16
SINIRSIZ, SÝLAHSIZ, GARANTÖRSÜZ YENÝ BÝR KIBRIS MÜMKÜN ! yeniçað haftalýk siyasi gazete BU MEMLEKET BÝZÝM! SERHAN Uzun lafýn kýsasý... 7 OCAK 2011 CUMA 20 1025 2 TL YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ 3 Olay aslýnda vahimdir… 1974 yýlýnda Viyana'da varýlan uzlaþý neticesinde Kýbrýs'ýn kuzeyinde kalan Kýbrýslý Rum ve Maronitlerin insan hak ve özgürlükleri garanti alýnacaðý taahhütlünde bulunulmuþtu. Buna dini özgürlükler de dâhildi. Bu antlaþma çerçevesinde Kýbrýs'ýn kuzeyinde iki köyde Dipkarpaz ve Ayia Triada (Sipahi) kalmaya baþlayan Rumlar doðal olarak da kiliselerini de rutin çalýþtýrmaya devam edebilmeleri gerekirdi. Olaylarýn, bu iki köyün içindeki kiliselerde meydana geldiði anlaþýlmakta ama resmi açýklama olmayýnca emin olmak zor! Kilise yaptýðý açýklamada izin alýndýðýný söylemektedir ama bu iki köyde Rumlar yaþamaya devam ediyorsa zaten izne ne gerek vardýr? Tam da bu nedenle yasadýþý ayin ne demek oluyor? YKP, Karpaz'daki ayinlerin engellenmesini deðerlendirdi “Ýnsan haklarý ihlalleri diþe diþ, göze göz siyasetlerine dayanan gerekçelerle hoþ gösterilmez” YKP KTHY’deki geliþmeleri deðerlendirdi: YÜZSÜZLÜK DÝZ BOYU Kýbrýs'ýn kuzeyinde çürümeyen, çürütülmeyen hiç bir deðer býrakmadýlar… Þimdiki sýcak örneðimiz KTHY Yapýlan açýklamalar- dan belli oldu ki bu yeni havayollarý þirketi de TC Sivil havacýlýk kanunlarýna göre uçacak. TC Sivil havacýlýk kanunlarýna göre uçacaksa (..) bu þirket ya charter seferi yapan havayolu olacak ya da THY'nin alt kuruluþu gibi uçan ikinci bir Anadolu Jet! Acaba hangisi? Elbette bunun da cevabýný verecek bir yetkili bulamayacaðýz! Yetkili ve ilgililer sahibi KTHY buharlaþmýþ muamelesi yapmaktadýr ancak KTHY tasfiye halinde de olsa hala vardýr ve baþýnda atanmýþ, tasfiyeyi gerçekleþtirecek 2 kayyum vardýr. Eðer bu yönetim yeterli deðilse güçlendirmek ve tasfiye sürecini hýzlandýrarak þirketin alacaklarýný ve verecek- leri temizlemek bu hükümete, þirketler mukayyitliðine ve mahkemeye düþmektedir. Zaman önemlidir çünkü her geçen süre faiz ve diðer finansal kayýplar demektir. Tasfiye personeli hemen KTHY'nin mal varlýðýný, demirbaþlarýný ve stoklarýný, bunlarýn mali karþýlýklarýný kamu vicdanýný rahatlamak için açýklamak zorundadýr. Özellikle KTHY'nin hangarlardaki mali deðeri yüksek uçak parçalarýnýn akýbetinin ne durumda olduðunun soru iþaretlerini gidererek iþe baþlayabilirler YKP, ilgili ve yetkili tüm kesimleri bu olaylardaki sorumlularýn gerekli cezayý almasý için göreve çaðýrmaktadýr ama bunun olabileceðine de maalesef ihtimal vermemektedir çünkü ilgili, yetkili, taraf diye ortada olanlarýn da bu iþlerin bir yerinden bazý þeylere dâhil olduðunu sezmektedir. Bu nedenle yolsuzluklarýn ve usulsüzlüklerin temizleneceði yer sokaktýr, bu nedenle tüm demokratik kitle örgütlerini KTHY çalýþanlarý ve KTHY'nin maðdur ettikleri ile daha fazla dayanýþma için mücadeleye çaðýrýrýz. 2

yenicag 07012011

Embed Size (px)

DESCRIPTION

yenicag 07012011

Citation preview

Page 1: yenicag 07012011

SINIRSIZ, SÝLAHSIZ,GARANTÖRSÜZ YENÝ BÝR KIBRIS

MÜMKÜN!yeniçað

ha f ta l ý k s i yas i gaze te

BU MEMLEKET

BÝZÝM!

S E R H A N G A Z Ý O Ð L U

Uzun lafýn kýsasý...

TARÝH: 7 OCAK 2011 CUMA YIL: 20 SAYI: 1025 FÝYATI: 2 TL SAHÝBÝ: YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

3

● Olay aslýnda vahimdir… 1974 yýlýnda Viyana'da varýlan uzlaþý neticesinde Kýbrýs'ýn kuzeyinde kalan Kýbrýslý Rum ve Maronitlerin insanhak ve özgürlükleri garanti alýnacaðý taahhütlünde bulunulmuþtu. Bunadini özgürlükler de dâhildi. Bu antlaþma çerçevesinde Kýbrýs'ýn kuzeyindeiki köyde Dipkarpaz ve Ayia Triada (Sipahi) kalmaya baþlayan Rumlardoðal olarak da kiliselerini de rutin çalýþtýrmaya devam edebilmelerigerekirdi. Olaylarýn, bu iki köyün içindeki kiliselerde meydana geldiðianlaþýlmakta ama resmi açýklama olmayýnca emin olmak zor! Kilise yaptýðý açýklamada izin alýndýðýný söylemektedir ama bu iki köydeRumlar yaþamaya devam ediyorsa zaten izne ne gerek vardýr? Tam dabu nedenle yasadýþý ayin ne demek oluyor?

YKP, Karpaz'daki ayinlerin engellenmesini deðerlendirdi

“Ýnsan haklarý ihlalleri diþe diþ,göze göz siyasetlerine dayanangerekçelerle hoþ gösterilmez”

YKP KTHY’deki geliþmeleri deðerlendirdi:

YÜZSÜZLÜKDÝZ BOYU

● Kýbrýs'ýn kuzeyindeçürümeyen,çürütülmeyen hiç birdeðer býrakmadýlar…Þimdiki sýcak örneðimiz KTHY

● Yapýlan açýklamalar-dan belli oldu ki buyeni havayollarý þirketide TC Sivil havacýlýk kanunlarýna göre uçacak. TC Sivilhavacýlýk kanunlarýnagöre uçacaksa (..) bu þirket ya charter seferiyapan havayolu olacak ya da THY'ninalt kuruluþu gibi uçan ikinci bir Anadolu Jet!Acaba hangisi? Elbette bunun da cevabýný verecek biryetkili bulamayacaðýz!

●Yetkili ve ilgililer sahibi KTHY buharlaþmýþ muamelesi yapmaktadýr ancak KTHY tasfiye halinde de olsa hala vardýrve baþýnda atanmýþ, tasfiyeyi gerçekleþtirecek 2 kayyumvardýr. Eðer bu yönetim yeterli deðilse güçlendirmek ve tasfiye sürecini hýzlandýrarak þirketin alacaklarýný ve verecek-leri temizlemek bu hükümete, þirketler mukayyitliðine vemahkemeye düþmektedir. Zaman önemlidir çünkü her geçensüre faiz ve diðer finansal kayýplar demektir. Tasfiye personelihemen KTHY'nin mal varlýðýný, demirbaþlarýný ve stoklarýný,bunlarýn mali karþýlýklarýný kamu vicdanýný rahatlamak içinaçýklamak zorundadýr. Özellikle KTHY'nin hangarlardaki mali deðeri yüksek uçak parçalarýnýn akýbetinin ne durumdaolduðunun soru iþaretlerini gidererek iþe baþlayabilirler

●YKP, ilgili ve yetkili tüm kesimleri bu olaylardaki sorumlularýn gerekli cezayýalmasý için göreve çaðýrmaktadýr amabunun olabileceðine de maalesef ihtimalvermemektedir çünkü ilgili, yetkili, tarafdiye ortada olanlarýn da bu iþlerin biryerinden bazý þeylere dâhil olduðunusezmektedir. Bu nedenle yolsuzluklarýn veusulsüzlüklerin temizleneceði yer sokaktýr,bu nedenle tüm demokratik kitle örgütleriniKTHY çalýþanlarý ve KTHY'nin maðdurettikleri ile daha fazla dayanýþma içinmücadeleye çaðýrýrýz.

2

Page 2: yenicag 07012011

HABER2 7 OCAK 2011 CUMA

YKP, Karpaz'daki ayinlerin

engellenmesini deðerlendirdi

“Ýnsan haklarý ihlalleri diþe diþ, göze göz siyasetlerine dayanangerekçelerle hoþ gösterilmez”YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat KanatlýKarpaz'daki ayinlerin engellenmesini deðer-lendirdi. Konu ile ilgili açýklama þöyle:

Kýbrýs'ýn kuzeyindeki hükümetçilik oynayan-larýn yeni marifeti sorunlar karþýsýnda sus-malarý ve sanki bir þey yokmuþ gibi davran-malarýdýr…

Dipkarpaz ve Ayia Triada (Sipahi) köylerinde-ki Christmas Yortusu olan 25 Aralýk'taki diniayinlerin polis tarafýndan basýldýðý ve ayinlerdurdurulduðu ile ilgili haberlerle ilgili KudretÖzersay'ýn ne demek istediði anlaþýlmayanaçýklamasý dýþýnda kimse bir þey söylemedi veherkes meþhur sessizliklerine büründü…

Avrupa Parlamentosunun en büyük iki politikgrubu Muhafazakârlar (EPP) ve Sosyalistler(PES) açýklama yaparak olayý kýnadý amakuzeydeki medya için bu konu önemli birhaber deðeri görmedi. Haberi verenler deRum basýnýndan alarak yorumlu olarak, "ABzaten bizi istemez", "APOEL maçýna sesçýkarmayanlar, Hristiyanlar olunca ses çýkarýr-lar" türünden vatan, millet, Sakarya nutuklarýile iç kamuoyuna nutuklar salladýlar…

Olay aslýnda vahimdir… 1974 yýlýndaViyana'da varýlan uzlaþý neticesinde Kýbrýs'ýnkuzeyinde kalan Kýbrýslý Rumlarýn veMaronitlerin insan hak ve özgürlükleri garantialýnacaðý taahhütlünde bulunulmuþtu. Bunadini özgürlükler de dâhildi. Bu antlaþmaçerçevesinde Kýbrýs'ýn kuzeyinde iki köydeDipkarpaz ve Ayia Triada (Sipahi) kalmayabaþlayan Rumlar doðal olarak da kiliselerini derutin çalýþtýrmaya devam edebilmeleri gerekir-di. Olaylarýn, bu iki köyün içindeki kiliselerdemeydana geldiði anlaþýlmakta ama resmi açýk-lama olmayýnca emin olmak zor! Kilise yaptýðýaçýklamada izin alýndýðýný söylemektedir amabu iki köyde Rumlar yaþamaya devam ediyor-sa zaten izne ne gerek vardýr? Tam da bunedenle yasadýþý ayin ne demek oluyor?

Kýbrýs'ýn kuzeyindeki insan haklarý ihlalineciddi bir örnekle karþý karþýyayýz. Ýnsan haklarýihlalleri diþe diþ, göze göz siyasetlerinedayanan gerekçelerle hoþ gösterilmesi isedurumun diðer bir vahim halidir…

Kýbrýs'ýn güneyinde dini konularda sorunlarvarsa veya güneyde yükselen bir ýrkçýlýk varsabu ayrýca konuþulmalýdýr ama bireylerin hakve özgürlükleri ne olursa olsun dokunulmazdýrve deðerlidir.

Bu nedenle Karpaz'da yaþananlardan YeniKýbrýs Partisi ciddi kaygý duymakta ve yetk-ilileri hemen açýklama yapmaya, sorumlularhakkýnda da soruþturma baþlatmaya daveteder…

132 KTHY eski çalýþanýnýn avukatý BarýþMamalý, yaptýðý basýn açýklamasýyla, yýlbaþýöncesinde çalýþanlara ödenen miktarýn büyükbir kýsmýnýn 'Hay - Koop Ltd." isimli bankatarafýndan alýkonmasý nedeniyle, iþveren tarafýn-dan kesilen paralarýn fona yatýrýlmadýðýgerekçesiyle Lefkoþa Polis Müdürlüðü'neþikayette bulunduklarýný açýkladý. Mamalý'nýnaçýklamasýnýn tam metni þöyle:

"Ülkemizin egemenlik göstergelerinden belkide en önemlisi olan KTHY'yi en nihayet 2010yýlýnda batýrmayý baþarmýþ olduk. Özvarlýðýmýzve bayrak taþýyýcýsý olarakövündüðümüz hava yollarýmýzý gözgöre göre ölüme gönderdik. KTHYbatarken, geride yüzlerce iþsiz insan vemutsuz aileler býrakmýþtýr. Ekmekkapýlarý yüzlerine kapanan bu insanlarþimdi evlerinde bunalým içerisindeyaþamaya ya da yarý ücretle çalýþmayamahkum olmuþlardýr. Sosyal adaletinibu insanlarýmýzýn yanýna dahi yaklaþtýr-mayan ve onlarý sahipsiz býrakanlarýtarih birgün mutlaka mahkum edecek-tir.

Temel unsurlarýndan "sosyal devletilkesini" ekonomik çöküntü yaþayanfertlerine karþý iþletmeyen bu anlayýþýþiddetle kýnýyoruz. Eski KTHY çalýþan-larý üzerinden aylardýr siyaset yaparaksadece söz üretenlerin artýk buna son ver-melerini ve biran önce somut icraat göster-melerini talep etmekteyiz. Adil düzen ancak,zenginden alýp fakire verip bu yolla refahseviyesini ve çalýþanlarýn mali gücünü dengele-mekle kurulabilir. KTHY çalýþanlarý birçok yasalve akdi haklarýndan mahrum býrakýlmýþtýr ve bumaðduriyetlerinin giderilmesi için devletimizhiçbir ciddi adým da atmamýþtýr.

Ülkemizde ticari faaliyet göstererek çok ciddikazançlar elde eden kumarhanelerden alýnanvergileri sadece 3 ay süreyle %1-2 artýrmýþolsaydýk bu insanlarýn maðduriyetini tümdensona erdirmiþ olmaz mýydýk? Bunu yapmak çokmu zordu? Kesinlikle hayýr, yeter ki istenç vekale gibi bir irade olsun.

Ancak ne var ki gerek 2010 yýlýnda olsungerekse 2011'in bu ilk günlerinde olsun KTHYçalýþanlarý darbe üstüne darbe yemeye devametmektedir. Binlerce TL.'lik alacak ve tazminat-larý halihazýrda ödenmemiþ olarak duran bu eskiçalýþanlarýn baþýna, geçen hafta yeni bir olaydaha gelmiþtir. Yýllarca yine kendi ücretlerinden

yapýlan maddi katkýlarla hesabýnda iyi bir birikimoluþan Ýhtiyat Fonu'ndan adlarýna çýkan öde-meyi almaya giden bu çalýþanlar yeni bir süpri-zle karþýlaþmýþlardýr. Yýlýn son gününde ilaç gibigelecek bu parayý almaya gidenlerin sevincimaalesef kursaðýnda kalmýþtýr, þöyle ki:

KTHY Çalýþanlarý Kooperatif Ltd. veya kýsaadýyla HAY - KOOP Ltd. bir banka olup birçokKTHY çalýþanýna geçmiþte kredi vererek onlarýborçlandýrmýþ bulunmaktaydý. Çalýþanlar buborçlarýný aylýk maaþlarýndan her ay yapýlankesintilerle taksit taksit ödemekte idi. Ýþveren

olan KTHY Þirketi her ay çalýþanlara verdiðimaaþ bordrosunda yapýlan bu kesintiyi de belirt-mekteydi. Yani bu iþveren, çalýþana ait ücretten,onun bankadaki borcuna yatýrmak koþuluyla heray düzenli olarak kesinti yapmakla yetkili idi.Ama çalýþanlarýn Eylül 2009 - Temmuz 2010döneminde, takriben 7 ay ücretlerinden çeþitlikesintiler yapýlmýþ olmasýna raðmen kesilen buparalarýn çalýþanlara aat banka hesaplarýnayatýrýlmadýðý ortaya çýkmýþtýr.

Bankaya olan borçlarýnýn her ay düzenliödendiðini sanan çalýþanlar fondan olan par-alarýný alýrken gerçeðin hiç de öyle olmadýðýnýöðrenmiþlerdir. Çünkü gerçekte bu iþçilere aitolan ücretten kesintiler yapýlmasýna raðmenyani bu paralar birilerine nüfuz ettikten sonra aitolduklarý yere yatýrýlmayarak halen baþka kiþiveya makamlarýn zimmetinde bulunmaktadýr.Banka, ödenmeyen bu bakiye taksitleri kapat-mak için de fon paralarýnýn önemli bir kýsmýnýalmýþ, ve bu çalýþanlara geriye sadece çerezparasý kalmýþtýr.

Ýþçilerin 7 aylýk ücret kesintilerini alanlar ve

bunu halen ilgili bankaya yatýrmayanlar veyaiþçiye ödemeyerek bu paralarý zimmetindetutanlarýn suç iþledikleri aþikardýr. CezaYasasý'nýn ilgili maddeleri ve özellikle 255., 259.,270., 272. ve 300. maddeleri tahtýnda iþçilere aitbu paralarýn halen baþka ellerde bulunmasýciddi bir soruþturma ve kovuþturma sebebidir.Bu konu kapatýlamayacak derecede önemlidirve ortada nerede olduðu belli olmayan ciddimeblaðlar bulunmaktadýr. KTHY'nin eskiçalýþanlarýnýn alýnteri ve emeði olan bu paralarnerededir? Bu paralarý kimler aldý ve ne yaptý?

Tüm bunlarýn cevabýný bulmasý içinpolisimize büyük görev düþmektedir.Yapýlan bu kanunsuzluklar belgelen-miþtir. Bugün buraya geldik, çünküiþçinin emeðini kimseye yedirtmekniyetinde deðiliz. Bu paralarýn gerçeksahipleri, suçlularýn bulunarak yargýyateslim edilmelerini ve iþbu emeklerininürünü olan kesintilerin faizleriyle birlik-te söke söke geri alýnmasý için adaletesýðýnmaktadýrlar. Güçlülerin deðilhukukun egemen olduðu ülkelerdeyasalar karþýsýnda hiçbir kuvvet dura-maz, boyun eðer.

Çok açýk olan bir þey varsa o daçalýþanlara ait olan bu paranýn ortadankaybolduðudur. Maaþlardan kesilen buparalar kendi kendine yok olamaz. Ýþte

bizler bu paralarýn akýbetini ve sorumlularýnortaya çýkartýlmasý için burada bulunuyoruz.Çalýþanlar bu hususta polisimize güvenmekte-dir.

Sözkonusu paralarýn mutlaka birileri tarafýndankanunsuzca alýndýðý veya bir þekilde tasarrufedildiði aþikardýr. Günün sonunda sorumlularýnve paralarýn akýbetinin ortaya çýkartýlamamasýkamuoyunda ciddi bir sarsýntý yaratacaktýr. Dahaönce kilitli ihale kutusundan teklif zarfýný yokedenin failinin halen bulunamadýðý akýllardadýr.Eðer burada da ayni sonuçla karþýlaþýrsak, yaniçalýþanlarýn parasýnýn açýkça götürüldüðü, içedildiði ortada dururken failler yine bulunamazise þu gerçeði artýk toplum olarak görmemiz vekabullenmemiz gerekecekir:

" Sevimli Hayalet Casper ve arkadaþlarý 2yýldýr ülkemizde yaþamaktadýr ve KTHY'yikendilerine sýcak bir yuva olarak mesken edin-miþlerdir"

Av. Barýþ Mamalý(132 Eski KTHY Çalýþanýnýn Yasal Temsilcisi

Sýfatýyla)"

DAÜ - SEN, yaptýðý basýn açýklamasýyla 13.maaþlarý ödemediðini ve kazanýlmýþ haklarasaldýrdýðýný iddia ettiði DAÜ yönetimine karþý'sert bir dur deme zamaný geldiðini' belirtti. 5Ocak tarihli Açýklamanýn tam metni þöyle:

"Ülkemiz Anayasaya ve Yasalara uymayan,çalýþanlarýn kaygýlarýna ve sorunlarýna kulaktýkayan, ekonomik sektörlerin sorunlarýnaduyarsýz kalan bir Hükümet tarafýndanyönetiliyor. Bu baþýna buyruk yönetimanlayýþýnýn bir kopyasý da DAÜ'de görev yap-maktadýr. Seçimle baþa gelen ama çalýþanlarasýrtýný dönen Rektörlük ile baþýna buyrukHükümetin atadýðý iþbilmez ve kanun tanýmazVakýf Yöneticiler Kurulu, DAÜ'de iþ barýþýnýortadan kaldýrmýþtýr.

Kasasýnda parasý olmasýna raðmen çalýþan-larýn 13. Maaþýný ödemeyen, yasa ve tüzüklereaykýrý olarak çalýþanlarý iþten atan, maaþlarýnýkesen, keyfiyetle kadrolarda düzenleme yapanDAÜ yönetimi öðrenci akýþýnda sorunlaryaþanan bu dönemde çalýþanlarý eyleme zorla-maktadýr.

Bu baðlamda DAÜ Yönetimi, çalýþanlarýmýzýnen önemli kazanýmý olan Devamlý Personelstatüsünü 30 Aralýk 2010 tarihinde aldýðý birkararla ortadan kaldýrmýþtýr. Bu davranýþçalýþanlarý sýnav döneminde eyleme kýþkýrt-maktan baþka bir þey deðildir. DAÜ Yönetimi,kanunlara, tüzüklere, akla ve mantýða aykýrýaldýðý kararlarý durdurmadýðý, yasal ve adilzemine gelmediði sürece DAÜ çalýþanlarý

eylemde olacaktýr.Ülkede ve DAÜ'de yönetenlerin zulmüne,

tekadamlýðýna, iþbirlikçiliðine artýk sert bir "dur"demenin zamaný gelmiþtir. Çalýþanlarýmýz ver-ilecek kavgada kararlý ve güçlü olduklarýnýgöstereceklerdir"

DAÜ, TÜM KUZEY KIBRIS GÝBÝ EMEKDÜÞMANLIÐINA VE HUKUSUZLUÐA ÝTÝLDÝDAÜ-SEN'in 4 Ocak tarihli açýklamasý ise

þöyleydi: Ülkemizin haklý gururu DAÜ'yü bugünyönetenler hukukun tümden ortadan kaldýrýp,emeði ve hakký ayaklar altýna alýp kendisaltanatlarýný sürdürmeyi tercih ediyorlar. DAÜçalýþanlarýnýn Rektörü bile belli olmayanÜniversitemizi, Hükümet tarafýndan atanmýþ bir

grup siyasinin tamamen keyfiyetle çýkmazasokmalarýna artýk daha fazla tahamülükalmamýþtýr. Çalýþanlarýmýzýn, Hukuk, akýl vevicdandan tamamen kopmuþ, DAÜ'de veülkede tüm hukuksuzluklarýn arkasýndaki UBPHükümetine daha fazla tahamülü kalmamýþtýr.

Sabrý tükenenler, onuruyla yaþamayý tercihedenler, emeðine ve hakkýna sahip çýkanlarýnbaþlatacaðý bir toplumsal direniþte DAÜçalýþanlarý en ön saflarda yerini alacaklardýr.

Sendikamýz, tüm yurtseverleri, aydýnlarý,emeðiyle geçinenleri hak ve emek içinmücadeleye çaðýrýr. DAÜ-SEN, sinip, susup,utanýp iktidara gelme hayalleri kuran siyasi par-tileri ülkenin gidiþatýna karþý açýk tavýr almayave Direniþe katýlmaya davet eder.

DAÜ - SEN: “DAÜ yönetimine sert bir dur deme zamaný artýk geldi”

“Sevimli hayalet Casper ve arkadaþlarý iki yýldýr içimizde yaþýyor...”

Page 3: yenicag 07012011

HABER 7 OCAK 2011 CUMA 3

YÜZSÜZLÜK DÝZ BOYUYKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat

Kanatlý KTHY'deki geliþmeleri deðerlendirdi.Konu ile ilgili açýklama þöyle:

Kýbrýs'ýn kuzeyinde çürümeyen,çürütülmeyen hiç bir deðer býrakmadýlar…Þimdiki sýcak örneðimiz KTHY…

KTHY battý ama yankýlarý devam ediyor…Son dönemdeki geliþmeler acý ama bu

arada yaþananlardan hiçbir ders alýnmadýðýbelli oluyor çünkü KTHY'nin batmasýna rað-men yeni havayolu kuracaðýz diye genehükümetçilik oynayanlar ortaya çýkabilmek-te… Ama bu kez tam bir komedi havasýnda…

Mesela bu yeni þirketin nasýl bir þey olacaðýmeçhul! Yapýlan açýklamalardan belli oldu kibu yeni havayollarý þirketi de TC Sivilhavacýlýk kanunlarýna göre uçacak. TC Sivilhavacýlýk kanunlarýna göre uçacaksa TicariHava Taþýma Ýþletmeleri Yönetmeliði (SHY-6A) kurallarýna uyacak. Bu yönetmenliðin 13.Maddesine göre bir havayolu þirketinin tarifelisefer yapabilmesi için "en az beþ adet uçaðýnTürk Sivil Hava Aracý Sicilinde adlarýnakaydedilmiþ olmasý gerekir", tarifesiz seferleriçin ise 14. maddeye göre 3 uçak… Bizimkileryaptýklarý açýklamalarda '3 uçakla þirketkuruyoruz' dediklerine göre bu þirket ya char-ter seferi yapan havayolu olacak ya daTHY'nin alt kuruluþu gibi uçan ikinci birAnadolu Jet! Acaba hangisi? Elbette bununda cevabýný verecek bir yetkili bulamaya-caðýz!

Bu arada yeni havayolu ile ilgili bizim yöneti-cilerin iddialarý özel þirket olacaðý… Amabugüne kadarki tüm açýklamalarý hükümetyetkililerinin yapmýþ olmasý anomalisi ile karþýkarþýyayýz! Gene yetkililerin(!) yaptýðý açýkla-malara göre yönetimi THY'de olacakmýþ amaözel sektöre ait olacakmýþ…

THY özelleþtirme idaresine verilmiþ bir þir-ket ama sahibi de idaresi de TC devleti…Týpký eski KTHY gibi! KTHY da aslýnda huku-ki olarak birbiri ile baðlantýsý olmayan, amabiz bize bildiðimiz iki þirket gibi yönetildi vebatýrýldý… Aslýnda antlaþmalarý yapan Ýstan-bul'daki bir þirketti ve hukuki olarak bizimlebaðlantýsý yoktu ama biz onun yönetimine

karýþýr gibi yapardýk… Aslýnda bu durum kim-seyi rahatsýz etmedi çünkü siyasiler canlarýçektiðinde yolunu bulup kendi çýkarlarýnauygun bu þirketlere kararlar aldýrdýlar veKTHY'yi batmaya götüren süreci hazýr-ladýlar… Batma sürecinde acil alýnmasýgereken önlemler alýnabilseydi belki en azýn-dan turizm mevsiminde havayolu batýran enyeteneksiz hükümet unvanýný birileri almaya-caktý ama Eroðlu'nun reisi cumhur olmasý içinKTHY'yi harcamýþlar çok mu? Yeter ki birilerinemalanmaya devam etsin, birileri biraz acýçekerse çok deðil!

Dediðimiz gibi bugün olduðu KTHY'ye neoldu, nasýl oldu ve nerdeyiz sorularýna anlam-lý cevaplar bulup tam olarak nerde olduðu-muzu anlayabilmiþ deðiliz… Yetkili ve ilgililersahibi KTHY buharlaþmýþ muamelesi yap-maktadýr ancak KTHY tasfiye halinde de olsahala vardýr ve baþýnda atanmýþ, tasfiyeyigerçekleþtirecek 2 kayyum vardýr. Eðer buyönetim yeterli deðilse güçlendirmek ve tas-fiye sürecini hýzlandýrarak þirketin alacaklarýnýve verecekleri temizlemek bu hükümete, þir-ketler mukayyitliðine ve mahkemeye düþmek-tedir. Zaman önemlidir çünkü her geçen sürefaiz ve diðer finansal kayýplar demektir.Tasfiye personeli hemen KTHY'nin mal var-lýðýný, demirbaþlarýný ve stoklarýný, bunlarýnmali karþýlýklarýný kamu vicdanýný rahatlamakiçin açýklamak zorundadýr. Özellikle KTHY'ninhangarlardaki mali deðeri yüksek uçakparçalarýnýn akýbetinin ne durumda olduðu-nun soru iþaretlerini gidererek iþe baþlayabilir-ler…

Ayrýca KTHY'nin piyasa olan borçlarý ve ala-caklarý ne oldu kimse bir þey demiyor…KTHY çalýþanlarý ne olacak konusu ise sihirlikelime ile çözülmeye çalýþýlýyor "yarýn"! Bunedenle bu atanan tasfiye personeli, kayyum-lar bu konulara da eðilmelidir…

Bunlar yanýnda zaman geçtikçe yeni reza-letler de su yüzüne çýkmakta… KTHYçalýþanlarýnýn maaþlarýndan kesintileryapýlarak KTHY Çalýþanlarý Kooperatifi Ltd(Hay-Koop)'taki borçlarý için yatýrýlmasýgereken paralarýn buharlaþtýðý, Hay-Koop'a

yatýrýlmadýðý iddiasý ile polise baþvurulmuþolmasý aslýnda çok ciddi bir süreçtir. Bu iddiagerçeðe yakýn gözüküyor, KTHY eski yöne-timleri bu nedenle ciddi zan altýndadýr, yaniKTHY eski yönetimleri bir anlamý iledolandýrýcýlýk, zimmete para geçirmeklesuçlanmaktadýr ki bu iddia ispatlanýrsa,Kýbrýs'ýn kuzeyindeki çürümenin boyutlarýyeni bir noktaya gelmiþ olacak… Ama neolursa olsun fatura bir anlamý ile bugün itibariile KTHY çalýþanlarýna çýkmýþ oldu!

Herkes bugünlerde bunu konuþurken aslýn-da bir geliþme daha var ki yüzsüzlük vepiþkinlik boyutunu ortaya koymasý için bire-birdir…

KTHY, Kýbrýs'ýn kuzeyindeki acentelerdenyazda düzenleyecekleri turlar için 'peþin' ilk-baharda kaparolar almaktaydý. Birçok turizmacentesi de bu kaparolarýný zamanýnda yatýr-masýna raðmen 21 Haziran'da KTHYuçuþunu durdurdu yani yatan paralarýnkarþýlýðýný acenteler kullanamadýlar… YaniKTHY þu aþamada bazý acentelere borçludurumda… Ama yüzsüzlük boyutu bundansonra ortaya çýkýyor…

Acente þirketleri ile KTHY arasýnda 15 gün-lük hesaplaþmalar yapýlmaktaydý. Her 15günlük dönem için da, her acente turizm þir-keti kati teminat mektubu vermekteydi…Acenteler ile KTHY en son 16 Haziran'dahesaplaþtýlar ve KTHY 21'inde battý…KTHY'nin yüzsüzlüðü tam da burada ortayaçýktý… KTHY, 16-21 Haziran tarihlerindeyapýlan tüm bilet satýþý iþlemleriyle ilgili, mev-cut iptalleri düþmeden tek taraflý olarak re-senhesaplaþmaya gitti ve acentelerden bilet par-alarýnýn ödenmesini talep etti. Acenteler sat-týklarý ama uçuþu yapýlmayan biletleriolduðunu, içerde kaparolarý olduðunu vehesaplaþmanýn cezalarý ödenerek iptallerdüþürülerek yapýlmasý gerektiðini söylemeler-ine raðmen 31 Aralýk 2010 itibari ile kati temi-nat mektuplarý kýrýlarak bu bilet paralarý bazýacentelerden tahsis edildi… Tabii nakitdemek olan biletlerini alýp kullananlar vesonuçta batan þirketteki borçlarýný ödeyecekyer bulamadýðýný iddia etmek için pusuya

yatan çok büyük acentelerin durumu ayrý birkonu...

Bu arada KTHY Londra faaliyetleri veoradaki personelin de durumu sýcaðý sýcaðýnamedyaya yansýyan geliþmeler. Orda da ciddisorunlarýn olduðu açýk ve bu konuda büyüye-cek…

Tüm bunlar þimdiye kadar ortaya çýkanlar,KTHY yönetimlerinin diðer "marifetleri"nin dezaman içinde çýkacaðý belli… KTHY'ninpiyasaya olan borçlarý zaten bilinen bir durumama bunlarýn boyutlarý henüz netlik kazan-madý, onlar da çýktýðýnda yeni yüzsüzlükleriorda da yaþayacaðýmýza eminiz…

Ancak tüm bunlar yanýnda KTHY'nin parakaptýrdýklarýnýn hesabý da Türk yönetimi geldigeleli maalesef verilmedi, soran da olmadý!Bu da sorunun baþka bir yönü…

Tüm bu yaþananlarý tarif edecek sözcükleribulmak zor, eskilerin deyiþi ile yüzsüzlük dizboyu…

YKP, ilgili ve yetkili tüm kesimleri bu olaylar-daki sorumlularýn gerekli cezayý almasý içingöreve çaðýrmaktadýr ama bunun olabile-ceðine de maalesef ihtimal vermemektedirçünkü ilgili, yetkili, taraf diye ortada olanlarýnda bu iþlerin bir yerinden bazý þeylere dâhilolduðunu sezmektedir.

Dediðimiz gibi mahkeme KTHY'ye kayyumtayin etmiþtir. Bu yönetici tasfiyeyi gerçek-leþtirecek yani borçlarýný alacaklarýný kovalay-acaktýr. Bunun yapýlýp yapýlmadýðýný izlemekve hesaba çekmek þirketler mukayyitliðinin vetabii ki yöneticiyi atayan hâkimin sorumlu-luðudur. Borç alacak haberleri yüksek sesleverilirken onlardan gýk çýkmamasý ayrýcadüþündürücü deðil mi?

Bu nedenle yolsuzluklarýn ve usulsüzlüklerintemizleneceði yer sokaktýr, bu nedenle tümdemokratik kitle örgütlerini KTHY çalýþanlarýve KTHY'nin maðdur ettikleri ile daha fazladayanýþma için mücadeleye çaðýrýrýz.

YKP, bu mücadelenin þeffaflýðý kapsamasýgerektiðine ve örnek olmasý gerektiðine inan-maktadýr çünkü hiç kimse bu hesabý sormayakatýlmadýkça gelecek kuþaklara borçlarýndankurtulamaz…

YKP Yürütme Kurulu üyesi Alpay Durduranülkedeki son geliþmeleri deðerlendirdi. Konuile ilgili açýklama þöyle:

Yeni yýla tam bir bunalýmla girdiðimizanlaþýlmaktadýr. O kadar ki hiçbir konuþmane yapýlmalý denilmeden sona ermemektedir.Halbuki olan biten bozuk ortamýn sonucudur.Ortamý düzeltmek ise yarattýðý sonuçlarýnzararlarýný tazmin etmekle olasý deðildir. Yanihaklarý çiðnenen kamu görevlileri kazanýlmýþhak diye bir güvencesinin kalmadýðýný görüy-orsa bunu ortamý düzeltmek için çöze-mezsiniz. Bu duruma düþülmüþtür çünkümahkemeye kamu görevlilerinin haklarýnýnbütçenin %80'ini aþtý diye resmen hükümetbilgi vermiþ, savcýlýðý da bunu iletmek içinistismar etmiþtir. Bu bilgiyle hukuku býrakýparkaik Osmanlý veya baþka krallýk dönemiidare hukukunu ileri sürerek mahkemedevleti kurtarmaya kalkmýþtýr.

Ancak yazýlý bir sözleþme bile yapmadan iþalan bir çalýþanýn iþ yasasýnda "kendisineuygulanan tüm haklarýn sözleþmesini oluþtur-duðunu" sanmaktadýr. Buna tabii ki sosyalgüvence kesintileri de dahildir. Sosyal haklarda kendi aleyhine deðiþtirilemez ta kisözleþme usulüne göre deðiþsin. Lakinmemurlara yapýlanlar iþçilerin haklarýný daþüpheye düþürmüþtür. Daha önce, hukuki

görüþlere eski yasa ile yeni arasýnda seçmehakký verilmesi ve mevzuat deðiþikliklerinekarþý insanlarýn kendi iradelerini kullan-malarýnýn ne anlamý kalmýþtýr?

Mahkeme dün kazanýlmýþ hakka saygý gös-terirken kamu görevlilerinin bütçeye yükünüduyunca görüþ deðiþtirmiþse kendini meclisyerine koymayacaðýný son kararlarýnda ýsrar-la savunmasýnýn ne anlamý vardýr? Yoksabundan sonra meclis ve hükümetlerinavukatlýðýný mý yapacaktýr?

Müktesep hak vardýr ve her istenildiðindeyasayla deðiþtirilemez. Krallýk dönemleri çok-tan sona ermiþtir. Devlet ödeyemez deyip demüktesep haklarý budamasýna göz yumanmahkeme devleti ödeyemez hale getirmeninsorumluluðunu yüklenmiþ olur ve siyasidavranmýþtýr. Siyaset devletin ödeyemezhale gelmense neden olanlarýn hesaba çek-ilmesinin tek aracýdýr. Mahkeme siyasetçalýþýrken mahkeme bulaþmamýþ olmalý vehukuk çerçevesinde çarelerin bulunmasýnagörevini yaparak yardýmcý olmalýdýr. Siyasilerikurtarmak deðil hesaplaþmalarýný hukukiçinde tutmak esastýr. Para basma yetkisiolsa idi bu hükümet ödemede güçlük çek-meyecekti. Baþkasýnýn parasýný kullanýyorsadevalüasyon yapamaz ve ödeyemez amayurttaþ sýkýlýnca ne yaparsa onu yapmalý ve

yurttaþa karþý yükümlülüklerini sýrtýndanatmamalýdýr. Var olan fazla personelinsorumlularýnýn üstüne gidilerek mali sorunlarýaþmak mümkündür yeter ki mahkememebuslara ve yurttaþa yolsuzluklara karþýhalkýn hazinesinin doðal bekçileri gözüylebaksýn. Bir çok modern ülkede mahkemelerkendi kararlarýyla buna olanak vermiþ veanayasa deðiþikliði beklememiþtir.

Mebuslara da çaðrý yaparýz Ýçtüzükgörüþmeleri yapýyorsunuz anayasayýgörüþüyorsunuz, kendinize ve yurttaþa yolsu-zluklara karþý dava açma hakkýný alýnýz.Bunu hala ele almamakla mebuslar kendikendilerini inkar etmiþ olmaktadýrlar.

Bu þartlar altýnda karamsarlýk maalesefyayýlmaya devam edecek ve halkýn yeterdemesi beklenecektir.

Yeni Kýbrýs Partisi'nin de gözlemci üyeolduðu Avrupa Sol Partisi (EL) Yürütmetoplantýsý 15-16 Ocak tarihlerinde Berlin'degerçekleþtirilecek. YKP'yi temsilenYürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlýtoplantýya katýlacak…

Toplantýlarda Aralýk'ta yapýlan Kongresonrasý karar verilen "Avrupa SosyalAjandasý" çerçevesinde 2011 yapýlacakçalýþmalar, etkinler ele alýnýp planlanacakve üye ve gözlemci üyelerin kendiülkelerindeki olaylarla ilgili bilgi alýþ veriþive dayanýþma eylemleri ve nelerin yapýla-caðý ele deðerlendirilecek…

Bunun yanýnda YKP, 13 Ocak'ta yenidengörüþülmeye baþlayacak KCK davasýnýizlemek üzere de Diyarbakýr'a gidiyor.Davayý YKP Yürütme Kurulu SekreteriMurat Kanatlý izleyecek…

Hatýrlanacaðý gibi BDP, 13 Ocak'taDiyarbakýr'da baþlayacak KCK davasýöncesi Türkiye'deki ve Avrupa'daki aydýn-lara, ilericilere ve demokratlara "duyarlýlýk"çaðrýsý yapmýþtý, YKP bu çaðrý üzerineDiyarbakýr'da olacak…

YKP Yürütme Kurulu Sekreteri MuratKanatlý, 12 Ocak'ta adadan ayrýlacak ve17 Ocak'ta adaya dönecek…

YKP Diyarbakýr ve Brüksel'e gidiyor...

YKP ülkedeki son geliþmeleri deðerlendirdi:

“Olan biten bozuk ortamýn sonucudur”

Page 4: yenicag 07012011

HABER4 7 OCAK 2011 CUMA

YKP Yürütme Kurulu Sekreteri MuratKanatlý, ülkede deðiþmekte olan nüfusyapýsýyla ilgili yaptýðý çalýþmayý, güneyde veAvrupa'da yükselen ýrkçýlýk ve Kýbrýslýlýkla ilgiligörüþlerini, Havadis'ten Hasan Yýkýcý ile pay-laþtý:

Kanatlý, ülkenin demografik yapýsýyla ilgiliresmi verilerin ve rakamlarýn güvenilirolmadýðýný savunuyor. Devlet PlanlamaÖrgütü (DPÖ)'nün rakamlarla oynadýðýný vebunun sonucunda da ortaya güvenilir ve varolan durumu yansýtacak bir tablo çýkmadýðýnýiddia eden Kanatlý; bu boþluðu doldurmakadýna 2000 ve 2008 yýllarýný kapsayan birçalýþma yaptýðýný belirtti.

2005 yýlýnda ülke nüfusunda bir þiþmeolduðuna dikkat çeken Kanatlý, "O tarihte deþunu dillendirmeye baþladýk; 200-250 binresmi rakam, 60-70 bin CTP döneminde çalýþ-ma izni verildiðini gösteren veriler var. Oinsanlarýn aileleri, çocuklarýyla birlikte geldiðinidüþündüðümüzde 200-250 bin de yeni gelenbir nüfusun olduðu tahmininde bulunduk" þek-linde konuþtu.

Çalýþmayý yapmadan önce, ellerinde her-hangi bir veri olmadan böyle bir tahmindebulunduklarýnýn altýný çizen Kanatlý þunlarýbelirtti: "Sokaða baktýk, trafiðe baktýk, okullarabaktýk, çalýþma izinlerine baktýk. Normal birTürkiyeli ailenin nüfusuna baktýk. Gündelikyaþama bakarak yürüttük bu tahminleri ve200-250 binin geldiðini söyledik."

Sonuç olarak Kýbrýs'ýn kuzeyinde 500 bincivarýnda bir nüfusun olduðunu dile getirdik-lerini belirten Kanatlý, bu söylemlerindendolayý ilk zamanlarda tepkilerle karþýlaþtýk-larýný fakat þu an insanlarýn dilinde 500 bindende yüksek rakamlarýn olduðunu söyledi: "Ýlkbaþta herkes buna reaksiyon gösterdi. Özellik-le CTP'liler bize tepki gösterdi. Onlar bizeýsrarla vatandaþ nüfusun þiþmediðini söyledil-er. Biz de ýsrarla dedik ki Kuzey'deki de factonüfus! Bunu ýsrarla kullanmaya devam ettik.Son birkaç yýldýr bu iþ ters yönde ilerlemeyebaþladý. Bu defa da insanlar bu rakamý kabulettiler, üstüne üstlük daha da fazla olduðunusöylemeye baþladýlar. Üstüne daha da ekley-

erek bir milyona ulaþtýðýný ortaya atanlar bileoldu."

"Devlet Planlama Örgütü'nün verilerigüvenilmez"Çalýþmaya, Devlet Planlama Örgütü

(DPÖ)'nün verilerini inceleyerek baþladýklarýnýifade eden Kanatlý, günün sonunda bu verileregüvenilemeyeceði sonucunun çýktýðýný söyle-di. Kanatlý DPÖ'nün rakamlarlarla oynadýðýnýve bununda bir mühendislik harikasý olduðunuifade ederek þu tespitlerde bulundu: "2004 ve2008'i kýyasladýk. Rakamlarý ortaya koyduk.Bu yýllar arasýndaki 4 yýllýk farký deðer-lendirdik. 2004'de DPÖ diyor ki 10-14 yaþarasý 13 bin 319 kiþi yaþardý. 2008 de 16 bin346 olmuþ. 2004'te yaþayan bu blok, yani 5-8arasý 4 yýl sonra 10-14 bloðuna girecek. Yanibir yukarý çýkmasý lazým! Bu ayný zamandatüm rakamlar için geçerli. Bu rakamlarý biryukarýya çýkarttýðýmýzda 2004 ile 2008'ikýyasladýk.

20-24 yaþýnda olan bir insan 2008'de 25-29bloðuna girer. Farka baktýðýmýzda 25-29 %64büyümüþ. 20-24 yaþ arasý %163 büyümüþ.15-19 yaþ %85 büyümüþ.

Mesela yine bu verilere göre, 75 yaþýndakil-erde %31 azalma oldu. Bir anda bir katliamolmuþ ve bütün ihtiyarlar ölmüþ gibi. Fakatburada bu orta kuþak önemlidir. Çünküburadan kaçmak çok imkanlý deðil. Okumaktýr,üniversitedir, askerliktir. Buradaki rakamlarýsaklayamazlar. Rakamlarla buradakibüyümelere göre oynuyorlar. Demek ki burakamlar bize bir þey söylemiyor. Mühendislikharikasý."

"Ýlkbaharda giriþ, sonbaharda çýkýþ var"Kanatlý bu aþamandan sonra çeþitli verilere

ulaþmaya çalýþtýklarýný belirterek, "Günlükekmek tüketiminden, yoldaki araç sayýsýndantut, cep telefonu rakamýna kadar belli baþlýverilere ulaþtýk. Bunlarý teker tekerincelediðimizde bir sonuca varmak zor ama

bütününe baktýðýmýzda ortaya bir tablo çýkýy-or" þeklinde konuþtu.

Bu verilerin en önemli ve belirleyici olanýnýadaya giriþ ve çýkýþ rakamlarý olduðunu vurgu-layan Kanatlý, araþtýrmada ortaya çýkan sonu-cun ilkbaharda adaya Türkiye'den yoðun birgiriþ yaþandýðý þeklinde. Buna raðmen ise yazsonu ve sonbahar aylarý yoðun çýkýþýn yaþan-makta olduðu dönemler olarak gözükmekte:"Yoðun giriþ ilkbahardadýr, yoðun çýkýþ sonba-hardadýr. Türkiye'deki hasat mevsiminde ciddiçýkýþlar var. Mesela 2000 yýlýnda adaya giriþleren çok þubatta gerçekleþmiþ. Temmuzda iseciddi bir çýkýþ olmuþ. 6 bin civarýnda. Kýþmevsiminde geliyorlar, yaz bitimiyle birliktesonbaharda Türkiye'ye geri dönüyorlar.2009'da Mart'ta 8 bin 500 girdi, Nisan'da4.500 girdi, Haziran'da 17 bin, Temmuz'da 4bin Aðustos'ta ise 3 bin çýkýþ var. Kasým'da ise16 bin çýkýþ var."

"166 bin kiþi geldi ve hiç çýkmadý…" Öte yandan turizm belgelerinde önemli

sonuçlarý çýkarttýklarýný aktaran Kanatlý, yak-laþýk 170 bin kiþinin gelip geri dönmediðini;gelenler arasýnda ise ortalama 350 bin kiþininnerede konakladýðýnýn belli olmadýðýný söyledi:"Diðer yandan benim için de ilginç olan2006'da Türkiyeli olarak ülkeye giren turist572 bin kiþi. Turizm belgelerinden konaklamaoranýný buldum. 225 bin kiþi otelde konakladý.Ayný rakam 2007'de 634 bin girdi 265 bin kon-akladý. 2008'de 650 bin girdi 317 bin kon-akladý. 2009 638 bin girdi. 304 bin kiþi kon-akladý. Yani aradaki fark hep sürekli olarak350 bin ortalamalý. Ýnsan geliyor ülkeye giriyorve otelde kalmýyor. Nerede kalýyor bu insanlarbunlar hep meçhul. Bu rakamlara da bak-týðýmýzda bu ülkedeki minimum nüfusun 500bin civarýnda olduðu görülebilir. 2000'denitibaren gireni örnek aldýðýmýzda, bu verilerintümünü aldýðýmýzda bizim bulduðumuz 166

bin civarýnda yalnýzca giren çýkandaki fark.Yani 166 bin geldi ve hiç çýkmadý."

"Uluslararasý gözlemcilerin aktifkatýlýmýyla nüfus sayýmý yapýlmalý"Tüm bunlarýn Türkiye'den Kýbrýs'ýn kuzeyine

ciddi bir nüfus aktarmasýnýn söz konusuolduðunu gösterdiðini ifade eden Kanatlý, YKPolarak yeni bir nüfus sayýmýnýn yapýlmasýnýngerekli olduðunu savunduklarýný belirtti.Kanatlý yapýlacak olan sayýmýn uzun süreliuluslararasý gözlemcilerin aktif katýlýmýylayapýlmasý gerektiðini ifade ederek, aksitakdirde eskiden olduðu gibi güvenilir olmaya-caðýný belirtti ve "Tüm bunlar gösteriyor kiTürkiye'den buraya çok ciddi bir nüfus akýþývar.

Bizim birinci olarak, uzun zamandýrsöylediðimiz bir nüfus sayýmý yapýlmasýdýrama uluslararasý gözlemcilerin katýlacaðý birsayým. Bir nüfus sayýmý yapýlmasý ve AvrupaKonseyi Nüfus Komitesi'nin kontrolünde birsayým yapýlmasý. Giriþ çýkýþlarla ilgili olarakAvrupa Konseyi'yle iþ birliði içerisinde sýký birdenetime tabi tutulmasý ve Kýbrýslý Türkotoritenin giriþlerle ilgili mevzuatta daha sýkýdavranýlmasý. Bu sadece bizim önerimizdeðildir. Ayný zamanda Avrupa KonseyiParlamenterler Meclisi'nde de kabul edilmiþve Avrupa Konseyi'nin de önerileridir. Türkiyede bizimkiler de þimdi oraya gözlemci gön-derdiler. Bunun hayata geçmesi yeterlidir. Birnüfus sayýmýnýn yapýlmasý, defacto nedirdejure nedir bunlarýn ortaya çýkmasý! Buradaçok net þunu söyleyelim. Gözlemcinin olmay-acaðý bir nüfus sayýmý güvenilir olmayacak.Uluslararasý gözlemci yalnýz nüfus sayýmýgünü turist olarak buraya gelecek 3 kiþideðildir. Gözlemci uzun süreli gözlemci ola-cak. En azýndan 4-5 ay önce gelecekler.Hazýrlýk aþamasýnda da burada olacaklar veaktif görevli olacaklardýr" dedi.

Nüfus sayýmý þart...

Türkiye'den adaya nüfus artýþýnýn,beraberinde kültürel yapýda ciddi deðiþimve bozulmalarý da getirdiðini savunanKanatlý, son dönmelerdeki geliþmeleriörnek vererek þunlarý belirtti: "Burada hemmilliyetçi hem de daha dini bir yapý oluþtur-maya çalýþýyorlar. Son üç dört yýldýryaþarýz. Kur'an kurslarý, köylere yapýlancamiiler. TC Yardým Heyeti'nin önerdiðibütçede yeni yapýlacak olan, tamir edilecekolan kültür çalýþmasý için de 12 milyonTL'lik bir para ön görülmektedir. Bununyarýsýndan daha da azý eðitim ve saðlýk içinöngörülmektedir. Bu buradaki nüfus ilegelen nüfus arasýndaki çeliþkiyi arttýrýr. Butabii piyasayý da belirliyor ve Türkiyelinüfusa dair bir arz talep iliþkisi doðuruyor.

Tuhaf bir sürecin içinden geçmekteolduðumuzu savunan Kanatlý, egemen ikti-darýn ülkedeki çeliþkiler üzerinden kendisiniyenilediðini dile getirerek þunlarý kaydetti:"Tuhaf bir sürecin içinden geçiyoruz.Kürtler geliyor, Hataylýlar geliyor. KürtlerleHataylýlar arasýnda sorun var. Kýbrýslýlarýnreaksiyon olarak daha çok Hataylýlarla ilgilisorunlarý var. Türkiye'den gelenlerinKýbrýslýlarla sorunlarý var. Yeterince mil-liyetçi ve dinci olmadýðýndan dolayý!Aslýnda herkesin birbiriyle gerginlikyaþadýðý ve bu gerginliði çözmek için kims-enin çaba harcamadýðý, böyle bir derdiolmadýðý; tersine bu ayrýlýklarý provokeettiði bir süreçten geçiyoruz. Böylece desürekli olarak kültürel yapýnýn deðiþmesi,baþkalaþmasýný yaþýyoruz. Herkes bir þek-ilde birbirine yabancý oluyor."

"Kýbrýslýlýk nedir sorusunun birdenfazla cevabý var"Kanatlý deðiþen kültürel yapýnýn, nüfus

karakterinin Kýbrýs'a ve Kýbrýslýlýða dairanlamlarý da etkilediðini belirterek, artýkKýbrýslýlýk kavramýnýn tek bir anlama denkdüþmediðini söyledi. Bunun yanýndaKýbrýs'ýn kuzeyinde melez bir nüfusyapýsýnýn oluþmakta olduðunu vurgulayanKanatlý þöyle konuþtu: "Bunun politik olarakbizi götürdüðü yer Kuzey'in daha çokTürkiyelileþmesi, buranýn Türkiye'ye ben-zemesi anlamýna geliyor. Kýbrýslýlýk nedirsorusunun birden fazla cevabý olmayabaþladý. Kýbrýslýlýk 74 öncesi doðan içinbaþka, 74 sonrasý için baþka, 90 sonradoðan için ise bambaþka bir þey ifade ediy-or. 90 sonrasýnda büyüyen Türkiyelilerlebirlikte büyüdü. Fakat 74 öncesi Türkiyelidiye bir þey yoktu burada. Kürtlerin Kürtolamadýðý, Araplarýn Arap olamadýðý amaKýbrýslý da olmadýðý abuk bir durum ortayaçýkýyor. Aslýnda herkesin bir þekilde asimileolduðu fakat TC'nin de bir þekilde kendirejimini sürdürdüðü, kimsenin TC'ye karþýbir þey söyleyemediði bir durum ortayaçýkýyor. Bu arada da bazý kesimlerin, özel-likle yerli burjuvazinin bu anomaliden ticariolarak bir geliri, çýkarý oluþuyor. Büyüyen nüfusla birlikte daha çok malsatýyorsun daha çok gelir elde ediyorsun.Daha ucuz iþ gücü elde ediyorsun. Fakat bu arada da gelen nüfus kendideðerleriyle geldiðinden de ona da reaksiyon gösteriyorsun!"

Avrupa'da ve Kýbrýs'ýn güneyinde yük-selmekte olan faþizm hakkýnda da konuþanKanatlý, ekonomik kriz koþullarýndafaþizmin yükselmesinin beklenen bir durumolduðunu belirterek, henüz daha yolunbaþýndayken geliþmelerin ciddiye alýnmasýgerektiðini söyledi. Kýbrýs'ýn güneyinde veAvrupa'da özellikle göçmenlere karþý birnefret söylemiyle beslenen yeni-Nazihareketlerinin ciddiye alýnarak büyümeler-ine izin verilmemesi gerektiðini vurgulayanKanatlý þunlarý belirtti: "Ekonomik krizinolduðu koþullarda faþizmin yükselmesi ilkdeðil. Daha önce de yaþandý. Avrupa'da dauzun zamandýr bu minvalde yaþananlardagöç almasýnýn da etkileri var. Bundandolayý uzun zamandýr gerginlikler var. Sondönemde AB'nin büyümesiyle, Doðu bloðu-nun girmesiyle ekonomik eþitsizlikleranlamýnda daha bir dengesizlikler ortayaçýktý. Böyle bir ortamýn içinde ilk hedefdaima en zayýf halkalardýr. Bu zayýf hal-kalar da göçmenlerdir. Otomatik olarakhedef durumuna gelmiþlerdir. Týpký Nazidöneminde olduðu gibi yabancýlar insan-larýn iþlerini çalanlar olarak adlandýrýlýyor.Ýþsizliðin yoksulluðu nedeni olarak daonlara yükleniliyor. Benim ýsrarla tartýþma

konusu yapmaya çalýþtýðým bununkökünde olan þey bir anda olan bir þeydeðildir. Bu bir nefret söyleminin büyüyerekdevam etmesi ve saldýrý oluþturacak birþekilde sürekli üretilmesidir. Belli gruplarýhedef seçerek sürekli saldýrganlaþanhareketlerden bahsediyoruz. Güney'de deyaþanan aslýnda budur."

Özgürlüðün bir baþkasýnýn özgürlüðünükýsýtladýðý noktada, ona müdahalede bulun-duðu andan itibaren baþka bir durumadönüþtüðünü ifade eden Kanatlý, faþizminbir kitle ruhu üzerinden de etkili olabile-ceðine iþaret ederek geçtiðimiz ay yaþananAPOEL-Karþýyaka maçýný örnek verdi:"Kýbrýs'ýn güneyinde de yaþanan budur.Birinin etnik yapýsý, dini inançlarýndandolayý onu hedef göstermesi siyasal olarakciddi sorunlara denk düþer. APOEL'lilerinattýðý slogan 'Türkler Helen Topraðý SizeMezar Olacak' þeklindeydi. Bunu bir saatboyunca atarsan, artýk o an geldiðindesahaya inip saldýrmak doðallaþýr. 16-17yaþýndaki bir çocuðun motivasyonunudüþünün. Ýlla önceden organize olmakgerekmez."

(2 Ocak 2010, Hasan Yýkýcý, HavadisGazetesi)

“Tuhaf bir sürecin içinden geçiyoruz”

“Nefret söylemiyle hesaplaþýlmalý!”

Page 5: yenicag 07012011

HABER 57 OCAK 2011 CUMA

Kýbrýs sorunu nedeni ile çoðu yazýlarýmýz bukonu üzerinde olmaktadýr,

Nasýl olmasýn ki, yaþamýmýzýn her alanýný etk-ilemektedir,

Nereye gitsek Kýbrýs sorununun varlýðý sonucuolumsuzluklarla karþýlaþmaktayýz,

Dolayýsý ile yazýlarýmýzýn çoðunun da Kýbrýssorununun çözümüne yönelik olmasý doðaldýr,

Ama zaman zaman, arada bir olsa da ülkem-izin kuzeyinde, gelmiþ geçmiþ yönetimlerin

beceriksizlikleri, umurlarýnda olmamasý nedeni ile yaratýlantehlikeli uygulamalardan da bahsetmemizde yarar vardýr.

Gündeme getirmek istediðim konu, imar uygulamalarýndayapýlan deðiþikliklerdir,

Hatýrlanacaðý üzere, daha önceleri Girne beyaz bölgede üçkat yapýlaþmaya izin veriliyordu.

Bu çerçevede de yýllarca inþa edilen yapýlar bu kuralauygun olarak projelendirildi,

Bu kurala uygun olarak betonarme hesaplarý yapýldý,Üç kata göre deprem hesaplarý yapýldý.Ne olduysa, geçtiðimiz yýl yapýlan bir deðiþiklikle, eski imar

durumuna göre inþaat yapýlabileceði hususu yeniden uygula-maya sokuldu.

Buna göre 4 kat, 5 kat yapabilme durumu ortaya çýktý.Durum böyle olunca daha önce 3 kat ile sýnýrlý olan ve inþa

edilen yapýlarýn durumu ne olacak diye sorular gündemegeldi.

Buna çare olarak ilgili olduklarýný söyleyenler, mevcutyapýlarýn temel ve kolonlarýna yapýlacak saðlamlaþtýrmalar ilebu yapýlara da 4 ve 5inci katlarýn inþa edilebileceðini söyledil-er.

Güzel! Tabii ki bugünkü teknik olanaklar sayesinde bu sis-tem mümkündür.

Yani, mevcut yapýlarýn, ilave katlarý taþýyabilmesi için,yapýlacak hesaplamalara göre, temel ve kolonlara saðlam-laþtýrma yapýlabilir.

Bunun için yeniden proje hazýrlanarak yerinde uygulamalarile mevcut 3 katlý yapýlara 4 ve 5 inci katlar ilave edilebilir.

Buraya kadar herþey normal görünüyor.Ama bu söylenenlerin pratikte yapýlmasý mümkün mü?Veya herþeyin altýnýn üstüne geldiði bu ülkenin kuzeyinde

bu mümkün mü?Mümkün olacak tek þey var o da, konu ile ilgili yeni projeler

yapýlabilir ve yapýlacaktýr,Peki yapýlacak bu saðlamlaþtýrma projelerinin yerinde uygu-

lanmasý yapýlacak mý?Bunun yapýlýp yapýlmayacaðýný kim kontrol edecek?Bir kere bu saðlamlaþtýrma iþinin yapýlmasý için apartman-

larda ikamet edenlerin tahliyesi gerekecek, Oturanlar kiracý ise çýkarýlmasý gerekecek,Bu iþlemlerin maliyetini kim nasýl karþýlayacak,Ve daha sayabileceðim pek çok alt yapý sorunu.Sonuçta mevcut yapýlarýn üzerine 4 ve 5inci katlar, hiçbir

saðlamlaþtýrma yapýlmadan inþa edilecek,Hele hele " korkmayýn, hiçbir þey olmaz abi" zihniyetindeki

TC'li müteahhit geçinenlerin egemen olduðu ülkemizinkuzeyinde yaþayarak göreceksiniz. Çatýr çatýr hiç tedbiralmadan bu ilave katlar yapýlacaktýr.

Bunun sonucu bir deprem olursa birgün, o zaman seyrey-leyin olanlarý.

Ýþte bütün bunlar, günlük siyasi uygulamalarýn sonucu,

Ýþ bildiðini sanan ama aslýnda ileriyi göremeyen eseri,Ve ileriyi gördükleri halde siyasi erkin baskýlarýna boyun

eðenlerin yarattýklarý,Bu konuda yýllar önce söylediklerimizi kimse dinlemedi,

umurlarýnda bile olmadý.Küçük toprak parçasýna sahip ülkemizin kuzeyinde doðru

lan neydi?Yatay yapýlaþma yerine dikey yapýlaþma uygulamasý tercih

edilmeliydi.Bilhassa þehirlerde, alt yapýsý mevcut bölgelerde dikey

yapýlaþma çok daha ekonomik olurdu.Bu þekilde tarýmsal arazilerin, orman arazilerinin parçalanýp

imara açýlmasý önlenmiþ olurdu.Elbette ki her yere yüksek yapýlarýn yapýlmasý söz konusu

deðildir,Ama sýnýrlarý belli uydu kentler þeklinde, 2 katlý, üç katlý böl-

geler de yaratýlabilirdi,Ve durum hiç de bugünkü gibi isteyenin istediði yer inþaat

yapmasý þeklinde geliþmeyebilirdi.Lefkoþa'dan Girne'ye kadar yol boyu her yerde inþaat

yapýlabilir.Bunun ne bir hududu ne bir sýnýrý yok.Ohh ne ala! Ýsteyen istediði yerde ev yapacak, daðýn

tepesinde villa yapacak ve belediyeler de oranýn çöpünütoplayacak, oraya su verecek, elektrik verecek,

Bu tip yaygýn yapýlaþmalar hem ekonomik olmadý ve hemde doðal çevrenin tahribatýný getirdi.

Bütün bu olumsuzluklar yanýnda þimdi uygulamaya konanve bilhassa mevcut 2 veya 3 katlý yapýlar üzerine inþa edile-cek üst katlarýn yaratacaðý sorunlar çok daha büyük vetehlikeli olacaktýr.

Daha önceki uygulamalar ile, büyük ekonomik kayýplaraneden olanlar, þimdiki uygulamalarý ile bu ekonomik kayýplarabir de tehlikeli yapýlar ekleyeceklerdir.

Hadi kolay gelsin !

Rasýh

KeskinerTEHLÝKELÝ

UYGULAMALAR

[email protected]

Kapýnýn kenarýnda çýkmýþtý. Sözde betondökülmüþ ve bahçe yolu yapýlmýþ bir yerin kenarýn-daydý. Bir kaç kez baþýna basýp kýrmýþlarsa da oýsrarla büyümeye çalýþýyordu. Bir gün ne olduðunugörmek istedim ve iki tarafýna ince tahta çubukçakýp korudum. Þimdi binayý geçen boyuyla harikabir aynalý kavaðým oldu. Benimdir çünkü onu benkoruyup büyüttüm ve ben seviyorum. Kim severseonun da olabilir. Mandarinlerin arasýndan boynunuuzatýp çýkan bu muhteþem aðacýn kendi içinde

sevgi yaratmasýna izin verene mutlu yýllar.Acýsýyla öfkesiyle 2010 geçti. Yeni yýlda gidenin aranacaðýný

söyleyen karamsar diye bilinir de iyimseri ne der? Doðayasalarý, insan doðanýn bir parçasý olarak kabul edilirse doðayasalarý deðiþmediðine göre iþin aslý giden gibi olacak gelende. Ýnsanoðlu doða yasalarýný ihlal ettiði için her yerde iklimdeðiþikliði yüzünden felaketler yaþanýyor. Gerisi ise dünde kaldýnasýlsa... Ancak gene biliyoruz ki dünyanýn ömrü bellidir veGüneþ büyüyüp onu yutunca ölümü gerçekleþecek.

Marifet kýsa ömrü mutlu geçirmek ve içinde bulunduðumuzinsan topluluðuna ve çevreye mutlu bir gelecek þansý býrak-maktýr. Ýçinde bulunduðumuz insan topluluðuna zararlý olursakmutlu olmayýz çünkü yaþamý orman kanunu denilen aslýndaormanda da görülmeyen bir vahþete býrakýrýz. Kuralsýz yüzmetre yarýþýndaki gibi bitip bitmeyeceði bile belli olmayan birortam yaratýrýz.

Dostum Celal kediyi izlemiþ. Her an bir yeri hareket eder vealarmdadýr. Hayatta kalmak ve karnýný doyurmak için dikkatinihiç eksiltmez. Hayat bu mu? Ýnsan topluluðu ömrü uzayan vealarmdan uzak bir yaþam sürme þansý elde eden bireylerdenoluþur gibidir. Nedeni açýktýr. Ýnsanlar arasýnda hayli baþkainsanlara zarar vermekten kaçýnan insanlar bulunur oldu. Genede bir þey eksiktir ve bazýlarýmýz fýrsatlardan istifade etmeyekalkar. Bunlarýn insanlara zararý sadece partizanlýk yaparkenönünü kestiklerine verdikleri deðildir. O hali görenlerdeki mutsu-zluk tüm topluma yayýlýr.

Bunu anlamadan bugün hepimizi karamsarlýða iten nedenleritam anlayamayýz. Okuldan çýkarkenden daha önce mezun olaniþsizlerin önüne geçip saraya dýþiþleri bilmem nesi veya baþkabir þey diye kapýlananlar seçim kazanmasý olasý partileri men-faat kapýsý gibi gösterir, o partilere girmek de önce giren veköþe tutanlarý dayý yapar, diðerlerini de yaðcý. Öyle toplumdakedi gibi alarmdasýnýz ama pençelerinize güvenmekle deðil

evin kuvvetli kedisine yalakalýkla kazanýlacak çýkara kalýrsýnýz.Mutluluk bu mu?

Bazýlarý mutluluðu komþusuna verdiði zararla elde etmeyebile kalkar. Onlardan olmayanlar mutlu olamazlar mý? Olanlarelbette vardýr ama sayýlarý azdýr. Bu þakþakçýlar kalabalýðýiçinde giderek bir avuca döner. Kim farkýna varýrsa mücadeleedip adil bir toplum amacýna yürümeyi saðlamaya baþlamalý vehiç deðilse kamu iþlerinde güçlü bir eþit hak ve fýrsat ve saireelde edilmelidir.

Güçlü ve etkin yargý ve diðer kurumlar sivil toplumun mücade-lesi ile elde edilir, uðraþýlmalýdýr.

Sanýlmasýn ki yaðcýlar topluluðu haline gelmiþ bir toplumdabazýlarý mutlu olur ve mesela ekonomik ilerleme halk ve çevresaðlýðý iyileþir? Olan biten bu yaðcýlýklarla artan yolsuzluklarbüyük bir soygun ortamý yaratýr ve bir avuç açýkgöz diðeraçýkgözleri yani arka bulup da gemisini daðdan aþýrdýðýnýsananlarý soyar.

Bakýn gerçeðe? Kayýrmalar, çeteleþmeler ve partileri istismar-lar için kullananlar ezici çoðunluk ve kýsa zamanda yaratýlaninanýlmaz sayýda büyük zengin. Bunun anlamý aslýndaAdalýlarýmýzýn tüm yaðcýlýklarý sadece soyup soðanaçevrilmelerine yaramýþtýr, onlara kredi kartlarý borcu veya tepinetepine bulduklarý burslara yetiþen çocuklarýna yabancý ülkeleredaha iyi bir hayat için göç fýrsatý kalmýþtýr.

Politikacýlarýn ellerini de öpmeye baþlayanlar yaðcýlýðý arttýrsada soygundan kurtulamazlar. Olarýn yaðcýlýklarýyla kokuþ-muþluðu yayanlar daha iyi bir ortam yaratacak deðillerdir. Bakýnelini öptüðünüze? Lapta'ya uðrayýp sele maruz kalan insanlarýseyrettikten sonra basýna "dere yataklarýnda problem yok dað-dan gelen su taþýrdý ve sele sebep oldu" diyor. Bu ahmaklarbenim elimi öpecek kadar yaðcýlaþtýlarsa bunda da bir hikmetbulunlar demenin Türkçesi deðil mi? Sanki dereler üstlerineyaðan yaðmuru akýtýrlar. Dere dediðin zaten yüksek yerlerdengelen sularý taþýdýklarý için oluþmuþlardýr. Bu Gibri bilimkanalarýndan sürekli yeryüzü avarýzýnýn oluþmasýný görür.Atalarý da toprak akýp gitmesin diye keçi gibi daðlara týrmanýptüm dere yataklarýna baðlamalar yapmýþtý. Türkiyeli biri sizinsoyunuzda keçi mi var diye þaþýp kalmýþtý, gördüðünde… Elöpersen bu iþlerin ustasý ailen gelen Ýrsen bile san aptalmuamelesi yapar.

Kalk ayaða kardeþim. El öpmekle kazanacaðýný sendenaçýkgöz biri alýp gitmiþ hala uyanmayacak mýsýn? Bu küçücüktoplumdan nasýl bu kadar kýsa zamanda bu kadar milyonerçýktý anlamýyor musun? Sen sadece göç eden evladýnýn hüs-raný ile kaldýn. Bari ahmaklýðý kabul etme. Haber diye derelerindaðdan gelen su yüzünden taþtýðýný veren televizyon ve sair-eye bak. Seni ne yerine koyduklarýný gör.

Hade bu yeniyýl yazýsýný burada býrakayým. Nasýl olsa ahmak-lýðý kabul edip etmeyeceðinizi bilemem. Ben hepiniz adýnaKýbrýs Türkler için ahmaklýðý aldým kabul ettim. Dergah keþfe-denleri ve þeyh kerametlerini naklen verenleri gördükçe baþkabir þey yapmak elimden gelmiyor.

Alpay

Durduran

T E VT E V A Z UA Z U

D O S T Ç AD O S T Ç A

[email protected]

HOÞ GELDÝN YENÝYIL

KTÖS: “Türkiye’nin AB üyeliði, siyasi irademize saygýdan geçer”Kýbrýs Türk Öðretmenler Sendikasý GenelSekreteri Þener Elcil, yaptýðý basýn açýkla-masýyla, Türkiye'nin AB üyeliði için 'anahtarýn'Kýbrýslý Türklerin siyasi iradesine saygýdangeçtiðini söyledi. Açýklamanýn tam metni þöyle:

"Türkiye'nin Avrupa Birliði yolundaki ilerleme-si Kýbrýslý Türkler'in 2004 yýlýnda AnnanPlaný'na "evet" demeleri ile günümüze kadarilerleyebilmiþti.

Günümüzde ise Türkiye'nin AB süreci Kýbrýssorunu nedeni ile durmuþ durumdadýr. AKPhükümetinin, Kýbrýs ile ilgili ortaya koyduðusiyaset samimiyetten uzaktýr. Kýbrýslý Türkler'in"eveti" üzerine yatan AKP hükümeti bir yandançözüm istediðini ortaya koyarken diðer yandanise adamýzýn kuzeyi ile ilgili asimilasyon veentegrasyon politikalarýna devam etmesi busamimiyetsizliði açýða çýkarmýþtýr. Nüfus aktar-ma, vatandaþlýk daðýtma, AKP'ye yakýn ser-mayeye adamýzýn kuzeyinin peþkeþ çekilmesi,maaþ ve ücretlerin düþürülmesi, emeklilerdenvergi alýnmasý, Kýbrýslý Türkler'in üretimdenkoparýlýp, fakirleþtirilmeleri, çözümsüzlüðe veadanýn kuzeyinin kolonileþtirilmesine yönelikpolitikalardýr. AKP hükümeti Türkiye'nin 1974'teneden adaya askeri müdahalede bulunduðunuunutmuþ görünmektedir.

Kýbrýslý Türkler'in verdiði mücadelesayesinde, Kýbrýs'ta garantörlük göreviçerçevesinde bulunan Türkiye, KýbrýsCumhuriyeti'nin bozulan anayasal nizamýný vetoprak bütünlüðünü korumak için buradadýr. Bugerçeðin hatýrlatýlarak, Türkiye'nin altýna imzakoyduðu uluslar arasý antlaþmalara saygýgöstermesi týkanan AB görüþmeleri yolundaönemli bir adým olacaktýr.

Kýbrýslý Türkler'in toplumsal varlýðýný yoksayan AKP hükümeti bilmelidir ki AB yolundailerlemek istiyorsa bunun anahtarý KýbrýslýTürkler'in siyasi iradesine saygýdan geçmekte-dir. Çözüm konusunda adým atmayan, KýbrýsTürk toplumunu yok oluþa sürükleyen poli-tikalarý dayatan AKP hükümeti bunun karþýsýn-da Kýbrýslý Türkler'i bulacaktýr.

Page 6: yenicag 07012011

HABER6 7 OCAK 2011 CUMA

(DÝHA) Kürt sorunun çözümünde, özelliklemuhataplýk ve arabuluculuk konusunda örnekolarak gösterilen ve IRA - Ýngilteregörüþmelerinin mimarlarýndan olan SinnFein'in tecrübeli temsilcilerinden Joe Reilly,Eþitlik ve Demokrasi Partisi (EDP)'nin Ýstan-bul'da gerçekleþtirdiði 'Kürt Sorunu ve ÇözümÖnerileri' sempozyumuna katýlmak üzereTürkiye'ye geldi ve 18 Aralýk Cumartesi günüyapýlan ilk oturumunda bir sunuþ yaptý.Joe Reilly, aþaðýdaki röportdajýnda DÝHA'nýnsorularýný yanýtladý.

'IRA HEP MASADAYDI...'Sinn Fein'in Ýngiltere ile gerçekeþtirdiði barýþ

görüþmeleri sürecinde IRA'nýn da hep masadaolduðunu belirten Joe Reilly, "Taraflar ancakdüþmanlarý ile barýþ yapabilirler. Türkiye'de deböyle olmasý gerekir. Çözüm için halk kimiiþaret ediyorsa onun muhatap olarak alýnmasýgerekiyor. Türkiye devletinin muhatap seçmeþansý yoktur" diyor.

Kürt sorunun çözümünde dönem dönemdünyadaki çözüm örnekleri gündeme geliyor.Bunlar arasýnda benzerlikleri ve farklýlýklarýylaÝrlanda Kurtuluþ Ordusu'nun (IRA) siyasikanadý Sinn Fein'in Ýngiltere hükümeti ilegörüþmeleri pek çok tecrübeyi içeriyor. AncakÝngiltere hükümetinin gösterdiði cesaretigöstermediði siyasi çevrelerde kesin bir kanýolarak konuþulan AKP Genel BaþkanYardýmcýsý Hüseyin Çelik, geçtiðimiz günlerdeyaptýðý bir deðerlendirmede BDP'ye "Sinn Feinkadar cesaretli olsun" deðerlendirmesindebulundu. BDP Eþbaþkaný Selahattin Demirtaþise buna karþýlýk, "Onlar Tony Blair'in onda birikadar cesaretli olsunlar" cevabýný verdi.

Joe Reilly, süren tartýþmalarýn içeriðini oluþtu-ran Ýrlanda barýþ sürecini ve IRA - Sinn Fein,barýþ deneyiminin içeriðini en iyi bilenlerde biri.Reilly, IRA ile baðlantýsý dolayýsý ile yýllarýnýcezaevinde geçirmiþ, cezaevinden çýktýktansonra Ýngiltere ile barýþ görüþmelerini yapangrup içerisinde yer almýþ. Reilly, Sinn Feiniçinde belediye baþkanlýðý dahil pek çok aktifgörevde bulunmuþ 40 yýllýk bir siyasetçi.

Türkiye'nin Kürt sorununa iliþkin içinde bulun-duðu noktayý da deðerlendiren Reilly, halklarýndillerine konulan sýnýrlandýrmalarýn hiçbirkoþulda anlaþýlýr olmadýðýna vurgu yaparken,muhatap karmaþasý üzerine de çok net birdeðerlendirmede bulundu.

Reilly; "Muhatap Kürt halkýnýn seçtiðidir,belirlediðidir. Her iki taraf için de ayný þeygeçerlidir. Taraflardan hiç biri 'senin halkýnýnseçtiði muhatapla ben görüþmem' demehakkýna sahip deðildir" dedi. Barýþý inþa etmesüreçlerinin genel olarak oldukça zor ve risklisüreçler olduðunu vurgulayan Reilly, her ikitaraf için de artýk birbirini yenememe durumukesinleþtiðinden bu riski almak ve diyalogüzerinden belirlenen asgari ortaklýklarýgeliþtirmek için çaba göstermek gerektiðinisöyledi.

'GÖRÜÞMELER KAMUOYUNCA BENÝMSENEN BARIÞDESTEKÇÝLERÝ ÝLE YAPILMALI'

- Özgürlük isteyen Ýrlanda halkýnýn siyasiyapýlanmalarýnýn Ýngiltere hükümeti tarafýn-dan ilk olarak muhatap alýnmasý ne zamangerçekleþti. Gerek Ýngiltere hükümetigerekse IRA ve Sinn Fein bu süreci nasýlyürüttü?

- Ýngiltere hükümeti ile Sinn Feinn arasýndakidiyalog 1988'de gizli görüþmelerle baþladý. Bugörüþmeler doðrudan barýþ süreci ile ilgilideðildi ilk aþamada. Görüþmeler daha çokbaþka þeylerin düzenlenmesine yönelikti.Buradan öðrendiðimiz derslerden birisigörüþülecek kiþilerin barýþý destekleyen barýþsürecinin içinde bulunacak kiþilerin olmasýgerektiði. Herþeyin kameralarýn önünde olmasýda gerekmiyor. Fakat sürecin iyiliði için

görüþme yapanlarýn kamuoyunca kabuledilmesi ve ayný zamanda kendi halký ile debaðlantýda olmasý gerekir. Böyle bir güvenisaðlamýþ taraflarýn görüþmelerde bulunmasýgerekir. Çünkü görüþmelerin içerisinde yeralmak politik olarak inisiyatif ve ayný zamandarisk almak anlamýna gelir. Bunlardan biri eksikolduðunda süreç iþlemez. Eðer kendi destekçi-leriniz yaptýklarýnýz hakkýnda bilgi sahibideðilse ve yaptýklarýnýza güvenmiyorsa sorunyaratýr. Görüþmelerde olmazsa olmaz olankural belirli düzeyde güvenin saðlanmasýdýr.Ama ayný zamanda da halkýnýza iki tarafa daneler yaptýðýnýz hakkýnda bilgi vermeniz degerekir.

- Görüþmelerin baþlamasý için silahlarýnbýrakýlmasý koþulu var mýydý?

- IRA Londra'da silahlý eylemlerinisürdürürken, Ýngiltere Sinn Fein ile iliþkiyegeçti. Bu inisiyatif belki de bunu durdurabilirdi.Bu süreç o nedenle oldukça belirsiz bir iliþkiy-di. Yine de bu süreçte Sinn Fein barýþ olasýlýðý-na yönelik çalýþmalarý formüle etmeye çalýþýy-ordu ve kendi içimizdeki fikirler birbirine yakýn-laþmýþtý. IRA'nýn politik pozisyonu ya da silah-sýzlanma. vs. gibi hiçbir þey, þart olarak karar-laþtýrýlmýþ deðildi ancak bir kimi adýmlar vardý.Biz o süreci 'barýþ görüþmelerine, barýþsürecine þans tanýmak için sahneyi býrakmak-terketmek' diye adlandýrýyoruz.

Biz aslýnda 1987'de barýþ süreci için gir-iþimde bulunduk. Sonra 89' da, 90'da Ýngilizhükümeti ile yapýlan görüþmeler sürecindegörüþmelerde bir mesafe vardý sonrasýndaABD hükümeti, Güney Afrika ve içerde Ýrlandayönetimi sürece müdahil olmaya baþladý. Ýþteo zaman süreç deðiþime doðru hýz kazandý.'Good Friday' antlaþmasý bu süreçtedir.(1998'de Kuzey Ýrlandalý Katolik veProtestanlar ile Ýngiltere ve Ýrlanda, ABD'ninkatkýsýyla hazýrlanan Good FridayAnlaþmasý'ný imzaladý. Anlaþma bütünparamiliter gruplarýn silahsýzlandýrýlmasý veKatolikler ile Protestanlar arasýnda yetki pay-laþýmýna dayalý bir siyasi sistem kurulmasýnýöngörüyordu. Fakat Katolikler siyasi süreçleIRA'nýn silahsýzlanmasýnýn eþzamanlý olarakyürütülmesini savunurken, ProtestanlarIRA'nýn silahsýzlanmasýný siyasi sürecin önþartý olarak sundu.)

Barýþý yapýlandýrmak oldukça riskli birsüreçtir. Fakat o derece de deðerli bir çalýþ-madýr. Bu sürecin dahil olan herkes içinoldukça zor ve riskli bir süreç olduðu ancakayný zamanda da yapýlacak tek þey olduðuakýldan çýkarýlmamalýdýr. Hiçbir dýþ etki bu nok-taya odaklaþmanýn önüne geçmemelidir.

'ÇATIÞMANIN MERKEZÝNDEKÝLER, ÇÖZÜMÜN DEMERKEZÝNDE OLMALIDIR'

- Barýþ karþýtý güçlerin tavýrlarý nasýldý,

görüþmeleri nasýl etkiledi?- Askeri ve politik kurumlardan ve en önemlisi

de basýn tarafýndan barýþa düþmanca yak-laþýmlar da sergilenmiþtir. 'Teröristlerlegörüþülmesine ve buna göre kimi düzenlemel-er yapýlmasýna karþýyýz' diye diretenler elbettevardý ama biz bu konuda þanslýydýk. Bu benimþahsi görüþümdür. Bence Blair, Bill Clinton,Garry Adams ikinci dünya savaþý sonrasýkuþaðýdýr. Bu kuþak Vietnam savaþý sürecinetanýklýk etmiþ, savaþ karþýsýnda yeralmýþ.Diðer politik avantajlarýn yanýnda böyle birþansýmýz da vardý ve sürecin ilerlemesinekatkýda bulunmuþtur. IRA içerisinde de elbettebarýþ görüþmelerine karþý çýkan taraflar,direniþler vardý. Gerekçeler buradakilerdenfarklý deðil. Yýllarca savaþýlmýþ, bir çok insan,bu yolda hayatýný kaybetmiþ, aileler parçalan-mýþ, binlercesi hala hapishanede. Muhaliflerlekonuþmamak için öne sürülen her gerekçedoðrudur. Ancak barýþ süreci de kendini dayat-mýþtýr ve IRA ile ya da IRA'sýz bu süreç iþleye-cektir. Barýþ sürecinde inisiyatifin sadeceIRA'nýn elinde bulunmasý barýþ süreciniengelleyeceði gibi, süreçte IRA'nýn bulunma-masý da süreci engelleyecekti. Çatýþmanýnmerkezinde olan insanlarýn ayný zamandadeðiþimin de merkezinde olmasý gerekir kideðiþime yönelik güven inþa edilebilsin.Sonuçta her zaman deðiþime karþý bir tepkivardýr. Tepkiler birçok olaylarla þiddetli bir þek-ilde kendini göstermiþtir ama bunlarla karar-laþtýrýlan barýþ süreci kesintiye uðramamalýydýve büyük ölçüde uðramadý da. Sonuçtataraflar olarak sizler de kendi insanlarýnýzýsürece ikna etmelisiniz. Ýkna taraflarý da yakýn-laþtýracaðý için zorluklarýn üstesinden ancakböyle gelebilirsiniz.

Bu zorluklarýn biteceði düþünülmemeli çünkühemen her gün böyle engellerle karþýlaþýlacak-týr. Bu engellere karþý yapýlan mücadeleningücü ve doðruluðu ayný zamanda barýþsürecinin ve giriþimlerinin güçlenip güçlen-meyeceðini de belirler. Eðer pozitif anlamda vekolektif olarak mücadele oturtulabilir ve barýþaodaklanma saðlanabilirse bu süreci güçlendiriraslýnda. Eðer bu yan etkilerin ortak çalýþmayýolumsuz etkilemesine izin verilirse süreçzayýflar. Sürecin yürümesini saðlayacak asýlþey ise diyalogdur.

'SEÇÝLMÝÞ TEMSÝLCÝLER MUHATAPTIR, PKK'NINMÜDAHALLÝÐÝNÝN YOLU DA BUDUR'

- Ancak burada Kürt halký diyalog içinmuhatap olarak PKK'yi gösteriyor, TürkiyeHükümeti kabul etmiyor bu nasýl çözülürsizce, diyalog ama kiminle?

- Düþmanýnla... Taraflar ancak düþmanlarý ilebarýþ yapabilirler. Türkiye'de de böyle olmasýgerekir. Ancak Kürt tarafýnýn birlikte oturulacakmuhatabýnýn kim olduðuna Kürt halký karar

verir. Türk hükümeti de bunu ve Kürtlerin hak-larýný tanýmak zorundadýr. Türk hükümeti dekendi temsilcisine kendi karar verir, Kürtler deayný þekilde.

Ýngiltere hükümeti de hiçbir zaman teknikolarak IRA ile masaya oturmadý. Ama seçilmiþtemsilcilerle görüþtü. Onlar IRA'yýgörüþmelerin parçasý haline getirdiler. Süreçiçerisinde Ýrlanda halkýnýn seçilmiþ temsilcileriayný zamanda IRA ile barýþ sürecini paylaþtý.Burada da böyle bir þart olmamalýdýr. Silahlýgrup ile masaya oturmak bu noktada çok dagerekli deðil. Sonuçta politik temsilciler bu iþiyapabilirler.

- Dilinizle ilgili ne tür sorunlarlakarþýlaþtýnýz? Türkiye'deki uygulamalar gibidilinizin yasaklandýðý bir durum oldu mu?

- Öncelikle belirtmek isterim ki bir toplumun,bir bireyin her durumda kendi dilini kullanmasý,eðitimini istiyorsa kendi dili ile gerçekleþtirmesireddedilemez bir insan hakkýdýr. Ancak dilsadece halkýn ihtiyaçlarý için deðil ayný zaman-da muhalifleriniz tarafýndan size karþý kul-lanýlan politik bir silah haline de gelebilir. Bizbu nedenle diyoruz ki bizim dilimiz hiçbir par-tiye veya organizasyona ait deðildir, bu dilikonuþmak, öðrenmek ve öðretmek isteyenherkesin dilidir. O nedenle insanlarý aþaðýla-mak, kimi tartýþmalarda silah olarak kullanmakiçin deðil, insanlarýn en doðal hakký olduðu içindilimizi savunuyoruz. Hangi dili kullanacaðýnýzsizin seçiminize baðlýdýr ve demokratik olarakbu bir haktýr týpký dilinizin diðer uluslarca veyaþadýðýnýz politik çevreler ve ulusça tanýn-masýnýn da en önemli gereklilik olduðu gibi.Ýrlandalýlarýn dili þu anda örneðin AvrupaBirliðinde resmi olarak tanýnmýþ bir dildir.

Dilimiz üzerinde bizim tarihimizde de çok aðýrbaskýlar oldu. Farklý dili bir tehdit olarakgörmek aslýnda kendi gücüne güvensizliktenkaynaklanýyordu büyük ihtimalle. Çünkü baskýarttýkça halkýn Ýngilizceyi kullanmaya yöneliktalebi artmýyor. Bu baþka topluluklar için degeçerli. Her dilin, farklý halklarýn kendi dillerini,kültürlerini gönüllülük çerçevesinde geliþtirm-eye çalýþmalarýnýn hiçbir sakýncasý yoktur vemodern bir devlet olmanýn gereði de budur.

'BARIÞ OLASILIÐI TÜM NEGATÝF GEREKÇELERÝORTADAN KALDIRIR'

- Son olarak Türkiye'de yaþanan Kürtsorununun çözümüne iliþkin önerileriniznedir?

- Ýrlanda ve Türkiye'yi birebir eþleþtiremeyiztabiî ki ama temel olan þeyler var. Eðer barýþsürecinin baþarýlý olmasýný istiyorsanýz insan-larýn, halklarýn taleplerini kabul etmelisiniz.Taraflarla hiçbir ön koþul, deðiþmez kanýolmadan diyaloga girmelisiniz. Barýþ talebineyönelik ortak bir bütünlük olmalý. Bunlarý uygu-lamamak için birçok neden olduðunun bil-incindeyim. Ben de Tony Blair ile konuþmamakiçin yüzlerce neden sayabilirdim ama bir iyineden onunla konuþmam için yeterliydi ki buneden de barýþ olasýlýðýdýr. Burada da hemTürk hem de Kürt tarafý barýþý inþa etmek içinsorumluluk almalýdýr.

Ýki tarafýn birbirini yenemeyeceði yýllardýranlaþýlmýþ, aþikar bir gerçek. Eðer birbiriniyenemiyorsan, kýsýr þiddet döngüsünü kýrmakgerekmektedir. Bunun alternatifi de masayaoturmak ve var olan problemleri diyalog yönte-mi ile çözmeye çalýþmaktýr. Son olarak söyle-mek isterim ki çözüm uluslar arasý katkýlarý daiçermelidir ama tabii ki vatandaþlarýn dadesteðini almalýdýr. Toplum sürece iliþkin iknaolmalýdýr. Bu durumda kimi zaman taraflarýnyapamayacaðý þeyleri olur kýlabilir. Toplumunöne çýkardýðý güçlü insanlar kimi zaman büyükorganizasyonlar, örgütlenmeler gibi toplumuyönlendirebilir ve süreci hýzlandýrabilir.

Sinn Fein Ýngiltere ile barýþ görüþmeleriyaparken, IRA hep masadaydý...

Page 7: yenicag 07012011

HABER 77 OCAK 2011 CUMA

Bandista 'An gelir, Bandista gelmez'bildirisiyle Ahmet Kaya anma gece-sine katýlmayarak gündeme otur-muþtu. Bandista iktidar katýlýmýný"Tarafýmýz bellidir. Henüz bir haftaevvel 'Üniversiteler bizimdir, bizimleözgürleþecek' diyerek haykýrankardeþlerimizi dayaktan geçirenlerve kolluk kuvvetlerinin bu tavrýný "elisopalý" gençlerle görüþmeyizbeyanýyla destekleyenlerle aynýyerde bulunmayacaðýz. Þarkýlarýmýzonlarýn kanlý ellerini yýkamak içindeðildir" diyerek kýnamýþ ve gece-den çekilmiþti. Onsuz 10 yýl AhmetKaya'nýn anma gecesine iktidarsahipleri katýlmasa da Bandista'nýngeceye katýlmama gerekçelerininarka perdesini Birgün gazetesindenSerbay Mansuroðlu'na anlattýlar:.

Anma gecesine iktidar katýlýmýnedeniyle sahneye çýkmayý reddet-tiniz. Sahnede protesto etmeyi düþün-mediniz mi? Anlatýr mýsýnýz?Anma gecesine devletlû katýlýmýný

basýndan öðrendikten sonra onlarcakatýlmama gerekçesi sayabilirdik.Geceye katýlarak sahneden protestoetmek de bir yöntem olabilirdi.Ancak bizim yine de bunun birAhmet Kaya anma gecesi olduðunuhatýrda tutmamýz gerekiyordu. Bizbir protestonun tarifini yapsak daorada yaþanabilecek olanlar bunubizim yaptýðýmýz tarifin dýþýna, hattabelki bir tür provokasyona dahidönüþtürebilir, Ahmet Kaya anmagecesine bir saldýrý olarak dasunulabilirdi. Özellikle izlerin ve þey-lerin birbirine karýþtýðý günümüzdeeylemlerimizi tavrý, biçimi ve mesajýçok net olarak icra etmemiz gerek-tiðinin farkýndayýz. Organizasyonunsaðlýklý bir þekilde tamamlanmasýnýda istiyorduk. Bu nedenle kendi poli-tik pozisyonumuzu beyan ettik vegeceden çekildik. Siyasi bir linç veardýndan gelen sürgünden dolayý biryoldaþýmýzý kaybetmektenbahsediyoruz. O gece yaþananlarve sonrasýndaki medya yalanlarýbaþlý baþýna bir travmaya tekabüledebilir. Herkese ve özellikle Kayaailesine bu travmayý aþmayý, olay-lara belki de siyasetin görece duy-gusuz çerçevesinden bakmayý telkinetmek doðru olmayabilir. Anmagecesinde yaþanabilecek olaylarbizzat bu travmanýn tekrar yaþan-masýna neden olabilirdi. Biz orayakatýlan dost ve yoldaþlarýmýza,Ahmet Kaya'yý ayný hisle andýðýmýzinsanlara bunu yaþatma riskinialmamayý tercih ettik. Bunu bir türpsikolojizm içinden anlatmýyoruz kiböylesi bir eðilimin kiþiselliði, yalný-zlýðý ve kolektif bellekten uzaklaþ-mayý getirdiði de aþikârdýr. Bildiride"ýslýkla söylenen her Ahmet Kayatürküsü, iktidara yönelen her çýðlýk,gurbette çekilen her ah, siyasi fikir-leri ve eylemleri nedeniyle yaþamahakkýný kaybeden yahut topraðýn-dan ayrýlmak zorunda býrakýlan herbir mülteci için saygý duruþudur"derken tam da böylesi bir hepimizeait ve hepimizde her an yaþamayadevam eden bir devrimci deðerinsöz konusu olduðunu anlatmayaçalýþýyorduk. Tekrar ediyoruz, gec-eye cepheden ve doðrudan iti-razýmýz olmadý, iktidar katýlýmýna iti-razýmýz vardý. Organizasyonu yapaninsanlara da özellikle ailenin yýllardýryaþadýðý ve paylaþtýðýmýz acýyý akýl-da tutarak 'siz doðru yapmadýnýz'

demeyi doðru bulmadýk.

"Ýktidar ve Ahmet Kaya'yý ayný çerçev-eye alan bir organizasyon kabul edile-mez mi?Soruyu þöyle düþünsek daha

doðru belki, iktidarýn ve AhmetKaya'nýn ayný anda anýldýðý, hem debir cephe olarak deðil bir bütünlükolarak anýldýðý her an içimizde birþeyi acýtýyor. Meclis kürsüsündenadýný duyduðumuzda da, mezarýnýn,Ýstanbul'daki, Amed'deki, yani yanýbaþýmýzda, göðsümüzün içersindekimezarýnýn deðil de Paris'tekimezarýnýn ziyaret edildiðini duy-duðumuzda da. Bizim durduðumuzyer kurumsal iktidarýn ve adaylarýnýndurduðu yer deðildir. Ahmet Kayafaþistlerin eliyle can vermiþtir. Söz,karar ve örgütlenme haklarýmýzýgünden güne azaltan ve gerekmerkezi politikalar gerekse tabandesteði ve hareketliliðiyle onaygören þeyin, yani içinde yaþadýðýmýzsiyasi ve ekonomik þeyin, sadeceburada deðil dünyanýn birçok böl-gesinde yeni koþullarda bir faþizm,daha baskýcý bir iklim ortaya çýkar-ma riskini ihtiva ettiðine dikkatetmek gerek. Faþizm tartýþmalarýnýnhareketlenmesi de ayrýca manidarþu günlerde. Ve tüm medya gücünü,ekonomik gücü, manipülatif,otokratik yahut polisiye tüm araçlarýelinde tutanlarýn sözünü bir kezkesmek, araya parantez açmak,karþý bir adým öne atmak kelimeningerçek anlamýyla bir hayat çýðlýðý bir'biz hâlâ burdayýz'ýn irade beyanýdýr.

"Ýktidar katýlýmýnýn sizi rahatsýzetmesinin arka planýnda ne yatýyor?Linç gecesi ve sonrasýnda Ahmet

Kaya'nýn yanýnda yer almayanlarýnyýllar sonra iþlerine geldiði kadarsözlerini sahiplenmeye, hatta bazenkendi sözleri gibi sunmaya çalýþ-malarý riyakârlýktýr. Bir takým sömürümekanizmalarýnýn nesnesi olamazAhmet Kaya. Evet, kurumsal iktidarve adaylarý karnýmýzý aðrýtýyor. Hattagündelik, anlýk inþa olunan iktidarlariçin de bunu söyleyebiliriz. Lakin buþu an baþka bir tartýþmanýn konusu.Karný iktidardan aðrýyan insanlarlabirlikte hareket etmek istiyoruz. Ýkti-dar gücüyle her þeye müdahaleedilebilir, her þey satýn alýnýlabilir,her þeyin sahibi olunabilir, amamesela Bandista dinlenemez. Busözün gerçeklik kazanmasý iseancak ve ancak bir iradeylemümkün olabilir. Bu iradenin oluþ-masýnda bir parça katkýmýz olsun

istiyoruz. Ahmet Kaya'yý politikdeðerlerinden, aidiyetlerindenkopararak, onu bir toplumsal uzlaþýprojesinin parçasý haline getirmeyeçalýþýyorlar. Oysa Ahmet Kayadevrimci deðerlerin sembolüdür.Bunun politik karþýlýðý 'Kürtçe þarkýsöylemek istiyorum' ya da 'ezilen-lerin sesi olmak istiyorum' þeklindeoldu. Bu nedenle Ahmet Kaya'nýnsavunularý devrimcilere miraskalmýþtýr. Kimse bu mirasýmýzýn içiniboþaltarak elimizden almaya kalk-masýn. Bizim bu mirasla baðýmýzkopartýlamaz, yok sayýlamaz.

"Ahmet Kaya'yý sahiplenenler nedenyok sayýlmak istensin?Bu yok saymada biraz evvel içinde

yaþadýðýmýz siyasi ve ekonomik þeyolarak tarif ettiðimiz neoliberalizminetkisi göz ardý edilemez.Neoliberalizm kendi dýþýnda,kendine tehdit olarak algýladýðý herolguyu içine alýp, kapsayarak yinekendi içinde daha kolayýndan etkisi-zleþtirme politikasý izliyor. Kürthareketini, Alevi hareketini, ya da bubireysel baðýmsýz hareket de olabilir,bu hareketleri yenemiyorsak etkisi-zleþtirelim yahut ehlileþtirelim poli-tikasý uygulanýyor. HES projelerininaltýnda imzasý olan birinin bu ülkeninbir numaralý çevrecisi benim diyebeyanat verdiði bir çarpýklýktýr bu.Mevcut iktidar ve adaylarý farklýlýk-lara ve muhalefete tahammülüolmayan bu neoliberal sisteminbizatihi uygulayýcýsýdýr, kendisidir.Yahut burjuva demokrasisininsiyaset ve taraf baðýmsýz yüceevrensel deðerler çarpýtmasýnýn dadiyebiliriz. Ve sonra kendilerinireferandumda onay alabilmek içinSivas'ta insanlarý yakanlara, Ýstan-bul'da yoldaþýmýz Hrant'ý katledenmilliyetçilere yað çekerken buluruz.

"Ezilen kimlikler devrimci siyasete nekadar denk düþüyor?Farklý ezilen kimliklerin, mesela

Kürt ya da Alevi kimliklerinin kendin-den menkul devrimci olduklarý iddi-asýnda deðiliz. Ancak bu kimliklerinvarlýðýný sürdürmesi ise devrimcimücadeleyle mümkündür. Kimlikleripolitikanýn merkezine koyan anlayýþ,sýnýfla iliþkimizi kopartýr. Oysa bizimiçin aslolan hâlâ sýnýf mücadelesidir.Kürt iþçisinin çýkarlarýnýn Kürtpatrondan çok Türk iþçisiyle yakýnolduðu aþikârdýr. Ancak kimliklerdenbaðýmsýz saf bir sýnýf siyaseti ola-bileceðini de düþünmüyoruz.Gerçek, somut hayatýn içerisinde

Kürt, kadýn ve iþçi olmak mesela,birbirinin içine geçer. Ve bu iç içegeçmeyi, bu eklemlenmeyigörmeyen ve somut sýnýftan deðilsoyut ve saf bir sýnýfa referansveren bir sýnýf siyaseti olamaz.

"Peki, bu durumda kendini devrimcibir grup olarak ortaya koyanBandista'nýn Kürt hareketine yahutmüziðine yaklaþýmý nedir?Bu da sýkça muhatabý olduðumuz

meselelerden biri. Tüm anadil tartýþ-malarý sürerken, özellikle müzikalalandaki yaþanmýþ vakalar ve mev-cut durum bunun önemli bir devrim-ci alan olduðunu ortaya koyuyor. Birkültürün ve geleneðin taþýnmasý vebir arada yaþam izinin takibiitibariyle de. Zira müziðin gerek aji-tatif gerekse de anlatýcý rolü itibariylebir gücü olduðu aþikâr. Mesela niyeKürtçe bir þarkýnýz yok sorusu orta-da duruyor. Kürtçe müziði yakýndantakip ediyoruz lakin maalesef kiKürtçemiz kýt. Yine de her hangidillerde söyleyen kardeþlerimizleolduðu gibi Kürtçe söyleyenlerle desýklýkla birlikteliklerimiz, iþbirliklerimizoluyor. En son Antalya konserimizdebir Kürt annesi þarký sýrasýnda sahn-eye geldi, hapisteki iki yoldaþýmýzýn,eþi ve oðlunun isteðiyle o geceorada bulunduðunu söyleyerekonlarýn ve Kürt gençlerinin selamýnýgetirdi, iki çift kelam etti, bir þiirokudu ve nasýl da tüm vatansý-zlýðýmýzla müþterek mücadeleverdiðimizi bir kez daha zihinlerim-ize kazýdý. Bizim için ilk albümümüzDe Te Fabula Narratur'u "Yek, du,sê, çar" nidasýyla açarken yahutBenim Annem Cumartesi'de "annebul beni Amed'de" derken topyekûnparçasý olduðumuz ve karþýmücadele verdiðimiz saldýrýya, yoksayýlmaya ve müþterek tarihimizeaçýk bir referans vardýr.

Sol liberal olarak tanýmlanan bircenah var. Böyle bir projeyi, toplumunkarþýtlýklarýnýn uzlaþý çerçevesinde biraraya gelmesinin demokrasiningereði olduðunu iddia ediyorlar. Bunane diyeceksiniz?Bu insanlar artýk gazete

köþelerinden bizi Hrant'a sahip çýk-mamakla ve -örtük olarak-katledilmesinde aktif rol almaklasuçlamayabilecek kadar küstahlaþ-maya baþladýlar. Her fýrsatta solcenahý ulusalcýlýkla itham etmeye yada Ahmet Kaya'nýn linç giriþimineuðradýðý gece çatal býçak ataninsanlarla ayný anlayýþta -faþist,

baskýcý, otoriter- olan insanlarolduðumuzu söylemeye cüret ede-biliyorlar. Bunun adý, iktidar adýnaalan kapatmadan baþka bir þeydeðildir. Demokrasi böyle birgerçeklik deðildir. Ama biz de bualaný býrakmayacaðýz. Liberalizmindemokrasi anlayýþýmýzý, demokrasimücadelesini sömürgeleþtirmesine,demokrasi tahayyülümüzü siyasi lib-eralizmin ufkuyla sýnýrlandýrmasýnakarþý durmak elzem. Demokrasiyiparlamenter temsili rejimle sýnýr-layan anlayýþa karþý demokrasiyiezilenlerin, altta kalanlarýn, horgörülenlerin kendi hayatlarýna sahipçýkma, kendi kaderlerini tayin etmemücadeleleriyle tanýmlamak gerekli.Sola atýlan binbir iftira karþýsýnda dabazý basit gerçekleri sürekli tekraretmek lazým. Ahmet Kaya ve HrantDink devrimcidir, sosyalisttir. Onlarbizim deðerlerimizdir. Onlarýn birpolitik yönelimi ve bu yönelimin tek-abül ettiði toplumsal karþýlýðý vardýr.Topluma ait en güzel deðerleri dehenüz ortalýkta kimse yokken buinsanlar kendi baþlarýna savundular.

"Peki geceye iktidar ehli baþbakanErdoðan katýlmadý. Gece anma gece-sine yakýþýr þekilde sonlandý. Bu ülkeAhmet Kaya'ya iade-i itibarýný mýsaðladý?Ahmet Kaya'nýn iade-i itibara ihtiy-

acý yoktur. Ahmet Kaya zaten temsilettiði toplumun nezdinde her zamaniçin itibara sahiptir. Baþbakan mecliskürsüsünden Þafak Türküsü'nüokuyup Erdal Eren'in adýný andýðýhafta içinde F tipinde bir yoldaþýmýzýkanserden kaybettik. Uykusuz der-gisi bu meseleyi kapaðýna taþýdý.Kapak 20 yýl sonra bir Baþbakanýnbunu anlatýp aðlayabileceðinisöylüyordu. Ýþte mesele buradaortaya çýkýyor.

"Geleceðe dair siz Bandista olarakyolunuza ayný yerden mi devam ede-ceksiniz?Bizim ne sýnýf atlama hayalimiz ne

de iktidara yakýn durmaya, oradannemalanmaya ihtiyacýmýz var.Bildirimizde ortaya koyduðumuz netbir cümle; vardýk, varýz, var ola-caðýz. Bizi, bu topraklarýn devrimci-lerini yok edemezler. Bizden öncemücadele edenler vardý, bizdensonra da olacaktýr.

Var olmanýn koþulu direnmektengeçiyor. Bütün saldýrýlara karþý hâlâben varým diyebilmek direnmektir;mevcudiyet mukavemettir,mukavemet mevcudiyet. Direniþbiçimleri sonsuzdur. Ýlle de agresifbir direniþ yürütmek zorunda deðiliz,neþeli de olabiliriz gayet. Bandistaolarak yaptýðýmýz müzik bu direniþinbiçimlerinden sadece biridir.Örgütlülüðü önemsiyoruz ve bubütün direniþ biçimlerinin ayný hattaortaklaþtýrýlmasýnýn gerektiðini dedüþünüyoruz. Anti -faþist, anti-kapi-talist, cinsiyetçilik karþýtý, anti-mili-tarist, ekolojist ve hiyerarþikolmayan bir örgütlülük çerçevesindemuhalefeti ve mukavemeti doðrubuluyoruz.

Bizim þu andaki eylem biçimimizþarký söyleyerek direnmektir.Hikâyelerimiz neyse yaptýðýmýzmüzikte onu anlatýyoruz, týpký iþçi,iþsiz, öðrenci, güvencesiz, kadýn,eþcinsel, transseksüel, eko-aktivist,kentsel dönüþüm maðduruyoldaþlarýmýzýn kendi hikâyelerinianlattýðý gibi.

An geldi, Bandista gelmedi

Page 8: yenicag 07012011

HABER8 7 OCAK 2011 CUMA

Kýbrýs'ýn kuzeyinde birçok kez bizdekiherþeyin yalnýzca bize ait olduðunu düþünürüzama öyle deðil…

Bugünler çok konuþtuðumuz Maraþ'ýn hayaletþehir olmasý da dünyada tek örnek deðil…Savaþýn izlerinin hala sürdüðü baþka þehirlerdevar dünyada Kuneytra ve Aðdam gibi…

KuneytraSuriye'nin Kuneytra kenti, resmi olarak Açýk

Hava Savaþ Müzesi olarak adlandýrýlýyor ancakSuriyelilere göre Kuneytra, kötü geçmiþi olanhayalet bir kent.

1967 yýlýndaki Suriye-Ýsrail savaþýna (Altý GünSavaþý) kadar yaklaþýk 50 bin kiþinin yaþadýðý,hastanesi, okulu, kilisesi, camisi olan Kuneytrakenti bugün, savaþýn bütün izlerini hala duvar-larýnda taþýyan harabe bir yerleþim alanýgörünümünde.

Kuneytra ve Golan Tepelerinin Ýsrail tarafýn-dan iþgal edilmesiyle sonuçlanan 1967 Arap-Ýsrail savaþý, o yýlýn haziran ayýnda altý gün sür-müþtür.

Ýsrail, "Altý Gün Savaþý"nda Mýsýr, Ürdün veSuriye'ye karþý savaþmýþ, Kuneytra ve GolanTepelerinin yanýsýra Gazze Þeridi, Sina yarý-madasý, Doðu Kudüs ve Batý Þeria'yý da elegeçirerek topraklarýný yaklaþýk 4 katýna çýkar-mýþtý.

6 yýl Ýsrail'in elinde kalan Kuneytra kenti,1973'te Suriye tarafýndan geri alýndý ancakGolan Tepeleri, Ýsrail'in iþgali altýnda kalmayadevam etti.

Ýsrail çekilirken Kuneytra'yý aðýr hava bom-bardýmaný ile yerle bir etti. Hastane binasýndave çatýsý ile temeli birleþmiþ evlerde hava bom-bardýmanýnýn izlerini görmek mümkün.

Ýsrail'in çekilmesinin ardýndan yerleþime tekraraçýlmayan Kuneytra kenti bugün, açýk havasavaþ müzesi olarak kullanýlýyor.

Kentin dikenli tellerle bittiði noktada BirleþmiþMilletler Ateþkes Gözlem Gücü (UNDOF)askerlerinin bulunduðu dar bir tampon bölgebaþlýyor. Tampon bölgenin hemenardýndan baþlayanÝsrail'in iþgali altýn-daki GolanTepeleri'nde tarýmyapan insanlar,çeþitli tesisler vebinalar çýplak gözlegörülebiliyor.

Özel izinle ve Suriyepolisi eþliðinde gir-ilebilen Kuneytra kentin-deki aðýr hasarlý binalar-da savaþýn, Ýsrail'in veSuriye'nin izleri aynýduvarda yer alýyor.

Golan Hastanesi olarak kullanýlan binanýnduvarlarýndaki kurþun izleri, 7 kollu þamdanfigürü ve Arapça silik yazýlar dikkat çekiyor.

Suriye'nin Ýsrail ile barýþ görüþmelerine baþla-mak için ö nþartý olan Golan Tepeleri, Ortadoðumerkezli neredeyse bütün resmi görüþmelerde,toplantýlarda ve deklarasyonlarda "Ýsrail'in iþgalettiði Golan Tepelerinden çekilmesi" ibaresi ilebirlikte yer alýyor.

Birleþmiþ Milletler'in (BM) çeþitli tarihlerdekikararlarýnda da "Golan Tepeleri'nin Ýsrail tarafýn-dan iþgal edildiði ve Ýsrail askerlerinin GolanTepeleri'nden çekilmesi gerektiði" belirtiliyor.

Halen çok sayýda Suriye kökenli kiþininyaþadýðý Golan Tepeleri Suriye, Ýsrail, Lübnanve Ürdün'e hakim bir noktada bulunmasýnýnyanýsýra verimli topraklarý ve su kaynaklarýnedeniyle stratejik öneme sahip bir mevkiolarak deðerlendiriliyor.

Gazze'de Ölen Kuneytra'nýnDoðmamýþ Çocuklarýna TanýklýkSabri Kuþkonmaz'ýn PEN Türkiye Merkezi

internet sitesindeki 21 Ocak 2009'da Suriye veFilistin'e yaptýklarý ziyaret anlatan "Gazze'deÖlen Kuneytra'nýn Doðmamýþ ÇocuklarýnaTanýklýk" baþlýklý yazýsýndan:

Arap Yazarlar Birliðinden sonra Golan

Tepelerine gittik. Þam'a yaklaþtýk, bir saat uzak-lýkta bulunan, Golan Tepeleri iþgal bölgesisýnýrýnda bulunan Kuneytra;"Hayalet þehire" git-tik. Bu þehir, iþgal altýndaki Golan Tepelerisýnýrýnda, tampon bölgede. Halen BirleþmiþMilletler denetiminde. Girmek için önceden izinalmak gerekiyor. Bizim izin sorunumuz da ArapYazarlar Birliði çözmüþ durumda. Þam'danKuneytra'ya iki motosikletli polis eþliðindeulaþtýk.

1973 Savaþý'nda Ýsrail Golan Tepesini iþgal.etmiþ. Buradan Filistin'e giden yol da o tarihtekesilmiþ. Golan tepeleri ile birlikte Kuneytraþehri de iþgal edilmiþ. Suriye Birlikleri sertçarpýþmalarla kenti geri alýrken, Ýsrail tüm kentiyerle bir etmiþ. Tüm evler, binalar, iþ makinalarýve dinamitlerle yýkýlmýþ. O tarihte 50 bin nüfusuolan kentte bugün bir tane bile saðlam binayok. Tamamý yýkýlmýþ. Þimdi tampon bölgedekaldýðý için yerleþim de yok, yaþam da yok.Kýsacasý tam bir hayalet kent. Kentin o tarihtehizmette olan 400 yataklý Golan Hastanesi'ninduvarlarý kalbur gibi kurþun deliði ile dolu.Kuneytra'nýn dýþýnda, iki yüzün üstünde köy deyine tamamen yýkýlmýþ. Halen iþgal edilenbölgede beþ köy ayakta. Þimdi Gazze'de olan-larýn yeni birþey olmadýðýný Kuneytra yýkýntýlarýgözümüzün içine sokuyor. Barýþa iliþkin derinbir umutsuzluk ile. Hemen karþýda GolanTepeleri, Ýsrail gözetleme merkezleri... Arapyazar dostlarýmýz kadim zamanlarýn öykülerinianlatýyor bu yerlerde geçen. Ýsa peygamberinyolculuk güzergahýný gösteriyorlar. Þimdi bukentte, Ýsa'nýn da Muhammed'in de evleriyýkýlmýþ. Kilise ve cami ayrýmý yapýlmamýþyýkýmlarda. Ne okul, ne kütüphane ne baþka birþey. Güneþli bir günde, sert bir ayazda, insan-sýz, yaþamsýz kentin sokaklarýnda þaþkýnþaþkýn dolaþtýk. Burada çocuklar doðamadý,yaþayamadý. Kuneytra'da çocuklar doðmadý.Gazze'de doðan çocuklar öldü. Kuneytra bize

gösterdi ki, Gazze'deölüm son deðil, dahanice çocuklar ölecek.Gazze'nin ve baþkayerlerin; dünyanýndoðmamýþ çocuk-larýný paranýn iktidarýdaha çok öldürecek.

(..)Hava soðuk. Taþ,

beton, yýkýntý,soðuðun etkisinidaha da arttýrýyor.Karþýmýzda karlý

Cebeli Þeyh, yani Þeyhdaðlarý. Daha alt bölgede ise deniz

seviyesinden 210 m. daha aþaðýda. TaberiyeGölü. Þeyh Daðlarý 3114 m. ile Suriye'nin enyüksek bölgesi. Bu daðlar da yine iþgal böl-geleri ve uzaktan görünen Ýsrail gözetlememerkezleri. Ýþgal, savaþ gibi sözcüklerle anýl-masa, inanýlmaz güzel bir coðrafyada dur-duðunuzu fark ediyorsunuz.

Hayalet Þehir Kuneytra'dan hemen sonraGolan bölgesi içinde, Filistin' giden yol var..Yolun saðýnda dikenli teller. Yüz metrelik birtampon bölge. Mayýnlý arazi. Burasý Ýsrailtarafýndan mayýnlanmýþ. Daha ilerisi iþgaledilmiþ topraklar. Yoðun bir tarýmsal çalýþmayapýldýðý görülüyor. Yolu, eski bir demir bariyerkapatýyor. Yolun 100 metre ilerisinde BMkonuþlanmýþ. Onun da ilerisinde Ýsrail sýnýrýkapsý. Daha ilerisinde Filistin topraklarý, BatýÞeria. Ama, ayaklarýmýzýn altýndaki ince yol,iþlek bir kanalý deðil, duraðan bir hali temsilediyor.

(…)Gezdiðimiz bölge, tüm Ortadoðu'nun trav-

matik tablosunun bir özeti gibi.(Yazýnýn tamamý

http://www.pen.org.tr/tr/node/1167 )

Aðdam

Karabað bölgesindeki Aðdam, bir zamanlar150.000'lik nüfusuyla hýzla geliþmekte olan birAzerbaycan kentiydi. 1993'te Ermeni Kuvvetleri

tarafýndan iþgal edilen þehir, þu anda bir hay-alet kent…

Karabað sorunu üzerine"Karabað, büyük bölümü bugünkü

Azerbaycan ile Ermenistan arasýnda, güneybölümü Ýran içinde kalan, yaklaþýk 18 bin kilo-metrekarelik bölgenin adýdýr. Daðlýk Karabað yada Ermenice tarihiadýyla 'Artsakh' ise bubölgenin içinde 4.392kilometrekarelikalanýn ismi.Ermenilere göreDaðlýk Karabað'daMÖ 7. yüzyýldanberi Ermeninüfusu vekültürü ege-mendi.Azerilere göre iseErmeniler Yunanistan'ýn Teselya(Selanik) bölgesinden, Doðu Anadolu'yagelip Urartularýn egemenliðinde yaþayan, sonrada Kafkasya'ya göçen yabancý bir halk olup,bölgenin esas sahipleri kendileriydi, çünküAzeriler Orta Asya'dan Avrupa'ya doðru göçederken bölgedeki Derbent Geçidi'nden geçenTürk boylarýnýn soyundan geliyorlardý.

1985'te 'Glasnost' (Þeffaflýk) ve 'Perestroyka'(Yumuþama) diyen Mihael Gorbaçov'un iktidaragelmesi sonrasý Daðlýk Karabað Ermenileribaðýmsýzlýk için yeniden harekete geçti.1987'de 75 bin imzalý bir dilekçe Gorbaçov'agönderildi.

7 Aralýk 1988'de, Ermenistan'da 28 bin kiþininölümüne neden olan büyük depremden yak-laþýk bir ay sonra, Moskova durumun vahame-tini anladý ve Daðlýk Karabað Özerk Bölgesi'nikendisine (merkeze) baðladý. Ancak,Azerbaycan'dan gelen baskýlar üzerine tekrarfikir deðiþtirdi ve 28 Kasým 1989'da yönetimiyeniden Bakû Hükümeti'ne devretti. Merkezihükümetin bu gelgitleri bölgenin zaten bozukolan 'kimyasý'ný iyice bozdu. Bunun üstüne tüydiken olay, 13 Ocak 1990 Bakû'de 28 Ermeni 6Azeri'nin ölümüyle biten olaylar üzerine 19Ocak 1990'da Kýzýl Ordu'nun olaðanüstü halilan ederek Daðlýk Karabað Özerk Bölgesi'neve Bakû'ye (karadan, havadan ve denizden)harekât düzenlemesi oldu.

SSCB Anayasasý'nýn 70. maddesine daya-narak 'kendi kaderini tayin hakkýný' kullanmakararý aldýlar ve 6 Ocak 1992'de DaðlýkKarabað'ýn baðýmsýzlýðýný ilan ettiler.

Konun acý dönüm noktasý Hocalý Katliamýoldu. Human Rights Watch (HRW) örgütününraporlarýna göre, 26-27 Þubat 1992 tarihlerindeErmeni Ordusu ve Rus 366. Mekanize Alayý'nýnsaldýrýsý sonucu, aralarýnda 106 kadýn ve 83çocuðun da bulunduðu 613 Azeri sivilöldürüldü. Ermeni kaynaklarý ilk saldýrýnýnAzerilerden geldiði iddia etmeye devam ediyor,Azeriler ise tersini…

Ermeni Ordusu, Mart 1993'ten itibarenKelbecer, Akdere, Agdam, Fuzili, Cebrail,Kubatlý ve Terter'i iþgal etti yaklaþýk 1 milyonAzeri yer deðiþtirmek zorunda kaldý…

(Özet Kaynakça:Svante E. Cornell, SmallNations and Great Powers: A Study ofEthnopolitical Conflict In The Caucasus,Ricmond, Surrey: Curzon, 2001;The KarabaghFile, Documents and Facts on theMountainous Karabagh 1918-1988, (Yay. Haz.Gerard Libaridian), The Zoryan Instutute,Cambridge, Toronto, Mart 1988; R. H.Dekmejian, "Soviet-Turkish Relations andPolitics in the Armenia SSR," Soviet Studies,Vol. 19, no. 4 (April, 1968): 510-525; DeðiþenDünya Düzeninde Kafkasya, (Der. OkanYeþilot), Ýstanbul Kitabevi Yayýnlarý, 2005.)

Türk-Ermeni Ýþ Geliþtirme Konseyi eþbaþkaný Kaan SoyakTürk-Ermeni Ýþ Geliþtirme Konseyi eþ baþkaný

Kaan Soyak'ýn Kasým 2009'da bölgeye yaptýðýziyaretle ilgili yazýsýndan:

Savaþýn belleklerimizdeki en belirgin simgesiHocalý Köyü. Bu köyde 1992'de büyük bir sivilkatliamýn yaþandýðýný söylüyor tarih kaynaklarý.Seyahatimizin ikinci günü Hocalý'ya doðru yolakoyulduk. Baþkent Stepanakert'e 20 dakikauzaklýkta olan köyün ismi Ývanyan olarakdeðiþtirilmiþ. Köyün giriþindeki okulda biziköyün muhtarý Boris Ghahramanian ve okulmüdürü Gurgen Ghulian karþýladý.

Üzerinden 17 yýl geçmesine raðmen köy hâlâyerle bir. Azerilerin evleri neredeyse tama-

men yýkýlmýþ. Köye sonradanyerleþen Ermeniler,Azerilerin evlerinin

taþlarýný taþýyarakköyün yukarý kýsmý-

na yeni evler inþaetmiþler. Köyde yak-

laþýk bin kiþi yaþýyor.Sohbetimize okulda

baþladýk. "Siz birfelaketin yaþandýðý

topraklarda oturuyor-sunuz. Anlatýn neler oldu

bu köyde?" diye soruncaönce okul müdürü atýldý, "Biz o dönem oradadeðildik, pek bir þey bilmiyoruz" dedi.Düþünsenize, bir savaþýn simgesi olan köyünsakinlerine o savaþta orada yaþananlar doðrudürüst anlatýlmamýþ!

Ardýndan muhtar girdi söze, bu defaKarabaðlý bir Ermeni gözüyle þunlarý söyledi:"Ben Agdam'a yakýn bir köyde yaþýyordum.1992'de Azeriler köyümüzü yaktýlar. Biz deburalara geldik. Hocalý üs olarak kullanýlýyordu.Ermeni köylerine buradan saldýrýlýyordu. Bunedenle Ermeniler köyü çevirdi. Sivillerin kaç-masý için bir koridor açtýlar. Ancak savaþkoþullarýnda ölen Azeri köylüler oldu. Yine deAzeriler propaganda yapýp 1000'ün üzerindeAzeri'yi kestiðimizi söylüyorlar. Oysa Ermenilersadece askeri güçleri hedef almýþtý."

Hocalý'da neler oldu?HocalI bölgedeki tek havaalanýnýn olduðu

nokta. Savaþ sýrasýnda Azeriler mühimmatlarýburada topluyorlardý. O dönem köy tamamenbir Azeri köyüydü. 26 Þubat 1992'de Ermenilerköyü çevirdi. Çýkan çatýþmalarda yaklaþýk 1300kiþinin yaþamýný yitirdiði iddia ediliyor. SavaþýnErmeniler lehine sonuçlanmasýnýn en büyüksimgesi bu köyde yaþanan kýyým. AncakErmeniler anlatýlanlarýn bir bölümünün Azeripropogandasý olduðunu, Hocalý'nýn Ermeniköylerine saldýrý için üs olarak kullanýldýðýný vesiviller için koridor açýldýðýný ileri sürüyorlar.

(..)Ýþgal altýndaki Daðlýk Karabað'daki Ermeni

hükümetin Baþbakaný Harutyunyan Hocalýkatliamýnda sivillerin öldüðünü kabul ediyorama ölümlere 'Savaþtaydýk' diye bakýyor

(..)

HOCALI'YI KABUL EDÝYORUZKaan Soyak: Azeriler ilk kurþunu sizin

attýðýnýzý söylüyorlar.Harutyunyan: Azerbaycan kendi topraklarýn-

dan Ermeniler'i temizleme politikalarýnabaþladýðýnda Nahçývan'dan tamamen yokedildik. Sumgayt ve Bakü'de büyük kýyýmlaroldu.

Kaan Soyak: Ayný þekilde burada da Azeriler'isiz kýyýmdan geçirdiniz.

Harutyunyan: Bir - iki çatýþma oldu ama bun-lar asla Bakü ya da Sumgayt'taki kadar organ-ize ve geniþ çaplý deðildi.

Kaan Soyak: Hocalý'da yaþananlarý inkaretmeyeceksiniz, deðil mi? Ermeniler 1300'denfazla Azeri'yi öldürdüler o köyde.

Harutyunyan: Hocalý 1992'de, savaþ sýrasýn-da yaþandý. Sivil kayýplar oldu. Kabul ediyoruz.Ama siviller için koridor açýlmýþtý. AzerilerHocalý'yý baþka þekilde anlattýlar. Kendimizisavunmak için Hocalý'yý almaya mecburduk.

(Yazýnýn tamamýhttp://www.tabdc.org/index.php?subaction=showfull&id=1259180364&archive=&start_from=&ucat=11,13&Lid=2)

Savaþýn izlerinin sürdüðü hayalet þehirler

Page 9: yenicag 07012011

ÖZEL 97 OCAK 2011 CUMA

SerhanGazioðluHAFTANIN GETÝRDÝKLERÝ...

Page 10: yenicag 07012011

Son zamanlarda her þeyivatandaþýn üzerine yýkmak gibibir durum oluþtu!

Örneðin trafikte kaza mý var,suçlu hazýr: Dikkatsiz þoförler.

KTHY battý mý, suçlu vesorumlular hazýr: Çok paraalan çalýþanlar ve sendikalar.

Sosyal Sigortalar Kurumuiflas mý etmiþ veya iflasýn

eþiðine mi getirilmiþ,Suçlu yine hazýr: Çok maaþ alan emekliler.Bütçede açýk mý var, suçlu: Ek mesai

yapýp çok para alan memurlar.Hastanede, yani saðlýkta sýkýntý mý var;

taþýnan nüfus deðildir konuþulan,Ya ne?Orada da az çalýþan ama çoook para alandoktorlar.

Ýcadýn sahibiyse siyasiler tabii ki!Yeraltý dünyasýnda da durum pek farklý

deðil,Yüzlerce karanlýk iþ ama yakayý ele ver-

ince suçlu çalýþanlar.Kaçak et mi yakalanmýþ, iþ sahiplerinin

haberi yok, çalýþan gizlice yapmýþ;Sonra da basýný komplo kurmakla suçla-

malar.Son moda, son trend bu… Bence bu buluþlar Nobel ekonomi ödülüne

aday gösterilmeli, Ve yeryüzündeki tümüniversitelerde tez olarak okutulmalý.

Yine türbülansa yakalandýk, dolayýsýyla

kafayý yedik.Tüm bunlar yaþanýrken

ortada tek bir sorumlu ya dayetkili yok.

Sanki bu söz konusukurumlarý onlar yönetmediler.

Halbuki siyasi demeçlerverirken amborgolara rað-men,

KKTC'nin tüm kurumlarý iledimdik ayakta olduðunu,

Sonsuza kadar yaþayacaðýný dosta düþ-mana duyuran onlar deðil mi?

Son kurbanlarý DAÜ çalýþanlarý!Üniversite zorda imiþ, çalýþanlar çok para

alýrmýþ, böyle giderse batacak-mýþ…DAÜ'yü dünyadaki üniversiteler arasýnda

ilk 500'e sokacaklarýný, KKTC'nin üniversitel-er diyarý olduðunu ve Güney Kýbrýs'a farkattýðýný, Uluslararasý kongreler, konferanslardüzenlediklerini, Bu konuda nasýl mesafealdýklarýný böbürlene böbürlene anlatanonlar deðil miydi?

Þimdi ne oldu da üniversiteler batma nok-tasýna geldi yani?

Yoksa Yeþil Sermaye buna da mý gözkoydu?

Yeþil Ada'ya Yeþil Sermaye, Kapat gözleri-ni kimse görmesin…

Türbülansta sürüklenen sadece yetkililer-miz deðil,Örgütlerimiz de türbülansta habireirtifa kaybediyor.

Hemen eylem kararý alýndý örgütler biraraya geldi, Ve kimi siaysetçiler de ateþlinutuklar attý, Çalýþanlarýn yanýnda olunacaðýmesajý verildi, da n'ooldu?

Tüm bunlar olurken bir sade vatandaþ dahaliyle gülerek sordu:

Merak ediyorum, acaba CTP hükümetteolsa bugün burada hangi siyasetçi olurdu?

Cevap anýnda geldi: Albayrak yerineNazým Çavuþoðlu!

Ýþte sorun burada idi; örgütler bir türlü bukýsýr döngüden kurtulamýyorlardý!

Yani þimdi o maaþ kesintileri olmasa,ülkede her þey süt liman mý olacaktý?

Taþýma nüfus kendilerini pek ilgilendirmiyormu?

Ya Kýbrýs sorununun çözümsüzlüðü veuluslararasý hukuðun çiðnenmesi?

Ganimet toplumu?Konuþmacýlar yapýlanlarýn anayasa ile

baðdaþmadýðýna,Hukuðun çiðnendiðine vurgu yapýp adalet

istiyorlardý.Ama diðer konulardaki onca hukuksuzluk

onlarý pek ilgilendirmiyordu.Halbuki hukuk bir kez çiðnenmeye

görsün, paspas olup ardý geliyordu…Yaþananlar KTÖS dýþýnda diðer örgüt-

lerimizi ve çalýþanlarýný,Pek de ilgilendirmiyor galiba.Sorunun özü de iþte burada! Siz baþkasýnýn haklarýna "Rumdur"

"Maronittir" diye saygý göstermezseniz,Gün gelir Türk da sizin haklarýnýza saygý

göstermez. Ve sizin Anayasanýzý da, Babayasanýzý

yavrusun diyerekten ezer gecer.Maliye Bakaný Tatar, kamu bankalarýn-

dan sermayeye verilen kredilerin, % 94 tah-sil edilemediðinden bahsedip yakýnýyor ama,Örgutler ve çalýþanlar bu gerçeði maalesefgözardý ediyor.

Sermayeye verilen ve geri dönmeyen herkredi, Devletin elinin her zaman çalýþanýncebinde olacaðýnýn bir habercisi.

Çalýþanlar olarak sýnýf bilinciniz oluþanakadar da bu böyle olacak, biline!

YKP Kýbrýs sorunu çözülmediði süreceinsan haklarýnýn daima çiðneneceðini, Veyokoluþun artan bir ivme ile hýzlanacaðýnýsöylemeye devam ediyor,

Hatýrlatalým dedik...

GÖZDEN KAÇMAYANLAR!Psikolojik harekat...Hayatta hiç bir þeyin tesadüf olmadýðýna

inananlardaným, ne kadar tesadüf gözüksede! Örneðin ÖRP-CTP-BG dönemindeMetehan kapýsýnda çocuklarýn çikolatalarýalýnmýþtý. Þimdiki hükümet döneminde iseçocuklarýn oyuncaklarý alýndý! Siz bunlarýnbir tesadüf olduðuna inanabilirsiniz. Hayýr,deðil.

Tüm bunlar psikolojik bir harekatýnürünüdür ve üzerinde yaþadýðýmýz topraklar-da 74 yýlýndan beri sistematik bir þekildeuygulanmaktadýr. Hem de artan bir dozla...

Rejim bu yöntemle ailelerin yüreðine korkusalmýþ, insanlarý can evinden vurmuþ ikinciside büyük sermayenin taleplerini yerine getir-miþ güneyden alýþveriþ yapanlarýn ceza-landýrýlacaðý korkusunu yüreklere salmýþ, birtaþla iki kuþ vurmayý hedeflemiþ ve baþarýlýda olmuþtur. Sendikalarýn tepkisi çokyerindedir. Toplum çýkarlarýný gözetmeklemükellef siyasi partilerin ise eylem noktasýn-da olmayýp uzaktan gazel okumalarý isedüþündürücüdür. Þimdilerde ise bir baþkapsikolojik harekat yürürlükte olup, aktörlertek tek devreye sokulmuþtur. Devleti temsil

ettiðini söyleyenler, tüm görgü kurallarýný birkenara býrakarak ve diplomatik teamüllerihiçe sayarak toplumu bir kez daha dünyakamuoyu önünde küçük düþürmüþler,rejimin biblolarý olduklarýný bir kez dahakanýtlamýþlardýr. Baþbakanýn eþi GülinKüçük soyismine uygun davranmýþ, kendiküçüldükleri yetmezmiþ gibi toplumu daküçültmüþlerdir. Neymiþ: "Gavurdan dostdomuzdan post olmaz"mýþ...

O zaman niye federasyonu Rumlarlagörüþüyorsunuz a hanýmefendicigim? Yoksadostlar alýþveriþte görsün diyaloðu mu? Yaiki de birde AB uyum yasalarý derken göster-diðiniz samimiyetsizliðe ne demeli? Tümbunlar o koltucukta oturmanýnn bedelidiriþte. Ah o koltucuk, sizi koltuk deðnegi deyapar, deðneklik de...

Diðer taraftan ise Türkiye'nin AB iþlerindensorumlu Egemen Baðýþ "Rumlarýn býrakýndevlet olmayý Kabileden aþaðý olduklarýný"ifade etmiþtir ki bu iki davranýþýn kuþkusuzTürkçe ifadesi "görüþmeler berhava edile-cektir". Görüldüðü üzere bu çýkýþlar tesadüfideðildir. Bir ANA politikanýn ta kendisidir. ElmSokaðý'nýn kahramaný Freddy yine iþbaþýn-dadr ve kabusu da devam ettirme karar-lýlýðýndadýr.

BUNLARI BÝLÝYOR MUSUNUZ?KKTC'nin 2011 Bütçesi 3 milyar 77 milyon

220 bin 920 TL olarak kabul edildi. Yeni yýlýnbütçesinde 350 milyon lira açýk öngörülüyor.10 gün boyunca Meclis'te görüþülüp 26kabul ve 15 ret oyuyla ve oyçokluðuylaonaylandý.

Kýbrýs Cumhuriyeti'nin 2011 Bütçesi ise 8milyar Euro gider ve 5,9 milyar Euro geliröngörüyor. Oradaki bütçe görüþmeleri ise 3gün sürdü ve 33 lehte, 17 aleyhte oyla kabuledildi.

HABER10 7 OCAK 2011 CUMA

Yýlmaz

ParlanSUÇLULAR VE

GÜÇLÜLER

Ç U VÇ U V A L D I ZA L D I Z . . .. . .

[email protected]

[email protected]

Ýþkencelere, tecavüzlere, iþgallere, ve bucoðrafyada her türlü rezilliði görüp de susanlar vesusmayanlara söylenecek sözler vardýr.

Ýþte bütün mesele burada aslýnda, susmak yada susmamak.

Ýkisi arasýnda ince deðil, keskin bir çizgi var.Çünkü susanlar bu suçlarý iþleyenler kadarsuçludur. Susmayanlar ise halklarýn özgürlük yol-undaki bedelini en aðýr ödeyenlerdir.

En baþta vatansever geçinip, üç beþ kemik ilesusturulan sözde solcularýmýz gibi, inkar edilmez ihanetler iledolu gerçeðimiz var bizim.

Bir dil uðruna "Kýrmýzý Kitap" yazanlar ve bir dil uðrunaölüme gidenlerin hikayesidir bu aslýnda.

Kýrmýzý kitabýn kutsanmýþ halidir bizi vuran, talan eden,daðlara, sürgünlere, zindanlara ve daraðaçlarýna gönderen.

Dersim'de, Amed zindanýnda, Maraþ'ta, Sivas'ta ve NewalâQesabâ'da. "Yani Ahmed Arif'in þiire döktüðü 33 kurþungerçeðinin yaþandýðý yerde" Kýrmýzý Kitap'larý yazanlarýnvahþeti idi bizi vuran.

Kürt'lerin inkar ve imhasý üzerine inþa edilmiþ bir kitabýnadýný "Kýrmýzý Kitap" yaptýlar.

Ýþte o "Kýmýzý Kitap"da hep beraber boðulmaya baþladýk vehalen boðulmaya devam ediyoruz.

Kaç nesil daha boðulacak bu "Kýrmýzý"da kim bilir!Önce Kürt aðalarý ile Türklerin iþbirliði içerisinde Ermeni'leri

katlettik, sürdük ve süründürdük. Sonra sýra Ýstanbul'daki"gayrimüslümler"e geldi. Onlarý da tükettik ve sýra "Tek Millet,Tek Devlet, Tek Din ve Tek Bayrak" hikayesine geldi. Ýþte sýraoraya gelince bu tekliðe aykýrý düþen Kürt'leri Türkleþtirmeprojesi baþladý.

Her þey Mezopotamya topraklarýnda "YASSAH" oldu.Yasaklar ve sürgünler ile bir halký Türkleþtirme projesini

yazan aptallar, bir gün iþin buraya dayanacaðýný algýlaya-madýlar.

Kürtlerin coðrafyasýnda daðlara ve taþlara "Tek Din, TekMillet, Tek Devlet, Tek Bayrak" diye yazdýlar. Kürt halkýný okadar bir yok saydýlar ki; Kürt coðrafyasýnýn daðlarýna "Nemutlu Türküm Diyene" diye her tepeye kireç taþlarý ileyazdýlar.

Ama nafile, Kürt coðrafyasýnda Bolu'nun Söðüt aðacýyetiþmez be bre!

Kürdistan coðrafyasýnda Türk askerinin operasyonlarýbaþladý baþlayalý, ahýrlarda kocasýnýn gözü önünde ÖzelHarekatçýlar kadýnlara tecavüz ettiler.

Köy meydanýnda erkekleri toplayýp çýrýlçýplak soydular, hemde bütün köy kadýnlarýnýn gözü önünde!

Ahýrlardaki hayvanlarý bile diri diri yaktýlar!PKK Gerillalarý'nýn kýyafetini giyip köy yaktýlar, insanlarýn ýrzý-

na geçtiler ve bunu PKK Gerillalarý'na mal ettiler.Kürdistan coðrafyasýnýn yaþadýðý vahþetin fotoðrafýný Kürtler

bile çekemez.Çünkü onlar barýþýn fotoðrafýný çekmeye çalýþýyor.Kürtlerin ýrzýna geçen 100 yýllýk bir sistem ile barýþýn

fotoðrafýný Kürtler nasýl çekecek diye merak ediyorum!Bir yandan da, Türk'lerin Kuran-ý Kerimi olan Kýrmýzý Kitab'ý,

ve diðer yandan da Kürt'lerin özgürlük çýðýlýðý ile daðalara çýk-mýþ Özgürlük Savaþçýlarý.

Cumhuriyetin kuruluþundan beri Türkleþtirme süreci birduvara çarpar gibi Kürt'lere çarptý ve Türkler bu gerçeðinçýðlýðý içerisinde, Kürt coðrafyasýnýn insaný ile savaþmaya,ölmeye ve öldürmeye devam ediyor.

Çanakkale'de þehit düþmüþ bir dedenin torununu öldürmek-ten ya da ýrzýna geçip iç organlarýný kayalýklarýn ürerinegeçirmekten geri kalmýyor.

Senin öldürdüðün ve "Özel Harekat Timleri" ile evine baskýnyaptýðýn insanýn dedesi Çanakkale'de deðilmliydi?

Ama bu Türklük paranoyasý ile sistemi elinde tutanlar ve oTürklük sistemi üzerinden bu ülkeyi "Din ve Türkizm" ideolojisiile yürütenler, þimdi "Kürt ve Türk Savaþý" nýn en çetin olannoktasýna geldiler.

Benim daðlarýma yazýlan yazýlarýn bir hakaret olduðunu yakabul edeceksin, ya da savaþa devam!

Hakkari'nin tepesine "Ne Mutlu Türküm Diyene" diyebaþlayan, kireç taþlarýndan oluþan yazýyý kaldýrmadýkça busavaþ devam eder!

Sizi ve o teklik hastalýðýnýzý tarihe havale ediyorum."O Tek Din, Tek Millet, Tek Devlet, Tek Bayrak, Tek Dil" sizi

bir gün tarihin derinliklerine gömecek!Dünya tarihine gömülen nice "Tekleþtirme" faþistleri oldu, ve

siz de, Türkleþtirme hastalýðýndan kurtulmadýkça, o faþistlerintarihsel kaderini paylaþmaktan kaçamayacaksýnýz.

"Bizim daðlarýmýzdaÝnsanlýða yapýlan vahþetinÝsyancýlarý yaþadý,Ve adýný Gerilla koydular"

Necmettin Çapa'nýn Aþk, Ýsyan, Ölüm ve Barýþ" adlý kitabýndan

Necmettin

Çapa

ZAPZAP

“KIRMIZI KÝTAP”

Page 11: yenicag 07012011

YORUM 117 OCAK 2011 CUMA

Kimisi yorum yaparken direkt sistem içinde takýlýp kalýr:Amacý geliþmleri sistemin deðerleriyle sýnýrlý býrakýr. Sistemiçi en iyi yere gelme veya faydalý olma kriterleriyle deðer-lendirir. Kimisi de olaya sistemsel eksen ve onun yenidenüertimi ile sýnýrlý brakmadan deðiþtirme hedefiyle de baþkaalternatiflerde düþünür. Böylelikle sadece sistem deðil deðiþi-mi de ele alarak daha geniþ noktalara taþýr. Günümüzdekimisi kapitalist sistem deðerlerle iyi kötü veya sermayeçýkarlý ölçeklerle konuþtururken, sosyalistlerin bunlardan farkýsistemin de deðiþimini istedikleri için baþka açýdan da yak-laþýmý olmasý gerekir. Ne yazýk ki sosyalistlerin oluþanbirikimleri sonucu bu farký mutlaka koyma zorunluluklarývardýr. Oysa çoðu sol kendi bakýþýný onutarak sanki sistem-sel sýnýrlarla tartýþýlýyor. Böylelikle daralan ölçeklerle konuyaratan sistemin en iyisi olma ve onun çýkarýna göre tartýþmave idolojik oluþuma geldi. Sanýrým son geliþmelerde bunuhep yaþadýk. Ýsterseniz þimdi bunu anlatacak önemli birsiyasal taplo koyalým:

Orta doðuda oldukça geliþmeler oluyor. Irakta baþlayan veþimdi Mýsýrda tetiklenen Hristiyanlara karþý saldýrýlar oluyor.Diðer yanda pek söylenmeyen ama Vikileaks belgeleriyle deortaya konulan Suudi Arabistan Ýrana karþý saldýrý veLübnandaki Hizbullah için iþgal istiyor. Buna daha basitörnekler de verilir; Bizdeki yeni sýçrayýþla Ýslamlaþma ham-leleri ve en ufak maç konusunun nasýl resmi idolojik çýkýþyapýldýðýný hep yaþýyoruz. Yaþýyoruz da aslýnda sisteminoluþturduðu kendi içindeki karþýtlýklarla geneldeki resmistratejileri hiç düþünmeme konumundayýz. Dahasý oyuncu-larýn genelde sistemin de oluþturduðu kesimlerdir. Ama bun-

lar dahi düþünülmez.Yaþanan son Orta doðu geliþmelerin genel sistemin

anlayýþý olduðu zaten çizilen eski yöntemlerle belliydi:Hatýrlarým þu ünlü Hangintonu: Doksanalarda Kültürler çatýþ-ma idolojik açýklamasý ve "fay kýrýlmasýnýn" Orta doðudaönemli olacaðýný söylüyordu: Ama o zaman güldük: SonraClintona karar sunulunca, eliyle geriðe itmesiyle donduruldu:Fakat Bush ile gülünç görülen strateji uygulanma aþamasýnageldi. Bunlar hep unutuluyor. Irakýn, Mýsýrýn, Suudilerin vediðer oyuncularýn Amerikan eksenli olduklarý hep gözdenkaçýrýlýyor. Ama oyun siyaseti oynanýyor. Irakta Hristiyanlarsaldýrýya uðradý, þimdi Mýsýrda da oldu. Irakta göç olurkenMýsýrda tepkiler baþka oluyordu. Biri iþgal altýnda diðeri,Amerikanýn en yakýný: Diðer dost Suudiler ise Hizbullahý veÝraný hedef gösterip rol almaya hazýr konumda. Bunlar hari-tadaki geliþmelerle Büyük Orta doðunun bir zinciri oluyor.

Bize daha yaýkýnýna bakýn; Türkiyede ýlýmlý Ýslam veya yeniOsmanlý idolojisi öne çýktý. Yapýsal etkinlikle sistemin yeniçizgisi oluyor. Bölgede yeni rol alýrken diðer yandan dinietkinlik de olmadýk þekilde kurumsallaþýp sýnýfsal ve develtselgüç haline geldi. Bunlar bizde olurken ansýzýn bize de yansý-mamasý olamazdý. Artýk Kuzey Kýbrýsta direk dini eksenliyapýlanmalar eðtimden camilere dek güçlendi. Konularadaha dini olarak bakmaya ve karþýtlara da o göndermeolmaya baþladý. En basit örnek ise güneyde yapýlan maçolmaktadýr.

Çýkan maç olayý elbet spora nasýl kitlesel olgularýn yan-sýdýðý olmaktadýr. Buna tepki duymak ama saptýrarak genelidolojiye sokma oldukça yanlýþlar ve gülüþler yaratmaktadýr.Güneydeki maç olayý özelikle Türkiye yetkilileri öylesine uza-týp kelimelerle anllatý ki, ayný dönemde daha büyük BeþiktaþBursa meydan muharebe veya Sahaya inenGalatasaraylýlarýn çocuklarý dövme gerçekleri dahi bunlarabir þey anlatmadý. Madem ki bu tip olaylar eþitdir kabile dahiolmama ve ýrkçýlýksa, kendi içinde yaþanan olaylara nedemelidir?

Emperyalist sistem çok kolay bir deðeri idolojileþtirip uygu-luyor. En basit olgu dahi kendi içerikle deðil öteki veyakendine yakýna göre anlatýlýp kavratýlýr. Öteki yaptý ise düþ-manlýk simgesi olurken, kendi arasýnda veya kendi yapýnca

da münferit adý konulur. Tekil bazen genel olurken, genel debazen çok basitleþir. Irkçýlýk ve din eðer otoriter egemen idol-oji olursa ötekileþtirdiði ve benleþtirdiði korkunç ayrýmla artýkgirilen kaygan zeminde nerde durulacaðý belli olmaz. Hele dedüþmanlýk ile dostluklarýn de ekseni buna oturtulursa, artýkbasit kuramlarýn dahi deðeri kalmaz.

Doksanlarda emperyalist sistem sýnýfsal eksenden kendiiçinde kültürler çatýþmasýyla siyaset oluþturma konumunagirdi. Buna güldük: Ama þimdi uzakta deðil kendi içimizdedahi gelinen aþamada bunun ne denli tehlikeli olduðu daortaya çýktý. Dinsel ve ulusal ýrklaþma ile kurumsallaþansiyasetlerin sonucu kriz döneminde dahi sýnýfsal kaybetmelerolurken faþist partilerin güç olmasý gerçekeleriyle yüzleþiy-oruz. Kültürler çatýþmasýnýn fay merkezi Orta doðuda isemezhepsel kavgalar ve din etnik ayýrýmlar aldý baþýný gidiyor.Herkes tekil olaylarla genel taraf gibi baðýrýyor. Kimse kültür-ler çatýþmasýnýn Orta doðu projesinin sonucu olduðunusöylemez. Bunu ancak sosyalistler farkýnda olup yorumla-masý gerekiyor ki bölgede ne yazýk ki sýnýfsal solun eksiklik-leri hep duyulan durum oluyor. Hemde bu çatýþmalar sis-temin en merkezli denetim güçlü yerlerde oluyor. Buna nedemeli?

Elbet Kýbrýs da sistemsel iliþkilerin acýlarýný yaþarken bun-dan nasibini alýr: Sadece direncin olmamasý ve resmi idolojik-leþme ve iþbirlikci siyaset gerçekleri sonucu daha yumuþakbir çok geçiþ oldu. Ilýmlý islamýn burada yansýmamasý elbeteþyanýn tabiyatýna aykýrý oluyor. Bir de karþýt konulup suçlarona atýlýnca iþler tamam olur. Þimdi Dünya Mýsýrdaki hristiyanolaylarýný konuþuyor. Oysa hükümet artý olayý suçladýklarýkesim ve hristiyanlar hepsi sistemin en yakýný oluyor. Sadeceyeni Orta doðu için yeri geldiðinde ekarte veya düþman ilanedilen eski doslarla bir zamanýn CÝA oyuncakla siyaset yap-manýn pratiði yaþanýyor.

Kýsaca bende size salt sistem içi en iyi olma gözüyle deðil,emperyalist sistemin yanlýþlarý ile deðiþmesi gereken çizgisin-den kýsa bir deðerlendirme yaptým. Kimine göre en iyi olupona göre hesap yaparak yerel olma olan, kimine göre de sis-tem yanlýþ olduðu için genelinde deðiþim olma ikilemindedeðerlendirme yaptým. Bakalým yine kaçý anladý?

Özkan

YýkýcýYORUMLARI

YAPARKEN DÝKKATEDÝLECEK OLGULAR

[email protected]

Evet, bilim, her sorunun muhakkak bir alternatifive çözümünün olduðunu söyler. Birden fazlaçözüm ve alternatif vardýr ama çözüm çaresiniönceden görmek þartýyla. Bir sorunun tek biryanýtý da olamaz muhakkak. Ve bir þey dahayapar bilim. Bir kesin cevap vermez iddialara.Çünkü bilimin temelinde tek bir cevap da yoktur.Doðadaki yasalarda da bu böyledir. Sorunlarýnçözümünde tek bir yol, tek bir cevap veya tek bir

alternatif yoktur. Örneðin þu anda kullanýlan matematiksel birsistem olabilir ama sonuca gitmek için sadece onluk sistemyoktur bilimde. Çeþitli sistemler de vardýr. Ve her zaman için ikiiki daha dört etmez. Kanserin tedavisi için illa ki ilaç metodufaydalý olmayabilir. Bugün bitkisel çareler de üretilmiþtir vekanserin tedavisinde doðaya dönmek daha da uygundur.Ýnsanoðlunun doðanýn þeklini zorla deðiþtirme ve yok etmeüzerine yaptýðý tüm eylemler ona afet olarak da geri dönmek-tedir. Yani insanoðlu'nun doðaya uyumla çareler üretmesi endoðru sonuçtur da ayný zamanda. Gelelim þu andaki KýbrýsSorunu'na. Veya soruna gelmeden önce bizim KuzeyKýbrýs'taki ekonomik soruna bir göz atalým. Hani halký baskýaltýna alýp elindeki son beþ-on kuruþu da toplayýcý önlemleregelelim. Mesela daha önceleri birçok siyasinin ve de bundanönceki hükümetin de "Elini taþýn altýna sokacaksýn" teraneler-ine. Esasýnda o teranelerin de hedefi halkýn elindeki veyacebindeki paraya göz dikmekti amaç ve bu da yapýldý. Ýlkolarak ellerindeki, devlette çalýþan kamu çalýþanlarýnýnmaaþlarýna el atýldý. Emeklilerin maaþlarýný göze kestirdilerönce. Sonra da emekli tazminatlarýna göz dikildi, onlarý týrpan-lamaya çalýþýyorlar. Bana göre gerçek sol bir yapýlanma, buþimdiki kötü duruma bir son verebilir. Ekonomide sosyalizasy-on þimdiki bu rezilliði durdurabilir. Daha önce de bu çareyiyazmýþtým ve yazmaya önlemler düþünmeye de devam ede-ceðim. Ben bir ekonomist deðilim. Okuduklarým bana þuandaki kötü gidiþe bir çare olduðunu gösteriyor o kadar.Kafamý monetarist görüþ ve Friendmancýlýkla da doldurmuþdeðilim ve onlarýn bile bir çare olmadýðýný biliyorum. Birinciçare daha önce yazdýklarýmdý. Türkiye, Güney Kýbrýs ve ABüçgeninin hem siyasal hem de ekonomik olarak kullanýlmasýný

söylemiþtim. Eðer sonuç çýkmazsa demokratik örgütler siyasaliradelerinin bir yansýmasý olarak, doðru politikalarla ve gerçek-ten Kýbrýslýtürklerin gerçek siyasal iradeleri Meclis'e yansýya-caksa, seçimle kontrolü ele alarak, Kuzey Kýbrýs'taki tümbankalarý kontrol altýna almalý, geçici olarak tüm para transfer-lerini durdurmalý. Türkiye'deki Kýbrýslý mevduat birikimleriburaya çekilmeli. Yani açýkçasý bankalar ve mevduatlar kontrolaltýnda tutulmalý. Fabrikalarýn üretimine el konulmadan(Kýbrýs'ta küçük sanayileþme olduðu için küçük sanayileþmeyeizin verimeli ve belli sermaye birikimine serbestiyet getirilmeli)mesela vergilendirmeye tutulmayan sermaye kesimleri varsaonlar hemen vergilendirilmeli. Devlet kasasýndan fuzuli giderlerkesilmeli ve devlete baðlý kaynaklar da kontrole tabi tutulmalý.Tarýmsal üretim devam etmeli, üreticiyle halký bir araya getirenve aradaki aracýlarý ortadan kaldýran sistemlere ve pazarlaraönem verilmeli. Piyasa oldukça ucuzlatýlmalý. Bu konudagerekirse kooperatifler tekrar canlandýrýlmalý.

Tüm oteller, kumarhaneler, kadýnlarýn sömürülmesine dayalýeðlence merkezleri kontrol altýna alýnmalý. Üstten alta kadartüm emekli ve çalýþanlarýn maaþlarý eþitlenmeli. Gerekirsepara yerine karne veya puan usülüne geçilmeli. Bankalardakibirikimler dýþtan halk için ucuza alýnacak ve onlara aracýsýzsatýlacak her türlü petrol dahil ihtiyaçlara ayrýlmalý. Bu aradadediðim gibi karne, puan, veya gerekirse sadece para kul-lanýmý devam etmeli. Ýþyerleri ve fabrikalarýn üretimleri kontroledilirken (konulacak fiyat kontrolleriyle halkýn yüksek fiyataalýþveriþ yapmasý önlenmeli) iþ sahiplerine belli garantiler ver-ilmeli, bu alýnan tedbirlerin geçici olduðu da çeþitli taahütlerlebelirtilmeli. Kontrollü bir üretim, kontrollü bir piyasa, ama ortave emekçi kesimlerine piyasada harcamalarý için kendilerini veailelerini telafi edecek para verilmeli ki piyasa dönsün. Çarþýdaher türlü sýkýntý devlet tarafýndan giderilmeli, halka karþý sýkýpara kontrolü olmamalý, piyasa halkýn ücretleri artýrýlarak rahat-latýlmalý. Asgari ücret artýrýlmalý. Halktan alýnmamalý, bilakishalka verilmeli ve halký alýþveriþ yapmaya yönlendirmeli.Bunlar yapýlýrken elbette, diðer temaslar býrakýlmamalý. EðerAB ile bir uyuþmaya gidilirse derhal gene halkýn menfaatleridoðrultusunda hareket edilmeli ve AB izni alýnýrsa Kuzey'deEuro kullanýlmaya baþlanmalý, bu arada kontrole tabi tutulanfabrika ,otel, banka ve iþyerlerine gereken tazminatlar veyavergi indirimleri saðlanarak ekonomi tekrar yapýlanmalý.Koordinasyon içinde kontrole tabi tutulan otellere de AB'denturist getirilmeye, piyasada çarþýnýn canlandýrýlmasýna çalýþýl-malý, normal þartlar saðlanýnca kontrol de yavaþ yavaþbýrakýlarak ekonominin kendi baþýna çalýþmasý saðlanmalý.Güney kesimiyle bir çözüm veya andlaþmaya gidilirse, mevcuthavaalaný ve limanlardan faydalanýlarak gelir artýrýlmalý mal vedolaþým hizmetleri de doðal sürecine getirilmeli. Bu alýnacakönlemlerde amaç emekli, çalýþan ve iþçilerin zarar görmesiniönlemek ilke olmalý. Bu önlemler alýndýktan, AB ile uygun

temaslar saðlandýktan sonra kumarhane ve eðlence merkez-leri konusunda bir karara varmalý, oralarda çalýþan kadýnlaristerlerse ülkelerine dönerken, isteyenlerin de ülkede kalarakkendilerini telafi edecekleri mesleklerde (kadýn vücudununsatýlmasý dýþýnda emekle ilgili iþler) çalýþmalarýna devametmeleri saðlanmalý. Ýnsan ve kadýn haklarý yürürlüðe konmalý.Uluslar arasý hukuka önem vermeli. AB ülkelerindeki ekonomikiflaslar olurken bu þekildeki bir ekonomik önlemin uygulana-mayacaðý þeklindeki iddilarý ise önemsemiyorum. Ýstedik-lerinde serbest piyasa ekonomisinden çark eden devletlerolduðunu yakýn bir zamanda Global kriz sýrasýnda ABD'de deyaþadýk. Bu þekildeki bir önlem istenirse devam ettirilir ve tümgüvenceler kazanýldýktan sonra eski sisteme geri dönülebilir.Ama çözümsüzlük koþullarý devam ederse bu sistemin iþle-meyeceði gibi bir durum da yoktur. Hiç olmazsa böyle birKomün hareketi aynen Venezuella'da olduðu gibi bir sol vizy-on projesi olarak da devam ettirilebilir. Tüm üretim kaynaklarý-na el konularak meydana getirilecek böyle bir sistemle halkýngerçekten ekonomik refah seviyesi yükseltilebilir. Bana görebu þekildeki bir ekonomik kurtuluþ projesini dile getirmek bileezilen halk kesimleri ve çalýþanlar için bile bir dinamizm yarat-acaktýr. Bu arada buradaki TC'li nüfusun bizlerin sýnýf kardeþiolduðunu belirterek, burada nüfus yýðýlmasýnda en önemli rolüoynayan TC devletinin bu nüfusun sorumluluðundan kurtula-mayacaðýný, eðitim, saðlýk ve yaþam standartlarýný iyileþtirmesorumluluðu olarak buradaki bütçedeki sorumluluklarýndan dakurtulamayacaðýný belirtirim. Dolayýsýyla buradaki bu insanlarýndaha iyi yaþamlarý için Kuzey Kýbrýs bütçesine katkýda bulun-malý, çözüm vukuunda da insan haklarý çerçevesindegerekenleri yapmasý gerektiði kendisine söylenmeli. Çözümolmazsa TC devletine demokratik ilkeler çerçevesinde sorum-luluklarýný vurgulayarak gerekeni yapmasý talep edilmelidir.

Kuzey Kýbrýs'taki kurtuluþ için böyle bir model üzerinde dedurmak ve bunun hayattaki etkilerini görmek için beyin ekser-sizleri yapmak da bana göre en büyük faydadýr. Serbestpiyasa ekonomisi denilerek halkýn kazançlarýna el koyma yer-ine, bir sol proje olarak alternatif modellerle ortaya çýkmakbana göre sola kaybettirmez bilakis kazandýrýr. Ama þunu daekleyeyim; þu andaki politik yapýlanmalarla seçim pazarlýk-larýnýn kirliliði içinde, sýrf seçim kazanmak uðruna yapýlandavranýþlar bizi kurtaramaz. Bizi kurtaracak olan tümdemokratik örgütlerin bir araya gelmesi, birlikte hareket etmesive bir iddiasý olmasa bile yukarýdaki ekonomik önlem görüþ-lerinin tartýþýlarak ekonomik politikalarla egemenlerin karþýsýnaçýkmaktýr. Tekrar ediyorum: Bilimde sadece tek bir alternatif ,tek bir çözüm veya tek bir yanýt yoktur. Bu demokratik görüþiçerisinde hareket ederek kendi çözüm yollarýmýzý bilimselolarak ortaya sermeliyiz diye düþünmekteyim.

Ulus

IrkadHER ZAMAN ÇÖZÜM

VE ALTERNATÝFLERVARDIR

[email protected]

Page 12: yenicag 07012011

HABER12 7 OCAK 2011 CUMA

Barýþ Ve Demokrasi Partisi'nin web say-fasýndaki "Türkiye'nin demokratikleþmesi veKürt sorununda çözüme dair siyasi tutumbelgesi" üst baþlýðý ile yayýnlanan"Türkiye'nin siyasi-idari yapýsýnda reform veKürt sorununda çözüm modeli taslaðý"baþlýklý belgenin tam metni þöyle:

1920'lerde Anadolu Halklarýnýn birlikteyürüttüðü mücadele sonucunda kazanýlanbaðýmsýzlýðýn ardýndan ilan edilenCumhuriyet, aradan geçen 87 yýla raðmendemokratik bir niteliðe kavuþamamýþtýr.Merkeziyetçi ulus devlet sistemi kültürel fark-lýlýklarý yok sayan sonuçlara yol açtýðý gibiTürkiye'de yaþayan tüm toplumsal kesimlerinözgürlük, eþitlik talepleri ile sosyal veekonomik sorunlarýný çözümsüz býrakanbüyük dengesizlikleri ortaya çýkarmýþtýr.

Temelde Türkiye'de yaþayan -baþta Kürtlerolmak üzere- bütün farklýlýklarý yok sayan,bunun da ötesinde asimile ederek kültürleriortadan kaldýrmayý resmi bir ideoloji olarakbenimseyen yönetim anlayýþý, hiçbir toplum-sal sorunun çözümüne olanak sunmamak-tadýr. Tekçi bir devlet yönetimi anlayýþýylatoplumu da tek tipleþtirmeyi hedefleyen mev-cut uygulamalar, toplumsal ihtiyaçlara cevapolmak yerine, sorunlarýn ve krizlerin de baþlý-ca nedeni olmuþtur. Katý merkeziyetçi ulus-devlet olarak örgütlenen devletin siyasi veidari mekanizmalarý, DemokratikCumhuriyet'ten daha ziyade oligarþik biryapýlanmaya denk düþmektedir. Anayasa'nýnbaþlangýç kýsmýnda Cumhuriyet'in temel nite-likleri olarak zikredilen sosyal, demokratik,laik bir hukuk devleti olma ifadesi hiçbirdönemde hayata geçirilememiþtir. Söylemdeetnik bir temele dayanmadýðý iddia edilenTürk milliyetçiliði anlayýþý bir tarafa, aslýndaaskeri, idari ve yargýsal devlet örgütlen-mesinin tamamýnda Türk etnisitesini esasalan bir anlayýþýn hakim kýlýndýðý tartýþ-masýzdýr.

Westfalya Antlaþmasý'ndan sonra baþlayanulus devlet süreci amaç olarak tek tip vatan-daþ yaratmayý ve buna dayalý bir kültürelyapýyý hedeflemiþtir. Bu sistem, egemenkültür dýþýndaki diðer kültürleri yok ederek,inanýlmaz bir kültür katliamýna yol açmýþtýr.Ayrýca bu süre zarfýnda iki dünya savaþý, bin-lerce bölgesel ve yerel savaþlar yaþanmýþ,en nihayetinde ulus devlet zihniyeti Hitlerfaþizmine yol açmýþtýr. Ýkinci DünyaSavaþýndan sonra Avrupa devletleri ulusdevletçi anlayýþýn ürünü olan bu anlayýþýaþmak için çok kimlikli ve çok kültürlü biryapýyý esas alarak yasalarýný buna göredüzenlemeye baþlamýþlardýr.

Etnik temele dayalý ulus devlet anlayýþýnýnen güçlü modeli olarak gösterilen Fransa'dabile mevcut ulus devlet sistemiyle yürümeninartýk imkânsýzlaþtýðýnýn görülmesi üzerineülkedeki farklý dil ve kültürlerin özgürce ken-

dini ifade etmesi önündeki engellerkaldýrýlmýþ ve bu kültürler yasal güvenceylekoruma altýna alýnmýþtýr. Halen bu köklüdeðiþiklikler yapýlmaya devam edilmektedir.Fransa'da, 1982'de baþlayan ademi-imerkeziyetçilik süreci 17 Mart 2003'teyapýlan deðiþikliklerle Anayasanýn 1.maddesi"Cumhuriyet yerinden yönetim ilkesine göreörgütlenir" þeklinde deðiþtirilerek "üniterdevlet" ifadesi çýkarýlmýþ, böylece yerindenlikilkesi ve Cumhuriyetin âdemi-merkeziyetçiniteliði, anayasa hükmü haline getirilmiþtir.Ayrýca, mali denkleþtirme ile desteklenmiþ birmali özerklik garanti altýna alýnmýþtýr. "DixionDil Yasasý" ile birlikte Korsika, Bask, Broton,Alsas gibi dillerde eðitim, yayýn vb. haklartanýnmýþtýr.

Türkiye'de Türkçe dýþýndaki farklý dillerinkullanýmý önünde birçok yasal engelbulunurken, Ýtalya'da Sardca, Almanca,Fransýzca, Slovence dillerine, Avusturya'daSlovence, Hýrvatça, Çekçe, Macarca,Sorabca dillerine, ABD'de Ýspanyolcaya,Finlandiya'da Ýsveççeye, Yunanistan'daTürkçeye çeþitli düzeylerde özerklikler tanýn-mýþtýr.

Yerel demokrasinin kavramsal çerçevesininhýzlý geliþtiði Avrupa'da, yapýlan çalýþmalarýnve geçmiþte kabul edilen anlaþmalarýnsaðladýðý kazanýmlarýn çok ötesine gidilmesigerektiði savunulmaktadýr. Avrupa Birliði'neaday olan Türkiye yerel özerklik þartýný ilkimzalayan ve parlamentosunda onaylayankonsey ülkelerinden biri olmasýna raðmen,yerel özerklik þartýnýn örgütlenme özgürlüðümaddesine çekince koyan tek ülkedir.

Avrupa Birliði ülkeleri yerel yönetimlerin

güçlendirilmesine iliþkin en son 15 Ekim2007 tarihinde Ýspanya'nýn Valensiyaþehrinde yerel ve bölgesel yönetimlerdensorumlu bakanlarý bir araya getirerek birdeklarasyon yayýnlamýþlardýr. Yedi bölümdenoluþan Deklarasyon, demokratik katýlým vekamu etiði, bölgesel özerklik, iyi yönetiþimalanýnda ilerleme, yerelde yenilik ve iyiyönetiþim stratejisi belgesi, Avrupa yereldemokrasi haftasý etkinliði, "geleceðe bakýþ"gibi konularý ve kurumlara verilen mesajlarýiçermektedir. Valensiya Deklarasyonu'nunÖzerklik Þartý ile ilgili bölümde, temsili vekatýlýmcý demokrasi birbirinin alternatifiolmayýp, aksine birbirini tamamlayan mod-eller olarak tanýmlanmaktadýr. Deklarasyon,bölgesel yönetim birimlerini Avrupa'dademokrasiyi zenginleþtiren önemli bir unsurolarak görmektedir. "Bölgesel YönetimÖzerkliði" bölümünde Avrupa çapýnda bölge-sel yönetimlerin yetki ve mali kaynaklarbakýmýndan güçlendirilmesi gerektiðini savu-nan Deklarasyon, özellikle Avrupa Birliðibünyesinde bölgelerin artan önemine iþaretetmekte ve Avrupa Birliði politikalarýnýn þekil-lenmesinde katkýlarýný olumlu deðer-lendirmektedir.

Sorunlarýn artýk yerelde yani sorununyaþandýðý yerde ve sorunu yaþayanlarcatartýþýlýp çözüldüðü çaðdaþ demokrasilerlekýyaslandýðýnda, Türkiye, aðýr, hantal,bürokratik ve yerele uzak katý merkeziyetçiidari yapýlanmasýyla týkanmýþ durumdadýr.Doðusuyla, batýsýyla, kuzey ve güneyiyledeðiþik kültürel, sosyal ve ekonomik sorun-larla karþý karþýya olan Ankara, bu sorunlarýçözmeye muktedir bir iradeye sahip olmadýðý

gibi bunu gerçekleþtirecek gücü de göstere-memiþtir.

Türkiye'de 'hâkimiyetin kayýtsýz, þartsýz mil-lete ait' olduðu, milletin iradesinin her þeyinüstünde olduðu söylemlerine raðmen, halkýndemokratik bir þekilde devlet yönetiminekatýlýmýný saðlayacak mekanizmalar oluþtu-rulmamakta, sivil siyaset üzerindeki askerivesayet gerçeði olaðan bir durum olaraktelakki edilmektedir.

Kongremiz, bu temelde Türkiye'deki siyasi-idari yapýlanmanýn köklü bir reformla ele alý-narak deðiþtirilmesini kaçýnýlmaz görmekte-dir. Yaþanan süreçler, dünya genelindeyaþanan deneyimler ve hali hazýrdaOrtadoðu'da ve ülkemizde yaþanmakta olanfiili durumlar da göz önünde bulundurularak,devletleþmenin hele hele ulus temelinde birdevletleþmenin halklara demokrasi ve özgür-lük yerine baský getirdiði açýktýr.

Bu tespit doðrultusunda, her ulus için ayrýbir devlet talep etme gibi felsefi ve konjönk-türel gerçeklikten uzak ve halklarýn birbiriniboðazlamasýna kadar gidebilecek bir sürecitetikleyecek siyaset anlayýþý yerine, halklarýndemokratik birliðini esas alan, demokrasiyigenel bir meclise hapsetmeyen, halkýn tartýþ-ma ve karar mekanizmalarýna katýlýmýnýkolaylaþtýran, toplumun temel bütün sorun-larýný en iyi þekilde ve yerinde çözümekavuþturacaðý bir siyasi ve idari yapýlanmamodeli, kendini büyük bir ihtiyaç olarak day-atmaktadýr.

Kongremiz, Ülke bütünlüðü içinde halkýnyerelde söz ve karar sahibi olmasýný saðlay-acak ve tüm farklýlýklarýn kendini özgürceifade edebileceði düzeyde özerklik kazan-masý temeline dayanan modelin çaðdaþanlatýmýný "demokratik özerklik" biçimindetanýmlamaktadýr. Demokratik öz yönetimanlamýna gelen demokratik özerklik,Demokratik Cumhuriyet'in özüne uygun nite-liklerinin pekiþtirilmesidir.

Demokratik Özerklik* Türkiye siyasi ve idari yapýsýnda

demokratikleþmeyi saðlamak amacýyla köklübir reformu öngörür.

* Sadece devlet sistemini deðiþtirereksorunlarýn çözülemeyeceðinden hareketle,toplumun öz yeterliliðini esas alýr.

* Sorunlarýn çözümünde geliþtirilecek yön-temler için, yereli güçlendirme, halký söz vekarar sahibi kýlma felsefesiyle hareket eder.

* Halkýn karar süreçlerine dâhil olmasý içindemokratik katýlýmcýlýðý savunur ve tüm yerelbirimlerde meclis sistemini esas alýr.

* Salt "Etnik" ve "Toprak" temelli özerklikanlayýþý yerine kültürel farklýlýklarýn özgürceifade edildiði bölgesel ve yerel bir yapýlan-mayý savunur.

* "Bayrak" ve "Resmi Dil" tüm "Türkiye

Yeniçað: Türkiye'den gelen haberlere göreekonomi politikasý olarak ortada tek baþýnabýrakýlan para politikasý uygulamasý deðiþtir-ilme yoluna girdi. 2001 yýlýndan sonra ciddiuygulamaya giren düþük kur, yüksek faiz vedüþük enflasyon politikasý çok daha öncedenuygulanacak denilmiþse de kendi baþýna biriþe yaramayacaðý ortaya çýkmýþtý. Çok yük-sek faizlere raðmen enflasyonda gerilemeolmamýþtý çünkü enflasyon devlet bütçesin-deki açýklarla dizginlenemez þekilde idi.

Ekonomi politikalarýný sadece monetaristönlemlerle yürütme anlam taþýmaz ama

monetarist ekonomistler seçtikleri parame-treleri kullanarak çok laf ederler.

Þimdi de Türkiye ekonomistlerinin ünlülericari ödemeler dengesi açýklarýný yani tehlikeolarak ilan ettiler. Merkez bankasý da onlarýngörüþlerine uyuyormuþ gibi hareket etmeyebaþladý.

Faizlerin düþürülmesi gayretleri gözlegörünmeye baþladý. Bu sadece yerli paranýnfaizini deðil dövizlere verilen faizlere de etkietmekte ve ona baðlý olarak döviz bulmakolaylýðý maddi olarak artmadýðý için görecede azalmakta ve döviz fiyatý yani kurlar yük-

selmektedir. Dövizler yükselince ihracatýn artmasý ve

daha fazla yükselmesine engel olmasý bek-lenip izlenecek.

Þimdiye kadar ihracatýn aleyhine olan yük-sek deðerli Lira devrinin kapanacaðýna amatersine yani düþük deðerli Lira devrine deðilLira'nýn gerçek deðerini korumasý devrinegeçileceðine inanýlmaktadýr.

Bu geçiþ dönemi de sonrasý da Kýbrýs içinde uygulanacak. Onun için yeni bir gömlekbiçilmeye baþlandý. Nasýl yaðmur yaðmadýeyvah, yaðdý gene eyvah ise bu geçiþ döne-

mi de Kýbrýs'ý hazýrlýksýz yakalayacak ve yeniduruma uymak için yeni masraflara girilecek.Kimileri iþ deðiþtirecek.

Yüksek deðerli Lira uygulamasý ihracatýmahvetmiþti. Þimdi ihracat düþünülürse yeniönlemlerle baþtan baþlama gerekecek.Özelleþtirmeler nedeniyle de bu özele kala-cak. Ýthal ürünlerine dayalý mallarda düþükdövizle ithalat fýrsatý artýk kalmayacak.Hâlbuki þimdi bile Rum çarþýsýnýn rekabetinedeniyle anlaþýldý ki döviz kurlarýndan gelenfayda yetmiyor. Gerçek deðere gelirse fiyatfarký gümrüklerde isyanlar çýkaracak.

YENÝ GÖMLEK HAZIRLANIYOR SORAN YOK

BDP’nin demokratik özerlik taslaðý...

Page 13: yenicag 07012011

HABER 137 OCAK 2011 CUMA

Ulusu" için geçerli olmakla birlikte her bölgeve özerk birimin kendi renkleri ve sembol-leriyle demokratik öz yönetimini oluþtur-masýný öngörür.

* Demokratik özerk yönetim, "bölge meclisi"olarak örgütlenir ve meclislerde görev alankiþiler de "bölge meclis temsilcisi" olaraktanýmlanýr. Meclis hem meclis baþkanýný hemde görevli olduðu alandaki iþleri yürütecekyürütme kurulu üyelerini ayrý ayrý seçer.Baþkan ve yürütme kurulu üyelerinin,meclisin aldýðý kararlarýn icrasýndan sorumluolmalarý öngörülür.

* Bölgelerin her biri o bölgenin özel adýveya bölge meclisinin yetki sýnýrlarý içindebulunan en büyük ilin adýyla anýlacaktýr.

* Demokratik özerklik modelinde il valileri,hem merkezi hükümetin hem de bölgeyürütme kurulunun aldýðý kararlarý uygula-makla görevlidir. Bakanlýklarýn taþra teþkilat-larý da ayný prosedüre tabi olacaklardýr. ÝlGenel Meclisleri, Belediye ve Muhtarlýklargibi diðer idari yapýlar varlýðýný korumayadevam edeceklerdir.

Türkiye'nin siyasi ve idari yapýsýnda gereklideðiþikliklerin gerçekleþtirilmesiöngörülürken; öncelikle Türkiye'nindemografik yapýsýnýn açýða çýkarýlmasý vebunun için gerekli çalýþmalarýn yapýlmasýzorunludur.

Kongremiz tarafýndan Ýstanbul'danAntalya'ya, Adana'dan Samsun'a, Edirne'denKars'a kadar kentlerin tümünde yaþananortak sorunlardan, farklý ve özgün yerelsorunlara kadar her türlü toplumsal sorununmodern ve demokratik bir devlet yapýlanmasýiçerisinde çözümünü kolaylaþtýracak engerçekçi model olarak "Demokratik Özerklik"benimsenmiþtir. Demokratik Özerklik'in haya-ta geçirilebilmesi için yeni Anayasa çalýþ-malarýyla birlikte siyasi ve idari yapýlanmadaköklü bir reforma gidilmesi gerekmektedir.

Bu idari modelde, birbiriyle yoðun bir þek-ilde sosyo-kültürel ve ekonomik iliþki içindebulunan komþu illeri kapsayan, yapý olarakseçimle iþ baþýna gelen il genel meclislerinebenzeyen âdem-i merkeziyetçi bölgeselmeclis olacaktýr. Bu bölgesel meclisler,eðitim, saðlýk, kültür, sosyal hizmetler, tarým,denizcilik, sanayi, imar, çevre, turizm,telekomünikasyon, sosyal güvenlik, kadýn,gençlik, spor ve diðer hizmet alanlarýndan

sorumlu olacaktýr. Dýþiþleri, maliye ve savun-ma hizmetleri de merkezi hükümet tarafýn-dan yürütülecektir. Emniyet ve adalet hizmet-leri merkezi hükümet ve bölge meclisleritarafýndan ortak yürütülecektir.

Bölge meclisleri geliþmiþlik düzeylerine venüfusa göre her yýl merkezi hükümetinaktardýðý bütçenin yanýnda, kendi yerel gelir-lerden de pay alarak hizmetlerin yürütülmesi-ni saðlayacaktýr. Az geliþmiþ ve yoksul böl-gelere pozitif ayrýmcýlýk uygulanacaktýr.

Türkiye'de sayýlarý 20-25 olabilecek þekildekurulacak bölge meclisleri, TBMM ve bölgel-er arasýnda iþleri kolaylaþtýran, halkýn yöne-time daha fazla katýlýmýný saðlayan, çaðdaþ,demokratik bir siyasi ve idari yapýlanmadýr.Bu siyasi ve idari yapýnýn iþleyiþi ve hukukuönümüzdeki dönemde sürdürülecek olanyoðun akademik ve siyasi tartýþmalar sonu-cunda þekillenecektir.

Toplumun kendi öz ve sivil örgütlenmeleriile birlikte ele alýnmasý gereken "DemokratikÖzerklik" uygulamasý, özünde "az devlet""çok toplum", baþka bir ifadeyle "az yasak""çok özgürlük" anlayýþýnýn açýk bir modelidir.Bunun içindir ki, toplumun tüm sorunlarýnýnçözümünün devletten beklenmediði, sivil vebaðýmsýz kurumlar aracýlýðý ile toplumunkendi sorunlarýna çözümler geliþtirebildiðidaha pratik, daha demokratik ve dahakatýlýmcý bir sistemdir. Ekonomiden çevresorunlarýna, saðlýktan eðitime, kültür vesanattan kadýn özgürlüðüne kadar toplumsalyaþamýn her alanýnda öz yeterliliði esas alanözerk birimler planlanmaktadýr. Bununanlamý toplumun, kendi demokratik özerkliksistemini, kendi iradesi ile inþa etmesidir.Kongremiz, bir yandan devlet yapýlanmasýn-da reformu öngörürken öte yandan bekle-meksizin toplumun kendi örgütlenme sistemi-ni kurmasýný kararlaþtýrmýþtýr.

Kongremiz bu modelle DemokratikCumhuriyet'in inþasýnda önemli bir aþamakat edileceðine inanmaktadýr. BöyleceCumhuriyet'in ilk kuruluþ aþamasýndanbugüne kadar gerçekleþmeyen demokratik-leþmeyi hayata geçirecektir. Bu ayný zaman-da Atatürk'ün 1923 yýlýnda gazeteci AhmetEmin Yalman'a ifade ettiði bir nevi yerelmuhtariyet'in, bugünkü koþullarda hayatageçirilmesi de olacaktýr.

Kongremiz, özellikle Anayasa'daki mevcut

"ULUS" kavramýnýn etnik vurgularla deðil,demokratik uluslaþmanýn bir ifadesi olarak"DEMOKRATÝK TÜRKÝYE ULUSU" ortakaidiyetiyle yeniden tanýmlanmasýný zorunlugörür.

Herkesi Türk olarak tanýmlayan bir vatan-daþlýk tanýmý yerine kültürel kimlikleri kabuleden ve bu kültürel kimliklere dayalý TürkiyeUlusu'nun tümünü kapsayan"TÜRKÝYELÝLÝK" üst kimliði çerçevesindeTürkiye Cumhuriyeti vatandaþlýðýný esas alýr.Türkiye Ulusu'nu oluþturan farklý kimlik vekültürler, kendi farklýlýklarýný anayasalgüvence içerisinde koruyup geliþtirdikleri busistemle daha özgür bir ortama kavuþacak-lardýr. Aslýnda 1920'lerde kabul edilmiþ olanbu esaslar, 1921 Anayasasý'nda da yeralýrken, 1924 Anayasasý ile ortadankaldýrýlmýþtýr.

Türkiye'nin Osmanlý-Türk anayasacýlýðýnýnen demokratik, belki de tek demokratikörneði, 1921 Anayasasý'dýr. Hazýrlanýþ vekabul özellikleri bakýmýndan 1921 Anayasasý,hak ve özgürlüklerin yer almadýðý, sadecedevletin temel yapýsýnýn belirlendiði biranayasadýr. Adem-i merkeziyetçi bir yak-laþýmý esas alan 1921 Anayasasý, vilayet venahiyeleri, "tüzel kiþiliði" olan "özerk" birimlerolarak kabul eder. Ýç ve dýþ siyaset, þer'i,adli, askeri iþler ve uluslar arasý ekonomikiliþkiler dýþýnda kalan, vakýf, medrese, eðitim,saðlýk, iktisat, tarým, bayýndýrlýk ve sosyalyardým iþlerine Vilayet Þuralarý'ný yetkilikýlmýþtýr. "Egemenlik kayýtsýz þartsýz mil-letindir. Yönetim biçimi halkýn mukadderatýnýbizzat ve bilfiil idare etmesi esasýna dayalýdýr" diyen 1. maddesiyle zýmnen kabul edilen"cumhuriyet", 29 Ekim 1923 tarihli deðiþiklik-le resmen kabul edilmiþtir ve Büyük MilletMeclisi'ne, "Kürdistan" ve "Lazistan" mebus-larý, etnik kimlikleriyle katýlmýþlardýr.

Ancak Türkiye'nin demokratik bir öze sahipolan bu yaklaþýmý 1924 Anayasasý ile birlikteortadan kaldýrýlmýþtýr. Türkiye'de Kürtlerbaþta olmak üzere farklý kimlik ve kültürleriyok sayan "Türklük" üzerinden tekçi bir zih-niyetin ürünü olan ulus devlet anlayýþý esasalýnmýþ, bu anlayýþ günümüze kadar kendisi-ni korumuþtur. Ancak gelinen aþamada butekçi anlayýþ deðiþen dünya koþullarý vehalklarýn demokrasi ve özgürlük talebikarþýsýnda aþýnmaya baþlamýþtýr. Bu neden-

le, Cumhuriyetin kuruluþ felsefesine uygunbir þekilde yeni bir toplumsal sözleþmeolarak ele alýnmasý gereken, demokratik vesivil yeni bir anayasa Türkiye'yi 21. yüzyýlataþýyacaktýr.

Kongremiz, yeni Anayasa'da "TürkiyeCumhuriyeti Anayasasý, bütün kültürlerindemokratik bir þekilde varlýðýný ve kendiniifade etmesini kabul eder" hükmünün yeralmasýný, Türkiye'nin demokratikleþmesi veKürt Sorunu'nun barýþçýl çözümünde ön açýcýbir yaklaþým olarak ele alýr. Kürt dili baþtaolmak üzere diðer diller ve kültürler önündekiengellerin kaldýrýlmasýný, tekçi etnik refer-anslara dayalý "vatandaþlýk" ve "ulus"kavramlarýnýn demokratik bir tarzda yenidentanýmlanmasýný yeni, demokratik ve sivil biranayasa için temel ölçüt olarak ele alýr.

1924'ten bu yana devam eden dil ve kültüryasaklarý aslýnda Kürtlere yönelik özel uygu-lama olmakla birlikte Türkiye'deki farklý diðerkültürler de bundan nasibini almýþtýr. Bunedenle, Türkiye Ulusu'nu oluþturan bütünfarklý etnik ve inanç gruplarýnýn bir aradayaþamasýný zenginlik olduðunun kabulü ilebirlikte, bu zenginliklerin korunup geliþtirilme-si için devletin özel tedbirler alarak yenidüzenlemeler yapmasý gerekmektedir.Türkçe resmi dil olmakla beraber diðer dil-lerin bölgelerin çýkarýlacak demografik yapýsýda dikkate alýnarak, kamusal alanda veeðitim dili olarak kullanýlabilmesi, uluslararasýsözleþme hükümlerine de uygun þekildeanayasal güvence altýna alýnmasý gerekmek-tedir. Kendi kimliði ile siyaset yapma hakkýdahil, bütün kültürlerin kendini özgürce ifadeederek örgütlü sivil kurumlarýný yaratmasýolanaðý anayasal güvence altýna alýnmalýdýr.

Anayasa'da yer almasý gereken diðer birkonu da toplumsal cinsiyet eþitliðidir.Eþitsizlikler kaynaðýný kadýn-erkek eþitsi-zliðinden almaktadýr. Toplumsal CinsiyetEþitliði saðlanmadan hiçbir eþitlik ve özgürlüktalebi gerçek anlamda ifadesini bulmayacak-týr. Bu nedenle, toplumsal cinsiyet eþitliðipolitikalarýnýn hayata geçirilebilmesi, kadýnýntoplumsal, sosyal, kültürel, siyasal veekonomik hayata aktif katýlýmýnýn ve hayatýntüm alanlarýnda kadýn erkek eþitliðininsaðlanabilmesi için pozitif ayrýmcýlýk ilkesiaçýk ve net bir ifade ile anayasada yeralmalýdýr.

k özerlik taslaðý...

Homofobiye Karþý ÝnisiyatifDerneði'nin UluslararasýLezbiyen ve Gey Birliði (ILGA-Avrupa)'nýn da desteði iledüzenlediði "Farklý Aileler, AynýSevgi" adýný taþýyan fotoðraf ser-gisi dün akþam Atölye CadýKazaný Café'de açýldý.

Sergi 9 Ocak Pazar gününedek 17:00 ile 23:00 saatleriarasýnda gezilebilecek.

Dernekten yapýlan açýklamada;Ýnisiyatif olarak cinsel yönelim vecinsiyet kimliði ayrýmcýlýklarýnakarþý mücadele edilmesi, homo-fobi, bifobi ve transfobinin engel-lenmesi, lezbiyen, gey, biseksüelve transgender bireylerin temelevrensel hak ve özgürlüklerininkorunmasý ve bu konulardaduyarlýlýðýn artýrýlmasý yönündeetkinlikler gerçekleþtirmeyeçalýþýldýðý ve serginin de buçalýþmalar çerçevesinde biradým olduðu belirtildi.

Açýklamada ILGA-Avrupa'nýn

bu sergiyi gerçekleþtirmektekiamacýnýn yönelimi ve cinsiyetkimliði ne olursa olsun bireylerineþit aile haklarýna sahip olduðu-na vurgu yapabilmek olduðuifade edildi.

Birçok Avrupa ülkesinde, buailelerin ya tanýnmamakta ya dayasal olarak ayrýmcýlýða uðradýðýbelirtilen dernek açýklamasýndaserginin amacýnýn, bu ailelerinne gibi ayrýmcýlýklara uðradýðýnýgöstermek ve böyle bir ayrým-cýlýðýn sosyal olarak kabuledilmesine itirazda bulunmakolduðuna dikkat çekildi.

ILGA-Avrupa'nýn "Farklý Aileler,Ayný Sevgi" sergisi orijinal olarakposter ve ilan panosu kampa-nyasý olarak 2008 ve 2009 yýl-larýnda Avrupa genelindebaþlatýldý.

2010 yýlýndan itibaren sergi ailehaklarý hakkýndaki farkýndalýðýartýrmak için Avrupa ülkelerinidolaþýyor.

“FARKLI AÝLELER, AYNI SEVGÝ” SERGÝSÝ ATÖLYE CADI KAZANI CAFÉ DE AÇILDI

Page 14: yenicag 07012011

HABER14 7 OCAK 2011 CUMAA

TC'nin almýþ olduðu karar gereðince, adaparçasýnda, ekonominin geldiði yer bakýmýn-dan kemer sýkmanýn kaçýnýlmaz bir gereklilikolduðu karar altýna alýnmýþtý. Geçmiþte de buve buna benzer ekonomik tedbir paketlerigüncelleþtirilmiþti.

Ada parçasýna yönelik olarak Türkiye devletpolitikasýnda alýnan ekonomik önlemlerintümünde paketlerin dýþýnda kalan/býraktýrýlaniki alan vardýr.

Ada parçasýnda ki asli halkýnTürkleþtirilmemsi ve Ýslamlaþtýrýlmasýna yöne-lik, parçada ki örgütlenmelerin yapmýþ olduðuve yapacaðý giderlerin bu ekonomik önlemlerpaketinin içerisinde olmadýðýdýr.

Türkleþtirme ve Ýslamlaþtýrma; TC devletinetarihinden/geçmiþinden miras kalan ve bugünde ayný kararlýlýkla uygulanan politikalarýndokunulmazlýk halidir.

TC devletinin doðumuna vesile olan,Osmanlý devlet geleneklerinin bu gündedöneme uygun yenilenerek ayný özle, bukonuyla ilgili olarak politikalarýnýn yürürlülüðüdevam ettirilmektedir.

Osmanlý; toprak fethetme savaþlarýnda,kendisine kattýðý/baðladýðý yerlere mutlakaMüslüman nüfus taþýmaktadýr. Yine aynýzaman diliminde Osmanlý gayri müslimtebasýndan düzenli olarak gençleri toplayarakbunlarý Müslümanlaþtýrmak veOsmanlýlaþtýrmak için devþirme okullarýndaeðitime tabi tutmaktadýr.

Osmanlý devleti; toprak edinme savaþlarýn-dan sonra kendisine kattýðý yeni alanlaraMüslüman topluluklar göndererek/ihraçederek, bu topraklar üzerinde nüfus alanýndada güç odaklarý yaratmakta ve bu odaklarüzerinden yeni Müslüman topluluklar yarat-maktadýr. Ve buradan da topladýðý gençinsanlarla hem Osmanlý asker kaynaðý yarat-makta hem de devþirme yönteminin sonucuolarak gayri müslüm tebayla kan baðlý iliþkiyaratmakta idi. Burada yaratýlan bu iliþki biçi-minin rýzaya dayanýp dayanmamasý olgunun

belirleyicisi deðildir.Böyle bir geleneðin mirasçýsý

olan TC devleti de, iliþkide olduðuya da iþgal altýnda tuttuðu alan-larda Müslümanlaþmayý, Hanefi-Ýslam yaþam anlayýþýný odakhaline getirmeyi esas aldý. Kaldýki, ülke sýnýrlarý içerisinde farklýdinlerden mezheplerden olantopluluklara bile baþta DiyanetBaþkanlýðý olmak üzere, yasal ve

yasadýþýnda(!) bulunan dini cemiyetlere,cemeatlara imkanlar ve politikalar oluþtu-rarak, bu iþi halen bile yapmaktadýr.

Hanefi-Ýslam din anlayýþý egemen kýlýnmayaçalýþýlýrken, ayný zamanda bu Türkçülük iletaçlandýrýlmaktadýr.

Ada parçasýnda, bu politikalarýný ana çalýþ-ma meselesi yaparken TC devleti; kendisininaktarýmý olan eðitim kurumlarý aracýlýðýyla dabu iþe entelektüel karakter katmaktadýr.

Dolayýsýyla, ada parçasýndaki diyanetkurum etkinliklerinin ve eðitim kurum etkinlik-lerinin ana amacý; burada ki asli halktanTürklüðe iliþtirilmiþ farklý bir 'halk' yaratmaktýr.

Bu politikalar bu þekilde hayata geçirilirken,bunlar, iþgal sonrasý politika uygulamalarýdýr.

TC devletinin Kýbrýslýtürkler politikasýna bak-týðýmýzda çok daha evveliyata sahipolduðunu rahatlýkla görebiliriz. Ada ya gön-derilen öðretmenler(!) ve ders kitaplarýyla adada Türkçülük politikasý yapýlmaktadýr. Aynýzamanda üniversite tahsillerini yapmak içinTC üniversitelerinde saðlanan kolaylýklarla,geleceðine payandacýlýk yapacak olan devþir-ilmiþ unsurlar yaratýlmaya çalýþýlmýþtýr.

Hal böyle olunca, ada parçasýnda dayatýlanekonomik önlemler ve kemer sýkma poli-tikalarýndan bu alanda kýsýtlamalar yapýlma-masý amaç hedeflerinin gerekliliðidir.

Tüm alanlarda olduðu gibi, bu alanda dapolitika belirleyici konumunda olan TC devleti;politikalarýnýn tümünde, ada parçasýnýn özgünkimliðinin yok edilmesine, eritilmesine yönelikharcamalardan kaçýnmasý, onun ana poli-tikasýný terk etmesi anlamýna geleceðidir.

Bugüne kadar olduðu gibi bundan sonra daHanefi-Ýslam ve Türkçülük politikasýanlayýþýnýn egemen olmasý için yapýlanlar,devamlýlýklar saðlanarak uygulanacaktýr.

"KKTC" bütçesinin kýsýtlanmayan en önemliiki faslý bunlardýr.

AliSarýtepe

KEMERLERNEREDE SIKILIR

[email protected]

Mýsýr ve Irak'ta yeni yýlla birlikteHýristiyanlara yönelik kanlý saldýrýlarbölgede tansiyonu yükseltirken gözleryeniden Ortadoðu'ya çevrildi. Sistematikbir þekilde düzenlenen bombalýsaldýrýlarýn olasý bir Hýristiyan-Müslümançatýþmasýný körüklemesinden endiþeediliyor. El-Kaide'yle baðlantýlý gruplarýnbölgeyi din savaþýna sürüklemek içinçalýþtýðý yorumlarý yapýlýyor.

KÝTLESEL HALDE AVRUPA'YA GÖÇ EDÝLÝYORBölgedeki Hýristiyan azýnlýðýn varlýðý ise

giderek tehlikeye giriyor. Kiliseler boþalýy-or, aileler ülkeleri terk ederek hýzlaBatý'ya göç ediyor. Bir zamanlar Irak'lýHýristiyanlarýn nüfusu 1milyonken iþgallebirlikte 200 bine günümüzde ise 100 binedüþmüþ durumda. Çoðu Türkiyeüzerinden Avrupa'ya göç ediyor.

SALDIRILARIN HEDEFÝNDELERSöz konusu göç birçok ülkeyi birden

ilgilendiriyor. Hükümetler bu nüfusu koru-ma konusunda aciz kalýyor, çoðu kezproblemin varlýðýný inkar ediyor. Mýsýr'daülke nüfusunun yüzde 10'unu oluþturanHýristiyanlar aþýrý dinci örgütlerin baþhedefi olmuþ durumda.

Lübnan'da ise ülke nüfusunun yüzde40'ýný oluþturan Hýristiyanlar ileMüslümanlar arasýndaki tansiyon her

geçen gün týrmanýyor. Dinsel gerginlikkronik bir hal almýþ durumda. Ürdün,Suriye, Ýran gibi bölge ülkelerinde isenüfusun yüzde 1 ila 6'sýný oluþturuyorlar.

Bölgenin en büyük Hýristiyan gruplarý:Kýptiler Keldaniler MarunilerORTADOÐU'da çok sayýda Hýristiyan

grup var. En büyük grubu Kýptiler,Keldaniler ve Maruniler oluþturuyor.

KIPTÝLER: Mýsýr'ýn Hýristiyanlarý olarakbilinir ve bölgenin ilk yerleþimcilerinden.83 milyonluk Mýsýr nüfusunun yüzde10'unu oluþturuyorlar. Kýpti kelimesininYunanca Mýsýr anlamýna gelen"Agiptos"tan türetildiði tahmin ediliyor.Çoðunluðu Ortodoks mezhebine baðlý veesas olarak Mýsýr'da bulunuyorlar. KýptiHýristiyanlarýn dini liderliðini PapaÞenude yapmakta. Eski BM GenelSekreteri Butros Gali en tanýnmýþKýptilerden.

KELDANÝLER: Esas olarak Irak'tabulunuyorlar. Ýþgalle birlikte hýzla nüfusudüþtü. En tanýnmýþlarý Saddam'ýn saðkolu eski Dýþiþleri Bakaný Tarýk Aziz.

MARUNÝLER: Lübnan Hýristiyanlarý.Ülke nüfusunun yüzde 40'ýný oluþturuyor-lar.Kýptiler, 83 milyon nüfuslu Mýsýr'ýnyüzde 9'unu oluþturan Hýristiyan bir azýn-lýk. Kýptilerle Müslümanlar arasýnda þid-det olaylarýysa oldukça seyrek yaþanýyor.Lübnan hükümetinde görev alýyorlar.

Ortadoðu’da çanlar Hýristiyanlar için çalýyor

MACARÝSTAN, AB'nin dönembaþkanlýðýný Belçika'dan devraldý. Bugörevi 6 ay boyunca sürdürecek olanMacaristan, daha sonra göreviPolonya'ya devredecek. MacaristanBaþbakaný Viktor Orban, yaptýðý açýkla-mada, 6 ay boyunca sürdürecekleri ABdönem baþkanlýðý süresinceMacaristan'ýn baþta ekonomik konularolmak üzere faal bir rol üstleneceðinisöyledi. Kendi dönemlerinde AB'ninresmi parasý avroyu güvenilir hale

getirmek için çaba sarf edeceklerinibelirten Orban, hem Macaristan'da,hem de Romanya, Bulgaristan ve diðerAB ülkelerinde yaþayan Roman vatan-daþlarýn eðitim ve hayat þartlarýnýn yük-seltilmesi için çalýþmak istediklerinibelirtti. Orban, Hýrvatistan'ýn, kendidönemlerinde tüm þartlarý yerine getir-erek yeni AB ülkesi olmasýný istediðini,öte yandan diðer Balkan ülkelerininAB'ye yakýnlaþmasý için gayret göstere-ceklerini ifade etti.

AB dönem baþkaný Macaristan oldu...

Page 15: yenicag 07012011

HABER 157 OCAK 2011 CUMA

ISI METAL

Niyazi Kýzýlyürek - Gaile

Geçtiðimiz haftalarda Pýnar Karþýyaka bas-ketbol takýmýnýn Kýbrýs'ýn Apoel kulübü ileoynadýðý basketbol maçý sonrasýnda yaþananolaylar medya ve siyaset dünyasýný yoðunbiçimde meþgul etti. Türk siyaset adamlarýsert tepki gösterirken, Türk basýný da olaylarýadeta "pembe dizi" edasýyla ele aldý ve "kötüRumlar" anlayýþýný daha da pekiþtirmek içinyalan yanlýþ haber ve yorumlara yer verdi.Kimi "iflah olmaz Rumlar"dan söz ederken,kimi de "EOKA saldýrýsý"ndan dem vurdu.Yani, Kýbrýslý Rum ýrkçýlarýn tutum ve tavýrlarý-na karþý ýrkçý sterotiplere dayalý yorumlaryapýldý. Kýbrýslý Rum siyasiler ise olaylarý"aptal holiganizm" olarak deðerlendiripgeçiþtirmeyi tercih ettiler. Dimtiris Hýristofyas,Türkiye'ye propaganda malzemesi saðladýk-larý için Kýbrýslý Rumlarýn kendi kendilerinezarar veren mazoþistler olup olmadýðýnýsorgulayýp "entelektüel" bir egzersiz yaptý.Oysa ýrkçýlýk olgusu üzerinde durup ne gibiönlemler almayý düþündüðünü açýklasaydýçok daha hayýrlý bir iþ yapmýþ olurdu.

Kýbrýs Rum toplumunda ýrkçýlýk gibi önemlibir sorunun olduðu aþikârdýr ve bu sorunPýnar Karþýyaka basketbolcularýna saldýranApoel taraftarlarý ile sýnýrlý deðildir. Kýbrýs'ýngüneyine geçen Kýbrýslý Türklerin arabalarýnada zaman zaman saldýrýlar düzenlendiðinibiliyoruz. Fakat önemle altýnýn çizilmesigereken bir nokta vardýr: bu tür ýrkçý saldýrýlarsadece Kýbrýslý Türklere ve Türklere karþýyapýlmýyor. Kýbrýs Rum toplumunda ýrkçýlýk veyabancý düþmanlýðý gibi eðilimlerin giderekgüçlendiði bir vakýadýr. Göçmenlere, siyasi ilti-cacýlara ve yabancý iþçilere karþý aþaðýlayýcýve saldýrgan tavýrlar gün geçtikçe artýyor.ELAM gibi aþýrý saðcý gruplarýn bu saldýrýlar-da baþrolü oynadýðý biliniyor. Fakat toplumunen geniþ kesimlerine yayýlan bu olguyu ELAMgibi birkaç yüz üyeli örgütlerle açýklayamayýz.Olgularý kökünden kavramalýyýz.

Günümüzde hiç bir toplumun ýrkçýlýða uzakolmadýðýný ve bir toplumda ýrkçýlýk olgusunuele alýrken bunun bize ýrkçýlýk üretme hakkýnývermediðini hatýrda tutarak, Kýbrýs Rumtoplumunda ýrkçýlýk olgusu üzerinde durmayaçalýþalým. Öncelikle ýrkçý çýkýþlarla adý birlikteanýlan ELAM (Helen Kurtuluþ Cephesi) adlýaþýrý saðcý grubun Yunanistan'da faaliyetgösteren ýrkçý "Hrisi Avgi" (Altýn Þafak)örgütünün yan kuruluþu olduðunu belirtelim.Hrisi Avgi, Yunanistan'da yapýlan son parla-mento seçimlerinde yüzde beþ oranýnda oyalarak parlamentoya girmeyi baþardý. Hattabu durum ELAM'ý þýmartmýþ olacak ki, þimdil-erde ELAM da siyasi parti olmak istediðiniaçýklýyor. Diðer Avrupa ülkelerinde ýrkçý örgüt-lerin yaptýðý gibi, Yunanistan'da Hrisi Avgi veKýbrýs'ta ELAM da alýþýlmýþ söylemleri dilegetiriyorlar. Globalleþmeye milliyetçi bir yer-den karþý çýkýyorlar, yabancýlarýn "ulusu kirlet-tiðini" ve "ulusun mali kaynaklarýný tükettiðini"ileri sürüyorlar. Bu arada ana akým siyasetyapan partilerin çoðu zaman aþýrý saðýn ýrkçýsöylemlerinden rol çaldýðý biliniyor. Fransa'daNicola Sarkozy, Ýtalya'da Berlousconi,Almanya'da Merkel bunu yapýyorlar. Örnek-lere diðer ülkelerde de rastlamak mümkün.

Toplumsal sorunlarý demokratik bir yaklaþýmlaele almak yerine "yabancýlarýn çokluðundan"ve "uyumsuzluðundan" söz etmeyebaþladýðýnýz yerde, ýrkçýlýðý beslemeyebaþlamýþ oluyorsunuz.

Kýbrýs Rum toplumunda da ELAM ve onabenzer diðer küçük ýrkçý gruplarýn söylemleri-ni meþrulaþtýran siyasilerin sayýsý hiç de azdeðildir. Yabancý iþçileri ve ilticacýlarý"Dördüncü Atilla" (Birinci ve Ýkinci Atilla Türkordusunun 1974 müdahalesindeki iki aþa-mayý, Üçüncü Atilla da Annan Planý sayýlýyor)olarak gösteren, aldýklarý sosyal yardýmlarýher gün kamuoyunun dikkatine sunansiyasiler vardýr. Bir kýsým siyaset erbabýyabancý iþçilerin Güney Kýbrýs'ta iþ ve aþ ara-malarýný Türkiye'nin hazýrladýðý bir komploolarak takdim ediyor. Buna göre Türkiye,Kýbrýs Rum toplumunun nüfus yapýsýný boz-mak için Kýbrýs'ýn güneyine yabancý nüfusyýðmaktadýr. Kýsacasý, ýrkçýlýktan kay-naklanan yabancý düþmanlýðý ile milliyetçilik-ten kaynaklanan Türk karþýtlýðý adeta iç içegeçmiþtir. Bunun en iyi kanýtý, geçtiðimiz 20Temmuz'da "Türk iþgalini" protesto eden aþýrýsaðcý gruplarýn yoldan geçen yabancý iþçileridövmeleridir.

Ana akým siyasi partilerin aþýrý sað gruplarýnsöylemine karþý söylem geliþtirmekte acizkalmalarý bir yana, Kýbrýs kilisesinin baþýndabulunan Baþpiskopos II.Hýrisostomos ELAM'aaçýk olarak arka çýkmaktadýr. Noel günüKathimerini gazetesinde yayýnlanan röporta-jýnda ELAM'ýn görüþlerini benimsediðini açýk-

lamasý ve yabancý düþmanlýðýný körükleyenýrkçý görüþlere yer vermesi hiç de"Hýristiyanca" deðildi. Kýsacasý, sevgi ve barýþyerine nefret tohumlarý eken bir Baþpiskoposile karþý karþýyayýz.

Durumun vahameti bunlarla sýnýrlý deðildir.Sosyolojik göstergeler Kýbrýs Rum toplumu-nun iyi yolda ilerlemediðine iþaret etmektedir.Avrupa Üniversitesinin 2009 yýlýnda AvrupaToplumsal Araþtýrmalarý adýna yaptýðý araþtýr-manýn sonuçlarý Kýbrýs Rum toplumunun hiçde iç açýcý olmayan portresini gözler önünesermektedir. Gazeteci AndreasHacikiriakos'un 15 Kasým 2009 tarihliFilelefteros gazetesindeki köþesine "Tuzukuru Kýbrýslýnýn Kültürü" baþlýðý altýndataþýdýðý araþtýrma sonuçlarý herkesi etraflýcadüþünmeye ve acil önlemler alamaya daveteder niteliktedir. Her on Kýbrýslý Rum'danyedisinin ekonomik refah içinde yaþadýðýný,büyük ekonomik sýkýntýlar yaþayanlarýnoranýnýn ise %5'in altýnda olduðunu gösterenolumlu sayýlabilecek verilere raðmen, KýbrýsRum toplumu ýrkçýlýk ve yabancý düþmanlýðýkonusunda Avrupa Birliði'nde birinci sýrayýiþgal etmektedir. Ýlginçtir, Kýbrýs Rumtoplumunun üyeleri birbirlerine güven duymakonusunda son sýrada yer almaktadýrlar. Yani,Kýbrýslý Rumlar yabancýlara karþý yaygýn birýrkçýlýk eðilimi içindeyken, birbirlerine karþý daþüpheyle bakmaktadýrlar. Baþka bir veriyegöre, Kýbrýs Rum toplumu Avrupa Birliði'ninen dindar toplumudur. Gazeteci AndreasHacikiriakos baþkalarýna karþý sevgiyi öðreten

bir dine inanlarýn ayný zamanda ýrkçýolmalarýnýn baðdaþmadýðýný ileri sürerek,bunu Kýbrýs Rum toplumunun "ikiyüzlülüðü"olarak adlandýrýyor. Ve en vahimi, her onKýbrýslý Rum'dan dördü günde üç saattenfazla televizyon izlemektedir. Hacikiriakos"bahse girerim ki, ne tarihsel belgesel, ne detiyatro izlemektedirler" diyor. Doðrudur; berbatdizilerin seyredildiðini biliyoruz. Hacikiriakosyazýsýný þu sözlerle bitiriyor: "Biz buyuz. Tuzukuru ve muhafazakârýz".

Hemen belirtelim ki, Kýbrýs Rum toplumun-da ýrkçýlýða karþý direnen, eðitimde hümanistve çok-kültürlülük anlayýþýný öne çýkarmayaçalýþan kuruluþ ve kiþilerin sayýsý aktif ýrkçýlar-dan kesinlikle daha fazladýr. Ne var ki, yukarý-da çizdiðimiz tablo toplumun dokularýna sin-miþ büyük sorunlara iþaret etmektedir.Bunlarýn baþýnda da "kültür" ve "eðitim"sorunu gelmektedir. Yakýn tarihi ileyüzleþmemiþ, eðitim sisteminin ise sistematikolarak milli narsisizmi beslediði bir toplumdansöz ediyoruz. Buna bir de tüketim toplumu-nun dayanýþmadan uzak, bencil kültürünüekleyince, alacaðýnýz sonuç elbette bu ola-caktýr.

Bu durumun böyle devam edemeyeceðiaþikârdýr. Kýbrýs sorunu gibi etnik boyutlarýgüçlü bir sorunu çözmek için yüzleþmeyiengelleyen "milli politikalara" baþvurursanýz,eðitim sistemini de bu "milli politikalarý"besleyen ideolojik bir aygýt olarakalgýlarsanýz, buna bir de tüketim toplumununyarattýðý kültürsüzlüðü ilave ederseniz, sonuçherkes için huzur bozucu ve tedirgin edici ola-caktýr. Bu yüzden Dimitris Hýristofyas 2008yýlýnda göreve geldiðinde ve kilisenin itira-zlarýna raðmen Andreas Dimitriou'yu eðitimbakanlýðýna atadýðýnda ve de eðitim refor-munu baþlattýðýný ilan ettiðinde gösterdiðicesareti yeniden göstermeli ve rafa kaldýrýlaneðitim reformunu bir an önce hayata geçirme-lidir. Kýbrýs Türk ve Rum okullarý ve okullularbir an önce bir araya getirilmeli, iki toplumarasýnda yaygýn biçimde diyalog kurulmalýdýr.Karþýlýklý ziyaretler teþvik edilmeli, ortak inisiy-atifler geliþtirilmelidir. Kilise her baðýrdýðýndageri adým atýlýrsa, iktidar ortaklarý ve stratejikmüttefikler istemediði için anti-milliyetçi bireðitim sistemi kurulamýyor, barýþ politikalarýuygulanamýyorsa, sonuç böyle olur. Barýþ biryana, demokratik deðerlerin kök saldýðý birtoplum da yaratamazsýnýz. Unutulmamalýdýrki, "karþýdakileri" ötekileþtiren bir zihniyet,içeridekileri de ötekileþtirir. Nitekim KýbrýslýTürklere karþý ýrkçý eðilimleri sergileyenler,Kýbrýs Rum solcu ve demokratlarýna karþý dasaldýrgan bir eðilim içindedirler. DimtirisHýristofyas bunu herkesten daha iyi bilecekbir konumdadýr. Nitekim torununa Türkleri vekomünistleri vurmayý salýk veren dedenintorunlarý Hýristofyas'ý "vatan haini" olarakgörmektedirler. Hýristofyas'ýn bir an önceönlem almasý kaçýnýlmazdýr. Býçak kemiðeçoktan dayandý. Yunanlý rockçu VasilisPapkonstantinos'un dediði gibi, "Den PaiAllo". Eminim, Hýristofyas bu þarkýyýEDON'un konserlerine sýk sýk katýlanPapakostantinos'un aðzýndan çok defa din-lemiþtir. Þimdi þarkýyý söyleme sýrasýondadýr…

“Den Pai Allo” - Böyle Devam Edemez!

Page 16: yenicag 07012011

h a f t a l ý k s i y a s i g a z e t e

TALÝMATLA

YÖNETÝLME

YE

HAYIR!

h a f t a l ý k s i y a s i g a z e t eTALÝM

ATLA

YÖNETÝLME

YE

HAYIR!

ACENTALARA KARÞI

SOSYALÝST SEÇENEK!

ADRES: Hüseyin Tahir Apt. No: 174/4 Tanzimat Sok. Lefkoþawww.yenicag.com.cy

TEL: 227 4917

FAX: 228 8931

e-mail:yen icag@yen icag.com.cy

DOÐU AKDENÝZ ÜNÝVERSÝTESÝ LEFKOÞA ve MAÐUSA'DA

HER YAÞA ÖZEL VE ÝNANILMAZ ÜCRETLERE DÝL KURSLARI

uCONVERSATIONAL ENGLISH / KONUÞMA ÝNGÝLÝZCESÝ

u IELTS-FIRST CERTIFICATE-KET/PET- IGCSE

uÇOCUKLARA VE YETÝÞKÝNLERE AYRI GENEL ÝNGÝLÝZCE

uKOLEJLERE HAZIRLIK ÝNGÝLÝZCESÝ

u ÝLKOKUL 1-2-3-4-5, ORTAOKUL 1-2-3, LÝSE 1-2-3 TAKÝP/DESTEK ÝNGÝLÝZCESÝ

uÇOCUKLARA YÖNELÝK OYUN VE TEKNOLOJÝ DESTEKLÝ CUMARTESÝ ÝNGÝLÝZCE OKULU

uHER YAÞAALMANCA-ÝTALYANCA-YUNANCA

DAHA FAZLA BÝLGÝ VE MÜRACAAT ÝÇÝN:TEL: 630 30 62 - CEP TEL: 0533 840 20 10 - FAX: 630 22 43

E-MAÝL: [email protected]

KURS HESAP NUMARASI: Kooperatif Merkez Bankasý-11-304-103411

Yeniçað: Geç gelen mevsim yað-murlarý, yeraltý kaynak sularý içinolumlu karþýlanýrken, yetersiz altyapý nedeniyle baþta Girne böl-gesinde olmak üzere yine sorunlaryarattý.

Geçtiðimiz yýl yaþanan selfelaketlerine neden olan, derelerintemizlenmemesi, dere aðýzlarýnayapýlan inþaatlarýn varlýðý özellikleGirne, Alsancak ve Lapta'da pekçok yerin sular altýnda kalmasýnaneden oldu.

Mevcut sorunlara tedbir alýn-mazken, bu yýl trafiðe açýlan Girneçevre yolu kavþaðýnda da sorunlaryaþandý.

Kavþakta bulunan tünel içerisine biriken suyun,herhangi bir drenaj sistemi olmadýðýndan,birikmesi araçlarýn su içinde kalmasýna ve tehlikeyaratmasýna neden oldu.

Çarpýk yapýlaþma ile daðýn taþýn parçalanmasýsonucu yaðmur sularýný tutabilecek topraðýn,aðaçlarýn yok edilmesi geçtiðimiz yýl yaþananfelaketle sonuçlanmýþ olmasýna raðmen, aradangeçen süre içinde de hiçbir tedbir alýnmamýþ veyine ayný sorunlarýn yaþanmasýna davetiyeçýkarýlmýþtýr.

Dolayýsý ile yaðmur yaðmýyor vatandaþ tedir-gin, yaðmur yaðýyor yine tedirgin.

Pek çok sorunla boðuþmak zorunda býrakýlanvatandaþlar, her yýl bir de sel felaketi endiþesi ileyaþamak zorunda býrakýlmýþtýr.

Benzer alt yapý eksiklikleri nedeniyle trafikte dekazalar giderek artarken, yeni yapýlan anayollar-da da hiçbir tedbir alýnmayarak kazalara yenituzaklar hazýrlanmaktadýr. Nitekim inþaatý yýllarcasüren-duran, üç-dört TC'li müteahhidin cebinemilyonlar indirmesini saðlayan Girne Çevre yol-unda da tuzaklarýn oluþmasýna özen göster-ilmiþtir. Tamamen gösteriþ olsun diye yaratýlan20-30 metre uzunluðundaki tünel içerisinde deherhangi bir alt yapý yapýlmamýþ olmasý trafikkazalarý için yeni bir tuzak oluþturmuþtur.

Tabii basýn iþin ticaretinde. Onun için ilgilerinziyaretlerinde söyledikleri saçmalýklarý haber yap-týlar. Baþbakan rolündeki Ýrsen Küçük dereyataklarýnýn sorunlu olmadýðýný yani temiz vekesilip daraltýlmamýþ olduðunu selin daðdangelen su yüzünden gerçekleþtiðini söylemiþ.Ýnanýlacak gibi deðil. Sanki dereler üstlerineyapan yaðmuru akýtýrlar ve o yüzden oluþmuþlargibi konuþtu. Halbuki dereler daðlardan ve yük-sek baþka yerlerden gelen sularla oluþurlar ve osularý en aþaðý yer olan deniz seviyesineulaþtýrabilirlerse ulaþtýrýrlar. Ýrsen bunu bilmezdeðildir. Ziraatçý olup ailece ziraatla geçinenler-dendir.

Lapta belediye baþkanýnýn haberi de tuhaf.Nerde ise haberciler belediyeye üzülmemizi veteþekkür edip selden dolayý af dilememizi saðla-mak istiyorlar. Haberde kaldýrýmlarýn yýkýlýp suyayer açtýklarýný söylerlerken dere yataklarýný temiz-leyip büyük görev yapmýþ belediyenin baþkaný.Yani dere yerine kaldýrýmladýklarý yol dere olmuþ.Akýl var yakýn var. Dereler açýk tutulsaydý yaðanyaðmur Avrupa ve Amerika'da olduðu gibi yüzyýlda bir görülen cinsten deðildi ya! Üstelik halaaylýk ortalama yaðýþa bile ulaþýlamadý. Yer yeryaðdý yani belki de bir ucunda yaðmur varkendiðer ucunda durmuþtu bile o saklanan derelerin.Üstelik dere deðil sel yataðýdýrlar.

Selin üzerinden bir yýl geçti, yeterli tedbir alýnmadý...

YAÐMUR GÝRNE BÖLGESÝNÝ FELÇ ETTÝYAÐMUR GÝRNE BÖLGESÝNÝ FELÇ ETTÝYAÐMUR GÝRNE BÖLGESÝNÝ FELÇ ETTÝYAÐMUR GÝRNE BÖLGESÝNÝ FELÇ ETTÝYAÐMUR GÝRNE BÖLGESÝNÝ FELÇ ETTÝYAÐMUR GÝRNE BÖLGESÝNÝ FELÇ ETTÝYAÐMUR GÝRNE BÖLGESÝNÝ FELÇ ETTÝYAÐMUR GÝRNE BÖLGESÝNÝ FELÇ ETTÝ