sine ve yak›nlar›na baflsa¤l›¤› diliyoruz.

Hatay’dan Devrimci Demokrasiokurlar›

De¤erli dostumuz Ali Murat Yeflil’i kaybettik.Ailesine ve yak›nlar›na baflsa¤l›¤› diliyoruz.

‹stanbul Demokratik HaklarPlatformu

S

Page 3: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

22-31 A¤ustos 2007G Ü N D E M 3

Uzun süredir gündemden düfl(ürül)meyenve 22 Temmuz erken genel seçimlerine ebelikyapan cumhurbaflkanl›¤› tart›flmalar›nda de-yim yerindeyse son iki raunda girildi. Ordununkomutas›ndaki kuvvac›, “milli”ci Kemalist kesi-min tüm Bizans entrika oyunlar›na karfl›n er-ken genel seçimlerden oyunu artt›rarak ç›kanAKP, eski cumhurbaflkan› aday› olan AbdullahGül’ü, biraz daha makyajlayarak bir kez dahasahneye ç›kartt›. Ve görünen o ki, ülkede yara-t›lan suni laik-fleriatç› çat›flmas›n›n daha dagüçlendirdi¤i AKP hükümetinin cumhurbaflka-n›n› seçmesine devletin üstündeki “yüksek”makamlar taraf›ndan geçifl izni verilmifl du-rumda...

Cumhurbaflkanl›¤› etraf›nda

kopart›lan f›rt›nan›n nedeni nedir?

Asl›nda cumhurbaflkanl›¤›n› bu denli tart›fl-maya mazhar k›lan, 1980 askeri darbesinin ar-d›ndan bu makam›n görev ve yetkilerine ilifl-kin yap›lan de¤iflikliklerdir. Daha öncesindennispeten s›n›rl› yetkilere sahip olan cumhur-baflkanl›¤›n›n yetkileri, 1982 anayasas›nda birhayli geniflletildi ve adeta sistemin kemalistkarakterinin temsiliyetiyle özdefllefltirildi. Buyetkilerden bafll›calar› üniversite rektörlerininseçimi, Devlet Denetleme Kurulu üyelerinin vebaflkan›n›n seçimi, Anayasa Mahkemesi üyele-rinin seçimi, Dan›fltay üyelerinin dörtte birininseçimi, Yarg›tay, Cumhuriyet Baflsavc›s› ve ve-kilini, Askeri Yarg›tay Mahkemesi üyelerini, As-keri Yüksek Mahkeme üyelerini, Hakimler veSavc›lar Yüksek Kurulu’nu seçmesi... Bunlaraek olarak ve ordunun adrenalini en çok yük-selten durum ise, TSK’n›n üst kademesinin, ya-ni terfi ve emekli olacak askerlerin cumhur-baflkan› taraf›ndan belirlenmesi, MGK baflkan›-n›n seçilmesidir. Bizimki gibi ordunun, emper-yalistlerin bir numaral› figüran› oldu¤u bir ül-kede, do¤rudan ordunun gücünü, Kemalist kli-¤in gücünü etkilemeye haiz bu yetkilerin budenli bir kriz konusu yap›lmas›na flafl›rmamakgerekir.

CHP: Halk cumhurbaflkan›n›

seçmekten aciz

22 Temmuz seçimleri öncesinde ›srarlacumhurbaflkan›n› halk›n seçmesini isteyen CHP–elbette sözde demokrasinin kutsanmas›n›nbir arac› olarak- seçimlerin ard›ndan büyük bir“U” dönüflü yapm›fl durumda. Her daim “hal-k›n” partisi oldu¤u yalan›n› temcit pilav› misali›s›tarak önümüze koyan, cumhurbaflkanl›¤›tart›flmalar› sürecinde de “cumhur (halk) kendibaflkan›n› kendisi seçsin” fleklindeki alt› bofl ç›-k›fl›yla halk› kendi güç dalafl›na kald›raç yap-mak isteyen CHP, bugün halk› ne kadar önem-sedi¤inin bir verisi olarak, “cumhurbaflkan›n›halk seçmesin”ci bir pozisyon içerisinde. Ge-rekçesi daha 22 Temmuz seçimleri öncesindegerçeklefltirilen cumhurbaflkanl›¤› seçimlerisürecinde aç›kça ifade edilmiflti: “Halk bu ifltenanlamaz, yanl›fl bir kifliyi cumhurbaflkan› se-çer”! Fakat hava durumundan dahi daha h›zl›bir de¤ifliklik gösteren Baykal, flimdilerde; “Se-çilen cumhurbaflkan›d›r, sayg›m›z vard›r. An-cak gereksiz, anlams›z, laubali iliflkiler içerisin-de olmayaca¤›z” diyerek Abdullah Gül’ün cum-hurbaflkan› olmas› halinde meflruluk tart›flma-s›n› yürütmeyece¤ini ifade etmifl bulunuyor.Baykal’›n söylemindeki “Ancak gereksiz, an-lams›z, laubali iliflkiler içerisinde olmayaca¤›z”ifadesi, “acaba daha önceki cumhurbaflkanlar›

ile oldukça laubali ve anlams›z iliflkileri mi var-d›?” sorusunu ak›llarda uyand›rm›yor de¤il...

Burada alt›n› çizmemiz gerekir ki, bir s›n›f›ndi¤er bir s›n›f üzerindeki bask› ve sömürü ara-c› olarak ortaya ç›kan devlet ayg›t›n›n ezen s›-n›fa ait oldu¤u istisnas›z her toplumda parla-mento, cumhurbaflkanl›¤›, ordu, polis vb ku-rumlar halka karfl› örgütlenmifltir ve onlar› diz-ginlemenin, boyunduruk alt›nda tutman›nfarkl› biçimlerdeki araçlar›d›rlar. Do¤as›nda;emperyalizmin kuklas› bir avuç patron-a¤an›niktidarda oldu¤u Türkiye-Kuzey kürdistan’dacumhurbaflkan›n› kimin seçmesi gerekti¤initart›flman›n ezilen s›n›f ve katmanlar aç›s›ndanbir getirisi olmayaca¤› gibi sadece ve sadecebilinçlerin bulanmas›na yol açarak hakim s›n›f-lar›n demokrasi oyununu güçlendirecektir. Bunedenle cumhurbaflkan›n› halk seçsin mi seç-mesin mi, efli türbanl› m› olsun aç›k m› olsun,AKP’li mi olsun bir baflka partiden mi olsun,meclisten mi olsun d›flar›dan m› tart›flmas›naifltirak etmek, biz ezilenler aç›s›ndan bofl birtart›flman›n girdab›na kap›lmaktan öte bir an-lam ifade etmeyecektir. Çünkü tart›flman›nözünü, sistemin karakteristik yap›s› olufltur-mal›d›r...

Cumhurbaflkan›n› seçen ve iplerini

elinde tutan emperyalizmin ufla¤›

patronlard›r

Seçimler öncesini hat›rlayacak olursak, ya-

p›lan birçok ankette AKP “en milliyetçi parti”,

Erdo¤an “en milliyetçi lider” olarak görülüyor,

gösteriliyordu. Anketlerin ifade etti¤i bu du-

rum, asl›nda patronu-a¤as› ile büyükbafllar›n,

yani TÜS‹AD, MÜS‹AD, TOBB vb kurulufllar›n hal-

ka yans›tmak istediklerini gösteriyordu. Zira

büyükbafllar›n bu k›ymeti kendinden menkul

kurulufllar› karlar›na daha fazla kar katmak için

istikrar istiyorlard›. AKP hükümeti döneminde

hayli yüklendikleri düflünüldü¤ünde istikrar›

AKP’de bulduklar›n› söylemek mümkün. ‹flte

bu realiteden ötürüdür ki, büyükbafllar›n “‹s-

tikrar› bozmayal›m, AKP’yi böldürmeyip yeni-

den hükümete getirelim. Ç›karlar›m›z›, kar›m›z›

muhafaza edelim, artt›ral›m” kayg›lar›n›n bir

ürünü olarak anketlerden bu tür sonuçlar ve

AKP’nin ipi önde gö¤üsleyece¤i ç›k›yordu. El-

bette ülkemizdeki kodamanlar›n bafl›ndaki

emperyalist güçlerin de istemleri do¤rultusun-

da. Unutulmamal› ki halka karfl› psikolojik harp

yöntemlerinin enva-

i çeflidini uygulam›fl olan bu devletin seçimler

sürecinde de bu türden bir savafl seçene¤ini

devre d›fl› b›rakmas› düflünülemezdi. Seçimler

öncesi yap›lan mitingler, anketler, televizyon

programlar› vb gibi propagandalar›n Alaattin’in

sihirli lambas›ndan f›rlar gibi ortal›¤a saç›lmas›-

n›n arkas›nda yatan gerçeklik de burada aran-

mal›d›r.

Abdullah Gül’ün ikinci kez cumhurbaflkan›

ilan edilmesinin ard›ndan bafllatt›¤› “icazet” tu-

runda ilk durak olarak MÜS‹AD’›, ikinci durak

olarak ise TÜS‹AD’› seçmesi yukar›da de¤indi¤i-

miz gerçekli¤e iflarettir. Ziyarette Gül’e destek-

lerini sunan patronlar, bir yandan da kula¤›n›

bükmeyi ve “isteklerimize uy” mesaj› vermeyi

ihmal etmediler.

Neden AKP dediler?

Gerek seçimlerden AKP’nin ç›kmas›, gerek-

se de cumhurbaflkanl›¤› için AKP’nin patronlar-

dan ve büyük toprak sahiplerinden icazet ala-

bilmesini mümkün k›lan faktörü, k›sa bir süre

önce piyasalar› sallayan ekonomik krizde ara-

mak kan›m›zca beyhude bir çaba olmayacak-

t›r. Bir ülke düflünün ki, ABD borsalar›nda yafla-

nan dalgalanmalar sonucunda borsas› yüzde 3

de¤er kaybetsin, 16 milyar dolar zarara u¤ra-

s›n. Üstelik krizin patlak verdi¤i ABD’de, borsa-

da yaflanan düflüfl sadece yüzde 1 ile s›n›rl› ka-

l›rken... Buna bir de her an d›flar› kaçmas› muh-

temel olan 70 milyar dolarl›k d›fl sermaye kay-

nakl› bir s›cak para faktörünü ve bu paran›n

yar›s›ndan fazlas›n›n o ülkenin borsas›ndaki

hisselere yar›t›lm›fl oldu¤unu ekleyin. Böylesi

bir ülkenin büyük sermayedarlar› ve toprak

sahiplerinin uluslararas› sermayeye –siz em-

peryalizm deyin- ba¤›ml›¤› son derece yüksek-

tir. ‹flte sözünü etti¤imiz bu yer, emperyaliz-

min yar›-sömürgesi olan Türkiye-Kuzey Kür-

distan’dan baflkas› de¤il. Bunlar› akl›m›z›n bir

yerine not ettikten sonra Tayyip Erdo¤an’›n s›k

s›k dillendirdi¤i “aman piyasalara bir fley olma-

s›n”, “ben ülkemi pazarlamakla mükellefim”,

“sermaye bizim bafl›m›z›n tac›” sözlerini de

flöyle bir hat›rlar›m›za getirecek olursak, neden

seçimlerde AKP’nin desteklendi¤i ve neden

cumhurbaflkan› aday› Gül’ün bu çevrelerden

onay alabildi¤i daha rahat anlafl›lacakt›r. Ve yi-

ne TÜS‹AD baflkan› Arzuhan Do¤an Yalç›n-

da¤’›n Abdullah Gül’e cumhurbaflkanl›¤› için

onay verdiklerini duyurdu¤u aç›kmas›nda

Gül’ün dizginlerini ellerinde tutucaklar›n› da

söylemeyi ihmal etmiyor ve “Tüm modern de-

mokrasilerde oldu¤u gibi bir sivil toplum örgü-

tü olarak görevimiz icraat› izlemek, gerekli

elefltiri ve uyar›y› yapmak olacakt›r” diyordu.

Dan›fl›kl› bir dövüfl müydü?

22 Temmuz öncesinde cumhurbaflkanl›¤›

seçimlerine iliflkin esip gürleyen Genelkur-

may’da da –birkaç küçük naz d›fl›nda- kuzula-

r›n sessizli¤i hakim. ‹lk bak›flta milyonlar›n ka-

t›ld›¤› iddia edilen mitinglere destek veren,

AKP’ye karfl› iki e-muht›ra yay›mlayan Genel-

kurmay’›n ve onun sözcüsü CHP’nin flu anki

sessizli¤i anlafl›lmaz gelebilir. Ancak durum

pek de öyle de¤il. Zira burada da sorunun özü

emperyalizm ile olan ba¤›ml›l›k iliflkilerinde

yatmaktad›r. Meydanlarda ülkenin ba¤›ms›zl›-

¤›ndan, özgürlü¤ünden, emperyalizme karfl›

direnmekten bahseden Türk devletinin ordusu

ve CHP ile bunlara ba¤l› alt oluflumlar da asl›n-

da AKP gibi emperyalizmin maflas› durumun-

dad›rlarlar. Tek farkla ki AKP geçici bir mafla

iken ordu ve onun daimi sözcüsü CHP “kal›c›”

maflalar konumundad›r. Bu gerçekli¤in bir so-

nucu olarak asl›nda ABD emperyalizmi taraf›n-

dan Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi’nin bir ad›-

m› olarak hükümete getirilen ve halen destek-

lenen AKP’nin seçimlerden oylar›n› artt›rarak

ç›kaca¤›, cumhurbaflkan›n› da seçece¤i asl›nda

Genelkurmay ve onun sular›ndaki CHP, kuvva-

c›, “millici”, bombac› kesimler taraf›ndan da bi-

linmekteydi. Ne var ki amaç AKP’yi güçlendir-

mek ve olas› sapmalar›na karfl› bir pazarl›k ve

bask› unsuru oluflturmakt› gibi görünüyor. Ki

geçti¤imiz günlerde Abdullah Gül ile Genelkur-

may Baflkan› Yaflar Büyükan›t aras›nda cum-

hurbaflkanl›¤› için özel ve gizli bir görüflme ya-

p›ld›¤› ve anlaflmaya var›ld›¤›na dair ç›kan ha-

berler de bu kan›y› güçlendirir mahiyettedir.

Son söz yerine

Kemalist düzenin kurumlar› AKP aday›n›n

cumhurbaflkan› seçilmesi durumunda ‹slamc›-

lar›n rejimi gasp edeceklerini ve devletin nite-

li¤ini (Kemalist karakterini) de¤ifltireceklerini

öne sürdüler ve ülkede hiçbir zaman olmam›fl

olan laikli¤in yerine fleriat düzeninin getirilece-

¤ini halka empoze etmek istediler. Ne var ki

tarih Kemalistler taraf›ndan bugün kullan›l-

makta olan yöntemlerin sürekli olarak ‹slamc›

partileri güçlendirdi¤ini ortaya koyuyor. 1980

askeri darbesinden sonra ‹slamc› çevrelerle

yak›n ba¤lar› olan Turgut Özal hükümete geldi.

28 fiubat 1997 askeri müdahalesinin ard›ndan,

2002 seçimlerinde ‹slamc›lar AKP ile hükümete

geldiler. Yine laiklik elden gidiyor mu tart›flma-

lar› üzerine bu devletin tarihinde önemli ve da-

im k›l›nm›fl bir misyona haiz olan Süleyman

Demirel’in söyledikleri oldukça çarp›c›d›r: “As-

l›nda 1924 anayasas›nda da ‘Türk devletinin di-

ni ‹slam’d›r’ denildi¤ine göre, o günkü devlet

de bir ‹slam cumhuriyetidir. 1923’te kurulmufl

bulunan Türkiye Cumhuriyeti bir ‹slam devleti-

dir. ‘Atatürk’ün kurdu¤u laik cumhuriyet elden

gidiyor’ fleklindeki beyanlar›n, bence iyi bak›l-

d›¤› zaman tutarl›l›¤› yoktur. Atatürk’ün kurdu-

¤u devlet laik bir devlet de¤ildir, ‹slam devle-

tir”...

Evet, Kemalistler çürümüfl devlet bürokra-

sisini, orduyu ve geleneksel büyük sermaye-

darlar›-toprak sahiplerini ve flirketleri temsil

ederlerken, AKP, komprador burjuvazinin hiç

de daha az ac›mas›z olmayan, ancak kendi

zenginleflme süreçlerini daha kolaylaflt›rmak

için mevcut yap›lar› parçalamak isteyen daha

yeni katmanlar›n› temsil ediyorlar. Her iki

kamp›n da ilerici bir yan› yok. Birisi laiklik, di-

¤eri dini kullanarak bu görevlerini icra etmek-

tedirler. Kemalistler taraf›ndan “laiklik elden

gidiyor” 盤l›¤› alt›nda yürütülen kampanya

son tahlilde halk s›n›f ve katmanlar›n›n de-

mokratik haklar›n› hedef almaktad›r.

emalist kesimin tüm Bizans entrika oyunlar›na karfl›n erken genel seçimlerden oyunu artt›rarak ç›kan AKP,eski cumhurbaflkan› aday› olan Abdullah Gül’ü, biraz daha makyajlayarak bir kez daha sahneye ç›kartt›. Vegörünen o ki, ülkede yarat›lan suni laik-fleriatç› çat›flmas›n›n daha da güçlendirdi¤i AKP hükümetinin cum-hurbaflkan›n› seçmesine devletin üstündeki “yüksek” makamlar taraf›ndan geçifl izni verilmifl durumda...

BAfiYAZI Cumhurbaflkanl›¤› tart›flmalar›nda sona do¤ru

SINIF TAVRI

Demokrasi üzerine

Zeus, Yunan mitolojisinin gök tanr›s›yd›. Yetkileri s›n›r-

s›z, yorumlar› kaypak, yönetimi kurnaz, kararlar› bencil,

uygulamalar› ise zalimdi. Zeus’un amcas›n›n dört çocu¤u

vard›; Atlas, Menoitios, Epimetheus ve Prometheus. “Be-

reket insanl›k içindir” dedi¤i için Atlas’› dünyay› omzunda

tafl›maya mahkûm etti. “Do¤an›n kaynaklar› insanl›¤a hu-

zuru getirecektir” dedi¤i için Menoitios’u y›ld›r›mla çarpa-

rak dünyan›n merkezine hapsetti. Epimetheus’un bafl›na

Pandora’y› bela etti. Kötülüklerin kutusu böylece yeryüzü-

ne saç›ld›. Ve üretimin en önemli kayna¤› enerjiyi insanl›-

¤a verdi¤i için Prometheus’u Kafkas da¤lar›na çiviledi.

Zeus’ un iktidar ve demokrasi anlay›fl› bundan ibaretti.

‹ktidar ve otorite kavramlar› üzerine düflünmeye ilk Yu-

nanl›lar bafllad›lar. Ve toplumsal örgütlenme biçimlerini

onlar tan›mlad›lar. “Demokrasi” kelimesi Yunan kökenli

olup “halk” anlam›na gelen “ demos” ve “yönetim” anla-

m›na gelen “kratos” kelimelerinden türetilmiflti.

Demokrasi, s›n›flarla birlikte ortaya ç›kan bir olgudur.

Bundan dolay› s›n›flar üstü bir demokrasiden bahsedile-

mez. Hâkim s›n›flar›n, yüzy›llard›r halk›n kendi kendisini

yönetmesinin bir arac› olarak gösterdikleri demokrasinin

yaz›ya dökülen iflaretlerden veya a¤›zdan ç›kan sözcükler-

den ibaret oldu¤u su götürmez bir gerçekliktir. As›l istedik-

leri halk›n kendi kendisini yönetmesi de¤il, bir avuç burju-

van›n ve onun yandafl› tüm gerici s›n›flar›n geri kalan tüm

kesimleri yönetmesidir (sömürmesidir).

18. yüzy›lda Avrupa’da genç burjuvazinin geliflimi

önünde bir engel olarak duran “feodalizmi”, “demokrasi,

özgürlük ve adalet” fliar›yla genifl emekçi kesimlerin de

deste¤ini alarak y›km›fl ve yerine kendi sömürü dünyas›n›

kurmufltur. Ve bunu en iyi toplum modeli olarak ortaya

sunmufltur. “Demokrasi, özgürlük ve adalet” kavramlar›n›

kendi varl›¤› için içini boflaltarak yeniden anlamland›rd›.

Çok geçmeden 19. yüzy›l›n ilk çeyre¤inde proletarya

ve di¤er emekçi kesimler bu kavramlar›n gerçek yüzü

olan özel mülkiyet dünyas›n› gördü. Ve bu kesimlerde bu

çeliflki farkl› bir aray›fla sürükledi. Marksizim’le s›n›f bilin-

cine ulaflan proletarya kendi demokrasi anlay›fl›n› oturt-

mas› için kendi iktidar›n› kurmas› gerekti¤ini fark›na vard›.

Yoksa burjuvazinin flu veya bu iktidar biçimini tercih et-

mek demokrasiye ulaflt›rmaz, kurtulufla ç›karmazd›.

Ülkemizdeki demokrasi anlay›fl›na bakt›¤›m›zda, de-

mokrasi maskesiyle örtülmüfl faflizmden baflka bir fley gö-

remiyoruz. Düflünmenin bile suç say›ld›¤› bir ülkede de-

mokrasiden bahsetmek yanl›fl olur. Ülkemizde belli dö-

nemlerde burjuva demokrasisinin k›r›nt›lar› olmufltur fa-

kat bunu ülkemizde demokrasi var diye nitelendirmek

tam bir siyasi miyoplu¤a tekabül eder. Hat›rlanaca¤› üzere

AB ile üyelik tart›flmalar›n›n yo¤unlaflt›¤› süreçlerde kimi

çevreler sokak lambas›n›n ›fl›¤›na aldanan horozlar gibi er-

kenden ötmeye bafllad›lar en erken ben öteyim anlay›fl›y-

la. O günlerden bugünlere de¤in bakt›¤›m›zda de¤iflen sa-

dece sömürünün daha da katmerleflerek devam etti¤idir.

Türkiye-Kuzey Kürdistan’da AB ülkelerindeki gibi bur-

juva demokrasinin olaca¤›n› ön görüyorlard›. Ve emper-

yalistlerden demokrasi umanlar bir kez daha yan›l›yorlar-

d›. Türkiye-Kuzey Kürdistan gibi demokrasinin devrim

meselesi oldu¤u yar›-feodal yar›-sömürge ülkelerde devri-

min yak›n hedefi olan yeni demokratik devrim kendi de-

mokrasi anlay›fl› olan yeni demokrasiyi de beraberinde

getirecektir.

Demokrasi gerçek anlam›yla; ço¤unluk ve az›nl›¤›n

haklar›n› eflit derecede savunup uygulayan, ço¤unlu¤un

az›nl›k üzerindeki yönetim biçimidir. Yeni demokratik

halk iktidar›nda yeni demokrasi, tüm iktidar›n halk meclis-

lerinde oldu¤u, tüm kitlelerin yönetim süreçlerinde yer al-

d›¤›, yönetimi denetleme, yöneticileri geri ça¤›rma yasal

olana¤›n›n ve buna dönük örgütlülüklerin oldu¤u bir top-

lumsal süreci ifade eder.

Emperyalizmin demokrasi vaatleriyle sömürü dünyas›-

na yeni hedefler seçti¤i, “ideolojiler bitti” diyerek s›n›f mü-

cadelesinin önüne geçmeye çal›flt›¤›, özel mülkiyet dünya-

s›n›n kutsanarak sömürücü s›n›flar›n dünyan›n her yerin-

de saltanat sürdü¤ü bu süreçte yeni demokrasi ve yeni in-

san için feodalizm, emperyalizm ve komprador bürokrat

kapitalizm üzerinden yükselmifl bu çürümüfl sistemin y›k›-

larak, proletarya önderli¤inde genifl halk kitlelerinin yeni

demokratik iktidar›n›n kurulmas› bofl bir hayal de¤il, sos-

yalizim ve komünizm hedefli insanl›¤›n kurtulufl projesi-

nin co¤rafyam›zdaki yak›n devrim hedefidir.

İsmail UÇAR

K

Page 4: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

GÜNCEL4 22-31 A¤ustos 2007

Avrupa ‹nsan Haklar›Mahkemesi (A‹HM), Türkiye-Kuzey Kürdistan’da MaoistKomünist Partisi davas›ndanyarg›lanan ve ölüm orucu ey-leminde yeralan Sabri Diri’ninhapishanede gördü¤ü iflken-ce nedeniyle yapt›¤› baflvuru-da Türk devletini tazminatödemeye mahkum etti.

2000 y›l›nda yap›lan katli-am operasyonunda ‹stanbulÜmraniye’deki E Tipi Hapisha-nesin’den Kocaeli’ndeki Kan-d›ra F Tipi Hapishanesi’nesevk edilen Sabri Diri buradaiki ay tutulduktan sonra Te-kirda¤ F Tipi Hapishanesi’nesevk edildi. Diri’nin avukat›n›nverdi¤i bilgilere göre, Kand›raF Tipi’nde ve Tekirda¤ F Ti-pi’nde Sabri Diri’ye di¤er siya-si tutsaklarda oldu¤u gibi ifl-kence ve kötü muamele ya-p›ld›. Diri, Tekirda¤ F Tipi’ndefalaka iflkencesine de maruz

kald›.

Diri’nin iflkence gödü¤ü

vücudundan anlafl›labilir ol-

mas›na ra¤men o dönemde

haz›rlanan doktor raporunda

iflkence izleri görmezden ge-

lindi ve Diri’nin avukat› tara-

f›ndan Cumhuriyet Savc›l›-

¤›’na yap›lan suç duyurusu

takipsizlikle sonuçland›. ‹fl-

kence bu flekilde yasal koru-

ma alt›na al›n›rken avukat›n

Avrupa ‹nsan Haklar› Mahke-

mesi’ne yapt›¤› baflvuru so-

nucunda A‹HM’in talebiyle

yap›lan muayenede Diri’ye ifl-

kence yap›ld›¤› belgelendi.

Bunun üzerine A‹HM, 31

Temmuz 2007’de verdi¤i ka-

rar›nda Türk devletini hem ifl-

kence uygulamas›, hem de

etkili soruflturma yap›lmad›¤›

için Diri’ye 17 bin 500 Euro

tazminat ödemeye mahkum

etti.

Hapishanede falaka iflkencesine A‹HM’den ceza

Türk devletiişkence uygu-lamaları nede-niyle bir kezdaha mahkumedildi. AİHMhapishanedefalaka işkence-sine maruz ka-lan Sabri Di-ri’ye 17 bin500 Euro taz-minat öden-mesine hük-metti

Sabri Diri’nin A‹HM’de Türk devletinin mah-kumiyeti ile sonuçlanan davas›na iliflkin görüfl-lerini ald›¤›m›z Diri’nin avukat› M. Ali K›rdökflunlar› söyledi:

“Sabri Diri 19 Aral›k operasyonlar› sonras›n-da Kand›ra F Tipi Cezaevi’ne sevkedilmiflti. Kan-d›ra F Tipi’nde sadece Sabri Diri’ye de¤il, o dö-nemde oraya gönderilmifl bulunan tüm tutuk-lu ve hükümlülere yolda ve cezaevi giriflindeiflkence yap›ld›¤›n› ve bunun d›fl›nda da çeflitliiflkencelerin yap›ld›¤›n› biliyoruz. Sabri Diri de odönemde Kand›ra’da iflkence görmüfltür. SabriDiri Kand›ra’da iki ay kald›ktan sonra 24 fiubattarihinde bir grup arkadafl›yla birlikte Tekirda¤F Tipi Cezaevi’ne nakledildi. Tekirda¤ F Tipi’ningiriflinde b›y›klar› ve saçlar› kesildi, yine kötü

muameleye maruz kald›. Daha sonra ko¤ufltasay›mla ilgili olarak yönetimle bir gerilim sonu-cunda iki kere falaka yap›ld›¤› bize görüfltü¤ü-müzde söylendi. Falaka olay›ndan hemen son-ra kendisi ile görüflmüfltük. K›sa süre içerisindeCumhuriyet Savc›l›¤›’na Sabri Diri’nin cezaevi gi-riflinde kötü muameleye maruz kald›¤›n›, fala-ka at›ld›¤›n› belirten bir flikayet dilekçesi ver-dik. Cumhuriyet Savc›l›¤› da bu flikayet dilekçe-si üzerine bir doktor raporu ald›rd›. Doktor ra-porunda Sabri Diri'de herhangi bir cebir, iflken-ce izi bulanamad›¤› belirtiliyordu. Bunun üzeri-ne Cumhuriyet Savc›l›¤› takipsizlik karar› verdi.Biz Sabri Diri’ye iflkence yap›lm›fl oldu¤unu biz-zat gözümüzle gördü¤ümüz için K›rklareli A¤›rCeza Mahkemesi’ne itiraz ettik. A¤›r Ceza Mah-

kemesi de itiraz›m›z› reddetti. Yaln›z bu aradabiz 2 Mart’ta Avrupa ‹nsan Haklar› Mahkeme-si’ne müracatta bulunduk, acil müracat yapt›k.Sabri Diri’ye falaka uyguland›¤›na dair bulgula-r›n ayr›nt›l› olarak tetkik edilmesi için bir delilaraflt›rmas› yapmas›n› talep ettik mahkeme-den. Mahkeme bu talebimizi kabul etti ve 2001y›l› Haziran ay›nda Türk hükümetine gönderdi¤ibir yaz›yla Sabri Diri’nin üniversite hastanesindefalaka tespitine olanak verebilecek flekilde ay-r›nt›l› tetkikinin yap›lmas›n› istedi. Hükümet debunun üzerine Sabri Diri’yi Edirne T›p FakültesiHastanesi’ne gönderdi. Orada yap›lan tetkiklersonucunda, kemik üzerinde yap›lan tetkikler so-nucunda o tarihlerde Sabri Diri’ye falaka uygu-land›¤› saptand›. Edirne T›p Fakültesi’nin bu ra-

porunu da mahkemeye gönderdikten sonra hü-kümet bu rapora itiraz etti.

Sonuçta karfl›l›kl› yar›flma sonucunda 31Temmuz 2007 tarihinde mahkeme karar›n›verdi. Mahkeme karar›nda bizim Avrupa ‹nsanHaklar› Sözleflmesi’nin 3’üncü maddesine da-yand›rd›¤›m›z taleplerimiz hem esas hem deusul yönünden kabul edildi. Bu flu anlama ge-liyordu. Hem Sabri Diri’ye F Tipi cezaevinde fa-laka uyguland›¤› mahkeme taraf›ndan kabuledildi hem de bu, savunulabilir, araflt›r›labilirbir flikayet olmas›na ra¤men o dönemde savc›-l›k taraf›ndan yeterli bir araflt›rman›n yap›lma-m›fl olmas› nedeniyle usulen 3. maddenin ihlaledildi¤ine karar verildi. Bunun yan›nda manevitazminat ve avukatl›k ücretine mahkum edildi.Bunun anlam› flu: F Tipi cezaevinde falaka var.Bu mahkeme karar›yla, doktor raporuyla sabit.Bununla ilgili araflt›rma yap›lmad›¤›, devletin,mahkemelerin, adli makamlar›n, cezaevi idare-sinin bu tür flikayetleri gözard› etti¤i, kulak ar-kas› etti¤i yine bu kararla belli oldu. Bunun et-kisi ne olacak? Bundan sonra, bu karar sonra-s›nda cezaevlerinde ciddi bir ihbar›n, flikayetinolmas› durumunda ayr›nt›l› bir tetkik yapmakzorunda hükümet. Yine bu karar sonras›ndacezaevlerinde iflkence iddialar› yalan demekmümkün de¤il. ‹dari makamlar›n, bakanl›¤›n

cezaevinde bu tür iflkence olgular›n›n oluflma-s›n› engelleyecek tedbirleri de almas› gerekiyorbu kararla”.

Bu kararla cezaevinde işken-ce yok demek mümkün değil

Sabri Diri’nin avukatı Mehmet Ali Kırdök:

HHaassttaa ttuuttuukklluu vvee hhüükküümmllüülleerr sseerrbbeesstt bbıırraakkııllssıınn

a¤dafl Hukukçular Derne¤i (ÇHD) ‹zmirfiubesi ve ‹nsan Haklar› Derne¤i (‹HD)‹zmir fiubesi üyeleri hapishanelerdeki

sa¤l›k sorunlar› yaflayan tutuklu ve hükümlü-lerin serbest b›rak›lmas›n› istediler.

ÇHD ve ‹HD üyeleri ‹zmir Bayrakl› Adliyesi CBlok önünde bir araya gelerek “Sa¤l›k hakk› ih-laline son, hasta tutsaklar serbest b›rak›ls›n”yaz›l› pankart aç›p, “‹çeride, d›flar›da hücreleriparçala”, “‹nsanl›k onuru iflkenceyi yenecek”,“Susma sustukça s›ra sana gelecek” sloganlar›att›lar.

Grup ad›na aç›klama yapan ‹HD ‹zmir fiubeBaflkan› Lütfü Demirkap›, hapishanelerde uy-gulanan tecrit politikas› nedeniyle sa¤l›k hakk›ihlallerinin artt›¤›n› hat›rlatarak, hasta tutukluve hükümlülerin ölüme terk edildi¤ini ifade et-ti. Demirkap›, “Erol Zavar, Yaflar ‹nce, Mesut De-niz, Memduh K›l›ç, Erdo¤an Ifl›klar gibi hasta tu-tuklular›n ard›ndan Sincan 2 No’lu F Tipi Cezae-vi’nde tutuklu bulunan Nevin Yaylac›’n›n datedavisi yap›lmayarak ölüme terk ediliyor” de-di. Demirkap› aç›klamas›na flöyle devam etti:“Bafl a¤r›s› flikayetiyle revire ç›kan Yaylac›, ‘Bir-fleyin yok, psikolojiktir, geçer’ denilerek gerigönderilmifl ve Yaylac› bunun sonucunda be-yin kanamas› geçirmifltir. F’siyle, L’siyle, D’siyle,peflpefle infla edilen hapishanelerde, sessiz im-ha politikalar›na son verilmesi ve hasta tutuk-lu ve hükümlülerin serbest b›rak›lmas› için, bu-

radan, bir kez daha ça¤r›da bulunuyoruz”.

ÇHD ve ‹HD üyeleri, aç›klaman›n ard›ndan,Nevin Yaylac›’n›n durumuna dikkat çekmekiçin hapispahe müdürü, ikinci müdürler, Yayla-c›’y› revire götüren baflgardiyan ve gardiyanlarile Sincan Devlet Hastanesi’nde Yaylac›’ya yan-l›fl tan› koyan doktorlar hakk›nda suç duyuru-sunda bulundular.

HHeeppaattiitt BB hhaassttaass››

YYaaflflaarr ‹‹nnccee iiççiinn eeyylleemm

‹stanbul’da bas›n aç›klamas› yapan Parti-zan fiehit ve Tutsak Aileleri Birli¤i de, Sincan FTipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan HepatitB hastas› Yaflar ‹nce’nin sa¤l›k durumuna dik-kat çekerek, tüm hasta tutuklu ve hükümlüle-rin serbest b›rak›lmas›n› istedi.

Taksim’de Galatasaray Postanesi önünde 5A¤ustos tarihinde aç›klama yapan Partizan fie-hit ve Tutsak Aileleri Birli¤i üyeleri “Tecrit ifl-kencesine son”, “Yaflar ‹nce ve hasta tutsaklarserbest b›rak›ls›n” yaz›l› dövizler açarak s›k s›k,“Devrimci tutsaklar onurumuzdur”, “Hasta tut-saklar yaln›z b›rak›lmas›n” fleklinde sloganlaratt›lar.

Grup ad›na aç›klama yapan Birsen Gülü-nay, hasta tutuklu ve hükümlülerin bilinçli birflekilde tedavi edilmeyerek ölüme terk edildik-

lerini belirterek, 2006’dan beri Sincan 1 No’lu F

Tipi Hapishanesi’nde tutuklu bulunan Yaflar ‹n-

ce’nin durumunu örnek verdi. Hepatit B hasta-

s› olan Yaflar ‹nce’nin tedavisinin engellendi¤i-

ni ve hasta tutuklular›n F tipi koflullar›nda iyi-

leflmesinin mümkün olmad›¤›n› vurgulayan

Gülünay, durumu kritik olan ‹nce ve tüm has-ta tutuklular›n tahliye edilmesini istedi.

F tipi hapishanelere geçişle birlikte tutuklu ve hükümlülerde ciddi sağlık sorunları ortaya çıkmaya başladı. Busoruna dikkat çeken demokratik kitle örgütleri hasta tutuklu ve hükümlülerin tahliye edilmelerini istediler

Ç

Page 5: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

22-31 A¤ustos 2007G Ü N C E L 5

Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu'nda de¤ifliklik yap›l-mas›n›n ard›ndan birçok yerden iflkence haberleri de ar-tarak gelmeye bafllad›. Kanun'da yap›lan de¤ifliklik silahkullanma, toplumsal olaylara müdahale etme, görevinikötüye kullanmakla suçlanan polislerin yarg› karfl›s›ndasavunulmas› ve polislerin arama yapmas› ile ilgili konu-larda olurken, 1 Haziran'da yürürlü¤e giren Kanun'dakide¤iflikliklerin ard›ndan birçok yerde polisler taraf›ndanuygulanan iflkence haberleri gelmeye bafllad›.

Avukata karakolda iflkence

‹stanbul Barosu'nda kay›tl› avukat Semih Atik, tatiliçin gitti¤i memleketi Trabzon'daki Akçaabat Karako-lu'nda kötü muameleye maruz kald›. Trabzon'un Vakf›ke-bir ‹lçesi'nde 5 A¤ustos'ta yap›lan 'Ekmek Festivali'ne ka-t›lan Atik, gece yar›s›ndan sonra tand›¤› baz› kiflilerin gö-zalt›na al›nd›¤›n› gördü. Atik, avukat kimli¤ini gösterdi¤ipolislere "Neden gözalt›na al›yorsunuz" diye sordu. An-cak polis bilgi vermeyece¤ini, karakola gelmesini söyledi.Atik, karakola gitmek isteyince polislere, "Karakola git-mek için arac›n›za binebilir miyim" diye soruyor ve bu-nun ard›ndan polisler taraf›ndan tartaklanmaya bafll›yor.Akçaabat Karakolu'na götürülen Av. Atik olay› flöyle an-latt›: "Karakolda 4-5 polis beni aralar›na al›p itip kakma-ya bafllad›". Yan›na gelen bir komiserin bo¤az›n› s›kt›¤›n›belirten Atik, avukat kimli¤ini gösterdi¤ini ve komiserinkimli¤i yüzüne f›rlatt›¤›n› ifade etti.

Atik, savc›n›n karakola ça¤r›lmas›n› isteyince kendisi-ne sald›ran bir polis de, "Senin a¤z›na s..., i. o¤lu i. Can›m›s›kma, seni aya¤›m›n alt›na al›r›m" sözleriyle hakaret et-ti¤ini söyledi.

Atik, bir kameraman›n gözalt›na al›n›fl›n› kaydetti¤inisöyleyince polislerin kendisine, "Gel, anlaflal›m" dedi¤inikaydetti.

Karakolda maruz kald›¤› kötü muameleye iliflkinTrabzon Valili¤i'ne suç duyurusunda bulunan Av. Atik,100 bin YTL'lik tazminat istedi.

Polisler avukat›n burnunu k›rd›

Av. Muammer Öz 29 Temmuz Pazar günü, Kad›köy'deModa sahilinde bir çay bahçesinde yak›nlar›yla birlikteotururken yanlar›na iki polis geldi. Polislerden biri Av.Öz'ün a¤abeyi ‹brahim Öz'e "Seni birine benzettim, ç›karkimli¤ini" dedi. Bu s›rada telefonu çalan Muammer Öz'üntelefonda konufltu¤unu gören polis memuru, "Kapat otelefonu. Nas›l telefonla konufluyorsun" dedi. MuammerÖz ise, "Ben avukat›m. Bak›n kimli¤ime. Böyle kimlik so-rulmaz. Biz ailece burada oturuyoruz" dedi. Bunun üzeri-ne polis memuru Av. Öz'ü yakas›ndan tutarak tartaklay›pyumruk att›. Olay yerine birçok polisin gelmesinin ard›n-dan ayn› polisin kendisine sald›rmay› sürdürdü¤ünü belir-ten Öz, "Bahsetti¤im polis memuru onlar gelince banatekrar vurmaya çal›flt›. Cebinden biber gaz› ç›kart›p yüzü-

me üç defa s›kt›. Beni dayak yedi¤im polis memurununarac›yla, ailemi ise baflka bir araçla Kad›köy ‹skele Kara-kolu'na götürdüler. Yolda bana çokça darbeler indirdiler.Burnum k›r›ld›, gözüm fliflti, omzumda, boynumda ve kar-n›mda çürükler olufltu. Bana yol boyunca 'Biz senin gibiçok avukat s....., seni de s...... Biz 15 y›ld›r bu ifli yap›yoruz.Bize hiçbir fley olmaz'dediler. Karakolda ifademiz al›nd›k-tan sonra serbest b›rak›ld›k" dedi.

Olaydan sonra Adli T›p Kurumu'ndan rapor alan Öz'ünburnunda k›r›k oldu¤u, sa¤ ve sol omzunda, boynunda,sa¤ göz alt›nda ve karn›nda morluklar oldu¤u belirlendi.Av. Öz olayla ilgili olarak Fatih Cumhuriyet Baflsavc›l›¤›'naKad›köy ‹lçe Emniyet Müdürlü¤ü Önleyici Hizmetler BüroAmirli¤i'nde görevli polisler hakk›nda suç duyurusundabulundu.

Kay›td›fl› gözalt› ve iflkence devam ediyor

‹stanbul'da 27 Temmuz günü abisinin nikah yeme¤in-den dönen Sinan Tekpetek Taksim Gezi Park›'nda polisle-rin yapt›¤› Genel Bilgi Taramas› (GBT)'nin ard›ndan bir tak-siyle kendisine yaklaflan polisler taraf›ndan kaç›r›ld›. Öz-gür Hayat Gazetesi ve Yüzde 52 Öfke dergisinin yaz› iflle-ri müdürlü¤ünü yapan Tekpetek, kaç›r›ld›¤› araçta ve da-ha sonra götürüldü¤ü ›ss›z bir yerde iflkenceye maruzkald›. Tekpetek kaç›r›lma olay›n› flöyle anlatt›: "Kimliktespitinden sonra bir polis arac› yan›ma yaklaflt›. Üç polisvard›. Ne oldu¤unu anlayamadan gözüme biber gaz› s›k-t›lar. Sonra beni kargatulumba araca soktular. Arac›n için-de beni dövmeye bafllad›lar. Ne oldu¤unu sordukça çoka¤›r küfür ettiler. Kafam› kald›rd›¤›m anda biber gaz› s›k-t›lar". Bir yandan gözlerini kapat›p bir yandan da kendinikorumaya çal›flt›¤›n› anlatan Tekpetek, 20-30 dakikal›kyolculuktan sonra kendisini arabadan indirdiklerini söyle-di. Gitti¤i yerde sadece eski surlar oldu¤unu fark edenTekpetek, üç polise yedi-sekiz resmi üniformal› polisindaha kat›ld›¤›n› anlatarak flöyle devam etti: "Araçtan in-dirip yerde tekmelemeye, coplamaya bafllad›lar. Nedenbeni buraya getirdiniz? Faili meçhul mü yapacaks›n›z di-ye sordum. Soruma sinirlenen polisler a¤›r küfürler edipvurmaya devam ettiler. Yüzümü korumaya çal›flt›m. S›rt›-m› çok fazla coplad›lar. Burada yar›m saatten fazla dayakolay› sürdü. Sonra beni tekrar araca bindirdiler. Yaklafl›k15 dakika sonra 30-40 kilometre h›zla gitti¤ini tahmin et-ti¤im arac›n içinden beni att›lar". 20 günlük ifl göremezraporu alan Tekpetek, ‹HD’de bas›n aç›klamas› yapt›. Tek-petek Beyo¤lu Adliyesi’nde suç duyurusunda da bulundu.

Karakolda dövdüler, soka¤a att›lar,

hastaneye gitmesini engellediler

Beyo¤lu Tarlabafl›'nda arkadafl› ile birlikte babas›n› zi-yaretten dönen Mehmet Nezir Çirik ve arkadafl› Arif K›l›çgözalt›na al›narak götürüldükleri Taksim Polis Merke-zi'nde iflkence gördüler. Üzerlerinden çak› ç›kt›¤› için gö-zalt›na al›nan iki arkadafla Taksim Polis Merkezi'nde poli-sin yazd›¤› ifadeyi imzalamad›klar› için kaba dayak at›ld›.Daya¤›n ard›ndan istedikleri gibi ifade verebilen iki arka-dafl gözalt› mevzuat› gere¤i yap›lan doktor muayenesinegötürülmeden karakoldan ç›kart›ld›lar. Çirik olay›n deva-m›n› flöyle anlatt›: "D›flar› ç›kar›ld›k. Arkadafl›m Arif K›-l›nç'›n efli ve kay›nbiraderi de karakolun önüne gelmiflti.Karakol ç›k›fl›nda sinir hastas› K›l›nç, kendini yere atarakba¤›rd›. Devriye gezen polis ekibi gelip dördümüze devurdu. Bir duvar›n önüne y›¤›ld›m. Sonra 'Sizi hastaneyegötürüyoruz' denilerek araca konulduk. Ama bizi Dolap-dere'de yol kenar›na b›rakt›lar. Murat Demir isimli arka-dafl›m› arad›m. Arabas›yla bizi Taksim ‹lk Yard›m Hasta-nesi'ne götürdü. Biz içerdeyken bir araç dolusu polis gel-di. 'Ne ifliniz var burada' diyerek bizi zorla d›flar› ç›kard›-lar". Böylece muyene olmalar› engellenen iki arkadafl er-tesi gün ‹stanbul Üniversitesi Çapa T›p Fakültesi'nde mu-ayene oldular. Mehmet Nezir Çirik'in dala¤›n›n patlam›floldu¤u belirlendi ve ameliyatla Çirik'in dala¤› al›nd›.

AKP hükümetinin “işkenceye sıfır tolerans”ı iflas etti

Kürdistan soyadına sınırdışı

Siirt'in Pervari ‹lçesi'nde Yapraktepe Köyü'neba¤l› Çemê Karê Mezras›'n›n yolunu keyfi bir fle-kilde kapatan askerler, mezrada yaflayan köylü-lere göç etmeleri için bask› uyguluyorlar.

Türk Genelkurmay›'n›n Haziran ay›nda Hak-kari, fi›rnak ve Siirt illerinin s›n›rlar›n› kapsayan'güvenlik bölgesi' uygulamas›n›n akrd›ndan Si-irt'in Pervari ‹lçesi'ne ba¤l› olan Çeme Kare mez-ras›nda yaflayan köylüler Pervari ‹lçe JandarmaKomutanl›¤›'nda görevli üste¤men ve korucula-r›n artan bask›lar› ile yaflamaya bafllad›lar. Köy-lülere ajanl›k yapmalar› için bask› uygulayan as-ker ve korucular, köylülerin karfl› ç›kmas› üzeri-ne mezran›n yolunu kapatarak, ulafl›m› engelle-diler. Savc›l›¤a flikayette bulunan köylüler isegözalt›na al›narak iflkence görme ve öldürülmetehditi ile karfl› karfl›ya kal›yorlar.

Pervari ‹lçe Jandarma Komutanl›¤›'nda gö-revli üste¤menin gözalt›na ald›¤› köylülere geril-

lalar› ihbar ederlerse öldürülen gerilla bafl›na 20

YTL ödeyece¤ini söyledi¤i ve köylülerin buna

uymas› için bask› yapt›¤› belirtiliyor. Köylüler as-

kerin ajanl›k bask›s›na karfl› ç›k›nca üste¤men

de köylüleri cezaland›rmak için 'özel güvenlik

bölgesi' gerekçesiyle uzun bir süre toprak ve

kayalarla köyün yolunu kapatt›. Köyün yolunun

kapal› olmas› ve girifl ç›k›fllar›n engellenmesi ne-

deniyle ateflli hastal›k geçiren bir bebek yafla-

m›n› yitirdi. Köyün yollar› kapal› oldu¤u için nü-

fusa dahi kaydettirilemeden yaflam›n› yitiren

bebe¤in yak›nlar› savc›l›¤a flikayette bulunmak

istediklerinde ise yine Pervari karakolunda gö-

revli üste¤men taraf›ndan tehdit edildiler ve fli-

kayette bulunmalar› da engellendi. Üste¤men

köylüleri, "Bana getirdi¤iniz her teröristin kelle-

si bafl›na size 20 bin lira verece¤im. Kelle getir-

medi¤iniz takdirde hepinizi öldürece¤im" diye-

rek tehdit etti.

Hakkari'nin Yüksekova ‹lçesi'ne ba¤l›

Esendere Beldesi S›n›r Kap›s›'ndan girifl

yapan Mihribani Kurdistani adl› ‹ran va-

tandafl›, soyad›ndan dolay› s›n›r d›fl› edil-

di. Edinilen bilgilere göre, ‹ran'dan Suri-

ye'ye gitmek üzere 13 A¤ustos günü

Esendere S›n›r Kap›s›'ndan girifl yapan 3

otobüs pasaport kontrolü için kap›da

uzun süre bekletildi. Kontrol esnas›nda

Mihribani Kurdistani adl› ‹ran vatandafl›-

n›n evraklar›na el konuldu. Yaklafl›k 3 sa-

at s›n›r kap›s›nda bekletildikten sonra

Kurdistani'ye, soyad› nedeniyle girifl yap-

mas›na izin verilmeyece¤i bildirildi. ‹ran

taraf›n›n tüm giriflimlerine ra¤men Kur-

distani bu gerekçe ile s›n›r d›fl› edildi.

Kurdistani'nin bu gerekçe ile s›n›r d›fl›

edilmesinin uluslararas› yasalara ayk›r›

oldu¤unu ifade eden Hakkari Barosu

avukatlar›ndan Muhyettin Güngür, "Tür-

kiye Avrupa Konseyi üyesidir. Bu üyelik

dolay›s›yla Avrupa ‹nsan Haklar› Sözlefl-

mesi'ni imzalam›fl ve iç hukukunu ona

göre düzenlemifltir" dedi. S›n›r d›fl› uygu-

lamas›n›n A‹HS'in çeflitli maddelerinin ih-

lali anlam›n› tafl›d›¤›n› kaydeden Güngür,

"S›n›r d›fl› uygulamas›yla A‹HS'in 9. mad-

desinde yer alan düflünce ve vicdan öz-

gürlü¤ü, 10. maddede yer alan ifade öz-

gürlü¤ü ve en önemlisi de 14. maddesin-

de yer alan ayr›mc›l›k yasas› ihlal edil-

mifltir. Kurdistani yaflad›¤› ‹ran yasalar›na

göre verilen bir isimle Türkiye'ye girmek

istemifl. Ancak hukuka ayk›r› bir flekilde

s›n›r d›fl› edilmifltir" dedi.

Siirt’te askerler köy yolunu kapattı

Diyarbak›r Büyükflehir Belediyesi taraf›ndan Kayap›-nar Beldesi’nde yap›lan parka yazar Ayfle Nur Zarako-lu’nun ismi verilmek istendi, ancak Zarakolu’nun ismiTürk devleti taraf›ndan sak›ncal› bulundu. Defalarca yaz-d›¤› yaz›lar, savundu¤u görüfller yüzünden yarg›lanan vehapis yatan Ayflenur Zarakolu’nun isminin parka veril-mesine önce Diyarbak›r Valili¤i engel oldu. Diyarbak›rBüyükflehir Belediyesi bunun üzerine Bölge ‹dare Mah-kemesi’ne baflvurdu ancak Mahekeme de valili¤in kara-r›n› destekledi. Mahkeme karar›nda Ayflenur Zarakolu ileilgili olarak, “Terörist örgütün propagandas›n› kitaplar›n-da yapan ve bunlar› yay›nlayan bir kitabevinin sahibi ol-du¤u için DGM taraf›ndan 5 ayl›k hapis cezas› mahkûmi-yeti bulunan bir kiflinin isminin bir parka verilmesininhukuka ayk›r› olaca¤› kanaatine var›lm›flt›r” ifadelerineyer verildi.

AAyyflfleennuurrZZaarraakkoolluu iissmmiiyyaassaakkll›› oolldduu

Polis Kanunu’ndaki değişiklik işkenceyi arttırdı

Page 6: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

22-31 A¤ustos 2007 EMEK-HABER6

EME⁄‹N KÜRSÜSÜDursun BAfiTU⁄

Devrim; kitlelerin sosyal, siyasal, kültürel ve iktisadi olarak de-¤iflmesi ve bu de¤iflimle üretenlerin iktidarda oldu¤u nitel anlamdayeni bir toplumsal yaflam projesidir. Bunun gerçekleflmesi elbettekizor bir ifltir. Bir toplumun yeniden yarat›lmas›na benzeyen ve ciddianlamda emek ve fedakarl›k isteyen bir çal›flmad›r. Ancak, var olansistemlerin niteli¤ine ve yap›s›na bak›ld›¤›nda, kitlelerin bu iktidar-dan hoflnut olmad›¤› görülmektedir. Bu hoflnutsuzluk iyi örgütlendi-¤i zaman bahsini etti¤imiz büyük de¤iflimin gerçekleflmesi kolaylafl›r.

Fakat insanl›¤›n geliflim evresi de¤erlendirildi¤inde, iktidar›n güçolarak de¤erlendirmesi ve bilinçlerde böyle yer edinmesi büyükproblemler yaratmaktad›r. Yani eflitlikten, fleffafl›ktan paylafl›mdanuzak, bireysel kurtuluflu düflünen, bunun içinde güç s›namas›na yö-nelen bir varl›k haline dönüflmektedir. Bundan kaynakl› gerici ikti-darlar›n yaratt›¤› bilinç daha kolay yollardan kurtulmay› öngörüyor.Daha do¤rusu bu “kurtulufl” ezici ço¤unlu¤un daha fazla kölelefltiril-mesi üzerinden az›nl›¤›n daha fazla varl›k içerisinde yaflamas›n› sal›kvermektedir.

Tam da burada insana biçilen misyonun ne olmas› gerekir soru-suna verilen cevapta, egemenlerden nitel anlamda ayr›flt›¤›m›z görül-melidir. Onlar da sözüm ona insana büyük de¤er verdiklerini söyle-mektedirler. Ancak gerçek hiç de onlar›n söyledi¤i gibi de¤ildir. On-lar her zaman insan› metalaflt›rarak daha fazla varl›k içerisinde ken-di egemenliklerini sonsuza dek sürdürmeye çal›flmaktad›rlar. Bu biravuç az›nl›¤a karfl› ço¤unlu¤un verdi¤i insan merkezli kurtulufl müca-delesi ilerici-devrimcidir.

‹flte bunun mücadelesini vermek, insan olman›n gereksinimleri-ni yerine getirmek bizlerin tayin edici görevimizdir. Fakat genel an-lamda mücadele içerisinde de ihtiyaçlar kapsam›nda hareket etme-yen, s›n›fsal-toplumsal kurtulufl mücadelesinin yerine, kendi bireyselç›karlar› ve istekleri do¤rultusunda hareket edenler çok aç›k ki mü-cadelenin ihtiyaçlar› do¤rultusunda devrimci dönüflümü kendi içeri-sinde yeterince tamamlayamam›fl, bu noktada mücadelenin zorunlu-lu¤unu yeterince bilince ç›kartamam›fl bireylerdir.

Sistemin sömürü ve bask›s› karfl›s›nda devrimi örgütlemenin gö-revlerine olanca gücüyle bilinçli bir flekilde sar›lmayanlar, kendileri-ni tekrar tekrar gözden geçirerek zay›f yanlar›n› yine mücadele içeri-sinde güçlendirmeye çal›flmal›d›rlar. Unutmayal›m ki sürekli tart›flt›-¤›m›z tasfiyecilik kiflilerden muaf sadece devrimin kollektif güçleriiçin bir tehlike de¤il ayn› zamanda bu kollektifler içerisinde yer alanher birey için de geçerli ve tehlikedir. Bunun için “tehlikeyi” veya“k›r›lmay›” kendimizden uzak görmeden zay›f yanlar›m›z› önce gö-rüp sonra bununla amans›z bir mücadele içerisinde olmal›y›z. Buolumsuzluklar› aflma gayreti içerisinde olmayanlar, kabul etmek ge-rekir ki, devrimci ihtilalci ruhtan uzak, kitlelerin devrimci taleplerinecevap olamayan, varl›k-yokluk aras›nda gidip gelen ve kendisini sü-rekli tekrar etmenin ötesine geçemeyenlerdir.

Siyasal co¤rafyam›zda yürütülen s›n›f mücadelesine bak›ld›¤›n-da, günden güne geliflmekte olan reformizmin varl›¤› görülmektedir.Sendikal mücadele içerisinde yöneticili¤in yüksek mebla¤da ücretleralmayla eflde¤er görüldü¤ü, bundan dolay› ekonomizme düflülen birmücadele zemininde, s›n›f›n kurtuluflu için mücadeleden bahsetmekmümkün de¤ildir. Kendi içerisinde fleffaf ve demokratik olmayanhiçbir örgütlülü¤ün, demokrasi ve eflitlik için mücadele etmesi inan-d›r›c› olamaz. Genel anlamda solda ve demokratik olarak ifade edilensendikal harekette, merkeziyetçili¤in ve demokrasinin sorunlu oldu-¤unu varsayd›¤›m›zda, bu örgütlenmenin genifl kitlelere getirece¤ikazan›m›n öngörülmesi büyük bir yan›lg› olur. ‹ktidar› hükmetmearac› ve sefa saltanat› olarak alg›layan her bireyin gidece¤i yer siste-min kirli çarklar›d›r.

Sendikal hareket içerisinde sistem karfl›s›nda al›nan yenilgilerinobjektif de¤erlendirilerek olumsuzluklardan köklü bir flekilde kopul-mad›¤› sürece, subjektif de¤erlendirmelerle geçici çözümler arama-n›n geçmiflte bir faydas› olmad›¤› gibi bugün de bir kazan›m› olmaya-cakt›r. Söylenenlerle yap›lanlar aras›nda büyük çeliflkilerin oldu¤uve al›nan baflar›s›zl›klardan dolay› sürekli tali boyutlar› deflilerek,esas nedenlerine girilmedi¤i bir ortamda, kalk›p güven vermektenuzak, mevcut olumsuzlu¤un teorisini yapmak kifli-grup imtiyaz›n›güçlendirmenin ötesinde bir ifle yaramamaktad›r.

Sendikal hareketler içerisinde hastal›k haline gelen bu durumgörmezlikten gelinemez. Kendisine veya gurubuna karfl› liberal olan,ancak iç tart›flmalarda sekter tutumlarla üstünlük sa¤lamaya çal›flanher kim veya grup olursa olsun s›n›f›n ç›karlar› eksenli bir sendikalmücadele yürütmedi¤i-yürütemeyece¤i aç›kt›r. Bürokratik memurziyniyetini elden b›rakmayan bütün anlay›fllar uzun vadede devrimönünde niyetlerine karfl›n engeldirler. Bu alanda baflar›n›n sa¤lanma-s› bizlerin gerçek anlamda demokratik, özgürlükçü ve aç›k bir yöne-tim anlay›fl›n› içsellefltirmemizden ve bu anlay›fl›n ihtitiyaçlar›na gö-re flekillenmemizden geçer. Yenisini infla ederken ideolojik-politiksa¤laml›¤›m›z yoksa, burdan büyük kazan›mlar elde etmeyi bekle-mek mümkün de¤ildir. ‹ktidar›n kendisi zor yoluyla al›nsa da bunukumanda edecek devrimci siyasettir. Bu perspektiften yoksun bütüniktidarlar y›k›lmaya muhtaçt›r. E¤er kumanda merkezi sa¤lam kadroyap›s›ndan yoksun ise, mücadelenin sa¤a sola yalpalamas› kaç›n›l-mazd›r. Bizler devrim mücadelesine kat›lacaksak, bürokratik memurzihniyetini aflarak, ihtiyaçlara göre flekillenmeliyiz. Aksi taktirde ken-dimizi inand›rmaktan öteye gidemeyiz. Gerici iktidar› koruyan, onunetraf›nda çat›lm›fl silahlar ve halka yöneltilmifl namlular oldu¤unagöre, bu namlular›n yönünü çevirmek ve demokrasi k›l›f›na bürün-dürülmüfl korku iktidar›n› zor kullanarak ala¤afla¤› etmek komünistpartisinin öncülü¤ünde ezilen kitlelere aittir.

Bürokratik zihniyeti aflmak2006'n›n ikinci yar›s›nda ABD'de konut

sektöründe bafllayan durgunluk ve sonra-s›nda ABD Merkez Bankas› (FED)’in faiz art-t›r›m›na gitmesi ile düflüfle geçen ‹stanbulMenkul K›ymetler Borsas› (‹MKB), kimi bü-yük sermayeli uluslararas› fonlar›n batma-s› sonras› yeni bir kriz dalgas›n›n sarmal›n-da.

Seçimlerin ard›ndan popülaritesi artan“tek parti hükümeti=istikrar” formülü ve“ekonominin bahar›” söyleminin ne denligerçek d›fl› oldu¤u, uluslararas› piyasadayans›yan ve ABD, AB, Çin, Rusya gibi ülke-lerden ziyade TC ve di¤er yar›-sömürge,sömürge ülkelerin borsalar›na dip yapt›ra-rak ekonomide kriz çanlar›n›n çalmas›nayol açan bu krizle aflikar oldu. Borsa 52binler seviyesinden 46 bine gerilerken Do-lar ve Avro YTL karfl›s›nda büyük de¤er ka-zand›. ABD Dolar’›n›n 1.360 YTL, Avro’nun1.820 YTL’ye, ‹ngiliz Sterlin’i 2.690 YTL’yeyükseldi. Borsa ve hisse senetlerinde yafla-

nan düflüfl dövizdeki art›flla birleflince eko-nomide 15 milyar Dolar tutar›nda yeni birgedik aç›lm›fl oldu. Uluslararas› yat›r›m flir-ketlerinin “Türkiye gibi ülkelerden kaç›n›n”ça¤r›lar› do¤rultusunda yaflanan kaç›fl, pi-yasalarda nakit para ve döviz a盤›n›n art-mas›na yol açarken, Merkez Bankas›’n›ndöviz satarak bu duruma müdahale etme-si de bu ihtiyac› karfl›lamaktan uzak kald›ve Merkez Bankas›’n›n döviz rezervlerininerimesinden öte bir ifllev oynamad›.

Asl›nda bu durum uzun süredir bekle-niyordu. Zira AKP hükümetinin yar›-sömür-ge ülke gerçekli¤inden ötürü izledi¤i IMF,Dünya Bankas› endeksli d›fla ba¤›ml› eko-nomi, borç ve özellefltirmelere dayal› eko-nomik “büyüme”, yüzde 18’lik art›flla 5.5milyon dolara ulaflan d›fl ticaret a盤› vb ül-kemizde yaflanan bu krizin yolunu döfledi.Elbette iflin di¤er ve en önemli boyutunuise piyasa denilen olgunun uluslararas› ol-mas› ve haks›z kazanca dayal› niteli¤i olufl-

turuyor. Zaten ABD’de patlak veren, As-ya’dan Avrupa’ya tüm piyasalara yay›lanbu krizin geliflim serüveni de bunun gös-tergesidir. Dünya ölçe¤inde üretim mikta-r›n›n çok üzerinde bir paran›n dolafl›mdaoldu¤u, üretimden ziyade faiz ve ranta ya-t›r›m›n yap›ld›¤› bu sistemin flu anda yafla-d›¤› irili-ufakl› tüm bu sanc›lar asl›nda k›savadede cereyan eden herhangi bir gelifl-meden ileri gelmiyor. Bilakis bu sanc›larsistemin çok uzun vadedeki tekelleflme,mali sermayenin “mutlak” egemenli¤i, s›-cak paran›n hükümdarl›¤› yönelimindenileri geliyor. Çünkü kapitalizmin temelamac› ve yönelimi haks›z kazanç (sömürü),bir baflka ifade ile kard›r ve bu kar›n eldeedilmesi geliflmenin belirli bir aflamas›ndatekelleri zorunlu k›lmaktad›r. “Büyük bal›kküçük bal›¤› yutar” felsefesinin iflledi¤i ka-pitalizmde, her bir ürünün üreticisinin sa-y›s›n›n daralt›lmas›, yani tekellere geçilme-si büyük bir öneme sahiptir ve kaç›n›lmaz-

d›r. Bu sürecin sonunda serbest rekabetçi

kapitalizmin yerini b›rakt›¤› tekellerin ege-

menli¤indeki kapitalizm, nam› di¤er em-

peryalizm ça¤›nda yar›-sömürge, sömürge

ülkeler baflta olmak üzere her bir ülke

ekonomisinin dünya ekonomisiyle olan

ba¤›, büyük piyasalarda yaflanan-yarat›lan

krizlerin ba¤›ml› ülkeleri büyük çapta etki-

lemektedir. Bu realiteyi görmezden gele-

rek sadece sonuçlar üzerinde tart›flan bur-

juva, komprador medya ve kalemflorlar›

bu krizlerin geçici oldu¤unu, piyasalar›n k›-

sa sürede “pembe bulutlarda dolaflaca¤›n›”

dillendirmeye bafllad›lar bile. Oysa s›cak

para saltanat› geride kalm›fl olan ve özel-

lefltirilecek pek bir fley b›rakmayan AKP

hükümetinin, artan iç ve d›fl borç, yükse-

len faiz, artan d›fl ticaret a盤›, azalan üre-

tim, büyüyen enerji ihtiyac› gibi bir dizi ne-

denle bir kriz hükümeti olacakt›r.

Ekonomi balonunun havası erken söndü

Türkiye Kamu-Sen taraf›ndan yap›lanaraflt›rma; geçen ay çal›flan bir kiflinin aç-l›k s›n›r›n›n 862 YTL 68 YKr, 4 kiflilik aileninyoksulluk s›n›r›n›n da 2 bin 247 YTL 12YKr’ye yükseldi¤ini ortaya koydu.

9 A¤ustos günü aç›klanan araflt›rma-ya göre; bir kiflinin açl›k s›n›r› Temmuz2007’de, bir önceki aya göre yüzde 0.44artarken, ayn› dönemde 4 kiflilik aileninyoksulluk s›n›r› ise yüzde 0.19 yükseldi.Türkiye Kamu-Sen’in araflt›rmas›nda, 4 ki-flilik ailenin geçen ayki ortalama g›da vebar›nma harcamalar› toplam›n›n 872 YTL97 YKr oldu¤u belirtildi.

Ayn› ailenin, sa¤l›kl› bir biçimde besle-nebilmesi için gerekli harcaman›n geçenay itibariyle günlük 16 YTL 44 YKr oldu¤uifade edilen araflt›rmada, ailenin ayl›k g›daharcamas› toplam›n›n yaklafl›k 493 YTL ol-du¤una iflaret edildi.

Açl›k s›n›r› 862YTL’ye ç›kt›

Türkiye ‹statistik Kurumu (TÜ‹K)’inNisan-May›s-Haziran dönemini kapsa-yan üç ayl›k iflsizlik araflt›rmas›, iflsiz nü-fusa May›s ay› itibari ile 50 bin kiflinin da-ha eklendi¤ini ortaya koydu.

TÜ‹K’in söz konusu araflt›rmas›na gö-re iflsizler ordusu bu yeni kat›l›mlarla bir-likte yüzde 8.9’a ulaflarak, 2 milyon 265bin oldu. Hükümeti ve devleti aklamaküzere infla edilmifl resmi bir kurulufl olanTÜ‹K’in araflt›rmas›ndaki bu verilerin ger-çe¤i yans›tt›¤›na kanaat etmek müm-kün de¤il. Zira TÜ‹K’in bu (gayri)resmiaraflt›rmas› say›lar› 2 milyon 100 biniaflan ifl aramayanlar› ve mevsimlik iflçile-ri kapsam›yor. TÜ‹K’in (gayri)resmi arafl-t›rmas›na bu kesimler de eklendi¤indeiflsizlik oran›n› yüzde 17.4, yani 4 milyon365’ini buluyor.

AKP, iflsizlere 50bin kifli daha katt›

Toplu gö-rüflmelerdeilk iki tur ya-p›ld›

TÜB‹TAK’ta grevkarar›

Borsa 52 binler seviyesinden 46 bine gerilerken ABD Dolar’› 1.360 YTL, Avro 1.820 YTL’ye, ‹ngiliz Sterlin’i ise 2.690 YTL’ye yükseldi.Borsa ve hisse senetlerinde yaflanan düflüfl dövizdeki art›flla birleflince ekonomide 15 milyar Dolar tutar›nda yeni bir gedik aç›lm›fl oldu

Toplu ifl sözleflmelerinde bir anlafl-mamaya var›lamayan TÜB‹TAK’ta grevkarar› al›nd›.

Türk-‹fl’e ba¤l› Tez Koop-‹fl Sendikas›,yaklafl›k 3 bin çal›flan› kapsayan toplu iflsözleflmesi görüflmelerinde anlaflmaya va-r›lamamas› nedeniyle Türkiye Bilimsel veTeknolojik Araflt›rma Kurumu (TÜB‹TAK) veba¤l› ifl yerlerinde grev karar› ald›.

“Kapsam” ve “giyim yard›m›” madde-lerindeki uyuflmazl›k nedeniyle t›kanantoplu sözleflme görüflmelerinden çekile-rek, 16 A¤ustos’ta grev karar› alan Tez-Ko-op-‹fl sendikas›, TÜB‹TAK’›n Türkiye Araflt›r-ma Alan› (TARAL) projelerinde görev ya-pan ve toplu ifl sözleflmesi kapsam› d›fl›n-da kalan personelin kapsam içinde de¤er-lendirilmesini istiyor. Sendika, ayr›ca giyimyard›m›n›n günün koflullar›na göre yeni-den düzenlenmesini istiyor.

Türk Hava Yollar› ve Türk Hava Yollar›Teknik Afi’nin uzlaflmaz tutumlar› nedeniyletoplu sözleflme görüflmelerinin t›kanmas›n›nard›ndan Hava-‹fl sendikas›n›n ald›¤› grev ka-rar›, 11 bin 500 iflçinin haklar›n› ve mücadele-sini bütün ülkenin gündemine tafl›rken, hü-kümeti ve THY ile THY Teknik Afi yöneticileri-ni tedirgin etmeye devam ediyor.

Patronlar greve karfl›

yekvücut oldular

Hava-‹fl sendikas›n›n grevi gündeme ge-tirmesinin ard›ndan patronlar camias› ve dev-let hep bir a¤›zdan greve gidilmesinin ülkeekonomisini büyük s›k›nt›ya sokaca¤› naka-rat›n› dillendirirken, patronlar›n gazeteci-ya-zarlar› da grev karar›n› ve Hava-‹fl sendikas›ile THY-THY Teknik Afi çal›flanlar›n› hedef gös-termeyi ihmal etmediler.

THY Genel Müdürü Temel Tokil, greve ç›-k›lmas› halinde THY ve THY Teknik Afi’de kü-çülmeye gitmek zorunda kalacaklar›n› söyle-yerek iflçileri tehdit ettiler. Zaten bunun birtehdit oldu¤unu Ulaflt›rma Bakan› Binali Y›ld›zda; “Yönetimin, bugün ‘greve gidersek küçü-lürüz’ diye bir aç›klamas› var. Bu ne demek?Bu; bu personeli tafl›yamay›z demektir. O hal-de birçok personel kap› d›fl›na konulacakt›r”.Evet tehdit bu kadar aç›k. Binali Y›ld›r›m’›n“kap› d›fl›na konulacakt›r” söyleminin de teh-dit içinde tehdit niteli¤ini tafl›d›¤› gözden ka-ç›r›lmamal›!

Türkiye Seyahat Acenteleri Birli¤i Baflkan›Baflaran Ulusoy da grev karar›na karfl› ç›kan-

lar kervan›nda yer alarak; grevin ülke turizmi-ni 5 y›l geriye götürece¤ini öne sürdü ve iflçi-lerden verilenleri kabul etmelerini istedi!

Patronlar›n birli¤ine karfl›

iflçilerin “grev birli¤i”

Yasal olarak 24 saatte tamamlanmas› ge-reken grev oylamas›n›n, flirket yönetimleritaraf›ndan gayri-hukuki bir flekilde 4 güneyay›lmas›, 42 milyon seçmen için 12 saatlikoy kullanma süresi tan›nan genel seçimlerlekarfl›laflt›r›ld›¤›nda hayli dikkat çekici! Sendi-kaya üye olmayan, ancak greve kat›lma hak-lar› olan bin 300 iflçinin, bir güvenceleri olma-mas› nedeniyle “hay›r” oyu kullanmak zorun-da b›rak›lmas› oylamadaki bir di¤er dikkatçekici nokta oldu. Tüm bu engellemelere kar-fl›n oylamadan greve “evet” karar› ç›kt›.

‹flçiye verecek 1 kurufl

fazlalar› yokmufl!

THY Yönetim Kurulu Baflkan› Candan Kar-l›tekin, grev olsun olmas›n iflçilere, kendileri-nin önerdikleri zamdan 1 kurufl daha fazlas›-n› vermeyeceklerini söyleyerek, daha fazlas›-n› vermeleri durumunda THY’nin zarar ede-ce¤ini öne sürdü. Oysa THY, ülkemizdeki ha-va yolu yolcu tafl›mac›l›¤›n›n yüzde 65’inielinde bulunduruyor. Sadece son alt› ay içeri-sinde tafl›d›¤› yolcu say›s›n› yüzde 19.5 ora-n›nda (1.5 milyon) artt›ran ve dünyadaki ha-vayolu yolcu tafl›mac›l›¤› yapan flirketler içe-risinde elde etti¤i kar pay› ile Avrupa ve dün-

ya ortalamas›n›n üzerinde olan iki flirketten

biri British Airways iken di¤eri Türk Hava Yol-

lar› (THY)!. Kald› ki Ulaflt›rma Bakan› ‹smet Y›l-

maz istemeden de olsa sürçü lisan ederek bu

gerçe¤i a¤z›ndan kaç›r›yor: “D›fl hatlarda tafl›-

nan yolcu say›s› 2005 y›l›nda rekor seviyeye

ulaflt›, ancak bu y›l flu an itibariyle 2005 y›l›

rakamlar› da afl›lm›fl durumda”.

Bu kez iflçiye karfl› hükümet

devreye girdi

THY ve THY Teknik Afi yönetimlerinin ifl-

çileri görmezden gelen, onlar›n taleplerini k›-

r›nt›larla geçifltirmeye dönük tutumlar› nede-

niyle grevin kap›ya dayanmas› sonras›nda

hükümet devreye girerek arabuluculuk rolü-

ne soyundu. Baflbakan Yard›mc›s› Mehmet

Ali fiahin, Çal›flma Bakan› Murat Baflesgio¤lu

ve Maliye Bakan› Kemal Unak›tan’dan teflek-

kül bir komisyon kuran Bakanlar Kurulu, iflve-

renle Hava-‹fl sendikas›n› bir araya getirecek.

Görüflmede devlet heyetinin, THY ve THY Afi

yönetimiyle el ele vererek Hava-‹fl ve onun

flahs›nda binlerce emekçiyi haklar›ndan fera-

gat etmeye zorlayaca¤› aflikar. Zaten son söz

yetkisinin “Uzlaflt›rma Komisyonu-Heyeti” ad›

alt›nda hükümete (devlete) terk edildi¤i bir

zemin aç›kt›r ki hükümeti, iflçiye karfl› patro-

nun garantörü yapacakt›r, yapmaktad›r. Grev,

patrona, hükümete ve onun sözcülü¤ünü

yapt›¤› devlete emekçilerin gerçek gücünü

gösterecek, emekçileri haklar›na-taleplerine

kavuflturacak tek araç görünmüyor…

THY çal›flanlar› “g(ö)rev” dedi

Milyonlarca kamu emekçisini ilgilendirentoplu görüflmelerde birinci tur 15 A¤ustos, ikin-ci tur ise20 A¤ustos günü yap›ld›. Toplu görüfl-melere Kamu Emekçileri Sendikalar› Konfede-rasyonu (KESK) kat›lmad›.

‹flveren ad›na Devlet Bakan› ve BaflbakanYard›mc›s› Mehmet Ali fiahin ile kamu emekçi-leri ad›na Kamu-Sen ile Memur-Sen’in kat›ld›¤›toplu görüflmeler, Ankara’daki Baflbakanl›kMerkez Binas›’nda gerçeklefltirildi. KESK’in, toplugörüflmelerin bir aldatmacaya dönüflmesindenötürü görüflmelerde yer almad›¤› ve toplu söz-leflmeye dönüfltürülmesi gerekti¤ine dikkat

çekti¤i toplu görüflmelerde üçüncü tur 22 A¤us-tos günü yap›lacak.

Kamu emekçilerinin toplu sözleflme haklar›-n› revize ederek ellerinden alan ve bu hakk›toplu iflveren olan devletin son sözü söyledi¤ibir arenaya çeviren toplu görüflmelerde y›llard›rkamu emekçilerinin mevcut sosyal haklar›, des-tek primleri ve maafllar› budan›yor. ‹flçilerin ey-lem, grev ve mücadele silahlar›n› kullanmalar›-n›n önünü almak esas›na dayanan toplu görüfl-meler, kamu emekçilerinin haklar›n›n kazan›l-mas› için adres olarak masa bafl› görüflmeleriniiflaret ediyor.

Page 7: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

22-31 A¤ustos 2007K A D I N 7

ÖNCÜ KADIN

Rojda DEM‹R

‹nsan›n kendisine ve do¤aya ilk yabanc›laflma süreci, üretimdend›fllanma evresine denk düfler. Özel mülkiyet sistemlerinin birbirinitakip eden hakimiyet evreleri boyunca egemenlerin kendini yeni-den üretimine daha çok koflulan insanlar, üretti¤ine yabanc›laflt›kçaüretim güçleri için daha vazgeçilmez araçlar haline dönüfltüler.

Egemen sistemlerin hakimiyetinde kendi eme¤ine yabanc›laflanve kölelefltirilen insan, bedeninin ve eme¤inin sömürülüflüne isyanederek kendini yeniden üretmenin ancak kendisi için üretmekle vebu üretim de¤erlerine sahip ç›kmakla mümkün oldu¤unu bilince ç›-kard›. Bu bilinç, tüm bask› ve zulümlere karfl› yüzy›llard›r yürütülenmücadelelerin özünü oluflturarak geçmifl ile gelecek aras›nda güçlübir ba¤ kurdu. Ancak insanl›k, kendi gerçekli¤ine yabanc›laflmayamücadelenin belirli evrelerinde de devam etti. Özellikle feodalizmekarfl› burjuvazinin önderli¤inde yürütülen mücadelelerde geliflen bi-rey kimli¤i ve insan›n toplumsal duyarl›l›¤›, kapitalizmin zaferiyle bir-likte üretimle iliflkileri güçlenen bireyin kendisi için de¤il, egemen s›-n›f için üretmesiyle koyu bir yaln›zl›¤a ve yabanc›laflmaya dönüfltü.

‹nsanlar›n ezilen ve ezen olarak ayr›ld›¤› ve ezilen y›¤›nlar›nezen küçük bir zümre için üretime kofluldu¤u süreçlerde hakim s›-n›flara karfl› yürütülen mücadeleler de bu yaln›zlaflmadan ve yaban-c›laflmadan etkilenmeye devam etti.

Devrimci-demokratik hareketlerin ve örgütlülüklerin ilerleme,gerileme ve duraklama evreleri aras›ndaki nedensel bütünlü¤ü do¤-ru tan›mlamak ve birbirleriyle iliflkileri çerçevesinde ele almak birzorunluluktur. Aksi takdirde her dönemi sadece kendi s›n›rlar› çer-çevesinde olumlu veya olumsuz olarak de¤erlendirme hatas›nadüflmüfl oluruz.

Türkiye-kuzey Kürdistan’da 1970’li y›llarda devrimci hareketinyükseldi¤i ve kitlesel bir güce dönüfltü¤ü gerçektir. Ancak 1980 aske-ri faflist darbesine kadar geçen geliflim sürecinde egemenlere karfl›toplumsal bir refleks yarat›lmakla birlikte, egemenlerin kitleleri ku-flatan üretim tarz›na alternatif bir üretim alan› yaratmaya yöneliktoplumsal bir proje oluflturarak hayata geçirme konusunda somutad›mlar at›lamam›flt›r. Bu yönüyle yaflad›¤›m›z topraklarda devrimcihareket dönem dönem yükselerek kitlelerle bütünleflmesine ra¤menkitlelerde yaratt›¤› bilinci korumakta, egemenlerin sald›r›lar›na karfl›alternatif gücünü yaflamla buluflturarak kal›c›laflt›rmakta üzerine dü-flen sorumlulu¤u yerine getirememifltir. Bu nedenledir ki, düflman›nkapsaml› sald›r›lar›na ve fliddetine karfl› direnememifltir. Mücadele-nin özneleri olan genifl emekçi kesimler, yo¤un sald›r›lar karfl›s›ndaözünde devrimci hareketlerin tafl›d›¤› bu eksiklikten kaynakl› di-rençlerini yitirmifl ve yaflamlar›n› idame edebilmek için egemenlerinkendini yeniden üretmesinin en vazgeçilmez araçlar› olarak edilgen,mutsuz, gelece¤inden umutsuz ve tek tip insanlardan yo¤rulan birkütle haline dönüflmüfltür.

Günümüz koflullar›nda bu sanc›larla ilerlemeye çal›flan devrim-ci hareketlerin as›l sorunu yo¤unlaflan sald›r›lar›n yaratt›¤› s›k›flm›fl-l›ktan öte, hala egemenlere karfl› alternatif olman›n gere¤i olan öz-gün somut politikalar›, örgütsel amaçlar›, hedefleri, çal›flma tarz›ylabütünlefltirememe sorunudur. Israrla bu temel sorunu gelece¤e er-telemek ve üretimden kopuk biçimsel, takvimsel, basmakal›p faali-yetler yürütmek, gerekçesi ne olursa olsun kabul edilemez bir du-rumdur. Bu temel çeliflki, kitlelerden kopmam›z›n ve kitleleri örgüt-lülü¤ün özneleri haline getiremememizin esas sebebidir.

Devrimci üretim tarz›; egemenler için de¤il, insan›n insanlaflmasürecine hizmet eden bir üretim alan›, biçimi yaratmaya hizmet edenpolitikalar do¤rultusunda örgütsel faaliyetler yürütmek, kendimizde-ki egemenin köklerini en dipten sökerek atman›n ancak alternatif-so-mut-toplumsal projelerle mümkün oldu¤unu prati¤imizde kavraya-rak kitlelerle buluflturmakt›r. Oysa bizler “egemenlere küfretmenin”politikas›n› yürütmenin ötesine geçemiyor, istem d›fl› da olsa müca-delede yeni de¤erler üretememenin k›s›r döngüsünde kendimizi tek-rarl›yoruz. Takvimsel ve dar bir alana, sürece indirgenen eylemlik-lerle, etkinliklerle s›n›rl› bir faaliyet yürütüyor, üretememenin sanc›-s›n› k›sa süreli “örgütsel tatminlerle” gidermeye çal›fl›yoruz.

Daha geçen günlerde Dersim’de düzenlenen Munzur Do¤a veKültür Festivali bunun son örneklerinden sadece bir tanesidir. Bufestival 2000 y›l›ndan bu yana her sene devletin engelleme giriflimle-rine ve bask›lar›na karfl› düzenlenmeye devam ediyor.

Faflist-Kemalist diktatörlü¤e karfl› mücadelede radikal-devrimciç›k›fllar›n yafland›¤› ve geçmiflten bugüne Ola¤anüstü Hal ile gözal-t›nda tutulan, tecrit edilen ve ekonomik, askeri, politik, sosyal çokyönlü sald›r›lar›n oldu¤u Dersim’de do¤an›n ve kültürün ya¤malan-mas›na karfl› koymak ve Dersim halklar›n›n sorunlar›n› hayk›rabil-mek ve mücadelenin tüm devrimci-demokratik, ayd›n ve ilerici ke-simlerce sahiplenilmesini sa¤lamak amac›yla düzenlenen festivalinher sene bir parça daha amac›ndan uzaklaflarak içinin boflalt›ld›¤›görülmektedir.

Ormanlar›n yak›ld›¤›, gerilla cenazelerinin kalabal›k kitleleriningözünün önünde sessizce kald›r›ld›¤›, insanlar›n kahredici sorunla-r›yla bo¤ufltu¤u koflullarda bu sorunlar›n yans›t›lamad›¤› bir festivaldaha geçip gitti. Bizler yan›m›zda yaflanan bunca ac›ya duyars›zl›¤›ngölgesinde panellere, etkinliklere kat›ld›k, flark›lar, türküler söyle-dik. Do¤a ve kültür festivalinde ‘do¤a severli¤imizi’ arkam›zda kocaçöp y›¤›nlar› b›rakarak bir kez daha kan›tlam›fl olduk!

Kendimizi kand›rmayal›m art›k! Hala çat›flmalar›n yo¤un olarakyafland›¤›, askeri operasyonlar›n s›klaflt›¤›, “terörle mücadele gerek-çesiyle” ormanlar›n yak›ld›¤›, evlerin y›k›larak köylerin boflalt›ld›¤›,ormanlar›n yak›ld›¤›, geçim kayna¤› tar›m ve hayvanc›l›k olan Dersimhalk›n›n üretiminin imkans›z hale getirilerek yasakland›¤›, insan ola-rak yaflaman›n asgari gereklerine el konuldu¤u, bilinçli olarak yürü-tülen yozlaflt›rma politikalar›n›n h›z kazand›¤›, açl›¤›n ve yoksullu¤unartt›¤›, do¤al ve kültürel kaynaklar›n›n talan edildi¤i koflullarda insan-s›zlaflt›rman›n, yaln›zlaflt›r›lman›n ve geleceksizlefltirilmenin anafo-runda Dersim’de yaflayanlar›n gözlerinde tükenen ›fl›¤› yeniden alev-lendirecek, senede dört gün de¤il -ki o günler de bile alabildi¤ince ya-banc›laflma söz konusu- her an› ve her sorunu yakalayacak, sürekli-li¤i olan bir mücadele yürütmenin sorumlulu¤unu iliklerine kadarduyumsamayan bir mücadele perspektifi devrimci olamaz.

Devrimci olman›n sorumlulu¤unu yüklenerek kitlelerle bu-luflmayan faaliyetlerimizi sorgulayal›m, köklü bir alt üst oluflu gö-ze alarak devrimci amaçlar›m›z› prati¤imizde s›nayacak kadar cü-retkar olal›m.

Üret(eme)mek

Çocuk yaflta taciz ve tecavüze maruz kalan, ge-

nellev patronlar›na sat›lan Ayfle Tükrükçü ve Saliha

Ermez'in yaflam mücadelesi devam ediyor. Seks ifl-

çilerinin seslerini duyurmak için milletvekilli¤ine

adayl›klar›n› koyan Tükrükçü ve Ermez parti kurma-

ya haz›rlan›yor.

Ayr› mekanlarda, ayr› zamanlarda yaflamla ta-

n›flt›lar ancak öykülerinin kesiflti¤i yer ayn›. Çocuk

yaflta taciz ve tecavüze u¤rad›lar, baba ve koca flid-

detine maruz kald›lar ve tecavüzcülere pazarland›-

lar. Çocukluklar›, umutlar›, gelecekleri çal›nd›, ya-

flam denilen kavgan›n içinde ç›r›lç›plak b›rak›ld›lar.

Et pazar›na 'vesika' vererek ortak olan devletten de

umudunu kesen 'hayat' kad›nlar› Ayfle Tükrükçü ve

Saliha Ermez'i dört duvar aras›ndan ç›karan tek fley

kurtulacaklar›na yönelik inançlar› oldu. Tükrükçü

ve Ermez, hiçbir siyasi düzen partisi taraf›ndan so-

runlar› dinlenmeyen seks iflçilerinin haklar›n› savun-

mak, töre ve fliddet ma¤durlar›n›n sesini duyurmak

için 22 Temmuz seçimlerinde ‹stanbul'dan milletve-

killi¤ine adayl›klar›n› koydular. Düzen partilerinin

siyasetçilerine "flartlar›m›z› görün" diyerek Karaköy

Genelevi’ne ça¤›ran 'hayat› çal›nm›fl' kad›nlara femi-

nistler ve çeflitli kad›n örgütleri de destek oldu. Po-

lisin bask›s›na, engeline ve gözalt›lar›na karfl› müca-

delelerini y›lmadan sürdüren eski genellev çal›flan-

lar› Tükrükçü ve Ermez milletvekili seçilemedi an-

cak kamuoyuna seslerini ulaflt›rmay› baflard›lar. fiu

an, fiefkat-Der adl› yard›m kuruluflunun Kad›na Kar-

fl› fiiddet Komisyonu'nda mücadeledelerini sürdür-

meye devam eden Tükrükçü, ülkemizdeki ilk 'flid-

det ma¤duru kad›nlar partisi'ni kurmaya haz›rlan›-

yor.

Tükrükçü ve Ermez ile yaflayamad›klar› çocuk-

luklar›na gittik, 'vesikal›' y›llar›n› ve genellevden

kurtulufllar›n› konufltuk.

Tükrükçü: Yaflam›m dokuz yafl›nda çal›nd›

Befl çocuklu bir ailede yaflama gözlerini açt›¤›n›

ve ilk çocukluk y›lar›n› Almanya'da olan ailesinden

uzak geçirdi¤ini belirten Antep'li Ayfle Tükrükçü

(40), 7 yafl›na kadarki dönemini babaannesi ile ge-

çirdi¤ini söyledi. Aileye dönüflünü 'fliddetle tan›flma

dönemi' olarak de¤erlendiren Tükrükçü, "Orada

gördü¤üm tek fley fliddetti. Babam alkolik, annemfliddet ma¤duruydu. Çocuklar›na bakamad›klar› içiniki sene sonra Türkiye'ye geri gönderildim. Baban-nemin yan›nda kalmaya devam ettim" dedi. Ülkedekald›¤› dönemde, çocuk yaflta, 9 yafl›nda, amcas›n›ntecavüzüne u¤rad›¤›n› iddia eden Tükrükçü, gözyafl-lar›na hakim olamayarak, "Yaflam›m dokuz yafl›ndaçal›nm›flt›" diye konufltu.

'Kaba daya¤a, iflkenceye maruz kald›m'Ailesinin, amcas› taraf›ndan tecavüze u¤rad›¤›n›

hiçbir flekilde kabul etmedi¤ini belirten Tükrükçü,babas› taraf›ndan kaba daya¤a, iflkenceye maruzkald›¤›n› iddia etti. Tükrükçü, "Babam beni, bula-fl›k y›kamad›¤›m gerekçesi ile kötü dövmüfltü. Öyleçok dövmüfltü ki A¤ustos s›ca¤›nda bo¤azl› kazaklagezmek zorunda kal›yordum. Ö¤retmenlerim budurumu fark etti. Beni ailemin yan›ndan al›p bir yur-da yerlefltirdiler. En güzel çocukluk y›llar›mda an-nem ve babam›n yan›nda olaca¤›ma yurtta kald›m.Babama dava aç›ld›, ancak babam kabul etmedi.Beni suçlamaya devam etti. Kendi iste¤imle baflka-s› ile birlikte oldu¤umu söylüyordu. Söyler misiniz, 9yafl›ndaki bir çocuk cinsellikten ne anlar?" dedi.

Annesinin yalvarmalar› üzerine aileye geri dön-dü¤ünü, ancak babas›n›n fliddeti nedeni ile evdentekrar kaçarak sokaklara s›¤›nd›¤›n› belirten Tük-rükçü, Almanya'da yaklafl›k 4 sene apartman ara-lar›nda, bodrumlarda yaflamaya mahkum b›rak›ld›-¤›n› söyledi. 1989'da TC'ye döndü¤ünü belirten Tük-rükçü, buradaki yaflam›n› ise flöyle anlatt›:

'Polisler 3 gün boyunca tecavüz ettiler'"Türkiye'ye geldikten sonra tan›flt›¤›m adam

tüm yaflad›klar›m› bildi¤i halde, benimle evlenmekistedi. Evlendim onunla; ama ailesinin 'çarflaf bek-lentisi' nedeni ile evlili¤im uzun sürmedi. Aylar son-ra hayat›ma baflka bir erkek girdi. Sevdi¤im adambeni kendi elleri ile pazarlad›. Herfley önceden ha-z›rlanm›fl, planlanm›flt›. Geneleve giriflim yap›lm›flt›.Nikah belgesi diye, randevu belgelerini imzalatm›flt›bana. Karfl› koydu¤um için dayak yedim. A¤z›mburnum kan içinde geneleve b›rak›ld›m. Et pazar›n-da, kendimi hayvanat bahçesinde hissediyordum.

Günde 20-30 erkek... Bayramlarda bu say› art›yordu.Oraya al›flmam çok zordu. 96'da kaçmaya çal›flt›mordan, ancak 3 gün sonra yakalan›p Mersin'dekiyazl›k bir eve götürüldüm. 3 gün boyunca polislerintecavüzüne u¤rad›m. Kürtaj oldum ve bir daha ha-mile kalamad›m. Çok istedi¤im annelik hakk›melimden al›nd›. Kaçma umudu d›fl›nda beni hayataba¤layan hiç bir fley yoktu. Bir müflterim ile parakarfl›l›¤›nda evlendim ve bu benim kurtuluflum ol-du."

Ermez: Hala o 'ay›b›' tafl›yorumAdana'n›n Kozan ‹lçesi'nin küçük bir köyünde

yaflama gözlerini açan Saliha Ermez ise (37), 11 ya-fl›nda annesini kaybetti¤ini ve kardefllerine bak-makla yükümlü oldu¤unu söyledi. K›zkardefllerinin'evlatl›k' olarak al›nmas›n›n ard›ndan kendisinin dehalas›n›n yan›na yerleflti¤ini belirten Ermez, süreklienifltesinin tacizlerine maruz kald›¤›n› iddia etti. Ev-lenmeyi bir kaç›fl kap›s› olarak gördü¤ü için, iste-medi¤i halde, çocuk yaflta evlendi¤ini belirten Er-mez, efli taraf›ndan da sözlü ve fiziki sald›r›ya u¤ra-d›¤›n› söyledi.

7 y›l süren evlili¤inden geriye iki çocuk kald›¤›n›ifade eden Ermez, "Tan›flt›¤›m bir adam beni sefa-letten kurtaraca¤›n› söyledi. Bir yak›n›n›n evine gö-türdü. Gelen gideni çoktu. ‹çki, ka¤›tlar, esrar, uyufl-turucu partileri... Tam göbe¤ine düflmüfltüm herfle-yin. Paras›zd›m. Bu nedenle oraya gelenlere hizmetvermeye mecburdum. ‹çkisini getiriyor, etraf› toplu-yor, temizliyordum. Bu esnada beni buraya getirenadamla görüflüyordum. Çünkü ilk defa gül alm›flt›mbir erkekten... ‹lk defa güzel sözler duymufltum. Se-viyordum onu. Ancak bu uzun sürmedi. Bir gün be-ni araba ile al›p Kayseri'deki randevu evine götürdü.'Kuru so¤an ve ekme¤e raz›y›m. Yeter ki bunlar›yapt›rma' diye yalvard›m ama dayak yedim" dedi.'Vesikal›' olarak 11 y›l boyunca genelevde çal›flt›¤›n›belirten Ermez, fiefkat- Der'in yard›m› ile hayat›n›idame etmeye çal›flt›¤›n› söyledi. Eski yaflam›n› ge-ride b›rakmas›na ra¤men, 'vesika' n›n flimdiki ya-flamlar› önünde de engel oldu¤unu ifade eden Er-mez, "Hala o 'ay›b›' tafl›yorum. Ev, ifl verilmiyor. Ço-cuklar›m memur olam›yor" dedi.

Tükrükçü ve Ermez mücadelelerinde kararl›yr› mekanlarda, ayr› zamanlarda yaflamla tan›flt›lar ancak öykülerinin kesiflti¤i yer ayn›. Çocuk yaflta taciz ve tecavüze u¤ra-d›lar, baba ve koca fliddetine maruz kald›lar ve tecavüzcülere pazarland›lar. Çocukluklar›, umutlar›, gelecekleri çal›nd›, yaflamdenilen kavgan›n içinde ç›r›lç›plak b›rak›ld›lar. Et pazar›na 'vesika' vererek ortak olan devletten de umudunu kesen 'hayat' ka-d›nlar› Ayfle Tükrükçü ve Saliha Ermez'i dört duvar aras›ndan ç›karan tek fley kurtulacaklar›na yönelik inançlar› oldu. ..

Kad›nlar, tarih ve toplum içerisindeki

durumlar›n› de¤erlendirerek, ileriye dönük

sorunlar›n›n çözümlerine iliflkin tart›flt›lar.

Dersim festivali kapsam›nda "Kad›n,

Tarih ve Toplum" konu bafll›kl› Belediye

Konferas salonunda bir panel düzenlendi.

Panele konuflmac› olarak DKH temsilcisi

Eylem Y›ld›z ile akademisyen ve müzisyen

Ayflenur Kolivar kat›ld›.

Panel önce Ana Fatma Kad›n Derne¤i

müzik toplulu¤unun verdi¤i dinleti ile bafl-

lad›. Panelde sözü ilk alan Ayflenur Kolivar

tarihi iki k›s›ma ay›rarak, "1'inci k›s›mdayukardakiler yani ezenlere ait bir tarih.‹kinci k›s›mda ise altakilerin, ezilenlerin ta-rihi vard›r. Kad›n tarihte ikinci k›s›ma aitir.Ezilenlerin k›sm›ndad›r" dedi. Kad›n›n tarih-ler boyunca ezildi¤ine dikkat çeken Koli-var, Karadeniz kad›nlar›n›n yaflamlar›ndankesitler sunarak, kad›n›n toplumdaki yerinierkek egemen yaflam›n içindeki çeliflkileri-ni sorgulad›. Kolivar flunlar› söyledi; "‹ki tipKaradeniz kad›n› var. Birincisi güçlü silahl›erkek gibi kad›n. ‹kincisi ise s›rt›nda çocu-¤unun yan› s›ra yük tafl›yan ve kocas› kah-

vedeyken kendisi çal›flan kad›n. Kendiminbu foto¤raflar›n neresinde durdu¤um ko-nusunu sorgulad›m. Kad›nlarla söyleflileryaparak, hayat hikayelerini dinledim. Cin-sel yaflamlar›n›, çocukluktan kad›nl›¤a ge-çifl gibi çeliflkili yaflamlar›n› sorgulad›m. Veburada bambaflka bir kad›n›n var oldu¤u-nu anlad›m."

Ard›ndan söz alan Demokratik Kad›nHareketi temsilcisi Eylem Y›ld›z, kad›n›n ta-rihsel arka plan›n› sorgulayarak, toplumsalgeliflim sürecinde kad›n›n durumunu, yafla-d›¤› çeliflkilerini dile getirdi. Kad›nlar›n, ege-

menlere karfl› verdi¤i mücadelenin baflar›-

ya ulaflmas› için kad›n›n kendisine dönük

yabanc›laflmay› y›kmas› gerekti¤ini savu-

nan Y›ld›z; "Kad›n sorununun toplumsal

sorunlarla diyalektik ba¤›n›n kurulmas›yla,

egemenlerin ideolojisinden köklü bir ko-

pufl anlay›fl›na dayanan bir ba¤›ms›zl›k

mücadelesiyle kad›n›n kurtuluflu sa¤lana-

bilir" dedi. Kad›n sorununu dinlendirmede

k›s›tl› faliyet yürütülmesinin kad›n örgütle-

rinin en canal›c› sorunu oldu¤una dikkat

çeken Y›ld›z, "Kad›n›n de¤iflerek kendini

yeniden üretmesi gerekir. Kad›nlar›n, üreti-

me dahil olmak bilinciyle, altarnatif-somut

projelere ve faaliyetlere ihtaiyaçlar› vard›r"

dedi.

Kad›nlar sorunlar›n› tart›flt›

A

Page 8: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

22-31 A¤ustos 2007 PERSPEKT‹F8

evrim deyince ne(ler) anl›yoruz? Ya dadevrimin, sürekli olarak eskiye karfl›yeninin, yanl›fla karfl› do¤runun, hak-s›zl›¤a karfl› hakl›l›¤›n savafl› oldu¤ugerçekli¤ini kesinlikle kabul ediyor vesavunuyorsak, bunu kendi üzerimizde

ne oranda yaflamsallaflt›r›yoruz? Bu can al›c› ve kesin-likle üzerinde durulmas› gereken bir soru(n)dur. Heledüflman›n her alanda enva-i yol, yöntemle yo¤un ve etkin olarak “marjinallefl-me”yi dayatt›¤› halihaz›rdaki süreçte, bunun önemidaha da artmaktad›r.

Devrimin kitlelerin eseri olaca¤› ve bunun da an-cak ve ancak proletarya partisinin yol göstericili¤indebaflar›labilinece¤i do¤ru belirlemesinden hareket ede-cek olursak; devrimci olman›n da örgütlü olmak zo-runlulu¤una uygun konumlanmakla mümkün olabile-ce¤i sonucuna ç›kar›z. Tam da bu noktada, örgütlülü-¤ü, örgütlü mücadeleyi bütünlüklü olarak nas›l kavra-mak gerekti¤i sorusu karfl›m›za ç›kar.

Evet örgütlü olmak ama nas›l?

Komünist partisi ile organik ba¤ kurmak ile ‘örgüt-lendim’ diyebilir miyiz? Kesinlikle diyemeyiz. Organikba¤ zorunlu bir ad›md›r. Ama sadece ilk ad›md›r, birbafllang›çt›r. Mesele bu ilk ve önemli ad›m› devrimcitarzda süreklilefltirmektir, her bak›mdan ilerletmektir.Tutarl› bir devrimci, bu tarz› benimseyen, yaflamsal-laflt›rand›r. Peki, kifli bunu kendi nezlinde nas›l gerçek-lefltirecektir? ‹flte zihinlerde berraklaflmas› gereken debudur.

E¤er ideolojik, politik, örgütsel ve askeri hatt› iledevrime önderlik edebilecek biricik örgütlü gücünproletarya partisi oldu¤u gerçekli¤ine içtenlikle iknaisek, herfleyden önce kendimizi bu hatla bütünlefltir-me becerisini gösterme zorunlulu¤u ile karfl› karfl›yaoldu¤umuzu da bilince ç›kartmal›y›z. Mücadeleninhangi alan›nda yer al›rsak alal›m, bir parti militan› ola-rak mücadeleyi bu hatt›n hizmetinde gelifltirmeyi ilkeedinmemiz gerekti¤ini unutmamal›y›z. Bu ilke do¤rul-tusunda hareket edebilmek, parti militan› olman›nözelliklerini tüm yönleri ile içsellefltirmekten geçer.

Amaçta netlik önemlidir

Devrimci, ad›ndan da anlafl›ld›¤› gibi devrim yap-ma amac›ndad›r. O zaman, kendisinde, buna uygunbir dufluruflu yaratarak gerekenleri yerine getirmekiçin canla-baflla çaba harcayacakt›r. Bu çabay› gerekliiçerikte ve yo¤unlukta sarf etmedi¤i durumda ise, gi-derek amac›ndan uzaklaflmay› yaflamas› kaç›n›lmazhale gelir. Dolay›s›yla o, tutarl› bir devrimci ve komü-nist olma iddias›na uygun çaba sarfetmelidir. BaflkanMao’nun dedi¤i gibi; “Bir komünistin s›k› çal›flmas› vekalbinin yar›s› ya da üçte ikisi ile de¤il, bütün kalbi ilehalka hizmet etmesi gerekir”.

Bir fleyi sadece istemekle elde etmek mümkünde¤ildir. Baflarmak için istek nas›l ki olmazsa olmaz birön koflul ise, istemi baflar›ya tafl›yabilmek için de uy-gun yol ve yöntemleri belirleyecek do¤ru bir perspek-tife sahip olmak flartt›r. Yoksa baflar› elde edilemez.Bundand›r ki, “devrimci teori olmadan devrimci pratikolmaz” belirlemesini fliar ediniyoruz.

Devrimin kaba saba bir sürgitle baflar›lamayaca¤›aç›kt›r. Çözüm bekleyen y›¤›nla çeliflkiye do¤ru çözümgücü olabilmekle baflar›lacak bir olgudur. Bir çeliflkiyido¤ru çözüme kavuflturabilmek; önce onu do¤ru ana-liz edebilmek ve oradan da do¤ru çözüme götüreceksentezi elde etmekle mümkündür. Yani, mücadeleninseyri içerisinde karfl›m›za çözmek zorunda kald›¤›m›z-kalaca¤›m›z hangi sorun, güçlük ç›karsa ç›ks›n öncebunlar› tüm yönleri ile do¤ru bir flekilde tan›mlama-m›z gerekiyor ki, do¤ru olarak çözüp aflabilelim. Bu daaraflt›rma ve bilimsel incelemeler sonucu edinece¤i-miz do¤ru metotlarla mümkün olur.

Zorluk ve sorunlar›n daha çok ve karmafl›k oldu¤udönemlerde yap›lmas› gereken, daha çok yo¤unlafl›pdaha bir kararl›l›kla, daha fazla emek harcamakt›r.Böyle dönemlerde Baflkan Mao’nun flu sözleri ö¤reti-cidir: “Silkinmemiz ve inceleme yapmam›z için zorlubir çaba harcamam›z gerekmektedir. fiu üç kelimeyedikkat edin; ‘zorlu’, ‘çaba’, ‘harcamak’. Silkinmeli vezorlu bir çaba harcamal›y›z”. Demek oluyor ki, partilimilitan; araflt›rmac›-inceleyici olmal›. Devrimin sorun-lar›na çözüm gücü olmay› hedeflemeli. Devrimci pra-ti¤ini nitelikli gelifltirebilmesi, mücadeleye lay›k›ylahizmet edebilmesi için teoriyi asla ihmal etmemesi,kendisini partinin teorik görüflleri ile örgütlemesi ge-rekmektedir. Bu konuda yoldafl Kaypakkaya flunlar›söylemektedir: “Kadrolar›m›z, engin bir tecrübeye sa-hip olmal›d›rlar. Siyasi bak›mdan ileri, geliflkin ve kav-ray›fll› olmal›d›rlar. Marksizm-Leninizm-Mao ZedungDüflüncesi’ni prati¤e uygulamay› ö¤renmeli, devrimi-mizin her türlü meselesinde do¤ru ve yeterli görüflle-re sahip olmal›, kitleler aras›nda hareketimizin çizgisi-ni, politikas›n›, program›n› rahatça savunabilmeli, ya-yabilmelidirler”.

Devrimin yol gösterici teorisi ile donanmayan, bu-na gerekli önemi vermeyen birinin mücadeleyi lay›-k›yla yürütüp devrimi amaç edindi¤ini söylemesi, bes-belli ki tutarl› ve gerçekçi de¤ildir. Bu tutumdaki bire-

yin amac›nda henüz netlik yoktur. Ezilen milyonlar›nmücadelesine ba¤l›l›¤› pamuk ipli¤iyledir. Duruflu stra-tejik de¤il, dönemseldir. Dolay›s›yla mücadele seyrininherhangi bir döneminde karfl›laflaca¤› sorun ve güç-lükler karfl›s›nda çözümsüz kal›r. Çözümsüzlük kaç›n›l-maz olarak karamsarl›¤›, hak›n mücadelesine inanç-s›zl›¤› besler. Gideremedi¤i ya da giderilmedi¤i durum-da bunlar geliflerek bireyde hakim yön haline gelir veart›k onun için varsa yoksa kendi bencil haklar›, ç›kar-lar› esast›r. S›n›f, halk, devrim ve partinin haklar›, ç›kar-lar› onun için bir anlam ifade etmez. Tek kelimeyleyabanc›lafl›r. Hep kendisini dayat›r, “ben, ben” 盤l›kla-r› onun a¤z›ndan eksik olmaz, kendi zaafiyetleri budenli derinken, bu kiflili¤i ile etraf›na güvensizlik yaya-rak, bu gerçekli¤ini görüp giderme erdemini göster-mek yerine, sözüm ona bu gerçekli¤ini gözlerden ›raktutmaya çal›flarak, hep kendisi d›fl›ndaki eksiklikleri“elefltiren”ler çok aç›k ki, giderek gendi olumsuzlu¤u-nu derinlefltirmenen önüne geçemezler.

Oysa bu tutumun tersine, do¤ru bir hareket tarz›-n› tekrardan sa¤lama cesaretini gösterdi¤inde, kifli,ac›mas›zca kendi zaafiyetlerinin üstüne yürüyerek,eksikliklerinin kökenindeki gerçekli¤i kavray›p, kendiolumsuzluklar›ndan ö¤renip, tecrübe edinerek dahakararl› bir flekilde gelece¤e yürümek için aya¤a dikilir.

“Devrimci iradesi zay›flayanlar, düzeltme yoluylayeniden canl›l›k kazanmal›d›rlar” diyen Mao’dur. Dü-zeltme yolu, elefltiri-özelefltiridir. Geliflmenin dinamo-su, mücadele içerisinde elefltiri-özelefltiriyi do¤ru-et-kin bir flekilde kullanmakt›r. Bir silaht›r bu. Kullanma-d›¤›m›z durumda, kendimizi silahs›zland›r›yoruz de-mektir. Eksik ve hatalar›m›z› gidermek, devaml› ken-dimizi gelifltirmek için özelefltiri vazgeçilmezdir. Ama-ca giden yolda do¤ru bir biçimde ilerlemek bununlasa¤lan›r. Bulundu¤umuz her alanda birleflmek, halk›devrime seferber etmek görevimizdir. Eksikliklerimizigörüp, ortaya ç›kart›p, gidermekten kendimizi sak›n-mamal›y›z. Çünkü bu bizlerin bilinçlerimizdeki hedefinberraklaflmas›na hizmet eder. Bu yöntemi benimse-yenlerin yüreklerinde devrim, halk, parti, yoldafl sev-gisi harlanmaktad›r her daim. Yaflamlar› bu de¤erlereadanm›flt›r bir kez. Bu de¤erlerin toplam›na hizmet et-meyen her davran›fl ve yanl›fl› gidermek yaflam ge-rekçeleridir. Eksiklik ve yanl›fllar kendi d›fl›nda da ge-liflmifl olsa ya da kendi üzerinde de cereyan etmifl ol-sa dahi bu gerçeklik de¤iflmez. Görevi onlar› gider-mektir. Çünkü onlar› gidermek yukar›daki de¤erlerinç›kar›nad›r. Bak›n, Lenin ile birlikte devrime ve sosya-lizmin inflas›na önderlik eden, enternasyonal proletar-yan›n büyük ö¤retmenlerinden Stalin yoldafl özeleflti-

rinin tart›flmas›z önemini nas›l gözler önüne sererekbizlere yol gösteriyor:

“Bolflevizmin gücü, tam da hatalar›n› kabul etme-sinden korkmamas›nda yatar. Parti, Bolflevikler, ülke-mizin tüm dürüst ve emekçi insanlar›, çal›flmalar›m›-z›n eksikliklerini, inflam›z›n eksikliklerini ortaya ç›kart-s›nlar. Çal›flmalar›m›zda ve yaflam›m›zda duraklama,batakl›k, çürüme olmamas› için, tüm çal›flmam›z›ngünden güne iyileflmesi ve baflar›dan baflar›ya yürü-mesi için, eksikliklerin ortadan kald›r›lmas›n›n yollar›-n› göstersinler. fiimdi en önemlisi budur. Vars›n düfl-manlar›m›z eksikliklerimiz üzerine gevezelikler etsin-ler. Böyle önemsiz fleyler Bolflevikleri bildi¤inden fla-fl›rtamaz ve flafl›rtmamal›d›r”. Hiçbir izahat› gerektir-meyecek denli apaç›k olan bu perspektiften ç›kart-mam›z gereken ders fludur: Kendimizi örgütlemeninen etkili araçlar›ndan biri de özelefltiridir. Çünkü; dev-rimci sürekli kendisini afland›r.

Aflmak, varolanla yetinmemektir. Varolanla yeti-nenin, kendisini aflmayan›n, yaflam›n geliflmeleri kar-fl›s›nda mevcut olumlu özelliklerini dahi koruma basi-retini gösteremeyece¤i tecrübelerle sabittir.

E¤er devrimi sürekli eskiye karfl› yeninin mücade-lesi olarak kavr›yorsak, devrimcinin de sürekli yeniyigelifltirip ilerlemeyi, kendi üzerinde somutlaflt›ran ol-du¤u gerçekli¤i tart›flmas›zd›r.

Eski dedi¤imiz bu düzenin kendisi, hala hakim ko-numdad›r. Hakim olman›n avantajar› ile yeni olandevrime karfl› çok yönlü ve fliddetli olarak sald›r›yordüflman.

Devrim hakim olan› y›kmaya yönelen bir fliddethareketidir. Dolay›s›yla düflman, kendisini y›kmayayönelen hasm›n›n geliflmesini engellemek için ola-naklar›n› seferber ederek, türlü yol ve yöntemlerlesald›r›yor. Sald›r›s›n› daha tahripkar k›lmak üzere yön-temlerini gelifltirip güçlendirmeyi de elden b›rakm›-yor. Onun sald›r›s›n›n tahripkarl›¤› ise daha çok bizimeksiklik ve zaaflar›m›z›n üzerinde biçimleniyor. Denile-bilir ki, bir yandan düflman vuruyor, di¤er yandan dadüflman›n bize tahripkar darbeler indirmesine hizmeteden zaaflar›m›zla biz vuruyoruz. Böyle olmaz! Bu ze-mine hizmet eden zaafiyetlerimizden süratle ayr›lma-l›y›z. Böylesi zaaflar demire sinmifl pas gibidir. Demirinçürümemesi ve pas›n giderilmesi, hastal›kl› yönlerez›mpara vurmay› göze almakla olur. Proletarya parti-sinin komünist ruhuna dünüflle olur. Proletarya parti-si ruhu ve bilinci, düflman›n sald›r›s› karfl›s›nda sadecekendini koruma de¤il, esas olarak sald›r›y› karfl›lay›phezimete u¤ratma direktifidir. Partili militan, bu görevbilinci ile hareket edendir. Bunun için devaml› kendi-

sini gelifltirmeye; ideolojik yönde güçlü donan›m›, si-

yasal yönde ufuk aç›kl›¤› ve yetkinli¤i, örgütsel yönde

çelik gibi sa¤laml›¤›, askeri yönde etkinleflmeyi bafla-

rand›r. Bunu baflaramayanlar, s›n›f savafl›m›n›n silindi-

ri taraf›ndan hallaç pamu¤u gibi ezilmekten kendileri-

ni kurtaramazlar.

Devrim yapma amac›na uygun olarak hep doruk-

lar› fethetme azmiyle dopdolu olmal›y›z. “Hiçbir fley

zor de¤ildir bu dünyada. E¤er doruklar› fethetme ce-

saretin varsa” diyen bilge ustan›n korkusuz ve ona la-

y›k ö¤rencileri olunsun yete rki. Onun becerikli ö¤ren-

cisi ve bizlerin de ölümsüz önderi yoldafl Kaypakka-

ya’n›n “Önümüzde çetin ama flanl› mücadele günleri

var. S›n›f mücadelesinin engin denizine bütün benli¤i-

mizle at›lal›m” talimat›n›n da anlatt›¤› budur. “Bu mü-

cadelede kahraman iflçi s›n›f›m›za, özverili ve çilekefl

köylülerimize, yi¤it gençli¤imize sonsuz bir güven du-

yal›m” kesinli¤i ile süren talimat›, yönümüzün nereye

dönük olaca¤›n›n da alt›n› çizmektedir.

Bizim bilincimiz, halklar›m›z›n dara çekilmifl ezil-

miflliklerinden süzülüp gelir. Bizi cesur yapan da bu-

dur. Halklar›m›z›n çekti¤i korkunç ac›lar›n sona erdiril-

mesinin savafl›m›n› verirken, bu savaflam›n zarar›na

olan kendi zaaflar›m›za karfl› da içtenlikle mücadele

ederiz. “E¤er kusurlar›m›z varsa, bunlar›n ortaya ko-

nulmas›ndan ve elefltirilmesinden korkmay›z. Çünkü

biz halka hizmet ediyoruz” der Mao. Hergün bunun

mücadelesini yürüterek, nitelikli geliflmeyi ilke edin-

mifliz. ‘Ezilen milyonlar›n öfkesi ile dolup taflan yüre¤i-

mizin harl› atefliyle yaralar›m›z› saraca¤›z’, diyenlerin

kütü¤üne kaz›lan bilinç bize bunu emrediyor. Evet, ör-

gütlü olmak sadece organik ba¤ kurup yürütmekle ol-

maz demifltik. Önemli olan nas›l yürütüldü¤ü, yani ni-

teli¤idir.

Parti, soyut bir fley de¤il

canl› bir organizmad›r

Parti; kendi bünyesine ve çevresine çekti¤i insan-

lar›, mevcut düzeni y›kmaya, Demokratik Halk Devri-

mi’ni gerçeklefltirip, sosyalizmi infla ederek komüniz-

me yol almay› baflaracak düzeyde bireyleri, kitleleri

yetkinlefltirmeyi hedefler. Yürüttü¤ü bütünlüklü sava-

fl›nda kitlelerin üzerinde düzenin var olan etkilerini k›-

rarak, onlar› komünist ideoloji ile flekillendirmeyi, bu

do¤rultuda seferber etmeyi asli görev edinir. Tam da

burada can al›c› bir soru karfl›m›zda duruyor: Parti de-

nilen fleyin soyut bir mekanizmadan oluflmad›¤›, ter-

sine birey ve organlar›n bütününden oluflan canl› bir

organizma oldu¤u kuflku götürmez bir gerçek ise, onu

oluflturan birey ve organlar›n mevcut durumu, onun

program›n› yaflamla bütünlefltirecek flekilde sürekli

kendilerini aflmak yerine var olan mevcut durumlar›

ile yetinirlerse, buna ne denir? Nas›l ki onlar› bu “ye-

tinme” ile kendilerini geriletmeleri kaç›n›lmaz ise, bu

haliyle partiyi de fonksiyonunu yerine getirmekten

al›koymufl olmazlar m›? Hal böyle oldu mu bir kez,

devrimi gerçeklefltirecek do¤ru teorinin varl›¤› bir an-

lam ifade eder mi? Etmeyece¤i aflikard›r. ‹flte teori-

pratik diyalekti¤inin do¤ru kavranmas›n›n hayati de-

recedeki anlam› da burada yat›yor. Teorimiz, bofl lafa-

zanl›k için de¤il, devrimin sorunlar›na çözüm üretmek

için vard›r. Yani prati¤e hizmet etmesi için.

Maoistler için bilmek yapmakt›r. Biliyorsak, yapa-

ca¤›z. O –yani program›m›z- mevcut çeliflkileri çözmek

ve devrim yapmak içindir. Onu pratikle bütünlefltire-

cek olan kadrolard›r, aktivistlerdir. Bir program do¤ru

da olsa, prati¤e dökülmeden baflar›ya ulaflmaz. Prog-

ram› prati¤e dökmenin salt bir alan› yoktur. Yaflam

buldu¤u bütün alanlarda, o prati¤e uyarlanmay› bek-

liyor demektir. Program›n yaflamsallaflt›r›lmas›n› salt

gerilla alanlar› ile s›n›rl› görüp, kendi bulundu¤u alan-

da yaflamsallaflt›rmas› gerekti¤ini görmemek, asl›nda

orada s›n›f mücadelesinden vazgeçifltir. Ki, bu da kifli

ne derse desin, parti ile organik ba¤› ne düzeyde olur-

sa olsun, asl›nda o gerçek anlamda örgütlü de¤ildir,

kendisini örgütlememifltir. Örgütlülü¤ü organik ba¤-

dan ibaret görmek, örgütsüzlü¤ün kamufle edilmifl bi-

çimidir. Partiyle organik ba¤, parti çizgisi ile bütünlefle-

bildi¤i oranda gerçek anlam›n› bulur. Bizler, devrimin

ancak çizgimizin pratikte ete-kemi¤e bürünmesi ile

mümkün olaca¤›n› ve bunun öznelerinin de bizler ola-

ca¤›m›z› söylüyorsak, bu söyleme uygun davranmak

zorunday›z. Örgütlülü¤ü devrim için bir zorunluluk

olarak görüyorsak, o zaman gerçek anlamda kendimi-

zi örgütlemeliyiz. Üzerine basa basa söyledik, söylü-

yoruz, söyleyece¤iz: Gerçek anlamda örgütlü olmak,

parti çizgisi ile bütünleflmektir. Parti militan› bunu ru-

huna nakfletmelidir.

Komünizmi kazanman›n silah›na sar›lal›m

D

Bizim bilincimiz,halklar›m›z›n daraçekilmifl ezilmifllik-lerinden süzülüpgelir. Bizi cesur ya-pan da budur.Halklar›m›z›n çek-ti¤i korkunç ac›la-r›n sona erdirilme-sinin savafl›m›n›verirken, bu sava-fl›m›n zarar›naolan kendi zaaflar›-m›za karfl› da iç-tenlikle mücadeleederiz. “E¤er ku-surlar›m›z varsa,bunlar›n ortaya ko-nulmas›ndan veelefltirilmesindenkorkmay›z. Çünkübiz halka hizmetediyoruz” der Ma-o. Hergün bununmücadelesini yü-rüterek, nitelikligeliflmeyi ilkeedinmifliz. ‘Ezilenmilyonlar›n öfkesiile dolup taflan yü-re¤imizin harl› ate-fliyle yaralar›m›z›saraca¤›z’, diyen-lerin kütü¤üne ka-z›lan bilinç bizebunu emrediyor.Evet, örgütlü ol-mak sadece orga-nik ba¤ kurup yü-rütmekle olmazdemifltik. Önemliolan nas›l yürütül-dü¤ü, yani niteli¤i-dir

Page 9: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

22-31 A¤ustos 20079 GÜNCEL

Tekin DO⁄ANAY

1- Temel nedeni belediyele-rin ihmalkarl›¤›d›r. Çok öncedens›cakl›¤›n gelece¤ini, sürekli birtehlikenin sözkonusu oldu¤unubilim adamlar› aç›klam›fl, uyar-m›fl, ama buna ra¤men beledi-yenin bir önlem almamas› va-tandafl› da su s›k›nt›s› ile karfl›karfl›ya getirmifltir. Bundan dola-y› da vatandafllar ma¤dur ol-mufltur.

2- Ben özellefltirmeye karfl›-y›m. Biliyorsunuz Türkiye’de herfleyi özellefltiriyorlar. fiimdi sukaynaklar›n› özellefltirirlerse,özel sektöre geçti¤i zaman iyicebelimiz bükülecek. Biz Türki-ye’de özellefltirmeye karfl›y›z.Kendi kaynaklar›m›z› kendi dev-letimizin kullanmas› daha iyidir.Devlet kendi bünyesindeki kay-

naklar› da götürüp özele verirseonlar da istedi¤i gibi yönlendire-cek bizi. Maliyet artacak, su kay-naklar›m›z› onlar istedi¤i gibikullanacak. Bundan dolay› da s›-k›nt› yaratacak.

‹lhan TAYBO⁄A

1- Bu susuzlu¤un nedenibaflta küresel ›s›nma ve bizi yö-netenlerin iyi yönetmemesidir.Yani bir baflkent susuz kal›yordüflünün. Bir taraftan K›z›l›rmak,bir taraftan Mengen Çay›, bir ta-raftan Gerede Çay› akadursun.Yani etraf›m›z da on tane büyükbaraj var. Ben amatör bal›k avc›-s›y›m. Oralara gitti¤im zamaniçim s›zl›yor. Eskiden baraj›n et-raf›n› iki saatte dolan›rd›m flimdiortas›ndan geçiyorum. Bu nedemektir biliyor musunuz? Or-

daki suyun içinde yaflayan can-l›lar›n hepsinin yokolmas› de-mektir.

Küresel ›s›nma; do¤rudur›s›nd›. Da¤lar›n zirvesindeki kar-lar eridi. Bunlar eskiden kal›rd›,öbür kar onun üzerine ya¤ard›.K›z›l›rma¤›n suyuna elimi soktu-¤umda bir hafta boyunca yumu-flatmak için sürmedi¤im pomatkrem kalm›yor. O suyu getiripiçece¤iz. Tamam getirsinler onuyine temizlikte kullan›r›z, içme-yiz belki ama bu suyu bize içir-menin de bir yolunu bulurlar.Büyüklerimiz onu yaparlar. Bizizaten zehirlemifller.

2- E¤er öyle birfley olursa;bunu da yine efllerine, dostlar›-na verirler, bize vermezler. O za-man da biz herfleyden kopar›z.Yani televizyondan, elektirikten

herfleyden feragat eder, giderbir su kenar›nda kendimize yerbuluruz. Bunlar›n hepsi olmadanyaflan›r, ama susuz yaflanmaz.Suyu da o insanlar›n eline ver-dikten sonra zaten ipimizi çek-mifl olurlar. Ha dara¤ac›nda ipi-mizi çekmifller, ha susuz b›rak-m›fllar farketmez. Yani paras› ol-mayan su içemeyecekse; bü-yüklerimizin neler yapt›¤›n› gör-sünler. Hani Ferhat da¤lar› delipsu indirmifl getirmifl ya biz böy-le yönetici istiyoruz, ama male-sef yok.

fiirin ERDO⁄AN

1- Dünya çöllefliyor, insanlarartt›kça su da azal›yor. Ozon de-lindi. Ozon delinince ne oluyor?Kurakl›k oluyor, ›s› art›yor vegünden güne artacak. Bunun so-

nu su savafllar› yaflanacak, bu-

nun sonu yok. ‹leride su savaflla-

r› olacak, insanlar bir birini yiye-

cek. Bunu engelleyemezsin, bu

do¤an›n kanunu gibi bir fley.

2- Bu bankalar gibi suyu sa-

t›yorlar, bir kifliye veriyorlar, bir

kifliyi zengin ediyorlar. Aç›kças›

bu, soygunun farkl› bir biçimi.

Hasan TEZEL

2- ‹nsanlar›m›z suyu çok bol

harc›yorlar. Lüzumsuz yere ara-

ba y›k›yorlar, bahçe suluyorlar.

Yani suyu hor kullan›yoruz, bi-

raz dikkat etmemiz laz›m bence.

2- ‹yi bir fley de¤il aç›kcas›,

sorumsuzca bir fley. Ben öyle

düflünüyorum. Bence verilme-

meli, verilirse yanl›fl yap›l›r.

Muharrem KILIfi

1- Yeflil alanlar›n yok olmas›,

ormanlar›n yanmas› gibi düflü-

nebiliriz. Tabi bu biraz da küre-

sel ›s›nma ile ilgili.

2- Türkiye’de s›n›f ayr›m› var

biliyorsunuz zaten ve s›n›f ayr›-

m›ndan dolay› zenginlerin her

fleyi almas› do¤al. ‹yi bir fley de-

¤il suyun özellefltirilmesi. Ben

buna karfl›y›m, di¤er insanlar›n

da buna karfl› ç›kmas› gerekir.

HALKIN GÖZÜYLE

S O

R U

L A

R 1- Son günlerde her yerde su kaynaklar›nda büyük bir azalma oldu¤u, ya¤›fl miktar›nda rekor düflüfllerin yaflan-d›¤› ve ülkemizi çölleflme-susuzluk tehlikesinin bekledi¤i konufluluyor. Sizce su sorunun temel nedeni nedir?

2- fiu s›ralar gündemde olan yayg›n bir tart›flma konusu ise su kaynaklar›n›n özellefltirilmesi. ‹nsanlar›n haya-ti bir ihtiyac› olan suyun belirli bir zümrenin avcuna terk edilmesini nas›l de¤erlendiriyorsunuz?SU SORUNU

Tekin DO⁄ANAY

Devrimin ç›karlar›n› savunal›m

Devrim... Hemen hepimizin söyleyece¤i fleyler mev-cut devrime dair. Hepimizin bir hikayesi; hepimizindüflleri... Onun için uzunca aç›klamalara, kitabi bilgile-re gerek yok. Yaflam kendi dilinden anlat›yor her fleyi.Böylesine köklü mücadele gelene¤i bulunan bir co¤raf-yada bu kadar çeflitlili¤in olmas› do¤al. Fakat bu çeflitli-li¤in ayn› zenginlikle yaflamda karfl›l›k bulamay›fl›, de-mokrasi ve devrim güçlerinin üzerinde ciddiyetle dur-mas› gereken bir durumu ifade ediyor. Öyleyse en ba-fla dönelim ve sorular›m›z› tekrar tekrar soral›m. Kimiçin ve ne için DEVR‹M?

‹nsanl›¤›n uzun mücadele deneyimleri bu sorumu-zun cevab›n› net olarak yan›tlamakta. “Halk için, ezilen-lerin iktidar› için, s›n›fs›z-sömürüsüz dünya için... “ Ce-vaplar›m›z›n benzerliklerine ra¤men ayn› oranda dev-rim mücadelesi içerisinde bir araya gelemeyiflimizin ne-denlerini aramaktan bafllamal› belki de. Eksiklerimizle,fazlalar›m›zla, yetersizliklerimizle ve farkl› yaklafl›mlar›-m›zla, kocaman bir bütünün parçalar›n› oluflturuyoruz.Kabullenmesek de, bir araya gelmekten kaç›nsak da bugerçek döne dolafla karfl›m›za ç›k›yor. Ya bu gerçe¤i gö-rüp devrimin ç›karlar› etraf›nda flekillenece¤iz ya dakarfl›-devrimin sald›r›lar›na boyun e¤ece¤iz. Üçüncü biryol yok! Öyleyse yapmam›z gereken ön yarg›lar›m›z›,kayg›lar›m›z› bir kenara b›rakarak do¤rular etraf›nda ke-netlenmek ve bu do¤rultuda bir araya gelmek. Çok kü-çük görünen eksiklerimizi aflma yönünde sarf edece¤i-miz çaba, önemli baflar›lar elde etmenin bafllang›c› ola-bilir. Bu bafllang›ç üst düzeyde birlikteliklerin önünüaçarak geliflim sürecimizi h›zland›racakt›r. Elefltirilerimi-zi kiflisellefltirme hastal›¤›m›z, birisine k›z›p mücadeleyib›rakma durumumuz, çok konuflup ifl yapmama prati¤i-miz, halktan kopuk siyaset yapma gerçekli¤imiz, teoriyiküçümseme e¤ilimiyle beraber okumamay› adeta çizgihaline getiren alg›lay›fl›m›z, ön plana ç›kma kayg›m›z gi-bi s›ralayabilece¤imiz onlarca zaaf›m›z, sorular›m›zasa¤l›kl› yan›tlar bulmada ve onlar› hayata geçirmede enbüyük engeller aras›nda yer al›yor.

Devrim mücadelesi halk›n ç›karlar›n› savunmaksaflayet mücadele içindeki konumlan›fl›m›z›n ve kayg›lar›-m›z›n devrimin ç›karlar›na ne kadar hizmet etti¤ini aç›kyüreklilikle hesap etmek zorunday›z. Devrimi kitlelerineseri olan bir alt üst olufl olarak tan›ml›yorsak bu ger-çeklik bafll› bafl›na kendimize yönelmemiz gerekti¤ineiflaret ediyor. Dolay›s›yla eksiklerimizi bilince ç›karmakve onlar› aflacak pratik hatt› belirlemek önemli bir yer-de duruyor. Devrimin ç›karlar›n› savunmak ezilen halk-lar›n beklentilerine cevap olabilmeyi ifade eder. Örgüt,halk›n beklentilerine cevap olacak, ezilen milyonlar›devrim mücadelesine sevk edecek ve nihai kurtuluflayönlendirecek yegane araçt›r. Bu araç halk›n hizmetin-dedir. Bu arac› kitlelerle buluflturma yolunda hareketeden devrime gönül vermifl her birey ise örgütü olufltu-rur. Devrim-örgüt ve birey kopmaz ba¤larla birbirineba¤l›d›r. Halk›n olmad›¤› bir örgüt nas›l varl›k gerekçe-sine yabanc›lafl›rsa; devrimin ç›karlar›n› savunma ad›-na yanl›fl pratikler sergileyen ve yanl›fllar› tekrarda ›s-rar eden bir örgüt veya kifli de varl›k gerekçesine ya-banc›laflarak halktan uzaklaflacakt›r.

Devrimin ç›karlar›n› savunmak halk›n ç›karlar›n› sa-vunmakt›r. Örgütlerin, kiflilerin ç›karlar›n› savunmak de-¤il. Zira örgüt halk için vard›r. Halka sahip ç›kan örgütesahip ç›km›fl olur. E¤er örgütün ç›karlar› halk›n ç›karla-r›yla çelifliyorsa ve bu ç›karlarla harmanlanm›fl pratikhat, halka ulaflmam›zda etkin bir rol üstlenmiyorsa butür yönelimlerden özenle kaç›nmak gerekir. Bu prati¤iyaflamsallaflt›rabilmek içinse devrimcileflmek ve devrimmücadelesini yaflam›m›z›n merkezine koymak... ‹deolo-jiyi kavrayarak devrimci yaflam tarz›n› içsellefltirmemiz,sa¤a-sola savrulmam›z› önleyecek en etkin silaht›r. Bi-limle ayd›nlanm›fl bir kavray›fl ve bu kavray›fla uygunpratik hat bir çok fleyin netleflmesini sa¤layacak.

Günümüz koflullar›nda devrimci olmak ve bu yoldayürümek, çok daha zorlu bir yolu savunmay› gerekli k›-l›yor. ‹deolojik-politik yetkinli¤imizi artt›rmak ve yafla-m›m›z› bu kültürle terbiye etmek yaflad›¤›m›z sorunla-r›n içinden ç›k›fl›n anahtar›d›r. Aksi her durum, karfl›-devrimin ufac›k sald›r›lar›nda dahi bizlerin savrulma-s›yla kendisini gösterecektir. Örgütün varl›k gerekçesi-ne yabanc›laflmamas›, halk›n ve devrimin ç›karlar›n›savunmas›, kendimizi ve bulundu¤umuz kurumu dev-rimcilefltirmekle do¤ru orant›l›d›r. Yaflad›¤›m›z s›k›nt›la-r› aflman›n yolu buralardan geçiyor. Yolumuzdaki en-gelleri aflabilmek için bilimle donanm›fl, devrimin ç›kar-lar›n› savunan ve onun için b›kmadan usanmadan mü-cadele edenler olmal›y›z. Sorunlar› kendi d›fl›m›zdagörme e¤ilimini bir kenara b›rak›p, yaflam›m›za, müca-deleye ve örgüte sahip ç›kma zaman›d›r. Halk›n ve dev-rimin bekledi¤i budur.

GENÇ YORUM

Sinan ÇAKIRO⁄LU

‹lhan TAYBO⁄A fiirin ERDO⁄AN Muharrem KILIfi

Türk-‹fl'e ba¤l› Deri-‹fl Sendikas› 29. Ola-¤an Genel Kurulu'nu 11-12 A¤ustos tarih-lerinde Petrol-‹fl Sendikas›'nda yapt›. GenelMerkez Baflkanl›¤›'na Musa Selvi ve Bay-ram Ateflo¤lu'nun aday oldu¤u genel ku-rulda iki gün süren tart›flmalar›n ard›ndanMusa Selvi baflkanl›¤a seçildi.

Genel Kurul’un ilk günü hararetlitart›flmalara sahne oldu

Genel Kurul 30 y›ld›r sendikaya bafl-kanl›k yapan Yener Kaya'n›n, sendikac›l›khayat›na veda etti¤ini de aç›klad›¤› ko-nuflmas›yla bafllad›. Kaya konuflmas›ndasendikal hareketin çok daha iyi oldu¤ukoflullarda sendikal mücadeleye veda et-mek istedi¤ini ancak s›n›f mücadelesininbugünkü durumunun bunun çok gerisin-de oldu¤unu söyledi.

Tüzükte de¤iflikliklerin yap›lmas›nailiflkin önergelerin verildi¤i ilk gün gergintat›flmalar yafland›. Söz alan yöneticilerinbir ço¤u mali sorunlardan, 200.000 YTL'likborçtan dem vururken, bu borcun ve sen-dikan›n içinde bulundu¤u mali s›k›nt›lar›n

kayna¤›na iliflkin hiç bir aç›klama yap›lma-d›. Mali gündeme iliflkin hiç bir delegeninlehte ve ya aleyhte söz almamas›, eksikli-¤in di¤er yan›n› oluflturdu. Genel Kurul'dasendikan›n mevcut mali tablosu en ufakbir elefltiri almadan ve sorgulanmadan ge-çifltirilmifl oldu. Mali durumdaki problem-ler nedeniyle genel merkezde çal›flan pro-fosyonel sendikac› say›s›n› üçten ikiye in-dirilmesi gerekti¤i yönünde verilen tüzükde¤iflikli¤inden sonra flube sekreterlerininprofosyonel sendikac› olabilmesi için tü-zük de¤iflikli¤i yap›lmas›na iliflkin önergesunuldu. Lehte ve aleyhte al›nan sözler es-nas›nda kongre salonunda gerginlikler ya-fland›.

‹zmir flube sekreterinin provakatif ko-nuflmas› ise iflçiler taraf›ndan yuhland›. Ger-ginlik sonras› yap›lan oylamada tüzük de¤i-flikli¤i için gerekli üçte iki delege say›s› ala-mayan önerge kabul edilmedi . Divan iledelegelerin de tart›flmaya bafllad›¤› bu an-dan sonra tüm tüzük de¤iflikliklerinin yeni-den oylanmas›na geçildi. Bu s›rada öncekiturda 153 oyla kabul gören genel merkezyöneticilerinin say›s›n›n üçten ikiye düflü-rülmesi ile ilgili tüzükte de¤ifliklik yap›lma-

s›na iliflkin önerge Deri-‹fl Sendikas› Tuzlafiubesi delegelerinin tepkisiyle ikinci oyla-mada yaln›zca otuz oy ald›. Yap›lan oyla-malar sonucunda hiç bir tüzük de¤iflikli¤igerekli oy say›s›na ulaflamad›.

Divan›n verdi¤i aradan sonra flube sek-reterli¤i ile ilgili tüzük de¤iflikli¤i önergesahipleri taraf›ndan geri çekildi ve bunun-la ilgili yeni bir önerge sunuldu. Tüm tüzükde¤ifliklikleri böylece yeniden oylanmayabaflland›. Yap›lan oylaman›n sonucundagenel merkez yöneticilerinin say›s› üçtenikiye düflürülürken flube sekreterlerinindurumunda ise bir de¤ifliklik olmad›. Tü-zük gündeminden sonra dura¤an geçengenel kurulun ilk günü aday olanlar›n di-vana baflvurup konuflmalar›n› yapmalar›n-dan ard›ndan sona erdi.

Pazar günü ise yaln›zca oylama yap›l-d›. Oylama sonucunda genel merkez bafl-kanl›¤›na Musa Selvi seçildi. Sendikal hare-ketin geriledi¤i bir dönemde bir bütünolarak olmasa da direnifllerle dirili¤ini ko-ruyan Türk-‹fl’e ba¤l› Deri-‹fl Sendikas›'n›ngenel kurulunda kaybeden bir kez dahaiflçi s›n›f› oldu. Deri-‹fl Genel Kurulu, özel-

de deri ifl sendikas›n›n ve deri iflçisinin so-runlar›n›n ve çözüm önerilerinin geneldeise sendikal hareketinin yükselmesi içinyap›labileceklerin tart›fl›l›p çözüm önerile-rinin oluflturulmas›ndan uzak bir GenelKurul olmufltur.

Güncel, siyasal geliflmelerin, örgütlümücadeleye ve toplumsal muhalefete yö-nelik sald›r› yasalar›n›n genel kurul günde-minde yer almamas› sendika yöneticileri-nin yüzünün ne kadar iflçi s›n›f›na dönük ol-du¤unun göstergesi olmufltur. Delegeleresadece yönetim seçiminde oy veren klasikseçmen mant›¤›yla yaklafl›ld›¤› kurulda,grup ç›karlar› s›n›f›n ç›karlar›n›n yerine geç-mifl, ustaca yap›lan pazarl›klar ve ayakoyunlar› ile delegelenin kafas› kar›flt›r›lm›fl,hatta feodalizme karfl› mücadele etti¤ini id-dia eden anlay›fllar delegelerden oy almakiçin hemflericilik oyununu dahi devreyesokmufltur. Bu gibi bireysel ç›karlar›n› vehesaplar›n› iflçi s›n›f›n›n mücadesinin yük-selmesi için yap›lmas› gerekenlerin önünekoyan anlay›fllar, Deri-‹fl Sendikas›'na ba¤l›olan iflçilerin ad› bugüne kadar direnifllerle,grevlerle an›lan sendikalar›na sahip ç›kma-lar›yla mahkum edilecektir.

Deri-‹fl’te tart›flmal› Ola¤an Genel Kurul

Page 10: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

Dünyan›n gözleri; fianghay ‹flbirli¤i Ör-

gütü’nün 9 A¤ustos’ta bafllayan askeri tat-

bikat›na çevrilmifl durumda.

Yaklafl›k bir hafta sürecek olan tatbi-

kat, fianghay ‹flbirli¤i Örgütü’nün bugüne

kadar gerçeklefltirdi¤i en kapsaml› tatbi-

kat niteli¤inde. fianghay ‹flbirli¤i Örgü-

tü’nün üyeleri olan Çin, Rusya, K›rg›zistan,

Özbekistan ve Kazakistan ordular›n›n ka-

t›ld›¤› “Bar›fl Misyonu 2007” tatbikat›n›n

Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde ya-

p›lmas› dikkat çekti.

1990’larda flekillenen fianghay ‹flbirli¤i

Örgütü’nün 6 bin 500 asker, 500 askeri

araç ve 80 uçakla gerçeklefltirdi¤i bu tatbi-

kat, ABD-AB ve NATO’ya mesaj olarak de-

¤erlendiriliyor. ABD’nin Afganistan’daki ba-

flar›s›zl›¤›, Türkmen ülkelerindeki üsleri

nedeni ile yaflad›¤› sorunlar, Irak’ta içine

düfltü¤ü durum ve dünya egemenli¤ine

soyunmas› karfl›s›nda etkinli¤ini artt›rmak

isteyen Rusya-Çin ikilisi, bu tatbikat ile ar-

t›k dünya emperyalist arenas›nda daha

etkin bir flekilde boy göstereceklerinin

mesaj›n› veriyorlar.

ABD ve di¤er bat› ülkelerinin de yak›n-

dan takip ettikleri tatbikatla efl zamanl›

olarak Rusya Devlet Baflkan› Vlademir Pu-

tin’in, “K›talararas› nükleer ve balistik füze

tafl›yan stratejik uçaklar›m›z yeniden dü-

zenli uçufllar›na bafllayacak” aç›klamas›naABD’den yan›t gecikmedi: “Rusya hangar-da bekleyen eski uçaklar›n› uçurmak isti-yorsa bu kendilerinin bilece¤i bir fley”. Bi-lindi¤i gibi Rusya, 1991 y›l›ndan bu yanabu uçaklar›n› uçurmama karar› alm›flt›, an-cak Putin, di¤er ülkelerin ayn› niteliktekiuçaklar›n›n sürekli faal olmas› nedeniyleRusya’n›n da art›k bu uçaklar›n› faal tuta-ca¤›n› duyurarak, “art›k ben de var›m” me-saj›n› verdi.

22-31 A¤ustos 2007 DÜNYA10

YÖNEL‹M

Kazım CİHAN

Yazar›m›z›n yaz›s› elimize

ulaflmad›¤›ndan yay›mlayam›yoruz.

Emperyalistler aras› dalafl boyutlan›yor

Filistin topraklar›ndaki iflgalci varl›¤›n›sürdürmekte ve Filistin devletini tan›ma-makta kararl› oldu¤unu bir kez daha ortayakoyan ‹srail, Savunma Bakan›’n›n a¤z›ndanFilistin’le bar›fl›n “imkans›z bir fantezi” oldu-¤unu duyurdu.

Geçti¤imiz günlerde Filistin Devlet Baflka-n› Mahmud Abbas ile bir araya gelen ‹srailBaflbakan› Ehud Olmert’in, “Filistin devleti içinumut var” fleklindeki Filistin ve dünya halkla-r›n› aldatmaya dönük sözleri; ‹srail SavunmaBakan› Ehud Barak’›n; “Filistinle bar›fl›n sa¤-lanmas› gerçekleflmesi mümkün olmayan birfantezi ve bizim böyle bir fantezimiz yok”

sözleri ile bir kez daha ortaya ç›kt›.

‹srail’in, Bat› fieria’n›n kontrol noktalar›n›

terk etmeyece¤ini belirten Barak, bu bölgeye

füze savunma sistemleri ile donat›lm›fl bir gü-

venlik kordonu infla edeceklerini söyledi.

Gazze'de El Fetih-Hamas çat›flmas›

Geçti¤imiz aylarda Filistinli iki örgüt ara-

s›nda yaflanan çat›flmalar›n ard›ndan Gaz-

ze’nin kontrolünü ele geçiren Hamas, Gazze

fieridi’nde ortaya ç›kan El Fetihlilerden 20’si-

ni tutuklarken ç›kan çat›flmada 20 kifli de

yaraland›.

11 A¤ustos günü bölgede El Fetih üyesi

ve yandafl› 20 kiflinin yakaland›¤›, ç›kan çat›fl-

malarda da yaklafl›k 20 kiflinin yaraland›¤›

bildirildi. Öte yandan El Fetih ve Hamas söz-

cüleri, bölgenin kuzeyindeki Beyh Hanun

kentinde üst düzey 4 El Fetih üyesinin gözal-

t›na al›nd›¤›n› aç›klarken, Hamas sözcüsü, 4 El

Fetih liderinin konumlar› nedeniyle de¤il, ka-

mu güvenli¤ini ihlal ettikleri için gözalt›na

al›nd›klar›n› ve sorguland›klar›n› ifade etti.

Abbas: Hamas ile diyalo¤a

girmeyece¤iz

Mahmud Abbas, 8 A¤ustos günü M›s›rDevlet Baflkan› Hüsnü Mübarek ile görüflme-sinin ard›ndan yapt›¤› bas›n aç›klamas›nda;Hamas’›n Gazze fieridi'ni ele geçirmesinin, Fi-listin devleti kurulmas› planlar› için y›k›c› birhareket oldu¤unu öne sürerek Hamas’la gö-rüflme yapmayaca¤›n› yineledi. Abbas, Filistindevleti kavram› (kurulmas›) konusunda gerek‹srail gerekse uluslararas› toplumla aralar›ndabir çeliflki olmad›¤›n› da iddia etti.

‹srail Gazze’ye sald›rd›: 6 ölü

‹srail’in, 5 A¤ustos günü Gazze’nin HanYunus bölgesine tanklarla düzenledi¤i sald›-r›da 8 kiflinin öldü¤ü aç›kland›. Ölenlerden2’sinin sivil, 6’s›n›n ise Hamas militan› oldu¤ubelirtildi.

Bilindi¤i gibi geçti¤imiz günlerde Olmertve Abbas aras›nda bir görüflme gerçekleflti-rilmifl ve bu görüflmede iki devletli bir “çö-züm” için fikirbirli¤inin yakaland›¤›n› duyu-rulmufltu. Bu plan dahilinde Gazze fieridi’ninbir bölümü de ‹srail topra¤› olarak görülü-yordu. fiu an Filistin’de Hamas ve El Fetihkontrolünde iki ayr› yönetimin fiiliyatta varoldu¤u ve Gazze fieridi’nin Hamas’›n kontro-lünde oldu¤u hat›rland›¤›nda önümüzdekigünlerde Gazze fieridi’nde, El Fetih’in gözyumdu¤u bir ‹srail iflgalinin yaflanmas› kuv-vetle muhtemel görünüyor. Ve yine kuvvet-le muhtemel olan bir di¤er geliflme ise; Filis-tin’de yap›lmas› öngürülen ve Hamas’›n boy-kot edece¤ini duyurdu¤u erken genel se-çimlerin, bu iflgalde önemli bir rol oynayaca-¤›...

Filistin kan kaybetmeye devam ediyor

ABD Baflkan› Georg W. Bush, dün-yan›n gözleri önünde Irak’ta ve Afga-nistan’da girifltikleri iflgal ve katliamdan“çok umutlu”.

11 A¤ustos günü kat›ld›¤› bir radyoprogram›nda konuflan Bush, “Bu ay Af-ganistan’dan oldu¤u gibi Irak’tan dacesaret verici haberler ald›k. Bunlarumut verici” dedi. ABD’nin Irak’tan as-ker çekmesi umudu içinde olanlar› dasilkeleyen Bush, “Irak’taki düflman ha-len oldukça tehlikeli ve ABD, Irak’takiaskeri varl›¤›n› artt›rma stratejisininhenüz bafl›nda” diyerek, Irak’taki iflgal-ci varl›klar›n› yo¤unlaflt›rarak sürdüre-ceklerinin sinyalini verdi ve Amerikanaskerlerinin bir baflar› timsali oldu¤u-nu iddia etti. Irak halk›n›n özgürlü¤üiçin ABD askerlerinin bir baflar› timsalioluflturmad›¤› aflikar oldu¤una göre,Bush’un kastetti¤i baflar› timsalli¤i,dünyan›n gözleri önünde gerçeklefltiri-len katliam ve iflgalden öte birfley de-¤il.

Irak s›n›r›nda 6 Suriye askeri öl-dürüldü

Suriye yönetimi taraf›ndan, 9 A¤us-tos günü yap›lan aç›klamada; Irak s›n›-r›nda gerçeklefltirilen sald›r›da 6 askerinöldü¤ü ifade edilerek, sald›r›n›n Irakl›

direniflçiler taraf›ndan düzenlendi¤i önesürüldü.

Suriye’de ‘Irak (iflgalcilerinin)Güvenlik Konferans›’

ABD’nin, Irak’taki direnifli destekle-yerek ülkeyi kaosa sürüklemekle suç-lad›¤› Suriye, 8 A¤ustos günü bafllayanve iki gün süren Irak Güvenlik Konfe-rans›’na ev sahipli¤i yapt›.

ABD, Irak, ‹ngiltere, ‹ran, Türk Devle-ti, Ürdün, Suriye, M›s›r, Kuveyt, Bahreyn,Rusya, Çin, BM ve Arap Birli¤i’ndentemsilcilerin kat›ld›¤› konferanstaIrak’taki güvenlik sorunu ve Irak-Suriyes›n›r güvenli¤i konular› ile Irak’a komfluülkelerin durumlar› ele al›nd›. ABD-Suri-ye-‹ran restleflmesine sahne olan kon-feranstan Irak’›n iç ifllerine, iflgalci güç-lere sayg› gösterilmesi ve müdahaleedilmemesi karar› d›fl›nda somut birsonuç ç›kmad›.

‹ran ile Irak aras›nda petrol ant-laflmas›

‹ran’dan yay›n yapan News Net-work televizyonu, Irak ile ‹ran aras›nda,Irak petrollerinin ‹ran’a tafl›nmas›n› sa¤-layan iki petrol boru hatt›n›n kurulma-s›na dair imzaland›¤›n› duyurdu.

Irak Baflbakan› Nuri El Maliki’nin

‹ran’a düzenledi¤i ziyarette konunun

gündeme geldi¤i belirtilen haberde,

Irak’ta ç›kart›lan ham petrolün ifllen-

mek üzere ‹ran’a gönderilece¤i ve ifl-

lenmesinin ard›ndan yeniden Irak’a ta-

fl›naca¤›na yer verildi.

ABD, Irak’ta asker

kaybetmeye devam ediyor

‹flgalin bafl›ndan bu yana resmi ve-

rilerine göre 3 bin 690 kay›p veren ABD,

A¤ustos ay›n›n ilk yar›s›nda 30 askerini

daha kaybetti.

Musul'da katliam: 500 ölü, 400

yaral›

ABD'nin 20 Mart 2003'te gerçekle-

flen iflgalinin ard›ndan intihar sald›r›lar›-

n›n durmak bilmedi¤i Irak 14 A¤ustos

günü Yezidileri hedef alan efl zamanl› 4

ayr› patlamada 500'ü aflk›n kifli yaflam›-

n› yitirirken 400 kifli de yaraland›.

Musul'da bulunan fiengal köyünde

gerçekleflen sald›r›, iflgalin bafl›ndan bu

yana gerçekleflen en büyük intihar sal-

d›r›s›. Sald›r›n›n Musul’un ve Kerkük’ün

statüsüne iliflkin referandum tarihinin

yaklaflt›¤› bir süreçte gerçekleflmesi ve

Kürt kimli¤ine sahip olan Yezidileri he-

def almas› dikkat çekiyor.

Bush: Irak ve Afganistan birer

baflar› timsali

Aborjinler bir kezdaha Avustralyadevletininhedefinde

Avustralya'n›n yerli halklar› olan Aborjin-

ler, flu s›ralar Avustralya hükümetinin yeni

bir sald›r› yasas› ile karfl› karfl›ya.

Aborjinler aras›nda çocuklar›n cinsel istis-

mar›n› önlemeyi amaçlad›¤› söylenen yasay-

la birlikte Aborjinler’in ellerindeki yerel yetki-

ler k›s›tlanarak kültürlerinin dezenforme edil-

mesi gayesi güdülüyor.

Befl yüz sayfal›k Aborjin toplulu¤u “iflas

etmifl, yasa, yarg› ve iyi davran›fl›n kay›p ol-

du¤u, kad›n ve çocuklar›n güvenlikte olmad›-

¤› bir topluluk” olarak tan›mlayarak, Aborjin-

ler’in yaflad›klar› 60 yerleflim yerindeki yerli

yönetimin yetkilerinin büyük bölümünün fe-

deral hükümet taraf›ndan devral›nmas›n› ön-

görüyor.

Yasan›n iptali için baflkente giden Aborjinliderleri, yasan›n, Aborjin kültürü aç›s›ndan“sonun bafllang›c›” oldu¤unu, uygulamayageçirilmesi ile birlikte soyk›r›m›n farkl› bir tü-revine neden olaca¤›n› ifade ettiler. Avustral-ya eski federal savc›lar›ndan Murray Wilcoxda, yasa ile birlikte yabanc›lar›n Aborjin böl-gesinde toprak edinmesini engelleyen yasa-n›n ifllevsiz b›rak›ld›¤›na dikkat çekti.

Somali'de 1991 y›l›ndan bu yana devam eden ‹slamc› güçler iledevlet aras›ndaki çat›flmalar yeniden t›rman›rken, 13 A¤us-tos’tan bu yana yaflanan çat›flmalarda yaklafl›k 50 kifli öldü.

1991 y›l›nda Somali’de devlet baflkan› Muhammed Said’in dev-rilmesinin ard›ndan ABD ve Etiyopya’n›n destekledi¤i hükü-met ile ‹slamc› güçler aras›nda yaflanan iktidar dalafl›,ABD’nin “terör”e karfl› savafl ad› alt›nda sürdürdü¤ü Geniflle-tilmifl Ortado¤u Projesi (GOP)’un bir ürünü.

Hat›rlan›rsa Donald Rumsfeld’in, ABD Savunma Bakan› s›fat› ileyapt› son “hizmet”lerinden biri de Kenya, Somali, Etiyopya,Sudan, Eritre, Cibuti ve Yemen’de ABD askerlerini-ajanlar›n›konuflland›rarak bu ülkeleri “terörle savafl” moduna sokma-n›n zeminini döfleyen icraatlar› olmufltu. Bu icraatlar›ndanöne ç›kan› Afrika Boynuzu’ndaki Birleflik Müflterek GörevKuvvetleri mandas›n› yayg›nlaflt›rmak olmufltu ve bu “hiz-meti” ABD ordusu taraf›ndan “kayda de¤er stratejik de¤iflik-lik” olarak yorumlanm›fl ve alk›fllanm›flt›. ‹flte Rumsfeld’inbu çabalar›n›n bir eseri olan Cibuti’deki CIA’ya ba¤l› ÖzelKuvvetler üssü, bugün Etiyopya’n›n Somali’ye, bir nevi iflgalde diyebilece¤imiz müdahalelerinin merkez üssü olarakkullan›lmaktad›r.

ABD’nin dünyan›n birçok yerinde oldu¤u gibi Afrika Boynu-zu’nda da yineledi¤i kaos üretip sonra da “bar›fl”, “düzen el-çili¤i” ve “terör”e karfl› savafl maskesi ard›na saklanarakgerçeklefltirdi¤i sald›r› ve iflgal geride binlerce insan›n elle-rinden al›nm›fl yaflamlar›n›, açl›k, yoksulluk, y›k›m, kan, ifl-gal korkusu ve büyük bir çat›flmay› b›rakt›.

Somali’de çat›flmalar durmuyor

13 A¤ustos günü Güney Amerika turuna ç›kan Venezuella dev-let baflkan› Hugo Chavez, hakk› olmamas›na karfl›n dünyaenerji kaynaklar›n› emdi¤ini belirtti¤i ABD’yi Drakula’yabenzetti. Arjantin, Uruguay, Ekvator ve Bolivya’y› ziyaretederek bu ülkelerle çeflitli enerji antlaflmalar› imzalad›.

Güney Amerika gezisinin ilk dura¤› olarak Arjantin’e geçen Cha-vez, burada Enerji Güvenli¤i Antlaflmas› imzalad›. Ameri-ka’n›n, petrole egemen olmak için Latin Amerika’da silah zo-ruyla kendi denetimini kurmaya çal›flt›¤›n› belirten Chavezdaha sonra Uruguay’a geçti. Burada da Uruguay devlet bafl-kan› Tabare Vazquez ile uzun süreli bir enerji antlaflmas›n›nalt›na imza att›. Yine bu iki ülke ile birlikte (Venezuella, Uru-guay ve Arjantin) 20 milyar dolarl›k bir ortak petrol yat›r›m›yap›lmas› kararlaflt›r›ld›. Arjantin ve Bolivya’da da içinde bu-lundu¤umuz yüzy›l›n sonuna kadar bu iki ülkeye Venezuel-la petrolünün ucuz sat›lmas› ve do¤algaz ticareti ile enerjikaynaklar›n›n geniflletilmesi anlaflmalar› imzalayan Chavez,Güney Amerika ülkelerinin entegrasyonunu sa¤layarakABD’nin bu ülkeler üzerindeki tahakkümüne son vermeyiamaçlad›¤›n› öne sürerek, gezilerini sürdürece¤ini belirtti.

Chavez ABD’ye enerji ile meydan okuyor

ABD’nin Geniflletilmifl Ortado¤u Projesi (GOP) kapsam›nda Ortado-¤u’da bafllatt›¤› düzenleme ve bölgenin kaynaklar›n›n deneti-mi mücadelesine Rusya’dan karfl› hamle geliyor.

Rusya ile güçlü ekonomik-ticari-askeri iliflkileri bulunan Suri-ye’nin, geçen y›l iki ülke aras›nda imzalanan antlaflma uyar›n-ca Akdeniz k›y›s›ndaki Tartus ve Lazkiye limanlar›n› Rus ordu-suna açaca¤› öne sürüldü. ‹srail'de yay›mlanan Yediot Ahro-not gazetesinin haberine göre Rusya, Suriye'nin Akdeniz k›y›-s›ndaki Tartus ve Lazkiye limanlar›n›, Rus Deniz Kuvvetleri'ninkal›c› üsleri olarak tekrar faaliyete geçirmeye haz›rlan›yor. Su-riye yönetiminin de kabul etti¤i plan›n, geçen y›l iki ülke ara-s›nda imzalanan büyük çapl› silah anlaflmas›n›n parças› oldu-¤u belirtildi.

Suriye’nin, So¤uk Savafl y›llar›ndan beri Rusya'n›n bölgedeki enönemli “müttefik”lerinden biri oldu¤una yer verilen haberde,Suriye ordusunda 4 bin 600 Rus tank›, 600 Mig ve Sukho-i savafl uça¤›, 170 helikopter ve en az 2 denizalt› bulundu¤ubelirtildi.

Rusya, Suriye’de iki askeriüs kuruyor

Page 11: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

22-31 A¤ustos 2007ÇEV‹R‹ 11

6 A¤ustos 1945’te, 13 yafl›nda, Hiroflima’da lise ikinci s›n›f ö¤ren-cisiydim. Temmuz ay›na girildi¤inde, lise son s›n›f ve üniversite ö¤-rencileri gibi lise ikinci s›n›f ö¤rencileri de silah alt›na al›narak, flehir-deki üç ayr› askeri mühimmat fabrikas›na çal›flmaya gönderiliyordu.O zaman ben, Hiroflima’n›n bat›s›nda bulunan Miyajima-guchi’de ya-fl›yordum. Seferberli¤in ard›ndan Hiroflima’n›n kuzey bat›s›ndaki Ko-i’nin küçük bir kasabas›nda kurulmufl olan bir uçak fabrikas›na gön-derildim. Bu fabrikada çal›flan iflçilerin ço¤u silah alt›na al›nm›fl olanö¤rencilerden olufluyordu ve yaln›zca birkaç yetiflkin uzman vard›.

O meflum 6 A¤ustos gününün sabah›, alev alev parlayan yaz gü-nefli alt›nda kavruluyordu. O gün, bir günlük elektrik tasarrufu yap›l-mas› nedeniyle fabrika kapal›yd› ve bizler yüzmeye gitmifltik. Arka-dafl›mdan ödünç ald›¤›m bir kitab› okuyordum ki, hava sald›r›s›n› ha-ber veren siren sesleri ile aktivitemiz bölündü. Siren sesinin kesilme-siyle; alarm›n, ABD uçaklar›n›n bomba atmadan gerçeklefltirdi¤i birpike nedeniyle verildi¤ini düflünerek rahatlad›¤›m anda bir arkadafl›-m›n ba¤›rd›¤›n› duydum. “Bak›n, orda bir uçak var. Bu bir B-29 olma-l›. Praflüte benzer bir fley b›rak›yor.” Arkadafl›m›n iflaret etti¤i yerebakt›¤›mda sar›-turuncu kar›fl›m› bir ›fl›¤›n büyük bir h›zla, bir y›ld›r›mgibi parlad›¤›n› gördüm. Binlerce magnezyum bombas› patlam›flças›-na ayd›nland› her yan. Ifl›¤a yol açan patlama o denli büyük bir gü-rültü ç›kartt› ki, bedenim sars›ld›. Fabrikan›n içerisini büyük bir tozkaplad› ve ben yerle bir olurcas›na yere uzand›m. Çal›flt›¤›m›z fabri-kan›n bir bombaya hedef oldu¤unu zannettim. Çatlam›fl kolonlar ve

kalaslar aras›nda y›¤›lm›fl bir durumdayd›m ve gökyüzünü kaplam›flolan kapkara bir toz bulutunun yuttu¤u fabrikada, belli belirsiz bir›fl›k görüyordum. Ifl›¤›n geldi¤i yer fabrikan›n kap›s›yd›. Moloz ve tafly›¤›nlar› aras›ndan kap›ya do¤ru süründüm.

Bir arkadafl›m bana “yaraland›n m›” diye seslendi. Vücudumabakt›m, patlaman›n etkisi ile kanam›fl olan burnumdan akan kan,üniformam› k›rm›z›ya boyam›flt›. Sol bile¤imde cam parçalar›n›n ya-ratt›¤› bir y›rt›k vard› ve kan›yordu. Say›s›z cam parças› elbisemi del-mifl, vücuduma ifllemiflti. Arkadafl›mdan ald›¤›m bir parça bez ile ya-ralar›m›n üzerine bast›rd›m ve tepenin arkas›na do¤ru kofltum. Arka-dafllar›m, “bir s›¤›na¤a koflun” diye ba¤›r›yorlard›. Gökyüzüne bakt›m;sabahleyin p›r›l p›r›l olan o güzelim mavi gökyüzü de¤iflmeye baflla-m›flt›. Siyah bir bulut, bizlere sald›racakm›fl gibi gökyüzüne egemenolmufltu. Bulut k›rm›z›ya çald›, gri oldu ve tekrar siyaha büründü vegittikçe geniflleyerek gökyüzünde daha fazla yer yutmaya bafllad›.Dev gibi görünüyordu. T›pk› bir mantara benziyordu, evet gerçektenbir mantar gibiydi. Tepedeki s›¤›na¤a kofltum ve merkürokrom isim-li bir anti septik ilaç ald›m. Bu arada burnumdan akan ve yüzümükaplayan kan› y›k›yordum ki, büyük ya¤mur damlalar› topra¤a düfl-meye bafllad›. Birileri; “ABD tepeyi ve bizi benzinle ›slat›yor. Tepeyiyakacaklar, hepimiz yanarak ölece¤iz” diyerek 盤l›k atmaya bafllad›.Herkes korku içinde s›¤›na¤a kofltu. Ya¤mur damlalar› siyaht›, yap›flyap›flt› ve toprak-kumla birlikte ya¤›yordu.

O günlerde, lise birinci s›n›f ö¤rencisi olan bir arkadafl›m flehirmerkezindeki hasarl› binalar›n y›k›lmas›yla görevli olan bir ekibeal›nm›flt›. 12 yafl›ndaki bu k›zla ayn› ifli yapan 220 kifli ayn› günün so-nunda, ailelerini görmeye f›rsat bulamadan öldüler. Halen onlar›n ne-den öldü¤ünü tam olarak bilemiyorum.

Atom sald›r›s›ndan kurtulman›n ard›ndan sevinçle birbirlerinikutlayanlar›n ço¤u da benzer flekilde, ortaya ç›kan ani yüksek ateflnedeniyle birkaç gün içinde ölmeye bafllad›lar. Bizlere yard›m etmeküzere Hiroflima’ya gelenlerin de bir k›sm› ayn› semptomdan ölürken,bir k›sm› ise uzun zaman radyasyon ›zd›rab› ile pençeleflti. Tabi biz ozamanlar, bu semptomun radyoaktif özelli¤e sahip olan atom bom-bas›ndan kaynakland›¤›n› hayal dahi edemezdik.

Atom bombalar› Hiroflima ve Nagazaki’yi tam bir ölüm flehrineçevirmiflti. Her yerde yanm›fl k›rm›z›, kana bulanm›fl cans›z bedenler-den oluflan y›¤›nlar vard›. Binlerce insan canl› canl› y›k›lan apartman-lar›n enkaz›na gömülmüfltü. Ölenlerin gözleri yuvalar›ndan f›rlam›fl,derileri soyulmufl, saçlar› korkunç bir hal alm›flt›. Tablo dehflet veri-ciydi. Görüntü, bir zamanlar insanlar›n yaflad›klar› bir yere hiç benze-miyor, kelimenin gerçek anlam›nda bir cehennemi and›r›yordu. Ço-cuklar›n› ya da anne-babalar›n› kurtaramayan, kendileri de ölümleyaflam aras›na s›k›flm›fl olan insanlara su verememenin utanc›n› y›l-lard›r atamad›m, asla da atamayaca¤›m.

62 y›l önce üzerimize bir kabus gibi düflen atom bombas› Hiro-flima’da 140 bin, Nagazaki’de ise 70 bin kifliyi bizlerden ald›. ‹nsanlarnükleer bombalar›n ne denli korkunç y›k›mlara yol açt›¤›n›, ne kadarçok insan› katledebildi¤ini, bunun ne denli vahfli ve yok edici bir si-lah oldu¤unu ö¤renmeli, günümüzde bu cehennem silahlar›n›n eski-sinden çok daha güçlü ve etkili bir hale geldi¤ini, çok daha vahim biry›k›ma yol açabilecek güçte oldu¤unu ak›llar›ndan ç›kartmamal›d›r-lar.

Hiroflima’dan kurtulan Yuko Nakamura’n›n bu anlat›m›www.aworldtowin.org’dan çevrilmifltir.

Parçalanm›fl bir Rus füzesi Gürcistan’da k›zg›nl›¤a neden oldu. Söz konusu

olay küçük, fakat ard›ndaki savafl çok büyük. Bu füze Rusya’n›n güney komflusu

olan Gürcistan devletinin çay›rlar›na düflen ilk Rus füzesi olmasa gerek. Fakat geç-

ti¤imiz Pazartesi günü Stalin’in do¤du¤u flehir Gori yak›nlar›nda tan›mlanamayan

bir uçak türünden yere düflen bu fley bir yan›ltmaca/tuzak da olabilir. Bir taraftan

Gürcü yönetimi bir Rus füzesi ve iki savafl uça¤›n› suçlu görürken Rus hükümeti

bunun bir Gürcü provokasyonu oldu¤unu ima etti.

Gürcistan’dan ayr›lan Güney Osetya’dan, yani yak›ndan, gelen haberse iki fü-

zenin varl›¤›ndan söz ediyor. Fakat ayn› zamanda bu füzelerin Gürcü uçaklar›ndan

kaynakland›¤›n› da. Bu demek oluyor ki, bunlar Ukraynal› paral› askerlerce kulla-

n›l›yor olabilirler. Sonra bir haber ajnas›n›n bildirdi¤ine göre, bombalar Rus mal›

Güney Osetya hava savunma füzelerinin yanl›fll›kla veya kasten uça¤› vurmas›n-

dan sonra uçaktan düflmüfl olabilirler. ‹flte Kafkasya ço¤u zaman böyledir. Her bir

olay ve yan›lt›c› manevra herkesin kendi amaçlar›n› hakl› göstermeye yar›yor.

Yaflama flans› çok az olan 70.000 nüfuslu Güney Osetya doksanl› y›llar›n ba-

fl›nda korkunç bir küçük savaflla -zira bu savaflta nerdeyse hiç kimse esir yap›l-

mam›flt›- Gürcistan’dan kopmufltu. Bir çok kaçakç›n›n ( özellikle benzin, alkol ve

silah kaçakç›lar› ) sevinece¤i flekilde o tarihten bu yana G.Osetya Rusya’ya yanafl-

m›fl vaziyette bulunuyor. Dünyaca tan›nmayan asi G. Osetya Gürcistan taraf›ndan

geri al›nmak isteniyor. Fakat buna engel olacak flekilde G. Osetya halk›n›n büyük

ço¤unlu¤u yan›nda Rus bar›fl askerleri Gürcistan’›n önünde bulunuyor. Söz konu-

su Rus askerleri ise tarafs›zl›ktan tarafgirlik istikametine yönelen tutumlar›yla dik-

kat çekiyor. Kalaflnikoflarla veya havan toplar›yla her bir yönlerden atefl aç›lmas›

G. Osetya’n›n günlük yaflam›n›n bir parças› durumuna gelmifl.

Hazar Denizi'ne k›y›s› olan ülkeler....

Uzun süredir devam eden acayip güç yar›fl›nda her fleyden önce 16 y›ldan bu

yana G. Osetya halk› ac› çekmektedir. Onlar›n arzulamad›klar› kurbanl›klar› onlar›

jeostratejik araziye getiriyor. Zira kendi milli kararlar›n› belirleme konusu G. Oset-

ya’da çok afla¤› seviyelerde bulunuyor. Bu bölgede kendini gücünün üstünde ola-

rak David rolünde ( Goliat’a karfl›) gören Gürcistan, bütün kompleks yap›s›yla bir

zamanlar›n emperyal gücü Rusya ve uzak karfl›laflmada ABD bir araya geliyorlar.

Amerika için Gürcistan, Hazar bölgesinin ve Orta Asya’n›n petrol ve gaz zen-

ginliklerine ulaflmay› sa¤lamak aç›s›ndan ülkeler monopolünde önemli bir oyun

tafl› durumunda bulunuyor. Rusya’n›n kenar›ndan dolaflan bir petrol boru hatt›

daha flimdiden ( Bakü-Ceyhan) Azarbayacan petrollerini Gürcistan üzerinden Tür-

kiye’ye ak›t›yor. Amerikan subaylar› Gürcü askerleri e¤itiyorlar. Bunun yan›nda

Gürcistan devlet baflkan› Michail Sarkaflvili Demokratlara müteflekkir olarak ülke-

sinin NATO’ya üyeli¤ini talep ediyor. Bu iflbirli¤ine uygun flekilde ABD D›fliflleri Ba-

kanl›¤› Kafkaslar’daki bütün bilinmezliklere ra¤men son krizde hemen bir aç›kla-

mada bulundu ve Gürcistan’a karfl› giriflilen füze sald›r›s›n› k›nad›¤›n› bildirdi.

Güney Osetya’n›n tekrar Gürcistan’a kat›lma flans› olmad›¤› müddetçe Gürcis-

tan küçük ve ba¤›ms›z demokrasi saadeti rolünü ve Rusya’n›n kurban› rolünü oy-

namaya devam edecektir. Bugüne kadar Sarkaflvili otoriter bir popülizm takip et-

ti¤i ve muhalefetin söz söyleme özgürlü¤ünü ve ba¤›ms›z yarg›lanma imkanlar›n›

s›n›rland›rd›¤› halde ABD bu duruma gözlerini kapat›yor. Rus yönetmi G. Osetya

probleminin çözümüne yönelik bir plan için bugüne kadarki borçlu durumunu ko-

ruyor. Bunun sebebi de muhtemelen hiç bir planlar›n›n olmamas›d›r. Rusya ken-

dini tepkiler üzerine konumland›r›yor. Çünkü bugüne kadar yavafl yavafl piflen an-

laflmazl›k Rusya’n›n kendi menfaatlerine en iyi flekilde hizmet ediyor.

Rusya ve Gürcistan aras›ndaki iliflki ancak flu flekilde yumuflar: fiayet her iki

taraf da ciddi flekilde Gürcistan’dan ayr›lm›fl olan G. Osetya ve Abhazya Cumhuri-

yetleri’nin geleceklerine iliflkin geçici anlaflma yolunu ararlarsa. Fakat fakir Gürcis-

tan uzun vadeli, yorucu olan iç siyasetin yeniden yap›lanmas›n› sa¤layacak de-

mokratikleflme ve ekonomik iyileflme sa¤lama yerine Bat›’n›n deste¤ine göre ha-

reket ediyor. Buna karfl›l›k olarak Rusya Güney Kafkasya’ya yard›m elini uzatmak

yerine Gürcistan’›n flarab›n› boykot ediyor, Tiflis’e giden bütün uçufllar› yasakl›yor,

komflu ülkelere gidecek posta yollar›n› engelliyor ve ihtiyaç duydu¤unda Gürcü

nefretini körüklüyor. Bütün bu iklimde sorumsuz d›fl politika bir füzeyi düflürecek

sorumluyu her zaman için buluyor.

Hazar bölgesindesavafla do¤ru

20 milyar dolar de¤erinde silah ABD taraf›ndan bir ‹slam ülkesine veri-liyor. Söz konusu silahlar içinde son derece hassas özelliklere sahip bomba-lar da bulunuyor. Anlaflma Bush yönetiminin Arap yar›madas›na yönelik sonderece kompleks stratejisinin bir parças›n› oluflturuyor ve bu strateji büyükoranda ‹ran’la ilgili bulunuyor. Washington Basra körfezi k›y›s›ndaki ülkeleri‹ran’a karfl› bir denge oluflturmas› amac›yla 20 milyar dolarl›k modern silah-larla güçlendiriyor. Konuya iliflkin bilgiler, ad› geçen silah sat›fl›n›n Kongre’degörüflülmesiyle medyaya ulaflmas›n›n ard›ndan ABD yönetimince de do¤ru-land›. Bush kabinesi bu y›l›n ilk dönemindeki aç›klamas›n›n aksine sat›fl pa-ketinin çerçevesini neredeyse iki kat›na ç›karm›fl durumda. Aç›klamalar D›-fliflleri Bakan› Condoleezza Rice ve Savunma Bakan› Robert Gates’in beraberyapacaklar› Ortado¤u seyahatinin hemen öncesinde yap›ld›.

Silahlar›n büyük k›sm›n› Suudi Arabistan alacak. Hava ve füze savunmasistemine iliflkin silahlar›n yan› s›ra Washington ilk defa olarak hassas bom-balar da satacak. ‘Yanl›fl ellerde ‹srail için büyük tehdit oluflturaca¤›’ gerek-çesiyle ABD bu türden silahlar› bugüne kadar hiçbir Arap ülkesine verme-miflti.

Suudi Arabistan’a ve de Kuveyt, Birleflik Arap Emirlikleri, Umman gibiKörfez ülkelerine yap›lan bu silah sat›fl›n›n onay› karfl›l›¤› olarak ‹srail’e yap›-

lacak askeri yard›mlar›n gelecek on y›l içinde yüzde 43 oran›nda art›r›lmas›

kararlaflt›r›lm›fl durumda bulunuyor. Böylece ‹srail’e yap›lacak askeri yard›m

30 milyar dolara ç›kart›lacak. Riyad baz› askeri sistemleri zay›flat›lm›fl olarak

ve de flartl› olarak alabilecek. Örne¤in Arabistan’›n kuzeybat›s›nda, ‹srail’e

yak›n bölgelerde, alaca¤› silahlar› konumland›ramayacak. Bu kapsamda

özellikle hassas niteliklere sahip bombalar giriyor. Yine ülkeler aras›ndaki

balans ayar›n› sa¤lamak için M›s›r da 13 milyar dolarl›k bir yard›m› ABD’den

alacak.

Washington’un bu ad›m›, nefes kesici karmafl›k stratejinin bir parças›

olarak, ABD’nin Arap yar›madas›n› siyasal partner olarak kaybetmemeye

yönelik bir çal›flma. Arap yar›madas›ndaki durum bafll›ca befl konuyla flekil-

leniyor. Ve bunlar›n içeri¤i de karfl› opsiyonlar›, reaksiyonlar› gerektirecek

veya çözecek nitelikte bulunuyor.

1) ABD Körfez k›y›s›ndaki ülkelere, Kuzey Kore’de oldu¤u gibi, ‹ran’›n

diplomatik olarak etraf›n›n çevrilmesi için ihtiyaç duyuyor.

2) ABD Irak’taki Sünnileri muhtemel bir yuvarlak masa toplant›s›na çe-

kebilmek için Körfez k›y›s›ndaki ülkelere ihtiyaç duyuyor.

3) ABD Filistin’de ve Lübnan’da istikrar›n sa¤lanabilmesi için Riyad’a

muhtaç durumda bulunuyor.

4) Suudi Arabistan’›n güvenli¤ini sa¤lamak için, her geçen gün daha faz-

la kendi yoluna gitti¤ine dair sinyaller ço¤al›yor.

5) Her geçen gün daha fazla Demokrat ve Cumhuriyetçi terör içerikli

ekstrem oluflumlar›n fiili sponsoru olarak Suudileri görüyor olmas› Riyad’›nkendi yoluna gitmesinin hem sebebi hem de neticesi olarak karfl›m›za ç›k›-yor.

Riyad’›n bu befl numaral› sebepteki tutumu nedeniyle Beyaz Saray Su-udilerle görüflmeler somutlaflmadan önce Kongre’deki havay› ayr›nt›s›yla al-mak istedi. 20 y›l önce Reagan yönetiminin Suudi Arabistan’la yapt›¤› silahticareti de siyasal heyecana sebebiyet vermiflti. Bir buçuk y›l öncesinde Ri-yad, Amerika’daki tehdit alg›s›n›n parti s›n›rlar›n› afl›p genele hâkim oldu¤u-na dair iflaretleri alm›flt›. Gerek Dubai’den bir firma, gerekse Çin’den bir fir-ma Amerikan limanlar›n›n iflletmesini üzerine alma veya bir Amerikan pet-rol flirketinin sat›n al›nmas› denemesinde Amerikan Kongresi bunu fliddetlereddetmiflti. Bu hafta sonu özellikle Demokratlar Kongre’de, Bush yönetimi-nin politikalar›na karfl› flüphelerini ortaya koydular.

Suudi Arabistan ise üç taraftan gelen tehditlere karfl› cesur bir ikili strateji uy-guluyor. Arabistan’›n tehdit olarak alg›lad›¤› hususlar:fii-i ‹ran, El Kaide ve Amerika’n›n Arap toplumlar›n› demokratiklefltirme projesi. Filis-tin’den Irak’a kadar fii-i ‹ran taraf›ndan yönlendirilen gruplara karfl› bir denge olmas› için Sünni afl›r› un-surlar destekleniyor. Riyad’›n bu politikas› k›sa vadede Bush’un Hamas’› Gazze’de

etkisiz b›rakma çabalar›yla çat›fl›yor.

Suudi Arabistan ve baz› körfez ülkeleri Irak’taki yeralt› örgütlerini örtü-lü olarak destekliyorlar. Bu ülkeler orada El Kaide’ye karfl› merkezi bir savaflalan› görmüyorlar, bilakis ‹ran’›n Körfez’de gelecekte elde edece¤i pozisyo-na karfl› bir savafl olarak görüyorlar. Amerikal›lara göre Irak’a her ay s›zan

her 100 gerilla savaflç›s›ndan 40’› Suudi as›ll› Araplardan olufluyor. Rice ve

Gates Cidde ziyaretlerinde bu konuyu dile getirmek istiyorlar. Ayr›ca Ame-

rikal› muhafazakârlara göre Suudi Arabistan Pakistanl›larla gizli bir ortak

atom program› oluflturma çal›flmas› içindeler.

Bush idaresinin silah sat›fl paketi Körfez k›y›s›ndaki ülkeleri Amerikan

istikametine çekme iste¤ini yans›t›yor. Ayr›ca ‘Irak’›n komflu ülkelerinin

Irak’taki Sünniler taraf› yerine ölçülü/›l›ml› güçler yan›nda yer al›yor’ sözünü

söyleyebilmesini hedefliyor bu silah sat›fl program›. Saddam’›n devrilmesin-

den bu yana Bush’un önceli¤i Irak’›n etnik ve dinsel kriterlere göre bölün-

mesini, t›pk› 1996’da Bosna’da oldu¤u gibi, bir flekilde engellemek oldu. Ay-

n› zamanda bir Pentagon sözcüsü, “silah sat›fl paketi gösteriyor ki, bizim

bölgedeki görevimiz, gelecekte Irak’ta ne olaca¤›ndan ba¤›ms›z olarak, sa¤-

lam ve yolundan sapmadan kalacakt›r. Biz bölgenin geliflmesi ve iyileflmesi

için yollar arayaca¤›z” diyerek baz› konularda garanti verdi.

Körfez ülkelerini ‹ran’a karfl› güçlü k›lmak ve de Irak’›n bütünlü¤ü kap-

sam›nda sorumluluk alt›na almak fikri özellikle baflkan yard›mc›s› Dick Che-

ney’nin görüfllerini yans›t›yor. Cheney bölgeyi s›kça ziyaret etmifl ve bölge-

nin siyasetçilerinin ve halklar›n›n kendi güvenliklerini kendilerinin sa¤lama-

s› fikrinde olmufltu. Bu da Amerikan yard›m›yla, ama Amerika’n›n menfaat-

lerine karfl› olmayacak flekilde sa¤lanmas› kofluluyla.

Bush, Suudi Arabistan’› neden silahland›r›yor?Torsten Krauel

Johannes Voswinkel

Yuko Nakamura*

Hiroflima’da cehennemi gördüm

Page 12: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

Komün Cumhuriyetinin genel yap›s› nas›l olabilir? ‹n-san hala insan› yönetti¤ine göre, bu yönetimin de araçla-r›, yani örgütleri oldu¤una göre, komün cumhuriyeti kaç›-n›lmaz olarak onbinlerce komün adl› örgütten oluflacakt›r.Komün cumhuriyetinin bir genel anayasas›, seçimle olu-flan temsili bir merkezi parlamentosu, hükümeti ve parti-leri olacakt›r. Ekonomik, siyasal, kültürel vb. gibi yaflam-sal görevler, ‘kendi yaflam›n› kendin kur,’ ilkesinin ruhu-na uygun olarak tabandaki komünlere devredildi¤i içinmerkezi hükümetin bürokrasisi haliyle küçük olacakt›r.

Komün Cumhuriyetinin tepeden tabana do¤ru hiye-rarflik yap›s› nas›l olabilir? En tepede merkezi meclis vehükümet, bunun alt›nda federe meclisler ve hükümetler,bunun alt›nda il meclisleri ve hükümetleri, bunlar›n alt›n-da da iki üç bin kiflilik komünler; yani temsili de¤il iki üçbin kiflilik do¤rudan meclisler. Yönetimin do¤rudan hal-ka devredilmesinin demokratik bir biçimidir bu. Bundandaha demokratik biçimler varsa onlar tart›fl›lmal›d›r. Hal-k›n geliflmesinin ana yolu, onun do¤rudan yönetmesin-den, kendi yaflam›n› kurma ve biçimlendirmede do¤ru-

dan rol almas›ndan geçer. ‹leride ortadan kald›r›lmas› ge-reken bu kötü, ama zorunlu hiyerarflinin taban›nda yeralan komün yönetimi, do¤rudan temsil esas›na dayan›r.Bir, iki veya üç bin kiflilik komün sisteminde, 18 yafl›n›dolduran herkes, komün meclisinin do¤al üyesidir. Mec-lis her y›l hükümeti, hükümet baflkan›n›, komün mahke-mesini ve güvenlik komitesini seçer. Bu organlara seçi-lenler, bir daha seçilemezler. Bu, komün sisteminde bü-rokratlaflmaya, kastlaflmaya karfl› demokratik bir önlem-dir. Hükümette yer alan bakanlar, komün meclisinden ç›-kan kararlar› uygularlar. Mahkeme, o y›l ortaya ç›kansuçlular› yarg›lar. Güvenlik komitesi ise, sistemin ruhu-nun, profesyonel militer organlara karfl› olmas›ndan do-lay› bir y›ll›k geçici bir milis oluflturarak, güvenli¤i sa¤lar.Bu organlar, tamamen ba¤›ms›zd›rlar.

‹ki veya üç bin kifliyi yöneten komün hükümeti, eko-nomi, e¤itim ve kültür, çevre ve spor gibi do¤rudan ko-mün yaflam›n›n inflas›na yönelik bakanlardan oluflur.Hükümet istendi¤i anda, komün meclisi taraf›ndan göre-vinden al›nabilir.

Komün cumhuriyetinde, insan›n insan› çal›flt›rmas›,sömürmesi yasakt›r; herkes düflünce ve örgütlenme öz-gürlü¤üne sahiptir. ‹dam ve kapal› cezaevi sistemi yasak-t›r. Üretim, sanat ve kültür alanlar›ndan oluflan aç›k ce-zaevi sistemi uygulan›r. Suçlu, seçece¤i bir alanda çal›fl›r.Hafifler iki, a¤›r suçlular ise y›lda bir ay aç›k cezaevi d›-fl›nda yaflama haklar›na sahiptirler.

Komün cumhuriyeti, silah üretimini ve ticaretini suçolarak görür. Klasik anlamda bir devlete sahip olmad›¤›için savunmas›n›, halk›n genel askeri e¤itimine ve genelsilahlanmas›na dayand›r›r. Bu, her insan›n evinde bir si-lah›n olmas› anlam›na gelmez, her komünün bir silah de-posu olmas› anlam›na gelir.

Komün cumhuriyeti, ekonominin zarar›na da olsa,çevreyi tahrip eden sanayi tesislerini yasaklar. Petroledayanan özel arabalar› yasaklar, bunun yerine, otobüs,tren, vapur gibi toplu tafl›ma araçlar›n› geçirir. Cumhuri-yetin her vatandafl›, en az on a¤aç dikmek zorundad›r.

Cumhuriyet, d›fl sald›r› tehditlerinden ve y›k›lmaktan

korkmaz ama savunma tedbirlerini al›r. Sald›r› an›nda si-

lah üretimi hakk›n› korur. Bar›fl› ve çevreyi savunan, sö-

mürüyü yasaklayan, özgürlü¤ün ve insan haklar›n›n kale-

si haline gelen bir cumhuriyetin, kapitalist emperyalist

dünya taraf›ndan y›k›lmas›, kapitalist y›k›c›lar için çok

daha tehlikeli bir durumdur. Y›k›lan her özgürlük, eski-

sinden daha ileri ve güçlü bir flekilde do¤ar. Güzellikleri,

y›k›lma pahas›na yaratmay› göze alan bir cumhuriyettir

o. Kifliyi putlaflt›rmaz; toplumun tepesinde tanr›laflt›rmaz.

Kald› ki, eflyan›n veya mal›n kendisini yönetmesinden

kurtulan ve özgürlü¤ünü doya doya yaflayan bir halk›

yenmek de kolay bir ifl de¤ildir. Yeryüzü, küresel ›s›nma-

dan dolay› kurakl›¤a, susuzlu¤a, büyük göçlere ve yayg›n

bölgesel savafllara do¤ru sürükleniyor. Devletler silahla-

n›yor. Çevrenin ve devletsizli¤in yan›nda, özgürlü¤ün ve

sömürüsüz bir bar›fl›n yan›nda yer almaktan, direnmek-

ten baflka bir yol görünmüyor.

22-31 A¤ustos 2007 KÜLTÜR SANAT12

YÜZ F‹K‹RMuzaffer Oruço¤lu

Komün cumhuriyetinin genel idari durumu

Önce düflünceyi ele alal›m. ‹nsan›n do¤al ve top-lumsal prati¤i beyne yans›r. Daha önce yans›m›fl vepratik süreç içerisinde alg›lama aflamas›na geçerekkavramsal bilgi haline gelmifl birikimlerle ya da halaalg›sal bilgi halinde bekleyen, biçimlenmesini henüztamamlamam›fl birikimlerle çat›flarak ya da birlefle-rek yeni bir senteze ulafl›r. Bu sentez, fleylerin iç ved›fl iliflkilerinin, fleylerle fleyler aras›ndaki ba¤lar›n,fleylerin kendi içlerinde ve d›fllar›nda var olan z›tl›kla-r›n ve benzerliklerin de¤iflen oranlarda kavranmas›yap›lan iflin zihinsel yarg›lama ve ç›karsama ifllemle-rinin sonuçlar›n› içerir. Ak›l-madde, teori-pratik diya-lekti¤in ürünü olan bu zihinsel iflleme düflünme, bey-nin bir ifllevi olan düflünmenin ürünü bileflimlere dedüflünce diyoruz. Düflüncenin karakterini belirleyen,tafl›y›c›s›n›n, yani insan›n toplumsal varl›¤›, yani üre-tim faaliyeti içindeki yeri, mensup oldu¤u s›n›f iliflki-leridir. S›n›f mücadelesi, siyasi hayat, bilimsel, kültü-rel, sanatsal u¤rafllar insan›n toplumsal prati¤inin un-surlar› olmakla birlikte, üretim faaliyeti, bütün di¤erfaaliyetlerinin temeli ve belirleyicisidir.

Düflüncenin temeli, do¤asal ve toplumsal iliflkile-re ve esas olarak da maddi üretimdeki faaliyetinedayan›r. Yans›ma olgusu, nesnel gerçekli¤i ne derecetam ve bütün boyutlar›yla ifade ediyorsa, yans›yanfleylerin iç ve d›fl ba¤lar›, aralar›ndaki iliflkiler ne den-li kavran›yorsa, düflünce o denli gerçe¤e yak›n olur.Yans›ma ne denli eksik ve yetersizse, düflünce de odenli yetersiz olur. Yans›yan fleyler aras›ndaki ba¤larve iliflkiler ne denli kavranm›yorsa, düflünce o denlisa¤l›ks›zd›r; yüzeysel kal›r. Hangi konuda olursa ol-sun, insan düflüncesi bafllang›çta s›¤d›r, yüzeyseldir.fieyler aras›ndaki ba¤lar kavrand›kça, düflüncelerad›m ad›m derinleflir, çok yanl›l›¤a ulafl›r.

‹nsanlar› düflünmeye iten, do¤asal ve toplumsalihtiyaçlard›r. ‹nsanlar canlar› istedikleri için flöyle yada böyle düflünemezler. Onlar›, bir birlerinden farkl›düflünmeye iten maddi zorunluluklar vard›r. Bu ne-denler, insan iradesinden ba¤›ms›z varolan nesnelkoflullar›n ürünüdürler. Bu koflullardan kaynaklananzorunluluklar da düflünmenin, düflüncenin, tutum vedavran›fllar›m›z›n maddi temelidir.

Bilim ve siyaset kitlelere ulaflmak için çeflitliaraçlardan ve organlardan nas›l yararlan›yorsa, sanatda çeflitli biçimdeki düflünceleri, kendi özgül yap›s›,kurallar› ve araçlar› arac›l›¤›yla kitlelere ulaflt›r›r. Sa-nat al›c›s› ve vericisini biçimleyen nesnel koflullar›nbizzat kendisidir. Bu yaklafl›m, iradeyle koflullar, bi-linçle koflullar aras›ndaki karfl›l›kl› etkileflimi gözard›etmez. ‹rade ile onun maddi temeli aras›nda süreklibir al›fl-verifl, de¤iflme, de¤ifltirme ifllemi vard›r.

Toplumsal düflünce ve sanat, kültürel süreç içe-risinde yerlerini al›rlar. Kültür insan›n yaflam›n› sür-dürmek için yürüttü¤ü üretim mücadelesi sürecinde,bir tarih boyu kazand›¤› ve gelifltirdi¤i, yaflam›n heralan›n› ve her boyutunu ilgilendiren bilgi ve tecrübe-lerin tümüdür. Ekonomik, toplumsal, siyasal, t›bbi,felsefi, sanatsal vb. alanlar› da kapsam›na ald›¤› gibi,gelenek, görenek, al›flkanl›k vb fleyleri de içerir. Kü-çük büyük bütün insan topluluklar›na bu topyekunbilgiler yuma¤› yön verir; insan iliflkilerini düzenler,kurallar getirir, yarg›lar, besler, büyütür... ve süreçiçerisinde geliflmesini sürdürür. Her ulus, kendi ulusalkültürüne dayand›¤› gibi, uluslararas› kültür olanak-lar›ndan da uluslararas› iliflkiler oran›nda yararlan›r-lar. Kültür al›fl-verifli, uluslararas› planda, ekonomikve siyasi iliflkilere ba¤›ml› olarak ele al›nmal›d›r.

Ulusal kültür, uluslararas› kültürün, evrensel kül-

türün temelidir. Ulusal kültür olmadan evrensel kül-tür olmaz, olamaz... Ulusal ve evrensel kültürün, s›n›f-sal niteliklerinden gelen ikili tabiatlar›ndan -ilerici vegerici yanlar›ndan- bu yaz›m›zda, konuyu da¤›tma-mak için söz etmeyece¤iz.

Düflünce ve sanat, üretim sürecinde s›k› s›k›yaba¤l›d›r ve üretim mücadelesinin, toplumsal ve siya-sal mücadelenin hem etkileyicisi, hem de onlardanetkilenendir. Üretim güçleri ile üretim iliflkileri aras›n-daki çeliflme, toplumsal düflüncenin ve sanat›n gelifl-mesinin temelidir. Bu çeliflme hayat›n her alan›n› et-kiler. Düflünce ve sanat alanlar›nda varolan, düflünceve sanat› gelifltiren temel çeliflmeler, kayna¤›n› üre-tim güçleriyle üretim iliflkileri aras›ndaki s›n›fsal çelifl-melerden al›rlar. Üretim güçleriyle üretim iliflkileriaras›ndaki çeliflme yok edilebilir mi? Hay›r!... Öyleyse,üretim güçleriyle birlikte zorunlu olarak geliflen veayn› zamanda üretim güçlerinin geliflmesini etkile-yen düflünce ve sanat da önlenemez... Geliflmesi bel-li bir süre önlenebilir belki, fakat durdurulamaz. Bas-k› alt›ndaki birikimler günün birinde ›fl›¤a kavuflur.Çünkü, düflünce ve sanat alan›ndaki bafll›ca çeliflme-ler, kayna¤›n›, do¤ayla toplum aras›ndaki çeliflmeler-den, toplumsal çeliflmelerden al›rlar. Do¤a ile toplumaras›ndaki çeliflmeler, kaç›n›lmaz olarak üretim güç-lerini, özellikle de insan› teorik ve pratik alanlardagelifltirir. Ve giderek, geliflen üretim güçleriyle çeliflentoplum biçiminin parçalanmas›n› mutlaklaflt›ran biri-kimleri oluflturur.

Her toplum biçimi, kendine özgü bir kültür yap›-s›na sahiptir. Her toplum biçimi, kendisini de¤ifltire-cek ve yok edecek güçlerini yarat›r. Ancak üretimgüçleriyle üretim iliflkilerinin sürekli uyumunu sa¤la-yabilecek toplum biçimi, kendi içinde gerekli de¤ifl-meleri uygulayarak varl›¤›n› sürdürebilir. Bu s›n›fs›ztoplumdur.

Tarih, bugüne dek befl toplum biçimi tan›m›flt›r.Bu toplum biçimleri flunlard›r: ‹lkel komünal toplum,köleci toplum, feodal toplum, kapitalist toplum, sos-yalist toplum.

Her toplum biçimine özgü üretim güçleriyle üre-tim iliflkileri aras›ndaki çeliflmeler, belli bir süre uzla-fl›r niteliktedir. Buna, üretim güçleriyle üretim iliflkile-ri aras›ndaki uyum diyoruz. Her toplum biçimininbelli bir aflamas›nda, geliflen üretim güçleriyle, bu ge-liflmeye art›k uyum gösteremez hale gelen üretimiliflkileri aras›ndaki çeliflme giderek uzlaflmaz niteli¤edönüflür. Düflüncenin ve sanat›n geliflimi, ekonomikve toplumsal geliflmenin önündeki engellerin afl›lma-s› sürecinde, s›n›flar aras› mücadele aç›s›ndan de¤er-lendirilmelidir. Geliflen güçlerin düflüncesi ve sanat›,s›n›f mücadelesinin birer unsurlar› olarak kendi içle-rinde birbirleriyle ve kendi d›fllar›nda s›n›f düflman›güçlerin düflünce ve sanat›yla savafl›r.

Tarihi süreç içerisinde biçimlenmesini tamamla-yan s›n›flaflma hareketiyle birlikte; düflünce, sanat vekültür de s›n›f özelliklerini en ay›rt edici biçimleriylekazan›rlar. S›n›flaflma berraklaflt›kça s›n›f düflünceleride berraklafl›r. Ç›karlar› çeliflen s›n›flar›n düflünceleride birbirleriyle çeliflir. Çeliflmelerin derinleflmesi, ege-menlerin fliddetini art›r›r. S›n›fsal yasaklar s›n›flarlabirlikte ad›m ad›m ortaya ç›kar. Yasak olgusu, ege-men s›n›flar›n ezilen s›n›flara karfl› kendilerini koru-mak için getirdikleri, yasalarla beslenen, koruyucu vegelifleni önleyici, de¤iflik nitelikteki fliddeti içeren ön-lemler bütünüdür.

Köleci toplumda köle sahiplerinin devleti, kölele-rin düflüncesini ve sanat›n›... Feodal toplumda feodalbeylerin devleti, serflerin, iflçilerin ve geliflen burjuva-zinin devleti, iflçilerin, köylülerin ve genifl emekçi kit-lelerin düflünceleri ve sanat› üzerinde bask› kurar.Emperyalist burjuvazinin devleti, hem kendi halk›,hem de bütün dünyan›n ezilen halklar› ve milletleri

üzerinde, kendisinden daha güçsüz kapitalist ülkelerüzerinde bask› kurmak ister ve bu do¤rultuda iliflki-lerini düzenler... Bizimki gibi yar›-sömürge bir ülkede,burjuvazinin ve toprak a¤alar›n›n devleti emperyaliz-me ba¤›ml›d›r. Bask›s› kendi ç›karlar›yla birlikte, em-peryalizmin ç›karlar›n› da korumay› amaçlar. Çünkükendi varl›¤› ile emperyalizmin varl›¤› aras›nda bin-lerce ba¤ vard›r.

Sosyalist toplumda da, iflçilerin köylülerin de-mokratik diktatörlü¤ü, burjuvazinin düflüncesini vesanat›n› bask› alt›nda tutar. Sömürü düzenini yeni-den hortlatmak isteyen her türlü giriflimi ezer.

Bu arada belirtilmesi gereken bir nokta da, ken-dini sosyalist gösteren, özünde revizyonizmin iktidar-da oldu¤u ülkelerde devletin durumudur. Oralardada, revizyonist burjuvazinin diktatörlü¤ü, geniflemekçi y›¤›nlar üzerinde, her alanda bask›s›n› uygu-lar.

Anlafl›laca¤› gibi, yasak ve fliddet birbirini ta-mamlayan iki unsurdur. Bizim konu edindi¤imiz ya-sak, s›rt›n› burjuvazinin ve toprak a¤alar›n›n "yasal"fliddetine dayayan gerici yasakt›r. fiiddete dayanma-yan yasak geçerli bir yasak de¤ildir. ‹ster burjuva, is-terse proleter karakterde olsun, bu böyledir. Top-lumsal, düflünsel, sanatsal, siyasal vb. her eylem,egemenlere getirdi¤i ve getirebilece¤i zararlar ölçü-sünde fliddeti içeren bir yasakla karfl›lafl›r. Yasa¤auyulmamas› halinde, eylemin niteli¤ine göre, fliddetflu ya da bu biçimleriyle kendini gösterir. Yasa¤› vefliddeti birlikte ele almak gerekti¤i için, yasaklarakarfl› direnirken ve yasaklar› aflmaya, geçersiz k›lma-ya yönelirken, yasaklara tekabül eden fliddeti de gö-ze almak gerekir. Yasa¤›n ard›ndaki fliddet göze al›n-madan, fliddetin tahribat›na karfl› haz›rl›kl› olunma-dan yasaklar afl›lamaz. fiiddeti göze alan, gerekli di-siplin, bilinç ve örgütlenme haz›rl›klar›n› da yapmakzorundad›r. fiiddeti göze alan, yasa¤› flu ya da buoranda geçersiz k›lar. Ya da, fliddeti göze almayanyasak karfl›s›nda boyun e¤er, teslim olur. Bugün bel-li demokratik ve siyasi haklar kazan›lm›flsa bu, bin-lerce demokrasi savaflç›s›n›n çeflitli bask›lar› gö¤üsle-mesi, iflkenceleri yi¤itçe aflmas›n›n sonucudur. Kaza-n›lm›fl her mevzide kan ve ac› vard›r. Ve bir bütünolarak geliflen s›n›f güçleri, baflta proletarya olmaküzere, bugünkü demokratik ve siyasi haklar›n yarat›-c›lar›d›r.

Yasa¤›n bir biçimi olan sansürü ele alal›m. Sansürnedir? Kabaca ele al›rsak sansür, bir eleme, ay›klama,budama hareketidir ve düflünceyi, düflüncenin so-mutlaflm›fl olan sanat eserlerini, özellikle de sinemasanat›n›, egemen s›n›flar›n kabul edebilece¤i bir halegetirmekle yükümlüdür. Yani, egemen s›n›flar için si-nema sanat›n› zarars›z hale getirmektir. Yasakla san-sür iç içedir. Sansür yasa¤›n özel bir uygulan›fl biçimi-dir. Fakat topyekun yasa¤› ifade etmez. K›smi yasaksay›l›r. Ancak sansür, yani k›smi yasak, bir sanat ürü-nü karfl›s›nda çaresiz kal›rsa genel yasa¤a bafl vuru-lur. Örneklerle aç›klayal›m. Sansür, bir filmin belli bö-lümlerini sak›ncal› görür, o bölümleri keser. Yani, sa-dece belli bölümlerin, sak›ncal› bölümlerin gösteril-mesini yasaklar. Kesme ve budama ifllemi filmi ege-menler için zarars›z hale getirebilirse, orada sergile-nen fleyler egemenler için kabul edilebilir durumagetirilebilirse, bu film, kufla dönmüfl biçimiyle de ol-sa sansürden ç›kar. Kesme ve budama ifllemi yeter-siz kal›rsa, yap›lacak ifl, filmi toptan yasaklamakt›r.

Bu arada önemli olan nokta, genel anlam›yla ya-saklar›n önünde e¤ilmemek olmakla birlikte, kimizaman bilinçli bir tutumla yasalarla s›n›rlanm›fl yasakduvarlar› aras›nda da, hedefi yasa¤› parçalamak olanbirikimlerin yarat›lmas› için her alanda çal›flman›ngerekti¤idir. Yani, tek bafl›na fliddeti hiç sayarak, ya-sa¤› çi¤neyerek çal›flmak, ya da tek bafl›na yasakla-

ra r›za gösterip, yasal s›n›rlar içinde bo¤ulmak yanl›flolur. Yasal s›n›rlar içinde çal›flmak, özünde yasaklar›parçalamaya, birikimlerin yarat›lmas›na hizmet etti¤imüddetçe olumlu ve gereklidir, vazgeçilmezdir. Ya-sal s›n›rlar, asl›nda mücadeleyle kazan›lm›fl alanlard›rve bu alanlarda çal›flmay› reddetmek, küçümsemek,bu olanaklar› son kertesine kadar kullanmamak‘sol’culuktur, kesinlikle yanl›flt›r. Böylesine bir tav›r,geçmiflin mücadelesini hiçe saymakt›r, geçmiflinolumlu miraslar›na sahip ç›kmamakt›r.

Çeliflme fleylerin do¤as›nda var olan evrensel birfleydir. Herfley, z›tlar›n mücadelesini ve birli¤ini içerir.Çeliflmelerin temel yasas› budur. Yasak ve yasa¤akarfl› mücadele, özünde s›n›f mücadelesi demektir.S›n›fl› toplumlarda s›n›f mücadelesi evrensel ve mut-lakt›r. S›n›fl› toplumlarda s›n›flar bütün olanaklar› veçeflitli nitelikteki mücadele organlar›yla karfl› karfl›yagelirler. Ve hayat›n her alan›nda, hiç durmaks›z›n sa-vafl›rlar. Sanat ve düflünce alanlar› da, s›n›fsal savaflalanlar›n›n ayr›lmaz bir parças›d›r.

Ülkemizde, emekçi kitlelerin ekonomik, demok-ratik, toplumsal ve siyasal taleplerini içeren mücade-leleri çeflitli nitelikte resmi ve resmi olmayan gericibask›larla ezilmek, engellemek istenmektedir. Emek-çi y›¤›nlar›n mücadelesine omuz veren, bu mücade-lenin ürünü ilerici, devrimci, kültür, sanat ve düflünceak›mlar› da, kuflkusuz gerici bask›larla karfl›laflacak,engellenmek istenecektir. ‹flte sansür, s›n›f mücade-lesinin egemen s›n›flar saf›nda görev yapan, özündefaflist bir bask› ve y›ld›rma arac›d›r.

Sansür ve yasaklarla aram›zdaki çeliflme, s›n›fsalbir geliflmedir. Bu çeliflme, emperyalizme ba¤›ml› ifl-birlikçi burjuvazi ve toprak a¤alar›n›n siyasi iktidar›ile emekçi halk y›¤›nlar› aras›ndaki çeliflmenin, ilericive devrimci sanat ile devletin gerici-faflist yöntem vearaçlar› aras›ndaki geliflmenin, sinema plan›na yans›-yan biçimidir. Sansürün niteli¤ini de¤ifltirmek veemekçiler ç›kar›na giderek ortadan kald›rmak, san-sürün bir devlet organ› olmas› hesab›yla, ancak, dev-letin niteli¤inin de¤ifltirilmesiyle mümkündür. Sansü-rün gittikçe a¤›rlaflmas›, asl›nda, gerici burjuva-top-rak a¤alar› devletinin, anti demokratik burjuva dikta-törlü¤ünün, faflist diktatörlük devleti biçimine dönüfl-türülmesi çabalar›n› ifade eder. Bu, kazan›lm›fl birta-k›m haklar›n gasp edilmesidir. Devletin niteli¤ini de-¤ifltirmeden, devletin niteli¤ine dokunmadan, tekbafl›na sansürü de¤ifltirmeyi düflünmek, bu konudahayaller yaymak aptall›¤›n ötesinde halk› aldatmak-t›r. En kanl› faflist diktatörlüklerde bile, ne denli zorolursa olsun, yasad›fl› mücadelesinin yan› s›ra, kufla

dönüfltürülmüfl biçimiyle de olsa yasal olanaklardanyararlanmak, gasp edilmifl haklar› geri almak içinmücadele edilmelidir. Bu mücadele, faflizmin temel-lerini y›kmak için gerekli birikimler yarat›r. Fakatdevlet yetkililerinden bu konuda flefaat beklemek,onlar›n "iyi niyet" gösterilerine aldanmak yanl›fl olur.Bu nedenle, sansüre karfl› mücadele ile anti-demok-ratik gerici burjuva diktatörlü¤üne karfl› mücadelebirlefltirilmelidir. Anti-demokratik burjuva diktatörlü-¤üne karfl› mücadele veren s›n›f güçleri aras›na biz-zat kat›lmadan sansüre karfl› baflar› elde edilemez.

Sonuçta düflüncelerimi flöyle özetleyebilirim.

Düflünce, insan iradesinden ba¤›ms›z do¤asal vetoplumsal çeliflmelerin ürünüdür. Do¤a-insan, top-lum-insan, s›n›f-s›n›f iliflkileri var oldukça, bu iliflkiler-den kaynaklanan çeliflmeler, bu geliflmelerin ürünüolan düflünceler de var olacakt›r. Önlemlerle, bask›-larla çeliflmeler engellenemeyece¤ine, yok edileme-yece¤ine göre, düflünceler ve düflüncelerin geliflme-leri de engellenemezler. Geliflen üretim güçleri, gelifl-melerin önünde bir engel olan üretim iliflkilerini par-çalayacakt›r. Buna ba¤l› olarak, geliflen üretim güçle-rine tekabül eden düflünceler de, sanat eylemleri deönlerindeki yasak duvarlar›n› parçalayacakt›r. Parça-lama ifllemi, ileri ve devrimci düflüncelerin kitleleriörgütlü olarak harekete geçirmesiyle, onlar› maddibir güç haline dönüfltürmesiyle mümkündür. Bu ne-denle, devrimci düflünce, do¤as› gere¤i, çeflitli araç-larla kitlelere ulaflma tarihi görevini yerine getirirkenyasak tan›maz. Yasa¤› ilke olarak kabul etmek, onauymak teslimiyettir. Yasa¤a r›za gösteren kifliler ola-bilir, bu, geliflen düflüncenin yasa¤› tan›mas› veönünde e¤ilmesi anlam›na gelmez. Bu kiflilerin s›n›fniteliklerinden, bilinç düzeylerinden, deney eksiklik-lerinden gelen kiflisel zaaft›r. Devrimci düflünce zaaf-la uzlaflmaz, zaaf›n niteli¤ini kavrar, onunla mücade-le eder. Geçici bir süre, yasak s›n›rlar› içinde yasal ey-lemini bilinçle sürdürebilir, fakat kendini tafl›yacak,koruyacak ve gelifltirecek insan unsurunu yaratarak,kitlelere mal olarak engelleri aflar. Yasaklar, ancakçi¤nenerek afl›labilir. Bugüne dek de böyle olmufltur.

Devrimci düflüncenin ve sanat›n yasak karfl›s›n-daki tavr› teslimiyetçi de¤il, çi¤nemek olmal›d›r.Akarsu yolunu bulur. Önündeki engelleri aflar, da¤la-r› deler, denize ulafl›r.

Devrimci sanat ve düflüncenin yasak karfl›s›nda-ki do¤al tavr› budur.

* Y›lmaz Güney’in 1 Eylül 1977’de kaleme ald›¤›yaz›s›n› k›saltarak sizlerle paylafl›yoruz

Sanat ve düşüncenin yasak karşısında

tutumu ne olmalıdır?

Y›lmaz GÜNEY

*

Page 13: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

22-31 A¤ustos 2007 13RÖPORTAJ

Modern t›p harikalar yarat›yor, ama milyonlarca insan s›radanhastal›klardan ölüyor. Her geçen gün asgari sa¤l›k hizmetlerindendahi yararlanamayanlar›n say›s› art›yor. Bu çeliflik durum nas›laç›klanabilir?

Modern T›bb›n birçok hastal›¤›n tan› ve tedavisinde büyükilerlemeler kaydetti¤i do¤ru. Buna karfl›l›k önlenebilir hastal›klar-dan her y›l yüz milyonlarca insan ölmeye devam ediyor. Bu du-rum asl›nda flafl›rt›c› de¤il. Dünyada hem ülkeler aras›nda hem deülkelerin kendi içlerinde gelir da¤›l›m›nda büyük uçurumlar mev-cut. Milyarlarca insan günde 1 dolar›n alt›nda gelirle yaflam›n› sür-dürmeye çal›fl›yor. Yine 1 milyar 100 milyon kifli temiz su içemi-yor. Aç›k ve gizli açl›k sorunu ve sa¤l›kl› bar›nma koflullar›n›n bu-lunmay›fl› da eklendi¤inde, çok say›da insan hastal›klara aç›k vedirençsiz hale geliyor. Bugün zengin kuzey ülkelerinde ortalamaömür beklentisi 80 y›la dayanm›flken Afrika'da k›rk yafl›na erifl-mek flans iflidir. Ortalama ömür süresinin art›fl› sa¤l›k alan›ndakiilerlemelerin yan›nda yaflam koflullar›n›n iyileflmesinin sonucudur.En temel insan ihtiyaçlar›n›n sa¤lanamad›¤› koflullarda zaten sa¤-l›k hizmetlerinden yeterince yararlanma olana¤› da bulunmaya-cakt›r. Bu durumda çözüm yoksullar yarar›na etkili sosyal politika-lar uygulanmas›yla mümkün olabilir.

1978’de Alma Ata’da toplanan ve Birleflmifl Milletler'in öncülüketti¤i temel sa¤l›k hizmeti konulu uluslararas› konferans sonundayay›mlanan deklarasyonda slogan “2000 y›l›nda herkese sa¤l›k”t›.Bütün ülkeler politikalar›n› bu hedefe uygun biçimde planlamay›taahhüt etmifllerdi. Tabi-i ki, bu gerçekleflmedi. Aksine hedeften gittikçe uzaklafl›ld›.1978’de Sosyalist sistem henüz çökmemiflti ve sosyal devlet kav-ram› hala itibar›n› koruyordu. ‹nsanl›¤›n önüne böylesi hedeflerkoymak da henüz tuhaf karfl›lanmamaktayd›. Sosyalist blokla bir-likte Bat› Avrupa ülkelerinde de sa¤l›k hizmetleri büyük ölçüdedevlet güvencesindeydi. Amaç 2000 y›l›nda bütün insanlar içinsa¤l›¤› güvence alt›na almak, afl›yla önlenebilir bütün hastal›klar›tümüyle ortadan kald›rmak ve sa¤l›k için gerekli asgari yaflam ko-flullar›n› sa¤lamakt›. Bugün flemsiye büyük ölçüde tersine dönmüfldurumda. Sa¤l›¤›n bir hak oldu¤u kabulünden, bir ihtiyaç oldu¤ukabulüne geçildi. Bütün sektörlerde dayat›lan özellefltirmeler sa¤-l›k alan›na da yay›ld›. Dünya Bankas› ile anlaflma durumunda ka-lan bütün ülkelerden sa¤l›k sektörünü serbest piyasa koflullar›nauydurma taahhüdü al›nd›. Birçok ülkede birinci basamak sa¤l›khizmeti paral› hale getirildi. Örne¤in K›rg›zistan'da ilk basamaksa¤l›k kurumlar›nda kifli bafl›na al›nmaya bafllayan 1 dolar gibi kü-çük bir mebla¤ bile baflvurular› yar› yar›ya azaltm›fl durumda. Ba-t› Avrupa'da 2. Dünya savafl›ndan sonra verilen sosyal haklar dabirer birer geri al›n›yor. Sa¤l›k hizmeti gittikçe daha pahal› halegelmekte iken, dünyan›n yoksullar›n›n bu hizmetten gittikçe da-ha az yararlanacaklar› bellidir. ‹laç sektörünü neredeyse tümüyleellerine geçirmifl bulunan az say›daki ulusötesi flirket sadece ka-zanca yönelik faaliyetler içinde olduklar›ndan (baflka türlü davran-malar›n› beklemek de haks›zl›k olur), baflta A‹DS olmak üzere yok-sullar› k›r›p geçiren hastal›klara karfl› ucuz ilaç üretmek gibi birkayg› içinde de¤iller. Örne¤in A‹DS tedavisinde kullan›lan antiviralilaçlar›n kifli bafl›na y›ll›k 1000 dolara maledilmesi mümkün. Bre-zilya, Güney Afrika, Tayland gibi ülkeler bu ilaçlar› üretebiliyorlar.Fakat flirketler patent haklar›na dayanarak bu ilaçlar›n eflde¤erle-rinin üretimini engelliyorlar. Belirledikleri fiyatlar ise kifli bafl›namaliyeti 15.000 dolara ç›kar›yor. Kendi ihtiyac› için ilaç üreten Bre-zilya ve Güney Afrika Dünya Ticaret Örgütü’nün yapt›r›mlar›ylakarfl›laflt›. Sadece bu örnek bile koruyucu sosyal politikalardanvazgeçilmesinin ne kadar vahim sonuçlara yol açabilece¤i hakk›n-da yeterince fikir verebilir. Örne¤in çok say›da A‹DS hastas› bulu-nan Güney Afrika milli gelirinin büyük bir bölümünü ithal A‹DSilaçlar›na ay›rsa, yine de ulusötesi tekellerin afl›r› kar h›rslar›n› kar-fl›layamaz.

Sa¤l›kl› [normal] olma ve hasta olman›n tan›m› büyük ilaç flir-ketlerinin ihtiyaçlar› do¤rultusunda de¤iflimlere, kaymalara u¤ru-yor... Daha çok ilaç satmak için yeni yeni hastal›klar keflfediliyor.Bu iflin ciddiyetinin ortadan kalkt›¤›, 盤›r›ndan ç›kt›¤› anlam›nagelmiyor mu? Bu koflullarda hekimlik inand›r›c›l›¤›n› ve itibar›n› yi-tirmifl olmuyor mu?

Yeni hastal›klar›n keflfedilmesi yerine “icat edilmesi” tan›m›n›kullanmak daha do¤ru olur. Bugün art›k hayat›n bütün do¤al ev-releri hastal›k olarak tan›mlanmaya baflland›. Örne¤in puberte (er-genlik) dönemi eskiden çocukluktan gençli¤e geçifl dönemi olarakalg›lan›r ve do¤al bir durum olarak de¤erlendirilirdi ki, gerçekte deöyledir. Çocu¤un bedeninde ortaya ç›kan h›zl› ve belirgin de¤iflim-ler, hormonlar›n ortaya ç›kard›¤› etkiler ve cinselli¤in belirginlefl-mesi geçici bir uyum güçlü¤ü yarat›r. Bu döneme ait do¤al güçlük-ler zamanla atlat›l›r. Gençlere anlay›flla yaklafl›lmas› bu uyumu ko-laylaflt›racakt›r. Fakat günümüzde kabul ettirilmeye çal›fl›lan anla-y›fl pubertenin bir hastal›k oldu¤udur. Tabi-i ki, her hastal›k gibi tedavi edilmelidir. Art›k milyonlarca genç buhastal›¤a karfl› antidepresanlar kullan›yor. Bu ilaçlara y›llarca de-vam etmelerinin iyi olaca¤› telkin ediliyor. ‹laç üreticileri için mil-yarlarca dolarl›k yeni bir pazar yarat›lm›fl bulunuyor. Ergenleringeçici bunal›mlar›na çare olarak pazarlanan baz› ilaçlar›n intihare¤ilimine yol açt›¤› tespit edildiyse de bu konu o kadar önemsen-medi.

Ayn› flekilde kad›nlarda do¤al ve kaç›n›lmaz bir süreç olanmenapozun bir hastal›k oldu¤u inanc› yayg›nlaflt›r›ld›. Tabi ki ifliniyi taraf› bu hastal›¤›n tedavi edilebilir olmas›yd›. Kad›nlar›n yu-murtal›klar›n›n faaliyetlerini azaltmas› veya durdurmas› bir hasta-l›kt›. Tedavisi ise ilaç tekellerinin üretti¤i sentetik hormonlar› y›llar-ca kullanmakla mümkündü. Bu ilaçlar ebedi gençlik iksiri olarakda lanse edildi. Kad›nlarda kalp-damar hastal›klar› önlenecek, yafl-lanma durdurulacakt›. Zaten yafllanman›n özellikle kad›nlar içinkabul edilemez ve neredeyse ay›p say›lacak bir durum oldu¤uçoktan empoze edilmifl durumdayd›. ‹laç firmalar›nca yönlendiri-len kad›n örgütleri de özellikle ABD’de hormon kullanma haklar›-n› “söke söke” ald›lar. Baflka bir deyimle ilaçlar›n sigorta kurulufl-lar›nca ödenmesi kabul ettirildi. Do¤al süreçlere bu flekilde aktifmüdahalelerin tehlikeli olaca¤›n› savunan bilim insanlar›n›n sesle-ri k›s›ld›. Hatta kad›n haklar› düflman› ilan edildiler. Fakat yineamaca ulafl›ld› ve dünyada yüz milyonlarca yeni ilaç müflterisi or-taya ç›kar›ld›, pazar geniflletildi. Zamanla hormon kullan›m›n›n sa-k›ncalar› bir bir ortaya ç›kmaya bafllad›. Fakat firmalar amaçlar›naulaflt›lar ve milyarlarca dolar kazanç sa¤lad›lar.

‹laç tekelleri yafl ilerledikçe kemik kütlesinde azalma oldu¤u-nu keflfettiler! Her zaman bilinen do¤al ve kaç›n›lmaz bir biyolojiksüreç hastal›k olarak lanse edildi. Kemik metabolizmas›na süreklimüdahele ile bu sürecin durdurulabilece¤i, böylece yafll›l›¤a ba¤l›kemik k›r›klar›n›n önlenebilece¤i savunuldu. Pahal› ilaçlar›n yayg›nkullan›m›n›n yan›nda kemik yo¤unlu¤u ölçme cihazlar›n›n üretimive sat›fl› yeni bir sektör ortaya ç›kard›. Skorlama kriterleri üzerin-deki ufak oynamalarla daha çok kad›nlarda olmak üzere erkenyaflta ve sürekli ilaç kullan›m› garantiye al›nd›. Ço¤u kez kayda de-¤er avantajlar sa¤lamayan bu uygulamalar yerine, daha az kay-nak kullan›larak yafll›lar için daha uygun yaflam koflullar› sa¤lan-mas›, k›r›k riskini en aza indirecek yaflam alanlar› oluflturulmas›mümkündür.

Kandaki lipid düzeyleri kalp hastal›klar›n›n neredeyse tek ne-deni gibi gösterilerek pahal› lipid düflürücü ilaçlar›n dünya çap›n-da yayg›n kullan›m› sa¤land›. Bu ilaçlar›n kullan›lmas› için uygungörülen s›n›r de¤erleri gittikçe afla¤›ya çekildi. Anormal düzeydeyüksek lipid düzeyleri gösteren kiflilerde gerçekten çok faydal›olan bu ilaçlar›n gereksiz yere milyonlarca kifli taraf›ndan süreklikullan›lmas› garantiye al›nd›.

Bu örnekleri ço¤altmak mümkün. Fakat do¤al süreçleri bir ka-

zanç kayna¤›na çevirme çabalar›n›n bir uç ve ironik örne¤i de do-¤al ölüm sürecine bak›fl›n de¤iflmesidir. Günümüzde, yafll› bir in-san›n her canl› için kaç›n›lmaz olan do¤al ölümü metalaflt›r›lm›flt›p hizmeti anlay›fl›yla do¤al olmaktan ç›kar›lm›flt›r. ABD’de baflla-t›lan ve h›zla yay›lan bir uygulama do¤al yafll› ölümlerinin evlerdede¤il, yo¤un bak›m ünitelerinde gerçekleflmesidir. Hatta bu uygu-laman›n yayg›nl›¤› ülkelerin geliflmifllik kriterleri aras›nda say›lma-ya bafllanm›flt›r (Hani flu, y›lda kifli bafl›na flu kadar yüz ton su tü-ketmezseniz, atmosfere flu kadar ton karbondioksit salmazsan›zgeliflmifl say›lmazs›n›z türünden kriterler). Günlü¤ü yaklafl›k 10 bindolara sa¤lanan yo¤un bak›m hizmeti eflli¤inde vuku bulan ve ya-flam destek üniteleri ile birkaç gün geciktirilen ölüm süreci ölenyafll›n›n ekonomik büyümeye son bir katk›s› olmaktad›r. ‹van ‹l-lich insanlar›n evlerinde ölme haklar›n› savunadursun, tabi ki ölümolgusuna k›z›lderili ya da eskimo felsefesiyle, yani ilkel bir anlay›fl-la yaklaflamay›z.

Bir ilac›n rantabilitesinin [ kârl›l›¤›n›n] alt-s›n›r›n›n 200 milyondolar oldu¤u söyleniyor... E¤er en az 200 milyon dolarl›k bir paza-r› yoksa o ilac›n üretiminden vazgeçiliyor... Bu durumda yoksul ül-kelerdeki birçok hastal›k çokuluslu ilaç firmalar›n›n 'ilgi alan›' d›fl›-na ç›k›yor... Bu ve benzer durumlar art›k bizzat t›bb›n kendisini detart›flmal› duruma getiriyor ve önemli deontoloji sorunlar› ortayaç›kar›yor. Bu durum da do¤rudan t›p alan›na giren herfleyin para-l›laflmas›, metalaflmas›, özellefltirilmesiyle ilgili... Bugünkü e¤ilimlerbu istikâmette ve bu tempoyla devam ederse bunun sonu nere-ye varacak?

‹laç üretiminin çok büyük bölümünün say›lar› gittikçe azalanve tekelleflen ulusötesi flirketlerin kontrolü alt›na girmesi ilac› çokpahal› hale getirdi. Çevre ülkelerin kendi ilaçlar›n› üretmesi güç.Bunu k›smen de olsa baflard›klar›nda da karfl›lar›na uluslararas› ti-cari anlaflmalar, patent yasalar› ve ‹PRS ç›k›yor. Tekeller patentle-rini ellerinde tuttuklar› ilaçlara çok yüksek fiyatlar belirliyor. Za-manla yoksul ülkelerin sosyal güvenlik sistemleri sadece ilaç ma-liyetleri yüzünden çökme noktas›na gelecek. ‹laç tekellerinin tekamac› maksimum kârd›r. Bu da kapitalist iflletmelerin do¤as› ge-re¤idir. Onlardan sosyal kayg›lar tafl›malar› tabi-i ki beklenemez. Hissedarlar› için y›l sonu grafikleri ve da¤›t›lacakkâr pay› tek kayg›d›r. ‹nsanl›¤›n öncelikleri ile flirketlerin öncelikle-rinin örtüflmesi söz konusu olamaz. Zaten ihtiyaçlar için de¤il, ka-zanç için, kâr için üretim, sermayeci sistemin do¤as› gere¤i oldu-¤una göre, insanl›¤›n temel gereksinimleri için kazanc› de¤il fay-day› esas alan toplumsal yap›lanmalar›n korunmas› veya yenideninflas› bir zorunluluk durumumda. Saç dökülmelerine karfl› geliflti-rilecek bir ilaç yüksek gelir gruplar›na yönelik oldu¤u için üretenfirmaya milyarlarca dolarl›k yeni bir pazar demektir. Halbuki Afri-ka'y› k›r›p geçiren bulafl›c› hastal›klara yönelik ilaç gelifltirmek ran-tabl olmaz. Zaten Afrika ülkelerinin tekellerin pahal› ilaçlar›n› sa-t›n alacak paralar› da yoktur. Tek bafl›na bu çeliflki bile piyasa eko-nomisinin herkes için en iyi sistem oldu¤u sav›n› sorgulamak içinyeterli bir neden say›lmal›.

‹laç endüstrisinin iflleyifl biçimi ile ilgili önemli bir tart›flma ko-nusu da ilaç araflt›rmalar› ve patentlerle ilgili. Art›k çok az ülkedekamu deste¤i ve kontrolünde ilaç gelifltirme çal›flmas› yap›l›yor.Bu çal›flmalar da çok s›n›rl›. Hangi konuda ilaç gelifltirilece¤ine, de-neylerin nas›l yap›laca¤›na ilaç tekelleri karar veriyor. Bir ilaç orta-ya ç›kar›l›p patenti al›nd›¤› zaman, uzun süre çok yüksek fiyata sa-t›fl garantisi söz konusu. Firmalar yüksek fiyatlara gerekçe olarakaraflt›rma gelifltirme maliyetlerinin yüksekli¤ini bahane ediyorlar.“Bedelini ödeyin ki insanl›¤›n yarar›na bu ulvi çabalar›m›z› sürdü-rebilelim”. Asl›nda maliyetin büyük bölümü pazarlama ve tan›t›mgiderlerinden ibaret. Örne¤in statin türü, lipid düzenleyici bir ilac›nreklam ve promosyon giderleri, Coca Cola'n›n reklam giderleriyleyar›fl›yor. ‹laç tekellerinin tan›t›m giderleri hakk›nda bir fikir ver-

mek için ABD’de her doktor için y›lda 15 bin dolar promosyon har-camas› yapt›klar›n› söylemek kafi gelebilir. Bu flirketlerin CEO’lar›ilaçla ilgili uzmanlardan de¤il, pazarlama dehalar› aras›ndan seçili-yor. ‹laçlar›n etkinliklerini ve yan etkilerini araflt›ran tarafs›z çal›fl-malar yeterince yap›lam›yor. Bu konuda gerekli kaynaklar kamukurumlar›nca karfl›lanamad›¤›ndan ço¤u çal›flma yine firmalar›nsponsorlu¤unda yap›lmakta. Bu durumda araflt›rma sonuçlar›n›nflirket ç›karlar›yla çeliflmemesi büyük ölçüde garanti edilebilir.

Özellikle ilaç araflt›rmalar› ile ilgili verilerde eski durum tersinedönmekte. Önceleri firmalar üniversitelerin verilerinden yararla-n›rken art›k ilaç tekelleri kendi veri tabanlar›n› s›n›rl› biçimde vebelirli koflullara uymak kayd›yla lütfedip üniversitelere aç›yorlar.Zaten h›zla artan gen patent uygulamalar› firmalarca sahiplenilengenlerle ilgili araflt›rmalar› firman›n izniyle yapma koflulu getiriyor.Art›k bilim dünyas› tümüyle ulusötesi firmalar›n denetimine gir-mek üzere. Bu durumda ba¤›ms›z bilim adam› kavram› yak›n za-manda tarihe kar›flacakt›r. Olsun, bu da bir geliflmedir... Geliflme-nin karfl›s›nda durmak geri kafal›l›k ve vizyon eksikli¤i say›l›r ki butav›rdan uzak durmak gerekir...

Çokuluslu ilaç firmalar› daha ucuz diye 'denekleri' art›k yoksulülkelerden seçiyor ve araflt›rma laboratuvarlar›n› Üçüncü Dün-ya'ya tafl›yor. Fabrikalar›n›, iflletmelerini "ucuz iflçi cennetlerine"tafl›d›klar› gibi... Elbette herfleyin metalafl›p/soysuzlaflt›¤› bir ça¤dat›p alan›n›n bunun d›fl›nda kalmas› kolay de¤il ama insan sa¤l›¤›-n›n al›fl verifl ve kâr konusu olmas›n›n ilave mahsurlar› yok mu?

Öncelikle ilaç deneklerinin sadece yoksul ülkelerden seçilme-diklerini belirtmek gerekir. Örne¤in ABD’de yetimhanelerde, çocukyuvalar›nda bar›nd›r›lan çocuklar, ailelerce evlat edinilmifl çocuk-lar ve öksüzler ilaç araflt›rmalar›nda denek olarak kullan›l›yor.Bunlar›n yoksulluk d›fl›nda ortak özellikleri % 99’unun zenci veyaHispanik (Latin Amerika) kökenli olmalar›. Do¤ufltan A‹DS virüsü al-m›fl veya sonradan virüs kapm›fl çocuklara 6 haftal›ktan itibarençok say›da ilac›n deney amaçl› verildi¤i ortaya ç›kt›. Bir çocu¤a ay-n› zamanda 7 ayr› ilac›n verildi¤i belirlendi. A¤›r, hatta bazen ölüm-cül yan etkiler görüldü¤ünde bunlar›n ilaçlara de¤il hastal›¤a ba¤-l› oldu¤u yetkililerce belirtilmifl. Bu çocuklara “kobay çocuklar” an-lam›nda “guine pig kids” deniyor. Halen insanl›¤a hizmet etmeyedevam etmekteler... Benzer skandallar ‹ngiltere'de ve Kanada'dada ortaya ç›kt›. Denetim mekanizmalar›n›n nisbeten iyi çal›flt›¤›zengin ülkelerde bunlar oluyorsa, Afrika'da, Güney Amerika'da vedünyan›n di¤er yoksul yörelerinde neler olup bitti¤ini tahmin et-mek güç de¤il.

T›p alan›ndaki metalaflma ve çürüme karfl›s›nda baflta hekim-ler olmak üzere t›p insanlar› nas›l bir durufl ortaya koyuyor. Bu ko-flullarda edilen yeminin hâlâ bir de¤eri kal›yor mu? Sanki hekim-ler çokuluslu dev ilaç tekellerinin sat›fl elemanlar› konumuna ge-tiriliyor. Bu süreci tersine çevirmek ve fleyleri yerli yerine oturt-mak için neler yap›labilir veya yap›lmal›d›r?

Öncelikle tek tek insanlar› sorgulamak yerine sistemin iflleyiflbütünlü¤üne bakmak gerekir. Öncelikle sa¤l›k hizmetinin vazge-çilmez bir kamu hizmeti oldu¤unun kabulü gerekir. Koruyucusa¤l›k hizmetleri de bu sistemin temeli olmak durumundad›r. Has-tal›klar› ortaya ç›kt›ktan sonra pahal› tedavi yöntemlerini esasalan anlay›fltan çok, daha ekonomik olan koruyucu önlemlerea¤›rl›k verilmesi, bütün insanlara sa¤l›kl› içme suyu, yeterli ve sa¤-l›kl› beslenme, sa¤l›kl› bar›nma koflullar› sa¤lanmas› hedef olmal›-d›r. Afl›yla önlenebilir hastal›klarla mücadelede en küçük zaafameydan verilmemelidir. Türkiye'de afl›lama çal›flmalar›nda olduk-ça iyi bir noktaya gelinmifl durumda. Bu baflar›y› sa¤layan uygula-malardan kesinlikle geri ad›m at›lmamas› gerekir.

Tedavi edici T›p uygulamalar›n›n maliyetlerini azalt›p, etkinli-¤ini artt›racak yöntemler uygulanmal›d›r. ‹laç sektörü birkaç devflirketin eline ve insaf›na b›rak›lamaz. Ülke imkanlar› ile ilaç afl›,t›bbi cihaz ve malzeme üretmek için bütün kaynaklar hareketegeçirilmelidir. Bilimsel çal›flmalar› flirketlerin sponsorlu¤una mah-kum etmek yerine, ba¤›ms›z araflt›rmalar için kamudan daha faz-la kaynak aktar›lmas› sa¤lanmal›d›r. Üniversiteler flirketlerin de¤ilhalk›n ihtiyaçlar›na yönelik çal›flmalara a¤›rl›k vermeli bilimsel ta-rafs›zl›k ve objektiflik ilkelerine uyulmal›d›r.

‹laç flirketlerinin tan›t›m elemanlar› arac›l›¤›yla sürekli etkile-meye çal›flt›klar› hekimlere tarafs›z, güvenilir bilimsel çal›flmalar›nsonuçlar› ulaflt›r›lmal›d›r. Mezuniyet sonras› e¤itim sponsorluklar›firmalarca yap›lan toplant›lar ve kongreler yoluyla de¤il, kamusalkurum ve olanaklarla gerçeklefltirilmelidir.

Alanda çal›flt›¤› y›llar boyunca bilimsel geliflme ve yenilik ad›-na ilaç firmalar›n›n tan›t›m elemanlar›n›n getirdi¤i broflürlerdenbaflka kaynak görmeyen hekimlerin bu uygulamalardan ve yön-lendirme çabalar›ndan etiklenmemesi çok güç. Üniversitelerintoplumsal sorumluluk gere¤i gerçe¤in peflinde olma ve gerçe¤iaktarma zorunlulu¤u var.

Bunlara ilave olarak söylemek istedi¤in birfley var m›?

‹laç tekellerinin hastal›k kavram›n› nas›l çarp›tt›klar›n› ve netür yöntemler uygulad›klar›n› anlatan bir kitaptan bahsetmek is-tiyorum. Ray Moynihan ve Alan Cassels'in yazd›klar› “Sat›l›k Has-tal›klar” Hayykitap taraf›ndan yay›nland›. Konuyla ilgilenenlerinmutlaka okumas› gerekir. Ço¤u kez “insaf, bu kadar da olmaz” de-dirten bir kitap.

T›bb›n sefaleti üzerine bir söylefli

Gölgesini satamad›¤› a¤ac› kesen emperyalist-kapitalist sis-

tem, sa¤l›k hizmetlerini de temel bir rant alan› olarak görmek-

te ve insan sa¤l›¤›ndan öte, insanlar›n sa¤l›k sorunlar› üzerinden

elde edece¤i kar üzerine kafa yormaktad›r. Afrika gibi yoksul

ülkelerde insan üzerinde deneyler yapan ilaç tekelleri, bir yan-

dan hastal›klar üreterek insanlar›n kanlar› üzerinden karlar›n›

artt›r›rken, paras› olmayan hastalar› ise ölüme terk ediyor.

Ülkemizde de emperyalist tekellerin dayatmalar› sonucu

gündeme gelen yasalar ile sa¤l›k hizmetlerinin bir bütün olarak

piyasa difllilerine terk edilmek istendi¤i flu günlerde, Fikret Bafl-

kaya’n›n Dr. Cengiz Baflkaya ile emperyalist-kapitalist sistemin

pençesindeki t›p üzerine yapt›¤› söylefliyi sizlerle paylafl›yoruz...

UFUK Ç‹ZG‹S‹Bakış CAN

Yazarımızın yazısı elimizeulaşmadığından yayımlayamıyoruz.

Page 14: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

22-31 A¤ustos 2007 OKUR14

KONUK YAZAR

İ. Çelik

Hatalar›m›za yönelmekten

korkmamal›y›z

‹nsanl›k tarihinde hangi ö¤reti olursa olsun; ister kabul görsünister görmesin özünde iki yön tafl›d›¤› bir gerçekliktir. Hem detart›flmas›z olarak. Yaz›m›n giriflinde belirtti¤im gibi sonunda da ikiyön karfl›m›za ç›kacak. Olumlayanlar ve olumsuzlayanlar. Kabulveya ret edenler. Ortada kalanlar da olacak h›m, h›m diyenler de,onlar› geçiyorum.

Konunun esas›na gelirsek “devrim bir s›n›f›n bir s›n›f› zorlaalafla¤› etmesi”dir. Yani üretici güçlerin daha ileri bir seviyeye iler-lemesi, özgürlük, emek üretkenli¤i, demokrasi, daha ileri birtoplumsal düzen ile buluflma. Ve yar›nlara ulaflmak için yoluaçmak. Yani sorunun temeli insan gibi üretip insana yak›fl›r flekildepaylaflmak. Ancak gerçek insanl›k cumhuriyeti bu temel üzerindeinfla edilir. Bunu da ayd›n›m diyen ve gerçek ayd›n olan her bireybilir. Bu yolun bafl›nda k›lavuzumuz ne olmal›?

Elbette bilimsel bir ideoloji, yani insanl›k tarihinin yol gös-terici fikri olan MLM. Rehber olarak al›nan bu düflüncenin birörgüt taraf›ndan yönlendirildi¤ini akl› bafl›nda olan herkes üçafla¤› befl yukar› bilir ve idrak eder. Bunun aksini de kim söylerseyanl›fl› savunmaktan kurtulamaz. Mevcut bir sistemi de¤ifltirmekiçin gelenlerin mutlaka bir örgüte ihtiyaçlar› vard›r bundandolay› da “her örgüt bir ihtiyaçtan dolay› do¤ar” diye bofla den-memifl. Tarih sahnesine ç›kan her sistem ve bu sistemlerin uygu-lad›¤› mant›k “ben ebediyete kadar yaflayaca¤›m” diye gelir, tabiki bu mümkün de¤ildir. Çünkü sistemler de her olgu gibi do¤ar,yaflar, yafllan›r ve ölür. Bunlar›n içinde sadece bilimsel sosyalizmdüflüncesi ilk bafltan “ben s›n›flar çeliflkisini çözece¤im,yeryüzünden s›n›flar› kald›r›p tarihin hurdal›¤›na ataca¤›m, ayn›hurdal›kta kendime de bir yer seçece¤im” der. ‹flte onun gerçek-li¤i ve gücü de burada yatmaktad›r.

Yukar›da sayd›¤›m›z (yeterli olmasa da) olgulardan yolaç›karsak tarihin bu misyonu oynayanlara nas›l da a¤›r ve onurlu biryük yükledi¤ini görürüz. Baflta da dünyay› de¤ifltirmek isteyenlerinen önce kendilerinin de¤iflmeleri gerekti¤i bilince ç›kar›lmal›, yoksaaksi bir düflünce davay› bafllamadan kaybetmek anlam›na gelir vekaybetmek, yenilgiler kaç›n›lmaz olur. ‹flçi s›n›f›n›n yüce düflüncesi-ni kendisine rehber alan kurumun baflta yapaca¤› ifl kitleleritan›mak, onu temel almak. Çünkü onun temel kayna¤›, yaflam a¤ac›,var› yo¤u kitlelerdir. Bunun için de flu söz bofluna söylenmemifltir;“devrim kitlelerin eseridir”.

Devrimi yapman›n bir zorunluluk oldu¤unu bilince ç›kartankurum onun yaflamas›n› da iyi bilir ve tedbirini bafltan al›r. Bununiçin de üretici, dönüfltürücü kadrolar ve sorgulay›c› taban olmas›mutlak ve gerekli olan temel olgudur. Mutlakç›l›k komünistlerin iflide¤il desek de dönem dönem gerekli olacak olgular bizi bunlarazorlayacakt›r. Bu bilime ters bir söylem de¤ildir. Baflta halk›n› iyitan›mayan, kendini iyi yetifltirmeyen, gerçekleri içsellefltirmeyen,hayat›n objektif kanunlar›n› alg›lamayan, kadrolar baflar›l› olamaz.Di¤er baflar›lar› da harcar, çar çur eder. Tüketici olur üretici olamaz,engelleyici olur ilerletici olamaz, ifl yapmaz laf üretir, bunun için dehalk›m›z›n deyimi gibi “lafla peynir gemisi yürümez” olgusugerçe¤e dönüflür, kazan›lan de¤erler bofla gider, her fley yeniden,bafltan yarat›lmaya çal›fl›l›r zaman akar gider. Halk›n beklentileriyerini umutsuzlu¤a, güvensizli¤e b›rak›r ve de sonunda biz dekendi bafl›m›za kal›r›z.

Devrim ak›ll› insanlar›n iflidir. Hotzotçular›n ifli de¤il, gerçek-leri kavrayanlar›n, haz›rc›lar›n de¤il yarat›c›lar›n, kabaday›lar›nde¤il genifl düflünen, midesini de¤il mücadelesini düflünen, yaniözünde hayat› her an yeniden tahlil edip kendini yenidenyaratanlar›n iflidir. Ve bu sayd›klar›m›z Türkiye devrim tarihin dene yaz›k ki yerine getirilmemifl, hep geçmiflin miras› yenmifl, biravuç önder insan›n miras› k›rk y›l harcanm›fl, pasif, korkak, bil-inçsiz, insanlar taraf›ndan çar çur edilmifl, deyim yerindeyse taflüstüne tafl konmam›fl. Aksini iddia edenler istisnalar hariçyetmiflli y›llardan sonra rotada yalpalamayan kaç sorumlugösterebilir. Örneklersek 42 bin köyü, bir milyon e¤itimcisi olanülkede biz kaç ö¤retmen örgütledik, Kaç köylü örgütledik, kaçmemura ulaflt›k? Geri dönüp bakal›m Türkiye solunun yaflamaad›m atmaya bafllad›¤› tarihten bugüne kadar neredeyse aradank›rk y›l geçmifl. Biz bu k›rk y›lda her köyde bir köylü örgütlesey-dik k›rk iki bin kifli ederdi var m› böyle bir durumumuz yüz bin-lerce ö¤retmen kitlesinden onda birini örgütleye bilseydik herhalde nas›l bir say›ya ulaflaca¤›m›z› herkes bilir. B›rakal›m bun-lar› örgütlemeyi hala bu kurumlara yönelik bir politikam›z bileyok. Sen bir kurum olarak iflçilerin, köylülerin, e¤itimcilerin,memurlar›n, büyük flehirlerdeki kap›c›lar›n, pazarc›lar›nhakk›nda bir plan›n bir projen yok, genel söylemler üzerinde ken-dini flekillendiriyorsun ve dar bir alana s›k›fl›p kal›yorsun.

Bizim düflüncemize yabanc› olmas›na nazaran örne¤inTürkiye’de yüz binin üzerinde cami ve burada din adamlar› varAlevi kökenli olan insanlar›m›z›n yöneticileri olarak görev yapandedeler var herhalde bunlar›n hepsi dinsel konumundan dolay›faflist de¤il bu koskocaman camiada kaç kifliye ulaflt›k bana birsöyleyen ç›kar m›? Bu kadar içler ac›s› bir durumla karfl› karfl›yaoldu¤umuz ayan beyan ortada iken, halen daha kendini göklerdegezer gören epey arkadafl var hem de havas›ndan yan›na bileyanafl›lmayan cinsinden.

Ne demifller; bir kurumun ciddiyeti kendi hatalar›yla ciddi birflekilde hesaplaflmas›ndan geçer. Yoksa kendi çalar kendi oynar.Kendi bir yanda kitleler bir yanda, objektif flartlar bir yanda kurumbir yanda olur. Bu sayd›¤›m›z olgular›n diyalektik ba¤lar› kopmuflsaorada hayat çürür, yaflam dibe vurur, da¤›lma bafllar. Bunun ad›nada bilimsel ö¤retide ölüm derler. Sonuç; insanl›¤a, kendime,do¤aya, bilime, güzel olan her fleye karfl› sorumluyum diyenlerkendilerini bilimsel sorgu masas›na yat›rmal›d›rlar. Bundan baflkada bizi bir fley temizleyemez, bunu asla ve asla unutmayal›m.

Tarihsel geliflmeleri görmeden ve geliflmeleri

an›n gerçekleri ile harmanlamadan hayal kur-

mak ne kadar do¤rudur bilmiyorum. Ancak bu

sadece bir hayaldir ve hayal kalacakt›r. Komünal

dönemi, bugünün geliflmelerini ve hatta daha ile-

ri bir geliflmifllik düzeyi olacak dönemlere model

olarak sunmak, deyim yerindeyse “olmayacak

duaya âmin” demektir. En basit haliyle Komünal

dönem küçük küçük topluluklar› kaps›yordu.

Yerleflim alanlar› s›n›rl›, beslenme ve üreme d›-

fl›nda bir ihtiyaçlar› yok denecek kadar “geri” ko-

flullard›. Do¤rudur; mülkiyet sorunu bugüne ka-

darki ve bugünkü sistemin temel aya¤›d›r. Ancak

bu aya¤›n da bugün bu kadar “güçlü” olmas›n›n,

uzun süreli tarihsel yaflanm›fll›kla aç›klanabilece-

¤i, az çok tarih bilgisi olan herkesin ortak görüflü-

dür. Mülkiyet sorununu bir “hokus pokus’la” yok

edemeyece¤imiz kesindir. “Mülkiyetin devletsiz

Komünal biçimi” önerisi veya öngörüsü de kendiiçinde bir iflleyifli içerdi¤i unutuluyor veya yok sa-y›lmaya çal›fl›l›yor. Bugün için düflünüldü¤ünde,komünün de kendi kendini yönetmesi sorunu neolacak? Kim yönlendirecek? Nas›l iflleyecek? ‹flbölümü nas›l düzenlenecek?..vb… sorular›n yan›t-lar› havada kal›yor.

“Yeni sosyalist biçimi” önerisi veya öngörüsü,“yeni”yi bir kenara b›rakal›m, do¤rulu¤u-yanl›fll›¤›ayr› bir konu olarak kals›n; sosyalizm, ara bir afla-ma ve tek tek ülkelerde hayata geçirilece¤inegöre, böyle bir yönetimi kim koruyacak? Kim en-gel olmaya çal›flanlara karfl› koyacak? Ya da bubiçim, hayata geçirilir geçirilmez, herkes bu yö-nelimi do¤ru mu bulacak, buna kimse karfl› ç›k-mayacak m›? Böyle mi öngörülüyor? K›saca bizkendimize, dünyadan yal›t›lm›fl kimsenin kimse-ye bir fley demedi¤i bir dünya m› kuraca¤›z? Bu-

na kim izin verir. Bu, do¤al geliflime bile ayk›r›d›r.Bir bütün insanl›k tarihinin ZOR üzerine ilerledi¤i-ni unutacak m›y›z?

Hayali olarak biz kendimizi, bütün dünyadanyal›t›lm›fl bir adada yaflamaya ve burada yeni birdünya kurmak için çal›flmaya davet ediyoruz.Güzel bir hayal olabilir. Ancak sadece bir hayaldir.Bundan öte hiçbir fley ve hiçbir fley yapmamadaveti. Nas›l ki, anarflistler istese de istemese debir örgütlülük gerçe¤ini kabul ediyorsak. “Ye-ni”de olsa sosyalist biçiminde bir örgütlülü¤ü nol-mas› gerçektir ve zorunludur. Sorunlar›n yo¤un-lu¤undan, insanlar güya “yeni” bir fleyler iddiaederek, sorunlar› çözdü¤ünü düflünüyor. Aç›k be-lirtmek gerekir, bu tip iddialar veya öneriler, enhafif deyimiyle sorunlardan kaçma yoludur. Yok-sa “yeni” kelimesini ekleyerek yeni bir fley söyle-di¤imizi san›yorsak, sadece kendimizi kand›r›yo-

ruz. Baflkalar›n›n da bu “hayal âleminde gezinti”yapmalar› için u¤rafl veriyoruz. Benim böyle biriddiam yok denilebilir; ancak bunlar› kamuyaaç›k ve kendilerine göre bir yönelimi olan biralanda (gazete) yaparsak, amac›m›z›n bu oldu¤uaç›kt›r. Biz ister isteyelim, ister istemeyelim, ger-çek budur.

K›saca sorunun özü fludur; kimsenin süreklidevleti (partiyi, orduyu, bürokrasiyi..vs…) istedi¤iyok. Bunu elefltiri konusu yapmak abestir. Bugü-nün verili koflullar›nda bütün bunlara ihtiyaç ol-du¤u için savunuyoruz/savunaca¤›z. Eskiye yö-nelik olarak elefltirilebilecek yönler ancak ve an-cak yöntem sorunlar› üzerine olabilir. Aksini iddi-a etmek, bir fley yapmamakt›r. “Kurmak zorundakald›¤› devleti ilga edebilirdi”. ‹stenmese de bucümleyi kurmak zorunda kal›yor. Ne diyor; “KUR-MAK ZORUNDA KALDI”, bütün gerçek budur. So-mut koflullarda ba¤›ms›z gelen tüm öneri ve yö-nelimler hayaldir, sorunlardan kaçmakt›r, budünyada yaflad›klar› sürece nereye giderlersegitsinler, ne düflünürse düflünsünler, sorunlar in-sanlar› bulacakt›r.

Sayg›lar›mla....

Okur

“Devletsiz Geçifl” ya da hayal aleminde gezinti

Ne yapmal› bugün, ne etmeli bilmiyorum. Ne

çiçek bahçesinin güzelli¤i, ne de bahar›n eflsiz ye-

flillikleri kurtar›r yüre¤imi bu nefessizlikten. Bir

nehir kenar›na gidip usul usul akan sularda m›

bo¤sam yüre¤imin nefessiz nefesini bilmiyorum.

Her fley anlams›zlafl›yor mu yoksa? Yok yok an-

lams›zl›k içinden anlamlar ç›karmal› flu ömrüm

diyorum. Hayat anlam›n› yitirirse biter herfley bi-

liyorum. Bir tek fley kurtar›r bugün beni bu an-

lams›z flehirden; 8 metre kareye s›¤d›rmal›y›m

yüre¤imi ki dört duvar aras›nda yaflam›n de¤eri-

ni tan›s›n ömrüm. Çok geliyor bana bu gökyüzü

siz olmadan ya da solumadan benim soludu¤um

bu genifl havay›. Bak›n istiyorum benim bakabil-

di¤im koca dünyaya. Nas›l yapmal›, ne etmeli bil-miyorum. Yürüdü¤üm bu yollarda, bu sokaklar-da kaç ad›m at›yorum, say›s› belirsiz. Ya siz? Say-maya bafllamadan bitiyor mu yoksa voltaya dur-du¤unuz o havaland›rmalar? Her sabah ayn› be-yaz duvara do¤ru yürümek nas›l bir fleydir, anla-t›r m›s›n›z bana? Buralar benzemiyor sizin orala-ra. Herfley uçsuz bucaks›z, koca bir dünya. Eleavuca s›¤mayacak kadar büyük sevdalar var bi-zim buralarda. Kahkaha atanlar var, gezenler, e¤-lenenler. A¤layanlar da var bizim buralarda. Kimiaflk›na küsmüfl göz yafl› döküyor, kimi kadereboyun e¤iyor. Kimine de bu dünya genifl geliyorve yüre¤ini kapat›yor bir kafes içine. Büyük san-d›¤›m sevdalar tüketiyor kendini. Ne sevdas› sev-da, ne de gülüflü gerçek.

Nehirin sular› bo¤uyor beni. Ne kufllar bir an-lam çizebiliyor ucsuz bucaks›z gökyüzüne, ne dekelebekler ömürsüzlüklerine ömür ar›yor bu ge-nifl yaflamda. Size benzemeli diyorum, herfleysizde anlam kazanmal›. Küçük bir dünya içines›¤d›rmal› büyük sevdalar›.

Bir güvercin yollamal› sizin oralara. Uçurmal›kare içine al›nm›fl gökyüzünden. Ama nas›l bilmi-yorum. Yoksa misafir mi olmal› sizin küçük evi-nizdeki büyük yaflam›n›za. Al›rm›s›n›z beni bu-gün hayat›n›z›n içine? Kare kare havaland›rma-larda voltaya dural›m beraberce. Bir güvercingeçsin gökyüzünden, anlam yüklesin hayat›m›za.Tan›m›yorum küçük gökyüzündeki özgürlük

kufllar›n›. Çok var bizim buralarda, ama hiç biribenzemiyor özgürlük kufllar›na. Sizin oralardangeçen her kufl, havaland›rman›za b›rak›r bütünmavilikleri biliyorum.

Siz söylemifltiniz kula¤›ma sessizce bir gecevakti. Havaland›rman›zdan geçen bir kuflun sizemektup b›rakt›¤›n›. Mektuba s›¤d›r›lm›fl gökyüzü,gökyüzüne ise çizilmifl yüreklerin oldu¤unu. Hergece, binlerce yürek misafir olurmufl size. Bir çay,bir sigara çok bile gelirmifl size misafir olana. Soh-bet bafllad› m› yoldaflça ya da dostça; zamanakarm›fl ›rmak misali. 8 metre kare koca bir dün-ya olurmufl. Gökyüzünden tane tane ya¤murdamlalar› yüreklerinizi y›karm›fl serin serin. Göz-leriniz gökyüzüne kilitli kal›rm›fl, geçti mi gagas›n-da sevda çiçe¤i olan bir kufl.

Hadi aç›n bu gece kap›lar›n›z› bana. Aç›lmazhücre kap›s› bilirim. Yüre¤inizdeki kap›lar aç›kt›rdost bildiklerinize. Duvarlar y›k›l›r yüre¤inizindost s›cakl›¤›nda. Bir çay bir sigara çok bile soh-betinizin yan›nda. Yudumlayal›m demli çay›m›z›,yakal›m sigaram›z›.

Evet, evet size benzemeli diyorum ben. Birkufl olmal› ya da gagas›ndaki sevda çiçe¤i olma-l›. Geçmeli sizin oralardan. Binlerce merhabay›sevda çiçe¤ine ba¤lamal› ve b›rakmal› sizin 8metre karedeki koca yüre¤inize.

A.Dersim GüLER

Mülkiyet sorununu bir “hokus pokus’la” yok edemeyece¤imiz kesindir. “Mülkiyetin devlet-siz komünal biçimi” önerisinin veya öngörüsünün de kendi içinde bir iflleyifli içerdi¤i unu-tuluyor veya yok say›lmaya çal›fl›l›yor. Bugün için düflünüldü¤ünde; komünde yönetmesorunu ne olacak? Kim yönlendirecek? Nas›l iflleyecek? ‹fl bölümü nas›l düzenlenecek?

Ordunun muht›ras› sonucu anayasa mah-kemesinin engeline tak›lan ve cumhur-baflkan› aday›n› seçmeyen AKP (350’yi afl-

k›n milletvekiline ra¤men!), bir manevra yaparak “er-ken” seçimlere gidilece¤ini ilan etti ve nitekim 22Temmuz’da seçimler yap›ld›. ‹ktidardaki klikler ara-s›nda süren dalafl›n iyice su yüzüne ç›kt›¤› bir süreç-te yap›lan bu seçimlerde, AKP, ç›tay› yüzde 47’lereyükseltti. “Rejim tehlikede, laiklik elden gidiyor, fleri-at gelecek” vb sloganlarla korku ve panik yaratma gi-rifliminden, PKK üzerinden Türk milliyetçili¤ini poh-pohlay›p AKP’yi s›k›flt›rarak (DP’nin de harcanmas›yla)yarat›lmak istenen bir CHP-MHP koalisyonu projesi fi-yaskoyla sonuçland›. “Cumhurriyet mitingleri”nin zer-re kadar etkisi görülmedi.

22 Temmuz gecesi, AKP’nin birinci parti ç›kaca¤›harhalde büyük bir ço¤unluk taraf›ndan bekleniyor-du. Ama bu birincili¤in tek bafl›na hükümet kurmayayetip yetmeyece¤i sorusu ak›llarda dolafl›yordu. Süp-riz tam da burada oldu! AKP, birincilikten öte nere-deyse her iki kifliden birinin oyunu ald›. Ordu ve ke-malist bürokrasi, karfl› kli¤in hezimetine u¤rad›. Ordu-nun muht›ras›na ve darbe tehditlerine karfl› AKP’yeoy verilerek, yüzde 47 ile “kitlesel refleks” gösterildi.Herfleye an›nda bir aç›klama yapan genelkurmay öy-le bir flaflk›na döndü ki, ancak bir hafta sonra “söyle-diklerimizin arkas›nday›z (sözde de¤il, özde laiklikmeselesi-bn.), bizim aç›klamam›z seçimleri etkileme-di” diyebildi.

Klikler aç›s›ndan bu seçimler çok önemliydi amabu seçimler DTP aç›s›ndan da çok önemliydi. Seçim-lere ba¤›ms›z adaylarla kat›lan DTP aç›s›ndan bakt›¤›-m›zda, durumun pek de iç aç›c› olmad›¤›n› görece¤iz.Kürt Sorunu’nun yine esas gündemi oluflturdu¤u, s›-n›r bölgelere yüz binlerce askerin kayd›r›ld›¤›, linçkültürünün gelifltirildi¤i, hergün yeni bir çetenin orta-ya ç›kt›¤›, bölgede demokratik kurum ve kurulufllarayönelik bask›lar›n artt›¤›, genel olarak Kürt Soru-nun’nun art›k finale do¤ru evrildi¤i bir süreçte yap›-lan genel seçimlerde DTP’nin, (Ufuk Uras ile birlikte)

sadece 22 milletvekili ç›kartmas› bir baflar› olmasagerek. Parlamentoda ilk kez bir grubun kurulabilece-¤i sevindirici ama buna zaten kesin gözüyle bak›l›-yordu. Hedef çok daha kalabal›k bir grup olufltur-makt›, yüksek oy alarak mesaj vermekti ama olma-d›, DTP ciddi kan kaybetti. Kürt illerinde AKP birçokyerde birincili¤i DTP’den ald›, Amed, Hakkari v.b iller-de oy patlamas› yapt›. Yani kürtlerin ço¤unlu¤u da-ha önce oldu¤u gibi DTP’ye de¤il AKP’ye oy verdiler.Elbette bu tabloda AKP’nin iktidar partisi olmas› ne-deniyle olanaklar›n›n daha çok olmas›, rüflvet yönte-mine baflvurmas›, halk›n “k›rk sat›r m› k›rk kat›r m›”aras›nda tercih yapmaya zorlanmas›, AKP’nin ma¤-duriyet siyaseti, din silah›n› kullanmas› vs etkili ol-mufltur. Ancak DTP tüm bunlar›n bilincindeydi, göre-vi de zaten bu noktalarda halk› bilinçlendirmekti. Do-lay›s›yla sonuçlar› esas olarak bu etkenlere ba¤la-mak do¤ru olmayacakt›r. DTP’nin bu seçimlerde flu-nu da gözard› etmemesi gerekir, bu seçimlerde yüz-de 10 baraj› yoktu (ba¤›ms›z adaylarla girildi¤indendolay›), yani “DTP zaten baraj› geçemez, oyum boflagitmesin baflka bir partiye vereyim” gibi bir durumsözkonusu de¤ildi. Her oy ba¤›ms›zlara yarayacakt›,buna ra¤men bölgede oylarda art›fl olmas› gerekir-ken düflüfl oldu. DTP bölgede ciddi çal›flmalar yürü-ten AKP’nin önüne geçememifltir, AKP’nin maskesinidüflürememifltir. Halk› bu hassas durumda etraf›ndatoparlayamayan DTP’nin çal›flma tarz› nedeniyle boflb›rak›lan yerleri AKP çok iyi doldurmufltur. “Kürt so-runu vard›r” deyip daha sonra “vard›r” diyenleri teh-dit edecek kadar çark eden, fiemdinli olaylar›nda “so-nuna kadar üzerine gidece¤iz” deyip yine çark eden,DTP’li ba¤›ms›z adaylar›n seçilmemeleri için CHP ilekolkola girerek birleflik oy pusulas›n› acil yasallaflt›-ran, meydanlarda Abdullah Öcalan’›n as›lmas› at›fl-malar›nda MHP’den eksik olmayan, “tek millet, tekdevlet, tek bayrak” slogan›n› a¤z›ndan düflürmeyen,Kürt özgürlük hareketine tehditler ya¤d›ran kürt düfl-man› R. Tayyip Erdo¤an ve AKP’sinin bölgede birinciç›kmas› öyle basite al›nacak bir durum de¤ildir. Dü-

zenin kalemflörleri ve AKP kurmaylar›, DTP’ye “sizkürtleri temsil etmiyorsunuz, kürtlerin ço¤u AKP’yeoy veriyor, sizin çizginizi benimsemiyorlar, AKP kürt-lerin de partisidir” gibi söylemlerle ulusal hareketi s›-k›flt›rmaya “Kürt sorunu yok ekonomik sorunlar var”tezlerini daha sesli bir flekilde meflrulaflt›rmaya çal›-flacaklar. Nitekim seçimlerden iki gün sonra TayyipErdo¤an’›n “Kürt sorunu diyenler beni karfl›lar›ndabulur” aç›klamas› bunun ifadesidir. AKP, DTP’yi saf d›-fl› b›rakarak çok basit k›r›nt›larla, ekonomik rüflvetle(bölgeye yat›r›m vs.) meseleyi “çözmeye” çal›flacak-t›r. Bölgede gücünü artt›rd›kça “Kürt sorunu yoktur”tezini güçlendirecek ve ulusal harekete karfl› daha dasald›rganlaflacakt›r. Bu anmada bölgede AKP’ninmaskesini düflürmek ve toparlanmak DTP için haya-ti derecede önemlidir. Tayyip Erdo¤an, seçimlerdeniki gün sonra flunlar› da söyledi; “derhal yerel seçim-lere haz›rlanmaya bafllayaca¤›z, Diyarbak›r’› da alaca-¤›z”, bu DTP’ye aç›k bir mesajd›. DTP, eksikliklerini gi-dererek, hatalar›na karfl› amans›z bir mücadele yürü-terek halkla s›k› ve kopmaz bir ba¤ kurarak sürecehaz›rlanmal›. Parlamento kürsüsünü iyi de¤erlendir-meli, Kürt sorununda AKP’nin maskesini düflürmeli,iflçi ve emekçilerin ç›karlar›n› savunarak da düzenpartilerini teflhir etmeli. DTP ancak bu ikisini birleflti-rerek geliflecektir.

22 Temmuz seçimleri, devrimci hareket için isetam anlam›yla marjinelleflti¤inin tescili oldu. Seçim-lerde devrimci hareket, boykot karar› alanlar ve al-mayanlar olarak ikiye bölündü (ço¤unluk boykot ka-rar› alm›flt›). Demokratik Haklar Platformu (DHP) süre-cin gereksinimlerine göre hareket ederek ba¤›ms›zadaylar ç›kartmad› ve en do¤rusunu yaparak tümbölgelerde DTP’nin adaylar›n› destekledi. Bu seçim-lerde boykot takti¤i tam anlam›yla iflas etti. 2002 se-çimlerinde kat›l›m›n biraz düflmesini “kitleler umudu-nu parlamentodan kesiyor” diye aç›klayanlar ( bu du-rumu kendi boykot ça¤r›lar›ndan ötürü geliflti¤ini id-dia edenler de oldu), 22 Temmuz’da yaz›n ortas›ndayüzde 84’ü aflk›n bir kat›l›m ile karfl›laflt›lar. Parlamen-

todan umudun kesildi¤i ve halk›n sadece sand›k an-

lam›nda da olsa politikayla ilgilendi¤i görülmüfltür.

Boykot takti¤i o kadar iflas etmifltir ki, boykotu savu-

nan kesimlerin “en güçlü” olduklar› istanbul’un gazi

ve 1 May›s mahallelerinde kat›l›m yüzde 90’lar› afl-

m›flt›r. Boykot ça¤r›s›n›n hiçbir etki göstermedi¤i gibi

bu mahallelerde ba¤›ms›z devrimci adaylarla seçim-

lere girenler de bir vekil gönderememifllerdir. Gazi

mahallesinde faflist CHP oylar›n yüzde 50.7’sini, AKP

ise yüzde 19.53’ünü alarak ikinci ç›km›flt›r. 1 May›s

mahallesinde CHP 9369 oyla yüzde 50’nin üzerinde oy

alm›flt›r (1 May›s mahallesinde toplam seçmen: 15

bin), Ufuk Uras 3000 oyla ikinci ve AKP 2530 oy ile

üçüncü olmufltur.*

‹stanbul Türkiye devrimci hareketinin “en güçlü”

oldu¤u ildir. Gazi ve 1 May›s mahalleleri ise “en güç-

lü” oldu¤u birkaç mahalleden ikisidir. Bu iki mahal-

lede devrimci hareketin kitleler üzerinde bir etkisi

kalmam›flt›r. Asl›nda bu iki mahallenin tablosu ülke

genelinde TDH’nin bir rontgeni. 22 Temmuz seçimle-

ri, TDH’ye samimi bir sorgulama/hesaplaflma zama-

n›n›n çoktan geldi¤ini birkez daha gösterdi.

Sonuç olarak, 22 Temmuz seçimlerinde baflta

ABD ve AB emperyalizminin, büyük para babalar›-

n›n destekledi¤i AKP güçlenerek ç›kt›; ordu-kema-

list bürokrasi büyük bir yenilgi ald›; DTP ciddi kan

kaybetti; devrimci hareket bir varl›k gösteremedi...

*Radikal Gazetesi (27.07.2007)

Erdener Demirel

Tekirda¤ 1 No’lu F Tipi Hapishanesi

Seçimler, DTP ve devrimci hareket

Özgürlük kufllar›

Page 15: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

22-31 A¤ustos 2007GÜNCEL 15

MAYAArif B‹LG‹N

Yeni parlamentonun tematiközellikleri

23’üncü genel seçim yap›ld›. 158 bin 967 sand›ktatoplam 42 milyon 628 bin 359 seçmenden 35 milyon983 bin 81 kifli oy kulland›. Kullan›lan oylar›n 35 mil-yon 17 bin 315’inin geçerli, 965 bin 766’s›n›n geçersizsay›ld›¤› seçimde; 6 milyon 645 bin 278 kifli ise oykullanmad› ya da kullanamad›. Kullan›lan geçerli oy-lar›n yaklafl›k yüzde 83’ü meclise yans›rken, yüzde17’si yans›mad›. Oy kullanmayan % 16 ve geçersizsay›lan % 2’lik oranla birlikte yaklafl›k %35’in iradesimecliste temsil edilmemifl oldu.

Seçimde 6 bin 695 aday 14 siyasi partiden, 700aday da ba¤›ms›z olmak üzere toplam 7 bin 395 adayyar›flt›. Kimi ilde 88x20 santimetreye varan oy pusu-lalar›, boksör, halterci, milliyetçi artistler, futbolcu,arabeskçi adaylar, ünlü katliamc›lar, “vatani gö-rev”lerini sivil elbise alt›nda sürdüren kuvvac› su-baylar, emniyetçiler, derin zevat, yüzeysel zevat,yüksek bürokratlar ve teknokratlar, gösterifl merak-l›s› yeni yetme kapitalistler, sahici demokratlar, sah-te demokratlar, “s›n›r ötesi”ciler, ip koparm›fl idam-c›lar, AB’ciler, ABD’ciler, ulusçular, ümmetçiler vedaha bir dizi hevesli arenada flanslar›n› denemeyesoyundular.

Emekçilerin tamamen seçmen ve seyirci duru-muna sokuldu¤u bir seçim yaflad›k. fiefleri taraf›n-dan uygun bulunan AKP’den 341, CHP’den 112,MHP’den 71 ve “ba¤›ms›z”lardan 26 flansl› aday mil-letin büyük meclisine ulaflmay› baflard›. SadeceMHP’den Mehmet Cihat Özönder günde ortalama 20kifliyi öldüren “trafik canavar›”na kurban gitti¤i içinmurad›na eremedi. ‹stanbul 2. bölgeden ba¤›ms›zaday Tuncay fieyranl›o¤lu ise seçim sürecinde öldü-rüldü¤ünden ne kadar seveni bulundu¤unu ö¤rene-medi. Seçim öncesinde k›flk›rt›lan floven milliyetçidalga seçim boyunca sürdü. Bütün düzen partileribayrak, milliyetçilik ve Atatürkçülük yar›fl›ndayd›.

Seçime kat›lan 14 partiden sadece 3’ü engelli ba-raj sistemini aflabildi¤i halde, kompartman misafirli-¤i ve ba¤›ms›z atlama usulüyle DTP, DSP, ÖDP, BBPde meclise girmifl oldular.

Bu seçimin ilginç baz› baflka özelliklerini de kay-detmeli. Galiba ilk kez 26 ba¤›ms›z ve 43 kad›n vekilmeclise girmifl oluyor. Yine ilk kez yüksek orandagenç ba¤›ms›z kad›n aday seçimi kazan›yor. ‹lk kez‹slamc› bir parti en sözde laikçilerden daha çok gen-ci ve türbans›z kad›n› meclise tafl›yor. San›r›m geneilk kez ‹slamc› bir parti Alevi ve sol e¤ilimli adaylar›kazanabilecekleri s›ralarda aday gösteriyor ve mec-lise tafl›yor. Gene ilk kez ‹slamc› bir partinin seçimkampanyas›na yüksek say›da bafl› aç›k kad›nlar vegenç k›zlar damgas›n› vuruyor ve ilk kez bafllar›na“atam izindeyiz” bandajlar› tak›yorlar.

Sizin anlayaca¤›n›z, kendisini seçime zorlayanmuhalefetin bütün argümanlar›na el koyan AKP, üs-tüne üstlük “gerici” Erbakan’a f›rça çekerek, s›n›rötesi askeri harekata isteksiz davranarak, seçim sü-recinde kuvvac› çetelere karfl› giriflti¤i Ümraniyeoperasyonuyla, Avrupa Birli¤i argüman›yla, askerimüdahale ma¤duru görüntüyle, demokratik reformsöylemleriyle muhalefetin elindeki bütün kozlar›alarak seçimi kazand›.

Seçim sonuçlar› darbecileri metanete getirdi,CHP’yi kar›flt›rd›, Mehmet A¤ar’› istifaya itti, DevletBahçeli’yi “hain” dedi¤i Erdo¤an’la ittifaka yöneltti..

Anlafl›l›yor ki ortaya ç›kan meclis tablosunda ön-cekinden farkl› bir tema ifllev görecek. Bu kez “laik-anti/laik” tema yerine Kürt temas› ve etnik argüman-lar rol oynayacak.

Ayn› sahnede daha kötü bir oyuna elveriflli, fark-l› bir durum ortaya ç›kt›. Halk›n seçim mesajlar›n-dan iyimserli¤e kap›lan pek çok kimseye karfl›n bi-raz endifleli oldu¤umu söylemeliyim. Çünkü haylikötü iflaretler mevcut. Umar›m yan›l›yorum da ülkekitlesel etnik iç gerilim kaosuna sürüklenmez.

Buna dikkati çekmek ve s›n›fsal bir dalga k›ranaça¤r› yapmak bana son seçim yaz›mda ivedi bir so-rumluluk görevi gibi görünüyor.

Elektropak iflçisi sendika hakk› için direniyorD‹SK/Birleflik Metal-‹fl Sendikas›’na

üye olan fakat iflverenin sendikal ifl kolu-na itiraz davas› açt›¤› ‹stanbul Küçükçek-mece’de bulunan Elektropak Fabrika-s›’nda, iflçiler patronun sendikal örgütlen-me önündeki engellerine karfl› fabrikadaeylem yapt›.

Sendikal örgütlenmenin önündeki en-gellerin kald›r›lmas› ve sendikan›n kabuledilmesi amac›yla A¤ustos ay›n›n ikincihaftas›ndan beri yemek boykotu yapanBirleflik Metal-‹fl üyesi Elektropak iflçileri15 A¤ustos günü ö¤len yemeklerini ye-meyerek yemekhaneden fabrika kap›s›-

na yürüdüler.Yürüyüflün ard›ndan biraç›klama yapan iflçiler, sendikal› olarakçal›flma taleplerini dile getirerek, iflvere-nin sendikaya karfl› tavr›n› k›nad›lar.

Daha önceki y›llarda Türk Metal-Sen’egiderek sendikalaflma sürecini bafllatmakistediklerini dile getiren iflçiler, sendikan›npatronla iflbirli¤i yaparak 178 kifliyi ifltenatt›rd›¤›n› ve sendikal süreci bitirdi¤inikaydettiler. ‹flyerlerinin yan›nda bulunanOktafl Ka¤›t Fabrikas›’ndaki sendikalaflmasürecini örnek alarak 2006 y›l›nda BirleflikMetal-‹fl’e üye olduklar› ve sendikal yetkiiçin gerekli say›ya ulaflt›klar›n› belirten ifl-

çiler, iflverenin bu geliflmeye karfl› ilk ola-rak sendikaya, daha sonra ise sendikan›nifl koluna itiraz etti¤ini ve konuya iliflkindavan›n halen Bak›rköy ‹fl Mahkeme-si’nde devam etti¤ini söylediler. ‹flvereninsendikay› kabul ederek anlaflma masas›-na oturmas›n› isteyen iflçiler, aksi takdir-de eylemlerinin sürece¤ini ifade ettiler.

Elektrikli ev aletleri üreten fabrikadaçal›flan 420 civar›nda iflçinin ço¤u kad›n.Üç vardiya halinde, ayl›k 460 YTL maafl-la çal›flan iflçiler 2006 Aral›k ay›nda Birle-flik Metal-‹fl Sendikas›’na üye olarak bafl-latt›klar› sendikalaflma sürecini sürdürü-

yorlar.

Elektrikli ev aletleri üreten Elektro-

pak, Cankurtaran Holding’in sahibi ve

yönetim kurulu baflkan› Emin Cankurta-

ran’a ait. Güven Sazak zaman›nda, Fe-

nerbahçe Spor Kulübü yönetim kadro-

sunda baflkanl›k yapan Emin Cankurta-

ran, hayali ihracat, vergi kaç›rma gibi ne-

denlerle hakk›nda çok say›da dava aç›l-

d›. Cankurtaran daha önce de Alaattin

Çak›c›’n›n emri ile düzenlenen sald›r›da

yaralanm›flt›.

Tar›m ve Köyiflleri Bakanl›¤›’n›n aç›klad›¤›

11 YKr’lik göstermelik deste¤e tepki göste-

ren zeytinya¤› üreticileri kilogram bafl›na 1

YTL destek istediklerini ve bu taleplerinin ye-

rine getirilmemesi halinde alanlara ç›kacak-

lar›n› duyurdular.

Bakanl›k taraf›ndan aç›klanan 11 YKr’lik

deste¤in di¤er ülkelerle rekabette çok ye-

tersiz oldu¤unu belirten Zeytindostu Derne-

¤i Yönetim Kurulu Baflkan› Metin Ölken, bu

y›l 180 bin ton zeytinya¤› üretimi bekledik-

lerini belirterek; “Hükümet kurulsun ve tafl-

lar yerine otursun, konuyla ilgili taleplerimi-

zi yetkili isimlere iletece¤iz. Talebimiz ciddi-

ye al›nmaz ise bir talep mitingi bile yapma-

y› düflünüyoruz” dedi. Dünya zeytinya¤› üre-

timinin yüzde 80’ini gerçeklefltiren AB’de ki-

logram bafl›na 1.32 Avro destek verildi¤ini

sözlerine ekleyen Ölken, talep ettikleri 1

YTL’lik deste¤in verilmemesi halinde üre-

timde düflüfl olaca¤›n›, fiyatlar›n artaca¤›n›

ve zeytinya¤› ithalat›n›n artaca¤›n› dile getir-

di.

Konuyla ilgili Tar›m Bakanl›¤›’ndan yap›-

lan aç›klamada ise üreticilerin taleplerinin

gerçeklefltirilmesinin tar›ma ayr›lan bütçenin

artt›r›lmas› ile mümkün olabilece¤ini belirti-

lerek, bunun flu an mümkün olmad›¤› kay-

dedildi.

Tez Koop-‹fl Sendikas› üyesi bir grup,

Tüm Bel-Sen'de yaklafl›k 1 ay önce 8 kiflinin

iflten ç›kar›lmas›n› protesto etti. 16 A¤ustos

günü Tüm Bel-Sen'in Ankara- Maltepe'deki

genel merkezi önünde bas›n aç›klamas› ya-

pan Tez Koop-‹fl Sendikas› üyeleri, Tüm Bel-

Sen'in baz› yöneticilerinin keyfi tutumlar›

nedeniyle kendi geçmiflleriyle uyuflmayan

icraatlara imza att›klar›n› söylediler.

Bas›n aç›klamas›n› okuyan Tez Koop-iflGenel Örgütlenme Sekreteri Osman Gürsu;Tüm Bel-Sen'in, ekonomik s›k›nt›lar› gerek-

çe göstererek 8 kiflinin ifline son verdi¤ini,

bu karar› al›rken çal›flanlar›n üyesi oldu¤u

sendikaya dan›flma gere¤i duymad›klar›n›

söyledi. Tüm Bel-Sen'in zor durumda kal-

mamas› için çal›flanlar›n elde edilmifl hak-

lardan feragat dahi ettiklerini belirten Gür-

su, iyi niyetli yaklafl›mlar›n Tüm Bel-Sen yö-

netimi taraf›ndan zaafiyet olarak de¤erlen-

dirildi¤ini vurgulad›. 'Her kurum ekonomik

s›k›nt›lar yaflayabilir, ancak her ekonomik

s›k›nt›n›n zorunlu sonucu çal›flanlar›n›n ifli-

ne son vermek olmamal›d›r' diyen Gürsu,

yap›lan yanl›fl›n giderilmesi için sendika yö-

neticilerinden randevu talep ettiklerini an-

cak 1 ay boyunca sendikadan olumlu bir

cevap alamad›klar›n› söyledi. Tüm Bel-Sen

yönetimine bir hafta daha süre verdiklerini

belirten Gürsu, bu süre zarf›nda da sendi-

kadan bir ad›m at›lmad›¤› takdirde 22

A¤ustos'ta oturma eylemi bafllatacaklar›n›

ifade etti.

Düdük çalarak ve alk›fllarla eyleme des-

tek veren sendika üyeleri, 'Emek yuvas›nda

ekmeksiz kald›k', 'At›lan iflçiler geri al›ns›n',

'‹flimizden, ekme¤imizden, sendikam›zdan

vazgeçmeyece¤iz' yaz›l› dövizler tafl›rken,

'At›lan iflçiler geri al›ns›n' ve 'Direne direne

kazanaca¤›z' fleklinde sloganlar att›.

Tez Koop-‹fl Sendikas› Tüm Bel-Sen'i protesto etti

Zeytinya¤›üreticilerimitingehaz›rlan›yor

Tüm Bel-Sen’in, ekonomik s›k›nt›lar› gerekçe göstererek 8 çal›flan› iflten ç›kartmas› tepkilere neden oldu

Devrimci ‹flçi Sendikalar› Konfederasyo-

nu'nun kurcular›ndan ve eski genel baflkan-

lar›ndan Kemal Nebio¤lu ölümünün 1. y›l›nda

D‹SK üyeleri taraf›ndan mezar› bafl›nda an›ld›.

10 A¤ustos günü, Zincirlikuyu Mezarl›-

¤›'nda Kemal Nebio¤lu'nun mezar› bafl›nda

yap›lan anma törenine, D‹SK eski Genel Bafl-

kan› R›dvan Budak, D‹SK Genel Sekreteri Mu-

sa Çam, D‹SK'e ba¤l› sendika yöneticileri, üye-

leri ve Nebio¤lu'nun ailesi kat›ld›.

Anma töreninde D‹SK ad›na konuflma ya-

pan Musa Çam, Nebio¤lu'nun s›radan bir sen-

dika yöneticisi, s›radan bir solcu olmad›¤›n›

kaydederek, "O sap›na kadar bir sendikac›,

sap›na kadar solcu, sap›na kadar sosyalist,

mücadele adam›yd›. Onun o coflkulu, müca-

deleci konuflmas›n› her geçen gün daha da

özlüyoruz" diye konufltu. Çam, iflçi s›n›f›na ve

Nebio¤lu ailesine baflsa¤l›¤› dileyerek konufl-

mas›n› bitirdi. Anma töreni, mezara b›rak›lan

k›rm›z› karanfillerle son buldu.

Rize'de 1926 y›l›nda do¤an Kemal Nebi-

o¤lu, kurucusu oldu¤u Türkiye ‹flçi Parti-

si'nden 1965 y›l›nda Tekirda¤ milletvekili se-

çildi. D‹SK'in de kuruculu¤unu yapan Nebio¤-

lu, 12 Eylül darbesi döneminde D‹SK davas›n-

dan idamla yarg›land›, dört y›l hapis yatt›.

1992 y›l›nda D‹SK Genel Baflkan› olan Nebio¤-

lu, 2006 y›l›nda kanser hastal›¤› nedeniyle

yaflam›n› yitirdi.

Mevsimlik olarak tar›m ifllerinde çal›fl-mak üzere topraklar›ndan binlerce kilomet-re uza¤a çal›flmaya giden 28 kifliyi tafl›yankamyonetin, mercimek yüklü kamyonla çar-p›flmas› sonucu tam bir katliam yafland›. 18A¤ustos günü yaflanan kazada; 15’i tar›m ifl-çisi 16 kifli yaflam›n› yitirken, 4’ü a¤›r olmaküzere 15 kifli de yaraland›.

Ülkedeki eflitsiz geliflim ve bunun yan›s›ra etnik farkl›l›klardan ötürü bat›da yo¤un-laflan montaja-ara ürünlerin üretimine da-yal› komprador sanayiye nazaran Kürt ille-rinde böylesi bir imkan›n olmay›fl›, iflsizliksorununu had safhaya tafl›yor. Zira di¤ertüm köylük alanlarda oldu¤u gibi Kürt ille-rinde de orta-küçük ve yoksul köylü emper-yalist sömürü boyunduru¤u alt›nda yoksul-lu¤a ve ekonomik y›k›ma sürükleniyor.

‹flte bu y›k›m›n pençesindeki yoksul veküçük köylülerden teflekkül mevsimlik ta-r›m iflçileri, günlük 7-10 YTL’ye 18 saat çal›fl-

mak zorunda kald›klar› gibi, her gün onlar-ca kiflinin çoluk çocuk denmeden bir kam-yonetin kasas›na bal›k istifi doldurularak ta-fl›nmas›na da, alacaklar› “ekmek paras›” içinses ç›kart(a)m›yorlar. Mevsimlik olarak ta-r›m ifllerinde çal›flan bu iflçiler, toprak sahibiolmayan köylüler ile çok az topra¤a sahipolan ve bu topra¤›n› iflleyerek geçimini sa¤-lamakta zorlanan köylülerden olufluyor.“Day› bafl›” ya da “elçi” denilen arac› kiflilertaraf›ndan büyük toprak sahiplerinin tarla-lar›nda çal›flmak üzere götürülen iflçiler, al-d›klar› ücretin ve avans›n hat›r› say›l›r birbölümünü de bu kiflilere veriyor. Hiçbir sos-yal güvenceleri olmayan tar›m iflçileri, evle-rine üç-befl kurufl daha fazla para götürebil-mek, ihtiyaçlar›n› karfl›layabilmek için ye-mek ve dinlenme saatlerinden dahi büyükk›s›nt›lar yap›yorlar.

Bütün bunlar göz önünde bulunduruldu-¤unda, düflük ücretlerle, d›fllanmaya, sosyal

güvencesiz, bar›nma-su-sa¤l›k sorunlar› ile iç

içe çal›flmaya zorlanan mevsimlik tar›m iflçi-

lerinin, kamyon ve kamyonet kasalar›nda

ölüme tafl›nmas›n›n sadece bir sonuç oldu-

¤u görülecektir. Faturay› onlar› tafl›yan kam-

yonetin sürücüsüne, “day›bafl›”na, “elçi”ye

ya da do¤rudan kendilerine kesmek sadece

ve sadece sorunlar›n üzerini örtmek, bu so-

runlar›n kayna¤›n› gizleyerek onu korumak-

t›r. Oysa sorunun çözümü için herfleyden

önce bu sorunun-sorunlar›n kayna¤›nda ifl-

sizli¤in, yoksullu¤un, geri üretim iliflkilerinin

ve ayr›mc›l›¤›n üzerine bina edilmifl olan bu

sismetin oldu¤u bilinmelidir. Mevsimlik iflçi-

lerin yeni cinayetlere kurban gitmemeleri-

nin yegane yolu bu gerçekli¤in kavran›p de-

¤ifltirilmesidir.

D‹SK kurucusu KemalNebio¤lu mezar›bafl›nda an›ld›

Mevsimlik iflçilerin ölümü: Kaza m›, cinayet mi?

Page 16: 22 - 31 Ağustos 2007 - Sayı 117

ADANA : Dr. Ali Menteflo¤lu Cad. M. Rüfltü Ünald› ‹flhan› Kat:3 No:56 Kuruköprü-Seyhan/ADANA ‹ZM‹R : 853. Sok. Bilen ‹flhan› No: 27 Kat:8/802 Konak/‹zmir Tel-Fax: : (0232) 482 01 63KARTAL : ‹stasyon Cad. P›nar ‹flhan› Kat:2 Daire:38 KARTAL Tel-Fax: (0216) 389 65 63MERS‹N : Hastane Cad. 5111 Sok. Ekrem Örkün ‹flhan› No:71/8 Kat:3 ELAZI⁄ : ‹cadiye Mah. Yakup fievki Cad. No:8 Kat:1 Daire:1 Tel-Fax: (0424) 212 34 42MALATYA : Dabakhane mah. Boztepe Cad. Babacan ‹flhan› Kat:4 No:28 Tel: (0422) 323 06 97KONYA : Gazi Alemflah Mah. Tahirpafla Sok. No: 3 Daire: 102 Tel-Fax: : (0332) 351 59 55D‹YARBAKIR : ‹skender Pafla Mah. ‹nönü Cad. MA-GÜL ‹flhan› Kat:3 No: 109 Da¤kap›/Diyarbak›r Tel: (0412) 228 22 92AT‹NA : Spiro trikoupi 21 10683 eksarxia GREECE/Yunanistan e-mail: [email protected] TEMS‹LC‹L‹⁄‹ : Kaiser-Wilhelm Str. 275 47169 Duisburg/DEUTSCHLAND Tel: 0049 175 642 00 27- e-mail: [email protected]

KARDELEN BASIM-YAYIM REKLAM GÖSTER‹ ORGAN‹ZASYON L‹M‹TED fi‹RKET‹ • Sahibi ve Yaz›iflleri Müdürü: Hakan ERTEN

Yay›n Türü: Yayg›n Süreli * Yönetim Yeri: Katip Mustafa Çelebi Mah. Tel Sok. No:20 Daire:2 Beyo¤lu/‹stanbul Tel: (0212) 243 91 92

BBÜÜ

RROO

LLAA

RR

Dersim'in girifllerindeki arama nokta-lar›nda yap›lan aramalar nedeniyle gecik-meli bafllayan festival program› kapsa-m›nda ilk olarak Belediye Yeralt› Çarfl›s›üzerinden Munzur Irma¤› kenar›na 'Baraj-s›z ve savafls›z Munzur' talebiyle yürüyüfldüzenlendi.

Ozan Emekçi Dersim’e gelemedi

Belediye Konferans Salonu'nda "Ka-d›n-Tarih-Toplum" konulu bir panelin dedüzenlendi¤i ilk gün etkinlikleri akflamsaatlerinde stadyumda Grup Yorum, Ba-yar fiahin'in verdi¤i konser ile devam etti.Programda yeralan Ozan Emekçi ise ülke-ye girifline izin verilmedi¤i için akflamkikonsere ç›kamad›.

Engellemeye ra¤men tiyatro

Festivalin ikinci gününde çal›flmalar›n›‹stanbul'daki Yüz Çiçek Açs›n Kültür Mer-kezi bünyesinde sürdüren Babil Halk Sah-nesi’nin Halk E¤itim Merkezi’nde gerçek-lefltirece¤i ‘fieytan, Hoca ve Kad›n’ adl›oyunun sergilenmesine valilik taraf›ndanizin verilmeyince oyun standlar›n kurul-du¤u K›flla Meydan›’nda sergilendi. Yo¤unilginin oldu¤u gösterimin ard›ndan valili-¤in engellemesine ra¤men oyunlar›n› iz-leyicilerine ulaflt›ran Babil Halk Sahnesiad›na yap›lan konuflmada, devrimci sanatçal›flmalar› yürüten gruplar›n›n tüm en-gellemelere karfl›n bu faaliyetlerine de-vam edece¤i belirtildi.

Stadyumda Grup Munzur coflku-su

‹kinci gün akflam saatlerinde yap›lanstadyum etkinli¤inde ise Burhan Berken,Grup Munzur ve Özlem Özdil konser verdi.Binlerce kiflinin izledi¤i konserlerde Grup

Munzur’un sahne almas›yla coflku doru¤aç›kt›. Türkülerini binlerce kifli ile hep birlik-te seslendiren Grup Munzur, sahne perfor-mans› ile büyük alk›fl ald›. ‹brahim Kay-pakkaya ve Mao Zedung posterlerinin aç›l-d›¤› konserde s›k s›k “Önderimiz ‹brahimKaypakkaya", "A¤a-patron devletini y›ka-ca¤›z, halk iktidar› kuraca¤›z", "‹bra-him’den Cafer’e MKP ile zafere", "Yaflas›npartimiz MKP” sloganlar› at›ld›. Son olarak"‹syan Atefli" marfl›n› binlerle berabersöyleyen Grup Munzur'un ard›ndan sanat-ç› Özlem Özdil sahne ald›.

Festivalin 3'üncü gününde panel, dansgösterisi gibi etkinlikler yap›l›rken, akflamyap›lan stadyum etkinli¤inde Çar Newa,Aynur Do¤an ve Ferhat Tunç konser ver-diler.

Barajlarla durdurulmak istenenMunzur için yürüyüfl

Festivalin son gün etkinlikleri kapsa-m›nda sabah erken saatlerde BelediyeYeralt› Çarfl›s› üzerinden Kemerbel’eyüzlerce kiflinin kat›ld›¤› bir yürüyüfl dü-zenlendi. "Baflka Enerji Mümkün, BaflkaMunzur Yok", "Munzur diyor ki Kyoto'yuimzala" yaz›l› pankartlar›n tafl›nd›¤› yü-rüyüfl boyunca kitle, "Munzur özgürakacak", "Munzur onurdur, onuruna sa-hip ç›k" fleklinde sloganlar att›. Kemer-bel’e var›ld›¤›nda Munzur nehrinin içindeFestival Tertip Komitesi ad›na bas›n aç›k-lamas› yap›ld›.

Akflam stadyumda yap›lan festivalinkapan›fl konseri etkinli¤inde Grup Vardi-

ya, Rojda ve Mikail Aslan sahne ald›. Ka-pan›fl konseri s›ras›nda sahneye davetedilen milletvekili fierafettin Halis, “Baraj-larla, siyanürlerle bizi yok etmek istediler.Yetmedi üzerimize geldiler ama yok ede-miyorlar” fleklinde konufltu. Kapan›fl ko-nuflmas›n› yapan Belediye Baflkan› SongülErol Abdil de, orman yang›nlar›na dikkatçekerek, “Ormanlar›m›z› yakanlara ve du-yars›z kalanlara sesleniyorum; Ormanlar›-m›z›n alevlerini seyretmek size mutlulukveriyorsa, Dersim da¤lar›n›n kömüre bü-rünmüfl rengi, sizlerin karanl›k yüreklerini-zin yans›mas›d›r” dedi.

Operasyonlara ra¤men ilçelerdekikat›l›m düflmedi

Ovac›k ‹lçesi'nin festival program›Munzur Gözeleri’nde yap›lan etkinliklebafllad›. Gözeler'deki etkinlikte yak›n za-manda kaybetti¤imiz Firik Dede an›ld›.

‹lçe merkezinde de, Mehmet Çetin,Cemal Tafl, Kemal Süer, Devrim Yerkino¤-lu, Zeynel Demirçivi ve TUDEF ad›na Gül-ten Kahraman’›n konuflmac› olarak kat›l-d›¤› "Dersim tarihinde Ovac›k, Ovac›k’›ndünü ve yar›n›" konulu panel gerçekleflti-rildi. Akflam saatlerinde gerçekleflen kon-serde ise Emre Salt›k, Mehmet Ekici, Nu-rettin Güleç, Hasan Sa¤lam, Grup Vadi,Zeynel Dede, Y›lmaz Çelik, Abidin, GrupHasbihal, Hüseyin Günefl, Nihal Atefl, GrupCemre ve Soner Soyer dinleti sundu.

Mazgirt'teki festival program› kapsa-m›nda ilçeye ba¤l› köyler ve ziyaretler zi-yaret edildi. Mazgirt merkezde akflam sa-

atlerinde Mazgirt belediye baflkan› Musa

Sönmez ve TUDEF ad›na Ali R›za Ayd›n’›n

yapt›¤› konuflmalarla bafllayan etkinlikte

Ali Özel, Hasan Kaya, Hasan Sa¤lam, He-

lin, Nurettin Güleç, Sezgin Coflkun, fievin

ve Mehmet Özcan sahne ald›. Kat›l›m›n

geçen seneye oranla az oldu¤u Mazgirt

etkinliklerinde Mazgirt Belediyesi’nin TU-

DEF ve di¤er kurumlar› d›fllayan bir tav›r

içerisinde olmas› tepkilere neden oldu.

Naz›miye'deki etkinliklerde de her y›l

oldu¤u gibi öncelikle Düzgün Baba Ceme-

vi ve Düzgün Baba Ziyareti gezildi. Akflam

saatlerinde ise Naz›miye Belediye Baflkan›

Bertal Atefl ve TUDEF ad›na Cemal Yücel’in

yapt›¤› konuflmayla bafllayan etkinlikte

Helin, Kibar Aslan, ‹rfladi K›l›ç ve Kaz›m-Di-

lek ikilisi konser verdiler.

Hozat'a gelenlerin karfl›lanmas›yla

birlikte buradaki etkinlikler de bafllam›fl

oldu. Birçok sanatç›n›n müzik dinletisi

sundu¤u sabah program›n›n ard›ndan ak-

flam saatlerinde düzenlenen etkinlikte

Avc›lar Dersim Kültür Derne¤i folklor eki-

bi bir gösteri sundu. Etkinlikte köy ve ma-

halle muhtarlar›na, belediye meclis üye-

lerine, il genel meclis üyelerine, belediye

çal›flanlar›na, ilçedeki demokratik kitle ör-

gütlerine plaketler verildi.

Grup Hiwda, Grup S›lam, Gökçen

Kahraman ve grubu, Abidin, Ayd›n Öz-

türk, P›nar Sa¤, Tolga Sa¤, Mikail Aslan,

Emre Salt›k, Arif Sa¤ ve Nurettin Güleç'in

sahne ald›¤› etkinlikte, Grup Hiwda'n›n

ça¤r›s›yla ormanlar›n yak›lmas› da pro-

testo edildi.

Bu yaz›; Gündem Gazetesi’nin 13 A¤ustos Pazartesi tarihli say›s›nda gaze-tenin yazarlar›ndan Esra Çiftçi’nin “Munzur festivali mi, Munzur konse-ri mi?” bafll›kl› köfle yaz›s›nda bizce devrimci ve demokrat güçler ara-s›ndaki dayan›flmay› zedeleyen anlay›fl›na ve Gündem gazetesi üze-rinden böyle çarp›k bir demokrasi anlay›fl›n›n propagandas›n›n yap›l-mas›na karfl›l›k olarak yaz›lm›flt›r. Çiftçi’ye elefltirilerimizi yöneltme-den önce flunu belirtmek isteriz ki, Munzur Kültür ve Do¤a Festiva-li'nde eksiklikler oldu¤u düflüncesine biz de kat›l›yoruz, daha niteliklibir flekilde örgütlenebilir. Dersim'in kültürel ve tarihi özellikleri dahaiyi ifllenebilir, ifllenmelidir de. Ancak Esra Çiftçi, yaz›s›nda yaln›zcabunlar› elefltiri konusu yapmam›flt›r. Bunun üzerinden esas› gölgele-mekte, hiçlefltirmektedir. Yaz›s›nda parçalay›c›, kendini dayatan, he-gemonya kurma peflinde olan anlay›fl hakimdir. Bunu masum göster-mek için kendi siyasi çevresinden olan DTP’li Tunceli Belediyesi’nielefltirir görünmektedir. Yaz›s›n›n sonuç bölümünden de anlafl›laca¤›gibi, Çiftçi Dersim’de devrim ve demokrasi mücadelesi yürüten di¤ergüçleri küçümsemifl, onlar› dayatmac›, popülist olmakla suçlam›fl veDTP’li Tunceli Belediyesi’ne kendi hegemonyas›n› kurarak onlar› d›fl-lamas›n› telkin etmektedir. Bu durumdan anlad›¤›m›z kadar›yla ya Es-ra Çiftçi bugüne kadar örgütlenen festivallerde yaflanan sorunlardan,tart›flmalardan bihaberdir, ki buna fazla ihtimal vermiyoruz, ya da bu-güne kadar tak›n›lan olumsuz tutumlar›n daha da derinlefltirilereksürdürülmesinin taraftar›d›r.

Esra Çiftçi, yaz›s›nda festivalin flekil ve flemalinin Dersim’de olumsuz birimaja sahip CHP’li belediye zaman›nda olufltu¤unu belirterek, bu dö-nemi küçümsemifl. Do¤al›nda festivalin örgütlenmesinin önemini deküçümsemifl ve o bask›c› ortamda ›srarl› bir tutumla sergilenen kar-fl› duruflu da küçümsemifl. Oysa ne CHP’li belediye döneminde, ne deflimdi, Munzur Festivali tek bafl›na Tunceli Belediyesi taraf›ndan or-ganize edilmedi. Öyle olsayd› CHP döneminde devletle karfl› karfl›yagelinmezdi. CHP’li Belediye oldukça pasif bir durumdayken, dernek-lerin, devrimci-demokratik kitle örgütlerinin ve siyasi partilerin rolüdaha ön plana ç›kmaktayd› ve devletin festivali asimile etme çaba-s›n›n karfl›s›nda duran da bu güçtü.

fiimdi Esra han›m bu gücün önemli bir sac aya¤›n›, festivalin bugüne ge-tirilmesine emek veren demokratik kitle örgütlerini ve Tunceli Der-nekleri Federasyonu (TUDEF)'i “marjinal” ilan etmektedir.

Konserlerin bollu¤undan, kültürel, tarihi ö¤elerin yans›t›lmas›n›n zay›f-l›¤›ndan rahats›z olmas› flekli bir tart›flman›n konusu olabilir. Birlik-te ifl yapma anlay›fl› geliflti¤inde festivalin fleklinin daha da nitelik-li olmas› kaç›n›lmazd›r. Ancak hegemonya kurma anlay›fl›, parçala-yan, d›fllayan anlay›fl bir demokrasi sorununa iflaret etmektedir. Butehlikelidir. Böylesi bir yaklafl›m›n, çokça demokrasiden, demokra-si sorunundan bahseden bir siyasi çevrede yer bulmas› ne nemembir fleydir.

Çifçi’nin yaz›s›nda aynen flu ifadeler yer almaktad›r: “Kürt illerinde yap›-lan festivallere bak›ld›¤›nda ya belediyelerin kontrolünde ya da be-lediyelere ba¤l› organizasyon flirketlerine aittir. Dersim'deki Munzurfestivali 'Yedi Kocal› Hürmüz' gibi, karar mekanizmas›n›n kim oldu¤uya da olmad›¤› bilinmiyor. Her nedense marjinal çevrelerin deflarj ol-mak için at koflturdu¤u sahipsiz sahaya benziyor. Kapsay›c› olmaad›na ciddi bir hatan›n yap›ld›¤› art›k tart›flma götürmeyecek birdo¤ru".

Festivalin örgütlenmesi her y›l bu siyasi çevrenin temsilcisi Tunceli Bele-diyesi ile TUDEF aras›nda problemlere yol açmaktad›r. Bu bir gerçekve böyle sürdü¤ü sürece de daha nitelikli bir festivalin örgütlenme-si zor görünmektedir. Daha nitelikli bir festival için dayatmac› yakla-fl›mlardan, hegemonya kurma çabalar›ndan uzak, birlikte ifl yapma-y› gelifltirecek bir yaklafl›m içinde olunmas› gerekiyor. Esra Çiftçi biryandan bunun özlemini dile getirirken bir yandan da bunun önünüt›kayacak önerilerde bulunmakta ve bugüne kadar olan kazan›mla-r›, buna emek verenleri gözard› etmektedir.

Çiftçi Dersim ile di¤er Kürt illeri aras›nda da bir k›yaslama yaparak, Der-sim'deki durumu olumsuzlamaktad›r. Di¤er illerde Kürt ulusal hare-ketinin tek siyaset olarak varl›k göstermesi orada Çiftçi'yi memnunedecek görüntülere sahne olabilir. Ancak Dersim'in di¤er Kürt illerin-den fark› gözard› edilmemelidir. Burada Kürt ulusal hareketi tek de-¤ildir ve halk içinde etkili olan, Çiftçi'nin deyimiyle "marjinal"ler (ko-münistler, devrimciler) de mevcuttur. Ve Dersim, bütün bu özellikle-riyle "sahipsiz bir saha" de¤ildir. Bu onun zenginli¤idir. Di¤er Kürt il-leriyle bir k›yaslama yap›lacaksa, bütün bu özellikler Dersim'e feodalüretim iliflkilerinin ürünü olan sosyal özelliklerin zay›flamas› gibi birkazan›m sa¤lam›flt›r.

Festivali kendi tekelindeymifl gibi düflünen Çiftçi birlikte ifl yapma kül-türünden o kadar uzaklafl›yor ki, yaz›s›nda flu cümleleri kuruyor:"Kapsay›c› olma ad›na ciddi bir hatan›n yap›ld›¤› art›k tart›flma gö-türmez bir do¤ru".

Bu y›l TUDEF ile Tunceli Belediyesi taraf›ndan örgütlenen Munzur Festi-vali genel seçimler sürecine denk geldi¤i için örgütlenmesi öncekiy›llara oranla fazla sürtüflmeli geçmemifl, tersine bir uyumluluk ha-li hakim olmufltur. Seçimlerden önce birlikte çal›flma yürütme ad›-na iyi bir görüntü ortaya ç›km›flken ve bunun kazand›rd›¤› ortaday-ken, seçimlerin hemen ertesinde Çiftçi'de oldu¤u gibi parçalayan,da¤›tan yaklafl›mlar›n su yüzüne ç›kmas› düflündürücüdür. Politikayapma tarz› bu eksende sürdü¤ü sürece kaybettirici olaca¤› aç›kt›r.6. Munzur Festivali'nde DTP'li Belediye festivali tek bafl›na örgütle-meye giriflmifl (Esra Çiftçi de yaz›s›nda Belediye'ye bunu telkin et-mektedir) ve TUDEF'i d›fllam›flt›. Bu Dersim için istenmeyen bir man-zaraya sebep olmufl ve tepki toplam›flt›. Devrimci, demokrat kesim-ler böyle bir manzaray› arzu edemezler.

Munzur Kültür ve Do¤a Festivali'ni sadece bir "sosyal aktivite", "konser"organizasyonu olarak görmedi¤imizi, onu ve bugüne kadar onun içinverilen eme¤i önemsedi¤imizi, bu emekte bizzat kendi pay›m›z›n daoldu¤unu belirtmek isteriz.

Munzur Festivali ve çarp›k demokrasi bilinci

Munzur, savafl›n gölgesinde halklar›n kardeflli¤ine akt›

Devletin tüm engelleme çabalar›na karfl›n Mun-zur Kültür ve Do¤a Festivali’nin 7.’si bu y›l dacoflkuyla gerçeklefltirildi

Kuzey Kürdistan bölgesinin birçok

yerinde sözde enerji ihtiyac› için yap›-

lan barajlar›n as›l nedeni bir kez daha

a盤a ç›kt›.

22 fiubat 2007'de toplanan Terörle

Mücadele Yüksek Kurulu'nun içeri¤ine

dönük yap›lan aç›klamalarda, bölge-

lerde yap›lacak barajlar›n gerillan›n ha-

reket alan›n› daraltaca¤› için bu proje-

den geri ad›m at›lmamas› gerekti¤i sa-

vuldu.

Toplant›ya Devlet Su ‹iflleri (DS‹)

bürokratlar›n›n da kat›ld›¤› aç›klan›r-

ken PKK'nin kulland›¤› yaklafl›k bin

ma¤aran›n da sular alt›nda kalaca¤›n›

ve gerillan›n bölgedeki hareket kabili-

yeti ve bar›nma imkan›n›n k›s›tlanm›flolaca¤› ifade edilerek baraj›n yap›m›n-dan vazgeçilmeyece¤i savunuldu.

Bögelerde yap›lan barajlar nedeniile bin y›llar› aflan kültür ö¤elerinin iz-lerini tafl›yan Hasankeyf gibi tarihe ›fl›ktutan yerlerin yan› s›ra binlerce çeflitbitki ve canl›y› ba¤r›nda tafl›yan Mun-zur Vadisi ve F›rt›na Vadisi gibi do¤agüzellikleri eflsiz olan yerler devletinbu yanl›fl politikas› yüzünden tarihtensilinecekler. Do¤a güzelliklerini tafl›-yan, tarihin birikimlerini sunan bu yer-ler, ucuz politikalar peflinde koflandevlet taraf›ndan, do¤a ve insanl›¤averece¤i zararlar görmezden gelinerekyok edilmek isteniyor.

Devlet neden barajyap›yor?