16
İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS/HAZİRAN 2015 • SAYI 10 Ayrıntı Yayınları Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.:3 Cağaloğlu/Fatih/İstanbul Tel: 0212 512 15 00 • Faks: 0212 512 15 11 [email protected] • www.ayrintiyayinlari.com.tr

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS/HAZİRAN 2015 • SAYI 10

Ayrıntı Yayınları Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.:3 Cağaloğlu/Fatih/İstanbul

Tel: 0212 512 15 00 • Faks: 0212 512 15 [email protected] • www.ayrintiyayinlari.com.tr

Page 2: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

Sayı: 10Mayıs/Haziran 2015

SahibiAyrıntı Yayınları Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. adına Erol Mut

Sorumlu Yazı İşleri Müdürü İlbay Kahraman

Yayın KuruluDinçer Demirkent, İlbay Kahraman, Burak Özçetin, Abdurrahman Aydın, Tuba Emiroğlu, Doğuş Sarpkaya, Mutlu Arslan, Sanem Yardımcı

Danışma KuruluA. Ömer Türkeş, Burhan Sönmez, Enis Rıza, L. Doğan Tılıç, Meltem Gürle, Necmi Erdoğan, Selami İnce, Selçuk Candansayar, Süreyya Karacabey, Şükrü Argın, Aydın Ördek, Bora Erdağı, Bülent Özçelik, Cahide Sarı, Doğu Eroğlu, Duygu Tanış Zaferoğlu, Duygu Türk, Kurtul Gülenç, Önder Kulak, Özkan Agtaş, Şerif Onur Bahçecik, Yavuz Yıldırım, Yunus Yücel

Görsel Tasarım ve UygulamaMutlu Arslan

Son OkumaSelçuk Özbek

Baskı ve CiltKayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti.Merkez Efendi Mah. Fazılpaşa Cad. No: 8/2Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85Sertifika No.: 12156

Sertifika No.: 10704

AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş.Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No.:3 Cağaloğlu/İstanbulTel.: (0212) 512 15 00 Faks: (0212) 512 15 11www.ayrintiyayinlari.com.tr & [email protected]

www.ayrintidergi.com.tr

facebook.com/ayrintidergi & twitter.com/Ayrinti_Dergi

Page 3: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

IÇINDEKILER

SUNUŞAKP’nin 13 Yılı

AYRINTI DERGİ YAYIN KURULU5

GÜNDEMTürkiye’nin “Sıcak Bahar”ı

ya da Metal Sektöründe 12 Eylül Gidici mi?ONUR CAN TAŞTAN

7

POLITIKA-DÜNYABirleşik Krallık Genel Seçimleri:

Sol İçin Bazı DerslerTOYGAR SİNAN BAYKAN

11“Baltimore’daki İsyan Kemer Sıkma Siyasetlerine Karşı Bir Ayaklanmadır”

ED WULLIAMY22

POLITIKA-TEORIParadigma Değişirken Devlet Güdümündeki (Fordist)

Okul Sistemleri ÜzerineEMRE KESER

26

DOSYAAkışkanlaşma Katılaşma Sarkacında

Türkiye Karakter(ler)iSELÇUK CANDANSAYAR

34Herkesin Polisi Bir Diğeridir:

AKP, Toplumsal Ayrışma ve Yeni Zapt Etme StratejileriDENİZ ÖZÇETİN

48“Haziran Direnişi, Eskiye Dönüşün Mümkün Olmayacağı Bir Etkiyle

AKP Hegemonyasında Yarık Açtı”Aslı AYDIN ile Söyleşi

DOĞUŞ SARPKAYA 54

Page 4: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

AKP ve Yoksulluk:Paternalizm, Muhtaçlaştırma ve Yeni Tahakküm Stratejileri

ZAFER YILMAZ58

Özal Ana Modelinin Tamamlanması:2011 KHK’leri ile Kurumsallaşan Tek Elde Yönetim Modeli

ESRA DİK66

AKP Dış Politikası ve Ortadoğu’da Yeni Osmanlıcı Tahayyülün Çöküşü İLHAN UZGEL

75AKP Döneminde Medya:

‘Tape Tape’ Kullanılan GazetecilikL. DOĞAN TILIÇ

822000’li Yıllarda İstanbul’un Kentsel Dönüşüm Süreçlerinin Yönetim Analitiği

ÖZGE YALTA91

Türkiye’nin Yeni Metropoliten Rejimi:Otoriteryen Kentleşmenin “Yerel Yönetimlerde Yeniden Yapılanma” Formu

AYTEN ALKAN103

AKP’nin Eğitim Bilançosu: “Oku, Düşün, Uygula, Neticelendir!”İLKER AKÇASOY

120AKP’li Yıllarda Sağlık Hizmetlerinin Ekonomi Politiği

ONUR HAMZAOĞLU130

Mağduriyet SenfonisiALPASLAN ÇELİKDEMİR

138AKP Kitaplığı

BÜLENT ÖZÇELİK142

“Sinemanın Gerçekten Ayağa Kalkması İçin Örgütlenmeye İhtiyaç Var!”AYŞE ÇETİNBAŞ & EMRE ZEYTİNOĞLU & ENİS RIZA & ERCAN KESAL &

MUSTAFA ÜNLÜ & TAYFUN PİRSELİMOĞLU150

Page 5: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

5

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

5

AKP’nin 13 Yılı

Ayrıntı Dergi Yayın Kurulu

Doksanlı yıllarda meydanlarda en çok duyulan sloganlardan birisi: “… değil, çetelere barikat” sözleriydi. Üç noktanın yerine bazen emekçi, bazen öğ-renci, bazen halk yani bozuk düzene terslenen kim varsa onun adı getiri-

lerek haykırılırdı. Son zamanlarda bu slogana hemen hiçbir eylemde rastlanmıyor. Nedeni çetelerin temizlenmiş olması değil, devletle hiç olmadığı kadar özdeşleş-miş olması. Devlet, televizyon dizilerinden alıştığımız, pavyon localarında silahı-nı temizleyen, kumarhane masalarında racon kesen, sokak aralarında külhanlık yapan mafya bozuntularının diliyle yönetiliyor. Hukuk, liyakat, yasalar önünde eşitlik ve yurttaş hakları artık güç mücadelesinin ideolojik ve stratejik araçları bile değiller. On üç iktidar yılının Türkiye’ye bıraktığı en ağır bilanço işte bu çete dev-letin yaratmak istediği çete toplumudur. Arkadaşlarımızı öldüren, hak aramanın meşru yollarını kapatan, hayatlarımızı değersiz gören; boş toprak gördüğü yerde rant, ağaç gördüğü yerde beton, kadın gördüğü yerde cinayet üreten karanlık dü-zenin yaratıcıları, kendi varlığını sürdürmenin ötesinde hiçbir insani ilkeye dayan-mayan, gürül gürül yayılan faşizmin de yaratıcılarıdır. Aydınlık yüzlü yoldaşımız, karanlığa direnen, güzelliği çoğaltan arkadaşımız Bahadır Grammeşin’i aramızdan alan çeteyi semirten bu düzene karşı mücadele, mahalle kahvelerinde, kuytu so-kaklarda, kaldırım kenarlarında, okul kantinlerinde üreyen faşizmle mücadeledir.

Ayrıntı Dergi’nin 10. sayısı, içinde yaşadığımız karanlığın kaynaklarını göster-mek, AKP’nin 13 yıllık iktidarının bir bilançosunu sunmak, onu yakından bilmek ve mücadele araçlarının zeminlerini ortaya koymak için hazırlandı. Dosyanın açı-lış yazısında Selçuk Candansayar, AKP iktidarının toplumsal ve psikolojik sebep-leri ile sonuçlarına odaklanıyor. AKP’li distopyavari ülkenin karakterlerini ortaya koyuyor. Deniz Özçetin ise AKP’nin “toplumu polisleştirme” stratejileri üzerin-den, nasıl kendi toplumsal tabanını sıkılaştırıp, ötekileştirdiklerini kriminalize et-mesini yeni güvenlik politikalarını göz önünde bulundurarak inceliyor. Hassas va-tandaşın, askerleştirilmiş-polisleştirilmiş esnafın, kimi zaman şehirlerde harekete geçen linç kitlelerinin aslında AKP’nin toplumsal bir projesi olduğunu vurguluyor.

Kardeşimiz Bahadır Grammeşin’in değerli anısına saygıyla...

Page 6: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

6

SUNUŞ

Aslı Aydın, AKP iktidarının ekonomik bilanço-sunu çıkarıyor. Dışa bağımlı büyüme balonu üze-rinden bir ekonomik şahlanış dönemi yaşadığımız yanılsamasını sorguluyor. Dış kaynak girişinde da-ralma, cari açığın gün geçtikçe büyümesi, yatırımla-rın azalması gibi göstergelerin yanında reel ücretle-rinin erimesi, işsizlik oranındaki artış, temel ihtiyaç maddelerindeki istatistiklere yansımayan enflasyon da ekonomik bir darboğazın habercisi. Zafer Yıl-maz, “seçim dönemlerinde makarna ve kömür için ‘oyunu sattığı’ iddiasıyla ya da gündelik hayatlarına dair dehşetli ve trajik bir imgenin dolaşıma girme-siyle gündeme gelen yoksullar”ı ele aldığı “AKP ve Yoksulluk” başlıklı yazısında, 13 yıllık dönemde AKP’nin yoksulluğu nasıl yönetilebilir bir toplum-sal “durum” haline getirdiğini anlatıyor. Yılmaz’a göre AKP, sadece yoksulların oyunu satın aldığı için iktidarını korumadı: Yoksullar ile parti arasında ta-nınma ilişkileri ile bağ kurmanın yollarını bulabildi. AKP ile yoksullar arasındaki ilişkiyi kıracak olan eşitlikçi ve özgürlükçü alternatif bir hegemonyanın yoksullarla birlikte düşünmeyi, hareket etmeyi ve görmeyi becererek başka bir sosyal politikayı örgüt-lemesi gerekiyor.

12 Eylül Darbesi’yle birlikte başlayan, Özal dö-nemiyle birlikte Özal Ana Planı adını alan ve AKP döneminde tamamlanan bürokratik dönüşüm sü-reçlerini Esra Dik masaya yatırıyor. İlhan Uzgel ise 13 yıllık süreçte sürekli dönüşümler yaşayan ve özellikle Ortadoğu siyasetine taktik ittifaklarla ve jeopolitik ara formüllerle müdahale etmeye çalışan Türkiye dış politikası üzerine bir tartışma yürütüyor. NTV’nin penguenleri, Sancak’ın tuhaf aşkı, havuzla-rı, yalanları ve doğrularıyla; tutuklanan emekçileri, cezalandırılan gazeteleriyle AKP diktatörlüğünün karakterini en açık gösteren alan medya. Konuyla il-gili yazısında Doğan Tılıç, AKP’nin 13 yıllık iktidarı içinde medyanın hallerini ele aldı.

AKP dönemiyle birlikte kentsel dönüşüm yala-nıyla zapt edilen, soylulaştırılan, rant alanı olarak görülen kentin geçirdiği dönüşümler ise Özge Yal-ta ve Ayten Alkan’ın yazılarıyla mercek altına alı-nıyor. Özge Yalta “Brezilya’dan Çin’e, Hindistan’dan Türkiye’ye uzanan geniş bir yelpazede neredeyse tüm gezegeni devasa bir şantiyeye dönüştürmüş bulunan kentsel dönüşüm süreçlerine, İstanbul’un 2000’li yıllardaki deneyimleri üzerinden” odakla-nıyor. Ayten Alkan ise yerel yönetimlerin kentsel dönüşümün neresinde olduğunu otoriteryanizm tartışmasıyla birlikte inceliyor.

AKP, toplumsal projesinin önemli sacayakların-dan biri ise eğitim. Bir taraftan piyasa ihtiyaçlarına göre, piyasaya açılan eğitim, diğer taraftan antiente-lektüelizm ve gericileşmenin alanı haline dönüştü-rülüyor. İlker Akçasoy, neoliberal eğitim politikala-rını eksiksiz uygulayan AKP’nin eğitim bilançosunu çıkarıyor yazısıyla. Dünya Bankası’nın stratejilerine

uygun olarak, eğitime benzer biçimde, neoliberal pi-yasa koşullarına bırakılan ve kamusallık niteliği orta-dan kaldırılan sağlık sisteminin AKP döneminde dü-zenlenişini ve sonuçlarını Onur Hamzaoğlu kaleme aldı. Dosyanın son bölümünde Alparslan Çelikde-mir, AKP döneminde homofobinin, ırkçılığın, ken-dinden farklı olana yöneltilen her türlü nefretin nasıl körüklendiğini ve bu süreçte hangi araçların kullanıl-dığını serimliyor yazısıyla. Dosyanın son yazısında ise Bülent Özçelik, AKP üzerine yazılan kitapların kısa bir sunumunu ve değerlendirmesini yaptı.

Derginin gündem bölümünde Onur Can Taş-tan, son günlerde yüzümüzü güldüren tek gelişmeyi, metal işçilerinin, işverenin bürokratı olarak çalışan sendikaya karşı giriştiği ve bir anda tüm metal sek-törüne yayılan direnişini yazdı. Politika-Dünya’da Toygar Baykan’ın İngiltere seçimleri üzerine bir de-ğerlendirmesi ve Ed Vulliamy’nin Baltimore ayak-lanması üzerine makalesi yer alıyor. Hegemonyanın sadece ideolojik olarak değil, kimi zaman baskı ve şiddet ile kurulduğuna dair ipuçlarını yakalayabildi-ğiniz makaleyi Toygar Baykan çevirdi. Politika-Teori bölümünde ise Emre Keser, merceğini, her on yılda paradigma değişimi yaşanan eğitim politikalarına çevirdi. Emre Keser eğitim-öğretimin baskı altına alıcı, disipline edici yönünü vurgulayarak, alternatif oluşumlara odaklanıyor.

Ayrıca bu sayımızda Babil Sinema ve Politika’da yapılan yuvarlak masa toplantısını sayfalarımıza taşıdık: AKP’nin 13. Yılında Türkiye’de Sinema Po-litikaları başlıklı toplantıya Ayşe Çetinbaş, Emre Zeytinoğlu, Enis Rıza, Ercan Kesal, Mustafa Ünlü, Tayfun Pirselimoğlu katıldı. AKP dönemi kültür-sanat politikalarını anlamamızı sağlayacak bu söyle-şide sansürden, yasaklara, yandaşlara dağıtılan öde-neklerden, gizli engelleme politikalarına sinemanın sorunları tartışıldı.

Toplumun muhafazakârlaşması, eril iktidarın kendini yeniden üretmesini sağladı: bu kesin. Do-layısıyla toplumsal cinsiyete dair bütünlüklü bir sö-zün yaratılması gerektiğini düşünüyoruz. “AKP’nin 13 Yılı” dosyamıza sığmayacak bir kadın mücade-lesi gündeminin oluştuğu kanısıyla dosyaya top-lumsal cinsiyet konusunda yazı almamayı uygun bulduk. Önümüzdeki planlanmış bir sayımızda toplumsal cinsiyeti dosya konusu yapacağımızı okurlarımıza bildirmek isteriz.

Dergimizi baskıya verirken henüz seçimler gerçekleşmemişti. Seçimlerde ne sonuç çıkarsa çıksın şurası gerçek ki AKP’nin 13 yıllık iktidarı boyunca toplumsal yapıda yarattığı tahribatı ve çü-rümeyi ortadan kaldırabilmek için bugüne kadar yürüttüğümüzden çok daha yaygın, çok daha ör-gütlü bir mücadeleyi hayata geçirmek zorundayız, başaracağız...l

Page 7: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

7

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

Onur Can TAŞTAN

Türkiye’nin “Sıcak Bahar”ıya da Metal Sektöründe 12 Eylül Gidici mi?

Metal sektörü nisan ayından bu yana gerek sektörün kendi tari-hi gerek Türkiye işçi sınıfı tarihi açısından oldukça ayrıksı bir mücadeleye sahne oluyor. Bursa’da Oyak-Renault Fabrikası’nda

işyerinde yürüyüş ve yemekhanede gürültü eylemleri şeklinde başlayan hareket, bir ay içinde işyerini terk etmeme ve üretimi durdurma eylemleri biçimini aldı. Ardından önce Bursa otomotiv sanayiinin önemli işyerlerine yayıldı, kısa bir duraksamadan sonra Kocaeli ve Ankara’daki fabrikalara sıçrayarak yeni bir ivme kazandı. Bu satırlar yazılırken Coşkunöz, TOFAŞ, MAKO ve Ototrim firmalarının işyerlerinde anlaşma sağlanmış olsa da eylemler diğer işyerlerinde halen devam etmekteydi.

Bu yazıda metal sektöründe yaşanan ve halen devam etmekte olan bu ayrıksı işçi eylemleri üzerine kimi tespitlerde bulunulacaktır. Eylemlerin neyi ifade ettiğini sona saklamaya gerek yok. Metal işçilerinin eylemleri, işyerlerini terk etmeme biçimini aldığından bu yana sıklıkla dile getirildi-ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin, gerek aktörleri gerekse toplu pazarlık düzeni üzerinde önemli etkiler yaratmaya aday bir krizine işaret etmektedir.

Eylem dalgası Türk-Metal ile Bosch arasında imzalanan toplu sözleşme-nin açıklanmasının ardından Bursa’da Oyak-Renault Fabrikası’nda nisan ayının ortasında başlamıştı. Aslında Bosch sözleşmesi Türk-Metal ile sek-törün işverenlerinin örgütlü olduğu MESS arasında imzalanan grup söz-leşmeleri kapsamında yer almalı ve sözleşmesi 15 Aralık 2014’te imzalanan grup sözleşmesiyle aynı hükümleri içermeliydi. Fakat 2012 yılında Birleşik Metal-İş’in Bosch için yaptığı yetki başvurusu, iki yıl sürecek bir yetki ih-tilafına neden oldu. Yetki ihtilafı Türk-Metal lehine çözülse de Bosch’a ait işyeri grup sözleşmelerine yetiştirilemedi ve Bosch’ta toplu sözleşmenin

Page 8: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

8

GÜNDEM

Oyak-Renault Fabrikası’nda

başlayan eylemler kısa

zamanda diğer fabrikalara

yayıldı.

imzalanması nisan ayının ortasını buldu. 2 yıl boyunca toplu sözleşme zammı almadan çalı-şan işçilerinin en azından bir kısmının ücret-lerinde iyileştirme yapmış olan Bosch’ta, Türk-Metal’le imzalanan sözleşmeyle beraber bazı işçi kategorilerinin ücretleri, normalde içinde yer alması gereken grup sözleşmesi kapsamın-daki işyerlerindeki işçi ücretlerinin üstüne çık-tı. Sektörde aynı grup sözleşmesi içinde değer-lendirilen firmalar arasında ortaya çıkan ücret farklılığı bu büyük eylem dalgasının en önemli nedenlerinden birini oluşturdu.

Bu açıdan bakıldığında, metal işçilerinin bu büyük eylemlerinin grup düzeyinde toplu sözleşme sistemi ile yakından bağlantısı görül-mektedir. Diğer bir etken ise sektörde yaşanan sendikal rekabettir. Birleşik Metal-İş Sendikası gerek 2012’de Bosch’ta ortaya çıkan yetki ihti-lafının bir parçası olarak gerek 29 Ocak 2015’te başlayan ve derhal Bakanlar Kurulu kararıyla erteleme adı altında yasaklanan grevleriyle sü-reçte pay sahibi olmuştur. Bu grevde kimi işve-renlerin MESS’ten ayrılarak Birleşik Metal-İş ile grup sözleşmelerinden daha yüksek zamlar içeren toplu sözleşmeler imzalamasının, bu-gün eylemlerde işçilerin, kendi işverenlerinin MESS’ten ayrılması şeklindeki beklentileri üzerindeki etkisi atlanmamalı. Fakat bu büyük eylem dalgasını 2012’de sertleşen bir sendikal rekabetin yarattığı arızi bir sonuç olarak gör-mek oldukça hatalı olacaktır. Nisan ayından bu yana eylemlerin gerçekleşme biçimi, hedef ve talepleri karşı karşıya olduğumuz olayın basit bir sendikal rekabetin çok ötesindeki kö-

kenlerinin ipuçlarını vermektedir. 12 Eylül’ün Türkiye Maden-İş sendikasını tasfiye ederek metal sektöründe hâkim kıldığı sendikal çizgi ve sendikal örgütlenmenin en alt birimi olan işyeri temsilciliğine darbeyle verilen biçim bü-yük bir krizin içerisine girmiştir.

Bosch’ta imzalanan toplu sözleşmenin ya-rattığı ücret eşitsizliğine yönelik tepki ilk ola-rak Oyak-Renault Fabrikası’nda başladı. Gi-derek sendika-dışı bir işyeri işçi komitesince yönetilecek olan işçi eylemleri, başından itiba-ren Türk-Metal sendikasını hedefledi. İşçiler tepkilerini sendika işyeri temsilcileri aracılı-ğıyla sendika genel merkezine yöneltmediler. Sendika içinde muhalif bir platform kurmaya çalışmadılar. Toplu sözleşmenin ücrete ilişkin maddelerinin iyileştirilmesi yönünde çaba sarf etmesi için Türk-Metal üzerinde baskı yaratmaya çalışmadılar. Bunların yerine daha başından itibaren, işyeri temsilciliği de dahil olmak üzere bir bütün olarak sendikal aygı-tın kendisini hedef tahtasına oturttular. Öyle ki eylem dalgasının kimi aşamalarında sen-dikadan ve işyeri temsilcilerinden kurtulmak hedefi ücretlerde iyileştirme sağlanması hede-finin önüne geçebildi.

Metal işçilerinin eylemlerinin ilginç bir yönü: Başta Metal İşçileri Birliği’ne ait olanlar olmak üzere çeşitli sosyal medya hesaplarının farklı fabrikalarda yaşanan gelişmelerin nere-deyse dakika dakika gerek kamuoyuyla gerek farklı fabrikalardaki işçilerle paylaşılmasının önemli bir aracı olmasıdır. Bu mesajlarda sen-dika işyeri temsilcilerine yönelik ifade edilen

Page 9: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

9

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

Metal işçilerinin eylemlerinin ilginç bir yönü: Başta Metal İşçileri Birliği’ne ait olanlar olmak üzere çeşitli sosyal medya hesaplarının, farklı fabrikalarda yaşanan gelişmelerin neredeyse dakika dakika gerek kamuoyuyla gerek farklı

fabrikalardaki işçilerle paylaşılmasının önemli bir aracı olmasıdır. Bu mesajlarda sendika işyeri

temsilcilerine yönelik ifade edilen tepkiler, sendika işyeri temsilcilerinin işçiler ile sendika merkezi arasında kalmış ve iki taraf arasındaki

gerilimi yönetmeye çalışan değil; işçilerin öfke ve direnişlerini bastırmak üzere sendika merkezinin

bir aparatı olarak çalışan bir konum ve işleve sahip olduklarını göstermektedir.

tepkiler, sendika işyeri temsilcilerinin işçiler ile sendika merkezi arasında kalmış ve iki taraf arasındaki gerilimi yönetmeye çalışan değil; işçilerin öfke ve direnişlerini bastırmak üzere sendika merkezinin bir aparatı olarak çalışan bir konum ve işleve sahip olduklarını göster-mektedir. Türk-Metal’in işyeri temsilcileri, işçilerce tepkilerini sendika merkezine akta-rabilecekleri aracılar olarak kabul edilmemiş; aksine kimi işyerlerinde yapılan pazarlıklarda, Türk Metal işyeri temsilcilerinin işyerlerine girişinin yasaklanması dahi talep edilebilmiş-tir. Direnişçi işçilerce, Türk Metal ve işyeri temsilcilerinin işveren namına işçilere baskı uygulayan özellikleri deşifre edilmiştir. Sektö-rün sendikal tarihine aşina olanların iyi bildiği bu durum, metal sektöründe direnişi yürüten işçilerce artık yaygın bir şekilde dile getiril-mektedir. Bu yazının yazıldığı tarihte, hem an-laşmaya varılan işyerlerinde hem de pazarlık-ların halen sürmekte olduğu işyerlerinde Türk Metal’in işçi-işveren ilişkilerinin bir aktörü ol-maktan çıkarılması talebi çoktan kazanılmıştı. Türk Metal’in “Ürettik, kazandırdık ve kazan-dık” sloganının ilk iki maddesine işçilerin bir itirazı yoktur; ama üçüncü maddesinin hiçbir inandırıcılığının kalmadığı anlaşılmaktadır.

Başta Evrensel gazetesi olmak üzere çeşitli yayın organlarında çıkan haber ve yorumlar-dan Oyak-Renault Fabrikası’nda eylemlerin işçilerce kurulmuş bir komite aracılığıyla ör-gütlendiği anlaşılmaktadır. İşyeri komitele-rinin eylemlere katılan diğer fabrikalarda da hızlı bir şekilde örgütlendiği bildirilmektedir. Dolayısıyla karşımızda sendikal merkeze ve onun işyeri temsilciliğine karşı, işyeri temelli ve işçilerce seçilmiş bir komiteler hareketi var. Bu komitelerin kuruluş dinamiklerine ilişkin ayrıntılar henüz bilinmese de bu durum, metal işçilerinin eylemlerinin çok güçlü bir taban ör-gütlenmesine ve yine oldukça güçlü bir işyeri temelli işçi dayanışmasına dayandığı gerçeğine işaret ediyor. Bu ise kanımızca, hareketin hem güçlü yanını hem de zayıf yanını oluşturmak-tadır.

Hareket şu anki aşağıdan ve işyeri temelli biçimiyle oldukça güçlüdür zira işçilere ya-bancılaşmış ve işçilere karşı bir pozisyon almış olan sendikal aygıtla bağlarını koparmıştır. Bu ise sektörde oluşmuş olan sınıfsal tepki-nin kolayca soğurulmasını engellemekte ve krizin sermaye açısından hızlı bir şekilde at-

latılmasını engellemektedir. ABD’de otomotiv sanayiinde 1936-1937 fabrika işgallerinde ve hatta grevlerin sendikalarca askıya alındığı 2. Dünya Savaşı koşullarında bile süren güçlü ta-ban örgütlenmesi ve doğrudan eylem çizgisi-nin kontrol altına alınabilmesi, büyük oranda savaş sonrası dönemde gerçekleşmişti. Çıkış nedenleri açısından günümüz metal sektörü eylemlerine çok daha fazla benzediği söyle-nebilecek olan İtalya’nın 1969 yılındaki “Sıcak Güz”ünde de, işyeri temelli taban örgütlen-meleri ve bu örgütlenmelerce gerçekleştirilen eylemler işçilerin sadece işverenlere değil, bü-rokratik sendikalara karşı direnişleri açısından çok önemli ve etkili sonuçlar yaratmıştı.

Madalyonun öbür yüzünde ise eylemci me-tal işçilerinin büyük bir kısmı için Türk-Metal dışında bir sendikacılığın tahayyül edilemiyor olması bulunmaktadır. Öyle ki, işyeri sendika-larının kurulmasından gelecekte de işverenle bu direnişle kabul ettirilmiş işyeri temsilcileri aracılığıyla toplu pazarlık yapmaya kadar ba-şarı şansı oldukça tartışmalı önerilerin yaygın şekilde dillendirildiği söylenebilir. Her bir iş-yerinde güçlü işçi komite ya da kurullarının oluşmuş olması ve direnişinin işçilerin inisi-yatifleriyle kurdukları bu yapılar aracılığıyla sürdürülüyor oluşu kimi yanılsamalara da yol açmaktadır. Türk Metal ve MESS tarafından

Page 10: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

10

GÜNDEM

Metal sektöründe yaygınlaşan

direnişin en önemli

kazanımlarından birisi, MESS ve

Türk Metal’in işçiler üzerindeki baskısını kırmak

olacaktır.

özenle sürdürülen toplu pazarlık düzeni işçile-rin öylesine tepkisini çekmektedir ki işçilerin bir kısmı açısından sorun bu iki sendikadan kaynaklanmaktadır. Grup düzeyinde toplu pazarlık yürütülüyor oluşunun kritik bir so-nucu da işçi ve işveren ilişkilerine ilişkin temel mücadele ve uzlaşmaların işyerinin ötesinde ve işçilerin erişimine oldukça uzak bir ölçek-te yürütülüyor olmasıdır. İşçilerce adı böyle konmasa bile sınıf mücadelesi, iki-üç yılda bir ve grup düzeyinde gerçekleşmekte ve dü-zenlenmektedir. İşyerlerinde keyfi ve baskı-cı uygulamaların sınırlı olduğu ya da bu tür uygulamaların doğrudan işveren tarafından değil Türk Metal aracılığıyla gerçekleştirildiği işyerlerinde, işyeriyle sınırlı olan ve hatta sen-dika olması da gerekmeyen örgütlenmelerin, işçilerin sorunlarını gidereceği fikri dillendiri-lebilmektedir.

Metal sektörünün yarım asrı deviren grev-li toplu pazarlık düzeninin tarihi bu yönelişe başarı şansı bırakmıyor. Sektördeki ilk bü-yük grevlerin gerçekleştiği 1964’ten bu yana MESS’in stratejisi (i) işçileri hem işyerlerine hem de işlerine göre bölmeye yarayan, iş de-ğerlendirmesi tekniklerine dayalı bir ücret hi-yerarşisinin kurulması, (ii) ücret düzeninin ve çalışma koşullarının grup sözleşmeleri yoluyla sağlam bir şekilde yerleştirilmesi, (iii) işvere-nin yönetim hakkını sınırlandırmayan ve hat-ta işveren yararına işçileri kontrol edebilen bir işçi örgütlenmesinin yaratılmasına dayanmak-tadır. 1964-1980 döneminde Türkiye Maden-İş eşitlikçi ücret talepleri ve işyerinde etkin taban örgütlenmesi modeliyle, bu stratejiyi

büyük oranda geçersiz kılmıştı. MESS bu te-mel stratejisini tam anlamıyla, ancak 12 Eylül Darbesi’nin, Maden-İş’te cisimleşmiş müca-deleci bir işçiler kuşağını işyerlerinden tasfiye etmesiyle ve ardından Türk Metal’in özel sek-tör işyerlerinde etkin kılınmasıyla hayata geçi-rebilmişti. Şimdi MESS’in yarım asır boyunca kurmak için çabaladığı ve büyük oranda ba-şarılı olduğu endüstri ilişkileri sistemi, esasen yalnızca işçi sendikası bileşeni açısından yara almış durumda. İşçiler açısından ise sermaye-nin sektör düzeyindeki stratejik yönelimlerine karşı mücadele edebilecek ve özellikle bu di-reniş sonrasında işyerlerinde kontrolü yeniden ele geçirebilmek için yürürlüğe sokacağı poli-tikalara karşı etkin bir şekilde politika üretecek bir sendikal hareketin sektör düzeyinde inşası biricik olası çözüm yolu olarak görülmelidir.

Bu eylemlerden sonra işyerlerine kadar sı-zabilmiş bir sendikal bürokrasinin, Türk Me-tal örneğinde olduğu gibi ağırlıkla zor yoluyla inşa edilebilmesi ve sürdürülmesi kolay gö-rünmüyor. En azından hareketin merkezinde yer alan büyük fabrikalar için bu söylenebilir. Fakat işyeri temelli taban örgütlenmelerinin büyüsüne fazla kapılma tehdidine karşı şu ha-tırlatma gereklidir: Sendikal bürokrasi sadece zorla değil hatta çoğunlukla işçilerin aktif rı-zası ile kurulur. İşverenlerin ve MESS’in çok farklı ölçeklerde uygulamaya sokabilecekleri politikalara karşı stratejik bir bakışın gelişti-rilememesi durumunda, en demokratik işye-ri örgütlenmelerinden en etkin bürokratların çıkması işten bile değildir. l

Page 11: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

11

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

Birleşik Krallık Genel Seçimleri: Sol Için Bazı Dersler

Toygar Sinan BAYKAN

7 Mayıs 2015’te gerçekleştirilen Birleşik Krallık seçimleri, araştırma şirketlerinin seçim öncesindeki bütün öngörülerini de boşa çıkarta-rak, Muhafazakâr Parti’nin küçük bir farkla da olsa tek başına iktidar

olabileceği bir çoğunluk kazanmasıyla noktalandı. Seçimin beklenmedik galibi Muhafazakârlar olurken; İşçi Partisi, Liberal Demokrat Parti ile bir-likte hiç beklenmedik bir mağlubiyet aldı. Seçimin en kârlı çıkan tarafı İskoç Ulusal Partisi olurken; parlamentoda temsili sandalyeler kazanan Yeşillerin ve aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin durumları, Birleşik Krallık seçim sistemi dolayısıyla biraz daha karmaşık bir manzara sergilemekte: İkisi de hatırı sayılır düzeyde oylarını arttırmalarına rağmen parlamentoda ancak bir sandalye alabilmiş durumdalar. Yine de bu du-rum İşçi Partisi ve Liberal Demokrat Parti liderliğinin yanı sıra Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi liderliğinin de istifasını engelleyemedi. Liberal Demokrat küçük koalisyon ortağına yeni iktidar döneminde artık ihtiyaç duymayacak olan Muhafazakârlar ise göç karşıtı siyasalarını olduğu kadar kamu sektörünü küçültmeye yönelik ekonomi siyasalarını da artık daha serbestçe ve büyük oranda gerilemiş olan İşçi Partisi baskısını omuzlarında daha az hissederek uygulamaya devam edecek gibi görünüyor. Bu yazıda önce, kısaca, seçim öncesi süreçte partilerin durumlarına ve hangi mesele-ler üzerinden seçim kampanyalarını yürüttüklerine bir göz atıp daha sonra seçimlerin ürettiği genel manzaraya bakacağım. Takip eden kısımda, en başta da belirtildiği gibi, Britanya kamuoyunda genel bir şaşkınlık yara-tan seçim sonuçlarında kazananlar ve kaybedenleri belirleyen etkenlere odaklanıp, İşçi Partisi’nin gerilemesinin nedenlerinin sol için ürettiği genel derslere ilişkin bir tartışma yaparak bitireceğim.

Page 12: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

12

POLİTİKA-DÜNYA

SEÇİM ÖNCESİ

Birleşik Krallık seçimlerini takip eden Tür-kiyeli her gözlemcinin dikkatini çekecek olan durumların başında seçim öncesinin heye-cansızlığı gelecektir. Türkiye’de görmeye alışık olduğumuz bayraklar, afişler, seçim araçları ve şarkıları, broşürler ve seçmen grupları arasın-da koşturan parti aktivistleri ve siyasetçilerden oluşan renkli karmaşa yerine Birleşik Krallık’ın “seçim sathı maili” parti liderlerinin katıldı-ğı çok izlenen birkaç televizyon programıyla en heyecanlı noktasına varmakta. Bu metnin yazarı gibi seçimin sıradan bir gözlemcisinin eline seçime yaklaşan birkaç ay boyunca yal-nızca üç küçük broşür geçmiş olması seçimin heyecansızlığının bir göstergesi sayılabilir. 7 Mayıs seçim günü de siyasetle ilgilenmeyen insanların da farkedebileceği bir koşturmaya sahne olmadı. Sonuçta seçimler geleneksel İn-giliz “ölçülülüğünün ve küçük göstermeci tu-tumunun” bir yansıması olarak büyük sükûnet içinde gerçekleşmiş bulunmakta. Seçim pro-pagandası için ziyan edilmeyen ekonomik ve doğal kaynaklar açısından sevindirici olmakla birlikte Birleşik Krallık’taki kampanya kültürü beraberinde seçimlere yönelik ciddi bir kayıt-sızlığı da getirmekte.1 Türkiye’nin yüzde 80-90 arasında seyreden seçime katılım oranlarıyla kıyaslandığında, Birleşik Krallık’ın son on yıl-larda yüzde 60’larda seyreden seçime katılım oranlarının oldukça düşük olduğu ortada.

Birleşik Krallık seçimlerine katılımın dü-şüklüğünü, merkez partilerin siyasaları açı-sından iyice benzeştiği kartel siyasetinin yük-selişi, yaygın taban örgütlerine (membership party ya da party on the ground) dayanan kitle partilerinin gerileyişi ve siyasetin genel olarak bir teknik yönetsel faaliyete indirgenmiş olma-sı gibi2 ileri kapitalist Batı sistemlerinin genel özellikleri çerçevesinde görmek gerekiyor. Di-ğer taraftan bu durumun kültürel nedenleri ol-duğu da ortada. İngiltere toplumunun mesafeli kamusal kültürünün, Latin Amerika’ya ve Tür-

1. Birleşik Krallık seçimlerinde oy kullanmayı dü-şünmeyen toplumun farklı kesimlerinden gelen bir grup insanla yapılmış röportajlar için bkz. Corinne Jones, “I’m not voting because,” The New Review, Mayıs 3, 2015, s. 16-19.2. Yine Ayrıntı’da Onur Yıldız ile birlikte kaleme aldığımız bir yazıda İşçi Partisi’nin bu durumu de-ğiştirmeye çalıştığını belirtmiştik. Bkz. “Üçüncü Yol’dan sonra: Liberal Muhafazakâr İktidar ve Yeni İşçi Partisi’nin İnşası,” Ayrıntı 1 (2013).

kiye gibi Ortadoğu ülkelerine has sıcaklık-sa-mimiyet beklentisinin olmamasından dolayı, partilere mitingleri, yaygın üye faaliyetini ve “sıcak teması” temel alan oy toplama strateji-lerini daha az dayattığı da düşünülebilir. So-nuçta taban-üye örgütleri açısından AKP’den çok daha güçsüz diğer Türkiye partileri dahi muzaffer Muhafazakâr Parti’den çok daha görünür bir aktivist kampanyası yürütmeye muktedir.3 Diğer taraftan AKP eksenli şahıs-çıllaşmış gerilim taktiklerinin de,4 toplumsal huzur açısından yarattığı aşınmaya karşın bir yan ürün olarak Türkiye’de seçime katılımı ve seçim heyecanını son yıllarda hayli yüksek tut-tuğu ortada. Birleşik Krallık’ta ise seçim önce-sinin karşıtlıkları ekonomik ve sosyal siyasalar ve önemli toplumsal meselelere ilişkin partile-rin duruşları ekseninde biçimlenmekte. Seçim sonuçlarına geçmeden önce seçime katılan te-mel aktörlerin duruşlarına bu açılardan kısaca bakmakta fayda var.

Birleşik Krallık’ta seçimlere giderken en önemli tartışma noktalarından birisi İn-gilizlerin çok övündükleri Ulusal Sağlık Hizmetleri’nin geleceği üzerine olan tartış-maydı. Bu alanda İşçi Partisi bildirgesi siste-min eksikliğini hissettiği 2 bin hemşirenin, 3 bin ebenin ve 8 bin hekimin ücretlerinin öden-mesi için iki buçuk milyar sterlin bir katkıda bulunmayı öngörürken özel sektörün Ulusal Sağlık Hizmetleri’yle yaptıkları işlerden edin-dikleri kârı da yüzde beş ile sınırlamayı vaat ediyordu. Diğer taraftan Muhafazakârlar ve Liberal Demokratlar ise Ulusal Sağlık Sistemi bütçesini yalnızca tedrici olarak sekiz milyar sterlinin üzerine çıkarmayı öngörmüştü. İskoç Ulusal Partisi ise en az İşçi Partisi kadar güç-lü bir şekilde Ulusal Sağlık Sistemi’ne ayrılan kaynakların artırılmasından taraf olmuştur. Genel olarak ekonomi alanında ise, İşçi Par-tisi solda aldığı pozisyona uygun bir şekilde üst gelir grupları için kayda değer vergi artış-

3. İngiliz partilerinin örgütlenme açısından çok güncel olmayan fakat öğretici bir analizi için bkz. Paul Webb, “Party organizational change in Britain: the iron law of centralization?” How Parties Organi-ze: Change and Adaptation in Party Organizations in Western Democracies 528 (1994).4. Türkiye’de son seçimde AKP ve Erdoğan karşıtlı-ğı eksenli siyasal kampanyanın kısmen de olsa hem CHP’nin yeniden dağıtımcı söylemlerine hem de HDP’nin demokratikleşme temelli söylemlerine bağlı olarak aşıldığı not düşülmeli.

Page 13: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

13

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

Geçtiğimiz yıllarda geniş çaplı protestoların yaşandığı İngiltere’de seçim öncesinde gençler, “Muhafazakâr Parti kazanırsa yeniden sokaklara çıkacaklarını” ilan etmişlerdi. Seçimlerden bu yana Muhafazakâr Parti karşıtı eylemler sürüyor.

ları öngörürken diğer taraftan bütçe dengesini gözeten bir gerçekçilik de sergilemiştir. Yeni-den dağıtımcı eğilimler açısından İskoç Ulu-sal Partisi, İşçi Partisi’nin daha da solunda yer almış ve hem saatlik asgari ücreti yükseltmeyi hem de kamu harcamalarını iki yüzde bir ora-nında artırmayı öngörmüştür. Muhafazakârlar ve Liberal Demokratlar ise, ikincisi vergi ada-leti konusunda biraz daha dikkatli olmakla birlikte, bütçe dengesini temel ekonomik he-def olarak önlerine koymuşlardır. Genel olarak sosyal politika harcamalarında da İşçi Partisi ve İskoç Ulusal Partisi sırasıyla hem Liberal Demokrat Parti’den hem de hatırı sayılır bir biçimde Muhafazakâr Parti’den daha cömert pozisyonlar almıştır. Birleşik Krallık’ın özel-likle güney kısımlarının en büyük sorunların-dan biri olan yetersiz konutlara yönelik bütün partiler iki yüz bin ve üç yüz bin arası yeni konutun yapılacağını ve ev sahibi olmanın ko-laylaştırılacağını vaat etmiştir. Eğitim alanında ise İşçi Partisi ve İskoç Ulusal Partisi yüksek öğretim ücretlerinin düşürülmesinden yana pozisyon almış ve bu alanda da Muhafazakâr Parti sağdaki pozisyonunu muhafaza etmiştir. Ulaşım alanında ise bütün partilerin Birleşik Krallık’ı kuzey güney istikametinde katede-cek ve kuzeydeki büyük şehirlerin Londra’yla rekabet edecek şekilde gelişmesini sağlayacak sekiz milyar sterlin tutarındaki yüksek mali-yetli yeni hızlı tren hatlarının inşası konusun-da istekli oldukları görülmüştür.5

Seçimlerin diğer önemli meselesi ise şüp-hesiz göç siyasalarına ilişkindi. Bu alanda Bir-leşik Krallık siyasetinin kutuplaşan yönü öne çıkmıştır. Yukarıda zikredilen partilerin çoğu göç konusunda katı tutumlar almışken bu alanda birbirine en karşıt politikalar Yeşiller’e ve Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’ne ait ol-muştur. Aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsız-lık Partisi göçü yalnızca nitelikli göçmenlerle sınırlamayı öngörmüş, niteliksiz göçmenlerin gelişinin beş sene boyunca yasaklanmasını ve göçmenlerin kamu kaynaklarından ilk beş sene boyunca yararlanmamasını sağlayacakla-rını vaat etmiştir.6 Yeşiller ise Birleşik Krallık

5. Daniel Boffey, “A Guide to ... Manifesto Pledges,” The Observer, Mayıs 3, 2015, s. 28.6. Partilerin göç konusundaki vaatlerini karşılaş-tırmalı olarak görmek için: http://www.bbc.co.uk/news/election/2015/manifesto-guide, (erişim tarihi: 16.5.2015).

Partisi’nin tam karşısında konumlanmıştır. Yeşiller öğrenciler için vize gerekliliğinin kal-dırılmasını, göçmenlerde arzu edilir kaynaklar ve nitelikler aranmasının vize için zorunlu ol-maktan çıkarılmasını, mültecilere daha geniş haklar tanınmasını ve aile birleşiminde eşler için asgari bir gelir aranması gerekliliğinin sonlandırılmasını savunmuştur.7

SEÇİM SONUÇLARI

Partilerin bu temel siyasa konumlarında girdikleri seçimleri Muhafazakâr Parti ve İs-koç Ulusal Partisi sırasıyla 331 ve 56 sandalye kazanarak noktalamış, Liberal Demokratlar ve İşçi Partisi ise ancak sırasıyla 8 ve 232 sandalye kazanabilmiştir. Muhafazakâr Parti önceki dö-nemdekinden 28 sandalye fazla kazanmışken, İskoç Ulusal Partisi 50 sandalye daha kazana-rak seçimin en kârlı çıkan partisi olmuştur. İşçi Partisi 24 sandalye kaybetmişken seçimden en büyük darbeyi alan parti Liberal Demokratlar olmuştur ve önceki dönemde elinde bulundur-duğu 48 sandalyeyi yitirmiştir. Bu kısımda sı-rasıyla kazananları ve kaybedenleri belirleyen etkenlere göz atacağım.

7. A.g.y.

Page 14: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

14

POLİTİKA-DÜNYA

Seçimden çok büyük hasarla çıkan İşçi Partisi’nin başarısızlığı birkaç etkenin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkmış gibi görünüyor. Buna karşın İşçi Partisi’nin iki cephede de milliyetçiliğe yenildiğine ilişkin görüş ağır basmakta. Özellikle İskoçya’da bağımsızlık referandumundan beri İskoç Ulusal Partisi’nin üye sayısı artmaktaydı ve İskoçya’daki İşçi Partisi liderliğinin İngiliz İşçi Partisi karşısında duyduğu huzursuzluğu açıkça dile getirmesi de daha 2014 sonlarından beri İşçi Partisi’nin İskoçya’da zorlanacağının işaretlerini vermekteydi.

Muhafazakâr Parti’nin seçimlerdeki ba-şarısını açıklayan etkenlerden biri: Liberal Demokratların kalelerinden sayılan belirli ve çok dar gelirli birkaç stratejik seçim böl-gesinde aldığı galibiyetler. Bunun yanı sıra Muhafazakârlar hem daha yaşlı ve hem de daha iyi kazanan ve daha çok vergi ödeyen ve etnik olarak homojen ortalama Birleşik Kral-lık nüfusundan dar gelirli ve etnik olarak he-terojen olan nüfusa oranla çok daha fazla oy almıştır.8 Muhafazakâr Parti’nin genel olarak İşçi Partisi ve Liberal Demokratlardan san-dalye aldığına yönelik tespitlere karşın Eric Kaufman’ın analizi Muhafazakârların en fazla başarılı olduğu bağlamların Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin harekete geçirdiği mil-liyetçi hislerin aşırı sağcı bu partiyi destekleye-cek kadar doygunlaşmadığı “utangaç” İngiliz milliyetçiliğinin etkili olduğu yerler olduğunu da istatistiki olarak göstermiştir.9 Bu nokta bir yönüyle seçimler öncesi yapılan araştırma-ların da başarısızlığına ışık tutmaktadır zira Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’ne yönel-me eğilimindeki dar gelirli ve daha az eğitimli seçmen genellikle anketörlerin ve araştırma şirketlerinin erişemedikleri ve erişmeye pek de hevesli olmadıkları İngiltere taşrasında ya-şamaktadırlar.10

Burada seçimlere yakın bir dönemde Muhafazakâr Parti lideri Cameron’un İşçi Partisi’ne ve İskoç Ulusal Partisi’ne yönelik

8. Olivia Rudgard, “How did the Conservatives win the general election?” The Telegraph, Mayıs 13, 2015, erişim tarihi: Mayıs 16, 2015, http://www.telegraph.co.uk/news/politics/conservati-ve/11599600/How-did-the-Conservatives-win-the-general-election.html.9. Eric Kaufmann, “The ‘shy’ English nationalists who won it for the Tories and flummoxed the poll-sters,” LSE British Politics and Policy Blog, Mayıs 12, 2015, http://blogs.lse.ac.uk/politicsandpolicy/the-shy-english-nationalists-who-won-it-for-the-tories-and-flummoxed-the-pollsters/.10. A.g.y.

“olağandışı” saldırılarının da11 özel bir katkısı olduğunu not düşmek gerekiyor. Muhafazakâr stratejistlerin İskoç bağımsızlığı karşıtı karar-sız oyları hedefleyen ve olası bir İşçi Partisi-İskoç Ulusal Partisi koalisyonuna antipati ile bakan İngiliz milliyetçisi seçmene yönelik bu taktik hamlesi12 büyük oranda başarılı olmuşa benziyor. Cameron, seçime iktidar olarak gi-ren partinin lideri olarak özellikle İskoç Ulusal Partisi’ne yüklendiği seçime yakın konuşma-larıyla bu partiyi İşçi Partisi’ne karşı daha da görünürleştirerek İşçi Partisi’nin İskoçya’da-ki gerilemesini desteklemiştir. Diğer taraftan aynı taktik “utangaç” İngiliz milliyetçilerinin seçimleri kazanması çok da muhtemel olma-yan aşırı sağcı Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi’nin arkasında daha fazla birikmesini engelleyerek Muhafazakârların bu milliyetçi enerjiden faydalanmasını sağlamıştır. 13

İskoç Ulusal Partisi’nin zaferini açıklayan nedenlerden biri olarak ise diğer büyük par-tilerle kıyaslandığında çok daha adanmış ve genç olan taban örgütünün hem sahada hem de sosyal medyada gösterdiği çabalar işaret

11. Severin Carrell, “David Cameron: SNP and Labour are halfway up the aisle together already,” The Guardian, Şubat 20, 2015, erişim tarihi: Ma-yıs 16, 2015, http://www.theguardian.com/poli-tics/2015/feb/20/david-cameron-snp-labour-pre-election-attack.12. A.g.y.13. Seçime giren iktidar partilerinin “seçim dra-masını” belirlemekteki avantajlı konumunun önemi çoğu zaman gözden kaçmaktadır. Bu ko-numunu Türkiye’de bugüne kadar AKP ustalıkla kullanmıştır. Girdiği bazı seçimlerde AKP seçi-min daha zayıf partilerine yüklenerek yakın takip-çilerinin –çoğu zaman CHP’nin- görünürlüğünü azaltma yöntemini seçmiştir. Bu seçimde de temel olarak AKP, yine İngiliz Muhafazakârlarına ben-zer bir şekilde, barajı aşmasının kaçınılmaz oldu-ğunu düşündüğü HDP’ye yüklenip onu görünür-leştirerek hem CHP’yi, hem de milliyetçi hisleri kullanarak MHP’yi geriletmeye çabalamaktadır.

Page 15: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

15

İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ

edilmekte.14 Bu durum İskoçya’da hem seçime katılımın Birleşik Krallık ortalamasının çok üstünde olmasına yol açmış hem de İskoçya’da İngiltere temelli İşçi Partisi’ni ve Muhafazakâr Parti’yi neredeyse siyasal alandan silmiştir. Bunun yanı sıra İskoç Ulusal Partisi kendisini hem İşçi Partisi’nden daha solda göstermeyi başarmış hem de İskoçya’nın, çoğu veri aksini gösterse de, İngiltere’den çok daha hoşgörülü, doğa dostu ve ilerici olduğuna dair farklılık iddiasını da inandırıcı bir şekilde seçmene ile-tebilmiştir.15 Buna karşın İskoç ulusalcılığının arttığına yönelik bir istatistiki verinin olmadı-ğına işaret eden ve partinin başarısını somut ekonomik programına bağlayan görüşler de yok değil.16 Yine de partinin seçim başarısına hayati bir katkıda bulunan parti örgütünü ha-rekete geçirenin milliyetçilik değil de partinin ekonomik programı olduğunu söylemek pek inandırıcı görünmüyor.

Seçimden çok büyük hasarla çıkan İşçi Partisi’nin başarısızlığı ise birkaç etkenin bir araya gelmesi sonucu ortaya çıkmış gibi görü-nüyor. Buna karşın İşçi Partisi’nin iki cephede de milliyetçiliğe yenildiğine ilişkin görüş ağır basmakta.17 Özellikle İskoçya’da bağımsızlık referandumundan beri İskoç Ulusal Partisi’nin üye sayısı artmaktaydı ve İskoçya’daki İşçi Par-tisi liderliğinin İngiliz İşçi Partisi karşısında duyduğu huzursuzluğu açıkça dile getirmesi de daha 2014 sonlarından beri İşçi Partisi’nin İskoçya’da zorlanacağının işaretlerini ver-mekteydi.18 Yukarıda da değinildiği gibi bu miliyetçi dalganın yanı sıra İskoç Ulusal Par-tisinin daha soldaki ekonomik programı da

14. “Ajockalypse now,” The Economist, Mayıs 9, 2015, erişim tarihi: Mayıs 16, 2015, http://www.economist.com/news/britain/21650724-scottish-politics-has-changed-irrevocablyand-it-future-union-ajockalypse-now?fsrc=scn/tw/te/pe/st/ajoc-kalypsenow.15. A.g.y.16. Jan Eichhorn, “There was no rise in Scottish nationalism: Understanding the SNP victory,” LSE British Politics and Policy Blog, Mayıs 14, 2015, http://blogs.lse.ac.uk/politicsandpolicy/there-was-no-rise-in-scottish-nationalism-understanding-the-snp-victory/.17. “How labour lost the struggle on two fronts against nationalism,” The Observer, Mayıs 10, 2015, s.6-7.18. Tracy McVeigh, “ ‘People told the party it had lost its moral compass. They didn’t listen’”, The Ob-server, Mayıs 10, 2015, s. 6.

İskoç seçmeni İşçi Partisi’nden uzaklaştırmış olsa gerek.19 Diğer taraftan İşçi Partisi İngilte-re taşrasındaki ve özellikle ülkenin dar gelirli postendüstriyel orta ve kuzey bölgelerindeki geleneksel beyaz işçi sınıfı tabanını da aşırı milliyetçiliğin tesirinden korumayı becereme-miş gibi görünüyor.20 “Yirmi yıl önce herkesin İşçi Partili olduğu” küçük taşra şehirleri za-manla İşçi Partisi’nden hatırı sayılır bir şekilde uzaklaşmıştır.21 Gerçekten de İşçi Partisi ba-kanlarından Jon Trickett’in istatistiki verilerle seçimden hemen sonra gösterdiği gibi 1997 se-çimlerinden beri İşçi Partisi kendisini destek-leyen geleneksel emekçi katmanların oylarını yitirmekte ve sanıldığının aksine “yukarı hare-ketli” yeni orta sınıflar içinde desteğini arttır-makta.22 Tam da bu sebeple İşçi Partisi’nin oy-ları ülkenin Londra, Manchester ve Liverpool gibi en kozmopolit merkezlerinde yükselirken; parti taşrada ve bu şehirlerin çeperlerinde ya-şayan beyaz emekçi katmanlar arasında aynı başarıyı gösterememiş ve burada üstünlüğü Muhafazakâr Parti’ye kaptırmıştır.23

İşçi Partisi’nin büyük şehirlerdeki daha iyi eğitimli ve liberal toplumsal katmanlar arasın-daki ağırlığının yarattığı önemli yanılgılardan birisi partinin ve liderliğinin sosyal medyada ve genel olarak medyadaki ağırlığının sahada, büyük kentli internet kullanıcısı olmayan daha geniş seçmen kitlesi üzerinde de bir karşılığı olacağının düşünülmesiydi.24 Bu sorunun bir

19. A.g.y.20. Andrew Anthony, “Ukip was predicted to cut the Tory vote. But it helped Cameron to win,” The Observer, Mayıs 10, 2015, s. 7. 21. A.g.y. Şu bağlantıdan da partinin hem İskoçya’daki hem de İngiltere’nin dar gelirli çalışan katmanlarının yığıldığı postendüstriyel orta ve kuzey bölgelerindeki başarısızlığını gösteren grafiklere ulaşılabilir. http://ig.ft.com/features/uk-election-results-explained-animation/ (erişim tarihi: 16.5.2015).22. Jon Trickett, “It was the working class, not the middle class that sunk Labour,” NewStatesman, Ma-yıs 13, 2015, erişim tarihi: Mayıs 16, 2015, http://www.newstatesman.com/politics/2015/05/it-was-working-class-not-middle-class-sunk-labour.23. Bu durumu haritalar üzerinden görmek için bkz. http://www.bbc.co.uk/news/election-2015- 32624405 (erişim tarihi: 16.5.2015). İşçi Partisi’ni Muhafazakâr Parti karşısında en güçlü şekilde des-tekleyen kitlelerin, CHP’nin kıyılarda sıkışmasını andırır şekilde, Manchester, Liverpool, Cardiff, Shef-field ve Birmingham gibi büyük şehirlerde sıkışma-sını görmek için özellikle son haritaya bakınız. 24. Suzanne More, “We thought we could tweet our way to a socialist paradise. The election Chan-

Page 16: İKİ AYLIK SOSYALİST SİYASET VE KÜLTÜR DERGİSİ • MAYIS ... · ği gibi, en azından metal sektörü açısından, 12 Eylül’ün yarattığı endüstri ilişkileri sisteminin,

16

POLİTİKA-DÜNYA

Miliband ile Cameron

arasındaki yarıştan zaferle

ayrılan Cameron oldu.

diğer boyutu ise, yalnızca milliyetçiliğin de-ğil lider merkezli siyasetin de etkili olduğu toplumsal katmanlar arasında İşçi Partisi’nin direncini kaybetmesiydi. İşçi Partisi’nin Ed Miliband’ın şahsında somutlaşan Londra kö-kenli “yüksek profilli” liderliği özellikle kü-çük şehirlerden oluşan postendüstriyel orta ve kuzey bölgelerde çok farklı özellikler de sergileyen çalışan sınıfları partiye yöneltmekte başarılı olamadı.25 Diğer taraftan çok itibar-lı bir Marksist akademisyenin oğlu olan Ed Miliband’ın liderliğini İşçi Partisi’ne sıklıkla yöneltilen sıradan insanla teması olmayan bü-yük şehirli seçkinlerden olmakla suçlamak da haksızlık olacaktır. Zira Tim Bale’in de işaret

ged that”, The Guardian, Mayıs 11, 2015, erişim tarihi: Mayıs 16, 2015, http://www.theguardian.com/commentisfree/2015/may/11/tweet-socialist-paradise-election-changed-that?CMP=share_btn_tw . Yazının başlığı ironik şekilde sosyal medyadaki etkinin partilerin gerçek etkilerini yansıtmadığını belirtiyor: “Tıvitleyerek sosyalist cennete varabi-leceğimizi düşündük. Seçim bunu değiştirdi.” Se-çim öncesinde farklı sosyoekonomik katmanların ve bölgelerin tercihlerini röportajlarla yansıtan ve kozmopolit olmayan, milliyetçi ve beyaz çalışan sınıfların yaşadığı diğer Britanya’yı konu edinen bir dizi yazı ve video için bkz. http://www.thegu-ardian.com/politics/2015/may/04/anger-apathy-hope-great-british-election-diary (erişim tarihi: 16.5.2015). Türkiye’de de özellikle liberal ve sol kamuoyu sosyal medyadaki enerjiyi zaman zaman abartmak eğiliminde ve bu mecralardaki tartışma-ların geniş toplumsal kesimlere ulaşamadığını ve çok da etkili olmadığını çoğu zaman hesaba kat-mamakta. Bu yanılgının diğer yüzü ise büyük kent-lerin çeperlerinde ve küçük Anadolu şehirlerinde seçmenlere etkin bir şekilde ulaşmayı sağlayan güç-lü taban örgütlerinin seçimin kaderini belirlediği-nin görmezden gelinmesi.25. Anthony, “Ukip.”

ettiği gibi Miliband’ın lider olarak devraldığı parti, Türkiye siyasetinin klasik terimlerinden birine başvuracak olursak, bir enkazdı ve par-tiyi bir arada tutabilmek için Miliband epey de çaba göstermişti. Fakat yine Bale’in işaret et-tiği gibi Miliband seçim kazanmasını sağlaya-cak olan İngiltere ortalamasını ya da “middle England”ı cezbedecek yumuşak otoriter mer-kezcil bir liderlik göstermeyi de beceremedi.26

Diğer bir deyişle, partinin seçim başarı-sızlığını merkezden ve güçlü bir liderlikten uzaklaşmaya bağlayan bir eğilim olduğundan bahsedilmeli. Bu eğilimi en güçlü şekilde tem-sil eden isimlerin başında İşçi Partisi’nin eski lideri ve eski başbakan Blair gelmekte. Blair’e göre parti bu seçimde aldığı hasarı onarmak istiyorsa hem merkeze yanaşmalı ve daha iyi duruma gelmek isteyen “çok çalışan ailelere” umut verebilmeli hem de yenilikçi siyasa fikir-leriyle ve bu fikirleri daha iyi iletebilecek daha iyi örgütlenme taktikleriyle hareket etmeli.27 Diğer taraftan partinin tam da bu üçüncü yol-cu Blair stratejisinin uzun erimli etkilerinden dolayı toparlanamadığını ileri süren bir görüş de mevcut. Başarısızlığa daha soldan bakan bu görüşlere göre Blairciliğin uzun vadeli etkile-ri partiyi hem kamu harcamaları konusunda hem de göç ile ilgili konularda yeterince sol

26. Tim Bale, “Where did it go wrong for Ed Mili-band?” NewStatesman, Mayıs 12, 2015, erişim tarihi: Mayıs 16, 2015, http://www.newstatesman.com/po-litics/2015/05/where-did-it-go-wrong-ed-miliband.27. Tony Blair, “Labour must be the party of am-bition as well as compassion,” The Observer, Mayıs 10, 2015, s. 37.