Upload
derya-baysal
View
3.576
Download
1
Embed Size (px)
Citation preview
ÜNİTE 9GESTALT VE İNSANCIL
YAKLAŞIMDA ÖĞRENME
ÜRETİCİ DÜŞÜNMEYAŞAM ALANI
GESTALT KURAMIN EĞİTİM AÇISINDAN DOĞURGULARI
ÜRETİCİ DÜŞÜNME
“Üretici Düşünme (Productive Thinking)” adlı eserinde Gestalt psikologlarından Max Wertheimer problem çözmenin doğasını ve tekniklerini açıklamıştır.
Wertheimer, problemler için iki tip çözümden bahseder:
1. A Tipi Çözüm2. B Tipi Çözüm
A Tipi Çözüm; Gestalt ilkelerine dayalı öğrenmedeproblemin doğasını anlamaya yönelik olup,yaratıcılık ve içgörünün olduğu çözümlerdir.
B Tipi Çözüm; Öğrencinin olguları veya kurallarıanlamadan ezberlediği çözümlerdir. Böyle bir öğrenmekatıdır, çabuk unutulur ve sadece sınırlı durumlardauygulanabilir.
Birey olguları veya kuralları anlamadan ezberlediğinde aptalca hatalar yapabilir. Örneğin; dersi işlemeye zaten istekli olan bir sınıfta, öğretmenin ders planında hazırladığı bir güdüleme etkinliği uygulaması anlamsız ve gülünçtür. Bu öğretmenin, öğrencileri güdüleme ile ilgili bilgiyi anlamlandırmaksızın ezberlediği açıktır.
Werthiemer, problem çözmenin çeşitli yolları üzerinde çalışırken geometri gibi “saf entelektüel” durumları kullanmasının yanı sıra, sosyal durumlar için de örnekler vermiştir. Geometride kullandığı problemlerden biri, bir paralel kenar alanının bulunması ile ilgilidir:
Wertheimer, deneklere basit bir biçimde “taban ölçüsünü yükseklikle çarpma” formülü ile değil, formülün işleme nedenini temel alarak bir dikdörtgenin alanının nasıl bulunacağını göstererek işe başladı.Bunu, dikdörtgeni küçük karelere bölerek ve alanın, bir sıranın belirli sayıda sırayla çarpılmış, belirli sayıdaki kareler olduğunu göstererek yapmıştır.
Daha sonra deneklere kağıttan kesilmiş bir paralel kenar vermiş ve alanını bulmalarını istemiştir.Bu deney 4 farklı durumla sonuçlanmıştır:
1- Bazıları bunun yeni bir problem olduğunu ve nasıl yapılacağı söylenmeden çözemeyeceklerini söylemişlerdir.
2- Bazıları kör bir biçimde bu durumda bir kenarı diğer kenarla çarpan yanlış formülü tekrar etmişlerdir (B Tipi ezberci Çözüm)
3- Diğer kişiler orijinal bir çözüm bulmaya çabalamışlar, ancak temel ilişkileri görememişlerdir.
4- Bununla birlikte birkaçı A tipi yaratıcı çözümlere ulaşmıştır. Problemi zorlaştıran şeyin iki uç çıkıntı olduğunu farkeden bir çocuk makas istemiş, bir ucu kesmiş ve bunu diğer ucun üstüne yerleştirmiş, böylece paralel kenarı bir dikdörtgene dönüştürmüştür.
Başka bir denek aynı hedefe, paralel kenarı önce
bir daire şeklinde bükerek iki ucunu birleştirmiş sonra da dikey biçimde keserek dikdörtgene ulaşmıştır. Bu iki birey, duruma ilişkin, doğru, orijinal çözümleri mümkün kılan gerçek bir kavrama sergilemişlerdir.
Anlayarak öğrenme ile ezberleyerek öğrenme arasındaki farkı, Michael Wertheimer (1980), Katona tarafından yapılan şu deneyle açıklamaktadır:
Deneklere birden dokuza kadar aşağıdaki dizide olduğu gibi 15 tane rakam verilmiş ve onlardan bu diziye 15 saniye kadar baktıktan sonra, rakamları sırasıyla anımsamaları istenmiştir.
1 4 9 1 6 2 5 3 6 4 9 6 4 8 1
Deneklerin çoğu ancak birkaç rakamı arka arkayaanımsayabilmiş, birkaç hafta geçtikten sonra ise yineçoğunluk hemen hiçbir rakamı anımsayamamışlardır.Diğer bir gruba ise sayıların bir araya getirilişindekiilkeyi bulmaları söylenmiştir. Diziyi inceleyendeneklerden bazıları, sayı dizisinin birden dokuzakadar olan sayıların karesi olduğunu bulmuşlar ve builkeyi haftalar, aylar sonra bile anımsamışlardır.
Problem çözmede tümden gelim ve tüme varım yöntemleri ezbere uygulanabilir. Kavrayış, sadece mantıksal doğruluğun olması demek değil, problemin bir bütün olarak algılanması, araçların, amaca gitme yollarının algılanması demektir.
Wertheimer’ın sosyal durumlar için verdiği örnekise badminton oynayan iki çocuğa ilişkindir: Büyükçocuk, küçük çocuğa göre her noktada kazanacakkadar iyi oynuyordu ve küçük çocuk kendisiniengellenmiş hissederek, oynamaktan vazgeçti. Bubüyük çocuğu şımarttığı için küçük çocuk için birproblem oluşturmaktaydı. Büyük çocuk, küçükçocuğu kendisiyle oynamaya nasıl ikna edebilirdi:
1- “Bu bir spor.” deyip, küçüğü yüreklendirebilir.Büyük ihtimal boş bir uğraş.
2- Kendisine bir engel koyup oynamalarını teklifedebilir. Daha iyi bir yaklaşım ama tek taraflıyarışın neden olduğu probleme bir çözüm değil.
3- Rekabeti, problemin özü görürse, yapıcı birçözüm öne sürebilir. Rekabetçi oyunun kazanmanoktalarını, birlikte topu ne kadar süredüşürmeden atacaklarını görerek, işbirlikçi biroyun geliştirmişler ve ikisi de oyundan zevkalmışlardır.
Sonuç olarak Wertheimer’in eğitim açısından vurguladığı nokta çocuğun ne anladığı üzerinedir.
Problemin sunulması problemin çözümü için önemlidir çünkü bu, problemin kavranmasını ve çözümü keşfetme yeteneğini artırır.
Örneklerde görüldüğü gibi dışsal pekiştireç verilmemekte, kişiler yalnızca içsel pekiştireçle problemin çözümünde içgörü kazanmaktadır.
YAŞAM ALANI Sosyal psikolojinin
kurucusu olarak bilinen Lewin, Gestalt kuramcıları tarafından geliştirilen ve her bir parçanın bütünü etkilediği dinamik bir sistemin işleyişini inceleyen alan kuramını kullanarak insanın motivasyonu ile ilgili bir kuram öne sürmüştür.
Öğrenme ile uğraşan diğer Gestalt psikologlarından farlı olarak Lewin, içinde öğrenme, motivasyon, kişilik ve toplumsal davranışın tümünün tartışılabildiği bir betimleme sistemi geliştirmiştir.
Kurama göre alan, bütünün örüntüsüdür ve alanda olan bir değişme,domino etkisi gibi her şeyi etkilemektedir. En yalın biçimde, dünyanın doğusunda çıkan bir rüzgar tüm dünyayı etkilemektedir.
Lewin davranışın üzerinde o davranışı gerektiren birçok psikolojik olgunun etkili olduğunu ve bütün bu psikolojik olguların kişinin yaşam alanını oluşturduğunu ifade etmektedir.
Yaşam alanı, belirli bir bireyin belli bir zamandaki davranışını etkileyen olguların ya da gerçeklerin toplamı olarak tanımlanabilir.
Kavramsal olarak içinde bireyin hareket ettiği ikiboyutlu bir alan olarak temsil edilir. Söz konusu alankişinin kendisini, peşinde koştuğu amaçları, kaçınmayaçalıştığı olumsuz “durumları”, hareketlerini kısıtlayanengelleri ve istediğine ulaşması için izlemesi gerekenyolları kapsar.
Yaşam alanı kişinin bilinçli olarak farkında olduğu şeylerden oluştuğu gibi, bilincin de olmadığı faktörlerden de etkilenebilir.Örneğin, bir lise öğretmeni yöneticilik görevi almak isteyebilir ve bu işi yapabileceğini hissedebilir. Bununla birlikte bu iş için bir fırsat ortaya çıktığında başvurmamak için bazı mazeretler öne sürer. Bu birkaç kez tekrarlandığında, arkadaşları, bazı şeylerin örneğin kişinin kendi yeteneğine olan güven eksikliğinin engel olduğundan kuşkulanırlar. Lewin’in terimleriyle bu kişinin yaşam alanında kendisiyle yönetici olma arasında bir engel vardır. Burada kişinin neyi algıladığı önem kazanmaktadır. Bir başka ifadeyle kişinin psikolojik gerçekliği önemlidir:
Lewin davranışın birey için anlamlı olan amaçlara yöneldiğini ifade etmekte ve sınıftaki her öğrencinin farklı bir yaşam alanı veya psikolojik gerçekliği olduğunu ileri sürmektedir. Öğretmenin amaçları ile öğrencilerinki her zaman aynı olmayabilir. Bir öğretmen öğrencilerinin gözüyle dünyayı görmeye çalışmalı ya da Lewin’in terimiyle öğrencilerinin yaşam alanlarını anlamak için çaba sarfetmelidir.
Görüldüğü gibi Lewin’in kuramı öğrenme konusuna öğrencilerin davranışlarının yordanması anlamında bir katkı getirmektedir. Ancak hangi koşullarda hangi öğrenmenin gerçekleşeceği konusunda yeterli bir bilgi sunmamaktadır.
GESTALT KURAMIN EĞİTİM AÇISINDAN DOĞURGULARI Gestalt kuramcılara göre insanlar dünyayı bir
bütün olarak algılamaktadırlar. Gelen uyarıcılar birbirinden ayrı bir şekilde değil, bir arada anlamlı bütünler halinde örgütlenmiş bir biçimde algılanmaktadır.
Bundan dolayı, öğretmen dönemin başında dersin genel çerçevesini bir bütün olarak sunmalı, daha sonra ayrıntısına inmelidir. Ünitenin kendi içindeki öğelere ve diğer ünitelerle ilişkisi bir bütünlük taşımalıdır. Bunun gerçekleştirilmesi süreklilik açısından da son derece önemlidir.
Ayrıca objelerin benzerlik, yakınlık, sürekliliklerine göre gruplandırarak anımsanabilmesi için öğretmenler öğrencilerine yardımcı olmalıdırlar.
Gestalt kuramcılar psikolojik gerçekliğin önemini vurguladıkları için öğrencinin inançları, değerleri, gereksinmeleri ve tutumlarının dikkate alınması gerekir. Öğretmenler öğrenme-öğretme ortamlarını öğrencinin gereksinmelerine yanıt verecek şekilde düzenlemelidirler.
Gestaltçılar içgörüye dayalı öğrenme, problem çözme ve üretici düşünmenin altını çizdikleri için, öğretmenler problem çözümü için gerekli tüm ögeleri sunmalıdırlar. Öğrencinin problemin özüne inebilmesi öğeler arasındaki ilişkileri keşfetmesi ve olası çözüm yollarından en uygununu bulabilmesi için yardımcı olunmalıdır.
Öğrenci bilişsel anlamda bir dengesizlik içine sokulmalı, merakı uyandırılmalıdır. Dolayısıyla öğrenci çözüm yolunu bulduğunda dengeyi yeniden kuracak ve kendine güveni de artacaktır. Bir başka ifadeyle, başarı öğrencinin kendisini içsel olarak pekiştirmesini beraberinde getirecek ve dışsal pekiştireçlere gerek duymayacaktır.
Gestaltçılara göre öğrencinin körü körüne ezberleyerek değil de anlayarak öğrenmesi önemlidir. Bunun için öğrenci yalnızca mantıklı değil çok yönlü ve yaratıcı düşünebilmelidir. Bu amaçla öğretmen- öğrenci etkileşimi yoğun bir şekilde sağlanmalıdır. Öğrenci “sıradan” değil farklı çözümlere teşvik edilmelidir.
Gestalt kuramcılar, öğrenme ile ilgili olarak yapılan tekrarları yararlı görmektedirler. Öğretmenler bu tekrarların çok sayıda problem durumu sunarak, anlamaya dayalı olmasına özen göstermelidirler. Uygulamalı ödevler de bu amaca hizmet eder.
Gestaltçılar öğrenilenlerin yeni durumlara kolaylıkla transfer edilmesinin önemli olduğunu ileri sürmektedirler. Bunun için öğretmen, öğrencilerini değişik problem durumları ile başbaşa bırakmalı, onlara ödevler vermeli ve uygulamalar yaptırmalıdır.
…DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER…