104
BANKACILAR BANKACILAR BANKACILAR KONUfiMA Ersin ÖZ‹NCE Ersin ÖZ‹NCE Uluslararas› Finans Merkezi Uluslararas› Finans Merkezi MAKALE Levent BAfiAK Levent BAfiAK Türkiye’de Yabanc› Banka Hukuku ve Yabanc› Bankalarla ‹lgili Türkiye’de Yabanc› Banka Hukuku ve Yabanc› Bankalarla ‹lgili Baz› Hususlar›n Analizi Baz› Hususlar›n Analizi Do¤an fiENGÜL Do¤an fiENGÜL Destek Hizmetleri: Tan›m, Önemlilik K›staslar› ve Risk De¤erlend Destek Hizmetleri: Tan›m, Önemlilik K›staslar› ve Risk De¤erlendirmesi irmesi KONFERANS-SEM‹NER Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Geliflmeler ve 2008 Y›l›na Bak›fl: Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Geliflmeler ve 2008 Y›l›na Bak›fl: Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel Hukuki Sorunlar: Bankac›l›kta Güncel Hukuki Sorunlar: Prof. Dr. Seza RE‹SO⁄LU Prof. Dr. Seza RE‹SO⁄LU Genel De¤erlendirme Genel De¤erlendirme Ömer ELMAS Ömer ELMAS Bankac›l›k Kanunu Aç›s›ndan Ba¤›fl ve Yard›mlar ile Bankac›l›k Kanunu Aç›s›ndan Ba¤›fl ve Yard›mlar ile Promosyonlara ‹liflkin De¤erlendirme Promosyonlara ‹liflkin De¤erlendirme Ak›n EK‹C‹ Ak›n EK‹C‹ Bankac›l›k Mevzuat› Kapsam›nda Banka ve Müflteri S›rr› Bankac›l›k Mevzuat› Kapsam›nda Banka ve Müflteri S›rr› Yurdagül RÜZGAR Yurdagül RÜZGAR Mevzuat, Yarg›tay Kararlar› ve Doktrin Ifl›¤›nda Mevduatta Zamana Mevzuat, Yarg›tay Kararlar› ve Doktrin Ifl›¤›nda Mevduatta Zamanafl›m›n›n fl›m›n›n De¤erlendirilmesi, Mevduat›n ‹ade Edilmemesinin Hukuki Sonuçlar De¤erlendirilmesi, Mevduat›n ‹ade Edilmemesinin Hukuki SonuçlarMEVZUAT Bankac›l›¤a ‹liflkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler Bankac›l›¤a ‹liflkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler SAYI 63 ARALIK 2007

BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

BANKACILARBANKACILARBANKACILAR

KONUfiMAErsin ÖZ‹NCEErsin ÖZ‹NCEUluslararas› Finans MerkeziUluslararas› Finans Merkezi

MAKALELevent BAfiAKLevent BAfiAKTürkiye’de Yabanc› Banka Hukuku ve Yabanc› Bankalarla ‹lgiliTürkiye’de Yabanc› Banka Hukuku ve Yabanc› Bankalarla ‹lgiliBaz› Hususlar›n AnaliziBaz› Hususlar›n Analizi

Do¤an fiENGÜLDo¤an fiENGÜLDestek Hizmetleri: Tan›m, Önemlilik K›staslar› ve Risk De¤erlendDestek Hizmetleri: Tan›m, Önemlilik K›staslar› ve Risk De¤erlendirmesiirmesi

KONFERANS-SEM‹NERDünya ve Türkiye Ekonomisindeki Geliflmeler ve 2008 Y›l›na Bak›fl:Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Geliflmeler ve 2008 Y›l›na Bak›fl:

Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LUDr. Ahmet Ç‹MENO⁄LUTürkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve BeklentilerTürkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler

Haluk BÜRÜMCEKÇ‹Haluk BÜRÜMCEKÇ‹Piyasalar›n Görünümü ve BeklentilerPiyasalar›n Görünümü ve Beklentiler

Bankac›l›kta Güncel Hukuki Sorunlar:Bankac›l›kta Güncel Hukuki Sorunlar:

Prof. Dr. Seza RE‹SO⁄LUProf. Dr. Seza RE‹SO⁄LUGenel De¤erlendirmeGenel De¤erlendirme

Ömer ELMASÖmer ELMASBankac›l›k Kanunu Aç›s›ndan Ba¤›fl ve Yard›mlar ileBankac›l›k Kanunu Aç›s›ndan Ba¤›fl ve Yard›mlar ilePromosyonlara ‹liflkin De¤erlendirmePromosyonlara ‹liflkin De¤erlendirme

Ak›n EK‹C‹Ak›n EK‹C‹Bankac›l›k Mevzuat› Kapsam›nda Banka ve Müflteri S›rr›Bankac›l›k Mevzuat› Kapsam›nda Banka ve Müflteri S›rr›

Yurdagül RÜZGARYurdagül RÜZGARMevzuat, Yarg›tay Kararlar› ve Doktrin Ifl›¤›nda Mevduatta ZamanaMevzuat, Yarg›tay Kararlar› ve Doktrin Ifl›¤›nda Mevduatta Zamanafl›m›n›nfl›m›n›nDe¤erlendirilmesi, Mevduat›n ‹ade Edilmemesinin Hukuki SonuçlarDe¤erlendirilmesi, Mevduat›n ‹ade Edilmemesinin Hukuki Sonuçlar››

MEVZUATBankac›l›¤a ‹liflkin Mevzuat ve Yeni DüzenlemelerBankac›l›¤a ‹liflkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler

SAYI 63 ARALIK 2007

Page 2: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

KONUŞMA Ersin ÖZİNCE Uluslararası Finans Merkezi MAKALE Levent BAŞAK Türkiye’de Yabancı Banka Hukuku ve Yabancı Bankalarla İlgili Bazı Hususların Analizi Doğan ŞENGÜL Destek Hizmetleri: Tanım, Önemlilik Kıstasları ve Risk Değerlendirmesi KONFERANS-SEMİNER Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve 2008 Yılına Bakış: Dr. Ahmet ÇİMENOĞLU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇİ Piyasaların Görünümü ve Beklentiler Bankacılıkta Güncel Hukuki Sorunlar: Prof. Dr. Seza REİSOĞLU Genel Değerlendirme Ömer ELMAS Bankacılık Kanunu Açısından Bağış ve Yardımlar ile Promosyonlara İlişkin Değerlendirme Akın EKİCİ Bankacılık Mevzuatı Kapsamında Banka ve Müşteri Sırrı Yurdagül RÜZGAR Mevzuat, Yargıtay Kararları ve Doktrin Işığında Mevduatta Zamanaşımının Değerlendirilmesi, Mevduatın İade Edilmemesinin Hukuki Sonuçları MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler

Page 3: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

BANKACILAR Yayın türü : Yerel süreli Basım yeri : İstanbul Yılı : 18 Sayısı : 63 - Aralık 2007 Türkiye Bankalar Birliği adına İmtiyaz Sahibi ve Sorumlu Yazı İşleri Müdürü: Doç. Dr. Ekrem KESKİN Genel Yayın Yönetmeni: Melike MUMCU Yayın Danışmanları: Tülin ERSEL Ali GÜNGÖR Prof. Dr. Ahmet KIRMAN Prof. Dr. Seza REİSOĞLU B. Cahit SABIR Abdullah TAŞÇIOĞLU Özcan ULUDAĞ İdare Merkezi: Nispetiye Caddesi Akmerkez B3 Blok Kat:13 34340 Etiler-İSTANBUL Tel : 212-282 09 73 Faks : 212-282 09 46 Web sitesi: www.tbb.org.tr Baskı-Yapım Graphis Matbaa San. ve Tic. Ltd Şirketi Yüzyıl Mahallesi Matbaacılar Sitesi 1. Cadde No.139 Bağcılar 34560, İstanbul Bankacılar Dergisi 3 ayda bir yayımlanır. Para ile satılmaz. Bu yayın TBB internet sayfasında (http://www.tbb.org.tr/v12/asp/dergi.asp) yer almaktadır. ISSN 1300-0217 (Basılı) ISSN 1307-8631 (Elektronik) Sertifika No: 1107-34-009143

Bankacılar Dergisi - Bankacılar dergisi, finans ve bankacılık konularında yapılan çalışmaları ilgili çevre-lerin bilgisine sunmak amacıyla yayımlan-maktadır. - Dergide yayımlanacak yazılara karar ve-rilmesinde, Yayın Danışmanları ve Birlik uzmanlarının değerlendirmelerine ve/veya konunun uzmanı hakemlerin görüşlerine başvurulabilir. - Dergiye gönderilecek yazının daha önce hiçbir yerde yayımlanmamış olması ge-rekmektedir. - Basılması istenilen yazılar derginin arka iç kapağında belirtilen biçim kurallarına uygun olarak hazırlanmalı ve değerlendir-meye girmek üzere, Bankacılar Dergisi Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık ve Araştırma Grubu Başkanlığı Nispetiye Cad. Akmerkez B3 Blok Kat.13 Etiler- İSTANBUL adresine gönderilmelidir. - Dergide yayımlanan yazılar Türkiye Ban-kalar Birliği’nin resmi görüşlerini yansıt-maz, yazar ve görüş sahiplerini bağlar. - Dergide yer alan çalışmalar kaynak gös-terilmek suretiyle izinsiz yayımlanabilir. - Yayımlanacak yazılarda yazım kuralları-na ve biçime ilişkin değişiklikler yapılabilir veya bunların yapılması yazardan istene-bilir. - Dergide yayımlanmayan yazılar geri gön-derilmez. - Yazılar yayımlanmak üzere kabul edildiği takdirde Bankacılar dergisi yazılı ve elekt-ronik ortamda olmak üzere tüm yayın hak-larına sahiptir.

Page 4: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi, Sayı 63, 2007

1

İçindekiler

KONUŞMA Ersin ÖZİNCE Uluslararası Finans Merkezi 3 MAKALE Levent BAŞAK Türkiye’de Yabancı Banka Hukuku ve Yabancı Bankalarla İlgili Bazı Hususların Analizi 6 Doğan ŞENGÜL Destek Hizmetleri: Tanım, Önemlilik Kıstasları ve Risk Değerlendirmesi 21 KONFERANS-SEMİNER Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve 2008 Yılına Bakış: Dr. Ahmet ÇİMENOĞLU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler 29 Haluk BÜRÜMCEKÇİ Piyasaların Görünümü ve Beklentiler 31 Bankacılıkta Güncel Hukuki Sorunlar: Prof. Dr. Seza REİSOĞLU Genel Değerlendirme 36 Ömer ELMAS Bankacılık Kanunu Açısından Bağış ve Yardımlar ile Promosyonlara İlişkin Değerlendirme 40 Akın EKİCİ Bankacılık Mevzuatı Kapsamında Banka ve Müşteri Sırrı 51 Yurdagül RÜZGAR Mevzuat, Yargıtay Kararları ve Doktrin Işığında Mevduatta Zamanaşımının Değerlendirilmesi, Mevduatın İade Edilmemesinin Hukuki Sonuçları 71 MEVZUAT Bankacılığa İlişkin Mevzuat ve Yeni Düzenlemeler 97

Page 5: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel
Page 6: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi, Sayı 63, 2007

Uluslararası Bir Finansal Merkez Olarak Türkiye ve İstanbul

Ersin ÖZİNCE

Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Ersin Özince’nin 5-6 Aralık 2007 tarihlerinde Active

Academy tarafından İstanbul’da düzenlenen “Uluslararası Finans Zirvesi” konferansında yaptığı açılış konuşması aşağıda yer almaktadır.

Sayın katılımcılar, medyamızın değerli temsilcileri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Beşincisi düzenlenen "Uluslararası Finans Zirvesi" toplantısının açılış konuşmasını yapmak üzere davetlerinden dolayı Active Academy yöneticilerine teşekkür ederim.

Değerli Konuklar, Son çeyrek yüzyılda, dünyada yaratılan gelir üç katından, dış ticaret hacmi ise beş

katından daha fazla büyümüştür. Dış ticaret hacminin gelire oranı 14 puan artarak yüzde 44'e ulaşmıştır. Neredeyse yaratılan gelirin yarısı kadar ticaret yapılmaktadır. Uluslararası ticaretin ve ekonomik ilişkilerin büyümesini olumlu yönde etkileyen başlıca neden ülkelerin ticaretin artmasından yararlandıklarını açıkça görmeleridir. Uluslararası siyasi alandaki yumuşama, teknolojik devrimin de katkısıyla haberleşme ve ulaşım alanındaki gelişmeler, piyasa mekanizmasını tercih eden ekonomi politikası yaklaşımı, gelişmekte olan ülkelerin ekonomik işbirliğine katılma istekleri, sermaye hareketlerinin serbestçe dolaşımına yönelik uygulamalar da bu gelişmeyi olumlu yönde desteklemiştir. Bu süreçte, finansal piyasalar hızla büyümüş, dijital teknoloji ile tam anlamıyla entegre olmuş, küresel anlamda bir piyasa oluşmuştur.

Coğrafi sınırlar nostaljik bir biçimde haritalarda kalmış, ekonomik sınırlar ise ne-

redeyse kaybolmuştur. Buna karşılık, ölçek ekonomisi yaratmak suretiyle artan rekabet karşısında güçbirliği oluşturmak amacıyla bölgesel anlamda özel kutuplaşmalar oluşmaya başlamıştır. Uluslararası ekonomik ilişkilerin düzenlenmesinde uluslararası kurallar ve kurumlar önem kazanmıştır. Ekonomik ve finansal konulara evrensel bir yaklaşımla bakılmaya başlanmıştır. Yeni ekonomik yapıda gerçekleşen diğer önemli bir gelişme arz yapısının değişmesi olmuştur. Ülkeler sadece kendi piyasaları için değil, diğer ülkelerin taleplerini karşılamak için mal ve hizmet üretmeye başlamışlardır. Kurumlar üretim ve hizmetlerini global hale getirmektedir. Büyüme ve gelişme potansiyeli olan bölgesel merkezler yoluyla uluslararası ortaklıklar kurup yeni müttefikler sağlama gayreti içindedirler.

Uluslararası ekonomik işbirliğinde, Türkiye hem bölgesel anlamda hem de küresel

anlamda güvenilir ve güçlü bir ortaktır. Türkiye Anayasal bir hukuk devletidir ve sağlam bir demokrasiye sahiptir. Son 30 yıldır liberal politikalar izlemektedir, serbest piyasa mekaniz-masının geliştirilmesine, rekabete dayanıklı kurumların yaratılmasına çaba sarf etmektedir. Dış ticaret ve sermaye hareketleri serbesttir.

Türkiye'nin ekonomik yapısı, ekonomi politikası, piyasaları, üretim gücü, üretim birim-

lerinin özellikleri, dünya uygulamalarına yaklaşımı, altyapısı, sosyal ve ekonomik hayatı düzenleyen kuralları ve kurumlarıyla pek çok açıdan, ekonomik özellikleriyle benzer grupta yer alan diğer ülkelerden çok daha olumlu özelliklere sahiptir. Türkiye finansal sektörde tecrübeye ve büyüme potansiyeline sahiptir. Enerji kaynaklarına çok yakındır ve bu kaynak-

3

Page 7: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Ersin ÖZİNCE

ların batıya dağıtım kanalının en ekonomik yolu üzerindedir. Rusya, Kafkas ülkeleri, Türki Cumhuriyetleri ve Orta Doğu ülkeleri ile yakın ilişkileri vardır. Aynı zamanda Avrupa Birliği'nin (AB) önemli bir ticari ortağıdır ve AB'ye tam üyelik sürecindedir. Türkiye bölgesel olarak yüksek bir büyüme potansiyeli olan Balkanların en önemli üyesidir. İstanbul merkezli 3-4 saatlik uçuşta dünya nüfusunun yüzde 40'ına, gelirinin yüzde 50'sine sahip coğrafyanın tam merkezindedir. Uzak Doğu ile batı çalışma saatleri arasındaki avantajlı diliminde bulunmasından dolayı, Uzak Doğu mali piyasalarının yerel saatleri ile saat 16'dan sonra işlem yapabilecek batıdaki tek açık piyasa İstanbul'dur.

Ülkemizin bu özellikleri son on yılda daha iyi anlaşılmaya ve görülmeye başlandı.

Makro ekonomik dengesizliklerin giderilmesine yönelik uygulamalar, Özel sektör öncülüğünde büyümenin hızlanması ve istikrar kazanması, kamu kesimi açığının azaltılması, enflasyonun düşmesi, dış ticaret hacminin artması, dinamik ve ehil işgücü yapısı ve kendine yeterli iç pazarı ile yabancı yatırımcıların ilgisi Türkiye'ye yönelmiştir. Bu dönemde hem finansal sektöre özel bir ilgi olmuş, hem de finansal sektör daha özel bir konuma gelmiştir.

Bu düşüncelerimizi, Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu olarak 2006 yılı

Temmuz ayında yaptığımız ziyarette Sayın Başbakana sunduk. Sayın Başbakan olumlu ve sıcak bir yaklaşım gösterdi. İstanbul'un sadece ülkemiz için değil, bölgemiz için de çok önemli ekonomik, sosyal ve kültürel bir merkez olduğunu, zaten fiilen bir flnansal merkez gibi kabul edildiğini söyledi ve bu durumun formal bir yapıya ve uygulamaya dönüştürül-mesi hususunda Birliğimizin aktif bir görev üstlenmesini talep etti.

Yönetim Kurulumuzda yapılabilecekleri değerlendirdik. Türkiye'nin ve İstanbul'un

uluslararası nitelikte bölgesel bir finansal merkez olması projesinin uygulamaya dönüştürül-mesine katkıda bulunmak için bir fizibilite raporunun hazırlatılmasına karar verdik. Rapor ile ülkemizin ve İstanbul'un uluslararası nitelikte bir finansal merkez haline getirilmesi potansi-yelinin araştırılması, değerlendirilmesi, uygulamaya yönelik yol haritasının çıkarılması, ilgili kurumların katkılarının tanımlanması, projenin ekonomik faydasının ve faaliyetinin belirlenmesi amaçlandı. Bu çalışma için uluslararası danışmanlık ve denetim şirketlerinin tecrübelerinden yararlanılmak üzere Türkiye'de faaliyet gösteren kuruluşlarından teklifler alındı. Çalışmanın Deloitte Danışmalık A.Ş. firmasına hazırlatılmasına karar verildi.

İstanbul'un uluslararası bir finans merkezi olması projesinin temel stratejisi;

İstanbul'da kurulacak olan bu merkezin dikkat çekici ve ayırt edici özelliklere sahip olmasıdır. İstanbul finans merkezi, finansal sektör ile bu sektöre hizmet eden destek fonksiyonları açısından dünyadaki en iyi örneklerden birini teşkil edecektir. Merkez, hukuki, mali, düzenle-yici ve teknolojik altyapıya sahip olacak ve orta vadede Türkiye ekonomisine tamamen entegre olacaktır.

Raporun sağlıklı olarak hazırlanabilmesi ve uygulanabilmesinde, ilgili tüm

kurumların tecrübesinden yararlanılması, katkısının ve desteğinin sağlanmasının son derece önemli olduğuna inandığımız için, çalışma sürecinde ilgili kurumlar ile görüşülerek katkıları talep edilmiştir. Yürütülen çalışmalar sırasında Maliye Bakanlığı, Turizm Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, TC Merkez Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Sermaye Piyasası Kurumu, Devlet Planlama Teşkilatı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği, İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Uluslararası Finans Kurumu (IFC) gibi kuruluşların, yerli ve uluslararası bankaların üst düzey yöneticilerinin görüşleri alınmıştır. Yanıtı aranan temel soru "Türkiye'de dünya standartlarında, değer yaratan bir finans merkezi kurulması mümkün müdür?" olmuştur.

Raporda böyle bir merkezi oluşturmanın mümkün olacağına ve yaratılabilecek

potansiyel değerin nelerden kaynaklanacağına detaylı olarak yer verilmiştir. Finansal merkezler bazı temel alanlarda rekabet etmektedirler. Bunlar değerlendirildiğinde

4

Page 8: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

İstanbul'un rakiplerine göre önemli avantajlara sahip olduğu görülmektedir. Bu avantajlar arasında, nitelikli işgücü havuzu ve gelişen yerel/bölgesel ekonomik büyüme konularında İstanbul'un dikkat çekici bir potansiyele sahip olması ilk sıralarda gelmektedir. Buna ek olarak, İstanbul düşük iş yapma maliyeti ve çekici yaşam tarzı ile de dikkat çekmektedir.

Raporda İstanbul finans merkezinin başarılı olabilmesi için öncelikli olarak geliştirme

yapılması gereken alanlara da değinilmiştir. Bunlar, yasal ortamda ve mali ortamda iyileştirmelerin sağlanmasının yanı sıra piyasaya yönelik daha iyi eğitim almış nitelikli iş gücünün arttırılmasına, genç ve çalışkan nüfusun başarılı orta/arka ofis çalışanlarına dönüşmesini sağlayacak daha iyi yöntemlerin ortaya konmasına, iş yapma kolaylığının arttırılmasına ve son olarak, İstanbul finans merkezine ulaşımı kolaylaştıracak ve yüksek kaliteli, makul fiyatlı gayrimenkullerin sayısını arttıracak altyapı geliştirme çalışmalarına ihtiyaç bulunmaktadır.

Türkiye zengin kaynaklara, bölgesel ve yerel potansiyele, nitelikli işgücüne sahip bir

ülkedir. Ancak böyle bir proje için güçlü bir liderlik ve politik kararlılığın yanı sıra, önemli ölçüde kaynağın da bu konu için ayrılması ve yatırımların getirilerinin elde edilebilmesi için sabırlı bir tutum sergilenmesi gerekecektir. Raporda, İstanbul Finans Merkezi'nin oluşturulması için gereken programın ölçeğinin 5 yıllık süre sonunda 2 milyar avro civarında olacağı belirtilmektedir. Böyle bir proje İstanbul'u, dünyanın önde gelen finans merkezlerinden birisi yapmanın yanı sıra, 150.000 nitelikli işgücü yaratılmasına ve GSMH'ya yüzde 4 oranında bir katkı yapılmasına olanak sağlayacaktır. Finansal hizmetler sektörünün GSMH'ya katkısının ise 2025 yılından itibaren GSMH içindeki payını yüzde 8'e yükseltecek şekilde, yıllık 20 milyar ABD doları düzeyinde olacağı öngörülmektedir.

Kısa bir süre önce tamamlanan ve Hükümetimize sunulan raporun sonuçlan

göstermektedir ki İstanbul bölgesinde ciddi bir adaydır ve finans merkezi olmasının yaratacağı potansiyelin sadece Türkiye için değil, bölge için de çok önemli fırsatlar sunacağı aşikardır. Beşincisi yapılan Finans Zirvesi toplantısında bu konunun ele alınması son derece isabetli olmuştur. Değerli konuşmacıların, konuyu çok yönlü olarak tartışacaklarına ve değerlendirmelerin İstanbul'un finans merkezi olması yönündeki çabalara önemli katkılar sağlayacağına inanıyorum. Yararlı bir toplantı olmasını dilerim ve hepinize teşekkür ederim.

Dipnot

* “İstanbul’un Uluslararası Finans Merkezi Olma Potansiyelinin Değerlendirilmesi” raporu TBB internet sitesinde (www.tbb.org.tr) yayımlanmıştır.

5

Page 9: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi, Sayı 63, 2007

6

Türkiye’de Yabancı Banka Hukuku ve Yabancı Bankalarla İlgili Bazı Hususların Analizi

Levent BAŞAK*

1. Giriş

Bilindiği üzere Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne (AB’ye) tam üyelik sürecinde yabancı yatı-rımcıların Türkiye’deki bankacılık sektörüne olan ilgisi önemli ölçüde artmıştır. İleriki dönemlerde AB ile sürdürülecek iyi ilişkiler bu ilginin daha da artmasını sağlayacaktır.

Yabancı yatırımcıların Türkiye’deki bankacılık faaliyetlerini iki açıdan ele alıp incele-mek mümkündür. Yabancı bankaların Türkiye’deki faaliyetleri Türkiye’de banka kurmak veya bankalarına ait olmak üzere Türkiye’de şube açmak şeklinde gerçekleşmektedir. Yabancı bankaların etkinlik alanı son dönemde özellikle Türk bankalarının satın alınması şeklinde gerçekleşmiştir.

Gerek Türkiye’de banka kurulması gerekse şube açılması ve her şeyden önemlisi ya-

bancı bankaların Türk bankalarını satın alması Türkiye’deki doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ancak, bankacılık sektörü bir ülkedeki lokomotif bir sektör olduğu için bu sektördeki yabancılaşma oranı, yabancı bankalar ve iktisadi kalkınma gibi konularda birçok tartışmayı beraberinde getirmiştir.

Bu makalemizde yabancı bankaların Türkiye’deki faaliyet esaslarından ve var olan tartışmaların analizinden ziyade yabancı banka hukuku ile ilgili bazı hususlarda açıklamalar yapılacaktır. Bu hususlar Türkiye’de bankacılık faaliyetinde bulunan dar mükellefiyete tâbi yabancı bankaların Kurumlar Vergisi Kanunu hükümlerine göre vergilendirilmesi esasları ve vergilendirme ile ilgili olmak üzere çeşitli konular üzerinde odaklaşacaktır.

Makalemizde özellikle bankaların hesap ve kayıt düzeni, mali tablolarının yayımlan-ması ve ilgili mercilere gönderilmesi, finansal raporların bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanması, bankaların basılı ve külçe altın dışında alım ve satımını yapabilecekleri kıymetli madenler, Merkez Bankası Kanunu’nun 43. maddesinin yabancı bankaları ilgilendiren hükümleri ve Merkez Bankası Kanunu’nda düzenlenen cezai müeyyideler ve yabancı banka şubelerinin cezaya muhatap olabilecekleri durumlarla ilgili olarak yapılacak açıklamalar yabancı banka hukuku açısından dikkatle irdelenmesi gereken konuların başında gelmekte-dir.

2. Türkiye’de Dar Mükellefiyet Esasında Vergilendirilecek Olan Yabancı Kurumların (Bankaların) Elde Ettikleri Menkul Sermaye İradı ve Ticari Kazançların Vergilendirilmesinin Genel Esasları

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun (KVK) 3. maddesinin (2) numaralı bent hük-

müne göre, KVK’nun 1. maddesinde yazılı kurumlardan kanuni ve iş merkezlerinden her ikisi

* TC Maliye Bakanlığı, Gelirler Kontrolörü.

Page 10: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

de Türkiye içinde bulunmayan kurumlar, yalnız Türkiye’de elde ettikleri kurum kazançları üzerinden dar mükellefiyet esasında vergilendirilecektir.

Türkiye’de kazanç elde eden tam ve dar mükellefiyete tâbi kurumların elde ettikleri

bütün kazanç ve irat unsurları kurum kazancı olarak kurumlar vergisine tâbidir. Ancak, dar mükellefiyete tâbi kurumların kanuni ve iş merkezlerinin Türkiye dışında olması nedeniyle vergi güvenliğinin sağlanmasına yönelik olarak bu kurumlarca elde edilen bazı kazançların vergilendirilmesini tam mükellefiyete tâbi kurumlardan farklı esaslara bağlamak üzere KVK’nun 3. maddesi hükmü ihdas edilmiştir. KVK’nun 3. maddesi hükmüne göre, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen kurum kazancı bu maddede (6) bent halinde sıralanan kazanç ve iratlardan oluşacaktır.

4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanununa1 göre, Türkiye’de faaliyet göste-ren yabancı ve yerli sermaye yatırımları eşit şartlarda vergilendirilecektir. Vergi uygulamala-rında yabancı gerçek ve tüzel kişilerle yerli müteşebbisler arasında “eşitlik ilkesi”ni zedeleyen hükümlerin ihdası mümkün değildir. Eşitlik ilkesi hem yabancı müteşebbisler hem de yerli şahıslar için geçerli olacaktır.

Türkiye’de icra edilen ticari veya zirai faaliyetler doğrudan yatırımların önemli bir kıs-

mını oluşturmaktadır. Bu nedenle, Türkiye’de ticari veya zirai kazanç elde eden tam mükellefiyete tâbi kurumlar ile dar mükellefiyete tâbi kurumların vergilendirilmesi esasları ufak bazı farklılıklar dışında aynıdır. Türkiye’de ticari veya zirai kazanç elde eden tam ve dar mükellefiyete tâbi kurumlar elde ettikleri ticari veya zirai kazançlar için yıllık kurumlar vergisi beyannamesi vermek zorundadır.

KVK’nun 30. maddesine göre, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen ve iki

bent halinde sayılan kazanç ve iratlar üzerinden, bu kazanç ve iratları avanslar da dahil olmak üzere nakden veya hesaben ödeyen veya tahakkuk ettirenler tarafından yüzde 15 oranında kurumlar vergisi tevkifatı yapılmak zorundadır2.

Buna göre, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen aşağıda belirtilen kazanç ve

iratlar kurumlar vergisi tevkifatına tâbidir:

1. Gelir Vergisi Kanunu’nda (GVK) belirtilen esaslara göre birden fazla takvim yılına yaygın inşaat ve onarım işleri ile uğraşan kurumlara bu işleri ile ilgili olarak yapılan hak ediş ödemeleri;

2. Serbest meslek kazançları; 3. Gayrimenkul sermaye iratları;

4. GVK’nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (1), (2), (3) ve (4) numaralı bentlerinde

sayılanlar hariç olmak üzere menkul sermaye iratları;

5. Ticari veya zirai kazanca dahil olup olmadığına bakılmaksızın telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, marka ve benzeri gayrimaddi hakların satışı, devir ve temliki karşılığında nakden veya hesaben ödenen veya tahakkuk ettirilen bedeller;

6. Yetkili makamların izni ile açılan sergi ve panayırlarda yapılan ticari faaliyetlerden elde edilen kazançlar (KVK Mad.: 30/5).

KVK’nun 26. maddesi hükmü gereğince de, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde e-dilen GVK’nda yazılı “diğer kazanç ve iratlar” (telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, marka ve benzeri gayrimaddi hakların satışı, devir ve temliki karşılığında alınan bedeller

7

Page 11: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Levent BAŞAK

hariç) özel beyanname ile beyan edilecektir. Özel beyanname yabancı kurum veya Türki-ye’de namına hareket eden kimse tarafından kazanç ve iratların elde edilme tarihinden itibaren 15 gün içinde KVK’nun 27. maddesinde yazılı vergi dairelerine verilecektir.

Yukarıda yaptığım temel açıklamalar çerçevesinde dar mükellefiyete tâbi bankalarca

Türkiye’de elde edilen menkul sermaye iratları tevkif sureti ile vergilendirilecek; yabancı bankalarca Türkiye’de açılan şubelerin ise elde ettiği kazanç ve iratlardan ötürü yıllık beyanname vermesi gerekecektir.

Dar mükellefiyete tâbi bankalardan alınan krediler veya bu kurumlarca Türkiye’ye ya-tırılan sermaye karşılığında yapılan ödemeler kurumlar vergisi tevkifatına tâbidir. Türkiye’de şube açan yabancı bankaların vergilendirilmesi ise Türkiye’de elde ettiği kazanç ve iratlardan ötürü tam mükellefiyet esasında vergilendirilen kurumların vergilendirilmesi esaslarına tâbidir.

3. Türkiye’de Şubesi Bulunan Yabancı Bankaların GVK’nun 75/4 Maddesi Karşısındaki Durumu ve Vergi Anlaşmaları Çerçevesinde Gelir Vergisi Tevkifatında Uygulanacak Stopaj Oranı3

GVK’nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bent hükmüne göre, KVK uya-

rınca yıllık veya özel beyanname veren dar mükellefiyete tâbi kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısmı menkul sermaye iradıdır.

GVK’nun 94. maddesinin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b-iii) alt bendi hük-müne göre ise, GVK’nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (4) numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iradının ana merkeze aktarılan tutarı üzerinden yüzde 10 nispetinde gelir vergisi stopajı yapılacaktır. Söz konusu tevkifat oranı 2003/6577 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı4 ile de yüzde 10 olarak belirlenmiştir. Buna göre; 5520 sayılı KVK öncesindeki düzenleme kapsamında, Türkiye’de şube açan yabancı bankaların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki Türkiye’de elde ettikleri şube kazançlarından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldük-ten sonra kalan kısmı menkul sermaye iradı olarak gelir vergisi stopajına tâbidir. Söz konusu matrah üzerinden vergi anlaşmasının bulunmaması halinde yapılacak tevkifat oranı yüzde 10’dur.

Yabancı kurumların Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve/veya iratların vergilendirilme-sinde vergi anlaşmaları öncelikle uygulanması gereken hukuki metinler olduğu için konu ile ilgili olarak Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmaları kapsamında şu hususlara dikkat edilmelidir:

1. Daha önceki düzenlemede gelir vergisi stopaj matrahı hesaplanırken Türkiye’de ödenen fon payları da matrahtan tenzil edilmekteydi. Çünkü, fon payı vergi anlaşmaları uyarınca Türk vergisi olarak kabul edilmekteydi. Dolayısıyla, gelir (stopaj) matrahının hesaplanmasında kurum kazancından kurumlar vergisi yanında fon payının da düşülmesi gerekmekteydi.

Ancak, 4842 sayılı Kanunla değişik GVK’nun 75. maddesinin ikinci fıkrasının (4) nu-

maralı bendine göre, gelir (stopaj) matrahının hesaplanmasında kurum kazancından sadece hesaplanan kurumlar vergi düşülecek olup, fon payının kurum kazancından tenzil edilmesi mümkün değildir. Mezkûr kanun ile 3824 sayılı Kanun kapsamında vergi mahiyetindeki olan fon uygulaması kaldırıldığı için 4842 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte fon payının matrahtan düşülmesi uygulaması son bulmuştur.

2. Türkiye’de elde edilen şube kazançları üzerinden acaba vergi anlaşmaları kapsa-

mında kaynak ülkede stopaj gelir vergisi ödenmesi mümkün müdür?5

8

Page 12: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Bu konunun analizinde Hollanda Anlaşması’ndan yararlanacağım. Hollanda Anlaş-ması’nın “Temettüler” başlıklı 10. maddesinin (5) numaralı bent hükmünde konumuz ile ilgili olarak şu düzenleme yapılmıştır:

“Devletlerden birinin bir şirketinin, diğer Devlette bulunan bir işyerinde icra ettiği ticari faaliyetinden elde ettiği kazanç, 7. maddeye göre vergilendirildikten sonra, kalan kısım üzerinden ‘de’ işyerinin bulunduğu Devlette vergilendirilebilir; ancak bu şekilde alınacak vergi, bu Maddenin 2. fıkrasının (a) bendinde öngörülen oranın yüzde 50’sini aşmayacaktır”.

İlgili bent hükmü kaynak ülke olarak Türkiye’nin şube kazançları üzerinden kurumlar vergisi yanından aynı zamanda gelir stopaj vergisi alma amacına yönelik bir düzenlemedir. Yani, GVK’nun 75. maddesinin 2. fıkrasının (4) numaralı bent hükmüyle Hollanda Anlaşma-sının 10. maddesinin 5 numaralı bent hükmü paralel düzenlemelerdir.

Türkiye’de şube açan yabancı bankaların şube kazançları Hollanda Anlaşması’nın 7.

maddesine göre vergilendirildikten sonra, aynı zamanda bu kazançlar üzerinden yabancı kurumların GVK’nun 75. maddesinin 2. fıkrasının (4) numaralı bent hükmü ve 94. maddenin birinci fıkrasının (6) numaralı bendinin (b-iii) alt bendine göre gelir (stopaj) vergisi ödemesi gereklidir. Diğer bir ifadeyle, Hollanda Anlaşması şube kazançları üzerinden kurumlar vergisi yanından gelir stopaj vergisi ödenmesine de müsaade etmiştir. Ancak, gelir stopaj vergisi ödemesinde kurumlar vergisi oranı hususunda madde hükmünde özel bir düzenleme yapılmıştır.

3. Türkiye’deki şube kazançların üzerinden hesaplanacak gelir vergisi stopaj matrahı-na vergi anlaşmaları kapsamında hangi oran uygulanacaktır?

Hollanda Anlaşması’nın yukarıda tam metnini verdiğimiz 10. maddesinin (5) numaralı bendi hükmü kapsamında Anlaşmanın Eki Protokolün IX. Maddesinde ise, mezkûr maddenin 2. fıkrasının a) bendinden sapma olarak şu düzenleme yapılmıştır:

“10. maddenin 2. fıkrasının a) bendi hükümlerinden sapma olarak, Hollanda Kurumlar Vergisi Kanunu ve ilerideki değişiklikler gereğince, Hollanda’da mukim bir şirket Türkiye’de mukim bir şirketten elde ettiği temettüler dolayısıyla Hollanda Kurumlar Vergisine tâbi tutulmadığı sürece, söz konusu bentte öngörülen oranlar aşağıdaki oranlara indirilecektir:

a) Türkiye’de mukim bir şirketin ödediği temettüler yönünden yüzde 10’a ve b) Hollanda’da mukim bir şirketin ödediği temettüler yönünden yüzde 5’e.

Böyle bir durumda, 23. maddenin 2. fıkrasının (d) bendi hükümleri de aynı şekilde uy-

gulanacaktır”.

Buna göre, GVK’nun 94. maddesinin 1. fıkrasının (6) numaralı bendinin (b-iii) alt ben-di hükmüne göre yapılacak gelir vergisi tevkifatı menkul sermaye iradının ana merkeze aktarılan tutarı üzerinden yapılacağından; Türkiye’deki şube tarafından bankanın merkezine gönderilen, bu nedenle merkez tarafından elde edilen temettülerin Hollanda’da kurumlar vergisine tâbi olması halinde gelir stopaj matrahına uygulanacak oran, Anlaşmanın 10. maddesinin (2) numaralı bendinin (a) alt bendindeki oran yüzde 15 kabul edileceğinden, yüzde 7,5 olacaktır. Bu şartlar altında şube kazançları üzerinden kurumlar vergisi yanında maksimum yüzde 7,5 oranında gelir stopaj vergisi ödenecektir.

Burada Ek Protokolün ilgili hükmünün uygulanabilmesi için Türkiye’de bankacılık ya-

pan kurumun Hollanda’da mukim bir kurum olması gereklidir. Türkiye’de mukim bir şirketten temettü geliri elde etmesi lazımdır. Diğer bir ifadeyle, Hollanda’da mukim bir bankanın İstanbul Şubesi konumunda olan iktisadi ünite tarafından Türkiye’deki işyerinde icra edilen

9

Page 13: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Levent BAŞAK

10

ticari faaliyetten elde edilen kazanç ve iratların Türkiye’de mukim bir şirketten elde edildiğinin düşünülmesi mümkün olmadığı için, gelir vergisi stopaj oranının yüzde 7,5 olarak uygulan-ması gereklidir.

Türkiye’de şubesi bulunan yabancı bankalar istisnalar hariç Türkiye’de mukim kabul

edilmeyeceğinden ötürü Protokol hükümleri gereğince indirimli vergi oranının uygulanması mümkün olmayacaktır. Şubenin Türkiye’de mukim kabul edilmesi halinde ise, indirimli vergi oranının uygulanacağı tabii dir.

Yabancı bir banka Türkiye’de açtığı şubeden ötürü Türkiye’de mukim kabul edilebile-

cektir. İstisnaide olsa böyle bir şey söz konusu olabilir. Çünkü vergi anlaşmalarının 4. maddesine göre bir kurum her iki âkit devlette de mukim kabul edilebilecektir. Mesela, KVK’nun 3. maddesine göre yabancı bir kurumun Türkiye’de mukim bir kurum olarak kabul edilebilmesi için kanuni veya iş merkezinin Türkiye’de bulunması yeterlidir.

Türkiye’deki şubenin yabancı bankanın iş merkezi olarak kabul edilmesi ve bu ne-denle, Türkiye, şube kazançlarından ötürü yabancı bankayı Türkiye’de mukim kabul ederek tam mükellefiyet esasında vergilendirmek istenilmesi halinde çifte mukimlik problemi ortaya çıkacaktır. Bu sorun anlaşma kapsamında 4. maddeye göre çözümlenecektir.

Anlaşmanın 4. maddesine göre çifte mukimlik sorununun çözümünde izlenecek yön-

temler bir tarafa bırakıldığında Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı banka şubesinin Hollanda’da mukim kabul edilmesi halinde Protokol’ün ilgili hükmü uygulanamayacak; bu durumda ise gelir vergisi stopaj matrahına uygulanacak oran hususunda Anlaşmanın 10. maddesinin (2) ve (5) numaralı bentlerine göre hareket edilecektir.

Özetle; Türkiye’deki banka şubesinin Hollanda’da mukim kabul edilmesi halinde Ek Protokol hükümleri devre dışı kalacak; bu durumda yabancı banka şubesi tarafından hesaplanacak gelir vergisi stopaj matrahına 10. maddenin (5) numaralı bendindeki hüküm gereğince (2) numaralı bendin (a) alt bendindeki yüzde 15 oranının yarısı, yani yüzde 7.5 oranı uygulanacaktır. Hollanda’da mukim kurumların Türkiye’de mukim bir şirketten temettü geliri elde etmeleri halinde ise Protokolün IX. maddesindeki şartın gerçekleşmesi halinde gelir vergisi stopaj matrahına uygulanacak oran yüzde 5 olacaktır.

5520 sayılı KVK ile yapılan düzenlemeye gelince. KVK’nun 30. maddesinin (6) numa-

ralı bent hükmüne göre, yıllık veya özel beyanname veren dar mükellefiyete tâbi kurumların, indirim ve istisnalar düşülmeden önceki kurum kazancından, hesaplanan kurumlar vergisi düşüldükten sonra kalan kısımdan ana merkeze herhangi bir para transferi yapılması halinde bu transfer üzerinden kurum bünyesinde yüzde 15 oranında kurumlar vergisi kesintisi yapılması zorunludur.

Aynı tevkifat oranı 2006/10731 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı gereğince de geçerlidir.

Vergi anlaşmaları kapsamında kurum kazançları üzerinden kurumlar vergisi yanında ayrıca mezkûr madde uyarınca para transferine bağlı vergilendirme yapılabilmesi mümkündür. Ancak bu şekilde yapılacak vergilendirme yukarıda belirttiğimiz esaslar dahilinde anlaşmala-rın devreye girmesi halinde yüzde 15 nispetinde değil anlaşmadaki hüküm uyarınca ilgili maddelerde belirlenen oranlarda yapılacaktır.

4. Kanuni ve İş Merkezi Yurt Dışında Bulunan Yabancı Bankalar Tarafından Türkiye’de Daimi Temsilci Vasıtası İle Yürütülen Bankacılık Faaliyetleri

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun6 “Amaç” başlıklı 1. ve “Kapsam” başlıklı 2. mad-

desinde şu düzenlemelere yer verilmiştir:

Page 14: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

“Bu Kanunun amacı, finansal piyasalarda güven ve istikrarın sağlanmasına, kredi sis-teminin etkin bir şekilde çalışmasına, tasarruf sahiplerinin hak ve menfaatlerinin korunmasına ilişkin usûl ve esasları düzenlemektir.”

“Türkiye’de kurulu mevduat bankaları, katılım bankaları, kalkınma ve yatırım bankala-rı, yurtdışında kurulu bu nitelikteki kuruluşların Türkiye’deki şubeleri, finansal holding şirketleri, Türkiye Bankalar Birliği, Türkiye Katılım Bankaları Birliği, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu ve bunların faaliyetleri bu Kanun hükümlerine tâbidir.

Özel kanunlarla kurulmuş olan bankalar hakkında da kanunlarında yer alan hükümler saklı kalmak kaydıyla bu Kanun hükümleri uygulanır.

Bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler tatbik olunur.”

Bankacılık Kanunu hükümlerine göre, kanuni ve iş merkezi yurtdışında bulunan ya-

bancı bankalar tarafından Türkiye’de açılacak şubeler Bankacılık Kanunu hükümlerine tâbidir. 5411 sayılı Kanun hükümleri uyarınca, yurtdışında kurulu bankalar tarafından Türkiye’de daimi temsilci vasıtası ile bankacılık faaliyetinde bulunulması mümkün değildir. Türkiye’de yapılacak bankacılık işlemleri şube şeklinde örgütlenmeyi gerektirecek ticari bir organizasyona sahip olmayı gerektirmektedir. Bankacılık işlemlerinin daimi temsilci vasıtası ile yürütülmesi bu açıdan para piyasasında istikrarı ve güveni zedeleyecektir. Aynı zamanda kredi sisteminin daimi temsilci vasıtası ile etkin bir şekilde işlemesi de mümkün değildir.

Yurt dışında mukim yabancı bankalar tarafından Türkiye’de açılan şubelere ana mer-

kezden atanan genel müdür veya Türkiye temsilcisi GVK’nun 8. maddesi hükmü göz önünde bulundurulduğunda bu maddeye göre daimi temsilci olarak kabul edilemez. Diğer yandan, bu kişilerin daimi temsilci olması Türkiye’de daimi temsilci vasıtası ile bankacılık faaliyetinde bulunulduğunu göstermez. Türkiye’de açılmış olan şubenin varlığı halinde şube yetkililerinin temsil yetkisi veya bu yetkinin sınırı bankacılık işlemlerinin yapılmasına engel teşkil etmeye-cektir. Bankacılık Kanunu hükümleri yabancı bankalarca Türkiye’de bankacılık faaliyetinde bulunulabilmesi için şube açılmasını yeterli görmüştür. Şubede birinci derecede imza yetkilileri ve diğer personelin nitelikleri Bankacılık Kanunu ve özel hukuk hükümlerine göre belirlenecektir.

Şube yetkilileri ana merkezdeki yabancı bankanın Türkiye’deki işlerini yürütmekle gö-

revlendirilmiş şahıslardır ve genellikle maaşları ana merkez tarafından ödenmektedir. Bu kişiler yurtdışında mukim bankanın bankacılık faaliyetlerini yürütmek için Türkiye’de açılmış olan şubenin işlerini yapmaktadır. Bu kişilerle yabancı banka arasında hizmet akdi söz konusu olup vekâlet akdi hizmet akdini tamamlayan bir sözleşme mahiyetinde olabilecektir. Veya hukuki ilişkiyi belirleyen sözleşme (hizmet akdi sözleşmesi) vekâlet akdini de içeren karma bir sözleşme niteliğinde olabilecektir.

Bankacılık Kanunu Türkiye’de Türk Ticaret Kanunu (TTK) hükümlerine göre kurulan ve kanuni merkezi Türkiye’de bulunan yerli ve yabancı bankalar ile kanuni ve iş merkezi Türkiye dışında bulunan bankalar tarafından Türkiye’de açılan şubelerin bankacılık faaliyetle-rini düzenlemektedir. Bankacılık Kanunu’nun temel mantığı dahilinde Türkiye’de bankacılık faaliyetinde bulunacak yabancı şahısların daimi temsilci vasıtası ile bankacılık faaliyetlerini organize etmesi mümkün değildir.

Ancak, kanuni ve iş merkezi yurtdışında bulunan bankalar tarafından Türkiye’de mu-

kim şahıslara verilen kredilerle ilgili işlemlerin takip edilmesi amacıyla GVK’nun 8. maddesine uygun şekilde Türkiye’de görevlendirilen bu çerçevede Türkiye’de icra ettikleri faaliyetler

11

Page 15: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Levent BAŞAK

neticesinde daimi temsilci statüsüne sahip kimseler aracılığıyla kredi verilmesine yönelik bankacılık faaliyetinde bulunulması mümkündür.

Türkiye’de kurulu yerli bir bankanın sermayesine yüzde 82 payla iştirak ederek 1993 yılında KKTC’de mukim olarak kurduğu (...) Off Shore Banking Limited unvanlı bankanın Türkiye’ye yönelik olarak yaptığı faaliyetler nedeniyle bu faaliyetin Türkiye’de yapılıp yapılmadığı ve faaliyet Türkiye’de yapılmış ise davacı (...)’ın dar mükellefiyete tâbi kurumun daimi temsilcisi sıfatıyla vergiye muhatap olup olmayacağına ilişkin olarak Danıştay’a intikal eden bir olayda Danıştay 4. Dairesi’nce verilen 03.05.2000 tarih ve Esas No: 2000/559, Karar No: 2000/1913 sayılı kararda özet olarak şu açıklamalar yapılmıştır:

“(...) Offshore Banking Limited’in mevduat toplama ve kredi verme işlemlerini (...) ara-cılığıyla Türkiye’ye de yönelik olarak yapması nedeniyle, söz konusu bankacılık faaliyetlerinin Türkiye’de yapıldığı ileri sürülerek dar mükellef olarak tarhiyat yapılmıştır.

(...) Offshore bankanın kanuni ve iş merkezinin KKTC’nde bulunduğu ihtilafsızdır. İhti-laf konusu olan, yapılan faaliyetin Türkiye’de yapılıp yapılmadığıdır. Bilindiği gibi bankacılık faaliyeti bir hizmet faaliyetidir. Olayda mevduatlar ‘muhabir banka’ aracılığıyla Türkiye’den toplanmakta ise de bankanın kanuni ve iş merkezinin KKTC’nde olması ve dolayısıyla faaliyetin bu ülkede yapılıyor olması nedeniyle Türkiye’de yapılan bir bankacılık faaliyetinden söz edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, faaliyetin Türkiye’de yapılmaması nedeniyle, dar mükellef olarak (...) Offshore Banking Limited’in vergilendirilmesi mümkün değildir. Diğer taraftan, (...) Bankasının yaptığı havale işlemleri nedeniyle offshore bankanın daimi temsilcisi sayılması da Gelir Vergisi Kanunu ve Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca mümkün değildir. Kaldı ki mevzuatımıza göre bu bankalardan elde edilen faiz geliri yabancı ülke bankalarından elde edilmiş olarak kabul edilmektedir.

Bu durumda, Türkiye’de yapılan bir bankacılık faaliyeti bulunmadığından, yapılan

tarhiyatta ve bu tarhiyata karşı açılan davanın kısmen reddine yönelik mahkeme kararında isabet görülmemiştir”7.

Kararda özetle, Türkiye’de mukim banka tarafından yüzde 82 sermaye payı konularak

KKTC’de kurulan ve kurulduğu ülkede off-shore bankacılık hizmeti veren bir bankanın Türkiye’de yerleşik kurucusu olan yerli bankadan muhabirlik hizmeti aldığı iddia edilmekte, ayrıca Türkiye’de mevduat toplama işlemi yapılmadığı mevduatların yurtdışından toplandığı da davacı yerli banka tarafından iddia edilmektedir.

Off-shore bankacılık hizmeti veren KKTC’de kurulu banka Türkiye’de mukim kurucusu

olduğu yerli banka aracılığıyla yaptığı işlemlerin muhabirlik hizmetlerinin çok ötesinde olduğunun, off-shore bankacılıkla iştigal eden banka işletmesinin Türkiye’de herhangi bir şubesi olmamasına karşın, Bankacılık Kanunu hükümlerine aykırı olarak muhabir bankanın şubeleri aracılığıyla Türkiye’de bankacılık hizmeti yaptığının; bu sebeple kanuni ve iş merkezi Türkiye’de olmayan (...) Off-Shore Limited adına Türkiye’deki kişilerden mevduat toplanmasının, yabancı bankanın talimatları doğrultusunda toplanan mevduatların bir kısmının kredi olarak verildiğinin, bir kısmına ise menkul kıymet alım-satım işinde aracı olunduğunun tespiti halinde Türkiye’de kurulu bankanın yurtdışında ikamet eden bankanın daimi temsilcisi olarak kabul edilmesinin gerektiğini düşünüyorum.

Türkiye’de kazancın elde edilmesinde dolaylı etki yapan muamele ve faaliyetlerin off-

shore bankacılık faaliyetiyle uğraşan yabancı banka adına kazanç sağlayan Türkiye’de mukim banka tarafından yapılması halinde off-shore bankanın Türkiye’deki banka vasıtasıyla yapmış olduğu bankacılık faaliyetinden dolayı Türkiye’de ticari kazanç elde ettiği düşünüyo-rum. Bu nedenle, yukarıdaki kararda verilen düşüncelere katılmadığımı belirtmek isterim.

12

Page 16: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Sonuç olarak; Türkiye’de yerleşik banka tarafından KKTC’de mukim banka adına bu kurumun şubeleri aracılığıyla yapılan bankacılık işlemleri neticesinde elde edilen kazançlar için daimi temsilci sıfatına sahip yerli banka adına kurumlar vergisi tarhiyatı yapılabilecektir. Bu nedenle, Türkiye’de mukim bankaların yabancı bankalar adına yaptığı işlemlerin kararda belirtilen işlemlerden olması halinde tarhiyatın muhatabı sıfatıyla yabancı bankanın Türki-ye’de elde ettiği kazançları kurumlar vergisi beyannamesi ile beyan etmeleri zorunludur.

5. Yabancı Banka Şubelerinin Türkiye’de Yapamayacağı İşlemler

Bankaların İzne Tabi İşlemleri ile Dolaylı Pay Sahipliğine İlişkin Yönetmeliğin8 9. maddesinin 10. bendi hükmüne göre, yabancı bankaların Türkiye’de faaliyet gösteren şubelerinin Türkiye’deki faaliyetleri kapsamında mevduatı bağlı bulundukları gruba ait şube veya “diğer mali kurumlara”9 yönlendirmeleri mümkün değildir. Yabancı banka şubeleri bu amaçla kıyı bankacılığı bölgesindekiler dahil yurtdışında yerleşik bankaya ait şubeleri veya başka finansal kuruluşlar adına yurtiçinde (Türkiye’de) yerleşik kişilerden mevduat kabulü amacıyla; muvazaalı işlemlerde bulunmaları, münhasıran bu iş için personel istihdam etmeleri, gruba ait şubeler veya başka mali kurumlar adına toplanacak mevduat üzerinden personele ücret, komisyon, prim ve benzeri adlar altında para ödemek veya personele gruba ait şubelerin reklam ve propagandasını yaptırmak suretiyle Türkiye’deki şubenin müşterilerini yurtdışındaki (serbest bölgeler ve off-shore bankacılık işlemlerinin yapıldığı limanlar dahil) grubun şubelerine yönlendirmeleri, bu ve benzeri yöntemler kullanarak gruba ait şubeler veya başka mali kurumlar adına mevduat toplamları mümkün değildir10.

Yabancı banka şubeleri Türkiye’deki mudileri hedef kitle belirleyerek bu kişilerin ban-kanın ana merkezinde veya Türkiye dışındaki şubelerinde, yurtdışındaki iştiraklerinde veya başka mali kurumlarda mevduat hesabı açtırması amacıyla hiçbir şekilde hukuki işlem ihdas edemeyeceklerdir. Bu kanallar kullanılarak Türkiye’den mevduat toplanması halinde toplanan mevduatlar 5411 sayılı Kanun uygulamasında izinsiz mevduat kabulü sayılarak bu işlemlere ilişkin gerekli müeyyidelere tâbi tutulacaklardır.

Yapılan düzenlemeyle, Türkiye’de şube açan yabancı bankaların müşterilerini gruba

ait Türkiye dışındaki serbest bölgelerde veya off-shore bankacılık alanlarında açılmış olan şubelere, yabancı bankanın Türkiye dışındaki iştiraklerine veya diğer mali kurumlara (bu kurumlarla yabancı banka arasında organik bir bağ olmalıdır) yönlendirmeleri bu amaçla organizasyon oluşturmaları hatta reklâm yapmaları dahi yasaklanmıştır. Aksi takdirde Türkiye’den yurtdışına aktarılan mevduat Türkiye’den izinsiz olarak toplanan mevduat kabul edilecektir. Bu şekilde yabancı banka şubelerince izinsiz mevduat toplanması halinde Bankacılık Kanunu’nun 150. maddesinde belirtilen cezai müeyyidelerle karşı karşıya kalınabilecektir.

6. Yabancı Banka Şubelerinde Kredi Komitesinin Oluşturulması

Bankaların Kredi İşlemlerine İlişkin Yönetmeliğin11 6. maddesinin (2) numaralı bent hükmü uyarınca, Türkiye’de şube açmak suretiyle faaliyet gösteren yabancı bankalarda kredi komitesinin kurulması halinde, müdürler kurulu aynı zamanda kredi komitesi görevini yürütecektir12. Mezkûr Yönetmeliğin 7. maddesinin (1) ve (5) numaralı bent hükmüne göre ise, kredi komitesi tüm üyelerinin katılımı ile toplanacak ve kredi komitesi kararları karar defterine kaydedilecektir13.

7. Yabancı Banka Şubelerince Yurtdışından Temin Edilecek Belgeler

Konu ile ilgili olarak Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik (BKFHY) “Yurtdışından Temin Edilecek Belgeler” başlıklı 37. maddesinde şu düzenlemeye yer verilmiştir:

13

Page 17: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Levent BAŞAK

“Bu Yönetmelikte yer alan ‘başvurularla ilgili olarak’ yurtdışından temin edilecek bel-gelerin ilgili ülkenin yetkili makamlarınca ve Türkiye’nin o ülkedeki konsolosluğunca veya Lahey Devletler Özel Hukuku Konferansı çerçevesinde hazırlanan Yabancı Resmi Belgelerin Tasdiki Mecburiyetinin Kaldırılması Sözleşmesi hükümlerine göre onaylanmış olması ve başvuruya belgelerin noter onaylı tercümelerinin de eklenmesi şarttır”.

Buna göre, yabancı bankalarca Türkiye’de kullanılacak olan ve yurtdışından temin e-dilmiş bütün belge ve dokümanlar hakkında ilgili düzenlemenin geçerli olduğunu düşünüyo-rum. Ancak, bu konuda, yönetmelikte açık bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç vardır. Bu hüküm aynen Bankaların İzne Tabi İşlemleri ile Dolaylı Pay Sahipliğine İlişkin Yönetmeliğin 14. maddesinin (3) numaralı bent hükmü olarak yer almış ve bu konuda yeni yönetmelikle aşağıda yer vereceğim iki düzenleme yapılmıştır.

1- Mezkûr Yönetmelikte yer alan başvurularla ilgili olarak yabancı uyruklu kişilerden

istenecek belgelerden gerekli görülenler ve ilgili ülke mevzuatına göre temin edilmesi mümkün olanlar istenecektir. Böylece, Türkiye’deki işlemlerle ilgili olarak talep edilecek belgeleri kurumların ülkelerinden temin etmelerinin mümkün olmaması halinde (mevzuat engeli veya başka sebeplerle) ilgili belgeler istenmeyecektir.

2- Adli sicil, müflis ve konkordato belgeleri Türk hukuk sisteminde düzenlenmiş belge-

lerdir. Bu belgelerin yabancı uyruklu kişilerden istenmesi halinde kanun koyucu her ülkenin hukuki durumunu göz önünde bulundurarak kişilerin bu belgeleri ilgili ülkenin adli sicil, müflis ve konkordato kayıtlarının tutulduğu bir merci ya da sistem olmaması nedeniyle temin edememesi durumunda, bu durumun ilgili ülkenin yetkili mercilerinden alınacak bir belge ile tevsik edilmesini ve bu belgelerin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na tevdi edilmesini yeterli görmüştür. Bu hususta mükelleflerin başkaca bir işlem yapmalarına gerek bulunmamaktadır.

8. Türkiye’de Şube Şeklinde Bankacılık Faaliyetinde Bulunacak Yabancı Bankaların Türkiye’deki Şubelerinin Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu Hü-kümleri Karşısındaki Durumu

4875 sayılı Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu 05.06.2003 tarihinde kabul edilerek

yürürlüğe girmiştir. Mezkûr kanuna göre doğrudan yabancı yatırım, yabancı yatırımcı tarafından; yurtdışından getirilen, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasınca alım-satımı yapılan konvertibl para şeklinde nakit sermaye, şirket menkul kıymetleri (Devlet tahvilleri hariç), makine ve teçhizat, sınai ve fikri mülkiyet hakları; yurtiçinden sağlanan, yeniden yatırımda kullanılan kâr, hâsılat, para alacağı veya mali değeri olan yatırımla ilgili diğer haklar, doğal kaynakların aranması ve çıkarılmasına ilişkin haklar gibi iktisadi kıymetler aracılığıyla yeni şirket kurmayı veya şube açmayı ifade etmektedir. Buna göre, kanuni ve iş merkezi yurtdışında bulunan kurumlarca (yabancı bankalarca) Türkiye’de açılan banka şubelerinin her türlü yatırımı Türkiye’de yapılan doğrudan yabancı sermaye yatırımı niteliğin-dedir. Ayrıca, yabancı banka şubesi kanalıyla yurtdışındaki başka yabancı bankalardan veya şubelerden alınan krediler de doğrudan yabancı yatırımlar içerisinde değerlendirilmektedir. Çünkü yurtdışından, yabancı banka şubesinin merkezinden veya şube aracılığıyla başka bir yabancı bankadan alınan krediler Türkiye’de veya firmanın Türkiye dışındaki şubelerinde katma değer yaratılması amacıyla kullanılacağı için Türkiye’deki doğrudan yatırımlar kullanılan kredi tutarı kadar artacaktır.

9. Bankaların Hesap ve Kayıt Düzeni, Mali Tablolarının Yayımlanması Ve İlgili Mercilere Gönderilmesi Bu başlık altında yapacağı açıklamaları BKFHY 32. maddesi hükmü ve bu yönetmelik

yürürlükten kaldırıldığı için konu hakkında Bankaların Muhasebe Uygulamalarına ve

14

Page 18: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Belgelerin Saklanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümlerinde yer alan düzenlemelerin ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda vardır.

9.1. Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik Hükümlerinde Yer Alan Düzenlemeler

BKFHY 32. maddesi hükmü uyarınca bankalar, hesaplarını ve mali tablolarını, Ban-

kacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından 4389 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 13. maddesi uyarınca yürürlüğe konulan düzenlemelere uygun şekilde tutmak, yayımlamak ve ilgili mercilere göndermek zorundadırlar.

4389 sayılı Bankacılık Kanunu 5411 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırıldığı için BKFHY ilgili maddelerinde 4389 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 13. maddesine yapılan atıf 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 37, 38, 39, 40, 41 ve 42. maddelerine yapılmış kabul edilecektir.

Buna göre; Bankacılık Kanunu’nun 37. maddesi uyarınca, yerli ve yabancı bankalar ile yabancı banka şubeleri, kuruluş birliklerinin ve Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu’nun görüşü alınmak suretiyle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tarafından uluslararası standartlar esas alınarak belirlenecek usul ve esaslara uygun olarak muhasebe sistemlerinde tekdüzeni uygulamak; tüm işlemlerini gerçek mahiyetlerine uygun surette muhasebeleştir-mek; finansal raporlarını bilgi edinme ihtiyacını karşılayabilecek biçim ve içerikte, anlaşılır, güvenilir ve karşılaştırılabilir, denetime, analize ve yorumlamaya elverişli, zamanında ve doğru şekilde düzenlemek zorundadır.

Bankacılık Kanunu’nun 39. maddesinin 3. fıkrası hükmü uyarınca da yerli ve yabancı bankalar ile yabancı banka şubeleri, düzenleyecekleri finansal raporlarını, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun belirleyeceği usûl ve esaslar çerçevesinde ilgili mercilere sunmak ve ilân etmek zorundadırlar.

BKFHY 32. maddesinin kaldırılmadan önceki14 (2) numaralı bent hükmüne göre, ban-kalar yıl sonu bilânçolarının, yıllık kâr ve zarar cetvellerinin, nakit akım tablosunun, öz kaynak değişim tablosunun ve kâr dağıtım tablosunun birer örneğini, bu tabloların dipnotlarını da içerecek şekilde, hesap dönemini izleyen beş ay içinde yönetim kurulu ve denetçilerinin raporları ile birlikte, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na tevdi ve Resmi Gazete’de ve yurt çapında yayın yapan bir gazetede yayımlamak zorundaydılar. Bu düzenleme 23.11.2002 tarih ve 24915 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan “Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılamasına Dair Yönetmelik” ile yürürlükten kaldırılmıştır.

9.2. Bankaların Muhasebe Uygulamalarına ve Belgelerin Saklanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik Hükümlerinde Yer Alan Düzenlemeler Yabancı banka şubeleri muhasebe ve raporlama sisteminde şeffaflık ve tekdüzenin

sağlanması, işlemlerinin kayıt dışında kalmasının önlenmesi, faaliyetlerinin gerçek mahiyetle-rine uygun olarak sağlıklı ve güvenilir bir biçimde muhasebeleştirilmesi, konsolide ve konsolide olmayan bazda mali durumları, mali performanslarıyla yönetimin etkinliği hakkında bilgileri içeren finansal tablolarının zamanında ve doğru bir şekilde hazırlanması, raporlanması ve yayımlanmasına ve belgelerin saklanmasına ilişkin usul ve esaslara uymakla mükelleftir. Bu amaçların gerçekleştirilmesine yönelik usul ve esaslar Bankaların Muhasebe Uygulamalarına ve Belgelerin Saklanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte15 hüküm altına alınmıştır. Yabancı banka şubelerinin muhasebe kayıtlarını mezkûr yönetmelikte belirtilen amaçları geçekleştirecek şekilde tutmaları ve ilgili finansal tabloları düzenlemeleri ve bu tabloları ilgili yerlere tevdi etmeleri zorunludur.

15

Page 19: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Levent BAŞAK

Yönetmeliğin 14. maddesinin (2) numaralı bent hükmünde yabancı banka şubeleri ile ilgili olmak üzere özel bir düzenleme yer almaktadır. İlgili bent hükmü şu şekildedir:

“Türkiye’de şube açmak suretiyle faaliyette bulunan bankalar, Türkiye’deki yönetim

merkezleri tarafından düzenlenen ve müdürler kurulu tarafından imzalanan Türkiye’deki faaliyetlerine ait yıl sonu bilânçoları ile gelir tablolarını, bunların açıklama ve dipnotlarını, ‘merkezlerinin bilânço ve gelir tablolarını’ Kuruma ve kuruluş birliklerine elektronik ortamda ve matbu olarak tevdi etmek zorundadır”.

Buna göre, yabancı banka şubeleri yıl sonu bilânçoları ile gelir tablolarını bunların a-

çıklama ve dipnotlarını, merkezlerinin bilânço ve gelir tablolarını Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ve Türkiye Bankalar Birliğine elektronik ortamda ve matbu olarak tevdi etmek zorundadır. Bent hükmünde “ve” bağlacı kullandığı için ilgili finansal raporların elektronik ortamda ve matbu olarak tevdii mecburidir. Bent hükmüne göre yabancı banka şubeleri Türkiye’deki şubelerine ait finansal raporları tevdi ile zorunlu olduğu gibi merkezleri-ne ait bilânço ve gelir tablolarını da tevdi etmeye mecburdur.

Yönetmeliğin 14. maddesinin (9) numaralı bent hükmü uyarınca da bankalar (yabancı banka şubeleri dahil), usul ve esasları Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nca belirlenecek finansal tablo, rapor ve cetvelleri ihtiva eden “gözetim raporlarını” Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nca belirlenecek esaslar çerçevesinde ve sürelerde Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na tevdi etmek zorundadır.

Yabancı banka şubeleri ayrıca “Bankalarca Yıllık Faaliyet Raporlarının Hazırlanması-na ve Yayımlanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”16 hükümlerine göre “Yıllık Faaliyet Raporu” hazırlama ve bu raporu yönetmelikte belirlenecek esaslar çerçeve-sinde yayımlamak zorundadır.

10. Finansal Raporların Bağımsız Denetim Kuruluşları’nca Onaylanması

Bankacılık Kanunu’nun 39. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre, bankaların genel ku-

rullarına sunacağı yıllık finansal raporların bağımsız denetim kuruluşlarınca onaylanması şarttır. Bu düzenleme gereğince denetim kuruluşlarınca onaylanmayan finansal raporların genel kurulda görüşülmesi mümkün değildir. Bununla ilgili olarak Bankalarda Bağımsız Denetim Gerçekleştirecek BKFHY’de17 yer alan düzenlemelere riayet edilecektir.

11. Bankaların Basılı ve Külçe Altın Dışında Alım ve Satımını Yapabilecekleri Kıymetli Madenler

Bu bölüm başlığı altında yapacağım açıklamalar da BKFHY ve Bankaların Kıymetli

Maden Alım Satımına ve Alacaklarından Dolayı Edindikleri Emtia ve Gayrimenkullerin Elden Çıkarılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümlerine göre yapılacaktır.

11.1. Bankaların Kuruluş ve Faaliyetleri Hakkında Yönetmelik Hükümlerine Göre Kıymetli Maden Alım-Satımı İşlemleri

BKFHY 33. maddesi hükmüne göre; bankaların, Kıymetli Madenler Borsalarında iş-

lem gören ve standartları Hazine Müsteşarlığı tarafından tebliğ ile belirlenen gümüş ve platinin alım ve satımını yapmaları serbesttir. Buna göre, yabancı banka şubeleri yurtdışın-dan getirdikleri ve borsada işlem gören ve standart özellikleri Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenen gümüş ve platinin alım-satımını yapabileceklerdir.

Yabancı banka şubeleri Hazine Müsteşarlığı tarafından belirlenen gümüş ve platin dı-

şındaki bu mahiyetteki madenlerin alım ve satımını yapmaları mümkün değildir. Ancak,

16

Page 20: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

yabancı banka şubeleri gümüş ve platin dışındaki değerli maden ve taşların alım-satımını serbestçe yapabilecektir (Bankacılık Kanunu mad. 4-h).

11.2. “Bankaların Kıymetli Maden Alım Satımına ve Alacaklarından Dolayı Edin-dikleri Emtia ve Gayrimenkullerin Elden Çıkarılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik”18 Hükümlerine Göre Bankaların Kıymetli Maden Alım-Satımı İşlemleri

Yönetmeliğin 4. maddesi hükmünde bankalarca alım-satımı yapılabilecek kıymetli

madenlerle ilgili olarak şu düzenlemeye yer verilmiştir: “Bankalar, Kıymetli Madenler Borsalarında işlem gören ve standartları ve nitelikleri

Hazine Müsteşarlığı veya İstanbul Altın Borsası tarafından belirlenen altın, gümüş ve platinin alım ve satımı ile Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsalarında işlem gören ve standart ve nitelikleri yetkili merciler tarafından belirlenen altın, gümüş ve platini esas alan sözleşmelerin alım ve satımını yapabilirler”.

Buna göre, yabancı banka şubeleri nitelikleri ilgili kuruluşlarca belirlenecek altın, gü-müş ve platinin alım satımı ile Vadeli İşlem ve Opsiyon Borsalarında işlem gören ve standart ve nitelikleri yetkili merciler tarafından belirlenen altın, gümüş ve platini esas alan sözleşme-lerin alım ve satımını serbestçe yapabileceklerdir.

Gümrük mevzuatı hükümleri göz önünde bulundurularak yabancı banka şubeleri ban-kacılık faaliyetleri kapsamında ilgili şartları taşımaları kaydıyla ana merkezinden veya yurtdışından getirdikleri altın, gümüş ve platin gibi kıymetli madenlerin alım satımını da yapabileceklerdir.

12. Merkez Bankası Kanunu’nun 43. Maddesinin Yabancı Bankaları İlgilendiren Hükümleri

1211 sayılı Merkez Bankası Kanunu’nun 4651 sayılı Kanunla değişik 43. maddesi

hükmünde; “Bilgi isteme yetkisi, bankaların bilançoları ve raporları” başlığı altında yabancı banka şubelerini de ilgilendiren bazı düzenlemeler yapılmıştır. Bu düzenlemeleri şu şekilde özetleyebiliriz:

12.1. Yıllık Bilançolar ile Kâr ve Zarar Hesaplarının Merkez Bankasına Gönderilmesi

Mezkûr maddenin 43. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre; Türkiye’de faaliyette bulu-

nan bütün bankaların, özel finans kurumları (katılım bankaları) ve Merkez Bankası’nca uygun görülecek diğer mali kurumların, yıllık bilânçoları ile kâr ve zarar hesaplarını, idare meclisi ve denetçi raporları ile birlikte, genel kurullarının toplantı tarihinden itibaren; bağımsız denetim kuruluşlarınca hazırlanacak denetim raporlarının ise düzenlenme tarihinden itibaren en geç bir ay içinde Merkez Bankasına tevdi etmeleri (vermeleri) gerekmektedir.

Kanun hükmünde geçen “Türkiye’de faaliyette bulunan bütün bankalar” ibaresinden Türkiye’de kurulan yerli bankalar, Türkiye’de tamamı ve/veya bir kısmı yabancı sermaye ile kurulan bankalar ve yabancı banka şubeleri anlaşılmalıdır.

12.2. Merkez Bankası’nca Bilgi ve Belge İstenmesine İlişkin Hükümler

Merkez Bankası Kanunu’nun 43. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre; Merkez Ban-

kası, Merkez Bankası Kanunu ve mevzuat ile kendisine verilen görevleri yerine getirebilmek amacıyla Türkiye’de faaliyette bulunan bütün bankalar, özel finans kurumları (katılım

17

Page 21: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Levent BAŞAK

bankaları) ve Merkez Bankası’nca uygun görülecek diğer mali kurumlardan her türlü bilgi ve belgeyi, belirleyeceği usul ve esaslar çerçevesinde istemeye yetkilidir. Mezkûr kurum ve kuruluşlar ise, Merkez Bankası tarafından kendisinden istenilen bilgileri Merkez Bankası’nın belirteceği süre içinde vermeye mecburdurlar.

Görüldüğü üzere, Türkiye’de fiyat istikrarını sağlamakla görevli olan Merkez Bankası bu amacı gerçekleştirmek üzere para ve sermaye piyasasında faaliyette bulunan kurum ve kuruluşlardan her türlü bilgi ve belge isteme yetkisine sahiptir. Merkez Bankası bu yetkisini kullanırken kurum ve kuruluşlara makul bir süre vermekle yükümlüdür.

Merkez Bankası mezkûr madde uyarınca istediği bilgi ve belgeleri kendisine verme-yen veya doğru ve zamanında vermeyen ilgili kurum ve kuruluşların Merkez Bankası Kanunu’nun verdiği yetkilere konu olan işlemlerini sınırlayabilecek veya durdurabilecektir.

12.3. Yabancı Bankaları Düzenleme ve Denetlemeye Yetkili Kuruluşlardan Bilgi İsteme

Merkez Bankası Kanunu’nun 43. maddesinin 3. fıkrası hükmüne göre, Merkez Ban-

kası’nın kendi yetki ve görev alanına giren hususlarla ilgili olarak Türkiye’de faaliyette bulunan bütün bankalar, özel finans kurumları (katılım bankaları) ve Merkez Bankası’nca uygun görülecek diğer mali kurumları düzenleme ve denetleme ile görevli kurum ve kuruluşlardan bilgi isteme yetkisi bulunmaktadır.

Merkez Bankası, gerektiğinde Türkiye’de faaliyette bulunan bütün bankalar, özel

finans kurumları (katılım bankaları) ve Merkez Bankası’nca uygun görülecek diğer mali kurumlar hakkındaki görüşlerini ve tespitlerini Başbakanlık ile Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’na ve bu kurum ve kuruluşları düzenleme ve denetleme yetkisine sahip olan diğer kurum ve kuruluşlara bildirebilecektir.

12.4. Merkez Bankası’nın İstatistiki Bilgi Toplama Yetkisi

Merkez Bankası Kanunu’nun 43. maddesinin 4. fıkrası hükmüne göre; Merkez Ban-kası, istatistiki bilgilerin toplanmasında, kamu kurum ve kuruluşları, Hazine Müsteşarlığı, Devlet İstatistik Enstitüsü19, diğer ülkelerin istatistiki bilgi toplamaya yetkili makamları ve uluslararası kuruluşlarla işbirliği yapabilecektir.

Merkez Bankası, finansal sistemle ilgili tüm istatistiki bilgiler ile ekonomideki ve öde-meler dengesindeki gelişmelerin izlenmesinde gerekli görülecek diğer istatistiki bilgileri bankalar (yabancı banka şubeleri dahil), diğer mali kurumlar ve kişilerden doğrudan isteme ve toplama yetkisine sahiptir. Kendilerinden bilgi istenilenler, istenilen bilgileri Merkez Bankası’nın belirleyeceği usul ve esaslara göre doğru olarak vermekle mükelleftirler. Merkez Bankası, bu bilgilerin doğru olup olmadığını ilgililer nezdinde araştırmaya ve denetlemeye, ek bilgi ve belge istemeye yetkilidir.

Mezkûr maddede yapılan bir başka düzenleme uyarınca Merkez Bankası, gerekli

gördüğü istatistiki bilgileri web sitesinde veya diğer yollarla yayımlayabilecektir. Ancak; Merkez Bankası, toplanan istatistiki bilgilerden kişisel ve özel nitelikte olanları Anayasa’da düzenlenen özel hayatın dokunulmazlığı ilkesi dahilinde yayımlayamayacağı gibi herhangi bir yolla da açıklayamaz, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu dışında resmi veya özel herhangi bir makama vermesi de mümkün değildir. Diğer yandan bu bilgilerin istatistiki amaçlar dışında ve ispat aracı olarak kullanılması söz konusu olamaz. Görüldüğü üzere; mezkûr maddenin son fıkrasında yapılan düzenleme, mahremiyete özel önem veren yabancı bankalar tarafından Türkiye’de açılan şubeler açısından olumlu bir düzenlemedir. Bu hüküm dahilinde yabancı bankaların mevcut kurum bilgileri istatistiki amaçlar dışında kullanılama-

18

Page 22: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

yacak ve özel nitelikteki bilgiler ise hiçbir şekilde üçüncü kişilerle paylaşılmayacaktır. Bu kapsamda yabancı banka şubelerinin Merkez Bankası’nca istenilen bilgileri vermelerinde vergi mahremiyeti de dahil olmak üzere hiçbir sakınca bulunmamaktadır.

13. Merkez Bankası Kanunu’nda Düzenlenen Cezai Müeyyideler ve Yabancı Banka Şubelerinin Cezaya Muhatap Olabilecekleri Durumlar

Merkez Bankası Kanunu’nun 4651 sayılı Kanunla değişik “Ceza Hükümleri” başlıklı

68. maddesi hükmüne göre, Türkiye’de faaliyette bulunan bütün bankalar, özel finans kurumları (katılım bankaları) ve Merkez Bankası’nca uygun görülecek diğer mali kurumların bilgi verme mükellefiyetine ilişkin getirilen kurallara uymamaları halinde ve diğer bazı durumlarda aşağıdaki cezalara muhatap olabileceklerdir.

1. Merkez Bankası Kanunu’nun 4. maddesinin 4. fıkrasında ve açık piyasa işlemleri

ile ilgili 52. maddesinde verilen yetkiler çerçevesinde Merkez Bankası tarafından yapılan düzenlemelere uymayan ve zorunlu karşılık ve umumi disponibilite için tespit edilen oranları süresi içinde tesis ettirmeyen veya eksik tesis ettiren bankaların (yabancı banka şubeleri dahil) görevli ve ilgilileri hakkında bir milyar liradan iki milyar liraya kadar ağır para cezası uygulanır.

2. Merkez Bankası Kanunu’nun 43. maddesinin birinci ve ikinci fıkrası ile 44. madde-sinde belirtilen bilgi ve belgeleri vermeyen veya gerçeğe aykırı bilgi ve belge veren ya da Kanunun 4. maddesinin dördüncü fıkrasında öngörülen denetimin yapılmasını engelleyen bankaların (yabancı banka şubeleri dahil) görevli ve ilgilileri hakkında bir yıldan üç yıla kadar hapis ve iki milyar liradan dört milyar liraya kadar ağır para cezası uygulanır.

3. Merkez Bankasının itibarını kırabilecek veya şöhretine ya da servetine zarar vere-

bilecek bir hususa kasten sebep olan ya da bu yolda asılsız haber yayanlar ve yayınlayanlar için bir yıldan iki yıla kadar hapis ve iki milyar liradan dört milyar liraya kadar ağır para cezası hükmolunur.

4. Merkez Bankası Kanunu’nun 43. maddesinin 4. fıkrasındaki bilgi ve belgeleri belir-lenen usul ve esaslar içerisinde doğru olarak vermeyen gerçek kişiler ve tüzel kişilerin sorumluları hakkında beş yüz milyon liradan bir milyar liraya kadar ağır para cezasına hükmolunur.

14. Sonuç Bankalar ekonomik sistemin vazgeçilmez kurumlarıdır. Sermaye piyasasının en ö-

nemli kurumlarının başında yine bankalar gelmektedir. Bankalar güven ve itibar esası üzerine kurulu ticari işletmelerdir. Bu sistemin devamı bankalara olan itibarın devamına bağlıdır. Bu nedenle özellikle AB ülkelerinde bankacılık sistemi sıkı kayıt altına alınmıştır.

AB müktesebatına uyum çerçevesinde bankacılık sisteminin istikrar ve güven içeri-

sinde varlığını devam ettirebilmesi için 5411 sayılı Bankacılık Kanunu 19.10.2005 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Akabinde 1 Kasım 2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımla-nan bir dizi Yönetmelik düzenlemeleriyle bankacılık sistemine yönelik önemli kurallar getirilmiştir. Mezkûr kanun ve yönetmelik hükümlerinin incelenmesi halinde bankacılık sisteminde kurumların gerekli kurallara uymaları ve sistemdeki gerekli düzenleyici kurulların kanun ve yönetmelik düzenlemelerine gereken hassasiyeti göstermeleri ve özellikle denetim mekanizmasının iyi işlemesi halinde Türkiye’de geçmişte yaşanan ve bankacılık sektöründe önemli tahribatlara neden olan krizlerin tekrar yaşanmayacağını düşünüyorum. Özellikle bankacılık sektörüne ilişkin olarak hesap ve kayıt düzenini ilgilendiren konularda mezkûr yönetmeliklerle yapılan düzenlemeler sistemde faaliyet gösteren banka işletmelerinin

19

Page 23: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Levent BAŞAK

20

faaliyetlerinde önemli bir kontrol mekanizması getirmektedir. Bu kontrol mekanizmasına gösterilecek hassasiyet hem ülke ekonomisinin daha da iyi aşamalara gelmesi hem de yabancı banka şubeleri dahil sektörde faaliyet gösteren bankaların faaliyetlerinde önemli kolaylıklar getirecektir. İlgili Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelik düzenlemeleri bir hayli geniştir. Bu düzenlemelerin ayrıntısına girme imkânı bu makalemiz için söz konusu değildir. Bu makalemizde Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı banka şubelerinin sektördeki faaliyetle-ri ile ilgili olarak uymaları gereken kurallar ve önemli bazı hukuki düzenlemelere ilişkin olarak çeşitli açıklamalarda bulunulmuştur. Dipnotlar 1 17.06.2003 tarih ve 25141 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 2 Bilindiği üzere; 5422 sayılı KVK’nun 24. maddesi hükmüne göre, dar mükellefiyete tâbi kurumlarca elde edilen ticarî, ziraî ve diğer kazanç ve iratlar dışında kalan kazanç ve iratlar ile telif, imtiyaz, ihtira, işletme, ticaret unvanı, alâmetifarika ve benzeri gayri maddi hakların satışı, devir ve temliki mukabilinde alınan bedeller kurumlar vergisi tevkifatına tâbidir. 5520 sayılı KVK’nun 30. maddesinde ise, hangi kazanç ve iratların kurumlar vergisi tevkifatına tâbi olduğu açık bir şekilde iki bent halinde belirtilerek tevkifat uygulaması daha rasyonel ve spesifik bir hale getirilmiştir. 3 Konu ile ilgili olarak Danıştay Dördüncü Dairesi’nce verilen Esas No: 1999/2086, Karar No: 2000/372, Esas No: 1999/2559, Karar No: 2000/274 ve 25.04.2002 tarih ve Esas No: 2001/486, Karar No: 2002/1771 sayılı kararlara bakılabilir. İlgili kararların tam metni için bkz., Danıştay Dergisi, Yıl: 31, Sayı: 104, Ankara-2001, Sh. 212-215, 231-232.; KIZILOT Şükrü, Danıştay Kararları ve Özelgeler (Muktezalar), 6. Cilt, Sh. 568-570 ve Maliye ve Sigorta Yorumları, Yıl: 17, Sayı: 392, 15 Mayıs 2003, s.200-201. 4 30.12.2003 tarih ve 25332 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 5 İlgili olarak bkz., 1 seri numaralı Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması Genel Tebliği. Tebliğde menkul sermaye iradı sayılan tutar dar mükellefiyete tâbi kurumlar açısından temettü tutarı sayılmıştır. 6 01.11.2005 tarih ve 25983 Mükerrer sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 7 Kararın tam metni için bkz., KIZILOT Şükrü, Danıştay Kararları ve Özelgeler (Muktezalar), 7. Cilt, Yaklaşım Yayınları, Ankara-2005, s.457-459. 8 01.11.2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 9 Yönetmelik düzenlemesinde “diğer” kelimesi kullanıldığı için Türkiye’de faaliyet gösteren yabancı banka şubesi gruba dahil diğer şirketlerin Türkiye’de her türlü reklam ve diğer hizmetlerini yapabileceklerdir. Bu kapsamda olmak üzere şube tarafından çıkarılacak her türlü yayın de diğer bültenlerde gruba ait diğer şirketlerin reklâmı ve tanıtımına yönelik her türlü iş ve işlemin yapılması mümkündür. 10 Benzer bir düzenleme BKFHY12. maddesine 9 Temmuz 2002 tarih ve 24810 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan yönetmelikle eklenen 13. fıkra hükmünde de yer almaktadır. 11 01.11.2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 12 BKFHY18. maddesinin 2. fıkrası hükmünde de benzer bir düzenlemeye yer verilmişti. Buna göre, Türkiye’de şube açmak suretiyle faaliyet gösteren yabancı bankalarda müdürler kurulu aynı zamanda kredi komitesi görevini yürütmekteydi. 13 BKFHY18. maddesinin 3. fıkrasında yapılan düzenleme gereğince de, kredi komitesi müdürler kurulu üyelerinin tümünün katılımıyla toplanmak zorundaydı. Bu hükümde mezkûr yönetmelikle herhangi bir değişikliğe gidilmemiş-tir. 14 BKFHY32. maddesinin (2), (3), (4) ve (5) numaralı bent hükümleri 23 Ekim 2002 tarihli ve 24915 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Yönetmelikle yürürlükten kaldırılmıştır. 15 01.11.2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 16 01.11.2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 17 01.11.2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 18 01.11.2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 19 5429 sayılı “Türkiye İstatistik Kanunu”nun 16. maddesi hükmüne göre, bu Kanunun uygulanmasını sağlamak ve kanunla kendisine verilen görevleri yerine getirmek üzere “Türkiye İstatistik Kurumu” kurulmuştur. Kurum kısaca “TÜİK” olarak adlandırılmaktadır. Mezkûr kanun ile daha önce “Devlet İstatistik Enstitüsü”nce yapılan işler bu kanunun yürürlüğe girmesi ile birlikte TÜİK tarafından yapılacaktır.

Page 24: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi, Sayı 63, 2007

21

Destek Hizmetleri:

Tanım, Önemlilik Kıstasları ve Risk Değerlendirmesi

Doğan ŞENGÜL∗ Önsöz Bankalar maliyetlerini düşürmek, gelirlerini artırmak, insan kaynaklarını temel faaliyet-

lerinde kullanmak, operasyonlarının hızını ve verimliliğini artırmak, sahip olmadıkları teknoloji ve uzmanlıktan yararlanmak için giderek daha yoğun şekilde dış destek hizmetlerinden1 yararlanma stratejileri benimsemektedir. Bankalar dış destek hizmetlerini iştiraklerinden, grup içindeki diğer kuruluşlardan veya grup dışı firmalardan satın alabilmektedir.

Bankaların destek hizmeti alımlarının artmasıyla birlikte kamu otoriteleri, destek hiz-

metine konu faaliyetlerin yönetimi ve destek hizmeti nedeniyle maruz kalınan risklerin değerlendirilmesi ile ilgili ilkeler ve kurallar oluşturmuştur.

Ülke mevzuatları incelendiğinde görülmektedir ki kamu otoriteleri, satın alınan destek

hizmetinin verimli ve etkin, kanunlar ile banka politika ve stratejilerine uygun şekilde yürütülmesinde yönetim kurulu ve üst yönetimin sorumluluğunun devam ettiğini vurgulamak-tadır. Destek hizmeti sözleşmelerinin verimli ve etkin olması için güçlü sevk ve idari unsurlar-la desteklenmesi gerekirken, bankaların faaliyetlerinin çapını yansıtır şekilde oluşturmaları öngörülen risk yönetimi, kontrol ve denetim sistemlerinin satın alınan destek hizmetlerini de kapsaması istenmektedir.

Küresel uygulamalara benzer şekilde ülkemizde de destek hizmetlerine dair mevzuat

oluşturulmuştur. Konu ile ilgili çalışmamızda ülkemiz destek hizmeti mevzuatı ve küresel uygulamalar ışığında, destek hizmeti tanımı incelenecek ve destek hizmetinden doğan riskler analiz edilecektir.

1. Giriş Bankaların İç Sistemleri Hakkında Yönetmeliğin (BDDK, 2006a) 7. maddesinin 2. fık-

rasının (ö) bendinde denetim komitelerinin “Bankanın alacağı destek hizmetine ilişkin risk değerlendirmesi yapmak, değerlendirmelerini bir rapor halinde yönetim kuruluna sunmak, hizmet alınması halinde de sözleşme süresince, üç aydan fazla olmamak üzere, düzenli bir şekilde bu işlemleri tekrarlamak ve ayrıca, destek hizmeti kuruluşunun sağladığı hizmetlerin yeterliliğini izlemek” ile görevli ve yetkili olduğu belirtilmektedir.

Destek hizmetinin tanımı, 1 Kasım 2006 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan “Ban-

kaların Destek Hizmeti Almalarına ve bu Hizmeti Verecek Kuruluşların Yetkilendirilmesine İlişkin Yönetmelik2”in 3. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendinde “TCMB tarafından kurulmuş ya da TCMB bünyesinde faaliyet gösterenler ile Sermaye Piyasası Kurulunun denetiminde bulunan takas, saklama ve merkezi kayıt hizmeti kuruluşları hariç, bankaların ana hizmetleri-nin uzantısı veya tamamlayıcısı niteliğinde hizmet veren kuruluşlar” olarak verilmiştir (BDDK, 2006b).

∗ T. İş Bankası A.Ş. Merkezi Operasyon Müdürlüğü, Risk Yönetimi Uzmanı, PRM, PMP. Yazar, görüş ve önerileri için TBB Bankacılar Dergisi Sayın Hakemine teşekkür eder.

Page 25: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Doğan ŞENGÜL

22

İlgili yönetmeliğin 5. maddesinde destek hizmeti alacak bankaların,

a) Faaliyet konuları itibarıyla ihtiyaç duydukları destek hizmetlerinin hangileri olduğuna, b) Destek hizmeti alınmasından beklenen fayda ve maliyetin değerlendirilmesine, c) Destek hizmetine geçiş aşamasında gerekli dönüşüm, iç düzenleme, altyapı ve eğitim

çalışmalarına, d) Destek hizmetine ilişkin denetim, ölçme ve değerlendirme, raporlama ve güvenlik

konularında sorumlulukların koordinasyonuna, e) Destek hizmetinden doğabilecek riskler ile hizmetin herhangi bir surette kesintiye

uğraması veya aksaması durumunda uygulamaya konulacak bir eylem planıyla birlikte bu risklerin yönetilmesine, ilişkin bir risk yönetimi programı oluşturmaları öngörülmüştür.

“Bankaların İç Sistemleri Hakkında Yönetmelik”te, kamu otoritesince denetim komite-

lerinin destek hizmetlerine dair görev ve yetkileri olarak belirlenen iki önemli husus;

Risk değerlendirmesinin yapılması ve Hizmet yeterliliğinin izlenmesidir (BDDK, 2006a).

İç sistemler yönetmeliğinde öngörülen risk değerlendirmesi görevinin, destek hizmet-

leri ile ilgili yönetmeliğin 5.maddesinin (e) bendinde belirtilen risk yönetimi programının bir unsuru olduğu tespit edilmektedir.

Destek hizmetinin kesintiye uğraması veya aksaması durumunda hayata geçirilmesi

öngörülen eylem planlarının ise iş sürekliliği programlarına yapılan bir atıf olduğu anlaşılmak-tadır. İş sürekliliği yönetimi standartlarında destek hizmetleri riskleri ve dolayısıyla destek hizmetleri ile ilgili eylem planları, finansal kurumların iş sürekliliği yönetimlerinde dikkate alınması gereken önemli bir unsurdur (Ortak Tartışma Kürsüsü, 2006, s.12).

2. Risk Değerlendirme Kapsamına Giren Destek Hizmetleri Yönetmelik kapsamına giren ve bu itibarla

Risk yönetimi programı oluşturulması, Teknik yeterlilik raporu düzenlenmesi, Destek hizmeti sözleşmesi imzalanmasına Yönetim Kurulunun karar vermesi, Destek hizmeti kuruluşlarının Yönetmelikte belirlenen koşulları haiz olmaları, Destek hizmeti kuruluşlarının mesleki sorumluluk sigortası yaptırmaları, Destek hizmeti kuruluşu hakkında değerlendirme raporunun yılda bir defa denetim

komitesine ve yönetim kuruluna sunulması,

şeklinde önemli düzenlemelere tabi olan destek hizmetleri, yönetmelikte yapılan tanım gereği “bankaların ana hizmetlerinin uzantısı veya tamamlayıcısı niteliğinde hizmet alımı” özelliğini haiz hizmetler olmalıdır (BDDK, 2006b, Madde 1).

Bankalarca dışarıdan temin edilmekle birlikte bankacılık faaliyetlerinin uzantısı veya

tamamlayıcısı niteliğinde olmayan

Danışmanlık, Bankacılık faaliyetlerinin tanıtımı, Güvenlik, Yemek, Ulaşım, Otomatik vezne makinesi ve satış noktası cihazları da dahil olmak üzere her türlü

donanımın bakım ve onarımı,

Page 26: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

23

Banka ve kredi kartı başvuru evraklarının taranarak dijital ortama aktarılması ve veri girişinin yapılarak imaj ve verilerin ilgili kuruma teslim edilmesi ve bunların ekstrelerinin Kanunun sır saklamaya ilişkin yükümlülükleri yerine getirilmek suretiyle elden dağıtımı,

Temizlik hizmetleri, Hukuk danışmanlığı veya vekalet akdi yapılmak suretiyle sağlanan avukatlık hizmetleri

yönetmeliğin kapsamı dışında tutulmuştur (BDDK, 2006b, Madde 1-2).

Destek hizmetleri ile ilgili yönetmelik kapsamına alınırken göz önüne alınan önemlilik

kıstası3 “bankacılık faaliyetlerinin uzantısı veya tamamlayıcısı niteliğinde olması veya olmaması” yaklaşımı ile ayrıntılanmıştır.

Avrupa Birliği ülke mevzuatlarında önemlilik kıstasları benzerlikler göstermektedir (Or-

tak Tartışma Kürsüsü, 2005, s.9). Örneğin, Fransa mevzuatında kayda değer olsun olmasın tüm destek hizmetleri ele alınmakta ve sözleşmelerde satın alıcı bankaya ve kamu otoritesi-ne yerinde denetim izni verilmesi öngörülmektedir. Temel bankacılık faaliyetleri için destek hizmeti alacak bankalardan ise spesifik şartları yerine getirmesi istenmektedir. Bunun yanı sıra destek hizmetleri risklerinin, üst yönetime yapılan risk raporlamasında ayrı bir bölüm olarak yer alması öngörülmektedir. İngiltere mevzuatında yer alan destek hizmeti ile ilgili rehberler bankaların aldıkları tüm destek hizmetlerini kapsamakla birlikte, “önemli” sayılan destek hizmetlerine yoğunlaşmaktadır. Bankalar önemli destek hizmeti alımlarını önceden FSA4’e bildirmekle yükümlüdürler.

Literatürde finansal sektörü ilgilendiren destek hizmetlerinin tanımı ve kapsamı konu-

sunda soru işaretlerini açıklığa kavuşturma amacıyla yapılan önemli çalışmalardan biri, sekretaryasını Basel Komitesinin yürüttüğü Ortak Tartışma Kürsüsü5 tarafından gerçekleşti-rilmiş ve bulgular sonucunda belirlenen ilkelerin yer aldığı metin yayımlanmıştır (Ortak Tartışma Kürsüsü, 2006). Metinde, kamu otoritelerinin denetim alanına giren destek hizmetlerinin başlıca dört kıstasa bağlanmasının önerildiği görülmektedir:

1. “Destek Hizmeti” tanımına, kamu otoritelerinin olağan denetim alanlarının dışında kalan

işlevler dâhil edilmemelidir. 2. “Destek Hizmeti” tanımı, bankanın olağan iş koşullarında sürekli yapması beklenebilecek

faaliyetlerden oluşmalıdır. 3. Mal ve hizmet satın alma süreçleri; müşteriler ve faaliyetler hakkında özel ve gizli bilgiler

verilmedikçe “destek hizmeti” kapsamında değerlendirilmemelidir. 4. “Destek Hizmeti” kayda değer ve önemli olmalıdır. Önemlilik kıstaslarını kamu otoriteleri

belirlemelidir. Kayda değer özellikler taşımayan bir destek hizmetinin de risk değerlen-dirmesine tabi tutulması kurum özelinde faydalı olabilir veya kamu otoritesince gerekli görülebilir.

Çalışmanın izleyen bölümünde küresel uygulamalarda önemlilik kıstaslarının belir-

lenme yöntemleri işlenecektir. 3. Küresel Uygulamalarda Önemlilik Kıstasları Önemlilik kıstaslarına yer veren kamu otoritelerinden biri de İngiltere kamu otoritesi

FSA’dir. FSA önemlilik kıstasını “Destek hizmetinin zayıf kalması, kesintiye uğraması veya başarısız olması durumunda Bankanın faaliyetlerinin asgari düzeyde devamının sağlanıp sağlanamayacağı hususunda ciddi şüpheler doğuyorsa önemli bir destek hizmetidir.” şeklinde tanımlamaktadır (FSA, 2005, s.676). FSA sektör kapsamında standartlaşmış servisleri destek hizmeti kapsamında değerlendirmemektedir.

Page 27: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Doğan ŞENGÜL

24

Avustralya kamu otoritesi APRA6, önemlilik ilkelerini:

1. Destek hizmeti kesintiye uğrarsa bankanın maruz kalacağı mali ve itibari kaybın büyüklü-ğüne,

2. Destek hizmetinin bankaya olan maliyetine, 3. Destek hizmeti kesintiye uğrarsa bankanın başka bir destek hizmeti sağlayıcısını devreye

sokmasının veya bankanın destek hizmetini kendi imkânlarıyla vermeye başlamasının zorluğuna ve maliyetine,

4. Destek hizmetinde sorun yaşandığında bankanın mevzuat gereklerini karşılayıp karşıla-yamamasına göre değerlendirilmesini istemektedir (APRA, 2002, s.2-3).

APRA destek hizmetleri ile ilgili mevzuatı belirlerken bankaların uyum ve raporlama

maliyetlerinin önemlilik kıstaslarını karşılamayan destek hizmetleri nedeniyle lüzümsuz yere artmaması ilkesini dikkate aldığını belirtmektedir (APRA, 2006, s.7).

Kanada kamu otoritesi OSFI 7 ise önemlilik kıstaslarının aşağıdaki sorulara verilecek

yanıtlara göre belirlenebileceğini öngörmektedir (OSFI, 2003, s.10):

1. Destek hizmetinin ilişkili olduğu faaliyetten edilen gelirin tüm gelirler içinde payı nedir? 2. Destek hizmetinin gelirlere, sermaye yeterliliğine, likiditeye, fonlamaya, sermayeye,

itibara, marka değerine, iç kontrol sistemlerine etkisi nedir? 3. Destek hizmetine ödenen ücretin faiz dışı giderler içindeki payı nedir? 4. Destek hizmeti sağlayan kuruluştan dolayı maruz kalınan riskler nelerdir?

4. Destek Hizmetleri Risk Değerlendirmesi Destek hizmeti alımı planlandığında gerçekleştirilecek risk değerlendirmelerinin;

1. Destek hizmeti alınmasıyla Bankanın değişen risk profili, 2. Söz konusu destek hizmetinin Bankanın temel faaliyetlerine ve insan kaynaklarına

etkisi, 3. Söz konusu destek hizmetinin müşterilerine dolaylı ve dolaysız etkileri, 4. İş sürekliliği planları, 5. Verilerin saklanacağı veritabanlarının güvenliği, müşteri bilgilerinin gizliliği, 6. Hizmetin kalite ve mevzuat yönünden denetimi amacıyla tesis edilecek süreçler.

ana başlıklarını kapsaması gerekmektedir. Literatürde bu başlıkların inceleneceği bir risk yönetimi programı için; hukuk, denetim, insan kaynakları, bilgi işlem, ilgili icracı birimler ve risk yönetimi birimlerinden oluşan takımların oluşturulduğuna dair uygulama örnekleri verilmektedir (Federal Reserve Bank of New York, 1999, s.10).

Ortak Tartışma Kürsüsü iştiraklerden veya grup içi şirketlerden alınan destek hizmet-

lerine ilişkin risk değerlendirmesinin diğer destek hizmetlerine göre farklılıklar gözetilerek ele alınabileceğini belirtmektedir. Örneğin grup içi bir şirketin destek hizmeti risk değerlendirme-sinde başkaca bir kamu otoritesinin denetimine tabi olup olmadığı göz önünde bulundurulabi-lir (Ortak Tartışma Kürsüsü, 2005, s.4).

Bankalar destek hizmeti satın alma stratejisi ile maliyetlerini azaltıp gelirlerini artıra-

bilmektedir. Ancak banka destek hizmetine konu faaliyetin risklerine maruz kalmaya devam edecektir. Destek hizmeti sözleşmelerine risklerin kristalleşmesi durumlarında devreye girmek üzere karşı taraf aleyhine ağır tazminat maddeleri eklenmesi ile riskler bertaraf edilememektedir. Destek hizmeti ile banka süreçleri, hizmet kalitesi ve dolayısıyla müşteriler etkilenmektedir. Sonuç olarak destek hizmetleri bir tür risk transfer yöntemi veya risk azaltıcı

Page 28: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

25

teknik değildir (CEBS8, 2006, s.135). Destek hizmetleri, genel olarak bankaların operasyonel risklerini artırmaktadır (ABD Kamu Otoriteleri9, 2006, s.264).

İzleyen bölümde destek hizmeti ile maruz kalınabilecek temel riskler incelenecektir. 4.1. Destek Hizmeti ile Maruz Kalınabilecek Riskler Destek hizmetleri ile ilgili riskler incelendiğinde görülmektedir ki söz konusu riskler

bankanın diğer süreçleri ve dolayısıyla diğer riskleri ile etkileşime açıktır. Hatta söz konusu etkileşim sadece bankayı değil tüm sektörü kapsayabilir. Bu nedenle maruz kalınan risklerin ve etkilerinin tek tek incelenmesi yerine toplam etkileşimlerinin incelenmesi destek hizmetleri kapsamında daha etkin risk değerlendirmesine ulaşılmasına katkıda bulunacaktır. Örneğin bankacılık sektörünün yararlandığı bir destek hizmetinin piyasada başlıca tek bir tedarikçisi varsa, sistemik risk olasılığının ve etkilerinin değerlendirilmesi gerekmektedir (Ortak Tartışma Kürsüsü, 2005, s.18).

Tablo 1: destek hizmeti riskleri

Risk Açıklama

Tanım Uyum10 riski; yasalara, mevzuata, kurallara ve standartlara uyulmaması nedeniyle ortaya çıkan risktir.

Uyum riski-yasal riskler

Destek hizmetleri nedeniyle maruz kalınan risk

Destek Hizmeti alınan destek hizmeti kuruluşunun süreç ve sistemleri, uyum ve yasalar yönünden herhangi bir denetime tabi değil veya destek hizmeti kuruluşunun faaliyetleri bankaların politika ve uygulama usulleri ile tutarlı değilse uyum riski artmaktadır. Banka, destek hizmeti kuruluşu üzerinde denetim ve kontrol süreçleri tesis etmemişse söz konusu risk artmaktadır. Maruz kalınan uyum riskini artıran diğer etkenler de banka ve müşteri gizli bilgilerinin korunamaması müşteri gizliliğinin sağlanamaması durumlarıdır (Ortak Tartışma Kürsüsü, 2005, s.11). Bankanın veya destek hizmeti kuruluşunun faaliyetlerine uygun bir bilgi güvenliği programının bulunmaması uyum riskini artırmaktadır. Destek hizmetleri, kamu denetimi risklerini artırıcı unsurlar da içerebilir. Yurtdışı destek hizmeti kuruluşlarının bulundukları ülke mevzuatı, yerel kamu otoritesine destek hizmeti hakkında bilgi aktarımını ve dolayısıyla yerel kamu otoritesinin gerekli incelemeleri yapmasını engelleyebilir (FSA, 2005, s.590).

Tanım İşlemlerin zamanında ve öngörüldüğü gibi gerçekleştirilememesi riskidir.

İşlem riski Destek hizmetleri nedeniyle maruz kalınan risk

Destek hizmeti ile ilişkili ürün veya hizmetin icrasında yaşanan problemlerden dolayı banka maddi ve itibari kayba uğrayabilir. İşlem riskini artıran bir diğer unsur da destek hizmeti kuruluşu aracılığı ile sunulan ürün ve hizmetlerin, dağıtım kanalları ve süreçlerin bankanın sistemine, stratejik hedeflerine ve müşteri beklentilerine uygun olmamasıdır. Destek hizmetinin müşteri beklentilerine dolaylı ve dolaysız etkilerinin ortaya çıkardığı riskleri azaltıcı unsurları tesis edemeyen bankalar, işlem riskine daha çok maruz kalır. Destek hizmeti kuruluşunun teknoloji arızası, dolandırıcılık, hata veya kapasite yetersizliği gibi nedenlerden dolayı hizmet verememesi durumları ve bu gibi durumlarda iş süreçlerini ayağa kaldırma ve acil durum planlarının bulunma-ması işlem riskini artırmaktadır.

Page 29: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Doğan ŞENGÜL

26

Risk Açıklama

Tanım Destek hizmeti kuruluşunun sözleşme hükümlerini üzerinde anlaşıldığı gibi yerine getirmemesi sonucu bankanın maruz kaldığı risktir.

Sözleşme yönetimi riski

Destek hizmetleri nedeniyle maruz kalınan risk

Kredi ve karşı taraf riski unsurlarını içeren sözleşme riski, bankanın sözleşmeyi uygulatma gücünün olmadığı durumları da kapsar. Ucuz ve vergi avantajlı fon veya işgücü bulma amaçlarıyla diğer ülke veya bölgelere (serbest bölge, kıyı bankacılığı) kaydırılan operasyonlardan dolayı maruz kalınan yasal riskler sözleşmenin imzalandığı gibi uygulanmasını engelleyerek sözleşme riskini artırabilmektedir. Bankanın iştirakinden veya aynı grup içindeki diğer bir kuruluştan destek hizmeti alması durumunda ise, performans ile ilgili hususların uygulanması için grup içinde kuvvetli bir sözleşme yönetimi birimine ihtiyaç duyulabilir.

Tanım Yanlış strateji ve yatırım kararlarının alınması ve uygulanması riskidir.

Strateji riski- yatırım riski

Destek hizmetleri nedeniyle maruz kalınan risk

Destek hizmeti kuruluşunun örgütlenmesi, iş yapış tarzı ve uygulama usulleri bankanın stratejik hedefleri ile tutarlı olmayabilir. Bankanın destek hizmetine yaptığı harcamadan dolayı yeterli gelir veya verim sağlamaması durumu söz konusu riskin kristalleştiği bir diğer durumdur. İşlem veya itibar riskine maruz kalınmasa bile Bankanın destek hizmeti kuruluşunun denetimini yapmak için yeterli yasal yetkiye veya süreçlerini anlamak için yeterli uzmanlığa sahip olmaması, maruz kalınan stratejik riski artırmaktadır.

Risk Açıklama Tanım İtibar riski, bankalara duyulan güvenin azalması riskidir.

İtibar riski Destek hizmetleri nedeniyle maruz kalınan risk

Destek hizmeti hakkındaki olumsuz görüşlerin oluşması bankaların itibar riskini artırmaktadır. Zayıf hizmet, hizmetin durması, tüketici kanununa ve etik kurallara aykırı eylemler, yasal temsilci, vekâlet hususlarına aykırılık, kişisel bilgilerin gizliliği ilkesine uyulmaması, agresif ve yetkisiz pazarlama ve satışlar, ürün hakkında gerekli bilgilerin verilmemesi, fiyatlamada müşteri itimadına aykırı uygulamalar, uyumlu eylem (anti tröst) vb. durumlar müşteri memnuni-yetsizliğine ve olumsuz kamuoyu görüşlerinin oluşmasına neden olan durumlar olarak sayılabilir.

Tanım Destek hizmeti kuruluşunun verdiği hizmetlere aşırı bağımlılık sonucu bankaların makul bir sürede sözleşmeye ve iş ilişkisine son verememesi riskidir.

Bağımlılık riski Destek

hizmetleri nedeniyle maruz kalınan risk

Bankalar çeşitli faaliyetlerini uzmanlaşmış kuruluşlara devrederek zamanla söz konusu kuruluşlara aşırı bağımlı hâle gelebilir. Diğer risklerin kristalleşmesi durumunda bile bankalar, ilgili hizmet ile ilgili teknik bilgi ve becerileri (insan kaynağını) kaybetmiş olması veya aynı hizmeti başka bir kuruluştan alması durumunda ortaya çıkacak yüksek maliyetler sebebiyle destek kuruluşu ile sözleşmesine son veremez. Bağımlılık riski iş sürekliliği planlarında dikkate alınması gerekli önemli bir risktir.

Tanım Sektörün destek hizmeti sağlayan belirli ve kısıtlı sayıda firmada yoğunlaşması sonucu ortaya çıkmaktadır.

Yoğunlaş-ma riski-sistemik risk

Destek hizmetleri nedeniyle maruz kalınan risk

Pazar payı yüksek ve finansal durumu iyi bir destek hizmeti kuruluşunun sunduğu hizmetlerin kesintiye uğraması sistemik risk doğurabilmektedir. Pazarda güçlü bir konumda bulunan bir kuruluşu bankaların denetime tabi tutmaları güç olmakta ve maruz kalınan sözleşme riski de artmaktadır.

Page 30: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

27

5. Bankaların Satın Aldığı Hizmetlerin Yönetmelik Kapsamında Olup Olmadığının Değerlendirilmesi

Bu bölümde çeşitli hizmetlerin bankalarca satın alınması durumunda küresel uygula-

malar kapsamında “destek hizmeti” kabul edilip edilmeyeceğine dair göstergesel bir inceleme sunulmaktadır.

Tablo 2: Destek Hizmeti Tanımına Giren Hizmetler

Destek Hizmeti Destek Hizmeti Arşiv yönetimi Evet Bankalararası Kart Merkezi Hayır Basılan kredi kartlarının ve hesap özetlerinin müşteriye kurye ile ulaştırılması (önemlilik kıstaslarına bağlı olarak) Hayır

Bilgi işlem yedekleme, olağanüstü durum merkezleri, iş sürekliliği planları Evet Bilgi, belge, form vb. işleme (önemlilik kıstaslarına bağlı olarak) Hayır Bilgisayar ofis yazılımları, lisanslı yazılımlar Hayır Bilişim teknolojileri – Yazılım, kodlama, uygulama geliştirme Evet Bilişim teknolojisi – Cihazların bakımı, onarımı Hayır Çağrı (arama) merkezi Evet Çek işleme Evet Danışmanlık (önemlilik kıstaslarına bağlı olarak) Evet Dış denetim Hayır Eğitim, organizasyon Hayır Güvenlik hizmetleri (önemlilik kıstaslarına bağlı olarak) Hayır Güvenlik hizmetleri (nakit, kıymetli evrak toplama, sayma, dağıtma ve teslimini sağlama) Evet

Haberleşme hizmetleri (İnternet, SWIFT) Hayır Haberleşme hizmetleri (PTT, Türk Telekom, kurye) Hayır Havale, EFT Evet İnşaat Hayır İşe alım Evet Kitap, broşür, sınav soru kitapçığı vb. basımı Hayır Kredi ve banka kartlarının ve hesap özetlerinin, çek karnelerinin basımı Evet Finansal piyasalar ile ilgili veri temini Hayır POS cihazı operasyonu Evet POS cihazı satın alınması Hayır Saklama (ing. custody) Evet Saklatma (ing.clearing) Hayır Sendikasyon, seküritasyon (menkul kıymetleştirme) Hayır Temizlik, bina bakım, yemek, personel ulaşım Hayır Uluslararası kredi kartı kuruluşları Hayır Ürün geliştirme Evet Veri ambarı, veri madenciliği Evet

Dipnotlar

1 İng: Outsourcing. 2 Yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmelik 24 Temmuz 2007 tarihli Resmi Gazetede yayımlanmıştır. 3 İng: Materiality. 4 Financial Services Authority. 5 Ortak Tartışma Kürsüsü (The Joint Forum: Basel Bankacılık Denetim Komitesi, Uluslararası Sermaye Piyasası Düzenleyicileri Birliği- IOSCO ve Uluslararası Sigorta Denetçileri Birliği – IAIS). 6 Australian Prudential Regulation Authority. 7 Office of the Superintendent of Financial Institutions. 8 Committee of European Banking Supervisors 9 Office of the Comptroller of the Currency, Treasury (OCC); Board of Governors of the Federal Reserve System (FED); Federal Deposit Insurance Corporation (FDIC); Office of Thrift Supervision (OTS). 10 İng: Compliance.

Page 31: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Doğan ŞENGÜL

28

Kaynakça

ABD Kamu Otoriteleri (2006), Risk-Based Capital Standards: Advanced Capital Adequacy Framework NPR. Operational Risk, s.263-268, http://www.federalreserve.gov/generalinfo/basel2/NPR_20060905/ NPR/Basel_II_NPR.pdf.

Australian Prudential Regulation Authority (2002), Prudential Standard, APS 231 – Outsourcing, s.2-7, http://www.apra.gov.au/policy/final_adi_standards/APS231.pdf.

Australian Prudential Regulation Authority (2006), Regulation Impact Statements: Prudential Standards APS 231, GPS 231, LPS 231 Outsourcing, s.7-13, http://www.apra.gov.au/Policy/upload/Outsourcing-RIS-Oct-06.pdf.

BDDK (2005), Bankacılık Kanunu, http://www.bddk.org.tr BDDK (2006a), Bankaların İç Sistemleri Hakkında Yönetmelik, http://www.bddk.org.tr/turkce/

Mevzuat/Bankacilik_Kanununa_Iliskin_Duzenlemeler/1678Bankalarin_ic_Sistemleri_Hakkinda_Yonetmelik_01112006.pdf.

BDDK (2006b), Bankaların Destek Hizmeti Almalarına ve Bu Hizmeti Verecek Kuruluşların Yetkilendirilmesine İlişkin Yönetmelik, http://www.bddk.org.tr/turkce/Mevzuat/Bankacilik_Kanununa_Iliskin_Duzenlemeler/ 1686Bankalarin_Destek_Hizmetleri_Almalari_hakkinda_yonetmelik_01112006.pdf .

Committee of European Banking Supervisors (Avrupa Bankacılık Denetim Otoriteleri Kurulu) (2006), “Validation and Assessment of the Risk Management and Risk Measurement Systems, s.135, http://www.c-ebs.org/pdfs/CP10rev.pdf.

Financial Services Authority (2005), FSA Handbook: The Interim Prudential Sourcebook for Banks, s.583-597, http://fsahandbook.info/FSA/index.jsp.

Federal Reserve Bank of New York (1999), Outsourcing Financial Services Activities: Industry Practices to Mitigate Risks, s.7-19, http://www.newyorkfed.org/banking/circulars/outsource.pdf.

Office of the Superintendent of Financial Institutions Canada (2003), Outsourcing of Business Activities, Functions and Processes, s.8-17, http://www.osfi-bsif.gc.ca/eng/documents/guidance/docs/b10_e.pdf.

Ortak Tartışma Kürsüsü (The Joint Forum: Basel Bankacılık Denetim Komitesi, Uluslararası Sermaye Piyasası Düzenleyicileri Birliği- IOSCO, Uluslararası Sigorta Denetçileri Birliği - IAIS) (2005), Outsourcing in Financial Services (Finansal Servislerde Destek Hizmeti), s.9-18, http://www.bis.org/publ/joint12.htm.

Ortak Tartışma Kürsüsü (The Joint Forum: Basel Bankacılık Denetim Komitesi, Uluslararası Sermaye Piyasası Düzenleyicileri Birliği- IOSCO, Uluslararası Sigorta Denetçileri Birliği - IAIS) (2006), High-level Principles for Business Continuity (İş Sürekliliğine İlişkin Üst Düzey İlkeler), s.12, http://www.bis.org/publ/joint17.htm

Page 32: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi, Sayı 63, 2007

29

Dünya ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve

2008 Yılına Bakış

Türkiye Bankalar Birliği tarafından 6 Aralık 2007 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “Dünya Ekonomisi ve Türkiye Ekonomisindeki Gelişmeler ve 2008 Yılına Bakış” konulu konferansa konuşmacı olarak katılan Sayın Dr. Ahmet Çimenoğlu ve Sayın Haluk Bürümcekçi’nin konuşma metinleri aşağıda yer almaktadır.

Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Dr. Ahmet ÇİMENOĞLU*

İktisadi ve siyasi açıdan son derece yoğun yaşanan 2007 yılı geride kaldı. 2008 yılı-

nın ekonomik büyüklüklerine ilişkin öngörüler de gerek hükümetin yıllık programını açıklama-sı gerekse özel kuruluşların kendi tahminlerini yayımlamaya başlamalarıyla birlikte giderek netleşiyor. Bu rakamları incelemeye geçmeden önce, 2007 yılına damgasını vuran bazı gelişmelere yakından bakmakta yarar var.

2007 yılında, Amerika Birleşik Devletleri (ABD) konut kredisi piyasasındaki sorunların

su yüzüne çıkmasının etkisiyle küresel piyasalarda patlak veren mali kriz, başta hedge fonlar olmak üzere, tüm yatırım fonlarının ve daha sonra da bankaların yapısını ciddi biçimde sarstı. Riski ve dolayısıyla da getirisi yüksek olması nedeniyle, büyük ölçekteki bu yatırım fonlarına portföylerinde önemli bir pay ayıran kuruluşlar da bu çalkantıdan olumsuz etkilendi. Her ne kadar gelişmiş ülke merkez bankaları yerinde müdahalelerle sorunun daha da büyümesinin önüne geçmeyi başarmış olsalar da, uluslararası mali sistemdeki dengesizlik halen devam ediyor. Uluslararası piyasalarda yaşanan bir diğer önemli gelişme de petrol fiyatlarında yükseliş eğilimi. 2007 yılbaşında varil başına 57 dolar civarında olan ham petrolün fiyatı, yıl sonuna doğru 100 dolar seviyesine yaklaştı. Bu gelişmede, arz kısıtları, talep artışı, güvenlik problemleri ve spekülatif amaçlı hareketlerin tümünün etkili olduğunu düşünüyoruz. Petrol dışındaki emtia fiyatlarındaki artış da 2007 yılındaki en önemli gelişme-lerden bir tanesi. Özellkle gıda fiyatlarındaki artış, hemen hemen bütün ülkelerde enflasyon üzerinde baskı yaratmaya başladı.

Yurtiçinde yaşanan gelişmelerin başında ise genel seçimler ile Cumhurbaşkanlığı se-

çimleri geliyor. Büyük ölçüde sorunsuz geçen ve önceden beklendiği gibi sonuçlanan bu iki önemli seçimin tamamlanmasının ardından Türkiye büyük bir belirsizliği geride bırakmış oldu. Ancak bu defa, Irak’ta yaşanan sorunlar nedeniyle ülkemize yönelik terörist saldırıların artması yeni bir siyasi belirsizliğin oluşmasına yol açtı. Türkiye’nin bölgeye askeri müdahale-sinin gündeme gelmesiyle birlikte de uluslararası arenada yoğun bir diplomasi trafiği baş gösterdi. Bugün gelinen noktada, Türkiye sınırlı askeri müdahalelere devam ederken, bu konuda ABD, Avrupa Birliği (AB) ve diğer ilgili taraflarla uyum içerisinde bir politika izliyor. Bu şekilde bir uzlaşı politikası da, askeri müdahalelerin piyasaları olumsuz etkilemesini engelli-yor. Hem iç hem de dış politika açısından önemli sıkıntılar yaratan bu sorunun, bölgedeki istikrarsızlığın çok uzun süredir devam etmesi nedeniyle, kısa dönemde çözülmesi ise pek olanaklı görünmüyor. 2007 yılı Kasım ayı içerisinde açıklanan en son ilerleme raporunda, AB’ye uyum sürecine yönelik reformlarda bir duraksama olduğunun altı çizildi. Bu yavaşla-manın söz konusu dönemin seçim yılı olmasına atfedildiği ve hükümetin önümüzdeki dönemde reform sürecini yeniden hızlandırmaya yönelik bir dizi girişimde bulunduğu da belirtildi. Hükümet tarafından yapılan resmi içerikli çeşitli açıklamalarda da, ekonomideki yapısal dönüşümün devam ettiği ve önümüzdeki dönemde bu süreç açısından önem taşıyan reformların kararlılıkla uygulanacağı yönünde taahhütler verildi. * Yapı Kredi Bankası,A.Ş. Stratejik Planlama ve Araştırma Bölüm Başkanı.

Page 33: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Dr. Ahmet ÇİMENOĞLU

İçinde bulunduğumuz konjonktür veri alındığında, 2008 yılı temel ekonomik gösterge-lerine ilişkin beklentileri şu şekilde özetlemek mümkün: Hükümet programına göre gelecek yıl Türkiye ekonomisinin reel olarak yüzde 5,5 büyüyeceği ve milli gelirinin 521 milyar dolara yükseleceği tahmin ediliyor. Bu ise kişi başına yaklaşık 7.000 dolar civarında bir gelir düzeyine karşılık geliyor. Bizim tahminlerimiz de büyümenin 2008 yılında bir miktar hızlan-ması yönünde. Buna göre, 2008 yılı Gayrisafi Yurtiçi Hasıla büyümesi tahminimiz yüzde 6.1. Büyümedeki artışta, özel sektörün yatırım ve tüketim harcamalarındaki artışların etkili olmasını bekliyoruz. 2008 yılının büyüme açısından çok önemli bir yıl olduğunu düşünüyoruz. Bunun en önemli nedeni, son 5 yıldır devam eden ekonomik büyümenin, henüz istihdam üzerinde çok belirgin bir olumlu etkisinin görülmemiş olması. Tarım sektöründe sürekli olarak düşen istihdam, hizmetler ve sınırlı da olsa sanayi sektörlerinde yaratılan istihdamla ancak dengelenebilmekte. Halbuki, işsizlik oranlarının düşürülebilmesi için Türkiye’nin çok daha fazla iş olanağı üretebilmesi, bunun için de hızlı bir şekilde büyümesi gerekiyor. Enflasyonda yılın son üç ayında gözlenen artışa rağmen, Merkez Bankası Eylül ayında başladığı faiz indirimlerine yılsonuna kadar devam etti ve gecelik faizler 2007 yılını yüzde 15,75 düzeyinde kapattı. Merkez Bankası faizleri indirirken, fiyatlardaki geçici dalgalanmaları değil de, daha uzun vadeli trendleri dikkate aldığından, enflasyondaki geçici olarak gözüken yükseliş Merkez Bankası’nın faiz indirim politikasını değiştirmesine neden olmadı. Her ne kadar gelecek yıla ilişkin enflasyon hedefi hükümet programında yer aldığı gibi yüzde 4 olsa da, 2007 yılını yüzde 8,5 civarında tamamlayan yıllık enflasyonun bu kadar gerileme olasılığı çok düşük. Gıda fiyatlarındaki oynaklık, petrol fiyatlarının yüksekliği ve iç talepteki canlılık gibi etmenler nedeniyle 2008 yılı sonunda enflasyon oranının yüzde 5,5-6 olacağını tahmin ediyoruz. Ancak, enflasyonun, sınırlı da olsa tekrar düşüş trendine girmesi, Merkez Banka-sı’nın Eylül ayında başladığı faiz indirimine devam etmesine izin vereceğini düşünüyoruz.

Faizlerdeki düşüş eğiliminin 2008 yılında da devam edeceği ve bunun sonucunda da

iç talebin geçen yıla göre daha canlı olacağı tahmin ediyoruz. Bu canlanmaya paralel olarak üretimin de artacağını beklediğimiz 2008 yılında, ilave hammadde ihtiyacına bağlı olarak toplam ithalat da yükselmeye devam edecektir. Bunun yanısıra, kurlarda reel anlamda bir değişiklik beklemediğimizde, ithalatın çekiciliğini koruyacağını, ihracatın ise güçlü YTL’den olumsuz etkilenmeye devam edeceğini tahmşn ediyoruz. Global piyasalardaki sıkıntılar nedeniyle dünyadaki büyüme hızlarında beklenen yavaşlama ve üretimde verimlilik artışları-nın yavaşlamaya başlaması, 2008 yılında ihracat artışının 2007’ye göre biraz daha yavaş olmasına neden olacak gibi gözüküyor. İthalattaki genişlemenin ihracata kıyasla daha yüksek olacağı öngörüsünden hareketle, dış ticaret açığının ve dolayısıyla da cari işlemler açığının 2008 yılında da yüksek seyredeceği söylenebilir. Cari işlemler dengesinin milli gelire oranının 2008 yılında da yüzde 7,5 ile yüzde 8 arasında kalacağını tahmin ediyoruz.

Bütçe dengesi 2007 yılında önemli bozulma gösteren ekonomik büyüklüklerden bir

diğeri. Seçim yılı olması dolayısıyla, mal ve hizmet alımları ile hanehalkı ve belediyelere yapılan transferlerde önemli artışlar meydana geldi. Ancak, bu tür harcamaların önümüzdeki dönemde devam etmesini beklemiyoruz. Sosyal güvenlik açığı nedeniyle harcamalar tarafındaki hareket alanı zaten büyük ölçüde kısıtlanıyor. Bütçedeki temel sorunlardan bir diğeri de, vergi tabanının dar olması ve yüksek kayıt dışılık nedeniyle, arzu edilen düzeyde vergi geliri elde edilememesi. 2008 yılı taslak bütçe rakamlarını da bu çerçevede değerlen-dirmek gerekiyor. Buna göre, 2008 yılında vergi gelirlerinde yüzde13,3 artış öngörülürken, faiz dışındaki harcamaların ise yüzde 8,1 yükseleceği tahmin edilmiş. Bunun sonucunda da, bütçe açığının ve faiz dışı fazlanın milli gelire oranlarının sırasıyla yüzde 2,5 ve yüzde 5,3,olacağı öngörülmekte. 2008 yılı için faiz dışı fazla hedefi ise yaklaşık bir puan düşürüle-rek yüzde 5,5’e çekilmiş ve bu değişiklik IMF tarafından da kabul edilmiş durumda. Bu rakamlar, 2008 yılı bütçesinde bir “gevşeme” olduğu anlamına gelmemekte. Ancak, biz bu rakamların fazlasıyla iyimser olduklarını düşünüyoruz. Hükümet programında yer alan hedeflerin ne ölçüde tutturulabileceği, hiç kuşkusuz, yapısal reformlarda ne kadar mesafe alınacağına bağlı olarak değişiklik gösterecek.

30

Page 34: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

31

Piyasaların Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇİ*

Giriş Amerika Birleşik Devletleri’nde (ABD) düşük kaliteli ipotek kredilerindeki geri ödeme

sorunları ile başlayan ve bu tür kredilerin türev enstrümanlar aracılığıyla kredi piyasasında yaygın olarak kullanılmakta olmasıyla, bir çok finansal kurumun ödeme güçlüğü içine girmesine neden olan gelişmelerin, kartopu gibi büyüyerek ciddi bir riskten kaçış dalgası yarattığı gözlenmektedir. Bu durum, Ağustos başından itibaren gelişmekte olan piyasaları da olumsuz etkilemeye başlarken, Türkiye’de de diğer tüm olumlu gelişmeleri gölgede bırakacak ve piyasaları bir süre baskı altına alacak bir ortam oluşturmuşa benzemektedir.

Bu yazıda, küresel piyasalardaki son görünümün özellikle Türkiye piyasaları için ne

ifade ettiğine ve ileride neler getirebileceğine cevap arayacağız. Öncelikle, temel saptama-larda bulunarak son durumun tespitiyle başlayalım.

Temel Saptamalar Şu anda kesin olan tek değerlendirme bir belirsizlik ortamı içinde olduğumuzdur.

Ekonomiler açısından ise bugüne kadar netleşme kaydedilen tek görünüm, ABD büyümesin-de belirgin bir yavaşlama olacağıdır. Buna karşılık, bu eğilimin bir resesyon ile sonuçlanıp sonuçlanmayacağı, Euro Bölgesi ve Japonya’nın bunu takip edip etmeyeceği, ya da gelişmekte olan ülkelerin bu eğilimden ayrışma gösterip gösteremeyeceği konuları belirsizli-ğini korumaktadır. Piyasalar açısından ise, küresel likidite bolluğunun sona erdiği saptaması için erken gözükürken, yapılabilecek daha net bir saptama kredi imkanlarının eskisi gibi rahat olmayacağıdır.

Bugün için net bir cevabı olmayan sorularla başlarsak; - ABD ve dünya ekonomisini ufukta bekleyen resesyon mu, yoksa döngü ortası ya-

vaşlama mı? - Ya da ABD resesyona girerken, dünya büyümesi ölçülü bir yavaşlama ile kurtarabilir

mi? Piyasalardaki olası hareketlerin ve piyasa oyuncularının vereceği tepkilerin, bu soru-

ları nasıl yanıtladıklarına bağlı olarak farklılaşacağı açıktır. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) “Dünya Ekonomik Görünümü” raporunda, ABD dı-

şındaki bölgeler ve genel olarak küresel ekonomi için sınırlı bir yavaşlama, ABD için ise, bir resesyondan çok, trend altı büyüme öngörülmektedir. Bunu hala baz senaryo olarak korumak mantıklı görünüyor. Acaba?

Zira, veriler henüz resesyonu işaret etmese de, farklı piyasalardan farklı değerlendir-

meler okunabilmektedir. ABD tahvil piyasası getirilerdeki hızlı düşüşün yansıttığı şekliyle resesyonun ve agresif faiz indiriminin fiyatlandığını düşündürmektedir. Buna karşılık, diğer önemli piyasa olan hisse senedi piyasalarında son dönem düşüş eğilimi ve yüksek dalga-lanmaya rağmen mevcut seviyeler resesyonun fiyatlanılmasının çok uzağında olunduğunu göstermektedir. Daha da garibi, 75 baz puanlık indirimden sonra yeni indirimlere ilişkin sinyaller (bir yerde büyüme üzerindeki risklerin ağır bastığı anlamına gelecektir) borsalara

* Fortis Bank A.Ş., Direktör.

Page 35: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Haluk BÜRÜMCEKÇİ

alım getirebilmektedir. Dolayısı ile, hangi piyasanın yanlış fiyatladığından çok her iki piyasanın da yanlış fiyatladığı tespitinin daha doğru olduğunu düşünüyoruz. Durum ne tahvil piyasasının fiyatladığı kadar vahim, ne de borsanın fiyatladığı gibi toz pembedir. İkisinin arasında bir yerdedir. ABD Merkez Bankası’nın (FED) takip eden dönemde alacağı kararlar ve vereceği sinyallerle bu daha doğru gördüğümüz dengeyi sağlamaya çalışmasını bekliyo-ruz.

Öte yandan, veri cephesinde ABD’de tarım dışı istihdam ve aktivite endeksleri ölçülü

yavaşlamaya işaret ederken, bu görünüm finans piyasalarından gelen haberler ve kredi koşullarının sıkılaşabileceğini gösteren sinyaller ile çelişmektedir.

Küresel görünüme ilişkin bu değerlendirmelerden sonra Türkiye ile ilgili saptamalara

geldiğimizde; 1) Türkiye açısından en önemli gelişmenin, ihracatın ağırlıklı kısmının yapıldığı Euro

Bölgesi’nde yavaşlamanın beklenenden daha güçlü olabileceğine işaret eden veriler olduğunu düşünüyoruz. İhracatın mevcut görünümü güçlü olsa da, orta vadede ihracat hızında bir yavaşlama olması ihtimali artmıştır. Ayrıca, iç talepte seçim sonrasında görülen sınırlı toparlanmanın büyümeye belirgin destek vermesi de zor gözükmektedir.

2) Daha da ötesi, yurtdışında bankalardan gelmeye devam eden zarar açıklamaları

sonrasında yerli bankaların finansman imkanları eskisi gibi olmayabilir ve bu da içeride kredi büyümesi konusunda sıkıntı doğurabilir. Ayrıca şirketlerin yurtdışından doğrudan borçlanma-ları da olumsuz etkilenebilir.

3) Türkiye ekonomisi ve piyasaları için önemli olan, bu gelişmelerin küresel büyüme

döngüsünün beklenenden erken sona ermesine neden olup olmayacağıdır. 4) Son dönemde gelen veriler, ABD ekonomisinde ölçülü bir yavaşlamaya işaret et-

mekle birlikte, henüz resesyondan uzak bir görünüm ortaya koymaktadır. Ayrıca Dünya ekonomik görünümü ve Türkiye ekonomisindeki gelişmeler, nispeten sağlıklı sayılabilecek bir uyum sürecine işaret etmektedir. Ancak, piyasa oyuncularının kredi daralmasının global likidite daralmasına dönüşeceği ve bunun ekonomilerde durgunluk getireceğini fiyatlamaları, çok da geçersiz bir endişe olarak görülmemelidir.

5) Geçmişteki ABD ekonomisi resesyonlarının ve yavaşlama dönemlerinin diğer eko-

nomileri, ABD’nin dünyanın geri kalan ülkeleriyle olan ticaret bağlantıları ve finansal piyasaların birbiriyle bağlantısı kanalları üzerinden etkilediği saptanabilmektedir.

6) Geçmişte global büyümede görülen senkronize düşüşler daha çok ortak rahatsız-

lıklardan (70’lerin petrol şoku veya teknoloji şirketleri balonunun sönmesi gibi) kaynaklanır-ken, son yıllarda bölgesel serbest ticaret anlaşmalarındaki (NAFTA, ASEAN v.b) artış ABD’ye yapılan ihracatın önemini düşürerek senkronizasyonu azaltan bir etkide bulunmakta-dır.

7) ABD ekonomisi ancak ve ancak bir resesyona girerse diğer gelişmiş ve gelişmekte

olan ülkelere birbirinden farklı boyutlarda olmak üzere olumsuz bir yansıma görülecektir. 8) Türkiye ekonomisi ihracatın ağırlıklı kısmının Euro Bölgesi’ne yönelmesi sayesinde

bu anlamda şanslı konumdayken, global büyümeyi çok etkilemeyecek bir ABD yavaşlaması-nın bize doğrudan etkisi sınırlı olacaktır.

32

Page 36: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

9) Türkiye için ABD’deki yavaşlamanın doğrudan etkisi sınırlıyken, özellikle son iki yılda dış dünya ile finansal bağlantıların güçlenmesi para politikasını bire bir etkileyerek “nezle” ihtimalini artırmaktadır.

Bu görünüm altında, yurtiçinde her zaman olduğu gibi piyasa oyuncularının davranış

tarzlarının, piyasa yapılarının ve piyasa dinamiklerinin çok önemli olacağını düşünüyoruz. Piyasa Dinamikleri ve Oyuncuların Davranışları Döviz, bono ve hisse senedi piyasalarının, gerek iç dinamikleri, gerek farklı yatırımcı

gruplarının ilgisi sebebiyle, gelişmelere tepkisi farklı olabiliyor. Bu yüzden de, önce bu farklılıklara vurgu yapmayı uygun buluyoruz.

Bono Piyasası Yabancı yatırımcıların piyasadaki payı, 2004 sonundaki yüzde 9,3’ten, Ekim 2007 so-

nunda yüzde 16,7’e yükselmiştir. Yine de diğer piyasalarla karşılaştırıldığında, göreceli olarak yabancı yatırımcıların bu piyasadaki payı düşüktür.

Tahvil piyasasında enflasyon, büyüme gibi yurtiçine yönelik makroekonomik gelişme-

lerin ve politik haberlerin etkisi daha güçlü hissedilmektedir. Tahvil faizlerinin ana belirleyici-sinin – Merkez Bankası’nın kısa vadeli borçlanma faizi olması da yurtiçi gelişmelerin önemini artırmaktadır.

Döviz Piyasası Piyasanın iki ana belirleyicisi, yurtdışından fon girişleri ve yurtiçi yerleşiklerin

dolarizasyon eğilimidir. Spot döviz piyasasında, 2006 yılında işlemlerin yüzde 26,6’sı yabancı yatırımcılarla,

yüzde 37,6’sı yurtiçi yerleşiklerle gerçekleşmiştir. Dolarizasyon eğilimi, AB ile üyelik müzakerelerindeki ilerleme, seçimler gibi uzun va-

deli görünümü etkileyecek haberlere veya Mayıs dalgalanması gibi risk algılamasını değiştirecek gelişmelere bağlıdır. Bu doğrultuda, bu alandaki trend değişiklikleri çok sık olmamakta, ancak olduğunda da piyasalar üzerinde önemli etkide bulunmaktadır.

Yabancı fon akımları da, global likidite koşulları ve risk iştahındaki gelişmelerden etki-

lenir. Bu yüzden de kısa vadeli hareketlerde, yurtiçi gelişmelerden çok, yurtdışı veri açıkla-maları etkili olmaktadır.

Hisse Senetleri Ekim 2007 sonu itibariyle yabancı yatırımcıların payı yüzde 72,1’dir. Yüksek yabancı payı sebebiyle, yurtdışı borsalardaki gelişmelere ve özellikle ABD’deki veri açıklamalarına hassastır. Yurtiçine yönelik gelişmeler, genelde hisse bazında etkili olur. Genel olarak, yabancı yatırımcıların pozisyon kararlarında, küresel risk algılaması, pi-

yasa değerlemeleri ve mevsimsellik etkili olurken, yabancı yatırımcıların yaptıkları risk değerlendirmesi sonrası çizdikleri baz senaryo doğrultusundaki sonuçları önceden satın alma

33

Page 37: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Haluk BÜRÜMCEKÇİ

eğilimi gösterdikleri ve gerçekleşme sonrasında fon akımlarının güç kaybettiği gözlenmekte-dir.

Buna karşılık, yurtiçi yerleşiklerin sadece yurtiçi risk algılamasına dayalı bir yaklaşım

içinde oldukları, kritik gördükleri olaylara doğru daha tedirgin davrandıkları ve portföylerini daha riskli gördükleri YTL’ye kaydırmak için olayın sonuçlanmasını bekledikleri anlaşılmakta-dır.

Sonuç Olarak Son dönem verileri Türkiye ekonomisinin hiç de hoş bulmadığımız yeni bir dengeye

doğru yönelmekte olduğunu düşündürmektedir. Büyüme hızı potansiyel seviyenin altına doğru inerken enflasyonda yeniden yükseliş eğilimi gözlenmektedir. Bu durum, hele ki enflasyon sorununu halletmemiş bizim gibi ülkeler için politika yapıcılarının elini kolunu bağlayan tehlikeli bir karışım anlamına gelecektir. Bu doğrultuda, son iki ayda enflasyona ilişkin gelişmelerin ve ekonomik aktivite öncü göstergelerinin (Reel Kesim Güven Endeksi) yansıttığı mevcut görünüm ve ileriye yönelik olarak işaret ettiklerinin, bu endişelerimizi artırdığını belirtmeliyiz.

Ayrıca, küresel kredi krizi dünya geneli için bir resesyon getirmeyebilirse de, özellikle

gelişmekte olan ülkelere kredi akımlarını etkileyeceğe benzemektedir. Bu durum, Türkiye’nin cari açığının finansmanı açısından sıcak para veya doğrudan yabancı yatırımların gelişimine göre sanıldığından daha fazla önem taşımaktadır. Ancak kredi daralmasının daha çok bankaların dış kredi imkanlarını etkilemesinin beklenmesi ve bu kanalın cari açık finansma-nında göreceli olarak daha önemsiz olması finansmana yönelik kaygıları azaltmaktadır. Buna karşılık, bu durumun yurtiçi kredi büyümesini olumsuz etkilemesi, iç ve dış talepte aşağı yönlü risklerin ağır bastığı bir dönemde büyüme görünümünü daha olumsuza çevirecektir.

Kısa vade açısından büyüme üzerindeki riskler ağır basmakla birlikte, özellikle Ekim

ayına yönelik birçok ülkeden gelen açıklamalar, gıda ve enerji fiyatlarının toplam enflasyon üzerindeki etkisinin oldukça güçlü olacağına işaret etmiştir.

Bu fiyat artışları, enflasyonun ana eğilimini yansıtan çekirdek göstergelerini hemen

etkilemeyecek olmakla birlikte enflasyon beklentilerinin yükselmesi riskinin ve bu doğrultuda da yaşanan maliyet artışlarının orta vadede tüketiciye yansımasının önüne geçilmesinin her zamankinden daha önemli olacağı anlaşılmaktadır.

Türkiye’nin de dünya’daki bu trendi izlediği görülüyor. Kasım’da hafif bir düzeltme

yapsa da, uzun süredir yüksek seyreden işlenmemiş gıda fiyat artışlarının işlenmiş gıda fiyatlarını da olumsuz etkilemeye başladığını (ikincil etkiye iyi bir örnek) düşünmekte ve görmekteyiz. Daha ötesi, bütçede yaşanan sapmalar sebebiyle yapılan ÖTV artışları ve kamu fiyat ayarlamalarının yıllık TÜFE’ye etkisinin 1,1 puana ulaştığını hesaplarken, bunun üzerine yeni yılda elektriğe yapılması beklenen yüzde 15’lik zam ile yıllık enflasyonun, bu yıl ortalarında gerilediği yüzde 6,9’dan yüzde 9 seviyelerine kadar tırmanmasının artık daha ciddi bir tehlike olarak kapımıza dayandığını izlemekteyiz.

Ekim ortasında yüzde 15,8 seviyelerine gerileyen gösterge tahvil faizinin son dönem-

de artış göstermesinde, yurtiçi ve yurtdışı borsalardaki ani düşüşte, yani genel olarak risk iştahındaki son dönemde yaşanan bozulmada, enflasyon görünümüne ilişkin bu gelişmelerin de etkisi olduğunu düşünüyoruz.

Enflasyondaki dışsal koşullardaki bozulma ve bunun ikincil etkilerinin görülme riski

Merkez Bankalarının hareket alanını daraltmaktadır. Yani büyümede olası bir yavaşlama karşısında Merkez Bankalarının faiz indirerek olumsuz etkileri giderme yönündeki tepkisi

34

Page 38: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

daha sınırlı kalabilecek ve öncesine göre büyümede daha fazla yavaşlamaya izin verilmek zorunda kalınacaktır.

Para politikasının etki alanı dışında kalan unsurlardaki bu gelişmeler çekirdek fiyat

göstergelerine ve talep koşullarını daha iyi yansıtan hizmet fiyatlarına yansımamış olsaydı daha rahat olabilirdik. Ancak, söz konusu göstergelerde, önce Ekim ayında düşme eğilimi durmuş, Kasım ayında ise sınırlı da olsa artış gözlenmiştir. Bu gelişmeyi tedirgin edici buluyoruz.

Merkez Bankası, 2007 yılının kalanında ve 2008 yılının ilk aylarında politika faizlerinin

ölçülü olarak indirildiği ve sonrasında bir süre sabit tuttuğu baz senaryosu için hangi göstergeye bakacağını da ortaya koymuştur. Ekim sonunda yıllık artışı yüzde 6 seviyesinde olan H endeksinin 2008 yılı ilk çeyreğinin sonundan itibaren yüzde 4 düzeyine yakın seyretmeye başlayacağı tahmin edilmektedir. Demek ki, çekirdek enflasyon önümüzdeki aylarda bu beklentiyle uyumlu bir patika izlemezse, bu durum faiz indirim sürecinin yavaşla-tılması ve hatta senaryoda belirtilenden önce durdurulması anlamına gelecektir.

Belirsizliklerin devam etmesi ile global risk iştahında dönem dönem tekrar bozulmalar

olabileceğini düşünürken bu durumda kurlarda tekrar yükseliş dönemleri yaşanabilecektir. Ancak ani yükselişlerde yurtiçi yerleşiklerin dövizde satışa geçmeleri ihtimalinin devam ettiğini düşünüyoruz.

Büyüme açısından ise görünüm öncesine göre daha sıkıntılı olabilir. Önceki aydan

farklı olarak, başta PMI (Purchasing Managers Index ) olmak üzere, Avrupa ekonomisinde de önceden görünenden daha sert bir yavaşlama olacağı yönünde veriler geliyor. Türkiye’nin ihracatı için ana pazarı olan Euro Bölgesindeki böylesi bir yavaşlama ise ekonomideki sıkıntıları artırabilir.

Kısacası, son dönemde hem enflasyonda hem de büyüme üzerindeki risklerin artma-

sı piyasalardaki risk iştahını zayıflatırken, bu risklerin beraber gündeme gelmesi de Merkez Bankalarının elini kolunu bağlamış görünmektedir. Beklediğimiz gibi, ilk etapta para politikası stratejisinde değişikliğe gidilmeden, bekleyiş yönetimi ile enflasyonun kontrolden çıkmasının önlenmesine çalışılmaktadır. Bunda başarılı olan ülkeler, para politikasını gevşeterek büyümedeki yavaşlamaya tepki verme lüksüne sahip olacaklardır.

35

Page 39: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi, Sayı 63, 2007

Bankacılıkta Güncel Hukuki Sorunlar: Genel Değerlendirme

Prof Dr. Seza REİSOĞLU

Türkiye Bankalar Birliği (TBB) tarafından 14-16 Aralık 2007 tarihinde Abant’ta düzenlenen “Bankacılıkta

Güncel Hukuki Sorunlar” konulu seminer TBB Hukuk Başdanışmanı Prof. Dr. Seza Reisoğlu başkanlığında yapılmıştır. Seminerde sunulan tebliğler devam eden bölümlerde yer almaktadır. Sayın Reisoğlu’nun açılış konuşmasına ve sunulan tebliğlerle ilgili olarak yaptığı genel değerlendirmelere ise aşağıda yer verilmiştir.

Açılış Konuşması Seza REİSOĞLU: Değerli meslektaşlarım. Banka hukukçuları olarak serbestçe tartı-

şacağımız, görüş açıklayacağımız “Bankaların Güncel Hukuki Sorunları” konulu seminerimi-ze hoş geldiniz. Katkılarınızdan ötürü, katılmanızdan ötürü şimdiden teşekkür ediyoruz. Sayın Genel Sekreter belirtti. Dört tane tebliğimiz var. Sorunlar bu dört tebliğ ile sınırlı değil ama bu dört tebliğ benim görüşüme göre, hemen tüm bankaların gündeminde olan konular. Yani bu dört tebliğ ile ilgili olan sorunlar devamlı olarak tartışılıyor. Bu yüzden bunu tebliğ haline getirmede yarar gördük. Tebliği veren arkadaşlarımız, gerek Bankalar Birliği hukuk müşavirleri kurulunda, gerekse Bankalar Birliği tarafından kurulan çeşitli çalışma gruplarında önemli katkılar yapmış güzide hukukçularımız. Ricamızı kırmayarak bu tebliğleri hazırladıkla-rı için kendilerine ayrıca teşekkür ediyoruz. Bu tebliğlerle ilgili olarak semineri yöneten kişi olarak, tebliğlerden sonra notlarımı almak, görüşlerim varsa onları açıklamak istiyorum. Sizin sorularınızın da bu tebliğleri daha da renkli hale getireceğine inanıyorum. Değerli banka hukukçuları bu seminerlerin bana göre diğer önemli bir faydası tebliğleri tartışmanın yanı sıra, sizlerin bir araya gelmeniz. Herhalde büyük çoğunluğunuz İstanbul’dan. Ankara’dan, İzmir’den gelen arkadaşlar da var. İstanbul’da dahi olsanız belki bir araya gelememeniz, birbirinizi tanıma şansınızın az olması dolayısıyla düşünüyorum ki, bu seminer ve bu tür seminerler; sizlerin hem tanışma hem de fikir alış verişi açısından önemli katkılar sağlaya-caktır. Seminerde yer alacak Tebliğ sunumları sırasıyla şöyledir:

1. Bankacılık Kanunu Açısından Bağış ve Yardımlar ile Promosyonlar; Ömer ELMAS, 2. Bankacılık Mevzuatı Kapsamında Banka ve Müşteri Sırrı; Akın EKİCİ, 3. Mevzuat, Yargıtay Kararları ve Doktrin Işığında Mevduatta Zamanaşımının Değerlen-

dirilmesi ve Mevduatın İade Edilmemesinin Hukuki Sonuçları; Yurdagül RÜZGAR 4. Tüketici Kredilerinde ve Özellikle Konut Finansmanında Bankaların Ayıplı Maldan

Ötürü Sorumlulukları; Murat DİZDAR1. Genel Değerlendirme “Bankacılık Kanunu Açısından Bağış ve Yardımlar ile Promosyonlar” tebliğ hakkında

değerlendirme: Seza REİSOĞLU: Sayın konuşmacıya değerli ve aydınlatıcı tebliğinden ötürü teşek-

kür ediyor, kendisini kutluyorum. Ben genel nitelikli olmak üzere bağışla, yardımla ilgili birkaç hukuki konuya değinmek istiyorum. Sayın konuşmacının belirttiği gibi, geçen dönemde bağışla ilgili bir düzenleme Bankacılık Kanunu yoktu. Ama şu tartışma vardı, bugün de var. Tüzel kişiler bağış yapabilir mi yapamaz mı? Genel olarak tüzel kişiler Medeni Kanun hükümleri çerçevesinde gerçek kişilere ait cins, yaş, hısımlık, vs ile ilgili olmayan tüm konularda yetkili. Demek ki tüzel kişiler bağış yapabilir. Ama şirketler, bankalar bağış yapabilir mi? Çünkü bankalar da ticari şirketlerdir ve Ticaret Kanunu’nun 137. maddesi’ndeki sınırlamaya tabidir. Bu maddeye göre şirketler ancak ana sözleşmeleri çerçevesinde ehliyet sahibidirler. Benim bildiğim, Banka ana sözleşmelerinde ise genelde bağış yapabileceklerine dair bir hüküm bulunmamaktadır. Ancak, şirketlerin de bağış yapabilecekleri genelde kabul

36

Page 40: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

edilmiştir. Yeni Bankacılık Kanunu 59. maddede bağışlara sınırlama getirdi. Mükellefiyetli bağışa sayın konuşmacı değindi. Bu tartışılan bir konu. Acaba maaş anlaşmaları mükellefi-yetli bağış mıdır? Bana göre değil. Neden değil? Bir kere mükellefiyetli bağışta, mükellefiyet bağış alanın bir ilave yükümlülüğüdür. Bağışta bulunan derki, ben şu kadar bağış yaparım ama şu kadar kişiye burs verirsin, şu kadar kişiyi tedavi edersin. Maaş anlaşmalarında böyle bir durum yok. Kamu kuruluşu bazen kendi kurduğu vakfa bağış yap diyor. Ancak Bankanın ödeme yapmak için kamu kuruluşuna bu tür bir mükellefiyet yüklemesi söz konusu değil, talep kamu kuruluşundan geliyor. Yani mükellefiyetli bağış, bağış alan kamu kuruluşlarına bir mükellefiyet getirilirse tartışılır. Öyle bir durum burada yok. Kamu kuruluşunun personelinin maaşlarının ilgili bankaya yatırılması taahhüdü ise; bankanın yaptığı ödemenin karşılığını-ivazını- oluşturmakta olup; hiçbir şekilde mükellefiyetli bağış değildir.

Bağış tanımı ve bağış yasakları ile ilgili yönetmelik kanuna aykırı. Zira 59. maddede; bağış yasaklarını belirleme, bağışı tanımlama veya bağış dışında kalacak ödemeler konusunda Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’na (BDDK) kesinlikle yetki verilmiş değil. Yani BDDK yasanın kendisine vermediği bir yetkiyi kullanıp yönetmelik ile bağış yasakları getiriyor, bağış istisnaları getiriyor, bağış tanımı getiriyor. Anayasa’nın 124. maddesi çok açık. Yönetmelikler kanuna aykırı olamaz.

Şimdi idari para cezası ile ilgili ufak bir ilave. Belki sorularda da ortaya çıkar. İdari pa-

ra cezaları biliyorsunuz artık Kabahatler Kanunu’nda ve idari para cezasına itiraz idari yargıya gitmiyor, adli yargıya gidiyor. Sulh Ceza Mahkemesine gidiyor. Ancak Kabahatler Kanununun 3. maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Bunun üzerine yasa koyucu 3. maddeyi değiştirdi ve özel kanunlarında idari para cezası için idari yargı öngörül-müş ise, bu hükümleri geçerli saydı. Biliyorsunuz Bankacılık yasasında idari para cezalarını Kurul verir ve Kurul kararlarına karşı dava Danıştay’da açılabilir.

Yardımlarla ilgili olarak teferruatlı açıklamalar yaptı sayın konuşmacı. Burada ufak bir

ilave. BDDK maaş anlaşmalarını bağış kapsamında değerlendirme eğiliminde. Ama gördü ki bu maaş anlaşmaları bir bağış değil. Düşünebiliyor musunuz, ihale açıyor kamu kurumu, bankalar bağış yapmakta yarışıyorlar. Bir banka diyor ki bir trilyon öderim, diğeri diyor ki ben bir trilyon beş yüz milyar öderim. Böyle bağış olur mu? Bankalar maaş anlaşmaları sonucu; ödediklerinin çok üstünde sağladıkları karşılık için Kamu Kurumlarına bu ödemeleri yapıyor-lar. Bakanlar kurulu kararı ile getirilen değişiklik de, artık ödemelerin bir bağış olarak görülmediğini ortaya koyuyor.

Bu düzenlemelerle ilgili olarak bankaların kamu kuruluşunun personeline karşı sorum-

lu olmayacağı görüşündeyim. Burada olsa olsa üçüncü şahıs lehine bir şart düşünülebilir ama onun için de sözleşmede bir hüküm olması gerekir. Yani sözleşmede üçüncü şahıs olan personele ödenecektir diye hüküm varsa personel ondan yararlanabilir. Ama hüküm yoksa bankaya karşı böyle bir hak olmaması gerekir.

Burada bir noktaya daha değinmek istiyorum. Mesela üç yıl için sözleşme yapılıyor,

protokol anlaşması. Uygulamada, büyük bir kamu kuruluşu ve trilyonluk konularda protokolde bağış lafı geçtiği için bir sene sonra ben uygulamadan vazgeçiyorum demiş ve başka bir banka ile daha yüksek tutarda anlaşmıştır. Oysa sözleşme üç yıllıktır ve banka üç yıllık ödemeyi peşin yapmıştır. Bir yıl sonra sözleşme feshediliyor. Banka iki yıllık ödeme karşılığı-nı isteyebilecek mi isteyemeyecek mi? Aynı şekilde kamu kuruluşu tüm personelinin maaşlarının bankada açılacak hesaplarına ödeneceğini taahhüt etmesine rağmen personelin bir bölümü maaşlarının o bankanın şubelerine yatırılmasını red eder ve idare de bunu kabul ederse ne olacak? Maaş anlaşmalarının bir bağış olmadığı, iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olduğu göz önünde tutulduğunda, kamu kuruluşunun sözleşmeyi süresinden önce feshedemeyeceği; personelin bir bölümünün veya tamamının maaşlarının sözleşme tarafı bankaya yatırılmaması halinde de bankaca ödenen paranın belli bölümünün iade edilmesi

37

Page 41: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Prof. Dr. Seza REİSOĞLU

gerektiği, ayrıca bankanın bu yüzden uğradığı zararın da tazminini isteyebileceği sonucuna varılacaktır.

“Bankacılık Mevzuatı Kapsamında Banka ve Müşteri Sırrı” tebliğ hakkında

değerlendirme: Seza REİSOĞLU : Efendim Sayın Akın EKİCİ’ye gerçekten çok ayrıntılı ve bilgilendi-

rici tebliği için teşekkür ediyor, kendisini kutluyorum. Söz vermeden önce bir iki konuya değinmek istiyorum.

Bankanın alacaklarını ivaz karşılığı temliğinden sonra alacaklı değişiyor. Yeni alacaklı

73 ncü maddede zikredilen yetkili mercii de değil. Ama bankanın tüm hakları da alacaklıya intikal etmiş. Onun için bence önemli ve tartışılacak bir konu. Kanun’da düzenlenmemiş. BDDK bir çözüm getiremez ise, yasa değişikliği gerekebilecek. Müşteri sırrının açıklanması konusunda, müşterinin bankasına izin vermesi geçerli. Bu yönde BDDK’nın da yazılı olumlu görüşü var. Hemen hemen her bankanın müşterilerine imzalattığı sözleşmelerde de müşterinin iznine ilişkin maddelere yer veriliyor. Kanımca; müşterinin, Bankanın uygun göreceği kişi ve kuruluşlara müşteri sırrı ile ilgili bilgileri verebileceği şeklindeki genel nitelikli bir muvafakatı da yeterli.

“Mevzuat, Yargıtay Kararları ve Doktrin Işığında Mevduatta Zamanaşımının Değer-

lendirilmesi ve Mevduatın İade Edilmemesinin Hukuki Sonuçları” tebliğ hakkında değerlendirme:

Seza REİSOĞLU: Evet Yurdagül Hanım’a gerçekten hepimizin zevkle izlediği aydın-

latıcı ve çok ayrıntılı ama güncel bir konu hakkındaki tebliğinden ötürü teşekkür ediyor ve kendisini kutluyorum. Değerli arkadaşlarım size söz vermeden önce iki noktada görüşümü açıklamak istiyorum.

Birincisi zamanaşımı. Gerçekten Yurdagül Hanımın değindiği konu fevkalade önemli

Yargıtay’ın yerleşik kararları nedeniyle bankalar büyük bir çıkmazda. Yargıtay’ın hareket noktası şu Banka mudiye mektup göndermiş, ulaşılamama halinde ilan vermişse hesaptaki para Fonundur. Ancak, bu işlemler tamamlanmamış ise hesaptaki para mudinindir ve bu para Bankacılık yasasındaki zamanaşımına uğramadığından, mudi elinde hesap cüzdanı varsa aradan ne kadar zaman geçerse geçsin – 20 sene, 30 sene - bankadan faizi ile ödemesini isteyebilecek ve banka aksini ispat edemedikçe bu parayı ödeme zorunda kalacaktır. Ancak, Bankalar belgeleri on sene saklamak zorunda olduklarından, mudiye veya mirasçısına ödeme yaptıklarına dair makbuzları mahkemeye ibraz edememektedirler. Yargıtay’ın kararları karşısında bankaların alacakları tek önlem; mutlaka zamanaşımına uğrayan mevduat, alacak vs. için hesap sahibine mektup gönderilmesi; adresinin bilinmemesi ve diğer nedenlerle ulaşılamaması halinde ise ilan suretiyle duyuru yapılmasıdır. Bankanın dava edilmesi halinde ise, banka gerek Türk Ticaret Kanununun 68. maddesine, gerekse Bankacılık Kanunu’nun 42. maddesine göre her türlü belgeyi 10 yıl süre ile saklama zorunda olduğunu; Bankacılık Kanunu’nun 62. maddesindeki zamanaşımı hükmünün mudi değil, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından ileri sürülebileceğini; mevduat sahipleri ile bankadan alacaklı olan diğer kişiler arasında bir ayırım yapılamayacağını, mevduat sahibinin de Borçlar Kanununun hükümleri çerçevesinde bankaya karşı alacağının muaccel olduğu tarihten on sene geçtikten sonra bankadan talep etmesi halinde bankanın zamanaşımı defini ileri sürebileceği şeklinde bir savunma yapabilecektir.

Sayın konuşmacının değindiği ikinci konu Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesinde

düzenlenen, bankanın mevduatı - vadesiz mevduat - iade yükümlülüğü. Bu maddenin önemi, 61. maddeye aykırı olarak bankanın mevduatı iade etmemesi halinde 151. maddede öngörülen hapis ve adli para cezası. Uygulamada bir banka şubesi müdür yardımcısının

38

Page 42: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

39

mudileri dolandırarak mevduat cüzdanı verdiği ve yatırılan paraları zimmetine geçirdiği görülmüştür. Görünüşte mevduat olsa da; hesap cüzdanındaki iki imzanın birinin müdür yardımcısına ait, diğerinin de sahte olması nedeni ile bir mevduat söz konusu olmayacak, 61. madde uygulanmayacaktır. Banka ise 55. maddeye göre istihdam eden olarak ödemede bulunacaktır. Buna karşılık Bankacılık Kanunu 100. maddesi burada uygulanmayacaktır. Yardımcı şahısların fiilleri sonunda imzalar sahte değilse, buna karşılık yatırılan paralar zimmete geçirilmiş ise – banka mevduat cüzdanı verilmiş ise bankanın esasen bu mevduatı iade yükümlülüğünün bulunduğu söylenebilir. Ayrıca belirtmek isterim ki, 61. maddede sayılan haller sınırlı değildir. Örneğin üzerinde intifa hakkı bulunan mevduat iade edilemeye-cek iken, maddede intifa hakkına yer verilmemiş. Keza maddede yer almasa da, mevduatın iadesinin geçerli olup, olmadığı konusunda banka ile mudi arasında hukuki ihtilaf varsa – örneğin şube müdürü de mudinin bu şekilde hareket edip bankayı dolandırdıkları şüphesi varsa – hukuki ihtilaf çözülünceye kadar mevduat yine iade edilmeyecek, bu ve benzer olaylarda BDDK’nın Savcılığın suç duyurusunda bulunmaması gerekecektir.

“Tüketici Kredilerinde ve Özellikle Konut Finansmanında Bankaların Ayıplı Maldan

Ötürü Sorumlulukları” tebliğ hakkında değerlendirme: Seza REİSOĞLU; Sayın konuşmacıya doyurucu, aydınlatıcı açıklamalarından ötürü

teşekkür ediyor, kendisini kutluyorum. Ben kısaca birkaç noktaya değinmek istiyorum. Biliyorsunuz Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da; başlangıçta konut kredileri yasası-nın kapsamında değildi, sonradan ilave edildi. Avrupa ülkelerinde de çoğunlukla konut kredileri tüketici kredisi sayılmamaktadır.

Bağlı krediler de yasada yeniden düzenlenmeli; bankaların verdikleri krediler ile alı-

nan mallardan, konutlardan satıcılarla birlikte müteselsil sorumlu tutulmaları, bankaların kredileri belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile yapılacak satış sözleşmeleri şartı ile vermeleri ile sınırlı olmalı ve müteselsil sorumluluğun verilen kredi ile ve bir yıl süre ile sınırlandırılması imkanı getirilmelidir.

Kanun’da yer alan “belli marka bir mal” satın alınması için bankaların kredi vermesi ve

bu kredinin bağlı kredi sayılmasının uygulamada yasa koyucunun amacına ve iradesine aykırı şekilde yorumlandığı da görülmektedir. Örneğin bir bankanın taşıt kredisi vermesi için taşıtın değerini belirten bir proforma faturayı araması, konut kredisi vermek için konutu ipotek alması hiçbir şekilde bankanın belli marka bir taşıtı veya belli bir konutu alma koşulu ile kredi verdiği, bu taşıtı veya konutu almadığı takdirde tüketici kredisi vermeyeceği şeklinde yorumlanamayacaktır. Müteselsil borçluların birbirlerine rücuu üzerinde de durmak istiyorum. Müteselsil sorumluluk Borçlar Kanununa göre ya sözleşmeden doğar ya da kanunla belirlenir. Tüketiciyi koruma yasasına göre bağlı kredilerde üretici, satıcı, sağlayıcı ve krediyi veren banka alıcıya karşı müteselsil sorumlu tutulmaktadır. Bunların birbirlerine rücu hakları ve ilişkileri Borçlar Kanununa göre çözümlenecektir. BK 146. maddeye göre Borcun mahiyetinden hilafı anlaşılmadıkça müteselsil borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ödemeden birbirine eşit birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdurlar. Borcun mahiyeti gözönüne alındığında; kredi veren bankanın ayıplı mal ile doğrudan bir ilişkisinin bulunmadı-ğı; ayıplı maldan doğrudan üreticinin ve satıcının sorumlu olduğu; kanundan ötürü müteselsil sorumlu olan bankanın alıcıya ödediği meblağın – sadece hissesi dışında kalan kısmını değil - tamamını üretici ve satıcıya rücu edebileceği sonucuna varılacaktır. Borçlar Kanunu’nun 147. maddesinde de “Rücu hakkının istifade eden müteselsil borçlulardan her biri, tediye ettiği miktar nispetinde alacaklının haklarına halef olur” denilmektedir. Borçlar Kanunu’nun haksız fiillerle ilgili 51. maddesinde de; müteselsil sorumlu olanlar arasında kanundan ötürü sorumlu olan kişi varsa, bu kişinin iç ilişkide zarar görene yaptığı ödemenin tamamını sözleşmeden ve haksız fiilden ötürü sorumlu olanlara rücu edebileceği kabul edilmiştir. Dipnot: 1 Derginin basımı sürecinde Tebliğ hazırlığı tamamlanamamıştır.

Page 43: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi, Sayı 63, 2007

40

Bankacılık Kanunu Açısından Bağış ve Yardımlar ile Promosyonlara İlişkin Değerlendirme

Ömer ELMAS*

I. Bağış ve Yardımlar

A. Genel Olarak

Bilindiği üzere 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile bağış ve yardımlara ilişkin olarak ye-

ni bir düzenleme getirilmiştir. Mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nda bu konuya ilişkin herhangi bir düzenleme mevcut değildi. Bu nedenle de Bankaların karın dağıtılması kuralları hariç olmak üzere istediklere kişilere istedikleri ölçüde bağış yapmak imkanları bulunmaktay-dı. Yeni düzenleme ise Bankaların emin bir şekilde çalışmasının sağlanması ve mali güçlerinin korunması amacıyla yapılacak bağış ve yardımlar için sınırlama getirmektedir.

Bankacılık Kanunu’nun 54. maddesi “Bankalar ve konsolide denetime tâbi kuruluşlar-

ca bir malî yılda yapılabilecek bağış miktarı, banka özkaynaklarının binde dördünü aşamaz. Ancak, yapılan bağış ve yardımların en az yarısının, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya indirim olarak dikkate alınabilecek bağış ve yardımlardan oluşması zorunludur. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usûl ve esaslar Kurulca belirlenir.” hükmünü getirmiştir. Bu düzenlemeye göre Bankaların ve konsolide denetime tabi kuruluşların1 bir mali yılda2 yapabilecekleri bağış ve yardımların miktarı banka özkaynaklarının binde dördünü aşamaya-caktır. Binde dörtlük oranın, genel anlamda Bankalar için yüksek ya da düşük bir oran olup olmadığı tartışmasına girmeksizin, özkaynağı güçlü ancak karlılığı düşük bir banka için yüksek bir oranken karlılığı yüksek bir banka için ise düşük bir oran sayılabilecektir3.

B. Bağışlama Tanımı Maddede ifadesi geçen bağış kavramının da kilit bir kavram olduğu dikkati çekmekte-

dir. Bu nedenle bağış kavramının üzerinde durmak gerekmiştir. Bağış, “hayatta olan kimseler arasında bir tasarruftur ki onunla bir kimse, mukabilinde bir ivaz taahhüt edilmeksizin malının tamamını veya bir kısmını diğer bir kimseye temlik eder” (Borçlar Kanunu m. 234)4. Kanunda yapılan bu tanımın yanında doktrinde genel kabul gören tanıma göre ise, bağışlayanın bir karşılık almaksızın bağışlananın malvarlığında bir artış sağlamak amacıyla, malvarlığından belli değerleri ona vermeyi üstlenmesi ya da vermesi yoluyla hayatta olan bu iki kişi arasında yapılan sözleşme, bağışlamadır5. Bu tanımlamalara göre bağışlamanın unsurları şöyle sıralanabilir: • Hayattaki kişiler arasında yapılan kazandırıcı bir muamele olması, • Bir malvarlığının karşılıksız verilmesi, • Malvarlığının karşılıksız verilmesi hususunda tarafların anlaşması.

Ayrıca Borçlar Kanunu (BK m. 240) bağışlamanın, şartla yahut mükellefiyetle takyit olunabileceğini hükme bağlamıştır.

Bankacılık Kanununun 47, 59 ve 93. maddelerine dayanılarak çıkarılan “Bankalar ve

Konsolide Denetime Tabi Kuruluşlarca Yapılabilecek Bağış ve Yardımlara İlişkin Yönetme-lik”6 ise Bankalar ve konsolide denetime tabi kuruluşlarca, ivazsız olarak, mülkiyetlerinde bulunan mal veya hakların tamamının veya belirli bir kısmının diğer kişi veya kurumlara

* T. Vakıflar Bankası T.A.O. Baş Hukuk Müşaviri.

Page 44: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

temlik veya devredilmesini, diğer kişi veya kurumlar adına mal veya hizmet alınmasını ya da kredi alacaklarının yeniden yapılandırılmasına yönelik işlemler dışında diğer kişi veya kurumları borçtan kurtaran veya bunların borcunu azaltan işlemlerini, bağışlama olarak tanımlamıştır. Yönetmelikte getirilen bu tanımlamanın getirdiği sakıncalı durumlar bir tarafa kanaatimce böyle bir tanımlamaya da ihtiyaç duyulmamak gerekirdi. Zira bağışlama bir borçlar hukuku konusu olmakla hem Borçlar Kanunu’nda hem de doktrinde tanımları verilmiş ve yerleşik Yargıtay kararlarına konu olmuştur.

C. Bağışlama Sınırı 1. Genel Olarak Madde 59, yapılacak bağış ve yardımlarda “özkaynaklarının binde dördünü aşamaz”

kriterini getirirken bankanın konsolide ya da konsolide olmayan özkaynak tutarlarından hangisinin dikkate alınması gerektiği hususuna değinmemiştir. Ancak Kanunda açıkça konsolide özkaynak ifadesinin kullanılması gerektiğinde Kanun bunu belirtmiştir. Dolayısıyla “özkaynak” ibaresi solo mali tablolara göre özkaynaktır7. Kanunun değinmediği bir durumda Yönetmelik, konsolide olmayan özkaynak tutarının dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir (m. 6/1). Dolayısıyla Kurulca, konsolide özkaynak tutarına göre daha dar olan konsolide olmayan-solo özkaynak tutarı tercih edilmiştir. Böylece bağış ve yardım meblağı azaltılmıştır. Ancak belirtmek gerekir ki Kanun ve Yönetmelikte ifade edilen sınırlamalar Banka tüzel kişiliğini ilgilendiren sınırlamalardır. Yoksa Bankanın yıllık karı dağıtıldıktan sonra ortaklardan isteyenlerin kendi paylarından bağışlama yapmasına engel bir durum söz konusu değildir8.

2. İstisnası Yönetmeliğin Bağış ve Yardım Sınırları başlıklı 6. maddesinin 2. fıkrasında sınırlama-

lara tabi olmayan işlem ve yardımlar sayılmıştır. En az dört yıl süreyle bankaların aktiflerinde bulunan amortismana tabi menkullerinin ivazsız olarak temlik veya devredilmesi şeklindeki işlemler ilk istisnadır. İkinci olarak da Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun yurtlarında barınan ve ilgili mevzuat hükümleri gereğince yaş ikmali dolayısıyla bu yurtlardan ayrılmak zorunda tutulan kimsesiz ve korunmaya muhtaç çocukların ihtiyaçları-na tahsis edilmek üzere adı geçen Kuruma yapacakları yardımların Kanun ve Yönetmelikte belirtilen binde dörtlük sınırlamada hesaba katılmayacağı sonucu ortaya çıkmaktadır.

D. Bağışlama Yasakları Bankacılık Kanunun 59. maddesinde bağış sınırları dışında herhangi bir bağış yasağı

yoktur. Böyle bakıldığında bağış sınırları içinde kalınmak ve yapılacak bağış ve yardımların en az yarısının, kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider veya indirim olarak alınabilecek nitelikte olması koşulu dışında serbestiyet varmış gibi durmaktadır. Ancak Yönetmelik hem bağışlayan hem de lehine bağışlamada bulunan açısından bazı yasaklar getirmiştir. Özel hukuk alanını ilgilendiren bir konu olan bağışlama için kural olanın serbestçe tasarruf edilebilen bir alan olması dikkate alınarak eğer herhangi bir yasak getirilecek idiyse bunun kanunla9 yapılması gerekirdi10. Nitekim 59. maddede Kurula tanınan yetki, hükmün uygu-lanmasına yönelik usul ve esasların belirlenmesidir. Yönetmelik, Bankalar ve konsolide denetime tabi kuruluşlarca bankanın dahil olduğu risk grubunda yer alan tüm gerçek ve tüzel kişilere, münhasıran çalışanlarına ait olmak üzere sağlık ve sosyal yardım, emeklilik, ihtiyat ve tasarruf sağlama amaçlarıyla kurulan sandık ve vakıflara ve siyasi partilere ve sendikalara bağış ve yardım yapılamayacağını 5/1. maddede düzenlemiştir. Buna göre Bankalar bazı kişilere bağış ve yardım adı altında herhangi bir kaynak aktaramayacaktır.

Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise hesap dönemi sonu itibariyle konsolide veya kon-

solide olmayan mali tablolarında zarar açıklayan bankalar ve konsolide denetime tabi

41

Page 45: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Ömer ELMAS

kuruluşların, sonraki hesap döneminde bağış ve yardım yapamayacağı hükme bağlanmıştır. Buna göre belli bir hesap dönemi içinde bağış ve yardımda bulunmak isteyen bankanın bir önceki hesap dönemi içinde konsolide ve/veya konsolide olmayan mali tablolarında zarar açıklamamış olması gerekmektedir.

Bağış yasağı olan her iki halde de bağış sınırlamasına ilişkin düzenleme uygulama

alanı bulamayacaktır.

E. Bağışlama Dönemi

Tüm bu sınırlamalar Kanunun 59. maddesi ve Yönetmeliğin 4. maddesinde belirtildiği gibi bir hesap (mali yıl) dönemindeki11 bağış ve yardımları kapsayacaktır. Kısaca o yıl içerisinde yapılan bağış ve yardımların toplamı hesap dönemi sonuna göre denetlenecektir.

F. Özel Nitelikte Bağışlama Olma Şartı Madde 59’un ikinci cümlesi, yapılacak bağış ve yardımların en az yarısının, kurumlar

vergisi matrahının tespitinde gider veya indirim olarak alınabilecek nitelikte olmasını istemiştir. Yönetmelikte de aynı hüküm vardır; ancak “tespitinde” kelimesinden sonra gelmek üzere “kurum kazancından indirilebilir nitelikteki” ibaresi eklenmiştir.

5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca kurumlar vergisi matrahının tespitinde

kurum kazancından indirilebilir nitelikteki gider veya indirimler ise Madde 10/1’de zikredilen ilgili bentler olacaktır. Bunlar,

b) 21/5/1986 tarihli ve 3289 sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve

Görevleri Hakkında Kanun İle 17/6/1992 tarihli ve 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun kapsamında yapılan sponsorluk harcamalarının sözü edilen kanunlar uyarınca tespit edilen amatör spor dalları için tamamı, profesyonel spor dalları için yüzde 50’si,

c) Genel ve özel bütçeli kamu idarelerine, il özel idarelerine, belediyelere ve köylere,

Bakanlar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflara ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlara makbuz karşılığın-da yapılan bağış ve yardımların toplamının o yıla ait kurum kazancının yüzde 5’ine kadar olan kısmı,

ç) (c) bendinde sayılan kamu kurum ve kuruluşlarına bağışlanan okul, sağlık tesisi,

100 yatak (kalkınmada öncelikli yörelerde 50 yatak) kapasitesinden az olmamak kaydıyla öğrenci yurdu ile çocuk yuvası, yetiştirme yurdu, huzurevi ve bakım ve rehabilitasyon merkezi inşası dolayısıyla yapılan harcamalar veya bu tesislerin inşası için bu kuruluşlara yapılan her türlü bağış ve yardımlar ile mevcut tesislerin faaliyetlerini devam ettirebilmeleri için yapılan her türlü nakdî ve aynî bağış ve yardımların tamamı,

d) Genel ve özel bütçeli kamu idareleri, il özel idareleri, belediyeler ve köyler, Bakan-

lar Kurulunca vergi muafiyeti tanınan vakıflar ve kamu yararına çalışan dernekler ile bilimsel araştırma ve geliştirme faaliyetinde bulunan kurum ve kuruluşlar tarafından yapılan veya Kültür ve Turizm Bakanlığınca desteklenen ya da desteklenmesi uygun görülen;

1) Kültür ve sanat faaliyetlerine ilişkin ticarî olmayan ulusal veya uluslararası organi-

zasyonların gerçekleştirilmesine, 2) Ülkemizin uygarlık birikiminin kültürü, sanatı, tarihi, edebiyatı, mimarîsi ve somut

olmayan kültürel mirası ile ilgili veya ülke tanıtımına yönelik kitap, katalog, broşür, film, kaset,

42

Page 46: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

CD ve DVD gibi manyetik, elektronik ve bilişim teknolojisi yoluyla üretilenler de dahil olmak üzere görsel, işitsel veya basılı materyallerin hazırlanması, bunlarla ilgili derleme ve araştırmaların yayınlanması, yurt içinde ve yurt dışında dağıtımı ve tanıtımının sağlanması-na,

3) Yazma ve nadir eserlerin korunması ve elektronik ortama aktarılması ile bu eserle-

rin Kültür ve Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılmasına, 4) 21/7/1983 tarihli ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kap-

samındaki taşınmaz kültür varlıklarının bakımı, onarımı, yaşatılması, rölöve, restorasyon, restitüsyon projeleri yapılması ve nakil işlerine,

5) Kurtarma kazıları, bilimsel kazı çalışmaları ve yüzey araştırmalarına, 6) Yurt dışındaki taşınmaz Türk kültür varlıklarının yerinde korunması veya ülkemize

ait kültür varlıklarının Türkiye'ye getirilmesi çalışmalarına, 7) Kültür envanterinin oluşturulması çalışmalarına, 8) Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu kapsamındaki taşınır kültür varlıkları

ile güzel sanatlar, çağdaş ve geleneksel el sanatları alanlarındaki ürün ve eserlerin Kültür ve Turizm Bakanlığı koleksiyonuna kazandırılması ve güvenliklerinin sağlanmasına,

9) Somut olmayan kültürel miras, güzel sanatlar, sinema, çağdaş ve geleneksel el

sanatları alanlarındaki üretim ve faaliyetler ile bu alanlarda araştırma, eğitim veya uygulama merkezleri, atölye, stüdyo ve film platosu kurulması, bakım ve onarımı, her türlü araç ve teçhizatının tedariki ile film yapımına,

10) Kütüphane, müze, sanat galerisi ve kültür merkezi ile sinema, tiyatro, opera, bale

ve konser gibi kültür ve sanat faaliyetlerinin sergilendiği tesislerin yapımı, onarımı veya modernizasyon çalışmalarına ilişkin harcamalar ile makbuz karşılığı yapılan bağış ve yardımların yüzde 100’ü.

e) Bakanlar Kurulunca yardım kararı alınan doğal afetler dolayısıyla Başbakanlık ara-

cılığı ile makbuz karşılığı yapılan aynî ve nakdî bağışların tamamı. Dolayısıyla Kanun’un ve Yönetmeliğin getirdiği rakamsal sınırlamanın yanında bir alt

sınırlama olarak bağış ve yardımların ne tür de olması gerektiği de tayin edilmiştir. G. Yaptırımlar Bankacılık Kanunu’na aykırılık hallerinde, idare tarafından takdir edilen ve uygulanan

cezalar idari para cezalarıdır. Diğer kararlar gibi idari para cezaları da idari işlem olduğundan idari yargı denetimine tabidir. Madde 59’daki sınırlara uyulmamasının yaptırımı yine Bankacılık Kanunu 146/m maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre beşbin Yeni Türk Lirasın-dan aşağı olmamak üzere sınırı aşan miktar kadar idari para cezası verilebilecektir. İdari para cezasının verilmesi için öncelikle ilgili bankanın savunması alınacak ve cezayı gerekli görüyorsa Kurul bu yaptırımı uygulayacaktır.

İdari para cezası, sadece binde dörtlük sınırda değil aynı zamanda yapılan bağış ve

yardımların en az yarısının kurumlar vergisi matrahının tespitinde gider ve indirim olarak dikkate alınabilecek bağış ve yardımlardan oluşması zorunluluğuna aykırı hareket edilmesi halinde de uygulama alanı bulacaktır.

43

Page 47: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Ömer ELMAS

II. Promosyonlar A. Genel Olarak Bankacılığın serbest rekabet ortamının giderek yeni ürün ve uygulamaların doğması-

na sebebiyet verdiği günümüzde birçok kurum, çalıştırdığı personeline yapacağı maaş ödemelerini hangi Banka aracılığıyla yapacağını ve kuruma ait mevduatını hangi Bankada değerlendireceğini tespit etmek üzere kurum için en verimli seçimi yapabilmek amacıyla yeni yöntemler geliştirmekte ve uygulamaktadır. Son zamanlarda en çok uygulanan yöntem ise kurumların, çalışacakları bankayı tespit etmek üzere bir ihale açması, bu ihaleye katılan Bankalardan teklifler alması ve kurumuna ve/veya kurum personeline en çok bedeli veren banka ile bir maaş ödeme protokolü imzalaması şeklinde tezahür etmektedir.

B. Promosyon Kavramı Fransızcadan dilimize girmiş olan promosyon kelimesi genel olarak, bir malı geniş kit-

lelere tanıtmak ve o malın sürümünü sağlamak amacıyla yapılan çalışmaların tümü biçiminde tanımlanabilir12. Bankacılık sektöründe ise bankaların, ürün ve hizmetlerini tanıtmak ve kullandırmak amacıyla kurumlara yaptıkları kazandırmalar bu kapsam içine girmektedir. Maaş ödeme protokolü çerçevesinde yapılacak ürün ve hizmet tanıtımları karşılığında, kurumlara ve/veya kurum personeline, nakit ödeme, mülkiyeti Bankaya ait olan araçların kullanımının verilmesi (tahsisi) veya bu araçlarının mülkiyetinin devredilmesi, kuruma ait inşaat, tadilat, tamirat, dekorasyon masrafının Bankaya fatura edilerek Bankaca ödenmesi vb. çeşitli katkılar sağlanmaktadır. Tüm bu iş ve işlemler için Bankalar kurumlar lehine geniş anlamıyla kazandırmada bulunmaktadır. İşte bu kazandırmalar, bankacılık sektöründe “promosyon” olarak adlandırılmaktadır.

C. Hukuki Niteliği 1. Genel Olarak Bankalarca kurumlar lehine yapılan promosyon adı altındaki bu kazandırmaların hu-

kuki nitelemesini yapmak için öncelikle promosyonların bir karşılık için verilip verilmediğini bilmemiz gerekecektir. Eğer promosyonlar, bir karşılık için verilmişse farklı, karşılık için verilmemişse farklı bir hukuki statüye sahip olacaklardır.

Bankacılık uygulamasında promosyonlar, ilk olarak kurum personelinin maaşlarının

bankada bulunacağı sürede bankanın elde edeceği gelir beklentisine karşılık verilmektedir. Çünkü kurumlar, personelinin maaşlarını toplu olarak, maaşların ödenmesinden belli bir süre evvel anlaştığı bir bankaya vadesiz olarak yatırmakta ve Bankalar da bu süre zarfında vadesiz bekleyen bu paradan vadeli mevduat faizi ödemediğinden kar elde etmektedir. İkinci olarak elde edilecek gelir bakımından daha önemlisi bu protokol süresi içerisinde Bankalar kurum personeline çeşitli bankacılık ürünlerini (kredi kartı, konut kredisi, taşıt kredisi vb.) pazarlamakta ve bu ürünlerden elde edeceği gelir beklentisiyle o kurumla birtakım kazandır-ma hükümleri de içeren anlaşmaları yapmaktadırlar. Kurum ile Bankalar arasındaki bu ilişkiye bakıldığında, Bankaların promosyon verirken her halükarda gelir beklentisi içinde oldukları görülmektedir. Kurum personelinin maaşının Bankalar aracılığıyla ödenmesi için kurum tarafından açılan ihalelere katılınmakta veya kurum ile pazarlık sonucu tespit edilen meblağ kuruma ödenmektedir. Zira ihale usulü ile yapılabilecek sözleşmeler, tam iki tarafa borç yükleyen “ivazlı” sözleşmelerdir13. Ayrıca kurum da bankanın böyle bir gelir elde edeceğini bilmekte ve promosyonu bu çerçevede kabul etmektedir. Nitekim yapılan protokol-lerde çoğunlukla maaş bedellerinin personele yapılacak ödemelerden kaç gün evvel bankaya yatırılacağına ve bankanın kurum personeline ürün pazarlayacağına ve kurumun da buna müsaade edeceğine dair hükümler yer almaktadır.

44

Page 48: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

45

Maaş ödeme protokolünde “bağış” ibaresi yer alsa bile bu ödeme yukarıdaki neden-lerle hukuken bağış sayılamayacağından bunun bir önemi de olmayacaktır. Banka ile Kurum arasındaki protokol uygulamalarında, Bankanın Kuruma sağladığı mali imkanları ifade için “bağış” (veya “promosyon”) sözcüğünün kullanılması, bu ilişkinin hukuken bağış olarak nitelendirilmesini zorunlu kılmayacaktır. Çünkü Borçlar Kanunu madde 18 f.1’de açıklandığı gibi, “Bir akdin şekil ve şartlarını tayininde, iki tarafın gerek sehven gerek akitteki hakiki maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere ve isimlere bakılmayarak, onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak lazımdır”. Açıklanan hukuki ve fiili durumlar sebebiyle, anılan sözleşmenin, taraflarınca kasten ya da bilmeden “bağışlama” olarak nitelendirilmesi, o sözleşmenin hukuken de bağışlama olarak nitelendirilmesini gerektirmeyecektir. Sözleşme-nin tipinin belirlenmesi ve hukuki niteliğinin tespiti, tarafların gerçek ve ortak iradelerine göre yapılacaktır. Sözkonusu akdi ilişkide, tarafların ortak ve gerçek iradelerinin bağışlama değil ivazlı bir sözleşme kurma yönünde olduğunda tereddüt bulunmamaktadır. Bankanın anılan mali imkanları sağlamasında, Banka yönünden causa donandi (bağışlama iradesi) ile sözleşme yapma durumu söz konusu değildir; bağışlamada, bağışlayanın causa donandi (bağışlama iradesi) ile sözleşme yapması, bağışlamanın varlığının zorunlu unsurudur. Bu yönden de bağışlamanın değil ivazlı bir sözleşmenin varlığı sonucuna varılabilecektir. Promosyon ödemelerinin, maaş ödemesi yapılacak kuruma ya da onun talimatıyla başka bir kurum veya kuruluşa yapılması da bu ödemenin hukuki niteliğini etkilemeyecektir14. Bankalar promosyonları belli bir karşılık beklemeksizin vermiş olsalardı yukarıda zikrettiğimiz gibi tüm bu karşılıksız kazandırmalar bağış ve yardım tanımı içerisine girecekti. Yani bağış hukuki statüsünde olacak promosyonlar için hem Borçlar Kanunu hem Bankacılık Kanunu hem de Yönetmelik hükümleri tatbik edilecekti.

Tüm bu veriler ışığında Bankaların promosyonları herhangi bir karşılık olmaksızın

verdikleri ve binaenaleyh bunların bağış kapsamında sayılacağı söylenemeyecektir. Bankanın “bağışta bulunma iradesi” bulunmamaktadır. Banka bir kuruma bağışta bulunmak isteseydi, ihaleye girmesi, kurum ile pazarlık yapıp maaş ödeme protokolü imzalaması gerekmeyecekti. Zaten Bankalar bir karşılık için promosyon vermektedirler. Hatta öyle ki kurumlara verilecek promosyonun bedelini belirlerken, Bankalarca, elde edilecek kazanç hesaplanmakta ve bu muhtemel kazancın ne kadarından vazgeçilip promosyon olarak verileceği belirlenmektedir.

Tüm bu nedenlerle söz konusu promosyonların Bankacılık Kanunu’nun madde 59 ve

BDDK tarafından çıkarılan, “Bankalar ve Konsolide Denetime Tabi Kuruluşlarca Yapılabile-cek Bağış ve Yardımlara İlişkin Yönetmelik”te belirtilen bağış sınırının hesabında dikkate alınamayacağı kanaatindeyiz. Şöyle ki; Bankacılık Kanunu madde 59’da; Bankalar tarafından bir karşı ivaz olmaksızın yapılan ödemelerin -yani bağışların- bankanın öz kaynaklarının binde dördünü aşamayacağının hükme bağlandığı anlaşılmaktadır. Oysa, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, banka tarafından kurumlara promosyon adı altında yapılan ödemeler belli bir ivaz karşılığında yapılmaktadır. Dolayısıyla bunların bağış olarak kabul edilebilmesi ve Bankacılık Kanunu madde 59’da yer alan bağış sınırına tabi tutulması mümkün değildir. Öte yandan işbu maddenin son cümlesinde “Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Kurulca belirlenir” ibaresine yer verilmiş ise de, BDDK’nın hukuki açıdan bağış sayılmayan ödemeleri Yönetmelik ile bağış sayması da mümkün değildir.

2. Mükellefiyetli Bağış Bakımından Borçlar Kanunu 240. maddesi, bağışlamanın bir şarta ya da mükellefiyete bağlı olarak

yapılabileceğini belirtmektedir. Şarta bağlı bağışlamada, sözleşmenin hükümlerini doğurması gelecekte meydana gelecek ve gerçekleşmesi kesin olmayıp ihtimal durumunda olan bir olaya bağlanmaktadır15. Mükellefiyetli bağışlamada ise, bağışlanana belirli bir davranışta bulunma yükümlülüğü getirilmektedir. Fakat bu yükümlülük fer’i bir edim niteliğinde olmalıdır.

Page 49: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Ömer ELMAS

Aksi takdirde bu yükümlülük bağışlamanın karşılığı niteliğini taşıyacağından bağışlamadan söz etmek mümkün olmayacaktır16.

Yükümlülük olarak istenen davranış yapma, yapmama ya da verme şeklinde olabile-

cektir. Bu davranışın maddi bir değer taşıması gerekmeyip manevi bir nitelik de taşıyabilir. Yükümlülük oluşturan bu davranışın, bağışlayana karşı yerine getirilmesi yanında üçüncü bir kişiye karşı da yerine getirilmesi gerekebilecektir17. Üçüncü kişi değil de bağışlayana karşı yerine getirilecek bir mükellefiyetin “ivaz” anlamını taşıyıp taşımadığını tarafların iradelerine göre belirlemek gerekecektir. Eğer tarafların iradesi, edimin, karşı tarafın edimi ile değiştiril-mesi ise bağışlamadan söz edilemez. Eğer sadece bağışlayanın ediminde bir indirme amacı güdülmüşse o zaman bir yükümlülük sözkonusu olacaktır18.

Promosyon verirken Bankaların mükellefiyetli bağış yaptıkları ileri sürülebilirse de bu-

rada ne Bankaların ne de ilgili Kurumların bağışlama sözleşmesi yaptıklarına dair iradeleri vardır. Bu nedenle de mükellefiyetli bağış yapıldığı iddiası taraf iradeleri ile uyuşmayacaktır.

2. Bankacılık Kanunu Açısından Bankacılık Kanunu 144. madde “Bakanlar Kurulu, bankaların ödünç para verme iş-

lemleri ve mevduat kabulünde uygulanacak azami faiz oranlarını, katılma hesaplarında kar ve zarara katılma oranlarını, özel cari hesaplar dahil bu maddede belirtilen işlemlerde sağlanacak diğer menfaatlerin nitelikleri ile azami miktar ya da oranlarını tespit etmeye, bunları kısmen veya tamamen serbest bırakmaya yetkilidir. Bakanlar Kurulu, bu yetkilerini Merkez Bankasına devredebilir” hükmünü getirmiştir. Bu maddeye istinaden Bakanlar Kurulu’nca 2006/11188 sayılı Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kar ve Zarara Katılma Oranları İle Özel Cari Hesaplar Dahil Bu İşlemlerde Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Karar çıkarılmıştır19. Kararın, 2007/12069 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile değiştirilmiş 4. maddesinin ilk cümlesinde; “Mevduata faiz dışında, katılma hesaplarına ise kar payı dışında menfaat temin edilemez” hükmüne yer verilmiş; maddenin devamında ise, “Mevduat ve katılım fonu sahipleri lehine verilecek özel sigorta teminatı ve operasyonel işlemlerin tamamlanması için gereken tutarın ödemeden önce belirli bir hesaba yatırılması haricinde belirli bir mevduat veya katılım fonu bakiyesinin bankada tutulması zorunluluğunun bulunmaması kaydıyla maaş ödeme ve/veya belirli hizmetlerin sunulması kapsamında yapılan protokoller uyarınca anlaşma yapılan kurumlara ve/veya kurum çalışanlarına sağlanacak ayni veya nakdi menfaatler bu düzenlemenin dışındadır” denilmiştir.

Bu düzenlemelerin sonucu genel kural olarak, Bankaların mevduata faiz dışında her-

hangi bir menfaat sunamayacaklarını hükme bağlamıştır. Sonrasında bu genel kuralın istisnası düzenlenmiştir. Maaş ödeme ve/veya belirli hizmetlerin sunulması kapsamında yapılan protokoller gereğince anlaşma yapılan kurumlara ve/veya kurum çalışanlarına ayni veya nakdi menfaatler sağlanabilme imkanı getirilmiştir. Ancak burada özellikle belirtilmesi gereken husus, düzenlemeyle getirilen istisna belirli bir mevduat veya katılım fonu bakiyesi-nin bankada tutulması zorunluluğunun bulunmaması şartına bağlanmıştır20.

Bu durumda Bakanlar Kurulu’nun ilgili kararı çerçevesinde, maaş ödeme sözleşmeleri

kapsamında Bankalar tarafından sağlanacak promosyonların kuruma ya da kurum çalışanla-rına verilebilmesi mümkün gözükmektedir.

3. Yargı Kararı Değerlendirmesi Promosyonlara ilişkin olarak, kamu kurumunda çalışan memurlar, Bankalarca kurum-

larına verilen promosyonun kendilerine verilmesi gerektiği iddiasıyla davalar açmışlardır21. Aşağıda bu kararlardan birini inceleyeceğiz:

46

Page 50: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Konya 2. İdare Mahkemesi 14.02.2007 t.li, 2006/3112 E. ve 2007/154 K. sayılı kara-rında;

“Dava, Meram İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde bilgisayar işletmeni olarak görev yapan

davacı tarafından maaşını aldığı bankanın görev yaptığı kuruma verdiği promosyon ücretinin kanuni ölçüler doğrultusunda tarafına ödenmesi talebinin reddine ilişkin 22.09.2006 tarihli ve 4888 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 164. maddesinin son fıkrasında; “Üçüncü fık-

ra kapsamına giren personelin her türlü özlük haklarının ve taahhuk işlemlerinin belli merkezlerden yapılabilmesi ve ödemelerin bankacılık sistemi aracılığı ile gerçekleştirilmesi için gerekli düzenlemeleri yapmaya ve gerekli tedbirleri almaya Maliye Bakanlığı yetkilidir” hükmüne yer verilmiştir.

Bu kanun hükmü kapsamında kamu görevlilerinin aylık ve diğer özlük hakları ile ilgili

kamu hukuku görevlisinin çalıştığı kurum arasında yapılan sözleşme ve protokoller çerçeve-sinde bankalar aracılığı ile ödenmektedir. Söz konusu paraların ilgili bankada belli bir süre kalması nedeniyle bankalar bu paralardan bir kısım gelirler elde etmektedirler. Bu bağlamda bankalar tarafından bu gelirlerin elde edilmesi karşılığında ilgili kurumlara “promosyon” adı altında bir miktar mali imkan sunulmaktadır. Bu mali imkanların hangi oranda ve ne şekilde ödeneceği veya kurumlar tarafından ne şekilde kullanılması gerektiği yönünde mevzuatta herhangi bir hükmün bulunmaması nedeniyle uygulamada farklı miktar ve ödeme şekillerinin cari olduğu bilinmektedir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının Meram İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nde bilgisa-

yar işletmeni olarak görev yaptığı, 15.09.2006 t.li dilekçesi ile davalı idareye başvurarak maaşını aldığı bankanın görev yaptığı kuruma verdiği promosyon ücretinin kanuni ölçüler doğrultusunda tarafına ödenmesini talep ettiği, davacının bu talebinin dava konusu işlemle bankaların maaş ve diğer özlük haklarının ödenmesi karşılığında kuruma yaptığı bağışın tamamen kurumun ihtiyaçlarına ve giderlerine harcandığı belirtilerek reddedildiği, bu işlemin iptali istemiyle de davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda da belirtildiği gibi kamu görevlilerinin aylık ve diğer özlük haklarının bankalar

aracılığı ile ödenmesi nedeniyle bankalar bu paraların belli bir süre uhdesinde kalmasından dolayı bir kısım gelirler elde etmekte ve bunun karşılığında da kurumlara bir miktar mali imkan sunabilmektedirler. Söz konusu mali imkanların ne şekilde değerlendirileceği yönünde mevzuatta herhangi bir hüküm olmaması nedeniyle uyuşmazlığın hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir.

Bankalarda belli bir süre kalan ve bu süre içerisinde bankaların bir kısım gelirleri elde

ettiği paralar sonuç itibariyle kamu görevlilerine ait olan paralardır. Bu paraların belli bir süre uhdesinde kalması karşılığında bankalarca ödenmesi öngörülen mali imkanlardan da ilgili kamu görevlilerinin faydalandırılması hakkaniyet ilkelerine daha uygun olacaktır. Bu duruma göre davacı tarafından maaşını aldığı bankanın görev yaptığı kuruma verdiği promosyon ücretinin kanuni ölçüler doğrultusunda tarafına ödenmesi talebinin reddine ilişkin dava konusu işlemde hakkaniyete ve hukuka uyarlık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiştir” denilmektedir.

Konya 2. İdare Mahkemesi’nin bu kararı, bir ilk derece mahkemesi kararı olmasına rağmen İdarece temyiz edilmediğinden kesinleşmiştir.

Konya 2. İdare Mahkemesi’nin bu kararı; “Bankalar tarafından ilgili kurumların maaş-

larının kendi şubeleri aracılığı ile ödenmesi karşılığında, ilgili kurumlara “promosyon” adı altında sunulan bir miktar mali imkanın hangi oranda ve ne şekilde ödeneceği veya kurumlar

47

Page 51: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Ömer ELMAS

tarafından ne şekilde kullanılması gerektiği yönünde mevzuatta herhangi bir hüküm bulun-maması nedeniyle uyuşmazlığın hakkaniyet ilkeleri çerçevesinde çözümlenmesi” gerekçesi-ne dayandırdığı anlaşılmıştır.

Bu karar, Bankalar tarafından ilgili kurumların maaşlarının kendi şubeleri aracılığı ile

ödenmesi karşılığında, ilgili kurumlara verilen promosyonların hangi oranda ve ne şekilde ödeneceği veya kurumlar tarafından ne şekilde kullanılması gerektiği yönünde henüz bir düzenleme bulunmadığı dönemde verilmiş bir karardır. Nitekim 20.07.2007 tarihinde Resmi Gazete’de Başbakanlık Genelgesi yayınlanmış ve verilen promosyonların kamu kurum ve kuruluşlarınca ne şekilde değerlendirileceği belirlenmiştir22. Anılan mahkeme kararında, özellikle belirtmek gerekir ki Bankaların promosyon olarak verdiklerine ilişkin olarak bağışla-ma (bağış) nitelemesi yapılmış değildir. Kararda “mali imkan sunumu”ndan sözedilmektedir.

Yine sözleşmelerin nisbiliği ilkesi gereği, her sözleşme, taraflarını bağlayacak; bir ü-

çüncü kişi, sözleşme ilişkisinin tarafı olmamakla, taraflar arasındaki sözleşmeye dayalı olarak, taraflardan birinin diğerine borçlandığı edimde hak sahipliği iddiasında bulunamaya-caktır. Kurum ile Banka arasındaki sözleşmede, bir üçüncü kişi yararına sözleşme özelliği de bulunmamaktadır. Banka, Kurum ile olan sözleşmesinde, Kuruma karşı borçlanmıştır; Kurum çalışanlarının doğrudan Banka karşısında hak sahipliği iddiasında bulunması hukuki imkanı bulunmamaktadır. Nitekim İdare Mahkemesinde dava konusu edilebilecek idari işlem, kurum çalışanının maaşını almakta olduğu kurumundan “bankadan alınan promosyonların kurumca kullanılması değil de kendisine ödenmesi” konulu bir talepte bulunması ve Kurumun bu talebini reddetmesi halinde ortaya çıkmaktadır. Burada da çalışanı tarafından Bankanın değil, kurumunun dava edilmesi söz konusu olmaktadır. İdare Mahkemesince böyle bir idari işlemin iptaline karar verilmiş olması, söz konusu iptale konu işlemin uygulanmasına dayanak olan sözleşmenin tamamının ya da ilgili maddesinin iptali sonucunu doğurmayacak-tır. Bu durumda ise karar sadece dava açan personel açısından hüküm ve sonuç doğuracak-tır.

Banka ile Kurum arasındaki protokolün uygulanmasının, hiçbir şekilde Kurum çalışa-

nının maaş ve ücretinin ifa zamanının ertelenmesi gibi bir sonucu doğurması da söz konusu değildir. Uygulamada, Kurum, çalışanına olan ücret ödeme borcunu ifada ifa imkanını Bankaya sağlamakta ve Banka da, Kurum çalışanına olan ödemesini ifa zamanı geldiğinde gerçekleştirmektedir. Kurum çalışanının anılan ödemeye hak kazanması, ifa zamanının gelmesiyle olmaktadır ve dolayısıyla, ifa günü öncesinde Kurumun Bankaya tevdi ettiği para üzerinde Kurum çalışanının bir hak sahipliğinden söz etmek mümkün değildir. Yukarıda zikrettiğimiz mahkeme kararının gerekçesi bu açıdan isabetli olmamıştır. Çünkü henüz çalışanın hesabına geçmemiş bir para üzerindeki hak sahipliği çalışana ait olmayacağından çalışanın da bu paranın menfaatinden de faydalanamaması gerekir. Halbuki kararda “Bankalarda belli bir süre kalan ve bu süre içerisinde bankaların bir kısım gelirleri elde ettiği paralar sonuç itibariyle kamu görevlilerine ait olan paralardır.” ifadesi kullanılmaktadır. Belirtilmelidir ki; kendisine maaş ödemesi yapılacak Kurum çalışanının maaş ödemesi ilişkisi içinde Banka ile ilişki içinde olması ve Banka ürünlerini tanıyıp bu ürünlere müşteri olması da sözkonusu olabilecektir.

Kurum ile Banka arasındaki ilişkide, Kurum, çalışanı Banka müşterisi olması yönün-

de, Bankaya, Kurum personeli ile, sunduğu banka ürünlerinden birini veya birkaçını konu edinen bir sözleşme yapma fırsatı sunmakta; bu konuda, Kurumun, bir tür aracılığı sözkonusu olmaktadır. Banka ile Kurum arasındaki sözleşme, bu yönüyle değerlendirildiğin-de, Borçlar Kanunu madde 404 vd. anlamında tellallık sözleşmesi ile yakın benzerlik taşımaktadır. Tellallık sözleşmesi de, ivazlı sözleşmelerdendir ve iş sahibinin (müvekkilin), tellala, sağladığı sözleşme fırsatları için ücret ödemesi sözkonusudur. Banka ile Kurum arasındaki ilişkide de, Kurumun, personeli ile müşteri olma fırsatı vermesi karşılığında Bankadan ivaz (bedel) almasında bir bağışlama niteliğinin bulunmadığı açıktır.

48

Page 52: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

4. Başbakanlık Genelgesinin Değerlendirilmesi Kamu görevlilerinin aylık ve ücretleri karşılığında Kurumların aldığı promosyonların

nasıl değerlendirileceğine dair Başbakanlık Genelgesi 20 Temmuz 2007 tarih ve 26588 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Bu genelgeye göre Bankalar tarafından verilecek promosyonların tamamının personele dağıtılması genel ilke olarak benimsenmekle birlikte toplam miktarın üçte birini geçmemek üzere ilgili Kurumun faaliyetlerini sürdürmesi için gerekli ve zaruri harcamalara ayrılabileceği belirlenmiştir. Dolayısıyla promosyonun en az üçte ikilik kısmı personele dağıtılacaktır.

Başbakanlık Genelgesinin muhatabı tabidir ki kamu kurum ve kuruluşları olacaktır. Ni-

tekim Genelgenin birçok yerinde bu husus zikredilmektedir. Dolayısıyla bu Genelge Banka-lardan çok kamu kurum ve kuruluşlarını bağlayacak ve bu kuruluşlar Genelgede zikredilen usulleri takip etmek durumunda kalacaklardır. Ayrıca bu düzenlemede de Bankaların verdiği promosyonlara ilişkin olarak “ayni ve/veya nakdi ek mali imkanlar” tanımlaması yapılmıştır. Bu çerçevede verilen promosyonların bağış olarak tanımlanması bir tarafa bir karşılık temelinde sunulan mali imkan olduğu vurgusu yapılmıştır. Bankalar açısından önemli hususlardan biri de kamu kurum ve kuruluşlarının personellerinin maaşlarının ödenmesi için yapılacak protokollerin süresidir. Genelgeye göre bu süre iki yıldan az beş yıldan çok olamayacaktır. Bu çerçeveden bakıldığında kamu kurum ve kuruluşlarının sözleşme yapma özgürlüğüne sınırlama getirilerek ancak alt ve üst sınırı belli zamanlı protokoller yapma imkanı verilmiştir. Böylece Kuruluşlar örneğin 1 yıl ya da 6 yıl süreli protokoller yapamaya-caktır.

Yine belirtilmesi gereken bir başka husus da Bankaların protokolleri yapma hazırlıkla-

rında kimi muhatap alacağıdır. Genelgenin 2. fıkrasına göre Kuruluşun tek bir idarecisinin değil de belirlenen usulle kurulmuş komisyonun Bankaların muhatabı olacağıdır. Ayrıca bu komisyon sadece bir banka ile görüşme yapmayacak istekli tüm bankalardan teklif toplayarak karar verecektir.

Son olarak mezkur Genelgenin hangi protokollere uygulanacağı hususunun irdelen-

mesi gerekecektir. Genelgede “bu genelgenin yayımı tarihinden önce kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerinin ödenmesine yönelik olarak kamu kurum ve kuruluşlarının ilgili bankalarla yapmış oldukları ve halen yürürlükte bulunan protokoller sürelerinin bitimine kadar geçerli olacaktır.” hükmü mevcuttur. Böyle bir hüküm olmasaydı dahi sadece yürürlüğe girmesinden sonra akdedilecek olan protokoller ve buna bağlı verilen promosyonlar açısından hüküm ve sonuç doğuracaktır. Bunun aksinin düşünülmesi mümkün değildir. Zira kanunların dahi geriye etkili olarak uygulanabilmesi mümkün değil iken, İdare (Başbakanlık) tarafından yapılan bir düzenlemenin geriye etkili olarak uygulanması suretiyle, tarafların özgür iradeleri ile belirledikleri sözleşme hükümlerinin bertaraf edilebilmesi mümkün değildir.

Kanunların geriye yürümezliği ilkesi, bir hukuki eylem ya da davranışın, bir hukuki iliş-

kinin vuku bulduğu ya da meydana geldiği dönemdeki kanun hükümlerine tabi kalmakta devam edeceğini ifade etmektedir. Dolayısıyla sonradan çıkan kanunun kural olarak yürürlüğünden önceki olaylara ve işlemlere uygulanabilmesi mümkün olmadığından, İdare (Başbakanlık) tarafından yapılan bir düzenlemenin de kural olarak önceki protokolleri bağlamayacağı (etkilemeyeceği) kabul edilmelidir. Burada akla, Bankaların kurumlarla aralarında Genelge tarihinden önce imzalanan protokollerin bazılarında bu protokollerin başlangıç ya da yürürlük tarihinin Genelge tarihinden sonraki tarih olarak belirlenmesi halinde ne olacağı gelebilir. Bu durumda konuyu ikiye ayırarak incelemek gerekecektir. İlk olarak maaş ödeme protokolü, Genelge yayımlanmadan önce imzalandı ve protokolde de yürürlük tarihi olarak başka bir tarih kararlaştırılmadı ise Genelge bu protokole uygulanmayacaktır. Ancak protokol gereği promosyon ödemesinin yapılması Genelgenin yayımı tarihinden sonraki bir tarihe rast geldi ise bu ödeme bahse konu Genelgeye tabi olmayacaktır. İkinci

49

Page 53: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Ömer ELMAS

50

olarak maaş ödeme protokolü, Genelge yayımlanmadan önce imzalandı ve protokolde yürürlük ya da başlangıç tarihi olarak Genelgenin yayımından sonraki bir tarih belirlendiyse bu protokol tahtında yapılacak promosyon ödemelerinde, Genelgede belirtilen esaslara uyulması gerekecektir. Dipnotlar 1 Konsolide denetime tâbi kuruluşlar, Kanunun 43/1 maddesi gereğince konsolide bazda sınırlama ve oranlara tâbi tutulan ana ortaklık niteliğindeki bankaların yurt içi ve yurt dışındaki bağlı ortaklıkları, bunların birlikte kontrol ettiği ortaklıkları, şube ve temsilcilikleridir (Yönetmelik m. 3/d). 2 Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3/o maddesi bir mali yılın takvim yılını ifade edeceğini hükme bağlamıştır. 3 Ahmet BATTAL, Bankacılık Kanunu Şerhi, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2006, s.238. 4 Başbakanlığa sevkedilmiş Kanun tasarıları arasında bulunan Türk Borçlar Kanunu Tasarısı ise madde 284’de, “Bağışlama sözleşmesi, bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak bir kazandırma yapmayı üstlendiği sözleşmedir.” tanımını getirmektedir. 5 Aydın ZEVKLİLER, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Genişletilmiş 8. Baskı, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2004, s.154; Turgut AKINTÜRK, Borçlar Hukuku, Genişletilmiş 12. Bası, Beta Yayınları, İstanbul 2006, s.235; Kenan TUNÇOMAĞ, Türk Borçlar Hukuku, Özel Borç İlişkileri, Cilt 2, 3. Bası, Sermet Matbaası, İstanbul 1977, s.380 vd.; Senai OLGAÇ, Borçlar Hukuku, Akdin Muhtelif Nevileri, Cilt 1, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul 1967, s.217 6 1 Kasım 2006 tarih ve 26333 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 7 Ödenmiş Sermaye, Yedek Akçeler ve Özkaynak başlıklı 44. maddenin 4. fıkrası “Konsolide özkaynak, konsolide esasa göre uygulanacak kredi sınırları ile standart oranların hesaplanmasında bu maddenin üçüncü fıkrası hükmüne göre hesaplanarak dikkate alınır.” demektedir. Prof. Dr. Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi, Cilt 1, Yaklaşım Yayınları, Ankara 2007, s.798. 8 BATTAL, s.238. 9 Örneğin Siyasi Partiler Kanunu madde 66 “Genel ve Katma bütçeli dairelerle mahalli idareler ve muhtarlıklar, kamu iktisadi teşebbüsleri, özel kanunla veya özel kanunla verilen yetkiye dayanılarak kurulmuş bankalar ve diğer kuruluşlar, kamu iktisadi teşebbüsü sayılmamakla beraber ödenmiş sermayesinin bir kısmı Devlete veya bu fıkrada adı geçen kurum, idare, teşebbüs, banka veya kuruluşlara ait müesseseler siyasi partilere hiçbir suretle taşınır veya taşınmaz mal veya nakit veya haklar bağışlayamaz ve bu gibi mal veya hakların kullanılmasını bedelsiz olarak bırakamazlar; bağlı oldukları kanun hükümleri dışında siyasi partilere ayni hakların devrine dair tasarruflarda bulunamazlar. Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, işçi ve işveren sendikaları ile bunların üst kuruluşları, dernekler, vakıflar ve kooperatifler, özel kanunlarında yer alan hükümlere uymak koşuluyla siyasi partilere maddi yardım ve bağışta bulunabilirler. Yukarıdaki fıkranın dışında kalan gerçek ve tüzel kişilerin her birinin bir siyasi partiye aynı yıl içerisinde iki milyar liradan fazla kıymette ayni veya nakdi bağışta bulunması veya yayınları kullandırması yasaktır. Bağış veya bağışların bağışta bulunana veya yetkili temsilcisine veya vekiline ait olduğunun partice verilen makbuzda açıkça belirtilmesi gerekir. Böyle bir belgeye dayanılmaksızın siyasi partilerce bağış kabul edilemez. Siyasi partiler, yabancı devletlerden, uluslararası kuruluşlardan, Türk uyrukluğunda olmayan gerçek ve tüzel kişilerden herhangi bir suretle ayni veya nakdi yardım ve bağış alamazlar.” 10 REİSOĞLU, s.802. 11 Yönetmeliğin “Tanımlar” başlıklı 3/c maddesi, hesap dönemini, bir takvim yılı olarak tanımlamıştır. 12 http://www.tdk.gov.tr/TR/SozBul.aspx?F6E10F8892433CFFAAF6AA849816B2EF05A79F75456518CA. 13 REİSOĞLU, s.797. 14 REİSOĞLU, s.797. 15 Aydın ZEVKLİLER, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2004, s.161. 16 REİSOĞLU, s.797, ZEVKLİLER, s.161. 17 Örneğin, bağışlananın, bağışlayanı ya da bir yakınını tedavi ettirmesi vb.. Haluk TANDOĞAN, Borçlar Hukuku Özel Borç İlişkileri, Cilt 1, 6. Bası, Evrim Yayınları, 1990, s.365; TUNÇOMAĞ, s.399; ZEVKLİLER, s.162. 18 TUNÇOMAĞ, s.399. 19 Bakanlar Kurulu Karar Sayısı: 2006/11188, Karar Tarihi: 16 Ekim 2006, Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kar ve Zarara Katılma Oranları İle Özel Cari Hesaplar Dahil Bu İşlemlerde Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Karar, Resmi Gazete Tarihi: 22 Kasım 2006, Resmi Gazete Sayısı: 26354. 20 Bahsi geçen kararnamenin geçici 1. maddesinde; “Bu kararın yayımı tarihinden önce başlamış uygulamalar, ilgili karar ve yönetmelik hükümlerine tabidir” hükmüne yer verildiğinden, Kararnameden sonra yürürlüğe giren protokoller, işbu kararname hükümlerine tabi olup, bunlar hakkında yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar çerçevesinde değerlendirme yapılacaktır. 21 Örnek olarak Konya 2. İdare Mahkemesi 14.02.2007 t.li, 2006/3112 E. ve 2007/154 K. ve Adana 1. İdare Mahkemesi 10.10.2007 t.li, 2006/1671 E. ve 2007/1460 K. ile 10.10.2007 t.li, 2006/1672 E. ve 2007/1461 K. (bu karar temyiz edilmiş ancak henüz Danıştay’a gitmemiştir) sayılı kararlar. Her üç karar da aynı gerekçelerle aynı karara bağlanmıştır. 22 20.07.2007 tarih ve 26588 sayılı Resmi Gazete.

Page 54: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi, Sayı 63, 2007

51

Bankacılık Mevzuatı Kapsamında Banka ve Müşteri Sırrı

Akın EKİCİ*

1. Giriş 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Sırların Saklanması” konulu 73. maddesinde dü-

zenlenmiştir. Madde metni aynen; MADDE 73 - Kurul başkan ve üyeleri ile Kurum personeli, Fon Kurulu başkan ve üye-

leri ile Fon personeli görevleri sırasında öğrendikleri bankalara ve bunların bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıkları ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve özel kanunlarına göre yetkili olanlardan başkasına açıklayamaz ve kendilerinin veya başkalarının yararlarına kullanamazlar. Kurumun dışarıdan destek hizmeti aldığı kişi ve kuruluşlar ile bunların çalışanları da bu hükme tâbidir. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da devam eder.

Bu Kanun hükümleri uyarınca Kurumun, yurtdışındaki muadili denetim mercileri ile

düzenleyeceği mutabakat zabıtları çerçevesinde vereceği bilgi ve belgeler birinci fıkradaki sır kapsamında değildir. Kurul düzenleyeceği mutabakat zabıtları veya zabıtlar dışında elde edeceği sırların korunmasını sağlamakla görevlidir. Kurumun elde edeceği sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, kuruluş ve faaliyet izni verilmesinde, faaliyetlerin denetiminde, düzenlemele-re uyulup uyulmadığının izlenmesinde ve Kurul kararlarına karşı açılacak idarî davaların görülmesinde kullanılabilir. Kurumun bu fıkra kapsamında elde edeceği sır niteliğindeki bilgi ve belgeler hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa verilemez. Mahkeme kararına bağlanmış sır kapsamına giren bilgilerin verilmesinden Kurum sorumlu tutulamaz.

Bankaların ortakları, yönetim kurulu üyeleri, mensupları, bunlar adına hareket eden

kişiler ile görevlileri, sıfat ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri bankalara veya müşterilerine ait sırları, bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar. Bankaların destek hizmeti aldığı kuruluş ve çalışanları hakkında da bu hüküm uygulanır. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da devam eder.

Kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların destek hizmeti kuruluşları ile aralarında ak-

dedecekleri yazılı sözleşmeler çerçevesinde bu kuruluşların müşterilerinin risk durumlarının izlenmesi, değerlendirilmesi, kontrolü ve müşteri hizmetlerinin yerine getirilmesi nedeniyle yapılacak bilgi ve belge alışverişi ile hizmet temini ve ayrıca kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların kendi aralarında doğrudan doğruya veya en az beş banka tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla yapacakları her türlü bilgi ve belge alışverişi bu hükmün dışındadır. şeklindedir.

Sırların korunmasının temeli Anayasamızın “herkes, yaşama, maddi ve manevi varlı-

ğını koruma ve geliştirme hakkına sahiptir” (m.17/1), “herkes özel hayatına ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkına sahiptir. Özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine dokunulamaz” (m. 20/I) hükümlerine dayanmaktadır1.

Banka ve müşteri sırlarının korunması önceki banka hukukuna ilişkin temel kanunlar-

da da yer almıştır. Ülkemizde 1933 yılında yürürlüğe giren ve üç yıl yürürlükte kalan ilk Hazırlayanlar: Akın Ekici, T. Garanti Bankası A.Ş. Hukuk Başmüşaviri - Erkan Ayaz T. Garanti Bankası A.Ş Hukuk Müşaviri - Zeynep Fencimen, T. Garanti Bankası A.Ş. Danışman Avukat.

Page 55: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Akın EKİCİ

bankalar kanunu olarak nitelendirilebilecek 2243 sayılı Mevduatı Koruma Kanunu’nun 19. maddesinde “bankalar murakıplarının hiç bir suretle bankalardan mevduat sahiplerinin isimlerini havi cetvel isteyemeyecekleri” ve aynı Kanun’un 22. maddesinde de “bilumum banka memurlarından mensup oldukları müesseseye ait sırları ifşa edenler veya müessese-ye müteallik malumatı kendi lehlerine kullananları üç aya kadar hapis veya bin liraya kadar ağır para cezası ile veya bu cezaların her ikisiyle cezalandırılır” hükümleri yer almaktaydı. Benzer hükümler 1936 yılında yürürlüğe giren 2999 sayılı Bankalar Kanunu’nun 40. ve 55. maddelerinde de yer aldı. Ancak müşteri sırrı ifadesi ilk olarak 1958 tarihinde yürürlüğe giren 7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun 74. maddesinde kullanılmıştır. 7129 sayılı Bankalar Kanunu’nun 74. maddesinde “sıfat ve vazifeleri dolayısıyla vakıf oldukları, bankaya veya bankanın müşterilerine ait sırları salahiyetli mercilerden gayrısine ifşa eden banka mensupla-rı ile sair vazifeliler, bir aydan bir seneye kadar hapis cezası ve beş yüz liradan iki bin liraya kadar ağır para cezası” ile cezalandırılacakları belirtilmiştir.

3182 sayılı Bankalar Kanunu’nun 83. maddesinde “bankaların mensupları ve diğer

görevlieri, sıfat ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri bankalara ve müşterilerine ait sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamaz” hükmüne yer vermiştir. 4389 sayılı Bankalar Kanunu’nda ise banka ve müşteri sırrının saklanması yükümlülüğüne ilişkin hükümler bu Kanunun 22. maddesinde düzenlenmiştir.

2. Müşteri, Müşteri Sırrı, Banka Sırrı Nedir? 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nda müşteri sırrı kavramına yer verilmekle birlikte

hangi bilgilerin müşteri sırrı olduğu konusunda kanunda bir açıklık bulunmamaktadır. Müşteri sırrı kavramını irdelerken öncelikle müşteri kimdir ve müşteri sırı nedir sorularının yanıtlan-ması gerekmektedir.

Müşteri ve müşteri sırrı : 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun “Müşteri Hakları” başlıklı 76. maddesinde bankalar

“müşterilerine verdikleri hizmetlerden kaynaklanan her türlü sorulara cevap verecek bir sistem kurmakla” yükümlü kılınmışlardır. Bankacılık Kanunu’nda müşteri kavramı tanımlan-mamış olsa da yukarıda bahsi geçen 76. madde hükmünden bankaların hizmet verdikleri tüm gerçek ve tüzel kişiliklerin bankanın müşterisi olarak kabul edileceği anlaşılmaktadır. Prof. Dr. Seza REİSOĞLU da müşteri sırrının en geniş anlamı ile değerlendirilmesi gerektiğini belirterek bankanın müşteri ile olan ilişkisinde ve bankacılık işlemleri çerçevesinde müşteriyle yaptığı işlemlerden müşteri sırrının doğduğunu, bankada mevduat hesabı bulunan veya banka ile kredi ilişkisi içinde olan kişilerin, bankada kiralık kasası olanların, bankadan menkul kıymetler satın alanların, satanların, teminata verenlerin, şubelere tahsile veya teminata senet verenlerin banka müşterisi olduklarını belirtmektedir.2 Bankaya havale talimatı veren kişi ile banka arasında da müşteri ilişkisi ve müşteri sırrı vardır.3 Bu kapsamda değerlendiril-diğinde, bankada herhangi hesap veya müşteri numarası bulunmasa da dahi anlık işlemler için bir banka şubesinden içeri girip işlemi yapan kişi banka açısından müşteri sıfatını taşıyacaktır. Örneğin herhangi bir fatura ödemesi için ödemeyi kabul eden herhangi bir banka şubesine girip işlemini vezneden yapan kişi o banka açısından müşteri kimliğini kazanacaktır.

Dr. Yaşar ALICI, müşteri sırrını tanımlarken Bankacılık Kanunu’nun 4. maddesinde

sayılan bankacılık faaliyetleri kapsamında sunulan her türlü hizmet nedeniyle bankanın öğrendiği müşterilerine ait bilgiler ile müşteriye verilen hizmete ilişkin bilgileri müşteri sırrı kapsamında kabul ederek müşterinin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4. maddesinde sayılan hizmetlerden yararlanan kişiler olduğunu kabul etmektedir.4 Görüleceği gibi müşteri, bankanın verdiği tüm hizmetlerin muhatabı olan kişidir.

52

Page 56: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Tasarruf mevduatı sahibi gerçek kişilerden gerçek kişi tacir ve ortaklıklara, kamu tüzel kişilerine, konsolosluklara, uluslararası kuruluşlara, dernek, vakıf ve odalara kadar birçok kişi banka müşterisi olarak sayılabilecektir. Bankalara hizmet gördüren, kredi alan, değerli eşyalarının muhafazasını sağlayan müşteriler bankadaki mevduatları, kullanmış oldukları krediler, yapmış oldukları ödemelere ilişkin bilgilerin haklı olarak paylaşılmasını ve açıklan-masını istemezler. Özellikle ticari işletme ve kuruluşlar rekabet gücünü etkileyebileceği gerekçesiyle finansal ve yönetsel hiçbir bilgisinin üçüncü kişilerce bilinmesini istemeyecektir. Müşteri ile banka arasındaki ilişki ve faaliyetler çerçevesinde öğrenilecek bilgilerin üçüncü kişilerle paylaşılma olasılığının banka ile müşteri arasındaki güven ilişkisini zedeleyebilecek olmasının yanı sıra müşteri ile banka arasında her defasında sırların saklanması yönünde yazılı bir mutabakat tesis edilmesinin uygulamadaki zorlukları, müşteri sırrının kanun ile korunmasını kaçınılmaz kılmıştır. 5

Böylelikle, kanun koyucu, bankayı ve müşterisini haksız açıklamalara karşı korumak

suretiyle menfaatlerinin zarar görmesini önlemek ve böylelikle kamu düzeninin ihlalinin önüne geçmek istemektedir. Genel hatlarıyla ifade edilmek istenirse, müşteri sırrı, bankanın müşteri ile olan ilişkisinden ve bankacılık işlemleri çerçevesinde müşteriyle yaptığı işlemler nedeniyle ortaya çıkan bilgiler olarak tanımlanabilecektir. Bu kapsamda, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 4.maddesinde sayılan bankacılık faaliyetleri kapsamında sunulan her türlü hizmet nedeniyle bankanın öğrendiği müşterilerine ait bilgiler ile müşteriye verilen hizmete ilişkin bilgiler müşteri sırrı olarak kabul edilecektir. Bu çerçevede bankaca sunulan hizmetin taraflarını teşkil eden kişilerin hepsi hakkındaki bilgiler müşteri sırrı kapsamındadır. Örneğin havale işleminde hem havale göndericisine hem havale alıcısına (ve havale işlemine) ilişkin bilgiler müşteri sırrıdır. Aynı şekilde senedi tahsile veren, senedi ödeyen ve hatta senede aval veren veya senedi ciro eden kişilere (ve tahsile verilen senede ilişkin) bilgiler müşteri sırrıdır.

Müşteri sırrı kavramında diğer üzerinde durulması gereken konu ise sırrın ne olduğu-

dur. Hukukumuzda sır kavramına yer veren başlıca düzenleme Türk Ticaret Kanunu’nun haksız rekabete ilişkin 57/7. maddesinde yer almaktadır. Bu madde hükmünde “hüsnüniyet kaidelerine aykırı bir şekilde elde ettiği veya öğrendiği imalat veya ticaret sırlarından haksız yere faydalanmak veya onları başkalarına yaymak” haksız rekabet yaratan iyiniyet kuralları-na aykırı davranışlar olarak tanımlanmıştır. Hem 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesinde hem de Türk Ticaret Kanunu’nun 57/7 maddesinde üzerinde durulması gereken ana unsur sır kavramıdır. Sır, kişinin gizli bilgi ve belgelerini ifade etmektedir. Gizlilik ise kişinin kamuya malolmamış bilgilerini ve belgelerinin üçünçü kişilere ifşa edilmemesi zorunluluğunu içermektedir. Sır alenen bilinmemesinde bir kimsenin gereklilik ve çıkarı bulunan bu nedenle açıklanmasını istemediği sınırlı sayıda kimsenin ulaşabildiği her türlü bilgidir. Sır kavramının subjektif unsuru, saklanması konusunda sahibinin iradesinin bulun-ması, objektif unsur ise bu bilgilerin daha önce başkaları tarafından bilinmiyor belirli sayıda kişi tarafından biliniyor olmasıdır.6

Yukarıda açıklanan nedenler ile banka müşterilerinin kamuya açık bilgi ve belgelerinin

müşteri sırrı kapsamına girmeyecektir. Örneğin, Türk Ticaret Kanunu’nun 37. maddesi uyarınca ticaret siciline tescil edilen hususlar aleniyet kazanması nedeniyle ticaret siciline tescil edilen bilgilerin aleni olmaları nedeniyle bir ticari işletmenin ticaret siciline tescil edilmiş adres, ortaklık yapısı, bu işletmeyi temsil ve ilzama yetkili kişiler gibi bilgiler müşteri sırrı kapsamına girmeyecektir. Aynı şekilde hisse senetleri halka arz olmuş bir anonim şirketin Sermaye Piyasası Kurulu’nun Özel Durumların Kamuya Açıklanmasına İlişkin Tebliği (Seri VIII, No.39) hükümleri uyarınca kamuya açıkladıkları bilanço, birleşme, mal devri gibi vesair hususlarda müşteri sırrı kapsamına girmeyecektir. Prof. Dr. Seza REİSOĞLU’da kamuya açık hale gelen müşteri sırrının, sır niteliğini kaybedeceğini belirtmektedir7. Ancak, ister ticari işletme olsun ister halka açık bir anonim şirket olsun gerçek ve tüzel kişilerin banka müşterisi oldukları bilgisi bizzat müşteri sırrı oluşturacaktır.

53

Page 57: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Akın EKİCİ

54

Öte yandan Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık Etik İlkeleri’nin 10. maddesi, her ne kadar müşteri sırrı başlığını taşısa da, bankaların “bilgi ve belge istemeye kanunen açıkça yetkili kişi ve merciler dışında müşterilere ilişkin her türlü bilgi ve belgeleri gizli tutmak ve özenle saklamak zorunda” oldukları hükmünü içermektedir. Bu düzenleme 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’ndaki “müşteri sırrı” niteliğinde bilgilerin saklanması yükümlülüğünden daha ağır olarak herhangi bir niteleme yapılmaksızın (saklanacak bilgilerin sır niteliğini taşıyıp taşımadığının ayrımını yapmaksızın, yani kamuya mal olma olgusunu değerlendir-meksizin) tüm müşteri bilgi ve belgelerinin saklanmasını öngörmektedir. Bu nedenle Bankacılık Etik İlkeleri8’nin 10. maddesinin 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesi-ne uyumlu hale getirilmesi yerinde olacaktır.

Banka sırrı: Bankanın üçüncü kişilere ait bilgiler dışındaki, kanunlara göre açıklanması ve yayım-

lanması zorunlu olmayan, genel ve soyut özellikler taşımayan her türlü rakamları, tabloları, cetvelleri, programları, bütçeleri, projeleri, sözleşmeleri, kararları, yazışmaları gibi belge ve bilgilerdir.9 Bankacılık uygulaması da dikkate alındığında banka sırrı kavramına, bankanın mali ve iktisadi durumu; kredi, mevduat ve diğer bankacılık hizmetlerine ilişkin toplulaştırılmış ve sınıflandırılmış her tür bilgi ve belge; yönetim ve denetim kurulu ile denetim komitesinin ve iç sistemler kapsamındaki birimlerin her türlü faaliyeti hakkında bilgi ve belgeler; bankanın bütçesi; yönetim esasları ve bankanın politikaları ve bunlar kapsamında oluşturulan her türlü karar; bilgi işlem sistemlerinin çalışmasına ilişkin esaslar ve bilgisayar programları; bankanın ilgili denetim mercileri ile ilişkileri ve bu merciler tarafından banka hakkında alınan kararlar; mevcut ürünlerin geliştirilmesine veya yeni ürünlerin oluşturulmasına ilişkin strateji, bilgi ve belgeler dahildir.10

Bankacılık Kanunu bankalar yanında bunların iştirak, bağlı ortaklık ve birlikte kontrol

edilen ortaklarına ait sırların da korunmasını öngörmüştür. Bunlara ait sır kapsamına ise bunların banka ile olan ilişkileri; mali, iktisadi, nakit ve kredi durumları; yönetim esasları, faaliyet stratejisi, hammade kaynakları, üretimlerin teknik özellikleri, fiyatlandırma politikaları, pazarlama taktikleri, gelir ve gider durumları, pazar payları, müşteri potansiyeli gibi gizli kalması icap eden bilgi ve belgeler girecektir.11

3. Sır Saklama Yükümlülüğü ve Yükümlülüğün İhlalinden Doğan Suç 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesinin 3. fıkrasında belirtilen sırların,

banka mensupları ve diğer görevliler tarafından sıfat ve görevleri dolayısıyla öğrenilmiş olması gerekmektedir. Dolayısıyla sır saklama yükümlülüğünün doğması için sırrın öğrenil-mesi ile kanun hükmü uyarınca sır saklama yükümlülüğü altında olanların görev ve sıfatları arasında bir bağlantı bulunması gerekmekte, bağlantının bulunması yeterli olup ilgili kişinin bunu nasıl öğrendiği önem arz etmemektedir12. Kişinin görevini suistimal etmesi suretiyle veya sıfat ve görevinin gerektirdiği çalışma esnasında tesadüfen öğrendiği sırlarda saklan-ması gereken müşteri sırrı kapsamındadır. Burada kanun ile esas olarak korunmak istenen müşteri veya banka sırrı niteliğindeki bilgi olduğundan, suç teşkil eden fiil, Kanun’un 73. maddesinde belirtilen sır saklama yükümlülüğüne aykırı davranılması diğer bir deyişle, banka veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgenin yetkisiz kişiye açıklanmasıdır.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesinde belirtilen sır saklama yüküm-

lülüğüne aykırı hareketler aynı Kanun’un 159. maddesinde suç olarak tanımlanarak cezai yaptırıma tabi kılınmıştır. Buna göre Kanunun 73. maddesinin birinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen yükümlülüğe uymayanlar için bir yıldan üç yıla kadar hapis ve bin günden ikibin güne kadar adli para cezası hükmolunur. Banka ve müşterilere ait sırları açıklayan üçüncü kişiler hakkında da aynı cezalar uygulanır. İlgili kimseler sırları kendileri ya da başkaları için yarar sağlamak amacıyla açıklamış olursa verilecek cezalar altıda bir oranında artırılır.

Page 58: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Ayrıca, fiilin önemine göre sorumluların bu Kanun kapsamına giren kuruluşlarda görev yapmaları, iki yıldan aşağı olmamak üzere geçici veya sürekli olarak yasaklanır.

Ancak, bankacılık sırrı ile müşteri sırrının yetkisiz kişilere açıklanması yalnızca 5411

sayılı Bankacılık Kanunu’nda değil, Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 239. maddesi uyarınca da cezaya tabiidir. Müşteri sırrının açıklanması hem Bankacılık Kanunu hem de Türk Ceza Kanunu’nda cezalandırıldığından, bu durumda, Bankacılık Kanunu’nun 161. maddesi uygulanacak; Bankacılık Kanunu’na göre suç teşkil eden hareket ve fiiler başka kanunlara göre de cezayı gerektirdiği takdirde, failleri hakkında en ağır cezayı gerektiren kanun maddesi uygulanacaktır.13 Buna göre, daha ağır cezayı öngören TCK’nın 239. maddesi uygulama alanı bulacaktır. Zira hapis cezası her iki kanunda da aynı süre olarak gösterilmiş-ken (1 yıldan 3 yıla kadar) adli para cezası TCK’da beşbin güne kadar olarak belirtilmiş, Bankacılık Kanunu’nda ise adli para cezasının üst sınırı ikibin gün olarak gösterilmiştir. Bu suçun işlenmesi sonucunda zarar gören kişiler Borçlar Kanunu’nun 41. maddesi ve sonraki maddelerine dayanarak haksız fiil nedeniyle tazminat talep edebileceklerdir.14Banka görevlilerinin ve diğer ilgililerinin müşteriye ait sırları saklama yükümlülüğünü ihlal etmeleri halinde ortaya çıkan zarardan adam çalıştıran sıfatıyla (BK, m. 55 ve m. 100) bankalar da sorumludur.15Bankacılık ve Düzenleme Kurumu (BDDK) ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) personelinin sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde de kamusal sorumluluk çerçevesine (Anayasa m. 129/5) yine bu kurumlar sorumlu olacak ancak kendi çalışanlarına şarları var ise rücu edebileceklerdir.16Aynı şekilde bankalar da müşteri sırrı saklama yükümlülüğünü ihlal eden çalışanlarına bu yüzden uğradıkları zarar için rücu edebilecekler-dir.

4. Sır Saklama Yükümlülüğünün Kapsamında Bulunan Kişiler Bankacılık Kanunu uyarınca bankaların müşterilerine ait sırları saklamakla yükümlü

olan kişiler aşağıdaki gibidir :

1. Kamu Görevlileri: (a) BDDK Başkan ve üyeleri, (b) BDDK personeli, (c) TMSF Kurul Başkan ve üyeleri, (d) TMSF personeli;

2. BDDK’ya dışarıdan destek veren kişi ve kuruluşlar; 3. Bankalar bakımından sır saklamakla yükümlü kişiler: (a) banka ortakları, (b) banka

yönetim kurulu üyeleri, (c) banka mensupları, (d) banka ortakları, yönetim kurulu üyeleri ve mensupları adına hareker eden kişiler, (e) bankaların görevlileri.

4. Bankaların diğer görevlileri ;

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun gerekçesinde “4389 sayılı Kanun’un 22. maddesi-nin (9) numaralı fıkrasında yer alan “diğer görevliler” ibaresi doktrinde bankanın mensupları dışında görevlileri bulunmadığından, uygulama alanı bulunmayan ibare olarak nitelendiril-mekteydi. Yapılan değişiklik ile bu ifade metinden çıkarılmış buna karşılık mülga 3182 sayılı Kanunda yer alan ve Merkez Bankası yetkilileri, resmi görevleri sonucu banka ile ilişki kuran Devlet memurları, noter, icra memuru, müfettiş, yeminli denetçiler, bağımsız denetçi, hesap uzmanı, kanunen açıkça yetkili kılınıp da bankadan bu sırları öğrenen diğer mercileri içeren “görevliler” ibaresi aynen muhafaza edilmiştir” açıklaması yer almaktadır. “Görevliler” ifadesi ile kastedilen noterler, icra memurları, denetçiler, bankalara vergi, hukuk gibi konularda danışmanlık veren kişiler ise bunların banka görevlileri değil banka ile kamusal veya sözleşmesel ilişkisi bulunan üçünçü kişiler olmaları ve banka ile işçi-işveren ilişkisinde olmamaları nedeniyle gerekçede bahsedilen doktrindeki eleştirilerin süreceği düşünülmekte-dir. 5. Bankaların destek hizmeti aldıkları kuruluşlar ve bunların çalışanlarıdır.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesi hükmünün ilk fıkrası sır saklama yü-

kümlülüğü bulunan kamu görevlilerinin kimler olduğunu düzenlemektedir. Buna göre, BDDK

55

Page 59: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Akın EKİCİ

başkan ve üyeleri ile Kurum personeli, TMSF Kurulu başkan ve üyeleri ile TMSF personeli görevleri sırasında öğrendikleri bankalara ve bunların bağlı ortaklık, iştirak, birlikte kontrol edilen ortaklıkları ve müşterilerine ait sırları bu Kanuna ve özel kanunlarına göre yetkili olanlardan başkasına açıklayamaz ve kendilerinin veya başkalarının yararına kullanamazlar. Böylelikle kanun değişikliği öncesinde 4389 sayılı Kanun’un 22/7. maddesinde sır saklama yükümlülüğü kapsamındaki kamu görevlilerini ifade eden “yasanın uygulanmasında ve uygulanmasının denetiminde görev alanlar” ibaresinin “Bankacılık Düzenleme Denetleme Kurulu Başkan ve üyeleri, BBDK personeli, TMSF ve Fon Kurulu üyeleri ve TMSF personeli şeklinde değiştirilerek daha açıklayıcı bir nitelik kazanmış olduğu görülmektedir.

Bahse konu fıkranın devamında kurumun dışarıdan destek hizmeti aldığı kişi ve kuru-

luşlar ile bunların çalışanlarının da bu hükme tabi olduğu, anılan kişilerin söz konusu yükümlülüklerinin görevden ayrıldıktan sonra da devam edeceği düzenlenmektedir. Böylelikle sır saklama yükümlülüğü kapsamında bulunan kişilerin kapsamı genişletilerek Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumuna dışarıdan destek hizmeti veren kişi ve kuruluşlar da yasağa tabi hale getirilmişlerdir.

Söze konu maddenin 2. fıkrasında BDDK’nın yurtdışındaki muadili denetim mercileri

ile düzenleyeceği mutabakat zabıtları çerçevesinde vereceği bilgi ve belgelerin birinci fıkradaki sır kapsamında bulunmadığı ifade edilmiştir. Kurul düzenleyeceği mutabakat zabıtları çerçevesinde veya zabıtlar dışında elde edeceği sırların korunmasını sağlamakla görevlidir. Kurumun elde edeceği sır niteliğindeki bilgi ve belgeler, kuruluş ve faaliyet izni verilmesinde, faaliyetlerin denetiminde, düzenlemelere uyulup uyulmadığının izlenmesinde ve BDDK Kurul kararlarına karşı açılacak idari davaların görülmesinde kullanılabilir. Kurumun bu fıkra kapsamında elde edeceği sır niteliğindeki bilgi ve belgeler hiçbir kişi, kurum ve kuruluşa verilemez. Mahkeme kararına bağlanmış sır kapsamına giren bilgilerin verilmesin-den BDDK sorumlu tutulamaz.

Madde hükmünden de anlaşılacağı üzere, 5411 sayılı Kanunun 73. maddesinin 2. fık-

rasında yapılan yeni düzenleme ile kurulun, yurtdışındaki muadili denetim mercileri ile akdedeceği ikili veya çok taraflı anlaşmalar çerçevesinde sır saklama yükümlülüğü konusun-daki ülke mevzuatında yer alan sınırlamalara tabi olmaksızın bilgi ve belge alışverişine imkan tanımakta olup, ayrıca mutabakat zabıtları veya zabıtlar dışında elde edeceği bilgilerin karşılıklılık ilkesi çerçevesinde üçüncü kişilerle paylaşılmamasını da hüküm altına almaktadır.

Banka mensuplarının banka ve müşteri sırrını saklama yükümlülüklerine ise Ka-

nun’un 73. maddesinin 3. fıkrasında yer verilmiştir. Buna göre, bankaların ortakları, yönetim kurulu üyeleri, mensupları, bunlar adına hareket eden kişiler ile görevlileri, sıfat ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri bankalara veya müşterilerine ait sırları, bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar. Bankaların destek hizmeti aldığı kuruluş ve çalışanları hakkında da bu hüküm uygulanır. Bu yükümlülük görevden ayrıldıktan sonra da devam eder.

Bankalar yanında bunların iştirak, bağlı ortaklık ve birlikte kontrol edilen ortaklarına ait

sırların saklanmasına ilişkin yükümlülüğünün yalnızca Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesi-nin ilk fıkrasında düzenlenmiş olduğu maddenin devam eden fıkralarında bahse konu yükümlülükten söz edilmemiş olduğu görülmektedir. Bu durumda, yükümlülüğün yalnızca ilk fıkrada sayılan kamu görevlileri ile BDDK’ya dışarıdan destek hizmeti veren kişi ve kuruluşlar için yürürlükte olduğu, bunun dışında, banka ve müşteri sırrını saklamakla yükümlü olan banka ortakları, yönetim kurulu üyeleri, banka mensupları ile banka ortakları, yönetim kurulu üyeleri ve mensupları adına hareket eden kişiler ile bankaların görevlilerin bankaların iştirak, bağlı ortaklık ve birlikte kontrol edilen ortaklarına ait sırları öğrenmiş olmaları ve bunu açıklamalarının Bankacılık Kanunu bakımından suç teşkil edip etmeyeceği tartışılabilecektir.

56

Page 60: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Görüldüğü üzere 4389 sayılı Kanun ile sır saklama yükümlülüğüne tabi kişiler banka-ların mensupları ve diğer görevlileri (bu tanımın banka yönetim kurulu üyelerini kapsamak-taydı), BDDK üyeleri ve Kurum personeli, TMSF ve Kurum personeli şeklinde belirtilmişken, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile banka ortakları, yönetim kurulu üyeleri ifadesi açıkça kullanılmış ve ilk kez düzenlenen destek hizmeti kuruluşları ile bunların çalışanları da 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ile sır saklama yükümlülüğüne tabi kılınmışlardır. Buna göre Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesinde bankaların ortakları, yönetim kurulu üyeleri, mensupları, onlar adına hareket eden kişiler ile görevlilerinin tabi olduğu banka ve müşteri sırrı saklama yükümlülüğü bankaların destek hizmeti aldığı kuruluş ve çalışanları hakkında da uygulanacaktır.

BDDK’nın 1 Kasım 2006 tarihli Bankaların Destek Hizmeti Almalarına ve Bu Hizmeti

Verecek Kuruluşların Yetkilendirilmesine İlişkin Yönetmelik hükümleri kapsamında bu hususa yer verilmiş olup, yönetmeliğin sözleşmenin unsurlarına ilişkin 9. maddesinde destek hizmeti kuruluşu tarafından sağlanan hizmet kapsamında öğrenilen banka ve müşteriye ait bilgilerin üçüncü kişilere açıklanmasının ve amacı dışında kullanılmasının sözleşmeye aykırılık ve ihlalinin de sözleşmenin haklı nedenle feshine imkan tanıyacak olduğuna dair bir hükme hizmet sözleşmesi içeriğinde yer verilmesi gerektiği düzenlenmektedir.

5411 sayılı Kanun’un 73. maddesinin son fıkrası ile ayrıca kredi kuruluşları ve

finansal kuruluşların kendi aralarında doğrudan doğruya veya en az beş banka tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla yapacakları bilgi alışverişi sır saklama yükümlülüğü kapsamın-dan çıkarılmıştır.

4389 sayılı Bankalar Kanunu’nun müşteri sırlarını düzenleyen 22. maddesinin 8. fık-

rasında ise “Bankaların mensupları ve diğer görevlileri, sıfat ve görevleri dolayısıyla öğren-dikleri bankalara veya müşterilerine ait sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan mercilerden başkasına açıklayamazlar....Kredilerin takip ve kontrolü için, ana faaliyet konuları para ve sermaye piyasaları ile sigortacılık olan ve bu konularda faaliyet gösteren mali kurumlar ile BDDK tarafından uygun görülecek şirketler arasında müşterileri ile ilgili olarak doğrudan doğruya veya en az on kurum tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla yapılacak bilgi alışverişi bu hükmün dışındadır” hükmü yer almaktaydı. 5411 sayılı Kanun’un 73. maddesi ile kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların kendi aralarında doğrudan doğruya bilgi alışverişinde bulunarak müşteri sırlarını paylaşmalarına izin verilmiştir. Böylece iki banka müşterilerine ait sırları müşterilerinin onayını almaksızın birbirleri ile paylaşabileceklerdir. Kanun koyucunun banka ve finansal kuruluşların tümünün müşteri sırrı saklama yükümlülü-ğüne tabi olmaları nedeniyle finansal sistem içerisinde bilgi alışverişinin müşteri sırlarının haksız ifşası olarak görmediği düşünülmektedir.

Bankaların kendi aralarında bilgi alışverişine ilişkin yapılan ilk düzenleme 3182 sayılı

Kanunun 512 sayılı KHK ile değişik 83. maddesinde kredi kuruluşları ile finansal kuruluşların kendi arasındaki bilgi ve belge alışverişi imkanı yalnızca kredilerin takip ve kontrolü için tanınmıştı. Aynı şekilde, 4389 sayılı Kanun bankaların ile ana faaliyet konuları para ve sermaye piyasaları ve sigortacılık olan mali kurumlar ile arasında veya en az on kurum tarafından kurulacak şirketler vasıtasıyla yapılacak bilgi alışverişinin sır saklama yükümlülü-ğünden istisna edilmesinin amacı kredi ve takip kontrolü idi. Bu düzenlemede ana amaç, kredi müşterilerinin birbirinden habersiz çok sayıda banka ve finansal şirketlerin kaynaklarını kullanma riskinin önüne geçmekti. Yapılan değişiklik ile kredilerin takip ve kontrolü amacı kaldırılarak finansal kuruluşlar arasında herhangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın bilgi ve belge serbestisi sağlanmıştır.

Kredi kuruluşları ile Türkiye’de kurulu mevduat ve katılım bankaları ve bu tür yabancı

bankaların Türkiye’de kurulu şubeleri, finansal kuruluşlar ile Türkiye’de kurulu kredi kuruluşla-rı dışında kalan ve sigortacılık, bireysel emeklilik veya sermaye piyasaları faaliyetlerinde

57

Page 61: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Akın EKİCİ

bulunmak ve kanunda yer alan faaliyet konularından en az birini yürütmek üzere Türkiye’de kurulan kuruluşlar ile kalkınma ve yatırım bankaları, finansal holding şirketleri arasındaki her türlü bilgi alışverişi müşteri ve banka sırrı sayılmayacaktır.

Kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar ile destek hizmet kuruluşları arasındaki müşte-

ri bilgi ve belge alışverişi yazılı sözleşme yapılması kaydıyla mümkün olabilecektir. Kredi ve finansal kuruluşlar ile destek hizmetleri kuruluşları arasında akdedilecek sözleşmeler çerçevesinde müşterilerin risk durumlarının izlenmesi, değerlendirilmesi ve kontrolü, müşteri hizmetlerinin yerine getirilmesi nedeniyle yapılacak bilgi ve belge alışverişi ve hizmet temini sır saklama yükümlülüğü kapsamı dışındadır.

5. Müşteri veya Banka Sırrını Açıklama Yasağının İstisnaları 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 73/3 maddesinde sır saklama yükümlülüğü altın-

daki bankaların ortaklarının, yönetim kurulu üyelerinin, mensuplarının, bunlar adına hareket eden kişilerin ve görevlilerin müşteri sırlarını kanunen açıkça yetkili kılınan mercilere açıklayabilecekleri belirtilmektedir.

Müşteri veya banka sırrını açıklama yasağının istisnalarını her ne kadar Kanun’da a-

çıkça belirtilmemiş olsa da müşteri sırrı için müşteri muvafakatı banka sırrı içinse banka muvafakatı oluşturmaktadır. Müşterinin veya bankanın kendisine ait bilgilerin açıklanmasına izin vermesi durumunda sır kavramından söz edilemeyecektir. Bu durum maddeye aykırı bir eylem teşkil etmeyeceğinden bir yaptırım da söz konusu olmayacaktır.17

Müşterinin kendisi ile ilgili sırların somut olaylarla sınırlı olmak kaydıyla veya genel ni-

telikte olmak üzere açıklanmasına muvafakat etmesi Bankacılık Kanunu madde 73/3’e aykırılık teşkil etmeyecektir.18

Aynı şekilde, banka müşterilerini değil ama tüzel kişilik olarak kendisini ilgilendiren

konularda, kendisine ait sır niteliğindeki bilgilerin açıklanmasına muvafakat edebilir ve bu muvafakatı verme yetkisi anonim ortaklık statüsündeki bankayı sevk ve idare yetkisine sahip olan Yönetim Kuruluna aittir. Ancak Yönetim Kurulu bu yetkisini genel müdürlüğe devredebi-lecektir. Banka sırrı niteliğindeki bilgi ve belgelerin açıklanmasının banka tüzel kişiliği için bir zarar teşkil edecek olması yahut bankanın itibarını zedeleyecek olması durumunda da TTK m. 336 kapsamında, banka yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu söz konusu olabilecektir.19

Kanun uyarınca sır saklama yükümlülüğü bulunan banka mensupları ve diğer görevli-

ler bu sırları ancak kanun ile yetkili kılınan mercilere açıklayabilecektir. 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun yanı sıra Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’nun 15 Haziran 2006 tarih ve 1904 sayılı kararı ile yayımlanan “Türkiye Bankalar Birliği Bankacılık Etik İlkeleri” arasında Müşteri Sırrı başlıklı maddesinde bankaların bilgi ve belge istemeye kanunen açıkça yetkili kişi ve merciler dışında müşterilere ilişkin her türlü bilgi ve belgeyi gizli tutmak ve özenle saklamakla yükümlü olduğuna değinilmiştir. Burada esas olarak bilgi, sır niteliğini korumakta ancak açıklanması suç olmaktan çıkarılmaktadır.

Kanunen açıkça yetkili kılınan merci tanımına ilişkin yorum farklılıkları uygulamada

bilgi talep etmeye yetkili makamların tespiti aşamasında güçlükler yaşanmasına sebebiyet vermektedir. Şöyle ki; açıkça yetkili kılınmak ifadesi ile mutlaka “bankalardan bilgi isteme” şeklindeki ibarelerin kanunlarda yer alması gerekli görülmediği gibi, kanunların yanı sıra kanun kapsamı içeriğinde yer aldığı ileri sürülebilecek olan “kararname, tüzük ve yönetmelik-lerinde” yer alan hükümlere istinaden bankalardan müşteri ve banka sırrı niteliğinde bilgi talep edilip edilemeyeceği uygulamada en sık yaşanan sorunlar arasında yer almaktadır. Bu konuya ilişkin genel eğilim kanunda yer almayan, genel ifadeli yetki devirlerine dayanarak tüzük ve yönetmeliklerle düzenlenen bilgi taleplerinin Bankacılık Kanunu’ndaki hükme istisna

58

Page 62: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

teşkil eder bir nitelik taşımadığı yönündedir. Bu durumda kanunda açıklıkla ifade edilmeksizin tüzük veya yönetmelik gibi alt düzenlemelere dayanılarak banka veya müşteri sırrı niteliğinde bilginin talep edildiği durumlarda banka veya müşteri sırrının açıklanması suç teşkil edecek-tir. Prof Dr. Seza REİSOĞLU da BDDK’nın Türkiye Bankalar Birliği’nin bir başvurusu üzerine “kanunen açıkça yetkili kılınan mercileri” dar yorumladığını, BDDK’nın yönetmelikte bulunan bir hükme dayanılarak bankalardan müşterileri hakkında bilgi istenemeyeceği görüşünde olduğunu, BDDK’nın bu görüşü doğrultusunda yönetmelik, tebliğ, genelge ve diğer düzenle-melere dayanılarak bankalardan bilgi istenemeyeceğini belirtmektedir.20

Bankacılık Kanunu’nun 73. maddesi “kanunen açıkça yetkili kılınanlar” haricinde kim-

seye müşteri bilgisi verilemeyeceğini belirttiğinden, örneğin, Sermaye Piyasası Kanunu’nun 45. maddesi hükmü uyarınca Sermaye Piyasası Kurulu bankalardan müşterilerine ait bilgi ve belge talep edebilecektir ancak Menkul Kıymetler Borsalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmeliğin 62. maddesi uyarınca her ne kadar “borsa üyeleri, borsa faaliyetle-riyle ile ilgili konularda borsa yetkililerince istenecek her türlü bilgileri vermek zorunda” olsalarda, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası kanunen yetkili olmadığından borsa üyesi bankalardan banka müşterilerine ait sırları iletmelerini isteyemeyecektir.

Birtakım mercilerin kanun ile belli konularda yetkili kılınmış olması durumunda da, ka-

nun ile verilen yetkinin o kanun konusu ile sınırlı olduğu, bu itibarla da bankalardan bilgi talep etmeye yetkili olup olmadıklarının, ilgili kanun maddelerinin verdiği yetkinin içeriği ve kapsamı çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiği söylenebilecektir.

Uygulamada, bankalardan banka veya müşteri sırrı niteliğinde bilgi talep eden ma-

kamın, kanunen açıkça yetkili kılınan merci olup olmadığı konusunda tereddüde düşüldüğü durumlarda, talep edilen bilginin banka veya müşteri sırrı niteliğinde bir bilgi olduğu bu itibarla Bankacılık Kanunu 73. maddesi kapsamında yalnızca kanunen açıkça yetkili kılınan makamlara açıklanabileceği bu itibarla, bilgi taleplerinin yasal dayanağını teşkil eden kanun maddesinin belirtilmesi durumunda talep edilen bilginin verilebileceği bilgi talep edenlere iletilmektedir.

Özel hukuk davası ceza hukuk davası ayrımına gidilmeksizin Anayasa Mahkemesinin

Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun kapsamında Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere, Türkiye’deki tüm mahkemeler ile Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu tahtında Askeri Savcıların incelemekte oldukları davaları ile ilgili her türlü bilgi ve belgeyi talep etmeye yetkili oldukları konusunda şüphe yoktur. Bununla birlikte, Bankacılık Kanunu açısından yabancı bir mahkemenin yetkili merci kabul edilip edilmeyeceği konusun-da uygulama Adalet Bakanlığı görüşü çerçevesinde şekillenmiştir. Bu konu da Adalet Bakanlığı’nın, kanunla açıkça yetkili kılınan mercilerin Türk kanunlarına göre belirlenen merciler olduğu bu itibarla, yabancı bir mahkemenin Türk bankasından banka sırrı veya müşteri sırrı ile ilgili talebinin geri çevrilmesi gerektiği ancak ikili ya da çok taraflı sözleşmeler çerçevesinde istinabe yoluyla Türk adli makamlarına iletilmesi halinde cevaplandırılması gerektiği yönünde bir görüş benimsemiş olduğu görülmektedir.

6. Bankaların Kredi Alacaklarının Üçüncü Kişilere Satışı Halinde Müşteri Sırrı

İhlal Edilmekte midir? Kredi alacağının satışı hukuki niteliği itibarıyla bankanın kredi borçlusundan olan ala-

cağının bu alacakları devralmak isteyen üçüncü kişilere bankaca temlik edilmesidir. Temlik alacaklısı, bankanın temlik edilen alacak konusundaki tüm hak ve teminatlarına halef olacaktır. Bankanın alacağını temlik almak suretiyle devralmak isteyen alıcı adayları, kredi alacağının satışı, dolayısıyla alacağın temliki işleminden önce devralacağı alacağa ve bu alacağın borçlusuna ilişkin detaylı inceleme (due diligence) yapmak isteyeceklerdir.

59

Page 63: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Akın EKİCİ

Bankanın kredi alacağının üçüncü kişilere satışı nedeniyle banka müşterisinin (kredi borçlusunun) bilgi ve belgelerin Bankacılık Kanunu’ndan kaynaklanan müşteri sırrını açıklama yasağını ihlal edecek şekilde üçüncü kişilere verilmiş olup olmadığı tartışması ve bu sorunun yanıtı az önce bahsedilen detaylı inceleme (due diligence) çalışması sırasında kredi borçlusu ile ilgili olarak kredi alacağını satın (temlik) almak isteyen adaylarla bankaca paylaşılan bilgilerin mahiyetine bağlı olacaktır. Paylaşılacak bilgilerin mahiyeti, özellikle kredi borçlusunun kim olduğuna dair bilgilerin mahiyeti satışı sözkonusu olan kredi alacağına göre değişkenlik gösterecektir.

Örneğin bir bankanın kredi kartlarından kaynaklanan ve yasal takibe intikal etmiş ala-

caklarını satmak istediği varsayıldığında, alıcı adaylarının satışa çıkaran bankada yapacakla-rı detaylı inceleme (due diligence) çalışmasından kredi kartı borçlularının kart bazında ortalama borç miktarları, ortalama gelir bilgileri, mensup oldukları meslek grupları gibi kategorik bilgiler kişi bazında kimlik bilgisi açıklanmaksızın blok halinde, adete borçluların isimleri zikredilmesin bir istatistiki veri olarak alıcı adayları ile paylaşılabilecektir. Zira kredi kartı alacaklarını satın almak isteyen alıcı adayları aynı anda binlerce kredi kartı borçlusunun diğer kredi türlerine göreceli olarak çok az miktarda kredi borcundan kaynaklanan alacağı devralmak istemekte, devralınacak alacakların borçlularının kişisel bazda kimlik ve özel bilgilerinden ziyade borçlu gruplarının genel ve soyut bilgileri ile yetinebilmektedirler. Bu açıdan bakıldığında kredi kartı alacaklarının ve hatta bireysel kredi alacaklarının satışı halinde alıcı adaylarına kredi borçlusunun kişi bazında özel bilgileri verilmediği sürece, söz konusu bilgilerin alıcı adayları ile paylaşılması ve özellikle bankanın açtığı satış ihalesini herhangi bir sebeple kazanamayan alıcı adayları nezdinde bu bilgilerin kalması durumunda müşteri sırrının ihlal edilmiş olması söz konusu olmayacaktır. Zira müşteri sırrının ihlal edilmiş olup olmadığı noktasındaki en büyük tartışma ihale sürecine katılıp da şu veya bu nedenle ihaleden çekilen veya kazanamayan alıcı adaylarının due diligence çalışması sırasında elde edeceği bilgilerden kaynaklanmaktadır. İhaleyi kazanan kişi açısından ise, o zaten bankanın haklarına halep olacağından ve icra dairesi nezdinde takip edilen bir alacağı icra dosyasının kendisine temliki suretiyle devralmış olacağından müşteri sırrının ihlal edilmiş olması sözkonusu olmayacaktır.

Ancak, kredi borçlusunun kimliğinin, banka ile olan ilişkilerinin ve özellikle tüzel kişi

borçlular açısından bakıldığında kredi borçlusunun finansal yapısı ve yönetim ilkelerinin önem kazandığı ticari ve kurumsal kredi alacaklarının satışı konusunda, kredi kartı ve bireysel kredilerin satışına göre müşteri sırrının açıklanması yasağının ihlal edilmiş olması bakımından daha riskli bir durum ile karşı karşıya kalınma ihtimali sözkonusudur. Zira ticari ve kurumsal kredi alacaklarını devralmak isteyen alıcı adayları, bu kredi alacakları her ne kadar icra müdürlüğünde mevcut olan bir icra dosyası ile takip ediliyor olsa da kredi ilişkisinin niteliği ve tek bir dosya itibarıyla borç tutarının yüksek olması nedeniyle, borçlu hakkındaki her türlü detay ve kimlik bilgisini, tüzel kişiler açısından bu tüzel kişilerin ortaklarının da detay kimlik ve gelir bilgilerini, bilançolarını, yönetim politika ve prosedürlerini, kredi ilişkisinin başlangıcından buyana süregelen ödeme alışkanlıklarını bilmek ona göre kredi alacağına teklif vermek isteyeceklerdir. Yani alacağın mahiyeti alıcı adayının daha çok detaya girmek istemesine neden olabilecektir. Bu nedenle ticari ve kurumsal kredi alacaklarının bankaca satılması ihtimalinde kredi borçlusunun sözkonusu satış öncesinde muvafakatının alınması müşteri sırlarının ihlali suçlamasıyla karşılaşmamak açısından gerekebilecektir.

7. Uygulamada Bankalardan Bilgi İsteyen Bazı Merci ve Kişilerin Yetkilerinin

Değerlendirilmesi 1. Başbakanlık Teftiş Kurulu: Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Ka-

rarnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 20. maddesi uyarınca Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı Başbakan’ın veya yetkili kılması üzerine Müsteşarın emri veya onayı ile yapacağı teftiş ve denetlemeler kapsamında bankalardan bilgi ve belge talep

60

Page 64: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

edebilecektir. Bu yetki kamu veya özel tüm bankaların denetlenmesini de kapsamaktadır. Denetleme yetkisi denetleme konusuyla ilgili bilgi ve belgeleri isteme yetkisini de içereceğin-den Başbakanlık Teftiş Kurulunun anılan Kanunun 20.maddesi kapsamında verilen görevle sınırlı olmak üzere bankaları denetlemesi, dolayısıyla bu denetleme kapsamında bankalar-dan bilgi ve belge istemesi mümkün bulunmaktadır.21Bununla birlikte Prof. Dr. Seza REİSOĞLU’nun görüşü Teftiş Kurulu tanınan gerektiğinde özel kuruluşları da mali yönden denetleme yetkisinin özel bankaları da denetleyebileceğini göstermekteyse de, bu denetle-mede sadece “bankacılık sırrı” niteliğindeki bilgilerin talep edebileceği, bunun dışında müşteri sırrı niteliğindeki bilginin denetleme dışı kalacağı yönündedir.22

2. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu: Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu

Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (KHK), kamu iktisadi teşebbüslerinin ve özel kanunlarında Yüksek Denetleme Kurulu’nun denetimine tabi olduğu belirtilen kurum ve kuruluşların denetimini kapsamaktadır. KHK 21. maddesi uyarınca denetim ve inceleme görevlileri kamu iktisadi teşebbüsü durumundaki bankalardan ve yapılan denetim ve incelemenin gerektirmesi durumunda diğer bankalardan bilgi ve belge istemeye yetkilidir.

3. İcra ve İflas Müdürlükleri: İcra İflas Kanunu 367. maddesi uyarınca, sadece borçlu-

nun mevcudu hakkında bilgi isteme konusunda yetkili kılınmışlardır. Ancak, İcra Müdürlükle-rinin talep ettiği kimlik, adres vb. bilgileri vermeyen banka görevlileri hakkında Yargıtay tarafından da onanmış TCK madde 526’da düzenlenen yetkili mercilerin emirlerine itaatsizlik suçunun işlenmiş olduğuna dair ceza kararları bulunduğundan icra müdürlüklerinin talep ettiği bu tür bilgilerde uygulamada ilgili icra müdürlüklerine verilmektedir.

4. Avukatlar ve Barolar: Avukatlık Kanunu 2. maddesine göre; “Yargı organları, emni-

yet makamları, diğer kamu kurum ve kuruluşları ile, kamu iktisadi teşebbüsleri, özel ve kamuya ait bankalar, noterler, sigorta şirketleri, vakıflar, avukatlara görevlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmak zorundadır. Kanunlardaki özel hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu kurumlar avukatın gerek duyduğu bilgi ve belgeleri incelemesine sunmakla yükümlüdür.” Ancak, Bankacılık Kanunu 73. madde uyarınca, “Bankaların mensupları ve diğer görevlileri, sıfat ve görevleri dolayısıyla öğrendikleri bankalara veya müşterilerine ait sırları bu konuda kanunen açıkça yetkili kılınan merciilerden başkasına açıklayamazlar.” Bu hüküm bir özel kanun hükmü olduğundan, avukatlar da “kanunen açıkça yetkili kılınan merci” sayılamayaca-ğından, avukatın bilgi talep etme yetkisi sınırlandırılmıştır diyebiliriz. Ancak, burada Avukatlık Kanununun avukata yetki verdiği ve avukatın kanunen yetkili kılındığı da ileri sürülebilmekte-dir. Konu sadece avukatın bir merci olup olmadığı noktasında düğümlenmektedir. Konu tartışmaya açıktır. Uygulamada karşılıksız kalan çekler nedeniyle çek hamiline veya avukatına 3167 sayılı Kanun’un 3/III maddesi uyarınca yalnızca keşideciye ait adres bilgilerini verilmektedir. Ancak bu bilgilerin avukat tarafından talep edilebilmesi için, avukatla-rın;

Keşidecinin adresi bilgilerini talep ettiğine dair dilekçe, Çekin önlü arkalı fotokopisi Vekaletname Baro kimlik kartının önlü arkalı fotokopisini ibraz etmesi gerektiği düşünülmektedir.

Müşterinin avukata verdiği genel vekaletname ile, avukatın bankadan müşteri sırrı niteliğindeki bilgileri talep edip edemeyeceği avukatın banka sırrı ve müşteri sırrı niteliği taşıyan bilgilere erişiminin, ancak vekaletnamesinde bu yönde sır sahibinin rızasını açıkça ifade eden özel bir hükmün bulunması halinde mümkün olabileceği şeklindeki uygulama genel kabul görmüş olup ayrıca BDDK, 8/2/2002 tarihli yazısıyla avukatların bankadan bilgi talep etmesinin ancak müvekkillerinin bu konuda özel yetki içeren vekaletname vermiş olmaları halinde mümkün olduğunu bildirmiştir.

61

Page 65: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Akın EKİCİ

5. Yabancı makamlardan gelen bilgi talepleri: Banka olarak doğrudan yabancı ülke-lerdeki resmi makamlara bilgi ve belge verilmesi mümkün olmayıp, bu ülkelerin kendi Adalet Bakanlıkları aracılığı ile Türkiye Adalet Bakanlığı’na müracaat etmesi ve Türkiye Adalet Bakanlığı’nın Bankalara başvurması gerekmektedir. Bilgilerin doğrudan yabancı ülke resmi makamlarına gönderilmesi, Bankacılık Kanunu çerçevesinde Bankaları sorumlu kılacak ve hapis cezasına varan cezalar gündeme gelebilecektir.

6. Mali Müşavirler: Zaman zaman ihracatçı müşterinin hesabına gelen ihracat bedel-leri için döviz alım belgesinin düzenlendiğine dair teyit istenmektedir. Müşterinin açıkça rızası olmadan yetkisiz üçüncü kişilere bu bilgilerin ifşa edilmemesi gerekecektir.

7. İstanbul Menkul Kıymetler Borsası: Uygulamada en çok sorun yaşanılan konular-dan birinin başında gelmektedir. Burada en önemli sıkıntı halka açık olan ve hisseleri İMKB’de işlem gören borsa üyesi bir kurumun kanunen yetkili merciler arasında sayılmadığı gerekçesiyle bilgi talep etme yetkisin bulunup bulunmadığının tam olarak tespit edilememe-sinden kaynaklanmaktadır. KHK 91 sayılı Menkul Kıymetler Borsaları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile kurulan İMKB’nin bankalardan bilgi talep edebileceğine ilişkin ibareye sözkonusu KHK içeriğinde değil, İMKB Yönetmeliğinin “Üyelerin Yükümlülükleri” başlıklı 9. maddesinde yer verilmiştir. “Kanunen açıkça yetkili kılınan makam” tanımı dar yorumlandığı takdirde, “bankalardan bilgi isteme” şeklindeki ibarelerin kanunlarda yer alması gerektiği kanun dışındaki yönetmelik, tüzük vb.. düzenlemelerle yetkilendirilenlerin kanun ile yetkilendirilmiş makam kapsamında değerlendirilemeyeceği sonucuna varılacak ve İMKB’nin kanunen yetkili kılınan merciler arasında sayılmadığı iddia edilebilecektir. Ancak, bankanın üyesi bir kuruma talep etmiş olduğu bilgileri, yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle vermeyi reddedecek olmasının kurum ile banka arasındaki üyelik ilişkilerini zedelemesi ihtimali bulunmaktadır. Bankalardan bilgi ve belge istenmesi konusu İMKB mevzuatı açısından bir eksiklik ve dolayısıyla bir sorun teşkil etmektedir.

8. Maliye Bakanlığı İstanbul İşletme Bölge Müdürlüğü: Bu makamın müşteri sırrı teşkil eden bilgiyi isteme yetkisi kanunen bulunmamaktadır. Müşterinin yazılı muvafakat vermesi halinde istenen bilgi verilebilecektir.

9. Vergi Denetmenleri: Usulüne uygun olarak talep edildiği takdirde vergi denetimi ile ilgili hususlarda, bu şahısların bankalardan müşteri sırrı teşkil eden bilgileri isteme yetkileri mevcuttur. Vergi Usul Kanunu’nun 148. maddesine göre Maliye Bakanlığı veya vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar, kamu idare ve müesseselerinden, mükellefler veya mükelleflerle muamelede bulunan diğer gerçek ve tüzel kişilerden her türlü bilgiyi isteyebilir. Vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlar, Vergi Usul Kanununa göre hesap uzmanları, hesap uzman muavinleri, ilin en büyük mal memuru, vergi denetmenleri, vergi denetmen yardımcı-ları veya vergi dairesi müdürleridir. Ancak bu yetkinin kapsamı Vergi Usul Kanununun amaç ve konusu ile sınırlı olmalıdır. Bu itibarla, VUK 148. maddesi kapsamında bankalardan bilgi talep edilmesi, hakkında bilgi talep edilen mükellefin ve konunun açıkça belirtilmesi gerek-mektedir. Vergi Usul Kanunu’nun 148, 149 ve 150. maddeleri çerçevesinde talep edilen bilgilerin verilmemesi Kanun’un 355. maddesinde özel usulsüzlük cezasına çarptırılması müeyyidesine bağlanmıştır.

10. Emniyet Müdürlükleri: Emniyet birimlerinin bankalardan müşteri sırrı niteliğindeki bilgileri isteyebileceğine dair kanuni bir düzenleme bulunmadığından, Emniyet Müdürlüklerin-ce talep edilen bilgilerin verilmesi ancak Savcılıktan da bu yönde bir talep gelmesi veya Savcılıktan Emniyet Müdürlüğü yazısı üzerine havale alınması ile mümkün olabilecektir. Savcılıktan konuya ilişkin havale alınması kaydıyla, Emniyet Müdürlüğü’nce talep edilen bilgiler, polis memurunun kimlik fotokopisinin alınması ve cevabi yazı ekinde verilecek belgelerin fotokopileri üzerine elden teslim alındığına dair kayıt düşerek imzalanması kaydıyla teslim edilebilmektedir.23

62

Page 66: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

11. İl ve İlçe Jandarma Komutanlığı: Müşteri sırrı niteliğindeki bilgileri alma yetkileri yoktur. Jandarma Komutanlığından gönderilen müşteri ve banka sırrı niteliğindeki bilgi talebine ilişkin yazılarda savcılık havalesi almaları önerilmektedir.

12. Yeminli Mali Müşavir: VUK madde 256 müşteri sırrına ilişkin bilgilerin verilmesi konusunda yeterince açık olmadığından, yeminli mali müşavirlere bilgi verilmemekte, bu konuda müşterinin açıkça yazılı muvafakatı aranmaktadır. Alınacak muvafakatname, bilginin verileceği tarafın ünvanını, talep edilen bilgiyi ve bilgi vermeden dolayı Bankanın sorumluluğu doğmayacağını açıkça içermelidir.

13. Kanuni temsilci: Borçlar Kanunu hükümleri uyarınca kanuni temsilci veya organ durumunda olanlar temsil ettikleri kişi ve kuruluşlara ait bilgi ve belge talep edebileceklerdir. Aynı şekilde mevduat sahibi tarafından yetkilendirilen temsilci veya vekilin de bankadan bilgi ve belge talep etme yetkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte banka uygulamasında vekil veya temsilcinin bilgi talep etmeye yetkili olduğu noter tarafından düzenlenmiş vekaletname veya yetki belgesi içeriğinde bilgi ve belge talep etme yetkisinden açıkça söz etmesi durumunda kabul edilebilecektir.

14. Kefil: Borçlar Kanununun 499. maddesi uyarınca kefil olanlar ile Kanun’un 111. maddesi uyarınca garanti verenler, garanti veya kefalet verdikleri borçlarla doğrudan ilgili konularda bilgi talep etmeye yetkilidir.

15. Mali Suçları Araştırma Kurulu: Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanununun 11. maddesindeki denetimler kapsamında başkanlığın istemi üzerine kurul emrinde görevlendirilecek olan ve bahse konu Kanun’un 2. maddesinde sayılan denetim elemanları maliye müfettişleri, hesap uzmanları, bankalar yeminli murakıpları, gelirler kontrolörleri, hazine kontrolörleri, SPK uzmanları kanunun görevlendirme konularına giren hususlarda bilgi ve belgeye istemeye yetkilidir.

16. Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü veya temsilcisi: Mal Bildiriminde Bulunulması Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanununun 20.maddesine göre soruşturma ve kovuşturma yetkili kişi ve mercilerce istenen bilgiler eksiksizce verilmelidir. Bahse konu Kanunun 9. maddesinde Kamu Görevlileri Etik Kuru-lu’nun görev alanına giren kişiler için mal bildirimlerini gerektiğinde inceleme yetkisi bulundu-ğuna değinmiştir. Bankalar Kurulca (Kamu Görevlileri Etik Kurulu) talep edilen bilgileri en geç 30 işgünü içerisinde kurula vermekle yükümlüdür.

17. Maliye Teftiş Kurulu: Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname uyarınca Maliye Müfettişleri ve yardımcılarının yalnızca kamu bankaları ve onların iştiraklerinden bilgi talep etme yetkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte, maliye müfettişleri ve maliye müfettiş muavinleri VUK madde 135/II uyarınca vergi inceleme yetkisine haizdir. Bu itibarla, maliye müfettişlerinin VUK hükümleri uyarınca bankalardan bilgi talep etmeye yetkili oldukları kabul edilecektir.

Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun ek madde 1’de de maliye müfettiş-leri ve müfettiş muavinlerinin bilgi ve belge talep etme yetkisi düzenlenmektedir.

18. Cumhuriyet Savcısı: Ceza Muhakemesi Kanunu 161 ve 163. maddeler ile Bilgi İs-teme başlıklı 332. madde hükümleri uyarınca cumhuriyet savcısı, sulh hakimi veya mahke-meler tarafından talep edilen her türlü bilgin verilmesi zorunludur.

Ceza Muhakemesi Kanununun tanıklıkla ilgili hükümleri nedeniyle de banka mensup-larının bilgi vermesi sözkonusu olabilecektir. Banka avukatları dışındaki banka mensuplarının tanıklıktan çekinme hakkı Kanun’un 43. vd maddesi uyarınca bulunmamaktadır. Bu nedenle,

63

Page 67: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Akın EKİCİ

bunların soruşturma veya dava konusu olayla ilgili bilgileri tanık sıfatıyla adli makamlara açıklamaları sırların saklanması yükümlülüğünün ihlali değildir.24

19. Sermaye Piyasası Kurulu: Sermaye Piyasası Kanunu 45. maddesinde, kendile-rinden bilgi istenen gerçek ve tüzel kişiler özel kanunlarda yazılı gizlilik ve sır saklama hükümlerini ileri sürerek bilgi vermekten imtina edemeyecekleri ifade edilmiştir. Dolayısıyla, ilgili yasal düzenleme çerçevesinde Bankalar SPK uzman ve yardımcıları tarafından sermaye piyasası faaliyet ve işlemleri ile sınırlı olması kaydıyla talep edilen bilgileri vermek, sorulan soruları, banka sırrı veya müşteri sırrı olsa da cevaplandırmak zorundadır.

20. Türkiye İstatistik Kurumu: Türkiye İstatistik Kanununun bilgilerin toplanması, dağı-

tımı ve gizliliğine ilişkin 7.maddesinde, başkanlığın, Kurumun görev alanına giren konularla ilgili sayım ve araştırmalarda, istatistik üretimi için gerekli gördüğü her türlü ortamdaki veri ve bilgiyi, tüm istatistiki birimlerden, Başkanlıkça belirlenen şekil, süre ve standartlarda doğru-dan isteme yetkisine sahip olduğu belirtilerek, Başkanlığın gerektiğinde verilen veri veya bilgilerin doğruluğunu araştırmaya, kontrol etmeye, ilgililerden ek bilgi ve belge istemeye, araştırma ve kontroller sonucu düzenlenecek belgelerle gerçek veri ve bilgiyi belirlemeye yetkili olduğu ifade edilmiştir. Bilgi talep edilebilecek istatistiki birimler Kanun’un 2. maddesi (h) fıkrasına göre istatistiki birimler yapılan sayım veya örnekleme çalışmalarına konu olan, hakkında veri toplanacak gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar olarak tanımlanmıştır. Ancak 7. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen ilgililer kavramı ile istatistiki birimler dışında kalan kurum ve kuruluşların mı ifade edilmek istendiği yoksa ilgililer ile kastedilenin Kanun’da tanımlanan istatistiki birimler mi olduğu açık değildir. Dr. Yaşar ALICI’nın görüşü Kanun’da istatistiki kurumların bankaları da içerecek şekilde tanımlanmış olduğu yönündedir. Servet TAŞDELEN ise Bankacılık Kanunu Şerhi’nde banka ve müşteri sırrının açıklanmasını düzenleyen kanunlar arasında Türkiye İstatistik Kanununu ve açıklanabileceği merciler arasında Türkiye İstatistik Kurumunu da saymaktadır.

21. Adalet Müfettişleri: Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun

Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanun, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulunun görev ve yetkilerini belirlerken bilgi isteme yetkisini açıkça düzenlememiş, teftiş kurulu ve müfettişlerin görev, yetki ve sorumlulukları ile çalışma usullerinin tüzükle belirlen-mesini öngörmüştür. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Tüzüğünün 35. maddesine göre gerek gördükleri kimseleri yeminle dinlemeye, istinabe yoluna başvurmaya, zaruri hallerde arama yapmaya ve her türlü delil toplamaya yetkilidirler. Görüldüğü üzere tüzüğün ilgili maddesinde tüzel kişilerden bilgi istenebileceğine ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte Hakimler ve Savcılar Kanunu madde 101’e istinaden, Adalet müfettişlerince yapılacak inceleme, denetim ve soruşturmalarda bankalar talep edilen her türlü bilgi ve belgeyi vermek zorundadır.

22. Askeri Adalet Müfettişleri: Milli Savunma Bakanlığı tarafından görevlendirilen as-keri adalet müfettişleri Askeri Hakimler Kanununun 24/1. maddesine istinaden bankalardan her türlü bilgi talep etmeye yetkilidir.

23. Türk Telekom Mahalli Kontrolörleri: Bu şahıslara müşteri sırrı niteliğindeki bilgile-rin verilmesi hususunda özel bir düzenleme bulunmadığından, müşteri veya banka sırrı niteliğindeki bilgilerin verilmesi uygun olmayacaktır.

24. Merkezi Kayıt Kuruluşu: “Merkezi Kayıt Kuruluşunun Kuruluş, Faaliyet, Çalışma ve Denetim Esasları Hakkında Yönetmelik”in Gözetim ve Denetime ilişkin 22. maddesi uyarınca; kuruluşa gerekli gördüğü hallerde üyelerinde bilgi ve belge isteme yetkisi tanınmış-tır. Ancak burada da, İMKB’de olduğu gibi, yetkinin açıkça kanunla değil yönetmelik ile düzenlenmiş olması nedeniyle Bankalarca bilgi verilmesi mümkün olmamakta ve sıkıntı yaşanmaktadır.

64

Page 68: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

25. Mal Müdürlüğü: Mal müdürlükleri tarafından talep edilen her türlü bilginin verilme-sine ilişkin açık bir düzenleme bulunmamaktaysa da, 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ek madde 20’de mal müdürünün ilçe Maliye teşkilatının amiri olup işlemlerin mevzuata uygun olarak yürütülmesini sağlamakla yetkili olduğu ifade edilmiştir. Bu çerçevede, mal müdürlüğünce faaliyetleri yerine getirmeleri sırasında ihtiyaç duydukları bilgilerin temin edilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

26. Gümrük Muhafaza Müdürlükleri: 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu m:19/3 uyarınca kaçakçılığı önleme, izleme ve soruşturmakla görevli olan Gümrük Müsteşar-lığı personelinin bu Kanun kapsamına giren suçlarla ilgili bilgi ve belge talepleri, kamu veya özel, gerçek veya tüzel kişilerce, savunma hakkına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla eksiksiz olarak karşılanmak zorundadır.

27. Gümrük Müsteşarlığı Müfettişleri: Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri

Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 12/IV maddesi uyarınca bankalardan bilgi ve belge talep etmeye yetkilidir.

28. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Müfettişleri: Sanayi ve Ticaret Bakanlığının Teşkilat

ve Görevleri Hakkında Kanunun 18. maddesi ile TTK madde 274 kapsamında bilgi ve belge talep etmeye yetkilidir. Şöyle ki; TTK madde 274 esas olarak anonim şirketlerin muameleleri-nin bir tüzük ile tayin olunacak şekilde Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ticaret müfettişleri tarafından denetleneceğini düzenlemektedir. Bahsi geçen Ortaklıkların Denetimine Dair Tüzük25 TTK hükümlerine göre kurulmuş anonim ortaklıklarla bankaların TTK’ya ilişkin işlemlerinin Bakanlık müfettişlerince denetlenmesini de düzenlemektedir. Yetki esas olarak kanun ile tanınmış olduğundan Sanayi ve Ticaret Bakanlığı müfettişlerinin birer anonim şirket olan bankalardan TTK’ya göre ve bu kanunla verilen görevin amacı ve kapsamı ile sınırlı olarak bilgi ve belge isteyebileceği kabul edilebilecektir.

29. Milli Savunma Bakanlığı Askerlik Şubesi Başkanlıkları: Müşteri sırrı teşkil eden bil-

giyi isteme yetkileri yoktur. Müşteriden yazılı muvafakat alınması halinde talep edilen bilgiler verilecektir.

30. BDDK ve TMSF: Bankacılık Kanununun 95 ve 96. maddelerine istinaden Banka-

cılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu, 123. maddesine istinaden TMSF, Kanun kapsamın-daki görevleriyle ilgili olarak bankalardan her türlü bilgi ve belgeyi istemeye yetkilidir.

31. Türkiye Bankalar Birliği - Türkiye Katılım Bankaları Birliği: Kanunda açıkça bilgi ta-

lep etmeye yetkili olduklarına dair bir ibare bulunmadığından, birlikler banka ve müşteri sırrı niteliğindeki bilgileri yetkili makamlar aracılığıyla talep etmekte veya yetkili makamların bu yöndeki taleplerini bankalara iletmeye aracılık etmektedirler.

32. Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu: Müşteri sırrı niteliğindeki bilgileri istemeye yetkili

olan kurum ve kuruluşların bu yetkililerin kanunla veya özel kanunla düzenlenmesi gereklidir. Teftiş Kurulu’nun görev ve yetkileri tüzükle belirlenmiş olduğundan, müşteri sırrı niteliğindeki bilgilerin verilmesi uygun olmayacaktır. Bu konuya ilişkin yetki belgesi yahut kanun maddesi ibraz edilmesi gerekmektedir.

33. Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun: 32 sayılı Türk Parası Kıyme-

tini Koruma Hakkında Kararda bankaların kambiyo denetimine yetkili elemanlar ile kambiyo müdürlüklerine talep edecekleri her türlü bilgi ve belgeyi vermeye yetkilidir. Kanun ek madde 1maliye müfettişleri ile maliye müfettişleri muavinleri, hesap uzman ve yardımcıları, Hazine kontrolörleri ve stajyer Hazine kontrolörleri ve kambiyo murakabe mercileri tarafından yapılan inceleme ve tahkikat kapsamında istenilen bilgilerin bankalarca verilmesi gerekmektedir.

65

Page 69: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Akın EKİCİ

34. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası: Merkez Bankası Kanunu’nun 43. maddesi uyarınca esas amacı fiyat istikrarı sağlamak olan Merkez Bankası, mevzuat kapsamındaki faaliyetlerini yerine getirmesi sırasında ihtiyaç duyduğu her türlü bilgiyi bankalardan ve özel finans kurumlarından talep etmeye yetkilidir. Merkez Bankası mensupları sır saklama bakımından Bankacılık Kanununa tabi değildir. Bu görevliler 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 35. maddesi hükmü ve 68. maddesindeki yaptırıma tabidir.

35. Sigorta Denetleme Uzman ve Uzman yardımcıları ile aktüer ve aktüer yardımcıla-

rı: sigorta ve reasürans şirketleri ile bunları iştirakleri sigorta aracıları ve bankalar da dahil olmak üzere gerçek ve tüzel kişilerden Sigorta Murakabe Kanunu hükümleri ile ilgili görecek-leri bütün bilgileri istemeye, defter kayıt ve belgeleri incelemeye yetkilidir.

36. TBMM Araştırma Komisyonu: Meclis İç Tüzüğü’nün 105.maddesi kapsamında

Meclis Araştırma Komisyonları ticari sır niteliğinde bilgi talep etmeye yetkili değildir.Müşteri sırrı niteliğindeki bilgileri ise yalnızca özel kanun ile veya özel kanunun verdiği yetkiye dayanılarak kurulmuş bankalardan talep edebilecektir. Bu bankalar dışındaki bankaların müşteri sırrı niteliğindeki bilgileri Meclis Araştırma Komisyonuna açıklaması sırların saklan-ması yükümlülüğüne aykırılık teşkil edecektir.

37. Rekabet Kurulu: Rekabetin Korunması Hakkında Kanun’un 14. maddesi ile 3.

maddesi birlikte yorumlandığı takdirde, Rekabet Kurulu, kanunun kendisine verdiği görevleri yerine getirmesi sırasında gerekli gördüğü her türlü bilgiyi bankalardan talep etmeye yetkili olduğu kabul edilecektir.

38. Emekli Sandığı: 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatan-

daşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun gerektiğinde aylık bağlanacakların veya aylık ödenenlerin gelir, kazanç ve malları hakkında çeşitli soruşturma yaptırmaya, resmi ve özel idare müessese ve ortaklarından ve kişilerden bilgi istemeye yetki vermektedir.

39. Tahsil Daireleri: Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 6. ve

61.maddesi hükümleri çerçevesinde kamu alacağını tahsile yetkili (yerel) tahsil dairesi amme alacaklarının takibinde haczolunacak malların tespiti amacıyla malvarlığı araştırması yapmaya bu kapsamda bankalardan borçlunun nezdlerindeki hak, alacak ve mevduatı olup olmadığına ve varsa tutarlarına ilişkin bilgi talep etmeye yetkilidir.

40. Dernekler Kanunu: Kanunun 19. maddesine istinaden yapılan denetimler çerçe-

vesinde ilgili dernek hakkında İçişleri Bakanlığı veya mülki idare amiri tarafından bankalardan bilgi ve belge talep edilebilecektir.

41. Kooperatifler Kanunu: Kanunun 86. maddesi uyarınca denetim kapsamında ilgili

kooperatifler hakkında istenilen bilgi ve belgelerin bankalarca temin edilmesi zorunluluğu bulunmaktadır.

42. Devlet Denetleme Kurulu : Devlet Denetleme Kurulu Kurulması Hakkında Kanu-

nun 7. maddesi kapsamında kurul, Cumhurbaşkanının isteği üzerine yapacağı inceleme ve denetimlerde her türlü bilgi ve belgeyi talep etmeye yetkilidir.

43. Devlet Planlama Teşkilatı: Devlet Planlama Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri Hak-

kında Kanun Hükmünde Kararnamenin Bilgi Toplama başlıklı 23. maddesinde teşkilatın kendi görevi ile ilgili olarak talep etmiş olduğu bilgileri bankalar vermekle yükümlüdür.

44. Devlet Personel Başkanlığı: Devlet Personel Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri

Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 23. maddesi uyarınca Devlet Personel Başkanlığı

66

Page 70: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

tarafından talep edilen bilgi ve belgeleri yalnzca K.H.K.’nın 2. maddesi kapsamındaki kamu bankaları vermekle yükümlüdür.

45. Hazine Kontrolörleri Kurulu: Hazine Müsteşarlığı ile Dış Ticaret Müsteşarlığı Teş-

kilat ve Görevleri Hakkında Kanunu 5/b maddesi uyarınca bankalar talep edilen bilgi ve belgeleri vermekle yükümlüdür. Hazine Müsteşarlığı bünyesinde Dış Ticaret Kontrolörlüğü Kurulu da bulunduğundan kanunla gösterilen görevleri kapsamında isteyecekleri bilgi ve belgeleri bankalardan talep etme yetkileri bulunduğu kabul edilecektir.

46. İçişleri Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı: İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri

Hakkında Kanunun 15/a maddesi kapsamında yürüttükleri denetim, inceleme ve soruşturma nedeniyle her türlü bilgi ve belge talep etmeye yetkilidir.

47. Vali ve Kaymakamlar: İl İdaresi Kanununun 10 ve 20.maddelerinde sayılan valinin

görev ve yetkileri ile Kanun’un 31 ila 35. maddelerinde yer alan kaymakamın görev ve yetkilerinin kamu kurum ve kuruluşlarının idaresine ve kamu düzeni ile asayişin sağlanması-na yönelik olduğu görülmüştür. Bu durumda vali ve kaymakamların bankalardan yalnızca emniyet ve asayişin sağlanması ve iş hayatının düzenlenmesi bakımından bilgi ve belge talep edebileceklerini söyleyebiliriz.26

48. İş Müfettişleri: İş Kanunu 91. maddesi kapsamında yetkili kuruluşlar arasında sa-

yılmaktadır. 8. Ticari Sır, Banka Sırrı Ve Müşteri Sırrı Hakkında Kanun Tasarısı 5411 sayılı Bankacılık Kanunu kapsamında öngörülmüş olan sır saklama faaliyetine

ilişkin düzenlemenin yanı sıra 12.07.2005 tarihinde Başbakanlığa sevk edilmiş olup, ancak henüz yasalaşmamış 15 maddeden ibaret “Ticari Sırlar Kanunu Tasarısı”nda da konuya ilişkin düzenlemelere yer verilmiş olduğu görülmektedir. Tasarının genel gerekçesi, sermaye ve mali piyasalarda faaliyet gösteren aracı kurumların şeffaflığının sağlanması, kayıt dışı ekonominin, haksız mal edinmenin ve karapara aklanmasının önlenmesi, çıkar amaçlı suç örgütleri ve mensuplarının takibine ilişkin tedbir alınmasıdır.

Türkiye Bankalar Birliği, bu kanun tasarısı ile ilgili olarak ilettiği yazılı görüşünde ban-

ka ve müşteri sırlarının saklanması konusunda mevcut 5411 sayılı Bankacılık Kanunu hükümleri varken ayrıca bir yasal düzenleme yapılmasının doğru olmadığını yetkili mercilere iletmiştir.

Tasarı, iktisadi, ticari sektörler ile mali üretim, tüketim ve hizmet alanlarında faaliyet

gösteren ticari işletme ve şirketler, bankalar, sigorta şirketleri ve sermaye piyasası aracı kurumları ile bunlarla ticari ilişkide bulunan müşterilerin; ticari sır, banka sırrı ve müşteri sırrının açıklanması, verilmesi, kullanılması, korunması ve sınırlandırılmasına ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.

Tasarının amaç ve kapsamına ilişkin ilk iki maddesini takip eden üç maddede ticari,

banka ve müşteri sırrına ilişkin düzenlemelere gidilmiştir. 3. maddede tanımlanan ticari sır, bir ticari işletme veya şirketin faaliyet alanı ile ilgili yalnızca belirli sayıdaki mensupları ve diğer görevlileri tarafından bilinen, elde edilebilen, rakiplerince bilinmemesi ve üçüncü kişilere ve kamuya açıklanmaması gereken işletme ve şirketin ekonomik hayattaki başarı ve verimliliği için büyük önemi bulunan; iç kuruluş yapısı ve organizasyonu, mali, iktisadi, kredi ve nakit durumu, araştırma ve geliştirme çalışmaları, faaliyet stratejisi, hammadde kaynakla-rı, imalatının teknik özellikleri, fiyatlandırma politikaları, pazarlama taktikleri ve masrafları, pazar payları, toptancı ve perakendeci müşteri potansiyeli ve ağları, izne tabi veya tabi olmayan sözleşme bağlantılarına ilişkin bilgi, belge, elektronik ortamdaki kayıt ve verilerden

67

Page 71: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Akın EKİCİ

oluşur. Ticari sır, bu kanun tasarısı ve diğer kanunlarda öngörülen esas ve sınırlamalara tâbi olmak kaydıyla açıklanamaz, kullanılamaz ve verilemez.

Tasarının 4. maddesinde “Banka Sırrı”; “Bankanın yönetim ve denetim organlarının

üyeleri, mensupları ve diğer görevlileri tarafından bilinen mali, iktisadi, kredi ve nakit durumu ile ilgili bilgilerle, bankanın müşteri potansiyeli, kredi verme, mevduat toplama, yönetim esasları, diğer bankacılık hizmet ve faaliyetleri, risk pozisyonlarına ilişkin her türlü bilgi, belge, elektronik ortam kayıt ve verileri” olarak tanımlanmıştır. Tasarının 5. maddesinde “Müşteri Sırrı” tanımına ayrıca yer verilmiş olduğu görülmektedir.

Buna göre; “Ticari işletme ve şirketlerin, bankaların, sigorta şirketlerinin, sermaye pi-

yasasında ve mali piyasalarda faaliyet gösteren aracı kurumların, kendi faaliyet alanlarıyla ilgili olarak müşteri ilişkilerinde, müşterinin şahsi, iktisadi, mali, nakit ve kredi durumuna ilişkin doğrudan ve dolayısıyla edindikleri tüm bilgi, belge, elektronik ortam kayıt ve veriler” müşteri sırrı kapsamında değerlendirilecektir. Banka sırrı, bankanın yetkili organları ve görevlileri tarafından, söz konusu kanun tasarısında ve diğer kanunlarda öngörülen esas ve sınırlama-lara tabi olmak kaydıyla açıklanamaz, kullanılamaz ve verilemez.

Tasarı maddelerinin ele aldığı konular arasında, sırların açıklanmasına ilişkin ortak il-

keler, sırların talep edilebileceği haller, sırların verilmesi yükümlülüğü, sır saklama yükümlü-lüğü, koruma yükümlülüğü bulunmaktadır.

6. maddede açıklanması, kullanılması ve verilmesi kanuna aykırılık teşkil etmeyecek

bilgi ve belgeler düzenlenmiş ve taraflar arasındaki sözleşmelerde ticari sır, banka sırrı ve müşteri sırlarının açıklanması, kullanılması ve verilmesine dair hükümlerin saklı olduğu belirtilmiştir. Kamuya mal olmuş herkes tarafından bilinen veya kanunlarda hükme bağlanmış açıklık

ilkesi uyarınca resmi sicillerde veya bilançolar ile faaliyet raporlarında yer alan, İlgili sır sahibinin açıkça muvafakati bulunan, Kanuni yükümlülüğün ifası için gerekli olan,

bilgi ve belgelerin açıklanması, kullanılması ve verilmesi kanuna aykırılık teşkil etmemektedir.

Sırların verilmesini gerektiren durumlara ilişkin düzenlenen 7. maddede ise; sırların

hangi durumlarda verilmesi gerektiği düzenlenmiş ve sırların gizliliğine ilişkin karşılıklılık esası öngören uluslararası andlaşma hükümlerinin saklı olduğu hüküm altına alınmıştır. Buna göre, karşılıklılık esasına dayanarak yapılan uluslararası andlaşmalarla koruma altına alınan yabancılara ait ticari sırlar verilmeyeceği gibi, bu şart kapsamına giren yabancı bankalar, sigorta şirketleri, aracı kurum ve diğer şirketler Türkiye Büyük Millet Meclisi, mahkemeler ve müfettişlerin istediği bilgileri “ticari, banka veya müşteri sırrı” olduğu gerekçesiyle vermeme hakkına sahip olacakları anlaşılmaktadır. Bunlara ek olarak, Türk kamu kurum ve kuruluşları, ticari işletme ve şirketler, bankalar, sigorta şirketleri ve aracı kurumları da yabancı kişi veya şirketlere ait bilgileri, karşılıklılık esasına dayandığı gerekçe-siyle vermeme hakkına sahip olacaktır. Türk şirketleri ve vatandaşlarına, karşılıklılık esasına dayanarak, aynı şartlarda koruma sağlamamış olan ülkelerin şirketleri ise, arada uluslararası antlaşma olsa bile sır korumasından faydalanamayacaktır. Sırların verilmesi gerektiği durumlar kanun tasarısında aşağıdaki şekilde sıralanmıştır:

Türkiye Büyük Millet Meclisinin gizli olarak yapılması gereken meclis araştırması ve

meclis soruşturması oturumları ile meclis araştırması ve meclis soruşturması komisyon-ları toplantılarındaki müzakerelerde,

Adli, idari ve askeri yargıda görülmekte olan hukuk, idari, vergi ve ceza davaları ile idari, mali ve cezai kovuşturma ve soruşturmalarda,

68

Page 72: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Çıkar amaçlı suç örgütlerinin mal varlığının tespiti ile kara paranın aklanmasının önlenmesine ilişkin inceleme, araştırma, soruşturma ve kovuşturmalarda,

Devlet adına gözetim ve denetim görevini yapan denetim elemanları ile bağımsız kurum ve kurulların gözetim, denetim, araştırma ve inceleme faaliyetlerinde,

Uluslararası adli yardım işlemlerinde, Diğer kanunlarda gösterilen hallerde.

8. maddede, sırların açıklanmasını talep etmeye yetkili resmi makam, kurum ve kurul-

lar tek tek sayılarak bunların yazılı talepleri üzerine, özel kanunlarında bu konuda yetkilerinin mevcut olup olmadığına bakılmaksızın, yetkileri varsa bu yetkileri de saklı kalmak ve yürütülen görevle doğrudan bağlantılı ve sınırlı olmak kaydıyla istenen, sır kapsamında bulunan veya bulunmayan bilgi, belge, elektronik ortam kayıt ve verilerinin açıklanması ve verilmesi zorunlu olduğu hüküm altına alınmıştır.

• Cumhurbaşkanlığı, • Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, • Başbakanlık ve bakanlıklar, • Her derecedeki mahkemeler, • Cumhuriyet savcılıkları, • İcra ve iflâs daireleri, • Resmî makam, kamu kurum, kuruluş ve kurulları, bunların görevlendirdikleri denetim

elemanları ile kişi ve kuruluşlara.

yazılı talepleri üzerine, özel kanunlarında bu konuda yetkilerinin mevcut olup olmadığına bakılmaksızın, yetkileri varsa bu yetkileri de saklı kalmak ve yürütülen görevle doğrudan bağlantılı ve sınırlı olmak kaydıyla istenen, sır kapsamında bulunan veya bulunmayan bilgi, belge, elektronik ortam kayıt ve verilerini açıklamak ve vermekle yükümlüdürler.

Bunlara ek olarak, sır sahipleri, özel hukuk ilişki ve işlemlerinde Türk Medenî Kanunu,

Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu ile İcra ve İflâs Kanunu hükümleri uyarınca, açıkça yetkili kılınan kişi ve mercilere yazılı talepleri üzerine yalnızca yürütülen görevle doğrudan bağlantılı ve sınırlı olmak kaydıyla, gerçek ve tüzel kişilerin ticarî, banka ve müşteri sırlarıyla ilgili belge, bilgi ve elektronik ortam kayıt ve verilerini açıklamak ve vermekle yükümlüdür. Bu maddeye istinaden oluşturulan 9. madde uyarınca, 8. madde hükmünde açıklanan sırları doğrudan veya dolayısıyla öğrenen kamu görevlileri ve diğer kişiler, bu sırları kanunen yetkili mercilerden başkasına ve üçüncü kişilere açıklayamaz, veremez ve kendisi veya başkalarının yararlarına kullanamayacakları ifade edilmiştir. Bahse konu kişilerin bu yükümlülükleri görevlerinden ayrılmalarından sonra da devam edecektir. Aynı şekilde 10. maddede de, 8. madde uyarınca, soruşturma, kovuşturma, yargılama sırasında, icra ve iflâs takiplerinde, bu Kanun tasarısında öngörülen sırları doğrudan veya dolayısıyla öğrenen yargı mensupları, icra ve iflâs memurları, diğer görevliler, öğrendikleri sırları, kanunen yetkili mercilerden başkasına ve üçüncü kişilere açıklayamaz, veremez ve kendi veya başkalarının yararlarına kullanamaz. Bu yükümlülükler, görevlerinden ayrılmalarından sonra da devam eder.

Hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılan kişi tarafından açıklanan sırlar ile yargı-

lama sırasında taraflarca iddia ve savunmaya ilişkin delil ve belge olarak açıklanan ve verilen ve icra ve iflâs takiplerinde elde edilen sırlarla ilgili belge, bilgi, elektronik ortam kayıt ve verilerin korunmasını sağlamak amacıyla, yargı mensupları, icra ve iflâs memurları ve diğer görevliler bu sırların gizliliği için her türlü tedbiri almakla yükümlüdürler. Tasarının 4. bölümünde yer alan 11, 12 ve 13. maddeler ise sırları öğrenen kişi ve makam sahiplerinin bu sırları açıklaması durumunda bu fiilleri ayrıca suç teşkil edecek olsa dahi ayrıca uygula-nacak hapis ve para cezalarına ilişkin hükümleri düzenlemektedir.

69

Page 73: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Akın EKİCİ

70

Dipnotlar 1 Dr. Yaşar ALICI, Bankacılık Kanunu Şerhi, İstanbul, 2007, s.792. Servet TAŞDELEN, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara, 2006, s.752. 2 Prof. Dr. Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi, Cilt II, Ankara, 2007, s.993. 3 Prof. Dr. Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi, Cilt II, Ankara, 2007, s.994. 4 Dr. Yaşar ALICI, Bankacılık Kanunu Şerhi, İstanbul, 2007, s.792. 5 Servet TAŞDELEN, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara, 2006, s.752. 6 Servet TAŞDELEN, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara, 2006, s.752. 7 Prof. Dr. Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi,Cilt II, Ankara, 2007, s.944. 8 BDDK’nın 15/06/2006 tarih ve 1904 sayılı kararı ile yayımlanan TBB Bankacılık Etik İlkeleri. 9 Servet TAŞDELEN, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara, 2006, s.760. 10 Dr. Yaşar ALICI, Bankacılık Kanunu Şerhi, İstanbul, 2007, s.791. 11 Dr. Yaşar ALICI, Bankacılık Kanunu Şerhi, İstanbul, 2007, s.791. 12 Dr. Yaşar ALICI, Bankacılık Kanunu Şerhi, İstanbul, 2007, s.792. 13 Prof. Dr. Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi,Cilt II, Ankara, 2007, s.988. 14 Servet TAŞDELEN, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara, 2006, s.753. 15 Doç. Dr. Ahmet BATTAL, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara, 2006, s.277. 16 Doç. Dr. Ahmet BATTAL, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara, 2006, s.277. 17 Prof. Dr. Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi, Cilt II, Ankara, 2007, s.997 18 Prof. Dr. Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi, Cilt II, Ankara, 2007, s.997. 19 Prof. Dr. Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi, Cilt II, Ankara, 2007, s.1000. 20 Prof. Dr. Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi, Cilt II, Ankara, 2007, s.1003-1004. 21 Dr.Yaşar ALICI, Bankacılık Kanunu Şerhi, İstanbul, 2007, s.804. 22 Prof. Dr. Seza REİSOĞLU, Bankacılık Kanunu Şerhi, Cilt II, Ankara, 2007, s.1016. 23 BDDK’nın TBB’ne gönderdiği 24.11.2001 tarih ve 9982 sayılı yazısı da bu yöndedir. 24 Dr. Yaşar ALICI, Bankacılık Kanunu Şerhi, İstanbul, 2007, s.806. 25 RG., 7.8.1972, 14269. 26 Dr. Yaşar ALICI, Bankacılık Kanunu Şerhi, İstanbul, 2007, s.811. Kaynakça

Prof. Dr. Seza REİSOĞLU (2007), Bankacılık Kanunu Şerhi, Cilt II, Ankara. Doç. Dr. Ahmet BATTAL (2006), Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara. Dr. Yaşar ALICI (2007), Bankacılık Kanunu Şerhi, İstanbul. Servet TAŞDELEN (2006), Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara.

Page 74: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi, Sayı 63, 2007

71

Mevzuat, Yargıtay Kararları ve Doktrin Işığında Mevduatta Zamanaşımının Değerlendirilmesi

Mevduatın İade Edilmemesinin Hukuki Sonuçları

Yurdagül RÜZGAR*

Bölüm I: Mevzuat, Yargıtay Kararları ve Doktrin Işığında Mevduatta Zamanaşımının

Değerlendirilmesi I. Giriş Bilindiği üzere, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 62. maddesinin 1 ve 2. fıkraların-

da; “Bankalar nezdlerindeki mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin

en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranma-yanlar zamanaşımına tabidir.

Zamanaşımına uğrayan her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar banka

tarafından hak sahibine ulaşılamaması halinde, yapılacak ilanı müteakiben Fona gelir kaydedilir…”

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nca çıkarılan ve 01.11.2006 tarih 26333

sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulüne, Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’in “Zamanaşımına uğrayan mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar” başlıklı 8. maddesinde de; “Bankaların emanetinde bulunan hisse senedi ve tahviller, yatırım fonu katılma belgeleri, çek karnesi teslim edilmemiş dahi olsa çek karnesi verdikleri müşterileri adına açılan mevduat hesaplarında bulunan tutarlar, havale bedelleri, mevduat, alacak ve emanetlerin zamanaşımı süresi sonuna kadar işleyecek faizleri ile katılma hesabına ilişkin kar payları da dahil olmak üzere her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklardan hak sahibinin en son talebi, işlemi, herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak on yıl içinde aranmayanlar zamanaşımına uğrar.” hükmü yer almakta-dır.

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 62. maddesinde; 4389 sayılı Bankalar Kanu-nu’nun 10/4. maddesinde yer alan hususlar aynen kabul edilmiş, ancak eski Kanundan farklı olarak zamanaşımına uğrayan mevduat katılım fonu, emanet ve alacaklarda hak sahibine ulaşılması için bankaya yükümlülük getirilmiştir. Hak sahibine ulaşılamaması halinde yapılacak bir ilanla hakların korunmasına çalışılacak, mevduat daha sonra Fona gelir kaydedilecektir.

* T.C. Ziraat Bankası A.Ş. Hukuk Başmüşaviri. Çalışmalarım sırasında bana yardımını esirgemeyen, Prof. Dr. Seza Reisoğlu, Prof. Dr. Ahmet Battal, Doç. Dr. Mustafa Çeker, Doç. Dr. Oruç Hami Şener, Av. Şule Ayşe Aslıhan, Asy. Asuman Özdemir’e sonsuz teşekkürler.

Page 75: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

Borçlar Kanunu (BK) 125 ve devamında zamanaşımına ilişkin genel hükümler mevcut iken bankalarla ilgili kanunlarda ayrıca zamanaşımı hakkında özel hükme yer verilmiş olmasının sebebi bankada unutulan para ve sair varlıkların devlete intikal etmesi ve böylece devlet için bir ek gelir kaynağı oluşturmasıdır. Kanun koyucu özetle bu varlıkları BK. 125 ve devamındaki genel hüküm yardımıyla bankaların elinde bırakmayı uygun bulmamıştır. Devlet, bankalar üzerinde kurmuş olduğu denetim sisteminin de yardımıyla bu varlıkları tespit ve hakkı takip edebileceğini de nazara alarak Hazineye intikal prensibini kabul etmiştir.

O halde bu hükümlerin amacı, alacaklısı belirsiz bir borcun, malvarlığının sebepsiz bir

artı değeri olarak borçluda kalmasını önlemektir. Zira öncelikle, kanun koyucuya göre, bankaya tevdi edilen mevduat vb. varlıklar kamu güvenine terkedilmiştir. Bu nedenlerle kanun koyucu; sahipsiz (mirasçısız) mirasın miras hukukundaki (MK. 501) akıbetine benzer biçimde, bankada unutulan paranın da kamuyu temsilen Hazineye (Fona) intikalini sağlamak-tadır

Bankacılık Kanunu 62. maddedeki düzenleme mevduat bakımından özel bir hüküm-

dür. Şayet böyle bir düzenleme olmasaydı, mevduatın türlerine göre zamanaşımına uğraması bakımından BK’nın genel hükümleri uygulama alanı bulurdu. Bu çerçevede usulsüz vedia sözleşmelerinden kaynaklanan iade talebi, BK 125 gereğince 10 yıllık zamanaşımına tabidir. Karz sözleşmesi bakımından da aynı düzenleme geçerlidir. Nitekim, Yargıtayca karz sözleşmesinden doğan alacağın BK 125 gereğince 10 yılda zamanaşımına uğrayacağı kabul edilmektedir.

II. Bankacılık Kanunundaki Mevduat Zamanaşımı İle Borçlar Kanunu’nun Genel Zamanaşımı Hükümleri Arasındaki Farklılıklar

Birinci fark; Borçlar Kanunu sisteminde alacağın zamanaşımına uğraması, borçluya

ödemekten kaçınma hususunda bir def’i ileri sürebilme olanağı sağladığı halde, mevduat zamanaşımı alacağın sona ermesine neden olmaktadır. Genel alacak zamanaşımında borçlu def’i ileri sürmek yerine ödemede bulunacak olursa bu ödeme geçerli sayılır ve daha sonradan geri istenemez. Buna karşılık, zamanaşımına uğrayan bir mevduat, banka tarafından Fona aktarıldığından bankanın ödeme yapması, borç olmayan şeyin ödenmesi, yani sebepsiz zenginleşme niteliğini taşır. Dolayısıyla banka çeşitli nedenlerle zamanaşımına uğrayan bir mevduat alacağını öderse bu durumda ödediğini ancak mevduat sahibinden geri alabilir.

İkinci fark; Genel zamanaşımında, süresi içerisinde talep edilmediği için ödenmeyen borç, borçlunun malvarlığında bir eksilmeye engel olur ve borçlunun zenginleşmesini sağlar. Banka mevduatında ise, hak sahibinin talep etmediği mevduatı bankaya bırakılmaz, Fona aktarılır.

Üçüncü fark ise Genel zamanaşımı süresi borcun muaccel olduğu andan itibaren iş-lemeye başladığı halde banka mevduatında zamanaşımı, son talep veya işlem tarihinden itibaren hesaplanır.

Ancak bu farklılıklar BK’nın zamanaşımına ilişkin hiçbir hükmünün mevduatın zama-naşımına uğraması bakımından dikkate alınmayacağı anlamına gelmez. Aksine boşluk bulunan durumlarda BK’nın zamanaşımına ilişkin hükümleri Bankacılık Kanunu’nun 62. maddesi hükmüyle çelişmemesi ve mevduat işleminin yapısına uygun olması şartıyla mevduat işlemi bakımından da kıyasen uygulama alanı bulabilir.

Bankacılık Kanunu 62. maddesinde düzenlenen zamanaşımı süresinin banka ve mudi arasında yapılacak bir anlaşma ile değiştirilmesi mümkün değildir. Bu yargının dayanağını TTK 6. madde düzenlemesi oluşturmaktadır. Bu düzenlemeye göre kanunda aksine hüküm

72

Page 76: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

olmadıkça, ticari hükümler koyan kanunlarla tayin edilen zamanaşımı süreleri sözleşme ile değiştirilemez. TTK’nın 6. maddesinin kapsamına sadece TTK’daki zamanaşımı süreleri değil, ticari işlerle ilgili hüküm koyan diğer kanunlardaki zamanaşımı süreleri de dahildir. İşte Bankacılık Kanunu 62. maddesindeki düzenleme de bu nitelikte bir hüküm olup, buradaki zamanaşımı sürelerinin sözleşmeyle kısaltılması veya uzatılması olanağı yoktur.

Mevduatın zamanaşımı hükümlerine tabi olması açısından hangi tür mevduat olduğu-nun bir önemi yoktur. Bankalar nezdindeki her türlü mevduat, böylece tasarruf mevduatından ticari mevduata, vadeli mevduattan vadesiz mevduata, ihbarlı mevduattan birikimli mevduata, resmi kuruluşlar mevduatından bankalar arası mevduata kadar her türlü mevduat zamana-şımına tabi bulunmaktadır. Nitekim, Yargıtay 11. HD’nin 20.09.1999 T. 5158/6965 sayılı kararında da; her türlü mevduatın zamanaşımına tabi olduğu ifade edilmiş ve mevduat ilişkisinde zamanaşımının Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre değil de, Bankalar Kanunu hükümlerine göre değerlendirilmesinin gerektiği açıkça belirtilmiştir.

III. Zamanaşımına Uğrayacak Mevduatın Özellikleri

Bankacılık Kanunu 62. maddesinde kanun koyucu herhangi bir ayırım yapmaksızın her türlü mevduatın-kanundaki koşulların gerçekleşmesi şartıyla-zamanaşımına uğrayacağını öngörmüştür. Dolayısıyla tasarruf mevduatı yanında bilhassa ticari kuruluşlar ve bankalar arası mevduat ve diğer kuruluşlar mevduatı da zamanaşımına uğrayabilir. Resmi kuruluşlar mevduatının ise tamamı o yıl içerisinde kullandırılacağından, bu tür mevduatın zamanaşımı-na uğrayacağının söylenmesi sadece teorik bir değer taşır. Ayrıca vadesiz mevduat yanında vadeli mevduat türlerinin de zamanaşımına uğraması olanaklıdır. Ancak ihbarlı mevduatta zamanaşımı süresi ihbar süresi sonundan itibaren, diğer vadeli mevduat türlerindeyse, vade sonundan itibaren işlemeye başlar. Çünkü, bu süreler içerisinde mudiin herhangi bir istemde bulunması-kural olarak-mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla bu zaman içerisinde zamanaşımı-nın işlemesinden söz edilemez.

Buna karşılık bilhassa kesin vadeli ve birikimli mevduatta vade sona erdikten sonra, mudiin yenileme talebinde bulunmasına gerek olmaksızın aynı vade süresi için mevduat otomatik olarak yenilenir. Fakat böyle mevduatın mudiin talimatı olmaksızın otomatik olarak yenilenmesi mevduatın zamanaşımına uğramasını engellemez. Ayrıca bilhassa(yenilene gelen) kesin vadeli ve birikimli mevduat bakımından bankalar, zamanaşımı süresi boyunca bu hesaplara faiz ödeme yükümlülüklerini devam ettirmek ve faizleri hesaplara işlemek zorundadırlar. Bu şekilde vade sonuna kadar işleyen mevduat faizi, artık anapara alacağına dönüşür. Dolayısıyla (kural olarak) BK 126/1’deki anapara faizlerinin beş yılda zamanaşımına uğrayacağına ilişkin kural, mevduat faizleri bakımından uygulanamaz. Kuşkusuz bankalar mevduatın zamanaşımı süresinin sonuna kadar verecekleri faizleri ile birlikte ulaştıkları tutarları Fona yatıracaklardır.

Bankalar, müşterileri ile aralarındaki–açık veya zımni-anlaşmaya göre alacak ve mevduata faiz yürütmekte iseler, bu yükümlüklülerini devam ettirmek ve faizleri hesaplara işlemek zorundadırlar. Fona yatırılacak alacaklar ihtilafsız olanlardır. İhtilaflı alacaklar-örneğin bankanın reddettiği alacaklar-bankaca Fona yatırılmayacaktır, ihtilafın çözülmesine göre hareket edilecektir.

IV. Mevduatın Zamanaşımına Uğramasının Şartları

1. Mevduat sahibince işlem yapılmaması Mevduat sahibi, hesabından işlem yaptığı sürece zamanaşımı kesilir ve her işlemden

sonra yeni bir süre işlemeye başlar. Mevduat sahibi hesapla ilgili işlemlerini bizzat yapabile-ceği gibi temsilci aracılığıyla da gerçekleştirebilir.

73

Page 77: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

Buna karşılık banka tarafından tek yanlı olarak yapılan işlemlerin zamanaşımına her-hangi bir etkisi yoktur. Örneğin mevduat hesabına yıl sonunda faiz tahakkuk ettirilmiş olması, mevduat sahibine hesap özeti gönderilmiş olması veya hesapla ilgili olarak Merkez Bankası-na bilgi verilmesi gibi işlemler, hak sahibi tarafından yapılan işlem özelliğini taşımadığından zamanaşımı süresi işlemeye devam edecektir.

Mevduat zamanaşımına ilişkin düzenlemeler, mevduat sahibinin iradesi dışında mev-duatın zamanaşımına uğramasını engel olmak ve mevduat sahibinin bu ilgisizliğinin hukuki sonuçları hakkında uyarılmasını sağlamak amacını taşımaktadır. Nitekim Kanunda “en son talep, işlem veya mudiin herhangi bir yazılı talimatı” zamanaşımını engellemek için yeterli görülmüştür.

2. Zamanaşımı süresinin dolması

a) Zamanaşımının işlemeye başlaması

Kanun koyucu Bankacılık Kanunu 62. maddede on yıllık zamanaşımı süresi öngör-müştür. Bu on yıllık zamanaşımı süresi, en son talep, işlem veya mevduat sahibinin herhangi bir şekilde yazılı talimatı tarihinden başlayacaktır. Hesap sahibi tarafından yapılan herhangi bir işlem zamanaşımının kesilmesini sağlar ve kesilen zamanaşımı yeniden işlemeye başlar. Dolayısıyla zamanaşımının başlangıcına ilişkin BK 128 düzenlemesinin burada uygulanması olanağı bulunmamaktadır.

Buna karşılık özel düzenleme olmadığı için sürenin hesaplanmasına ilişkin BK 130 düzenlemesinin burada da uygulanacağını kabul etmek gerekir. Bu düzenlemeye göre, sürenin hesabında zamanaşımının başladığı gün dikkate alınmaz ve zamanaşımı ancak sürenin son günü kullanılmaksızın geçtiği takdirde gerçekleşmiş olur. Aynı düzenlemenin II. fıkrasına göre, borçların ifası meselesinde sürelerin hesabına ilişkin ilkeler burada da uygulama alanı bulur.

Bu son II. fıkra hükmü mevduat bakımından da önem taşır. Kanun koyucu Bankacılık Kanunu 62’de zamanaşımı süresini yıl olarak öngördüğünden BK’nın 76/I b.3 düzenlemesi burada da geçerlidir. Buna göre, sene ile süre belirlenmişse, zamanaşımının başlangıcı ayın kaçıncı günü ise, sürenin bitimindeki ayın buna tekabül eden günü borç zamanaşımına uğramış olur. Son ayda tekabül eden gün yoksa, borç son ayın son günü zamanaşımına uğrar.

Zamanaşımı hak sahibinin en son talep, işlem veya yazılı talimatının yapıldığı tarihten itibaren hesaplanacaktır. Bu noktada, bankanın işlemi hangi tarihte yaptığı da önem taşıyacaktır. Şöyle ki; mevduat sahibi, hesabından su faturasının ödenmesi talimatı vermiş-se, zamanaşımı bu talimat tarihinden değil, son fatura ödeme tarihinden itibaren hesaplan-malıdır. Zira fatura ödemesinin yapılması, Bankacılık Kanunu’nun 62. maddesi anlamında işlem niteliğini taşır ve bu ödemeler yapıldığı sürece mevduat zamanaşımına uğramaz.

Doktrinde vadeli mevduatta, küçükler adına açılan mevduatta ve mevduat hesapları

üzerine ihtiyati tedbir ve ihtiyati haciz konulmuş olması halinde zamanaşımı süresinin işleyip işlemeyeceği veya ne zaman işlemeye başlayacağı konusunda fikir ayrılıkları bulunmaktadır.

Doktriner görüşlere aşağıda yer verilmiştir. Ancak 09.11.2006 tarih ve 26333 sayılı

Resmi Gazete’de yayımlanan Mevduat ve Katılım Fonunun Kabulü ve Çekilmesine ve Zamanaşımına Uğrayan Mevduat, Katılım Fonu, Emanet ve Alacaklara İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 9/2 ve 3. fıkralarında ergin olmayanlar adına ve yalnızca bunlara ödeme yapılmak kaydıyla açtırılan hesaplarda ve yetkili merciler tarafından üzerine

74

Page 78: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

bloke konulan hesaplarda zamanaşımının işlemeye başlayacağı tarihe ilişkin hususlar açıkça düzenlenmiş bulunmaktadır.

Vadeli mevduat:

ÇEKER’e göre; vadeli mevduatta, zamanaşımı süresi, vadenin dolduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. Ancak uygulamada bankalar, mevduat sahibinin vade sonunda başvuru yapmaması durumunda, tek yanlı olarak vade yenilemesi yapmaktadır. Taraflar arasında bu yönden bir sözleşme mevcut olmadığı sürece, vadenin banka tarafından yenilenmiş olması zamanaşımının işlemesini engellemez. Buna karşılık vade yenilenmesi, bir sözleşme hükmüne dayanmakta ise, vade her yenilendiğinde mevduat işlem görmüş sayılmalıdır.(1)

Tarafımca da iştirak olunan REİSOĞLU’nun görüşüne göre ise; vadeli hesaplarda her defasında aynı süre ile vadenin uzatılması başlangıçta bir defa verilen yazılı talimat ilk vade uzatımı için zamanaşımını durduracak, yazılı talimatla uzatılan vade bitiminde zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır. Daha sonraki otomatik temditlerin ise zamanaşımı süresinin işlemesine etkisinin olmayacağı ileri sürülebilecektir. (2)

BATTAL ve Şener’e göre ise; bankanın sözleşme hükmü gereğince ya da kendiliğin-den vade sonunda vade yenilemesi yapması zamanaşımını kesen bir işlem sayılmaz. (3),(4 )

Küçükler adına açılan mevduat: REİSOĞLU ve ÇEKER’e göre küçükler adına açılan mevduatta ana babaya işlem

yetkisi verilmemişse, zamanaşımı süresi, mevduat sahibi küçüğün reşit olduğu, yani 18 yaşını tamamladığı veya evlendiği yahut mahkeme kararıyla reşit kılındığı tarihten itibaren işlemeye başlar ve bu tarihten sonra herhangi bir talep, işlem veya talimat verilmeksizin 10 yıl geçmesi halinde mevduat zamanaşımına uğrar.

Yine, bunun gibi başkası adına şarta bağlı olarak açılan(örneğin üniversiteden mezun olma belli bir yaşı bitirme veya evlenme şartına bağlanan) mevduat hesaplarında, şartın gerçekleşmesine kadar zamanaşımı işlemeye başlamaz. (1),(2)

BATTAL’a göre ise; bir kişinin adına ve üniversiteden mezun olması gibi bir şarta bağ-

lı olarak açılan hesaplar vadeye değil şarta bağlıdırlar. Bankaya şartın gerçekleşip gerçek-leşmediğini takip etme yükümlülüğü yüklenemeyeceğine göre zamanaşımının hesabın açılmasından itibaren başlatmak daha mantıklı görünmektedir.(3)

Mevduat üzerinde ihtiyati tedbir veya ihtiyati haciz bulunması: REİSOĞLU’na göre mevduat, alacak ve emanetler üzerine üçüncü kişiler tarafından

haciz, tedbir konulması da zamanaşımı süresinin işlemesini etkilemeyecektir. Ancak 10 yıl geçtikten sonra da haciz veya tedbir devam ediyorsa alacağın, mevduatın veya emanetin Fona tevdiine imkan olmayacaktır.(5)

ÇEKER’e göre haciz, rehin veya bloke gibi bir işleme tabi tutulması nedeniyle hak sa-hibinin arama olanağının bulunmadığı hesaplar zamanaşımı kapsamı dışında tutulmalıdır. Mevduat sahibine işlem yapma yetkisinin verilmediği bir hesabı, zamanaşımına tabi tutmak MK 2’deki dürüstlük kuralına uygun düşmez. Benzer bir durum mahkemelerce verilen ihtiyati tedbir kararlarına bağlı olarak işlem yapılamayan mevduat hesapları açısından da geçerli sayılmalıdır. Bu hallerde de, kısıtlamalar kaldırılmadığı sürece söz konusu mevduatın zamanaşımı kapsamına girmeyeceğini kabul etmek gerekir.(6)

75

Page 79: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

BATTAL’a göre, Mahkemelerce bloke edilmiş mevduatta, mahkemenin bu kararına sebep olan hukuki ihtilafı çözmeye yönelik davanın sonuçlanmış ya da taraflarca takip edilmiyor olması mümkündür. Bu nedenle blokeden itibaren on yıl geçtikten sonra banka tarafından mahkemeye davanın akıbeti sorulmalıdır. Mahkeme para hakkında yeni bir talimat vermezse, mahkemece gerçekleştiği bildirilen son yargısal işlemden itibaren başlamak üzere on yılın sonunda mevduatın zamanaşımına tabi olduğu varsayılmalıdır.

Buna karşılık haczedilmiş veya tedbir konulmuş mevduat için, hacizden önce başla-

mış olan zamanaşımı süresi işlemeye devam eder. Ancak bu paranın hak sahibine ödenmesi imkanı olmadığından hak sahibinin belirlenmesini ve yoksa Fona devri sağlamak üzere on yılın sonunda bu hesaptaki meblağın da önce mahkemeye veya icraya ve sonra Fona bildirilmesinde fayda vardır.(7)

Şener’e göre ise, mevduat üzerine haciz ve tedbir konulması da zamanaşımını kesen

işlemler arasında kabul edilemez. Ancak on yıllık süre geçtikten sonra mevduat üzerindeki haciz veya tedbirin devam etmesi, mevduatın Fona geçmesine engel olur. (8)

b) Zamanaşımının durması

Bankacılık Kanunu bu hususta herhangi bir düzenlemeye yer vermemiştir. Zamana-

şımının durmasına ilişkin BK’nın 132. maddesinin bazı hükümleri kıyasen dikkate alınabilir.

Mesela, BK 132/4’ün kıyasen uygulanması sonucunda banka personelinin bankadaki mevduatı bakımından hizmet sözleşmesinin sona ermesine kadar zamanaşımının duracağını kabul etmek gerekir. Aynı şekilde, uygulamada karşılaşılmamakla birlikte, mevduat hesabı üzerinde banka lehine intifa hakkı tanınmışsa, bu hak devam ettiği sürece zamanaşımı duracaktır. Banka lehine değil de üçüncü kişi lehine intifa hakkı tanınan mevduat hesapları bakımından ise, BK 132/5 söz konusu olamaz. Ayrıca, bankanın mevduata yatan parayı kullanmasından hareketle, mevduat üzerinde bankanın intifa hakkının bulunduğu sonucuna varmak da mümkün değildir. Zira banka hesaba yatan para üzerinde intifa hakkına değil, mülkiyet hakkına sahiptir.

c) Zamanaşımın Kesilmesi

Bankacılık Kanunu 62’de belirtilen durumlarda zamanaşımı sadece işlemeye başla-

maz, bu durumlar aynı zamanda zamanaşımının kesilme nedenidir. Yani diğer bir anlatımla, mevduat sahibinin talebi, işlemi veya yazılı talimatı ile zamanaşımı kesilir ve bu işlemi takip eden günden itibaren yeni bir on yıllık zamanaşımı süresi işlemeye başlar. Zamanaşımının kesilmesi durumunda işlemiş olan süre ortadan kalkar ve yeni bir 10 yıllık süre kazanılmış olur. Ancak bir işlem hangi hesap için yapılmışsa sadece o hesap açısından zamanaşımını etkiler. Bankada birden fazla hesabı olan mevduat sahibinin bütün hesapları bakımından zamanaşımının kesilmesi isteniyorsa her bir hesap açısından ayrı işlem yapılması gerekir.

Mevduat zamanaşımı üç halde kesilebilir:

a) Hesaptan işlem yapılması

Mevduat sahibinin bilgisi veya isteği dahilinde mevduat işlemlerinden herhangi birinin yapılması, kimin tarafından yapıldığına bakılmaksızın zamanaşımının kesilmesi sonucunu doğurur. Buna göre; hesaba para yatırılması, vade uzatılmasını talep, Şubeden veya ATM cihazından para çekilmesi, havale veya EFT yoluyla hesaptan para aktarılması, mevduat sahibinin düzenlediği çekin ödenmesi, internet ortamında bankacılık işlemi yapılması, hesaba havale gelmesi, işlemiş faizin hesap cüzdanına yazdırılması gibi işlemlerin tamamında

76

Page 80: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

mevduat zamanaşımı süresi kesilmiş olur. (9) Keza alacağın ve mevduatın temliki halinde de yeni malik için bir süre başlayacaktır. (10)

Keza, mevduat sahibinin bankaya mevduatının kendisine ödenmesi için talepte bu-

lunması da zamanaşımını keser. Mudiin bankanın bu talebi haksız olarak reddetmesi durumunda, gerekmediği halde çekeceği ihtar, açacağı dava ve yapacağı icra takibi de(ayrı ayrı) zamanaşımını kesecektir. Bankacılık Kanunu’nun 62. maddesinde belirtilen “talep ve işlem” ibarelerinin, sadece mudiin bankaya karşı yönelteceği istemleri değil, mevduat işlemini konu edinmiş, mahkeme ve icra dairesi vasıtasıyla bankaya yönetilmiş dava ve icra takipleri-ni de kapsadığını kabul etmek gerekir. (11)

b) Hesaba ilişkin bir talepte bulunulması:

Mevduat hesabı sahibinin banka kartı talebinde bulunması, süresi dolan kartının yeni-lenmesini istemesi, internet işlemlerini yapmak amacıyla şifre talebinde bulunması, hesap hareketlerini cüzdanına işletmesi, hesap özeti gönderilmesini istemesi, adres değişikliği talebinde bulunması, ATM cihazından hesap özeti alması, internete girerek hesap hareketle-rinin e-mail veya faks yoluyla gönderilmesi gibi taleplerde bulunması üzerine zamanaşımı kesilmiş olacaktır.

c) Mevduat sahibi tarafından talimat verilmesi:

On yıllık zamanaşımı en son talep, işlem veya mudiin herhangi bir şekilde yazılı tali-

matı tarihinden itibaren başlayacaktır. 7129 sayılı Kanun’da da yer alan mudiin “talimatının yazılı” olmasından söz edilirken, talebi hakkında böyle bir şart getirilmemiştir. Mudiin talebi ile talimatı arasında herhangi bir fark olamayacağı düşünülürse, her ikisinin de yazılı olması gerektiği sonucuna varılacaktır.

Mevduat sahibi tarafından yazılı şekilde verilecek bir talimat sonucunda da zamana-şımı kesilmiş olur. Kanun işlem veya talep bakımından herhangi bir şekil öngörmediği halde, zamanaşımını kesecek talimatın yazılı olmasını şart koşmuştur. Buna göre, hesaptan işlem yapmak üzere vekil tayin edildiğinin bildirilmesi, elektrik, su, telefon vb. düzenli ödemelerin hesaptan yapılması amacıyla talimat verilmesi gibi hallerde mevduat zamanaşımı süresi kesilir.

3. Hesap sahibine bildirim yapılması

5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 62/2. maddesi ile zamanaşımına uğrayan mevdu-

at, katılım fonu, emanet ve alacaklarda hak sahibine ulaşılması için bankaya yükümlülük getirilmiştir.

Banka bu yükümlülüğü yerine getirmeksizin hesaptaki parayı Fona devredecek olur-sa, mevduat sahibine karşı sorumlu olacaktır. Yargıtay 11. HD’nin 20.09.1999 T. 5158/6965 sayılı kararında aynen şöyle denilmektedir: “Bankalar Kanunu’nun 36. maddesinde, banka-larda takipsiz bırakılan mevduat, emanet ve alacakların 10 yıllık sürenin dolması halinde TC Merkez Bankasına devredilmesi ve bu banka tarafından da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na gelir kaydedilmesinin usul ve esasları düzenlenmiştir. Mevduat alacakları da, bu madde kapsamına girmektedir. Buradaki zamanaşımı süresi özel bir düzenleme olup, dava konusu uyuşmazlıkta Borçlar Kanunu’nun 125. maddesindeki genel zamanaşımının somut olayda uygulanmaması gerekir. O halde, mahkemece Bankalar Kanunu’nun 36. maddesin-deki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerekir. Öte yandan, mevduat tutarının davalı bankaya intikal ettirildiği kanıtlandığına ve davalının mevduat tutarını ödediğini somut olarak iddia ve ispat edemediğine göre, mevduat sahibine karşı bankanın yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği üzerinde durulmadan yazılı şekilde bankanın

77

Page 81: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

sorumlu olmadığına karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.”(Yargıtay 11. HD’nin 03.07.2001 T. 4350/6138 sayılı kararı da aynı yöndedir.)

Görüldüğü gibi bankanın zamanaşımına uğrayan mevduattan dolayı sorumluluktan kurtulabilmesi için, kendisine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi şarttır. Yargıtay 11. HD’nin 20.09.1999 T. 5158/6965 sayılı bozma kararı üzerine yerel mahkeme tarafından yeniden yapılan yargılama sonucunda mevduat tutarının ödendiği yönünde banka tarafından kanıt sunulamadığı ve hesaptaki paranın akıbeti konusunda geçerli bir gerekçe gösterileme-diğine istinaden davanın kabulüne dair karar verilmiş ve Yargıtay 11. HD’nin 15.10.2001 T. 5003/7879 sayılı kararıyla da ödeme def’ini ispatlayamayan bankanın sorumlu tutulması gerektiği hükme bağlanmıştır.

Bankanın mevduat sahibine yapılacak zamanaşımı uyarısını iadeli taahhütlü mektup-la yapması gerekmektedir. Banka, bu uyarı yazısını doğru adrese gönderdiği sürece, mektubun mevduat sahibine ulaşıp ulaşmamasının bir önemi yoktur. Ancak, hesap kartında yazılı olan adres yanlış yazılmış veya adres değişikliği bildirildiği halde eski adrese mektup gönderilmişse banka sorumluluktan kurtulamayacaktır. Mevduat sahibi tarafından bankaya iki ayrı adres bildirilmişse bankanın, bu iki adrese de tebligat çıkarması TTK 20. maddenin bir gereğidir. Buna karşılık, iadeli taahhütlü mektup yerine adi şekilde mektup gönderilmesi, telefonla veya elektronik posta yoluyla yapılan bildirimler de karşı tarafa ulaştığı ispat edilmek kaydıyla geçerli sayılmalıdır. Zira bu düzenlemenin amacı mevduat sahibinin zamanaşımı durumundan haberdar edilmesini sağlamaktır. İadeli taahhütlü mektup şekli, bu uyarının yapıldığının ispat edilmesi bakımından öngörülmüştür.

4. Bildirime rağmen bankaya başvurulmaması

Banka tarafından mevduat sahibine yapılan bildirime ve 10 yıllık sürenin dolmasına rağmen mevduatın geri ödenmesi hususunda herhangi bir başvuru yapılmaması, mevduatın zamanaşımına uğramasına neden olur.

Mevduat sahibinin bankaya başvurduğunu usulüne uygun bir şekilde ispat edileme-diği sürece zamanaşımı kesilmez. Yargıtay 11. HD’nin 23.06.1997 T. 3652/4975 K. sayılı kararına konu olayda olduğu gibi, mevduat sahibi Şubeye bizzat başvurmuş, ancak, banka personeli tarafından daha sonra gelmesi istenmişse, bu durumu Noter aracılığı ile tespit ettirmelidir. Aksi halde başvurunun ispatı mümkün olamayacaktır.

BK’nın 130. maddesi uyarınca sürenin hesabında zamanaşımının işlemeye başladığı

gün(son işlem veya talimat tarihi) dikkate alınmaz ve zamanaşımı, ancak sürenin son günü geçmesine rağmen bankaya başvurulmaması halinde söz konusu olur. Dolayısıyla mevduat hesabındaki son işlem veya talimat tarihine 10 yıl ilave edilerek tespit edilecek tarih, bankaya başvuru için son gündür. Bu günün geçmesine rağmen bankaya başvuru yapılmayacak olursa, mevduat zamanaşımı hükümlerine göre işlem yapılacaktır.

V. Zamanaşımı Süresinin İşlemesini Engelleyen Haller

Yukarıda da belirtildiği üzere, mudiin bir istemde bulunması veya talimat vermesi veya

bir işlem yapılması mümkün olmayan hesaplarda, bu durum devam ettikçe zamanaşımı işlemeyecektir.

a) Küçükler adına ve yalnızca bunlara ödeme yapılmak kaydıyla açılan hesaplar

Küçükler adına ana ve babalar, veliler hesap açtırabileceği gibi üçüncü kişiler de he-sap açtırabilir. Küçük adına açılan hesaplardan para çekme yetkisi veli veya vasiye aittir.

78

Page 82: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Buna karşılık üçüncü kişiler reşit olduktan sonra para çekme şartıyla küçük adına hesap açtırırlar ise, ana- baba bu hesaplar üzerinde tasarrufta bulunamaz.

3182 sayılı Kanunun 36. maddesinin; “Küçükler adına ve yalnızca bunlara ödeme ya-pılmak kaydıyla açtırılan hesaplarda bu maddede yazılı zamanaşımı süresi küçüğün reşit olduğu tarihte işlemeye başlar” şeklindeki 4. fıkrası bu Kanuna alınmamıştır. Buna rağmen çocuk ergin oluncaya kadar hesapta bir hareket söz konusu olmadığından bugün de aynı sonuca varılacaktır. Yönetmelikte de (m. 9/2) ergin olmayanlar adına ve yalnızca bunlara ödeme yapılmak kaydıyla açtırılan hesaplarda zamanaşımı süresi kişinin ergin olduğu tarihte işlemeye başlar denilmiştir.

Bankalarca çok çeşitli şartlarla - 25 yaşını bitirme, üniversiteden mezun olma gibi-

mevduat hesapları açılmaktadır. Bu hesaplarda da öngörülen sürelerin sonuna kadar zamanaşımı süresi işlemeye başlamayacaktır.

b) Blokeli veya rehinli hesaplar

Bankalarda çeşitli nedenlerle mudilerin mevduat hesapları ve alacakları, faizleri ile bir-

likte “bloke” edilmekte, taahhütlere karşılık olarak gösterilmekte veya hesap kartonlarına “rehin” kaydı düşülmektedir. Blokenin veya rehnin on yıl geçmesinden sonra da devam ettiği sürece bu hesaplar Fona devredilemeyecektir. Yönetmelikte (m.9/3) yetkili merciler tarafın-dan üzerine bloke konulan hesaplarda zamanaşımı süresi blokenin konulduğu tarihte durur. Zamanaşımı süresi hesaptaki blokenin kaldırıldığı tarihten itibaren devam eder denilmiştir. Ancak burada bir ayırım yapmak gerekir: Kredi müşterileri genelde-kredi sözleşmeleri ile- bankadaki tüm alacak ve mevduatlarının bankaya rehinli olduğunu taahhüt etmekte, ancak banka hesap sahiplerinin bu hesaplar üzerinde tasarrufta bulunmasını kabul etmektedir. Bu durumlara son işlem tarihinden on yıl geçtikten sonra bakılacak, mudiin bankaya karşı borçlu olması halinde rehinli hesap devredilmeyecek, on yılın sonunda bankanın bir alacağının bulunmadığı tespit edilirse devir gerçekleştirilecektir.

c) Vadeli veya ihbarlı hesaplar, otomatik temditler

Vadeli hesaplarda, vade sonuna kadar zamanaşımı süresi işlemez. Buna karşılık her defasında aynı süre ile vadenin uzatılması başlangıçta bir defa verilen yazılı talimat ilk vade uzatımı için zamanaşımını durduracak, bu fıkrada “hak sahibinin herhangi bir yazılı talimatı tarihinden başlayarak 10 yıl içinde aranmayanlar” denildiğinden yazılı talimatla uzatılan vade bitiminde zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır. Daha sonraki otomatik temditler hukuken geçerli olmasına karşılık-otomatik temditlerde mudi tarafından yeni bir işlem veya mudiin herhangi bir yazılı talimatı söz konusu olmayacağından-zamanaşımı süresinin işlemesini etkilemeyeceği ileri sürülebilecektir. İhbarlı hesaplarda ise, ihbar süresi sonundan itibaren on yıllık süre başlayacaktır.

VI. Mevduatın Zamanaşımına Uğramasının Sonuçları

1. Mevduatın Fon’a devri 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 62. maddenin 2. fıkrasına göre; zamanaşımına

uğrayacak mevduat ve katılım fonu nedeniyle müşteriye mektup gönderilmesi-ilan edilmesi gerekmektedir.

Mülga 4389 sayılı Kanun’da on yıl süre ile aranmayan mevduatın zamanaşımına uğ-radığı ve Fona devredilmesi gerektiği kabul edilmekte; Kanun’da mevduat sahiplerine mektup yazılması öngörülmemekte idi. Kurum Kanun’a aykırı da olsa Yönetmelik ile bu eksikliği gidermişti. Bu maddede tekrar hak sahiplerini bilgilendirme zorunluluğu kabul edilmiştir.

79

Page 83: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

Bankalar, tutarı 50 YTL ve üzerindeki her türlü mevduat, katılım fonu, emanet ve alacakların hak sahiplerini, bilinen son adreslerine iadeli taahhütlü mektup göndermek suretiyle zamanaşımı konusunda uyaracaklar; bankaya başvurmadıkları takdirde hesapları-nın Fona devredileceğini bildireceklerdir. 50 YTL ve üstü her hesap için göz önünde tutulacaktır. Yani bankaların örneğin müşterinin bankadaki tüm hesaplarını araştırma ve toplamı 50 YTL ve üzeri ise müşteriyi mektupla uyarma yükümlülükleri yoktur. (Yönetmelik m.8/2)

Bankalar, bir takvim yılı içinde zamanaşımına uğrayan mevduat, katılma fonu, emanet ve diğerlerini takip eden yılın Ocak ayı sonuna kadar müşterilerine bildirme yükümlülüğü altındadır. Tutarı 50 YTL’nin altında kalan mevduat, katılma fonu, emanet ve diğerleri ise banka tarafından, bankanın internet sitesinde Şubat ayından itibaren üç ay süre ile ilan edilecek; ayrıca bunu Şubat ayının on beşinci gününe kadar ülke genelinde yayın yapan trajı yüksek iki gazetede iki gün süre ile ilan edecektir. Bu listeler eş zamanlı olarak ayrıca Fona gönderilecektir. (Yönetmelik m.8/2)

Fon bu listeleri Nisan ayı sonuna kadar konsolide edilmiş olarak kendi internet site-sinde ilan edecektir.(Yönetmelik m. 8/2)

Zamanaşımına uğrayan mevduat, katılım fonu ve alacaklarının fona gelir kaydı:

Bankacılık Kanunu’nun 62/2. maddesinde; banka tarafından hak sahiplerine ulaşıla-maması halinde yapılacak ilanı müteakip mevduat, katılım fonu, emanet ve alacakların Fona gelir kaydedileceği belirtilmektedir.

Yönetmelikte ise; hak sahiplerine ister iadeli taahhütlü mektup gönderilsin, isterse mektup gönderilmesin-50 YTL’den az olduğu için- zamanaşımına uğramış tüm mevduat, katılım fonu ve alacakların ilan edilmesi öngörülmüştür.

Bunun tek istisnası, ilandan önce hesap sahibinin bankaya başvurması halidir. O tak-dirde ilgili hesap, zamanaşımına uğramış hesaplar arasından çıkarılacak ve yeni bir zamanaşımı süresi işlemeye başlayacaktır. Ancak tartışmaları önlemek için hak sahibinin başvurusunun yazılı olması gerekecektir.

Banka zamanaşımına uğramış mevduat, katılım fonu, emanet ve alacakları Şubat a-yının başından itibaren kendi internet sitesinde üç ay boyunca-Nisan ayı sonuna kadar- Fon da bu listeleri keza Nisan ayı sonuna kadar kendi internet sitesinde ilan eder.

Hak sahipleri ve mirasçılarının Mayıs ayının on beşine kadar ister bankadan aldıkları mektup üzerine, isterse internet sitelerindeki ilanlar üzerine başvurup alacaklarını talep ederlerse zamanaşımı ortadan kalkacak; aksi takdirde bu tür mevduat, katılım fonu, emanet ve alacaklar Fona gelir oluşturacaktır.

Bankalar da her yılın Mayıs ayının on beşinden itibaren Mayıs ayı sonuna kadar a-ranmayan zamanaşımına uğramış mevduat, katılım fonu, emanet ve alacakları faiz ve kar payları ile birlikte Fonun Merkez Bankasındaki hesaplarına devrederler. Bankalar bu durumu hak sahiplerinin kimlik bilgileri, adresleri ve haklarının faiz ve kar payları ile birlikte ulaştıkları tutarlar gösterilmek suretiyle düzenlenecek bir liste ile devir tarihinden itibaren 1 hafta içinde Fona bildirmekle yükümlüdür.

Bankacılık Kanunu’nun 62. maddesine aykırı davranan, bu Kanun kapsamındaki ku-

ruluşlar ile ilgili gerçek ve tüzel kişilere, bu maddeye, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurum ve Kurulu tarafından bu Kanuna dayanılarak alınan kararlara, çıkarılan Yönetmelik ve

80

Page 84: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Tebliğlere ve yapılan diğer düzenlemelere uymamaları halinde, Kurul’un gerekçeli kararı ile 5.000 YTL’den 10.000 YTL’ye kadar idari para cezası uygulanacaktır (m. 148/b)

2. Mevduat talep hakkının sona ermesi

Mevduatın zamanaşımına uğraması sonucunda, mevduat sahibinin hesaptaki parayı

talep hakkı da sona erer. Mevduat sahibi usulüne uygun bir şekilde yapılan işlemler sonu-cunda Fona aktarılan mevduatını, hangi nedenle olursa olsun, banka veya TMSF’den geri isteyemez. Ancak, bankanın süresi içinde mevduat sahibine mektup göndermemesi, yanlış adrese mektup gönderilmesi, zamanaşımı süresi dolmadığı halde hatalı şekilde işlem yapması gibi hallerde, banka mevduatı yetkisiz kişilere ödemiş olur ve mevduat sahibine karşı sorumlu tutulur.

Mevduat sahibi tarafından ibraz edilen hesap cüzdanına göre 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olmasından hareketle banka, kayıtlarında gözükmeyen bir mevduatı ödemekten kurtulamaz. Zira, mevduattaki zamanaşımı süresi, cüzdanda yazılı olan son işlem tarihine göre değil, banka kayıtlarındaki en son işlem, talep veya talimat tarihinden itibaren işlemeye başlar. Bu nedenle, mevduatın zamanaşımına uğradığını ispat için banka kayıtları-nın esas alınması gerekir. Hesap cüzdanındaki kayıtlar ise, son işlemin banka kayıtlarında görülmediği hallerde söz konusu olabilir.

Yargıtay kararlarına da konu oluşturan bir çok olayda, mevduat sahibi elindeki cüzda-na dayalı olarak hak iddiasında bulunmakta, banka ise 10 yıllık sürenin geçmiş olmasını ileri sürerek, kayıtlarında görülmeyen mevduatı ödemekten kaçınmaya çalışmaktadır. Bu tür durumlarda iki olasılık akla gelebilir:

Birinci olasılık;

Banka hesap cüzdanı olmaksızın mevduat sahibine ödeme yaparak hesabı kapatmış

ve işlem tarihinden bu yana 10 yıl geçtiği için de bu işleme ilişkin belgeleri saklamadığından ödeme iddiasını ispat edememiş olabilir. Gerçekten de hesap cüzdanı olmadan ödeme yapan bankanın müşteriden aldığı(cüzdan olmaksızın ödeme yapıldığına ilişkin) ibranameyi saklaması TTK 20’deki basiretli iş adamı gibi davranma yükümlülüğünden kaynaklanır. Ancak, bu yükümlülük bu belgelerin süresiz bir şekilde saklanmasını gerektirmez. TTK 68/I’e göre; “defter tutma yükümlülüğüne tabi olan kişi, defterleri son kayıt tarihinden; saklanması zorunlu olan diğer hesap ve kağıtları tarihlerinden itibaren 10 yıl geçinceye kadar saklamak zorundadır.” TTK’nın 66/II. maddesinde ise hangi belgelerin saklanması gerektiği düzenlen-miştir. Bankalar da TTK’daki söz konusu hükümlere tabi olduğundan, işlem tarihinden itibaren 10 yıllık sürenin geçmesinden sonra bankadan cüzdan ibraz eden müşterinin iddiasını çürütmek üzere, bu kişinin imzasını taşıyan bir tediye fişi veya ibraname ibraz etmesini istemek hakkaniyete aykırı olacaktır.

Ancak, Yargıtay 11. HD. 23.06.1997 T. 3652/4975 ve 03.07.2001 T. 4350/6138 sayılı

kararlarıyla mevduatın zamanaşımına uğradığının kabulü için, bankanın kanunda öngörülen yükümlülüklerini yerine getirdiğini ispat etmesinin şart olduğu, aksi halde cüzdanda yazılı tutarın ödenmesi gerektiği görüşündedir. Yargıtay’a göre; bankanın ödeme yaptığına ilişkin iddiasını kanıtlaması, aksi halde zamanaşımına uğramış gibi gözükse bile hesap cüzdanında yazılı olan tutarı ödemesi gerekmektedir.

İkinci olasılık: 10 yıl boyunca aranmadığı için zamanaşımı işlemlerine tabi tutulmuş ve banka tara-

fından Fona aktarılmış mevduatın zamanaşımına uğradığını ve bu nedenle TMSF hesabına aktarıldığını banka ispat etmek durumundadır. Bu kapsamdaki yükümlülüklerini yerine

81

Page 85: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

getirmemiş olan banka, mevduat sahibine karşı sorumlu olur. Ancak bu sorumluluğun da 10 yıllık bir zamanaşımı süresine tabi olduğunu kabul etmek gerekir.

Yargıtay 11. HD’nin iki ayrı kararına konu olayı irdelemekte yarar bulunmaktadır: Karara konu olayda; davacı vekili müvekkilinin 19.03.1977 doğumlu olup, anne ve

babasının Almanya’da çalıştıklarını, 3 yaşında iken 10.08.1981 tarihinde anne ve babasının davalı bankanın Adana Şubesine 600.384 liralık hesap açtıklarını, aradan bir süre geçtikten sonra davalı banka şubesine başvurduklarında kendilerine böyle bir hesabın bulunmadığının bildirildiğini ileri sürerek, fazlaya ait hakları saklı kalmak üzere 250.000.000.- liranın davalı-dan tahsilini talep ve dava etmiştir. Mahkemece 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçmiş olduğu, bankanın aranıp işlem yaptırılmayan hesaplarla ilgili kayıtları saklama süresinin de 10 yıl olduğu, 17 yıldır aranıp işlem yaptırılmayan hesaptan ötürü bankanın sorumlu tutulamayacağından bahisle davanın reddine karar verilmiş bulunmaktadır.

Mezkur kararın temyizi üzerine Yargıtay 11. HD’nce verilen 20.09.1999 T. 1999/5158

E. 1999/6965 K. sayılı kararda; “Mahkemece Bankalar Kanunu’nun 36’ncı maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerekir. Öte yandan, mevduat tutarının davalı bankaya intikal ettirildiği kanıtlandığına ve davalının mevduat tutarını ödediğini somut olarak iddia ve ispat edemediğine göre, mevduat sahibine karşı bankanın yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği üzerinde durulmadan yazılı şekilde bankanın sorumlu olmadığına karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir” denilmek suretiyle karar bozulmuştur.

Görüldüğü üzere, Yargıtay, belgelerin saklanması yükümlülüğü bakımından konuya

yaklaşmamış ve zamanaşımı şartlarının yerine getirilip getirilmediğinin araştırılmasını, ödeme iddiasının ispat edilememesi nedeniyle bankanın sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmıştır.

Yerel Mahkemece bozma kararı üzerine yeniden yapılan yargılama neticesinde boz-

ma ilamı doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş ve Yargıtay 11. HD’nin 15.10.2001 T. 5003/7879 sayılı kararı ile “davalı Bankanın ödeme def’ini kanıtlayamamış olmasına göre temyiz itirazları yersiz” bulunarak yerel Mahkeme kararı onanmıştır.

Yargıtay’ın söz konusu kararları değerlendirildiğinde; İlk olarak, dava konusu mevduat, reşit olmayan bir kişi adına açılmış bir hesap olduğu

halde, yalnızca bu kişiye ödeme yapılmak kaydıyla açtırılan bir hesap niteliği taşımamaktadır. Bu durumda hesap sahibi küçüğün yasal temsilcisi olan ana babasının para çekme yetkisi mevcuttur. Yargıtay kararda bu hususa hiç değinmeksizin zamanaşımının reşit olma tarihinden itibaren işlemeye başlayacağı düşüncesiyle hareket etmiş ve bankanın mevduat zamanaşımına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği sonucuna varmıştır. Halbuki, mevduat hesabındaki para küçüğün ana babası tarafından cüzdan olmaksızın çekilmiş olabilir.

İkinci olarak, bankanın tediye fişleri ve ibraname gibi belgeleri saklama yükümlülüğü,

TTK m. 68 gereğince 10 yıl olduğundan bankaca ödeme yapıldığına ilişkin bir belge ibraz edilememesi doğaldır. Yargıtay’ın söz konusu kararında; bankanın ödeme yapmış olduğunu ispat etmesi gereğinden bahsedilmekle birlikte, bankaların işlem hacmi dikkate alındığında 17 yıl süreyle bu belgelerin saklanması gerektiğini ileri sürmek kanuna uygun olmadığı gibi, dürüstlük kuralına da aykırıdır. Mevduat sahibinin elindeki cüzdanı, zamanaşımı süresi içinde ancak delil vasfını haizdir. Dolayısıyla üzerindeki kayıtlara göre 10 yıllık zamanaşımına uğramış olan hesap cüzdanına dayanarak bir hak iddia edilmesi mümkün değildir.

82

Page 86: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

VII. Yargıtay’ın Mevduat Zamanaşımı Konusuna Yaklaşımı Yukarıdaki düzenlemelerden anlaşılacağı üzere, zamanaşımının dolmasından sonraki

dönemde bankanın hak talebi ile karşılaşmaması beklenir. Bu tür bir taleple karşılaşması halinde ise zamanaşımı def’i ileri sürerek talebi savuşturabilmesi mümkündür.

Bu savunma için bankanın kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip getirmediği

ve dolayısıyla bunun tartışmaya açılıp açılamayacağı önemlidir. Aşağıda ayrıntıları görülece-ği üzere, Yargıtay, tespit edebildiğimiz kadarıyla 1997’den itibaren verdiği kararlarda istikrarlı biçimde, aynı görüşü korumaktadır.

Bu kararlara göre bir mevduat alacaklısının alacağının zamanaşımına uğraması ve

böylece bankanın bu mevduata ilişkin borç ve sorumluluğunun kalkması için 10 yıllık zamanaşımı süresinin sessiz kalarak geçirilmiş ve dolmuş olması yeterli değildir. Banka tarafından, mevduatta zamanaşımını düzenleyen Bankalar Kanunlarındaki özel hükmün öngördüğü ilave şartların da yerine getirilmiş olması gereklidir.

Bu şartlar, özü itibarıyla, mevduatın zamanaşımına uğramasını (hakkın sona ermesini)

engelleyen tebliğ ve ilan gibi şartlar ile zamanaşımına uğramış mevduatın bankanın mamelekinden çıkarılıp Devlete(Fona) intikal ettirildiğini gösteren idari işlemlerdir. Yargıtay, bu şartların yerine getirildiği hususunun banka tarafından ispat edilmesini istemektedir.

Yine Yargıtay, kararlarında, özel hükümlerle öngörülen ön şartların yerine getirildiğinin

ispat edilememiş olması halinde, alacaklının elinde bulunan hesap cüzdanı ve benzeri belgelerin, bunların sıhhati hususunda herhangi bir tartışma yaşanmamış olması kaydıyla alacağın varlığını göstereceğini ve bu borçtan bankanın sorumlu olmaya devam edeceğini kabul etmektedir.

Bu çözüm yolu ilk bakışta herhangi bir probleme sebep olur gibi görünmemektedir. An-

cak arka planında çok sayıda soruyu barındırmaktadır. Yargıtay’ın zamanaşımı def’inin ileri sürülmesi ile doğrudan ilgili olan kararlarının

ayrıntıları şu şekildedir: 1. Yargıtay 11. HD’nin 23.06.1997 T. 1997/3652 E. 1997/4975 K. sayılı kararına konu

olayda davacı hesaptaki en son işlem tarihinden 16 yıl sonra mevduat alacağını talep etmiş, davalı banka zamanaşımı savunmasında bulunmuştur. Mahalli mahkeme bir yandan zamanaşımının dolduğu sonucuna varmış, öte yandan BK. 132/5’te yer alan “borçlu alacak üzerinde intifa hakkını haiz olduğu müddetçe zamanaşımı cereyan etmez” kuralını gündeme getirerek bu kural uygulandığında zamanaşımının dolmamış sayılabileceği kabul edilse dahi TTK 68/1 gereğince ticari defterlerin ve dayanaklarının 10 yıllık saklama süresinin dolmuş olmasını gerekçe göstererek “son işlem tarihinden 16 yıl gibi bir süre geçtikten sonra dava yoluna gidilmesi ve davalı bankanın kanıt yükü altında tutulmasının hayatın olağan akışına uygun düşmediği” sonucuna varmış ve davayı reddetmiştir.

Yargıtay ise zamanaşımı savunmasını açıkça bir ön şarta tabi tutmuş ve bankanın ka-

nuni görevlerini yerine getirdiğini ispat edememesi halinde 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmuş olmasının bankanın borcunu ortadan kaldırmayacağına (tabii borç haline getirmeye-ceğine) karar vermiştir.

2. Yargıtay 11. HD’nin konuyla doğrudan ilgili 08.12.2003 T. 2003/4649 E. 2003/11525 K. sayılı kararına konu olayda davacı elindeki hesap cüzdanı ile mevduat alacağını ispat ve talep etmiş, davalı banka ise davanın zamanaşımına uğradığını ve banka kayıtlarında bu hesapla ilgili bilgi bulunmadığını savunmuştur.

83

Page 87: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

Bu olayda da son işlem tarihi ile dava tarihi arasında 10 yıldan uzun bir sürenin geçtiği ve dolayısıyla zamanaşımı süresinin şeklen dolduğu hususunda şüphe yoktur. Ancak Yargıtay bu kararda da zamanaşımı def’i için bu sürenin dolmasını yeterli görmemiş, “bankalarda bulunan mevduat ve bu cümleden sayılan emanet ve alacakların sahipleri hakkında anılan madde hükümleri yönünde uygulama yapılmadan banka nezdindeki hakları ve alacakları kendiliğinden zamanaşımına uğramaz” diyerek, bankanın yapması gereken; liste hazırlama, mektupla ihbar, ilan ve Hazine’ye (Fona) devir işlemlerinin yapıldığının iddia ve ispat edilememiş olması halinde zamanaşımı def’inin ileri sürülemeyeceğini içtihat etmiştir.

Ayrıca, Yargıtay “Somut olayda banka kayıtları üzerinde yapılan incelemede davacının

mevduatına rastlanılmamış olmasında davacıya atfı kabil bir kusur bulunmamaktadır. Kaldı ki; bankaca davacının mevduatında bu miktar paranın bulunmadığı veya hesap cüzdanının sahteliği ileri sürülmemiştir” diyerek zamanaşımı def’inin ileri sürülmesinin anlamını da sınırlandırmıştır.

3. Yine Yargıtay 11. HD’nin 18.10.2004 T. 2004/820 E. 2004/9907 K. sayılı kararına

konu olayda davacı mevduat alacağını talep etmiş, davalı banka zamanaşımı def’i yanında banka kayıtlarında alacağa ilişkin bir kaydın bulunmadığını savunmuştur.

Bu kararda da yukarıdakine benzer ifadelerle “Açıklanan yasa hükümleri karşısında

bankalarda bulunan mevduat ve bu cümleden sayılan emanet ve alacakların 10 yıl sonra zamanaşımına uğraması, bankaca gerçekleştirilecek ilan tebligatının yapılması koşuluna bağlıdır. Başka bir anlatımla, sahipleri hakkında bu yönde uygulama yapılmadan banka nezdindeki hakları ve alacakları kendiliğinden zamanaşımına uğramaz” denilerek zamanaşı-mının anlamı sınırlandırılmıştır.

4. Yargıtay 11. HD’nin 02.11.2004 T. 2004/14442 E. 2004/10743 K. sayılı kararına ko-

nu olayda ise; mirasçı küçüğe ait para vasisi olan dedesi tarafından haksız (yetkisiz) olarak çekilmiş, davacı 21 yıl sonra bu parayı tekrar talep ettiğinde davalı banka BK. 125 ve Bankalar Kanunu 36 gereğince davanın zamanaşımına uğradığını savunmuştur.

Görüldüğü üzere, Yargıtay’ın da onadığı bu mahkeme kararında, hem zamanaşımının

dolduğundan söz edilmiş, hem de işin esasına girilmiş ve kusur araştırması yapılarak aslında parayı çekme hakkı bulunmadığı anlaşılan vasiye yapılan yanlış ödeme nedeniyle bankanın değil vasinin kusurlu olduğu sonucuna varılarak dava reddedilmiştir. Yargıtay ise açıkça belirtmemekle birlikte, muhtemelen paranın bankanın elinde kalmadığının açık olduğu noktasından yola çıkarak bankayı haklı bulmuş ve kararı tasdik etmiştir.

5. Yargıtay 11. HD’nin 22.5.2006 T. 2005/6186 E. 2006/5945 K. sayılı kararına konu

olayda da; on yıllık zamanaşımı süresi şeklen dolmuş, ancak Yargıtay “Açıklanan Yasa hükümleri karşısında bankalarda bulunan mevduat ve bu cümleden sayılan emanet ve alacakların 10 yıl sonra zamanaşımına uğraması, bankaca gerçekleştirilecek tebligatın yapılması koşuluna bağlıdır. Başka bir anlatımla, sahipleri hakkında bu yönde uygulama yapılmadan banka nezdindeki hakları ve alacakları kendiliğinden zamanaşımına uğramaz” diyerek zamanaşımını şarta bağlamıştır.

Yargıtay bu kararında ayrıca “zamanaşımı yönünden özel hüküm niteliğindeki 4389 sa-

yılı Bankalar Kanunu'nun 10/4'üncü maddesi çerçevesinde ele alınması, yukarıdaki açıkla-malar doğrultusunda araştırma yapılarak davacının parasının zamanaşımına uğrayıp uğramadığının tespiti ile sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, B.K.'nın somut olaya süre yönünden uyan ancak, koşulları yönünden farklı ve de genel hüküm niteliğindeki 125'inci maddesine dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmedi” diyerek BK. hükmü

84

Page 88: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

ile Bankalar Kanunu hükmü arasında amaç ve yaklaşım itibarıyla fark bulunduğu sonucuna varmıştır.

6. Yargıtay 11. HD.’nin 02.07.1998 T. 1999/1061 E. 1999/3101 K. sayılı kararı ile

“...Bankalar Kanunu’nun 36.maddesinde; bankalara takipsiz bırakılan mevduat, emanet ve alacakların 10 yıllık sürenin dolması halinde Merkez Bankasına devredilmesi ve bu banka tarafından da Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna gelir kaydedilmesinin usul ve esasları düzenlenmiştir. Havale alacakları da bu madde kapsamına girmektedir. Buradaki zamanaşı-mı süresi özel bir düzenleme olup; dava konusu uyuşmazlıkta Borçlar Kanunu’nun 125. maddesindeki genel zamanaşımının somut olayda uygulanmaması gerekir. O halde, Mahkemece Bankalar Kanunu’nun 36.maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediği-nin araştırılması gerekir.

Öte yandan havale tutarının … Bankası’na intikal ettirildiği kanıtlandığına ve bu ban-

kanın havale bedelini ödediğini veya iade ettiğini somut olarak iddia ve ispat edemediğine göre...” denilmek suretiyle Banka aleyhine hüküm tesis edilmiştir.

7. Yargıtay 11. HD’nin 19.01.2006 T. 2005/174 E. 2006/312 K. sayılı kararı i-

le;“…bankalarda bulunan mevduat ve bu cümleden sayılan emanet ve alacaklarının 10 yıl sonra zamanaşımına uğraması, bankaca gerçekleştirilecek tebligatın yapılması koşuluna bağlanmıştır. Daha açık bir anlatımla, sahipleri hakkında bu yönde uygulama yapılmadan banka nezdindeki hakları ve alacakları kendiliğinden zamanaşımına uğramaz. Dairemizin uygulaması da bu yöndedir. Davalı bankanın açıklanan bu hususları da yerine getirmediğinin anlaşılmasına göre, yatırılan paranın banka nezdinde bulunduğunun kabul edilerek, bu kabul doğrultusunda yargılamaya devam olunarak değerlendirme yapılması gerekirken yazılı şekilde davanın hukuki dayanaktan yoksun olarak reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.” denilmek suretiyle karar Banka aleyhine bozulmuştur.

8. Yargıtay 11. HD’nin 25.01.2007 T. 2005/13871 E. 2007/802 K. sayılı kararı ile; “Mah-

kemece iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, davacıya ait mevduatın TC. Merkez Bankasına intikal ettirilmediği alacağın zamanaşımına uğramasının bankaca gerçekleştirilecek ilan ve tebligata bağlı olup, bu gerekliliğin yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın kabulü ile 23.03.1984 tarihine kadar yüzde 9, bundan sonraki tarihe kadar döviz hesabına uygulanan Merkez Bankası faiz oranlarının tarihlerine göre uygulan-masına karar verilmiştir. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve kanuna aykırı bir yön bulunmamasına …” denilmek suretiyle Banka aleyhine verilen karar onanmıştır.

9. Yine başka bir davacı tarafından Alman Sigorta Kurumu tarafından adına tahakkuk

ettirilen ve TC Merkez Bankasınca Trabzon Şubesine devredildiği ifade edilen 9.434,90 Alman markı tutarlı sigorta prim iadesinin Bankaca tarafına ihbar edilmediği ve ödenmediği ileri sürülerek söz konusu miktarın faizi ile birlikte tarafına ödenmesi istemiyle Banka aleyhine başlatılan ilamsız icra takibine itiraz üzerine ikame edilen itirazın iptali davası neticesinde verilen kararda;“…davacı adına Alman Sigorta Kurumundan gönderilen paranın tartışmasız bulunduğu, ancak havale ile ilgili davacıya herhangi bir ihbar durumu kanıtlanamadığından zamanaşımı süresinin başlamadığı, bu şekilde kendisine havale edilip davacıya ulaştırılması istenen dövizi davalı bankanın 20 seneyi aşkın bir zaman yedinde tuttuğu gibi gönderen makama da iade etmediği, bu süre zarfında davacının anapara ve nemasından mahrum kaldığı ve bu şekilde zarara uğradığı, Borçlar Kanunu’nun 460. maddesinin bu durumu düzenlediği…” denilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Bankaca bulunulan temyiz istemi neticesinde Yargıtay 19. Hukuk Mahkemesi’nce veri-

len 12.02.2007 T. 2006/6767 E. 2007/1181 K. sayılı karar ile söz konusu karar Banka

85

Page 89: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

aleyhine onanmış, karar düzeltme talebi de yine aynı Daire’nin 09.10.2007 T. 2007/4610 E. 2007/8786 K. sayılı kararı ile reddedilmiş ve mezkur karar bu suretle kesinleşmiş bulunmak-tadır.

VIII. Yargıtay’ın Yaklaşımının Gerekçeleri ve Eleştirisi Yargıtay’ın yukarıdaki kararlarında, genel yaklaşım olarak, zamanaşımı savunmasının

bir ön şarta bağlanmış olduğu görülmektedir. Bu yorumun son on yıldan bu yana gittikçe daha net biçimde ifade edildiği de anlaşılmaktadır. Yargıtay’ın bu yaklaşımının teorik çerçevedeki sebepleri hususunda kararlarda bir netlik bulunmamaktadır. Ancak kararlardan anlaşıldığı kadarıyla bu yaklaşımın çeşitli mülahazaları vardır:

1. Bankalarla ilgili tüm özel kanunlar (mesela yürürlükteki Bankacılık Kanunu’nun 61.

maddesi) mevduat sahibinin mevduatını geri alma hakkının, vade ve benzeri akdî hususlar dışında sınırlandırılamayacağını ve engellenemeyeceğini düzenlemekte ve aksi davranışı suç saymaktadır.

Yargıtay yukarıdaki 2. ve 3. sıradaki kararlarında zamanaşımını sınırlandırırken bu

hükme de atıf yapmaktadır. Bu hükümlerin kanunlarda yer almasının sebebi, bankaların güven kurumları (itibar

müesseseleri) olarak sağlıklı faaliyet göstermelerinin sağlanması ve nakit talebini karşılama-da geciken bankanın likidite sıkıntısı içinde bulunduğu yolunda ortaya çıkabilecek dedikodu-nun bu yolla önlenmesidir.

Bu hükmün zamanaşımına uğramış mevduatı talep edebilmeyi kapsamayacağı açıktır.

Bu nedenle hükmün Yargıtay’ca zikredilmiş olması, olsa olsa bankaların güven kurumu niteliği taşıdıklarını zikretmek suretiyle içtihadı için bu hükümden de destek almak isteği ile açıklanabilir.

Ancak bu gerekçe Yargıtay’ın yaklaşımını desteklemeye yardımcı olmamaktadır. 2. Yine Yargıtay’ın kararlarından anlaşıldığına göre bankaların güven kurumu olması

bankalarda unutulan paraların bankaya terk edildiğini varsaymaya manidir. Bu nedenle bankanın salt zamanaşımı savunması ileri sürerek kendisini borçtan ve sorumluluktan kurtarması doğru görülmemiştir.

Yargıtay, dolaylı biçimde, mevduatın sahibince unutulmasını engellemeyen ve unutulan

mevduatın devlete intikali konusunda gerekeni yapmayan bankanın kötü niyetli olabileceğini varsaymış olmaktadır. Bu nedenle kanuni yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispat edemeyen bankanın mevduatı halen haksız olarak elinde bulundurduğunu varsaymakta ve elindeki mevduatı iade etmesi gerektiği sonucuna ulaşmaktadır.

Kanaatimizce bankaların güven kuruluşu olmaları bankaların hukuki sorumluluklarının

çeşitli yönlerden ve çeşitli biçimlerde ağırlaştırılması sonucunu doğurabilir. Ancak bu, kanuna rağmen olmamalı ve daha önemlisi, kanundaki açık hükmün, gerekmemesine rağmen banka aleyhine yorumlanması biçiminde olmamalıdır. Aksi halde MK. 2’den yola çıkılarak ulaşılma-ya çalışılan adalet ideali adaletsizliğe yol açabilir.

3. Yargıtay, kararlarından bazılarında davacının elinde bir hesap cüzdanı bulunmasına

ve bu cüzdanın, bir hesabın ve bu hesaptaki paranın varlığını göstermesine özel bir anlam atfetmektedir. Davacının bu yolla iddiasını ispatlamış olduğunu varsaymaktadır.

86

Page 90: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Oysa hesap cüzdanı kıymetli evrak değildir ki cüzdanın varlığı tek başına hakkın varlı-ğına ve talep edilebilirliğine kaynak oluştursun. Cüzdansız ödemeyi engelleyen herhangi bir kanuni düzenleme bulunmamaktadır. Bu nedenle cüzdan aslında var olmayan bir alacağı şeklen var gibi gösteriyor olabilir. Dolayısıyla davacının elindeki hesap cüzdanı ancak karşı delil getirilebilecek süre boyunca (zamanaşımı dolmadan önceki dönemde) bir delil kıymetini haiz sayılmalıdır.

4. Yargıtay, hesap sahibinin korunmaya değer bir hukuki durumunun bulunduğu varsa-

yımıyla hareket ediyor da olabilir. Gerçekten hesap sahipleri bankadaki mevduat için zamanaşımının söz konusu olmayacağını düşünmüş olabilirler. Ancak bu yaklaşım bankanın hakkının da kaybına sebep olabileceğinden kanaatimizce tek başına koruma hak ettirme-mektedir.

Yargıtay’ın bu yaklaşımında, zamanaşımına ilişkin kanuni hükümlerin çok dağınık ve

özellikle çok farklı süreler biçiminde belirlenmiş olması da etkili olmuş olabilir. Gerçekten zamanaşımı def’i çoğu halde hukuk düzenine güvensizliğe sebep olabilecek türden hayal kırıklıklarına yol açabilmektedir. Ancak bu durum, olsa olsa, olması gereken hukuk açısından bazı tekliflerin yapılmasına sebep olabilir.

5. Görüldüğü üzere, Yargıtay, kendi yaklaşımının adaletsizliklere sebep olabileceği yo-

lunda herhangi bir fikir geliştirmiş değildir. Oysa aşağıda açıklanacağı üzere, içtihatlarla ortaya konulan, “şarta bağlı zamanaşımı def’i” ya da kararlardaki ifadesiyle “kendiliğinden dolmayan zamanaşımı” anlayışının çeşitli mahzurları bulunabilir.

IX. Yargıtay’ın Yaklaşımının Sonuçları

Yargıtay zamanaşımı savunmasının sonuç doğurabilmesi için, salt savunmayı yeterli

görmemekte, talep ne zaman vuku bulursa bulsun bankanın da bazı hususları ispat etmesi gerektiğini kabul etmektedir.

Yargıtay’a göre birinci olarak banka, mevduatını unuttuğu varsayılan müşterisine mek-

tup göndermiş olacak ve dolayısıyla bunu ispat edecektir. İkinci olarak banka, gönderdiği mektup üzerine gelmeyen müşterinin varlıklarını listeleyip Fona teslim edecek ve bu iddiasını da ispat edecektir.

Bu görüş doğru kabul edilirse bazı soruların cevaplandırılması gerekmektedir: 1. Banka, müşterisinin bilinen adresine mektupla bildirimde bulunduğunu gösteren bel-

geleri ve bu bildirime rağmen hakkını aramayan müşterisinin mevduatını Fona devrettiğini gösteren listeyle bunun delillerini ne kadar süreyle saklayacaktır?

Belgeleri saklama zorunluluğu Bankacılık Kanunu 42 ve TTK’nın 68. maddeleri gere-

ğince 10 yıl olduğuna ve istisnası da bulunmadığına göre, bankanın, ilk on yıldan sonraki ikinci on yıl içinde başvuran müşteriye (ve davada mahkemeye) bu belgeyi ibraz etme imkanına sahip olduğu varsayılabilir. Ancak bu kabule göre dahi, bu ikinci on yıl da dolmuşsa bankanın bu savunmasını ispat için ayrıca bir delile ihtiyacı olduğu ileri sürülemez. Aksi halde bankalara, kanundaki genel ve özel hükme rağmen süresiz olarak belge saklama yükümlülü-ğü yüklenmiş olur. Yargıtay yukarıdaki yaklaşımıyla bu neticeye sebep vermiş bulunmaktadır.

2. Yargıtay’ın yaklaşımına göre, bankanın, hak sahibi olduğunu iddia eden kişi ile ara-

sındaki davada, zamanaşımına uğrayan mevduatı Devlete intikal ettirdiğini de ispat etmesi gerekir.

87

Page 91: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

Fona yapılan devri gösteren listedeki rakamın doğruluğunun tartışmaya açılabildiği du-rumlarda listenin varlığı tek başına bir anlam ifade etmemektedir.

3. Yargıtay’ın yaklaşımı doğru kabul edilirse, yani banka tarafından Fona intikal ettirilen

ve fakat sahibince daha sonra aranan ve varlığı ispat edilen paranın kanundaki “Fona gelir kaydedilir” ibaresine rağmen “talep” edilebileceği kabul edilirse Fon’un da zamanaşımı savunması ileri sürme hakkı olmamalıdır.

4. Yargıtay’ın yaklaşımına göre sonuca ulaşılmaya çalışıldığında zamanaşımı def’i an-

lamsız hale gelmektedir. Zira bu yaklaşıma göre, banka, salt zamanaşımı def’inde bulunarak alacak talebini savuşturmak hakkından mahrumdur. Zamanaşımından başka, mevduatın aslında hiç mevcut olmadığını ya da önceden mevcut olmakla birlikte sahibine iade ya da devlete intikal ettirilmiş olduğunu savunacak ve bu savunmalarını uygun delillerle ispat edecektir. Aksi halde alacaklının varlığını ispat ettiği varsayılan mevduattan sorumlu olacaktır.

Böylece Yargıtay, bankaların, zamanaşımına uğramış alacakla ilgili olarak hangi sa-

vunmayı yaparlarsa yapsınlar bu savunmalarını da mutlaka ispat etmeleri gerektiğini içtihat etmiş olmaktadır.

5. Kanun koyucunun, mevduatta zamanaşımı hususunda hüküm koymaktaki amacı

bankalarda unutulan varlıkların devlete intikalini sağlamak olduğuna göre, bu düzenlemenin zamanaşımına ilişkin genel kuralı bertaraf eden bir özel hukuk düzenlemesi olduğunu kabul etmek mümkün değildir.

X. Sonuç ve Değerlendirme Görüldüğü üzere, Bankalar aleyhine açılan davalarda verilen Yargıtay kararlarında; bu

tür alacakların zamanaşımına uğraması için usulüne uygun tebligat yapılmasının zorunlu olduğu, tebligat koşulu yerine getirilmeden bankadaki mevduat ve emanet alacaklarının kendiliğinden zamanaşımına uğramayacağı, bu nitelikteki davalardaki zamanaşımının özel hüküm niteliğindeki Bankacılık Kanunu’nun ilgili maddesi çerçevesinde ele alınmasının gerektiği, Borçlar Kanunu’nun koşulları yönünden farklı ve genel hüküm niteliğindeki zamanaşımı ile ilgili maddesinin uygulanamayacağı hususu belirlilik kazanmıştır.

Mevcut hukuki düzende Yargıtay’ın yaklaşımının zamanaşımı def’ini kullanılamaz hale

getirmiş olduğu anlaşılmaktadır. Bu durum, bankalara süresiz arşiv tutma yükümlülüğü yüklemek anlamına gelmektedir. Bu tür bir yaklaşım değişikliği ise kanuna rağmen değil ancak açık bir kanuni düzenleme ile yapılabilmelidir. Yargıtay’ın yaklaşımı iyi niyetli ve mağdur kişileri koruma düşüncesinden kaynaklanıyor olabilir.

Ancak kanaatimizce bu koruma için zamanaşımı def’i kavramını bertaraf eden türden

bir içtihat oluşturmaya gerek yoktur. Somut olayın özelliklerine göre zamanaşımı def’inin hakkın kötüye kullanılması sayılabildiği hallerde MK 2/2 yardımıyla adil sonuca ulaşmak mümkündür. Bu yaklaşım bankaların güven kuruluşu olmalarıyla desteklenerek kısmen genelleştirilebilir. Ancak kanaatimizce bankaları ilelebet arşiv saklama zorunluluğundan her halükarda kurtarmak gerekmektedir.

Sonuç itibarıyla, Yargıtay’ın konuya ilişkin bugüne kadar verdiği kararlarının istikrar ka-

zanması karşısında, Yargıtay tarafından konuyla ilgili olarak içtihat değişikliğine gidilinceye kadar Bankalarca, zamanaşımına uğrayan mevduatlarla ilgili olarak yapılacak tebligatların usulüne uygun olmasına dikkat edilmesi ve ilgilisine yapılan usulüne uygun bildirim ile söz konusu mevduatın Fona devredildiğine ilişkin belgelerin imha edilmeyerek saklanmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.

88

Page 92: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Bölüm II Mevduatın İade Edilmemesinin Hukuki Sonuçları

I. Giriş Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesi uyarınca; “4721 sayılı Türk Medeni Kanunun re-

hinlere ve hapis hakkına, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun alacağın devir ve temlikine, takasa dair hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla mevduat ve katılım fonu sahiplerine ödenmesi gereken tutarları geri alma hakları hiçbir suretle sınırlandırılamaz. Mevduat veya katılma hesabı sahipleri ile kredi kuruluşları arasında vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan şartlar saklıdır…”

Buna göre; 1. ÇEKER’e göre; para çekme özgürlüğüne ilişkin kısıtlamalar, bir kanun hükmüne

dayanmak zorundadır. Bakanlar Kurulu Kararı, Yönetmelik, Tebliğ vb düzenlemeler yoluyla mevduatı geri alma özgürlüğü kısıtlanamaz.(12)

REİSOĞLU’na göre ise; diğer kanun veya kanun hükmündeki milletlerarası anlaşma-

lara veya Bakanlar Kurulu kararına göre de mevduatın iadesi engellenebilir. (13)

2. Medeni Kanun’un rehin hükümlerine dayalı olarak üzerinde rehin tesis edilmesi ha-

linde, mevduat sahibinin para çekme özgürlüğü kısıtlanmış olur.

3. Borçlar Kanunu’nun alacağın temliki hükümlerine göre devredilen mevduat alacağı üzerinde artık mevduat sahibinin tasarruf yetkisi kalmadığından, para çekme özgürlüğü de ortadan kalkmış olur.

4. Medeni Kanun, Borçlar Kanunu ve diğer kanunlarda öngörülen yetki ve yükümlü-lükler çerçevesinde örneğin intifa hakkı tesisi, takas veya haciz işlemleri sonucunda da mevduatı geri alma hakkı sınırlandırılabilir.

Üzerinde yukarıda belirtilen türden herhangi bir yasal kısıtlama bulunmayan mevduat sahipleri mevduatlarını diledikleri anda geri alabilirler. Bankaların mevduat sahiplerine ilk taleplerinde bankanın gerekli işlemleri gecikmeksizin yaparak mevduatını iade etmesi gerekecektir. Ancak mevduatın iade yükümü mevduatın vadesiz veya vadeli olması durumu-na göre değişiklik arz etmektedir.

1. Vadesiz mevduatın iade yükümü Vadesiz mevduat sözleşmelerinde bankanın en önemli yükümü kuşkusuz iade yükü-

müdür. Vadesiz mevduatta iade yükümü bakımından kanun koyucu Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesinde özel bir kural getirmiştir. Bu kurala göre, MK’nın rehinlere ve BK’nın alacağın temlikine ilişkin hükümleri ile diğer kanunların verdiği yetkiler ve koyduğu yükümlülükler saklı kalmak şartıyla, mevduat sahiplerinin mevduatlarını geri alma hakları hiçbir suretle sınırla-namaz. Her ne kadar kanun koyucu bu düzenlemede bankanın iade yükümünün ortadan kalktığı hallere ilişkin olarak MK’nın ve BK’nın belirli düzenlemelerine gönderme yapmışsa da kuşkusuz buradaki sayım örnekseme suretiyle yapılan bir sayımdır.

Bu hallere benzeyen diğer başka nedenlerle de(örneğin mevduat üzerinde intifa hakkı

tesis edilmesi, haciz, ihtiyati tedbir konulması gibi) banka tarafından mevduatın iadesi mümkün olmaz ve iade etmemek geri verme yükümünün ihlali anlamına gelmez.

89

Page 93: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

Esasen Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesinde yer alan; “mevduat sahiplerinin mev-duatlarını geri alma hakları hiçbir suretle sınırlanamaz.” şeklindeki kural, sadece vadesiz mevduata ilişkindir. Çünkü, vadeli mevduata ilişkin olarak kanun koyucu ek başka bir kural getirmiştir. Gerçekten de aynı düzenlemenin son cümlesinde, mevduat sahibi ile banka arasındaki vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan şartlar saklı tutulmuştur. Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesinde yer alan ve sadece vadesiz mevduat bakımından getirildiği ifade edilen, mevduat sahiplerinin mevduatlarını geri alma haklarını düzenleyen bu temel kural(temlik, rehin, haciz gibi istisnai bir durum söz konusu olmayan hallerde) mutlak ve emredici bir niteliğe sahiptir. Mudi istediği zaman-kural olarak-vadesiz mevduattan kaynakla-nan alacağını tamamen veya mevduat alacağı bölünebilir nitelikte olduğundan kısmen geri alabilecektir. Ayrıca aşağıda ayrıntıları belirtileceği üzere Bankacılık Kanunu’nun 151. maddesinde mevduat sahiplerinin mevduatlarını geri almalarını (haksız ve) kasıtlı olarak engelleyen bankaların görevli veya ilgili mensupları için cezai yaptırım öngörülmüştür. Bu şekilde mevduat sahiplerinin bankalardaki mevduatlarını geri alma haklarına ilişkin mutlak düzenlemeler ve bunu güvence altına alan cezai kurallar, bilhassa onların(mevduat sahiple-rinin) banka sistemine olan güvenini güçlendirmeyi amaçlamaktadır. Aynı zamanda bu düzenleme bilhassa bankaları dikkatli olmaya yöneltmektedir. Gerçekten de bankalar vadesiz mevduat sahiplerinin her an mevduatlarını geri alabileceklerini düşünmeli, likiditelerini buna uygun olarak yeterli seviyede tutmalı, mevduat ve kredi dengesini sağlamaya dikkat etmelidirler. (14)

2. Vadeli mevduat sözleşmelerinde mevduatın iadesi yükümü

Bankacılık Kanunu’nun 61. maddesinde; kanun koyucu “mevduat sahibi ile banka a-rasında vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan şartlar saklıdır.”şeklinde bir kural getirmiştir. Bu düzenlemeden vadeli mevduatta da aslında mudiin geri talep hakkının kanun tarafından kabul edildiğini(ve hatta bunun mutlak olduğu), ancak vade ve ihbar sürelerine uyulmak suretiyle bu hakkın kullanılabileceğinin düzenlendiğini görüyoruz. Aynı zamanda kanunun 151. maddesindeki cezai müeyyideyi hükme bağlayan yasal düzenlemenin de vadeli mevduat bakımından uygulanması olanaklıdır.

a) Muaccel olmadan önce mevduatın ödenmesi talebi

Muaccel olmadan önce mevduat çekilmek istenirse bankalar 2001 yılındaki ekonomik

kriz öncesinde bu talepleri karşılıyordu. Ancak bu durumda vade bozulduğu için mevduat vadesiz kabul ediliyor ve bu mevduata kaç gün geçmiş olursa olsun, vadesiz mevduata ödenen faiz ödeniyor veya hiç ödenmiyordu. Bu uygulama artık genellikle yapılmamaktadır. Onun yerine mudiin mevduatın muaccel olmasının beklemesi gerektiği belirtilmektedir. Ancak -ekonomik durumdaki iyileşmeye paralel olarak- son dönemde bazı bankalar “mevduat ve mevduat sahibine saygı” ilkesi çerçevesinde bu uygulamaya tekrar başlamışlardır. Bu anlatılanlardan çıkan temel sonuç, mevduat ilişkisinde vade ve ihbar süresinin duruma göre, bilhassa kriz ortamlarında bankanın korunması amacıyla kullanılabildiğidir.

b) Bankanın takdir hakkı

Bankalar muaccel olmadan önce mevduatın ödenmesi talebini kabul etmek zorunda değillerdir. Bunun hem Bankacılık Kanunu ve hem de Borçlar Kanunundan kaynaklanan gerekçeleri vardır. Bankacılık Kanunun’un 61. maddesi hükmü, bankaların muaccel olmadan önce mevduatın çekilmesi istemlerini reddedebilmesine olanak sağlamaktadır. Kanun ilk olarak mevduat sahiplerinin mevduatlarını geri alma haklarının hiçbir suretle sınırlamayaca-ğını belirttikten sonra, mevduat sahibi ile banka arasındaki vade ve ihbar süresi hakkında kararlaştırılan hakları saklı tutmuştur. Mevduat sahibi ancak banka ile kararlaştırılan vade ve ihbar sürelerine riayet ederek mevduatlarını geri alabilir. Buna riayet etmeksizin mevduatın ödenmesi taleplerini banka reddedebilir. Bu düzenlemeleri kanun koyucu özellikle bankaların

90

Page 94: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

likiditelerini güvence altına almak amacıyla getirmiştir. BK 80. madde uyarınca da banka muaccel olmadan önce borcunu ifa edebilir. Fakat yasal kurallarla bankaya tanınan bu takdir hakkı da her hak gibi MK 2. madde ile sınırlı olarak kullanılmalı, keyfi bir şekilde uygulan-mamalıdır.

Sonuç itibarıyla, vadeli mevduat sözleşmelerinde banka, muaccel olmadan önce söz-leşme konusu mevduatı MK 2. maddedeki sınırlar çerçevesinde iade etmekle yükümlü değildir, ancak yetkilidir. (15)

II. Mevduatın İade Edilmemesinin Sonuçları

Mevduatın iade edilmemesinin sonuçlarının ikiye ayrılarak incelenmesi gerekmekte-dir: Mevduatı iade etmemenin özel hukuka ilişkin hüküm ve sonuçları Mevduatı iade etmemenin cezai sonuçları

1. Mevduatı iade etmemenin özel hukuka ilişkin hüküm ve sonuçları

Mevduat hesabından gerçekleştirilen usulsüz işlemlerden bankanın sorumlu tutulma-

sı, gerek doktrin gerekse Yargıtay kararlarında çeşitli hukuki nedenlere dayandırılmaktadır.

Bankanın mevduat işlemlerinden dolayı hukuki sorumluluğu konusunda, Bankacılık Kanununda herhangi bir düzenleme mevcut değildir. Bu nedenle uygulamada Borçlar Kanunu’nun sözleşmenin ihlali ve haksız fiil sorumluluğuna ilişkin genel hükümleri ile özellikle vekalet sözleşmesine ilişkin düzenlemelerden hareketle, bankanın mevduat işlemlerinden kaynaklanan sorumluluk halleri belirlenmektedir. Buna göre bankanın hukuki sorumluluğunu sözleşmeden doğan sorumluluk ve haksız fiilden doğan sorumluluk olmak üzere ikiye ayırmak mümkündür:

A. Bankanın sözleşmeden kaynaklanan sorumluluğu Banka ile mevduat sahibi arasında yapılan mevduat sözleşmesi, her iki tarafa borç

yükleyen bir sözleşme niteliği taşımakla birlikte, bu sözleşme esas itibarıyla mevduat sahibinin yararına yapılır. Bu kapsamda, banka hesaba para yatırılması için mevduat sahibine herhangi bir zorlama yapamadığı gibi, kendisine tevdi edilen mevduatı özenle saklamak ve geri istediğinde iade etmekle yükümlüdür. Taraflar arasındaki ilişkiden kaynak-lanan bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, bankanın kusuru olmasa bile mevduat sahibine karşı sorumlu tutulması gerekir. Bu hallerde banka kusursuz olduğunu ispat ederek sorumluluktan kurtulamaz. Ancak usulsüz işlemin yapılmasına katkı sağlayacak şekilde kusurlu davranışlarda bulunan mevduat sahibinin BK 44. madde uyarınca, kusur derecesi dikkate alınarak, bankadan talep edebileceği tazminat miktarından indirim yapılması mümkündür. Buna göre, özen borcunun ihlali, güven kurumu niteliğine aykırı davranışta bulunması, vasıflı personel çalıştırma yükümlülüğünün ihlali gibi nedenlere bağlı olarak bankanın sorumluluğu ortaya çıkabilmektedir.(16)

a) Banka tarafından özen borcunun ihlal edilmesi

Bankanın mevduat işlemlerindeki özen borcu, MK 2. maddeye dayanır. Buna göre,

banka kendisine tevdi edilen mevduata ilişkin bütün iş ve işlemlerde en üst düzeyde dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Bankanın özen borcu, objektif niteliktedir. Nitekim, Yargıtay bir çok kararında bankanın “objektif özen borcu”nun bulunduğunu ifade etmekte ve bu borca aykırı davranışları hükme esas almaktadır. (Yargıtay HGK’nun 21.04.1999 T. 1999/4226 E. 1999/227 K. ve 15.06.1994 T. 1994/11-178 E. 1994/398 K. Yargıtay 11. HD’nin 04.02.1999

91

Page 95: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

T. 1998/8627 E. 1999/468 K. sayılı kararları) Dolayısıyla, banka kendi organizasyon yapısından kaynaklanan eksikliklerini mazeret göstererek sorumluluktan kurtulamaz. Örneğin, banka başka bir şubeden para çekme işleminde imza incelemesi yapılamadığı için yanlış kişiye ödeme yapıldığını ileri süremez. Aynı şekilde, bankanın kullandığı alt yapının eksik olmasından dolayı, ATM cihazlarına veya internet sitesine üçüncü kişilerin müdahale etmiş olması, usulsüz işlemlerden sorumluluğunu kaldırmaz. Banka vasıflı personel çalıştır-makla yükümlü olduğundan, işlemi yapan personelinin eğitimsiz veya yetkisiz olduğunu ileri sürerek de sorumluluktan kurtulamaz. Bu kapsamda hesabın açılışında amaca uygun işlem yapılmasını sağlamak üzere müşterinin bilgilendirilmesi, ödeme işlemlerinde hak sahibini teşhis amacıyla gerekli olan belgelerin ve imza örneklerinin alınması, hesaptan ödeme yapılırken gerekli incelemenin yapılması, üçüncü kişiye ödeme yapılacaksa mevduat sahibinin rızasının aranması, hesaba ilişkin kayıtların düzenli tutulması, her türlü tahsilat, ödeme ve mahsup işlemlerinin derhal kayda alınması zorunludur. Özen borcunu ihlal eden banka, bu davranışının sonuçlarına bizzat katlanır.

Bankanın özen borcunun ihlaline ilişkin Yargıtay kararlarına bakıldığında şu

tespitlere varılabilir: İmza incelemesi yapılmadan hesaptan ödeme yapılması Sahte talimat veya vekaletle üçüncü bir kişiye ödeme yapılması Banka kayıtlarının düzenli tutulmaması(hesap cüzdanında gözüken paranın kayıtlara

aktarılmaması) Talimat olmadan hesaplardan virman yapılması

Bankanın özen borcunu ihlal etmesi, Yargıtay kararlarına konu oluşturan bu hallerin

dışında da gerçekleşebilir. Bu kapsamda, her ne şekilde olursa olsun yetkisiz kişilere yapılan ödemelerde banka özen borcunu ihlal etmiş olup, üçüncü kişilere yaptığı ödemeden dolayı sorumlu olacaktır. Bu durumda, usulsüz işlemin iğfal kabiliyetinin bulunması, bankayı sorumluktan kurtarmaz. Nitekim, Yargıtay da bir çok kararında bu görüşü teyit etmiş ve bankanın sorumlu olacağını hükme bağlamıştır. Örneğin, noter tarafından sahte kimliğe dayalı olarak düzenlenen vekaletname ile yapılan ödemelerde, ayırt edilemeyecek şekilde sahte veya tahrif edilmiş bir çekin ödenmesinde bile bankanın sorumluluğunun kabul edilmesi, bankanın kendi işlem alanındaki usulsüzlüklerden kusur durumuna bakılmaksızın sorumlu olacağını göstermektedir.

b) Bankanın güven kurumu niteliğine aykırı davranışı

Banka ile müşteri arasındaki ilişki, güvene dayanan bir ilişkidir. Müşteri, elinde bulu-nan parayı emin bir şekilde saklayacağına ve istediğinde geri ödeyeceğine güvendiği bir bankaya yatırır. Nitekim, bu güveni tesis etmek üzere, bankalar kuruluşundan başlayarak her aşamada devlet denetimi ve gözetimi altında faaliyette bulunurlar. Mevduat toplamak veya Şube açabilmek için özel izin aranması, toplanan mevduatın kredi olarak kullandırılmasında sınırlayıcı kuralları bulunması, hisse devirlerinin izne tabi olması, banka faaliyetlerinin BDDK tarafından denetlenmesi gibi düzenlemeler de bankaların birer güven kurumu haline gelmesini amaçlar. Bu bakımdan bankanın MK 2. madde uyarınca bu güveni boşa çıkarma-ması ve TTK’nın 20. maddesi çerçevesinde basiretli davranarak hesabın açılmasından kapatılmasına kadar mevduat işlemlerinin her aşamasında tedbirli olması gerekir.

Banka ile mevduat sahibi arasındaki ilişkide ortaya çıkan güven unsuru, mevduat iş-lemlerinden dolayı bankanın sorumluluğunun ağırlaşmasına ve hafif kusur halinde dahi sorumlu tutulmasına neden olur. Bu kapsamda BK 100. madde gereğince bankanın borçlarını yerine getirirken kullandığı yardımcı şahısların işlerini yaparken verdikleri zararlar-dan dolayı kusur aranmaksızın sorumlu tutulur. (17)

92

Page 96: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

Bankanın güven kurumu olmasından hareketle sorumluluğuna yol açan haller, Yargı-tay kararlarında şu şekilde gösterilmiştir: Hesaptaki paranın banka personeli tarafından zimmete geçirilmesi,(Yargıtay 11 HD’nin

24.03.1997 T. 1997/1445 E. 1997/2038 K. ) Banka kayıtlarında tek taraflı olarak düzeltme yapılması (Yargıtay HGK 14.06.1995 T.

1995/11-425 E. 1995/616 K. ) Sahte talimatla ödeme yapılması (Yargıtay HGK 15.06.1994 T. 1994/11-178 E. 1994/398

K.) Banka kayıtlarına aktarmadan mevduat toplanması (Yargıtay 11.HD 13.02.1995 T.

1994/7563 E. 1995/1127) B. Bankanın haksız fiil sorumluluğu Bankanın haksız fiil sorumluluğu sır tutma, gerekli bilgiyi tam olarak verme, zarardan

koruyucu özeni gösterme, yol gösterme gibi kanundan doğan borçların ihlal edilmesi hallerinde ortaya çıkacaktır.

Bankanın haksız fiilinden kaynaklanan sorumluluğuna uygulamada en çok banka per-

sonelinin hukuka aykırı davranışları sebebiyet vermektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere, banka ile mevduat sahibi arasındaki ilişkide, banka per-

soneli yardımcı şahıs durumundadır. Bu kapsamda, Banka personelinin mevduat sözleşme-sine uygun olmayan davranışlarından dolayı ortaya çıkan zararlardan sorumluluğu BK.100’e dayanır.

Buna karşılık, taraflar arasında geçerli bir sözleşme ilişkisi olmaksızın personel tara-

fından yapılan usulsüz işlemlerde ise, banka BK 55. madde gereğince adam çalıştıran sıfatıyla sorumlu tutulur. BK’nın 55. maddesine göre adam çalıştıranın tazminat ile yükümlü tutulabilmesi için kendisinin kusuru bulunması gerekli olmadığı gibi, çalıştırdığı adamın da kusurlu olması gerekmez. Zira Bankanın buradaki sorumluluğu kusur aranmayan haksız fiil sorumluluğudur. Bu durumda Bankanın sorumlu tutulabilmesi için zararın personelin hukuka aykırı eyleminden doğması ve zarar ile personelin eylemi arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterli görülmektedir.

Bankaların sorumsuzluk kayıtları ve geçersizliği: Konuyla ilgili olarak aşağıda örnekleri verilen Yargıtay kararlarında şu hükümlere yer

verilmiştir; Bankalar Türkiye’de Hükümetçe imtiyaz suretiyle verilen bir işi yapan müesseselerdir.

O halde Bankalar, BK’nun 99/2. maddesine tabi kuruluşlardır. Kural olarak, BK’nun 100/2 ve 3. maddeleri uyarınca akdi sorumlulukta sorumsuzluk sözleşmesi mümkün ise de, BK’nun 99/1. maddesi gereğince ağır kusur halinde baştan sorumluluktan kurtulma şartı geçersiz olup, sorumluktan kurtulma şartının ancak hafif kusur halinde geçerli olduğu benimsenmiş ve aynı maddenin 2. fıkrası, Hükümet tarafından imtiyaz suretiyle verilmiş sanatı icra eden kuruluşlar yönünden hafif kusur halinde dahi sorumluluktan kurtulma şartının mutlak olarak kabul edilemeyeceği kararlaştırılmıştır.

(YHGK 15.06.1994 T. 1994/11-178 E. 1994/398 K. Yargıtay 11. HD 04.02.1999 T.

1998/8627 E. 1999/468 K. Yargıtay 11. HD 14.10.1999 T. 1999/5785 E. 1999/7835 K.)

93

Page 97: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

2. Mevduatı iade etmemenin cezai sonuçları Bankacılık Kanunu’nun 151. maddesi; “Bu Kanunun 61 inci maddesi hükmüne aykırı davrananlar altı aydan iki yıla kadar

hapis ve beş yüz güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.”

hükmünü içermektedir Mevduat sahiplerinin mevduat ve katılım fonunu geri alma hakları: 3182 sayılı Kanun’da talep halinde bankaların mevduatı derhal iadesi öngörülmekte,

ancak cezai bir yaptırım Kanun’da yer almamakta idi. 4389 sayılı Kanun’da (m. 22/2) ise mevduat sahiplerinin mevduatlarını geri almalarını

kasıtlı olarak engelleyenler hakkında hapis ve ağır para cezası öngörülmüştü. 5411 sayılı Kanun’da da hapis ve para cezası öngörülmüş, ancak “kasten” ibaresi

Kanuna alınmamıştır. Bu husus gerekçede “Türk Ceza Kanunu’nda suçta kastın esas olması nedeniyle …

“kasten” ibaresi gereksiz tekrardan kaçınmak amacıyla çıkarılmıştır. Zira maddede yazılı suçun oluşup oluşmadığının tespitinde, kasıt unsurunun değerlendirilmesi mahkemece zaten yapılacaktır.” denilmek suretiyle izah edilmiştir.

Bu maddenin uygulanması için kredi kuruluşuna mevduat veya katılım fonu olarak bir

miktar paranın yatırılması ön koşuldur. Şöyle ki; Hesap cüzdanı bankanın yetkili imzalarını taşımıyorsa ve banka kayıtlarında mev-

duat veya katılım fonu olarak gözükmüyorsa 61. maddeye göre “mevduattan” veya “katılım fonundan” söz edilemez.

Yine Banka personelinin tek başına, bankayı ilzam etmeyecek şekilde banka müşte-

rilerini dolandırarak sahte mevduat veya katılım fonu cüzdanı vermesi halinde, Banka, BK 100. maddeye veya BK 55. maddeye göre yardımcı şahsın veya müstah-

demin fiilinden sorumlu tutulabilecek ve müşterinin yatırdığı meblağları iade ile yükümlü olabilecek ise de, bu Kanun anlamında bir mevduat veya katılım fonu söz konusu olmayaca-ğından,

ceza maddesi uygulanmayacaktır.

Yine banka personelinin -yetkili olsalar dahi- müşterilerle anlaşarak bankayı dolan-

dırmaları halinde-hesap cüzdanı düzenlense ve mevduat veya katılım fonu olarak banka kayıtlarında gözükse dahi-61. maddenin uygulanmayacağı kuşkusuzdur.

Buna karşılık, bankayı borç altına sokacak iki banka yetkilisinin imzalayıp verdiği

mevduat veya katılım fonu cüzdanı-banka hesaplarında gözükmese dahi-bankayı 61. maddeye göre iade yükümlülüğü altına sokacaktır.

Sahte vekaletname ve talimatlarla kişilerin, banka hesaplarından para çekmeleri ha-

linde de bundan doğrudan bankanın zarar göreceği, müşterinin mevduatının veya katılım fonunun bu çekilişlerden etkilenmeyeceği, diğer bir deyişle bankaya karşı alacağı aynen

94

Page 98: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

devam edeceği için banka, mevduatın veya katılım fonunun çekildiği def’ini ileri sürerek ödemeden kaçınamaz.

Müşterinin iadesini talep edebileceği bir mevduat veya katılım fonu bulunup bulun-

madığı konusunda ciddi tereddütlerin ve mahkemece çözülmesi gerekli hukuki ihtilafın bulunması halinde-örneğin müşteri ile banka yetkilisinin birlikte bankayı dolandırdıklarına dair ciddi şüphelerin bulunması, mevduat banka kayıtlarında bulunmadığı gibi müşterinin de elinde geçerli bir hesap cüzdanının bulunmaması gibi- de bu madde uygulanmayacaktır.

Bu maddeye aykırılığın söz konusu olması için mevduat veya katılım fonu sahibinin

veya temsilcisinin bir banka şubesine başvurup mevduatının iadesini talep etmesi gerekir. Şubece makul bir süre içinde mevduat veya katılım fonu iade edilmez ise suç oluşa-

caktır. 61. maddeye aykırı davrananlar, iadesi gerekirken mevduat ve katılım fonunu iade

etmeme kararı veren banka yetkilileridir. III. Sonuç ve Değerlendirme Yargıtay’ın yerleşmiş kararları ile mudilerin mevduat hesapları nedeniyle uğradıkları

zararlardan bankanın Borçlar Kanunu’nun 55 ya da 100.maddeleri uyarınca sorumlu oldukları kabul edilmektedir.

Özel hukuk alanında kabul edilen bu sorumluluk halinin katı bir anlayışla cezai sorum-

luluğa da taşınması doğru olmayacaktır. Zira, Bankacılık Kanunu’nun 151. maddesinin söz konusu olması için mevduatının iadesinin kasıtlı olarak engellenmesi gerekmektedir.

Oysa, Bankaların çalışanları tarafından yapılan usulsüz işlemlerde konunun incelen-

mesi ve soruşturulması zorunluluğu bulunmaktadır. Müşteri ile Banka yetkilisinin Bankayı birlikte dolandırdıklarına dair ciddi emarelerin bulunması halinde konu yargıya intikal edeceğinden yargı kararı ile çözümlenecek bir olayda Banka yetkililerinin suç ihbarı tehdidi altında olması yargıya müdahale oluşturacaktır.

Kaldı ki, henüz yargılaması süren, yargılama olmasa dahi mevduatın belirlenebilirliği-

nin ciddi biçimde tartışıldığı suistimallerde, mevduatın ödenmesi banka yetkililerinin, Borçlar Kanunu ve Ticaret Kanunu hükümlerine göre Bankayı zarara uğrattıkları iddiası ile sorumlu-luklarını doğurabileceği gibi, Bankacılık Kanunu’nun 160. maddesine aykırılık nedeniyle haklarında kamu davası açılmasına da sebebiyet verebilecektir.

Henüz miktarı kesin bir durum almamış ya da inceleme ile belirginliği anlaşılabilecek

alacaklarda temerrütten de söz edilemeyecektir. Nitekim, Yargıtay 15. HD’nin 03.02.1981 T. 1980/2551 E. 1981/207 K. ve 19.04.1977 T. 1977/2276 E. 1977/927 K. sayılı kararlarında temerrütten söz edebilmek için alacağın kesin şekilde belli olması gerektiği yönünde hüküm tesis edilmiştir.

Bu nedenle, ihtilaflı durumlarda, ihtilafın çözüleceği aşamaya kadar Bankacılık Kanu-

nu’nun 151. maddesinin uygulanmayacağı yolunda Kanunda bir değişikliğe gidilmesinin uygun ve gerekli olduğu değerlendirilmektedir.

95

Page 99: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yurdagül RÜZGAR

Dipnotlar 1 ÇEKER, Mustafa, Hukuki Yönüyle Banka Mevduatı, Adana 2004. 2 REİSOĞLU, Seza, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara 2007 3 BATTAL, Ahmet, Mevduatta Zamanaşımı Konusundaki Mevzuatın ve Yargı Kararlarının Değerlendirilmesi, Tebliğ 2007. 4 Şener Oruç Hami, Banka Mevduatı ve Hukuki Niteliği, Ankara 2005. 5 REİSOĞLU, Seza, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara 2007. 6 ÇEKER, Mustafa, Hukuki Yönüyle Banka Mevduatı, Adana 2004. 7 BATTAL, Ahmet, Mevduatta Zamanaşımı Konusundaki Mevzuatın ve Yargı Kararlarının Değerlendirilmesi, Tebliğ 2007. 8 Şener,Oruç Hami, Banka Mevduatı ve Hukuki Niteliği, Ankara 2005. 9 ÇEKER, Mustafa, Hukuki Yönüyle Banka Mevduatı, Adana 2004. 10 REİSOĞLU, Seza, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara 2007. . 11 Şener, Oruç Hami, Banka Mevduatı ve Hukuki Niteliği, Ankara 2005. 12 ÇEKER, Mustafa, Hukuki Yönüyle Banka Mevduatı, Adana 2004. 13 REİSOĞLU,Seza, Bankacılık Kanunu Şerhi, Ankara 2007. 14 Şener, Oruç Hami, Banka Mevduatı ve Hukuki Niteliği, Ankara 2005. 15 Şener, Oruç Hami,Banka Mevduatı ve Hukuki Niteliği, Ankara 2005. 16 ÇEKER, Mustafa, Hukuki Yönüyle Banka Mevduatı, Adana 2004. 17 ÇEKER,Mustafa Hukuki Yönüyle Banka Mevduatı, Adana 2004. Kaynakça

REİSOĞLU, S. (2002), Bankalar Kanunu Şerhi. REİSOĞLU, S. (2007), Bankacılık Kanunu Şerhi. ÇEKER, M. (2004), Hukuki Yönüyle Banka Mevduatı. ŞENER, O. H. (2005), Banka Mevduatı ve Hukuki Niteliği. BATTAL, A. (2007), “Mevduatta Zamanaşımı Konusundaki Mevzuatın ve Yargı Kararlarının Değerlendirilme-

si”, Tebliğ. KAPLAN, İ. (1996), Banka Sözleşmeleri Hukuku. ALICI, Y. (2007), Bankacılık Kanunu Şerhi. TEKİNAY, S., AKMAN S., BURÇOĞLU H., ALTOP A., v(1988), Borçlar Hukuku.

96

Page 100: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi, Sayı 63, 2007

97

Bankacılığa İlişkin

Mevzuat Değişiklikleri ve Yeni Düzenlemeler

(1 Ekim 2007 - 31 Aralık 2007) I. Bankacılık Kanunu'na İlişkin Düzenlemeler 15 Aralık 2007 tarih ve 26731 sayılı Resmi Gazete'de • 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun 92, 121, 127 ve Geçici 23. maddelerine ilişkin 22 Mart 2007 tarihli Kararın gerekçesine ilişkin olarak Anayasa Mahkemesi'nden 2005/139 Esas, 2007/33 Sayılı Karar yayımlanmıştır. 5 Kasım 2007 tarih ve 26691 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 5 Aralık 2006 tarih ve 26367 sayılı nüshasında yayımlanan Bankalarda Bağımsız Denetim Kuruluşlarınca Gerçekleştirilecek Bilgi Sistemleri Denetimine İlişkin Rapor Formatı Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ yayımlanmıştır. 4 Kasım 2007 tarih ve 26690 sayılı Resmi Gazete'de • 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 84. maddesine göre, boş bulunan Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu üyeliklerine Erol Berktaş ile Mustafa Akın'ın atanmasına dair Bakanlar Kurulu'ndan 10 Eylül 2007 tarih ve 2007/12742 sayılı Karar yayımlanmıştır. 10 Ekim 2007 tarih ve 26669 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 1 Kasım 2006 tarih ve 26333 sayılı nüshasında yayımlanan Bankaların Üst Yönetimine Atanacakların Bildirimi, Yemin ve Mal Beyanında Bulunul-ması ve Karar Defterlerinin Tutulmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. • Resmi Gazete'nin 1 Kasım 2006 tarih ve 26333 sayılı nüshasında yayımlanan Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönet-melikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. II. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nca Yapılan Düzenlemeler 28 Aralık 2007 tarih ve 26740 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 2 Nisan 2006 tarih ve 26127 sayılı nüshasında yayımlanan Kredi Kartı İşlemlerinde Uygulanacak Azami Faiz Oranları Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Sayı: 2007/3) yayımlanmıştır. • Reeskont ve Avans İşlemlerinde Uygulanacak Faiz Oranları Hakkında Tebliğ yayımlanmıştır. Tebliğ ile, vadesine en çok 3 ay kalan senetler karşılığında yapılacak reeskont işlemlerinde uygulanacak iskonto faiz oranı yıllık yüzde 25, avans işlemlerinde uygulanacak faiz oranı ise yıllık yüzde 27 olarak tespit edilmiştir.

Page 101: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Türkiye Bankalar Birliği

98

III. Sermaye Piyasalarına İlişkin Düzenlemeler 8 Aralık 2007 tarih ve 26724 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 18 Mart 2003 tarih ve 25052 sayılı nüshasında yayımlanan Borsa Dışı Teşkilatlanmış Menkul Kıymetler Piyasalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. 19 Ekim 2007 tarih ve 26675 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 18 Mart 2003 tarih ve 25052 sayılı nüshasında yayımlanan Borsa Dışı Teşkilatlanmış Menkul Kıymetler Piyasalarının Kuruluş ve Çalışma Esasları Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır. 18 Ekim 2007 tarih ve 26674 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 19 Aralık 1996 tarih ve 22852 sayılı nüshasında yayımlanan Yatırım Fonlarına İlişkin Esaslar Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: VII, No: 34) yayımlanmıştır. • Resmi Gazete'nin 11 Ağustos 2001 tarih ve 24490 sayılı nüshasında yayımlanan Sermaye Piyasasında Faaliyette Bulunanlar İçin Lisanslama ve Sicil Tutmaya İlişkin Esaslar Hakkında Tebliğde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ (Seri: VIII, No: 55) yayımlanmıştır. IV. Vergi Kanunlarına İlişkin Düzenlemeler 28 Aralık 2007 tarih ve 26740 sayılı Resmi Gazete'de • 210 sayılı Kanuna ekli ve 5281 sayılı Kanunla değişik Değerli Kağıtlar Tablosunda yer alan değerli kağıtların 1/1/2008 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere tespit edilen bedelleri-ne ilişkin Değerli Kağıtlar Kanunu Genel Tebliği (Sayı: 2007-1) yayımlanmıştır. • 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 21, 23/8, 31, 47, 48, mükerrer 80, 82, 86 ve 103. maddelerinde yer alan maktu had ve tutarlar ile 2007 takvim yılında elde edilen bazı menkul sermaye iratlarının vergilendirilmesinde dikkate alınacak indirim oranı ve istisna tutarının tespiti ile indirim oranı uygulanarak beyan edilecek menkul sermaye iratları hakkında açıklamalara ilişkin Gelir Vergisi Genel Tebliği (Seri No: 266) yayımlanmıştır. 26 Aralık 2007 tarih ve 26738 sayılı Resmi Gazete'de • 488 sayılı Kanun'un mükerrer 30. maddesinin birinci fıkrası hükmü gereğince, Kanuna ekli (1) sayılı tabloda yer alan ve 47 Seri No.lu Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği ile tespit edilen maktu vergilerin (maktu ve nispi vergilerin asgari ve azami miktarlarını belirleyen hadler dahil), 1 Ocak 2008 tarihinden itibaren uygulanacak miktarlarına ilişkin olarak Damga Vergisi Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 50) yayımlanmıştır. • 492 sayılı Kanunun mükerrer 138. maddesi hükmü gereğince, Kanuna bağlı tarifeler-de yer alan ve (52) Seri No.lu Harçlar Kanunu Genel Tebliği ile tespit edilen maktu harçların (maktu ve nispi harçların asgari ve azami miktarlarını belirleyen hadler dahil), 1/1/2008 tarihinden itibaren uygulanacak tutarlarına ilişkin Harçlar Kanunu Genel Tebliği (Seri No: 54) yayımlanmıştır.

Page 102: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Bankacılar Dergisi

99

• Vergi Usul Kanunu'nun 104, mükerrer 115, 177, 232, 252, 313, 343, 352 (Kanuna Bağlı Cetvel), 353 ve mükerrer 355. maddelerinde yer alıp 2007 yılında uygulanan miktarla-rın, 2007 yılı için yüzde 7,2 olarak tespit edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle belirlenen ve 1/1/2008 tarihinden itibaren uygulanacak olan miktarlara ilişkin Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 378) yayımlanmıştır. 6 Aralık 2007 tarih ve 26722 sayılı Resmi Gazete'de • İlişkili kişilerle mal veya hizmet alım ya da satımında bulunan gerçek kişi ve kurumla-rın gelirlerinin tam ve doğru olarak beyan edilmesini sağlamak ve transfer fiyatlandırması yoluyla vergi matrahının aşındırılmasına engel olunmasını teminen Bakanlar Kurulu'ndan 27 Kasım 2007 tarih ve 2007/12888 sayılı Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Karar yayımlanmıştır. 18 Kasım 2007 tarih ve 26704 sayılı Resmi Gazete'de • 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nda yer alan "örtülü kazanç" müessesesi 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 13. maddesi ile "Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı" adı altında yeniden düzenlenmiş olup, 1 Ocak 2007 tarihinde yürürlüğe giren söz konusu madde ile 5615 sayılı Kanunla Gelir Vergisi Kanunu'nun 41. maddesinde yapılan düzenlemelere ilişkin Transfer Fiyatlandırması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı Hakkında Genel Tebliğ (Seri No: 1) yayımlanmıştır. 17 Kasım 2007 tarih ve 26703 sayılı Resmi Gazete'de • 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun mükerrer 298. maddesinin (B) fıkrası hükmü uyarınca, yeniden değerleme oranının 2007 yılı için yüzde 7,2 olarak tespit edilmesine ilişkin Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği (Sıra No: 377) yayımlanmıştır. 18 Ekim 2007 tarih ve 26674 sayılı Resmi Gazete'de • Elektronik beyanname uygulamasının yaygınlaştırılmasını teminen Vergi Usul Kanunu Genel Tebilği (Sıra No: 376) yayımlanmıştır. V. Diğer Düzenlemeler 14 Aralık 2007 tarih ve 26730 sayılı Resmi Gazete'de • 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 27. maddesine dayanılarak, Mali Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulunun görev ve yetkileri ile toplanma ve çalışma usul ve esaslarının düzenlenmesini teminen Bakanlar Kurulu'ndan 26 Kasım 2007 tarih ve 2007/12879 sayılı Karar ve eki Mali Suçlarla Mücadele Koordinas-yon Kurulunun Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır. 9 Aralık 2007 tarih ve 26725 sayılı Resmi Gazete'de • 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun un 4822 Sayılı Kanun ile Değişik 22. ve Tüketici Sorunları Hakem Heyetleri Yönetmeliği'nin 5. maddelerinde Yer Alan Parasal Sınırların Arttırılmasına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: TRKGM-2007/4) yayımlanmıştır. • 4822 Sayılı Kanun ile Değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun'un 25. maddesine ve 5560 Sayılı Kanunla Değişik 5326 Sayılı Kabahatler

Page 103: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Türkiye Bankalar Birliği

100

Kanunu'nun 3 ve 17/7. maddelerine Göre 2008 Yılında Uygulanacak Olan İdari Para Cezalarına İlişkin Tebliğ (Tebliğ No: 2007/3) yayımlanmıştır. 6 Aralık 2007 tarih ve 26722 sayılı Resmi Gazete'de • 5549 sayılı Suç Gelirlerinin Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 12. maddesine göre, Bakanlar Kurulu'ndan 2 Kasım 2007 tarih ve 2007/12787 sayılı Türkiye Cumhuriyeti, Maliye Bakanlığı, Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ile Endonezya Cumhuriyeti, Finansal İşlem Bildirim ve Analiz Merkezi (INTRAC) Arasında Karapara Aklama ve Terörizmin Finansmanı ile İlgili Mali İstihbarat Değişiminde İşbirliğine Dair Mutabakat Muhtırası'nın Yürürlüğe Konulması Hakkında Karar yayımlanmıştır. 7 Kasım 2007 tarih ve 26693 sayılı Resmi Gazete'de • Terörün finansmanının önlenmesine ilişkin şüpheli işlem bildirim yükümlülüğünün etkin, zamanında ve uygun şekilde yerine getirilmesine yönelik açıklamalara ilişkin Terörün Finansmanına Yönelik Şüpheli İşlemlerin Bildirimi Genel Tebliği yayımlanmıştır. 28 Ekim 2007 tarih ve 26684 sayılı Resmi Gazete'de • 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu’nun 11. maddesinin üçüncü fıkrasına dayanılarak, belli bir sigorta ilişkisine girmek isteyen kişilerin, gerek sözleşmenin müzakeresi gerekse kurulması sırasında sözleşmenin konusu, teminatları ve diğer özellikleri hakkında oluşabile-cek bilgi eksikliklerinin giderilmesi ile sözleşmenin devamı sırasında ortaya çıkabilecek ve sözleşmenin işleyişi ile ilgili olarak sigorta ettireni, sigortalı veya lehdarı etkileyebilecek nitelikteki değişiklik ve gelişmelerden ilgililerin haberdar edilebilmesini teminen sigortacı tarafından yerine getirilmesi gereken görev ve yükümlülüklere dair usul ve esasların düzenlenmesini teminen Sigorta Sözleşmelerinde Bilgilendirmeye İlişkin Yönetmelik yayımlanmıştır. 25 Ekim 2007 tarih ve 26681 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 14 Haziran 2003 tarih ve 25138 sayılı nüshasında yayımlanan Ticari Reklam ve İlanlara İlişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmelik yayımlanmıştır. 18 Ekim 2007 tarih ve 26674 sayılı Resmi Gazete'de • Resmi Gazete'nin 7 Ağustos 2007 tarih ve 26606 sayılı nüshasında yayımlanan Sigorta ve Reasürans ile Emeklilik Şirketlerinin Teknik Karşılıklarına ve Bu Karşılıkla-rın Yatırılacağı Varlıklara İlişkin Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik yayımlanmıştır.

Page 104: BANKACILAR · Dr. Ahmet Ç‹MENO⁄LU Türkiye Ekonomisi’nin Görünümü ve Beklentiler Haluk BÜRÜMCEKÇ‹ Piyasalar›n Görünümü ve Beklentiler Bankac›l›kta Güncel

Yazarlara Duyuru 1. Bankacılar dergisinde yayımlanmak üzere gönderilecek makaleler, sayfanın tek yüzüne, makina ile Türkçe olarak yazılmalı ve iki kopya olarak ön iç kapak sayfamızda belirtilen adrese gönderilmelidir. 2. Yazının kapak sayfasında şu bilgiler yer almalıdır; a) yazının başlığı, b) yazar(lar)ın bağlı bulundukları kuruluşlar ve ünvanları, c) varsa yazar(lar)ın yardımlarını gördüğü kişi ve/veya kurumlara teşekkür, d) iletişim kurulacak yazarın adı, adresi varsa telefon ve faks numaraları. 3. Dipnotların numaralandırılması ve ayrı bir sayfada “Dipnotlar” başlığı altında toplanması gerekmektedir. 4. Tablo ve şekillere başlık ve sıra numarası verilmeli, kaynakları ise alta yazılmalıdır. Denklemlere sıra numarası verilmelidir. (Denklemlerin türetilişi kısa olarak gösteriliyorsa, hakemlere verilmek üzere türetme işlemi tüm basamaklarıyla ek bir sayfada gösterilmelidir). 5. Kaynaklara göndermeler dipnotlarla değil, metin içinde açılacak ayraçlarla yapılmalıdır. Ayraç içindeki sıra; yazar(lar)ın soyadı, kaynağın yılı, sayfa numaraları şeklinde olmalıdır. 6. Metinde gönderme yapılan veya yapılmayan tüm kaynaklar, kaynaklar listesinde yer almalıdır. Kaynaklar ayrı bir sayfada alfabetik sırayla yazılmalıdır. Kaynakçada aşağıda örneklenen biçim kuralına uyulmalıdır. Kitaplar GIOVANNINI, A. (1990), European Financial Integration, Cambridge, Cambridge University Press. Dergiler EKINCI, N.K. (1991), “Para Politikası, Faiz ve Döviz Kuru”, Muhasebe, İşletme ve Finans, Sayı 58, s.53-57. Derlemeler GORAN, M. (1965), “The Roots of Scientific Method”, E.Wayne Courtney (eds), in Applied Research in Education, New Jersey: Littlefield, s.75-80.