Upload
others
View
7
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
ULUSLARARASI SEMPOZYUM
YANLIŞ ALGILAR ve DOĞRU İSLÂM
28-30 Ekim 2016
Şanlıurfa/TÜRKİYE
Editörler
Prof. Dr. Kasım ŞULUL
Doç. Dr. Atilla YARGICI
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin KURT
Yrd. Doç. Dr. Ömer SABUNCU
Bilim Kurulu
Prof. Dr. Ahmet AKGÜNDÜZ (Rotterdam İslâm Üniv., Hollanda)
Prof. Dr. Özcan HIDIR (Rotterdam İslâm Üniversitesi, Hollanda)
Prof. Dr. Muhammed ŞİRAYDA (Necah Üniversitesi, Filistin)
Prof. Dr. Muhammed Abdu’l-latif Abdu’l-Ati (Katar Üniversitesi Şeriat Fakültesi
Öğretim Üyesi)
Dr. Ahmed OMAR (İmam Muhammed Suud Üniversitesi, Suudi Arabistan)
Dr. Enes İNAYE (el-Covf Üniversitesi, Suudi Arabistan)
Dr. Mahroof Athambawa, Katar Üniversitesi (Şeriat Fakültesi)
Dr. Abdulkadir ÇELEBİ (İslâm Üniversitesi, Pakistan)
Prof. Dr. Ali BAKKAL (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Adil BEBEK (Marmara Üniversitesi)
Prof. Dr. Adnan DEMİRCAN (İstanbul Üniversitesi)
Prof. Dr. İshak ÖZGEL (Süleyman Demirel Üniv.)
Prof. Dr. Mustafa KARA (Uludağ Üniversitesi)
Prof. Dr. Mustafa EKİNCİ (Harran Üniversitesi)
Prof. Dr. Şadi EREN (Iğdır Üniversitesi)
Prof. Dr. Recep ÇİĞDEM (Harran Üniversitesi)
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
2
Prof. Dr. Hikmet AKDEMİR (Harran Üniversitesi)
Düzenleme Kurulu
Doç. Dr. Atilla YARGICI (Başkan)
Prof.Dr. Musa Kazım YILMAZ
Prof. Dr. Murat AKGÜNDÜZ
Prof. Dr. Kasım ŞULUL
Prof. Dr. Yusuf Ziya KESKİN
Doç. Dr. Celil ABUZER
Yrd. Doç. Dr. Ali TENİK
Yrd. Doç. Dr. Cüneyt GÖKÇE
Yrd. Doç. Dr. Hüseyin KURT
Yrd. Doç. Dr. Mahmut ÖZTÜRK
Yrd. Doç. Dr. Ömer SABUNCU
Katılımcılar
Prof. Dr. Âdem APAK (Uludağ Üniversitesi)
Prof. Dr. Adnan DEMİRCAN (İstanbul Üniversitesi)
Prof. Dr. Ali BAKKAL (Akdeniz Üniversitesi)
Prof. Dr. Fikret KARAMAN (İnönü Üniversitesi)
Prof. Dr. Kasım ŞULUL (Harran Üniversitesi)
Prof. Dr. Mehmet AZİMLİ (Hitit Üniversitesi)
Prof. Dr. Musa Kâzım YILMAZ (Harran Üniversitesi)
Prof. Dr. Mustafa EKİNCİ (Harran Üniversitesi)
Prof. Dr. Nihat YATKIN (Atatürk Üniversitesi)
Prof. Dr. Recep ÇİĞDEM (Harran Üniversitesi)
Prof. Dr. Ruhattin YAZOĞLU (Atatürk Üniversitesi)
Prof. Dr. Saffet SANCAKLI (İnönü Üniversitesi)
Prof. Dr. Şadi EREN (Iğdır Üniversitesi)
Prof. Dr. Tuncay İMAMOĞLU (Atatürk Üniversitesi)
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
3
Doç. Dr. Abdullah YILDIZ (Harran Üniversitesi)
Doç. Dr. Abdulvahap YILDIZ (Harran Üniversitesi)
Doç. Dr. Ali İhsan PALA (Atatürk Üniversitesi)
Doç. Dr. Atilla YARGICI (Harran Üniversitesi)
Doç. Dr. Celil ABUZAR (Harran Üniversitesi)
Doç. Dr. Mahmut ÇINAR (Gaziantep Üniversitesi)
Doç. Dr. Mithat ESER (Pamukkale Üniversitesi)
Doç. Dr. Veysel ÖZDEMİR (İnönü Üniversitesi)
Doç. Dr. Yunus Emre GÖRDÜK (Balıkesir Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Abdullah KARTAL (Harran Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Ahmet ÖZ (Sütçü İmam Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Vefa TEMEL (Düzce Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Ali TENİK (Harran Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Avnullah Enes ATEŞ (Şeyh Edebali Ün.)
Yrd. Doç. Dr. Cafer ACAR (Gaziosmanpaşa Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Cemalettin ŞEN (İzzet Baysal Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Cüneyt GÖKÇE (Harran Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Fatma ÇAKMAK (Harran Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Furat AKDEMİR (Düzce Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Hacer ŞAHİNALP (Artuklu Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Halit BOZ (Çoruh Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. İ. Hakkı İMAMOĞLU (Karabük Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. İlyas CANİKLİ (Yıldırım Beyazıt Ün.)
Yrd. Doç. Dr. M. Nuri GÜLER (Harran Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. M. Ali YAZIBAŞI (Kırıkkale Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Nazım BAYRAKDAR (Uşak Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Ömer SABUNCU (Harran Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Recep ÖZDEMİR (Adıyaman Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Tuğrul TEZCAN (Karabük Üniversitesi)
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
4
Yrd. Doç. Dr. Veysel KASAR (Harran Üniversitesi)
Yrd. Doç. Dr. Vezir HARMAN (Namık Kemal Ün.)
Yrd. Doç. Dr. Yakup YÜKSEL (Namık Kemal Ün.)
(Artuklu Üniversitesi) د. أيمن الدوري
(Sudan) د. التجاني محمد األمين
(Katar) د. محمد عبد اللطيف عبد العاطي
(Gaziantep Üniversitesi) د. باكير محمد علي
(Ankara Üniversitesi) د. أحمد إسماعيل حسن علي
(Harran Üniversitesi) د. رمضان عم
(Harran Üniversitesi) د. حذيفة شريف الخطيب
(Harran Üniversitesi) د. أحمد محمود زكريا توفيق
Sekretarya
Arş. Gör. Rukiye KARDAŞ
Arş. Gör. Nuriman KARAYİĞİT
Arş. Gör. Selim YILMAZ
Harran Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslâm Sempozyumu Tebliğleri
ISBN: 978-975-7113-57-7
Şanlıurfa, Aralık 2016
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
432
Fıkıhta Ölçülülük İlkesinin İslam’ın Doğru Algılanmasına Katkısı
Cemalettin ŞEN
Özet
Ölçülülük, duygu, düşünce, ahlak ve davranışlarda ölçülü ve dengeli olma
durumu olarak tanımlanır. Ölçülülük, ifrat ve tefrit denilen iki aşırı uç arasındaki normal
ve olması gereken hâl ve tavrı ifade eder. Dinin ibadet ve hukuktan ibaret amelî yönüne
ilişkin ölçülülük, “fıkıhta ölçülülük” olarak isimlendirilebilir. İslam’ın algılanmasında
teorik yönün yanı sıra pratik cihet de önemli rol oynamaktadır. Dolayısıyla İslam’ın
doğru algılanması, fıkhi konu ve hükümlerin Müslümanlarca doğru bilinmesi ve
aşırılıklardan uzak, olması gerektiği gibi uygulanmasıyla mümkündür. Sonuç olarak,
İslam’ın insana, mala, barışa, aileye, bilime, düşünce özgürlüğüne vs. bakışının doğru
algılanabilmesi için fıkıhta bireysel ve toplumsal anlamda teorik ve pratik açıdan
ölçülülük ilkesinin çok büyük katkısının olduğunu söyleyebiliriz.
Anahtar Kelimeler: İslam, fıkıh, ölçülülük, ifrat, tefrit, algı.
Abstarct
The Contribution of Moderation Principle in Fiqh to True Perception of Islam
Moderation is defined as a state of being restrained and balanced in feelings,
thoughts, morals and behaviors. Moderation means a normal and required state and
attitude between the two extreme sides called “ifrat” and “tefrit”. Moderation concerns
practical aspects of religion that consist of worships and law, can be called as
“moderation in fiqh”. Besides the theoretical aspect, practiacal aspect has an important
role in perception of Islam. Therefore, the true perception of Islam is based on that the
Muslims should know the matters and rules of fiqh truly and put into practice with no
extremism. Finally, we can assert that the principle of moderation in fiqh, individually
and socially, in theory and practice has a great contribution to the true perception of
Islam’s perspective on human, property, peace, family, freedom of thought etc.
Key Words: Islam, fiqh, moderation, excess, shortage, perception.
Yrd. Doç. Dr., Abant İzzet Baysal Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Ana Bilim Dalı,
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
433
Giriş
İslam’ın “doğru olarak algılanması”,1 “algılanması” meselesinden çok daha
önemlidir. Başka bir deyişle İslam’ın “yanlış bir şekilde algılanması”,
“algılanmamasından” daha kötü sonuçlar üretmektedir.
Nihayetinde zihinsel bir faaliyet olan algılama, her şeyden önce duyumlara2
dayandığı için İslam’ın doğru algılanmasında görme, işitme vb. yetilerin birincil etkisi
vardır.
İslam algısının öznesi, dar anlamda sadece Müslüman olmayanları ifade etse de
geniş anlamda bütün insanları içermektedir. Dolayısıyla İslam’ın doğru veya yanlış
algılanmasından bahsedildiğinde bir yönüyle İslam’a davet,3 diğer yönüyle de
Müslümanların kendi dinlerini tanımaları söz konusu olmaktadır.
Kaynağı itibariyle ahlaki bir kavram olan ölçülülük, fıkıh alanında da pek çok
usul, ibadet ve hukuk içerikli konularda doğrudan veya dolaylı olarak dile
getirilmektedir. Bu nedenle fıkıh sahasındaki ölçülülük, özellikle ahlaki değerler
bakımından İslam’ın algılanması noktasında önemli bir etkiye sahiptir.
Kısaca ifade etmek gerekirse bu çalışmada, fıkıhta ölçülülük ilkesinin, İslam’ın
doğru algılanmasına, hangi konularda, kimleri nasıl etkileyerek katkı sağladığı sorunu
çözümlenmeye çalışılacaktır.
Dolayısıyla ilk olarak bu meselenin anlaşılması ve çözümlenmesi noktasında
kilit role sahip olan “fıkıhta ölçülülük” kavramının açıklanması gerekmektedir.
I. Fıkıhta Ölçülülük Kavramı
Türkçe bir kelime olan “ölçülülük”, dilimizde ayrıca “ılımlılık” kelimesiyle de
karşılanmaktadır.4 Arapçada i’tidâl (اإلعتدال),
1 İngilizcede ise
1 Algı (perception) (اإلدراك), bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varmak demektir.
http://www.tdk.gov.tr, 20.09.2016. Algı hakkında geniş bilgi için bk. FerihaBaymur, Genel Psikoloji,
4. basım, İnkılap ve Aka Kitabevleri, İstanbul, 1978, ss. 124-146; Hançerlioğlu, Orhan, Ruhbilim
Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1988, ss. 17-20;SelçukBudak, Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat
Yayınları, Ankara, 2000, ss. 43-44; Rasim Bakırcıoğlu, Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü, Anı
Yayınları, Ankara, 2012, ss. 23-24; Rıza Tevfik Bölükbaşı, Kâmûs-ı Felsefe, haz. Recep Alpyağıl,
Doğu Batı Yayınları, Ankara, 2015, ss. 241-243. 2 Duyu (sense) (الحس), insanların ve hayvanların, dış dünyanın uyaranlarını görme, işitme, koklama,
dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneğidir. http://www.tdk.gov.tr, 20.09.2016. Bir duyu
gücünün herhangi bir etkenle uyarılmasına ise duyum (اإلحساس) denir. Hayati Hökelekli , “Duyu”,
DİA, c. X, Ankara, 1994, s. 8. 3 Da’vet (الدعوة), İslam dinini yayma ve Müslümanları dinî görevlerini yerine getirmeye çağırma
anlamına gelen İslami bir terimdir. Mustafa Çağrıcı, “Da’vet”, DİA, c. IX, Ankara, 1994, s. 16. 4 http://www.tdk.gov.tr, 20.09.2016. Yüce Allah’ın evrensel kanunlarından birisi de ölçülülüktür. Canlı
ya da cansız bütün varlıkların yaratılışında bu kanunun etkinliğini açıkça görmenin mümkün olduğunu
söyleyebiliriz. Cemalettin Şen, “Şemsüleimme es-Serahsî’nin el-Mebsût Adlı Eserinin Hacmi
Üzerine”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. XXI, sy. 2, Bursa, s. 24. Ayrıca bk. el-
Bakara 2/187, 229; en-Nisâ 4/14; el-Mâide 5/87; et-Tevbe 9/112; et-Talâk 65/1.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
434
“moderation”2kelimeleriyle ifade edilen ölçülülük, “duygu, düşünce, ahlak ve
davranışlardaki denge”3olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir ifadeyle ölçülülük, ahlaki
davranışların kaynağı olan psikolojik yeteneklerin işleyişinde itidal noktasının ilerisine
geçen sapmalar4 anlamındaki ifrat (اإلفراط) ile ahlaki davranışlarda itidal noktasının
altında kalan sapmalar5 manasındaki tefrit (التفريط) adı verilen iki aşırı tutum arasındaki
orta hâl olarak karşımıza çıkmaktadır.
Adâlet (العدالة),6 denge,
7iktisâd (اإلقتصاد),
8 istikâmet (اإلستقامة),
9istivâ (اإلستواء)
10
ve tavassut (التوسط)11
ölçülülük; gulüv (الغلو),12
israf (اإلسراف),13
i’tidâ (اإلعتداء),14
taaddî
,(التعدى)15
tecâvüz (التجاوز),16
teşdîd (التشديد)17
ve tuğyân (الطغيان)18
ifrat; taksîr (التقصير)19
1 Serdar Mutçalı, İngilizce - Türkçe - Arapça Sözlük, Dağarcık Yayınları, İstanbul, 2001, s. 298.Fıkıh
kitaplarında i’tidâl ifadesi, bazen namazın kıyam, rükû ve secde gibi rükünlerini yerli yerinde, acele
etmeden ve sükûnet içinde yerine getirmeyi ifade eden ta’dîl-i erkân anlamında da kullanılır.
Şemsüleimme es-Serahsî,, el-Mebsût, I-XXX (15 mücellette 30 cilt), 2. basım, Dârü'l-Ma'rife, Beyrut,
1406/1986, c. I, s. 188; İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid ve nihâyetü'l-muktesıd, I-II (1 mücellette 2 cilt),
Kahraman Yayınları, İstanbul, 1985, c. I, s. 105; Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhü'l-İslâmî ve edilletüh, I-
VIII, 3. basım, Dârü'l-Fikr, Dımaşk, 1409/1989, c. I, s. 657; AbdullahKahraman, “Ta’dîl-i erkân”,
DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, s. 366; el-Mevsû'atü'l-fıkhiyye, I-XLV, Vezâretü'l-Evkâf ve'ş-Şuûni'l-
İslâmiyye, Küveyt, 1404/1983-1426/2006, c. V, s. 203. 2 Resuhi Akdikmen –Ekrem Uzbay –Necdet Özgüven, Langenscheidt Standart Sözlüğü: English -
Turkish Turkish - English, I-II (1 mücellette 2 cilt), 4. basım, İnkılap Kitapevi, İstanbul, 1989, c. I, s.
336; Oxford Ansiklopedik Sözlük: İngilizce-Türkçe, I-IV, yay.y., İstanbul, ts., Sabah'ın hediyesidir, c.
III, s. 1098. 3 Mustafa Çağrıcı, “İtidal”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, s. 456. Ayrıca bk. Ömer NasuhiBilmen,
Hukûk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmûsu, I-VIII, Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1985, c. VIII, s.
206; Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, I-XXIV, Milliyet Gazetecilik A.Ş., İstanbul, 1992, c.
XVII, s. 9021; Ali Seyyar, İnsan ve Toplum Bilimleri Terimleri, Değişim Yayınları, İstanbul, 2007, s.
529;YaşarÇağbayır, Ötüken Türkçe Sözlük: Orhun Yazıtlarından Günümüze Türkiye Türkçesinin Söz
Varlığı, I-V, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2007, c. IV, s. 3687. 4 “İfrat”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, s. 513. Ayrıca bk. Seyyid Şerif el-Cürcânî, et-Ta’rîfât, nşr.
Abdurrahman Umeyre, Âlemü'l-Kütüb, Beyrut, 1407/1987, s. 54. 5 “Tefrit”, DİA, c. XL, Ankara, 2011, s. 281. Ayrıca bk. Seyyid Şerif el-Cürcânî, et-Ta’rîfât, s. 55.
6 Mustafa Çağrıcı, “Adâlet”, DİA, c. I, Ankara, 1988, s. 341.
7 Çağrıcı, “İtidal”, s. 456.
8 Şah Veliyyullah, Hüccetullâhi'l-bâliğa, I-II, nşr. Muhammed Şerîf Sükker, 2. basım, Dâru İhyâi'l-
Ulûm, Beyrut, 1413/1992; c. II, ss. 53;İsmail Durmuş, “Mübalağa”, DİA, c. XXXI, Ankara, 2006, s.
425. 9 Mustafa Çağrıcı –Süleyman Uludağ, “İstikamet”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, s. 348.
10 Yavuz, Yusuf Şevki, “İstivâ”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, s. 402; el-Mevsû'atü'l-fıkhiyye, I-XLV,
Vezâretü'l-Evkâf ve'ş-Şuûni'l-İslâmiyye, Küveyt, 1404/1983-1426/2006, c. V, s. 203. 11
İbrâhîm b. Mûsâ eş-Şâtıbî,, el-Muvâfakât fî usûli'ş-şerî’a, I-IV, nşr. Muhammed Abdullâh Dirâz,
Dârü'l-Ma'rife, Beyrut, ts., c. IV, s. 258. 12
Yusuf Şevki Yavuz, “Gulüv”, DİA, c. XIV, Ankara, 1996, s. 192. 13
Mustafa Çağrıcı, “Cimrilik”, DİA, c. VIII, Ankara, 1993, s. 4; Cengiz Kallek, “İsraf”, DİA, c. XXIII,
Ankara, 2001, s. 178; İlmihâl, I-II, 6. basım, Divantaş, İstanbul, 1999, c. II, s. 544. 14
Yavuz, “Gulüv”, s. 192. 15
Yavuz, “Gulüv”, s. 192; İbrahim Çelik, “Taaddî”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, s. 283. 16
Durmuş, “Mübalağa”, s. 426. 17
Yavuz, “Gulüv”, s. 192. 18
İbrahim Çelik, “Taaddî”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, s. 283. 19
Mustafa Çağrıcı, “Fazilet”, DİA, c. XII, Ankara, 1995, s. 269.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
435
tefrit; aşırılık,1dalâlet (الضَللة),
2 dengesizlik,
3fesâd (الفساد),
4i’vicâc (اإلعوجاج),
5
ölçüsüzlük6 ve sapma
7 ise hem ifrat ve hem de tefrit ile eş veya yakın anlamlı olarak
kullanılmaktadır.
İslam’ın inanç, ibadet, ahlak ve hukuktan ibaret dört ana unsurunun ikisini ifade
eden ve bu açıdan bakıldığında “İslam ibadet ve hukuk ilmi”8 olarak tanımlanan fıkıh,
ölçülülük ile ilişkisi açısından bakıldığında üç temel durumla karşımıza çıkmaktadır:
Fıkıhta ölçülülük, fıkıhta ifrat ve fıkıhta tefrit.
1) Fıkıhta Ölçülülük
Fıkıhta ölçülülük (اإلعتدال فى الفقه) (moderation in fiqh), “İslam’ın ibadet ve
hukuktan ibaret amelî yönüne ilişkin, aşırılıklardan uzak orta hâl” olarak tanımlanabilir.
Dolayısıyla fıkıhta ölçülülük, mükellefin amelî hükümler konusunda ifrat ve
tefritten sakınmasını gerektirmektedir. İmamın namaz kıldırması örneğinde
görülebileceği gibi çok hızlı (ifrat) ve çok yavaş (tefrit) hareket edilmediği, bu ikisinin
arasındaki (orta) hızla namaz kıldırıldığı zaman ölçülülük ortaya çıkmaktadır.
Ahlak ilminde “insanın iyilik yapmasını ve kötülükten uzak durmasını sağlayan
ruhi yetenekler, erdem” olarak tanımlanan fazilet (الفضيلة),9 her zaman için bir ölçülülük
anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla ölçülü olmak, erdemli olmanın vazgeçilmez şartıdır.
Buradan hareketle fıkıhta ölçülülüğün kişinin ahlaki güzelliğine önemli bir katkı
sağlayacağı rahatlıkla söylenebilir. Dolayısıyla fıkıhta ölçülü olan birey, erdemli olma
yolunda önemli bir adım atmış sayılabilir. Çünkü fıkıh ve ahlak nihayetinde iyiyi ve
güzeli önerir.
Kısaca söylemek gerekirse fıkıhta ölçülülük, mükellefin, ibadet ve hukuk
alanında normal, meşru, iyi, güzel ve helal kabul edilebilecek biçimde orta, dengeli ve
aşırılıklardan uzak davranması ve düşünmesi durumudur.
Fıkıhta ölçülülük ilkesi (قاعدة اإلعتدال فى الفقه) (moderation principle in fiqh) ise
“fıkıhta ölçülülüğü tanımlayan temel önerme ve kural” olarak tanımlanabilir.
2) Fıkıhta İfrat
1 “Fazilet”, s. 269.
2 Ömer Faruk Harman, “Dalâlet”, DİA, c. VIII, Ankara, 1993, s. 427.
3 Süleyman Uludağ, “Aşk”, DİA, c. IV, Ankara, 1991, s. 15.
4 İlhan Kutluer, “Fesad”, DİA, c. XII, Ankara, 1995, s. 421.
5 Çağrıcı –Uludağ, “İstikamet”, s. 348.
6 Ayverdi, İlhan, Asırlar Boyu Tarihî Seyri İçinde Misâlli Büyük Türkçe Sözlük, I-III, haz. Kerim Can
Bayar, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul, 2005, c. III, s. 2422; Uludağ, “Aşk”, s. 15. 7 Harman, “Dalâlet”, s. 428.
8 Hayreddin Karaman, “Fıkıh”, DİA, c. XIII, Ankara, 1996, s. 1.
9 Çağrıcı, “Fazilet”, s. 268.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
436
Fıkıhta ifrat (اإلفراط فى الفقه) (excess in fiqh), “İslam’ın ibadet ve hukuktan ibaret
amelî yönüne ilişkin, itidal noktasının ilerisine geçen sapmalar” olarak tanımlanabilir.
Dolayısıyla fıkıhta ifrat, mükellefin amelî hükümler konusunda fazlalık yönünde
aşırıya kaçmasını belirtir. İmamın namaz kıldırması örneğinde görülebileceği gibi çok
hızlı namaz kıldırıldığı zaman ifrat ortaya çıkmaktadır.
Ahlak ilminde “faziletin karşıtı olarak kötü huy, erdemsizlik” olarak tanımlanan
rezilet (الرزيلة),1 her zaman için bir ölçüsüzlük anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla ölçüsüz
olmak, erdemsiz olmanın vazgeçilmez şartıdır.
Buradan hareketle fıkıhta ifratın kişinin ahlaki çirkinliğine büyük bir katkı
yapacağı rahatlıkla söylenebilir. Dolayısıyla fıkıhta ifrat sahibi olan birey, erdemsiz
olma yolunda büyük bir adım atmış sayılabilir. Çünkü fıkıh ve ahlak nihayetinde kötüyü
ve çirkini yasaklar.
Kısaca söylemek gerekirse fıkıhta ifrat, mükellefin, ibadet ve hukuk alanında
anormal, gayrimeşru, kötü, çirkin ve gayrihelal kabul edilebilecek biçimde ortanın üstü,
dengesiz ve aşırı fazla davranması ve düşünmesi durumudur.
3) Fıkıhta Tefrit
Fıkıhta tefrit (التفريط فى الفقه) (shortage in fiqh), “İslam’ın ibadet ve hukuktan
ibaret amelî yönüne ilişkin, itidal noktasının gerisinde kalan sapmalar” olarak
tanımlanabilir.
Dolayısıyla fıkıhta tefrit, mükellefin amelî hükümler konusunda eksiklik
yönünde aşırıya kaçmasını belirtir. İmamın namaz kıldırması örneğinde görülebileceği
gibi çok yavaş namaz kıldırıldığı zaman tefrit ortaya çıkmaktadır.
Ahlak ilminde “faziletin karşıtı olarak kötü huy, erdemsizlik” olarak tanımlanan
rezilet (الرزيلة),2 her zaman için bir ölçüsüzlük anlamı taşımaktadır. Dolayısıyla ölçüsüz
olmak, erdemsiz olmanın öncelikli şartıdır.
Buradan hareketle fıkıhta tefritin kişinin ahlaki çirkinliğine büyük bir katkı
yapacağı rahatlıkla söylenebilir. Dolayısıyla fıkıhta tefrit sahibi olan birey, erdemsiz
olma yolunda büyük bir adım atmış sayılabilir. Çünkü fıkıh ve ahlak nihayetinde kötüyü
ve çirkini yasaklar.
Kısaca söylemek gerekirse fıkıhta tefrit, mükellefin, ibadet ve hukuk alanında
anormal, gayrimeşru, kötü, çirkin ve gayrihelal kabul edilebilecek biçimde ortanın altı,
dengesiz ve aşırı eksik davranması ve düşünmesi durumudur.
Çalışmamızın bel kemiğini oluşturan fıkıhta ölçülülük kavramını, ilgili diğer
terimlerle birlikte ele aldıktan sonra fıkıhta ölçülülüğün teorik (kuramsal, nazari) ve
1 “Rezîlet”, DİA, c. XXXV, Ankara, 2008, s. 46.
2 “Rezîlet”, s. 46.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
437
pratik (uygulamalı, amelî) açıdan İslam’ın doğru algılanmasına nasıl katkı sağladığını
örneklerle açıklayabiliriz.
II. Fıkıhta Ölçülülüğün İslam’ın Doğru Algılanmasına Teorik Açıdan Katkısı
Fıkıhta ölçülülük, bireysel veya toplumsal boyutlarda kimi zaman fıkıh tarihi ve
usulüne ilişkin düşünce ve kabullere bağlı olarak İslam’ın doğru algılanmasına teorik
açıdan katkı sağlamaktadır.
1) Fıkıh Tarihi Açısından
a) Fıkıh mezheplerine bakış tarzı: Benimsenen mezhep görüşünün yanlış
olduğu ispatlansa dahi körü körüne savunulması anlamındaki taassub1 (التعصب)
(fanaticism) yani bağnazlık ve mensup olduğunun dışındaki mezheplere hayat hakkı
tanımama ifrattır. Aksine asırların fıkhi bilgi ve tecrübe birikimi olan mezhepleri yok
sayarak doğrudan naslardan hüküm çıkarmaya çalışmak da tefrittir. Bu konuda
ölçülülük, tek bir mezhebin metot ve görüşlerine bağlı kalmayıp meseleleri gerektiğinde
mezhepler üstü ve delil odaklı bir bakışla mukayeseli olarak ele almaktır.2
Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların bilgiye, tecrübeye ve düşünce
özgürlüğüne verdiği önemin ifadesi olarak algılanabilir.
b) Fıkıh bilginlerine bakış tarzı: Fıkıh bilginlerinin aşırı derecede övülmesi,3
tarihsel gerçeklerle uyuşmayan niteleme ve veriler ışığında hak etmedikleri özelliklere
sahip olarak gösterilmeleri ifrattır. Çünkü bir şeyin altını çok çizmek bazen o şeyin
altını kazımak anlamına gelebilir. Aksine bu bilginlerin sırf gözden düşürmek gibi
nedenlerle gereksiz yere eleştirilmeleri, hakikate aykırı bilgi ve beyanlarla karalanmaları
da tefrittir. Bu konuda ölçülülük, gerektiğinde bütün fıkıh bilginlerini, doğru ve
güvenilir bilgilere dayalı olarak hak ettikleri şekilde ve bilimsel terbiye sınırlarını
aşmadan övmek ve eleştirmektir.
Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların bilim insanlarına, hakikati arama
duygusuna ve vefaya verdiği önemin ifadesi olarak algılanabilir.
c) Zamana bakış tarzı: Fıkıh kavram, kural ve uygulamalarının hayata
yansıtılmasında tamamen modernist bir bakış açısıyla gelenekten koparak ve ahkâmın
değişmesi4 meselesinde sınır tanımaksızın hareket etmek ifrattır. Aksine bu konuda
1 Mustafa Çağrıcı, “Taassup”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, s. 285. Fıkıh mezhepleri açısından
taassup hakkında geniş bilgi için bk. Hayreddin Karaman, İslam’ın Işığında Günün Meseleleri, I-III,
Nesil Yayınları, İstanbul, 1988-1992, c. II, ss. 715-721. 2 Hacı Mehmet Günay (ed.), Günümüz Fıkıh Problemleri, 4. basım, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim
Fakültesi Yayınları, Eskişehir, 2013, ss. 18-19. 3 Övgüde aşırı gidilmemesi gerektiğine dair bk. Mustafa Çağrıcı, “Medih”, DİA, c. XXVIII, Ankara,
2003, s. 304. 4 Ahkâmın değişmesi meselesindeki ifrat, tefrit ve mutedil görüşler hakkında bk. Mehmet Erdoğan,
İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları,
İstanbul, 1990, ss. 97-106.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
438
geleneği vazgeçilmez olarak kabullenip çağını okuyamamak, yeniliğe, güncellenmeye
karşı durmak ve ahkâmın değişmesi meselesinde sınırları gereksiz yere daraltmak da bir
tefrittir. Bu konuda ölçülülük, gelenek ve çağın gereklerini dengeli bir şekilde
değerlendirip mümkün olduğu ölçüde yenilenmenin, değişmenin ve güncellenmenin
yollarını açık tutmaktır.
Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların yeniliğe, geleneğe, değişime ve
çağın gereklerini anlamaya verdiği önemin ifadesi olarak algılanacaktır.
Evrensel bir hukuk sistemi olan İslam hukukunun, bilimsel değişim ve
gelişmelere uyum sağlayamaması düşünülemez. Bu bağlamda İslam hukukçularına
önemli görevler düşmektedir. Asırların birikimi birçok değişim ve gelişimin, İslam
hukukuna hakkıyla yansıtılamaması ve neticede İslam hukukunun, zamanımızda
uygulanması mümkün olmayan ve sadece tarihsel çalışmaların malzemesi olarak
görülen bir hukuk sistemi hâline dönüşmesini istemiyorsak, İslam hukukunu zamanın
diliyle konuşturmak mecburiyetindeyiz.1
2) Fıkıh Usulü Açısından
a) Şer’î delillere bakış tarzı:
Nasları temel olarak ele aldığımızda Kitap ve Sünnet’i delil olarak alıp re’yi ve
bunun en önemli unsuru olan kıyası, sahâbî kavlini ve tâbiîn fetvalarını kabul etmemek
ifrattır. Aksine sadece Kitap ve re’ye dayanıp Sünnet’i delil kabul etmemek de tefrittir.
Bu konuda ölçülülük, Kitap ve Sünnet’in yanı sıra icmâ, kıyas vb. delilleri de belli bir
denge ve hiyerarşi gözeterek kabul etmektir.2
Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların naslardan kopmadan akli delilleri
de kullandığına, vahiy-akıl dengesini3 bozmadığına dolayısıyla İslam’ın temellerinin
sağlam ve akla uygun olduğuna yönelik olumlu bir algı oluşturabilir.
b) İctihad ehliyetine bakış tarzı:
İctihad ehliyetine ilişkin şartları,4 âdeta ictihad kapısının kapanmasına
5 sebep
olacak ölçüde ağırlaştırıp müctehid potansiyeli taşıyan insanları ilme küstürmek ifrattır.
1 Cemalettin Şen, Bilinç ve Etkisi: İslam Hukukunda Bilincin Hak ve Sorumluluklara Etkisi, Emin
Yayınları, Bursa, 2010, ss. 43-44. 2 Ehl-i hadîs (أهل الحديث), II. (VIII.) yüzyıldan sonra ortaya çıkan ve daha çok hadise ağırlık veren
Medine merkezli fıkıh ekolüdür. Salim Öğüt, “Ehl-i hadîs”, DİA, c. X, Ankara, 1994, s. 508. Ehl-i
re’y (أهل الرأي), II. (VIII.) yüzyılda ortaya çıkan Kûfe merkezli fıkıh ekolüdür. M. Esad Kılıçer, “Ehl-i
re’y”, DİA, c. X, Ankara, 1994, s. 520. Müfrit ve mutedil ehl-i hadîs ve ve ehl-i re’y hakkında bk.
HayreddinKaraman, Başlangıçtan Zamanımıza Kadar İslam Hukuk Tarihi, Nesil Yayınları, İstanbul,
1989, ss. 175-176. 3 Mehmet Erdoğan, Vahiy-Akıl Dengesi Açısından Sünnet, 3. Basım, Marmara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 2009, ss. 281-282. 4 Hayreddin Karaman, İslam Hukukunda İctihad, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1975, ss.
175-182; H. Yunus Apaydın, “İctihad”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 437-439. 5 Karaman, İslam Hukukunda İctihad, ss. 183-203; Apaydın, “İctihad”, ss. 443-445.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
439
İctihad ciddiyetini temelinden sarsacak derecede bu şartları gevşetip uluorta sözde
müctehidlerin türemesine sebep olmak da tefrittir. Bu konuda ölçülülük, makul, meşru
ve dengeli bir şartlar listesi sunmaktır.1
Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların bilimsel yeniliklere açık olduğu,
İslam’ın her zaman ve zeminde uygulanmaya elverişli olduğu algısını oluşturabilir.
III. Fıkıhta Ölçülülüğün İslam’ın Doğru Algılanmasına Pratik Açıdan Katkısı
Fıkıhta ölçülülük, bireysel veya toplumsal boyutlarda kimi zaman ibadet ve
hukuka ilişkin kural ve uygulamalara bağlı olarak İslam’ın doğru algılanmasına pratik
açıdan katkı sağlamaktadır.
1) İbadetler Açısından
a) Namaz:
İmamın namazı çok yavaş kıldırması veya kıraatte çok uzun bir sure okumak
suretiyle uzatması ifrattır. Aksine imamın namazı çok hızlı kıldırması veya bazı
sünnetleri göz ardı ederek kısaltması da tefrittir. Bu hususta ölçülülük, imamın namazı
sünnete uygun bir şekilde cemaatin durumunu da gözeterek orta bir sürede
kıldırmasıdır.2
Bu şekildeki ölçülü davranış, insan sevgisi, merhamet, çocuk, hasta, yaşlı vb.
özel durumları olan insanların da cemaate teşvik edilmesi gibi güzelliklerin
Müslümanlar için ibadet kadar önemli olduğu algısını oluşturabilir.
b) Oruç:
Kişinin, dinî, ailevi, toplumsal vb. görevlerini aksatacak şekilde çok oruç tutması
ifrattır. Aksine dinî görev kapsamındaki oruçları özürsüz tutmamak da tefrittir. Bu
hususta ölçülülük, meşru bir mazereti olmayan mükellefin dinen sorumlu olduğu
oruçları tutması fakat savm-ı dehr3 başta olmak üzere dinî, ailevi, toplumsal vb. işlerini
aksatabilecek şekilde çok oruç tutmaktan sakınmasıdır.4
Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların aileye ve topluma verdiği değerin
algılanmasını sağlayabilir.
1 Benzer ifadeler için bk. Esen, Bilâl, Hanefi Usulcülerinde İctihad Teorisi, Türkiye Diyanet Vakfı
Yayınları, Ankara, 2012, ss. 116-122. 2 Hz. Peygamber’in (sav) namazını orta uzunlukta tuttuğuna dair bk. Müslim, “Cum’a”, 41. Ta’dîl-i
erkân(تعديل األركان) terkibi fıkıh terimi olarak namazın kıyam, rükû ve secde gibi rükünlerini yerli
yerinde, acele etmeden ve sükûnet içinde yerine getirmeyi ifade eder. Kahraman, “Ta’dîl-i erkân”, s.
366. 3 Savm-ı dehr (صوم الدهر), yasaklanılan bayram günleri de dâhil olmak üzere tam bir sene boyunca hiç
ara vermeden oruç tutmaktır. Mehmet Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rağbet Yayınları,
İstanbul, 1998, s. 397. Bu oruca savm-ı ebed (صوم األبد) de denilmektedir. Vecdi Akyüz, Mukayeseli
İbadetler İlmihâli (İslam Fıkhında İbadetler), I-IV, İz yayıncılık, İstanbul, 1995, c. II, s. 392. 4 Hz. Peygamber’in (sav) gündüzleri sürekli oruçlu olan Abdullah b. Amr’ı (ra) uyardığına dair bk.
Buhârî, “Savm”, 54. “Sürekli oruç tutan oruç tutmamış olur.” Buhârî, “Savm”, 57.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
440
c) Zekât:
Kişinin, kendisini fakirleştirecek ölçüde veya malının tamamını zekât olarak
vermesi ifrattır. Aksine kişinin hiç zekât vermemesi veya zekâtını eksik ödemesi de
tefrittir. Bu hususta ölçülülük, mükellefin zekâtını meşru ve makul sınırlar içinde
dengeli bir oranda vermesidir.1
Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların mala, fakirlere, aileye ve toplumsal
adalete verdikleri önemin algılanmasını sağlayabilir.
d) Hac:
Hac sırasında büyük taşlar atmak ifrattır. Aksine hiç taş atmamak veya meşru
olmayan cisimler atmak da tefrittir. Bu hususta ölçülülük, sünnete uygun şekil ve ölçüde
taşların atılmasıdır.2
Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların insana verdiği değerin ve
merhamet duygusunun algılanmasını sağlayabilir.
2) Hukuk Açısından
a) Devletler hukuku:
İslam devletinin, diğer devletlerle olan dostane ilişkilerini abartarak ülke
menfaatlerinin zedelenmesine neden olması ifrattır. Aksine dost ülkelere dahi düşmanca
davranmak da tefrittir. Bu hususta ölçülülük, dostluğun da düşmanlığın da kalıcı
olmayabileceği ihtimaliyle temkinli hareket etmektir.3
Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların diğer ülkelerle dostane ilişkileri
esas aldığı fakat menfaatlerini koruma noktasında da daima uyanık olduğu algısını
oluşturabilir.
b) Ceza hukuku:
Kişinin nefsani arzularına aşırı düşkünlük göstermesi ve bu nedenle zina etmesi
ifrattır. Aksine lezzet duyarsızlığı olarak ifade edilen durum ve bunun sonucu olarak
1 Hz. Peygamber’in (sav) malının tamamını tasadduk veya vasiyet etmeyi yasakladığına dair bk.
Buhârî, “Vesâyâ”, 2; Müslim, “Vesâyâ”, 7-8; Ebû Dâvûd, “Zekât”, 39. “Sadakanın hayırlısı, kişiyi
fakir düşürmeyecek olanıdır.” Buhârî, “Zekât”, 18, “Vesâyâ”, 9; .Ebû Dâvûd, “Zekât”, 39. 2 Hz. Peygamber (sav), hac sırasında büyük taşlar atarak diğer insanlara zarar verebilecek kimseleri
uyarmış ve bunun dince benimsenmeyen aşırı bir davranış olduğunu belirtmiştir. İbn Mâce,
“Menâsik”, 63; Nesâî, “Menâsikü’l-hac”, 217. 3 “Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olabilir. Kızdığına da ölçülü kız, belki bir gün dostun
olabilir.” Tirmizî, “Birr ve’s-sıla”, 60. “Düşmanını küçük gören aldanır.” İbn Hibbân, Ravzatü’l-ukalâ
ve nüzhetü’l-fuzalâ, Beyrut, 1397/1977, s. 95.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
441
helal olan ilişkilerden de kaçınması tefrittir. Bu hususta ölçülülük, helal sınırları
içerisinde kalması, kendisine helal olanı haram kabul etmemesidir.1
Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların iffet anlayışının ve aileye verdiği
önemin algılanmasını sağlayabilir.
c) Aile hukuku:
İddetin bir yıl gibi uzun bir süre olarak esas alınması ifrattır. Aksine kadının hiç
iddet beklememesi veya yetersiz bir süre iddet beklemesi de tefrittir. Bu hususta
ölçülülük, makul ve meşru bir süre iddet beklemektir.2
Bu şekildeki ölçülü davranış, Müslümanların aile hayatına, vefa duygusuna ve
iffet anlayışına verdiği önemin algılanmasını sağlayabilir.
Sonuç
Bu çalışmada öncelikle fıkıh edebiyatına ilave edilebilecek yeni kavramlar olan
“fıkıhta ölçülülük”, “fıkıhta ifrat” ve “fıkıhta tefrit” tanımlanmış ve aşağıdaki sonuçlara
ulaşılmıştır.
İslam’ın “doğru algılanması”, “algılanması” meselesinden daha önemlidir.
Fıkıhta ölçülülük, İslam’ın Müslüman olsun olmasın bütün insanlar tarafından
doğru algılanması imkânını sağlar.
Ölçülülük, kaynak itibariyle ahlaki bir kavramdır. Dolayısıyla fıkıhta ölçülülük,
kişinin ahlakını olumlu yönde etkilemesi nedeniyle doğru bir algının oluşmasına katkı
sağlar.
Fıkıhta ölçülülük, bireysel veya toplumsal boyutlarda kimi zaman fıkıh tarihi ve
usulüne ilişkin düşünce ve kabullere bağlı olarak İslam’ın doğru algılanmasına teorik
açıdan; kimi zaman da ibadet ve hukuka ilişkin kural ve uygulamalara bağlı olarak
pratik açıdan katkı sağlamaktadır.
Fıkıhta ifrat ve tefrit, İslam’ın yanlış algılanmasına yol açar. Bu nedenle bu iki
aşırılıktan sakınmak gerekir.
1 Ahlak kitaplarında “nefsani arzulara aşırı düşkünlük” anlamındaki şehvet gücünün ifratına şereh,
Fârâbî’nin “lezzet duyarsızlığı” dediği tefritine humûd, dengeli ve ılımlı işleyişine de iffet (العفة)
denilmiştir. Mustafa Çağrıcı, “İffet”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, s. 506. 2 İslam öncesi Hicaz Arap toplumunda kocası ölen kadın bir yıl süreyle iddet bekler ve yas tutardı.
Boşanmış kadınların ise iddet beklemesi ve yas tutması gerekli görülmezdi. Mustafa Baktır, “İhdâd”,
DİA, c. XXI, Ankara, 2000, s. 530. İslam hukukuna göre kocası ölen kadın hamile değilse beklemesi
gereken süre dört ay on gündür. el-Bakara 2/234. Boşanmış kadınlar hamile değilseler ve hayız da
görüyorlarsa Hanefî mezhebine ve Hanbelî mezhebinde ağırlık kazana görüşe göre üç hayız süresince
iddet beklerler. bk. Halil İbrahim Acar, “İddet”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 467-468.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
442
Fıkıhta ölçülülük, İslam’ın ve Müslümanların bilgi, tecrübe, düşünce özgürlüğü,
hakikati arama duygusu, vefa, insan sevgisi, merhamet, aile, toplumsal adalet, dostluk,
iffet vb. değerlere bakışının doğru olarak algılanabilmesini temin eder.
İslam’ın her zaman ve zeminde herkesçe uygulanabilecek yegâne din oluşu
gerçeğinin algılanabilmesi için fıkıhta ölçülülük ilkesinin bireysel ve toplumsal boyutta
teorik ve pratik açıdan hayata geçirilmesinin çok büyük katkısı vardır.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
443
Kaynaklar
“İfrat”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, s. 513.
“Rezîlet”, DİA, c. XXXV, Ankara, 2008, s. 46.
“Tefrit”, DİA, c. XL, Ankara, 2011, s. 281.
Acar, Halil İbrahim, “İddet”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 466-471.
Akdikmen, Resuhi - Uzbay, Ekrem - Özgüven, Necdet, Langenscheidt Standart
Sözlüğü: English - Turkish Turkish - English, I-II (1 mücellette 2 cilt), 4. basım,
İnkılap Kitapevi, İstanbul, 1989.
Akyüz, Vecdi, Mukayeseli İbadetler İlmihâli (İslam Fıkhında İbadetler), I-IV, İz
yayıncılık, İstanbul, 1995.
Apaydın, H. Yunus, “İctihad”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 432-445.
Ayverdi, İlhan, Asırlar Boyu Tarihî Seyri İçinde Misâlli Büyük Türkçe Sözlük, I-III, haz.
Kerim Can Bayar, Kubbealtı Neşriyatı, İstanbul, 2005.
Bakırcıoğlu, Rasim, Ansiklopedik Eğitim ve Psikoloji Sözlüğü, Anı Yayınları, Ankara,
2012.
Baktır, Mustafa, “İhdâd”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 530-532.
Baymur, Feriha, Genel Psikoloji, 4. basım, İnkılap ve Aka Kitabevleri, İstanbul, 1978.
Bilmen, Ömer Nasuhi, Hukûk-ı İslâmiyye ve Istılâhât-ı Fıkhiyye Kâmûsu, I-VIII,
Bilmen Yayınevi, İstanbul, 1985.
Budak, Selçuk, Psikoloji Sözlüğü, Bilim ve Sanat Yayınları, Ankara, 2000.
Buhârî, Muhammed b. İsmâil, el-Câmi'u's-sahîh, I-VIII, Çağrı Yayınları, İstanbul,
1401/1981.
Büyük Larousse Sözlük ve Ansiklopedisi, I-XXIV, Milliyet Gazetecilik A.Ş., İstanbul,
1992.
Cürcânî, Seyyid Şerif, et-Ta'rîfât, nşr. Abdurrahman Umeyre, Âlemü'l-Kütüb, Beyrut,
1407/1987.
Çağbayır, Yaşar, Ötüken Türkçe Sözlük: Orhun Yazıtlarından Günümüze Türkiye
Türkçesinin Söz Varlığı, I-V, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 2007.
Çağrıcı, Mustafa – Uludağ, Süleyman, “İstikamet”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, ss.
348-349.
(-----), “Adâlet”, DİA, c. I, Ankara, 1988, ss. 341-343.
(-----), “Cimrilik”, DİA, c. VIII, Ankara, 1993, ss. 4-5.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
444
(-----), “Da’vet”, DİA, c. IX, Ankara, 1994, ss. 16-19.
(-----), “Fazilet”, DİA, c. XII, Ankara, 1995, ss. 268-271.
(-----), “İffet”, DİA, c. XXI, Ankara, 2000, ss. 506-507.
(-----), “İtidal”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, ss. 456-457.
(-----), “Medih”, DİA, c. XXVIII, Ankara, 2003, ss. 304-305.
(-----), “Taassup”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, ss. 285-286.
Çelik, İbrahim, “Taaddî”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, ss. 283-284.
Durmuş, İsmail, “Mübalağa”, DİA, c. XXXI, Ankara, 2006, ss. 425-427.
Ebû Dâvûd es-Sicistânî, es-Sünen, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.
el-Mevsû'atü'l-fıkhiyye, I-XLV, Vezâretü'l-Evkâf ve'ş-Şuûni'l-İslâmiyye, Küveyt,
1404/1983-1426/2006.
Erdoğan, Mehmet, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, Rağbet Yayınları, İstanbul, 1998.
(-----), İslam Hukukunda Ahkâmın Değişmesi, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Vakfı Yayınları, İstanbul, 1990.
(-----), Vahiy-Akıl Dengesi Açısından Sünnet, 3. Basım, Marmara Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Vakfı Yayınları, İstanbul, 2009.
Esen, Bilâl, Hanefi Usulcülerinde İctihad Teorisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları,
Ankara, 2012.
Günay, Hacı Mehmet (ed.), Günümüz Fıkıh Problemleri, 4. basım, Anadolu
Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir, 2013.
Hançerlioğlu, Orhan, Ruhbilim Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1988.
Harman, Ömer Faruk, “Dalâlet”, DİA, c. VIII, Ankara, 1993, ss. 427-428.
Hökelekli, Hayati, “Duyu”, DİA, c. X, Ankara, 1994, ss. 8-12.
http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&view=gts, 20.09.2016.
İbn Hibbân, Ravzatü’l-ukalâ ve nüzhetü’l-fuzalâ, Beyrut, 1397/1977.
İbn Mâce, es-Sünen, I-II, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.
İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid ve nihâyetü'l-muktesıd, I-II (1 mücellette 2 cilt),
Kahraman Yayınları, İstanbul, 1985.
İlmihâl, I-II, 6. basım, Divantaş, İstanbul, 1999.
Kahraman, Abdullah, “Ta’dîl-i erkân”, DİA, c. XXXIX, Ankara, 2010, s. 366.
Kallek, Cengiz, “İsraf”, DİA, c. XXIII, Ankara, 2001, ss. 178-180.
Uluslararası Yanlış Algılar ve Doğru İslam Sempozyumu Bildirileri
445
Karaman, Hayreddin, “Fıkıh”, DİA, c. XIII, Ankara, 1996, ss. 1-14.
(-----), Başlangıçtan Zamanımıza Kadar İslam Hukuk Tarihi, Nesil Yayınları, İstanbul,
1989.
(-----), İslam Hukukunda İctihad, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1975.
(-----), İslam’ın Işığında Günün Meseleleri, I-III, Nesil Yayınları, İstanbul, 1988-1992.
Kılıçer, M. Esad, “Ehl-i re’y”, DİA, c. X, Ankara, 1994, ss. 520-524.
Kutluer, İlhan, “Fesad”, DİA, c. XII, Ankara, 1995, ss. 421-422.
Mutçalı, Serdar, İngilizce - Türkçe - Arapça Sözlük, Dağarcık Yayınları, İstanbul, 2001.
Müslim b. Haccâc, el-Câmi'u's-sahîh, I-VIII, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.
Nesâî, es-Sünen, I-VIII, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.
Oxford Ansiklopedik Sözlük: İngilizce-Türkçe, I-IV, yay.y., İstanbul, ts., Sabah'ın
hediyesidir.
Öğüt, Salim, “Ehl-i hadîs”, DİA, c. X, Ankara, 1994, ss. 508-512.
Rıza Tevfik Bölükbaşı, Kâmûs-ı Felsefe, haz. Recep Alpyağıl, Doğu Batı Yayınları,
Ankara, 2015.
Serahsî, Şemsüleimme, el-Mebsût, I-XXX (15 mücellette 30 cilt), 2. basım, Dârü'l-
Ma'rife, Beyrut, 1406/1986.
Seyyar, Ali, İnsan ve Toplum Bilimleri Terimleri, Değişim Yayınları, İstanbul, 2007.
Şah Veliyyullah, Hüccetullâhi'l-bâliğa, I-II, nşr. Muhammed Şerîf Sükker, 2. basım,
Dâru İhyâi'l-Ulûm, Beyrut, 1413/1992.
Şâtıbî, İbrâhîm b. Mûsâ, el-Muvâfakât fî usûli'ş-şerî'a, I-IV, nşr. Muhammed Abdullâh
Dirâz, Dârü'l-Ma'rife, Beyrut, ts.
Şen, Cemalettin, “Şemsüleimme es-Serahsî’nin el-Mebsût Adlı Eserinin Hacmi
Üzerine”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, c. XXI, sy. 2, Bursa
Şen, Cemalettin, Bilinç ve Etkisi: İslam Hukukunda Bilincin Hak ve Sorumluluklara
Etkisi, Emin Yayınları, Bursa, 2010.
Tirmizî, el-Câmi'u's-sahîh, I-V, Çağrı Yayınları, İstanbul, 1401/1981.
Uludağ, Süleyman, “Aşk”, DİA, c. IV, Ankara, 1991, ss. 11-17.
Yavuz, Yusuf Şevki, “Gulüv”, DİA, c. XIV, Ankara, 1996, ss. 192-195.
Zühaylî, Vehbe, el-Fıkhü'l-İslâmî ve edilletüh, I-VIII, 3. basım, Dârü'l-Fikr, Dımaşk,
1409/1989.