16
SINIRSIZ, SÝLAHSIZ, GARANTÖRSÜZ YENÝ BÝR KIBRIS MÜMKÜN ! yeniçað haftalýk siyasi gazete BU MEMLEKET BÝZÝM! SERHAN Uzun lafýn kýsasý... 11 MART 2011 CUMA 20 1034 2 TL YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ 2-3 4 Avrupalý Parlamentosu Türkiye kararýný onayladý Kýbrýs sorununu da önemle ele alan AP özellikle iki tarafýn da etkin ve somut katký yapmasýný istedi. Yani iki tarafýn da yeterli katký yapmadýðýna inandýðýný belirtmiþ oldu. Ayni zamanda Türkiye'ye ortama uygun katký yapmak için derhal asker çekmeye baþlamasýný istedi. Ýki toplumu da yoðun bir þekilde BM genel sekreterinin talep ettiði gibi çalýþmaya çaðýrdý. Çaðrýda BM Güvenlik Konseyi kararlarý ve özellikle Kýbrýs'ta ayrý devlet kabul edilmeyeceðini vurgulayan 1984 yýl 550 sayýlý kararý ve dahasý AB kuruluþ ilkelerine uygun Kýbrýslý yurttaþlar, AB ve Türkiye'nin çýkarlarý için sürdürülebilir bir çözümün saðlanmasý istenildi Türkiye ve Kýbrýs Türk yetkililere de çaðrý yaparak yeni yurttaþlýk vermekten kaçýnma, gelecekte kurulacak devlete kendi yurttaþlarýný býrakmaktan kaçýnarak Cenevre Konvansiyonu ve uluslararasý hukukun ilkelerine uygun davranma ve nüfus yapýsýný daha fazla deðiþtirmemeye çaðýrdý 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar gününde talepler sokakta dile getirildi 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü Organizasyon Komitesi adý altýndaki örgüt ve kuruluþlar, "Dünya Emekçi Kadýnlar Günü Yürüyüþü" düzenledi YKP FEM'in da içinde olduðu 8 Mart Organizasyon Komitesinde ayrýca Baraka Kültür Merkezi, Belediye Emekçileri Sendikasý, CTP-BG Kadýn Örgütü, Feminist Atölye, Halk Sanatlarý Derneði ve Gençlik Kulübü, Homofobiye Karþý Ýnisiyatif, Kýbrýs Türk Amme Memurlarý Sendikasý, Kýbrýs Türk Öðretmenler Sendikasý, Kýbrýs Türk Yöneticiler Derneði, Management Centre of the Mediterranean, Meclis Çalýþanlarý Sendikasý, POST Araþtýrma Enstitüsü, Sosyal Riskleri Önleme Vakfý, TDP Kadýn Örgütü, Yurtsever Kadýnlar Birliði de yer aldý Eylemin son bulduðu Lokmacý bölgesinde Organizasyon Komitesi adýna bir açýklama yapan Mehveþ Beyidoðlu, her yýl 8 Mart'ta görünür olma ve toplumsal cinsiyet eþitliði talebini bir kez daha haykýrma kararlýlýðýnda olacaklarýný söyledi YKP yayýnladýðý bildiride "154 yýl önce kadýnlarýn 'günde 8 saat çalýþma' talepleri ile baþlayan direniþi, bugün için de anlamlý ve geçerlidir. Bugün, vahþi kapitalist dönemi aratmayan bir süreci yaþamaktayýz. Kadýn emeðine dönük saldýrýlar yoðun olarak sürmekte, toplumsal cinsiyet eþitsizliði ve sosyal adaletsizlik derinleþmektedir" tespitinde bulundu kadýnlar yürüyor, mücadele büyüyor

yenicag 11032011

Embed Size (px)

DESCRIPTION

yenicag 11032011

Citation preview

Page 1: yenicag 11032011

SINIRSIZ, SÝLAHSIZ,GARANTÖRSÜZ YENÝ BÝR KIBRIS

MÜMKÜN!yeniçað

h a f t a l ý k s i y a s i g a z e t e

BU MEMLEKET

BÝZÝM!

S E R H A N G A Z Ý O Ð L U

Uzun lafýn kýsasý...

TARÝH: 11 MART 2011 CUMA YIL: 20 SAYI: 1034 FÝYATI: 2 TL SAHÝBÝ: YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

2-3

4

Avrupalý ParlamentosuTürkiye kararýný onayladýl Kýbrýs sorununu da önemle ele alan AP özellikle iki tarafýn da etkin ve

somut katký yapmasýný istedi. Yani iki tarafýn da yeterli katký yapmadýðýnainandýðýný belirtmiþ oldu. Ayni zamanda Türkiye'ye ortama uygun katký yapmak için derhal asker çekmeye baþlamasýný istedi. Ýki toplumu da yoðunbir þekilde BM genel sekreterinin talep ettiði gibi çalýþmaya çaðýrdý. ÇaðrýdaBM Güvenlik Konseyi kararlarý ve özellikle Kýbrýs'ta ayrý devlet kabuledilmeyeceðini vurgulayan 1984 yýl 550 sayýlý kararý ve dahasý AB kuruluþilkelerine uygun Kýbrýslý yurttaþlar, AB ve Türkiye'nin çýkarlarý içinsürdürülebilir bir çözümün saðlanmasý istenildi

l Türkiye ve Kýbrýs Türk yetkililere de çaðrý yaparak yeni yurttaþlýk vermektenkaçýnma, gelecekte kurulacak devlete kendi yurttaþlarýný býrakmaktan kaçýnarak Cenevre Konvansiyonu ve uluslararasý hukukun ilkelerine uygundavranma ve nüfus yapýsýný daha fazla deðiþtirmemeye çaðýrdý

8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar gününde talepler sokakta dile getirildi

l 8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü OrganizasyonKomitesi adý altýndaki örgüt ve kuruluþlar, "Dünya EmekçiKadýnlar Günü Yürüyüþü" düzenledi

l YKP FEM'in da içinde olduðu 8 Mart OrganizasyonKomitesinde ayrýca Baraka Kültür Merkezi, BelediyeEmekçileri Sendikasý, CTP-BG Kadýn Örgütü,Feminist Atölye, Halk Sanatlarý Derneði ve GençlikKulübü, Homofobiye Karþý Ýnisiyatif, Kýbrýs TürkAmme Memurlarý Sendikasý, Kýbrýs Türk ÖðretmenlerSendikasý, Kýbrýs Türk Yöneticiler Derneði,Management Centre of the Mediterranean, MeclisÇalýþanlarý Sendikasý, POST Araþtýrma Enstitüsü,Sosyal Riskleri Önleme Vakfý, TDP Kadýn Örgütü,Yurtsever Kadýnlar Birliði de yer aldý

l Eylemin son bulduðu Lokmacý bölgesinde OrganizasyonKomitesi adýna bir açýklama yapan Mehveþ Beyidoðlu, heryýl 8 Mart'ta görünür olma ve toplumsal cinsiyet eþitliði talebini bir kez daha haykýrma kararlýlýðýndaolacaklarýný söyledi

l YKP yayýnladýðý bildiride "154 yýl önce kadýnlarýn 'günde 8 saat çalýþma' talepleri ile baþlayan direniþi, bugün için deanlamlý ve geçerlidir. Bugün, vahþi kapitalist dönemi aratmayan bir süreci yaþamaktayýz. Kadýn emeðine dönüksaldýrýlar yoðun olarak sürmekte, toplumsal cinsiyet eþitsizliði ve sosyal adaletsizlik derinleþmektedir" tespitindebulundu

kadýnlar yürüyor,mücadele büyüyor

Page 2: yenicag 11032011

HABER2 11 MART 2011 CUMA

8 Mart Dünya Emekçi KadýnlarGünü Organizasyon Komitesi adýaltýndaki örgüt ve kuruluþlar,"Dünya Emekçi Kadýnlar GünüYürüyüþü" düzenledi.

Aralarýnda YKP'fem'in de olduðuSivil toplum örgütleri, sendikalar vebazý parti kadýn kollarý ve feministgruplar, Kuðulu Park'tan Ledra(Lokmacý) geçiþ noktasýnýn bulun-duðu bölgeye kadar yürüyerekkadýn mücadelesi haklarý vetoplumsal cinsiyet eþitliðine saygýistemlerini dile getirdi.

"Ucuz Ýþçi Olmayacaðýz", "Üretiy-oruz, Emeðimiz Görünsün Ýstiy-oruz", "Deðiþtirmek Ýçin Yürüyoruz","Erkek Egemen Zihniyete Son","Seks Kölelerine Özgürlük", "Cinsel, Ulusal,Sýnýfsal Sömürüye Son" pankartlarýyla yolaçýkan çoðunluðu kadýn yürüyüþçüler; yol boyun-ca "Kadýnlar Yürüyor, Mücadele Büyüyor","Görünmeyen Emek Sesini Yükselt", "CezaYasasý Deðiþecek", "Yüzde 8 Yetmez Yüzde 50Kota", "Þiddet erkeklikse, Biz Erkek Deðiliz" þek-linde sloganlar da attýlar.

Eylemin son bulduðu Lokmacý bölgesindeOrganizasyon Komitesi adýna bir açýklamayapan Mehveþ Beyidoðlu, her yýl 8 Mart'tagörünür olma ve toplumsal cinsiyet eþitliði talebi-ni bir kez daha haykýrma kararlýlýðýnda olacak-larýný söyledi.

Beyidoðlu, dünyanýn her yerinde kadýnlarakarþý ekonomik, politik, psikolojik, cinsel ve fizik-sel baskýlarýn devam ettiðini belirterek, bu kýsýtla-malarýn hayatýn her alanýnda ortaya çýktýðýný venormalleþtirildiðini kaydetti.

Beyidoðlu, aile içi fiziksel ve psikolojik þiddetolaylarýnýn pek çok kadýný maðdur ettiðini fakatdevletin kadýnlarýn yardým alabileceði kurumlarýoluþturmayý düþünmediðini ifade ettiði konuþ-masýnda, sendika, oda, birlik ve siyasi partilerinkadýnlara yönelik politikalar üretmekte yetersizkaldýklarýný bildirdi.

Üretimin, grevlerin ve mücadelenin içerisindevar olan kadýnlarýn sendikalarda, medyadakitartýþmalarda, politik arenada yeterince görünürolamadýðýný da kaydeden Beyidoðlu, kadýnlarýntaleplerini dillendiremediklerini de ekledi.

Beyidoðlu sözlerine þöyle devam etti:"Bizler toplumsal eþitsizliðe maruz kalan kadýn-

lar ve LGBTQ (Lezbiyen, Gay, Biseksüel,Transgender ve Queer) bireyler olarak sesimizinçeþitliliðinin duyulduðu ve haklarýmýzý adilce icraedebileceðimiz bir yaþam talep ediyoruz. Bizzenginin fakire, erkeðin kadýna, heteroseksüelindiðer cinsel yönelimlere, insanýn doðaya, çoðun-luðun azýnlýða hükmetmediði eþit ve özgür birdünya istiyoruz. Bizler içinde bulunduðumuz hiy-erarþik sistemleri reddederek güçleniyoruz.Medyanýn cinsiyetçi bir dille, fotoðraflarla, diziveya reklamlarla kadýnlarý aþaðýlamasýna,bedenimizi teþhir etmesine hayýrdiyoruz...Ülkemizin yüzkarasý gece kulüplerinde-ki insan haklarý ihlallerini þiddetle kýnýyor ve yetk-ilileri derhal bu mekanlarý kapatmaya çaðýrýy-oruz...Hedefimiz; toplumsal cinsiyet eþitliðimücadelesinin toplumsal varoluþ mücadelesininbir parçasý olduðunu gösterebilmek; hayatýherkes için yaþanabilir kýlabilmek ve bumücadeleye yapýcý katký koyabilmektir.Toplumsal varoluþ mücadelemizin sürdüðü bugünlerde Kýbrýs sorununun çözüme kavuþturul-masý gerektiðini ve kadýnlarýn çözümün öznesiolduðunu vurgularýz"

Çaðrý YKP FEM'in da içinde olduðu 8 Mart

Organizasyon Komitesindeki Baraka Kültür

Merkezi, Belediye Emekçileri Sendikasý, CTP-BG Kadýn Örgütü, Feminist Atölye, HalkSanatlarý Derneði ve Gençlik Kulübü,Homofobiye Karþý Ýnisiyatif, Kýbrýs Türk AmmeMemurlarý Sendikasý, Kýbrýs Türk ÖðretmenlerSendikasý, Kýbrýs Türk Yöneticiler Derneði,Management Centre of the Mediterranean,Meclis Çalýþanlarý Sendikasý, POST AraþtýrmaEnstitüsü, Sosyal Riskleri Önleme Vakfý, TDPKadýn Örgütü, Yurtsever Kadýnlar Birliði'nin ortakçaðrý metni þöyleydi:

Geçtiðimiz yýl, Dünya Emekçi KadýnlarGünü'nün 100. yýlýný hep birlikte yürüyerek, slo-ganlar atarak ve insan haklarýmýzý icra edebilmetaleplerimizi yineleyerek kutlamýþtýk. Bu yýl, 16örgüte varan bir birliktelikle, büyük bir katýlýmlayine sokakta olacaðýz. Amacýmýz, dünyanýn pekçok ülkesinde olduðu gibi 8 Mart Dünya EmekçiKadýnlar Günü yürüyüþümüzü gelenek-selleþtirmek ve toplumsal cinsiyet eþitliðitalebimizi bir kez daha haykýrmak.

Sosyal ve politik anlamda kadýnlarýn geri plan-da býrakýldýðý, çalýþabilecek kadýnlarýn çoðun-luðunun çalýþamadýðý, hayatý yeniden üreten eviçi kadýn emeðinin yok sayýldýðý ülkemizde cin-siyet ayrýmcýlýðýný iliklerimize kadar hissetmek-teyiz. Þiddet, taciz ve tecavüz olaylarý pek çok

kadýný ve aslýnda tüm toplumu maðdur ederkendevlet, kadýnlarýn yardým alabileceði niteliklikurumlarý oluþturmamaktadýr. Üst yönetimkadrolarýmýz ve siyasal temsiliyetimiz, hem femi-nist fikirlerden hem de fiziksel olarak kadýn tem-siliyetinden yoksundur; ataerkil ve militaristsöylemler ön plandadýr.

Son yýllarda hýz kazanan neoliberal politikalarsonucu çalýþanlarýn haklarýndaki gerilemeler vehalkýmýzýn yoksullaþmasý, hayatýn yükünü sýrtýn-da taþýyan kadýnlarý derinden etkilemekte, saðlýkve eðitim gibi halkýn haklarýnýn piyasaya açýl-masý, toplumsal rolleri gereði en çok kadýnlarýperiþan etmektedir.

Grevlerde, mitinglerde, varoluþ mücadelem-izde her yaþtan kadýnlar ön planda olmakla bir-likte, hala daha kadýn talepleri ve kadýn sözügörünür olamamaktadýr. Erkek egemen kültür vetoplumsal cinsiyet rolleri sorgulanýp alaþaðýedilmeden, kadýnlarýn ve toplumun özgürlüðü vevaroluþ mücadelemiz hedefine ulaþamayacaktýr.

Bizler, zenginin fakire, erkeðin kadýna, het-eroseksüelin diðer cinsel yönelimlere, insanýndoðaya, çoðunluðun azýnlýða hükmetmediði eþit

ve özgür bir dünya için 8 Mart'ta sokakta ola-caðýz.

Bizler, toplumsal eþitsizliðe maruz kalan kadýn-lar ve LGBTQ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel,Transgender ve Queer) bireyler olarak sesimizinçeþitliliðinin duyulduðu ve haklarýmýzý adilce icraedebileceðimiz bir yaþam talebiyle yürüyeceðiz.

Bizler, ülkemizin yüz karasý gece kulüplerindekiinsan haklarý ihlallerini kýnamak ve yetkilileri der-hal bu mekanlarý kapatmaya çaðýrmak içinhaykýracaðýz.

Toplumsal varoluþ mücadelemizin sürdüðübugünlerde Kýbrýs sorununun çözüme kavuþtu-rulmasý gerektiðinin de altýný çizerek kadýnlarýnçözümün öznesi olduðunu vurgulayacaðýz.

Hedefimiz; toplumsal cinsiyet eþitliði mücade-lesinin toplumsal varoluþ mücadelesinin birparçasý olduðunu gösterebilmek ve hayatý,herkes için yaþanabilir kýlabilmektir.

Bu amaçla, duyarlý tüm örgütleri ve baþtakadýnlar olmak üzere tüm halkýmýzý 8 Mart Salýgünü saat 15.30'da Kuðulu Park'ta toplanmaya,yürüyüþümüze katýlmaya, sesimize ses katmayaçaðýrýyoruz.

YKP Yürütme Kurulu 8 Mart ile ilgili bir açýk-lama yayýnlamýþ ve yapýlacak etkinlikler içinkatýl çaðrýsý yapmýþtý. Konu ile ilgili açýklamaþöyleydi:

1857 yýlýnýn 8 Mart'ýnda New York'ta kadýnemekçiler eþit iþe eþit ücret ve 8 saatlikiþgünü talebiyle greve giderek çalýþtýklarý fab-rikayý iþgal ettiler. Ancak polisin müdahalesisonucu çýkan yangýnda 128 kadýn yaþamýnýkaybetti.

154 yýl önce kadýnlarýn 'günde 8 saat çalýþ-ma' talepleri ile baþlayan direniþi, bugün içinde anlamlý ve geçerlidir. Bugün, vahþi kapital-ist dönemi aratmayan bir süreci yaþamak-tayýz. Kadýn emeðine dönük saldýrýlar yoðunolarak sürmekte, toplumsal cinsiyet eþitsizliðive sosyal adaletsizlik derinleþmektedir.

NEO-LÝBERAL SÝSTEM KADINEMEÐÝNE DAHA FAZLA SALDIRIYORNeo-liberal politikalarla esnek üretim tarzý

içerisinde kadýn emeði ucuz ve güvencesizkoþullarda sistemin hizmetine sunuluyor.Erkek egemen sistemde, aile içindeki çocuk,hasta, yaþlý ve özürlülerin bakýmý ve genel eviþleri kadýnlarýn doðal görevleriymiþ gibikadýnlarýn sýrtýna yýkýlýyor. Devletin, patronunve erkeðin gerçekleþtirmesi gereken bütünsorumluluklar, kadýnýn ev içi emeði üzerindengerçekleþtiriliyor. Aile içi eþitsiz iþbölümü vebakým yükümlülükleri ile ezilen, sömürülenkadýnlar, çalýþma yaþamýnýn kuralsýzlaþtýrýl-masýna, güvencesizleþtirilmesine ve esnek-leþtirilmesine yönelik neo-liberal dönüþümünhedef kitlesi haline getiriliyor. Ücretsiz aileiþçiliðini de düþündüðümüzde kadýnlarýn çokciddi bir kýsmý sosyal güvenlik þemsiyesinindýþýnda býrakýlýyor.

Yeryüzünde mutlak yoksulluk sýnýrýndaki 1,5milyar kiþinin yüzde 70'ini kadýnlar oluþturuy-or. Ýþlerin yüzde 60'ýný yapan kadýnlar, toplamgelirin yüzde 10'una, dünya üzerindeki malvarlýðýnýn ise yüzde 1'ine sahipler. Bu dademek oluyor ki, kapitalist sistemde yoksul-luða ve yoksunluða en çok kadýnlar mahkûmediliyor. Kadýnlarýn yoksullaþtýðý, yoksulluðunise kadýnlaþtýðý dünyada bize direnmektenbaþka yol görünmüyor.

KURULTAY KARARIBöylesi koþullarda YKP 10. Kurultay'da oy

birliði ile kabul edilen kararda durum tespitinet olarak yapýlmýþtý:

Dünya nüfusu düþünüldüðünde kadýnlarýnoraný yüzde elli ellidir. Buna raðmen yaþam-daki ve siyasetteki yerleri ayný oranlara denkdüþmemektedir.

Çalýþma yaþamýnda daha zor koþullarda veçoðu kez daha az maaþla çalýþmak zorundakalýrlarken, BM ilgili organlarý tarafýndan nor-mal 8 saatlik bir iþ sayýlan ev kadýnlýðý daözellikle bizim coðrafyamýzda "doðal" olarakkadýnýn omuzlarýndadýr. Yani kadýn çalýþmayaþamýnda haklarý çiðnenen emekçidir amaayni zamanda evde de ev emekçisidir. Evemekçi olmasýnýn tam karþýlýðý üretiminekarþýlýksýz el konulmasýdýr. Hem üretiminekarþýlýksýz el konulmaktadýr, hem da hareketözgürlüðü ciddi þekilde kýsýtlanmaktadýr. Buda kadýnýn siyasal yaþam baþta olmak üzerediðer sosyal ve kültürel alanlarda temsiledilememesi sonucunu doðal olarak ortayaçýkarmaktadýr.

Kadýnlarýn siyasette özne olmasýnýn zorun-luluðunu, biyolojik cinsiyetlerinin belirlenimininsonucu olduðu yönündeki görüþleri aþan bir

durum olduðunu YKP kabul eder ve bununkalýcý olarak ortadan kalkmasý için mücade-leyi önüne hedef koyar.

Ancak bu mücadeleyi önüne hedefkoyarken, mevcut koþullardaki zorluklarý daaþacak þekilde kadýnýn siyasette temsili içinde çalýþma yapmayý zorunluluk olarakgörür…"

ÇAÐRITüm bunlar çerçevesinde Yeni Kýbrýs Partisi

Yürütme Kurulu, "Bizler, zenginden fakire,erkeðin kadýna, heteroseksüelin diðer cinselyönelimlere, insanýn doðaya, çoðunluðunazýnlýða hükmetmediði eþit ve özgür birdünya için 8 Mart'ta sokakta olacaðýz. Bizler,toplumsal eþitsizliðe maruz kalanlar veLGBTQ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel,Transgender ve Queer) bireyler olarak ses-imizin çeþitliliðinin duyulduðu ve haklarýmýzýadilce icra edebileceðimiz bir yaþam talebiyleyürüyeceðiz" diyerek aralarýnda YKPfem'inbulunduðu örgütlerin organize ettiði 8 Mart'tasaat 15.30'da Lefkoþa Kuðulu Park'ta baþlay-acak yürüyüþü destekliyor, baþta tüm partiüyesi, sempatizaný ve parti dostlarýmýzolmak, tüm halkýmýzý katýlmaya çaðýrýyoruz…

YKP Yürütme Kurulu, Kýbrýs'ýn kuzeyindekigerçekleri de göz önüne alarak özellikleemekçi kadýnlarýn 8 Mart'taki yürüyüþekatýlýmý önündeki sorunlarý bir nebze olsunhafifletebilmek için bütün emekçi kadýnlara,siyasi örgüt ve partilere; kadýn yürüyüþü veetkinliði süresince çocuklarý buluþma noktasýolan YKP Genel Merkezine getirmeniz içindavette bulunuyoruz. Yürüyüþ bitene dekYKP olarak çocuklarýn bakýmýný üsleniyoruz.

YKP: “Kadýnlarýn ‘günde 8 saat çalýþma' talepleri ilebaþlayan direniþi, bugün için de anlamlý ve geçerlidir”

Kadýnlar yürüyor mücadele büyüyor

Page 3: yenicag 11032011

HABER 11 MART 2011 CUMA 3YKP, son dönemdeki baðýmlýlýk yapan maddeler ve nefret söylemi üzerine açýklama yaptý:

Daha çaðdaþ düzenlemelere gidilmeliYKP Yürtüme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlý,

son dönemdeki baðýmlýlýk yapan maddeler venefret söylemi üzerine açýklama yaptý ve "dahaçaðdaþ düzenlemelere gidilmesi þart" dedi.Kanatlý ayrýca nefret söylemine zemin hazýrlaya-cak açýklamalardan da uzak durulmasýnýn öne-mine deðindi. Konu ile ilgili açýklama þöyle:

Kýbrýs'ýn kuzeyinde uyuþturucu ve baðýmlýlýkyapan madde kullanýmý konusunda sondönemde ciddi sorun yaþandýðý gerçek…

Ancak bu tartýþmalar sürerken sorunu dahakötü bir yere getirecek, sorunu ýrkçýlýk boyutunataþýyabilecek genellemelerden kaçýnmak da biro kadar önemlidir.

Konu yalnýzca uyuþturucu ve baðýmlýlýk yapanmadde kullanýmý deðil, her türlü suç olayýnakarýþanlar üzerinden bir toplumu, bir topluluðu,bir etnik grubu; veya renk, din, dil, toplumsal cin-siyetleri benzeyenleri genelleþtirip tümünün suçakarýþmýþ veya karýþma eðilimi olarak gösterilme-si aslýnda nefret söyleminin ilk basamaðýdýr.Nefret söyleminin temelinde önyargýlar, ýrkçýlýk,yabancý korkusu/düþmanlýðý, tarafgirlik, ayrým-cýlýk, cinsiyetçilik ve homofobi yatar. Kültürelkimlikler ve grup özellikleri gibi unsurlar nefretsöyleminin kullanýlmasýný etkiler, ancak yükselenmilliyetçilik ve farklý olana tahammülsüzlük gibikoþullarda, nefret dili yükselir ve etkisini arttýrýr.

Önyargýlarýn oluþmasýna giden süreç isegenellemeler ile baþlar… Kýbrýs'ýn kuzeyindegerek medyada gerekse baþka iletiþim alan-larýnda kullanýlan dilde bu genelleþtirmeler dahasýk rastlanýr olmuþ, daha da kötüsü bu kanýk-sanmaya baþlamýþtýr.

Tam da böylesi bir süreçte yol gösterici olmasýgerekirken basýna her gün düþen hukuk sistemiiçindekilerin açýklamalarý ile ciddi hayal kýrýklýðý-na uðramaktayýz…

En son Maðusa Aðýr Ceza MahkemesiBaþkaný Emine Dizdarlý'nýn 8 Mart tarihligazetelerde çýkan açýklamasý bu süreçteki kötüörneklerden biridir. Sayýn Dizdarlý, "Nijerya veAfrika kökenli þahýslarda uyuþturucu kullanýmýartýþ göstermiþtir" diyerek bu coðrafyadakiNijerya ve Afrika kökenli herkesi zan altýndabýrakmýþtýr. Bu genelleme zaten bu coðrafyadafarklý olana karþý var olan önyargýlarý ciddi þek-ilde besleyecek niteliktedir, kabul edilemez…

Ayný zamanda böylesi açýklamalar sonucundamahkeme heyetinin Afrikalý ve Nijeryalýlarýyargýlamasý, adil yargýlama ilkelerine ters düþe-cek ve ileride Türkiye'yi AÝHM'de suçlu durumdabýrakabilecek bir konu olduðunun da altýnýçizmek istiyoruz…

Tüm kesimleri her türlü ýrkçýlýðý ve ayrýmcýlýðý,her türlü nefret söylemini, her türlü nefret suçunudoðuracak açýklama ve faaliyetlerden uzak dur-maya çaðýrýyoruz…

Bunun yanýnda uyuþturucu konusu da tekrarele alýnýp deðerlendirilmesi gereken bir konudur.Hint keneviri veya marihuana özellikleAvrupa'nýn birçok ülkesinde baðýmlýlýk yapanmadde kategorisine alýnmýþ yani belli oranlardataþýnmasý, bulundurulmasý suç olmayan amasatýþ için bulundurulmasý halinde ciddi yaptýrýmtanýmý getirilmiþtir.

Kýbrýs'ýn kuzeyinde uyuþturucu madde veyabaðýmlýlýk yapan madde kullanýmlarýnýn hýzlayaygýnlaþtýðý ve çok daha tehlikeli iþlenmiþ uyuþ-turucu madde türlerinin kolayca elde edilebildiðibugünkü koþullarda elbette bunun mali kazançelde etme yönü de buna baðlý olarak büyümek-tedir. Buna raðmen polis bültenlerine yansýyanbirkaç gramlýk Hint keneviri veya marihuananýnyakalandýðý þeklindedir. Polis teþkilatýn ortalýktadolaþan tonlarca hap ve benzeri türde iþlenmiþuyuþturucularý yakalayamazken, gramlýkAvrupa'da belli oranda bulundurulmasý suçolmaktan çýkarýlmýþ baðýmlýlýk yapan maddelerinpeþine düþmesi, bu "suç"tan(!) yakalananlarýgazetelerde boy boy afiþe etmesi, hattagenelleþtirerek belli gruplarý hedef tahtasýna koy-masý kabül edilebilir bir davranýþ deðildir.

Gazete ve televizyon haberlerine yansýyangramlýk böylesi maddelerin yanýnda çok seyrekdiðer iþlenmiþ uyuþturucularýn yakalanmasýnýnarkasýndaki gerçeði tahmin bile etmek istemiy-oruz…

Böylesi koþullarda, YKP uyuþturucu ve baðým-lýlýk yaratan maddelerle mücadele edilmesi vekullanýmlarýnýn önlenmesi/kýsýtlanasý konusundadaha çaðdaþ düzenlemelere gidilmesi, böylesi"suç"larý(!) kategorize ederek kullanýcýlarýn aynizamanda birer maðdur olduðu gerçeði ile afiþeedilmesi önleyici düzenlemelere gidilmesini talepetmektedir…

YKP, Ban Ki Moon'un taslak raporunu deðerlendirdi:

“Cemaatimizin lideri sadecehalkýmýzý kandýrmakta”YKP Yürütme Kurulu üyesi Alpay Durduran BanKi Moon'un taslak raporunu deðerlendirdi. Konuile ilgili açýklama þöyle:

Cemaat liderleri kendileri görüþüp de uzlaþa-mayacaklarý ve birbirlerini suçlayýp kavgaçýkaracaklarý için uzlaþýlmýþ formatla BM gözeti-minde görüþüyorlar. Kendilerini görüþmelerisürdürmeye mecbur hissettikleri için masadankaçmýyorlar ama bir þey baþardýklarý da yok.Gene buluþtular ve ne olduðunu kimsenin anla-madýðý ilerlemeler kaydettiklerini BM de açýk-ladý. Ancak bu arada BM Güvenlik Konseyi'netaraflarý uyaran rapor da sunuldu.

BM'ye göre ucu açýk yani ne zaman biteceðibelli olmayan görüþme olamaz ve görüþenlerboþuna zaman harcamamak için yoðunlaþmakzorundadýrlar.

Öyleyse Türk tarafýnýn memnunlukbelirtmesinin ne anlamý vardýr? Görüþmelerinbaþarýsýzlýðý BM tarafýndan tespit edilince Türktarafý üzülmemiþse bundan sonra görüþmelerinhýzlanacaðý ve yoðunlaþarak ilerlemelerinhýzlanmasýnýn saðlanacaðýný mý ummuþtur?Tabii deðil. Öyle olsaydý Ýleri doðru atýlacakadýmlarýn müjdesi bizi de memnun ederdi, mit-ing yaparak meydanlarý dolduran halký damemnun ederdi. Hâlbuki hiç bilgimiz yok.

Meclisteki partiler UBP liderliði hariç meydan-larda idi ama antlaþma isteyen halka hele BMbir bastýrsýn Eroðlu elindeki barýþa yönelik öner-ilerini sunacak ve çözümü göreceðiz demediler.Eroðlu ile görüþmeleri desteklediklerini ilanettikleri halde halkýmýza kabulü olasý barýþçý ve

federasyona yakýþan öneriler bulunduðunu vebunlarýn sunulup görüþmelere devam edileceði-ni söylemediler.

O halde BM genel sekreterliðinin raporundakiuyarýdan memnun oldular çünkü Rum tarafýnýsuçlayan bir rapor olarak gördüler. Onun bununsuçlanmasý çare olacaksa BM bunu yapmalýdýr.Rapordaki Türk tarafýnýn yýllar önce kabul ettiði-ni ileri sürdüðü tek egemenlik, tek yurttaþlýk vetek uluslararasý çözüm modeli hakkýnda geriadým attýðýný ve belirsizlik yarattýðýný belirtenifade de Türk tarafýný suçlamaktadýr. Uzlaþýlannoktalarýn dahi iþe yaramayacaðýný kanýtlamak-tadýr. Onun için kimse sorumluluktan kaçamazve cemaatimizin lideri sadece halkýmýzý kandýr-maktadýr. Sanki BM Rum tarafýný suçladý daTürk tarafýný esirgedi gibi bir hava yaratýlmayaçalýþýlmaktadýr ama bu yalnýzca Kýbrýs'ta iþeyaramaktadýr çünkü koltuk sevdasýyla muhale-feti bile susturup at oynatmaktadýrlar.Muhalefetin BM raporunda Türk tarafýný dasuçladýðýný görmediðini düþünmek mümkündeðildir. Türkün kendi kendine kendi propagan-dasýný yapmaktan vazgeçildiði iddiasýnýn geçer-sizliði ve muhalefetin eskisi gibi derin devletbaskýsý altýna tutulmadýðýnýn gerçek olmadýðýbir kez daha ortadadýr. Dünya Kýbrýs'ta iþlerin iyigitmediðini düþünürken Türkler kendilerininçözüme gayret sarf ettiðini ama Rumlarýnyardýmcý olmadýklarý yalanýný dünyaya yuttur-duklarýný sanýyorlar.

Muhalefeti gerçek muhalefet gibi davranmayaçaðýrýrýz.

Maðusa Çevre Platformu, Maðusa SerbestLiman'daki " insan saðlýðýný tehdit eden atýk-lara dikkat çekmek ve önlem alýnmamasýnýprotesto etmek amacýyla" eylem gerçekleþtirdi.

Gümrük Çalýþanlarý Sendikasý (GÜÇ-SEN)Maðusa Limaný'nda, Kýbrýs Türk ÖðretmenlerSendikasý (KTÖS) Karakol Ýlkokulu'nda,eyleme destek amacýyla 8.00-10.00 saatleriarasýnda iki saatlik uyarý grevi yaptýlar.

Karakol Ýlkokulu öðretmen, öðrenci vevelileri de okul önünde toplanarak, SerbestLiman'daki atýklarýn saðlýðý tehdit ettiðigerekçesiyle Zafer Anýtý'na kadar yürüdü.

Yürüyüþ esnasýnda Karakol Ýlkokulu OkulAile Birliði "Zehir Saçan Serbest Liman'aÇocuklarýmýz Feda Etmeyeceðiz" yazýlýpankart açarken, öðrenciler de "UyanMaðusa, Zehir Kapýný Çalýyor",Zehirlenmeden Okumak Ýstiyoruz", "SerbestLiman Kanser Merkezi", "Bizi Hasta EtmeyeHakkýnýz Yok", "Bizi ve Çevreyi Zehirlemeyin","Bizi Zehre Mahkûm Etmeyin", "Bizi BuZehirden Kurtarýn", "Sesimizi Duyan YokMu?" yazýlý pankartlar taþýdýlar.

Öðrenci ve veliler "Kanser Olmak Ýstemiy-oruz", "Maðusa Çöplük Deðildir", "TemizÇevre Temiz Ýnsan" sloganlarý atarken, bazýaraçlar da korna çalarak eylemcilere destekverdi.

ÇETOGüç-Sen Baþkaný Memduh Çeto yaptýðý

açýklamada, Serbest Liman'daki atýklar için biraydýr eylem yaptýklarýný, konuya iliþkinmücadelelerinin 6 yýl öncesine dayandýðýnýbelirterek, iktidarýn konuya duyarsýzlýðýnedeniyle bugünlere gelindiðini söyledi. Çeto,Maðusa Çevre Platformu ve Karakol Ýlkoku-lu'yla birlikte en anlamlý eylemlerini bugüngerçekleþtirdiklerini söyledi. Çeto, MaðusaÇevre Platformu'nun olayý sahiplendiðini,ancak tüm Maðusa halkýnýn sorunu sahiplen-

mesi gerektiðini söyledi. Çeto ayrýca Busorunu sahiplenecek olanlar arasýndaMilletvekilleri, 3 bakan, Ulaþtýrma Bakaný,Saðlýk Bakaný, Ekonomi Bakaný ve ayrýcaCumhurbaþkaný da Maðusa'lý olduðunu vur-guladý ve soruna özellikle bu kiþilerin de sahipçýkmalý dedi…

ELCÝLKTÖS Genel Sekreteri Þener Elcil de, 1974

yýlýnda bahçelerle kaplý olan Maðusa'nýnbugün "beton ormaný" ve "çöplük" halinegeldiðini belirtti. Elcil, Maðusa SerbestLiman'ýn atýklarla çöplük haline geldiðini iddiaederek, "Nerede istenmeyen bir þey varsaülkemize geldi. Bizim ülkemiz çöplük deðil, bukabul edilemez" dedi. Serbest Liman'a gelensöz konusu kumu kimsenin sahiplenmediðinisöyleyen Elcil, "hükümet olanlarýn iktidar ola-madýðýný" söyledi. Tabipler Birliði'nin açýkla-masýna göre çocuklardaki kanser vakalarýndaMaðusa'nýn ilk sýrada yer aldýðýný kaydedenElcil, bunun da saðlýksýz bir çevredeyaþandýðýný gösterdiðini kaydetti.

FETHÝDAÜ-SEN Yönetim Kurulu Üyesi Sami Fethi

de, sendika olarak saðlýðý tehdit edenunsurlarla karþýlaþmaktan hicap duyduklarýnýifade etti. "Eðer bu çocuklarý da sokaða dök-tüysek söyleyecek bir þey bulamýyorum"diyen Fethi, saðlýðý tehdit eden atýklarýSerbest Liman'a döktürenlerin hesap vere-ceðini belirtti.

ÖZTEMKarakol Ýlkokulu Okul Aile Birliði Baþkaný

Özgür Öztem de, çocuklarýnýn zehirlenmesiniistemediklerini söyledi. Bugüne kadarki tümçaðrýlarýna yetkililerden yeterli müdahalegelmediðini söyleyen Öztem, yetkilileri önlem almalarý için tekrar göreve çaðýrdýk-larýný kaydetti.

Maðusa Çevre Platformu Serbest Liman'daki atýklara dikkatçekmek amacýyla eylem yaptý

“Maðusa Çöplük Deðildir”

BASIN-SENBasýn Emekçileri Sendikasý Baþkan Kemal

Darbaz imzalý açýklama þöyleydi:8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü,

dünya kadýnlarýnýn eþitsizliðe, sömürüye,ayrýmcýlýða, yoksulluða ve þiddete karþýdayanýþma günüdür.

Kadýn emeðinin, gerek çalýþma hayatýndagerekse aile hayatýnda yok sayýldýðý, baskýaltýna alýndýðý ve siyasi temsiliyetten uzak-laþtýrýldýðý tarihsel evrelerin varlýðý bilinmekleberaber, bugün için benzer koþullarýn yaþan-masý kabul edilemez bir gerçeklik olarakkarþýmýzda durmaktadýr. Bu koþullar altýndave 1857 yýlýnda iþçi kadýnlarýn, eþit iþ koþullarýtalebiyle baþlattýðý haklý mücadele,günümüzde de geçerliliðini korumaktadýr.

Kýbrýs'ta, baþta saðlýk ve eðitim olmak üzereher alanda kadýn-erkek eþitsizliði giderekderinleþirken buna paralel, kadýnlar üzerinde-ki cinsiyetçi söylem egemen biçimde sürmek-tedir.

Yurtdýþýndan ucuz iþ gücü nedeniyle getir-tilen kadýnlarýn karþý karþýya kaldýðý þiddet vesömürünün boyutlarý utanç vericidir. Kendicoðrafyalarýndan ayrýlýp, insanca bir yaþamisteði ile adamýza sýðýnan kadýnlara, resmi veresmi olmayan kurumlarca yapýlan müdahaleise insanlýk dýþýdýr.

Ýlgili kurumlarýn, bu sorunlarýn çözümündekipolitika ve vizyon eksikliði, toplumsal cinsiyeteþitsizliði gerçeðinin saklý kalmasýný daberaberinde getirmektedir.

LGBT (Lezbiyen, Gay, Biseksüel,Transgender) bireyleri de doðrudan etkileyenceza yasasýný deðiþtirmemekte direnen zih-niyet, yürürlükte olan CEDAW'ý (KadýnlaraKarþý Her Türlü Ayýrýmcýlýðýn Önlenmesi

Sözleþmesi) da görmezlikten gelmektedir.Sözde, çalýþma yaþamýnda adalet saðlan-

masý için hazýrlanan Sosyal Güvenlikyasasýyla birlikte, kadýnlarýn var olan haklarýda budanmýþ, yýpranma payý, emeklilik yaþý,vergi düzenlemeleri kadýnlarýn ekonomik vesosyal baðýmsýzlýðýný tehdit eden bir düzeyeçekilmiþtir.

8 Mart Dünya Emekçi Kadýnlar Günü vesile-siyle, Kadýný kamusal alandan koparacak,kimlik, beden ve cinsiyetine yöneltilen hertürlü uygulama, eylem ve hareketleri bir kezdaha kýnýyoruz. Erkek egemen kapitalist üre-tim iliþkilerinin karþýsýnda olan BasýnEmekçileri Sendikasý, toplumsal cinsiyeteþitliði konusunda üstüne düþeni yapmayahazýrdýr. Ayrýca, bu günün öneminden yolaçýkarak, toplumsal dönüþümde öncü rol oyna-masý gerektiðine inandýðýmýz basýn - yayýnkuruluþlarýna da, yaygýn olarak kullanýlan cin-siyetçi söylemlerin ve beden despotizminindoðuracaðý aðýr sonuçlarý hatýrlatýr, haber veyayýnlarda, toplumsal cinsiyet eþitliðikonusunda gereken dikkati göstereceklerineolan inancýmýzý bir kez daha yineleriz. KýbrýsTürk halký olarak, varoluþ mücadelesiverdiðimiz bugünlerde eþitsizliðe, sömürüye,ayrýmcýlýða, yoksulluða ve þiddete karþýbaþkaldýrýnýn, kadýnlarýn özgürlük mücade-lesinden geçtiði bilinci ile, Basýn EmekçileriSendikasý olarak tüm emekçi kadýnlarý selamlarýz…

büyüyor

Page 4: yenicag 11032011

HABER4 11 MART 2011 CUMA

(KHA) Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri BanKi-moon'un, Kýbrýs sorununun çözümü içinKýbrýs'taki iki toplum lideri arasýnda yapýlmaktaolan müzakerelerdeki ilerleme süratinden endiþeduymaya devam ettiði, "Taraflarýn askýda olanözlü konular üzerinde bir an önce yakýnlaþmasaðlamalarýnýn önemli olduðunu" ifade ettiðibelirtildi.

Genel Sekreter, Güvenlik Konseyi üyelerineKýbrýs'taki müzakerelerin statüsü üzerinde bilgivermek için hazýrladýðý deðerlendirme raporun-da, "26 Ocak'ta Cenevre'de bir arayageldiðimizde iki lidere söylediðim gibi zor seçim-le yüzleþme aný gelmiþtir" dedi.

Ban Ki-moon þöyle devam etti:"Müzakereler açýk uçlu bir süreç olamaz,

müzakerelerin hatýrýna sonsuza kadar müzakereyapýlamaz. Þimdi, her zamankinden daha çoktaraflar cesaret göstermeli, kendilerini liderlikgösterip ve müzakereleri sonuca ulaþtýrmak içinpratik adýmlar atmalýdýrlar. Bu iki liderin kendiaralarýnda ve toplumlarý arasýnda daha fazlakarþýlýklý güven yaratmalarýný gerektirmektedir."

Gelecek haftalarda liderlerin daha fazla yakýn-laþma için çalýþmalarýný daha yakýndan izlemeyeniyetli olduðunu, Mart'ýn ikinci yarýsýnda, iki tarafarasýnda baþka bir görüþme yapmak için yeterliilerleme olup olmadýðýný deðerlendireceðini, bufýrsatla liderlerin kendisine kalan uyuþmazlýklarýnasýl çözmeye niyetlendiklerini söylemelerinibekleyeceðini ifade etti.

Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri raporundamüzakerelerin esasýna da deðindi ve þöyle dedi:

"Gerçek müzakerelerin baþladýðý Eylül 2008'demüzakereler BM parametreleri, ilgili GüvenlikKonseyi kararlarý ve liderlerin 23 Mayýs 2008 ve1 Haziran 2008'de yaptýklarý ortak açýklamalarüzerinden devam etmiþtir. Ýki liderin müzak-erelerin esasýna baðlýlýklarýndan emin oldum.Müzakerelerin üzerinde anlaþýlmýþ olan BMesasýnda devam edeceklerini teyit ettiler."

"Uygun bulduðumda ve taraflarla istiþare ettik-ten sonra, özlü konularda yeterli ilerleme olmasýdurumunda çok taraflý bir toplantý gerekipgerekmediðine karar vereceðim. Böyle birtoplantý için parametreler iki lider arasýnda halagörüþülmektedir."

"Görüþülmekte olan özel konular, AB konu-larýyla ilgili olarak taraflar Kýbrýs'ýn Brüksel'de veAB karar- alma mekanizmalarýnda temsiliyetiyleilgili belirli konular üzerinde yakýnlaþmasaðlamýþlardýr. Devam etmekte olan ana uyuþ-mazlýk, AB müktesebatýndaki derogasyonlarý(istisnalar)AB hukukuna dâhili ile ilgilidir. Taraflaranlaþmada yasal belirliðin saðlanmasýný arzuetmektedirler ancak bunun nasýl yapýlacaðýkonusunda ayrýlýklar devam etmektedir.

Ekonomi bölümüyle ilgili olarak da Banraporunda þu görüþlere yer verdi:

"Taraflar özlü konularda yakýnlaþmayý tamam-lamaya yaklaþmýþlardýr. Hem nüfus hem dekuzey'in ilgili ekonomik dezavantajýnýn konuþul-masý amacýyla belli bir geçiþ dönemi için nasýlhesaplanacaðýyla ilgili kriter olarak nüfus vetüketim ý üzerinde þimdi anlaþma vardýr. Bukonuda taraflar bu geçiþ döneminin ne zamansona ereceðine karar verme koþullarý üzerindehala anlaþmaya çalýþýyorlar."

Yönetim ve güç paylaþýmýnda, idarecilikle ilgiliolanlar da dâhil ana konularda yakýnlaþmanýnmüzakerelerin baþarýsý için önemli olduðunudüþünen BM Genel Sekreteri, raporuna þöyledevam etti:

"Kasým'dan bu yana bu bölümde kalan uyum-suzluklar üzerinde ileriye gidilmesine iliþkintalebime yanýt olarak iki taraf da bir takým köprüolabilecek öneriler sunmuþtur. Ýnanýyorum kikalan uyumsuzluklar üstesinden gelinemeyecekgibi deðildir. Ýki tarafýn bu bölümle ilgili yakýnlaþ-malarý tamamlamaya yoðunlaþmaya devametmesi hayati önem taþýmaktadýr.

Mülkiyet, toprak ve güvenlik ve garantilerolarak tarif ettiði kalan bölümlerle ilgili olarak daBan Ki-moon, "rapor veremeyecek kadar az iler-leme oldu" dedi ve raporunda görüþlerini þöylebelirtti:

"Mülkiyet üzerinde hâlihazýrda ki içinde bu çokzor olan konularýn çözülebileceði konusundamekanizmasý üzerinde geniþ kavramsal biranlayýþ bulunmaktadýr. Bununla birlikte sonraporumdan bu yana askýda olan mülkiyetle ilgiliözlü konular görüþülmemiþtir. Bu karmaþýkkonuyla ilgili taraflarýn belirttiði görüþler birbirleri-den farklý olmaya devam etmektedir. Buna ek

olarak taraflar özlü konularý tanýmlarken toprakkonusuna deðinmekle birlikte taraflarýn bubölümü görüþmeye hazýr olmalarý için koþullarüzerinde henüz görüþ birliðine varýlmamýþtýr.Güvenlik ve garantilerle ilgili özlü konular datanýmlanmýþtýr ancak görüþülmemiþtir."

Ban raporunda, "Gelecek haftalarda bentaraflarý uyuþmazlýk olan özlü konulardasüratlenmeleri için güçlü biçimdecesaretlendirmek isterim. Öyle yapýlýrsa yukardabelirtilen üç bölümün ister istemez bazý anadüþüncelerde birbiriyle ilgili olduðu kabul edilme-lidir. Ayrýntýlý müzakereler sadece bu bölümlerdedeðildir, bu bölümlerin ötesinde de müzakeregereklidir."

Ýlerlemenin süratiyle ilgili endiþelerine raðmenBan raporunda, Kasým 2010'daki son deðer-lendirmesinden sonra liderlerin tempoyu yük-seltme, müzakerelerin randýmaný artýrmaçaðrýsýný önemsediklerine ve hakikaten bazý iler-lemeler olduðuna iþaret etti.

Raporda þöyle denildi:"Bununla birlikte siyasi ortam bu yýlýn ikinci

çeyreðinde müzakerelerde önemli ilerlemelersaðlanmasý için pek de olumlu olmayacak.Kýbrýs ve Türkiye'de yapýlacak seçimler yak-laþtýðý için müzakerelerin hýz kaybetmesi gibiçok gerçekçi bir risk vardýr. Þimdi seçim turlarýyaklaþmadan bütün bölümlerdeki özlü konulardaönemli anlaþmalar elde etmek için daha büyükbir hýz gerekmektedir. Bunu 18 Kasým 2010'daNew York'ta liderlerle görüþtüðümüzde söyled-im, 26 Ocak 2011'de Cenevre'de yaptýðýmýztoplantýda da tekrarladým."

Birleþmiþ Milletler Genel Sekreteri raporunda,iki toplum liderine hem New York'ta hem deCenevre'de yaptýðý önerilere, Ocak ve Þubat'tadünya liderleriyle, Yunanistan ve Türkiye dýþiþleribakanlarýyla ve Kýbrýs özel DanýþmanýAlexander Downer'le yaptýðý görüþmelere dedeðindi. Müzakere sürecindeki ilerlemekonusunda da Ban, "Kýbrýs Türk ToplumuLiderinin ameliyatý nedeniyle geçici bir gecikmeyaþanmasýna raðmen müzakerelerin temposu-nun arttýðýna" inandýðýný vurguladý.

Özellikle Cenevre toplantýsýyla ilgili olarak

Genel Sekreter raporunda þunlarý ifade etti:"Kýbrýslý Türkler bir plan için güvenlik dýþýnda

tüm bölümler paralellikle görüþülmesini þartabaðlayan, belirli bir zaman çizelgesinin katýlmasýkoþuluyla baþka görüþler de ortaya koydular.Kýbrýslý Rumlar ise müzakereler için belirli birzaman çizelgesinin olmasýndan yana deðiller,onlar da karþýlýk olarak üç aþamalý bir plan içingörüþlerini sundular."

Ban Ki-moon raporunda, Birleþmiþ Milletlerin"Kýbrýslýlarýn yürüttüðü Kýbrýslýlara ait sürecesaygý gösterdiðini, tamamen bu nedenle süreciileriye götürmek için iki tarafýn sorumluluklarýnýyerine getirmelerini beklediklerini kaydetti.

Genel Sekreter þöyle dedi:"Kýbrýs'ýn kaderi liderlerin elindedir. Fikir ayrýlýk-

larýnda uzlaþma yönünde hareket edecek olan-lar onlardýr. Onlarýn adanýn yeniden birleþmesiyönündeki sadakatleri ve taahhütleri olmadansüreç ileriye götürülemez."

"Ýki liderin de halka iyi bir ilerleme yapýlmaktaolduðu konusunda ikna edici durumda olmalarýgerekmektedir. Birleþik bir Kýbrýs ancak ikitoplumun yararýna elde edilebilir."

Üçüncü taraflarýn rolü konusunda da BirleþmiþMilletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon, "Bölgedeve uluslararasý alanda ilgili tüm taraflarýn Kýbrýssorununa çözüm bulmaya yoðunlaþmalýdýrlar.Üç garantör güç sürece önemli destek saðla-maktadýr. Güçlü ilgilerinin devam etmesindenmemnunluk duymaktayým" dedi.

Downer Güvenlik Konseyi'ni 15 Mart'ta bilgilendirecekBM Genel Sekreteri'nin Kýbrýs Özel Danýþmasý

Alexander Downer'in BM Güvenlik Konseyiüyelerini 15 Mart tarihinde Kýbrýs sorunundakison geliþmeler hakkýnda bilgilendirmesi bek-leniyor.

Konuyla ilgili açýklamada bulunan Mart ayý BMGüvenlik Konseyi Baþkanlýðýný yürüten Çin HalkCumhuriyeti Büyükelçisi Bao Dong, BM GenelSekreteri'nin Kýbrýs sorunuyla ilgili raporunu 4Mart Cuma günü yayýnladýðýný ve Downer'in 15Mart tarihinde BM Güvenlik Konseyini Kýbrýssorunundaki son geliþmeler hakkýnda bilgilendi-receðini belirtti.

Avrupalý Parlamentosu Türkiye kararýný onayladýAvrupalý Parlamentosu (AP) genel kurulundaHollandalý Hristiyan Demokrat Ria OOmen-Ruijten tarafýndan kaleme alýnan Türkiye kararýbüyük farkla onaylandý.

Raportör Oomen-Ruijten'in kabul edilen sözlüdeðiþiklik önergesiyle Ergenekon ve Balyoz gibidarbe planý iddialarýnýn soruþturulmasýnda yeter-ince ilerleme saðlanamamasýndan endiþe duyul-duðu belirtildi. Bir Avrupa ülkesinde bu kadarsüre tutuklu tutulan insanlara raðmen sonuç alýn-mamasý sindirilemedi ve askerin baskýnlýðýnadarbe vuracaðý umutlarýna raðmen iþin tadýnýnkaçtýðý bildirildi.

Onaylanan önergede, "Nedim Þener ve AhmetÞýk gibi tanýnmýþ gazetecilerin tutuklanmasýnýnbu tür yargýlamalarda güven kaybýna neden ola-bileceði, halbuki bu davalarýn tam tersinedemokrasiyi güçlendirmesi gerektiði" kaydedildi.Bilindiði gibi Kýbrýs'ta üç ayda bu gibi bir iþi sonaerdirmek zorunludur.

Oylamada kararýn basýn özgürlüðü bölümüneeklenen bir cümleyle AP'nin, "polis ve yargýtacizine maruz kalan" Nedim Þener, Ahmet Þýkve diðer gazetecilerin davalarýný yakýndan izleye-ceði kaydedildi.

KIBRIS SORUNUKýbrýs sorununu da önemle ele alan AP özellik-

le iki tarafýn da etkin ve somut katký yapmasýnýistedi. Yani iki tarafýn da yeterli katký yapmadýðý-na inandýðýný belirtmiþ oldu. Ayni zamandaTürkiye'ye ortama uygun katký yapmak için der-hal asker çekmeye baþlamasýný istedi. Ýkitoplumu da yoðun bir þekilde BM genelsekreterinin talep ettiði gibi çalýþmaya çaðýrdý.Çaðrýda BM Güvenlik Konseyi kararlarý ve özel-likle Kýbrýs'ta ayrý devlet kabul edilmeyeceðinivurgulayan 1984 yýl 550 sayýlý kararý ve dahasýAB kuruluþ ilkelerine uygun Kýbrýslý yurttaþlar, ABve Türkiye'nin çýkarlarý için sürdürülebilir birçözümün saðlanmasý istenildi.

Kayýplar konusunda da askerin denetimindekibölgelere giriþe izin verilmesi ve arþivleriniaçmasý istenildi. Ýnsani konularda AÝHM'in kayýpkiþilerle ilgili bulgularý uyarýnca eylem talep edildi.

Türkiye ve Kýbrýs Türk yetkililere de çaðrýyaparak yeni yurttaþlýk vermekten kaçýnma, gele-cekte kurulacak devlete kendi yurttaþlarýný býrak-maktan kaçýnarak Cenevre Konvansiyonu veuluslararasý hukukun ilkelerine uygun davranmave nüfus yapýsýný daha fazla deðiþtirmemeyeçaðýrdý.

AB VE TÜRKÝYE'NÝN DIÞ POLÝTÝKADA YAKIN ÝÞBÝRLÝÐÝÇAÐRISI YAPILDITürkiye dýþiþlerinin etkin dýþ iliþkileri AP'yi mem-

nun etti amma bu arada baþlayýp da bitirmediðiiþlerde ilerleme saðlanmasý ve bölgede daha etk-ili olmaya çalýþýlmasý için iþbirliði önerildi. Ammane Kýbrýs konusunda ne de diðer dýþ konulardaattýðý adýmlar Türkiye'nin çözüm bulma sorumlu-luklarýnýn çabalarý nedeniyle azalmasýna izin ver-ilmedi. Kýbrýs konusunda yarattýðý umutlar isegeri tepti ve Rum tarafýndan daha çok iþler içinsorumlu tutulan taraf oldu.

KARAR TASARISI'NDAKÝ BASIN ÖZGÜRLÜÐÜ SORUNU Raporda, Türkiye'de ifade ve basýn özgürlük-

lerinin "endiþe verici biçimde kötüye gittiði" vurgu-lanýyor. AP, 2002 yýlýndan bu yana Türkiye'dekiifade ve basýn özgürlüðü konusunda bu denlisert ifadeler içeren bir karar metni hazýrla-mamýþtý. Türk medyasýnda basýn özgürlüðü,sansür ve otosansürden duyulan endiþenin açýkbir dille yansýtýldýðý raporda, basýnýn baðýmsý-zlýðýnýn demokratik toplumun "olmazsa olmazý"olduðunun altýný çizilip, basýn özgürlüðü ilkelerinesaygý duyulmas çaðrýsýnda bulunuluyor. YeniRadyo/TV yasasýný "ticari" perspektiften olumlubulan AP, buna karþýlýk, yasanýn mahkeme veyayargýç izni olmaksýzýn "ulusal güvenlik" adýnabazý yayýnlarýn durdurulmasýna imkan tanýmasýný

"kaygý verici" olarak tanýmlýyor. Ýnsan haklarý ihlalleriyle ilgili kanýtlarý ortaya

döken gaztecilere yönelik cezai soruþturmalarýnkaygý verici olduðuna vurgu yapýlan taslak karar-da, "Düþüncelerin cezalandýrýlmasý Türkiye'deinsan haklarýnýn korunmasýnýn önündeki entemel engellerden birini oluþturmaktadýr" ifadelerikullanýlýyor.

Oylamaya sunulacak olan taslak metindekibasýn özgürlüðü konusunda Türkiye'ye yapýlançaðrý güçlendirildi. Metinde Türkiye'de özellikle"soruþturmanýn gizliliðini ihlal" ve "adil yargýla-mayý etkilemeye teþebbüs" suçlamasýyla gazete-ciler aleyhine açýlan davalardan endiþe duyul-duðuna yer veriliyor.

'ÝFADE ÖZGÜRLÜÐÜ ÝLE ÝLGÝLÝ YASALARGÜNCELLENSÝN' Ceza Kanunun 301, 318 ve 220'inci maddeleri

ile Terörle Mücade Kanunu'nun 7/2 maddesininifade özgürlüðü önünde engel oluþturduðununbelirtildiði raporda, bazý internet sitelerine yönelikyasaklar da kýnanýyor ve ifade özgürlüðüyle ilgiliyasal çerçevenin Avrupa Ýnsan HaklarýSözleþmesi ve AÝHM içtihadýyla uyumlu halegetirilmesi gerektiði vurgulanýyor.

'ADÝL YARGILAMA KOÞULLARI YOK' Türkiye'de makul sürede adil yargýlama

koþullarýnýn bulunmadýðýna dikkat çeken AP,"Ergenekon" ve "Balyoz" davalarý kapsamýndakiaþýrý tutukluluk sürelerinden duyduðu "kaygýyý"dile getirip, tüm zanlýlar için "gerçek yargýgüvencesi" istiyor.

TUTUKLULUK SÜRELERÝNE ELEÞTÝRÝ Yargýtay'ýn anayasal düzene karþý iþlenmiþ

suçlarda geçici tutukluluk süresini 10 yýla kadarçýkaran hükmünü de eleþtiren AP, TBMM'ye bualanda Türk yasal mevzuatýný Avrupa ÝnsanHaklarý Sözleþmesi'nin adil yargýlanmayla ilgili

maddesiyle uyumlu hale getirmesi çaðrýsýndabulunuyor. AP, AÝHM'nin 14 Eylül 2010 tarihliHrant Dink davasýna raðmen, "Dink'in gerçekkatilleri ortaya çýkmasýn diye Türk devleti içindekiunsurlarýn yarattýðý yapay engellerden duyduðuendiþeyi" de kararýna yansýttý.

POLÝS ÞÝDDETÝ DE RAPORDATürkiye'de gösteri ve örgütlenme özgürlüklerine

saygý duyulmadýðý not edilen taslak kararda,polisin geçen Aralýk ayýnda Ankara'da üniversiteöðrencilerinin gösterilerini aþýrý güç kullanarakbastýrmasý kýnanýyor.

Türkiye'nin þu anda Avrupa Konseyi BakanlarKomitesi dönem baþkaný olduðunun hatýrlatýldýðýtaslakta, Ankara'nýn bu dönemi fýrsat bilip AvrupaKonseyi deðerlerine olan baðlýlýðýný göstermesive Avrupa Ulusal Azýnlýklarý Koruma Sözleþmesiile Avrupa Ýnsan Haklarý Sözleþmesi'ne ek pro-tokolleri imzalayýp onaylamasý isteniyor.

EÞCÝNSEL DÜÞMANLIÐI Türkiye'de kadýn haklarý ve kadýn-erkek eþitil-

iðiyle ilgili yasal çerçevenin eskiye oranla olumlugeliþtiðinin belirtildiði taslak kararda, bunakarþýlýk, namus cinayetleri, aile içi þiddet vakalarýve zorla evlendirilmelerin artýþta olduðuna iþaretediliyor. AP, Türk hükümetinden eþcinsel düþ-manlýðýna karþý mücadele etmesini ve TSK'nýneþcinselliði "psikoseksüel hastalýk" olaraknitelemesini engellemesini de istiyor. Rapordaayný zamanda töre cinayetlerindeki artýþ vekadýnýn iþ gücündeki düþmekte olan payý dakaygý verici noktalar olarak belirtiliyor.

Askerliðe alternatif olarak sivil veya sosyal birhizmet yaratýlmasýnýn Türkiye'nin uluslar arasýhukuktan kaynaklanan yükümlülüðü olduðununhatýrlatýldýðý taslak kararda, üniversitelerde türbansorununun da, kadýnlarýn hür seçim hakkýnasaygý temelinde siyasi partiler tarafýndan çözüm-lenmesi isteniyor.

Ban Kýbrýs müzakerelerinin ilerleyiþinden endiþeli

Page 5: yenicag 11032011

[email protected]

HABER 511 MART 2011 CUMA

Kýbrýslýlarý küçük gören Cemil Çiçek 2 Martmitinginden sonra yine konuþtu,

Konuþtu konuþmasýna da yine Kýbrýslýlarla alayetti,

Sendikal platform'un açýklama ve söylem-lerinde, Kýbrýsýn kuzeyine en büyük ambargonunTC tarafýndan uygulanmakta olduðu, buradaüretilen ürünlerin TC'ye sokulmadýðý gerçeðikarþýsýnda, kendisini Kýbrýs valisi gören Çiçekkonuþtu.

Bakalým ne dedi: Ýþte orada, Mersin gümrüðü açýk, negetirirlerse getirsinler geçer. Ama ürettikleri bir þeyleri yok ki.

Evet. Bir okumaya baþlayalým bu söylenen iki cümleyi.Birincisi doðru deðildir söylediði.Yani Mersin gümrüðünden hiçbir kuzey Kýbrýs mamulünü

içeriye sokamazsýnýz.Bu konuda Çiçek tribünlere oynuyor,Gelelim ikinci cümlesine. Hani Kýbrýslýlarla alay eden,

Kýbrýslýlarýn tembel olduðunu ima eden cümlesine: Hiçbir þeyüretmiyorlar ki neyi satacaklar

Sonda söyleyeceðimi en baþta söyleyeyim:Üretecek bir þey býraktýnýz mý ki üretelim!Bu iþ eskiye dayanýr. Sadece Çiçek deðil bu hususlarý dile

getiren,

Bu TC'nin yýllar önce belirlediði bir politikanýn sonuçlarýdýr.Kýbrýslýlara güvenmeyen TC asker-sivil Yönetimleri

Kýbrýslýlarý süreç içinde yok etmenin planlarýný çoktan hazýr-ladýlar.

Ýlk önce bu toplumun kendi ayaklarý üstünde durmamasýiçin onu topraktan kopardýlar.

Baþka bir deyiþle üretimden kopardýlar. Çünkü topraða baðlý olan, üreten kitleler daha özgür olur,

mücadele gücü daha fazla olur,Ama ne yaptý efendiler?Dediler ki, siz üretmeseniz de olur, bizde bol var ,Seçim kazanmak için çobaný aldýlar memur yaptýlar,Demirciyi, marangozu aldýlar memur yaptýlar,Narenciyeciyi aldýlar memur yaptýlar.Çünkü memur yapmak, bireyi bordroya baðlamak onu daha

rahat idare etmeyi getirir,Bu memlekette limon üreticisi Avrupa'dan ödül aldý. En iyi

limonu ürettiði için,Narenciye alaný için tedbir alýnmadý, teþvik olmadý, yaþlanan

aðaçlarýn yerine yenisi dikilmedi,Ve taa Arjantin'den limon getirildi bu ülkeye,Zeytin üreticisi vardý bu memlekette,Ürettiði zeytin ve zeytin yaðlarýný satar geçinirdi,Ne yaptý Çiçek ve takýmý, Türkiye'nin envayi çeþit zeytinleri-

ni, zeytin yaðlarýný bu memlekete sýfýr gümrükle soktular,Ne oldu? Zeytin üreticisi rekabet edemedi TC de üretilen ve

daha ucuza mal edilen zeytin ve zeytin yaðý ile.Topladýklarý elinde kaldý. Yaðlar elinde kaldý ve satamadý.Ve zeytin üreticisi teslim oldu, üretimden koptu,Benzer durum patates üreticisinin baþýna geldi,Benzer durum yerfýsdýðý üreticisinin baþýna geldiBenzer durum meyva üreticilerinin baþýna geldi,Ve kýsaca toplum üretimden koparýldý.Üretimden koparýlan insanlarýn bir kýsmý yukarýda da belirt-

tiðim gibi memur yapýldý, bir kýsmý da göç etti,

Bu memlekette bir sanayi holding vardý.Avrupa'ya her türlü malý ihraç ederdi.Noldu, makinalarý bile söktüler Türkiye'ye taþýdýlar, onu da

batýrdýlar.Niçin batýrdýlar, Türkiye'deki yandaþlarýn bu pazarý da eline

geçirmeleri için bunu yaptýlar,Operasyonun bu ayaðý sürerken, yani Kýbrýslý üretimden

koparýlýrken, diðer yandan da buraya aþýrý nüfus taþýyarak daKýbrýslýnýn iradesinin yansýmasý için tedbir alýndý.

Nüfusunun 5-6 katý nüfus taþýnarak Kýbrýslýnýn etkisiz halegetirilmesi planlandý.

Plan iþlemektedir,Kýbrýslý üretimden koparýldý, nüfusu azýnlýða düþürüldü, yok

oluþa doðru hýzla itildi,Bu durum saðlanýnca da, yaþam seviyesinin bir orta

Anadolu kasabasýnýn seviyesine indirilmek için düðmeyebasýldý,

Oluþturduklarý kukla hükümetlerin aracýlýðý ile de toplumunüstüne çöktüler,

Bu da yetmedi, medya aracýlýðý ile Kýbrýslýyý küçükdüþürmek için yapmadýklarýný býrakmadýlar.

Bu duruma baþkaldýran kitlelere hakaret ettiler ve etmeyedevam etmektedirler,

Hakaret edenlerin baþýnda da Çiçek gelmektedir,Kýbrýslýlarý Rumcu ilan etti önce,Ondan sonra tembel ilan etti,Þimdi de üretecek bir þeyleri yok ki, zaten onlar hazýr yeyici

demek istiyor.Efendi, efendi belki senin önünde takla atacak, sana yað

çekecek koltuk sevdalý destekçi küçük bir grup bulabilin,Ama Kýbrýslýlarýn çoðunluðu sokaktadýr artýk,Ýþiniz biraz zor artýk, bunu anlasanýz iyi olur!

Rasýh

KeskinerÜRETECEK NE

BIRAKTINIZ KÝ!

D O S T Ç AD O S T Ç A

Nihayet poliste mali suçlar-la mücadele birimi kuruluyor.Ancak bu birim iþi adýnýnhenüz konamadýðýný gös-teriyor. Yoksa bürokrasimizindeneyiminde böyle bir adyoktur. Mali suç iþlemek vekamu görevlileri yasasýnýçiðnemek için icat edilenuyduruk bir kelimedir. Daire

kuramazlardý çünkü yasayla kurulmasýve yeni personel atamsýna karþý yardýmheyetiyle beraber direnenler buna izinvermezlerdi; þube demek de yasadaolduðu için yapýlamazdý onun için arýzitayinli, kadro fazlasý gibi icatlara biri dahaeklenmiþ be birim deyimi kullanýlmýþtý.Bunlara karþý mücadele etmek için kurul-muþ polis biriminin de böyle bir ad almasýtesadüf olsa gerek ama yeri geldi deyipmücadelelerine ýþýk tutayým.

Mecliste bakanlarýn ve baþbakanýnbütçeyi delip de yandaþlarýna makamyaratmamasý için kýsýtlama getirilmeyeçalýþýldýðý oldu. Hiçbir nam altýnda kadro-su olmayan iþe atama yapýlamaz bunlar-dan birisidir. Þimdi mali polis en çokçiðnenen ve meclis kararý olmadan har-cama yapýlamaz diye emreden kuralýnçiðnenmesine karþý nasýl mücadele ede-bileceðini göreceðiz ve o harcamalarlahizmet alýmýndan tutun geçici veya tama-men geçici, kadro fazlasý ve baþka yollar-la atananlarýn ücretleri dahil savrulan par-alarýmýzý nasýl savunduklarýný göreceðiz.

Bu gibi harcamalar çok büyükmeblaðlar tutar ve baþlý baþýna siyasiçürümüþlüðü temsil eder. Ancak baþtamecliste bulunan mebuslarýn bunlaramüdahalesini gerektirir. Hani baþkanlýkrejimini savunanlarý da ilgilendirenmebuslarýn yetkileri konusunu gündemegetirir. Baþkan olunca mebus kuvvetlerayrýlýðýný uygular ama baþbakanlýk varsauygulamazmýþ! Senin demokrasianlayýþýn nedir be kardeþim, mebusa

muhalif olunca önemkazanan denetlemeyetkisini verebilirmisin? Yoksa muhalifolan mebus hükümetiniþini güçleþtirir ve ülkeiþleri aksar diye midüþünürsün? Seç biri-ni. Hükümetin iþleriaksar dersen muhale-fetsiz meclis yaratýrsýnki baþkanlýðý da parla-

menter sistemliði de ayni sonucu verir.Demek ki polisimiz mebusu olmayan bir

yerde görev yapacak. Ancak sanýlmasýnki mali þube kurulmasýnýn yararsýz ola-caðýný söylüyorum.

Tam tersine polis mali suçlara eðilirseseçim rüþveti diye paramýzý menfaatolarak daðýtan siyasilerin baþarýþanslarýný azaltýr ve belki ilerde halkýnartan desteði ile idarenin sakat býrakýlmýþyanlarýný düzeltme þansý verir.

Bir gazetemizde fýkra gibi bir þeyanlatýldý. Anamur'da Kýbrýs'a su projesinintemeli atýlýrken televizyondan seyredenbirisi bu su hibe mi diye sormuþ. Birisi deyanýt vermiþ. Satmaya kalksaydý nola-caydý, para ödeyeceydi biri! Halbuki biraz eskiye gidelim. Gazetelerde haberolduydu. Devlet ve yerel yönetimler suparasýný arttýrýp halký bedavaya yakýn suödemekten uzaklaþtýrmaya çalýþmakararý alýndýydý. Çünkü gelecek su dahapahalýya mal olacaktý. Tabii enflasyondevalüasyon derken kimse alýþtýrýlamadý.Lakin bu suyun satýlacaðý belli edildiydi.Þimdiye kadar da suyun bedavaya ola-caðý söylenmedi.

Bu projenin idame masraflarý olacak vepompalanarak buraya gelecek yani enerjiharcamalarý olacak. Dahasý da barbürokratik masraflarý da olacak. Arýzahalinde onarým masraflarýný da ekle…

Amma gene de bir çok þaþýrtýlmýþ kiþimaalesef suyun hibe olacaðýnýdüþünürken Allahýn suyunu bize paraylavermez der ve gerisini düþünmez. Hadebedava suyu versin ama taþýma idamebize kalmayacak diyebilme doðrusuinanýlýr gibi deðil.

Kýbrýslý kendini açýkgöz sanýr ama hepkazýklanmaktadýr. Bugün kadýnlarýnýgünü ve statistikler yayýmlandý.Kadýnlarýmýz nüfusun %45.3 imiþ. Okadar aymaz olduk ki nüfusumuzun taþý-mayla bu hale geldiðini ve anormal

zamanlarda kadýn nüfusunun erkeknüfusundan fazla olduðunu nedendünyada felaketler geçirmediði haldekadýn nüfusunun azaldýðýný soran çýk-madý. Su gibi hibe ve kredilerin bedelinibize bu acý gerçek yani felaket hatýrlat-malýydý. Kurnazlýk ne ki! Çok kurnazolanlar iþte böyle her gün kazýklanýr dafarkýna bile varmazlar.

Lefkoþa'ya gece bir bakýn. Gece kandil-leriyle loþlaþtýrýlmýþ gece kulübü mübarekama þimdi Girne-Lefkoþa yolu aydýn-latýlýyormuþ! Gene TC yardýmlarýnaþükran duyacaðýz. Belki hibe belki borçama ödemeyeceðini düþünen çok . Yeniçift dikiþ yollarýn müjdesi de verildi.Bakýmýný karþýlama olanaðý yok amaAnavatanlarý beslemelere yeni borçlar vehibelerle aydýnlatýlmýþ kasabalar arasýyollar, çift yollar ve üsten atlamalý kavþak-lar hediye ediyor.

Düþünen var mý bunlar ne karþýlýðý ver-iliyor? Araziye bakarsak artankumarhaneler, büyüyen oteller TC ser-mayesinin de burayý sevmeyebaþladýðýný gösteriyor. Arsalar hediye,deðil dersen defterde olmasý niye yarar!Uzun vadeli kirayla verilmeyecek þeyyok. Yerliyle rekabet de yok. Yerlinin iþçisiyerli olsa sendikasý da olacak ihtiyat falanfilan ve güm! Onlarsa tam güvencede vesendikasýz engelsiz.

Nüfus kalabalýk bizimki þaþý! Ödemiyormusunuz? Suyu mu ödemeyeceksiniz?Neyiniz kaldýysa onu da býrakýp giders-eniz o zaman kurtulursunuz.

Polis nihayet mali polis kuruyormuþ.Her tarafýndan delik bütçede suya ödeye-cek bir þey kalmasý için elinden geleniyapacaktýr. Umudumuz bu yüksekkumarcý otellerinde eriyip giden vergi veharçlarýn peþine düþmeyi de öðrenme-sidir. Alkapon'u mali polis yakaladýydýdiye çok duyduk bakalým bizim alkapon-lara sözü geçecek mi? Askere baðlý polisiçin saymaya baþlýyoruz. Mahallede kaçtrafik suçu iþlendiðini standartlaþtýrarakhesabýný sorar polis komutanlarý, biz demali suçlar ortaya saçýldýkça soracaðýz.Þimdi nasýl görevi ihmalden kaç memuriçin dava açtýnýz yoksa yasalarýmýzdaöyle bir suç tanýmlamak unutuldu mu,diye sorarýz gene soracaðýz. Yoksasuyun parasýný da askerden ve yardýmheyetinden alsýnlar!!!

Alpay

Durduran

T E VT E V A Z UA Z U

[email protected]

MALÝ SUÇLARLAMÜCADELE BÝRÝMÝ

Çukurova ÜniversitesiKýbrýs'ýn kuzeyinde týp vediþ hekimliði fakültelerininkuracakMIÞ!

TAK'ýn þöyle ilginç bir haber geçti:Türkiye'deki Çukurova Üniversitesi Rektörü Prof.

Dr. Alper Akýnoðlu, KKTC'de yapýlacak yerleþkede ilkolarak, týp ve diþ hekimliði fakültelerinin kurulmasýnýn,"KKTC Meclisince kabul edildiðini" söyledi.

AA'nýn haberine göre Akýnoðlu, yaptýðý yazýlý açýkla-mada, Tarým ve Doðal Kaynaklar Bakaný ZorluTöre'nin Adana'da gerçekleþtirdiði temaslarý sýrasýn-da, kendisini ziyaret ettiðini ve "Gazimaðusa ÝskeleBölgesi'nde" kurulacak Çukurova Üniversitesi yer-leþkesiyle ilgili bilgi aldýðýný belirtti. Yerleþkede ilkolarak, týp ve diþ hekimliði fakülteleri kurulmasýnýn,"KKTC Meclisi tarafýndan kabul edildiðini" söyleyenAkýnoðlu, þunlarý kaydetti: ''Ayrýca YÖK tarafýndanonaylanan protokol, kýsa sürede Milli EðitimBakanlýðý Yüksek Öðretim Genel MüdürlüðünceBakanlar Kuruluna sunulacaktýr. Bakanlar Kurulukararýnýn Resmi Gazete'de yayýnlanmasýyla KKTCfonlarýndan yerleþke kurma çalýþmalarý baþlatýlacak-týr. Bütün projeler yapýlmýþ ve uygulama aþamasýnagelinmiþtir.''

YORUMKýbrýs'ýn kuzeyinde bile daha önce yayýnlanmayan

bu olay aniden Adana'da gündemimize düþüyor…Sebze meyva, hayvandan sorumlu olmasý gerekenZorlu Töre daha önce Kýbrýs sorunu konusundaahkamlar kesmiþti, þimdi eðiteme el attý ve ÇukurovaÜniversitesi Rektörü bilgi verdi! Bu haberle anlaþýlýyorki Suat Günsev da devam eden sermayeninTürkiyelileþtirilmesi saldýrýlarýndan muaf deðil… Ýlkönce týp ve dýþ hekimliði niçin açýlýyorun detayý hab-erde yok ama bu iþe meclis necin karar verdi, o dabelli deðil… Haberde ilginç detay ise zaten ya beleþeverilen Kýbrýslý Rumlarýn arazilere ek olarak Çukuro-va Üniversitesine "KKTC fonlarýndan yerleþke kurmaçalýþmalarý baþlatýlacak" denmesi ile bir de parasaldestek vereceði anlaþýlýyor… Yani DAÜ-LAÜ içinbulunamayan mali kaynaklar Çukurova, ÝTÜ, ODTÜolunca bulunabiliyor, yeter ki Kýbrýs'ýn kuzeyine gel,hatta yakýnda gelecek olan öðretim görevlilere vatan-daþlýk daðýtýldýðýný da duyduðumuzda þaþmayalým…Çukurova Rektörü müjdeli(!) haberi veriyor: "bütünprojeler yapýlmýþ ve uygulama aþamasýna gelin-miþtir", yani bu müjdeden sonra DAÜ, Yakýndoðu,LAÜ çalýþanlarýna baþýn sað olsun mu denir, ne denirbilinmez!

Page 6: yenicag 11032011

HABER6 11 MART 2011 CUMA

Özlem Onaran

Ýnsanlarý sýnýflara bölen sömürü sisteminibütünlüklü bir biçimde açýklamak için insanlarýnbir kýsmýný ýrklarýna ve cinsiyetlerine göre eþit-siz, baskýcý, sömürücü iliþkilere mahkûm edenýrkçýlýðý ve erkek egemenliðini de anlamakzorundayýz. Bu, sýnýf analizine cinsiyet analiziniekleme veya bunlarýn neden kesiþtiðinigösterme meselesi deðil; cinsiyet kavramýnýkullanarak sýnýfý daha derin, daha tarihsel vedaha kapsamlý bir biçimde açýklamak vedolayýsýyla da cinsiyetçiliði de bütünsel bir sis-tem içinde yerli yerine oturtma çabasý.

(…)Feminizm ve gerçekliðe yeniden bakmakKadýnlarýn iþgücüne

katýlýmýnýn çok daonlarýn özgürlüðüneattýklarý bir adýmolmadýðý anlaþýlýncabunu açýklamak dazorunluluk oldu.Kapitalizmi tek bir egemengrubun çýkarlarý doðrultusundamekanik bir þekilde iþleyen birmekanizma olarak algýlayan, sýnýfiliþkilerini üretim alanýyla sýnýrlýgören Marksistler kapitalistlerinniçin hemen ucuz kadýn emeðikarþýsýnda ellerini ovuþturup, par-layan gözlerle erkek iþçilerin yerinekadýnlarý iþe almadýðýný anlamaktagüçlük çektiler. Bunun üzerine kapitalist-lerin kadýnlarýn evde oturup ailenin giderlerinihafifletmek üzere çalýþmasýný uzun vadededaha faydalý bulduðunu ve mantýklý bir tercihlekýsa dönemli çýkarlarýný uzun dönemlihesaplarýna feda ettiklerini düþündüler.Kuþkusuz gerçekte kadýnlarýn çalýþmasýnadirenenler daha çok erkek iþçiler ve hatta kimizaman kocalarýnýn iþten atýlmasýný istemeyeneþlerdi. Radikal feministler bu gerçeði göster-diðinde duymazlýktan gelen ya da onlarýhakaret yaðmuruna tutanlarsa tarihin gerisinedüþtüler. Kapitalistlerin hesaplarýysa dahakarýþýk. Onlar kadýnlarýn hem ev iþini üstlen-mesini tercih ediyor hem de ikili bir pazaryaratarak bir takým iþleri "kadýn iþi" halinegetirip, önemsiz ve kolay olduðu iddiasýyla yada sosyal haklardan kesintiyi kadýnlara kabulettirerek, bu sektörlerde ücretleri düþürebiliyor-lar. Bu noktada erkek egemenliðinin iþçi sýnýfýnýbölen, disiplinize eden ve emeðin deðerininaltýnda ücret alýnmasýna yol açan psikolojikiþlevine iþaret eden feminist analiz önemli.

Geleneksel marksizmin kadýnlarýn ezilmiþliði-ni açýklamaktaki yetersizliði, feministleri sýnýfanalizinin yetersiz olduðunu, erkek egemen-liðinin sýnýfsal baský ve sömürüden daha önce-likli olduðunu iddia etmeye itti. ShulamithFirestone, Susan Brownmiller, Gayle Rubingibi feminist teorisyenler cinsiyet sisteminintemel belirleyici olduðunu, cinsiyetçiliðininsanýn toplumsal varoluþuna bütün yönleriyleþekil verdiðini ve diðer eþitsiz güç iliþkilerine birmodel oluþturduðunu yazdýlar. Ýþaret edilen bunokta çok önemli ama bu iddia giderek cin-siyetçiliðin biricik belirleyici olduðu ve diðerbaský ve sömürü biçimlerinden de etkilen-mediði noktasýna varýnca yine gerçekliðinparçalý bir tablosunu verme sorununu aþamýy-or. Üstelik cinsiyetçiliðin diðer eþitsizlikleremodel oluþtururken hangi maddi zeminde dur-duðu konusunda da problemler var: ShulamithFirestone bu maddi zemini kadýnlarla erkeklerarasýndaki biyolojik farklýlýklarda görüyor.Susan Brownmiller kadýnlarýn ezilmiþliðininevrensel bir doðaya sahip olduðu varsayýmýnasaplanýyor. Bugünkü baskýnýn yaygýnlýðý nekadar gerçekse de bunu bütün zamanlara vetoplumlara evrensel bir genelleme olarakyaygýnlaþtýrmak tarihsel olmayan bir yaklaþým.

Cinsiyetçi gözlükler atýlmýþ olarak yapýlanantropolojik araþtýrmalar, kadýnlarýn sorumluolduðu iþlerin hiç de prestijsiz olmadýðýna veya

cinsler arasýnda bir asimetrik rol daðýlýmýnýnpek az bulunduðu toplumlarýn varlýðýna dairveriler çoðaltýyor.

Esasen ilkel toplumlarda erkek egemenliðininortaya çýkýþýnýn, cinsler arasýndaki iþbölümünün doðasý gereði olmadýðý, buiþbölümünün cinsiyetçi iþbölümünedönüþmesinin ticaret veya savaþlarýn yarattýðýbasýnçla eþ zamanlý olmasý ya da daha geçzamanlara rastlayarak sömürgeciliðin doðru-dan etkileriyle gerçekleþtiði bu araþtýrmalarýnpolitik açýdan önemli sonuçlarýndan.

Kuþkusuz radikal feminizmin cinsler arasýn-daki eþitsizliðin yaygýnlýðý ve önemi ve cinskörü teorilerin toplumsal eþitsizliðin önemli birbölümünü açýklanamaz kýldýðýna dair vurgularýönemli. Bu vurgular sosyalist feminist teoridede ele alýnýyor ve cinsiyet rollerinin toplumsalolarak kurulduðu belirtilerek bu eþitsizliði açýk-

layacak kategoriler yaratýlmaya çalýþýlýy-or. Bu bir açýdan, Marksist

sýnýf analizinin ve üretimtarzý kavramýnýn kadýn-

lara yönelik analo-jisinin geliþtirilmesive Marksizmdebulunduðunudüþündükleri kat-egorik boþluklarýdoldurma

çabasýdýr."Sosyalist femi-

nistler, çocuklarýn vecinsel ve duygusaltatminin üretimindeyöneten grubun, tek

baþýna deðilse bile, baskýnolarak erkeklerden oluþ-tuðunu ve bu mallarýn üreti-minde çalýþan grubun

baskýn olarak ve hatta tek baþýnakadýnlardan oluþtuðuna inanýyor...

Marksist bakýþ açýsýndan, sömürü zora dayalý,karþýlýðý alýnmayan, ürünü üreticilercedenetlenmeyen artýk emektir... Bu nedenle, birgrup olarak erkekler, bir grup olarak kadýnlarýnemeðini kontrol ettikçe ve bundan çýkarsaðladýkça, sosyalist feministler erkekleri birgrup veya sýnýf olarak kadýnlarý sömüren birgrup veya sýnýf olarak görecektir."

Bu tür bir sosyalist feminist yöneliþ (ki sosyal-ist feminizmin sadece bir parçasýdýr) kadýnlarýndoðurganlýðýnýn bir toplumun üretken kay-naklarý arasýnda önemli bir yere sahipolduðunu, bu kaynaklarýn denetimi için verilenmücadelenin kadýnlarýn doðurganlýðýnýdenetlemek için bir mücadeleyi de içerdiðini vekavganýn bu aþamasýnda birey olarak deðilsebile grup olarak hep ayrý saflarda bulunduðunusöylüyor ve bundan farklý ekonomik sýnýflaramensup erkekler arasýnda da bir sýnýfsavaþýmý olduðu sonucunu çýkarýyor. Buçerçevede insanlýðýn erken dönemlerinden buyana sistematik bir biçimde gören erkek ege-menliðini incelemek için patriyarkayý bir üretimtarzý olarak tanýmlamak öneriliyor. Bu tartýþ-malarýn nereye kadar kullanýþlý önerilergeliþtirdiðine, analitik faydalarýna ve teorik-poli-tik sorunlarýna girmeden önce kadýnlarýnezilmiþliðinin kökenlerine dair maddeci bir yak-laþýmý ortaya koymalýyýz.

Kadýnlarýn ezilmiþliðinin kökenleriTarih öncesi toplumlarda, cinsiyet iliþkileri

aracýlýðýyla artýk ürünün ortaya çýkmasý ve buartýðý denetleyen bir grubun ortaya çýkmasý,akrabalýk baðýna dayalý komünal toplumlardantoplumsal katmanlar içeren klanlara geçiþibelirlemiþtir. Kadýnlarýn ezilmesi, cinsler arasýn-daki iþbölümünün cinsiyetçi bir iþbölümünedönüþmesi, bazý ýrklarýn diðerlerinden aþaðýgörülmesi, sýnýflý toplumlarýn oluþumunu öncel-er ve bizzat bunun maddi zeminini hazýrlar.

Cinsiyet ve sýnýf iliþkilerinin kökenine dairStephanie Coontz ve Peta Henderson'ýnaraþtýrmasýnýn sonuçlarýna kýsaca deðinmektefayda görüyoruz.

Stephanie Coontz ve Peta Henderson esasolarak eþitlikçi akrabalýk baðýna dayalý toplum-larýn mübadeleyi ve toplumsal birlikteliðiistikrarlý kýlmak için kullandýklarý mekaniz-malarýn içinde cinsiyetler arasýndaki ve aynýzamanda genel olarak sosyo-ekonomik eþitsi-zliðin tohumlarýný taþýdýðýný iddia ediyor. Malmübadelesinin ve yeniden daðýtýmýn en önemlimekanizmalarý cinsiyet rolleri, evlilik kurallarýve hediye verme.

Pek çok toplum kadýnlarýn toplayýcýlýk veyabahçývanlýkla, erkeklerin de avcýlýk, deðiþ-tokuþve ticaretle sorumlu olduðu bir cinsiyetler arasýiþbölümüne sahipti. Kadýn emeðinin ürünleriçoðunlukla günlük ihtiyaçlarýn karþýlanmasýnýsaðlýyordu. Erkekler avdan eli boþdöndüðünde de yaþamýn sürekliliðini saðlayan,av geldiðinde ise onu kullanýlabilir hale getirenkadýnlarýn etkinliðiydi. Kadýnlarýn faaliyetlerininürünleri çoðunlukla miktar ve nitelik olarak bir-birinde çok farklý olmuyordu ve en az bir kadýnolan her hanede bulunuyordu. Dolayýsýylatopluluk içinde tanýmlamýþ kurallara baðlý biryeniden daðýtým mekanizmasýnýn dýþýndaydý.Fakat avcýlýk, ticaret ve baskýnlar getirisi yaçok büyük ya da sýnýf olan etkinliklerdi. Bu yüz-den erkeklerin ürünleri kurallarý belli biryeniden daðýtýma tabiydi. Evlilik kadýn veerkeklerin ürettiði bu iki farklý ürün grubununtakasýný kurala baðlamýþtý. Aslýnda kadýnlarýnekonomik etkinliði istikrarlý, erkeklerinkiysebiraz þansa baðlý olduðundan evlilik erkeklerinavdan eli boþ dönseler bile günlük ihtiyaçlarýnýkarþýlayabilmeleri için yaslanabilecekleri birkadýnýn olmasýný saðlýyordu. Cinsiyetler arasýn-daki bu iþbölümü baþlangýçta hiçbir eþitsizlikiçermiyordu, hatta kadýnlarýn etkinliði dahaistikrarlý olduðundan bir üstünlüðü bile vardý.Fakat erkeklerin ürünleri toplumun genelindeyeniden daðýtýma tabi olduðundan kadýnlarkocalarýnýn getirisinin çok az bir bölümünüdenetleyebiliyordu; oysa kadýnlarýn ürünününbütünü hane halkýnýn, dolayýsýyla erkeklerin dedenetimi altýndaydý.

Baþlangýçta bu mekanizmalar toplumunbütün üyelerinin kendileri üretmedikleri zamanda bakýlmalarýný saðlýyordu ve artýðýn süreklibir üretici olmayanlar sýnýfýnýn elinde sistemlibir biçimde birikmesine ve yoðunlaþmasýna yolaçmýyordu. Sýnýfsýz, akrabalýk baðýna dayalýtoplumlarda artýktan kurtulmanýn ve artýðýntoplumun bir kesiminde birikmesine engelolmanýn doðal yollarý vardý: Mallarýn deðiþtokuþu, hediye verme kurallarý, evlilik kurallarý(grup dýþýndan bir eþle evlenme), eli açýklýðýnen önemli prestij kaynaðý olmasý, konuksever-lik gibi ideolojik mekanizmalar vb.

Bu arada üretim ve yeniden üretim araçlarýn-daki doðal bir eþitsiz geliþim, bir akrabagrubuna veya bölgesel gruba artmakta olanartýk üzerinde daha fazla denetim verdi. Bunundoðal sonucunun, insanlarda içgüdüsel birartýk biriktirme eðilimi doðurduðu doðru deðil.Tersine insanlar deðiþime eski deðerleri koruy-acak bir üstyapý geliþtirerek karþýlýk verdi:Akrabalýk baðlarý ve önderlik yapýlarý dahaönemli hale geldi. Bunun nedeni ise ayrýcalýk-larý arttýrmak deðil, artýðýn yeniden daðýtýmýnýkurala baðlamaktý. Bu kez cinsiyet rolleri veevlilik kurallarý basitçe karþýlýklý deðiþ tokuþudüzenlemenin ötesinde genelde yenidendaðýtýmýn yapýlanmasýnda önemli hale gelir.Bu yeni durum toplumda yeniden daðýtým vediðer gruplarla deðiþ tokuþla sorumlu olanerkeklerin rolünü daha önemli hale getirdi.Hediye vermenin artmasý ayný zamanda bufestivale destek olacak þekilde ev içi üretiminartmasý, yani kadýnlarýn emeðinin daha yoðundenetimiydi.

Eski düzenin sürüp gitmesi, ne kadar eþitlikçigörünürse görünsün, potansiyel bir çeliþkiyi deiçinde taþýyor. Durumu iyi olan bir aile veyaklan yeniden daðýtým süreçleriyle bir baþkagruba kaynak aktardýðýnda, diðer grup dakarþýlýðýnda bir hediye vermek durumunda.Hediye olarak ürünler ve kaynaklar yeterliolmayýnca giderek insan emeði geçici veya

kalýcý olarak hediye edilir hale gelir ki, buradadoðurganlýðýyla en üretken ve cazip hediyekadýn emeði. Bu süreç giderek yenidendaðýtýmda daha eli açýk gruba bir prestij, doðaüstü güçlere sahip olduklarýna dair bir iktidarkaynaðý saðlar.

Bir zamanlar toplumun varoluþunungüvencesi olan cinsiyetlerarasý iþbölümü,haneler veya gruplar arasýndaki farklýlýðý art-týran ve kadýnlar üzerinde baský doðuran birsüreç haline geliyor.

Bu açýklama kuþkusuz oldukça spekülatif.Erkek egemenliðinin ve sýnýflarýn kökenlerineve oluþum sürecinde birbiriyle etkileþimine dairbaþka bir maddeci açýklama da mümkün ola-bilir. Bu eldeki antropolojik verilerle tutarlý olanmuhtemel kurgulardan sadece bir tanesi.Fakat her durumda, kadýnlarýn ezilmiþliðininsýnýflarýn oluþumunun önemli bir parçasýolduðu ve dolayýsýyla devletin oluþumunun dakoþullarýný oluþturduðunu biliyoruz. EskiMezopotamya'da köle sözcüðünün kökeninin"tutsak diþi" olmasý raslantý deðil. Sýnýf ve cin-siyet iliþkileri daha sonraki tarihlerde de içindençýkýlamaz bir biçimde birbirinin içine geçmiþtir.

Köken tartýþmasý bizi nereye taþýr?Cinsiyet rollerinin tarihsel olarak sýnýftan daha

erken oluþmuþ olmasý ve erkek egemenliðininbu denli belirleyici ve sürekli bir tarihsel güçolmasý, pek çok feministin cinsiyet sistemininherhangi bir sistemde baský ve ezilmiþliðinsürekliliðini ve yeniden üretimini açýklamak içinen uygu araç olduðunu iddia etmesine yol açtý.Bu sýnýflar arasý iliþkilerin analizini tamamenyadsýyan ve toplumsal dinamiði bu kez de cin-siyetler arasý iliþkiye indirgeyen bir yaklaþýmadahi vardý.

Feminist tavýr cinsiyet iliþkilerini diðer "büyük"güçler ve "esas oðlanlar" arasýndaki iliþkinin birtürevi olduðunu iddia eden sýnýf indigemeciyaklaþýma karþý devrimci bir çýkýþsa da,toplumun karmaþýklýðýný anlamak da yararsýzkalýyor. Pek çok insanýn yaþamýnda cinsiyet veýrk toplumsal varoluþun belirlenmesinde sýnýf-tan daha önce gelen, daha kiþisel olarakhissedilen aidiyetler olabilir. Hatta gelenekselkadýn kimliði doðal olarak kabul edilenbaþkaldýrýlmayan bir kimliktir. Fakat yine desýnýfý dýþarýda býrakarak, cinsiyet iliþkilerinianlamak mümkün deðil. Erkek egemenliðininbaþýndan beri, kadýnlar cinsiyetleri dolayýmýylabir ortaklýk yaþasalar bile ayný zamanda,toplumsal konumlarýyla ayrýþmýþlardý da.

Erkek egemenliðinin çoðunlukla sýnýflýtoplumlardaki her yeni þekilleniþte önemli birzemin saðladýðý doðru, fakat ayný zamandasýnýflý toplumlardaki deðiþimlere göre erkekegemenliðinin de biçimi deðiþti. Bu erkek ege-menliðinin yegane belirleyici olmadýðýnýngöstergesi. Hatta bundan daha ýlýmlý bir tezolan cinsiyet iliþkileriyle sýnýflararasý iliþkilerin ikiayrý paralel, ama etkileþim içinde sistem oluþ-turduðu iddiasýný da geçersizleþtiriyor. Cinsiyetve sýnýf iliþkileri tek bir eþitsizlik sistemininbütünlüklü parçalarý.

Üretim ve yeniden üretim, özel ve kamusalhayat, dýþardaki iþ ve evdeki iþ, mutfak veçarþý gibi iki apayrý alanda oluþmuyor. Tersineayný toplumsal ve fiziki alanda gerçekleþiyor,birbirini etkiliyor, belirliyor. Yeniden üretim,akrabalýk, aile bütün toplumsal iliþkileri, üretimsürecini, devletin ve diðer otorite odaklarýnýnörgütlenmesini belirliyor. Yeniden üretim birüretim tarzýnýn pasif bir yansýmasý deðil. Hattayeniden üretimdeki deðiþimler yeni bir üretimtarzýnýn evriminde belirleyici olmuþtur.Doðurganlýk oranlarýndaki deðiþimler, evliliksistemleri, erkek egemenliðinin mekanizmalarý,artýðýn birikmesine ve yeni elitlerin ortaya çýk-masýna veya güç dengesinde deðiþime yolaçmýþtýr. Yeniden üretimdeki bu deðiþimlerin"doðal" olduðunu veya bunlarýn "önemli"deðiþkenlerin basit türevleri olduðunu söyle-mekten vazgeçersek, kadýnlarýn üzerindekidenetimin, emeklerine el konmasýnýn toplum-

Marksist ve Feminist Bir Bakýþ: Cinsiyet ve sýnýf

Page 7: yenicag 11032011

HABER 711 MART 2011 CUMA

sal dinamiklerini de sorgulayabiliriz.Kadýnlarla erkekler arasýndaki cinsiyetçi

iþbölümü, toplumun genelinde ve erkeklerarasýnda da hiyerarþik bir iþbölümünü destek-liyor. Kadýnlarýn özel yaþamdaki konumlarý veev iþine mahkum edilmeleri, tek tek hererkeðin kadýnlar üzerinde bir baský oluþtur-masýný saðlarken, erkeklerde "erkeklik" deðerlerine esirolarak bedel ödemek zorun-da. Kadýnlarýn ev iþinin bir-incil sorumlusu olmasý iþyaþamýný onlar için ikin-cilleþtiriyor, bu durumkadýnlarýn iþiyle ilgili önyargýlarla birleþerekkadýnlarýn düþük ücretleçalýþtýrýlmasýna yolaçýyor. Bir ikilikyaratýldýðý oranda,dolaylý olarak erkek-lerin ücretleri dedüþüyor, iþgüvenceleri tehditaltýna giriyor. Cinsiyetçilikdönüp dolaþýp kapitalizmin erkek iþçilerüzerindeki bir kontrol mekanizmasýnadönüþüyor. Çoðu ailede kadýnlarýn evde çalýþ-masý veya iþinin önemsiz görülmesi, erkekleriçalýþma yaþamýna daha da baðýmlý halegetiriyor, zaman zaman "aile sorumluluklarý"grev kararlarýný olumsuz etkileyebiliyor.

Bugün emperyalizm kendini bir dünya düzenihaline getirirken, eklemlenme sürecindekibaðýmlý ülkelerde ucuz kadýn emeðininsömürüsü rekabet edebilmenin en büyükgüvencesi. Emperyalizmle bütünleþmenin fat-urasýný iþçi sýnýfý ödüyor ve kemer sýkma poli-tikalarýnýn emeðin yeniden üretimini imkansý-zlaþtýrdýðý noktalarda bile evde itaatla artanyükleri de taþýmaya devam eden kadýnlarailenin yaþam standardýný korumak için dahaçok ev iþine mahkum oluyor. Emperyalizm güçiliþkilerinde bir dengeyi hem ev içinde hem deçalýþma yaþamýnda kadýn emeðininsömürüsüyle kuruyor. Bu koþullarda cinsiyetçil-iðe karþý mücadele etmeyen bir anti emperyal-izm düþünülemez.

Sýnýflarý ne olursa olsun bütün kadýnlar cinselþiddete maruz. Cinsel þiddet ve genel toplum-sal þiddet arasýnda çift yönlü bir iliþki var.Cinsiyetçiliði ve cinsel þiddeti içermeyen birmilitarizasyon süreci düþünülemez. Erkek ege-menliðinin kadýn cinselliðini denetlemesisadece kadýnlar üzerinde bir baský yaratmaklakalmýyor, bu baský ayný zamanda sömürüyedayalý toplumsal sistemlerin kendisini üretmekoþullarýyla belirlendiði oranda, toplumunbütün ezilenlerini de denetliyor.

Bu örnekleri kadýnlarla tek tek iliþkilerindeayrýcalýklý konumda olan erkekleri bu sürecinzavallý maðdurlarý olarak göstermek için ver-medik. Ama kadýnlar üzerindeki baský ve þid-dete dayalý bir sistem bir tarafta ezen konu-munda olanlarýn diðer tarafta ezilmesinipekiþtiren mekanizmalarý da yaratýyor.

Kadýnlar ayrý bir sýnýf oluþturur mu?

Patriyarka bir üretim tarzý mýdýr?Dogmatik Marksistler cinsiyetler arasýndaki

güç iliþkilerinin sýnýf iliþkilerini nasýl þekil-lendirdiðini ortaya koyamadýklarý ölçüde, femi-nist teorisyenler ayrý bir cinsiyet iliþkileri teorisioluþturmak durumunda kaldýlar.

Bu noktada patriyarka ve üretim tarzý tartýþ-masýna dönebiliriz. Nancy Folbre, patri-yarkanýn dinamiðini ve sürekliliðini anlamakiçin Marksistlerin üretim tarzýný tanýmlarkensorduklarý sorularý kullanmak gerektiðinisöylüyor: Artýk emeðe el koymak ve yenidendaðýtmak için toplumsal iliþkiler nasýl örgütlen-miþtir? Belli bir toplumsal iliþkiler sistemindedenetim mekanizmalarý nelerdir? Bunlar kiminyararýna, kimin zararýnadýr?

Bu sorular oldukça kullanýþlý sorular. Erkekegemenliðini bir ideoloji olmaktan ötede güç

iliþkileri ve maddi zeminiyle açýklamaya çalýþýy-or. Folbre'nin analojisinde üretici güçler; kadýnemeðinin, yeniden üretimin, çocuk yetiþtir-menin, ev iþinin teknolojisi ve kadýnlarýn (kendibedenlerini denetleme mücadeleleri de dahil)doðurganlýklarý. Üretim iliþkileri de; kadýnlarýnemeðini ve doðurganlýklarýný denetleyenyapýlarý, kadýnlar üzerindeki yasal denetimlerihem sömürülenlerin hem sömürenlerin

örgütlenme biçimlerini kapsýyor. Butanýma göre patri-yarka ayrý bir üretimtarzý ve ayný zaman-da baþka üretim tar-zlarýyla bir aradabulunuyor ve bunlarýnhiçbiri diðerlerininüzerinde baskýn olmakzorunda deðil.Erkek egemenliðinin bir

üretim tarzý olarak taným-lanmasý ve ayný þekildekadýnlarýn bu üretim tarzý-na bir sýnýf olarak görülme-si cinsiyet iliþkilerinin kendidinamiðini ortaya çýkardýðýoranda kullanýþlý olsa da

teorik ve politik anlamda önemli sýnýrlara vesorunlara sahip.

l. Akrabalýk baðýna dayalý toplumlardaki veyafeodal veya kapitalist üretim tarzlarýnýn herbirinde erkek egemenliðinin baský biçimleri,güç iliþkileri çok farklý. Bu farklýlýklarýnüzerinden atlayarak yapýlan genel bir patri-yarka tanýmý özgül bir üretim tarzýndan çokMarksistlerin genel anlamda sýnýflý toplum içinyaptýklarý tanýmla analoji oluþturabilir. Bir üretimtarzýný tanýmlarken özgül bir denge ve güçiliþkileri sistemine ve bu sistemle karþýlýklý etk-ileþim içinde olan üretim ve yeniden üretimaraçlarýna bakmak gerekir. Genel bir "patri-yarka" terimi, hem akrabalýk baðýna dayalýerkek egemen bir toplumda hane erkekleriningücünü ve iktidarýný, hem de kapitalizmdekidenetim mekanizmalarýný, kapitalistlerin kadýn-larýn ücretli emeðini sömürürken kadýnemeðinin özel alanda kocalarý ve cinsiyetçiideoloji tarafýndan denetimine de dayan-malarýný ayný anda açýklayamaz.

Erkek egemenliði bütün katmanlara ayrýþmýþtoplumlarda önemli bir unsur olmuþsa da, herbirinde ayrý bir rolü oldu. Dolayýsýyla erkekegemenliðini bir üretim tarzý olarak tanýmla-mak, insanlýk tarihinin aðýrlýklý bir bölümündevarolmuþ olan bir ezme iliþkisini genel olarakbelirlemekten öteye gidemiyor ve farklý sýnýfsaliliþkiler içeren farklý üretim tarzlarýyla nasýl içiçegeçtiðini ayrýþtýramýyor.

Kadýnlarýn kocalarýyla ya da ailedeki erkekler-le somut iþçi-iþveren iliþkisi yaþadýðý, ilk sýnýflýtoplumlardaki veya feodal toplumlardaki üretimtarzlarýnda veya bugün kapitalist üretim tarzýnaeklemlenmiþ olarak bulunan aile içi üretimdegörülen erkek egemenliðiyle, bugün kadýnlarüzerindeki baskýnýn, sevgi ve karþýlýklýdayanýþma örtüsüyle baskýyý belirsizleþtirenburjuva ailesiyle, pazar iliþkileriyle, deðiþen veayný zamanda artan cinsel þiddet biçimleriylesürdürüldüðü erkek egemenliðini birbirindenayýrmazsak cinsiyet ve sýnýf iliþkilerinin kar-maþýklýðýný kaçýrmýþ oluruz.

2.Erkek egemenliði bir üretim tarzý olaraktanýmlandýðýnda, fazla genel bir çerçeveyemecbur ediliyoruz ve farklý toplumsal konum-lara sahip erkek ve kadýnlarýn birbirleriyle vekarþý cinsle iliþkilerini açýklamakta zorlanýyoruz.Bir iþçi, erkek iþveren olan kadýna karþý ayrý-calýklar taþýdýðý kadar ondan baský da görüyor.Bütün erkekler bütün kadýnlarý cinsel þiddetintehditi altýnda býrakýyor, ama kimi erkeklersýnýfsal konumlarýndan veya özel bir ýrka, etnikgruba mensup olduklarýndan dolayý cinsel þid-detin potansiyel sorumlusu olarak görülüyor,haksýz cezalara çarptýrýlýyor. Ýþveren olan birkadýn evini temizlemek üzere veya herhangibir nedenle iþe aldýðý kadýný sömürmüyor mu?Dýþarýda ücretli çalýþan veya bir iþçi ailesinde

ev kadýný olarak çalýþan bir kadýnýn yaptýðý eviþiyle, üst sýnýf bir kadýnýn yaptýðý ev iþinin bir-biriyle ayný olduðunu söyleyebilir miyiz? Helede bu iþ baþka bir kadýna parayla yaptýrýlýyor-sa?

Biraz provakatif olan bu sorular, erkeklerinkadýnlar üzerindeki ayrýcalýðýnýn, kadýnlararasýndaki ezilmiþliðin ortaklýðýnýn ve benzer-liðinin sýnýfsal ve ýrksal konumlarla ne orandasýnýrlandýðýný hatýrlattýðý için anlamlý.Patriyarkanýn baþka üretim tarzlarýyla içiçebulunduðu, patriyarkayý kendi baþýna bir üretimtarzý olarak teorize edenlerce kabul edilse de,farklýlýklar önemini koruduðu sürece, bu kabulsorunu çözmüyor; kadýnlar bir sýnýfa, erkekegemenliði de bir üretim tarzýna denk düþe-mez.

3. Diðer tarafta ise erkek egemenliðinin birüretim tarzý olarak tanýmlanmasý bize fazla darbir çerçeve sunuyor. Patriyarkal sömürü artýkemek zamanla, yani kadýnlarýn çalýþtýklarýzamanla tükettikleri mallarýn içerdiði emekzaman arasýndaki farkla tanýmlanýyor. Bu eviþinin ne kadar artýk emek zaman yarattýðýnadair bir dizi "kesin" hesap çabasýna yolaçmýþtýr. Daha farklý bir yaklaþým geliþtirenMariorosa Dalla Costa ve Selma James,kadýnlarýn emeðinin, iþverenlerin erkek iþçilereemeðin yeniden üretim maliyetinin altýndaödemesini olanaklý kýldýðýndan, artý deðer üret-tiðini öne sürdü.

Herþeyden önce bu tartýþmayý fazla skolastikbuluyoruz. Kadýnlarýn ezilmiþliðine dair birteorik çerçeve saðlamak için onlarýn evde nekadar çalýþtýklarýnýn ve bunun ne kadarýnýnkarþýlýklý ne kadarýnýn karþýlýksýz olduðununçok da önemi yok. Kadýnlarýn sadece eziliyordeðil ayný zamanda sömürülüyor olduðunusöylemek için zorlanan matematik bir hesapbu, ama bu matematik hesap bazý kadýnlarýndurumuna ýþýk tutsa da, emek süreçlerinindýþýnda bir baskýya maruzkalan, deyim yerindeyseemeðiyle hiç desömürülmeyen kadýnlarýnerkek egemenliðini nasýlyaþadýðýný açýklamýyor.Üstelik erkeklerle kadýn-larýn arasýndaki ve sis-temin genelinde sýnýf iliþk-ileriyle etkileþim içindekigüç iliþkilerinin karmaþýk-lýðýný kadýnlarýn emeðinisömüren erkeklerdenoluþan ekonomik birmodele indirgiyor.Model kadýnlarýn eviçindeki görünmeyen emeði-ni, aile içindeki baskýyý deþifre ettiði orandadevrimci, ama bizi bir alana hapsettiði orandada sýnýrlý.

Kadýnlarýn bir sýnýf olarak erkeklercesömürüldüðü iddiasý karþýt bir takým matematikhesaplarý da provake ediyor. Her sýnýftankadýnlarýn evdeki iþlerinin karþýlýðýný aldýðýna,modern toplumda erkeklerin ailelerine, kadýnve çocuklarýn kendilerini yeniden üretebilmeler-ine yetecek olandan çok fazla bir desteksaðladýðýna, çocuklarýn da ebeveynlercesömürüldüðüne dair hesaplar, istatistikler butartýþmanýn öbür ucu.

Erkek egemenliðini bütün kadýnlarýn benzerbaskýya maruz kaldýðý bir üretim tarzý olaraktanýmlayýp, sonra da kadýnlarýn bir sýnýf olaraksömürüldüðünü iddia edince, çok da ev iþiyapmayan, hatta ev iþini ücretli kadýnlara yap-týran ve meseleye artýk emek-zaman üretimiaçýsýndan bakýnca hiç de sömürülmeyenkadýnlar üzerindeki baský açýklanamaz. Oysaelbetteki erkek egemenliðinin bu kadýnlarý dabaský ve þiddete maruz býraktýðý biçimleri var.

Böyle teknik bir tartýþmada yitip gitmek yer-ine, kadýnlarýn ve erkeklerin sýnýfsal ve ýrksalkonumlarýndaki farklýlýklarla da belirlenen güçiliþkilerini, kadýnlar üzerindeki baskýnýn, þid-detin ve kimi zamanlarda sömürünün topyekünbir sömürü sistemini nasýl þekillendirdiðini açýk-

lamaya çalýþmak daha anlamlý.(…)

Topyekün "hayýr" demekKadýnlar ve erkekler sýnýfsal kimliklerini farklý

yaþýyorlar. Ama ayný zamanda kadýnlarýn bircins olarak yaþadýklarý baský sýnýfsal konum-larýna göre de farklýlaþýyor. Cinsiyetçiliðe karþýmücadelede bu sýnýf perspektifinin korunmasýve kadýnlarýn üzerindeki baskýyý kendi eþitsizgüç iliþkilerinin bir parçasý haline getirmiþ olanbir sömürü sistemine topyekün bir karþý çýkýþzorunlu. Sýnýf perspektifini korumak farklýsýnýflardan kadýnlarýn ortak talepler etrafýndabiraraya gelmelerini engellemiyor. Bu hemkadýnlarýn bugünkü durumlarýnýn iyileþmesi içinönemlidir hem de geçiþ programýnýn gereðidir.Ezen sýnýfa mensup kadýnlar kimi durumlardakadýn olarak bir talepte bulunurken potansiyelolarak anti kapitalist olan bir çýkýþta bulunuyorbile olabilir. Örneðin kürtaj hakký mücadelesiemperyalist ülkelerde geniþ kadýn kesimleriniiçeren kampanyalarla verilmiþtir. Kadýnlarýnbedenleri üzerinde denetim hakký mücadelesipotansiyel bir anti kapitalizm taþýsa da bu kam-panyalarda bedava ve güvenli kürtaj hakký içinbaðýranlar iþçi kadýnlardý; burjuva kadýnlarýnsabedava kürtaj gibi ayrý bir derdi yoktu.Potansiyel bir anti kapitalizmi sistemin talebisoðurma sýnýrlarýnýn dýþýna çekmek bütünlüklübir karþý çýkýþý gerektiriyor. Kadýnlarýnýn ortakeylemlerinin ezen sýnýfa mensup kadýnlarý mut-lak bir biçimde sýnýf baðlarýndan koparacaðýnýda hayal etmemek lazým. Somut talepler içinbiraraya gelen geniþ katýlýmlý kampanyalaradayanan baðýmsýz bir kadýn hareketi önemli.Fakat bu taleplerle birlikte oluþtuðu orandataleplerle birlikte de kaybolan, farklý sýnýflardankadýnlarý içeren, gevþek bir örgütlenmedir. Ýþçikadýnlarýn lokomotifi olduðu, sýnýf sömürüsüylecinsiyetçiliði bir arada ele alýp, ortak bir karþýtlýkgeliþtirebilen kadýnlarýn baðýmsýz örgütlenmesi

böyle bir geniþ örgütlenmenin gel git-lerine ve toplum proje-si açýsýndan muðlak-lýðýna tabi kýlýnamaz.Anti kapitalist kadýnlarhem kendi örgütlen-melerini ve uzun solukbir mücadeleyi ihmaletmemeli hem de geniþkadýn kesimlerinin birlik-teliklerine sekter bakma-malý. Üstelik kapitalisttoplumlarda ciddi birhareketlilik yaratabilenkadýn gruplarýna bakýldýðýn-da çok da "burjuva" kadýnlargörmüyoruz. Bu elbetteki iþçisýnýfýný sade mavi yakalý iþçil-

erden ibaret görmüyorsak ve hizmet sektörüçalýþanlarý dahil geniþ bir ücretli çalýþanlarkitlesinin ve ev kadýnlarýnýn çoðunlukla iþçisýnýfýna mensup olduðunu kabul ediyorsakgörülebilen bir gerçek.

Birer ücretli ve iþçi sýnýfý üyesi olan pek çokfeminist kadýn, kendi ezilmiþliklerine karþý birhareket geliþtirmenin iþçi sýnýfý hareketinin hiçde gündeminde olmadýðýný, bu görevin yeganetaþýyýcýsý olarak yalnýz kaldýklarýný ve iþçisýnýfýnýn özgürlüðünün onlara pek bir þeyvaadetmediðini görerek sadece "kadýn" kim-liðiyle siyaset yapmayý tercih etmiþtir. Oysasýnýfýn her cins için farklý yaþanýyor olmasý vebu farklýlýðýn ezenleri de ezen bir sistemiberaberinde getirdiði gerçeði, iþçi sýnýfý hareke-tinin sýnýfýn yarýsýný oluþturan kadýnlarýn ihtiyaçve çýkarlarýný dýþlayarak oluþturulamayacaðýnýgösteriyor.

Devrimci Marksistler olarak, feminist hareketisýnýfý perspektifinde buluþturmak kadar iþçisýnýfý hareketini de feminist bir bilinçle donat-mak zorundayýz. Bu süreç iþçi sýnýfý örgüt-lerinden baðýmsýz bir kadan hareketini gereklikýldýðý gibi, iþçi sýnýfý hareketi içinde feministsiyaset yapmayý ve bu iki kanalýn etkileþiminide gerektiriyor.

Bakýþ: Cinsiyet ve sýnýf

Page 8: yenicag 11032011

HABER8 11 MART 2011 CUMA

Feminizmi GüncelleþtirmekÖzlem Onaran - Yeniyol

Feministler açýsýndan kadýn hareketiyle kadýnkurtuluþ hareketini birbirinden ayýran çoktemel bir fark vardýr. Kadýn kurtuluþ hareketlerikadýnlar üzerindeki baský ve þiddete karþýkadýnlarýn öznesi olduðu bir mücadeleninörgütlenmesinden doðar. Kadýn hareketi iseilla da cinsel kimlikle ilgili bir baþkaldýrý üzerineoluþmaz. Genel toplumsal sorunlar etrafýndasadece kadýnlar olarak bir hareket yaratýlmasý,özellikle anti-emperyalist, anti-faþist, savaþkarþýtý mücadeleler, köylü hareketleri, ulusalkurtuluþ hareketleri, hayat pahalýlýðýna karþýeylemler vb. etrafýnda oluþan klasik "kadýnhareketi" örnekleridir.

Kadýn hareketlerinde kadýnlar aslýnda kadýnkurtuluþ hareketinin, yani feminist hareketintam da isyan ettiði geleneksel kadýn rolünüüstlenerek baþkaldýrýr. Ama diðer yandan daparadoksal bir þekilde susan, evde oturan yada fabrikada suskunluk içinde çalýþan kadýnlarbu hareketlerle yaþamýn öznesi olmayasoyunmuþlardýr.

Örneðin Meksika'nýn köylü kadýnlarý iþlerinikolaylaþtýrmak üzere köyün merkezine birbuðday deðirmeni yapýlmasý için veya susaðlanmasý için mücadele ederken ve üstelikbaþarýlý da olurken niçin mutfaðýn baþ sorum-lusu olmak zorunda olduklarýný sormuyorlardý.Ama diðer yandan bir kez sokaða çýkan veisyan eden kadýnlar bir daha eski munis eþ,anne veya kardeþe kolay kolay benzeyemez-di. Meksika'lý feministler, ülkelerinde feministhareketin güçlenmesinde bu paradoksukavrayýp, feminist anlamda devrimcileþtire-bilmelerinin çok önemli olduðunu anlatýyorlar.

Tutsak veya kaybolmuþ siyasal militanlarýnanne, kardeþ ve eþleri de kadýn hareketinin enmücadeleci güçlü örneklerinden birini yarat-mýþtýr. Kuþkusuz annelik rolünün kadýnlarüzerinde oluþturduðu baský ve kadýnýn iyianne eþ demagojisiyle eve týkýlmasý veemeðine el konulmasý üzerine onca çözüm-leme üretmiþ kadýn özgürlük hareketi tarafýn-dan kadýnlarý hareketlendiren bu dinamikoldukça soðuk karþýlanmýþtýr.

Feminizmle, geleneksel kadýn rolleriüzerinden yürüyen bu kadýn hareketlerininbuluþmasý ve devrimci marksist feminist birhata girmesi soruna hem popülizmden hemde fýrsatçýlýktan uzak bir gözle bakmayýgerekli kýlýyor.

Feminist siyasetin bütünlüklülüðüBu karmaþadan çýkmak için toplumdaki her

sorunun kadýnlarý ilgilendirdiði gerçeðinihareket noktasý olarak alabiliriz. Bu ilgilenmeherhangi bir vatandaþtan, herhangi bir ezilen-den, bir iþçiden, ezilen bir ulusal kimliktenfarklý olarak ezilen cinse ait olma kimliði ileiliþkilenmektedir.

"Biz anti-faþist kadýnlarýz, o yüzden femi-nizme karþýyýz" diyen bir kadýn grubu, anti-faþist grubun yan kolu olmaktan öte anlamlýdeðildir ve aslýnda bu anlamda sadece kadýn-lardan oluþmasý da saçmadýr. Bu noktadafeminist hareket de çoðunlukla sorunun kay-naðýný seçilen konularda buldu. Feministlerarasýnda "doðrudan kadýnlarla ilgili olmayan"konularda kadýnlar olarak tavýr almayakalkýþýlýrsa bunun sonucunda erkeklerin desöyleyeceðinden farklý olmayan genel solculaflar edilebileceði yanýlsamasý yaygýnlýkkazandý.

Diðer tarafta kadýnlarýn ezilmiþliði üzerine birçift laf etmeði bile burjuva demokratlýðý veyasýnýf bölücülüðü olarak gören sekter solcukadýnlar da analýk kimliði üzerinden savaþaleyhtarlýðý, mutfak zamlarý üzerinden protestoörgütleyiciliði yapýnca da haliyle, feministlerintepkiselliðinin üzerine tuz biber ekilmiþ oldular.Bu problemi çözmek için öncelikle "doðrudankadýnlarla ilgili olmayan meseleler" ve "kadýn-lara özgü meseleler" ayrýmýný yapmak zorun-dayýz. Kadýnlara özgü bir gündemi Türkiyesiyasi tarihine maleden, kazýyanlar erkek ege-

menliðini, özel yaþamda kadýnýn rolünü,anneliði, cinselliði, cins ayrýmcýlýðýný gün-celleþtiren feminist hareket oldu kuþkusuz.Ama tüm bunlar kadýnlara özgü problemlerinsadece bir kýsmýný oluþturuyor. Cinsiyetçilikle,emeðin sömürüsünün ve ýrkçýlýðýn bu kadar içiçe geçtiði topyekûn bir sömürü sisteminin hepbirlikte oluþturduðu bir toplumda kadýn siyasetisadece kadýn emeði, bedeni ve kimliðiüzerindeki baskýyý deþifre ederek varlýðýnýsürdüremez, ya da sistemin emniyet sübaplarýiçinde soðurulmuþ bir muhalif getto olmaktankurtulamaz.

Bu anlamda feminist hareket artýk gündem-ine sahip çýkmak zorunda. Çünkü gelenekselkadýn rolünü gerektirdiði için mahkum edilenkadýn hareketleri artýk feministlerin Türkiyesiyasi hayatýna kazandýrdýðý cinsel þid-det, kadýn emeðinin denetlenmesigibi gündemleri yavaþ yavaþ daolsa mücadelesinin içineyediriyor. Feministhareketin gündeminesahip çýkmasý iseyaþamýn heralanýna dairbütünlüklü politikayapmasýný gerektiriy-or.

Bu zorunlulukaslýnda feministhareket içindeçoktandýr ortaya çýk-mýþ olan bir yolayrýmýný da berrak-laþtýrýyor. Bütünlüklü politika yap-mak ister istemez sistemin gene-line dair tavýr almayý beraberindegetiriyor. Geçiþ talepleri anlayýþýbu dinamik iliþkiyi açýklamak için oldukçaönemli. Kadýnlarýn üzerindeki baský ve þid-dete dair geliþtirilen bir politika ve taleplerdizgezi iliþkiler bütünlüklü kurulduðunda erkekegemenliði üzerinden sürekliliðini saðlayankapitalist sistemin bütününe yöneliyor. Aynýþekilde kadýnlarý doðrudan ilgilendirmezmiþgibi görünen pek çok toplumsal sorun, iþsizlik,enflasyon, özelleþtirme, militarizm, savaþkadýnlar üzerinde diðer toplumsal kesimlerdenfarklý etkiler de yaratýyor. Bu anlamda kendi-leriyle iliþkisinden yola çýkarak genel siyasetsahnesinde yerlerini aldýkça sisteminbütününe dair bir pozisyon almaya doðru iler-lerler. Bu nokta feminist geçiþ taleplerini genelgeçiþ taleplerine baðlayan noktadýr. Taleplerinbirbirinden soyutlanamaz bir bütünlük oluþtur-masý ve hem feminist, hem ekolojist ve hemde anti-kapitalist bir program oluþturmak daancak böyle olanaklýdýr.

Kadýn kurtuluþ hareketinin gündemi

geniþliyorÖzellikle son birkaç yýldýr kadýn kurtuluþ

hareketinde bir perspektif geniþlemesiyaþandýðý bir gerçek. Kadýnlarýn gündemibiraz da savaþ, özelleþtirme, kökten dincihareketin yükseliþi gibi beklemeye ve düþün-meye fýrsat vermeyecek acil saldýrýlarýn müda-halesiyle kendiliðinden geniþledi. 1994 8Mart'ý Ankara'da savaþýn en acil gündemolduðunu düþünen kadýnlarýn biraraya gelme-siyle "Barýþ için Ankara Kadýn Platformu"natanýk oldu. Bu platformda geleneksel sol gru-plardan kadýnlarý, savaþýn cinsel kirliliðindendolayý kadýnlar üzerinde yarattýðý baský ve þid-deti odaðýna alan bir savaþ karþýtý politikaüretmek konusunda ikna etmek oldukça zoroldu. Feminist hareketin oldukça etkisindekalmýþ bir diðer grup solcu kadýn ise, öncekadýnlarýn erkeklerden baðýmsýz olaraksavaþla ilgili söyleyebilecek sözü olmadýðýný,böylesi bir giriþimin kadýnlarý asker ve gerillaanasý olma kimliðinden öteye götüremeye-ceðini, tam da karþýtý olduðumuz pasif kadýnkimliðini geliþtireceðini iddia etti. Savaþýnardalanýndaki militarizmin erkek kimliði ilekarþýlýklý iliþkisini, savaþ ile artan cinsiyetçi þid-

deti, savaþ ekonomisinin yarattýðý kemersýkma rejiminin bedelinin kadýnlara nasýl öde-tildiðini anlatarak birbirimizi ikna etmeðe çalýþ-mak sonuçta önemli bir ortak deneyim yarattý.Bu "ikna süreci" sonucunda çýkan kampanyadeklerasyonu bir görüþler mutabakatý olduðuiçin oldukça eklektikti ve feminist devrimcimarksist bakýþ açýsýndan bakýldýðýnda oldukçaönemli gaflar içeriyordu, ama feminist talep-lerin genel gündemle iliþkilenmesi, kadýn poli-tikasýnýn dýþýndaki solcu kadýnlarýn da içeriyeadým atmasý ve ortak hareket açýsýndangeleneðe katkýda bulundu. 1 Eylül DünyaBarýþ Günü etkinliklerinde kadýnlar yine vardý.

27 Mart seçimlerinin Refah Partisi'nin zaferiile sonuçlanmasý kadýnlar arasýnda bircepheleþme, güç birliði tartýþmasý yarattý.Özelleþtirme de düþük tansiyonlu da olsa

sendikalarda yapýlan toplantýlar aracýlýðýile kadýnlarýn gündemine girdi. Fakat

henüz kalýcý birlik zeminleri yaratýl-mamýþ, parçalý kadýn kurtuluþhareketi bu gündemlere dair sesinigeçtiðimiz dönemde çok hissedilirbir þekilde çýkaramamýþtýr. Bu

yönde bir gir-iþim de 1995

8 Mart'ýnakaldý. Pek çok

gündemin yýðýlmýþolmasý ve birlikte

davranacak gücünancak 8 Mart'lardayakalanýyor olmasýkadýnlarý pek çok

gündemi bir aradaalmaya yöneltti. Özellikle Ankara ve

Ýstanbul'da gündem savaþ, özelleþtirme, kök-tendinciliðin yükselmesi, cinsel þiddet vemedeni kanun etrafýnda yoðunlaþtý. Gündemoluþturma tartýþmalarýnda gündemin tek birmadde etrafýnda oluþturulmasý ve güçlü birkadýn kampanyasý yürütülmesi üzerinde durul-du. Ne yazýk ki burada da klasik "kadýnlarýdoðrudan ilgilendiren ve dolaylý ilgilendirenkonular" ayrýmýna girildi. "Doðrudan"ilgilendiren konu ise elbetteki aðýrlýkla cinselþiddetti. Özelleþtirme veya savaþ ise kadýn-larýn dolaylý etkileneceði, 8 Mart gündemindeyer verildiðinde "ötekinin" peþine takýlmak,"kendi baðýmsýz gündemini yaratamamak"sonucuna yol açacak gündemler olarakdeðerlendirildi. Hatta örneðin kadýnlara deðenyanýyla özelleþtirme diye bir gündemintoplumda cins ayrýmcýlýðý diye bir gerçeklikolduðu için var olduðunu, bu nedenle anagündemimizin cins ayrýmcýlýðý olmasý gerek-tiðini savunacak kadar ileri gidenler oldu. Butartýþmanýn öbür ucunda, yani özelleþtirme,savaþ gibi gündemleri savununanlar arasýndaise feminist, sosyalist görüþlerin yaný sýra neyazýk ki cinsel þiddet gibi gündemleri horgören, daha önemli sorunlar varken kadýnlaraözgü gündemlere sýkýþýlamýyacaðýný savunansekter sol bir görüþ de vardý.

(..)

Feminist siyaset düzlemiyle genel

siyaset düzlemi ayný yerlerde dur-

mak zorunda mý?Bu çok boyutlu gündemler atrafýnda

yaþanan bir diðer tartýþma da talep üretirkengerçekleþtirildi. Bütünlüklü bir feminist siyasetoluþturmanýn karþýsýnda engel oluþturan biranlayýþýn ifadesi olduðundan bu anlayýþý ird-elemek önemli. Özelleþtirme, savaþ gibi gün-demleri cinsel þiddetin, cins ayrýmcýlýðýnýnarkasýndan gelmesi gereken ikincil maddelerolarak kerhen kabul edenler açýsýndan, bugündemlerde somut politika önerilerine girmekolanaksýz, hatta kadýnlarýn gündemini aþannoktalar olarak deðerlendirildi. Örneðin kadýn-lar savaþa hayýr derken, ateþkes ve siyasiçözüm isterken, genel af da istemek kadýnpolitikasýnýn sýnýrlarýný aþmak anlamýna gelirdive 8 Mart'da dile getirilmesi anlamsýzdý. Oysakadýnlar eðer siyasette belirleyici olmak,

kendilerini de ezen bir savaþý durdurmak istiy-orlarsa ateþkesin hangi koþullarda, hangisiyasi muhataplarla gerçekleþtirilmesi gerek-tiðini de belirtmek zorundalar. Bu anlamdagenel af, ateþkes ve siyasi çözüm talebiniafaki olmaktan çýkaran somutlayan bir taleptirve feminist siyasetin sýnýrlarýný aþmaz; tersineonun taleplerini bütünler.

Ayný þekilde özelleþtirmeyle gelen iþsizliðekarþý politika üretmek gerekiyorsa ve kadýnlariçin iþ isteniyorsa iki olasýlýk var: ya kadýnlarerkeklerin iþini alacak ya da iþgünü saatleriücretler düþürülmeden kýsalacak ve herkeseiþ imkaný saðlanacak. Yani genel bir talep olan"ücretler düþürülmeden iþgünü saatleri kýsaltýl-sýn" talebi aslýnda feministlerin kadýn emeðiniiliþkin politikalarýný bütünlüyor. Bunu görmez-likten gelmek, eksik ve projesiz bir yakýnmayakadýnca radikallik adýna boyun eðmek olur.

Kadýn kurtuluþ hareketi artýk karþý çýktýðýþeylere karþý somut önerilerini de üretmekzorundadýr. Ve bu öneriler "biz iþ istiyoruz,sýðýnma evi istiyoruz" þeklinde talep üretmeninde ötesine geçmek zorunda. Çünkü her önerive talep ayný zamanda muhataplarý belirterekve finansman projesi hazýrlanmýþ þekilde oluþ-turulmak zorunda. Aksi taktirde taleplerimizhavada uçuþan muhalif sözlerden öteye geçe-mez ve bir bakarýz ki en radikal düþlerleatýlmýþ sloganlar burjuva devletin kadýnbakanlýðýnda yozlaþtýrýlýp projelendirilmiþ; ozaman ayrýmý belirtmek için çok geç kalýnmýþolur.

Oysa ki eðer sýðýnma evleri, iþ, eþit boþzaman hakký, ev iþinden özgürleþmek istiyor-sak, burjuvazinin cebini hedef alan radikal birvergi projesi, toplumsal hizmetlerin yaygýn-laþtýrýlmasý yönünde talaplerimizi olgunlaþtýr-mak durumundayýz. "Þeriatçýlýðýn yükseliþinekarþý biz varýz" gibi iddialý bir çýkýþ yapýyorsako taktirde umutsuzluðun tacirliðini yapan vebunun üzerinden gelecek vaadeden köktend-inciliðe karþý kadýnlara yeni bir gelecek veumut vaadetmek zorundayýz. Mini etek giyi-bilme özgürlüðü kentin merkezinde taraftartoplayabilir ama yaþamdan beklentisiolmayan, kendi emeði ve bedeni üzerinde hiçbir zaman denetim hakký olmamýþ kadýnlariçin ancak bütünlüklü bir alternatiften sözetmek, yaþamlarýna çok boyutlu müdahaleetmek caydýrýcý olabilir.

Kadýn Kurtuluþ Hareketi içinde itti-

faklar sorunuBu tarz bir siyaset için Kadýn kurtuluþ

hareketinin katetmesi gereken uzun birmesafe olduðu bir gerçek. Bunlarý kaðýtüstünde yazmak henüz sadece hareketin mili-tanlarýný ikna etme amacý güdebilir. Oysa bunoktadan sonra da bir çekirdek harekettenkitle hareketine dönüþene kadar da uzun biryol var. Bu noktada son bir sözü de ittifaklarüzerine söylemek gerekiyor.

Kadýn kurtuluþ hareketi somut gündemleretrafýnda birleþen ve gündem aþýlýnca daðýlanfarklý politik ve sýnýfsal kesimlerden kadýn gru-plarýnýn bir bileþkesi. Bu bileþkenin kimlerdenoluþacaðýný gündem maddesi kendiliðindenbelirler. Somut bir talep için en geniþ kadýngücünü hangi kesimden geldiðine bakýlmak-sýzýn bir araya getirmek anlamlý. Ama bukadýnlarýn katýldýklarý taleplerle kendi genelpolitik çizgileri arasýndaki çeliþki kampanyanýndiðer bileþenlerinin sorunu deðildir, en fazla buçeliþkiyi vurgulamak anlamlý olur. Fakat biryanda böyle genel bir kadýn cephesi dururkendiðer tarafta sosyalist kadýnlarýn kendi yolayrýmlarýný yaratmalarý ve her somut talebekendi bütünlüklü programlarý çerçevesindegeniþletmeleri zoruludur. Sosyalist kadýnlarkendi eylem hatlarýný oluþturamadýklarý tak-tirde geniþ kadýn ittifaklarýnda sekter tutumlartakýnmak zorunda kalacaklardýr.

Page 9: yenicag 11032011

ÖZEL 911 MART 2011 CUMA

SerhanGazioðluHAFTANIN GETÝRDÝKLERÝ...

Page 10: yenicag 11032011

HABER10 11 MART 2011 CUMA

Anavatan sorunlarýmýza çare bulmuþ…Su…Ne tesadüf deðil mi?...28 Ocak ve 2 Mart'ta gerçekleþtirilen miting sonrasýnda,

Türkiye'den Kýbrýs'a taþýnacak su için boru hattýnýn inþasýhýz kazandý…

Açýlýþ töreninde söylenenler Türkiye ile yavrucuðuarasýndaki gerilimi zayýflatmak için siyasi nitelik taþýdýðýkonusuna dikkat çekmek gerekiyor…

Bir taraftan bugüne kadar Kýbrýs kuzeyinde yapýlan enbüyük miting olduðunu söylüyor herkes. Diðer taraftansanki mitinge katýlan halk uzaydan gelmiþ gibi adam çýk-mýþ kürsüye: "Aramýza nifak tohumlarý sokuyorlar" diyor…

Zaten farklý bir þey de söylenmesi beklenemezdi…On binlerce halkýn þikâyetlerini/ taleplerini hiçe sayarak

bu þekilde çözüm bulmak dünyanýn hiçbir yerinde rast-lanacak bir þey deðil.

Yani elbette daha kötüleri vardýr… Da böylesini göre-mezsiniz.

Çözüm mü?<su>---Miting benim açýmdan her ne kadar baþarýlý olmasa da,

belli ki birilerini yeterince rahatsýz etti. Etti ki, yýllardýr söyle-nen ve dikkate alýnamayan bazý gerçeklerin, 'kurtarýcýmýz'tarafýndan gözümüze sokulmasýna kadar dayandý herþey…

Hiçbir þeyin sindirilemeyeceði kesin ama benim bu sumeselesinden çýkarabileceðim tek bir sonuç var…

Kesinlikle yardým/ baðýþ anlamýnda düþünmüyorum…Resmen bizimle alay edercesine:"- Lan size para gönderiyoruz; yiyorsunuz, içiyorsunuz… Altýnýzda son model arabalar… Kumarhaneler, fuhuþ yuvalarý… Ne isterseniz ya da istemezsiniz her þey var… Kalkmýþ

birde þikâyet ediyorsunuz.Size stratejik çýkarým var dedim. Gazim, þehidim var

dedim yine olmadý.Alýn size su. Ýçin ve susun!"---Anlaþýlan bu memleketin probleminin su olmadýðýný anla-

mamýþ bazý yetkililer. Gerçi anlamýþtýr da, bugünler anla-mamak daha uygun düþüyor galiba.

Herhalde burada bu sorunlarý saymak, absürt kaçar…Ama yetkililerin yöntemi gayet dünya standartlarýna

uygun ve çaðdaþ!Memleket kumarhane cennetimi? Su için…Okullarda yetersizlik mi var? Ve yerine cami mi yapýlýy-

or? Su için…KTHY bilerek batýrýldý ve yüzlerce çalýþan iþsiz mi? Yine

su için… Türkiye sürekli ekonomik paketler göndererek zaten

insanlar geçim sýkýntýsý çekiyor; birde ceplerine göz dikipgöçe mi zorlanýyor?..

Sendikacýlýðý bitirilmeye mi çalýþýlýyor? Benzine zam mý geldi?.. Su dökün. Hastane'deki hizmet ortamý saðlýksýz ve yetersiz mi?Kadýnlar bu ülkede yasal olarak satýlýyor mu?Kontrolsüz nüfus akýþý mý var?Esnaf þikayetçi mi?Mafyalar ülkede fink mi atýyor?Yolsuzluk da gýrla galiba…Üzülmeyin! Su için…Su her þeyin ilacý ne de olsa…

Salih

BatakBU MEMLEKETÝNDERDÝ SU DEÐÝL?

[email protected]

Hayatýn tesadüflerden olduðuna inananlar-dan deðilim. Yaþadýðýmýz her þey bir plan vestrateji sonrasýnda ortaya çýkmaktadýr. TýpkýBaþbakan Erdoðan'ýn 28 Ocak Mitingi'ne gös-terdiði tepki gibi. Kimileri Erdoðan'ýn tepkisinimalum pankartlara bulsa da, ben o fikirdedeðilim. O gün hiç pankart açýlmasa da'kaþýnýn üzerinde gözün var' misali bu tepkileryine verilecekti. Herkesingözünden kaçýrdýðý; neden bu

olaya Erdoðan'ýn bir hafta sonra tepkiverdiðidir! Kaldý ki söz konusu pankartlar10 yýla yakýn bir zamandýr açýlýyordu. Ozaman tepki vermeyenler bugün niye bukadar öfkelenmiþlerdi? Gerçek sebepneydi, böylesine bir tepki bu pankartlarneden olabilir miydi?

"Toplumsal Varoluþ Mitingi"Kýbrýs'ta kontrolün artýk kaybe-dildiðinin bir göstergesiBaþbakanýn bu çýkýþýna derinlemesine

bakýldýðýnda, aslýnda bir korkunun yansý-masý olduðu rahatlýkla görülebilir.Siyasetçiler genelde bu tarz çýkýþlarý birþeyleri perdelemek istediklerinde yapýyor-lar. Unutulmasýn ki siyasette söylenenleredeðil söylenmeyenlere bakacaksýnýz. Söylenenleri zatenherkes biliyor ama ya bu hengame ve itiþ-kakýþ içerisindegözden kaçýrýlanlar? Deneyimli kurt politikacý Erdoðan,deyim yerindeyse Türkiye'yi iþte tam da bu noktada sýratköprüsünden çekip aldý. 28 Ocak'ta yapýlan "ToplumsalVaroluþ Mitingi" Kýbrýs'ta kontrolün artýk kaybedildiðinin birgöstergesidir. Kýbrýslý Türkler yaptýklarý mitingle özgürlükisteyip, bunun için irade koyuyorlar. Bu Türkiye için sonunbaþlangýcýdýr. Dahasý Avrupa Parlamentosu Dýþ ÝliþkilerKomitesi, AP'de oylanacak karar taslaðýnda taþýma nüfusadikkat çekti ve derhal bir nüfus sayýmý talep ediyor.Askerlerin Ada'dan çýkmasýný ve Maraþ'ýn da yasal sahip-lerine verilmesi için çaðrý yapýyor. Çanlar her zamanolduðu gibi bir kez daha çalýyor.

TC'nin AB politikasý iflas etmiþ, 33 baþlýktanbiri hariç hiç birisi tamamlanamamýþtýr Ýþte bu kabul edilemez: Osmanlý'nýn parlak dönem-

lerinden tam 300 yýl sonra ilk kez fethedilen bir karaparçasýndan çýkmak onlara zul geliyor. Üstelik Ankara'daiçerisinde Erbakan'ýn kayýp trilyon davasýnýn da olduðu"Torba" yasasýna tepki göstermek için onbinlerce iþçiParlamento binasýna yürüyüþe kalkýyor. Ýçerisinde bir-

birinden alakasýz 245 madde bulunan Torba yasasýnýherkesin gözünden kaçýrmak için Tayyip efendi bizim mit-ingde açýlan pankartlarý bahane ederek "Sen kim oluyor-sun be adam, ben orda stratejik bir iþ için bulunuyorum"deyip Kýbrýs'ta adeta deprem etkisi yaratan "Besleme"ifadesini kullanýyor ve Türkiye'deki esas gündemi gözler-den kaçýrýyor.

Ortalýk toz duman oluyor, "Yarým asýrdýr biz et týrnakgibiyiz" edebiyatýyla uyutulan Kýbrýslý Türkler üzerindesoðuk bir duþ etkisi baþlýyor. Türkiye'nin AB politikasý iflasetmiþ, 33 baþlýktan biri hariç hiç birisi tamamlanamamýþtýr.Ýflas eden bir baþka þey daha var, o da Kýbrýs'ta kendisininadeta bir ruh ikizi olan, takiyyenin bir baþka versiyonudemagoji ustasý, AKP'ye büyük bir sadakatle hizmet edenve Kýbrýslý Türkleri eriten bütün temel yasalarda parmak iziolan CTP'nin "Bir Evet'le Dünyaya Baðlanýyoruz" "BahardaÇözüm" "Yýlbaþýnda Çözüm" politikalarý iflas ediyor.

Ýþte aslýnda tüm bunlardý gözden kaçýrýlmak istenen.

AKP bir kez daha maðduriyetten beslenme stratejisinidevreye sokuyor ve bunda da baþarýlý oluyor. "Ne yani bukadar para veriyorum, utanmadan bir de miting yapýyorlar"söylemi Türkiye'de ezilen aç halk kitleleri üzerinde maksi-mum etki yaratýyor. Onlarýn nazarýnda da "Nankörler" ve"Para veriyoruz" edebiyatý ile Kýbrýslý Türkler aþaðýlanýyorve tüm bunlara biat etmeleri isteniyor.

Mýsýr'da Tahrir Meydaný'na özgürlük, AnkaraKýzýlay'da toplanan iþçilere dayak, LefkoþaÝnönü Meydaný'ný dolduranlara tutuklamaErdoðan'ýn, TC aleyhine pankart açanlarýn tutuklanýp

içeri týkýlmasý talebi küstahlýkta sýnýr tanýmadýðýný gösteriy-or. Halbuki o günlerde Sam Amca'nýn talimatlarý doðrul-tusunda Mýsýr'da Tahrir Meydaný'nda toplanan göstericileriçin "Özgürlük" istemiþ, Mübarek'in çekilmesini talepetmiþti. Yani Mýsýr Tahrir Meydaný'ndaki göstericiler içinözgürlük, Ankara Kýzýlay Meydaný'nda Torba yasasýnýprotesto edenlere okkalý polis dayaðý, Kýbrýs'taki göstericil-er içinse tutuklama talebi sadece çifte standart deðil, aynýzamanda Erdoðan'ýn neden AKP'nin bir numarasý olduðu-nun da apaçýk kanýtý. Takiyyede liderlik unvaný kimin? Tabiiki Erdoðan'ýn…

"AB yüzümüze bile bakmaz" Olaylarýn akabinde, görevleri Türkiye aleyhine olan tan-

siyonu düþürmekten baþka bir þey olmayan siyasi partiler-imiz, "Bir yanlýþ anlama var, Erdoðan yanlýþ bilgilendirildi"deyip günah çýkarýrlarken, Kýbrýslý Türklerden ne kadarkopuk olduklarýný da ispatlýyor, Erdoðan ise bildiðini okuy-or: "Paket uygulanacak!".

Yollara düþen birileri daha var: O da ikinciCumhurbaþkaný, AKP'nin yegane gözdesi Mehmet AliTalat. Gösterdiði tüm sadakate raðmen fýrçalardan nasibinialmýþ, Adaya dönüþünde Cemil Çiçek'in açýklamalarýna"Düþman sevindiren cinsten" demiþ. Kýbrýslý Rumlara karþý"düþmanca" bakýþýný ele verirken, pankart için de"Kepazelik" yakýþtýrmasý yapmasý gözlerden kaçmamýþ."AB yüzümüze bile bakmaz" söylemi yenilir yutulur cinstendeðil ve Erdoðan'la AB konusunda ne kadar paralel gittik-lerini gösteriyor. Saray'ýn patronu Derviþ Eroðlu ise "Elim

zayýflýyor" açýklamasý yapmýþ, bukonuda ikinci cumhurbaþkanýna farkatmakla kalmýyor, Erdoðan'a dalafýný söylüyor. "Erdoðan'ýn açýkla-malarý bizi üzdü" deyip üslubunueleþtiriyor, "Fakir fukaradan kesilipgönderilen para yok" diyecek kadarda cesaret gösteriyor. Ýþte bu nokta-da, insanýn aklýna ister istemezsiyasi bilgeler geliyor.

AKP'nin gizli þifresi CTP-BGErdoðan'ýn "Mitinge Rum bayrak-

larý ile geldiler" þikayeti çarpýtmanýnuç noktasýydý. Öncelikle o bayraklarKýbrýs Cumhuriyeti bayraðý olup, TCDevleti de o bayraklarýn göklerdeninmemesi için garantör. "Mitingekatýlanlara bakýn, hepsinin cebindeRum Pasaportu var" demesi AB

konusundaki ciddiyetsizliðini gösteriyor… Gelelim TC'nin yardým safsatalarýna: "TC olmasa, KKTC

batar" söylemleri artýk kabak tadý verdi. Somut olmasý içinbir örnek verelim: 100.000 TC iþçisine asgari ücret ödes-eniz, eder 800 milyon ki siz buna TC'nin KKTC'ye ihra-catýný da ekleyip % 20'sini de kar sayarsanýz etti iþte 1 tri-lyon kazanç. Burada çalýþan TC'li nüfusun istidhamtoplamýnda TC'nin iþsizlik rakamlarýný da %2 düþürdüðünügözden kaçýrmayalým. Eee, þimdi sormazlar mý adamakim kime yardým ediyor diye? Bunun yanýna, AKP'nin gizliþifresi CTP-BG kanalý ile "Kayýt altýna alýyoruz" masalý ile2006 yýlýnda 42.000 iþçiye yasal vatandaþlýk kapýsýnýaralamasýný ve aileleri ile birlikte 200.000 kiþi olduklarýnýda anýmsatmakta çok fayda var.

DPÖ verileri 1999 yýlý ile 2005 arasýnda nüfus artýþ hýzýný1.1 olarak verirken 2006'da bunun %16.9 olarak gerçek-leþmesi, adaya nasýl bir nüfus taþýndýðýnýn da gösterge-sidir. CTP-BG'nin yaptýðý iþler bununla da sýnýrlý deðil: MalTanzim Komisyonu da yine AKP'nin talimatlarý doðrul-tusunda hayat bulmuþ ve çözümsüzlük yönündeki beklentiyi artýrarak global takasýn yolunu ardýna kadararalamýþtýr.

Yýlmaz

ParlanMÝTÝNGLER VEERDOÐAN! (1)

[email protected]

Page 11: yenicag 11032011

YORUM 1111 MART 2011 CUMA

Siyasette ve yaþamýn bütün alanlarýndahesaplarýn Avrupa Birliði üzerinden yapýlmayabaþlandýðý son dönemlerden bu yana, TürkiyeCumhuriyeti ile Kuzey Kýbrýs Türk Cumhuriyetiiliþkilerinde farklý ve ilginç yaklaþýmlarla karþýkarþýya bulunuyorduk... AB hedefinin her ikiülkede de geniþ kitleler tarafýndan talep edilirliði,geleneksel siyasetin yapý taþlarýný yerindenoynatýyordu...21. yüzyýlýn dünyada ve zih-niyetlerde küresel anlamda yaptýðý deðiþimler bir

yandan, Türkiye'deki 3 Kasým seçimlerinin ortaya çýkardýðýyeni siyasal tablonun yarattýðý dinamizm öte yandan, artýk kimitabular tartýþýlýr hale geliyordu...Kýbrýs ise tartýþýlmakta olan butabular içinde en fazla dikkat çekeni oldu...

Bugüne kadar "Milli Dava" kutsiyeti ile adeta aþkýn bir kon-umda tutulan ve üzerinde sadece resmi görüþler ve siyasi kiþi-liklerle sýnýrlý olarak konuþulan ve yönlendirilen (farklý düþünceve görüþlerin ýsrarla görmezden gelindiði) Kýbrýs Sorunu'nun,gerek Türkiye ve gerekse Kuzey Kýbrýs cephesindeki zincir-lerinin çözülmesi ile aralanan kutsiyet perdesi, kýrk yýllýk davayýçok farklý biçimlerde tartýþýlýr hale getirerek,kamusallaþtýrdý...TC medyasýnýn geniþ katýlýmlý ve alýþýlmýþ"Anavatan-Yavru vatan" söylemleri dýþýndaki deðerlendirmeler-ine, yeni sivil siyasetin de hamaset ve geleneksel siyasi argü-manlar dýþýndaki (samimiyet ve gücünün ne olduðu henüzyeterince anlaþýlamamýþ olsa da) 'sorun ve çözüme' yönelikolarak farklý yaklaþýmlarla katýlmasý, bugüne deðin yazýlmayanbirçok sözü de söylenilir hale getirdi. Sanki baský altýnda tutu-lan kolektif bilinçaltý çözüldü ve sadece bastýrýlmýþ görüþlerdeðil, duygular da açýða çýktý..'Neden'ler, 'niçin'ler, 'sorun'lar ve'sorumlular' irdelenir ve hesaba çekilir oldu. Sözün kýsasýKýbrýs ile ilgili Pandora Kutusu açýldý, bütün taþlar yerindenoynadý ve yeni siyasi saflaþmalar gündeme geldi..(3)

Ortaya çýkan bu yeni tabloda en ilginç olan geliþme iseKuzey Kýbrýs cephesinde yaþananlar. Yýllardýr seslerini yeter-ince duyuramamaktan ve özellikle Türkiyeli aydýnlar tarafýndananlaþýlamamaktan mustarip olan Kýbrýslý türkler, her geçen gündaha da geniþleyen ve güçlenen tepkilerine, ilk kez bu denliyanýt bulabilmenin -ayný anda geleneksel kesimler tarafýndanda ilk kez bu denli insafsýzca suçlanmanýn ve aþaðýlanmanýn-þaþkýnlýðýný yaþýyorlardý. Bugüne kadar 'millilik' kutsiyetiyledokunulmaz kýlýnan ve hatta "Türk Ceza yasasý Ön Tasarýsýiçinde, Türkiye Cumhuriyeti resmi politikasýný savunmayayönelik olarak hazýrladýðý 'koruyucu maddeler' ile hukukianlamda da koruma altýna alýnan" Kýbrýs davasý'nýn kazandýðýbu yeni görünüm, tartýþmanýn taraflarý arasýnda gerilimli iliþk-ilere yol açmaktan da geri kalmýyordu. Bir yandan zihniyet kar-maþasý, öte yandan duygusal tepkisellik, bunca zaman hem

gözlerden sakýnýlan ve hemen her derde deva hazýrda tutulanbu nadide 'kutsal dava'nýn muhayyel ve mucizevi sýrlarýnýdöküyordu.

Özellikle Kýbrýslý Türklerin giderek artan geniþ katýlýmlarýylameydanlarý doldurarak ortaya koyduklarý ve "Bu memleketbizim" diyerek sahiplenmeye çalýþtýklarý siyasi iradeleri; "TekAdam-Tek Lider" anlayýþýyla yürütülen davada artýk göz ardýedilemeyecek bir mahiyet deðiþikliðini zorlarken, ayný anda bugeleneksel anlayýþý sürdürmek isteyenlerin hýþmýna da uðruy-ordu. Bu çok "mülkiyetli davada" þimdiye kadar sadece elindentutulup yönlendirilmesi gereken bir mahalle halký gibi algýlananKýbrýslý Türklerin, Kýbrýs Sorunu'na (bu ayný zamanda onlarýngeleceðidir) siyasi aktörler olarak müdahil olmaya kalkýþmalarýve hele bu kararlýlýðý yüksek sesle dile getirmeleri, onlarý hay-atiyeti olan 'özne'ler deðil, cansýz ve kurbanlýk 'nesne'lerhalinde tanýmlamaya alýþkýn siyasileri ve toplum mühendisleriniadeta çýlgýna çeviriyordu. Böyle bir durumda, bu densizliðemüdahale ve bunlarý yapanlarý hizaya getirme ise artýk bir farzoluyordu.

Neredeyse tek tek bütün Kýbrýslý Türklerin BM genelSekreteri Kofi Annan'ýn hazýrladýðý çözüm paketini müzakereyeve imzalamaya deðer bularak, çözümsüzlüðün behemehalaþýlmasý ve AB'ye girilmesi yönünde fikir beyan etmeleri,yapýlan anket çalýþmalarýnda bu beyanlarýný çok yüksek oran-da teyit etmeleri, bu oranlarýn hemen bütün yaþ ve meslekgruplarýnda aynen tekrarlanmasý ve asýl muhtemel 'yerdeðiþtirme' ve 'toprak' tavizini gerekli kýlacak bölgelerdeyaþayan insanlarýn da benzer yaklaþýmlarda bulunmalarýna,Türkiye'nin çeþitli kentlerinde ne 'bir karýþ toprak' ve ne de 'birtek çakýl taþý' bile verileceðinin haykýrýldýðý mitinglerle, üstelikKýbrýslý Türklerin esenliði adýna (yoksa hizaya getirmek adýnamý) karþýlýk verilmesi; keza çeþitli televizyon programlarýnakonuþmacý olarak katýlan ve görüþ beyan eden KKTC muhale-fet liderlerinin ipliklerini pazara çýkarmak için gösterileniþgüzarlýklar, serdedilen aðza alýnamayacak küfürler ve insaf-sýz suçlamalar yapýlmasý bu garabetin sadece birkaç örneðiy-di. Yine Rauf Denktaþ'ýn onbinlerce Kýbrýslý Türk tarafýndan isti-faya davet edilmesi ve artýk halkýný ve onun çýkarlarýný temsiletmediðini söyleme cesaretinde bulunmalarý karþýsýnda'ihanet', 'nankörlük' , 'Rum Uþaklýðý' ve benzeri envai çeþit nite-lendirilmelerin ve yine üstelik Kýbrýslý Türklerin (!) adýna yapýl-masý da bir baþka alemdi. Egemen mentalite geçmiþi bugününüzerinde bir ipotek olarak algýlamaktadýr. Yarýnlara doðru yeniadýmlar atamýyorlar. Toplumsal hafýzada yer alan korkularý,kötü hatýralarý tekrar tekrar kazýyarak yarýnýn kaçýnýlmaz tekrar-larý gibi sunuyorlardý. Gelecek hayalinin tarihi belirlemesinedeðil, geçmiþe ait kötülüklerin geleceði belirlemesinde ýsrarcýoluyorlardý. Bu yüzden zamanlarý karýþtýrýyorlar ve yeni zaman-larýn ihtiyaçlarýný anlamýyorlardý. Böyle olunca da zihinlerikarýþmýþ zavallý Kýbrýslý Türklerin, "Çözüm ve AB" temelindeifade ettiði siyasi tavrýný, geçmiþin inkarý, unutkanlýk ya daihanet olarak deðerlendirmekte hiçbir beis görmüyorlar, aksinebütün bunlarý düzeltmenin 'tarihi' sorumluluðuna soyunarak,tarihin kendisini istismar ediyorlardý.

EKONOMÝK VE SOSYAL ETKÝLER1990'lý yýllarýn sonlarýna geldiðimizde 1974 sonrasý yaratýlan

üretim kapasitesinden yoksun ekonomi artýk fire vermeyebaþlamýþtýr. 1974 yýlýnda çalýþtýrýlmaya baþlanan Sanayi

Holding,ETÝ, Turizm Ýþletmeleri, Cypruveks, Süt Kurumu,Toprak Ürünleri Kurumu, Devlet Üretme Çiftlikleri ve nihayetElektrik Kurumu satýlýða çýkarýlmýþtýr.Bunun üzerine o iþkol-larýnda bulunan emekçi sendikalarý özelleþtirmeye karþýçýkarak bunun vatan hinliði ile eþ olduðunu söylediler(4).Sendikalar Türkiye'nin dayatmasýnýn bunda söz konusuolduðunu iddia etmekteydiler ki burada oldukça gerçek payý davardý. Sendika baþkanlarýna göre iþçiler sokaða atýlacak vesonuçta da Kýbrýslý Türklere göç yollarýnýn görüleceðini söyle-mekteydiler. Bu arada ayný tarihlerde öðretmenler grevi KuzeyKýbrýs'ta büyük bir yanký yapýyordu(1997-98)(5). 21 Ocak 1998Çarþamba günü 2000'e yakýn öðretmen(ilkokul-ortaokul)maaþlarýnýn azlýðý dolayýsýyla sürdürdükleri grev neticesinde birsonuca gitmezken yürüyüþe geçerek 'Baþbakanlýða' gittiler(6).Ayný tarihlerde maaþlara zam yapýlmazken süt fiyatlarýnabüyük bir zam getiriliyordu.

Bu arada 1998 seçimleri kapýyý çaldýðýnda baþtaki etkinsaðcý partiler UBP(Ulusal Birlik Partisi) ve DP(Demokrat Parti)1974 yýlýndan beri baþvurduklarý alýþýlmýþ taktiklerine yinebaþvurmakta ve ellerindeki Kýbrýslý Rum mallarýný daðýtýp oykazanmaya devam ediyorlardý. Hatta o günlerdeki gazetelerGüney'de mal býrakýp Kuzey'e geçen göçmenlerin mal sorun-larýnýn çözülmediði konusunda yazýlar da yazmaktaydý(7).Diðer yandan, güvenilir kaynaklardan alýnan bilgilere göre,KKTC'de seçim sancýsý içinde olan bazý yetkililer, KuzeyKýbrýs'ta yaðmalanacak daha neler olduðunu saptamak içingecesini gündüzüne katmýþ durumda bulunmaktaydý. SadeceKuzey Kýbrýs'ýn lideri olarak tanýnan bir liderin bir yakýný olaraktanýnan bir zata 400 dönüm arazi daðýtýlmaktaydý(8). Bu aradao tarihlerde yapýlan araþtýrmalarda Kuzey Kýbrýs'ta evlenenlerinyaklaþýk %50'si boþanmaktaydý. Evlenenlerin sayýsý, her yýlortalama bin kadar olduðu halde, boþananlarýn sayýsýnda yýllaritibarý ile büyük artýþ vardý.Devlet Planlama Örgütüne göreevlenenlerin sayýsý 1983'de 1070, 1984'de 1139, 1985'de1110, 1988'de 1070, 1991'de 1015, 1994'de 1096 ve 1996'da1042 olarak belirlenmiþti.

Oysa ki Mahkemelerin faaliyet raporlarýnda yapýlan derlemel-erde, boþanmalar hýzla artýyordu. Bu raporlara göre, 1980'de266, 1982'de 285, 1985'de 352, 1992'de 425, 1994'de 485,1997'de ise 485 aile boþanmýþ durumdaydý. Bu durumdaboþananlarýn oraný evlenenlerin yaklaþýk %50'si oluyordu.

Bu bilgilerden hareketle ekonomik sorunlardan ötürü KuzeyKýbrýs'taki aile kurumunda , ciddi bir rahatsýzlýk olduðunu vegeçimsizliklerin daha fazla ekonomik nedenlerden dolayý hatsafhada olduðu söylenebiliyordu(9).

Bu arada 9 Þubat 2000, Çarþamba tarihli gazeteler 4bankanýn faaliyetlerini durdurduðunu ve bu bankalarýn mudi-lerinin Lefkoþa'da kitlesel bir miting yapacaklarýný duyuruyor-du(10) .Dört bankanýn kapatýlmasýndan 30,000 mudi etkilendi.Dört bankada toplam mevduat 60 trilyon TL idi. Bir gün sonrakigazetelerde bu dört bankadan onbinlerce mudinin yürüdüðüyazýlmakta ve o gün bir bankanýn daha iflas ettiði gazetelereyansýmaktaydý(11). Esasýnda Kýbrýs Türk halký, enflasyonlaKýbrýs Liralarý yerine, Türk Lirasýný kullanmaya baþlayýncatanýþmýþtý.

-Devam Edecek-

Ulus

Irkad

KIBRIS'TAKÝ 2000’LÝ YILLARIN BAÞLARINDAKÝ

BAÞKALDIRININ EKONOMÝK-SOSYAL VE

POLÝTÝK ETKÝLERÝ -1-

[email protected]

YILDIRIM TÜRKER - Radikal

Afiþleri görmüþsünüzdür: Kadýna þiddet uygu-layan erkek deðildir! Dile bakar mýsýnýz?

Kadýnlarýný öldüren bir toplum, Dünya KadýnlarGünü'nü kutlamaya hazýrlanýyor.

Artýk her gün birkaç kadýn, kimileyin töredirdiye, kimileyin imdat çýðlýklarýna ve polise oncaþikâyetine raðmen sýrtý tapýþlanýp salýverilmiþkocalarý tarafýndan insanlarýn gözü önündekatlediliyor.

Toplumun bir týk daha yakýnýna vardýðý nokta,kadýnlara yönelik toplu katliamlardýr.

Bu toplum kadýnlarýný ölüme yollayarak intiharediyor.

Her bir hýrpalanan, tecavüze uðrayan,öldürülen kadýn, kimse kaçmaya çalýþmasýn,hepimizin suçudur. Bu toplumda yaþayan, bu dilikonuþan herkes mizojiniyle maluldür. Bunakadýnlar da dahildir. Kadýna uygulanan þiddetekarþý örgütlenmeye çalýþan dilin kendisi de kadý-na yönelik þiddet içermektedir.

Bütün þehri kirli bir sýrýtýþla kaplamýþ afiþlerigörmüþsünüzdür.

'Kadýna þiddet uygulayan erkek deðildir'. Kadýnlarý tacizden, tecavüzden, katledilmekten

korumaya yönelik dile bakar mýsýnýz? Aklýevvel bir reklam yazarýnýn 'erkekleri tam da

buradan vurup etkileyebiliriz' cinliðiyle bulduðubu slogan, besbelli kadýna yönelik þiddete karþýkurulmuþ organizyonu ve afiþlerin altýnda imzasýolan Hürriyet gazetesini çok etkilemiþ. Þehirde

adým baþý karþýnýza çýkýyor. 'Kadýna þiddet uygulayan erkek deðil' slo-

ganýnda erkek olana yakýþmaz vurgusu varelbet. Pekiyi, kime yakýþýr? Karýya mý?

Yoksa 'kadýna þiddet uygulayanlar ancak ibneolabilir' mi, erkeklere býyýkaltýndan fýsýldadýðýnýz?

Dayakçý kadýn katili erkekleri caydýrmak içinbulabildiðiniz çaðrý bu mu?

Kadýnlarý erkek þiddetinden korumak için yolaçýkarken erkek imgesini cilalamak, iþte tam dabu toplumun, anadilimizin vahþi yönelimidir.

Bu toplumda, muhatap alýnan, kendisine hitapedilen erkektir.

Bu slogan da birçoklarýnca, erkek adamla karýgibi güvenilmez adam arasýndaki ayrýma dikkatiçeken bir anlam taþýyacaktýr.

Küçücük kýz çocuklarýnýn tecavüze uðradýktansonra gönüllü ilan edildiði, terörist ilan edilenkadýnlarýn askerler tarafýndan tecavüze uðrayýpsusturulduðu, aile arasýna girilmez diye sokakortasýnda býçaklanan kadýný polisin uzaktanseyrettiði, kadýnlarýn durmadan tahrik ettiði,kýþkýrttýðý, beni öldür, benim ýrzýma geç, beni fil-istin askýsýna al diye yalvardýðý bir memleketresmi çýkmýyor mu basýnýmýza baktýðýmýzda?

Birkaç yýl önceki bir olayý hatýrlayalým mý? Hanihep birlikte haberlerde bir kadýnýn bir polistarafýndan saçýndan sürükleniþini izlemiþtik.Kimse müdahale edemiyordu doðal olarak.

O kirli görüntülerde bir müzikholü basan polis-leri ucuz, eski düðünvari bir klavyenin açýsýndangörmüþtük önce. Sonra müzisyenin önünde

copunu sallayan bir polisi. Sonra müzikholünkapýsýndan saçlarýndan sürüklenerek çýkarýlanbir kadýný. Sonra ayný kadýnýn merdivenlerdenyine saçýndan sürüklenerek, basamaklara çarpaçarpa indiriliþini izlemiþtik. Son resimde dekapýsýna kadar sýrtüstü süründüðü arabayabindirilmek üzereykenki halini. Kamera kayýt-larýný görenler arasýndan bu görüntüleri yadýr-gayacak kadar içedönük ve dünyaya kör kimseçýkmýþ mýdýr? Sanmýyorum. Çünkü polis, kadýn-larý saçlarýndan sürükler. Kimileyin yerde dertopolmuþ bir genç kýzýn kafasýna gerilerek bir volede çekebilir. Ama en çok ve ille saçlarýndansürükler. Biliyoruz. Binlerce kez tanýk olduk.Binlerce kez haberlerde izledik.

Bu haberi verirken de gazetelerin kullandýðý dil,basýnýmýzýn pek sýk kullandýðý tecahülüarifmakamýndandý. Bir büyük gazetemiz "Böyle zor-balýk görülmedi", diðeriyse "Eþkýyanýn Cüreti"manþetleriyle sundu haberi. Ýkisinin de çýðýrtkanþaþkýnlýklarýnda neredeyse Brechtiyen biryabancýlaþtýrma efekti çalýþýlmýþtý.

Görülmemiþ ilan edilen zorbalýk görüntüleri,sýrtlarýnda polis üniformasýyla bir kadýný saçýn-dan sürükleyen adamlara aitti.

Bu görüntülerde insaný çileden çýkaran cüretgösterisi de eþkýyaya ait olduðu içintiksindirmeliydi insaný. Çünkü bir kadýný çalýþtýðýyerden sürüyerek çýkaran adamlar polis deðil,polis kýlýðýna bürünmüþ zorbalardý. Bu, onlarýeþkýya kýldýðý gibi eylemlerine de küstahça bircüret katýyordu. Polise hak olan onlara cüretti.

Üniforma sahteyse gözlerimiz önünde gerçek-leþtirilen eylem eþkýyalýk oluyordu.

Bu gazetelerden hiçbirinin kameraya yakalan-mýþ bir polis þiddetini 'cüret' ya da 'zorbalýk'olarak adlandýrmýþlýðýný hatýrlamayýz. Çünkü butoplumda karýsýný parçalayan bir kocaya, kur-banýný saçýndan sürükleyen bir polise, esiraldýðýnýn ýrzýna geçen bir askere kimse müda-hale etmez. Edemez.

Þimdi yine kimi makyözler çýkmýþ, parlamento-da yüzde 50 kadýn milletvekili diye taleplerinihaykýrýyorlar. Siyasette kafa sayýsýyla eþitliðinsaðlanmasýnýn en önemli adým olacaðýndan hiçkuþkularý yok. Ýkna odalarý mucidi kadýn ve ben-zerlerinin, kadýnýn öncelikle yaþam hakký olmaküzere bütün toplumsal haklarý açýsýndan nasýl biryarar saðlayacaðýna inanýyorlar?

Yine hatýrlatmakta yarar var. Ýktidarýn kendi cin-siyeti vardýr. Orada ne kadýn kadýn, ne erkekerkektir.

Kadýnlarý hep birlikte öldürüyoruz. Onlarý koruma altýna alýnmasý gereken bir tür

olarak gören münevver kravatlý-tayyörlüler deonlara güvence þartý olarak üç çocuk analýðýdýþýnda hiçbir önerisi olmayan sade suya türbanözgürlükçüleri de, kadýný özne olarak görmeözürlü basýn da, yorgunluktan bezginlikten sesiniçýkarmayanlar da, hepimiz içten içe kadýn nefretitaþýyoruz.

Ýþte bu nedenle kadýnlara þiddet uygulayan-lara, "Erkek olun, erkek!" diye baðýrýp gururlayolumuza devam ediyoruz.

Erkek olun erkek!

Page 12: yenicag 11032011

12 HABER11 MART 2011 CUMA

Halil Paþa

Yirminci Yüzyýlda milliyetçiliklerin kanabuladýðý bu adadan,Bir Türk kadar Kýbrýslý,Bir Kýbrýslý kadar TürkHastalarýna þifa daðýtan,Baflý doktor Ýhsan Ali geçti…

Kýbrýslýlýðýna doladýðý kalemiyle Gittikçe milliyetçilikten uzaklaþan Merkezine insaný alan fikirleriyle Kiminin parasý, kiminin de hayýr duasý, hastalarýna þifa daðýtan,Baf'lý doktor Ýhsan Ali geçti…

Ne O Kýbrýslý kimliðinden vazgeçti,Ne Kýbrýslýlýk O'ndan… Bu adadan; ölüsü dirisinden daha tehlikelisayýlan,Hem Baf'lý, hem doktor, hem insan, Ýhsan Ali geçip gitti…

KIBRISLI ÝNSAN DR. ÝHSAN ALÝ:Ýhsan Ali 1904 yýlýnda dünyaya geldi.

Doðduðu Baf kazasýna baðlý Vreçça (Daðaþan)köyünün ilkokul öðretmeni olan babasýndanöðrendi okuma ve yazmayý.

Ortaokul'u Baf'ta, Lise'yi de Lefkoþa'daokuyup tamamladý.

Kýbrýs'ta yüksek öðrenime gidenlerin parmak-la gösterildiði o yýllarda Ýstanbul TýpFakültesinden mezun olan Ýhsan Ali, ihtisasýnýÝsviçre'nin Cenevre kentinde tamamladý.Avrupa'nýn göl kýyýsýndaki bu muhteþemþehrinde kalmak yerine, o tuttu Kýbrýs'a geridöndü. Ada topraklarý mý onu çekti. Ve o daiçindeki sese uyup mu geri döndü doðduðuyere? Sanýrým. Çünkü o gerçek bir Kýbrýs sev-dalýsý olduðunu yaþam biçimiyle gösterdi bize...

1934 yýlýnda Baf kazasýna yerleþerek kasaba-da doktorluk yapmaya baþlayan Ýhsan Ali, o yýl-larda yoksulluklarýn ve hastalýklarýn kol gezdiðiKýbrýs'ta, maddi gücü yerinde olmayan birçokyoksul kiþiyi ücretsiz tedavi etti. Ýþte bu neden-ledir ki, sonradan Kýbrýs Türk Liderliði ve TMTtarafýndan kendisini "hain" ilan edilmesine rað-men, o, özellikle Baflý Kýbrýslý Türkler arasýndaçok sevilip saygý görmeye devam etti. ÝhsanAli'ye duyulan bu sevgi ve saygý, onun Teþkilattarafýndan, "öldürülmesinin Kýbrýslý Türklerarasýnda yaratacaðý toplumsal zararýn, hayattakalmasýndan daha büyük olacaðýna kanaatgetirilmesine" yol açtý. Ve böylece infazýndanvazgeçildi.

Denebilir ki Dr. Ýhsan Ali Kýbrýs TürkLiderliðine kafa tutup da eceliyle ölmeyibaþaran ender siyasi muhaliflerden birisi olarakKýbrýs Tarihi'ne geçti.

HEM KEMALÝST, HEM DE ANTÝ SÖMÜRGECÝ:Dr. Ali Ýhsan, Türkiye'de þapka devriminden

hemen sonra, babasýnýn fesi çýkarýp atan ilkKýbrýslýlardan birisi olduðunu övünçle anlatýrhatýrlarýnda. Sadece babasýnýn Atatürkçülüðüile övünmekle kalmaz, dönemin diðer heyecan-lý aydýnlarý gibi o da kendisini Kýbrýslý Türklerinarasýndaki hýzlý Kemalistlerden birisi olaraksayar ve öyle davranýr.

Türk kimliðini öne sürmenin, Türkiye'ye enküçük bir yakýnlýk ve sevgi gösterisinde bulun-manýn Ýngiliz Sömürge Yönetimince yasak-lanýp, takip ve cezaya çarptýrýldýðý bir dönemde,o, Türkiye'nin milli günlerinde, Baf kasabasýndatörenler düzenlenmesine, Türk bayraðýnýn çek-ilmesine bizzat öncülük eder. Adada yaþayaneski Osmanlý tebaasý Kýbrýslý Türklerin, Ýslamkimliði ile anýldýklarý o yýllarda, Ýhsan Ali özellikle"Türk" kimliðini dillendirmeyi yeð tutar.

Türk kimliðini, Enosis'e karþý Taksim tezinidesteklemek için deðil, Ýngiliz Koloni yönetiminekarþý Kýbrýs'ýn baðýmsýzlýðý için, sömürgeciliktenazade kýlýnmýþ bir Kýbrýs arzusunu düþlediðiiçin öne çýkarýr.

Þöyle bahseder o yýllardan Ýhsan Ali:"1940'da Baf'ta "Türk Derneði" adýný taþýyan

tek örgütün baþkanlýðýna seçildim. Ýlk amacým,Derneðe bir bayrak bulmak oldu. TümKýbrýs'taki milli bayramlarda, her zaman en

önde olmaktan geri kalmadýk. Sömürge yöneti-minin her fýrsatta boðmaya çalýþtýðý ulusalduygularý, Derneðimiz güçlendiriyordu. EvkafParký'na yerleþtirdiðimiz, milli marþýn çalýndýðýmegafonlarla, halký kutlamalara katýlmayaçaðýrýyorduk." (*)

……………………………….. (*) Hatýralarým, Dr. Ýhsan Ali, Galeri Kültür

Yay. Sf. 17

Dr. ÝHSAN ALÝ'YE GÖRE:

ÝNGÝLÝZ SÖMÜRGE YÖNETÝMÝNÝN

KIBRISLI TÜRKLERE BAKIÞIDr. Ýhsan Ali yaþamý boyunca Ýngiliz Sömürge

yönetiminin adadaki "böl ve yönet" politikasýnaher zaman karþý çýkar. Çünkü o kendisiniadanýn barýþçý bir sakini olarak görür ve eðerdýþ karýþmalar olmazsa Kýbrýslýlarýn barýþiçerisinde bir arada yaþayabileceðini düþünür,yazar ve söyler.

Ýhsan Ali, Ýngilizlerin, özellikle adaya geliþ tari-hi olan 1878 yýlýndan itibaren Kýbrýslý Türkleri azgeliþmiþ ve edilgen bir cemiyet olarak idareetmeye çalýþtýðýný düþünmektedir. Tabii bundandolayý da büyük bir öfke duyar Sömürge yöne-timi ile adadaki iþbirlikçilerine. Nitekim KýbrýslýTürkleri aþaðýladýðýný varsaydýðý bu Ýngiliz tutu-mu karþýsýnda þunlarý yazar.

"Ýngilizler Türk toplumunda iki "kabile reisi"tanýyorlardý. Bunlardan birisi Evkaf sorumlusuy-du. Evkaf temsilcisi (Delegate of Evkaf)ünvanýný taþýyordu ve en büyük etkiye sahipti.Ýkinci güçlü adam ise Müftü idi." (*)

………………………………….(*) A.g.e. Sf 18

"TÜRKTEN TÜRKE

KAMPANYASI"NA

KARÞI ÇIKAR:Ýhsan Ali, "Vatandaþ

Türkçe Konuþ","Türk'ten Türk'eKampanyasý" vb.faaliyetlerin, KýbrýslýTürkleri "Türkleþtirmek"amacýyla "Özel HarpDairesi" denetimindekiTMT örgütü aracýlýðýyla birnevi tehdit ve þiddet aracýolarak kullanýldýðýný önesürer. Tüm bu baský vetehditlere karþý aldýrmaksýzýnkarþý çýkar.

Ýhsan Ali, Avrupa OrtakPazarý'nýn (AET) kurulduðu birsýrada ve AET üyesi Avrupadevletleri arasýnda mallarýn serbest dolaþýmagirmesine raðmen, "Türk'ten Türk'eKampanyasý"nýn ilkelliðine ve anlamsýzlýðýnadikkat çeker ve de bu iki olay arasýndakiçeliþkiye iþaret eder. Dahasý, aslýnda sözkonusu "Türkten Türke Kampanyasý" aracýlýðýy-la, Kýbrýslý Türkler arasýnda küçük bir tüccarkesiminin, halkýn tümünü sömürdüðünü dil-lendirir.

Ek olarak Kýbrýslý Türkler arasýnda yürütülenbu fanatik Türk Milliyetçisi kampanyalararacýlýðý sayesinde, halkýn zora dayanan yön-temlerle korkutulduðunu öne sürer. KýbrýslýTürkler arasýnda TMT'den her türlü þiddetiuygulamaktan çekinmeyen bir korku teþkilatýolarak korkulduðu bir dönemde, o, gazetelerdeyazdýðý makalelerle kendi bildiði doðrularýný,bizzat TMT ve baskýlarýný da eleþtiri konusuyaparak cesurca yazmaktan, Kýbrýs TürkLiderliðine karþý açýkça muhalefet etmektençekinmez.

Bir defasýnda Rum tarafýndan bir çift ayakkabýsatýn alan Ali Ýhsan'ýn kýzý da "Türk'ten Türk'eKampanyasý"nýn takipçisi "Teþkilat"ýn gazabýnauðrar ve hem korkutulur hem de iki KýbrýsLirasý para cezasýna çarptýrýlýr. Ali Ýhsan"Hatýralarým" isimli kitabýnda sadece kýzýnýnpara cezasýna çarptýrýlmasýna deðil, ancak onualýp TMT'cilerin karargahýna götüren ve 2Kýbrýs Lirasýný tahsil edenlerin arasýnda defalar-ca parasýz tedavi etmiþ olduðu bir akrabasýnýn

bulunmasýna da oldukça içerlediðini yazarhatýralarýnda...

Adadaki gerek Elen Milliyetçilerinin, gerekseTürk milliyetçilerinin birbirlerini ötekileþtirip düþ-man sayan þoven politikalarýyla, ÝngilizSömürge Ýdaresi'nin "Böl ve Yönet" siyasetineyardýmcý olduklarýný anlatýr. Hatta hem Türkler,hem de Rumlar arasýnda bu koloni politikasýnayardýmcý olanlarýn isimlerini ve yaptýklarýný dasiyasi anlatýlardan yola çýkarak kendince ortayakoymaktan kaçýnmaz.

"Hatýralarým" isimli kitabýnda þunlarý da yazar:" Þovenizm öyle bir noktaya vardý ki Türkler,

ezelden beri Elen adlarýyla bilinen köylerinadlarýný deðiþtirdiler ve örneðin Mandirya'yý"Yeþilova", Aynikola'yý "Esentepe" v.s diyeadlandýrdýlar. Aynýsýný Elenler de yaptý. Baf'taçok tanýnmýþ bir bölge ve adý Türkçe olanMusalla'yý "Akropolis" yaptýlar. Tüm Bunlarbölücü Ýngiliz siyasetlerinin bir sonucuydu." (*)

……………………………………….(*) A.g.e. Sf. 22.

"ENOSÝS'ÝN GERÇEKLEÞMESÝ MÜMKÜN DEÐÝLDÝ": Kýbrýslý Rumlarýn kafalarýndaki Enosis fana-

tizminin durdurulmasý mümkün müydü? diye sorar Ýhsan Ali.Cevabýný da yine kendisi verir:"Gerçekte Kýbrýs Elenleri için Enosis fikri bir

tutkuydu ve ne yapýlýrsa yapýlsýn bunun akýl-larýndan ve yüreklerinden çýkarýlmasý kolaydeðildi." (*)

Yirminci Yüzyýlýn baþýndan 1959 yýlýna kadarsüren adadaki Ýngiliz Sömürge yönetimi

süresince, Kýbrýs Rumtoplumun genelinde birsaplantý halini almýþEnosis'in gerçekleþemeye-ceðinin bir türlü fark edile-memiþ olduðuna dikkatiçeken Ýhsan Ali, aradangeçen süre içerisinde,Kýbrýs Rum LiderliðininKýbrýs Türk nüfusunkaygý ve taleplerinidikkate almadýðýkanaatine varýr.

Ayrýca Makarios veçevresinin, SömürgeYönetiminin, LozanAntlaþmasýndaKýbrýs'ý çoktan göz-den çýkarmýþ olanTürkiye'yi devreyesokarak, hem

Yunanistan'ýn Enosis'everdiði desteði frenleyebileceðini, hem

de adada Kýbrýs Rum Liderliðine ve ElenMilliyetçiliðine karþý Türk þovenizmini tetikleye-bileceðini, çok da dikkate almadýklarýný yazar"Hatýrlarým" isimli kitabýnda.

Türkiye'nin Kýbrýs konusuna siyasi olarakmüdahil olmasý, ek olarak adanýn Türkiye'nin40 mil yakýnýnda bulunmasý, Kýbrýslý Türklerinvarlýðý vb. konular, Kilise ve Kýbrýslý RumLiderliði tarafýndan pek önemsenmediði gibi,onlarý "Enosis" söyleminden de vazgeçirmeyeyetmez.

Halbuki Ýhsan Ali'ye göre; "Gerçekte Enosis'ingerçekleþmesini engelleyen faktör, Türkiye'nin,Yunanistan karþýsýndaki askeri üstünlüðüdür."(**)

20 Temmuz 1974 ile baþlayýp ve bu yýl 37'nciyýlýný dolduracak olan adanýn kuzeyinin Türkiyetarafýndan fethiyle sonuçlanan þu anki bölün-müþ siyasal statüsü, bugün için hiçbir yorumagerek býrakmayacak þekilde Ýhsan Ali'ninKýbrýs'ýn geleceðine iliþkin siyasi mantýk sil-silesinin de doðruluðunu ortaya koyar.

………………………………(*)a.g.e. sf. 26-27(**)a.g.e. sf. 31.

DR. KÜÇÜK'E KISMEN YAKIN, AMA DENKTAÞ'A

KARÞI ÇOK SOÐUKTU:Denktaþ bey, Reþat Akar'ýn hazýrlayýp sun-

duðu "Dr. Ýhsan Ali Belgeseli"nde Ýhsan Ali'ninKýbrýs Türk Toplumundan kopmasýnýn, Dr.

Küçük ile liderlik rekabetine girmesiylebaþladýðýný söyler.

Ýhsan Ali "Hatýralarým" isimli kitabýnda yazdýk-larý Denktaþ bey'in söyledikleri ile pek uyuþ-maz.

Gerek Dr. Küçük, gerekse Denktaþ'ýn siyasitutum ve düþünceleriyle, Ýngilizlerin "Böl veYönet" politikalarýnýn uygulanmasýna yardýmcýolduklarýný belirten Ýhsan Ali; "…Küçük, uzunzaman öncesinden baðlantýsý olduðu Denktaþtarafýndan (böl ve yönet politikasýna yardýmcýolmaya-hp) sürüklenmiþti" diye yazarhatýralarýnda. Ve devamýnda da: "Dr. Küçükyakýn arkadaþýmdý. Onu iyi tanýyordum.Sömürgecinin oyununa gelebileceðini sanmýyo-rum" diye ifade eder. Ýhsan Ali, Denktaþ bey'i,hem siyaset sahnesine Ýngiliz SömürgeYönetiminin teþviki ile girdiði, hem TMT'ninkurulmasýndan sorumlu olduðu ve hem de ken-disinden olmayanlarý "Teþkilat" aracýlýðýylakorkuttuðu için her fýrsatta Doktor'dan dahauzlaþmaz bulduðunu söyleyip yazmakta birsakýnca görmez.

Uzun lafýn kýsasý, Denktaþ bey'in Kýbrýs TV'desöylediklerinin aksine, Ýhsan Ali'nin"Hatýralarým" isimli kitabýný iyi okuyan bir kimse,onun "toplumdan kopmasýnda" Doktor'dan çokDenktaþ faktörünü suçladýðýný anlayacaktýr…

DENKTAÞ BEY, BABASI RAÝF BEY ÝLE GENÇ DOKTOR

ÝHSAN ALÝ ARASINDAKÝ ÝYÝ ÝLÝÞKÝLERE BÝZZAT

ÞAHÝTLÝK ETMÝÞTÝ.Denktaþ bey Lefkoþa kaldýðý yýllarda,

annesinin mezarýný ziyaret etmek ve yakýnlarýnýgörmek için babasýyla birlikte Baf'a hergidiþinde, Ýhsan Ali'nin evine de uðradýklarýndanbahseder ve Ýhsan Ali ile babasý Raif bey'insohbetlerini yazar.

Denktaþ'ýn babasý Raif bey, okumuþ olanlarýnparmakla gösterildiði 1930'lu yýllarda Dr. ÝhsanAli'ye karþý büyük bir sevgi beslemektedir.Denktaþ'ýn babasý Raif bey gibi, Ýhsan Ali'nin deRaif bey'e karþý sevgisi vardýr. Bu ziyaretlerdeDenktaþ, henüz ilkokula giden bir çocuktur vesanýrým Ýhsan Ali kendisinden yaklaþýk 20 yaþbüyüktür. Kim bilir belki de Ýhsan Ali'ye, hem buyaþ farký, hem de babasýna olan yakýnlýðýndanda dolayý belki de "Ýhsan Amca" veya ÝhsanAbi" demektedir.

Ýyisi mi, Dr. Ýhsan Ali ile ilgili olarak biz sözüDenktaþ bey'in kendisine býrakalým.

"Baf'ý ziyaret ettiðimiz günlerde annemiziyaretten (Denktaþ'ýn annesi ölmüþtürdolayýsýyla bu bir mezar ziyaretidir) sonraziyaret ettiðimiz evler arasýnda Dr. Ýhsan Ali'ningün gele TMT'ne Kurtuluþ Mücadelemize tersdüþerek Makarios'un ödenekli 'Türk danýþmaný'olacaðýný kim düþünebilirdi? Babamýn her oku-muþ insana karþý büyük bir sevgisi vardý. Dr.Ýhsan Ali'nin ailesi ve yakýnlarý ile de babamýndostluðu vardý."

Denktaþ bey'in bir TMT kurucusu olduktansonra kaleme aldýðý Karkot Deresi isimlikitabýnda yazmýþ olduðu bu satýrlardan daanlaþýlacaðý üzere, Ýhsan Ali'nin Makarios'undanýþmaný olmasýyla Denktaþ bey Ýhsan Ali'ye(aslýnda çok daha önceden baþlayan-hp) karþýöfkesini açýða çýkarmakta bir sakýnca görmez.

TÜRK MÝLLÝYETÇÝSÝ VEYA ANTÝ EMPERYALÝST

OLMAK1963 yýlýnda patlak veren çatýþmalarýn hemen

arkasýndan Kýbrýslý Türkler, Kýbrýs Cumhuriyetikurumlarýný, "can güvenliði" gerekçesiyle veTMT'nin direktifleri doðrultusunda terk eder-lerken, Türkler arasýnda adada iki siyasi görüþve hareket tarzý oluþmuþtu.

Birincisi Özel Harp Dairesi koordineli veKýbrýslý Türk çoðunluðun itaat ettiði düþünce vehareket tarzýydý ve Kýbrýs Cumhuriyetindegörevli Kýbrýslý Türk bakan, milletvekili ve dememurlarýnýn ortak devlet ile hükümetin tümkurumlarýný terk etmeleri ile sonuçlanmýþtý.

Buna paralel Kýbrýslý Rumlarla birlikte aynýsokak ve mahallelerde ve de karma köylerdeyaþayan sivillerin evlerini, mahallelerini ve köy-lerini býrakarak, Türklerin yoðun olarak yaþadýk-larý enklavlara/gettolara çekilmeleri planlan-

BU ADADAN ÝHSAN ALÝ GEÇTÝ

Page 13: yenicag 11032011

HABER 1311 MART 2011 CUMA

mýþtý. Bu gettolarda askeri önlemleri de almaksuretiyle adayý Taksime götürecek yollardenenecek, bunun için de Türkiye'nin adayamüdahalesi veya olasý bir antlaþmayla ikitoplumun birbirinden ayrýlmasý için þartlarýnolgunlaþmasý beklenecekti. Bu siyasi görüþbaþta Dr. Küçük ve Denktaþ bey olmak üzereTMT ve Özel Harp Dairesi'nin destekleyiporganize ettiði ve sonuçta 1963-74 arasý yýllar-da Kýbrýslý Türklerin büyük bir çoðunlukla itaatettiði bir yaþam tarzýný doðurdu.

Öte yandan "Kýbrýslý" kimliði ile iki toplumunbarýþ içerisinde yaþayabileceklerini öne sürenbarýþ yanlýsý Kýbrýslý Türkler de vardý. BuKýbrýslý Türklere göre, adadaki fanatik Türk mil-liyetçiliði gýdasýný Türkiye'nin anakronik mil-liyetçi bürokratik ve askeri kurumlarýndan alýy-ordu ve Kýbrýslý Rumlarla barýþýk deðil kavgalýolmayý daha çok önemsiyordu.

Özetle ve kabaca aktardýðýmýz bu iki siyasikamplaþmada, Dr. Küçük ile Rauf Denktaþ ismibirinci grubun içerisinde öne çýkarken, ÝhsanAli'nin adý ikinci grup içerisinde sivrildi.

Dolayýsýyla babasý Raif bey ile Ýhsan Aliarasýndaki karþýlýklý sevgi ve muhabbet, siyasinedenlerden dolayý Ýhsan Ali ile Denktaþarasýnda olmadý. "Sevgi" bir yana, adeta "siyasinefret" iliþkisi Ýhsan Ali'nin ölümüne kadarsürdü.

Buna raðmen ikisi arasýndaki iliþkinin aldýðýbu hale bir "Kýbrýslý sezgiselliði" ile yak-laþýldýðýnda ilginç düþünce ve sonuçlara var-mak da mümkün.

Örneðin birkaç kez, bizzat Denktaþ'ýn kendikonuþmalarýndan þahit olduðum ve onun"Teþkilatýn masum olan birçok insanýnöldürmesini son anda önlediðine" dair birsöyleminin, Dr. Ýhsan Ali ile için de geçerliolduðunu belirtmeliyim.

Þöyle ki TMT'nin ilk baþkaný Rýza Vuruþkan'ýnDr. Ýhsan Ali için çýkardýðý "vur emrini" bizzatDenktaþ bey'in kendisi engelleyecekti.

Hazýr konu açýlmýþken isterseniz bir de buolaya göz atalým…

DR. ÝHSAN ALÝ "TMT" NÝN KARA LÝSTESÝNDE:Kýbrýs TV'de yayýnlanan söz konusu belgesel

çekiminde konuþan Denktaþ bey, yazýhanesinehelalaþmaya gelen 3 Kýbrýslý Türk gençten,hem Dr. Ýhsan Ali'yi öldürme görevini üstlendik-lerini, hem de ölüm emrini kimin verdiðiniöðrendiðini anlatýr.

Denktaþ bey haberi duyar duymaz,Lefkoþa'da Ankara Sokak'taki yazýhanesindenhemen dýþarýya çýkarak, yazýhanesininkarþýsýnda ikamet eden TMT Baþkaný RýzaVuruþkan'a koþtuðunu ve kýsa bir konuþmadansonra emri verenin Vuruþkan'ýn bizzat kendisiolduðunu anlatýr.

Denktaþ bey, Ýhsan Ali için kendisine: "Çokileri gitti, çok zarar veriyor" diyen TMT BaþkanýVuruþkan'a: "Adamý öldürdüðünüz zamanvereceði zararý hiç düþündünüz mü?" diyesorar ve devamýnda Ýhsan Ali'nin öldürülmeme-si konusunda Rýza Vuruþkan'ý ikna etmeyeçalýþtýðýný anlatýr.

Tabii Ýhsan Ali, faili meçhul bir cinayete kur-ban gitmeyip eceliyle öldüðüne göre,Denktaþ'ýn o gün Rýza Vuruþkaný Ýhsan Ali'nin"ölüm emri"ni geri almak konusunda ikna

etmekte baþarýlý olduðunu söylemek mümkün.

YAKIN TARÝH TÜM ÇIPLAKLIÐIYLA BÝLÝNMELÝDÝR:Gerçi Denktaþ bey'in Ýhsan Ali Belgeselindeki

açýklamasýndan ister istemez okurun aklýna;"acaba o dönemin koþullarýnda Denktaþ bey,davaya 'zarar' deðil de 'yarar' getirdiðidüþünülen bir öldürme eyleminin TMT tarafýn-dan onaylanýp gerçekleþtirilmesini, kiþi olarakonaylýyor muydu?" diye de illa ki bir muzýr sorugelip takýlmýyor deðil…

Elbette bir tarih araþtýrmacýsý ve yorumcusu-nun, yarým asýr önce bu adada yaþananlarý,bugünün koþullarýndan yola çýkarak yargýla-masý çok da anlamlý sonuçlara yol açmayabilir.Ancak, günümüzde on binlerce sayfa bilginin,her gün ve her gece, neredeyse ýþýk hýzýndauçuþtuðu dünyamýzda, biz Kýbrýslý Türklerin,belki sadece gerçekleþen eylemleriyle deðil,ama bununla birlikte gerçekleþmeyendüþünceleri ve niyetleri üzerinden de kendiyakýn tarihimizi artýk tüm çýplaklýðýyla bilmesigerektiði kanýsýndayým…

Aslýnda bu mümkündür de. Çünkü bugünDenktaþ bey de dahil, onun gibi yakýn tari-himize ýþýk tutacak hala yaþayan birçok ayaklýtarih kitaplarýmýz vardýr. Bu nedenledir ki yakýngeçmiþindeki siyasi tarihi ve tarihi etkileyenolaylarý, özellikle bizimkisi gibi epeyce kanabulanmýþ küçük bir ada coðrafyasýnda sýkýþýpkalmýþ çok milliyetli toplumlarda bilinmesi dahada önem kazanmaktadýr.

Hem fail ve hem de maðdurlar olarak,geçmiþin "acýlarýný" bizzat tatmýþ olan, belki debirçok olaya dahil olmaktan vicdan azabýçeken, ya da yakýnýn kaybetmiþ birçokinsanýmýz vardýr. Yaþayan birer canlý tarih olanbu kiþilerin mümkün olduðu ölçüde bildiklerinianlatmasý, adada yaþayabilir bir barýþ için hemgerekli hem de faydalý olacaktýr.

Dolayýsýyla yakýn tarihin tüm çýplaklýðýylaaktarýlmasý, ileride nerede hata yapýlmamasýgerektiðinin ipuçlarýný keþfetmek ve ona görebir barýþ inþa etmek için, geleceðinKýbrýslýlarýna 'zarar' deðil ama 'yarar' saðlaya-caðýný bir kez daha vurgulayýp, Dr. Ýhsan Alidahil daha birçok siyasi figür ve siyasi olayýnaydýnlatýlmasý için bu ülkenin gazetecilerine,yazarlarýna, aydýnlarýna, tarihçilerine çok iþdüþmekte olduðunu bir kez daha belirtmiþolalým.

Neler olmuþtu adamýzýn yakýn geçmiþinde?"Bugünün bilgi çaðýnda bu sorunun "muzýr"

da olsa cevaplarýnýn, tüm çýplaklýðýyla kamu ilepaylaþýlmasý, enformasyon teknolojisindekimuazzam geliþmeler nedeniyle hem kaçýnýl-maz, hem de gereklidir" diye yazmýþ olayým birkez daha.

Öyleyse bundan on yýl kadar önce, bana,1963 sonrasý yýllarýn getto yaþamýnda birTMT'nin en üst düzeydeki görevlisinin, Ýhsan Aliile ilgili olarak anlattýðý bir olayý ve onu kiþiolarak nasýl nitelediðini, o zamanlar not etmiþolduðum yerden çýkarýp yazmamýn, kamuylapaylaþmamýn vakti artýk gelmiþtir sanýrým…

Bana olayý anlatan þimdi hayatta yaþamýyor.Ancak o anlatýrken benimle birlikte orada bulu-nan iki gazeteci daha vardý. Ve bereket ki onlaryaþýyorlar…

Ecehan Balta - Yeniyol

(…)Kadýn hareketi, kendi içinde kadýn ezilmiþliði

konusunda ortak bir anlayýþa sahip olmaklabirlikte, bunun nedenleri ve karþýsýnda geliþtir-ilecek stratejiler konusunda bir o kadar farklýgörünüþe sahiptir. Kadýnlarýn ezilme biçimleriüzerinde bilgimiz arttýkça, bu stratejik farklýlýk-lar da çoðalmaktadýr. Sadeleþtirirsek, bir grupkadýn, kadýn ezilmiþliðinin kökenlerini patri-yarkaya baðlarken, baþka bir grup ise kapital-izme baðlamaktadýr. Bizim fikrimiz, tam dapatriyarka ve kapitalizm arasýndakopmaz/diyalektik bir iliþki olduðu þeklindedir.Bir baþka deyiþle, kapitalizm patriyarkayýmeþrulaþtýrýr ve süreklileþtirir, patriyarka dakapitalizmi besler ve geliþtirir. Bu bakýmdan,yalnýzca erkeklerin ayrýcalýklarýna ya da yal-nýzca kapitalizme karþý mücadele ederekkadýn özgürlüðünü gerçekleþtirebilmekmümkün deðildir. "Eðer yalnýzca sol gruplarlabirlikte kapitalizme karþý mücadele edersek,ezilmiþliðimizin en aðýr yanýnýn, tam da engüçlü bir biçimde hissettiðimiz yanýnýn, yani evkadýnlýðýmýzýn, ev içindeki insani iliþkilerimizindokunulmadan kalmasý gibi bir riskle karþýkarþýya kalýrýz" (Meulenbelt, 1987:8). Diðeryandan, kendimize özgü varoluþumuzubaðýmsýz olarak þekillendirmek istersek de, birbaþka deyiþle salt kadýnlarýn kurtuluþu içinmücadele edersek de kapitalist sistemdeözgür bir yaþamýn önkoþullarýnýn varol-madýðýný görürüz. Bu nedenle de ayný zaman-da anti-kapitalist bir mücadele vermeden,kadýn özgürlüðünün gerçekleþmesininnâmümkün bir hayal olduðunu biliriz. Bubaðlam, kadýn hareketi ve sol arasýnda zorlubir iliþki yaratýr. Kadýnlar bu ikisi arasýndakendi çözüm yollarýný bulmaya zorlanýr. Buçözüm, kimi zaman ayrýlýkçýlýk, kimi zaman dasol hareketler içindeki örgütlenmeler olarakgeliþir. Bu elbette, ülkedeki sol/sosyalisthareketin durumu ve onun feminizm algýsý ileyakýndan iliþkilidir. Örneðin, Latin Amerika'dakiyerleþik maçizm kadýn hareketini uzun zamanayrýlýkçý bir hareket olarak geliþmeye zor-lamýþtýr. Bunun aksine Avrupa'da kadýnhareketi sosyalist hareketin organik birparçasý olmayý baþarmýþtýr. Türkiye'de isedurum böyle geliþmedi. Kadýn hareketi örgüt-sel olarak soldan baðýmsýz bir güç olarakortaya çýktý. Bunun iki nedeni var: Birincisi, solhareketin fiili bir varlýðýnýn olmadýðý 1980 son-rasýnda açýða çýkmýþ olmasý, ikincisi ise cin-siyetçilik karþýtý mücadelenin sol hareketingündemine girmemiþ olmasý. Ama buradakadýnlarýn siyasal örgütlerdeki fiili varlýðýndanöte, sosyalist hareketin programatik olarakcinsiyetçilik karþýtý -ve ayný anlamda feminist-olmasýnýn sosyalist hareket açýsýndan neanlama geldiði bugün daha anlamlý bir soruolarak duruyor.

Örgütsel strateji bir yana, kadýnlarýn talepleriöbür gruplarýn talepleri ile bütünleþmedikçekarþý çýktýklarý sistemle mücadele etmek içingereken desteði saðlamalarý güçtür. Ezilen vesömürülen tüm kesimlerin ihtiyaçlarýnýkarþýlayacak alternatif bir program mevcutdeðilse, -ki bu sadece bu kesimler arasýndabir etkileþim olduðu takdirde söz konusu ola-bilecektir- kadýn istihdamýnýn artýrýlmasýkonusundaki talebimiz, sendikalarýn sarýduvarlarýna çok daha rahat bir biçimdeçarpacaktýr. Diðer yandan, eðer bütünlüklü birprogramatik çerçeve içinden konuþmuyorsakbu talep kapitalizm içinde esnek istihdammodellerini devreye sokarak karþýlanabilir halegelebilir. Bu sefer ayný dramatik sonuç, erkekiþçiler için söz konusu olacaktýr. Bir baþkadeyiþle, tam istihdamý önermeden "kadýnlaraiþ", "eþit iþe eþit ücret" demenin bir anlamýkalmayacaktýr. Bunun arkasýndan kadýn veerkekler olarak yaþanabilir bir asgari ücrettalep etmeden ne kadýnlarýn ne de erkeklerin

tam istihdam talepleri karþýlýðýný bulmayacak-týr.

Bugün kadýn taleplerinin en azýndan belirlibir bölümünün karþýlanmasý için bütçe içindekamu hizmetlerine yapýlan harcamalarýnartýrýlmasý, saðlýk ve eðitim harcamalarýnýnyine bütçe içindeki payýnýn artýrýlmasý gerekiy-or. Bunun anlamý, özelleþtirmelerin ve savaþýndurdurulmasý, istihdam politikasý ve iþyerindeiþçi denetimi biçimlerinin yaratýlmasý vs.dir. Bubakýmdan, kadýn hareketinin talepleri sosyalisthareketin talepleri ile örtüþüyor. Peki, sosyalisthareketin bu talepleri içermeye ne kadar ihtiy-acý var? Spesifik düzeylerde kurulan baðlan-týlar, belki bu soruya daha net yanýtlar üret-memizi saðlayabilir. Özelleþtirmeleri elealalým: Özelleþtirmelerle birlikte ilk iþten atýlan-larýn kadýnlar olduðunu biliyoruz. Bu bize karþýçýktýðýmýz bu neo-liberal uygulamalardan ilkelden zarar gören özneleri gösteriyor. Buözneleri hareketin içine katmaksa onlara özgübu uygulamanýn deþifre edilmesini gerektiriy-or. Ya da savaþa karþý muhalefetin önemli birbileþeni olarak kadýnlarý örgütlemek içinsavaþýn onlar nezrinde yarattýðý özgül yýkýmýgöstermek gerekiyor. Savaþ kadýnlarý üçlü birbiçimde; hem kadýn, hem anne, hem de evkadýný olarak bir kez daha eziyor. Toplumsalþiddetin artmasýndan en çok kadýnlar etk-ileniyor, savaþta annelerin çocuklarý ölüyor vetoplumsal harcamalara ayrýlan bütçenin kýsýl-masý, kadýnlarý daha çok ev iþi yapmayamahkum ediyor. Sosyalist hareket, bütün bubaðlantýlarý kurmak zorunda. Bir yandan, tümezilen gruplarýn ihtiyaçlarýna yanýt vermekiddiasýnda olduðu için, genel bir toplumsal vesiyasal kurtuluþ programýna ihtiyacý var. Diðeryandan ise bu siyasal öznelerin oluþturduðutoplumsal gücü yaratmak, mevcut öznelerinbir kýsmýný görmezden gelerek mümkünolmadýðý için, kendi özgün sorunlarý olankadýnlarý da harekete geçirecek programatikbir yaklaþýma ihtiyacý var. Bu yaklaþým, kadýntaleplerini diðer toplumsal kesimlerin talepleriile bütünleþtirmek bakýmýndan feminist olmakdurumunda.

Diðer hareketler gibi feminist hareketi de"kýsmi" bir hareket olarak göremeyiz ve önem-ini de bu kýsmilikle sýnýrlandýramayýz. Kadýnhareketinin özgül bir baský biçimine karþýmücadelede yoðunlaþtýðý bir gerçek. Bu baskýbiçimini ortadan kaldýrmak da özgül birmücadele deneyimi gerektiriyor. Sosyalisthareket, bu deneyimi içselleþtirebildiði ölçüdegerçekten tüm ezilen ve sömürülenler için birumut olmayý baþarabilecek. Hareketlerinözgüllüðünü tanýyarak, onlarý bir programetrafýnda bütünleþtirmeyi baþarabildiði ölçüde.

Bunun, aktivistler için bir anlamý var:Hareketin özgül deviniminin yarattýðý taleplerikendi programýnýn ayrýlmaz bir parçasý vekendini de bunun bir savunucusu olarakgörmek. Kendini hareketin yerine ikameetmeden, ama hareketin seyrinden de kopmadan.

Özgürlükçü SosyalizmNeden Feministtir?

Page 14: yenicag 11032011

HABER14 11 MART 2011 CUMA

AKP'nin kuruluþ sürecinden günümüze kadar gelensiyasal davranýþ ve dilini anlatan her halde en iyi cüm-ledir.

AKP'yi tarihsel arka planýyla birlikte ele aldýðýmýzda,çeþitli vesilelerle iktidar odaklarý tarafýndan yönetmeyereferans verilmeyen bir siyasal anlayýþýn devamý olduðugörülmektedir.

Parlamentoda çoðunluða sahip olduðu seçim dönem-ine baktýðýmýzda: Ülke karakterli ekonomik krizin; halkýyoksulluk sýnýrýna daha yakýnlaþtýrdýðý, finans kriziningünlük ekonomik iþleyiþi bile týkadýðý noktaya geldiðirahatlýkla görülebilmekte idi.

Kendi dýþýnda ise; sosyalizm bloðu devletlerinin yýkýl-masýyla, dünya tek kutuplu/merkezli hale dönüþtüðü vedolayýsýyla soðuk savaþ dönem örgütlenme biçimi olanNato Devlet Örgütlenmesi olan Gladyo/Kontrgerillaörgütlenmesi de dönemini tamamlamýþ, eritme ve tasfiye politikalarýyla eski örgütsel yapýlarý sonlandýrýlmýþtý.

Bunun yapýlamadýðý tek ülke Türkiye kalmýþtý.Diðer ülkelerde tasfiye edilen bu yapýlarýn; 12 Eylül ve

1984'ler itibariyle Kürt sorununun kendisini ifade ediþin-deki stratejik duruþu nedeniyle Türkiye Gladyosudevlette mutlak hakim durumuna gelmiþti. Onun buhakimiyeti ABD ve AB politikalarý ile uyuþmazlýðýna dadenk düþmekte idi.

Verili ortamýn böyle olduðu koþullarda AKP, geniþ bir

toplumsal kabulle siyasete sayýsal belirleyici olarak dahiloldu. Hükümet olmasý; ayný zamanda onun AB'ye üyeolmaya çalýþan Türkiye'nin uymasý gereken kriterleresahip çýkmasýna ve bu sahip çýkmanýn ülke içi ve ülkedýþýnda kendisine meþruiyet saðlama koþullarýný dayaratmýþ oldu.

Parlamento çoðunluðu olmasý ve bunun sonucu olarakhükümet olmasý; onun muhalefet/maðdur dilini kullan-masýný engellemedi. Tam aksine hala daha maðdurluðamahkum edilmeye çalýþýldýðýný devamlý olarak anlattý.

Haksýz da deðildi. Türkiye yönetme formülasyonu olan bölücülük-

komünizm-þeriatçýlýk üçlemesinden olan þeriatçýlýk suçla-malý, yapý siyasal güç odaðý konumuna gelmiþti.

Hükümet olmasý; devletteki güç odaklarýnýn ona karþýtavýr koymalarýna engel olmadý. YÖK-HSYK-AnayasaMahkemesi gibi kurumlarla olan çatýþma bu alanýn açýk-ta olan zirvesiydi. Kapalý alanda ise askeri bürokrasininona karþý eylemliliði devam ediyordu.

Çeþitli darbe giriþimleri ve planlamalarý; iç ve dýþkoþullarýn ortaklaþmasý ile deþifrasyona uðramasý vegüçsüzleþtirilmesi ile Akp'nin ayný zamanda hükümetolmaktan iktidar olmaya baþlama sürecidir de.

Sivil bürokrasideki güç odaklarý da ayný zaman dilimiiçerisinde, direnme/karþý durma ekseninden güçlerininsonuna da gelmeye baþlamýþlardý.

Akp siyaseti; 2010 12 Eylül referandumu ile maðdurundilini kullanmada bu dilin zirvesine gelmiþti.

Bugün artýk ortada kullanýlan yeni bir dil vardýr.YÖK'e muhalefet eden, demokrasi noktasýnda eleþtiril-

er yönelten Akp; burada siyasal egemenliðini saðladýk-tan sonra, onun için YÖK sorunu YOK olmuþtur.Geçmiþte eleþtirdiði uygulamalarý bugün kendisi yap-maktadýr.

HSYK'ya yöneltmiþ olduklarý tüm eleþtirileri sanki onlaryapmamýþ gibi, icracýlarý bu sefer kendileri olmuþlardýr.Anayasa Mahkemesi de keza ayný duruma gelmiþtir.

Gelinen noktada Akp'nin siyaset dilinin, demokrasi dilin-den ziyade demegoji dili olduðu çok daha açýk olarakgözükmektedir.

O; güç odaklarýyla yapmýþ olduðu çatýþmalardan,demokrasiyi ve özgürlükleri güçlendireceði yerde kendiiktidar gücünü en geniþ alana yaymaya çalýþmýþtýr. Vebugün kendisine uyumlulaþtýrdýðý odaklarla yapmýþolduklarý devlet faaliyetlerine karþý oluþan tepkilerintoplumsal karþýlýk noktasýnda kendisine yönelmesinde:Kurumlar baðýmsýzdýr, bizim buna müdahale etmeyetkimiz yoktur diyebilmektedir.

Topluma; demokrasi ve özgürlüklerde geniþ yaþamaalanlarý saðlamasý gerekirken, maðdur dilinden maðrurdiline geçerek bunun getirileri olan fiziksel ve hukuksalzoru normalmiþ gibi göstermeye çalýþmaktadýr.

Türkiye sorunlarýnýn kördüðümü olan; Kürt sorunu vebu sorunun sonucu olan faili meçhuller gerçeðini görme-zlikten gelmektedir.

Bugün Kürt nüfus coðrafyasýnda adým baþý ortayaçýkan toplu mezarlar zinciri, sanki bu ülkenin siyasicoðrafyasý içerisinde olmamýþ gibi, Akp siyaseti biganekalmaktadýr.

Akp siyaseti; heybesinde bulunan maðdurluk konu-larýný, sorunlarý çözme noktasýnda ele almamýþtýr. O;sade bunlarý istismar etmek noktasýnda ele almýþtýr,bunu kendisine siyasi rant elde etme noktasýnda tutmuþ-tur.

Her ne kadar hala demogojiden güç almaya çalýþsa da,artýk tarzýnýn sýnýrýna gelmiþtir.

Maðrur dili, onu siyasal teþhirlerden ve deþifrasyonauðramasýnýn önüne geçemeyecektir.

Akp siyaseti; siyasetinin zirvesinden, iktidar olmasýylabirlikte iniþe geçmeye baþlamýþtýr.

Ya sorunlarý çözücü ve kucaklayýcý olacaktýr ya dasiyasal düþüþten hýzla payýný alacaktýr.

AliSarýtepe

MAÐDURUN DÝLÝNDEN,

MAÐRURUN DÝLÝNE

[email protected]

Son dönemde etrafýmýzdan içsel geliþmelere eðerdüþünsel sansürle beynimizden silinme olmadýysa,yeniden Emperyalist gerçeklerle yüzleþmekteyiz. Yokeðer bellek silinmesi ve sistemin istediði gibi düþünselsansürle düþünmeme sonucu oluþma aþamasýndaysak,bu gerçeklerle yüzleþeceðiz. Sadece verilen resmi bil-gilerle ve býraktýklarý orandaki algýlatmalarla etrafýmýzýizler veya ilgisiz kalýp gideriz. Son geliþmeler sadece netolaylarla deðil, sistemin nasýl bir insan þekli yarattýðýnýnda yüzleþmesi oluyor. Ama yine de tüm bunlar birdoðruyu yok etmiyor: Yaþananlar Emperyalist gerçeklerinaynasý olmaktadýr.

Bize hep yýllardýr özelikle sistemin adý dahi olanifadelerin belekten silinmesi veya mümkün oldukça kul-landýrmama çabalarý vardý. Sanki Emperyalist kuramdahi öcü ve söylenmemesi gereken kavram gibi siliniyor-du. Onun için sistemin kendisi yaptýklarýyla adýnýn dahikullanýlmasýný yok etmek istiyordu. Onun için"Küreselleþme, Globalleþme" gibi daha yumuþak ve örtüþeklinde kelimeler üretildi. Aslýnda bunu da baþardý.Nasýl ki þimdilerde birer birer Tiran gibi kötü figürlerindaha dün sistemin en iyi istikrarlýlarý olma gerçekleriolduðu gibi.

Özelikle bu yýl Kuzey Afrika'dan Basra'ya uzanancoðrafyadaki olaylar sonuçlarý belirsiz olsa da, net birdoðruyu haykýrdý: Devrilen liderler sistemin en iyi bekçi-leri olmaktaydý. Ayakta kalmalarý deðil direk Amerika'dandahi en çok destek alan liderler olmaktaydýlar. Bu dahigizletilmek istenmektedir. Oysa bize net bilgi olarak sis-temin övülen Orta doðu projesinin belgesi olmaktaydý.Bu dahi tartýþýlmadý ve öne çýkarýlmadý. Sadece giden-lerin þöylesine kötülükleri sýralandý. Oysa Mübarek'in sonyer altý iþkence yerleri dahi Amerikan sistemsel çýkarlariçin hangi kirli iþkencelerin yapýldýðýnýn acý resmi oluyordu.

Emperyalistsiz bu basit gerçekler dahi düþünülemez:Yine uluslararasý sermaye sömürge þeklini kavramadanbu tek tek olayý da anlamak mümkün deðildir. Bunlar hepbelekten silinerek adeta sistemin "muhteþem" reklamýnýyapma zemini oluþuyor. Bakýn þu iþe; Hem her yandasistemin hastalýklarý görülüyor, hem de yeni hedeftehastalýk tedavi ilacý olmayan reçeteler havada savruluy-

or: Bir yandan hep dinin ve diktatörlüklerden söz ediliyor,çare olarak da ýlýmlý islamdan söz ediliyor. Bunlar özdeemperyalist hegemonyanýn önemli ideolojik göstergelerioluyor.

Son günlerde baþka önemli Emperyalist þok tedavininde tartýþýlmasý en azýndan bazý ülkelerde baþlandý.Yalnýz yine bir eksikle: Konular hep tekil ve dar bir nokta-da býrakýlýyor. Oysa þimdi konuþulmakla meþgul olunansosyolojik hukuki durumlar aslýnda Seksenlerden beriNeoliberalist yapýlanýþýn meyveleri olmaktadýr. Sistemseleksiklik hep basit ulaþma aþamasýna engel olmaktadýr.Bunlara biraz deðineyim:

Türkiye'deki son özelikle 2 gazetecinin tutuklanmasýveya Amerika'da Guantanama olayýnda Obama'nýnsiyasal yenilgisi bazý yýllardýr olan sistemsel mükemmeldeðerleri sarsan tartýþmalara neden olunuyor. Onlar gibibasitten alalým: Hukukta hep ezberletirler; Suç ispatlan-madýkça insan suçlu deðildir. Oysa Yýllardýr hepimiz bili-riz ki sistemi eleþtirenlerin nasýl yakalandýklarýný veuydurmalarla iþkencelerden geçirdiði hep yaþanýyordu.Hatta en örnek abide Amerika'daki Guantanama tutukyeri oluyordu.

Orda insanlar en acýmasýz hücrelerde olmadýk þekildetutuklanarak suçlarý ispatlanmadan kaldýlar. Hatta o denlisuçlandýlar ve suç bulunamadý ki serbest kalanlara kala-cak yer bulmak için Amerika paralar verip yerleþim aradý.Tutuklayan Amerika suçsuz olan insanlarý dahi kabuletmedi.

Obama þimdi en azýndan sivil yargýlama ve suç buluna-mayanlarýn serbest kalma sözüne ve tutuk evinin kapatýl-masýna söz vermesine karþýn þimdi o dahi yenildi. Çünküörnek Amerikan sermayesi ve siyaseti bunu dahi kabuletmedi. Bu örnek dahi son günlerde iyice Türkiye'de dedilendirilen "suç ispatlanmadýkça suçlu deðilsin" ilkesiçoktan bozuldu. Siz karþýt ve öteki görülüyorsanýz ozaman hukuk þu kuralla baþlar; "Suçsuz olduðunuzuispatlayýn". Basit deðiþim aslýnda çoktan oldu ama ýsrarlaþu örtü koruma yapýyordu: "Yargý baðýmsýzdýr ve tartýþýl-maz". Bu þekildeki düþünce adeta yanlýþlarý görmezliktengelmeði de yaratý.

Bu basit örnek devamýnda çok olgu ifade eder.. Sizi enufak þekliyle muhalif olma tehlikeli olmasý ve kendinizioto sansürle düþünmemeðe itmektedir. Böylelikle sadeceresmi sýnýrda düþünüp tartýþýlacak ortam oluþmaktadýr.Size hep düþünsel olarak þu tedavi yapýlýr; "sistemisorgulama çizgisine gelmeðin". Nitekim bu geliþme sonu-cu da insanlar hep sistemin ezberinde ahkam kesip endoðruda olduklarýný zannederler. Siz bilgiyi vermeye-ceksiniz ve karþýnýzdaki de almayacak. Sadece resmiekseni alacaktýr. Böylesi sistemsel düþünce þekli oluþa-caktýr. Elbet Emperyalistlik ve yönetim diktatörlükleri dekonuþmadýðýnýz için de onlarda gözden kaçacaktýr. Ýþte

size sistemsel ideolojik kýskaç. Bizde de böyle deðimli?Yazýlana ve belgelere raðmen hala Kýbrýs konusundakigerçeklerin konuþulmasý oto sansürle örtülmüyor mu?

Türkiye'deki 2 gazeteci tutuklanma þekli ve gerekçelerioldukça tepki yaratý. Bilinen kadar yakalananlarýn duru-mu da tepkiyi artýrdý. Ýlginç sosyolojik gerçek ise verilentepkiler oldu. Parçalatma ve böl yönet siyaseti sonucuötekileþtirme benim çizgisi nedeniyle insanlara yakýnaveya ötekine göre tavýr koyma durumu yaratý. Bu neden-le mesleki sýnýfsal veya sosyal refleks dahi yok edildiðide görüldü. Bunu seslendiren sosyologlar ise aslýndaNeo liberalleþme ile geliþen dar bireycilikle yeni siyasalkültürleþme zeminini hep görmezden gelmektedirler.Düþünsel daraltý ve bireysel bencil öteki çizgisi en netinsani konuda dahi orta paydaþlýklarda zorluklarýnyaratýldýðýný da yaþadýk.Gazetecilerin sistemin bazý kirliiþlerini yazmalarý olmadýk güçlüklerin de içine sokuldular.Bu basit hukuk veya sosyolojik ilke deðil yönetim genelkurumsallaþmanýn gerçeði olmaktadýr. Hele de aynýzamanda Model olarak da sunulmasý basit tekil ayrýcalýkdeðildir.

Son ufak bir gerçek daha: Çoðunlukla Emperyalistgerçekler yok sayýlýrken bazen de baþka þekliyle para-noyaklaþtýrýlýyor. Sanki sistemin iþi gücü yok da buradakiher olguyu acil günlüðe aldý. Son Türkiye Kuzey Kýbrýs'lailgili bir çok konuþma oldu. Nedense AKP dilini veyauluslararsý sermaye sömürgeleþtirme gerçeði pek birlikteele alýnmadý. Dahasý yaklaþan Türkiye seçimlerinedeniyle AKP diðer partilerin buradaki siyasi kartý kul-lanmalarýna engel olma adýna bazý hamleleri olma duru-mu da pek tartýþmalara katýlmadý. Oysa þimdiden AKPdiðer partilere baþka seçimlerde olduðu gibi buradakisiyasal kartý kullanmalarýna þimdiden olanaðý elerindenaldý. Milliyetçi kesim bu nedenle þimdiden önemli bireksiklikle baþlama zorunda kalýyor.

Kýsaca bu hafta düþüncelerden silinmek istenen amayaþanan emperyalist sistem üzerinde bazý sosyal hukukigerçeklerle yüzleþme yapma amacýndan yola çýktým.Bilmem ne kadar baþardým sorusu da hala kafamdavardýr. Pratikle ezberi biraz sýyýrýrsak o zaman iþlerkolaydýr.

Neo liberalistlik ekonomik olarak hep krizlerle boðuþtuve hala aþmazda. Ama yaratýðý kurumsal yapýlar veinsan þekleri ile en azýndan sosyal deðiþim sýnýfsalsosyal dalgalarý etkisi yapma bakýmýndan baþarýlý oldu.Hele de ezberleri ve düþündürtmeme duruþlarýylaoldukça mesafe aldýðý belli. Bunlarýn bir kaçýný ancakyaza bildim.

Özkan

Yýkýcý

YENÝDENEMPERYALÝSTGERÇEKLERE

MERHABA DERKEN

[email protected]

Page 15: yenicag 11032011

1- Derelerin Kardeþliðini ortayaçýkaran koþullar kuþkusuz ki, derelerim-izin baþýna tebelleþ olan ve sularýmýzýboru ve tünellere hapsederek yutmayaçalýþan HES 'lerdir. Hangi derede HESprojesi baþlamýþsa orada yaþayaninsanlarýn duyarlýlýðý oranýnda oluþantepki yada direniþ eðilimlerinin çoðal-masý ile ortaya çýkmýþtýr.

Derelerin Kardeþliði, yöreden yöreyefarklýlýklar gösterse de esas itibariylegönüllü insanlarýn yürüttüðü birmücadele olarak þekil almýþtýr. Hemenhar vadide uzun uðraþlar ile köy toplan-týlarý, paneller, görsel bilgilendirmefaaliyetleri vb. yapýldýktan sonra yörehalký tarafýndan benimsenmeye vesahiplenilmeye baþlanmýþtýr. Ancakböyle bir aþamadan sonra tepkilerçoðalabilmiþ ve kitleselleþebilmiþtir. Ýþtebu yerel direniþlerin yan yana gelmesi

ile de Derelerin Kardeþliði Platformuvücut bulabilmiþtir.

2- Derelerin Kardeþliðini diðer çevreörgütlerinden, sivil toplum kuruluþlarýn-dan vb. ayýran ve sahici kýlan en önem-li yan bu yerel dinamizmdir. Baþka birifadeyle anlatacak olursak, ortaya çýkanbu kendiliðinden direniþ eðilimleriniyukarýdan doðru yönetmek, sahiplen-mek veya üzerine oturmak gibi elitistbir anlayýþla deðil; bizzat aþaðýdan,sorunun yaþandýðý yerlerde ve bu yer-lerde yaþayan insanlar tarafýndan oluþ-turulmuþ olmasýdýr.

3- Sermayenin her kesiminin kendiçevreci STK'sýný kurduðu, çevre düþ-maný yatýrýmlarýný bile bu sayede 'yeþil'göstermeye ve halký yanýltmayaçalýþtýðý günümüzde; DerelerinKardeþliði ile tamamen baðýmsýz vegönüllü yurttaþlarýn hareketi olarak

yürümek hiç kuþku yok ki önemli birmeziyettir. Ülkemizdeki çevreci örgüt-lerin pek çoðunun arkasýnda ser-mayenin deðiþik kesimlerini görmekteve bu kesimlerin kendi STK'larýaracýlýðý ile bir tür lobi faaliyetleri yürüt-tüðüne tanýk olmaktayýz. Sponsoru yada finansörü bizatihi sermaye olansözüm ona bu tür çevreci örgütlerinyaratýðý olaðanüstü bilgi kirliliði vemanipülasyonlar karþýsýnda, kendiözgücüne güvenerek ve tamamenözgür yurttaþ ve gönüllülük üzerinegeliþtirilen Derelerin Kardeþliði hüviyetibizim için her þeyden çok daha kýymet-lidir. Çünkü baðýmsýz olmayan hiçbirhareketin sahici olmasý da mümkündeðildir. O nedenle, devletin ya dadevletlerin birer ideolojik aygýtý gibiçalýþmayý marifet sanan veya arkasýnýçeþitli sermaye kuruluþlarýna dayayarakbaðýmsýz kalmayý önemsemeyen,dolayýsýyla emir almadan ve çýkarýolmadan tek bir adým dahi atmayýbeceremeyen böylesi STK veya çevre-cilerin biz Derelerin Kardeþliðini anlamaþansý yoktur. Fakat þurasý çok açýk ki,baþkalarýnýn kýlýcýný kuþananlar, o kýlýcýonlar için kullanýrlar. Halk için deðil. Bizbunu bilir, bunu anlarýz.

4- Derelerin Kardeþliði her görüþten,her kimlikten veya her inançtan insan-larýn birlikte mücadele ettiði ve ede-bildiði bir halk hareketidir. Kendi dere-sine, suyuna ve geleceðine sahipçýkma bilinci taþýyan, bunun için birliktemücadele etme ahlakýný gösteren herbirey, her yurttaþ DerelerinKardeþliði'nin doðal üyesi kabul edilir.

Bu nedenledir ki, Derelerin Kardeþliði

herhangi bir siyasi partinin ya da oluþu-mun güdümüne veya denetimine soku-lamaz. Bu yalnýzca bir ilke deðil aynýzamanda bizim demokrasi anlayýþýmýzve kültürümüz olmalýdýr. Bunun tersi,yaþam alanlarý için samimi ve dürüstçemücadele eden her görüþten erkek vekadýnlarýn emeklerine yapýlacak birhýrsýzlýk olarak görülmelidir. Böyle birdavranýþ Derelerin Kardeþliði mücade-lesine yapýlabilecek en büyük kötülük-tür.

5- Bütün bu olumlu özellikleri içindebarýndýran Derelerin Kardeþliði'ninkurumsal iþleyiþi ve bütün iliþkileri detam anlamýyla açýk ve demokratikolmak durumundadýr. Topraðýna, suyu-na, yaþama ve geçinme alanlarýnasahip çýkmaya çalýþan insanlarýn hertürlü karar süreçlerine doðrudankatýlýmýný saðlamak; her aþamadasözün ve yetkinin kedilerine aitolduðunu açýða çýkarmak gibi birsorumlulukla karþý karþýyayýz. Gerçekbir halk hareketine dönüþmek gibi birderdimiz olacaksa, iç demokrasimiziaçýk ve doðrudan demokrasi yöntem-lerini her koþulda iþler kýlmak durumun-dayýz.

6-Derelerin Kardeþliði'nin ortayaçýkardýðý mücadele ve yarattýðý kurum-sal iþleyiþ bugün için esas olarakgönüllü yurttaþlar tarafýndan þekilalmaktadýr. Fakat bu iþleyiþ ve iliþkibiçimi daha çok bir mücadeleninbaþlayabilmesi ve geliþebilmesi için birzorunluluk olarak kabul edilmelidir.Çünkü mücadelenin geniþleyerek kitle-selleþtiði yerlerde gönüllülük üzerinekurulu bütün iliþki ve sorumluluklar yeri-

ni daha sahici ve sorunun geçek sahip-lerine doðru deðiþmek durumundadýr.

SONUÇ OLARAKBugün doða, toplum ve yaþamýn her

alanýna yönelik çok yönlü bir saldýrý ilekarþý karþýyayýz. Kapitalist sistemdünya üzerinde var oldu olalý hiçbirzaman bu denli yaygýn, bu kadar kap-sayýcý ve derinlikli bir küresel sömürüyügerçekleþtirme imkanýna eriþmemiþti.Geçmiþ sömürgeciliðin bugünkü ulusalve uluslar arasý düzeyde yasal halegetirilmiþ biçimi olan özelleþtirme ilekapitalist sömürü yeryüzünün her birsantimetre karesine kadar ulaþmaya venüfus etmeye çalýþýyor. Doða, doðayaait bütün nimetler; insanlýk ve insanlýðýnbinlerce yýlda yarattýðý bütün toplumsalve kültürel deðerleri özelleþtirilerek ser-mayenin kar kaynaðý haline getiriliyor.Bu artýk bütün dünyanýn sömürgeleþtir-ilmesidir. Kapitalist sistemin, bu vahþive doymak bilmez sömürüsüne karþýdünyanýn herhangi bir yerinde iþ için,aþ için, toprak için, su için, yaþama vegeçinme rýzklarýmýz için velhasýldoðaya ve insana dair her þey için enküçük bir mücadele dahi yapýlýyorsa,bu anlamda en küçük bir yaprakhýþýrtýsý dahi kulaðýmýza geliyorsa birumut var demektir. O büyük insanlýkölmemiþ, insanca yaþam için mücadeleumutlarý tükenmemiþ demektir.Derelerin kardeþliði bu devasa küreselkapitalist güçler karþýsýnda piregücünde dahi olsa ýsýrmayý ve rahatsýzetmeyi becerebiliyorsa insanlýk için,ülkemiz için bu umut daha da büyüye-cek demektir.

HABER 1511 MART 2011 CUMA

ISI METAL

BAÞSAÐLIÐI

YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

Sevgili Dostumuz

Vefatý dolayýsý ile tüm ailenin acýsýný paylaþýr

baþsaðlýðý dileriz.

PUZANT

NADJARIAN’ýn

DERELERÝN KARDEÞLÝÐÝ ÜZERÝNE BAZI DEÐERLEDÝRMELER

Page 16: yenicag 11032011

Canan Aydýn - Birgün

Son günlerde 'Toplumsal VaroluþMiting'leriyle adýný sýkça duyduðu-muz Kýbrýs, senaryosunu ve yönet-menliðini Derviþ Zaim'in üstlendiði'Gölgeler ve Suretler'e ev sahipliðiyaptý. Türkiye'de 11 Mart'ta vizyonagirecek olan filmde 1963'te Kýbrýs'tageçen Rum ve Türk iki aileninyaþadýðý olaylar konu ediliyor.

Yönetmen Zaim bir ilki gerçek-leþtirerek Kýbrýs'ta iki ayrý galagerçekleþtirdi. 4 Mart'ta yapýlangalaya yönetmen, oyuncular,Cumhurbaþkaný Derviþ Eroðlu, eskiCumhurbaþkaný Mehmet Ali Talat'ýnaralarýnda bulunduðu davetlilerkatýldý.

Film konu itibariyle her iki halkýntravmalarý olunca, ikinci galasý daKýbrýslý Rumlarýn ve KýbrýslýTürklerin ortak alaný olan 'YeþilHat'ta yapýldý. Lefkoþa'da bulunan'Yeþil Hat' adý verilen 'ara bölge'ninbir yanýnda Rum mahalleleri diðeryanýnda ise Türk mahalleleri yeralýyor. Ledra Palace Oteli'nin yanýn-da bulunan Kýbrýs Toplum Medya

Merkezi'nde yapýlan gala da filminKýbrýslý Rum oyuncularý Zaim'i yal-nýz býrakmadý ve iki toplumlu galagösteriminde duygulu anlaryaþandý. Ardýndan ise yönetmenZaim izleyicilerden gelen sorularýyanýtladý.

Yönetmen Derviþ Zaim Yeþil Hatisminin nereden geldiðini þu sözler-le anlatýyor: "Bir yanýnda Rummahallelerinin diðer yanýnda iseTürk mahallelerinin bulunduðubölgede Ýngiliz polis komutanýnýnyeþil bir kalemle 'önlem' amaçlý "Neyapalým da bu iki halk birbirinebulaþmasýn" diyerek Lefkoþa hari-tasý üzerin de yeþil bir kalemleçizmesinden geliyor."

DERVÝÞ ZAÝM (Yönetmen) l Yýllarca süren bir anlaþma-

zlýk söz konusu. Sizce bu filmin

barýþ sürecine ne tür katkýsý ola-

cak?

Tarihe iliþkin her film bir gelecektahayyülü içerisindedir. Ýnsanlarýayýran, ayrýlýklarý üzerine sisteminikuran felsefeler var. Diðer yandanaralarýnda ortaklýk olduðunu düþü-

nen, daha eþitlikçi ve bütünleþtiricibir kavramdan yola çýkmayaçalýþan düþünceler vardýr. BenKýbrýs'a iliþkin söylenecek, yapýla-cak adýmlarýn süreçlerin bu ikincikategoriye giren kavramlardanhareket edilerek oluþturulmasýndanyanayým. Bu prensiple hareketedersek sapla samaný daha kolayayýrabiliriz.

Hem bir Kýbrýs sorunu var,hem de bir Kuzey Kýbrýs sorunuvardýr. Öncelikle bunu kabul-lenerek çözüme daha yakýnolmak lazým. Tabii bunun içinKýbrýslý Türkler için bir siyasiöznenin ortaya çýkmasýlazým. Þu anda en büyükproblemlerden bir tanesi birsiyasi öznenin olmamasý.Kýbrýslý Türkler neyiistemediklerini neyi reddet-tiklerini biliyorlar amabunun nasýl elde edildik-lerini, o sihirli sözcükBARIÞ sözcüðü dýþýndaifade edemiyorlar.Onlarýn bu argüman-larýný kolaylaþtýracakbir siyasi özneninortaya çýkmasý lazým.Bu siyasi özne þuanda yok. Umarýmbu siyasi özneortaya çýkar. l Birçok

görüþe göre

Gölgeler ve

Suretler dengeli

bir film. Sizce

dengeli bir film

bile insanlarý kýzdýracak mý?

Orada da çok farklý görüþleresahip insanlar var. Bir türlü çözüle-meyen bir sorunun varlýðý geçmiþeiliþkin bu filmin algýlanmasýnda dafarklý bakýþ açýlarýný getirecektir.

Kýbrýs Rumlarý için 1960'lar altýnçaðlarý. Evet, o dönem, Kýbrýs Türkisyaný oldu ama her þeye raðmenaltýn çaðý olarak görürler. Böyle birfilmin farklý bir düsturdan geliyorolmasý da farklý soru iþaretlerinesebep olabilir haliyle. Yine de bufarklý görüþler fark edilerek barýþsüreci hýzlanmalý. Çünkü eðerbilirsen, hatýrlarsan ve ondan sonraaffedersen bu saðlýklýdýr. Ama

bilmemek saðlýksýzdýr. Çünkübilmediðin zaman hesaplaþmadýðýnzaman hesaplaþmadýðýn þey gelipseni bulur. l Rum oyuncularýn risk

aldýðýný söylediniz.

Popi 2003'te Annan Planý referan-dumunda evet oyu kullandýðý vedesteklediði için belli kesimlerin tep-

kisini çekip yaklaþýk beþ yýliþ bula-

mamýþ.Dolayýsýyla böyle birprojeye destek vereceði için alacaðýriskin farkýndaydý. O yüzden ken-disini ruhen bir kahraman olarakgördüðümü her yerde söylüyorum.

POPÝ AVRAAM (Anna)l 1960'larý anlatan bir film. Bu

filmde rol almanýz sizin için bir

risk taþýyor mu? Sizin için ne tür

sonuçlar doðurabilir?

Hayaliniz varsa bir þeye inanýyor-sanýz bu riski umursamazsýnýz.Baþýma ne geleceðini bilmiyorumumursamýyorum da. Yaptým ve

göreceðiz. Ýþimi kaybettiðim deoldu hâlâ buna dair sorunlar dayaþýyorum. Fakat bunlarýn hiç biriniumursamýyorum. Eðer bir tek insan"Acaba böyle mi yaþandý?" dersebu film iyi bir filmdir ve amacýnaulaþmýþtýr?

CONSTANTÝNOSGAVRÝEL (Hristo)l Yönetmen Zaim siz ve diðer

Rum oyuncular için "Onlar benimiçin bir kahraman"

diyor ve riskaldýðýnýzý söylüy-or… Sizce filminyansýmalarý neolur?Bu film çok dengeli

bir film oldu. Benprojeye ve DerviþZaim'e çok inandým.Elbette ki bizim kesimaçýsýndan büyük riskaldým. Çünkü pek çoðubu filmin görüþlerinekatýlmayacaktýr. Amatabii ki filmi beðenenlerdeolacaktýr. Dengeli bir filmama diðer yandan biz1963'te çok güçlüydük, çokettik ve bunu gösteren birfilm oldu. Dolayýsýylagerçeði yansýtýyor ve doðrubir hikâye.

RUHSAR ZAÝM (DerviþZaim'in annesi)Elbette biz bu filmde geçen

olaylarýn iþlerin içindeydik.Yaþadýk tüm bunlarý. Kadýnýmýz,erkeðimiz, çocuðumuz hepberaber. Rumlarla komþuluk-larýmýz vardý ayný filmdegördüðünüz gibi. Bir kiþi Rumlar

bizden öldürdüðünde dönüp biz deonlardan birini mutlaka öldürürdük.Sonra ayrýldýk ve herkes kendi böl-gesine toplandý. Mesela mahalleler-imiz ayrýldý. Aslýnda olaylarýn dahaöncesi de var. Rumlar elbette kikabul etmiyorlar. Onlar 1963 olay-larýný kabul etmiyorlar ki. Es geçer-ler hep 1974'ü anlatýrlardý. Derviþ1963'ü koydu ortaya. Yani dahaevveli var. 1974'e öyle hemen gelin-medi. Bir daha o günleri umarýmyaþamayýz.

h a f t a l ý k s i y a s i g a z e t e

TALÝMATLA

YÖNETÝLME

YE

HAYIR!

h a f t a l ý k s i y a s i g a z e t eTALÝM

ATLA

YÖNETÝLME

YE

HAYIR!

ACENTALARA KARÞI

SOSYALÝST SEÇENEK!

ADRES: Hüseyin Tahir Apt. No: 174/4 Tanzimat Sok. Lefkoþawww.yenicag.com.cy

TEL: 227 4917

FAX: 228 8931

e-mail:yen icag@yen icag.com.cy

AHMET KARAMAN'ýANIYORUZ..

TÜM SEVENLERÝNE DUYURULUR

AÝLESÝ VE YENÝ KIBRIS PARTÝSÝ

KALBÝ ÝNSAN SEVGÝSÝ ÝLE DOLUSEVGÝLÝ DOSTUMUZ,

MÜCADELE ARKADAÞIMIZ

Tarih : 16 Mart 2011 Saat: 12:00 Girne Belediyesi Kabristanlýðý

(KHA) Lefkoþa DördüncüUluslararasý Belgesel Film Festivali,11 Mart'ta kapýlarýný MaðusaKapýsýndaki Melina Merkouri Hall'daaçýyor. Festivalin düzenleyici yaptýk-larý basýn toplantýsýnda festivaldegösterilecek filmlerin cazip, eðitselve eðlenceli olacaðýný belirtti.11.03.2011, Cuma

18:00 GreenLit! (50')

19:30 Opening Ceremony20:00 Kinshasa SymphonyOrchestra (90')21:30 Jazz Concert with MichaelMessios Trio12.03.2011, Cumartesi

11:00 Kinshasa SymphonyOrchestra (90')16:00 Piece of Summer (23')16:30 Family Matters (27')

17:30 What's in a name (70') 20:00 Gaza we are coming (49')21:00 Nostalgia de la luz (90')13.03.2011, Pazar

11:00 Cinema Komunisto (100')16:00 Nostalgia de la luz (90')18:00 Third Motherland (55') 20:00 Closing Ceremony (70')20:30 Into Eternity (49')22:00 Closing Party (90')

Uluslararasý Lefkoþa Belgesel Film Festivali 11 Mart’ta baþlýyor

Yeþil Hat'ta Gölgeler ve Suretler