Upload
others
View
13
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
www.sosyalbilim.org
1 www.sosyalbilim.org
SİYASET BİLİMİ
TEMEL KAVRAMLAR
Siyaset: Arapça bir sözcük olan ‘seis’ (at eğitimi) sözcüğünden türemiştir.
Politika: Yunancada kent devletleri ‘Polis’ sözcüğünden türetilmiştir. Devlete ait işler anlamını
taşır.
Devlet: Toplumların evrimiyle birlikte, söz konusu yönetimin kurumsallaşması aşamasında ortaya
çıkmıştır.
İktidar: A’nın B üzerinde istediğini yaptırabilme gücü. Diğer bir ifadeyle, başkalarının direnmesine
rağmen hedefe ulaşabilme yeteneğidir.
SİYASET BİLİMİNİN TEMEL KONU ve ALANLARI (UNESCO)
- Siyaset Teorisi - Demokrasi - Sivil Toplum
- İktidar ve Meşruiyet - Siyasal Kültür - Seçkinler ve Aydınlar
- Ulus Devlet ve Milliyetçilik - Siyasal Partiler - Bürokrasi
- İdeolojiler - Seçim Sistemleri -Feminizm
- Kamuoyu ve Baskı Sistemleri -Siyasal Sistemler -Devlet
SİYASET BİLİMİNE BAKIŞ
Siyaseti Devlet Bilimi Olarak Görenler: Prelot, Crick, Bendix
Siyaseti İktidar Bilimi Olarak Görenler: Lasswell, Aron, Duverger
Siyaseti Değer ve Güç Dağılımı Olarak Görenler: Marx, Engels, Dyke, Easton, Millet, Weber.
SİYASET BİLİMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ
A. Yunan Öncesi (Neolitik devrim): İktidarın yaşama uygun hale gelmesi sonucu kamusal
düzenin ortaya çıkması.
Eski Yunan:
1) PLATON: Yapıtları: Devlet, Yasalar, Devlet Adamı
Devlet’in (ideal devlet) sahip olması gereken yönetim kademesi
- Yöneticiler (bilgin ve filozoflar)
- Yucular (asker ve bekçiler)
- Üreticiler (çiftçi ve zanaatkârlar)
Platon’a göre devlet yönetiminin başında bilge-filozoflar olmalıdır (“Ya filozoflar yönetici olmalı ya
da yöneticiler filozof olmalıdır”).
Not: Yapıtlarında Platon olanı değil olması gerekeni (normatif, idealist bir biçimde) inceler.
2) ARİSTOTELES: Yapıtı: Politika
Politika’da 158 kent devletinin hukuksal ve siyasal yapıları incelenir.
Bir bilim olarak politika insan etkinliklerinin en kapsamlı olanıdır.
İnsan, kişisel çıkarları yanında toplumsal çıkarları da incelenmesi gereken “siyasal bir hayvan”dır.
SORU:
Aristoteles’in, sahip olduğu akıl ve konuşma yetileri sayesinde toplum halinde yaşarken kişisel
çıkarlarının yanı sıra toplumsal çıkarları da gözeten insanı nitelemek üzere kullandığı terim
aşağıdakilerden hangisidir?
www.sosyalbilim.org
2 www.sosyalbilim.org
A) Psikolojik hayvan B) Siyasal hayvan
C) Fiziksel hayvan D) Ekonomik hayvan
D) Biyolojik hayvan Cevap (B)
Aristoteles’e göre üç tür iyi yönetim mevcuttur:
– Monarşi: Ortak iyiliği amaçlayan tek kişinin yönetimi
– Aristokrasi: Ortak iyiliği amaçlayan azınlığın yönetimi
– Politeia: Ortak iyiliği amaçlayan çoğunluğun yönetimi
Aristoteles’e göre demokrasi, fakir çoğunluğun kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda siyasal
iktidarı elinde bulundurduğu rejimdir. O halde demokratik devlet = Politeia’dır.
SORU:
Aristoteles, fakir çoğunluğun kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda siyasal iktidarı elinde
bulundurduğu rejime ne ad vermektedir?
A) Demokrasi B) Aristokrasi C) Oligarşi
D) Monarşi E) Politeia Cevap (A)
3) SOFİSTLER: Sophia (Bilen, bilgili insan)
Geleneksel değer yargılarına eleştirel yaklaşırlar.
Değerlerin pratik bilgilerden oluştuğunu düşünürler.
Düşünce kapsamında insanı merkezi konumda görürler.
Faydacı yaklaşımlar geliştirirler.
B. Modern Öncesi Dönem:
Roma:
Siyaset Bilimine ortaya koydukları kurumlar ve hukuk kuralları ile katkıda bulunmuşlardır.
Devlet, cumhuriyet, hükümet, emperyalizm, ulus, anayasa gibi kavramlar Roma kökenlidir.
1. CICERO: Yapıtları: De Republica (Cumhuriyet), De Legibus (Yasalar Üzerine)
De Republica: Bir hukuk ve çıkar anlayışıyla bir araya gelmiş insan topluluğudur.
2. AZİZ AUGUSTINUS: Yapıtları: Civitate Die (Tanrı Sitesi)
Hıristiyan siyasal bir düzenin olanaklı olduğunu ileri sürer.
3. İBN-İ HALDUN (Tunuslu): Kitabu’l İber (Umumi Tarih): Mukaddime (Giriş)
Devlet ve iktidar kavramlarını bilimsel bir yaklaşımla inceler.
Ekonomik etmenlerin siyasal sistemler üzerindeki etkisini araştırır.
Toplumların durum, ilişki ve gidişat bakımından tek bir süreç ve değişmeyen bir çizgi içinde
kalamayacağını düşünür.
Toplumları “üretim biçimleri”ne göre ayırır.
Marx, Montesquieu, Darwin, Rousseau, Makyavel, Vico ve Malthus’un düşünceleri üzerinde
etkili olur.
Toplum’u bedevilik, kabile toplumları ve site devletleri olarak sınıflandırır.
Devlet ve uygarlıkların tıpkı canlılar gibi doğup, gelişip yok olduklarını ileri sürerek Spencercı
organizmacılığın öncülüğünü yapar.
www.sosyalbilim.org
3 www.sosyalbilim.org
Modern Çağ:
Not: Rönesans döneminde temel vurgu egemenlik (iktidar) ve egemenliğin kullanılış biçimi üzerinedir.
1) MACHIAVELLI: Yapıları: Prens (Hükümdar)
Gözlemlediği olaylara dinsel ve ahlakî açıdan değil, var olanı saptamaya yönelik bakar.
Laik düşüncenin temlerini atar.
İktidarın meşruiyetini sağlayacak egemenliğin kurallarına değinir.
2) MONTESQUIEU: Yapıtları: Yasaların Ruhu, Acem Mektupları
Toplumda geçerli kuralların, o toplumun içinde bulunduğu coğrafi ve toplumsal koşullarla olan
bağlantısını araştırır.
Güçler ayrımı ilkesi ile çağdaş siyasal rejimleri önemli ölçüde etkiler.
Nasıl ki fiziki çevrenin ‘yasa’ları varsa, toplumsal olayların da kendine özgü yasaları olduğunu
düşünür.
Yasaların topluma, ekonomik koşullara ve iklim gibi genel faktörlere bağlı olarak değiştiğini ve
dolayısıyla evrensel insan doğasının mümkün olmadığını düşünür.
Acem (İran) Mektupları adlı yapıtında 18.yy. Fransız ulusundaki etnosentrik yargıları silmek ister.
Siyaseti fiziki, kültürel, psikolojik, sosyolojik ve tarihsel bağlamda bir bütün olarak görür.
Yapısal-işlevselci yöntemin kurucusudur.
Siyaset bilimini teolojik etkilerden arındırmaya çalışır.
Despotizm, monarşizm ve cumhuriyet olarak üç farklı yönetimden söz eder.
3) JEAN BODİN: Yapıtları: Devletin Altı Kitabı
Egemenlik kavramını ilk tanımlayan, sistematikleştiren ve teorileştiren kişidir.
Egemenliği, bir ülkede yaşayan insanlar üzerindeki yasalarla kısıtlanamayan en üstün iktidar olarak
tanımlar.
Egemenlik, tek, bölünmez, sınırsız, mutlak, devredilemez ve kanunla kısıtlanmamış iktidardır.
Aydınlanma Dönemi
Not: Geleneksel düşünce, önyargılar, skolastik düşünce ve dogmalardan insanı özgürleştirmeyi
amaçlayan düşünce sistemine aydınlanma dönemi adı verilir. KANT: Aydınlanma “insanın aklı
kullanma cesareti”dir. Aydınlanma felsefesinin gelişimin katkıda bulunan önemli düşünür ve aydınlar:
ÖNCÜLER: Kopernik, Galilei
İLK TEMSİLCİLER: Descartes, Leibniz
İNGİLİZ AYDINLANMA HAREKETİ (DENEYSEL BİLİMCİLER): Bacon, Hume, Locke, Paine
DOĞA BİLİMLERİYLE BU HAREKETİ DESTEKLEYENLER: Newton
FRANSIZ AYDINLANMACILAR: Voltaire, Diderot, Helvétius, Montesquieu, Rousseau
ALMAN AYDINLANMACILAR: Herder, Kant, Wolff, Goethe, Schiller.
Ondokuzuncu Yüzyılda Siyaset Bilimi
İktisadî düşüncenin gelişimi:
Değerli madenlerin ülkenin siyaseti ve ekonomik gücünün temel göstergesi olarak algılanması ve
Merkantilizm.
Fransa’da merkantilizm: Kolbertizm
Almanya ve Avusturya’da merkantilizm: Kameralizm
İngiltere ve İspanya’da merkantilizm: Bulyonizm
www.sosyalbilim.org
4 www.sosyalbilim.org
Doğadaki zenginliğin kaynağının toprak ve toprak sahiplerinin devlet yönetimindeki rolü olarak
görülmesi ve Fizyokrasi.
Sosyoloji biliminin ortaya çıkması:
Auguste Comte: Pozitivizm
Herbert Spencer: Sosyal Darvinizm (Organizmacılık)
Karl Marx – Fredrich Engels: Diyalektik Materyalizm, Tarih-Çatışma
Alexis de Tocqueville: Amerika’da Demokrasi (Ekonomi ve Siyaset)
Max Weber: İktidarın Meşruluğu ve Otorite Biçimleri, Protestan Ahlakı
SİYASET BİLİMİ’NİN FAYDALANDIĞI DİSİPLİNLER
Sosyoloji ve Siyaset Bilimi (yöntemsel açıdan)
Psikoloji ve SB (Siyasal davranış ve siyasal eğilimler açısından)
Kamu Yönetimi ve SB (Siyasal kararların uygulanışı açısından)
İktisat ve SB (Güç ve kaynakların dağılımı açısından)
Hukuk ve SB (Yargı kurumları ve siyasal kurumlar açısından)
Tarih ve SB (Devlet ve yönetim kurumlarının gelişimi açısından)
Matematik-İstatistik ve SB (Araştırma sonuçlarının değerlendirilmesi)
SİYASET BİLİMİNDE YAKLAŞIMLAR
Hukuksal Yaklaşım
İktidarın mutlak, meşruti ve demokratik biçimlere dönüşmesi sürecinde ortaya çıkmıştır.
Bu yaklaşımda, Diakronik (farklı zaman dilimlerinde) ve Senkronik (aynı zaman dilimlerinde) ülke
ve devletler hakkında araştırmalar yapılmıştır.
Siyasal rejimleri yasa ve anayasa gibi hukuki metinler üzerinden değerlendirir.
Davranışçı İstatistiksel Yaklaşım
Bu akımın öncüleri Charles Merriam ve Harold Laswell’dir.
Bu akımın konusu, siyasetteki ölçülebilir olgulardır.
İstatistik ve saha çalışmaları yaklaşımın temel aracıdır.
İşlevselci Yaklaşım
Davranışçı-istatistiksel yaklaşıma bir tepki olarak ortaya çıkmıştır.
Toplumda hiçbir şeyin yalnız başına bir anlam ifade etmediği ve her şeyin bütünün bir parçası
olarak değerlendirilmesi gerektiğini savunur.
Temelini Durkheim ve Spencer, gelişiminde en önemli katkıyı Malinowski, Parsons ve Merton
yapmıştır.
Yapısalcı Yaklaşım
Yaklaşımı ilk kullanan kişi Montesquieu’dur.
Organizmacı (organcı yapısalcılık veya yapı yapısalcılığı) ve dilbilimsel yapısalcılık olarak iki kökene
dayanır.
Yapı kavramını ilk tanımlayan Radcliff Brown’dır (ORGANCI-KURUMSALCI).
Yapı kavramını geliştiren isim Lévi-Strauss’dur. (DİLBİLİMCİ YAPISALCILIK).
www.sosyalbilim.org
5 www.sosyalbilim.org
Sistem Yaklaşımı
Öncüsü David Easton’dur. Easton’un yapıtları: Siyasal Sistem, Siyasal Analiz için Çerçeve, Siyasal
Yaşamın Sistem Analizi.
Sistemi birbiriyle yapısal ilişkiler içinde bulunan bir bütün olarak tanımlar.
Sistem: siyasal, eğitim, üretim, tüketim sistemi vb. parçaların bir bütünü olarak görülür.
Easton’a göre siyasal sistemin üç öğesi:
– Siyasal topluluk: Yurttaş veya seçmenler
– Siyasal rejim: Siyasal davranış, kural ve kalıplar
– Siyasal otoritedir: Karar alma organları
SİYASAL SİSTEM
Sistem: Birbirine karşılıklı bağımlılıkları bulunan ve karşılıklı ilişkiler içinde olan nesneler dizisidir.
Siyasal Sistem: Toplumların kollektif amaçlarının belirlenmesi ve belirlenen amaçlara ulaşılması
için kurdukları örgütler dizisidir.
Siyasal Sistemin İlkeleri:
– Siyasal sistem bağlayıcıdır: Kararlara herkesin uyması gerekir.
– Siyasal sistem kapsayıcıdır: Bütün üyeleri ilgilendirir.
– Siyasal sistem kendisini etkileyen çevresel faktörlere sahiptir.
– Siyasal sistem diğer siyasal sistemlerle etkileşim içindedir.
Siyasal Sistemin Alt Sistemleri:
1) Bio-sosyal Sistem: Nüfusun yapısı ve üretimini oluşturan ilişkiler sistemidir. Akrabalık, aile, yaş,
kuşaklar-arası ilişkiler bu istemin kurucu unsurlarıdır.
2) Ekolojik Sistem: Toplum bütününün içinde coğrafi çevrenin oluşturduğu iklim ve torak yapısının
sınırladığı sistemdir.
3) Ekonomik Sistem: Mal ve hizmet üretiminin, dağıtımının ve üretim biçiminin yeniden
üretilmesinin oluşturduğu ilişkiler bütünüdür.
4) Kültürel Sistem: Her türden sembol, norm ve değer yaratan ve bu değerlerin iletilmesini kapsayan
genel toplum bütünü içinde ideolojik işlevi yerine getiren sistemdir.
Easton’un Sistem Analizi
Siyasal sisteme ulusal veya uluslar arası çevreden bireysel veya kamuoyu içerisindeki genel
istemden girdiler gelir.
Bazıları girdi olarak değerlendirilir. Bazıları elenir.
Girdiler (input) çıktılara (output) dönüştürülmesinde biyolojik, ekonomik, kültürel ve hukuksal
çevre etkili olur.
Girdinin niteliğine göre sisteme başka çevreler de eklenebilir.
Sisteme gelen bir girdi hukuksal veya siyasal bir çıktı olarak ulusal veya uluslar arası çevreye ve
sonra buradan sisteme tekrar geri döner.
Bu durum, geri-besleme/geri-bildirim/geri-tepme olarak nitelendirilir.
Bir sistemden çıkan çıktılar başka bir sistemin girdilerini oluşturabilir.
Maurice Duverger’in Sistem Modeli
Eserleri: Siyaset Sosyolojisi
www.sosyalbilim.org
6 www.sosyalbilim.org
Bir siyasal sistem tipolojisi ortaya koyar.
Modelinde sırasıyla dört temel değişkeni göz önünde bulundurur.
– Ekonomik değişken (E)
– Sosyal sınıflar (S)
– İdeolojiler (I)
– Siyasal Örgütlenme (P)
E[I→(S+P)]: Temel parametre ekonomi iken, siyasal sistem kültürel değerler sistemi tarafından
belirlenir.
HÜKÜMET SİSTEMLERİ
Devlet iktidarının temel örgütleme biçiminin,
Devletin temel organlarının birbirleri arasındaki ilişkilerin düzenlenme biçimine göre
SINIFLANDIRILMASINI içerir.
Yasama organı ve yürütme organı arasındaki ilişki göz önünde bulundurulur.
Yargı tüm sistemlerde bağımsızdır.
Parlamenter sistem: Yürütme ve yasama tek gücün elinde (yasama parlamentoya ait, yürütme
parlamentonun denetiminde).
Başkanlık sistemi: Yürütme ve yasama tamamen bağımsız.
Demokratik Hükümet Sistemleri
Parlamenter Sistem:
Yürütme organının yasama organı içerisinden doğduğu ve ona karşı sorumlu olduğu, kuvvetlerin
yumuşak ayrımına dayanan hükümet sistemidir.
Yürütme organını, devlet başkanı ve bakanlar kurulu oluşturur.
Devlet başkanı: Yürütmenin sorumsuz kanadı.
Bakanlar Kurulu: Yürütmenin sorumlu kanadı.
Seçimlerden zaferle çıkan parti yem yasama hem yürütme gücünü elinde bulundurur.
Parlamenter sistemin uygulandığı ülkeler İngiltere, Almanya, Türkiye, İtalya Yeni Zelanda’dır.
Parlamenter hükümet sistemlerinde ortaya çıkan istikrarsız ve etkisiz hükümetlere işlerlik
kazandırmak amacıyla öngörülen yönetimlerin bütününe rasyonelleştirilmiş parlamentarizm
denir.
Bu sistemde yürütme organı iki başlıdır: Devlet başkanı, bakanlar kurulu.
Bu sistemde yasama organı yürütme organını güvensizlik oyu ile düşürebilir, yürütme organı da
yasama organını feshedebilir.
Başkanlık Sistemi:
Hem yürütme organının başı hem de devlet başkanı halk tarafından seçilir.
Kuvvetlerin sert ayrımına dayanır.
Başkan seçilme ve görevini sürdürme aşamasında parlamenton güvenoyuna ihtiyaç duymaz ve bu
oyla görevinden uzaklaştırılamaz.
ABD, Venezüella, Arjantin, Brezilya’da uygulanır.
Bakanlar yalnızca başkana karşı sorumludur.
Başkanın yasama organını feshetme, yasama organının da güvensizlik oyu ile başkanı düşürme
yetkisi yoktur.
Devlet başkanı halk tarafından seçilir.
www.sosyalbilim.org
7 www.sosyalbilim.org
Yarı Başkanlık Sistemi:
Her iki sistemin bazı özelliklerini alan bir sistemdir.
Yürütme organı iki başlıdır.
Devlet başkanı ile hükümet yürütme yetkilerini ortaklaşa kullanırlar (her iki tarafın anlaşması ile).
Devlet başkanı doğrudan halk tarafından seçilir.
Bakanlar kurulu parlamentoya karşı sorumludur.
Fransa, Portekiz, Finlandiya’da uygulanır.
SİYASAL PARTİLER
Siyasal partiler bir program etrafında toplanmış, siyasal iktidarı elde etmek ya da paylaşmak
amacıyla sürekli bir örgüte sahip kuruluşlardır. Kaba çizgileriyle Eski Yunan’da bulunmaktaydı.
Duverger’e göre, 19. yüzyılda iki nedenle ortaya çıkmışlarıdır:
– Oy hakkının genişlemesi (tüm topluma yayılması)
– Temsili ve sorumlu hükümet ilkesinin ortaya çıkışı
Siyasal Partilerin İşlevleri
Temsil: Temsili demokrasilerde halkı temsil ederler.
Siyasal Devşirme: Parti içlerinde uygulanır, aday gösterme ve seçimler yolu ile uygulanır.
Menfaatlerin Birleştirilmesi ve İfade Edilmesi: İstek ve talepler benzerlikler oranında birleştirilir
ve formüle edilir.
Politika Belirlenmesi: Taleplerin iktidara gelindiğinde yerine getirileceği taahhüt edilir.
Sosyalleşme ve Mobilizasyon: Siyasal katılımı sağlarlar ve farklı grup ve fikir ortamları yaratırlar.
Hükümetin Organizasyonu: Yasama ve yürütme organlarını kabul edilen plân dâhilinde
yönlendirirler.
Siyasal Partilerin Unsurları
Beşeri Unsur:
Yöneticiler: Parti genel başkanı, genel sekreter, parti il başkanı gibi konumlarda bulunan en aktif
görevleri üstlenen kişilerdir.
Profesyonel Politikacılar: Partilere çıkarları ve ideolojileri doğrultusunda katılan kişilerdir.
Menfaatleri doğrultusunda kolaylıkla parti değiştirebilirler.
Militanlar (Partizalar): Parti için çalışmalar yaparak yeni üyeler için çaba gösterenlerden oluşur.
Özel hayatlarını parti için kullananlar ise partizan olarak adlandırılır.
Sempatizanlar: Partiye düzenli aidat ödeyen, parti toplantılarına ara sıra veya düzenli katılan ve
partiye oy veren kişilerden oluşur.
Örgüt:
Her siyasal parti örgütlenme ihtiyacı duyar. Partinin başkent ve taşra örgütlenmeleri bulunur. Her
partinin gençlik kolları, kadın kolları gibi her kesime hitap edecek bir örgüt yapısı mevcuttur.
Parti Tipolojileri
1. Kadro ve Kitle Partiler:
İşçi sınıfının mücadelesi sonucu, oy hakkının yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan farklı partiler,
genellikle kitle partileri ya da yığın partileri olarak adlandırılır.
www.sosyalbilim.org
8 www.sosyalbilim.org
Ekonomik bakımdan güçlü ve toplumsal konum bakımından seçkin kesimlerin oluşturduğu partiler
kadro partiler olarak adlandırılır. Buna göre,
KADRO PARTİLER KİTLE PARTİLER
Aristokrasi ve burjuvazi arasındaki mücadele sonucunda,
çağdaş siyasal gelişmelerin ilk evrelerinde ortaya
çıkmışlardır.
Temel örgüt birimleri ‘komite’lerdir.
Komitelerin sayısı azdır.
Komiteler daha çok sadece merkezî bölgelerde bulunur.
Etkinlikleri sadece seçim dönemleriyle sınırlıdır ve bu
etkinlikler sadece siyasal nitelikli faaliyetler olup sosyal
yaşantıyı içermezler.
Üyelerin partiye bağlılıkları ya da partiyle özdeşleşme
duyguları zayıftır.
Parti genel merkezi ile meclis grubu ve yerel birimler
arasındaki bağlantı zayıftır.
Üyeleri seçkin ve zengin kişilerden (üst tabakalardan)
oluşur.
Parti, gücünü üyelerden gelen yüksek oranda aidatlar ve
bağışlarla sağlar.
Genel merkezin örgüt üzerinde otoritesi yoktur (üyeler
konumlarından ötürü bir otorite tarafından yönlendirilmekten
hoşlanmazlar).
Partinin meclis grubu, meclis dışı örgütlerden daha
ağırlıklıdır.
İşçi sınıfının mücadelesi sonucu, oy hakkının
yaygınlaşmasıyla birlikte ortaya çıkan partilerdir.
Temel örgüt birimleri ‘ocak’lardır.
Ocakların sayısı çoktur.
Ocaklar küçük yerleşim merkezlerine kadar
yayılmışlardır.
Etkinlikleri sadece seçim dönemleriyle sınırlı değildir,
daha sürekli ve yaygındır. Etkinlikler sadece siyasal değil
üyelerin sosyal yaşamlarını da kapsar.
Üyelerin partiye bağlılıkları sıkıdır ve partiyle
özdeşleşmişlerdir.
Parti genel merkezi ile meclis grubu ve yerel birimler
arasında denge vardır.
Üyeleri işçi sınıfı gibi halkın tabanından gelen yoksul
üyelerden oluşur.
Parti, gücünü üyelerin sayısından ve katılımlarından alır.
Genel merkezin örgüt üzerinde otoritesi vardır (üyeleri,
eğitimsiz insanlardan oluştuğu için partinin birliği disiplin
ve otoriter davranmakla sağlanır).
Meclisteki parti grubu içinde sıkı bir oy disiplini bulunur.
2. Sosyalist Partiler:
Örgütlenme birimleri ‘kol’lardır.
Oy toplama, üyeleri eğitme, propaganda gibi görevleri vardır.
Parti disiplini katıdır.
3. Komünist Partiler:
Temel örgütlenme birimleri ‘hücre’lerdir. (iş yerleri, fabrikalar, üniversiteler gibi).
Üyeleri arasında sıkı ilişkiler vardır.
Üyelerinin özel hayatları parti tarafından yönlendirilir.
Partiye üyelik sadakat ve ideolojik uyuma bağlıdır.
Aşırı merkeziyetçilik hâkimdir.
4. Faşist Partiler:
Tek ve otoritesi sorgulanamaz bir liderin otoritesine bağlıdır.
Askeri disiplin (milis) ve tekniklerle örgütlenirler.
Emirler tartışmasız bir şekilde yerine getirilir.
Faşist partiler ise, büyük toplumsal-ekonomik bunalım dönemlerinde paniğe kapılan burjuvazi ve
orta sınıfların omuzları üzerinde yükselir.
5. Temsil Partileri-Bütünleşme Partileri (Sigmund Neumann-İşlevlerine Göre Parti Tipolojileri):
Temsil partilerinin temel amacı oy toplamaktır.
Temsil partiler pragmatik politikalar geliştirir.
Bütünleşme partileri oy toplamak dışında kitleleri eğitmeyi sosyalleştirmeyi amaçlarlar.
6. Hepsini Yakala (Catch-All) Partileri (Otto Kircheimer)
Ulusun sözcülüğünü yapmayı amaçlayan partilerdir. (RP, başta AKP)
Üyeler değil liderler etkindir.
www.sosyalbilim.org
9 www.sosyalbilim.org
Baskın bir ideolojik karakter yoktur.
7. Kitlesel Bürokratik-Profesyonel Seçimlere Dönük Partiler (Panebianco):
Kitlesel Bürokratik Partiler Duverger’in kitle partisine, Neumann’ın bütünleşme partilerine tekabül
eder.
Seçimlere Dönük Profesyonel Partiler, ideolojilerin hâkim olmadığı, profesyonellerce yönetilen
devlet yardımı ve çıkar gruplarından beslenen partilerdir.
8. Kartel Partiler (Katz ve Mair-Devletle ilişkilerine göre parti sınıflandırması):
Dağınık ve geniş bir seçmen kitlesini elde etmeye çalışır.
Vizyona dayalı kampanyalar yürütür.
Örgütsel yapısı ve üyelerle bağı zayıftır.
Toplum ile yönetim arasında arabuluculuk yapmaz.
9. Modern Kadro Partileri (Ruud Koole: Hollanda tipi siyasal partiler):
Profesyonel grubun hâkimiyeti söz konusudur.
Parti tabanına hesap verilir.
Düşük üye ve seçmenlerden oluşur.
Parti içi disiplini sağlamaya yönelik dikey bir örgütlenme vardır.
Finansman, üyelerin aidat ve bağışları ile devlet yardımlarına bağlıdır.
Parti Sistemleri
Maurice Duverger (Sayılarına göre partiler): Tek, iki ve çok partili sistemler.
Giovanni Sartori (Sayılarına ve ideolojilerine göre partiler): İki partili, ılımlı çok partili (üç-beş
parti), aşırı çok partili (altıdan fazla) sistemler.
Tek Partili Sistem
1. Gerçek Tek partili Sistem
Totaliter Tek Parti: Komünist ve faşist tek partiler
Otoriter-Pragmatik Tek Parti: Ulusal birlik ekonomik kalkınma, modernleşme (CHP).
2. Karmaşık Tek Partili Sistem
Hâkim (Üstün) Parti: Uzun süre iktidarda kalabilen parti. De jure (hukuken), de facto (fiilen)
Hegemonya Partisi: Kurulan partilerin iktidardaki partinin uyduları olması. Bu partiler iktidara
ortak olamazlar. De Jure (görünürde), de facto (gerçekte).
İki Partili Sistem (Westminster Tipi Demokrasi)
Seçimler özgür ve demokratik bir ortamda yapılır.
Partilerden biri iktidar diğeri muhalefet görevini üstlenir.
Seçim sonuçlarında bu görevler el değiştirebilir. (İngiltere’deki İşçi Partisi ile Muhafazakâr Parti
buna örnektir).
Çok Partili Sistem
Giovanni Sartori (Sayım Kuralları): Sartori, sınıflamasında parlamento dışındaki partileri almaz.
Parlamento içinden hangi partilerin alınacağı “sayım kuralları” ile belirlenir. Partilerin, parti
www.sosyalbilim.org
10 www.sosyalbilim.org
sistemlerinde yer almaları iki koşula bağlıdır. Partiler ya “koalisyon potansiyeli”ne ya da “şantaj
potansiyeli”ne sahip olmaları gerekir.
Maurice Duverger (Seçim sistemlerine göre parti sistemleri)
– Tek turlu basit çoğunluk usulü iki-parti sistemini geliştirir.
– Nisbi temsil usulü çok parti sistemini teşvik eder.
– İki turlu çoğunluk usulü partiler arası ittifakı geliştirir.
1. Ilımlı Çok Partili Sistem
İki partili sisteme yakın bir mantıkla işler
Kutuplaşma ideolojik değil, programa dayalıdır.
2. Aşırı Çok Partili Sistem
İdeolojik kutuplaşmalar fazladır.
Partiler arasında uzlaşma oranı azdır.
İdeolojik uçta partiler çoktur ve istikrarsızlığa yol açarlar.
BASKI VE ÇIKAR GRUPLARI
Siyasal iktidarı doğrudan ele geçirmek yerine üyelerinin maddi ve manevi çıkarlarını koruyan
örgütlü ve örgütsüz insan gruplarıdır.
Siyasal iktidarı menfaatleri doğrultusunda etkilemeyi ve yönlendirmeyi amaçlarlar.
Çıkar Grupları: Dernekler, sendikalar, meslek kuruluşları vb. örgütlerden meydana gelirler.
Baskı Grupları: Bu gruplar da birer çıkar grubu olup, siyasal iktidarın kendi lehlerinde kararlar
almasını sağlamaya çalışırlar.
Baskı Gruplarının Türleri
Anomik Baskı Grupları: Örgütlü değildirler, protesto grupları oluştururlar.
Örgütlenmemiş Baskı Grupları: Örgütlü değildirler, ortak bir menfaate dayalı olarak ortaya
çıkarlar.
Örgütlenmiş Baskı Grupları: Örgütlü ve plânlı gruplardır (Meslek odaları).
Kurumsal Baskı Grupları: Amaçları baskı yapmak değildir. Süreç içerisinde bu niteliği kazanırlar
(Ordu, bürokratik kurumlar, üniversiteler). Bu kurumların yürüttükleri bu siyasete Bürokratik
Siyaset adı verilir.
Baskı Yöntemleri
İkna Yöntemi (Lobicilik): Karar alma konumunda olan kişileri inandırma.
Siyasi Tehdit: Seçimlerde taraflara destek verip vermeme yönünde baskı.
Para/Maddi Çıkar Sağlama: Siyasi partilerin veya karar alıcıların bağış vb. ekonomik yollarla
kararlarını etkileme.
Grev, Boykot ve Kitlesel Eylemler: Siyasi bir karar alınırken karar alanları bu yollarla etkilemeyi
hedefler.
KAMUOYU
Tartışmalı bir sorun karşısında, bu sorunla ilgilenen kişiler grubu veya gruplarına hâkim olan
kanaat.
Kamuoyunun oluşumunda bireysel kanaatlerin etkisi:
www.sosyalbilim.org
11 www.sosyalbilim.org
– Bireysel psikolojik faktörler
– Sosyal çevre ve ait olunan sosyal tabaka.
– Müzakereler ve kanaat önderlerinin rolü.
– Kitle iletişim araçları
Kamuoyunun Oluşumunda Bilgilerin Sapmaya Uğrayarak Algılanmasında
Ektili Olan Faktörler (Alfred Sauvy):
Maddi çıkarlar söz konusu olduğunda, alınan bilgiler çıkarları koruyacak biçimde sapmaya uğrar
(fiyat artışları tüketiciler tarafından gerçekte olduğundan daha yüksek algılanır).
Duygular ve tutkular söz konusu olduğunda, bilgilerdeki sapma duygu ve tutkuları güçlendirici
yönde olur (Dindar kişinin mucizeler görmesi veya duyması, düşmanın yaptığı vahşet vb.)
Toplumsal bir olayla ilgili dava söz konusu olduğunda, sapma grup içi dayanışmayı arttırır
(savaşta ordunun gücü, milli beraberlik).
Tutumu haklı göstermek söz konusu olduğunda, bilinçsiz veya bilerek başvurulan sapmalar aynı
yönde olur.
Kamuoyu Oluşumunda Propaganda
Jean-Marie Domenach, kamuoyunun oluşumunu sağlayan veya etkileyen kurallar:
Basitleştirme ve Tek Düşman Kuralı: Propaganda her şeyden önce konuyu basitleştirip, herkes
tarafından kolaylıkla anlaşılabilecek hale sokmaya çalışır.
Kabaca, Genel İfadelerle Anlatma Kuralı: Genel ifadelerle anlatma, kitlelere verilmek istenen
mesajların basitleştirilmesinin doğal bir sonucudur.
Tekrar Kuralı: Hitler’e göre, propaganda az sayıda düşünce ile sınırlandırılıp, o az sayıdaki düşünce
sürekli tekrarlanmalıdır. Göbbels’e göre, “Aynı şeyi iki bin yıldır tekrarladığı içindir ki Katolik kilisesi
etkisini sürdürüyor.”
Sevileni Kullanma Kuralı: Toplumun daha önce benimsemiş veya sevmiş olduğu şeylerden
hareketle topluma yeni bir düşünce daha kolay aşılanır.
Oybirliği ve Bulaşma Kuralı: İnsan içine bulunduğu grup veya üyesi olduğu birden çok grubun
etkisi altında kalır. Çoğunluğa uymak, ondan etkilenmek genel ve güçlü bir eğilimdir.
Totaliter ve Otoriter Sistemlerde Kamuoyu
Kitle iletişim araçları devlet tekelinde veya kontrolündedir.
Yönlendirme tek yönlüdür (güdümlü kamuoyu).
Çoğulcu-Demokratik Sistemlerde Kamuoyu
Kamuoyunu serbestçe oluşturacak düşünce ve ifade özgürlüğünü içerir.
Basın-yayın özgürlüğü, örgüt kurma ve siyasal faaliyetlere katılma özgürlüğü olmalıdır.
Fikirler serbestçe tartışılmalıdır.
Az Gelişmiş Ülkelerde Kamuoyu
Aynı devletin üyesi olma bilinci gelişmediği için, ülke ve toplumsal sorunlara ilgi az.
Ekonomik açıdan tabakalaşma olmadığı için, farklı çıkarları koruma çabası olmaz.
Eğitim seviyesi düşük olduğu için, kamuoyu özgürce oluşmaz.
Güdümlü bir kamuoyu mevcut.
www.sosyalbilim.org
12 www.sosyalbilim.org
ELİTLER (SEÇKİNLER) TEORİSİ
En ilkelinden en gelişmişine kadar tüm toplumlar yöneten azınlık ile yönetilen çoğunluk olarak ikiye
ayrılır. Yönetilenler yöneten azınlığa uymak zorundadır (Eski Yunan-Platon).
Klasik Seçkinci Teoriler
1. Vilfredo Pareto’nun Elitizm (Seçkinci) Teorisi
Elit ve elitizm kavramını siyaset bilimi literatürüne kazandırır.
Toplumu elit olanlar ve elit olmayanlar olarak ikiye ayırır.
Elitleri yönetici elitler ve yönetici olmayan elitler olarak sınıflandırır.
Seçkinleri toplumdaki en başarılı olanlar oluşturur.
Seçkinler en üstün kişilik özelliklerine sahiplerdir.
Yönetici elit siyasal iktidar üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak söz sahibi kişilerdir.
Seçkinlerin dolaşımı kavramını siyaset bilimine kazandırır.
“Yöneticilerin rahatlıktan dolayı zayıflayıp yerlerini başkalarının aldığını savunan İbn-i Haldun’dan
etkilenmiştir.
Seçkinler nitelikli insanlardır, ancak çocukları olmayabilir.
Seçkinler toplumun alt kesiminde yetişen başarılı olanları aralarına alırlarsa seçkinlerin dolaşımı
gerçekleşecektir.
2. Gaetano Mosca’nın “Yönetici Sınıf” Teorisi
Tüm toplumlarda yönetici sınıf ile yönetilen sınıflar bulunur.
Yönetici sınıf daima azınlıktır.
Azınlıktaki yönetici sınıfın çoğunluğu yönetimi altında bulundurmasının sebebi, çok iyi örgütlenmiş
olmasıdır.
İyi örgütlenmiş ve dayanışma içerisinde olan yönetici sınıf ya da grup, örgütlenmemiş dağınık yığın
ya da kitleleri kolayca yönetebilir.
Yönetici sınıf sadece iktidarı elinde bulunduranlardan değil, kararları güçlü bir şekilde
etkileyenlerden de oluşur.
Yöneten azınlık yönetilen çoğunluğun isteklerini göz önünde bulundurmalıdır.
Yönetici sınıf, yeni toplumsal güçlerin yükselmesine engel olursa devrim gerçekleşir (seçkinlerin
toptan değişimi).
3. Roberto Michels ve Oligarşinin Tunç Yasası
Bürokratikleşmeyi, modern toplumların oligarşik eğilimlerine bağlar.
Demokratik ilkelerle yönetildiği zannedilen bir sistemde azınlık yöneten, çoğunluk yönetilene
dönüşür.
Resmen demokratik olan yapılar bile fiilen oligarşiye dönüşür.
NOT: R. Michels’in Oligarşinin Tunç Yasası tezi klasik seçkici teorilerle benzerlik gösterir. Michels’e
göre oligarşik eğilimler tüm toplumlarda vardır.
Klasik Seçkinci Teorilerin Ortak Özellikleri:
Seçkinlerin kapalı bir güç oluşturmadıkları ve oluşturmamaları gerektiğini savunurlar
Temeli toplumların eşitsiz tabakalardan oluştuğu tezine dayanır.
Elit grubu türdeş kabul edilir.
Elitlerin tüm dönem ve toplumlarda mevcut oldukları savunulur.
www.sosyalbilim.org
13 www.sosyalbilim.org
Elitlerin hesap verme yükümlülüğünde olmadıkları düşünülür.
Çağdaş (Demokratik) Seçkinci Teoriler
1. Harold D. Laswell
Seçkinlerin varlığı ile demokrasi birbiriyle çelişmez.
Seçkinler halka karşı sorumlu tutulmalı gerektiğinde oylar aracılığıyla konumlarından ayrılırsa ve
Yönetilenler seçkinleri baskı ve kontrol altında tutuyorlarsa sistem demokratiktir.
2. Raymond Aron
Toplumların siyasal sistemleri ne olursa olsun çoğunluk azınlığı yönetmemiştir ve bu yüzden tüm
rejimler oligarşik niteliktedir.
Kalabalık ve kompleks toplumlarda “halk için” ve “halk adına” yönetim olabilir ancak “halk
tarafından yönetim” olamaz.
3. Joseph Schumpeter (1942-Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi)
Demokrasi, halk yönetimi değil seçilmiş elitlerin yönetimidir.
Demokrasi amaç değil yöntemdir.
4. Wright Mills (İktidar Seçkinleri)
Seçkinler, toplumda “stratejik kumanda mevkilerini” işgal edenlerden meydana gelir.
İktidar seçkinlerini oluşturanlar, toplumda bir sınıf oluşturmazlar.
Seçkinler, kültür ve yaşam biçimleriyle türdeş bir özellikler gösterirler.
5. Robert Dahl (Poliarşi)
Modern toplumlarda tek bir seçkin grup tüm topluma yön veremez.
Toplumda çok sayıda seçkin grup vardır ve bu gruplar farklı özelliklere sahiplerdir.
Birbiriyle çelişen ve gerektiğinde birbirlerinin boşluğunu dolduran (yerini alan) bu gruplar
POLİARŞİk bir yapı gösterirler.
Seçkinler her şeyi denetimlerinde tutamaz ve karar merkezlerindeki her işe nüfuz edemezler.
Poliarşi elit çoğulculuğudur.
6. Giovanni Sartori (Demokratik ve Demokratik Olmayan Ülkelerde Seçkinler)
Demokratik ülkelerdeki seçkinlerle demokratik olmayan ülkelerdeki seçkinler arasında ayrım
yapar.
Demokratik toplumlardaki seçkinler çoğuldur ve topluma önderlik ederler.
Demokratik olmayan ülkelerdeki seçkinler tekildir ve topluma hükmedeler.
Çağdaş Seçkinci Teorilerin Ortak Özellikleri:
Seçkinci gruplar çoğuldur ve aralarında demokratik bir rekabet vardır.
Elitler iktidara halk tarafından getirilirler.
İktidardaki elitler kendilerini seçen halka karşı sorumludurlar.
DEVLET VE İKTİDAR
Devlet Nedir?
Devlet, kendine bağlı insanların güvenliğini sağlamak üzere kurulmuş etkin bir sosyal örgütlenme
biçimidir. Buna göre devlet;
www.sosyalbilim.org
14 www.sosyalbilim.org
-siyasal bir iktidar biçimi,
-kurumsallaşmış bir iktidar,
-etkin bir iktidar,
-meşru ve hukukî bir iktidar,
-tüzel bir kişi,
-belli bir toprakla sınırlı bir örgüt.
Devleti Diğer Toplumsal Örgütlenmelerden Ayıran Temel Özellikler
1. En Büyük Yaptırım Gücü
Diğer örgütlenmeler ve tüzel kişilerden daha üst bir tüzel kişiliğe sahiptir.
Diğer tüzel kişiler üzerinde meşru ve yasal güç kullanabilir.
2. Vatandaşların Zorunlu Üyeliği
Her birey doğumundan itibaren çeşitli sebeplerle bir devletin vatandaşı olarak doğar ve zorunlu
olarak bireyleri üye yapma hakkına sahiptir.
3. Yasal ve Meşru Güç Kullanma Tekeli
Devlet tüzel kişisi haricinde hiçbir örgüt, üyelerine yasal ve meşru güç kullanma hakkına sahip
değildir.
Devletin Asli Unsurları
Halk: İnsan topluluğu, halk.
Toprak: Siyasi otoritenin yayıldığı alan.
Siyasi İktidar (Hükümet): Devlet adına onun tüzel kişiliğini kullanarak karar alma ve uygulama
yetkisine sahip örgütlenmiş iktidar. Devlet sürekli hükümet geçicidir.
Egemenlik:
– İç Egemenlik: Devletin, sınırları içinde bulunan diğer örgütlenmelerden daha üst konumda
olmasını sağlayacak hukuk kuralları koyması ve bu kuralların herkesi kapsaması.
– Dış Egemenlik: Devletin diğer devletlerle kuracağı ilişkilerde onlarla eşit hukuka sahip olmasıdır.
Plerson ve Devletin Sekiz Özelliği
Şiddet araçlarının (tekel) denetimi,
Toprak,
Egemenlik,
Anayasallık,
Kişisel Olmayan İktidar,
Kamu Bürokrasisi,
Meşru yetki,
Yurttaşlık,
Vergilendirme.
Devletin Kaynağına İlişkin Görüşler
1. İlahî Hukuk Teorisi: Devlet tanrı tarafından yaratılmış, yönetim hakkı da belirli bir gruba
verilmiştir.
2. Aileyi Devletin Temeli Kabul Eden Teori: Devlet, ailenin zamanla büyüyüp genişlemesiyle
oluşmuştur. Otorite: Babadır.
www.sosyalbilim.org
15 www.sosyalbilim.org
3. Çatışan ve Uzlaşan Çıkarlar Teorisi:
Çıkar nosyonuna göre çatışma: Birincisine göre, devlet bireysel tercih ve çıkarların tatminini
maksimize etmeye yarayan bir yapıdır.
Doğal bütünleşmeye dayalı olanlar: Devlet, bireysel tercihlerin üzerinde hakem rolünde bir
yapıdır.
NOT: Marx ve Engels, devletin var oluş sebebini sınıf mücadeleleri ve çıkar çatışmalarına
dayandırırlar. Hegel, devletin tolumun tümünün çıkarlarını savunduğunu düşünür.
4. Toplumsal Sözleşme Teorisi:
Thomas Hobbes: Leviathan (1651)
– Devlet = güvenlik gereksinimi.
– Doğa durumunda=”Homo homini lupus”, “herkesin herkesle savaşı”
– Zımnî sözleşmeyle bazı haklar egemene devredilir.
– Maddi olarak algılanamayan rasyonel değildir (materyalist).
John Locke: Uygar Yönetim Üzerine (1690)
– Doğa durumunda yaşayan insanlar hem toplum hem devlet düzeni içinde yaşamak üzere
anlaşmışlardır.
– Doğa durumunda yargılama yetkisi herkese, uygar toplumlarda devlete aittir.
– Devredilen yargılama ve yönetme hakkı sınırlıdır. Önceden var olan özgürlük ve mülkiyet gibi
haklar çiğnenirse sözleşme bozulmuş olur.
– Dengeleme = Kuvvetler ayrılığı ile sağlanır.
Jean Jacques Rousseau: Toplum Sözleşmasi (1712-1778)
– Uygarlığa mülkiyetin doğa durumundaki eşitliği bozmasıyla geçilir.
– Doğa durumundaki özgürlüklerden vazgeçmeden ve uygar toplumlardaki kavgalara son verecek
yönetim altında birleşme “genel irade”dir.
– GENEL İRADE, bir toplumu oluşturan bireylerin iradelerinden daha fazla ve ondan daha üstün;
toplumun ortak menfaatini temsil eden toplum üzerinde bağlayıcı güçtür.
– Herkes tüm haklarını toplum devrederse, kimsenin yönetimi altına girmeden kendilerine itaat
etmiş olurlar. Çıkarlar genel iradede toplanır.
John Rawls: BİR ADALET KURAMI, SİYASAL LİBERALİZM (1921, 2002)
– Amerikalı çağdaş “toplum sözleşmesi” kuramcısı.
– Adalet düşüncesini oluşturmaya çalışır.
– Siyasal anlamda Kantçı bir etik anlayışı oluşturmaya çalışır.
– Özgürlük ve eşitlik olarak anılan amaçlar arasında çatışma egemendir.
– Özgürlük üzerine tartışmalar “faydacı” eşitlik üzerine tartışmalar “sözleşmeci” bir etik anlayışı
doğurur.
– Başka insanların rızası olsa da olmasa da, sonucu bireyin kendisi için “iyi” yapan davranışlar
“ahlaki”dir.
– “Sözleşmecilik” ise insanlar arası her türlü ilişkinin karşılıklı rıza ve bir diğerini arada bir
sözleşme varmışçasına kollamaktır.
www.sosyalbilim.org
16 www.sosyalbilim.org
5. Devleti Kuvvete (Güce) Dayandıran Görüş
Bu teoriye göre devlet, savaşçı bir topluluğun zayıfları yenerek onlar üzerinde ekonomik sömürü
amaçlı tahakkûm kurmasıyla oluşur.
Franz Oppenheimer’a göre insan, gereksinimlerini karşılayabilmek için sonucu çalışmak
(ekonomik) ve yağmalamak (siyasal) olan iki temel araca sahiptir.
Devlet bu iki aracın örgütlenmesi sonucu doğmuştur.
Otoriter ve baskıcı rejimler piyasa ekonomisinin gelişmesiyle yerlerini liberal demokrasiye
bırakmaya başlamışlardır.
Devleti kuvvete güç kullanımına dayandıran otoriter rejimlerin başlıca özellikleri şunlardır:
– Kapsayıcı ideoloji
– Pazar ekonomisi
– Tek parti
– Organize terör
– İletişimde tekel
Devlet Şekilleri
1. Yapısına Göre Devlet Şekilleri
Tek (Basit) Yapılı Devletler:
Üniter (Tekçi) Devlet
Devletin sınırları içinde hukuk birliği vardır. Tek bir yasama organı ve idaresi vardır. Tek bir yürütme kuvveti vardır. Tek bir yargı sistemi vardır.
Bölgeli Devlet
Sınırları içinde milliyetlerin özerkliğini tanır. Ulusun (milletin) tekliğini ve bütünlüğünü korur. Bölgelerin yasama ve yürütme organları ve yetkileri vardır. Yargı birliği mevcuttur.
Birleşik Yapılı Devletler: İki ya da daha fazla devletin bir araya gelerek oluşturdukları devlet.
Devlet Birlikleri:
– İki ayrı devletin bağımsızlıklarını koruyarak bir araya gelmesiyle oluşur.
– “Kişisel birlik” ve “Gerçek birlik” olarak iki tür birliklerden oluşur.
– Kişisel birlikte, iki devletin başkanlarından birinin başkanlığında toplanılır.
– Gerçek birlikte, iki ayrı devlet ayrı olarak kendi devlet başkanlıklarının yönetimi altında birleşir.
Devlet Toplulukları: İki ya da daha fazla devletin bir araya gelerek oluşturdukları devletlerdir.
– Konfederasyon: İki ya da daha fazla devletin bağımsızlıklarını koruyarak genellikle ortak savunma
amaçlı kurdukları birliklerdir. 1848 yılına kadar İsviçre, 1787’ye kadar ABD, 1870 yılına kadar
Almanya.
– Federasyon: Birden çok devletin ortak bir anayasada birleşmelerinden meydana gelen devlet
topluluklarıdır. Yasama, yürütme ve yargı sistemleri federal devletlerde ve federe devletlerde
ayrı ayrı bulunur (ABD).
2. Egemenliğin Kaynağına Göre Devlet Şekilleri
Monarşi
– Devlet başkanlığını soya bağlı olarak el değiştirdiği devlet şekli.
www.sosyalbilim.org
17 www.sosyalbilim.org
– Yetkilerin sınırlandırılmasına göre, “Mutlak Monarşi” (saltanat) ve “Meşruti Monarşi” (şartlı
monarşi) olmak üzere ikiye ayrılır.
– Monarkın iktidara gelmesine göre, “Irsi/soya bağlı monarşi”, “Seçimli monarşi” olmak üzere
ikiye ayrılır.
Cumhuriyet
– Monarşik olmayan tüm rejimler bu kapsamdadır.
– Egemenliğin şahısta veya zümrede değil toplumun tümünde olması devlet biçimi olarak
cumhuriyet ve devlet başkanı ve organlarının demokratik seçimler yoluyla oluşturulduğu
hükümet sistemi olan hükümet biçimi olarak cumhuriyet olarak ayrılır.
İKTİDAR
İktidar, başkalarının karar ve davranışlarını etkileyebilme, kontrol edebilme yetkisidir.
Siyasal İktidar, toplumun bütününü etkileyebilme ve kontrol edebilme yetkisidir. Siyasal iktidar,
bağlayıcı kararlar alma ve yürütme yetkisine sahip iktidardır.
Siyasal İktidarın Özellikleri
Kapsayıcıdır,
En üstün iktidardır,
Maddi kuvvet ve zor kullanma tekeline sahiptir,
Rızaya dayalı (meşru/konsensüse dayalı) iktidardır.
Siyasal İktidarın İşlevleri
Siyaset Belirleme İşlevi: İstek ve gereksinimlerin tespiti ve kural belirleme.
Siyaset Uygulama İşlevi: Kapsayıcı kuralları uygulama zorunluluğu.
Siyaset Denetimi İşlevi: Kuralların uygulanıp uygulanmadığına ilişkin kendi içinde denetim yapma.
NOT: Siyaset belirleme yasama, siyaset uygulama yürütme ve siyaset denetleme yargı
kurumlarına aittir.
Siyasal İktidarın Sınırlandırılması
Anayasa: Hak ve hürriyetlerin devlet iktidarına karşı güvence altına alınması düşüncesine dayanır.
Kuvvetler Ayrılığı: Üç ayrı erkin bağımsızlaşarak birbirlerini dengeleme ve denetleme
mekanizmasının oluşturulması.
İnsan Hak ve Özgürlükleri: 10 Aralık 1948 Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen insan hakları
evrensel bildirgesi ve 4 Aralık 1950’de imzalanan insan hakları ve temel özgürlüklerin
korunmasına ilişkin sözleşme ile evrensel ölçekte insan hakları temellendirilir.
Kanunların Anayasaya Uygunluğunun Denetimi: Anayasanın bağlayıcı üstünlüğü ilkesiyle ilgilidir.
Anayasaya aykırılığın denetlenmesi ilkesine dayanır. Anayasanın yargı denetimine verilmesi
(Türkiye-1961).
Ulusalararası Sistem ve Küreselleşme: Toplumlararası gereksinimler ve örgütlenme esasına
dayanır (Kararların, uluslar arası sistemin talep, istek ve normlarına uygunluğu göz önüne alınarak
yerine getirilmesi).
Siyasal İktidar ve Otorite: Otorite için rıza, iktidar için güç önceliklidir. Siyasal iktidar her ikisinin
kullanılmasını kapsar. Leslie Lipson’a göre, otoriteyi iktidardan ayıran özellik, otoritenin meşru
olarak kabul edilmiş iktidar olmasıdır. “İktidar çıplaktır; otorite, meşruiyet kisvesine bürünmüş
iktidardır”.
www.sosyalbilim.org
18 www.sosyalbilim.org
SİYASAL İKTİDARA İLİŞKİN MEŞRULUK TEORİLERİ
Teokratik Teoriler
Ortaçağ: Tanrı-Kral
Mutlak Monarşi: Franko (İspanya), Hitler (Almanya)
Demokratik Teoriler
Mili Egemenlik Teorisi:
– Egemenliğin tek meşru kaynağı ve sahibi millettir.
– JJ. Rousseau’nun “milli irade” dediği niteliklere dayanır.
Halk Egemenliği Teorisi:
– Egemenliğin belli bir zamanda milli topluluğu meydana getiren vatandaşlara (kitlelere)
verilmesidir.
– Milli egemenlikte egemenlik soyut/manevi; Halk egemenliğinde egemenlik somuttur (seçimler
buna örnektir).
Siyasal İktidarın Meşruluk Temelinde Sınıflandırılması
Max Weber’in Meşru İktidar Sınıflandırması
– Geleneksel Otorite
– Karizmatik Otorite
– Yasal/Rasyonel/Bürokratik/Hukukî Otorite
David Easton’un Sınıflandırması
– İdeolojik Kaynak (Yönetim ideolojisinin toplum tarafından benimsenmesi)
– Yapısal Kaynak (Siyasal kurumların benimsenmesi)
– Liderin Kişisel Nitelikleri (İktidar grubunun benimsenmesi)
SİYASAL İKTİDAR VE EGEMENLİK
Bu kavramı tanımlayan Jean Bodın’dir. Bodin’e göre, egemenlik sınırsız, bölünemez ve
devredilemez mutlak iktidardır.
Machıavellı-Prens (Hükümdar).
Thomas Hobbes-Leviathan.
NOT: Her üç düşünürün klâsik egemenlik teorilerinde günümüzdeki iktidarın sınırlandırılması ilkesi
eksiktir.
SİYASAL GELİŞME VE SİYASAL GELİŞME TİPOLOJİLERİ
Edward Shills’in Tipolojisi: “Yeni Devletlerde Siyasal Gelişme” eserinde siyasal gelişimi beş
aşamada inceler.
– Siyasal Demokrasiler: Batılı toplumlarda bulunan en iyi sistemdir.
– Vesayet Altındaki Demokrasiler: Siyasal demokrasi düzeyine erişememiş, ancak siyasal
demokrasiyi örnek almış sistemler.
– Modernleştirici Oligarşiler: Toplumsal ve iktisadi modernleşmeyi hızlı bir şekilde gerçekleştirmek
için sivil ya da asker yöneticilerin siyasal inisiyatifi ellerine aldıkları sistemdir.
www.sosyalbilim.org
19 www.sosyalbilim.org
– Totaliter Oligarşiler: Topluma belli bir ideolojiyi tüm yönleriyle benimsetme ve uygulama amacı
taşıyan sistemlerdir.
– Geleneksel Oligarşiler: Siyasal iktidarın çoğunlukla akrabalık yoluyla el değiştirdiği geleneksel
değerlerle oluşturulmuş kuralları olan sistemdir.
Organski’nin Tipolojisi: Toplumların gelişiminde dört önemli aşama olduğunu ileri sürer.
– İlkel Birleşme: Ekonomideki tek sektörün tarım olması nedeniyle yönetenlerin sanayileşme
politikalarını gerçekleştirmek istedikleri, halk üzerindeki denetim mekanizması güçlü, sivil ve
askeri seçkinlerden oluşan sistem.
– Sanayileşme: Sanayileşme politikalarının sonuçlarının alınmaya başlandığı sistem.
– Refah: Sanayileşmeyle birlikte dağıtım sorunları yaşayan sistem.
– Bolluk: Refahın ve üretilen malların artması sonucu ortaya çıkan siyasal isteksizlik durumu olan
sistem
Gabriel Almond-Bingham Powell’in Tipolojisi: Sistemleri üç kategoride sınıflandırır.
– İlkel Sistemler
– Geleneksel Sistemler
– Çağdaş Sistemler
David Apter’in Tipolojisi: Üç ayrı gelişme sınıflandırması yapar.
– Harekete Geçirici Sistem: Örgütlenme gücü sayesinde değişime ve gelişime yönelik değer
yargıları oluşturulan sistem.
– Ortaklık Sistemi: Toplumu oluşturan farklı istek ve amaçları olan birçok grubun, müzakere
yoluyla bazı ortak değerler yarattığı sistem.
– Modern Otokrasi Sistemi: Düzen ve gelişmenin bir arada yürütüldüğü sistem.
SİYASAL İDEOLOJİLER
İdeoloji, bir ülke, devlet, millet, siyasal bir parti veya siyasal bir grup tarafından benimsenen; belirli
siyasal hedefler olan ve siyasal, sosyal, ekonomik olayları, kurumları, bu amaçlara göre
yorumlayan inanç ve fikirler bütünüdür.
Belirli bir grup ya da organizasyonun ilgilerini haklı bulan ve destekleyen ortak fikir ve inanışlardır.
İdeoloji bireylerin gerçek varoluş koşullarıyla kurdukları imgesel ilişkinin, imgesel bir tasarımıdır.
İdeolojinin Öğeleri
Olumlu (Pozitif) Öğe: Siyasal ideolojiler, ulaşıldığında, tüm insanların mutlu ve huzurlu olacağı bir
yaşam vaat eder. Pozitif öğe, uğrunda mücadele edilmesi gereken, insanları birleştiren ve
dayanışmayı sağlayan, ulaşıldığında insanlığı mutlu kılacak hedeflerdir.
Olumsuz (Negatif) Öğe: Olumlu öğede vaat edilen mutlu ve huzurlu toplum yağısına ulaşmayı
engelleyen, dayanışma içerisinde mücadele edilmesi gereken mevcut sorunlardır.
Başarılı İdeolojinin Koşulları
Çözüm Yolu Sunma: Çözüm yolu sunmalıdır.
Basitlik: Herkesin anlayacağı seviyede olmalıdır.
Moral (Ahlaki) Yön: Sorunları ahlaki temelde özümlemelidir.
Yönetici (Seçkin) Grup: Bir grup yönetici, diğerleri düşman/hain.
www.sosyalbilim.org
20 www.sosyalbilim.org
Bilimsellik Temeli: Tutarlı, mantıklı, bilimsel temelli olmalıdır.
İdeolojinin Açıklanması, Yayılması Ve Tartışılması
Semboller: Semboller, sloganlarla sembolleştirilmeli.
Efsaneler: İnandırıcı olabilmek için hedefler ve yapılanlar abartılmalı.
İdeolojilerin Tartışılması:
– Sübjektif Yorumlar: Farklı yorumlarla sapma ve dönüşümlere uğrar.
– Teori ve Pratikte Çelişkiler: Farklı sonuçlara ve çelişkilere sahiplerdir.
Çağdaş Siyasal İdeolojiler
1. Liberal İdeoloji ve Öğeleri
Bireycilik Öğesi: Liberal ideolojinin merkezî ilkesidir. Bireysel insan en yüksek derecede öneme
sahiptir. Bireylerin kendi ahlakî kararlarını kendilerinin almasını mümkün kılan görüş (Ahlakî
bakımdan nötr).
Özgürlük Öğesi: Bireysel özgürlük liberalizmin merkezî değeridir. Bireye duyulan inançtan ve
herkesin kendi seçtiği veya hoşlandığı şekilde davranmasını sağlama arzusundan kaynaklanır
(Hukuka bağlı özgürlük).
Akıl Öğesi: Liberallerin, dünyanın rasyonel bir yapısı olduğuna ve bunun insan aklıyla
keşfedilebileceğine inançlarından kaynaklanır.
Eşitlik Öğesi: Bireylerin diğer öğeler yanında, ahlakî bakımdan eşit olduklarını varsayar.
Hoşgörü Öğesi: Liberallerin, hoşgörünün hem bireysel özgürlük hem de sosyal zenginleşmenin
garantisi olduğuna inançlarından kaynaklanır.
Rıza Öğesi: Liberal yaklaşımın otorite ve sosyal ilişkilerin daima rızaya (konsensüs) ve gönüllü
anlaşmaya dayalı olduğu görüşüne dayanır.
Hukuk Devleti Öğesi (Sınırlı Hükümet: Anayasalcılık): Liberallerin, hükümeti bir toplumda düzen
ve istikrarın hayati öneme sahip teminatı olarak görmelerinden kaynaklanır.
Çoğulculuk Öğesi (Pluralism):
– Çoğunluğun mutlak hâkimiyetini reddeder,
– Tüm grup ve azınlıkların düşüncelerini ifade edebilmelerini sağlar,
– Devletin rolü arabuluculuk yapmaktır,
– Devletin resmi bir ideolojisi olamaz,
– Kuvvetler ayrılığı, çok partili sistem ve demokratik seçim olmalıdır,
– Hukuk devleti olmalıdır,
– Devlet (siyasal toplum) ile sivil toplum arasında açık bir ayrım olmalıdır,
– Siyasal alan, kamusal alana ve özgürlüklerine müdahale etmemelidir.
NOT: Robert Dahl, 1961 “Who Governs” (Kim Yönetiyor), 1971 “Poliarşi: Katılım ve Muhalefet”.
Dahl’a göre siyasal bir sistemin poliarşik olması için 7 özellik zorunludur:
– Kararlar anayasal seçimlere bırakılmalı,
– Seçimler, adil, özgür olmalı ve zora dayanmamalı,
– Tüm yetişkinlerin oy hakkı olmalı,
– Yetişkinlerin seçimlerde yarışma hakkına sahip olması,
– Vatandaşların ifade özgürlükleri olmalı,
– Vatandaşların devletle ilgili bilgiye ulaşma haklarının sağlanması,
www.sosyalbilim.org
21 www.sosyalbilim.org
– Vatandaşların her türlü parti ve çıkar grubuna üye olma hakkına s. olm.
Klasik
Liberalizm
Bireye aşırı vurgu, Devletin adalet, güvenlik ve diplomasi dışında toplumsal yaşama müdahale
etmemesi (gece bekçisi), Serbest piyasaya aşırı güven (laissez faire-laissez passer: bırakınız yapsınlar-
bırakınız geçsinler), Serbest piyasanın bireylerin rasyonel tercihleri doğrultusunda kendiliğinden
düzenlenmesi (görünmez el teorisi).
Modern
Liberalizm
Bireyin özgürlüğü hariç, devlet müdahalesi ile toplumsal refahın artmasına katkı yapacağı görüşü, L.T. Hobhouse, T.H. Green ve J.A. Hobson tarafından temsil edilir, 2. Dünya Savaşından sonra Refah Devleti ya da Sosyal devlet politikaları etkinlik
kazanır (Keynes).
2. Muhafazakârlık ve Öğeleri
18.yy.ın sonları ile 19.yy.ın sonlarında ortaya çıkar,
Fransız Devriminin yarattığı hızlı dönüşüme karşı bir tepki,
En önemli unsuru düzen ve istikrar arayışıdır,
Toplumsal değişime şüpheci bakıştır,
Öncüsü İngiliz siyasetçi Edmund Burke’dur,
Burke, Fredrich Hayek ve Karl Popper’ın düşüncelerini etkiler.
Muhafazakârlığın öğeleri şunlardır:
– Gelenek: Geleneklere ve köklü kurumlara saygı vardır.
– Faydacılık (Pragmatizm): Tarih tarafından doğrulanmış tecrübeler.
– İnsanın Kusurlu Oluşu: İnsan doğası bozulmaya yatkın.
– Organizmacılık: Toplum= Organizma benzeri varlık.
– Hiyerarşik Toplumsal Yapı: Sosyal tabakalar doğru ve gereklidir.
– Otorite: Toplumda rehber ve liderliğin olması gereklidir.
– Mülkiyet: Başkalarının mülkiyet ve güvenliğine saygı.
3. Yeni Sağ
2. Dünya savaşı sonrasında ortaya çıkar,
Refah devleti anlayışının iflası sonucunda gelişir,
Küçük ve güçlü devlet anlayışını destekler: neoliberalizm,
Neo-konservatizm (yeni muhafazakârlık) ve kamu seçimine dayanan yeni sağ politikaları benimser,
Ekonomik alanda liberal, sosyal alanda muhafazakâr politikalar
Hayek ve Friedman tarafından temsil edilir.
4. Neo-Liberalizm
Hayek, Friedman ve Nozick tarafından liberalizmin yeniden yorumudur.
Amaç, klasik liberalizm gibi devlet müdahalesini ortadan kaldırmak.
5. Yeni-Muhafazakârlık
Amacı, otoriteyi yeniden tesis etmek ve aile, din ve millet temelinde geleneksel değerlere
dönmektir.
Otoriteye bağlılık, kültürel değerlere saygı, toplumsal disiplin esastır.
www.sosyalbilim.org
22 www.sosyalbilim.org
6. Sosyalizm
Üretim araçlarının mülkiyeti devlete ait,
Üretim ve bölüşüm toplum adına devlet tarafından planlanır,
Özel teşebbüs ve mülkiyet hakkı yok veya sınırlı,
Kapitalizme karşı tepki olarak doğar,
Proletaryaya dayalıdır.
Sosyalizmin öğeleri şunlardır;
– Topluluk: İnsanlar ancak bir toplumun üyesi olduklarında kendilerini geliştirebilirler,
– Kardeşlik: İşbirliği ve kardeşlik duygusuyla hareket etme,
– Sosyal Eşitlik: İnsanlar sosyal bakımdan eşittirler,
– İhtiyaç: Kaynak dağılımında ihtiyaca göre eşitlik,
– Sosyal Sınıf: Tarihin itici gücü antagonist sınıflardır.
– Ortak Mülkiyet: Özel mülkiyet=Bencillik yerine mülkiyette eşitlik.
7. Marksizm
Karl Marx ve Fredric Engels tarafından oluşturulur,
İnsanlığın gelişim sırası: İlkel Toplum, Köleci Toplum, Feodal Toplum, Kapitalist Toplum, Sosyalist
Toplum, Komünist Toplum.
Marksizm’in öğeleri şunlardır:
– Tarihsel Materyalizm
– Diyalektik Materyalizm
– Sınıf Çatışması
– Yabancılaşma
– Emek-Değer Teorisi (Artı Değer)
– Proleter Devrim
– Komünizm
8. Sosyal Demokrasi
Amaçların mantıklılık ve içtenlikle sunulup savunulduğu takdirde üretici kesimin bilinçli bir şekilde
yükselip iktidara geleceği fikri,
Devlet ile Pazar, birey ile toplum arasında sağlıklı bir dengeyi hedefler,
Devlet ve toplumun devrim yoluyla değil, halkın kendi rızasıyla demokratik yoldan
dönüştürülmesini savunur,
Liberalizme karşı değil, adil bir gelir dağılımı için mücadele edilir,
Eduard Bernstein ve Karl Kautsky bu düşüncenin öncüleridir.
9. Üçüncü Yol
Sosyal demokrasiyi sağın ilkelerine yaklaştırmayı amaçlar,
Anthony Giddens tarafından savunulur,
Sosyal Demokrasi, Amerikan Pazar liberalizmi ile Sovyet Komünizmi arasında bir üçüncü yol olarak
görülür (pek çok kişi tarafından),
Zenginliği dağıtmaktan ziyade, zenginliği yaratmak, global ekonomide işçilerin verimliliğini
arttırmak amaçtır.
www.sosyalbilim.org
23 www.sosyalbilim.org
10. Anarşizm
Eski Yunancada hükümetin olmaması (anarchaia)
İnsanlığın varlığını kısıtlayan her türlü otoritenin karşısındadır,
Kurulmasını istediği toplumsal düzen barış ve uyum temelinde sömürünün olmadığı, işbirliğinin
hâkim olduğu bir düzendir,
Temel vurguları;
– İnsanların doğası itibariyle iyi oldukları ancak yönetim tarafından yozlaştırıldıkları,
– Toplum doğal, devlet istismar ve tahakküm altına alıcıdır,
– İnsanlar gönüllü işbirliğiyle birbirlerini tamamlarlar, ancak çeşitli zorlamalar tarafından bozguna
uğratılırlar,
– Yukarıdan gelen reformlar değersizdir,
– Sosyal değişme devrimci eylem veya şiddetle gerçekleştirilmelidir.
11. Sivil İtaatsizlik
Hanry David Thoreau tarafından geliştirilir.
En iyi hükümet en az hükmeden değil, hiç hükmetmeyendir.
Her birey devlet haksızlıklarına karşı şiddete başvurmadan karşı gelmelidir.
Bunun örneğini 1930 yılında tuz yürüyüşüyle Mathama Gandhi gerçekleştirir.
12. Faşizm
Batı’da 20.yy.da ortaya çıkar,
Yerini kendini devlete adayan insanlardan oluşan milli birlik ve dayanışmaya bırakır,
Temel İlkeleri;
– Irk üstünlüğü ve seçilmişlik inancı,
– Mutlak bir önderin liderliği ve bireyin boyun eğmesi,
– Özerk ikincil kurumların bastırılması ve tam toplumsal denetim,
– Parlamenter demokrasinin reddi,
– Barışçık enternasyonalizme karşıtlık,
– Yayılmacı ve istilacı dış politikaların ulusun kaderi olarak görülmesi
13. Milliyetçilik
Millet-ulus olgusunun ortaya çıkmasıyla doğar,
Bizlik duygusunun gelişmesini kapsar,
Kentsoylular tarafından benimsenir ve kullanılır,
Temel dayanağı ulus kavramıdır,
Ulusçuluk olarak bilinir ve “etnik ulusçuluk”, “akılcı ulusçuluk” ayrımıyla sınıflandırılır.
Etnik ulusçuluk romantizmin, akılcı ulusçuluk aydınlanmanın ürünüdür,
Etnik ulusçuluk, dil, din ve etnik kökenden gelen insanların oluşturduğu topluluk olarak tanımlanan
objektif kriterlere dayanır.
Akılcı ulusçuluk, ortak kültürel değerlere sahiplik, birlikte yaşama iadesi fikrine dayanan sübjektif
kriterlere dayalıdır.
Ernst Renan’a göre “ulus, her gün tekrarlanan bir plebisit ile varlığını sürdürür”.
Batı ulusçuluğu (gelişmiş)-doğu ulusçuluğu (az gelişmiş) olarak sınıflandırmalar da mevcuttur.
www.sosyalbilim.org
24 www.sosyalbilim.org
Kültürel ulusçuluk (ulusal dil çerçevesinde geleneksel değerleri korumak ve geliştirmek) ve siyasal
ulusçuluk (millet veya ulusun siyasal hedefleri gerçekleştirmek) sınıflandırmaları yapılır.
İdeolojimsiler
İdeolojimsiler, ideolojilerin özelliklerine ve fonksiyonlarına tam olarak sahip olmayan fikirler veya fikir
bağlamları olarak tanımlanır. Ekolojik çevrecilik (environmentalizm), milliyetçilik, feminizm, yeşiller,
savaş karşıtlığı gibi hareketler ideolojimsilere örnektir.
1. Feminizm
17.yy.da İngiltere’de orta sınıf kadınlarının yaydığı bir hareket.
Kadın-erkek ayrımcılığına karşı çıkar.
Siyasal ve toplumsal eşitliği savunur.
Dünyayı anlama ve açıklamada yöntemler geliştirirler: feminist metodoloji
Liberal Feminizm: Özel, siyasal ve kamusal hayatta eşit haklar talebi.
Radikal Feminizm: Patriarki ve özellikle bu eşitsizliği yaratan ailenin ortadan kaldırılmasını
savunurlar.
Sosyalist Feminizm: “Patriyarki + Kapitalizm = Kapitalist patriyarki” yerine “sosyalizmi”
yerleştirirler.
2. Yeşil Hareket
Çevre insanı merkeze alır, ekoloji organizmalar arasındaki organik ilişkiyi temel alır.
Çevrenin korunmasına yönelik toplumsal hareketlerin başlangıcı 1800’lü yıllara, 1970’li yılların
başında yaşanan dünya enerji krizi ve çevre sorunları ekolojik hareketin toplumsal desteğinin
genişlemesine yol açar.
Almanya’da Die Grünen, Fransa’da Les Verts, İngiltere’de Green Party bu yönde siyaset yapan
partilerdendir.
3. Gelecekbilim (Futurology)
Eldeki verilerden yola çıkarak insanlığın geleceği hakkında neler bilinebileceğini keşfetmeye çalışır.
Gelecek bilimle ilgili akademik çalışmalar Gaston Berger tarafından yürütülür.
Gelecek bilime göre, belirlenmiş, kesin bilinebilecek bir gelecek yoktur.
Gelecek hakkında sahip olduğumuz imaj, kararlarımızı ve davranışlarımızı etkiler.
Gelecek bilim bütün perspektiflere ve disiplinler üstü bir yaklaşıma dayalıdır.
DEMOKRASİ, SEÇİMLER VE SİYASAL KÜLTÜR
Demokrasi
Demos (halk)+krotos (yönetim)=demokrasi= halkın yönetimi
Aristoteles’e göre, fakir çoğunluğun kendi sınıfsal çıkarları doğrultusunda siyasal iktidarı elinde
bulundurduğu rejimdir.
Demokrasinin Temel İlkeleri
Özgürlük: Herkesin yasal sınırlar içinde başkalarının özgürlüğünü kısıtlamadan istediğini
yapabilmesi.
Eşitlik: Tüm bireylerin siyasal yönetim süreçlerine katılımda ayrım yapılmaksızın eşit derecede hak
sahibi olması.
www.sosyalbilim.org
25 www.sosyalbilim.org
Demokrasinin Temel Nitelikleri
Düzenli Özgür ve Adil Seçimler
Çoğunluk Yönetimi, Çoğunluğun Değişebilir Oluşu ve Azınlığın Haklarının Garanti Altına Alınmış
Olması
Sivil Haklar ve Siyasal Örgütler (Doğal hukuk)
Çoğulculuk
Seçimlerin Üstünlüğü (Temsilcilerin seçimi ve bürokratik yapısı)
Demokrasinin Erdemleri
Bireylerin kendi kaderlerini tayin etmeleri
Bireye ve bireysel özgürlüklere verilen değer
Bireylerin kendi potansiyellerinin farkına varmaları
Farklı yaşam tarzları ve beraber yaşama özgürlüğü
Adaleti sağlayacak mekanizmaların varlığı
Çatışmaların barışçıl yollarla çözümü
Demokrasi Modelleri
1. Klâsik (Doğrudan) Demokrasi
Atina’da, M.Ö. 4. ve 5.yy.da uygulanan biçime verilen ad.
Vatandaşlar sadece meclis toplantılarına değil, kamu görevlerinin ve karar alma süreçlerinin
belirlenmesinde sorumluluk alıyorlardı.
Sadece Atina doğumlu, 20 yaşın üzerindeki mülk sahibi erkekler yurttaşlık haklarına sahiplerdi.
2. Temsili (Liberal Demokrasi)
Egemenlik hakkının, düzenli yapılan özgür ve adil seçimler aracılığıyla oluşturulan kurullar veya
seçilen kişiler tarafından kullanılan halka ait bir idare sistemidir.
Halk seçtiği temsilcileri sürekli denetleme ve karar alma süreçlerine katılma gücünü elinde
bulundurur.
Demokrasinin temsili ve dolaylı biçimidir.
Rekabete dayanan seçimlerle sürdürülür.
Devlet ile sivil toplum arasında açık bir ayrım vardır. (Ekonomik hayat piyasa kurallarına göre
organize edilir; özerk grup ve çıkarlar meşru kabul edilir.
3. Yarı Doğrudan Demokrasi
Doğrudan demokrasi ile temsili demokrasi arasında bir modeldir.
Egemenlik, yönetenlerle birlikte halkın kullanabileceği bazı aygıtlarla sağlanır. Bunlar;
– Referandum (halk oylaması, plebisit): Son sözün halka bırakılması.
– Halk Vetosu: Bir yasa veya yönetsel bir kararın halk tarafından veto…
– Halkın Teklif Hakkı: Halkın belirli sayıda ve özel şartları yerine getirmek kaydıyla, yasama
organına belirli konularda yasa teklifinde bulunabilmesidir.
4. Katılımcı Demokrasi
Halkın yalnızca seçimlerle değil, seçimler dışında da siyasal karar alma süreçlerine katılması
gerekliliğini ve bunun için örgütlenmelerin varlığını savunan demokrasi modeli.
G. Schmidt: Yüksek düzeyde katılım için üç temel şart:
www.sosyalbilim.org
26 www.sosyalbilim.org
– Sosyo-ekonomik kaynaklarda yüksek bir donanım düzeyi,
– Siyasete karşı olumlu tutum eğilimi,
– Bireysel katılımla siyasal sürecin etkilenebileceği kanaati.
5. Radikal Demokrasi
Liberal demokrasinin post-modern duruma göre yeniden üretilmesi ihtiyacından doğar.
Bireysel ussallığı, toplumsal düzlemde uzlaşma, birlik ve bütünlüğü temel alan demokrasinin
demokratikleşmesini amaçlar.
Kimlik- fark ilişkisine dayalı,
Devlet egemenliği kavramını sorunsallaştıran,
Siyasal alanı global/ulusal/yerel etkileşim eksenine doğru genişleten
Sivil toplumu, devlet/parti gibi siyasal bir özne olarak düşünen,
Katılımcı demokrasinin önemini vurgulayan bir siyaset anlayışıdır.
Demokrasi Ve Sivil Toplum
Sivil toplum, devletin doğrudan denetimi altında tuttuğu alanların dışında kalan ve ekonomik
ilişkilerin baskısından görece bağımsız olarak gönüllü ve rızaya dayalı ilişkilerle oluşturulan kurum
veya etkinliklerdir.
Fikri temelleri Hobbes, Locke, Rousseau’nun sözleşme teorilerine dayanır.
Hegel’e göre, devlet otoritesi tarafından doğrudan kontrol edilmeyen sosyal ilişkiler alanıdır.
Marx’a göre, Orta çağ sonu burjuvazilerin toplumsal hareketi olup, burjuva sınıfı ile sermayenin
doğuşuna yol açmıştır. Devlet sivil toplumun bir türevidir ve devletin sınıflı doğası sivil toplumun
yapısının bir sonucudur.
Antonio Gramsci’de sivil toplum Tarihsel Blok kavramıyla açıklanır. Tarihsel blok, altyapı ile
üstyapının birliğidir. Sivil toplum, üretim ve ekonomik örgüt içinde değil, devlet içinde bulunur.
Devlet= Siyasal Toplum + Sivil Toplum: Gramsci’ye göre, devlet zor artı rıza ile hükmeder. Devlet
dar hükümet anlamıyla anlaşılmamalıdır; bunun yerine, devlet, siyasi kurumlar ve yasal anayasal
denetim arenası olan 'siyasi toplum' ile genelde 'özel' ya da 'devlet-dışında' bir alan olarak görülen
'sivil toplum' arasında bölünmüştür. İlki zorlama âlemi, ikincisi ise razı olmaya, meşruluk veya
hegemonik kontrole dayalıdır.
Sivil toplum kavramının özellikleri;
– Farklı olabilme özgürlüğü: Vatandaşların devletten farklılığını koruması
– Örgütlenme: Vatandaşların örgütlenebilme hakkına sahip olması
– Gönüllülük: Vatandaşların örgütlenme gönüllülüğünün olması
– Özerklik: Vatandaşların özek örgütler oluşturabilmeleri
R. Dahl’a göre makul ölçüde duyarlı bir demokrasinin kurumsal garantileri;
– Örgüt kurma ve bunlara katılma hürriyeti,
– İfade hürriyeti,
– Oy verme hakkı,
– Kamu görevlerine getirilebilme hakkı,
– Siyasal liderlerin seçmen tercihini kazanmak için yarışabilme hakkı,
– Farklı haber alma kaynaklarının varlığı,
– Hükümet politikalarını oylara ve diğer tercihlere dayandırabilecek kurumların bulunması,
www.sosyalbilim.org
27 www.sosyalbilim.org
Bir Ülkenin Demokratik Performansının Ölçülebilirliği
G. Bingham Powell ve üç temel gösterge:
– Yürütmenin istikrarı veya dayanıklılığı
– Oy verme oranı
– Büyük şiddet olaylarının olmayışı
SEÇİMLER
Sınırlı Oy Hakkı
Servete ve Vergiye Bağlı Seçme Hakkı (Yunan)
Yeteneğe (Eğitime) Bağlı Seçme Hakkı
Cinsiyete Bağlı Seçme Hakkı (Kadın-1869 Amerika’da ilk seçme)
Irk Ayrımına Bağlı Seçme Hakkı
Seçme Hakkının İlkeleri
Eşit Oy İlkesi (Bir kişiye bir oy)
Genel Oy İlkesi (Vatandaş yaş seçmen listesine yazılı olmak)
Bireysel Oy İlkesi (Oy hakkı gruplara değil bireye verilir)
Kişisel Oy İlkesi (Oyu kişinin kendisinin kullanması)
Gizli Oy İlkesi (Kullanılan oyun sadece seçmen tarafından bilinmesi)
Serbest Oy İlkesi (Oyun serbest iradeye bağlı olarak verilmesi)
Açık Sayım İlkesi (Oyların herkesin gözü önünde sayılması)
SEÇİM SİSTEMLERİ
Seçim sistemlerinin temel fonksiyonu, parlamentodaki sandalyeleri alınan oy miktarına göre
siyasal partiler arasında dağıtmaktır.
Seçim sistemlerinin amacı, “yönetimde istikrar” ve “temsilde adalet”i gerçekleştirmektir.
Çoğunluk Sistemleri
Tek turlu çoğunluk sistemi: Tek isimli-Tek turlu, Listeli-Tek turlu
İki Turlu Çoğunluk Sistemi: Salt çoğunluk sağlanamadığında; Tek isimli-İki turlu, Listeli-İki turlu
Nispi Temsil Sistemi (Alınan oy oranında parlamentoda temsil edilme/listeli bir sistem)
Ulusal Düzeyde Nispi Temsil: Tüm ülke seçim çevresi olarak kabul edilip, her parti parlamentonun
üye tamsayısı kadar aday gösterir. Alınan oy oranında çıkarılacak milletvekili sayıları bulunur.
Seçim Çevresi Düzeyinde Nispi Temsil: Her parti bir seçim çevresinden çıkacak milletvekili sayısı
kadar aday gösterir. Partiler aldıkları oy oranında o seçim çevresinden milletvekili çıkarır.
Nispi temsil sisteminin dört çeşidi:
– En büyük artık usulü
– Milli bakiye
– En kuvvetli ortalama
– d’Hondt usulü
NOT: Türkiye’de %10 ülke barajlı d’Hondt usulü uygulanır.
www.sosyalbilim.org
28 www.sosyalbilim.org
SİYASAL KÜLTÜR
İnsanların siyasal olana ilişkin sahip oldukları değerler, ritüeller, semboller ve inançlar bütünüdür.
Easton’a göre, bireylerden bağımsız ve nesnel bir olgudur.
G. Almond, B. Powell ve S. Verba’ya göre, bireylerin siyasal tutum ve siyasal konulara eğilimlerinin
bir bütünüdür.
Almond’a göre siyasal kültürün kültür içinde geçerli üç boyutu:
– Tanıma Boyutu: Siyasal sisteme ilişkin bilgi
– Duygu Boyutu: Lidere ve siyasal kurumlara bağlılık
– Yargı Boyutu: Siyasal olayla hakkındaki değer yargıları
L.W. Pye: Siyasal kültür amprik araştırmalarla ortaya konabilir (bulgusal)
Fagen ve Tucker: Siyasal kültür, toplumda mevcut olan ve kültürel anlamı bulunan bütün
unsurları; inançları, değer yargılarını ve rütüelleri kapsar (kapsayıcı kültür).
Üç Siyasal Kültür Tipi
Mahalli kültür
Uyrukluk Kültürü
Katılımcı Kültür
SİYASAL DAVRANIŞ
İnsanlar ve örgütlerin siyasal olaylar karşısında aldıkları tavırlar, gösterdikleri eyleme bağlı siyasal
katılım.
SİYASAL TOPLUMSALLAŞMA
Easton ve Dennis: Bireyin toplum tarafından aktarılan değer ve ilkeler aracılığıyla siyasal sisteme
uyumunun sağlanmasıdır.
Hyman: Yetişkinlerin siyasal davranışlarının gerisinde yer alan ve çocukluktan itibaren grup ve aile
içinde öğretilen sosyal değerleri kapsar.
Siyasal Toplumsallaşma Kuramları
Psikoanalitik Yaklaşım: Çocukluk dönemi etkili-(S. Freud)
İşlevselci Yaklaşım: Siyasal sistemin bireyleri sisteme uyumlu kılması- (Easton, Powell, Almond).
Çatışmacı Yaklaşım: Toplumsal farklılıklar ve siyasal talep farklılaşmaları çatışmaya yol açar-
(Greenberg, Greenstein, Schwartz, Harrington).
NOT: Siyasal toplumsallaşmanın başlıca kaynakları, aile, okul, arkadaş grubu, ikincil gruplar, kitle
iletişim araçları ve toplumsal örgütlenmelerdir.
SİYASAL KATILIM
Robert Dahl ve siyasal katılımın boyutları: İlgi, önemseme, bilgi, eylem.
Robert Dahl ve siyasal katılım açısından toplum:
– Siyasal olmayan tabaka,
– Siyasal tabaka,
– İktidar peşinden koşanlar
– İktidar sahipleri
– L. Milbroth: zorluk ve yoğunluk derecesine göre siyasal Katılımın üç şekli:
www.sosyalbilim.org
29 www.sosyalbilim.org
İzleyici (Gözlemleyici) Eylemler
Siyasal uyarılara açık olma Oy kullanma Tartışmalara girme Başkalarını ikna etmeye çalışma Rozet takma
Geçiş Faaliyetleri (Aracı Eylemler)
Siyasal bir liderle ilişki kurma Bir partiye aday olma veya adaya maddi yardımda bulunma Siyasal mitinglere katılma
Gladyatörler (Siyasal Mücadeleye Yönelik)
Eylemler
Seçim kampanyalarında çalışma Faal parti üyeliği yapma Strateji tayin toplantılarına katılma Siyasal fon toplamaya çalışma Siyasal bir mevkiine aday olma Siyasal bir mevki sahibi olma
Siyasal Katılımı Etkileyen Faktörler
Sosyo-Ekonomik Faktörler:
– Gelir: Gelirin yükselmesi katılımı olumlu etkiliyor.
– Eğitim: Eğitim düzeyinin yüksekliği katılımı olumlu etkiliyor.
– Meslek ve Statü: Statü ve eğitim seviyesi yükseldikçe olumlu.
– Grup Üyeliği ve Aile: Etnik köken veya azınlıkta olmaya, ataerkilliğe veya çekirdek aileye göre
değişiyor.
Kişisel Faktörler:
– Yaş
– Cinsiyet: Kadınlar erkeklere göre daha az (boşanan ve dullarda değişir)